22
014 Özel Sayı 2 Düşmeyen düşlerin kenti Fotoğraf: İSMAİL ESKİN Fotoğraf: BİRCAN YILDIZ

Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Y. Özgür Politika gazetesinin 2014 Panoraması... Tamamı renkli... Zengin içerik, seçkin fotoğraflar...

Citation preview

Page 1: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

014Özel Sayı2

Düşmeyendüşlerin

kenti

Fotoğraf: İSMAİL ESKİNFotoğraf: BİRCAN YILDIZ

Page 2: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

2 2014 Özel Sayı

2014’le birlikte hep anılacakolan Kobanê direnişi, Eylülayı ortalarından itibarengündeme gelse de, Ko-banê’ye dönük saldırılar çok

öncesinden başladı. DAİŞ çetelerinin Ko-banê’yi hedeflemesi, özellikle de Ko-banê’yi seçmesi ve bu düzeyde saldırılargeliştirmesi Kobanê’nin konumuyla doğ-rudan bağlantılıdır. Kobanê’nin fitiliniateşlediği Rojava Devrimi’nin yeni bir güçve devrimci dinamik olarak ortaya çık-ması, bu devrimin Ortadoğu’ya model ol-masından korkan güçlerin de hedefi ha-line gelmesine yol açtı. Sünni şoven Arapgüçleri ve radikal İslamcı örgütler öne sü-rülerek Rojava Devrimi’nin kalıcılaşma-dan bastırılması amaçlandı. İlk olarak Efrînve Cizîrê kantonlarında bazı planlar uy-gulanmak istendi. Bu planlar başarıyaulaşmayınca da coğrafik olarak diğer ikikantondan kopuk, çembere alınmaya uy-gun Kobanê’ye yöneldiler; esas olarakdevrimi başladığı yerde, Kobanê’de bitir-mek istediler. 

2013 yılı 19 Temmuz’unda, tam da dev-rimin kuruluş yıldönümünde Kobanê’yesaldırılar başladı. 2013 yılı sonuna kadar

da saldırılar sürdü. Bu saldırılara karşıönemli bir mücadele yürütüldü. Ko-banê’nin kolay alınamayacağını anlayanDAİŞ, kantonu çembere almak üzereEzaz, Merah ve Halep’in kuzeyine düşenbirçok şehirden güçlerini çekti. 

Adım adım kuşatmaSırasıyla Minbic, Cerablus, Şêxler, Sir-

rînê’yi aldı. Daha sonra Til Ebyad’a yöne-lerek Ehrar Şam’ı tasfiye etti. Raqqa’daSûwar Raqqa devre dışı bırakıldı. YineCephet El Nusra bu temelde etkisizleşti-rildi. Tüm bu bölgelerde gerçekleştirdiğitemizliğin ana hedefinde Rojava Dev-rimi’ni ortadan kaldırmak ve bunu da Ko-banê’yi kuşatma ve düşürme temelindeyapmak vardı. Tüm bu kuşatma temellisaldırılar, 2014 Şubat ayına kadar devametti. DAİŞ çetesi artık Kobanê’ye tek eldensaldırmaya hazırdı. Ve esas kapsamlı sal-dırı 2014 Newrozu’ndan bir gün sonra,22 Mart’ta iki cepheden -güney ve do-ğudan- başladı. Şiddetli yaşanan çatış-malarda onlarca kayıp verdiler. İkinci kap-samlı saldırı ise Temmuz ayındagerçekleşti. Batıda Zor Mixare, Beyadî, do-ğuda Evdikê’den saldıran çetelere sertcevap verildi. DAİŞ bu saldırıda da dahagüçlü ve daha fazla hazırlıkla, daha mer-kezi ve stratejik bir saldırı olmadan Ko-banê’de sonuç alamayacağını gördü, bu-

nun için yönünü Suriye rejiminin Raq-qa’da bulunan taburlarına çevirdi. Ayn İs-sa’da bulunan 93. Tabur, Raqqa’da bulu-nan 17. Alay, Tabga Havaalanı’nıniçerisinde yer aldığı Suriye rejimine ait as-keri noktalara saldırılar düzenleyerek, bu-rada ele geçirdiği silah ve teknolojiyi Ko-banê çevresine konuşlandırmaya başladı.Şengal işgaline denk düşen bu dönemdediğer taraftan Hesekê’ye saldırdı. Musul,Şengal ve diğer bölgelerden ele geçirilensilahlarla teknik imkanlar sağlanmış, yu-karıda sıraladığımız merkezlerin ele ge-çirilmesiyle plan tamamlanmış oldu ve15 Eylül’de Kobanê’ye saldırı başladı.

Bir hafta ömür biçtiler! Elbette bu saldırı önceki saldırılara ben-

zemiyordu. Zaten diğer tüm saldırılar as-lında bu saldırı için bir zemin yoklamaydı.Sadece kantonun üç tarafından değil, Ko-banê’nin her bölgesinden, noktasından,gruplarımızın olduğu her yerden saldırılargerçekleşti. Bu kadar kapsamlı ve merkezibir saldırı ile kısa sürede sonuç alacaklarınıhesapladılar. Zira o güne kadar kimseDAİŞ çetelerinin saldırısı karşısında tutu-namamıştı. Üstelik DAİŞ çetelerinin buson saldırıda kullandığı teknik ve sayısalgüç hiçbir bölgede kullanılmadı. Böylekapsamlı bir saldırı olmadan dahi Musul’ualdılar, yönlerini Bağdat’a verdiler. Dola-

yısıyla çeteler ve destekçileri, bu kadarküçük bir coğrafyada, bu kadar silah veeleman gücüyle kısa zamanda sonuç ala-caklarını düşündüler. Elinde sadece kleşve el bombası olan, dışarıdan destek ala-mayan Kobanê’nin bunca teknik dona-nım, hazırlık ve askeri güç karşısında di-renebileceğini hesaplamadılar. VeKobanê’ye bir hafta, belki de birkaç günömür biçtiler. Devamında bazı köylerinDAİŞ çetelerinin eline geçmesi ve halkınköylerini terk etmek zorunda kalması ilebirlikte Kobanê’nin dayanamayacağı bi-çimindeki argüman daha da öne çıkarıldı.Bütün dünyanın korktuğu, bazılarının diz-lerinin bağını çözen DAİŞ çetelerine karşıbir hafta direnmenin bile önemli oldu-ğunu düşünenler oldu.

Mucizenin sırrıAncak bu hesap ve düşüncelerin hiçbiri

tutmadı. Tarih başka türlü yazıldı. Kobanêonların bağrına saplanan bir hançer gibiher zaman direndi ve bir kılçık gibi bo-ğazlarında kaldı. Türk Başbakanı Erdo-ğan’ın açıktan dillendirdiği “düşecek”beklentisi boşa çıktı. 15 Eylül saldırısınakarşı emsalsiz bir direniş örneği sergi-lendi. Tarihte eşi benzeri olmayan ve bazıçevrelerin mucize olarak adlandırdıklarıbir direnişti. Peki bu mucizenin sırrı neydi?Kobanê neden düşmedi?

Mahmut BERXWEDAN*

Mucizenin sırrı“2015 yılı Kobanê ve umutlarını Kobanê’ye bağlayan tüm ezi-

lenler için sonuç yılı olacaktır. Bu yıl DAİŞ çetelerine karşı heralanda sonuç alacağımız, hem Kürtlerin hem de Suriye’deyaşayan tüm halkların haklarına kavuştuğu bir yıl olacaktır.” 

Fotoğraf: İSMAİL ESKİN

Page 3: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

32014 Özel Sayı

Bu soruların, tarihsel ve toplumsal ne-denleri var. Biz herkese “Burası Ko-banê’dir; hiçbir yere, Musul’a benzemez”demiştik. Bunu öyle laf olsun diye, ucuzbir söylem olarak ifade etmedik. Bununbir alt yapısı vardı. Kobanê halkında top-rağına köklü bağlılık, çok eskilere uza-nan direniş ve mücadele tarihi, bu inan-cımızın alt yapısını oluşturan temeletkenlerden bir tanesiydi. Kobanê halkı,Kobanê’nin düşeceğine asla inanmadı.Yine başta Kuzey Kürdistan halkı olmaküzere, Kürdistan’ın dört parçasında, Av-rupa’da Kobanê’yi Kürtlerin onuru, Ko-banê direnişini onur savaşı olarak elealan halkımızın ayağa kalkışı direnişintemel dayanaklarından biri oldu. Özel-likle Pirsus halkının desteği önemli et-kenler arasında yer aldı.

Ve elbette Halk Savunma güçlerininörgütlülüğü, askeri disiplin ve kararlılığı,YPG-YPJ savaşçılarının fedai duruşu, ye-nilgiyi asla kabullenmeyen ve inanma-yan iradesi…

Cansız bedenleri bile siper olduSavaşçılarımız Kobanê’yi asla bırak-

mayacaklarını ve ölmeden düşmanageçit vermeyeceklerini söyledi ve bunubu şekilde pratikleştirdi. Bunun bir ta-nığı olarak söylüyorum, onlarca arka-daşımız başta bu direnişin sembolüolan şehit Êriş ve Zozan yoldaşlar ol-mak üzere “Ancak ölürsek Kobanê’dençıkarız. Ölsek de bu toprakları düşmanabırakmayız” dedi ve bunu öyle de uy-guladı. Batı cephesinde kente varma-dan önceki son tepe olan Dolê Tepe-si’ne geldiğimizde Êrîş arkadaş

Kobanê’ye dönerek şunları söyledi:“DAİŞ çetelerinin gözü Kobanê’ye değ-memeli, DAİŞ bu tepeyi almamalı. Benbu tepeyi asla bırakmayacağım!”

Öyle de oldu. “Asla çekilmeyeceğizancak tanklar bizim cenazelerimiziezerse geçebilir” diyen şehit Êrîş ile Zo-zan yoldaşlar direnerek şehit düştülerve onların cansız bedenleri tanklara si-per oldu.

Yine şehit Baran, DAİŞ’e yönelik ey-lemde onlarca çeteyi öldürdükten sonraçembere düşünce son bombasını üze-rinde patlatarak düşmana ağır kayıpverdirdi. Şehit Diyar asayiş binasında“Mevzimi asla terketmem” diyerek sa-atlerce direndi ve fedaice şehit düştü.Bu direnişin sembollerinden Arîn Mîr-kan, Diyar Bagok, Kendal, Emin ve isim-lerini sayamadığımız onlarca kahramanvar. Birçok arkadaşımızı tepelerden ge-tiremedik. Fedaice direndiler. 

Onlar DAİŞ’e korku saldıBöyle bir fedailiği kimse hesaplaya-

madı. Zira DAİŞ nereye gittiyse korkusaldı, ama bu defa korkunun zerresi bileyoktu. Aksine fedaice direniş ve kararlılıkDAİŞ’e korku saldı. Her şehadet ile mo-ralimizin, irademizin düşeceğini hesap-ladılar ancak bizim tarihimiz her şeha-detten, şehitlerimizden güç almanın vedirenişi daha da yükseltmenin tarihidir.İşte düşman bunu hesaplayamadı. Bubir onur ve özgürlük savaşıydı. Bu Ko-banê’nin genç kadın ve erkeklerininamansız direnişi ve özgürlük tutku-suydu ve düşmana da bu temelde ce-vap verildi. 

Ezilenlere mücadele

azmi kazandırdıTabii bu direniş tüm dünyanın dik-

katini çekti. Başta sosyalist, demokratve devrimci çevreler bu direnişi ilgi ilekarşıladı. Herkes tüm ezilenlerin kurtu-luşunu Kobanê’de gördü. Suphi Nejat-lar, Sibeller bunların sembollerindenoldu. Dünyanın her yerinden Kana-da’dan Hindistan’a dünyanın birçok ül-kesinden yoldaşlarımız Kobanê direni-şinin temel özneleri oldular ve hala dahalkların, insanlığın mücadelesi olanKobanê direnişinde bizimle omuzomuza savaşıyorlar.

2015 sonuç yılı olacak 2014’e damgasını vuran Kobanê di-

renişi, tüm güçlere DAİŞ çetelerine karşıdirenme gücü ve kararlılığı verdi. Tümdünyada DAİŞ çetelerinin yenilemeye-ceği algısını yıktı ve tüm insanlığa mü-cadele azmi kazandırdı. 2015 yılı Ko-banê ve umutlarını Kobanê’ye bağlayantüm ezilenler için sonuç yılı olacaktır. Buyıl DAİŞ çetelerine karşı her alanda so-nuç alacağımız, hem Kürtlerin hem deSuriye’de yaşayan tüm halkların hakla-rına kavuştuğu bir yıl olacaktır. 

* YPG Kobanê Genel Komutanı. 

Arin MİRKAN Suphi Nejat AĞIRNASLI

Fotoğraf: VEYSİ ALTAY

Page 4: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

4 2014 Özel Sayı

2014 yılının Ağustos sıcağında, on bin-lerce insan sarımsı çöl bulutunun içindeyollara düştüğünde yaşlı anaların, ço-cukların susuzluktan çatlamış dudakla-rına bir damla suyla hayat veren o ka-

dınlar, sonbaharda birçok kişinin ismini bileduymadığı Kobanê’deki DAİŞ saldırısıyla dünyanıngündemine oturdu. Tüm dünya bu kadınları ko-nuştu, yazdı; uluslararası medyanın deyimiyle“DAİŞ’e karşı savaşan bu inanılmaz kadınları tanı-manın vakti geldi” dedi. Yılın sonlarından itibarendaha çok konuşulmaya başlansa da Rojava’nın kadınsavaşçıları (YPJ) 2014 yılına damgasını vurdu.

Silava'dan Arînlere…

Çokça yazılıp çizildi, ancak bir gerçeğin altını birkez daha çizmekte fayda var. Gülen yüzleri, kararlı-özgüvenli duruşları, inançlı bakan ışıldayan gözle-riyle fotoğraflanan YPJ savaşçılarının mücadelesi el-bette ne Şengal ve Kobanê ile başladı ne de 2014'le

sınırlı. YPJ’nin ilk şehidi Silava ile başlayan ArînMîrkan’larla devam eden mücadelemizin

zemini, bir kadın devrimi olarak adlandı-rılan Rojava Devrimi; daha da öncesinde

son 30-40 yıla yayılan Kürt kadınlarınınözgürlük mücadelesine dayanıyor.

Bu belki bir başka yazının hatta romanın anlata-cağı cinsten kapsamlı, bir o kadar destansı ve gör-kemli bir tarih. Ancak bu yazıya dipnot olarak dü-şülmesi gereken, bu mücadele öyle çetin koşullarda,öyle ağır bedellerle, öyle iğne ile kuyu kazarcasınayürütüldü ki, Kobanê’de ve diğer alanlarda dünyanınşimdi fark edebildiği bu kadınlar böyle bir tarihintaşıyıcıları oldukları için bu denli kendilerine güvenli,iradeli, inançlı ve kararlı.

Aynı mücadeleden edindikleri tecrübeyle bugünDAİŞ ismiyle karşılarına çıkan erkek egemen zihni-yeti de çok iyi tanıyorlar. YPJ saflarında savaşan tümkadınlar attığı her merminin aslında kölelik düzeni-nin ister vahşi yüzünü isterse ‘modern’ yüzünü gös-teren bu düzen olduğunun bilinciyle yaşıyor. Buyüzden DAİŞ’e karşı savaş en fazla da bir kadın öz-gürlüğü savaşıdır, diyor.

DAIŞ çetelerine karşı yıl boyunca yürütülen sava-şın her safhasında bu nedenle en önde yer aldık.Kadın savaşçılar olarak kendi öz gücümüze daya-narak ve güvenerek, öz örgütlülüğümüzü geliştire-rek büyük bir savaş düzeyi açığa çıkarabildik. Dire-nişimizin şiddetini belirleyen, fedakarlığı bu denliüst boyuta taşıyan, her mevziyi geçilmez bir kalehaline getiren de, DAİŞ şahsında sistemle ideolojik,felsefik yaşamsal her anlamdaki savaşımızdı.

Direnişin zirvesi Kobanê

Şengal'de katliamla yüz yüze kalan halkımızı kur-

tarmak için tek bir an beklemeden mevzilere koşanyoldaşlarımız bu savaşın zaferini ıspatladı. Açılangüvenlik koridorunu korumak için Cezaa'da yürü-tülen görkemli direnişi başarıya ulaştıran ruh busorumluluk duygusuydu. 10 kadın yoldaşımız, bü-yük bir irade ve fedai ruhla savaştı ve şehadeteulaştı. Rabia'da, Dugura'da, Sinune’de aynı ruhlamücadele yürüten, direnişin öncülüğünü yürütenŞehit Evin yoldaşlar öncülüğündeki onlarca kadınyoldaş ölümsüzlüğe yürümekte tek bir an tereddütetmedi. 

İşte Kobanê direnişi bu çizginin zirvesidir. YPJ di-renişi, komutan Arîn'le tüm dünyayı sarmış, Kürt ka-dınının direngenliğinin neleri başarabileceğini dostadüşmana göstermiştir. Sözde devletlere, üstün si-lahlara sahip orduların başaramadığını inancıyla bü-tünleşmiş, özgürlük hedefine kilitlenmiş bir kadınmilitan başarmıştır.

Bugün Özgür Rojava'nın savunma mevzilerindedirenen kadınlar Önder Apo'nun kadın özgürlükçizgisinin ne denli büyük gelişmelere yol açabile-ceğini de göstermiştir. Ütopya denilen, Ortadoğu'dakökleşen dogmalara karşı yaşam şansı tanınmayankadın ideolojisi zaferini ilan etmiştir. Yıla damgasınıvuran kadın kahramanlıklarına bütün halkımız vedünya şahitlik yapmıştır. Sadece şahitlik yapmamış,aynı mevzilerde yer almıştır.

Kadınların ellerinde özgürlük

● Bugün Rojava'nın savunma mevzile-rinde direnen kadınlar, kadın ideolojisi za-

ferini ilan etmiştir. Yıla damgasını vurankadın kahramanlıklarına bütün halkımız ve

dünya şahitlik yapmıştır. Sadece şahitlikyapmamış, aynı mevzilerde yer almıştır.

Nujin DERİK*

Fotoğraf: BİRCAN YILDIZ

Page 5: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

52014 Özel Sayı

Artık hiçbir kadın

yalnız değil

Artık ne Kürdistan'da ne Ortadoğu'da ne de

dünyada hiçbir kadın yalnızdır. Kobanê’den

kilometrelerce uzakta Afganistan’da burkala-

rıyla eylem yapan kadınlar, “YPJ bizim de

umudumuzdur” demiştir. Kader Ortakaya bu-

nun için sınır tanımadan özgürlüğe yürümek

istemiş, Sibel Bulut bunun için “ben bu haklı

kavganın tam ortasında olmalıyım" diyerek

direnişte yerini aldı.

Yaşanan bu görkemli direnişle kendinden

ötesine meyil vermiş bir geleneğin, fedai ru-

hunun başarısı artık kesinleşmiştir. Gönül ra-

hatlığıyla söyleyebiliriz ki; Kürdistan tarihine

damgasını vurmuş büyük kadın militanların

çizgisi artık ölümsüzleşmiştir. Direniş sembol-

lerimiz olan Zilanların, Beritanların çizgisini

esas alan ve Rojava devriminin başlangıcın-

dan bu yana bu gelenekte ısrarın adı olmuş

Silava, Zozan, Evin, Gulan, Sema, Sozdar, Rojda,

Beritan ve Arin yoldaşlar bu ruhu, çizgiyi zir-

veleştirerek bütün kadınlara ve insanlığa kur-

tuluşun yolunu göstermiştir.

*YPJ komutanlarından

Fotoğraf: ABDURRAHMAN GÖK

Page 6: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

6 2014 Özel Sayı

Geride bıraktığımız yılın or-talarında, Haziran ayındaOrtadoğu’nun, en fazla daKürtlerin başına bela edi-len DAİŞ çete örgütünün

Musul’u işgali, efsaneler dağı Şengal’ineteklerinde yaşayan Êzîdîler için yaklaşan74. fermanın ayak sesleriydi. Sadece bu te-tikçi şebekenin katliam tehdidi değil, Êzî-dîlerin genel anlamda da korunmasına dö-nük öngörü Kürt ÖzgürlükHareketimizden, Önder Apo’dan geldi.Daha DAİŞ’in 3 Ağustos işgali gerçekleş-meden bir grup arkadaşımız Şengal’e gitti.2 Ağustos’u 3 Ağustos’a bağlayan geceÊzîdîler vahşetin en ucubesine maruz kal-dılar. İşte büyük bir öngörüyle Şengal’inyolunu tutmuş o bir avuç yiğit; Şengal ileözdeşleşen Dewrêşê Evdî destanında ol-duğu gibi sayısı 12 olan bu “çağdaş süva-riler”, onbinlerce kişi çaresizlikle kaçışırkeniki geçidin başını tutarak, çetelerin ŞengalDağı’na çıkışını engelledi. Bir gün sonraalana gelen HPG ve YJA STAR güçlerimizdaha kapsamlı bir kurtarma harekâtını baş-lattı. YPG’nin de büyük fedakârlıklarla in-sani koridoru açmasıyla 10 gün içinde 120bini aşkın kişi tahliye edildi. 50 bine yakınıise Şengal Dağı’na sığındı. Şengal savun-ması için geniş bir mevzilenme yaratılarak

direniş cephesi genişletildi. 72 km uzun-luğunda 40 km genişliğinde olan dağınhemen her tarafına gerilla güçlerimizi ko-numlandırdık. Dağa yönelik olası saldırılarakarşı tüm koridorlarda savunma hatlarıoluşturduk. Dört aydan fazla bir zamandırbu direniş mevzileri halen korunuyor.

Yüzyılın trajedisiSadece bu yılın değil, yüzyılın trajedile-

rinden biri olan Şengal saldırısının bilan-çosu hala gün yüzüne çıkmış değil. Ra-kamlarla ifade edilse bile Êzîdîlerüzerindeki psikolojik, sosyal etkileri uzunzamana yayılacak. Bu katliamdan geriyekalan, yazıya dökülmesi imkansız nice tra-jediyi dinledik, nice vahşet görüntüsü ilekarşılaştık. Bir köyde Şeyh Mend Türbesi'netoplanan kadınlar patlayıcılarla havayauçurularak katledildiler. Ölülerin etrafa yay-dığı kokulardan giremediğimiz evler vevadiler oldu. Açlıktan, susuzluktan, yorgun-luktan yaşama takatini yitirmiş; hunharcakatledilerek su kuyularına ve erzak depo-larının içlerine, kafalarına kurşun sıkılaraktaşların altına atılmış nice cansız bedenlekarşılaştık. Günlerce yakıcı güneşin altındakalmaktan şişmiş, vücutlarına kurt girmiş,hayvanlar tarafından parçalanmış cenaze-leri topladık. Bu satırları affınıza sığınarakyazıyorum. Ancak direnişin büyüklüğü deyine bu büyük trajedide saklı.

İnsanlık hafızasında kara bir leke olarak

bu trajedi yerini koruyacak. Ancak, ölümkorkusunun ebedi kılınmaya çalışıldığı budağda bugün var olmanın, özgürlüğünumudu daha da güçlenmiş durumda. Buson fermanı tersine çevirmenin inancı herzamankinden daha fazla.

Dineş güçlendi umut büyüdüÊzîdîler direniş hamuruyla yoğrulmuş

bir toplumdur. Ölülerini Qewl'lerle (yaniilahiler) uğurlayan bir halk, ölümü yenmişbir halktır. Eğer Êzîdîlerin direniş geleneğiçok güçlü olmasaydı bu kadar katliam birhalkı tarihten silip atmaya yeterliydi. Bugünde yokluğa, kış koşullarına, her türlü zor-luğa rağmen onbini aşkın kişi bir dağdayaşama tutunuyorsa bu, direniş ruhununne kadar güçlü olduğunun bir kanıtıdır.Gerçekten de yaşlı genç demeden Şen-gal'de kalarak bu direnişin içinde yer almakisteyen binlerce insan çıktı. Özgürlük ge-rillasıyla birlikte bu direniş daha güçlendi,umut daha da büyüdü. Şengal sadece on-lar için değil bizim için de umudu büyüt-menin, öfkeyi bilemenin adı oldu.

'Oğul ve kızlarım sizlersiniz'Cudalê köyündeki katliamda ahırın

kuytu bir köşesine saklanarak kurtulan ve2 gün sonra bize ulaşan 67 yaşındaki ana-nın bir kadın arkadaşı kucaklayarak, “Dörtoğlum vardı. Dördü de kaçıp gitti. Artık be-

nim oğullarım ve kızlarım sizlersiniz” de-mesiydi bizim için umut. 70 yaşındaki Êzîdîşeyhlerinin silah kuşanmasıydı. Yalınayakçamurun içinde çömelerek gerillaların geç-mesini bekleyen çocukların yüzündeki te-bessümdü.

Ölümü yeğ tutan yiğit kadınlarToplumun katı geleneklerine de mey-

dan okuyarak silahlanıp mevzilere koşan,DAİŞ vahşetine teslim olmaktansa ölümüyeğ tutan, imkansızı başararak çetelerinelinden kurtulan ve kendilerini Şengal Da-ğı’na ulaştıran o yiğit kadınlardan da bah-setmeden geçmemek gerek.

Dağda kıyasıya yaşam savaşıİşte şimdi topraklarını terk etmemekte

kararlı bu insanlar, kıyasıya bir yaşam savaşıveriyor bu dağda. Her yağmurda ıslanançadırların etrafında küçük kanallar açan,çalı çırpıyla bir yemek pişirebilmenin der-dine düşen o analar, kargo uçağı gelir deparaşütle yardım atılır diye dağın yamaç-larında çömelen gençler, göğsüne raxtınısağlı sollu bağlayarak dağ yollarında ha-vasını atan pala bıyıklı adamlar, sanki o tra-jedi hiç yaşanmamış, sanki köyünden hiçayrılmamış gibi havası inmiş futbol topla-rıyla oynayan çocuklar… Hangi manzarayıanlatsam bu dağdaki yaşama telaşını an-latmaya yetmez.

Agit CİVYAN*

Trajediden direnişeKatliam ve fermanların yurdudur Şengal. Katliam ve fermanlara en fazla uğrayan halktır Êzîdîler...

Page 7: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

72014 Özel Sayı

Yürekten gelen "PPK!"İlk başlarda ölüm çemberinden

çıktıkları için etraflarına korku vemerakla bakan bu çocuklar Şengal'egelen savaşçıları tanıdıkça sevgile-rini, çocukluk duygularını her şeyerağmen daha fazla dışa vurur oldu-lar. Şimdi onların attığı sloganlar ovahşet örgütünün örtmek istediğiumutsuzluk çarşafını yırtıp atıyor.Birçoğu (sadece çocuklar da değilyetişkinler de hatta) "PPK, PPK" diyebağırıyorlar. Yanlış telaffuz etmelerihiç ağrımıza gitmiyor. Biliyoruz ki tayürekten söylüyorlar.

Şehide en anlamlı uğurlamaBir gün Şehit Karker arkadaşın ce-

naze konvoyuyla yol alıyorduk. Geç-tiğimiz yollarda halk yolun kena-rında dizilmiş zafer işaretleriyle saygıduruşuna geçmişti. Bir ana kuca-ğında çocuğuyla yola koştu. Arkadakalan 4-5 yaşlarındaki diğer çocuğuda peşinden gelmek istedi. Amaayağı takılıp düştü. Tozun içinde yu-varlanmasına, yüzüne asılan ifade-den anlaşıldığı kadarıyla canı çokyanmasına rağmen küçücük elinihavaya kaldırıp zafer işareti yapmayıihmal etmedi. Ağlamaklı sesiyle at-tığı slogan belki de bir şehide yapı-

lacak en anlamlı uğurlamaydı. 

Ve Şengal şehitleri… Şengal'de yaptığımız şehitlikte 17

arkadaşımız yatıyor. Bunlardan 12'sigerilla, 5'i de YBŞ'li savaşçılar. Şehit-lik Şengal'in en güzel yerinde du-ruyor. Kersê vadisinden zirveyedoğru çıkarken Kolka köyünün soltarafında Şengal’e siper olmuşöncü birlik gibiler. "Bir yerde ölünyoksa o toprak senin değildir" diyebir söz var. Biz Şengal'e gelmedende buranın özgürlük savaşçıları ola-rak kendimizi görüyorduk. Ama butoprakların bizi öyle gördüğü söy-lenemezdi. Ama şimdi bu topraklarbizi daha fazla bağrına basıyor. Vebu toprakların destanları yiğit sa-vaşçılarla yeniden yazılıyor. Bu top-rakların çağdaş Dewrêşê Evdî veEdûlêleri; komutan Dilgeşler, Ar-mançlar, Evrimler kadim halkın di-reniş ruhunu bugüne taşıyor.

Yeni yıla Şengal'de savaş mevzi-lerinde giriyoruz. O çocuklarınumutlarına, parıldayan gözlerindekio umuda layık olmak için mücadeleediyoruz ve bunu da başaracağız. 

*Agit CİVYAN, HPG Şengal Saha Komutanı.

*Sincar Dağları'nda Dewrêşê Evdî'nin yanında olsaydımBeyaz atların sırtında Musul Ovası'na dalsaydımDewrêş vurulduğunda sırtlayıp Kürdistan dağlarına götürseydim Ona, bak binlerce Adule ve Onikiler var deseydimTanrıçaların taht kurduğu bu dağlarda rahat uyu deseydimÖlüm nerelerden ve nasıl gelirse gelsin artık gam yemeÖzgür yaşam ebedi gerçekliktir deseydim. 

*Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı’da yazdığı bir şiir.

‘’Bir yerde ölün yoksa o toprak senin değildir’’ diye bir söz var. BizŞengal'e gelmeden de buranın özgürlük savaşçıları olarak kendi-mizi görüyorduk. Ama bu toprakların bizi öyle gördüğü söylene-mezdi. Ama şimdi bu topraklar bizi daha fazla bağrına basıyor. Ve

bu toprakların destanları yiğit savaşçılarla yeniden yazılıyor. Bu top-rakların çağdaş Dewrêşê Evdî ve Edûlêleri; komutan Dilgeşler, Ar-

mançlar, Evrimler kadim halkın direniş ruhunu bugüne taşıyor.

Page 8: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

8 2014 Özel Sayı

Şengal: 450 bin Êzîdî Kürtköklerinden edildi. BinlerceÊzîdî Kürt genç kızı pazar-larda satıldı. En az yüz ÊzîdîKürt çocuğu açlık ve susuz-

luktan yaşamını yitirdi.En az yüz Êzîdî Kürt yaşlı susuzluk ve

soğuktan yaşamını yitirdi.En az on bin Êzîdî Kürt DAİŞ çeteleri-

nin elinde.En az üç bin Êzîdî Kürt öldürüldü.Tüm bunların sorumlusu kim?DAİŞ mi? Vahşidirler biliniyorlar. Yoksa, Êzîdîleri, ben gidiyorum bile de-

meden, arkasına bile bakmadan bırakıpgidenler mi?

Tarih böyle bir ihanete tanık olmamıştır,kimsenin mezhebi de, böyle bir ihaneti ger-çekleştirecek kadar geniş değil...

Gözlerimden ilk yaşı akıtan da işte tambu oldu. Kelimelerle ifade edemeyince;ikinci Harpagos olayı demiştim, başka

tarifi de yoktu zaten. DAİŞ çetelerinin Şengal’e ilk saldırısı şeh-

rin güneydoğusundaki Tilbenat Köyü’neyönelik havan atışlarıyla başladı. ArdındanGuhbel ve Girzerik köyleri ile birikte 7 farklıbölgeye yönelik saldırılar gerçekleşti. Peş-merge güçleri saldırıda bulunan çetelerlekısa süreli çatışsalar da ardından geri çekilip,Şengal merkezine döndü. Her iki taraftanda kayıplar yaşanmadı. Şengal’in savunul-ması için bunun yetersiz olduğunu hisse-den halk, katliamın yaklaştığının bilincin-deydi. Adım adım kapılarına gelen tehlikeyekarşı imkanı olanlar silah kuşandı. Tüm köy-lerde mevziler kazıldı. Katliam tehlikesinekarşı bir grup YPG’li Şengal’e gitse de, 3’üKDP tarafından tutuklandı.  Bu gelişmeleryaşanırken, KCK’nin, gerillanın Şengal’i sa-vunabilmesi için KDP’ye alan açması yö-nünde yaptığı çağrı, halkta moral ve umutyarattı. Halk, tüm Kürdistan güçlerinin Şen-gal’in savunmasında yer almasını istiyordu.

Katliam geliyorum dedi Ve katliamın ayak sesleri duyuldu: İlk ola-

rak Şengal’in güneybatısındaki Sünni Arabyerleşim yeri Bilêc kasabasını ele geçiren

DAİŞ çeteleri, birkaç gün sonra Sünni Arabyerleşim yeri Baac kasabasını aldı. BatıdaTelafer ile Şengal-Suriye sınırını denetimealan çeteler, böylece Şengal’in güneyini ta-mamen ele geçirdi. Şengal için önemli birbölge olan Rabia’nın doğusu YPG’nin eli-deyken, batısı DAİŞ’ın elindeydi.  DAİŞ Şen-gal’e saldırmadan önce bir kuşatma hattıoluşturmayı planlıyordu. Ancak YPG güçleriRabia ile sınır olan Til Koçer’den sonra CezaaKasabası’nı da eline geçirerek, çetelerin ku-şatma planını bozdu.  DAİŞ’in Şengal’e yö-nelik işgal girişimi ise 3 Ağustos sabahı, saat3 sıralarında Girzerik Köyü’ne yönelik topatışlarıyla başladı, sonrasında Rambosî, Til-kasab, Koço, Tilbenad köylerine yayıldı.Bunu ağır silahlı saldırılar izledi. İlk saldırıyahalk karşılık verdi. Çatışmaların başlama-sıyla, peşmergeler konvoy halinde, ağır si-lahlarla donatılmış arabalarıyla Şengal’i terketti. Saldırıyla birlikte Şengal’den ilk göç debaşladı. Herkes çeteler kente ulaşmadan,Şengal’den çıkmanın, canını kurtarmanınarayışı içindeydi. Çıkış ancak araçla müm-kündü, araç bulmak ise zordu. Arabası olan-lar panik halinde Şengal’i terkederken, ara-bası olmayanlar katliamdan kurtulmak için

can havliyle kendilerini Şengal Dağı’navurdu. Peşmergelerin Şengal’i savunma-ması nedeniyle şaşkınlık yaşayan halk ‘’sa-tıldık’’ diyordu. 

7 YPG’li yüz binlere kalkan oldu �Çetelerin Şengal’e girmesi çok sürmedi.

09:45 gibi halkla birlikte dağa yöneldik,saat 10 sularında ise çeteler kente girdi.Çetelerin ilk icraatlarından biri Şiilerin kut-sal mekanı Sitî Zeyneb türbesini havayauçarmak oldu. Dağa, gittikçe yaklaşan si-lah ve patlama seslerini duyarak yol aldık.Yüz binler dağa yürüyordu. Çocuk, yaşlı,genç, hasta tüm kent dağ yolundaydı.Şengal Dağ yolu insan seliydi; dağ, taş in-sandı. Kent merkezi ve köyleriyle nüfusuyaklaşık 450 bin olan Şengallilerden 200binin üzerinde insan dağlara sığındı. Sa-yıları az da olsa aralarında Şii Türkmen, ŞiiKürt ve Şii Arablar da vardı.

Bu trajedi içinde en büyük olay, dağaulaşılabilen iki yolun YPG’liler tarafındansavunmaya alınmış olmasıydı. Çeteleriniki yoldan birine dahi ulaşmaları, 200 biniaşkın insanın yok edilmesi, daha büyükkatliamların yaşanması demekti. Bunusöylemek bazıları için inandırıcı olmaya-bilir, ama katliamı önceden öngörerek,Şengal Dağı‘nda konumlanan çok değil,7 YPG savaşçısı tarihin tanık olmadığı, olasıbir katliamın gerçekleşmesine engel oldu.Her iki yoldan dağa yönelmek isteyen is-teyen çetelerin katliam planlarını YPG sa-vaşçıları önledi. 7 savaşçı, onlarca çete üye-siyle saatlerce girdikleri çatışmalarla halkakalkan oldu.

Susuzluğun katliamıDağa yönelenler, duydukları silah ses-

lerinden birkaç dakika önce ayrıldıklarısokakların kana bulandığının farkındaydı.Herkesin bildiği bu gerçeği, sessizce, ba-kışlarıyla konuşarak fısıldıyorlardı. Şehirmerkezinde olanlar dağa yakın olduklarıiçin daha şanslıydı. En hızlı adımlarla 8 sa-atte çıkılabilen dağ yolunu, 12 saatteadımladık. Çetelerin çemberindeki Şengal,susuz da olsa yüzbinlere sığınak olmuştu.Ama ne zamana kadar? Ölüm korkusuylaçıkılan bu yolculukta susuzlukla gelebile-cek ölüm riski de vardı. İlk etapta düşü-nememiş olsak da bunu hissetmemizuzun sürmedi. Ağustos sıcağında çıkmakzorunda kaldığımız yolculukta acının, şo-kun getirdiği sessizliğe, susuzluğun ses-sizliği de eklendi. Susuzluktan ağızları ku-ruyan, boğazları yara olan insanlar artıkkonuşamıyordu. Bu duruma seslice isyaneden bir tek çocuklardı. Sessizliği, çocuk-ların ağlamaları, yaşlıların son güçleriyleağızlarından dökülen ağıtları bozuyordu.Çok geçmeden bir annenin ‘’çocuğumutaşın altına gömdüm’’ sözleriyle susuzlu-ğun ilk kurbanlarının çocuklar olduğunuöğrendik.   Susuzluğun yolaçabileceğidaha büyük bir katliamı ise zor koşullardahalka el uzatan TEV-DA önledi. Şengal’inbir ucundaki Kersê köyünden diğer ucun-daki Çilmêra’ya tankerle su taşınmayabaşlandı. Bu iş için seferber olan gençlerise bulabildikleri bidon ve mataralarla sırt-larında su taşıyarak, susuz kalan halkaulaştırıyordu. 

Hayri KIZILER*

yeşeren umutŞengal’in acısında

Page 9: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

92014 Özel Sayı

En zor soru; ‘Buradan nasıl çıkacacağız?’İnsanlar dağa ulaşması, YPG’nin yolları

tutarak güvenliği sağlamasıyla biraz daolsa kaygılarını bertaraf eden insanlar, bukez ‘’Buradan nasıl çıkacağız’’ sorusunusormaya başladı.  Gazeteci olduğum içinbu soruları en çok yönelttikleri kişiydim.Onlar bunun cevabını bilebileceğimi dü-şünürken, benim de kendime ‘’Bu halk bu-radan nasıl çıkacak’’ diye sorduğum çokoldu. Acılar dayanılmazdı, yürek kaldırmı-yordu. KCK Yürütme konseyi Üyesi SayınMurat Karayılan’ın ‘’Güçlerimiz yolda’’ me-sajını radyolardan dinlemiştik. Çaresiz, ‘’Sa-bır’’ diyorduk, ‘’HPG yolda…’’

Ve sorularımızın ilk cevabını YPG verdi!Şengal’e siper olan YPG birimi ardından,müdahaleye gelen YPG gücü çetelerle ça-tışa çatışa Şengal Dağı’na ulaştı. Karayı-lan’ın açıklaması ardından şiddetli çatış-malarla Şengal’e ulaşan HPG/YJA STARgerillaları da Şengal Dağı’na sığınanlar içinnefes, kurtuluş umudu oldu. Gerillalar ön-cülüğünde ilk milis güçleri örgütlendirildi.5 Ağustos’ta kuruluşu ilan edilen ŞengalDireniş Birlikleri güvenlik için hareketegeçti. Ağır silahları yoktu ama bunun ek-sikliğini inançları, umutları ve öfkeleri iletamamladılar. Şengal’e ilk konumlanan 7kişilik YPG gücü, kısa sürede 2 bin kişilikbir orduya ulaştı. Ordunun nitel büyümesi,katliamla kırılan halkın güvenini de bü-yüttü. En büyük umut kaynağı ise kendi-lerine siper olan YPG/YPJ ve Kandil’denŞengal’e koşan gerillalardı. 

Rojava lokmasını kardeşiyle paylaştı Susuzluk ve açıktan bitap düşmüş

halka ilk erzak yardımı riskli yollardanRojava’dan kamyonlarla ve hemen aynıgünlerde helikopterle gönderildi. 200bin kişi için bir helikopterin getirdiği yar-dımlar ceviz kabuğunu dolduracak ka-dar değildi. Buna rağmen, duyarsızlığınyolaçtığı acıları içlerine gömerek, teşek-kür etmeyi bildiler.

Ulaştırılan yardımların yetersizliği üzerine,YPG henüz koridorun güvenliği tam sağ-lanmamış olsa da büyük risk alarak, dağasığınanlara kamyonlarla erzak taşımaya de-vam etti. Yoğun ambargo nedeniyle açlıklakarşı karşıya olan Rojava, lokmasını karde-şiyle paylaşıyordu. Kamyonlarla temel gıdamaddeleri taşınırken, helikopterlerle su, ilaç,süt gibi ihtiyaçlar taşındı. 

Saldırının ilk günleri ile diğer günler ara-sındaki ruh hali bambaşkadı. Kısmen açılangüvenlik koridorunun 8. günde tamamenaçılması ardından, Şengal Dağı’ndan sivil-lerin tahliyesine başlandı. Rojava halkıkamyonlar, özel arabalar, minibüsleriyle,tam bir seferberlik halinde insanları taşı-dılar. Bu işe dört elle sarıldılar ve sadeceiki gün içinde dağdaki yüzbinlerce ÊzîdîKürdün yüzde 80’ini tahliye ettiler. 

Direnişin doğuşunu gördükŞengal’e ulaşan kamyonlar sadece er-

zak değil, bu trajediyi birlikte dünyaya du-yurmamızı sağlayan, Ronahi TV muhabirigazeteci arkadaşım Botan Gulan’ı da Şen-gal’e ulaştırdı. İlk etapta telefonla TV ka-nallarına bağlanarak aktardığımız trajediyi,çektiğimiz görüntülerle de duyurabildik.

Kameralara konuşanların acıları gibi söz-leri de benzerdi. İlk cümlede dile getirdik-leri ihanetin şoku “Bizi sattı-lar” sözü ardından,diğer kelimeleri

‘’Kızlarımız kaçırıldı,yakınlarımızı katlettiler, kö-yümüzü bastılar, yüzlerce kişiyi katletti-ler…’’ oluyordu. Ulaştırılan her fotoğrafkaresi, kameradan yansıyan görüntününher saniyesi Şengal’in içine akıttığı göz-yaşının, çığlığının sesi oldu. Şengal’dekiÊzîdî Kürt anaların ağıtları, sokaklarda ey-leme, serhildana dönüştü… Şengal’dekiacı kadar, umudun boy vermesine de ta-nıklık ettik. YPG/YPJ, HPG/YJA STAR geril-larının direnişi, gün geçtikçe yüzlerdekiacının çizgilerine umudun çizgilerini deekledi. Göz bebeklerinde henüz tam ola-rak telafuz edemedikleri ‘’PPK’’ harfleriyleyeşeren umudu gördük. ‘’73’üncü ferman’’dedikleri katliamın feryadını, ağıtlarını din-ledik. Şengal’de direnişin doğuşuna tanıkolduk ve ne mutlu ki bu kez belgeleyebil-dik… Bu trajedinin duyulması kadar, yalanhaberlerle bu gerçeği çarpıtan, sahte kah-ramanlıklarla bunu sahiplenmek isteyen-lere de en büyük yanıt, onlarla birlikte ya-şarken, kameraya çekerken gözyaşlarımızıtutamadığımız bu belgeler. O gün netleş-memiş gerçekleri en iyi aydınlatan ise birkatliam girişiminden dirilişi yaratan Şengalve Kobanê direnişi...

*Gazeteci

Şengal’dekiacı kadar, umudun

boy vermesine de ta-nıklık ettik. YPG/YPJ,

HPG/YJA STAR gerillarınındirenişi, gün geçtikçe yüz-

lerdeki acının çizgilerineumudun çizgilerini de ek-ledi. 73. ferman dedikleri kat-liamın feryadını, ağıtlarını,

dinledik. Şengal’de isyanın,direnişin doğuşuna ta-

nık olduk. Ve ne mutluki bu kez belgele-

yebildik…

Fotoğraflar: ABDURRAHMAN GÖK ve BOTAN GULAN

Page 10: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

10 2014 Özel Sayı

Fransa hükümet ricalindenbiri Napolyon’un bir muha-rebedeki stratejisini tenkidekalkışıp parmağını haritaüzerinde gezdirerek; “Önce

şurasını almalıydınız, sonra buradan ge-çerek ötesini zapt etmeliydiniz” gibi fikir-ler belirtmeye başlayınca Napolyon;“Evet. Onlar parmakla alınabilseydi dedi-ğin gibi yapardım” demiş. Faşizmin vefundamentalizmin rüzgarında yelkenaçıp, yelkenleriyle Ortadoğu’ya dalan DA-İŞ’in, 15 Eylül günü harita üzerinde par-maklarıyla işaret edip zapt etmeyi düşün-düğü Kobanê, yedi düvel cihana direnişile adını duyurdu. Ortadoğu’nun kadimşehirlerinden Musul’u bir günde alan veBağdat’ın kapısına dayanan DAİŞ’in haritaüzerinde “parmakla” gösterip alamadığıKobanê, 2014 yılında dünyanın gözünüçevirdiği bir kent haline geldi.

Kobanê Suruç’a taşındıSınırın hemen berisinde tüm imkan-

sızlıklara ve kuşatılmışlığa rağmen DAİŞçetelerine karşı soylu bir direniş gösteri-lirken; yüz binlerce insanın vahşetten kaç-ması insanlık dramının yaşanmasına ne-den oldu.   Kobanê’ye yönelik yapılansaldırıda 180 bini aşkın kişi Kuzey Kürdis-

tan’a göç etti. Bütün cadde ve sokaklar,belediye binaları, iş merkezleri, parklar vedepolar bir anda savaştan kaçan insanlarladoldu. Suruç bu süre zarfında büyük birsınav vererek, nüfusunun iki katı insanı ku-caklamaya çalışmakla herkesin dikkatiniçektiği bir mekân oldu.

Kürtler kardeşlerine sahip çıktıYaşanan bu kitlesel göç esnasında

devlet sembolik kimi yardımlar dışında,hiçbir girişimde bulunmadı. Cumhurbaş-kanı ve Hükümet yetkilileri “200 bin Ko-banêliye kucak açtık” gibi manipülasyonve algı yönetimi ile vaziyeti kurtarmayaçalıştı. AFAD bünyesinde sadece 7 binKobanêlinin barınma ve diğer ihtiyaçlarıkarşılanıyor. Geriye kalan onbinlerce ki-şinin barınma, sağlık, gıda ve giysi ihti-yaçlarının büyük çoğunluğu ise DTK,DBP, HDP öncülüğünde oluşturulan Ko-bane Kriz Koordinasyonu tarafından gi-derilmekte. Dolayısıyla Kobanêlilere dev-let değil Kürtler kucak açtı. Kürtler, dostkuruluşların da yardımı ile kendi yarasınamerhem olmaya çalıştı. Kürdistan ve Tür-

kiye’nin birçok kentinden üstündekimontu gönderen, cebindeki parasınıpaylaşan ayakkabı boyacısı, kumbarasın-daki parayı gönderen çocuk, kirasına bileyetmeyen maaşından kesen işçi ve me-murlar, yoksul insanların kendi rızkındanayırıp gönderdiği yardımlarla Kürtler Ko-banêli kardeşlerine sahip çıktı.

Suruç direnişin adı olduKobanê halkının karşı karşıya olduğu

işgal ve soykırım girişiminin en önemli so-nuçlarından biri Kürtler arasına çizilmekistenen sınırların anlamsız hale gelişi oldu.İnkar, asimilasyon ve bölünmüşlüğün tim-sali olan sınırlar; başkaldırı, direniş ve bir-liktelikle yerle bir edildi. Kürdistan, Türkiyeve dünyanın farklı ülkelerinden gelen yüzbinlerce insanın bir araya geldiği Suruç, sı-nır direnişinin adı oldu. Kuzey Kürdistan’dayüz binlerce insan sınır hattında nöbet tu-tarken; asker ve özel harekat polisleri in-sanlara ait çadırları ve arabalarını yakarak,gaz bombaları ver gerçek mermiler ile sal-dırarak devlet şiddetinin en amansız yön-temlerine başvurdu.

Binler devrime koştuÖzellikle ilk on gün mehter marşları

ile yapılan saldırılarda anonslar ile vuremri verildi. Halkın sınır boyuna akışınıengellemek için yoğun önlemler aldı.Tüm engellemelere rağmen onlarca ki-lometre yol yürüyerek Suruç’a ulaşmayaçalışan onbinlerce kişinin başlattığı uzunyürüyüş, yapay sınırlara duyulan öfke veKobanê ile bütünleşmenin adı oldu. Sınırnöbetinde kafileler halinde başta gençlerolmak üzere her kesimden insan ellerinikanatan keskin sınır tellerine ve dikenle-rine aldırmadan kendi devrimine, Koba-nê’ye koştu. “Kürdistan yek e, sînor nas-nake, Derbasî Rojava be!”  “Kürdistanbirdir, sınırı tanıma, Rojava’ya geç!” des-turu ile Kobanê’nin yolunu tuttu.

Umut ve devrimin kıblegahıKobanê, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da

yeni bir ruh yarattı. Franko faşizmininekarşı İspanya iç savaşında nasıl ki dünyanınbirçok yerinden sosyalistler, demokratlar,entelektüeller, yazarlar, sanatçılar soluğuMadrid sokaklarında aldıysa, bütün bu ke-simlerin umut ve devrim kıblegahı bu kezKobanê ve Suruç oldu. Kuzey Kürdistangençliği Kobane’de tek kolu ile savaşanBrusk’un diğer kolu olmak için sınır nöbe-tinde ve direnişte yerini aldı. Serkanlar, Pa-ramazlar, Kader Ortakayalar şahsında Tür-kiye devrimci gençliği de yönünüKobanê’ye çevirerek, özgürlük mücadele-sine en anlamlı cevabı verdi.

‘Sınır’yerle yeksan oldu

Faysal SARIYILDIZ* Sınır nöbetinde kafileler halinde başta gençler olmak üzere herkesimden insan ellerini kanatan keskin sınır tellerine ve dikenle-rine aldırmadan kendi devrimine, Kobanê’ye koştu. “Kurdistan

yek e, sînor nas nake, derbasî Rojava be!/Kürdistan birdir, sınırıtanıma, Rojava’ya geç!” desturu ile Kobanê’nin yolunu tuttu.

Page 11: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

112014 Özel Sayı

Türkiye bildiğiniz gibiRojava Kürdistanı’nda geliştirilen

kantonlara dayalı demokratik devrim;kimlikler arası eşitlik-adalet, inançlarınözgür birlikteliği ve kadınların aktif ka-tılımını esas alan özgür yaşam modeliise tüm geleneksel bölge aktörlerinirahatsız etti. Bu rahatsızlığını açıkça dile

getiren, Kürtlerin kantonlara dayalıstatü inşasından en çok korkan aktör-lerden başında da AKP Hükümeti ge-liyor. Türkiye’de devletin yüz yıllık ege-menlik kibri, Kürde tahakküm kurmave tahkim etme politikası Rojava kan-tonlarına karşı yapılan düşmanlığın te-mel nedenidir.

Apaçık suç işlendiBu süreçte Türkiye’nin siyasi ikli-

mine bağlı olarak Mürşitpınar SınırKapısı’nın bir şantaj aracı olarak kul-lanılması nedeniyle Kobanê’den ge-tirilen onlarca Kobanêli yaşamını yi-tirdi. Hükümet, yaralılar üzerindenşantaj yaparken, devam eden tedavisüreçlerinde hastanelerde yaralılaradönük keyfi baskı, saldırı ve gözaltılar

yapıldı. Devlet, ambulans geçişine,en insani durum olan yaralı/ölümmeselesine konjonktürel bakarakhem ahlaki hem de yasal bağlamdasuç işledi.

Haklı ve meşru isyanDAİŞ’in Türkiye’yi askeri ve istih-

barat üssü haline getirmesi, insan kay-nağı olarak kullanmasının yanında

AKP Hükümeti’nin bu duruma gözyumması, Kobanê’ye yönelik vahşi sal-dırıların üst boyuta ulaştığı bir sü-reçte; Davutoğlu’nun “PKK geçen yılçekilmiş olsaydı daha olumlu olurdu”,Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kobanêdüştü düşecek” deyişi, Türkiye’nin busavaşın hangi tarafında durduğunu

net olarak göstermiştir. Kürdistan’da6-8 Ekim’de yaşanan toplumsal ayağakalkış, Türkiye ile DAİŞ arasındaki iliş-kiye dönük bir öfkenin dışa vurumuolmuştur. Kardeşi, amca çocuğu, ar-kadaşı ve yoldaşlarını vuran bir çetegüruhuna devletin göstermiş olduğumüsamaha ve stratejik ortaklık so-nucu biriken öfke, oku yaydan çıkardı.Kuzey Kürdistan ve Türkiye sokakla-

rının protestolara sahne olması haklıve meşru bir isyanı doğurdu.

Kobanê politikası değişmeliTürkiye-DAİŞ stratejik ortaklığı,

Cumhurbaşkanı ve Hükümet yetkilile-rinin provokatif beyanları, Rojava sını-rında kurmayı düşündükleri “güvenlik

hattı” ve “tampon bölge” planları sa-dece bir isyana neden olmadı aynı za-manda Türkiye’de demokratik çözümumudunu da arkadan hançerledi. Hü-kümet ‘çözüm süreci’nin geleceği, Kürtsorununun çözümü ve Türkiye’nin de-mokratikleşmesi için tüm bu yaşanan-lardan ders çıkarmalı ve Kobanê’yekarşı tutumunu değiştirmelidir.

* HDP Şırnak Milletvekili

Kader Ortakaya, Kobanê’ye geçerken Türk askeri tarafından katledildi.

Page 12: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

12 13

Barbarların çarptığı kale

Page 13: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

14 2013 Özel Sayı

Bu yazı yayımlandığında 100.gününü geride bırakmış ola-cak Kobanê direnişi, şimdi-den insanlık tarihinin altınsayfalarında yer almayı ba-

şarmış, gerçekten de tarihi ve destansı birdireniştir. Öyle ki Stefan Zweig yaşıyor ol-saydı, “İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar”kitabının en başına eklerdi Kobanê dire-nişini. Muhtemelen Borges de DAİŞ çete-leri ve onların maskesi arkasında gizlenenbölgesel ve uluslararası güçlerin bu kirlioyunu karşısında “Alçaklığın Evrensel Ta-rihi”ni yeniden yazardı.

Rojava’nın en küçük kantonu olan Ko-banê’de devam eden direniş, kendi lokal-liğini çoktan aşmış, evrensel niteliğe ka-vuşmuştur. Dünyanın dört bir yanındaninsanların ortak insanlık değerlerini savun-mak üzere YPG/YPJ güçlerine katılması ve40’ın üzerinde ülkede Kobanê ile daya-nışma amacıyla eylemler düzenlenmesi,bunun en somut göstergesidir. Ama bu-nun ötesinde Kürt ulusallığı açısından daKobanê ile birlikte çok şey değişti. Kobanêdirenişi, bütün Kürdistan’da çok büyük biretki yaratırken, en yoğun izleri Güney Kür-distan’da görmek mümkündür.

Duygusal bütünleşme güçlendiGüney Kürdistan’da ‘yeni süreç’ aslında

bundan 6 ay önce, DAİŞ çetelerinin Musul

işgali ile başladı. Ağustos ayının başındaönce Şengal, ardından Maxmur ve Germi-yan bölgesine yönelik saldırılarla birliktesiyasal, toplumsal ve ekonomik etkileri yo-ğun bir safhaya geçilmiş oldu. Bu tarihleredikkat edildiğinde, DAİŞ çetelerinin 2014yılı baharından beri zikzaklı bir şekilde, birKobanê’ye, bir Güney Kürdistan’a saldırdığıgörülür (Mart-Nisan’da Kobanê, Haziran’daMusul, Temmuz’da Kobanê, Ağustos’taŞengal ve Mexmûr, Eylül’de Kobanê).

Peki bu sürecin Güney Kürdistan top-lumu üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

Öncelikle parça merkeziyetçiliğine karşıdaha bütünsel bir ülke bilincinin geliştiğisöylenebilir. Mevcut durumda resmi olarak,yani uluslararası alanda tanınmış bir statüyesahip tek Kürdistan ‘parçası’ Federe KürtBölgesi adıyla Güney Kürdistan’dır. Diğer‘parçalarda’ devlet güçleriyle savaş devamederken, Güney Kürdistan kendisini ‘özgür-leşmiş’ sayıyordu. Hatta DAİŞ’in Şengal’esaldırısına kadar pek yakında bağımsız dev-letin ilan edileceği söyleniyordu. Fakat biranda katliam ve soykırım tehdidinin Kür-distan’ın bu bölgesi açısından da yok ol-madığı çok acı bir biçimde görülmüş oldu.

Hemen sonra başlatılan Kobanê’ye yö-nelik saldırı dalgası ve bu saldırılara karşıyükseltilen direniş, Güney Kürdistan top-lumunda duygusal bütünleşmeyi güç-lendirmiştir. Dikkat edilirse önceleri Kür-distan’ın diğer bölgelerindeki olaylarGüney’de sınırlı düzeyde yankı bulurken,Kobanê ile birlikte bu durum değişti, çokciddi bir yankılanma oldu. Bu yankılanma

kuşkusuz hissetmeyle alakalı olduğu gibi,Güney Kürdistan toplumu ülkenin başkabir yerinde yaşanan bir gelişmenin ken-dilerini de birebir nasıl etkileyebildiğinigörmüş oldu. Dolayısıyla ülkeye dairdaha bütünlüklü bir algının güçlendiğinisöyleyebiliriz.

Bu sürecin kazananıToplumsal alandaki bu ulusal birliği güç-

lendirici hava aynı düzeyde siyasete deyansımasını buldu mu peki? Bazı olumluadımlar atılmış olsa da -örneğin GüneyKürdistan’ın çeşitli bölgelerinde DAİŞ’ekarşı Gerilla ve Peşmerge’den ortak ope-rasyonlar ve Peşmerge’nin Kobanê’ye gi-dip destek sunması– ulusal birlik politikasıyeterli düzeyde gelişmemiştir. Dar iktidar-cılık yerine ulusal çıkarları esas alan bir si-yasi anlayış gelişmiş olsaydı Ulusal Kongretoplanmıştı bile. Ancak bu konuda siyasetmaalesef toplumun hem düzeyinin hemde beklentilerinin çok gerisinde kalıyor.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamen-tosu’nda yapılan 11. Kürt Konferansı’ndaröportaj yaptığımız Alman düşünce kuru-luşu SWP’nin Ortadoğu uzmanı, şöyle birtespitte bulundu: “[DAİŞ’in Güney’e yöne-lik saldırılarıyla başlayan] Mevcut krizin ka-zananı Abdullah Öcalan ve PKK iken, kay-bedeni ise Mesut Barzani ve KDPolmuştur.” Gerçekten de başta Şengal ol-mak üzere ardından Maxmur ve Germiyanbölgesinde Gerilla’nın DAİŞ’le mücadeleirade ve iddia düzeyi, Güney halkı tarafın-dan büyük sevgi ve sempati ile karşılandı.

Unutulmamalı ki Şengal ve Maxmur baştaKDP’ye bağlı Peşmerge güçleri tarafındansavunulmazken, Kobanê’de YPG ve YPJgüçlerinin DAİŞ’in teknik üstünlüğünekarşı elindeki sınırlı imkanlara rağmen kah-ramanca direnmesi Güney toplumundaderin etki yapmıştır.

Güney'de siyaset kültürüne etkileriSiyasi alanda Ulusal Kongre’ye ayak di-

remeler de aslında Kobanê direnişindenbağımsız olmayıp, onunla doğrudan bağ-lantılıdır. Şimdi önemli olan, farklılıklarıntanınması temelinde ortak paydalar doğ-rultusunda ulusal birlik politikasının geliş-tirilmesidir. Günlerce Kobanê için kitleseleylem ve etkinliklerin yapıldığı, hatta birköy adının bile Kobanê olarak değiştirildiğiGüney Kürdistan’da toplum, siyasettenbunu beklediğini göstermiştir.

Bununla birlikte Kobanê direnişi ve ön-cesinin Güney Kürdistan toplumununkendi siyasi kültürü üzerinde yarattığı veyauzun vadede beslediği etkiler de dikkatealınmalı. Kobanê için çok yoğun bir bi-çimde Kürdistan Bölge Parlamentosu’nunönünde günler süren oturma eylemleri,kitlesel gösteriler, yürüyüşler, basın açıkla-maları, toplantılar vs. yapıldı. Yani Şengal,Maxmur ve Kobanê direnişi Güney toplu-munu sadece etkilemedi, aynı zamandaharekete de geçirdi. Dolayısıyla bir sorgu-lamayı da beraberinde getirdi. Bunun Gü-ney’de sivil veya demokratik toplumungelişmesine katkısı olmuştur, olacaktır.

*Gazeteci

Meral ÇİÇEK*

Şengal ve Kobanê’den sonra Güney Kürdistan

Şengal, Mexmûrve Kobanê dire-nişi Güney top-lumunu sadeceetkilemedi, aynızamanda hare-kete de geçirdi.Dolayısıyla birsorgulamayı daberaberindegetirdi. BununGüney’de sivilveya demokra-tik toplumungelişmesinekatkısı olmuştur,olacaktır.

Page 14: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

152013 Özel Sayı

Gazeteci Deniz Fırat (Leyla Yıldıztan) Mex-

mûr’da haber takibi yaptığı sırada DAİŞ sal-

dırısı sonucu şehit düştü.

Şengal savunmasında yaşamını yitiren

Güney Kürdistanlı YPG savaşçısı Genco He-

sekê ulusal birliğin sembolü oldu.

Mexmûr direnişinde kadın gerillalar en önde yer aldı.

HPG veYJA STAR

gerillaları-nın Gü-

ney Kür-distan

savunma-sında yer

alışı enfazla da

‘parça’anlayışını

yıktı. Ül-keye dair

bütün-lüklü algı-

nın güç-lenmesini

sağladı.

Page 15: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

16 2013 Özel Sayı

Doğu Kürdistan (Rojhilat),20. yüzyılda her ne kadarköklü ve güçlü bir örgüt-lemeye sahip olmasa daher zaman Kürdistan’ın

diğer parçaları üzerinde önemli etkidebulundu. Kürt kültürü, dili ve müziğinigeliştirdi, korudu. Halen de bir halk içinoldukça önemli olan bu olgular tümbaskılara rağmen canlı tutuluyor. Bu-nunla birlikte Rojhilat, ulusal değerlerive duygularıyla da bugün dipdiri ayakta.İran rejiminin baskılarına rağmen Kür-distan’daki gelişmelerin uzağında dur-madı ve sürekli yaşadı. Yeri geldiğindebunu serhildanlarıyla ortaya koydu.Köklü bir halk örgütlemesinin olmamasınedeniyle bu serhildanlar dönemsel ola-rak ortaya çıksa da bu ruhun kaynağıhiç kurumadı. Daha büyük serhildanlarıda ortaya çıkarabilecek bir yurtseverlikve bilinç var.

Rojhilat halkı son 15 yıl içerisinde bir-çok defa gerçekleştirdiği serhildanlarlabunu ortaya koyarak, egemen devletlerinhesaplarını bozdu. En büyük serhildan-lardan biri, Kürt Halk Önderi AbdullahÖcalan’ın esir düşürüldüğü 15 Şubat1999 tarihinde gerçekleşti. Milyonları bu-lan Rojhilatlı bu komploya karşı sokaklaraçıkarak, tepkilerini ortaya koydu. Yıllar ar-dından gerçekleşen bu serhildanlar, Roj-hilat’ın yeni mücadele döneminin debaşlangıcını oluşturdu.

Bunu, 2005 yılında Cumhurbaşkanlığıseçimlerini protesto amaçlı yapılan ser-hildanlar izledi. İlk etapta katılım çok kit-lesel olmasa da, bu protestolar esnasındaKürt genci Swane Seyid Qadir’in İran dev-let güçleri tarafından işkence ile katledil-mesi halkı sokağa döktü. Bunu ise, 2006yılında Öcalan’a yönelik 15 Şubat Kom-plosu’nun yıldönümünde gerçekleşenserhildanlar izledi. Özellikle Mako ve çev-resinde kitlesel gösterilerle halk tepkisiniortaya koydu.

Kobanê umut oldu

Rojhilat’taki serhildanlarda altın say-fayı ise Kobanê açtı. Kobanê direnişiylebaşlayan destek gösterileri, 1 KasımDünya Kobanê Günü’nde dört bir yanayayıldı. Sine, Mahabat, Urmiye, Kirmaşan,Merîwan, Serdeşt, Îlam, Seqiz, Banê, Ci-wanro başta olmak üzere onlarca mer-kezde halk Kobanê için sokaklara çıktı.Dünyayı sarsan Kobanê direnişi, Rojhilatiçin de bir dönüm noktası oldu. Kürt hal-kının özgürlük taleplerinin somut ifadesive sembolü olan Kobanê, Rojhilat halkı-nın büyüyen umudu, özgürlük pusulası.Rojhilat, Kobanê direnişini İran devleti-

nin her geçen gün artan zulmü ve bas-kısı, Kürt halkına yönelik sistematikleşenidam tehdidine karşı kendisi için de birçıkış kapısı olarak görüyor. Kobanê di-renişinden onur duyuyor.

Rojhilat Kürtleri, aynı kaderi paylaştık-ları Rojava halkının sömürgeciliğin zin-cirlerini kırarak, Demokratik Özerklik te-melinde inşa ettiği devrim sürecini debaşından itibaren ilgiyle izliyor, büyükbir destek veriyor. Rojava halkının Baasrejiminin baskıları ardından direnişiyle

devrimini yaratması, Rojhilat halkındada, cenderesinde tutulduğu İran reji-mine karşı yürüteceği mücadeleyle ge-leceğini inşa edebileceği inancını güç-lendiriyor. PJAK ve KODAR’ın kuruluşuile birlikte bu mücadelenin örgütlemedüzeyi de umut verici biçimde gelişiyor.

DAİŞ ve El Nusra çetelerinin Rojava veŞengal’de Kürt halkına uyguladığı vah-şet ve faşist uygulamaların benzeri, Roj-hilat’ta İran devletinin eliyle uygulanıyor.Tek farkı, İran’ın bu kıyımı yasalaştırarak,

sistematik idamlarla yürütmesi. Kendi-lerine yönelik politika, şiddetteki bubenzerlik Rojhilat halkının öfkesini bile-diği kadar, mücadele azmini de büyü-tüyor. Bu zulümden çıkış için de Roja-va’daki direniş ayna tutuyor. Kürtdüşmanı her iki gücün bu uygulamaları,her iki Kürdistan parçasında duygu bü-tünlüğüne de yol açıyor. Aynı acıları ya-şayan Rojhilat, Rojava halkını her yö-nüyle iyi anlıyor, hissediyor.

Kadın öncülüğü inancı biledi

Rojava Devrimi’nin kadın öncülü-ğünde ilerlemesi ise devrime inancı art-tıran diğer bir yön. Rojava’da kadının as-keri alanın yanı sıra, eğitimde,örgütlemede, yaşamın tüm alanlarındaöncülük etmesi, İran rejiminin en büyükmağdurlarından olan kadınlara da mü-cadele azmi veriyor. Rojava’da özgür-lüğe koşan kadını gördükçe, Rojhilat ka-dını da rejimin esaretini, gericizihniyetini daha derinden hissediyor.Kültürel birikim ve bilinç düzeyiyle ol-dukça iyi bir potansiyele sahip olan Roj-hilat’taki Kürt kadını, Rojava’da olduğugibi rejim baskısından çıkış yolunun di-renişte olduğunu daha net görüyor.

Rojhilat halkı, kadını, genci ve her top-lumsal kesimiyle Rojava’nın zaferininkendi zaferi ve kurtuluşu olacağının bi-lincinde. Rojava Devrimi’ni kendi dev-rimi olarak görüyor. Bu nedenle maddive manevi olarak destek sunmaya hazır.Halk, özellikle Kobanê direnişiyle bunupratiğiyle ortaya koydu. Rojava halkınıyalnız bırakmadı, elinden gelen desteğiesirgemedi. Birçok merkezde yürütülenkampanyalar çerçevesinde toplananyardımlar, Rojava halkına ulaştırıldı.

Rojhilat’ın rotası özgürlükten yana

Özellikle Kobanê direnişiyle birlikteonlarca kent, ilçe ve köyde gerçekleşenserhildanlar, şu gerçekliğin ifadesi oldu:İran devletinin Kürt halkını korkutmakve mücadelesini engellemek amacıylauygulamada tuttuğu idam politikası veparadigması kırıldı ve bu bunun uzunvadede Kürt halkı üzerinde sürdürül-mesi mümkün değil. Rojhilat, geleceği-nin rotasını özgürlükten yana çizdi vebu rotadan geri dönüş mümkün değil.Bedeli ne olursa olsun, bu rotada ilerle-meye, mücadelesini hak ettiği özgürlü-ğünü elde edinceye kadar büyütmeyekararlı bir halk var. Bu yönüyle, Mahabad,Merîvan, Kirmaşan, Îlam, Mako, Urmiye,yani Rojihilat’ın dört bir yanında, müca-delesi ve düşüncesiyle Rojava devri-miyle bütünleşmiş bir halk var. Bu ka-rarlılık ve ruhla Rojhilat halkı gün be günRojavalaştıkça, Mahabat’ta ve Urmiye’dede Kobanê ve Qamişlo’daki görüntülerigörmek artık hayal değil...

*Gazeteci

Rojhilat da RojavalaşıyorOmer HOJEBRÎ*

Rojhilat, geleceğinin rotasını özgürlükten yana çizdi ve bu rota-dan geri dönüş mümkün değil. Bedeli ne olursa olsun, bu ro-tada ilerlemeye, mücadelesini hak ettiği özgürlüğünü elde

edinceye kadar büyütmeye kararlı bir halk var.

Page 16: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

172013 Özel Sayı

Kobanê ve Şengal’deki direnişile birlikte diasporadaki Kürtdiplomasisi, çok önemli ivmekazandı. Direniş, Kürtlere yö-nelik ‘terörist’ algısını yerle bir

etti, devlet politikalarını değişime zorladı. Kürtler Avrupa’da, dünyanın farklı böl-

gelerinde Şengal ve daha sonra da Koba-nê’deki saldırıya karşı; bir ulusal direniş,ulusal ruh, ulusal onur, ulusal ölüm kalımmeselesi, ulusal birliktelik ruhuyla yaklaştı.Başlangıçta DAİŞ çetelerinin ordulardanelde ettiği ağır silahlarla gerçekleştirdiğisaldırılar nedeniyle çekinceler vardı. Bu çe-kinge, bir telaş durumu da ortaya çıkar-mıştı. Ama zamanla Kobane’de direnişingelişmesiyle birlikte, bu direnişin daha çokgelişmesi için büyük çaba sarfedildi. Öyleki, diasporadaki Kürtler, Kobanê ve Şen-gal’den uzak olmalarına rağmen, günlükve anlık orayı yaşıyorlardı. Şengal ve Ko-banê direnişiyle güçlü bir bağ kuruldu.Sanki savaş ve direniş burada yürütülü-yordu. Böylesi bir hassasiyet oluştu.

Diasporadaki direnişi büyüttüDiasporada Kürtler birçok defa ulus

olarak kendilerini olumsuz olarak etki-leyen olaylara karşı tepki göstermişti. Fa-kat Kobanê ve Şengal saldırıları ve bunakarşı gösterilen tepki, geçmişe göre fark-lılıklar arzediyor. Öncesinde Avrupa’nınbazı ülkeleri ile ve sınırlı bir kitleyle gös-terilen tepki, Şengal ve Kobanê ile bir-likte dünyanın her tarafındaki Kürtler ta-rafından sahiplenildi.

Demokrasi savaşı tescillendiKobanê ve Şengal ile birlikte Kürtler kim-

liklerinden, gösterilen görkemli direniştenonur ve gurur duydu. Tüm dünya, Kürtlerindemokrasi savaşçısı bir halk olduğunu tes-cil etti. Dünya basını, sivil toplum örgütleribüyük bir gıptayla bakıyorlardı Kürtlerinmücadelesine. Kürtler, direnişin sembolüolmuştu. Kürtlerin savaşı; demokrasi savaşı,kadın özgürlük savaşı, gericiliğe karşı birsavaş olarak yepyeni bir algı kazandı.

Kürtlere bakış açısı değişti. Kürtler ar-tık sadece mağdur edilen, işkenceye uğ-rayan, ülkesi alınan, hakları gasp edilendeğil; öncülük yapan, direniş sergileyenve ortaya koyduğu direnişi dünyaya mal

eder hale geldi. Direniş sadece diasporadaki Kürtleri de-

ğil birçok farklı çevreyi harekete geçirdi. 1Kasım Dünya Kobanê Günü, bunun çoksomut bir kanıtıdır. 40 ülkede, yüzden fazlaşehirde etkinlikler oldu.

Halk diplomasisi kazandıDiplomatik alanda da ciddi kazanımlar

ortaya çıktı. Öncelikle şunu belirtmek ge-rekir ki, diplomasi biraz da çıkar ilişkisidir.Ulus devletlerin diplomasi faaileyetlerinebakıldığında, diplomasi ilişkilerinin dahaçok devletler arasında yürütüldüğü görülür.Devletler de çıkarlarını gözeterek diplomasifaaliyetleri yürütürler. Kobanê saldırısı veardından gelişen direniş ile birlikte, devlet-ten devlete diplomasi boşa çıkmış, ilk defahalk diplomasisi ön plana çıkmıştır. Ziradünyanın başına bela olmuş bir güce karşıdevletler değil, bir halk direnişe geçmiştir.

Devlet politikalarını değiştirdiBundan dolayı birçok devlet kendi tea-

müllerini de aşarak, bu direniş karşısındaistemezseler de tavır belirtmek zorundakaldı. Avrupa’dan Amerika’ya, bölge ülke-lerine kadar yeni bir tavır belirlemek zo-runda kaldı. Bazıları, direnişin artık yıkıla-mayacağını gördükten sonra bundanyararlanmaya, bazı yardımlarla çıkar sağ-lamaya çalıştı. -Bu da normaldir.- Ama dev-letten devlete diplomasinin gerçek tehli-keler karşında nasıl boşa çıktığı net birşekilde görülmüştür. Halkların, direnişle-riyle diplomasi yapabilecekleri gerçeği or-taya çıkmıştır. Kobane direnişinin uluslar-arası alanda yarattığı birinci boyutu böyleözetleyebiliriz.

‘Terörist’ balonu patladıİkinci boyut, Kürtlere karşı, Kürtleri sö-

mürgesi altında tutan devletlerin özellikleTürkiye’nin dışarıda yaratmış olduğu al-gıyla ile ilgilidir. Bu da Kürtlerin özgürlükmücalesi’ne yönelik ‘terör’ suçlamasıydı.Kobanê direnişinde bu algı değişti. Ancakalgı değişikliği Şengal ile başladı. ÇünküŞengal’de insani koridoru açanın PKK ha-reketi olduğunu görüldü. Bu gerçeklik Türkdevletinin yaratmış olduğu algıyı da boşaçıkarttı. Bu durum partilerde ve uluslararasıkurumlarda bir politika boşluğu doğurdu.Kendi kendilerine “Biz şimdi ne yapacağız”diye tartışmaya başladılar. Yıllarca sokak-taki insana ‘PKK teröristtir’ diyorlardı. Şimdiartık bu yalanı söyleyemiyorlar. Çünkü so-

kaktaki insan DAİŞ’in saldırısında sonra,PKK’nin direnişini, düşüncesini, hareketininet olarak gördü.

Politika arayışı devam ediyor Bir politika oluştu demiyoruz ama bir

politika arayışı var ve bu süreç halen de-vam ediyor. Burada dikkat edilmesi gere-ken nokta; politika arayışına girerken, Türktarafını değil doğrudan Kürtleri muhatapalmalarıdır. Bunu yaparken de mücadeleiçinde yer alan kurum ve kuruluşlarla iliş-kilendiler. Uluslararası kurumlara, kendipartilerinin toplantılarına davet ettiler. “Nediyorsunuz? Neler olabilir” diye sorarakbilgi aldılar. Biz diasporadaki Kürtler bunuiyi değerlendirir, kamuoyunu doğru ve iyibilgilendirirsek yaratılan algı değişimi, po-litika değişimi halkların lehine olabilir.

PKK’yi anlamaya başladılar Öncesinde “Türkiye’nin kaygısı var”

gerekçesiyle bazı kapılar Kürtlere kapa-tılmıştı. Ancak Kobanê saldırısıyla birlikteTürkiye’nin gerçek yüzü ortaya çıktı. Ko-banê bombalanırken, Türk askeri tanklariçinde seyrediyordu. Bu görüntü bütündünyaya yayıldı.

Kürt Kadın Hareketi’nin, DAİŞ’e karşı

yürüttüğü görkemli mücadeleyi, BaşkanApo’nun projesine ne kadar bağlı olduk-larını tüm dünya gördü. Devletlerin or-duları tek bir mermi sıkmadan, bütünmevzilerinden kaçarken, Kandil’de ge-rilla otobüs kiralayarak DAİŞ’e karşı sa-vaşa gidiyor. Nedir bu? Bunun arka planısorgulanmaya başlandı. Ki, yüzlerce kon-ferans ve toplantı oldu. Herkes, bu dire-nişin arka planındaki projeyi, ideolojiyiirdelemeye başladı. Artık PKK’yi anla-maya başlıyorlar.

Diplomaside farklı gelişmeler de ya-şandı. Parlamentolar ve partiler Kürt so-rununu gündemine aldı ve tartıştı. İtalyanSenatosu, İsveç, Almanya, Kıbrıs Parla-mentosu’nda oturumlar yapıldı. Avustur-ya’da partiler içinde tartışmalar oldu. Av-rupa Parlamentosu’nda ciddi tartışmalaroldu. Artık resmi kurumlar, tartışma yapıpdaha sonra bir tavır belirlemeye çalışı-yorlar. Yürütülen mücadele dünyada ka-bul gördü. Bunun, kendi ayakları üzerineoturması için yapmamız gereken, 2015yılında daha fazla fedakarlık, daha fazladireniş ve diplomatik çalışmadır.

2015’in herkese barış, özgürlük ve de-mokrasi getirmesi dileğiyle…

* KNK Yürütme Konseyi Üyesi

Diasporanın refleksi diplomasiye yansıması

ve

Kobanê saldırısı ve ardından gelişen direniş ile birlikte, devlet-ten devlete diplomasi boşa çıkmış, ilk defa halk diplomasisiön plana çıkmıştır. Zira dünyanın başına bela olmuş bir gücekarşı devletler değil, bir halk direnişe geçmiştir.

Adem UZUN*

Page 17: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

18 2013 Özel Sayı

Yıllardır sömürgeci güçlerin si-yasetiyle yönetilen Kürt halkıkendi siyasetini oluşturarak,bölgede ve dünyada öznel birgüç olarak hareket ederek,

kendi kendini yönetmek, hak ettiği statüyükazanmak için tarihin en büyük fırsatların-dan birini yakalamış bulunuyor. Bu imkan-ların en iyi biçimde değerlendirilmesi, öz-gürlüğün zeminini hazırlayan ulusal birkazanıma, kurumsal bir düzeye ulaşmasıise ulusal birlikle mümkün. Bu nedenle ulu-sal birlik ulusal kongre ile paralel ele alınanbir konu. Kürdistan'ı DAİŞ ve benzeri terör-lere karşı savunmak kadar, yeniden şekil-lendirilen Ortadoğu'da Kürdistan'ın gele-ceğinin tayin edilmesinde de Kürt siyaseti,tarihi bir misyonla karşı karşıya.

Eskiden Kürdistan'ı parçalayarak Türk,Arap ve fars ulus devletleriyle halklara kankusturmayı sağlayanlar, bugün ise palazla-nan ve neoliberal sermaye akışı açısındanengel teşkil eden bu devletlere yönelmek-tedir. Bununla beraber, Asya'dan Batıya ta-şırılması düşünülen enerji kaynaklarının enönemli güzergahı Kürdistan'dır. Kaldı ki Kür-distan'ın kendisi su, petrol, gaz gibi yer altıve yer üstü zengin kaynaklara sahiptir. YineKürdistan'ın jeostratejik konumu da ol-dukça önemlidir. Kürtler, değiştirilmek iste-nen dört ulus devletin en kritik coğrafikalanlarındadır. Bu, Kürtler açısından deza-vantaj kadar avantajlı bir posizyon sunmak-tadır. Avantajı görmenin öncelikli şartı ulu-sal birlik ruhdur.

Ortadoğu'nun en kadim halklarından

olan Kürt'e rağmen oluşturulmak istenenyeni bir düzen, sorunun nedeni olduğu ka-dar, mücadelemizin de en büyük gerekçe-lerini oluşturuyor. Kürtler kendi kaderini ta-hin etme hakkını nasıl kullanacaklarıyönündeki dayatmayla birlikte, Kürt siyasetide yönlendirilmek istenmekte, baskı oluş-turulmakta. Kürtler için üretilen çözümü,Kürtlerin pratikleştirmesi beklenmekte,hatta Kürtler'in Bağdat, Ankara, Tahran veŞam'a nasıl yaklaşmaları gerektiği bile söy-lenmektedir. Burada esas sorun Kürtleri nes-nel bir güç ya da kullanım değeri olarakgören bakış açısıdır.

Bu nedenle Kürtlerin kendi diplomasisinioluşturması ve tarihimizin olumsuz deney-leri sonucu oluşan diplomasiye karşı ürkek-liği aşmaya ihtiyacımız var. Ürkekliğin ne-denini ise yine tarihmizde aramak gerekir.90 yılı aşkın bir süredir Türk, Arap ve Farsulus devletleri tüm uluslararası ilişkiler veittifak politiklarında Kürtlerin siyaset sah-nesindeki çabalarını hep teşir etmişlerdir.Kürtlerin diplomasi çabalarını dış güçlerleişbirliği yapmakla, Kürtlerin taleplerini isedışın kışkırtması ile teşir etmişlerdir. Kürtdiplomasisini aynı zamanda ''kendilerinekarşı ihanetle'' adlandırarak, Kürtlerin so-runu siyaset aracılığıyla çözmeleri önlen-meye çalışılmıştır.

Rojava Kürt siyasetini değiştirdi Bu politikaya karşı Kürt Özgürlük Hare-

keti'nin yıllardır verdiği mücadele ardından,Rojava'nın kendisine dayatılan bu politika-ların bir parçası olmayarak, öznel, iradi birgüç olarak siyasal çözümünü geliştirmesi,dış güçlerin alışılagelen ''Kürtlerin kendisidışında herkese hizmet etmesi'' politikasınıdeğiştirmeyi dayattı. Rojava Devrimi Kürt'ü,tabi kılmak, yönetmek isteyen politikayı ala-

şağı etti.  Kobanê direnişiyle daha da somutluk ka-

zanan bu değişimin sonuçları şöyle sırala-nabilir:

* Dış güçlerin çıkarlarına göre kurumsal-laşmış Kürt siyaset ve Kürt kartı artık es-kisi gibi mümkün değildir. Kürt-lere karşı birleşen, çatışan veuzlaşan güçler çok başlıOrtadoğu siyasetindeciddi zorluklar yaşa-maktadırlar. En baştaTürkiye, İran, Irak veSuriye eskisi gibianti Kürt koalis-yonu oluşturama-maktadırlar. YineNATO üyesi olanTürkiye, Batı dün-yasına eskisi gibiKürtleri ''bölücü veterörist'' olarak teşiredememektedir.

* Şengal ve Ko-banê cephelerindekikahramanca direnişKürt diplomasisi için deküresel çapta, altın bir fırsatyaratmıştır. Bunu değerlendir-mek de diplomaside ortak ulusaltaleplerin ifadesiyle mümkündür. Kürt dip-lomasisi mutlak anlamda hamlesel bir ka-rekterde olmak durumdadır. Halkımızın öz-gürlüğü açısından tüm güçlerle diplomatiktemasta olmak, savunma politikamızın ya-nısıra, Kürtsiz hiçbir platformun olmasınarıza göstermememiz gerekiyor.

Böl-yönet politikasına son verilmeliRojava'nın sağladığı bu zemin, Kürtler

güçlerinin politikalarını artık Ortadoğu'nun

böl-yönet unsuru olmayacağı noktasındaulusal ilkelere kavuşturmalarını, ulusal birlikeksenli hareket etmelerini gerektirir. Bu-nunla birlikte Kürtleri kontrol edebilmekiçin yaratılan ''iyi'' ve ''kötü'' Kürt partisi po-litikasına ciddi bir ulusal refleksle karşılık

vermek gerekli. Ulusal birlik siyase-tinde Kürt diplomasinin en temel

bir ilkesi de bu olmak zorunda-dır. İdeolojik ve çıkar politika-

ları bakımından farklı olanbakış açısı sorunlarımızı içsorun ve çelişkilerimiz ola-rak görüp, bunları ulusalmuhtevada gündemleş-tirmek zorundayız. Bu-nun imkanları bugünbulunmaktadır. UlusalKongre bu bakımdanda önemli bir işlev gö-rebilir.

İtaatkar toplumdan halk devrimine

20. yüzyıl deneyimlerinineleştiri ve özleştirisi üzerinden

şekillenen 21. yüzyıl, Kürt ger-çekliğiyle bugün Kürtleri Ortado-

ğu'nun kader tayin edici gücü halinegetirmiştir. Çünkü yeni Kürt uyanışının esa-sında sorgulanan dış güçler değil, Kürt top-lumu ve onun siyasal öncü güçleridir. Bu-nunla birlikte 20. yüzyılın itaatkar toplumgerçekliğinde radikal bir dönüşüm sağlan-mıştır. 40 yıl önce başlayan Kürdistan Öz-gürlük Mücadelesi, kadın özgürlüğüyle ita-atkar gerçekliği devrimsel manada aşarak,en alttakilerini toplumsal özgürlüğün engüçlü inşa gücü yapmıştır. Rojava Devri-mi'yle bu durum, dünyada tüm altakiler içinyeni bir umut ve heyecan yaratmıştır.  

Nilüfer KOÇ*

Ulusal birlik özgürlüğü hızlandıracak

Kobanê bizeuluslararası dayanış-

manın gücünü kazandı-rırken, bu gücün etkisini de

gösterdi. Kobanê gibi şaş-maz bir pusulamız varken, di-renişle dirilişler yaratan bugerçekliğin ulusal birliği dediriltmesi elbette müm-

kün. Yeter ki bu direnişidoğru değerlendir-

meyi bilelim.

Page 18: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

192013 Özel Sayı

Sömürgeciliğin Kürdistan'da yol açtığıtoplumsal ve siyasal parçalanmışlık sancı-larımız, devrimsel gelişmelere rağmen,azınlık da olsa mevcudiyetini korumakta-dır. Ulusal birliğin öncelikli görevi ise bunuaşmaktır. Bu aşılmadan içte 20. yüzyıldankalan ''truva atları'' ile Ortadoğu'daki yenifırsatları değerlendirmek mümkün olma-yacaktır. Dolayısıyla ulusal birlik somut ola-rak 20. yüzyılda şekillendirilen gelenekselve 21. yüzyılda doğan modern Kürt siyasetiarasındaki mesafeyi kapatmaktır.

Ulusal birlikte uzlaşmaya ihtiyaç var İçte, öncelikle Kürdistan'da var olan ge-

leneksel ve modern bakış açılarının ulusalbirlik noktasında uzlaştırılmaya ihtiyacı var.Dolayısıyla ulusal birlikte uzlaştırma, tavizverme, tahamül dili ve üslubu önemli ola-caktır. Ulusal birlik, çıkar için katı, dogmatik,kendinde ısrar etmek yerine, zarar verenisömürgeci güçlerin kucağına itmemekleolur. İten ve dıştalayan dil ve tarz ancak dışgüçlere hizmet edecektir. Uzlaşma siyaseti

ilkesizlik değildir. Çünkü uzlaşma aynı za-manda konsensüs prensibini öngörür. Di-ğer tarafla empati kurmak ve birbirini an-lamak gerekli. Yani somut olarak bir parçaiçerisinde bir parti, bir parti içerisinde birbirey dayatması olsa bile bunu anlayarakaşmak önemli olacaktır. Etiketleme, teşhir,anti-propaganda yerine anlayarak dü-zeltme zorunluluğumuz bulunmaktadır.Burada esas sorumluluk Kürdistan'da genişhalk kitleleri tarafından kabul gören hare-ketlerindir. Birleştirme de bu güce paralelolarak büyük düşünmek ve büyük ka-zanma sorumluluğuyla hareket etmekleolabilir. Unutulmaması gereken en önemlihusus; bizim kazanmadığımızı başkalarınınkazanacağı gerçeğidir. Özellikle de Orta-doğu'da herkesin çıkarlarına uygun güçleraradığı böylesi bir süreçte...

İradi ve örgütlü katılım demokratikleştirir Yine ulusal birlik politikasının aşılma-

sında monopolist, elit, erkek egemenlikli

agresif yaklaşımların aşılması ve  demo-kratik kültürün geliştirilmesinde kadınlarınörgütlü katılımı önemlidir. Yani kadınlarıniradi ve örgütlü katılımı ulusallığın demo-kratikleşmesinde belirleyici olacaktır. Kür-distan'da siyaset çoğulcu demokratik birkarekterde olmak zorunda. Bu nedenleulusal uzlaşı aynı zamanda sadece etnikkimliklere dayandırılmamalıdır. Tüm halk-ların ve inanç gruplarının iradi katılımınıesas almak, kalıcı iç barışın teminatı olarakgörmek önemlidir. Buna şu an DAİŞ eliylehalkları birbirine kırdırtma siyasetini Kür-distan merkezli sürdürme gibi küresel birtehdit de eklenmiş bulunmaktadır. Kürdis-tan'ı farklılıkların bütünlüğüyle güzel kıl-mak mümkünken milliyetçi bakış açılarıyerine, yurtseverlik ve Kürdistan denilenyurdun Kürdistan'da yaşayan herkesinyurdu olduğunu görerek yaklaşmak her-kese kazandıracaktır. Böyle olursa, Kürdis-tan yeni Ortadoğu'da geleceğin profiliniortaya koymuş olacaktır.

Rojava burada başarılı bir başlangıç

yaptı. Sıra Rojava deneyimini Kürdistan ge-nelinde ve Ortadoğu'da uygulamaktır. Ko-banê bize uluslararası dayanışmanın gü-cünü kazandırırken, bu gücün etkisini degösterdi. Kobanê gibi şaşmaz bir pusula-mız varken, direnişle dirilişler yaratan bugerçekliğin ulusal birliği de diriltmesi el-bette mümkün. Yeter ki bu direnişi doğrudeğerlendirmeyi bilelim.

Rojava Kürt iradesinin kabul görmesi vetaleplerinin sesli dillendirilmesinde bir dö-nüm noktası, milattır. Kürt gerçeğinin artıkgözardı edilemeyeceği, inkarla olmayaca-ğını direnişi ve mücadelesiyle söyleyen vetüm dünyaya söyletendir.

Özetle, yönümüz Kobanê'de, direniş cep-helerinde olup, direnişte kazanılan tecrü-beleri Kürt siyasetinin diğer alanlarına ta-şıyıp, birliği sağlarsak, 2015 yılında Kürtmücadelesini her alanda yeni başarılarlataçlandırmamız mümkün. Ulusal birlik hakettiğimiz özgürlüğün adımlarını hızlandı-racaktır…

* KNK Eşbaşkanı

Page 19: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

20 2014 Özel Sayı

Kobanê direnişi, 200 yılı aşanKürdistan Özgürlük Müca-delesi’nin en kıymetli par-çasıdır. Dayandığı tarihselmirasın üzerine bina ettiği

karşı koyuşu ve zafere odaklanmakla ye-tinmeyip adil bir vizyona sahip oluşu, butaltifi şimdiden hak ediyor.

Rojava Devrimi ile birlikte tüm eksik-liklerine rağmen diplomatik ilişkiler deçalışmalarımızın temel bir ayağını oluş-turdu. Diplomasinin gereğine, sağlaya-cağı ilişki ve ittifaklara önem verdik. Di-yaloga açık olmakla yetinmeyip diyalogkanallarını zorladık. Ülkemizi, vizyonu-muzu, temsil gücümüzü, taleplerimizidevletlere ve halklara anlatmaya çalıştık.

Savaşın, çatışmanın bir boyutunu dadiplomatik sahada yaşadık. Rojava’dakisavaş kadar şiddetliydi. Müthiş bir blokajvardı. Blokajın öznelerinin manipülatifve çelişkili karalama kampanyasını ber-taraf etmeye çalıştık. Onlara görePYD’nin rejim yanlısı ve Şii bloka dahilolması ile ABD ve İsrail işbirlikçisi olmasımümkündü. PKK üzerindeki haksız itha-mın PYD için geçerli olması gayretini deeklediler. Pes etmedik. ABD, AB ve üyedevletler ile Rusya nezdinde kapıları zor-ladık, temas ve görüşme kanalları açtık,meramımızı paylaştık.

***Kobanê direnişi, diplomatik barikatları

büyük oranda yıktı. Kobanê, diplomasısahasında bir patlama yaptı. Kobanê di-renişinin en temel özelliklerinden biri deherkesin gerçeğini alenileştirmesidir.Haklı ile haksızı, terörist ile direnişçiyi,kirli hesaplar ile temiz tasavvurları ber-raklaştırdı. Herkes Kobanê’nin afişe ettiğirealitiye göre pozisyonlarını gözden ge-çirdi. Devletler, kurum ve kuruluşlar ilişkibiçimlerini revize etti. Herkes bu davanıngerçek sahibi ve önemli bir aktör oldu-ğumuzu anladı. Direnişin ardından Kürt-ler direkt muhatap alınmaya başlandı.ABD resmi görüşmelere geçti, İngiltereDışişleri Bakanlığı düzeyinde PYD’yi res-men kabul etti. Bunu takip eden diğergörüşmeler eklendi.

***Başkalarının dikkat çekmediği ama bi-

zim PYD ve TEV-DEM olarak çok önem-sediğimiz bir sonuç da halkların deste-ğinin büyük bir sıçrama yapmasıdır.Kobanê direnişi, halklar arasında kurdu-ğumuz bağ ve köprülerin bir aynasıoldu. Haklı davamız ve direnişimizin et-kisiyle tüm dünya halklarından destekgördük. 40 ülkede, 216 büyükşehirdemilyonlarca kişi sokaklara döküldü. Ko-banê, Kürdistan’ın bir parçasıdır ve Ko-banê için sokaklara çıkan milyonlar, Kürthalkının/Kürdistan’ın sesine ortak oldu.Kobanê için kalbi atan 40 milyon Kürt’emilyonlar eklendi. Özellikle 1 KasımDünya Kobanê Günü ile doruğa çıkan

destek de bir çok kapıyı daha açtı. Aslında bütün bu toplam, bizim için ilk

adımlardır. En zoru Kürt halkı ve müca-delesine yönelik önyargıların kırılmasıydıve bunu başardık. Takdir gören direnişi-miz ve haklı mücadelemiz meyveleriniverdi. Kürt halkı olarak muhatap alındık

ve Ortadoğu’nun en önemli ak-törlerinden olduğumuz dost, düşmanherkesçe kabul edildi. Daha hızlı adımlarlayol alabilir, sağlam mevziler yaratabiliriz.

***Peki bizim eksikliğimiz yok mu? Elbette

var. Dış saha ve diplomaside yeniyiz. De-zavantajlıyız. En büyük sorunlarımızdanbiri diplomasi alanındaki kadro yetersiz-liğimiz. Savaş cephesindeki ordu gücü-

müz ile diplomasi alanındaki kadro gü-cümüz ne yazık ki birbirine denk değil.Her ülkede, her şehirde bir temsiliyetimizolsaydı bu tarihi direniş ve eşsiz desteğinsonuçlarını çok daha iyi derleyebilirdik.Yetersiz kalıyoruz.

***Yukarıda bahsettiğim blokaj özneleri

de kötülüğün hükmünü icraa etmektenvazgeçmediler. Bu savaş sürecek. Savaşıortaya çıkaran nedenlere çözüm bulun-muş değil. Bizim projemiz nettir; halklariçin ideal denilebilecek bir perspektifsunuyoruz. Ancak diğer kesimlerin birrota belirlememiş olması, büyük sorun.Arap güçleri çözümü kabul etmiyor. Pro-jemizi ve taleplerimizi, diğer kesimlerede aktarmak, ortaklaşmak; mücadele-mizi, sistemimizi tanımalarını sağlamakistiyoruz. Bu safhanın mutlaka olumlusonuçları olacaktır.

***Yanlış, er ya da geç sahiplerine geri

tepecek; sahipleri dışında kabul gör-meyecektir. Gönül isterdi ki; 2015 yı-lında çözüm olsun ama koşullar bunu

göstermiyor. Ne zaman biteceğini kes-tirmek güç. Kürt halkı olarak maddi,manevi ve psikolojik boyutuyla hazır-lıklıyız. Kimse, Kürt halkını gözardı ede-rek bir siyaset yürütemeyecek. Yok et-mek istediler ama başaramadılar; varız,gelecekte de var olacağız. Kürdistan’ındört bir yanında süren mücadelemiz,bunun garantörüdür.  

*PYD Eşbaşkanı

Kobanê direnişi, diplomatik barikatları büyük oranda yıktı. Kobanê, diplomasi sahasındabir patlama yaptı. Haklı ile haksızı, terörist ile direnişçiyi, kirli hesaplar ile temiz ta-savvurları berraklaştırdı. Devletler, kurum ve kuruluşlar ilişki biçimlerini revize etti.

Düşmeyen kentin açtığı kapılarSalih MUSLİM*

Page 20: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

212014 Özel Sayı

Fotoğraflar: BİRCAN YILDIZ-VEYSİ ALTAY-BOTAN GULAN-İSMAİL ESKİN

Page 21: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

22 2014 Özel Sayı

Türk devleti, kıyamet kopsa vegemiye her türden birer örnekalınmak istense "MümkünseKürtler binmesin" diye uğra-şacak kadar saçma sapan bir

Kürt fobisinden, korkusundan muzdariptir.Bu travmatik yaklaşım, kolay kolay stratejikbir değişikliğe evrilmeyecek gibi görünü-yor. Kürtler, neo-Osmanlı içinde bir renk,şemsiyenin altında yaşayan bir halk değil,eşitler arası ilişki ve bizatihi kendi şemsi-yesini tutmak istiyor. Ortadoğu HalklarKonfederasyonu'nda eşitler arası ilişki; neo-Osmanlı'da ise egemen bir ulusun diğerulusları kendi kanatları altına alma gayretivardır. Dolayısıyla AKP Hükümeti'nin neo-Osmanlı yaklaşımı ile Kürt Özgürlük Hare-keti'nin Ortadoğu Halklar Konfederasyonuyaklaşımı, temelden farklı iki çizgidir.

Korkunç bir tahribat, çelişki ve kutup-laşmanın girdabında olan Ortadoğu'da tekbaşına etnik, sınıf, inanç bazlı siyaset çözümüretemiyor. Bütün sorun alanlarını aynıanda ve ölçüde sahiplenip aralarındaki di-yalektik bağı kuramayan bir siyasetin Or-tadoğu'da başarı şansı ve geleceği yoktur.Halklar Konfederasyonu'nu da öngörenDemokratik Modernite perspektifi, adetapanzehir gibi ortaya çıktı. HDP de bu pers-pektifi esas alarak partileşmeye doğru gitti.Mezhep, etnik kimlik, temel sınıf, cinsiyet,insan doğa çelişkilerinin tamamı, HDP'ninprogramının ve mücadelesinin parçaları-dır. HDP, Ortadoğu'daki yüzlerce yıllık halk-lar, kimlikler, ezilenler arası parçalanmışlığaya da çizilen yapay sınırlara tam da mer-

hem gibi gelen bir siyaset ortaya koyuyor.***

Kürdistani çizgi mutlaka olmalı ve bun-dan geri adım atmak Kürt halkına kaybet-tirir. Bağımsız devlet ile özerklik meselesin-deki tartışmada bir nokta ıskalanıyor.Bağımsız devlet olmayı savunabilirsiniz fa-kat nasıl bir yönetimi olacağını tarifleme-den savunursanız, boşluğa kurşun sıkarsı-nız. Ben, bağımsız devlet ama içiDemokratik Özerklik ile doldurulmuş birdevlet, derim. Kürt Özgürlük Hareketi'ninve Sayın Öcalan'ın ortaya koyduğu Demo-kratik Özerklik projesi, bağımsız devletin al-ternatifi değildir; bağımsız devletlerin nasılolması gerektiğidir. Öcalan bağımsız devletfikrine değil, ulus devlet fikrine karşıdır. KürtÖzgürlük Hareketi de bağımsız devlet fik-rinden geri bir pozisyona düşmemiş; ba-ğımsız devlet fikrini ideolojik olarak çokdaha geliştiren demokratik bir sıçrama yap-mıştır. Kürt halkı adına daha ileri bir taleptebulunuyor; geri bir talepte değil. Bugünkükoşullarda Türkiye Cumhuriyeti içindemümkünse özerklik gerçekleştirilecek. Bü-tün halklara özerkliği sağlayacak bir müca-dele yürütülüyor. Bunun gerçekleşme şansıolmadığı anlaşılırsa sonsuza kadar Türk dev-letinin özerkliği tanıması beklenmeyecek.

***HDP de Kürdistanilik fikrine ters, onunla

çelişen bir çizgi değil; onu kapsayan, ku-caklayan, barındıran bir çizgi olarak büyü-yor. HDP, sadece Türkiye'nin batısında de-ğil, Kuzey Kürdistan'da da kitle partisiolarak örgütleniyor. HDP vizyonu, ne Kür-distan'a ne de Kürdistaniliğe yabancıdır.Kürdistan siyaseti ve talepleri ile Türki-ye'deki mezhep, sınıf, cinsiyete dayalı bü-tün talepleri bir arada, aynı siyasi program

etrafında, çok dengeli bir biçimde buluş-turmayı başardı HDP. Türkiye'de sahayainme, yer tutma gücü çok arttı.

HDP, bütün halkların kendini yönetme,kaderini tayin etme hakkını tereddütsüz,amasız, ancaksız savunur. Bunun en ba-şında da Kürt halkı gelir. Kürt halkı kaderiniDemokratik Özerklik ile çizmek istiyorsa -ki şu anda durum budur- bunu tartışmakHDP'ye düşmez. HDP bunu koşulsuz des-teklemek durumundadır. Kürtler bağımsızbir devlet isteyebilir ve temel hakkıdır. Odurumda da HDP, hepimiz, o çizginin et-rafında kenetleniriz. Bunu yaparken Yoz-gat'ta veya Konya'da farklı bir şey söyle-miyoruz. Kürt halkının bütün haklarınısavunduğumuzu, bütün HDP'liler heryerde söylüyor. Kürt halkının taleplerini ör-terek, savunmuyormuşuz gibi yaparak Tür-kiye'de örgütlenmiyoruz. DolayısıylaHDP'ye verilen her oy, aynı zamanda Kürthalkının mücadelesine destektir, onaydır.

***Bu kadar adil olmayan bir yarış içeri-

sinde bile yüzde 10'a yakın bir oy alabil-miş olmak, bu çizginin halkta heyecanyarattığını gösteren en somut olguydu.Seçmenin yüzde 40'a yakını da "oy vere-bilirim" noktasına geldi. Türkiye Cumhu-riyeti tarihinde ilk defa sistem eleştirisinibu kadar köklü yapan, devrimci bir siyasiparti, 81 ilde örgütlenmiş olacak. Ocakortasından itibaren bütün teşkilatlarıylaseçime hazır hale gelmiş olacak.

***HDP her yerde, herkese ulaşabilecek bir

partiye dönüşüyor. O nedenle doğrudanbeni, benimle birlikte partimi, temsil etti-ğim siyasi çizgiyi hedef alarak kriminal halegetirmeye çalışıyorlar. İnsanların giderek

sempati duyan, ilgi duyan yönlerini törpü-lemeye çalışıyorlar. Elbette ki benim sa-vunduğum siyasi çizgi, temsil ettiğim si-yaset anlayışıdır onları rahatsız eden. Yoksaben bir popüler sinema sanatçısı filan de-ğilim. Tanınırlığım, savunduğum siyasi çiz-giden geliyor. Söylediklerimle, arkamdakihalk ve mücadele gerçeğiyle varım. Banayönelen her türlü saldırı, siyasi çizgimize,temsil ettiğimiz mücadeleye yönelik birsaldırıdır, bunda hiç tereddüt yok. Bundanürktükleri, korktukları çok açıktır.

***Bizim jenerasyonumuz, Kürt Özgürlük

Hareketi'nin içinde büyüdü. Tabiri caizseçocuklarıyız. Bizi yetiştirdi, büyüttü ve yet-kinleştirdi. Şimdi değişik yerlerinde yöne-tici kademesindeyiz. Hareketin ahlakına,kültürüne, mücadele değerlerine aykırı dü-şecek hiçbir şeyi yapmayız, yapamayız. Bi-zim aramızda ne koltuk yarışı ne rekabetne de ayak oyunları olur. Çok yazıp çize-cekler, seçim yaklaştıkça çok yıpratıcı kam-panyalar yapacaklar ama psikolojik savaşakarşı hem biz hem de halkımız şerbetliyiz.

***81 ilde toplam 550 aday göstereceğiz.

HDP programındaki çok sesliliğe, renkli-liğe, kültürlülüğe denk profili olan 550adayın yaratacağı sinerjiyle meydanlaraindiğimizde görülecek ki, seçimin konu-şulan tek partisi HDP olacak. Seçim vaat-leri, programı, öneriler, devrimci tutumuve ciddiyetiyle... Yüzde 10 barajının zih-nimizde olduğunu göreceğiz. Önce zih-nimizdeki barajı yıkacağız, sonra seçim-lerde de tuzla buz edeceğiz.

*HDP Eşbaşkanı Demirtaş'ın özel sayımıziçin söyleşisinden derlenmiştir.

Selahattin DEMİRTAŞ*

HDP zihinlerdeki barajı yıkıyor

Page 22: Yeni Özgür Politika 2014 Özel Sayı

23 2014 Özel Sayı

Türkiye’de günde ortalama beşişçi yaşamını yitirmekte. İş ci-nayetleri istatistiklerine baktı-ğımızda, son on yıl boyuncaişçi ölümlerinin düzenli olarak

arttığını görmekteyiz. SOMA, Ermenek gibitoplu ölümlerle ancak kamuoyunun gün-deminde baş köşeye oturabilen bu cina-yetler, diğer durumda haber niteliği biletaşımıyor! Neredeyse artık bu kayıplar do-ğal görülmekte, ‘işin fıtratı’ndan sayıl-makta… Hakim medyanın hükümet yan-lısı olanının, olmayanının sermayeninçıkarları söz konusu olduğunda nasıl ben-zer bir habercilik anlayışına sahip olduk-larını, işçi cinayetlerine olan duyarsız tavır-larında görmek mümkün. 

İşçi cinayetlerinin giderek artması, SO-MA’da tarihte eşine az rastlanır toplu ma-denci ölümünün yaşanması, işçi ölümlerikadar işçilerin yaralanma, sakat kalma ra-kamlarındaki dramatik artışlar, on yılı aşanbir süredir uygulanan ekonomi politikala-rının beklenen sonucudur. Bugün Tür-kiye’de ekonomi alanında uygulanan mo-del, neoliberalizm diye adlandırılan,kapitalizmin bugünkü versiyonudur. Bumodel son kırk yıl boyunca tüm dünyayadayatılan bir modeldir ve gelişmiş kapita-list ülkelerden en yoksul ülkelere kadaryaygın bir uygulama alanı da bulmuştur. 

Eşitsizlikler üzerinden baktığımızda,dünyanın içinde bulunduğu durum hiç içaçıcı değil. Her alanda eşitsizliklerin giderekarttığını, gelir uçurumunun inanılmaz bo-yutlara ulaştığını izliyoruz. Bu eşitsizliğinsürdürülebilmesi giderek artan şiddet vebaskı rejimlerine muhtaç! Savaşların sü-rekliliği, iç güvenlik anlayışının hakim dev-let modeli için belirleyici olması, bütçeler-den güvenlik harcamalarına ayrılanpayların her yıl artması eşitsizliklerin sür-dürülebilmesine yönelik otoriteryen bir re-jim için gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. 

Tüm bu gidişata dur diyebilecek top-lumsal muhalefet hareketlerinin, sınıf mü-cadelelerinin zayıf kalması, iş yaşamınınyeniden örgütlenmesiyle alakalı gelişti.Emeğin yeni dünyası örgütsüz çalışma bi-çimleri üzerinde şekillenirken, ortaklaşmışmücadele alanları çalışma yaşamının dı-şında kendisine yer aramaya başladı. Se-attle’dan bugüne ortaya çıkan mücadeleformlarında bunu izlemek mümkün. 

Neoliberal politikalarda birinci Türkiye

Dünyadaki bu gelişmelerden Türkiyede nasibini fazlasıyla aldı. Bu fazlalık kısmıkuşkusuz AKP Hükümetlerinin neoliberalpolitikaları uygulama konusunda birin-ciliği kimseye kaptırmama hevesidir. İk-tidarını güçlendirecek bir araç olarak kü-resel sermayeyle olan mükemmel

uyumu ekonomi politikalarının merke-zine oturturken, işin dozunu o kadar ka-çırdı ki, bizzat burjuva iktisatçıları tara-fından, neoliberal ideolojiye kendisinifazlasıyla kaptıranlar tarafından bile eleş-tirilmeye başlandı.  2002 ile 2007 yıllarıarasında uygulanan ekonomi politikala-rına baktığımızda, bu teslimiyetçi yeni-den yapılanmanın çeşitli uygulamalarınıgörmeniz mümkün. Faiz dışı azla ile bi-çimlenen bütçe, özelleştirmeler, yabancısermayenin ihtiyaçlarına uygun düzen-lemeler, vergilerin dolaylı vergiler ağırlıklıolarak yapılandırılması, vergi cennetinebenzer uygulamaların yaygınlaşması,bankacılık ve sermaye piyasalarına yö-nelik operasyonlar, sosyal politikalarınhayırseverlik diye tanımlanan yardımamuhtaçlık eksenine çekilmesi, teşviklerinyeniden düzenlenmesi, inşaat sektörü-nün ön plana taşınması bu dönemin be-lirgin özellikleri. 

Ekonomik alt yapının bu şekilde biçim-lenmesi özellikle 2011 sonrası iktidarın sür-dürülebilmesi için gerekli zemini sağladı,hala da sağlıyor. Bu zemin her şeyden önceemek mücadelesi açısından, ciddi bir mu-halefet hareketinin yoksunluğuna yol açı-yor. Bu ekonomi politikasına karşı muha-

lefet hareketinin en güçlü

dayanağını oluş-turacak olan emekçilerin direnişleri ve mü-cadeleleri ön palanda olması gerekirken,muhalefeti oluşturan dinamikler yoğun-luğunu siyasal alanda bulmakta. 

AKP’nin neoliberal ekonomi politikala-rına katkısı muhafazakar toplumsal yapınıngüçlendirilmesidir diyebiliriz. Muhafazakarbir ekonomi anlayışıyla muhafazakarlıkdozu iyice artan bir toplumsal yeniden ya-pılanma aslında topluma ait olan haklarınsermaye ve iktidar lehine nasıl gasp edile-bilirliğini bize gösteriyor. Toplumun mu-hafazakarlaşmasına en önemli katkı top-lumun mütedeyyin olarak nitelenenkesimlerinin duyarlılıklarının politikleştiri-lerek toplumsal karşıtlıklarda belirleyici ol-masını sağlamak AKP için vazgeçilmez birtaktik. Bu taktik bir taşla birden çok mese-lenin halledilmesinde çok önemli bir işlevgörebilmekte.

Sermayenin hedefinde işciler

Muhafazakar ekonomi anlayışının te-

mel sorunu işgücü üretimve sosyal maliyetlerinden

kurtulmaktır. İşgücünün bu maliyetleriinsanca yaşamak için gerekli olan ücret-tir, eğitim sağlık sosyal güvenlik hakkıdır,güvenceli çalışmadır, ailesinin refahıdır,geleceğidir. Bu maliyeti karşılamak içinsermayenin ihtiyaç duyacağı kaynaklaryeterince gelişmemiş ise, maliyetlerdenkurtulmaya yönelik ilk hamle işçilerinücretlerinin düşürülmesi, kamu eliylesağlanan sosyal hakların budanması, işçigüvenliğinin yok sayılması olacaktır.Bunları hayata geçirebilecek gücü AKPküresel sermayeden aldığı fon desteğikadar, içeride yürütülen İslami motifli si-yaset anlayışından da aldı. İşçinin hakkıda adı da kalmadı…

Sınıfın bu denli saldırı altında örgütlübir mücadele ortaya koyamamasında gü-vencesiz çalışmanın, fabrika toplumundağılması sonucu ortaya çıkan çalışmayaşamının merkezsizleşmesi, toplumsalemeğin farklı kimlikleriyle görünürlüğüne

kültürel ve demokratik barışıklığın olma-ması, ekonomi ve siyaset arasındaki bağıliberal dünya görüşünün arzuladığı bi-çimde zayıflatmıştır. Tüm bunların günlükhayata yansımalarından biri olarak işçi ci-nayetlerini görebiliriz. 

Toplumsal emek ortaktır

Bu cinayetlerin müsebbibi bellidir. Bu-gün Kürt sorunundan kadın sorununa,ekolojik mücadeleden inanç özgürlüğümücadelesine kadar tüm eşitlik ve öz-gürlük mücadeleleri ortaklaşmak zorun-luluğunu her geçen gün daha fazla his-sediyor. Bu mücadelelerin ortaklaşma-sında en güçlü belirleyen ise bu müca-delelerin toplumsal emeğin ortak mü-cadelesi olduğu anlayışının gelişmesiolacaktır. İşçi cinayetleri bu anlamıyla or-taklaşmayı zorunlu hale getiren önemlibir göstergedir. Ölen Kürt’tür, kadındır,çocuktur, doğadır, Alevidir, Müslümandır,velhasıl yoksul emekçidir…

*HDP PM Üyesi

İşçinin hakkı da adı da kalmadıSezai TEMELLİ*

İşçi cinayetleri toplumsal mücadelede ortaklaşmayı zorunlu halegetiren önemli bir göstergedir. Ölen Kürt’tür, kadındır, çocuktur,doğadır, Alevidir, Müslümandır, velhasıl yoksul emekçidir…