52

OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

Embed Size (px)

DESCRIPTION

ÖZEL OPTİMED HASTANESİ SAĞLIK DERGİSİ

Citation preview

Page 1: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN
Page 2: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN
Page 3: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 1

Başhekim ile Söyleşi

Aktiviteler

İlk ve Doğal Uyuşturucumuz Aşk

Böbrek Taşlarından Korunmak İçin Nasıl Beslenmeliyiz?

Güneş Işığı Vitamini

Minimal İnvaziv Cerrahi Nedir?

Diyabet Dişi de Vuruyor

Sünnet Önemli Bir Cerrahi Müdahaledir

9 Soruda Fıtık

Miyom Nedir?

Optimed Hastanesi ve Optimed Tıp Merkezi ile Axa Sigorta Arasında “Sağlığım Tamam” Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Anlaşması Yapıldı

Optimed Sağlık Hizmetlerine En Hızlı Ulaşmanın Yolu "Online Randevu"

Staj Yapmak Neden Önemli?

Hastanemiz Çevre Yönetim Sistemi Belgesi'ni Almaya Hak Kazandı

Hoşgeldin Ya Şehri Ramazan

Lale Mansur ile Röportaj

Eğlenelim

Yıl:4 Sayı:12 Nisan-Mayıs-Haziran 2013

İmtiyaz SahibiOptimed Sağlık Hizmetleri San. Tic. A.Ş. adına

OP. DR. AYHAN AKBIYIKOP. DR. AYHAN ARSLAN

Yayın AdıOptimedya Özel Optimed HastanesiSağlık Dergisi

YÖNETİM

ÖZEL OPTİMED HASTANESİAtatürk Cad. No:118Çerkezköy - TekirdağT: 0282 726 05 55F: 0282 726 55 [email protected]

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüELÇİN SÜLEYMANOĞLU

Yayın KuruluOP. DR. AYHAN ARSLANAYSEL ÖZMENDERYA ZENGİNGAMZE BEYAZNURGÜZEL UÇARSİBEL YÜCEUĞUR YUVARLAKYILDIZ BAYIR

YAPIM

EditörSARE KUŞ

Grafik TasarımBİLAL AKGÜLwww.bilalakgul.com

Baskı: Toprak ReklamCemiatik Mah. Kantarcı Sk. No. 13/1 ÇORLUT: 0282 651 29 25

Yayın Türü: Yerel Süreli / Üç ayda bir

ISSN: 1309-9337

Ö Z E L O P T İ M E D H A S T A N E S İ S A Ğ L I K D E R G İ S İ

Dergide yer alan içeriklerin hiçbiri profesyonel danışmanlık, teşhis, tedavi veya tavsiye yerine geçmez. Dergimizde sözü geçen herhangi bir belirti veya rahatsızlığın tehşisi ve tedavisi için mutlaka konuyla ilgili nitelikli bir hekime veya resmi sağlık kuruluşlarına danışın.

248

12

18

22

26

14

20

24

30

32

38

40

424648

Page 4: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 20132

Doktor olmaya nasıl karar verdiniz?Doktorluk evrensel bir meslek. İnsanlık var olduğun-dan beri, belki de ilk insanla beraber ortaya çıkan, insanlar var oldukça da geçerliliğini koruyacak olan bir meslek. Ayrıca dünyanın her yerinde mesleğimiz geçerli. Tercihimin birinci nedeni bu.

İşin özünde insanlara yardım diyoruz. Onların sağlık-lı olmalarını, sağlıklı bir biçimde yaşamlarını sürdür-melerini sağlıyoruz. Bunun geri dönüşleri genelde olumlu oluyor. Hem maddi hem manevi. Doktorluk mesleğini seçme nedenim genelde bunlara da-yanıyor. Hem manevi tatmin hem de mesleki say-gınlık. Ayrıca ekonomik yönden de rahat ediyoruz. Zorlukların yanı sıra bu tür olumlu yönleri olduğu için ben ve benim gibi insanlar doktorluk mesleğini seçiyorlar.

Optimed Hastanesinin kuruluşundan bu-güne gelişim sürecini anlatır mısınız?Optimed hastanesi 2005 yılında Çerkezköy SSK Has-tanesindeki kendi branşında bölgenin tercih edilen sekiz doktoru bir arada daha iyi koşullarda hizmet verecek sağlık kuruluşu yapma fikriyle ortaya çık-

mıştır. Bu sekiz doktor -biri ben- bir şirket kurdu önce. Daha sonra bu şirket bir arsa aldı. Bu arsanın üzerine iki yılda inşaatını tamamlayarak 17 Temmuz 2007'de bu kuruluşu hizmete açtık. Açtıktan son-ra yıllar içinde kapasitemiz 40 yataktan 70 yatağa çıktı. Yoğun bakım ünitemiz de 7 yatakla açılmıştı şimdi 20 yatak. Farklı branşlara hasta müracaatları her geçe gün arttı. Bölgenin her yerinden hastalar hastanemize geliyor.

Bir buçuk yıl önce de Çorlu’da Cerrahi Tıp Merkezi açtık. Orada da ameliyatlarımız, fizik tedavi ünite-miz, endoskopi bölümümüz var. Butik bir hastane gibi çalışıyor; orayı büyütme planımız var.

Çerkezköy’de de ek bina çalışmalarına başlaya-cağız. Hastanemizin kapasitesini 70 yataktan 200 yatağa çıkaracağız. Ek bina inşaatını bir yılda bite-ceğini düşünüyoruz. Tekirdağ’ın yeni ilçeleri Kapaklı ve Ergene'ye yeni yatırımlar yapmayı planlıyoruz. Çorlu'daki merkezimizi Ergene ilçemize kaydırabili-riz. Böyle bir gelişme sürecimiz olacak. Bahsettiğim ek binayı yapınca helikopter pisti, ameliyathaneleri, yoğun bakım üniteleriyle farklı branşları olan büyük bir kompleks oluşturmayı düşünüyoruz.

Özel Optimed Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Ayhan Arslan:İnsana Yardım Ediyoruz

Page 5: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 3

Personel seçiminde nelere dikkat ediyor-sunuz? Hastanenizin personel alım kriter-leri nelerdir? Mesela kaç yıllık deneyim arıyorsunuz?Çok önemli bir konuya değindiniz. Sizler de sağlık sektörünün yetişen bireylerisiniz. Sağlık alanında bütün hastanelerin olduğu gibi bizim de personel sıkıntımız var. Personelin deneyimli olmasını isteriz ama yeni mezun olmuş, bu işi yapmaya niyetli ar-kadaşlarla da çalışıyoruz. Onlara deneyimi burada kazandırıyoruz.

Sağlık sektöründe sık sık işten ayrılmalar oluyor. Bu-nun nedeni devletin yoğun kamu personeli alımı. O yüzden özelden devlete eleman geçişi oluyor. Me-zun olup hastanemizde işe başlıyor; ameliyathane-lerde, yoğun bakımlarda, acilde deneyim kazanıyor; sonra devlet hastanesine geçiyor. Orada ambulans vs. gibi daha pasif daha ilgisiz bir konumda işe baş-lıyor. Bunlar aslında yetişmiş insan gücü açısından kayıp. En azından deneyimiyle ilgili alanda çalışsa, bir de ailevi nedenlerle, ailesinin yanına gitmek, evlilik vb. Çalıştıkları kurumdan ayrılıyorlar. Eleman sirkülasyonunun fazla olduğu bir alan bizim sektör. O denenle burada olan personel istihdam etmek istiyoruz. Ancak yeni mezun olmuş arkadaşları da işe alıyoruz.

Hastanemizin her tür ihtiyacını karşılamaya, onların daha verimli çalışabilmeleri için çeşitli alanlarda hiz-met içi eğitimler vermeye çalışıyoruz. Hastanemiz çalışanların özlük hakları, ücretleri, sigorta primleri göz önünde bulundurarak yaptığı puanlamada Türkiye'deki beş yüzün üzerindeki hastane arasında ilk yirmiye girdi.

Kaliteli bir sağlık hizmeti sunmak için hangi hususlara önem vermek gerekiyor? Kaliteli hizmet sunabilmenin farklı ayakları var. Yer-yüzündeki iki meslek hata kabul etmez; hatadan geri dönüş yoktur... biri doktorluk diğeri pilotluk. Diğer mesleklerde yaptığınız hatayı telafi edersiniz en fazla para kaybetmiş olursunuz ancak bunlarda hatanızı telafi edemezsiniz.

Bizde insanın kaynağı çok ödemli, deneyimli ya da deneyimsiz. Çalışan yaptığı işin bilincinde olmalı.

Hata yapmaması gerektiğini, hata varsa bunun nelere mal olacağını bilmeli. Latincede “önce zarar verme.” olarak Türkçeye çevrilen bir söz vardır. Bizim meslekte birinci prensip “önce zara verme” şek-lindedir. Bir insanın vücuduna müdahale ederek, onun hayatında bir değişikliğe neden oluyorsunuz.

Bu müdahale olumsuz olmayacaksa kötüye dön-dürmeme yönünde bir çaba içinde olmalıyız. Çalı-şanlara verdiğimiz mesajlardan biri o. insan emeği ve onun üzerinden verilen hizmet...

Sağlık sektörünün ikinci ayağı da ileri teknoloji. Tıb-bi cihazların hastalığı teşhiste, tedavide kullanılan cihazların yüksek kalitede olmasına dikkat ediyoruz. Onların bakımını verimini önemsiyoruz.

Üçüncü ayak da otelcilik hizmetlerinin iyi olması gerekiyor. Hastayı evindeymiş gibi rahat ettirecek bir ortam sunmak gerekiyor. Bu alanda çalışan yar-dımcı personelin eğitimini de iyi vermek gerekiyor. Bu ayakları birleştirince insanların güvenebileceği, sağlıklarına kolay kavuşabilecekleri alanında mü-kemmel sağlık kuruluşu meydana getirmiş oluyo-ruz.

Tekrar edecek olursam; sağlıkta kaliteli hizmet için çalışanların niteliği, ileri teknoloji ve otelcilik hiz-metlerinin çok iyi olması gerekiyor. Biz hepsini bir arada sunmak istiyoruz.

Sağlıklı yaşam için pratik önerileriniz ne-lerdir?Çok kabul görmüş zararlı alışkanlıklardan uzak dur-mak lazım; sigara içmek, aşırı, tuz, şeker ve alkol kullanımı. Düzenli yaşam önemli. Bazen kendimiz de yapamıyoruz; belirli vakitlerde uyuyup belirli vakitlerde kalkmak lazım. Haftanın iki üç günü 2-3 saat spor yapmalıyız. Yani işin yanında kendimize ve çevremize zaman ayırmamız gerekiyor.

İnsan sosyal bir varlık aynı zamanda ruhsal tarafları-nı da doldurması gerekiyor. İnsanı bir bütün olarak düşündüğümüzde midemizi doyurduğumuzda doymuş olmuyoruz manevi yönden de beslenme-miz gerekiyor.

Bir de genetik sağlık sorunları varsa düzenli olarak muayene olmak gerekir. Bazı hastalıklar bazı aileler-de sık görülüyor. •

Hastanemiz çalışanların özlük hakları, ücretleri, sigorta primleri göz önünde bulundurarak yaptığı puanlamada Türkiye'deki beş yüzün üzerindeki hastane arasında ilk yirmiye girdi.

Page 6: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 20134

Motivasyon ve Stres Yönetimi Konulu Eğitim YapıldıÇerkezköy Özel Optimed Hastanesi ve Çorlu Özel Optimed Tıp Merkezi çalışanlarına yönelik düzen-lediği hizmet içi eğitimle devam ediyor. Motivas-yon ve Stres Yönetimi konulu eğitim geçtiğimiz cumartesi günü saat 14.30-19.00 saatleri arasında Çerkezköy Ticaret ve Sanayi odasında yapıldı.

Çalışanların yanı sıra, Özel Optimed Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Ayhan Arslan, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nevzat Koç, Anestezi ve Reanimasyon uzmanı Uz. Dr. Yaşar Pala eğitime katılanlar arasında yer aldılar. Eğitimci Nilgün Ulu,

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

4. Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları’na KatıldıkÖzel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) tarafından organize edilen ‘Sağlıkta Or-tak Çözüm Toplantıları’nın dördüncüsü 24-28 Nisan 2013 tarihleri arasında Antalya’da düzen-lendi. Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, SGK, İl Sağlık Mü-dürlükleri, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları, Kamu Hastaneleri, Hastane Birlikleri Yöneticileri, Üniversite Hastaneleri ve Sigorta Şirketleri, sağlık sektöründe yaşanan gelişmeleri değerlendirmek için bir araya geldi.

Sağlık sektöründeki değişim ve yenilikleri değer-lendirmek için düzenlenen toplantının ana ama-cının sektörün sorunlarına, tüm paydaşların bir araya geldiği toplantılarla birlikte, ortak çözüm alternatifleri oluşturmak olarak belirtildi.

Toplantıya Optimed Sağlık Hizmetleri Genel Mü-dürü Op. Dr. Ayhan Arslan, İşletme Direktör Yar-dımcıları Süleyman Yılmaz, Elçin Süleymanoğlu, Hasta Hizmetleri Direktörü Nurguzel Uçar ve Has-ta Yatış Çıkış Sorumlusu Ezgi Gönül katıldılar. •

Page 7: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 5

Çalışanlarımıza Beden Dilini AnlattıKonusu beden dili olan eğitimi, Ulu Akademi Eğitim-Danışmanlık Hizmetlerinden Nilgün Ulu sundu. Dilsiz bildirişim olarak tanımladığı beden dilinin anlaşılır olması bakımından konuşulan dil ile mukayese edilmeyecek derecede önemli oldu-ğuna dikkat çeken Nilgün Ulu “İnsanoğlu çok kar-maşık bir yapıda yaratılmıştır. İnsanların birbirleri-ni anlayabilmesi için çoğu kez konuştukları lisan, anlatmak istediklerini ifade etmiyor. Oysaki beden dili birçok cümle ile anlatılmak istenen olayı daha etkili bir şekilde anlatabiliyor. Beden dili her kül-

türde farklı şekillerde kullanılıyor. Ülkeler arasın-daki farklılık bölgesel farklılıkların çok üzerindedir.” şeklinde konuştu.

EN ÇOK KULLANDIĞIMIZ DİL

Sözlü iletişimin günlük hayatta yüzde 10, ses to-nunun yüzde 30 ve beden dilinin ise yüzde 60 oranında kullanıldığını ifade eden Ulu sözlerine şöyle devam etti; “Yapılmış olan tespitler beden dilinin insanımız tarafından yüzde 60 oranında kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Bu sayının bizim hayatımıza bakıldığında gerçek oranı vermediği görülüyor. Gerçek tespitler beden dilinin yüzde 93 oranında kullanılmış olduğunu gösteriyor. So-rulan bir soruya hayır yerine başını yok manasında yanlara ya da arkaya doğru sallayarak cevap veren insanların sayısı daha fazladır.”

İNSANININ İLK ÖĞRENDİĞİ DİL BEDEN DİLİDİR

En büyük sembolün kullanılan kelimeler oldu-ğunu, sözlü iletişimin bitmiş olmasına rağmen beden dilinin devam ettiğini söyleyen Ulu “Be-den dili genellikle zamanla kazanılan bir özellik-tir. Sürekliliği olan bir iletişim sistemidir. İki insan arasında tartışma bitse de beden dilinin ifadeleri devam etmektedir. Bu nedenle tartışan iki kişiden çok daha fazla etkili olmaya çalışanı bulunduğu yerden başka bir yere çıkarılır. Sessiz iletişim, insa-noğlunun evrende öğrendiği ilk dildir” dedi.

GÜLE EĞLENE BEDEN DİLİ

Nilgün Ulu, kadın erkek ilişkilerinde ve iş hayatın-da bölgesel kültürlerin beden diline yansımasını mizahi bir dille Optimed Hastanesi çalışanlarına anlattı. •

hepimizin ortak derdi yarına güvenle varabilmek. Bu programın amacı bireylerin dünyanın yürüyen merdivenlerine tutunmalarını sağlayan biricikli-ğe ilişkin farkındalığını artırmak, kişisel SWOT'lar çıkarmalarını sağlamak ve kişisel yol haritalarını oluşturmalarına yardım etmektir.

Optimed Genel Müdürü Op . Dr. Ayhan ARSAN, “Sağlıkta personel motivasyonu, insanların işle ilgili isteklerini ve bağlılıklarını artırmak için yapı-lan bir çalışmadır. Motivasyonu yüksek çalışanlar, daha iyi performans göstermelerinin yanı sıra ye-teneklerini de daha verimli kullanırlar. "0 HATA" ve "Mutlu Personel" profilini hedefleyen OPTİMED, çalışanların performansının kurum başarısını etki-leyen en önemli faktör olduğu düşünülürse, moti-vasyon eğitimi ile çalışanlarda yüksek motivasyon sağlayarak kurumsal verimliliği artırmayı görev olarak üstlenmiştir.” dedi.

Seminerin devamında katılımcıların katıldığı oyunlar oynandı. •

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

Page 8: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 20136

OPTİMED, VII. Uluslararası Sağlık Hizmetlerinde Kalite Akreditasyon ve Hasta Güvenliği Kongresi’nde Ülkemizi Temsil Etti10 – 13 Nisan 2013 tarihlerinde Limak Limra Re-sorts Hotels Kemer ANTALYA’ da düzenlenen 7. Uluslararası Sağlıkta Kalite Akreditasyon ve Hasta Güvenliği Kongresi, Sağlık Kuruluşlarında Kalite Maliyetleri Ana teması ile Sağlık Akademisyenleri Derneği (SAD) ve Amerika Oklahoma Kalite Ensti-tüsü (American Institute for Health care Quality) katkıları ile gerçekleşti. Optimed Sağlık Grubu Ka-lite Direktörlüğü , “Risk Analizi Bir Maliyet midir?” konulu sunumunda sektörün geldiği noktayı ve sağlık kurumlarında yaptıkları çalışmaları anlata-rak sektörü temsilen katılımcılar arasında yerini aldı. •

Optimed Çalışanları Piknikte Bir Araya GeldiGeçtiğimiz günlerde Lala Deresi’nde gerçekle-şen pikniğe Özel Optimed Hastanesi personelleri ve aileleri katıldı. Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Ayhan Akbıyık, Genel Müdür ve Başhekim Ayhan Arslan, Başhemşire Sevda Sümbül, Kardiyoloji Uz-manı Uz. Dr. C. Ekrem Pınar, Genel Cerrahi Uzma-nı Op. Dr. Tahir Sarıçam, Dahiliye Uzmanı Uz. Dr. Hasan Yardım, Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Uz. Dr. Yaşar Pala’nın da katıldığı piknikte eğlen-celi anlar yaşandı. Ayrıca Eğitmen Nilgün Ulu’nun önderliğinde takım çalışmalarıyla birlikte ödüllü yarışmalar yapıldı. Canlı müzik eşliğinde eğlenen hastane personeli son olarak ellerine fırçaları aldı. Her bir personelin fırça darbel<eriyle ‘’Optimed Tablosu’’ yaptı. Hastane ve sağlık merkezi perso-nelleri, bir yılın stresini atarak gönüllerince eğlen-diler. •

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

Page 9: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN
Page 10: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 20138

Aşk, tarih boyunca sanatın bütün dalları için en büyük ilham kay-nağı olagelmiştir. Aşka dair yazılan şiirler, bestelenen şarkılar sayı-sızdır. Ve her aşık şair olur bir anda... Aşk, insanın yaratıcılığını art-tırır. Bütün sanatçılar bunu bilirler. Büyük sanat eserlerinin altında hep bir aşk öyküsü yatar, bazılarında da kokain.

Aşk katıksız da olabilir; ekmeği tuza banıp yer gibi... Sadedir bir taraftan. Büyük açlığın, susuzluğun giderilmesidir öte yandan. Telaşı, sevinci ve kuşkuyu barındırır içinde. Heyecanlıdır, merak uyandırır. Huzurludur, sükunetlidir, yumuşacıktır. Şairin dediği gibi: Şükredercesine severiz bazen. Aşk, içinde pek çok duygu-yu barındıran kocaman bir duygu yumağıdır. Tek bir duygu değil, başlı başına bir kavramdır aslında. Özetle, aşk kolay bir şey değil-dir.

Aşkın sembolü kalptir bütün dünyada. Gözlerimizle görüyoruz, kulaklarımızla işitiyoruz, burnumuzla kokluyoruz. Peki gerçekten kalbimizle mi seviyoruz? Sizce hangi organımızla seviyor, aşık olu-yoruz? Aşk, aslında beynimizde gerçekleşiyor. Bizler beyin düşü-nür, kalp ise hisseder zannediyoruz. Oysa kalp sadece atar; kan pompalar, hızlı ya da yavaş. Kalp hep atar ama biz onun attığını bazen fark ederiz; aşık olunca, heyecanlanınca, sevinince, korkun-ca kalp hızlı atar. Ve biz o zaman bir kalbimiz olduğunu fark ede-riz. Duygular, düşünceler ve davranışlar ise beyinde gerçekleşir; beyinin işlevidir.

Aşkın Biyokimyasına UlaşılıyorDuygu ve davranışların oluşmasında beyindeki bazı merkezler görev alır. Beyinde işitme merkezi, görme merkezi, koku mer-

İlk ve Doğal Uyuşturucumuz

Aşk

yazı, Op. Dr. Ayhan KAÇMAZGenel Cerrahi Uzmanı

Page 11: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 9

İlgili merkezlerin az veya çok uyarılması veya uya-rılmaması duygu ve davranışları oluşturur. Korku, sevgi, aşk, mutluluk, mutsuzluk, çapkınlık ya da sadakat... Hepsi beyindeki sinir hücrelerinin bir dizi biyokimyasal olaylar dizisinin sonucudur. Bizler so-nuçları görürüz günlük yaşamda.

Biyolojik Antropolog, Rutgers Üniversitesinde Öğ-retim Üyesi olan Dr. Helen Fisher aşkın evrimi ve biyokimyası üzerine çalışmalar yapmaktadır.

Helen Fisher’e Göre Aşkın Üç Evresi 1. Cinsel Dürtünün uyanması (Şehvet): Bu evre Öst-

rojen ve testoron tarafından yönetilir. Testosteron her iki cinste de cinsel yönelimi sağlar. Yani etrafa bakınmaya başlarız; Fisher’in deyişiyle kadın ve erkek aranmaya başlar.

2. Çekim (Gerçek Aşk): Bu evre Dopamin’in kontrolü altındadır. İnsanların aşktan başka hiçbir şey dü-şünemez. İştah ve uykular kaçar, hayaller kurulur. Bu sefer de nöro-iletkenler devreye girer. Helen Fisher ve arkadaşları aşkı incelemek için bir de-ney yapmışlar. Kara sevdaya tutulmuş 17 aşığın

Aşk, içinde pek çok duyguyu barındıran kocaman bir duygu yumağıdır.

kezi gibi duyuların yanı sıra heyecan merkezi, kor-ku merkezi, sevinç ve aşk merkezi gibi duyguların şekillendiği merkezler vardır. Günümüzdeki tıbbi gelişmelerin sonucunda, tüm bu duyguların beyin görüntüleri elde edilebilmektedir. Yani tıp bilimi ar-tık aşkın beyindeki MR görüntülerinden yola çıkarak aşkın biyokimyasına ulaşabilecek düzeye gelmiştir.

Davranışların oluşmasını bir örnek olguyla açıkla-mak istiyorum. Bilindiği gibi kediler farelerin doğal düşmanıdır. Fareler içgüdüsel olarak kedilerden korkar ve kaçarlar. Bu davranışlarını beyinlerindeki Korku merkezinin uyarılmasıyla sergilerler. Bilim in-sanları, bazı farelerin kedilerden korkup kaçmadığı-nı, onları bir tehdit olarak algılamadığını gözlemle-miş. Bu fareler doğal olarak kedilere yem olmuşlar. Yapılan araştırmalarda görülmüş ki; bu ‘cesur fareler’ toxoplasma gondii denilen bir parazit tarafından hasta edilmişler aslında. Bu parazit farelerin beyin-lerine yerleşerek korku merkezindeki dopamin sal-gısının artmasına neden olmakta. Bunun sonucu fareler artık kedilerden korkmamakta ve kedilere kolayca yem olmaktalar. Görüldüğü gibi bir madde-nin beyinde az veya çok salınması ‘yaşamsal’ öne-me sahip davranışları bile tersine çevirebilmektedir. Yani artık biliyoruz ki, davranışların ve duyguların oluşması beyinde gerçekleşen bir dizi biyokimyasal olaylar sonucudur.

Page 12: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201310

bir uyuşturucudur, ama ne yazık ki her zaman hafif değildir.

Göz kamaştıran aşk. Bizi teniyle, sözcükleriyle uyuş-turur; sarhoş eder; son derece mutlu ve kendine bağımlı kılar. Karşı taraf bize acı çektirir; acınacak bir halde kendine bağımlı, kendinden yoksun, pe-rişan kılar; hatta bizi bize rağmen ayrılığa zorlar: İç çöküşü yaratır; bazen yaşamdan bıkmamıza neden olur. Acının doruğa çıkmasına ramak kalır, kader gibi, bundan hiç kurtulamayacakmışız duygusuna kapılırız. Aşk bağımlılığını uyuşturucu bağımlılığına benzer kılan örneklerin sayısı çoktur. Beyinde aşkın işleyişi ve biyokimyası bazı ruhsal hastalıklarla bü-yük benzerlikler gösterir.

Hazzın AnahtarıHazların tümü aynı ilkeye; beyni istila eden yüksek miktardaki ‘Dopamin’e dayanır. Dopamin beyin hücreleri tarafından üretilen doğal bir ‘uyuşturu-cu madde’dir’. Hareket etmek, yaratmak, sevmek, sevişmek, keşfetmek, daha fazlasını bilmek, daha ileri gitmek isteğidir. Bunları yapmak için var olan tüm arzu ve hissedilen tüm zevktir. Arzumuzun ve yaşamsal coşkumuzun olduğu gibi, hazzımızın da anahtarıdır.

Her türlü bağımlılık, dopamin salgısını etkileyen, hassas mekanizmayı zorlayan, tekrarlanan ve güçlü olan uyarmalardan kaynaklanır. Sinir hücrelerinin üzerinde, her birinin özel görevleri olan alıcı ve ve-riciler bulunur. Dopamin bunları uyararak etki gös-terir.

Doğal hazlar, örneğin beden egzersizleri, güzel bir film, güzel bir şiir veya ki-tap, daha da ileri gidersek sevi-len kişiyle yapılan okşama ve okşanma, daha da ilerisi orgazm bizi kah rahatlatıp, kah huzurlu kılarak dopamin salgısını arttırır. Farmako-lojik olarak af-yon, sigara, a l k o l

beyinlerinin Fonksiyonel MR görüntüleri çekilmiş. Bu kişilere önce sevgililerinin ve daha sonra ilgisi olmayan kişilerin fotoğrafları gösterilmiş. Böylece aşkın beyindeki merkezi saptanmış (Ventral teg-mental ve nucleus caudatus). Şaşırtıcı olan, bu bölgelerin kokain ile de aktive olması. Yani beyin-deki aşk bölgeleri dopamin salgılıyor. Seratonin düzeyinin aşıklarda düştüğü saptanmış. Burada yeri gelmişken antidepresanların seratonin düze-yini yükselttiklerini belirtmekte yarar var. Bunun anlamı şu: Antideprasan kullanırken aşık olmanız çok zor.

3. Bağlılık: Oksitosin ve Vazopressin hormonları kişi-lerin uzun süreli birbirlerine bağlanmasını sağla-yan hormonlar. Orgazm sırasında salınıyor, oksi-tosin daha çok kadınlarda, vazopressin ise erkek-lerde baskın olan hormon.

Aşk Güçlü Bir Dürtüdürİlk olarak karşıdaki kişinin özel bir anlam kazanma-sıyla başlar aşk. Bir kişiye odaklanırız. Onun sadece iyi taraflarını görürüz. Yani aşkın gözü kördür. Onu yüceltmeye ve üzerine titremeye başlarız. Kişide yoğun bir enerji birikir. Sabahlara kadar uyumaz, deyim yerindeyse deli danalar gibi gezinir durur. Sizi aramasını, sizi davet etmesini, sizi sevdiğini söy-lemesini istersiniz. Herşey yolunda giderse müthiş bir dopamin salgısı; müthiş bir haz alınır. Ancak iş-ler ters giderse büyük bir yoksunluk yaşanır. İnsan aşk için yaşar, aşk için öldürür ve aşk için ölür. İşte o trajik olaylar, yoksunluğun katlanılmaz acısıdır. Aşk, seks dürtüsünden daha güçlü bir dürtüdür aslında.

Aşk Hafif Bir UyuşturucudurProf. Dr. Michel Reynaud, Paul-Brousse üniversitesi hastanesinin Psikiyatri ve Bağımlılık ABD başkanı-dır. Uzun yıllar ‘Madde Bağımlılığı’ konusunda araş-tırmalar yapmıştır. Dr. Reynaud çeşitli maddelere bağımlılıkları olan hastaların geçmiş hazlarından bahsetmelerine ve yoksunluklarında acı çekmeleri-ne tanık olmuş yıllarca. Ve bu durumun aşk acısıyla kıvranan insanlara ne denli benzediklerini fark met-miş şaşkınlıkla. Dr. Reynaud’un vardığı sonuç: Aşk gerçek anlamda bir uyuşturucudur. Genellikle hafif

Beyinde aşkın işleyişi ve biyokimyası bazı ruhsal hastalıklarla büyük benzerlikler gösterir.

Page 13: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 11

gibi maddeler dopamini taklit eden endorfinler, asetilkolin (endonikotin), GABA gibi maddeleri sinir hücrelerine ürettirirler. Kokain dopamin miktarını doğrudan arttırır.

Maddeleri Taklit Ediyorİnsan vücudu zevk almaya programlanmıştır. Son-rasında da, zevk kendisini özletirse diye, daha nötr bir duruma geri dönmektir doğal mekanizmanın işleyişi. Ancak vücudumuz uyuşturucu maddenin bizi ele geçirdiği yoğun bir miktara göre program-lanmamıştır. Bu nedenle maddenin yokluğunda ortaya çıkan boşluklar katlanılmaz hale gelir. Aşk bazen bu maddeleri öylesine güzel taklit eder ki, müptela boyutuna ulaşabilen gerçek bir bağımlılı-ğa neden olur.

Huzurlu Ortamda Büyüyen Çocuk Stresle Daha Kolay Baş EdiyorErken yaşta ebeveyn kaybı, terk, şiddet gibi derin yaralar alan çocukların ileriki yaşamlarında (olağan yaşam koşullarında göze batan bir durumla karşı-laşılmamasına rağmen) çok büyük bir heyecan, sevgiliden ayrılma, sık tekrarlanan şiddet, taciz vb. durumlarla karşılaştıklarında bunlarla başa çık-makta fazlaca zorlandıkları bilinmektedir. Başka bir deyişle; psikolojik travmaya maruz kalan bir çocuk erişkin olduğunda stresle başa çıkmakta zorlanır, ama günlük yaşamını herkes gibi yaşayabilir. Ha-mileliğini gerilimli geçiren annenin çocuğu stresle başa çıkmakta diğerlerine göre daha fazla zorla-nır. Sevgi ve huzur ortamında büyüyen çocukların erişkin olduklarında stresle daha kolay başa çıktık-ları bilinmektedir. Stresle başa çıkmakta zorlanan bireylerin madde bağımlısı olma eğilimleri daha

yüksektir. Madde bağımlısı bir annenin çocuk-ları, aynı maddeye bağımlı olmaya büyük bir eğilim gösterir. Tütün, alkol, eroinle yapılmış çalışmalar vardır.

Ergenlik dönemi bireyi bazı hazların kendili-ğinden gelmediğine tanık olur. Karşı tarafın sevgisini elde etmek emek gerektirir ve asla garanti değildir. Serüven duygusu, ergen-lik çağında içgüdüseldir. Özgür ve bağım-sız olmayı öğrenmek içindir. Gençlik insan yaşamının laboratuarı gibidir diyor Anna Freud. Heyecan ve deneyim arayışı ile Ergen önüne çıkanları testten geçirmek isteyecektir. Bu nedenle maddelere karşı daha duyarlıdır. Bu çağda beyin etkilen-meye çok uygundur. Madde tüketimi bazı sinir hücreleri üzerinde uzun süreli

ve hatta kalıcı değişimlere neden olur. Bu nedenle haz, acı ya da normal durumun algılanma eşiğinin yükselmesi söz konusu olur. Maddeye erken başla-ma bağımlılık riskini arttırır ve tedaviyi zorlaştırır.

Duyum Arayışı BaşlarErgenlikte, cinsel boyutun ortaya çıkmasıyla, du-yum arayışı bazen birbirini kötü etkiler. Şiddetli bir duyum ile heyecana kısa devre yaptırmak için maddeler mükemmel bir seçenek olarak görünür-ler. Yani, bir sevgilinin kaprisini çekmektense, iki bira içmek daha kolay ve keyifli olabilir.

Ergenlikte kötü yaşanan duygusal deneyimler ya da deneyim yaşayamamaktan kaynaklanan boşluk, madde bağımlısı olmak için iyi birer ek risk faktö-rüdür. İnsanlar arkadaş seçimlerini kendilerinde var olan eğilimler doğrultusunda yaparlar. Ebeveynle-rin çocuklarının arkadaşlarını bilmesi, çocuklarının bile bilemeyecekleri kadar çok bilgi verir onlara.

Madde bir kez denendikten sonra zararlı kullanıma, oradan abartmaya, daha sonra da bağımlılığa ge-çilir. Maddeler giderek, karşı taraf ile kurulmuş olan ilişkilerin yerini almaya başlar. Kişiyi yalnızlık sarmalı-nın içine sürükler. Madde arayışında kişiyi etkileyen iki ana motivasyon vardır;

1) Duyum (zevk) arayışı

2) Arzuların yatırtılmasının peşine düşme.

İstenilen etkiyi yaratan ‘iyi’ madde arayışı, tanışma, pişman olma, cesaret kırıcı olan yaşanmışlıklar ri-tüeli ile aşk arayışını anımsatır. Ama aramayı bilen mutlaka sonunda aradığını bulur. Zafer psikoaktif kimyasal karışımlarındır artık. Ve bu, iki kişi arasın-daki çok zarif bir uyum ve simyaya dayanan bir aşk karşılaşmasından çok daha kolay olur. Madde, do-pamin miktarı üzerinde öylesine güçlü bir etki ya-par ki, yaşamı doğal olarak şekillendiren ince meka-nizmaları boğar: Bu, yavaş yavaş ölürken, dolu dolu yaşandığı izlenimine kaptırır.

Uyuşturucu madde alımı bir süre aşk deneyimleriy-le birlikte varlığını sürdürebilir. Fakat aralarında bir seçim yapma gerekliliği kendini gösterdiği zaman, kazanan genellikle AŞK olur.

Hepinize Aşkolsun! •

Sevgi ve huzur ortamında büyüyen çocukların erişkin olduklarında stresle daha kolay başa çıktıkları bilinmektedir.

Page 14: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201312

Yaygın sağlık problemlerinden biri olan böbrek taşlarının 5 yıl içinde nüksetme oranı yüzde 35 gibi yüksek bir oran. Yani, her üç hastadan biri, yıllar içinde, böbrek taşlarıyla tekrar savaşmak zorunda kalabiliyor.

Ülkemizde yüzde 15-20 gibi yüksek bir oranda görülen böbrek taşları, şiddetli ağrılarla seyrederek yaşam kalitesini düşürebilen ve böbreklerde fonksiyon kaybına yol açabilen ciddi bir hastalık. Çalışmalara göre, beslenme alışkanlıklarına dikkat eden hastala-rın yüzde 50’sinde böbrek taşı oluşumu önlenebiliyor. Fakat bu-nun için sıkı bir diyet uygulanmasına da gerek yok.

Nasıl Beslenmeli?Herhangi bir besin grubunda aşırıya kaçmayın. Tüm besin grupla-rının katkıda bulunduğu ama herhangi birinin tüketiminde aşırı-ya kaçılmadığı sağduyulu bir diyet uygulayın. Çünkü her ne kadar taş oluşumunun diyetle bağlantıları büyük oranda bilimsel olarak aydınlatıldıysa da hâlâ bilinmeyen faktörler olabilir ve sizin aşırı tükettiğiniz gıda taş oluşumunu tetikleyebilir.

Her Gün En Az İki Litre Su İçin Bol su tüketimi, idrar miktarını artırarak idrarda daha fazla mad-denin kristalleşmeden çözülebilmesini sağlıyor. Ayrıca idrar yo-lundaki kristallerin veya taşların vücuttan atılmalarına yardım edi-yor. Bu nedenle her gün en az 2 litre su tüketmeye özen gösterin.

Böbrek Taşlarından Korunmak İçin Nasıl

Beslenmeliyiz?

yazı, Op. Dr. Hakan ÇAKICIÜroloji Uzmanı

Page 15: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 13

Sıvı alımını 24 saatlik süreye eşit olarak dağıtın ve egzersiz gibi efor gerektiren durumlardan sonra ekstra su tüketin.

Tuz Tüketimine Dikkat Edin Tuz, böbrek taşının en sık görülen bileşimi olan kal-siyum ve oksalatın böbrekten daha fazla atılmasına yol açıyor. Bunun sonucunda da mineraller idrarda birikerek taş oluşumuna neden oluyor. Bu yüzden tuz tüketiminden mümkün olduğunca kaçının.

Hayvansal Proteini 150 Gramla SınırlayınBu grup protein de tıpkı tuz gibi kalsiyum ve oksa-latın böbrekten daha fazla atılmasına neden olarak böbrek taşının oluşumuna zemin hazırlıyor. Olum-suz etkileri nedeniyle et, süt ve yumurta gibi hay-vansal proteinin tüketimini günde 150 gramla sınır-layın. Eğer bir öğünde fazla protein tüketmişseniz, bir sonraki öğünde sebze ağırlıklı beslenin.

Oksalat İçeren Besinlerden Uzak DurunOksalat aslında hemen her besinde bulunuyor. Sağlığınız için oksalat içeren domates gibi önemli sebzeleri sofrada bulundurmanız şart. Ancak çe-rez (özellikle kabuklu yemişler), çay, kahve, sigara, ıspanak, kakao, çilek gibi sağlığınız için çok elzem olmayan oksalat yönünden zengin besinlerin tüke-timinden kaçınabilirsiniz. Ayrıca içeriğinde oksalat bulunan buğday nedeniyle çavdar ve kepek ekme-ğini de sınırlı miktarda yemeye çalışın.

Liften Zengin Sebze Meyveye Ağırlık Ve-rinKabızlık böbrek taşının oluşumunu tetikleyen bir etken. Çünkü bu süreçte kalsiyum ve oksalat mad-deleri bağırsaklarda daha fazla emiliyor, bunun so-nucunda da böbrekten atılan miktarları artıyor. Ka-bızlığı önlemek için bol bol liften zengin meyve ve sebze yiyin.

Salatanıza Bol Limon SıkınLimon taş oluşumunu önleyen ‘sitrattan’ zengin bir besin. Uzmanlar taş oluşumunu önlemek için her

gün taze sıkılmış yarım limon suyu almanızı öne-riyorlar.

Greyfurdu Beslenme Listenizden ÇıkarınYapılan araştırmalar sonucunda greyfurdun taş olu-şumuna yol açtığı tespit edilmiştir.

Doktorunuz Önermediği Sürece Kalsiyum Alımını KısıtlamayınYapılan çalışmalar aşırı miktarlarda olmadığı takdir-de kalsiyum tüketiminin böbrek taşı oluşumunda önemli bir rol oynamadığını ortaya koydu. Üstelik kalsiyum güçlü kemiklere sahip olmamız için çok önemli bir maddedir. Dolayısıyla doktorunuz öner-mediği sürece kalsiyum tüketimini kısıtlamanıza gerek yoktur. •

Tuz, böbrek taşının en sık görülen bileşimi olan kalsiyum ve oksalatın böbrekten daha fazla atılmasına yol açıyor.

Page 16: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201314

Güneş ışığı, gün ışığı veya daha çok bilinen ismiyle D vitamini kal-siyum dengesi ve kemik metabolizması üzerine etkisi olan stero-id yapıda bir vitamindir. Son zamanlarda birçok kronik sistemik hastalığa karşı koruyucu ve önleyici rolü olduğu vurgulanmakta kasların, kalbin, akciğerin ve beyinin düzgün çalışmasında, vücu-dun enfeksiyonlarla baş edebilmesinde etkisi olduğu düşünül-mektedir.

Somon, karides, uskumru gibi yağlı balıklar, yumurta sarısı, te-reyağı, karaciğer, peynir, süt ve süt ürünleri, mantar, kakao gibi besinler D vitamini içerir. İnsanlarda D vitamini besinlerle birlikte diyet yoluyla vücuda alınabilir. Ancak büyük oranda (%90) yeterli miktarda güneş ışığı (Ultraviyole B) varlığında, insan vücudunda kolesterolden sentez edilmektedir. Bu yüzden, “Güneş ışığı vita-mini” olarak da bilinir. Besinlerle alınan D vitamini yeterli değildir. Düzenli olarak güneş ışığına maruz kalmak veya gerektiğinde vi-tamin desteği almak gerekir.

Gerek diyetle alınan gerek ciltte sentezlenen D vitamini karaci-ğerde işlemden geçerek 25 (OH) D vitaminine (Calcidiol) dönü-şür. Bu D vitaminin depo halidir. D vitamini denildiğinde kaste-dilen şekli budur. D vitamini karaciğerden birçok dokuya gider. Böbreklerde ayrıca bir işlemden geçerek 1,25 (OH)2 D vitaminine (Calcitriol) dönüşür. Bu aktif D vitaminidir. Hormon özelliği kazan-mıştır. Kandaki fosfat ve kalsiyum düzeylerini düzenlenmesinde, sağlıklı kemik gelişiminde ve kemiğin yeniden şekillenmesinde rol alır. Böbrek dışı dokularda da gerçekleşen dönüşümün hücre

Güneş Işığı Vitamini

yazı, Uz. Dr. Kübra USTAÖMERFizi Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı

Page 17: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 15

kemikte bozulmaya neden olarak osteomalaziye (kemiklerde yumuşama) neden olur. Gelişmiş ül-kelerde nadir olsa da dünyada yaşlı popülasyonda yaygın, çocuk ve erişkinlerde de sık görülmeye de-vam etmektedir.

Rickets çocukluk çağı hastalığıdır. Büyümede ge-cikme, uzun kemiklerde yumuşama, zayıflık ve şekil bozukluğu görülür. Çocuk yürümeye başladığında vücut ağırlığı altında kemikler bükülür ve eğrilir. Bu deformite kalsiyum, fosfor ve D vitamini eksiklikle-rinde görülebilir. Küçük bebeklerde D vitamini ek-sikliği (rickets) anne sütünün D vitamininden fakir olmasına, güneş ışığına teması azaltan kıyafet seçi-mine ve iklim şartlarına bağlıdır. Güneşli ülkelerde ise oyun çağı ve daha büyük çocuklarda tahıl ağır-lıklı, süt ve süt ürünlerinden fakir diyetler ile düşük kalsiyum alımı ile birlikte görülmektedir. Hayvansal proteinlerin ve D vitamini katkılı süt tüketiminin artması, küçük çocuklarda vitamin desteği rickets hastalığının önlenmesine yardımcı olmuştur.

Erişkinlerde D vitamini eksikliği Osteomalazi ola-rak adlandırılır. Kemiklerde yumuşama, omurgada eğrilme, bacaklarda eğrilme, proksimal kas güçsüz-lüğü, kemik kırılganlığı, artmış kırık riski hastalığın belirgin özellikleridir. Kalsiyum emilimi azalırken kemikten kalsiyum kaybı artmakta, kemiklerde kı-rık riski oluşur. Kronik kas iskelet sistemi ağrısına yol açar.

Osteoporoz kemik mineral yoğunluğunda azalma ve mineral kaybı ile kemiklerde küçük boşluklar oluşmasıdır. Osteoporoz hastalarında D vitamini yetersizliği sıktır. Osteoporoz ve osteomalazi yüksek kırık riski ve kemik kaybı ile seyreden birbiriyle ilişkili hastalıklardır. D vitamini desteği kemik yoğunluğu-nu artırabilir ve yaşlılarda kemik yıkımını azaltabilir. D vitamin düzeyi düşük olanlarda D vitamini takvi-yesi özellikle kalça kırığı olmak üzere osteoporotik kırık riskinde azalma yapar.

Sadece besinlerle D vitamini elde etmek çok güç-tür. Eğer cildiniz açık bir şekilde düzenli olarak gü-neş ışığına maruz kalıyorsanız gerekli D vitaminini sentezlersiniz. Gün içinde iç mekanlarda çokça

Rickets çocukluk çağı hastalığıdır. Büyümede gecikme, uzun kemiklerde yumuşama, zayıflık ve şekil bozukluğu görülür.

yeniden şekillenmesinde, hücre farklılaşmasında ve programlı hücre ölümünde, nöromuskuler fonksi-yon ve iltihabi süreçler üzerinde etkili olduğu dü-şünülmektedir.

Günümüzde D vitamini oldukça popülerdir. Yapılan çalışmalarda vücutta genel iyilik hali, kas iskelet sis-temi sağlığı, solunum sistemi ve hava yolları üzerin-de olumlu etkisi, beyin gelişimine yardımcı, dep-resyondan koruyucu etkisi, bazı kanserler (meme -prostat- kolon- rektum kanserleri) üzerinde anti kanser etkisi, otoimmün hastalıkların, kalp hasta-lıkları, diyabetin ve metabolik sendromun gelişi-mini önleme etkisi, kalp sağlığını koruyucu ve kan basıncını dengeleyici etkisi, insülin salgınmasında düzenleyici rolü, bağışıklık sistemine enfeksiyonla savaşmaya yardımcı olduğu söylenmektedir. Ancak bunların bazılarını kanıtlayacak kesin bilimsel veri-ler henüz saptanamamıştır. Halen devam etmekte olan çalışmalar vardır.

D vitamini eksikliği kemik mineralizasyonunda ve

Page 18: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201316

temezler. Hamile veya obez kişiler ise normalden daha fazla D vitaminine ihtiyaç duyar. Sadece anne sütü alan bebekte, anneye veya bebeğe vitamin D takviyesi yapılmadığında da eksiklik görülebilir.

D vitamini eksikliğinin semptomları bazen belirsiz (yorgunluk, yaygın sızlama ve ağrı) olur. Bazı insan-larda herhangi bir semptom görülmeyebilir. Ciddi D vitamini eksikliğinde kemik ağrısı kuvvetsizlik hareket etmekte güçlük görülebilir. Sık enfeksiyon da görülebilir. Kanda 25 (OH) D vitamini düzeyi-ne bakılması eksiklik olup olmadığını belirleyecek en kesin yoldur. Serum 25(OH) D vitamini düzeyi 20ng/dl altında ise yetersizlik, 10ng/dl altında ise yetmezlik vardır.

Çoğu insan için D vitamini desteği sağlıklı ve gü-venlidir. D vitaminin yüksek dozlarına zor ulaşıldı-ğından D vitamini toksisitesi nadirdir. Genellikle uzun süre yüksek dozlarda (>50000-10000IU/gün) D vitamini kullanıldığında aylar içinde toksisite gö-rülebilir. Uzun süreli güneş ışığına maruz kalma D vitamini toksisitesi yapmaz. Güneş ışığının yoğun-luğu ve maruziyet süresine bağlı olarak ciltte denge

vakit geçirip açık havaya çıkmayan, evden çıkama-yan, uzun süre hastanede yatan, gece çalışan, cildi tamamen örtecek şekilde kapalı kıyafetler giyen ve düzenli güneş koruyucu ürün kullanan insanlar ye-teri kadar güneş ışığına maruz kalamayacağından yeterli D vitamini de sentezleyemezler. Ayrıca kış mevsiminde ve özellikle kuzeyde yaşayan insanlar güneş ışığına daha az maruz kalırlar. Koyu ten ren-gine sahip insanlar, açık tenliler ile aynı miktarda D vitamini sentezlemek için daha uzun süre güneşte kalmalıdır. Ten rengi açık olanlarda yaklaşık 20dk ult-raviole ışığa maruziyet yeterlidir. Bu süre koyu renkli ciltlerde 3-6 kat daha uzundur. Yaşlı insanların cildi daha ince olduğundan yeteri kadar D vitamini üre-

D vitamini eksikliği kemik mineralizasyonunda ve kemikte bozulmaya neden olarak osteomalaziye (kemiklerde yumuşama) neden olur.

Güneşin Işığıher şey güneşi seviyorhattâ denizler biledenizlerde nefes alan sen bileve bizgüneşi değil ışığını seven insanlarızgüneş içime vuruyorgüneşin ışığı vargüneş yokgüneşin ışığını kim anlatabilecekpazar pazar gezmekdağ dağ dolaşmakve ormanlarda kalmakgüneşin ışığını anlatabilecek olanı arıyorumgüneş içime vuruyor

Asaf Halet Çelebi

Page 19: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 17

durumu oluşur ve D vitaminin fazlası oluştuğu ka-dar hızlı yıkıma uğrar.

Çok fazla D vitamini almak hiperkalsemi riski taşır. Hiperkalsemi D vitamini toksisitesinin önemli bir belirtisidir; iştahsızlık, bulantı kusma, sık idrara çık-ma, susama- fazla su içme, kuvvetsizlik, uykusuzluk, sinirlilik ve kaşınma görülebilir. Hiperkalsemi tedavi edilmezse yumuşak doku ve organlarda kalsiyum birikerek organ hasarı ve ağrıya neden olabilir. Tok-sisitede ilaç kesilerek kalsiyum alımı kısıtlanır. Pri-mer hiperparatiroidi hastaları D vitaminine daha duyarlıdırlar, vitamin desteği ile hiperkalsemik hale gelebilirler. Hamilelikte annenin hiperkalsemisi fe-tusda yan etkilere yol açabilir. Hamile bayanlar ve emzirenler D vitaminini doktorlarına danışarak kul-lanabilirler. Bazı sağlık durumları D vitamininden bağımsız olarak hiperkalsemi riski taşır ve D vita-minine hipersensitif hastalıklar (başlıca sarkoidoz, tüberküloz olmak üzere diğer granülomatöz has-talıklar, lenfoma) olarak adlandırılırlar. Bu kimseler hayatları boyunca hiperkalsemik olmasalar bile sa-dece doktor kontrolü altında D vitamini kullanma-lıdırlar.

Coğrafi konumu gereği ülkemiz özellikle bahar ve

yaz aylarında bol güneş ışığı almaktadır. Doğal im-kanlar ile herhangi maliyeti olmadan kas iskelet sis-temi ve genel vücut sağlığı için önemli olan bu vi-tamini sentezleyebilir ve sağlığınızı koruyabilirsiniz. Güneş ışınlarına camların ardından maruz kalmanın D vitamini sentezine hiçbir katkısı yoktur. Eğer gü-neşe çıkmaya mani bir durumunuz yoksa kışın öğle, bahar ve yaz aylarına sabah ve ikindi saatlerinde, en azından kollarınız dirsek ve bacaklarınız diz altından açık kalacak şekilde bir süreliğine gün ışığına eşlik edin. “Güneş girmeyen eve doktor girer” atasözünü hatırlayıp evininize doktor girmesini beklemeden sizin güneş ışığına çıkmanız uygun olacaktır.

Sağlıkla ve sevgiyle kalın. •

Küçük bebeklerde D vitamini eksikliği (rickets) anne sütünün D vitamininden fakir olmasına, güneş ışığına teması azaltan kıyafet seçimine ve iklim şartlarına bağlıdır.

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 17

Page 20: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201318

Minimal invaziv cerrahi yöntemi; karın ön duvarından açılan 0,5-1 cm’lik kesilerden kamera ve el aletleri yardımıyla yapılan ameliyat yöntemidir. Teknolojinin her gün ilerlemesiyle minimal invaziv cerrahi yöntemi çok farklı alanlarda da ilerleme gösterip kullanıl-maya başlanmıştır. Bu yöntem sayesinde hastalarımızın ameliyat sonrasındaki dönemde iyileşme dönemini kısalttığı için olumlu sonuçlar alınmaktadır. Yöntemi ne olursa olsun yapılan her ame-liyat hasta için bir travmadır. Ameliyat için açılan yaranın büyük-lüğü arttıkça hastanın hastanedeki yatış süresi ve iyileşme süresi uzamaktadır. Minimal invaziv cerrahi yöntemiyle ameliyatın öne-mi burada devreye girmektedir.

Bu sayımızda Özel Optimed Hastanesi Kadın-Doğum branşında yapmakta olduğumuz minimal invaziv cerrahi (laparoskopi) ame-liyatları hakkında bilgi vereceğiz.

Laparoskopi, endoskopik cerrahinin karın içi organlarının görün-tülenmesi prensibine dayanmaktadır. Göbek deliğinin altından yaklaşık 1 cm’lik kesiyle bir kamera yerleştirilir ve buradan karın içi organların görüntülenmesi sağlanır. Bunun yanında 0,5-1 cm’lik 1 veya 2 adet daha kesi oluşturulur. Buralardan da ameliyatı gerçek-leştirmek için el aletleri yerleştirilir. Hastanemizde Kadın-Doğum branşında bu yöntem ile yumurtalık (over) kistleri, dış gebelikleri, miyomlar, gebe kalabilirliği arttırıcı tüp ameliyatları, tüplügasyon

Minimal İnvazivCerrahi Nedir?

yazı, Hasan COŞKUNMSÜ ve Ameliyathaneler Sorumlusu

Page 21: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 19

(tüplerin bağlanması), endometriozis ameliyatları laparoskopik olarak tedavi edilmektedir.

Yatış Süresi KısalıyorLaparaskopik ameliyatlar sonrası hastanede yatış süresi de kısalmaktadır. Çoğunlukla aynı gün veya ertesi gün hastalarımız taburcu edilmektedir. Mi-nimal invaziv cerrahi yönteminin avantajlarından dolayı hastamızın karın duvarı açılmadığından has-tamız 3-4 gün içerisinde normal yaşamlarına döne-bilmektedir.

HistereskopiHistereskopi ise bir ışık kaynağı ve kamera sistemi-nin yardımı ile rahim içinin görüntülenmesi yönte-midir. Bu yöntem tanı ve tedavi amacıyla kullanıl-maktadır. Eğer tanı amaçlı histereskopi yapılır ise buna ofis histereskopi, cerrahi müdahale amaçlı yapılır ise buna da operatif histereskopi denir.

Operatif histereskopi sayesinde rahim içi septum, miyomlar, polipler, yapışıklıklara bağlı rahatsızlıklar ya da rahim içinde kanayan dokular (endometri-um) gibi rahatsızlıklar açık ameliyat olmaya gerek kalmadan tedavi edilebilmektedir.

Histereskopi yöntemi ile ameliyat olan hastalarımız aynı gün içerisinde veya ertesi gün taburcu olmak-tadırlar.

Minimal invaziv cerrahi yönteminin avantajlarından dolayı hastamızın karın duvarı açılmadığından hastamız 3-4 gün içerisinde normal yaşamlarına dönebilmektedir. •

Page 22: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201320

Vücudun genel sağlık durumunu önemli derecede etkileyen di-yabet, ağız sağlığını da olumsuz yönde etkileniyor. Kontrolsüz diyabette tükürük yüksek seviyede şeker içermekte ve bu da diş çürüğüne sebep olmaktadır. Kontrol altındaki diyabette ise şeker içeren gıda alımı kısıtlandığında tükürükteki şeker seviyesi düş-mekte ve çürümeler azalmaktadır.

Diyabet ve Dişeti İlişkisiDiş etleri sağlığı da diyabetik kontrol ile sıkı bir ilişki halinde sür-dürülmektedir. Yüksek kan şekeri seviyesinin kan damarlarında büyüme ve kalınlaşmaya daha kötüsü tıkanmaya neden olduğu, bilinen bir gerçek. Bu rahatsızlıklar, kan damarlarının oksijen taşı-ma ve metabolizma artıklarını uzaklaştırma faaliyetlerini zayıfla-tarak, dokuların beslenmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum, diş etlerinin iltihaplanmaya karşı direncini düşürmekte ve iltihaplı dişetleri ile diyabeti kontrol altına almayı güçleştirmek-tedir.

Diyabet’in Dişlere ve Dişetlerine EtkisiBazı bakteriler, şeker olan ortamda daha hızlı gelişiyor. Bu neden-ledir ki, tükürüğün yüksek seviyelerde şeker içerdiği hastalarda diş eti iltihapları şiddetleniyor. Ayrıca iltihap, kan şeker seviyelerini yükselten önemli bir etken. Diş etlerinde iltihap engellenemedi-ğinde, olduğu yerde sınırlı kalmayarak, dişlerin etrafındaki alveol

Diyabet Dişi de Vuruyor

yazı, Dt. Ecem ÜNALAğız ve Diş Sağlığı Uzmanı

Page 23: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 21

kemiğini de yavaş yavaş eritiyor ve dişlerin sallan-masına, diş eti iltihabının şiddetlenmesine, çiğne-me sırasında ağrılara ve sonunda dişlerin kaybına yol açıyor. Bu süreç yaşanırken hasta, ağrı ve dişler-de sallanmanın yanı sıra, diş etlerinde kanama ve ağızda kötü koku hissediyor. Bu süreçten kurtulmak için; diyabet kontrol altına alınmalı ve iyi bir ağız ba-kımı sağlanmalıdır.

Diyabetik Hastalarda Ağız ve Diş SağlığıGünümüzde diyabet hastalığı, bilinen komplikas-yonların yanı sıra diş kaybı ile sonuçlanan diş eti hastalıklarına da yol açabilir. Bu nedenle diyabetik-lerin ağız sağlığının yakından takip edilmesi, düzen-li aralıklarla diş hekimi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Var olan bir diş eti enfeksiyonunun da şeker hastalığının kontrolünü güçleştireceği

akıldan çıkarılmamalıdır. Kontrol altında olsun ol-masın tüm diyabet hastaları, diş hekimi kontrolün-den geçmeli ve takip edilmelidir.

Tüm bireylerin, sabah ve akşam olmak üzere günde en az 2 kez yumuşak bir diş fırçasıyla dişlerini 3’er dakika fırçalaması gerekmektedir. Ayrıca dişler fırça-landıktan sonra diş ipi ile dişlerin araları temizlen-meli ve işlem sonrası ağız su ile çalkalanmalı. Diş ipi, dişler arasına yerleştirilirken diş etine fazla bastırıl-mamalı. Eğer daha önce hiç diş ipi kullanılmadıysa, kullanımdan sonraki ilk günlerde diş etlerinde ağrı hissedilebilir.

Mantar Enfeksiyonu GörülebilirDiyabetli hastalar, tükürüklerindeki şeker nedeniyle ağızda mantar enfeksiyonlarına açıktır. Bu sorunun en basit şekli, dudakların birleşim yerinde çatlak ve kızarıklar halinde kendisini belli etmektedir. Sigara kullanımı ve takılıp çıkartılabilen protezlerin bütün gün ağızda taşınması, mantar gelişimini daha da hızlandırmaktadır.

Diyabetin etkisiyle dişlerde ortaya çıkan sorunlar hastayı daha da olumsuz etkiler. Çünkü dişler hasta-nın hayatını idame ettirebilmesi için önemli unsur-lardır. Bunların yanı sıra hastanın estetik görüntü-süne de büyük katkısı var. Diş hekimlerin diyabetik hastalara müdahale etmeden önce tedbirli davra-nıp sonrasında gerekli müdahaleyi yapması gerek-mektedir. Düzenli diş hekimi kontrolleri yaptırarak dişlerinizde geri dönüşümsüz hasarların oluşmasını engelleyebilirsiniz. •

Kontrol altında olsun olmasın tüm diyabet hastaları, diş hekimi kontrolünden geçmeli ve takip edilmelidir.

Page 24: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201322

Yaz mevsiminin gelmesi ve okulların tatil olmasıyla birlikte birçok ailede tatlı bir sünnet telaşı başladı. Peki, sünnet konusunda neler biliyoruz? Bildiklerimizin ne kadarı doğru? Öncelikle sünnet, top-lumumuzdaki genel kanaatin aksine kesilip atılan küçük, bir deri parçasından ibaret olmayıp çocuğunuzun istikbalini etkileyen önemli bir cerrahi müdahaledir.

Bu yönüyle de sünnetin; konusunda uzman kişilerce yani hem anestezi, hem cerrahi müdahale, hem de çocuk psikolojisi konu-larında yeterli donanıma sahip kişilerce yapılması gerekmektedir. Ayrıca sünnet yapılacak ortamın ve kullanılacak malzemelerin de steril olması gerekmektedir.

Bir başka önemli nokta da sünnet olacak çocuklara arkadaşları veya bilinçsiz ebeveyn vs. yakınları tarafından espri adı altında ama espriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, şakalar yapılmakta-dır. Bu, espri ile gerçekleri ayırt edecek durumda olmayan çocu-ğun bilinç altını etkilemekte, sünnet esnasında ise bilinç altında yer etmiş bu şeyler açığa çıkmakta ve travmaya varacak ölçüde çeşitli komplikasyonlara sebep olabilmektedir. Binaenaleyh, ebe-veynler bu konuda dikkatli olmalı, çocuğa sünnet olacağı his-settirilmemeli, çocuk sünnete değil de muayeneye gidiyormuş edasıyla sünnete götürmelidir. Sünnet yapılan ortam ve sünneti yapacak kişi de bu duruma uygun olmalı ve çocuğun dikkati baş-ka yönlere çekilerek bir oyun ve muayene havasında mümkün olduğunca çocuğa hissettirilmeden sünnet gerçekleştirilmelidir.

Sünnet Önemli Bir

Cerrahi Müdahaledir

yazı, Op. Dr. Mehmet Yasin MECDELÇocuk Cerrahisi Uzmanı

Page 25: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 23

Sünnet Derisi Fazla KesilebiliyorSünnette çok yaygın olarak yapılan mühim bir hata da sünnet derisinin eksik ya da fazla kesilmesi şek-linde olmaktadır. Sünnet derisi eksik kesilerek yapı-lan bir sünnet sonradan ikinci bir sünneti gerekli kıl-maktadır. Asıl büyük tehlike ise sünnet derisi derin kesildiğinde meydana gelmektedir. Bu takdirde pe-niste ciddi şekil bozuklukları oluşarak çocuğun ile-rideki cinsel hayatında çeşitli sorunlar yaşamasına sebep olmaktadır. Hatta bazen fazla kesilen sünnet derisinin yanında penise ve penis başına da zarar verilmektedir. Yapılan bu tür hatalar fiziksel ve psi-kolojik hasara sebep olabilmektedir. Maalesef her yıl ülkemizde binlerce çocuk ehil olmayan kişilerce sağlıksız ortamlarda, bilinçsizce sünnet edilmekte, sonucunda ise yukarıda bahsettiğim gibi telafisi imkansız hata ve hasarlar ortaya çıkabilmektedir.

Yapılan bu hatalar sünneti yapan kişiden kaynak-landığı kadar bilinçsiz ebeveynden de kaynaklan-maktadır. Çünkü bir sünnet elbisesi için 300-500 lirayı, sünnet düğünü organizasyonu için binlerce lirayı gözden çıkaran, yapılacak programı en ince detayına kadar hesaplayan anne ve babalar maa-lesef uğruna düğün tertipledikleri sünnetin yapılışı-nı hafife almakta, sünneti yapacak kişinin ehil olup olmadığını araştırmadan çocuklarını ucuz ellere emanet etmede bir engel görmemekte ve bu çok

vahim hatalara kendileri sebep olmaktadırlar.

Toplu Sünnetler de Zararlı OlabilirToplu sünnet organizasyonlarında ise, birkaç saat içinde yüzlerce çocuğu sünnet etmek durumunda olan kişinin sizin yavrunuza yeterli zamanı ayırıp ge-rekli özeni gösterip gösteremeyeceğini, kullandığı malzemenin ve sünnet yaptığı ortamın strelizasyo-nunu sağlayıp sağlayamayacağı şüphelidir. Buna rağmen toplu sünnetlerin yapılması kaçınılmaz ise uygun hastane koşullarında çocuk cerrahisi uzmanı denetiminde ve kontrolünde yapılmalıdır.

Sizlere tavsiyem, çocuğunuzun istikbalini etkile-yecek olan bu konuyu hafife almamanız, bu işin ehline müracaat etmenizdir. Son olarak sünnetin ergenlik çağından önce yapılması gerektiğini de vurgulamak isterim.

Sünnet Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar 1-Bezli çocuklarda bezler sık sık değiştirilir.

2-Çocuklar ikinci gün kontrole çağırılır. Sargı varsa kontrol sırasında açılır. Birinci gün sargı kendiliğin-den açılmış ise tekrar kapatılmaz.

3-İlaç doktor tarifine göre verilir.

a-Antibiyotik türüne göre dünde 2-3 defa (reçete varsa doktor tarifine uygun verilir.)

b-Ağrı kesici günde 3-4 defa (tarife uygun) sünnet-ten hemen sonra aç karına başlanır. En az iki gün devam edilir.

c-Antibiyotikli merhemler sargı bezi üzerine sün-netli alana yapışmayacak şekilde uygulanır.

4-Sünnet sonrası penis derisinde morluk, şişme, kıza-rıklık, normaldir, zamanla kaybolur.

5- Lokal anestezi ile yapılan sünnetlerde yiyecek ve içecek kısıtlaması yoktur.

6- Genel anestezi ile yapılan sünnetlerde 3 saat sonra berrak sulu gıda başlanır. Kusma olursa 2 saat bekle-nir ve tekrar sulu gıda verilir.

7- Reçete dışında herhangi bir ilaç verilmez, özellikle aspirin ve kanı sulandıran ilaçlar verilemez. Aksi tak-dirde kanamaya sebep olabilir.

8- Başka bir hastalık nedeniyle kullanılan ilaçlarla ilgili doktora danışılarak kullanımına karar verilir.

9- Dördüncü gün sünnetli yere bol merhem sürüle-rek ayakta duş yaptırılır. Duş sonrası yine merhem sürülür.

10- Dikişlerin alınmasına gerek yoktur, kendiliğinden kaybolacaktır.

11- Herhangi anormal durumlarda doktorunuza başvurunuz. •

Ebeveynler dikkatli olmalı, çocuğa sünnet olacağı hissettirilmemeli, çocuk sünnete değil de muayeneye gidiyormuş edasıyla sünnete götürmelidir.

Page 26: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201324

Fıtık nedir?Fıtık, iç organların karın zarında oluşan yırtıktan dışarı, cilt altına doğru ilerle-yerek yer değiştirmesidir.

Kaç tip fıtık vardır?Karın zarı fıtıklarının yüzde 90’ı kasık fıtıklarıdır. Yüzde 5’i ameliyat sonrası, ame-liyat yerinde olan fıtıklardır. Yüzde 4’ü göbek fıtığı ve yüzde 1’i de Epigrastik Fıtık olarak anılan göbek deliği üstünde olan fıtıklardır.

Fıtığın belirtileri nelerdir?Fıtık, tipik olarak ayakta daha belirgenleşen genelde kasıkta görülen şişlikler olarak belirti verir. Karın içi basıncını arttıran ıkınma ve öksürme ile bu şişlikler daha belirgin hale gelir. Sırt üstü yatınca kaybolurlar. Başlangıç halinde olan fıtıklarda şişlik olmayabilir, sadece ağrı ile kendini belli edebilirler.

Fıtıkta şişliği yapan nedir?Genellikle bağırsaklar, fıtık kesesi denen boşluğa girerek şişliği yapar, ancak bazen, Omentum denen karın içi yağı da bu alana girerek şişlik yapabilir.

Fıtığın riskleri nedir?Fıtık kanalı içine giren bağırsakların sıkışması ve kan dolaşımının bozulması ile bağırsaklarda çürüme (Nekroze Segment) oluşabilir. Bu durum, fıtık ameliya-tına ilaveten bağırsağın bozulan kısmının da alınması gibi daha komplike bir ameliyat ve daha uzun olarak hastanede kalış süresi söz konusu olabilir.

Fıtık neden olur?Fıtık, doğumsal olarak zayıf noktalar olan kasık ve göbek deliğinde daha sık görülür. Kasık fıtıkları daha çok erkeklerde görülür. Anne karnında yaratılış es-nasında testisler karın içinden torbalara (Skrotum) doğru göç eder. Bu göç yolu zayıf olarak kalır ve yaşamın ilerleyen yıllarında, zorlanma sonucu bu zayıf noktalarında fıtık oluşabilir. Kadınlarda da göbek fıtıkları daha sık olarak karşı-mıza çıkar. Gebelik, fıtığı kolaylaştıran bir etmendir.

Fıtık tanısı nasıl konur?Fıtık tanısı için genellikle, fizik muayene yeterlidir. Hekimin önce ayakta, daha sonra yatarak ve bu esnada ıkındırma gibi karın içi basıncını arttırma ile yaptığı muayenede fıtık tanısı konulabilir. Nokta fıtık gibi başlangıç aşamasında olan fıtıkların tanısı içinde yüzeysel Ultrasonografi(US) ile tanı konulabilir.

Fıtık kimlerde görülür?Yenidoğan çocuktan, yaşlı bireylere kadar her yaşta kadın ve erkek bebeklerde görülebilir.

Fıtık nasıl tedavi edilir?Fıtığın dünyadaki tek tedavisi cerrahidir, yani ameliyattır. Günümüzde çok çeşitli teknikler geliştirilmiştir. En çok tercih edilen yöntem, gerilimsiz yama (MESH) koyma yöntemidir. Kliniğimizde başarı ile tüm yöntemler uygulan-maktadır. •

Fıtık, doğumsal olarak zayıf

noktalar olan kasık ve göbek

deliğinde daha sık görülür.

yazı, Op. Dr. Levent BAKIŞGANGenel Cerrahi Uzmanı

Page 27: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN
Page 28: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201326

Miyomlar rahim ve rahim ağzında görülen, rahim yapısında bu-lunan düz kas dokusundan gelişen selim (iyi huylu) tabiatlı tü-möral yapılardır. Halk arasında “ur” diye adlandırılır. Miyomlar bir bezelye tanesi büyüklüğünden basket topu büyüklüğüne kadar değişebilen boyutlarda olabilir. Genellikle yuvarlak ve pembemsi renktedirler ve uterus (rahim) içinde her yerde bulunabilirler. Mi-yoma uteri veya uterin fibroid diye adlandırılır. Rahimde bulunan miyomların her birine miyom nüvesi denir.

20-35 yaş arasındaki kadınların yüzde 20’sinde görülür. Yaş ilerle-dikçe, miyom insidansında da artma olmaktadır. 35 yaş üzerindeki kadınların yaklaşık yüzde 40’ında miyom vardır. Miyomlara en çok 35-45 yaş grubu kadınlarda rastlanır. Ergenlik döneminde görül-mesi çok ender bir durumdur. Rahimde miyom olmasına rağmen gebelikte oluşabilir. Bu durumda, gebeliğin erken dönemlerinde yani ilk 3 ayında miyom büyür. Daha sonra küçülebilir, değişme-yebilir veya büyümeye devam edebilir. Bunu önceden kestirmek zordur. Menopoz döneminde de miyom görülme sıklığı düşüktür ve doğurganlık yaşlarında miyom tanısı almış çoğu kadında me-nopoza girdiklerinde miyom nüvelerinde küçülme izlenir.

Yapılan histerektomilerin (rahmin alınması ameliyatı) en sık nede-ni (% 35) miyomlardır. Bir kadının rahminde bir tek miyom olabi-leceği gibi (buna miyoma uteri denir) birden fazla sayıda miyom bir arada da bulunabilir.

Miyom Nedir?

yazı, Op. Dr. Nevzat KOÇKadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Page 29: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 27

Miyom tipleri:

1-Subseröz miyomlar (rahim dış tabakasında)

2-İntramural miyomlar (rahim orta tabakasında)

3-Submükoz miyomlar (rahmin iç tabakasında)

Belirtiler Nelerdir?Miyomlar sıklıkla belirti vermezler. Rutin jinekolojik muayeneler sırasında tesadüfen tespit edilirler. An-cak çoğu zaman büyüme ile orantılı olarak şu bul-guları verebilirler:

• Fazla adet kanamaları, adet düzensizliği (en sıkşikayet)

• Cinselilişkisonrasıkanama

• Adetarasıdönemdearakanama

• Sıksıkidraraçıkma

• Karındabüyümeveyaşişlik

• Adet dönemlerinde yada cinsel ilişki sırasındakuyruk sokumuna doğru ağrı

• Fazlamiktardakanamalarabağlıkansızlık

Tüplerin ya da rahmin ağzını kapayan miyomlar kısırlığa neden olabilirler. Büyük miyomlar barsak-lara bası yaparak barsak içinde dışkının ilerlemesi-ne engel olmak suretiyle kabızlığa neden olurlar. Döllenmiş yumurtanın rahmin içinde kalmasına engelleyici şekilde yerleşmiş miyomlar tekrarlayan düşüklere neden olurlar.

Miyomların gelişiminin vücuttaki hormonlarla ya-kından ilgisi vardır. Örneğin menopoza girildikten sonra hormonlarda azalma olduğu için miyomlar çoğunlukla küçülürler. Miyom gelişiminden başlıca östrojen hormonu sorumlu tutulmakla birlikte son yapılan araştırmalarda progesteron hormonunun da etkili olduğu gösterilmiştir.

Miyom gelişimini arttıran risk faktörleri:

• Siyahırk

• Nulliparite(Doğumyapmamışolmak)

• Erkenmenarş(İlkadetinerkenyaştabaşlaması)

• Beslenme

• Obezite

• Alkol

• Aileselyatkınlık

• Hipertansiyon

Egzersiz AzaltabilirEgzersiz ve sigaranın miyom gelişimini azaltan fak-törler olduğu düşünülmektedir. Doğum kontrol

hapları miyom gelişimine karşı koruyucu etki gös-terebilir.

Miyom nüveleri bazen dejenerasyon denen deği-şikliklere uğrayabilirler. Bundan en sık (%65) görü-leni hyalen dejenerasyondur. Yağlı dejenerasyon, kistik dejenerasyon, gebelikte sık rastlanan kırmızı dejenerasyon (karneoz dejenerasyon), menopoz sonrası sık görülen kalsifik dejenerasyon diğer deje-nerasyon tipleridir. Gebelikte görülen kırmızı deje-nerasyonlar şiddetli karın ağrısına neden olabilirler.

TeşhisMiyomlar çok küçük değilse çoğunlukla muaye-nede elle hissedilirler. Ultrason ile miyomlar çok iyi bir şekilde görülebilirler ve boyutları ölçülebilirler. Bazen CT, MR, SİS, HSG, laparoskopi gibi diğer tanı yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir.

35 yaş üzerindeki kadınların yaklaşık yüzde 40’ında miyom vardır.

Page 30: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201328

sırasında gözden kaçmasına sebep olabilir ve mi-yomların ameliyatta uterus duvarından ayrılmasını güçleştirebilir.

Diğer nadiren ve daha çok araştırmalarda uygula-nan ilaçlar:GnRH agonistleri, GnRH antagonistleri, mifepriston, danazol, gestrinon, selektif östrojen re-septör modulaörleri, selektif progesteron reseptör modulatörleri, levonorgesterol içeren RİA (mirena)

Miyomektomi AmeliyatıMiyomun uterus (rahim) duvarında basitçe sıyrı-larak çıkarılması işlemidir. Laparoskopik ya da açık olarak yapılabilir. Çocuk isteyen kişilerde rahmin ko-runmasını sağlayan bir yaklaşımdır.

Miyomektomi ile miyomları alınmış bir kişide 5 yıl içerisinde tekrar miyom oluşma riski yüzde 50-60 kadar bulunmuştur, bunların dörtte birinde (%10-15) tekrar ameliyat gerektirmiştir. Bu işlem uterus duvarında incelmeye neden olabileceğinden son-raki gebeliklerde normal (vajinal) doğum yerine sezeryan tercih edilmek zorunda kalınır. Miyom çı-karıldıktan 6 ay sonra hasta arzu ederse gebeliğe izin verilir.

Histerektomi ameliyatı (Rahmin alınması):Hızla büyüyen yakınmalara yol açan miyomları olan, ileride gebelik düşünmeyen hastalarda uygulanan

TedaviMiyomlar genellikle küçük ve şikayete neden ola-madıklarından tedavi gerektirmezler. Buna rağmen belirgin şikayet yaratanlar, doğurganlığı etkileyecek kadar büyüklükte olanlar veya kanser ya da benzeri habis (kötü huylu) tümörlerle karışabilecek olanlar tedavi gerektirirler. Miyomunuz eğer küçük ise 6 ay ara ile kontrol muayeneleri yapılmalıdır. Miyomun büyüme hızı böylelikle takip edilmiş olunur. Teda-vi için hemen her zaman ameliyat uygulanır. Çok başarılı ve yaygın kullanılan bir ilaç tedavisi henüz yoktur.

İlaç olarak bir hormon olan GnRH Anologları nadir olarak kullanılmaktadır. Bunlar geçici olarak meno-poz yaratırlar ve bu sayede miyomların geçici bir süre için küçülmesini sağlarlar. Fakat etki kalıcı ol-maz. Özellikle büyük miyomlarda ameliyattan önce verilirse miyomun küçülmesini ve ameliyatın daha kolay olmasını sağlayabilir. Fakat bunun yanında küçük miyomların daha da küçülmesini ve ameliyat

Miyomlar kanser değildir, iyi huylu (benign) tümörlerdir. Kansere dönüştüklerine dair herhangi bir kanıt yoktur.

Page 31: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 29

bir yöntemdir. Rahim miyomla beraber tamamen alınır. Hastanın menepoza girmesini önlemek için yumurtalıklar alınmadan bırakılabilir.

Miyomların tedavisi için çoğunlukla ameliyat uygu-lanmakla birlikte yapılan çalışmalar ve araştırmalar bazı yeni tedavi yöntemlerinin uygulanmasını sağ-lamaktadır. Bunlara örnek olarak ülkemizde de uy-gulanan uterin arter embolizasyonu veya uterin ar-ter oklüzyonu veya myoliz gibi yöntemler verilebilir.

Uterin Arter Embolizasyonu rahme (uterusa) kan götüren atar damarların özel tekniklerle tıkanması işlemidir. Uterin arter embolizasyonu ile miyomla-ra giden kan azalır ve bu sayede miyomlar küçülür. Ameliyat lokal anestezi ile damardan girilerek yapı-lır, karın açılmaz.

Yeni Bir YöntemDada yeni ve henüz araştırma aşamasında olup ülkemizde uygulanmayan bir yöntem de “MR Eşli-ğinde Uygulanan Odaklanmış Ultrason sistemi (MR Guided Focused Ultrasound)” yurt dışındaki ismi “ExAblate® 2000 System” dir. Bu yöntemde mag-netik rezonans görüntüleme (MR) ile miyomların

Miyomlar genellikle küçük ve şikayete neden olamadıklarından tedavi gerektirmezler.

yeri görüntülenerek ultrason dalgaları ile miyomda doku yıkımı yapılmaya çalışılır. Hasta ameliyat edil-meden dışarıdan yapılan bir yöntemdir. Rahim alın-madığı için çocuk istemi olan hastalarda uygundur.

Doğumdan Sonra Miyomlarım Küçülür Mü?Miyomlar doğumdan sonra rahmin kanlanması azalacağı ve hormon seviyeleri düşeceği için ço-ğunlukla küçülür ancak her zaman küçülmeyebilir.

Miyomlar Kansere Dönüşebilir Mi?Miyomlar kanser değildir, iyi huylu (benign) tümör-lerdir. Kansere dönüştüklerine dair herhangi bir ka-nıt yoktur.

Miyomlar Ameliyattan Sonra Tekrar Oluşur Mu?Miyomların oluşmasında genetik faktörler çok önemlidir. Bu yüzden miyom üretmeye yatkın bir rahim (uterus) tekrar miyom üretebilir. Ameliyatta miyomların tamamı alınsa bile tekrar miyom üre-tebilir. Ayrıca ameliyatta tüm miyomların alındığı düşünülebilir ama gözle fark edilmeyecek kadar küçük miyomlar uterus içerisinde olabilir ve bunlar ameliyattan sonra zamanla büyüyüp fark edilir hale gelebilir. Büyük birkaç miyomu olanlara göre küçük çok sayıda miyomu olanlarda tekrarlama riski fazla-dır. Ortalama tekrar miyom oluşma oranı yüzde 15 kadardır. •

Page 32: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201330

yazı, Serap ERERMedikal Muhasebe Görevlisi

“Sağlığım tamam” anlaşması nedir?Sigortalının, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile anlaşmalı özel sağ-lık kuruluşlarından alacağı sağlık hizmetleri için ödeyeceği fark ücretlerini ürün özel ve genel şartları kapsamında karşılayan bir poliçedir. SGK ile anlaşmalı olan kurumların aynı zamanda AXA SİGORTA ile bu ürüne özel anlaşması olması gerekmektedir.

Bu poliçeye sahip olarak, SGK ile anlaşmalı geniş kurum ağımız-dan faydalanabilir, özel hastanelerde fark ödemeden tedavi ola-bilirsiniz.

Axa Tamamlayıcı Sağlık sigortasından kimler yararla-nabilir?Sağlığım Tamam Sigorta poliçesini TC vatandaşı olup SGK tarafın-dan kapsam altında olan (Doğumdan 90 günden sonra) 0-55 yaş arasındaki kişiler alabilir.

Yabancı uyruklu kişiler ve SGK’sı olmayan kişiler ilgili ürünü satın alamazlar.

Axa Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Nasıl Kullanılır?Sigortalı, sadece SGK ile anlaşmalı özel bir hastaneyi kullanabilir. SGK ile anlaşmalı hastanede sigortalının işlemlerini gerçekleştiren doktorun da SGK ile anlaşmalı olması gerekir. SGK ile anlaşmalı olan hastane ile AXA sigorta A.Ş ‘nin Sağlığım tamam sigortası-nın olması gerekir. Tedavi talep edilen rahatsızlığın Axa Sigorta Sağlığım Tamam Sigorta poliçesi özel şartlarına ve sağlık sigortası genel şartlarına uygun olması şarttır.

Optimed Hastanesi ve Optimed Tıp Merkezi ile

Axa Sigorta Arasında “Sağlığım Tamam”

Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Anlaşması Yapıldı

Bu poliçeye sahip olarak, SGK ile anlaşmalı geniş kurum ağımızdan faydalanabilir, özel hastanelerde

fark ödemeden tedavi olabilirsiniz

Page 33: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 31

Bireysel Poliçe Özellikleri nelerdir?Ürün için herhangi bir beyan ya da başvuru formu alınmayacaktır. Sigortalı adayının TC bilgisi ile hiçbir risk değerlendirmesi yapılamadan poliçe açılabile-cektir. İllere göre fiyatlandırma yapılacaktır.

Her sigortalı için ayrı pirim alınacak olup, aile man-tığı yoktur. Eş ve çocuklar için de ayrı ayrı poliçeler düzenlenecektir. 18 yaşından küçükler tek başına sigortalanabilecektir. Mevcutta özel sağlık sigortası olan kişiler (Axa Sigorta veya bir sigorta şirketi) ilgili üründen alabilir.

Sigortalının Axa Sigorta Sağlığım Tamam Sigorta Po-liçesinden önce sahip olduğu bir sağlık sigortası po-liçesi ile var olan kazanılmış hakları bu poliçeye geçiş sağlanabilecektir. Poliçe bitiminde yenileme süresi diğer sağlık ürünlerinden farklı olarak 30 gündür. Bu üründen mevcuttaki başka bir sağlık sigortası ürü-nüne geçiş yapılmak istendiğinde medikal değer-lendirme sonucuna göre kabul edilecektir. Yurtdışı tedavi giderleri poliçe teminat kapsamında değildir.(KKTC yurt dışı olarak kabul edilir )

Yatarak Tedavi TeminatıAşağıda belirtilen teminatlar, özel ve genel şartlar çer-çevesinde sınırsız ve %100 olarak karşılanmaktadır.

• Cerrahivedahiliyatışlar,• Yoğunbakım,• Kemoterapi,radyoterapi,diyaliz• KoronerAnjiyografi• Küçükmüdahalegiderleri

• Standarttekkişiliközeloda,yemekvebiradetre-fakatçi giderleri.

Ayakta Tedavi TeminatıÖzel ve genel şartlar çerçevesinde yılda 8 vaka ile sı-nırlı olup %100 olarak karşılanmaktadır.

• Doktormuayene• Laboratuvarhizmetleri• Görüntülemevetanıyöntemleri• İleritanıyöntemleri• Fiziktedavigiderleri

Teminat Dışı Durumlar Nelerdir?• Poliçeöncesinedayalırahatsızlıklar• İlaç• DoğumGiderleri• DişTedaviGiderleri• GözündekiKırılmakusurları• Gözlük,cam,çerçeve,lensgiderleri• KısırlıkTedavisi• Hertürlüestetikameliyatlar• Mideküçültmeameliyatları• Sünnet• Doğuştangelenhastalıklar• Genelşartlarakonuolanmaddeler• Anlaşmasızkurumlardayapılanharcamalar• SGKtarafındankarşılanmayanişlemler• Ürünözelşartlarınbelirtilenhastalıkvekomplikas-

yonları ile ilgili müdahale ve yatarak tedavi gider-leri, rahatsızlığın ani veya kaza sonucu ortaya çık-masına bakılmaksızın sigorta başlangıç tarihinden itibaren 3 ay süre ile kapsam dışıdır. •

Page 34: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201332

En Hızlı ve Kolay Ulaşımwww.optimedhastanesi.com adresiyle vatandaşlara online hizmet veren Optimed Sağlık Hizmetleri, değişen web standartlarına ve teknolojileri-ne ayak uydurmak adına web sitesini de güncelledi. Yenilenen arayüzde OPTİMED HASTANESİ ve OPTİMED TIP MERKEZİ doktorlarının bilgilerine, güncel sağlık haberlerine, Optimed ’de doğan bebeklere ve sağlık bül-tenlerine ulaşabileceğiniz gibi artık ''online randevu'' da alabilirsiniz. Ran-devu hizmetine internet üzerinden ''E-Randevu'' butonuna tıklayarak ulaşabileceksiniz. Bu hizmetimiz sayesinde doktorların size bir tık kadar yakın olacak. Büyük kolaylık sağlayan hizmet sayesinde tercih edilen dok-tor ve muayene saatine uygunluğa göre randevu alınılabilecek.

Sağlık Hizmetlerlerine En Hızlı Şekilde Ulaşmanın Yolu

''Online Randevu''

Trakya’nın en güvenilir ve kaliteli hastanesi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Optimed Sağlık

Hizmetleri’nden bir yenilik daha. Web sayfası yenilenen Optimed Sağlık Hizmetleri,

“Online Randevu” hizmetini de kullanıma açtı.

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201332

Page 35: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 33

Hızla Randevu AlabilirsinizOnline randevu sistemini kullanarak istediğiniz bölümden, kendi doktorunuza en hızlı şekilde randevunuzu alabilirsiniz. Randevu birimimize başvurmadan, telefonla aramadan kendi randevunuzu kendiniz alabilirsiniz.

Doktorunuzu SeçebilirsinizE-randevu linkinden ulaştığınız ONLİNE RANDEVU sayfamızdan branş ve bölüme göre doktorunuzu seçebilir veya direkt doktorlar ekranından, doktorun hangi kurumda hangi gün ve tarihte kaç adet uygun randevu saati olduğunu görebilir ihtiyacınız olan gün için çevrimiçi randevu hizmetimizi kullanamaya başlayabilirsiniz.

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 33

Page 36: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201334 NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201334

Page 37: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 35NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 35

Page 38: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201336

Beş Adımda Online RandevuKimlik bilgileri girildikten sonra randevu kayıt işleminiz başlayacaktır. Hastanemizde daha önce kaydı olan hastalarımız kimlik bilgilerini doldurduktan sonra sistemimizde belirtilen adımları takip ederek 5 adımda online randevu işlemlerini kaydedeceklerdir. Hastanemizde kaydı olmayan hastalarımız 1. Adımda istenilen kimlik, adres ve iletişim bilgilerini girdikten sonra önce hasta dosyalarını oluşturacak, daha sonra diğer adımları izleyerek randevu alma işlemini tamamlamış olacaklardır.

E-Randevu ekranından, Randevu Kaydı, Poliklinik Randevu Durumu, Randevu Sorgulama ve İptal etme seçeneklerine de ulaşabilirsiniz.

Randevu ve detaylı bilgi için 0282 726 0 555 numaralı Çağrı Merkezimizi arayabilir ya da www.optimedhastanesi.com adresinden ONLINE RANDEVU talebinde bulunabilirsiniz.

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201336

Page 39: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN
Page 40: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201338

Yaz ayları yaklaşmaya başladığında kimi öğrenci tatil planları ya-parken kimi öğrenci de tatilini en verimli şekilde geçirebileceği, yeni şeyler öğrenebileceği ya da öğrendiği şeyleri pratikte uygu-layabileceği yerlerin arayışı içine girer. Peki tatil yapıp dinlenmek varken neden bazı öğrenciler staj yapmak için bu kadar uğraşı-yor? Staj yapmak neden bu kadar önemli?

Staj, öğrenciye ve staj yapılan şirket veya kuruma fayda sağlayan bir süreçtir. Şirket veya kurumlara gelecek için potansiyel adayla-rı tanıtan, öğrencilere ise iş hayatını tanıtıp kendi yetkinliklerinin farkına vardıran, uzmanlaşacakları alanı seçmelerini kolaylaştıran çok değerli bir dönemdir.

Hayatta Büyük Bir Rol OynuyorStajın önemini ve gelecek planlarına katkısını çok iyi bilen öğren-ciler her yıl yaz aylarında uzun tatiller yapmak yerine yazın çalış-mayı, yeni bir şeyler öğrenmeyi ve mezun olduklarında kendile-rine iş hayatının kapılarını aralayacak insanlarla tanışmayı tercih ediyorlar. Staj yapmanın önemi kişiye göre değişse de stajın iş hayatında etkili bir rol oynadığı çok açık.

Okulda edinilen bilgiler genellikle teoriktir. Öğrenciler alanlarıyla ilgili birçok kaynak okur, çalışır ama bunları gerçekte nasıl uygula-yacaklarını bilmeyebilirler. İşte stajın önemi de bu noktada ortaya çıkar.

Okul arkadaşlıkları çok güzeldir. Derslerde beraber şamata yapılır, sınav zamanında notlar paylaşılır, ders çıkışında sinemaya, deniz

Staj Yapmak Neden Önemli?

yazı, Yıldız BAYIRİnsan Kaynakları Sorumlusu

Page 41: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 39

kenarına gidilir. Dersler ve sınavlar dışında derdi yoktur insanın. Ancak iş hayatı ve iş arkadaşlıkları çok farklıdır. Çünkü iş ortamında her şey ciddileşir. Grup olarak çalışmak, sorunların üstesinden bera-ber gelmek, işini iyi yaparken iş arkadaşlarıyla iyi anlaşmak gibi sorumlulukları olur insanın. Okulday-ken, anlaşamadığınız kişilerden uzak durabilirsiniz. Ama iş hayatında böyle bir seçeneğiniz olmaz. Hoş-lanmasanız da herkesle bir şekilde anlaşmak zo-runda kalırsınız. İşte staj, farklı ortamlara ve şartlara uyum sağlamayı bu şekilde öğrettiği için edinilmesi gereken bir tecrübedir.

Kendini de Tanıma FırsatıHer okulun kendine göre yönetmelikleri ve kural-ları olduğu gibi her kurumunda kendine özgü bir kurum kültürü vardır. Daha önce bir kurumda hiç çalışmamış, iş tecrübesi olmamış kişiler iş hayatına ilk atıldıklarında biraz bocalayabilir; şirket içinde nasıl davranmaları, nasıl giyinmeleri, iş yerindeki ilişkilerini nasıl düzenlemeleri gerektiğini bilemeye-bilirler. Bu nedenle daha öğrenciyken iş hayatının okuldan farklı yönlerini mümkün olduğu kadar er-ken görmek yararlıdır. Stajyer aynı zamanda kendini de tanıma fırsatını elde etmiş olur. İleride böyle bir kurumda çalışmak isteyip istemeyeceğini anlar ve planlarını bu doğrultuda belirler.

Aynı Şirkette Çalışma İmkanı Bulunabilir Çalışma hayatına atılınca çevrenizdeki kişilere hi-tap tarzınız da değişir. Abi, abla, arkadaş, kanka gibi sözcükler yerini bey, hanım, bay, bayan gibi hitap tarzlarına bırakır. Konuşmalar ve yazışmalar resmi-yet kazanır.

Stajyerlik öğrenciye tecrübe kazandıran bir basa-mak değildir sadece; aynı zamanda onu iyi bir mes-leğe kavuşturan bir dönemdir. Stajyer olarak çalış-maya başladıkları şirkette başarılarıyla dikkat çeken ve gelecek vadeden kişilerin büyük bir çoğunluğu iş yaşamlarına da aynı şirkette devam edebilirler. Öğrenciler stajyerlikleri süresince kendilerini işve-renlerine tanıtıp, beğendirerek ve kendilerini geliş-tirmeye devam ederek aynı şirkette sürekli çalışma imkânı kazanırlar.

Stajyerlere tavsiyeler:• Stajyerlerstajıbirzorunlulukolarakdeğilöğren-

me, kariyerlerine adım atma süreci olarak görmeli

• Staj yapmak istenilen alan ve staj yapılacak yerdikkatli seçilmeli. Öğrencinin neye ilgisi varsa,

hangi alanda güçlü, hangi alanda ilerlemek isti-yorsa ona göre karar vermeli.

• Stajyer kurumunpersoneligibi kendilerineveri-len görevi zamanında ve eksiksiz yapmalı.

• Stajyerlersorumlulukaltınagirebilmeli,üzerlerinegörev alabilmeli.

• Mümkün olduğunca gözlem yapılmalı. İnsanlartelefonla nasıl konuşuyor, nasıl oturup kalkıyor, nasıl giyiniyorlar, birbirleri ile nasıl iletişim kuru-yorlar…

• Staj yapılan kurumda kendilerinemodel olacakinsanlar bulunulmalı. Bu insanlarla yakından te-masta kalınmalı, konuşup bilgi alınmalı, onların deneyim ve tecrübelerinden yararlanılmalı.

• Stajbitsedahişirketleiletişimikoparmamalı.

• Staj başvuruları yapmak için en son an beklen-memeli. •

Çalışma hayatına atılınca çevrenizdeki kişilere hitap tarzınız da değişir. Abi, abla, arkadaş, kanka gibi sözcükler yerini bey, hanım, bay, bayan gibi hitap tarzlarına bırakır.

Page 42: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201340

Tüm yönetim sistemlerinin sertifikalandırma aşaması ön denetim ve belgelendirme denetimi olmak üzere iki aşamadan oluşmak-tadır. Ön denetimin amacı, kurulan sistemin dokümantasyon ba-zında bir eksikliği olup olmadığının incelenmesi ve mevcut du-rumu görülerek olası uygunsuzlukların tespit edilmesidir. Tespit edilen uygunsuzluklar ile ilgili düzeltici ve önleyici faaliyet açılarak bu uygunsuzluklar giderilir ve firma asıl belgelendirme denetle-mesine hazır hale getirilir. ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi kap-samında Optimed Hastanesi 14 Şubat 2013 tarihinde ön denetim geçirmiştir. Ön denetim sonucunda dokümantasyon yapısı ince-lenmiş ve hastane turu atılarak ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi-nin mevcut durumu araştırılmıştır. Ön denetim sonucu herhangi bir uygunsuzluğa rastlanmamıştır.

Eksiklikler Giderildi Ön denetim sonrası yapılan çalışmalara hız verilmiştir. Yönetim Gözden Geçirme Toplantısı yapılmış, sistemin şu anki durumu, uygulanabilirliği, iyileştirme öneriler ve kaynak ihtiyaçları tartı-şılmıştır. Ayrıca çevre ile ilgili açılan Düzeltici ve Önleyici Talep Formları tartışılmış ve gerekli görev dağılımları yapılmıştır. Perso-nelde tespit edilen eğitim eksiklikleri ile ilgili eğitimler verilerek bu eksiklerin giderilmesi sağlanmıştır. Yapılan son kontrollerle ek-sikler giderilmiş ve denetim tamamlanmış ve 7 Mayıs için MEYER firmasından ve TÜRK-AK ‘ tan belgelendirme denetlemesi için randevu alınmıştır.

ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi kapsamında Optimed Hastanesi 14 Şubat 2013 tarihinde ön

denetim geçirmiştir

Hastanemiz Çevre Yönetim Sistemi

Belgesi'ni AlmayaHak Kazandı

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201340

yazı, Süleyman YILMAZKalite Direktörü

İşletme Direktör Yardımcısı

Page 43: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 41

7 Mayıs tarihinde MEYER firması yetkilileri tarafın-dan belgelendirme denetlemesi yapılmıştır. Bel-gelendirme denetlemesi; masa başı denetlemesi, saha denetlemesi ve kapanış toplantısı olmak üzere üç aşamadan oluşmaktadır. Belgelendirme denet-lemesinin ilk aşamasında masa başında uygulama-lar kontrol edilmiştir. Masa başı denetiminde;

➤ Çevre Politikası, Kurumun çevre politikası ve bu politikasının içeriği, taahhütleri ve ulaşılabilirlik durumu,

➤ Eğitim kayıtları; Personelin çevre ile ilgili eğitim alıp almadığı ve bu eğitimlerin kapsamı;

➤ Çevresel Etkileri Değerlendirmesi; Firmanın çev-reye yaptığı etkilerin değerlendirilmesi, bu etki-lere göre alınacak önlemler ve alınan bu önlem-lerin durumu;

➤ Yasal Şartlar; Kurumun uymak zorunda olduğu yasal şartlar ve bu şartlara uyum durumu;

➤ Çevre Hedefleri; Kurumun çevre hedefleri, bu hedeflerin ulaşılabilirlik durumu ve son durum-ları,

➤ Satın alma; Kurumun satın alma politikası, bu kapsamda satın alma sürecinin uygunluğu

➤ İzleme ve Ölçme; Kurum içinde faaliyetlerin nasıl izlendiği, izlenirken kullanılan ölçme cihazları ve bu cihazların kayıtları vb. konular incelenmiştir.

Saha DenetlemeleriÖğlene kadar süren masa başı denetimden sonra öğleden sonra “Operas-yon Kontrolü” başlığı altında saha denet-lemeleri başlamıştır. Bölümler gezilerek, hastanenin faaliyet-leri ve bu faaliyetler kapsamında çevre faaliyetleri incelen-miştir. Çevre faaliyet-leri kapsamında,

➤ Atık yönetimi, Atıkla-rın uygun ayrıştırılma-sı, depolanması, taşın-ması, hastane dışına teslim edilmesi,

➤ Çevre Etkileri; Bölümlerin çevreye olan etkileri ve alınan önlemler,

➤ Personel; Personelin çevre bilinci, eğitimleri ve yetkinlikleri,

➤ Diğer faaliyetler incelenmiş ve sorgulanmıştır.

Saha denetlemesinden sonra kapanış toplantısı ya-pılmıştır. Kapanış toplantısında, masa başı ve saha denetiminde elde edilen bulgular ele alınmış, her-hangi bir uygunsuzluk tespit edilmediği belirtilerek sistemin daha iyi işlemesi için çeşitli iyileştirme öne-rileri ifade edilmiş ve kurumun ISO 14001 Çevre Yö-netim Sistemi Belgesi almaya hazır olduğu belirtil-miştir. Denetleme evrakları gerekli onayın alınması için TÜRK-AK’a gönderilmiştir.

Belge Teslim TöreniTÜRK-AK tarafından da gerekli onayın alınmasıyla beraber hastanemiz ISO 14001 Çevre Yönetim Sis-temi Belgesi’ni almaya hak kazanmıştır. Bu başarı-nın kazanılmasında en büyük pay çalışanlarımızın olduğu için 16 Haziran 2013 günü Optimed Hasta-nesi Geleneksel Pikniği’nde MEYER firması tarafın-dan belge teslim töreni yapılmıştır.

Bu zorlu süreçte bizleri yalnız bırak-mayan başta Optimed Hasta-

nesi Yönetim Kurulu’na ve Başhekimimiz Op. Dr. Ay-

han ARSLAN’a, mesleki tecrübelerini bizimle

paylaşan ve bilgisi ile her zaman yanı-mızda olan SİAM Danışmanl ık ’dan Çevre Mühendi-si Şenay KIRHAN SESLER’e, fedakar

çalışmalarından do-layı çevre ekibine, son-

radan aramıza katılan SİAM Danışmanlık’dan

Çevre Mühendisi Tuğba KAPLAN’a, her noktada bu

çalışmaların içinde olan hastane personelimize ve bu konuyu gaze-te manşetlerine taşıyan basınımıza teşekkür ederiz.

Hastane turu atılarak ISO 14001 Çevre Yönetim Sisteminin mevcut durumu araştırılmıştır.

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 41

Page 44: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201342Yazı, Uğur Yuvarlak

Gece Yöneticisi

Page 45: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 43

Ramazan Ayı ve Önemi Ramazan ayı, ay takvimine (aya göre hesaplanan) göre, dokuzuncu ayın adıdır. Ramazan ayının dini-mizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seç-kin bir yeri vardır. Çünkü kutsal kitabımız Kur’an-ı Azimüşşan bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Kur’an-ı Azimüşşan’da bin aydan daha hayırlı olduğu bildiri-len “Kadir Gecesi” yine bu ay içinde kutlanır. Ayrıca İslam’ın temel ibadetlerinden olan Oruç da bu ayda tutulur. Bu nedenle Ramazan ayı, Müslümanlar için en kutsal aydır ve ona on bir ayın sultanı denilmiştir.

Ramazan Kur’an AyıdırRamazan ayını değerli kılan nedenlerden birisi, Kut-sal kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’ in bu ayda indirilmiş olmasıdır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’ de “Ramazan ayı insanları kurtuluş yoluna götüren, doğruyu yanlıştan ayıran Kur’an’ın indiği aydır.” (Bakara suresi, ayet 185) buyurmuştur.

Kur’an-ı Kerim, Allah (c.c) tarafından insanlara öğüt vermek ve yol göstermek için gönderilmiştir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim insan için hayati değer ta-şır. Kur’an-ı Kerim’i okumak bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (a.s.) Allah (c.c)’ın bildirdiği görev ve so-rumluluklarımızı sıkça hatırlamamız için Kur’an-ı Kerim’ i çok okumayı teş-vik etmiştir. Müslümanlar, Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim okumaya her zamankinden daha çok özen gösterirler. Bunun için evlerde veya Camiilerde bir araya gelerek, her gün Kur’an-ı Kerim’den yirmi sayfa (bir cüz) okurlar. Ra-mazan ayının sonuna gelindiğinde ise Kur’an- Kerim’ i baştan sona bir kez okumuş olurlar. Buna hatim de-nir. Daha sonra hatim duası yapılır. Müslümanlar yüz-yıllar boyu bu geleneği devam ettirmişlerdir.

Şeytanlar Ramazan Ayında Bağlanır Bu konuda Hazreti Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor; “Ramazan ayının ilk gecesi girince şey-tanlar ve cinlerin azgınları zincire vurularak bağlanır. Cehennemin kapıları kapatılır, hiçbir kapısı açılmaz. Cennet kapıları ise sonuna kadar açılır, hiçbirisi kapalı tutulmaz.”

Ramazanda kendisini Cennete götürecek iyi işler ya-pan Mümine Cennetin kapıları açılmış, Cehenneme götürecek kötülüklerden sakındığı için de Cehen-

nem kapıları ona kapanmış demektir. Oruç sayesinde nefsine hâkim olup şeytana uymadığı için de şeytanı etkisiz hale getirmiş olur.

Kur’an, Ramazan Ayında İnmeye BaşlamıştırKur’an-ı Kerim, Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde in-dirilmeye başlanmıştır. Kadir gecesi Ramazan ayının 27. gecesi olarak bilinir. Yüce Allah Kadir Gecesi’nin “Bin aydan daha hayırlı” olduğunu haber vermiştir. Peygamber Efendimiz (a.s) de bir hadis-i şeriflerin de “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesi’ni değerlendirirse geçmiş günahları bağışla-nır” (Buhari) buyurarak, bu gecenin önemini belirt-miştir.

Ramazan, Oruç ve Sabır ayıdırRamazan ayını önemli kılan etkenlerden biri de, dini-

mizin temel ibadetlerinden olan orucun bu ay içinde tutulmasıdır. Yüce Allah

Kur’an-ı Kerim’de “…Kim Ra-mazan ayına ulaşırsa oruç

tutsun” (Bakara suresi, 185. ayet) buyurarak, ramazan ayında oruç tutulmasını emret-mektedir. Bu ne-denle Müslümanlar

Ramazan ayı boyunca oruç tutarlar. Ramazan

ayı oruç, ibadet ve sabır ayı-dır. Allah’ın rahmet ve bağış kapılarının açıldığı ay-dır. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Ramazan ayında içtenlikle yapılan dua, ibadet ve iyiliklerin Allah katında daha değerli olacağını bil-dirmiştir.

Ramazan Ayının Yaşayışımız Üzerindeki Etkileri Gerçekten Ramazan ayının yaşayışımız üzerinde ayrı bir etkisi vardır. Bu ayın yaklaşması ile birlikte hazır-lıklara başlanır. Ramazan boyunca yiyeceğimiz özel yemeklerin malzemelerini önceden alırız. Evlerimiz-de genel temizlik yapılır. Çevremizde bazı camilerin minarelerine mahya denilen “Hoşgeldin Ya Şehri Ra-

Kur’an-ı Kerim, Allah (c.c) tarafından insanlara öğüt vermek ve yol göstermek için gönderilmiştir.

Page 46: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201344

mazan” gibi yazılar görürüz. Radyolar, televizyonlar özel ramazan programı yaparlar.

Ramazanda oruç açma vaktinin ayrı bin neşesi vardır. Bütün aile bireyleri hep birlikte sofraya oturur, oruç açma vaktini gelmesi beklenir. Ezan veya top sesinin duyulmasıyla birlikte oruçlarımızı dua ile açarız. O meşhur dua kulaklarınız da çınlar; “Allah’ım senin rı-zan için oruç tuttum, sana inandım, sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım. Ey, bağışlaması bol Rabbim; beni, ailemi, milletimi, devletimi ve bütün inananları koru. Rahmetini ve yardımını esirgeme. Bizlere yaşama sevinci ver. Her türlü güçlüğü karşı da-yanma gücü ver. Senin her şeye gücün yeter. Amin.”

Türk insanı normal zamanda yapmadığı ibadetleri Ramazan ayında yapar. Yemeğimizi yedikten sonra dua ederek Allah’a şükre-deriz. Sonra akşam na-mazını kılar ve teravih namazı için hazırlıklara başlarız. Bu ayda cami-ler dolar taşar. Ramazan ayı gerçekten bir ibadet ayı olarak yaşanır. Namaz ve Orucun yanında aynı zamanda bir yardımlaşma ayıdır. Bu ayda yok-sullar, düşkünler daha çok hatırlanır. Geleneğimizde yakınlar, komşular, yoksullar iftara çağrılır. Maddi du-rumu iyi olmayanlar için iftar sofraları düzenlenir.

Oruç ibadeti zor bir ibadet olmasına rağmen çoğu insan oruç tutar. Normal de namaza üşenen insan-lar farz olunan namazlar haricindekilerini bile kılarlar. Oruçlu olan ve namazı kılan insan haliyle normal za-manlardan daha fazla Allah`ı anar, O`nunla ve dinle ilgili sohbetler yapar. On bir ay dine hiçbir katkısı olmayan medya bile, reyting uğruna dine daha çok eğilir hatta dinle ilgili ilaveler verir. Bu ayda İftar ve Sahur programları yapılır. Çoğu insan normal zaman-da konuşmak isteyip de konuşamadığı dini konuları kendiliğinden bu programlarda açarlar. İnsanların dinle ilgili meşguliyeti artar. Ramazan ayının böyle bir özelliği ve güzelliği de vardır.

Halkın dinle bu kadar ilgilendiği Ramazan ayından bizler de yararlanalım. Aslında çoğu insanın dinin

gerçeklerini öğrenmek istediğini unutmayalım. İn-sanlara dinin gerçeklerini anlatalım, Kur’an-ı Kerim okumalarına destek olalım.

Recep, Şaban, Ramazan ve BayramMüslümanların iki büyük bayramından biri olan Ra-mazan Bayramı, tutulan bir aylık orucun bitiminde Şevval ayının ilk üç günüdür. Ramazan bayramına, o gün fıtır sadakası verilmesinden dolayı “Fıtır bayramı” adı da verilmektedir.

Resulullah (s.a.s) Medine’ye hicret ettiği zaman Medi-nelilerin eğlenip neşelendiği iki bayramları vardı. Hz. Peygamber (a.s) Medinelilere özgü olan, cahiliye iz-leri taşıyan bu bayramların yerine bütün Müslüman-ların sevinip eğleneceği İslam’ın iki bayramını onla-ra haber verdi: “Allahu Teâlâ size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazan bayramı ile Kurban bayramını hediye etti”.

“Bayram, Ramazan çıkıp bayramın başladığı Şevval hilalini görmekle, havanın bulutlu olması du-

rumunda da Ramazan’ı otuz gün tut-makla başlar. Ramazan’ın yirmi

dokuzunda hilal görünürse, ertesi gün Şevval’in biridir

ve bayram yapılır.”

Ramazan bayramı, bir ay-lık oruçtan sonra yeme-içmenin ve her türlü he-

lal nimetten yararlanma-nın mübah olduğu; Müslü-

manların eğlenip birbirlerini ziyaret ettikleri, hediyeleştikleri;

çocukların, fakirlerin ve kimsesizlerin sadaka verilerek sevindirildiği; kısaca İslami kardeşli-ğin toplumun her kesiminde canlı olarak yaşandığı; bütün bunlarla birlikte Allah (c.c) ‘a karşı da sorumlu-luklarının bilinciyle topluca namaz kılıp birbirine na-sihat ettikleri sevinç günleridir. Ramazan bayramında yapılması Vacip olan fıtır sadakası vermek, Bayram namazı kılmak gibi ibadetlerin yanında Sünnet, Müs-tehab olanları da vardır. Ramazan Bayramının ilk gü-nünde oruç tutmak ise haramdır.

Bu sene Ramazan Ayı 09 Temmuz 2013 – Salı günü başlayıp, 07 Ağustos 2013 – Çarşamba Arefe günü ile son bulacak. 08 Ağustos 2013 Perşembe günü Ra-mazan Bayramı’ nın 1.nci günüdür. Takip eden 2 gün de bayram devam edecek.

Yüce Yaradan (c.c) hepimizi sevdiklerimizle birlikte Ramazan Ayı ve sonunda da Ramazan Bayramına kavuştursun. Ramazanınız ve Bayramınız şimdiden mübarek olsun… •

Kur’an-ı Kerim, Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmıştır.

Page 47: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN
Page 48: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201346

LALE MANSURSinemanın En Kötü Anıldığı Dönemde

Baleyi Bıraktım Oyunculuğu Seçtim

Röportaj, Zeynep Kübra Ağaçyetiştiren

Page 49: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 47

Sizi Düş Gezginleri adlı çok ses getiren filminiz ile tanıdık kısaca sizden dinleyebilir miyiz?

Sanat yaşantıma ilk olarak İstanbul devlet ve operasın-da balerin olarak başladım burada çok uzun bir süre baş balerin olarak çalıştıktan sonra oyunculukla devam etmek istedim. 1992 yılında Yaşar Kemal’in yaşamını konu alan Childhood adlı belgesel ile başladım. Los Angeles ’da Eric Morris Actors Workshop’ta oyunculuk eğitimimi tamamladım. 1993 yılında Şerif Gönen im-zalı Amerikalı filminde Şener Şen ile beraber başrolü paylaştık. 1995’de Ömer Kavur’un yönettiği Cemile ve 1997 yılında Atıf Yılmaz’ın yönettiği Nihavend Mucize de oynadım. Çatısız Kadınlar, Şaşıfelek Çıkmazı, Nasıl Evde Kaldım, Yorgun Savaşçı gibi ardarda rol aldığım projeler oldu

Balerinlikten beyaz perdeye geçişiniz zor olmadı mı?

Hem de çok büyük zorluklarını yaşadım ama emin olun balerin olarak mesleğime devam etmekten çok mutluydum ve iyi bir kariyerim vardı başarılıydım. Ama mutsuz olduğum bir döneme girmiştim çünkü eşim Cem Mansur Londra’da çok iyi bir iş teklifi almıştı. Ox-fort Şehir Orkestrasının başına geçmişti. Ondan ayrıl-mak istemedim çünkü bildiğiniz gibi bale gidip gelerek yapılacak bir iş değil ciddi bir disiplin istiyor. Ben de bir sene kadar psikoterapiye gittim. Ben kimim, hayattan ne istiyorum, ne yapacağım. Düşündüm ki zaten baleyi günün birinde bırakacağım; 80’ime kadar dans ede-mezdim devamlılık arz etmiyordu. Çok sevdiğim bir şey bulayım dedim. Neler düşündüm, mesela çevirmenlik diyordum sabah uyanınca vazgeçiyordum. Hiçbiri ba-lenin yerini tutmuyordu. Bir tek oyunculuk, baledeki çok aşık olma halini hissettirdi. Oyunculuk yaparsam aralarda Cem’e gidip gelirim dedim. Ama oyunculuğu düşündükten sonra da çok zor karar verdim. Psikiyat-rımın oyuncu olma kararımda çok önemli rolü vardır bir yıl boyunca psikatriste giderek oyunculuğa kendimi alıştırdım ve sanırım iyi yaptım.

Türk Sinemasının hangi dönemleriydi?

Ya açık konuşmak gerekirse çok iyi ve şaşalı dönemleri değildi. Büyük bir risk almıştım ve çevremden arkadaş-larımdan tepkiler gelmeye başlamıştı. Türk sinemasının en kötü anıldığı feci yıllarıydı, herkes “Sen deli misin, ne yapıyorsun?” dedi. Ben de “Oyunculuk sadece sinema değil ki, tiyatro da var” demiştim.

Sinemada önemli başarılara imza attınız ilk filmde ödül aldığınızda neler hissettiniz?

Açıkçası ben hep söylüyorum kesinlikle beklemediğim bir ödüldü benden daha iyi oyuncu olduğunu düşün-düğüm kadın oyuncular vardı. Ama çok heyecanlan-mıştım müthiş onur verici bir ödül oldu benim için. Çünkü ilk filmimdi. Atıf Yılmaz bana ilk filmde başrol

vermişti ve bundan Altın Portakal ödülü almıştım ha-yatım boyunca düşünsem aklıma bile gelmezdi.

Altın Portakal Ödüllü bir Kadın Sanatçı olarak eylemci ruhunuzun sanatınıza bir etkisi oluyor mu?

Olmuyor desem yalan olur ama çok da umurumda de-ğil. Kaçırdığım işlerin haddi hesabı yok. Bu ülkede bir takım şeylerin düzelmesi için önce sorunların tartışıla-bilir olması gerekir. Düşünceye özgürlük kampanyala-rında o yüzden hep kendimi buldum. Kendimi solcu, aydın, entelektüel olarak tanımladığımı zannedenler var bu durum beni rahatsız ediyor. Bu kültürün içinde büyüdüm ben, buraya aidim. Medeniyet denen şeyin kendi ülkemde olması için elimden geleni yapıyorum. Her şeyden önce insanları, doğayı, hayvanları seviyo-rum. Yaşama saygım var”. Bitki, insan, hayvan ne varsa yaşama hakkı olan her canlı için birey olarak destek ol-maya çalışıyorum.

Rol konusunda ne gibi kriterleriniz var?

Benim o konuda hiçbir kompleksim yok senaryoyu okuyorum beğenirsem rolümü oynuyorum o projeye dahil oluyorum. Bir hayat kadınını bile oynarım ben bu işi yapıyorum kimin ne dediği ne düşündüğü ger-çekten umurumda değil. Ama ırkçılığı ve ayrımcılığı eksen alan hiçbir projenin parçası asla olmam bunlara özellikle dikkat ederim. Oyunculukla ilgili bir şey ama gerçek hayatta numara yapmam. Büyük bir lüks bu, biliyorum. Bedelleri de var. Hoşlanmadığım insanlara, hoşlanıyormuşum gibi davranmam. Örneğin Dünya görüşü farklılığı. Yazar grubuyla rahat olmadığım için ve daha erkek egemen, daha cinsiyetçi bir bakışın ver-diği huzursuzluk nedeniyle “Beni Böyle Sev” dizisinden de ayrıldım mesela. Ama benim için, oyuncu dediğin her şeyi oynar yani.

Müzikle aranız nasıl?

Eşim Cem Mansur bir Müzisyen orkestra şefi. Hal böy-le olunca müziksiz bir yaşantı düşünemiyorum. Evelyn Glenne yi çok seviyorum beğenerek dinliyorum. Sürekli konserlere gideriz. Genellikle klasik caz ve etnik şarkıları dinlerim rock ve pop fazla sevmem. Geçmişten dans tecrübem olduğu için teneke çalınsa oynarım. Klasik Türk Müziğine bayılırım. Münir Nurettin Selçuk her za-man vazgeçilmezlerim arasındadır. •

Atıf Yılmaz bana ilk filmde başrol vermişti ve bundan Altın Portakal ödülü almıştım hayatım boyunca düşünsem aklıma bile gelmezdi.

Page 50: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 201348

1 5 2 3 7 4 6

1- At yavrusuna ne isim verilir? a- Kısrak b- Tay c- Midilli

Hocanın Eşeği

Hoca eşeğini pazara götürüp satmak ister.

Bir müşteri çıkar. Eşeğin yaşını anlamak için dişine

bakacak olur. Eşek onun elini ısırır.

Adam söylenerek çeker gider. Başka bir müşteri de

kuyruğunu kaldıracak olur. Kaba etine bir çifte

yer. O da kızar ve topallayarak oradan uzaklaşır.

Onları gören biri der ki:

- Hocam, bu eşeği kimse almaz.

Baksanıza, önüne geleni ısırıyor, tekmeliyor.

Hoca şöyle cevap verir:

- Zaten ben de onu pazara satmak için getir

medim. İnsanlar görsünler de benim neler

çektiğimi anlasınlar diye getirdim.

• Bilmece bildirmece, el üstünde kaydırmaca.

• Bahçede kırda dolaşır, evini sırtında taşır.

• Kışın yatar, yazın kalkar.

• İki camlı pencere, bakıp durur heryere.

Cevaplar

Sabun, Kaplumbağ, Ayı, Gözlük

2- Mustafa Kemal Atatürk’ün annesinin adı? a- Zübeyde Hanım b- Latife Hanım c- Tansu Hanım

3- Kelebek neden oluşur? a- Solucan b- Tırtıl c- Kelebek yumurtası

Hazırlayan, Gamze BEYAZMedikal Muhasebe Sorumlusu

Page 51: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 49

1 5 2 3 7 4 6

1- At yavrusuna ne isim verilir? a- Kısrak b- Tay c- Midilli

Hocanın Eşeği

Hoca eşeğini pazara götürüp satmak ister.

Bir müşteri çıkar. Eşeğin yaşını anlamak için dişine

bakacak olur. Eşek onun elini ısırır.

Adam söylenerek çeker gider. Başka bir müşteri de

kuyruğunu kaldıracak olur. Kaba etine bir çifte

yer. O da kızar ve topallayarak oradan uzaklaşır.

Onları gören biri der ki:

- Hocam, bu eşeği kimse almaz.

Baksanıza, önüne geleni ısırıyor, tekmeliyor.

Hoca şöyle cevap verir:

- Zaten ben de onu pazara satmak için getir

medim. İnsanlar görsünler de benim neler

çektiğimi anlasınlar diye getirdim.

• Bilmece bildirmece, el üstünde kaydırmaca.

• Bahçede kırda dolaşır, evini sırtında taşır.

• Kışın yatar, yazın kalkar.

• İki camlı pencere, bakıp durur heryere.

Cevaplar

Sabun, Kaplumbağ, Ayı, Gözlük

2- Mustafa Kemal Atatürk’ün annesinin adı? a- Zübeyde Hanım b- Latife Hanım c- Tansu Hanım

3- Kelebek neden oluşur? a- Solucan b- Tırtıl c- Kelebek yumurtası

NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 49

Page 52: OPTİMEDYA SAYI 12 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN