32

Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2011-09 / Mart

Citation preview

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 11-09
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERBahar dönemi, olanaklar,

tehlikeler ve görevler.…... . . . . . . . . . . . 3

Erbakan: ABD’nin “Yeşil Kuşak

Projesi”nin “mücahidi”! . . . . . . . . . . . . . 4

Diktatörlüğe karşı ayaklananlar

emperyalist işgale de direnecektir!. . . . . 5

Aleviliği devletleştirme saldırısına

karşı mücadeleye!. . . . . . . . . . . . . . . . . . 6

Aleviler İzmir mitinginde buluşuyor... . . 7

Emekçi kadınlar

8 Mart’a yürüyor... . . . . . . . . . . . . . . . 8-9

Deride toplu sözleşme

süreci başladı... . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

Kapitalistler servetlerini katlıyor.. . . . . 11

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme

Kurulu Mart Ayı

Toplantısı Sonuçları . . . . . . . . . . . . 12-13

Mehmet Beşeli: 30 yıllık bir düzen ç

atırdamaya başladı.. . . . . . . . . . . . . . . . 14

D.S.C işçilerine polis terörü . . . . . . . . . 15

“Metal işçisi kazanırsa

hepimiz kazanırız” . . . . . . . . . . . . 16-17

Yaşasın Ontex / Canbebe direnişimiz! . 18

Ontex işçileri boykota çağırıyor. . . . . . 19

Eğitim Sen şubelerinde

genel kurullar . . . . . . . . . . . . . . . . . 20-21

Tuzla’da yaygın faaliyet... . . . . . . . . . . 22

Tunus ve Mısır’da emekçilerin

mücadelesi devam ediyor......................23

“Ankara elini yakamızdan çek!” . . . . . 24

Ortadoğu’da emekçiler ayakta! . . . . . . 25

Gazi direnişi 16. yılında... . . . . . . . . . . 26

Uluslararası yağma kurultayı. . . . . . . . 27

AÜ’de eylemler... . . . . . . . . . . . . . . . . . 28

Üniversitelerde soruşturma ve

ceza terörü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

İsyan ruhu fabrikalara, havzalara

taşınıyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne sayılıgünler kala, devrimci bir 8 Mart için hazırlıklar dayoğunlaşmış bulunuyor. Hazırlıklar kapsamında 8Mart'ın tarihsel anlamı ve güncel çağrısını işçi sınıfıve emekçilere taşımak için yoğun bir faaliyetörgütleniyor. Emekçi kadınları örgütlü mücadeleyekatmak ise bu yoğun faaliyetin özel bir boyutunuoluşturuyor. Böylelikle 8 Mart baskı ve kölelikzincirleri içerisinde bunalan işçi ve emekçi kadınlariçin bir mücadele parolası haline geliyor.

Son yıllarda olduğu gibi, bu yılın 8 Mart'ında daiki ayrı eksen ve iki ayrı miting programı ortaya çıktı.Bir kez daha bir yanda kadın sorununu sınıfsal vedevrimci özünden soyutlayarak erkek-kadınarasındaki cinsiyetler arasındaki mücadeleyeindirgeyen, eylemlerinin içeriğini ve biçimini buburjuva eksende kuran feminist-liberal kadınplatformu bulunmaktadır. Diğer tarafta ise, 8 Mart'ınsınıfsal özüne ve tarihsel geleneğine sahip çıkan,kadın sorununun çözümünü de temelde kapitalistkölelik düzenine karşı mücadelede gören devrimci 8Mart platformu yer almaktadır.

Yani yaşanan ayrışma ve saflaşma tablosu, netideolojik-politik ve sınıfsal ilkelere dayalı birmevzilenmeden ibarettir. Bir tarafta emekçi kadınınözgürleşme mücadelesini zayıflatan, bunu özelliklede 8 Mart gibi tarihsel-devrimci bir mevziyiyozlaştırmak yoluyla yapmaya çalışanlar vardır.Diğer tarafta ise emekçi kadının özgürleşmesi içindüzene karşı örgütlü mücadele bayrağını yükselten ve8 Mart'ın devrimci mirasına ve geleneğine sahipçıkan, onu yozlaştırmaya çalışan her türden burjuvasaldırıya karşı savunanlar...

İşte ayrışma ve saflaşma tablosu bu kadar nettir.Ayrıca yıllar içerisinde iyiden iyiye taşlar yerli yerineoturmuştur. Her iki platform da kendi yolundanyürümektedir. Ancak mücadele bitmiş değildir.Çünkü sözkonusu olan, işçi sınıfı ve emekçilerinhangi ideolojik-politik platforma kazanılacağısorunudur. Sınıf devrimcileri açısından bu, işçi sınıfıve emekçilerin liberal-burjuva politikalarlayozlaştırılması ve tarihsel devrimci değerlerin içinin

boşaltılmasına karşı bir mücadele demektir. Bunedenle sınıf devrimcileri işçi sınıfı ve emekçileriçerisinde bu kaygıyla çalışmalarınıyoğunlaştırmakta, kadınıyla erkeğiyle işçi veemekçileri 8 Mart'ın devrimci ruhuyla eğiterekalanlara taşımaya çalışmaktadır.

Ancak diğer taraftan, büyük ölçüde sendika vemeslek örgütlerinin üst yönetimlerini tutan liberal-reformistler, bürokratik bir tarzda üstten kararlaralarak bu örgütlerin tabanına dayatmaktadır. Busendika ve meslek örgütlerinin tabanında devrimcilerönemli bir güç oluşturmasına rağmen, onlarıniradesine de ipotek koymaya çalışmaktadırlar.

Kuşkusuz pek demokratik olmak iddiasında olanliberal-reformist koalisyonun bu gerici-dayatmacıtutumu şaşırtıcı değildir. Çünkü burjuva ideolojik-politik konum, pratikte, örgütsel demokraside veahlaki değerlerde de kendisine uygun sonuçlaryaratmaktadır. Bunun için devrimci 8 Mart şiarı, aynızamanda işçi ve emekçi kadınların burjuvazinin hertürden ideolojik-politik-kültürel ve örgütseltahakkümünü ortadan kaldırma çağrısı olarakokunmalı ve gereği yapılmalıdır.

Elbette bunun ilk adımı kitlesel ve devrimci bir 8Mart için alanları doldurmak olacaktır.

Yaşasın 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü!

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Bahar dönemine emekçi halk isyanlarının estirdiğirüzgarla giriyoruz. Hava mücadeleden yana esiyor.İşçiler, emekçiler ve ezilenler cephesinde umutlarcanlanırken, emperyalistler ve işbirlikçileri cephesindeise büyük bir korku ile birlikte kara bulutlar dolaşıyor.Çünkü yıllar boyunca devasa polis ve askerordularıyla tahkim ettikleri rejimlerin başına diktikleritiranlarla sömürdükleri ülke emekçilerinin öfkesikarşısında ne yapacaklarını bilemez haldeler. Bugüniçin tek güvenceleri, ayağa kalkanların devrimci birsiyasal bilinçten ve önderlikten yoksun olmalarıdır.Ancak bir kez güçlerinin farkına vardıklarında, işçi veemekçileri durdurmak o kadar kolay değildir.

Bugün yaygınlaşan kitlesel mücadeleler içerisindehızla örgütlenenler, yarın düzeni tümdendeğiştirebilecek siyasal sınıf örgütlerini deyaratacaklardır. Elbette bu zorlu bir tarihsel süreçolarak yaşanacaktır. Bir dizi yenilgiden derslerçıkarılacak, varılan noktadan daha ileri gitmekyolunda arayışlar hep sürecektir. Bu arayışlariçerisinde işçi sınıfının merkezinde olduğu hareketlerve siyasal önderliklerin öne çıkması kaçınılmazdır.

Siyasal bakımdan tüm yetersizliğine veörgütsüzlüğüne rağmen işçi sınıfının

özellikle Mısır ve Tunus’ta oynadığırol belirgindir. İşçi sınıfı bu haliyledahi ayaklanmada önemli bir yer

tutabilmektedir.Bu koşullarda girdiğimiz bahardöneminde, siyasal sınıf çalışması

bakımından çıkarılması gerekenen dolaysız sonuç, emekçi

halkların isyan dalgasındanaldığımız güçle

bulunduğumuz alanlarda sınıf mücadelesiningörevlerine yüklenmektir. Bunun sınıf devrimcileripayına somut anlamı, sınıfı örgütleme seferberliğiniyoğunlaştırmaktır. Çünkü işçi sınıfını kazanmadan,ona bağımsız siyasal bir kimlik kazandırmadan vedüzeni sarsacak düzeyde bir militan mücadeleyiomuzlayabilecek örgütsel donanıma kavuşturmadan,bu yolda kalıcı başarılar elde etmek mümkün değildir.Sınıf devrimcileri bu bilinçle sınıfı örgütlemeseferberliği içindedirler. Görev bu seferberliği daha dabüyütmektir.

İşçi sınıfını örgütleme seferberliği, sermayenindizginsiz saldırıları karşısında birikmiş öfkeyi açığaçıkarmak ve örgütlemek demektir. Sınıfın örgütselmevzilerini büyütmek, grev ve direniş çadırlarınıçoğaltmak demektir. Bu yolda mücadele veörgütlenmenin önündeki engellerle hesaplaşmak ve buengelleri aşabilmek üzere militan bir inisiyatifgösterebilmek demektir. Aynı zamanda işçi sınıfı ilediğer ezilen kesimler arasında bağlar kurmak,toplumsal mücadeledeki çeşitli kesimleri sınıfsal bireksende bir araya getirmek ve düzene karşı devrimcibir eksende mücadeleye sokabilmek demektir.

Bahar döneminin devrimci mücadele günleri buyönde önemli olanaklar sunmaktadır. Çünkü bugünlerin taşıdığı devrimci siyasal öz ve tarihselmücadele geleneği, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerinmücadele sahnesine daha büyük bir güven ve istekleçıkmalarını sağlamaktadır. 8 Mart’ta emekçi kadınlar,21 Mart’ta Kürt emekçi halkı, 1 Mayıs’ta işçi sınıfı veemekçiler alanlarda olacaklardır. Önemli olan, bumücadele günlerinde kitlesel bir biçimde ve düzenihedef alan devrimci bir ruhla, sınıfsal öfke ve

taleplerle alanlara çıkabilmektir.Bu her bir tarihsel günde sınıf

ve kitle mücadelesine itilimsağlayacak ve onu ileriyetaşıyabilecek sonuçlar eldeedebilmektir.

Bu bakımdanönümüzde önemli olanaklarile birlikte bazı önemlitehlikeler de vardır.

İşçi sınıfı cephesinde

en büyük olanak metal işçilerinin yaktıkları grevateşidir. MESS’e karşı verilen mücadele sınıfmücadelesinde dengeleri değiştirebilecek dinamiklerbarındırmaktadır. Çünkü bu çapta bir grevingerçekleştirilmesinin yaratacağı etki bir yana, grevingerçekleşeceği sektör kapitalist ekonominin candamarıdır. Böyle bir grev sınıf mücadelesinde yol açıcıbir rol oynayabilecek, TEKEL direnişinden sonra işçisınıfının bir kez daha siyasal gündemi belirleyebilecekbir konum elde etmesini sağlayabilecektir. Bugündenbu yönde bir dizi işaret bulunmaktadır. MESS’in grevikırmak için başlattığı seferberlik, grevlerinyasaklanması yolunda hükümet nezdinde yaptığıgirişimler, tüm bunları yaparken açık bir siyasal sınıfbilinciyle hareket etmesi, metal işçisine verileceksosyal-ekonomik hakların değil, böylece atılacak geriadımın sınıflar mücadelesinde baskı ve zorlayaratılmış dengeleri bozabilme ihtimaline dikkatçekmesi son derece anlamlıdır. Dolayısıyla metalişçilerinin grevi bahar dönemini kazanmak açısındanönemli bir olanaktır.

Diğer bir olanak ise, değişik toplumsal kesimlerinmücadele sahnesine çıkıyor olmasıdır. Mart ayıiçerisinde Alevi emekçiler ile sağlık emekçileri dealanlara çıkacaklar. En önemlisi ise Kürt emekçihareketidir. Devletin ulusal hak taleplerinikarşılamaktan kaçındığı Kürt emekçileri aynı zamandayoğun bir sosyal hoşnutsuzluk içerisindedir. Bu ikisibir arada, özellikle manevra yapmak amacıylaPKK’nin “ateşkes” kararını bozması bu hareketliliğiarttıracaktır. Ancak, Kürt hareketi cephesindenatılacak bu adımların, düzen tarafından şovenizmebaşvurulmasıyla sınıf mücadelesinin gelişimi üzerindetersten etkiler yaratması da muhtemeldir. En azındanbu yönde ciddi tehlikeler bulunmaktadır.

Ama tehlikenin büyüğü seçim sürecinin başlamışolmasıdır. Düzen güçleri arasındaki iktidarmücadelesinin sahnesi olacak olan seçim süreci,yüksek bir gerilim altında geçecektir. Çünkü bu seçimsüreci, referandumdan sonra ipleri iyice eline alanAKP ile rakip siyasal güçler arasındaki mücadeleningeleceği bakımından belirleyici bir önem taşımaktadır.Bu da burjuva güçlerin ana aktörleri oluşturduğuseçim oyununun gücünü arttıracaktır. Düzene karşısosyal ve siyasal hoşnutsuzluğun seçim sandığındaboğulması sonucunu yaratabilecek bu süreç, önemligelişme dinamiklerine sahip olan sınıf ve kitlehareketinin önündeki en büyük tehlikedir. Seçimler veparlamenter hayallerle işçi ve emekçilerinsersemletilerek düzen partilerine ve seçim sandığınabağlamak sonucunu verecek olan bu süreci boşaçıkarabilmenin yolu, sınıf mücadelesiniyükseltmekten, kitleleri mücadele alanlarınaçıkarmaktan geçmektedir.

İşçi ve emekçilerin hak talepleri doğrultusundakimücadelesinin örgütlenmesi kendi başına yeterlideğildir. Yanısıra, düzenin seçim oyununa veparlamenter hayallerine karşı etkili bir ideolojik-politik mücadele ile birlikte işçi sınıfının bağımsız-siyasal programının ve duruşunun güçlü biçimdeörgütlenmesi gerekmektedir. Bahar döneminindevrimci günleriyle sınıf ve kitle hareketinin mücadelesüreçleri bu perspektif ışığında ele alınmalı ve buperspektife uygun bir politik-pratik müdahale düzeyiortaya konulabilmelidir.

Bahar dönemi, olanaklar, tehlikeler ve görevler

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Burjuva siyaset arenasının kendine açılmışkulvarında politika yapan, Ecevit ve Demirel gibisömürü düzeninin eski simalarından olan Erbakanhayatını kaybetti. Erbakan da tıpkı Ecevit gibihizmette kusur etmediği sömürü düzeni içinyaptıklarının hesabını veremeden öldü. Ama buölümün arkasından düzenin tüm kurumları saf tutaraksevgi dolu sözcüklerle “hocaları”na borçlarınıödediler. Düzen partilerinin tüm sözcü ve öndegelenlerinin methiyeler dizerek uğurladığı Erbakan'ıncenazesine ordu temsilcilerinin de katılması,TÜSİAD’ından MÜSİAD’ına tüm sermayeçevrelerinin bu koroya eşlik etmesi, Erbakan'ın budüzen için nasıl önemli bir şahsiyet olduğunu dagöstermiş oldu.

Kendisini başbakanlıktan eden 28 Şubat “post-modern darbesi”ne imza atan ordunun bile “bilim vesiyaset adamı olarak hizmetleri daima hatırlanacak”demesi, düzen içi iktidar çatışmasına rağmen düzenehizmet üzerinden yaşanan gerici ortaklığı gözlerönüne sermiştir.

Sömürü düzenine hizmetle geçen bir ömür

Erbakan’ın burjuva siyaset sahnesine çıkışı MilliNizam Partisi (MNP) ile olurken, bu parti 12 Martdarbesinin ardından kapatıldı. Erbakan İsviçre’ye,kendi deyimiyle tatile gitti. 1972 yılında Erbakan'ıyeniden Türkiye’ye, göreve davet eden ise yinegeneraller oldu. Zaten zamanın Milli Güvenlik KuruluGenel Sekreteri Refet Ülgenalp'a göre MNP’ninkapatılması yanlıştı. Çünkü komünizmle mücadeleetmek için dindarlar önemliydi. Erbakan yeni partisiolan Milli Selamet Partisi’ni (MSP) 1972 yılındakurdu.

‘70'li yıllar MSP ve CHP arasında kurulankoalisyona tanıklık etti. Bu koalisyonun yıkılmasınınardından Erbakan ve partisi MSP yoluna MilliyetçiCephe’nin bir bileşeni olarak devam etti. Anti-komünist olmakla övünen MSP, bu yılların sonuna

doğru, devrimci kitle hareketine karşı yanıtlarüretememesi nedeniyle vitrinden çekilmekdurumunda kaldı. Yerini kontra güçler doldurdular.

12 Eylül askeri faşist darbesi ile Erbakan’a siyasetyasağı konulup MSP kapatılırken, MSP'nin politikplatformu, tıpkı MHP gibi iktidara siyasal renginiverecekti. İçeride ağırladıklarının fikirlerini iktidarataşıyan ABD patentli bir faşist darbe yürürlükteydi.

Erbakan’ın sonrasında Refah Partisi ile sürenkapitalist sisteme hizmet yürüyüşü devam etti.Çiller’in DYP’si ve Mesut Yılmaz’ın ANAP’ıylakurulan hükümette başbakanlık yapan Erbakandöneminde işçi ve emekçilere yönelik yıkımsaldırıları sürerken, emperyalizim ve siyonizmleişbirlikte sınır tanınmadı.

Düzenin efendileri dinci gericiliği emekçilerekarşı kullanmakta hiçbir sınır tanımazken, dincigericiliğin devlete rengini verme ihtimali karşısındaise “post-modern darbe”ye başvurdular. Yaptıklarıbalans ayarıyla Erbakan’ı koltuğundan edip, partisinide terbiye operasyonuna tabi tuttular. Kendisineyapılanları sineye çeken Erbakan geriye çekildi.Terbiye operasyonunun sonucunda RP içerisinde“ılımlı” bir kanat olarak Tayyip Erdoğan ve ekibiayrılıp AKP’yi kurarken, RP de önce Fazilet sonra daSaadet Partisi adıyla varlığını sürdürdü.

Erbakan’a borçlarını ödediler

Başbakan Tayyip Erdoğan’dan SüleymanDemirel’e, CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu’ndan Genelkurmay Başkanı IşıkKoşaner’e, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’denHalkın Sesi Partisi Genel Başkanı NumanKurtulmuş’a, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e kadarherkesin saygı ve sevgiyle andığı bu zat-ımuhteremin, ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen,zengin ile yoksul arasındaki sınıf mücadelesindenerede durduğu açıktır. Erbakan da tıpkı kendisi içinmethiyeler düzen diğerleri gibi bu sömürü düzenine

hizmet etmek için ömrü boyunca çabalamıştır.Bilinmelidir ki ‘70'li yılların tüm kanlı kıyımların

fikir babaları arasındadır bu büyük “bilim ve siyasetinsanı”. Onunla birlikte başlamasa da temsilcisiolduğu fikirlerin, işçi ve emekçileribağnazlaştırmasında büyük katkıları vardır. Sermayesınıfı onunla ne kadar böbürlense azdır. Fikirleri,Maraş'ta Alevi emekçilerinin evlerine atılan çarpıişaretleridir. Madımak'ı tutuşturan kibrittir. Erbakandüzenin hükümet koltuğunda uzun süre oturamasa dasermaye sınıfına beklenenden fazla hizmettebulunmuştur. Hükümette yer aldığı zamanlarda iseIMF'nin ve Dünya Bankası'nın ekonomik yıkımpolitikalarını diğer düzen partileri gibi hayata geçirmenoktasında tereddüt etmemiştir. Adına “adil düzen”dediği sahte bir alternatifle oyalamayı başardığıemekçileri, kapitalist sitemin tüm yıkıcı sonuçlarıylayaşamaya mahkum etmiştir.

Susurluk kazasıyla açığa çıkan devlet-mafyailişkilerini protesto etmek için sokaklara çıkanlara,ışık söndürme eylemleriyle meydanları dolduranlara“gulu gulu dansı yapıyorlar” diyen zihniyet onsuz daiktidardır elbette. İşçi ve emekçilerin duyarlılıklarınıistismar temelinde politika üretenler, kasalarında“kayıp trilyonlar” biriktirmeye devam ediyorlar hala.Biat kültürü yaratarak emekçileri dilencileştiren biranlayışın simgesidir o.

Bedeninin üzerine övgü dolu sözcüklerle örtülentoprak, Erbakan'ın 85 yıllık ömrüne sığdırdığıkaranlık ve kirli gerçekleri kapatamayacaktır. Şimdionun sözde düşmanları, talebeleri, kadim dostaları butoprağın üzerinde “gulu gulu dansı” yapıyorlar.Hocalarının vefatının ardından doğan siyasal ranttannemalanmaya çalışıyorlar.

Ancak ABD emperyalizminin “Yeşil KuşakProjesi”nde “Milli Görüşçü”, “mücahid” olanlar,talebeleri ve müritleri ile birlikte bir gün elbette hakettikleri gibi anılacaklardır. Sınıflar mücadelesi kendigerçek adil düzenini, yani sömürünün olmadığısosyalist bir düzeni mutlaka yaratacaktır.

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Erbakan: ABD’nin “Yeşil Kuşak Projesi”nin “mücahidi”!

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Kılıçdaroğlu’danNATO’ya yeşil ışık

Libya’daki halk ayaklanmasını ülkeye yönelikaskeri bir işgalin bahanesi yapmak isteyenemperyalistlerin çabası sürerken, ülke içerisindeburjuva siyaset cephesinde de konu tartışılıyor.Emperyalistlerin Ortadoğu’ya yönelik egemenlikprojelerinde başroller alan, aynı zamanda iseAfganistan örneğinde olduğu gibi NATOişgallerine ortak olan AKP hükümeti butartışmalarda bir kez daha ikiyüzlü bir tutumsergiliyor. Erdoğan’ın “NATO’nun Libya’da ne işivar” diyerek verdiği tipik ikiyüzlülük örneğikarşısında, “anamuhalefet partisi” CHP’ninbaşkanı Kılıçdaroğlu ise tutarlılık(!) örneğigösterdi.

Öyle ki Londra’dan konuyla ilgili konuşanKılıçdaroğlu, “NATO’nun ne işi var demem”diyerek ilke olarak emperyalist müdahaleye karşıolmadığını ortaya koydu ve emperyalistmerkezlere de mesaj gönderdi. Kılıçdaroğluşöyle konuştu: “(NATO’nun Libya’da ne işi var)

diye bir cümleyi ben kurmam. Hiçbir ülkeye

dışarıdan bir müdahaleyi ilke olarak doğru

bulmayız. Ama uluslararası camianın

duyarlılıklarıyla, olayların çıktığı ülkedeki halkın

talepleri örtüşürse yeni gelişmeleri beklemek

doğaldır.’’

Hükümete giden yolun emperyalistlerle iyiilişkiler kurmaktan ve onların beklentilerineyanıt üretmekten geçtiğini bilen Kılıçdaroğlu veCHP yönetimi böylelikle, emperyalistler için enuygun seçeneğin kendileri olduğunu ifade etmeolanağı buldular.

İkinci haftasını geride bırakan Libya’daki halkayaklanması, Kaddafi diktatörlüğünü dönüşü olmayanbir noktaya sürüklemiş bulunuyor. Ayaklanan halk,ülkenin doğusu ve batısındaki kentlerde denetimisağlarken, başkent Trablus ve çevresindeki kentleri dekuşattı. Bazı kentleri geri almaya çalışan rejime bağlıgüçlerin saldırıları ise, kendilerine “gerilla” diyen halkve bazı ordu güçlerinin desteğindeki gençler tarafındanpüskürtülmektedir.

Yapılan son açıklamaya göre, Libya kentlerinin üçteikisi “gerilla” güçleri tarafından denetlenmektedir.Ayaklanmaya katılan ordu birlikleri ve gençlerdenoluşan “askeri komiteler” kuran halk, olası havasaldırılarına karşı da önlem almaya çalışıyor. Silahlıçatışmaların yayılmasına elverişli olan Libya’dakidurum, emperyalist güçlere, askeri saldırı planlarıüzerinde çalışma zemini hazırlamış görünüyor.

Rejimin saldırganlığı emperyalistleredavetiye çıkartıyor

Kaddafi, Tunus ve Mısır’daki devrik diktatörlerisavunan tek Arap lideri olmuştu. Sıra kendisinegeldiğinde ise, “Libya Tunus veya Mısır değildir.Sonuna kadar savaşacağız, gerekirse ülkeyi yakıpyıkacağız…” türünden bir açıklama yapan Kaddafi,Afrika’dan devşirilen kiralık katilleri, dahası havakuvvetlerini halka karşı kullanabilecek derecedepervasız bir diktatör olduğunu gösterdi.

İlk günden itibaren çeşitli nedenlerle rejimin baskıaygıtlarını harekete geçirme imkanını büyük ölçüdekaybeden Bin Ali ve Mübarek, saldırılarını belli birsınırda tutmak zorunda kalmışlardı. Çalkantılı birsürecin ardından, son on yılda emperyalistlere aktifhizmetlerde bulunmaya başlayan Kaddafi ise,saldırganljıkta sınır tanımadı. Bu durum, ayaklanmalaradoğrudan müdahale edemeyen emperyalist devletlerinşeflerine, “Libya’da sivil halkı korumak için tümseçenekler masada” türünden açıklamalar yapmaküstahlığını bahşetti.

Günlerce katliamları izleyen emperyalistler, ancakon gün sonra Kaddafi’ye karşı açıktan bir tutumalabildiler. Zira öncelikle “eski düşman yeni uşak” olanKaddafi’yi gözden çıkarmayı düşünmüyorlardı. Ancakayaklanmanın aldığı boyut, Kaddafi atına oynamadöneminin kapandığını gözler önüne serdi. Buaşamadan sonra “sivil halkın” hamiliğine soyunanemperyalistler, petrol ve doğalgaz zengini Libya’yıişgal etme hevesine kapıldılar.

ABD-İngiltere ikilisi savaş aygıtlarını hızlaAkdeniz’e doğru harekete geçirirken, Fransa doğrudansaldırı için BM Güvenlik Konseyi kararının şartolduğunu ilan etti.

Emperyalistlerin “sivil halkı koruma” adınasergilemeye başladıkları pervasızlık, son günleriniyaşayan Kaddafi rejiminin vahşi saldırganlığı ilegerekçelendiriliyor. Oysa emperyalistleringüdümündeki eski Kaddafi muhalifleri bile askeri birmüdahaleyi savunmaktan özenle kaçınıyorlar.Söylenen, Kaddafi’nin denetimindeki bölgelerin “uçuşayasak bölge” ilan edilmesi, böylece hava kuvvetlerini

halka karşı kullanmasının engellenmesidir.Pentagon’daki savaş baronları epeyce iştahlanmış

durumda. Hem enerji zengini ülkeyi işgal etmek, hemde yeni bir çatışma alanı yaratarak silah tekellerininpazarını genişletmek, ancak askeri saldırı ile mümkünolabilir. Eğer Washington’daki savaş kundakçıları böylebir saldırının altından kalkabileceklerine kanaatgetirirlerse, savaş aygıtını Libya halkının üzerinesalmaktan geri durmayacaklardır. Bu durumda diğeremperyalist güç odaklarının itirazları pek bir işeyaramayacaktır.

Libya halkı emperyalist ordularınmüdahalesini reddediyor

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kaddafirejimine yönelik yaptırımlar getiren karar tasarısının“oybirliğiyle” kabul edilmesi Libya’da memnuniyetlekarşılandı. Rejimin olası bir hava saldırısına karşı,Kaddafi’ye bağlı güçlerin denetimindeki bölgelerin“uçuşa yasak bölge” ilan edilmesini talep edenler devar. Ancak dış askeri müdahale söz konusu olduğunda,hemen tüm taraflar bunu kesin bir dille reddediyorlar.Faşist İtalyan işgaline karşı Ömer Muhtarönderliğindeki kurtuluş savaşına atıfta bulunanLibyalılar, olası bir işgale karşı aynı kararlılıkladireneceklerini ilan ediyorlar.

Zorba bir rejime karşı ayaklanan bir halkın zorbaemperyalistlere karşı da militan bir direniş sergilemesişaşırtıcı olmayacaktır. Her ne kadar Kaddafi’ye bağlıgüçlerin saldırganlığı Libya halkını emperyalistordulara muhtaç duruma düşürmüş gibi yansıtılsa da, buhalk emperyalist işgale sessiz kalmayacaktır.

Halklar ancak emperyalizme veişbirlikçilerine karşı mücadeleyle

özgürleşebilir

Emperyalist güçlerin Libya halkına yardım edeceğiiddiası, çirkin bir uydurmadan başka bir şey değildir.Afganistan ve Irak’ı işgal ederek milyonlarca insanıkatledenler, Ruanda’da soykırıma seyirci kalanlar,İsrail’in Lübnan ve Gazze’ye dönük vahşi saldırılarınıdestekleyenler, Sri Lanka rejiminin Tamil halkına karşıimha savaşı yürütmesine yeşil ışık yakanlar, ezilenhalkların katledilmesinin sorumlularıdırlar.

Düne kadar Kaddafi rejiminin arkasında duranemperyalistlerin, Libya halkını bu diktatördenkurtarmaları söz konusu bile olamaz. Planladıkları“kurtarma operasyonu” hakkında fikir edinmek için,Saddam Hüseyin’den “kurtarılan” Irak’a bakmakyeterlidir.

Diktatörlüğe karşı ayaklanan Libya halkı, budiktatörlüğü destekleyen emperyalist güçlere karşı dadirenerek özgürlüğüne kavuşabilir ancak.

Diktatörlüğe karşı ayaklanan emekçiler ile gençkuşaklar ile enternasyonal dayanışma yükseltilmeli,emperyalist müdahaleyi meşru gösterenler teşhiredilmeli, olası bir emperyalist saldırı durumunda Libyahalkıyla dayanışma içinde olunmalıdır.

Libya’ya saldırı planları hazırlanıyor...

Diktatörlüğe karşı ayaklananlaremperyalist işgale de direnecektir!

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Sınıf hareketi6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Devlet Bakanı Faruk Çelik başkanlığındaAnkara’da yapılan “Alevi çalıştayı”nın ilk “prensipkararları” belli oldu. Bu kararlara göre, cemevleri‘İnanç ve Erkan Merkezi’ olarak Başbakanlık’a veyaDiyanet’e bağlanırken, dedelerin ismi ise “İnançÖnderi” olacak. Alınan kararlar arasında, DiyanetVakfı gibi kapsamlı bir Alevi Vakfı’nın kurulması dabulunuyor.

“İnanç ve Erkan Merkezi” adını alacak olancemevleri, yasal düzenlemeyle Başbakanlık’a bağlıbir genel müdürlük veya Diyanet İşleri Başkanlığı’nabağlı yeni bir daire statüsüne alınacak. “İnanç veErkan Merkezleri”nin, idari ve personel yapısınailişkin düzenlemeler de kuruluş kanununda yeralacak. Ülke genelindeki cemevlerinin yakıt, kira,elektrik ve su gibi giderleri, genel müdürlük veyadaire başkanlığı olarak görev yapacak “İnanç veErkan Merkezi” tarafından karşılanacak.

Kurulacak Alevi Vakfı, merkez ve şubelerdenoluşacak. Vakıf, Çorum Hitit Üniversitesi ve HacıBektaş Veli Araştırma Merkezi’nin desteği ile altıaylık seminerler düzenleyecek ve bu seminerlerekatılacak Alevi dedelerine ‘İnanç Önderi’ sertifikasıverilecek. Alevi dergahlarının temsilcilerinin deeğitmen olarak görev yapacağı seminerlere katılıpsertifika alan dedeler, ‘İnanç Önderi’ olarakcemevlerine atanıp, kamudan maaş alacaklar. Buseminerlere katılmayı reddeden dedeler ise yoksayılacaklar.

İlerici Alevi örgütleri ise gelişmelere dönüktepkilerini ortaya koymaya başladılar. Pir SultanAbdal Kültür Derneği Genel Başkanı Fevzi Gümüş,‘Bunlar Aleviliğin devletleştirilmesi politikası.İbadethane olan cemevleri ‘inanç ve erkanmerkezi’ adıyla yapısından uzaklaştırılmakisteniyor’ dedi. Hacı Bektaş Veli Anadolu KültürVakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ise ‘Cemevleriinanç merkezi değil ibadethanedir. Alevilik vakıflaverilecek sertifikayla öğrenilmez. Ocak vedergahlarımızı bize geri versinler’ dedi.

Alevileri denetim altına alma projesi…

Türk devleti Osmanlı’dan miras kalan Alevilere

karşı sistematik baskı ve asimilasyon politikasınıonyıllar boyunca sistematik biçimde uygulamıştır.Ancak bunca baskı ve zora rağmen Aleviler düzenekarşı önemli bir mücadele dinamiği olageldi. Bunedenle de AKP hükümeti eliyle Alevilere yönelikhavuç-sopa politikası uygulanmaya başlandı.

AKP hükümeti Ankara toplantısıyla Alevilerin veözellikle de Alevi dedelerinin ağzına bir parmak balsürerek süreci ilerletmek istiyor. Devlet katındamakam-mevki dağıtarak devlet Aleviliğinintoplumsal zeminini oluşturmak istiyor.

Böylelikle sorunun temeline dokunmaksızın gözboyamaya yönelik projeler peşinde koşuyor. SonAnkara toplantısının tablosu AKP hükümetinin“Alevi açılımı” konusundaki gerçek niyetlerini tümaçıklığı ile gözler önüne sermiştir. Sermaye düzeni,Sünni inancına mensup işçi ve emekçileri baskı vedenetim altında tutmak için dinsel gericilikten nasılyararlanıyorsa, Aleviliği de dinsel gericiliğinkıskacına alarak Alevi emekçilerini kontrol etmekistiyor.

Aleviliğin Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinealınması bu hesabın en dolaysız ifadesidir.

Aleviler ne istiyor?

Aleviler, ibadethaneleri olan cemevlerinin yasalstatüye kavuşturulmasını istiyorlar. Zorunlu din dersiişkencesinin sona ermesini talep ediyorlar. Aleviköylerine cami yapılmasını istemiyorlar. Tekke veZaviyeler Kanunu’yla Aleviler’in elinden alınan HacıBektaş Dergahı’nın ve diğer Alevi mekanlarınınsahiplerine iade edilmesini, Madımak Oteli’nin müzeolmasını istiyorlar.

Aleviler AKP ve sermaye devletinin Aleviinancını tanımlama konusunda fikir yürütmektenvazgeçmesini ve Aleviliğin ne olduğunu o inancıyaşayanlara bırakmasını istiyorlar. Aleviler devletintek kimlikli (Türk-Sünni) politikalardanvazgeçmesini talep ediyorlar. Devletin Alevikimliğini kabul ederek hukuksal güvenceyekavuşturması talebini yükseltiyorlar. Aleviler Diyanetİşleri Teşkilatı’nın lağvedilmesini, inanç ve ibadethizmetlerinin inanç mensuplarına bırakılmasınıistiyorlar.

Aleviler özgürlük ve gerçek laiklik istiyorlar.Aleviler, kimliklerinin kabul edilmesini, bunungereği ve doğal sonucu olan haklarının teslimedilmesini talep ediyorlar. Aleviler, kendi inanç ya daöğretilerinin gereği olan etkinlikleri özgürce yerinegetirmeyi ve buna saygı duyulmasını istiyorlar.

Hızır Paşalar’ın oyununa gelinmemeli!

“Makul Alevi” veya aynı anlama gelmek üzere“devlet Alevisi” yaratma politikaları sermayeninegemenliği devam ettiği sürece bitmeyecektir. Aleviemekçileri sermaye düzeninin politikalarınımeşrulaştırıp pazarlayan Hızır Paşalar’ın oyunlarınagelmemelidir. Tutulacak yol, adı mücadele vedirenişle özdeşleşmiş Pir Sultanlar’ın isyan yoludur.Tüm ezilenlerin olduğu gibi Alevi emekçilerinintalepleri de ancak sosyalist bir toplumsal düzendekarşılanabilir. Alevi emekçiler sorunun gerçek vekalıcı çözümü için devrimci mücadele yolunututmalıdırlar.

Aleviler mücadele etmeden burjuvazidendemokratik haklar konusunda adım atmasınıbeklememelidir. Zira onların amacı hak veözgürlükleri genişletmek değil sömürü düzenlerinindevamını sağlamaktır. Alevi emekçiler, sahtedemokratların ve laiklik tüccarlarının yarattığıyanılsamaları bir kenara iterek devrimci işçi sınıfınınsaflarında mücadeleye katılmalıdır. Gerçek anlamdaözgürleşmenin başka yolu yoktur.

Alevi emekçiler yanıtı 6 Mart mitingiyleverecek!

Burjuvazi kitlelere yanlış hedefler göstermektenasla vazgeçmez. Son Ankara toplantısından çıkankararlar bu durumun açık kanıtıdır. Bu nedenle 6Mart eylemi büyük önem taşıyor. Alevi emekçileri 6Mart eyleminde düzenin kendilerine kurdukları butuzaklara tok ve kitlesel bir yanıt vermelidirler.

Komünistler, din ve devlet işlerinin tam olarakbirbirinden ayrılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nındağıtılması, devletin dinsel kurumlara yönelik hertürlü yardımına son verilmesi, gericilik yuvası tarikatve cemaatlerin dağıtılması, mezhepsel ayrıcalıklarason verilmesi için, tüm bu yaşanan haksızlıklarınkaynağı olan burjuva sınıf iktidarını yıkmak içinsavaşıyorlar. Bu nedenle de 6 Mart’ta yapılacakmitingde devrim ve sosyalizmin bayrağını taşımaküzere yerlerini alacaklardır.

Aleviliği devletleştirme saldırısına karşı mücadeleye!

Katil Ağar'a yargıkoruması

Devletin en azılı kirli savaş görevlilerindenolan, eski polis şefi, aynı zamanda eski bakanMehmet Ağar'ın yargılamasına devam edildi.“Cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak”suçlamasıyla yargılanan Ağar hakkında 6 aydan 1yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Zamanında “devlet için 1000 operasyonyaptım” diyerek böbürlenen Ağar hakkındaistenen bu ceza davanın göstermelik olduğununkanıtıdır. Ama bu göstermelik dava dahisürüncemede bırakılıyor. Öyle ki 24 Şubat günügerçekleştirilen duruşma da mahkeme heyetinindeğişmesi gerekçesiyle ertelendi. Kayıpyakınlarının avukatlarının dosyanın genişletilmesitalebi ise mahkeme heyeti tarafından reddedildi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülenduruşmaya, Ağar'ın avukatları ile ÇağdaşHukukçular Derneği (ÇHD) üyesi bir grup avukatkatıldı. Ağar'ın içerisinde bulunduğu devletinkatliam taburları tarafından kaçırılıp kaybedilenErdoğan Şakar'ın eşi Hanım Şakar adına davayamüdahil olmak isteyen ÇHD'li avukatların butalebi reddedildi.

Soruşturmanın genişletilmesini isteyenÇHD'liler, “Ağar'ın yalnızca birkaç sahte evraknedeniyle 6 aydan 1 yıla kadar hapsi isteniyor. Buciddiye alınamaz'' dediler.

Talebi reddeden mahkeme heyeti dosyayıincelemek gerekçesiyle davayı 26 Mayıs 2011tarihine erteledi.

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Alevi örgütlerinin 6 Mart günü İzmir’degerçekleştirilecekleri miting üzerine Alevi BektaşiFederasyonu (ABF) Genel Başkan YardımcısıMustafa Can’ın görüşlerini aldık.

“Alevilerin talepleri çok nettir. 2008 ve 2009’dasöylediklerimizi tekrar ediyoruz. ‘Zorunlu din derslerikaldırılsın’, ‘Hacı Bektaş sahipleri inanç merkezineverilsin ve orası müze olmaktan çıkartılsın’,‘Cemevlerine yasal statü kazandırılsın’, ‘Eşit yurttaşlıkhakkı’, ‘Madımak müze olsun’ taleplerini dilegetiriyoruz” sözleriyle mitingin taleplerini aktaranCan, İzmir mitinginin önemini ve geçmiş yıllardagerçekleştirilen Alevi mitinglerinden farkını şöyleaçıklıyor:

“Bugün biraz daha farklı bir şey yapıyoruz. 2008ve 2009’da yapılan mitingler Alevi . Alevilerin başınıçektiği ve baştan sona kadar ‘Alevi kokan’ mitinglerdi.Bu mitingi ise, bu taleplerin (özellikle önümüzdekigenel seçimlerin ana gündeminin anayasa olacağınıbiliyoruz) bu ülkenin diğer ezilenlerinin,mağdurlarının taleplerinden farklı olmadığı tespitiniyaparak toplumsal muhalefetle beraber yapmak içinyola çıktık. Bu mitingin kurgusu da budur. Biz deçalışmalarımızı ve hazırlıklarımızı Türkiye’nin dört biryanında bu şekilde yürütüyoruz.”

“Talebi karşılamakta zorlanıyoruz”

Can, mitinge yönelik hazırlıklara ilişkinbilgilendirme yaparak konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Özellikle İstanbul’da inanılmaz bir talep var.Örgütlü-örgütsüz bir sürü insan telefonuma ulaşarakbaşvuruda bulunuyor. Sadece benim değil, Pir SultanAbdal Kültür Dernekleri, Alevi Kültür Dernekleri vediğer örgütlerimize de yoğun bir talep var. İzmirmitingine gitmek isteyenlerin taleplerine yanıtvermekte zorlanıyoruz. Araba tutmakta zorlanıyoruz.Çeşitli kurumlardan, demokratik kitle örgütlerinden vebelediyelerden araçlar talep ediyoruz. Bu yoğun ilgiyikarşılamaya çalışıyoruz”

“Toplumsal muhalefetle buluşulmalı”

Mitingin anlamına ve hedeflerine ilişkin vurgularda yapan Mustafa Can, Alevilerin taleplerininTürkiye’deki toplumsal muhalefetin talepleriyleörtüşmesi gerektiğinin altını şöyle çiziyor:

“İyi bir şey yaptığımızın farkındayız çünküAlevilerin talepleri tek başına Alevilere ait değildir.Alevilerin talepleri Türkiye’deki toplumsal muhalefetintalepleriyle örtüşen taleplerdir. Dolayısıyla biz

taleplerimizi toplumsal muhalefetle örtüştüremezsek,buluşturamazsak, ortak bir mücadele hattı öremezsekyalnız kaldığımızda yenileceğiz. O yüzden bu mitingi,Türkiye’deki toplumsal muhalefetle Alevilerintaleplerinin buluştuğu, hedeflerinin çakıştığı bir mitingolarak algılıyoruz”

“İzmir mitingi Ortadoğu halklarına selamçakacak”

ABF Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Can,mitinge yönelik yoğun ilginin nedenini ise Ortadoğuhalklarının yaktığı isyan ateşiyle bağlantısını kurarakşöyle açıklıyor:

“ABD Ortadoğu’yu yeniden dizayn ediyor. Halklarıküçük gören, halkları yok sayan anlayışlara Ortadoğuhalkları yanıt veriyor. Bu halkların çok ciddi olarak birsiyasal önderliğe ihtiyaçları var. Eğer önlerine ekolkoyamazsak emperyalizm bu halkları teslim alacak.Aslında Ortadoğu bize bir mesaj veriyor. “Bu halklarıkoyun gibi görmeyin, göbeğini kaşıyan adam gibibakmayın” diyor. Bu halklar bıçak kemiğe dayandığıgün sokağa çıkmasını da bilir, ırkçı faşist yapılarıderdest etmesini de bilir. Önemli olan bunlara önderliketmek, önüne hedef koymaktır. Bugün için, AleviBektaşi Federasyonu’nun hedefi kesinlikle AKPdeğildir, olmamalıdır. AKP gitse yerine MHP veyabaşka bir parti gelir. ABF’nin karşıtlığının, sisteminkendisine yönelmesi gerekir. Böyle bütünlüklübakmalıyız ve toplumsal muhalefetle bütünleşmeliyiz.Bizim şubelerimize, derneklerimize ve bize bağlıkuruluşlara her türden insan geliyor ve İzmir’e gitmekistediklerini söylüyorlar. Örgütlü-örgütsüz herkesimden gelen İzmir’e gitme talebinin bu kadar yoğunolmasının ana nedeninin, Ortadoğu halklarıyla ilintisivar. Bizim halklarımız Ortadoğu’ya bakaraketkilendiler. İzmir mitingi Ortadoğu halklarına selamçakacak bir miting olacaktır.”

“Herkesi mitinge davet ediyorum”

ABF Genel Başkan Yardımcısı, 6 Mart mitingiöncesinde tüm işçi ve emekçilere şu çağrıdabulunuyor:

“6 Mart İzmir mitingiyle ilgili halkımızdan şunutalep ediyorum. 6 Mart mitingi sadece Alevilerinmitingi değildir. Bu miting, aynı zamanda birdemokrasi mitingidir. Irkçı, faşist, gerici AKP ve budüzeni böyle devam ettirmeye çalışanlara yanıt vermemitingidir. Kendisini nasıl adlandırırsa adlandırsın“ben insanım” diyen herkesi bu mitinge davet

ediyorum. Tüm insanları İzmir’de meşale yakmayadavet ediyorum. Herkes kibritini çaksın gelsin”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Alevi hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Aleviler İzmir mitinginde buluşuyor...

KCK: Eylemsizliksüreci sona erdi

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı 28 Şubat günükamuoyuna bir açıklama yaparak 13 Ağustos 2010tarihinden bugüne devam eden eylemsizliksürecinin sona erdiğini duyurdu. Eylemsizliksürecinin AKP hükümetinin izlediği inkar ve imhapolitikaları nedeniyle geçerliliğini yitirdiğine vurguyapılan açıklamada, saldırılar karşısında gerillagüçlerinin kendisini daha etkili savunacağı ancaksaldırmayacağı ifade edildi.

Ortaya konan çabaların AKP hükümetitarafından boşa düşürüldüğüne değinilenaçıklamada, “AKP geliştirdiği sistem içi ittifak ve

oluşturduğu yeni gladyosuna dayalı siyasetiyle

özgür Kürt iradesini marjinalleştirme ve tasfiye

konseptindeki ısrarı neticesinde ateşkes süreci

heba edilmiştir” denildi.

İnkar ve imhada ısrarlılarEylemsizlik sürecinin sona erdiğinin

duyurulmasının ardından düzen cephesinden ilkaçıklama Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’tengeldi. Kürt halkının haklı ve meşru istemlerikarşısında inkar ve imha siyasetinden tavizvermeyen sermaye devletinin sözcülerinden Çiçek,“Kimseyle pazarlık yapacak halimiz yok” dedi.

BDP’den açıklama BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, süreci

belirleyecek olanın hükümet olduğunu söyledi.Demirtaş şöyle konuştu: “Sadece kendi oyunuarttırabilecek, kendi egemenliğinigüçlendirebilecek bir zemin yaratmak içinkullanmıştır. Kürt halkı artık kendi çözümünü kendielleriyle yaratacaktır. 20 yıldır meydanlardasokaklarda her türlü baskıya, şiddete katliamlararağmen mücadelesinden vazgeçmeyen halk, artıkinisiyatifi tekrar ele alacaktır.”

Barış Anneleri İnisiyatifi 2 Mart günü İstanbulve İzmir’de birçok AKP il ve ilçe binasını işgal etti.KCK’nın 13 Ağustos 2010 tarihinden bu yana süreneylemsizlik kararını sona erdirmesinin ardındangerçekleştirilen eylemlerde, AKP hükümetininizlediği inkar-imha politikalarına ve Kürtsorunundaki çözümsüzlüğe dikkat çekildi.

“Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yollardançözülmesi” için adım atılması çağrısında bulunanBarış Anneleri İnisiyatifi üyeleri ve kayıp yakınları,İstanbul’un Esenler, Bağcılar, Gaziosmanpaşa,Avcılar, Zeytinburnu, Küçükçekmece, Kartal veSultanbeyli ilçelerindeki AKP binalarını işgal

ederek oturma eylemi başlattılar. AKP hükümetinin Kürt hareketinin adımlarını

görmezden gelerek çözüm için ısrarla adımatmamasına tepki duyan Barış Anneleri İnisiyatifiüyesi Kürt emekçi kadınları işgal eylemlerini eşzamanlı olarak İzmir’de de gerçekleştirdiler.Anneler aynı taleplerle AKP İzmir İl binası ileBornova, Karabağlar ve Buca ilçe binalarını işgalettiler.

İşgal eylemleriyle birlikte AKP il ve ilçe binalarıönleri yoğun polis ablukasına alındı. Yine binaönlerine gelen BDP’li üye ve yöneticiler deeylemlere destek verdi.

“Barış Anneleri” AKP binalarını işgal etti

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Emekçi kadın8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Adana

Sanayi İşçileri Derneği’ndegerçekleştirilen etkinlik, 8 Mart’ ıntarihçesi ve emekçi kadınların güncelmücadele talepleri üzerine bir konuşmaile başladı. Daha sonra “Kadınlarınyüzleri” adlı sinevizyon izlendi.

Etkinliğe katılan Numune Hastanesidirenişçisi bir kadın işçi direniş sürecinive bu sürecin bir kadın olarak kendisiüzerindeki etkisini anlatan bir konuşmagerçekleştirdi.

Ardından plastik sektöründe çalışanbir kadın işçi kendi işkolunda yaşadıklarısorunları ve kadın emekçilerin mücadeletaleplerini ele aldı. Yakındadüzenlenecek işçi kurultayı hakkındabilgilendirmede bulundu.

Etkinlik şiir ve müzik dinletisininardından 8 Mart’ta alanlarda olmaçağrısıyla son buldu.

Gebze’Gebze Emekçi Kadın Komisyonu

tarafından “Haklarımız ve özgürlüğümüziçin... Emekçi kadınlar mücadeleyiyükseltiyor!” şiarı ile ön hazırlığısürdürülen 8 Mart etkinliği, Sivasİmranlılar Eskikeşlik Köyü Derneği’ndegerçekleşti. Kötü hava koşullarının yanısıra elektrik kesintisi olmasına rağmenetkinliğe 40 kişi katıldı. Ayrıca kollukgüçleri etkinliği provoke etmeye çalıştı.

Açılış konuşması ile başlayan etkinlik,Emekçi Kadın Komisyonları adına yapılansunumla devam etti. Ardından kürsüdeyer alan bir kadın eğitim emekçisitarafından dünyada ve Türkiye’de kadınayönelik gerçekleşen şiddet, baskı, gericiuygulamalar, namus cinayetleri,ayrımcılık vb. veriler aktarıldı.

İlköğretimde okuyan bir kızöğrencinin coşkuyla okuduğu ‘Ekmek veGül’ ve ‘Gündelikçi Kadın’ adlı şiirlerlesürdürülen 8 Mart etkinliği, verilenaranın ardından serbest kürsüyle devametti. Bu bölümde metal işçisi, gündelikçi,ev işlerinde, evde çocuk bakımı vb.işlerle uğraşan kadınlar, üniversiteöğrencisi bir kadın ile yaşlı bir kadınbulundukları alanlarda karşı karşıyakaldıkları sorun ve deneyimleriniaktararak, yaşanan sorunların ancak veancak verilecek mücadele ileçözüleceğini vurguladılar.

Etkinlikte söz alan erkek işçiler iseçalıştıkları fabrikalarda kadın işçilerinkarşı karşıya kaldığı zorluk ve sorunlarıaktararak, kapitalist sistemde kadın-erkek tüm işçi ve emekçilerin birliktevereceği mücadelenin gerekliliğinevurgu yaptılar.

Emekçi kadınlar 8 Mart’a yürüyor...

İzmir’de emekçi kadınbuluşması

İzmir İşçi Kurultayı hazırlıkları kapsamında KurultayHazırlık Komiteleri tarafından “Yaşamın yarısındankavganın yarısına!” şiarıyla gerçekleştirilen etkinlikTepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde yapıldı.

Salona New York’lu Tekstil İşçilerinin Yolundayız! /Tekstil İşçileri Bülteni”, “Kurultaya yürüyoruz! 3 Nisan’daİzmir İşçi Kurultayı’nda buluşalım!” ve 8 Mart eylemininyer ve saatinin yer aldığı “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüyekarşı 8 Mart’ta alanlara / BDSP” pankart ve ozalitleriasıldı. Ayrıca emekçi kadınların mücadele tarihindenkesitlerin yer aldığı bir de resim sergisi kullanıldı.

Salonun dışına ise yerel ve sektörel bültenler, KızılBayrak gazetesi ve Volkan Yaraşır’ın yeni kitabınınsatışının yapıldığı Eksen Yayıncılık standı açıldı. Ayrıcakurultay çalışmaları kapsamında yürütülen imza

kampanyası için de imza toplandı. Etkinlikte “Yaşamın yarısından kavganın yarısına!”

isimli sinevizyon gösteriminin ardından Kurultay HazırlıkKomiteleri adına bir konuşma yapıldı.

Açılış konuşmasında bu yıl 8 Mart’ın kadına yönelikşiddetin, sömürünün baskının giderek ağırlaştığıkoşullarda karşılandığı ifade edildi ve 101 yıl önce haklarıiçin mücadele eden emekçi kadınların bugün de hakları vegeleceği için mücadele etmeye devam ettiği söylendi.Konuşmada Tunus ve Mısır’da direnen kadınlarınözgürlük mücadelesine değinilerek Türkiye’de de yeniyasalarla örneğin Torba Yasa ile emekçilerin haklarınınalınmaya çalışıldığı vurgulandı.

Konuşmanın ardından Çiğli İşçi Kültür Sanat EviDerneği’nin hazırladığı şiir dinletisine geçildi. İki emekçikadının sunduğu şiir dinletisini Duvara Karşı TiyatroTopluluğu’nun (DKTT) “Ya kızımız olursa” başlıklı oyunuizledi. DKTT’nin oyununun ardından ilk bölüm sona erdi.

İkinci bölüm tekstil işçilerinin hazırladığı bir oyun ilebaşladı. Bir tekstil işçisi kadının evde koca ve baba dayağıyemesi, işyerinde ustanın tacizlerine uğramasınınanlatıldığı oyun işçilerin hep birlikte Ekmek ve Gül şiiriniokuması ile son buldu.

İşçi Kürsüsü bölümünde ise ilk olarak ev temizliğindeçalışan bir kadın emekçi söz aldı ve kadının çiftesömürüsünü yaşamından örneklerle anlattı.

Bir tekstil işçisi ise konuşmasında tekstil patronlarızenginleşirken işçilerin daha fazla sefalete sürüklendiğini,buna karşı örgütlenmek dışında bir çare olmadığını belirtti.Sendikal mücadele çağrısı yaptı.

Söz alan bir demir-çelik işçisi sektöründe yaşadığısorunları ve mücadele deneyimlerini aktardı. Bir kadınöğrenci ise emekçi kadınların yaşadığı zorluklarınbenzerlerini öğrencilerin de yaşadığına dair bir konuşmayaptı.

Konuşmaların ardından etkinlik Aliyar’ın söylediğitürkü ve marşlarla son buldu. Baştan sona coşkulu biratmosferde geçen etkinliğe ağırlığını tekstil işçisikadınların oluşturduğu 120 kişi katıldı.

Ankara’da coşkulu 8Mart etkinliği

Ankara BDSP “Emekçi kadınlar, geleceğimiz veözgürlüğümüz için buluşuyoruz!” şiarıyla bir etkinlikgerçekleştirdi.

Etkinlik kürsüsüne “Geleceğimiz ve özgürlüğümüziçin kadın erkek elele, örgütlü mücadeleye” şiarının yeraldığı pankartın yanı sıra, BDSP imzalı “Kapitalizm; krizaçlık, çifte sömürü, eşitsizlik demektir. Kadının kuruluşusosyalizmde” şiarlı bir pankart da asıldı.

Enternasyonal Marşı eşliğinde gerçekleşen saygıduruşunun ardından BDSP adına yapılan konuşmada,emekçi kadınlara yönelik saldırılar özetlendi. 8 Mart’ınişçi sınıfına ve emekçi kadınlara ait olduğu vurgulandı.Konuşmanın ardından sinevizyon gösterimi yapıldı vegösterimi Yavuz Canpolat’ın ezgileri izledi. Türkçe veZazaca söylenen türküler beğeni topladı.

Etkinliğin ikinci bölümünde ise Sincan OrganizeSanayi Bölgesi’nden bir kadın işçi söz aldı. Yapılankonuşmada, kadınların çalışma yaşamında karşılaştığızorluklar, yaşadığı sorunlar örnekleriyle anlatıldı.

Kurultay Hazırlık Komitesi sözcüsü tarafındanyapılan konuşmada, Nisan ayı ortasındagerçekleştirilmesi planlanan kurultayın hedef ve amaçlarıanlatıldı.

Etkinlikte son olarak Mamak İşçi Kültür Evi MüzikTopluluğu sahne alarak türkü ve marşlarını seslendirdi.Dinleti hep birlikte çekilen halaylarla son buldu.

Ekim Gençliği ve DLB’nin mesaj gönderdiğietkinliğe DHF de destek verdi. YYeni Demokrat Kadınadına yapılan konuşmayla etkinlik selamlandı. Etkinliğe90 kişi katıldı.

27 Subat 2011 / Izmir

27 Subat 2011 /Ankara

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Ümraniye3. Ümraniye İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi

Emekçi Kadın Komisyonu, OSİM-DER’de 8 Martetkinliği düzenledi. Farklı fabrikalardan vemahallelerden 40 emekçinin katılımıyla gerçekleşenetkinlik, baştan sona coşkulu ve sıcak bir atmosferdegeçti. “Ekmek ve Gül” şiirinin okunmasının ardından,8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihçesinive işçi sınıfı için anlamını ifade eden açılışkonuşmasıyla etkinlik programı başladı.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlik programı;Penta işçilerinin hazırlamış olduğu sinevizyongösterimi ile devam etti. Kurultay Hazırlık KomitesiEmekçi Kadın Komisyonu adına yapılan konuşmada;kapitalizmin, emekçi kadınları çifte sömürüye, baskı veşiddete, geleceksizliğe mahkûm ettiği ifade edildi.Ümraniye İşçi Kurultayı ile birlikte, bölgedeörgütlülüğü güçlendirme çağrısı yapıldı.

Kurultay Hazırlık Komitesinden bir metal işçisininokuduğu şiirin ardından, Birleşik Metal-İş üyesi Pentaişçileri de bir şiir dinletisi sundu. Sovyet emekçilerinin,Nazi orduları karşısında sergiledikleri destansıdirenişin anlatılmasının ardından okunan NazımHikmet’in Tanya şiiri ise, etkinliğe katılanların coşkulualkışlarıyla dinlendi. Etkinliğe katılan ev emekçisi birkadının, işçi ve emekçileri 8 Mart’ta mücadelealanlarına çağırmak üzere kaleme aldığı yazıyıokuması da aynı coşkulu alkışlarla karşılandı.

Programın sonunda, Dudullu’dan bir işçi bağlamasıile bir müzik dinletisi sundu. Türküler ve marşlar hepbirlikte söylendi. Coşkulu bir atmosferde geçenetkinliğin kapanış konuşmasında ise; kurultay hazırlıkkomitesi adına, etkinliğe katkılarını sunan herkeseteşekkür edildi.

8 Mart etkinliğinin ardından KHK, Dudullu’da birbasın açıklaması gerçekleştirdi. Sloganlar eşliğindegerçekleşen yürüyüşün ardından yapılan konuşmada,işçi ve emekçiler örgütlü sınıf mücadelesine çağrıldı.

SefaköyKüçükçekmece İşçi Kurultayı Hazırlık

Komitesi’nin kurultay hazırlıkları çerçevesindedüzenlediği “Haklarımız ve geleceğimiz için eşitsizliğeve baskıya karşı 8 Mart’ta alanlara!” başlıklı etkinlikSefaköy İşçi Kültür Evi’nde gerçekleştirildi.

Etkinlik tekstil işçisi emekçi bir kadının yapmışolduğu açış konuşması ile başladı. Konuşmanınardından Küçükçekmece KHK sözcüsü 8 Mart’ıntarihsel anlamı ve önemi üzerine bir konuşmagerçekleştirdi.

Konuşmanın ardından Şair Rahime Henden bir şiirdinletisi sundu. Şiirlerinde Ortadoğu halklarınıselamlayan Henden emekçi kadınları mücadeleyeçağırdı.

Etkinliğin serbest kürsü bölümünde ise açılışı KHKsözcüsü bir nakliyat işçisi yaptı. Ontex direnişçisiGamze Kayhan’nın ve Desa direnişçisi EmineArslan’ın konuşmalarında ise mücadelenin kadınınözgürleşmesi sürecindeki önemine değinildi.

Etkinliğin devamında ise, Ontex sürecinin derslerive ihtiyaçları üzerine direnişçi işçilerin de aktif katılımsağladığı canlı tartışmalar yürütüldü.

Etkinlik Grup İsyan Ateşi’nin söylediği ezgilereşliğinde hep birlikte söylenen türkü ve marşlarla,

ardından ise çekilen halaylarla sonlandırıldı.

EsenyurtEsenyurt’taki etkinlik saygı duruşuyla başladı. 8

Mart’ın tarihçesi anlatılarak “Yaşamın yarısındankavganın yarısına” adlı sinevizyonun gösterimi izlendi.Daha sonra Esenyurt İşçi Kültür Evi Şiir TopluluğuTanyeri’nin hazırlamış olduğu şiir dinletisi sunuldu.İlgi ve alkışlarla karşılanan şiir dinletisinin ardındanEsenyurt İşçi Kültür Evi’nin kavgada ölümsüzleşendevrimcilerin annelerini anlatan tiyatro gösterimiizlendi.

Etkinlik, müzik grubunun hazırladığı türkü vehalaylarla devam etti. Halayların sonrasında hepberaber Avusturya İşçi Marşı söylendi.

Kartal Kartal’da sınıf devrimcileri Kartal İşçi Kültür

Evi’nde 8 Mart etkinliği gerçekleştirdi. Etkinlikte ilk önce 8 Mart’ın tarihsel önemini ve

kadınların çifte sömürüsünü anlatan sinevizyongösterimi yapıldı. Ardından BDSP adına yapılankonuşmada, kadına yönelik sömürü ve eşitsizliğinsınıflı toplumlarla başladığı, kapitalizmle daha dakatmerleştiğinden bahsedildi. Sosyal yıkım saldırılarıanlatıldı ve bu saldırıların en çok kadın işçilerivuracağı vurgulandı.

Konuşmanın ardından tek kişilik tiyatro oyunusergilendi. İlgiyle izlenen tiyatroda bir kadın işçiningünlük yaşamı anlatıldı. Ardından Kartal İşçi KültürEvi Şiir Grubu sahneye çıkarak bir dinleti sundu.

İşçiler 8 Mart’a çağrıldı

Kartal’da Bankalar Caddesi’nde toplanan KartalKurultay Hazırlık Komitesi (KHK) ve Tuzla OSBKHK 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesiKartallı işçi ve emekçileri mücadeleye çağırdı.

Bankalar Caddesi’nden “Eşitsizliğe ve sömürüyekarşı 8 Mart’ta alanlara“ şiarlı “Kartal İşçi KurultayıKartal KHK – Tuzla OSB KHK” ozalitiyle yürüyüşegeçen KHK bileşenleri Kartal Meydanı’nda basınaçıklaması gerçekleştirdi.

Emekçi kadın Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

8 Martçalışmalarından...

Adana8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hazırlıklarını

sürdüren Adana Emekçi Kadın Komisyonu, NumuneHastanesi’nde direnişlerini sürdüren işçileri,direnişin 56. gününde ziyaret etti. BDSP’nin 8 Marthazırlık çalışmaları çerçevesinde gerçekleştirilendestek ziyareti 25 Şubat günü yapıldı. Direnişçikadınlarla direniş süreci üzerine sohbetler edildi.Ziyaret sırasında Numune işçilerinin yaşadıkları hakgaspları ve özellikle kadınların anne olmaktan gelenyaşadıkları çifte sömürü üzerine konuşuldu.Sohbetlerin ardından, emekçi kadınların getirmişolduğu yiyecekler paylaşıldı.

28 Şubat Pazartesi günü sabah saatlerindeSaydam Caddesi’nde, İşçi Bülteni’nin ve 8 Martgündemli bildirilerin dağıtımı gerçekleştirildi. Ayrıcaaynı gün içinde Şakirpaşa ve Denizli semtlerindetoplu bildiri dağıtımları ile işçi ve emekçilereseslenildi. Pek çok kadına 8 Mart’ta alanlarda olmaçağrısı yapıldı. Şakirpaşa’da da 8 Mart çağrı afişlerikullanıldı.

Tuzla24 Şubat günü sabah işe gidiş saatlerinde 8 Mart

bildirilerinin dağıtımı gerçekleştirildi. Akşam’da EminTeknik fabrikasında bildiri kullanıldı.

25 Şubat sabahı da Tepe Durağı’nda bildiridağıtımı gerçekleştirildi. Emin Teknik, Konveyör,Sega, Kubatoğlu fabrikalarının servislerinin içinegirilerek işçilere bildiri ulaştırıldı.

Ayrıca, Esenyalı ve Ahmet Yesevi mahalleleri ileAydıntepe İstasyonu’na “Haklarımız ve geleceğimiziçin! 8 Mart’ta alanlara!” afişler yapıldı. Sabahınerken saatlerinde yapılan afiş çalışması servisbekleyen işçiler tarafından ilgiyle karşılandı.

ÜmraniyeEv toplantıları ile çalışmalar devam ederken

“Ekmek ve Gül” şiirinin yazılı olduğu 3. ÜmraniyeKHK EKK imzalı ozalitiler yapıldı.

AnkaraMamak’ta otobüs duraklarına BDSP’nin

“Haklarımız ve geleceğimiz için, eşitsizliğe vesömürüye karşı 8 Mart’ta alanlara” şiarlı afişleriyapıldı. Balgat’ta ise 2 Mart günü, çalışan tekstilişçilerine BDSP’nin 8 Mart bildirileri ulaştırıldı.

Adana’da 8 Martçağrısı

Devrimci 8 Mart Platformu, 1 Mart günügerçekleştirdiği basın açıklamasıyla 8 Mart gündemliçalışmalarını duyurdu. Kültür Sokak önünde biraraya gelen Devrimci 8 Mart Platformu bileşenleri(Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, DevrimciProletarya, Demokratik Kadın Hareketi, Emek veÖzgürlük Cephesi, Emekçi Kadınlar, Halk CepheliKadınlar) gerçekleştirdikleri basın açıklamasıyla 8Mart’ta alanlarda olma çağrısı yaptılar.

“Her gün 8 Mart, her gün mücadele” denilerek,emperyalist saldırganlığa, eşitsizliğe, ezilmişliğe,sömürüye ve şovenizme karşı mücadeleninyükseltilmesi gerektiğine değinildi. Eylem sonrasıortak bildiri dağıtımı gerçekleştirildi. Ajitasyonkonuşmaları eşliğinde dağıtılan bildirilerle, işçi veemekçiler 8 Mart’a çağrıldı.

İstanbul’de coşkulu 8 Mart etkinlikleri...

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Metal işçilerinin uyuşmazlık aşamasında olan 2010-2012 metal Grup TİS sürecine paralel olarak deriişkolunda da grup sözleşme süreci başladı.

DESA Deri, Grup Suni Deri ve Yeşil Kundurafabrikalarında sendikal örgütlenme mücadelesinisürdüren Türk-İş’e bağlı Deri-İş Sendikası, Türkiye Deriİşverenleri Sendikası ile yeni dönem TİS görüşmelerinibaşlattı. Sendika, TİS taslağını 1 Mart günü deripatronlarının örgütü Türkiye Deri İşverenleriSendikası’na sundu. Deri-İş, önümüzdeki günlerde deripatronlarıyla görüşmelere başlayacak.

Sözleşme 900 işçiyi kapsıyor

Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulutoplam 21 işletmeyi kapsayan TİS görüşmelerinehazırlanan Deri-İş, 900 işçiyi kapsayan sözleşmesürecine yaklaşık 2 ay sürdürdüğü toplantılarlahazırlandı. Bu süreçte sendika uzmanlarının verdiğieğitimlerle, deri işçilerini bilgilendiren Deri-İş TuzlaŞubesi, işyerlerinde anket çalışması yürüterek üyeleriningenel eğilim ve taleplerini TİS taslağına koymayaçalıştı.

Derideki toplu sözleşme süreci hazırlıklarını vesendikanın önümüzdeki süreçte izleyeceği mücadelehattını T. Deri-İş Tuzla Şube Başkanı Binali Tay’asorduk.

-T. Deri-İş olarak grup sözleşmesi dönemindesiniz.Bu sürece nasıl hazırlandınız? Talepleriniz neler?

Binali Tay: 1 Mart’ta sözleşme taslağını TürkiyeDeri İşverenleri Sendikası’na vermiş bulunuyoruz.Toplam 21 fabrika adına yürütülecek grup TİSgörüşmeleri 900 işçiyi kapsıyor.

Toplu sözleşme için hazırlıklara 2 ay önce başladık.Deri işçisi arkadaşlarımız ve sendikamızın uzmanlarınınkatılımıyla 10 günlük bir eğitim çalışması yürüttük. Bu

süreç zarfında işyerlerindeki üyelerimizin “nasıl birsözleşme olması gerektiği” konusundaki görüşleriniyaptığımız anket çalışması üzerinden aldık.İşyerlerimizde yapılan anketler sonucu bir taslakoluşturuldu. Şube temsilcileri ve fabrika temsilcileri ilebir eğitim çalışmamız oldu. Grup sözleşme sürecindeüst komisyon olan 10 kişilik TİS komitesinin yanı sıraişyerlerinde işyeri komiteleri kurduk. İşverenlerle ilkgörüşmenin kısa bir zaman dilimi içerisinde olacağınıtahmin ediyoruz. Ancak ilk görüşmede herhangi birsonuç beklemiyoruz. Geçen dönemlerde sunduğumuzteklif aynen geçerlidir. Bu dönemki TİS taslağımızda ikifarklı talebimiz var. Yarım günlük 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü tatilinin tam güne çıkarılmasıvar taslağımızda. Ayrıca Alevi emekçilerin aşure songününde tam gün izin talep ettik. İşverenlerin, ücretmeselesi ve sosyal yardımlar konusunda krizi bahaneedeceklerini, diğer işyerlerini örnek göstererektaleplerimizi tırpanlama girişimleri olacağını tahminediyoruz. Bizler şunu açıkça dile getiriyoruz. Bir kalıpsabunumuz geri alınmaya çalışılırsa bizler bunu grevnedeni sayarız diyoruz.

Deri işverenleri ise bizlere, MESS’in Türk Metal’leimzaladığı 5,35’lik sözleşmeyi gösteriyorlar. Bizlere,nasıl bir taslakla gelmeyi düşünüyorsunuz diyereksömürü, esnek çalışma ve beleş işçi uygulaması olanTürk Metal sözleşmesini örnek gösteriyorlar.Sözleşmeyi bu şekilde bitirmek istediklerini söylüyorlar.Yani metal işkolunda yaşanan her şey herkesietkilemektedir. Taslağımızı işverenlere sunduk ve nasılbir taslakla geleceklerini tahmin edebiliyoruz. Ancaksüreç netleştikçe bizler Deri-İş Sendikası olarak busüreci eylemlerle ve basın açıklamalarıyla kamuoyuylapaylaşacağız. Temel taleplerimiz, işyeri toplantılarımızırahatça işyerlerinde yapabilmek, ücretlerinyükseltilmesi, sosyal haklarının artırılmasıdır.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Sağlıktapiyasalaşmasimsarlığı yarattı

Sermayenin ihtiyaçları ve talepleridoğrultusunda sağlık alanında yapılan yenidüzenlemelerle sağlık hizmetinden yararlananhastalar müşteri, doktorlar da tüccar halinegetiriliyor. Piyasanın tam denetimine girensağlık alanında farklı “meslekler” ve “rantkapıları” da ortaya çıkıyor.

Sağlık alanındaki bu dönüşümle beraber,özel hastanelerin hasta (müşteri) kapma yarışı,hasta simsarlarının ortaya çıkmasına nedenoldu. Sağlık alanındaki yıkım politikalarınınnasıl bir çürüme yarattığı ise daha net açığaçıkıyor. Simsarların, tümüyle kayıtdışı olanaylık kazançlarıysa 10 bin ile 35 bin TLarasında değişiyor.

Herhangi bir sağlık sorunu yaşayan hasta;simsar, doktor ve özel hastane üçgenineyönlendiriliyor. Simsar ne kadar çok doktortanıyıp anlaşarak portföyünü zenginleştirirse okadar çok para kazanıyor.

Doktor muayeneye gelen hastasına,kapsamlı bir tetkik gerektiğini söyleyereksimsarın bağlantılı olduğu özel hastaneyegitmesini öneriyor. Hasta kendisine söylenensağlık kurumuna gittiğinde simsar tıpkı birhastane elemanıymış gibi hastayı karşılayarakyönlendiriyor. Simsar ve ortağı olan doktor,gönderdikleri hasta başına, hastanedenkomisyon alarak para kazanıyor. Hastayaekstra yapılan anjio, stent, baypas gibimüdahalelerse simsara ödenecek paranın katve kat artmasını sağlıyor.

Özellikle onkoloji, organ nakli ve kardiyolojigibi “fazla paraların döndüğü” üst uzmanlıkalanları hasta simsarları için ideal çalışmaalanlarını oluşturuyor.

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Deride toplu sözleşme süreci başladı

Kamu işyerlerinde çalışan yaklaşık 250 bin işçiyikapsayan toplu iş sözleşme süreci başladı. Süreçleilgili olarak Türk-İş bünyesinde ilgili işyerlerindeörgütlü olan 24 sendikanın katılımıyla “Kamu KesimiToplu İş Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu”oluşturuldu.

Kurulda Petrol-İş, Harb-İş, Tekgıda-İş, Tes-İş,Türk Metal, Demiryol-İş, Şeker-İş, Toleyis, Yol-İş,Tarım-İş, Maden-İş, Genel Maden-İş, Haber-İş veTez-Koop-İş sendikalarına yer verildi.

Kurulun Türk-İş Genel Merkezi’nde yapılan ilktoplantısında, süreç boyunca uygulanacak ortakilkeler görüşüldü. Toplantının sonucunda sendikaların

işçi sayılarını belirlemesi, toplu görüşmelere başlamaprosedürünün hızlandırılması, ücret gruplarıkonusunda bir çalışma yapılarak tüm bu çalışmalarınsonuçlarının konfederasyon merkezine iletilmesikararlaştırıldı.

Gelen bilgilere göre Türk-İş’in 12 Haziran’dakigenel seçimler öncesinde TİS’i sonuçlandırmakistediği belirtiliyor. Böylelikle de hükümetin TİSbaskısından kurtulması hedefleniyor. Fakat çalışmakoşullarınin kötüleştiği, krizin ardından ücretlerineridiği bir durumda, işçilerin tabandan beklentileri debüyük. Bundan dolayı sürecin seyrini tabandanyapılacak hazırlıklar belirleyecek.

Kamu TİS’leri başlıyor

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Forbes Türkiye, “En Zengin 100 Türk” listesiniaçıkladı. Buna göre emekçilerin kanını emerekservetlerini katlayan bu yüz kapitalistin toplam serveti104 milyar dolara yükseldi. Aynı rakam geçen yıl 87milyar dolardı. Bu asalakların ortalama serveti 1 milyardolar olarak duyurulurken, geçen yıl aynı rakam 801milyon dolardı.

Çukurova Holding’in sahibi Mehmet EminKaramehmet, 4 milyar dolarlık servetiyle “en zenginTürk” oldu. Karamehmet’in 2010 serveti 2,9 milyardolar seviyesindeydi. İkinci sırayı 1,7 milyar dolarlıkserveti 3 milyar dolara çıkan Koç Holding YönetimKurulu Üyesi Vehbi Koç Vakfı Yönetim KuruluBaşkanı Semahat Arsel ve geçen senenin birincisiHüsnü Özyeğin paylaştı. Onları 1,6 milyar dolarlıkserveti 2,9 milyar dolara yükselen Rahmi Koç izledi.Koç ailesi, geçen yıl 7.1 milyar dolar olan servetlerini12.3 milyar dolara çıkararak, birinciliği Sabancıailesinden aldı.

Peşkeş çekilen zenginliklerle büyüdüler

Bu yıl listenin yaklaşık üçte birinde dolarmilyarderleri yer aldı. 11 yeni ismin eklenmesiyle dolarmilyarderlerinin sayısı 39’a yükseldi.

Listenin ilk sırasında yer alan Mehmet EminKaramehmet’in servetindeki artışta ve Genel Enerji’ninÜst Yöneticisi (CEO) ve kurucusu Mehmet Sepil’inlisteye doğrudan milyarder olarak girmesinde Irak’taaltı petrol sahasına sahip olan şirketleri GenelEnerji’nin, petrol ihracatına başlamasının etkili olduğubildirildi.

Özelleştirmelerle kâr getiren sektörlerinkapitalistlere peşkeş çekilmesi sonucu bu asalaklarınservetlerini nasıl katladığı ise Ali Metin Kazancıörneğiyle görüldü. Kazancı’nın, 1,4 milyar dolarlıkservetinin en büyük kaynağının Aksa Enerji Üretimşirketi olduğu söyleniyor.

Burjuvazi büyürken yoksulluk da büyüyor

‘En zengin 100 Türk’ün duyurulmasınaparalel olarak Türkiye İstatistikKurumu’nun (TÜİK), 2009 Gelir veYaşam Koşulları Araştırması sonuçlarıda açıkladı. Bu ikisi ise Türkiye’dekiservet-sefalet kutuplaşmasına ışık tuttu.Kapitalistlerin, sefaletin büyümesi ilesemirdiğini bir kez daha gözler önüneserdi.

2009 yılında Türkiye’de gelirdağılımındaki eşitsizlik 0,01 puan artış gösterdi. Enyoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelirfarkı 8,5 kata çıktı. Çeşitli göreli veriler baz alınarakyapılan hesaplamalar sonucu nüfusun yüzde 17,1’ininyoksulluk sınırının altında yaşadığı ortaya çıkıyor. Buoran, bir önceki yıl, yüzde 16,7 düzeyindeydi. Özelliklekriz döneminde ücretleri düşürerek, toplu işçi kıyımınabaşvurarak ve esnek çalışmayı yaygınlaştırarakservetlerini büyüten kapitalistler, bununla dayetinmiyor. Torba yasa ve Ulusal İstihdam Stratejisivb. ile emekçilerin kazanılmış haklarına göz diken buasalaklar servetlerini katlamaya devam edecek.

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

İşsizlik geriliyor mu?

İşçilerin etiyle, kanıyla çarklarını döndürenkapitalizmin kurbanlarından olan kot kumlamaişçilerinden biri daha hayatını kaybetti. 25 Şubat günüaramızdan ayrılan Mehmet Şah Yalçın ile birliktesilikozisten ölenlerin sayısı 49’a yükseldi.

Mehmet Şah 31 yaşındaydı. SilikoziseGüngören’de 3 yıl boyunca çalıştığı kot kumlamaatölyesinde yakalandı. Sigortasız çalıştırılan MehmetŞah, hastalığa yakalandığında tüberküloz tanısı

konularak tedavi edilmeye çalışılmış. Silikoziseyakalandığı anlaşıldığında ise artık hastalık ilerlemişbulunuyordu. 2008 yılından bu yana oksijen tüpünebağlı olarak yaşamını sürdürürken Yedikule GöğüsHastalıkları Hastanesi yoğun bakım ünitesindehayatını kaybetti.

Hala silikozis hastalığıyla pençeleşen yüzlerce işçibulunuyor ve hastalığın tedavi imkanı olmadığı içinölümü bekliyorlar.

25 Şubat Cuma günü Ankara’da iş cinayetleriniprotesto etmek için devrimci ve ilerici kurumlarmeclis önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. BDPMilletvekili Hasip Kaplan'ın da katıldığı eylemde,taleplerini meclise iletmek isteyen heyet içerialınmadı.

Basın açıklamasında Tuzla, madenler veDavutpaşa’dan sonra işçileri kayıt dışı, işçi sağlığı veiş güvenliği önlemleri alınmadan çalıştırtmanın enkanlı bedellerinden birinin de OSTİM ve İvedik'teyaşandığı söylendi.

Katliamların sorumlusunun madenlerde,fabrikalarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerialmadan, merdiven altı işletmelerde işçileri gecegündüz sefalet ücretine çalıştıran sömürü sistemiolduğu belirtildi. “İş cinayetlerinin sorumlusu işçisağlığı ve iş güvenliğine yönelik hiçbir önlemalmayan patronlardır, gerekli denetimleri yapmayandevletin kendisidir” denildi.

Açıklamanın ardından BDP Milletvekili HasipKaplan bir konuşma gerçekleştirerek iş cinayetlerinindurması için mücadele çağrısı yaptı.

Basın açıklamasının ardından eylemi örgütleyenkurumlar taleplerini meclise götürmek için bir heyetoluşturdu. İçerisinde Hasip Kaplan'ın da yer aldığıheyet “yapılan eylem yasa dışıdır” denilerek içerialınmadı. Heyetin içeriye alınmaması ıslık, alkış vesloganlarla protesto edildi.

Bekleyiş sürerken OSTİM’de çalışan bir işçikonuşma yaptı. Hasip Kaplan ve Meclis Başkanı'nıngörüşmeleri sonucunda heyet içeri girdi ve taleplermeclise verildi. Heyetin tekrar kitlenin olduğu yeregelmesiyle mücadelenin sürdürüleceği ifade edildi.

Eylemi BDSP, BDP, DHF, DDSB, DevrimciProletarya, EHP, ESP, Kaldıraç, SDP, SosyalistGelecek Parti Hareketi, Sosyalist Parti, TÖP, 78’lilerGirişimi örgütledi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Silikozise 49. kurban

Meclis önünde iş cinayeti protestosu

Kapitalistler servetlerini katlıyor

2010 yılı için başta umutsuzluk olmak üzereçeşitli nedenlerle son 3 aydır iş aramakanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazırolan umudu kesik işsizlerin de hesaba katıldığı,geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 18.29 oldu. 1saat bile çalışsa işsiz sayılmayan, yetersiz veeksik zamanlı istihdam edilen gizli işsizler ilaveedildiğinde bu oran yüzde 22.51 düzeylerineulaşıyor. İşsiz sayısı ise resmi 3 milyon 46 binrakamına karşın, umutsuz işsizlerle 5 milyon 59bin, gizli işsizlerle 6 milyon 225 bin düzeyinde.

Türkiye’de kriz dönemi ile birlikte tarımsektöründe istihdam edilenlerin sayısında birpatlama yaşandı. 2007 yılı ile karşılaştırıldığındayaratılan istihdamın yaklaşık yarısı tarımkesiminde gerçekleşti. Türkiye’de yoksulluğunen yoğun olarak yaşandığı tarım kesimindeyaşanan bu artış, krizde halkın çaresizliğinin birgöstergesi oldu. Krizin yıkıcı etkisi nedeni ileçaresizliğine sığınan yüzbinlerce kişi, işsizlikgirdabına kapılmamak için tarımsal alanayöneldi.

Son 3 yıllık dönemde yaratılan 1 milyon 856bin kişilik istihdamın, 816 bini tarım kesimindegerçekleşti. Tarımın istihdam içindeki payıyüzde 23’ten yüzde 25’e fırladı. Tarımdaistihdam edilenlerin yarısından çoğunu kadınlaroluştururken, bunların yüzde 85’i ücretsiz aileişçisi olarak istihdama katılmış sayıldı. Azgelişmişlik göstergesi olarak kabul edilentarımsal istihdamda bu artış yaşanmasa idi,işsizlik oranları için olumsuz tablo iyice kendinigösterecekti.

Toplamda ise yeni istihdama dâhil olanlarınyaklaşık dörtte biri ücretsiz aile işçisi olarak enkötü koşullarda çalışma yaşamına dâhil oldu.

Yine son 3 yıllık dönemde umudu olmayanişsizlerin sayısı diğer nedenlerle birlikte işsizsayılmayanlarla birlikte 271 bin kişi arttı. Bukişiler işsiz sayılmadıkları için işsizlik verilerinedâhil olmadılar. Kayıtdışı çalışanların sayısı 349bin kişilik artış gösterdi. Eksik ve yetersizistihdam edilenlerin sayısı ise kriz öncesinin 477bin üzerinde.

Bu sonuçlara göre işsizlik oranları korkutucudüzeylerde seyretmeye devam ediyor, işbulanların ise güvencesiz, esnek ve kuralsızkötü çalışma koşullarına razı hale geliyor.Hükümetin olumlu bulduğu tablo bu.

DİSK Araştırma Dairesi Müdürü Serkan Öngel

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Kampanya12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

MİB MYK Mart ayı toplantısı gerçekleştirildi.Toplantının gündemi şu ana konu başlıklarındanoluşturuldu:

- MESS Grup TİS sürecinde grev aşaması üzerinedeğerlendirme ve planlama

- İşkolundaki diğer gündemler üzerinedeğerlendirme

- Sınıfın diğer gündemleri üzerine değerlendirme- Bülten üzerine değerlendirme ve planlama

- MESS Grup TİS sürecinde grevaşamasına ilişkin değerlendirme:

MESS grup TİS sürecinde gelinen grev aşamasıtoplantının ana gündem konusu oldu. Sürecin bu yenievresine ilişkin değerlendirmelerde bulunan MYK,aynı zamanda sürece ilişkin pratik müdahalenin politikiçeriği, araçları ve hattı konusunda da bir dizi sonuççıkardı. Süreçli ilgili yapılan değerlendirmelerdençıkarılan sonuçları başlıklar halinde özetlersek:

1. MESS grup TİS sürecinde grev kararlarınınalınmasının ardından metal işçileri tarihinde çokönemli bir adım atılmıştır. Böylelikle sınıfmücadelesinin dengelerini değiştirebilecek nitelikteçok kritik bir eşiğe dayanılmıştır. Öyle ki eğer grevkararı uygulamaya sokulursa, bu, on yıllar boyunca,özelde de 12 Eylül darbesiyle işçi sınıfının ayaklarınatakılmış prangalara çok önemli bir darbe olacaktır.Bunun için MESS ve ortakları grev kararlılığını ezmekve metal işçilerinin saflarını dağıtmak için varınıyoğunu kullanıyor. Çünkü sözkonusu olan metalişçilerine verilecek ekonomik ve sosyal haklar değil,bir bütün olarak işçi sınıfı üzerindeki tahakkümün,yani bir başka ifadeyle Türk Metal çetesi aracılığıylakurulmuş egemenliğin aşılmasıdır. Korkununkaynağında da bu vardır. İşte bundan dolayı MESS,grev kapsamında bulunup da, bu sınıf davası yerinekendi kısmi çıkarları uğruna anlaşmaya meyilli olanüyelerini uyarmakta ve olası çatlakların önüne geçmekiçin elinden geleni yapmaktadır. Mevcut durumdamücadele her bakımdan sertleşmekte ve saflar danetleşmektedir. Metal işçilerinin greve çıkmasınınyaratabileceği sarsıntıların bilincinde olan MESS, bunedenle ne pahasına olursa olsun Türk Metal çetesiyleimzaladığı satış sözleşmesinin milim dışınaçıkmamaya çalışmaktadır.

2. MESS’in yaptığı ilk hamle grev yoluna çıkanmetal işçilerini bölmek, parçalamak, zayıf ve kararsızolanları kopararak saflarda moral bir yıkıma vedağılmaya yol açabilmekti. Grev oylamaları bu amaçlagündeme getirildi. Ancak bu taktik büyük ölçüde boşaçıktı. Elbette kararsız birkaç fabrikada (ki bunlar greviradesi en zayıf olan fabrikalardır) amaçlarına ulaşsalarda, metal işçilerinin ana gövdesi “greve evet” diyerekgrev kararlılığını bir kez daha ilan etti. Kaldı ki busonuç birçok fabrikada MESS’in ve fabrikayöneticilerinin baskı ve terörüne karşı konularak eldeedildi. Bu hamlesi ters tepince MESS bu kezcephaneliğinden lokavt silahını çıkardı. MESS’in diğerbir hamlesi ise hükümetten grevleri yasaklamasınıistemek oldu. Tüm bunlar hem MESS’in korkularıylabirlikte çıplak sınıf kimliğini net biçimde ortayakoyarken, metal işçilerinin de doğru yolda olduklarınınaçık bir kanıtıdır.

3. Zorbalıkla grev kararlılığını yenmek isteyenMESS’in, böylelikle sonuç alamayacağı ölçüde bazı

yeni manevraları gündeme getirmesi olasıdır. Bunlarınbaşında ise satış sözleşmesinin fotokopisinin yanında“ek protokoller”i masaya sürmek olacaktır. Budurumda Türk Metal ile imzalanan satış sözleşmesininbir çıta olarak korunması hedeflenmektedir. Yani grevyoluna çıkmış olan metal işçilerine ileri bazı ekonomikve sosyal haklar verilmesi karşılığında, satışsözleşmesinin çöpe atılmasının önüne geçilmesisağlanacaktır. Bu grevin sınıf mücadelesinindengelerinde yaratacağı sonuçları bertaraf etmeksonucunu verecektir, hesap budur. İşte bu nedenleMYK her ne kadar kazanım gibi görünse de, bu türdensözde ara çözümlerin reddedilmesi gerektiğidüşüncesindedir. Esas olan satış sözleşmesini yırtıpatmak, MESS ile metal işçilerinin hak ve talepleridoğrultusunda bir yeni sözleşme imzalamaktır. Buyapılabildiği ölçüde Türk Metal’in “büyüklük”iddiasıyla birlikte, metal işçilerinin önüne koyduğusınırlar da aşılabilecektir.

4. Bu aşamada MESS’in saldırılarını göğüslemekve grevi başarıyla örgütlemek için gerekli olan enöncelikli şartlardan birisi saflarda sınıfa karşı sınıfbilincini yaygınlaştırmaktır. Bu, mücadelenin kısmihaklar boyutundan sınıf olarak sermayenintahakkümünü aşacak bir ileri çıkışı gerçekleştirmeiddiasının ve sorumluluğunun grev yoluna girmişbulunan metal işçilerinin geniş gövdesine kavratılmasıdemektir. Mücadelenin sertleşmesine bağlı olarakyaşanacak yalpalamaların önüne de ancak böyleliklegeçilebilir.

5. İkinci olarak örgütlenme planında atılacakadımlardır. Bu temelde grev komitelerinin başarılı birgrev için olmazsa olmaz önemi ortadadır. Halihazırdagrev kapsamındaki işyerlerinde oluşturulmuş bulunangrev komitelerinin güçlendirilmesi ve mücadeleninyükünü taşıyan bir inisiyatifle harekete geçmelerininsağlanması temel bir sorumluluktur.

6. Sertleşen mücadelenin diğer bir temel ihtiyacı isemücadeleyi hem fabrikaların içerisine, hem detoplumsal mücadele alanlarına taşıyabilmektir.Mücadelenin fabrika içerisine taşınması mücadeleninsınıfsal mevzilenmesinin netleşmesi ve aynı zamandaMESS’in içeriden çökertilmesi için olmazsa olmazdır.Mücadelenin toplumsal alana taşınması ise, metalişçilerinin davasının emeğin davası haline getirebilmekbakımından olmazsa olmazdır. Bu yapılabildiği ölçüdegreve karşı sermaye ve uşakları MESS’in arkasında

birleşirken toplumsal-siyasal güçler de metal işçisininarkasında birleştirilecektir.

7. Metal işçisinin davasını emeğin davası halinegetirmek iddiasını gerçeğe çevirebilmenin yolu, grevledayanışma komiteleri ve platformlarını örgütlemektengeçer. Bu greve yönelik yapılacak hazırlıkların çoktemel bir boyutudur. Bundan dolayı gerek işkolunda,gerek bir bütün olarak işçi sınıfı ve emekçileriçerisinde ve gerekse toplumsal-siyasal yaşamın bütünalanlarında grevle dayanışma komite veplatformlarının kurulması için bugünden seferberolunmalıdır. Kuşkusuz bu görev Birleşik Metal’inyönetici ve üyeleri başta olmak üzere, ileri-öncü vedevrimci sınıf güçleriyle siyasal güçlerinomuzlarındadır.

8. MYK buraya kadar belirtilen bakış vesorumluklar çerçevesinde, Birlik’in sürecemüdahalesine ilişkin şu temel çerçeveyi oluşturmuştur:

Birlik grevle bağlantılı çalışmalarını, temeldegrevci işçilerin saflarını güçlendirmek, mevzilerinitahkim etmek ile grev davasını emeğin davası halinegetirebilmek hedeflerine bağlı olarak ele alacaktır.

Bu hedeflere bağlı olarak hem grevcilerinsaflarında, hem de daha fazlasıyla bu davanın genişişçi ve emekçi yığınlar içerisinde anlatılması içinbilinçlendirme, aydınlatma ve dayanışmaya çağrıamaçlı yoğun bir çalışma örgütlenecektir. Bu amaçlabaşlatılan imza kampanyası hızla sonuçlandırılırken,hazırlanmış bildiri ve ozalitler kullanılacak, diğertaraftan ise grevi farklı sınıf kesimlerine anlatabilmekamacıyla toplantılar örgütlenecektir. Tüm buçalışmalar örgütsel planda dayanışma platformlarınınoluşturulması yönünde değerlendirilirken,mücadelenin sokaklara taşınması yolunda da adımlaratılacaktır. Bu amaçla tüm yerellerde belirlenentakvime uygun olarak basın açıklaması ve yürüyüşlervb. gibi eylemlilikler organize edilecektir. Bueylemlerin örgütlenme süreci aynı zamanda, grevledayanışma platformlarının örgütlenmesinin de birdayanağı olarak değerlendirilecektir.

- İşkolundaki diğer gündemlerüzerine değerlendirme:

MYK bu gündem başlığı altında ağırlıkla işkolundayaşanmakta olan mevzi direnişleri değerlendirdi.Halihazırda İstanbul’da Casper, Kocaeli’de D.S.Cve

Metal İşçileri Birliği Merkezi YürütmeKurulu Mart Ayı Toplantısı Sonuçları

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu MESS üyesifabrikalarda grev kararları asılırken metal işçilerinineylemleri de devam ediyor. Grup TİS sürecindefabrika eylemlerini aksatmadan sürdüren BirleşikMetal-İş Bursa Şube üyesi SCM işçilerieylemdeydi.

TİS sürecinde en hareketli fabrikalardan biri olanSCM’de işçiler, MESS’in oyunlarına karşı önlemleralıyor. Akşam vardiyasında çalışan işçiler alkış vesloganlarla fabrikaya girip işbaşı yaparken sabah

vardiyasında çalışan işçiler yine alkış ve sloganlarlakapı önüne çıktılar. Kapı önünde basınaçıklamasının ardından ufak bir değerlendirmetoplantısı alındı.

Bosal’da patronun fabrikadan makinelerikaçırma girişiminden ders çıkaran SCM işçileri, buhaftadan itibaren oluşturdukları ekiplerle çalışmasaatleri dışında da fabrika önünde nöbet tutmayabaşladılar.

Kızıl Bayrak / Bursa

KDS direnişleri, Bursa’da Tecasa direnişi ele alınarakbu direnişlerle dayanışma görevlerine vurgu yapıldı.Bu direnişler içerisinde özellikle polis saldırısıylagündeme gelen D.S.C direnişçilerine yönelik polisterörünü kınayan MYK, direnişlerle dayanışmayıyükseltmenin, özellikle grev süreciyle taşıdığı önemindaha da arttığı sonucuna vardı.

- Sınıfın diğer gündemleri üzerinedeğerlendirme:

- Sınıfın diğer bölükleri cephesinden desermayenin saldırılarına karşı örgütlenme ve mücadeleeğilimi güçlü biçimde sürerken, bu süreç kesintisizbiçimde yeni mevzi direnişleri doğuruyor. Bunlariçerisinde son dönemde yaşanan Ontex direnişi ayrıbir yerde duruyor. Ontex direnişinin özgünlüğü,mücadelenin sermaye ve sendika bürokratlarına, yanisömürüye ve ihanete karış verilen bir mücadeleolmasındadır. Ontex’te yaşanan işçi kıyımı örgütlü işçiinisiyatifini ezmek için sermaye ile sendikabürokrasisi işbirliğiyle gerçekleşti. Bunun için MİBMYK, Ontex işçilerini selamlarken, direnişledayanışma görevinin altını çizmektedir. Bu kapsamdadirenişçi işçilerin başlatmış bulunduğu Ontex-Canbebe boykotuna destek verilecek, bu boykotunetkili biçimde sürdürülmesi için çaba gösterilecektir.

- MYK ayrıca içerisine girdiğimiz bahar dönemineilişkin değerlendirmelerde bulunmuştur. Bahardöneminin metal greviyle birlikte sınıf mücadelesinindamgasını vurduğu bir mücadele dönemi olarakörgütleyerek bu dönemi kazanmak için çalışmaseferberliği içerisine girme ihtiyacına vurgu yapanMYK, özellikle burjuva siyasetinin seçim oyunlarıylasınıf mücadelesini yolundan saptırmaya çalışıyorolmasına karşı uyanık olmaya ve işçi sınıfınınbağımsız siyasal çıkarlarının gerektirdiği bir bağımsıztutumun geliştirilmesi ihtiyacına vurgu yapmaktadır.Çünkü alınacak bu tutum seçimlerin ardından sermayecephesinden bugünden sinyalleri verilen saldırıhazırlıklarına karşı gerçek bir mücadele dönemiolacaktır. Bu nedenle seçim oyunlarına kanmadanmücadele mevzilerini güçlendirmek doğrultusundaseferber olmalıyız.

- Bülten üzerine değerlendirme veplanlama:

MYK Bültenin Mart ayı sayısının gündemini grevve grevle bağlantılı görevlerle bağlantılı olarakoluşturmuştur. Bu çerçevede yapılacak katkıların engeç 10 Mart tarihine kadar gönderilmesigerekmektedir.

(...)Metal İşçileri Birliği

1 Mart 2011

MİB Kartal’da “GREV var” diyecek!

Metal İşçileri Birliği, MESS grup TİS sürecindegrev kararlarının alınmasının ardındançalışmalarını hızlandırdı. Çalışmalar kapsamındagrev kararlılığının sınıfın geniş kesimlerineduyurulması hedefiyle basın açıklamaları ve toplubildiri dağıtımları gerçekleştiriliyor.

MİB İstanbul Yürütmesi de 6 Mart Pazar günüKartal Meydanı’nda olacak. Yürütme adına yapılanaçıklamada MESS’in dayatmalarına ve kölelikyasalarına karşı grev kararlılığının yükseltildiğibelirtilerek, grevin sınıfın davası olduğu ifadeedildi ve ortak mücadeleyi yükseltme çağrısıyapıldı. MİB üyeleri 6 Mart günü saat 17.30’daCitibank önünde buluşarak Kartal Meydanı’nayürüyecekler.

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Birleşik Metal’in grev kararına grev oylamalarıve lokavt saldırısıyla karşı koymak isteyen MESS’emetal işçilerinin yanıtı yine tok oldu. Grevoylamaları sırasında fabrikalarda adeta terör estirenMESS ve patronlar, buna rağmen sadece 6 işyerinde“hayır” çıkarırken 21 işyerinde ise işçiler “greveevet” dediler.

Bu arada grev kararlılığı karşısında MESSiçerisinde de kopmalar yaşanıyor. Grev korkusuylaMESS’ten ayrılan Çemaş Döküm patronu “sınıfkardeşleri”ni yalnız bıraktı.

Böylelikle mücadelede saflar netleşirken, metalişçilerini grev yolunda yalnız bırakmamak önemtaşıyor.

Birleşik Metal: Mücadelede en kritikevreyi geçtik!

Birleşik Metal-İş Sendikası ise Grup TİSsürecinde gelinen noktaya ilişkin şudeğerlendirmede bulundu.

“Biz grev oylaması sürecinin bu mücadelenin enkritik evresi olacağını çok önceden söyledik.

Bu evreyi başarıyla geçtik.Şimdi, grev oylaması sürecine kadar işçilerin

kafasını bulandırmaya çalışanlar, baskı, tehdit veyalanlarla işçileri bölmeye çalışanların ellerindehiçbir koz kalmadı.

Ya metal işçilerinin taleplerine yanıt vereceklerya da 21 yıldır kapılarına uğramayan sorunu üretimalanına davet edecekler.

Artık saflar dizildi. İşbirlikçi ve dayatmacı toplusözleşme düzeni yıkılacak.

Özgürlük mücadele eden işçilerle gelecek”MESS 12 Eylül’ün ürünü silahlarına

güveniyor

MESS’in grev kararlılığına karşı sarıldığı“Lokavt” ve “Yüksek Hakem Kurulu” ise 12 Eylüldarbesinin ardından iş kanunlarına sokuldu.Böylelikle grev silahı etkisizleştirilmek istendi.2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve LokavtYasası’na göre Lokavt, greve çıkan işçilerin patrontarafından çalıştırılmaması veya iş sözleşmelerininaskıya alınması anlamına geliyor. “Yüksek HakemKurulu” ise grev oylamaları ve hükümetlere tanınangrevi yasaklama hakkını uygulama zeminikazandırmak için bulunmuş bir yöntem.

Tüm bunlardan dolayı bu uygulamalarınyasalardan çıkarılması işçi sınıfının talebidir.

Mücadelede durum

MESS 22 Şubat tarihinde yaptığı yönetim kurulutoplantısında sendikanın grev kararı ilan ettiği 28işyeri için lokavt kararı aldı ve işyerlerinde bukararı ilan etti.MESS kapsamındaki 28 fabrikadan 27’sindeyapılan grev oylamaları sonucunda son tablo şöyleşekillendi:

Halihazırda grev kararının uygulanacağıfabrikalar şunlar:

Demisaş, Süsler Doruk (Eskişehir Şube),Kroman Çelik, Sarkuysan, Çayırova Boru, YücelBoru, Areva, Arfesan, Bosal Mimaysan, PolyMetal (Gebze Şube) Bekaert, Standart Depo(Kocaeli Şube), Aksan Metal, Remas, ABBElektrik (İstanbul 1 No’lu Şube), Çimsataş, BaşözEnerji (Anadolu Şube), RSA, Paksan Makine(İstanbul 2 No’lu Şube), Prysmian, SCM (BursaŞube)

MESS’ten istifa eden Çemaş Döküm (AnadoluŞube) fabrikasında ise grev uygulama kararıalınmayacak.

Fabrikalarda yapılan grev oylamalarında “grevehayır” oylarının baskın çıktığı Makine Takım,Akkardan (Gebze Şube), Isuzu, Anadolu Motor(İstanbul 1 No’lu Şube), Şenkaya (İzmir Şube),Çimtaş (Bursa Şube) fabrikaları Yüksek HakemKurulu’na gönderilecek. Bu 6 fabrikanın YüksekHakem’e gitmesine ilişkin sendikanın 3 gün içindeitiraz hakkı bulunuyor. 3 günlük sürenin ardındanise 15 gün içinde Yüksek Hakem Kurulu kararverecek. Bu fabrikalar için verilecek kararın TürkMetal çetesi ile MESS arasında imzalanansözleşmenin aynısı olması bekleniyor.

Metalde grev yolunda mücadele sertleşiyor,saflar netleşiyor!

SCM’de nöbet!

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

MESS’le yürüttüğü görüşmelerde uyuşmazlıkaşamasında olan ve 21 fabrikada grev uygulamakararı alan Birleşik Metal-İş Sendikası hazırlıklarınısürdürüyor. Süreçle ilgili gelişmeleri, bu gelişmelerışığında ortaya çıkan son tablo üzerine Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeliile konuştuk.

- Metal işçisi grev yolunda kararlılıkla ilerliyor.Metal grup TİS sürecinde gelinen noktayı özetlermisiniz?

Öncelikle şunu belirtelim. Uyuşmazlık kapsamındabulunan 28 tane işyerinde grev kararları alındı.

Bunların bir kısmında grev oylaması talebindebulunuldu. Bu talebin sonucunda da 22 işyerinde grevkararı devam ediyor.

Geri kalan 6 işyerinde yapılan grev oylamalarında“hayır” kararı çıktı. Bu 22 işyerinden 1 tanesi (Çemaş)geçtiğimiz günlerde MESS’ten istifa etti. Dolayısıylaşu anda grev kararlarının uygulanacağı 21 taneişyerimiz var. Diğer 6 işyerinin grev kararları düştü vegrup toplu iş sözleşmesinin dışında kaldılar.Muhtemelen bu işyerleri tarafımızca Yüksek HakemKurulu’na gönderilecekler. İşyerlerinin şu ankidurumu kısaca böyle.

Bunun anlamını değerlendirecek olursak, busüreçte başarılı bir sınav verdiğimizi söyleyebiliriz.Çünkü daha önce özellikle sermaye cephesi,“11Aralık’ta yapılan Merkez TİS Komisyonu’nda aslındagrev kararı çıkmamıştı. Yarı yarıya dengeli bir durumsöz konusuydu ve sendika biraz zorlayarak bu kararıaldı” gibi yorumlar yapıyordu.

Tablo şimdi çok açık ortada ve aslında değişen birşey yok. O günkü durum neyse bugünkü durum daaynıdır. O gün grev istemeyen işyerlerimizin bir kısmıgrev oylamasında bu tavırlarını sürdürdüler. Bu sonuçaslında beklediğimiz bir şeydi. Bir kısmında kapsamdışıların sayısı itibariyle kağıt üzerinde başındanolanaksız görünen yerler (işçiler greve evet kararınauydular ama kapsamdışı sayısı yeterli olmadı) vardı.Birleşik Metal-İş Sendikası bu süreçte oldukça başarılıbir sınav verdi. Grev oylamasında hayır çıkanişyerlerini de içine katarak ifade edersem %90’larınüzerinde oran sendikanın arkasında durdu.

Kararımız metal işçileri tarafından bir kez dahaonaylandı. Kararı biz onlarla birlikte almıştık. Grevoylamasına katılmamamızın, oy kullanmamamızın birsebebi de budur. 30 yıllık bir düzen çatırdamayabaşladı. Burada, işbirlikçi ve dayatmacı bir anlayış var.Sürecin tüm aşamalarında biz iyi bir sınav verdik diyedüşünüyoruz. Sendika olarak, örgüt olarak iyi bir sınavverdik. En kritik aşamanın grev oylamaları aşamasıolacağını söylemiştik. O aşamayı da en başarılı şekildegeçtik. Grevde ‘hayır’ çıkanlar da, aslında bir açıdanbakıldığında grev sürecinde bizim elimizi güçlendirdi.Bu sonucu böyle değerlendiriyoruz. Dolayısıyla busüreci gerçekten de çok başarılı bir biçimde geçtik veadım adım bu işbirlikçi ve dayatmacı toplu sözleşmedüzenini yıkmaya doğru ilerliyoruz. Hedefimiz budönem itibariyle bunu yıkabilmektir. Bundan sonrakisüreçte, hangi sendikaya üye olurlarsa olsunlar tümmetal işçileri MESS’in ve sarı sendikanındayatmalarına maruz kalmayacaklar. Bizim içimizdeçatlak oluşturmaya çalışanlar kendi içlerindeçatladılar. Şu andan itibaren MESS’in kendi üyelerinegreve çıkmak dışında önereceği bir şey kalmadı.

“30 yıllık düzenle hesaplaşmak zorundayız”

- Bu süreçte sermaye cephesi nasıl birkonumlanış içerisinde?

MESS, bugüne kadar oyalama taktiğini seçti. Bizgrev oylamalarından başarıyla çıkınca artık üyelerinesöyleyeceği tek söz kaldı: “Greve çıkalım. Yapacakbirşeyimiz yok. Bunların bununu sürtelim” olacaktır.Ama bizim gözlemimiz de, işyerlerinin hiçbirisiningrevi kaldırabilecek durumda olmadığıdır. Bu işyerlerigrevi istemiyor. Sermayedarlar, Birleşik Metal-İşSendikası’nı greve sürükleyecek bir pozisyondadeğiller. Sermayedarlar içinde bir çözülme süreciyakın zamanda gerçekleşecektir. Yani önümüzdekigünler içerisinde çözülme, dağılma, panik süreciyaşayacaklardır. Ancak biz bütünlüklü gitmekistiyoruz. Buradaki zaferin anlamı çok büyük. Parçaparça kazanmak niyetinde değiliz. Biz bütünişyerlerinde zafer kazanabilirsek bunun anlamlıolduğunu düşünüyoruz.

Bu mücadeleyi başlatmamızda, ücret zammı,zammın dağılımı ve yasa değişikliklerinin toplusözleşmeye getirdiği belirsizlikler gibi üç tanenedenimiz var. Her zaman söylüyoruz. Eğer bir şeydeğiştirmek istiyorsak bu işbirlikçi, dayatmacı 30yıllık düzenle hesaplaşmak zorundayız. Bunun yoluburadan geçiyor. Mücadelenin ana ekseni de burayaoturmuş durumda. Aslında mücadele kararıalınmasının temel nedenlerinden biri de budur. “Budayatmaya artık yeter” dendiği için bugünkü koşullaroluştu.

Her şey bizim lehimize gelişti şu ana kadar. Biz hergeçen gün daha da güçlenerek çıktık ve örgütümüztoparlandı. Pek çok işçi, sendikasına sahip çıkarnoktaya geldi. İşçilerin güveni ve inancı arttı. Sürecinbaşında ‘greve hayır’ eğiliminde olan işyerleri bilesüreç içerisinde döndüler ve şu anda en kararlıişyerlerimiz haline geldiler. Bunlar gözle görülürdeğişikliklerdir.

- MESS’in grevle ilgili çeşitli girişimlerdebulunduğu biliniyor…

Bu dönemde sermaye cephesi, Kuzey Afrika veMagrip’teki ayaklanmaların demir çelik sektörünüolumsuz etkileyeceği, sektörün yeni bir krizle

karşılaşabileceği gibi şeyleri yaygınlaştırmayaçalışıyor. Bunların hepsi olabilir ama buradakiayaklanmaların şu an üretime yansıması sözkonusudeğil. Ekonomik başka şeylere yansıdı. Borsa düşüyor,Türk parasının değeri düşüyor, benzin pahalılanıyorvb. ama sonuç itibariyle bu devrimler uzun sürebilecekbir savaşla sonuçlanmazsa belirli bir müddet sonradurgunlaşacaktır. Yine basında yer alan, OtomotivSanayicileri Derneği’nin hükümetten, çeşitlibakanlardan grevin ertelenmesi talebinde bulunulduğuhaberleri var. Eğer Birleşik Metal-İş greve çıkarsa yansanayiyi durduracağı ve dolayısıyla otomotivsanayinin de büyük darbe yiyeceği yaklaşımı var.

Tüm bunlar bizim ne kadar haklı olduğumuzu vetespitimizin doğruluğunu gösteriyor.

Esas itibariyle bakıldığında hükümetle olanilişkilerinde bu güçleri var mı? Belki vardır amakonjonktür 90’lardaki 98’lerdeki konjonktür değil. Birgrev ertelemesinin yükü hükümet açısından çok ağırolur. Yani şu aşamada grevin ertelenmesi gibi birihtimal görmüyorum. Siyasal konjonktür, uluslararasıkonjonktür değişirse böyle bir darbeyi yapmaeğiliminde olabilirler.

“Grevle dayanışma yaygınlaşmalı”

- Hazırlıklar ne durumda?Bizim çok özel bir hazırlığımız yok. Sonuçta bu bir

grev ve işçilerin kendilerini bu mücadeleyehazırlamaları gerekiyor ve hazırlar. Bu grevi işyerikapıları önünde durarak sürdürecek olursak onunbüyük dezavantajı olacağını düşünüyoruz. Bu grevhergün daha toplumsallaşarak ve yaygınlaşaraksürmek durumunda. Grup toplu iş sözleşmesindekigrev, sadece işyerlerinin kapılarına asılan pankartlar vegrev ziyaretçilerinden ibaret bir grev olamaz.

Grev yayılacak. Bulunduğu yerlerde daha genişkesimlere ulaşacak, daha kitlesel etkinliklerle devamedecek bir grev olacaktır. Onun dışında diğerişyerlerimize de çağrıda bulunduk. Grup sözleşmesikapsamı dışında olan işyerlerinde grevle dayanışmakomiteleri örgütleniyor.

Sadece işyeri düzeyinde değil, eğer işçilerinilişkileri varsa mahallelerde, spor kulüplerinde,derneklerde siyasi partilerde 2011 metal grevleriyle,MESS grevleriyle dayanışma komitelerininçoğaltılması gerekiyor. Dayanışmasız sürecek bir grevdeğil. Dayanışmanın mümkün olduğu kadaryaygınlaşması ve aslında içinde bulunduğumuzdönemde cumhuriyet tarihinin işçilerinin haklarına enciddi saldırının hazırlandığı bir dönemde bu grevi desaldırının önündeki barikat olarak görmek gerekiyor.Bu süreç greve doğru gittiğinde kaçınılmaz olarakbunu oluşturmaya çalışacağız.

“Artık başka şeyler konuşulacak”

- Son söz olarak ne söyleyebilirsiniz?Bu dönem özel bir dönemdir. Biz bu fırsatı

kaçırmayacağız. Bu fırsat, 30 yılda bir gelen fırsattır.Sonuç itibariyle bu toplu iş sözleşmesini metalişçilerinin lehine bitireceğiz. Artık bir dahakidönemden itibaren metal grup sözleşmelerinde başkaşeyleri konuşuyor olacağız.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09 * 04 Mart 2011

Mehmet Beşeli: 30 yıllık bir düzen çatırdamaya başladı

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Kocaeli’de kurulu Güney Kore sermayeli D.S.COtomotiv Koltuk Sistemleri San. ve Tic. AŞ’desendikaya üye oldukları için işten atılan Birleşik Metalüyesi işçiler, işten atılmaların ardından yerlerine yeniişçi alınmak istenmesini engellemek istedikleri içinpolis saldırısına maruz kaldılar.

Fabrikaya yeni işçi alımının yasadışı olduğunubelirten işçiler 24 Şubat sabahı 07.45 sıralarındadışarıdan bir grup işçinin işbaşı yaptırılmakistenmesine müdahale edince polis terörünün hedefioldular.

Polis saldırısı sırasında çok sayıda işçi çeşitliyerlerinden yaralandı. Fabrika önünde yaşanan polissaldırısı sırasında Birleşik Metal-İş Kocaeli ŞubeBaşkanı Hami Baltacı kaburgalarına aldığı darbelersonucunda hastaneye kaldırıldı.

Diğer yandan, patronun tehditlerine boyuneğmedikleri için 22 Şubat günü 25 işçinin işten atıldığıD.S.C’de 24 Şubat günü itibariyle işten atılan işçilerinsayısı 35’e yükseldi.

Polis terörüne maruz kalan işçileri, 25 Şubat günüDİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve Birleşik

Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ziyaret etti.Fabrika önünde işçilere seslenen Çelebi “Baskıyla ileridemokrasi olmaz. Aklıma, acaba polis devleti mioluyoruz soruları geliyor. İş ve ekmek mücadelemizsonuçlanana kadar arkadaşlarımızla omuz omuzakavga edeceğiz. Sizlere son sözüm, ‘zalimin zulmüvarsa işçinin de DİSK’i var.” dedi.

Polis maşalık yaptı

DİSK yöneticilerinin fabrika önündenayrılmalarının ardından direnişçi işçilerle polisarasında yine gerginlik yaşandı. Servis araçlarıylafabrikaya sokulmak istenen yeni işçilerin girişine izinvermeyen Birleşik Metal üyeleri, işçileri taşıyanaraçların önünü kesti. Patronun uşaklığını yapan kolluk güçleri ise direnişçiişçileri çevik kuvvet aracında bir süre tutarak patronunmaşalığını yaptı. İşçilerin fabrikaya sokulmasınınardından çevik kuvvet aracındaki işçiler serbestbırakıldı.

Kızıl Bayrak / Kocaeli

Sınıf hareketiSayı: 2011/09 * 04 Mart 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

D.S.C işçilerine polis terörü Metal işçileriyledayanışma gecesi

Fabrikalarında grev hazırlıkları yapan işçiler 8Mart akşamı Gebze’de gerçekleştirilecek salonetkinliğinde biraraya gelecekler. Grup TİSkapsamında bulunan MESS üyesi fabrikalarınağırlıkta olduğu Gebze bölgesinde düzenlenecek“Metal İşçileriyle Dayanışma Gecesi” 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü’ne denk gelmesi açısındanayrı bir anlam ve önem taşıyor.

Sanatçı Pınar Sağ’ın da sahne alacağı geceninkitlesel bir katılımla coşkulu bir atmosferde geçmesibekleniyor. Geceye, sendikalar, demokratik kitleörgütleri, siyasi partiler ve devrimci güçlerin dekatılım sağlaması bekleniyor.

Gece programı:

* Folklor Ekibi* Dünya Emekçi Kadınlar Günü (Kadın işçiler

adına Birleşik Metal-İş üyesi bir kadın işçi)* Adnan Serdaroğlu (Birleşik Metal-İş Genel

Başkanı)* Sinevizyon gösterimi* DİSK Genel Başkanı Süleyman ÇelebiYer: Gebze Kapalı Spor Salonu / KocaeliTarih: 8 Mart 2011

Saat: 17.00

Uzel işçileri Taksim’deyürüdü

Uzel Traktör Fabrikası’nda aile bireylerininmiras dağılımı konusunda yaşadıkları uyuşmazlıkve kirli hesapların faturasını ödemek zorundabırakılan Türk Metal üyesi işçilerin eylemlerisürüyor.

Toplamda 50 milyon TL’yi bulan ücret ve kıdemtazminatı haklarının 3 yıl geçmesine rağmenödenmemesine karşı işçiler geçtiğimiz haftalardafabrika binası önünde bir eylem gerçekleştirmişti.İşçilerin bi sonraki eylem alanı ise Taksim Meydanıoldu.

27 Şubat günü Taksim Meydanı’nda toplananişçilerin taşıdıkları Türk bayrakları ve Türk Metalflamaları dikkat çekerken Uzel işçileri davuleşliğinde halaylar çektiler. Soğuk havaya rağmensayıları artan işçiler Galatasaray Lisesi’ne yürüyerekhakları için mücadele edeceklerini duyurdular.

Basın açıklamasını okuyan Türk Metal Sendikasıİstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Murat Salar, Mart2008’de faaliyetleri duran Uzel’de çalışan bineyakın Türk Metal üyesi işçinin 50 milyon TL’yibulan alacakları olduğunu hatırlattı.

Uzel’e ait taşınmaz ve taşınır malvarlıklarınındeğerinin, işçilerin tüm alacaklarını rahatlıklakarşılayabilecekken Uzel aile bireylerinin ve işverenyetkililerinin işçilerin mağduriyetinigörmemezlikten geldiğini sözlerine ekledi. Eylematılan sloganlarla son buldu.

İşçilerin 3 yıl önce gerçekleştirdiği eylemlersırasında sendika ve patron arasında gerçekleştirilengörüşmelerde işçilerin alacaklarının 4 yıl taksitleödenmesi kararlaştırılmıştı. Türk Metal sendikasının kefil olması üzerine teklifikabul eden işçiler eylemlerini sonlandırmışlardı.

Aradan 3 yıl geçmesine rağmen işçilere ödemeile ilgili verilen hiçbir söz tutulmadı. Bu süreçtesendika da göstermelik adımlar dışında birşeyyapmadı. Bugün devam eden eylemler ise Uzelişçilerinin sendikaya yaptığı basınç sayesindegerçekleştiriliyor.

Ümraniye’de Casper bilgisayar fabrikasında,sendikalı oldukları için işten atılan işçiler 21 Şubattarihinden bu yana kapı önünde direnişlerinisürdürüyorlar. 25 Şubat Cuma günü Casper önündebir dayanışma eylemi gerçekleştirildi. Kitlesel birkatılım ve coşkulu bir atmosferde yapılan eylemde“Bundan böyle sendikalıyız / Casper işçileri -Birleşik Metal-İş” pankartı açıldı.

Fabrikada çalışan işçiler de fabrika bahçesindekitlesel biçimde yerlerini alırken, Birleşik Metalüyesi işçiler eyleme, flamalarla ve dövizleri ilekatıldılar. Eğitim Sen 2 Nolu Şube, TKP, BDSP,EMEP ve ÖDP de eyleme destek verdi.

Birleşik Metal İş Sendikası Genel BaşkanıAdnan Serdaroğlu bir konuşma yaparak DİSK veBirleşik Metal İş’in mücadeleci tarihine değindi.

Serdaroğlu, Casper’da kararlılıkla mücadeleedeceklerini, asla işçiyi yalnız bırakmayacaklarınıifade ederken, aynı mücadeleci ve kararlı tutumugrev kararı alan metal işçileriyle birlikte desergileyeceklerini söyledi.

DİSK Örgütlenme Daire Başkanı Ali RızaKüçükosmanoğlu ise, Casper patronunun işten atmasaldırısıyla birlikte DSC direnişine polis saldırısınıkınadı. İşçileri birleşip örgütlenerek, sermayeye karşımücadele etmeye çağırdı.

Yapılan konuşmaların ardından, çalışan işçilersloganlarla fabrikaya uğurlandı. Direnişçi işçiler,pankartlarını astıkları direniş alanında direniş ateşiniyakarak ziyaretçilerle sohbetler gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Gebze Organize Sanayi Bölgesi (GOSB) ArkaKapısı karşısı, Pelitli Köyü yolu üzerinde kurulubulunan KDS Pres Döküm AŞ’de işçilerin güvencesizçalışmaya, geleceksiz yaşamaya karşı başlattığı hakarama mücadelesine, patron yeni bir işçi kıyımıylayanıt verdi.

Yaklaşık 200 işçinin çalıştığı KDS Pres DökümA.Ş’de 29 Ocak günü 3 işçinin keyfi gerekçelerle iştenatılmasının ardından, 21 Şubat Pazartesi günündenbaşlayarak birer gün aralıklarla, tesfiye bölümünden 3,döküm bölümünden 1 ve kalite kontrol bölümünden 1işçi daha keyfi gerekçelerle işten atıldı.

Casper’de dayanışma eylemi

KDS’de işçi kıyımı sürüyor

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Metaldeki grev sürecine ilişkin görüşlerini aldığımızDİSK, KESK ve Türk-İş’e bağlı sendikaların yönetici vetemsilcileri grev sürecinde metal işçisinin yanındaolacaklarını, metal işçisinin kazanımının tüm işçisınıfının kazanımı olacağını belirtiyorlar.

“Mücadeleyi birleştireceğiz”

Binali Tay (T. Deri-İş Tuzla Şube Başkanı): Deri-İş Sendikası şimdiye kadar bütün grevlerde, demokratikhaklarını kullanan ve sendikalaşma mücadelesi verenbütün işçilerin yanında olmuştur. Bundan sonra daolmaya devam edecektir. İçinden geçtiğimiz dönemdeyoğun bir saldırı dalgasıyla karşı karşıyayız. Metalsektöründe, deride, kamuda ve örgütlenmenin olduğuher yerde saldırılar artıyor. Böyle bir süreçte sınıfın,emek ve demokratik kitle örgütlerinin birlikte hareketetmeleri gerektiğini düşünüyorum. Telekom grevi vepeşinden gelen TEKEL mücadelesinin de getirdiğisinerji metal işkolunda da devam ediyor. Biz de sendikaolarak tüm üyelerimizle Birleşik Metal’inmücadelesinin yanında olacağız ve bu mücadeleyidestekleyeceğiz. Aynı zamanda bizim de toplusözleşmelerimiz başlıyor. Önümüzdeki günlerde Deriİşverenleri Sendikası’na taslaklarımızı sunacağız.Mücadeleyi birleştireceğiz ve gelen saldırılaratopyekün karşı duracağız. Birleşik Metal-İşSendikası’nın da bu süreçte gelen saldırılara karşıtabanın isteği doğrultusunda hareket edeceğine eminiz.Bu konuda elimizden gelen ne varsa arkadaşlarımızınyanında olacağız. Onlarla birlikte mücadele edeceğiz.

“Metaldeki mücadele kamu TİS’lerini de etkileyecek”

Hüseyin Över (T. Harb-İş İstanbul AnadoluYakası Şube Başkanı): Metal işçilerinin uzun yıllardan

sonra greve çıkmasını, sınıfın önünü açması açısındanönemli buluyorum. Metal işçilerinin toplu sözleşmesürecindeki bu grevinde başarı veya başarısızlıklarönümüzdeki aylarda başlayacak kamu toplu sözleşmesürecini de yakından ilgilendiriyor. Eğer burada birbaşarı sağlanırsa kamu sözleşmelerinin de ufkunuaçacaktır. Bu domino etkisidir. Buradaki başarı kamusözleşmelerini, kamu sözleşmelerinden sonra gelecekolan memurların toplu görüşmelerine yansıyacaktır.Metaldeki mücadele konusunda herkesin dayanışmaiçerisinde olması gerekiyor. Birlikte mücadeleyi örmekgerekiyor. Bu süreçte biz de üzerimize düşen katkıyıvereceğiz. Bu süreci takip ediyoruz. Kendikurullarımızda ve toplantılarımızda bunun önemini öneçıkarıyoruz.

“Metal işçisinin grevi ortaklaştırılmalı”

Mustafa Özgen (Petrol-İş Sendikası AnkaraŞube Başkanı): Birleşik Metal-İş Sendikası’nınmücadeleci sendikacılık yapısını takdir ederekizliyorum. Birleşik Metal-İş Sendikası, Petrol-İş’e,sınıfı mücadelesi ve dayanışma anlamında çok yakınolduğunu hissettiğim bir sendikadır. Dolayısıylaişkolları itibariyle son derece güç koşullar altındaçalışılan ve belki de emek sömürüsünün en yoğunolduğu işkollarından biri olan metal işkolunda BirleşikMetal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu işyerlerinde grevaşamasına gelinmiş olması sınıf hareketi ve mücadelesiaçısından son derece önemlidir. Petrol-İş SendikasıAnkara Şubesi olarak destek ve dayanışmaduygularımızı Birleşik Metal-İş Sendikası ve tümüyeleriyle paylaşıyoruz. Referandum ve ardından gelentorba yasanın yanı sıra kriz nedeniyle milyonlarcaişçinin işsiz kaldığı, çalışanlar açısından krizinfaturasının tamamen işçi ve emekçilere kesildiği birsüreci yaşıyoruz. Torba yasayla beraber hayata geçenyasal düzenlemeler bunun önemli bir göstergesidir.Aslında bu sürecin, kamu işyerlerinde de toplu işsözleşmesi sürecinin başladığı bir döneme denkgelmesi önemlidir.

Türk-İş, kamuda örgütlü sendikalara üye 280 binkamu işçisini kapsayan toplu sözleşme sürecinin 12Haziran genel seçimlerinden önce başlatılmasını vebelirlenen taleplerin hükümete iletilmesi kararınıalmıştır. Burada hem bir sınıf dayanışması hem detaleplerin birleştirilerek büyük bir mücadeleninörgütlenebileceği atmosfer de kendiliğinden oluşmuşdurumda. Dileğimiz, kamu işyerlerinde sözleşmebekleyen, sorunlarına ve sıkıntılarına çözüm bekleyenişçiler, emekçilerle Birleşik Metal-İş’in metal işkolundabaşlatacağı grevin ortaklaştırılarak sınıfın bütüntaleplerini kapsayan bir mücadelenin 12 Haziran genelseçimleri de öngörülerek sınıfın taleplerininsiyasallaştığı bir biçimde hayata geçirilmesidir. Buanlamda metal işçilerine başarılar diliyoruz. Her zamandayanışacağız. Her zaman Birleşik Metal-İş’in haklı,onurlu ve gururlu mücadelesiyle birlikte olacağız.

“Ortak bir mücadele hattı örülmeli”

Savaş Gürkan (TÜMTİS Mersin Şube Başkanı):Bu dönem işçi sınıfının onlarca yıldır bir yığın bedelödeyerek kazandığı haklarına yönelik bir taraftan IMFve Dünya Bankası, bir taraftan AKP hükümeti eliyleciddi bir saldırı tehlikesiyle karşı karşıyayız. Çok yakınbir süreçte Torba Yasa’sı meclisten geçti. Kıdemtazminatlarını ortadan kaldırmaya yönelik girişimlersürüyor. Bu dönemde özellikle 15 bin civarında metalişçisini kapsayan toplu sözleşme görüşmeleri MESS’indayatmaları nedeniyle tıkanmış durumda. Biz şubeolarak metal işçilerinin grevini sonuna kadardestekleyeceğiz. Onların grevini, mücadelesini ve almışoldukları her kararı kendi kararımız gibi algılayıpdestek, dayanışma içerisinde olacağız. Bunun daötesinde, sermayenin ve hükümetin saldırılarına karşıişçiler ve onların örgütlerinin birlikte hiçbir dönemolmadığı kadar mücadele etmesi gerektiğinidüşünüyorum. Artık sözün bittiği noktaya doğrugidiyoruz. Bu noktada hepimize düşen, ileri işçilere,mücadeleci sendikalara düşen görev, konfederasyonayrımı yapmaksızın ortak bir mücadele platformununoluşturulmasıdır. Alınan kararların en küçük işyerindenbaşlayarak uygulanmasını bir mücadele hattınınörülmesi gerektiğini düşünüyorum.

“Birleşik Metal’in yanındayız”

Nimetullah Sözen (Petrol-İş Sendikası GenelÖrgütlenme ve Eğitim Sekreteri): Grev, işçinin enson başvuracağı yöntemdir. Grevi hiçbir zaman amaçolarak değerlendirmiyoruz. Sermayenin saldırıları uzunsüredir devam ediyor. 12 Eylül’den başlayarak aslındaTürkiye’de grev, direniş yapmak zorlaştı. Yıllardır,kazanılmış haklarımız elimizden alındı. Torba Yasasıdediğimiz yasayla işçinin kazanılmış hakları elindenalındı. Neden alınıyor, nasıl alınıyor buna bakmakgerekiyor. Bu haklar bu kadar kolay nasıl elimizdenalınıyor? İşçinin geçmişte ayak sesleri duyulduğunda,Türk-İş ve DİSK bir eylem takvimi önüne koyduğundahükümetler yerinde duramıyordu. Hükümetler alelaceleo dönemin yönetimiyle görüşme kanalları açmayaçalışırlardı. Son 20-25 yıldır Türkiye’de sendikalarınağırlığı ve saygınlığı azaldı. Bunun sebebi sendikalarındağınıklığı, yetersizliği, Emek Platformu’nundağıtılması vb. etkenledir. Eskiden işçilerin aleyhine birkanun veya yasa çıkarmak istediklerinde yüz keredüşünürlerdi. İşçi, emek ne der diye hükümetlerdüşünürlerdi? Bugün, hükümetin Çalışma Bakanı birsendikanın genel kurulunda “istihdamın arttırılabilmesiiçin kıdem tazminatlarının gözden geçirilmesigerekiyor hatta kaldırılması lazım” diyebiliyorsa ve ogenel kurulda alkışlanabiliyorsa sendikaların geldiğinoktayı gösteriyor. Bugün Birleşik Metal’in 15-20 binüyesi var. Öte tarafta Türk Metal’in 120 bin üyesi var.Birleşik Metal’in gösterdiği direnişi ve ortaya koyduğu

CMYK

Metal işçileri yalnız yürümeyecek

“Metal işçisi kazanırs

“Metal işçisi kazanırs 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/03 * 04 Mart 2011

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

tavrı Türk Metal de gösterebilse birlikte hareket etselerMESS buna dayanabilir mi? İşveren sendikaları vesermaye buna dayanabilir mi? İşçinin talebinireddedebilir mi? Ya da işçi sınıfını aşağılayan ücretteklifi veya esnek çalışma gibi tekliflerde bulunmacesaretini gösterebilir mi? Gösteremez. Bugün işçisınıfının, emek örgütlerinin dağınık duruşu, hatta bazısendikaların sistemin kuyrukçuluğunu yapması,hükümetin arka bahçesi olmasının arkasında birşeyleryatıyor. Bir taraftan işçi sınıfının yanında duracaksınız,onun mücadelesini vereceksiniz, bir taraftan dasermayenin işbirliği yaptığı hükümetlerle ittifakyaparak uzlaşarak sorun çözme, işçi sınıfınınekonomik, demokratik haklarını geliştirme nerede,hangi tarihte görülmüştür. Bu açıdan biz hem BirleşikMetal’in koyduğu bu direniş, tavır, emeğe olansaygısını ve değeri önemsiyoruz. Elbette ki sadeceBirleşik Metal’in değil Türkiye’deki bütün emekörgütleriyle dayanışma içinde olmayı, onların yanındaolmayı istiyoruz. Petrol-İş olarak nerede bir direniş,grev, eylem varsa orada olmak isteriz. Birleşik Metalbizim değer verdiğimiz bir sendikadır. Birleşik Metal’ikardeş sendika olarak görüyoruz. Tabiki Birleşik Metalböyle bir greve gidecekse biz onun maddi-maneviolarak yanında oluruz.

“Grevin yanında olacağız”

Veysel Demir (DİSK/Genel-İş İstanbul AnadoluYakası Bölge Başkanı): Her şeyden önce BirleşikMetal’in aldığı bu karar doğru bir karardır. Yıllardırteslimiyetçi, sarı sendika Türk Metal’in işverenlerleişbirliği içinde yaptığı sözleşmeler ortadadır. Busözleşmelerde birçok hak gaspı yaşandı. Bu hakkayıpları diğer emekçi kesimleri de ister istemezetkiledi. Birleşik Metal’i, aldığı bu karardan dolayıkutluyorum. Onların direnişini kendi direnişimiz olarakgörüyoruz. Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası BölgeBaşkanlığı olarak tüm işçi arkadaşlarımızla grevinyanında olacağımızı, grevin başladığı ilk gündenkazanımla sonuçlanacağı güne kadar mücadeleedeceğimizi söylüyoruz. Tabi bu süreçte biz destekçikonumundayız. Bu süreci asıl belirleyecek olan oradakiişçi arkadaşlarımızın kararlılığı olacaktır. İnanıyorum kibu ekmek davasında, ekonomik ve demokratiktaleplerin iç içe olduğu bir dönemde metal işçisiningrevi önemlidir. Önümüzde, kıdem tazminatının

gaspedilmesi tehlikesi var. Türkiye işçi sınıfı dünya işçisınıfının parçasıdır. Tunus ve Mısır gibi ülkelerdeyaşanan mücadeleler inanıyorum ki Türkiye işçi sınıfıtarafından da verilecektir. İşçi sınıfımızın mücadeletarihinde bu direniş ruhunu görmek mümkündür.Yılmamak, yılgınlığa geçit vermemek gerekir.

“Grev mücadelenin önünü açacak”

Ahmet Sarpdağ (DİSK/Genel-İş Sendikasıİstanbul 1 No’lu Şube YK Üyesi): Metal işçileri veBirleşik Metal-İş Sendikası aldığı grev kararıyla onurlubir yola girmiştir. Biz de DİSK ve Genel-İş Sendikasıolarak metal işçilerinin yanındayız. Hükümet, torbayasa gibi yasalarla var olan hakları elimizden almakistiyor. İleriki süreçte kıdem tazminanın gaspedilmesigündemde. Seçimden sonra kıdem tazminatlarımızhedefe konulacak. Bu yüzden metal işçisinin grevi busaldırılara karşı da yanıt olacaktır. Metal işçileriningrevi işçi sınıfı mücadelesinin de önünü açacaktır. Busüreçte grev, direniş çadırlarında metal işçisi yalnızkalmayacaktır. Grev devam ettiği sürece maddi vemanevi her türlü desteğimizi metal işçilerine sunacağız.

“Metal işçisi kazanırsa hepimiz kazanırız”

F. Serkan Öngel (DİSK Genel Merkezi / Sosyal-İş Sendikası İşyeri Temsilcisi): İşçi sınıfının nabızatışlarını en iyi duyabileceğiniz sektör olan metalsektöründe grev süreci giderek yaklaşıyor. Metalişçileri, büyük bir mücadeleye hazırlanıyor. Sınıfmücadelesinin en yalın haline tanıklık edeceğiz.Sermayenin en örgütlü ve ideolojik sınıf örgütüMESS’e karşı verilecek bu mücadele sadece metalişçilerinin mücadelesi değildir. Çünkü bu mücadeledemetal işçisi kazanırsa, kazanan aynı zamanda umutlarıekmekleri için direnen tüm işçiler olacaktır. O yüzdenmetal işçisinin direnci, işçi sınıfının direncidir. Odirenci düşürmemek ise hepimizin sorumluluğundadır.Biz DİSK Genel Merkez emekçileri olarak, metal işçisikardeşlerimizin sonuna kadar yanında olacağız. Onlarıyalnız bırakmayacağız. Yaşasın metal işçilerinin onurlumücadelesi! Yaşasın mücadelemiz!

“Grev süreci gündemimizde!”

Bekir Taştan (KESK/Birleşik TaşımacılıkÇalışanları Sendikası İstanbul 1 No’lu ŞubeSekreteri): Torba yasayla beraber emek kesimine karşıciddi bir saldırı yaşandı. Saldırı; işçiler, güvencesizler,memurlar gibi pek çok kesimi vurdu. Son olarak daBirleşik Metal-İş Sendikası grev kararlarını astı.Öncesinde emek kesimi TEKEL’deki direniş sürecindebiraraya gelmeyi başardı ve kararlılığını ortaya koydu.Biz bir noktada mücadeleyi bırakıp teslim olduk. Öylebir teslim olduk ki; direnişlerine devam eden TEKELişçilerini yalnızlaştırdık. Bu noktada hepimize önemligörevler düşüyor. Bazı yerlerde yüzdelik zamlar için

mücadele veriliyor gibi gözükse de bugün geleceğingüvencesizleri, 4/C’lileri, 4/B’lileri olarak var olandurumumuzu koruma savaşı veriyoruz. Bukazanımların üzerine yenilerini koyacak birleşik birmücadeleyi öremedik. Bütün çabalarımız bununüzerine olmasına rağmen adım atamadık. BirleşikMetal’in grevine ilişkin de aynı şeyi söylemekistiyorum. Tüm sınıf bileşenleri biraraya gelerekgrevler, eylemler ve etkinliklerde birlikte mücadeleetmeliyiz. Geçtiğimiz günlerde, bileşeni olduğumuzbirer grupla beraber Birleşik Metal’e destek ziyaretigerçekleştirme kararı aldık. Bu ziyaretleri grevsürecinde de devam ettireceğiz. BTS olarak da metalişçilerinin grev süreci bizim de gündemimizdedir.Birleşik Metal-İş’i almış olduğu bu karardan dolayıcesaretlendirmek gerekiyor. Emek bileşenleri olarakyanında olduğumuzu göstereceğiz.

“Metal işçisinin kazanımı sınıfın kazanımıolacaktır”

Taylan Özgür Tekmil (BES İstanbul 3 Nolu ŞubeBasın-Yayın Sekreteri): İşçi ve emekçiler içingüvencesizlik ve geleceksizlik anlamına gelen torbayasa saldırısının ardından sermaye sınıfı yeni saldırılarahazırlık yapıyor. Seçimlerden sonra milyonlarcaemekçiyi daha kapsamlı bir saldırı dalgası bekliyor.Böylesi bir dönemde 15 bine yakın metal işçisininyürüttüğü grev hazırlığı bu saldırı dalgasına karşımücadelede büyük önem taşıyor. Birleşik Metal-İşSendikası’nın aldığı grev kararı örgütlü ve örgütsüztüm kesimlerin dayanışmasını fazlasıyla hak ediyor. Buanlamda sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin,devrimci güçlerin ve tüm emek dostlarının metalişçisinin grev kararlılığının yanında olması, maddi-manevi her türden dayanışmayı ortaya koyması oldukçaönemlidir. Metal işçisinin MESS’e karşı mücadelesindesağlayacağı kazanım Türkiye işçi sınıfı ve tümemekçilerin kazanımı olacaktır. Kamu emekçileriolarak, metal işçisinin grev sürecine gereken desteğivereceğiz. Grev çadırlarında ve direniş alanlarındametal işçilerini yalnız bırakmayacağız.

“Grevle omuz omuza olacağız”

Emel Altunkaya (KESK/Yapı-Yol Sen İstanbulŞube Mali Sekreteri): Metaldeki grev süreci kamuemekçileri olarak bizim de gündemimize girmiştir. Bizde metal işçisinin MESS’e karşı giriştiği bu savaştasınıf dayanışmasını bir görev olarak görüyoruz. Çünkümetal işçisinin kazanımı sadece bir sektörde sağlanankazanım anlamına gelmeyecektir. Bu kazanım, sınıfındiğer bölüklerinin de kazanımı olacaktır. Bugün torbayasa gibi saldırılarla kamu emekçilerini degüvencesizlik beklemektedir. Böyle bir süreçte Yapı-Yol Sen üye ve yöneticileri olarak metal işçisiningreviyle yan yana omuz omuza olacağız.

Kızıl Bayrak / İstanbul

CMYK

sa hepimiz kazanırız”

sa hepimiz kazanırız” Sayı: 2011/09* 04 Mart 20111 * Kızıl Bayrak * 17

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Bizler Canbebe, Helen Harper, Canped markalarınıüreten Ontex fabrikasında çalışan işçilerdik.Yüreğimizde, içerisinde bulunduğumuz köleceçalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşı yıllardırbiriken bir öfke taşıyorduk. Fabrikamızın 2011-2013toplu iş sözleşmesi sürecine girmesiyle birlikte deharekete geçtik.

İlk olarak öncü işçiler olarak bir araya geldik vesürece nasıl hazırlanacağımızı tartıştık. Sendikayöneticilerimizin ve temsilcilerinin sorumluluklarınıyerine getirmemelerine ve yaşadığımız diğer sorunlarailişkin neler yapabileceğimizi belirledik. Görece dahaaz sayıda işçiyle başladığımız toplantılarımız giderek200’ü aşkın işçi arkadaşımızın katıldığı biçimlerebüründü.

Sendikamızdan herhangi bir katkı görmedentamamen kendi olanaklarımızla yürüttüğümüz busüreçte giderek sendika yöneticilerimizin vetemsilcilerimizin tepkisiyle karşılaştık. Fabrikaiçerisinde işçilere, düzenlediğimiz eğitimtoplantılarına katılmama yönünde tehditler savruldu.Kısa bir süre sonra da sendikamızın yöneticileri ihanetsözleşmesini imzaladılar. Taleplerimiz ve irademizhiçe sayılarak imzalanan sözleşmenin ardından bizlerde tepkimizi sendika yöneticilerimize yönelttik.Sendika şubemize yaptığımız ziyaretin ertesi günü, 17Şubat sabahı vardiya girişinde işten çıkartmasaldırısıyla karşılaştık. Bu saldırıya cevabımızı dasürecin başından beri kararlaştırdığımız şekildedirenişle verdik.

17 Şubat’tan itibaren başladığımız direnişimizifabrikamızın hemen karşısına kurduğumuzçadırımızda kararlılıkla sürdürüyoruz. İşçi sınıfınınonurlu bir bölüğü olduğumuzun bilinciylegerçekleştirdiğimiz direnişimiz, sermaye sınıfınınpervasızlığına karşı olduğu kadar sendikalbürokrasinin bizleri arkamızdan hançerleyen ihanetçitutumuna karşı da bir tavırdır. Talebimiz, ilk etaptaişimize geri dönmektir. Ancak bizleri esas motive edenve sınıf kinimizin yoğunlaştığı nokta ise -yola çıkışgerekçemiz gibi- sendikal demokrasinin örgütlerimiziçerisinde uygulanmasıdır.

Mücadelemizin sermayeye karşı sürdürdüğümüzyanı yıllardır sömürüyle büyüyen Ontex’ihedeflemektedir. En büyük mali tekellerden biri olanGoldman Sachs’ın sahibi olduğu Ontex, 13 ülkeyeyaydığı sermayesiyle onlarca halktan milyonlarcaemekçinin emeğini sömürerek serpilmiştir. Hijyenikürünlerde Avrupa pazarının lideri konumundaki OntexInternational’ın en fazla ciroya sahip kolukonumundaki gözdesi Ontex Türkiye ise bu

konumunu yoğun sömürü koşullarına borçludur.Ontex Türkiye işçileri artan kıdemlerine rağmen

asgari ücretin biraz üzerinde bir maaşa çalışmaktalar.Yılları bulan işbirlikçi tavrın sonucu fabrika,sendikanın işçiler adına işlevsizleşip işveren adınaçalıştığı, baştemsilcinin aynı zamanda başformenolduğu bir tabloya bürünmüştür.

Direnişimiz tüm bu ilişkileri karşısına alarak ikiyönlü bir hat izlemeyi önüne koymuştur. Bunun birayağını fabrikamızda ürettiğimiz Canbebe, HelenHarper, Canped markalarına karşı gerçekleştirdiğimizboykot çağrısı oluşturmaktadır. Bu çağrı tüm işçiemekçilere maruz kaldığımız yoğun sömürüye karşıtepki gösterme çağrısıdır. Sendika yöneticilerimizlekol kola işlerimize son verenlerin ürünlerinitüketmeme çağrısıdır.

Direnişimizin diğer ayağında ise ilk başta dabelirttiğimiz gibi sendikal bürokrasiye karşı mücadelebulunmaktadır. Bu noktada ise talebimiz oldukça basitve nettir. Sendikal demokrasi örgütlerimizintamamında eksiksiz bir biçimde uygulanmalıdır.İnisiyatif tabanda birleşen işçilerde olmalıdır.

Biliyoruz ki direnişimiz yalnız kaldığı ölçüdehedeflerini tam olarak yerine getiremeyecektir. Buyanıyla çağrımız tüm işçi sınıfınadır. Yükselttiğimizbu mücadele bayrağını her bir fabrikada, sanayibölgesinde bulunan sınıf kardeşlerimiz de elden eletaşımalıdır, tabanda bir araya gelmelidir. Hemenhemen her eylemimizde slogan olarak tekrarladığımızgibi tek başına bir kurtuluşumuz olmayacaktır.

Taleplerimiz:İşimizi geri istiyoruz!

Tüm sendika yöneticilerimiz ve temsilcilerimizistifa! Başta temsilcilerimiz olmak üzere tümyöneticilerimiz demokratik seçimlerle belirlensin!

İşçi iradesini yok sayan sözleşme iptal edilsin! TİStaleplerimiz kabul edilsin!

Yoğun sömürü koşullarına ve sendikal bürokrasiyekarşı başlattığımız direnişimizi tüm sınıfkardeşlerimizle el ele büyütmeye!

Yaşasın Ontex direnişimiz!Canbebe’ye boykot, direnişe destek!Sendikalar işçilerindir, ağalar defolsun!Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya

hiçbirimiz!

Sınıf hareketi18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

İşimizi geri istiyoruz!

Yaşasın Ontex / Canbebe direnişimiz!Boykot için e-postayağmuruna!

Patron ve sendika bürokrasisi elbirliğiylekarşılaştıkları işten atma saldırısına karşı direnişbayrağını yükselten Ontex işçileri, Ontexbünyesindeki markaları boykot etme çağrısınıbüyütüyorlar.

Bu çerçevede hazırladıkları metinlerikamuoyuyla paylaşan direnişçi işçiler, boykotçağrısını güçlendirebilmek için Ontex Türkiyeyönetimini ve Belçika’da bulunan Ontex GenelMerkezi’ni e-posta yağmuruna tutma çağrısındabulunuyorlar. Direnişçi işçilerin boykot çağrısınıyükselttikleri metinleri paylaşıyoruz:

Ontex/Canbebe’ye Boykot,Direnişe Destek!

Merhaba, Bizler Canbebe, Canped ve Helen Harper gibi

markaların üreticisi, uluslararası bir şirket olanOntex’te çalışan işçileriz. Çalışma koşullarımızıdüzeltmek ve sendikal haklarımızı kullanmak içinverdiğimiz mücadeleden dolayı, 17 Şubat 2011günü Ontex yönetimi ile sendikamızınyöneticilerinin işbirliğiyle işten atıldık. İştenatıldıktan sonra İstanbul Yenibosna’da kurulubulunan fabrika önünde çadır kurarak direnişebaşladık.

Haklarımızı aradığımız için bizleri kışınsoğuğunda sokağa atan, böylelikle çocuklarımızında hayatını hiçe sayanları protesto etmek ve işealınma talebimizi kabul ettirmek için Ontexürünlerini boykota çağırıyoruz.

Boykota destek vermek ve sesimize seskatmak için aşağıdaki metni, Ontex’in Türkiyeyönetiminin [email protected] veBelçika’da bulunan genel [email protected] mail adreslerinegöndermenizi istiyoruz.

Ontex International Management,

I have learned that you sacked workers of Ontex

production plant in Turkey because they used their

union rights. Owing to the fact that you

endeavour to punish the struggling workers and

their children by putting them on the street in the

depth of winter, I am protesting you. Therefore, I

am boycotting your Canbebe, Canped, Helen

Harper and other brands until sacked workers are

reinstated and their demands are met.

Name Surname e-mail

Türkçesi:

Ontex yönetimine,

Türkiye’de kurulu bulunan fabrikanızda çalışan

işçileri, sendikal haklarını kullandıkları için işten

attığınızı öğrenmiş bulunuyorum. Haklarını arayan

işçileri sokağa atarak onları ve çocuklarını kışın

ortasında cezalandırmaya kalkmış olmanızdan

dolayı sizi protesto ediyorum. Bu nedenle işçiler işe

geri alınıncaya ve diğer talepleri kabul edilinceye

kadar Canbebe, Canpet, Helen Harper ve diğer

markalı ürünlerinizi boykot ediyorum.

Ad Soyad e-posta

Direniş Çadırı Adres: Yenibosna Merkez Mah. Asena Sok.Ontex fabrikası karşısı Bahçelievler/ İstanbul(Altınyıldız köprüsü)Tel: 0544 734 14 08

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

İşten atma saldırısına ve üyesi oldukları Selüloz-İşSendikası’nın ihanetine karşı direnişe geçen işçileraldıkları eylem kararları çerçevesinde Ontex’le aynıkonsorsiyuma bağlı firmalar önünde eylemlerebaşladılar. İşçilerin direnişi fabrika önünde devamediyor.

Ontex işçileri 24 Şubat günü Eminönü’ndeeylemdeydi. Direnişçi PTT taşeron işçilerinin eyleminekatılarak sınıf dayanışmasını yükselten Ontex işçileri,ardından Eminönü Meydanı’nda gerçekleştirdikleribasın açıklamasıyla Ontex Grubu’na boykot çağrısıyaptılar.

İşçilere, PTT ve BEDAŞ direnişçileri ile ilerici vedevrimci kurumlar destek verdiler. Çevredekilerineyleme oldukça ilgili olması dikkat çekti. Bazıemekçiler alkışlarla yürüyüşe destek verdi.

Eminönü Meydanı’na gelindiğinde işçilergerçekleştirdikleri konuşmalarla mücadeleleriniaktardılar. Toplu sözleşme sürecinde tabanörgütlülükleri sayesinde sürece müdahale etmeyeçalıştıklarını belirttiler. Fakat işçilerin bu mücadelesininpatron ve sendika işbirliği ile engellendiğinivurgulayarak, sendikalarından hesap sorduklarında iseişten atma saldırısına maruz kaldıklarını belirttiler.Mücadelelerinin işten atma saldırısının yanı sırasendikal ihanete karşı da olduğunun altını çizdiler. Bukonuşma “Kahrolsun sendika ağaları!” sloganıylakarşılandı.

Burger King önünde boykot çağrısı

Ontex tarafından üretilen Canbebe, Canped veHelen Harper markalarını boykot çağrısında bulunanişçiler direnişlerinin 10. gününde (26 Şubat) Ontex’inde sahibi olan Goldman Sachs Capital Partners ve TexasPacific Group bünyesinde bulunan Burger King önüneyürüdüler.

Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelen işçiler,Taksim Meydanı’nda bulunan Burger King önüneyürüdüler. Yürüyüşe BDSP, ESP, Sosyalizm ve Tekstil-Sen de destek verdi.

Yürüyüş boyunca yapılan konuşmalar ve dağıtılanbildirilerle Canbebe, Canped ve Helen Harper’ı boykotçağrısı yapıldı. Basın açıklamasından önce söz alandirenişçi Ontex işçisi Gamze Kayhan patron vesendika bürokrasisi işbirliğiyle işten atıldıklarınıbelirterek herkesi Canbebe ürünlerini boykot etmeyeçağırdı ve bu mücadeleye herkesin omuz vermesiniistedi.

“Ontex kazanırsa hepimiz kazanırız”

Basın açıklamasını gerçekleştiren Ontex işçisiNiyazi Aslan, kölelik koşullarının kader olmadığını vedeğiştirilebileceğini belirtti. Örgütlü mücadeleninönemine vurgu yapan Aslan, sendikal bürokrasiyi deteşhir etti.

TEKEL ve ÇEL-MER örneklerini veren Aslan,Ontex işçilerinin bu onurlu bayrağı devraldığını belirtti.Haklı mücadelelerini fabrikalarının önünde devamettirdiklerini belirten Aslan, “Bu yüzden biz Ontexişçilerinin direnişini sahiplenmek, bizlerinmücadelesine güç katmak aynı sömürüyü, eşitsizliğiyaşayan ve aynı çıkarlara sahip olan sizler için de birgörevdir” dedi. Maddi ve manevi her türlü destekbeklediklerini belirten Aslan, Canped, Canbebe, HelenHarper’i boykot etme çağrısında bulundu.

PTT işçisi Rıza Soylu ise, dünyanın her yerinde işçisınıfına yönelik saldırıların olduğunu belirterek, busaldırılara karşı topyekün mücadele edilmesi gerektiğini

söyledi. Soylu, birleşik mücadele çağrısı yaparakkonuşmasını sonlandırdı. Ardından söz alan Tekstil-SenBaşkanı Engin Gül, sermayenin işçi sınıfını açlığa veyoksulluğa mahkum etmeye devam ettiğini belirterek,işçi sınıfının hem sermayenin saldırılarına hem desendikal ihanete karşı savaştığını ifade etti.

İşçilere ve emekçilere yönelik saldırıların ve köleceyaşam koşullarının daha da arttığını belirterekkonuşmasına başlayan BDSP temsilcisi ise Ontex

işçilerinin karşılaştıkları bu hak gaspının, toplamsaldırıların sadece bir parçası olduğunu belirtti.Sendikal bürokrasiye de değinen BDSP temsilcisi“Ontex kazanırsa işçi sınıfı kazanır” dedi. Sendikalbürokrasiyi teşhir etti.

Yapılan konuşmaların ardından Ontex işçileri,Canped, Helen Harper ve Canbebe ürünlerini yereatarak boykot çağrısını yinelediler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

Ontex işçileri boykota çağırıyor

PTT Genel Müdürlüğü’ne bağlı taşeronşirketlerde karşılaştıkları işten atma saldırısınadirenişle yanıt veren PTT taşeron işçileri,yürüttükleri imza kampanyasını 24 Şubat günügerçekleştirdikleri eylemle noktaladılar. Sirkeci’debulunan PTT Merkez Müdürlüğü önünde basınaçıklaması gerçekleştirerek topladıkları binlerceimzayı meclise gönderen direnişçi işçiler,mücadelelerine kazanana dek devam edeceklerinivurguladılar.

Sirkeci Tramvay Durağı’nda buluşan direnişçiPTT işçileri ve destekçi güçler Sirkeci PTT MerkezMüdürlüğü önüne yürüdü. PTT işçilerini, yoğunpolis yığınağının yapıldığı PTT Merkez Müdürlüğüönünde direnişçi Ontex işçileri sloganlarla karşıladı.

Eylemde konuşan PTT direnişçisi Rıza Soylu,PTT’de karşılaştıkları işten atma saldırısına ve busaldırı karşısında ördükleri direniş sürecine ilişkinbilgilendirmede bulundu. Topladıkları imzalarımecliste grubu bulunan partilere yollayacaklarınısöyleyen Soylu, işlerine geri dönene ve haklıtalepleri karşılanana dek direnmeye ve mücadeleetmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Soylu’nun ardından basın açıklamasınıTopkapı’daki direnişçi işçilerden Cafer Kalağgerçekleştirdi.

Meclise gönderdikleri imzalardan hiçbirbeklentileri olmadığını söyleyen Kalağ şöylekonuştu:

“Bizler kazanımların ancak ve ancakmücadeleyle elde edileceğini biliyoruz. Bizim vediğer sınıf kardeşlerimizin kurdukları çadırlardabunun göstergesidir”

Ontex işçileri adına yapılan konuşmada,Ontex’in ürettiği CanBebe, CanPed ve Helen Harpermarkalarını boykot etme çağrısında bulunuldu.Direnişlerini kazanana dek sürdüreceklerinivurgulayan Ontex işçisi, PTT işçilerininmücadelesinin de kendi mücadeleleri olduğunu ifadeetti.

Ontex işçisinin konuşmasının ardından GrupEmeğe Ezgi üyeleri söz alarak işçilerin direnişini vemücadelesini selamladılar.

İmzalar gönderildi

İmzaların yollanmasının ardından bir konuşmayapan Avukat Ümüs Seğmen, PTT taşeronişçilerinin başlattıkları hukuki sürece ilişkin bilgiverdi. Seğmen, Topkapı’daki işçilerin 18 Mart,Sarıyer’deki işçilerin ise 24 Mart günü işe iadedavalarının görülmeye başlanacağını söyledi.Seğmen, işten atma saldırısına karşı direnişe geçenişçilerin mücadelesini daha da büyütmenin öneminedeğindi. Bu süreçte asıl önemli olanının hukukimücadeleden çok ortaya konacak fiili mücadeleolduğunu vurgulayan Seğmen, mücadeleninkazanana kadar devam edeceğini de sözlerine ekledi.

Eyleme aralarında BDSP, ESP, Mücadele Birliğive SODAP’ın da bulunduğu devrimci ve ilericigüçlerin yanı sıra Haber-Sen ve Eğitim Sen 6 NoluŞube de destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

PTT işçileri imzaları yolladı

24 Subat 2011 / Sirkeci

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim EmekçileriSendikası (Eğitim Sen) şube genel kurulları devamediyor.

Kayseri Şube’de genel kurulEğitim Sen Kayseri Şubesi Genel Kurulu 26 Şubat

günü gerçekleştirildi. Genel kurulun açılışkonuşmasını yapan Şube Başkanı Sedat Ünsal,AKP’nin icraatlarını ve özellikle de son Torba Yasasaldırısını eleştirdi. Kayseri yerelinde çok önemliicraatların altına imza attıklarını, İç Anadolu’da üyekaybetmeyip Eğitim Sen’e yeni üye kazandıran teksendika şubesi olduklarını söyledi.

Çekişmeli geçen ve üç listenin yarıştığı genelkurulda, programatik temelde benzer bir çizgiye sahipolan ve referandumda hayır kampanyasınınyürütülmesi konusunda anlayış birliği içinde hareketeden gruplar farklı listelerle seçime girdi. TabanOluşumu olarak kendisini tanımlayan bir liste,Sendikal Birlik ve Emek Hareketi’nden oluşan ikinciliste ile Devrimci Sosyalist Eğitim Emekçileri listeleriyarıştı.

Devrimci-sosyalist kamu emekçileri genel kurulöncesinde ve genel kurul salonunda tüm güçleriyleEğitim Sen’in daha güçlü olması için neleryapılabileceği noktasına dikkat çekmeye çalıştılar.Ortaya bir program koyarak, Eğitim Sen’in içindebulunduğu bunalımın aşılması ve sorunların çözümünedair yaklaşımlarını işyerlerine ulaştırdılar. Yüzlercemateryal kullandılar. Yönetim çekişmesi içindebulunan reformist grupların özünde aynı çizgiyisavunduklarını döne döne işlediler.

Sosyalist Kamu Emekçileri’nin genel kurula çeşitlibaşlıklar altında sundukları önergelerin tümünün oybirliği ile kabul edilmesi ve ortaya konulan ilkeseltutarlı tutum son derece anlamlıydı. Yapılan seçimsonucunda Sedat Ünsal, Sami Kılıç, Özkan Göktaş,Serap Polat, Tülay Kopan ve Sinan Daşkın yönetimkurulu üyeliklerine seçildi.

Kırklareli Şube’de genel kurulEğitim Sen Kırklareli Şubesi 8. Olağan Genel

Kurulu 26 Şubat günü gerçekleştirildi. Kurulda, karmaolan iki liste yarıştı. Listelerden biri 4 kişilik DevrimciSendikal Dayanışma (DSD), 1 Kamu EmekçileriCephesi (KEC), 2 de bağımsız adaydan oluşuyordu.Diğer liste ise Demokratik Emek Meclisi (DEM-

EDP’liler) ve sosyal demokratların oluşturduğu listeidi. Coşkunun zayıf olduğu kurulda, adaylarınkonuşmaları sırasında ufak bir gerginlik de yaşandı.

EDP-Sosyal demokratların oluşturduğu listedenaday olan bir delege konuşmasında; sendikalarınhiçbir siyasi partinin arka bahçesi olamayacağını,önceki dönemde bunların yaşandığını, bundandolayı şubenin üye kaybettiğini, kendisinin öziradesiyle aday olduğunu, referandum sürecinde“evet” diyenlerle nasıl aynı listeden aday olursundiyerek şu an bir siyasi partinin başkanının kendisinieleştirdiğini söyledi. Bu arada salondaki bir delegekürsüden konuşma yapan kişiye bağırarak burada

olmayan kişiler hakkında konuşmamasını söyledi.Aynı listeden söz alan başka bir aday da genel kurulsüreci öncesinde kamu alanında yaşanan sıkıntılarlailgili çalışmalar yapılması gerekirken başka şeylerleilgili çalışmalar yapıldığını söyledi. Sendikalmücadelenin tartışılacağı geniş katılımlı toplantılaryapılması ve velilerle buluşma anlamında çalışmalaryapılması gerektiğini belirtti. Delegelik sisteminindeğişmesi gerektiği vurgusu yaptı. İşyeriörgütlülüklerinin güçlendirilmesi için adım atılması,kamusal, bilimsel, laik, anadilde eğitimle ilgiliçalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Son olaraksöz alan şube başkanı da yapılan eleştirilere cevabensendikayı bir siyasi partinin arka bahçesi olmaklasuçlayanların, KESK ve Eğitim-Sen MYK’sının ekseninasıl kaydırdığına bakmaları gerektiğini söyleyerek,polis şefleriyle yemek yemenin, şanlı TEKELişçilerinin eylemlerini satmanın ekseni kaydırdığınıdile getirdi. “Birinin beni eleştirebilmesi için bendendaha fazla iş yapması lazım” diyen şube başkanı, işyeritemsilcileri toplantısına gelinmediğini vurgulayarak“biz Ankara’da sopa yerken siz nerdeydiniz?” diyesordu. Şube başkanı “Beni evet diyenlerle aynı listedediye suçladılar diyor bir arkadaş. Bakalım adı “evet”diyenlerle aynı listede mi değil mi?” diyerek sözlerinibitirdi.

Sosyalist Kamu Emekçileri ise Eğitim Sen’e veKESK genel kurullarına yönelik çıkartılan iki ayrıbroşürün dağıtımını yaptılar. Sosyalist KamuEmekçileri tarafından Eğitim Sen şube genelkurullarına dönük hazırlanan ve delegelerin desteği ilesunulan altı önerge ile bunlar dışındaki iki önerge deoylanarak kabul edildi.

Seçimlere 260 delegeden 181’i katıldı. 4 DSD’li, 1KEC’li 2 de bağımsız adayın yer aldığı liste yönetimeseçildi.

Eğitim Sen İstanbul 3 Nolu’dagenel kurul

Eğitim Sen İstanbul 3 Nolu Şube 4. Olağan GenelKurulu 27 Şubat Pazar günü Mecidiyeköy KültürMerkezi’nde yapıldı. Genel kurulun açılış konuşmasınıyapan Şube Başkanı Nebat Bükrek, direnen tümhalkları selamladı. Son üç yıl içerisinde sermayenin veAKP hükümetinin işçi ve emekçilere yönelttiğisaldırılardan söz eden Bükrek, işyeri eksenli birmücadele hattıyla faaliyet yürüttüklerini, TEKELdirenişine şube olarak yaygın destek sunduklarını 25Kasım grevine kitlesel katılım sağladıklarını ve 26Mayıs grevine katıldıklarını belirtti. Çok sayıda okulunsatışa çıkarıldığını, buna karşılık Okuluma Dokunmaİnisiyatifi oluşturduklarını söyleyen Bükrek, “bizburada olduğumuz sürece hiçbir okulusattırmayacağız” dedi. Bükrek, devlet güdümlüsendikaların karalamalarına maruz kalmalarına rağmen

üye sayılarının arttığını, önümüzdeki üç yılın zorlu birdönem olarak yaşanacağını ifade ederek yeni dönemdede yönetime aday olduklarını ilan etti.

Genel kurulda, faaliyet raporu üzerine söz alandelegelerden Yaşar Aydoğdu, kurulların işletildiği biryapı ihtiyacına değinerek sendikalarda yenidenyapılanma gerektiğini söyledi ve geniş tabanlıyönetimler, yeni formlar bulmak üzere seçimsizkurullar yapılması önerisi getirdi.

Güldeniz Şener ise yönetime ve üst kuruldelegeliğine bağımsız adaylığını açıklayarak,sendikaların sınıfa önderlik edebilmesi içinmücadelede birlik olması gerektiğini, kişilere değilprograma dayalı ve yapılması gerekenler üzerindentartışılması gerektiğini belirterek, yönetimlerin kararmekanizmaları olmaktan çıkartılarak uygulayıcıkurullar haline dönüştürülmesi gerektiğini ifade etti.

Kadın Sekreterliği için bağımsız aday olduğunuaçıklayan Aliye Dülger ise bağımsız kadınsekreterlikleri talebini ileterek, Eğitim Sen’in yarısınınkadın olduğunu ve kadına dönük politikalar üretilmesigerektiğini vurguladı.

Esnek çalışma saldırısına ve kadına dönük şiddetedeğinen İlkbahar Atılgan, yeni bir sendikal anlayışınoluşturularak kapsayıcılığın sağlanması gerektiğinisöyledi ve kapalı kapılar ardında yürütülen pazarlıklarıeleştirdi.

Yönetime adaylığını açıklayan Hüseyin Tosu ise,TEKEL direnişine yeterli destek verilememesini veTorba Yasa karşısında yetersiz kalınmasını eleştirdi.Sendikalarda hantallaşma ve bürokratikleşmeyaşandığını belirten Tosu, KESK’in yenidenyapılandırılması ve geniş tabanlı meclislerin kararorganları olması gerektiğini söyledi.

KESK’te sendikal bürokrasinin hakim olduğunu vebasın açıklamalarına inen bir eylem anlayışının varolduğunu söyleyen Nilay Orhan ise karar süreçlerinintabanı dışladığı eleştirisi getirerek, yönetimkurullarının yürütme haline getirilmesi, işyerlerindeişyeri meclislerinin, şubelerde şube meclislerinin vemerkezde ise merkez meclislerinin karar organı olmasıgerektiğini söyledi.

Üç yıllık dönemde her okulda emeklerininolduğunu söyleyen ve işyerlerinde kadın üyeleredönük gelişen saldırılara müdahalelerini anlatan AliGüneş, “delegelik kalksın, üyeler oy kullansındeniyor, biz Emek Hareketi olarak hepsininarkasındayız” dedi.

4B’li öğretmen Banu Çetin ise 4B’li öğretmenlerinyönetimlerde söz sahibi olması için Tabanda Birliklistesinden yönetime aday olduğunu açıkladı. KenanAkbal, adaylığını açıklayıp destek isterken ÖzlemNoyan ise disiplin kurullarının ve disiplinyönetmeliklerinin tekrar gözden geçirilmesigerektiğini söyledi. Bora Erdoğan, mücadele yol veyöntemlerini konuşmak gerekirken kürsünün tanıtımve oy istemek biçiminde kullanılmasının çok acıolduğunu belirtti. Listeler üzerinden konuşmak yerinesendikal program tartışmalarının yapılması gerektiğinisöyleyen Erdoğan, taban inisiyatifine önemverdiklerini belirterek “Demokrasi Dayanışma İçinBirlik Listesi ile politikamıza kazansak da kaybetsekde devam edeceğiz” dedi.

Demokrasi anlayışının temsili düzeyden çıkmasıgerektiğini ve Eğitim Sen’in yapısal olarak bunuçözmesi gerektiğini söyleyen Ayşe Panuş, KESK’tetaciz iddiası üzerinden yaşananlara atıfta bulunarak“bu konuyu KESK tartışmadı, gruplar tartıştı” dedi.

Yalçın Erdoğan, “asıl olarak hangi hakkı kazandık

Kamu hareketi20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

Eğitim Sen şubelerinde genel kurullar

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

diye bakmalıyız” dedi ve sendikanın yeni birörgütlenme anlayışına ihtiyacı olduğunu söyledi.Oğuz Kaan Bozkuş ise 3 Nolu şubeninçalışmalarından rahatsız olanlar olduğunu, bu şubekadar eyleme üye katan, okullara sahip çıkanolmadığını söyledi.

Bağımsız adaylığını açıklayan Aytaç Ural isesendikanın atanamayan öğretmenlere ilişkinpolitikasının olmadığını, şubede çeşitli bahanelerleGüvencesizler Komisyonu’nun işletilmesinin önünegeçildiğini ve göstermelik birkaç basın açıklamasıyapıldığını söyledi. Yapılan konuşmaların ardındanŞube Başkanı Nebat Bükrek eleştirilere cevap vermekiçin tekrar kürsüye çıkarak kendilerine iş üzerindeneleştiri gelmediğini, bunun ise delegasyonunkendilerini onayladığı anlamına geldiğini söyledi.

Bükrek’in konuşmasının ardından raporlar aklandıve çok sayıda önergeyi tasnif etmek üzere ÖnergeKomisyonu oluşturuldu. Genel kurulun geç başlamasıve konuşmaların geç saatlere kadar sürmesi nedeniylesunulan çok sayıda önerge niteliğine göregruplandırılarak topluca oylandı ve oybirliği ile kabuledildi.

Sosyalist Kamu Emekçileri de, gruptemsilcilerinden ve delegelerden aldıkları imzalarlaEğitim Sen şube kurullarına dönük olarak hazırlamışoldukları önergeleri sundular. Diğer önergelerle

birlikte “sendika çalışanlarının ücretlerininprofesyonel yöneticilerin ortalama ücretlerineyükseltilmesi, temel talepler doğrultusunda baharaylarından başlayan ve grev eksenine dayalı merkezibir mücadele programının oluşturulması, genel kurulsürelerinin iki yıla düşürülmesi, şube genelkurullarında delegelik sisteminin kaldırılması, geniştabanlı organların karar organı yönetimlerin iseyürütme organı olarak tanımlanması, tüzükteprofesyonelliğe ilişkin sınırlama getirilmesi” içeriklibu önergeler de oybirliği ile kabul edilmiş oldu.

Yönetim Kurulu üyelikleri için 6’şar aday çıkaranTabanda Birlik Listesi (Emek Hareketi’nin listesi) ileDemokrasi Dayanışma İçin Birlik Listesi’nin(Demokratik Emek Platformu-Yurtsever Emekçiler,Devrimci Sendikal Dayanışma, Kamu EmekçileriCephesi ve Şube İnisiyatifi’nin ortak listesi) yarıştığıgenel kurulda bağımsız olarak adaylığını koyanlar daoldu. Yapılan seçim sonucunda Tabanda BirlikListesi’nden 2, Demokrasi Dayanışma İçin BirlikListesi’nden 4 ve bir bağımsız aday yönetime seçildi.

Sosyalist Kamu Emekçileri kurulda Eğitim Sen’edönük olarak çıkarılan broşür ile “KESK’te GenelKurullar Süreci ve Sosyalist Kamu Emekçileri’ninTemel Mücadele İlkeleri” başlıklı broşürün dağıtımınıyaptılar.

sosyalistkamu.com

Kamu hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

Torba yasanın Cumhurbaşkanlığı tarafındanonaylanmasının ardından KESK gerçekleştirdiğieylemlerle mücadele çağrısı yaptı.

KayseriKESK Kayseri Şubeler Platformu torba yasanın

cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasını 1 Martgünü protesto etti.

Basın açıklamasını KESK Şubeler PlatformuDönem Sözcüsü Ali Yıldırım okudu. Basınaçıklamasında cumhurbaşkanının sendikalarınyasayla ilgili görüşme talebine dahi yanıt vermeyereksermayenin talepleri doğrultusunda hareket ettiğinigösterdiği vurgulandı.

Eyleme Eğitim-Sen, SES, BES ile BDSP veEMEP üyelerinin içerisinde olduğu 35 kişi katıldı.

AnkaraKESK Ankara Şubeler Platformu Kızılay Sakarya

Caddesi'nde biraraya gelerek buradan AKP İlBaşkanlığı'na yürüdü. Meşalelerin yakıldığı

yürüyüşte,' 'Torba yasa iptal edilsin!'', ''İşçi memur elele genel greve!'', ''Güvenceli iş, güvenli gelecek!'' ve''Sermayeye değil emekçiye bütçe!'' sloganları atıldı.

Kocatepe Camisi yanındaki Media EldemSokak'ta bulunan AKP İl Başkanlığı yakınlarınagelen kitlenin önü polis barikatıyla kesildi. Buradadönem sözcüsü Tuğrul Culfa tarafından yapılanaçıklamada Cumhurbaşkanı'nın yasayı onaylayarakhükümetin esnek çalışmayı, güvencesizliği veperformans sistemini içeren kamu personel rejimiuygulamasına ortak olduğu ifade edildi.

AdanaDİSK, KESK, TMMOB Adana İKK, Adana

Tabip Odası tarafından gerçekleştirilen eylem içinbileşenler 5 Ocak Meydanı'nda toplanarak buradanİnönü Parkı'na yürüdü.

KESK Dönem Sözcüsü Eğitim Sen ve AdanaŞube Başkanı Güven Boğa tarafından yapılan basınaçıklamasında torba yasanın Cumhurbaşkanlığı

tarafından da onaylandığı hatırlatıldı. Ancak yasanınemekçiler nezdinde onaylanmadığı söylenerek,emekçilerin sesine kulaklarını tıkayan iktidarın heraçıdan çalışma hayatını yeniden düzenlediğine dikkatçekildi. Fiili ve meşru mücadelenin önemine vurguyapıldı. Yaklaşık 60 kişinin katıldığı eylemedirenişlerinin 60. gününde olan Numune işçileri dekendi pankartlarıyla katıldı.

ÇaycumaÇaycuma Öğretmenevi önünde yapılan eylemde

“Açıkça görüyoruz ki sayın Cumhurbaşkanıcumhurun temsilcisi olarak değil, AKP’nin Noterigibi davranmıştır” denildi.

Torba yasanın hazırlık sürecinde AKP'nin emekve meslek örgütlerinin görüşlerine başvurmadan,eleştiri ve değerlendirmelerini dikkate almadan kendi“ileri demokrasi” anlayışına uygun davrandığınınhatırlatıldığı açıklamada, AKP'nin kamuoyunuyanıltmaya ve 3 Şubat'ta görüldüğü gibi binlerceemekçinin tepkisini bildik faşizan tutumuylabastırmaya kalkıştığı söylendi.

Kızıl Bayrak / Kayseri - Adana

KESK’ten torba yasa eylemleri

Genel kuruldadayanışma

Direnişteki Ontex ve PTT işçileri, 27 Şubat günüMimar Sinan Üniversitesi’nin Fındıklı’dakikampüsünde gerçekleştirilen Eğitim Sen İstanbul 6Nolu Üniversiteler Şubesi Genel Kurulu’nakatıldılar.

Fındıklı Tramvay Durağı önünde buluşandirenişçi işçiler, sloganlar eşliğinde üniversiteningiriş kapısına yürüdüler. Ontex ve PTT işçilerininattığı “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Direne direnekazanacağız!”, “Sendikalar bizimdir, ağalardefolsun!”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz!”sloganları kamu emekçileri tarafından alkışlarlakarşılandı.

Ardından salon girişinde, Ontex ve PTTişçilerinin dayanışma amacıyla çıkarttıkları kitapayraçları ve bildirilerinin olduğu bir stant açıldı.

Direnişçi işçiler emekçilere seslendi

İlk bölümün sonunda Ontex Direniş Komitesiadına Mustafa Bozkurt söz alarak kamuemekçilerine seslendi.

“Türkiye’de yılları bulan kararlı ve militan bir

mücadeleyle işçi ve emekçilere yol gösteren KESK

ve Eğitim-Sen’in açtığı yolda bizler de sendikal

bürokrasiye ve sermayeye karşı her türlü fiili ve

kararlı mücadelemizle yolumuza devam edeceğiz

ve kazanacağız” sözleriyle konuşmasına başlayanBozkurt, sendika-patron işbirliğiyle karşılaştıklarıişten atma saldırısına karşı bilgilendirmedebulundu.

Sendikalara hakim olan uzlaşmacı anlayışa vesermayenin saldırılarına karşı kamu emekçilerinemücadeleyi birlikte büyütme çağrısı yapan Bozkurtkonuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Genel kurulunuzu bu çerçevede bir kez daha

selamlıyor bu genel kurulun kamu emekçilerinin

onurlu mücadelesini büyütmesini diliyoruz. Bizler

direnişçi Ontex işçileri olarak TEKEL’den

devraldığımız işçi sınıfının onurlu mücadelesini

daha ileri taşıya bilmek için sizlerden her türlü

maddi ve manevi desteği bekliyoruz

16 arkadaşımızın ve çocuklarımızın geleceğini

gasp eden Ontex patronunu, Ontex ürünleri olan

Canbebe, Helen Harper, Canped gibi markaları

boykot etmeye davet ediyoruz”

Bozkurt’un ardından direnişçisi PTT taşeronişçisi Rıza Soylu da söz alarak kamu emekçilerineseslendi. Soylu da sözlerini kamu emekçilerinidirenişleriyle destek olmaya ve mücadeleyi ortakbir şekilde büyütmeye çağırarak sonlandırdı.

PTT ve Ontex işçilerinin kürsüde yaptıklarıkonuşmalar kamu emekçilerinin alkışlarıylakarşılandı.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

1 Mart 2011 / Kayseri

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Kampanya22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

GOP-Topkapı İşçiKurultayı hazırlıkları

İstanbul Gaziosmanpaşa -Topkapı İşçi Kurultayıhazırlıkları devam ediyor. Hazırlıklar çerçevesindeson olarak, tekstil işçilerinin geniş katılım sağladığıtoplantıyla kurultaya ilişkin hedef ve yönelimlerbelirlendi.

Toplantının başında, kurultaya ilişkin kısa birkonuşma yapan işçi kurultayı çalışanı, tekstilişçilerinin yaşadığı sorunlara karşı birliğin ve işyerikomitelerinin önemine dikkat çekti. Sendikalardaörgütlenmenin önemine vurgu yaptı. Ardından sözüdiğer işçilere bıraktı. Tekstil işçilerinin birliği veyaşadıkları sorunlara karşı birtakım adımlarınatılması zamanının geldiği yapılan tartışmalarda öneçıkan ortak fikir oldu.

3 Nisan 2011 tarihinde yapılacak kurultaya gidenyolda tekstil işçilerinin kurultaya katılımın öneminedeğinildi. Pratik çalışmalar ve çıkarılacak materyallerbelirlendi. Fabrikalarda ve tekstil işçilerineulaştırılmak üzere kurultay gündemli Tekstil İşçileriBülteni çıkarılması kararlaştırıldı. Kurultayıgündemleştirmek ve tekstil işçilerinin gücünükurultayda birleştirmesini sağlamak için fabrikalardakullanılmak üzere anket hazırlanması kararabağlandı.

Fabrikalara yönelik özel müdahalelerintartışılmasının ardından kurultaya uzanan süreçtetoplantıların düzenli hale getirilmesinin önemiüzerinde duruldu.

Mamak’ta kurultayçalışmaları

Nisan ayında yapılması planlanan Ankara İşçiKurultayı hazırlıkları devam ediyor. OluşturulanMamak Komisyonu 1 Mart Pazartesi günüTuzluçayır’dan Ege Mahallesi’ne kadar işçi servisnoktalarına ve otobüs duraklarına “İşçi cinayetlerineson! İş kazalarına, güvencesiz çalışmaya karşı;mücadeleye, örgütlenmeye” şiarlı afişleri yaptılar.

Önümüzdeki günlerde de işçi sağlığı ve işgüvenliği gündemli bir panel gerçekleştirmeyiplanlayan Mamak Komisyonu, İvedik ve OSTİM’degerçekleşen iş cinayetlerini teşhir ederek,yaşananların kaza değil katliam olduğu gerçekliğininaltını bir kez daha çizecek. Kurultay çalışmalarıönümüzdeki günlerde anket, imza kampanyası vedaha pek çok materyalle devam edecek.

Begos’ta dağıtımTekstil İşçileri Bülteni’nin yeni sayısı ve emekçi

kadın buluşması çağrıları 24 Şubat sabahı Buca EgeGiyim Organize Sanayi Bölgesi’nde (BEGOS) tekstilişçilerine ulaştırıldı.

İşe giriş saatinde gerçekleştirilen dağıtım işçilertarafından ilgiyle karşılandı. Sirkülasyonun çok fazlaolduğu ve sürekli yeni işçilerin çalışmaya başladığıorganizede özellikle yeni işçiler bültenin içeriği veamacına dair sorular sorarak bilgi almak istediler.

Bültende yer alan “Şirinyer Tekstil işçilerine çağrı”başlıklı yazı, bu işyerinde çalışanlar arasında heyecanyarattı. Başta bülten almayan bazı işçiler de yazıyıgörünce gelip bülten aldılar ve yazıya dair tartıştılar.

Geçtiğimiz haftalarda BEGOS’ta bulunan DalgıçTekstil’e yönelik bir dağıtım yapılmış, bu bildiridenrahatsız olan patron, polis çağırarak faaliyetiengellemeye çalışmıştı.

Kızıl Bayrak / GOP- Ankara - İzmir

Tuzla’da yaygın faaliyet...

Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ndebulunan 320 işçinin çalıştığı Işıksoy Tekstilfabrikasında kölece çalışma koşullarına karşı işçilerDİSK-Tekstil İşçileri Sendikası’na üye oldukları içinişten atıldı. Işıksoy patronu 145 işçiden 50’sini hiçbirgerekçe göstermeden kapının önüne koydu. İçeridekiişçilere ise sendikadan istifa etmeleri için baskıyapıyor. Fabrikada işçilere 12 saat çalıştıkları halde

sadece asgari ücret veriliyor. İşyeri hekimininbulunmadığı fabrikada işçilere fazla mesaileri deödenmiyor.

Konuyla ilgili DİSK-Tekstil Bursa Şubesi’nde birbasın toplantısı gerçekleştirildi. Açıklamaya DİSK-Tekstil Bursa Şube Başkanı Celal Çam, işyerindeişçilerin kölelik koşullarında çalıştığını ve IşıksoyTekstil patronun yoğun bir sömürüyle dört yıldasekiz kat büyüdüğünü belirtti.

Çam’ın ardından söz alan Avukat ÖzlemDurdağı da Işıksoy Tekstil patronunun hukuksuzlukyaptığını, sendikanın anayasal bir hak olduğunuvurguladı. Ardından hukuksal prosedür hakkındabilgilendirmede bulundu. Hukuksal boyutunmücadelenin bir yanı olduğunu belirterek direnişinkazanımla sonuçlanması için işçilerin mücadelecitutumunun belirleyici olacağını vurguladı.

Yaklaşık 60 kişinin katıldığı basın toplantısınaBDSP ve Partizan da destek verdi.

Işıksoy Tekstil’de işten atma saldırısı

ROTA tersane işçileriyle buluştu Tersane İşçileri Birliği Derneği’nin (TİB-DER)

aylık yayını olan ROTA, tersane işçilerineulaştırılmaya devam ediyor.

Hakları ve gelecekleri için tersane işçilerini TİB-DER çatısı altında örgütlenmeye çağıran ROTA, torbayasa karşıtı mücadelenin de havzadaki kürsüsü oldu.Bu çerçevede, tersane işçilerine torba yasanın neanlama geldiği anlatıldı ve sermayenin saldırılarınakarşı mücadeleyi büyütme çağrısı yapıldı.

Ortadoğu halklarının isyan ruhunu da tersaneleretaşıyan ROTA, tersane işçilerinden yoğun ilgi gördü.Tuzla Gemi, Çiçek, Sedef Tersaneleri ile İçmelerMerkez Köprü ve Aydıntepe Tren İstasyonu önündeyaygın ROTA dağıtımı yapan TİB-DER’liler, tersaneişçilerine yönelik sesli ajitasyonlarla da mücadeleyiyükseltme çağrısında bulundular.

Bülten dağıtımıTuzla’da kurultay hazırlıkları yoğun biçimde

sürüyor. 2 Mart sabahı saat 07.00’deTuzla Orta Mahalle’de Tuzla OSB KHK Bülteni ve 8Mart BDSP bildirisi işçi ve emekçilere ulaştırıldı.

Dağıtım sırasında Öz Gıda-İş’te örgütlü olanApikol işletmesindeki işçilerle kurultay vesendikaların bugünkü durumu üzerine sohbetler edildi.

Dağıtım sırasında yaklaşık 150 adet bülten ve8 Mart bildirisi kullanıldı.

Aydınlı’da yaygın faaliyet 24 Şubat sabahı Tuzla OSB KHK Bülteni işçilere

ulaştırıldı. İşe gidiş saatinde gerçekleştirilen dağıtımsırasında işçilerle bültenin içeriği ve yaşadıklarısorunlar üzerine sohbetler gerçekleştirildi.

Dağıtım sırasında yaklaşık 200 adet bültenkullanıldı. İşçilerin bültene ilgi göstermeleri dikkatçekti.

Akşam saat 17.30’da ise Aydınlı’da bulunan EminTeknik fabrikasına bülten dağıtımı yapıldı. Daha öncedağıtımı engellemek için servisleri içeri çektirenpatron yalakalarına rağmen sınırlı sayıda bültenişçilere ulaştırıldı. İşçiler, bir önceki dağıtımınfabrikada önemli bir etki yarattığını söylediler. İçerideçalışan işçilerin dağıtıma tepkilerinin olumlu olduğunubelirtiler. Dağıtım sırasında bazı Emin Teknik işçileri“sizin dağıtımınızdan işverenler korkuyor” diyerek

dağıtımların sürmesini istediler. 25 Şubat günü sabahı da Tepe Durağı’nda Tuzla

OSB KHK Bülteni işçilere ulaştırıldı. Dağıtım sırasında işçilerin oldukça ilgili olması

dikkat çekti. İşçilerle kurultay ve kurultayın hedefleriüzerine sohbetler gerçekleştirildi. Bazı sendikalı işçilerfabrikalarında sendikaların işlevsel olmadığına dairtepkilerini dile getirdiler.

Emin Teknik, Konveyör, Sega, Kubatoğlufabrikalarının servislerinin içine girilerek işçilerebülten ulaştırıldı. Servislerde kurultay üzerindenajitasyon konuşmaları yapılarak bölgede yaşanılansorunlar ve kurultayın hedefleri anlatıldı. Yaklaşık 15servise girilerek dağıtım yapıldı.

Dağıtım sırasında işçilerin yaklaşımı çokolumluydu ve onlarca işçiyle sohbet edildi. Dağıtımdayaklaşık 350 adet bülten kullanıldı.

Yaygın yazılamalar

Diğer yandan direnişlerini sürdüren Ontexişçilerinin sesi Tuzla’ya taşınıyor. BDSP’liler bölgedeyürüttükleri faaliyetlerle Ontex işçileriyle dayanışmaçağrısı yapıyorlar. Mısır ve Tunus’un ardındanLibya’ya sıçrayan isyan dalgasını da selamlıyorlar.

Aydınlı Mahallesi’nin merkezi noktalarınayaptıkları “Ortadadoğu halkları yol gösteriyor!”,“Libya’da direniş kazanacak!”, “Libya’da isyana omuzver!” şiarlı BDSP yazılamalarıyla Libya halkıyladayanışma çağrısı yapan BDSP’liler “Diren Ontexseninleyiz!”, “Ontex’te direniş kazanacak!” şiarlıBDSP yazılamaları ile de Ontex direnişinin sesinibölgeye taşıyorlar.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

Hollanda’da ‘grikoalisyon’ protestosu

Hollanda’da 2010 yılının şubat ayındaAfganistan’da bulunan Hollanda askerleri üzerineCDA (Hristiyan Demokrat Partisi) ve PVDA (İşçiPartisi) koalisyon hükümeti arasında başlayan krizhükümetin çökmesine neden olmuştu.

Ardından yapılan genel seçimlerde PVV(Özgürlük İçin Parti) ırkçı faşist parti dışında diğerpartilerin büyük oy kaybetmesiyle meclisteparçalı bir tablo ortaya çıktı. Uzun süre devameden koalisyon kurma çalışmalarının ardındanPVV ırkçı partinin dışarıdan verdiği destekle gri

azınlık hükümeti kuruldu. İşçi ve emekçilereyönelik sosyal hak gasplarına bu gri hükümet

döneminde daha da hız verildi. Sistemin ağırlaşankrizini emekçilere ödetmek için adeta kollarısıvadılar. Birçok konuda yılların kazanımlarınıtırpanlayarak krizin faturasını emekçilereödettiler.

Yalan ve aldatmacaya devam…

Azınlık hükümetine dışarıdan destek verenPVV şantaj yoluyla burjuvazinin emekçilere karşısaldırısını adım adım hayata geçiriyor. Henüzdirek iktidarda olmasını istemeyen veyıpranmasın diye bir kenarda tutulan PVV,toplumun kabullenmesi için topluma sindirilmeyeçalışılıyor. Bir yandan da yeni saldırıların önünüaçmak için temel haklar konusunda tartışmalaraçılıyor. Bu saldırı programlarını zamana yayarakve bazı paketlere ırkçı parti karşı çıkıyormuşgörünümü vererek toplumda itibar kazandırmayaçalışılıyor. Hollanda devleti şimdi de en temelhaklardan olan “yasal işten çıkarma yasası”nıhayata geçirmek istiyor. Bilindiği gibi taşeronfirmalar yoluyla işçi çalıştırmada Avrupa ülkeleriarasında model ülke olarak gösterilen Hollandabu çalışma sistemini değiştirmek istiyor. İktidarpartisi VVD (Özgür Demokratik Halk Partisi),şimdi de taşeron firmalarla çalışma sisteminikaldırmak istiyor. Çünkü işten çıkarmalarınyasallaşması durumunda taşeron firmalararacılığıyla çalışma sistemine gerek kalmayacaktır.

İşçi ve emekçiler için can alıcı bir sorun olanyasal işten çıkarma yasasına karşı şimdilik şiddetlekarşı çıkan ve hükümetten desteğini çekeceğinisöyleyerek itibar kazanmaya çalışan G. Wilders’inpartisi PVV emekçileri kandırmaya çalışıyor.

Hollanda burjuvazisinin işçi ve emekçilerikandırma ve aldatma politikasının bir parçası olanbu hamleyle beraber PVV’nin, 2 Mart 2011’deHollanda’da yapılacak yerel seçimlerde oylarınıdaha da arttıracağının propagandası yapılıyor.Hollanda’da oluşturulan G. Wilders PVV karşıtıplatformlar ve anti-faşist oluşumlar iseprotestolarını sürdürüyorlar. 26 Şubat günüHollanda’nın Arnhem, Den Haag ve Leeuwardenkentlerinde yüzlerce kişinin katıldığı eylemlerle G.Wilders PVV ve gri koalisyon hükümetinin saldırıprogramı protesto edildi. Den Haag’daki eylemdeçevik kuvvet ve atlı polislerle adeta gözdağıverildi.

Kızıl Bayrak / Hollanda

Arap dünyasında halk ayaklanmalarına yenilerieklenirken, diktatörleri alaşağı eden Tunus ve Mısır’dahareketli günler yaşanıyor. Her iki ülkede de kovulandiktatörlerin suç ortakları ile bazı burjuva partiler, gençkuşaklarla emekçilerin iradesini kırmak için kesintisiz biruğraş içindeler.

Ayaklanma ile emekçilerin ulaştığı fiili kazanımlarıkemirmeye yeltenen rejimler, emperyalist güçlerleTürkiye gibi gerici devletlerden yardım alıyorlar. ABD ileAB emperyalistleri sürece doğrudan müdahale etmeyeçalışırken, Türk devleti ise, “etkin taşeronluk” hevesleriniortaya koyan uğursuz girişimlerde bulunuyor. DışişleriBakanı Ahmet Davutoğlu’nu Tunus’a gönderen sermayedevleti, bugünlerde Abdullah Gül’ü de Mısır’a yollamayahazırlanıyor.

Emperyalistlerle Türk devleti gibi gericiişbirlikçilerinin çabaları, ayaklanma ile sarsılan Tunus veMısır rejimlerini tahkim etmeyi hedefliyor. Ayaklanmaboyutuna varan dinamikleri aşamalı bir şekilde pasifizeetmek, emekçiler lehine atılacak adımları güdükleştirmek,böylece ayaklanmaları, kokuşmuş rejimlerin reformeedilmesi için bir olanağa çevirmek de öncelikli hedeflerarasında yer alıyor.

Rejimin silahlı bekçileri yine işbaşında…

Tunus’ta geçici hükümetle, Mısır’da generallerdenoluşan bir konseyle yoluna devam etmeye çalışan egemensınıflar, genç kuşaklarla emekçileri oyalamak için “geçişdönemindeyiz, sabredin” söylemine sarılıyor. Oysa her ikiülkedeki yönetimlerde ordu, istihbarat, kolluk kuvvetleri,yargı, bürokrasi gibi rejimin temel kurumları yerli yerindeduruyor; hareket alanları ve pervasızlıkları, politikleşenemekçiler tarafından sınırlanmış olsa da…

Ayaklanma ile diktatörleri alaşağı eden emekçilerlegenç kuşaklar, bu durumun farkındalar elbet. Bundandolayı alanlara çıkan yüzbinler, kovulan diktatörlerin suçortaklarının da yönetimden temizlenmesini, dahasıonlardan hesap sorulmasını talep ediyorlar.

Bu taleplerle alanlara inen emekçiler, bir kez daharejimin kolluk kuvvetlerinin saldırılarına maruz kalıyor.

İsyan ateşi sönmeden sahne almaya başlayan burjuvadevletin militarist güçleri, emekçileri ayaklanmayasürükleyen rejimin halen işbaşında olduğunu gözlerönüne seriyor; bu ise, oyalama taktiğinin etkili olmasınıdaha da güçleştiriyor.

Geçici yönetimler, emekçileri hedef alan saldırılarınarkasında durmayı henüz göze alamıyorlar. Buna karşınkolluk kuvvetlerinin rejimden bağımsız hareket etmelerisöz konusu olamayacağına göre, işbaşındaki yönetimlerde saldırganlığın dolaysız sorumluları konumundalar.Mısır’da emekçilere karşı ordu sopayı ele alırken,Tunus’ta Bin Ali rejiminin temel direklerinden biri olanresmi/sivil polis teşkilatı, gösterici avına çıkabilecekderecede pervasız davranabiliyor.

Olaylar, diktatörler kovulmuş olsa da, hem Tunus’tahem Mısır’da genç kuşaklarla işçi ve emekçilerin dahaçok işi olduğuna işaret ediyor.

“Devrimin kazanımlarını savunmak için…”

Egemen sınıflar, emperyalist güçlerin desteği/yolgöstermeleri ile kapitalist sistemi ve onun bekçisi olandevleti tahkim etmenin yollarını ararken, genç kuşaklarlaişçi sınıfı ve emekçiler de kazanımlarını koruyuppekiştirmenin yollarını arıyorlar. Burjuvazi sömürü vekölelik düzenini fazla taviz vermeden sürdürmenin telaşıiçinde iken, emekçiler ise ekonomik, sosyal, siyasal baskıve şiddete karşı, insanca çalışma ve onurlu bir yaşam içinmücadeleye devam ediyorlar.

Diktatörleri kovmanın yalnızca ilk adım olduğununfarkında olan genç kuşaklarla emekçiler, isyanınkazanımlarını koruyup geliştirmek için meşru militanmücadeleden başka yol olmadığını da görüyorlar. HemMısır hem Tunus’ta alanlara çıkan yüzbinler, taleplerininkarşılanmasını istemekle kalmıyor, bu talepler karşılananakadar alanları terk etmeyeceklerini de ilan ediyorlar.

Tunus’ta “devrimin kazanımlarını savunmakomiteleri” kuran emekçiler, hükümetin dağıtılmasını,halkın destekleyeceği bir hükümetin kurulmasını, siyasipolis aygıtının lağvedilmesini, gençleri katledenlerdenhesap sorulmasını, ekonomik, sosyal, siyasal reformlarınderhal başlatılmasını vb. talep ediyorlar. Kasaba kentindesürekli eylem kararı alana emekçiler, şimdiden çok sayıdabakanla birlikte başbakan Gannuşi’yi istifa etmek zorundabıraktılar.

Mısır’da ise hem Tahrir Meydanı’na çıkan yüzbinlerhem ordu şefleriyle görüşen gençlik örgütlerinintemsilcileri, taleplerinin arkasında durduklarını bildirdiler.

“Mübarek yargılansın”, “Askeri mahkemelerlağvedilsin”, “30 yıllık olağanüstü hale son verilsin”,“Siyasi tutuklular serbest bırakılsın”, “Sivil bir hükümetkurulsun”, “Siyasi polis dağıtılsın” vb. talepleri yükseltengenç kuşaklarla işçi ve emekçiler, ayaklanma ile ulaşılankazanımların heba edilmesine izin vermeyeceklerini,temel taleplerinin arkasında duracaklarını, bu uğurdamücadele etmekten kaçınmayacaklarını ilan ettiler.

Görüldüğü üzere emperyalist güçlerin desteği ilehareket eden egemen sınıfların işi hiç de kolay değil. Zirahem Tunus hem Mısır’da genç kuşaklarıyla işçi sınıfı veemekçileri eskisi gibi aldatmanın veya sahte vaatlerlekandırmanın koşulları kalmamıştır. Artık moral üstünlüğükazanan, korkuyu yenen, birleşmesini bilen, kendinegüvenen, gücünün farkına varan genç kuşaklarlaemekçiler var…

Ayaklanmaların Libya, Bahreyn ve Yemen’i sarmasıile Ürdün, Umman Sultanlığı, Irak ve Moritanya gibiülkelerde kitle eylemlerinin başlaması ise, Tunus veMısırlı emekçilerin psikolojik üstünlüğünü daha dapekiştirecektir. Bu ise, Arap dünyasında başlayan yenisürecin sert sınıf mücadelelerine gebe olduğuna işaretetmektedir.

İşçi sınıfı ve emekçilerin bu mücadeleden zaferleçıkabilmelerinin temel koşulu, anti-kapitalist/anti-emperyalist bir programı temel alan, devrimci öncüpartinin inşa edilmesidir.

Verili koşullarda devrimci öncüden yoksunluk,emperyalistlerle işbirlikçilerini rahatlatırken, işçi sınıfıylabirleşmiş devrimci öncü partinin mücadele sahnesineçıkması ise, onların kabusu olacaktır. Zira o zaman sadecediktatörlerle değil, onları besleyen kapitalist sistemle deköklü hesaplaşmanın zamanı gelmiş olacaktır.

Tunus ve Mısır’da emekçilerin mücadelesi devam ediyor…

Süreç sert sınıf mücadelelerine gebe!

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Dünya24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

İsyanın son durağıZagrep

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu saran isyan dalgasıAvrupa’ya sıçradı. 27 Şubat günü Hırvatistan’dabinlerce kişinin katıldığı eylemlerde yaşam şartlarıve eşitsizlik protesto edildi.

Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de 20 bin kişialanlara çıkarak taleplerini dile getirdi. Polisleyaşanan çatışmalar sonucu onlarca kişi yaralandı.

Hükümetin finansal politikalarını protesto edengöstericiler, iktidar üyelerinin günden günezenginleştiğini söyleyerek Hırvatistan Başbakanı’nınistifasını istedi. Kitlenin hükümet binasınayürümesini önlemek isteyen 2 bine yakın polisleprotestocular arasında çatışma yaşandı. Başkentsavaş alanına dönerken Zagreb’de 300’den fazlaaraç ateşe verildi, onlarca işyerinin camları kırıldı.Yaşanan çatışmalarda 9’u ağır 38 kişi yaralandı, 65kişi de gözaltına alındı.

Hindistan’da yüzbinler yürüdü

23 Şubat günü Hindistan’ın başkenti YeniDelhi’de yüzbinlerce işçi parlamentoya yürüdü.İşçiler yüksek gıda fiyatlarının düşürülmesi,güvencesiz çalışmaya son verilmesi, işsizliğin önünegeçilmesi ve özelleştirmelerin durdurulmasıtaleplerini yükselttiler.

Son yıllarda Yeni Delhi’de gerçekleştirilen enbüyük eylem olduğu belirtilen yürüyüşe, yolsuzlukskandallarıyla gündemde olan hükümetteki Kongrepartisine bağlı sendikalar da katıldılar.

Asya’nın üçüncü en büyük ekonomisi olan 1milyar nüfuslu Hindistan, geçen seneden başlayarakçift haneli bir gıda enflasyonuyla boğuşmakta.Ülkede yüz milyonlarca aç ve yoksul insanbulunuyor.

Hindistan’da 9 milyon sendika üyesi var, fakathükümetin ekonomik reformları başlatarak devlettarafından işletilen firmaları özelleştirmeye giriştiği1991 senesi sonrasında sendikaların etkisi azalmıştı.

27 Subat 2011 / ZagrepKıbrıs’ta sendikal Platform tarafından düzenlenen

toplumsal Varoluş mitingi, özellikle işgalci Türksermaye devletini hedefleyen sloganlarıyla öneçıkmıştı. Yıllardır “yavru vatan” adı altında sömürgestatüsünde yaşatılan Kıbrıs’ın emekçilerinin bu çıkışıbaşta Ankara olmak üzere büyük tepki çekmiş veErdoğan tarafından Kıbrıs halkına yönelik türlühakaretler yağdırılmıştı. Ayrıca sermaye devletiKıbrıs büyükelçisini değiştirerek ada halkınıntepkisini çeken bir isim olan Halil İbrahim Akça’yıgetirdi. Tüm bu adımlar Kıbrıslı işçi ve emekçilerinöfkesini daha da biledi ve Sendikal Platform,grevlerle süren mücadelelerini 2 Mart günügerçekleştirilen kitlesel bir mitinge taşıdı.

2. Toplumsal Varoluş Mitingi özellikle kitleselliğiile öne çıktı. Kıbrıs’ın uzun yıllardır gördüğü enkitlesel miting olduğu kaydedilen eyleme katılımın,Annan planı ve referandum süreçlerindedüzenlenenleri de kat be kat aştığı kaydedildi.

Sömürgeciler ve işbirlikçiler tedirgin…

İlk mitingde öne çıkan şiarların TC’yi rahatsızetmesi nediyle bu kez güvenlik önlemleri arttırılmış,çevre binalara Türkiye bayrakları asılmış veişbirlikçi partilerin kitlesel katılım göstermesineçalışılmıştı. Eylemde ayrıca çeşitli sendikaların TC

ve KKTC bayrakları taşıması da dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Başbakan İrsen

Küçük de mitinge dair açıklamalarda bulundu.Eroğlu mitingin Türkiye’ye yönelikmiş gibigösterilmesinin yanlış olduğunu söyleyerek eylemive emekçilerin tepkisini çarpıtmaya çabalarkenKüçük, önceki mitingden zararlı çıkıldığını söyledi.Yapılan açıklamalarda alışık olunan sağduyuçağrıları da yapıldı…

Ancak bunların hiçbiri işçi ve emekçilerintepkisini dizginleyemedi. Geçtiğimiz mitingde polismüdahalesi ile karşılaşan “Ankara elini yakamızdançek!” pankartı bu kez pek çok sendika ve gruptarafından taşınmaktaydı.

Coşkulu ve kitlesel miting

Sabah erken saatlerden itibaren Kıbrıs genelindehayat durdu. Grevde olmayan işyerlerinde de üretimidurduran emekçiler mitingin yapılacağı İnönüMeydanı’na doğru yöneldiler.

Giriş noktalarında Kıbrıs polisi yer yer provokatiftutumlar takınarak Kıbrıs bayraklarına “İşgalci TCDevleti Kıbrıs’tan Defol!”, “Ankara eliniyakamızdan çek!” ve Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafınınyer aldığı “Sen kimsin be adam!” pankartlarına elkoymaya çalıştı. Pankartlara sahip çıkılması üzerinepolis eylemcilerin üzerine saldırdı ve küçük çaplıarbedeler yaşandı.

Kürsüden yapılan konuşmalarda ise hedeftegeçen mitingde olduğu gibi Ankara ve Erdoğanvardı. Ankara’nın politikaları eleştirilerek “Stratejikönemimiz varmış, var. Doğal gazı ve petrolü kontrolediyoruz, peki buradan beslenen kim SayınErdoğan” sözleriyle Erdoğan’ın Kıbrıs halkınahakaret eden sözleri kınandı.

Mitingin genel atmosferi emekçilerin Ankara’yave sömürge politikalarına karşı bir tepkiyiyansıtıyordu. Düzen partilerinin dahi bağımsızlıktalebini öne çıkarmak durumunda kalmalarıemekçilerin tepkisinin boyutu hakkında da fikirveriyor. Görülüyor ki Kıbrıs halkı Türkiye merkezlisömürü politikalarına karşı mücadelesini güngeçtikçe büyütüyor.

Türkiye ve işbirlikçi Kıbrıs rejiminin çabalarına rağmen Kıbrıs emekçileri eylemine sahip çıktı…

“Ankara elini yakamızdan çek!”

Almanya’da 24 Şubat günü IG Metall’in (AlmanMetal İşçileri Sendikası) çağrısıyla 1360 fabrikada210 bine yakın işçi iş durdurdu. IG Metallsendikasının “İyi bir yaşam” (Für ein Gutes Leben)başlıklı kampanyası çerçevesinde taşeronlaştırmayakarşı hayata geçirilen eylemlere Ver.Di sendikasınınyanı sıra devrimci ve ilerici güçler de destek sundu.

IG Metall’in yürüttüğü kampanyanın bir ayağıolarak gerçekleştirilen iş bırakma eyleminde,taşeron firmalardan işçi alımının durdurulması veişe alınacakların kadrolu olması talebiyle toplananimzalar da fabrika yetkililerine sunuldu.

IG Metall eylem öncesi kamuoyuna yaptığıbilgilendirmede, taşeron işçi sistemi içinde çalışanişçi sayısının Almanya’da 1 milyonun üzerineçıktığını söyleyerek, taşeron çalışmanınsınırlandırılması ve taşeron işçilerin kadrolu işçilerleaynı koşullarda ve ücretli çalışmasını talep etmişti.

Genç meslek eğitimi yapan işçilerin işe kadroluolarak alınması da talep eden IG Metall, gerçekte 60yaş üzeri işçilerin metal ve elektronik sanayisindehemen hemen çalışmamalarına rağmen emeklilikyaşının 67’ye çıkarılmamasına da tepki göstermişti.

Söz konusu talepler üzerinden hayata geçirileneylemlerde, tersanelerden otomotiv sanayine kadarülke çapındaki birçok fabrikadan işçiler iki saatboyunca iş bıraktı.

İş bırakma eylemlerine paralel olarak kentmerkezlerinde protesto gösterileri degerçekleştirildi.

Taşeron işçi çalıştırma gündemli yasa tasarısınınparlamentoda görüşülmeye başlanması daeylemlerde tepkiye konu edildi. Yasa tasarısındataşeron çalışmaya ilişkin ne eşit işe eşit ücretten, nesüresiz çalışan işçilerle ücret eşitliğinden, ne de buçalışmada sınırlamaya gidilmesinden bahsediliyor.

Almanya’da metal işçileri iş bıraktı

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Suudi Arabistan Bahreyn’e tank gönderdi

Suudi Arabistan’a komşu olan Ürdün, Bahreyn,Umman ve Yemen’deki eylemler bu ülkedekihoşnutsuzlukların da tepkiye dönüşmesine yolaçıyor. İşsizliğin öncelikli bir sorun olduğu SuudiArabistan’da krallığın, iktidarını devam ettirmesinoktasında kaygıları var. İktidarını sarsacaketmenleri ise çeşitli yöntemlerle bertaraf etmeyeçalışıyor. Bunun bir tarafı, kesenin ağzını açmasıiken, diğer tarafı ise çevre ülkelerdeki isyanlarıkontrol altında tutmak için iktidarlarla işbirliğiyapmak.

Suudi Arabistan’da kamu çalışanlarınınücretlerinin yüzde 15 arttırılacağı açıklamasını,öğrenciler ve işsizler için yeni mali yardımlarınyapılacağı haberleri izledi. Ayrıca kredilerde ödemekolaylığı sağlanacağı da vaadedildi.

Bununla beraber Mısır’da yayınlanan el Mısır elYevm gazetesinin görgü tanıklarının ifadelerinedayanarak duyurduğu haberde Suudi Arabistan’ındün Bahreyn’e tank gönderdiği ifade ediliyor. SuudiArabistan’ın her biri iki tank taşıyan yaklaşık 15taşıyıcı aracı Bahreyn’e gönderdiği bildirildi.

Yemen’de katledilenler anıldı1 Mart günü, ülkenin en büyük ikinci kenti

Aden’deki gösterilerde polis tarafından katledilenlerianmak için bir eylem gerçekleştirildi.

Sana Devlet Üniversitesi önüne toplanan binlercekişi protesto eylemi düzenledi. Eylemlerde kadınlarınön plana çıkması dikkat çekti. Cumhurbaşkanı’nahakaret içeren pankartlar, karikatürler asılırken,kadınlar kitleye seslenerek mücadele çağrısı yaptı.Yine kadınlar tarafından okunan şiir ve ezgilerlecoşan kalabalık Salih’in aleyhine ağır sloganlar attı.Polisin buna müdahale etmemesi dikkat çekti. Ayrıca7 ve 10 Mart günlerinde kitlesel eylemlergerçekleştirilmesi planlanıyor.

Öte yandan, Uluslararası Af Örgütü, ülkedegösteriler sırasında çıkan çatışmalarda bugüne kadar27 kişinin öldüğünü duyurdu.

Umman’da polis saldırısıPolis, Umman’ın sanayi kenti Sohar’da sokağa

çıkan halka kurşun sıkarken 6 kişi öldü. Polisetaşlarla karşı koyan halkın öfkesi karşısında bölgeyeordu birlikleri sevk edildi.

Ülkenin güneyindeki Salallah kentinde de cumagününden beri valilik binası yakınına kamp kuran

protestocular eylemi sürdürüyorlar. Ülkede 19 Şubat günü başlayan gösterilerde

siyasi reform ve ücret artışı talep ediliyor. Gösterilerin büyümesi üzerine Umman Sultanı

Kabus Bin Said manevra yapmak amacıyla,kabinesinde revizyona giderek 6 bakanı değiştirmişti.

Irak’ta “Öfke günü”25 Şubat’ı “Öfke Günü” ilan eden halk başta

Bağdat, Musul ve Baska kentlerinde olmak üzeresokaklara çıktı. Gösterilere saldıran kolluk güçleri enaz 5 kişiyi öldürdü.

Başkent Bağdat’ın merkezindeki TahrirMeydanı’nda toplanan emekçiler, işsizlik, yolsuzlukve yetersiz hizmetleri protesto ettiler. Meydanınçevresini kuşatan kolluk güçleri ile halk arasında yeryer taşlı, sopalı çatışmalar yaşandı. Göstericiler“İşsizliğe son!”, “Yalancı El Maliki’ye hayır!”sloganları attı. ABD uşağı Başbakan Nuri El Maliki“gösteriler El Kaide ve Saddam taraftarlarının işi”diyerek, eylemlere katılımı düşürmeye çalışmıştı.

Musul’daki gösterilerde 3 kişinin öldüğü 15kişinin de yaralandığı bildirildi. Ülkenin kuzeyindekibir diğer şehir olan Hawija’da ise iki kişi yaşamınıkaybederken 22 kişi yaralandı.

Basra şehrindeki gösteriye yaklaşık 4 bin kişikatılırken, kalabalık belediye binası önündetoplandı.

Özerk Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniyekentine bağlı Kelar ve Seyid Sadiq ilçelerindekigösterilerde ise en az 21 kişi kişinin yaralandığıbildirildi. Kelar’da KDP bürosu önünde yapılangösteride halkın üzerine ateş açan güvenlik güçleri15 kişiyi yaraladı. Seyid Sadiq’daki yaşanançatışmalarda ise 6 kişi yaralandı.

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011..

Bolivya’da genel grevBolivya’da 5 yıldır iktidarda bulunan Morales

hükümetinin politikalarına karşı protestolar yükseliyor.Bolivya’da işçi ve emekçi kitleler gıda fiyatlarınınyükselmesini protesto etmek için geçtiğimiz hafta cumagünü genel greve gitti.

Genel grev ve militan direnişlerle neo liberalsaldırılara karşı alanlara çıkan Bolivyalı işçi, emekçi veyerlilerin desteği ile seçimleri kazanan Sosyalizme DoğruHareket (MAS) lideri Morales’in politikaları emekçikitlelerin tepkisini çekiyor. Gıda fiyatlarınınyükseltilmesine tepki olarak 25 Şubat Cuma günügerçekleştirilen grev nedeniyle La Paz, Cochabamba,Santa Cruz ve Oruro başta olmak üzere ülkenin bütünkentlerinde yaşam durdu. İşçiler şehir merkezlerineyürüdüler, caddeleri ve otobanları kapattılarve hükümetten ücret artışı talep ederken, besinmaddelerinin azalmasına ve fiyatlarının artmasına karşıönlemler almasını talep ettiler. İşçiler uzun kollar halinde Cochabamba sokaklarındayürürken, binlerce işçi, öğretmen, sağlık emekçisi, kamuemekçileri La Paz’da şehir merkezini işgal etti.

Morales’e tepki büyüyor

MAS yönetimi 2009 yılında yüzde 62 oy alarakyeniden seçilmesinden bu yana kitleler nezdindegüvenilirliğini kaybediyor. Emekçilerin tabandan gelenbasıncı sayesinde emekçiler lehine çeşitli düzenlemeleryapan MAS yönetimi, özel mülkiyet düzeninin temellerinisarsacak bir mücadeleden kaçındı.

Morales, geçtiğimiz yılın sonunda akaryakıt fiyatlarınaverilen süspansiyonların kaldırılacağını açıklamış, buuygulamaya bağlı olarak benzin fiyatları yüzde 72oranında yükselmiş, mazota da yüzde 82 oranında zamyapılmıştı. Bunun üzerine şiddetli protestolarla emekçilertepkilerini dile getirirken Morales bu kararı geri aldığınıve süspansiyonları etap halinde kaldıracağını açıklamakzorunda kalmıştı.

Bu taktik tutum ise kısa sürede yüzde 10’dan yüzde50’lere varan ücret artışını beraberinde getirdi. Bu iseyeni protestolara neden oldu. Son bir ay içinde 5 bin kişigüney batıdaki Llallagua şehrinde iki kez yürüyüşgerçekleştirdi. Protestolar, maden işçileri ve yerel köylüsendikaları tarafından örgütlendi. Yoksul köylüleryürüyüş için şehre geldiğinde dükkanları yağmaladı.

Morales 10 Şubat’ta sömürgeciliğe karşıgerçekleştirilen ayaklanmaları anmak için geldiği madenkenti Oruro’dan kaçmak zorunda kalmıştı. Maden işçileri,işçiler, işsizler burada hergün daha da kötüleşenekonomik koşulları protesto etmek için etkinliğibasmışlardı.

Sendikaların enflasyona bağlı olarak Bolivya’da birailenin geçimi için gerekli giderlerin 1.100 dolarayükseldiğini bunun 96 dolar olan asgari ücretin 11 katıolduğunu açıklamasına karşın Morales’in bunu “gülünç”bulduğunu açıklaması ise Bolivyalı işçi, emekçi veyerlilerin tepkisini çekti. Ücret artışının enflasyona bağlıolarak yüzde 7 olacağını açıklaması öfkeyle karşılandı.

Ülkenin en önemli İşçi Birlikleri Sendikası COB başkanıPedro Montes, bu öfkenin neden olduğu ve kitlelerinaçlığa, yoksulluğa, işsizliğe karşı kendiliğinden gelişenprotestolarının kontrol dışına çıkmasını engellemek içingenel greve çağrı yapmak zorunda kaldıklarını açıkladı.

Daha önceki protesto gösterilerinde en yoksul işçikitlelerinin yaşadığı La Paz yakınlarındaki El Alto’da,kitlelerin öfkesi Morales yönetimine karşı gerekli tutumualmadığı için COB sendikasına yönelmişti. İşçilersendikaya ait binalara saldırılmış ve taşlamıştı. El Alto,2003 yılında da ABD’nin desteklediği başbakan GonzalaSanchez da Lozada’yı yıkan kitle ayaklanmasınınmerkeziydi. Burada 63 işçi askerler tarafındankurşunlanarak öldürülmüştü.

Ortadoğu’da emekçiler ayakta!

25 Subat 2011 / Irak

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Toplumdaki ırk, din vb. ayrımları kullanarak,provokasyonlar yaratmak ve katliamlar düzenlemek birdevlet geleneğidir. Kurulu düzen sahipleri işçi veemekçiler üzerindeki egemenliklerini ancak böyleliklesürdürebilmektedirler. Ancak her zaman bu hesaplarıişlememekte, çünkü karşılarında emekçilerin direnişinibulmaktadırlar. 16. yıldönümü yaklaşan Gazi katliamıve gösterilen direniş bunun en çarpıcıörneklerindendir.

Gazi katliamının yaşandığı süreçte sermaye sınıfıkriz içinde debelenirken devrimci hareket belirgin birtoparlanma yaşamaktaydı. 1994 yılında da 5 Nisanpaketi adı altında işçi ve emekçilere dayatılan “acıreçetelerle” krizin faturası ödettirilmek istenmektedir.Bu yıllarda gerçekleşen devlet terörünün arka planındabir de bu gerçek vardır. Çünkü ancak sindirilmiş,korkutulmuş, yapay ayrımlarla bölünmüş emekçilerekriz faturasını ödetmek kolay olabilirdi. Gazi katliamıda bundan ayrı düşünülemez.

Bu yıllar aynı zamanda koyu devlet terörününyaşandığı, kayıpların, infazların, katliamlarınsıradanlaştığı, Kürdistan’da kirli savaşıntırmandırıldığı yıllardır. Devlet toplumu yönetmek içinbir kez daha provokasyonlara ve kitlesel katliamlarabaşvurmaktadır. Gazi katliamının hemen öncesindeyaşanan Sivas katliamı buna çarpıcı bir örnektir. Butablo çökmeye mahkûm sömürü düzeninin yıkılışınıgeciktirmek isterken ne kadar vahşileşebileceğininresmidir. Bu kanlı eserin sahiplerinin kullandığı tekrenk bu yüzden kan kırmızısıdır.

Açık bir devlet provokasyonu

12 Mart 1995 yılında provokasyon, Aleviemekçilerin yoğun olarak yaşadığı GaziMahallesi’ndeki bir kahveye ateş açılması ve bir Alevidedesinin katledilmesiyle başladı. Sermaye devletininÇorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta, 1 Mayıs ‘77’deyaptığına benzer bu açık provokasyonunu Gazi halkıbir direnişle yanıtladı. Provokatörlerin hesaplamadığıbir direniştir bu

Binlerce kişi faillerin bulunduğu karakola doğruyürümüş, yürüyüş polis barikatları ve daha sonrasıkılan kurşunlarla engellenmeye çalışılmıştır. Gaziliemekçiler barikatlar kurmuş, direniş mahalle çapındagiderek yaygınlaşmıştır. Yaşanan çatışmalar tüm günve gece sürmüş, çatışmalarda polisin hedef gözeterekateş açması sonucu 17 kişi katledilmiştir.

Gazi direnişinin etkisi İstanbul’un değişiksemtlerinde de yankı bulmuş, bu semtlerde de kitleselve militan eylemler gerçekleştirilmiştir. Bu semtlerdenbirisi olan Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’ndegerçekleşen eylemlerde yine polisin saldırısı sonucu 5emekçi katledilmiştir. Böylelikle Gazi katliamınınbilânçosu 22 ölü ve 500’e yakın yaralı ile kayıtlarageçmiştir. Katliamcı devletin kolluk güçlericenazelerini mezarlığa götüren halkın üzerine panzersürecek kadar acze düşmüş, direnişe geçen halktankorkusunu bir kez daha göstermiştir.

Düzen katillerine sahip çıktı

Gazi katliamının gerçek sorumluları ise bildik birtavırla katliamdaki rollerini gizleme çabasınagirişmişlerdir. Dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe

silahlı saldırıyı kimin yapmış olabileceği sorusunakontrgerillanın ağzından “PKK de olabilir, İBDA-Cveya Dev-Sol da olabilir. Tüm ihtimallerideğerlendiriyoruz” demekteydi. Burjuva medya ise herzamanki gibi efendisinin sesi olarak devredeydi. 15Mart 1995 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Oktay Ekşi“Bu olaylar huzurumuzun ve laik cumhuriyetimizin içdüşmanları ile yurdumuzun dış düşmanlarının -bilerekveya bilmeyerek- yaptıkları işbirliğinin sonucudur.Onları kışkırtmak amacıyla düzenlenen bu alçakçasuikastları, sabotajları kullanıp karışıklık çıkarmakisteyenler böyle ortamlarda çok faal olurlar” diyeyazıyordu. 16 Mart tarihli Sabah gazetesininmanşetinde “Devletin elinde, hızla tırmanan terörolaylarının ardında Yunan gizli servislerinin olduğunugösteren belgeler var” “haberi” bulunmaktaydı.

Medya ne kadar saptırsa da tüm yaşananlar adresindevlet olduğunu gösteriyordu. Dava süreci de bugeçeği oldukça açık bir şekilde gözler önüne sermiştir.

12 Mart gününden 15 Mart gününe kadar Gazi veÜmraniye’de polis-asker kolluk kuvvetleri halka hedefgözeterek ateş açtığı, panzerlerle halkın kurduğubarikatlara saldırdığı ve sonuçta 22 kişiyi katlettiğiapaçık ortadayken, yargılama süreci bir aklamaoperasyonu biçiminde yürümüştür. Çünkü katleden de,yargılayan da devlettir.

Yargı süreci Gazi davasının sahiplenilmesininönüne geçmek için duruşma yerinin Trabzon’ataşınmasıyla, katliamcıların saklanmasıyla tam birskandala dönüşmüştür. 2 polis, verilen göstermelik 4yıllık hapis cezasını dahi yatmadanbırakılmışlardır. Kısacası bu dava, bu düzende

yargının esas misyonu konusunda az çok fikir sahibiolan herkesin tahmin ettiği gibi sonuçlanmıştır.

Geleceğe sadece direnenler kalır…

Yaşadığımız coğrafyada, “bin operasyonlarıyla”övünen katliamcı bir devlet geleneği bulunmaktadır.Bu gelenek Osmanlı’dan devralınmış, Dersim’de, ‘771 Mayısı’nda, Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta devametmiş, zindanlarda ve Kürt illerinde yaşanankatliamlarla bugüne gelmiştir. Katliamcı devletin baskıve zulüm politikaları döneme göre şekil almış ama aslabu politika değişmemiştir.

Ancak aynı tarihin bir diğer yüzünde de büyük birdireniş geleneği bulunmaktadır. Bu coğrafyada, zulmeasla boyun eğilmemiştir. Şeyh Bedrettinler’denDadaloğlu’na Pir Sultanlar’dan, Seyit Rızalar’a, butopraklarda direnişleriyle simgeleşen pek çok isimbulunmaktadır.

Evet, 12 Mart 1995 katliamcı devletin yakıntarihinde kanlı bir sayfadır. Ama ezilen, emekçikitlelerin tarihine de “Gazi direnişi” olarak geçmiştir,yani gelenek değişmemiştir. Gazi’de bir kez dahaemekçi halk tarafından tarih sayfasına “son sözü herzaman direnenler söyler” notu düşülmüştür. Sermayedevletinin provokasyonu ters tepmiş, direnen halkkazanmıştır. Önemli olan da bu kararlılık ve direnişçitutumdur. Geleceğin temiz sayfalarındayitirdiklerimizin anısıyla birlikte bu halk direnişi deanılacaktır.

Gazi halkının ve devrimcilerin göstermiş olduğu,benzerlerine Filistin’de ve Kürdistan’da rastlanan Gazidirenişi beklendiği gibi sermaye sınıfının yüreğinekorku salmıştır. “Bir gün varoşlardan inip boğazımızıkesecekler” sözlerini para babalarına sarfettiren de iştebu korkudur. Kuşkusuz bu korkuları gerçek olacaktır. İşçiler,emekçiler ve tüm ezilenler bir gün fabrikalardan,semtlerden çıkıp burjuvazinin saraylarını, tahtlarınıdevirmek için üzerlerine yürüyecektir. İşçi sınıfı veemekçi halkın örgütlü gücü bu sömürü düzeninitemellerinden yıkacaktır. İşte o zaman her türdenayrımcılık ortadan kaldırılacak, katliamların hesabısorulacak, insanın insan tarafından sömürülmediği vebaskı görmediği yeni bir düzen, sosyalizmkurulacaktır.

Devlet terörü26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

Gazi katliamının 16. yıldönümü yaklaşırkenbiraraya gelen ilerici ve devrimci kurumlar Gazi12 Mart Platformu’nu oluşturdular. Platformbileşenleri Gazi Dörtyol’da 26 Şubat Cumartesigünü gerçekleştirdiği eylemle kendini duyurdu.

Gazi 12 Mart Platformu bileşenleri (BDSP,DHF, Devrimci Hareket, Kaldıraç, MücadeleBirliği Platformu, Partizan, PDD) “Gazikatliamının hesabını soracağız / Gazi 12 MartPlatformu” pankartını açarak bir basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Deletin gerçek yüzünü Gazi’de bir kez daha

gösterdiği belirtilerek şunlar söylendi: “1990’lıyılların ortalarından itibaren yükselmeye başlayandevrimci, ulusal ve sınıfsal mücadeleyi bastırmayave yok etmeye çalışan hakim sınıflar, 12 Mart 1995tarihinde yüzünü Gazi Mahallesi’ne dönerek,katliamcı siciline yeni bir halka daha eklemiştir”Gazi Mahallesi’nde 15, Ümraniye 1 MayısMahallesi’nde 5 kişinin katledildiğine dikkatçekilerek 12 Mart’ta katillerden hesap sormak içinalanlarda olma çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / GOP

Gazi 12 Mart Platformu kuruldu

Gazi direnişi 16. yılında...

Katleden devlettir! Hesabı işçi veemekçiler soracak!

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Sağlık Çalışanlarının SağlığıKongresi

Sağlık emekçilerinin sağlığının tehdit altındaolduğunu dile getiren sağlık emek örgütleri,yaşananların görünür hale getirilmesi, nedenleriylebirlikte çözüm önerilerinin saptanması amacıyla, 11-13Kasım 2011 tarihinde Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 3.Ulusal Kongresi’ni gerçekleştirecekler.

Dev Sağlık İş, SES, Sosyal Hizmet UzmanlarıDerneği (SHUD), Türk Dişhekimleri Birliği (TDB),Türk Ebeler Derneği (TED), Türk Eczacıları Birliği(TEB), Türk Hemşireler Derneği (THD), TürkMedikal Radyoteknoloji Derneği (TMRT-DER), TürkTabipleri Birliği (TTB), Türkiye Diyetisyenler Derneği(TDD), Türkiye Fizyoterapistler Derneği (TFD) bütünsağlık emekçilerini, örgütlü yapıların çatısı altındakongreye katılmaya, kongre sürecinde yukarıdatanımlanmış kararları hayata geçirmek için kolektifüretme inisiyatifinde bulunmaya ve tüm sağlıkçalışanlarını birlikte sürdürülecek olan mücadeleyekatılmaya davet ettiler.

Medicana’da ücret eylemiAnkara Tabip Odası, Medicana

International Ankara Hastanesi’nde hekimlerinücretlerinin yarıya düşürülmesini protesto etti. 24Şubat günü hastane önünde yapılan basınaçıklamasında “sağlıkta dönüşüm programı” ilehekimlerin güvencesizleştirildiğine dikkat çekildi.

Açıklamada, sektörün uluslararası sermayeyeaçılarak zincir hastanelerle tekelleşmenin yaratıldığıbelirtildi.

ATO’nun Medicana International’da mevcutsözleşmelere uyulmayarak sabit ücretleri düşürülenhekimlerinin yanında olduğu vurgulanırken bu grubunson iki yılda sektöre 500 milyon dolar yatırım yaptığı,bu dönemde çalışan sayısını 1500’den 3500’eçıkardığı dile getirildi.

Puan şampiyonu VIP hastanesinin hekimleringüvenceli ücretlerini yarıya düşürdüğü, belirsizçalışma saatleri dayattığı ifade edildi. Açıklamanınsonunda, işten çıkarılan hekimlerin geri alınması,ücretlerin geçen yılki düzeye çıkarılması istendi.

İstanbul TOKİ tarafından düzenlenen 2011 KonutKurultayı’na ev sahipliği yapıyor. 4-5 Mart 2011tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’ndegerçekleştirilecek olan kurultaya 19’u yabancı olmaküzere toplam 70 konuşmacı katılacak. Bilbordlardan veTOKİ’nin resmi sitesinden haftalardır reklamı yapılan buorganizasyon için TOKİ kesenin ağzını açmış durumda.

Kurultay katılımcıları “Konut Sorunu ve ÇözümPolitikaları”, “Marka Kentler”, “Kentsel DönüşümdeArayışlar” ve “Kentsel Dönüşüm Türkiye’de NedenGerekli?” gibi can alıcı başlıklar altında düzenlenecekoturumlarda bu soruların yanıtlarını arayacaklar.

Konut sorununu bizzat kendisi oluşturan bir sistemiçerisinde bu soruna ne gibi çözümler üretilebilir? Busorunun cevabını yıllar önce Engels vermişti zaten.Kapitalist sistem içerisinde çözüm üretilemez. 2 gün detartışsalar 2 ay da tartışsalar, dünyanın bütün otoritelerinide buraya toplasalar bu sorulara bir yanıt, bu soruna birçözüm getiremezler.

Zaten onların bu meseleyi çözmek gibi bir derdi deyok. Bütün dert yağmadan pay kapabilmek, ekmeğine yağsürebilmek. Gerisi laf! Onların bu noktadakisamimiyetsizliklerini Ayazma’da gördük, Kartal’dagördük, İç-Dış Kumsal’da gördük. Tozkoparan’dagördük… Bu uluslararası etkinlik de gösteriyor ki bir süredaha göreceğiz.

Yine çıkıp konuşacaklar kürsülerden, “şu kadar konutyaptık, onu yaptık, bunu yaptık” diye. Kentin dışına zorlatehcir ettirdikleri insanlar için, onları ev sahibi yaptıkdiyecekler. Yine aynı utanmazlıkla övecekler kendilerini.Emekçilerin yıkılıp dökülen evleri üzerine methiyelerdüzecekler. Marifetmiş gibi yaptıklarını alkışlayacaklar,çatısından su akıtan konutları… Oysa bakan gözlergörüyor. Biliyor insanlar kuş uçmaz kervan geçmezTaşoluk sırtlarını ve pek meşhur “KayabaşıKonakları”nı… Biliyor insanlar, biliyoruz!

2011 Konut Kurultayı için hazırlanan internetsayfasında, TOKİ başkanı Erdoğan Bayraktar “Kentseldönüşüm ile insanlarımız daha mutlu, huzurlu ve güvenliortamlarda yaşayacaklar” diyor. Hangi insanlar?

Yerlerinden sürdüğünüz insanlar mı daha mutlu şimdi?Üzerlerine gaz bombalarıyla, coplarla saldırdığınızinsanlar ne kadar güvende hissediyor kendilerini?

Ama hiç şüphe yok ki onların yanında kendilerini çokdaha güvenli çok daha güçlü hissedenler de az değil.Bakınız Ağaoğlu, Ayazma’da çekilen reklam filmlerindegevrek gevrek gülüyor kameralara porselen dişleriyle, nekadar da mutlu, ne kadar da huzurlu… “Tam burada birhavuz olacak” diyor, “ben yaptım olacak” diyor. Vediğerleri, diğer beleşçiler, diğer leş kargaları… Bir akbabamisali uçuyorlar kentin üzerinde ve gözüne kestirdiklerinialıyorlar, çalıyorlar. Ormanlarımızı, suyumuzu,çocuklarımızın gittiği okulları, hastaneleri çalıyorlar. Birerbirer çalıyorlar bu kenti, elimizde avucumuzda ne varsaalıyorlar.

Kentsel dönüşüm yılımız hayırlı olsun(!)

Bu yıl kentsel dönüşümün yılı olacak diyor Bayraktar.İşte bu kurultayın amacı da budur. Dönüşüme gidenyolların taşlarını birer birer döşemek. TOKİ kendisineayrıcalıklı olarak çıkartılan yasaları bir zırh gibi kuşanıptaarruza geçmişti çoktan. Ama daha ne kadar saldırabilir,sınırlarını nasıl zorlayabilir? İşte size kurultayın asıltartışma başlıkları…

toplumcueksen.net

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

Hekimlerdeneylemler

Üniversite hastanelerinde performansuygulamasına karşı hekimler çeşitli illerdeyürüyüş ve basın açıklamaları gerçekleştirdi.Ankara’da, üniversite hastanelerindeperformans uygulamasına geçilmesini 25 Şubatgünü iş bırakarak protesto eden asistanhekimler “puanları Mario toplasın” dedi.

Hacettepe, Ankara ve Gazi Üniversitesi tıpfakülteleri asistan hekimleri iş bıraktı. Eyleme,Dışkapı, Numune ve Sami Ulus Hastaneleri veAnkara Rehabilitasyon Merkezi’ndenhekimlerin yanı sıra, SES Ankara Şube’si ileEczacılık ve Dişhekimleri Fakülteleri de destekverdi.

Eyleme destek veren öğretim üyeleri adınakonuşan Prof. Dr. Murat Akova, performanssisteminin üniversite hastanelerindeuygulanamaz olduğunu belirtti.

Daha sonra, Hacettepe Üniversitesiönünden Sağlık Bakanlığı’na yürüyüşe geçenhekimler, Sağlık Bakanlığı önünde de bir basınaçıklaması yaptı. Asistan hekimler, performanssistemine yönelik olarak yazılan sembolikreçeteleri Sağlık Bakanlığı önüne bıraktılar.

Tıp Fakülteleri Öğretim Üyeleri Girişimiperformans sistemini protesto etmek amacıyla28 Şubat günü cübbeleriyle Laleli’deki İstanbulÜniversitesi Su Ürünleri Fakültesi önünde biraraya geldi. “Tıp fakültelerinin yok edilmesinekarşı çok ses tek yürek” pankartı taşıyanhekimler İstanbul Üniversitesi BeyazıtKampüsü Merkez giriş kapısı önüne yürüdüler.

Burada açıklama yapan Prof. Dr. RaşitTükel, Sağlık Bakanlığı’nın ve YÖK’ünuygulamalarının tıp fakülteleri ve üniversitehastanelerini çöküşün eşiğine getirdiğinibelirtti.

Dr. Tükel konuşmasında “Getirilen

performans sistemi ile eğitim ve araştırmayla

ilgilenmemiz değil, kısa sürelerle çok sayıda

hastaya bakarak puan kazanmamızdır, ağır ve

zor hastalarla ilgilenmemiz değil, kısa sürelerle

çok sayıda hastaya bakarak puan

kazanmamızdır, hastalarımıza hastalığının

gerektirdiği zamanı ayırmamız değil, kısa

sürelerle çok sayıda hastaya bakarak puan

kazanmamızdır” dedi. Bu koşullarda nitelikli tıpeğitimi ve uzmanlık eğitiminin verilmesininimkânsız olduğunu belirten Tükel, yapılandüzenlemelerle hekimlerin özlük haklarınınellerinden alınmasına, hastaları müşteri olarakgören performans sistemine ve tıpfakültelerinin yok edilmesine karşı çıktıklarınıve bu düzenlemelerin hızla geri alınmasınıtalep ettiklerini belirtti.

Yapılan açıklamanın ardından öğretimüyeleri, 13 Mart Ankara mitingine katılımçağrısında bulundular.

Uluslararası yağma kurultayı

Sağlık emekçilerinden çağrı

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Gençlik28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

“Bologna süreci veeğitimde dönüşümler”

İzmir’de TMMOB’nin çeşitli odalarına üyeöğrenciler ile Genç-Sen üyesi mühendislik öğrencilerive +İvme dergisinin oluşturduğu bileşenin yaptığıçalışmalar kapsamında 26 Şubat’ta bir panel yapıldı.

Saygı duruşuyla başlayan panelde Ada veİstihdam adlı kısa filmler gösterildi.

İlk konuşmayı Dokuz Eylül Üniversitesi AraşırmaGörevlisi Ümit Akıncı gerçekleştirdi. Akıncıkonuşmasında Bologna Süreci’nin tarihsel sürecindenbahsetti. Bologna Süreci’nin hedeflerini, yaşam boyuöğrenimi, YÖK’ün uygulamalarını anlattı. Ardındansürecin kapitalizmle bağlarını ve sermayedarlarınkonu hakkında söz sahibi oldukları halde öğrencilerintemsil edilmediğinden bahsetti.

Meltem Yıldırım ise modüler insan kavramındansöz etti, ardından YÖK’ün kontenjan arttırma veüniversite sanayi işbirliği çalışmalarının BolognaSüreci’yle bağlarını ortaya koydu.

Yıldırım’ın ardından sözü Dokuz Eylül Üniversitesiöğrencisi Yusuf Ekici alarak daha somutta BolognaSüreci’nin öğrencilere yönelik sonuçlarını anlattı.

Konuşmaların ardından soru-cevap ve serbestkürsü kısmına geçildi. Panelin ardından KonakBelediyesi taşeron işçilerinin başlattığı direnişeziyarete gidildi.

İzmir’den Toplumcu Mühendislik MimarlıkPlanlama Öğrencileri

Edirne’de ulaşımeylemi

Edirne Belediye Meclisi’nin, 2 Şubat’tagerçekleştirdiği toplantıda şehiriçi ulaşım ücretlerineyaptığı yüzde 33’lük zamma tepkiler büyüyor.

21 Şubat günü şehir merkezinde gerçekleştirilenkitlesel protestonun ardından 24 Şubat günü TrakyaÜniversitesi öğrencileri ulaşım zammına karşı sokağaçıktı. Trakya Üniversitesi Balkan Yerleşkesi’ndeki FenFakültesi önünde toplanan yaklaşık 500 öğrenci,Edirne Belediye Başkanı CHP’li Hamdi Sedefçi’yiprotesto etti.

Öğrenciler yerleşkeye çıkan yolu trafiğe kapattılar.Zamların geri alınmasının talep edildiği eylemdeöğrenciler yerleşke dışına çıkarak yaklaşık 10kilometre uzaktaki Ayşekadın Yerleşkesi’ne yürümekistediler.

Yolu araç trafiğine kapatarak yürümek isteyenöğrencilere izin vermeyen kolluk güçleri 5kilometrelik bir mesafeyi yürüyen öğrencilerin önünükeserek yürüyüşe izin vermedi.

Polis barikatının kaldırılmasını isteyen öğrencileriçerisinden TKP, Emek Gençliği, Öğrenci Kolektifleri veÖğrenci Muhalefeti’nin yer aldığı grup kitledenayrılarak polis eşliğinde yürüyüşlerine devam ettiler.

Trakya Üniversitesi Öğrenci Platformu ve bağımsızöğrenciler ise polis ablukasının kaldırılmasını istediler.Barikat önünde halaylar çeken öğrenciler oturmaeyleminin ardından protestolarını sona erdirdiler.

Kızıl Bayrak / Edirne

AÜ’de eylemler...

Polis terörüne öfkeGelecek ve Özgürlük İçin Mücadele İnisiyatifi

Anadolu Üniversitesi’nde yaptığı çalışmalarla polisterörünü teşhir etti. Fakülte kantinlerinde masa açaninisiyatif, duvar gazeteleri ve afişlerle polisin‘faaliyetlerini’ istatistiki verilerle, karikatürlerle,fotoğraflarla ve ajitasyon konuşmalarıyla öğrencilereanlattı. Hafta boyunca öğrenciler polis terörüne karşımücadele etmeye çağrıldı. Fakültelere veyemekhaneye asılan ‘Sizce polis nedir?’ ozalitiniöğrenciler kendileri doldurarak, polis hakkındadüşüncelerini aktardılar. Üniversitelinin polise nasılbaktığını anlatan yeni duvar gazetelerini oluşturdular.Bu duvar gazetelerinde üniversitede polise karşı çokciddi bir öfke olduğu ortaya çıktı.

Hafta boyunca çalışması yürütülen polis terörüeylemi 1 Mart Salı günü, yemekhane önündegerçekleştirildi. Yemekhane önünde müzik dinletisiverildi. Halayların çekildiği sloganların atıldığı dinletiöğrenciler tarafından ilgi ile karşılandı. Dinletininardından basın açıklaması gerçekleştirildi.

Devrimci bir havanın egemen olduğu ve 80 kişininkatıldığı eyleme TKP’li Öğrenciler, DYG, ÖğrenciKolektifleri, DPG, ÖGD, SDP ve SGD destek verdi.

Binali Yıldırım protestosuEskişehir Anadolu Üniversitesi’nde sistemin

uşaklarından biri olan Ulaştırma Bakanı BinaliYıldırım’a üniversite rektörlüğünün ‘fahri doktora’unvanı vermesi 28 Şubat günü protesto edildi.

Binali Yıldırım okula özel güvenlik önlemleriylealınırken, ilerici ve devrimci öğrencilerin önü sivilpolis ve çevik kuvvet barikatıyla kesildi. ÖğrenciKolektifleri’nin barikat önünde sloganlar atarakbeklemesiyle başlayan eyleme, Gelecek ve Özgürlükİçin Mücadele İnisiyatifi (DGH, DÖB, DPG, EkimGençliği, Eskişehir Gençlik Derneği ve YDG), Genç-Sen ve TKP’li öğrenciler de katıldı. Yunusemre Yurduönünde toplanan gençlik örgütleri bir süre ajitasyonkonuşmaları ve sloganlarla bekledikten sonra barikatayüklendi. Bu sırada pazarlık yapma girişimiyle kitleyioyalamaya çalışan sivil polislere devrimci öğrencilergereken yanıtı barikatı zorlayarak verdiler. Bir süredevam eden arbedeyle öğrenciler polis barikatınıaşarak rektörlük önüne geldiler. Bu sırada BinaliYıldırım üniversitenin diğer kapısından çıkarılırkenrektörlük önünde basına açıklamalar yapıldı.

AÜ’de rektörlükle görüşmeAnadolu Üniversitesi’nde rektörlük ile öğrenci

örgütleri temsilcilerinin yapmakta olduğugörüşmelerin üçüncüsü gerçekleşti. 23 Şubat günü bir

raya gelen ilerici, devrimci öğrenciler “Söz yetki kararhakkı bizimdir/soruşturmalar geri çekilsin” pankartınıaçarak sloganlarla eylemlerini başlattılar. Daha sonratemsilciler rektörlükle görüşmeye gittiler. EkimGençliği, DHF Gençlik Komisyonu, Gençlik Derneği,DPG, SGD, Genç-Sen, Kolektifler, GençlikMuhalefeti, ÖGD, TKP’li Öğrenciler, EmekGençliği’nden temsilcilerin katıldığı toplantı yenirektör yardımcısı Naci Gündoğan ile gerçekleşti.

Toplantı başlar başlamaz görüşmelerdeki amacınıntalepleri kabul etmek olmadığını sadece öğrencileridinleyerek bu toplantıları ‘diyalog’ süreci olarakgördüğünü belirten rektör yardımcısına, “görüşmelerinamacının diyalog olmadığı, toplantıların, taleplerinkabul edilip edilmemesi açısından önemli olduğu,talepler kabul edilmezse görüşmelerin bir anlam ifadeetmediği” görüşü iletildi. Rektör yardımcısıgericiliğini daha önceki toplantılarda sözü verilmişolan görüşmelerin tutanağa geçirilmesi konusunda dagösterdi. Görüşmenin tutanağa geçmesine karşı çıkanGündoğan bu tutumunu ‘benim sözüm yeter’ gibidemagojik bir tavırla gösterdi.

Bu ön konuşmalardan sonra tüm öğrencitemsilcilerinin ortaklaşa sunduğu taleplere geçildi. İlktalepte rektörlüğün soruşturmaları geri çekmesigerektiği ifade edildi ve rektörlüğün soruşturmakonusundaki tavırlarına değinildi.

Osmangazi Üniversitesi’nde okuyan birçoköğrenciye 2 Eylül Kampüsü’ndeki olaylardan dolayısoruşturma açılması ve soruşturma kağıtlarınınöğrencilere verilmesinden önce ailelere gönderilmesiörnekleri verilerek rektörlüğün bu konudaki saldırganve samimiyetsiz tutumuna dikkat çekildi. Rektöryardımcısından, soruşturmaların geri çekilmesi ve birdaha hiçbir öğrenciye soruşturma açılmayacağıkonusunda söz istendi. Kendisinin böyle bir sözveremeyeceğini belirten rektör yardımcısı, “eylemleryasal mı yasal değil mi” tartışmasına yeltendi.

Öğrenciler ise taleplerinin kısa zaman içindekarşılanmaması durumunda toplantılarınanlamsızlaşacağını ve toplantılara katılmayacaklarınıaçıkladılar.

Rektör yardımcısı iyice sıkışınca çareyi bir dahakitoplantıyı 11 kişiyle değil 5 kişiyle yapmak istediğinisöyledi. Devrimciler ise buna şiddetle karşı çıkarak bututumu mahkum ettiler. Başta Öğrenci Kolektifleriolmak üzere Genç-Sen ve Gençlik Muhalefeti de bututuma tavır almayarak, ‘değerlendiririz daha sonra biziçimizde’ demekle yetindiler.

Dışarıda bekleyen kitlenin yanına gelinerekiçerdeki konuşma hakkında bilgilendirmedebulunuldu.

Ekim Gençliği / Anadolu Üniversitesi

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011 Gençlik

Ekim Gençliğifaaliyetlerinden...

Beytepe8 Mart yaklaşırken faaliyetlerine hız veren Ekim

Gençliği okurları, 2 Mart günü Hacettepe ÜniversitesiBeytepe Kampüsü’nde yaygın afiş çalışmasıyla 8 Martve Ortadoğu’daki isyanları işledi.

Çalışma kapsamında “8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü’nde özgürlük ve gelecek için alanlara /Ekim Gençliği” şiarlı afişlerin yanı sıra KuzeyAfrika’daki gelişmeleri ele alan “İflas eden sadecezorba rejimler değil, kapitalist sistemin kendisidir.Özgürlük ve gelecek için mücadeleye / Ekim Gençliği”ve “Özgürlük ve gelecek için mücadeleye, söz yetkikarar hakkımızı istiyoruz, kampüslerde sivil-resmipolis işgaline son, diplomalı işsiz güvencesiz çalışanolmayalım / Ekim Gençliği” şiarlı afişler kullanıldı.

Ontex direnişine destek çağrısı

Ayrıca sınıf devrimciliği bayrağını gençlikiçerisinde dalgalandıran Ekim Gençliği okurlarıOntex’teki direniş sürecini ele alan ve gençliğidirenen işçilerle dayanışmayı yükseltmeye çağıranaçıklamayı büyük boy ozalitler şeklinde kampüsünmerkezi noktalarına astılar.

Ekim Gençliği’nin son sayısı ise öğrencilereulaştırılmaya devam ediyor.

Ankara ÜniversitesiDTCF ve Cebeci kampüslerinde 1 Mart günü 8

Mart, Ortadoğu’daki halk isyanlarını işleyen “Söz-yetki-karar hakkı istiyoruz” afişleri yaygın bir şekildekullanıldı. Ayrıca okula Ontex direnişini anlatan birduvar gazetesi asıldı.

İTÜİTÜ’de 8 Mart’a ilişkin materyaller yaygın bir

şekilde kullanıldı. “Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için

cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son”, “Kadın olmadan

devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz - 8

Mart’ta alanlara” şiarlı afişler 75 YüzyılYemekhanesi’nde ve FEB’de kullanıldı.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halkayaklanmalarına ilişkin afiş ve duvar gazeteleri ile deisyanlar selamlandı.

Ayrıca Ekim Gençliği’nin yeni sayısının satışı içinmasa açıldı.

Anadolu Üniversitesi8 Mart’ın yaklaşmasıyla beraber kadın sorununu

masaya yatıran bir toplantı gerçekleştirildi. İnsanlıktarihi içerisinde kadın sorununun ortaya çıkışı vedeğişim aşamaları çok yönlü bir şekilde tartışıldı. Özelmülkiyetin ortaya çıkışı ile kadının toplumdaki yeriningeri plana itilmesi ve erkeğin egemen hale gelmesiele alındı. Kadına uygulanan şiddet ve sınıflıtoplumların getirdiği çeşitli sorunlar incelendi.Kadının ancak örgütlü bir yaşam içerisindesürdüreceği kurtuluş mücadelesi ile özgürleşeceğisonucuna varıldı.

Ortadoğu halklarının onurlu mücadelesiniselamlayan Ekim Gençliği afişleri tüm fakültelerde veyemekhanelerde kullanıldı.

28 Mart günü ise “Cinsel ulusal sınıfsal sömürüyeson”, “Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadankadın kurtulmaz!” şiarlı Ekim Gençliği afişleri ile 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde öğrencilerialanlara çağırdı.

Ekim Gençliği / Ankara – Hacettepe – İTÜ -Anadolu Üniversitesi

Ankara DÖK kuruldu Devrimci Öğrenci Koordinasyonu, 24 Şubat günü

Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlenen basın toplantısı ilekuruluşunu ilan etti.

Son süreçte yaşanan saldırılar ve gençliğinyükselen muhalefetini devrimci bir kanala akıtmakiçin Ankara’da Ekim Gençliği, Yeni Demokrat Gençlik(YDG) ve Kızıl Hareket tarafından oluşturulanDevrimci Öğrenci Koordinasyonu, önüne ilk hedefolarak, önümüzdeki mart ayında yerel sorunları konualan forumlar ve nisan ayında “Geleceğimiz veözgürlüğümüz için örgütlü mücadeleye” kurultayınıkoydu. Ayrıca son süreçte Ankara’da yaşanansoruşturma terörüne karşı yoğun bir çalışma örmeyikararlaştırdı.

Bu kapsamda 1 Mart günü soruşturma terörü ileilgili bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Yüksel Caddesi’nde “Soruşturmalar geri çekilsin,eğitim hakkımız engellenemez” ozalitinin arkasındabir araya gelen öğrenciler, son süreçte yoğunlaşansaldırıları protesto etti. Yapılan basın açıklamasında isene gözaltı terörünün ne de soruşturmaların devrimcifaaliyeti engelleyemeyeceği belirtildi.

Yaklaşık 30 kişinin katıldığı eyleme DGH ve DÖBde destek verdi.

ÇÜ’de ceza terörüAdana Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Rektörlüğü,

devrimci, demokrat öğrencileri sindirmeye çalışıyor.Rektörlüğün ceza terörüne son olarak Cenk Ulaş isimliYeni Demokrat Gençlik (YDG) faaliyetçisi eklendi.

Üniversitede yaşanan sorunlara karşı bildiridağıttığı için Cenk Ulaş isimli öğrencinin 1 ayuzaklaştırma cezası alması devletin demokratlıkmaskesini bir kez daha düşürdü.

İstanbul Üniversitesi’nde OHAL!Geçtiğimiz sene Bakan Nihat Ergün’ün protesto

edilmesi üzerine açılan soruşturmalar bu aysonuçlandı. TKP’li Öğrenciler’den 15, ÖğrenciKolektifleri’nden 8 öğrenciye birer ay uzaklaştırmacezası verildi. Cezaların büyük bölümü dönem tatilinedenk getirildi. 5 kişinin bir aylık cezası ise bu dönembaşında uygulanacak.

Avcılar Kampüsü’nde okuyan GençlikFederasyonu’ndan 3 öğrenciye ise, 3’er dönemuzaklaştırma cezası verildi.

Açılan son 45 soruşturma sonuçlanmadan,aralarında Ekim Gençliği okurlarının da bulunduğuMerkez Kampüs ve Fen-Edebiyat Fakültesi’nden 40’ayakın kişiye yeni soruşturma açıldı. 12 Ocak günüBeyazıt Ana Kapı önünde gerçekleşen eylemle ilgili“basın açıklaması yapmak, slogan atmak, tarihi kapıya‘Bu üniversitede OHAL VAR’ yazan ozaliti asmak,kimlik göstermeden içeri girmek, ÖGB’lere ağırhakaret ve aktif direniş, fiili saldırıda bulunma”gerekçe gösterildi.

7 Ocak günü çantasını aratmama tutumu nedeniyle,özel güvenliklerin saldırısına uğrayan ve yaralanan 3Ekim Gençliği okurundan ikisi ise, Beyazıt PolisKarakolu’na ifade vermeye çağrıldı. Gönderilentebligatta, saldırıya uğrayan devrimcilerin polise ifadevermeye gitmemeleri halinde haklarında TCK’ya göreişlem yapılacağı tehtidi yer alıyor.

Henüz sonuçlanmamış 100 kadar soruşturmadanonlarca yeni ceza çıkması bekleniyor. Bu kapsamlısaldırıya karşı geçtiğimiz dönem “arama kararınıniptali” ve “soruşturma-cezaların geri çekilmesi”talebiyle başlatılan kampanya sürecinin devamı olarakdevrimci ve ilerici güçler saldırıya yanıt vermeyehazırlanıyor.

Ekim Gençliği / İstanbul - Ankara- Adana

Üniversitelerde soruşturma-ceza terörü

Devlet ve düzen cephesinden yeni bir arsızlıkörneği daha!

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a “insanideğerler” ödülü verildi. Bu büyük arsızlığa arsızlıkkatan YÖK Başkanı törende duygusal bir konuşmayaptı. Özcan, “Yıllarca kendi insanımızıyükseköğretim hakkından mahrum ettik” diyekonuşurken, kendi döneminde üniversitedenonbinlerce öğrencinin ilişiğinin kesildiğini unuttu(!)

Bu arsızın döneminde üniversitelerden 131 bin452 öğrencinin ilişiği kesildi; 11 bin 482 öğrenci

uzaklaştırma cezası aldı; 497 öğrenci hakkındadisiplin soruşturması açıldı.

İlişik kesme ve disiplin soruşturmalarınınnedenleri arasında da “afiş asmak, bildiri dağıtmak,üniversite yönetimini protesto etmek” var.

Ama utanma duygusundan yoksun YÖK Başkanı“Niye bunu yapıyoruz insanımıza? Ben bugünekadar tatminkar bir cevap bulamadım” diyerek“yüksek öğretimden mahrum bırakılanlar” içintimsah gözyaşları döktü.

YÖK Başkanı’na “arsızlık” ödülü!

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da kapitalist sömürüve köleliğe karşı ayağa kalkan emekçi halklarındirenişinin tüm dünya halklarına yol gösterdiği birsüreçte Türkiye cephesinde devrimci sınıfmücadelesini yükselten sınıf devrimcileri işçi sınıfıve emekçileri kesen tüm süreçlere müdahiloluyorlar.

“Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlümücadeleye! İşyeri komitelerine, sendikalara”şiarıyla başlatılan merkezi kampanyanın yerelayaklarını ören sınıf devrimcileri, bölgelerdesistematik olarak seslenişlerini sürdüren işçibültenlerinin şubat ayı sayılarını da ağırlıklı olarakyerellerde örgütlenen kurultayların hedefleri vegündemleriyle paralel olarak örgütlüyorlar.

Yine önümüzdeki süreçte sınıfın toplamıaçısından gündeme oturacak olan metal grup TİSsüreci yerel bültenlerde oldukça geniş ve güçlü birbiçimde işleniyor.

Yerel bültenlerin bir diğer ortak noktasını ise,Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır’ın, EksenYayıncılık’tan çıkan son kitabı ‘Yıkıcı Güç, KolektifÖzne’nin tanıtımına yer verilmesi oluşturuyor.8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü gündemininde işlendiği yerel bültenlerde ayrıca Tunus’labaşlayan Mısır’la beraber tüm Arap coğrafyasınısaran Ortadoğu halklarının isyan dalgasıselamlanıyor. Direnen halklarla dayanışma çağrısıyapılıyor.

Adana İşçi Bülteni, şubat ayı sayısındasermayenin saldırıları ve torba yasa gündeminiişliyor. İşçi katliamlarına dikkat çekiyor.“Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlümücadeleye!” çağrısının kapakta yer aldığı bültendeSanayi İşçileri Derneği’nin faaliyetleri deyansıtılıyor.

Metal İşçileri Bülteni ise grup TİS sürecininnabzını tutuyor. Birleşik Metal’in örgütlü olduğuçeşitli fabrikaların işyeri temsilcileri ile grevhazırlıkları üzerine yapılmış röportajların dikkatçektiği bültende çeşitli fabrikalarda imzalanan tekiltoplu sözleşmeler ve süreçle ilgili gelişmelerişleniyor. Bültende ayrıca İstanbul Esenyurt’takurulu Öztiryakiler’in suç dosyası ele alınıyor.

İzmir yerelinde çıkan Demir-Çelik İşçileriBülteni, kapak sayfasında metal grup TİS süreciniişliyor. Sektördeki işçilere seslenen bültende,Bakırçay Havzası’nda çalışan demir-çelik işçilerinegrevle dayanışma çağrısı yapılıyor. İzmir İşçiKurultayı’na ilerleyen süreçte metal işçilericephesinden yürütülen hazırlıkların yansıtıldığıbülten sayfalarında, Tariş direnişi ve Büyük MadenciYürüyüşü hatırlatılıyor.

Bursa İşçi Bülteni’nin temel gündemlerini isemetaldeki grup TİS süreci ve Bursa yerelindehazırlıkları süren Metal İşçileri Kurultayıoluşturuyor. Bültenin kapak sayfasında işlenenkurultay çağrısının yanı sıra grev hazırlıklarınınsürdüğü fabrikaların temsilcilerinin görüşlerine yerveriliyor. Ortadoğu halklarının yaktığı isyan ateşi deselamlanıyor.

Önümüzdeki nisan ayı içerisinde Kayseriyerelinde gerçekleştirilecek işçi kurultayına

hazırlanan sınıf devrimcileri Kayseri İşçi Bülteniaracılığıyla kurultay gündemini etkin biçimdeişliyorlar. Farklı sektörlerden işçilerin yaşadıklarısorunların, kurultayın hedefleri ve gündemleriylebağının kurularak ele alındığı bültende ağırlıklıolarak işçi yazılarının yer alması dikkat çekiyor.

Esenyurt İşçi Bülteni’nde ağırlıklı olarak,bölgede örgütlenecek işçi kurultayının çağrısına yerveriliyor. Metaldeki grev sürecinin de işlendiğibülten sayfalarında ayrıca, sona eren, süren veyakazanımla sonuçlanan direnişler de sıralanıyor.Öztiryakiler fabrikasındaki ağır çalışma ve kölelikkoşullarının yansıtıldığı bültende 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü ve Ortadoğu’daki halkayaklanmaları da unutulmamış.

Tersane İşçilerinin Sesi ROTA ise şubat ayısayısında tersane işçilerine, TİB-DER’de örgütlenmeçağrısını taşıyor. Tersanelerde yaşanan iş cinayetleri,patronların baskıları ve hak gasplarının işlendiğibülten sayfalarında çeşitli tersanelerden işçilerinkaleme aldıkları yazılar dikkat çekiyor. ZeynelKızılaslan’ın zaferle sonuçlanan direnişinin deyansıtıldığı bültende Ortadoğu’daki ayaklanmadalgası işleniyor.

Kartal İşçi Kurultayı Özel Bülteni ise yereldeörgütlenen kurultay süreciyle paralel olarak yerelgündemlerin yanı sıra torba yasa gibi tüm sınıfbölüklerini kesen genel gündemleri de işliyor.Metaldeki grev süreci ise Birleşik Metal üyesi birişçiyle yapılan röportajla gündemleştiriliyor..

İstanbul’da Ümraniye bölgesine seslenen OSB-İMES İşçi Bülteni ise sermayenin saldırılarınınönümüzdeki süreçte daha da sertleşeceğine dikkatçekerek örgütlü mücadele çağrısını yükseltiyor.Mısır ve Tunus’taki halk ayaklanmalarının daişlendiği bülten sayfalarında metaldeki grev sürecide geniş biçimde yer buluyor. 3. Ümraniye İşçiKurultayı çağrısının da göze çarptığı bültensayfalarında bölgedeki çeşitli fabrikalarda yaşanansomut gelişmeler ve sorunlar yansıtılıyor. 8 Martçağrısı ise bültenin temel gündemlerinden biri olarakyer tutuyor.

Tuzla’da yürütülen yerel kurultay çalışmasınınbir aracı olarak çıkartılan Tuzla OSB KurultayHazırlık Komitesi (KHK) Bülteni ise Tuzlabölgesindeki farklı OSB’lere sesleniyor. Yereldekikurultay hazırlıkları ile fabrikalara özgü sorun vetaleplerin birleştirildiği bültende “Haklarımız vegeleceğimiz için işyeri komitelerine sendikalara”çağrısı yapılıyor. Birleşik Metal üyesi bir ÇEL-MERişçisinin yanı sıra çeşitli fabrikalardan temsilcilerleyapılan röportajlar işyeri komitesi deneyimininbölgedeki işçilere aktarılması açısından dikkatçekiyor. 8 Mart çağrısının da yer bulduğu bültendeOrtadoğu’daki isyanlar da selamlanıyor.

İzmir yerelinde sistematik seslenişini sürdürenTekstil İşçileri Bülteni ise İzmir İşçi Kurultayıhazırlıkları çerçevesinde tekstil işçileriyle buluşuyor.TEKSİF İzmir İl Temsilcisi Faruk Aksoy’la tekstilişçilerinin durumu ve sendikal örgütlenme üzerineyapılan röportajın göze çarptığı bülten sayfalarındafarklı sanayi bölgelerinden tekstil işçilerinin yazılarıyer buluyor. Bülten, 8 Mart çağrısıyla son buluyor.

Bültenler30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/09* 04 Mart 2011

Şubat ayı bültenleri...

İsyan ruhu fabrikalara,havzalara taşınıyor

İzmir’de taşeron işçileridirenişte

İzmir’de Konak Belediyesi taşeron işçileri 25 Şubatgününden beri belediye önündeki direnişlerine devamediyorlar. Direnişin 1. günü 12 işçiyle eyleme başlayanişçilerin sayısı direnişin 4. gününde 110 işçiye ulaştı.

İşbaşı yapmadan direnişlerine devam eden Efekent taşeronuna bağlı çalışan işçiler ilk gün yaptıklarıaçıklamada maaşlarını alamadıklarını söylemişlerdi.Eylemin etkisiyle bir kısım işçinin 890 TL tutarındakitam maaş alacakları yatırılırken, işçilerin bir kısmımaaşlarını 100 TL eksik aldılar. Yine bir kısım işçininde paralarının yatmadığı ifade edildi.

İzmir’e geleceği haberini aldıkları CHP GenelBaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu 26 Şubat günü protestoetme kararı alan işçiler “Taşerona hayır sendikahakkımızı istiyoruz / Konak Belediyesi Taşeron İşçileri”pankartını açarak Alsancak Sevgi yoluna yürüdüler.Alsancak’ta ‘Sevgi Yolu’nun açılışını yapması beklenenKılıçdaroğlu ise taşeron işçilerinin eylemi nedeniyleaçılış programını iptal etti.

İşçiler 28 Şubat günü saat 17.00’de KonakBelediyesi önünden CHP İzmir İl binasına yürüyüşgerçekleştirdiler. Basın açıklamasında, neden direnişebaşladıklarını, taşerona neden hayır dediklerinianlatan işçiler çalışma koşullarının kötülüğündenbahsettiler. Sendikalı-güvenceli çalışmak istediklerinibelirten işçiler haklarını alana kadar mücadeleedeceklerini duyurdular.Baskı, tehditlere rağmen direnişlerindenvazgeçmeyeceklerini vurgulayan işçiler seçimzamanında işçilere söz verildiğini ama bu sözlerininhala tutulmadığını belirttiler. Açıklamada ayrıca,belediye başkanı, sözünü tutmaya davet edildi.

Taşeron işçilerinin eylemine Konak Belediyesişirketi olan Merbel’de çalışan işçiler ile KarabağlarBelediyesi şirketi olan Karbel bünyesinde çalışanişçiler de destek sundular.

Kızıl Bayrak / İzmir

Tepe Denizcilikişçilerinden işgal

Ücretlerini alamadıkları için Tuzla’da kurulu TepeKlima Denizcilik’te direnişe geçen işçiler, taleplerininkarşılanmaması üzerine 24 Şubat günü fabrikayı işgaletti. Kendilerini içeri kilitleyen işçiler 4 aydırödenmeyen ücretlerinin verilmesini istiyor.

Limter-İş üyesi 9 işçi üretimi durdurdu. 5 katlıbinanın en alt katında bulunan atölyeye giren işçilerkendilerini içeriye kapattı. İşçiler kapıya barikatlarkurup kaynak cihazıyla kapıları kapattı.

Eylemin hemen ardından Tepe Klima Denizcilikpatronu, polise haber verdi. Polis, Limter-İş SendikasıGenel Başkanı Kanber Saygılı ile görüştükten sonra birşey yapamayacağını belirterek fabrikadan ayrıldı.

İşgal eyleminin 2. gününde ise işçilerin ailelerifabrika önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

28 Şubat günü Yeni Mahalle Eski KarakolDurağı’nda toplanan aileler “Ücretleri ödeyin, buzulme son verin” pankartıyla Tepe Klima Denizcilikpatronu Necati Tepe’nin evine yürüdü. İşçilerinçocuklarının “Diren baba yanındayız” dövizleritaşıması dikkat çekti.

Necati Tepe eylemden kaynaklı evdebulunmazken, evin önünde basın açıklaması yapıldı.Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı,Necati Tepe ile görüşmeye geldiklerini belirterekkendisinin kaçtığından kaynaklı görüşmegerçekleştiremediklerini söyledi.

Gazetemiz yayına hazırlandığı sırada işçilerinfabrika içindeki bekleyişleri devam ediyordu.

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 11-09

Merhaba,Göğün yarısı, yaşamın yarısı, insanlığın esas

öğreteni olan emekçi kadınlarımızın, alınteri, emek veonurlu mücadeleleri ile yaşama sahip çıktıkları, tarihselkazanımların bu gününde, sosyalist devrimcikadınlarımızın (kadın yoldaşlarımızın) yaşamkarşısındaki emekçi ve direngen kişiliğindenduyduğum onurla 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nü en içten devrimci sosyalist duygularımla, eniçten dileklerimle kutluyorum. Tüm emekçi kadınların

yaşamında ve mücadelesinde başarılar diliyorum.Yaşasın 8 Mart!Bjı 8 Mart!Jin u Jiyane!

SevgilerimleAğırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü

Alaattin Öğet1 No’lu FTipi Hapishanesi C-Tek-54

Tekirdağ

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor,mücadele günümüz kutlu olsun!

Bizler tarlada, çapada, tekstilde, fabrikada, evde,mutfakta çalışan kadınlarız. Evin bütün işiniomuzlayan, çocuk doğuran, büyüten anneleriz. Heryerde, çalışır, çalışır, çalışırız. Ama emeğimizinkarşılığını hiçbir yerde alamayız, sömürülürüz, eziliriz.

Töre cinayetleri ezer bizi, koca dayağı ezer bizi,sokakta kör kurşun yok eder bizi!

Patronun kazanç hırsı sömürür bizi, işsizlik,yoksulluk ezer bizi!

Dünyanın her yerinde çekilen acılar üzer bizi.Çünkü emekçi kadınlarız biz; fedakârız, duygusalız.Ama güçlüyüz aynı zamanda… Tarlada çalışır, çapasallarız. Fabrikada çalışır, üretiriz. Çocuklar doğurur,zorluklara göğüs gererek büyütürüz. Üretmek vebüyütmektir bizim işimiz, emeğimiz bu yüzdenkutsaldır.

Üreten, çalışan ve emeğinin karşılığını alamayankardeşlerimiz! Doğuran, büyüten, her yükü omuzlayanannelerimiz! Sömürülen, ezilen, hor görülen emekçi

kadınlar! Gelin, 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nde hep birlikte alanlara çıkalım! Baskılar altındakısılan sesimizi yükseltelim, haklarımızı, taleplerimizihep birlikte haykıralım! Omuz omuza alanlarayürüyelim, birleşelim ve güçlenelim!

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!Ev işçisi kadınlar

CMYK

Yaşamını sosyalizm mücadelesineadamış olan yazar Orhan İyiler aramızdanayrıldı. Kanser hastalığına karşı verdiğisavaşta 25 Şubat sabahı 07.55’te hayatınıkaybeden Orhan İyiler, 76 yıllık yaşamıboyunca birçok esere imza attı. Sosyalistkimliğinden ödün vermedi.

Eserlerinde daha çok devrimleri,devrimci insanın boyun eğmezliğinianlatan Orhan İyiler, ilk baskısı EksenYayıncılık’ta yapılan “Birgün Bile Yaşamak”adlı kitabıyla birlikte, “Yeni DünyaGerçeği”, “Öldükleriyle Kalmadılar” gibipek çok esere imza atmıştı. Orhan İyiler’inson kitabı “Aklın Lirizmi” geçtiğimizgünlerde yayınlanmıştı.

Sosyalist aydın kimliğinden ödünvermeyen İyiler, son nefesine kadarüretmekten ve direnmekten vazgeçmedi.Orhan İyiler’in anısı önünde bir kez dahasaygıyla eğiliyoruz.

İyiler son yolculuğunauğurlandı

Orhan İyiler 26 Şubat günüSultangazi’deki Yayla Mezarlığı’nadefnedildi. Gazi Halk Cephesi, MücadeleBirliği Platformu, İdil Kültür Merkezi, GrupYorum üyeleri, Simurg Tiyatro çalışanıMehmet Esatoğlu, Şair Ruhan Mavruk,İnsancıl Atölyesi emekçileri; Berrin Taş,Cengiz Gündoğdu, Yazar Bilgesu Erenus,Şair Rahime Henden, Şair Niyazi Yaşar, ŞairSelah Özakın’ın da aralarında bulunduğukişi ve kurumlar İyiler’i son yolculuğunauğurladı.

“Devrimci Aydın Orhan İyilerölümsüzdür!”, “Devrimci aydınlarkavgamızda yaşıyor!” sloganlarıylamezarlığa yürüyüş yapıldı. Mezarlıktayapılan konuşmalar ve okunan şiirlerleOrhan İyiler’in yaşamı anlatıldı. Orhanİyiler’in eşi Zeynep İyiler, törende Orhanİyiler’i anlattı, “Verdiğim sözler sözümdür,gözün arkanda kalmasın” sözleriylekonuşmasını noktaladı.

“Devrimcilerin toplantıları

Enternasyonal ile başlamalı ve

Enternasyonal ile bitmeli” diyen İyiler’inbu söylemine uygun olarak mezarı başındaEnternasyonal marşı söylendi.

Adana’da sürekli hale gelen hasta tutsaklarladayanışma eylemlerinin sonuncusu 26 Şubat günüİnönü Parkı’nda yapıldı. Eylemde DiyarbakırHapishanesi’nde yatan çölyak hastası Nesimi Kalkanve Bolu F Tipi’nde diyabet hastası Ufuk Keskin’indurumuna dikkat çekildi.

Açıklamada, 6 yıldır çölyak hastası olan Kalkan’ın1993 yılından beri hapiste olduğu ve 4 dakikayıgeçmeyen bir tedavinin ardından Adli Tıp Kurumu’nunceza ertelemesi vermediği dile getirildi. Diyabet hastasıolan Umut Keskin’in ise düzenli olarak insülin tedavisialtında olması gerekirken bir süredir ilaçlarınınverilmediği vurgulandı.

Ayrıca Tekirdağ 2 No’lu F Tipi’nden 4 Şubat 2011tarihinde Kandıra F Tipi’ne sürgünle sevk edilen 11tutsağın, sürgün sırasında ve götürüldükleri

hapishanede gardiyanlar tarafından sürekli darpedildikleri ve ince aramaya tabi tutuldukları dilegetirildi.

Kırıklar Hapishanesi’nde bulunan Talat Şanlı isimlitutsağın da diş tedavisine giderken kelepçelerininaçılmadığı, Osmaniye T Tipi Hapishanesi’ndekitutsakların ise 13 Şubat 2011 tarihinden beri, çıplakkalacak şekilde soyunmalarının istendiği, uygulamayıkabul etmeyen tutsaklara ise işkence yapıldığı anlatıldı.

Hasta tutsaklar için yapılan bu eylem “Tecridikaldırın, ölümleri durdurun” denilerek sona erdi. EylemBDSP, Devrimci Proletarya, Halk Cephesi, İHD,BDP, Tuhay-der, Emek ve Özgürlük Cephesi, ESP veOdak tarafından örgütlendi.

Kızıl Bayrak / Adana

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit/ KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Tutsaklar ölüme yollanıyor

“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum...”

“Baskılar altında kısılan sesimizi yükseltelim!”

Orhan İyileraramızdan ayrıldı

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 11-09