51

Özgür Düşün Sayı 47

Embed Size (px)

DESCRIPTION

2002’den bu yana yayınlanan, gençlik dergisi Özgür Düşün.

Citation preview

Page 1: Özgür Düşün Sayı 47
Page 2: Özgür Düşün Sayı 47

SUNU

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹.Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Ferda BAfi Yay›n Türü: Yayg›n-Süreli

Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No: 20/2 Beyo¤lu-‹STANBUL Tel: (0212) 243 91 94 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k

KKooccaaeellii ‹‹rrttiibbaatt BBüürroossuu:: Belediye ‹flhan› D Blok Kat: 6 No:15 KOCAEL‹BBaasskk››:: Ezgi Matbaac›l›k Adres; Çobançeflme mah. Sanayi cad. Altay sk. No: 10 A Blok

Yenibosna Bahçelievler- ‹stanbul Tel :0212 654 94 18

Hesap Numaras›: Serpil KARAKAYA: ‹fl Bankas› ‹stanbul Parmakkap› fiubesi 1042 0677147

oozzgguurrdduussuunnkkoolleekkttiiffii@@hhoottmmaaiill..ccoomm

merhaba,

yen� b�r sayıyla daha okur-yazarlarımızla buluşuyoruz. bu sayımızda da �lg�yle okuyacağınızı

düşündüğümüz yazılara yer vermeye çelıştık. derg�m�zle yen� tanışan dostlarımızın olduğunu

düşünerek, b�r hatırlatma yapmayı �st�yoruz. özgür düşün, okurlarıyla arasına okur ve yazar

ayrımı koymaz. her okurunu aynı zamanda yazarı kabul eder. dolayısıyla emeğ�n� paylaşmak �s-

teyen okur-yazarlarıyla kolekt�f olarak b�r yayıncılık yapar. emperyal�zme, feodal�zme, faş�z-

me ve her türden ger�c�l�ğ� karşı olan b�r düşün dünyasının gençl�k �çer�s�ndek� b�r d�renme ve

arınma mevz�s� olarak varlığını sürdürür. ve okurlarını �lerletme, onları devr�mc� mücadaleye

katma, öğrenme ve öğrtme süreçler�n� hedefler. tarafını ez�len her türlü kes�m�n, sınıfın, ulusun

ve m�ll�yet�n tarafı olarak görür. bu �lkelerle ortaklaştığımız tüm dostlarımızın eleşt�r� ve

öner�ler�n� önemser...

yen� b�r sayıda buluşmak üzere...

‹‹ÇÇ‹‹NNDDEEKK‹‹LLEERR

özgürdüflün

01

04

14

15

21

22 46

44

37

32

27

emperyal�zme ve uşaklarına karşı

b�rleşel�m

DGH’DEN “MARKS’TA İDEOLOJİ” ELEŞTİRİSİ

VEYSEL KAPLAN

ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARI ELEŞTİRİYE CEVAP

ÇEVİRİ - MİKE ELYO.S’DEN OGÜN SAMAST’A...

ŞİİR- “GÖÇ” - A.TELLİ

EKONOMİ POLİTİK

İSTANBUL’DAN BİR “CERRAH” GEÇTİ

“KUTSİYE”

Page 3: Özgür Düşün Sayı 47

F›rt›na Vadisi’nde termik santrale,

Hasankeyf’te ve Munzur’da barajlara hay›r!

Page 4: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

S›n›fl› toplumlar, do¤as› gere¤i çeflitli uzlaflmaz çe-liflkileri bünyesinde bar›nd›r›rlar. Uzlaflmaz çeliflkilerinçözümü devrimci zoru gerektirir. Dünyadaki tüm top-lumsal dönüflümler do¤ru ideolojik önderlik, siyasal tu-tarl›l›k ve devrimci zorun kullan›lmas›yla gerçekleflir.Ülkemizde ve dünyadaki toplumsal iliflkiler halen s›n›f-sal zemin üzerinden yükseldi¤ine göre temel stratejide¤iflemez. Bireylerin kendi s›n›fsal pozisyonlar›n› de-¤ifltirip, proleter bak›fl aç›s›ndan burjuva ideolojisinegeçifl yapmalar›, var olan toplumsal gerçekli¤i de¤ifltire-mez. Dolay›s›yla sürekli tekrarlanan “de¤iflin veya de¤i-flime aç›k olun” tarz›ndaki cümleleri sarf edenler e¤erki burjuvazinin limanlar›na demirlemiflse, bilimsel sos-yalizmi benimseyenlerin bu de¤iflim dileklerini dikkatealmas› düflünülemez. ‹flte ülkemizde tam da bu süreçyaflanmaktad›r. Burjuvazinin veya di¤er egemenleringüvenli limanlar›na demirleyenler Avrupa Birli¤i, em-peryalizm, devrimcilik, Kürt sorunu, Alevilik, piyasac›l›kve tabii ki de demokrasi konusunda tam da burjuva

ideolojik çerçevede bir de¤iflimi devrimcilere dayatmak

istemektedirler. Art›k ezilen s›n›f ve kesimlerin yaflad›-

¤› her sorunun çözüm noktas›, demokrasi ve insan hak-

lar› flemsiyesi alt›nda, emperyalist kurumlar›n ve onla-

r›n uflaklar›n›n inisiyatifine b›rak›lmak istenmektedir.

Ülkemizdeki liberal ve ulusalc› olarak adland›r›lan ke-

simlerin kaç›n›lmaz olarak çeflitli toplumsal sorunlarda

tak›nd›¤› tav›rlar, ister istemez emperyalizmin hege-

monyas›na hizmet etmektedir.

UUlluussaall ssoorruunn eemmppeerryyaalliissttlleerriinn iinnssaaff››nnaa bb››rraakk››llaammaazz!!

Kürt ulusal sorununda da benzer bir flekilde, bu so-

runun kayna¤› ve niteli¤i göz ard› edilerek yap›lan çö-

züm önerileri niyetten ba¤›ms›z olarak emperyalizme

yedeklenmekle sonuçlanmaktad›r. Ulusal sorunda bi-

limsel sosyalist yaklafl›mdan sapman›n getirdi¤i kaç›n›l-

maz sonuçlar devrimci hareketi de etkilemektedir. Bi-

linçli iflçi s›n›f›n›n bayra¤› alt›ndaki mücadeleyle kesin

emperyal�zme ve uşaklarına karşı

b�rleşel�m

1

Page 5: Özgür Düşün Sayı 47

olarak çözülecek bu sorunu, bir kimlik veya demokra-si mücadelesine indirgemek kaç›n›lmaz olarak bölge-deki hakim güçlerin ekme¤ine ya¤ sürmekten öteyegeçmemektedir. Burjuva medyas›ndaki tart›flma prog-ramlar›nda veya her gün ç›kan çeflitli çözüm önerilerideklarasyonlar›nda, sözü edilmeyen tek fley bilimselsosyalist perspektifte önerilerdir. Ülkemizdeki çeflitlimilliyetlerden iflçi ve köylü y›¤›nlar›n› ortak mücadelehatt›nda birlefltirmek, ulusal sorunun da çözümüne ge-tirilecek en büyük ad›md›r. Büyük Ortado¤u Emperya-list Projesi’ndeki planlar› bozacak olan tek fley ulusal veuluslar aras› alanda emekçi s›n›flar›n birli¤ini sa¤lamak-t›r. Devlete çözüm önerileri sunarak veya Kürt sorunu-nu AB ve ABD emperyalistlerin insaf›na b›rakarak, an-cak imha ve inkar politikalar› yeniden üretilir. Ezilenulusun hakl› demokratik talepleri desteklenebilir fakatulusal burjuva önderlikli yap›n›n bayra¤›n› dalgaland›r-mak bilimsel sosyalistlerin ifli olamaz.

Ulusal sorunda tabii ki de salt söylemsel bir çözümöneriler y›¤›n›n›, sloganvari bir flekilde dillendirmek gibibir amac›m›z yok. Ama toplumsal gerçekli¤in göz ard›edilip bilimsel sosyalist zeminden kay›lmas› da, bizi an-cak içi bofl bir demokrasi ve özgürlük havarili¤ine dö-nüfltürür. Bugün hem devletin hem de emperyalizminbu kadar pervas›zlaflt›¤› ve gerçek niyetlerini hiç bir ör-tüye gerek kalmadan ifade etti¤i bir dönemde, tutarl›bir s›n›f analizi acil bir ihtiyaçt›r.

Ülkemizdeki egemenlerin Kürt ulusal sorunundakiaciz tavr› Çin’deki Uygur sorununda aç›kça kendini gös-termifltir. Uygurlar›n Çin’deki özerk statüsünü göz ard›edip kendi ülkesindeki en ufak bir ulusal talebi reddet-mekten çekinmeyen devlet Çin’e demokrasi dersi ver-meye çal›fl›yor. Kendi ülkesindeki soyk›r›m, imha, inkarve asimilasyon politikalar›n› 85 y›ld›r kesintisiz bir flekil-de sürdüren devletin baflka ülkelerdeki “soydafllar›n›”hat›rlamas› ilginç bir çeliflkiyi de a盤a ç›kartmaktad›r.Türk milleti kavram›n› ülkedeki her kesimi kapsad›¤›n›söyleyen devlet d›fl ülkelerdeki Türk ulusu katliamlarau¤rad›¤›nda “soydafll›k” veya daha do¤rusu “›rkdafll›k”durumunu hat›rlayarak asl›nda Türk milletinin ne anla-ma geldi¤ini de aç›kça göstermektedir. Bilimsel sosya-listler hiçbir ulusun ezilmesine göz yummaz ve bunakarfl› bütün ezilen uluslar›n hakl› mücadelesini destek-ler. O yüzden bilimsel sosyalistlerin Türkiye’de Kürt so-rununa veya Çin’deki Uygur sorununa, ulusal sorun te-melinde bak›fllar› ayn›d›r. Fakat her iki durumda da em-peryalizmin, ulusal sorunlar› kendi ç›karlar› çerçevesin-de kullanmas›na karfl› da ideolojik ve siyasal mücade-lesini vermekten kaç›nmaz.

YYÖÖKK’’üünn HHaarrçç ZZaammllaarr›› SSaalldd››rr››ss››

Emperyalizmin bölgemize ideolojik ve siyasal sald›-r›lar› devam ederken ülkemizdeki uflaklar ise emperya-list-kapitalist krizin faturas›n› üniversite ö¤rencilerinede kesmeye haz›rlan›yorlar. Yeni dönem üniversiteler-

2

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

Page 6: Özgür Düşün Sayı 47

3

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

de yap›lacak olan harç zamlar› üniversitede okuyan ve-ya okuyacak olan emekçi çocuklar›na yap›lan en kap-saml› sald›r›lardan bir tanesidir. 12 Eylül faflist darbesi-nin üniversitelerdeki gardiyan› Yüksek Ö¤retim Kuru-mu (YÖK)’nun, son y›llarda artan faflist sald›r›lar, birçokhak talebine karfl› aç›lan soruflturmalar ve uzaklaflt›rmacezalar›yla sindirilen üniversite muhalefetinin durumu-nu göz önünde bulundurdu¤u aç›kça gözükmektedir.Bu süreçte YÖK kapsaml› bir sald›r›yla üniversite kap›-lar›n› emekçi çocuklara kapayarak üniversiteleri ticarikurumlara, ö¤rencileri de müflteriye dönüfltürecekönemli bir ad›m› atm›fl bulunuyor. Harç zamlar›n›n%100’e varan oranlar› bunun en önemli kan›t›d›r. Amayine de bu büyük sald›r›n›n, üniversitedeki ö¤rencilerinmuhalefetiyle karfl›laflaca¤›n› söylemek de mümkün-dür. Fakat bu muhalefeti örecek olan kurumlar›n yinegeçmiflteki hatalar› tekrarlayarak, oluflacak mücadelebirikimini eritmemeleri için büyük bir çaba sarf etmekgerekmektedir. En genifl ö¤renci kitlesini kapsayacakçal›flmalar örülüp, bunlar›n pratik mücadeleye sevk et-meye yönelik bir mücadele hatt› kurulabilinirse,YÖK’ün üniversitelerdeki sald›r›s› bofla ç›kart›l›p güçlübir muhalefet oluflturabilinir. YÖK’e karfl› muhalefetiörecek olanlar›n tatil psikolojisinin rehavetinde olan-lar›n olmad›¤› aç›kt›r. Mücadelesini kampüsün d›fl›natafl›ran ve iflçi köylü gençlikle birleflen bir güç, güçlü birzeminden yükseliyor demektir.

HHaappiisshhaanneelleerrddeekkii DDeevvrriimmcciilleerree BBaasskk››llaarr

Ülkemizdeki en nitelikli örgütlü gücü oluflturandevrimcilere karfl› yap›lan F tipi hapishanelerde, devle-tin sald›r›s› artarak devam ediyor. Devrimcilerin iradesi-ni ve ideolojisini teslim almaya çal›flan devlet, en ufak

bir hukuk k›r›nt›s›n› bile F tipi hapishanelerde bulun-durmamaktad›r. Kanser hastas› olan Güler Zere’nin te-davisinin d›flar›da yap›lmas›na izin vermeyen devlet,mafya babalar›na, emekli askerlere ve kaçakç›lara gös-terdi¤i muazzam ilginin milyonda birini devrimcileregöstermemektedir. Birçok “Ergenekon”cu askerin tu-tukluluk sürelerini hastanelerde geçirirken, kanser olanErol Zavar ve Güler Zere gibi pek çok devrimcinin teda-vileri engellenmektedir. Bu asl›nda devletin hakim s›-n›flar›n bir arac› oldu¤una en büyük kan›tt›r. Bir aflç›n›nk›z› olan Münevver Karabulut’un bir burjuvan›n çocu¤utaraf›ndan öldürülmesini k›z›n hatas›na ba¤layan birzihniyet elbette ki bu sömürü düzenini de¤ifltirmek is-teyen devrimcileri ölüme terk etmesi anormal karfl›lan-mamal›d›r. F tipi hapishanelerde kitap okuyan devrim-cilere kitap s›n›rlamas› getirip fazla kitaplar› yakan fa-flist bir zihniyetten demokrasi beklemek en masum ifa-deyle safl›kt›r. Bizim görevimiz çeflitli milliyetlerdenemekçi halk›m›z› mücadele saflar›na çekerek emper-yalist hegemonyay› parçalamak olmal›d›r.

Yine ve tekrar söylüyoruz: Ne liberal demokrasi ha-varileri ne de çarp›k “anti emperyalist” ulusalc›lar bu ül-kedeki sömürü sistemini de¤ifltirebilir. ‹kisi de son ker-tede emperyalizmin ve onun uflaklar›na kaç›n›lmazolarak yedeklenirler. S›n›fsal zeminden kopmay›p dev-rimci bir tarzda mücadele eden bir anlay›fl gençlik içe-risinde kök sald›kça bu sömürü ve bask› sistemi gerile-yecek ve zemin kaybedecektir. Nesnel flartlar› gözönünde bulundurarak içerdeki ve d›flar›daki bireysel-leflme, pasifizm, y›lg›nl›k ve piyasalaflma sald›r›lar›nakarfl› örgütlü mücadelenin öne ç›kart›lmas› haramilerinsaltanat›n› sarsacakt›r.

Ne l�beral demokras�

havar�ler� ne de çarpık “ant�

emperyal�st” ulusalcılar bu

ülkedek� sömürü s�stem�n� de-

ğ�şt�reb�l�r. İk�s� de son kerte-

de emperyal�zm�n ve onun

uşaklarına kaçınılmaz olarak

yedeklen�rler. Sınıfsal zem�n-

den kopmayıp devr�mc� b�r

tarzda mücadele eden b�r an-

layış gençl�k �çer�s�nde kök

saldıkça bu sömürü ve baskı

s�stem� ger�leyecek ve zem�n

kaybedecekt�r.

Page 7: Özgür Düşün Sayı 47

Demokratik Gençlik Hareketi (DGH), kolektif ira-desine yaslanarak ve geçti¤imiz y›l düzenlenen kam-panyan›n verimli elefltirileri, tart›flmalar› ve deneyim-leri üzerinden ulaflt›¤› sonuçlarla birlikte, 1 Temmuz2009 – 1 Eylül 2009 tarihleri aras›nda iki ay sürecekve kendi içerisinde “Köy Çal›flmalar›” gibi farkl› poli-tik alt faaliyet bafll›klar› içeren yeni bir “Mali Kam-panya” bafllatm›flt›r!

Tüm DGH faaliyetçileri, yak›n çevre iliflkileri vebilhassa ö¤renci-gençlik baflta olmak üzere iflçi-genç-lik d›fl›ndaki tüm halk gençli¤i güçleri; ideolojik netli-¤i muhafaza etmek, siyasi çizgiyi sa¤lamlaflt›rmak,proleter disiplini ve ahlak›yla donanmak, düzeninyoz–gerici kültürü karfl›s›nda, “Yeni ‹nsan” kültürünüve mücadelesini üretimin devingen, yarat›c› gücüyleyaflatmak için emek seferberli¤i içerisinde yer almal›;siyasi ve örgütsel alanlarda, halk gençli¤inin demok-

ratik haklar› için mücadelesinde daha geliflkin, dona-n›ml›, yeterli, atak ve dinamik bir DGH ortaya ç›kar-mak için seferber olmal›d›r.

Mücadele alanlar›nda ve faaliyetlerde, ba¤r›ndanyükseldi¤i halk gençli¤i hareketlerini, yakalananolumluluklar›n ilerisinde, yeni demokrasi perspekti-fiyle buluflturmak, demokratik haklar mücadelesinindaha geliflkin, donan›ml› ve yayg›n bir flekilde omuz-layabilmek için görevlerimize sar›lal›m!

EEmmppeerryyaalliizzmmiinn vvee UUflflaakkllaarr››nn››nn KKrriizz FFaattuurraass››::ZZaamm,, ZZuullüümm,, SSeeffaalleett,, KKöölleelliikk KKooflfluullllaarr››nnddaa YYaa--flflaamm vvee GGeelleecceekkssiizzlliikk!!

Ülkemiz a¤alar ve patronlar sultas›n›n, emperya-list efendilerinden, a¤ababalar›ndan ald›klar› stratejikemirlerle, emekçilere ve toplumun di¤er tüm ezilenkesimlerine yönelik sergiledikleri pervas›z soygun ve04

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

DEMOKRAT‹K GENÇL‹K HAREKET‹DGH’den

TEMMUZ 2009

www.demokratikgenclikhareketi.org

Her Yönüyle Daha Geliflkin Bir Mücadele ‹çin

Emek Seferberli¤ine Kat›l!

Page 8: Özgür Düşün Sayı 47

05

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

zorbal›k politikalar›n›n günceldeki en önemli sebebi:emperyalist merkezlerde bafllayan ve tüm dünyayayay›lan “kriz”…

DGH, Kas›m 2008’de mevcut krize ve krizin halkaolan yans›na dair flu tespitlerde bulunmufltu:

“Kapitalizm, gelinen aflamada, reel ekonominin ya-n› s›ra devasa boyutlarda sanal bir ekonomi ortaya ç›-karm›flt›r. Günümüzde, dünyada dolafl›mda olan para-n›n yaklafl›k %10'unun ard›nda gerçek mal ve hizmet-ler bulundu¤u tespit edilmektedir. Gerisinin "karfl›l›¤›-n›", kredi piyasalar›nda dolara ba¤l› olarak türetilmiflk⤛tlar ve bunlar›n türevleri ve türevlerin türevlerioluflturmaktad›r. Bunun sonucunda mali sermayeüretken sermayeye göre daha önce hiç görülmedik bi-çimde güç kazanm›fl, paran›n art›k üreterek de¤il, pa-rayla kazan›lmaya baflland›¤› bir döneme girilmifltir.Bölüflüm, gittikçe artan bir h›zla mali sermayenin lehi-ne, üretenlerin ve çal›flanlar›n aleyhine bozulmufltur.

Geçti¤imiz y›llarda, kapitalizmin bu özelli¤i gere¤iflimdi yaflanan iktisadi krizin habercileri diyebilece¤i-miz etkisi daha s›n›rl› krizlerde de bilhassa bizimki gi-bi yar›-sömürge konumunda olan ülkelerdeki piyasa-lar iflaret edilir, gündemde tutulurdu. Krizlerin temelnedeni olarak da bu pazarlar›n, kapitalist dünya sis-teminin beklentilerine yeteri düzeyde cevap olama-d›klar› gösterilirdi. Bundan dolay› da yabanc› serma-yenin "güvensizlik" yaflad›¤› ve bu pazarlardan uzak-laflt›¤› ifade edilir ve çekilen sermayenin tetikledi¤iekonomik y›k›m da bu ülke ekonomilerinin zay›fl›ylaaç›klan›rd›. Dahas› bizimki gibi ülkelerin, "küresellefl-

me" ile yeteri düzeyde bütünleflemedikleri için bu so-runlar›n yafland›¤› ifade edilir ve daha fazla kamu ik-tisadi teflekkülünü "özellefltirerek" dünya piyasalar›y-la bütünleflmesi sal›k verilir ve Dünya Bankas› –Uluslararas› Para Fonu yeni reçeteleri uflak siyasi ik-tidar›n önüne sürerdi. Bu reçeteler da halk›n eline,e¤itim – sa¤l›k gibi temel ihtiyaçlar› karfl›layan devlethizmetlerinin daha fazla özellefltirilmesiyle geri döneny›k›mlar olarak geçerdi/geçmektedir.

Ancak flimdi kriz art›k do¤rudan emperyalist mer-kezleri de çökertmektedir. Zira kriz, kapitalizmin ya-p›sal özelli¤idir fakat bu kez farkl› olan durum, bu afl›-r› derecede büyüyen finans sermayesinin ortaya ç›-kard›¤› üretimsizli¤in, ba¤›ml›l›¤›n, yoksullaflman›nsapland›¤› tüketimin somut karfl›l›¤›n›n toparlanama-mas›d›r. ‹flte bunun içindir ki emperyalistlerin merkezbankalar› ve hazine bakanl›klar›, "kamu ekonomisi"rejimlerine mecbur kalm›fllar ve sisteme avuç avuçmilyar dolarlar fl›r›nga ederek günü kurtarman›n yol-lar›n› aramaya bafllam›fllard›r.

Yaklaflan süreçte ise krizin gerçek üretim sektörle-ri üstündeki y›k›c› etkilerinin daha aç›k biçimde görül-mesi kaç›n›lmaz görünmektedir. Bu durumda bilhas-sa yar›-sömürge ülkelerin emekçilerini bekleyen dedaha çok iflsizlik ve daha çok yoksulluk olacakt›r. Pi-yasa ekonomisinde, sat›n alma gücü olmayana yeryoktur. Dolay›s›yla yoksulluk da ortadan kald›r›lmas›gereken de¤il, toplumsal devrimlere dönüflmemesiiçin her türlü yöntemle idare edilmesi, denetlenmesigereken bir olgudur. Yoksullu¤a ba¤l› olarak da hal-k›n yükselen ekonomik-sosyal hak talepleri de ayn›

2008 DGH Yaz Çal›flmalar›ndan bir görüntü

Page 9: Özgür Düşün Sayı 47

flekilde denetlenmesi ve hatta engellenmesi gerekenbir gerçekliktir. Hatta siyasi iktidar, emperyalist efen-dilerinin tarihsel tecrübelerinden ö¤renerek, bu konu-da ilerici, devrimci–demokratlar›n kitleleri bilinçlen-dirme yönlü çabalar›n› en bafl›ndan kitleler nezdindetürlü hukuksuzluklarla terörize etmeye çal›flmaktad›r.

Dolay›s›yla, toplumsal yaflam›n birçok alan›ndaoldu¤u üzere e¤itim alan›nda da ülkemizi bekleyenyak›n gelecek; milyonlarca ö¤renciyi, ailelerini ve e¤i-tim emekçileri ile onlar›n ailelerini kapsayan bu deva-sa kesime yönelik olarak; daha fazla emperyalizminihtiyaçlar› çerçevesinde düzenlenmesini gerektirecek-tir. Bu düzenleme e¤itim ticarilefltirilmesi yoluyla ol-du¤u kadar e¤itimin do¤rudan ilgilendirdi¤i milyonla-r›n demokratik haklar›na iliflkin mücadelelerinin detürlü yollardan engellenmesi, bask›lanmas› yoluylada sa¤lanacakt›r/sa¤lanmaktad›r.” (DemokratikGençlik Hareketi - Kas›m 2008)

Geride b›rak›lan aylar içerisinde, DGH’nin iflaretetti¤i ekonomik ve sosyal y›k›mlar, baflta emekçiler ol-mak üzere toplumun ezilen tüm kesimlerinde, kendi-sini, artan iflsizleflme, zamlar, yoksulluk ve bunlarlaeflgüdümlü olarak ortaya konan; siyasi iktidar taraf›n-dan sistematik olarak yükseltilen ve baflta halk güçle-rini hedefe oturtan; halka yönelik zorbal›k politikala-r› olarak vücuda gelmifltir.

Ülkemizdeki yabanc› fabrikalar “üretime ara verir-ken” ve “ücretsiz izin” ad› alt›nda iflçi k›y›m›na giriflir-ken, uflaklar›n›n fabrikalar› ya kapanm›fl ya da “ücretdondurma”, “ücretleri geri çekme” ve “iflçi ç›karma”sald›r›lar›yla, yoksul emekçileri açl›¤a ve sefaletemahkûm etmifllerdir.Orta ve küçük iflletmelerin birço-

¤u üretimi durdurmufl ve bu kesimlerde çal›flan yüzbinlerce emekçi, iflsizli¤e ve sefalet koflullar›nda yafla-maya mecbur b›rak›lm›flt›r._‹flsizlik, ülke tarihinin enbüyük oranlar›nda seyrederken, birbiri pefli s›ra s›ra-lanan ›s›nma, ulafl›m ve zorunlu mutfak giderlerineyönelik zamlar, yoksul emekçi halk›n yaflam olanak-lar›n› büsbütün daraltm›fl, ortadan kald›rm›flt›r.

Ülkemizde, iflsizlik oranlar›, sürekli bir manipü-lasyona tabi tutulan, resmi aç›klamalara göre bile%20’leri bulmufl durumdad›r –ki gerçek iflsizlik oran›-n›n daha ada üst seviyelerde oldu¤u bilinmektedir.Bu durum dahi halklar›m›z içerisine yuvarland›¤› aç-l›k koflullar›n›n ulaflt›¤› boyutu göstermesi bak›m›n-dan çarp›c›d›r.

Öte yandan, çal›flan kesimler aç›s›ndan da durumh›zla “köleleflme” koflullar›na do¤ru evrilmektedir.

Bir yandan efendilerinin krizinden etkilenen biryandan da bu koflullar› dahi faydaya çevirmeye çal›-flan a¤alar ve patronlar sultas›n›n, krizi bahane ede-rek, yine bu ortamda zorunlu yaflamsal ihtiyaçlar öl-çüsünde dahi de¤erini hâlihaz›rda yitiren reel emekçiücretlerini dondurmalar›, azaltmalar›, durumu dahada kötülefltirmektedir.

Bu duruma ra¤men, ülkemizdeki “kredi kart›” har-camalar›n›n art›fl›, siyasi iktidarca “her fleyin yolundagitti¤i” imaj›n›n önemli bir argüman› haline getirilsede mevcut gerçekler, bu acizli¤in ve ahlaks›zl›¤›n bo-yutlar› kadar derindir.

Emekçilerimiz, kredi kartlar›na borçlanarak asgarigeçimlerini sa¤lamakta, büyük bankalara borçlan-makta, maafllar› ipotek alt›na al›nmakta ve adeta kö-06

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

Page 10: Özgür Düşün Sayı 47

07

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

lelik koflullar›nda, en bafltan borçlu olduklar› üretimiçin çal›fl›r hale getirilmektedirler.

Tüm bu y›k›mlara ba¤l› olarak toplumumuz, h›zl›bir kültürel çöküflü de beraberinde tafl›makta ve bü-yütmektedir.

Uyuflturucu, insan ticareti, h›rs›zl›k, doland›r›c›-l›k, soygun, tecavüz, cinnet… Daha bir dizi çürümeve sald›rganl›k, yabanc›laflma, halk gençli¤i baflta ol-mak üzere, toplumda h›zla yayg›nlaflmakta ve toplu-mumuz, gelece¤in inflas›nda üzerine basarak yükse-lece¤i ahlaki ve moral de¤erlerinden de h›zla uzak-laflmakta ve böylelikle devrimci ideallerle buluflma-s›n›n önünde yeni engeller örmektedir.

Halk gençli¤i de bu ekonomik ve sosyal y›k›mlar-dan en fazla etkilenen kesimlerden birisi olmufltur.

‹flçi-gençlik ve köylü-gençlik, geri kalanemekçilerle birlikte mevcut ekonomik ve sos-yal y›k›mlar›n etkilerini do¤rudan yaflarken veiflsizli¤e, kölece çal›flma koflullar›na mahkûmedilirken; ö¤renci-gençlik, bir yandan giderekartan “paral› e¤itim” uygulamalar›n›n y›k›c› et-kilerine maruz kal›rken bir yandan da artanidare – polis bask›s›yla, soruflturma, tutuklamaterörüyle yüz yüze kalm›flt›r.

Yine “aç›klanan resmi rakamlara göre”, herüç üniversite mezunundan birisi bugün iflsiz-dir. Bunun bir di¤er anlam› da her üç üniversi-teliden birinin de potansiyel iflsiz oldu¤udur.

Mevcut iflsizlik oranlar›n›, halk gençli¤ininönemli bir bölümü nezdinde “at›l” tutman›n birarac› haline getirilen ve bir di¤er yönüyle dedevasa bir “sektör”e dönüfltürülen “her ile birüniversite uygulamalar›” sonucunda art›k bu-gün ülkemizde 130’dan fazla üniversite vard›rve bu üniversitelere ait yeni bölümler, fakülteler inflaedilmektedir.

Siyasi iktidar, neo-liberal e¤itim politikalar›ylabirlikte içeri¤ini önemli oranda boflaltt›¤›; e¤itimcikadrolar›n› gerici ve faflist zihniyette, anti-bilimselkadrolar›yla doldurdu¤u üniversiteler cennetinde,halk gençli¤ini ve dolay›s›yla da iflsizli¤i kontrol al-t›nda tutman›n hesaplar›n› çok büyük ölçeklerde ha-yata geçirmektedir.

Halk›n ve Halk Güçlerinin Krize ve Siyasi ‹ktida-ra Cevab›, “Eme¤in Hakk›na ve Gelece¤imize SahipÇ›kmak” Temelinde, Direngen Bir fiekilde Karfl› Du-rufl Sergilemek Olmufltur!

Toplumsal yaflam›n hemen tüm alanlar›nda yo-¤unlaflan ekonomik ve sosyal y›k›mlar, baflta emekçi-ler olmak üzere, bu y›k›mlardan etkilenen genifl ke-simlerde var olan huzursuzlu¤u artt›rm›fl ve siyasi ik-tidara, ekonomi politikalar›na dönük tepkileri giderekdaha fazla görünür k›lmaya bafllam›flt›r.

Ülkemizde, uzun y›llar›n ard›ndan yeniden “fabri-ka iflgalleri” bafllam›fl ve mevcut y›k›m›n faturas›n›nkendilerine kesilemeyece¤ini, militan bir flekilde gös-termeye bafllam›fllard›r.

Bilhassa küçük ölçekli üretim yerlerinde görülmeyebafllayan iflgaller, artarak ve yayg›nlaflarak önemli birmücadele biçimi halini almaya bafllam›fl; yine ülke ge-nelinde son derece yayg›n grevlere tan›kl›k edilmifltir.

Neo-liberal ekonomik, sosyal ve siyasi politikalar›nneticesinde güç yitimine u¤rayan, genel toplumsal mü-

cadelede birlefltirici olmas› gerekirken at›l pozisyonla-ra sürüklenen demokratik kitle örgütleri ve sendikalar;bu süreçte, halk›n artan hoflnutsuzlu¤unun ve taban›nda etkisiyle daha aktif bir mücadele hatt›na yüzlerinidönmüfllerdir. Uzun y›llar›n ard›ndan, ciddi kitlesel ey-lemliliklerle, genel mücadelenin daha dinamik ve görü-nür olmas›na katk› sunmaya bafllam›fllard›r.

Da¤›n›k ve parçal› olmakla birlikte, yine uzun y›l-lard›r sistematik bir flekilde yok edilen tar›m sektörüiçerisindeki üretici köylülerin de eylemleri gündemegelmifl ve bu kesimlerde de ciddi bir potansiyel a盤aç›km›flt›r.

halk gençl�ğ� �çer�s�ndek� faal�yet alan-

larında, bu alanların özgünlüğünü

yaratan kes�mlerde; halk gençl�ğ�n�n

ekonom�k, sosyal ve kültürel hak talep-

ler� mücadeles�nde; k�tlelere doğrudan ulaşan,

onları kend� hareketler� �çer�s�nde örgütleme ve

yönlend�rme perspekt�f�yle donanmış ve s�yasal

ç�zg�de, stratej�k hedefe k�l�tlenm�ş uzun vadel�,

sabırlı ve kazanımları gözeten mücadele hattıyla

�lerleyen demokrat�k haklar mücadeles�n�n

güvences�n�n ve daha gel�şk�n b�r �ler-

ley�ş�n�n temel sorunsalı da “mücadele

aygıtının” sah�p olduğu n�tel�kler�n�n

arttırılması olmaktadır.

“”

Page 11: Özgür Düşün Sayı 47

Mimarlar, mühendisler, ö¤retmenler, doktorlar…Özellefltirme politikalar›yla birlikte, son derece h›zl›bir flekilde iflsizleflme, yoksullaflma ve özel sektöründaha azg›n sömürü koflullar›na sürüklenen orta s›n›fiçerisinde de bilhassa genç kuflaklarla birlikte örgüt-lenme ve demokratik hak talepleri ekseninde geneltoplumsal muhalefete kat›l›mda önemli ad›mlar›nat›ld›¤› görülmüfltür.

Gecekondularda, bugüne de¤in genel anlamda so-la e¤ilimli yerleflimlerde görülen ve fakat gelinen afla-mada farkl› kesimlerden insanlar›n da yaflad›¤› he-men tüm semt yerleflimlerinde, sistematiklefltirilen“y›k›m terörüne” karfl› çok net bir militan duruflun or-taya ç›kt›¤› görülmüfltür. Yoksul semt emekçileri, ya-flam alanlar›n›, bombalar, mermiler pahas›na barikat-larda savunmaktad›r. Bu anlam›yla ortaya ç›kan po-tansiyel ciddi ölçülerdedir.

Toplumsal mücadele içerisinde, toplumsal yap›da-ki konumlar› itibariyle, u¤rad›klar› çifte sömürüye kar-fl›l›k genel mücadeleyi destekleyici, gelifltirici bir konu-ma sahip olan kad›nlar; mevcut krizin y›k›c› etkilerin-den daha fazla etkilenen kesim olarak, ön plana ç›k-m›fllar ve bilhassa “iflçi kad›nlar”›n öncülü¤ünde ka-

muoyuna yans›yan iflgal, grev ve faaliyetler, toplumunfarkl› kesimlerinden kad›nlar›n genel mücadeleye olankat›l›mlar› gözle görülür bir art›fl göstermifltir.

Ekonomik krizle eflgüdüm içerisinde derinleflen si-yasi krizle birlikte Kürt Ulusu, ulusal ve demokratikhak taleplerinin kitlesel savunusuna giriflirken; hâkimsiyasal yap›n›n ayr›mc›l›¤›na maruz kalan bir baflkatoplumsal kesim olan Aleviler de yükselttikleri hak ta-lepleriyle genel demokratik haklar mücadelesinin ge-liflimine ve toplumsal muhalefete katk› sunmufllard›r.

Ö¤renci gençlik ise üniversitelerde ve liselerde,geçti¤imiz y›llara nazaran daha yayg›n ve etkili eylem-lilikler gelifltirerek, genel toplumsal mücadele içerisin-deki dinamik gücünü bir kez daha ortaya koymufltur.

Tüm bu toplumsal kesimlerde ve daha farkl› alan-larda, halk›n “söz”, “eylem” ve “örgütlenme” konula-r›nda; mevcut krizin y›k›c› boyutlar›na paralel olarakartan bir sahiplenifl, aktif bir mücadele çizgisi ortayakoyduklar› rahatl›kla ifade edilebilir.

Yerel seçimler özgülünde Kürt ulusunun, ulusalve demokratik hak taleplerinin savunusunda ortayakoydu¤u iradede oldu¤u kadar, esasta Dersim özgü-lünde a盤a ç›kan kitlesel hareketlerle somut kaza-n›mlara dönüfltürülen ve demokratik haklar mücade-lesi içerisinde yer alan yeni demokrasi perspektifli ku-rumlar›n politik öncülüklerinin yaflamsallaflt›klar›alanlar da ortaya ç›km›flt›r.

Siyasi iktidar›n, toplumun farkl› kesimlerindenyükselen bu genel mücadeleye karfl› gelifltirdi¤i temelpolitika ise zorbal›k rejiminin, yeni metotlarla siste-matiklefltirilmesi olmufltur.

Bugüne de¤in, örgütlü halk güçleri üzerinde yo-¤unlaflm›fl ve sistematik bir hale geti-rilmifl sald›r›, gözalt› ve tutuklama te-rörü; boyutland›r›larak ve yeni biriçerikle yap›land›r›larak sürdürül-müfltür.

Siyasi iktidar, “suçu ve suçluyuövme” gibi gerici yasalarla, halk›n ör-gütlü güçlerine, “düflünce özgürlü¤ü”vaazlar›na rahmet okutacak ilkellik-te, hiçbir maddi kan›ta yaslanmayankurmaca fezlekelerle, kendi yasalar›-n› aç›kça ihlal eden yöntemlerle, “te-rör örgütü operasyonlar›”yla devametmifl ve bu sald›r›lar›n› yayg›nlaflt›r-m›flt›r.

Halk›n “söz”, “düflünce”, “eylem” ve “örgütlen-me” haklar›n› politik zeminde savunan ve geliflimiiçin çaba harcayan demokratik kurumlara yöneliksald›r›lar; halk›n örgütlü güçlerini de kapsayarak aflanbir geniflleme içerisinde, sendikalara ve farkl› kitle ör-gütlerine do¤ru geniflletilmifltir.

Halklar›m›z›n, emekçilerimizin, kazan›lm›fl mevzi-leri bugün büyük bir karfl›-devrimci ideolojik ve fiilisald›r› alt›ndad›r. Siyasi iktidara muhalif sendikac›lar,iflçi temsilcileri, belediyeler, akademisyenler, ö¤renci-08

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

Mücadele alanlar›nda ve faaliyetlerde yaflanan eksiklik-lerin giderilebilece¤i yegâne zeminin, yine ancakmücadelenin gerçekleflti¤i alanlar ve faaliyetleroldu¤unun kati bilinciyle; ideolojik sorunlardanar›nman›n, geçmifl dönem siyasi ve örgütsel tutumlar›irdeleyebilmenin ve devrimci e¤itimin yolgöstericili¤inde nitelikleflmenin gerçekleflebilece¤i esaszeminin de do¤rudan üretimin içerisinde yer almakoldu¤u tespit edilmelidir.

Page 12: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

ler, avukatlar… Toplumun farkl› kesimlerinden çeflitlidüzeylerdeki hemen tüm muhalif merkezlere yönelikkapsaml› bir sald›rganl›k, bu dönemde öne ç›kan ol-gulardan bir tanesi haline gelmifltir.

Bugün gelinen aflamada, toplumun hemen tümkesimlerince aç›kla görülen en önemli gerçek bireyle-rin ve kurumlar›n “anayasal zeminde tan›ml› muha-lefet hakk›n› kullanmas›” söyleminin bir masaldanibaret oldu¤udur.

Aç›kl›kla görülmektedir ki “anayasal zemindekihukuk”, emperyalizme ülkemizi ve eme¤imizi peflkeflçeken a¤alar ve patronlar sultas›n›n hukukudur.

SSöömmüürrüü vvee ZZoorrbbaall››kk SSuullttaass››nnddaann KKuurrttuulluuflfl;;HHaallkk››nn ÖÖrrggüüttllüü GGüüççlleerrii ÖÖnnccüüllüü¤¤üünnddee;; DDaahhaa YYaayy--gg››nn,, NNiitteelliikkllii vvee MMiilliittaann KKiittllee HHaarreekkeettlleerriinnddeeddiirr!!

Baflta emekçiler olmak üzere, mevcut üretim iliflki-lerinden ve buna yön veren ekonomi politikalar›ndanzarar gören kesimlerin en temel ve somut ekonomik,sosyal hak talepleri; demokratik haklar mücadelesiningerçekleflti¤i zemi-ni de do¤rudan ifla-ret etmektedir.

Ezilen kesimle-rin bu hak taleple-ri ekseninde orta-ya koyduklar› hertürlü hareket, hal-k›n örgütlü güçleri-ni onlardan ay›rteden politik eksen-lerinin ve daha ge-liflkin mücadeleperspektiflerininsahip oldu¤u siya-sal içeri¤in de etekemi¤e bürünebi-lece¤i ve dahas›gerçekleflebilece¤i“yegâne” zemini-dir ayn› zamanda.

“Kitle inisiyati-fini esas almak”, “Devrimin kitlelerin eseri oldu¤u-nu” savunmak gibi bilimsel tespitlerin ve savlar›nsahip oldu¤u temel espri de burada yatmaktad›r. Bu-nun d›fl›ndaki pratikler, halk›n örgütlü güçleri içeri-sinde, “kitlelerden ve kitle hareketlerinden kopuk

öncülük” gibi idealist küçük burjuva hareket tarzla-r›n›n da bilimsel devrimci bir kitle faaliyeti kavray›-fl›ndan ayr›fl›m noktas›d›r.

Kitlelerin günceldeki ekonomik, sosyal ve kültü-rel hak talepleri ve bu mevcut talepleri de kapsayanve içerdikleri demokratik muhtevayla birlikte, hak ta-leplerinin gerçekleflebilece¤i daha geliflkin bir dev-rimci demokrasi sisteminin siyasal zemini; “halk›n ç›-karlar›n›, devrimin siyasal talepleriyle” bütünlefltirmegörevinin kucaklaflt›¤›, halklaflt›¤› ve kitlelerin inisi-yatifinde, halk güçlerinin politik öncülü¤ünde ilerle-di¤i bir içeri¤e sahiptir.

Bu bak›mdan, genel mücadelenin her bir parça-s›ndaki ekonomik ve sosyal haklara, taleplere iliflkintüm mücadele alanlar›, gerek emekçi hareketlerindegerekse halk gençli¤i hareketlerinde, tayin edici so-runsal›, bu hareketlerle veyahut kitlelerin somut ta-lepleriyle buluflabilecek “politik kitle faaliyetleri”ninicras›nda dü¤ümlemektedir.

Dolay›s›yla, halk gençli¤i içerisindeki faaliyetalanlar›nda, bu alanlar›n özgünlü¤ünü yaratan ke-

simlerde; halk gençli¤inin ekonomik, sosyal ve kül-türel hak talepleri mücadelesinde; kitlelere do¤ru-dan ulaflan, onlar› kendi hareketleri içerisinde örgüt-leme ve yönlendirme perspektifiyle donanm›fl ve si-yasal çizgide, stratejik hedefe kilitlenmifl uzun vade- 09

Page 13: Özgür Düşün Sayı 47

li, sab›rl› ve kazan›mlar› gözeten mücadele hatt›ylailerleyen demokratik haklar mücadelesinin güvence-sinin ve daha geliflkin bir ilerleyiflinin temel sorunsa-l› da “mücadele ayg›t›n›n” sahip oldu¤u nitelikleri-nin artt›r›lmas› olmaktad›r.

HHeerr YYöönnüüyyllee DDaahhaa GGeelliiflflkkiinn BBiirr MMüüccaaddeelleeMMeevvzziissii ‹‹ççiinn EEmmeekk SSeeffeerrbbeerrllii¤¤iinnee KKaatt››llaall››mm!!

Ülkemizde, yasland›¤› tarihsel miras ve bugünede¤in do¤rular› ve hatalar›yla ortaya ç›kard›¤› önem-li birikimle DGH, halk›m›z›n örgütlü güçleri içerisin-de, giderek nitelikleflen siyasal ve örgütsel çizgisiylebirlikte; halk gençli¤i özelinde, demokratik haklarmücadelesinde önemli bir mevzi olarak halklar›m›-z›n hakl› davas›n› omuzlamak gibi ciddi vea¤›r bir sorumlulu¤un alt›ndad›r.DGH, halk gençli¤inin, demokratikve meflru ekonomik, sosyal vekültürel hak talepleri mücade-lesi içerisinde, gelece¤i ka-zanma ve mevcut birikimi-ni, mücadelesinin her ala-n›nda gelece¤e daha ni-telikli aktarabilmeninu¤rafl› içerisindedir.

DGH bu yolda, hal-k›n demokratik haklarmücadelesinde, s›n›fsalözünü bilimsel bir flekil-de ortaya koyan yeni de-mokrasi perspektifiyle,mevcut mücadelesini halkgençli¤i içerisindeki dahagenifl kesimleri kucaklayabil-menin; bu politik do¤rultudaen genifl kitle iradesini mücade-lenin baflat unsuru haline getirme-nin zeminini, bugün, dünden daha ni-tel ve somut zeminlerde yakalayabilmifltir.

fiüphesiz ki DGH, mücadelesi içerisinde bir dizieksiklik de bar›nd›rmaktad›r.

Mücadele alanlar›nda ve faaliyetlerde yaflananeksikliklerin giderilebilece¤i yegâne zeminin, yineancak mücadelenin gerçekleflti¤i alanlar ve faaliyet-ler oldu¤unun kati bilinciyle; ideolojik sorunlardanar›nman›n, geçmifl dönem siyasi ve örgütsel tutumla-r› irdeleyebilmenin ve devrimci e¤itimin yol gösterici-li¤inde nitelikleflmenin gerçekleflebilece¤i esas zemi-

nin de do¤rudan üretimin içerisinde yer almak oldu-¤u tespit edilmelidir.

Büyük ço¤unlukla, ö¤renci gençlik içerisinde ör-gütlü bulunan DGH’nin daha geliflkin bir siyasi ve ör-gütsel çizgi yakalayabilmesinin önemli bir ad›m› daburada yatmaktad›r.

Bu hedef çerçevesinde tüm kuvvetlerini, halkgençli¤inin var oldu¤u mücadele alanlar›nda; kitlele-ri kendi mücadeleleri içerisinde ilerletme, politikmücadelesini burada var etme, kitlelerden ö¤renme,hatal› ve eksik yanlar›n› durmaks›z›n kitle inisiyati-fiyle aflma ve demokratik haklar mücadelesinin gün-cel ihtiyaçlar› ekseninde, yo¤unlaflma–yayg›nlaflmamerkezi taktik hedefe kilitlenmifl vaziyette, poli-

tik–örgütsel varl›¤›n› mücadelenin yak›c›l›¤›içerisinde ortaya koyan DGH, tüm bu

mücadelelerden kaynaklanan ihti-yaçlar›n› karfl›lamak ve yeni siya-

sal-örgütsel hedefleri, at›l›mlar›için gerekli olan maddi-teknik

olanaklar› var etmek içinbaflta tüm üyeleri olmaküzere, DGH taraftar› vedostlar›ndan, bafllatm›floldu¤u emek seferberli¤i-ne kat›lma ça¤r›s› yap-maktad›r.

Bu mali çal›flmada,DGH faaliyetçilerinin,proletaryan›n kültürüyletan›fl›p, yak›nlaflmas› ka-

dar; DGH'nin siyasal ve ör-gütsel faaliyetlerinden do-

¤an yükün, tüm hareketin or-tak iradesince ve bizatihi tek

tek üyelerinin al›n teriyle kazan-d›klar› üzerinden kapat›lmas›yla

daha geliflkin bir örgütsel ve ahlaki bir-li¤in yakalanmas› hedeflenmektedir.

Çünkü DGH, mali sorunu bütünüyle ideolojik birmesele olarak kabul etmektedir. Mücadeleden kay-naklanan borçlar, mali ihtiyaçlar ve gelecek siyasi-ör-gütsel hamleler, kampanyalar için gerekli olan teknikyeterlilikler için maddi önkoflullar; DGH'nin politikmücadelesinin önemli bir belirleyenidir.

DGH, halk gençli¤inin afla¤›dan inisiyatifine vesaflar›nda örgütlenerek verdi¤i aktif deste¤e yaslan-maktad›r. Mali meselenin de özü buradad›r.10

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

kampanyamız

süres�nce, kol emeğ�

gerekt�ren �şlere g�rmek ve

DGH’n�n bel�rled�ğ� asgar�

katkıyı alın ter�yle kazanarak

kolekt�f �radeye tesl�m etmek; bu

esnada kolekt�f eğ�t�me yüklenmek

ve daha gel�şk�n b�r faal�yet �ç�n

gerek eks�kl�kler�m�z gerekse

�ht�yaçlarımızın �z�nde donan-

mak; kampanyamızın sah�p

olduğu �k� temel yönünü

oluşturmaktadır.

Page 14: Özgür Düşün Sayı 47

11

A¤ustos

2008-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

DGH, her bir faaliyetçisinin sundu¤u s›n›rl› ancakbirikti¤inde önemli bir güce dönüflebilen aidatlar›n-dan ve zaman zaman ihtiyaca göre yerel birimlerininorganize etti¤i kimi yerel "mali çal›flma"lardan elde et-ti¤i gelirlere yaslanmaktad›r.

Dolay›s›yla, elimizdeki maddi birikimin s›n›rlar›ne denli geniflse, o kadar geniflli¤e olanak tan›yan et-kinlikte bir politik çal›flman›n içerisinde oldu¤umuzusöyleyebiliriz. Öte yandan, e¤er mali meselede ciddisorunlarla yüz yüze isek tam da o noktada durmak vetüm politik çal›flmalar›m›z› gözden geçirmek duru-munday›z demektir.

Çünkü yeterli politik kitle faaliyeti içerisinde ol-mayan bir faaliyet, mücadele için gerekli olanaklar›n›asla var edemez ve biz, kendi öz-gücümüze ve ba¤r›n-da mücadele yürüttü¤ümüz halk gençli¤inin s›n›rl›imkânlar› haricinde bir mali kayna¤› ilkesel olarakreddediyoruz.

Bir devrimci örgüt kimin paras›yla hareket ediyorsa,politik ve örgütsel çizgisi de bu kayna¤a göre flekillenir.

Biz, halk›n –özünde de halk gençli¤inin- s›n›rl›,dar bütçesine yaslan›yor ve yine de söz konusu bukitlelerin imkanlar› çerçevesinde yapabilecekleri des-tekleri talep ediyoruz.

Program›m›z›n propagandas›na dayal› ve demok-ratik haklar mücadelesinin güncel verilerine göre ko-numlanan mücadelemiz içerisinde, ne denli tutarl› vebaflar›l› bir siyasi–örgütsel pratik ortaya koyar ve kit-lelere o kadar çok ulafl›rsak, bu dar, s›n›rl› fakat al›nteriyle yo¤rulmufl katk›lar o ölçüde çoklafl›r. Mücade-lemiz, daha donan›ml› ve kitlelere ulaflabilmede dahaetkin olur. Aidatlar›m›z, ideolojik tutarl›l›¤›m›z›n birgöstergesidir ve "mali çal›flmalar›n" d›fl›nda her daimödedi¤imiz, ilkesel bir tutumumuzdur.

Aidatlar›n d›fl›nda, mali kampanyalar içerisindebaflvurulan bir baflka yöntem de DGH'nin geçti¤imizy›l 15 Temmuz 2008–15 Eylül 2008 tarihleri aras›ndave bu y›l da 1 Temmuz–1 Eylül tarihleri aras›nda dü-zenleyece¤i bu gibi emek seferberlikleridir.

DGH’nin ortak akl› ve iradesini, siyasi çal›flmalariçerisinde oldu¤u kadar emekçi halk›n gündelik yafla-m› içerisindeki pratiklerde de hayata geçirmek; bü-yük ço¤unlu¤u emekçi halk›n evlatlar› olsa daDGH’nin ahlaki ve örgütsel bütünlü¤ü aç›s›ndan dason derece önemlidir.

Emekçi halka ayn› kaderi paylaflmak, gündelik ya-

flam pratiklerine kat›l›mc› olarak bu kültürü gözlemle-mek ve sonuçlar ç›karmak, emek süreçlerinde yaflad›-¤› s›k›nt›lar› tüm boyutlar›yla masaya yat›rarak bun-lardan devrimci mücadelenin ilerletilmesinde etkiliolacak deneyimler ç›kartmak ve genel olarak, halkgençli¤inin mücadelesinin bilefleni oldu¤u emek mü-cadelesinin dinamiklerini yak›ndan tan›yabilmek içinkol eme¤i gerektiren ifllerde yap›lan geçici çal›flmalar,bu tip emek seferberliklerine kat›lman›n en temel ka-zan›mlar› olarak say›lmal›d›r.

Yaz dönemi için öngördü¤ümüz devrimci e¤itiminde bu somut proleter yaflam tarz› içerisinde ele al›n-mas›; bireylerin kendi yaflamlar›n› düzene sokmalar›ve politik çal›flmada, s›n›fsal zeminindeki konumun-dan kaynaklanan eksikliklerini görebilmeleri aç›s›n-dan da önemlidir.

Bu kapsamda, kampanyam›z süresince, kol eme¤igerektiren ifllere girmek ve DGH’nin belirledi¤i asgarikatk›y› al›n teriyle kazanarak kolektif iradeye teslimetmek; bu esnada kolektif e¤itime yüklenmek ve dahageliflkin bir faaliyet için gerek eksikliklerimiz gerekseihtiyaçlar›m›z›n izinde donanmak; kampanyam›z›nsahip oldu¤u iki temel yönünü oluflturmaktad›r.

Unutulmamal›d›r ki belirlenen miktar› "cep harç-l›klar›ndan" ç›karmak, sadece o bireyin kendisiyleolan mücadelesinde bir kay›p ve ideolojik olarak birgerili¤in ifadesi olacakt›r.

Ba¤›ms›zl›k ve Yeni Demokrasi için halk gençli¤ialanlar›nda verdi¤imiz demokratik haklar mücadele-miz, gönüllü birlikteli¤imize, karfl›l›ks›z eme¤imize vebilinçli kat›l›m›m›za yaslanmaktad›r.

DGH, kampanyas›na sadece üyelerini dâhil etme-mektedir. Yak›n iliflkilerini ve dostlar›n› da gerek ken-disinin organize ederek üyelerini görevlendirece¤i, ge-rekse bireylerin kendi olanaklar›yla bulacaklar› ben-zeri ifllere girmelerini ve emekçi halka ayn› kaderipaylaflmak için mütevaz› ancak siyasal donan›m vesa¤lam, devrimci bir kiflilik için gerekli bu prati¤i pay-laflma ça¤r›s› yapmaktad›r.

Daha geliflkin bir mücadele için emek seferberli-¤inde yo¤unlaflal›m!

Atölyelerde, tarlalarda… Halk gençli¤inin dina-mik, at›lgan, yarat›c› gücünü hep birlikte gelifltirelim!

Page 15: Özgür Düşün Sayı 47

YÖK, ülkemizin "küreselleflme" olarak adland›r›-lan ve bugün iflas›na tan›kl›k etti¤imiz bu devasakriz sistemine entegrasyonunda, yüz binlerce insa-n›n iflkencelerden geçirilmesi, binlercesinin katledil-mesi pahas›na kendi halk›na savafl açan hâkim s›-n›flar›n gerçeklefltirdi¤i 12 Eylül'ün, üniversitelerüzerinde do¤urdu¤u bir bask› arac› olarak hayatbuldu. YÖK sadece ö¤rencilerin ilerici – devrimci ke-simlerine yönelik de¤il ö¤retim görevlilerinden üni-versitelerin kendi bünyesindeki iflletmelerinde çal›-flan iflçilerine dek bir bask› mekanizmas› olmaktanöteye; bir bütün olarak emperyalizme, piyasaya bukaynaklar›n peflkefl çekilmesinin de arac› olarak ör-gütlendi.” (DGH – Kas›m 2008)

YÖK, aradan geçen 29 y›la karfl›n bu misyonun-

dan hemen hiçbir fley yitirmeden icraatlar›na de-vam ediyor. Geçti¤imiz günlerde, ö¤renci gençli¤inkitlesel tepkisinin engellenmesinde sürekli olarakbaflvurulan bir yöntemle, okullar›n kapal› oldu¤uyaz aylar›nda YÖK, yeni zaml› tarifesini kamuoyu-na duyurdu.

Zorunlu ve ücretsiz bir devlet hizmeti olan (olma-s› gereken) yüksek ö¤renimin, bölümlerine göre de¤i-flen oranlarda ücretlendirilen har(a)çlar›, yine yeni birzam furyas›yla elden geçirildi ve halk gençli¤ininönüne sürüldü.

Ekonomik ve siyasi krizin derinleflti¤i, emekçile-rin sefalet koflullar›na sürüklendi¤i ve iflsizleflmenin,yoksullaflman›n gün be gün çok daha genifl kitlelerisarmalad›¤› koflullarda birbiri pefli s›ra yap›lan zam-12

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

Soygun ve Talan Düzenine Son!

Herkese Paras›z E¤itim Hakk›!DGH Temmuz 2009

Page 16: Özgür Düşün Sayı 47

13

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

lara, YÖK de kendi temel misyonu gere¤i böyleliklebir “katk› pay›” sunmufl oldu.

“Katk› pay›”n›, ö¤rencilerden talep eden ve her de-fas›nda mevcut hükümetlerin emperyalist efendileri-nin direktifleriyle belirledi¤i neo-liberal e¤itim politi-kalar›yla okullar›m›z› piyasaya peflkefl çeken YÖK,bugün dünden daha azg›n bir sald›r› ayg›t›na dönüfl-müfl vaziyettedir.

E¤itim ticarilefltirilmesinin, özel okullar›n yayg›n-laflt›r›lmas›n›n yan› s›ra ‹stanbul Valisi’nin geçti¤imizgünlerde de ifade etti¤i üzere “rant alanlar›nda kalan”okullar›n dahi elden ç›kar›ld›¤› ve mevcut e¤itim siste-minin h›zla özel sektöre devredildi¤i, içeri¤inin boflal-t›ld›¤› koflullarda; YÖK’ün yeni zam haberleri, ÖSS s›-nav sonuçlar›n›n aç›klanmas›n›n hemen arifesindegündeme oturdu.

Bakanlar Kurulu’nun imzas›n› bekleyen veYÖK’ün 2009 – 2010 e¤itim dönemi için öngördü¤üzam miktarlar›, kamuoyuna yans›t›lan art›fl›n da al-datmaca oldu¤unu göstermifltir.

YYÖÖKK’’üünn yyeennii ttaarriiffeessiinnee ggöörree bbaazz›› ffaakküüllttee vveebbööllüümmlleerrddeekkii mmeevvccuutt ttaabblloo flflööyyllee;;

Bilindi¤i üzere, YÖK’ün zamlar› üzerine bir de herüniversite, mevcut “katk› pay› miktarlar›n›”, kendiüniversitesinin özelli¤ini, ö¤renim dallar›n›n nitelikle-rini ve sürelerini göz önünde tutarak fakülte, yükseko-kul, enstitü ve bölümler itibariyle yüzde 20 oran›nakadar yükseltebilmektedir. Yani YÖK’ün zaml› tarife-si bir de her üniversite yönetiminin “keyfi” tercihinegöre zamlanacakt›r (!)

Aç›kl›kla görülebilmektedir ki önümüzdeki dö-nemde, aileleri mevcut krizin yükü alt›nda ezilen yüzbinlerce ö¤rencinin öne ç›kacak en önemli çeliflkile-rinden bir tanesi de yine “paral› e¤itim” uygulamalar›olacakt›r.

Buna karfl› flimdiden eylemsellik boyutunda tepkiyiörgütlemek, halk gençli¤i güçlerinin görevi olmal›d›r.

Yan› s›ra ekonomik ve sosyal y›k›mlar›n h›z ka-zand›¤› günümüzde, yaklaflan e¤itim dönemine, halkgençli¤i, kendisini bekleyen yak›c› sorunlara karfl› ak-tif bir mücadele çizgisiyle yan›t olabilmelidir. Bununiçin flimdiden planlamalara giriflmek ve bunu YÖK’ünzamlar›na karfl› örgütlenecek eylemlilikler sürecindeinfla etmek önemlidir.

Yaz kamplar›nda, plajlarda tertiple-nen “gençlik” kamplar›nda de¤il; bizati-hi iflçi ve köylüler içerisinde; güneflin ka-vurdu¤u tende, ora¤›n nas›rlaflt›rd›¤› el-lerde… Eme¤in devingen, yarat›c› gü-cüyle berraklaflan, çelikleflen s›n›f bilin-ciyle yak›n gelece¤in zorlu mücadeleleri-ne haz›rlanan halk gençli¤inin örgütlügüçleri; ö¤renci-gençlik alan›ndaki buönemli geliflmelere karfl› da halk gençli-¤iyle birlikte, bugünlerde c›l›z da olsa ör-gütlenen eylemliliklere müdahil olmal›ve mevcut kampanyas› içerisinde de ey-lemsellikler örgütleyebilmelidir.

Eme¤imizi ve gelece¤imizi emperya-list efendilerine peflkefl çeken a¤alar vepatronlar sultas›n›n türlü zorbal›klar›nakarfl› her koflulda, eme¤e ve gelece¤in ka-zan›mlar›na yönelik pratik sahiplenifl içe-risinde kavgam›z› büyütelim!

ÖRGÜN Ö⁄RET‹MT›p Fakülteleri 591 TL, Difl ve Eczac›l›k fakülteleri 494

TL, Veteriner Fakülteleri 386 TL, Biyolojik Bilimler281 TL, ‹TÜ ‹flletme Fakültesi 402 TL, Mühendislik

387 TL, Gemi inflaat 316 TL, ‹letiflim fakülteleri 284TL, Hukuk, iktisat 313 TL, Aç›kö¤retim Fakültesi 71TL, Konservatuvarlar 589 TL, Yabanc› diller 470 TL,

Ev ekonomisi 227 TL, Bankac›l›k 190 TL,

‹K‹NC‹ Ö⁄RET‹M Veteriner fakülteleri 5 bin 276 TL, Teknik E¤itim

fakülteleri bin 412 TL, Mühendislik, Mimarl›k fakül-teleri 2 bin 400 TL, Gemi ‹nflaat 2 bin 549 TL, Fen-Edebiyat fakülteleri 2 bin 343 TL, Hukuk, ‹ktisat

fakülteleri 2 bin 160 TL, Dil Tarih ve Co¤rafya fakül-teleri 2 bin 426 TL, ‹letiflim fakülteleri bin 110 TL,

Devlet Konservatuvar› 6 bin 935 TL, Sivil Havac›l›k 5bin 540 TL, Mesleki Teknoloji 4 bin 430 TL, ‹lahiyat

bin 227 TL, Engelliler Entegre yüksekokulu 8 bin 605TL, Adalet yüksekokullar› bin 940 TL

Page 17: Özgür Düşün Sayı 47

Ülkemiz egemen s›n›flar›, bir yandan Avrupa Birli¤i(AB) uyum sürecini, sürecin gereklilikleri do¤rultusun-da emekçilere yönelik sald›r› kampanyas›na dönüfltü-rürken, bir yandan da bu sald›r›lar› çeflitli bahanelerleörtbas etmek istiyor. Özellikle AKP hükümeti döne-minde artan, ABD ve AB emperyalistlerince çeflitli pro-jeler etraf›nda ülkemize biçilen misyonlar›n yerine ge-tirilmesi hususunda yap›lan siyasal, ekonomik, sosyalve kültürel yap›sal de¤ifliklikler tüm h›z›yla sürüyor. Bude¤ifliklikler “demokratikleflme”, “kalk›nma”, “ekono-mik ve siyasi istikrar”, “istihdam›n artt›r›lmas›”, “millikaynaklar›n daha etkin kullan›lmas›” gibi birçok siyasalve ekonomik söylemle maskelenmeye çal›fl›l›yor.

Son günlerde ülke gündemini iflgal eden AB patentli“özel istihdam bürolar›” konusu da sermaye sahiplerininiste¤i do¤rultusunda yürürlü¤e girme aflamas›nda. Dahaönce gündeme gelen “kamu personeli rejiminde de¤i-fliklik öngören” yasayla beraber ele al›nd›¤›nda ülkemiz-deki çal›flma koflullar›nda “esneklik” yaratmaya çal›fl›ld›-¤›n› gösteriyor. Bu yasalarla beraber çal›flma hayat›m›z-daki ekonomik, siyasi ve sosyal hak gasplar› iyice arta-cakt›r. Birçok kesim taraf›ndan üzerinde tart›flmalar yü-rütülen ve son olarak cumhurbaflkan›n k›smi vetosuylaertelenen yasa, muhtemelen yeni yasama döneminde

tekrar ifllenerek sermaye sahiplerinin iste¤i do¤rultu-sunda çal›flma koflullar›n› daha da a¤›rlaflt›racakt›r.

Yasa üzerindeki tart›flmalar geçmeden yasan›n ge-nel muhtevas›, emek cephesine kaybettirdikleri ve da-ha önceki uygulamalar› hakk›nda bilgiyle devam ede-lim. Baflbakan yard›mc›s› ve Devlet Bakan› Ali Baba-can’›n da “AB müktesebat›nda zaten bizden beklenenve olmas› gereken bir konu”1 diyerek s›kl›kla dile ge-tirdi¤i ve yasan›n kimlerin direktifi do¤rultusunda ha-z›rland›¤›n› anlatt›¤› üzere, ülkemizde de esnek çal›fl-ma koflullar›n› haz›rlamak için AB emperyalistlerinintalimatlar› do¤rultusunda bu yasa gündeme geldi.

MMooddeerrnn AAmmeellee PPaazzaarr››:: ÖÖzzeell ‹‹ssttiihhddaamm BBüürroollaarr››

‹lk olarak 1980’li y›llarda Norveç ‹fl Yasas›’nda ge-çen “Özel ‹stihdam Bürolar›”, 1990’l› y›llarda baflta ABülkeleri olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde hayatageçirildi. Yasan›n uygulama alan› daha çok “göçmen,kaçak ve/veya kay›t d›fl› çal›flanlar›n, alt s›n›flar›n ya das›n›f d›fl› kabul edilenlerin istihdam›n› sa¤lamaya çal›-flan bir yap›lanma”2 olarak biliniyor. Ayr›ca yasa uygu-lay›c› ülkeler kendi ülkelerindeki genç iflsizler için debu bürolar› çare olarak görüyorlard›. Bu bürolar arac›l›-¤›yla “Avrupa’da emek piyasas›na girenlerin üçte birin-14

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

AABB UUYYUUMM SSÜÜRREECC‹‹NNDDEEÇÇAALLIIfifiMMAA ‹‹LL‹‹fifiKK‹‹LLEERR‹‹

VVEE

ÖÖZZEELL ‹‹SSTT‹‹HHDDAAMM BBÜÜRROOLLAARRII

Page 18: Özgür Düşün Sayı 47

15

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

den fazlas›n› 25 yafl›n alt›ndaki iflçiler oluflturuyor. Po-lonya’da yüzde 80 ve Britanya’da yüzde 85 oran›ndaolan 30 yafl alt›ndaki genç ifl gücü, bu bürolar arac›l›-¤›yla istihdam ediliyor. Geçici iflçilerin Yunanistan’dakiyüzde 80’i, 36 yafl ve alt›ndaki iflçilerden olufluyor.”3

Tüm bu göstergelerden de anlafl›ld›¤› gibi, genç iflsizle-rin de alternatif ucuz ifl gücüne dönüflmesi bu bürolararac›l›¤›yla sa¤lan›yor. Zira yap›lan araflt›rmalara görebu sistemle emek piyasas›na dahil edilen iflçi say›s›n-da, 2004’ten bu yana Finlandiya’da yüzde 100, Yuna-nistan’da yüzde 133, Polonya’da yüzde 94 oran›nda birart›fl olmufltur. Slovenya’da Özel ‹stihdam Bürolar› (Ö‹B)arac›l›¤›yla geçici ifl bulup çal›flan ö¤renciler, 40 bintam zamanl› iflçinin iflinden olmas›na sebep oldu.

2007’de Çek Cumhuriyeti’nde Skoda’da sürekli iflçisay›s› yüzde 2.3, Ö‹B iflçisi say›s› yüzde 13.2 artt›. 23 bin559 sürekli iflçinin çal›flt›¤› Skoda’da geçici iflçilerin sa-y›s› 5 bini buldu.”4

Yukar›da çeflitli tarihlerde yay›nlanan istatistiklerinsonucunun kaç›n›lmazl›¤›n› Ö‹B’lerin tercih sebeplerin-de aramak gerekiyor. “Kurals›zl›k” temeline kurulu “es-neklik” politikalar› alt›nda, genelde sermaye sahipleri-nin azami kar h›rs›yla ürettikleri mal ve hizmetleri da-ha ucuza üreterek rekabet gücünü art›rma felsefesiyatmaktad›r. Daha fazla kar için, daha az maliyetli, bi-linçsiz, örgütsüz ifl gücü talebi yaratma iste¤i yatmak-tad›r. Çünkü sermaye sahipleri de bilmektedirler ki; ifl-çi s›n›f›n›n bilinçlenip örgütlendi¤i ve ekonomik, sosyal,siyasal haklar›na asgari oranda sahip ç›kt›¤› durumlar-da emekçileri sömürmesi çok daha zor olacakt›r. Zirayasayla beraber tam da yap›lmak istenen, birçok ko-

lektif hakk›n› yitirmifl alternatif ucuz ifl gücü yaratmak-t›r. A¤›rl›kta turizm, inflaat, temizlik ve hizmet sektör-lerinde talep bulan Ö‹B’leri, son dönemde yabanc› ya-t›r›mc›lar sanayi dallar›nda (özellikle ülkemizde s›k s›kifl cinayetleriyle gündeme gelen Tuzla tersaneleri gibia¤›r sanayi kollar›nda) da art›k gündeme getirmekte.Bu yasayla beraber çal›flma koflullar›nda beklenen de-¤iflimler ve sorunlar› flöyle s›ralayabiliriz:

* Sendikal örgütlenme neredeyse imkâns›z halegelecektir.

* Patronlar k›dem ve ihbar tazminatlar›ndan kurtu-larak maliyetlerinin ortalama yüzde 30 ile yüzde 50oran›ndan kurtulmufl olacaklar.

* ‹flçilerin, grev ve toplu sözleflme yapma imkânla-r› ortadan kalkm›fl olacak.

* Çal›flma iliflkilerinde f›rsat eflitli¤i, iflçilere eflit davra-n›lmas› ve ayr›m›n gözetilmemesi ilkesi rafa kald›r›lacak.

* ‹flçilerin çal›flma süresi ve di¤er çal›flma koflullar›üzerinde herhangi bir söz söyleme hakk› olmayacak.

* ‹flçinin çal›flt›¤› ifl ile ilgili e¤itimden yararlanmahakk› olmayacak.

* Çocuk iflçili¤i artacak.

* Göçmen iflçilerin korunmas› daha da zorlaflacak.

* Ruhsats›z birçok büro aç›lacak.

* Bu bürolar›n, ilgili iflçilerden herhangi bir ödenekkesmesi yasakken, ülkemizde özellikle tar›m iflçilerdenal›nd›¤› gibi kazançlar›n›n bir k›sm›na el konulacak.

* ‹fl kazalar› ve hastal›klar› sonucu sakat kalan yada çeflitli meslek hastal›klar›na yakalanan iflçiler, teda-vi edilmeyecek, tazminatlar› ödenmeyecek.

Page 19: Özgür Düşün Sayı 47

* Asgari ücretin, bu bürolar arac›l›¤›yla istihdamedilen iflçilere herhangi bir etkisi olmayacak.

Yukar›da sayd›¤›m›z etkileri söz konusu olacak buuygulama, krizden kaynakl› iflsizli¤in iyice artt›¤›, resmiistatistik kurumlar›n›n göstergelerine göre ekonomininson çeyrekte yüzde 13 gibi fahifl oranda küçüldü¤ü ül-kemiz koflullar›nda, modern iflçi simsarl›¤›n›n önünüaçmaktan, bordro flirketlerini ço¤altmaktan ve ifl gücüpiyasas›n› “esneklefltirmekten” baflka bir iflleve sahipolmayacakt›r. Bu durum daha önce gündeme gelen vemuhtemelen meclisten geçecek olan “kamu personelrejiminde”* meydana gelen de¤ifliklerle beraber eleal›nd›¤›nda, özellikle kamuda ilerleyen süreçte baflla-yacak çal›flma koflullar›nda “esneklik” ile birçok kaza-n›lm›fl hak kaybedilecektir.

AB ülkelerinde daha çok göçmen ve genç iflçileriniflgücüne daha ucuz bir flekilde kat›l›m› sa¤layan budurum, ülkemizdeki iflgücünü kendi içinde parçalaya-ca¤› gibi ülkeyi tamam›yle sermaye sahipleri için ucuzifl gücü cennetine çevirecektir. Özellikle iflçi sendikala-r› taraf›ndan karfl› ç›k›lan bu yasan›n en büyük destek-çileri ise sermaye örgüt ve sendikalar›. Türk Sanayicive ‹fladamlar› Derne¤i (TÜS‹AD) konuyla ilgili yapt›¤›

aç›klamada, yasan›n, meclisin ola¤anüstü topland›¤›dönemde görüflülmesini isteyerek; “çal›flma hayat›n›düzenleyen yasalar›n ifl gücü piyasas›n›n ihtiyaçlar›nacevap verecek flekilde ele al›nmas›n›n, istihdam›n gelifl-mesi ve uluslararas› rekabet gücü aç›s›ndan büyükönem tafl›d›¤›n›” belirtmifltir. Aç›klaman›n en ilginç tara-f› ise TÜS‹AD’›n , yasan›n “güvenceli esneklik” anlay›fl›y-la hayata geçirildi¤i taktirde, “‹fl gücü piyasas›nda esnekçal›flma olanaklar›n›n geliflmesine, sosyal içermeninsa¤lanmas›na hizmet edece¤i”5 iddias› yer al›yor.

Tart›flmalara hükümet ad›na kat›lan Baflbakan Yar-d›mc›s› Ali Babacan ise, Ö‹B hakk›nda olumsuz fikir be-lirtenlerin bir tanesinin dahi iflsiz olmad›¤›n› ifade ede-rek “yürütülen tart›flmalar›n siyasi, ideolojik tart›flma-lar oldu¤unu, iflin özünü sapt›ran, iflsizlikle mücadele-de verilen çabay› bir bak›ma s›k›nt›ya sokan, bir bak›-ma engelleme çabalar› olarak de¤erlendirdi¤ini”6 söy-ledi. Son dönemde Türkiye’de iflsizli¤in yüzde 4.5 ora-n›nda artt›¤›n› ve bunlar› görmeme lükslerinin olmad›-¤›n› ifade etti.

Yasay› destekleyen taraflar›n kulland›klar› argüman-lara bakt›¤›m›zda dahi yasan›n neden bu kadar destek-lendi¤ini çok rahat görebiliriz. Yasan›n meclis taraf›ndanacilen görüflülüp geçirilmesini isteyen TÜS‹AD, kendi ih-tiyaçlar› do¤rultusunda yasan›n oldu bittiye getirilerekgeçirilmesini istiyor. Bu yasayla beraber ifl gücü art›k;sürekli çal›flt›r›lan, baz› kazan›lm›fl ekonomik ve sosyalhaklar› olan, ücretleri ortalama ücretin üstünde olan ifl-çiler yerine, özellikle baz› sanayi kollar›nda kiralama yo-luna gidilerek birçok haktan yoksun, daha az ücretle ça-l›flacak iflçiler üzerinden kurgulanmakta. Bu da sermayesahipleri aç›s›ndan maliyet düflürücü bir fonksiyon ola-rak hesaplan›yor. Ayr›ca yasan›n uygulanmas› için TÜS‹-AD taraf›ndan öngörülen “güvenceli esneklik” söylemide yasan›n getirdi¤i a¤›r flartlar› gizlemekten ve olas›tepkileri hafifletmekten baflka ifllevi olmayan bir söy-lemdir. Çünkü çal›flma koflullar›nda “esneklik”, zaten ati-pik ifl iliflkileri, ifle alma, ifl süreleri, ücretler ve iflten ç›-karma hususlar›nda klasik istihdam biçimlerinin yerinialacak, sermaye sahiplerinin bir dizi ifl konular›ndan ge-lecek kurals›zlaflmadan yararlanarak daha ucuz ifl gücüelde etmelerini sa¤layacak neo-liberal bir politikad›r.Dolays›yla bu durumun çal›flanlar aç›s›ndan hiçbir gü-venceli taraf› olmayaca¤› gibi, olsa olsa sermaye sahip-lerinin ç›karlar›n› güvence alt›na alaca¤› bir gerçektir.

Hükümet ad›na yürütülen “iflsizlikle mücadele”söylemi de ayn› derece hayatta karfl›l›¤› olmayan birsöylemdir. Devlet Bakan› Ali Babacan’›n yasaya karfl›ç›kan çevreleri “ideolojik” davranmakla elefltirmesi ar-16

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

Page 20: Özgür Düşün Sayı 47

17

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

t›k al›flagelmifl oldu¤umuz bir söylemdir. Zira egemens›n›flar y›llard›r demokratik hak ve özgürlüklerine sa-hip ç›kmaya çal›flanlar›, sürekli “ideolojik” davranmak-la itham edip emekçilerin en tabii hak ve özgürlükleri-nin kafalarda suçmufl gibi flekillenmesini sa¤lamayaçal›fl›rlar. Kendi durumlar›n›n “ideolojik” olmad›¤›na bukadar inanan Babacan ve onun gibi sermaye sahipleri-nin uflakl›¤›na soyunanlar, iflsizlere ve çal›flanlara revagördükleri güvencesiz çal›flma koflullar›n› gizlemek, ge-lecek olas› tepkileri dindirmek için “savunman›n karfl›sald›r›yla püskürtülebilece¤i” takti¤ini benimsiyorlar.

AABB EEmmppeerryyaalliisstt BBiirr KKuurruulluuflflttuurr!!

Ülkemiz egemen güçlerinin uzun süredir emekçile-re, umut kap›s› olarak vaat ettikleri AB’nin, iflçi veemekçilerin sömürüsü üzerine kurulu bir emperyalistkurulufl oldu¤u gerçe¤i, AB patentli bu yasan›n ülke-miz gündemine oturmas›yla tekrar ayyuka ç›kt›. Sondönemlerde ABD ve AB emperyalistlerinin isteklerido¤rultusunda yap›lan siyasal, ekonomik, sosyal yap›-sal de¤ifliklerin iddia edildi¤i gibi ülkemiz iflçi ve emek-çilerinin ç›karlar›na uygun olmad›¤›, aksine uluslarara-s› sermaye kurulufllar›n›n ülkemiz do¤al kaynaklar›n›ve iflgücünü daha rahat sömürmek için avantajlar sa¤-layarak onlar›n ç›kar›na hizmet etti¤i, bu yasayla tek-rar ortaya ç›km›flt›r. Ülkemiz siyasi arenas›nda son ony›ld›r “AB’nin ülkemiz emekçileri için bir umut kap›s›-na” dönüfltürülme ve sürekli bunun emekçilere anga-je edilerek AB nezdinde yarat›lmak istenen bilinç bu-lan›kl›¤›n›n alt›nda; emperyalistlerle kopmaz ba¤lar›olan ülkemiz egemen s›n›flar›n›n kendi ç›karlar›n› ülke-miz emekçi ve iflçilerinin ç›karlar›ym›fl gibi lanse ede-

rek AB ile sa¤lanan iliflkide ç›karlar›n› garantiye almafikri yatmaktad›r.

Avrupa emekçilerinin birçok sosyal güvencesini el-lerinden alan, gençleri güvencesiz çal›flma koflullar›namahkum eden, ülkelerine çal›flmaya gelen birçok ül-keden emekçinin, eme¤ini modern kölelik flartlar›ndagasp eden AB, bu sömürü a¤›n› geniflletme çabas› içe-risindedir. Kendi emekçilerine reva gördü¤ü projeleribu ba¤lamda emperyal iliflki içerisinde bulundu¤u üle-miz gibi yar› sömürge ülkelerin emekçilerine de ABuyum süreci tehtidiyle dayat›yor.

Ülkemiz egemen güçleri ise kimi zaman kabul et-medikleri ve te¤et geçti¤ini savunduklar› ekonomikkrizi, ifllerine geldi¤i yerlerde f›rsata dönüfltürerekemekçiler aç›s›ndan yeni hak gasplar›n› içeren paket-lere dönüfltürüyorlar. Özel ‹stihdam Bürolar›’n›n krizdöneminde ele al›narak, kabul ettirilmeye çal›fl›lmas›,bu aç›dan tesadüfü bir olay de¤ildir. 2000’li y›llar›n ba-fl›ndan beri gündemde olan çal›flma hayat›ndaki çeflit-li yap›sal de¤ifliklikleri öngören bu yasan›n, kriz döne-minde krizden kaynakl› iflsizli¤in artmas› bahane edi-lerek hayata geçirilmesi tam da turnan›n gözündenvurulmak istendi¤ini iflaret ediyor.

DDiippnnoottllaarr 1- 8 temmuz 2009 haber7 http://www.haber7.com/haber/2- 6 temmuz 2009 bianet http://bianet.org/bianet3-4- 8 temmuz 2009 http://www.radikal.com.tr5- 11 temmuz 2009 samanyolu haber http://samanyolu.com6- 8 temmuz 2009 haber7 http://www.haber7.com/haber

**1980’li y›larda tüm dünyada oldu¤u gibi ülke-

mizde hayata geçen neo-liberal politikalar kapsam›n-

da hayata geçirilmek istenen “kamu personel refor-

mu”, kamu hizmetlerinin piyasalaflmas›n›n önünü

açarken bir yandan da kamu hizmetlerinin sunumun-

da esneklefltirmeyi hedefliyor. Bu ba¤lamda norm

kadro, sözleflmeli personel ve tafleronlaflt›rma gibi

uygulamalarla çal›flma koflullar› esneklefltirilirken, ça-

l›flanlar aras›nda suni statü ve ücret farkl›laflt›r›lmas›

yarat›lmak üzere kariyer ve performans de¤erlendir-

me gibi uygulamalar›n dayat›lmas› amaçlan›yor.

Kamu personel reformu ad› verilen bu uygula-malarla hedeflenenler flunlar:

1-Kamuda istihdam edilen personel say›s›ndanbelli miktarda bir daralmaya gidilecek ve bu duru-

ma iliflkin usul ve esaslar tespit edilecek

2- Özellefltirme politikalar› sonucunda iflten ç›-kart›lan personelin di¤er kamu kurumlar›na naklive bu esnada karfl›lafl›lan çeflitli problemlerin çözü-münde kullan›lacak usul ve esaslara dair çal›flmalarbelirlenecek.

3- Hizmet içi e¤itim haz›rlanarak kamuda dahaetkin bir hizmet yürüten kuruluflun de¤iflebilirlikoran›n yükselmesi için kamu personelinin niteli¤iyükseltilecek.

4- Personel performans›n› ölçmeyi sa¤layacakstandartlar belirlenecek.

5- Kamu personelinin kariyer ve liyakat* ilkele-ri esas al›narak, görevden yükselme ve unvan de¤i-fliklikleri sa¤lanacak.

*Liyakat: Bir kimsenin kendisine ifl verilmeye uy-gunluk, yarafl›rl›k durumu, de¤im

Page 21: Özgür Düşün Sayı 47

7-8 Temmuz tarihli gazetelerin köfle yaz›lar›nda,manfletlerinde uzunca bir zaman gündemde kalan vesonras›nda unut(tur)ulan bir cinayetin 10. duruflmas›nailiflkin piflkinlik k›r›nt›lar›n›n ortal›¤a döküldü¤üne ta-n›k olduk. Evet, bahsedilen Hrant Dink cinayetinin 10.duruflmas› ve bizlere yans›yanlar. Bir bebekten katil ya-ratanlar›n gözümüzün önünde, p›flp›fllayarak büyüttü-¤ü, fl›martt›¤› ve çocuklar› nas›l da “büyüterek” cüret-lendirdi¤i piflkinlik k›r›nt›lar›ndan bahsediyoruz.

Hrant Dink cinayeti davas›n›n bas›na aç›k yap›lanilk duruflmas›ndan bugüne anlafl›lan de¤iflen pek birfley olmam›fl. Olmas› da beklenemezdi zaten. ‹lk durufl-mada gördü¤ümüz “b›çk›n, ya¤›z delikanl› ve neredey-se o¤lumla ayn› yaflta”c› yorumlara eklenecek en önem-li de¤ifliklik, Ogün Samast’›n haddinden fazla kebaplabeslenip fliflirilen göbe¤i, kal›nlaflan ensesi olmufl. Saç-

larda yap›lan imaj tazeleme giriflimi, devletin bugünkendi imaj›n› tazeleme hamlelerini hat›rlat›yor elbette.Makyajlan›p maskelenerek vizyona sokulan yeni devletimaj›, biçimsel de¤ifliklerle manipüle edilirken, ayn› bi-çimsel de¤iflikliklerin kendi kuklalar›n›n da burnununuzamas›yla kendisini gösterdi¤ini görmek çok güç olma-sa gerek. Devletin burnunun uzad›¤›n› fark edemeyenhalk çok do¤al ki, uzayan göbeklerden yorum yapacakfikre ve öngörüye sahip diye düflünüyoruz. Kendi ay›b›-n› kapatmaya çal›flan sistem ve onun kurumsallaflm›fl“ay›p örtme” mekanizmas› devlet, hakim s›n›flar›n “de-mokrasi için kollar› s›vad›¤›” imaj›n› çizmeye devam et-mekte ›srarl›.

7 Temmuz 2008’de davan›n bas›na aç›k ilk durufl-mas›nda burjuvazinin kalemine dökülen mürekkebinrengi hala ayn›. O gün Muhsin Yaz›c›o¤lu’nu selamla-18

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

O.S’DEN OGÜN SAMAST’A

B‹R DÖNÜfiÜMÜN ANATOM‹S‹

OO..SS OOggüünn SSaammaasstt

Page 22: Özgür Düşün Sayı 47

19

yan Yasin Hayal ve “Jennifer Lopez beni arad›” diye-rek neflelerini bulan kuklalar, espri yeteneklerindençok bir fley kaybetmemifller. Say›s›z köfle yaz›s›na vegazete manfletine konu olan bu espriler, o gün han-gi dilde ve renkte yaz›ld›ysa 10. duruflmada ortayaç›kan “gülen yüzler”e iliflkin bugün yaz›lanlarda mi-ras› korumakta tam bir tutarl›l›k içinde. “Say›s›zö¤ün proteinin yan›nda günde iki sefer de özgüvenserumuna m› ba¤lan›yorlar?”(Nur Çintay 08.07.2009 Radikal) diyen köfle yazar›na hak vermemekelde de¤il. Onlar “Büyüksün devlet baba” diyerekegolar›n› tatmin ederken “Aslans›n›z yapars›n›z” di-yenler, “Ergenekon” yolunda “laik cumhuriyeti” ko-rumakla meflgul. fiafl›rmamak gerekir; çünkü her za-man “ay›p örtme”de birbiriyle yar›flan hakim s›n›fla-r›n sihirli sözcü¤ü “demokrasi” parolas› da “laikcumhuriyet” oluyor.

Hrant Dink’in öldürülmesinden 5 ay sonra baflla-yan duruflmalardan bugüne uzanan “suçu ve suçlu-lar› a盤a ç›karmama” gayretinin mekanikli¤i ve s›ra-lanan suçlamalar›n, yumruklaflmalar›n ve g›rla gidenesprilerin miksere doldurulmufl sebze parçac›klar›n›and›ran hali üzerinde durmayaca¤›z. As›l üzerindedurmak istedi¤imiz mesele bu birbirinden kopuk sü-recin tam bir panoramas› ve olay› örtbas etme yolun-da harcanan çaban›n, esasta bir cinayeti de¤il, 700küsur y›ll›k bir devlet gelene¤inin gerçek yüzünü ört-me çabas› oldu¤udur. Hrant Dink davas›n›n 10.duruflmas›nda dinlenen kad›n tan›¤›n, objektiflere

her zamanki bilindik rahat tabloyu çizen san›klara“Ne gülüyorsunuz lan” diye ç›k›fl› ve “yüce devlet-lû”nun onlara “terbiyesizlik yapmay›n” uyar›s›, ka-muoyuna yans›yan elementlerin ifllevinin ve bu ça-ban›n sadece görünen k›sm›. Bu elementlerin birin-cil ifllevi, niteliksel olarak birbirinden çok farkl›y-m›fl gibi gözüken aktörler üzerinden, kendilerinitart›flt›rmas›d›r. ‹zleyicisinin ezberini bozup, suç-suzlu¤unu kan›tlama çabas› üzerinden “bilinme-yen hiçbir fleyin ve aktörün” olmad›¤›na seyirciyiinand›r›p hayrete düflürmektir. Objektiflere ve se-yircilere yans›yanlar, düflünce sistemleriyle tam birahenk içindedir; flafl›rmay›n!

Dink davas› bu yaflananlarla ikinci yafl›n› doldu-rurken, davaya iliflkin flu anda Osmaniye’ye vali ola-rak atanan eski ‹stanbul Emniyet Müdürü CelalettinCerah’a da flöyle bir dokunmadan geçemeyece¤iz.Tetikçilerinin göbe¤ini büyütmede ve elde ettikleriher baflar›dan sonra onlar› flekerle beslemede ustaolan devlet, biber gaz›yla ünlü Cerrah’› tam da ken-disiyle uyumlu topraklara vali olarak gönderip, yara-maz çocu¤unu flekerle ödüllendirdi. Cerrah her nehikmetse Hrant Dink cinayetinde hakk›nda sorufl-turma aç›lmas› talebi olmas›na ra¤men sürekli so-ruflturma d›fl› tutuldu. Yükselen itirazlar kar etmedi,Cerrah gerindi, esnedi; icraatlar› balon oldu ve niha-yetinde üstün baflar›lar›ndan dolay› vali olarak haketti¤i ödülü ald›. “Bedel ödeyenlerin” ad›na devletCerrah’a böyle “bedel ödetti”.

Page 23: Özgür Düşün Sayı 47

Bugüne kadar gerçeklefltirilen faili belli cinayetle-re, katliamlara veya soyk›r›mlara “adaleti” sa¤lamakiçin de¤il; do¤rudan do¤ruya kendi selametlerini sa¤-lamak amac›yla kollar› s›vayanlar›n bütün bir toplu-mu burunlar›ndan çeke çeke sürükleyebilmek içinbaflvurdu¤u yegâne arac›n ad› “demokrasi ve adalet”oldu. Vatan-millet ve demokrasi yar›fl›nda kimin ki-min eline su dökece¤ine okuyucu karar versin, OgünSamast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel gibi maflalarda stand-up’ç›l›k da yar›flmaktalar. K›ymetleri kendi-lerinden menkul bu zat-› muhteremler için, a¤lana-cak hallerine iyimser tablolar çizmek geçer akçe sa-y›l›r oldu. S›rtlar› s›vazlanarak “Koçum, aslan›m”lar-la özgüven tazeleyenlerin bu serinkanl› ve neflelihalleri flafl›rt›c› olmasa gerek. Dink’in avukatlar›n›ve kardeflini “adaletin mülk say›ld›¤›” bir mekândatehdit etme “cüretini” gösterenlerin, kendi düflündünyalar›n›n parametrelerinden bakacak kadar dacüretkâr olmad›klar›n› ifade etmek gerek. Zinhar,düflün dünyalar›n›n iplerini tutamayacak kadar aciz-liklerini gizleyemeyenlerin, milliyetçilik borusunu öt-türmesi de bir anlam ifade etmemektedir.

Tarih turuna ç›k›p bakt›¤›m›zda; Ermeni Soyk›r›-m›’n› dahi ‹ttihat ve Terakkici üç subay›n üzerine y›-karak Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu aklama çabas›n›nbeyhudeli¤i gibi, Hrant Dink cinayetini salt OgünSamast gibi tetikçilerin üzerine y›karak kendisini ak-lamaya çal›flanlar›n çabas› da beyhudedir. Bu cina-yeti de “ayd›nlatma” görüntüsü alt›nda karanl›¤a gö-menler bizzat o karanl›¤›n yarat›c›lar›d›r. Bu neden-le efendilerinin teveccühünü kazanma gayesiyle,maflal›klar›n› devam ettiren Ogün Samast ve benzer-

leri göbeklerini büyütürken, devletin burnu da ayn›

oranda büyümeye devam ediyor.

Demokrasi peçesi kald›r›ld›¤›nda yaflananlar›n

ideolojik arka plan›n› görmemezlikten gelmek, sade-

ce bu karanl›¤› ayd›nlatmamay› telakki edenlerin

iflidir. Tüm bunlar bir sürü meselenin ve tek dil-tek

bayrak- tek ulus anlay›fl› üzerine kurulan verili siya-

sal iktidar›n teflhirini ihtiva etmekle birlikte, tart›fl›l-

mas›n› da gerektirmektedir. Bu tart›flman›n ö¤rete-

ce¤i temel fley ise, resmi tarihin geçmiflten bugüne

hakim s›n›flar›n flekere bat›r›lm›fl kurflunlar›yla örül-

dü¤ü ve örülmeye devam etti¤idir. Ve tabiî ki tüm

bunlar resmi ideolojinin bir kurumu olan rejimin be-

kas› esas al›narak yap›lmaktad›r. Bu topraklarda

ilerici her düflünceyi ve kesimi “demokrasi düflma-

n›” ilan eden ve kendisinden olmayan› ötekilefltire-

rek bekas›n› sa¤lamay› kendisine ifl edinen siyasal

iktidar; Kürtlere, Ermenilere, Alevilere ve ezilen y›-

¤›nlara ise sokak ortas›nda infaz›, faili belli cinayet-

leri, iflkenceyi, ac›y› ve gözyafl›n› reva görmektedir.

Ac› çekenlerin ço¤unluk oldu¤u bir toplumun mutlu

olamayaca¤›n› y›llar önce söyleyen Adam Smith’e

hak vermekten geçemeyece¤iz. Dolay›s›yla da verili

siyasal iktidar ve sömürü düzeni, toplumun mutsuz-

lu¤u üzerine kurulmufltur. Bu nedenle Hrant Dink

cinayeti ne ilkti, ne de sonuncu olacak. As›l ifl, bu-

nun bir devlet gelene¤i oldu¤unu anlamak ve çözü-

mün sisteme karfl› mücadeleden geçti¤ini kavra-

makt›r. Kurtulufl, sadece ezilen ve ötekilefltirilen

milyonlar›n aya¤a kalkmas›yla mümkündür.

20

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

Page 24: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Göç oldu bir acıdan öbür acıya oysa sağrısı kurumamıştı atımızın daha dün sürüp gelmiştik buralara bugün göründü yine yolların ucu

Devrildi kıl çadırlar seher vakti usulca uyandırıldı çocuklar ve kadınlar bohçası çözülmemiş bir keder gibi gibi düştüler yola

Turnalar gitti biz gittik bitmedi peşimizdeki nal sesleri nerde konaklasak tedirgindik kuruyordu ırmaklar ve göller

Bir yangın gibi taşıyıp durduk kederi ve acıyı göğsümüzde yer gök duman içindeydi sanki genzimizi yakıyordu ayrılıklar

Zulüm bırakmadı peşimizi hiç biz gittik o buldu izimizi konar göçer olduk yedi iklimde tanığımızdır dağlar taşlar

Yalnız bir öfke ışıltısı kaldı gözlerimizin yorgun sularında yaşamak bir inat oldu artıkyaşamak bir direnme oldu zulme

Ve işte devrildi yine kıl çadırlargöç başladı bir acıdan bin acıya Geride akşamın küllenen ateşi ve susturulmuş çocuk sevinçleri kaldı

AHMET TELLİ21

GÖÇ

Page 25: Özgür Düşün Sayı 47

222

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47EKONOM‹

POL‹T‹K

Bilindi¤i gibi Marksizmin üç sac aya¤› ‹ngiliz ekonomi politi¤i,

Alman felsefesi ve Frans›z sosyalizmi olarak ifade edilir. Bizim

“ekonomi politik” köflesindeki incelememizin konusu da kaç›n›l-

maz olarak ‹ngiliz ekonomi politi¤inin iki önemli ismi Adam Smith

(1723-1790) ile David Ricardo (1772-1823)’dur. Marx ve Engels

kuflkusuz Marksizm’i ayaklar› üzerine do¤rulturken beslendikleri

kaynaklar› k›yas›ya elefltirdiler. ‹fllerine yarayabilecek ne varsa te-

reddüt etmeden bilimin hizmetine sunarken, gerici devlet mekaniz-

mas›n›n ve onun düflünsel s›n›rlar›n› aflamayan her türlü “burjuva

ufkunu” da ayn› kararl›l›kla reddettiler. Dolay›s›yla Adam Smith ve

David Ricardo’nun görüfllerinin s›n›rl›l›¤› Marksizmin güçlü darbe-

lerinden oldukça nasiplendi. Biz de genel olarak bu iki düflünürde

somutlanan klasik iktisat teorisini özetleyecek ve nihayet klasikle-

rin elinde can çekiflen ekonomi politi¤i geliflebilece¤i bir alana, bi-

limsel sosyalist ö¤retinin denizine b›rakaca¤›z.

Burjuva sa¤duyusunun sakat

beygiri, varl›¤› olaydan, nedeni

sonuçtan ay›ran çukur önün-

de, elbette ki, ne yapaca¤›n›

bilmeyerek durur kal›r; ama in-

san, soyut düflüncenin engebe-

lerle dolu alan›nda dörtnala at

sürüp avlanmaya ç›kt›¤› za-

man, kötü bir beygire binme-

meye dikkat etmelidir.11

”FF..EEnnggeellss

Burjuva ekonom� pol�t�ğ�

BİR DEVRİN BAŞLANGICI ve BİTİŞİ

SMITH ve RICARDO

Page 26: Özgür Düşün Sayı 47

NNeeddeenn KKllaassiikklleerr??

Özgür Düflün’ün 43. say›s›nda, fizyokrasi ö¤reti-

sinin merkantilist dönemden kapitalist döneme geçifl

döneminin ara dönem düflüncesi oldu¤unu söylemifl-

tik. Çok h›zl› popülerleflen ama bir o kadar da çabuk

unutulan ve Quesnay ile an›lan fizyokratik ö¤reti için

Marx, “1844 El Yazmalar›”nda “…merkantilizmden

Adam Smith'e geçifli oluflturur.”22 demifltir. Fizyokra-

tik ö¤retinin ekonomi politik için önemli bir yerde

durdu¤unu belirtmekte fayda var. Ürkekçe at›lm›fl bir

ad›m ama hala gerçekli¤i kavramaktan çok çok uzak

kalan bir ad›md›r. Zenginli¤in kayna¤›n›n ne oldu¤u

sorusuna merkantilist dönemde verilen “de¤erli ma-

denler” belirlemesinden bu yana ancak fizyokratlarla

birlikte “toprak” bir ö¤e haline gelmifl ve ancak

emekle birlikte “tar›m”a varabilmifltir. Böylelikle

“emek” zenginli¤in bir parças› olarak ve topra¤a ba¤-

lanm›fl, do¤a taraf›ndan belirlenmifl tikel bir varl›k bi-

çiminde tan›mlanm›flt›r. Henüz kendi evrenselli¤in-

den uzak -soyutlamas› yap›lamadan- zenginli¤in öl-

çülmesinde genel ölçü birimi olmaktan uzak bir ta-

n›mlamayla kavranm›flt›r. Marx’›n deyimiyle emek

“kendi maddesine” ba¤lanm›flt›r.

Ancak fizyokratlar›n eme¤e biçti¤i misyon hala

çok eksiktir. Çünkü tek üretken eme¤i tar›m olarak

gören fizyokratlar sermayeyi ve eme¤in onunla olan

iliflkisini kavramaktan uzakt›r. Eme¤in zenginli¤in ge-

nel özü oldu¤u gerçe¤i ancak onun soyutlamas› içeri-

sinde daha ileride anlafl›lacakt›r. Bu anlafl›lma da çok

kolay olmayacakt›r. Öncelikle fizyokratlar›n açt›¤›

yolda geliflen klasik iktisat ö¤retisi baflta “kullan›m

de¤eri” ve “de¤iflim de¤eri” olmak üzere A.Smith ve

D.Ricardo gibi burjuva iktisatç›lar›n elinde can çeki-

flecek ve nihayet Marx’›n yetiflmesiyle her fley yerli ye-

rine oturacakt›r.

KKllaassiikklleerr yyaallnn››zzccaa AA..SSmmiitthh vvee DD..RRiiccaarrddoo mmuudduurr??

Elbetteki hay›r. Ancak burada uzun uzad›ya bu

okulun tüm temsilcilerini anlatmak yersiz olacakt›r.

Üstelik bu gereksizdir de. A.Smith bu okulun ilkleri-

ni temsil ederken D.Ricardo ise “klasik ekonomi po-

liti¤e son biçimini veren”33 kifli olarak an›lmal›d›r.

Üstelik yaln›zca Smith ve Ricardo bile incelenmeye

kalk›fl›ld›¤›nda alt›ndan kolayl›kla kalk›lamayacak

bir külliyat b›rak›rken yelpazeyi daha da genifllet-

mek yararl› olmayacakt›r. Zaten yaz›m›zda da Smith

ve Ricardo’nun öne ç›kan kimi teorilerinin yaln›zca

k›sa bir de¤inisini yaparak, esasta burjuva ekonomi

politi¤inin tarihsel olarak denk düfltü¤ü yeri tarif et-

meye çal›flaca¤›z. Dolay›s›yla T.R.Malthus, J.B.Say,

J.S.Mill gibi klasik okulun di¤er üyelerini görmezden

gelece¤iz.

Burada bir noktan›n alt›n› çizmekte fayda var.

Marx, burjuva ekonomi politi¤ini ele al›rken onu ke-

sintisiz düz bir çizgi gibi ele alan bir yaklafl›mda de¤il-

di. Yani fizyokratlardan sonra A.Smith’i kimi yerlerde

ileri at›lm›fl bir ad›m olarak görürken ve önemini vur-

gularken, kimi noktalarda Smith’in fizyokratlar›n geri-

sine düfltü¤ünü göstererek burjuva ekonomi politi¤i-

nin s›k›nt›l› yan›na iflaret eder. Ayn› flekilde Ricardo

sonras› takipçilerinin kimi tespitleriyle tek-

rar geri düfltüklerini ve zikzak çizen

bir burjuva ekonomi politi¤ine se-

bep oldu¤unu gösterir. Peki

ama burjuva ekonomi politi¤i-

ni böylesi zikzaklara zorlayan

fley nedir? Bunu aç›klamaya

çal›flal›m.

Bilindi¤i gibi Marx

Kapital’in dördüncü

cildi olarak “Art›-De-

¤er Teorileri”ni dü-

flünmüfltü.44 Bu çal›flma-

da Marx, “…burjuva eko-

nomi politi¤in, do¤umun-

dan, s›radan ekonomi poli-

tik diye adland›rd›¤› "me-

zar"›na kadar geçirdi¤i evrim

sürecinin tümünü ortaya ko-

yar.”55 Bu eserinde Marx, bur-

juva ekonomi politi¤ini ta-

rihsel-elefltirel boyutla-

r›yla ele alm›fl, çok ince

ayr›nt›s›na kadar

Smith, Ricardo ve di-

¤erlerinin fiyat, rant,

kar vb teorilerini ta-

rihsel geliflim süreçle-

riyle ele alm›fl ve

özünde art›-de¤erin

kayna¤›na yaklafl-

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

23Adam Sm�th

Page 27: Özgür Düşün Sayı 47

4

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

maktan kaç›nan burjuva ufkunu tüm ç›plakl›¤›yla or-

taya koymufltur. Marx Kapital’de de zaman zaman

burjuva iktisatç›lara de¤inmifl ve bu de¤inmelerden

birinde art›-de¤erin kayna¤›na yaklafl›mdaki belirleyi-

cili¤i bak›n nas›l ifade etmifltir:

“Ricardo, art›-de¤erin kayna¤› ile hiçbir zaman ilgi-

lenmemifltir. Art›-de¤eri, ona göre, toplumsal üretimin

do¤al flekli olan kapitalist üretim tarz›n›n özünde bulu-

nan bir fley olarak ele alm›flt›r. Ne zaman eme¤in üret-

kenli¤ini ele alsa, onda art›-de¤erin nedenini de¤il, bu

de¤erin büyüklü¤ünü belirleyen nedeni araflt›rmakta-

d›r.” “… asl›nda bu burjuva iktisatç›lar›, art›-de¤erin

kayna¤› gibi yak›c› bir sorunu çok fazla kurcalaman›n

pek tehlikeli oldu¤unu içgüdüleriyle pek hakl› olarak

fark etmifllerdir.”66

Burada burjuva iktisatç›lar›n›n görmezden geldi¤i

fleylerden biri, ve belki de onlar› art›-de¤erin kayna-

¤›n›n eflelenmesi noktas›nda ürküten fley, kapitaliz-

min paradigmas›n›n d›fl›na ç›kmama e¤ilimidir. Üste-

lik onlar bu e¤ilimlerini sistemlefltirmifller ve teorile-

rine yedirmifllerdir. Örne¤in, “Ricardo, eme¤in burju-

va biçimini, toplumsal eme¤in sonsuzlu¤a kadar va-

ran do¤al biçimi saymaktad›r.”77 Ayn› flekilde bu ik-

tisatç›lar kapitalizmi; tarihte bir aflama, geçmifl ve ge-

lecek aras›ndaki bir dönem olarak de¤il, tarihin var-

d›¤› - varaca¤› niha-

i aflama olarak de¤erlendirilmekte idi. Laf›n k›sas›

burjuva iktisatç›lara göre tarih kapitalizme kaz›¤›

çakm›flt› ve bir yere gitmeye niyeti yoktu. Marx’›n

analizlerinde ise burjuva ekonomi politi¤inin geliflim

seyrinin s›n›f mücadelesiyle olan ba¤› net bir flekilde

ortaya koyulmufltur. Özellikle Almanya örne¤i ilginç-

tir. ‹ngiltere’de burjuva ekonomi politi¤i geliflirken bu

geliflmeye zemin olan bir alt yap› söz konusudur. An-

cak Almanya farkl›d›r. Engels’in deyifliyle “…1830’la-

ra kadar Almanya’n›n maddi burjuva geliflmesini en-

gelleyen o gülünç derecede eskimifl ortaça¤ kal›nt›la-

r›na karfl› savafl›m vermek gerekti¤i sürece, bir Alman

ekonomi politi¤i olamazd›.”88 Marx Almanya’n›n du-

rumuna “Kapital”in Almanca ikinci bask›ya sonsö-

zünde de de¤inir. Alman iktisatç›lar için söyledi¤i;

“Ekonomi politi¤i dürüst bir biçimde ele alabile-

cekleri s›rada, modern ekonomik koflullar Alman-

ya’da fiilen yoktu. Ve bu koflullar ortaya ç›kar ç›kmaz

da (1848’den önsözün yaz›ld›¤› 1873’e de-

¤in oluflan koflullar- ÖD), onlar öyle bir or-

tam içindeydiler ki, art›k burjuva ufkunun

s›n›rlar› içersinde, bunlar› gerçekten ve ta-

rafs›zca incelemek olana¤› yoktu.”

Ve yine ayn› yerde; “Almanya’da kapi-

talist üretim tarz›, daha önce, Fransa’da ve

‹ngiltere’de, fliddetli s›n›f çat›flmalar› ile uz-

laflmaz niteli¤ini gösterdikten sonra olgun-

lu¤a ulaflt›. Ve üstelik, bu arada, Alman

proletaryas›, Alman burjuvazisinden çok

daha aç›k bir s›n›f bilincine ulaflm›flt›. Böy-

lelikle, bir burjuva ekonomi politik bilimin

en sonu Almanya’da tam olas› göründü¤ü

anda, gerçekte yeniden olanaks›z duruma

gelmiflti.”99

Marx bu bask›ya yazd›¤› sonsözünde

ve daha baflka yerlerde de¤indi¤i gibi; eko-

nomi politi¤in geliflim ve t›kanma dönem-

lerini söz konusu ülkelerin içerisinde bu-

lundu¤u tarihsel kesitlerle birlikte de¤er-

lendirerek, siyasal ve entelektüel yaflam›

koflulland›ran maddi hayat›n üretim tarz›-

na göndermede bulunmufl olur. ‹ngiltere24

Page 28: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

ve Fransa için de ayn› s›n›f savafl›m› gerçekli¤inden

hareketle de¤iflik geliflim dönemleri yaflanm›flt›r. Bun-

lara burada de¤inerek konuyu da¤›tmak istemiyoruz.

Ancak bilinmeli ki s›n›f savafl›m›n›n vard›¤› boyut,

burjuva devlet mekanizmas›n›n durumu ve çeliflkile-

rin çat›flma derecesi, pratik alanda cereyan eden mü-

cadeleyi teorik alanda da hissettirmiflti. Bu noktadan

itibaren, yani burjuvazinin feodal aristokrasiden ikti-

dar› al›p proletaryayla olan savafl›m›n› boyutland›r-

d›¤› anda burjuva ekonomi politi¤i de “bilimsel” yö-

nünden vazgeçip Marx’›n deyimiyle “kara vicdanl› ve

fleytanca mazur göstermelere” bafllam›flt›. Kâr›n ve

art›-de¤erin kayna¤›n›n silikleflmesi ve karmafl›klaflt›-

r›lmas› gibi teorik çarp›tmalar›n yan›nda art›k gör-

mezden gelinemeyecek proleterlerin istekleri için on-

lar› kapitalizmle uzlaflt›rma çabalar› güdülecektir.

Teorik sefalet öyle boyutlara varacakt›r ki J.S.Mill ifl-

çiler ile kapitalistlerin ayr› s›n›flar halinde olmalar›-

n›n mutlak bir zorunluluk olmad›¤›n› bile iddia ede-

bilecektir.1100

KKllaassiikklleerr nnee ddiiyyoorr??

“Do¤al düzen” ve “faydac› felsefe” görüfllerinden

kalk›nan bir teorik çerçeveye sahip klasik iktisat ö¤re-

tisi; piyasan›n faydalar›n› maksi-

mize etmek gibi bir “ak›lc›l›k” ile

hareket eden insanlar›n, kendi

faydalar›n› maksimize ederken

ayn› zamanda toplumun genel ç›-

karlar›n› da maksimize etti¤ini id-

dia eder. ‹nsan›n do¤as›nda var

oldu¤unu iddia etti¤i bencilli¤in

ekonomik yap›ya uyarlanmas›yla

do¤al bir ekonomik yap›ya kavu-

flulaca¤›n› iddia eden A.Smith,

her bireyin kendi ç›kar› peflinde

koflmas› neticesinde, katk›da bu-

lunmaya niyetlenece¤inden çok

daha etkin bir flekilde topluma

katk›da bulunaca¤›n› savunur. Bu

yüzden kapitalist toplumda devle-

tin piyasay› serbest b›rakmas› ge-

rekti¤ini ve müdahaleci olmama-

s›n› savunur. Adam Smith’in “Gö-

rünmez el” prensibi de tam da bu-

radan ç›kar. Piyasada her fleyi

oluruna b›rak›ld›¤›nda iliflkileri düzenleyen fleyin gö-

rünmez bir el oldu¤unu iddia eder. Smith’in ve klasik-

lerin görüfllerinin temel kitab› 1776’da yay›nlanan

“Uluslar›n Zenginli¤i”dir.

Smith, ekonomik görüflüne temel oluflturan fikirle-

rin felsefi arka plan›n› David Hume (1711-1776)’dan

alm›flt›r. Hume insan do¤as› üzerine eserleriyle

Smith’in ça¤dafl› olarak onu etkilemifltir.

Ricardo’nun Marx’›n ilgilendi¤i belirleyici görüflle-

rinin haricinde, daha çok ders kitaplar›nda öne ç›kar-

t›lan görüfllerinin bafl›nda “Mukayeseli Üstünlükler

Teorisi” gelir. Bu teoriye göre; serbest ticaret ilkeleri

çerçevesinde her ulus kendine en uygun mallar›n üre-

timinde uzmanlaflacakt›r. Ricardo, mutlak üstünlük

diye bilinen görüfl yerine “mukayeseli üstünlük” kav-

ram›n› getirerek ülkeler aras› uzmanlaflma ve ticareti

bu yönde aç›klam›flt›r. Böylece d›fl ticaret bütün taraf-

lar için yararl› olabilecektir. Görüldü¤ü gibi burada da

s›n›flar yoktur, ulus vard›r. D›fl ticaret sonucunda kâ-

r›n› ençoklayan kapitalist, ulusun ç›karlar›yla özdefl-

lefltirilecektir. Oysaki d›fl ticarete konu olan metan›n

üretilmesinde emekçilerin emeklerinin birikmesi söz

konusudur. Ve bu birikim kapitalistin elinde daha da

birikerek sermayeye dönüflmektedir. Acaba “görün-

Adam Sm�th’� ya da

otor�te sayılan herhan-

g� b�r resm� �kt�satçıyı

okuyun ve bu bayların

değ�ş�m-değer� �le

kullanım-değer�n� nasıl

�şkencelere tab�

tuttuğunu, bunların,

bu �k�s�n� b�rb�r�nden

bel�rl� özell�kler�yle

ayırt etmede nasıl

büyük güçlüklerle

karşılaştıklarını

görün; ve sonra da

bunu, Marx’ın yalın ve

açık tahl�l�yle

karşılaştırın.

Page 29: Özgür Düşün Sayı 47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

mez el”in gerçek ifllevi piyasay› düzenlemek de¤il de

iflçinin yaratt›¤› de¤eri daha kendi cebine girmeden

üretim esnas›nda gasp edip kapitalistin banka hesab›-

na koymak olmas›n.

Klasiklerin ne dedi¤ine fazla de¤inmeye gerek

duymuyoruz. Bunu yapt›¤›m›zda ders kitaplar›nda

fazlaca duydu¤umuz fleyleri s›ralam›fl olaca¤›z. Biz

onlara zorunlu bir de¤ini yapt›k. Burada bir örnek ola-

rak Engels’in Adam Smith ile Marx’› karfl›laflt›rmas›na

yer verelim.

“…Ortaça¤›n tafl›t araçlar›na k›yasland›¤› zaman

demiryolununki kadar üstünlü¤ünün bir örne¤ini gör-

mek isteyen kimse, Adam Smith’i ya da otorite say›-

lan herhangi bir resmi iktisatç›y› okusun ve bu bayla-

r›n de¤iflim-de¤eri ile kullan›m-de¤erini nas›l iflkence-

lere tabi tuttu¤unu, bunlar›n, bu ikisini birbirinden

belirli özellikleriyle ay›rt etmede nas›l büyük güçlük-

lerle karfl›laflt›klar›n› görsün; ve sonra da bunu,

Marx’›n yal›n ve aç›k tahliliyle karfl›laflt›rs›n.”1111

Evet, art›k proletaryan›n ekonomi politi¤ine geçe-

biliriz. Burjuva iktisatç›lar›n elinde can çekiflen kav-

ramlar› ve iliflkileri, nesneymifl gibi gözüken ama as-

l›nda insanlar aras›ndaki iliflkiden ibaret olan süreçle-

ri incelemeye geçebiliriz. Ancak flimdi yerimiz kalma-

d›, buna önümüzdeki say›da devam edece¤iz.

KKAAYYNNAAKKÇÇAA

- Adam Smith, “Uluslar›n Zenginli¤i”

- Karl Marx, “1844 El Yazmalar›”, Ankara (1993), Sol Yay›nlar›.

- Karl Marx, “Kapital”, Sol Yay›nlar›, Kas›m 1993

- Karl Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, Ankara

(1976), Sol Yay›nlar›

- Karl Marx, “Art›-De¤er Teorileri”, Sol Yay›nlar›.

DDPPNNOOTTLLAARR

1-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, F.Engels’in

“önsöz”ünden, sf. 35.

2-K.Marx, “1844 El Yazmalar›”, sf. 165

3-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, Ankara

(1976), Sol Yay›nlar›, Sf. 87

4-Asl›nda Marx bugünkü haliyle 2. v 3. cildi tek cilt olarak, ar-

t›-de¤er teorilerini de 3. cilt olarak düflünmüfltü. Biz, bugünkü bas›m

flekline göre art›-de¤er teorilerini 4. cilt olarak adland›r›yoruz.

5-Karl Marx, “Art› De¤er Teorileri”, Marksizm Leninizm Enstitü-

sü’nün “Art›-De¤er Teorileri”ne yazd›¤› “Sunufl” metninden.

6-Karl Marx, “Kapital” Cilt 1, sf. 527, Sol Yay›nlar›, Kas›m 1993

7-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, Ankara (1976),

Sol Yay›nlar›, Sf. 86

8-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, F.Engels’in

“önsöz”ünden, Sf. 30

9-Karl Marx, “Kapital” Cilt 1, sf. 22 ve 24, “Almanca ikinci bas-

k›ya sonsöz” , Sol Yay›nlar›, Kas›m 1993

10-Bknz: Karl Marx, “Kapital” Cilt 1, sf. 529, Sol Yay›nlar›, Ka-

s›m 1993

11-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, F.Engels’in

“önsöz”ünden, Sf. 40.

26

Page 30: Özgür Düşün Sayı 47

27

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Toplumsal yaflam kavramlardan oluflmaz, insanlar›nbirbirleriyle iliflkileri dayand›¤› temel belirleyicidir. ‹deolo-ji de insan›n pratik tarihinin bir uzant›s› ve görünümüdür.

“Özgür Düflün” dergisi teorik ve felsefi konularda gü-zel bir seviye yakalam›flt›r. Bu sevindirici. Fakat çeflitliciddiyetteki hatal› yaklafl›mlar da göze çarpmaktad›r.Bunlar aras›nda, fiubat-Mart 2009 say›s›ndaki “Marks’ta‹deoloji Üzerine 2” yaz›s› çarp›c› hatalar içerisindeydi.

Marks’ta ideoloji incelenirken, bizzat Marks, Engels,Lenin ya da Mao’dan geliflim anatomisini aktarmakmümkün, fakat çeflitli burjuva felsefecilerden ya da ide-ologlardan Marks’›n ideolojiyi nas›l tan›mlad›¤›n› ortayakoymaya çal›fl›rsak yan›lmam›z kaç›n›lmazd›r. Nitekimbu yaz› da bu hataya düflmüfltür. Okudu¤umuz Mark-sizm ile yaz›da aktar›lan birbirine benzemiyor. Yaz›dabahsedilenlerden 4 tane sonuç ç›kmaktad›r:

1. Marksizm’de 4 ideoloji tan›m› vard›r

2. Genç Marks “felsefi hümanizmi ve soyut insan incele-mesini b›rakarak toplumsal iliflkilere ve maddi temeleodaklanm›flt›r. (Fakat bununla ilgili bir örnek verilmemifl-tir.)

3. Marks’›n ilk dönem eserlerinde ideoloji kavramsallafl-t›rmas›n›n zeminini din elefltirisi üzerinden oluflturdu¤usöylenmektedir. (O halde Feuerbach materyalist de¤il-dir.)

4. Engels ideolojiyi yanl›fl bilinç olarak tan›mlam›flt›r.

Marksizm hakk›nda bilgisi olan herkes bilirki toplum-sal yaflam›n maddi temeli üzerinden yükselen (hukuk,din, felsefe, politika) kapsay›c› kavram› ideoloji konusun-da Engels Marks’tan ayr› düflünmez. “Alman ‹deoloji-si”nden “Kapital”e ya da “Do¤an›n Diyalekti¤i”ne uzanansüreçte bu bak›fl aç›s› ortakl›¤›nda bir mu¤lakl›k yoktur.

‹deoloji Üzerine Notlar

ve

MMaarrkkssiizzmm

Veysel Kaplan

Kand›ra 2 No’ lu F Tipi Hapishane/ Kocaeli

“Marks’da ‹deoloji” Yaz›s›n›nElefltirisi

Page 31: Özgür Düşün Sayı 47

“Fikirlerin, anlay›fllar›n, ve bilincin üretimi, her fley-den önce do¤rudan do¤ruya insanlar›n maddi faaliyeti-ne ve karfl›l›kl› maddi iliflkilerine, gerçek yaflam›n dilineba¤l›d›r.”11

Evet yaflam›n› sürdürmek için üretmek zorunda olaninsan bunu yaparken dolays›z olarak kendi bilincini, ah-lak›n›, hukukunu ve dinini oluflturur. Marksizm kurgusalfelsefe gibi gerçek yaflam› kavramlardan ibaret sanmaz,bizzat insan›n pratik tarihsel etkinli¤ini ve duyumsal pra-tik faaliyetini temel al›r.

Lenin ideolojiyi Marks ve Engels’ten farkl› olarak de-¤il; ayn› temel üzerinden kavrar. Marksizm’in proletar-yan›n iktidar› mücadelesinde savafl›m ideolojisi oldu¤u-nu unutmayal›m. Felsefi idealizmi, karfl›t› olan felsefidiyalektik materyalizmle uzlaflmaz z›tl›¤› içerisinde in-celemezsek, Marksizm’in ideolojiyi nas›l ele ald›¤›n›kavrayamay›z.

“Ludwig Feuerbach” yaz›n›nda Engels’in deyimiyle“toplum bilimini materyalist temelle uyumlu k›lma veonun üzerinde yeniden kurma” zorunlulu¤u görüflüneulaflan Marksizm’in, toplumsal geliflmeleri, s›n›flar›n sap-tanan yaflam ve üretim biçimlerini istinas›z olarak orta-ya ç›kan tüm düflüncelerin, maddi yaflam›n üzerindenyükseldi¤ini ve toplumsal biçimlerin kal›c›, dura¤an vemutlak olmad›¤›n› bafllang›ç geliflme ve çökme biçimle-rini kapsaml› olarak ortaya koymufltur.

Varl›¤› bilinçle de¤il; bilinci varl›kla aç›klayan Mark-sizm, insan› kendi tarihsel, duyumsal pratik etkinli¤iiçinde ele al›r. Bu temeli ilk eserlerinde olufltururlar. Marksideoloji yaz›s›nda iddia edildi¤i gibi insan› yaln›z bafl›na“soyut insan” olarak ele almam›flt›r. “Özgür Düflün”ün ak-tard›¤› al›nt›y› tekrar etmeden önce hemen belirtelim ki,bu formülasyon sadece toplumun ekonomik formasyo-nundaki üretici güçlerin üretim iliflkileriyle çat›flmas›n› es-

kimifl biçimin yeni bir biçime dönüflme zorunlulu¤u de¤il;ayn› zamanda bu ekonomik temel üzerinde ortaya ç›kan(hukuk, din, felsefe, bilinç, politika) yani bunlar› kapsayanideolojiyi de mükemmelce tan›mlad›¤›n› da söylemeliyiz.Marksistler için bu biricik tan›md›r… Ayr›ca Marx ve En-gels’in ilk eserlerinden son eserlerine bak›ld›¤›nda, bilincivarl›kla aç›klamakla yola ç›kt›klar› ve toplumsal bilincitoplumsal varl›kla aç›klad›klar› görülecektir.

“Varl›klar›n›n toplumsal üretiminde, insanlar, aralar›n-da, zorunlu, kendi iradelerine ba¤l› olmayan belirli iliflkilerkurarlar; bu üretim iliflkileri, onlar›n maddi üretici güçleri-nin belirli bir geliflme derecesine tekabül eder. Bu üretimiliflkilerinin tümü, toplumun iktisadi yap›s›n›, belirli top-lumsal bilinç flekillerine tekabül eden bir hukuki ve siya-sal üstyap›n›n üzerinde yükseldi¤i somut temeli olufltu-rur. Maddi hayat›n üretim tarz›, genel olarak toplumsal, si-yasal ve entelektüel hayat sürecini koflulland›r›r. ‹nsanla-r›n varl›¤›n› belirleyen fley, bilinçleri de¤ildir; tam tersine,onlar›n bilincini belirleyen, toplumsal varl›klar›d›r. Gelifl-melerinin belli bir aflamas›nda, toplumun maddi üreticigüçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcutüretim iliflkilerine ya da bunlar›n hukuki ifadesinden bafl-ka bir fley olmayan, mülkiyet iliflkilerine ters düflerler.Üretici güçlerin geliflmesinin biçimleri olan bu iliflkiler, on-lar›n engelleri haline gelirler. O zaman bir (sayfa 25) top-lumsal devrim ça¤› bafllar. ‹ktisadi temeldeki de¤iflme, ko-caman üstyap›y›, büyük ya da az bir h›zla altüst eder. Bugibi altüst olufllar›n incelenmesinde, daima, iktisadi üre-tim koflullar›n›n maddi altüst oluflu ile —ki, bu, bilimsel ba-k›mdan kesin olarak saptanabilir—, hukuki, siyasal, dinsel,artistik ya da felsefi biçimleri, k›saca, insanlar›n bu çat›fl-man›n bilincine vard›klar› ve onu sonuna kadar götürdük-leri ideolojik flekilleri ay›rt etmek gerekir.”

Peki biraz daha ilk dönemlerine dönersek Özgür Dü-flün’de geçti¤i gibi Marx ilk eserlerinde “soyut insan” in-

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

28

Marks�zm’de genel olarak �deoloj� ekonom�k temelden

ve sınıflardan bağımsız ele alınamaz, alınamamıştır.

İkt�dar uğruna mücadele teor�k felsef� açıdan

Marks’ın ortaya koyduğundan Len�n, Stal�n ve Mao’da

da farklı değ�ld�r. Sadece koşullara bağlı olarak ge-

l�şt�r�lm�şt�r. Marks’tan sonra �deoloj� kavramının

değ�şt�ğ�n�, �k� ayrı kaynaktan beslend�ğ�n� söylemek

çarpıtmadır.

Page 32: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

celemesine mi saplanm›flt›r ya da 19. yüzy›l din ve teolo-jisine karfl› m› yönelmifltir. Aç›kt›r ki bu iki belirleme ye-tersiz ve yanl›flt›r. Onun felsefi dehas›n›n ilk y›llar›nda bi-le ne kadar do¤ru temellere oturdu¤unu anlamamakt›r.

Lenin felsefi materyalizmi anlat›rken flöyle der:

“Marks görüfllerinin olufltu¤u 1844-1845 y›llar›ndanbu yana materyalistti ve özelde de L. Feuerbach yanda-fl›yd›, onun zay›f yanlar›n› daha sonralar› da sadece ma-teryalizmin yeterince tutarl› ve çok yönlü olmamas›ndagörüyordu. Marks, Feuerbach’›n dünya çap›nda önemli“盤›r aç›c›” önemini tam da Hegelci idealizmden kararl›kopuflta ve daha 18. yüzy›lda özellikle Fransa’da sadecedin ve teoloji gibi mevcut politik kurumlara karfl› bir mü-cadele de¤il; ayn› zamanda bir o kadar da tüm metafizi-¤e karfl› bir mücadele olmas›nda görüyordu.(“Akl› bafl›n-da felsefe”den farkl› olarak “kafa buland›r›c›” spekülas-

yon anlam›nda)”22

Demek ki Marks ve Engels 1844-1845 y›llar›nda sa-dece din ve teolojiye karfl› bir felsefi elefltiri yürütmüflde¤ildirler. Marks sadece Feuerbach’›n metafizi¤e karfl›“盤›r aç›c›” önemini görmekle kalmad›, ayn› zamandada materyalist Feuerbach’›n insan› soyut, duyumsalolarak sadece karfl›s›ndakiyle duygu, his ve zevk almaüzerinde köksüz ve dura¤an tarihten yoksun sadeceetten ve kandan insan olarak ele ald›¤› için insan›n ger-çek özünü kavramad›¤› için mahkum etmifltir ve tutar-s›zl›¤›n› ortaya koymufltur. Ne ile… ‹nsan› ortaya koya-rak. Baz›lar› Feuerbach’›n materyalist oldu¤unu çok ça-buk unutmufla benziyor…

Hegel elefltirisinde ba¤›ms›z bir fleye dönüfltürüp tan-r›sallaflt›rd›¤› düflünceyi, gerçe¤in nesnel dünyan›n yara-t›c›s› olarak gördü¤ünü söylerken Marx flunu ekliyordu:

“Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyan›n insan›nakl›nda yans›mas›ndan ve düflünce biçimlerine dönüfl-

mesinden baflka bir fley de¤ildir.”33

Marks’›n ilk görüfllerinin olufltu¤u 1844-1845 y›lla-r›nda “soyut insan” insan incelemesine rastlanmaz. Kal-d› ki Feuerbach’a karfl› elefltiri bafll› bafl›na bunun üze-rine kuruludur.

“Feuerbach dinsel özü, insan özüne indirger. Amainsan özü tek tek her bireyin do¤as›nda bulunan birsoyutlama de¤ildir. Bu öz asl›nda toplumsal iliflkiler

bütünüdür”44

Marks insan› toplumsal iliflkiler bütününde ve tarih-sel ak›fl› içerisinde inceler. Feuerbach ise insan›n toplum-sal tarihi ak›fl›n› görmezden gelir. Marks ise “toplumsalyaflam özünde pratiktir” der.

Marks’›n “ilk dönem düflünceleri dine, teolojiye karfl›yöneltilen elefltirilerle olufltu” dendi¤inde Marksizmin te-meli anlafl›lamaz. ‹lk ç›k›fl›yla tüm metafizi¤e karfl› ol-makla kalmam›flt›r, eski tutars›z materyalizmi de aflm›fl-t›r. Dikkat edilirse, Feuerbach’›n dine ve teolojiye yapt›¤›elefltirilerinden çok metafizi¤e karfl› mücadelesini “盤›raç›c›” olarak tan›mlam›flt›r. Din ve teolojiyle s›n›rlamakher türden metafizi¤e ve tutars›z eski materyalizme yö-neltti¤i elefltirilerini görmezden gelmektir. Bu da mazurgörülecek bir fley de¤ildir.

1844-45 y›llar›nda Engels “Ludwig Feuerbach” adl›yaz›s›nda flunu yazar:

“Tüm felsefenin özellikle modern felsefenin büyüktemel sorunu düflünce ile varl›¤›n; ruh ile do¤an›n ilifl-kisi sorunudur… Hangisi birincildir, ruh mu do¤a m›? Fi-lozoflar›n bu soruya verdikleri yan›t, onlar› iki kampaay›r›r. Ruhun do¤adan önce geldi¤ini savunanlar, yanison tahlilde flu yada bu flekilde dünyan›n yarat›ld›¤›n›kabul edenler… idealizm kamp›n› oluflturuyordu. Öteki-ler do¤ay› birincil sayanlar ise materyalizmin de¤iflikekollerine mensuptu.”

Özgür Düflün’de geçti¤i haliyle “kapitalizme yöneltti¤ielefltirilerle yeni bir paradigma yaratm›flt›r” de¤ildir. Mark-sizm sosyalizmin bir ak›m›d›r. Ütopik sosyalistler ve anar-flistler de bir ak›md›r ve kapitalizme çeflitli elefltiriler geti-riyorlard›; ama burjuva çerçeveyi aflam›yorlard›. S›n›f sava-fl›m›n› kabul etmek nas›l insan› Marksist yapmaya yetmi-yorsa, kapitalizme elefltiri yöneltmek de tutarl› bir mater-yalist bilim yaratmaya yetmez. Oysa Marksizm materyalistdiyalekti¤i tarihe uyarlad›. Toplumun diyalektik dönüflü-münü bafllang›ç ve geliflimi için de ekonomik temelleriüzerinde ele ald›. S›n›f savafl›m›n›, maddi temele dayal› üstbiçimlerini, üretici güçlerin bir aflama da üretim iliflkileriy-le zorunlu çat›flmas›n› inceledi. 29

Page 33: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

Marks’›n eski materyalizmin tutars›zl›¤›n› fark etti¤ibu y›llarda sadece dine ba¤l› idealizme karfl› de¤il ayn›zamanda Hume, Kant’›n görüfllerini, agnostisizmi (biline-mezcilik) ve kritisizmi de mahkum etmifltir. Kant’›n ag-nostisizmine karfl› kendinde fleyin bilinebilece¤ini, ken-dinde fleyin bizim için fleylere göre dönüflebilece¤ine ilifl-kin kapsaml› felsefi teorileri görmezden gelebilir miyiz.

Buradan Lenin’e dönersek; Lenin Feuerbach ve eskimateryalistlerle ilgili Marks ve Engels’in görüfllerini flöyleözetliyordu:

“Feuerbach’›n ki de dahil eski materyalizmin esaseksikli¤i (Buchner, Vogt ve Moleschot’un “kaba” mater-yalizmi için hepten geçerlidir bu) Marx ve Engels fluradagörüyorlard›. 1- Bu materyalizm a¤›rl›kla mekanikti. 2-Eski materyalizm gayri-tarihi ve gayri-diyalektikti (anti-diyalektik anlamda metafizikti). Geliflim düflüncesini tu-tarl› ve çok yönlü biçimde uygulam›yordu. 3- ‹nsan›nözünü (somut ve tarihsel olarak belirlenmifl) toplumsaliliflkiler toplam› olarak de¤il de soyut bir varl›k olarakkavr›yordu ve o nedenle dünyay› sadece “yorumlu-yor”du, oysa önemli olan dünyay› “de¤ifltirmekti” yanieski materyalizm “devrimci pratik faaliyetin” önemini

kavrayamam›flt›.”55

Marksizm’in bilgi bilimsel dünyas›n›n temelleri1844-45 y›llar›nda yaz›lan bu eserlerinde at›lm›flt›r.“Kutsal Aile”, “Alman ‹deolojisi”, “Feuerbach Üzerine

Tezler” adl› eserlerinde eski materyalizmin insan›ndevrimci pratik faaliyetinin önemini kavramad›¤›n› or-taya koyduktan sonra bu fikrini tarihe uyarlamak içinbüyük kapsaml› çal›flmalara giriflmifllerdir. Bu temeloluflmasayd› kuflkusuz Feuerbach’›n “soyut insan” kav-ray›fl› afl›lamazd›.

Özgür Düflün’de geçti¤i haliyle “kapitalizme yönelt-ti¤i elefltirilerle yeni bir paradigma yaratm›flt›r” de¤il-dir. Marksizm sosyalizmin bir ak›m›d›r. Ütopik sosya-listler ve anarflistler de bir ak›md›r ve kapitalizme çe-

flitli elefltiriler getiriyorlard›; ama burjuva çerçeveyiaflam›yorlard›. S›n›f savafl›m›n› kabul etmek nas›l insa-n› Marksist yapmaya yetmiyorsa, kapitalizme elefltiriyöneltmek de tutarl› bir materyalist bilim yaratmayayetmez. Oysa Marksizm materyalist diyalekti¤i tariheuyarlad›. Toplumun diyalektik dönüflümünü bafllang›çve geliflimi için de ekonomik temelleri üzerinde ele al-d›. S›n›f savafl›m›n›, maddi temele dayal› üst biçimleri-ni, üretici güçlerin bir aflama da üretim iliflkileriyle zo-runlu çat›flmas›n› inceledi. Kapitalizmin hangi tarihselkoflullarda ortaya ç›kt›¤›n› büyük bir dehayla tan›mla-makla kalmad›, ayn› zamanda s›n›f mücadelesinin zo-runlu olarak proletarya diktatörlü¤üne varaca¤›n› veyavafl yavafl sönümlenece¤ini kan›tlam›flt›r. Marks’›nönemini anlamayanlar için söylersek kapitalizmin or-tadan kald›r›laca¤› zorunlulu¤unu tarihsel olgularla ka-n›tlad›¤› ve bunun mücadelesinde teori ve pratik sun-du¤u için en tutarl› bilimdir.

Kapsay›c› kavram olarak ideolojinin, Marks’ta nas›lformüle edildi¤ini gördük. Fakat ideolojiyi türdefl olaraks›n›fsal bak›fl aç›s›ndan yoksun al›rsak henüz bir fleyanlam›fl say›lmay›z. Koflulland›rd›¤› temeller üzerindeezen ve ezilen s›n›flar›n ideolojisi olarak ayr›fl›r. ‹ki ayr›ç›kara hizmet eden sürekli uzlaflmaz bir çat›flma halin-de olan (politik, felsefi, dini, hukuki) bütünü kapsayanideoloji, maddi ç›kar›n s›n›fsal d›flavurumundan baflkabir fley de¤ildir. Proletaryan›n devrimci ideolojisi sömü-rücü ve gerici burjuva s›n›f›n› y›kmak iken, bu gerici s›-n›flar›n burjuva ideolojisi ise kapitalizmin en iyi, mutlakve afl›lmaz bir düzen oldu¤unu göstererek sömürü dü-zeninin ne pahas›na olursa olsun sürdürülmesini amaç-layan olarak karfl›m›za ç›kar.

Marksizm’de genel olarak ideoloji ekonomik temel-den ve s›n›flardan ba¤›ms›z ele al›namaz, al›namam›fl-t›r. ‹ktidar u¤runa mücadele teorik felsefi aç›danMarks’›n ortaya koydu¤undan Lenin, Stalin ve Mao’dada farkl› de¤ildir. Sadece koflullara ba¤l› olarak geliflti-rilmifltir. Marks’tan sonra ideoloji kavram›n›n de¤iflti¤i-ni, iki ayr› kaynaktan beslendi¤ini söylemek çarp›tma-d›r. Burjuvaziyle uzlaflan s›n›f hainlerini saym›yorum.Marks’ta ideoloji ya da ayr›nt›l› olarak bilinç, felsefe vepolitika s›n›f ç›karlar›ndan ba¤›ms›z ele al›namaz, öyleolsayd› ne proletarya diktatörlü¤ünün zorunlulu¤unavarabilirdi, ne de kendisi bu zorunluluk için komüniz-min pratik örgütlenme faaliyetine girebilirdi… Baz›lar›Lenin’de bunun de¤iflti¤ini cahilce söylüyorlar.

“Raymond Geuss” ya da “Habermas” ideolojiyiMarks’ta ayr› Lenin’de ayr› oldu¤unu öne sürebilirler, zi-ra onlar burjuva ideologlar›d›r. Ama biz Marksistler cüm-lelerimizi kurarken daha dikkatli ve özenli olmal›y›z.

“Marksizm bir eylem k›lavuzudur” derken elbetteproletaryan›n iktidar› u¤runa mücadelesinde teorik ve30

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Len�n �deoloj�y� Marks ve Engels’ten farklı ola-

rak değ�l; aynı temel üzer�nden kavrar. Mark-

s�zm’�n proletaryanın �kt�darı mücadeles�nde

savaşım �deoloj�s� olduğunu unutmayalım. Fel-

sef� �deal�zm�, karşıtı olan felsef� d�yalekt�k

materyal�zmle uzlaşmaz zıtlığı �çer�s�nde �nce-

lemezsek, Marks�zm’�n �deoloj�y� nasıl ele aldı-

ğını kavrayamayız.

Page 34: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

taktik rehber oldu¤unu “her” komünist bilir. Marks buteorik zafere ömrünü adad›. Lenin 20. Yüzy›lda Mark-sizm’i bayraklaflt›rd›. Mao s›k s›k proletaryan›n devrimciideolojisi ile burjuva ideolojisini uzlaflmaz z›tl›klar içindeaç›klarken kuflkusuz Marksizm’i do¤ru kavaram›flt›.

Özgür Düflün flöyle yaz›yor:

“Kavram› kullanan kifli Engels’dir. Mehring’e 1893 y›-l›nda yazd›¤› mektupta ideolojiyi yanl›fl bilinç olarakaç›klam›flt›r:

“Evet, ideoloji, düflünürü denen kiflinin bilinçli bir bi-çimde gerçeklefltirdi¤i bir süreçtir, ama bunu yanl›fl birbilinçle yapar. Kendisini etkileyen gerçek yönlendiricigüçlerin ne oldu¤unu bilmez; aksi takdirde bu ideolojikbir süreç olmazd›. Dolay›s›yla bu kifli asl›nda yönlendiri-ci güç olmayan ya da öyle gibi görünen güçleri yönlen-

dirici san›r.”66

Çok ilginçtir ki “Alman ‹deolojisi”nde bu al›nt› yok…Ama aç›kt›r ki Engels bu paragrafta ideolojiyi tan›mlam›-yor. Burada söylenen fikir üreticisinin gerçek koflullar›n,yönlendirici yaflamsal süreçten ba¤›ms›zm›fl gibi ideolo-jik sürecin üretilmesidir. Kuflkusuz bu yanl›fl bir bilinçteyap›l›r. Neden?.. Çünkü tüm fikirlerin dayand›¤› maddi birtemel vard›r. Materyalizm bu maddi temele dayanarakfikirlerinin kayna¤›n› temellendirirken, idealizm bunugöz ard› eder. Örne¤in burjuva ideologlar› ve ideolojisisadece kendi s›n›f ç›karlar›n› dillendirdiklerini toplumasöyleyebilirler mi?

“Egemen s›n›f›n düflünceleri bütün ça¤larda egemen

düflüncelerdir.”77

Egemenler bunu sanki egemen maddi iliflkilerinmaddi bir ifadesi de¤ilmifl gibi sunarlar. Ve mutlak, do¤-ru, de¤iflmez ve tüm toplumun fikirleriymifl gibi sunar-lar. ‹dealizm kendisinin fikirlerini ortaya ç›karan gerçeksüreci ve temeli görmezden gelir. Unutmayal›m devrim-ci fikirlerin varl›¤› devrimci bir s›n›f›n varl›¤›n› ön koflulolarak gerektirir.

K›sacas› do¤ay› ve toplumun geliflimini diyalektik sü-reç içinde incelemeyen, fikirlerin dayand›¤› nesnel dün-yay› kendi fikirlerinin uzant›s› sanan ve maddi temeli gö-remeyen idealist felsefe tam da bu süreci “yanl›fl bir bi-linçle” yapar. Yani Engels ideolojiyi aç›klam›yor, ideolojiüreticisinin temelsiz bak›fl›na dikkat çekiyor. Marks do-¤an›n ve özellikle de insan›n tarihiyle ilgilenmeleri ge-rekti¤ine iflaret ettikten sonra flöyle der:

“…hemen hemen her ideoloji ya bu tarihe de¤ginyanl›fl bir anlay›fla indirgenir ya da bu anlay›fl› büsbütünbir yana b›rakmak gibi bir tutuma var›r. ‹deolojinin ken-

disi de zaten bu tarihin görünümlerinden biridir ancak.”88

Bu aç›dan Engels’in söyledi¤i de farkl› de¤ildir. Tarihingörünümleri “yanl›fl bir anlay›fla” ya da “yanl›fl bir bilin-

ce” indirgenir: Din, teoloji ya da her türden metafizik.

Emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›n›n iki uzlafl-maz kampa bölünmüfl ideolojisi vard›r: Diyalektik felsefimateryalizmde temsil edilen proletaryan›n devrimci ide-olojisi ve burjuvaziyle bütünleflen tüm gerici güçlerintemsil edildi¤i felsefi idealizm, yani burjuva ideolojisi.Marksizm’de s›n›flar üstü fikir ve ideolojiler yoktur. Pro-letaryan›n teori ve takti¤inin temeli olan Marksizm’inproletaryan›n s›n›f ç›karlar›yla nas›l ayr›lamaz bir ideolo-jik birlik oluflturdu¤u bu yaz›n›n konusunu aflar.

Sonuç olarak “Özgür Düflün”deki “Marks’ta ‹deoloji”dosyas›n›n Marksizm ile pek ilgisi yoktur. Ve sözü Le-nin’e b›rakarak bitirmek istiyorum:

“‹ktidar mücadelesinde, proletaryan›n örgütten bafl-ka bir silah› yoktur. Burjuva dünyas›ndaki anarflik reka-bet kural› yüzünden da¤›n›klaflm›fl, sermaye için zorlaçal›flt›-r›larak ezilmifl ve sürekli olarak yoksullu¤un, ilkel-li¤in ve yozlaflman›n ‘derinliklerine’ itilmifl olan proletar-ya, ancak Marksizm’in ilkelerine uygun ideolojik birli¤i,milyonlarca emekçiyi bir iflçi s›n›f› ordusu içinde s›ms›k›kaynaflt›ran örgütün maddi birli¤iyle pekifltirildi¤i za-man, yenilmez bir güç haline gelebilir ve ister istemezgelecektir de.”

DD‹‹PPNNOOTTLLAARR

1- Karl Marx, F. Engels, Alman ‹deolojisi(Feuerbach) , Ankara: Sol Ya-y›nlar›, 1999, s. 44

2- V. ‹. Lenin, Seçme Eserler, Cilt 11, ‹stanbul: ‹nter Yay›nlar›, 1998, s.25

3- Karl Marx, Kapital, Ankara: Sol Yay›nlar›, 2000, s. 27

4- Karl Marx, F. Engels, Alman ‹deolojisi(Feuerbach) , Ankara: Sol Ya-y›nlar›, 1999, s. 27

5- V. ‹. Lenin, Seçme Eserler, Cilt 11, ‹stanbul: ‹nter Yay›nlar›, 1998, s.27

6- K. Marx, F. Engels, Selected Correspondence, Progress, , 1965, s,459. Aktaran David Mclellan, ‹deoloji, ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi Yay›nlar›

7- Karl Marx, F. Engels, Alman ‹deolojisi(Feuerbach) , Ankara: Sol Ya-y›nlar›, 1999, s. 75

8- A.g.e, s. 38

31

Page 35: Özgür Düşün Sayı 47

Bir yaz›n›n elefltirisi, as›l yaz›y› gelifltiren veya yeni-

den düzenleyen en önemli pratiklerden bir tanesidir.

Elefltiri prati¤i as›l yaz›y› analiz edip, yanl›fl ve do¤ru

yönlerini belirleyerek o yaz›n›n yeniden oluflturulmas›-

na katk›da bulunur. Dolay›s›yla elefltiri yaz›s›, bir bak›-

ma as›l yaz›y› nitelik aç›s›ndan üst bir kademeye ç›kar-

t›rken, yaz›n›n art›k sadece yaz› sahibine ait de¤il, oku-

yucusu ve elefltiricisiyle birlikte yarat›lm›fl bir eser hali-

ne getirmektedir. Tabii ki de hem as›l yaz› hem de elefl-

tiri yaz›s›n›n ortak bir yöntem ile yaz›lmas›, o yaz›n›n

niteli¤inde içsel tutarl›l›¤› daha da gelifltirir. Fakat bi-

limsel toplumcu metodu benimseyenler için sadece iç-

sel tutarl›l›k de¤il ayn› zamanda yaz›n›n toplumsal ger-

çeklikle ne ölçüde uyuflup uyuflmad›¤› da önemlidir.

Kendi içinde tutarl› bir yaz› veya prati¤in, toplumsalgerçeklikle olan uyumsuzlu¤u bilimsel toplumcu yön-temi esas alanlar için baflar›l› bir k›lg› örne¤i de¤ildir.Dolay›s›yla bilimsel toplumcular bir yaz› yazarken buister elefltiri ister analiz yaz›s› olsun, belli k›staslar› dik-kate almak zorundad›rlar. Bunlar› s›ralarsak flu k›stas-lar karfl›m›za ç›kmaktad›r:

1- Bir kifli, felsefe veya ak›m› incelerken içinde bulun-duklar› tarihsel ve toplumsal flartlar› ve bunlar›n bu flart-lar dahilindeki geliflimlerini göz önünde bulundurmak

2- fieyleri dura¤an, de¤iflmez ve birbirinden soyut-lanm›fl olarak ele alan metafizik yöntemden kaç›nmak

3- Esas olarak; bilimsel toplumcu ustalar›n cümleleriy-le de¤il, onlar›n kurup gelifltirdi¤i yöntemle hareket etmek32

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

“Marks’da İdeoloj�”

Yazısının Eleşt�r�s�ne Cevap

Page 36: Özgür Düşün Sayı 47

33

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

4- Çal›flmadaki bütünü oluflturan unsurlara odak-lan›p, en etkili parametreleri ortaya sermek

Elefltiri yaz›s›n›n bu dört k›stas çerçevesinde baz›eksiklikleri oldu¤u aç›k olarak görünmektedir.Marks’taki düflünsel geliflim ve buna ba¤l› olarak ide-oloji kavramsallaflt›rmas›n›n geçirdi¤i evrim görülme-yerek tek ve tutarl› bir Marks portresi çizilmeye çal›fl›l-m›flt›r. Halbuki Marks yaz›lar›ndaki çeliflkiler ve geli-flimler tam da Marks’›n kendisinin kurdu¤u bilimseltoplumcu yöntem (Marksizm) ile analiz edilebilinir.Dolay›s›yla ideoloji kavram›n›n Marks’taki evrimi, ta-rihsel ve toplumsal flartlar ile beraber analiz edilerekanlafl›labilinir. Elefltiri yaz›s›, ›srarla Marks’taki bu dü-flünsel evrimi es geçerek bir analiz yapmaya çal›flmak-tad›r. Elefltiri yaz›s›nda ›srarla izlenen yöntem, ustala-r›n cümleleri üzerinden analize esas yönü vermektir.Halbuki ustalar›n cümlelerinden öte elimizde onlar›nkurdu¤u ve gelifltirdi¤i bilimsel toplumcu yöntem var-d›r. Dolay›s›yla metinler üzerinden ç›kmaza girebilecekbir tart›flma yerine yöntem üzerinden bir tart›flma yürü-tülmesi gereklidir.

fiimdi buradan ideolojinin tan›m›na getirilen itiraz-lara geçip elefltiri yaz›s›n›n son al›nt›s›ndan bafllayal›m:

“‹ktidar mücadelesinde, proletaryan›n örgütten bafl-ka bir silah› yoktur. Burjuva dünyas›ndaki anarflik reka-bet kural› yüzünden da¤›n›klaflm›fl, sermaye için zorlaçal›flt›-r›larak ezilmifl vesürekli olarak yoksul-lu¤un, ilkelli¤in veyozlaflman›n ‘derin-liklerine’ itilmifl olanproletarya, ancakMarksizm’in ilkeleri-ne uygun ideolojikbirli¤i, milyonlarcaemekçiyi bir iflçi s›n›f›ordusu içinde s›ms›k›kaynaflt›ran örgütünmaddi birli¤iyle pe-kifltirildi¤i zaman, ye-nilmez bir güç halinegelebilir ve ister iste-

mez gelecektir de.”11

Burada Lenin proletaryan›n siyasal örgüte ve ide-olojiye niye ihtiyaç duydu¤unu çok aç›k bir dille aç›k-lamaktad›r. Fakat bunu baflka bir sözüyle birlefltirerekaktar›rsak burada tam da bilimsel toplumcu yöntemindevrimci siyaset ve bu siyasetin içindeki ideolojinin gö-revini daha iyi anlayabiliriz:

“‹flçiler aras›nda sosyal-demokrat bilincin olamaya-

ca¤›n› söyledik. Bu bilinç onlara d›flardan getirilmeliydi.Bütün ülkelerin tarihi göstermektedir ki, iflçi s›n›f›, saltkendi çabas›yla sadece sendika bilincini, yani sendika-lar içerisinde birleflmenin, iflverenlere karfl› mücadeleetmenin ve hükümeti gerekli ifl yasalar›n› ç›karmaya

zorlaman›n vb. gerekli oldu¤u inanc›n› gelifltirebilir.”22

‹flte Lenin’de devrimci bilimsel toplumcu siyasalalan›n tam da kuruldu¤u yer buras›d›r. Bunu metinselolarak Marks’da tam olarak bulmak zordur. FakatMarks’›n kurdu¤u yöntemi siyasal alana uygulayanLenin bu alanda yeni bir 盤›r açm›flt›r. Çünkü Leninproletaryan›n kendili¤inden gelebilece¤i s›n›r› belirler-ken, sosyalist sistemin kurulmas› ve yürütülmesi aç›-s›ndan siyasal örgüt ve ideoloji diyalekti¤ine dikkatçekmifltir. Dolay›s›yla Marks – Lenin çizgisinde yön-temsel olarak tutarl›l›k mevcuttur fakat söylemsel ola-rak Lenin’in Marks’›n analizlerini gelifltirdi¤i de kaç›-n›lmaz bir gerçekliktir. Dolay›s›yla “Lenin ve Marksaras›nda hiçbir çeliflki yok.” demek diyalektik geliflimiyeterince kavrayamamaktan ortaya ç›kan hatal› birkavray›fl›n sonucudur.

‹kinci elefltiri olarak burjuva ideologlar›ndan fayda-lanma ile ilgili bir elefltiri getirilmifltir. Bu faydalanmaüzerinden Marksizm’den sap›ld›¤›n› aç›klamak çok za-y›f bir kan›tt›r. E¤er bilimsel toplumcu yöntemin kulla-n›lmas›nda bir hata varsa, elbette ki burjuva ideologla-r›ndan yararlanmak yaz›y› bir sefalete götürür. Fakat

bu yaz›da esas olarak Marksist ustalara yer verilip bi-limsel sosyalist metottan yararlan›lmaktad›r. Bununyan›nda akademik Marksologlar ve Frankfurt okulukuramc›lar›ndan faydalan›larak ideoloji kavram›n›nçok anlaml›l›¤›na getirilen çeflitli yaklafl›mlara de¤inil-mektedir. Örnek gösterilen yazarlar Habermas ve Ge-uss’dur. Bu yazarlar›n Marksist orjinli olmalar›na ra¤-men burjuva ideologlar› oldu¤u iddial› bir tespittir.

B�r yazının eleşt�r�s�, asıl yazıyı gel�şt�ren veya ye-

n�den düzenleyen en öneml� prat�klerden b�r tanes�-

d�r. Eleşt�r� prat�ğ� asıl yazıyı anal�z ed�p, yanlış ve

doğru yönler�n� bel�rleyerek o yazının yen�den oluş-

turulmasına katkıda bulunur. Dolayısıyla eleşt�r�

yazısı, b�r bakıma asıl yazıyı n�tel�k açısından üst b�r

kademeye çıkartırken, yazının artık sadece yazı sa-

h�b�ne a�t değ�l, okuyucusu ve eleşt�r�c�s�yle b�rl�kte

yaratılmış b�r eser hal�ne get�rmekted�r.

Page 37: Özgür Düşün Sayı 47

Ama böyle olduklar›n› kabul etsek bile, bu yazarlardanfaydalanmak yaz›n›n Marksizm d›fl›na ç›kt›¤› anlam›nagelmez. Marksizm’de ideolojinin iki yönlü bir kavramoldu¤unu söylemek de Marksizm d›fl› bir unsur de¤il-dir. Çünkü elefltiri yaz›s›n›n kendisi de bu iki yanl›l›k-tan faydalanmaktad›r. Burjuva ideolojisi derken onu“çarp›tma” olarak tan›mlay›p proleter ideolojiyi, iktida-ra gelmedeki önemli bir araç olarak tan›mlamak da buiki yanl›l›¤› kabul etmekten baflka bir fley de¤ildir.

Üçüncü elefltiri ise Marks’›n ideoloji tan›mlar›n›nbafltan sona kendi içinde tutarl›l›¤›yla ilgilidir. Ana ya-z›da esas olarak Marks’›n ideoloji tan›m›ndaki evrimiverilirken dört ana tan›m› öne ç›karmaktad›r:

1- ‹nsanlar› gerçek toplumsal koflullardan baflkayönlere çeken yan›lsamalar, çarp›tmalar ve tersyüz et-meler (Alman ‹deolojisi)

2- Egemen s›n›f›n zihinsel üretim araçlar›yla eflitsiziliflkileri yeniden üretmesini sa¤layan fikirler (Alman‹deolojisi)

3- Bünyesinde s›n›f mücadelesinin verildi¤i toplum-sal bilinç biçimlerinin bütünü(Ekonomi Politi¤in Elefl-tirisine Katk›)

4- Sistemin kendi çarp›kl›¤› ve altüstlü¤ünün bilin-ce yans›ma biçimi(Kapital-Meta Fetiflizmi)

Bu tan›mlar›n kendi aras›nda belli çeliflkiler olmas›nara¤men ideoloji kavramsallaflt›rmas›na her birinin tek ba-fl›na çok önemli katk›lar› mevcuttur. Burjuva ideolojisi-nin çarp›tmalar›n›(birinci tan›m), kapitalist sistemin ken-di yap›sal bozuklu¤undan ortaya ç›kt›¤›n›(Dördüncü. ta-n›m) söylemek, asl›nda bu kavram›n Marksizm’de nas›levrimleflti¤ini göstermektedir. Veya ideolojiyi s›n›f müca-delesinin toplumsal bilinç alan› olarak tan›mla-mak(Üçüncü tan›m), burjuva ve proleter ideolojisinin na-s›l birbirinden farkl›laflt›¤›n› göstermektedir. Ki Lenin’inbu tan›m üzerinden hareket ederek kendi “bilinç tafl›ma”kuram›n› gelifltirdi¤ini de söylemek mümkündür.

Dördüncü elefltiri ise Marks’›n kendi fikirlerini kur-mas›nda kapitalizme yönelik elefltirilerin tuttu¤u yer ileilgilidir. Yaz›da geçen haliyle verirsek:

“Özgür Düflün’de geçti¤i haliyle “kapitalizme yönelt-ti¤i elefltirilerle yeni bir paradigma yaratm›flt›r” de¤ildir.Marksizm sosyalizmin bir ak›m›d›r. Ütopik sosyalistlerve anarflistler de bir ak›md›r ve kapitalizme çeflitli elefl-tiriler getiriyorlard› ama burjuva çerçeveyi aflam›yorlar-d›. S›n›f savafl›m›n› kabul etmek nas›l insan› Marksistyapmaya yetmiyorsa, kapitalizme elefltiri yöneltmek detutarl› bir materyalist bilim yaratmaya yetmez. Oysa

Marksizm materyalist diyalekti¤i tarihe uyarlad›.”33

Bu elefltiri hakl›d›r ama yaz›da tam da kastedilenbudur. Yeterli derece de anlafl›lmad›¤›n› kabul ederekcümlemizi yeniden kural›m. Marks özellikle olgun dö-nem eserlerinde kapitalizme dönük elefltirilerinde kur-du¤u diyalektik ve tarihsel materyalist yöntem ile yenibir paradigma yaratm›flt›r. Bu paradigman›n geliflimeaç›kl›¤› ve esas olarak de¤iflimi ele almas› onun geliflti-rilebilirli¤ini fakat afl›lamazl›¤›n› göstermektedir.

Beflinci elefltiri de ise Marks’›n ilk dönem soyut in-san incelemelerine girmedi¤i söylenmektedir:

“Peki biraz daha ilk dönemlerine dönersekÖzgür Düflün’de geçti¤i gibi Marx ilk eserle-rinde “soyut insan” incelemesine mi saplan-m›flt›r ya da 19. Yüzy›l din ve teolojisine kar-fl› m› yönelmifltir. Aç›kt›r ki bu iki belirlemeyetersiz ve yanl›flt›r. Onun felsefi dehas›n›nilk y›llar›nda bile ne kadar do¤ru temellere

oturdu¤unu anlamamakt›r.”44

Öncelikle bir yanl›fl anlafl›lmay› düzelt-mek gereklidir. Marks’›n ilk dönem din eleflti-rileri üzerinden oluflturdu¤u ideoloji kavram-sallaflt›rmas›n›n oldu¤u eser “Hegel’in HukukFelsefesinin Elefltirisi” adl› eseridir. Bu eser-deki din elefltirisi belirlemesi ise flöyledir:

“Din-d›fl› elefltirinin temelini flu oluflturuyor: insa-n› yapan din de¤il, dini yapan insand›r. Yani din, he-nüz kendine eriflmemifl ya da çoktan yitirmifl bulunaninsan›n sahip oldu¤u kendinin bilinci ve kendininduygusunu oluflturuyor. Ama insan, dünyan›n d›fl›ndaherhangi bir yere çekilmifl soyut bir öz de¤il. ‹nsan, in-san›n dünyas›, devlet, toplum anlam›na geliyor. Budevlet, bu toplum, dünyan›n tersine çevrilmifl bilinciolan dini üretiyor, çünkü kendileri alt üst olmufl birdünya oluflturuyor. Din bu dünyan›n genel teorisini,onun ansiklopedik özetleme kitab›n›, onun halksal bi-çimdeki mant›¤›n›, onun tinselci point d'honneur'ünü[onur sorununu], kendinden geçmesini, ahlaksalonaylanmas›n›, görkemli tamamlay›c›s›n›, teselli ve34

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

E¤er ideoloji, s›n›fl› toplumun ve ifl bölümünün

nesnellefltirilmesi ve yeniden üretilmesi ise bunu

ancak devrimci praksis ile çözebiliriz. Devrimci

praksis teorik, felsefi, estetik, politik ve zoru

bünyesinde kaç›n›lmaz olarak bar›nd›ran bir insan

etkinli¤idir. Devrimci praksisin nihai ulaflt›¤› örgütsel

nokta komünist partisidir.

Page 38: Özgür Düşün Sayı 47

35

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

aklanmas›n›n evrensel temelini oluflturuyor. Din insa-nal özün do¤aüstü gerçekleflmesini oluflturuyor, çün-kü insanal öz gerçek gerçekli¤e sahip bulunmuyor.Öyleyse dine karfl› savafl›m vermek, dolayl› olarak di-nin tinsel aramas›n› oluflturdu¤u dünyaya karfl› sava-fl›m vermek anlam›na geliyor.

Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün d›fla-vurumu ve bir baflka ölçüde de gerçek üzüntüye karfl›protesto oluyor. Din ezilen insan›n içli ezgisini, kalpsizbir dünyan›n s›cakl›¤›n›, tinin d›fltaland›¤› toplumsalkoflullar›n tinini oluflturuyor. Din, halk›n afyonunuoluflturuyor.

Halk›n aldat›c› mutlulu¤u olarak dini ortadan kal-d›rmak, halk›n gerçek mutlulu¤unu istemek anlam›nageliyor. Halk›n kendi durumu üze-rindeki yan›lsamalardan vaz-geçmesini istemek, halk›nyandsamalara gereksinim du-yan bir durumdan vazgeçmesi-ni istemek anlam›na geliyor.Öyleyse dinin elefltirisi, dininaylas›n› oluflturdu¤u bu göz-yafllar› vadisinin tohum halin-deki elefltirisi anlam›na geli-

yor.”55

fiimdi burada Marks’›n 3dönemden oluflan kendi yön-temini kurdu¤u tarihinin birin-ci dönemine ait bir analizdensöz edebiliriz:

*Birinci Dönem: Hegel veFeuerbach referansl› Felsefitart›flma ve elefltiri

*‹kinci Dönem: Tarihselmateryalizmin inflas›

*Üçüncü Dönem: Kapita-list toplum iliflkilerine dair de-

tayl› analizler 66

Marks bu ilk dönemindeHegel ve Feuerbach merkezlidüflünmeden kopma aflamas›n-dad›r ama tamamen bir kopufl sözkonusu de¤ildir. Dolay›s›yla Marks burada dini elefl-tirirken kurtuluflun beynini felsefede görürken kalbini

proletaryada görmektedir.77 Daha sonras›nda Paris ifl-çi s›n›f› hareketiyle karfl›laflmas› onu felsefeden, dev-rimci praksise yönlendirecektir. Bu da soyut insan-dan; de¤ifltiren, de¤ifltirirken de dönüflen insan anla-y›fl›na geçmesini sa¤layacakt›r. Yani Marks’› ilk dö-nemlerinden itibaren Marksist ilan etmek Marks’›n

yöntemini Marks’a uygulamayarak metafizi¤e saplan-makt›r. Yani ideolojinin çözülmesi (burjuvazinin çar-p›tmalar› veya s›n›fl› toplumun tersine çevirmelerininçözülmesi anlam›nda) felsefeyle de¤il devrimci prak-sis ile mümkün olur. Praksis ne oldu¤unu da flöyleaç›klayabiliriz:

“‹nsan›n kendi tarihsel, insani dünyas›n› yaratt›¤›(yapt›¤›, üretti¤i) ve de¤ifltirdi¤i (biçimlendirdi¤i) özgür,evrensel, yarat›c› ve özyarat›c› etkinli¤i; temel olarakinsan›n kendisini tüm öteki varl›klardan ayr› k›ld›¤› in-

sana özgü bir etkinli¤i anlat›r.”88

E¤er ideoloji, s›n›fl› toplumun ve ifl bölümünün nes-nellefltirilmesi ve yeniden üretilmesi ise bunu ancakdevrimci praksis ile çözebiliriz. Devrimci praksis teorik,

felsefi, estetik, politik ve zoru bün-yesinde kaç›n›lmaz olarak ba-r›nd›ran bir insan etkinli¤idir.Devrimci praksisin nihai ulafl-t›¤› örgütsel nokta komünistpartisidir.

Son olarak Engels’in ide-olojiyi “yanl›fl bilinç” olaraktan›mlad›¤› yer “Alman ‹deo-lojisi” de¤il 1893’te Mehring’e

yazd›¤› mektuptur.99 Buradakiyanl›fl bilinç Marks’daki tersyüz etme veya çarp›tmalardanoluflan ideoloji tan›m›na yak-laflmaktad›r. Bir iflçinin kapi-talisti iflveren olarak görmesiveya devletin halka bir bask›ayg›t› gibi de¤il de bir kurtar›-c› olarak gözükmesi tam dabu yanl›fl bilincin sonucudur.Fakat burada flöyle bir sorunortaya ç›kmaktad›r. Yanl›fl bi-lincin karfl›s›na salt bilimi ç›-kart›rsak tam da burjuva ay-d›nlanmas›n›n metodolojisiolan poztivizme düfleriz. Bu-rada da yanl›fl bilincin karfl›s›-

na devrimci praksisi ç›kartmakbir zorunluluktur.

Burada Marksizm’de içinde özgün ve niha-i anlam›na ulaflan ideoloji kavram›n›n Marks’›n düflün-celeriyle olan iliflkisini ayd›nlatmak için baz› tezler önesürece¤iz:

* ‹nsan özgürlü¤ünü üretici güçlerin izin verdi¤i ölçü-de kazan›r. Dolay›s›yla liberal ideolojinin soyut özgürlükkavram›n›n toplumsal gerçeklikte hiçbir anlam› yoktur.

ideoloji terimi burjuvazinin veiflçi s›n›f›n›n elinde farkl› hallerebürünmektedir. S›n›fl› toplumla-r›n yap›s› kavramlar›nda s›n›fsalbir çerçevede ele al›nmas›n› zo-runlu k›lmaktad›r. Hem ekono-mik, hem de bu altyap›ya ba¤l›çeflitli üstyap›sal çeliflkilerin var-l›¤›, devrimci praksisi yürütecekkurumlara ezilen s›n›f ve kesim-lere önderlik edecek ideolojiyi devermifltir. Bilimsel sosyalist yön-temin ›fl›¤›ndaki bu ideoloji, buyöntemin ustalar›n›n teorik vepratik kalk›flmalar›ndan ç›kar›la-cak ve devrimci praksisi uygula-yanlar›n elinde büyütülecektir.Bütün ideolojilerin sonu komü-nist üretim modunda yani top-lumsal çeliflkilerin bitirilifliylemümkün hale gelecektir.

Page 39: Özgür Düşün Sayı 47

* Marks hem kaba maddecili¤e –bilincin toplumsalgerçekli¤in pasif bir yans›mas› olmad›¤› anlam›nda-hem de idealizme –bilincin maddi koflullardan ba¤›m-s›z olmamas› anlam›nda – bir karfl› durufltur.

* ‹nsan prati¤i kendini, do¤ay› ve toplumu de¤iflti-rir, dönüfltürür. ‹nsan ilk olarak maddi varl›¤›n› üretir.‹lk aktivite do¤a ile iliflkilidir. ‹kinci olarak geçinmearaçlar›n› üretir ve bu amaçl› bir eylemdir. Bu aktivi-tede hayvandan ayr›l›fl gerçekleflir ve bilinçli eylem sü-reci bafllar. Üçüncü aktivitede ise art›k sadece do¤an›ndönüflümü de¤il, insan›n dönüflümü de söz konusu-dur. Art›k devrimci praksisin önü aç›lm›flt›r.

* Devrimci praksis, ne keyfi ne de önceden kesinolarak tasarlanm›flt›r. Gereklilik ve özgürlük aras›ndaarac›l›k etmektedir.

* ‹deoloji, aktivitenin s›n›rl› maddi biçiminden olu-flur. S›n›fsal ve üstyap›sal çeliflkiler var olur. Bilincebunlar çarp›k olarak ulafl›r. Ama devrimci praksis buçarp›kl›¤› çözer.

* K›s›tlanm›fl üretici güçler + ‹flbölümü + Toplum-sal gerçekli¤in çeliflkili karakteri = ‹deoloji

* ‹deolojinin çözülmesi düflünsel elefltiriyle olmaz.Devrimci pratik ile olur. Yani maddi iliflkilerin zincirle-rinden kurtulmak zorunludur.

* ‹deoloji görünümler dünyas›n› fetifllefltirir ve onugerçek ba¤lant›lar›ndan ay›r›r.

* Fikirlerin ideolojik olmas› egemen s›n›f, pratik veçeliflkilerle ilgili olmas›ndan kaynaklan›r.

* Din dünyadaki çeliflkileri çözme teflebbüsününötesine geçip, bir hayal infla etti¤i için ideolojidir.

* Egemen s›n›f kendi fikirlerini; evrensellefltirerek,rasyonellefltirerek ve meflrulaflt›rarak yeniden üretir.

* ‹deolojinin rolü onun s›n›f kökeninden de¤il, çe-liflkileri gizleme amac›ndan tan›mlan›r. Frans›z devrimisürecinde burjuvazinin düflünceleri ideolojik de¤ildir.

* Burjuvazinin politik söylemi ortaça¤ çeliflkilerininçözülüflünü ifade etmekle bafllayacak, fakat yeni kapi-talist çeliflkileri gizlemesiyle sonuçlanacakt›r.

* Marks’da çeliflkilerin gizlenmesi bak›m›ndan 4farkl› ideolojik form mevcuttur. Birincisi, çeliflkilerinreddidir. Özgürlük, eflitlik ve insan haklar›n›n s›n›fsaliliflkilerden soyut ele al›nmas› bu forma dahildir.

‹kincisi, çeliflkilerin yanl›fl anlafl›lmas›d›r. Buna ör-nek olarak ütopik sosyalistler örnek verilebilinir. Üçün-cüsü, çeliflkilerin yer de¤ifltirmesidir. Buna örnek ola-rak kapitalist sistem yerine makinelere yönelen makinek›r›c›lar› verilebilinir. Dördüncüsü, çeliflkilerin yo¤un-lu¤unun azalt›lmas›d›r. Buna örnek olarak toplumsal

karfl›tl›¤› kabul edip bunu iyilefltirme yoluna inanantüm küçük burjuva düflünceleri örnek verebiliriz.

* ‹deoloji pratikte çözülmeyen çeliflkilerin toplum-sal bilinç düzeyindeki çözümüdür.

* ‹deoloji toplumsal temeli olmayan bir yan›lsamade¤ildir. Gerçekli¤in görünen yüzeyine ba¤l›d›r.

* Tersine dönme Hegel’de vard›r. Fakat onda bi-linçte bafllar. Marks’ta ise gerçek toplumsal iliflkilerdebafllar.

* Toplumsal iliflkilerden soyutlanm›fl eflitlik, özgür-lük, mülkiyet, kiflisel ç›kar burjuvazinin politik ideolo-jisini oluflturur. Piyasa bunlar› realize eder. Ve bunlargerçek toplumsal iliflkileri gizlerler.

Sonuç olarak yine tekrarl›yoruz ki ideoloji terimiburjuvazinin ve iflçi s›n›f›n›n elinde farkl› hallere bü-rünmektedir. S›n›fl› toplumlar›n yap›s› kavramlar›ndas›n›fsal bir çerçevede ele al›nmas›n› zorunlu k›lmakta-d›r. Hem ekonomik, hem de bu altyap›ya ba¤l› çeflitliüstyap›sal çeliflkilerin varl›¤›, devrimci praksisi yürüte-cek kurumlara ezilen s›n›f ve kesimlere önderlik edecekideolojiyi de vermifltir. Bilimsel sosyalist yöntemin ›fl›-¤›ndaki bu ideoloji, bu yöntemin ustalar›n›n teorik vepratik kalk›flmalar›ndan ç›kar›lacak ve devrimci praksi-si uygulayanlar›n elinde büyütülecektir. Bütün ideolo-jilerin sonu komünist üretim modunda yani toplumsalçeliflkilerin bitirilifliyle mümkün hale gelecektir.

DD‹‹PPNNOOTTLLAARR

1- Veysel Kaplan, ‹deoloji Üzerine Notlar ve Marksizm, ÖzgürDüflün, Say› 47.

2- V. I. Lenin, Ne Yapmal›, Ankara: Sol Yay›nlar›, 1977, s. 42.

3- Veysel Kaplan, ‹deoloji Üzerine Notlar ve Marksizm, ÖzgürDüflün, Say› 47.

4- A. g.e.

5-Karl Marks, Hegel’in Hukuk Felsefesinin Elefltirisi,Http://www.kurtuluscephesi.com/ marks/hegelhukuk.html.

6- Jorge A. Larrain, Marxism and Ideology, Hampshire: GreggRevivals, 1991, s. 9-10.

7- A.g.e, s. 14

8- Gajo Petrovic, “Praksis”, Marksist Düflünce Sözlü¤ü, Ed.Tom Bottomore, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 2005, s. 468.

9- Engels to Franz Mehring, 1893 Letters,http://www.marxists.org/archive/marx/works/1893/letters/93_07_14.htm

36

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

Page 40: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

““BBiizz kkoommüünniissttlleerriinn üüzzeerriinnee ddüüflfleenn ggöörreevv,, ggeelleecceekk--tteekkii ssoossyyaalliisstt ddöönnüüflflüümm ssüürreeççlleerriinniinn kkiittllee ttaabbaann››nn››ggeenniiflfllleettmmeenniinn vvee bbuu ssüürreeççlleerree kkiittlleelleerriinn kkaatt››ll››mm››nn››aarrtttt››rrmmaann››nn yyeennii yyoollllaarr››nn›› aaçç››¤¤aa çç››kkaarrmmaakktt››rr.. BBuu 2200..yyüüzzyy››ll››nn ddeenneeyyiimmlleerriinnddeenn çç››kkaarr››llaann eenn mmüühhiimm ddeerrss--lleerrddeenn bbiirriiddiirr.. BBuunnaa ggöörree MMaaoo’’nnuunn yy››¤¤››nn hhaatttt›› aannllaayy››--flfl››nn››nn eesskkiissiinnee nnaazzaarraann ççookk ddaahhaa ddeerriinn bbiirr flfleekkiillddeekkaavvrraann››flfl››,, ççookk ddaahhaa eettkkiillii bbiirr flfleekkiillddee uuyygguullaann››flfl›› ggee--rreekkmmeekktteeddiirr.. AAyyrr››ccaa SSoovvyyeett SSoossyyaalliisstt CCuummhhuurriiyyeettlleerrBBiirrllii¤¤ii’’nnddee 11993300’’llaarrddaa bbeenniimmsseennmmiiflfl oollaann ttaavv››rrddaannkkeessiinn bbiirr flfleekkiillddee kkooppmmaamm››zz ggeerreekkttii¤¤iinnii ddee kkaavvrraammaakkzzoorruunnddaayy››zz.. AAmmaa bbeenn ççookk ppaarrttiillii sseeççiimmlleerree ddaayyaall›› bbiirrddüüzzeenniinn eevvrreennsseell bbiirr mmooddeell oollaarraakk aallgg››llaannmmaass›› ggee--rreekkttii¤¤ii öönneerriissiinnddee bbuulluunnmmuuyyoorruumm.. SSoonnuuççttaa ddeevvrriimm--

ccii bbiirr kkaallkk››flflmmaann››nn pprraattii¤¤iinnee ttââbbii ttuuttuullmmaaddaann,, ssoorruu--nnuummuuzzuunn ççöözzüümmüünnüünn bbuu oolldduu¤¤uunnuu vvee bbiizziimm ssaaddeecceebbuunnuu uuyygguullaammaamm››zz››nn yyeetteerrllii oollaabbiilleeccee¤¤iinnii ddüüflflüünnmmeekkddoo¤¤rruu oollmmaazz..””

Mike Ely

Devrim, genellikle toplumun iki kesimi aras›ndameydana gelen bir iç savafl fleklinde gerçekleflir.Marksistler bu süreci bir s›n›f›n bir di¤erini alafla¤›ederek, s›n›fl› toplumun yerine sosyalizmin ve ko-münizmin infla edilmesine önderlik etti¤i bir süreçolarak görürler. Ama ayn› zamanda, bir aç›dan bak-t›¤›m›zda da, bu süreçte toplumun kökten bir dönü-flümü arzu edenler ile eski toplumu savunmay›amaçlayanlar aras›nda ciddi bir kutuplaflmaya ta- 37

Sosyal�st Demokras�, Kar Taneler�

ve

Kap�tal�zm�n Yen�den İnşası

M�ke ELY

Rosa L. Blanc taraf›ndan Nepal Birleflik Komünist Partisi (Maoist) yöneticisi Bhattarai’nin “Yeni Tip Devlet” konu-sundaki fikirlerini tart›flmas›na dair Mike Ely’nin kendi düflüncelerini özetleyen bu makale 7 Temmuz günü ken-di sitesinde yay›nlanm›flt›r. ‹lgi çekece¤ini düflündü¤ümüz tart›flma metnini çevirerek okurlar›m›za sunuyoruz.Makalenin özgün hali için afla¤›daki linke bak›labilir. http://mikeely.wordpress.com/2009/07/07/on-socialist-democratic-forms-snowflakes-the-restoration-of-capitalism/

Özgür Düşün Kolekt�f�

Page 41: Özgür Düşün Sayı 47

n›kl›k etti¤ini görürüz.

Bu kutuplaflman›n mahiyeti gelecekteki toplu-mun da mahiyetini belirler.

Sovyetler Birli¤i’ndeki deneyimin bu flekilde ge-liflmifl olmas›n›n sebebi tek parti iktidar›na dayal›bir düzenin kurulmufl olmas› de¤il, devrim esnas›n-da vuku bulan kutuplaflman›n son derece zorlay›c›bir nitelikte olmas›yd›: sosyalizm ad›na kentler elegeçirilmiflti, ama halk›n büyük ço¤unlu¤unu teflkileden köylülü¤ün saflar›nda Bolflevikler çok da kuv-vetli say›lmazlard›. Ayr›ca iç savafl esnas›nda dadevrimci iflçi s›n›f›n›n en önde gelen fertleri cephedecan vermiflti. Bunun bir sonucu olarak da toplumunbir k›sm› silah zoruyla toplumun di¤er bir k›sm›nasosyalizmi dayatmak durumunda kalm›flt›.

Savafl sonras›nda da Sovyet toplumu kimi yönle-ri ile iç savafl esnas›ndaki bir toplumun nitelikleriniyans›t›yordu. Bunun bir sonucu olarak da devrimci-ler kendilerini çok say›da insan› sürgüne gönder-mek, hapsetmek, ve susturmak zorunda kald›klar›bir durumla karfl› karfl›ya bulmufllard›. Ne yaz›k kibu da sosyalizmin filizlenmesi, serpilip geliflmesiiçin en makbul koflullar› teflkil etmiyordu.

DDeevvrriimmccii SSüürreeççtteekkii MMeevvzziilleenniiflfliinn

‹‹kkttiiddaarr AArraaççllaarr››nnaa EEttkkiissii

‹flte bu yüzden bence Sovyetler Birli¤i’ndeki tekpartili yönetim flekline Rus devriminin bu özgül ko-

flullar› sebebiyet vermifltir. Ki dahasonraki devrimci at›l›mlara ket vuranve kapitalizmin (parti içinde veyahalk aras›nda ciddi bir muhalefet ilekarfl›laflmaks›z›n) yeniden infla edil-mesi için olanak sunanlar bu özgülkoflullard›.

Bu süreci gözlemleyen Mao, çeflitlikararlar, haz›rl›klar, de¤ifliklikler, ça-l›flma ve örgütlenme biçimlerindekiyenilikler vs., arac›l›¤› ile, halk›n çokdaha kapsaml› bir flekilde sosyalistdönüflüm sürecine fiilen kat›labilmesi-ne olanak sa¤layacak bir devrimci ku-tuplaflma biçimini gelifltirmemiz gerek-ti¤i sonucunu ç›karm›flt›r. Unutulma-mal›d›r ki bir devrimin kutuplaflmas› odevrimci durum öncesindeki geliflme-lere s›k› s›k›ya ba¤l›d›r (Örne¤in: Rus-ya’da Sosyal Demokratlar›n faaliyetle-rine ilk bafllad›klar›nda flehirlerdeki ifl-

çi s›n›f›na yo¤unlaflma karar› onlar›n ileriki dönem-de köylülü¤ün saflar›ndaki zay›fl›¤›n›n sebebidir).

Bunu göz önünde bulunduran Nepalli Maoistler,bir süreli¤ine, askeri sald›r›lar›n yerine siyasi bir at›-l›m› koyarak, iktidar› ele geçirmeden önce, devrimintaban›n› geniflletme faaliyetlerine zaman ay›rmay›tercih etmektedirler. Bence çok dar bir taban ile ikti-dar ald›klar› takdirde halk›n büyük bir k›sm›n› silahzoru ile yönetmek durumunda kalacaklar›n› düflün-mekteler ve bunun de devrimci süreci fazla olumluetkilemeyece¤i kanaatindeler.

Dünya tarihi iki önemli sosyalist devrime (Rusyave Çin), ve birkaç tane de ufak iktidar mücadelesisürecine (Vietnam, Küba, vs.) tan›kl›k etmifltir. Vegayet aç›kt›r ki pek çok komünistin devrime gidensadece iki yol oldu¤unu iddia etmesi (yani Sovyettarz› Ekim Devrimi modeli ile Çin tarz› uzat›lm›flhalk savafl› modeli), son derece mekanik bir yakla-fl›md›r. Öyle görünüyor ki gelecekte gerçekleflecekolan her sosyalist devrim evvelinde gerçekleflmiflolanlardan flafl›rt›c› derecede farkl› olacakt›r (gereksiyasi iktidara yaklafl›m biçimiyle, gerekse devlet ay-g›t›n› kullan›m biçimiyle). Bundan ötürü, Ekim Dev-rimi’nden de Çin Devrimi’nden de dersler ç›karma-m›z gereklidir, ama bunlar›n geliflim süreçlerini vesiyasi iktidar biçimlerini evrensellefltirmemiz yanl›flolacakt›r.

(Mesela kapitalist yönetim biçimlerinin çeflitlili-¤ine bak›n›z: meflruti krall›klar, faflizm, askeri cunta-lar, parlamenter demokrasiler, baflkanl›¤a dayal› de-mokrasiler , ›rkç› apartheid rejimleri, revizyonistlerindevlet kapitalizmi, teokratik düzenler ve daha nice-leri… Niçin sosyalist toplumlar›n da sosyalist dönü-flüm sürecinin dinamiklerini, ve kendilerine yol açantarihsel koflullar›n özgüllüklerini yans›tan, kendileri-ne has bir çeflitlili¤e sahip olamayacaklar›n› düflünü-yoruz ki?)

MMooddeelllleerree vvee EEvvrreennsseelllliikklleerriinnee DDaaiirr

Her ne kadar Hintli Maoistlerin Nepalli Maoist-lere yönelttikleri elefltirinin temel sav›na kat›lm›yor-sam da ikincil nitelikteki flu noktaya kat›l›yorum:

Bence komünistlerin hemen kendi özel stratejiktercihlerini evrensellefltirmeleri, yani kendi özel fikirve yöntemlerinin evrensel bir biçimde geçerli oldu-¤unu iddia etmeleri hatal›d›r.

Nepal de oldukça özgül siyasi flartlara sahip birülkedir. Burada birbirinden çok farkl› s›n›fsal yap›la-ra ve siyasi görüfllere sahip neredeyse bir düzineden

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-46

38

Page 42: Özgür Düşün Sayı 47

39

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

fazla komünist parti bulunmaktad›r. Ülke bask›c›,monarflik, feodal bir devletin alafla¤› edilmesineodaklan›lan devrimci bir sürece tan›kl›k etmifltir.Hint tarz› parlamenter demokrasi ile Maoist türdendevrimci halk demokrasisinin, gelece¤in Nepal’inemodel olarak birbirileri ile rekabet halinde var olmuflolduklar› da bir tarihe sahiptir.

Prachanda ve Bhattarai’nin inand›klar› üzere, es-ki feodal-sömürge düflünce yap›s›n›n yerine, yeni vedâhilinde çeflitli farkl›l›klar› da bar›nd›ran sosyalistbir düflünce yap›s›n› getirerek (daha genifl bir anti-feodal ve devrimci bir çerçeve kapsam›nda) “çok-partili bir demokrasiye” geçmek asl›nda mümkünolabilir. Kuflkusuz ki dünya onlar›n bu teflebbüsün-den dersler ç›karacakt›r.

Ama bu nev’i flahs›na münhas›r sosyalist mode-li “evrensel” bir yenilikmiflçesine kabul etmek veya,parlamenter demokrasi tarihinin ony›llar boyuncaçok farkl› bir geliflim izlemifl oldu¤u Hindistan’da,yahut hiçbir zaman Avrupa tarz› çok-partili parla-mentolara sahip olmam›fl olan ve bahsi geçen tür-den çok-partili bir seçim fleklinin 200 y›ll›k burjuvasiyasetine ra¤men hiçbir tarihsel arka plan›n›n ol-mad›¤› ABD gibi ülkelerde uygulanabilir oldu¤unuiddia etmek, kuflkusuz, biraz afl›r›ya kaçmak ola-cakt›r.

Baflka türlü söylememiz gerekirse: muhtemelenABD’nin, 200 y›ld›r varl›¤›n› sürdüren, iki partinin re-kabetine dayal› burjuva seçim sistemi, Kuzey Ameri-kal› devrimci halk›n (hakl› olarak) bunu and›ran, re-kabete dayal› çok-partili bir sosyalist demokrasi biçi-mine ra¤bet etmemesine yol açacakt›r. Hatta benceABD’de ortaya ç›kacak olan bir devrimci hareket e¤erflu anki yoz, yolsuz, egemenlerin güdümündeki, hak-s›z bir flekilde meflru k›l›nmaya çal›fl›lan iki partili dü-zene karfl› ciddi bir tav›r alam›yorsa o hareketten faz-la medet ummak do¤ru olmayacakt›r.

Yani biz komünistlerin üzerine düflen görevin,gelecekteki sosyalist dönüflüm süreçlerinin kitle ta-ban›n› geniflletmenin ve bu süreçlere kitlelerin kat›-l›m›n› artt›rman›n yeni yollar›n› a盤a ç›karmak ol-du¤una kesinlikle kat›l›yorum. Bu 20. yüzy›l›n dene-yimlerinden ç›kar›lan en mühim derslerden biridir.

Bence bu görevin bilincine var›lmas› biz komü-nistlerin devrimden önceki dönemde yürüttü¤ümüzörgütlenme faaliyetlerini ciddi flekilde etkileyecektir.Ve Mao’nun y›¤›n hatt› anlay›fl›n›n eskisine nazarançok daha derin bir flekilde kavran›fl›n›, çok daha et-kili bir flekilde uygulan›fl›n› gerektirmektedir.

Ayr›ca Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i’nde1930’larda benimsenmifl olan modelden kesin birflekilde kopmam›z gerekti¤ini de kavramak zorunda-y›z (ki bunun sebebi de söz konusu deneyimi arafl-t›rm›fl olan herkes için gayet aç›kt›r. Burada da Hin-distanl› Maoistlerin polemi¤inin ciddi sorunlar›ndanbiri ortaya ç›k›yor- Stalin dönemine yöneltilmesi zo-runlu olan ve son derece mühim ve derin elefltirileryads›n›yor. Öyle ki, parti belgelerinde “Büyük Önde-rimiz Stalin” türünden alg› ve ç›kar›mda derin sorun-lara iflaret eden tabirler yer al›yor.)

Ama ben çok partili seçimlere dayal› bir düzeninevrensel bir model olarak alg›lanmas› gerekti¤i öne-risinde bulunmuyorum. Sonuçta devrimci bir kalk›fl-man›n prati¤ine tâbi tutulmadan, sorunumuzun çö-zümünün bu oldu¤unu ve bizim sadece bunu uygu-lamam›z›n yeterli olabilece¤ini düflünmek do¤ru ol-maz. O halde do¤ru olan bu sosyalist “çok-partili de-mokrasi” kavram›n›n nereye varaca¤›n› gözlemle-mek ve buna dair ç›kar›mlarda bulunmak, bunu ya-parken de sosyalist toplumda olabilecek alternatifkitlesel temsil biçimlerine dair de kafa yormak ola-cakt›r.

[Çözümlerin özel koflullar› tespit ederek o özelkoflullar›n evrensellefltirilmesinde- mesela komün,sovyet, kurumsallaflm›fl öncü parti, iflçilerin do¤ru-

dan temsili, çok-partili seçimler vs.- yatt›¤› düflünce-sinde bir sorun vard›r. Mao her türlü yönetimde ka-pitalizmin yeniden inflas›n›n mümkün oldu¤unusöylemifl, fliddetli uzlaflmaz çeliflkilerin, somut birbiçimde, günlük yaflam›n prati¤inde o prati¤in gerek-tirdikleri do¤rultusunda sonuna kadar savafl›larak

Nepall� Mao�stler, b�r sürel�ğ�ne, asker� sal-

dırıların yer�ne s�yas� b�r atılımı koyarak, �k-

t�darı ele geç�rmeden önce, devr�m�n tabanını

gen�şletme faal�yetler�ne zaman ayırmayı ter-

c�h etmekted�rler. Bence çok dar b�r taban �le

�kt�dar aldıkları takd�rde halkın büyük b�r

kısmını s�lah zoru �le yönetmek durumunda ka-

lacaklarını düşünmekteler ve bunun da dev-

r�mc� sürec� fazla olumlu etk�lemeyeceğ� kana-

at�ndeler.

Page 43: Özgür Düşün Sayı 47

çözülmesi gerekti¤ini, zira bu çeliflkilerin çeflitli çö-zümlerin sunulmas› ile kendiliklerinden çözüleme-yeceklerini de belirtmifltir.]

KKaappiittaalliizzmmiinn YYeenniiddeenn ‹‹nnflflaass›› ‹‹ççiinn

““PPaarrttii--DDeevvlleett””iinn SSuuççllaannmmaass››

Bence Rosa L Blanc bizim “Prachanda Yolu”nadair araflt›rmalar›m›z› tetikleyen kifli olmufltur. Ne-palli Maoistlerin savunduklar› savlar oldukça fazlaelefltiriye maruz kalm›fl olmalar›na ra¤men, çok azkifli taraf›ndan aç›kl›¤a kavuflturulmufl, savunulmuflveya sahiplenilmifllerdir. Ama bence Rosa’n›n bu ifliçin kollar› s›vam›fl olmas› bizim teorik çal›flmalar›-m›z aç›s›ndan oldukça önemlidir.

Ayn› zamanda, Rosa’n›n bafllatm›fl oldu¤u tart›fl-ma sayesinde Bhattarai ile Rosa’n›n görüflleri ara-s›ndaki bir farkl›l›¤a iflaret etme f›rsat›n› elde etti¤imidüflünüyorum.

Kapitalizmin yeniden inflas›n›n sebebinin “Parti-Devlet” modeli oldu¤una dair düflüncelere s›kl›klarastlamak mümkündür. Hatta baz›lar› ifli (örne¤inBettleheim ) Sovyetler Birli¤inde kapitalizmin yeni-den inflas›n›n çok erken bir tarihte- mesela 1930’lar-da hatta 20’lerde gerçekleflti¤i, hatta sosyalizminbelki de hiç var olmam›fl oldu¤u görüflünü savuna-cak bir noktaya getirmektedirler (ama Bettleheimiçin emekçilerin do¤rudan yönetimi komünist devri-min bafll›ca belirleyicisi oldu¤undan pratikteki sos-yalizm uygulamalar›n›n tamam›na burun k›v›rmak-tad›r).

Badiou (ve pek çok Frans›z Maoist) de daimaÇin’deki Büyük Proleter Kültürel Devrimi’ni Stalinist(veya Leninist) “Parti-Devlete” karfl› bir isyan, hattabu mahiyetteki son isyan, olarak görmüfllerdir. Bu-

nun bir sonucu olarak da, Kültürel Devrim süreciesnas›nda komünist partiyi o süreçten ilham alarakyeni bir temelde yeniden infla etmeye çal›flt›¤›, vekitlesel ayaklanman›n en afl›r› unsurlar›n› elefltirdi¤iiçin Mao’nun kültürel devrimin ilk evrelerinde ege-men olan devrimci ruha yar› yolda ihanet etti¤ini dü-flünürler.

Biz bunlar› daha önce de “Neden Maoizm Son-ras› Çin Kapitalizmi Yeniden ‹nfla Etti?” bafll›¤› al-t›nda tart›flt›k. Ama kuflkusuz tekrar tekrar da tart›-flaca¤›z.

Rosa L flöyle diyor:

“Bence biz uluslar aras› komünist harekette halakapitalizmin yeniden inflas›na sebep olan Stalinisttek parti-tek devlet modelini savunuyor ve bu dog-may› aflam›yoruz.”

Bu konuda baz› noktalara de¤inmek istiyorum:

Öncelikle ben, daha önceden de belirtmifl oldu-¤um üzere, Stalin dönemindeki düzenin sadece yan-l›fl fikirlerin bir sonucu oldu¤unu düflünmüyorum(ama kuflkusuz çok yanl›fl kararlar al›nm›flt›r). Budüzenin eksiklikleri Rusya’daki devrimci sürecin,mevcut olan tercihleri s›n›rlayan kendisine has yap›-s›ndan, ve bu ba¤lamda Rus komünistlerinin (özel-likle de Stalin’in) almak durumunda kalm›fl oldukla-r› kararlardand›r.

Ayr›ca Rosa “tek parti-tek devlet” modelinin ka-pitalizmin yeniden inflas›na sebep olmufl oldu¤unusavunuyor. Bu ne Bhattarai’nin ne de Mao’nun sa-vunmufl oldu¤u bir görüfltür. Bhattara-i Stalin dönemindeki siyasi yap›n›n kapitalizmin da-ha sonra gerçekleflen yeniden inflas›na katk›da bu-lunmufl oldu¤unu söylemekte ama bu siyasi yap›n›nkapitalizmin yeniden inflas›na do¤rudan sebep oldu-¤u, veya buna yol açan yegâne unsur oldu¤u yönün-de bir görüflü savunmamaktad›r.

YYeenniiddeenn ‹‹nnflflaann››nn KKöökklleerrii SSoossyyaalliizzmmiinn

‹‹ççsseell ÇÇeelliiflflkkiilleerriinnddeenn KKaayynnaakkllaannmmaakkttaadd››rr

Baz› durumlarda Sovyet tarihinin bölümlere ay-r›lmas›na iliflkin tart›flmalar oldukça zor ve karmafl›kbir hal almaktad›rlar (mesela “devrim ne zaman so-na erdi? 1918? 1921? 1933? 1939? 1956? 1989?” vb.sorular…). Ama (“Stalin tart›flmalar›”n›n da farkl›yönlerine ›fl›k tutan) bu tart›flmalar sorunun ve çözü-münün ne oldu¤una dair önemli sonuçlara varma-m›z aç›s›ndan son derece önemlidirler.

Bhattarai, t›pk› Mao gibi, Sovyet devriminin ha-talar›n›n partinin ve devletin içinde kapitalist unsur-

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

40

Page 44: Özgür Düşün Sayı 47

41

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

lar›n oluflmas›na katk›da bulundu¤unu düflünmek-tedir. Mao özellikle “karanl›k taraf›m›z›n kesin birbiçimde iffla edilmesi gerekti¤ini” vurgulam›flt›r. Amabunun “karanl›k taraf›n” ziyadesiyle karanl›k oldu¤uve genifl halk y›¤›nlar›n›n da devletin bask›c› eli ara-c›l›¤› ile siyasetten so¤utuldu¤u Sovyetler Birli¤i’ndegerçekleflememifl oldu¤unu aç›kça görebiliriz. AmaBhattarai, kapitalizmin yeniden inflas›na karfl› Stalindöneminde mücadele edilmifl oldu¤unu, ancak bu-nun pek baflar›l› olmam›fl oldu¤u fikrini de savun-maktad›r.

Mao’nun düflüncesine göre kapitalist yolcularsosyalizmin do¤as›ndan, yani sosyalist toplumunkendi dinamiklerinde varl›¤›n› sürdürmekte olan ka-pitalist unsurlardan ötürü (mesela ücretlerdeki fark-l›l›klardan, merkezi yönetime duyulan gereksinim-den, meta al›flverifline duyulan ihtiyaçtan, kafa vekol eme¤inin aras›ndaki ayr›mdan, emperyalist birdünyada düzenli bir ordunun bulunmas›n›n zorun-lulu¤undan vs.) ortaya ç›kmaktad›r. Bu sava göre dekapitalist yeniden inflaya sebep olan tek unsur siya-si yap›n›n bozuklu¤u olmad›¤›ndan, kapitalizminyeniden inflas›n› engellemek için de siyasi yap›y› de-¤ifltirerek sosyalist toplumun karar alma mekaniz-malar›na olan kat›l›m› artt›rmakla yetinmek yeterliolmayacakt›r. Zira sorun bundan daha zorludur, çö-zümü de daha karmafl›kt›r.

Bence komünist hareket olarak, iktidar› ele al-madan önceki evrede, komünist devrimin taban›n›geniflletmek ve devrimci sürece kitlesel bir kat›l›msa¤layabilmek için yeni yollar bulmak zorunday›z.Devrimden sonraki toplumun eski sömürücülerinyeniden güç kazanmas›na engel olmas› gerekti¤igerçe¤ini göz önünde bulundurarak, sosyalist de-mokrasinin neye benzeyebilece¤ine dair yeni ve ya-rat›c› düflünceler üretmemiz son derece önemlidir.Bana öyle geliyor ki pek çok devrimci komünist,sosyalist topluma dair oluflmakta olan bu yeni alg›-n›n daha fazla ifade özgürlü¤ünü, daha özgür birbas›n›, hür bir tart›flma ortam›n›, ve kitlesel karar al-ma biçimlerini dâhilinde bar›nd›ran ve yeni devletinbask›c› e¤ilimlerini de asgari düzeye indiren bir alg›olmas› gerekti¤ini düflünmektedir.

Ayr›ca, kaç›n›lmaz olarak komünist partinin, he-nüz kimseye öncülük etmemiflken, bir öncü oldu¤u,kendisini öncü ilan edebilece¤i, ve sürekli elefltirelbir sürece tâbi tutulmaks›z›n öncü olarak görülebi-lece¤i varsay›m›n›n da sorgulanmas› gerekmektedir.Tarih bu düflünceye a¤›r darbeler vurmufltur.

KKaarr TTaanneelleerrii:: DDeenneettiimmiimmiizzddeenn BBaa¤¤››mmss››zz

BBiirr BBiiççiimmddee OOrrttaayyaa ÇÇ››kkaann ÇÇeeflfliittlliilliikk

Ama genifl kapsaml› demokratik kat›l›m araçlar›-n›n yarat›lmas› kapitalist yeniden inflan›n panzehiriolmad›¤› gibi, son derece zaruri olan bu kitlesel ka-t›l›m biçiminin filizlenmesini sa¤lamak da sadecekendi dogmalar›m›zdan s›yr›larak gerçeklefltirile-mez. Sorun bizim alg›m›zdaki hatalardan veya Sta-lin döneminden kalma dogmalardan de¤il, nesnelgerçeklikten, devrimci s›n›f savafl›m›n›n ve s›n›fsalmevzilenmenin çeliflkilerinden kaynaklanmaktad›r.

Bazen kutuplaflman›n niteli¤ini devrimci duru-mun kendisi belirler ve bizler de arzulanan kutup-laflma biçimini elde edemeyebiliriz. Saflar›m›z›n gü-cünü, halktan gördü¤ümüz deste¤in kitleselli¤ini,anti-sosyalist direniflin kuvvetini, devrimin uluslararas› boyuttaki itibar›n›, harici askeri müdahale teh-didini vs. denetimimizden ba¤›ms›z olan nesnel flart-lar belirleyebilir. Bütün bunlar, devrim sonras› top-lumun siyasi yap›s›n› etkileyen unsurlard›r. Ama ta-bi devrimciler iktidar› el geçirme f›rsat›na s›k s›krastlamazlar, bu yüzden de sadece kutuplaflma biçi-mi tam olarak istedi¤imiz gibi olmad›¤›ndan bu f›rsa-t› geri çevirmek yanl›fl olacakt›r.

Bundan ötürü baz› fleyler son derece önemlidir:

a) Sovyetler Birli¤i’ndeki sorunun alg›daki ha-talardan kaynakland›¤› düflünmemeliyiz. Bu sorun-lar ayn› zamanda devrim sonras› toplumdaki s›n›fla-r›n mevzilenmesi ile de alakal›d›r.

b) Devrimci durumda karfl› karfl›ya kalaca¤›-m›z kutuplaflman›n mahiyeti büyük ölçüde bizdenba¤›ms›z olan nesnel flartlar taraf›ndan belirlenece-¤inden, bunu önceden tahmin edebilece¤imizi dü-flünmemeliyiz.

c) Devrimlerin kar taneleri gibi olduklar›n›,yani her devrimin gelifliminin ve yol açaca¤› devrimsonras› toplumun di¤erlerinkinden son derece farkl›olaca¤›n› anlamal›, bir modelin “evrenselli¤ini” ilanetmede aceleci davranmamal›y›z.

d) Kapitalizmin yeniden inflas›n›n sadece yö-netenler ile yönetilenlerin ayr›lmas›ndan kaynaklan-d›¤›n› düflünmemeliyiz. Yani kapitalizmin yenideninflas›na panzehir olarak yeni siyasi biçimler gelifltir-menin tek bafllar›na yeterli olacaklar›n› düflünme-meliyiz.

SSoossyyaalliizzmmee GGeeççiiflfl SSüürreecciinniinn GGeell--GGiittlleerrii

TNL flöyle diyor:

“Tek parti-devlet kültürel devrim süreçlerine ra¤-

Page 45: Özgür Düşün Sayı 47

42

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

men daima kapitalizmin yeniden inflas›na yol açm›fl-t›r. Miad›n› doldurmufl bir modeldir ve halklar hakl›olarak ondan nefret etmektedirler.”

Burada son derece önemli bir gerçek yatmakta-d›r. Dünyada insanlar›n “biz Sovyet halklar›n›n1930’lu y›llarda sahip olduklar› türden bir yönetimbiçimini istiyoruz” diyecekleri fazla yere rastlamakmümkün de¤ildir. Ve e¤er Çin’de de bu tek parti-devlet modelini de¤ifltirmeye kalk›flan bir kültüreldevrim gerçekleflmeseydi, Maoist Çin Sovyetler Birli-¤i deneyimine nazaran daha olumlu bir örnek olarakalg›lanm›yor olurdu.

Bir zamanlar herkes sosyalist toplumun insanla-ra tart›flmalara ve kitlesel kat›l›ma dayanan zenginbir siyasi hayat sunaca¤›na inan›yordu. fiayet1930’lardan sonra daha farkl› düflünceler ortaya ç›k-m›flsa, bizim onlardan kopmam›z›n vakti çoktan gel-mifltir (ve bunun zorunlulu¤unun tek sebebi de el-bette sadece “halk›n” bunu tercih etmesi de¤ildir- buolmadan sosyalist dönüflümün gerçeklefltirilmesi demümkün olmayacakt›r).

Ama flu önermeye bir kez daha bakmak istiyo-rum:

“Tek parti-devlet kültürel devrim süreçlerine ra¤-men daima kapitalizmin yeniden inflas›na yol açm›fl-t›r. Miad›n› doldurmufl bir modeldir…”

Bu do¤ru mudur? Kapitalizmin yeniden inflas›devrimcilerin uygulad›klar› yöntemlerin yanl›fl veuygulanamaz oldu¤una kan›t m›d›r?

Bir kere bir ülkedeki devrimi o dönemin flartla-r›ndan ba¤›ms›z bir biçimde ele almam›z do¤ru mu-dur? Belki de Çin sosyalist kamp genifllemedi¤i tak-dirde sosyalizmin inflas›n› 20 y›ldan daha uzun birmüddet sürdürebilecek güce sahip de¤ildi. Belki desosyalistler, devrim dünyaya yay›lmad›¤› sürece,

yapt›klar› ne kadar iyi, ne kadar do¤ru olursa olsunkapitalist güçlerce yenilmeye mahkumlard›? Veyabelki de komünist bir dünyaya giden yolda devrimcisüreç devrimlere, karfl› devrimlere ve yeni devrimle-re dayanan bir gel-gitler zinciridir.

Sovyetler Birli¤i’nin ilk dönemlerinde sosyalizmbir mürekkep damlas›n›n ka¤›da yay›lmas›na benze-tiliyordu. Yani ilk devrim Rusya’da gerçekleflmiflti,daha sonraki devrimler de bu genifllemekte olanSovyetler federasyonuna ekleneceklerdi- ta ki dünyaönce sosyalist, daha sonra da komünist olana dek.Tabi bu biraz do¤rusal bir alg›ya dayanmaktayd› vekapitalizmin yeniden inflas› türünden fleyler düflü-nülmüyordu bile.

Ama pratikte Sovyetler federasyonunu sürekliolarak geniflletmeyi baflaramad›lar. Balt›k denizinink›y›s›n› ve Polonya’n›n baz› k›s›mlar›n› ele geçirmifl-lerdi ama Do¤u Almanya’y› genifllemifl SSCB’nin s›-n›rlar›na dâhil etmemifllerdi. Çinli devrimciler isekurduklar› yeni Çin’in tek bir Sovyet federasyonu ta-raf›ndan kapsanmas›na hiç yanaflmam›fllard› bile.

Ama feodalizme karfl› gerçekleflen kapitalist dev-rimler (1500’lerden 1900’lere) böyle do¤rusal bir an-lay›fltan tamamen uzak bir flekilde geliflmifllerdi.Feodal Avrupa’n›n ba¤r›nda ortaya ç›kan Hansa Bir-li¤i (13.-15. yüzy›llar aras›nda Kuzey Avrupa’da tüc-carlar taraf›ndan yönetilen flehir devletleri) k›sa birsürede kuvvetlenmifl ve çökmüfltü. ‹lk gerçek kapita-list devrim (1789 Frans›z ‹htilali) on y›l içinde Na-polyon’un ‹mparator olarak taç giymesine- onu taki-ben de Bourbon hanedan›n›n karfl›devrimlerine ta-n›kl›k etmiflti. Daha sonraki 1848 devrimleri (ki ba-flar›ya ulaflamam›fl ve bast›r›lm›fllard›) feodal ege-menli¤in önemli bir katman›n› afl›nd›rm›fllard›.

Yeniden inflalara, ve Frans›zlar›n uzun müddet

Page 46: Özgür Düşün Sayı 47

43

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

karfl›laflt›klar› aksiliklere ra¤men, iki kuflak sonra ka-pitalizm bütün Avrupa’da borusunu öttürüyordu.Kapitalist geliflim do¤rusal bir çizgi izlemiyor, dün-yaya yeniden inflalar ve yeniden devrimlerden müte-flekkil bir gel-gitler zinciri fleklinde yay›l›yordu.

Bir de 1865 senesinde köleli¤i kald›ran ama1870’lerin ve 80’lerin karfl›devrimleri ile Güneydekiegemen tar›msal üretim biçimi olarak feodal yar›c›l›-¤› uygulamaya koyan ABD’deki burjuva devriminebir bak›n. Neticede burada da devrim ve eski düze-nin yeniden inflas› aras›ndaki çekiflmeden bask›n vedinamik bir kapitalizm egemen olarak ç›km›flt›r.

fiu fikri benimseyecek olursak ne olur: 20. Yüz-y›lda sosyalizmin çöküflünün sebebi büyük ölçüdedevrimcilerin hatalar› de¤il de, sosyalizme geçiflin oyüzy›lda dar bir tabana sahip olmas› m›yd›?

Kuflkusuz ki hatalar mevcuttu. Kuflkusuz ki bi-zim s›yr›lmam›z gereken hatal› olgular vard›r. Kufl-kusuz ki geçti¤imiz sosyalist devrimlerde bizim kati-yen tekrarlamayaca¤›m›z pek çok yanl›fl vard›r.

Ama kapitalizmin yeniden inflas› sahiden de bü-yük ölçüde bizim kabahatimiz miydi?

Bana öyle geliyor ki, sosyalist dünya süreci dal-gal› bir hareketlenme fleklinde geliflecektir. Tarihtedevrimci dalgan›n Tsunami boyutuna vard›¤› dö-nemler olmufltur (1. Dünya Savafl› sonras›nda Avru-pa’da, 1950’lerde sömürge ülkelerde, 1968’de küre-sel boyutta). Dalga çekildi¤inde geriye baz› ülkelerikökten de¤iflmifl, ve yaflama tutunmaya çal›flan sos-yalist deneyimler ile (adeta gelgit sonras› oluflan subirikintilerinde yaflayan bal›klar gibi) b›rakm›flt›r.

Sahiden de dünya çap›nda sosyalist zafere gidensüreç iki z›dd›n, devrimin ve karfl› devrimin, kapita-lizmin inflas›n›n ve kapitalizmin y›k›m›n›n, kapitaliz-min ve sosyalizmin aras›ndaki sürekli çekiflmenin,gidip gelmelerin bir sonucu mu olacakt›r? Durum buise, o halde bütün bu olan bitenler-yerkürenin top-lumsallaflmas›, sosyalizm ve kapitalizm ile pratiktedeneyimler edinilmesi, ülkelerin kentleflmesi, feodalkal›nt›lar›n temizlenmesi, ekolojik krizin derinleflme-si vs.- kapitalist özel mülkiyet fleklinin nesnel teme-lini afl›nd›r›rken komünizminkini kuvvetlendirecekolan uzun vadeli küresel süreç esnas›nda gerçeklefl-mektedirler.

***

Page 47: Özgür Düşün Sayı 47

“Osmaniye Valisi olan Celalettin Cerrah, saat

16.20'de ‹spanya'dan ‹stanbul'a döndü. Cerrah'› Ata-

türk Havaliman›'nda eski çal›flma arkadafllar› karfl›la-

d›. Tayin haberini ‹spanya'da ald›¤› söyleyen Cerrah,

"Bugüne kadar çok iyi günler geçirdik güzel görevler

yapt›k, güzel bir son oldu. Çok mutluyum. Ailemle

birlikte çok mutluyum. Valilik çok flerefli bir makam-

d›r. Çok güzel bir de¤erlendirmedir, büyüklerimin beni

böyle bir görevle görevlendirmesi çok mutluluk verici”

diye konufltu.”

‹stanbul’dan bir emniyet müdürü geçti ki ak›llara

zarar. Sadece ak›llara zarar de¤il; her fleye zarar› olan

bu zat, Celalettin Cerrah. ‘Büyüklerinin’ kendisini vali

olarak atamas›ndan mutluluk ve onur duydu¤unu be-

lirten posb›y›kl›m›z sadece bununla gurur duymuyor,

hapishaneleri yapt›¤› operasyonlarla doldurdu¤unu da

büyük bir onurla dile getiriyor. Sanki hapishaneleri

doldurmakla veya bu çarp›k sistemi de¤ifltirmek iste-

yen devrimcileri katletmekle çarp›k sistemin sorunlar›-

n› çözmek. 6 y›ll›k emniyet müdürlü¤ü döneminde bir-44

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

OO..SS

‹stanbul'dan bir cerrah

geçti:

Celalettin Cerrah

Page 48: Özgür Düşün Sayı 47

45

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

çok olay›n yafland›¤› ‹stanbul’da her ne hikmetse ohep yurtd›fl›nda futbol maç›ndayd›. Zaten vali oldu-¤unu da ‹spanya’da ö¤renmiflti. Eh böyle olunca da‘‹stanbul’un asayifli, emniyetin ifli’ olmuyordu.

Celalettin Cerrah’›n döneminde ön plana ç›kanbirçok fley var, isterseniz ilk önce bunlara bir gözatal›m. Zaten olanlar› gördükten sonra da fazla sö-ze gerek kalm›yor.

* Cerrah göreve geldikten 5 ay sonra, 20 Kas›m2003 y›l›nda ‹stanbul, Neve fialom ve Beth ‹srail si-nagoglar› bombaland›. Cerrah, olay› Letonya da fut-bol maç› izlerken ö¤rendi. 27 kiflinin yaflam›n› yitir-di¤i olayda ‹stanbul’un emniyetinden sorumlu Cer-rah geri dönmedi ve maç›n› izlemeye devam etti. Ar-d›ndan ‹ngiliz Konsoloslu¤u ve HSBC Bankas›'nadüzenlenen sald›r› da 20 kiflinin hayat›n› kaybetme-sinden sonra da eylem planlar›n› bulamamalar›n›nsebebini bas›na ba¤lad›.

* 4 Nisan 2006’da fuhufla yönelik ‘Barbie’ ope-rasyonunda gözalt›na al›nanlar›n deflifre edilmesielefltirilince “Polisimiz namuslu kiflileri afifle etmez”dedi. Kad›nlar iddianamede ‘ma¤dur’ olarak yer al›-yordu. ‹nsan haklar›na sayg›l›, anayasada yer alan'suçlulu¤u kan›tlanana kadar herkes suçsuzdur' il-kesine ba¤l› bir emniyet müdürü. Kad›nlar iddiana-

mede ma¤dur olarak gösterilmesine ra¤men, sankipolisi tan›m›yormufluz gibi “Polisimiz namuslu kifli-leri afifle etmez” diyerek ikiyüzlülü¤ünü gösteriyor.

* Sene 2006... Lübnan'a asker gönderilmesiniprotesto eden 4 üniversite ö¤rencisi linç edilmek is-tendi. Cerrah linç giriflimi sonras› “Vatandafllar hak-l› olarak tepki göstermifller. Güzel tepki” dedi.

Baflka bir ülkenin ilhak alt›na al›nmas›na, halk-lar›n silah sesleri alt›nda yaflamamas› ve halk ço-cuklar›n›n ölmemesi için eylem yapan ö¤rencilere

karfl› yap›lan linç giriflimini alk›fllamak, destek ver-mek... Umur Talu'nun ‘linç operatörü' sözü yerindeolsa gerek.

*Agos Gazetesi Genel Yay›n Yönetmeni HrantDink’in katledilece¤i istihbarat›n› 11 ay önce alma-s›na hiçbir önlem almad›. "‹hmalle ölüme sebebiyetvermek"ten hakk›nda suç duyurusu aç›ld›¤›nda iseBölge ‹dare Mahkemesi, hakk›nda soruflturmayaizin vermedi. Dink cinayeti s›ras›nda yine yurtd›fl›n-da, Hollanda'da futbol turnuvas›ndayd›. Katliam-dan sonra sarfetti¤i sözler ise adeta Ogün Samast’›takdir eder mahiyetteydi: “Zanl›, milliyetçi duygu-larla cinayeti ifllemifl.”

* Devrimci Karargâh’a yönelik Bostanc›’da dü-zenlenen operasyonda üç kifli ölürken bir kifli de ya-ralanm›flt›. Olay sonras›nda kameralar›n karfl›s›nageçen Cerrah, operasyonun baflar›yla tamamland›¤›-n› söyledi; ama güvenlik fleridinin arkas›nda bulu-nan bir kifli yaflam›n› yitirmifl bir gazeteci de yaralan-m›flt›.

* 3 Mart 2008’de 18 yafl›ndaki Münevver Kara-bulut’un bafl› kesilerek öldürülmesinin ard›ndanyapt›¤› aç›klamada, “K›zlar›na sahip ç›ksalarm›fl”dedi. Kendi k›zlar›na 5 yafl›ndan itibaren silah kul-lanmay› ö¤reterek ‘sahip’ ç›kan Cerrah, k›zlar›n› yi-

tirmifl olan aileyi böyle elefltirerek, durumun ne ka-dar ‘umurunda’ oldu¤unu gözler önüne serdi.

* 20 A¤ustos 2007’de gözalt›na al›nd›ktan son-ra Beyo¤lu Emniyet Müdürlü¤ü’nde polis FestusOkey’in öldürülmesi de Cerrah’›n müdürlü¤ü dö-neminde gerçekleflti. Okey’in ölümüne iliflkin yap›-lan aç›klamada, Okey’in gözalt›nda iken polisin si-lah›n› almaya çal›flt›¤›, polisin vermemesi üzerinede silah›n yanl›fll›kla patlad›¤› belirtilmiflti. Buradada emniyet müdürlü¤ü, kameran›n sadece nezaret-hanede oldu¤u di¤er k›s›mlarda kameran›n olma-

3 Mart 2008’de 18 yafl›ndaki Münevver Karabu-lut’un bafl› kesilerek öldürülmesinin ard›ndan yap-t›¤› aç›klamada, “K›zlar›na sahip ç›ksalarm›fl” dedi.Kendi k›zlar›na 5 yafl›ndan itibaren silah kullanma-y› ö¤reterek ‘sahip’ ç›kan Cerrah, k›zlar›n› yitirmiflolan aileyi böyle elefltirerek, durumun ne kadar‘umurunda’ oldu¤unu gözler önüne serdi.

Page 49: Özgür Düşün Sayı 47

d›¤›n› belirtip cinayetin üstünü örterek kendi hata-s›n› kapatmaya çal›flt›. Tabii bu olayda da gözalt›-na al›nan Okey'in karakolun nezarethanesinde ol-may›p neresinde oldu¤u da ak›llarda soru iflaretiolarak kald›.

* Ve Cerrah en büyük flöhretini ise tabi-i ki 1 May›s'ta gösterdi. 1977 katliam›n›n 30. y›l›n-da Taksim'e ç›kmak isteyen iflçi ve emekçilere yö-nelik sald›r›lar›yla son üç y›l›n en önde gelen icra-atlar›na imza att›. Sald›r›larda polisini adeta s›n›r-s›z yetkilerle donatan Cerrah, kullan›lan fliddet, bi-ber gaz› ve coplar ile burjuva medyada bile geniflçeyer alarak elefltirildi. ‹stanbul polisi ve bafllar› Cer-rah, D‹SK binas›na, hastanelere bile gaz bombas›atarak kendini gösterdi.

Cerrah'›n s›ralad›¤›m›z bu seçme icraatlar› bilekendisinin de ifade etti¤i gibi ‘büyükleri’ taraf›n-dan valili¤e atanmas› için büyük bir övünç kayna-¤›. Büyükleri nas›l vali yapmas›nlar ki onu, bu ka-dar 'iyi' icraat›n›n üstüne. Yap›lan iflkence olaylar›,eylem yapan ö¤rencilere linç giriflimleri, demokra-

tik eylemlere bol biberli, coplu, sulu sald›r›lar...Tüm bunlar›n hepsi Cerrah'›n vali olmas› için yeterde artar bile. Cerrah'ta ön plana ç›kan di¤er bir du-rum da, sinegog bombalamalar›, Hrant Dink kat-liam› gibi birçok olayda kendisinin yurtd›fl›nda fut-

bol maç›nda olmas›yd›.

Cerrah'›n 6 y›ll›k çal›flmalar› gibi gidifli de muh-teflem oldu. Krallar›n devlet baflkanlar›n›n, burjuva-zinin en büyüklerinin e¤lence düzenledi¤i Ç›ra¤anSaray›'nda verdi¤i davet ile icraatlar› gibi, gidiflini deç›karlar› için çal›flt›¤› burjuvaziye benzetti. 500 binTL ile ifade edilen bu 'flerefine' yeme¤in ise kimlertaraf›ndan karfl›land›¤› da hepimizin ma¤lumu. Ça-l›flt›¤›, hizmet etti¤i s›n›f, ‘iyi çocu¤una’ böyle bir ye-me¤i çok görmemifl olacak...

Tabii ki tüm bunlar sadece Cerrah için geçerlide¤il; ondan öncekiler de, ondan sonrakiler de bu-nu-bunlar› yapacak. Bu geleneksel devlet sistemininyaratt›¤› profildir ve herkes buna göre flekillenir, ye-tifltirilir. ‹stanbul'un karikatür kahramanlar› gibiolan muhteflem üçlüsü Kadir Topbafl, MuammerGüler Cellalettin Cerrah ve di¤erleri, hepsi bu siste-min, devlet gelene¤inin bakiyesidir.

Yedi¤i ac› biberleri sevdi¤inden midir bilinmezama tüm ‹stanbul halk›na biber gaz›n› esirgeme-

den sunan Cerrah, art›k Osmaniye valisi. ‹stanbul-lu biberden, coptan maalesef kurtulamayacak. An-cak flimdi Cerrah kendisi için verimli topraklarda.Osmaniye'den nice Ogün Samast'lar devflirir art›k.Nice katliam›n tetikçileri art›k Cerrah'›n ‘iyi çocuk-lar›’ olabilir.

46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustds

2009-47

1 May›s’ta Taksim’e ç›kmak isteyenemekçilere polis azg›nca sald›rm›flt›

Page 50: Özgür Düşün Sayı 47

A¤ustos

2009-47

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Vartinik bask›n›n›, postu deldirmeden, kendimiuçurumdan atarak, burkulup fliflen bir bacakla atla-t›nca derin bir nefes ald›m. Gökyüzüne zemherimavisi egemendi. Günefl, atlas fele¤inin ötesindeparlay›p duruyor ama ›s›tm›yordu. Bask›nlardan veamans›z izlemelerden dolay› herkes kaç›p flehirleres›¤›nm›flt›. Da¤larda bir tek ben kalm›flt›m. Bar›nmave yiyecek sorunum yoktu. Araziyi tan›yordum.Ma¤aralar›m ve köylerde güvendi¤im tek tek gizlidostlar›m vard›. Uçurum k›y›lar›nda gezinmeyeal›flm›flt›m. K›nal› bir kayan›n üzerinden, çiçekli birçal› kümesinin yan›bafl›ndan, da¤lar›n zirvelerinebakarak ve gelece¤e dair güzel fleyler düflünerek,uçurumun görünmeyen dibini hayal etmek gibi hoflbir hareket stilini de keflfetmifltim. Durumum gayetiyiydi. Durumu iyi olmayan, siyasetti. Siyaset ba-na, bahara haz›rlanmak için kadrolara ihtiyaç ol-du¤unu f›s›lday›p duruyordu.

Yirmi gün sonra, flubat›n ortalar›nda ‹stanbul’ahareket ettim. Mazgirt köylerinde yedi¤im k›zart›lm›flyumurtalar›n, yanan odunlar›n, meleyen davarlar›nve ocakbafl› palavralar›n›n üzerime sinen yirmi gün-lük kokusuyla ‹stanbul’a girdim, bir flafak vakti. CemSomel beni al›p Süleyman Cihan’›n evine götürdü.Yedi kiflilik Koordinasyon Komitesi’nin yakalanma-yan dört üyesinden ikisi ‹stanbul’dayd›: Dervifl ruhlu,bilge arkadafl›m Cem ve ben. Daha sonra ald›, baflkabir eve götürdü beni. Bizimle birlikte, evde üçü kad›n,dördü erkek yedi kiflinin oldu¤unu fark edince kork-tum. 80 bin kifliyle ‹stanbul’u elek velek aratan vekontr-gerilla timleriyle y›ld›r›m bask›nlar› yapt›ranGeneral Faik Türün’ün iskeletimsi yüzü canland› göz-lerimin önünde. Arkadafllar, gelecek kiflinin kim oldu-¤unu biliyorlarm›flcas›na, beni ciddi ve sayg›l› bir ik-limle karfl›lay›nca, g›rg›rc›, sallapati mizac›m› geri pla-na itip, karfl›s›ndakine esasduruflu vazeden halis bir 47

“KUTS�YE”“KUTS�YE”

MUZAFFER ORUÇOĞLU

Page 51: Özgür Düşün Sayı 47

örgüt flefi havas›na büründüm. Bendeki de¤iflimian›nda sezen genç ve tombul bir k›z›n, çocuk inceli-¤iyle, b›y›k alt›ndan gülümsedi¤ini hissettim ve gev-fledim. K›z kalkt›¤› yere oturdu ve sohbeti dikkatledinlemeye koyuldu. Edas›nda, okudu¤u kitaplar›n vegelece¤e olan berrak inanc›n mayalad›¤› hofl bir ra-hatl›k vard›. Mant›k örgüsü güçlü ve duru bir Türk-çeyle arada bir sohbete dal›yor, merak ve sempati ya-ratan bir safl›kla kikir kikir gülüyordu. Dikkatim isteristemez bu zeka p›r›lt›s›na kayd›. Okudu¤u yazarlar›sordum. ‹sim isim yazarlar› s›ralamaya bafllay›nca,terazinin kefesi edebiyatla doldu. En sevdi¤i iki yaza-r› sordum. Benim o dönemde en sevdi¤im Mihail So-lohov’u bafla koyup, yan›na Jack London’u ekleyincek›za kan›m kaynad›.

Yirmi gün içinde tüm kadrolar›n ikifler üçer grup-lar halinde, gecekondularda, ayr› ayr› evlerde bar›n-malar›, evlerin birbirlerini bilmemeleri esas›n› uygu-lad›k. Da¤a gidecek kifliler de kafamda, iki ekip ha-linde, netleflti. Nisan, da¤a gidifl ay› olacakt›. Amaolmad›. ‹ki ay içinde Faik Türün’ün Kontr-Gerillatimleri, M‹T’le birlikte, kurdu¤umuz ‘sa¤lam’ yap›y›çökertti. Ahmet Muharrem, yakaland›ktan sonra vu-ruldu, gerçek ad›n›n Kutsiye oldu¤unu ö¤rendi¤im,harika, tombul genç k›z da, silahs›z oldu¤u halde be-linden vurularak yürüyemez hale getirildi ve ceza-evine kondu. En son, 22 Nisan 1973’de Koordinas-yon Komitesi’nin ‹stanbul’u örgütleyen iki üyesi deyakalan›nca, ma¤ara hayat›ndan cezaevi hayat›nageçmifl oldum.

Cezaevindeyken Kutsiye’den duru, coflkun mek-

tuplar ald›m. Gelece¤e dair güzel düfller kurmayadevam ediyor ve yo¤un bir flekilde okuyordu. Y›llargeçip gidiyor, Kutsiye ayn› coflkusunu sürdürüyor-du; ama ben, üretmemesi halinde, kafas›n›n ve kol-lar›n›n d›fl›nda hiçbir yerini k›p›rdatamad›¤› için, bucoflkuyu daha fazla sürdüremeyece¤ini, bunal›magirece¤ini düflünüyordum. Bir an› roman yazmas›n›önerdim, ciddiye almad›. Ç›kan ciddi romanlar› esasalarak, edebiyat elefltirilerisine yönelmesini öner-dim, ciddiye almad›. En sonunda fliiri önerdim, t›n-mad›. Israr ettim, yumuflamaya ve giderek yazmayabafllay›nca sevindim.

13 y›l sonra tahliye edilip, iki jandarman›n aras›n-da, kelepçeli kollarla askere gitmek için yola düfltü-¤ümde, Abim ‹smet bana refakat etti. Ankara’dan ge-çerken Kutsiye’ye u¤ramaya karar verdim. Askerleriikna ettim. Kitap y›¤›nlar›n›n aras›nda, bir odada bul-dum O’nu. Kelepçelerimi açt›r›p, dünyan›n en güzelbak›c›s›n›n, yani annesinin gözleri önünde, güçlü birflekilde sar›ld›m Tombul K›z’a. Üç saat, siyasetten, sa-nattan, ölenlerden kalanlardan, tutuklananlardan ko-nuflup durduk. Kendi a¤z›ndan bir kez daha dinledimbask›n›; özellikle de, kanlar içinde, karga tulumba gö-türülüp arabaya at›l›rken, halk›n polisleri alk›fllad›¤› oan›, o anda duydu¤u ac›y›… Abim ve jandarmalar,can kula¤›yla dinlediler bizi. Jandarmalar anlay›fll›davrand›lar, ç›karken, Kutsiye’nin gözleri önünde ke-lepçe vurmad›lar bileklerime. Apartman› terk etti¤i-mizde, jandarmalardan uzun boylu, kepçe kulakl›olan›, kelepçeyi bile¤ime takarken:

“Yaz›k,” dedi, “Abla, kan davas›n›n kurban› ol-mufl. Peki, bunu vuran orospu çocu¤unu, ablan›nkardeflleri vurmad›lar m›, abi?”

Ben a¤z›m› açmadan öbür jandarma girdi araya.

“Nas›l vursunlar o¤lum, kan davas›na polis de bu-laflm›fl. Baksana, polisler ablay› vurup götürürlerken,karfl› taraf›n adamlar› alk›fllam›fllar. Ortada rüflvetvar, polise yedirmifller.”

Ne diyece¤imi flaflard›m. Abim, kasketli kellesiniiki yana sallayarak, sigaras›ndan bir f›rt çekip jandar-malara do¤ru savurdu:

“Ben sana demedim mi o¤lum, ‘bofluna u¤rafl›yor-sun, bu halk anlamaz,’ diye”

Jandarmalar, tafl›n kendilerine at›ld›¤›n› fark etme-diler bile. Yürüdük.48

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

A¤ustos

2009-47

K�tap yığınlarının arasında, b�r odada bul-

dum O’nu. Kelepçeler�m� açtırıp, dünyanın en

güzel bakıcısının, yan� annes�n�n gözler�

önünde, güçlü b�r şek�lde sarıldım Tombul

Kız’a. Üç saat, s�yasetten, sanattan, ölenler-

den kalanlardan, tutuklananlardan konu-

şup durduk. Kend� ağzından b�r kez daha d�n-

led�m baskını; özell�kle de, kanlar �ç�nde,

karga tulumba götürülüp arabaya atılırken,

halkın pol�sler� alkışladığı o anı, o anda

duyduğu acıyı…