52
MÜLAYEMET ÇALIŞANLAR KONFEDERASYONU’NUN ÜCRETSİZ YAYINIDIR. ISSN : 1309-6117 NİSAN - MAYIS - HAZİRAN 2015 11 SAYI www.mesaidergisi.org.tr KADINLAR Emek sömürüsünün en büyük mağduru Mevsimlik İşçiler Sosyal Devlet “Sadaka” Vermez, Aile Yardım Sigortası Uygular Çalışma Hayatına Proaktif Yaklaşım

Sayı 11 | Mesai Dergisi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Sayı 11 | Mesai Dergisi

MÜLAYEMET ÇALIŞANLAR KONFEDERASYONU’NUN ÜCRETSİZ YAYINIDIR. ISSN : 1309-6117 • NİSAN - MAYIS - HAZİRAN 2015

11SAYI

www.mesaidergisi.org.tr

KADINLAREmek sömürüsünün en büyük mağduru

Mevsimlik İşçiler Sosyal Devlet “Sadaka”Vermez, Aile YardımSigortası Uygular

Çalışma HayatınaProaktif Yaklaşım

Page 2: Sayı 11 | Mesai Dergisi

2 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Page 3: Sayı 11 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 1

• 1924: İlk kadın diş hekimi (Ferdane Bozdoğan Erberk) diplomasını aldı. • 1925: Suat Hilmi Berk ilk kadın sulh hukuk hâkimi oldu.• 1930: İlk kadın belediye başkanı [[Sadiye Ardahan) Artvin-Yusufeli/Kılıçkaya Beldesi’den seçildi.• 1930: İlk kadın yargıçlar atandı.• 1933: Aydın (il)’inin bugün ilçe statüsü taşıyan Karpuzlu köyünde ilk kadın muhtar Gül Esin yaklaşık 500 oy alarak

seçildi.• 1933: Sabiha Güreyman Türkiye’nin ilk kadın inşaat mühendisi olarak Yüksek Mühendis Mektebi’nden mezun

oldu. Güreyman ayrıca Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ilk kadın voleybolcusudur.• 1935: Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda başta Hatı Çırpan olmak üzere 17 kadın mil-

letvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18’e ulaştı.• 1935: İlk kadın doğum uzmanı Dr. Pakize İzzet Tarzi kadın hastalıkları ve doğum alanında uzmanlık eğitimini

tamamladı. Tarzi, İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçen ilk kadın unvanını da taşıyor.• 1936: Eskişehir Askeri Hava Okulu’ndan mezun olan Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın

savaş pilotu oldu. Gökçen ertesi yıl Dersim Harekâtı’na da katıldı.• 1947: Türk basınının ilk kadın foto muhabiri Eleni Küreman, Associated Press Ajansı’nda gazeteciliğe başladı.• 1954: Prof. Dr. Nüzhet Toydemir Gökdoğan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi dekanlığına seçilerek ilk kadın

dekan oldu. Gökdoğan Fen Fakültesi’nin Astronomi Enstitüsü’ne tayin edilen ilk Türk doçenti olmuştu.• 1957: Türk ordusunun ilk kadın doktor subayı Dr. Sema Aran teğmen rütbesiyle göreve başladı.• 1971: İlk kadın bakan Dr. Türkan Akyol atandı. Akyol aynı zamanda ilk kadın rektördü.• 1981: Türkiye’ nin ilk kadın eksperi Diler Cesur.• 1991: Başbakan Mesut Yılmaz’ın girişimleriyle ilk kadın vali Lale Aytaman Muğla (il)ine atandı.• 1993: Alev Kılıçkeser Hottin, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Pilotaj Bölümü’nden

mezun olarak ticari havayollarındaki ilk Türk kadın pilot oldu.• 1993: Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller hükümeti kurdu.• 1996: İlk kadın deniz subayları Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldu.• 2001: Denizli Belediye Başkanı Ali Aygören tarafından işe alınan Fatma Kasapoğlu Türkiye’nin ilk kadın belediye

otobüsü şoförü oldu.• 2002: İlk kadın Adalet Bakanı Prof. Aysel Çelikel göreve atandı.• 2003: Nükhet Hotar Merkez Yürütme Kurulu’na getirilen ilk kadın üye oldu.• 2004: Kıdemli üsteğmen Songül Yakut Türkiye’nin ilk kadın ilçe jandarma komutanı olarak görevine başladı.• 2005: Tülay Tuğcu Anayasa Mahkemesi’nin ilk kadın başkanı seçildi ve dolayısıyla Yüce Divan’ın da ilk kadın

başkanı oldu.• 2006: Dünyanın en yüksek noktası Everest’te zirveye tırmanan ilk Türk kadın dağcı Eylem Elif Maviş oldu.• 2007: Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) ilk kadın başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ oldu.

Cumhuriyet TarihindeMesleklerine Göre Çalışan Kadın “İLK”ler

Ayvaz Demirel -Tarihçi

Page 4: Sayı 11 | Mesai Dergisi

2 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Genel Yayın Yönetmeni:Veysel ŞENER

Yayın Kurulu:M. Hanifi AYDINEnes ALTUNAYFatih KEÇECİ

Kürşat GÖDEKMERDAN

Sanat Editörü:Gazi KARAKAŞ

Teknoloji Editörü:Gökalp DOĞAN

Hukuk Danışmanları:Av. Süleyman SALLI

Web Sitesi EditörüTalha DERECİ

Yönetim Adresi:G.M.K Bulvarı, Şehit Daniş Tunagil Sok.

No: 2/25 Maltepe - ANKARATel: (0312) 229 79 73

FaKS: (0312) 230 68 51

İnternet Adresi:http://www.mesaidergisi.org.tr

© Yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakları Mesai Dergisiíne aittir. Kaynak gösterilmeden iktibas edilemez. Yayınlanan ilanların sorum-luluğu ilan sahiplerine, yazıların sorumluluğu da ilgili yazarlara aittir. Dergimizde yayınlanan

yazılar için yazarlara herhangi bir telif hakkı ödenmemektedir.

Basım Tarihi : 20 Nisan 2015YAYIN TÜRÜ: GENEL SÜRELİ / ULUSAL

Grafik-Tasarım: Değer Reklam HizmetleriŞehit Danış Tunalıgil Sokak No:2/10 Çankaya

Tel & Faks: 0312 229 90 95

Baskı : Sincan MatbaasıZübeyde Hanım Mah. Büyük San. 1. Cad. Elif Sok.Sütçü Kemal İş Merkezi No:7/241 İskitler/ANKARA

T. 0312 384 56 88 • F. 0312 384 03 41

Mülayemet Çalışanlar KonfederasyonuAdına İmtiyaz sahibi

Mevlüt TORUK

Hükümet her fırsatta kadınlara yö-nelik pozitif ayrımcılık uygulandığını iddia etse de devletin resmi verileri bunu doğrulamıyor. Kadına karşı ne-gatif yaklaşım, istihdam piyasasında kendini çok daha fazla hissettiriyor. Emeği sömürülen kadın, daha ucuza ve sosyal güvenceden yoksun çalıştırı-lıyor. Kadın istihdamını teşvik için çeşit-li düzenlemeler iddiasındaki hükümet, uzun yıllardır devam eden bu tablo karşısında sessiz.

İş hayatında kadına yönelik emek sömürüsü, erkeklere göre çok daha yüksek düzeyde. Hem devletin resmi verileri hemde yapılan araştırmalar, ka-dının emeğine dönük sömürüyü açık şekilde ortaya koyuyor. Türkiye İstatis-tik Kurumu (TÜİK) verilerine göre kayıt dışı istihdam olarak ifade edilen sigor-tasız çalıştırılma, kadınlarda erkeklere göre çok daha yüksek. TÜİK’in en son açıkladığı Aralık 2014 İşgücü İstatistik-lerine göre erkeklerde yüzde 27,9 olan

4 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

İsa YAZARGazeteci - [email protected]

Emek sömürüsününen büyük mağduru kadınlar

Kadına KarşıEmek Sömürüsü

Kadınlar emek sömürüsünün en büyük mağduru durumunda. Daha ucuza, kayıt dışı ve sosyal haklardan mahrum olarak istihdam edilen kadın, pek çok işyerinde dezavantajlı işleri de üstlenmek durumunda kalıyor. Ücretsiz aile işçilerinin büyük bölümü de kadınlar. TÜİK’in verilerine göre 2 milyon 65 bin kadın ücretsiz aile işçisi olarak maaş almadan, gelir elde etmeden çalışıyor.

12 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

Mevsimlik Tarım İşçileriMustafa PAÇAL

Yazar - mustafapaçal@ hotmail.com

Genellikle işleyecek toprağı bulunmayan, yetersiz toprağa sahip olan ya da çeşitli nedenlerle bu toprakları işleyemeyen aileler, tarımsal işgücü talebi yoğun olan yerlere giderek, gezici veya geçici olarak çalışmaktadırlar.

4

12

Proaktif yaklaşımın elbette farklı ifadelerle izahı mümkündür. Ama özü itibarıyla çalışma alanında ve hayatın herhangi bir karesinde saha temizliği yaparak, olası riskleri bertaraf edip muhtemel tehlikeleri kontrol altına alma halidir. Edebiyat formatında proaktif yaklaşım, gül dererken gül bahçesinde önce dikenleri-ne karşı tedbir alma işidir.

Bilindiği üzere çalışma ortamları, hatta hayatın kendisi gizli açık birçok tehlikelerle doludur. Bilimsel manada risk; tehlike diye addedilen olguların “meydana gelme olası-lıkları” ile şayet meydana gelirse “oluşma şid-detleri”nin bileşkesi olarak tarif edilmektedir. Dolayısıyla bir tehlikenin ortaya çıkma olası-lığı ve oluşturabileceği kötü sonucun olasılığı ne kadar yüksek ise, o tehlikeden doğan risk o derecede yüksektir.

Yani meyvesiz bir ağacın altında serinle-mekle, yukarıdan her an fındık düşebilecek fındık ağacı veya kabak düşebilecek kabak ağacı(!) altında serinlemenin riskleri farklı farklı olsa gerek. Fındığı belki “kabul edilebilir

risk” kategorisine alıp, altında güvenlik tedbiri almadan da fındık bahçesinde serinleyebili-riz.. ama kabak için aynı şeyi yapamayız. Ka-bağın kabul edilebilir bir tarafı yok ve altında serinlenmek düşünülüyorsa mutlaka önlem alınmalı.

Bu bilgiler ışığı altında proaktif yaklaşımı tarif edersek; çalışma ortamlarında veya ha-yatın herhangi bir kesiminde muhtemel teh-likelerin işe başlamadan bizzat çalışanların, önceden tecrübe edenlerin de katılımıyla tes-piti ve bununla ilgili alınması gereken ortama veya çalışana dönük gerekli koruyucu önlem-lerin alınması işi proaktif yaklaşımdır.

Tabi tespit edilen risklerin analizlerinin yapılması, kabul edilebilir veya edilemez risk derecelerinin belirlenmesi, işletmenin iş sağ-lığı ve güvenliği politikasının ve hedefl erinin çalışanlarıyla paylaşarak tüm çalışanların desteğini alması ve yine tüm çalışanların ka-tılımıyla yapılacak planlı eğitimlerle planlı ve plansız tatbikatların hepsi proaktif yaklaşımın mütemmim cüzleridir.

8 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

Çalışma Hayatına Proaktif Yaklaşım

Edebiyat formatında proaktif yaklaşım, gül dererken gül bahçesinde önce dikenlerine karşı tedbir alma işidir.

Nizamettin DERECİMaden Yüksek Mühendisi - A Sınıfı İSG Uzmanı - [email protected]

8

Page 5: Sayı 11 | Mesai Dergisi

MÜLAYEMET ÇALIŞANLAR KONFEDERASYONU’NUN ÜCRETSİZ YAYINIDIR. ISSN : 1309-6117 • NİSAN - MAYIS - HAZİRAN 2015

11SAYI

www.mesaidergisi.org.tr

KADINLAREmek sömürüsünün en büyük mağduru

Mevsimlik İşçiler

Sosyal Devlet “Sadaka”

Vermez, Aile Yardım

Sigortası Uygular

Çalışma Hayatına

Proaktif Yaklaşım

30 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Dernek kurma hakkı anayasamız-da güvence altına alınmıştır. Anayasa m. 33’te toplantı hak ve hürriyetleri başlığı altında düzenlenen hükmün ilk fıkrasında, “herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hür-riyetine sahiptir” demek suretiyle der-nek kurma hürriyeti düzenlenmiştir.

Dernekler, Türk Medeni Kanu-nu’nun 56’ncı maddesinde “Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve or-tak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak bir-leştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.” şek-linde tanımlanmıştır. Kısaca dernekler, kişilerden teşekkül etmiş tüzel kişiler olarak ifade edilebilir.

Bu tanımdan yola çıkılarak, dernek

için hayati öneme sahip 2 temel şartın varlığından sözedilebilir. Bunlardan ilki kişi unsurudur ki bu gerçek kişi olabi-leceği gibi tüzel kişi de olabilir ve en az 7 gerçek ya da tüzel kişi gereklidir dernek kurulabilmesi için.

İkinci önemli unsur ise amaç un-surudur. Kanunda amacın belirli bir amaç olması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Ayrıca kazanç paylaşma amacı ile dernek kurulamayacağı da belirtilmiştir. Kanun maddesinin zıt an-lam itibariyle yorumlanması sonucu şu sonuca da ulaşılmaktadır. Amaçsız dernek kurulamaz.

Amaç, kısaca kurucu ve üye ira-

menfaat olarak tanımlanabilir Dernek-ler belli bir amaç etrafında toplanmış ve bu amaca özgülenmiş kişilerden oluşmaktadır. Bunun doğal bir sonu-

Analiz

Ticari İşletmeİşleten Dernekler

Dernek için hayati öneme sahip 2 temel şartın varlığından sözedilebilir. Bunlardan ilki kişi unsurudur ki bu gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir ve en az 7 gerçek ya da tüzel kişi gereklidir dernek kurulabilmesi için.

Muhammed Talha KÖMÜRCÜ Zirve Üniversitrsi Hukuk Fakültesi Arş. Gör.

Böbreklerde hasarlanmaya neden olan çok sayıda faktörden biri de sağ-lığımıza kavuşmak ümidiyle reçeteli veya bazen reçetesiz kullandığımız ilaçlardır. Böbrekte hasara yol açan veya yol açma riski olan ilaçlar “nefro-toksik” olarak adlandırılmaktadır.

Vücudumuz gün boyunca çok sa-yıda toksin üretir veya dışarıdan alınan toksinlere maruz kalır. Eğer kandan uzaklaştırılmaz ise, bu toksinler kişiyi öldürebilir. Çok şükür ki; vücudumuz oldukça etkin bir fi ltre sistemine sahip-tir. Kanımızın her bir mililitresi bir gün boyunca defalarca böbrekler tarafın-dan fi ltre edilir ve artık-toksik maddeler ve suyun vücut için fazla olan kısmı id-rarla uzaklaştırılır.

Eğer böbrekler hasarlanırsa tok-sinleri yeterince fi ltre edemez, kanda ve vücut dokularında birikmeye başlar, böbrek yetmezliği dediğimiz hastalığa ve sonuçta ölüme neden olur. Böbrek-

40 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Sağlık

Böbreklerimiz İçinPotansiyel Tehlike:

İLAÇLARDoç. Dr. M. Ayşe BİLGİÇ

Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi - Nefroloji Bilim Dalı

26 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Ülkemizde en çok eleştirdiğimiz konulardan birisi de sosyal devlet ilke-sinin tam olarak uygulanamamasıdır. Bu eleştiride de en çok ihtiyaç sahi-bi kişilere “sadaka” kültürü ile yapı-lan yardımlar yer almaktadır. Bunun için; bilhassa işsiz kalınan dönemde işsizlik sigortası kapsamında yer ala-mayarak tamamen gelirden yoksun kalan muhtaç kişilere birilerinin “sada-ka” niyetine veya lütfüne bırakılmadan sistematik ve düzenli olarak devlet tarafından yardım sağlanmış olacağı belirtilmektedir.

Bu sebeple de Avrupa Birliği’nin benimsediği sigorta kollarından biri olan aile yardımı sigortasının, mutlaka yeni bir sigorta kolu olarak Türkiye’de de uygulanması gerektiği öne sürül-mektedir. Zira genel çalışma hayatın-

da emek gücü veya sermaye birikimi ile aktif rol alan bireyin herhangi bir nedenle çalışamayacak duruma dü-şerek veya çalışma gücünü kaybede-rek gelir kaybına uğraması durumun-da kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin asgari geçimini temin edecek geliri sağlaması gerekmekte-dir.

Makalemizde; muhtaç ve bakıma ihtiyacı olan insanların asgari düzey-de olsa da sırf vatandaşlık kimliğin-den dolayı sosyal güvenceye kavu-şabileceği aile yardım sigortası izah edilecektir.

İnsan Yaşamını Tehdit Eden Riskler

Yukarıda belirtildiği üzere; insa-nın herhangi bir nedenle çalışama-

Analiz

Sosyal Devlet “Sadaka” Vermez, Aile Yardım Sigortası Uygular

Bireyin sosyal güvenceye sahip olması ile ilgili sorumluluğu T.C. Anayasası 60. maddesinde devlete yüklemiş ve devletin sosyal güvenliği sağlamak üzere gerekli tedbirleri alma ve teşkilatı kurması gerektiği belirtilmiştir.

Ersin UmduGazeteci - Yazar - ş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı

30

Kadına Karşı Emek Sömürüsü ................. 4

Çocuklara daha fazlaİLGİ GÖSTERMEYİN!!!! ................................... 7

Çalışma Hayatına Proaktif Yaklaşım .... 8

İş Ahlakı .............................................................. 10

Mevsimlik Tarım İşçileri ............................ 12

Boşanma HukukundaÇalışan Bayanların Durumu .................... 15

Sendika Üyeliği ................................................. 18

İsteğe Bağlı Sigortalılık - I ......................... 22

Sosyal Devlet “Sadaka” Vermez,Aile Yardım Sigortası Uygular ............... 26

Ticari İşletme İşleten Dernekler ........... 30

İnşaat SektöründeMesleki Dayanışma ..................................... 33

Tekno Mesai .................................................... 36

Böbreklerimiz İçin Potansiyel Tehlike:İLAÇLAR ............................................................ 40

Faaliyetlerimiz ............................................... 44

İçindekiler26

40www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 3

Page 6: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Hükümet her fırsatta kadınlara yö-nelik pozitif ayrımcılık uygulandığını iddia etse de devletin resmi verileri bunu doğrulamıyor. Kadına karşı ne-gatif yaklaşım, istihdam piyasasında kendini çok daha fazla hissettiriyor. Emeği sömürülen kadın, daha ucuza ve sosyal güvenceden yoksun çalıştırı-lıyor. Kadın istihdamını teşvik için çeşit-li düzenlemeler iddiasındaki hükümet, uzun yıllardır devam eden bu tablo karşısında sessiz.

İş hayatında kadına yönelik emek sömürüsü, erkeklere göre çok daha yüksek düzeyde. Hem devletin resmi verileri hemde yapılan araştırmalar, ka-dının emeğine dönük sömürüyü açık şekilde ortaya koyuyor. Türkiye İstatis-tik Kurumu (TÜİK) verilerine göre kayıt dışı istihdam olarak ifade edilen sigor-tasız çalıştırılma, kadınlarda erkeklere göre çok daha yüksek. TÜİK’in en son açıkladığı Aralık 2014 İşgücü İstatistik-lerine göre erkeklerde yüzde 27,9 olan

4 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

İsa YAZARGazeteci - [email protected]

Emek sömürüsününen büyük mağduru kadınlar

Kadına KarşıEmek Sömürüsü

Kadınlar emek sömürüsünün en büyük mağduru durumunda. Daha ucuza, kayıt dışı ve sosyal haklardan mahrum olarak istihdam edilen kadın, pek çok işyerinde dezavantajlı işleri de üstlenmek durumunda kalıyor. Ücretsiz aile işçilerinin büyük bölümü de kadınlar. TÜİK’in verilerine göre 2 milyon 65 bin kadın ücretsiz aile işçisi olarak maaş almadan, gelir elde etmeden çalışıyor.

Page 7: Sayı 11 | Mesai Dergisi

kayıt dışı istihdam, kadınlarda yüzde 45,8 çıkıyor. Yani neredeyse iki katı…

Hükümet kadın istihdamını artırma-ya yönelik adım atarken temel sorun-ların başında çalışma şartları geliyor. Uzmanlar, kadın istihdamını artırmanın yanı sıra çalışma şartlarının iyileştiril-mesinin önemine dikkat çekiyor. Bu yönde adım atılmaması durumunda iş hayatında kadının emek sömürüsü, pek çok sosyal soruna yol açabilir uya-rısı yapılıyor.

Yapılan araştırmalar, kadınların daha ucuza çalıştırıldığına ortaya ko-yuyor. Özellikle iş bulmanın güç oldu-ğu Anadolu illerinde ve kırsal kesimde, kadınlar asgari ücretin çok altında, 500-600 liraya 8-10 saat çalıştırılıyor. Bu ayrımcılık, ekonomik nedenlerden dolayı çalışmak zorunda olan kadınlar için daha da ağırlaşıyor. İş seçeneği bir hayli az olan kadına, düşük ücret dayatılıyor.

Devletin resmi verilerinin yanı sıra yapılan araştırmalar da kadın emeği-ne yönelik sömürüyü gösteriyor. Kayıt dışılık ile ilgili son araştırma, sekreter-yasını TOBB ETÜ Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (SPM) yürüttüğü ‘Sosyal Politikalar Platformu’ üyelerinden Prof. Dr. Cem Başlevent’ten geldi. “Kayıt Dışı İstih-dama Dair Yanıtlanmayı Bekleyen Bazı Sorular” başlıklı çalışmada kadın istihdamının yaklaşık üçte birine kar-şılık gelen tarım sektöründe kadınlar arasında kayıt dışılık oranının yüzde 95 olduğu görülüyor. Araştırma evlenen kadınların kayıt dışı çalışmaya kolay razı olduklarını da ortaya koydu. Bu-nun geri planındaki en önemli sebep

Analiz

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 5

Page 8: Sayı 11 | Mesai Dergisi

ise “dolaylı kayıtlılık”. Evlendiğinde eşinden dolayı sağlık hizmetlerinden yararlanabilen kadın, kayıt dışı çalış-maya daha kolay gönüllü oluyor. Evli kadınlarda kayıt dışı çalışma oranı, ciddi miktarda yükseliyor.

Çalışmaya göre medeni durumu dikkate alındığında evli kadınlarda ka-yıt dışı çalışma oranı yüzde 29,7. Buna karşın evli erkeklerde bu oran yüzde 21. Boşanmış kadınlarda kayıt dışılık yüzde 30,5 iken bu oran aynı grupta-ki erkeklerde yüzde 25,4. Araştırma-ya göre dul kategorisindeki yer alan kişilerden kadınlarda yüzde 58 olan kaşıt dışılık erkeklerde yüzde 45. Bu oranlar, kadınlarda kayıt dışılığın genel

olarak daha yüksek olduğunu gös-teriyor. Araştırmada, sosyal güvenlik primlerinin çok yüksek olması, kayıtlı çalışanların sosyal yardımlardan yarar-lanamaması ve kayıtlı çalışmanın bazı durumlarda emekli maaşını azaltıyor olması kayıt dışı çalışmayı teşvik eden faktörler olarak görülüyor.

Kadın Ücretsiz Aile İşçisi Türkiye’de resmi verilerde ‘çalışı-

yor’ olarak görülen kadınların önemli bir bölümü tarım sektöründe istihdam ediliyor. Tarımda çalışanların ücretsiz aile işçisi olarak istihdam dikkate alın-dığında, kadın aslında çalışıyor ama maaş alamıyor. TÜİK’in bu yöndeki verileri de çok çarpıcı bir tablo ortaya koyuyor. Aralık verilerine göre ücretsiz aile işçisi oranı erkeklerde yüzde 4,4 iken kadınlarda yüzde 27,1. Bir başka ifade ile 2 milyon 65 bin kadın ücretsiz aile işçisi olarak maaş almadan, ge-lir elde etmeden çalışıyor. Bu kişilerin önemli bir bölümü tarımda istihdam edilenlerden oluşuyor.

6 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

Tarımda çalışanların ücretsiz aile işçisi olarak istihdam dikkate alın-dığında, kadın aslında çalışıyor ama maaş alamıyor. TÜİK’in bu yöndeki verileri de çok çarpıcı bir tablo orta-ya koyuyor.

Page 9: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Analiz

Çocuklara daha fazla İLGİ GÖSTERMEYİN!!!!

Pek çok meslektaşımda yeni trend maalesef anne ve baba-lara “çocuklara daha fazla zaman ayırın, daha fazla ilgi gösterin” le başlar. Peki bu yaklaşım doğru mudur? Gerçekten çocukları-mızın ihtiyacı olan şey daha fazla zaman ve ilgi midir?

Birkaç örnekle düşüncemi sizlerle paylaşayım. Evde anne baba ve çocuk yemek yenir. Çocuk; ben doydum der. Anne baba ne demesi gerekir doydum diyen çocuğa; “AFİYET OLSUN”. Anne baba ne der; “Hayır, sen daha doymadın, o tabak bitecek”

Aslında çocuğa iletilen örtülü mesaj şudur; “Yavrum, sen doyup doymadığını nerden bileceksin.!!!”

Çocuk şöyle düşünür; “mide bende miydi, yoksa annem babamda mıydı? Ben doyup doymadığımı bilemez miyim?”

Anne Baba da şöyle düşünür; biraz daha yesin hiçbir şey yemedi zaten.

Çocuk doymadığını bilemez mi? Pek çok anne Baba’nın şöyle mırıldandığını duyar gibiyim. “Biz söylemesek hiçbir şey yemez.”

Halbuki yemek yemek fizyolojik bir ihtiyaçtır. İnsan acıkın-ca yer. Ama bunun için biraz Sabırlı bir aileye ihtiyaç vardır.

Ben Çocukluğumda Hatırlıyorum. Kuzenlerle birlikte bazen sofraya 10 kişi otururduk. Anne ben doydum derdim. Annem ne derdi; “AFİYET OLSUN, DOYDUYSAN KALK O ZAMAN”

Biz eskiden doyduğumuzu anlardık.Anne Baba seminerlerimde seminerimi anne babasıyla

dinlemeye gelen öğrenciler de oluyor. Öğrenci var mı aramızda diye sordum. 3-5 tane el kalktı. Lise Öğrencisi olduğunu öğren-diğim Uluç’a; hava soğuk ve sen dışarı çıkmak istiyorsun. Anne ben dışarı çıkıyorum Dediğin de annen sana ne diyor diye sor-dum. İçinizden doğru cevabı buldunuz. - üstüne kalın bir şeyler al smile ifade simgesi

- tamam anne, Üstüme kalın bir şeyler alıyorum, kendime dikkat ediyorum ve erken geliyorum

Acaba anne baba çocuğuna üstüne kalın bir şey al demese çocuk incecik tişörtle mi çıkar? Dışarının soğuk mu sıcak mı olduğunu anlayamaz mı?

Babamın biz Küçükken Kuralı şuydu; - - Akşam ezanında herkes evde olacak. Biz dışarı çıktığımızda eğer üşürsek eve gelir üstümüze kalın bir şeyler alır sonra yine çıkardık.

Buna benzer Örnekleri çoğaltabilirim. Yani şu an ki anne babalar bizim anne babalarımıza göre aslında Çocuklarıyla daha fazla ilgileniyorlar. Fazla ilgi sürekli onlara küçük çocuk gibi dav-ranmak çocukların davranış olarak büyümesini engelliyor. Nor-malde ergenlik dönemi 9-10 yaşlarında başlar 19-20 yaşlarında biter. Ama şimdi ergenlik dönemi 25 yaşlarına kadar devam edi-yor. Fiziksel olarak değişen bir şey yok ama davranış anlamında Gençlerin olgunlaşması gecikiyor. Çocukların yaşlarına uygun görev ve sorumluluk vererek onları yaşlarına uygun bir şekilde büyütmek her anne Baba’nın görevi Olmalı. Bu yazıdan şu da anlaşılmasın. Zaten son derece ilgisiz olan çocukların Davra-nışları dersleri psikolojik durumlarıyla ilgili hiç bir fikri olmayan anne babalar kendilerine dayanak Noktası bulmasınlar. Tabi ki çocuklarla ilgileneceğiz tabi ki onlara zaman ayıracağız. Ama gereğinden fazla da ilgi göstermeyeceğiz. “OKUL EVDE BAŞ-LAR” da geçen bir hikaye ile Yazıyı tamamlayalım. Sayfa 103

İyi Niyetle...İyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla Doğada gezerken

kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek Ko-za’nın lifleri arasından sıyrılmaya çabalıyordu. Yardımsever ar-kadaşım hemen kelebeğin imdadına koştu. Dikkatlice Koza’nın liflerini sıyırdı, kozayı araladı ve kelebeğin fazla çabalamadan kozadan çıkmasını sağladı. Ancak kelebek kozadan kolaylıkla çıktıysa da biraz çırpındı ve uçamadı. Yardımsever Arkadaşımın göz ardı ettiği gerçek şuydu. Kanatlar ancak kozadan Çıkma çabalarıyla güçlenir ve uçuşa hazırlanırlar. Kelebek kendini kur-tarma çabalarıyla aslında kaslarını geliştirmekte kendini ayakta tutacak güçlü kılacak uçmaya hazırlayacak hareketleri çabalarıy-la öğrenmekteydi. Yardımsever arkadaşım işini kolaylaştırarak kelebeğin güçlenmesine engel olmuştu. Kelebek hiçbir zaman özgürlüğü tadamadı. Kelebek hiçbir zaman gerçekten uçamadı.

Gerçek sevgi Çocuğun her şeyini kolaylaştırmak mı yoksa çabalarına SAYGI göstererek gelişmesine hayata hazırlanması-na ve sürekli bize güveneceğine kendine güvenmesine olanak Sağlamak mı?

Kıymetli Dostlar; eğer bu Yazıyı sonuna kadar okuyup beğendiyseniz paylaşın ki, daha fazla insana yardımcı olmuş olalım.

Fatih KALKINÇUzman Psikolojik Danışman

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 7

Page 10: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Proaktif yaklaşımın elbette farklı ifadelerle izahı mümkündür. Ama özü itibarıyla çalışma alanında ve hayatın herhangi bir karesinde saha temizliği yaparak, olası riskleri bertaraf edip muhtemel tehlikeleri kontrol altına alma halidir. Edebiyat formatında proaktif yaklaşım, gül dererken gül bahçesinde önce dikenleri-ne karşı tedbir alma işidir.

Bilindiği üzere çalışma ortamları, hatta hayatın kendisi gizli açık birçok tehlikelerle doludur. Bilimsel manada risk; tehlike diye addedilen olguların “meydana gelme olası-lıkları” ile şayet meydana gelirse “oluşma şid-detleri”nin bileşkesi olarak tarif edilmektedir. Dolayısıyla bir tehlikenin ortaya çıkma olası-lığı ve oluşturabileceği kötü sonucun olasılığı ne kadar yüksek ise, o tehlikeden doğan risk o derecede yüksektir.

Yani meyvesiz bir ağacın altında serinle-mekle, yukarıdan her an fındık düşebilecek fındık ağacı veya kabak düşebilecek kabak ağacı(!) altında serinlemenin riskleri farklı farklı olsa gerek. Fındığı belki “kabul edilebilir

risk” kategorisine alıp, altında güvenlik tedbiri almadan da fındık bahçesinde serinleyebili-riz.. ama kabak için aynı şeyi yapamayız. Ka-bağın kabul edilebilir bir tarafı yok ve altında serinlenmek düşünülüyorsa mutlaka önlem alınmalı.

Bu bilgiler ışığı altında proaktif yaklaşımı tarif edersek; çalışma ortamlarında veya ha-yatın herhangi bir kesiminde muhtemel teh-likelerin işe başlamadan bizzat çalışanların, önceden tecrübe edenlerin de katılımıyla tes-piti ve bununla ilgili alınması gereken ortama veya çalışana dönük gerekli koruyucu önlem-lerin alınması işi proaktif yaklaşımdır.

Tabi tespit edilen risklerin analizlerinin yapılması, kabul edilebilir veya edilemez risk derecelerinin belirlenmesi, işletmenin iş sağ-lığı ve güvenliği politikasının ve hedeflerinin çalışanlarıyla paylaşarak tüm çalışanların desteğini alması ve yine tüm çalışanların ka-tılımıyla yapılacak planlı eğitimlerle planlı ve plansız tatbikatların hepsi proaktif yaklaşımın mütemmim cüzleridir.

8 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

Çalışma Hayatına Proaktif Yaklaşım

Edebiyat formatında proaktif yaklaşım, gül dererken gül bahçesinde önce dikenlerine karşı tedbir alma işidir.

Nizamettin DERECİMaden Yüksek Mühendisi - A Sınıfı İSG Uzmanı - [email protected]

Page 11: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Proaktif yaklaşımı, elbette sadece çalışma ortamına ilişkin fiziksel, kimya-sal, biyolojik, psikososyal, ergonomik ve benzeri tehlike kaynaklarından oluşan risklere karşı sergilememeli; çalışanların tecrübe ve düşünceleri, eğitimi, genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalı-şanlar ile kadın çalışanların durumları da dikkate alınarak bunlara ilişkin özel politi-kalar üretilmeli.

Yapılacak işi yürütmeye uygun fizi-ki yapıda birini o işte çalıştırmak, çalış-ma esnasında ihtiyaç duyacağı giysi, ayakkabı ve diğer kişisel koruyucu do-nanımlarla ve ihtiyaç duyacağı bilgilerle donatmak proaktif yaklaşım olduğu gibi, bu donanımlı çalışanın iş ortamına gir-meden önce o işyerinde olası tehlikeleri bertaraf etmek de proaktif yaklaşımdır.

Esasen tarihimizdeki ilk medenî ka-nunumuz olan ve büyük hukukçu Ahmet Cevdet Paşa’nın başkanlığını yaptığı bir komisyon tarafından, 1869–1876 yılları arasında hazırlanan Mecelle, “kötü bir şeyi defetmek iyi bir şeyi elde etmekten daha üstündür manasında “def i mazar-rat celb i menafiden evladir” diyerek pro-aktif yaklaşımın temellerini atmıştır. Ama ne yazık ki kültür olarak benimsemedi-ğimizden batıdan gelen proaktif yakla-şımlara kurtarıcı olarak sarılmak zorunda kalıyoruz. Mecelle’deki bu ifadeye göre; içinde zarar da barındıran bir menfaatte zararın yok edilmesi, fayda sağlamaktan önce gelmeli…

İster Mecelle prensipleri, ister pro-aktif yaklaşımla kendi mesleğimden aydınlatıcı bir örnek vermem gerekirse; yer altından kömür çıkarıp menfaat elde etmek istiyorsan, önce orayı Karbon-

monoksit (CO), Hidrojen sülfür (H2S), Kükürt dioksit (SO2) ve Azot oksitleri (NO, NO2, N2O3 ve diğerleri gibi zehirli gazlardan; Karbondioksit, Fosgen, Hid-rojen florür, Karbondioksit, nitrojen ve metan gibi zehirli ve boğucu gazlardan ve CnH2n+2 genel formülü ile gösteri-len metan (CH4), etan (C2H6), propan (C3H8), bütan (C4H10), Hidrojen (H2), Karbonmonoksit (CO) gibi bütün yanıcı gazları bünyesinde bulunduran patlayıcı havadan temizlemelisin.

Nasrettin Hocanın oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirme-sini istediğinde, çocuğun henüz dışarı çıkmadan, hocanın çocuğunun ensesi-ne bir tokat atıp, “Testiyi kırma ha!” diye öğüt vermesi acaba hangi yaklaşıma gir-mektedir?

Analiz

Yapılacak işi yürütmeye uygun fiziki ya-pıda birini o işte çalıştırmak, çalışma es-nasında ihtiyaç duyacağı giysi, ayakkabı ve diğer kişisel koruyucu donanımlarla ve ihtiyaç duyacağı bilgilerle donatmak proaktif yaklaşım olduğu gibi, bu dona-nımlı çalışanın iş ortamına girmeden önce o işyerinde olası tehlikeleri berta-raf etmek de proaktif yaklaşımdır.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 9

Page 12: Sayı 11 | Mesai Dergisi

10 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

İnsanın ruh ve ceset veya maddi ve manevi iki yönü vardır. Ruhun mahiyeti çok bilinmemekle beraber insan hareket-lerinin kaynağı olan vicdan ve nefis de-nilen iki mekanizmaya sahiptir. Genelde vicdan iyi duyguların nefis ise kötü duy-

guların kaynağıdır. Meseleye ahlak ve davranış açısından bakacak olursak, huy veya mizaç dediğimiz şey insanın yaratı-lışla ilgili ve direkt ruhla alakalı. Karakter ise eğitim ve öğretimle sonradan oluşur.

Atalarımız can çıkar huy çıkmaz

İş AhlakıBir insandan iyi bir iş ve iyi bir çalışma istiyorsak önce o insana yapacağı işin öğretimini yapmak sonrada o insanı nefsi ve vicdani yönünü ele alıp eğitmemiz gerekir ki iş ahlakı iyi olsun ve yaptığı çalışma güzel ve verimli olsun. Unutmayalım “herkes davranışı ile karakterinin gereğini sergiler”.

Veysel ŞenerMesai Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

Page 13: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Analiz

demişler ki bu ruhla ilgilidir değişmez. İnsanın sonradan alacağı eğitim ve ter-biye bu huyların yönlendirilmesidir. Tam bu noktada bir kişinin iyi ahlaklı yani kendisinde, çevresinde, ailesinde ve işinde iyi ahlak sergileyebilmesi için iyi bir eğitim ve öğretim alması gerekiyor. İnatçı bir kişi yine inatçıdır ama nerede ve nasıl bir inat sergileyeceğini aldığı terbiye belirler.

Ahlak ile amel doğru orantılıdır. Me-sela hırsızlık yapmayı normal gören bir kişi çalışırken ya maldan ya malzeme-den ya da emekten çalmak ister. Yine ya-lan söylemeyi mazur gören birisi pembe yalan der, şaka yalan der ve menfaati söz konusu olduğunda ya da sıkıştığında ya-lan söyler. Örnekleri çoğaltabiliriz. Amelin iyi olmasını istiyorsak mutlaka ahlak eği-timi ve iş eğitimi olması gerekir. İşini bil-meyen bir çalışandan iyi bir iş beklemek de yanlış olur.

İslam’da en iyi amel salih ameldir. Salih amel de arızasız eksiksiz ve ku-sursuz yapılan iştir. Kişi yaptığı işi adeta Allah’a arz ediyor gibi yapar. İnsana öyle bir alışkanlık kazandırılmalı ki yaptığı iş veya davranış eksik ve yanlış olunca onu rahatsız etmeli ve uykusunu kaçırmalı. Ben bu işin hakkını veremedim diye hu-zursuz olmalı. Böyle yetişmiş bir insanın çalışma hayatında tembellik, yalan, hile, çalma gibi kötü davranışlar olamaz. Bu eğitimde iman, ahlak, mesleki bilgi ve örnek insanlar olmazsa olmazımızdır. Tarihte ahilik teşkilatı bizim için örnek bir sistemdir ve biraz modernize edilerek uygulanabilinir.

Bir insandan iyi bir iş ve iyi bir çalışma istiyorsak önce o insana yapacağı işin öğretimini yapmak sonrada o insanı nefsi ve vicdani yönünü ele alıp eğitmemiz gerekir ki iş ahlakı iyi olsun ve yaptığı çalışma güzel ve verimli olsun. Unutmayalım “herkes davranışı ile karakterinin gereğini sergiler”.

Eğitim mi huy mu ön plandadır yıllar-dır tartışılmış. İşte o tartışmalara güzel bir örnek; zamanın birinde eğitimi savu-nan padişah kedilere birçok şey öğretir ve bir gösteri ile sahneye sürer. Kediler harika bir gösteri sunar ve herkesi öğren-dikleriyle mest eder. Huyun değişmeye-ceğini savunan vezir de getirdiği fareleri sahneye sunar. O güzel gösteri sunan kediler gösteriyi bırakarak farelere saldı-rır ve gösteri biter. Netice olarak, insan-da var olan huyların yok olması mümkün değil ama eğitimle yönleri değişebilir. İyi terbiye almış insanlardan iyi işler bekle-nebilir.

İnsana öyle bir alışkanlık kazan-

dırılmalı ki yaptığı iş veya dav-

ranış eksik ve yanlış olunca onu

rahatsız etmeli ve uykusunu ka-

çırmalı. Ben bu işin hakkını vere-

medim diye huzursuz olmalı.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 11

Page 14: Sayı 11 | Mesai Dergisi

12 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

Mevsimlik Tarım İşçileriMustafa PAÇAL

Yazar - mustafapaçal@ hotmail.com

Genellikle işleyecek toprağı bulunmayan, yetersiz toprağa sahip olan ya da çeşitli nedenlerle bu toprakları işleyemeyen aileler, tarımsal işgücü talebi yoğun olan yerlere giderek, gezici veya geçici olarak çalışmaktadırlar.

Page 15: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Bu yıl kış ayları geçtiğimiz yıllara oranla yağışlar bakımından oldukça iyi diyebileceğimiz bir yoğunlukta ge-çiyor. Bu bereketli yağış yoğunluğu bu yıl ister istemez tarım ürünlerinde yüksek rekoltede artışlara neden ola-cağı beklenmektedir. Ancak tarımda bereketli olması beklenen bu yıl aynı zamanda tarımla ilgili tüm dinamikler içinde hareketli bir yıl olacağı anlamı-na gelecektir.

İşte bu dinamikler içinde farklı so-runların olduğu biliniyor.

Ancak en sorunlu olanı ise tarım-da emek/işgücü dinamiği ve onun sorunlarıdır.

Tarım sektöründe emek, sosyal güvenceleri oldukça sınırlı olan bir duruma sahip bulunmaktadır.

TÜİK verilerine göre yaklaşık 27 milyon çalışanın ¼ tarım işçisi olarak görülüyor. Yani toplam çalışanlar için-de 6,5 milyondan fazla çalışan tarım işçisi olarak çalışıyor.

İşte bu sayıda çalışan tarım iş-çisinin hemen yarısı mevsimlik tarım işçisi olarak çalışıyor.

Bu yazıda mevsimlik tarım işçileri (MTİ) sorunlarına değinmeye çalışa-cağım.

Mevsimlik tarım işçileri genellikle kırsal alanda yaşayan, eğitim olanak-larından yeterince yararlanamamış ve nitelikli mesleki eğitimi ve donanı-mı olmayan yoksul kimselerdir.

Genellikle işleyecek toprağı bu-lunmayan, yetersiz toprağa sahip olan ya da çeşitli nedenlerle bu top-rakları işleyemeyen aileler, tarımsal işgücü talebi yoğun olan yerlere gi-derek, gezici veya geçici olarak ça-lışmaktadırlar.

Tarım işlerinin özelliği gereği mev-simsel iklim koşulları, teknoloji kulla-nım düzeyi gibi unsurların yanı sıra ülkenin içinde bulunduğu ekonomik konjonktür hareketleri de mevsimlik gezici tarım işçilerinin sayılarında de-ğişikliğe yol açabilmektedir.

ILO raporuna göre dünyada 1,1 milyar tarım işçisinin 450 milyondan fazlası mevsimlik tarım işçisi olarak çalışıyor. Bunların %60’ından fazlası-nın yoksulluk sınırının altında yaşadı-ğı, en az %80’inin sosyal güvencesi-

Analiz

Tarım işlerinin özelliği gereği mev-simsel iklim koşulları, teknoloji kul-lanım düzeyi gibi unsurların yanı sıra ülkenin içinde bulunduğu ekonomik konjonktür hareketleri de mevsimlik gezici tarım işçilerinin sayılarında değişikliğe yol açabilmektedir.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 13

Page 16: Sayı 11 | Mesai Dergisi

nin bulunmadığı ve %70’nin tarlalarda çocuklarıyla birlikte çalıştıkları çeşitli çalışmalarda ortaya konulmuştur.

Özellikle aile işçiliği içinde çocuk işçileri durumu ayrı bir sorun alanını oluşturmaktadır.

Eğitim sorunu ve özellikle kız ço-cuklarının ¼ okula gidememesi işin ne boyutta olduğunu gösteriyor.

Eğitimin yanı sıra barınma, sağ-lık ve sosyal gelişim sorunları içinde yaşamlarını zor bela sürdürmeye ça-lışan mevsimlik tarım işçisi çocuklar için daha köklü yasal ve sosyal ola-naklar yaratmak gerekiyor.

Bu alanda çeşitli kuruluşlar pek çok proje ve kampanya düzenleyerek konu-yu kamuoyu gündemine getiriyorlar.

Son olarak Hayata Destek Der-neği tarafından konuya ilişkin yapılan yuvarlak masa çalışmalarının sonuç-ları ortaya çıktı.

Buna göre mevzuat yönünden Türkiye’nin ILO’nun 129 sayılı (Tarım-da İş Denetimi Sözleşmesini) imzala-ması ile 182 sayılı (Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Or-tada Kaldırılmasına ilişkin Acil Önlem-ler sözleşmesine) göre etkin önlemle-rin alınmasına öncelik veriliyor.

Ayrıca MTİ’nin İŞKUR tarafından kayıt altına alınması. Sosyal güvence-lerinin “isteğe” bağlı olmaktan çıkarı-larak “zorunlu” hale getirilmesi, aylık ücretlerinin asgari ücretin altında ol-maması, yasal düzenlemelerin orta ve küçük işletmelerde etkin şekilde uygulanması, Tarımda iş aracılığı yö-netmeliğinin tam olarak uygulanma-sını ve Çalışma Bakanlığının düzenli ve etkili bir denetim sağlaması gibi oldukça yaşamsal sorunların altı çizi-liyor.

Son olarak MTİ çocuklarının eği-tim, sağlık ve sosyal gelişimleri için ilgili bakanlıkların koordinasyonunda ve özellikle mobil uygulamaları yay-gınlaştırmalarına vurgu yapıyor.

Hükümetin tarımsal gelirde Avru-pa birincisi olmakla övündüğü kadar tarımda çalışan işçilerin ve özellikle mevsimlik işçilerinde çalışma ve ya-şama koşullarını Avrupa birincisi ya-parak övüncünü pekiştirmesini bekli-yoruz.

14 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

Hükümetin tarımsal gelirde Avrupa bi-rincisi olmakla övündüğü kadar tarımda çalışan işçilerin ve özellikle mevsimlik işçilerinde çalışma ve yaşama koşulla-rını Avrupa birincisi yaparak övüncünü pekiştirmesini bekliyoruz.

Page 17: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Analiz

Boşanma HukukundaÇalışan BayanlarınDurumu

Türk Medeni Kanunu ışığında Bo-şanma Hukukuna bakıldığında; kusur-suz veya daha az kusurlu eş, diğer eşe karşı boşanma davası açabilir. Kusur veya daha az kusur, davada hükmedi-lecek olan tazminat miktarlarında esas alınacak olup; boşanma davasında ta-lep edilebilecek ve hüküm kurulabile-

cek kalemler;

a- Boşanma hükmü kurulmasıb- Velayetc- Nafakad- Maddi – Manevi Tazminate- Kişisel İlişki Tesisif- Tedbir’dir.

Süleyman SALLIAvukat

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 15

Page 18: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Analiz

16 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Bu noktada olası bir boşanma dava-sında çalışan bayanların hak ve yüküm-lülüklerine bakıldığında;

VELAYET HAKKI YÖNÜNDEN en önemli husus, çalışan bayan veya di-ğer eşin ekonomik durumları, müşterek çocukla ilgili bakım ve gözetim yüküm-lülüklerini ne derece sağlayabilecekleri yani çocuğun menfaatidir. Bu nedenle genel prensip velayetin annede kalma-sı yönündedir. Ancak annenin velayeti istemiyor olması, haysiyetsiz hayat sür-mesi, akıl sağlığının bulunmaması gibi

nedenlerin varlığı halinde velayet anne-ye verilmemektedir. Annenin çalışmıyor olması velayetin kendisine verilmesine engel değildir ancak bağlanan nafaka ile çocuğun menfaatlerinin korunabiliyor olması da gerekmektedir. Rahatlıkla çalı-şan annenin, ekonomik durumu ve hatta sigortası velayet için önemli bir kriterdir, denilebilir.

NAFAKA HAKKI YÖNÜNDEN önemli olan husus, tarafların ekonomik durumları, borçları, bakmakla yükümlü oldukları kişiler, aylık gelirleri, mal var-lıkları ve harcamaları baz alınmaktadır. Çalışan bayanlar açısından bakıldığın-da, ekonomik durumlar eşit denilebili-yor ise, çalışan bayan lehine nafakaya hükmedilmeyebilecektir. Aynı şekilde, çalışan bayanın ekonomik durumu daha zayıf olan eşine nafaka ödemesine de hükmedilebilmektedir. Günümüzde yay-gın olan yanlış bir kanıya göre, sadece bayan lehine nafakaya hükmedilme-mektedir. Bazı durumlarda bayanlar da

Annenin çalışmıyor olması velayetin kendisine verilmesine engel değildir ancak bağlanan nafaka ile çocuğun menfaatlerinin korunabiliyor olması da gerekmektedir. Rahatlıkla çalışan annenin, ekonomik durumu ve hatta sigortası velayet için önemli bir kriter-dir, denilebilir.

Page 19: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Analiz

eşlerine nafaka ödemek zorunda kal-maktadırlar. Burada yapmış olduğumuz değerlendirme, eşlerin birbirlerine karşı nafaka yükümlülüklerine ilişkin olup; ço-cuklarla ilgili durum biraz daha farklılık arz etmektedir.

MADDİ – MANEVİ TAZMİNAT YÖ-NÜNDEN önemli olan husus ise, maddi tazminat eşin evlilik nedeni ile uğramış olduğu maddi zararlara ilişkin olup; ma-nevi tazminat eşin evlilik birlikteliği içeri-sinde yaşamış olduğu üzüntü, elem ve ızdırabın bir nebze de olsun giderilebil-mesi adına hükmolunan tazminatlardır. Boşanma hukukunda hükmedilecek olan tazminat miktarlarını uğranılan maddi zarar, tarafların sosyal ve eko-nomik durumları yani kişinin statüsü bu noktada ciddi önem arz etmektedir. Tüm bu hususlar hukuki değerlendir-meye tabi tutularak tazminat miktarları belirlenmektedir. Ancak eşin maddi ma-nevi tazminat talep hakkı için kusursuz veya daha az kusurlu olması olmazsa olmaz şartlardandır. Çalışan bayan-ların, kusursuz veya daha az kusurlu olması halinde lehlerine hükmedilecek olan tazminat miktarları da yukarıda bahsedilen hususlar ışığında değerlen-dirilecektir.

KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ YÖNÜN-DEN çalışan annelerin durumunda ise, öncelikle velayetin anneye verilmemiş olması gerekir ki, çocukla anne ara-sında kişisel ilişki tesis edilsin. Hâkim, kişisel ilişki tesis ederken, yine öncelik-le çocuğun menfaatlerini gözetecektir. Çocuğun anne sevgisine muhtaç bü-yümemesi adına yeteri kadar anne ile de vakit geçirebilmesini temin edecektir. Ancak bu zamanı belirlerken de anne-

nin çalışıyor olması nedeni ile mesai saatleri, çalışma günleri, yurt içi – yurt dışı seyahat sıklığı gibi hususları dikka-te alacaktır.

Çalışan bayanlar açısından boşan-ma hukukunda özellik arz eden hüküm-ler kısaca izah edilmiş olup; bu sıkıntılı süreçlerin hiçbir evlilik birlikteliği için ya-şanmaması tek temennimizdir.

Hâkim, kişisel ilişki tesis ederken, yine öncelikle çocuğun menfaatlerini gözetecektir. Çocuğun anne sevgisine muhtaç büyümemesi adına yeteri ka-dar anne ile de vakit geçirebilmesini temin edecektir.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 17

Page 20: Sayı 11 | Mesai Dergisi

18 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

Emekçi Sendikaya Üye Olursa Kazancı Ne Olacak?

Sendikalar en güçlü anayasal sivil toplum kuruluşlarıdır. Ne yazık ki ülkemizde 2015 Ocak verilerine göre 12 milyon işçiden, 11

milyonu sendikasız olarak işlerine gidip gel-mektedir. Sendikasız çalışan bu emekçiler sendikaya üye olmadıkları için hem iş güven-liği açısından kendilerini tehlikeye atıyor hem de çalıştıklarının karşılığını alamıyorlar.

Sendika ÜyeliğiAli DOLGUNYÜREK

PAK TOPTAK İŞ Başkanı

Sendikalar toplumdaki en büyük, güçlü ve uluslararası diplomatik alanda etkili, söylemleri dikkate alınan sivil toplum örgütleridir. Türkiye ILO sözleşmelerini imzalamış, ancak uygulamada ve iş kanunlarında AB birliği ülke standartlarının çok altında çalışma gerçekleştirmektedir. Bu düşük standartlar iş kazalarını (2014 de 1886 işçi hayatını kaybetti) beraberinde getirmektedir.

Page 21: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Ayrıca fazla mesai yapıyor, iş ta-nımında olmayan işler yapıyor, çalış-tığının karşılığını alamıyor, aldığı ücret üzerinden sigorta primleri yatırılmadı-ğı için emekli olunca da düşük maaş ile hayatlarını yoksulluk içinde bitiri-yorlar.

Bütün bu sorunların karşısında emekçilere sorduğumuzda hiçbirisi-nin memnun olmadığını görüyoruz. Ancak çözüm içinde yüreklerini orta-ya koyup sendikalaşma konusunda korkak davranıyorlar. Emekçinin bu korkak davranışı işverenlerin işine ge-liyor. Sendikayı iş yerine sokmak iste-miyor.

Oysa sendikalar sadece işçinin değil, işverenin işletmesine birçok katkı sağlıyor. İş verimliliği, çalışan-ların eğitimleri, kurumsal kimlik ka-zandırılması, aidiyet kazandırılması konularında sendika işletmenin pro-fesyonel yardımcısı oluyor. Bu duru-mun en somut örneği ise gerek ülke-mizde gerek dış ülkelerde ilk 1000 de olan büyük şirketlerin hepsinin ortak özelliği işçilerini sendika çatısı altında kabul etmeleridir. Emekçiye verilen kariyer hizmetleri sendika vasıtasıyla verilmektedir. Sendika işletme deneti-minde aktif rol almaktadır. Bu şirket-leri büyük yapan faktörlerden biride sendika ile iş birliği içinde iş ortamı, iş verimliği, ücret ve sosyal olanakların birlikte planlaması ve uygulanmasıdır.

SENDİKALARIN KATKILARIBirincisi; sendikalar toplumdaki

en büyük, güçlü ve uluslararası diplo-matik alanda etkili, söylemleri dikkate

alınan sivil toplum örgütleridir. Türkiye ILO sözleşmelerini imzalamış, ancak uygulamada ve iş kanunlarında AB birliği ülke standartlarının çok altında çalışma gerçekleştirmektedir. Bu dü-şük standartlar iş kazalarını (2014 de 1886 işçi hayatını kaybetti) beraberin-de getirmektedir.

İkincisi; sendika, bir ülke içinde toplumun bütün kesimlerinden (fark-

Analiz

Sendika, bir ülke içinde toplumun bütün kesimlerinden (farklı siyasi düşünce, inanç, mezhep, etnik kö-ken vb) oluşan en büyük sivil toplum örgütü olması nedeniyle siyasi partiler ve iktidar üzerindeki en büyük baskı grubudur.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 19

Page 22: Sayı 11 | Mesai Dergisi

20 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

lı siyasi düşünce, inanç, mezhep, etnik köken vb) oluşan en büyük sivil toplum örgütü olması nedeniyle siyasi partiler ve iktidar üzerindeki en büyük baskı grubu-dur. Bu heterojen yapı toplumu birbirine yaklaştırırken aynı zamanda ortak payda da buluşturup birlikte yaşama ve birlikte ortak menfaatler için mücadele etmeyi hızlandıracaktır.

Üçüncüsü; sendikalar iş güvenliği ve işçi hakları konusu da en güçlü de-

netim organlarıdır. Sendika olan işletme-ler ile olmayan işletmelere bakarsanız, iş kazalarının az olmasında, ücretlerde, mesaide, iş ortamlarında, iş sağlığında sendikalı işletmelerin çok ileri seviyede olduğunu göreceksiniz. Maalesef sendi-ka olmayan işletmelerde yüksek iş riski, yüksek sağlık riski, az ücret, fazla mesai olduğunu görebilirsiniz.

Dördüncüsü; sendikalar insan hakları ve demokratik kurumların korunması ve geliştirilmesi konusunda en güçlü sosyal kurumlardır. Türkiye AB nin bir parçası ancak insan hakları, demokrasi, işçi hak-ları, siyasi ve ekonomik haklar konusun-da daha çok yol kat etmemiz gerektiğini son yıllarda daha da iyi anlaşıldı. Sendi-kal hayatımızdan bir örnek vereyim; AB ülkelerinin hiç birinde sendikanın bir iş-letmede toplu sözleşme yapabilmesi için üye sayısı ile ilgili bir baraj yoktur. Türki-ye’de ise bir sendikanın kendi iş kolun-da %1 üye sayısına ulaşmadan toplu iş sözleşmesi yetkisi verilmiyor. Ancak Tür-kiye ILO sözleşmesini imzaladığı için ve uluslararası yasalar onu imzalayan ülke-lerin yasaların üstünde olduğu için son zamanlarda bazı sendikalar ILO sözleş-mesine atıf yaparak yüzde bire ulaşma-dıkları halde toplu sözleşme yapamaya başladılar. Türkiye’deki bu sendika barajı konusunda PAK TURİZM İŞ SENDİKASI tarafından Anayasa mahkemesine dava açıldı. Dava görüşülme aşamasında. Ümit ederiz ki mahkeme sendikalar hak-kında bu barajı kaldırır ve sendikalar yol-larına engelsiz devam ederler.

SENDİKA ÜYELİĞİNİN FAYDALARI1- Bir emekçi tek başına ne kadar

akıllı ve güçlü olursa olsun haklarını ala-

Sendikalar iş güvenliği ve işçi hak-ları konusu da en güçlü denetim organlarıdır. Sendika olan işletmeler ile olmayan işletmelere bakarsanız, iş kazalarının az olmasında, ücret-lerde, mesaide, iş ortamlarında, iş sağlığında sendikalı işletmelerin çok ileri seviyede olduğunu göre-ceksiniz.

Page 23: Sayı 11 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 21

Analiz

maz. Oysa normal insan üç emekçi örgütlenerek haklarını alma konusun-da büyük bir adım atmış olurlar.

2- Sendikaya üye olduğunuzdan dolayı eğer işten atılırsanız yasalar size 16 maaş tazminat vermeyi emre-der. Biz sendikalar olarak üyelerimize ücret almadan hukuk ve avukat des-teği

3- İşsizlik artıyor ve bu emekçiler için de bir tehdit.

4- Emekçiler her gün kazanımları-nı kaybediyorlar. (kıdem tazminatı ki-ralık isçi uygulamaları)

5- Düzenli çalışma azalıyor. Taşe-ronluk sistemi her gecen gün yaygın-laşıyor. Birlikte hareket etmek direnme gücünü arttırıyor.

6- Sendikalar Kanunu (2012 dü-zenlemesi) bir işyerinde örgütlenmeyi, noter şartını da kaldırarak, e-devlet üzerinden kolaylaştırmıştır. İşverenin haberi olmadan sendikalar işyerinde örgütlenebiliyor.

7- Emekçiler, sendikal haklara sa-hip olduklarında işverenin keyfi uygu-lamalarından daha korunaklı duruma kavuşurlar.

8- Üyelik aidatları göreceli olarak çok cazip.

9- Eğitim ve düzeyini artırmakta, dolayısıyla işyeri aidiyetini geliştirmek-te

10- Sosyal hayatta toplumsal aidi-yet kazandırmakta,

11- Heterojen grupların birlikte ya-şama bilincini geliştirmektedir. Ve or-tak menfaatler için örgütlenme bilinci gelişmektedir.

Son olarak emekçi kardeşlerimiz eğer istiyorsanız haklarınızı örgütlene-

rek alabilir ve hak ettiğiniz hayatı ya-şayabilirsiniz.

Birsendikaya üye olmak otuz sani-yeniz alır;

• ÖncePTTdene-devletşifresialabilir,

• Sonra T.C kimlik numarası vee- devlet şifreniz ile www.turkiye.gov.tr giriş yaparak,

• Aramayerine sendika üyelikişlemleri yazıp karşımıza çıkan yere tıklayıp,

Birsendikayı seçip istenen bilgileri girerek üyelik işleminiz tamamlayabi-lirsiniz.

Sendikalar insan hakları ve de-mokratik kurumların korunması ve geliştirilmesi konusunda en güçlü sosyal kurumlardır. Türkiye AB nin bir parçası ancak insan hakları, de-mokrasi, işçi hakları, siyasi ve ekono-mik haklar konusunda daha çok yol kat etmemiz gerektiğini son yıllarda daha da iyi anlaşıldı.

Page 24: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Bireylerin yaşabilecekleri kısa vadeli veya uzun vadeli riskler karşı-sında kendilerini bir güvence altına almaları, bir başka anlarımla gele-cekteki riskleri minimize etme istekle-

rine karşılık ekonomik ve iş hayatında yaşanabilen farklı durumlar karşısın-da işsiz kalmaları durumunda sosyal güvenlik sisteminde kalmaya devam edebilmeleri için, ay içinde kısmi

22 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

İsteğe BağlıSigortalılık - I

Tüm Çalışanlar Federasyonu

Page 25: Sayı 11 | Mesai Dergisi

çalışmalarını tam aya tamamlaya-bilmeleri için sosyal güvenlik huku-kunun sağladığı sigorta kolu olan isteğe bağlı sigortalılık üzerinde du-rulacaktır.

31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Si-gortası Kanunu’nun 50,51 ve 52 nci maddelerinde yer alan isteğe bağlı sigortalılığa ilişkin hükümleri 2008 yılı Ekim ayı başı itibariyle yürürlüğe girmiştir.

5510 sayılı Kanuna göre isteğe bağlı sigorta; kişilerin isteğe bağlı olarak prim ödemek suretiyle uzun vadeli sigorta kollarına ve genel sağ-lık sigortasına tabi olmalarını sağla-yan sigorta koludur.

İsteğe bağlı sigorta uygulama-larına yönelik usul ve esaslar, Sos-yal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 91,92,93,94,95 ve 96 nci maddele-rinde belirlenmiştir.

Kimler isteğe bağlı sigortalı olabilir?

1. 5510 sayılı Kanuna tabi zorun-lu sigortalı olmayı gerektirecek şekil-de çalışmayanlar.

2. Kendi sigortalılıkları nedeniy-le bu Kanuna göre veya başka ülke mevzuatına göre sigortalı olmayan-lar veya aylık bağlanmamış olanlar,

3. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla, isteğe bağlı sigortalı ol-mak için talepte bulunanlardan Türkiye’de ikamet etmekte iken

sosyal güvenlik sözleşmesi imza-lanmamış ülkelerde bulunan Türk vatandaşları,

4. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanu-nun 9 uncu maddesinin (6) ncı fık-

Analiz

İsteğe bağlı sigorta uygulamaları-na yönelik usul ve esaslar, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 91,92,93,94,95 ve 96 nci maddele-rinde belirlenmiştir.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 23

Page 26: Sayı 11 | Mesai Dergisi

rasında belirtilen işleri yapan kadın sigortalılar

5. Kanunun 5 inci maddesinin;(a) bendine tabi olarak ceza in-

faz kurumları ile tutukevlerinin tesis atölye ve benzeri ünitelerinde çalış-tırılan hükümlü ve tutuklular,

(b) bendine tabi aday çırak, çı-rak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler, meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek öğre-nimleri sırasında zorunlu staja tabi

tutulan öğrenciler,(e) bendine tabi Tür-

kiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edin-dirme ve geliştirme kursla-rına katılan kursiyerler,

6. 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin dör-düncü fıkrası gereğince kamu idarelerinde çalış-makta iken iş sözleşmesi askıda kalanlar,

7. İşsizlik ödeneği almakta olan-lar, iş sözleşmesi sona ermemiş olmakla beraber grev, ücretsiz izin ve işçinin mevsim ya da kampanya sonu bıraktığı işine yeni mevsim ya da kampanyada devam edecek ol-ması nedeniyle iş sözleşmesi askı-da kalanlar

8. 2008 yılı Ekim ayı başından sonra 5434 sayılı Kanunun 12’nci maddesi uyarınca isteğe bağlı işti-rakçilik şartlarını taşımayanlar,

9. Harp malulleri, 3713 sayılı Te-rörle Mücadele Kanunu ve 2330 sa-yılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlan-ması Hakkında Kanuna göre vazife malullüğü aylığı bağlanmış maluller,

5510 sayılı Kanuna göre isteğe bağlı sigortalı olmaya ilişkin şartla-rı taşımaları ve talepte bulunmaları halinde isteğe bağlı sigortalı olabi-lecektir.

Kanunun yürürlüğe girdiği ta-rihte; 506 sayılı Kanunun mülga 85 inci, 1479 sayılı Kanunun mülga 79 uncu, 2926 sayılı Kanunun mül-ga 60 ıncı, maddesine göre isteğe bağlı sigortalı olarak prim ödeyen-ler yazılı talep alınmaksızın ve Tür-kiye’de ikamet şartı aranmaksızın isteğe bağlı sigortaya devam ede-bileceklerdir.

Ancak, 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalılıkları devam edenlerin aynı zamanda isteğe bağlı sigortalı ol-maları mümkün olmayacaktır.

24 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Analiz

Page 27: Sayı 11 | Mesai Dergisi

İsteğe bağlı sigortalılık şartları nelerdir?

a) Türkiye’de ikamet etmek1/10/2008 tarihinden sonra is-

teğe bağlı sigortalı olabilmek için Türkiye’de ikamet etme şartı arana-caktır. İsteğe bağlı sigorta giriş bil-dirgesinde belirtilen ikamet adresi Türkiye’de ikamet etme şartı için ye-terli sayılacaktır.

b) 18 yaşını doldurmuş olmakİsteğe bağlı sigortalı olabilmek

için Kuruma müracaat tarihinde 18 yaşın doldurulmuş olması gerek-mektedir.

c) Zorunlu sigortalı olmamak veya 4 üncü maddenin birinci fıkra-sının (a) bendi kapsamında ay için-de 30 günden az çalışmak

İsteğe bağlı sigortaya müracaat edenlerin, sigortalılıklarının başla-yacağı tarihte 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri ile 506 sayılı Kanunun geçici 20 inci maddesine tabi sandıklarda sigortalı olarak ça-lışmamaları gerekmektedir.

d) Kendi sigortalılıkları nede-niyle aylık almamak

506, 1479, 2925, 2926, 5434 ve 5510 sayılı Kanunlar gereğince ma-lullük, yaşlılık aylığı almayanlar, sü-rekli iş göremezlik geliri alanlar ile ölen sigortalıdan dolayı ölüm geliri/aylığı alanlar ile başka ülke mevzu-atına göre sigortalı olmayan veya aylık bağlanmamış olanlar, diğer ko-şulları taşımaları halinde isteğe bağlı sigortalı olabilirler.

İsteğe bağlı sigotalı olmak iste-yenlerin başvuruları nasıl yapılır?

İlk defa isteğe bağlı sigortalı ol-mak isteyenlerin “İsteğe Bağlı Si-gorta Giriş Bildirgesi” ile ikametgâh-larının bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüklerine il müdürlüklerine/sosyal güvenlik merkezlerine baş-vurmaları gerekmektedir.

Tekrar isteğe bağlı sigortalı ol-mak isteyen sigortalıların ise talep dilekçesi ile müracaatları yeterli ola-caktır.

İsteğe bağlı sigortalı olmak için talepte bulunan yabancı uyruklular-dan Türkiye’de yerleşik olma halinin belgelendirmeleri istenecektir.

“İsteğe Bağlı Sigorta Giriş Bildir-gesi” ve talep dilekçeleri ile yapılan talepler dışındaki talepler kabul edil-meyecektir.

İlk defa isteğe bağlı sigortalı ola-caklar aşağıda yer alan isteğe bağlı sigortalı giriş bildirgesi ile müracaat edecektir.

Analiz

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 25

Page 28: Sayı 11 | Mesai Dergisi

26 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Ülkemizde en çok eleştirdiğimiz konulardan birisi de sosyal devlet ilke-sinin tam olarak uygulanamamasıdır. Bu eleştiride de en çok ihtiyaç sahi-bi kişilere “sadaka” kültürü ile yapı-lan yardımlar yer almaktadır. Bunun için; bilhassa işsiz kalınan dönemde işsizlik sigortası kapsamında yer ala-mayarak tamamen gelirden yoksun kalan muhtaç kişilere birilerinin “sada-ka” niyetine veya lütfüne bırakılmadan sistematik ve düzenli olarak devlet tarafından yardım sağlanmış olacağı belirtilmektedir.

Bu sebeple de Avrupa Birliği’nin benimsediği sigorta kollarından biri olan aile yardımı sigortasının, mutlaka yeni bir sigorta kolu olarak Türkiye’de de uygulanması gerektiği öne sürül-mektedir. Zira genel çalışma hayatın-

da emek gücü veya sermaye birikimi ile aktif rol alan bireyin herhangi bir nedenle çalışamayacak duruma dü-şerek veya çalışma gücünü kaybede-rek gelir kaybına uğraması durumun-da kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin asgari geçimini temin edecek geliri sağlaması gerekmekte-dir.

Makalemizde; muhtaç ve bakıma ihtiyacı olan insanların asgari düzey-de olsa da sırf vatandaşlık kimliğin-den dolayı sosyal güvenceye kavu-şabileceği aile yardım sigortası izah edilecektir.

İnsan Yaşamını Tehdit Eden Riskler

Yukarıda belirtildiği üzere; insa-nın herhangi bir nedenle çalışama-

Analiz

Sosyal Devlet “Sadaka” Vermez, Aile Yardım Sigortası Uygular

Bireyin sosyal güvenceye sahip olması ile ilgili sorumluluğu T.C. Anayasası 60. maddesinde devlete yüklemiş ve devletin sosyal güvenliği sağlamak üzere gerekli tedbirleri alma ve teşkilatı kurması gerektiği belirtilmiştir.

Ersin UmduGazeteci - Yazar - İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı

Page 29: Sayı 11 | Mesai Dergisi

yacak duruma düşerek veya çalışma gücünü kaybederek gelir kaybına uğraması riski ile karşı karşıya kala-bilmektedir. Bu şekilde tehlikeye kar-şılaşan ve yoksulluğa düşen bireye asgari bir güvence sağlamak sosyal güvenliğin var oluş nedenidir. Bireyin sosyal güvenceye sahip olması ile il-gili sorumluluğu T.C. Anayasası 60. maddesinde devlete yüklemiş ve dev-letin sosyal güvenliği sağlamak üzere gerekli tedbirleri alma ve teşkilatı kur-ması gerektiği belirtilmiştir. Anayasal bir vazife olarak devlete yüklenen bu görevde, sosyal güvenlik sistemi; ge-lirleri ne olursa olsun, ülkede yaşayan herkesin, toplum huzurunu ve refahını bozan sosyal tehlikelerin verdiği za-rarlardan, bir insan hakkı ve esas iti-bariyle bir devlet görevi olarak, primli ve/veya primsiz rejimlerin kullanılması suretiyle kurtarılmasını amaçlayan bir sistemdir. Bu tanıma göre; Devlet ça-lışamayacak duruma düşerek veya çalışma gücünü kaybederek gelir

kaybına uğraması riski karşısında va-tandaşın sosyal güvenliğini sağlamak zorundadır. Sosyal güvenliğin konusu olan riskler aşağıda ayrıca incelene-cek olup, daha öncesinde kavram olarak riskin (tehlikenin) tanımını yap-mak uygun olacaktır. Bu bağlamda risk; gerçekleşmesi muhtemel olan, gerçekleştiği zaman insanı, sağlığı-nın veya vücut bütünlüğünün zarar görmesi şeklinde etkileyen, kişinin ge-lirinde bir kesilmeye ve/veya giderle-rinde bir çoğalmaya yol açan her türlü olaylardır.

Analiz

Devlet çalışamayacak duruma düşe-rek veya çalışma gücünü kaybederek gelir kaybına uğraması riski karşı-sında vatandaşın sosyal güvenliğini sağlamak zorundadır. Sosyal güvenli-ğin konusu olan riskler aşağıda ayrıca incelenecek olup, daha öncesinde kavram olarak riskin (tehlikenin) tanı-mını yapmak uygun olacaktır.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 27

Page 30: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Sosyal güvenlik sistemleri, genel-likle sosyal tehlike tanımına uyan bü-tün tehlikelere karşı bir garanti sağla-maz. Ancak, çağdaş anlamda sosyal güvenlik sistemine sahip ülkeler için bir model oluşturan Uluslararası Ça-lışma Örgütü’nün 28 Haziran 1952 ta-rihli ve 102 sayılı “Sosyal Güvenliğin Asgari Standartları Sözleşmesi’nde” sosyal tehlikeler sayılmıştır.

Bunlar;• Hayatın süreci içinde doğal

olan yaşlanmak, hastalanmak, öl-mek gibi fizyolojik riskler,

• Çalışma durumunda iş kazasıveya meslek hastalığı gibi mesleki riskler,

• İşsizlik ve ailevi yükler gibi“sosyoekonomik riskler”dir.

Söz konusu sözleşmede yukarı-da da belirtildiği üzere riskler 9 gru-ba ayrılmış ve bu ayrılan risk grupları için sigorta oluşturulmuştur. Söz ko-nusu riskler çerçevesinde oluşturul-muş sigorta kolları; hastalık, analık, sakatlık (maluliyet) , yaşlılık, işsizlik, iş kazası, meslek hastalığı, ölüm ve aile yardım sigortalarıdır. Ülkemizde söz konusu risk gruplarından “aile yükleri” riski ve dolayısıyla aile yar-dım sigortası hariç diğer 8’i için si-gorta uygulaması yapılmaktadır.

Aile Yardım Sigortası Herhangi bir ülkede ekonomik

nedenlerle ortaya çıkan krizlerin meydana getirdiği işsizlik, kıtlık ve enflasyon gibi beklenmedik geliş-meler toplum için sosyoekonomik bir sorun oluşturmaktadır. Görüldü-ğü üzere; sosyoekonomik risk olarak belirtilen ailevi yük riski yani aile ol-madan kaynaklanan bilhassa çocuk yetiştirme hususu ile ilgili öngörülen aile yardım sigortası aile gelirinin ye-tersizliği bir sosyal güvenlik tehlikesi olarak kabul edilmiş ve ortaya çıkan gider artışını karşılamaya yönelik ödemeler sosyal güvenlik kapsa-mına alınmıştır. Sosyoekonomik bir sorunların çözümlenmesi için uygu-lanacak çözüm yollarından birisi de aile yardım sigortasıdır. Zira aile yar-dım sigorta kolu ekonomik gelişmiş-liğe kavuşmuş ülkelerde oluşturulan bir sigorta kolu olarak öne çıkmakta-dır. Sigorta kolunun oluşturulması ile ekonomik gelişmişlik seviyesi arasın-da çok güçlü bir ilişki vardır.

Bu cümleden hareketle; Avrupa Birliği normlarını hedeflediğimiz si-yasi, ekonomik ve sosyal politikalar çerçevesinde AB’nin benimsediği si-gorta dallarından biri olan aile yardı-mı sigortası 102 sayılı İLO sözleşme-sinde (39. maddeden 45. maddeye kadar ki kısım) aile yardımı sigortası bireyin işçi vasfına, ikamet durumu-na veya çocuk sahibi olmasına göre farklı olarak bilhassa çocukların ge-çimini sağlama için çocuk sayısına göre uygulanabileceği belirtilmiştir. Yine sözleşmeye göre; söz konusu sigorta kapsamında olmak için 3 ay-

28 <28 <28 < MESAİMESAİMESAİ > Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 2015

Analiz

Sosyoekonomik bir sorunların çö-zümlenmesi için uygulanacak çö-züm yollarından birisi de aile yardım sigortasıdır. Zira aile yardım sigorta kolu ekonomik gelişmişliğe kavuş-muş ülkelerde oluşturulan bir sigorta kolu olarak öne çıkmaktadır.

Page 31: Sayı 11 | Mesai Dergisi

lık prim ödeme veya çalışma yahut bir senelik ikamet şartlarından birini yeri-ne getirmek gerekmektedir.

Bu şekilde sözleşmede belirtilen şartlardan birinin yerine getirilmesi du-rumunda aile yardımı sigortası kapsa-mında;

•Herkorunankimseyeödemeya-pılması

•Veyaçocuklarayiyecek,giyecek,mesken, tatil geçirme yerleri veya ev idaresinde yardım sağlanması

• Yahut yukarıda belirtilen her ikiyardımın da tek birleştirilerek yardımlar yapılması sağlanır.

Söz konusu Yapılacak yardımların tutarı, Ortalama bir işçinin ücretinin (bu işsizlik sigortasında olduğu gibi asgari ücret kabul edilebilir.)

•Yüzde3’üilekorunankimselerinçocukları sayısının çarpımına

• Veya bu ücretin yüzde 1.5’i ileikamet edenlerin çocuk sayısı çarpımı-na, eşit olacaktır.

Bu yardımlar kişinin yardımı gerek-tiren halin devamı süresince sağlanır, sağlanmalıdır.

Sonuç olarak; aile yardım sigorta-sı sonucu yardıma muhtaç vatandaş-larının onurlu yaşam sürdürebilmeleri, kimseye muhtaç olmamaları için bir-takım temel ihtiyaçlarını (gıda, giyim, ayakkabı, barınma, ulaşım, sağlık, eğitim ve ısınma) karşılasınlar diye sosyal yardımlar veya aile yardımları da yapılacaktır. Bu şekilde bilhassa işsiz kalınan dönemde işsizlik sigorta-

sı kapsamında yer alamayarak -kamu kurumları tarafından yapılacak tespit sonucu- tamamen gelirden yoksun ka-lan muhtaç kişilere birilerinin “sadaka” niyetine veya lütfüne bırakılmadan sis-tematik olarak Devlet tarafından yar-dım sağlanmış olacaktır. Bu uygulama Avrupa da uygulanmakta, muhtaç in-sanlar yararlandırılmaktadır. Bu sebep-le; mutlaka yeni bir sigorta kolu olarak Türkiye’de de uygulanmalıdır..

Analiz

Devlet kendi uhdesindeki sahaları modernize etmeli ve özel sektör yatı-rımcılarını da iş güvenliği ve moder-nizasyonlarda desteklemeli. Çünkü kömür yataklarımız fosil yakıtlar içinde öncelikli olarak değerlendiril-mesi gereken önemli enerji kaynak-larımızdandır.

www.mesaidergisi.org.www.mesaidergisi.org.www.mesaidergisi.org.tr tr tr MESAİMESAİMESAİ > 29> 29> 29

Page 32: Sayı 11 | Mesai Dergisi

30 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Dernek kurma hakkı anayasamız-da güvence altına alınmıştır. Anayasa m. 33’te toplantı hak ve hürriyetleri başlığı altında düzenlenen hükmün ilk fıkrasında, “herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hür-riyetine sahiptir” demek suretiyle der-nek kurma hürriyeti düzenlenmiştir.

Dernekler, Türk Medeni Kanu-nu’nun 56’ncı maddesinde “Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve or-tak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak bir-leştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.” şek-linde tanımlanmıştır. Kısaca dernekler, kişilerden teşekkül etmiş tüzel kişiler olarak ifade edilebilir.

Bu tanımdan yola çıkılarak, dernek

için hayati öneme sahip 2 temel şartın varlığından sözedilebilir. Bunlardan ilki kişi unsurudur ki bu gerçek kişi olabi-leceği gibi tüzel kişi de olabilir ve en az 7 gerçek ya da tüzel kişi gereklidir dernek kurulabilmesi için.

İkinci önemli unsur ise amaç un-surudur. Kanunda amacın belirli bir amaç olması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Ayrıca kazanç paylaşma amacı ile dernek kurulamayacağı da belirtilmiştir. Kanun maddesinin zıt an-lam itibariyle yorumlanması sonucu şu sonuca da ulaşılmaktadır. Amaçsız dernek kurulamaz.

Amaç, kısaca kurucu ve üye ira-delerinin arasında ortak olan fikri menfaat olarak tanımlanabilir Dernek-ler belli bir amaç etrafında toplanmış ve bu amaca özgülenmiş kişilerden oluşmaktadır. Bunun doğal bir sonu-

Analiz

Ticari İşletmeİşleten Dernekler

Dernek için hayati öneme sahip 2 temel şartın varlığından sözedilebilir. Bunlardan ilki kişi unsurudur ki bu gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir ve en az 7 gerçek ya da tüzel kişi gereklidir dernek kurulabilmesi için.

Muhammed Talha KÖMÜRCÜ Zirve Üniversitrsi Hukuk Fakültesi Arş. Gör.

Page 33: Sayı 11 | Mesai Dergisi

cu olarak, her derneğin mutlaka bir amacı olmalıdır. Buna ek olarak amaç, kazanç paylaşma olamayacağı gibi hukuka ve ahlaka aykırı da olamaz.

Kanunlarca yasaklanmış bir amaç ile kurulan kişi toplulukları tüzel kişilik kazanamazlar. Yani böyle bir amaç-la dernek kurulamaz. Tüm hukuki ve usuli prosedürler yerine getirilse dahi, hazırlanan tüzük ve diğer kuruluş için gerekli belgeler o yerin en büyük mül-ki amirine gönderildiğinde durum ilgili makam tarafından cumhuriyet savcı-lığına bildirilecek ve oluşturulan kişi topluluğunun feshi için cumhuriyet savcısılığı tarafından dava açılacaktır.

Aynı şekilde kazanç paylaşma amacıyla da dernek kurulamaz. Huku-kumuzda bu amaçla kurulabilen tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları mevcut-tur ancak bunlar ticaret şirketleridir ve dernekler gibi Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanunu’na değil Türk Tica-ret Kanunu’na tabidirler. Sonuç olarak dernekler ticari amaçla değil ideal (manevi) amaçlarla kurulabilirler.

Derneklerin kazanç paylaşmama prensibi üyeleri ile sınırlıdır. Yani der-nekler gelirlerini paylaştırabilirler an-cak yapamayacakları şey gelirlerini üyelerine paylaştırıp üyelerine maddi menfaat temin etmektir. Örneğin bakır dokumacılığını geliştirme ve yaygın-laştırma amacıyla kurulan bir dernek bunun için bu alanda ilgili girişimcilere karşılıksız ekonomik yardımlarda bulu-nabilir ve teşvik edebilir. Bunu yapıyor olması da kazanç paylaşma olarak nitelendirilemez. Aynı şekilde fakir insanlara yardım amacıyla kurulan

bir derneğin de bağışlarını tespit et-tiği böyle insanlara dağıtması kazanç paylaşma olarak yorumlanamaz.

Yalnız uygulamada görüldüğü üzere birçok dernek ticari işletme işle-tebilmektedir. Hatta kendi fabrikalarını kurup üretim dahi yaptırabilmektedir-ler. Buna ilişkin olarak söylememiz gerekir ki derneklerin ticari işletme işletmeleri yasaklanmamıştır. Bunun sebebi ise derneklerin üye aidatları ve bağışlarla amaçlarını gerçekleş-tirmelerinin çok zor olmasıdır. Yani dernek amacını gerçekleştirmek için ekonomik bir güce de sahip olmalıdır. Bu sebeple derneklerin amaçlarına ulaşmak için ticari işletme işletmeleri-

Analiz

Derneklerin kazanç paylaşmama prensibi üyeleri ile sınırlıdır. Yani dernekler gelirlerini paylaştırabilirler ancak yapamayacakları şey gelirlerini üyelerine paylaştırıp üyelerine mad-di menfaat temin etmektir. Örneğin bakır dokumacılığını geliştirme ve yaygınlaştırma amacıyla kurulan bir dernek bunun için bu alanda ilgili giri-şimcilere karşılıksız ekonomik yar-dımlarda bulunabilir ve teşvik edebilir.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 31

Page 34: Sayı 11 | Mesai Dergisi

ne müsaade edilmiştir. Ancak ticari işletme işleten derneğin hukuki du-rumu nasıl olacak sorunsalına, Türk Ticaret Kanunu m. 16, tüzel kişilerin tacir sıfatına ilişkin meseleyi düzen-leyerek cevap vermiştir. Buna göre, ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idare-si, belediye ve köy ile diğer kamu tü-zel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.

Başka bir ifadeyle derneklerin amaçlarına ulaşmak için ticari işlet-me işletmelerine müsaade edilmiş ancak bunun bir sonucu olarak da tacir sayılacakları düzenlenmiştir. Bilindiği üzere tacir kavramı TTK’da düzenlenmiştir ve bir işletmeyi kendi adına, kısmen veya tamamen işleten

kişi şeklinde tanımlanmıştır. Tacir sı-fatına bazı haklar tanındığı gibi bir takım yükümlülükler de yüklenmiştir. Yani tacir sıfatına sahip kişi bunun ni-metlerinden faydalanacağı gibi kül-fetlerine de katlanmak zorundadır.

TTK m. 16 hükmü gereğince ta-cir sayılan dernekler de tacir sıfatının gerektirdiği bu hak ve yükümlülükle-re katlanmak zorundadırlar. Bunlara örnek olarak iflasa tabi olma, ticaret ünvanı kullanma, işletmesini ticaret siciline kaydettirme, ticaret odasına kaydolma, basiretli işadamı gibi dav-ranma, fatura düzenleme, ticari örf ve adet kurallarına tabi olma, ticari defterleri tutma ve belli süreyle sak-lama gösterilebilir. Ayrıca tacirlerin tüm işleri istisnalar haricinde ticari iş sayılır ve bunun sonucu olarak da adi işlerden farklı olarak ticari iş hü-kümlerine tabi olurlar ve uyuşmazlık-ları da ticaret mahkemelerinde kara-ra bağlanır.

Sonuç olarak görüldüğü üzere dernekler ticari amaçlarla kurula-mazlar ancak ideal olan amaçlarına ulaşmak için ticari işletme işlete-bilirler. Bunun bir sonucu olarak da tacir sıfatını kazanırlar ve tacirlerin haklarından yararlabilecekleri gibi yükümlülüklerine de katlanmak zo-rundadırlar. Bu kuralın tek istisnası kamu yararına çalışan derneklerdir. Şartlarını sağlayarak kamu yararına çalışan dernek statüsünü kazanan dernekler ticari işletme işletmelerine ragmen tacir sayılmazlar. Dolayısıyla da bu yükümlülüklere de katlanmak zorunda değildirler..

32 <32 <32 < MESAİMESAİMESAİ > Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 2015

Analiz

Page 35: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Analiz

İnşaat SektöründeMesleki Dayanışma

Ülkemiz ekonomisinin lokomotifi olan inşaat sektörü gerek çalışan insan sayısı gerekse kullanılan malzeme açısından çok büyük bir sektör olup bu büyüklüğünden dolayı tüm çalışanların senkronize olarak adeta bir saatin akrep ve yelkovanı gibi uyumlu çalışması gerekmektedir.

İnşaat sektörü medeniyetleri yaratan bir sektördür. İnşa edilen yapılar mede-niyetlerin izdüşümünü yansıtmakta ve beraberinde gelişmişliğin göstergesi sa-yılmaktadır. Kültürel, ekonomik, sosyal ve benzeri özellikler nasıl ki medeniyetlerin soyut yanını gösteriyorsa, binalar, yollar, köprüler ve diğer sosyal yaşam alanların-da somut yanına işaret etmektedir.

Ülkemiz ekonomisinin lokomotifi olan inşaat sektörü gerek çalışan in-san sayısı gerekse kullanılan malzeme açısından çok büyük bir sektör olup bu büyüklüğünden dolayı tüm çalışanların senkronize olarak adeta bir saatin ak-rep ve yelkovanı gibi uyumlu çalışması gerekmektedir.

Şevket GÖLÜKElk.Proje Teknikeri - twitter.com/yazarsevket

www.mesaidergisi.org.www.mesaidergisi.org.www.mesaidergisi.org.tr tr tr MESAİMESAİMESAİ > 33> 33> 33

Page 36: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Ülkemizde inşaat sektöründe maalesef mesleki örgütlenmesini yapılandırmış ve tamamlamış sade-ce mimar ve mühendislerdir. İnşaat sektöründe çalışan ve üreten teknik öğretmenler, teknikerler, teknisyenler ve işçiler mesleki örgütlenmelerini ta-mamlayamamışlar hatta sektörde bir-çok unvan yok sayılmıştır.

Ülkemizde mesleki dayanışmanın en iyi ve en güzel örneği olarak sağlık sektörünü ve çalışanlarını gösterebi-liriz. Öğretim üyesi, doktoru, sağlık teknikeri, hemşire ve sağlık teknisye-ni gibi birçok değişik ünvanlı meslek personeli çeşitliliği olduğu halde ge-rek mesleki dayanışma gerekse mes-

leki çalışmalarda ve meslek haklarını savunma yönünde çok güzel çalışma ve faaliyetler yapmaktadırlar. Zaten doğru olan ve her meslekte de olması gerekende budur.

Birbirini sevmeyen, hoşgörü sahi-bi olmayan, birbirinin haklarına saygı göstermeyen insanların ve meslek çalışanlarının dayanışma içinde ola-mazlar. Her mesleğin üyeleri, mesle-ğin icrasında karşılaştıkları sorunları çözümlemek, mesleğin gelişmesini ve toplum nezdinde daha saygın bir ko-numa ulaşmasını sağlamak gibi amaç-larla, yardımlaşma ve dayanışma için-de bulunmak zorundadır. ‘Birlikten kuvvet doğar’ düşüncesi ile aynı sek-törde çalışan meslek üyelerinin birlik ve beraberlik içerisinde, ortak amaç-lara ulaşmaları için, dayanışma halin-de olmaları kaçınılmazdır. Her meslek üyeleri için geçerli olan dayanışma, in-şaat sektörü çalışanları açısından çok daha önemlidir. Çünkü inşaat sektörü çalışanlarının mesleğinin kamu hizme-ti niteliği gereği başta mühendislere ve teknikerlere ve teknisyenlere yük-lenen sorumluluklar ve buna paralel olarak riskleri çok büyüktür. Üstelik bu riskler, deneyimli-deneyimsiz tüm sektör çalışanları için geçerlidir. İşte herkesin aynı durumda olduğu böyle bir çalışma ortamında, meslek üyele-rinin birbirleri ile dayanışması ve yar-dımlaşması da hayati bir konu haline gelmektedir. Yapılacak tüm mesleki çalışmalarda meslek çalışanları olarak bir araya gelebilmeli ve mesleki örgü-tü bulunmayan meslek çalışanlarına destek olunmalı ve mesleki gelişmele-rine yardımcı olunmalıdır.

34 <34 <34 < MESAİMESAİMESAİ > Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 2015

Analiz

Her mesleğin üyeleri, mesleğin icrasında karşılaştıkları sorunları çözümlemek, mesleğin gelişmesini ve toplum nezdin-de daha saygın bir konuma ulaşmasını sağlamak gibi amaçlarla, yardımlaşma ve dayanışma içinde bulunmak zorundadır.

Page 37: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Ülkemiz topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümü deprem tehlikesi al-tındadır. Ülkemizde 1900’lü yılların ba-şından günümüze otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana gelmiş ve resmi kayıtlara göre 100 bin civarında insanımız hayatını kaybetmiştir. Ülke-mizde Marmara Bölgesi’nde yaşanan 1999 depremleri devlet için bir milat olmuş, güvenli yapı üretimi, yapı dene-timi sistemi ve ilgili mevzuat tartışmaları inşaat sektörü gündeminin ilk sırasında yer almaya başlamıştır.

1999 yılından beri artarak önem kazanan inşaat sektörü ve çalışanları için günümüze kadar birçok kanun ve yönetmelikler çıkarılmıştır. Bu çıkarılan kanun ve yönetmelikler yeterli olmasa da ilk olarak tüm sektörü ve sektör ça-lışanlarını kucaklayacak şekilde tasar-lanmış ve ön hazırlıkları yapılmışta olsa maalesef çıkartılan birçok kanun, gerek

yasallaştıktan sonra gerekse kanunlaş-ma aşamasına bazı güçlerin müdaha-lesiyle eksik veya tek yönlü kalmıştır. Bu çıkartılan kanun ve yönetmeliklerin ve daha da çıkartılması gereken diğer kanun ve yönetmeliklerin gerek sektö-rün, gerekse sektör çalışanlarının ve en önemlisi de kullanıcıların haklarını ko-ruyacak ve en temel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde düzenlemesi için tüm ilgili kurum ve sektör temsilcilerine bü-yük görevler düşmektedir.

Analiz

Birbirimize tahammülümüz olduğu ve mesleki dayanışmayı kendimize ilke edindiğimiz sürece hep güçlü kalacağımızı unutmayalım. Mesleki dayanışma içinde olduğumuz süre içinde hep kazanan bizler ve eme-ğimizi ortaya koymuş olduğumuz inşaat sektörü olacaktır.

www.mesaidergisi.org.www.mesaidergisi.org.www.mesaidergisi.org.tr tr tr MESAİMESAİMESAİ > 35> 35> 35

Page 38: Sayı 11 | Mesai Dergisi

36 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Google’ın Sürücüsüz Arabası 2020’de Yollarda!

Gökalp DOĞAN

Google’ın uzun yıllardır sürdürdü-ğü sürücüsüz otomobil projesi gide-rek olgunlaşıyor. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında tek kare fotoğrafı yayınlanan otomobilin, kamuya açık alanlarda test sürüşlerinin yakında başlayacağı bilgi-si paylaşılmıştı.

Önümüzdeki yıl Kuzey Kaliforniya

yollarında görüleceği duyurulan oto-

mobilin pazara çıkış tarihi ile ilgili de ilk bilgiler gelmeye devam ediyor. Ka-nada’da bir konferansta konuşan sürü-cüsüz otomobil takım lideri Chris Ur-mson, ekibinin otomobili 2020 yılında pazara sunmak için çalışmalarını sür-dürdüğünü ve aracın otonom bir sürüş vadetmesi nedeniyle trafik kazalarını gerçekten azaltabilecek tek yöntem olduğunu belirtti.

Page 39: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Teknoloji

Yeni bir bağlantı türü olarak dikkat çe-ken USB-C, USB 3.0 Promoter Group tara-fından geliştirildi.

USB-C, USB, güç, VGA, HDMI ve display port girişlerini tek bir yerde topla-yan bir teknoloji olarak karşımıza çıkıyor. Yani aynı porttan hem USB bağlantısı sağlayıp hem de güç kablonuzu bağlaya-rak cihazınızı şarj edebiliyorsunuz. Hatta, HDMI, VGA ve display port ile sağladığınız görüntü aktarımlarını da yine bu porttan sağlayabiliyorsunuz.

USB-C teknolojisi, 8.4 mm genişliği ve 2.6 mm kalınlığıyla incelik ve zerafete hitap ederken aynı zamanda kablo karmaşasını da ortadan kaldırıyor. USB-C ile gelen ye-niliklerden birisi de hiç şüphesiz ters yüz olayını ortadan kaldırması. Yani Apple’ın li-ghtning bağlantısında olduğu gibi ters düz

sorunu olmadan porta ilk takışta bağlantı sağlayabileceksiniz.

Veri Transfer Hızı

USB 3.1 teknolojisini kullanan USB-C maksimum veri transfer hızı 5Gbps olan usb 3.0’ı ikiye katlayıp 10Gbps (saniyede 10 Gigabit) hız sağlıyor.

USB-C İle Şarj Etme

Önümüzdeki dönemde muhtemelen her diz üstü bilgisayarlarda göreceğimiz bu teknolojiyle telefon, tablet, fotoğraf ma-kinasi gibi bataryası küçük cihazların şarjı-nın yansıra Laptop gibi daha büyük batar-ya ve daha hızlı dolum gereksinimi duyan cihazlarında şarz edilmemeleri mümkün olacak. Çünkü USB Power Delivery v2.0 standardını kullanan USB-C 5 amper/20 volt yani 100 watt enerji geçişi sağlayabil-mekte.

Sonuç olarak biraz garip gelse de ge-lecekte bu bağlantı artık tek bağlantı ola-

rak karşımıza çıkacak gibi duruyor. Mevcut durumda USB 2.0 ve 3.0 cihazlarımızdan dolayı dönüştürücüleri çok sık kullansak ta kısa süre sonra normal olarak bu bağlan-tıyla haşır neşir olacağız.

Yeni Bir Bağlantı Türü: USB-C

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 37

Page 40: Sayı 11 | Mesai Dergisi

38 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Teknoloji

Windows 10 Haziran’da görücüye çıkıyor.

Microsoft’un en yeni işletim siste-mi Windows 10 Haziran’da kullanıcı-lara sunulacağı belirtiliyor.

Satışa çıktığı ilk yıl geliştirme amaçlı bedava olacak olan ve bil-gisayarların çehresini değiştirmesi beklenen Microsoft’un en yeni işletim sistemi Windows 10 Haziran’da kulla-nıcılara sunuluyor.

Windows 7 ve Windows 8 kulla-nıcıları, işletim sistemlerini Windows 10’a ücretsiz olarak yükselterek bir yıl boyunca kullanabilecekler.

Wındows 10 Her CihazdaÇalışacakYeni Windows tablet, telefon, tele-

vizyon ve bilgisayar dahil birçok farklı cihazın çalıştırabileceği bir işletim sistemi olacak. Daha da önemlisi bu

Satışa çıktığı ilk yıl geliştirme amaçlı bedava olacak olan ve bilgisayarların çehresini değiştirmesi beklenen Microsoft’un en yeni işletim sistemi Win-dows 10 Haziran’da kullanıcılara sunuluyor.

Page 41: Sayı 11 | Mesai Dergisi

cihazlar için tek bir uygulama ma-ğazası olacak ve örneğin bilgisaya-rınızda indirdiğiniz uygulamayı aynı şekilde telefonunuzda da istediğiniz taktirde yükleyebileceksiniz.

Bir Uygulama Her CihazdaÇalışacakGeliştiriciler geliştirdikleri uygula-

maları örneğin telefon için hazırladık-larında bu uygulamalar televizyon, tablet gibi farklı platformlar altında da çalışabilecek ve böylece yazılımcı çok daha geniş kitlelere kısa sürede ulaşabilecek. Windows 8 uygulama-ları sadece dokunmatik ara yüzde değil, klavye ve fare ile de uyumlu çalışacak.

Cihaza Özel ArayüzÖrneğin klavye ve farenin bulun-

duğu bir bilgisayarı kullanıyorken, Windows 10 size klasik bir masaüstü arayüzü sunacak. Ancak eğer tablet kullanıyorsanız, işletim sistemi tablet moduna geçerek klavyeyi devre dışı bırakacak ve tamamen dokunmatik arayüze odaklı bir görünüme geçe-cek.

Başlat Menüsü Geri DönüyorWindows 10’un arabiriminde dik-

kat çeken en önemli özellik klasik masaüstü görünümünün korunmuş olması. Özellikle Windows 7 ile olan benzerliği dikkatlerden kaçmıyor. Daha da önemlisi ise Başlat menüsü-nün sabit bir şekilde yine sol alt böl-mede kendine yer bulması denilebilir.

Teknoloji

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 39

Page 42: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Böbreklerde hasarlanmaya neden olan çok sayıda faktörden biri de sağ-lığımıza kavuşmak ümidiyle reçeteli veya bazen reçetesiz kullandığımız ilaçlardır. Böbrekte hasara yol açan veya yol açma riski olan ilaçlar “nefro-toksik” olarak adlandırılmaktadır.

Vücudumuz gün boyunca çok sa-yıda toksin üretir veya dışarıdan alınan toksinlere maruz kalır. Eğer kandan uzaklaştırılmaz ise, bu toksinler kişiyi öldürebilir. Çok şükür ki; vücudumuz oldukça etkin bir filtre sistemine sahip-tir. Kanımızın her bir mililitresi bir gün boyunca defalarca böbrekler tarafın-dan filtre edilir ve artık-toksik maddeler ve suyun vücut için fazla olan kısmı id-rarla uzaklaştırılır.

Eğer böbrekler hasarlanırsa tok-sinleri yeterince filtre edemez, kanda ve vücut dokularında birikmeye başlar, böbrek yetmezliği dediğimiz hastalığa ve sonuçta ölüme neden olur. Böbrek-

40 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Sağlık

Böbreklerimiz İçinPotansiyel Tehlike:

İLAÇLARDoç. Dr. M. Ayşe BİLGİÇ

Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi - Nefroloji Bilim Dalı

Page 43: Sayı 11 | Mesai Dergisi

lerde hasarlanmaya neden olan çok sayıda faktörden biri de sağlığımıza kavuşmak ümidiyle reçeteli veya ba-zen reçetesiz kullandığımız ilaçlardır. Böbrekte hasara yol açan veya yol açma riski olan ilaçlar “nefrotoksik” olarak adlandırılmaktadır. Ciddi vaka-larda bu ilaçlar böbrek yetersizliğine yol açarken diğer vakalarda yetersizli-ğe neden olmadan sadece böbrekler-de hasar oluşturabilirler.

Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre ilaçlarla ilişkili böbrek hasarı yaşlı hastalarda neredeyse % 70 oranında ortaya çıkmaktadır. Bazı hastalar iki veya daha fazla nefrotoksik ilacı birlikte kullanmaktadır ki bu durum böbrek ha-sarı riskini daha fazla artırmaktadır.

Birçok ilaç böbrekler tarafından vü-cuttan atılmaktadır. Bu nedenle kronik böbrek hastalığı veya yetersizliği bili-nen hastalarda bu ilaçların dozu azal-tılmalıdır. Bununla birlikte kronik böbrek hastalıklı veya böbrek hastalığı açısın-dan riskli olan birçok hasta herhangi bir yakınmaya sahip olmadığından böbrek hastalıklarının farkında bile de-ğildirler. Bu nedenle potansiyel olarak nefrotoksik olan ilaçlar kullanılacaksa hastanın böbrek fonksiyonları mutlaka kontrol edilmelidir.

Potansiyel olarak böbrek hasarına neden olduğu bilinen birkaç sınıf ilaç mevcuttur. Günlük yaşamımızda çok sık kullandığımız steroid olmayan an-tiinflamatuvar ilaçlar olarak adlandırdı-ğımız ağrı kesiciler, bazı antibiyotikler, diüretikler (idrar söktürücü ilaçlar), rad-yokontrast ajanlar başlıcalarıdır.

Steroid olmayan antiinflama-tuvar ilaçlar: Ağrıyı ve inflamasyonu (yangısal reaksiyon) azaltan bu ilaçlar doktor reçetesi ile alındığı gibi reçete-li olmaksızın da oldukça sık kullanılan ilaçlardır. İbuprofen ve naproxen özel-likle reçetesiz en sık kullanılan ağrı kesicilerdir. Yapılan araştırmalara göre bu sınıf ilaçları kullanan hastaların % 5’inde hastaneye başvurmayı gerek-tiren böbrek toksisitesi gelişmektedir. Eğer önerilen dozda kullanılırlarsa bu ilaçlar genellikle tehlike oluşturmazlar. Ancak bazı durumların varlığı bu yay-gın kullanılan ağrı kesicileri böbrek için tehlikeli hale getirir. Yaşlı ve çok sayıda sağlık problemleri olan hastalarda, bu ilaçları yüksek dozda kullanan hasta-

Sağlık

Böbreklerde hasarlanmaya neden olan çok sayıda faktörden biri de sağlığımıza kavuşmak ümidiy-le reçeteli veya bazen reçetesiz kullandığımız ilaçlardır. Böbrekte hasara yol açan veya yol açma riski olan ilaçlar “nefrotoksik” ola-rak adlandırılmaktadır.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 41

Page 44: Sayı 11 | Mesai Dergisi

42 <42 <42 <42 <42 <42 <42 < MESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİ > Sayı 11 / 201> Sayı 11 / 201> Sayı 11 / 201> Sayı 11 / 201> Sayı 11 / 201> Sayı 11 / 201> Sayı 11 / 2015555555

larda risk katlanarak artmaktadır. Bunun dışında bu ilaçların uzun bir süre bo-yunca günlük düzenli kullanılması böb-rek problemi riskini artırabilmektedir.

Analjezik (ağrı kesici) kullanımı iki farklı şekilde böbrek hasarı yapabilir: akut böbrek yetersizliği ve analjezik nefropati olarak adlandırılan kronik böb-rek hastalığı.

Akut böbrek yetmezliği: Analjezik kullanımını takiben ani başlangıçlı akut böbrek yetmezliği vakaları mevcuttur. Bu hastaların önemli bir kısmında yeterli sıvı alamama veya kusma, ishal gibi ne-denlerle sıvı kaybına bağlı hipovolemi dediğimiz vücutta su eksikliğinin eşlik

ettiği görülmektedir. Hipovolemi dışında diğer risk faktörleri ileri yaş, kronik böb-rek hastalığı, kalp yetmezliği, birlikte başka nefrotoksik potansiyeli olan ilaç-ların kullanımıdır. Nadiren tek doz anal-jezik kullanımı sonrası akut böbrek ha-sarı gelişebilirse de genellikle 10 günü geçmeyen kısa süreli analjezik kullanı-mından sonra görülür. Böbrek hasarı sıklıkla geriye dönüşümlüdür, analjezik kesildikten sonra böbrek fonksiyonları normale dönmektedir.

Analjezik nefropati: Böbrek hasa-rının diğer şekli olan analjezik nefropati uzun yıllar boyunca her gün analjezik kullanımının bir sonucu olarak orta-ya çıkan bir kronik böbrek hastalığıdır. Yıllar boyunca yavaş yavaş ilerleyerek geri dönüşümsüz bir şekilde böbrek yetmezliğine ve diyaliz tedavisi gerekli-liğine yol açmaktadır. Araştırmacılar bu şekilde analjezik kullanan her 100.000 kişiden 4’ünde analjezik nefropati ge-lişeceğini tahmin etmektedir. Özellikle 30 yaşın üstündeki kadınlarda sık ola-rak görülmektedir. Bu bilgilerin ışığın-da, akut böbrek yetmezliği açısından

Sağlık

Potansiyel olarak böbrek hasarına neden olduğu bilinen birkaç sınıf ilaç mevcuttur. Günlük yaşamımızda çok sık kullandığımız steroid olmayan an-tiinflamatuvar ilaçlar olarak adlandır-dığımız ağrı kesiciler, bazı antibiyotik-ler, diüretikler (idrar söktürücü ilaçlar), radyokontrast ajanlar başlıcalarıdır.

Page 45: Sayı 11 | Mesai Dergisi

risk taşıyan hastalar analjezik tedavi başlanmadan önce kontrol edilmelidir. Hasta eğer sık olarak ağrı kesiciler kul-lanıyorsa düzenli olarak böbreklerinde hasar olup olmadı ğını kontrol ettirmek üzere doktora başvurmalıdır. Hasar saptanan hastalara böbrek fonksiyon testlerinin düzenli takibi ve mümkün-se daha güvenli alternatif bir analjezik yöntem önerilmelidir.

Antibiyotikler: Tüm antibiyotikler fakat özellikle penisilinin bazı formla-rı, aminoglikozidler, amfoterisin B gibi bazı antimikrobiyal ajanlar böbrekler için zararlı olabilir. Özellikle böbrek-lerde mevcut bir hasar varsa hasarın artmasına / ilerlemesine neden olabi-lirler. Bu nedenle özelikle uzun süreli antibiyotik kullanılması planlanan has-talarda başlangıçta ve belli aralıklarla böbrek fonksiyon testlerinin kontrol edilmesi gerekmektedir.

Diüretikler: Diüretikler, vücuttan fazla sıvıyı uzaklaştırmayı sağlayan ilaçlardır. Ancak sık ve/veya aşırı kulla-nıldığında vücutta su eksikliği ile elekt-rolit dengesizliğine yol açarak böbrek-lere zarar verebilmektedir. Bu nedenle diüretik ilaçların dozunun ayarlanması ve tedavinin takibi doktor kontrolünde olmalıdır.

Radyokontrast ajanlar: Hastalık-ların tanısı ve takibi için yararlandığı-mız bazı görüntüleme yöntemlerinde kullanılan radyokontrast maddeler böbreklere hasar verebilir ve akut böb-rek yetmezliğinin gelişmesine neden olabilir. Bu açıdan riskli olan hastaların belirlenerek, tetkikin yapılmasının ris-

kyarar oranı değerlendirilmeli ve riskli hastalarda tetkik öncesi yeterli sıvı alı-mının sağlanması ve diğer nefrotoksik ajanların kesilmesi ile risk minimalize edilmeye çalışılmalıdır. Sonuç olarak, birçok reçeteli veya reçetesiz kullanı-lan ilacın böbrekler için ciddi bir tehdit oluşturduğu inkâr edilemez bir ger-çektir. Diğer bir gerçek ise tüm dün-yada böbrek hastalığının ciddi bir artış gösterdiğidir. Elbette böbrek hastalı-ğının tek nedeni ilaçlar değildir ancak tüm dünyada bu ilaçların kullanımının belirgin düzeyde arttığı düşünülürse bu ilaçların böbrek hastalarındaki bu artışa önemli bir oranda katkıda bulun-duğu olasıdır. Bu nedenle gereksiz ve kontrolsüz ilaç kullanımından kaçınıl-malıdır.

Sağlık

Elbette böbrek hastalığının tek nede-ni ilaçlar değildir ancak tüm dünyada bu ilaçların kullanımının belirgin dü-zeyde arttığı düşünülürse bu ilaçların böbrek hastalarındaki bu artışa önemli bir oranda katkıda bulunduğu olasıdır. Bu nedenle gereksiz ve kontrolsüz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 43

Page 46: Sayı 11 | Mesai Dergisi

44 < MESAİ > Sayı 11 / 2015

Faaliyetler

TAÇDER’DE HİJYENEĞİTİMİ VERİLDİ

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde, Trakya Yıl-dırım Aktif Çalışanlar Derneği (TAÇDER) ve Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle aşçı ve servis görevlisi (garson) olarak çalışanla-ra hijyen eğitimi verildi. Derneğin seminer salonunda, biyoloji öğretmeni Buse Mertol tarafından verilen eğitim sonunda başarılı olanlar belge alacak.

Öğretmen Mertol, yaptığı açıklamada, “İnsan, her anlamıyla çok değerli. Verilen hijyen eği-timleriyle insanlara sağlıklı bir yaşam ve üretim için bilinç kazandırılıyor. Çorlu’nun fabrika bölgesi olduğu bilindiğinden, bu eğitim her kesime uygundur.” dedi. Hijyen Eğitimi Yönetmeliği’ne göre gıda üretim ve perakende işyerleri, insani tüketim amaçlı sular ve doğal mineralli suların üretimini yapan işyerleri, kaplıca, hamam, sauna, berber, kuaför, dövme ve pirsing yapılan yerler, masaj ve güzellik salonları ve benzeri yerler, otel, motel, pansiyon, misafirhane gibi yerler ve komisyon tarafından hijyen eğitimi verilmesi uygun görülen diğer iş kolları, eğitime katılarak belge almak zorunda. Bu belgeye sahip olmayanlar, çalışamayacak ve çalıştırılamayacak.

Faaliyetlerimiz

Page 47: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Faaliyetler

TÜM-İŞ DER Önce Meslek Öğretiyor Sonra İş Sahibi Yapıyor.

Kayseri Tüm İşçiler Derneği (TÜM-İŞ DER), açtığı kurslarla kursiyerleri önce meslek sahibi yapıyor, ardından da bu ki-şilerin istihdam edilmesini sağlıyor. Şu ana kadar 72 kursiyerden 35’i işe yerleştirildi.

Doğalgaz ve Katı YakıtAteşleme KursuTüm İşçiler Derneği, son olarak ihtiyaç

duyulan doğalgaz ve kalorifer ateşleme kursu açmaya karar verdi. Yeni kursla il-gili ön kayıtlar başladı. Kurs kapsamında 60 kişinin eğitileceği ve kursiyerlere Halk Eğitim Merkezi onaylı sertifika verileceği belirtildi.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 45

Page 48: Sayı 11 | Mesai Dergisi

> Sayı 11 / 201546 <46 <46 < MESAİMESAİMESAİ > Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 201> Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 20155> Sayı 11 / 2015

Faaliyetler

GüneydoğuÇalışanlarFederasyonundan Dernek ÜyelerineSıra Gecesi Şenliği

Gecede ağırlıklı olarak Şanlıurfa ve Gaziantep yörelerine yönelik türküler söylendi. Söylenen türkülere, katılımcılarda büyük bir coşkuyla eşlik etti. Yapılan etkinlikte, sıra gecelerinin vazgeçil-mez tatlarından çiğ köfte misafirlere ikram edildi. Katılımın yoğun olduğu programda Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Aktaş konuşma yaptı.

Page 49: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Faaliyetler

Sinerji ÇalışanlarKültür Ve DayanışmaDerneği Kaf DağcılıkVe Doğa Sporları Kulübü

Başlangıçta doğasever insanların, doğal güzellikleri yaşamak, kışın ölü olan doğanın canlanıp tekrar dirilişine şahitlik yapmak tek düze monoton egzoz kokulu yaşamların ardından eşsiz bir keyif veriyor ve her gün çoğalarak artan bir talep ile aktivitelerimize devam ediyoruz. İlk etapta Trekking-Doğa fotoğrafçılığı ile başlayan aktiviteler, kaya tırmanışı, moto-cross, ATV Off - Road, scuba dalış, yamaç paraşütü gibi etkinlikler de talep sayısına göre icra edilmekte

Yol kılavuzlarımız planlı ve kontrollü bir tempoda öğle molasına kadar her pa-zar bize keyifli bir yolculuk yaşatıyor. Öğle molamız ise tam bir Festival havası için-de geçiyor. İlk yağmurların düşmesinden sonra yakılacak kontrollü kamp ateşlerinin başında doyumsuz bir muhabbet ve farklı lezzetlerin tadını yaşayarak alırız hep bir-likte; odun ateşinde pişen demli çayların

hatta ellerinizle kömür ateşinde pişireceğiniz Türk kahvelerimizin de tadına alarak yaklaşık 1500 m yük-seklikte direksiz ve hiçbir çatlağı olmadan bizi saran o masmavi gökyüzünü seyre dalıyoruz ve kilometre-lerce uzağa gözümüzün alabildiğine bakıyoruz, ya-şadığımız şehre, nem ve egzoz dumanlarının altında koşuşturan bizler kendimize dışarıdan bakıyoruz.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 47

Page 50: Sayı 11 | Mesai Dergisi

48 <48 <48 < MESAİMESAİMESAİ > Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 2015> Sayı 11 / 2015

Faaliyetler

ÇocukKulübüFaaliyetleri

Tüm Çalışanlar Kültür ve Dayanışma Derneği Çocuk kulübü üe üyesi çocuklar Ankara’da akvaryum gezisi ve Elmadağ kayak merkezi ne gezi düzenledi

Ankara’da bulunan özel bir akvaryumu gezen çocuklar daha sonra Elmadağ kayak merke-zinde kızakla kayak yaparak eğlendi. Mangalda köfte ve sucukla öğle yemeği yiyen çocuklar semaverde hazırlanan çay içerek ısındılar. Dönüş yolunda kulüp üyesi çocuklarla sohbet eden yetkililer çocuklara kırtasiye malzemesi ve kitaptan oluşan hediye paketleri takdim etti.

Page 51: Sayı 11 | Mesai Dergisi
Page 52: Sayı 11 | Mesai Dergisi

Şehit Daniş Tunalıgil Sok.No:2/25-26 Maltepe / Ankara

+90 312 229 79 73

[email protected]

twitter.com/TucafTR

www.tucaf.org

Çalışmak haya�ır...A�empting is life...

∞ Çalışanların bilgi, beceri ve ahlaki seviyelerini arttırmak...∞ Mesleki alanda yetişmiş eleman hazırlayarak istihdamı arttırmak... ∞ Çalışanların verimliliğini ve kariyerlerini yükseltici etkinlikleri desteklemek...∞ Çalışanların kişisel ve mesleki gelişimlerinin, çalışma kültürünün, iş ahlakının ve iş etiğinin oluşmasına katkıda bulunmak...∞ Çalışanların haklarını mülayemetle savunmak...

TEMEL İLKELERİMİZDİR.

YETİŞMİŞELEMAN

ÇALIŞANHAKLARI

İSTİHDAM

GÜÇ BİRLİĞİ

HEDEF

Şirinevler Mah. MithatpaşaCad. No:1 Aker Plaza B BlokKat:3 Bahçelievler / İstanbul

+90 212 503 33 51

[email protected]

twitter.com/MihverTR

www.mihver.org.tr

Aşağı Yoncalık Mah. KadıoğluSok. No:20/3 Yakutiye / Erzurum

+90 442 214 00 57

[email protected]

twitter.com/Docaf25

www.docaf.org

İncilipınar Mah.Muammer Aksoy Bul.FH İş Merkezi 3.Kat No:5Şehitkamil / Gaziantep

[email protected]

twitter.com/Gucaf

www.gucaf.org.tr

Yeşillik Cad. No:169 Kat:2-3Karabağlar / İzmir

+90 232 276 75 70

[email protected]

twitter.com/Tumcadef

www.tumcadef.org

Şehit Daniş Tunalıgil Sok. No:2/27 Maltepe / Ankara

www.mulkon.org

www.mulkon.tv

+90 312 229 79 73

[email protected]

twitter.com/MulkonTR

facebook.com/TRmulkon

youtube.com/MulkonTR