Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
SELÇUKLULAR TARİHİ
TARİH LİSANS PROGRAMI
PROF. DR. MUHARREM KESİK
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ
2
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ
TARİH LİSANS PROGRAMI
SELÇUKLULAR TARİHİ
Prof. Dr. Muharrem Kesik
I
ÖNSÖZ
Bu çalışmayı hazırlarken Selçuklu Tarihi’nin en önemli kaynaklarından ve Türkiye’de
önde gelen Büyük Selçuklu tarihçilerinin eser ve makalelerinden istifade ettik. Özellikle Prof.
Dr. Osman Turan, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Prof. Dr. M. Altay Köymen, Prof. Dr.
Erdoğan Merçil ve Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın gibi yurdumuzun en önemli Selçuklu
tarihçilerinin eserlerinden ve çalışmalarından yararalandık.
Bu kitabı sunuş amacımız, daha çok üniversitelerimizin tarih bölümlerinde
okutulmakta olan Selçuklu Tarihi dersleri için bir ders kitabı olması, tarih öğretmenleri için
bir başvuru kitabı ve yine tarihimizin bu dönemine ilgi duyan tarihseverlerin yararlanmasıdır.
Eseri, gerçekte beş bölüm halinde düzenlemiştik; birinci bölümde Selçuk Bey ve
ailesinden, Selçukluların tarih sahnesine çıkışları ve devlet kurmak için verdikleri
mücadelelerin yer aldığı Kuruluş Devri, ikinci bölümde Büyük Selçuklu Devleti’nin
Yükselme Devri başlığı altında Sultan Alp Arslan ve Sultan Melikşah dönemleri ele
alınmıştır. Üçüncü bölüm ise, vezir Nizâmü’l-Mülk ve Sultan Melikşah’ın ard arda ölümleri
sonucu devletin içine düştüğü buhran dönemi ile toparlanma süreci işlenmiş ve bu bölümde
Sultan Berkyaruk ve Sultan Muhammed Tapar’ın saltanat devirleri anlatılmıştır. Yeniden
Yükseliş Devri başlığını taşıyan dördüncü bölümde Sultan Sencer’in saltanat dönemi
olaylarına yer verilmiştir. Beşinci bölümde Teşkilat ve İdare başlığı altında Selçuklularda
devlet, divan, saray, taşra teşkilatları anlatılamaya çalışılmıştır. Ancak ondört haftadan oluşan
İzlence’ye uygun olması için sonradan konuları yeniden düzenlemek suretiyle ondört haftalık
bir plan yaptık. Kitabın İçindekiler Bölümü bu şekilde ortaya çıkmış oldu.
Bu kitap, bir ders kitabı olduğu için gereksiz ayrıntılardan kaçınmaya çalıştık ve daha
çok ana konumuz olan Büyük Selçuklu Tarihi’nin esasını, önemli alt başlıkşarını incelemeye
çalıştık.
Eserin yazımı sırasında bazı teknik konulardaki yardımlarından dolayı başta Şeyhmus
Nayır olmak üzere tüm asistan ve öğrencilerime teşekkür ederim.
Beyazıt 2014 Muharrem KESİK
II
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................................................ I
KISALTMALAR ......................................................................................................... VI
YAZAR NOTU ......................................................................................................... VIII
1. SELÇUKLU TARİHİNİN KAYNAKLARI .............................................................. 1
1.1. Selçuklu Vekâyinameleri (Doğrudan Selçukluları Anlatan Kaynaklar) ................. 7
1.2. Genel Dünya Tarihleri içinde Selçuklular ............................................................... 7
1.3. Ermeni Kaynakları................................................................................................... 8
1.4. Süryani Kaynakları .................................................................................................. 9
1.5. Araştırma Eserler ..................................................................................................... 9
2. SELÇUK AİLESİNİN KÖKENİ VE TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI ...................... 20
2.1. Selçuklular'ın Sâmânîler İle İlişkileri .................................................................... 28
2.2. Selçuklular'ın Karahanlılar ve Gazneliler İle İlişkileri, Çağrı Bey'in Doğu .......... 31
2.3. Selçukluların Hârezm’e Göç Etmeleri ................................................................... 34
2.4. Selçuklular’ın Horasan'a Göçü ve Gaznelilere Karşı Yapılan Nesâ Savaşı .......... 35
2.5. Talhâb Savaşı......................................................................................................... 36
2.6. Dandânakan Savaşı ve Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu ......................................... 39
2.7. Çağrı Bey’in Faaliyetleri ve Ölümü ...................................................................... 41
2.8. Musa (İnanç) Yabgu’nun Faaliyetleri ................................................................... 43
3. SULTAN TUĞRUL BEY DÖNEMİ ....................................................................... 53
3.1. İran Fetihleri .......................................................................................................... 60
3.2. Sultan Tuğrul Bey Zamanında Türkmenler'in Anadolu’da Faaliyetleri ................ 61
3.3. İbrahim Yınal'ın Anadolu'ya Gönderilmesi ........................................................... 64
3.4. İbrahim Yınal'ın İsyanı .......................................................................................... 67
3.5. Tuğrul Bey Zamanındaki Diğer Fetihler ............................................................... 67
3.6. Tuğrul Bey'in Anadolu Seferi ................................................................................ 68
3.7. Tuğrul Bey Zamanında Selçuklu Melik ve Emîrlerinin Anadolu’daki Faaliyetleri
.................................................................................................................................................. 68
3.8. Sultan Tuğrul Bey'in Bağdat'a Gelişi .................................................................... 71
3.9. Selçuklu Meliklerinin Tuğrul Bey’e Karşı İsyanları ............................................. 74
3.10. Halifenin, Besâsîrî'nin Eline Esir Düşmesi ve Tuğrul Bey Tarafından Kurtarılışı
.................................................................................................................................................. 75
3.11. Melik Kutalmış’ın İsyanı ..................................................................................... 76
III
3.12. Sultan Tuğrul Bey'in Halifenin Kızı ile Evlenmesi ve Ölümü ............................ 77
4. SULTAN ALP ARSLAN DÖNEMİ (1063-1072) ................................................... 88
4.1. Alp Arslan ile Melik Kutalmış’ın Büyük Selçuklu Tahtı İçin Giriştiği Mücadele 94
4.2. Birinci Kafkasya ve Doğu Anadolu Seferi .......................................................... 104
4.3. Melik Kavurd ve İlk İsyanı .................................................................................. 106
4.4. Anadolu’da Düzenlenen Fetih ve Akınlar (1065 – 1068) ................................... 109
4.5. Sultan Alp Arslan’ın İkinci Kafkasya Seferi ....................................................... 111
4.6. Bizans'ın Türk Akınlarını Durdurma Çabaları .................................................... 112
4.7. Kavurd'un İkinci İsyanı ....................................................................................... 113
4.8. Selçuklu Emîrlerinin Anadolu’ya Akınları ......................................................... 114
5. MALAZGİRT ZAFERİ VE SULTAN ALP ARSLAN’IN ÖLÜMÜ .................... 125
5.1. Malazgirt Savaşı .................................................................................................. 131
5.2. Sultan Alp Arslan'ın Türkistan Seferi ve Ölümü ................................................. 140
6. SULTAN MELİKŞÂH DÖNEMİ (1072-1092) ..................................................... 148
6.1. Selçuklu Devleti'ne Saldırılar ve Kavurd'un İsyanı ............................................. 154
6.2. Suriye'nin Fethi .................................................................................................... 158
6.3. Sultan Melikşâh Devrinde Anadolu .................................................................... 161
6.4. el–Cezîre ve Suriye Olayları, Melikşâh'ın Bağdat'ı Ziyareti ............................... 164
6.5. Sultan Melikşâh’ın Gürcistan Seferleri ............................................................... 165
6.6. Diyarbekr'in Fethi ve Mervânî Devleti'nin Ortadan Kaldırılışı ........................... 166
6.7. Tekiş'in İsyanları ................................................................................................. 168
6.8. Karahanlılar ile İlişkiler ....................................................................................... 168
6.9. Hicaz ve Yemen'in Zaptı ..................................................................................... 169
7. SULTAN MELİKŞAH II: BÂTINİLERLE MÜCADELE VE NİZÂMÜLMÜLK
İLE SULTAN ARASINDAKİ GERGİNLİK ........................................................................ 178
7.1. Bâtınîler ve Karmatîler ile Mücadele .................................................................. 184
7.2. Melikşâh ile Nizâmül–Mülk Arasındaki Gerginlik ve Vezîrin Ölümü ............... 186
7.3. Sultan Melikşâh'ın Ölümü ................................................................................... 187
8. SULTAN MELİKŞAH’IN ÖLÜMÜ SONRASINDA MEYDANA GELEN TAHT
MÜCADELELERİ VE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN FETRET DEVRİ ............................. 198
8.1. Sultan Berkyaruk – Arslan Argun Mücadelesi .................................................... 206
9. SULTAN BERKYARUK DÖNEMİ (1095-1104) ................................................ 214
9.1. Karahanlılar ve Gazneliler ile İlişkiler ................................................................ 220
9.2. Kirman Selçuklu Melikliği ile İlişkiler................................................................ 221
IV
9.3. Haçlılar ile Mücadeleler ...................................................................................... 221
9.4. Bâtınîlerle Yapılan Mücadeleler.......................................................................... 222
9.5. Berkyaruk – Muhammed Tapar Mücadelesi ....................................................... 223
10. SULTAN MUHAMMED TAPAR DÖNEMİ (1105-1118)................................. 237
10.1. Anadolu'nun Durumu ve Haçlılar ile Mücadele ................................................ 243
10.2. Gürcüler'le Mücadele ........................................................................................ 247
10.3. Hille Emîri Sadaka'nın Öldürülmesi .................................................................. 247
10.4. Atabeg Çavlı'nın Fars ve Kirmân'daki Faaliyetleri ........................................... 248
10.5. Karahanlılar ve Gazneliler İle İlişkiler .............................................................. 248
10.6. Bâtınîler ile Mücadele ve Muhammed Tapar'ın Ölümü .................................... 249
11. SULTAN SENCER DÖNEMİ I (1118-1157) KATVAN SAVAŞINA KADAR 258
11.1. Halife Müsterşid – Mahmûd İttifakı ve Sultan Sencer ...................................... 265
11.2. Batı’da Yeni Olaylar.......................................................................................... 266
11.3. Sultan Sencer’in Gazne Üzerine Seferi ............................................................. 269
11.4. Sultan Sencer ve Karahanlılar ........................................................................... 270
11.5. Hârezmşâh Atsız’ın İsyanı ................................................................................ 271
12. SULTAN SENCER DÖNEMİ II: KATVAN SAVAŞI VE SONRASINDA
SULTAN SENCER ................................................................................................................ 279
12.1. Katvan Savaşı (9 Eylül 1141) ............................................................................ 285
12.2. Katvan Savaşı Sonrası Hârezm Seferleri ........................................................... 286
12.3. Büyük Selçuklu İmparatorluğu – Gûrlular Münasebeti .................................... 288
12.4. Oğuz İstilası ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun Yıkılışı ............................ 288
13. TEŞKİLAT VE İDARE ....................................................................................... 301
13.1. Devlet Teşkilatı ................................................................................................. 307
13.1.1. Hükümdârın Görev ve Yetkileri.............................................................. 307
13.1.2. Hükümdârlık Alametleri ......................................................................... 307
13.2. Dîvân Teşkilâti .................................................................................................. 309
13.2.1. Dîvân–ı A‘lâ ............................................................................................ 309
13.2.2.Diğer Dîvânlar .......................................................................................... 310
13.3. Saray Teşkilati ................................................................................................... 311
14. TEŞKİLAT VE İDARE II .................................................................................... 322
14.1. Taşra Teşkilatı ................................................................................................... 329
14.1.1. Taşrada Bulunan İdareciler ..................................................................... 329
14.2. Adliye Teşkilatı ................................................................................................. 330
V
14.2.1. Kâdı’l–Kudât ve Kadılar ......................................................................... 330
14.2.2. Emîr–i Dâdlar .......................................................................................... 330
14.2.3. Kadı–askerler .......................................................................................... 330
14.3. Posta (Berîd) Teşkilatı ...................................................................................... 331
14.4. Ordu Teşkilati .................................................................................................... 331
14.4.1. Selçuklu Ordusunu Meydana Getiren Unsurlar ...................................... 332
14.4.2. Rütbe ve Dereceler .................................................................................. 335
14.4.3. Ordunun Savaş Düzeni ............................................................................ 335
14.4.4. Zeredhâne ve Silâhlar .............................................................................. 335
VI
KISALTMALAR
age adı geçen eser
agm, adı geçen makale
a.mlf aynı müellif
AÜDTCF Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Bk / bk. bakınız
C cild
Çev. Çeviren
DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
Ed / ed.. Editör
EI 2 Encylopedia of Islam, Second Edition
hak. Hakkında
haz. Hazırlayan
İA İslâm Ansiklopedisi
İÜEF İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Krş. / krş. Karşılaştırınız
Ktp. Kütüphane-Kütüphanesi
nr. Numara
nşr. Neşreden
VII
s. Sayfa
SAD Selçuklu Araştırmaları Dergisi
Sy. Sayı
TAD. Tarih Araştırmaları Dergisi
TD Tarih Dergisi
TED Tarih Enstitüsü Dergisi
THİTM Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası
TM Türkiyat Mecmuası
TOEM Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası
trc. Tercüme / Tercüme eden
TTK Türk Tarih Kurumu
vd. ve devamı / ve diğerleri
vr. Varak
vs. vesaire
yay. Yayınlayan / yayınları
VIII
YAZAR NOTU
Kıymetli okur ve öğrencilerim, elinizdeki bu kitap daha çok bir ders kitabı olarak
düzenlenmiştir. Bu nedenle içinde konu anlatımlarının yanı sıra öğrencilerimizin işini
kolaylaştıracak ve konuların daha iyi anlaşılmasını sağlayacak yardımcı başlık ve bölümler
ilave edilmiştir. Dersimizde başarılı olabilmek için bu başlık ve bölümlerden yararlanmayı
ihmal etmeyiniz. Sınavlarınıza hazırlanırken başlıca çalışma kaynağınızın bu ders kitabı
olduğunu unutmayınız.
1
1. SELÇUKLU TARİHİNİN KAYNAKLARI
2
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
1.1. Selçuklu Vekayinâmeleri
1.2. Genel Dünya Tarihleri İçinde Selçuklular
1.3. Ermeni Kaynakları
1.4. Süryani Kaynakları
1.5. Araştırma Eserler
3
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sadece Selçuklular’ı anlatan kaynak eserler nelerdir?
2) Büyük Selçuklularla çağdaş olup onların siyasi hayatı hakkında bilgi veren
kaynaklar hangileridir?
4
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
1.1.Selçuklu Vekayinâmeleri Doğrudan doğruya
Selçukluları ve Selçuklu
tarihini ele alan kaynak
eserleri ve yazarlarının
öğrenilmesi
Ders notlarında “Selçuklu
Tarihinin Kaynakları”
bölümünün okunması ve
bölüm sonunda verilen
ayrıntılı kaynakçaya dikkat
edilmesi
1.2. Genel Dünya Tarihleri
İçinde Selçuklular
Yaradılıştan, telif edildikleri
döneme kadar tarihi olayları
ele alan eserlerin
belirlenmesi ve yazarlarının
belirlenmesi
Ders notlarında “Selçuklu
Tarihinin Kaynakları”
bölümünün okunması ve
bölüm sonunda verilen
ayrıntılı kaynakçaya dikkat
edilmesi
1.3. Ermeni Kaynakları Selçukluları anlatan Ermeni
kaynaklarının belirlenmesi
Ders notlarında “Selçuklu
Tarihinin Kaynakları”
bölümünün okunması ve
bölüm sonunda verilen
ayrıntılı kaynakçaya dikkat
edilmesi
1.4. Süryani Kaynakları Selçuklu tarihinin Süryani
kaynaklarının belirlenmesi
Ders notlarında “Selçuklu
Tarihinin Kaynakları”
bölümünün okunması ve
bölüm sonunda verilen
ayrıntılı kaynakçaya dikkat
edilmesi
1.5. Araştırma Eserler Ülkemizde Selçuklu tarihi
alanında araştırma yapan
tarihçilerin ve eserlerinin
belirlenmesi
Ders notlarında “Selçuklu
Tarihinin Kaynakları”
bölümünün okunması ve
bölüm sonunda verilen
ayrıntılı kaynakçaya dikkat
edilmesi
5
Anahtar Kavramlar
Selçuklular, Vekayinâmeler, Reşidüddin, İbnü’l-Esir, Bundari, Ravendi, el-Hüseyni
6
Giriş
Selçuklular’ın tarih sahnesine çıkışı, devletlerini kurarken Gazneliler, Karahanlılar ve
Abbasîler ile ilişkileri dönemin çağdaş kaynaklarına yansımıştı. Bunların bir kısmı Arapça ve
Farsça yazılan İslâmî kaynakları oluştururken; diğerleri Ermeni, Süryani ve Bizans gibi
Hıristiyan kökenlidirler. Bu bölümde bunların en önemlileri ele alınacaktır.
7
1. SELÇUKLU TARİHİNİN KAYNAKLARI
1.1. Selçuklu Vekâyinameleri (Doğrudan Selçukluları Anlatan
Kaynaklar)
Selçuklu tarihi denilince akla gelen ilk eser Nizamülmülk’ün Farsça yazdığı
Siyasetnâme adlı eseridir. Bu eser sultana devlet yönetiminde nasihatlar içeren çeşitli tarihi
olayları içermektedir. Eser Türkçeye tercüme edilmiştir.( Siyâset-nâme (trc. M.Altay
Köymen, Ankara 1982)
Selçukluların kuruluş devri için önemli kaynaklardan biri de Beyhâkî’nin (Tarih-i
Beyhakî, I-II, nşr. Said Nefisi, Tahran 1342) eseridir.
Bundarî’nin (öl. 1243) Irak ve Horasan Selçukluları adıyla tercüme edilen eseri ise
Selçuklu tarihinin önemli kaynakları arasındadır. Aslen İsfahanlı olan Bundarî’nin hayatı
hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Miladi 1174 (h. 569) yılına kadar olan olayları içeren
Arapça bir kaynak eserdir. (Bundârî, Zübdetü’n–Nusra ve Nuhbetü’l–usra, nşr. M. Th.
Houtsama, I’Histoire des Seldjoucides, Leiden 1889; trc. Kıvâmeddin Burslan, Irak ve
Horasan Selçukluları Tarihi, İstanbul 1943.)
Kısa adı el-Hüseynî olan Sâdruddîn Ebu’l-Hasan Ali İbn Nâsır İbn Ali el-Hûseynî’nin
(öl. 1194), Ahbârüd-Devleti’s-Selçukiyye adlı Arapça eseri Selçuklular’ı ele alan hususi
tarihlerden biridir. Selçuk Bey’den başlayıp Irak Selçukluları’nın kuruluş ve yıkılışlarına
kadar olan tarihi olayları ele alır (1194 yılına kadar olan olaylar). (el-Hüseyni, Ahbârüd-
Devleti’s-Selçukiyye, trc. Necati Lugal, Ankara 1943)
Muhammed b. Ali b. Süleyman er-Râvendî (öl. 1206-1207 sonrası) 1181 yılında Irak
Selçuklularının son hükümdarı Sultan Tuğrul’un hizmetine girdi. Bu devletin yıkılmasından
sonra Anadolu'ya geldi ve Türkiye Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci
saltanatında (1205-1211) eseri Râhat-üs- Sudûr ve Âyet-üs-Sürûr’u ona sundu. Eser 1194
yılına kadar olan Selçuklu tarihini içeren Farsça bir kaynaktır (Râhat-üs- Sudûr ve Âyet-üs-
Sürûr, çev. Ahmed Ateş, TTK Yayınları, Ankara 1943.)
Oldukça geç bir devirde yazılan Ahmed b. Mahmûd’un (öl. 977 /1569-70), Türkçe
Selçuk-nâmesi’nde daha çok Büyük Selçuklular hakkında bilgi verilmektedir. Türkiye
Selçukluları, Irak ve Kirman Selçukluları hakkında kısa bilgiler bulunmaktadır. Eser Erdoğan
Merçil tarafından yayınlanmıştır (Ahmed b. Mahmûd, Selçuk-nâme, haz. Erdoğan Merçil,
İstanbul 2012, ilk baskısı Selçuk-nâme, (haz. Erdoğan Merçil), İstanbul 1977, I-II).
1.2. Genel Dünya Tarihleri içinde Selçuklular
Azimî (öl.1161) Halep’te dünyaya gelmiştir. Musul Atabeyi İmadeddin Zengî’ye ithaf
ettiği Tarihü’l-Azîmî adlı eseri genel dünya tarihi niteliğindedir. Yaradılıştan 1144 yılına
kadar dünya tarihini anlatır. Eserin Selçuklularla ilgili kısmı yayınlanmıştır (Azîmî, Azimî
Tarihi Selçuklularla İlgili Bölümler ( H. 430- 538 = 1038 /39 - 1143/ 44), nşr. ve trc. Ali
8
Sevim, Ankara 1988.)
İbnü’l-Esîr (öl.1233) İslâm tarihçilerinin en ünlülerinden biridir. el-Kâmil fi’t-Tarih
adlı eseri ortaçağ tarihi için vazgeçilmez kaynaklar arasındadır. Genel dünya tarihi olan eser
yaradılıştan 1231 yılına kadar geçen olayları içerir. el-Kâmil Türkçeye tercüme edilmiştir.
Eserin Selçuklularla ilgili olan X-XII. cildleri arası Abdülkerim Özaydın tarafından tercüme
edilmiştir (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, trc. A. Ağırakça-A. Özaydın, İslâm Tarihi İbnü’l-
Esîr El-Kâmil Fi’t- Tarih Tercümesi, İstanbul 1987.
İbnü’l-Adîm (öl.1262) Halep’te dünyaya gelmiştir. Eseri, Buğyetü’t-Taleb fî Tarihi
Haleb, Haleb’te ve yakın çevresinde bulunan ünlü kişilerin biyografilerini anlatmaktadır.
Eserin Selçuklularla ilgili olan kısımları Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İbnü’l-Adîm,
Buğyetü’t-taleb fî tarihi Haleb, (nşr. Ali Sevim), Bugyat At - Talab Fî Târîh Halab,
Selçuklularla İlgili Hal tercümeleri, Ankara 1976).
İlhanlı vezirlerinden Reşidüddin Fazlullah (öl. 1311) İslâm tarihinin önemli tarihçileri
arasındadır. Cami‘ü’t-Tevârih adlı eseri genel dünya tarihidir. Selçuklular’ın anlatıldığı kısım
tek başına ayrı bir eser oluşturabilecek şekilde yazılmıştır. Eserin Selçuklular ile kısmı
neşredilip tercüme edilmiştir (Reşîdü’d-dîn Fazlullah, Cami’üt-Tevârih, çev. Erkan Göksu -
H. Hüseyin Güneş, Cami’üt-Tevârih Selçuklu Devleti, İstanbul 2010).
İbnü’l-Cevzî’nin (öl.1200), el–Muntazam fî târîhi’l–mülûk ve’l–ümem adlı eseri
Selçuklu-Abbasî ilişkileri için önemli bir kaynaktır. İbnü’l- Cevzî, Bağdat’ta dünyaya
gelmiştir. Eserinin Selçuklularla ilgili kısmı tercüme edilmiştir (İbnü’l-Cevzî, el–Muntazam fî
târîhi’l–mülûk ve’l–ümem, trc. Ali Sevim, İbnü’l-Cevzî’nin el–Muntazam Adlı Eserinde
Selçuklularla İlgili Kısımlar,(h.430-485-1038-1092),cilt XXVI sayı 30, Ankara 2005).
Sıbt İbnü’l-Cevzî’nin baslangıçtan 1257 (654) yılına kadar olan olayları anlattığı
Mir’âtü’z-zamân fî târihi’l-a‘yân adlı eserinde Suriye’de Büyük Selçuklular ile Bâtınîler
arasında yaşanan hadiseler ve Bâtınîler tarafından katledilen şahsiyetler hakkında bilgiler
mevcuttur. Eser neşredilmiş ve bazı bölümleri Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Sıbt İbnü’l-
Cevzî, Mir’âtü’z–Zaman Fî–Tarihi’l–Âyan, nşr. Ali Sevim, Belgeler, cilt XIV sayı 18,
Ankara 1992).
Hamdullah Müstevfî Kazvînî, Târih-i Güzide, Tahran 1339.
XVII. yüzyılda Müneccimbaşı Ahmed Dede tarafından telif edilen “Câmî’ü’d-Düvel”
isimli eser oldukçe geç bir dönemde (Muahhar) yazılmış olmasına râğmen, Müneccimbaşı’nın
kullandığı kaynaklardan bazıları günümüze kadar gelemediğinden, Câmî’ü’d-Düvel, Selçuklu
tarihi için önemli bir eser özelliğindedir. Bu eser günümüz Türkçesine çevrilerek
yayınlanmıştır (Müneccimbaşı, Câmiu’d-düvel, nşr. ve trc. Ali Öngül, Câmiu’d-Düvel
Selçuklular Tarihi Anadolu Selçukluları ve Beylikler, İzmir 2001, I-II).
1.3. Ermeni Kaynakları
Urfalı Mateos’un Vekâyinâmesi, 952-1136 yılları arasındaki olayları ele almaktadır; bu
9
esere zeyl (ek) yazan Papaz Grigor, esere 1162 yılına kadar gelen olayları eklemiştir (Urfalı
Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi Ve Papaz Grigor’un Zeyli, trc. Hrant D. Andreasyan,
Ankara 1962.)
Vardan Vartapet, Cihan Tarihi, (trc. Hrant D. Andreasyan), “Türk Fütuhatı Tarihi”,
Tarih Semineri Dergisi, İstanbul 1937, I / 2.
1.4. Süryani Kaynakları
Süryani Mikhail’in Vekâyinâmesi, Anadolu’da kaleme alınan önemli bir Selçuklu
kaynağıdır (Süryani Mikhail, Khronik, nşr. ve trc. J.B. Chabot, Chronique de Michel le
Syrien, Patriarche jacobite d’Antioche(1116-99), Paris 1899-1924, trc. Hrant D. Andreasyan,
Suryani Patrik Mihail’in Vekayinâmesi 1042 - 1195, Ankara 1944, II, -TTK.’da henüz
yayımlanmamış tercüme-).
Anonim Süryani Vekayinâmesi, (nşr. J.B. Chabot), Chronicon (syriacum) ad annum
chr. 1203/4 pertinens, Corpus Scriptorum Christianorum Oriantalium, Paris 1918, (trc. A.S.
Tritton), “The First and Second Crusades from an Anonymos Syriac Chronicle”, JRAS.,
January s. 69-101, April s. 273-305, London 1993).
Malatyalı olan Ebu’l-Ferec’in eseri Süryanice yazılmış genel dünya tarihidir, 1286’ya
kadar gelen olayları içermektedir (Ebu’l-Ferec (Bar Hebraeus), Abû’l-Farac Tarihi, çev.
Ömer Rıza Doğrul, Ankara 1987, I-II.).
1.5. Araştırma Eserler
Selçuklu tarihi alanında öne çıkan tarihçilerden biri Mehmet Altay Köymen’dir. Büyük
Selçuklu İmparatorluğu Tarihi adlı 3 cildlik önemli bir çalışması bulunmaktadır. Bu
çalışmalarda Selçukluların Kuruluş Devri, Alp Arslan ve Zamanı ile Sencer dönemleri ele
alınmaktadır (M. Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, I-III, V,Ankara 2010).
Yine Köymen’in Selçuklu Devri Türk Tarihi (Ankara, 1998) adlı bir başka çalışması
daha bulunmaktadır.
İbrahim Kafesoğlu’nun Sultan Melikşah Devri’nde Büyük Selçuklu İmparatorluğu,
İstanbul 1953, adlı çalışması Selçuklu tarihi için önemli monografik çalışmalar arasındadır.
Kafesoğlu’nun Selçuklular Tarihi, İstanbul 1972 tarihli çalışması Selçuklu tarihini farklı bir
şekilde ele almaktadır. Kafesoğlu’nun “Selçuk’un Oğulları ve Torunları”, Türkiyat Mecmuası,
XII, İstanbul 1958 adlı makalesi ile Selçuk Bey’in oğulları ve torunları hakkında ana
kaynaklar yardımıyla yazılan en önemli çalışmalardan biridir.
Abdülkerim Özaydın’ın Berkyaruk ve Sultan Muhammed Tapar devirlerini ele aldığı
monografik çalışmaları, Selçukluların Alp Arslan sonrası yaşadığı taht mücedelelerini
Selçuklu siyasi tarihi yanında devlet teşkilatını da incelemektedir (Abdülkerim Özaydın,
Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511 /1105-1118), Ankara 1990; a.mlf.,
Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi 485-498 / 1092-1104, İstanbul 2001).
10
Erdoğan Merçil’in Fars Atabegleri Salgurlular, Ankara 1975; Kirman Selçukluları,
İstanbul 1980 ve Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara 1989 adlı çalışmaları Selçuklu tarihinin az
bilenen yönlerini ele almaktadır. Müslüman Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 2012 adlı
çalışması Selçukluların da aralarında bulunduğu Türk Devletleri ve beyliklerin incelendiği
genel bir çalışmadır. Ali Sevim ile ortak hazırladığı bir başka çalışmasında ise çeşitli
bölgelerde kurulan Selçuklu Devletleri Tarihi anlatılmaktadır (Merçil, Selçuklu Devletleri
Tarihi, Ankara 1995). Selçuklular’da Hükümdarlık Alâmetleri, TTK, 2007 ve Selçuklular’da
Saraylar ve Saray Teşkilâtı, İstanbul 2011, adlı çalışmalarıyla Selçuklular’ın hükümdarlık
anlayışları, kullandıkları unvan ve lakaplar ile Selçuklu Saray teşkilatının yapısı ele alınmıştır.
Ayrıca ders kitabı olarak hazırlanan bir başka çalışmasında Büyük Selçuklu Devleti’nin siyasi
tarihi kısa olarak anlatılmıştır ( Büyük Selçuklu Devleti, Nobel Yayınları, 2014)
Selçuklu tarihinin önemli simalarından biri de Osman Turan’dır. Türkiye Selçuklu
tarihi ile ilgili olarak önemli çalışmalar yapan Turan’ın Büyük Selçuklu tarihi ile ilgili de bir
çalışması bulunmaktadır. Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, İstanbul 1993 adlı bu
çalışma Büyük Selçuklu tarihinin önemli araştırmalardan biridir.
Muharrem Kesik’in At Üstünde Selçuklular, İstanbul 2011 adlı çalışması Selçuklu
ordusu ve savaş taktiklerini ele almaktadır. Muharrem Kesik’in bir diğer eseri ise Malazgirt
Savaşı’nın sebep ve sonuçlarının incelendiği 1071 Malazgirt Savaşı, İstanbul 2013 adlı
çalışmasıdır.
11
Uygulamalar
-Selçuklu tarihinin kaynaklarını anlatan akademik çalışmaları araştırınız.
-Selçuklu tarihinin Arapça ve Farsça yazılan kaynaklarını listeleyiniz.
12
Uygulama Soruları
1) İbnü’l-Esîr’in el-Kâmil fi’t-Tarih adlı eseri hakkında bilgi veriniz.
2) Siyâsetname’nin yazılış amacı nedir, kim tarafından yazılmıştır?
3)Selçuklu tarihinin Hristiyan kaynakları nelerdir?
13
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Selçuklu tarihinin ana kaynakları ve ülkemizde Büyük Selçuklu tarihi konusunda
yazılan araştırma eserlerinin bibliyografik künyelerini ele aldık.
14
Bölüm Soruları
1) Aşağıdaki eserlerden hangisi bir Selçuklu Tarihi kaynağı sayılamaz?
a) Urfalı Mateos Vekâyi-Nâmesi
b) el-Kâmil Fî’t-tarih
c) Ebu’l-Ferec Tarihi
d) Bezm ü Rezm
e) Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukıyye
2) Aşağıdaki eserlerden hangisi bir Ermeni Kaynağı’dır?
a) el-Kâmil fi’t-tarih
b) Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukıyye
c) Urfalı Mateos Vekâyi-Nâmesi
d) Ebu’l-Ferec Tarihi
e) Zübdetü’n-Nusra
3) Aşağıdaki eserlerden hangisi orijinalinde Arapça olarak yazılmıştır?
a) el-Kâmil fi’t-tarih
b) Vardan Tarihi
c) Ebu’l-Ferec tarihi
d) Urfalı Mateos Vekâyi-Nâmesi
e) Süryani Mikhail Vekâyi-Nâmesi
4) Sultan Melikşah Devri’nde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953, adlı
kitabın yazarı aşağıdaki şıklardan hanhigisinde doğru olarak verilmiştir?
a) M. Altay Köymen
b) Abdülkerim Özaydın
c) İbrahim Kafesoğlu
d) Osman Turan
15
e) Erdoğan Merçil
5) Aşağıdakilerden hangisi bir Selçuklu tarihçisi değildir?
a) Erdoğan Merçil
b) Reşat Genç
c) Osman turan
d) İbrahim Kafesoğlu
e) M. Altay Köymen
6) Aşağıdaki Selçuklu kaynaklarından hangisinin dili Türkçe’dir?
a) İbnü’l-Esîr’in el-Kâmil fî’t –tarih’i
b) Râvendî’nin Râhatü’s-südûr’u
c) Urfalı Matos’un Vekâyinâme’si
d) Ahmed b. Mahmud’un Selçuknâme’si
e) Süryani Mikhail’in Vekâyinâme’si
7) Aşağıdaki eserlerden hangisi bir “Kaynak Eser” değildir?
a) el-Kâmil fî’t –tarih
b) Râhatü’s-südûr
c) Urfalı Matos Vekâyinâmesi
d) Anonim Selçuknâme
e) Selçuklu Devri Türk Tarihi
16
8)
I. el-Kâmil fî’t –tarih
II. Buğyetü’t-Taleb fî Tarihi Haleb
III.Urfalı Matos Vekâyinâmesi
IV. Mir’âtü’z-zamân fî târihi’l-a‘yân
V. el–Muntazam fî târîhi’l–mülûk ve’l–ümem
Yukarıda isimleri verilen Selçuklu Kaynakları’ndan hangisi diğerlerine göre
faklıdır?
a) I b) II c) III d) IV e) V
9) Aşağıdaki Selçuklu Tarihi Kaynakları’ndan hangisinin yazarı belli değildir?
a) el-Kâmil fî’t –tarih
b) Râhatü’s-südûr
c) Urfalı Matos Vekâyinâmesi
d) Anonim Selçuknâme
e) Mirâtü’z-zemân
10) Aşağıdakilerden hangisi Selçuklu Tarihi alanında eser veren
tarihçilerimizden biri değildir?
a) M. Altay Köymen
b) İbrahim Kafesoğlu
c) Osman Turan
d) Tayyip Gökbilgin
e) Abdülkerim Özaydın
Cevaplar
1d 2c 3a 4c 5b 6d 7e 8c 9d 10 d
17
Kaynakça
Selçuklu Vekâyinâmeleri
Ahmed b. Mahmûd, Selçuk-nâme, haz. Erdoğan Merçil, İstanbul 2012, ilk baskısı
için Ahmed b.Mahmud, Selçuk-nâme, (haz. Erdoğan Merçil), İstanbul 1977, I-II.).
Beyhâkî, Tarih-i Beyhakî, I-II, nşr. Said Nefisi, Tahran 1342.
Bundârî, Zübdetü’n–Nusra ve Nuhbetü’l–usra, nşr. M. Th. Houtsama, I’Histoire des
Seldjoucides, Leiden 1889; trc. Kıvâmeddin Burslan, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi,
İstanbul 1943.)
el-Hüseyni, Ahbârüd-Devleti’s-Selçukiyye, trc. Necati Lugal, Ankara 1943)
er-Râvendî, Râhat-üs- Sudûr ve Âyet-üs-Sürûr, çev. Ahmed Ate ş, TTK, Yayınları
Ankara 1943.)
Nizamü’l-Mülk, Siyâset-nâme, trc. M.Altay Köymen, Ankara 1982.
Genel Dünya Tarihi ve Bölge Tarihleri İçinde Selçuklular
Azîmî, Azimî Tarihi Selçuklularla İlgili Bölümler ( H. 430- 538 = 1038 /39 - 1143/
44), nşr. ve trc. Ali Sevim, Ankara 1988.)
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, trc. A. Ağırakça-A. Özaydın, İslâm Tarihi İbnü’l-Esîr
El-Kâmil Fi’t- Tarih Tercümesi, İstanbul 1987.
İbnü’l-Adîm, Buğyetü’t-taleb fî tarihi Haleb, (nşr. Ali Sevim), Bugyat At - Talab Fî
Târîh Halab, Selçuklularla İlgili Hal tercümeleri, Ankara 1976).
İbnü’l-Cevzî, el–Muntazam fî târîhi’l–mülûk ve’l–ümem, trc. Ali Sevim, İbnü’l-
Cevzî’nin el–Muntazam Adlı Eserinde Selçuklularla İlgili Kısımlar,(h.430-485-1038-
1092),cilt XXVI sayı 30, Ankara 2005).
Kazvînî, Hamdullah Müstevfî, Târih-i Güzide, Tahran 1339.
Müneccimbaşı, Câmiu’d-düvel, nşr. ve trc. Ali Öngül, Câmiu’d-Düvel Selçuklular
Tarihi Anadolu Selçukluları ve Beylikler, İzmir 2001, I-II).
Reşîdü’d-dîn Fazlullah, Cami’üt-Tevârih, çev. Erkan Göksu - H. Hüseyin Güneş,
Cami’üt-Tevârih Selçuklu Devleti, İstanbul 2010).
Sıbt İbnü’l- Cevzî, Mir’âtü’z–Zaman Fî–Tarihi’l–Âyan, nşr. Ali Sevim, Belgeler, cilt
XIV sayı 18, Ankara 1992).
18
Ermeni Kaynakları
Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi Ve Papaz Grigor’un Zeyli, trc. Hrant D. Andreasyan,
Ankara 1962.
Vartapet, Vardan, Cihan Tarihi, (trc. Hrant D. Andreasyan), “Türk Fütuhatı Tarihi”,
Tarih Semineri Dergisi, İstanbul 1937, I / 2.
Süryani Kaynakları
Anonim Süryani Vekayinâmesi, (nşr. J.B. Chabot), Chronicon (syriacum) ad annum
chr. 1203/4 pertinens, Corpus Scriptorum Christianorum Oriantalium, Paris 1918, (trc. A.S.
Tritton), “The First and Second Crusades from an Anonymos Syriac Chronicle”, JRAS.,
January s. 69-101, April s. 273-305, London 1993).
Ebu’l-Ferec (Bar Hebraeus), Abû’l-Farac Tarihi, çev. Ömer Rıza Doğrul, Ankara
1987, I-II.).
Süryani Mikhail, Khronik, nşr. ve trc. J.B. Chabot, Chronique de Michel le Syrien,
Patriarche jacobite d’Antioche(1116-99), Paris 1899-1924, trc. Hrant D. Andreasyan, Suryani
Patrik Mihail’in Vekayinâmesi 1042 - 1195, Ankara 1944, II, -TTK.’da henüz
yayımlanmamış tercüme-)
Araştırma Eserler
Kafesoğlu, İbrahim, Sultan Melikşah Devri’nde Büyük Selçuklu İmparatorluğu,
İstanbul 1953.
Kesik, Muharrem, At Üstünde Selçuklular, İstanbul 2011.
_____________, 1071 Malazgirt Savaşı, İstanbul 2013.
Köymen, M. Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, I-III, V,Ankara 2010.
_______________, Selçuklu Devri Türk Tarihi Ankara, 1998.
Merçil, Erdoğan, Fars Atabegleri Salgurlular, Ankara 1975.
____________, Kirman Selçukluları, İstanbul 1980.
____________, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara 1989.
____________, Selçuklu Devletleri Tarihi, Ankara 1995
____________, Selçuklular’da Hükümdarlık Alâmetleri, TTK, 2007.
19
____________, Selçuklular’da Saraylar ve Saray Teşkilâtı, İstanbul 2011.
Özaydın, Abdülkerim, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511
/1105-1118), Ankara 1990.
_________________, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi 485-498 / 1092-1104,
İstanbul 2001.
Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, İstanbul 2003.
20
2. SELÇUK AİLESİNİN KÖKENİ VE TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI
21
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
2.1. Selçuklular’ın Sâmânîler İle İlişkileri
2.2. Selçuklular’ın Karahanlılar ve Gazneliler İle İlişkileri Çağrı Bey’in Doğu Anadolu
Seferi
2.3. Selçuklular’ın Hârezm’e Göç Etmeleri
2.4. Selçuklular’ın Horasan’a Göçü ve Gaznelilere Karşı Yapılan Nesâ Savaşı
2.5. Talhâb Savaşı
2.6. Dandânakan Savaşı ve Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu
2.7. Çağrı Bey'in Faaliyetleri ve Ölümü
2.8. Musa (İnanç) Yabgu'nun Faaliyetleri
22
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Selçuklu Devleti Oğuzların hangi boyu tarafından kurulmuştur?
2) Dandanakan Savaşı nasıl kazanıldı, önemi nedir?
3) Selçukluların “Kuruluş Devri”nde Gazneliler ve Karahanlılar ile ilişkileri nasıldı?
23
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
2.1.Selçuklular’ın Sâmânîler
İle İlişkileri
Selçuk Bey’in ilk
dönemlerinde kurduğu
diplomatik ilişkilerin
anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
2.2.Selçuklular’ın
Karahanlılar ve Gazneliler
İle İlişkileri; Çağrı Bey’in
Doğu Anadolu Seferi
Selçukluların devletleşme
süreçlerinde karşılaştıkları
zorlukların analiz edilmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
2.3. Selçuklular’ın Hârezm’e
Göç Etmeleri
Selçuklu-Gazneli
ilişkilerinin nasıl
bozulduğunun kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
2.4.Selçuklular’ın Horasan’a
Göçü ve Gaznelilere Karşı
Yapılan Nesâ Savaşı
Selçuklular’ın Gazneliler’e
karşı kazandığı ilk önemli
galibiyetin kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
2.5. Talhâb Savaşı Çağrı Bey’in gayretleriyle
Gaznelilere karşı kazanılan
ikinci önemli galibiyetin
öğrenilmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
2.6. Dandânakan Savaşı ve
Selçuklu Devleti'nin
Kuruluşu
Selçukluların bölgede
önemli bir güç olarak ortaya
çıkmasının kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
2.7. Çağrı Bey'in Faaliyetleri
ve Ölümü
Selçuklu Devleti’nin
kuruluşunda önemli rol
oynayan Çağrı Bey’in
faaliyetlerinin anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
2.8. Musa (İnanç)
Yabgu'nun Faaliyetleri
Musa Yabgunun kendi
bölgesinde gerçekleştirdiği
faaliyetlerin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
24
Anahtar Kavramlar
Gazneli Sultan Mahmud, Gazneli Sultan Mesud, Dandanakan, Merv, Çağrı Bey,
Tuğrul Bey
25
Giriş
Selçuklu ailesinin tarih sahnesine çıkışı ve bölgedeki diğer devletlerle ilişkileri ile
bağımsızlıklarını kazandıkları 1040 yılına kadar siyasi tarihleri bu bölümde incelenecektir.
26
KURULUŞ DEVRİ
2. SELÇUKLU AİLESİNİN KÖKENİ VE TARİH SAHNESİNE
ÇIKIŞI
Türkler tarih boyunca yayıldıkları sahalarda çeşitli devletler kurmuşlardır. İsimleri
birbirinden farklı olmasına rağmen bu devletler bir devamlılık göstererek bugüne kadar
gelmiştir. Millî tarihimiz bakımından bu devletlerin en önemlilerinden biri şüphesiz Büyük
Selçuklu Devleti’dir.
Oğuz Boyları Listesi
Oğuzlar, X. yüzyılda Sır–Derya (Seyhun) ile Hazar Denizi'nin doğusu ve Aral Gölü
arasındaki bölgede yaşıyorlardı. Bu sırada Oğuzlar, Üç–ok ve Boz–ok diye iki kol halinde
teşkilatlanmıştı.1 24 Oğuz boyu bulunmaktadır. Selçuklular bu yirmi dört Oğuz kabilesinden
Üç–ok kolunun Kınık boyuna mensupturlar. 2 Kınık boyu da Oğuzlar arasında Sır–Derya
suyunun ağzına yakın bir yerde oturmakta idi.
X. yüzyılın başında Oğuz devletini ''Yabgu'' unvanı taşıyan bir hükümdar idare
etmekteydi. Selçuklu ailesinin atası olan Temir–Yalığ (Demir yaylı) lakaplı Dukak, bu Oğuz
devletinde bir askerî ve siyasî mevkie sahipti.3
Bir müddet sonra Dukak’ın ölümünün ardından, oğlu Selçuk, üstün özellikleri ile
dikkati çekmiş ve Yabgu tarafından genç yaşta ''Sü-başı / Sübaşı'' (Ordu kumandanı) tayin
1 Sayısı yirmi dört olan Oğuz boyları şunlardır: Üç-ok: Bayındır, Peçenek (Beçene), Çavuldur, Çepni,
Salur (Salgur), Eymür, Ala-yuntlu, Yüreğir (Üregir), İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık. Boz-ok: Kayı, Bayat, Alka-
evli, Kara-evli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı, Avşar, Kızık, Begdili, Karkın. Bk. Faruk Sümer, “Oğuzlar”,
DİA., XXXIII, 325-330. 2 Hüseynî, Ahbârü’d-devleti’s-Selçukiyye, (trc: Necati Lugal), Ankara 1943, s. 2. 3 Hüseynî, Ahbâr, s. 1.
27
edilmişti.4 Yabgu, gün geçtikçe devlet içinde nüfuzu artan Selçuk'u kıskanıyordu. Bunda
Yabgu'nun hatununun tahriki de rol oynamıştı.
Selçuk ise öldürülmekten korkarak kabilesi, yakın adamları ve sürüleri ile
bulundukları Yengi–Kent bölgesinden ayrılmış, İslâm ülkeleriyle, Türk ülkelerinin birleştiği
bir uc (suğûr) şehri olan Cend havalisine gelmişti5 (tahminen X. yüzyılın son çeyreği (h.350/
m.961). Ancak araştırmalarda Selçuk'un Cend'e gelişinin Oğuz Yabgu Devleti'nin Kıpçaklar
tarafından yıkılması ile ilgili bulunduğu ileri sürüldüğü gibi, bu göçün başlıca sebebinin yer
darlığı ve otlak yetersizliğinden olduğu da belirtilmiştir.6
Bu sıralarda İslâm dîni Türk kitleleri arasında süratle yayılmaktaydı. Selçuk, Cend'de
yanındakiler ile birlikte Türk inanışlarına yakınlığı ve siyasî geleceğinin parlaklığı dolayısıyla
İslâm dinini kabul etti. Bundan sonra Selçuk, Oğuz Yabgusu'nun Cend'deki Müslümanlardan
aldığı yıllık verginin ödenmesine “kâfirlere haraç verilmeyeceğini söyleyerek” engel oldu ve
vergiyi almaya gelen memurları kovdu. Daha sonra da Yabgu tarafından gönderilen
kuvvetlerle çarpıştı.
Selçuk bu bölgede kolaylıkla tutundu ve Yabgu'nun hâkimiyetine son vererek Cend'de
müstakil bir beylik kurdu. Selçuk Bey bundan sonra “el Melikü’l–Gazi” diye anılmaya
başlandı.7 Daha sonra Beylâc ve Beruket şehirlerini de fetheden Selçuk Bey, giriştiği cihâd
hareketi sonucunda çeşitli ülkelerden çok sayıda Türk onun emri altına girmek için Cend’e
akın etmesiyle daha güçlü hale geldi.
Selçuklular'ın varlıklarının ilk safhasında çevrede ikisi Türk olmak üzere üç büyük
Müslüman devlet vardı. Bunlardan birincisi Mâverâünnehr ve Türkistan bölgesinde kurulmuş
bir Türk devleti olan Karahanlılar (840–1212) idi. Diğer Türk devleti de o zaman için, şimdiki
Afganistan ve civar bölgelerde hâkimiyetini sürdüren Gazneliler (963–1186) idi. 8
Maverâünnehr ve Horasan'a hâkim olan üçüncü büyük devlet, Sâmânoğulları (819–1005) idi.
Abbasî halifeliği ise artık ismen mevcut olup, dünyevî işlerde idare, Büveyhî Devleti'nin
(932–1055) Irak'a hâkim kolunun elinde idi.9
4 L. Rasonyi, (“Selçük Adının menşeine Dair”, Belleten, III/10, (1939), s.377-384.), onun ''Selçük''
şeklinde de kaydedilen isminin ''Küçük sel'' manasına geldiğini, Selçuk'un Orta Asya'da Kırgızlar tarafından
Muz-(Buz) Tağ denilen Sel-Tağ civarında doğmuş ve adını bu dağdan almış olmasının muhtemel olduğunu ileri
sürmüştür. Bundan başka ''Salçuğ'' kelimesinin bazı Türk lehçelerinde ''mücadeleci'' manasında kullanıldığı da
belirtilmektedir. Bk. Erdoğan Merçil, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011, s. 2; Abdülkerim Özaydın, “Selçuk
Bey”, DİA., XXXVI, 364. 5 Hüseynî, Ahbâr, s.1-2. 6 Merçil, Büyük Selçuklu Devleti, s. 2. 7 Beyhâkî, Tarih-i Beyhakî, I-II, (nşr. Said Nefisi), Tahran 1342, s. 122. Krş. Özaydın, “Selçuk Bey”, s.
365. 8 Gazneliler, daha sonra sınırlarını genişleterek Kuzey Hindistan'ı (bugünkü Pakistan'ı) da ele
geçirecektir. Bu devlet hakkında geniş bilgi için bk. Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara 1989. 9 Merçil, age., s. 3.
28
II. Murad dönemi Osmanlı tarihçilerinden Yazıcıoğlu Ali’nin Tevârih-i Âl-i Selçuk
adlı eserine göre hazırlanmış Oğuz Boyları ve Damgaları
2.1. Selçuklular'ın Sâmânîler İle İlişkileri
Selçuk Bey yaptığı gazalar sonucu şöhret kazanmış ve emrindeki Oğuzlar ile önemli
bir kuvvete sahip olduğunu göstermişti. Onun bu ünü Maverâünnehr'de üstünlüğü ele
geçirmeğe çalışan devletlerden biri olan Sâmâniler ile anlaşmasını sağladı. Sâmâniler, devlet
sınırlarının diğer Türk akınlarına ve Karahanlılara karşı korunması karşılığında Selçuklu
Oğuzları'na Buhara civarındaki ''Nur'' kasabasına yerleşme izni veriyordu (985–986).
Selçuk'un oğlu Arslan (İsrail) idaresinde olan Türkmenler Cend bölgesinden Nur kasabası ve
29
civarındaki otlaklara sürüleri ile birlikte geldiler10. Selçuk Bey ve adamları ise, Cend ve
yöresinde kalmışlardı.
Karahanlı hükümdarı Buğra Han Ebû Musa el–Harun b. Süleyman'ın Sâmânî başkenti
Buhara'yı zaptetmesi (992), Sâmânî Emîri II. Nuh'un (976–997) bu şehirden uzaklaşmasına
sebep olmuştu.11 II. Nuh kendisine yardım etmesi için Selçuk Bey’e başvurdu. Selçuk Bey de
oğlu Arslan kumandasında bir kuvveti onun yardımına gönderdi. Arslan bu sırada Oğuz
devlet teşkilatına uygun olarak ''Yabgu'' unvanı taşıyordu.
Buğra Han'ın Buhara'dan çekilmesinde hastalığı kadar, Arslan Yabgu idaresindeki
Oğuzlarında etkisi vardı. Hatta Sâmânî Emîri II. Nuh, Buhara'yı geri aldığı gibi Oğuzlar ile
birleşerek, çekilmekte olan Karahanlı kuvvetlerine taarruz etmiş ve onların artçılarını bozguna
uğratarak ağırlıklarını yağmalamıştı.
Daha sonra Maverâünnehr'deki kuvvet dengesinin Karahanlılar ve Gazneliler lehine
değiştiğini görüyoruz. Ancak Selçuklular da bu bölgede tutunmaya çalışıyorlardı. Bu sırada
Karahanlı İlig Han Nasr ise, Sâmânîleri mağlup ederek Buhara'yı ele geçirdi (Ekim 999), son
Sâmânî Emîri II. Abdülmelik ve diğer hanedan mensupları Karahanlı başkenti Özkent'e
gönderildi. 12 Çok geçmeden bu hanedana mensup Ebû İbrahim İsmail el–Muntasır
tutuklandığı yerden kaçarak Karahanlılar ile mücadeleye başladı ve Buhara'ya tekrar hâkim
oldu (1000).13
10 Hüseynî, Ahbâr, s. 2. 11 Aydın Usta, Türklerin İslamlaşma Serüveni, İstanbul 2007, s. 269-273. 12 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Kuruluş Devri, I, Ankara 1979., 47;
Usta, age., s. 323-328. 13 Köymen, age., s. 48; Merçil, age.,s.4.
30
Buhara’da Samaniler dönemine ait İsmail Samani’nin türbesi
Başlangıçta Karahanlılar’a karşı başarı ile mücadelede bulunan el–Muntasır daha
sonra bunu devam ettiremeyerek Arslan Yabgu'nun idaresindeki Oğuzlara sığınmak ve
onlardan yardım istemek zorunda kaldı (1002). Arslan Yabgu kumandasındaki Oğuzlar el–
Muntasır ile birlikte harekete geçtiler ve Karahanlılar’a karşı başarılı savaşlar yaptılar. Önce
Karahanlı kumandanı Sü–başı Tegin'i, Semerkant'a 7 fersah (yaklaşık 42 km.) mesafedeki
Kûhek mevkiinde mağlup ettiler. Bunun üzerine İlig Nasr bu yenilginin intikamını almak için
harekete geçtiyse de Arslan Yabgu idaresindeki Oğuzlar, bir gece baskını ile onu Semerkand
civarında yendiler (Ağustos 1003).
Oğuzlar bu baskın sonucu ele geçen esirler arasında bulunan 18 Karahanlı kumandanı
da, fidye almak için beraberlerinde götürdüler. 14 el-Muntasır ise Oğuzlar'ın bu nedenle
Karahanlılar ile anlaşmasından ve kendisini onlara teslim etmesinden korktu, maiyetinde 300
atlı ve 400 yaya ile Oğuzlar'dan ayrılarak tekrar Horasan'a geldi. Oğuzlar bir müddet onu
takip ettilerse de yakalamayı başaramadılar.15
El–Muntasır kolay kolay davasından vazgeçmiyordu. Nitekim Karahanlılar'ın Buhara
Vâlîsini Debûsiye'de bozguna uğratması onun etrafında kalabalık bir kuvvet toplanmasını
sağladı. Bu arada O, Arslan Yabgu idaresindeki Oğuzlar ile tekrar anlaştı. el–Muntasır,
Oğuzlar’ın yardımı ile önce bir gece baskınıyla İlig Nasr'ı (1003) ve ertesi yılda bir Karahanlı
14 Köymen, age., s. 49-50. 15 Usta, age., s. 337.
31
ordusunu Semerkand civarında bir kez daha yendi (Mayıs–Haziran 1004). Fakat Oğuzlar bu
savaştan ellerine çok ganimet geçince, el–Muntasır'dan ayrılarak yurtlarına döndüler. Bu
ayrılış el–Muntasır'ın Karahanlılar karşısında başarısız kalmasına ve ölümüne sebep oldu
(Aralık 1004–Ocak 1005). Onun ölümüyle Sâmânî Devleti'nin tekrar kurulması ümidi de
ortadan kayboldu.16
Uzun ömürlü olduğu anlaşılan Selçuk ise, yüz yaşını geçmiş olduğu halde 1007 yılı
civarında Cend şehrinde öldü.17 Selçuk'un Mikâil, Arslan (İsrail), Yusuf ve Musa adlarında
dört oğlu vardı.18 Mikâil daha babasının sağlığında bir savaş sırasında ölmüş, onun oğulları
Çağrı19 ve Tuğrul (Toğrıl)20 Beyler dedeleri Selçuk tarafından yetiştirilmişti. Selçuk'un ölümü
ile ailenin başına Arslan Yabgu geçti. Bir müddet sonra Selçuklular Cend'den ayrılarak,
Arslan Yabgu'nun faaliyet sahası olan Maverâünnehr'e, Buhara civarına indiler.21
2.2. Selçuklular'ın Karahanlılar ve Gazneliler İle İlişkileri, Çağrı
Bey'in Doğu
Anadolu Seferi
Sâmânîler'in ortadan kalkması ile Maverâünnehr'e Karahanlılar'ın hâkim olması,
Selçuklular'ın bu bölgede adı geçen devlet ile karşı karşıya kalmasına yol açmıştı.
Selçuklular'dan Tuğrul ve Çağrı Beyler, İlig Han Nasr'ın hücumuna uğrayınca, yine Karahanlı
hanedanından Buğra (Ahmed b. Ali) Han'ın yanına Talas havalisine gittiler.22 Ancak Buğra
Han da onlara düşmanca davrandı ve Tuğrul Bey'i tutuklatıp hapse attırdı. Sonra da Çağrı
Bey’in yakalanması için üzerine bir ordu yolladı. Çağrı Bey bu orduyu ağır bir mağlubiyete
uğratarak Karahanlıların 130 kumandanını esir etmeyi başardı. Yapılan görüşmeler sonunda
Çağrı Bey, kardeşi Tuğrul’un serbest bırakılmasına karşılık tutsak ettiği kumandanları
salıvermeyi kabul etti. Böylece Tuğrul Bey'i Karahanlı hükümdarı Buğra Han’ın elinden
kurtarmış oldu23.
Bundan sonra Tuğrul Bey çöllere çekilirken Çağrı Bey de Doğu Anadolu'ya meşhur
akınını yapmıştı (1016-1021). Çağrı Bey, bu akın sırasında, emrindeki 3000 Türkmen ile
Horasan, Rey ve Azerbaycan yolunu takip ederek Ermeni Vaspurakan Krallığı arazisine
16 Usta, age., s. 340-342. 17 İbnü'l –Esîr, el–Kâmil fî’t–târîh, (nşr. J.C. Tornberg), Beyrut 1979, (trc. A. Özaydın, İslam Tarihi,
El–Kamil Fi't Tarih tercümesi), İstanbul 1987, IX, 382. Krş. Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, I,
34. Onun 100, 109, veya 110 yaşında vefât ettiğine dâir bilgiler de vardır. Bk. Özaydın, agm., s. 365. 18 Bk. İbrahim Kafesoğlu, “Selçuk’un Oğulları ve Torunları”, TM., İstanbul 1958, XIII, 117-121. Bazı
kaynaklar Selçuk Bey’in Mikâil, İsrâil, Musa, Yunus ve Yusuf adlarında beş oğlu olduğunu kaydeder.
Zahîrüddîn Nişâbûrî, Selcûknâme, (nşr. Muhammed Ramazânî), Tahran 1332, s. 10; Reşidüddîn-i Fazlullâh,
Câmiü’t-tevârih, II/5, s. 5, trc. Erkan Göksu, s. 71). 19 Hakkında geniş bilgi için bk. Cihan Piyadeoğlu, Çağrı Bey, İstanbul 2011. 20 Bu adın doğru şekli Toğrıl’dır. Bahaeddin Ögel bu konu ile ilgili bir çalışma yapmış, yaygın olarak
Tuğrul şeklinde söylenen bu ismin doğru telaffuzunun “Toğrıl Bey” olması gerektiği sonucuna varmıştır.
Ögel’in bu adın okunuşu ve anlamı ile ilgili görüşleri için bkz. Bahaeddin Ögel, “Toğrıl Bey’in Adı Hakkında”,
Selçuklu Araştırmaları Dergisi, sy. 3, s. 201-207. 21 Merçil, age., s.3-5. 22 Piyadeoğlu, Çağrı Bey, s. 28. 23 Köymen, age., s. 98.
32
saldırmış ve bu bölgeden bol ganimet ele geçirmiştir 24 . Errân ve Doğu Ermeniye'deki
Müslüman Şeddadîler'in topraklarından da geçen Çağrı Bey daha sonra Gürcü Krallığı
arazisini yağmalamış ve Ani Ermeni Krallığı topraklarına kadar ilerlemişti. Çağrı Bey, bir
keşif ve yağma hareketi sayılan bu seferinden sonra Horasan'a döndü ve Buhara civarında
Tuğrul Bey ile buluştu (1021).25
Karahanlıların hakimiyet sahası
Arslan Yabgu'ya gelince, Karahanlılar'dan Ali Tegin (ö.1034) ile birleşerek onun
Buhara'ya egemen olmasına yardımcı oldu (1020–1021). Sâmânî Devleti’nin yıkılışı ile bu
devletin hâkimiyet alanında meydana gelen boşluğu doldurarak yeni bir devlet oluşturma
yolunda hızla adımlar atan Ali Tegin, Yusuf Kadır Han'ın büyük kağanlığını tanımıyordu. Ali
Tegin'in Arslan Yabgu ile ittifakı Maverâünnehr'e hâkim olmak isteyen Karahanlı ve Gazneli
devletleri için kuvvetli bir engeldi. Yusuf Kadır Han bu sebeple onlara karşı Gazneli Sultan
Mahmud ile anlaşmak istedi.
Sultan Mahmud, Gazneli Devleti topraklarına tecavüzlerde bulunmasından dolayı yeni
komşusu Ali Tegin'e itimat etmemekte idi, bu sebepten anlaşma kolaylıkla oldu. Yusuf Kadır
Han ve Sultan Mahmud Semerkand civarında buluştular (1025). 26 Bu meşhur mülâkatta
alınan kararlardan birisi de Arslan Yabgu ve emrindeki Oğuzlar'ın Maverâünnehr ve
Türkistan'dan Horasan'a nakledilmeleri idi.
24 Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi–Nâmesi (952–1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli (1136–1162),
(trc. Hrand D. Andreasyan), Ankara 1987, s. 48-50. 25 Köymen, age., s. 104-115; İbrahim Kafesoğlu, “Doğu Anadolu’ya İlk Selçuklu Akını (1015-1021) ve
Tarihî Ehemmiyeti”, Fuad Köprülü Armağanı, İstanbul 1953, s. 259-274. Modern tarihçilerden bir kısmı bu
akının yapıldığını kabul ederken, diğer bir kısmı da menkıbevî (hikâye) bir mahiyet taşıdığını ileri sürmüşlerdir. 26 Bu konu hakkında geniş bilgi için bk. Ö. Soner Hunkan, Türk Hakanlığı, İstanbul 2007, 167 – 182.
33
Bu sırada Arslan Yabgu ve Ali Tegin, iki büyük devletin kuvvetlerine mukavemet
edemeyeceklerini anlayarak Buhara'dan çöllere çekildiler. Sultan Mahmud, Arslan Yabgu'yu
huzuruna davet etti. Arslan Yabgu Semerkand'da bulunan Sultan Mahmud'un yanına gelerek
onunla görüştü. Bu görüşme sonucu Sultan, Arslan Yabgu'nun emrindeki kuvvetler ile kendi
ülkesi için ilerde bir tehlike teşkil edebileceğini anlamış ve bir ziyafet meclisinde onu
yakalatarak Hindistan'da bulunan Kâlincâr kalesine hapsettirmişti (1025).27 Arslan Yabgu
yedi yıllık bir esaretten sonra bu kalede öldü (1032).28
Sultan Mahmud ile Arslan Yabgu arasında geçen konuşma:
Sultan: –Biz her zaman Hind tarafına, kafirlerle gazaya gitmek mecburiyetindeyiz. (Bu
takdirde) Horasan ihmal ediliyor. Sizden ümidimiz odur ki, iki taraf arasında bir akit ve
yardımlaşma olsun, zira bir taraftan kuvvetli bir düşman peyda olursa yardıma ihtiyaç
olacaktır. Siz yardımı esirgemezsiniz.
Arslan: –Sultana bendelikte bizden kusur ve ihmal olmaz.
Sultan: –Askere ihtiyacım olursa, bana ne kadar yardım yapabilirsiniz?
Arslan: –''Silahdâr''ından bir yay alarak şu cevabı verdi: –Bu yayı kendi kavmime
gönderirsem 30.000 kişi derhal atlanırlar.
Sultan tekrar sordu: –Daha fazla ihtiyacım olursa,
Arslan bir oku Mahmud'a attı ve : –Bu oku kendi kabileme işaret olarak gönderdiğim
her zaman 10.000 kişi daha gelirler, dedi.
Sultan daha sorunca Arslan bir yay ve üç ok ile 100.000 atlıyı taahhüt ediyordu.
Sultan: –Daha fazla lâzım olursa?
Arslan: –Şu oklardan birini Balhan dağına gönder 100.000 atlı daha gelir.
Mahmud: –Daha fazla lâzım olursa?
Arslan: –Bu oku Türkistan'a gönder, 200.000 atlı da istesen gelir, dedi.
Arslan Yabgu'nun esir edilmesinden sonra Selçuklular'ın başına Musa (İnanç) Yabgu
geçirildi. Ancak Selçukluları asıl idare eden Tuğrul ve Çağrı Beyler idi. Tekrar Buhara'yı ele
geçiren Ali Tegin'in Tuğrul ve Çağrı Beyler'e elçi göndererek beraber olmak teklifi kabul
edilmemişti.29 Ali Tegin buna mukabil Selçuk'un dördüncü oğlu Yusuf'u ''Yabgu'' ilân ederek
Selçuklu ailesinin birliğini bozmaya çalıştıysa da Yusuf buna taraftar olmadı.
Ali Tegin bu kez Alp–Kara Baran adlı bir kumandan idaresindeki ordusunu
27 Bu konu hakkında geniş bilgi için bk. Köymen, Büyük Selçuklu Tarihi Kuruluş Devri I, 73-96. 28 Merçil, age., s. 6-7. 29 Köymen, age., s. 122.
34
göndererek Yusuf'u öldürttü. Tuğrul ve Çağrı Beyler bunun intikamını Alp Kara'yı ve onun
kuvvetlerinden yalaşık 1000 kişi öldürerek almakta gecikmediler (1030/421)30 . Fakat Ali
Tegin'in tekrar saldırması üzerine Selçuklular Hârezm'e çekildiler.31
2.3. Selçukluların Hârezm’e Göç Etmeleri
Gazneli Sultan Mahmud'un ölümü (1030) ve yerine oğlu Mesud'un geçmesi siyasî
durumun değişmesine sebep oldu. Selçuklular tekrar Ali Tegin ile ittifak ederek Debûsiye'de
Hârezmşâh Altuntaş idaresindeki Gazneli ordusuna karşı savaştılar (1032). Öte taraftan bu
savaş sırasında ağır yaralanan Altuntaş Karahanlılar ile bir barış yaptıysa da, hemen sonra
ölmüştü.32
Mesud, Altuntaş'ın yerine Hârezm'e oğlu Harun'u tayin ettiyse de, kendi oğlu Said'e
''Hârezmşah'' unvanı verdi. Bu olay Hârezm'in karışmasına sebep oldu. Ali Tegin'in 1034
yılında ölümü üzerine, Selçuklular bu kez Gazneliler'e karşı istiklâl mücadelesine girişmiş
olan Altuntaş'ın oğlu Harun'un daveti üzerine Maverâünnehr'den ayrılarak Harezm'e göç
etmişlerdi. Bu sırada Selçuklular'ın eski düşmanı Cend Emîri Şah–Melik onların Hârezm
topraklarında olduğunu haber alınca süratle harekete geçmiş ve bir baskınla Selçukluları
vurmuştu (Kurban Bayramının son günü Zilhicce / Kasım 1034). Selçuklular'dan bu baskın
sonucu 7–8 bin kişi ölmüş, kadın ve çocuklardan birçok esir vermişler ve perişan bir hâlde
Ceyhun'un öbür yakasına geçerek Rıbat–ı Nemek denilen yerde konaklamışlardı.33
Diğer taraftan Hârezmşah Harun Selçuklular'ın desteğini kaybetmek istemediğinden
onlara birçok mal vererek ve vaatlerde bulunarak yerlerine döndürdü. Selçuklular kısa
zamanda toparlandılarsa da çok geçmeden dostları Harun'u kaybettiler. Harun Gazneliler
tarafından hazırlanan bir suikast sonucu öldürüldü (13 Nisan 1035).34
30 Köymen, age., s. 123-125. 31 Merçil, age., s. 7-8. 32 Köymen, age., s. 140-145. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bk. Hunkan, Türk Hakanlığı, s. 187 – 199. 33 Köymen, age., s. 153-154. 34 Köymen, age., s. 145-159; Merçil, age, s. 9.
35
Gazneliler Devleti (963-1187)
2.4. Selçuklular’ın Horasan'a Göçü ve Gaznelilere Karşı Yapılan
Nesâ Savaşı
Selçuklular bu dostlarını kaybedince Hârezm'de daha fazla durmayarak Horasan'a göç
ettiler (Mayıs 1035). Muhtemelen burada kolaylıkla yurt tutabilecekleri düşüncesinden
hareket eden Selçuklular önce, 1000 süvari ile Ceyhun'u geçerek Nesâ'ya geldiler. Daha önce
bu bölgeye göç etmiş olan Türkmenler ve Harezmliler de onlara katılmaya başladılar.
Selçuklu reisleri Musa Yabgu, Tuğrul ve Çağrı Beyler Gazneliler'in Horasan divanı
reisi Sûrî'ye gönderdikleri bir mektupta durumlarını anlatmışlar, Sultan'ın hizmetine girmek
istediklerini buna karşılık Nesâ ve Ferâve'nin yurt olarak kendilerine verilmesini yazmışlardı.
Fakat bu istekleri reddedildiği gibi, Sultan Mesud, veziri'nin biraz beklenilmesi tavsiyesine
rağmen, Selçukluların üzerine Hacib Beğtoğdı idaresinde iyi teçhiz edilmiş 17.000 kişilik bir
ordu yolladı.
Selçuklular ile bu Gazneli ordusu Nesâ yöresinde karşılaştılar. Burada Gazneli ordusu
ağır bir yenilgiye uğradı (29 Haziran 1035). Selçuklular ise çok zengin ganimetler ele
geçirdiler, buna rağmen yine de Gazneliler Devleti'nin kuvvetinden çekinmekteydiler. Gazneli
Devleti vezirine elçi göndererek savaşa kendilerinin sebep olmadığını bildirip, özür dilediler.
İki taraf arasındaki müzakereler neticesinde Gazneliler Devleti Musa Yabgu'ya
Ferâve'yi, Çağrı Bey'e Dihistân'ı ve Tuğrul Bey'e de Nesâ'yı veriyordu. Ayrıca Sultan Mesud
Selçuklu reislerine hil'at, menşur ve sancak göndererek ''Dihkan'' unvanı vermişti35 (Ağustos
1035). Buna karşılık onlar sultana itaat edecekler ve içlerinden biri de daima sultanın yanında
rehin olarak bulunacaktı. Bu zafer ve anlaşmayla Selçuklular artık meşrû bir kuvvet hâline
35 Hüseynî, Ahbâr, s.3-4.
36
gelmişler ve devlet kurma yolunda önemli bir adım atmışlardı.36
2.5. Talhâb Savaşı
Selçuklular'ın Gazneliler ile yaptıkları bu anlaşma prestijlerini arttırmış olduğundan
bilhassa Balhan Dağı (Hazar Denizi'nin doğusu) ve Ceyhun taraflarından akın akın
Türkmenler onların yanına gelmeye başlamıştı. Selçuklular'ın bu sakin devresi çok uzun
sürmedi, 4–5 ay geçtikten sonra yağma hareketlerine başladılar. Diğer taraftan Gazneliler'in
düşmanı olan Harezmşah İsmail ile anlaştılar (1036 yazı).
Gazneli Sultan Mesud Horasan vilâyetini Selçuklu akınlarına karşı korumak için
Sübaşı adındaki bir kumandanın idaresinde 15.000 kişilik bir ordu gönderdi. Buna rağmen
Selçuklular sultana yeni bir elçi göndererek idareleri altındaki topluluğa şimdi yaşadıkları
yerlerin yetmediğini ileri sürüp Merv, Serahs ve Bâverd'in kendilerine verilmesini istediler.
Sultan Mesud'un bu teklife müspet bir cevap vermemesi üzerine Selçuklular yeniden akınlara
başladılar.
Gazneli I. Mesud’un sikkesi
Mesud onlarla mücadele için vezirini Herat'a gönderdi. Vezîr burada büyük bir ordu
hazırlayarak Türkmenler üzerine sevk etti. Türkmenler bu Gazneli kuvvetlerine mukavemet
edemeyeceklerini anlayarak Nesâ ve Ferâve'ye çekildiler.
Sultan Mesud ise devlet erkânının önce Selçuklular üzerine yürümesi tavsiyelerine
kulak asmayarak 6 Ekim 1037'de Hindistan'daki Hansi kalesini fethetmek için Gazne'den
ayrılmıştı. Onun, devletini tehdit eden Selçuklu tehlikesine rağmen, bu sırada Hindistan'a
sefer yapması büyük bir tedbirsizlikti. Nitekim Mesud'un Hindistan'da bulunmasından ve kış
bastırması dolayısıyla Sübaşı'nın muntazam ordusuyla harekete geçmemesinden yararlanan
Türkmenler Tâlekân ve Fâryâb'ı yağmaladıkları gibi Rey şehrini de muhasara etmişlerdi.
36 Merçil, age., s. 10.
37
Sultan Mesud Aralık 1037'de Hansi kalesini zaptederek, 1038 baharında Hindistan'dan
geri döndüğü zaman, Selçuklular Gazneli kuvvetlerine karşı bir çeşit çete savaşları
yapıyorlardı. Nihayet Sultan Mesud Selçuklular ile bir meydan muharebesi yapması için
Gazneli ordusu kumandanı Sübaşı'ya kat'i emir verdi. Sübaşı Selçuklular üzerine yürüdü.
Onun harekete geçtiğini haber alan Selçuklular ağırlıklarını ve ailelerini Merv çölü ortasına
gönderdiler.
Gazneli ve Selçuklu kuvvetleri Serahs yakınında Talhâb denilen yerde karşılaştılar
(Muhtemelen 24 Mayıs 1038). Bilhassa Çağrı Bey'in gayretleri ile Selçuklular Gazneli
ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Sübaşı yanında ancak 20 kadar gulâmı olduğu hâlde
Herat'a kaçabilmişti.37
Bu zaferden sonra istiklâllerini kazandıklarına inanan Selçuklular yeni bir devlet
kurmak için derhal hazırlıklara başladılar ve kendi aralarında toplanarak, eski Türk devlet
ananesi gereğince, ülkeyi aralarında bölüştüler. Tuğrul Bey devletin hükümdarı olarak
Nişabur'u, Çağrı Bey Merv'i, Musa Yabgu da Serahs'ı aldılar. Tuğrul Bey ana bir kardeşi olan
İbrahim Yınal'ı öncü olarak Nişabur'a gönderdi. Nişabur halkı aralarında yaptıkları bir
istişareden sonra İbrahim Yınal'ın elçisine Selçuklular'a itaat edeceklerini bildirdiler.
İbrahim Yınal şehre girerek durumu Tuğrul Bey'e bildirdi. Nişabur'da Cuma günü
hutbenin ''Sultanü’l–Muazzam'' unvanıyla zikredilen Tuğrul Bey adına okunduğu ileri
sürülmektedir (Haziran 1038). Öte taraftan Nişabur'da 433/1041–1042'de basılan Tuğrul
Bey'in parasında ''el–Emîrü’l–ecell'' (çok büyük emir) unvanı görülmektedir. Onun ''Sultan el–
Muazzam'' ve ''Şâhânşâh'' unvanıyla görülen ilk sikkesi 438/1046–1047 yılında Rey'de
basılmıştır. Bu bakımdan Tuğrul Bey'in daha mübalağalı görülen ''Sultanü’l–Muazzam''
unvanını 429/1038 tarihinde kullandığını düşünmek zordur. Daha önce de Merv şehrinde de
Çağrı Bey adına Melikü’l–Mülûk unvanıyla hutbe okunmuştu.
Birkaç gün sonra da yanında 3–4.000 atlı olduğu hâlde Tuğrul Bey Nişabur'a geldi,
kolunda Türk hâkimiyet alâmeti olarak bir yay ve kemerinde üç ok bulunuyordu. Tuğrul Bey,
Sultan Mesud'un tahtına oturdu ve Horasan'ın en mühim şehri Nişabur Selçuklular'ın merkezi
oldu.
Diğer taraftan Sultan Mesud da Selçuklular'ın artık kendisi için ne kadar büyük bir
tehlike olduğunu anlamış ve onlar üzerine sefere çıkmaya karar vererek harekete geçmişti.
Sultan Mesud Belh şehrindeyken (Mart 1039) on Türkmen atlısı oturduğu köşke kadar
sokularak fillerinden birini götürmüşlerdir. Sultan bu hadiseyi öğrenince çok üzülmüştü.
Çağrı Bey ise bu sırada Tâlekân ve Fâryâb'a akın yapmaktaydı. Nihayet Sultan Mesud
Ulyâ–âbâd mevkiinde Çağrı Bey ve emrindeki Türkmenler ile karşılaşmaya ve onları bozguna
uğratmaya muvaffak oldu (6 Nisan 1039). Selçuklular bu yenilgiden sonra çöllere çekilmek
zorunda kaldılar. Bu galibiyet Sultan Mesud'un maneviyatını yükseltmiş ve Serahs'a gitmek
üzere Belh'den harekete geçmişti.
37 Hüseynî, Ahbâr, s. 4-7.
38
İki süvarinin kalkan ve kılıçla savaşması (Varaka ve Gülşah)
Gazneli ordusu 70.000 süvari ve 30.000 piyadeden meydana gelen devrin büyük
ordularından biriydi. Bu sırada Çağrı Bey Serahs'da bulunuyordu. Tuğrul Bey daha önce,
Nişâbur'dan, Musa Yabgu da Merv'den onun yanına gelerek kuvvetlerini birleştirdiler.
Selçuklular bu büyük Gazneli ordusu karşısında savaşmaktan çekinmekteydiler. Bu sebeple
Tuğrul Bey ve diğer Selçuklu reisleri savaşı kabul etmeyip, çöllere çekilmek istediler. Çağrı
Bey ise, Horasan'dan gidildiği takdirde başka yerlerde tutunmanın güçlüğünü belirterek,
kalabalık ve manevra kabiliyeti ağır olan Gazneli ordusu karşısında çabuk hareket kabiliyetine
sahip kendi kuvvetlerinin daha şanslı olduğunu ileri sürmüş ve savaşmakta ısrar etmişti.
Neticede Çağrı Bey'in fikri kabul edildi. Serahs çölünde yapılan savaşta galip gelen
taraf yine Gazneli ordusu olmuştu (27 Haziran 1039). Fakat bu Gazneliler için Selçuklular'ı
itaat altına alabilecek kesin bir zafer olmadı. Sultan Mesud, 30 Haziran'da Serahs'a geldi.
Selçuklular, Gazneli ordusunun kullandığı suyun yatağını değiştirerek onları susuz bıraktıkları
gibi, devamlı baskınlarla da Gazneliler'i yıpratmaktaydılar. Bu bakımdan Gazneli vezirinin
tavsiyesine uyularak Selçuklulara barış teklif edildi.
Selçuklular tarafından da kabul edilen bu teklife göre:
1– Gazneli ordusu Herat'a gidecek,
2– Nesâ, Bâverd, Ferâve şehir ve hudutları Selçuklular’a teslim edilecek,
3– Selçuklular ele geçirmiş oldukları Nişâbur, Serahs ve Merv şehirlerini tahliye
edeceklerdi.
Bu anlaşma daha ziyade geçici bir barış niteliğini taşımakta idi. Esas barış görüşmeleri
Herat'ta yapılacaktı. İki tarafın da bu geçici barışı kabul etmelerinin sebebi dinlenmek ve
yeniden savaşa hazırlanmaktı. Bu barışla meydana çıkan diğer önemli bir nokta ise Gazneliler
39
tarafından Selçuklular'ın siyasî bir teşekkül olarak kabul edilmesi idi.38
2.6. Dandânakan Savaşı ve Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu
Bu geçici barıştan sonra Sultan Mesud Herat'a çekildi. Ancak Selçuklular geri
verecekleri üç şehri tahliye etmedikleri gibi yeniden Gazneli topraklarına akınlara
başlamışlardı. Sultan Mesud yaz mevsimini Herat'ta geçirdikten sonra tekrar Selçuklular
üzerine yürüdü. Fakat Selçuklular bir meydan savaşını kabul etmiyorlar, daha ziyade Gazneli
ordusunu yıpratıcı akınlar yaparak çöllere çekiliyorlardı. Bu sebepten bir sonuç elde
edemeyen Sultan Mesud, 17 Ocak 1040'da Nişâbur'a döndüyse de burada kıtlık olduğundan
Serahs üzerine yürüdü. Buradaki Selçuklu kuvvetleri mağlûp edilerek şehir ele geçirildi (14
Mayıs 1040). Fakat Serahs'ta da görülmemiş bir kıtlık hüküm sürüyordu. Sultan Mesud,
kumandanlarının Herat'a çekilmelerini tavsiye etmelerine rağmen Merv'e doğru hareket etti
(16 Mayıs 1040)39.
Selçuklular bunu haber aldıkları zaman bir ara korkuya kapıldılar ve hatta Tuğrul Bey
Cürcan'a yerleşmeyi teklif ettiyse de, Çağrı Bey yine savaşta ısrar etti. Neticede savaşa karar
vererek ağırlıklarını 2.000 atlı ile gerilere gönderdiler. Selçuklular'ın asıl ordusu takriben
16.000 atlı idi.
Gazneli ve Selçuklu kuvvetleri arasındaki ilk öncü savaşı 22 Mayıs 1040'da başladı.
Ertesi gün Gazne ordusu savaşarak Merv'in güney–batısında ve bu şehre bir konak mesafede
bulunan Dandâkan kalesine ulaşmıştı. Gazneli ordusu susuzluktan bitkin bir durumdaydı.
Selçuklular onların karşısında savaş düzeninde yer aldılar. Daha önce kale civarındaki kuyular
Selçuklular tarafından kullanılmaz hâle getirildiğinden Sultan Mesud ordusunun 5 fersah
uzaktaki bir havuz başına gitmesini emretti.
Gazneli ordusu hareket edince düzeni bozuldu ve bu sırada Sultan Mesud'un
Türkler'den meydana gelen ''Hassa Ordusu''ndan 370 kişi Selçuklu kuvvetlerine katıldı. Bu
olay zaten bitkin, moralsiz ve disiplini kalmamış olan Gazneli ordusunun Selçuklular'ın
hücumu ile dağılmasına ve hezimete uğramasına yol açmıştı (24 Mayıs 1040). Gaznelilerden
savaş meydanında sadece Sultan Mesud, birkaç kumandan ve çok az sayıda memlûk kalmıştı.
Bir müddet sonra onlar da savaş meydanını terk ederek Merv ovasındaki Berkdiz kalesine
kaçtılar. Selçuklular'ın eline hazinelerin yanısıra çok miktarda silâh ve malzeme ganimet
olarak geçmişti40.
38 Köymen, Kuruluş Devri, s. 298-311; Merçil, age.,s. 11-14. 39 Köymen, Kuruluş Devri, s. 312-324. 40 Köymen, Kuruluş Devri, s. 324-339.
40
Dandânakan Savaşı’nı gösteren bir minyatür
Dandânakan savaşı kazanıldıktan sonra Selçuklu beyleri toplanarak Tuğrul Bey'i
''Horasan Emîri'' ilân ettiler. Selçuklular artık Horasan'da tamamen bağımsız bir devlet
kuruyorlar ve gelecekti Büyük Selçuklu Devleti’nin ilk adımlarını atıyorlardı. Ayrıca devrin
âdeti gereğince civardaki Karahanlı hükümdarlarına; Ali Tegin oğullarına, Böri Tegin'e ve
Kâkuyi Emîri Âlâ ed Devle Muhammed'e zaferlerini bildiren fetihnâmeler gönderdiler.
Selçuklu reisleri aynı ay içinde Merv'de toplanan Kurultay'da tekrar bir araya geldiler
ve mühim kararlar aldılar. Bu kararlardan birisi de Abbasî halifesi Kâim bi–Emrillâh'a
mektup yazılması idi. Selçuklu elçisi Ebû İshak el–Fukkâ'î ile Bağdat'a gönderilen bir
mektupla son durum anlatıldıktan sonra halifeye sadık olduklarını ve Horasan'da adaleti tesis
edeceklerini bildirdiler. Bundan sonra Selçuklular hâkim oldukları ve ayrıca ilerde
fethedecekleri ülkeleri eski Türk devlet ananesi gereğince aralarında bölüştüler.
Bu bölüşmeye göre; Tuğrul Bey ''Sultan'' sıfatıyla Nişâbur'u alarak batıya Irak tarafına
gidecekti. Çağrı Bey'e ''Melik'' unvanı ile merkez Merv olmak üzere Seyhun nehriyle Gazne
arasındaki bölge, Musa Yabgu'ya ise Büst, Herat ve Sistan havalisi verildi. Yine Selçuklu
ailesinden batıya gidecek olan İbrahim b. Yınal 41 Kuhistan'a, Arslan Yabgu'nun oğlu
Kutalmış Gürgan ve Damegân'a, Çağrı Bey'in oğlu Kavurd ise Kirman bölgesine tayin
edildiler. Selçuklular bu esas üzerine harekete geçtiler ve bu kararları süratle
gerçekleştirdiler42.
41 Hakkında geniş bilgi için bk. Cihan Piyadeoğlu, “Selçuklu Hanedanının Önemli Bir Mensubu:
İbrahim Yınal”, Türkiyat Mecmuası, İ.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2013, c. XXIII, s. 117-143. 42 Köymen, Kuruluş Devri, s. 356-366; Merçil, age., s. 14-16.
41
2.7. Çağrı Bey’in Faaliyetleri ve Ölümü
Çağrı Bey'e hâkimiyet sahası olarak Horasan'ın kuzey kısmı ile Gazneliler'in elinde
bulunan bölgeler düşmüştü. Nitekim O, Gaznelilere karşı başarı ile savaşarak onları
Horasan'dan uzaklaştırdı. Çağrı Bey önce Belh üzerine yürümüş ve 1040 yılı sonbaharında bu
şehri teslim almış, şehrin kumandanı Altun–Tak da onun hizmetine girmişti. Çağrı Bey daha
sonra Cûzcân, Bâdgîs, Huttalân ve diğer Toharistan şehirlerine hâkim oldu, Merv şehrini
kendisine merkez yaptı.
Selçuklular 434 / 1042–1043'de Harezm üzerine bir sefer düzenlediler. Bu seferin
sebebi, Hârezmşah İsmail b. Altuntaş'ın, Selçuklular'ın eski düşmanı Şâh Melik karşısında
tutunamayarak onlara sığınmış ve yardım istemiş olmasıydı. Çağrı Bey, İsmail ile birlikte
Hârezm'e yürüdüyse de Şâh Melik önünde yenilgiye uğradı. Daha sonra Tuğrul Bey de
onlarla birleşince, Şâh Melik'i mağlûp ettiler ve bu ezelî düşmanlarından geçmişte uğradıkları
baskının acısını çıkardılar. Bu suretle Hârezm bölgesi Selçuklular'ın hâkimiyet sahası içine
girmiş oldu.
Çeşitli ok temrenleri
Şâh Melik Gaznelilere sığınmak için takriben 3000 km. gibi bir mesafeyi geçerek
Mekran havalisine kaçtı ise de onun burada bulunduğu Selçuklular tarafından öğrenildi.
İbrahim Yınal'ın kardeşi Er–Taş beraberindeki 4000 kişi ile bir baskın yaparak Şâh Melik'i
yakaladı ve Çağrı Bey'e teslim etti. Çağrı Bey, Şâh Melik'i derhal öldürttü.43
Çağrı Bey 435 / 1043–1044 yılında hastalanmış, bunu fırsat bilen Gazneli Devleti
Sultanı Mevdud (1041–1050) Belh ve Toharistan'ı geri almak için harekete geçmişti. Çağrı
Bey, hastalığı sebebiyle Gaznelilerin ilerleyişini önlemek görevini oğlu Alp Arslan'a verdi.
Alp Arslan Gazneli ordusunu mağlûp ederek tehlikeyi uzaklaştırmaya muvaffak oldu. Çağrı
43 Merçil, age., s. 17.
42
Bey ise iyileştikten sonra Tırmiz'i zaptetmiş, bu şehirle beraber Belh, Toharistan ve civar
şehirlerin idaresini Alp Arslan'a bırakmıştır.
Çağrı Bey'in bu suretle gittikçe kuvvetlenmesinden endişelenen Sultan Mevdud,
Karahanlı Hükümdârı Arslan Han ve sâbık Hemedan hâkimi Kâkuyilerden Ebû Kâlicar
Gerşasp ile Selçuklular aleyhine bir ittifak meydana getirebilmiş, fakat harekete geçeceği
sırada ölmüştü 44 (1050). Karahanlı hükümdarı Arslan Han da Alp Arslan'ın idaresindeki
bölgeleri geri alma girişiminde bulunmuş, fakat Ceyhun'u geçtikten sonra karşılaştığı Alp
Arslan'a yenilerek ülkesine çekilmişti. Daha sonra Arslan Han ve Çağrı Bey arasında
Karahanlılar'ın Selçuklu hâkimiyeti altındaki bölgelere saldırmamaları şartı ile sulh yapıldı45
(1050).
Öte yandan Çağrı Bey, Musa Yabgu'nun hissesine düşen, fakat bir türlü itaat altına
alınamayan Sistan bölgesine oğlu Yakutî'yi gönderdi. Önce Yakutî'nin Mekran bölgesini itaat
altına aldığını (1054), daha sonra da Çağrı Bey'in Sistan bölgesine hâkim olarak burada kendi
adına hutbe okutmağa başladığını görüyoruz. Musa Yabgu bu durumdan dolayı Sultan
Tuğrul'a şikâyetçi oldu. Sultan Tuğrul'un yazdığı mektup üzerine Çağrı Bey kuvvetlerini geri
çağırdı ve bu bölge tekrar Musa Yabgu'nun hâkimiyeti altına girdi (1056).
Gazneli Sultanı Abdürreşid 1053 yılında hâcibi Tuğrul tarafından öldürülmüş ve
saltanat bu şahsın eline geçmişti. Tuğrul, Çağrı Bey'i tanıyarak onu Gazne'ye davet etti. Çağrı
Bey, Gazne üzerine yürüdü ise de, Tuğrul'un öldürülmesi bu teşebbüsü sonuçsuz bıraktığı
gibi, Gazneli kumandan Hırhiz de Çağrı Bey'in kuvvetlerini yenerek çekilmeğe mecbur
etmişti. Bundan sonra Gazneliler Sultanı Ferruhzâd, Selçuklular üzerine büyük kuvvetler
gönderdi.
Bir süvarinin geriye doğru ok atışı
44 Hüseynî, Ahbâr, s. 19. 45 Hüseynî, Ahbâr, s. 20.
43
Selçuklular'ın Belh valisi Kutbeddîn Külsarıg bu Gazneli kuvvetlerine yenilerek esir
oldu ve Gazne'ye gönderildi. Ancak bu kez de; Gazneliler'in ilerleyişini durduran Alp Arslan
oldu. Alp Arslan Gazne ordusunu mağlûp ederek, emîrlerinden birçoğunu esir aldı. 1059'da
Gazneliler tahtına çıkan, Sultan İbrahim ile Çağrı Bey arasında sulh yapıldı ve Hindikuş
Dağları iki devlet arasında sınır oldu. Metni, meşhur tarihçi Ebu'l–Fazl Beyhakî tarafından
kaleme alındığı rivayet edilen bu anlaşma yarım asır kadar devam etmiştir.46
Selçuklu Devleti'nin kuruluşunda büyük rolü olan Çağrı Bey daima birlikte hareket
ettiği kardeşi Sultan Tuğrul’u çeşitli vesilelerle desteklemişti. Çağrı Bey, ağır hasta olmasına
rağmen, saltanat iddiasıyla isyan edip Sultan Tuğrul’u Hemedan’da kuşatan İbrahim Yınal’a
karşı Alp Arslan, Kavurd ve Yakuti kumandasında kalabalık bir kuvvet göndermişti. Çok
geçmeden bu kuvvetler Rey yöresinde tutuştukları bir savaşta İbrahim Yınal’ı bozguna
uğrattılar. Esir alınan İbrahim Yınal ve yeğenleri muhasaradan kurtarılan Sultan Tuğrul’a
teslim edildiler.
Çağrı bey aynı yıl 70 yaşında Serahs'da öldü (Ağustos–Eylül 1059/Receb 451).47
Çağrı Bey önce bu şehre gömülmüşse de, daha sonra cenazesi oğlu Alp Arslan tarafından
Merv'de yaptırılan türbesine nakledilmiştir. Yerine oğlu Alp Arslan Horasan Emîri oldu.
Oğullarından Süleyman'ın annesi olan Hâtun'la da Sultan Tuğrul evlenmişti.48
2.8. Musa (İnanç) Yabgu’nun Faaliyetleri
Selçuklu ailesinin bu sırada yaşça en büyüğü Musa Yabgu'ya gelince, önce
beraberindeki 5000 süvari ile Herat'ı zaptederek buraya yerleşti. İbrahim Yınal'ın kardeşi
Ertaş, Kasım 1040'da Sistan'a gitmiş ve buranın hâkimi Ebu'l–Fazl'ın itaat etmesiyle bu
bölgede Selçuklulara bağlanmış ve Musa Yabgu adına hutbe okutmuştu; daha sonra onunla
arası bozulunca Horasan'a dönmüştü. Gazneliler Sultanı Mevdûd'un Emir Kaymaz
kumandasında bir orduyu Sistan üzerine göndermesi, Ebu'l–Fazl'ı tekrar bu bölgeye Ertaş'ı
çağırmak mecburiyetinde bırakmıştır. Ertaş 1042 Temmuz'unda Sistan'a gelerek Gazneliler'i
yenmiş ve buradan, uzaklaştırmıştı. Fakat Gazneliler'in kolay kolay Sistan'dan vazgeçmek
istemedikleri anlaşılıyor.
Gazneli Sultanı Abdürreşid, hâcibi Tuğrul'u Sistan'ı geri almak için göndermişti. 1051
yılındaki bu harekât sırasında Musa Yabgu, Gazneli ordusuna yenilerek Herat'a çekilmek
zorunda kalmış, fakat daha sonra oğlu Kara Arslan Böri ve Veziri Ebu'l–Fazl ile birlikte yeni
bir ordu teşkil ederek kaybettikleri yerleri geri almak için harekete geçmiştir. Bu sırada Hâcib
Tuğrul'un işgal ettiği yerlerden, Gazneli saltanatını ele geçirmek için, çekilmesi, Musa'nın
yine Sistan'a hâkim olmasını sağlamıştı (1053 yılı başı). Yakutî'nin bu bölgede hutbeyi babası
Çağrı Bey adına okutma teşebbüsü ise Sultan Tuğrul Bey'in müdahalesi ile önlenmişti
46 Hüseynî, Ahbâr, s. 11, 18-20. Krş. Merçil, age., s. 18-19. 47 Piyadeoğlu, Çağrı Bey, s. 131-132; Osman Z. Özgüdenli, “Selçuklu Paralarının Işığında Çağrı Bey’in
Ölüm Tarihi Meselesi”, AÜDTCF., sy. 35, Ankara 2004, s. 164-165; Ali Sevim,”Çağrı Bey”, DİA., VIII, 185. 48 Merçil, age., s. 19; Çağrı Bey hakkında geniş bilgi için bk. Cihan Piyadeoğlu, Çağrı Bey, İstanbul
2011; Sevim, “Çağrı Bey”, 183-186; M. Halil Yınanç, “Çağrı Bey”, İA., III, 324-328.
44
(1056).49
49 Merçil, age., s. 19-20.
45
Uygulamalar
-İbrahim Kafesoğlu’nun “Selçuk’un Oğulları ve Torunları”, Türkiyat Mecmuası, XII,
İstanbul 1958 adlı makalesinin internet üzerinden bulunup okunması
46
Uygulama Soruları
1) Selçuk Bey kimdir? Faaliyetleri hakkında kısaca bilgi veriniz.
2) Selçuk Bey’in Sâmâniler ile olan ilişkilerini kısaca anlatınız.
3) Çağrı Bey’in Doğu Anadolu Seferi’ni kısaca değerlendiriniz.
4) Dândanakan Savaşı’nın Selçuklular açısından önemini belirtiniz.
47
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Selçuk Bey’in ilk dönemlerinin anlaşılması, onun ölümünden sonra torunları Çağrı ve
Tuğrul Bey idaresindeki Selçuklular’ın bölgedeki devletlerle özellikle de Gaznelilerle olan
ilişkileri ve bağımsızlıklarını kazanma sürecine değindik.
48
Bölüm Soruları
1) Oğuzlar, X. Yüzyılda Sırderya(Seyhun) ile Hazar Denizi’nin doğusu ve Aral Gölü
Arasındaki bölgede yaşıyorlardı. Bu sırada Oğuzlar, Üçok ve Bozok diye iki kol ve 24
boydan oluşmaktaydılar.
Selçuklular aşağıdaki boylardan hangisine mensuptur?
a) Kayı
b) Kızık
c) Çavuldur
d) Kınık
e) Eymür
2) “Sübaşı” teriminin doğru karşılığı hangi şıkta verilmiştir?
a) Suyun başını tutan memur
b) Selçuklularda vergi toplayan memur
c) Selçuklularda Ordu kumandanı
d) Selçuklularda meliklerin eğitimi ile uğraşan görevli
e) Sultan Tuğrul Bey Devri’nde kâtiplik unvânı
3) Aşağıdakilerden hangisi Selçuklular’ın Müslüman olma sebepleri arasında
gösterilemez?
a) Selçukluların İslâmiyetin geleceğinin parlak olacağını görmesi
b) Müslüman ülkelerle komşu olunması
c) Selçuklulardaki Cihan hâkimiyeti düşüncesi ile İslâmiyet’in cihad anlayışının
benzerliği
d) Selçuklularda Müslümanlarda olduğu gibi tek tanrı inancının bulunması
e) Selçukluların Karahanlılar karşısında yenilgiye uğraması
4) Selçuklular Cend şehrine geldiklerinde, aşağıdakilerden hangisi civarda
bulunan devletlerden birisiydi?
a) Sâmânîler
49
b) Osmanlılar
c) Safevîler
d) Hârezmşahlar
e) Eyyûbîler
5) Aşağıdakilerden hangisi Selçukluların Cend’e geliş nedenlerinden biri olamaz?
a) Yer darlığı
b) Otlakların yetersiz oluşu
c) Oğuz Yabgu’sunun Selçuk Bey’e karşı tutumu
d) Oğuz Yabgu Devleti’nin Kırgızlar tarafından ortadan kaldırılması
e) Cend’in daha iyi yaşam koşullarına sahip olması
6) Selçukluların İslâmiyet’i kabulünde hangi devlet rol oynamıştır?
a) Karahanlılar
b) Sâmânîler
c) Gazneliler
d) Abbâsîler
e) Eyyûbîler
7) Aşağıdakilerden hangisi Semerkant Mülâkatı’nda alınan en önemli karardır?
a) Karahanlıların iç işlerinin çözümü
b) Karahanlılar ile Gazneliler arasında evlilik yoluyla akrabalık kurulması
c) Hârezm’in Gaznelilere verilmesi
d) Arslan Yabgu’nun bertaraf edilmesi
e) Gazneli Mahmud’un Karahanlıların iç işlerine karışmaması
50
8) Selçuklular devletlerini kurmadan önce aşağıdaki devletlerden hangisi ile iyi
ilişkiler içinde olmuştur?
a) Gazneliler
b) Karahanlılar
c) Sâmânîler
d) Abbâsîler
e) Zengîler
9) Aşağıdakilerden hangisi Selçuk Bey’in oğullarından bir değildir?
a) Arslan Yabgu
b) Musa Yabgu
c) Mikâil Bey
d) Kutalmış Bey
e) Yusuf Bey
10) Çağrı Bey 1016-1021 yılları arasında Doğu Anadolu’ya bir sefer düzenlemiştir.
Aşağıdakilerden hangisi Çağrı Bey’in bu askerî seferindeki faaliyetlerinden biri
değildir?
a) Erran ve Doğu Ermeniyye’deki Müslüman Şeddâdîlerin topraklarından geçmiştir
b) Horasan Rey ve Âzerbaycan yolunu takip ederek bölgeye gelmiştir.
c) Kilikya Ermeni Prensliği arazisine girmiştir.
d) Ermeni Vaspurakan arazisine saldırarak buradan bol ganimet almıştır
e) Gürcü Krallığı arazisini yağmalamıştır.
Cevaplar
1d 2c 3e 4a 5e 6b 7d 8c 9d 10c
51
Kaynakça
Beyhâkî, Tarih-i Beyhakî, I-II, (nşr. Said Nefisi), Tahran 1342.
Hunkan, Ömer Soner, Türk Hakanlığı, İstanbul 2007.
Hüseynî, Ahbârü’d-devleti’s-Selçukiyye, (trc: Necati Lugal), Ankara 1943.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, (trc. A. Ağırakça-A. Özaydın), İslâm Tarihi İbnü’l-
Esîr El-Kâmil Fi’t- Tarih Tercümesi, İstanbul 1987.
Kafesoğlu, İbrahim, “Doğu Anadolu’ya İlk Selçuklu Akını (1015-1021) ve Tarihî
Ehemmiyeti”, Fuad Köprülü Armağanı, İstanbul 1953.
---------------------, “Selçuk’un Oğulları ve Torunları”, TM., İstanbul 1958, XIII, 117-
121.
Köymen, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Kuruluş Devri, I,
Ankara 1979.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
-------------------, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara 1989
Nişâbûrî, Selcûknâme, (nşr. Muhammed Ramazânî), Tahran 1332.
Ögel, Bahaeddin, “Toğrıl Bey’in Adı Hakkında”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, sy.
3, s. 201-207.
Özaydın, Abdülkerim, “Selçuk Bey”, DİA., XXXVI, 364.
Özgüdenli, Osman Z., “Selçuklu Paralarının Işığında Çağrı Bey’in Ölüm Tarihi
Meselesi”, AÜDTCF., sy. 35, Ankara 2004, s. 164-165
Piyadeoğlu, Cihan, Çağrı Bey, İstanbul 2011.
-------------------, “Selçuklu Hanedanının Önemli Bir Mensubu: İbrahim Yınal”,
Türkiyat Mecmuası, İ.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2013, c. XXIII, s. 117-
143
Rasonyi, L., “Selçük Adının menşeine Dair”, Belleten, III/10, (1939), s.377-384.
Reşidüddîn-i Fazlullâh, Câmiü’t-tevârih, (trc. Erkan Göksu), II/5.
Sevim, Ali, “Çağrı Bey”, DİA, VIII, 183-186.
Sümer, Faruk, “Oğuzlar”, DİA, XXXIII, 325-330.
52
Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi–Nâmesi (952–1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli
(1136–1162), (trc. Hrand D. Andreasyan), Ankara 1987.
Usta, Aydın, Türklerin İslamlaşma Serüveni, İstanbul 2007.
Yınanç, M. Halil, “Çağrı Bey”, İA., III, 324-328.
53
3. SULTAN TUĞRUL BEY DÖNEMİ
54
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
3.1. İran Fetihleri
3.2. Sultan Tuğrul Bey Zamanında Türkmenlerin Anadolu'da Faaliyetleri
3.3. İbrahim Yınal'ın Anadolu'ya Gönderilmesi
3.4. İbrahim Yınal'ın İsyanı
3.5. Tuğrul Bey Zamanında Diğer Fetihler
3.6. Tuğrul Bey'in Anadolu Seferi
3.7. Tuğrul Bey Zamanında Selçuklu Melik ve Emirlerinin Anadolu'daki Faaliyetleri
3.8. Sultan Tuğrul Bey'in Bağdat'a Gelişi
3.9. Selçuklu Meliklerinin Tuğrul Bey'e Karşı İsyanları
3.10. Halifenin, Besâsîrî'nin Eline Esir Düşmesi ve Tuğrul Bey Tarafından
Kurtarılışı
3.11. Melik Kutalmış'ın İsyanı
3.12. Sultan Tuğrul Bey'in Halifenin Kızı İle Evlenmesi ve Ölümü
55
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Tuğrul Bey döneminde gerçekleşen Selçuklu hanedan mensublarının isyanları
hangileridir?
2) Tuğrul Bey döneminde Selçuklu-Abbasî ilişkileri nasıl gelişmiştir?
3) Selçukluların Tuğrul Bey döneminde Anadolu’ya yaptıkları akınları
değerlendiriniz.
56
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
3.1. İran Fetihleri Tuğrul Bey’in Nişabur’da
tahta çıktıktan sonra
hakimiyet sahasını
genişletmesi ve başkentini
Rey’e taşıması.
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.2. Sultan Tuğrul Bey
Zamanında Türkmenler'in
Anadolu’da Faaliyetleri
Selçuklu-Bizans İlişkilerinin
anlaşılması ve Selçukluların
Bizans’ın askeri gücünü
yoklamaları
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.3. İbrahim Yınal'ın
Anadolu'ya Gönderilmesi
Pasinler savaşı ve
sonrasındaki Selçuklu-
Bizans ilişkilerinin
kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.4. İbrahim Yınal'ın İsyanı Selçuklularda hakimiyet
anlayışına göre Sekçuklu
hanedanından her
şehzadenin tahta geçme
hakkı olduğunun
belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.5.Tuğrul Bey Zamanındaki
Diğer Fetihler
Selçuklu devletinin Tuğrul
Bey dönemindeki fetihlerin
analiz edilmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.6.Tuğrul Bey'in Anadolu
Seferi
Tuğrul Bey döneminde
bizzat kendisinin yönettiği
Anadolu seferinin
güzergahlarının ve Bizans’ın
durumunun belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.7. Tuğrul Bey Zamanında
Selçuklu Melik ve
Emîrlerinin Anadolu’daki
Faaliyetleri
Tuğrul Bey’den sonra
Anadolu’ya düzenlelen
Selçuklu seferlerinin
belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
57
3.8. Sultan Tuğrul Bey'in
Bağdat'a Gelişi
Selçuklu-Abbasi ilişkilerinin
anlaşılması Tuğrul Bey’in
Abbasi hanedanının
koruyuculuğunu üstlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.9. Selçuklu Meliklerinin
Tuğrul Bey’e Karşı İsyanları
Selçuklu iç isyanlarının
devlet üzerindeki etkilerinin
kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.10. Halifenin, Besâsîrî'nin
Eline Esir Düşmesi ve
Tuğrul Bey Tarafından
Kurtarılışı
Selçuklu-Abbasi ilişkilerinin
ilk dönemlerde gösterdiği
gelişmelerin kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.11.Melik Kutalmış’ın
İsyanı
Selçuklu ailesi içindeki
hakimiyet mücadelesinin
devletin iç ve dış
politikasında yarattığı
etkilerin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
3.12. Sultan Tuğrul Bey'in
Halifenin Kızı ile Evlenmesi
ve Ölümü
Abbasi hilafeti ile
Selçuklular arasındaki
ilişkilerde siyasi evliliklerin
öneminin kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
58
Anahtar Kavramlar
Arslan Besâsirî, Tuğrul Bey, Vezir Amidülmülk, Pasinler, Bizans, Kutalmış
59
Giriş
Bu bölümde Selçuklular’ın Tuğrul Bey dönemi siyasî tarihi ele alınacak ve Abbasîler
ile ilişkilerinin nasıl geliştiği üzerinde durulacaktır.
60
3. SULTAN TUĞRUL BEY DÖNEMİ
3.1. İran Fetihleri
Tuğrul Bey Nişâbur'da tahta çıktıktan, iktidar değişikliği nedeniyle bozulan düzen ve
teşkilâtı yeniden sağladıktan sonra fetihlere girişmişti. İlk olarak Taberistan ve Cürcan
bölgelerini ve buralarda egemenlik kurmuş mahallî hanedanlar, Ziyârîler ve Bâvendîleri
kendine tâbi kıldı (433 / 1041–1042).
Tuğrul Bey, 434/ 1042–43'de Harezm seferine giderken, İbrahim Yınal da Rey şehrini
Arslan Yabgu'ya bağlı Oğuzlar'ın, Bürûcird ve Hemedan'ı da Kâkûyi hanedanının elinden
almıştı. Aynı yıl içinde Tuğrul Bey Rey'e geldiğinde İbrahim Yınal tarafından merasimle
karşılanmıştı. Tuğrul Bey Nişâbur yerine Rey'i Selçuklu Devleti başkenti yaparak, bu şehrin
imarını emretmişti.
Tuğrul Bey Adına Basılan Dinar
Bu sırada Abbasî Halifesi Kaim bi–Emrillâh devrin meşhur hukukçusu halifelik
başkadısı Ebu'l–Hasan Ali b. Muhammed Mâverdî (974–1058)'yi Tuğrul Bey'e elçi
göndermişti. Halife, Selçuklular'dan önce İslâm ülkelerine girmiş olan Türkmenler'in
yaptıkları akın ve yağmalardan Tuğrul Bey'e şikâyette bulunmaktaydı. Tuğrul Bey, elçiye
saygıyla muamele etmiş, fakat kalabalık askerlerine mevcut toprakların yetmediğinden bu tip
hareketlerin önlenemediğini belirtmişti (435/ 1043–1044).
İbrahim Yınal İran'daki Kâlicâr ve Annazî hanedanlarına karşı harekete geçerken,
Tuğrul Bey daha sonra Kazvin üzerine yürüdü. Kazvin hâkimi Merdâvîc, Selçuklu ordusuna
karşı savunma yapmaktan vazgeçerek, 80.000 dinar yıllık vergi ödemek suretiyle Tuğrul
Bey'e tâbi olmayı kabul ederek yerinde kalmıştı.
Kâkûyiler'den Ebû Kâlicâr Gerşasp (öl 443 / 1051–1052), 436 / 1044–1045 yılında
Hemedan'ı tekrar ele geçirerek Büveyhîlere tâbi olduğunu ilân edince, Tuğrul Bey, İbrahim
Yınal'ı onun üzerine gönderdi. Gerşasp’ın korkup kaçmasıyla, Hemedan tekrar Selçuklular'ın
hâkimiyeti altına girmiş oldu. Tuğrul Bey ise, 438 / 1046–1047 yılında Isfahan'ı muhasara
ederek şehrin
61
hâkimi Kâkûyiler’den Zahîreddîn Ebû Mansur Ferâmürz'ü vergi ödemeğe mecbur etti.
Sultan Tuğrul Bey’in Temsili Resmi
Tuğrul Bey Rey'e döndükten sonra, İbrahim Yınal, Arslan Yabgu'nun oğlu Kutalmış
ve Çağrı Bey'in oğlu Kavurd'u İran'ın zaptedilmemiş yerlerini itaat altına almakla
görevlendirdi. İbrahim Yınal ve diğer Selçuklu melikleri birkaç yıl içinde Dînever, Karmîsîn,
Hulvân, Hânikin ve Şehrizûr gibi şehirleri ve Kirmân bölgesini Büveyhîler'in elinden alarak
Selçuklular'ın hâkimiyet alanını genişlettiler.50
3.2. Sultan Tuğrul Bey Zamanında Türkmenler'in Anadolu’da
Faaliyetleri
Anadolu'ya ilk Türk akınları Türkmenler'in burayı kendilerine yurt yapmak istemeleri
neticesinde başlamıştı. Selçuklu Devleti kurulduktan sonra ise, sultanların kendi devletleri
içindeki Müslüman halk ve ülkeleri akınlar ve asayişsizlikten korumak maksadı ile yoğun
Türkmen göçünü Anadolu'ya sevk etmek istemeleri de bölgeye yapılan gazaların diğer bir
sebebiydi. Anadolu'nun Türkleşmesi bu iki yönlü siyâset ve gayretlerin sonucunda
gerçekleşmiştir.
Anadolu'ya Türk akınları Çağrı Bey'in 1016'daki meşhur keşif akınıyla başlamıştır.
Bunu, 1028'de Gazneli Sultan Mahmud'un karşısında mağlûp olan ve kaçan Arslan Yabgu'ya
bağlı Oğuzlar'ın Azerbaycan yolu ile Bizans arazisine girmeleri ve Diyarbekir havalisine
kadar uzanmaları takip etti (1029).
Bundan yaklaşık on yıl sonra yani 1038'de Selçuklular devlet kurmak için mücadele
50 Merçil, age., s. 20-21.
62
ederlerken, bir grup Türkmen Gazneliler'in hizmetine girmişti. Ancak Gazneli Sultan
Mesud'un bu Türkmenlerin ileri gelenlerinden Yağmur Bey'i öldürtmesi, onların Gazneliler'in
hizmetinden çıkıp çevreye dağılmalarına neden oldu. Bunların bir kısmı Azerbaycan hâkimi
Vehsudan'ın hizmetine girdiler. Ancak Vehsudan'ın ihaneti karşısında onu da terk ettiler. Bir
grup Türkmen ise Urmiye yörelerine gidip oradaki soydaşları ile birleştiler ve hep birlikte
Hakkâri bölgesine girerek burada oturan kabileler ile birçok kereler çarpıştılar.
Selçuklular, Gazneliler karşısında giriştikleri Dandânakan savaşını kazandıktan sonra,
devletlerinin sınırlarını daha çok batı yönünde genişletmişlerdi. İşte bu genişleme sırasında
Tuğrul Bey, Azerbaycan ve Irak–ı Acem'in fethine İbrahim Yınal'ı memur etmişti. İbrahim
Yınal'ın Rey şehrine gelmesi üzerine Selçuklular'a tâbi olmak istemeyen bu bölgedeki
Türkmenler Azerbaycan'a geçerek diğer soydaşları ile birleştiler. İbrahim Yınal onları takip
edince, Azerbaycan'da halka yaptıkları kötü muameleden dolayı cezalandırılmaktan korkarak
Doğu Anadolu'ya doğru ilerlediler.
Bu Türkmenler'den Boğa ve Anasıoğlu kumandasındaki 10.000 kişilik bir grup güneye
inerek Diyarbekir bölgesini ele geçirdiler. Silvan–Mardin arasında akınlarda bulundular.
Cizre hâkimi Mervânoğulları'ndan Süleyman b. Ahmed, onların akınlarına engel olabilmek
için bu havalideki Türkmenler'in reisi Oğuzoğlu Mansur ile anlaşmayı tercih etti. Bu
anlaşmaya göre Mansur kışı bu bölgede geçirecek, ilkbaharda da bütün Türkmenler'le birlikte
güneye Suriye'ye geçecekti.
Fakat Süleyman bu anlaşmaya riayet etmediği gibi, verdiği bir ziyafette hile ile
Mansur'u tutukladı. Bu, olay üzerine bölgedeki Türkmenler dağıldılarsa da toparlanmaları
kısa sürdü ve Musul'a doğru ilerlediler. Bu şehrin hâkimi Ukayloğlu Karvaş ve ona yardıma
gelen Diyarbekir Emîri Nasrüddevle Ahmed'in kuvvetlerini bozguna uğrattılar (1042).
63
Kaçanları takip eden Türkmenler Sincar ve Nusaybin bölgesini yağmaladılar.
Nasrüddevle onlardan kurtulabilmek için Oğuzoğlu Mansur'u Cizre'den getirterek serbest
bıraktı. Buna mukabil Türkmenler onun arazisinden çekileceklerdi. Ancak bu sefer anlaşmaya
uymayan Türkmenler olmuştu. Türkmenler, Karvaş'ı bozguna uğratarak bir müddet için
Musul'u ellerinde tuttular (1043).
Türkmenler'in bu hareketi, Musul Emîri Karvaş, Diyarbekir Emiri Nasrüddevle
Ahmed ve Irak'daki Büveyhî hükümdarı Celâlüddevle'nin onları Sultan Tuğrul Bey'e
şikâyetlerine sebep oldu. Sultan Tuğrul Bey, onlara verdiği cevapta bu şikâyetlerin dikkate
alınacağı ve devlet idaresi altına girmek istemeyen bu Türkmenler'in cezalandırılacaklarını
bildirdi. Bu şikâyetlerin yanı sıra Karvaş da boş durmamış ve Hille hükümdarı Dübeys b.
Mezyed ile birleşmişti. Anasıoğlu ve Boğa'nın da Musul Türkmenler'ine yardıma gelmesine
rağmen Karvaş onları müthiş bir bozguna uğrattı (1044) ve Diyarbekir bölgesine kadar takip
etti.
Bu olayı duyan Tuğrul Bey, Türkmenlere İslâm ülkelerine hücumdan vazgeçmeleri,
Azerbaycan'a dönerek oradaki yaylak ve kışlaklara yerleşmeleri ve Bizans'a akın yapacak
olan emirlerin hizmetine girmeleri hususunda bir talimat gönderdi. Bunun üzerine Anasıoğlu,
Göktaş ve Oğuzoğlu Mansur beraberlerindeki Türkmenler'le Diyarbekir bölgesinden Dicle'nin
kuzeyine çıktılar ve oradan Murad suyunu takip ederek Bizans'a tâbi Ermeni topraklarına
girdiler. Bu bölgedeki şehir ve köylere akınlar yaptıktan sonra Erciş önüne geldiler.
Onlar Vaspurakan (Van Gölü bölgesi) valisi Stephanos'dan topraklarından geçerek
Azerbaycan'a gitmek için izin istediler. Stephanos onlara izin vereceği yerde üzerlerine
saldırmayı tercih etmişti. Ancak bu cesareti ona bir fayda sağlamadı. Türkmenler karşısında
mağlûp ve hatta esir oldu (1045). Türkmenler bu akınlar neticesinde daha önce
hâkimiyetlerini kabul etmek istemedikleri Selçuklu Devleti'nin emrine girmeğe mecbur
olmuşlar, Tuğrul Bey'in buyruğuna uyarak bundan sonra Bizans arazisine yapılan hemen
hemen bütün akınlara katılmışlardır.
Selçuklu akınları öncesi Vaspurakan ve Ani Bizans'ın tasarrufundaydı. Ermeni
asilzadeleri ve askerler bölgenin Bizans'a terk edilmesine karşı çıkarak isyan ettiler (1040).
Ermeniler ile Bizans arasındaki dört savaşta özellikle Ermeni halkı ağır zayiat verdi.
Ermeniler bu yıllarda Selçuklu akınlarından ziyade Bizans'ın paralı askerlerinden oluşan
orduları tarafından hırpalanmıştı. Öte yandan Ermeni kralı da tahttan feragat etmeye zorlandı
(1045). Bizans, Ani ve Vaspurakan'ı İberya Katepanı adı altında askerî bir eyalete dönüştürdü.
Artık bütün Ermenistan'ın doğusu Bizans'ın eyaleti olmuştu.
Tuğrul Bey ise Selçuklu şehzadelerini çeşitli bölgelerin fethi ile görevlendirmişti. Bu
şehzadelerden Azerbaycan'ın fethine memur edilen Musa Yabgu'nun oğlu Hasan, Pasin ve
Erzurum ovalarını ele geçirip, bir Bizans ülkesi olan Vaspurakan'a girdi ve akınlara başladı.
Bu bölge hâkimi Aaron, Gürcistan valisi Katakalon Kekaumenos'dan yardım istemek zorunda
kaldı. Bizans kuvvetleri birleşerek, Şehzade Hasan'ın kumandasındaki Selçuklu ordusu ile
Büyük Zap (Stragna) suyu kenarında karşılaştılar.
64
Savaş başladıktan biraz sonra Bizanslılar Türk ordusunu tuzağa düşürmek için
ağırlıklarını olduğu yerde bırakarak geri çekildiler. Selçuklu kuvvetleri onların bozulduğuna
inanarak Bizans ordugâhına ilerlemiş ve yağmaya başlamıştı. Bu olayda Bizanslılar'ın plânı
muvaffak olmuştu. Pusuya girdikleri yerden çıkarak Selçuklu kuvvetlerine hücum ettiler ve
onları bozguna uğrattılar. Hasan ve arkadaşlarının çoğu bu çarpışmada şehit edildiler
(1048).51
3.3. İbrahim Yınal'ın Anadolu'ya Gönderilmesi
Sultan Tuğrul Bey, şehit düşen Hasan'ın ve mağlûp olan Selçuklu ordusunun
intikamını almak için çok vakit kaybetmedi. Azerbaycan valiliğine tayin ettiği İbrahim Yınal'ı
yeni bir Anadolu seferiyle görevlendirdi. Ayrıca Errân bölgesinde fetihlerde bulunan
Kutalmış'a da onunla birleşmesini bildirdi. İbrahim Yınal ve Kutalmış Bizans kaynaklarınca
100.000 kişilik kalabalık bir Selçuklu ordusu olduğu hâlde Bizans topraklarına girdiler (440/
1048–1049).
Bizans generali Katakalon Kekaumenos'un Bizans hudutları dışında mücadele etme
teklifi reddedildi ve Türk ordusu karşısında mukavemet gösteremeyeceğini anlayan Bizans
kuvvetleri Pasin (Basean)'deki Ordoru'ya (Ordru) çekildi. Selçuklu ordusu Vaspurakan ve
Pasin'den geçerek, Karin bölgesi (Erzurum) içinden batıda Haltik (Haldiye) bölgesine
(Gümüşhane ve Trabzon havalisine); kuzeyde Sper (İspir), Taik (Oltu'nun kuzeyinde) ve
Arşarunik kalelerine; güneyde ise Taron (Muş havalisi) ve Sisak'a (Ağrı havalisi) kadar
yayıldı.
Öte yandan İbrahim Yınal idaresindeki Selçuklu ordusu Karin idarî bölgesindeki
Arcn'e (Artze) geldi ve bu şehri yapılan savaştan sonra tahrip etti. Artze'den kaçan halk, o
sırada Bizanslılar tarafından tahkim olunan Kâlîkala (Theodosiupolis, Karin)'ya göç etmiş
olup, burası bu tarihten itibaren Erzen er–Rûm (şimdiki Erzurum) adını taşımıştır.
Artze'den sonra Selçuklular tekrar Bizans ordusuna doğru yürüyüşe geçti. İlerleyen
Selçuklu kuvvetlerine karşı koyamayacaklarını anlayan Bizanslılar İmparator IX.
Konstantinos Monomakhos (1042–1055)’dan yardım istemişlerdi. İmparator kendisine tâbi
olan Gürcü Prensi Liparit'e valilere yardıma gelmesi için haber gönderdi. Liparit takriben
20.000 kişi civarındaki ordusu ile Bizans kuvvetlerine yardıma geldi. Böylece 35.000 kişiye
ulaşan Bizans ordusu müstahkem karargâhından çıkmış, Pasin ovasındaki Kapetru kalesinin
inşâ edilmiş olduğu bir tepenin eteklerinde karargâh kurmuştu.
Daha sonra bölgeye gelen Selçuklu ordusu ile Bizans ordusu arasında 18 Eylül 1049
Cumartesi günü şiddetli bir savaş başladı. Selçuklu ordusu biri İbrahim Yınal'ın diğeri ise
Kutalmış'ın kumanda ettiği iki büyük grup hâlinde savaşıyordu. Bütün gün devam eden
şiddetli çatışmalarda zaferin hangi tarafta olduğu belli değildi. Ancak Bizanslıların tamamen
geri çekilmesi ve Liparit'in onlara uyması Selçuklulara bir hücum imkânı sağladı. Savaş,
Bizans ordusunun bozgunu ve Liparit'in tutsaklığı ile sonuçlanmıştı.
51 Merçil, age., s.21-25.
65
Mağlûp Bizans kumandanları Van ve Ani şehirlerine çekilmek zorunda kaldılar. İslâm
kaynaklarına göre, Selçuklular'ın eline geçen esir sayısı 100.000'i, ganimet de 15.000 arabayı
bulmaktaydı. Bizans'a karşı kazanılan bu ilk ve büyük Hasan–kale (veya Pasinler) zaferinden
sonra İbrahim Yınal beraberinde mühim esir ve ganimetler ile birlikte Rey'de bulunan Tuğrul
Bey'in yanına döndü.52
Kılıç ve kalkanla savaşan süvariler (Varaka ve Gülşah’tan)
İmparator IX. Konstantinos Monomakhos batıda Bizans'ı ciddî bir şekilde tehdit eden
diğer bir Türk kabilesi Peçenekler'in akınları nedeniyle doğuda Selçuklular ile anlaşmak
zorundaydı. Bu sebepten İmparator, Mervânoğulları Emîri Nasrüddevle Ahmed aracılığı ile
Sultan Tuğrul Bey'e barış teklifinde bulundu. Ayrıca esir bulunan Liparit'i kurtarmak için bir
elçi heyeti ile Sultan Tuğrul Bey'e bir miktar kurtuluş akçesi ve değerli hediyeler gönderdi.53
Tuğrul Bey kurtuluş akçesini almadan Liparit'i serbest bıraktı ve müzakerelerde
bulunmak üzere halifenin akrabasından Şerif Ebu'l–Fazl Nâsır b. İsmail başkanlığında bir
heyeti 441/1049–1050'de İstanbul'a gönderdi. Yapılan görüşmeler sonucunda, İstanbul'da
Emevîler zamanında inşa edilmiş, fakat o sırada harap durumda bulunan camiin tamir
edilmesi, Fatımî devleti adına okunan hutbenin Sünnî Abbasî Halifesi (el–Kaim) ve Tuğrul
Bey adına okunması kararlaştırıldı. İmparator ayrıca camide namaz kılınmasına müsaade etti.
52 Urfalı Mateos, s. 85-86, 89-90. 53 Ebu’l-Ferec (Bar Hebraeus), Abû’l-Farac Tarihi, (çev. Ömer Rıza Doğrul), Ankara 1987, I, 305.
66
Tuğrul Bey’in elçisinin tamir edilmesini istediği Arap Camii’nin İstanbulda bugün
iddia edilen Minaresi
Bu anlaşma üzerine Bizans İmparatoru İstanbul'daki cami ile minaresini tamir ettirdi,
üzerine kandiller astırdı ve mihrabına da “ok ve yay” yaptırdı. Bu olay sırasında “Tuğrul
Bey'in şan ve şöhreti artmış ve iktidarı kökleşmişti.” Ancak Bizanslılar Selçuklu Devleti'ne
yıllık vergi ödenmesi için yapılan teklifi kabul etmediler. Bu suretle iki devlet arasında tam
bir anlaşmaya varılamadı.
Bizans İmparatorluğu Türk akınlarının yeniden başlayacağını anlayarak ülkenin doğu
hududundaki kale ve istihkâmların tamiri ve bu sınır bölgesindeki kuvvetlerin arttırılması için
emir verdi. Taht mücadeleleri gibi bazı iç meselelerin baş göstermesi sebebiyle Selçuklular
bir müddet Anadolu'ya akın yapamadılar.54
54 Merçil, age., s. 25-28.
67
Arap Camii olduğu iddia edilen camiden bir başka kesit
3.4. İbrahim Yınal'ın İsyanı
Tuğrul Bey, başarılı faaliyetleri ile dikkati çeken İbrahim Yınal'dan hâkimiyeti altında
bulunan Hemedan şehrini ve Cibal bölgesindeki bazı kalelerin kendisine teslimini istemişti.
İbrahim Yınal istenilenleri vermeyi kabul etmediği gibi, bu meseleden Vezîri Ebû Ali'yi suçlu
bularak cezalandırmış, sonra da Tuğrul Bey'i terk ederek ordusunu toplamıştı. Tuğrul Bey ona
karşı 100.000 kişiye yaklaşan bir ordu ile harekete geçti. İki taraf arasındaki savaşı kaybeden
İbrahim Yınal teslim olmağa zorlanmış, fakat Tuğrul Bey ona iyi davranarak kendi yanında
kalmakta veya iktâ edeceği bir ülkeye gitmekte serbest olduğunu bildirmişti. İbrahim Yınal da
Tuğrul Bey'in yanında kalmayı tercih etti (1049–1050).55
3.5. Tuğrul Bey Zamanındaki Diğer Fetihler
Tuğrul Bey, İbrahim Yınal sorununu çözdükten sonra Isfahan Emîri Ferâmürz'ün
kendi aleyhine Büveyhîler ile münasebetlere giriştiğini öğrenmiş, bu sebeple adı geçen şehri
kuşatmıştı (Mayıs–Haziran 1050). Isfahan muhasarası bir yıl sürdü. Bu sırada Selçuklu
kuvvetleri Fars'a da akınlar yapmışlar ve etrafı yağmalayarak geri dönmüşlerdi. Nihayet
Mayıs–Haziran 1051'de Isfahan zaptedildi, buranın hâkimi Ferâmürz'e ise Yezd ve Eberkûh
havalisi iktâ olarak verildi.
Diğer taraftan Fars'da Selçuklu akınları bu bölgenin başkenti Şiraz'a kadar inmekte, bu
bölgenin hâkimi Büveyhiler'den Emîr Mansur Fûlâd Sütûn Şiraz'da Tuğrul Bey adına hutbe
okutmakta idi (Ocak–Şubat 1054). Selçuklu kuvvetleri Ahvaz, Huzistan ve el–Cezîre
bölgelerinde de ilerlemekteydiler. Kavurd da Kirman'ı fethetti. Ukaylîler'den Musul Emîri
Kureyş de Büveyhîler yerine Tuğrul Bey adına hutbe okutmuştu. Artık Irak'taki Şiî Büveyhî
Devleti Selçuklular'ın bu ilerlemesi neticesinde ancak Bağdat ve civarı gibi dar bir sahaya
55 Merçil, age., s. 28.
68
hükmedebiliyordu.56
3.6. Tuğrul Bey'in Anadolu Seferi
Dört yıllık bir aradan sonra Tuğrul Bey'in bizzat Anadolu'da fetih hareketlerine
giriştiğini görüyoruz. Tuğrul Bey, 1054 yılı başlarında ordusuyla birlikte Anadolu
topraklarına girmiş önce Bargiri (Berkri, bugünkü Muradiye) kalesini hücumla almıştı. O
daha sonra Erciş önüne geldi. 8 günlük bir muhasaradan sonra Bargiri'nin akıbetine uğramak
istemeyen Erciş halkı birçok hediyeler sunarak ona itaat arz ettiler.
Tuğrul Bey, Erciş'den sonra Malazgirt önüne gelip bu müstahkem şehri muhasaraya
başladı. Ayrıca bir kısım kuvvetini üçe ayırarak diğer bölgelere akına gönderdi. Bu akıncı
kuvvetlerden bir kol Oltu (Taik–Erzurum) içinden Çoruh ve Halidiye'ye kadar yayıldılar.
Bayburt'a kadar ilerleyen bu kol buradaki Frank birlikleri tarafından geri püskürtüldü. İkinci
kol kuzeyde Kafkaslara, batıda Canik ormanına kadar uzanırken güneyde Horsen, Hanzit,
Tercan ve Ekeleac yani Erzincan bölgesinde faaliyet gösterdi. Üçüncü Selçuklu kuvveti Kars
bölgesine (Vanand) yönelerek burada Kars kralı Gagik'in generallerinin kumanda ettiği bir
orduyu imha etti.
Tuğrul Bey'e gelince Malazgirt'i üç gün süre ile kuşattıktan sonra ordusuyla Pasin
ovasından Erzurum'un kuzey–doğusuna kadar ilerledi.57 Bizans generalleri İberia denilen bu
bölgede kalelerinden çıkmaya cesaret edemedikleri için Tuğrul Bey tekrar Malazgirt
muhasarasına döndü. Vâlîsi Vasili isminde bir Ermeni olan bu çok iyi tahkim edilmiş şehre,
günde iki defa yapılan Selçuklu hücumları tesirsizdi. Ayrıca Bitlis'ten getirtilen büyük
mancınığın da bir Norman fedaisi tarafından yakılması Tuğrul Bey'i, yaklaşan kışın da
tesiriyle, bir ay süren muhasarayı terketmek zorunda bırakmıştı.
Dönüş esnasında o, Van Gölü kenarında alınması çok zor bir kale olan Arcke
(Adilcevaz) şehrine baskın yaparak zaptetti (1054–1055). Tuğrul Bey baharda tekrar
Anadolu'ya sefer yapmayı düşünerek Azerbaycan'a dönmeye karar vermişse de Halifenin
çağrısı üzerine Bağdat'a gitmiştir. Ancak Irak'ın durumu ve isyanlar, bir daha ona Anadolu
seferine çıkma imkânı vermemiştir.58
3.7. Tuğrul Bey Zamanında Selçuklu Melik ve Emîrlerinin
Anadolu’daki Faaliyetleri
Tuğrul Bey'in Anadolu'ya bir daha gelememesine rağmen muhtelif Selçuklu melik ve
emirleri fetih hareketlerine devam etmişlerdi. Bu cümleden olmak üzere, Tuğrul Bey'e itaatini
bildirmiş olan Gence ve Dovin Emîri Ebu'l-Esvâr 1055–1056 yılı içinde Ani'ye bir sefer
yaparak çevresini yağmaladı. Bizanslılar Nikephoros kumandasındaki bir ordu ile buna
karşılık verdi. Bu Bizanslı kumandan Gence'ye kadar ilerleyerek Ebu'l –Esvâr'ı Bizanslılar
56 Merçil, age., s.28-29. 57 Urfalı Mateos, s. 100-101; Ebu’l-Ferec, I, 306. 58 Merçil, age., s. 29-30.
69
arasındaki anlaşmayı yenilemeye ve yeğenini rehin olarak göndermeye mecbur etti.
Tuğrul Bey ise, 3000 kişilik bir Selçuklu kuvvetini Samuh (Samuk veya Sabuk)
adındaki bir emîrin idaresinde Bizans arazisinde bırakmıştı. Samuh idaresindeki kuvvetler
Doğu Anadolu'nun ova ve vadilerinden etrafa akınlar yaparak dolaşmaktaydılar. Selçuklu
askerlerinden bir grup kışın donmuş olan Muratçay'dan geçerken yanlarındaki esirlerle
birlikte buzların kırılması ile ırmağa düşüp boğuldular. Bu savaş birliklerinin kumandanı
muhtemelen Samuh idi. 1057 yılında bu Selçuklu kumandanına Bizanslılara hizmet eden
Herve adındaki Norman iltihak etmiş, fakat çok geçmeden Türkler'le bozuşarak Samuh'u
Ahlat (Hilât)'a kaçmaya zorlamıştı. Ancak kendisi Mervânoğulları'ndan Nasrü’d-devle Ebû
Nasr Ahmed (1010–1061) tarafından esir edilmiştir.
Tuğrul Bey adına Nişabur’da basılan dinar
Kaynak: http://www.coinarchives.com/w/results.php?results=100&search=islam
Bizans'ta baş gösteren iç savaştan istifade eden Gürcistan prensi Liparit'in oğlu İvane,
Bizans arazisini istilâ ile Erzurum'a kadar ilerlemişti (1057–1058). Ani Vâlîsi Katakalon ona
karşı bir birlik gönderince, İvane Türkleri yardıma çağırdı. Türkler derhal Halidiye
(Gümüşhane–Trabzon arası) eyaletinde görünerek Bayburt'un kuzey–batısına kadar olan
bölgeyi tahrib ettiler. Bu akıncılar dönüşlerinde Tercan'ın güneyinde ikiye ayrıldılar. Birinci
kol Erzincan üzerinden Pulu'a yürüdü. İkincisi ise, süratle Fırat'ın sol kıyısındaki Harav
şehrine ilerledi. Şehrin civarındaki üzüm bağlarına saklanan halkın çoğu esir alınarak
götürüldü.
1057 yılının sonbaharında diğer bir Türk ordusu Kemah'a yürüdü, burayı aldıktan
sonra iki kola ayrıldı. Kollardan birisi Pontus'daki Şebinkarahisar (Kolonia) üzerine ilerledi.
Bu grubun başında Dinar adlı bir kumandan bulunuyordu. Diğer bir kol ise güneye inerek
Malatya (Melitene) önüne geldi. Selçuklu kuvvetleri bu geniş ovanın içindeki köylere ve
kasabalara kadar akınlarını uzattılar. Kışı Erzincan bölgesinde geçiren Türk gazileri Moran
(Morrans) adlı bir köyde zayiat verdikleri gibi kurtulan dağınık bir şekilde Muş havalisine
gelenler Çanlıkilise civarında (Sason dağlılarının) baskınına uğrayarak imha olundular,
70
içlerinden çok az kişi kurtulabildi.
Ünlü Ani Kalesi Surlarından bir bölüm
1059 yılında Çağrı Bey'in oğlu Yakutî beraberindeki Sâlâr–ı Horasan, Samuh (Sabuk),
Emir Kapar (Emir–i Kebir) ve Ermeni müverrihlerinin Kicaciç (Kicacici) dediği kumandan
olduğu hâlde Bizans ülkesine geçti. 59 Alışılagelen şekilde yine ikiye ayrılan Selçuklu
ordusundan Sâlâr–ı Horasan idaresindeki kuvvetler Urfa'yı kuşattı; fakat bu kuşatma neticesiz
kaldı.
Samuh'un emrindeki ikinci kol ise Sivas şehrine şiddetli bir hücum yaptı. Türk
akıncıları 4 Temmuz'da bu şehre girdiler. Burada 10 gün kaldıktan sonra esir ve ganimetleri
alarak Azerbaycan'a döndüler. Bizans İmparatoru X. Konstantinos Dukas (1059–1067) bu
Selçuklu akınlarını önlemeğe çalıştı ise de başarılı bir sonuç alamadı. Selçuklu kuvvetleri
çekildikten sonra imparator başta Malatya olmak üzere şehirlerin yıkılan sur ve kalelerinin
tamirini emretti.
1062 yılında Sâlâr–ı Horasan beraberinde, adları Ermeni kaynaklarında Cemcem
(Mıcmıc) ve Isulu (İsulv) olarak geçen emirlerle tekrar Anadolu'ya girdi. Bu emirler Ergani
bölgesine akınlarda bulundular. Diyarbekir Mervânî Emîri Nizâmü’d–devle Nasr b. Ahmed,
Sâlâr–ı Horasan ile bu fetihlere devam etmesi hususunda bir anlaşma yaptı. İmparator Dukas,
artık Türklere karşı bir şeyler yapmanın zamanının geldiğine inanarak Normandiyalı Hervey'i
Türkler ile savaşması için görevlendirmişti. Ancak bu sırada Selçuklu kuvvetleri sayısız
59 Papaz Grigor, s. 110-111. Krş. Mükrimin Halil Yinanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, I,
Anadolu'nun Fethi, İstanbul 1944, s. 54.
71
ganimet ve esirler ile üslerine dönmüşlerdi.60
Sultan Tuğrul Bey zamanındaki bu akınlar Sivas ve Malatya'nın doğusundaki bütün
araziyi içine almıştı. Türk tarihi bakımından akınların önemi ise, gelecek fetihlere zemin
hazırlamış ve Bizans'ın savunma gücünü kırmış olmasıdır.61
3.8. Sultan Tuğrul Bey'in Bağdat'a Gelişi
Abbasî Halifesi Kâim bi–Emrillâh Bağdat'ta Büveyhîler'in ve Türk askerleri
kumandanı Arslan Besâsîrî'nin baskısıyla, onların içine düşürdükleri maddî sefaletten
şikâyetçiydi. Ayrıca Arslan Besâsîrî'nin Mısır Fatımî Devleti ile haberleşmede bulunması
bardağı taşıran son damla oldu. Abbasî Halifesi (o sırada Rey'de bulunan) Tuğrul Bey'e elçi
göndererek ısrarla Bağdat'a davet etti ve içinde bulunduğu bu güç durumdan kurtarılmasını
istedi.
Bağdat’ta Harun er-Reşid Kapısı ve Kulesi
Halife belki de, kendisine uygun bir hayat seviyesine kavuşma imkânı verecek,
bozulan siyasi düzeni yeniden tesis edecek ve İslâm dininin yayılmasını sağlayacak sünnî bir
hükümdarın himayesini istemeyi düşünmüştü. Tuğrul Bey, halifenin bu ısrarlı daveti üzerine
1055 yazında beraberinde 8 filin de bulunduğu ordusu ile Bağdat'a hareket etti.
Besâsîrî, Tuğrul Bey'in gelişini duyduğu zaman Bağdat'ı terk ederek Rahbe'ye çekildi.
60 Papaz Grigor, s. 113-114. Krş. M. Halil Yinanç, Anadolu’nun Fethi, s. 55. 61 M. Halil Yinanç, Anadolu’nun Fethi, s. 56; Merçil, age., s. 30-32.
72
Tuğrul Bey'in parlak vaatlerde bulunmasına rağmen, muhtemelen varlıklarının sona ereceği
korkusu ile Bağdat'taki Türkler'in çoğu, Deylemli savaşçılar ve Türkmenler'in
komşuluğundan otlakları için endişe duyan Araplar da Besâsîrî'ye katılmıştı. Bu Türkler'in bir
kısmı esnaf olarak iş yapmakta (ekmekçi, sebzeci, ateşçi gibi) ayrıca ücretli asker
olduklarından işlerini kaybetmekten de korkmakta idiler.
Halife, Tuğrul Bey'i parlak bir merasimle karşılamaya hazırlandı. Büveyhî Emiri
Melikür–rahîm Fîrûz da halifenin tavsiyesine uyarak Tuğrul Bey'e itaatini bildirdi. Ayrıca
Tuğrul Bey adına Bağdat camilerinde hutbe okundu. Nihayet 18 Aralık 1055'de Tuğrul Bey
parlak bir merasimle İslâm dünyasının o zamanki merkezi Bağdat'a girdi. Selçuklu ordusu ise
Bağdat dışında ordugâh kurmuştu.
Fakat ertesi günü alışveriş için şehre giren Selçuklu askerleriyle halk arasında dil
anlaşmazlığı yüzünden kavga çıktı. Bağdat'ta kalan Türkler'le Deylemli askerler de bu
fırsattan istifadeyle Selçuklu kuvvetlerine hücum ettiler. Neticede Selçuklu ordusu bu hareketi
bastırmış ve âsileri cezalandırmıştır. Tuğrul Bey bu hadise ile ilgili gördüğü Melikür–rahîm'in
yakalanmasını emretmiş, bu suretle Bağdat'taki Büveyhî Devleti'ne son vermişti.62
Bağdat'ta asayiş sağlandıktan sonra da Emîr Ay–Tegin'i Bağdat Şahneliği'ne tayin etti.
Daha sonra hazineye el konuldu ve ''Sultâniyyât'' adı altında alınan vergiler Selçuklu
hazinesine nakledildi. Halifenin yıllık geliri az görülerek 50.000 dinar ve 500 batman = men
(1 men = 816,5 gr.) buğday olmak üzere artırıldı. Tuğrul Bey daha sonra Bağdat'da imâr
faaliyetlerine girişti. Şehrin doğusunda Dicle kenarında bir saray, cami, askerlerine kışlalar ve
emirlerine konaklar yaptırdı. Bu yeni şehir, Tuğrul Bey şehri ''Medinetü Tuğrul Beg'' adını
taşımaktaydı.
Tuğrul Bey, saray tamamlanınca halifenin armağan ettiği altın taht üzerine oturarak
devlet adamlarını kabul etmişti. Ayrıca Bağdat'da kendi nâmına para bastırdı. Artık İslâm
âleminde siyasî otorite tamamen Selçuklular'ın eline geçmiş, halifeye dînî otoriteden başka bir
hak tanınmamıştı. Halifenin Çağrı Bey'in kızı Hatice Arslan Hatun ile evlenmesi, iki hanedan
arasındaki siyasî bağları akrabalık yoluyla da kuvvetlendirmiş oldu (Ekim 1056)63.
62 Hüseynî, s. 13; Ebu’l-Ferec, I, 306-307. 63 Bundârî, Zübdetü’n- Nusrâ ve nuhbetü’l- ‛usrâ, ( nşr. M. Th. Houtsma), l’Historire des Seldjoucides,
Leiden 1889, s. 29; (trc. Kıvâmeddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, İstanbul 1943, s. 8; Hüseynî,
s. 1213; Ebu’l-Ferec, I, 308.
73
Tuğrul Bey’in Halifenin kızı ile evlenmesi münasebetiyle Bağdad’ta bastırılan
madalya
Arslan Besâsîrî'ye gelince, yanına kaçan askerleri ve Fatımî Halifesi Mustansır'dan
aldığı yardımcı kuvvetler ile Rahbe'de bir ordu meydana getirmişti. Sultan Tuğrul Bey onun
üzerine Kutalmış ile Musul Arap Emîri Kureyş'i gönderdi. Ancak Kutalmış'ın Sincâr
civarında Arslan Besâsîrî ile yaptığı savaşı Kureyş'in Arslan Besâsîrî tarafına geçmesiyle,
kaybetmesi üzerine (Ocak 1057) Tuğrul Bey bizzat sefere çıkmak gereğini hissetmiş ve
Bağdat'a gelişinden 13 ay 13 gün sonra bu şehirden ayrılarak büyük bir ordu ile Besâsîrî'ye
karşı harekete geçmişti (Ocak 1057).
Tuğrul Bey'e İbrahim Yınal ve Yâkûtî de yolda katıldılar. Selçuklu ordusunun
ilerlediğini duyan Besâsîrî önce Rahbe'ye sonra da Bâlis şehrine kaçtı. Bu sefer sırasında
Cizre ve Sincâr, Selçuklular tarafından hücumla alındı. Sincâr Emîri ve halkın bir kısmı,
Kutalmış'ın askerlerine yaptıkları fena muameleden dolayı öldürüldüler. Diyarbekir Mervânî
Emîri Nizam üd–Devle Nasr ise 100.000 dinar göndererek itaatini tekrarlamıştı. Tuğrul Bey
Musul'u İbrahim Yınal'ın idaresine vererek Bağdat'a döndü(1057).
Sultan Tuğrul Bey Bağdat'a geldiği zaman bu kez halife ile görüştü. Halifelik
sarayında iki tarafın en üst düzeyde devlet adamlarının ve büyük âlimlerin yer aldığı
muhteşem bir merasimle Halife Kâim bi–Emrillâh, Tuğrul Bey'i Melik ül–Maşrık ve'l–Mağrib
''Doğunun ve Batının Hükümdârı'' ilân etmiş ve kendisine Rükn ed–dîn ''Dinin temel direği''
lâkabını vermişti.64 Ayrıca halife, Tuğrul Bey'e hilatler giydirdi ve iki kılıç kuşattı (29 Ocak
1058). Artık İslâm âlemi'nin siyasî hâkimiyeti, halife ile resmen Sultan Tuğrul Bey'e geçmiş
64 Ebu’l-Ferec, I, 305.
74
oluyordu.65
3.9. Selçuklu Meliklerinin Tuğrul Bey’e Karşı İsyanları
Sultan Tuğrul Bey 1055'de Bağdat'a girdiği sıralarda, Şiraz tarafına hâkim olan
Kutalmış'ın kardeşi Resul Tegin isyan etmişti. Sultan onun üzerine bu bölgenin vâlîsi
Hezâresb'i gönderdi. Resul Tegin mağlûp ve esir edildi. Ancak halifenin şefaati sayesinde
Tuğrul Bey'in cezalandırılmasından kurtuldu66 (449/ 1057–1058).
Bundan bir süre sonra İbrahim Yınal'ın Tuğrul Bey'e karşı isyana hazırlandığı ve
Musul'dan ayrıldığı söylentisi çıktı. Bunun üzerine sultan ve halife ona Emîr Savtegin 67
başkanlığında bir elçi heyeti ve hediyeler göndererek Bağdat'a davet ettiler. Davete uyan
İbrahim Yınal Bağdat'a geldi ve merasimle karşılandı (Nisan 1058). O, bu şehirde yapılan
görüşmelerde isyankâr bir tavır takınmadığına Sultan Tuğrul ve halifeyi ikna etti. Neticede
onun tekrar Musul'a dönmesine izin verildi.
İbrahim Yınal'ın yokluğundan faydalanan Besâsîrî ve Kureyş Musul'u kuşatmışlardı.
Bu durum Tuğrul Bey'in tekrar Besâsîrî üzerine yürümesine sebep oldu. Tuğrul Bey,
Nusaybin'e kadar ilerlediği sırada İbrahim Yınal'ın Fâtımîler'in ve Besâsîrî'nin teşviki ile
açıkça isyan ettiğini ve Hemedan'a doğru yola çıktığını öğrendi (Kasım 1058). Hemedan'ın
hazine, mal ve silâhlar için bir depo olması sultanın bu şehirde İbrahim Yınal'dan önce
bulunmasını gerektiriyordu. Sultan Tuğrul Bey ordusunun bir kısmını vezîr Amîdül–Mülk
Kündürî ve eşi Altuncan Hâtun'la Bağdat'a göndererek kendisi süratle Hemedan'a gitti ve
İbrahim Yınal'dan önce şehre girdi.
İbrahim Yınal, Türkmen obalarından 30.000 kişiye yakın kuvvet toplamıştı, bu
kuvvetlerle Hemedan'ı kuşattı. Tuğrul Bey ise vezirine ve eşine mektublar yazarak süratle
yardım gönderilmesini istemiş ve bir fırsatını bularak Rey şehrine gidebilmişti. Altuncan
Hâtun emrindeki kuvvetler ile sultana burada katıldı. 68 Tuğrul Bey buna rağmen zor bir
durumda idi. Çağrı Bey'in oğulları olan yeğenleri Alp Arslan, Kavurd ve Yâkûtî'yi de yanına
çağırdı. Onlar mühim kuvvetlerle Tuğrul Bey'in yardımına koştular. Rey civarında yapılan
savaşta İbrahim Yınal yenilerek esir düştü.69 Tuğrul Bey bu kez onu affetmedi. İbrahim Yınal,
Türklerde hanedan azasının kanlarının akıtılmayacağı ananesine uyularak yayının kirişiyle
boğduruldu70 (23 Temmuz 1059).71
65 Bundarî, s. 10-12. Krş. Merçil, age., s. 32-35. 66 Resul Tegin’e ait bir sikke için bk. N. M. Lowick, “Fars’daki Selçuklu Hâkimi Resûltegin’in Bir
Altın Sikkesi”, Tarih Dergisi, İstanbul 1975, sy. 28-29, s. 55-62. 67 Emîr Savtegin hakkında geniş bilgi için bk. Erdoğan Merçil, “Emîr Savtegin”, TED., İstanbul 1975,
sy. 6, s. 63-74. 68 Bk. M. A. Köymen, “Devlet Kurtaran Örnek Bir Türk Kadını” Millî Kültür, Ankara 1977, I, 44-45. 69 Kafesoğlu, “Selçuk’un Oğulları ve Torunları”, s. 128. 70 Bk. M. Fuad Köprülü, .,"Türk ve Mogol Sülâlerinde Hanedan Âzâsının Îdamında Kan Dökme
Memnuiyeti", THTD., (1941-1942), Ankara 1944, s. 1-9. 71 Bundarî, s. 13-14; Hüseynî, Ahbâr, s. 14. Krş. Merçil, age., s. 35-36.
75
3.10. Halifenin, Besâsîrî'nin Eline Esir Düşmesi ve Tuğrul Bey
Tarafından Kurtarılışı
Sultan Tuğrul Bey, İbrahim Yınal’ın isyanını bastırmaya çalışırken Besâsîrî bu
fırsattan yararlanarak Bağdat'a yürümüştü. Bağdat şahnesi Aytegin yanında çok az bir kuvvet
bulunduğu için ona mukavemet edemeyip şehri terk etmiş, Besâsîrî de savaşmadan Bağdat'a
girerek (27 Aralık 1058) halife Kâim bi–Emrillâh’ı esir alıp sarayını yağmalamıştı. Daha
sonra Halife, Hadîse hâkimi Arab Muhâriş'e teslim edildi. Bağdat'da hutbe, Şiî Fatımî halifesi
adına okundu. Besâsîrî, Basra taraflarını zapta girişmiş ve Ahvâz emîri Hezâresb ona vergi
vermeye razı olmuştu.
Diğer taraftan bu durumu haber alan Sultan Tuğrul Bey, daha İbrahim Yınal'ın işini
bitirmeden önce, Besâsîrî'nin müttefiki Kureyş'e elçi göndererek ''Halife ile beraber esir düşen
eşi Selçuklu Prensesi Arslan Hâtun'un kendisine gönderilmesini ve halifenin serbest
bırakılarak makamına iadesini'' istiyordu. Ancak Tuğrul Bey'in İbrahim Yınal karşısında zafer
kazanmasından sonra Arslan Hâtun geri gönderildi. Sultan, halifenin serbest bırakılmadığını
görünce tekrar Bağdat üzerine yürüdü.
Selçuklu öncülerinin yaklaşmakta olduğu haberi Bağdat'a ulaşınca 14 Aralık 1059'da,
Besâsîrî hemen şehri terk ederek kaçtı. Halifenin teslim edilmiş olduğu Muhâriş ise, Besâsîrî
geldiği takdirde mukavemet edemeyeceğini düşünerek halifeyi Bedr b. Mühelhil'in yanına
Tell Ukbere'ye göndermişti (20 Aralık 1059). Sultan Tuğrul Bey kumandanlarından
Anuşirvan'ı 300 gulâm ile göndererek, halifeyi bulunduğu yerden aldırmış ve Bağdat'a
getirmişti. Daha sonra sultan, halifeyi karşılamağa çıkmış ve önünde yedi kez yer öpmüştü.
Halife ise, yaptıklarından, dolayı teşekkür ederek kendi kılıcını ona kuşatmıştı. Sonra Tuğrul
Bey, halifeyi bizzat halifelik sarayına kadar götürmüştü (Ocak 1060).
Selçuklu Kılıçları
Bundan sonra Sultan Tuğrul Bey, Selçuklu Devleti ve halifelik için devamlı surette bir
tehlike olan Besâsîrî'yi etkisiz hale getirmeye karar verdi. Besâsîrî bu sırada Hille Emîri
Dübeys b. Ali'nin yanına sığınmıştı. Sultan Tuğrul, aralarında Humartegin, Savtegin,
Gümüştegin ve Erdem gibi büyük kumandanların bulunduğu iki bin kişilik bir kuvveti
Besâsîrî üzerine gönderdi. Nihayet Selçuklu ordusu Hille'de Besâsîrî'yi yakaladı, yanındaki
76
kuvvetler mağlûp edildi ve kendisi de öldürüldü (8 Ocak 1060).72
3.11. Melik Kutalmış’ın İsyanı
Şihâbü’d–devle Ebu’l–Fevâris Kutalmış, Selçukluların atası Selçuk Bey’in torunu ve
Selçuk’dan sonra Yabgu olan Arslan Bey’in oğludur. Kutalmış, babası Arslan Yabgu ile
birlikte Sultan Mahmud tarafından yakalanıp Hindistan’daki Kâlincâr kalesine hapsedilince
(1025) ailenin başına Kutalmış’ın amcası Mikâil’in çocukları Tuğrul ve Çağrı Bey’ler
geçmişti.
Kutalmış 1032’de babasının hapiste ölmesi üzerine Hindistan’dan dönerek Sultan
Tuğrul Bey’in hizmetine girmiştir. Ancak o, babası Arslan Yabgu’nun bu uğurda ölmesinden
dolayı hükümdarlığa kendini lâyık görmekteydi. Muhtemelen kendini yeteri kadar güçlü
hissetmediği için bir süre Sultan Tuğrul Bey'’in hizmetinde bulundu.
Nitekim Kutalmış’ın, Tuğrul Bey’e karşı kaynakların hangi tarihte ve nasıl başladığını
belirtmediği bir isyanı meydana gelmiştir. Muhtemelen İbrahim Yınal’ın isyanından sonra73
meydana gelmiş olmalıdır74. Sultan Tuğrul Bey tam halifenin kızı Seyyide Hâtun ile evlenme
hazırlıkları yaptığı bir sırada Sıbt İbnü’l–Cevzî’nin Garsunni‛me Muhammed b. Hilâl es–
Sabî‛ nin eserinden 75 naklettiğine göre 76 453 yılı Rebiülâhir’inde ( Nisan–Mayıs 1061),
önceden isyan etmiş ve Girdkûh kalesine çekilerek direnişini sürdürmüştür. Tuğrul Bey,
Kutalmış’a karşı ordu hazırlayıp harekete geçmiş, ancak Türk ve Türkmen askerlerden oluşan
kuvvetlerle Sultan Tuğrul Bey’e karşı koyan Kutalmış onun ordusunu yenilgiye uğratmıştır.
Sultan Tuğrul Bey, Humartekin et– Tuğrâî’yi Rey’in muhafazasına gönderirken
kendisi de 453 Cemâziyelâhir’inde (Haziran Temmuz 1061) Girdkûh kuşatmasına gitmişti77.
Sultan Tuğrul daha sonra Girdkûh kuşatması görevini Humartekin et– Tuğrâî’ye vermiştir.
Ancak Sultan Tuğrul Bey’in ona yakın olmasını çekemeyen vezîr Amîdü’l–Mülk, sultana
Humartekin hakkında bazı şeyler söyleyerek 78 onu sultanın gözünden düşürmüş ve bu
durumdan haberdar olan Humartekin, sultan tarafından cezalandırılmaktan korktuğu için
72 Bundarî, s. 17. Krş. Merçil, age.,s. 36-38. 73 M. Halil Yinanç, Türkiye Tarihi, s. 49. Yinanç (a.g.e., s. 49), Enverî’nin Düsturnâme’sine dayanarak
verdiği bilgide Kutalmış’ın Tuğrul Bey’e karşı bundan önce de bir isyan girişimi olduğunu kaydeder ve bu
olayın 1053’te meydana geldiğini söyler. Ancak Enverî’nin kayıtları destansı özellikler taşıdığından bu konuda
verdiği bilgilere güvenmek pek doğru olmaz. Ayrıca bu kayıtları destekleyen başka herhangi bir kaynak da
mevcut değildir. Bk. Enverî, Düsturnâme, nşr. M.H. Yinanç, İstanbul 1928, s. 6, 77-78. 74 M. Halil Yinanç (Türkiye Tarihi, s. 52), Kutalmış’ın 1061 yılında Tuğrul Bey’e karşı isyan ettiğini
kaydeder. Ancak Sıbt’ın (Mir’âtü’z-zamân, nşr. Ali Sevim, “Mir’âtü’z-Zamân Fî Tarihi’l-Âyan Kayıp Uyûnü’t-
Tevârîh’ten Naklen Selçuklularla İlgili Bölümler Sıbt İbnü’l-Cevzî”, Belgeler, Ankara 1992, XIV/18, s.98; trc.
Ali Sevim “Sıbt İbnü’l-Cevzî’nin Mir’âtü’z-Zamân Fî Tarihi’l-Âyan Adlı Eserindeki Selçuklularla İlgili Bilgiler
I. Sultan Tuğrul Bey Dönemi”, Belgeler, Ankara 1998, XVIII/22, s. 70) kaydettiği bu bilgiye dayanarak isyanın
bu tarihte başladığını söylemek mümkün değildir. 75 XI. Yüzyılda yaşayıp Selçuklular dönemi Abbasî halîfelerinden el –Kâim Biemrillah’ın înşâ
Dîvânı’nda görev yapmış Garsunni‛me lâkaplı Ebu’l-Hasen Muhammed b. Hilâl es- Sâbî‛ (1025/26 – 1088)’nin
kaleme aldığı bugün elimizde bulunmayan Uyûnü’t-tevârîh adlı eser hakkında geniş bilgi için bk. Ali Sevim,
a.g.m., XIV/18, s. 6-9. 76 Mirâtü’z-Zamân, s. 95, trc., XVIII,22, s. 65. 77 Sıbt, age., s. 98, trc., s. 70. Krş. M. Altay Köymen, “Tuğrul Bey”, İA., XII/2, s. 35. 78 Bu konuda geniş bilgi için bk. Sıbt, s. 101-102, trc., s. 71-73.
77
Kutalmış’ı kuşatmakta olduğu Girdkûh kalesinin önünden ayrılmıştır. Humartekin
beraberinde güvendiği altı adamıyla derhal kuşatmayı bırakıp kaçtı (12 Şaban 453/ 1 Eylül
1061) 79 . Bundan sonra Kutalmış’ı kuşatmak üzere kimin görevlendirildiğini bilmiyoruz.
Ancak 455 (1063) yılında Vezîr Amîdü’l–Mülk, Selçuklu kuvvetleriyle Rey’den hareketle
Girdkûh kalesine hareket etti. Kutalmış, bu sırada emrindeki 10.000 askerle Girdkûh
kalesinde ona karşı savunma yaptı. Bu kale çok sağlam surlara sahip olduğundan ulaşılması
adeta imkânsız gibiydi. Kale halkı kuşatma sırasında sarnıçlarda toplanan yağmur sularını
içmekte idi. Bu nedenle kale ancak savunucularının teslim olması halinde ele geçirilebilirdi.80
İki taraf arasında yapılan barış görüşmelerinde Kutalmış, Vezîr Amîdü’l–Mülk aracılığıyla
Sultan Tuğrul Bey’e,
1–Sultanın, kendisini bağışlayıp bu hususta ant içmesi
2–Bu isyan hareketi nedeniyle kendisinden herhangi bir tazminat istenmemesi
3–Emîr Süleyman ( Çağrı Bey’in oğlu)’ın kızkardeşi ile evlenmesine izin verilmesi
4–Kendisine iyi bir vilâyetin ikta‘ edilmesi halinde isyanı bırakıp kaleden ineceğini
bildirmiştir.
Kutalmış’ın bu isteklerine karşılık Amîdü’l–Mülk, ona, kendisinin can güvenliği ile
bir vilâyetin yönetiminin verilebileceğini, fakat evlenme ve ant içme hususlarını içeren
isteğinin sultana yapılmasına asla cesaret edilemeyeceği cevabını verdi. Buna karşılık
Kutalmış: “Bunların sultana önerilmesine cesaret gösterilmediği ve içimi rahatlatacak,
kalbimi hoş tutacak can güvenliğime garanti verilmediği takdirde ben, nasıl olur da kendimi
size teslim edebilirim” cevabını gönderdi81. Bu nedenle de barış görüşmeleri durdu. Tam bu
sıralarda Vezîr Amîdü’l–Mülk, Sultan Tuğrul Bey’in ölüm haberini aldı ve kuşatmayı
kaldırarak süratle başkent Rey’e döndü.
3.12. Sultan Tuğrul Bey'in Halifenin Kızı ile Evlenmesi ve Ölümü
Sultan Tuğrul Bey, 7 Nisan 1060'da Irak–ı Acem'e dönmek üzere Bağdat'tan ayrıldı.
Bir müddet sonra sultanın eşi Altuncan Hâtûn vefat etti82 ve Rey'de gömüldü. Sultan akıllı ve
kendisine işlerinde yardımcı olan bu hâtûnun ölümüne çok üzüldü.83 Rivayete göre bu hâtûn
öleceğini hissettiği zaman Tuğrul Bey'e halifenin Seyyide adındaki kızı ile evlenmesini
tavsiye etmiştir. Sultan da gönderdiği bir mektupla halifeden kızını istemiştir. Halife, Vâsıt
79 Sıbt, s. 101, trc., s. 72. Turan (Selçuklular Tarihi ve Türk – İslâm Medeniyeti, İstanbul 1993, s. 141)
ve Köymen (Selçuklular Devri Türk Tarihi, Ankara 1961, s. 63), bu kaçışın nedenini Kutalmış’ın Humartekin’i
mağlup etmesine bağlarlar. Fakat kaynağın ifadesi son derece açıktır. Ayrıca bu tarihçiler olayın miladî tarihini
yanlış olarak kaydederler. Humartekin daha sonra yakalanarak Sultan Tuğrul Bey’in yanına getirilmiş, İbrahim
Yınal’ın çocukları bu bizim babamızın katilidir diyerek Humartekin’in kendilerine teslim edilmesini istemişler,
Vezîr Amîdü’l-Mülk’ün işaretiyle Humartekin onlara teslim edilmiş ve İbrahim Yınal’ın çocukları tarafından
öldürülmüştür. Bk. Sıbt, s. 102, trc., s. 73. 80 Sıbt, s. 120, trc., s. 84. 81 Sıbt, s. 120, trc., s. 84. Krş. Köymen, agm., XII / 2, 36. 82 Sıbt, s. 63. Ebu’l-Ferec’e göre 455 / 1063 yılında vefât etmiştir. (bk. Abu’l-Farac Tarihi, I, 315.) 83 Sıbt, s. 63.
78
şehrinin kendisine teslimi ve 300.000 dinar mihr (nikâh bedeli) verilmesi gibi bir takım ağır
şartlar ileri sürmesine rağmen prensip olarak bu evliliğe razı olmuştur.
Sultan, Vezîr Amîdül-Mülk ile Arslan Hâtun'u diğer bazı devlet büyükleri ile nikâh
akdi için Bağdat'a gönderdi. Bu elçi heyeti Nisan 1061'de Bağdat'a ulaştı ise de halifenin
anlaşmadan vazgeçtiğini bildirmesi, iki taraf arasına bir soğukluk girmesine yol açtı. Neticede
halife, biraz da tehdit ile bu evliliğe razı oldu. Nikâh 22 Ağustos 1062 günü Tebriz civarında
kıyıldı. Fakat sultan ancak 6 ay sonra Bağdat'a gelerek gelinle buluştu, 11 Şubat 1063'te
başlayan ve bir hafta süren muhteşem bir düğün yapıldı.84
Ne var ki Sultan Tuğrul Bey'in bu mutlu günleri çok uzun sürmedi. İki ay sonra, 13
Nisan 1063'te Bağdat'tan ayrılmak zorunda kaldı. Onu bu harekete gittikçe tehlikeli bir durum
alan Kutalmış'ın isyanı mecbur etmişti.
Sultan Tuğrul Bey Bağdat'tan Rey'e döndükten sonra hastalandı ve 4 Eylül 1063'te
öldü. Öldüğü şehir olan Rey'de gömüldü. Bugün de varlığını koruyan türbesi Burc–ı Tuğrul
olarak anılmaktadır.
Sultan Tuğrul Bey’den kaynaklar, adaletli, dindar ve iyi kalpli bir hükümdar olarak
bahsederler. O bu özellikleri ile Selçuklu Devleti'ni sağlam temeller üzerine oturtmuş, devlet
hudutlarını Bizans sınırlarına kadar uzatarak Oğuzları buraya yönlendirmiş ve Anadolu'nun
bir Türk ülkesi haline gelmesine yardımcı olmuştur.
Vezir Amîd el–Mülk'ün rivâyetine göre Tuğrul Bey hikâye etmiştir ki, ben işlerimin
başlangıcında Horasan'daydım, bir gün beni havaya kaldırdılar, benim etrafımı sis kaplamıştı,
sisten başka bir şey göremiyordum. Yalnız burnuma güzel bir koku geliyordu. Ben bu
hâldeyken gaipten ''Ne istersen iste hâsıl olacaktır'' diye bir nida geldi. Ben buna cevaben
''Uzun ömürden başka bir şey istemem'' dedim. Bunun cevabında ''Senin ömrün yetmiştir''
dediler. Azdır diye tekrar istekte bulunduğumda müsaade olunmadı. Nitekim o, yetmiş
yaşında ölmüştür.85
84 Ebu’l-Ferec, I, 315. Bu düğün hakkında en ayrıntılı bilgi Sıbt İbnü’l-Cevzi tarafından verilmiştir.
(Mirâtü’z-zaman, s. 63-83.) 85 Sıbt, s. 89; Hüseynî, Ahbâr, s. 15-16. Krş. Merçil, age., s. 38-39.
79
Tuğrul Bey’in Rey’deki Türbesi
80
Uygulamalar
-Harita üzerinde Merv, Gazne, Nişabur ve Rey şehirlerinin yerlerini gösteriniz.
-İslâm ansiklopedisinin ilgili cildlerinde yukarıda yazılı şehirlerin Selçuklu tarihi ile
ilgili kısımlarını okuyunuz.
81
Uygulama Soruları
1) Tuğrul Bey döneminde Anadolu’ya yapılan akınlar hakkında bilgi veriniz.
2) Pasinler veya Hasankale Savaşı hangi tarihte yapıldı? Tarihi önemini
değerlendiriniz.
3) Tuğrul Bey ile çağdaş Bizans İmparatoru Konstantinus Monomakos ve Abbasî
Halifesi Kâim bi-emrillah hakkında kısaca bilgi veriniz.
4) Sultan Tuğrul Bey döneminde Selçukluların Abbasîler ve Büveyhoğulları ile olan
ilişkilerini değerlendiriniz.
5) Tuğrul Bey döneminde ortaya çıkan şehzade isyanları hakkında bilgi veriniz.
82
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Tuğrul Bey dönemi iç isyanlarının belirlenmesi, Selçuklu hakimiyet anlayışının
anlaşılması, Bizans ile mücadelenin başlaması ve Abbasîler ile olan ilişkilerin önemi üzerinde
durulmuştur.
83
Bölüm Soruları
1)Selçuklularda kullanılan Melik unvanın tanımı aşağıdaki şıklardan hangisinde
doğru olarak verilmiştir?
a) Sultanın kızlarına verilen bir unvandır.
b) Vezirlere verilen bir unvandır.
c) Selçuklu ailesinin sultan dışında, erkeklerinin kullandığı bir unvandır.
d) Selçuklu ailesinde amcalara verilen bir unvandır.
e) Selçuklu ailesinde dâmâtlara verilen bir unvandır.
2) I.İbrahim Yınal’ın İsyanı
II.Kutalmış’ın İsyanı
III.Resültegin’in İsyanı
IV. Tekiş’in İsyanı
V. Kavurd’un İsyanı
Yukarıda adları verilen isyanlardan hangileri Sultan Tuğrul Bey zamanında
gerçekleştirilmiştir?
a) I,II, III
b) III, IV, V
c) I, II, V
d) I, III,V
e) II, III, IV
3)Aşağıdakilerden hangisinde Pasinler Savaşı’nın sebebini doğru olarak
vermiştir?
a) Bizans Devleti’nin zayıf bir durumda olması
b) Selçuklular ile Bizanslıların birbirleriyle iyi geçinememesi
c) Fâtımî Halifesi’nin kışkırtmaları
d) Musa Yabgu’nun oğlu Melik Hasan’ın şehid edilmesi
84
e) İbrahim Yınal’ın yenilmesi
4) 1054 yılında Sultan Tuğrul Bey bizzat ordusunun başında Anadolu üzerine sefere
çıkmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi bu seferin sebeplerinden biri sayılamaz?
a) Sultan Tuğrul Bey’in Anadolu’yu fethetmek istemesi
b) Anadolu’da zengin ve verimli toprakların bulunması
c) Anadolu’da fetih için uygun ortam ve şartların bulunması
d) Anadolu’da halkı bölgeden uzaklaştırmak istemesi
e) Doğu Anadolu’da bazı yerleri ele geçirmek istemesi
5)Pasinler Savaşı’nda esir alınan Gürcü asıllı Bizanslı Kumandan Liparit’in
Bizans İmparatorunun fidye teklifine rağmen Sultan Tuğrul Bey tarafından hiçbir ücret
alınmadan serbest bırakılması bize Selçukluların hangi özelliğini gösterir?
a) Düşmanlarına acımadıklarını
b) Hoşgörülü ve barışsever olduklarını
c) Tutsaklardan kesinlikle fidye almadıklarını
d) Mertliklerini ve düşman kumandanını önemsediklerini
e) Savaşçı bir millet olduklarını
6)Aşağıdakilerden hangisi Pasinler Savaşı’nın sonuçlarından biri değildir?
a) Bizans İmparatorluğu ağır bir yenilgiye uğradı.
b) Bizans tarafından Selçukluların kolay bir rakip olmadığı anlaşıldı.
c) Her iki taraf arasında barış yapıldı.
d) Barış görüşmelerine Mervânî beyi aracı oldu.
e) Bizans İmparatoru Selçuklulara vergi ödemeyi kabul etti.
7)İran’da kurulan Büyük Selçuklu Devleti’nin Türkmenleri Bizans sınırlarına
yerleştirmesinin amaçları arasında aşağıdakilerden hangisi gösterilemez?
a) Türk-İslâm birliğini sağlamak
b) Batı yönünde fetihleri yoğunlaştırmak
85
c) Sınırların güvenliğini sağlamak
d) Anadolu’nun Türkleşmesini sağlamak
e) Türkmenlerin Müslüman topraklarda yağma ile uğraşmasına engel olmak
8)Selçuklularda sultanın erkek çocuklarının atabeg adı verilen kumandanın
gözetimi altında bir eyalete idareci olarak gönderilmesinin nedenleri arasında
aşağıdakilerden hangisi gösterilemez?
a) Meliklerin devlet işlerinde tecrübe kazanması
b) Meliklerin eğitimine önem verilmesi
c) Melikin gönderildiği eyaleti merkeze bağlı olarak idare etmesi
d) Ülke idaresinde sultana yardımcı olunması
e) Ülkenin bölünmesini kolaylaştırmak
9) I.Sultan Tuğrul Bey 1062 yılında uzun uğraşlardan sonra Abbâsî Halîfesinin kızı
ile evlendi.
II. Abbasî Halifesi Kâim bi-Emrillah, Sultan Tuğrul Bey’e iki kılıç kuşattı.
III. Tuğrul Bey, 1055 yılında büyük bir merasimle Bağdâd’a girdi.
IV. Ocak 1060 Sultan Tuğrul Bey, Halifeyi Arslan Besâsirî’nin elinden kurtardı.
Yukarıda verilen bilgilere bakılarak hangisi söylenemez?
a) Sultan Tuğrul Bey ile Abbasî Halifesi el Kâim bi-Emrillah’ın ilişkileri gayet iyidir.
b) Abbâsî halifesi Selçuklularla akrabalık kurmaya istekli değildir.
c) Sultan Tuğrul Bey, Abbâsî Halifesi ile akrabalık kurmaya isteklidir.
d) Sultan Tuğrul Bey, Abbâsî Halifesini himaye etmektedir.
e) Sultan Tuğrul Bey, halifeye yanaşarak Hilâfeti ele geçirmeye çalışmıştır.
86
10) Abbasî Halifesi Kâim bi-Emrillah, meşhur İslâm hukukçusu Mâverdî’yi Sultan
Tuğrul Bey’e göndererek Türkmenlerin İslâm ülkelerinde yaptıkları yağma ve akınlardan
dolayı şikâyette bulunmuştur. Tuğrul Bey, elçiye saygıyla muamele ederek mevcut
toprakların yetmediğinden bu tür hareketlerin önlenemediğini bildirmişti.
Yukarıda verilen bilgi dikkate alındığında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Türkmenler, Sultan Tuğrul Bey’in otoritesine tam olarak bağlı değiller.
b) Türkmenler, İslâmiyeti henüz tam olarak içselleştirememişler.
c) Türkmenler yer darlığı çekmektedirler.
d)Türkmenler, Müslüman olmalarına rağmen henüz eski yaşam biçimlerini
değiştirememişler.
e) Türkmenler, İslâm ülkelerine yerleşmeye çalışıyorlar.
Cevaplar
1c 2a 3d 4d 5d 6e 7a 8e 9e 10e
87
Kaynakça
Bundârî, Zübdetü’n- Nusrâ ve nuhbetü’l- ‛usrâ, ( nşr. M. Th. Houtsma), l’Historire
des Seldjoucides, Leiden 1889,; (trc. Kıvâmeddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları
Tarihi, İstanbul 1943.
Ebu’l-Ferec (Bar Hebraeus), Abû’l-Farac Tarihi, (çev. Ömer Rıza Doğrul), Ankara
1987, I-II.
Enverî, Düsturnâme, (nşr. M.H. Yinanç), İstanbul 1928.
Hüseynî, Ahbârü’d-devleti’s-Selçukiyye, (trc: Necati Lugal), Ankara 1943.
Kafesoğlu, İbrahim, “Selçuk’un Oğulları ve Torunları”, TM., İstanbul 1958, XIII,
117-121.
Köprülü, M. Fuad., "Türk ve Mogol Sülâlerinde Hanedan Âzâsının Îdamında Kan
Dökme Memnuiyeti", THTD., (1941-1942), Ankara 1944.
Köymen, M. Altay, “Tuğrul Bey”, İA., XII/2, 25–41.
-------------------, “Devlet Kurtaran Örnek Bir Türk Kadını” Millî Kültür, Ankara 1977,
I, 44-45.
Lowick, N. M., “Fars’daki Selçuklu Hâkimi Resûltegin’in Bir Altın Sikkesi”, Tarih
Dergisi, İstanbul 1975, sy. 28-29, s. 55-62.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
-------------------, “Emîr Savtegin”, TED., İstanbul 1975, sy. 6, s. 63-74.
Sevim, Ali, “Sıbt İbnü’l Cevzî’nin Mir’âtü’z–Zaman Fî–Tarihi’l–Âyan adlı eserindeki
Selçuklularla İlgili Bilgiler I. Sultan Tuğrul Bey Dönemi”, Belgeler, sy. 22, Ankara 1997.
Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, İstanbul 1993.
Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi Ve Papaz Grigor’un Zeyli, trc. Hrant D.
Andreasyan, Ankara 1962.
Yinanç, Mükrimin Halil, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, I, Anadolu'nun Fethi,
İstanbul 1944.
88
4. SULTAN ALP ARSLAN DÖNEMİ (1063-1072)
89
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
4.1. Alp Arslan İle Melik Kutalmış'ın Büyük Selçuklu Tahtı İçin Giriştiği Mücadele
4.2. Birinci Kafkasya ve Doğu Anadolu Seferi
4.3. Melik Kavurd ve İlk İsyanı
4.4. Anadolu’da Düzenlenen Fetih ve Akınlar (1065-1068)
4.5. Sultan Alp Arslan’ın İkinci Kafkasya Seferi
4.6. Bizans’ın Türk Akınlarını Durdurma Çabaları
4.7. Kavurd’un İkinci İsyanı
4.8.Selçuklu Emîrlerinin Anadolu’ya Akınları
90
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sultan Alp Arslan Selçuklu tahtına nasıl geçmiştir?
2) Sultan Alp Arslan’ın ilk askerî seferleri hangi coğrafyalar üzerine olmuştur?
91
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
4.1. Alp Arslan İle Melik
Kutalmış'ın Büyük Selçuklu
Tahtı İçin Giriştiği
Mücadele
Selçuklu hakimiyet anlayışı
gereği hanedan arasındaki
taht kavgaları ve büyük
emirlerin tutumunun
kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
4.2. Birinci Kafkasya ve
Doğu Anadolu Seferi
Kafkaslarda Selçuk
hakimiyetinin yerleşmesi ve
Bizans ile Alp Arslan
dönemindeki mücadelelerin
kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
4.3. Melik Kavurd ve İlk
İsyanı
Alp Arslan’ın iç isyanlara
yönelik olarak Sultanlığını
diğer şehzadelere kabul
ettirmesinin kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
4.4.Anadolu’da Düzenlenen
Fetih ve Akınlar (1065-
1068)
Alp Arslan’ın Bizans’a
yönelik fetih politikalarının
belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
4.5. Sultan Alp Arslan’ın
İkinci Kafkasya Seferi
Kafkasya’da Selçuklu
hakimiyetinin
sağlamlaştırma çabalarının
incelenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
4.6.Bizans’ın Türk
Akınlarını Durdurma
Çabaları
Anadolu’ya yönelik
Selçuklu akınlarına karşı
Bizans’ın engelleme
teşebbüslerinin kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
4.7. Kavurd’un İkinci İsyanı Alp Arslan’ın iç isyanlara
yönelik olarak Sultanlığını
diğer şehzadelere kabul
ettirmesinin kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
4.8.Selçuklu Emîrlerinin
Anadolu’ya Akınları
Selçukluların Bizans’ı
yıpratmaya yönelik
faaliyetlerinin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
92
Anahtar Kavramlar
Alp Arslan, Nizamülmülk, Melikşah, Kavurd, Gürcistan, Türkmenler
93
Giriş
Malagirt Savaşı’na kadar Selçuklular’ın, Alp Arslan dönemi fetih politikalarının
anlaşılması bu bölümde üzerinde durulan önemli konular arasındadır. Tuğrul Bey döneminde
Selçukluların Anadolu üzerine yaptıkları seferler bu dönemde de artarak devam etmiştir.
94
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YÜKSELME DEVRİ
4. SULTAN ALP ARSLAN DÖNEMİ (1063 – 1072)
4.1. Alp Arslan ile Melik Kutalmış’ın Büyük Selçuklu Tahtı İçin
Giriştiği Mücadele
Amîdü’l–Mülk, Melik Kutalmış’a karşı kuşatmayı sürdürürken kendisine Sultan
Tuğrul Bey’in ölüm haberi ulaştırıldı.86 Amîdü’l–Mülk, derhal askerlerini ve diğer görevlileri
toplayarak haberi onlara bildirdi ve sultanın vasiyetini uygulamak hususunda 87 onlardan
yardım istedi. Onlar da vezîre bağlı kaldılar. Böylece askerlerin tam desteğini alan Amîdü’l–
Mülk, Girdkûh kuşatmasını kaldırarak başkent Rey’e doğru hareket etti ve 16 Ramazan 455
(12 Eylül 1063) günü Rey’e ulaştı.
Tuğrul Bey, Çağrı Bey’in ölümünden sonra onun hanımı ile evlenmişti. Sultan Tuğrul
Bey’in çocuğu olmamıştı. Bu nedenle Çağrı Bey’in bu hanımdan dünyaya gelen oğlu
Süleyman’ı veliaht tayin etti. Vezîr Amîdü’l–Mülk de Sultan Tuğrul Bey’in vasiyeti üzerine,
onun üvey oğlu Süleyman’ı Büyük Selçuklu tahtına oturtdu88. Süleyman’ın hükümdarlığına
itirazından çekindiği Horasan Emîri Alp Arslan’a da bir mektup göndererek yaptığının Tuğrul
Bey’in vasiyeti olduğunu yani Süleyman’ın hükümdar olmasını Tuğrul Bey’in istediğini
bildiren bir mektup gönderdi89.
Ancak vezîrin bu mektubu, Alp Arslan’ın Horasan’dan Rey’e doğru hareket etmesini
engelleyemedi. 90 Sonuçta Süleyman’ın sultanlığına Alp Arslan, Melik Kutalmış ve Musa
Yabgu karşı çıktılar. Büyük Selçuklu Emîrlerinden Hâcib Erdem ve Yağısıyan Kazvin
şehrinde Alp Arslan adına hutbe okuttular.
86 Sultan Tuğrul Bey 8 Ramazan 455 ( 4 Eylül 1063) günü vefât etmiştir (İbnü’l-Esîr, el- Kâmil fî’t-
târîh, X, 26; trc., A.Özaydın, X, 41. Tuğrul Bey hakkında geniş bilgi için bk. Köymen, Büyük Selçuklu
İmparatorluğu Tarihi, I, 96-366; a.mlf., Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul 1976; a. mlf., “Tuğrul Bey”, İA., XII / 2,
25-41. 87 Sultan Tuğrul Bey, 1063 yılında Urmiye’de hastalanmış ve hatta ağırlaşmıştı. Bu nedenle askerlerin
telaşa kapılmaları üzerine sultan, istemeye istemeye oturtularak askerlerin kendisini görmeleri sağlanmıştı. İşte
bu sırada sultan, “Eğer emr-i Hak vaki olursa yerime, Çağrı Bey’in oğlu Süleyman’ı tahta getirmelerini, hiçbir
muhalefet yapmaksızın vezîr Amîdü’l-Mülk’ün sözlerine uymalarını ve ondan asla ayrılmamalarını” vasiyet
etmişti. Askerler ve öteki devlet erkânı, sultana, bu vasiyetine uyup yerine getireceklerine dâir söz vermişlerdi.
Ancak Hâcib Erdem, Sultan Tuğrul Bey’e, kendisinin yalnız Alp Arslan’a hizmet edeceğini söyleyip
Horasan’da bulunan Alp Arslan’ın yanına gitmek için derhal sultandan ayrıldı. Bk. Sıbt, s. 116, trc., 81. 88 Sıbt, s. 126-127, trc., s. 89; Zahîrüddin Nişâbûrî, (nşr. Muhammed Ramazanî), Selçuk-nâme, Tahran
1332, s. 21. 89 Sıbt, s. 127, trc. Ali Sevim, “Sıbt İbnü’l- Cevzî’nin Mir’âtü’z- Zamân Fî Tarihi’l- Âyan Adlı
Eserindeki Selçuklularla İlgili Bilgiler II. Sultan Alp Arslan Dönemi”, Belgeler, (Ankara 1999), XIX/23, s. 2. Bu
mektubun muhtevası için bk. Sıbt, aynı yer. 90 Sıbt, aynı yer.
95
Sultan Alp Arslan’ı Tasvir Eden Bir Minyatür
Sultan Tuğrul Bey’in ölümünü öğrenen Kutalmış sığındığı Girdkûh kalesinden inerek
kendisine asker toplamak üzere Türkmenlerin yaşadığı obalara gitmiştir. Sıbt’ın Uyûnü’t
tevârîh’den naklen bildirdiğine göre 91 Kutalmış, Türkmenlere kendisine katılmaları
hususunda inandırıcı sözler söyleyerek onları ikna etmiş ve bu arada onlardan adı
belirtilmeyen ileri gelen bir bey de Kutalmış’a katılmıştır.
Kutalmış’ın babası Arslan Yabgu’nun Türkmenler üzerinde büyük bir nüfuzu vardı.
Bu nedenle Türkmenler Kutalmış’a tâbi olmakta tereddüt etmediler. Sıbt’ın verdiği bilgiye
göre 92 , Kutalmış topladığı 50.000 atlı ile Sâve’ye gitti ve buradan Selçuklu emîrlerine
mektuplar yazarak kendisine katılmalarını bildirdi. Bunun üzerine Sürhab b. Kâmrev
(Kâmrû), ona olumlu cevap verdi ve bir gece Kutalmış’a katılmak üzere gizlice hareket etti.
Bu arada kardeşini de Kutalmış’a gönderip onu, Selçuklu başkenti Rey’e saldırıya geçmesi
hususunda teşvik etti ve cesaretlendirdi.
Yine Sıbt’ın kaydına göre93, bu sırada Kutalmış’ın yanında “Nizâmüddîn” lâkaplı Ebû
Nasr ed– Dihistanî tutuklu olarak bulunuyordu. Belki tetkik ettiğimiz bu olayın zamanına
göre oldukça muahhar bir kaynak ama Ahmed b. Mahmûd94, diğer kaynaklarda bulunmayan
91 Mir’âtü’z-zamân, XVIII, 127, trc., 3. 92 Mir’âtü’z-zamân, XVIII, 127, trc., s. 3. Krş. Claude Cahen, “Qutlumush et ses fils avant l’Asie
Mineure”, Islam, XXXIX (1964), s. 24. 93 Bk. Aynı yer. 94 Ahmed b. Mahmud, Selçuk-nâme, (haz. Erdoğan Merçil), İstanbul 1977, I, 54.
96
ve Kutalmış’ın Alp Arslan’a karşı taht iddasında bulunmasını Kutalmış’ın şu cümleleri ile
anlatır: “Tuğrul Han yerine ben değil, Alp Arslan sultan oldu. Ayrıca ben ondan yaşlı ve
saltanata daha lâyığım. Şimdi onun padişah olup benim bakıp durmam doğru değildir. Belki
savaşıp başımıza ne yazıldığını görmek daha uygundur. Er gayret üzere olur, gayretsiz er
kadından daha aşağıdır”.
Ahmed b. Mahmûd’un ifadesine göre95, bu sözleri duyan beyler ve askerler bağrışıp
“Bizim de fikrimiz sizin gönlünüzdeki gibidir. Hemen bu hususta emrine boyun eğeriz, sen
buyur biz tutalım, hangi tarafa dersen gidelim” demişlerdir. Yine müellifin ifadesine göre96,
Kutalmış aldığı bu olumlu tepki üzerine iyice moral bularak hemen Türkmenlerin yaşadığı
bölgelere gidilip sayısız asker toplanmasını emretti ve kendi de Sâve dışında karargâhını
kurarak muhtemelen burada toplanacak orduyu beklemeye başladı. Böylece Kutalmış çok
sayıda asker topladı.
Sıbt97, onun beraberinde 50.000 atlının bulunduğunu, İbnü’l– Adîm98 ise bu sayının
90.000 olduğunu kaydeder. Hüseynî99 herhangi bir rakam vermemekle birlikte Kutalmış’ın
ordusunun fezayı doldurduğunu ve çekirge sürüsü gibi olduğunu kaydeder. İbnü’l–Esîr de100
Hüseynî gibi rakam vermeden Kutalmış’ın çok sayıda askeri olduğundan bahseder. Ahmed b.
Mahmûd101 ise Kutalmış’ın askerinin atlarının ayağından kalkan tozun dünyayı kapladığını
kaydeder.
Kutalmış, topladığı ordusuyla önce Sâve civarına gelmiş buradan da Büyük Selçuklu
Devleti’nin merkezi Rey’e doğru harekete geçmiştir.102 Kutalmış 21 Zilkâde 455’te (15
Kasım 1063)’te Rey’e yürüyüp şehri almak üzereyken, Amîdü’l–Mülk ona karşı harekete
geçti, fakat yenilgiye uğradı. Selçuklu ordusunun öncü kuvvetlerinin başında bulunan İnanç
Bey beş yüz askeriyle Kutalmış tarafından esir edildi. Tam anlamıyla yenilgiye uğramış olan
Amîdü’l–Mülk, beraberindeki kuvvetlerle Rey’e dönüp şehri Kutalmış’a karşı savunmak için
hazırlıklara girişti.
Vezîr Amîdü’l–Mülk, Tuğrul Bey’in vasiyeti üzerine onun üvey oğlu ve Alp Arslan’ın
ağabeyi olan Süleyman’ı hükümdar ilân edip adına hutbe okutmuş ise de ileri gelen devlet
adamlarının ve kumandanların hükümdar olarak Alp Arslan’ı istemeleri ve yaklaşmakta olan
Kutalmış tehlikesine karşı Alp Arslan adına hutbe okutarak onu sultan ilân ettirdi 103 .
95 Bk. Aynı yer. 96 Bk. Aynı yer. 97 Mir’âtü’z-zamân, 126-127, trc., XVIII/22, s. 88; XIX/23, s. 3. 98 İbnü'l Âdim, Buğyetü’t-taleb fî Tarihi Haleb, (yay. Ali Sevim), Kamāl al-Dīn İbn al- ‛Adīm Buğyat At-
Talab Fī Tārīh Halab, Selçuklularla İlgili Haltercümeleri, Ankara 1976, s. 20, trc., s. 66. 99 Ahbârü’d-Devleti’s-Selçûkiyye, s.21. 100 el-Kâmil, X, 36, trc., X, 48. 101 Selçuk-nâme, I, 54. 102 Hüseynî, s. 30, trc., s. 21; Anonim Selçuknâme (nşr. ve trc. Feridun Nafiz Uzluk, Ankara 1952, s. 13,
trc., s.7), Tuğrul Bey’den sonra yerine Alp Arslan’ın hükümdar olduğunu , Kutalmış’ın ise bundan sonra ona
karşı isyan ettiğini kaydeder ve Kutalmış’ın Tuğrul Bey’e karşı giriştiği isyandan habersiz görünür. 103 Bundârî, s. 26 ; Sıbt, s. 128; trc., s. 3-4.
97
Amîdü’l–Mülk sonra Alp Arslan’ı durumdan haberdar ederek derhal yardıma gelmesi
gerektiğini bildirdi ve bu konuda onun emirlerini beklediğini söyledi104.
Bu sırada Nişâbûr’da bulunan Alp Arslan ileri gelen adamlarından Emîr Savtegin’i105
bir miktar askerle önden Rey’e gönderdi. Ancak kaynağımız onun burada Kutalmış’a karşı ne
gibi bir faaliyette bulunduğunu kaydetmemiştir106. İbnü’l–Esîr107, Alp Arslan’ın, Kutalmış’ın
hareketi ile ilgili haberi aldığı zaman muazzam bir ordu hazırlatıp çöl üzerinden Rey’e sevk
ettiğini ve bu ordunun Kutalmış’tan önce Rey’e ulaştığını kaydederse de bu bilgi diğer
kaynaklarla108 çelişmekte ve pek de mümkün görünmemektedir.
Çok geçmeden Türkmen kuvvetleriyle harekete geçen Kutalmış, Rey’i kuşatmaya
başladı ve özellikle şehre giden yolları kesip kontrol altına aldı. Bu nedenle şehir halkı, çok
güç bir duruma düştü. Bu durum karşısında Amîdü’l–Mülk, çok hızlı koşan atlarla Alp
Arslan’a özel ulaklar gönderip durumun ciddiyetini bildirdi. Alp Arslan ise, vezîre gönderdiği
cevapta “Rey’den ayrılmayınız, çünkü ben sizlere ulaşmak üzereyim” demiştir. Bu arada
Kutalmış’ın beraberinde bulunan Türkmenler, şehir civarındaki halka çok kötü ve revâ
görülmeyecek davranışlarda bulunmaktaydılar.
Öte yandan Hâcib Erdem’in kumandasındaki Alp Arslan’ın öncü kuvvetleri Dâmegân
(Damgân)’a ulaşmışlardı. Bunu haber alan Kutalmış, Zilkâde sonlarında (Kasım sonları)
kuvvetleriyle birlikte Selçuklu öncülerine karşı harekete geçti ise de sonradan Rey’e döndü.
Ancak Milh vadisi civarında Erdem’in idaresindeki Alp Arslan’ın öncü kuvvetlerine rastladı
ve onlarla savaşa tutuştu. Yenilgiye uğrayan ve bir kısım kuvvetlerini kaybeden Erdem,
civarda bulunan bir kaleye sığındı ve kendisinden ancak iki fersah uzaklıkta bulunan Alp
Arslan’a haber gönderip durumu bildirdi109.
Kutalmış, Rey’e bağlı bütün köylerde tahribat yaparak askerlerini yağmacılıktan
alıkoymadı110. Rey’i kuşatmakta olan Kutalmış, Alp Arslan’ın Nişâbûr’dan hareket ederek
süratle üzerine geldiğini öğrenince iki düşman arasında kalmamak yani Rey kalesindeki
Amîdü’l–Mülk’ün kuvvetleri ile Alp Arslan’ın kuvvetleri arasında kalmamak için ordusundan
bir birliği ayırarak kalenin kuşatmasına devam edilmesini emretti. Alp Arslan ile Rey’de
karşılaşmamak için İsferâyin’e111 yürüdü112.
104 Sıbt, s. 128; trc., s. 3. Krş. Köymen, Türk Tarihi, s. 63. 105 Emîr Savtegin hakkında geniş bilgi için bk. Erdoğan Merçil, “Emîr Savtegin”, Tarih Enstitüsü
Dergisi, (İstanbul 1975), sy. 6, s. 63-74. 106 Hüseynî, s. 30, trc., s. 21; Ahmed b. Mahmûd, I, 54 vd. Krş. Merçil, agm., s. 67. Sıbt (s. 127-128, trc.
s. 2) olaydan bahseder ancak emîrin adını kaydetmez. 107 el-Kâmil, X, 36 , trc., X, 48. 108 Hüseynî, s. 30, trc., s. 21 ; Aksarayî, Müsâmeretü’l ahbâr ve müsâyeretü’l – ahyâr, ( nşr. Osman
Turan), Ankara 1944, s. 16; (trc. M. Nuri Gençosman), Selçukî Devletleri Tarihi, Ankara 1943, s. 111; Ahmed b.
Mahmûd, I, 54-55. 109 Sıbt, s. 128-129 ; trc., s. 4. 110 Hüseynî, aynı yer; İbnül Esîr, aynı yer. Sıbt (s. 127, trc., s.2) da onun Rey’e bağlı köyleri yağmalayıp
kadınları tutsak aldığı ve bazı kimseleri öldürdüğünü kaydeder. 111 Nîşâbûr civarında olup bu şehirden beş konak uzaklıkta ve Horasan’ın kuzeybatısında bulunan
müstahkem bir mevki. Geniş bilgi için bk. Cl. Huart, “İsferâyin”, İA., V/2, s.1074.
98
Kutalmış karargâh kurduğu bölge ile Alp Arslan’ın gelmekte olduğu istikâmet
arasında ve onun geçmeye mecbur olduğu Abdullahâbâd ve Milh vâdisine su akıttı. Bu Milh
vâdisi normalde bir bataklık olup yolcular için bile geçilmesi zor idi113. Bu vâdiye su verilince
artık içine girilemez hâle geldi114.
Alp Arslan Nişâbûr’dan yola çıktı 115 ve Dâmegân’a varınca Kutalmış’a mektup
gönderip yaptığı işi iyi görmediğini ve yadırgadığını bildirdi. Bu gibi hatâları işlemekten
sakınmasını söyledi ve giriştiği isyâna derhal son vermesini emretti. 116 Alp Arslan’ın bu
hareketi, Kutalmış’ı oyalayıp biraz daha zaman kazanmak için yaptığı düşünülebilir117. Tuğrul
Bey’e isyan etmiş ve onun ölümü ile eline büyük bir fırsat geçmiş olan Kutalmış’ın böyle bir
teklifi kabul etmeyeceğini Alp Arslan da gayet iyi bilmekteydi.
Sonunda iki ordu aralarında Milh vâdisi bataklığı bulunmak üzere karşı karşıya
geldiler118. İbnü’l–Adîm’e göre119 Alp Arslan’ın beraberinde 12.000 atlı bulunmakta idi. Alp
Arslan’ın ordusunu, vezîri Nizâmü’l–Mülk düzenledi ve mevzilere yerleştirdi 120 . Onun
ordusunun sağ kanadına Emîr Kutbeddîn Gülsarığ ile Emîr Pehlivân; sol kanadına Emîr
Altuntak ve Emîr Savtegin; merkezde ise sultanın yanında Emîr Buldacı, Emîr Sungurca,
Emîr Ağacı ve diğer ileri gelen kumandanlar yer almaktaydı. Kutalmış’ın ordusunda ise, sağ
kanada kardeşi Resultegin sol kanada Emîr Ayboğa komuta ediyordu121. Kaynaklar, merkezde
Kutalmış’ın yanında kimin ya da kimlerin yer aldığını kaydetmez.
Kutalmış, astroloji ilmine vâkıf idi ve o gün tâlihinin kapalı olduğunu görmüştü.
Girişeceği savaşta kendisi için zafer ihtimali görünmemekteydi. Bu sebeple o gün savaştan
kaçınmaya çalıştı. O, Alp Arslan’ın bu bataklık araziden ordusunu geçiremeyeceğini tahmin
etmekteydi. Bundan dolayı o gün savaşın olamayacağını zannediyordu 122 . Ancak hesabı
tutmadı. Alp Arslan atına bindi ve dağın eteğinde bir yol aradı123. Bulamayınca da atını
bataklığın içine doğru sürdü ve kamçısıyla askerine de ilerleme işareti verdi.124
112 Aksarayî, s. 16, trc., s. 111; Reşîdüddin Fazlullah, Câmi‛u’t-tevârîh, nşr. Ahmet Ateş, Câmi‛u’t-
tevârîh Selçuklularla İlgili Kısımlar, Ankara 1960, s. 28; Nişâbûrî, s. 22. 113 Bk. Aynı yer. 114 İbnü’l-Esîr, aynı yer; Ahmed b. Mahmûd, I, 55. 115 Bündârî, s. 29 , trc., s. 27 ; İbnü’l-Esîr, aynı yer. Hüseynî (s. 31, trc., s. 21), Alp Arslan’ın 10
Muharrem 456 (3 Ocak 1064) günü Nişâbûr’dan yola çıktığını kaydederken İbnü’l – Esîr (aynı yer), 456 yılı
Muharrem ayının başında çıktığını kaydeder. Ahmed b. Mahmûd ise ( aynı yer), yalnızca 456 yılını verir. Ancak
Sıbt’ın verdiği bilgilerden (s. 129, trc., s. 4) Alp Arslan’ın 1063 Kasım’ında yola çıktığı anlaşılmaktadır. 116 İbnü’l-Esîr, aynı yer. 117 Nitekim Alp Arslan, aynı hareketi sonradan Bizans İmparatoru Romanos Diogenes ile 1071’de
yaptığı Malazgirt savaşından önce de tekrar etmişti. Bk. İbrahim Kafesoğlu, “Malazgirt”, İA., VII, 46. 118 İbnü’l-Adîm (Buğye, 20, trc., s. 66), savaşın Nemek köyünde meydana geldiğini kaydeder. 119 Buğye, Aynı yer. 120 İbnü’l-Esîr, X, 36, trc., X, 48 ; Hüseynî, s.31, trc., s. 21 ; Ahmed b. Mahmûd, I, 55. 121 Hüseynî, aynı yer. Krş. Ahmed b. Mahmûd, aynı yer. 122 İbnü’l-Esîr, X, 36, trc., X, 48-49. 123 Hüseynî, s. 31, trc., s. 21. Ahmed b. Mahmûd (Selçuknâme, I, 55-56), olayı biraz farklı anlatır. Ona
göre; Sultan Alp Arslan kılavuzuna “Bizim için dağın eteğinden yol olsa gerek” demiş, kılavuz da ona : “Ey
dünyanın şâhı oradan askerin gitmesine imkân yoktur” diye cevap vermiştir. 124 Hüseynî, s. 31, trc., s. 21-22; İbnü’l-Esîr, X, 36, trc., X, 49.
99
Kaynaklar, Alp Arslan’ın ordusunun da çok kalabalık olduğunu kaydederler. 125
İbnü’l–Esîr’in bir kaydına göre,126 Nizâmü’l–Mülk Alp Arslan’a “Horasan’da senin için öyle
bir ordu hazırladım ki, bunlar sana yardım eder ve seni hiçbir zaman yalnız bırakmazlar, senin
uğrunda hedeften şaşmayan oklar atarlar. Bu ordunun erleri âlimler ve zâhidlerdir, bunları
kendilerine iyilik ve ihsanda bulunarak sana en büyük yardımcılar yaptım” demiştir.
Nizâmü’l–Mülk’ün büstü
Kutalmış ve onun yanında yer alan herkes, Alp Arslan’ın ordusunun bataklığa
saplanacağını zannederken sanılanın aksi oldu ve Alp Arslan ordusu ile sâlimen karşı tarafa
geçti ve Kutalmış’ın ordusu ile savaşa tutuştu. Pek çok asker öldü127. Daha önceden kendisine
bu görevin verildiği anlaşılan Emîr Sungurca savaş başlar başlamaz Kutalmış’ın üzerine
125 Ahmed b. Mahmûd, I, 55. 126 el-Kâmil, X, 36, trc., X, 48. 127 Sıbt, s. 129, trc., s. 4; Nişâbûrî, s. 22.
100
yüklendi, onun çetrini ele geçirdi ve alemini aşağıya indirdi. Böylece Kutalmış mağlup
oldu128.
Savaş sırasında birçok yerinden yaralanan Kutalmış mağlubiyete uğradığını anlayınca
askerlerinin bir kısmıyla Girdkûh kalesine doğru kaçmaya başladı. 129 Kutalmış’ın savaşa
devam eden diğer kuvvetleri de bozulup tamamen mağlup oldular. Alp Arslan, bozgun
halinde kaçan Kutalmış’ın kuvvetlerini dört fersah kadar izledi ve pek çoğunu kılıçtan
geçirdi130. Kutalmış tarafından esir edilen Nizâmüddîn, Emîr İnanç ve diğer bazı esirler de
kurtarıldı. Kutalmış ve Türkmenler’in savaş âletleri ve beraberlerinde bulunan her şey
ganimet olarak alındı.131
Alp Arslan, Rey’e doğru hareket etti, muhtemelen Aralık ayında Rey’e girdi132 ve
Büyük Selçuklu tahtına oturdu. Alp Arslan akrabası olan esirlerin hepsini öldürtmek istedi.
Ancak Vezîr Nizâmü’l–Mülk buna engel olarak “Akrabanın kanına girmek doğru değildir,
uğursuzluk getirir, devletiniz çabuk zevâl bulur” dedi ve onu affa ve merhamete davet etti.133
Alp Arslan da onları affederek salıverdi.134
Ancak Kutalmış’ın oğulları ile adamlarının memlekette bırakılmasının ileride fitne
çıkmasına sebep olabileceğini söyledi. Nizâmü’l–Mülk de bunların ülkenin sınırlarında
yerleştirildikleri ve üzerlerinden hükümdarlık ve emirlik unvânlarının kaldırıldığı takdirde
sıkıntı içinde yaşamaya ve kötülük yapmamaya mecbur kalacaklarını söyleyerek onları Urfa–
Birecik taraflarına gönderdi.135 Bündârî,136 Alp Arslan’ın Türkmenler’den pek çok askeri
öldürttüğünü ve bunların mallarına ganimet olarak el koyduğunu kaydeder. Bu esirler
arasında Kutalmış’ın kardeşi Resultegin ile oğulları Süleyman, Mansur ve bazı ileri gelen
emîrler de bulunmaktaydı.137
128 Hüseynî, s. 31, trc., s. 22 ; Sıbt, s. 129, trc., s. 4 ; Ahmed b. Mahmûd, I, 56. 129 İbnü’l-Esîr, X, 38, trc., X, 49. 130 Sıbt, aynı yer. 131 Sıbt, s. 129, trc., s. 4. Krş. Bündârî, s. 29, trc., s. 27. 132 İbnü’l- Esîr( X,37,trc., X, 49), Alp Arslan’ın 30 Muharrem 456 ( 23 Ocak 1064) günü Rey’e
girdiğini kaydeder. 133 Hüseynî, s. 31-32, trc., s. 22 ; İbnü’l-Esîr, aynı yer; Reşîdüddin, s. 28; Nişâbûrî, s. 22. 134 Hüseynî (aynı yer), Alp Arslan’ın onları affetmekle kalmadığını ihsan ve hediyelerle taltif ettiğini
kaydederken, Ahmed b. Mahmûd (I, 56) ileri gelen esirlerin Alp Arslan’dan özür dileyip günahları için tövbe
ettiklerini, yeni sultan tarafından affedilerek her birine durumlarına göre Alp Arslan tarafından saygı
gösterildiğini kaydeder. 135 Aksarayî, s. 16, trc., 111. 136 Zübdetü’n-nusra, s. 29, trc., s. 27. 137 Sıbt (s. 29, trc., s. 4), Resultegin ismini verir ancak Kutalmış’ın büyük oğlunun da esir edildiğini
söylemesine rağmen isim vermez.
101
Sultan Alp Arslan’ın dinarı
Kaynak: http://www.coinarchives.com/w/results.php?results=100&search=islam
Kutalmış’ın âkıbetine gelince, kaynaklarda farklı rivâyetler yer almaktadır: İbnü’l–
Esîr’e göre 138 savaş bittikten sonra ölü olarak bulunmuştur. Hüseynî’ye göre 139 savaş
meydanından yaralı olarak kaçmış savaş bittikten sonra da bir koyun ağılında ölü
bulunmuştur. İbnü’l–Adîm 140 ve Aksarayî ise 141 , Kutalmış’ın savaş sırasında atının
tökezlemesi sonucu yere düşerek öldüğünü yazar. Bündârî142 ve Nişâbûrî143 de bu görüşe
katılır. Anonim Selçuknâme 144 onun bozguna uğradıktan sonra kaçmak isterken atından
düşerek öldüğünü kaydeder. Ahmed b. Mahmûd da145 Hüseynî’nin rivâyetini tekrar eder.
Kutalmış’ın büyük Selçuklu tahtını elde etmek uğruna verdiği mücadele hakkında en
geniş bilgiyi bize sunan Sıbt İbnü’l–Cevzî’nin kaydına göre146 ise Kutalmış, Alp Arslan ile
giriştiği savaşta yenilgiye uğradıktan sonra normal yolu terkedip dağlara yöneldi ve dar
geçitlerden geçmek suretiyle Alp Arslan’a ait kalelerden birinin önünden geçerken, kale
kumandanı onu yakalamaları için adamlarını gönderdi. Bu sırada Kutalmış, atıyla
kaçmaktayken yere düştü. Bu arada da atı kendisini tepeleyip geçti. Bu nedenle kan kaybına
uğrayan Kutalmış hayata gözlerini yumdu. İbnü’l–Esîr’in kaydına göre 147 Alp Arslan,
138 el-Kâmil, aynı yer. İbnü’l-Esîr, rivâyetinin devamında onun nasıl öldüğünün anlaşılamadığını ve
korkudan öldüğüne dâir bir söylenti olduğunu da kaydeder. 139 Ahbâr, s.31-32, trc., s. 22. 140 Buğye,s. 20, trc., s. 66. 141 Müsâmeretü’l-ahbâr, s. 16, trc., s. 111. 142 Zübdetü’n-nusra, aynı yer. 143 Selçuk-nâme, s. 22. 144 s. 13, trc., s. 7. 145 Selçuknâme, I, 56-57. Ahmed b. Mahmûd bu olayı şöyle anlatmaktadır: “Savaş bitip akşam olunca
sultan, Kutalmış’ın ardından gidilmesini ve ne olursa olsun onun bulunmasını ve cezâsının verilmesini emretti.
Sonra birçok kimse Kutalmış’ın gittiği tarafa yöneldi ve onu aramaya başladılar. Bir ağıla vardıkları zaman
Kutalmış’ın ölüsünü bulup Alp Arslan’ın huzuruna getirdiler. Sultan onu teşhis etti ve Rey’e Tuğrul Bey’in
yanına götürülmesini ve orada gömülmesini emretti”. 146 Mir’âtü’z-zamân, s. 129, trc., s. 4-5. 147 el-Kâmil , X, 37, trc., X, 49.
102
Kutalmış’ın ölümüne ağlamış ve onun için yapılan taziyeleri kabul ederek büyük üzüntü
duymuş Nizâmü’l–Mülk tarafından teselli edilmiştir.
Melik Kutalmış b. Arslan Yabgu 13 Zilhicce 455 (7 Aralık 1063) günü148 yeni sultan
Alp Arslan’ın emri üzerine Rey’e götürülerek Sultan Tuğrul Bey’in kabrinin yanına
defnedildi. 149 Mansur, Alp İlig, Dolat (Devlet) ve Süleymanşâh adında dört oğlu vardı.
Bunlardan en küçüğü olan Süleymanşâh, Anadolu fâtihlerinden biri olup Türkiye Selçuklu
Devleti’nin kurucusudur.
İbnü’l–Adîm’e göre 150 Kutalmış'ın hâkimiyeti altında bulunan toprakların merkezi
Dâmegân idi. Kutalmış, mükemmel derecede astroloji (yıldız ilmi) biliyordu. Ayrıca ensâb
ilmine de vâkıf idi. Onun ölümünden sonra çocukları da astroloji öğrenmişler ve bu ilimle
uğraşanları himâye etmişlerdir 151 . Kutalmış’ın, babası Arslan Yabgu’dan dolayı Büyük
Selçuklu tahtında hak iddiâ etmesi oğulları ve torunlarının da dâhil olacağı Mikâiloğulları ile
devam edecek uzun süreli bir çatışmanın da başlangıcı olmuştur.152
Bu arada yerinde tedbir ve görüşleri ile dikkati çeken Nizâm ül–Mülk 7 Aralık 1063'te
Alp Arslan'ın veziri oldu.
Bu arada, Kirman'da bulunan Melik Kavurd da taht mücadelesine katılmak ve sultan
olmak istemişti. Hatta o bu mücadele sırasında kendi hâkimiyet sahası Kirman'ın dışında
bulunan Isfahan'a kadar ilerlemişti. Ancak o Isfahan'da iken kardeşi Alp Arslan'ın Rey şehrine
ve amcasının tahtına sahip olduğunu öğrendiği zaman Kirman'a döndü. Daha sonra Alp
Arslan adına hutbe okutarak onun sultanlığını kabul etmek zorunda kaldı.
148 Sıbt, s. 129, trc., s. 5. Köymen (age., s. 64) bu tarihi 28 Kasım 1064 olarak kaydeder. 149 Hüseynî, s. 32, trc., s. 22. Krş. Ahmed b. Mahmûd, I, 57. Krş. Turan, Selçuklular Tarihi, s. 149. 150 Buğye, aynı yer. 151 İbnü’l-Esîr, aynı yer. 152 Alp Arslan ve Kutalmış mücadelesinden sonra bu ikisinin oğulları Melik Tutuş ve Süleymanşâh
karşı karşıya gelmişler ve savaş Süleymanşâh’ın ölümüyle sonuçlanmış, bir sonraki karşılaşma ise, Büyük
Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar ile I. Kılıç Arslan arasında olmuş ve I. Kılıç Arslan’ın ölümüyle
sonuçlanmıştır. İki âile arasındaki bu mücadele, Sultan I. Mesud’un Türkiye Selçukluları’nın başına geçmesiyle
son bulmuştur. Sultan I. Mesud, doğuya Büyük Selçuklu topraklarına taarruz etmemiş, Büyük Selçuklu
hükümdarları da belki kendi iç meseleleri yüzünden Anadolu’dan ellerini çekmişlerdir.
103
Kirman Halısı
Alp Arslan Rey şehrinde törenle tahta çıktıktan sonra halifenin Tuğrul Bey ile evlenen
kızı Seyyide'yi geri gönderdi ve halifeden kendi adına hutbe okutmasını istedi. Halife
Rey’den gelen bu isteğe olumlu cevap verip 9 Nisan 1064'te Bağdat'ta Sultan Alp Arslan
adına hutbe okutarak sultanlığını tasdik etti ve ona Adûdü’d–Devle (Devletin yardımcısı,
dayanağı), Ebû Şücâ (cesaret babası) lâkaplarını verdi.
Sultan, 1064 yılı içinde Tuğrul Bey devrinde başarılı hizmetlerde bulunan Amîd el–
Mülk'ü görevinden azlederek Merv er–Rûd (Horasan) şehrine sürgün etti ve mallarına el
koydu. Onun bu görevden uzaklaştırılmasında önemli rol oynayan Nizâmül–Mülk Selçuklu
Devleti vezîri oldu. Amîdül–Mülk el–Kündürî 29 Kasım 1064'te sultanın emriyle öldürüldü.
O ölmeden önce cellata ''Nizâmül–Mülk'e çok fena bir iş yaptığını, Türklere vezir ve divan
sahiplerini öldürtmeği öğrettiğini söyle...'' demişti.
Yine bu yıl içinde saltanat tahtında hak iddia etmiş olan Musa (İnanç) Yabgu Herat'ta
sığındığı kalede yakalanarak sultanın huzuruna getirildi. Alp Arslan amcasına iyi davranarak
onu yanında alıkoydu.153
153 Merçil, age., s. 41-43.
104
4.2. Birinci Kafkasya ve Doğu Anadolu Seferi
Sultan Alp Arslan taht iddiasında bulunan rakiplerini bertaraf ettikten ve devlet işlerini
düzene soktuktan sonra fetihlere başladı ve ordusunu Bizans sınırlarına doğru harekete
geçirdi. 22 Şubat 1064'te büyük bir ordu ile başkenti Rey şehrinden ayrılarak Azerbaycan'a
girdi. Merend şehrine geldiği zaman Anadolu'ya sürekli akınlarda bulunan Emîr Tuğtegin
kuvvetleriyle birlikte kendisine katılarak yolların durumu hakkında bilgi verdi ve sultan ile
birlikte sefere çıktı.
Sultan Alp Arslan Merend'den Nahçıvan'a yürüdü ve burada gemilerden kurulmuş bir
köprüden Aras nehrini geçti. Ordu nehri geçtikten sonra ikiye ayrıldı. Bizzat sultanın başında
bulunduğu kuvvetler önce Erran'daki Lori Ermeni topraklarına girip burada bulunan Ermeni
Giorg ile bir antlaşma yaptı. Bizans adına burayı yöneten Giorg bu antlaşmaya göre; yıllık
vergi ödeyecek, sultana itaat edecek ve kızını sultana verecekti. Alp Arslan daha sonra
Gürcistan'a doğru ilerledi ve Tiflis–Çoruh arasındaki (Kangarni, Kartli ve Cavahet) bölgede
bulunan birçok şehir ve kaleyi feth etti.
Selçuklu döneminden kalma bir şamdan
Sultan Alp Arslan'ın oğlu Melikşah ve Vezîr Nizâmü'l–Mülk idaresindeki ikinci ordu
Aras boyunca ilerleyerek önce adı tespit edilemeyen bir Bizans kalesini zapt etti. Daha sonra
Surmâri (Sürmeli, Kars'ın güney–doğusu) ele geçirildi. Bunun ardından da Hagios Georgio
adındaki bir kale zaptedildi. Bütün bu ele geçirilen yerler Nahçıvan Emîri'nin idaresine
verildi.
Selçuklu ordusu daha sonra Meryem–Nişîn, yani muhtemelen Şirek'deki Marmaraşen'i
105
(Kars'ın kuzey–doğusu) kuşattı. Hristiyanlığın kutsal merkezlerinden biri olan Meryem–Nişîn
bir zelzele sonunda kale surlarından bir bölümün yıkılması sonucu ele geçirildi. Bundan sonra
tekrar birleşen Selçuklu ordusu İslâm kaynaklarının Sepîd Şehr (Beyazşehir–Akşehir–
Ahalkalak/Ahalkale) dedikleri, şimdiki Kops mevkiinde Marmaraşen manastırının yaklaşık 5
km. kuzey–batısında bulunan, şehri kuşattı. Bu kalenin önünde 1064 Haziran/Temmuz’unda
ordugâh kuran Sultan Alp Arslan şiddetli hücumlar sonunda bu şehri de zapt etti.
Selçuklu ordusu daha sonra Borçala (Debeda) nehrinin sol sahilindeki Allahverdi (Lal)
kalesini (Kars'ın kuzey–doğusu) çetin savaşlar neticesi ele geçirdi. Sultan buradan Kars–Ani
bölgesine girdi, muhtemelen Kars Çayı yanında Çıldır Gölü güneyinde bulunan iki kale halkı
kendisini karşılayarak İslâm dinini kabul ettiklerini bildirdiler. Sultan oradan Bağrat (Bagarat)
Ermeni krallığının başkenti olan Ani şehrine yürüdü.
Kars Ani Kalesi Surlarından bir bölüm
Arpaçay üzerinde bulunan Ani yüksek ve sağlam surlar ve etrafını çeviren su dolu
hendeklerle korunan müstahkem bir şehirdi. Ani'nin nüfusu hakkında bazı kaynaklar çok
abartılı rakamlar verirler. Buna göre şehirde 700.000 ev, 1000 kilise ve manastır
bulunmaktaydı. Ancak bu şehir Selçuklu ordusu önünden kaçanların sığındıkları bir yer
olduğundan nüfusunun kalabalıklığı hakkında kaynakların ifadesinde bir hakikat payı
bulunmaktadır.
Ani'yi kuşatan Alp Arslan surların sağlamlığı dolayısıyla şehri zaptedebilmek için bir
hayli uğraştı. İnşa ettirdiği ahşap bir kuleye yerleştirdiği mancınıklar ile surları döğdürdü.
Nihayet yarılan surlardan geçen Selçuklu kuvvetleri 16 Ağustos 1064'te bu şehre girdiler.
Şehri savunan iki Bizans valisi Gürcü Bagarat ile Grigor iç kaleye kapandılarsa da neticede
teslim olmak ve vergi ödemek zorunda kaldılar. Alp Arslan bir emîrin idaresinde kuvvetli bir
garnizonu şehirde bıraktıktan sonra buradan ayrıldı.
106
Ani, bir müddet sonra Şeddadî Emirî Menuçehr b. Ebu'l–Esvâr'ın idaresine verildi.
Zaptedilmesi çok zor görülen Ani’nin Müslümanlar tarafından fethedilmesi Doğu’da ve
Batı’da büyük yankılar uyandırmış, Abbâsî Halifesi Kâim bi–Emrillâh, özel bir elçi ile
gönderdiği mektubunda sultana takdir ve tebriklerini bildirerek ona “Ebû’l– Feth” lâkabını
vermiştir. 154
Diğer taraftan Alp Arslan Kars'ta hüküm süren Ermeni prensi Gagik–Abbas'a bir elçi
göndererek, huzuruna gelmesini ve kendisine itaat etmesini bildirdi. Bu Ermeni prensi, Türk
elçisini siyah elbiseler giymiş olduğu halde kabul edip ona, Tuğrul Bey'in ölümünden beri
matem tuttuğunu söylemiştir. Onun bu davranışı Alp Arslan'ın hoşuna gitti. Ordusu ile Kars'a
varan ve merasim ile karşılanan Alp Arslan bu prensin hediyelerini ve tâbiyetini kabul etti,
ona hil’atler giydirdi. Fakat Gagik bir müddet sonra devletinin asilzâdeleri ile bu şehirden
ayrıldı ve ülkesini Bizans İmparatoru Konstantin Dukas’a bırakarak karşılığında Zamantı
havalisini155 aldı.156
Sultan Alp Arslan bu büyük sefer sırasında kardeşi Kavurd'un isyankâr bir tavır
takındığını haber alınca daha fazla ilerlemeyerek sefer sırasında elde ettiği çok sayıda ganimet
ile Rey şehrine dönmüştür.
Bu seferin neticesi Bizans Devleti'nin derinliklerine kadar uzanan önceki akınlardan
çok daha önemli olmuştu. Bizans'a epeyce pahalıya mal olmakla beraber Gagik'in ülkesini
imparatora terk etmesi yine de bir teselli idi.157
4.3. Melik Kavurd ve İlk İsyanı
Kirman bölgesinin ve civarının zaptı Alp Arslan'ın kardeşi Kavurd'a verilmişti.
Büveyhîler idaresinde olan bu bölgeye Oğuzlar tarafından başlatılan akınları 1048 yılından
itibaren bizzat Melik Kavurd yönetmişti. Kavurd yine aynı yıl içinde emrindeki beş–altı bin
kişilik kuvvetle Kirman'ın kuzey kısmı olan Serdsîr bölgesine girmişti. Bu bölgeyi yöneten
Büveyhîler'in nâibi Behram b. Leşker–sitân Türk akınları karşısında Kirman'ın merkezi
Berdsîr'e kapanmışsa da neticede aman dilemeğe ve bu şehri teslime mecbur oldu. Bu suretle
Kuzey Kirman Selçuklular'ın egemenliğine geçti.
Kirman'ın güney kısmı Germsîr ise eşkıyalık ile meşgul Kufs denilen dağlı bir kavmin
at oynattığı bir bölgeydi. Arazinin sarp ve arızalı olması bunlar ile mücadeleyi
güçleştirmekteydi. Bu durumu Melik Kavurd'a bildirdikleri zaman, o kavmin kötülüklerini
zorla ve açıkça ortadan kaldıramayacağını anlamış bu iş için bir hile öngörmüştü. Neticede
Kavurd bu dağlı kabile reislerinin bir düğün münasebetiyle toplandığı Bârcan dağına bir
baskın yaparak onların hepsini öldürtmüş ve böylece Kavurd bütün Kirman'a hâkim olmuştu.
154 Urfalı Mateos, s. 118-119; İbnü’l- Esîr, el-Kâmil, X, 49-52. Krş. Turan, Selçuklular Tarihi, s. 155-
156; Alptekin, “Büyük Selçuklular”, DGBİT., VII, 119; Kafesoğlu, “Alp Arslan”, DİA.,II, 527. 155 Bugünkü Pınarbaşı. Kayseri'nin 40 km. doğusunda Malatya-Kayseri yoluyla birleştiği yerin
yakınında 156 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 14-20. 157 Merçil, age., s. 43-46.
107
Selçuklulardan Kalma Bir Çini Üzerinde Selçuklu Süvarisi
Bu başarısı üzerine, Basra körfezinin ağzında bir liman şehri olan Hürmüz'ün emiri
Kavurd'un hâkimiyetini kabul etti. Daha sonra Hürmüz emîri'nin sağladığı gemiler ve
mürettebat ile Selçuklular Arabistan yarımadasının doğu ucundaki Oman (Umman)'a geçtiler.
Böylece o, idaresi altındaki gemiler ile Selçuklular tarihinde ilk deniz–aşırı seferi
gerçekleştirmiş oldu. Kavurd Oman'a girdi ve şehrin valisi Şehriyâr b. Tâfil'i itaate mecbur
ederek, burada Selçuklu hâkimiyetini sağladı.158
Kavurd, Kirman'dan batıya doğru ilerleyerek Şebânkâre Emîri Fazlûye'yi yenmiş, Fars
bölgesinin merkezi Şîrâz'a girerek hutbeyi Sultan Tuğrul Bey adına okutmuştu (Temmuz–
Ağustos 1062).
158 Merçil, Kirmân Selçukluları, s. 10-20.
108
Erdoğan Merçil’in Kirman Selçuklularını incelediği eseri
Kavurd'un, Tuğrul Bey'in ölümüyle Fars'tan ayrılmış olması, Fazlûye için yeni bir
imkân yaratmıştı. Fazlûye hemen Alp Arslan'a bir mektup yazarak ona tâbi olduğunu bildirdi
ve yardım istedi. Öte taraftan Hûzistan hâkimi Hezâresb için de Kavurd'un ayrılışı yeni bir
imkân yaratmıştı. O, Fazlûye'ye Deylemli ve Türkler'den meydana gelen bir kuvvet yolladı.
Bunlar Fazlûye ile birleşerek Şîrâz'a tâbi yerleri yağmaladılar. Kavurd'a Sultan Alp Arslan'ın
gaza için Bizans'a gittiği ve Fazlûye'nin Şîrâz'a yürüdüğü bildirildiği zaman, derhal harekete
geçti. O Fazlûye'yi tekrar ağır bir yenilgiye uğratarak Şîrâz'a girdi (1064).
Ancak Kavurd'un devamlı genişleme siyaseti takip etmesi ve isyankâr bir tavır
takınması sebebiyle Sultan Alp Arslan süratle onun üzerine yürüdü ve Ocak 1065'te Şîrâz'a
geldi. Kavurd bir kaleye kapanarak af diledi ve bu dileği Alp Arslan tarafından kabul edildi.
Ancak Fars bölgesi 27.000.000 dirhem karşılığında tekrar Fazlûye'ye bırakıldı. Kavurd'un
Kirman'da hâkimiyetini sürdürmesine ise müsaade edilmişti.
Sultan Alp Arslan oradan Merv'e gitti ve bu şehirde yapılan büyük bir düğünle oğlu
Melikşâh'ı Karahanlı İlig Han’ın oğlu İbrahim Tamgaç Han’ın kızı Terken Hâtun, diğer oğlu
Arslan–şah'ı ise Gazneli Sultan İbrahim’in kızı ile evlendirdi.159 1065 yılı sonlarında sultan
Ceyhun'u geçerek Hazar denizi kenarındaki Üstyurt ve Mangışlak taraflarına yürüdü.
Buralarda ticaret yollarını vuran Kıpçak ve Türkmenleri itaat altına aldı. Cend'de bulunan
büyük atası Selçuk'un mezarını ziyaret 160 eden Alp Arslan oradan Harezm'in başkenti
159 Turan, Selçuklular Tarihi, s. 158; Kafesoğlu, Sultan Melikşah, s. 7. 160 Hüseynî, Ahbâr, s. 28; İbnü’l-Esîr, X, 49. Gazneliler’de, Büyük Selçuklular’da, Türkiye Selçukluları
ve Osmanlılar’da da görülen bir gelenek olan Sultanların Ata mezarlarını ziyareti, temelini İslâmiyet öncesi
109
Gürgenç yoluyla Merv'e döndü (Mayıs 1066). Bu sefer ile Mâverâünnehr'e komşu bölgeler
tamamıyla Selçuklu Devleti'ne bağlanmış oluyordu.
Sultan, Temmuz 1066'da Nişâbur yakınlarındaki Radgan'daki büyük bir merasimle
Melikşah'ın veliahtlığını ilan etti.161 Bundan sonra Melik Kavurd, Sultan Alp Arslan’a karşı
isyan etti. Bu isyanda onun Melikşah'ın veliahtlığını tanımaması kadar, vezîrinin sözlerinin
etkisinde kalması da rol oynamıştı. Kirman'da yalnızca kendi adına hutbe okutup, sikke
bastırmıştı. Bu hareketi ile sultanın itaatından çıkmış ve açıkça isyan etmiş oldu.
Sultan Alp Arslan, Haziran–Temmuz 1067'de hızla hareket ederek Kirman üzerine
yürüdü. İki taraf arasındaki öncü kuvvetleri savaşını kaybeden Kavurd, Ciruft kalesine sığındı
ve aman dilemek zorunda kaldı. Sultan Alp Arslan, Kavurd'u affetti ve Kirman'ı onun
idaresinde bıraktı. Kızlarının çeyizi için ona 100.000 dinar bağışta bulundu.162
Sultan Kirman bölgesinden ayrılarak Basra Körfezi kıyısında bulunan Şîrâz
civarındaki müstahkem Istahr kalesi üzerine yürüdü. Kısa süren bir savaştan sonra kale
hâkimi Sultan Alp Arslan'a kıymetli hediyeler vererek itaat etti. Sultan Istahr'da kalenin
muhafazası için bir emir idaresinde bir miktar asker bırakarak oradan ayrıldı.163
4.4. Anadolu’da Düzenlenen Fetih ve Akınlar (1065 – 1068)
Büyük Selçuklu Devleti’nde Sultan Alp Arslan bir yandan İran'da ve doğuda bazı
olayları yatıştırmak veya fetihlerle uğraşırken bir yandan da Selçuklu emîrleri ve Türkmen
beyleri Anadolu'da akınlara devam etmekteydiler. 1065–1066 yılında Horasan Sâlârı, Tulhum
(Diyarbekir'in kuzeyinde) kalesini kuşattı, kaleyi alamayınca oradan Siverek (Süveydâ) ve
Nusaybin (Nasibin) üzerine hücum etti. Fakat burada da Bizans'a bağlı ücretli Frank askerleri
tarafından püskürtüldü. Sâlâr–ı Horasan yardımcı kuvvetler alarak bu sefer Urfa'yı kuşattı ise
de başarı sağlayamadı.
Sâlâr–ı Horasan aynı yıl içinde Urfa bölgesine yeni bir akın yaptı. Adı geçen şehirde
bulunan ve kendisine direnmeye çalışan 4000 kişilik bir Bizans kuvvetini yendi. Sâlâr–ı
Horasan 1065/1066 yılı içinde üçüncü defa Urfa bölgesinde göründü ve Kupin (Gubin) adlı
bir yerde ordugâh kurdu. Türkler bu çevreyi tahrip ettiler. Sâlâr–ı Horasan büyük ganimet ve
sayısız esirle beraber bölgeden ayrıldı.164
Sâlâr–ı Horasan 1066 Şubatı'nda Diyarbekir önüne gelerek muhasaraya hazırlandı.
Mervânî Emîri Nizameddîn şehrin kapılarını kapattı. Onun vezîri Ebu'l–Fazl İbrahim bu Türk
emirini 30.000 dinar mukabilinde geri çekilmeğe ve bu durumu müzakere içinde şehre
girmeye ikna etmişti. Fakat bu bir tuzaktı ve Emîr Nizameddîn şehre giren Sâlâr–ı Horasan'ı
devirlerdeki “Atalar Kültü”’nden alarak Müslümanlık sonrası İslâmî esaslara uygun olarak sürdürülmüştür. Bk.
Merçil, “Sultanların Ata Mezarlarını Ziyareti”, IX. Türk Tarih Kongresi, s. 658. 161 Kafesoğlu, Sultan Melikşah, s. 5. 162 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 47. 163 Merçil, age., s. 48. 164 Urfalı Mateos, s. 127.
110
öldürttü.165
Urfa Kalesi
1066–1067 yılında ise Hacib Gümüş Tegin maiyetinde Afşin166 ve Ahmed Şah gibi
birçok Türkmen beyi olduğu halde Anadolu'ya girdi. Önce Tulhum bölgesine geldi. T'letut
adındaki bir kaleyi hücumla aldı, sonra el–Cezire'ye inerek Nizib'i kuşattı. Şiddetli savunma
karşısında fazla uğraşmak istemeyen Selçuklu kuvvetleri şehrin kuşatmasını terk ettiler ve
Fırat'ı geçerek Hısn Mansûr (Adıyaman) bölgesine girdiler.
Türk akınlarını önlemek isteyen Bizans'ın uc kumandanı Aruandanos (Arvantanos)
10.000 kişilik bir kuvvetle onların yolunu kesmeye çalıştı. Hoşin (Oşin) kalesi civarında
yapılan çarpışmayı Selçuklu kuvvetleri kazandı ve Arvantanos esir düştü; fakat 20.000 (veya
40.000) dinar fidye ile kurtuldu. Gümüş Tegin ve beraberindeki emîrler büyük ganimet ve
esirlerle hareket üsleri olan Ahlat'a döndüler.167
Burada Türkmenler arasında çıkan kavga sırasında Afşin, Gümüş Tegin'e hücum
ederek onu öldürdü. Afşin, bu değerli emîri öldürmesinden dolayı Alp Arslan tarafından
cezalandırılacağı korkusuyla beraberinde bulunan kalabalık Türkmenlerle birlikte batı
yönünde hareket ederek Fırat'ı geçti ve Bizans topraklarına akınlara başladı. Onun
kuvvetlerinden bir kısmı Gaziantep'in batısında bulunan Dülük (Deluk) ve Ra'ban'ı muhasara
ederek aldı. Diğer bir kol ise yine Bizans'a tâbi Antakya bölgesini tamamiyle tahrip etti
(Ağustos–Eylül 1067).
Afşin daha sonra Malatya'ya yürüdü ve burada toplanmış olan, Bizans ordusu onun
taarruzuna mukavemet edemeyerek dağıldı. Bu zaferden sonra Afşin ve beraberindekiler
Tohma vadisini takip ederek Kayseri şehrine hücumla burayı ele geçirmeyi başardılar. Afşin,
Karaman bölgesine de akınlar yaptı ve çok ganimet topladı. Daha sonra Torosları geçen Afşin
165 Turan, Selçuklular Tarihi, s. 161; Merçil, age., s. 48. 166 Afşin hakkında geniş bilgi için bk. Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları Afşin, Atsız, Artuk ve
Aksungur, Ankara 1990. s. 18-32. 167 Urfalı Mateos, s. 133-135. Krş. M. Halil Yinanç, Anadolu’nun Fethi, s. 60; Ali Sevim, Anadolu’nun
Fethi, s. 43.
111
Adana ve Seyhan havzasına girdi. Bu bölgede de muhtelif akınlar yaparak Gâvur dağlarını
aşıp kendi hareket üssü olan Haleb'e geldi ve ganimetleri bu şehirdeki pazarlarda sattı (1067
sonları).
Afşin, 1068 yılında Hanoğlu Harun ile birlikte yeniden Antakya bölgesine girdi.
Sürekli akınlarla Antakya çevresinde faaliyette bulundu. Bu akınlar sırasında Afşin, Sultan
Alp Arslan'ın kendisini affettiğini bildiren mektubunu aldı ve beraberinde 100.000 altın ve
birçok hediyeler olduğu halde sultanın yanına gitmek üzere bu bölgeden ayrıldı.168
4.5. Sultan Alp Arslan’ın İkinci Kafkasya Seferi
Sultan Alp Arslan 1067 yılı sonlarında büyük bir ordu ile Horasan'dan ayrılarak ikinci
defa Aras nehrini geçti ve Şeki bölgesine girdi. Selçuklu ordusunun öncü kuvvetlerine bu
sırada Emîr Savtegin kumanda etmekteydi ve emir Ahal–kelek kalesini alarak yağmalamıştı.
Ormanlık olan Şeki bölgesi Selçuklular'ın eline geçerken buranın hâkimi Ahastan (Agsartan)
sultana tâbi olarak İslâm dinini kabul ediyordu.
Gürcü kralı Bagrat IV. ise savaşa cesaret edemeyerek kaçtı. Sultan Alp Arslan
Gürcistan'ın her tarafına akıncılar gönderdi ve 1068 yılı başında daha önce Gürcü Kralının
Müslümanlar'dan almış olduğu Tiflis ve Rustav şehirleri Gence Emîri Ebu'l–Esvâr'ın oğlu
Fazlûn'un (II. Fazl) idaresine verilerek orada Selçuklulara bağlı bir uc beyliği kuruldu.
Gürcü Kralı IV Bagrat’ın Sikkesi
Sultan Alp Arslan'ın bu ikinci Kafkasya seferi sırasında Derbend (el–Bâb) halkı
reisleri Ağleb b. Ali (öl. 1068)'nin Şirvanşâh Feriburz (1065–1092) elinde tutuklu
bulunmasında şikâyetçi olmuşlardı. Sultanın araya girmesiyle Ağleb b. Ali serbest bırakıldı.
Alp Arslan Savtegin idaresinde bir grup Selçuklu askerini, beraberinde Ağleb b. Ali
bulunduğu halde, Derbend'e gönderdi. Selçuklu ordusu önce el–Maskat'ı sonra
Şirvanşâhlar'dan el–Bâb kalesini ele geçirerek buranın orta surlarını yıkmış ve şehri de
almıştı. Savtegin, Ağleb b. Ali'yi nâibi olarak el–Bâb’da bıraktıktan sonra sultanın yanına
döndü. Bu Selçuklular'ın Derbend'de hâkimiyet tesis etmeleri için ilk teşebbüsleri olmuştu.
168Turan, age., s. 161-162; Merçil, age., s. 49-50.
112
Sultanın esas gayesi Anadolu'da fetihlere bizzat devam etmekti. Ancak doğuda Batı
Karahanlı hükümdarı Ebû İshak I. İbrahim b. Nasr'ın ölümü ile meydana gelen yeni olaylar
Alp Arslan'ın derhal geri dönmesine yol açtı. Ordusunun bir kısmını Anadolu sınırlarında
bırakan sultan, Selçuklu şehzade ve emîrlerini akınlara devam etmeleri için görevlendirdi.
Bunlar içinden Alp Arslan'ın eniştesi Er–basgan ve Emîr Sanduk muntazam akınlar yapmaya
başladılar.169
4.6. Bizans'ın Türk Akınlarını Durdurma Çabaları
Bizanslılar iyi müdafaa edilemeyen ve gittikçe tehlikeye düşen Anadolu'yu kurtarmak
için Romanos IV. Diogenes gibi kudretli ve hırslı bir kumandanı imparatorluk makamına
çıkardılar. Uzun zamandan beri sefere çıkmamış Bizans imparatorlarına mukabil Diogenes,
kendi memleketi olan Kapadokya'dan çok sayıda asker topladığı gibi, Rumeli'deki Uz ve
Peçenekler, ayrıca Frank ve Normanlar'dan da ücretli askerleri ordusuna alarak 1068
baharında Suriye istikâmetinde harekete geçti. Kayseri’ye yaklaşırken kuzeyden gelen
Selçuklu kuvvetlerinin Niksar'ı zapt ve yağma etmiş olduğunu haber aldı. Bunun üzerine
yolunu değiştirerek Kayseri üzerinden Sivas'a, oradan da doğuya doğru ilerleyerek Divriği'de
Türk ordusu ile karşılaştı.
Türk kuvvetleri savaştan sonra çekilmek zorunda kaldılar. İmparator kazandığı bu ilk
başarının ardından güneye doğru hareket ederek Maraş'a geldi ve ordusunun bir kısmını
ayırıp, Fırat boylarına göndermek suretiyle dönüş yolunu emniyete almak istedi. Fakat bu
bölgeye akınlarda bulunan Emîr Has İnal kumandasındaki kuvvetler buna pek imkân vermedi.
İmparator ise Kuzey Suriye'ye ilerledi ve burada ordusunu üç gün dinlendirdikten sonra Haleb
civarına indi.
Çok geçmeden de şiddetli bir muhasaranın ardından Menbiç şehrini zaptetti (20 Kasım
1068). Bu kuşatma sırasında Hanoğlu Harun ve Mirdasîler'den Haleb Emîri Mahmud
kumandasındaki Türkmen ve Arap kuvvetleri Bizans ordusuna karşı taarruza geçmişlerse de
şehrin alınmasına engel olamamışlardır. Diogenes bir gece baskını ile bu müttefik kuvvetleri
de bozguna uğrattı ve Menbiç'i de yeniden tahkim etti. Ancak imparator dönüş yolunun Türk
kuvvetleri tarafından kesilmesinden korktuğu gibi, kalabalık ordusunu beslemekte zorluk
çektiğinden geri çekilmeğe karar verdi. Dönerken Artah'ı (Antakya'nın doğusunda) aldı ve
Torosları aşarak Orta Anadolu'ya girdi.
Bu sefer sırasında imparator, Haleb bölgesinde meşgul iken Ahlat hareket üssüne
dönen Afşin, oradaki Türkmen beyleri'nin bir kısmını da beraberine alarak Ahmedşah ile
birlikte Orta Anadolu'ya bir akın yaptılar. Bu akıncılar süratle Bizans topraklarını geçerek
Sakarya nehri havzasına kadar ilerlediler ve İslâm tarihinde meşhur olan Amorion şehrini
(Eskişehir civarı) zapt ve yağma ettiler. İmparator bu olayı Bozantı'da iken öğrendi ve
Afşin'in üzerine yürüyerek onun yolunu kesmek istedi. Fakat Afşin süratle doğuya
döndüğünden imparator bu arzusunda muvaffak olamadı. Daha sonra imparator, kış
mevsimine girilmesi dolayısıyla, askerlerini kışlaklara dağıtarak İstanbul'a döndü ve
169M. Halil Yinanç, Anadolu’nun Fethi, s. 64-65; Merçil, age., s. 51-52.
113
merasimle karşılandı.170
4.7. Kavurd'un İkinci İsyanı
1068 yılı sonlarında Kirman Meliki Kavurd'un bu sefer Fars valisi olan eski düşmanı
Fazlûye ile birleşerek isyan ettiğini görüyoruz. Sultan Alp Arslan bu durumu öğrenince
Isfahan'dan harekete geçti ve önce Fazlûye üzerine yürüyerek Şîrâz'a girdi. O buraya
ulaştığında Fazlûye daha önceden Hurşeh adında çok müstahkem bir kaleye sığınmıştır.
Sultan Fars'taki işleri halletme görevini Vezir Nizamü'l–Mülk'e bırakarak Kirman'a gitmeyi
tercih etti.
Selçuklu askerleri bir hile ile Fazlûye'yi kaleden çıkartarak onu yakalamaya muvaffak
oldular (Mayıs–Haziran 1069). Nizamü'l–Mülk onu, bu sırada Berdsîr'de Kavurd'u muhasara
etmiş olan Alp Arslan'ın yanına götürdü.171 Alp Arslan kendisinden özür dileyen Fazlûye'nin
hayatını bağışladı ise de, Istahr kalesinde hapsettirdi. Fazlûye daha sonraki yıllarda bu
kaleden çıkmak isterken öldürüldü (1071).
Öte taraftan sultan, Melik Kavurd'u Berdsîr'de kuşatmayla meşgul idi. Kavurd,
Fazlûye'nin durumunu öğrendiği zaman kardeşine bir mektup göndererek affedilmesini
istemişti. Ancak görünüşe göre onun bu davranışı bir oyalama taktiği idi. Bu sırada Kavurd,
Alp Arslan'ın ordusundan bir gruba mektup yazarak vaatlerle kendi tarafına çekmiş, anî bir
hücum için onlarla anlaşmıştı. Ancak sadık adamlarından birisi bu durumu sultana bildirdi.
Alp Arslan yaptığı araştırma sonucu bu olayın doğru olduğunu anladı ve Kavurd ile
işbirliği yapanları öldürttü. Fakat Alp Arslan için henüz tehlike geçmemişti, çünkü ordusunun
büyük kısmı bu ittifakın içindeydi. Sultan durumun bu derecede ciddî olduğunu öğrendiği
zaman,172 oğlu Melikşâh'ı bir kısım askerlerle Berdsîr'de bırakarak Isfahan'a döndü (Kasım
1069). Böylece Kavurd bir kez daha Sultan Alp Arslan'dan kurtulmuş oluyordu.173
Daha sonra Kavurd'un oğlu Sultanşâh, Alp Arslan'a başvurarak babası ile savaşmak ve
Kirman'ı almak istediğini bildirdi. Sultan onu hürmetle karşılayarak hediyeler ve ayrıca
emrine bir ordu vererk Kirman'a gönderdi. Kavurd oğlu ile yaptığı savaşı kazanarak
Kirman'da hâkimiyetini sürdürdü (1069–1070).
Sultan Alp Arslan Kafkasya'dan döndükten sonra bu bölgedeki Müslüman
emirliklerden Derbend (el–Bâb) emirliği ile Şirvanşâhlar arasında savaş başladı. Errân, Gence
ve Tiflis emîri olan Fazlûn da bu mücadeleye karışmış ve Gürcü Kralı Bagrat'a esir düşmüştü.
Kafkasya'daki bu karışıklık ve Müslümanlar'ın yenilgisini öğrenen Sultan Alp Arslan bu
durumu düzeltmek için Emîr Savtegin'i tekrar bu bölgeye gönderdi. Savtegin, Gürcü kralını
mağlûp ederek Fazlûn'u esaretten kurtardı (Nisan 1069) ve emirliğin başına geçirdi.174
170 Merçil, age., s. 52-53. 171 Sıbt, s. 29-30. 172 Sıbt, s.30. 173 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 47 – 48. 174 Merçil, “Emîr Savtegin” Selçuklular-Makaleler, İstanbul 2011, s. 76-77; Merçil, age., s. 53-55.
114
Gürcü Kralı III. Bagrat 960–1014
4.8. Selçuklu Emîrlerinin Anadolu’ya Akınları
1069 yılında Selçuklu emîrlerinin çeşitli yönlerden Bizans İmparatorluğu arazisine
hücum ettiklerini görülmektedir. Bu Selçuklu kuvvetlerinin başında Afşin, Sanduk,
Ahmedşâh, Türkman ve Dilmaçoğlu Muhammed gibi emirler bulunmaktaydı. Bizans
İmparatoru Romanos Diogenes bu akınları önlemek için Anadolu'ya bir miktar kuvvet
gönderdi ise de bunlar Türk akıncıları karşısında yenilmekten kurtulamadılar.
Mağlûbiyet haberi üzerine imparator ikinci defa sefere çıkmaya karar verdi ve
hazırladığı kuvvetli bir ordu ile Kayseri'ye kadar ilerledi. Bu bölgede faaliyette bulunan
Selçuklu kuvvetleri imparatorun önünden geri çekilmek zorunda kaldılar. İmparator Fırat
kenarına kadar ilerledi ve Selçuklu kuvvetlerini nehrin sol sahiline geçmeye mecbur etti.
Onun esas gayesi, Selçuklular'ın hareket üssü olan Ahlat'ı almak ve bölgedeki kaleleri ele
geçirmek suretiyle Türk akıncılarını Bizans topraklarından çıkarmak idi. Bu maksatla Fırat'ı
geçerek Harput'a geldi.
Selçuklu kuvvetleri ise o sırada Malatya'ya saldırmış ve burayı savunan Philaretos
Brachamious'u mağlûp etmişlerdi. Philaretos kılıç artıkları ile kaçarak imparatora iltihâk etti.
Bu mağlûbiyete rağmen Diogenes ileri harekâtını durdurmadı. Harput'tan hareket ederek
Murat çayı boyunca doğuya doğru ilerledi ve bugünkü Palu'ya geldi. Bu sırada Selçuklu
kuvvetleri devamlı akınlarla başta Konya ve Karaman olmak üzere birçok şehir ve kasabayı
ele geçirmeyi başarmışlardı.
İmparator Konya şehrinin durumunu öğrendiği zaman, doğudaki askerî harekâtına son
vererek Selçuklu akıncılarının dönüş yollarını kesmek maksadıyla Sivas üzerinden Kayseri'ye
115
geldi. Fakat Türkler bunu haber aldılar ve Kilikya geçitlerinden geçerek güneydeki hareket
üsleri olan Haleb'e dönmeğe muvaffak oldular. Böylece imparator ikinci seferinde de,
Selçuklu akıncıları karşısında esaslı bir başarı kazanamadan geri dönüyordu.
İmparator Romanos Diogenes'in zaman zaman giriştiği bu karşı askerî hareketlere
rağmen Selçuklu akınları hiç duraklamadan devam ediyordu. Bu sebepten imparator 1070
yılında kendi yerine Manuel Komnenos'u kuvvetli bir orduyla Anadolu'ya gönderdi. Bu sırada
Sultan Alp Arslan'la Kavurd'u desteklediği için arası açılmış olan eniştesi (Sultanın kız
kardeşi Gevher Hâtun'un eşi) Erbasgan (Erbasan) çok sayıda bir Türkmen kitlesinin başında
Anadolu'ya girdi. Sultan Alp Arslan onu takip etmek ve yakalamak için Emîr Afşin'i
görevlendirmişti. Erbasgan onun önünden kaçarak batı yönünde Kızılırmak kıyılarına kadar
ulaştı.
Bizans'ın doğu orduları kumandanı Manuel Komnenos ise bu durumdan habersiz
olarak Sivas'ta onun karşısına çıktı. Erbasgan yolunu kesmeğe çalışan Manuel Komnenos'u bu
savaşta mağlup ve esir etti. Selçuklu şehzadesi Bizanslı esirine Alp Arslan ile olan
anlaşmazlığı ve Afşin tarafından takip edilmesi nedeniyle buralara geldiğini söyledi. Manuel
buna güçlükle inandı ve sonradan Er–basgan'ı Bizans'a sığınmak hususunda iknaya muvaffak
oldu. Erbasgan ve maiyeti Manuel ile birlikte İstanbul'a gittiler.
Diğer taraftan Erbasgan'ı takip etmekte olan Emîr Afşin batı yönünde yürümeye
devam ederek Kapadokya'daki (İç Anadolu) şehir ve kasabaların birçoğunu aldıktan sonra
(Frikya) Afyon–Uşak–Denizli yakınlarına Honaz ve Laodicea (Laodikya–Ladik?) şehirlerini
yakıp yıkarak İstanbul Boğazına kadar ilerledi. Afşin imparatora bir elçi göndererek, sultan
adına, Erbasgan ve beraberindekilerin geri verilmesini istedi. İmparator bu teklifi reddedince
Afşin geri dönmek zorunda kaldı.
O, bu dönüşü sırasında yani 1070 sonbaharında birçok bölgeye akınlar yaptı ve sayısız
ganimetler ele geçirdi. Sonra da kış bastırdığı için ''Meryem Derbendi'' denilen yerde
konakladı. Karların erimesi ile Afşin, Ahlat'a hareket ederek durumu bir mektupla Haleb'de
bulunan sultana bildirdi.175
175Sıbt, s. 37. Krş. M. Halil Yinanç, Anadolu’nun Fethi, 68; Merçil, age., s. 55-57.
116
Uygulamalar
Aşağıdaki kitapları okuyunuz.
-Erdoğan Merçil, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
-M. A. Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, III, Alp Arslan ve Zamanı,
Ankara 1992.
-Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, İstanbul 1993.
117
Uygulama Soruları
1) Sultan Alp Arslan’ın Melik Kutalmış ile Büyük Selçuklu tahtı için giriştiği
mücadele hakkında bilgi veriniz.
2) Bizans’ın Malazgirt Savaşı’na kadar Selçuklu akınlarını durdurma çabaları
hakkında bilgi veriniz.
3) Nizâmül-mülk kimdir, vezirliğe ne şekilde getirilmiştir?
118
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Alp Arslan döneminde Anadolu’ya düzenlenen fetihler, Bizans’ın bunu önleme
çabaları ve Selçuklu tahtı için yaşanan iç isyanlar üzerinde durulmuştur.
119
Bölüm Soruları
1) Aşağıdaki şıklardan hangisinde Sultan Alp Arslan’ın vezirinin adı doğru
olarak verilmiştir?
a) Tonyukuk
b) Hasan b. Tahir
c) Fahrüddevle b. Cüheyr
d) Nizâmü’l-Mülk
e) Amîdü’l-Mülk
2) I. Resultegin
II. İbrahim Yınal
III. Tekiş
IV. Kutalmış
V. Kavurd
Yukarıda adları verilen melikler, Büyük Selçuklu tahtı için mücadele etmişlerdir.
Bunlardan hangisi Alp Arslan ile saltanat mücadelesinde bulunmuştur?
a) I
b) II
c) III
d) IV
e) V
3) Sultan Alp Arslan 1064 yılında düzenlediği Doğu Anadolu Seferi sırasında
aşağıdaki yerlerden hangisini fethetti?
a )İstanbul
b) İznik
c) Dıyarbakır
d) Kars
120
e) Ani
4) Aşağıdakilerden hangisi hükümdarlığı sırasında Sultan Alp Arslan’a karşı
isyan etmiştir?
a) Tuğrul Bey
b) Resultegin
c) Tekiş
d) Kavurd
e) Tutuş
5) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Alp Arslan zamanında Anadolu’ya akınlar
düzenleyen Selçuklu kumandanlarından bir değildir?
a) Hacib Gümüştegin
b) Afşin
c) Ahmedşah
d) Salar-ı Horasan
e) Bozan
6) Sultan Alp Arslan, 1064 yılı içinde Tuğrul Bey devrinde başarılı hizmetlerde
bulunan vezir ………………………….'ü görevinden azlederek Merv er–Rûd (Horasan)
şehrine sürgün etti ve mallarına el koydu.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken isim aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak yazılmıştır?
a) Nizâmü’l-Mülk
b) Tâcü’l-Mülk
c) Fahrü’l-Mülk
d) Amîdü’l-Mülk
e) Fahrü’d-devle
121
7)Sultan Alp Arslan, aşağıdakilerden hangisine askerî sefer düzenlememiştir?
a) Anadolu
b) Gürcistan
c) Mısır
d) Kirman
e) Afganistan
8) Sultan, Temmuz 1066'da Nişâbur yakınlarındaki Radgan'daki büyük bir merasimle
Melikşah'ın veliahtlığını ilan etti.
Cümlesinde geçen veliaht kelimesi ne anlama gelmektedir?
a) Hükümdarın oğlu
b) Hükümdarın kızı
c) Hükümdarın vekili
d) Hükümdarın yerine geçecek kişi
e) Hükümdarın saltanat ortağı
9) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Alp Arslan zamanında Anadolu’ya karşı
yürütülen Selçuklu askerî seferlerinin önemli bir üssüdür?
a) Niksar
b) Urfa
c) Kayseri
d) Malatya
e) Ahlat
122
10) I.Rey----------------Sultan Tuğrul Bey
II.Rey---------------Sultan Alp Arslan
III.Isfahan----------Sultan Melikşah
IV.Isfahan-----------Sultan Muhammed Tapar
V.Merv--------------Sultan Berkyaruk
Yukarıda Selçuklu başkentleri ve buralarda hüküm süren sultanların isimleri
verilmiştir.
Bu eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?
a) I
b) II
c) III
d) IV
e) V
Cevaplar
1d 2d 3e 4d 5e 6d 7e 8d 9e 10 e
123
KAYNAKÇA
Ahmed b.Mahmud, Selçuk-nâme, (haz. Erdoğan Merçil), İstanbul 1977, I-II.
Aksarayî, Müsâmeretü’l ahbâr ve müsâyeretü’l – ahyâr, (trc. M. Nuri Gençosman),
Selçukî Devletleri Tarihi, Ankara 1943; (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 1999.
Anonim Selçuknâme, (nşr. ve trc. Feridun Nafiz Uzluk), Ankara 1952.
Bundârî, Zübdetü’n- Nusrâ ve nuhbetü’l- ‛usrâ, ( nşr. M. Th. Houtsma), l’Historire
des Seldjoucides, Leiden 1889,; (trc. Kıvâmeddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları
Tarihi, İstanbul 1943.
Cahen, Claude, “Qutlumush et ses fils avant l’Asie Mineure”, Islam, XXXIX, 1964.
Coşkun, Alptekin, “Büyük Selçuklular”, DGBİT., VII, 119.
Huart, Cl., “İsferâyin”, İA., V/2, s.1074.
İbnü’l-Âdim, Buğyetü’t-taleb fî Tarihi Haleb, (yay. Ali Sevim), Kamāl al-Dīn İbn al-
‛Adīm Buğyat At- Talab Fī Tārīh Halab, Selçuklularla İlgili Haltercümeleri, Ankara 1976.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, (trc. A. Ağırakça-A. Özaydın), İslâm Tarihi İbnü’l-
Esîr El-Kâmil Fi’t- Tarih Tercümesi, İstanbul 1987.
Kafesoğlu, İbrahim, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu,
İstanbul 1953.
_________________, “Malazgirt”, İA., VII
_________________,“Alp Arslan”, DİA., II, 527.
Köymen, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Kuruluş Devri, I,
Ankara 1979.
__________________, Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul 1976.
__________________, “Tuğrul Bey”, İA., XII / 2, 25-41.
__________________, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, III, Alp Arslan ve
Zamanı, Ankara 1992.
__________________, Alp Arslan ve Zamanı, Ankara 1972.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
______________, “Emîr Savtegin”, Tarih Enstitüsü Dergisi, (İstanbul 1975), sy. 6, s.
63-74.,
124
______________, “Emîr Savtegin” Selçuklular-Makaleler, İstanbul 2011.
______________, Kirmân Selçukluları, Ankara 1989
______________, “Sultanların Ata Mezarlarını Ziyareti”, IX. Türk Tarih Kongresi, s.
658.
Nişâbûrî, Zahîrüddin, (nşr. Muhammed Ramazanî), Selçuk-nâme, Tahran 1332.
Reşîdüddin Fazlullah, Câmi‛u’t-tevârîh, nşr. Ahmet Ateş, Câmi‛u’t- tevârîh
Selçuklularla İlgili Kısımlar, Ankara 1960.
Sevim, Ali, “Sıbt İbnü’l- Cevzî’nin Mir’âtü’z- Zamân Fî Tarihi’l- Âyan Adlı
Eserindeki Selçuklularla İlgili Bilgiler II. Sultan Alp Arslan Dönemi”, Belgeler, sy. 23,
Ankara 1999.
_____________, Ünlü Selçuklu Komutanları Afşin, Atsız, Artuk ve Aksungur, Ankara
1990.
Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, İstanbul 1993.
Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi–Nâmesi (952–1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli
(1136–1162), (trc. Hrand D. Andreasyan), Ankara 1987.
Yinanç, M. H., Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, I, Anadolu'nun Fethi, İstanbul 1944.
125
5. MALAZGİRT ZAFERİ VE SULTAN ALP ARSLAN’IN ÖLÜMÜ
126
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
5.1. Malazgirt Savaşı
5.2. Sultan Alp Arslan’ın Türkistan Seferi ve Ölümü
127
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Malazgirt Savaşı hangi şartlar altında meydana gelmiştir?
2) Romanos Diogenes nasıl imparator oldu? Onun döneminde Bizans (Doğru Roma)
İmparatorluğu’nun durumu nasıldı?
128
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
5.1. Malazgirt Savaşı Malazgirt Savaşı’nın hangi
şartlar altında meydana
geldiğinin anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
5.2. Sultan Alp Arslan’ın
Türkistan Seferi ve Ölmü
Alp Arslan’ın Malazgirt
Savaşı sonrası fetih
politikalarının anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
129
Anahtar Kavramlar
Romanos Diogenes, Alp Arslan, Malazgirt Savaşı, Bizans, Selçuklu
130
Giriş
Türk-İslam tarihinin önemli olaylarından biri olan Malazgirt Savaşı’nın daha iyi
anlaşılmaya çalışılması, Bizans İmparatorluğu’nun savaş öncesi durumu bu bölümde üzerinde
durulan konular arasındadır.
131
5. MALAZGİRT ZAFERİ VE SULTAN ALP ARSLAN’IN ÖLÜMÜ
5.1. Malazgirt Savaşı
Bizans'dan sonra Ortadoğu'nun büyük devletlerinden birisi de Mısır'daki Şiî Fatımî
devletiydi. Fakat özellikle Halife el–Mustansır zamanında (1036–1094) Fâtımî Devleti’nin176
vezîrlik görevini elinde bulunduran Nasrüddevle Hamdân kuvvetli rakipleri karşısında zor
duruma düşerek 1070 başlarında Selçuklu sultanına bir elçi göndermek suretiyle Mısır'a
gelmesi ve bu ülkeye hâkim olması için davet etmişti. Vezîr Nasrüddevle Hamdân geldiği
taktirde Mısır’ı ona teslim etmeyi ve hutbeyi de Sünnî Abbâsî halifesi ile sultan adına
okutacağını vaat ediyordu.177
Malazgirt’teki Alp Arslan Heykeli
Vezîrin davetini uygun bulan Sultan Alp Arslan, Mısır'da Selçuklu hâkimiyetini
kurmak maksadıyla ordusunu hazırladıktan sonra Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu'ya
girdi. Aynı anda Anadolu hududundaki Selçuklu akıncılarını da maiyetine aldı; Van Gölü'nün
kuzeyinden geçerek amcası Tuğrul Bey zamanında alınamamış olan, Malazgirt kalesini
süratle zaptetti.
Daha sonra Diyarbekir bölgesine gelerek Bizanslılar'ın elinde bulunan Tulhum ve
Siverek kalelerini hücumla ele geçirdi ve Bulgar Kralı Alusian'ın oğlu Vasil idaresindeki Urfa
176 Fâtımî Devleti Tarihi hakkında geniş bilgi için bk. Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, İstanbul
2010. 177 İbnü’l-Adîm, Buğyetü’t-taleb, s. 21.
132
önüne geldi (Mart 1071). Selçuklu ordusu, üç defa kuşatıldığı hâlde alınamayan ve sağlam
surları bulunan şehri kuşattı. Elli gün kadar süren muhasara neticesiz kaldı.178 Bir ara iki taraf
arasında yapılmak istenen anlaşma suya düşünce vakit kaybetmek istemeyen sultan
muhasarayı kaldırarak Haleb üzerine yürüdü.
Urfa kuşatması sırasında sultan, Haleb emiri Mirdasoğlu Mahmud'u huzuruna
çağırmasına rağmen Mahmud sultanın bu çağrısına uymamıştı. Haleb emiri huzura gelmekte
direndiğinden Alp Arslan, Tell–Sultan (Sultan tepesi) üzerinde ordugâhını kurarak Haleb'i
muhasaraya başladı. Ayrıca Haleb hutbeyi daima Fatımîler adına okutmakta idi. Bu muhasara
uzun sürdüğü hâlde sultan bu İslâm şehrini kılıçla almaktan çekindiği için hücumları
sıklaştırmamıştı. Nihayet Emir Mahmud annesi ile birlikte sultanın huzuruna geldi ve
annesinin şefaati ile affedildi.179 Mahmud, sultana tâbi olarak hutbeyi de Selçuklular adına
okutmaya başladı. Sultan Haleb'i tekrar Mahmud'un idaresine bıraktıktan sonra Mısır'a gitmek
üzere Dimaşk (Şam)'a hareket etti.
Bu sırada Bizans imparatorundan kendisine bir elçi gelmişti. Bizans imparatoru
gönderdiği mektubunda Malazgirt, Ahlat ve Erciş şehirlerinin Bizans'a bırakılmasını istiyor,
aksi takdirde büyük bir ordu ile bu yerleri geri almak için harekete geçeceğini bildiriyordu.180
İmparatorun bu tehdit dolu mesajına kızan sultan gelen elçiyi red cevabıyla geri yolladı. Fakat
imparatorun hakikaten büyük bir ordu ile Erzurum'a doğru ilerlemekte olduğunu haber alınca,
Mısır seferinden vazgeçerek süratle geri döndü.181
Bizans İmparatoru Romanos Diogenes, 100.000 ilâ 200.000 kişi arasında olduğu
tahmin edilen büyük bir ordu ile İstanbul'dan harekete geçmişti. İslâm kaynakları bu ordunun,
sayısı hakkında 600.000'e varan rakamlar veriyorlarsa da bunların abartılı olduğu
anlaşılmaktadır. Bizans ordusunun ağırlıklarını 2400 araba taşıyordu. Savaş âletleri arasında
1200 asker tarafından çekilen ve 10 kantar (1 kantar 5600 kilo) taş atabilen bir mancınık da
dikkati çekmekteydi.
178 Sıbt İbnü’l-Cevzî, s. 25-26, trc., s. 30; İbnü’d-Devâdârî, Kenzü’d-dürer, (nşr. ve trc. F. Sümer – A.
Sevim, İslâm Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı), s. 49-50, trc., 56. 179 İbnü’l-Adîm, Buğyetü’t-taleb,(nşr. Ali Sevim), s. 17-18; İbnü’d-Devâdârî, s. 50, trc., s. 56. 180 Sıbt İbnü’l-Cevzî, s. 28, trc., s. 32. 181 Merçil, age., s. 57-58.
133
İmparator Romanos Diogenes ve eşini tasvir ettiği düşünülen fildişinden bir oyma
Bizans ordusu, Balkanlardaki Peçenek, Uz (Oğuz), Kıpçak ve Bulgar gibi Türk
boylarından, Slav, Alman, Franklar, Ermeni ve Gürcüler ile birçok eyâletten toplanmış
askerlerden meydana geliyordu. İmparator Kapadokya'da bir savaş meclisi toplayarak
kurmaylarıyla takip edilecek yol ve harekât tarzını görüştü. Bu toplantıda genç subaylarca
desteklenen İran içlerine kadar ilerleme fikri kabul edilirken, tecrübeli kumandanların
Erzurum'a kadar gidilmesi görüşü reddedildi.
İmparator kabul edilen birinci fikre göre hareket ederek Erzurum'a geldi. Bu arada
Uzlar ve Franklar'dan 30.000 kişilik bir kuvveti öncü olarak sevk ederken, 12.000 kişilik bir
kuvveti de orduya erzak bulması için kuzeye göndermişti. İmparator geri kalan kuvvetler ile
Malazgirt'e ilerlerdi ve az sayıda Selçuklu birliği tarafından savunulan bu kaleyi muhasara
134
etti. Kaledekiler çaresiz aman ile teslim olmaya râzı oldular.
Sultan Alp Arslan Bizans ordusunun Anadolu'da ilerlediğini duyunca süratle hareket
etti. Bu yüzden Fırat'ı geçerken ordusunda bulunan at ve develerden çoğu boğulmuş,
ağırlıklarından bir kısmı da yok olmuştu. Ancak Urfa Vâlisi şehrin zapt edilmemesi için
sultana at, katır ve yiyecek maddeleri verdi.
Sultan yaşlı ve yorgun Irak askerlerini dağıttı, yanında sadece Horasan, Azerbaycan ve
Errân kuvvetleri kalmıştı. Daha sonra Erzen ve Bitlis yoluyla Ahlat'a geldi. Karısı Seferiyye
Hatun, çocukları ve hazinelerini Vezîri Nizâmül–Mülk ile Hemedan'a gönderdi. Nizâmül–
Mülk’e bu şehirden yeni kuvvetler toplayarak kendisine göndermesini emretti.182
Selçuklu ordusunun Malazgirt savaşında 40.000–50.000 kişilik bir kuvvete sahip
olduğu tahmin ediliyor. Alp Arslan, Emîr Sanduk idaresinde bir öncü kuvvetini ileri sevk
ederken, Bizans öncüleri de Ahlat yönünde ilerliyordu. Fakat bu Bizans öncüleri Selçuklu
akıncıları tarafından bozguna uğratıldı. İmparator hâlâ sultanın geldiğini düşünemiyor, bu
Selçuklu kuvvetini Ahlat üssünden askerler sanıyordu. Dolayısıyla Vasilakes (Basilakes)
adında bir Ermeni kumandanı durumu öğrenmek üzere bir miktar askerle ileri sevk etti. Bu
Bizans kuvveti de Selçuklu öncüleri karşısında mağlup olmaktan kurtulamadı. Vasilakes esir
edildi ve ele geçirilen büyük bir haç, zafer işareti olarak Bağdat'a gönderilmesi için Nizâmü’l–
Mülk'e ulaştırıldı.
Selçuklu kuvvetleri ile Bizans ordusu 24 Ağustos 1071 günü Malazgirt ile Ahlat
arasındaki Rahve ovasında karşı karşıya geldiler. Selçuklu ordusunda Savtegin, Afşin, Gevher
Ayin, Sanduk, Aytegin, Ahmedşâh gibi tecrübeli kumandanlar bulunmakta idi.183
Sultan Alp Arslan iki ordu arasındaki sayı farkı nedeniyle bir meydan savaşına karar
verememişti. Görünüşte sulh teklifinde bulunmak, hakikatte ise Bizans ordusunun durumunu
öğrenmek için kendi yanında bulunan Abbasî halifesinin elçisi İbn Muhallebân ile Emîr
Savtegin'i elçi olarak imparatora gönderdi. Bu elçi heyetini kaba bir şekilde karşılayan
imparator ''Hemedan'ın soğuk olduğunu haber aldık, biz İsfahan'da kışlayacağız,
hayvanlarımız da Hemedan'da kışlar.'' deyince, Türk elçisi de ''Hayvanlarınız Hemedan'da
kışlayabilir, fakat sizlerin nerede kışlayacağınızı bilemem'' şeklinde bir cevap verdi.184 Bu
konuşmalardan da anlaşıldığı gibi imparator sulh teklifini kabul etmemiş, artık savaş
kaçınılmaz olmuştu.
Alp Arslan fakihi ve imamı Ebû Nasr Muhammed b. Abdülmelik'in ''Bütün hatiplerin
minberlerde Müslüman halkla birlikte senin için duada bulunacakları Cuma günü düşmana
saldır.'' şeklindeki tavsiyesini kabul ederek hazırlıklarını tamamladı. 26 Ağustos günü savaş
sabahı sultan baştan aşağı beyazlar giymiş ''Ölürsem kefenim bu olsun'' demişti. Ayrıca ölürse
yerine oğlu Melikşah'ın geçirilmesini vasiyet ediyordu.
182 İbnü’l-Cevzî, Kitâbü’l-muntazam, (trc. ve nşr. F. Sümer-A. Sevim, İslâm Kaynaklarına Göre
Malazgirt Savaşı, Ankara 1988), s. 9, trc. s. 13. 183 Faruk Sümer, “Malazgirt Savaşı’na Katılan Türk Beyleri”, SAD., sy. 4, Ankara 1975, s. 197-207. 184 İbnü’l-Ezrâk, Tarihu Meyyâfârikîn, (nşr. ve trc. F. Sümer - A. Sevim, İslâm Kaynaklarına Göre
Malazgirt Savaşı), s. 4, trc., s. 4.
135
Cuma namazını askerleriyle beraber kılan sultan onları coşturucu bir konuşma yaptı.
Bu konuşmada askerine: ''Biz ne kadar az olursak olalım, onlar (Bizanslılar) ne kadar çok
olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların mimberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte
kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım ya şehid olarak
Cennet’e giderim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler takip etsin. Ayrılmayı tercih
edenler gitsinler. Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zira, bugün ben de ancak
sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini Ulu
Tanrı’ya adayanlardan şehid olanlar Cennet’e, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır.
Ayrılanları ahirette ateş; dünyada da alçaklık beklemektedir.''185 diyerek hitap etti.
Sultan Alp Arslan gerçekten de sözlerine uygun olarak hareket etti ve kendi eli ile
atının kolanını sıktı, kuyruğunu bağladı. Silâhlardan ok ve yayı atarak eline kılıç ve topuz
aldı. Sıradan bir asker gibi savaşa hazırlık yaptı.
26 Ağustos günü sabah iki taraf savaş düzenine geçti. İmparatorun bizzat merkezde
yer aldığı Bizans ordusunun sağ kanadına emrinde yer alan Uz askerleri ile Kapadokyalı
Genaral Aliates (Alyattes), sol kanadına Rumeli askerleri ile Nikephoros Bryennios kumanda
ediyordu. İhtiyat kuvvetleri ise Andronikos Dukas adlı bir kumandanın idaresinde idi.
Selçuklu ordusu ise Türk savaş sistemine göre düzenleniyordu. Alp Arslan ordusunu ikiye
ayırmış, kendisi az bir kuvvetle düşmanın karşısında yer alırken, diğer büyük kısmını ise
tepelerde pusuya yatırıyordu.
İmparator Romanos Diogenes’in Altın Sikkesi
Savaşa ilk olarak okçuların himayesindeki sultanın idaresinde bulunan Selçuklu
kuvvetleri başladı. İmparator az sayıdaki bu Selçuklu ordusunu yok etmek için karşı taarruza
geçti. Alp Arslan ve emrindeki kuvvetlerin muvaffakiyetle tatbik ettikleri sahte ricat (geri
185 İbnü’l-Cevzî, age., s. 9, trc., s. 14. Krş. Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s.31; Kesik, 1071 Malazgirt,
s. 94.
136
çekilme) hareketine inanan imparator Türkleri takip için karargâhından uzaklaşmıştı. Bu arada
Bizans ordusundaki Uz ve Peçenekler de soydaşları Selçuklular'ın safına geçtiler. Bu durum
Bizans ordusunun sağ kanadının bozulmasına sebep oldu.
Alp Arslan ise Bizans ordusunun pusudaki kuvvetlerine kadar yaklaştığını görünce
Selçuklu askerlerine genel bir hücum emri verdi. Bu hücum karşısında hatasını anlayan
imparator geri çekilmeye çalıştı ise de kanatlardan sarkan Türk süvarilerinin dar çemberi içine
girdiğinden artık çok geç kalmıştı. İhtiyat kuvvetleri kumandanı Andronikos da ordunun
bozguna uğradığını ilân etmiş ve daha da gerilere çekilmişti. Bu durumu haber alan Ermeni
kıtaları da savaş alanından uzaklaştılar. Akşam olduğu zaman savaş Bizans ordusunun tam bir
mağlûbiyeti ve imhası ile sonuçlanmış, imparator da elinden yaralanarak esir edilmişti.186
Sultan Alp Arslan imparatora bir savaş esiri değil, bir misafir hükümdar muamelesi
yapmış ve ona özel bir çadır kurdurmuştur. Daha sonra Alp Arslan barış teklifini reddettiği
için ona kızmış, fakat konuştuktan sonra affetmiştir. Selçuklu sultanı ile Bizans İmparatoru
arasındaki konuşma tarihi kaynaklarda geçtiği şekilde şöyledir:
İmpator’un esir edilişini gösteren bir resim
Sultan: “Dostluk kurmak üzere sana Halife’nin elçilerini göndermedim mi? Fakat sen
dostluktan kaçındın. Sana düşmanlarımın geri verilmesi için Afşin ile elçi göndermedim mi?
Fakat sen ‘Para sarfettim, büyük bir ordu topladım, buralara kadar geldim, aradığımı
yakaladım, ülkelerime yapılanları İslâm ülkelerine yapmadıkça nasıl dönerim?’ dedin.
Serleşkerliğinin sonucunu nasıl buldun? (Bu son sözü ile Selçuklu hükümdarı ayaklarında
zincirler ve boynunda lâle ile önünde duran Bizans imparatorunun halini kasdediyordu.)
İmparator: “Ülkelerini almak için her türlü kavimlerden ordu topladım, paralar
sarfettim. Memleketim ve kaderim elindedir. Bu durumda önündeyim. Tevbih ve tekdiri
186 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 34; Kesik, 1071 Malazgirt, s. 98.
137
bırak, ne istiyorsan onu yap!”
Sultan: “Zaferi sen kazansaydın bana ne yapardın?”
İmparator:” Sen böyle benim veya adamlarımın lütfuna terk edilmiş olsaydın, ya
başını kesmelerini ve yahut seni bir darağacına asmalarını emrederdim”.
Sultan (kendi kendine): “Ah vallahi doğru söyledi, bundan başka türlü konuşsaydı
yalan söylemiş olurdu. Bu akıllı ve mert adamdır. Bu sebeble öldürülmesi câiz değildir.”
(Sonra yüksek sesle) “Sana ne yapacağımı sanıyorsun?”
İmparator: “Üç şık var. Birincisi beni öldürtürsün. İkincisi üzerlerine yürümekten
bahsettiğim ülkelerinde beni dolaştırır, teşhir edersin. Üçüncü şıkka gelince, yapmayacağın
için söylenmesinde fayda yoktur”.
Sultan:” Bu nedir?”
İmparator: “Affedilmem, sunacağım paraları kabul etmen, aramızda dostluk
kurulması, beni dost edinmen, beni bir kölen, kumandanlarından biri ve Rûm’da bir nâibin
olarak memleketime iade etmen. Zira, beni öldürürsen sana bir faydası olmaz; benim yerime
başka birini Bizans tahtına getirirler”.
Sultan: “Hakkında aftan başka bir şey düşünmedim: Kendini satın al!”
İmparator: “Sultan ne istediğini söylesin”.
Sultan: “ 10.000.000 dinar”.
İmparator: “Hayatımı bana bağışladığın takdirde Rûm mülkünü bile istemekte
haklısın. Lâkin başlarına geçtiğimden beri ordular sevk etmek, savaşlar yapmak için Rûm
paralarını sarfettim, mallarını müsadere eyledim, halkımı fakir düşürdüm”.187
Görüşmelerden sonra Alp Arslan ile Romanos Diogenes arasında bir sulh antlaşması
imzalandı. Bu antlaşmaya göre:
1– İmparator kendisi için bir buçuk milyon altın parayı kurtuluş akçesi olarak verecek,
2– Bizans Devleti her yıl Selçuklu Devleti'ne 360.000 altın ödeyecek,
3– Bizans'ın elinde bulunan bütün Müslüman esirler serbest bırakılacak,
4– İhtiyaç olduğunda Bizanslılar Selçuklu Devleti'ne askerî yardımda bulunacak,
5– İmparator tahtını muhafaza ettiği takdirde Antakya, Urfa, Menbic ve Malazgirt gibi
şehir ve kaleler Selçuklulara geri verilecekti.
187 İbnü’l- Cevzî, (Haz. F. Sümer-A. Sevim, İslâm kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı)s. 13-14, trc., s.
15-16; Sıbt, s. 31-32, trc., s. 36-37. Krş. Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 35-36.
138
Zaferin kazanılması İslâm dünyasında sevinç ve heyecan yarattı. Halifeye gönderilen
fetihnâme (zafer mektubu) sarayın önünde halka okundu. Bağdat bu zafer şerefine süslendi ve
büyük şenlikler tertipedildi.188
İmparator’un Malazgirt’ten Dönüş Yolu
Malazgirt Savaşı’nın Sonuçları:
1– Bizans ordusu Malazgirt'te imha edildiği için Türk akıncıları bundan sonra ciddi bir
direnişle karşılaşmadan Anadolu içlerinde süratle ilerlediler.
2– Türk kuvvetleri fethettikleri şehir ve kasabalarda yerleşerek Anadolu'yu yurt
edindiler ve Anodolu’nun Türkleşmesini sağladılar. Bu suretle bugünkü Türkiye'nin
temellerini atmış oldular.
3– Malazgirt Türk millî bünyesinde köklü değişikliklere yol açmış, Anadolu'ya
yerleşen Türk boyları eski bozkır yaşayış ve düşüncelerinden farklı bir şekilde toprağa bağlı
yeni bir toplum hâline dönüşmüşlerdir.
4– Malazgirt daha sonraki yıllarda Bizans'ı kurtarmak için tertiplenen Haçlı
seferlerinin meydana gelmesinde de başlıca etken olmuştur.
188 İbnü’l-Cevzî, s. 14, trc., s. 15-16; Sıbt İbnü’l–Cevzî, (F. Sümer-A.Sevim, İslâm Kaynaklarına Göre
Malazgirt Savaşı), s. 32, trc., s. 37. Malazgirt Savaşı hakkında bilgi için bk. Merçil, age., s. 59-63; Kesik, 1071
Malazgirt, s.71-127.
139
Antlaşmadan sonra sultan ile imparator dostça ayrıldılar. Sultan imparatorun yanına
muhâfız olarak yüz Türk askeri verdi. İmparator Romanos Sivas civarında bu Türk askerlerini
geri gönderdi. Bir görüşe göre, sultan ilerde bu antlaşmayı tanımayacak bir rakip tarafından
İstanbul'da iktidarın ele geçirilişini engellemek amacıyla Romanos Diogenes'i serbest
bırakmıştı. Bu sırada Anadolu'nun fethinin çok kolay olacağını bildiği hâlde, Alp Arslan’ın
esas gayesi Müslüman dünyasının siyasî bütünlüğünü sağlamaktı. Bu durumda Bizans
Devleti'nin yıkılmasından ziyade onun tarafsızlığı veya Selçuklular ile ittifak yapması Sultan
Alp Arslan için daha avantajlı olacaktı.
Kınalıada’da İmparator Romanos Diogenes’in mezarının bulunduğu ve kendisinin
yaptırdığı manastır
Bizans'ta, Romanos'un esir olduğu haberi alınınca Mikhail VII. Dukas (1071–1078)
imparator ilân edilmişti (24 Ekim 1071). Korktuğu başına gelen Romanos buna rağmen
yaptığı antlaşmaya sadık kaldı ve Tokat'ta topladığı 200.000 altın ile 70.000 altın değerindeki
eşyayı sultana yolladı, sonra da Bizans tahtı için mücadeleye girişti. Etrafına 3.000 Ermeni
asker toplayarak Amasya'yı ele geçirdi ise de Konstantin Dukas karşısında mağlubiyete
uğradı.
Romanos daha sonra Kilikya'ya gitti. İmparator Mikhail 1072 yılı başlarında onun
üzerine Andronikos Dukas'ı gönderdi. Andronikos, Romanos'u bir hile ile ele geçirerek
tutuklattı ve çok geçmeden de gözlerine mil çektirerek İstanbul'a getirdi. Romanos bu durumu
Sultan Alp Arslan'a bildirdi ise de çok yaşamadı ve 1072 yılı ortalarında Kınalıada'da
kendisinin yaptırmış olduğu manastırda öldü.
Sultan Alp Arslan Malazgirt savaşından sonra Hemedan'a döndü. Burada başta halife
olmak üzere birçok hükümdarın gönderdiği elçileri ve tebrikleri kabul etti. Sonra da
140
Romanos'un başına gelenleri öğrendiğinde çok üzüldü. Fakat bu durum artık Bizansla
yapılmış olan sulhun bozulması sonucunu doğuruyor, ''Bu suretle Türkler'e Malazgirt meydan
savaşının sonuçlarından faydalanmaya imkân veriyordu''. Bu nedenle Alp Arslan Türkmen
beylerine bütün Anadolu'nun fethini emretti. Bir bakıma Bizans'daki iktidar mücadelesi
Anadolu'nun fethini hızlandırıyordu.189
5.2. Sultan Alp Arslan'ın Türkistan Seferi ve Ölümü
Karahanlı hükümdarı Ebu'l–Hasan I. Nasr (1068–1080) ile Alp Arslan'ın oğulları
Hârezm Meliki İlyas ve Toharistan Meliki Ayaz arasında zaman zaman savaşlar olmaktaydı.
Son savaşta Nasr Han, Ayaz'ı yenmişti. Bu sebepten Sultan Alp Arslan rivayete göre 200.000
kişilik büyük bir ordu ile Mâverâünnehr'e, Karahanlılar üzerine bir sefer tertip etti. Selçuklu
kuvvetleri Ceyhun nehrini geçtikten sonra Karahanlı ülkesinde ilerlediler.
Yalnız Yusuf el–Hârezmî adlı bir kumandanın idaresindeki Berzem kalesi mukavemet
etmekteydi. Fakat Yusuf bu büyük Selçuklu kuvveti önünde daha fazla dayanamayacağını
anlamış ve sultana bir suikast plânlamıştı. Bu sebeple Selçuklu kuvvetlerine teslim olmuş ve
sultanın huzuruna götürüldüğü zaman çizmesinde sakladığı bıçakla Alp Arslan'ı yaralamıştır
(20 Kasım 1072). Alp Arslan aldığı yaranın etkisiyle ancak 4 gün yaşayabildi ve 24 Kasım
1072'de (40 veya 41 yaşında) öldü.190
Türk–İslâm tarihinin büyük sultanlarından biri olan Alp Arslan enerjisi, disiplini,
yiğitliği, merhameti, adaleti ve antlaşmalara sadık kalmasıyla tanınan bir hükümdardı. Sultan
Alp Arslan teb’asından yılda iki kere vergi alır ve her sene Ramazan ayında Belh’de 4.000,
Merv, Herat ve Nişâbur’da 1.000’er başkenti Rey’de ise, 10.000 altın sadaka dağıtırdı191
Ayrıca casuslara, onların verdiği jurnaller (Berid teşkilâtı) nedeniyle itibar etmiyordu.
Hâkimiyet sahası çok geniş olduğundan ''Sultanü'l–Âlem'' (Dünyanın Sultanı) denilmişti.
Sultan Alp Arslan babası Çağrı Bey'in Merv'deki türbesine gömüldü.192
189 Yınanç, Anadolu’nun Fethi, s. 82; Merçil, age.,63-65. Malazgirt Savaşı hakkında daha ayrıntılı bilgi
için bk. Muharrem Kesik, 1071 Malazgirt, Zafere Giden Yol, İstanbul 2013. 190 Ebu’l-Ferec, I, 325; Hüseynî, s. 37-38; Bündarî, s. 44-47; Sıbt, s. 49. 191 İbnü’l-Adîm, Buğyetü’t-taleb, s. 34-35. 192 Bündarî, s. 48. Krş. Merçil, age., s. 65.
141
Uygulamalar
Malazgirt Savaşı hakkında bilgi veren aşağıdaki kitap ve makaleleri okuyunuz.
-Faruk Sümer, “Malazgirt Savaşı’na Katılan Türk Beyleri”, Selçuklu Araştırmaları
Dergisi, sy. 4, Ankara 1975.
-Faruk Sümer–Ali Sevim., İslâm Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı (Metinler ve
Çevirileri), Ankara 1988.
-Muharrem Kesik, 1071 Malazgirt, Zafere Giden Yol, İstanbul 2013
142
Uygulama Soruları
1) Malazgirt Savaşı’ndan sonra Bizans ile yapılan anlaşmayı değerlendiriniz.
2) İmparator Romanos Diogenes’in Malazgirt Savaşı’ndan sonraki faaliyetleri
hakkında bilgi veriniz.
3) Alp Arslan döneminde Karahanlılar ile olan ilişkiler hakkında kısaca bilgi veriniz.
143
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Selçuklu-Bizans mücadelesinde kırılma anlarından biri olan Malazgirt Savaşı’nın daha
iyi anlaşılması ve Alp Arslan’ın son seferi üzerinde durulmuştur.
144
Bölüm Soruları
1) Aşağıdakilerden hangisi Malazgirt Savaşı sonunda yapılan antlaşmanın
maddelerinden biri değildir?
a) İmparator kendisi için bir buçuk milyon altın parayı kurtuluş akçesi olarak verecek,
b) Bizans Devleti her yıl Selçuklu Devleti'ne 360.000 altın ödeyecek,
c) Bizans'ın elinde bulunan bütün Müslüman esirler serbest bırakılacak,
d) İhtiyaç olduğunda Bizanslılar Selçuklu Devleti'ne askerî yardımda bulunacak,
e) Malazgirt her iki taraf arasında sınır olacak
2) Malazgirt Savaşı Sultan Alp Arslan ile Bizans İmparatoru …………………
arasında yapıldı.
Cümlesinde boş bırakılan yere aşağıdaki isimlerden hangisi getirilmelidir?
a) Konstantin Dukas
b) Romanos Diogenes
c) Mikhail Dukas
d) Andronikos Dukas
e) Romanos Lakopenes
3) Aşağıdakilerden hangisi Malazgirt Savaşı’nın sonuçlarından biri olamaz?
a) Anadolu Kapıları Türklere açıldı.
b) Bu zafer Haçlı seferine neden oldu.
c) Bizans Devleti Selçuklular karşısında mağlup oldu.
d) Bizans’ın askerî gücü zayıfladı.
e) Anadolu’nun tamamı Türklerin eline geçti.
4) Sultan Alp Arslan’ın son seferi, aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak
verilmiştir?
a) Doğu Anadolu
b) Kafkasya
145
c) Batı Karahanlı
d) Doğu Karahanlı
e) Gazneliler
5) Aşağıdaki şıklardan hangisinde Malazgirt Savaşı’nın gerçek sebebi
verilmiştir?
a) Alp Arslan’ın Malazgirt’i fethetmesi
b) Selçukluların Urfa’yı kuşatması
c) Türklerin Anadolu’dan atılmak istenmesi
d) Alp Arslan’ın Mısır Seferi’ne çıkması
e) Selçukluların Suriye’yi ele geçirmesi
6) Aşağıdakilerden hangisi Malazgirt Savaşı’nın nedenidir?
a) Bizans’ın çok zayıf bir durumda olması
b) Sultan Tuğrul Bey’in Anadolu’ya düzenlediği sefer
c) Bizans tahtında bir kadının oturuyor olması
d) Sınırda yaşanan problemler
e) Bizans’ın, Selçukluları Anadolu’dan uzaklaştırmak istemesi
7) Aşağıdaki kumandanlardan hangisi Malazgirt Savaşı’nda kesin olarak yer
almamıştır?
a) Aytegin
b) Savtegin
c) Sanduk
d) Tarankoğlu
e) Anuştegin Şîrgîr
8)Aşağıdakilerden hangisi Malazgirt Savaşı’nın sonuçlarından biri sayılamaz?
a) İmparator Romanos Diogenes tutsak düştü.
b) Bizans Ordusu ağır bir yenilgi aldı.
146
c) Sultan Alp Arslan ile İmparator Romanos arasında barış imzalandı.
d) Anadolu’nun Fethi kolaylaştı
e) Sultan Alp Arslan İstanbul’u almaya karar verdi.
9) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Alp Arslan’ın Malazgirt Savaşı’nı
kazanmasında etkili olmamıştır?
a) Sultanın ordusuna karşı yaptığı konuşma
b) Selçukluların kullandıkları savaş taktiği
c) Bizans Ordusu’ndaki Peçenek ve Oğuzların Selçuklu saflarına geçmesi
d) Vezir Nizâmül-Mülk’ün iyi idaresi
e) Bizans imparatorunun hatalı kararları
10)Aşağıdakilerden hangisinde Sultan Alp Arslan’ın ölüm sebebi doğru olarak
verilmiştir?
a) Hastalandı
b) Zehirlendi
c) Boğuldu
d) Hançerlendi
e) Atından düştü
Cevap Anahtarı
1e 2b 3e 4c 5c 6e 7e 8e 9d 10 d
147
KAYNAKÇA
Bundârî, Zübdetü’n–Nusra ve Nuhbetü’l–usra, nşr. M. Th. Houtsama, I’Histoire des
Seldjoucides, Leiden 1889; (trc. Kıvâmeddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi,
İstanbul 1943.
Ebu’l-Ferec, (İbnü’l-İbrî, Bar Hebraeus), Abû'l Farac Tarihi, (çev. Ö. R. Doğrul),
Ankara 1987, I-II.
İbnü’l-Âdim, Buğyetü’t-taleb fî Tarihi Haleb, (yay. Ali Sevim), Kamāl al-Dīn İbn al-
‛Adīm Buğyat At- Talab Fī Tārīh Halab, Selçuklularla İlgili Haltercümeleri, Ankara 1976.
İbnü’l-Cevzî, Kitâbü’l-muntazam, (trc. ve nşr. F. Sümer-A. Sevim, İslâm
Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı), Ankara 1988
İbnü’d-Devâdârî, Kenzü’d-dürer, (nşr. ve trc. F. Sümer – A. Sevim, İslâm
Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı), Ankara 1988.
İbnü'l-Ezrak, Tarihu Meyyafarıkîn, (nşr. ve trc. Faruk Sümer-Ali Sevim, İslâm
Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı (Metinler ve Çevirileri), Ankara 1988.
Kesik, Muharrem, 1071 Malazgirt, Zafere Giden Yol, İstanbul 2013.
Köymen, M. A., Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, III, Alp Arslan ve Zamanı,
Ankara 1992.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
Sevim, Ali, “Sıbt İbnü’l Cevzî’nin Mir’âtü’z–Zaman Fî–Tarihi’l–Âyan adlı eserindeki
Selçuklularla İlgili Bilgiler II Sultan Alp Arslan Dönemi”, Belgeler, sy. 23, Ankara 1999.
Sümer, Faruk, “Malazgirt Savaşı’na Katılan Türk Beyleri”, SAD., sy. 4, Ankara 1975.
Yazılıtaş, Nihat, Fâtımî Devleti Tarihi, İstanbul 2010.
Yınanç, M. H., Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, I, Anadolu'nun Fethi, İstanbul 1944.
148
6. SULTAN MELİKŞÂH DÖNEMİ (1072-1092)
149
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
6.1. Selçuklu Devleti’ne Saldırılar ve Kavurd’un İsyanı
6.2. Suriye’nin Fethi
6.3. Sultan Melikşâh Devrinde Anadolu
6.4. el-Cezîre ve Suriye Olayları Melikşâh’ın Bağdat’ı Ziyareti
6.5. Sultan Melikşâh’ın Gürcistan Seferleri
6.6. Diyarbekr'in Fethi ve Mervâni Devleti'nin Ortadan Kaldırılışı
6.7. Tekiş'in İsyanları
6.8. Karahanlılar İle İlişkiler
6.9. Hicaz ve Yemen'in Zaptı
150
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sultan Melikşâh Selçuklu tahtına nasıl çıktı?
2) Sultan Melikşâh’a karşı hangi Selçuklu şehzadeleri isyan etti ve isyanlarının
sebebleri nelerdir?
3) Selçuklu-Bizans ilişkileri bu dönemde nasıl bir seyir izlemiştir?
4) Sultan Melikşâh’ın Suriye Seferi’nin nedenleri nelerdir?
151
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
6.1. Selçuklu Devleti’ne Saldırılar
ve Kavurd’un İsyanı
Selçuklu tahtında
değişiklik olduğunda içte
ve dışta devleti tehdit
eden olayların
anlaşılması
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
6.2. Suriye’nin Fethi Suriye bölgesinde
yaşanan karışıklığa
Sultan Melikşâh’ın el
koyması ve bölgeyi
denetim altına alması
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
6.3. Sultan Melikşâh Devrinde
Anadolu
Malazgirt Sonrası
Anadolu’da Türk
akınlarının nasıl geliştiği
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
6.4. el-Cezîre ve Suriye Olayları
Melikşâh’ın Bağdat’ı Ziyareti
Selçuklu-Abbasi
ilişkilerinin Melikşâh
dönemindeki seyri
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
6.5. Sultan Melikşâh’ın Gürcistan
Seferleri
Selçukluların Kafkas
politikasının anlaşılması
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
6.6. Diyarbekr'in Fethi ve
Mervâni Devleti'nin Ortadan
Kaldırılışı
Selçukluların Güneydoğu
Anadoluda
hakimiyetlerini kurmaları
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
6.7. Tekiş'in İsyanları Selçuklu şehzadelerinin
isyanı sırasında devletin
iç ve dış politikasında
meydana gelen
değişimlerin anlaşılması
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
152
6.8. Karahanlılar İle İlişkiler Selçukluların Batı
Karahanlılar ve Doğu
Karahanlılara karşı
izlediği politikanın
anlaşılması
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
6.9. Hicaz ve Yemen'in Zaptı Selçukluların Hicaz
bölgesini kontrolleri
altına alarak İslâm
dünyasında
saygınlıklarını artırmaları
Ders notlarının okunması
ve dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere
ulaşılması
153
Anahtar Kavramlar
Anadolu, Melik Kavurd, Hicaz ve Yemen, Suriye, Mervâniler, Kudüs, Fâtımîler
154
6. SULTAN MELİKŞÂH DÖNEMİ (1072 – 1092)
Sultan Alp Arslan'ın ölümü üzerine yerine 18 yaşındaki oğlu Melikşâh saltanat tahtına
çıktı. Yeni sultan 6 Ağustos 1055'de doğmuş küçük yaştan itibaren babası ile sefere çıkmış ve
devlet işlerinde tecrübe kazanmıştı. Melikşâh, Alp Arslan'ın oğullarının en büyüğü değildi
ama cesareti, Selçuklu ordusunun sevk ve idaresinde gösterdiği yetenek ile veliaht ilân
edilmişti; ayrıca tahta çıkmasında Vezîr Nizamü’l–Mülk'ün büyük rolü olmuştur.
Melikşâh tahta çıkar çıkmaz diğer hanedan azalarından gelebilecek muhtemel
başkaldırılara karşı kuvvet kullanılması gerekeceğini düşünerek etrafındakilere ihsanlarda
bulunduğu gibi askerlerin maaşlarını da 700.000 dînar arttırarak onları kendisine bağlamıştı.
Melikşâh babasının cenazesini Merv'e naklettirerek orada defnettikten sonra süratle Horasan
üzerinden Nişâbur'a geldi193 (31 Aralık 1072).194
Selçuklu Devleti’nin en geniş sınırları
6.1. Selçuklu Devleti'ne Saldırılar ve Kavurd'un İsyanı
Sultan Alp Arslan'ın ölümünü haber alan Karahanlılar ve Gazneliler bu karışık
durumdan yararlanarak Selçuklu topraklarına saldırdılar. Melik Kavurd da Melikşâh'ın
193 Kafesoğlu, Sultan Melikşah, s. 10. 194 Merçil, age., s. 66.
155
sultanlığını tanımayarak isyan etmişti. Batı Karahanlı hükümdarı Ebu'l–Hasan I. Nasr derhal
harekete geçerek Tirmiz'e girdi (Aralık sonu 1072). Daha sonra da Melikşâh'ın kardeşi
Ayaz'ın yokluğundan faydalanarak Belh'i zaptetmiş ve burada hutbeyi kendi adına okutmuştu.
Ayaz durumu öğrenince süratle geri dönerek tekrar Belh'e hâkim olmuş ve topladığı kuvvetle
Tırmiz şehri üzerine yürümüştü. Fakat Nasr Tırmiz önlerinde Ayaz'ı yenerek firara mecbur
etti. Bu mücadelede Selçuklu askerlerinin bir kısmı öldürülmüş, çoğunluğu Ceyhun'da
boğulmuştu (Mart 1073).
Sultan Melikşâh huzuruna gelen bir elçiyi dinlerken
Diğer taraftan Gazneliler Ocak 1073 tarihinde Melikşâh'ın amcası Emîrü'l–Ümerâ
Osman b. Çağrı'nın Toharistan'da hâkim olduğu Çiğilkent (Sakalkent) şehrine taarruz ettiler.
Osman, Gaznelilere karşı başarı sağlayamadı ve esir düşerek Gazne'ye götürüldü.195
Sultan Melikşâh’ın saltanatına yönelik en büyük tehlike, sultanın amcası ve Kirmân
bölgesinin meliki Kavurd'dan geldi. Melik Kara Arslan Kavurd, Alp Arslan'ın öldüğünü haber
alınca saltanatta hak iddia ederek isyan etmiş ve Rey şehrini ele geçirmek için yola çıkmıştı.
Ayrıca o Rey ile Hemedan arasında yaşayan Türkmenlere de güveniyordu. Melikşâh bu
durumu öğrenince Vezîr Nizâmü’l–Mülk'ün de tavsiyesi ile önce bu iç tehlikeyi ortadan
kaldırmak için harekete geçti ve beraberinde yine vezîri olduğu halde süratle Rey'e geldi.
Onlar önce bu bölgedeki Türkmenlere bol para dağıtarak Kavurd ile birleşmelerini
önlediler. Bu durum iki grup arasındaki mücadelenin sonucunu önemli ölçüde etkiledi.
Kavurd ise, Rey'e iki gün sonra gelmişti. İki taraf arasındaki öncü savaşını Emîr Savtegin
idaresindeki Melikşâh kuvvetleri kazandı. Asıl ordular Hemedan civarındaki Kerec'de
195 Kafesoğlu, age., s. 11.
156
karşılaştılar. Bu savaş da Melikşâh'ın ordusunun üstünlüğü ile son buldu (15 Nisan 1073)196.
Zaferin kazanılmasında Emîr Savtegin ve Arap emîrleri önemli rol oynamıştı. Bu sebeple
Türk askerleri Arap emîrlerinin çadırlarına hücum ederek onları yağmaladılar. Bu olayda hâlâ
Melikşâh'ın ordusunda Kavurd'u tutanların bulunduğunu gösteriyordu.
Melik Kavurd savaş sonrasında Hemedan dağlarına kaçtı ise de yakalanarak sultanın
huzuruna getirildi. Melikşâh amcasını affetmek istiyordu. Ancak bu sırada Melikşâh
kuvvetlerinin bir kısmı maaşlarının arttırılmasını isteyerek gürültü çıkarmağa ve Kavurd
lehine tezahürata başladılar. Bu durum Kavurd'un ortadan kaldırılmasına sebep oldu ve
yayının kirişi ile boğularak öldürüldü (1073). Askerlere de yüzüğündeki zehri içerek intihar
ettiği bildirildi.197 Bu suretle ordu tekrar disiplin altına alınmış oldu. Kavurd tehlikesinin yok
edilmesinde Vezir Nizâmü’l–Mülk önemli rol oynamıştı. Bu sebeple Melikşâh bir ölçüde
saltanatını borçlu olduğu vezîrinin iktaına Tûs şehrini ilâve etti ve kendisine atabey yaptı.
Halife Kâim bi–Emrillâh, Kavurd'a karşı kazandığı galibiyet sonucunda, Melikşâh'ın
sultanlığını tanımış ve saltanat fermânını Bağdat Şahnesi Sa'dü'd–Devle Gevherâyin ile
göndermişti (Ekim–Kasım 1073). Ayrıca halife, Melikşâh'a Muizzüddünyâ ve’d–dîn ve
Celâlüddevle ve’d–dîn (Devletin büyüklüğü) ile ''Hilâfet makam ve sultasının (kuvvet, kudret)
ortağı'' manasına gelen Kasîmu Emîri’l–mü'minîn, Yemînü Emîrü’l–mü’minîn lâkablarını
vermişti.198
Sultan Melikşâh içteki durumu düzelttikten sonra sıra Selçuklulara karşı harekete
geçmiş olan devletlere gelmişti. Önce Karahanlılar üzerine yönelen sultan, Belh'e geldi ve
oradan ordusuyla Tırmiz şehrine ilerledi. Emîr Savtegin'i ise, bir kısım kuvvetlerle
Semerkant'tan gelecek Karahanlı ordusunun yolunu kesmek için gönderdi. Emîr Savtegin
Ceyhun kenarında rastladığı Karahanlı kuvvetlerini mağlûp edince Tırmiz bu yardımdan
mahrum kalmıştı. Selçuklu ordusu şiddetle Tırmiz’e hücum etti. Sonuçta Karhanlı Hükümdârı
Şemsülmülk Nasr b. İbrahim’in kardeşi Yağantegin (Bogantegin) adı geçen şehri Melikşâh'a
teslime mecbur oldu.
Fakat Melikşâh, Han'ın kardeşini serbest bıraktı. Şehir ve kalenin tamir işi ile Emîr
Savtegin'i görevlendirerek Semerkand üzerine yürüdü. Karahanlı hükümdarı Nasr mukavemet
edemeyeceğini anlayarak af diledi ve Vezîr Nizâmü’l–Mülk'ün aracılığı ile iki taraf arasında
barış yapıldı. Nasr bir daha düşmanca tavır takınmamak şartıyla yerinde bırakıldı199 (1074).
Sultan Melikşâh Belh ile Toharistan bölgesinin idaresini kardeşi Şıhabüd–Devle Tekiş'e
vererek Rey'e döndü.
196 Özaydın, “Melikşah”, DİA., XXIX, 55. 197 Kafesoğlu, age., s. 11-14. 198 Özaydın, “Melikşah”, s. 55. 199 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 92. Krş. Kafesoğlu, age., s. 17-18; Özaydın, agm., s. 55.
157
Melikşâh dönemi yapılarından Isfahan Mescidi Cuma Camii
Gazneliler, Melikşâh’ın Karahanlılar üzerine yürümesinden sonra sıranın kendilerine
gelmek üzere olduğunu anlamışlar ve bunu önlemek için hemen Selçuklularla barış yapmanın
yollarını aramaya başlamışlardı. Gazneli hükümdarı İbrahim b. Mes'ûd elinde esir tuttuğu
Selçuklu ailesinden Emîrül–ümerâ Osman'ı serbest bırakmış, ayrıca bir elçi heyeti ile
hediyeler göndererek Sultan Melikşâh’la ilişkilerini düzeltmeye çalıştı. Gazneli Sultanın oğlu
ve veliahtı Mesud ise, Melikşâh'ın kızı Gevher200 ile nişanlandı. Bu suretle Gazneliler ile
Selçukluların arası tekrar düzelmiş ve Melikşâh zamanında bu iyi ilişkiler devam etmiştir.
Sultan Melikşâh daha sonra amcası Osman'a Velvâlic şehrinin idaresini ve Melikü'l–Müeyyed
Rüknüddîn unvanını vermiştir.
Sultan Melikşâh devrinde Kavurd’un öldürülmesinden sonraki dönemde Büyük
Selçuklu Devleti ile Kirmân Selçukluları arasında iki önemli gelişme yaşandı. Bunlardan
birincisinde Sultan Melikşâh muhtemelen bazı kimselerin tahrikiyle Kirmân üzerine bir sefer
tertipledi. Kirmân Selçuklu Meliki Sultanşâh, başkent Berdsîr şehrine kapandı ve Melikşâh'a
karşı koyamayacağını anlayarak ondan af diledi. Melikşâh emîrlerin de aracılığıyla
Sultanşâh'ı yerinde bırakarak Isfahan'a döndü (468/1075–76 veya 472–73/1079–80).
İkinci olayda ise, Sultanşâh'ın 1085 tarihinde ölümünden sonra yerine kardeşi
Turanşâh geçti. Daha sonra annesi, oğlunun melikliğini tasdik ettirmek için hediye ve mallarla
Sultan Melikşâh'ın huzuruna gitti. Sultan Melikşâh bu hâtuna ikramda bulunup, Turanşâh'ı
200 Gevher Hatun, Gazne’de “Mehdü’l-Irak” diye meşhur olmuştur(Kafesoğlu, Sultan Melikşah, s. 18).
158
Kirmân Meliki tayin etti.201
Sultan Melikşâh’ın dinarı
Kaynak: http://www.coinarchives.com/w/results.php?results=100&search=nish
6.2. Suriye'nin Fethi
Türkmen grupları 1063 yılından itibaren çeşitli vesilelerle Suriye'ye girmişlerdi. Haleb
bölgesine ilk gelenler Hânoğlu Harun adındaki beyin idaresindeki Türkmenleriydi. Bunlar
Haleb Mirdâsoğulları emîrlerinin aralarında yaptıkları taht mücadelelerine karıştılar. Ayrıca
Mısır–Fâtımî Halifesi Mustansır (1063–1094)'ın da bu Türkmen zümresi dikkatini çekmişti.
Halebliler bu Türkmenlere saldırarak güç durumda bıraktılarsa da onları buradan
uzaklaştırmak mümkün olamadı. Sonunda Harun, Mirdâsoğulları'ndan Mahmûd'un hizmetine
girdi ve onun Haleb'i almasına yardım etti (1065). Mahmûd buna karşlılık Harun'a
Ma'arratü'n– Numân bölgesini iktâ olarak verdi.202
1069/1070 yılında Kurlu ve Atsız203 adlarındaki emîrler sayıları takriben üç bin çadır
olan Türkmenler ile Filistin bölgesine yerleşerek kısa sürede Fatımîler'in idaresindeki bu
bölgede askerî üstünlüklerini kabul ettirdiler. Kurlu Bey'in 1071'de Akkâ kuşatması sırasında
ölümü üzerine bu bölgedeki Türkmenler'in reisliğini Uvak–oğlu Atsız Bey'in alması ile
Suriye'nin Selçuklular tarafından fetih süreci başlamış oldu.
Atsız Bey önce Fatımîler'in hâkimiyetindeki Remle şehrini işgal etti, sonra yine
onların idaresindeki Kudüs'ü kuşattı. Bu şehrin Türk asıllı valisi canı ve malı hususunda
istediği teminatın Atsız tarafından verilmesi üzerine, Kudüs'ün kapıları Türklere açılmıştı.
Atsız Bey 1071 yılının son aylarında Kudüs'de hutbeyi Abbasî halifesi ve Selçuklu sultanı
adına okuttu. Şehirde herhangi bir yağma hareketinde bulunulmadığından halk Atsız Bey'den
çok memnun kalmıştı.
201 Merçil, age., s. 66-69. 202 Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları, s. 41; Merçil, age., s. 70. Hanoğlu Harun’un Suriye’deki
faaliyetleri hakkında geniş bilgi için bk. Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları, s. 35-47. 203 Atsız Bey hakkında bilgi için bk. Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları, s. 33-45.
159
Sultan Melikşâh’ın Çağdaşı Fatımî Halifesi el-Mustansir Billâh’ın Sikkesi 1036-1094
Atsız Dımaşk (Şam) şehrini sıkıştırdığı sırada yine Türkmen beylerinden olan Şöklü
Bey Akkâ'yı ele geçirmişti (Ekim–Kasım 1074). Bu durumu yakından izleyen Atsız,
Şöklü'den ele geçirdiği ganimetin yarısını ve şehirde kendi adına şahne (şıhne) olmasını
istedi. Fakat bu teklif Şöklü tarafından red edilince Atsız onun üzerine yürüdü (Nisan–Mayıs
1075). Şöklü onun karşısında tutunamayarak Rafeniyye'ye çekildi. Atsız ise onu takip etmedi
ve tekrar Dımaşk kuşatmasına döndü.
Şöklü'nün daha sonra Kutalmışoğulları ile birleşerek Atsız Bey'e karşı yürüttüğü
hareket de başarısızlıkla sonuçlanmış ve Taberiyye'de yapılan bir savaşta bu müttefikler
yenilgiye uğratılmışlardı. Emîr Atsız esir düşen Şöklü ve oğlunu öldürtmüş, Kutalmış–
oğullarından ikisini (Alp İlig ve Devlet) Sultan Melikşâh'ın yanına göndermişti (1075). Bu
olaydan sonra Atsız, Rafeniyye'yi işgal ederek kardeşi Çavlı'ya verdi ve tekrar Dimaşk'a
dönerek şehri kuşatmaya devam etti. Ancak Fâtımî vâlisi Muallâ b. Haydere'nin başarılı
savunması karşısında geri çekilmek zorunda kaldı (Mayıs–Haziran 1075).
Bu arada Atsız Sur şehrini hâkimiyeti altına almış, Trablusşam'ı da ele geçirmişti.
Dımaşk'ta ise Vâli İbn Haydere’nin kötü idaresi yüzünden bir ayaklanma çıkmış vali şehirden
uzaklaştırılmış ve yerine de İntisâr b. Yahya el–Masmûdî geçirilmişti. Atsız bu
karışıklıklardan yararlanmaya çalışarak zaten kuşatma dolayısıyla yiyecek sıkıntısı çeken
Dımaşk'ı vargücüyle sıkıştırmış ve nihayet İntisâr ile anlaşarak teslim almıştı (Haziran–
Temmuz 1076). Atsız Bey şehre girdikten sonra Cuma günü hutbeyi Abbasî Halifesi Muktedî
Billâh ve Sultan Melikşâh adına okutmuştu.204 O iyi idaresi ile kısa zamanda şehir halkını
memnun etti böylece şehirde Selçuklu hâkimiyeti iyice yerleşti.
Atsız Bey daha sonra Fâtımîler'in hâkim olduğu Mısır'ı zapta karar verdi. Ancak onun
zamanında Mustansır, aslen Ermeni olan Akkâ valisi Bedrü'l–Cemâli'yi Fâtımî Devleti
vezîrliğine getirmiştir. Bedrü'l–Cemâli'nin dirayetli idaresi sayesinde Fâtımî Devleti tekrar
canlanmış ve eski kudretini kazanmıştı. Atsız ise 469 yılı başları / 1076 yılı sonlarında Mısır
seferine girişti. Fakat onun elli günden fazla uğraşarak Rif şehrini zaptetmesi Bedrü'l–
Cemâli'ye savaş için hazırlanma fırsatını sağlıyordu.
204 Sevim, age., s. 73.
160
Atsız Bey emrindeki 5.000 kişilik kuvvetle Kahire'ye kadar ilerledi. Her iki ordu
Kahire dışında karşılaştı. Savaşın neticesi Atsız için tam bir bozgun oldu ve perişan bir halde
Dımaşk'a döndü (7 Şubat 1077)205. Onun bu yenilgisi Suriye'deki birçok şehirlerin hutbeyi
tekrar Fâtımîler adına okutmasına yol açmıştı. Bu şehirlerden birisi de Kudüs idi. Atsız Bey
sefere çıkarken servetini ve ailesini de bu şehirde bırakmıştı. Bu bakımdan önce Kudüs'e
yürüyerek şehre tekrar hâkim olmuş, teslim teklifini reddeden başta kadı olmak üzere 3.000
kişiyi kılıçtan geçirtmişti. Çünkü şehir kadısı ve bazı kumandanlar Atsız'ın mağlûbiyet
haberini duydukları zaman, onun mallarına el koymuş, kadınları ve çocukları kendilerine köle
yapmışlardı.
Atsız oradan Remle'ye gitti ise de burada kimseyi bulamadı. Sonra Gazze'yi aldı;
ardından Yafa'yı muhasara ederek surlarını yıktırdı. Ancak o bu sırada Dımaşk'ı ihmâl etmiş,
Suriye'nin en ma'mur şehri olan Dımaşk perişan bir duruma düşmüştü.
Sultan Melikşâh Atsız'ın Kahire yenilgisini haber alınca kardeşi Tutuş'u Suriye'ye
gönderdi (470/1077–1078). Atsız bu durumu haber alınca Sultan Melikşâh'a hediye ve para
göndererek ona bağlılığını bildirdi. Bunun üzerine sultan, Tutuş'u Haleb bölgesine yollayarak
Atsız'ı yerinde bırakıyordu.206
Sultan Melikşah’a ait dinarlar
Kaynak: http://www.coinarchives.com/w/results.php?results=100&search=nish
Diğer taraftan Bedrü'l–Cemâlî ise 471/1078–1079 yılında büyük bir orduyu Suriye'ye
gönderiyordu. Bu ordu Filistin'i istilâdan sonra Dımaşk'ı kuşattı. Atsız bu Fâtımî ordusuna
mukavemet edemeyeceğini anlayınca Tutuş'tan yardım istedi. Tutuş derhal Dimaşk'a yürüdü.
Fâtımî ordusu onun geldiğini duyunca savaşmaktansa Mısır'a dönmeyi tercih etmişti. Tutuş,
205 Sevim, age., s. 79. 206 Koca, “Melikşâh’ın Suriye, Filistin, Mısır Politikası ve Türkmen Beyi Atsız”, TAD., s. 14-15.
161
Dımaşk'a yaklaşınca Atsız onu karşılayarak itaatini bildirdi. Ancak Tutuş muhtemelen kuvvet
ve kudretinden çekindiği Atsız Bey'i yayının kirişi ile boğdurmak suretiyle öldürttü 207 ve
Dımaşk'ı ele geçirdi (471–472/1079)208. Tutuş böylece Atsız'ın idaresindeki Suriye şehirlerine
zahmetsizce hâkim oluyor ve Suriye Selçuklu Devleti'nin temellerini atıyordu.209
6.3. Sultan Melikşâh Devrinde Anadolu
Malazgirt savaşından sonra Sultan Alp Arslan'ın buyruğu ile Anadolu içlerine akın
yapan Türk emirleri Sultan Melikşâh zamanında da bu görevlerine devam ettiler. Türk
emîrleri Sultan Melikşâh zamanında Bizans'taki iç karışıklıklardan yararlanmış, bazen
imparatorlar ile bazen de âsiler ile birlik olarak, hâkimiyet sahalarını İzmit'e kadar
genişletmişlerdir. Bu sırada Kutalmışoğulları Anadolu'nun güneyinde Birecik ve Urfa
taraflarında kendilerine yaşama imkânı sağlamaya çalışıyorlardı. Sultan Melikşâh tarafından
Artuk Bey'in Anadolu'dan geri çağırılması, soylarının yüceliği bakımından onlara herhalde
Anadolu'da bulunan Türkmen grupları üzerinde mutlak bir hâkimiyet kurmak ümidini
vermişti.
Nitekim ümitleri boşa çıkmadı. Selçuklu ailesinin bu önde gelen melikleri, Anadolu'da
Bizans sınırlarında kendilerine çok uygun bir faaliyet sahası buldular. Onlar burada tutunarak
bir devlet kurmaya çalışıyorlardı. Sultan Melikşâh ise Suriye'deki gibi Anadolu'daki bu yeni
gelişmeyi zamanında kontrol altına almak için harekete geçmiş ve buraya Emîr Porsuk'u
göndermişti. Bu emîr, Kutalmışoğlu Mansur ile giriştiği mübârezede (teke tek dövüş)
Mansûr’u öldürmüş, bunun dışında ise herhangi bir başarı elde edemeyerek geri dönmek
zorunda kalmıştı (1078).
Ağabeyinin öldürülmesinden sonra Kutalmışoğlu Süleymanşâh bir müddet Bizans'la
işbirliği içinde bulundu. Porsuk'un ona karşı bir şey yapamamasında belki de Bizans'ın
desteğini görmüş olması rol oynamıştır. Sultan Melikşâh'ın gönderdiği ordu geri döndükten
sonra Süleymanşâh'ın durumu daha da kuvvetlendi. Nitekim Bizans'daki taht
mücadelelerinden istifade eden Süleymanşâh, imparator adaylarından olan müttefiki
Nikephoros Melissenos'un hareketinin başarısız kalması sonucu, kendisine muhafaza edilmek
üzere bırakılmış olan İznik ve etrafındaki kaleleri Bizans’a teslim etmeyerek burada sıkıca
yerleşti.
Bu suretle İznik 1080 yılı sonlarında yeni kurulan Türkiye Selçuklu Devleti’nin
merkezi oluyordu. İznik şehrinin fetihinin 1075 yılında gerçekleştirildiğini bildiren kayıtlar ve
bu tarihi devletin kuruluş tarihi olarak kabul eden tarihçiler de vardır.210
207 Atsız Bey’in Suriye’deki Faaliyetleri hakkında geniş bilgi için bk. Sevim, Suriye, s. 63-84. 208 Sevim, age., s. 83-84. 209 Merçil, age., s. 70-73. 210 Azîmî (s. 16, trc., s. 21), İznik’in Süleymanşâh tarafından fethinin 467 (1075) yılında olduğunu
kaydeder. Krş. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye , s. 54. Türkiye Selçuklu Devleti’nin hangi tarihte
kurulduğu konusu hakkında bk. İbrahim Kafesoğlu, “Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu”, TED.,
İstanbul 1981, İÜEF. Yay. sa. 10 – 11, s. 20 – 28.
162
İznik Surlarından bir bölüm
Süleymanşâh 1081 yılında Bizans İmparatoru Aleksios ile bir antlaşma imzalayarak
ülkesinin batıdaki sınırlarını sağlama aldıktan sonra doğuya yöneldi. Ermeni Philaretos'un
elinde bulunan Antakya'yı ele geçirdi. 12 Aralık 1084'te şehre girdi; 12 Ocak 1085'de iç
kaleyi feth etti.
Süleymanşâh'ın Marmara sahillerinden Antakya'ya kadar hâkimiyet sahasını
genişletmesi, yakın bir gelecekte Büyük Selçuklular ile çatışmasını kaçınılmaz kılıyordu.
Nitekim onun Haleb'i muhasara etmesi üzerine şehrin hâkimi İbn Huteytî (Şerîf Ebu'l–Hasan)
durumu Sultan Melikşâh'a ve Suriye Meliki olan kardeşi Tâcüddevle Tutuş'a bildirerek
yardım istedi. Süleymanşâh'ın Haleb'i ikinci muhasarası sırasında, Tutuş yanında Artuk Bey
de olduğu halde harekete geçti.
İki ordu Haleb yakınlarındaki Aynü Seylem mevkiinde karşılaştı. Süleymanşâh'ın
yanında olan Emîr Çubuk ve Türkmenler'in Tutuş tarafına geçmesi savaşın sonucunu
belirledi. Savaşı kaybettiğini anlayan ve esir düşmek istemeyen Süleymanşâh intihar ederek
hayatına son verdi (4 Haziran 1086). Tutuş, onun Hasan b. Tâhir adındaki vezîrini, oğulları ve
eşini Antakya'ya gönderdi.
Süleymanşâh'ın Antakya seferine giderken yerine vekil olarak bıraktığı Ebu'l–Kasım,
Drakon Suyu Antlaşmasını bozarak Bizans'a karşı ordu göndermek suretiyle bir donanma
inşasına başlamıştı. Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos, karadan ve denizden gönderdiği
kuvvetlerle Gemlik’te (Kios) henüz yapımı devam eden Selçuklu gemilerini ateşe vererek
imhâ ettirdi.
163
Bu sırada Sultan Melikşâh, bağımsız davranıp sultan unvanını kullanmaya başlayan
Ebu’l Kasım’ı itaat altına alması için Emîr Porsuk'u Anadolu'ya göndermişti. Bizans
İmparatoru Aleksios Emîr Porsuk'un yaklaşmakta olduğunu haber alınca Ebu'l–Kasım'ı
İstanbul'a davet ederek Melikşâh aleyhine bir ittifak yapmış, fakat aynı zamanda İzmit şehrini
ele geçirmişti.
Diğer taraftan Emîr Porsuk, İznik'i 3 ay kadar kuşattı ise de Bizans'ın Ebu'l–Kasım'a
yardımcı kuvvet göndermesi sonucunda başarısız oldu.211 Emîr Porsuk'un bu seferi için bir
tarih vermek oldukça güçtür. Çünkü kaynaklar bu olay için kesin bir tarih vermezler. Çağdaş
müellifler ise, bu olayı 1087 ile 1089 arasına yerleştirmektedir.212
Sultan Melikşâh Emîr Porsuk’dan sonra Anadolu'ya Urfa Emîri Bozan'ı gönderdi.213
Emîr Bozan İznik'i kuşattı. Ancak sonuç alamayarak Ulubat Gölü tarafına çekildi. Ebu'l–
Kasım ise, kardeşi Ebu’l–Gazi’yi yerine vekil bırakarak, yanına aldığı çok miktarda para ve
değerli hediyelerle Isfahan'da bulunan Sultan Melikşâh'ın yanına gitti. Ancak sultan
tarafından kendisi için bir af çıkmadı ve huzura da kabul edilmedi. Ona geri dönmesi ve
Bozan ile anlaşması bildirildi. Fakat dönüşünde Emîr Bozan'ın adamları tarafından
yakalanarak yayının kirişi ile boğduruldu(1092). 214 Emîr Bozan, aynı yıl içinde Sultan
Melikşâh'ın ölüm haberini alınca İznik'teki kuşatmayı kaldırarak geri döndü.215
İzmit Surları’ndan ayakta kalan bir kısım
211 Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, Ankara 1996, s. 4-5, 9-14. 212 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 84-85. 213 Urfalı Mateos’a göre (s. 178), Emîr Bozan, İznik üzerine giderken beraberinde Halep Valisi
Kasımüddevle Aksungur ve Antakya Valisi Yağısıyan da bulunuyordu. 214 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 87; C. Alptekin, “Türkiye Selçukluları”, DGBİT, VIII,
219. 215 Demirkent, Kılıç Arslan, s. 9-14.
164
Anadolu'nun Ege sahillerinde ise diğer bir Türk Beyi Çaka216 hüküm sürüyordu. Çaka
Bey İzmir'de inşa ettirdiği donanma ile Ege ve Marmara'da Bizans'ın hâkimiyetine son verip
İstanbul’u ele geçirmeye çalışıyordu.217
6.4. el–Cezîre ve Suriye Olayları, Melikşâh'ın Bağdat'ı Ziyareti
Suriye Meliki Tutuş, Süleymanşâh'la yaptığı savaşı kazandıktan sonra Haleb şehrine
yürüdü. Buranın hâkimi Şerîf el–Huteytî, şehri teslim etmek için Sultan Melikşâh’tan emir
beklediğini söyleyerek onu oyalamak istedi. Tutuş buna inanmadı ve Haleb'i ele geçirdi (11
Temmuz 1086), ancak iç kaleyi kuşattı ise de ele geçiremedi.
Halep Kalesi
Sultan Melikşâh ise İbnü’l–Huteytî'nin davetini ve Süleymanşâh'ın ölümünü haber
alınca, Haleb'e gitmek üzere büyük bir ordu ile Isfahan'dan harekete geçti (Eylül 1086).
Musul ve Harran üzerinden ilerleyerek Emîr Bozan'ı Urfa'nın zabtıyla görevlendirdi. Caber
kalesini ve Menbic şehrini zapt ederek Haleb'e doğru yürüdü. Sultan 3 Aralık 1086'da Haleb'e
girerek şehri ele geçirdi.
Öte yandan Emîr Bozan da şiddetli bir kuşatmadan sonra Mart–Nisan 1087'de Urfa'yı
zaptetti. Melikşâh, Bozan'ı, Urfa valisi tayin ettikten sonra Antakya'ya yöneldi ve burada
Süleymanşâh'ın vezîri Hasan b. Tâhir tarafından karşılandı. Sultan bu şehrin idaresini Emîr
Yağısıyan'a verdi. Antakya'dan Suveydiye'ye kadar ilerleyerek Akdeniz kıyısına geldi. Sultan
216 İ. Kafesoğlu, “Selçuklu Çağındaki İzmir Türk Beyi’nin Adı: Çaka mı, Çağa mı, Çakan mı?”, TD., sy.
34, (İstanbul 1984), s. 55-60. 217 Merçil, age., s. 73-75. Çaka Bey hakkında geniş bilgi için bk. A. Nimet Kurat, Çaka Bey, Ankara
1987.
165
Melikşâh, atını Akdeniz’in dalgaları arasına sürerek kılıcını üç defa suya daldırmış ''Yüce
Tanrı bana Okyanus'a kadar hüküm sürmeyi nasip etti.'' diyerek sevincini göstermiştir.
Sultan, Süleymanşâh'ın eşini ve çocuklarını beraberine alarak Haleb'e döndü, oradan
da Bağdat'a gitti (12 Mart 1087). Halife Muktedî 24 Nisan 1087'de düzenlenen büyük bir
törenle sultanla tanıştı. Bu merasim sırasında halifenin emri ile Sultan Melikşâh'a ''Doğu ve
Batı'nın hükümdarı'' alâmeti olarak iki kılıç kuşatıldı. Ayrıca sultanın Isfahan'dan getirilen
kızı Mahmelek Hâtûn görkemli bir düğünün ardından halife ile evlendirildi. Sultan daha sonra
Merv’e giderek burada babası Sultan Alp Arslan’ın mezarını ziyaret etti ve önceden Akdeniz
sahilinden aldığı bir avuç deniz kumunu ''Baba müjdeler olsun, oğlun dünyanın sonuna kadar
hâkim oldu.'' diyerek mezara bıraktı.218
6.5. Sultan Melikşâh’ın Gürcistan Seferleri
Sultan Melikşâh, Gürcü kralı II. Giorgi (1072–1089)'nin hâkimiyetine karşı ortaya
çıkan isyanlar nedeniyle Gürcistan seferine çıktı. Karthili (K'art'li)'ye kadar ilerleyerek
Gence'yi Şeddadî Emîri III. Fazl'dan aldı ve bütün Kafkasya'nın idaresini Emîr Savtegin'e
verdi (1076). Ancak Emîr Savtegin'in Gürcü Kralı II. Giorgi ile yaptığı savaşta başarısızlığa
uğraması bu bölgeyi karıştırdı. Eski Ani Kralı Gagik de tekrar tahta çıkmak teşebbüsünde
bulunuyordu. Bu durum sultanın bir kez daha Gürcistan'a girmesine sebep oldu. Melikşâh bu
bölgeyi itaat altına alıp, Savtegin'in durumunu sağlamlaştırdıktan sonra geri döndü
(1078/1079).
218 Merçil, age., s. 76-77; a.mlf., “Sultanların Ata Mezarlarını Ziyareti”, s. 658; Kafesoğlu, age., s. 110.
166
Gürcü Kralı IV. David (1089-1125)
Emîr Savtegin'in Gürcü Kralı'na tekrar yenilmesi, Bizanslılar'ın hücuma geçmesine
fırsat verdi. Oltu, Erzurum ve Kars şehirleri Bizans'ın eline geçti. Sultan Melikşâh bu kez
Emîr Ahmed'i bölgeye gönderdi (1080). Emîr Ahmed önce Gürcü Kralı II. Giorgi'yi mağlup
etti, sonra Kars'ı kesin olarak Türk idaresi altına soktu. Oltu ile Erzurum şehirlerini geri aldı.
Ayrıca Ebû Yakub ve İsa Böri adlarındaki emîrler beraberlerindeki Türkmenler ile Şavşat,
Acara, Karthili, Ardanuç ve Kütâyis havalisine hâkim oldular (1080).
Ertesi yıl Emîr Ahmed, Çoruh havalisini ele geçirdi. Hatta onun Trabzon'u dahi zapt
ettiği rivayet olunur. Bu durumda önce Giorgi, sonra da Kakhet Kralı Agsathan Isfahan'da
bulunan sultanın huzuruna giderek bağlılıklarını tekrarladılar. Sultan Melikşâh Erran
bölgesinin idaresini Azerbaycan umûmî valisi Selçuklu ailesinden Kutbeddîn İsmail'e verdi.
Sultan Melikşâh 1086 başlarında tekrar Kafkasya'ya yürüdü. Bu sefer neticesinde Ani
Emîri Menuçehr Ebû'l–Fazl ve Şirvân meliki Feriburz da itaatlerini bildirdiler ve yıllık haraca
bağlandılar. Ayrıca Emîr III. Fazl idaresindeki Gence şehri de Emîr Bozan tarafından zapt
edilerek merkeze bağlandı.219
6.6. Diyarbekr'in Fethi ve Mervânî Devleti'nin Ortadan Kaldırılışı
Mervânî Devleti başta Âmid (Diyarbekir) olmak üzere Meyyâfârikîn (Silvan), Mardin,
Hısn Keyfâ (Hasankeyf) ve Cezîretü İbn Ömer’i (Cizre) içine alan Diyarbekir bölgesinde
hüküm sürmekteydi. Bu devletin Musul Emîri Şerefü’d-devle Müslim b. Kureyş ile sıkı
ilişkilerde bulunması ve tâbilik şartlarını yerine getirmemesi, devrin ileri gelen devlet
adamlarından Fahrü’d–devle Muhammed b. Cüheyr'in (Oğlu Amîdü'd–devle Mansûr da
Nizâmü'l–Mülk'ün kızı Zühre ile evliydi) Mervânî Devleti'nin zenginliğini ileri sürmesi
üzerine, sultan bu bölgeye bir sefer düzenlemeye karar verdi.
Sultan Melikşâh, Diyarbekir emîrliğini Fahrü’d–devle'ye verdi ve onu beraberinde
Artuk, Çubuk, Çökürmüş, Dilmaçoğlu Muhammed gibi Türk beyleri, Bağdat şahnesi
Gevherâyin ve Arap Emîri Seyfü’d–devle olduğu halde büyük bir ordu ile Diyarbekir
bölgesine gönderdi (1084 baharı). Mervânî Emîri Mansûr bu Selçuklu ordusuna karşı Musul
Emîri Şerefü’d–devle Müslim b. Kureyş'i yardıma çağırıyordu. Ancak bu büyük Selçuklu
ordusuna mukavemet edemeyeceklerini anlayan Şerefü’d–Devle, Fahrüd–devle'nin akrabalık
hislerine sığınmaktan başka çare bulamadı. Bu durum Selçuklu ordusundaki Türk beylerinin
sinirlenmesine ve Artuk Bey'in Şerefüd–devle Müslim'in ordusuna hücumuna sebep oldu (19
Temmuz 1084).
219 Merçil, age., s. 77-78.
167
Diyarbakır Surlarından Bir Bölüm
Şerefüd–devle sığınmış olduğu Âmid'den Artuk Bey ile anlaşarak kurtulabildi ve
Rakka'ya gitti (Ağustos 1084). Fahrüd-devle ise, oğlu Zaîmüd-devle Ebu'l-Kasım'ı Âmid
muhasarasında bırakarak, beraberindeki bazı Türk beyleri ile Silvan'ı kuşattı. Bu sırada
Selçuklu ordusu Siirt, Erzen ve Hısn Keyfa (Hasankeyf) şehir ve kasabalarını birer birer
zaptediyordu. Diğer taraftan Mervânî emîri Mansûr ülkesini kurtarmak için Isfahan'da
bulunan Sultan Melikşâh'ın huzuruna gidiyor, fakat bir netice elde edemiyordu.
Zaimüd–devle Ebu'l–Kasım 1085 yılı Mayıs ayının ilk haftasında Amid'e hâkim oldu.
Türkmenler de Bitlis ve Ahlat'ı zabt ettiler. Meyyâfârikîn (Silvan) muhasarası da uzun sürdü.
Gevherâyin de büyük bir kuvvetle gelerek kuşatmayı şiddetlendirdi. Selçuklu ordusuna
devamlı takviye geldiğini gören halk, mukavemetin faydasızlığını anlamış ve şehri teslimden
başka bir yol bulamamıştı (30 Ağustos 1085). Bundan sonra Emîr Moncuk Böri Mardin'i,
Emîr Çökürmüş de Cezîretü İbn Ömer'i zaptettiler. Böylece Diyarbekir bölgesi tamamen
Selçuklu Devleti'nin idaresi altına giriyor, Mervânî Devleti de tarih sahnesini terkediyordu.
Bu sırada Mervânoğulları'nın Meyyâfârikîn'deki hazinesi ele geçirilmiş ve başkent Isfahan'a
götürülerek sultana takdim edilmişti.
Şerefüd–Devle Müslim'e gelince, Sultan Melikşâh onun Mervânî emîri ile birleşerek
Selçuklu Devleti'ne karşı koymasına kızmış ve ülkesini Fahrüd–Devle'nin oğlu Amidüd–
Devle'ye iktâ etmişti (1084). Ayrıca Amidüd–Devle'nin yanına Türkmen Beyleri vererek
Musul üzerine gönderdi. Daha sonra da kendisi ordusuyla harekete geçti. Sultanın Musul
önüne gelmesi ile halk kapıları açarak şehri teslim etti. Ancak belki kardeşi Tekiş'in isyanı
veya Şerefüd–Devle'nin hanımı olan halası Safiye Hâtûn’un ricası Sultan Melikşâh'ın
168
Şerefüd–Devle Müslim'i yerinde bırakmasına yol açtı (Kasım 1084). Şerefüd–Devle Müslim
daha sonra Antakya hâkimiyeti için Süleymanşâh ile mücadeleye girişecek ve bu uğurda
hayatını kaybedecektir (20 Haziran 1085).220
6.7. Tekiş'in İsyanları
Sultan Melikşâh dışta fetihler yaptığı sırada, kardeşi Tekiş'in iki defa isyanı onu bu
fetihlerden alıkoydu. Melikşâh tahta geçtiği zaman kardeşi Tekiş'e Belh ve Toharistan
bölgesinin idaresini vermişti (1073). Bir müddet sonra Tekiş, Sultan Melikşâh'ın disiplinsizlik
sebebiyle ordudan çıkarttığı 7.000 askeri yanına alarak isyan etti (1080/1081). O, Merv–i
Rûd, Şâhcân ve Tırmiz gibi yerleri ele geçirerek Nişabur'a doğru yürüdü. Sultan Melikşâh
ondan daha hızlı hareket ederek adı geçen şehre girdi. Nişabur'a girmekte geç kalan ve bu
sebeple Horasan'ı ele geçirmek ümidini yitiren Tekiş çaresiz kalarak af talebinde bulundu ve
bu isteği sultan tarafından kabul edildi.
Tekiş, Sultan Melikşâh’ın Musul bölgesinde bulunmasından faydalanarak bir kez daha
isyana kalkıştı ve Merv–i Rûd'dan Serahs'a kadar olan bölgeyi hâkimiyeti altına aldı
(477/1084–1085). Tekiş, Serahs şehrini muhasara ettiği sırada, casus taklidi yapan bir adamın
elindeki mektuba sahib olmuş ve bu mektubdan Selçuklu Vezîri Nizâmü’l–Mülk'ün orduyla
kendi üzerine geldiğini sanarak geri çekilmişti.
Sultan Melikşâh ise ancak üç ay sonra Horasan'a ulaşabildi. Tekiş'i sığınmış olduğu
Tırmiz kalesinden zorla indirerek gözlerine mil çektirdi ve hapse attırdı. Böylece kendisini
fetihler sırasında engelleyen önemli bir rakibini ortadan kaldırdı. 221 Melik Tekiş, Sultan
Berkyaruk devrinde, Toharistan ve Belh’de bulunan adamlarıyla gizlice görüşmeler yapmak
ve sultanı devirme teşebbüsünde bulunduğu gerekçesiyle Mart 1094 tarihinde yayının
kirişiyle boğdurularak öldürüldü.222
6.8. Karahanlılar ile İlişkiler
Sultan Melikşâh batıda olduğu kadar, doğuda da Selçuklu Devleti topraklarını
genişletiyordu. Karahanlılar üzerine yapılan ilk seferin dışarıdan görünen sebepleri, Batı
Karahanlı Hanı Ahmed b. el–Hızır'ın ulemâ ile arasındaki geçimsizlik, halkın malına el
uzatması ve ulemânın Sultan Melikşâh'ı davetiydi. Hakikatte ise Sultan Melikşâh'ın bütün
İslâm ülkelerini nüfuzu altına almak siyâsetinin bir parçasıydı.
Nitekim bu fırsattan istifade ederek sultan Mâverâünnehr'e yürüdü. Önce 1089'da
Buhara'yı aldı. Daha sonra Semerkand'ı muhasara etti. Batı Karahanlı hükümdarı Ahmed Han
mukavemete çalıştıysa da şehir ele geçirildi ve kendisi de esir edilerek Isfahan'a götürüldü. Bu
suretle Batı Karahanlı devleti Selçuklular'a bağlanmış oldu.
Sultan daha sonra Doğu Karahanlı Devleti üzerine yürüdü ve Özkend'e kadar ilerledi
220 Merçil, age., s. 78-80. 221 Merçil, age., s. 80. 222 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 51.
169
ve her iki Karahanlı devletini de itaat altına aldıktan sonra 1090 yılında Isfahan'a döndü.
Ancak Karahanlı ordusunun temelini oluşturan Çigiller'in ve Atbaşı şehrinin hâkimi Yakub b.
Süleyman'ın isyanı üzerine Melikşâh ikinci defa Semerkand ve Özkend'e hâkim oldu, Yakub
ile anlaşarak Horasan'a döndü. Eşi Terken Hatun'un ricasıyla Ahmed Han'ın ülkesine geri
gönderilmesine müsaade etti.223
6.9. Hicaz ve Yemen'in Zaptı
Sultan Melikşâh Bağdat'ı ikinci ziyareti sırasında (5 Kasım 1091) birçok Türk beyini
yanına çağırmış ve onlarla yeni yapacağı fetihler için görüşmelerde bulunmuştu. Bu arada
Sa'düd–Devle Gevherâyin idaresinde kumandanlardan Turşek ve Yarınkuş (Yorunkuş)
Yemen ve Aden'in fethine gönderildi. Emîr Turşek (Törşek) önce Hicaz'a geldi, ardından
Yemen kıtasına akınlara başladı. Ancak bölgeye gelişinin ilk haftasında çiçek hastalığına
yakalanarak öldü. Yerine geçen ise Yarınkuş süratle Yemen ve Aden bölgesini Selçuklu
Devleti yönetimine bağladı.224
223 Merçil, age., 81. 224 Kafesoğlu, Sultan Melikşah, s. 121-122; Merçil, age, s. 81-82.
170
Uygulamalar
Aşağıda künyesi yazılı eserleri okuyunuz.
-Ali Sevim, “Sıbt İbnü’l Cevzî’nin Mir’âtü’z–Zaman Fî–Tarihi’l–Âyan adlı eserindeki
Selçuklularla İlgili Bilgiler III. Sultan Melikşah Dönemi”, Belgeler, sy. 24, Ankara 2000.
-Abdülkerim Özaydın, “Melikşah”, DİA., XXIX, 54–57.
-Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ankara 2013.
171
Uygulama Soruları
1) Sultan Melikşah devrinde Anadolu’da gelişen Selçuklu akınları hakkında bilgi
veriniz.
2) Sultan Melikşah’ın Bağdat’ı ziyaretini Selçuklu-Abbasî ilişkileri açısından
değerlendirniz.
3) Şehzade Kavurd ve Tekiş isyanlarının ortaya çıkış nedenini ve Selçuklu devletine
etkilerini değerlendiriniz.
172
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Selçuklu Devleti’nin en parlak devri olan Melikşâh döneminde gerçekleşen fetihler
belirtilmiş, iç isyanların neden çıktığı ve nasıl kontrol altına alındığı ana hatlarıyla ele
alınmıştır.
173
Bölüm Soruları
1) I.Kutalmış-Resultegin
II.İbrahim Yınal-Resultegin
III.Kutalmış –Kavurd
IV.Kavurd-Tekiş
V.Tutuş-Terken Hatun
Yukarıdaki eşleştirmelerden hangisinde Sultan Melikşah’ın saltanatına karşı
isyan eden Selçuklu melikleri doğru verilmiştir?
a) I
b) II
c) III
d) IV
e) V
2) Sultan Melikşah devrinde Suriye bölgesini fetheden meşhur Selçuklu
kumandanı aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Emîr Bozan
b) Emîr Mevdud
c) Tutuş
d) Aksungur
e) Atsız
174
3) I.Suriye Selçuklu Devleti-Türkiye Selçuklu Devleti
II.Suriye Selçuklu Devleti-Irak Selçuklu Devleti
III.Türkiye Selçuklu Devleti –Kirman Selçuklu Devleti
IV.Kirman Selçuklu Devleti-Irak Selçuklu Devleti
V.Suriye Selçuklu Devleti-Kirman Selçuklu Devleti
Sultan Melikşah Devrinde(1072-1092) kurulan Selçuklu Devletleri, yukarıda
verilen eşleştirmelerden hangisinde doğru olarak yazılmıştır?
a) I
b) II
c) III
d) IV
e) V
4) I.Emîr Bozan-İznik’in Kuşatması
II.Emîr Bozan-Urfa Valiliği
III.Yağısıyan-Antakya Valiliği
IV.Tutuş –Suriye Melikliği
V.Süleymanşah-Anadolu Melikliği
Yukarıdaki görevlendirmelerden hangisi Sultan Melikşah zamanında
yapılmamıştır?
a )I
b) II
c) III
d) IV
e) V
175
5) Halife Muktedî 24 Nisan 1087'de düzenlenen büyük bir törenle sultanla tanıştı. Bu
merasim sırasında halifenin emri ile Sultan Melikşâh'a ''Doğu ve Batı'nın hükümdarı'' alâmeti
olarak iki kılıç kuşatıldı. Ayrıca sultanın Isfahan'dan getirilen kızı Mahmelek Hâtûn görkemli
bir düğünün ardından halife ile evlendirildi.
Yukarıda verilen bilgiye bakılarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Abbasî- Selçuklu İlişkileri bu dönemde iyidir.
b) Sultan Melikşah, Abbasî Halifesi ile görüşmüş
c) İki taraf arasında akrabalık ilişkileri kurulmuş
d) Terken Hatun kızını Halifeye vermek istememiş
e) Sultan Melikşah, halife tarafından onurlandırılmış
6) Karahanlılar hangi Selçuklu hükümdarı zamanında kesin olarak Büyük
Selçuklu Devleti’nin egemenliği altına girmiş oldu?
a) Alp Arslan
b) Çağrı Bey
c) Tuğrul Bey
d) Sencer
e) Melikşah
7) I.Tutuş – Melikşah
II.Atsız – Melikşah
III.Savtegin – Tuğrul Bey
IV.Afşin – Alp Arslan
V.Bozan – Alp Arslan
Yukarıdaki eşleştirmelerden hangisinde Kudüs’ü ele geçiren Selçuklu
kumandanının ve dönemdeki Selçuklu sultanının adı doğru olarak verilmiştir?
a) I
b) II
c) III
176
d) IV
e) V
8) Büyük Selçuklular aşağıdaki devletlerden hangisinin kuruluşuna onay
vermemişlerdir?
a) Kirman Selçuklu Devleti
b) Suriye Selçuklu Devleti
c) Dânişmendli Beyliği
d) Türkiye Selçuklu Devleti
e) Irak Selçuklu Devleti
9) İznik’in Fethi aşağıdaki Selçuklu Hükümdarlarından hangisinin zamanına
rastlar?
a) Tuğrul Bey
b) Alp Arslan
c) Sencer
d) Çağrı Bey
e) Melikşah
10) Süleymanşâh, Antakya seferine giderken yerine vekil olarak
……………………..’ı bırakmıştı.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken kelime hangi şıkta doru olarak
verilmiştir?
a) Ebu’l-Gazi
b) Ebu’l-Kasım
c) I. Kılıç Arslan
d) Emîr Bozan
e) Kutalmış
Cevap Anahtarı
1d 2e 3a 4e 5d 6e 7b 8d 9e 10b
177
KAYNAKÇA
Azîmî, Azimî Tarihi Selçuklularla İlgili Bölümler ( H. 430- 538 = 1038 /39 - 1143/
44), nşr. ve trc. Ali Sevim, Ankara 1988.)
Coşkun, Alptekin, “Türkiye Selçukluları”, DGBİT, VIII, 219.
Demirkent, Işın, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, Ankara 1996
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, (trc. A. Ağırakça-A. Özaydın), İslâm Tarihi İbnü’l-
Esîr El-Kâmil Fi’t- Tarih Tercümesi, İstanbul 1987.
Kafesoğlu, İbrahim, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu,
İstanbul 1953.
_____________, Büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Melikşah, İstanbul 1973.
______________,“Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu”, TED., İstanbul
1981, İÜEF. Yay. sa. 10 – 11, s. 20 – 28.
______________, “Selçuklu Çağındaki İzmir Türk Beyi’nin Adı: Çaka mı, Çağa mı,
Çakan mı?”, TD., sy. 34, (İstanbul 1984), s. 55-60.
Koca, Salim, “Melikşâh’ın Suriye, Filistin, Mısır Politikası ve Türkmen Beyi Atsız”,
TAD., s. 14-15.
Kurat, A. Nimet, Çaka Bey, Ankara 1987.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
_____________, "Sultanlar'ın Ata Mezarını Ziyareti”, IX. Türk Tarihi Kongresi
Zabıtları, Ankara 1988, s. 657–665.
Özaydın, Abdülkerim, “Melikşah”, DİA., XXIX, 54–57.
___________, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485–498 / 1092–1104),
İstanbul 2001.
Sevim, Ali, Suriye ve Filistin Selçukluları, Ankara 1989.
________, “Sıbt İbnü’l Cevzî’nin Mir’âtü’z–Zaman Fî–Tarihi’l–Âyan adlı eserindeki
Selçuklularla İlgili Bilgiler III. Sultan Melikşah Dönemi”, Belgeler, sy. 24, Ankara 2000.
Turan, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1993.
Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi–Nâmesi (952–1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli
(1136–1162), (trc. Hrand D. Andreasyan), Ankara 1987.
178
7. SULTAN MELİKŞAH II: BÂTINİLERLE MÜCADELE VE
NİZÂMÜLMÜLK İLE SULTAN ARASINDAKİ GERGİNLİK
179
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
7.1. Bâtınîler ve Karmatîler ile Mücadele
7.2. Melikşâh İle Nizâmül-Mülk Arasındaki Gerginlik ve Vezîrin Ölümü
7.3. Sultan Melikşâh'ın Ölümü
180
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sultan Melikşâh döneminde Bâtınilerin Selçuklu ülkesindeki faaliyetleri nelerdir?
2) Selçuklular Bâtınilere karşı ne gibi tedbirler almışlardır?
3) Sultan Melikşâh ile veziri Nizamülmülk arasındaki ilişkiler nasıldı?
181
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
7.1. Bâtınîler ve Karnatîler
ile Mücadele
Bâtınilerin bu dönemdeki
faaliyetleri ve Selçukluların
aldıkları tedbirler
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
7.2. Melikşâh İle Nizâmül-
Mülk Arasındaki Gerginlik
ve Vezîrin Ölümü
Sultan Melikşâh ile veziri
arasındaki ilişkilerin
anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
7.3. Sultan Melikşâh'ın
Ölümü
Bâtınî faaliyetlerinin
yoğunluk kazanarak sultana
suikast düzenlemeleri
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
182
Anahtar Kavramlar
Bâtınîler, Karmatîler, Artuk Bey, Nizamülmülk, Terken Hatun
183
Giriş
Selçuklu Devleti’nin Melikşâh döneminde gösterdiği gelişme Sultan Melikşâh ve
Nizamülmülk’ün gayretleri ile meydana gelmişti. Sultanın iktidarının sonlarına doğru Sultan
ile vezirinin arası açılmıştı. Bu dönemde Batınîlerin faaliyetleri yoğunluk kazannmaya
başlamıştı.
184
7. SULTAN MELİKŞAH DÖNEMİ II: BÂTINİLERLE
MÜCADELE VE NİZAMÜLMÜLK İLE SULTAN ARASINDAKİ
GERGİNLİK
7.1. Bâtınîler ve Karmatîler ile Mücadele
Sultan Melikşâh devrinde meydana gelen önemli olaylar arasında Hasan Sabbâh’ın
Alamut Kalesi’ni ele geçirerek Bâtınîliği yaymaya çalışması ve Selçukluların bunlara karşı
yürüttüğü mücadeleler de yer almaktadır. Bâtınîlik, İslâm’ın iki temel kaynağı olan Kur’ân ve
Sünnet’in zâhirî anlamlarını bir tarafa bırakarak, söz konusu bu kaynakların ifadelerinde gizli
anlamlar aramak suretiyle İslâm dışı inanç ve fiilleri İslâm’ın bünyesine sokmaya çalışan bir
fırkaydı.225
Şiîler Hz. Ali soyundan altıncı İmam Ca’fer Sadık’tan sonra yerine büyük oğlu
İsmâil’in imâm olmasına karar vermişlerken, tam anlaşılamayan nedenlerden dolayı
vazgeçilerek küçük oğlu Musa’nın imâm tayin edilmesi Şiîler arasında ayrılığa neden oldu.
Böylece İsmâil’i destekleyenlere İsmâilî denmeye başlanmış ve Yedi İmâmcılar anlamına
gelen Seb’iyye Şiâsı ortaya çıkmıştır. Bu kolun mensupları İslâm dünyasında çok kan
dökmüşler ve ihtilâlci özellikleri ile tanınmışlardır.
İsmâilîlik Bâtınîlik ile aynı ya da Bâtınîliğin içinde kabul edilmiştir. Bu düşüncede
olanlar Mısır’ı ele geçirerek burada Fâtımî Devleti adı verilen bir siyasî yapılanma içine
girmiştir. Selçuklular devrinde Fatımîler, özellikle Halife Mustansır (1036–1094) döneminde,
topraklarını Mısır’dan Suriye’ye kadar genişleterek Sünnî–Abbasî Devleti’nin başkenti olan
Bağdâd’ta bile kısa süre de olsa hâkimiyetlerini kabul ettirmişler ve Hicâz bölgesine egemen
olmuşlardır. Bâtınîler Fâtımî Devleti’nin desteğiyle davet ve propagandalarını daha güçlü bir
şekilde gerçekleştirmeye başlamışlardır.
Asıl adı el–Hasan b. Ali b. Muhammed olan Hasan Sabbâh’ın babası Rey’de yaşayan
Ali b. Muhammed adlı bir Şiî idi. Bu nedenle kendisi de 17 yaşına kadar İsnâaşeriye (Oniki
İmâm) mezhebine bağlı olarak yaşadı. Daha sonra Fâtımîlerin Irak Baş Dâîsi ibnu Attâş’ın
yardımıyla İsmâilî eğitimi alması için Mısır’a gönderildi. Burada bulunduğu sırada Halife el–
Mustansır ile de görüşen Hasan Sabbâh, halifenin kendisinden sonra veliaht tayin ettiği
Nizâr’ın taraftarlığını yaptı. Ancak Mustansır’ın küçük oğlu Ahmed el–Mustalî halife olunca
İsmâilîler, Nizârî ve Musta‘lî olarak ikiye ayrıldı. Hasan Sabbâh’ın Nizâr’ı tercih etmesi
nedeniyle taraftarlarına Nizârî–İsmâilî veya Nizâriye denildi.226
Hasan Sabbâh gizli olarak yürüttüğü Batınî faaliyeti neticesinde Sultan Melikşâh'a tâbi
ve Kazvin yakınlarında el–Burz dağları üzerinde kurulmuş olan Alamut Kalesi'ni ele
geçirerek burada 4 Eylül 1090 tarihinde Nizârî–İsmâilî Devleti’ni kurdu. O, kendisine bağlı
olmayan yerleri tahrip ettiriyor, halkını öldürtüyor ve elverişli yerlere yaptırdığı yeni hisarlara
kendi adamlarını yerleştiriyordu. Sultan Melikşah 1091–1092 yıllarında Vezîr Nizâmül–Mülk
225 Seyfullah Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, İstanbul 2007, s. 126. 226 Kara, age., s. 128-134.
185
ile beraber Alamut Kalesine asker sevkedip burayı kuşattıysa da başarılı olamadı.227 Bundan
sonra Hasan Sabbâh üzerine Alamut ve Rudbâr iktâı sahibi Yoruntaş gönderildi. Yoruntaş
Alamut kalesini kuşattığı sırada ansızın ölünce (1091) kuşatma da neticesiz kaldı.228
Haşhaşilerin kurucusu Hasan Sabbah’ın temsili resmi
Sultan Melikşâh Batınîler üzerine bu kez büyük bir ordu ile Emîr Arslantaş ve Emîr
Koltaş'ı gönderdi. Emîr Arslantaş Alamut'ta Hasan Sabbâh'ı kuşatmış (Haziran–Temmuz
1092), Emîr Koltaş ise Kûhistan'da bulunan Hüseyin Kâinî’yi sıkıştırmıştı. Batınîler bir gece
baskını ile (Eylül 1092) Arslantaş'ı mağlup ve geri çekilmeye mecbur ettiler. Sultan bu kez
Emîr Kızılsarığ'ı Bâtınîler'le mücadele için görevlendirdi. Ancak önce Vezîr Nizâmü’l–
Mülk’ün Ebû Tâhir Arrânî adında bir Bâtınî fedâisi tarafından öldürülmesi, sonra da Sultan
Melikşâh’ın şüpheli bir şekilde ölümü, Bâtınîler’e karşı yürütülen mücadelenin yarım
kalmasına sebep oldu (1092).229
Sultan Melikşâh aşırı Şiî–İsmâiliye mezhebine mensup bir zümre olan Karmatîler'le230
de mücadele etmişti. Sultan tarafından 1077 yılında el–Ahsa ve Bahreyn'deki Karmatîler
227 Özaydın, “Alamut”, DİA., II, 337. 228 Kafesoğlu, age., s. 126. 229 Özaydın, “Hasan Sabbâh”, DİA., XVI, 348. Hasan Sabbâh ve emrindeki Bâtınîler’in faaliyetleri
hakkında geniş bilgi için bk. Bernard Lewis, Haşîşîler, (çev. Kemal Sarısözen), İstanbul 2007. 230 Karmatîler hakkında bilgi için bk. Sabri Hizmetli, “Karmatîler”, DİA., XXIV, 510-514.
186
üzerine gönderilen Artuk Bey, adı geçen bölgeleri itaat altına aldı.231
7.2. Melikşâh ile Nizâmül–Mülk Arasındaki Gerginlik ve Vezîrin
Ölümü
Sultanın eşi Terken Hâtûn 4 ya da 5 yaşındaki oğlu Mahmud'u veliaht yapmak istiyor,
Nizâmül–Mülk ise veliaht olan Berkyaruk'u destekliyordu.232 Tabii bu Terken Hâtûn'un, onun
aleyhine çalışmasına yol açıyordu. Ayrıca Nizâmül–Mülk'ün oğulları, torunları ve damatları
devletin birçok kademelerinde görev almışlar, taşkınlıklar yaparak sultanın adamlarına
tecâvüzlerde bulunmuşlardı. Nitekim, oğlu Cemâlül–Mülk, İbn Behmenyâr adlı bir devlet
adamının gözüne mil çektirmiş ve sultanın Caferek adlı maskarasını öldürtmüştü.
Nizâmül–Mülk'ün yerine göz dikenlerin başında gelen, Terken Hâtun'un Vezîri Tâcül–
Mülk Ebu'l–Ganâim233 de anlaşmazlığa yol açacak tahrikler yapmaktaydı. Batınîleri sürekli
olarak izletmesi Hasan Sabbâh ve adamlarının da Nizâmüş-Mülk'e kin beslemelerine sebep
olmuştu. Tüm bu gelişmeler, Sultan Melikşâh ile Vezîr Nizâmü’l–Mülk'ün zamanla aralarının
açılmasına neden olmuştu. Sultan Melikşâh bu anlaşmazlığa rağmen onu görevinden
azletmedi.
Melikşâh ikinci defa Bağdat'a giderken Nizâmül–Mülk de onu takip etti ve bu
yolculuk sırasında Bağdâd ile Hemedan arasında ve Nihâvend yakınlarında bulunan Sehne
adlı bir köyde konakladıkları sırada, arzuhal vermek bahanesiyle yanına yaklaşan Ebû Tâhir–i
Arrânî adlı bir Batınî fedaîsi tarafından katledildi (14 Ekim 1092 /10 Ramazan 485).
Onun hançerlendiği haberi Sultan Melikşâh’a bildirildiği zaman sultan derhal yanına
gelmiş, yaralı vezîr de sultana “Cihan hükümdarı! Babanın ve senin devletini idare ederek
ihtiyarladım. Sen beni bertaraf ettin, halbuki ölümüme çok az zaman kalmıştı. Bana böyle
yapılmasını emretmeseydin.” demişti. Sultan bu sözler üzerine yanında taşıdığı mushafı
çıkarıp Allah’ın kitâbı üzerine yemin ederek ona: “Ben sana bunu nasıl yapabilirim, sen
benim babam yerindesin ve devletimin uğurusun.”diyerek karşılık vermiş, bu olayla bir ilgisi
bulunmadığını söylemişti.234
Selçuklu Devleti’nde kudretli ve başarılı bir vezir olduğunu gösteren Nizâmül–Mülk,
devlet idaresinde kendi görüşlerini belirten bir de Farsça eser kaleme almıştır. Siyâsetnâme
adlı bu eser birçok kere neşredildiği gibi, Türkçe dâhil çeşitli dillere de tercüme edilmiştir.
Selçuklu Devleti'nde Nizâmül–Mülk'ün ölümü üzerine boş kalan vezirlik makamına
Tâcül–Mülk Ebu'l–Ganâim getirildi.235
231 Merçil, age., s. 82. Artuk Bey’in bu seferi hakkında geniş bilgi için bk. Ali Sevim, "Sultan Melikşah
Devrinde Ahsa ve Bahreyn Karmatileri'ne Karşı Selçuklu Seferleri", Belleten, sy. 94, (Ankara 1960), s. 209-232. 232 Aslında Sultan Melikşâh’ın veliahtı büyük oğlu Ebû Şücâ Ahmed idi. Ancak bu melikin ölümü
neticesinde Vezîr Nizâmü’l-Mülk, sultanın hayattaki çocuklarının en büyüğü ve en liyakatlisi olan Berkyaruk’un
veliaht seçilmesinde etkili olmuştu. Bk. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 15. 233 Bilgi için bk. Özaydın, “Tâcülmülk”, DİA., XXXIX, 359-360. 234 İbnü’l- Adîm, Buğye, s. 88-89. Krş. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 10. 235 Merçil, age., s. 83; Özaydın, “Tâcülmülk”, s. 360.
187
Nizâmül-Mülk’ün katlini gösteren bir minyatür
7.3. Sultan Melikşâh'ın Ölümü
Sultan Bağdat'ta iken (Bağdat'a varış, 28 Ekim 1092) onun torunu Cafer'i halifelik
veliahtı yapmak istemeyen Halife Muktedî ile arası açılmış ve sultan ondan Bağdat'ı acele
terk etmesini istemişti. Ancak vezîr Tâcü’l–Mülk’ün ricasıyla Halife Muktedî’ye Bağdâd’ı
terk etmesi için 10 günlük süre verildi. Fakat bu süre dolmadan Sultan Melikşâh 19 Kasım
1092 günü zehirlenerek öldürüldü.236 Bu zehirlenme olayından halife, intikam almak isteyen
Nizâmül–Mülk taraftarları ve Terken Hâtûn zan altındadır. Böylece Vezîr Nizâmü’l–Mülk’ün
öldürülmesinden 35 gün sonra da Sultan Melikşâh tarih sahnesinden çekilmiş oldu.237
236 İbnü’l- Ezrâk, Tarihu Meyyâfârıkîn, s. 229; Urfalı Mateos, s. 182; İbnü’l- Cevzî, IX, 74; Ebu’l-Ferec,
I, 334; Vardan, Türk Fütuhâtı Tarihi, s. 184; İbn Kesîr, XII, 143; Ahmed b. Mahmud, Selçuk-nâme, II, 29. 237 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 11vd.
188
Nizamü’l-Mülk’ün türbesinin giriş kapısı(Isfahan)
Otuzsekiz yaşındayken ölen Melikşâh geride Kaşgar'dan Boğaziçi’ne, Kafkaslar'dan
Yemen ve Aden'e kadar ulaşan büyük bir devlet bırakıyordu. Cenazesi daha sonra Isfahan'a
nakledilerek, burada yaptırmış olduğu medresenin türbesine gömüldü. Âlimleri, din
adamlarını, şâir ve edipleri koruyan bir hükümdardı. Sultan Melikşâh adına, “Celâli” ismiyle
meşhur bir de takvim düzenlenmişti. Sultan ava çıkmayı ve avlanmayı çok severdi.
Sultan Melikşâh Hristiyanlara ve Musevîlere karşı da çok iyi davranmıştı. Mesela Ani
Ermeni başpiskoposu Barseg bir heyetle şikâyet ve durumlarını anlatmak maksadıyla
Isfahan'a sultanın huzuruna gitmişti. Melikşâh bu Ermeni heyetini çok iyi karşılayıp, ''Bütün
kilise, manastır ve rahiplerin vergi dışı tutulmaları'' hakkında bir ferman verdi. Bu sırada
Azerbaycan valisi olan Kutbeddîn İsmail b. Yakutî bu fermana uyarak derhal vergileri
kaldırmış ve Ermeniler'in oturdukları bölgeleri imâr ettirmişti.
Sultanın bu davranışı Hristiyan kaynaklara da aksetmişti. Ermeni müellifi Urfalı
Mateos, sultanın ölümü dolayısıyla şunları yazmıştır: ''Aynı yılda herkesin babası ve bütün
insanlara karşı merhametli ve hüsnüniyet sahibi bir zat olan büyük Sultan Melikşâh öldü...
Melikşâh'ın ölümü, bütün dünyayı büyük bir matem içine düşürdü''.238
238 Urfalı Mateos, s. 178. Krş. Merçil, age., s. 84.
189
Uygulamalar
-Bernard Lewis, Haşîşîler, (çev. Kemal Sarısözen), Kapı Yayınları, İstanbul 2007,
adlı eseri okuyunuz.
-A. Özaydın,, “Hasan Sabbâh”, DİA., XVI, 347–350. maddesini okuyunuz.
190
Uygulama Soruları
1) Nizâmiye medreseleri nerelerde kurulmuştur, kuruluş amaçları nelerdir?
2) Sultan Melikşah’ın eşi Terken Hatun hakkında bilgi veriniz.
3) Sultan Melikşah ile veziri Nizâmül-mülk arasındaki gerginliğin sebepleri nelerdir?
191
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Sultan Melikşah döneminde Bâtınîlerle yapılan mücadeleyi, vezir Nizâmülmülk ile
Melikşah arasındaki gerginliğin nedenini ve Selçuklu tarihinin bu iki önemli isminin nasıl
vefat ettiklerini inceledik.
192
Bölüm Soruları
1) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Melikşah zamanında meydana gelen bir olay
değildir?
a) el–Ahsa ve Bahreyn'deki Karmatîleri itaat altına aldı.
b) Hicaz ve Yemen zaptedildi.
c) Batı Karahanlı Devleti, Selçuklulara bağlandı.
d) Batınîler devlet kurdu.
e) Haçlı Seferleri başladı.
2) Aşağıdakilerden hangisi Batınîlere karşı savaşan Selçuklu kumandanlarından
biri değildir?
a) Emîr Koltaş
b) Emîr Yoruntaş
c) Emîr Arslantaş
d) Emîr Kızılsarığ
e) Emîr Tutak
3)Aşağıdakilerden hangisi Sultan Melikşah ile Vezir Nizâmü’l-Mülk arasında
yaşanan gerginliğin sebeplerinden biri olamaz?
a) Sultanın eşi Terken Hâtûn 4 ya da 5 yaşındaki oğlu Mahmud'u veliaht yapmak
istiyor, Nizâmül–Mülk ise veliaht olan Berkyaruk'u destekliyordu.
b) Nizâmül–Mülk'ün oğulları, torunları ve damatları devletin birçok kademelerinde
görev almışlar, taşkınlıklar yaparak sultanın adamlarına tecâvüzlerde bulunmuşlardı.
c) Vezîrin oğlu Cemâlül–Mülk, İbn Behmenyâr adlı bir devlet adamının gözüne mil
çektirmiş ve sultanın Caferek adlı maskarasını öldürtmüştü.
d) Nizâmül–Mülk'ün yerine göz dikenlerin başında gelen, Terken Hâtun'un Vezîri
Tâcül–Mülk Ebu'l–Ganâim de anlaşmazlığa yol açacak tahrikler yapmaktaydı.
e) Vezir Nizâmü’l-Mülk, sultanın emirlerine yeterince itaat etmiyordu.
193
4)Aşağıdakilerden hangisi Vezir Nizâmü’l-Mülk’ün öldürülmesi olayında zan
altında bulunanlardan biri değildir?
a) Terken Hatun
b) Abbasî Halifesi
c) Sultan Melikşah
d) Hasan Sabbah
e) Batınîler
5)Vezir Nizâmü’l-Mülk’ün öldürülmesi üzerine yerine …………………….. vezirlik
makamına getirilmiştir.
Cümlesinde boş bırakılan yeri aşağıdaki şıklardan hangisi doğru olarak
tamamlamaktadır?
a) Amîdü’l-Mülk
b) Cemâlü’l-Mülk
c) Ziyâü’l-Mülk
d) Tâcü’l-Mülk
e) Fahrü’l-Mülk
6) Sultan Melikşâh Hristiyanlara ve Musevîlere karşı da çok iyi davranmıştı. Nitekim
Ani Ermeni başpiskoposu Barseg bir heyetle şikâyet ve durumlarını anlatmak maksadıyla
Isfahan'a sultanın huzuruna gitti. Melikşâh bu Ermeni heyetini çok iyi karşıladı, ''Bütün kilise,
manastır ve rahiplerin vergi dışı tutulmaları'' hakkında bir ferman verdi.
Yukarıda verilen bilgiye bakılarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Sultan Melikşah halkına karşı hoşgörülü bir hükümdardı.
b) Sultan Melikşah dinî kurumlara imtiyaz tanımıştır.
c) Sultan Melikşah teb’asına karşı din ayrımı yaparak muamelede bulunmamıştır.
d) Sultan Melikşah, şikayetleri dikkate almaktadır.
e) Sultan Melikşah yalnız Hristiyan ve Musevîlere iyi davranmıştır.
194
7) Selçuklu Devleti’nde kudretli ve başarılı bir vezir olduğunu gösteren Nizâmül–
Mülk, devlet idaresinde kendi görüşlerini belirten ……………………. adlı bir de Farsça eser
kaleme almıştır.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gerek kelime aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) İcazetnâme
b) Selçuknâme
c) Siyasetnâme
d) Vekayinâme
e) Fetihnâme
8) ……………………, gizli olarak yürüttüğü Batınî faaliyeti neticesi Sultan
Melikşâh'a tâbi ve Kazvin yakınlarında el–Burz dağları üzerinde kurulmuş olan Alamut
Kalesi'ni ele geçirerek burada 4 Eylül 1090 tarihinde Nizârî–İsmâilî Devleti’ni kurdu.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gerek kelime aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) İbn Mülcem
b) Mustansır
c) Karmat
d) Hasan Sabbah
e) İmâm Cafer
9) Selçuklular Yemen ve Aden’i aşağıdaki isimleri verilen hükümdarlardan
hangisinin zamanında ele geçirdi?
a) Alp Arslan
b) Melikşah
c) Sencer
d) Tuğrul Bey
e) Çağrı Bey
195
10)Sultan Melikşah, aşağıdakilerden hangisi üzerine bir askerî sefer
düzenlemiştir?
a) Batı Karahanlılar
b) Bizans Devleti
c) Kirman Selçukluları
d) Büveyhîler
e) Samanîler
Cevap Anahtarı
1e 2e 3e 4b 5d 6e 7c 8d 9b 10a
196
KAYNAKÇA
Ahmed b. Mahmûd, Selçuknâme, (haz. E. Merçil), İstanbul 2011.
Ebu’l-Ferec, (İbnü’l-İbrî, Bar Hebraeus), Abû'l Farac Tarihi, (çev. Ö. R. Doğrul),
Ankara 1987, I-II.
İbnü’l-Âdim, Büğyetü’t-taleb fî tarihi Haleb, (nşr. Ali Sevim), Bugyat At Talab Fî
Târîh Halab, Selçuklular İle İlgili Haltercümeleri, Ankara 1976.
İbnü’l– Ezrak, Târîhu’l–Fârıkî (Tarihu Meyyâfârıkîn ve Âmid), nşr. Bedevî
Abdüllatif Avad, Kahire 1959.
İbnü’l– Cevzî, el–Muntazam fî târîhi’l–mülûk ve’l–ümem, VIII–IX, Haydarabad 1359.
İbn Kesîr, el–Bidâye ve’n–nihâye, Mısır 1351/1932, XII.
Hizmetli, Sabri, “Karmatîler”, DİA., XXIV, 510-514.
Kafesoğlu, İbrahim, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu,
İstanbul 1953.
_________, Büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Melikşah, İstanbul 1973.
Kara, Seyfullah, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, İstanbul 2007.
Lewis, Bernard Haşîşîler, (çev. Kemal Sarısözen), İstanbul 2007.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
Özaydın, Abdülkerim, “Hasan Sabbâh”, DİA., XVI, 347–350.
___________, “Alamut Kalesi”, Türk Kültürü Aylık Dergi, sy. 281, Ankara 1986, s.
585–588.
___________, “Alamut”, DİA., II, 336–337.
___________, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485–498 / 1092–1104),
İstanbul 2001.
___________, “Tâcülmülk”, DİA., XXXIX, 359-360
Sevim, Ali, "Sultan Melikşah Devrinde Ahsa ve Bahreyn Karmatileri'ne Karşı
Selçuklu Seferleri", Belleten, sy. 94, (Ankara 1960), s. 209-232.
Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi–Nâmesi (952–1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli
(1136–1162), (trc. Hrand D. Andreasyan), Ankara 1987.
197
Vardan, Cihan Tarihi, (trc. Hrant D. Andreasyan), “Türk Fütuhatı Tarihi”, Tarih
Semineri Dergisi, İstanbul 1937, I / 2.
198
8. SULTAN MELİKŞAH’IN ÖLÜMÜ SONRASINDA MEYDANA
GELEN TAHT MÜCADELELERİ VE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN
FETRET DEVRİ
199
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
8. Sultan Melikşah’ın Ölümü Sonrasında Meydana Gelen Taht Mücadeleleri ve
Selçuklu Devleti’nin Fetret Devri
8.1. Sultan Berkyaruk-Arslan Argun Mücadelesi
200
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sultan Melikşâh’ın ölümünden sonra yaşanan taht kavgalarının ne gibi etkileri
olmuştur?
2) Sultan Melikşâh’ın eşi Terken Hatun’un taht kavgaları içindeki rolü nedir?
3) Melikşâh’ın ölümünden sonra İslâm dünyasını etkileyen en önemli olay hangisidir?
201
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
8.1.Sultan Berkyaruk-Arslan
Argun Mücadelesi
Berkyaruk’un amcası Arslan
Argun ile taht mücadelesi ve
Selçuklu devletinde yarattığı
etkilerin anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
202
Anahtar Kavramlar
Terken Hatun, Taht Kavgaları, Sultan Berkyaruk, Tutuş, Muhammed Tapar
203
Giriş
Sultan Melikşâh’ın anlaşılmaz bir şekilde ölümünden sonra Selçuklu devleti bir dizi
taht kavgasıyla iç bünyesinde sarsıntı yaşadı. Terken Hatun eşi Melikşâh’ın ardından devletin
hazinesini ele geçirmiş, oğlu Mahmud’u sultan ilan ettirmeye çalışıyordu. Abbasîler ise bu
dönemde duruma göre hareket etmiş, her bir taht namzeti güçlendiğinde onların
hükümdarlığını tanımıştı.
204
8. SULTAN MELİKŞAH’IN ÖLÜMÜ SONRASINDA MEYDANA
GELEN TAHT MÜCADELELERİ VE SELÇUKLU DEVLETİNİN
FETRET DEVRİ
Sultan Melikşâh'ın ölümü ile Büyük Selçuklu Devleti'nde bir duraklama devrinin
başladığına tanık oluyoruz. Bunun başlıca sebebi, içinde birkaç taht iddiacısının yer aldığı
saltanat mücadelesiydi.
Terken Hâtun eşinin ölümünden altı gün sonra (25 Kasım 1092) küçük yaştaki oğlu
Mahmûd'u “Nâsırü’d–dünya ve’d–dîn” lakabıyla sultan ilan ettirdi. Kendine taraftar bulmak
ve bu saltanatı garanti altına almak için, ordu mensuplarına milyonlarca altın dinar dağıttı.
Sonra da Emîr Kürboğa'yı 239 Isfahan'da bulunan Veliaht Berkyaruk'u yakalamak için
gönderdi. Kürboğa veliahtı tutukladıysa da Nizâmü’l–Mülk taraftarları, bu sırada 14 yaşında
olan Berkyaruk'u Rey şehrine kaçırarak ''sultan'' ilân ettiler.
Selçuklu tahtını ele geçirmek isteyen iki taraf arasında 17 Ocak 1093 günü Bürûcird'de
şiddetli bir savaş oldu. Terken Hâtun'un ordusundan bazı emîr ve askerlerin Berkyaruk'un
tarafına geçmesi, Berkyaruk'un savaşı kazanmasını sağladı. 240 Ayrıca ele geçirilen Vezîr
Tâcü’l–Mülk'de intikam ateşi ile yanan Nizâmü’l–Mülk tarfatarlarınca öldürüldü. Berkyaruk,
Terken Hâtun’u Isfahan’da kuşattı. Terken Hâtûn Berkyaruk’a Sultan Melikşâh’ın
hazinesinden 500.000 dinar vermek suretiyle anlaşmak zorunda kaldı. Buna göre Isfahan ve
Fars Eyaletleri Terken Hâtûn ve oğlu Mahmûd’a diğer eyaletler de Berkyaruk’un idaresinde
olacaktı.241
Ancak ihtiraslarından vazgeçmek istemeyen Terken Hâtun evlenme vaadiyle ikna
ettiği Berkyaruk'un dayısı ve Azerbaycan Vâlisi İsmâil b. Yâkutî'yi Berkyaruk aleyhine
isyana teşvik etti. İsmail Şubat 1093’te Kerec'de yapılan savaşta Berkyaruk'a yenildi ve
Isfahan'da bulunan Terken Hâtun'un yanına gitti. Buradaki emîrler ile anlaşamayan İsmail'in
bu kez yeğeni Berkyaruk'a sığınmak zorunda kaldığını görüyoruz. Ancak o, Beryaruk’u
öldürüp saltanatı ele geçirmek niyetindeydi. Bu düşüncesini emîrlerle paylaşınca hemen
öldürüldü (Ağustos –Eylül 1093).
Terken Hâtun da bu arada kendine yeni müttefikler aramaya başladı. Nitekim o Büyük
Selçuklu Devleti tahtının en güçlü adaylarından biri olan Suriye Meliki Tutuş ile işbirliği
yapmak amacıyla Isfahan’dan yola çıktı. Fakat yolda hastalanarak geri dönmek zorunda kaldı.
Tutuş, Melikşâh'ın ölümünü haber aldığı zaman sultanlığını ilân etmiş (Şubat 1093),
el–Cezire ve Diyarbekir taraflarını hâkimiyeti altına almıştı. Tutuş, Urfa valisi Bozan, Haleb
valisi Aksungur242 ve Antakya valisi Yağısıyan ile anlaşarak Azerbaycan'a doğru ilerledi.
Ancak Aksungur ve Bozan, Tutuş'dan ayrılarak, durumunun kuvvetlendiğini haber aldıkları
239 Emîr Kürboğa hakkında bilgi için bk. A. Özaydın, “Büyük Selçuklu Emîri Kürboğa”, İÜEF. Tarih
Dergisi, (İstanbul 2000), sy. 36, s. 405-422. 240 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 19. 241 Özaydın, age., s. 19 vd. 242 Hakkında bilgi için bk. Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları, s. 72-97.
205
Berkyaruk tarafına geçtiler. Zaten bu iki emîr başından beri Berkyaruk’un saltanatını
istiyorlardı; ancak Melik Tutuş’tan çekindikleri için onun saflarına katılmak zorunda
kalmışlardı. Tutuş, bu emîrlerin ayrılmasıyla, kuvvetinden çok şey kaybettiğinden Suriye'ye
geri çekilmeğe mecbur oldu (Kasım/Aralık 1093). Berkyaruk ise, bu sırada Bağdat'a girmiş ve
adına hutbe okutmuştu (Ocak–Şubat 1094).
Tutuş bir ordu toplayarak tekrar harekete geçti ve önce Berkyaruk tarafına geçen
büyük emîrleri cezalandırmak istedi. Aksungur ve Bozan'a hücum ederek onları mağlup
ederek ortadan kaldırdı (1094)243. Sonra Ahlat üzerinden Azerbaycan'a giderek bu bölgeyi
hâkimiyeti altına aldı ve ardından Hemedan'a doğru yürüdü. Terken Hâtun'un onunla birleşme
teşebbüsü hastalığı sebebiyle gerçekleşemedi ve Selçuklu Devleti'nin yönetimini ele
geçirmeye çalışan bu ihtiraslı hâtun arzu ettiğine kavuşamadan Isfahan'da öldü (Eylül–Ekim
1094).
Nusaybin yöresinde bulunan Berkyaruk, Tutuş'un ilerlediğini duyunca süratle
Isfahan'a yürüdü. Berkyaruk'un yanında bin kişilik bir kuvvet bulunuyordu ve Tutuş'un
ordusuna çok yaklaşmıştı. Bu durumu öğrenen Tutuş'un gönderdiği bir miktar asker,
Berkyaruk'u ve yanındaki kuvveti mağlup etti. Bu bozgun haberi Abbasî Halifesi Mustazhir
Billâh'ın Bağdat'ta Tutuş adına hutbe okutmasına yol açtı. Berkyaruk ise Isfahan'a gitti ve bu
şehirde kardeşi Mahmud'un emîrleri tarafından tutuklandı, sonra da gözlerine mil çekilmek
istendi.
Ancak bu kez talihin Berkyaruk'a güldüğünü görüyoruz. Mahmud'un çiçek hastalığına
yakalanarak ölmesi (Ekim/Kasım 1094) ve Isfahan'da gömülmesi, emîrlerin Berkyaruk'u
sultan tanımasına sebep oldu. Berkyaruk da çiçek hastalığına yakalandı ise de iyileşti, sonra
da Tutuş'a karşı harekete geçti. İki taraf arasında kesin savaş Rey'den 60–70 km. uzaklıktaki
Daşilu (Taşlı) köyü yakınındaki bir düzlükte 26 Şubat 1095 günü oldu.244
Berkyaruk'un emrinde 30.000, Tutuş'un ordusunda da 15.000 asker vardı. Savaş
sırasında daha önceki kötü davranışları sebebiyle Tutuş'a kırgın olan emîrler ve askerlerden
bir kısmı Berkyaruk tarafına geçtiler. Bunda Berkyaruk'un ordusunda bulunan Melikşâh'ın
sancağının açılması da etkili olmuştu. 245 Tutuş cesurca çarpışmasına rağmen kendini
kurtaramadı ve savaş sırasında öldürüldü.246 Onun sultanlığı kaybetmesinde en büyük etken
beraberinde bulunan kumandanlara ve ele geçirdiği şehirlerde halka karşı zulme kadar varan
sert hareket ve davranışlarda bulunması olmuştu.
Tutuş'un ölümünden sonra Suriye Selçukluları bir süre daha varlıklarını sürdürdüler.
Berkyaruk Selçuklu ailesinin bu kolunu tanımak zorunda kaldı. Ancak Suriye Selçukluları
Tutuş'un oğullarından Rıdvan'ın Haleb'de, Dukak'ın da Dımaşk'da hükümranlıklarını ilân
243 Hüseynî, Ahbâr, s. 52-53; Bündârî, s. 85. Geniş bilgi için bk. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 35-40. 244 Hüseynî, Ahbâr, s. 53. Krş. Sevim, Suriye, s. 155. 245 Mateos, s. 183; İbnü’l-Cevzî, IX, 85; İbnü’l-Esîr, X, 245. Krş. Özaydın, age., s. 44. 246 Bündârî, s. 86. Melik Tâcüddevle Tutuş’un saltanat mücadelesi hakkında ayrıntılı bilgi için bk.
Sevim, Suriye, s. 137-160.
206
etmeleri ile iki melikliğe ayrılmış oldu.247 Dımaşk Selçuklu Melikliği 1104 yılında sona erdi
ve onların yerini Atabeg Tuğtegin'in kurduğu Dimaşk Atabegleri 248 (veya Böriler ailesi)
aldı.249 Suriye Haleb Melikliği ise, varlığını 1117 yılına kadar sürdürdü ve bu tarihte Haleb’in
idaresi Artuklular’dan Necmeddîn İlgazi’nin eline geçti.
8.1. Sultan Berkyaruk – Arslan Argun Mücadelesi
Berkyaruk batıda Mahmûd ve Tutuş ile taht mücadelesini sürdürürken, doğuda bir
diğer Selçuklu hanedan azası Sultan Alp Arslan'ın oğlu Arslan Argun bağımsızlığını ilân
ediyordu. Arslan Argun önce Nişâbur'a hâkim olmak istedi ise de şehir halkının mukavemeti
onu buradan uzaklaşmağa zorladı. Bu başarısızlığa rağmen o, Merv'e yürüdü. Merv şahnesi
Emîr Kodan şehri ona teslim ederek askerleri ile emrine girdi.
Arslan Argun daha sonra Belh, Tırmiz ve Nişâbur gibi şehirleri alarak nüfuz alanını
genişletti. Buna rağmen Sultan Berkyaruk'dan çekiniyordu. Bu sebeple Berkyaruk'a bir
mektup yazarak Horasan’ın kendisine iktâ edilmesi şartıyla onun hâkimiyetini tanıyacağını ve
hükümdarlık için mücadeleye girmeyeceğini bildirdi. Berkyaruk batıdaki taht mücadelesi
nedeniyle bu mektuba olumlu ya da olumsuz bir cevap vermedi.
Berkyaruk batıda kendisine rakip olanları ortadan kaldırdıktan ve Selçuklu tahtında
durumunu kuvvetlendirdikten sonra Arslan Argun sorununu sonuçlandırmaya karar verdi. Bu
maksatla da diğer amcası Böri–Pars'ı Arslan Argun üzerine gönderdi. Böri–Pars önce başarı
kazandıysa da sonra Herat civarındaki savaşı kaybetti ve Arslan Argun'un eline esir düştü.
Arslan Argun bir yıl sonra Böri–Pars'ı yayının kirişi ile boğdurdu (1095).
Sultan Berkyaruk Arslan Argun'un daha fazla kuvvetlenmesini önlemek için harekete
geçti. Kardeşi Sencer ile Atabeg Kumaç'ı öncü olarak gönderdi. Kendisi de yavaş yavaş onları
izledi. Bu sırada Arslan Argun bir kölesi tarafından hançerlenerek öldürüldü (3 Şubat 1097).
Arslan Argun'un adamları yedi yaşındaki oğlunu onun yerine geçirdiler ve Sultan Berkyaruk'u
karşılayarak aman dilediler. Sultan Berkyaruk bu çocuğa Rey ve Hemedan nâhiyelerinden
iktâlar verdi, kardeşi Sencer'i de Horasan meliki tayin etti.250
247 Suriye Selçuklu Melikliği hakkında geniş bilgi için bk. Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları
Tarihi, Ankara 1983. 248 Hakkında Geniş bilgi için bk. Coşkun Alptekin, Dimaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), İstanbul 1985. 249 Merçil, age., s. 85-87. 250 Ozaydın, Sultan Berkyaruk, s. 47-51.
207
Uygulamalar
-“Emîr”, “melîk” ve “İkta” ne demektir? Araştırınız.
208
Uygulama Soruları
1) Terken Hatun oğlu şehzade Mahmud’u tahta çıkarmak için ne gibi faaliyetlerde
bulunmuştur?
2) Sultan Berkyaruk- Arslan Argun mücadelesi hakkında bilgi veriniz.
209
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Melikşâh’ın ardından yaşanan taht kavgalarının Selçuklu Devleti içinde yarattığı
olumsuz etkilerin anlaşılması ve Selçuklu tahtı için yapılan mücadelede hangi unsurların etkili
olduğunun belirlenmesi.
210
Bölüm Soruları
1) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Melikşah’ın ölümü sonrasında saltanat
mücadelesinde bulunan bir Selçuklu meliki değildir?
a) Mahmud
b) Berkyaruk
c) Tutuş
d) Tekiş
e) İsmail
2) Terken Hatun aşağıdakilerden hangisi adına saltanat mücadelesinde bulundu?
a) Mahmud
b) Berkyaruk
c) Tutuş
d) Tekiş
e) Ertaş
3) Sultan Melikşah’ın ölümü sonrasında Selçuklu tahtı uğruna pek çok savaş yapıldı.
Sultanı kesin olarak tayin eden savaş, Rey'den 60–70 km. uzaklıktaki Daşilu (Taşlı) köyü
yakınındaki bir düzlükte 26 Şubat 1095 günü oldu.
Bu savaşta Berkyaruk’a karşı aşağıdakilerden hangisi savaştı?
a) Muhammed Tapar
b) Tutuş
c) Terken Hatun
d) İsmail b. Yakuti
e) Mahmud
4) Sultan Berkyaruk Horasan gibi çok önemli bir eyaletin başına aşağıdakilerden
hangisini tayin etti?
a) Muhammed Tapar
b) Arslan Argun
211
c) Tutuş
d) Sencer
e) Mahmud
5) Sultan Alp Arslan'ın oğlu Arslan Argun bağımsızlığını ilân ederek Merv şehrine
hâkim oldu. Arslan Argun daha sonra Belh, Tırmiz ve Nişâbur gibi şehirleri alarak nüfuz
alanını genişletti. Buna rağmen Sultan Berkyaruk'dan çekiniyordu. Bu sebeple Berkyaruk'a
bir mektup yazarak …………………………. ’ın/in kendisine iktâ edilmesi şartıyla onun
hâkimiyetini tanıyacağını ve hükümdarlık için mücadeleye girmeyeceğini bildirdi.
Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yere aşağıda verilen bölgelerden hangisi
getirilmelidir?
a) Hârezm
b) Kirmân
c) Anadolu
d) Horasan
e) Irak
6) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Bekyaruk’ın saltanatına destek verenlerden
biri değildir?
a) Emîr Aksungur
b) Emîr Bozan
c) Tâcü’l-Mülk
d) Nizâmü’l-Mülk
e) Nizâmü’l-Mülk taraftarları
7) Suriye Meliki Tutuş’un ölümünden sonra Suriye Selçuklu Devleti Tutuş'un
oğullarından Rıdvan'ın ………………..'de, Dukak'ın da ……………..'da hükümranlıklarını
ilân etmeleri ile iki melikliğe ayrılmış oldu.
Cümlesinde boş bırakılan yerlere getirilmesi gereken kelimeler aşağıdaki
şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Cend-Semerkant
b) Haleb-Dımaşk
212
c) Haleb-Şam
d) Özkent-Buhara
e) Hârezm-Musul
8)Aşağıdakilerden hangisi Sultan Berkyaruk’a rakip olmamıştır?
a) Arslan Argun
b) Muhammed tapar
c) İsmail el-Yakutî
d) Terken Hatun
e) Bozan
9) Kocası Melikşah’ın ölümünden sonra Terken Hatun’un en büyük arzusu ne
olmuştur?
a) Sultan olmak
b) Oğlu Mahmud adına ülkeyi yönetmek
c) Hükümdar karısı olmak
d) Tutuş’la evlenmek
e) Berkyaruk’u öldürmek
10) Terken Hatun’un Selçuklu tahtını ele geçirme faaliyetlerinin sonuçları
bakımından aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
a) Devlet iyice güçlendi
b) Devlet hazinesine büyük bir darbe oldu
c) Oğlu Mahmud’u hükümdar yaptı
d) Diğer devletlerle olan münasebet gelişti
e) Herkes yaşanan bu olaylardan kendine ders çıkardı
Cevaplar
1d 2a 3b 4d 5d 6c 7b 8e 9b 10b
213
KAYNAKÇA
Bundârî, Zübdetü’n- Nusrâ ve nuhbetü’l- ‛usrâ, ( nşr. M. Th. Houtsma), l’Historire
des Seldjoucides, Leiden 1889,; (trc. Kıvâmeddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları
Tarihi, İstanbul 1943.
Hüseynî, Ahbârü’d-devleti’s-Selçukiyye, (trc: Necati Lugal), Ankara 1943.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, (trc. A. Ağırakça-A. Özaydın), İslâm Tarihi İbnü’l-
Esîr El-Kâmil Fi’t- Tarih Tercümesi, X, İstanbul 1987.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
Özaydın, Abdülkerim, “Büyük Selçuklu Emîri Kürboğa”, İÜEF. Tarih Dergisi,
(İstanbul 2000), sy. 36, s. 405-422.
_________________, Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485–498 / 1092–1104),
İstanbul 2001.
Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi–Nâmesi (952–1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli
(1136–1162), (trc. Hrand D. Andreasyan), Ankara 1987.
214
9. SULTAN BERKYARUK DÖNEMİ (1095-1104)
215
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
9.1. Karahanlılar ve Gazneliler İle İlişkiler
9.2. Kirman Selçuklu Melikliği İle İlişkiler
9.3. Haçlılar İle Mücadeleler
9.4. Bâtınîlerle Yapılan Mücadeleler
9.5. Berkyaruk-Muhammed Tapar Mücadelesi
216
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sultan Berkyaruk döneminde Selçuklular kendilerine bağlı bölgelerde
egemenliklerini devam ettirebildiler mi?
2) Yaşanan taht kavgalarının ekonomik ve sosyal etkileri nelerdir?
217
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
9.1.Karahanlılar ve
Gazneliler İle İlişkiler
Selçuklu ailesi içinde
yaşanan taht kavgası
sırasında Karahanlılar ve
Gaznelilerin sınırlarını
genişletme çabaları
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
9.2.Kirman Selçuklu
Melikliği İle İlişkiler
İran’da kurulan bir diğer
Selçuklu devletiyle Büyük
Selçuklular arasındaki
ilişkilerin anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
9.3. Haçlılar İle Mücadeleler Sultan Berkyaruk
döneminde İslam dünyasını
tehdit eden Haçlı seferlerinin
başlaması ve Selçuklulara
etkilerinin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
9.4.Bâtınîlerle Yapılan
Mücadeleler
Bâtınîlerin Selçuklu
ülkesinde gerçekleştirdiği
yıkıcı etkilere son verilmesi
için ne gibi tedbirlerin
alındığının belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
9.5.Berkyaruk-Muhammed
Tapar Mücadelesi
Sultan Berkyaruk’un kardeşi
Muhammed Tapar ile taht
için mücadelesi ve onun
anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
218
Anahtar Kavramlar
Sultan Berkyaruk, Haçlılar, Muhammed Tapar, Bâtınîler
219
Giriş
Sultan Berkyaruk tahta geçtikten sonra taht kavgaları nedeniyle Selçuklu sınırlarını
ihlal eden Karahanlılar ve Gazneliler ile mücadele etti. Ardından İslâm dünyasını tehdit eden
Haçlılar ortaya çıkmış ve Suriye bölgesinde Selçuklular denetimi kaybetmişlerdi. Sultan
Berkyaruk kısa süren iktidarında kardeşi Muhammed Tapar’ın isyanları kendisini meşgul
eden sorunlardan biriydi.
220
9. SULTAN BERKYARUK DÖNEMİ (1095-1104)
9.1. Karahanlılar ve Gazneliler ile İlişkiler
Selçuklu Devleti içinde yaşanan taht kavgalarından yararlanan Karahanlılar
Mâverâünnehr’e egemen olabilmişlerdi. 1095 yılında din adamları tarafından idam edilen
Ahmed Han’ın yerine amcazadesi Mesud b. Muhammed geçmişti. Bu hükümdarın iki yıllık
saltanatının ardından Sultan Berkyaruk, Batı Karahanlılar devletinden üç hükümdarı arka
arkaya tahta çıkarmıştır. Bu hükümdarlardan birincisi Sultan Melikşâh’ın kızı ile evli olan
Süleyman b. Davud'dur. Bu hükümdar kısa bir müddet sonra görevinden azledilmiş (1097) ve
onun yerine Ebu'l–Kasım I. Mahmûd (1097–1099) tahta geçirilmiştir. Sultan Berkyaruk'un
tahta çıkardığı üçüncü hükümdar Harun Han olmuştur.251 Daha sonra Sencer, Mâverâünnehr'i
kendi görüşüne göre teşkilatlandırmaya başlamıştır.
Sultan Berkyaruk 1095-1105
Berkyaruk’un Arslan Argun’un isyanını bastırmaya gittiği sırada Horasan’da Selçuklu
hanedânından olup Sultan Melikşâh’ın amcazadelerinden Emîr–i emîrân Muhammed b.
Süleyman b. Çağrı, Gaznelilerin yardımı ile isyana kalkıştı. Ancak Sencer tarafından mağlup
edilerek gözlerine mil çekildi. Sultan Berkyaruk bu suretle bütün Selçuklu Devleti üzerinde
duruma hâkim olabildi. Ancak bunu, kendisinden önceki hükümdarlar kadar kuvvetle
sağladığı söylenemez. Bu arada kardeşi Muhammed Tapar'a da Gence ve çevresinin idaresini
bağışlamıştı.
251 Özaydın, age., s. 120.
221
9.2. Kirman Selçuklu Melikliği ile İlişkiler
Öte taraftan, Kirman Selçuklu Meliki Turanşâh'ın ölümünden sonra oğlu İran-şâh,
Kirman Selçukluları tahtına oturmuştu (5 Kasım 1097). Melik Turanşâh'ın ölümünden sonra
Şebânkâre büyükleri Fars bölgesinde ayrı ayrı yerlerde hâkimiyet kurmuşlardı. Sultan
Berkyaruk taht değişikliğinden de yararlanarak Emîr Üner'i252 Fars valisi tayin etmiş ve bu
bölgede tekrar Selçuklu hâkimiyetini sağlamak istemişti. Şebânkâre büyükleri Emîr Üner'in
büyük bir orduyla Fars'a geldiğini öğrendikleri zaman, Melik İran-şâh'dan yardım istediler.
Melik İran-şâh Kirmân'dan Fars'a geldi ve Şebânkâreliler'in yardımı ile Emîr Üner'i mağlûp
etti. Emîr Üner Isfahan'a kaçmak zorunda kaldı (492/1098–99).
9.3. Haçlılar ile Mücadeleler
Sultan Berkyaruk devrinin önemli olaylarından birisi de Avrupa'dan Haçlılar'ın
gelişiydi. I. Haçlı ordusu Antakya'ya kadar ilerlemiş ve Yağısıyan idaresindeki bu şehri
kuşatmıştı (21 Ekim 1097). Yağısıyan ilk tedbir olarak kendisine yardım edecek müttefikler
aradı. Ona yardım vaad edenler arasında Dımaşk Meliki Dukak ve Musul hâkimi Kürboğa
bulunuyordu. Kürboğa bu sırada el–Cezire’nin en güçlü emîriydi ve Berkyaruk'un
emrindeydi. Muhtemelen Kürboğa, Sultan Berkyaruk’un emriyle Haçlılar üzerine bir seferle
görevlendirmişti.
Kürboğa'nın ordusu kendi birliklerinin yanısıra Artukoğulları'nın ve bazı Arap
emîrlerinin askerlerinden oluşuyordu. Ancak Antakya üzerine Yağısıyan’a yardıma giden bu
ordu Kürboğa’nın kararıyla daha önceden Haçlılar'ın eline geçmiş olan Urfa'yı üç hafta
boyunca kuşattı (4–25 Mayıs 1098). Buna rağmen bir sonuç alınamadı. Bu olay Haçlılar'ın
işine yaradı. Nitekim bir Ermeni dönmesi Fîrûz'un ihaneti Haçlılara Antakya şehrini ele
geçirme fırsatı vermişti. 3 Haziran 1098 sabahı şehre tamamem hâkim oldular ve çok büyük
bir katliam yaparak bütün Müslümanları öldürdüler. Şehrin valisi Yağısıyan da kaçarken
yolda Ermeniler tarafından öldürüldü.253
Haçlılar'ın şehri ele geçirmesinden birkaç gün sonra 7 Haziran'da Kürboğa
idaresindeki Selçuklu ordusu Antakya önüne gelerek ordugâh kurdu. Kürboğa'nın emrindeki
Büyük Selçuklu ordusu Suriye Selçuklu melikleri ve Arap emîrlerinin geçimsizliği ve
birbirlerine güvensizlikleri yüzünden Antakya önünde Haçlılara mağlûp oldu (28 Haziran
1098).
Bu mağlûbiyette Kürboğa'nın bir meydan savaşı için düşmanlarının şehrinden
çıkmasına müsaade etmesi, aşırı kibir ve gurur içinde herkesi küçümsemesi de önemli rol
oynamıştı. Ordusu dağılan Kürboğa Musul'a çekildi. Haçlılar ise, bu bozgundan ve
Müslümanlar arasındaki çekişmelerden yararlanarak Kudüs'e kadar ilerlediler ve bu şehri de
252 Hakkında bilgi için bk. Ali Öngül,”Emîr Üner”, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Armağanı, İstanbul
1995, 413-417. 253 Özaydın, age., s. 97-99.
222
işgal ettiler (15 Temmuz 1099).254
Kürboğa’nın Antakya’yı Kuşatması
9.4. Bâtınîlerle Yapılan Mücadeleler
Sultan Berkyaruk Haziran 1101 (Şaban 494) tarihinde Bâtınîlere karşı karekete geçti.
Bizzat sultanın da katıldığı bir süvâri birliği Bâtınîlerden 300 kişiyi katletti. Bu grubun lideri
olduğu söylenen Emîr Muhammed Düşmenziyâr da yakalanarak öldürüldü. Bâtınîlerin malları
ve ağırlıkları yağmalandı.255
Emîr Bozkuş 1101 (497) yılında büyük bir ordu ile İsmâilîlerin yaşadığı Kûhistan’a
doğru hareket etti. Şehri tahrib ve yağma etti ve çok sayıda Bâtınî’yi de öldürttü. Daha sonra
da Tabes Kalesini kuşatarak surlarını yıktı. Bozkuş, tam kaleyi ele geçirmek üzereyken,
Bâtınîlerin çok büyük bir meblağda teklif ettikleri rüşveti alıp kuşatmayı kaldırdı ve geri
döndü.256
254 Merçil, age., s. 88-91. Bu konu hakkında geniş bilgi için bk. Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, İstanbul
1997, s. 38-60. 255 A. Özaydın, “Sultan Berkyaruk Devrinde (1092-1104) Bâtınîlerle Yapılan Mücadeleler”, Prof. Dr.
Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995, s. 182. 256 Özaydın, agm., s. 183.
223
Alamut Kalesi’nin tepe noktasındaki kalıntıları
Emîr Çavlı 1101 (494) yılında Fars ve Huzistan bölgelerinde 300 kadar Bâtınî liderini
kılıçtan geçirdi. Bundan sonra 1103-1104 (497) yılında Emîr Bozkuş, Bâtınîlerin elindeki
Tabes Kalesini ikinci bir sefer düzenledi. Kaleyi ve çevredeki köyleri tahrip edip Bâtınîlerin
bir kısmını öldürdü, bir kısmını da esir etti. Fakat daha sonra Horasan Meliki Sencer’in bu
Bâtınîlere emân vermesi üzerine geri döndü.257
9.5. Berkyaruk – Muhammed Tapar Mücadelesi
Sultan Berkyaruk'un iç isyanları bastırmasından uzun bir süre geçmemişti ki, kardeşi
Gence Meliki Muhammed Tapar, Nizâmül–Mülk'ün ihtiraslı ve kudretli oğlu Müeyyidül–
Mülk'ün yanına gelmesinden ve onu vezir tayin etmesinden sonra adı geçen vezîrin
kışkırtmaları sonucu Berkyaruk’a karşı isyan etti. Melik Muhammed önce Azerbaycan'ı
zaptederek Rey civarına kadar ilerledi ve bu şehre girmeye muvaffak oldu (20 Eylül 1099).
Berkyaruk, Muhammed'e karşı koyamayacağını anlayınca önce Isfahan'a gitmiş, oradan da
Huzistan'a çekilmişti.
Bu sırada Berkyaruk'un annesi Zübeyde Hâtûn, Muhammed Tapar’ın Vezîri
Müeyyidül–Mülk tarafından boğdurulmuştu.258 Bu olaydan sonra Muhammed Tapar'ın itibarı
artmış, Selçuklu Devleti'nin büyük emîrleri arasında yer alan Bağdat şahnesi Gevherâyin,
Musul hâkimi Kürboğa ve Cezîretü İbn Ömer hâkimi Çökürmüş de onun safına katılmışlardı.
257 Özaydın, agm., s. 184. 258 Bündârî, s. 88.
224
Muhammed Tapar Gevherâyin'i Bağdat'a göndererek hutbenin kendi adına okunmasını
istedi. Halife Mustazhir–Billâh 4 Kasım 1099 tarihinde Bağdat'ta Muhammed Tapar adına
hutbe okutarak ona ''Gıyâsü'd–Dünyâ ve'd–Dîn'' (Dünyanın ve dinin yardımcısı) lâkabını
verdi ve onun sultanlığını onaylamış oldu.
Berkyaruk’un Altın Sikkesi
Kaynak: http://www.coinarchives.com/w/results.php?results=100&search=islam
Berkyaruk ise kuvvet toplamak üzere Bağdat'a geliyor ve Irak emîrlerinin kendi
tarafına geçmesiyle umduğu yardımı buluyordu. Ayrıca o, bu şehirde hutbeyi tekrar kendi
adına okutmaya muvaffak olmuştu (31 Aralık 1099). Berkyaruk daha sonra kardeşi ile
mücadele için Bağdat'tan ayrıldı (17 Nisan 1100). Bu arada Kürboğa, Çökürmüş ve
Gevherâyin Berkyaruk tarafına geçmişlerdi.
İki taraf arasında Hemedan yakınında yapılan ilk savaşı Berkyaruk kaybetti (15 Mayıs
1100). Berkyaruk yanında bulunan 50 kişi ile savaş meydanından kaçarak yardım bulmak
amacıyla Horasan'a gitti. Berkyaruk’un yenilgiye uğraması sonucunda Bağdat'ta hutbe
Muhammed Tapar adına okundu (25 Mayıs 1100).
Bu sırada Horasan hâkimiyeti için Melik Sencer ile bozuşan Taberistan ve Cürcan
emîri Emîr–i Dâd Habeşî b. Altuntak Berkyaruk'u yardıma çağırmıştı. Ancak Berkyaruk
Habeşî ile birleşmesine rağmen Horasan'da umduğunu bulamadı. Öz kardeşi Muhammed'i
tercih eden Horasan Meliki Sencer, Berkyaruk ile mücadeleye girişmiş ve yapılan savaşta
Berkyaruk’u mağlup etmişti. Onun yanında sadece 17 kişi kalmıştı. Eğer kısa sürede bir
şeyler yapmazsa sultanlık tamamen elinden kayıp gidecekti.
Berkyaruk, tekrar Huzistan'a geldi ve burada kendisine gerekli takviye kuvvetlerini
temin etmeyi başardı. Fars hâkimi Çavlı Sakavu, Porsuk'un oğulları Zengî ve İlbegi ile Ayaz
gibi büyük emîrler onunla birleştiler.259
259 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 65.
225
Elburz Dağları’ndaki önemli İsmailî (Haşhaşî) Kalesi Lembeser
Muhammed Tapar yanındaki kuvvetlerin Berkyaruk tarafına geçmesinden korkuyor,
bunun için de bir an önce savaşmak istiyordu. Nihayet iki taraf Hemedan civarında tekrar
karşılaştı (5 Nisan 1101). Bu savaşta bozguna uğrayan Muhammed Tapar Horasan'a kardeşi
Sencer'in yanına gitti. Fakat onun vezîri Müeyyidül–Mülk, Berkyaruk'un eline esir düşmüştü.
Berkyaruk annesinin intikamını almak için bu vezîri kendi eliyle öldürdü.260 Elde ettiği zafer
sayesinde artık 100.000 kişilik bir kuvvete sahipti. Herhalde mağlubiyet sonrasında
Muhammed Tapar'ın askerleri de onun tarafına geçmişti.
Berkyaruk daha sonra Bağdat'a geldi (13 Eylül 1101). Ancak o, elindeki bu büyük
kuvvetten gereği gibi istifade edemedi ve belki de mâli güçlükler yüzünden ordusundan
ayrılmalar başladı. Bu sırada Bağdat'ta hutbe Berkyaruk adına okundu. Halife Mustazhir–
Billâh ise, Bağdat'a hangi hükümdar gelse onun adına hutbe okutuyor böylece tarafsız bir
tutum içindeymiş gibi görünmeye çalışıyordu. Fakat halifenin bu tavrı ortalığın daha çok
karışmasına sebep oluyordu.
Diğer taraftan Muhammed Tapar ve Sencer güçlü bir ordu ile Bağdat'a doğru
yürüdüler. Onların yaklaştığını duyan ve bu sırada hasta olan Berkyaruk, Bağdat'ı terk
etmekten başka çare bulamadı. Muhammed ile Sencer onun ayrılmasından sonra Bağdat'a
girdiler (23 Ekim 1101). Hutbe bu kez Muhammed Tapar adına okundu.
İki kardeşin orduları Nihavend civarında bulunan Rûzrâver'de tekrar karşılaştılar.
260 Bündârî, s. 89. Krş. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 66-67.
226
Ancak yanlarında çok az kuvvet bulunuyordu ve askerler de devamlı savaşmaktan artık
bıkmışlardı. Ayrıca, rivayete göre, bu buhranın bir an önce ortadan kalkmasını isteyen Halife
Mustazhir–Billâh ve âlimlerin aracılığı yeni bir savaşı önledi. Böylece iki kardeş arasında
anlaşma sağlandı (27 Aralık 1101).
Bu anlaşmayla Berkyaruk ''Sultan'', Muhammed Tapar ise ''Melik'' unvanına sahip
olacak, Gence ve çevresi, Azerbaycan, Diyarbekir, el–Cezîre ve Musul Muhammed Tapar’a
ait olacak, kapısında üç vakit nevbet çaldırabilecek, Sultan Berkyaruk'a gerektiğinde askerî
yardımda bulunacak, Sencer ise eskisi gibi Horasan'ı idare edecekti. Geri kalan bütün
bölgelere ise Berkyaruk hâkim olacaktı. Muhammed Tapar, Sultan Berkyaruk'a 1.300.000
dinar vergi ödeyecekti.261
Bu antlaşmanın üzerinden iki–üç ay geçmişti ki Muhammed Tapar'ın kapısı önünde
tekrar beş nevbet çaldırdığı ve sultanlığını ilân ettiğini görüyoruz. Bu durum üzerine Sultan
Berkyaruk derhal Muhammed'in üzerine yürüdü ve Rey'de yapılan savaşı kazandı (Şubat–
Mart 1102). Bu olaydan sonra yanında çok az sayıda taraftarı ile birlikte Muhammed Isfahan'a
kaçtı ve savunma hazırlıklarına başladı. Berkyaruk onu Isfahan'da muhasara ettiyse de bir
başarı sağlayamadı. Muhammed Tapar bir gece Isfahan'dan kaçmaya muvaffak oldu (25 Eylül
1102).262
Öte taraftan Bağdat'ta bu olaya bağlı olarak değişiklikler meydana geldi. Sultan
Berkyaruk Isfahan kuşatmasını kaldırttıktan sonra adamlarından Gümüştegin el–Kayserî’yi
Bağdat'a şahne tayin etti. Bu sırada Muhammed Tapar adına Bağdat şahnesi Artuk'un oğlu
İlgazi idi. İlgazi bu durumda kardeşi Sökmen ve Hille emîri Sadaka'dan yardım alarak
Gümüştegin ile mücadeleye karar verdi. Buna rağmen Gümüştegin 4 Ocak 1103 tarihinde
Bağdat'ta Berkyaruk adına hutbe okuttu. Ancak bu geçici bir süre için olmuş, çok geçmeden
Bağdat'ta okunan hutbelerde sadece Halife Mustazhir'in adı zikredilmişti.
Sadaka'nın emrindeki Araplar'ın Bağdat çevresini yağmalaması durumun tekrar
değişmesine sebep oldu. Gümüştegin 23 Ocak 1103'te Bağdat'tan çekilmek zorunda kalmış ve
bu şehirde hutbe tekrar Muhammed Tapar adına okunmaya başlamıştı. Muhammed Tapar
kendi hâkimiyet bölgesi içindeki Azerbaycan'da yeniden bir ordu topladı.
Berkyaruk–Muhammed Tapar mücadelesinin son savaşı Hoy şehri önünde oldu ve
Berkyaruk’un zaferi ile sonuçlandı (19 Şubat 1103).263 Bu yenilgiye rağmen Muhammed
Tapar yeni bir savaş için hazırlanıyordu. Ancak Berkyaruk Selçuklu Devleti'nin bu
mücadeleden çok zarar gördüğünü, ülkenin harap olduğunu, hazinenin toplanmayan vergiler
yüzünden boş kaldığını ve çok kardeşkanı akıtıldığını görerek Muhammed Tapar'a anlaşma
teklif etti.
Muhammed Tapar tarafından da kabul edilen bu anlaşmaya göre; Azerbaycan'da
Sefîdrûd nehri iki taraf arasına hudud olmak üzere, Irak–ı Acem ve Irak–ı Arap bölgeleri, yani
261 Özaydın, age., s. 70-73. 262 Özaydın, age., s. 73-75. 263 Özaydın, age., s. 77-78.
227
Cibal, Fars, Rey, Huzistan ve Hemedan ile Bağdat ve civarı Berkyaruk'a ait olacak, Bağdat'ta
hutbe onun adına okunacaktı. Muhammed Tapar da kapısında 5 vakit nevbet çaldıracak,
Azerbaycan, Doğu Anadolu, el–Cezîre ve Musul onun idaresinde olacaktı. Muhammed
Tapar’ın hâkimiyeti altındaki bölgelerde Berkyaruk adına hutbe okunmayacaktı. Horasan
bölgesi ise yine Sencer'in idaresi altında kalıyordu (Ocak 1104). Ancak Sencer de Muhammed
Tapar’ı metbû tanıyacaktı. Berkyaruk’tan sonra Muhammed Tapar sultan olacaktı.264
Hamedan Halısı
18 Şubat 1104 tarihinde hutbenin Bağdat'ta Berkyaruk adına okunması ona bir
üstünlük sağlamıştı ama yapılan antlaşma sonucu Büyük Selçuklu Devleti resmen ikiye
bölünmüş oluyordu. Sencer'in Horasan'daki bağımsız durumu göz önüne alınırsa Selçuklu
Devleti’nin üçe bölündüğünü söylemek mümkündür.
Sultan Berkyaruk'un isyanlardan uzak yaşantısı çok kısa sürdü. Verem hastalığına
yakalanmış olan Berkyaruk sultanlığın tadını çıkaramadan 25 yaşında Bürûcird şehrinde öldü
(22 Aralık 1104) ve Isfahan'da kendisi için cariyesi tarafından yaptırılan türbeye gömüldü.
Berkyaruk'un on iki yıl süren saltanatı daimî bir mücadele içinde geçmiş, kendisine isyan
edenlere binbir zorluk ve tehlikeler içinde hâkimiyetini tanıtmaya muvaffak olmuştur. Fakat
bu saltanat mücadelesi tabiî olarak Selçuklu Devletini sarsmış, bu duraklama devresinde
264 Özaydın, age., s. 78-80.
228
gerek Bâtınîler ve gerekse Haçlılar ile savaş ihmal edilmiştir.265
265 Merçil, age., s. 91-95.
229
Uygulamalar
- Sultan Berkyaruk döneminde yaşanan I. Haçlı Seferi hakkında bilgi toplayınız.
- I. Haçlı Seferi’nin Büyük Selçuklular üzerindeki etkisini araştırınız.
230
Uygulama Soruları
1) Sultan Berkyaruk döneminde Haçlılarla yapılan mücadele hakkında bilgi veriniz.
2)Sultan Berkyaruk döneminde Bâtınîlerle yapılan mücadeleyi anlatınız.
3)Bu dönemde, Karahanlılar ve Gaznelilerle olan ilişkileri değerlendiriniz.
4) Sultan Berkyaruk döneminde yaşanan taht kavgalarının olumsuz etkilerini
araştırınız.
231
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Sultan Berkyaruk Selçuklu tahtına çıktıktan sonra Selçuklulara eski kudretini
kazandırmak için uğraştı. Bu amaçla Karahanlılar ve Gazneliler ile mücadele etti. Haçlıların
Suriye bölgesindeki faaliyetlerine kendisine bağlı yerel hanedanlar ve bizzat görevlendirdiği
emîrlerle engel olmaya çalıştı. Bâtınîlerle mücadeleye devam etti.
232
Bölüm Soruları
1) Sultan Berkyaruk’un saltanatı sırasında meydana gelen en önemli siyasî olay
aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) I.Haçlı Seferi
b) Muhammed Tapar ile giriştiği saltanat mücadelesi
e) Batıniler ile mücadele
d) Terken Hatun ile giriştiği mücadele
e) Sultan I. Kılıç Arslan ile mücadelesi
2) I. Haçlı Seferi sırasında Haçlıların Büyük Selçukluların elinden aldığı iki
önemli şehir hangi şıkta doğru olarak verilmiştir?
a) Bağdad-Isfahan
b) İznik-Eskişehir
c) Urfa-Antakya
d) Antalya-Urfa
e) Antalya-Antakya
3) I. Berkyaruk-Emîr Muhammed Düşmenziyâr’ın öldürülmesi
II. Emîr Bozkuş-Kuhistan’ı yağma ve tahrip etmesi
III. Emîr Bozkuş-Tabes Kalesini kuşatması
IV. Emîr Çavlı-Fars ve Huzistan Bölgelerinde Bâtınîlerle mücadele etti
V. Emîr Anuştegin Şirgîr-Alamut Kale’sini kuşattı.
Yukarıda verilen eşleştirmelerden hangisi Sultan Berkyaruk zamanında
Batınîlere karşı girişilen faaliyetlerden biri değildir?
a) I
b) II
c) III
d) IV
233
e) V
4) Aşağıdakilerden hangisi Melik Muhammed’in Sultan Berkyaruk’a karşı isyan
etmesini sağlamıştır?
a) Ziyâü’l-Mülk
b) Tâcü’l-Mülk
c) Müeyyidi’l-Mülk
d) Fahrü’l-Mülk
e) Amîdü’l-Mülk
5) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Berkyaruk ile Melik Muhammed Tapar
arasında yaşanan taht mücadelelerinin sonuçlarından biri olamaz?
a) Selçuklu Devleti bu mücadeleden çok zarar gördü
b) İkili arasında yapılan son savaşı Sultan Berkyaruk kazandı
c) Çok kardeş kanı aktı
d) Vergiler toplanamadı
e) Sencer Horasan melikliğini kaybetti
6) Berkyaruk’un Arslan Argun’un isyanını bastırmaya gittiği sırada Horasan’da
Selçuklu hanedânı’ndan olup Sultan Melikşâh’ın amcazadelerinden Emîr–i emîrân
Muhammed b. Süleyman b. Çağrı, Gazneliler'in yardımı ile isyana kalkıştı. Ancak Sencer
tarafından mağlup edilerek gözlerine mil çekildi.
Yukarıdaki bilgi dikkatle incelendiğinde Gazneliler ile ilgili olarak ne
söylenilebilir?
a) Çok yardım sever oldukları
b) Berkyaruk’a bağlı oldukları
c) Selçukluları sevdikleri
d) Selçuklulardan nefret ettikleri
e) Selçukluyu zayıflatmak istedikleri
234
7) Birinci Haçlı Seferi sırasında elden çıkan Urfa’yı ve Antakya’yı kuşatan
Selçuklu ordusunun kumandanı aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak
verilmiştir?
a) Kürboğa
b) Afşin
c) Yağısıyan
d) Gümüştegin
e) Bozan
8) Sultan Berkyaruk ile Melik Muhammed mücadelesinde hangi Selçuklu
Hatunu hayatını kaybetmiştir?
a) Selçuka Hatun
b) Terken Hatun
c) Zübeyde Hatun
d) Seferiyye Hatun
e) Hatice Arslan Hatun
9) Sultan Berkyaruk’a karşı savaş açan Melik Muhammed’in amacı aşağıdaki
şıklardan hangisinde doğru olarak gösterilmiştir?
a) Hükümdar olmak
b) Babasının mallarını almak
c) Vali olmak
d) Selçuklu Devleti’ni kurtarmak
e) Bâtınîleri cezalandırmak
10) Horasan Meliki Sencer, Sultan Berkyaruk-Melik Muhammed mücadelesinde
………………………’ın/un tarafını tutmuştur.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken kelime aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Berkyaruk
b) Muhammed Tapar
235
c) Terken Hatun
d) Tutuş
e) Yakuti
Cevaplar
1a 2c 3e 4c 5e 6e 7a 8c 9a 10 b
236
KAYNAKÇA
Bundârî, Zübdetü’n- Nusrâ ve nuhbetü’l- ‛usrâ, (nşr. M. Th. Houtsma), l’Historire
des Seldjoucides, Leiden 1889,; (trc. Kıvâmeddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları
Tarihi, İstanbul 1943.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
Özaydın, Abdülkerim,, Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485–498 / 1092–1104),
İstanbul 2001.
_________________, “Sultan Berkyaruk Devrinde (1092-1104) Bâtınîlerle Yapılan
Mücadeleler”, Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995.
Öngül, Ali, ”Emîr Üner”, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Armağanı, İstanbul 1995,
413-417.
237
10. SULTAN MUHAMMED TAPAR DÖNEMİ (1105-1118)
238
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
10.1.Anadolu'nun Durumu ve Haçlılar İle Mücadele
10.2. Gürcüler İle Mücadele
10.3. Hille Emîri Sadaka'nın Öldürülmesi
10.4. Atabeg Çavlı'nın Fars ve Kirmân'daki Faaliyetleri
10.5. Karahanlılar ve Gazneliler İle İlişkiler
10.6. Bâtınîler İle Mücadele ve Muhammed Tapar'ın Ölümü
239
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sultan Muhammed Tapar döneminde Anadolu’nun durumu nasıldı?
2) Haçlılar ve Bâtınîler ile nasıl mücadele edildi?
3) Sultan Muhammed Tapar döneminde Abbasîler ile ilişkiler nasıldı?
240
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya geliştirileceği
10.1.Anadolu'nun Durumu
ve Haçlılar İle Mücadele
Selçukluların Haçlılarla
mücadelesi ve Anadolu’da
kurulan Türkiye
Selçukluları ile ilişkileri
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
10.2. Gürcüler İle Mücadele Selçuklu taht kavgalarından
yararlanan Gürcülerin
Kafkasya’daki
yayılmalarına engel
olunmaya çalışılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
10.3. Hille Emîri Sadaka'nın
Öldürülmesi
Sultan Muhammed
Tapar’ın kendisine bağlı
vasal beyleriyle ilişkilerinin
incelenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
10.4. Atabeg Çavlı'nın Fars
ve Kirmân'daki Faaliyetleri
Fars ve Kirman bölgesinde
Selçuklu hakimiyetinin
yeniden güçlendirilmesi
faaliyetlerinin anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
10.5. Karahanlılar ve
Gazneliler İle İlişkiler
Selçukluların doğuda sınır
komşusu olan diğer
devletlerle ilişkilerinin
incelenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
10.6. Bâtınîler İle Mücadele
ve Muhammed Tapar'ın
Ölümü
Sultan Muhammed
Tapar’ın Bâtınî tehlikesini
ortadan kaldırma
teşebbüsleri ve sultanın
aniden ölümüyle bu
faaliyetlerin duraksaması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
241
Anahtar Kavramlar
Bâtınîler, Kılıç Arslan, Türkiye Selçukluları, Musul, Atabeg Çavlı, Haçlılar, Gürcüler
242
Giriş
Sultan Muhammed Tapar Selçuklu tahtına çıktıktan sonra Bâtinilerle mücadeleye
devam etti. Haçlıların Suriye bölgesindeki ilerlemelerine engel olmak amacıyla kendisine
bağlı emîrleri bu işle görevlendirdi. Ancak bölge Selçuklu denetiminden çıktığı için Haçlılarla
mücadelede istenen sonuç alınamadı. Karahanlılar ve Gazneliler üzerindeki Selçuklu
üstünlüğü bu dönemde de devam etti.
243
10. SULTAN MUHAMMED TAPAR DÖNEMİ (1105 – 1118)
Musul'u kuşatmakta olan Muhammed Tapar, Berkyaruk'un ölüm haberini alınca derhal
Bağdat'a gitti. Ancak bu sırada Selçuklu emîrlerinden Ayaz Bağdat’ta hutbeyi daha önce
veliaht tayin edilen 5 yaşındaki Melikşah b. Berkyaruk adına okutmuştu. Muhammed önce
yeğeni Melikşah'ın atabeyi Ayaz ile anlaştı ve böylece rakipsiz Büyük Selçuklu Devleti
sultanı oldu (13 Şubat 1105). Daha sonra da kendisine tâbi olan Ayaz'ı öldürttü.
Çok geçmeden diğer bir hanedan azası Böribars'ın oğlu Mengübars, Porsuk oğulları ile
birlikte isyan ederek saltanat davasına girişti. Muhammed Tapar bu isyanı da bastırdıktan
sonra Mengübars ve Porsuk oğullarını Isfahan kalesinde hapsederek (499/ 1105–1106)
Selçuklu Devleti’ne hâkim oldu.266
10.1. Anadolu'nun Durumu ve Haçlılar ile Mücadele
Fars ve Huzistan bölgesinde bağımsız bir şekilde hüküm süren Emîr Çavlı Sakavu267
da Sultan Muhammed Tapar'a biat etmişti. Sultan bu davranışından memnun olarak Musul
bölgesinin idaresini ona verdi (Eylül–Ekim 1106).268 Ancak Musul hâkimi Çökürmüş, bu
tayinden memnun olmayarak karşı koymaya çalıştı. Çavlı, Çökürmüş'ü öldürünce, Musul ileri
gelenleri küçük yaştaki oğlu Zengî'yi onun yerine geçirdiler. Ayrıca Türkiye Selçuklu Sultanı
I. Kılıç Arslan'a haber göndererek Musul'u kendisine teslim edeceklerini bildirdiler. Çavlı ilk
savaşta muvaffak olamadı ve Kılıç Arslan ise Musul'a girdi (22 Mart 1107).
Çavlı daha sonra büyük bir ordu ile harekete geçti. Habur nehri kenarında karşılaşan
iki taraf arasındaki savaş, önceleri Kılıç Arslan'ın lehine ilerlemekteydi. Fakat onun yanındaki
Doğu Anadolu Beyleri'nin Çavlı tarafına geçmesi savaşın kaderini değiştirdi. Kılıç Arslan'ın
ordusu bozguna uğradı. Kendisi ise Habur suyundan karşıya geçmek isterken, üzerindeki
zırhın ağırlığı nehirde boğulmasına sebep oldu (3 Haziran 1107).
Daha sonra Çavlı Musul'u kuşattı. Kılıç Arslan tarafından bu şehirde bırakılan Emîr
Bozmuş ve sultanın eşi Ayşe Hâtun eman talep etti. Çavlı şehre girerek Emîr Bozmuş, Ayşe
Hâtun ve onun küçük oğlu Tuğrul Arslan’ı serbest bıraktı ancak Kılıç Arslan’ın şehirde vekil
olarak bıraktığı 11 yaşındaki oğlu Melikşâh’ı (Şahinşâh) esir ederek Sultan Muhammed
Tapar’a gönderdi.269 Sultan Muhammed Tapar bir müddet sonra Çavlı'nın yine itaatsizlik
göstermesi sebebiyle onun yerine Mevdûd b. Altun Tegin'i yollamıştı (1108). Çavlı ise tekrar
sultanın huzuruna giderek af dilemiş ve bu kez de eski görevi olan Fars valiliğine atanmıştır
(502/ 1108–1109).
266 Özaydın, Muhammed Tapar, s. 40-45. 267 Emîr Çavlı hakkında geniş bilgi için bk. Cihan Piyadeoğlu, "Büyük Selçuklu Devleti Emîri Atabeg
Çavlı Sakavu", TD, sy. 38, İstanbul 2003, s. 37-59. 268 Özaydın, Muhammed Tapar, s. 52. 269 Özaydın, age., s. 63; Muharrem Kesik, Türkiye Selçuklu Devleti Tarihi Sultan I. Mesud Dönemi
(1116 – 1155), Ankara 2003, s. 14.
244
Muhammed Tapar adına darb edilen dinar
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Muhammad_I_(Seljuq_sultan)
Emîr Mevdûd aynı zamanda Haçlılarla mücadele ile de görevlendirilmişti. Daha sonra
Muhammed Tapar Haçlılara karşı cihat açmaları için Ahlatşahlar'ın kurucusu Emîr Sökmen
el–Kutbî ve Emîr Mevdûd'a mektuplar yazmıştı (503/ 1109–1110). Nitekim bu iki emîr
Artuklular'dan Necmeddîn İlgazi ile birleşerek büyük bir ordu ile harekete geçtiler ve
Baudouin de Bourg idaresindeki Urfa'yı kuşattılar (1110). Kuşatma iki ay kadar sürdü, ancak
Kudüs Haçlı kuvvetlerinin Urfa'ya yaklaştığını duyan Emîr Mevdûd, Harran bölgesine
çekilerek, Dımaşk Atabeyi Zahîrüddîn Tuğtegin'in kendisiyle birleşmesini beklemeye başladı.
Haçlılar, Türkler'in bu büyük kuvveti karşısında tuzağa düşmemek için ya da belki de
aralarındaki anlaşmazlıktan dolayı Urfa civarından çekildiler. Mevdûd ve diğer Türk
kuvvetleri, Fırat nehrini geçmekte olan Haçlılara ancak yetişebildiler. Haçlı ordusunun büyük
bir kısmı nehri geçmişti. Türkler geride kalanları kılıçtan geçirdiler ve bütün ağırlıkları
ganimet olarak aldılar.
Diğer taraftan Haçlılar'ın Suriye sahillerinde Müslümanlar'ın elinde bulunan yerlere
şiddetle saldırmaları üzerine Sultan Muhammed Tapar, yeniden bir sefer düzenlenmesi için
Mevdûd'a emir gönderdi. Emîr Mevdûd, Merâga Emîri Ahmedil ve Sökmen el–Kutbî ile
birleşti. Bu orduya İlgazi'nin oğlu Ayaz ile Hemedan emîri Borsuk oğlu Borsuk da
katılmışlardı. Selçuklu ordusu süratle el-Cezîre'den geçerek Tell–Bâşir'i kuşattı (28 Temmuz
1111).
Bir müddet sonra Halep Meliki Rıdvan'ın acele yardım isteyen mektupları ve belki de
Tell–Bâşir hâkimi Joscelin'in Emîr Ahmedil ile anlaşması, bu kuşatmanın kalkmasına sebep
oldu (22 Ağustos 1111). Bu birleşik Selçuklu ordusu Haleb'e doğru yürüdü, ancak Melik
Rıdvan bu çağrısında samimî değildi ve yaklaşan Selçuklu ordusuna Halep kapılarını
kapatmıştı. Mevdûd durumun bu şekle dönüşmesine kızmış ve Halep çevresini yağmalayarak
245
güneye, Şeyzer'e inmişti. Orada kendisiyle Atabeg Tuğtegin de birleşti. Diğer taraftan Haçlı
ordusu da Türklere karşı harekete geçmek için bir araya toplanmaktaydı.
Borsuk hastaydı ve ülkesine dönmek istiyordu. Sökmen el–Kutbî aniden ölmüştü.
Emîr Ahmedil de kuvvetlerini alarak ülkesine gitmişti. İşte bu yüzden Mevdûd’un ordusu
azalmıştı, o da savaşmaktansa yaklaşan kışı da düşünerek, Musul'a çekilmeyi tercih etti. Emîr
Mevdûd, muhtemelen şehir halkından bazı Ermeniler ile anlaşarak 1112 yılında Urfa'yı
kuşatmışsa da bir başarı sağlayamadan Musul'a dönmek zorunda kalmıştı.
Kudüs Haçlı Kralı I. Baudouin (Baldwin) de Boulogne 1113 yılında Tuğtegin'e karşı
harekete geçti. Tuğtegin, Emîr Mevdûd ve Artuklu Ayaz'dan yardım sağladı. Bu birleşik Türk
kuvveti, Kudüs kralının ordusunu Taberiyye yakınında büyük bir mağlûbiyete uğrattı (28
Haziran 1113). Daha sonra Emîr Mevdûd, Tuğtegin ile Şam'a döndü ve bu şehrin Ulu
Câmi'inde kılınan Cuma namazından çıkarken bir Bâtınî fedâîsi tarafından öldürüldü (10
Ekim 1113). Onun ölümü, Haçlılar ile mücadelede, Selçuklular için büyük bir kayıp oldu.
Sultan Muhammed Tapar, Musul'un idaresini Emîr Aksungur el–Porsukî'ye verdi ve
oğlu Mesud’u da kalabalık bir ordu ile onun yanında sefere yolladı. (1114).270 Sultan ayrıca
kendine bağlı emîrlere de haber göndererek Haçlılara karşı girişilen bu cihâd hareketine
katılmalarını ve Aksungur el–Porsukî’nin emrine girmelerini istedi. Aksungur Musul’a
gelince, Selçuklu emîrlerinden İmâdedîn Zengî 271 , Sincâr hâkimi Temirek ve Mardin’e
geldiğinde ise, Artuklu İlgâzi'nin oğlu Ayaz da bu sefere katıldı.
Aksungur emri altında toplanan 15.000 süvari ile Haçlılar'ın hâkimiyetindeki Urfa
şehrini muhasara etti (Mayıs–Haziran 1114). İki aydan fazla süren Urfa muhasarası, Selçuklu
ordusunda yaşanan yiyecek sıkıntısı nedeniyle kaldırıldı.272 Bu sırada şehirdeki Ermeniler,
Haçlılara karşı anlaşmak için Aksungur'a başvurdular. Bu olay Ermeniler ile Haçlılar
arasındaki bir anlaşmazlığın artık açıkça meydana çıktığını gösteriyordu. Ancak Aksungur ile
İlgâzi arasındaki anlaşmazlık yüzünden Ermeniler'in bu müracaatlarından bir netice elde
edilemedi. 273 Ayrıca iki emîr arasında yaşanan sorun büyüyerek tarafları savaş yapma
noktasına getirdi.
Yapılan savaşta İlgazi, Aksungur’u mağlup etti(1114). Aksungur’un elinde tutsak olan
oğlu Ayaz’ı kurtardı ve Sultan Muhammed Tapar’ın oğlu Mesud’u ele geçirdi. Ancak
sultandan çekindiği için onu hemen serbest bıraktı. Durumu haber alan Sultan Muhammed,
İlgazi'ye bir mektup göndererek onu tehdit etti.274 Sultan daha sonra oğlu Mes’ûd'a atabeg
olarak Emîr Cüyûş Bey'i tayin ederken, Haçlılar'la mücadele görevini de Hemedan Vâlisi
Porsuk oğlu Porsuk'a verdi(1115).
270 Özaydın, Muhammed Tapar, s. 126. 271 Musul ve Halep Atabegliği ve Zengîler Hanedânı’nın kurucusu olup 1144 yılında Urfa’yı Haçlıların
elinden alan meşhur Selçuklu atabeğidir. Hakkında geniş bilgi için bk. Coşkun Alptekin, Reign of Zangi,
Erzurum 1978. 272 İbnü’l-Esîr, X, 508; trc., X, 399. 273 Özaydın, age., s. 128. 274 İbnü’l-Esîr, X, 502-504, trc., X, 400 - 401.
246
Haçlılar üzerine bir sefer yapılacağı şayiasının çıkması, İlgâzi ile müttefiki Şam
hâkimi Tuğtekin'i de endişelendirmişti. Onlara Halep hâkimi Hadım Lülü de katıldı. Bu üç
emîr, Selçuklulara karşı Antakya kontu Roger ile anlaştılar. Porsuk emrindeki kuvvetlerle
önce Haleb'e gitmek istedi ise de, bu şehirdeki durumu öğrendiğinde kendisine hareket üssü
olarak Şeyzer'i seçti. Daha sonra Tell–Dânis denilen yerde Haçlılar düzensiz bir şekilde ve
henüz ordugâh kurarken yakaladıkları Selçuklu ordusuna bir baskın yaptılar (Eylül 1115).
Emîr Porsuk ve Temirek'in mukavemetleri sonuç vermedi.275 Mağlup Selçuklu ordusundan
arta kalanlar el-Cezîre'ye çekildiler.
Yenilgi ile biten bu sefer Sultan Muhammed Tapar'ın Suriye'ye müdahale etmek için
yaptığı son girişim oldu. Selçuklu İmparatorluğu'nun bu bölgedeki nüfuzunun kırılması
Yukarı Mezoptamya ve Güneydoğu Anadolu'daki Selçuklu valileri ve Artuklular gibi bazı
Türk hanedanlarının bağımsızlıklarını ilân etmelerine yol açtı.
Öte yandan Haçlıların bölgede kuvvetlenmesi karşısında Tuğtekin, sultana kendini
affettirmenin yollarını aramaya başladı. Atabeg Tuğtekin, Kasım–Aralık 1115 tarihinde
Bağdâd’ta bulunan Sultan Muhammed Tapar’ın huzuruna çıkarak itaatini bildirdi. Sultan,
Tuğtekin’in hareketinden memnun olarak onu affetti ve Suriye'nin idaresini yeniden kendisine
275 Özaydın, age., s. 130-135
247
verdi (1116).276
10.2. Gürcüler'le Mücadele
Selçuklu melikleri arasındaki taht kavgalarından faydalanan Gürcülerin bazı istilâ
girişimleri olmuştu. Gürcü Kralı II. David (1089–1125), Kuzey Kafkasya'daki kısmen
hristiyanlaşmış bir Türk kabilesi olan Kıpçakları davet ederek Gürcistan'a yerleştirmiş ve
onlardan 40.000 kişilik bir ordu oluşturmuştu. Selçukluların zayıf durumundan istifade eden
Gürcü–Kıpçak ordusu harekete geçmiş ve Kafkasya'da yaşayan göçebe Türkmenler bu güçlü
kuvvet karşısında yerlerini terk ederek Anadolu'ya göç etmişlerdi (1110). Sultan Muhammed
Tapar Gence önüne kadar ilerleyen bu Gürcü–Kıpçak ordusu üzerine büyük bir askerî kuvvet
göndererek onları mağlup etti ve ülkelerini zaptettirdi (1110).277
10.3. Hille Emîri Sadaka'nın Öldürülmesi
Hille Emîri Seyfüddevle Sadaka b. Mansûr b. Mezyed, Melik Muhammed ile Sultan
Berkyaruk arasındaki mücadelede Muhammed’in tarafını tutmuş ve bu durumdan
yararlanarak Irak'ın önemli bir kısmı üzerinde hâkimiyet tesis etmişti. Sultan Muhammed
onun gittikçe kuvvetlenmesinden kaygı duymaktaydı. Sadaka, sultandan kaçanları ve gözden
düşenleri de himâye etmekteydi. Atabeg Tuğtekin, Haçlılarla birleştiği için, Filistinli Arap
emîri Fazl'ı kovmuş, bu emîr de Sadaka'ya sığınmıştı. Ona sığınanlardan birisi de Âve hâkimi
Ebû Dulef Surhâb b. Keyhusrev idi. Sadaka onu sultana teslim etmeyi reddetmişti. Bu olay
sultanla Sadaka arasında mevcut anlaşmazlığı iyice açığa çıkarmıştı.
Neticede sultan Bağdat'a hareket etti. Bu şehre girdiği zaman Sadaka'da isyan
belirtileri görüldü. Sadaka'nın yanında, Kürtler, Türkler, Deylemîler ve Araplar'dan meydana
gelen 20.000 kişilik bir kuvvet vardı. Sultanın askerleri Hemedan'a döndüklerinden yanında
çok az sayıda bir kuvvet bulunuyordu. Bu bakımdan Sadaka ile anlaşmak istediyse de
yanındaki emîrler buna razı olmadılar.
Süvarilerin hücumu (Varaka ve Gülşah)
276 Merçil, age., s. 96-100. 277 Merçil, age., s. 100; Özaydın, age., s. 144.
248
Sonunda Sultan Muhammed, Hille'ye yürüdü ve Hille–Vasıt arasındaki Nu'mâniyye
denilen bataklık bir yerde Sadaka ile savaşa başladı. Atların rahat hareket edemediği bu
bataklık bölgede yaya olarak savaşan Selçuklu askerleri Sadaka'nın ordusunu ok yağmuruna
tuttular. Savaşın sonucunda Selçuklu ordusu büyük bir zafer kazandı, kaçmaya çalışan Sadaka
öldürüldü (3–4 Mart 1108).278
10.4. Atabeg Çavlı'nın Fars ve Kirmân'daki Faaliyetleri
Sultan Muhammed Tapar tarafından Fars yönetimine tayin edilen Emîr Çavlı'nın
buradaki Şebânkâreleri itaat altına almak için amansız bir mücadeleye girişmesiyle İran'ın
güneyi yeni olaylara sahne oldu. Ondan kurtulabilen Şebânkâre emîrlerinin sığındıkları yer
Kirmân olmuştu (506/ 1112–1113).
Atabeg Çavlı bir süre sonra Kirmân'a hareket etti. O, Kirmân Selçuklu Meliki
Arslanşah'a bir elçi göndermiş ve Şebânkâre emîrlerinin Sultan Muhammed Tapar'ın teb‘ası
olduğunu, eğer onlar geri verilirse Kirmân'a yürümekten vazgeçeceğini bildirmişti. Melik
Arslanşâh da verdiği cevapta onların kendisine sığındıkları için affedilmesini istedi. Atabeg
Çavlı buna rağmen Kirmân ve Fars hududundaki Furg kalesini muhasara etti. Melik
Arslanşâh altı bin kişilik bir süvari kuvvetini Atabeg Çavlı'nın üzerine gönderdi. Bu Kirmân
ordusu anî bir baskınla Çavlı'yı mağlup etti (1115).
Atabeg Çavlı bu yenilginin intikamını almak için Kirmân üzerine ikinci bir sefer
yapmayı düşünüyordu. Melik Arslanşâh ise, Bağdat'ta bulunan Sultan Muhammed Tapar'a
elçi göndererek, Atabeg Çavlı'nın Kirmân üzerine yapacağı seferin engellenmesini istedi.
Sultan Muhammed Tapar bu isteği kabul etmekle beraber, Atabeg Çavlı'nın da bu hususta
mutlaka rızasının alınmasını ve Furg'un ona tesliminin gerektiğini bildirmişti (1116). Bu
olaydan sonra Atabeg Çavlı öldü. Sultan Muhammed Tapar onun ölümünü haber aldığı
zaman, Melik Arslanşâh'ın Fars'ı ele geçirmesinden korkarak Bağdat'tan Isfahan'a döndü.279
10.5. Karahanlılar ve Gazneliler İle İlişkiler
Melik Sencer, Berkyaruk–Muhammed Tapar mücadelesinde öz kardeşi olan
Muhammed Tapar’ı desteklemiş ve onunla Bağdat’a gelmişti. Sencer’in uzakta
bulunmasından ve taht mücadelelerinden istifade eden Doğu Karahanlı hükümdarı Kadır Han
Cibrail b. Ömer (Harun Tegin), Horasan’a kadar Selçuklu ülkesini ele geçirmeğe çalıştı.
Sencer bunu haber aldığı zaman geri dönmüş ve Tırmiz şehri için Karahanlılar ile yaptığı
savaştan galip çıkmıştı. Cibrail önce esir ve sonra da idam edilmişti (22 Mayıs 1102).
Bundan sonra Sencer Karahanlı ülkesini kendi istediği gibi teşkilâtlandırdı. Sarayında
yetişmiş olan yeğeni II. Muhammed b. Süleyman’ı “Büyük Kağan’’ (Arslan Han) unvanı ile
Semerkand’a tayin etti. Ancak Muhammed b. Süleyman’ın kağanlığına Karahanlı
hanedanından itirazlar oldu. Önce Ömer Han, sonra da Ali Tegin koluna mensup Hasan b. Ali
isyan ettiler. Muhammed b. Süleyman, Hasan ile uzun bir süre mücadele etti. Sonunda
278 Özaydın, age., s. 45 – 51; Merçil, age., s. 101. 279 Merçil, age., s. 101-102; Piyadeoğlu, “Atabeg Çavlı Sakavu”, s. 55-57.
249
Sencer’in yardımı ile onu Nahşeb’de hezimete uğrattı (1109).
Gazneliler Devleti’nde Sultan III. Mesud’un 1115 tarihinde ölümünden sonra yerine
oğlu Şîrzâd geçmişti. Ancak Sultan Mesud’un diğer bir oğlu Arslanşâh hükümdarlık
iddiasıyla Gazne üzerine yürüyerek Şîrzâd’ı mağlup edip, tahta oturdu. Şîrzâd’ı öldürüp diğer
kardeşlerini de hapse attı (1116).
Behrâmşâh adlı kardeşi hapisten kaçarak saltanat davasına girişti. Başarılı olamayınca
önce Kirmân Selçuklu meliki Arslanşâh’ın yanına kaçtı. Sonra onun tavsiyesi ile bu sırada
Selçuklu Devleti’nin Horasan Meliki olan Sencer’den yardım istedi. Sencer onun bu talebini
gayet iyi karşıladı. Daha sonra Behrâmşâh’ı tahta geçirmek için Gazne üzerine bir sefer
tertipledi ve Gazne yakınında Arslanşâh’ı mağlup ederek Hindistan’a çekilmeye mecbur etti
(Şubat 1117). Sencer, Behrâmşâh’ı Gazne tahtına oturtarak yıllık 250.000 dinar vergiye
bağladı.
Melik Sencer Gazne’de 40 gün kaldıktan sonra Horasan’a döndü. Arslanşâh kısa bir
süre sonra Gazne’yi tekrar ele geçirdi. Sencer’in Belh’ten gönderdiği ordu sayesinde
Behrâmşâh, Gazneliler tahtına yeniden oturdu. Sonra da Arslanşâh’ı boğdurarak onun daha
sonraki tarihlerde çıkarması muhtemel olan isyanından kurtulmuş oldu. Böylece Gazneliler
Devleti’nde hutbe, sırasıyla Abbasî halifesi, Sultan Muhammed Tapar, Melik Sencer ve
Sultan Behrâmşâh adına okunmaya başlandı.280
10.6. Bâtınîler ile Mücadele ve Muhammed Tapar'ın Ölümü
Gittikçe gelişen Bâtınîlik hareketine karşı Sultan Muhammed Tapar çok ciddi tedbirler
aldı. İlk olarak Bâtınîler elinde bulunan Isfahan yakınındaki Şâhdiz ve Han–Lincân kaleleri
bir askerî sefer sonunda zaptedildi. Esir alınan Bâtınîler kılıçtan geçirildi (1107). Sultan
Muhammed, Alamut kalesindeki Bâtınîler'den şikâyetin artması üzerine Vezîr Ziyâü’l–Mülk
Ahmed b. Nizâmü’l-Mülk ve Atabeg Çavlı idaresinde bir orduyu bu kaleye gönderdi
(Ağustos 1109). Atabeg Çavlı, Bâtınîlerden pek çok kimseyi öldürdü ise de kışın bastırması
bir sonuç alınmasını engelledi.
Sultan Muhammed Tapar her yıl Bâtınîleri rahatsız edici seferler tertipledi. Son olarak
Emîr Anuştegin Şirgîr'i 281 Alamut'taki Bâtınîler'e karşı gönderdi (1117). Bu fesad yuvası
Bâtınî kalesi zapt edilmek üzereyken sultanın ölümü Selçuklu ordusunun dağılmasına ve
seferin neticesiz kalmasına sebep oldu (1118).282
280 İbnü’l-Esîr, X, 504-508, trc., X, 401-404. Krş. Özaydın, Muhammed Tapar, s. 140-144; Merçil, age.,
s. 105-106. 281 Hakkında bilgi için bk. Nevzat Keleş, “Emîr Ânûştegin Şîrgîr ve Ailesi”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e
Armağan, İstanbul 2013, s. 147-158. 282Özaydın, “Muhammed Tapar”, DİA., XXX, 580. Bu konuda geniş bilgi için bk. Özaydın, Sultan
Muhammed Tapar, s. 78-88.
250
Suriye’deki önemli İsmâilî (Haşhâşî) Kalesi Masyaf
Sultan Muhammed Tapar yakalandığı hastalıktan kurtulamayacağını anlayınca 13
yaşındaki oğlu Mahmûd'u veliaht ilân etmiş ve bütün emîrlerden onun için biat almıştır.
Bundan kısa bir müddet sonra da 18 Nisan 1118'de 38 yaşında vefât etmiş ve Isfahan'da
yaptırmış olduğu medresesine gömülmüştür.
Sultan Muhammed Tapar dağılmakta olan Selçuklu Devleti’ni tekrar birleştirmiş, daha
çok Haçlılar ve Bâtınîler ile mücadele etmiştir. O, adaletli, dindar, cesur, güçlü, âlimleri
koruyan ve hayırsever bir hükümdardı. Halkın işleriyle yakından ilgilenir ve kendisine
sunulan her dilekçeyi dikkatle okurdu. İdaresi altındaki halka iyi davranır ve kimsenin malını
müsadere etmek istemezdi. Halktan bir mal aldığı zaman mutlaka ücretini öderdi. Meselâ bir
gün sultan atlarına yem almak üzere harman yerine gitmiş, halk “Saman para ile satılmaz
öylece alın” dediği halde, sultan “Parasını kabul edecekseniz alırım, yoksa gidiyorum” diye
karşılık vermişti.283
283 Özaydın, Sultan Muhammed Tapar, s. 152; a.mlf., “Muhammed Tapar”, DİA., XXX, 581.
251
Uygulamalar
- Sultan Muhammed Tapar döneminde büyük emîrlerin Selçuklu taht kavgalarındaki
rollerini tartışınız.
- Sultan Muhammed Tapar dönemindeki Selçuklu sınırlarını harita üzerinde
belirleyiniz.
252
Uygulama Soruları
1) Sultan Muhammed Tapar döneminde Gürcülerle yapılan mücadeleleri anlatınız.
2) Haçlılarla yapılan mücadele hakkında bilgi veriniz.
3) Sultan Muhammed Tapar döneminde Selçukluların Anadoluya yönelik faaliyetleri
hakkında bilgi veriniz.
253
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Sultan Muhammed Tapar döneminde de Bâtınî faaliyetlerine engel olunmaya
çalışılmış, Haçlıların Suriye bölgesinde yayılmaları engellenmiştir. Sultan, Gürcülerin
Kafkasya’da hakim duruma geçmemesi için Gürcüler üzerine sefere çıkmıştı. Fars ve Kirman
bölgesinde Selçuklu hakimiyeti yeniden kurulmuştu. Karahanlılar ve Gazneliler üzerindeki
Selçuklu üstünlüğü bu dönemde de devam etmişti.
254
Bölüm Soruları
1) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Muhammmed Tapar’ın saltanat döneminde
Musul’da vali olarak görev yapan emîrlerden biri değildir?
a) Çökürmüş
b) Çavlı
c) Atsız
d) Mevdûd
e) Aksungur el-Porsukî
2)Sultan Muhammed Tapar zamanında Kafkasya’da aşağıdakilerden hangisi ile
mücadele edildi?
a) Çeçenler
b) Gürcüler
c) Ruslar
d) Şeddadîler
e) Ermeniler
3) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Muhammed Tapar zamanında Batınîler ile
yapılan mücadelelerde görev almıştır?
a) Emîr Anuştegin Şîrgîr
b) Emîr Koltaş
c) Emîr Bozkuş
d) Emîr Atsız
e) Emîr Bozan
4) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Muhammed Tapar için söylenemez?
a) Dağılmakta olan Selçuklu Devleti’ni yeniden toparladı
b) Haçlılarla mücadele etti
c) Bâtınîlere karşı başarıyla mücadele etti
255
d) Türkiye Selçukluları’na karşı Musul’da yapılan mücadeleyi onun valisi kazandı
e) Berkyaruk ile giriştiği saltanat mücadelesini kazandı
5) Hille Emîri Seyfüddevle Sadaka b. Mansûr b. Mezyed, Melik Muhammed ile Sultan
Berkyaruk arasındaki mücadelede Muhammed’in tarafını tutmuş ve bu durumdan
yararlanarak Irak'ın önemli bir kısmı üzerinde hâkimiyet tesis etmişti. Sadaka, sultandan
kaçanları ve gözden düşenleri de himâye etmekteydi. Atabeg Tuğtekin, Haçlılar'la birleştiği
için, Filistinli Arap emîri Fazl'ı kovmuş, bu emîr de Sadaka'ya sığınmıştı. Ona sığınanlardan
birisi de Âve hâkimi Ebû Dulef Surhâb b. Keyhusrev idi. Sadaka onu sultana teslim etmeyi
reddetmişti. Bu olay sultanla Sadaka arasında mevcut anlaşmazlığı iyice açığa çıkarmıştı.
Yukarıdaki metne bakarak Hille Emîri Sadaka ile Sultan Muhammed Tapar
arasında nasıl bir sorun yaşandığı söylenebilir?
a) İletişim
b) Otorite
c) Yetki
d) Vesayet
e) Duygusallık
6) Aşağıdakilerden hangisi Sultan I. Kılıç Arslan-Emîr Çavlı mücadelesinin
sonucuna tesir eden olaydır?
a) Havanın sıcak olması
b) Çavlı’nın askerlerinin daha cesur olması
c) Sultan I. Kılıç Arslan’ın taktik hatası
d) Çavlı’nın sayıca üstün olması
e) Komutanların taraf değiştirmesi
7) Aşağıdakilerden hangisi Haçlılara karşı savaşmış Selçuklu emîrlerinden biri
değildir?
a) Mevdûd
b) Sökmen el-Kutbî
c) İlgazi
d) Tuğtegin
256
e) Savtegin
8) Sultan Muhammed Tapar devrinde Haçlılara karşı yürütülen mücadelelerde
istenilen neticelerin alınamamasının en önemli nedeni aşağıdaki şıklardan hangisinde
doğru olarak gösterilmiştir?
a) Sultanın kararsızlığı
b) Komutanlar arasındaki iç çekişmeler
c) Selçuklu ordusunun zayıflığı
d) Haçlılara sürekli yardım gelmesi
e) Haçlıların çok iyi dövüşmesi
9) Aşağıdakilerden hangisi Haçlılar ile işbirliği yapmıştır?
a) Tuğtegin
b) Mevdûd
c) Zengî
d) Aksungur el-Porsukî
e) Çavlı
10)Sultan Muhammed Tapar devrinde Selçukluların Horasan Meliki ………………
idi.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken özel isim aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru yazılmıştır?
a) Berkyaruk
b) Melikşah
c) Sencer
d) Mahmud
e) Alptegin
Cevaplar
1c 2b 3a 4e 5b 6e 7e 8b 9a 10c
257
KAYNAKÇA
Coşkun, Alptekin, Reign of Zangi, Erzurum 1978.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, (trc. A. Ağırakça-A. Özaydın), İslâm Tarihi İbnü’l-
Esîr El-Kâmil Fi’t- Tarih Tercümesi, X, İstanbul 1987.
Keleş, Nevzat, “Emîr Ânûştegin Şîrgîr ve Ailesi”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e
Armağan, İstanbul 2013, s. 147-158.
Kesik, M., Türkiye Selçuklu Devleti Tarihi Sultan I. Mesud Dönemi (1116 – 1155),
Ankara 2003.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
Özaydın, Abdülkerim, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklular Tarihi (498–
511/1105–1118), Ankara 1990.
___________, “Muhammed Tapar”, DİA., XXX, 579–581.
Piyadeoğlu, Cihan "Büyük Selçuklu Devleti Emîri Atabeg Çavlı Sakavu", TD, sy. 38,
İstanbul 2003, s. 37-59.
258
11. SULTAN SENCER DÖNEMİ I (1118-1157) KATVAN
SAVAŞINA KADAR
259
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
11.1. Halife Müsterşid-Mahmûd İttifakı ve Sultan Sencer
11.2. Batı’da Yeni Olaylar
11.3. Sultan Sencer’in Gazne Üzerine Seferi
11.4. Sultan Sencer ve Karahanlılar
11.5. Hârezmşâh Atsız’ın İsyanı
260
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sultan Sencer Selçuklu tahtına nasıl geçmiştir?
2) Sultan Sencer döneminde Gazneliler ve Karahanlılar ile ilişkiler ne durumdaydı?
3) Hârezmşâh Atsız kimdir, Selçuklular ile ilişkileri nasıdı?
261
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
11.1.Halife Müsterşid-
Mahmûd İttifakı ve Sultan
Sencer
Sencer dönemi taht
kavgalarında bölgedeki diğer
güç odaklarının durumdan
nasıl faydalanmaya
çalıştıklarının anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
11.2. Batı’da Yeni Olaylar Irak Selçukluları’nda
yaşanan saltanat
değişikliğinin Sencer
yönetimindeki Büyük
Selçuklularına etkisinin
belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
11.3.Sultan Sencer’in Gazne
Üzerine Seferi
Sencer’in Gazneliler
Devletinde yaşanan saltanat
mücadelesine müdahalesinin
incelenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
11.4. Sultan Sencer ve
Karahanlılar
Batı Karahanlılar ile olan
ilişklilerin kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
11.5.Hârezmşâh Atsız’ın
İsyanı
Harezm valisi ile Sultan
Sencer ilişkilerinin
belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
262
Anahtar Kavramlar
Halife Müsterşid, Hârezmşah Atsız, Irak Selçukluları
263
Giriş
Sultan Sencer, yeğeni Muhmud’dan Selçuklu tahtını aldıktan sonra devletin var olan
sınırlarını koruyup Selçukluların gücünü ve otoritesini sağlamlaştırmaya çalıştı. Bunun için
Gazneliler ve Batı Karahanlılar üzerine seferler gerçekleştirdi. Irak Selçukluları’nın
kurulmasının ardından onlara egemenliğini kabul ettirdi.
264
11. SULTAN SENCER DÖNEMİ (1118 – 1157 ) I : KATVAN
SAVAŞI’NA KADAR
5 Kasım 1086 tarihinde Sincar’da doğan Sencer, Sultan Berkyaruk tarafından Horasan
Melikliği’ne tayin edilmişti. O burada bağımsız bir şekilde hüküm sürüyordu. Sultan
Muhammed Tapar öldüğü zaman hayatta bulunan beş oğlundan en büyüğü olan 13 yaşındaki
Mahmud devlet erkânı tarafından Büyük Selçuklu Devleti tahtına çıkarıldı. Muhammed
Tapar’ın diğer oğullarından Mesud (1134–1152), Tuğrul (1132–1134) ve Süleyman (1160–
1161) Irak Selçuklu Devleti sultanlığı yapmışlar, sadece Selçukşâh bu şerefe erişememişti.
Türkmenistan Parası Manat’ta yer alan Sultan Sencer’in Temsili Resmi
Selçuklu Devleti tahtında başkalarının da gözü vardı. Muhammed’in oğulları Mes’ûd
ve Tuğrul’un atabegleri de efendileri adına saltanatı ele geçirmek için zamanı uygun
bulmuşlardı. Bu durum, tek başına Selçuklu Devletine hâkim olmak isteyen Sencer’i batıya
yürümeye sevk etti. Mahmud’un amcasıyla anlaşma çabaları işe yaramadı. Sonuçta Büyük
Selçuklu sultanlığını ele geçirmek isteyen iki rakip Sâve’de karşılaştı (10 Eylül 1119)284.
Sencer yeğeni Mahmud’u ordusunda bulunan 40 fil sayesinde mağlup edebildi, bu
suretle Büyük Selçuklu Devleti sultanı oldu. Mahmud’un vezîri Kemâlü’l–Mülk es–
Sümeyremî ve kumandanları Sencer’den Mahmud’un bağışlanmasını istediler. Sencer de
yeğenini bağışladı ve onu kızıyla evlendirerek kendine dâmad edindi. Mahmud, Sencer’in
önce Mâhmelek Hatun adlı kızı ile onun ölümü üzerine diğer kızı Gevher Nesibe Hatun ile
evlendi.285
Sencer Büyük Selçuklu Devleti’ni yeniden tanzim etti. Rey, Mâzenderân ve Kumis
gibi şehir ve bölgeleri kendi hâkimiyet sahası içine aldı. Ayrıca Irak–ı Acem eyâletinin yarısı
284 Özaydın, “Sencer”, DİA, XXXVI, 508. 285 Özaydın, “Sencer”, DİA., XXXVI, 508.
265
ile Gilân bölgesini şehzâde Tuğrul’a, Fars eyaletini ve Huzistan’ın yarısını ise Selçukşâh’a
veriyordu. Mahmud’a da “sultan’’ unvanı ile merkezi Isfahan olmak üzere batı ülkeleri
bırakılıyor, bu suretle “Irak Selçukluları’’ devleti meydana çıkıyordu. Sencer de “sultanü’l–
a‘zam” ve “sultanü’s–selâtîn” unvanları ile diğerlerinin üstünde en büyük sultanlık makamına
oturuyordu. Mahmud ve diğer hanedan üyeleri ona tâbi oluyorlardı. Sencer Mahmud’un
ordusunda kendisine karşı savaşan kumandanları tasfiye ve Irak Selçuklu Devleti idaresinde
görev alacak devlet adamlarını tayin ettikten sonra geriye döndü.286
11.1. Halife Müsterşid – Mahmûd İttifakı ve Sultan Sencer
Hille ve çevresi hükümdarı Dübeys b. Sadaka (1108–1135), Abbasî halifesi
Müsterşid–Billâh (1118–1135) ile anlaşmazlığa düşmüş ve Mahmud’un kardeşi Tuğrul ile
birleşerek Irak’ta yeni bir Selçuklu Devleti kurmak istemişti. Bu iki müttefik başarılı
olamayınca, Sultan Sencer’e sığınmışlar, fakat ondan umduklarını bulamadıkları gibi, Sencer
Dübeys’i tevkif ettirmişti.
Sultan Sencer’in dinarı
Kaynak:http://www.coinarchives.com/w/results.php?search=GREAT+SELJUQ&s=0
&results=100
Diğer taraftan siyasî haklarını yeniden ele geçirmek isteyen halife Irak Selçuklu
Sultanı Mahmud’la münasebetlerini düzeltmiş, hatta bu ikisi bir ittifak meydana getirerek
Sultan Sencer’e karşı savaşmayı kararlaştırmışlardı. Sultan Sencer bu durumu öğrendiği
zaman, derhal Mahmud’a bir mektup yazarak halifenin kendilerine bir komplo hazırlamak
niyetinde olduğunu belirtip bu ittifaktan ayrılmasını istemişti. Mahmud, uyarıları dikkate
alarak ittifakı bozdu. Ardından, halife ile Selçuklu Devleti arasındaki mevcut hukukî durumu
yeniden sağlamak için, Sultan Sencer’in teşviki ile, silâhlı mücadeleye girişti. O halifeyi
yenmesine rağmen neticede Bağdat’ta halifenin siyasî hâkimiyetini tanımış görünmektedir
(1126).
286 Merçil, age., s. 106-107.
266
Mahmud’un halife ile yeniden işbirliği içine girdiğine dâir haberler alan Sultan Sencer,
Rey’e gelerek Mahmud’u bu şehre davet etti. Mahmud bu çağrıya derhal uydu. Sultan Sencer
yeğeni ile yaptığı Rey görüşmesinden memnun olarak geri döndü (1128). Ancak bu
görüşmede onun Mahmud’dan halifenin plânlarını bozmaya yönelik tedbirler almasını istediği
anlaşılıyor. Irak Selçuklu sultanı Mahmud, Halife Müsterşid’i azletmek için harekete geçeceği
sırada öldü (10 Eylül 1131).287
11.2. Batı’da Yeni Olaylar
Sultan Mahmud’un ölümü Selçuklu Devleti’nin batı bölgesini karıştırmıştı. Sultan
Sencer’in onayı alınmaksızın Irak Selçukluları tahtına Mahmud’un oğlu Dâvud geçirilmiş,
buna amcası Mes’ûd itiraz etmişti. Dâvud–Mes’ûd arasındaki taht mücadelesine Selçuk–şâh
da katılmıştı. Abbasî Halifesi ise Bağdat’ta hutbenin okunması için karar vermek yetkisinin
Sultan Sencer’e ait olduğunu bildiriyordu. Çok geçmeden Sultan Sencer bu karışık durumu
düzeltmek maksadıyla batıya doğru hareket etti ve Rey şehrine geldi. Onun Irak Selçuklu
Devleti tahtı için uygun bulduğu adayı, yeğeni Tuğrul’du.
Sultan Sencer’in hareketini öğrenen Mes’ûd, Halife Müsterşid ve Selçukşâh aralarında
anlaşmayı tercih ettiler. Bu anlaşmaya göre Mes’ûd sultan, Selçukşah veliaht olacak, halife de
Irak’ı vekili vasıtasıyla idare edecekti. Bu durum halifenin yeniden siyasî bir kuvvete sahip
olması demekti.
Selçukşâh’ın Atabeyi Karaca Sâkî idaresindeki bu müttefik kuvvetler Mart 1132’de
Bağdat’tan Sultan Sencer’e karşı yürüdüler. Onlar Sencer’in batıdaki hâkimiyetine son
vermek istiyorlardı. Sultan Sencer de Hemedan’a gelmiş, kendisine karşı olan müttefik
ordunun Bağdat’dan harekete geçtiğini haber almıştı. İki taraf orduları Dinever yakınlarında
karşılaştı. Karaca Sâkî’nin kahramanca mücadelesine rağmen, savaşı kazanan Sultan Sencer
oldu (26 Mayıs 1132). Melik Mes’ûd kaçtı, esir düşen Atabeg Karaca Sâkî öldürüldü. Sultan
Sencer kendisine silâh çekmiş olmasına rağmen Mes’ûd’u yanına çağırarak iyi davranmış ve
eski vilâyeti Azerbaycan’ı ikta etmişti. Sencer, Irak Selçuklu Devleti tahtına Tuğrul’u
geçirdikten sonra Horasan’a döndü.288
287 Merçil, age., s. 107-108. Sultan Mahmud-Halife Müsterşid ilişkileri hakkında bilgi için bk. Köymen,
İkinci İmparatorluk Devri, V, 27-148, 164-173. 288 Köymen, age., V, 174-200.
267
Sencer adına basılan başka bir sikke
Kaynak:http://www.coinarchives.com/w/results.php?search=GREAT+SELJUQ&s=0
&results=100,
Tuğrul, sultanlığına ilk itiraz eden yeğeni Davûd’u Hemedan civarında yapılan savaşta
mağlûp etti (Temmuz/Ağustos 1132). İkinci taht iddiacısı kardeşi Mesud oldu. O, Halife
Müsterşid (1118–1135) ve Davûd ile birleşerek sağladığı kuvvetlerle Tuğrul’u yendi ve Irak
Selçuklu Devleti’nin başkenti Hemedan’ı ele geçirdi (Mayıs 1133). Tuğrul, Sultan Sencer’in
hâkimiyetindeki Rey şehrine çekildi. Bu iki melik arasında bir kaç kez daha savaş oldu.
Neticede Sencer’in desteklediği Tuğrul Kazvin civarında Mesud’u bozguna uğratarak
(Haziran–Temmuz 1134), Hemedan’a girdi ve tahtı yeniden ele geçirdi. Ancak kısa bir süre
sonra öldü (24 Ekim 1134).
Tuğrul’un ölüm haberini alan Melik Mesud, süratle Hemedan’a giderek Irak
Selçukluları tahtına oturdu (Ekim 1134). Sultan Sencer ise, Irak Selçuklu Devleti’ne yeni bir
müdahalenin faydasızlığını anlamış olacak ki Mesud’un kendi onayını almadan tahta çıkışını
kabul etti. Ancak bu devletin düzen ve tertibinin bozulmasında rol oynayan Borsuk oğlu
Borsuk, Kızıl ve Barankuş adlı emîrlerin öldürülmesini ve başlarının kendisine
gönderilmesini emretti. Mesud bu emri yerine getirmeyerek Sencer’e tâbi olmadığını
göstermek istedi.
268
Selçuklulardan kalma tabak
Diğer taraftan Halife Müsterşid, Mesud’un sultanlığını tanımayarak bir siyasî kuvvete
sahip olduğunu ispatlamaya çalışıyordu. Hatta bu anlaşmazlık sebebiyle Bağdat’da hutbeyi
sadece Sultan Sencer adına okuttu. Ayrıca bir ordu meydana getirerek Mesud’a karşı savaş
açtı. İki ordu muhtemelen Hemedan civarındaki Dâymerg denilen mevkide karşılaştılar.
Savaşın başında halifenin ordusundaki Türkler’in hemen hepsinin Mesud tarafına
geçmesi halife ve devlet erkânının esir düşmesine sebep oldu (24 Haziran 1135). Sultan
Sencer’in gönderdiği mektubun tesiriyle Mesud halifeye iyi davrandı, hatta aralarında bir
anlaşma dahi yaptılar. Merağa civarında bir ordugâhda bulundukları sırada, başta Mesud
olmak üzere herkesin Sultan Sencer’in gönderdiği elçiyi karşılamaya çıkmasından yararlanan
Bâtınîler Halife Müsterşid’i öldürdüler (Ağustos 1135). Onun Sultan Sencer’in emri ile
öldürüldüğü hakkında rivayetler de vardır.289
Müsterşid’in yerine Râşid halife ilân edildi. Yeni halife Râşid, Sultan Sencer ve
Mesud’un adını hutbeden çıkardığı gibi silâhlı mücadeleyi sürdürmekte kararlıydı. Bağdat’da
hutbe Davud adına okunmuş ve adı geçen melik sultanlığını ilân etmişti. Bu olaylar Mesud’un
Bağdat’ı muhasara etmesine sebep oldu. Râşid ise Bağdat’ı terk ederek (14 Ağustos 1136),
289 Geniş bilgi için bkz. Köymen, age., V, 203-284.
269
Musul’a kaçtı.290 Mes’ûd da ertesi gün şehre girerek Sencer’in talimatı gereğince Muktefî
Liemrillâh’ı halife ilân etti (18 Ağustos 1136). Hutbe yeni halife, Sultan Sencer ve Mesud’un
adına okundu.
Sultan Sencer’e tâbi olmak istemeyen Mesud, bu kez Selçuklu emîrlerinin idaresi
altına girmişti. Sultan Mesud önce Azerbaycan emîri Kara Sungur’un (öl. 1140/1141) baskısı
altındaydı. Daha sonra Kara Sungur’un yerini Fars emîri Bozaba, Hâcib Toganyürek oğlu
Abdurrahman ve Rey Vâlîsi Abbas’dan oluşan üçlü almıştı. Mesud bu emîrlerden, başka bir
emîr, Hasbeg Belengerî sayesinde kurtulabildi.
Devlet idaresi bu kez de Hasbeg’in eline geçmişti. Mes’ûd onun görevden
uzaklaştırılması için Sencer’in verdiği emri de yerine getirmemişti. Irak Selçuklu
Devleti’ndeki bu gelişmeler Sultan Sencer’in batıya yeni bir sefer yapmasına sebep oldu. Rey
şehrine gelen Sencer, Mesud’u yanına çağırdı. Burada yapılan görüşmede Sencer, Mes’ûd
tarafından yapılan açıklamaları tatmin edici bularak Horasan’a döndü (1150).291
11.3. Sultan Sencer’in Gazne Üzerine Seferi
Gazneliler hükümdarı Behramşâh 18 yıl kadar olay çıkarmadan Selçuklulara itaat
etmişti. Daha sonra 250.000 dinar tutarındaki yıllık haracı ödememesi ve halka kötü
davranması, Sultan Sencer’i bu hükümdar üzerine bir sefer tertiblemeye mecbur etti (Ağustos-
Eylül 1135 / Zilkâde 529). Sencer kışın bastırması ve askerlerin mevsim şartlarından şikâyetçi
olmasına rağmen seferden vazgeçmedi ve Gazne civarına kadar ilerledi.
Behramşâh, muhtemelen, bu mevsimde Gazne’ye bir sefer yapılamayacağını
düşünerek askerî hazırlık yapmamıştı. Bu bakımdan Sultan Sencer’den af diledi. Sencer
huzuruna gelmesi şartıyla onu affettiğini bildirdi. Behramşâh, Sencer’in huzuruna gitmekten
son anda vazgeçerek Hindistan’a çekildi. Sencer hiçbir mukavemetle karşılaşmadan Gazne’ye
girdi ve orada bulduğu her şeyi aldı. Behramşâh Hindistan’dan yazdığı mektupta Sencer’den
ikinci kez af diledi. Sonuçta Sencer onu tekrar bağışlayarak yerinde bıraktı ve kendisi önce
Belh’e (Temmuz 1136 / Şevvâl), sonra da Horasan’a döndü.292
290 Köymen, age., V, 285-305. 291 Merçil, age., s. 108-111. 292 Köymen, İkinci İmparatorluk Devri, V, 306-311; Merçil, age., s. 111-112; a.mlf., Gazneliler, s. 88-
89.
270
Birbiriyle savaşan iki süvari. Süvarilerden biri mızrak diğeri kılıç ile savaşıyor
11.4. Sultan Sencer ve Karahanlılar
Sencer daha melikliği zamanında Karahanlı Devleti’ni teşkilâtlandırmıştı. Batı
Karahanlı hükümdarı Arslan Han Muhammed b. Süleyman ömrünün son yıllarında
hastalanarak felç olmuş, bu bakımdan oğlu II. Nasr’ı kendisine ortak kağan yapmıştı. Bir
müddet sonra Semerkand’da bu şehirdeki Alevîler’in Reisi Eşref b. Muhammed’in teşviki ile
bir isyan çıktı ve Nasr öldürüldü. Arslan Han bu isyanı bastırabilmek için Sultan Sencer’den
yardım isterken, aynı zamanda diğer oğlu II. Ahmed’i ortak hükümdar yaptı. Türkistan’dan
gelen Ahmed kendisini karşılamaya çıkan Alevî Reisi Eşref b. Muhammed’i yakalatıp,
öldürterek duruma hâkim oldu. Bu nedenle Sultan Sencer’in gelmesi için ortada artık bir
sebep kalmamıştı.
Arslan Han özür dileyerek durumu kendisine bildirdi. Ancak Sultan Sencer harekete
geçtiğinden geri dönmedi. Semerkand’ı zaptederek (Nisan 1130) devlet hazinesine el koydu.
Bir kaleye sığınan ve hasta olan Arslan Han, Sencer’in huzuruna sedye ile getirildi ve
affedilmesini istedi. Sultan Sencer, onu kızının (Sencer’in eşi) yanına gönderdi. Arslan Han
kısa bir müddet sonra öldü ve Merv’de kendi yaptırmış olduğu “medrese’’ye gömüldü.293
Oğlu Ahmed ise hiç olmazsa, 1132’ye kadar Sultan Sencer’in hâkimiyetini tanımamış
görünüyor.
Sultan Sencer Arslan Han’ın yerine önce Merv’de esir bulunan Hasan b. Ali’yi
(öl.1132) daha sonra da Ebu’l–Muzaffer İbrahim b. Süleyman’ı tayin etmişti. İbrahim’in de
aynı yılda, yani 1132’de ölümüyle Sultan Sencer, kızkardeşinin oğlu olan II. Mahmud b.
Muhammed’i büyük kağan yaptı. Bu hükümdar tamamiyle Sultan Sencer’e bağlı idi.294
293 Hunkan, Türk Hakanlığı, s. 353-354; Özaydın, “Sencer”, DİA., XXXVI, 509-510. 294 Köymen, İkinci İmparatorluk Devri, V, 158-163; Merçil, age., s. 112-113; Hunkan, age., s. 354;
Özaydın, agm., s. 510.
271
11.5. Hârezmşâh Atsız’ın İsyanı
Sencer daha melikliği sırasında Harezm bölgesine hâkim olmuş (1098) ve Berkyaruk
tarafından oraya “Hârezmşâh’’ tâyin edilmiş olan Kutbeddîn Muhammed b. Anuştegin’i
yerinde bırakmıştı. Kutbeddîn Muhammed bütün valiliği süresince Sencer’e bağlı kalmış,
yıllık vergi ve hediyeleri bir yıl kendisi, ertesi yıl da oğlu Atsız sultanın huzuruna götürmüştü.
Onun 1128 yılında ölümüyle oğlu Atsız Sultan Sencer’in menşûru ile Hârezmşâh oldu. Atsız
da başlangıçta babası gibi Sultan Sencer’e sadakatle bağlıydı. Hatta onu bir suikast
teşebbüsünden kurtardığı rivayet olunur.
Ancak onun Sultan Sencer’in yanında itibar kazanması diğer kumandanları
kıskandırdı. Bu durumu anlayan Atsız sultandan izin alarak Hârezm’e dönmüş (1135), daha
sonra Cend ve Mangışlak gibi askerî bakımdan önemli yerleri ele geçirerek nüfuz ve kudretini
arttırmıştı. Onun izin almadan giriştiği bu hareketi, bölgeyi kâfirlere karşı savunan
Müslümanları öldürmesi, ayrıca bağımsızlık elde etme eğilimi göstermesi Sultan Sencer’i
kızdırmıştı. Bu durum üzerine sultan muhtemelen Merv’den hareket ederek Belh yolu ile
Harezm üzerine yürüdü (Eylül–Ekim 1138).
Atsız ise kuvvetlerini Hezâresb kalesine yakın bir yerde toplarken, Selçuklu
ordusunun hareket kabiliyetini zorlaştırmak için, civardaki su bendlerini açarak etrafı
bataklığa çevirdi ise de iki taraf arasında 16 Kasım 1138 tarihinde meydana gelen
mücadeleden Sultan Sencer zaferle çıktı. Atsız savaş alanından kaçarken geride 10.000’e
yakın ölü ve esir bıraktı. Esirler arasında bulunan oğlu Atlığ Sencer’in emriyle derhal
öldürüldü.
Sencer Hârezm’i istilâ ettikten ve idaresini kendi kardeşinin oğlu Melik Gıyaseddîn
Süleymanşâh b. Muhammed Tapar’a verdikten sonra, Şubat 1139’da Merv’e döndü. Atsız,
çok geçmeden 5–6 ay içinde taarruza geçerek Süleymanşâh’ı mağlûp etmiş ve Hârezm’e
tekrar hâkim olmuşdu. O, 25 Mayıs 1141’de büyük bir yeminle (Sevgend–nâme) Sultan
Sencer’e itaatini arzetti.295
295 İbrahim Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi (485–618 / 1092–1221), Ankara 2000, s. 44-49;
Köymen, İkinci İmparatorluk Devri, V, 311-323; Merçil, age., s. 113-114.
272
Uygulamalar
-Irak Selçukluları’nın kuruluşu ve siyasi hayatını araştırınız.
-Irak Selçuklu Devleti’nin Sultan Sencer ile ilişkilerini değerlendiriniz.
273
Uygulama Soruları
1) Sultan Sencer döneminde Selçuklu-Abbasî ilişkileri hakkında bilgi veriniz.
2) Sâve Savaşı hangi tarihte kimler arasında yapıldı, sonuçları nelerdir?
3) “Sevgendnâme” ne demektir, örneklerle açıklayınız.
274
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Sencer’in Katvan Savaşı’na kadar olan iktidarında Selçukluların egemenliklerini
bölgedeki diğer ülkelere kabul ettirmeleri ve Sencer’in iç isyanlarla mücadelesini inceledik.
275
Bölüm Soruları
1) Aşağıdakilerden hangisi Sâve Savaşı’nın sonuçlarından biri olamaz?
a) Melik Sencer kazandı
b) Sencer Sultan oldu
c) Mahmud’un gözlerine mil çekildi
d) Irak Selçuklu Devleti kuruldu
e) Sultan Mahmud, Sencer’e damat oldu
2) Hangisi Sultan Sencer Devri olaylarından biri değildir?
a) Sâve Savaşı
b) Irak Selçuklu Devleti’nin kurulması
c) Sultan Sencer’in Gazne üzerine seferi
d) Hârezmşah Atsız’ın isyanı
e) Sultan Sencer’in Doğu Anadolu seferi
3) Aşağıdakilerden hangisi Sultan Sencer’in Gazneli Hükümdarı Behrâmşah
üzerine düzenlediği seferin sebebi olabilir?
a) Yardım istenmesi
b) Özel görüşme
c) İttifak teşebbüsü
d) Yıllık verginin ödenmemesi
e) Gurluların Gazne’ye saldırması
4)Aşağıdakilerden hangisi Abbâsî halifesinin Irak Selçuklu tahtındaki
mücadelelere karışma nedenidir?
a) Siyasî gücünü yeniden elde etmek istemesi
b) Taht kavgalarına son vermek istemesi
c) Bağdad’da sorun istememesi
d) Sencer’i tanımaması
276
e) Selçukluları çok sevmesi
5) Hangisi Sultan Sencer’in egemenlik sağladığı bölgelerden biri değildir?
a) Hârezm
b) Afganistan
c) Türkistan
d) Irak
e) Anadolu
6) Sencer sultan olmadan önce Selçuklu Devleti’nde hangi görevde bulunuyordu?
a) Vezir
b) Atabeg
c) Gence Melikliği
d) Horasan Melikliği
e) Ordu kumandanlığı
7) Sultan Sencer Selçuklu hükümdarı olabilmek için …………………………….. ile
savaştı.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken kelime hangi şıkta doğru
olarak yazılmıştır.
a) Berkyaruk
b) Muhammed
c) Alp Arslan
d) Mesud
e) Mahmud
8) Sultan Sencer Dönemi’nde ……………………… Selçuklu Devleti kuruldu.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken kelime hangi şıkta doğru
olarak yazılmıştır.
a) Türkiye
277
b) Irak
c) Kirmân
d) Suriye
e) Filistin
9) Gazneliler hükümdarı Behramşâh 18 yıl kadar olay çıkarmadan Selçuklulara itaat
etmişti. Daha sonra 250.000 dinar tutarındaki yıllık haracı ödememesi ve halka kötü
davranması, Sultan Sencer’i bu hükümdar üzerine bir sefer tertiblemeye mecbur etti (Ağustos-
Eylül 1135). Sencer kışın bastırması ve askerlerin mevsim şartlarından şikâyetçi olmasına
rağmen seferden vazgeçmedi ve Gazne civarına kadar ilerledi.
Yukarıda verilen bilgiye dayanarak hangi sonuca ulaşılamaz?
a) Büyük Selçuklular Gazneliler’den vergi almaktadır
b) Sultan Sencer çok kararlı bir hükümdardır
c) Kış şartları askerî seferleri olumsuz etkilemektedir
d) Behrâmşah halkına karşı iyi bir idareci olamamıştır
e) Sefere çıkma konusunda Sencer ve Selçuklu ordusu çok isteklidir
10) Aşağıdakilerden hangisi Irak Selçuklu hükümdarlığı yapmıştır?
a) Alp Arslan
b) Tuğrul Bey
c) Mahmud
d) Sencer
e) Melikşah
Cevaplar
1c 2e 3d 4a 5e 6d 7e 8b 9e 10c
278
KAYNAKÇA
Hunkan, Ö. Soner, Türk Hakanlığı Karahanlılar, İstanbul 2007.
Köymen, M. A., İkinci İmparatorluk Devri, V, Ankara 1991.
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
Özaydın, Abdülkerim, “Sencer”, DİA., XXXVI, 507–511.
279
12. SULTAN SENCER DÖNEMİ II: KATVAN SAVAŞI VE
SONRASINDA SULTAN SENCER
280
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
12.1. Katvan Savaşı (9 Eylül 1141)
12.2. Katvan Savaşı Sonrası Hârezm Seferleri
12.3. Büyük Selçuklu İmparatorluğu-Gûrlular Münasebetleri
12.4. Oğuz İstilası ve Büyük Selçuklu İmparatorluğunu’nun Yıkılışı
281
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Selçukluların zayıflamasında Katvan Savaşı'nın etkisi nedir?
2) Katvan Savaşı’ndan sonra Selçuklulara komşu devletler bu mağlubiyetten nasıl
faydalandılar?
3) Oğuzlar’ın Sencer döneminde Selçuklularla ilişkileri nasıldı?
4) Katvan Savaşı’nın sebebi ve sonuçları nelerdir?
282
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
12.1.Katvan Savaşı (9Eylül
1141)
Katvan savaşı’nın nasıl
meydana geldiğinin
kavranması ve
Karahitaylarla ilişkilerin
belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
12.2.Katvan Savaşı Sonrası
Hârezm Seferleri
Selçukluların Katvan Savaşı
sonrası toparlanma
çabalarının anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
12.3.Büyük Selçuklu
İmparatorluğu-Gûrlular
Münasebetleri
Selçukluların Gurlularla
ilişkilerinin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
12.4.Oğuz İstilası ve Büyük
Selçuklu
İmparatorluğunu’nun
Yıkılışı
Selçukluların göçebe
Oğuzlarla ilişkileri ve
devletin yıkılışına neden
olan etkenlerin saptanması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
283
Anahtar Kavramlar
Katvan Savaşı, Karahitaylar, Oğuzlar, Gurlular
284
Giriş
Sultan Sencer doğuda gücünü artıran Karahitaylara engel olmak isterken çıktığı
seferden yenilgiyle dönünce, Selçuklular’ın nüfuzu ve otoritesi bölgede zayıfladı. Sencer
otoritesini yeniden sağlamak için Hârezm bölgesine sefer düzenledi ve Gûrlularla mücadele
etti. Bu sırada kendisine bağlıklılarını bildiren ve vergi veren göçebe Oğuzlarla girdiği
mücadeleyi kaybedip onlara esir düşünce Selçuklu iktidarı fiili olarak sona erdi.
285
12. SULTAN SENCER DÖNEMİ II: KATVAN SAVAŞI VE
SONRASINDA SULTAN SENCER
12.1. Katvan Savaşı (9 Eylül 1141)
Çin’de hüküm süren Ki–tanların bir kolu oradaki hâkimiyetlerini kaybedince batıya
doğru çekilmiş ve Türkistan’da Kara–Hıtay ismi altında bir imparatorluk kurmuşlardı. Bu
devletin Kaşgar ve çevresini ele geçirme teşebbüsü 1128 yılında Karahanlı hükümdarı Arslan
Han Muhammed b. Süleyman tarafından önlenmişti. Bir süre sonra Sencer tarafından
Karahanlı hükümdarı tayin edilen II. Mahmud ile Kara–Hıtaylar ilk kez Hocend civarında
savaştılar (Mayıs–Haziran 1137). Bu savaşı kaybeden Mahmud Semerkand’a kaçtı.
Karahanlılar’ın mağlûbiyeti Kara–Hıtaylar’ın istilâsını bekleyen Mâverâünnehr halkı arasında
büyük bir korku yarattı.
Sultan Sencer’i şâir Muizzî ile gösteren minyatür
Bir müddet sonra II. Mahmud ile idaresi altındaki Türk kabilelerinden Karluklar
arasında anlaşmazlık çıktı. Mahmud, Sultan Sencer’den yardım isterken Karluklar da
Balasagun’da bulunan Kara–Hıtaylar’dan Gür–Han (Kur–Han)’a başvurdular. Sultan Sencer
bu yardım isteği üzerine 100.000 kişilik büyük bir ordu ile harekete geçti. Selçuklu ordusu ile
286
yine 100.000 kişilik Kara–Hıtay kuvvetleri Semerkand civarındaki Katvan veya Katavan
sahrasında karşılaştılar296 (9 Eylül 1141).
Sultan Sencer burada hayatının ilk yenilgisini aldı ve ordusu tamamiyle dağıldı. Eşi
Terken Hâtun esir düştü. Ordunun kaybı ise 30.000 kişi civarında idi. Sultan Sencer
beraberinde Mahmud ve ancak on beş kişi olduğu halde Tırmiz'e kaçtı. Daha sonra eşi Terken
Hatun 500.000 dinar diyet verilerek kurtarıldı. Kara–Hıtaylar bütün Mâverâünnehr'i istilâ
ettiler. Bu mağlubiyet Selçuklu Devleti ve İslâm dünyası için ağır bir darbe oldu. Sultan
Sencer Ceyhun nehri ötesinde kalan arazisini kaybetti. Türkistan ilk defa putperest bir kavmin
hâkimiyeti altına girdi.297
12.2. Katvan Savaşı Sonrası Hârezm Seferleri
Sencer'in mağlubiyet haberini öğrenen Hârezmşâh Atsız Selçuklulara ait yerleri
zaptetmek için süratle harekete geçmişti. Onun ilk hedefi Horasan ve ele geçirdiği ilk şehir
Serahs oldu (Ekim 1141). Atsız daha sonra Sencer'in başkenti Merv'e yürüdü ve halkın
direncini kırarak şehre hâkim oldu (20 Ekim 1141). Şehrin ileri gelenlerinden bir çok kimseyi
öldürdü. Sultan Sencer'in hazinelerini, birçok din adamı ve âlimi de Hârezm'e götürdü.
Ertesi yıl Atsız Nişâbur üzerine yürüdü ve şehir halkına mukavemet göstermeden
hâkimiyetini kabul etmeleri için bir beyannâme gönderdi. Nişâbur halkı ona itaati kabul
ettilerse de Cuma günü hutbeden Sencer'in adının kaldırılması ve Atsız adına hutbe okunması
huzursuzluğa sebep oldu (29 Mayıs 1142). Bir müddet sonra da huzursuzluğu önlemek için
hutbe, tekrar Sultan Sencer'in adına okundu (Temmuz 1142).298
Sultan Sencer Katvan'daki ağır yenilgiye rağmen bir yıl içinde tekrar kuvvetlerini
toplamaya muvaffak olmuştu. Atsız'ın bu genişleme siyâsetini önlemek için tek çare Hârezm
üzerine bir sefer tertiplemekti. Sultan Sencer Nişâbur'u ele geçirdikten sonra ikinci kez
Hârezm seferine çıktı ve bu bölgenin merkezi Gürgenç'e kadar ilerleyerek bu şehri kuşattı
(538/1143–44). Bir meydan savaşına girmeye cesaret edemeyen Atsız bu şehre kapanmış ise
de Selçuklu ordusunun muhasara sonunda Gürgenç'i alabileceklerini farkederek Sultan
Sencer'den af dilemek yolunu seçti. Sultan Sencer onun bu isteğini kabul etti. Yapılan
antlaşmaya göre Atsız, Merv şehrinde ele geçirdiği Selçuklu hazinesini geri vermeyi ve
Sencer'e tâbi olmayı kabul ediyordu.299
296 Katvan Savaşı hakkında geniş bilgi için bk. Özgüdenli, Sultan Sencer ve Karahitaylar –Katavan
Savaşı-, İstanbul 1994(Basılmamış Y. Lisans Tezi). Ayrıca bk. Köymen, İkinci İmparatorluk Devri, V,323-336. 297 Merçil, age., s. 114-115; Hunkan, Türk Hakanlığı, s. 360-368. 298 Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti, s. 55-56; Köymen, age., V, 336-342. 299 Kafesoğlu ,age., s. 57; Köymen, age.,V, 342-355.
287
Hârezmşâhlar Devleti’nin 1190-1220 tarihleri arasındaki sınırları
Bir müddet sonra Sultan Sencer, Atsız'ın eski isyankâr tutumundan vazgeçmediğini
gördü ve onu kontrol altında tutabilmek için devrin tanınmış şairlerinden Edîb Sâbir'i elçilik
görevi ile Hârezm'e gönderdi. Atsız ise, Sultan Sencer'i öldürmeyi tasarlamış, bu maksadla iki
Bâtınîyi görevlendirmişti. Edîb Sâbir sultana gönderdiği haberle bu iki Bâtınînin
yakalanmasını sağladı; fakat bu eylemi hayatını kaybetmesine sebep oldu. Atsız haber verenin
kimliğini öğrenince Edîb Sâbir'i Ceyhun nehrine attırıp boğdurttu.
Elçisinin öldürülmesi Sultan Sencer'in Hârezm'e üçüncü bir sefer tertiplemesine yol
açmıştı (Kasım 1147). Atsız bu kez de bir meydan savaşına girmeyi kabul etmemiş ve
Selçuklu ordusunu müstahkem Hezâresb kalesinde karşılamayı düşünmüştü. Sultan Sencer iki
aya yakın bir muhasaradan sonra Hezâresb'i zaptederek, Gürgenc’e doğru ilerledi. Atsız bir
kere daha yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı ve Ahû–pûş namıyla meşhur bir dervişi aracı
olarak göndererek af diledi. Sencer, bizzat huzuruna gelerek sadakat yemini etmesi ve yer
öpmesi şartıyla onu affetti. Ancak Atsız huzura geldi ise de, sultanı sadece başı ile
selamlayarak geri döndü (2 Haziran 1148).
Sultan Sencer yine de onu affetti. Çünkü Atsız Karahıtaylara her yıl çok miktarda
vergi ödüyordu. Ayrıca kuzeyde henüz İslâmiyeti kabul etmemiş Türkler ile savaşıyor ve
onların güneye inmelerini önlüyordu. Bu bakımdan Hârezm Büyük Selçuklu Devleti’nin
kuzey kapısı ve aynı zamanda Karahıtaylar ve henüz İslâm dinini kabul etmemiş Türklere
karşı bir tampon bölge konumundaydı ve burayı da Atsız savunuyordu. Sencer'in isyanlara
288
rağmen onu ortadan kaldırmayışını bu nedenlere bağlayabiliriz.300
12.3. Büyük Selçuklu İmparatorluğu – Gûrlular Münasebeti
Gûr hükümdarı Kutbüddîn Muhammed, Sencer'in Katvan'daki yenilgisinden istifade
ederek Herat'ı almış ve Belh'e kadar ilerlemişti. Ona engel olmağa çalışan Selçuklu
kumandanlarından Emîr Kumaç yaptığı savaşta mağlûp olmuştu. Daha sonra Sencer'e tâbi
olan iki devlet Gûrlular ile Gazneliler arasında büyük bir mücadele başladı.
Neticede Gûrlular bu savaşlardan üstün çıktılar. Gazne hükümdarı Behramşâh,
Hindistan'a kaçarken, devletin başkenti Gazne, Gûr hükümdarı Alâeddîn Hüseyin tarafından
yedi gün yedi gece yakılmıştı (1151). Bu sebeple o, ''Cihan–sûz'' –cihanı yakan– lâkabı ile
anılmıştır. Alâeddîn bununla da yetinmemiş, Sultan Mahmud haricinde bütün Gazneli
sultanlarının kemiklerini mezarlarından çıkartarak yaktırmıştı. Bunlardan başka Alâeddîn,
ödemekle yükümlü olduğu yıllık vergiyi Sencer'e göndermemiş, sultan unvanı alarak
bağımsızlığını ilân etmişti.
Gûrlular'ın kuvvetlenmesi ve Selçuklu Devleti'ne karşı düşmanca bir tavır takınması
Sultan Sencer'i onlar üzerine bir sefer tertiplemeye zorlamıştı. Bu nedenle Sencer Gûr
istikâmetinde harekete geçti. Dağlı ve savaşçı bir kavim olduğundan Gûrlular'dan çekiniyor,
bu maksatla ordusunu yavaş yavaş ilerleterek onların af dilemelerini bekliyordu. Fakat
umduğu çıkmadı. Sonunda iki taraf Herât yakınında Nâb denilen yerde karşılaştılar.
Alâeddîn'in ordusunda bulunan yaklaşık 6000 kişilik Oğuz, Türk ve Halaç grubu Sencer'in
tarafına geçtiler. Bu suretle savaş Alâeddîn'in ordusunun yenilgisiyle sonuçlandı (Haziran
1152). Bu Sultan Sencer'in Katvan yenilgisinden sonra kazandığı kesin neticeli ilk savaş
oluyor ve ona yeniden itibar kazandırıyordu. Bu savaşta Alâeddîn Hüseyin de esir edilmişti, o
bir müddet Sencer'e hizmet etti ve kendisini sevdirmeye muvaffak oldu. Daha sonra sultan,
Alâeddîn'i affederek Gûr'un idaresini tekrar ona verdi.301
12.4. Oğuz İstilası ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun Yıkılışı
Karahıtay ve Karluklar'ın baskısı neticesinde Türkistan'dan batıya geçmek zorunda
kalan Oğuzlar 302 , çoğunlukla Belh civarında ve Huttelân otlaklarında yaşıyorlar, Büyük
Selçuklu Devleti’nin nüfuz sahası içinde bulunmalarına rağmen yarı bağımsız bir hayat
sürüyorlar ve sultanın mutfağına yılda 24.000 koyun vergi ödüyorlardı. Selçuklular ve
Oğuzlar arasındaki ilk anlaşmazlık bu verginin alınması sırasında vuku bulmuş, Oğuzlar
kendilerine güçlük çıkartan tahsildarı öldürmüşlerdi.
Belh valiliğinin yanı sıra kendini Oğuzlar üzerine şahne tayin ettiren Emîr Kumaç
(Kamaç)Belh’e döndükten sonra Oğuzlardan öldürülen tahsildârın diyetini istedi; ancak
Oğuzlar bu isteği kabul etmediler. Kumaç da bir müddet sonra yanına oğlu Alâeddîn
300 Köymen, age., V, 345-353; Merçil, age., s. 115-117. 301 Köymen, age., V, 353-382; Merçil, age., s. 117-118. 302 Selçuklu topraklarında yaşayan Oğuzlar ve bunların Selçuklulara karşı isyanı ve sonraki gelişen
olaylar hakkında geniş bilgi için bk. Ergin Ayan, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nda Oğuz İsyanı, İstanbul 2007.
289
Ebûbekir’i de alarak 10.000 kişilik bir orduyla Oğuzlar üzerine yürüdü ve onların sultanın
hazinesine çadır başına 200 dirhem vererek bulundukları yerde yaşayışlarını sürdürme
isteklerini reddetti. Fakat iki taraf arasında yapılan savaşı Oğuzlar kazandı. Emîr Kumaç ve
oğlu Alâeddîn savaş sırasında öldü Haberi duyan Sencer diğer kumandanlarının teşviki ile,
Oğuzlar üzerine sefere çıktı.
Oğuzlar sultanı bu hareketinden vazgeçirmek için bir anlaşma teklif ettiler. Bu teklife
göre, Kumaç ve oğlunu öldürme diyeti olarak 100.000 dinar ve 1000 Türk köle vereceklerdi.
Diğer bir rivayete göre, 200.000 dinar para, 200.000 koyun, 50.000 at ve deve, 100 köle teklif
ediyorlardı. Sultan Oğuzlar'ın bu cazip teklifleri karşısında seferden vazgeçmek niyetindeydi.
Fakat başta Kumaç'ın torunu Emîr Mü'eyyed Ay–aba olmak üzere diğer emîrlerinin ısrarı
karşısında yürüyüşe devam etti.
İki taraf arasında Belh vilâyeti sınırları içinde yapılan savaşta, Oğuzlar 100.000 kişilik
Selçuklu ordusunun hücumunu püskürttükten sonra onları dar bir boğazda sıkıştırarak tam bir
bozguna uğrattılar. Sultan Sencer de Oğuzlar'ın eline esir düştü (Mart–Nisan 1153).303 Oğuz
reisleri Sultan Sencer’e, önce gayet saygı göstererek onu tahtına oturtmuşlar, hatta ''Biz senin
kullarınız. Sen bizim sultanımızsın'' gibi sözlerle emrinde olduklarını belirtmişlerse de
sonradan onu geceleri bir demir kafes içinde tutarak kaçmasına engel olmuşlar zaman zaman
da onu burada aç bırakarak eziyet etmişlerdi.
Bu arada Oğuzlar'dan kaçmayı başaran Sencer’in vezîri Tahir b. Fahrü'l–Mülk'ün
çabalarıyla Sultan Sencer'in yeğeni, Muhammed Tapar'ın oğlu Süleymanşâh'ın sultanlığı
Nişâbur’da ilân edildi. Ancak bütün kumandanları çevresinde toplamaya muvaffak olamayan
Süleymanşâh, Merv üzerine yürüdü ise de Oğuzlar karşısında yenildi. Vezîr Tahir'in
ölümünden sonra da Horasan'ı terketti (Nisan–Mayıs 1154).
Sultan Sencer'in bu esareti sırasında Oğuzlar başta Merv (Eylül/Ekim 1153) olmak
üzere Tûs (Kasım 1154), Meşhed (30 Kasım 1154), Nişâbur, Meyhene, İsferâyin, Cüveyn
(Aralık 1154/ Ocak 1155) ve Serahs (Ocak/Şubat 1155) gibi Horasan şehirlerini korkunç bir
şekilde yağma ve istilâ ettiler. Daha sonra Belh ve Merv bölgesine çekildiler.
Bu hadiselerin oluşu sırasında bir kısım Selçuklu emîr ve kumandanları bu kez de
Sencer'in yeğeni (kızkardeşi tarafından) Karahanlı soyundan Mahmud Han'ı devletin başına
geçmesi için davet ettiler ve sultan tanıdılar (1155 yılı başı). Mahmud Han Horasan'a gelerek
devletin başına geçti. Irak Selçuklu sultanı Rükneddîn II. Muhammed (1153–1159) ve
Hârezmşâh Atsız onun hükümdarlığını tanıdılar. Mahmud Han Herat'ı kuşatmakta olan
Oğuzlar üzerine yürüdü. İki taraf arasında birçok savaş olmuş ve bunların çoğunu Mahmud
kaybetmişti, buna rağmen Oğuzların Herat kuşatmasını kaldırarak Merv'e çekilmelerinde
onun rol oynamış olması muhtemeldir (Temmuz/Ağustos 1155).
Mahmud çok geçmeden Oğuzlar'la bir barış yaptı. Fakat diğer taraftan da onlarla daha
iyi mücadele edebilmek için bazı devletlerle ittifak yapmak arzusundaydı. Bu maksatla
Hârezmşâh Atsız'a başvurdu. Mahmud'un teklifini kabul eden Atsız daha geniş bir ittifak
303 Genil bilgi için bk. Köymen, age., V, 399-414.
290
meydana getirmeyi düşünmüş ve Sistan Meliki Tâceddîn Ebu'l–Fazl, Mâzenderân Melikî
Ebu'l–Feth Rüstem b. Ali ve Gûr hükümdarı Alâeddîn Hüseyin–Cihansûz'u işbirliğine davet
etmişti.
Mahmud Han ve Atsız birleşme çabaları içindeyken Sencer esaretten kurtarıldı.
Oğuzlar Mahmud Han'la yapılan anlaşmadan sonra Sencer'in eski kumandanlarına kendisiyle
görüşmek üzere izin vermişlerdi. İşte bu fırsattan yararlanan Kumaç'ın torunu Mü'eyyed Ay–
Aba nöbetçi Oğuzlar'dan bir grubu kandırmaya ve Sencer'i kaçırmaya muvaffak olmuştu304
(Ekim/Kasım 1156).
Sultan Sencer önce Tırmiz şehrine geldi, buradan kendisine tâbi olmamış devletlere
birer mektup göndererek tekrar Selçuklu Devleti’nin başına geçtiğini bildirdi. Mahmud Han
ve yanındaki kumandanlar ise Hârezmşâh Atsız'a sığınmışlardı. Sencer bir müddet sonra
başkenti Merv'e gitti. Ancak kendisi artık yaşlanmış ve çektiği sıkıntılardan dolayı ruhen
çökmüştü. Askerleri dağılmıştı, üstelik hazinesi de boşalmıştı. Bu bakımdan Sultan Sencer
esaretten kurtulduktan sonra devletini yeniden diriltmek hususunda bir şey yapamadı, 26
Nisan 1157 (veya 6 Mayıs 1157)305 tarihinde 72 yaşında üzüntü içinde öldü ve Merv'de
sağlığında yaptırdığı ve ''Dârü'l–Ahire” (Ahiret Yurdu) adını verdiği muhteşem türbesine
gömüldü. Adı geçen türbe bugün restore edilmiştir. Sencerle beraber Selçuklu Devleti geride
parlak bir geçmiş bırakarak tarih sahnesinden çekildi.
Sultan Sencer ilim, edebiyat ve sanatın gelişmesine çok yardımları dokunmuş büyük
bir hükümdardı. Devrinde Enverî, Mu'izzî gibi şairler, bir çok ilim adamı yetişmiş ve onun
lütuf ve ihsanlarına nail olmuşlardı. Din adamlarına da önem verir, onların nasihatlarını
dinlerdi. Dindar, hoşgörülü ve halka karşı merhametliydi.
Selçuklu hanedanı tarafından kurulan öteki devletlere gelince bunlar; Irak Selçukluları
(1119–1194), Suriye Selçukluları (1078–1117), Kirmân Selçukluları (1048–1186) ve Türkiye
Selçukluları (takriben 1080–1308) devletleridir.306
304 Bu konu hakkında geniş bilgi için bk. Köymen, İkinci İmparatorluk Devri, V, 445-459. Ergin Ayan’a
göre(Oğuz İsyanı, s. 34-40), sultanın kaçırılmasını sağlayan Müeyyed adlı Bey’in Emîr Kumac’ın torunu
olduğuna dair kaynaklarda kesin bir kayıt yoktur. 305 Özaydın, “Sencer”, DİA., XXXVI, 511. 306 Merçil, age., s. 118-121.
291
Merv’deki Sultan Sencer Türbesi
SONUÇ
Selçuklu Devleti’ni Çöküşe Götüren Sebepler
a) Eski Türk siyasî hukukuna göre, devlet hanedan üyelerinin ortak malıydı. Böylece
kendini kuvvetli ve güçlü gören her bir hanedan üyesi iktidar mücadelesine atılabiliyordu.
Tabiatıyla üyeler arasındaki bu mücadelede Büyük Selçuklu Devleti'nin zayıf bir duruma
düşmesinin ve parçalanmasının en önemli sebeplerinden biriydi (özellikle Sultan Berkyaruk
devri buna güzel bir örnektir).307
b) Başlangıçta devletin kuruluşunda önemli rol oynayan Türkmen beyleri yüksek
görevlere getirilmekte olup, bazı haklara sahiptiler. Daha sonra gulâmlıktan yetişen Türk emîr
ve kumandanlar devlet idaresinde daha çok söz sahibi oldular. Türkmen emir ve beyleri bu
durumda ikinci plânda kaldılar. Bu sebeple daha sonraki saltanat mücadeleleri içinde yer
alarak, hükümdarlara karşı isyan eden hanedan üyelerinin tarafını tuttular. (Sultan Melikşâh–
Melik Kavurd mücadelesinde olduğu gibi).
c) Abbasî halifeleri de devletin zayıf düştüğü durumlardan ve saltanat
mücadelelerinden faydalanarak siyasî otoritelerini yeniden kurmaya çalıştılar.
307 Geniş bilgi için bk. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 135-140.
292
ç) Melikleri eğitip yetiştirmekle görevli atabegler de perde arkasından devleti
yönetmek ve sultanların otoritesini kırmak için saltanat mücadelelerini körüklediler. Nitekim
onlar hükümdarın otoritesini zayıfladığı zaman idare ettikleri bölgelerde bağımsız oldular(
Zengîler, Salgurlular ve Azerbaycan Atabegleri örneklerinde olduğu gibi). Bu durum devletin
otoritesinin bölünmesine sebep oldu.308
d) Batınîler de devletin zayıf düştüğü durumlardan yararlanarak zararlı faaliyetlerini
arttırmış, değerli devlet adamlarını ve emirlerini öldürerek çöküşte etkili olmuşlardır.
e) Özellikle saltanat mücadeleleri devletin malî kaynaklarının tükenmesine, vergilerin
toplanamamasına dolayısıyla da devletin çökmesine sebep oldu.
f) Sultan Sencer'in devletin başkentini doğu yönünde Merv şehrine götürerek orada
oturması ve Irak Selçuklu Devleti'ni kurarak batı yönünü ihmal etmesi de çöküşün
sebeplerinden biri olarak ileri sürülebilir.309
Büyük Selçuklu Devleti'nin Tarihte Oynadığı Rol
Büyük Selçuklu Devleti'nin en büyük özelliği, Anadolu'yu bir Türk yurdu olarak
seçmesiydi. Bu sebeple Tuğrul Bey devrinden itibaren Selçuklu sultanları Türkmen kitlelerini
Bizans idaresindeki Anadolu'ya yönlendirdiler. Böylece Anadolu'daki Türk varlığının
temelleri onlar zamanında atıldı. Daha sonra kurulan Türkiye Selçukluları ile beraber onlar
Anadolu'da yaklaşık iki yüz elli yıl Türk hâkimiyetini sürdürdüler. Ayrıca Malazgirt
Savaşı'nda Bizans'ı mağlup etmeleri, Haçlı seferlerinin sebeplerinden biri oldu.
Selçuklular Haçlılara karşı başlangıçta İslâm dünyasının koruyucusu oldular ve Sultan
Muhammed Tapar devrinde onlarla olan mücadeleyi devam ettirdiler. Ayrıca İslâmın birliğini
bozmaya çalışan Bâtınîlere karşı başarıyla mücadele verdiler. Türk siyasî, sosyal, hukukî örf
ve geleneklerinin İslâm kültür çevresiyle kaynaşması Selçuklular devrinde ivme kazandı.
Büyük Selçuklular kendilerinden sonra kurulan Türk devletlerine teşkilât ve
müesseseler yönünden örnek oldular. Ayrıca Türk–İslâm dünyasında bugün dahi varlıklarını
koruyan birçok mimarî eser bıraktılar. Bilim adamlarını ve edebiyatçıları himaye ederek
onların değerli eserler ortaya koymalarını sağladılar. Selçuklular kendi toprakları üzerinde
yaşayan Hristiyan ve Musevi gibi Müslüman olmayan topluluklara eşit olarak, adaletle ve
hoşgörüyle davrandılar, devlet hizmetinde görev verdiler. Nitekim Selçuklular'ın bu
davranışları devrin Hristiyan kaynakları tarafından da belirtilmektedir. 310
308 Geniş bilgi için bk. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 140-147. 309 Merçil, age., s. 122. 310 Merçil, age., s. 123-124.
293
Uygulamalar
-Büyük Selçukluların yıkılmasından sonra Selçuklulara hizmet eden beylerin kurduğu
devletleri ve yıkılış tarihlerini araştırınız.
-Selçuklulardan günümüze ulaşan kültürel ve mimarî eserleri belirleyiniz.
294
Uygulama Soruları
1) Katvan Savaşı hangi tarihte kimlerle yapıldı? Selçuklular açısından bu savaşın
bıraktığı etkiler nelerdir?
2)Sencer döneminde yaşanan Oğuz isyanının Selçukluların yıkılışındaki rolü nedir?
3)Karahitaylar hakkında kısaca bilgi veriniz.
4)Büyük Selçukluların tarihteki rolleri hakkında bilgi veriniz.
5) Büyük Selçukluları yıkılışa götüren sebebleri açıklayınız.
295
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Katvan Savaşı sonrası zayıflayan Selçukluların, otoritelerini yeniden sağlamaya
çalışmaları, Hârezm ve Gûrlulara yönelik seferlerini ve göçebe Oğuzlarla çıkan bir
anlaşmazlık nedeniyle Selçukluların tarih sahnesinden çekilmelerini inceledik.
296
Bölüm Soruları
1) Hangisi Katvan savaşı’nın en önemli sonucudur?
a) Sultan Sencer mağlup oldu
b) Mâverâünnehr Bölgesi putperest bir kavmin idaresi altına girdi
c) Sencer’in karısı esir düştü
d) Sencer ilk kez bir savaşta mağlup oldu
e) Selçukluların Karahanlılar üzerindeki egemenliği son buldu
2) Sencer'in Katvan Savaşı’nda mağlup olduğu haberini alan Hârezmşâh
………………… isyan ederek Selçuklulara ait yerleri zaptetmek için süratle harekete
geçmişti.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken kelime aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Mahmud
b) Mesud
c) Manuel
d) Anuştegin
e) Atsız
3) Sultan Sencer zamanında Selçuklu Devleti’nin başkenti ……………………. şehri
idi.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken kelime aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Isfahan
b) Merv
c) Serahs
d) Rey
e) Isfahan
297
4)Aşağıdakilerden hangisi Sultan Sencer’in Gur Hükümdarı Alâeddin Hüseyin
üzerine düzenlediği seferin sebeplerinden biri olamaz?
a) Gazne, Gûr hükümdarı Alâeddîn Hüseyin tarafından yedi gün yedi gece yakılmıştı.
b) Alâeddîn Sultan Mahmud haricinde bütün Gazneli sultanlarının kemiklerini
mezarlarından çıkartarak yaktırmıştı.
c) Alâeddîn, ödemekle yükümlü olduğu yıllık vergiyi Sencer'e göndermemişti.
d) Sultan unvanı alarak bağımsızlığını ilân etmişti.
e) Alâeddin bir Selçuklu melikini kaçırmış ve öldürmüştü
5) Aşağıdakilerden hangisi Sencer Devri olaylarından biri olamaz?
a) Katvan Savaşı
b) Gazne’nin yakılması
c) Oğuz İsyanı
d) Atsız’ın isyanı
e) Suriye’nin fethi
6) Sultan Sencer 1153 yılında ……………………… eline esir düştü.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken kelime aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Gurlular
b) Gazneliler
c) Karluklar
d) Oğuzlar
e) Halifenin
298
7) Başlangıçta devletin kuruluşunda önemli rol oynayan Türkmen beyleri yüksek
görevlere getirilmekte olup, bazı haklara sahiptiler. Daha sonra gulâmlıktan yetişen Türk emîr
ve kumandanlar devlet idaresinde daha çok söz sahibi oldular. Türkmen emir ve beyleri bu
durumda ikinci plânda kaldılar. Bu sebeple daha sonraki saltanat mücadeleleri içinde yer
alarak, hükümdarlara karşı isyan eden hanedan üyelerinin tarafını tuttular. (Sultan Melikşâh–
Melik Kavurd mücadelesinde olduğu gibi).
Yukarıda verilen bilgiden hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Türkmenler, Selçuklu Devleti’nin kuruluşunda önemli bir rol üstlenmişlerdir.
b) Türkmenlerin bazı hakları vardır
c) Selçuklu Devleti yükseldikçe Türkmenler ikinci plana itildi.
d) Türkmenler her zaman saltanat mücadelelerinde yer aldılar.
e) Selçuklu Devleti’nin yıkılmasında en büyük pay sahibidirler.
8)
I. Hatunların saltanat mücadelesine girmesi
II. Atabeglerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi
III. Abbâsî halifelerinin eski siyasî güçlerini yeniden elde etmek istemeleri
IV. Batınîlerin faaliyetleri
V. Haçlı Seferleri
Yukarıda sıralanan Selçuklu Devleti’nin yıkılış nedenlerinden hangisi diğerlerine
göre daha az etkili olmuştur?
a) I
b) II
c) III
d) IV
e) V
299
9) Melikleri eğitip yetiştirmekle görevli atabegler de perde arkasından devleti
yönetmek ve sultanların otoritesini kırmak için saltanat mücadelelerini körüklediler. Nitekim
onlar hükümdarın otoritesini zayıfladığı zaman idare ettikleri bölgelerde bağımsız oldular(
Zengîler, Salgurlular ve Azerbaycan Atabegleri örneklerinde olduğu gibi). Bu durum devletin
otoritesinin bölünmesine ve çökmesine sebep oldu.
Yukarıda verilen bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Atabeglerin asıl görevi melikleri yetiştirmektir.
b) Saltanat mücadelelerine karıştılar.
c) Atabegler diledikleri zaman devlet kurabilirler.
d) Atabegler Selçuklu Devleti’nin çöküşünde rol oynadılar.
e) Zengîler ve Salgurlular Hanedanları, atabegler tarafından kurulmuştur.
10) Büyük Selçuklular kendilerinden sonra kurulan Türk devletlerine teşkilât ve
müesseseler yönünden örnek oldular. Ayrıca Türk–İslâm dünyasında bugün dahi varlıklarını
koruyan birçok mimarî eser bıraktılar. Bilim adamlarını ve edebiyatçıları himaye ederek
onların değerli eserler ortaya koymalarını sağladılar. Selçuklular kendi toprakları üzerinde
yaşayan Hristiyan ve Musevi gibi Müslüman olmayan topluluklara eşit olarak, adaletle ve
hoşgörüyle davrandılar, devlet hizmetinde görev verdiler.
Yukarıda verilen bilgiye bakarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Selçuklular pek çok mimarî eser vücuda getirdiler.
b) Selçuklular Müslüman olmayan vatandaşlarından ağır vergiler aldılar.
c) Selçuklular, kendilerinden sonra gelen Türk devletleri için örnek oldular.
d) Selçuklular bilim adamı ve edebiyatçıları korudular.
e) Selçuklular adalet ve hoşgörüyle muamele ettiler.
Cevaplar
1b 2e 3b 4e 5e 6d 7e 8e 9c 10b
300
KAYNAKÇA
Ayan, Ergin, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nda Oğuz İsyanı, İstanbul 2007.
Hunkan, Ö. Soner, Türk Hakanlığı Karahanlılar, İstanbul 2007.
Kafesoğlu, İbrahim, Harezmşahlar Devleti Tarihi (485–618 / 1092–1221), Ankara
2000.
Köymen, M. A., İkinci İmparatorluk Devri, V, Ankara 1991
Merçil, Erdoğan, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
Özaydın, Abdülkerim, “Sencer”, DİA., XXXVI, 507–511.
Özgüdenli, Sultan Sencer ve Karahitaylar –Katavan Savaşı-, İstanbul
1994(Basılmamış Y. Lisans Tezi).
301
13. TEŞKİLAT VE İDARE
302
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
13.1. Devlet Teşkilatı
13.1.1. Hükümdârın Görev ve Yetkileri
13.1.2. Hükümdârlık Alametleri
13.2. Dîvân Teşkilât
13.2.1. Dîvân-ı Âlâ
13.2.2. Diğer Dîvânlar
13.3. Saray Teşkilatı
303
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Selçuklularda hükümdarın görev ve yetkileri nelerdir?
2) Selçuklularda dîvân teşkilatı nasıl şekillenmişti?
3) Selçuklu saray teşkilatı hangi görevlilerden oluşuyordu?
304
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
13.1. Devlet Teşkilatı Selçuklu devlet teşkilatının
en üst yöneticisi sultanın
görev ve yetkileri ile
hükümdarlık alametlerinin
neler olduğunun kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
13.1.1. Hükümdârın Görev
ve Yetkileri
Hükümdarın devlet
teşkilatındaki yeri ve
yetkilerinin anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
13.1.2. Hükümdârlık
Alametleri
Selçuklu sultanlarının
hükümdarlık için hutbe ve
sikke darbı dışında
edindikleri hükümdarlık
simgelerinin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
13.2. Dîvân Teşkilâtı Devlet işlerinin görüşülüp
karara bağlandığı divanların
işleyişleri ve yapısının
anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
13.2.2. Diğer Dîvânlar Devletin gelir ve
giderlerinin, askerlerin
maaşları ve diğer sorunlar
için oluşturulan divanların
kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
13.3. Saray Teşkilatı Saray memurlarının görev ve
yetkilerinin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
305
Anahtar Kavramlar
Devlet teşkilatı, Hükümdarın görev ve yetkileri, Dîvan teşkilatı, Saray teşkilatı
306
Giriş
Selçuklu Devleti teşkilat ve idaresi belli başlı farklar dışında Ortaçağ Türk-İslâm
devletleriyle aynı yapıdaydı. Devlet işlerinin görüşüldüğü dîvanların yanında sarayda bulunan
memurların görev ve yetkileri bu bölümde incelenecektir.
307
13. TEŞKİLAT VE İDARE
13.1. Devlet Teşkilatı
13.1.1. Hükümdârın Görev ve Yetkileri
Bütün ülkede hutbe onun adına okunur ve para onun adına basılırdı. Fermanlara,
büyük divan kararlarına onun turası çekilir, tevkıi yazılır ve emirler bu işlemlerden sonra
yürürlüğe girerdi. Sultanlar, haftanın belli günlerinde devlet erkânını ve kumandanı huzura
kabul eder, danışmalarda bulunur ve halkın şikâyetlerini dinlerdi.
Nizamü’l–Mülk’e göre; Allah her asırda ve zamanda halk arasında hükümdarlık
vasıfları ve övülmeye değer nitelikleriyle bezediği birini seçer, dünya işlerini ve halkın barış
ve sükûn içinde yaşamalarını ona tevcih eder.311 Buna göre, hükümdar kuvvetini doğrudan
doğruya Allah’tan alır ve onun adına hüküm sürer. Selçuklu sultanları Allah’ın yeryüzündeki
gölgesi (Zıllullâh fi’l–Arz ) ve halifenin temsilcisi sayılırlardı.
Sultan, eski Türk kağanlarında olduğu gibi, semavî menşe ve cihan hâkimiyetine sahip
olma inancına milletin ve tebaânın babası sayılıyordu. Nizâmü’l–Mülk şöyle der:
“Hükümdârlar güzel yüzlü, iyi huylu, mert ve cesur, iyi ata binen, her türlü silahı
kullanabilen, Allah’ın kullarına merhamet edip, şevkat gösteren, verdiği sözleri yerine getiren,
fakirlere iyi muamele eden, halk üzerinden zalimlerin zulmünü kaldıran insanlardır.”
Allah hükümdara, liyakatı ve imanının sağlamlığı ölçüsünde devlet ve millet verir.
Bütün dünyayı onun emrine tâbi kılar. Hükümdâr muayyen meselelerde danışma meclisleri
toplar, burada meseleleri müzakere eder; fakat nihaî karar kendisinindir. Nizâmü’l–
Mülk, Siyasetnâme adlı eserinde der ki: “ Bir şey ne kadar çok olursa, kıymeti o kadar
azalır. Bu sebeple önemli bir iş ortaya çıkmadıkça hükümdarın bir ferman yazmaması
lazımdır. Yazınca da hükümdara saygı öyle olmalıdır ki hiç kimse tatbik etmedikçe, fermanı
elinden bırakmak cesaretini gösterememelidir.”312
Ülkenin genel siyasetinden sorumlu olan sultanın, icraî ve askerî yetkilerinin başında
savaş ilânı, memuriyetlere ve kumandanlıklara tayin gelir.
13.1.2. Hükümdârlık Alametleri
ı.Unvan ve Lakaplar: Hükümdârlara halifeler tarafından verilirdi. Hutbelerde
sultanların isimleri unvan ve lakaplarla birlikte zikredilir, sikkelerde de bu unvanlar ve
lakaplar yer alırdı. Sultan Tuğrul Bey, “es-Sultanü’l-muazzam (Büyük Sultan), Rüknüddin
(Dinin Direği), Şâhânşâh (şahlar şahı), Melikü’l-meşrık ve’l-mağrib (Doğunun ve Batının
hükümdarı) unvanlarını almıştır. Sultan Alp Arslan’ın unvan ve lakapları kaynaklarda ve
sikkelerde “es-Sultanü’l-muazzam, Melikü’l-İslâm (İslâm hükümdarı), Adudü’devle
311 Nizâmülmülk, Siyâsetnâme, çev. M.A. Köymen, Ankara 1999, s.6. 312 Nizâmülmülk, a.g.e., s. 51
308
(Devletin Yardımcısı), Ebû’l-Feth, Ebû Şücâ, es-Sultanü’l-muazzam Şâhânşâh melikü’l-
İslâm, es-Sultanü’l-muazzam Şâhânşâhü’l-a’zam, es-Sultanü’l-a’zam” şeklinde geçmektedir.
Melikşah’da “Ebû’l-Feth, Celâlü’d-devle, Celâlü’d-devle Ebû’l-Feth, es-Sultanü’l-
muazzam, es-Sultanü’l-âdil” lakabını kullanmıştı.313 Muhammed Tapar’a, Halife Mustazhir-
Billâh tarafından “Gıyâsü’d-dünya ve’d-din” ayrıca “Ebû Şücâ, es-Sultanü’l-muazzam” lakabı
da verilmişti. Sultan Berkyaruk’a ise Halife Muktedi tarafından “Rüknüddin” lakabı verilmiş,
ayrıca sikkeleri üzerinde “Rüknü’d-dünya ve’d-din, Melikü’l-İslâm, Ebû’l-Muzaffer, es-
Sultanü’l-muazzam” gibi lakabları görülmektedir.
Berkyaruk’un oğlu Melikşah’a babasının ölümünden sonra hutbe okunup
“Celâlüddevle” lakabı verilmişti. Sultan Melikşah, oğlu Ahmed’i veliaht ilan ettikten sonra
“Melik el-Mülûk, Adûd el-Devle” gibi lakabları vermişti.314 Sultan Sencer ise, es-Sultanü’l-
a’zam ve Sultanü’s-Selâtîn (Büyük Sultan ve Sultanların Efendesi), es-Sultanü’l-muazzam,
Ebû’l-Hâris (En büyük muhafız) gibi unvan ve lakaplar kullanmıştır.315
ıı.Hutbe: Hükamdarların halifelerden aldıkları manevî hâkimiyet alâmetlerinden
biridir.316
ııı.Sikke: Bir diğer önemli hükümdarlık sembolüdür. Tahta çıkan sultanların ilk işleri
üzerlerinde adlarının yer aldığı sikke bastrmak olmuştur. Sikkenin üzerinde ayrıca halifenin,
metbû olduğu büyük sultanın adı ve unvanı da yer alırdı.317
ıv.Saray ve Çadır: Göktürkler’den beri hükümdarın da hakimeyet alametlerin
arasındadır. Saltanat çadırı da saray ile aynı fonksiyonu görmektedir. Taşınabilir olması,
seferlerde hazır edilmesi saltanat çadırına ayrı bir önem vermektedir.318
v.Bayrak ve sancak: Kaynaklarda alem ve livâ şeklinde geçen önemli hükümdarlık
alâmetlerindendir. Bayrak ve sancak yerine “tuğ”da denilmektedir.319
vı.Nevbet: Sarayın ya da saltanat çadırının önünde günde beş kez icra edilen özel bir
müzik türüdür. Tâbi hükümdarlar günde üç kez nevbet vururdu.320
vıı.Çetr: Hükümdarların başları üzerinde tutulan hükümdarlık şemsiyesidir. Bir
mızrak üzerinde havada küçük bir kubbe şeklinde açılmakta ve ata binmekte olan hükümdarın
başı üzerinde tutulmaktaydı.321
313 Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s.32. 314 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 180-181; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s. 39-40. Bu konu hakkında
geniş bilgi için bk. Özaydın, “Büyük Selçuklular’da Unvan ve Lakaplar”, Prof. Dr. Işın Demirkent Anısına,
İstanbul 2008, s.421-433. 315 Özaydın, agm., s. 430. 316 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 182; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s. 44. 317 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 184; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s. 89. 318 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 185. 319 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 186; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s. 123. 320 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 187; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s. 116.. 321 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 188; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s.104.
309
vııı.Tıraz: Hükümdarların sırma işlemeler ve yazılarla süslenmiş saltanat elbiselerine
denir.322
ıx.Kılıç ve Kemer: Kılıç’ın hükümdarlık alametlerinden olduğu Abbasî Halifesi
Kaim-Biemrillâh’ın Tuğrul Bey’e verdiği altın işlemeli kılıçtan anlaşılmaktadır. Kemer ise
hil’at giydirilirken verilirdi.323
x.Yüzük: Sultanlar hükümdarlık alemeti olarak parmaklarına yüzük takardı. Sultanın
yüzüğünü geçici olarak alan kimse onun adına yürütme yetkilerini kullanırdı.324
xı.Ok ve Yay: Oğuzlarda hükümdarlık sembolüdür. İkisi birlikte devlet ve istiklali
simgeler.325
xıı.Gâşiye: Deriden yapılmış, altın sırmalı iplerle süslenmiş eyer örtüsüdür. Sultanın
önünde yürüyen rikabdâr, sultanın alâmeti olarak gâşiyeyi yukarı kaldırıp taşırdı.326
13.2. Dîvân Teşkilâti
13.2.1. Dîvân–ı A‘lâ
Devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı bu büyük dîvânın reisi “sahip–i dîvân–ı
Devlet, sâhib–i dîvân–ı saltanat veya hace–i Buzurg” denilen vezirdi.
Büyük Selçuklular’daki vezirlik müessesesi Abbasî, Samanî ve Gazneli tesirinin en
bariz olduğu müessesedir. Bunun da başlıca sebebi onlar gibi Selçuklular’ın da İran asıllı
vezirleri iş başına getirmiş olmalarıdır.
ı. Vezirin Görev ve Yetkileri:
Sultanın mutlak vekilidir. Yürütme yargı ve yasama yetkilerine sahiptir. Devletin
bütün işlerini tedbir eden en yüksek memurdur.
-Yasama Yetkileri:
-Yürütme Yetkileri
-Yargı Yetkileri
-Askeri Yetkileri
ıı. Vezirlik Alametleri
-Lakapları
322 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 189; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s.139-140. 323 Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, 234-236. 324 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 190; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s. 196. 325 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 191; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s. 193. 326 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s.192; Merçil, Hükümdarlık Alâmetleri, s.183.
310
-Hil’at–i Vezaret
-Mühür ve yüzük
-Sarık
-Divit takımı
-Kılıç
-Nevbet
-Minder ve Çadır
ııı-Vezirlerin Gelir Kaynakları
-Devlet gelirlerinden hissesine düşen pay.
-Sahip olduğu iktalardan elde ettiği gelirler
-Seferler sırasında ganimetlerden ele geçen pay.
-Vezire verilen hediye ve paralar
-Gayrı meşru gelirler, müsadereler, rüşvetler
13.2.2.Diğer Dîvânlar
ı. Dîvân–ı İnşâ ve Tuğra
Nezaretten sonra gelen en büyük makam olup reisine sâhib–i dîvân–ı inşâ ve tuğra ya
da sadece tuğraî ya da münşi denirdi.
Bu divan Büyük Selçuklu devletinin yabancı devletler ve eyaletlerle ilgili olan
haberleşmesini sağlardı. Büyük dîvân tarafından alınan kararları yazar, berat misal, menşur ve
fermanları hazırlar ve bunlara Sutanın tuğrasını çekerdi. Tuğraî vezirin yokluğunda ona
naiplik ederdi. Özellikle av partilerinde sultanın nezninde bulunur ve vezire vekâlet ederdi.
ıı. Dîvân–ı İstifâ–yı Memâlik
Devletin mali işlerine bakan ilk ve önemli dairedir. Başkanına Müstevfî– i memâlik
denilir.
Müstevfî devletin gelir ve giderleriyle yakından ilgilenir, halkın durumunun
düzeltilmesine çalışılırdı. Bütçenin gelir ve masrafları ile ilgili defterleri kontrol ederdi.
Vergileri ona bağlı olarak görev yapan âmil, muhassıl ve mutasarrıf adı verilen görevliler
tahsil ederlerdi.
311
ııı. Dîvân–ı İşrâf–ı Memâlik
Askerî ve adlî konuların haricindeki her meseleyi teftiş ve kontrol yetkisine sahip olan
bu divanın reisine Sâhib–i Dîvân–i İşrâf veya sadece Müşrif denirdi. Müşrifler yüklendileri
bu mesuliyetli görev dolayısıyla son derece güvenilir, malî konulara vakıf dîvân ve devlet
işlerinden anlayan kimseler arasından seçilirdi. Nizâmü’l-Mülk müşrif ve maliklerin
maaşlarının hazineden ödenmesini, böylece halka yük olmamalarını istemektedir.
ıv. Dîvân–ı Arz
Ordunun her türlü ihtiyacını askerin maaş ve techizatını tedarik etmek ve savaşa hazır
bulundurmakla mükellef olan bu dairenin reisine ‘Ârızu’l–Ceyş denirdi.
Askerî personelin iktâları ve rütbeleri ile ilgili kayıtlar burada tutulur gelirleri tespit
edilirdi. Ancak bu dîvân iktâlara sahip olamaz ve müstakil kararlar alamazdı. Askere alma ve
seferlerden önce askerleri teftiş etmekte bu dairenin görevleri arasındaydı.
13.3. Saray Teşkilati
a.Hâcibü’l–Huccâb
Saray teşkilatında sultandan, bütün devlet teşkilatında ise vezirden sonra geldiğini
gördüğümüz Hâcibü'l Huccâb askerî sınıfa mensuptu ve gulâm sistemine göre yetişmiş bir
Türk kumandandı.
Sarayın her türlü işinden sorumlu olan Hâcibü'l-Huccâb "ağacı" denilen haciblerin
reisi idi. Hâcibler ülkenin ileri gelenlerinden hükümdara gelen mektup ve istekleri ulaştıran
kişiler olup sultanların has hadimleridir. Hâcibler savaşlarda sultanın yanında yer alır ve
ordulara kumandanlık ederlerdi. Nizâmü'l–Mülk "Hâcibler bütün görevleri kontrol ve nezaret
eder" diyor. Râvendî de "Hâcib siyasetin delilidir" diyerek bu makamın önemini vurguluyor.
b. Emîr–i Hares
Eskiden Selçuklu saray teşkilatının ikinci adamı Emîr–i Hares idi. Halk sultandan nasıl
korkuyorsa, ondan da öyle korkardı. Ceza infazı ile görevli bir kişiydi.
c. Emîr–i Candâr
Hükümdârın ve sarayın muhafazası ile doğrudan görevli olanlara Candâr, bunların
reisine de Emîr–i Candâr denirdi.
d. Emîr–i Silâh
Silah deposunun muhafızı idi.
312
e. Emîr–i Alem
Sultanının sancağını taşıyan ve onu muhafaza eden alemdarların reisi idi.
f. Abdâr veya Taştdâr
Hükümdâr elini yıkadığı zaman leğen ve ibrik tutan, banyo yapacağı zaman suyunu
hazırlayan şahıstır.
g. Câmedâr
Hükümdârın elbiselerini muhafaza eden saray görevlisidir. Câmedârlar hükümdarın
elbiselerini giyip çıkarmasında da yardımcı olurlardı.
h. Şarabdâr
Sultanın meşrubatını ve ilaçlarını hazırlar ve haftanın belirli günlerinde Meclis–i
Hâs'ta verilen ziyafetlerde hizmet ederlerdi.
ı. Emîr–i Çâşnigir
Sultanın sofrasının hazırlanmasına nezaret eder ve huzuruna getirilen yemekleri ondan
önce tatmak suretiyle yemeğe zehir katılıp katılmadığını kontrol ederdi. Bu bakımdan çok
güvenilir olması gerekirdi.
i. Vekîl–i Hâs
Hazinenin bazı gelirlerini sarayın, mutfak, fırın ve ahır ile kendi maiyyetindeki bazı
kişilerin elbiselerine harcamak ve sarayın masraflarını kontrol etmekle görevli olan bu kişi,
tanınmış ve saygı değer kişilerden seçilirdi.
j. Vekîl–i Der
Önemli meselelerde, sultan ile vezir arasındaki haberleşmeyi sağlardı. Bunun mevkii
hacibin mevkiinden daha özeldi.
k. Emîr–i Bar
Büyük–küçük emirler, saray veya otağın kapısına toplandıklarında sultanın iznini
tebliğ eden kimsedir.
l. Emîr–i Âhur
Hükümdârın atlarına bakardı.
m. Serheng veya Çavuş
Hükümdâr alayının önünde gider ve dur–baş (savulun) diyerek yol açardı.
313
n. Nedimler
Sultanlar yanlarında rahatça hareket edebileceği içlerini dökebileceği edebî ve tarihî
sohbetler yapabileceği, kendine layık nedimler edinmelidir. Bu bakımdan nedimler, gece
gündüz sultana can yoldaşı olarak onun gönlünü huzur içinde tutarlar.
314
Uygulamalar
Selçuklu devlet teşkilatı hakkında ayrıntlı bilgi için aşağıda künyeleri yazılı araştırma
eserleri okuyunuz.
-Erdoğan Merçil, Selçuklular’da Hükümdarlık Alâmetleri, Ankara 2007.
-Erdoğan Merçil, Selçuklular’da Saraylar ve Saray Teşkilatı, İstanbul 2011.
315
Uygulama Soruları
1) Selçuklu hükümdarları neden unvan ve lâkap kullanırlardı? Kısaca bilgi veriniz.
2) Selçuklularda vezirin görev ve yetkilerini açıklayınız
3) Devletin mali işleriyle ilgilenen dîvan hakkında bilgi veriniz.
4) Saray teşkilatında yer alan “Hâcip”in görevleri nelerdir?
316
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Selçuklu devlet teşkilatında hükümdarın görev ve yetkileri, çeşitli divanlar ile saray
teşkilatının yapısı üzerinde durulmuştur.
317
Bölüm Soruları
1) Aşağıdakilerden hangisi bir hükümdarlık alameti olamaz?
a) Saray
b) Sancak
c) Sikke
d) Divit
e) Hutbe okutmak
2)Selçuklularda devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı büyük dîvâna
……………......................... denir.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken terim aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Dîvân–ı A‘lâ
b) Dîvân-ı Ârız
c) Büyük Meclis
d) Dîvaân-ı İşrâf
e) Ayak Dîvânı
3) Aşağıdakilerden hangisi Vezirlik alametlerinden biri değildir?
a) Mühür ve yüzük
b) Sarık
c) Divit takımı
d) Kılıç
e) Sancak
318
4)
I. Devlet gelirlerinden hissesine düşen pay.
II. Sahip olduğu iktalardan elde ettiği gelirler
III. Seferler sırasında ganimetlerden ele geçen pay.
IV. Vezire verilen hediye ve paralar
V. Gayrı meşru gelirler, müsadereler, rüşvetler
Yukarıda Selçuklu vezirlerinin gelir kaynakları sıralanmıştır. Bu bilgiye bakarak
vezirlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
a) Vezirlik çok zor bir iştir
b) Vezirlik özel yetenekler gerektirir
c) Vezirler dar gelirlidir
d) Vezirler seferlere katılmak zorunda kalır
e) Vezirlerin geliri oldukça yüksektir
5) Aşağıdaki şıklardan hangisi “Emîr-i Alem”in görevini açıklamaktadır?
a) Hükümdarın giysilerini taşır
b) Hükümdarın sofrasını kuran görevlilerin başıdır.
c) Hükümdarın silahlarını korur
d) Sultanının sancağını taşıyan ve onu muhafaza eden görevlilerin başıdır.
e) Hükümdarın atlarını korur
6) Büyük Selçuklu devletinin yabancı devletler ve eyaletlerle ilgili olan haberleşmesini
sağlardı. Büyük dîvân tarafından alınan kararları yazar, berat misal, menşur ve fermanları
hazırlar ve bunlara Sutanın tuğrasını çekerdi.
Yukarıda Selçuklu Dîvânı’nda görevli üst düzey memurlardan hangisinin görevi
tanımlanmıştır?
a) Müstevfî
b) Tuğraî
c) Atabeg
319
d) Melik
e) Vezir
7) Devletin gelir ve giderleriyle yakından ilgilenir, halkın durumunun düzeltilmesine
çalışılırdı. Bütçenin gelir ve masrafları ile ilgili defterleri kontrol ederdi. Vergileri ona bağlı
olarak görev yapan âmil, muhassıl ve mutasarrıf adı verilen görevliler tahsil ederlerdi.
Yukarıda Selçuklu Dîvânı’nda görevli üst düzey memurlardan hangisinin görevi
tanımlanmıştır?
a) Müstevfî
b) Tuğraî
c) Atabeg
d) Müşrif
e) Vezir
8) Askerî ve adlî konuların haricindeki her meseleyi teftiş ve kontrol yetkisine
sahiptirler. Yüklendikleri bu mesuliyetli görev dolayısıyla son derece güvenilir, malî konulara
vakıf dîvân ve devlet işlerinden anlayan kimseler arasından seçilirlerdi.
Yukarıda Selçuklu Dîvânı’nda görevli üst düzey memurlardan hangisinin görevi
tanımlanmıştır?
a) Müstevfî
b) Tuğraî
c) Atabeg
d) Müşrif
e) Vezir
9) Ordunun her türlü ihtiyacını askerin maaş ve techizatını tedarik etmek ve savaşa
hazır bulundurmakla mükellef olan bu dairenin reisine ‘Ârızu’l–Ceyş denirdi. Askerî
personelin iktâları ve rütbeleri ile ilgili kayıtlar burada tutulur gelirleri tespit edilirdi. Ancak
bu dîvân iktâlara sahip olamaz ve müstakil kararlar alamazdı. Askere alma ve seferlerden
önce askerleri teftiş etmekte bu dairenin görevleri arasındaydı.
Yukarıda tanımı yapılan ve görevleri açıklanan Selçuklu dîvânı aşağıdaki
şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Dîvân-ı A’lâ
320
b) Dîvân-ı İstîfâ
c) Dîvân-ı İşrâf
d) Dîvân-ı Arz
e) Dîvân- Vezâret
10) Sarayın her türlü işinden sorumlu olan Hâcibü'l-Huccâb "ağacı" denilen hâciblerin
reisi idi. Hâcibler ülkenin ileri gelenlerinden hükümdara gelen mektup ve istekleri ulaştıran
kişiler olup sultanların has hadimleridir. Hâcibler savaşlarda sultanın yanında yer alır ve
ordulara kumandanlık ederlerdi. Nizâmü'l–Mülk "Hâcibler bütün görevleri kontrol ve nezaret
eder" diyor. Râvendî de "Hâcib siyasetin delilidir" diyerek bu makamın önemini vurguluyor.
Yukarıdaki açıklamaya bakarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a)Hâcib’lik çok önemli bir görev idi.
b)Hâcibler, sultanın özel hizmetçileridir.
c)Hâcibler, orduya kumandanlık edebilirler.
d)Savaşlarda herhangi bir görev ve yetkileri yoktur.
e)Hâcibü’l-hüccâb, Sarayın her türlü işinden sorumludurlar.
Cevaplar
1d 2a 3e 4e 5d 6b 7a 8d 9d 10d
321
KAYNAKÇA
Merçil, Erdoğan, Selçuklular’da Hükümdarlık Alâmetleri, Ankara 2007.
Nizâmülmülk, Siyâsetnâme, (çev. M.A. Köymen), Ankara 1999.
Özaydın, Abdülkerim, Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485–498 / 1092–1104),
İstanbul 2001.
_____________, "Büyük Selçuklular’da Unvan ve Lakaplar”, Prof. Dr. Işın
Demirkent Anısına, İstanbul 2008, s. 421– 433.
322
14. TEŞKİLAT VE İDARE II
323
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
14.1.Taşra Teşkilatı
14.1.1. Taşrada Bulunan İdareciler
14.2. Adliye Teşkilatı
14.2.1. Kâdı'l-Kudat ve Kadılar
14.2.2. Emîr-i Dâdlar
14.2.3. Kadı-askerler
14.3. Posta Teşkilatı
14.4. Ordu Teşkilatı
14.4.1. Selçuklu Ordusunu Meydana Getiren Unsurlar
14.4.2. Rütbe ve Dereceler
14.4.3. Ordunun Savaş Düzeni
14.4.4. Zeredhâne ve Silâhlar
324
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Selçuklu ordu teşkilatı nasıl yapılanmıştı?
2) Selçuklularda haberleşmede kullanılan posta teşkilatı nasıl işlemekteydi?
3) Selçuklularda taşra teşkilatı nasıl çalışmaktaydı?
325
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
14.1.Taşra Teşkilatı Taşra teşkilatını oluşturan
görevlilerin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.1.1. Taşrada Bulunan
İdareciler
Taşra teşkilatında görev alan
idarecilerin
sorumluluklarının
kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.2. Adliye Teşkilatı Adilye teşkilatında görev
alan idarecilerin belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.2.1. Kâdı'l-Kudat ve
Kadılar
Baş kadının görev
yetkilerinin anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.2.2. Emîr-i Dâdlar Emir Dâdların tanımı ve
görevlerinin kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.2.3. Kadı-askerler Ordu’da görev alan kadıların
görev ve sorumluluklarının
belirlenmesi
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.3. Posta Teşkilatı Posta teşkilatının işleyiş
yapısının kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.4.. Ordu Teşkilatı Orduyu oluşturan unsurlar,
rütbeler ve Selçuk
Ordusunun savaş düzeninin
kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.4.1. Selçuklu Ordusunu
Meydana Getiren Unsurlar
Selçuklu ordu yapısının
anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.4.2. Rütbe ve Dereceler Selçuklu ordusunda hangi
rütbe ve derecelerin
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
326
kullanıldığının belirlenmesi araştırma eserlere ulaşılması
14.4.3. Ordunun Savaş
Düzeni
Savaş sırasında ordunun
nasıl konumlandığının
anlaşılması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
14.4.4. Zeredhâne ve
Silâhlar
Orduda kullanılan silahlar ve
nerede depolandıklarının
kavranması
Ders notlarının okunması ve
dipnotlarda atıf yapılan
araştırma eserlere ulaşılması
327
Anahtar Kavramlar
Taşra Teşkilatı, Kâdı’l-Kudat, Silahlar, Selçuklu Ordusu, Savaş düzeni
328
Giriş
Bu bölümde Selçuklu taşra teşkilatı yanında Adliye teşlatı ve Kadı’l-Kudat’ın vazifesi,
Selçuklu ordusunun yapısı, rütbe ve dereceler ile savaş düzeni hakkında bilgi verilecektir.
329
14. TEŞKİLAT VE İDARE II
14.1. Taşra Teşkilatı
Taşranın idaresi melik unvanı verilen hükümdar çocukları ile diğer hanedan
mensupları, memlük emîrler ve Türkmen beyleri tarafından sağlanırdı.
Şehzadelerin emrinde dîvân teşkilatı mevcuttu. Ülkenin başkentinde kurulan saltanat
dîvânının küçük bir numunesini oluştururdu. Yani çalışma sistemi merkez dîvânı ile
aynıydı.327 Büyük Selçuklu Devleti idarî bakımdan eyaletlere, eyaletler şehirlere, şehirler de
kazalara ayrılırdı.
14.1.1. Taşrada Bulunan İdareciler
Âmid
Eyaletlerin başında bizzat sultan tarafından tayin edilen ve Büyük Dîvân'a bağlı amid
unvanını taşıyan üst düzey devlet adamları bulunurdu. Amid, eyaletteki sivil idarenin
başıydı.328
Âmil
Büyük Selçuklularda eyalet, şehir ve kasabalarda vergi tahsil işleri âmiller tarafından
yürütülürdü.329 Genellikle memur anlamında kullanılan bu unvan sivil vâli manasında da
kullanılmıştır.330
Vâli
Vilayet ve şehirler askerî valiler tarafından idare edilirdi.
Şahne (Şıhne)
Şahne, sözlükte ikamet ettikleri şehirlerin güvenliğini sağlayan ve gerektiğinde
düşmana karşı müdafa eden savaşçı bir topluluk demektir. Fakat bu terim daha sonra bu
topluluğa kumandanlık edenlere verilmiştir. Hukukun uygulanmasından ve güvenliğin
sağlanmasından sorumlu olan şahneler bulundukları şehrin askerî valisi durumundaydı.
Bağdat şahnesi Selçuklu sultanının hilâfet merkezindeki temsilcisi durumundaydı.331
Sâhibü’ş–Şurta
Her şehir ve kasabada bu kişinin başkanlığında bir polis kuvveti vardı. İslâm adliye
teşkilatında bilhassa cezaî konularda görev yapan ve faliyet gösteren bu müessese polisiye
327 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 217. 328 Geniş bilgi için bk. Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 202-218. 329 Özaydın, Sultan Bekyaruk, s. 219. 330 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 221-223. 331 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 219-221.
330
işler, adli görevler, hapishanelerin idaresi, kadılara yardım ve cezaların infaz ve icrasından
sorumluydu.332
Muhtesib
Hisbe teşkilatı İslâm toplumunda iyilikleri emretmek, kötülüklerden vazgeçirmek
suretiyle sosyal huzuru sağlayan sivil bir teşkilat olarak ortaya çıkmıştır. Teşkilatın başında
bulunan Muhtesib unvanlı sivil memur, bugünkü belediye zabıtasının ve ahlâk zabıtasının
işlerini yerine getirirdi.333
Muhtesiblerin genel olarak âmme işlerinin yerine getirilmesini temin etmek, ölçü tartı
aletlerini kontrol etmek, pazar yerleri ve çarşıları denetlemek, günlük toplum hayatını, nakil
vasıtaları, cadde ve sokakları teftiş etmek gibi görevleri vardı.
Reîs
Bazı şehirlerde reîs adı verilen bir görevli bulunurdu ki bu makamın günümüzde
belediye başkanlarına veya valiye tekabül ettiğini söyleyebiliriz. Bir şehrin bir san‘atkâr
grubunun veya bir toplumun liderliğini yapan, onlarla devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen
reislerin cülus merasimlerinde, protokolde ilk sırada yer alırdı.334
14.2. Adliye Teşkilatı
14.2.1. Kâdı’l–Kudât ve Kadılar
Kâdı’l–Kudât adalet sisteminin başında bulunurdu. Kâdı’l-Kudât, Büyük Dîvân’dan
bağımsız olarak görev yapardı. Sultanın ya da bir başka devlet adamının kontrolü altında
bulunmuyordu. Kadılar mahkemelerdeki davalara bakarlar, dinî müesseseleri kontrol ederler,
mahalli medreselerde dersler verirler, zaman zaman elçi olarak da görevlendirilirlerdi.335
14.2.2. Emîr–i Dâdlar
Kadıların baktığı şer'î davaların dışında kalan örfî davalara, devlete karşı işlenen
suçlara bakan Dîvân–ı Mezalim adlı bir teşkilat vardı. Dîvân–ı A'lâ'ya bağlı olmadan çalışan
bu dîvânın reîsine Emir–i Dâd denirdi.336
14.2.3. Kadı–askerler
Ordu mensuplarıyla ilgili davalara kadı askerler bakardı.
332 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 221-222. 333 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 222-223. 334 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 223-224. Bu müessesenin Selçuklular’daki durumu hakkında bk. A.
Özaydın, “Selçuklularda Reislik Müessesesi”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e Armağan, İstanbul 2013, s. 112-130. 335 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 224-225. 336 Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 225-226.
331
14.3. Posta (Berîd) Teşkilatı
İslâm devletlerinde istihbarat ve posta teşkilatına berîd adı verilirdi. Geniş bir sahaya
yayılan Büyük Selçuklu Devleti'nde melikler, emirler ve vassal hükümdarlarla haberleşmeyi
sağlayan bu posta teşkilatı içerisinde görev yapan pek çok kimse bulunmaktaydı.
Ülkenin her tarafından haber getiren peykler (piyadeler ve postacılar) ve perendeler
bulunmaktaydı. Burada amaç, hükümdarın uzak veya yakın her yönden bilgi sahibi olması
gereğiydi. Aynı zamanda casusluk müessesi de önem arz ediyordu. Selçuklu Sultanları çeşitli
yerlerde görevlendirdikleri “sâhib–i haber” vasıtasıyla ülkede olup bitenleri kısa sürede
öğrenebiliyorlardı. Ancak kuruluş yıllarında berîd teşkilâtına önem verilmediği Dîvânü’l–
Berîd’in kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Casusluktan ve casuslardan pek hoşlanmayan Sultan Alp Arslan “Bunlar bana
dostumu düşman, düşmanı dost olarak gösterebilirler” diyerek Vezîri Nizâmü’l– Mülk’ün
karşı çıkmasına rağmen Berîd Teşkilâtı’na önem vermemiştir. Bâtınîler’in Selçuklu
hâkimiyeti altındaki topraklarda uzun zaman gizli faaliyetlerde bulunduktan sonra büyük bir
örgüt olarak ortaya çıkması genellikle Berîd teşkilâtının yokluğuna bağlanmaktadır. Ancak bu
teşkilat, Alp Arslan’dan sonra Vezîr Nizâmü’l– Mülk’ün gayretleriyle yeniden faaliyete
geçmiştir.337
14.4. Ordu Teşkilati
Selçuklu sultanları orduyu savaşlarda bizzat idare ederdi. İlk üç Selçuklu sultanı
orduları bizzat idare ettiler. Melikşâh’ın ölümünden sonra ise sultan ile ordu arasındaki
bağların zayıflaması, askerin giderek sultandan çok kendi başlarındaki kumandanlarına
bağlılığını artırdı. Emîrler hasat zamanı iktâlarına dönmek istediklerinden savaşlar ve sefer
zamanı uzun tutulmazdı. Ayrıca emîrlerin uzun süre iktâlarından ayrı kalmaları rakiplerinin
topraklarını işgal etmesine veya hükümdarın iktâyı başka bir emîre verme endişesi onların
iktâlarına olabildiğince erken dönmelerinde etkili oluyordu.
Alışılmış hücum tarzı düşman karşısında mevzilendikten sonra ok düellosu başlatmak
şeklindeydi. Düşmanın yıpranıp, zayıfladığı görülünce süvariler mızraklarla hücuma geçerdi.
Ardından kılıçlarla bire bir savaşılırdı. Eğer bir düşman hattı yarılmadıysa hücum etmekten
sakınılırdı. Düşmanla savaşa girmek konusunda aceleci davranılmazdı.338
337 İbrahim Harekât, “Berîd”, DİA., V, 499 vd. 338 Özaydın, Bekyaruk, 216-217. Büyük Selçuklularda Askerî Teşkilât konusu hakkında genişbilgi için
bk. Köymen, “Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilâtı”, AÜ. DTCF.Tarih Araştırmaları Dergisi, Ankara
1967, c. V/sy, 8-9, s. 1-73. Türkiye Selçukluları’nda Ordu Teşkilatı, Silahlar, Savaş Taktikleri vs. konular
hakkında geniş bilgi için bk. Muharrem Kesik, At Üstünde Selçuklular, Türkiye Selçukluları’nda Ordu ve Savaş,
İstanbul 2011.
332
14.4.1. Selçuklu Ordusunu Meydana Getiren Unsurlar
ı. Gulâmân–ı Saray
Sultanı ve saray erkânını korumakla görevli, sarayda özel bir terbiye ve eğitim alan,
doğrudan doğruya sultana bağlı birliklerdi. Türk, Arap, Kürt, Deylemlî, Kûhistanlı vb. çeşitli
kavimlerden oluşan gulâmlara hazarda ve seferde görevlerini en iyi şekilde yapabilecekleri
şekilde eğitim verilirdi.
Gulâmların temini için en önemli kaynak esir pazarlarıydı. 339 Ölen hükümdarın
memlûkleri ve gulâmlıktan yetişme hâcib ve emîrleri de yeni hükümdarın hizmetine
giriyordu.340 Gulâm temini ayrıca hükümdara sunulan hediyelerle veya bir devlet yıkılınca
diğer devletin hükümdarına geçmesi şeklinde de oluyordu. Sa’düddevle Gevherâyîn,
Hûzistanlı bir kadının gulâmıydı.341
Gulâmlıktan yetişen hâcibler de saray hizmetlisi olarak görev almalarına rağmen
devletin siyasî hayatına etki etmekteydiler. Örneğin, Tuğrul Bey ölmeden önce yerine
Süleyman’ın geçmesini vasiyet etmiş fakat Hâcib Erdem, Tuğrul Bey’e “Senden sonra hiç
kimseye hizmet (itâ’at) etmem, Kardeşin Davud’un oğlu Alp Arslan’a giderim” dedikten
sonra, Sultan Tuğrul’u terk ederek Horasan’a doğru yola çıkmış ve Hâcip Erdem daha sonra
Alp Arslan’ın maiyetine girmişti.342
İsim ve vazifeleri dîvân defterlerine kayıtlı olan saray gulâmlarına iktâ‘ yerine yılda
dört defa maaş (Bistegânî) veriliyordu. Bunların kumandanına sâlâr–ı gulâmân–ı saray
denilmekteydi.343
ıı. Hâssa Ordusu
Selçuklu ordusunun temelini meydana getiren bu birlikleri, doğrudan doğruya sultana
bağlı sâlâr adı verilen kumandanlar idare ederdi. Bu askerlerin isimleri, iktâ‘ları, künyeleri
dîvân defterlerinde kayıtlı olurdu. Devletin her tarafına iktâ‘ sistemi ile dağılan bu süvarî
kuvvetlerine sipahiyân denilmekteydi.344 Savaşmaktan başka bir görevi olmayan ve herhangi
bir işle uğraşmaları kesinlikle yasaklanan hassa ordusunun techizât, iâşe (yiyecek), mühimmât
ve hayvan yemi masrafları Dîvân–ı Ârızu’l–Çeyş tarafından sağlanırdı. Ordunun
başkumandanına isfehsâlâr denilirdi ve ordunun savaşa hazırlanmasından sorumluydu.
Hâssa ordusuna mensup sipahiler / süvarilerin ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış
iktâ‘ları bulunurdu. İktâ’ sistemi, devletin sadece askerî değil hukukî ve idarî alandaki en
önemli temellerinden biriydi. Selçuklularda bu tür iktâ usulünü yaygınlaştıran Nizâmü’l-
339 Özaydın, Berkyaruk, s. 208; Alptekin “Büyük Selçuklular”, DGBİT., VII, 202; Köymen, Alp Arslan
ve Zamanı, s.241. 340 Özaydın, Berkyaruk, aynı yer. 341 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 239; Özaydın, Berkyaruk, aynı yer. 342 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, 253-254. 343 Özaydın, Berkyaruk, s. 209; Alptekin “Büyük Selçuklular”, DGBİT., VII, 202. 344 Özaydın, Berkyaruk, s. 209; Alptekin, “Büyük Selçuklular”, DGBİT., VII s.203.
333
Mülk’tür.345 Nizâmü’l-Mülk, anarşinin hüküm sürdüğü bölgelerde üretimin yetersiz olduğunu
ve tahsilâtın yapılamadığını görünce, ülkenin tarım topraklarını iktâ bölgelerine ayırarak
gelirlerini askerlere tahsis etti.
İktâ sahipleri belirli sayıda asker beslemekle görevliydiler. Eğer iktâ‘ sahibi görevini
yerine getirmezse iktâsı elinden alınır başkasına verilirdi. İktâ‘nın babadan oğla geçmesi
genel bir kuraldı. İktâ’ sahibi ölünce, mirasçısı yoksa iktâ‘ başka bir emîre verilirdi. Büyük
Selçuklularda askerî iktâ‘ sisteminin, Melikşah’ın hükümdarlığının ikinci yılından itibaren
(1073) uygulamaya konulduğu ve onbeşinci yıldan itibaren ise ülkenin her tarafında
yaygınlaştığı anlaşılmaktadır. 346
Hâssa ordusuna müfred (müfârede), gulâmân–ı hâss, haşem–i hâss ve halka–i hâss
denilmekteydi; sonraki dönemlerde ise bu askerlere sipahiyân (süvarîler) deniliyordu. 347
Sultanı muhafaza eden ve kapıkulu askerleri olarak da adlandırılan hâssa birliklerinden olan
“mülâzımân–ı yayakların”, “Kânûn–ı Yayak” adı verilen kanunları bulunuyordu.
Hükümdârın çadırını korumakla görevli “mülâzıman–ı yatak (yayak)” askerleri halka-
yı hâss askerleri içinden seçilirdi. “Mülâzımân–ı yatak” tabiri Türkçe bir kelime olan otak ve
otağ kelimesinden alınmış bir terim idi. Selçuklu sultanının muhafazasında önemli bir yeri
olan bu sınıf her zaman silahlı değildi; gerektiğinde sefer ve savaş zamanlarında kendilerine
silah verilirdi.348
ııı. İktâ‘ Kuvvetleri
Selçukluların meydana getirdiği askerî iktâlar ile ordunun gerekli ihtiyaçları ve
beslenmeleri karşılanırken, diğer yandan ülkenin imarı ve güvenliği en uç noktalara kadar
ulaştırılmış oluyordu. Büveyhî dönemindeki askerî iktâlar, Selçuklular döneminde eyalet
yönetimlerine dönüştürüldü. İdarî iktânın özelliği sultanın otoritesinin bir kısmının iktâ
sahibine (mukataa) devredilmesine dayanıyordu. İdarî iktânın olumsuz yanlarından biri
şahıslara bağlı orduların gelişmesini sağlamasıydı.349
İktâlı Hassa Askerleri
Selçuklu Ordusunda hassa ordusuna mensup askerlerin ülkenin çeşitli yerlerinde
iktâları bulunuyordu. Melikşâh döneminde adları dîvâna kayıtlı 45 bin süvarînin meydana
getirildiği iktâlar, ordunun her gittiği yerde gerekli erzak ve levazımâtın hazır olması için
imparatorluğun her yerine dağıtılmıştı. Böylece seferin yönüne göre gittiği her yerde
kendilerine ait olan mâl–ı hakk’ı (hisseyi) alırdı.350
345 Özaydın, Berkyaruk, s. 210; Alptekin, aynı yer. 346 Râvendî, I, 126. Krş. Özaydın, Berkyaruk, s. 210; Kucur, “İktâ”, DİA., XXII, 47. 347 Selim Kaya, “Selçuklularda Askerî Teşkilat ve Donanma”, Türkler ve Askerlik, İstanbul 2009, s. 76. 348 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Medhal, s.101. 349 Sadi Kucur, “İktâ”, DİA., XXII, 47; Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, İstanbul
1993, s. 312; 350 Nizâmülmülk, Siyâsetnâme, 126-127. Krş. Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 209-210; Kaya,
“Selçuklularda Askerî Teşkilat”, s. 77-78.
334
Hanedan Mensupları İle Kölelikten Yetişme Emîrlerin ve Devlet Adamlarının
Askerleri
Selçuklu melik ve şehzâdelerinin askerleri iktâ‘lı idi. Merkezi idarenin zayıfladığı
zamanlarda bu askerler sultana karşı yapılan isyanlarda ve saltanat davası güden kardeş
kavgalarında önemli roller oynamışlardı. Büyük Selçuklularda memlûk kökenli emîrlerin de
iktâlı askerleri mevcuttu. Emîrlere bazen birkaç vilayet iktâ edilirdi. Örneğin Berkyaruk, Emîr
Üner’e önce Fars sonra da Irak’ı iktâ etmişti.
İktâların yıllık geliri bir milyon dinarı aşıyordu. Buna karşılık iktâ sahiplerinin belirli
sayıda askeri beslemek ve savaş giderlerine katkıda bulunma zorunluluğu vardı. Mesela
Muhammed Tapar zamanında, Emîr Ahmedîl’e yıllık geliri 400.000 dinar olan Âzerbaycan
iktâ olarak verilmişti. Bu meblâğa karşılık olarak emîr 5000 sipahîyi besleyip techiz
ediyordu.351
ıv. Türkmen Kuvvetleri
Selçuklularda devletin kurulup gelişmesinde önemli katkı sağlayan Türkmenler,
beylerine tahsis edilen yaylak ve kışlakları arasında hayatlarını sürdürürlerdi. Devletin
hâkimiyetindeki ülkelerin dörtte üçünü Türkmenler fethetmişlerdi. Onların merkezî idarenin
kontrol altına girmek istemeyip bağımsız hareket etmeleri, sivil ya da askerî kadrolara
alınmalarına engel olmuştur. Bu nedenle Selçuklu hükümdarları Türkmenlerin bir kısmını
Anadolu ve Suriye’ye cihatla görevlendirmiş diğerlerini ise devlete ve hanedana yaklaştıracak
tedbirlerle onları kazanmaya çalıştılar.
Sultan Melikşâh döneminde Türkmenler ordudan tasfiye edildi. Türkmen kuvvetleri
genellikle sadece savaşlara katılıp ganimet elde etmek ve gaza yapmak amacıyla orduda yer
alırdı.352
v. Tâbî (Vassal) Hükümdârların Kuvvetleri
Tâbî devletlerin, savaş zamanlarında ana orduya belli bir sayıda kuvvet yollamaları
zorunluydu. Buna karşın merkezî otoritenin sarsıldığı dönemlerde bu vassallik kuralına
uyulmadığı görülmektedir. 353
vı. Gönüllüler (Mutatavviûn)
Bu kuvvetler daha çok Haçlılara ve Bâtınîlere karşı düzenlenen seferlere Allah rızası
için katılan mücahitlerdi. Selçuklu emîri Çavlı ile Antakya Haçlı Prinkepsi Tankred arasında
1108 yılında meydana gelen savaşta gönülüler de yer almıştı. Sultan Muhammed Tapar’ın
emriyle Emîr Mevdûd ve Sökmen el–Kutbî’nin 1110 yılında gerçekleştirdikleri Urfa
kuşatmasında Selçuklu Ordusu’nda çok sayıda gönüllü bulunuyordu. Melik Sencer’in
351 Özaydın, Berkyaruk, 210-211; Kaya, “Selçuklularda Askerî Teşkilat”, s.79. 352 Özaydın, Berkyaruk, s. 211; Alptekin, “Büyük Selçuklular”, DGBİT., VII, 203; Kaya,
“Selçuklularda Askerî Teşkilat”, s. 80. 353 Özaydın, Berkyaruk, s. 212.
335
emirlerinden Bozkuş’un 1103-1104 yıllarında Horasan Bâtınîleri’ne karşı düzenlediği seferde
ordusunda gönüllü askerler de yer almıştır. Bu gönüllü asker gurubuna gaziyan
denilmekteydi.
Bunların dışında Selçuklular, gerektiğinde halktan ücretli asker de toplanmaktaydı.
Bunlara Haşer denilmekteydi. Ordu içinde birliklerin kendilerine ait bayrakları bulunurdu.
Selçuklu ordusunda seyyar hastaneler de bulunmaktaydı.354 Kadılar da orduda görev
alırdı. Ordunun şer’î meselelerindeki davalarına Kazaskerler bakardı. Bu görevde bulunan
kişiler daha adil karar vermek amacıyla hükümet işleriyle ilgilenmezlerdi.355
14.4.2. Rütbe ve Dereceler
Selçuklu Ordusunda belli başlı rütbeler; otak başı (visak başı), hayl başı (ser–hayl),
hâcib ve emîrlikdir. Bunların dışında Emîrü’l–ümerâ, Emîr–i Emîrân, Sâlâr, Emîr–i Sâlâr,
Mukaddimetü’l–Çeyş, Serheng ve Nakîb gibi unvanlar kullanılıyordu. Başkomutana Emîr–i
İsfehsâlâr (Sipehsâlar), Emîrü’l–Çüyûş, Sâhibü’l–Çeyş veya en yaygın kullanım şekli olan
Emîr denilirdi.356
14.4.3. Ordunun Savaş Düzeni
Büyük Selçuklularda ordunun savaş düzeni diğer devletlerde olduğu gibidir.
1. Sağ Kanat (Meymene)
2. Merkez (Kalb)
3. Sol Kanat (Meysere)
4. Keşif Birlikleri (Talâi‘)
5. Öncü (Mukaddime)
6. Artçı (Sâka)357
14.4.4. Zeredhâne ve Silâhlar
Selçuklularda silâh ve zırhların korunup saklandığı yere zeredhâne denilirdi. Süvariler
kalkan, zırh ve miğfer kullanırlardı. Hafif silahlı atlılar ise zırh yerine köseleden yapılmış
veya içi doldurulmuş ceketler giyerdi.358
354 Özaydın, Berkyaruk, 216; Alptekin, “Büyük Selçuklular”, DGBİT., VII, 203. 355Alptekin “Büyük Selçuklular”, DGBİT., VII s. 203, 204. 356 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 267; Özaydın, Berkyaruk, s. 214. 357 Özaydın, Berkyaruk, s. 214. 358 Özaydın, Berkyaruk, s. 214.
336
ı. Hafif Silahlar
Büyük Selçuklular’ın savaşlarda kullandığı başlıca hafif silahlar ok-yay, mızrak, kılıç,
gürz, sapan, nacak, bıçak, kargı, topuz ve kamçıdan meydana geliyordu.359
ıı. Ağır Silahlar
Selçuklu ordusunun kullandığı ağır silahlar içinde kuşatma savaşları sırasında ağır
taşlar atan mancınık, küçük taşlar atan arrâde, sura yaklaşmak için kullanılan ve altında
askerlerin gizlendiği debbâbe, seri bir şekilde ok fırlatan aletler (çarhlar) ve neft makineleri
yer alıyordu. Kuşatma savaşlarında özellikle yaya askerleri önemli işler görürdü. Kuşatma
savaşlarının vazgeçilmez askerî sınıfları olan lağımcı (nekkâbûn) ve neftçi (neffâtûn) onların
içinden yetişirdi. Arrâde ve debbâbe gibi aletleri kullanan askere de taşçılar (haccârûn)
denirdi. 360
359 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 268; Özaydın, Berkyaruk, s. s. 215. 360 Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, s. 272; Özaydın, Berkyaruk, s. 215.
337
Uygulamalar
- Muharrem Kesik, At Üstünde Selçuklular, İstanbul 2011. Bibliyografik künyeli kitabı
okuyunuz.
-Selçuklu devlet teşkilatı ve Türk-İslam devletlerinin devlet teşkilatı için aşağıda
künyesi yazılı başvuru kitabını okuyunuz.
-İsmail Hakkı Uzunçarşılı., Osmanlı Devlet Teşkilâtına Medhal, Ankara 1988.
-Selçuklu devlet teşkilatı ile diğer Türk-İslam devletlerinin teşkilatı arasındaki benzer
ve farklı yönleri araştırınız.
338
Uygulama Soruları
1) Kadı’l-Kudat nedir? Adlî teşkilattaki yerini belirtiniz.
2) Amîd, Şahne ve muhtesip hakkında bigi veriniz.
3)Selçuklu ordusunu meydana getiren unsurlar nelerdir?
339
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Selçuklu Devleti’nin taşra teşkilatının, adliye teşkilatının, posta teşkilatının ve ordu
teşkilatının yapısını inceledik.
340
Bölüm Soruları
1) Aşağıdakilerden hangisi taşrada bulunan idarecilerden biri değildir?
a) Şahne
b) Âmil
c) Reis
d) Âmid
e) Vezir
2) Aşağıdakilerden hangisi “Âmil” teriminin karşılığıdır?
a) Büyük Selçuklularda eyalet, şehir ve kasabalarda vergi tahsil işlerini yürütürlerdi.
Genellikle memur anlamında kullanılan bu unvan sivil vâli manasında da kullanılmıştır.
b) Eyaletlerin başında bizzat sultan tarafından tayin edilen ve Büyük Dîvân'a bağlı bu
görevli, eyaletteki sivil idarenin başı idi.
c) Vilayet ve şehirleri idare ederlerdi.
d) Sözlükte ikamet ettikleri şehirlerin güvenliğini sağlayan ve gerektiğinde düşmana
karşı müdafaa eden savaşçı bir topluluk demektir. Fakat bu terim daha sonra bu topluluğa
kumandanlık edenlere verilmiştir.
e) Her şehir ve kasabada bu kişinin başkanlığında bir polis kuvveti vardı. İslâm adliye
teşkilatında bilhassa cezaî konularda görev yapan ve faliyet gösteren bu müessese, polisiye
işler, adli görevler, hapishanelerin idaresi, kadılara yardım ve cezaların infaz ve icrasından
sorumlu idi.
3)Aşağıdakilerden hangisi Selçuklu ordusunun kullandığı hafif silahlardan biri
değildir?
a)Bıçak
b)Kılıç
c)Topuz
d)Ok-yay
e)Arrade
341
4)Aşağıdakilerden hangisi Selçuklu ordusunu oluşturan unsurlardan biri
değildir?
a) İktalı Asker
b) Gönüllüler
c) Türkmenler
d) Vassal hükümdarların kuvvetleri
e) Franklar
5) Sultanı ve saray erkânını korumakla görevli, sarayda özel bir terbiye ve eğitim alan,
doğrudan doğruya sultana bağlı birliklere …………………………… denir.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken terim aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Gulâmân–ı Saray
b) İkta Askeri
c) Âmiller
d) Sipâhiyân
e) Türkmenler
6) Büyük Selçuklularda eyalet, şehir ve kasabalarda vergi tahsil işleri görevliler
tarafından yürütülürdü. Genellikle memur anlamında kullanılan bu unvan sivil vâli manasında
da kullanılmıştır.
Yukarıda vazifesi tanımlanan, Selçuklu taşra teşkilâtında görevli memurun
unvanı aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Vezir
b) Melik
c) Âmil
d) Reis
e) Kâdı
342
7) Sözlükte ikamet ettikleri şehirlerin güvenliğini sağlayan ve gerektiğinde düşmana
karşı müdafaa eden savaşçı bir topluluk demektir. Fakat bu terim daha sonra bu topluluğa
kumandanlık edenlere verilmiştir. Hukukun uygulanmasından ve güvenliğin sağlanmasından
sorumlu olan bu görevliler bulundukları şehrin askerî valisi durumundaydı.
Yukarıda vazifesi tanımlanan, Selçuklu taşra teşkilâtında görevli üst düzey
memurun unvanı aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Vezir
b) Melik
c) Âmil
d) Reis
e) Şahne
8) Hisbe teşkilatı, İslâm toplumunda iyilikleri emretmek, kötülüklerden vazgeçirmek
suretiyle sosyal huzuru sağlayan sivil bir teşkilat olarak ortaya çıkmıştır. Teşkilatın başında
bulunan sivil memur, bugünkü belediye zabıtasının ve ahlâk zabıtasının işlerini yerine
getirirdi. Genel olarak âmme işlerinin yerine getirilmesini temin etmek, ölçü tartı aletlerini
kontrol etmek, pazar yerleri ve çarşıları denetlemek, günlük toplum hayatını, nakil vasıtaları,
cadde ve sokakları teftiş etmek gibi görevleri vardı.
Yukarıda vazifesi tanımlanan, Selçuklu taşra teşkilâtında görevli üst düzey
memurun unvanı aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) Vezir
b) Muhtesib
c) Âmil
d) Reis
e) Şahne
9)Aşağıdakilerden hangisi Selçuklularda bir askerî unvan değildir?
a) Emîr
b) Seheng
c) Emîrü’l-ümerâ
d) Nâib
343
e) Sâlâr
10) Selçuklularda silâh ve zırhların korunup saklandığı yere …………………
denilirdi.
Cümlesinde boş bırakılan yere getirilmesi gereken kelime aşağıdaki şıklardan
hangisinde doğru olarak yazılmıştır?
a) Zeredhâne
b) Ordugâh
c) Meysere
d) Kiler
e) Mancınık
Cevaplar
1e 2a 3e 4e 5a 6c 7e 8b 9d 10a
344
Kaynakça
Coşkun, Alptekin, “Büyük Selçuklular”, DGBİT., V, 209-382.
Harekât, İbrahim, “Berîd”, DİA., V, 499.
Kaya, Selim, “Selçuklularda Askerî Teşkilat ve Donanma”, Türkler ve Askerlik,
İstanbul 2009.
Kesik, Muharrem, At Üstünde Selçuklular, Türkiye Selçukluları’nda Ordu ve Savaş,
İstanbul 2011.
Köymen, M. Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, III, Alp Arslan ve Zamanı,
Ankara 1992.
Kucur, Sadi, “İktâ”, DİA., XXII, 47.
______________, Alp Arslan ve Zamanı, Ankara 1972.
______________, “Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilâtı”, AÜ. DTCF.Tarih
Araştırmaları Dergisi, Ankara 1967, c. V/sy, 8-9, s. 1-73
Özaydın, Abdülkerim, Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485–498 / 1092–1104),
İstanbul 2001.
______________, “Selçuklularda Reislik Müessesesi”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e
Armağan, İstanbul 2013, s. 112-130
Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, İstanbul 1993.
345
KRONOLOJİ
961 Selçuk Bey'in kabilesi ve yakın adamlarıyla Cend havalisine gelmeleri
985–986 Samaniler'in Selçuklu Oğuzlarına Buhara civarındaki “Nur” kasabasına
yerleşme müsaadesi vermesi
Ekim 999 Karahanlı İlig Han Nasr’ın Samanileri mağlup ederek Buhara’yı ele
geçirmesi ve hanedan mensuplarını Özkent’e göndermesi
1000 Samani şehzadesi Ebu İbrahim İsmail el–Muntasır’ın tutuklandığı yerden
kaçarak Karahanlılar ile mücadeleye başlaması
Aralık 1004–Ocak 1005 İsmail el–Muntasır’ın ölümü ve Samani Devleti’nin sona
ermesi
1007 Selçuk Bey’in Cend şehrinde ölmesi
1016 Çağrı Bey’in Doğu Anadolu’ya akını
1021 Çağrı Bey’in Doğu Anadolu seferinden dönerek Tuğrul Bey ile buluşması
1025 Gazneli Sultan Mahmud ile Karahanlı Yusuf Kadır Han’ın Semerkand’da
buluşması
1025 Sultan Mahmud’un Arslan Yabgu’yu tutuklatarak Kalincar Kalesi’ne
göndermesi
1028 Sultan Mahmud’un Türkmenler’i ağır bir yenilgiye uğratması
1030 Sultan Mahmud’un ölümü
1032 Arslan Yabgu’nun Kalincar Kalesi’nde ölmesi
1032 Karahanlı Ali Tegin ile birleşen Selçuklular’ın Debusiye’de Harezmşah
Altuntaş idaresindeki Gazneli ordusuna karşı savaşması
Kasım 1034 Cend emiri Şah–Melik’in Selçukluları bir baskınla vurması
13 Nisan 1035 Harezmşah Harun’un bir suikast sonucu öldürülmesi
Mayıs 1035 Selçuklar’ın Horasan‘a göç etmesi
29 Haziran 1035 Selçuklular’ın Gazneli Ordusu’nu Nesa yöresinde mağlup
etmesi
Ağustos 1035 Gaznelilerin Selçuklu reislerine Ferave, Dihistan ve Nesa‘yı vermesi
346
1036 yazı Selçuklular’ın Gazneliler’in düşmanı Harezmşah İsmail ile anlaşmaları
24 Mayıs 1038 Talhab denilen yerde Selçuklar’ın Gazneli ordusunu yenilgiye
uğratması
Haziran 1038 Nişabur’da Cuma günü hutbenin Tuğrul Bey adına okunması
6 Nisan 1039 Gazneli Sultan Mesud’un Ulya–abad’da Çağrı Bey’i mağlup etmesi
27 Haziran 1039 Gazneli ordusunun Serahs çölünde Selçuklular’ı mağlup etmesi
22–24 Mayıs 1040 Dandanakan Savaşı, Selçuklular’ın Gaznelileri kesin bir yenilgiye
uğratması
1040 Ertaş’ın Sistan bölgesine hâkim olması ve Musa Yabgu adına hutbe okutması
1041–1042 Tuğrul Bey’in İran mahalli hanedanlarından Ziyariler ve Bavendiler’i
kendine tabi kılması
1042–1043 Tuğrul Bey’in Rey’e gelmesi ve burayı Selçuklu Başkenti yapması
1042–1043 Selçuklular’ın Harezm üzerine bir sefer düzenlemesi
1043–1044 Abbasi halifesi Kaim bi–Emrillah’ın meşhur hukukçu Maverdi’yi Tuğrul
Bey’e elçi olarak göndermesi
1048 Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ın Büyük Zap suyu kenarında bir Bizans
ordusuna mağlup olması ve şehit düşmesi
18 Eylül 1049 İbrahim Yınal ve Kutalmış idaresindeki Selçuklu kuvvetlerinin Bizans
ordusunu Pasin ovasında mağlup etmesi
1049–1050 Tuğrul Bey’in Şerif Ebu’l–Fazl başkanlığınca bir elçi heyetini İstanbul’a
göndermesi
1049–1050 İbrahim Yınal’ın isyanı
1050 Çağrı Bey ile Karahanlı Arslan Han’ın aralarında barış yapması
Mayıs–Haziran 1051 Selçuklular’ın Isfahan’a hâkim olması
1054 Yakuti’nin Mekran bölgesini itaat altına alması
1054 Tuğrul Bey’in Anadolu seferi
18 Aralık 1055 Tuğrul Bey’in parlak bir merasimle Bağdat’a girmesi
1056 Tuğrul Bey’in yazdığı bir mektup ile Sistan bölgesinin tekrar Musa Yabgu’nun
hâkimiyeti altına girmesi
347
Ocak 1057 Tuğrul Bey’in Arslan Besasiri’ye karşı harekete geçmesi
24 Ocak 1058 Halife Kaim bi–Emrillah’ın Tuğrul Beyi “Doğu’nun ve
Batı’nın hükümdarı” ilan etmesi
Kasım 1058 İbrahim Yınal’ın isyanı
27 Aralık 1058 Arslan Besasiri’nin Halife Kaim bi–Emrillah’ı esir alması
23 Temmuz 1059 Tuğrul Bey ile yaptığı mücadeleyi kaybeden İbrahim Yınal’ın
yayının kirişi ile boğdurulması
1059 Çağrı Bey ile Gazneli sultanı İbrahim arasında, yarım yüzyıl sürecek olan, bir
barış yapılması
Ağustos–Eylül 1059 Çağrı Bey’in Ölümü
Ocak 1060 Abbasi halifesinin Tuğrul Bey tarafından esaretten kurtarılarak sarayına
götürülmesi
8 Ocak 1060 Besasiri’nin Selçuklu kuvvetleri tarafından mağlup edilip, öldürülmesi
7 Nisan 1060 Tuğrul Bey’in Bağdad’dan ayrılması
1062 Selçuklu emiri Salar–ı Horasan ve beraberindeki beylerin Anadolu gazası
Temmuz–Ağustos 1062 Şiraz’da hutbenin Tuğrul Bey adına okunması
22 Ağustos 1062 Tuğrul Bey ile halifenin kızı Seyyide’nin nikâhın kıyılması
11 Şubat 1063 Tuğrul Bey ile Seyyide’nin Bağdad’daki düğünü
Mayıs 1063 Selçuklu veziri Amidü’l–Mülk’ün isyan eden Kutalmış’a doğru
harekete geçmesi
4 Eylül 1063 Tuğrul Bey’in Rey şehrinde ölümü
15 Kasım 1063 Kutalmış’ın Sultanlığı’nı ilan etmesi
7 Aralık 1063 Nizâmü’l–Mülk’ün vezir olması
Aralık 1063 Kutalmış’ın ölümü
22 Şubat 1064 Sultan Alp Arslan’ın Rey şehrinden Birinci Kafkasya Seferi için
harekete geçmesi
9 Nisan 1064 Sultan Alp Arslan adına Bağdad’da hutbe okunması
16 Ağustos 1064 Selçuklu kuvvetlerinin Ani’ye girmeleri
348
29 Kasım 1064 Görevinden azledilmiş olan Amid el–Mülk’ün öldürülmesi
Ocak 1065 Sultan Alp Arslan’ın Şiraz’a gelmesi
1065 yılı sonları Sultan Alp Arslan’ın Üsyurt ve Mangışlak taraflarına yürümesi
1065–1066 Sâlâr–ı Horasan’ın Anadolu’ya akını ve üç defa Urfa bölgesine gelmesi
Şubat 1066 Sâlâr–ı Horasan’ın öldürülmesi
Temmuz 1066 Alp Arslan’ın oğlu Melikşah’ı veliaht ilan etmesi
1066–1067 Hâcib Gümüştegin maiyetinde birçok Türkmen beyinin Anadolu’ya
girmesi
Haziran–Temmuz 1067 Sultan Alp Arslan’ın isyan eden Kavurd üzerine yürümesi
1067 sonları Alp Arslan’ın İkinci Kafkasya seferine çıkması
1068 Afşin’in beraberinde Hanoğlu Harun olduğu halde Antakya bölgesine girmesi
1068 baharı Bizans İmparatoru Romanos IV. Diogenes’in Suriye’ye doğru sefere
çıkması
20 Kasım 1068 İmparator Romanos’un Menbic şehrini zaptetmesi
1068 sonları Melik Kavurd’un Fazluye ile birleşerek isyan etmesi
Nisan 1069 Emîr Savtegin’in Şeddadiler’den II. Fazl’ı esaretten kurtarması
1069 Selçuklu emîrlerinin Anadolu gazalarına devamı
1069–1070 Kurlu ve Atsız beyler idaresinde takriben üçbin çadır Türkmen’in
Filistin bölgesine yerleşmesi
Mart 1071 Sultan Alp Arslan’ın Urfa önüne gelmesi
24 Ağustos 1071 Selçuklu kuvvetleri ile Bizans ordusunun Rahva ovasoında karşı
karşıya gelmesi
26 Ağustos 1071 Malazgirt Savaşı, Selçuklu ordusunun Bizans kuvvetlerine karşı
kesin zaferi
1071 Kurlu Bey’in ölümü
1071 sonu Atsız Bey’in Abbasi halifesi ve Selçuklu sultanı adına hutbe okutması
1072 ortası Romanos Diogenes’in Kınalıada’da ölümü
349
24 Kasım 1072 Karahanlılar üzerine yapılan sefer esnasında Sultan Alp Arslan’ın
Yusuf el–Harezmî tarafından öldürülmesi
31 Aralık 1072 Sultan Melikşah’ın Nişabur’a gelmesi
15 Nisan 1073 Sultan Melikşah’ın Kerec’deki savaşta amcası Kavurd’u mağlup
etmesi
Nisan 1073 Melik Kavurd’un öldürülmesi
Ekim–Kasım 1073 Halife Kâim bi–Emrillah’ın Melikşah’ın sultanlığını tanıması
Ekim–Kasım 1074 Şöklü Bey’in Akka’yı Fatimiler’den alması
1075 Atsız Bey’in esir aldığı Kutalmışoğulları’ndan Alp İlig ve Devlet’i Sultan
Melikşah’ın yanına göndermesi
Haziran 1076 Atsız Bey’in Dimaşk’a hâkim olması
1076 Sultan Melikşah’ın Kafkasya’nın idaresini Emir Savtegin’e vermesi
1076 sonu Atsız’ın Mısır seferine çıkması
7 Şubat 1077 Atsız’ın Mısır seferinde bozguna uğrayarak Dimaşk’a dönmesi
1077 Artuk Bey’in el–Ahsa ve Bahreyn’i itaat altına alması
1078 Emîr Porsuk’un Kutalmışoğlu Mansur’u öldürmesi
1079 Tutuş’un Atkız’i öldürerek Suriye’ye hâkim olması
1080 Emîr Ahmed’in Kars’ı kesin olarak Türk idaresi altına sokması
1080 sonu İznik’in Türkiye Selçuklu Sultanlığı’nın merkezi olması
1080–1081 Tekiş’in isyanı
1084 baharı Sultan Melikşah’ın Fahrü’d–Devle ve bazı Türk emirlerini Diyarbekir
bölgesine göndermesi
13 Aralık 1084 Süleymanşah’ın Antakya şehrini fethetmesi
1084–1085 Tekiş’in ikinci isyanı
12 Ocak 1085 Süleymanşah’ın Antakya’nın iç kalesini fethetmesi
Mayıs 1085 Selçuklu ordusunun Amid’e hâkim olması
30 Ağustos 1085 Selçuklu ordusunun Meyyâfârikin (Silvan)’e hâkim olması
350
1086 başı Sultan Melikşah’ın tekrar Kafkasya’ya yürümesi
4 Haziran 1086 Süleymanşah’ın ölümü
11 Temmuz 1086 Tutuş’un Haleb şehrini ele geçirmesi, fakat iç kaleyi alamaması
3 Aralık 1086 Sultan Melikşah’ın Haleb’e girerek şehre hâkim olması
Mart–Nisan 1087 Emîr Bozan’ın Urfa’yı zaptetmesi
24 Nisan 1087 Halife Muktedi’nin Sultan Melikşah ile tanışması, birinci Bağdad
ziyareti
4 Eylül 1090 Hasan–ı Sabbah’ın Alamut Kalesi’ni ele geçirmesi
1089 Sultan Melikşah’ın Buhara’ya hâkim olması
Kasım 1091 Sultan Melikşah’ın Bağdad’ı ikinci ziyareti
Haziran–Temmuz 1092 Emir Altuntaş’ın Alamut’da Hasan–Sabbah’ı kuşatması
Eylül 1092 Batıniler’in Altuntaş’ı mağlup etmesi
14 Ekim 1092 Selçuklu veziri Nizâmü’l–Mülk’ün bir Batıni tarafından öldürülmesi
19 Kasım 1092 Sultan Melikşah’ın üçüncü kez Bağdat’ı ziyareti ve zehirlenerek
öldürülmesi
1092 Süleymanşah’ın vekili Ebu’l–Kasım’ın ölümü
25 Kasım 1092 Terken Hatun’un oğlu Mahmud’un sultanlığını ilanı
17 Ocak 1093 Berkyaruk’un Terken Hatun ve taraflarını mağlup etmesi
Şubat 1093 Tutuş’un sultanlığını ilanı
Ocak–Şubat 1094 Berkyaruk adına Bağdad’da hutbe okunması
Eylül–Ekim 1094 Terken Hatun’un ölümü
Ekim–Kasım 1094 Mahmud b. Melikşah’ın ölümü
26 Şubat 1095 Tutuş’un Berkyaruk karışında mağlup olması ve ölümü
3 Şubat 1097 Berkyaruk’a isyan eden Arslan Argun’un bir kölesi tarafından
öldürülmesi
21 Ekim 1097 I. Haçlı ordusunun Antakya’yı kuşatması
351
3 Haziran 1098 Haçlılar’ın Antakya’yı işgali
28 Haziran 1098 Emir Kürboğa idaresindeki Selçuklu ordusunun Haçlılar’a mağlup
olması
15 Temmuz 1099 Haçlılar’ın Kudüs’ü işgali
20 Eylül 1099 Muhammed Tapar’ın isyanı ve Rey şehrine girmesi
4 Kasım 1099 Bağdad’da Muhammed Tapar adına hutbe okunması
15 Mayıs 1100 Sultan Berkyaruk–Muhammed Tapar arasındaki ilk savaş
5 Nisan 1101 Sultan Berkyaruk–Muhammed Tapar arasındaki ikinci savaş
27 Aralık 1101 Halife Mustazhir ve âlimlerin üçüncü kez karşılaşan Berkyaruk–
Muhammed arasında barışı sağlamaları
Şubat–Mart 1102 Sultan Berkyaruk–Muhammed Tapar arasındaki dördüncü savaş
19 Şubat 1103 Sultan Berkyaruk–Muhammed Tapar arasındaki beşinci savaş ve
birincinin zaferi
Ocak 1104 Sultan Berkyaruk–Muhammed Tapar arasında antlaşma
25 Aralık 1104 Sultan Berkyaruk’un yirmibeş yaşında ölümü
13 Şubat 1105 Muhammed Tapar’ın sultan olması
22 Mart 1107 Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan’ın Musul’a girmesi
3 Haziran 1107 Sultan I. Kılıç Arslan’ın Çavlı karşısında mağlup olması ve ölümü
1107 Selçuklu kuvvetlerinin Batıniler’in elinde bulunan Şahdiz ve Hanlincan
kalelerini zaptetmesi
Mart 1108 Hille emîri Sadaka’nın öldürülmesi
1110 Emîr Mevdûd yönetimindeki Türk ordusunun Urfa’yı kuşatması
1110 Selçuklu ordusunun Gürcü–Kıpçak kuvvetlerini mağlup etmesi
28 Temmuz 1111 Emîr Mevdûd yönetimdeki Selçuklu ordusunun Tell–Başir’i
kuşatması
1112 Emîr Mevdûd’un tekrar Urfa’yı kuşatması
28 Haziran 1113 Türk ordusunun Haçlılar’ı Taberiyye yanında büyük bir
mağlubiyete uğratması
352
10 Ekim 1113 Emîr Mevdûd’un Şâm’da bir bâtınî tarafından öldürülmesi
Mayıs–Haziran 1114 Emîr Aksungur’un Urfa’yı muhasara etmesi
1115 Sultan Muhammed Tapar’ın Haçlılarla mücadele görevini Borsuk oğlu
Borsuk’a vermesi
Eylül 1115 Haçlılar’ın Tell–Dânis denilen yerde bir baskınla Selçuklu ordusunu
mağlup etmesi
1116 Sultan Muhammed Tapar’ın Suriye’nin idaresini Tuğtegin’e vermesi
1116 Fars yöneticisi Atabeg Çavlı’nın ölümü
Şubat 1117 Melik Sencer’in Behramşah’ı Gazne tahtına oturtması ve yıllık 250.000
dinar vergiye bağlaması
18 Nisan 1118 Sultan Muhammed Tapar’ın ölümü ve yerine oğlu Mahmud’un
geçmesi
11 Ağustos 1119 Sencer’in yeğeni Mahmud’u Save’de mağlup ederek “Büyük
Sultan” olması, Irak Selçuklu Devleti’nin kuruluşu
1128 Sultan Sencer’in batıdaki işleri düzenlemek için Rey şehrine gelmesi
1128 Harezmşah Kutbeddin Muhammed’in ölümü ve yerine oğlu Atsız’ın tayin
edilmesi
Nisan 1130 Sultan Sencer’in Semerkant’ı ele geçirmesi
10 Eylül 1131 Irak Selçuklu Sultanı Mahmud’un ölümü
26 Mayıs 1132 Sultan Sencer’in Dinever yakınlarında halife, Mesud ve Selçukşah
ittifakını mağlup etmesi
1132 Sultan Sencer’in yeğeni II. Mahmud b. Muhammed’i Karahanlı hükümdarı
tayini
24 Ekim 1134 Irak Selçuklu Sultanı II. Tuğrul’un ölümü ve yerine Mesud’un
geçmesi
24 Haziran 1135 Halife Müsterşid’in Selçuklu kuvvetlerine esir düşmesi
Ağustos 1135 Bâtınîler’in Halife Müsterşid’i öldürmesi, Râşid’in halife ilan edilmesi
Ağustos–Eylül 1135 Behramşah’ın yıllık vergiyi ödememesi üzerine Sultan Sencer’in
Gazne’ye hareketi
353
Temmuz 1136 Sultan Sencer’in Gazne’ye hâkim olduktan sonra Belh’e
dönmesi
14 Ağustos 1136 Halife Râşid’in Bağdad’ı terk etmesi
18 Ağustos 1136 Muktefî’nin halife ilan edilmesi
Eylül–Ekim 1138 Hârezmşah Atsız’ın bağımsızlık kazanmak istemesi üzerine
Sultan Sencer’in Harezm’e yürümesi
16 Kasım 1138 Sultan Sencer’in Atsız’ı mağlup etmesi
25 Mayıs 1141 Atsız’ın Sultan Sencer’e itaatını bildirmesi
9 Eylül 1141 Sultan Sencer’in Katvan Savaşı’nda Kara–Hıtaylar’a mağlup olması
20 Ekim 1141 Hârezmşah Atsız’ın Sencer’in başkenti Merv’e hâkim olması
29 Mayıs 1141 Nişabur’da hutbenin Atsız adına okunması
Temmuz 1142 Nişabur’da hutbenin tekrar Sencer adına okunması
1143–1144 Sultan Sencer’in ikinci kez Hârezm üzerine yürümesi, Atsız’ın aff
dilemesi
1144 Atabey İmâdeddin Zengi’nin Urfa Haçlı Kontluğu’na son vererek bu şehre
hâkim olması
Kasım 1147 Sultan Sencer’in üçüncü kez Harezm’e sefer tertiblemesi
2 Haziran 1148 Atsız’ın yeniden Sultan Sencer’e tabi olması
1150 Sultan Sencer’in son batı seferi ve Rey’e gelmesi
1151 Gûrlu Alâeddin Hüseyin’in Gazne’yi yakması
Haziran 1152 Sultan Sencer’in Gûrluları mağlup etmesi
Mart–Nisan 1153 Sultan Sencer’in Oğuzlar’a esir düşmesi
1156 Sultan Sencer’in Oğuzlar’dan kaçırılması ve Tırmiz’e gelmesi
26 Nisan 1157 Sultan Sencer’in 72 yaşında Merv şehrinde ölmesi.
354
BİBLİYOGRAFYA
Agacanov, S. G., Oğuzlar, (trc. Ekber N. Necef-Ahmet Annaberdiyev), İstanbul 2002.
___________, Selçuklular, (çev. Ekber Necef– Ahmet Annaberdiyev), İstanbul 2006.
Ahmed b. Mahmûd, Selçuknâme, (haz. E. Merçil), İstanbul 2011.
Aka, İ., “Selçuklu Sultanları’nın Ölümü ve Gömüldükleri Yerler”, I. Büyük
Selçuklular Türk Kültürü Aylık Dergisi, sy. 310, Ankara 1989, s. 99–110.
Aksarayî, Müsâmeretü’l-ahbar ve müsâyeretü’l-ahyâr,(nşr. Osman Turan), Ankara
1944, (trc. M. Nuri Gençosman) Selçukî Devletleri Tarihi, Ankara 1943; (trc. Mürsel Öztürk),
Müsâmeretü’l-Ahbâr,Ankara 2000.
Alptekin, C., “Selçuklu Paraları”, SAD, III, Ankara, 1971, 435–591.
_________, “Türkiye Selçukluları”, DGBİT, İstanbul 1992, VIII, 209-382.
_________, “Büyük Selçuklular” DGBİT, VII, 95-229.
_________, Reign of Zengi, Erzurum 1978.
_________, Dimaşk Atabeyliği (Tog–Tekinliler), İstanbul 1985.
_________, “Zengî”, İA., XIII, 526–527.
Aslanapa, O., Türk Sanatı I.Başlangıcından Büyük Selçuklular’ın Sonuna
Kadar,İstanbul 1972.
Anonim Selçuknâme, ( nşr. ve trc. Feridun Nafiz Uzluk), Ankara 1952.
Atasoy, N., “Minyatürde Türk Büyükleri ve Alp Arslan”, TED, sy: 2, İstabul 1971, s.
59–64.
Atçeken, Zeki - Yaşar Bedirhan, Selçuklu Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi, Konya
2004.
Atsız, “Arslan Yabgu’nun oğlunun adı”, SAD, III, Ankara 1971, s. 183–189.
Ayan, Ergin, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nda Oğuz İsyanı, İstanbul 2007.
Azîmî, Tarih, (nşr. ve trc., Ali Sevim, Azimi Tarihi Selçuklular ile İlgili Bölümler:
H.430–438), Ankara 1988.
Bala, Mirza, “Gürcistan”, .İA., IV, 837-845.
355
Barthold, V. V., Moğol İstilasına Kadar Türkistan, (Hazırlayan: H. D. Yıldız),
Ankara 1990.
Beyhâkî, Tarih-i Beyhakî, (nşr. Ali Ekber Feyyaz), Tahran 2536 Şehinşahi.
Bezer, Gülay Öğün, Begteginliler Erbil’de Bir Türk Beyliği (526-630/1132-
1253),İstanbul 2000.
Brockelman, C., “Maverdi”, İA, VII, 409–410.
Brosset, M. F., Gürcistan Tarihi (Eskiçalardan 1212 yılına kadar),(çev. Hrand D.
Adreasyan, Notlayan ve yayına haz. E. Merçil), Ankara 2003.
Bündârî, Zübdetü’n–nusra ve nuhbetü’l–usra, (nşr. M. Th. Houtsama), I’Histoire des
Seldjoucides, Leiden 1889; (trc. Kıvâmeddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi,
İstanbul 1943.
Cahen, C.,”Türkler’in Anadolu’ya İlk Girişi (XI.yy. İkinci yarısı)” (çev. Y.Yücel–
B.Yediyıldız), Belleten, sy. 201, Ankara 1988, s.1375–1431.
––––––––––––––, Osmanlılar'dan Önce Anadolu'da Türkler, (trc. Y. Moran), İstanbul
1984.
––––––––––––––––, “Qutlumush et ses fils avant l’Asie Mineure, Der Islam, XXXIX,
(1964), s. 15–27.
Cüveynî, Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Tarih–i Cihangüşa, (çev. Mürsel Öztürk),
Ankara 1998.
Çoruhlu,Y., “Sultan Sencer’in Türbesi’nin İçerisinde Bulunduğu Tarihi Doku”,
Uluslarası Dördüncü Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, (4 –7,Kasım 1997), Ankara, 191–
204.
Demir, Mustafa, Büyük Selçuklular Tarihi, Sakarya 2011.
Demirkent, I., Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1098–1118), Anlara 1990.
__________, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1118–1146), Anlara 1987.
__________, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, Ankara 1996,
__________, Haçlı Seferleri, Dünya Yayıncılık, İstanbul 1997.
__________, “Kürboğa”, DİA, XXVI, 562–563.
__________, "Malazgirt Savaşına Kadar Bizans'ın Askeri Durumu", TD, sy. 33,
İstanbul 1982, s.133–146.
356
Ebu’l-Ferec, (İbnü’l-İbrî, Bar Hebraeus), Abû'l Farac Tarihi, (çev. Ö. R. Doğrul),
Ankara 1987, I-II.
Eickoff, E., “Zur Wende Manzikert / Dönüm Noktası Olarak Malazgirt”, (trc.,
Mehmet Ersan), Türk Kültürü Aylık Dergisi, sy: 388, Ankara 1995.
Enverî, Düsturnâme, (nşr. M. Halil Yinanç), İstanbul 1928.
Eyice, S., Malazgirt Savaşını Kaybeden IV. Romanos Diogenes, Ankara 1971.
Genç, R., Karahanlı Devlet Teşkilatı, İstanbul 1981.
Haçlı Seferleri ve XI. Asırdan Günümüze Haçlı Ruhu Semineri, 26–27 Mayıs 1997
Bildiriler, İstanbul 1998.
Harekât, İbrahim, “Berîd”, DİA., V, 498–501.
Hizmetli, Sabri, “Karmatîler”, DİA., XXIV, 510–514.
Honigmann, E., Bizans Devleti'nin Doğu Sınırı, (trc. Fikret Işıltan), İstanbul 1970.
Huart, Cl., “Kakuyiler”, İA, VI, 110–111.
_________, “İsferâyin”, İA, V/2, 1074.
Hunkan, Ö. Soner, Türk Hakanlığı Karahanlılar, İstanbul 2007.
Hüseynî, Sadruddin Ebu'l Hasan Ali İbn Nasır İbn Ali El–Hüseynî, Ahbâru’d–
devleti’s–Selcûkıye, (trc: Necati Lugal), Ankara 1943.
İbn Fazlullah el-Ömeri, Mesâlikü’l-ebsâr, (nşr. Fr. Taeschner), Leipzig 1929. ?? cild
İbn Hallikan, Vefayâtü’l-Ayân, Kahire 1299, II.
İbn Havkal, Kitâbu Sûreti’l-Arz,E. J. Brill, Leiden 1967.
İbn Kesîr, el–Bidâye ve’n–nihâye, Mısır 1351/1932, XII.
İbnü-l-Adîm, Zübdetü’l-Haleb min Tarihi Haleb, (nşr. Sami ed-Dehhan), Dımaşk
1954, II.
__________, Büğyetü’t-taleb fî tarihi Haleb, (nşr. Ali Sevim), Bugyat At Talab Fî
Târîh Halab, Selçuklular İle İlgili Haltercümeleri, Ankara 1976.
İbnü’l– Azrak, Târîhu’l–Fârıkî (Tarihu Meyyâfârıkîn ve Âmid), nşr. Bedevî
Abdüllatif Avad, Kahire 1959.
İbnü’l– Cevzî, el–Muntazam fî târîhi’l–mülûk ve’l–ümem, VIII–IX, Haydarabad 1359.
357
İbnü'l –Esîr, el–Kâmil fî’t–târîh, (nşr. J.C. Tornberg), Beyrut 1979, (trc. A. Özaydın,
İslam Tarihi, El–Kamil Fi't Tarih tercümesi), İstanbul 1987, IX–XI.
İlgürel M., “Çaka”, DİA, VIII, 186–188.
Kafesoğlu, İ., Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul
1953.
_________, Büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Melikşah, İstanbul 1973.
_________, Selçuklu Ailesinin Menşei Hakkında, İstanbul 1955.
_________, Harezmşahlar Devleti Tarihi (485–618 / 1092–1221), Ankara 2000.
_________, “Alparslan”, DİA., II, 526–530.
_________, “Doğu Anadolu'ya İlk Selçuklu Akını ve Tarihi Ehemmiyeti” F. Köprülü
Armağanı, İstanbul 1953, s. 259 – 274.
_________, “Selçuk’un Oğulları ve Torunları”, TM., XIII, İstanbul 1958, s. 117–130.
_________, “Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu”, TED., Sayı: 10–11,
İstanbul 1981, s. 1–28.
_________, “Selçuklu Çağındaki İzmir Türk Beyi'nin Adı: Çaka mı, Çağa mı, Çakan
mı?” TD, Sy. 34, İstanbul 1984, s. 55–60.
_________, “Kavurd”, İA, VI, 456–459.
_________, “Kür–Boğa”, İA, VI, 1084–1086.
_________, “Malazgirt–Malazgirt muharebesi”, İA, VII, 242–248.
_________, “Melikşah”, İA., XII, 665–673.
_________, “Nizam–ül–Mülk”, İA., IX, 329–333.
_________, “Tekiş”, İA., XII, 135–139.
_________, “Selçuklular”, İA., X, 353–416.
Kara, Seyfullah, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, İstanbul 2007.
Kaya, Selim, “Büyük Selçuklular Döneminde Bağdat”, Prof. Dr. Işın Demirkent
Anısına, İstanbul 2008, s. 447–461.
__________, “ Selçuklularda Askerî Teşkilat ve Donanma”, Türkler ve Askerlik,
İstanbul 2009.
358
Kazvînî, Zekariya, Âsârü’i-bilâd, Beyrut 1960.
Keleş, Nevzat, “Emîr Ânûştegin Şîrgîr ve Ailesi”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e
Armağan, İstanbul 2013, s. 147-158.
Kesik, M., Türkiye Selçuklu Devleti Tarihi Sultan I. Mesud Dönemi (1116 – 1155),
Ankara 2003.
_______, 1071 Malazgirt, Zafere Giden Yol, İstanbul 2013.
_______, At Üstünde Selçuklular,Türkiye Selçukluları’nda Ordu ve Savaş, İstanbul
2011.
_______, “Kutalmış’ın Büyük Selçuklu Tahtını Ele Geçirme Gayretleri”, Türk Kültürü
Dergisi, sy. 454, Şubat 2001, s. 97–105.
Kitapçı, Zekeriya, Abbasi Hilafetinde Selçuklu Hatunları ve Türk Sultanları, Konya
1994.
Koca, Salim, “Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh’ın Suriye, Filistin, Mısır Politikası ve
Türkmen Beyi Atsız”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Konya 2007, sy. 22, s. 1–38.
Köprülü, M. F.,"Türk ve Mogol Sülâlerinde Hanedan Âzâsının Îdamında Kan Dökme
Memnuiyeti", THTD., (1941–1942), Ankara 1944, s. 1–9.
__________, “Hârizmşâhlar”, İA, V, 265–296.
Köymen, M. A., Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Kuruluş Devri, I, Ankara
1979.
____________, Selçuklu Devri Türk Tarihi, Ankara 1989.
____________, Alp Arslan ve Zamanı, Ankara 1972.
____________, Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul 1976.
____________, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, III, Alp Arslan ve Zamanı,
Ankara 1992.
____________, İkinci İmparatorluk Devri, V, Ankara 1991
____________, “Devlet Kurtaran Örnek Bir Türk Kadını”, Milli Kültür, sy. I, Ankara
1977.
____________, “Alp Arslan Zamanı Selçuklu Askerî Teşkilâtı”, AÜ. DTCF.Tarih
Araştırmaları Dergisi, Ankara 1967, c. V/sy, 8-9, s. 1-73.
____________, “Sencer”, İA., X, 486–493.
359
____________, “Tuğrul Bey”, İA., XII/2, 25–41.
Kucur, Sadi, “ İktâ”, DİA, XXII, 47.
Kurat, Akdes N., Çaka Bey, Ankara 1987.
Lewis, Bernard, Haşîşîler, (çev. Kemal Sarısözen), İstanbul 2007.
_______, “İsmâilîler”, İA, V/2, 1120–1124.
Lowick, N. M., “Fars’taki Selçuklu Hakimi Resultegin'in Bir Altın Sikkesi”,
(trc.E.Merçil), Tarih Dergisi, sy. 28–29, İstanbul 1975, s. 58–62.
Marko Polo, The Travels of Marko Polo, (İng. Tr. A. Ricci), London 1950.
Merçil, E., Fars Atabegleri,Salgurlular, Ankara 1989.
_______, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara 2007.
_______, Kirmân Selçukluları, Ankara 1989.
_______, Müslüman–Türk Devletleri Tarihi, Ankara 2000.
_______, Selçuklular’da Hükümdarlık Alâmetleri, Ankara 2007.
_______, Selçuklular’da Saraylar ve Saray Teşkilatı, İstanbul 2011.
_______, Selçuklular-Makaleler, İstanbul 2011.
_______, Büyük Selçuklu Devleti, İstanbul 2011.
_______, “Fars Meliki Selçuk–şah'ın Hayatı ve Paraları” TED.,sy. 4–5, İstanbul 1974,
s.23–32.
_______, “Emîr Savtegin”, TED., sy. 6, İstanbul 1975, s. 63–74.
_______, “Yezd Atabegleri”, TED., sy. XII, İstanbul 1982, s. 367–386.
_______, “Selçuklular’ın Anadolu'ya Gelişlerinden Haçlı Seferleri’nin Başlangıcına
Kadar Urfa’nın Durumu”, Belleten, sy. 203, Ankara 1988.
_______, “Sultanlar'ın Ata Mezarını Ziyareti”, IX. Türk Tarihi Kongresi Zabıtları,
Ankara 1988, s. 657–665.
_______, “Bizans’ta Selçuklu Hanedan Mensupları”, XI. Türk Tarihi Kongresi
Bildirileri, Ankara 1994, s. 709–721.
360
_______, “Selçuklularda Emîr–i Dâd Müessesi”, TTK. Belleten, sy. 225, Ankara 1995,
s. 327–340.
_______, “Haçlı Seferleri Sırasında Büyük Selçuklu Devleti'nin Durumu”,
Uluslararası Selçuklu Seferleri Sempozyumu, (23–25 Haziran 1997, İstanbul), Ankara 1999.
_______, “Selçuklular Dönemi İle İlgili Kaynak ve Araştırmalar”, İran ve Türkiye
Arasındaki Tarihi ve Kültürel İlişki Konulu Makaleler Mecmuası, I, Tahran 2002, s. 23–25.
_______, “Sultan Tuğrul Bey Zamanında İran”, Tarihten Günümüze Türk–İran
ilişkileri Sempozyumu (16–17 Aralık 2002 Konya), Ankara 2003, s. 9–13.
_______, “Selçuklular ve Türkçe”, TTK. Belleten, sy. 248, Ankara 2003, s.111–117.
_______, “Büyük Selçuklular Döneminde Meslekler”, Osmanlılar Öncesi ile Osmanlı
ve Cumhutiyet Dönemlerinde Esnaf ve Ekonomi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2003, I, s.
1–7.
_______, “Gulâm”, DİA., XIV, 180–184.
_______, “Arslan Argun” Küçük Türk–İslam Ansiklopedisi.
Muhyiddîn Kureşî, Tabakâtü’l-Hanefiyye, Haydarabad 1332, I.
Müneccimbaşı, Ahmed b. Lütfullah, Câmiü'd– Düvel, (nşr. Ve trc.. Ali Öngül),
Câmiü'd– Düvel, Selçuklular Tarihi, İzmir 2000, I.
Müntecibüddîn Bedî, Atabetü’l-Ketebe, (nşr. Abbas İkbal), Tahran 1329.
Nişâbürî, Zahîrüddîn, Selçûknâme, (nşr. Muhammed Ramazânî), Tahran 1332.
Nizâmü’l–Mülk, Siyâset-Nâme, (haz. M.A. Köymen), Ankara 1999.
Ocak, A., Selçuklular'ın Dinî Siyaseti (1040–1092), İstanbul 2002.
Ostrogorsky, G., Bizans Devleti Tarihi, (çev. F. Işıltan) Ankara 1981.
Ögel, Bahaeddin, “Toğrıl Bey’in Adı Hakkında”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, sy.
3, Ankara 1971, s. 201–207.
Öngül, Ali, “Emîr Ayaz”, Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı,
İstanbul 1995, s. 273–280.
_________, “Emîr Üner”, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Armağanı, İstanbul 1995,
413-417.
Özaydın, A., Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklular Tarihi (498–511/1105–
1118), Ankara 1990.
361
–––––––––––, “Sultan Berkyaruk Devrinde (1092–1104) Bâtınîlerle Yapılan
Mücadeleler”, Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995, s. 177–185.
–––––––––––, “İbnü’l–Esîr’e Göre Selçuklular’ın Tarih Sahnesine Çıkışları”, Prof.
Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995, s. 187–214.
___________, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485–498 / 1092–1104),
İstanbul 2001.
___________, “Ahmet Yesevî’nin Yaşadığı Dönemde Bölgenin Siyasî Durumu”,
Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995, s. 215 – 220.
___________, “Alamut Kalesi”, Türk Kültürü Aylık Dergi, sy. 281, Ankara 1986, s.
585–588.
___________, “Alamut”, DİA., II, 336–337.
___________, “Hasan Sabbâh”, DİA., XVI, 347–350.
___________, “Büyük Selçuklu Emîri Kürboğa”, İÜEF. Tarih Dergisi., sy. 36,
İstanbul 2000, s. 405 – 422.
–––––––––––, “Büyük Selçuklular’da Unvan ve Lakaplar”, Prof. Dr. Işın Demirkent
Anısına, İstanbul 2008, s. 421– 433.
___________, “Selçuklularda Reislik Müessesesi”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e
Armağan, İstanbul 2013, s. 112-130.
–––––––––––, “Selçuk Bey”, DİA., XXXVI, 364–365.
___________, “Berkyaruk”, DİA., V, 514–516.
___________, “Melikşah”, DİA., XXIX, 54–57.
___________, “Muhammed Tapar”, DİA., XXX, 579–581.
___________, “Sencer”, DİA., XXXVI, 507–511.
___________, “Tâcülmülk”, DİA., XXXIX, 359–360.
Özgüdenli, Osman G., Sultan Sencer ve Karahitaylar –Katavan Savaşı–, İstanbul
1994, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü(Basılmamış Y. Lisans Tezi).
Özgüdenli, Osman G. “Selçuklu Paralarının Işığında Çağrı Bey’in Ölüm Tarihi
Meselesi”, AÜDTCF, sy.35(Ankara 2004), s. 164-165.
_______________, “Selçuklular / Sosyoekonomik-Kültürel Hayat”, DİA, XXXVI,
371-372.
362
_______________, “ Selçukluların Kökeni”, Selçuklu Tarihi El Kitabı, (ed. Refik
Turan), Ankara 2012, s.19-37.
_______________, “Büyük Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu”, Selçuklu Tarihi El
Kitabı, (ed. Refik Turan), Ankara 2012, s. 39-56.
Piyadeoğlu, C., Çağrı Bey, İstanbul 2011.
_________, Güneş Ülkesi Horasan Büyük Selçuklular Dönemi, İstanbul 2012.
___________, “Büyük Selçuklu Devleti Emîri Atabeg Çavlı Sakavu”, TD, sy. 38,
İstanbul 2003, s. 37–59.
___________, “Büyük Selçuklu Devleti Emîri Atabeg Gümüştekin Cândâr”, Prof. Dr.
Işın Demirkent Anısına, İstanbul 2008, s. 439–445.
___________, “Bağdad’ın Eğitim ve Sosyal Hayatında Bir Müderris: Ebû İshâk eş-
Şîrâzî”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e Armağan, İstanbul 2013, s. 84-95.
__________, “Selçuklu Hanedanının Önemli Bir Mensubu: İbrahim Yınal”, Türkiyat
Mecmuası, İ.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, (İstanbul 2013), c. XXIII, s. 117-143.
Pritsak, O,."Karahanlılar", İA., VI, 251-273.
Psellos, Mikhail Psellos, Khronographia, (trc. I. Demirkent), Mikhail Psellos'un
Khronographia’sı, Ankara 1992.
Rasonyi, L., "Selçuklu Adının Menşeine Dair", TTK. Belleten, sy.10, (Ankara 1939),
s. 377-384.
Râvendî, Muhammed B. Ali Süleyman, Râhatü’s–Sudûr ve Âyetü’s–Surûr, (trc.
Ahmet Ateş), Ankara 1957–1960, I-II.
Reşîdüddin Fazlullâh-ı Hemedânî, Câmi‘u’t-tevârîh,(nşr. Ahmed Ateş), Ankara 1960,
II/5; (trc. Erkan Göksu-H. Hüseyin Güneş), Cami’ü’t-Tevârih Selçuklu Devleti, İstanbul 2010.
Runciman, S., Haçlı Seferleri Tarihi, (çev. F. Işıltan), Ankara 1986–1987, I-III.
Selçuklu Tarihi El Kitabı, (ed. Refik Turan), Ankara 2012.
Sevim, A., Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Ankara 1989.
_______, Genel Çizgileriyle Selçuklu Ermeni İlişkileri, Ankara 1983.
_______, Ünlü Selçuklu Komutanları Afşin, Atsız, Artuk ve Aksungur, Ankara 1990.
_______, “Sultan Melikşah Devrinde Ahsa ve Bahreyn Karmatileri’ne Karşı Selçuklu
Seferleri”, TTK. Belleten, sy. 94, Ankara 1960, s. 209–232.
363
_______, “Artuklular’ın Soyu ve Siyasi Faaliyetleri”, TTK. Belleten, sy. 101, Ankara
1962, s. 121–146.
_______, “Bugyetü’t–Taleb fî Târih–i Haleb’e göre Emir Aksungur”,TAD., sy. 6–7,
Ankara 1968, s.101–115.
_______, “Halep Selçuklu Melikliği, Fahrü’l Mülük Rıdvan Devri”, SAD., II, Ankara
1971,s.1–66.
_______, “Sıbt İbnü’l Cevzî’nin Mir’âtü’z–Zaman Fî–Tarihi’l–Âyan adlı eserindeki
Selçuklularla İlgili Bilgiler I. Sultan Tuğrul Bey Dönemi”, Belgeler, sy. 22, Ankara 1998.
_______, “Sıbt İbnü’l- Cevzî’nin Mir’âtü’z- Zamân Fî Tarihi’l-Âyan Adlı Eserindeki
Selçuklularla İlgili Bilgiler II. Sultan Alp Arslan Dönemi”, Belgeler, sy. 23, Ankara 1999.
_______, “Sıbt İbnü’l Cevzî’nin Mir’âtü’z–Zaman Fî–Tarihi’l–Âyan adlı eserindeki
Selçuklularla İlgili Bilgiler III. Sultan Melikşah Dönemi”, Belgeler, sy. 24, Ankara 2000.
_______, “Çağrı Bey”, DİA., VIII, 183–186.
Sevim, A – Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilât ve Kültür,
Ankara 1995.
Sümer, F.,– Sevim, A., İslâm Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı (Metinler ve
Çevirileri), Ankara 1988.
Sümer, F., Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri Boy Teşkilatları–Destanları, Ankara 1980.
_______, “Malazgird Savaşına Katılan Türk Beyleri”, SAD., sy. IV, Ankara 1975, s.
197–207.
_______, “Arslan Argun”, DİA., III, 399 – 400.
_________, “Oğuzlar”, DİA, XXXIII, 325-330.
Süryanî Mikhail, Vekâyinâme, (nşr. ve trc. J. B. Chabot), Paris 1889-1924), III.
Şeşen, R., “Alp Arslan'ın Hayatı ile ilgili Arapça Kaynaklar”, TM., XVII, İstanbul
1972.
Taneri, A., “Büyük Selçuklu İmparatorluğunda Vezirlik”, TAD., sy. 8–9, Ankara
1970, s.75–118.
Togan, Z.V., “Alamut”, İA., I, 289.
364
Turan, Nurullah, Selçuklu Başkenti Rey, İstanbul 2013, İÜSBE, Tarih
ABD(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi)
Turan, O., Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, İstanbul 1993.
________, Selçuklular ve İslâmiyet, İstanbul 1993.
________, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1993.
________, “Eski Türklerde Okun Hukuki Bir Sembol Olarak Kullanılması”, TTK.
Belleten, sy. 35, Ankara 1945, s. 305–318.
________, “Süleymanşah I”, İA,. XI, 201-219.
________, “Selçuklular Devrinde Faizle Para İkrazına Dair Hukukî Bir Vesika”,
Belleten, LXII (1952).
Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi–Nâmesi (952–1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli
(1136–1162), (trc. Hrand D. Andreasyan), Ankara 1987.
Usta, Aydın, Şamanizmden Müslümanlığa Türklerin İslamlaşma Serüveni, İstanbul
2007.
_______, “Ünlü Selçuklu Kumandanı; Sadüddevle Gevherayin”, Prof. Dr. Erdoğan
Merçil’e Armağan, İstanbul 2013, s. 96-111.
Uzunçarşılı, İ.H., Osmanlı Devlet Teşkilâtına Medhal, Ankara 1988.
Vardan, Cihan Tarihi, (trc. Hrant D. Andreasyan), “Türk Fütuhatı Tarihi”, Tarih
Semineri Dergisi, İstanbul 1937, I / 2.
Yakubovsky, A., “Merv”, İA., VII, 773–775.
Yakut el-Hamevî, Mu‘cemu’l-büldân, Beyrut 1957, I.
Yazılıtaş, Nihat, Fâtımî Devleti Tarihi, İstanbul 2010.
Yinanç, M. H., Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, I, Anadolu'nun Fethi, İstanbul 1944.
___________, “Çağrı Bey”, İA., III, 324–328.
Zahoder, B., “Dendanekan”, (çev. İ. Kaynak), TTK. Belleten, sy. 72, Ankara 1954, s.
581–587.
Zettersteen, V., “Berkyaruk”, İA., II, 556–558.