32

Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2011-13 / Nisan

Citation preview

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 11-13
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLER1 Mayıs yoluna çıkarken….. . . . . . . . . . 3

Emperyalizmin maşaları

halklardan yana tutum alamazlar!” . . . . 4

Emperyalistler hegemonya ve

yağma peşinde!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5

Sınıf devrimcileri tezkereye karşı

sokakta!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6

“Tüm NATO üsleri kapatılsın!... . . . . . . 7

Kürt halkı inkara ve

tasfiye dayatmasına “itaat” etmiyor!. . 8-9

Metal İşçileri Birliği Merkezi

Yürütme Kurulu Nisan Ayı Toplantısı

Sonuçları... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10-11

Metal grevinde son durum . . . . . . . . . . 12

Süsler Doruk’ta grev sürüyor... . . . . . . 13

Her yerde kurultay çağrısı . . . . . . . . . . 14

İzmir’de kurultay seferberliği. . . . . . . . 15

Direnişçi Ontex/Canbebe işçileriyle

söyleşi... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-18

Direnişlerin sesi Taksim’de

yankılandı... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19

Ontex’te polis tacizine

karşı dayanışma.. . . . . . . . . . . . . . . . . . 20

Metro Grossmarket

işçileriyle konuştuk... . . . . . . . . . . . . . 21

BDSP Karadağ davasının peşini

bırakmıyor... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22

Karadağ cinayeti davasında “keşif iptali”

değerlendirildi.......................................23

Suriye’de siyasal durum

ve bazı saptamalar.. . . . . . . . . . . . . . 24-25

İngiltere’de işçi sınıfı meydanlarda! . . 26

Almanya’da nükleer santral karşıtı

kitlesel gösteriler. . . . . . . . . . . . . . . . . 27

Üniversitelerden... . . . . . . . . . . . . . . . . 28

“Yaptım Olacak” hiçbir zaman bizim

dilimiz olmayacak!. . . . . . . . . . . . . . . . 29

Çelişkili TÜBİTAK

raporunu sordu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

Oldukça yoğun ve tempolu bir bahar dönemininiçindeyiz. Çünkü bahar döneminin olağangündemlerinin yanısıra, son derece önemligelişmelerle yüzyüze bulunuyoruz. Öyle ki bugelişmeler siyasal-toplumsal yaşamı alt-üstedebilecek dinamikleri barındırmaktadır.

Gelişmelerin başında ülke yönetenlerinin Libya'yayönelik emperyalist saldırganlıkta girdiği suçortaklığı geliyor. Bu suç ortaklığından ziyade tam birmaşalık durumudur. Libya'da Kaddafi rejimininzorbalığını bahane eden emperyalistler bu maşalarınıda kullanarak, bölge üzerindeki egemenliğinipekiştirmeye çalışıyor. Ancak asıl hedefleri emekçihalk isyanlarını bastırarak bölgeye çeki düzenvermektir. İşte böylesi büyük bir gerici saldırganlığamaşalık yapan egemenler aynı zamanda ülketopraklarını da saldırının merkez üssü halinegetirdiler.

Bu durum bu ülkenin devrimcileri vekomünistlerinin üzerine büyük bir sorumlulukyüklüyor. Bu hem kardeş emekçi halklara karşı, hemde insanlığın devrimci geleceğine ilişkin birsorumluluktur. Bu sorumluluğun gereği emperyalisthaydutlara ve onlara maşalık yapanlara geçitvermemektir.

Diğer bir önemli gelişme ise Kürt halkıcephesindedir. Kürt emekçi halkı giderek ivmesi artanbir biçimde hareketlenmektedir. Hareketlenme henüzbarışçıl biçimlerde olsa da, geri plandaki birikmişbüyük bir öfke ve mücadele enerjisinin sınırlı birifadesi olduğuna kuşku yoktur. İşte bu nedenle dehızla patlama ve yayılma ihtimallerini içerisindebarındırmaktadır. Ortadoğu'daki halk isyanlarındanda beslenen Kürt halkının mücadelesiyle dayanışmaiçerisinde olmak ve meşru taleplerini sahiplenmekbüyük önem taşımaktadır. Aksi halde kendisini herhaliyle gösteren bu sarsıcı gelişme dinamiğiningerici-şoven bir kudurganlık ve kapsamlı bir imhasaldırısıyla ezilmeye çalışılması olasıdır.

Bu son derece önemli gelişmeler tablosunda eksikolan güçlü bir sınıf hareketidir. Bu eksiklik tüm birsürecin gelişme yönünü belirleyebilecek niteliktedir.

Eğer metal TİS süreci ufuksuz liberal sendikacılarınelinde sakatlanmamış olsaydı, bu bakımdan da sonderece büyük olanaklar varolacaktı. Böylelikleolağanüstü bir dönemin içerisinden kazanarakçıkmanın çok önemli bir dayanağına sahip olacaktık.Ne yazık ki bugün bu olanak büyük ölçüdekaybedilmiştir. Kuşkusuz bu, kritik döneminkazanılmasını zorlaştıracaktır. Fakat beraberinde desiyasal sınıf çalışmasının önemini daha dabüyütmüştür. Bu ölçüde de sınıf çalışmasındaderinleşmek ve sınıfı örgütleme seferberliğiniyoğunlaştırmak üzere görevlerimize dört ellesarılmalıyız.

Tüm bunlardan sonra belirtmek istiyoruz ki,emperyalistler ve uşakları ne yaparlarsa yapsınlarrüzgar bizden, devrimden yana esiyor. Enindesonunda kazanan da biz olacağız.

***Liselilerin Sesi'nin 39. sayısı çıktı. Eksen

Yayıncılık bürolarından ve kitapçılardan teminedebilirsiniz.

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele vedayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor.

1 Mayıs sınıf mücadelesinin en önemli günlerininbaşında geliyor. Çünkü 1 Mayıs emek ile sermayenincepheden karşı karşıya geldiği gündür. Bunun için her1 Mayıs’ta işçi sınıfı ve emekçiler mücadelealanlarında düzene karşı kararlılıklarını ve güçleriniortaya koyarken, sermaye sınıfı da bu önemli günüher bakımdan zayıflatmak için elinden geleni yapıyor.Bunun için bazen baskı ve teröre başvuruyor, bunlarişe yaramadığında ise 1 Mayıs’ın tarihsel ve sınıfsalözünü bulandıracak hamleleri devreye sokuyor. Bukonuda en işlevsel araç da kuşkusuz sendikabürokratlarıdır. Burjuvazinin işçi sınıfı içerisindeajanlığını yapan bürokratlar, 1 Mayıs’ı devrimci sınıfözünden kopartmak ve seremonik bir gösteriyedönüştürmek için üzerlerine düşen görevi yerinegetiriyorlar.

Bu yıl da aynı tabloyla yüzyüze geleceğimiz içinhazırlıklarımızı bunu hesaba katarak yapacağız.Hedef, 1 Mayıs’ta işçi sınıfı ve emekçilerin yüzbinlerolup alanlara taşması, militan bir mücadele ruhuyladüzenin efendilerine ve uşaklarına meydan okuması,böylece daha ileri mücadeleler için güçlü dayanaklarkazanmasıdır.

Bu hedefe ulaşabilmek için önümüzde çok önemlifırsatlar ile ciddi engeller bulunmaktadır. Mevcutdurumu bu gözle ele alarak, doğru bir çalışma vemücadele hattı oluşturmak şarttır.

1 Mayıs’a giderken işçi sınıfının elindeki enbüyük olanak metal greviydi. Ancak, kararlılıkladevam etmesi durumunda 1 Mayıs sürecine dedamgasını vuracak olan metal grevinin kısa zamansonra biteceği anlaşılmaktadır. Çünkü sürece önderlikeden Birleşik Metal yönetimi mücadeleyi tek tekfabrikalarda yapılacak ek protokollerle sonlandırmayayönelmiştir. Böylece daha ileriye gitme cesaretigösteremeyerek, hem baştan koymuş bulunduğuhedeflerin gerisine düşmüştür, hem de sınıfmücadelesinin geleceği bakımından son derece etkiliolabilecek bir olanağı heba etmiştir. Anlaşmasağlanarak grevin kapısından dönen metal işçilerininbir kısmı bu duruma tepki gösterse de, mevcut bilinçve örgütlülük düzeyleri nedeniyle daha fazlasınıyapabilecek bir irade ortaya koyamamaktadırlar. Eğerbu yapılabilseydi, sendika yönetiminin koyduğu darsınırları aşma başarısı gösterilebilir, işçi sınıfınıngeleceği için ileri bir misyon üstlenilmiş olurdu.

Elbette bu süreçten elde edilmiş moralkazanımları değerlendirebilmek gerekir. ÇünküMESS ve uşaklarının grevin soluğu karşısında dahinasıl acze düştükleri görülmüştür. İşçi sınıfının busüreçten çıkarması gereken başlıca sonuçlardan birisi,grev ve direniş silahını daha güçlü biçimdekullanmaktır. 1 Mayıs’a yürürken bu düşünceyiyeniden yeniden vurgulamalı, sınıfın geniş kitlelerinetaşımalıyız.

Diğer taraftan, metal greviyle karşılaştırıldığındayaratabileceği etki daha sınırlı olan işçi direnişleri desürüyor. Sermayeye karşı direnme iradesini veiddiasını temsil eden bu mevzi direnişlerin sesini vesoluğunu 1 Mayıs alanlarına taşımak büyük önem

taşıyor. Bunun için mevzi direnişleri yerelinsınırlarının dışına çıkararak sınıf mücadelesi alanınataşımak için de gerekli adımlar atılmalıdır. Bu herşeyden önce mevzi direnişleri birleştirmek, düzeninsaldırılarına karşı birleşik mücadele kanalları halinegetirebilmek demektir. Bu ise mevzi direnişlerinmücadeleyi militan bir çizgide kendi sınırlarınınötesine taşıyabilecekleri bir inisiyatifle donatılmasıanlamına gelmektedir. Bu yapılabildiği ölçüde, 1Mayıs yolunda işçi sınıfı diri bir mücadele cephesinesahip olabilecektir.

1 Mayıs’ın hemen öncesinde gündemleştirilen işçikurultayları da bu bakımdan önemli bir olanaktır.Çeşitli işkollarından biraraya gelerek mücadeleningündemlerini ve sorunlarını tartışacak olan ileri vedevrimci işçiler, 1 Mayıs’ı kazanmak için de ortayabir irade koyacaklardır. Bu olanağı iyi bir biçimdekullanarak etkin bir inisiyatif ortaya çıkarmakdurumundayız.

1 Mayıs yolunda bir başka önemli mücadelegündemi de, Libya’ya yönelik emperyalistsaldırganlık ve sermaye devletinin bu saldırganlıktaüstlendiği ağır suç ortaklığıdır. Emperyalistlerinemekçi halk isyanlarıyla Ortadoğu’da sarsılanotoritelerini yeniden kurmak ve egemenliklerinisağlamlaştırmak hedefiyle başlattıkları bu saldırıyakarşı emperyalizme ve ülkedeki suç ortaklarına karşımücadeleyi büyütme görevi acil ve yakıcıdır.Şimdiden bu gündemle ilgili olarak başlatılmış birmücadele süreci sözkonusudur. Bu mücadeleyibüyütmek ve sınıfın mücadele gündemi halinegetirmek sorumluluğu duruyor önümüzde. Bumücadele gündemi aynı zamanda emperyalistsaldırganların hedefi olan ve yozlaştırılmaya çalışılanemekçi halk isyanlarının ruhunun sistematik bir

çabayla işçi ve emekçilere taşınması demektir. Önsüreciyle birlikte 1 Mayıs yolunda her adım emekçihalkların isyan ruhunu taşıyabilmelidir.

Diğer taraftan, Kürt emekçi halkının sokaklaradökülmesi ve itaatsizlik eylemleriyle düzenizorlaması bu dönem üzerinde özel olarak durulmasıgereken bir olanaktır. Örgütlü ve kitlesel bir mücadeledinamiği olarak Kürt halkının mücadelesini vetaleplerini işçi sınıfı ve emekçiler içerisine taşımanınönemi açıktır. Bununla birlikte tüm milliyetlerden işçive emekçilerin sınıfsal enerjisi ile Kürt emekçilerininulusal enerjisi 1 Mayıs meydanlarındabuluşturulabilmelidir. Bu başarılabilirse, kuruludüzeni her bakımdan zorlayacak kitlesellikte vepolitik güçte bir 1 Mayıs tablosu yaratılabilecektir.

1 Mayıs yolunda en büyük tehlike ve iyideğerlendirildiğinde büyük bir olanak halinegetirilebilecek gündem ise seçimlerdir. Burjuva düzengüçleri arasında süren seçim yarışıyla işçi veemekçilerin aldatılması, bu yarışa yedeklenmesitehlikesi ortadadır. Böylece işçi sınıfı ve emekçilerinbilinçleri bulandırılacak, dikkatleri mücadeledensaptırılacaktır. Bu doğrultuda en bozucu rolü ise herzaman olduğu gibi düzen soluyla birlikte reformizmüstlenecektir. Çünkü bu siyasal güçler işçi sınıfı veemekçilerin en ileri kesimlerini etkileyebilmektedir.Bazı sendika yöneticilerinin düzen partilerindenadaylıkları da bu etkiyi arttıracaktır. Bu güçler 1Mayıs’ı da bu doğrultuda kullanarak gölgelemeyoluna gideceklerdir.

Bu ve benzeri tehlikeleri boşa düşürdüğümüzölçüde birleşik, kitlesel ve devrimci bir 1 Mayıs’ayürüme başarısını da gösterebileceğiz. Sürecikazanmak için olanaklara yaslanalım, devrimci sınıfseferberliğini büyütelim!

1 Mayıs yoluna çıkarken…

Olanakları değerlendirelim, sınıfseferberliğini büyütelim!

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Tayyip Erdoğan ve bakanları sarf ettikleri iddialısözleri kısa süre sonra yutmak zorunda kaldıklarıhalde, bu utanç verici durumu sorun bile etmiyorlar.Kapitalist emperyalizmin vurucu gücü NATO’nunLibya’ya karşı giriştiği vahşi saldırı sırasında AKPhükümetinin sergilediği pratik, bu bakımdan tümsınırları altüst etmiş bulunuyor. Dünyanın küçümsemeve ibretle izlediği AKP-Tayyip çizgisi, Amerikancıdüzen politikacılarının nasıl bir anda yüzseksen derecedönüş yapabildiklerini çarpıcı bir şekilde gözler önünesermiştir.

İşbirlikçinin iradesinin sınırlar

Savaş aygıtı NATO’nun Libya’ya saldırısı gündemgeldiğinde “sert” tepki gösteren AKP şefi, malumüslubuyla şu ifadeleri de kullandı: “Böyle bir saçmalıkolur mu yahu? NATO’nun ne işi var Libya’da? (...)Bakın, Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böylebir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez...”

Bu tepkinin Libya’nın NATO bombalarıyla tahripedilmesine karşı çıkmakla bir ilgisi yok elbette, ancaktümüyle yapay olduğu da söylenemez. Zira NATOsaldırısının hem AKP hükümeti hem destekçisi olansermaye kesiminin sefil çıkarlarına zarar vermeihtimali var. Bu kaygıyla gündeme gelen tepkininLibya halkının çıkarlarıyla bağlantılıymış gibiyansıtılmasına gelince, bu AKP ve onun etrafındaöbeklenen dinci gerici yapıların demagojide sınırtanımamalarıyla ilgilidir.

Emperyalist zorbaların isyan eden Arap halklarınıniradesini kırmak için saldırıya karar verdikleri an çarkeden AKP hükümeti ile şefi Erdoğan, yüzseksenderece dönüş yaparak arsızlıkta sınır tanımadıklarınıbir kez daha ispatlamışlardır. AKP şefinin iddialısözlerini yutması, emperyalist güçler karşısındakiutanç verici konumuna ayna tutmuştur. Zira dincigerici şeflerin zerre kadar onuru, iradesi veya vicdanıolsaydı, Libya’nın, halkların cellâdı NATO tarafındanvahşi bir şekilde bombalanmasına suç ortağıolmazlardı. Oysa onlar emperyalist saldırıya desteksunmakla yetinmediler, ev sahipliği yapmak için deçırpınıp durdular.

Her şeyin başı sonu sefil çıkarlarıdır

Dinci gericiliğin borazanlığını yapan medyadaki“organik gazeteci” takımına bakılırsa, AKP hükümetiisyan eden Arap halklarından yana tutum alıyor. Buzırvanın gerekçesi, AKP şefinin Obama’dan gelentalimatla Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’eyönetimden çekilme çağrısında bulunmasıdır.

Obama’dan gelen talimatla yapılan sözkonusuaçıklama bir yana bırakılırsa, ne dinci gerici odaklarınne Tayyip Erdoğan’ın isyan eden halklardan yanatutum aldıklarına tanık olduk. Zaten tersi eşyanıntabiatına aykırı olurdu. Zira hem devrilen hem tahtısallanan diktatörlerle Tayyip Erdoğan’ın ilişkilerigayet sıcaktır. Diktatörlerin en azılılarından biri olanMuammer Kaddafi’den “insan hakları ödülü” alanTayyip, elbette ayaklanan Libya halkından yana tutumalamazdı. Yemen, Bahreyn, Ürdün ve diğerülkelerdeki halk hareketlerine de destek vermeyenlerBeşşar Esad’a yardımcı olması için MİT müsteşarını

Şam’a gönderdiler. Görüldüğü üzere AKP ile şefinin halk

ayaklanmalarına destek verdiği iddiası tamamenuydurmadır. Zira onlar alaşağı edilen diktatörlerebaktıklarında kendilerini bekleyen akıbeti görüyorlar.

Her burjuva parti gibi AKP de sefil çıkarlarınıtemel alan bir politika izliyor. Dinci gericilik ve onunarkasındaki kapitalistlerin çıkarlarını koruyupkollamak, her şeyin başı ve sonudur. Libya veya diğerArap ülkelerinde isyan eden halkların sorun vetalepleri hiçbir şekilde onları ilgilendirmemektedir.

Libya konusunda şaşkınlık yaratan ani dönüşün birnedeni emperyalizme uşaklıksa, diğeri de, çoğu AKPdestekçisi kapitalistlerin Libya’daki çıkarlarını korumakaygısıdır.

Libya’nın Afganistan ve Irak misali tahripedilmesi, bu ülke halkının katledilmesi, dincigericiliğin şeflerini zerre kadar ilgilendirmiyor. Eğerböyle bir dertleri olsaydı, “Irak işgaline katılabiliriz,bunun karşılığında bize kaç dolar vereceksiniz” diyePentagon’un savaş baronlarıyla “pazarlık”yapmazlardı.

Emperyalizme uşaklık ve sermayenin sefilçıkarlarını koruma kaygısı, Türk devleti ve AKPhükümetini, Libya’nın bombalanmasında birincidereceden suç ortağı haline getirmiştir. Bu alçaltıcırolü öylesine benimsemişlerdir ki, ABD’nin desteğiylekomutanın NATO’ya devri için “kahramanca”çarpıştılar.

Komutanın NATO’ya geçişi ve İzmir’in havasaldırılarının yönetim üssü haline getirilmesini övünçkaynağı sayan Tayyip Erdoğan ve müritleri, Araphalklarına karşı emperyalizmin safında olduklarını birkez daha teyit ettiler.

Durum bu iken, “Libya halkı geleceğini kendibelirlemelidir” türünden açıklamalar yaparak utançverici suç ortaklığını gizlemeye çalışan AKP şefi ilemedyadaki borazanları, ne kadar çırpınırlarsaçırpınsınlar, halkları katleden emperyalistlerin sefil suçortakları oldukları gerçeğinin üstünü örtmeyibaşaramayacaklardır.

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

Emperyalizmin maşaları halklardan yana tutum alamazlar!

Birleşik ve kitlesel 1Mayıs çağrısı

DİSK, KESK, TTB ve TMMOB 30 Mart günü İstanbulŞişli’deki DİSK Genel Merkezi’nde yaptıkları ortakaçıklama ile 1 Mayıs’ın Türkiye’nin her tarafında kitleselolarak kutlanması için hazırlıklara başlandığınıduyurdular. Açıklamada, Taksim 1 Mayıs kutlamasına 1milyon kişi hedefiyle hazırlanıldığı belirtildi.

Açıklamayı okuyan DİSK Genel Sekreteri TayfunGörgün konuşmasına 1 Mayıs hazırlıklarının Türkiyeaçısından son derece önemli bir dönemeçtesürdürüldüğünü belirterek başladı.

Görgün, başta İstanbul Taksim Meydanı olmaküzere, Türkiye’nin dört bir yanında kutlamalarlabirleşik, kitlesel ve özüne uygun bir 1 Mayıs içinçalışmalar yürüteceklerini vurguladı. İşçi ve emekçilerinkarşı karşıya kaldığı bir dizi kapsamlı saldırıyı sıralayarakbunlara yönelik toplumsal tepkinin arttığına dikkatçekti.

Ülkede ve bölgede barış vurgusu

Libya saldırısı kapsamında çıkarılan tezkerehakkında da konuşan Görgün, tezkerenin bugün Libya,yarın ise Suriye ve İran’a yapılacak müdahalelerde ciddibir tehdit olacağını belirtti. Yine Kürt halkınındemokratik taleplerinin gözardı edildiğini söyleyerekülkede ve bölgede barış talebini savunduklarını belirtti.

En geniş katılımı hedefliyoruz

“Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs alanı olarak işçi

sınıfına, birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak

yeniden kazandırmamızda, bizimle birlikte kararlı bir

mücadele veren, sınıf dostlarımızla, devrimcilerle,

demokratlarla, sosyalistlerle, yurtseverlerle yeniden yan

yana, omuz omuza olacağız” olacağız diyen Görgün, 1Mayıs 2011 kutlamalarında örgütlü güçlerin katılımınınyanında işsizlerin, emeklilerin, dar gelirlilerin, toplumsaldışlanmışların, gençlerin, kadınların, en genişkatılımının sağlanması için çalışmaların süreceğinibelirtti.

Taksim’de 1 milyon hedefi

1 milyon emekçinin, 1 Mayıs’ta Taksim’de olmasınıhedeflediklerini belirterek, 1 Mayıs’ta başta Taksimolmak üzere Türkiye’nin her yanında 1 Mayıs’ın kitleselolarak kutlanması için gereken tüm çabayıgöstereceklerini belirtti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Libya’yı hedef alan emperyalist saldırınınkomutası, ABD-İngiltere ikilisi ile onlarınkuyruğunda dolaşan Ankara’daki işbirlikçilerinçabasıyla savaş aygıtı NATO’ya devredildi.Emperyalist güçler arası çekişmeye konu olan komutadevri sorunu, saldırıda öne çıkan Fransızemperyalizminin geri adım atmasıyla çözülmüşgörünüyor.

Vahşi saldırının komutası etrafında yaşanançekişme, Libya’yı bombalayan emperyalist güçlerinesas derdinin bu ülkedeki zenginliğin yağmasındandaha büyük pay almak olduğunu ispatlıyor. Saldırınınkomutasını alan gücün, Libya’da şekillenmekte olanyeni sürece daha aktif bir şekilde müdahale etmeimkanına kavuşacağı varsayılıyor.

Kaddafi rejiminin sivil halkı katletmesiniönlediklerini öne süren emperyalistler, saldırıyımeşrulaştırmak için sık sık bu söyleme başvuruyorlar.Oysa tüm icraatları, esas dertlerinin sivilleri korumakdeğil, ülke üzerinde tam hegemonya kurmakolduğuna işaret ediyor.

İsyancıları finanse etmek gerekçesiyle,Kaddafi’nin denetimi dışındaki bölgelerden petrolsatışına başlamak gerektiğini savunan emperyalistler,kirli niyetlerini açıkça ortaya koymaya başladılar.

İlk kazanan Libya halkı değil silah tekelleridir

Emperyalist güçler ile suç ortakları Libya üzerinebomba yağdırırken, ABD, İngiltere, Kanada, İtalyagibi ülkelerin silah tekellerinin borsadaki hisseleriyükselişe geçti. Halkların kanından beslenen silahtekelleri ve büyük borsa oyuncularının Libya’nınbombalanmasından duydukları memnuniyet,kapitalizmin ne kadar iğrenç bir sistem olduğunu tümçıplaklığı ile bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Elbette silah tekellerinin karı, borsadakihisselerinin yükselişi ile sınırlı değil. Libyaordusunun elindeki ağır silahları imha edenemperyalist ordular, silah tekellerine yeni pazarlaraçmak için de uğraşıyorlar. Elindeki temel araçlartahrip edilen Libya ordusu, ilk fırsatta yeni silahalımlarına ihtiyaç duyacaktır. Bu ise, silah tekellerininkasalarını şişirecek yeni satışlar anlamına geliyor.Durumu Libya petrolünü yağmalamak için de birfırsata çevirmek isteyen emperyalistler bir taşla birkaçkuş vurmayı hedefliyorlar.

Silah tekellerinin kazancını arttırmaya yarayacakbir diğer olgu ise, emperyalist orduların tükettiklerimühimmatı yeniden yerine koymak için silahalımlarına başlayacak olmaları. Bu da silah tekellerineyeni vurgunlar için iyi bir fırsattır.

Kukla yönetim kurma hazırlığı

Libyalılar olmadan Libya’nın geleceğinitartışmaya başlayan emperyalist güçler ile suçortakları, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 40’ayakın ülke temsilcisinin katılımıyla Londra’da birkonferans düzenlediler. Saldırıyı, “sivil halkı Kaddafigüçlerinden koruma” gerekçesine dayandıranemperyalistler, Kaddafi’nin çekilmesini ve yeni bir

rejimin dizayn edilmesini istiyorlar.Washington ve Londra’daki savaş baronları

Kaddafi’nin gitmek zorunda olduğunu dile getirip,Kaddafi’ye “güvenli bir sığınak” aranmasına engelolmayacakları mesajı verirken, bu arada isyancılarasilah sağlanabileceğini de ilan ettiler. Elbette busilahları hibe edecek değiller. Suç ortaklığına soyunanKatar Emiri aracılığıyla gündeme getirilen,“isyancıları finanse etmek için, Kaddafi’nin denetimidışındaki bölgelerden petrol satışı başlatılsın”şeklindeki öneri, saldırganların kirli niyetlerini ortayakoyuyor. Hem petrolü çalacaklar, hem silahsatacaklar, hem de “sizi silahlandırıyoruz” diyeisyancıları tümden denetim altına almaya çalışacaklar.

Kaddafi’nin çekilmesi gerektiğini söyleyen, askerisaldırıyı bu amaca hizmet edecek şekilde genişletenemperyalist güçler, böylece Washington ve Londra’daikamet eden batı işbirlikçisi eski Kaddafimuhaliflerine iktidar yolunu açmayı da hedefliyorlar.

Bu gerici plan, Libya şahsında Arap dünyasındakihalk isyanlarını yolundan saptırıp yozlaştırmayı dahedefliyor. Zira isyanlar işbirlikçi diktatörlerinrejimlerini sarsarak, emperyalist-siyonist güçlerinOrtadoğu’daki etkinliğini sınırlamıştır. Dahası halkisyanlarıyla başlayan sürecin anti-emperyalist/anti-siyonist bir niteliğe bürünme ihtimali yüksektir.Bunun farkında olan emperyalistlerin Libya’dakiisyanı yozlaştırıp amacından saptırma çabası, aynızamanda Ortadoğu halklarının iradesini çiğnemekanlamına geliyor.

Eski Kaddafi muhalifleri emperyalistlerle işbirliği yapıyor

Emekçiler isyan bayrağını yükselttiğinde, çoğuWashington, Londra ve bazı Arap ülkelerinde yaşayaneski rejim muhaliflerinin varlığından çok az kişihaberdardı. Kısa sürede Bingazi ve diğer kentlerinKaddafi denetimi dışına çıkması, bu güçlereummadıkları bir şekilde geniş hareket alanı açtı.

İlk günlerde ayaklanmaya tam destek veren bugüçler, medya katkısıyla hızla taraf olmaya başladılar.Buna karşın başlangıçta hiçbiri yabancı güçlerinmüdahalesini açıkça savunamıyordu. Bu konu dolaylı

yollardan gündeme getirildiğinde, isyancılar böyle birihtimali kesin bir şekilde reddediyordu. Bingazi dahilKaddafi güçlerinden kurtarılan kentlerde kurulan“halk komiteleri” dış müdahaleye karşı olduklarınıilan ettiler.

Ancak Kaddafi rejimi orduyu halkın üzerine salıpkatliamlar yapmaya başladığında durum değişti. Zirakendiliğinden gelişen, devrimci önderlik veprogramdan yoksun bir isyan söz konusuydu. Askerialandaki deneyimsizlik ve donanım alanındaki sınırlıolanaklarla karşı saldırıyı püskürtmek kolay değildi.Kaddafi güçlerinin saldırıları karşısında geri çekilenisyancılar, istemeseler de, emperyalist ordularınKaddafi güçlerini bombalamasını zımnen kabulettiler.

Bu noktada batı destekli eski rejim muhaliflerinininisiyatifi daha belirgin bir hal almaya başladı. Artıktek kurtuluş yolunun emperyalist ordularda olduğunuaçıktan vaaz edebilirlerdi. Hatta bu çevrelere yakınduran bazı din adamları, dış müdahaleyi “tanrının birlütfu” gibi sunmaya çalıştılar.

Bu aşamadan sonra isyan amacından sapmayabaşladı. Eski rejim muhalifleri ve Kaddafi’den ayrılıpisyana destek vermeye başlayan bir kesim,emperyalistlerin de desteğiyle, inisiyatif alanını iyicegenişletti. Bu aynı zamanda isyancı güçlerin fiilendiğerlerine tabi duruma düşmelerine yol açtı.

İsyan ateşini yakan genç kuşaklar ve emekçiler,gelinen yerde emperyalist saldırganlar, Kaddafi’ninzorba rejimi ve eski Kaddafi muhalifi gerici güçlerarasında sıkışmış haldeler. Devrimci önderliktenyoksunluk koşullarında bu durum yazık ki emekçilerişu veya bu gerici gücün etkisine girmeye zorluyor. Buaşamada önerilen tüm “çözümler” emperyalist güçlerile gerici işbirlikçilerinin çıkarını gözeten biriçeriktedir.

Verili koşullarda inisiyatifleri zayıflamış olsa da,mücadelenin seyri, emekçilere gerici güçlerdenbağımsız bir mücadele hattı oluşturmak için uygunzemini hazırlayabilir. Libya üzerinde hegemonyakurmaya çalışan emperyalistler hedeflerineyakınlaşmış gibi görünseler de, bu görüntü yanıltıcıolabilir. Zira hegemonya kurma planı kara saldırısınızorunlu kılabilir, ki bu da emperyalist işgalcilerin yenibir bataklığa saplanması anlamına gelecektir.

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

Emperyalistler hegemonya ve yağma peşinde!

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Güncel6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

BDSP’den tezkere protestosuBDSP emperyalistlerin Libya’ya yönelik

müdahalesi ile sermaye devletinin suç ortaklığını vemaşalık tezkeresini Taksim’de protesto etti. DirenişçiOntex/Canbebe ve PTT işçilerinin de pankartlarıylakatılarak destek verdikleri eylemde “Emperyalistlerve işbirlikçileri Ortadoğu’dan defolun” şiarıyükseltildi.

Taksim Tramvay Durağı’nda gerçekleştirileneylemde BDSP imzalı “Libya’da maşalık tezkeresimecliste, kahrolsun emperyalizm ve uşakları!” ileDirenişçi Ontex/Canbebe-PTT işçileri imzalı“Libya’ya emperyalist müdahaleye son! Yaşasınişçilerin birliği, halkların kardeşliği” yazılı pankartlaraçıldı.

Eylemde BDSP adına yapılan basınaçıklamasında, emperyalistlerin gerici çıkarları içinbaşlattıkları Libya saldırısına AKP hükümetinin vedevletin ikiyüzlü manevralardan sonra ortak olduğubelirtilerek, bu suç ortaklığının utanç verici olduğuvurgulandı. Açıklamada Erdoğan’ın “NATO’nunLibya’da ne işi var?” sözü de hatırlatılarak, AKPşeflerine “Libya’da Türk devletinin ne işi var?”sorusu soruldu. Ülke yönetenlerinin emperyalistlerhesabına böylesine bir suça imza atmasına sessizkalınmaması gerektiği vurgulandı.

BDSP açıklamasının ardından sözü direnişçiişçiler aldı. İlk olarak konuşan PTT direnişçisi RızaSoylu, kendilerinin tasarruf gerekçesiyle iştenatıldığını hatırlatarak şunları söyledi: “Bizi tasarrufgerekçesiyle işten atanlar, emperyalistlerin hesabınasavaşa giriyorlar. Bizim çocuklarımız açkensoruyorum onlara bu savaş için ne kadar kaynakayırıyorsunuz? Neden bu haksız savaştan tasarrufyapmıyorsunuz?”

Ardından sözü alan Ontex direnişçisi MustafaBozkurt ise haksız bir emperyalist saldırı karşısındatepki göstermek gerektiğini düşündükleri içineylemde bulunduklarını vurgulayarak,emperyalistlerin “demokrasi” için değil petrol içinsavaştıklarını söyledi

Eylem bu konuşmaların ardından çevredeki halkayönelik ajitasyon konuşmalarıyla devam etti.Konuşmaların ardından çevrede biriken halk eylemealkışlarla destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Tuzla27 Mart akşamı Tuzla Organize Sanayi Bölgesi

(OSB) İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi tarafındangerçekleştirilen protesto eylemi çevredeki emekçilertarafından ilgiyle karşılandı.

Aydınlıköy Meydan’a yakın bir noktada“Libya’da emperyalist saldırganlığa son!Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak /Tuzla OSB İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi”ozalitini açan kitle sloganlarla meydana doğruyürüdü. Meydana gelindiğinde basın açıklamasıokundu. Açıklamada emperyalist haydutların, direnenLibya emekçi halkını kurtarmak için değil, bölgedekiegemenliğini pekiştirmek ve petrol kaynaklarınınkontrolünü üstlenmek için müdahaleye başladıklarısöylendi.

Türk devletinin emperyalistlerle suç ortaklığınadikkat çekilen açıklamada uşaklıkta sınır tanımayansermaye hükümetinin de saldırının parçası olmak içinharekete geçtiği, daha meclis tezkereyi oylamadan 6fırkateyn ve bir denizaltının yola çıktığı söylendi.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Bizler fabrikalarda yaşadığımız sömürü

koşullarına karşı birlik zeminini yaratmak içinçalıştığımız bu günlerde karşımıza çıkan emperyalistsaldırganlığa uşaklığı kabul etmiyoruz. Kartal İşçiKurultayı’nı örgütlerken söylediğimiz bir sözümüzvar. Gücümüz birliğimizdir! Bu sözümüzfabrikalarımızda, işçi havzalarında ve tüm kardeş

halklarla aramızda bir bağdır. Fabrikalarımızda bizisömürenlerle Libya’da bomba yağdıranda aynıtaraftır. Patronların kar hırsı bizi fabrikadaOrtadoğu halklarını sokakta öldürüyor.Kurultayımızın çağrısı buna karşı örgütlü mücadeleyibüyütme çağrısıdır. Tuzla Organize Sanayi BölgesiKurultay Hazırlık komitesi olarak 10 Nisan’dayapılacak olan Kartal İşçi Kurultayına tüm işçi veemekçileri çağırıyoruz.”

Kızıl Bayrak / Tuzla

KartalAnadolu Yakası’nda kurultay hazırlıklarını

sürdüren öncü-devrimci işçiler 27 Mart Pazar günüBankalar Caddesi üzerinde bulunan Kartal İşçiKültür Evi önünde toplanarak Kartal Meydanı’nayürüdü.

Kartal İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesitarafından örgütlenen eylemde “Libya’da emperyalistsaldırganlığa son! Emperyalizm yenilecek, direnenhalklar kazanacak / Kartal İşçi Kurultayı HazırlıkKomitesi” ozaliti açıldı. Yürüyüşün ardından okunanaçıklamada, Libya saldırısıyla birlikteemperyalistlerin de kendi aralarında çıkar kavgasınagirdikleri söylendi.

Kapitalist baskı ve sömürü ile Libya’ya yönelikişgalin kaynağının aynı olduğuna değinilenaçıklamada 10 Nisan’da gerçekleştirilecek kurultayakatılım çağrısında bulunuldu.

Kızıl Bayrak / Kartal

Sınıf devrimcileri tezkereye karşı sokakta!

Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun AvrupaKuvvetler Komutanı James Stavridis’in, Libya’yayönelik emperyalist müdahalede Türkiye’yebiçilecek rolü konuşmak için Türkiye’ye gelişiHalkevleri üyeleri tarafından protesto edildi.

Ankara’daki Genelkurmay Başkanlığı önündegerçekleştirilen eyleme müdahale eden polis 9Halkevi üyesini gözaltına aldı.

24 Mart günü sabah saatlerinde GenelkurmayBaşkanlığı binası önüne gelen Halkevleri üyeleri

burada ABD Başkanı’nı temsil eden kuklayıyaktılar. Eylemciler Ortadoğu’da dökülen kanısimgeleyen kırmızı boyayı da GenelkurmayBaşkanlığı önüne döktüler.

Bir açıklama yapan Halkevleri üyeleri,emperyalizmin “Demokrasi getireceğiz”yalanlarıyla Ortadoğu’da kan döktüğünüsöyleyerek AKP iktidarının da buna ortak olduğunuifade ettiler. Eylemlerini sürdüren Halkevi üyeleripolis tarafından gözaltına alındılar.

NATO protestosuna gözaltı

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

İstanbulKESK ve Belediye-İş Şubeleri tarafından 27

Mart günü gerçekleştirilen eylem için GalatasarayLisesi önünde toplanıldı. KESK-Belediye-İşŞubeleri imzalı “Savaşa ve işgale hayır”, “ABD veişbirlikçileri Ortadoğu’dan defol”, “Yaşasınhalkların kardeşliği” pankartlarının açıldığıeylemde kitle sloganlarla Taksim Meydanı’nayürüdü. Yürüyüş boyunca emperyalist işgalilanetleyen ve savaş tezkeresinin geri çekilmesiniisteyen ajitasyon konuşmaları yapıldı.

Fransız Konsolosluğu’nun önüne gelindiğindebir süre beklenerek konuşmalar ve sloganlarlaemperyalist Fransa devleti teşhir edildi.Fransa’nın Libya halkının üzerine ilk bombalarıbıraktığı belirtilerek, “Katil Fransa Libya’dan defol!”sloganı atıldı. Burada alkışlarla eyleme destekverenler oldu.

Taksim Tramvay Durağı’na gelindiğinde basınaçıklamasını Eğitim Sen 3 Nolu Şube BaşkanıHüseyin Tosun gerçekleştirdi.

Tosun, Libya halkının başına bombalar yağdırarak,demokrasi ve barış getirdiklerini söyleyen emperyalistülkelerin yalanlarına kanmadıklarını belirtti. Halklarınkendi kaderlerini tayin hakkını tanıdıkları içinalanlarda olduklarını beliren Tosun, Libya halkınınKaddafi diktasına karşı kendi kurtuluşunusağlayacağını dile getirdi.

Türkiye’nin bu sürece ortak olmasına tepkigöstererek talan zihniyetine ortak olmama çağrısıyaptı. Kürt halkının gerçekleştirdiği eylemleresaldıran zihniyetin Libya hakına özgürlük vedemokrasi götüremeyeceğini sözlerine ekleyen Tosun,silahlanmaya değil, eğitime ve sağlığa bütçeayrılmasını istedi.

Basın açıklamasının ardından KESK GenelBaşkanı Döndü Taka Çınar bir konuşma yaptı.

BursaKESK, DİSK, TTB ve TMMOB’nin yerel

örgütleri tarafından Bursa’da eylem düzenlendi.Fomara Meydanı’nda yapılan eylemde“Diktatörlüklere ve emperyalist saldırganlığa hayır”pankartı açıldı.

Libya’da yaşanan bu durumu bahane edenemperyalist güçlerin yaptığı askeri müdahalenin veLibya halkının üzerine yağdırılan roket, füze vebombaların gayrı meşru olduğunun ilan edildiğiaçıklamada “Kaddafi’nin halkına karşı uyguladığızulüm politikaları nasıl kabul edilemez ise, Libya’ya

yönelik emperyalist saldırılar da aynı şekilde kabuledilemez.” denildi.

AKP hükümetinin Libya’daki saldırganlıktakiyaptığı ağır suç ortaklığı da kınanarak şöyle devamedildi: “Emperyalist saldırı derhal son bulmalı,emperyalist güçler bütün bölgeden derhal eliniçekmeli, Libya halkı ve bölge halklarının kendikaderini tayin etmeli için gerekli koşullarsağlanmalıdır.”

İzmirEmperyalist saldırı 29 Mart günü Eski Sümerbank

önünden Konak Meydanı’na yapılan yürüyüşleprotesto edildi. KESK, DİSK ve TMMOB tarafındanörgütlenen eylemde “Tüm NATO üsleri kapatılsın!İzmir savaşın değil, barışın kentidir /KESK – DİSK -TMMOB” pankartı açıldı.

Konak Meydanı’na gelindiğinde basın metniniFerdan Çiftçi okudu. Çiftçi emperyalist devletlerinLibya halkının başına bombalar yağdırdığınıhatırlatarak “Libya halkına özgürlük” getiriliyoryalanlarıyla halkların kandırılmaya çalışıldığınısöyledi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bir süredirhalkların gerici diktatörlere karşı verdiği mücadeleninsonucunda Mısır ve Tunus’ta diktatörlerindevrildiğinden bahseden Çiftçi, burada asıl olanınhalkın verdiği mücadele olduğunu söyledi.

Açıklamanın devamında TBMM’den geçentezkereyi eleştirdi. Türkiye’nin suça ortak olduğunubelirten Çiftçi İzmir’in saldırı üssü olarakkullanılmasına izin verilmesinin utanç verici olduğunuifade etti.

Eyleme Birleşik Metal, BDSP, ÖDP, DİP,Halkevleri de destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Bursa- İzmir

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

29 Mart 2011 /Izmir

Emek ve meslek örgütlerinden protesto

“Tüm NATO üsleri kapatılsın!”

Taksim’de öfkeli eylemEmperyalist haydutların Libya’ya dönük saldırısına

karşı biraraya gelen devrimci ve ilerici güçler 26 Martgünü Taksim’de kitlesel ve coşkulu bir yürüyüşgerçekleştirdiler.

Galatasaray Lisesi önünden İstiklal Caddesigirişindeki Fransız Konsolosluğu binasına yürüyenbileşenler, emperyalistlerin NATO şemsiyesinealdıkları Libya işgaline dönük tepkilerini dile getirerek“Emperyalist haydutlar Libya’dan defolun” dediler.İşbirlikçi ve uşak devletlerin suç ortaklığına dadeğinen bileşenler, emperyalist saldırganlıkta aktiftaşeronluk rolü alan TC devletini de teşhir ettiler.

NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik (BağımsızDevrimci Sınıf Platformu, Demokratik HaklarFederasyonu, Devrimci Hareket, Emek ve ÖzgürlükCephesi, Emekçi Hareket Partisi, Ezilenlerin SosyalistPartisi, Halk Cephesi, Kaldıraç, Odak, ProleterceDevrimci Duruş, Sosyalist Demokrasi Partisi veToplumsal Özgürlük Platformu), İşçi Cephesi, İşçiKardeşliği Partisi, Köz, Partizan, Sosyalist DayanışmaPlatformu ve UİD-DER tarafından örgütlenen eylemiçin kitle saat 19.00’da Galatasaray Lisesi önündetoplandı. Buradan “Emperyalistler ve işbirlikçi-uşakTC Libya’dan defolun!” pankartı arkasında sloganlarlaFransız Konsolosluğu önüne yüründü. Örgütleyicikurumların kendi flamalarıyla katıldığı yürüyüşboyunca düzenli biçimde ajitasyon konuşmalarıgerçekleştirildi.

“Daha fazla yağma ve sömürü peşindeler!”

Fransız Konsolosluğu önüne gelindiğinde ilk olarakkısa bir bilgilendirme konuşması yapıldı. Ardından isebileşenler adına basın açıklaması gerçekleştirildi.

Emperyalistlerin “demokrasi götürme” vaatleriylebugüne dek gerçekleştirdiği yıkım ve katliamlardanörnekler sıralandı.

Emperyalistlerin tek düşündüğünün daha fazlayağma ve daha fazla sömürü olduğu vurgulanarak,Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki emekçi halklaragözdağı verilmek istendiği belirtildi.

“Düzen güçleri emperyalizmin gönüllü tetikçileridir”

AKP, CHP ve MHP’sinden ordusuna tüm düzengüçlerinin emperyalist saldırganlığa onay verdiklerine,bunu da meclisten geçirdikleri tezkereyle açıkçaortaya serdiklerine dikkat çekilen açıklamada,“Emperyalizmin gönüllü tetikçileri olma “şerefi”,tezkereye “evet” diyenlerin olacaktır. Ayrıcaİzmir’deki NATO üssünün bundan böyle savaşınmerkezi karargahı olacağı tartışılmaktadır. BöylelikleAKP hükümeti, uşaklıkta da tüm sınırları zorluyor.Sadece bölgeye savaş gemisi göndermekle kalmıyor,ülke topraklarını doğrudan saldırganların hizmetinesunuyor” ifadelerine yer verildi.

Oldukça coşkulu bir havada geçen eylem, basınaçıklamasının ardından atılan sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Kürt sorunu8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

Kürt halkı inkara ve tasfiye dayatmasına “itaat” etmiyor!Kürt halkının özgürlük mücadelesinin coşkusu

Newroz alanlarından sivil itaatsizlik eylemlerinetaşındı. Kurulan demokratik çözüm çadırlarına her günkitlesel ziyaretler gerçekleştiriliyor. Gün boyu panel,konser vb. etkinlikler yapılıyor.

Sivil itaatsizlik eylemleri karşısında sermaye devletiise tanıdık tahammülsüz tutumu takındı. Fakat birçokkentte azgın devlet terörüne rağmen Kürt halkı kitleseleylemlerle mücadelele kararlılıklarını gösterdiler.

Sivil itaatsizlik eylemleri “Anadilde eğitim”,“Siyasi tutukluların serbest bırakılması”, “Seçimbarajının düşürülmesi”, “Askeri ve siyasioperasyonların durdurulması” talepleriylegerçekleştiriliyor.

24 Mart: Geceyarısı baskınıBatman’daki çadıra baskın düzenledi. Baskında

onlarca kişiyi gözaltına alan polis malzemelere de elkoydu. Çevik kuvvet polisleri ve özel harekat timleritarafından saat 03.30 civarında yapılan saldırıda çadırparçalanarak söküldü. Çadırda bulunan bilgisayar, sesdüzeni, masa, sandalye ve diğer malzemelere el kondu.Polis operasyonu mahkeme kararına dayandırılarakyapıldı.

Polis baskınının ardından yapılan basınaçıklamasından sonra oturma eylemi başlatan kitleyepolis saldırdı. Diyarbakır Caddesi’nin her iki şeriditrafiğe kapatılırken, polisler çadırın kaldırıldığı alanı vecaddeyi TOMA, zırhlı araçlarla ablukaya aldı. BDPBatman Milletvekili Bengi Yıldız ise, gazetecilerepolisin işgal ettiği yeri kiraladıklarını belirterek, kirakontratını gösterdi.

Konuşmanın ardından polis gerekçe göstermedenkalabalığa coplar ve tazyikli su ile saldırdı. BDP’livekiller ve kalabalık grup, tazyikli suya rağmen yerdenkalkmayarak oturma eylemine devam etti. Çok sayıdakişinin gözaltına alındığı polis saldırısına rağmenyerden kalkmayan Bengi Yıldız da zorla yerdenkaldırılmak istendi. Yıldız yerinden kalmazken, polisYıldız’ı yerde sürükleyerek, yol kenarına getirdi. AncakYıldız yeniden cadde üzerine giderek oturma eyleminedevam etti.

BDP’li vekillerin eylemleri sonuç verdi. Eylemdevam ederken, aralarında Batman Barosu, İHD’nin debulunduğu kentteki kitle örgütleri temsilcilerindenoluşan bir heyet vali ve BDP’liler ile görüştü.Görüşmelerin sonucunda “Çözüm çadırı”nın BDP İlbinası önünde kurulmasına izin verilirken, oturmaeylemine yapılan müdahalede gözaltına alınan yaklaşık90 kişinin de serbest bırakılacağı belirtildi. Bununüzerine BDP’li vekiller de oturma eylemine son verdi.

Diyarbakır’da yürüyüş

Diyarbakır Koşuyolu Parkı’nda biraraya gelen onbinlerce kişi, eylemin yapılacağı Büyükşehir BelediyesiKonukevi önüne doğru yürüyüşe geçti. DiyarbakırValiliği’nin kurulan çadırı kaldırtması ve eylemiyasaklamasının ardından, Koşuyolu Parkı ile Konukeviarasındaki caddede polisler, barikat kurarak yürüyüşeizin vermedi.

Burada kısa bir konuşma yapan Selahattin Demirtaş,yapılan eylemin demokratik bir eylem olduğunubelirterek, “Muhatabımız asker, polis değil, siyasilerdir.Burada siyasi eylem yapıyoruz, bu nedenlemuhatabımız İçişleri Bakanı ve Başbakan’dır. Onlargelip bizi dinlesin. Bu eylemlerimizde kararlıyız” dedi.

DTK Eş Başkanı Ahmet Türk ise, “Eylemi ne kadarengellerseniz de engelleyin, biz burada oturacağız”dedi.

25 Mart: Kitlesel eylemler18 Mart’a çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren HPG

gerillası Ferit Aras’ın Mersin’de binlerce kişitarafından toprağa verilmesinin ardından, kitle topluca“barış çadırını” ziyaret etti. Ziyaretçiler arasında yeralan KESK’e bağlı sendika temsilcileri çadıra gelerek,nöbetçileri kutladılar. Sendikacılar “Bu onurlu eylemiemekçiler olarak selamlıyoruz” diyerek, eylemleredestek vermeye devam edeceklerini söylediler.

Van’da 6 ayrı noktada bir araya gelen binlerce kişikent merkezinde bulunan Beşyol Meydanı’na yürüdü.Kadınların yöresel kıyafetleri ele katıldığı yürüyüşlerdecoşku ve mücadele kararlılığı öne çıktı. Yürüyüşgüzergahlarında esnaflar kepenklerini kapatarakyürüyüşe katılırken, evlerinin balkonlarına çıkan kentsakinleri de alkış ve zılgıtlarla destek verdi.

Yürüyüşler sırasında polisin baskısı nedeniylegerilim yükselirken, Beşyol Meydanı’nda buluşanyaklaşık 10 bin kişi oturma eylemi gerçekleştirdi.

27 Mart: Bursa’da linç, Kızıltepe’debaskın

Mardin’in Nusaybin ilçesinde demokratik çözümçadırında biraraya gelen binlerce kişinin Barış Parkı’nayürümek istemesi üzerine polis kitleye azgınca saldırdı.

Aralarında BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna,Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan’ın dabulunduğu kitlenin önü Cumhuriyet Caddesi’nde polisbarikatıyla kesildi. Polisin yürüyüşe izin vermemesiüzerine dört ayrı noktada oturma eylemi

gerçekleştirildi. Polislerle görüşen Emine Ayna ile AyşeGökkan, 16 Mart’ta Barış Parkı’nda kurulan çadırınpolis müdahalesi ile kaldırıldığını ve yeniden kurmakistediklerini söylerken polis ise yolun trafiğekapatıldığını söyleyerek kitleye müdahale edeceğinibelirtti. Bunun üzerine oturma eylemi yapan kitleyepolis gaz bombaları ve tazyikli su ile saldırdı. Çokyakın mesafeden sıkılan tazyikli boyalı su nedeniyleyaralanan Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan,hastaneye kaldırıldı.

Polisin müdahalesine taşlarla kaşılık verilmesiüzerine bir süre Cumhuriyet Caddesi üzerinde devameden çatışmalar Nusaybin’in geneline yayıldı.

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde ÖzgürlükMeydanı’nda kurulan çadıra saat 04.00’te yaklaşık 300maskeli polis tarafından basın düzenlendi. Polis dipçikve coplarla çok sayıda kişiyi darp ederken, saldırıyauğrayanlardan 25 kişi gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlar Kızıltepe İlçe Emniyeti’ne götürüldü. Çadırdabulunan birçok malzemeye el koyan polis, çadırı damahkeme kararıyla söktü.

Bursa’da ise faşistler BDP’lilere saldırarak çoksayıda kişiyi yaraladı. Setbaşı Köprüsü’nden KentMüzesi’ne yürümek isteyen kitleye yol boyunca sözlüsaldırıda bulunan ırkçı bir grup, kitleye taşlarla saldırdı.Saldırganların sayılarının artması üzerine BDP’lilerkitleyi otobüslere bindirerek alandan gönderirken,BDP’li yöneticiler faşistlerin hedefi oldu. Linç edilmekistendiler. Polislerin müdahale etmemesinden güç alanfaşistler otobüsleri de taşladı.

28 Mart: “Çöplüklere vicdanlarınızıgömün”

Toplu mezarların açılmasına yönelik adım atmamasınedeniyle, “sivil itaatsizlik” eylemleri kapsamındaNewala Qesaba’da 70 bin kişinin katılımıyla yürüyüşgerçekleştirdi. Çeşitli illerden gelen onbinlerce kişi ilktoplu mezar olarak bilinen Newala Qesaba’da toplandı.

Yürüyüşe DTK Eş Başkanları Ahmet Türk ile AyselTuğluk, BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,BDP’li milletvekilleri, belediye başkanları, İHD GenelBaşkanı Öztürk Türkdoğan, DİSK temsilcileri,Mahsum Korkmaz’ın kardeşi Maşallah Korkmaz veMehmet Öcalan katıldı.

“Em dayik in gorên zarokên xwe dixwazin”,“Kürtler mutlaka toplu mezarların hesabını soracak”,“Önderliğimiz özgürlüğü biz anaların yaşamgerekçesidir”, “Mifteya çareseriya Rojhilata Navînbirêz Ocalan e”, “Çöplükleri bedenlerimizi değilvicdanlarınızı gömün”, “Toplu mezarları devletin yüzkarasıdır” pankartlarının açıldığı yürüyüşte Öcalan ve

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

28 Mart 1986’da katledilen Korkmaz’ın devboyutlarda posterleri açıldı. Binlerce kişi kaybettiğiyakınlarının fotoğraflarını taşıdı. Eylemde AhmetTürk ve Selahattin Demirtaş da konuşmalar yaptı.

Azgın polis müdahalesi

Gerçekleştirilen yürüyüşün ardından tekrar kentmerkezine yürüyen kitleye polis gaz bombası ilesaldırdı. Kitlenin önünün polis barikatıyla kesilmesiüzerine binlerce kişi oturma eylemi gerçekleştirdi.Burada Selahattin Demirtaş kitleye hitaben birkonuşma yaparak eylemlerinin büyüyerek devamedeceğini belirtti. Konuşmanın ardından yürüyüşekatılanlar geldikleri kentlere geri dönmek içinotobüslere binmek üzere geri dönerken, polis kitleyesaldırdı. Azgın polis terörü BDP otobüsüne gazbombası atmaya kadar vardı.

29 Mart: Çadır baskınla söküldüAntalya’nın Kepez İlçesi’nde çadırın kurulması

için resmi makamlarla görüşmek isteyen BDP’lilerintalepleri karşılık bulmazken, BDP’lilergece geçsaatlerde çadırı havai fişek, slogan ve halaylareşliğinde kurdu. Gece saat 03.00 sularında BDP’liyöneticilerin ve halkın kaldığı çadıra polis baskındüzenledi. Basın yüzlerce polis ve TOMA araçlarıylayapıldı.

30 Mart: Sivil itaatsizliğetutuklama

Mardin’de binlerce kişi, Kızıltepe İlçesi’ndekurulu demokratik çözüm çadırına yapılan baskını vearalarında BDP Kızıltepe İlçe Başkanı ÖmerTurgay’ın yer aldığı 12 kişinin tutuklanmasınıprotesto etti.

Özgürlük Meydanı’nda bulunan çadırı bugün BDPİstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ziyaret etti.Tuncel Kürt halkının Newroz’dan bu yana “Yaözgürlük ya özgürlük” sloganı ile alanlarda olduğunuifade etti. Tuncel şunları söyledi: “Neden butaleplerimize cevap verilmiyor? Gaz ve tazyikli su ileçadırlara müdahale ediliyor ve çadırlarımız basılıyor.Biz bu 4 talep için direneceğiz. Gelin bizi de alın”

Tuncel “Türkiye’de demokrasi varsa nedenKürdistan’a uğramıyor?” diye sordu.

Mersin’de kitlesel oturma eylemi

Mersin’in Akdeniz ilçesinde demokratik çözümçadırı önünde toplanan binlerce kişi, “Demokratikçözüm çadırından demokratik çözüme doğruyürüyoruz” pankartı ile Akdeniz Belediyesi’neyürüdü. Kitlenin önü Otogar kavşağında polistarafından kesildi.

Yürüyüşün engellenmesi üzerine binlerce kişi,çevre yolu yanında bulunan otogarda oturma eylemibaşlattı. 2 saatlik oturma eyleminin ardından BDP’liyöneticilerin polisle yaptığı görüşmeler sonucundagruplar halinde yürüyüşe izin verildi. AkdenizBelediyesi önüne gelen binlerce kişi tarafındanyapılan oturma eylemi yapıldı.

TÜSİAD’ın akademisyenlerden oluşan bir ekibehazırlattığı anayasa taslağı geçtiğimiz haftanın en önemligündemlerinden biri olarak öne çıktı. Burjuva siyasalcephede çeşitli tartışmalara konu olan anayasa taslağısermaye medyasında da genişçe yer buldu. Medyaanayasa taslağını TÜSİAD’ın demokratlığının yeni birörneği olarak lanse etti. Oysa TÜSİAD’ın bir tek amacıvardır. O da sömürü çarklarını daha uygun bir ortamdagüvenli olarak döndürmektir.

Anayasa taslağında öne çıkan konulardan birincisi;vatandaşlık tanımında Türklük kavramına yerverilmemesiydi. İkincisi cumhurbaşkanlığı yetkilerininsınırlandırılmasıydı. Üçüncüsü nüfus kağıtlarından dinhanesinin çıkarılması, zorunlu din dersi uygulamasınason verilmesiydi. Dördüncüsü hükümetlerin TSK’nınönereceği adaylar arasından komuta kademesine atamayapmasıydı. Beşincisi Genelkurmay Başkanlığı’nın MilliSavunma Bakanlığı’na bağlanmasıydı.

Anayasa taslağında işçi ve emekçilerin ekonomik,demokratik, sosyal hak ve özgürlükleriningenişletilmesine dair hükümler yine unutulmuştu.Bunun tek istisnası kamu emekçilerine grevli, toplusözleşmeli sendika hakkının tanınmasıdır. Anayasataslağında toplumsal haklar yok sayılırken,bireyselleşmeyi temel alan haklar öne çıkarılıyor.

TÜSİAD’ın anayasasında bireysel özgürlüklerin öneçıkarılması, burjuva demokratik yaklaşımın tipik birörneğidir. Dünden bugüne burjuva devrimlerininardından yapılan tüm anayasalarda bireysel haklar öneçıkarılırken, kolektif haklar yok sayılmış, hattayasaklanmıştır. Zira sermaye iktidarı, işçi ve emekçilerinkolektif haklara sahip olmadığı sürece, örgütlü bir güçolarak burjuvazinin karşısına dikilemeyeceği bilinciylehareket ediyor.

İşçi ve emekçilerin kolektif haklara sahip olmadığıkoşullarda örgütlü bir güç olarak davranması, dahasıbireysel haklarını bile kullanması mümkün değildir.Sermaye iktidarı sürdüğü sürece, işçi ve emekçiler,burjuvazi ile anayasalarda eşit gözükseler bile örgütlümücadele yürütmedikçe hiçbir haklarını kullanamazlar.Emeğin mücadele tarihi işçi ve emekçilerin örgütlümücadeleye girmedikleri koşullarda hiçbir kazanım eldeedemediklerine, anayasal haklarını bilekullanamadıklarına dair örneklerle doludur.

Bu tutum TÜSİAD baronlarının 12 Eylül karşıdevriminin baskıcı, işçi ve emekçilerin sendikal hak veözgürlüklerini yok sayan darbe anayasasına ruhunuveren anlayışı olduğu gibi korumaktadırlar. Zaten buanayasanın gerisindeki asıl güç de onlardır.

Özgürlükçü Anayasadan bahseden TÜSİAD BaşkanıAnayasa taslağı hazırlıkları öncesinde kırmızı çizgilerininde altını çizmeyi ihmal etmemiştir. Ümit Boyner “2822

sayılı yasada belirli sektörlere yönelik grev yasaklarımuhafaza edilmelidir” diyerek, 12 Eylül’ün grev hakkınagetirdiği yasakları sahiplenmiştir. TÜSİAD Başkanı’nın buaçıklaması sermaye baronlarının emeğin korunmasıçerçevesinde en ufak bir iyileştirmeye bile tahammülleriolmadığının en açık kanıtıdır.

12 Eylül karşı devriminden sonra sendikalar kapatıldı.Binlerce işçi ve emekçi işkenceden geçirildi. İdamlarayyuka çıktı. Tüm bunlar olup biterken TÜSİAD baronlarıellerini ovuşturuyordu. TÜSİAD üyelerinden Halit Narin12 Eylül karşı devrimine ve onun anayasasına alkıştutuyor, gülme sırasının burjuvazide olduğunu açık açıkdile getiriyordu.

Demokratik anayasa TÜSİAD’ın temel felsefesineaykırıdır. Zira sömürü ve kölelik politikaları ancak baskıcıburjuva devlet zorunun aracı olan anayasa, yasalar vekanunlarla hayata geçirilebilir. İşçi ve emekçilere yönelikher anti-demokratik girişimin, açlık ve sefalet üretenpolitikaların arkasında TÜSİAD baronlarının rahatlarınınbozulmaması kaygısı vardı.

TÜSİAD’ın anayasa önerisi düzen partilerinin degündemindeydi. MHP anayasa taslağına sert tepkigösterdi. Faşist partinin grup başkanvekili Oktay Vural,“Keyfiniz için bu milletten, devletten mi vazgeçeceğiz,dünya vatandaşı mı olacağız? Herkes haddini bilmelidir”dedi. CHP Genel Başkanı Anayasa’nın değiştirilemezmaddelerinin tartışmaya açılmasını doğru bulmadığını,ancak insanların düşüncelerini özgürce dilegetirebileceklerini belirtti. AKP de anayasa konusundaherkesin görüşünü belirtmesini yararlı olacağını, ancakanayasanın değiştirilemez maddelerinin tartışılmasınıdoğru bulmadığını dile getirdi.

TÜSİAD ise yaptığı açıklama ile anayasanındeğiştirilemez maddelerinin değiştirilebileceği yönündebir tutumu olmadığını, hazırlanan anayasa taslağınınTÜSİAD’ın görüşleri ve raporu olmadığının altını çizdi.Böylece faşist partinin tepkisini yumuşatmaya çalıştı.

Kapitalizm koşullarında, en demokratik anayasalarbile egemen burjuva sınıfın çıkarlarının korunması,güvence altına alınması anlayışıyla hazırlanır.Sermayenin korunması, emeğin değersizleştirildiğikoşulların sürmesi, demokratik hak ve özgürlüklerin veher ulusun kendi kaderini tayin hakkının yok sayılması,yargının sermayenin çıkarlarının bekçiliğini yapmasıburjuva anayasalarının ortak anlayışıdır.

İşçi ve emekçiler düzenin anayasa tartışmalarınaaldırmaksızın, ekonomik, demokratik hak veözgürlüklerin kazanılması için devrimci sınıfmücadelesini yükseltmelidirler. Zira reformlar bile ancakdevrimci sınıf mücadelesinin yan ürünü olarak eldeedilebilir.

Kürt sorunu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

TÜSİAD baronlarından yeni anayasa önerisi...

Sömürü düzenine cila!

Kürt halkı AKP hükümetinin oyalama vealdatmacalarına prim vermeyerek sokağın yolunututarken, AKP cephesinden ise Güney Kürdistanhamlesi geldi. Tayyip Erdoğan Kürdistan BölgeYönetimi’nin başkenti olan Hewler’e (Erbil), burjuvamedya tarafından “tarihi ziyaret” olarak sunulan birziyarette bulundu. Burada Barzani ile görüşmelerdebulunan Erdoğan’ın sözlerinde ise herhangi biryenilik yoktu. PKK’den “terörün tasfiye edilmesi”diye bahseden Erdoğan Kürt sorununda çözümeilişkin ise tek kelime etmedi.

Erdoğan’ın Güney Kürdistan ziyaretinin “tarihi”bir ziyaret olarak sunulmasıyla, iflas eden “açılım”politikasına inandırıcı bir görüntü sağlanmaya

çalışılıyor. Ama bu adımın hiçbir pratik değeri yoktur.Çünkü Türk devleti yıllar önce zaten Kürdistan’ınözerkliğini, bu malum gerçeği kabul etmek zorundakalmıştı. Şu haliyle de zaten Türk burjuvazisininbölgede önemli yatırımları var. Erdoğan’ın ziyaretprogramında bunlardan bazılarının açılışınınyapılması da vardı.

Kürt halkının ağzına bir parmak bal sürmek içintezgahlanmış olan bu ziyaret karşısında Kürthareketinden de tepkiler yükseldi. Kürt sorunununErbil’de değil Diyarbakır’da çözüleceğininbelirtildiği açıklamalarda, AKP yöneticilerinintasfiye ve inkar çizgisinden milim şaşmadıkları davurgulandı.

AKP’den Hewler oyunu

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

MİB MYK Nisan ayı toplantısı gerçekleştirildi.Toplantının gündemi şu ana konu başlıklarındanoluşturuldu:

- MESS Grup TİS sürecinde mevcut aşama üzerinedeğerlendirme

- Direnişler ve işkolundaki diğer gelişmeler üzerinedeğerlendirme

- Libya’ya yönelik emperyalist saldırı üzerinedeğerlendirme

- 1 Mayıs üzerine değerlendirme ve planlama- Bülten üzerine değerlendirme ve planlama

- MESS Grup TİS sürecinde mevcutaşama üzerine değerlendirme:

1. MİB MYK toplantısı sırasında TİS süreciningeleceği de büyük ölçüde belli olmuştu. Süreci ekprotokollerle bitirmek niyetinde olan Birleşik Metalyönetimi, bir yandan grev günü gelen fabrikalara grevpankartı asmak için hazırlanırken, diğer yandan ise buaynı fabrikaların yönetimleriyle ayrı ayrı görüşmehalindeydi. Şu durumda bu görüşmelerden de SüslerDoruk fabrikası hariç diğerlerinde anlaşmaya varıldığıaçıklandı. Bu aşamadan sonra bu tek fabrikada daanlaşmanın sağlanmasıyla birlikte MESS ile masayaoturularak Türk Metal’in imzaladığı sözleşmenin altınaimza atılacaktır. Böylelikle Birleşik Metal üyeleri TürkMetal’in imzaladığı yüzde 5,35 oranındaki ücretzammının üstünde, toplamda yüzde 10’u bulan orandabir zam almış olacaklardır. Şu haliyle toplusözleşmenin diğer maddeleri arasında herhangi birfarklılık görünmemektedir.

2. Varılan bu noktada durumu çeşitli boyutlarıyladeğerlendiren MYK, öncelikle bu sonucun bellisınırlar içerisinde olmak kaydıyla bir kazanım olduğudüşüncesini paylaşmaktadır. Şöyle ki, Birleşik Metalüyeleri Türk Metal üyelerine göre bu TİS sürecindedaha yüksek bir ücret zammı elde etmişlerdir. Bu dakendisine kuralları belirleyen sendika payesi biçenTürk Metal çetesine atılmış bir tokat olmuştur. Sayıolarak Türk Metal üyelerinin onda biri olan BirleşikMetal üyesi işçiler bunu başarmıştır. Dahası bir de bukadarı grevle değil, sadece grev tehdidiyle eldeedilmiştir. Metal işçileri, grev kararlılığıyla MESS’infiyakasını bozmuş, onu korku ve paniğe sürüklemiştir.Kuşkusuz bugün birçok metal işçisi tarafındanvurgulandığı gibi, “grevin sözünü ettik bu kadarınıaldık, eğer greve çıkılsaydı kim bilir nelerkazanırdık?”

3. Ancak bu sınırlarda bakıldığında kazanım olarakgörülebilecek sonuç, metal işçisini tatmin edemez,etmemelidir. Çünkü pekâlâ greve çıkılabilir ve bugünelde edilenlerin ötesinde sonuçlar yaratılabilirdi.Özellikle de sürecin başında temel bir iddia olarakkonulan MESS-Türk Metal’in düzeni yıkılabilirdi.Kuşkusuz bunun en somut sonucu da Türk Metal’inimzaladığı sözleşmeden başka bir sözleşmeye imzaatmak, böylelikle de bu satış sözleşmesini yırtıp atmakolurdu. İşte başarılamayan da budur. Bir kez dahabelirtelim ki, bunun olanakları vardı, metal işçileribunu yapabileceklerine inanmıştı. Ancak bu büyükolanak heba edilmiştir. Hem de bu olanağıdeğerlendirmek ve hedefe doğru kararlıca yürümekdoğrultusunda hemen hiçbir şey yapılmamıştır. Çünküen başta “biz inandık, siz de inanacaksınız” mesajıveren Birleşik Metal yönetimi, gerçekte MESS’i yere

serecek bir greve inanmamıştır. Bu ölçüde de sürecintüm bir seyrini daha baştan belirlemiş ve bugünküsonu hazırlamıştır.

4. Defalarca belirttiğimiz gibi bir mücadeleninsoluğunun gücünü ve geleceğini ufku belirler. Busüreçte Birleşik Metal yönetiminin ufkunu da “Ekprotokoller” belirlemiştir. Dediğimiz doğruanlaşılmalıdır. Elbette her mücadele kazanamayabilirve her mücadelede de tüm hedeflere ulaşılmayabilir.Mücadele yürütülür, tüm güç ve olanaklar hedefeulaşmak için seferber edilir, ancak bir karar anı vardır.Daha ileriye gitmek mümkün olmadığına kanaatgetirilir ve o anki güç ölçüsünde alınabilecekkazanımlarla yetinilir. Ancak Birleşik Metalyönetiminin yaptığı, mücadele stratejisini en ilerihedefler doğrultusunda kurmak ve gidebileceği yerekadar gitmek değil, her şeyini gidebileceğinidüşündüğü noktaya göre kurmak olmuştur. Daha enbaşından itibaren, grev yoluna çıkarken mücadelestratejisi “Ek protokoller” üzerine kurulmuştur.Mücadele düzeni ve taktik hamleler de bu stratejiyegöre yapılmıştır. Dolayısıyla grev kararınınalınmasının ardından tüm bir sürecin ruhunu dabelirleyen bu türden bir ara çözüm düşüncesi olmuştur.Bu haliyle de grevi daha baştan sakatlamıştır.

5. Bu strateji mücadele planına olduğu gibiyansımıştır. Öyle ki greve bütün fabrikalardan birdenbaşlamak yerine tek tek sırayla başlanılmıştır. DahasıMESS’i zorlayacak ve yangını büyütecekfabrikalardan başlamak yerine, ek protokol için ayakdireyen fabrikalar öne konulmuştur. Örneğin greve ilkçıkan Süsler Doruk greve en hazırlıksız fabrika, amafabrikanın patronu ek protokole en uzak patronolmuştur. O nedenle greve çıkmanın onurunu taşıyanDoruk işçisi, grev pankartı asılırken dahi son dereceruhsuz ve heyecandan yoksun bir görüntü çizmekteydi.

6. Çok açıktır ki mücadele planı, grevi büyütmek,MESS’i köşeye sıkıştırmak ve Türk Metal tabanınımücadeleye kazanmak hedefine göre hazırlanmış olsabaşka türlü davranılırdı. Örneğin Süsler Doruk yerine,belli bir döneme kadar greve en hazır fabrikalardanolan ve aynı zamanda TOFAŞ için kritik önemde olanve de en önemlisi Bursa’da kurulu olan SCM’den

başlanabilirdi. Böylelikle SCM sonuç ek protokol olsadahi, bir on gün boyunca Bursa eylemli mücadeleyoluyla ayağa kaldırılır ve böylelikle grev Türk Metaltabanının ana gövdesini oluşturan Bursa metalişçilerinin gündemine sokulur, bu büyük işçi havzasısarsılabilirdi. Bu durumda bir yerden sonra ek protokolimzalandığında dahi, bu Türk Metal üyesi işçileri de enazından ek protokol için harekete geçirirdi. Budurumda metal işçisinin cebine ne girdiğinin de hiçbirönemi elbette olmazdı. Çünkü çatırdayan MESS-TürkMetal’in düzeni olurdu. İşte bu da bir stratejidir, ancakpekala şu günkü güçler tablosu ile dahi kolaylıklahayata geçirilebilir bir stratejidir. Ancak BirleşikMetal’in mevcut yönetimi gibi, ufku dar ve soluksuzbir önderliğin üstesinden geleceği bir strateji değildir.

7. Geçmeden belirtmek gerekir ki, Birleşik Metalyönetimi stratejisini, sadece grevin uygulamayasokuluş biçimiyle değil, bu sürecin her aşamasını dabilinçli olarak metal işçisini bir ara çözüme razı etmeküzerine kurmuştur. Bu doğrultuda da bilinçli ve hesaplıdavranmıştır. Önce durumu kontrolü altına almış,sonra da adım adım metal işçisinin grev kararlılığınızedelemiş, coşkusunu kırmış ve dikkati ek protokollereçekmiştir.

Oysa Türk Metal’in imzaladığı satış sözleşmesininreddedilerek “mücadeleye devam” kararının alındığı11 Aralık toplantısının ardından metal işçilerininsaflarında belirgin biçimde grev kararlılığı ve coşkusuyükselmiş, en geri fabrikalarda dahi bir grev rüzgarıesmiştir. Ancak yönetim yakalanan bu ivmeningeliştirilmesi ve pekiştirilmesi için neredeyse hiçbirşey yapmamıştır. Öyle ki daha önce yapılan Cumaeylemleri de büyük ölçüde bitirilmiş, yerine de başkabir eylem programı çıkarılmamıştır. Bazı fabrikalarınkendi inisiyatifleriyle yaptıkları eylemler de bir yerdensonra yine tepeden inme müdahalelerlesonlandırılmıştır. Böylelikle grev hazırlıklarıbaltalanmış ve sürecin gelişme dinamizmizayıflatılmıştır. Mart ayı başında ise bu kez yönetimhenüz daha grev yolunda tek bir adım atılmamışken ekprotokoller için MESS’in kapısını çalmıştır. Satışsözleşmesi çerçeve alındıktan sonra bu tür bir araçözüme baştan razı olan MESS ek protokolleri önce

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

Metal İşçileri Birliği Merkezi YürütmeKurulu Nisan Ayı Toplantısı Sonuçları

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

kabul etmiş, fakat hemen ardından da Birleşik Metal’idaha geri bir noktaya sürüklemek için çark etmiştir. Budurumda ise yönetim daha da geri adım atarak tek tekfabrika patronlarıyla ek protokol imzalama yolunagitmiştir. Belirtmek gerekiyor ki daha bu aşamada dametal işçilerinin artık greve olan inançları kalmamıştır.Sürecin ek protokoller yoluyla bitirileceği düşüncesisaflara yayılırken, greve en hazırlıklı fabrikalardakiişçiler de grev yolundan uzaklaşmışlardır. Buaşamadan sonra ise yukarıda belli başlı yönleriyleortaya koyduğumuz strateji oluşturulmuştur. Sonuçtabir noktadan sonra da üretimin durdurulmasıihtimalinden dahi korkan metal patronları bedelödemektense zaten en başta razı oldukları ücretzamlarına imza atma yoluna gitmişlerdir. MESS ise busüreci sadece izlemekle yetinmiş ve üyelerini serbestbırakmıştır.

8. İşte burada ayrıntılarıyla ortaya koyduğumuzgibi Birleşik Metal yönetimi bu süreçte, iyi birönderlik sınavı vermemiş, aksine, süreci bir araçözüme bağlasa da, MESS’in düzenini yıkmak üzereortaya çıkan büyük bir tarihsel imkanı heba etmiştir.

9. Tüm bunlardan sonra belirtmek gerekir ki, metalişçileri mevcut bilinç ve örgütlenme düzeyleriyle,ayrıca bu düzeyin bir uzantısı olarak mevcut önderlik

düzeyi ile bu kadarını yapabilmiştir. Bu kadarı da dahaileri mücadeleler için uyarıcı ve yol göstericidir. Eğermetal işçileri taban örgütlülüklerini kurar ve sınıfbilinciyle saflarını donatırsa hem büyük kavgalarıverebilecek bir olgunluğa ulaşabilir, hem de böylesikavgaları başarıyla yönetebilecek bir önderlik iradesiniiçerisinden çıkarabilir. Bu durumda da ne Türk Metalkalır ne de MESS’in sömürü ve kölelik düzeni! İşte bubilinç ve düşüncelerle MİB MYK başta ileri-öncümetal işçileri olmak üzere tüm metal işçilerini,yaşadığımız bu sürecin derslerinden öğrenerek ileriçıkmaya ve mücadeleyi birlikte omuzlamaya çağırıyor.

- Direnişler üzerine değerlendirme:1. Aralarında metal işçilerinin de olduğu pek çok

işçi bölüğü hakları ve gelecekleri için direniştedir.Seslerini duyurmaya çalışan ve bir kısmı dasendikalardan destek bulmadığı için kendiimkanlarıyla direnen bu işçi bölüklerinin onurludirenişine sahip çıkmak tüm işçi ve emekçileringörevidir. MYK tüm metal işçilerini direnişlerledayanışmayı yükseltmeye çağırmaktadır.

2. Bu direnişler içerisinde iki tanesi belli bakımdandiğerlerinden ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi Ontexdiğeri ise ÇEL-MER direnişidir. Bu iki örnek direnişin

ayırt edici özelliği, örgütlü taban inisiyatifleridir. Öyleki Ontex’te kurdukları komitelerle TİS sürecinemüdahale eden, söz-yetki-karar haklarını kullananişçiler, patron ile sendika yönetiminin işbirliğiyle iştenatılmışlardır. Amaç bu örgütlü sınıf mevzisinidüşürebilmektir. İşçi sınıfının yakın dönemmücadelesinde başarılı işgal pratiğiyle örnek olanÇEL-MER işçileri, bunu yine fabrikada kurduklarıkomitelere borçluydular. Haklarını kopara kopara alanÇEL-MER işçisinin örgütlülüğünü kırmak isteyenmücadeleye de önderlik eden sendika temsilcilerinidüzenbazlığa da başvurarak işten attı. Ancak örgütlüÇEL-MER işçisi bir kez daha direniş bayrağını açarakbu saldırıya yanıt verdi. ÇEL-MER sözkonusuolduğunda elbette Ontex’deki gibi bir sendikal ihanetyoktu. Ancak belirtmek isteriz ki işçilerin örgütlüolduğu Birleşik Metal yönetiminin yer yer ortayakoyduğu ilgisizlik de dikkatlerden kaçmamaktadır.

MYK bu gerçeklerin altını çizmeyi bir görevbilmekte ve tüm sınıf güçlerini bu sınıf mevzilerinisavunmaya çağırmaktadır.

- Libya’ya yönelik emperyalistsaldırı üzerine değerlendirme:

MYK son günlerde çeşitli bahanelerle Libya’yayönelik tezgahlanan emperyalist saldırganlığı veemekçi halklara yönelik bu gerici ve haksız savaşınsuç ortağı olan, aynı zamanda ülke topraklarını bualçakça saldırılar için kullanıma açan AKP hükümetinive devlet yönetimini kınamaktadır. Bu bilinçle de tümişçi ve emekçileri emperyalist saldırının durdurulmasıve ülke yönetenlerinin suç ortaklığına son vermesitalebiyle mücadeleye çağırmaktadır.

Metal İşçileri Birliği tüm bileşenlerini budoğrultuda fabrikalarda sistematik bir çalışmayürütmeye ve metal işçilerini yapılacak eylemlerekatılmak doğrultusunda kararlı bir çaba içerisindeolmaya çağırmaktadır.

- 1 Mayıs üzerine değerlendirme veplanlama:

1. İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele vedayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu 1 Mayıs’ı işçisınıfı ülkede ve dünyada yoğun saldırılar altındakarşılıyor. Sosyal yıkım büyüyor, baskı ve terörşiddetleniyor. Ancak hava da giderek emekçilerdenyana esiyor. Arap halklarının isyan ruhu egemenlerinkorkularını büyütürken işçi ve emekçilerin umuduoluyor. İşte 2011 1 Mayısı’nda bu umudu büyütmegörevi önümüzde duruyor. İşi ve onuru için kendiniyakan Tunuslu sınıf kardeşimiz gibi inanç veyüreklilikle 1 Mayıs alanına çıkmalıyız. Mısır’daYemen’de kurşunlara karşı yürüyen kardeşlerimiz gibi,korku duvarlarını yıkarak zalimin zulmü üzerinegitmeliyiz. İşimiz, ekmeğimiz, onurumuz vegeleceğimiz için 1 Mayıs alanlarında olmalıyız.

2. MYK bu perspektifle metal işçilerini fabrikafabrika 1 Mayıs’a hazırlanmaya çağırıyor. 1 Mayısdüşüncesini ve ruhunu yaymalı, tüm işçiarkadaşlarımızı 1 Mayıs’ta alanlara çıkmaya iknaetmeliyiz. Bu amaçla toplantılar organize etmeli,yapılan toplantı ve etkinliklere katılmalıyız. 1 Mayısgünü geldiğinde ise fabrika pankartlarımızla vecoşkulu sloganlarımızla 1 Mayıs alanında yerimizialmalıyız.

- Bülten üzerine planlama:MYK 1 Mayıs öncesinde çıkacak olan bültenin

gündemini de 1 Mayıs’ı kazanmak hedefine bağlıolarak tartışmış, bununla birlikte başta TİS sürecideneyimi ve fabrika direnişleri olmak üzere bir dizikonu saptamıştır.

Metal İşçileri Birliği30 Mart 2011

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

Tuzla’da Metal İşçileri Birliği (MİB)çalışanları, greve çıkan metal işçilerinin sesini işçive emekçilere taşımaya devam ediyor.MİB çalışanları, bölgedeki örgütsüz fabrikalardanbiri olan Emin Teknik Fabrikası’na bildiri dağıtımıgerçekleştirdiler. İşçilerin ilgisine konu olanönceki bildiri dağıtımlarının yarattığı etki sonrasıpatronun fabrika içerisinde yarattığı baskı, bazı

işçilerin dağıtıma çekinerek yaklaşmasına sebepoldu.

Bildiri dağıtımı sırasında gerçekleştirilensohbetlerde, metal işçilerinin grev sürecindenbahsedilerek, grevin kazanılmasının diğer metalişçileri ve sınıf bölükleri açısından da oldukçaönemli olduğuna vurgu yapıldı.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Tuzla’da grevle dayanışma

Eskişehir’de Ekim Gençliği greve çıkan metalişçilerinin mücadelesini üniversite kampüslerinetaşıdı. Greve ilk çıkan Süsler Doruk işçilerininsesini Anadolu Üniversitesi’nde duyurmak içinçeşitli çalışmalar yürütüldü.

Grev başlamadan bir gün önce okul içerisinegrevin duyurusunu yapan, grevin başlayacağı günöğrencileri fabrika önüne çağıran “Metal işçilerisömürü ve köleliğe karşı greve çıkıyor. Metalişçilerinin greviyle dayanışmayı büyütelim” şiarlı

ozalitler okul içerisinde farklı noktalara yapıldı.Grev günü ise toplu halde, Süsler Doruk fabrikasınagidilerek destek verildi. Haftanın ilerleyengünlerinde ise yine okul içerisine metal grevinianlatan duvar gazeteleri ve “Geleceğimiz veözgürlüğümüz için metal işçilerinin greviyledayanışmaya! / Ekim Gençliği” afişleriyemekhanede, kütüphanede ve fakültelerde yaygınbir şekilde kullanıldı.

Anadolu Üniversitesi / Ekim Gençliği

Metal grevinin sesi kampüslerde

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Grup TİS görüşmelerinde örgütlü olduğu fabrikalardagrev uygulama kararlarını hayata geçiren Birleşik Metal-İş Sendikası, yürüttüğü “ek protokol” görüşmeleriylesüreci aşmaya çalışıyor. Eskişehir’de Süsler Dorukişçilerinin başlattığı grev sürerken diğer fabrikalarda dabüyük oranda anlaşma sağlandı.

Areva, Bekaert ve Standard’daanlaşma

Doruk işçilerinin ardından grev bayrağını devralanStandard Depo’da bir haftaya yakın süre devam edengrevin ardından fabrika yönetimiyle anlaşma sağlanmasıüzerine buradaki grev uygulaması fiili olarak sonaerdirildi.Gebze’de kurulu Areva fabrikasında başlatılmasıbeklenen grev uygulaması da fabrika yönetimiyle varılanuzlaşma sonucu farklı bir şekilde “hayata geçirildi”

Birleşik Metal yönetimi, sağlanan “anlaşmanın”ardından grev uygulamasını fiilen hayata geçirmedi.Anlaşmaya ilişkin edindiğimiz ilk bilgilere göre, yapılanek protokolle birlikte Türk Metal ve MESS’in imzaladığı5,35’lik sözleşmeye oranla daha yüksek bir ücret artışısağlandı.

Metal işçileriyle dayanışma Metal işçilerinin greviyle dayanışma amacıyla sabah

saatlerinde Haydarpaşa Garı’nda buluşan çeşitlisendikalar, meslek odaları, kitle örgütleri ile ilerici vedevrimci güçler grev treniyle Gebze’ye hareket etti.

Turnikelerden ücretsiz geçiş yapan yüzlerce kişiGebze’de trenden inerek araçlarla Areva’nın önünehareket etti. Burada Birleşik Metal-İş ve DİSKyöneticilerinin de katılımıyla bir basın açıklamasıyapıldı. Birleşik Metal-İş Genel Sekreteri SelçukGöktaş, Areva işçilerinin Türkiye işçi sınıfı hanesine birkazanım yazdırdığını belirterek Birleşik Metal’in tümsüreç boyunca kendi üyeleriyle süreci yönettiğini veyönetmeye devam ettiğini dile getirdi.

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ise, BirleşikMetal-İş’in, sarı sendikaların dayatmalarını boşaçıkardığını söyledi. Metal işçilerinin dayatmalara boyuneğmediğini sözlerine ekledi.

Birleşik Metal-İş Genel Örgütlenme Sekreteri ÖzkanAtar da metal işçilerine destek veren sınıf dostlarınateşekkür etti. Metal işçileriyle dayanışmanın sürmesigerektiğini vurguladı.

Fabrika önündeki açıklamaya, aralarında Metalİşçileri Greviyle Dayanışma Platformu, BDSP, Metalİşçileri Birliği, ESP, UİD-DER ve Genç Sen’in debulunduğu çeşitli kurumlar da katıldı.

Bekaert’te tepkiBenzer biçimde Bekaert fabrikasında da anlaşma

sağlanması üzerine 30 Mart sabahı başlaması gerekengrev uygulaması fiilen başlatılmadı.

Sabah saatlerinden itibaren fabrika önündetoplanmaya başlayan işçiler arasından çeşitli tepkileryükseldi. Sendika üyesi bazı işçilerin, “7 ay boyuncabunun için mi mücadele ettik” diyerek sendikayöneticilerine tepki gösterdiği ifade edilirken BirleşikMetal yönetimi fabrikadaki işçilerle toplantı yaptı.Toplantının ardından açıklama yapan Birleşik Metal-İşGenel Başkanı Adnan Serdaroğlu, “boyun eğmediklerini,mücadele ettiklerini ve kazandıklarını” söyledi.

Grup TİS prosedürü nasıl işliyor?Ancak Areva, Standard ve Bekaert fabrikalarının

grup TİS kapsamında olması nedeniyle sendika bufabrikalarda TİS imzalayamıyor. Bu fabrikadaki ek

protokolün ancak grup TİS anlaşmasıyla beraber hayatageçirilmesi mümkün.

Grup TİS süreci prosedürüne göre; greve çıkıştarihleri MESS’e tebliğ edilen fabrikalarda grevuygulama kararlarının belirlenen günlerde hayatageçirilmesi gerekiyor. Şu anda 21 fabrikayı kapsayangrup toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanıncaya kadarbu fabrikalardaki grev uygulama kararları geçerliliğini

koruyor. Bu fabrikalarda greve çıkılmaması durumundasendikanın fabrikadaki TİS yetkisi düşüyor.

Kroman’da grev ertelendiDiğer yandan Kroman Çelik’te yapılan grev

oylamasına MESS’in itirazda bulunmasının ardındangrev de ileriki bir tarihe ertelendi.

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

Metal grevinde son durum

İlk grev pankartının asıldığı fabrika olan SüslerDoruk’taki grev sürüyor.

Greve destek

Grevin 3. gününde (24 Mart) Demiryol-İşSendikası üyesi TÜLOMSAŞ (Türkiye Lokomotif veMotor Sanayii A.Ş.) işçileri destek ziyaretigerçekleştirdi.

Dayanışma ziyaretinin önemini ve Dorukişçilerinin mücadelesine gönülden destek verdiklerinibelirten işçiler önümüzdeki günlerde daha güçlü birorganizasyonla grev alanına tekrar geleceklerinisöylediler.

Ziyaret sırasında grev alanında bulunan BirleşikMetal-İş Eskişehir Şube Başkan Yardımcısı ÜnalAkkaya, sistemin örgütsüzleştirme saldırısına karşıdurulması gerektiğini belirtti. Bu örgütsüzlüğün ucuzişgücü oluşumundan hak gasplarına kadar birçoksaldırıyı karşılayamadığını, bu nedenle greve verilendesteğin ve örgütlülüğün oldukça önemli olduğunuvurguladı.

Grevle dayanışma çağrısı

Grevin 4. gününde Birleşik Metal-İş EskişehirŞube Yönetim Kurulu basın toplantısı düzenledi.

MESS’e karşı başlayan grevlerin gerek tarihselaçıdan gerekse kapsamı açısından tarihsel bir adımolduğunun belirtildiği toplantıda okunan açıklamada,Candy grubunda iki işyerinde başlayan grevin tümişçi sınıfına umut olduğu söylendi. “Bilinmelidir ki bugrev sadece Doruk işçilerinin değil Birleşik Metal’indeğil, şehrimizin ve Türkiye’nin grevidir” denilenaçıklamada tüm Eskişehirliler grevi sahiplenmeyeçağrıldı.

Grev patronları telaşlandırdı

Süsler Doruk işçileri grevin 5. gününde dedirenişlerinin coşkusu ve kararlılığıyla fabrikalarıönünde beklemeye devam ettiler.

Sarar ve Eti gibi büyük fabrikaların bulunduğubölgede, sermayedarlar işçi sınıfının tarihselönemdeki bu grevine kayıtsız kalmadılar vekorkularını ucuz önlemlerle örtmeye çalışıyorlar.Grevin başladığı günden beri kendi işçilerini SüslerDoruk grevinden yalıtmak için türlü çabalara girenpatronlar ve uşakları, grevci işçilerin seslerininduyulmaması için fabrika içlerinde yüksek seslemüzik dinletmeye ve fabrikaların pencerelerinikapatmaya başladılar. Bunun dışında diğer fabrikaişçilerinin grev alanlarında işçi ziyaretleri yapmalarınıbile tehdit konusu olarak kullanıyorlar.

“Bu mücadele tüm işçilere örnek olsun

Grev gözcüsü işçiler, Organize Sanayi Bölgesi’nin

durumu ve grevin içerideki etkileri üzerinegazetemize görüşlerini aktardılar. Konuya ilişkinkonuştuğumuz grevci Doruk işçisi şunları söyledi:

“Onlarca işyerinin bulunduğu Organize Sanayi’desadece Birleşik Metal-İş var. Şu gördüğünüzişyerlerinde işçiler sendikasız çalışıyor. Bu gerçektenörgütsüzlüğü dolayısıyla da patrona karşı güçsüzlüğügösterir. Sendikasız olmak haklarını arayamamak, hersöylenene kölece boyun eğmek demektir. Çünküpatronlar bizi köleleştirmekten başka bir şeyyapmazlar.

Bizim işyerinde de daha önce sendikalılaşmaküzerinden birçok sorun yaşanmıştı. Sendika çalışmasıyürüten arkadaşlarımızı işten çıkarmışlardı. İtalyansermayesi burayı aldıktan sonra işler biraz değişti,sendikalı olduk. Çünkü bu yabancı sermaye ucuzişgücü için buraya geliyor ama işlerini de yasalarauygun yapmaya çalışıyor. Bu boşluktan biz birazyararlanabildik. Ama Sarar’a bakın resmen bedavayaişçi çalıştırıyor. Hiçbir sosyal hak da yok. O yüzdenbiz diyoruz ki, bizim mücadelemiz sadece kuruşmücadelesi değil. Sosyal haklarımızın da mücadelesi.Torba yasaya güvenerek zam uygulaması, kıdemtazminatı gibi haklarımızı zaten gasp edecekler.İşveren bunu bildiği için torba yasada olanlardanbaşka alabileceği haklarımızı da almaya çalışıyor. Bumücadele tüm işçilere bir örnek olsun”

“Bu mücadele çetinleşecek!”

24 Mart günkü grev gözcülerinden Sezai Ertopise gazetemize şöyle konuştu:

Sezai Ertop (Grev gözcüsü Süsler Doruk işçisi):Bizler burada soğuğa rağmen bekliyoruz. Bu biziminancımızdan ileri geliyor. MESS’in saldırılarınasendikamız gereken cevabı verdi. Diğer fabrikalardagrevin başlaması daha da bizi güçlendirecek vepatronları sıkıştıracak. Biz de elimizden ne geliyorsayapacağız. Şehirde yürüyüşler başlayacak. Bu sadeceburada kalmayacak. Uygulanan yasaların tamamıpatronlar için düzenlenmiş. Mesela burada en fazladört işçi bekleyebilir diyor. Sadece bir pankart veüzerimizdeki önlüklere izin veriliyormuş yasalaragöre. Grev başlamadan önce de bir sürü şey söyledilerama engel olamadılar. Süre uzadıkça bu mücadele deçetinleşebilir. Biz bunun bilincindeyiz.

Gün boyu burada beklerken ziyaretimize gelen birsürü kişi oluyor. Kendi arkadaşlarımız da geliyor. Budestek bizim için önemli ve güzel. Özellikle bizburada beklerken önümüzden geçen servislerdekidiğer işçilerin servisten bakmalarına dikkat ediyorum.Sadece bakıp geçiyorlar ve bir tepki vermiyorlar. Amaolsun bizim hakkımız için mücadele ettiğimizibiliyorlar. Grevimiz başarıyla sonuçlanınca çok dahabüyük dersler çıkacak buradan.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

Süsler Doruk’ta grev sürüyor...

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Türk Metal çetesi Birleşik Metal İşçileriSendikası’nın örgütlülüğüne saldırıyor. Daha öncesindede benzer bir saldırının yaşandığı Asil Çelik’te TürkMetal çetesinin saldırı girişimi Asil Çelik işçilerininkararlı tutumu ile geri püskürtüldü.

Gerginlik bir haftadır sürüyordu

Türk Metal çetesi geçtiğimiz haftalarda alttan altayaydığı dedikodularla hafta başında OrhangaziMeydanı’nda çadır kuracağını, Çarşamba günü ise AsilÇelik işçilerinin kendisine üye olacağını iddia ediyordu.Türk Metal çetesinin bu dedikodularının fos olduğu isehafta başından itibaren ortaya çıktı. Asil Çelikişçilerinden destek görmediği için çadır kurmayıbaşaramayan Türk Metal çetesi çarşamba günü sadece 6işçiyi satın alarak Birleşik Metal’den istifa ettirebildi.İstifa eden işçilerden birinin Birleşik Metal İşyeritemsilcilerinden biri olması ise işçilerin tepkisini dahada büyüttü.

Ortaya çıkan bu tablo üzerinde Türk Metal çetesiAsil Çelik işçilerini taciz ve tehditlerle yıldırma yolunututtu. Orhangazi Meydanı’nda ise Türk Metal çetesininyöneticileri ve tetikçileri ile Birleşik Metal üyesi AsilÇelik işçilerinin karşılıklı bekleyişi devam etti.

Bu bekleyiş sırasında Türk Metal çetesininyöneticileri ve tetikçileri Asil Çelik işçilerini birçok keztehdit etti. Türk Metal çetesinin tetikçileri işçilerebellerindeki silahları göstererek taciz ederken, Şubereisi Mesut Gezer ise işçileri, Türk Metal’in örgütlüolduğu fabrikalarda çalışan akrabalarını işten attırmaklatehdit etti. Ancak tüm bu tehdit ve yıldırma girişimleriAsil Çelik işçilerinin daha fazla kenetlenmesinden başkabir sonuç üretmedi. Birleşik Metal yönetici veuzmanları, Prysmian ve SCM fabrikalarından işçiler ileMetal İşçileri Birliği de yalnız bırakmadı.

Fabrika önünde provokasyon

Türk Metal çetesinin son provokasyon girişimi ise25 Mart günü 16-24 vardiyası girişinde yaşandı. TürkMetal çetesinin satın alarak kendisine üye yaptırdığı ikiprovokatör ellerine aldıkları broşürleri fabrika girişindeişçilere ve Birleşik Metal yöneticilerine dağıtmayakalkışınca işçilerin tepkisi sert oldu. Fabrikagüvenlikleri Türk Metal çetesine üye olan ikiprovokatörü alandan uzaklaştırırken işçiler ise işbaşıyapmadılar. Sendika yöneticilerinin fabrika idaresi ileyaptığı görüşmenin ardından Şube Başkanı Ayhan

Ekinci’den bilgi alan işçiler sloganlarla fabrikayagirdiler.

Bu sırada 10-15 araçlık bir konvoyla fabrika önünegelen Türk Metal çetesi başlattığı provokasyonu daha dabüyütmeye çalıştı.

8-16 vardiyasında çalışan işçiler ise yine sloganlarlakapı önüne gelerek burada bir basın açıklamasıgerçekleştirdiler. Şube Başkanı Ayhan Ekinci’nin basınaçıklamasını okuduğu sırada Türk Metal çetesininişçileri sloganlarla taciz etmesi üzerine Asil Çelikişçileri Türk Metal çetesinin üzerine yürümeyebaşladılar. Ortamın gerilmesi üzerine fabrika önündekonuşlanan jandarma ekipleri araya girdi. Asil Çelikişçilerinin Türk Metal çetesi uzaklaşmadan eylemleribitirmeyeceklerini söylemeleri üzerine çete fabrikaönünden geldiği gibi ayrılmak zorunda kaldı. TürkMetal çetesini fabrika önünden kovan Asil Çelik işçileriise eylemlerini sona erdirerek servislerle OrhangaziParkı’na geldiler.

Orhangazi’de yürüyüş

Fabrika önünde gerçekleşen eylemin ardındanBirleşik Metal üyesi Asil Çelik işçileri yeni kadroyageçen arkadaşlarının üyeliklerini yaptırmak üzereOrhangazi’ye geldiler. Orhangazi Parkı’nda toplananAsil Çelik işçilerinin Türk Metal çetesinin toplandığıtarafta olan notere gitmesine kolluk güçleri tarafındanizin verilmezken Birleşik Metal üyeleri ilçede bulunandiğer notere gitmek üzere bir yürüyüş gerçekleştirdiler.Orhangazi 2. Noterliği’ne gelen Asil Çelik işçileri yeniarkadaşlarının üyeliklerini yaptırdılar.

Noter çıkışında da Şube Başkanı Ayhan Ekincitarafından kısa bir açıklama yapılarak hiçbir gücün AsilÇelik işçilerinin birliğini bozamayacağı bir kez dahaifade edildi. Açıklama devam ettiği sırada eylem alanınagelen eski bir Türk Metal üyesi ise yaşadığı deneyimiAsil Çelik işçileri ile paylaştı. Çalıştığı fabrikadatemsilcileri kendileri seçmek için imza toplarken TürkMetal’in şube yöneticileri tarafından tehdit edildiklerinive işten atıldıklarını söyleyen işçi Asil Çelik işçilerinibirlik ve beraberliklerini korumaya, sendikalarına sahipçıkmaya çağırdı. Burada yapılan konuşmaların ardındanAsil Çelik işçileri gelen servislere binerek evlerinegittiler.

Sırada toplu sözleşme var

Mayıs ayında yeni toplu sözleşme görüşmelerininbaşlayacağı Asil Çelik’te yetki tespiti için son tarih olan4 Nisan’a kadar Türk Metal çetesinin çeşitli girişimleridevam edebilir. Ancak şu saatten sonra ne tehditlerle nede satın alarak Asil Çelik işçisini kendi safına geçirmesizor görünüyor. Öyle ki Türk Metal çetesinin bugirişiminde taşeronluk rolünü oynayan kimi insanlar daaldıkları dersin acısı ile şehri terk etmiş durumdalar.

Kenetlenerek sendikasına sahip çıkan Asil Çelikişçilerinin ise şimdi önlerinde çok daha önemli bir görevduruyor. Türk Metal çetesinin gerçekleştirdiği busaldırıyı, kenetlenerek yanıtlayan Asil Çelik işçilerişimdi de yaklaşan toplu sözleşme döneminde Asil Çelikpatronundan emeklerinin karşılığını almak içinmücadeleye devam etmeliler.

Kızıl Bayrak / Bursa

İşçiler Ankara'yaçağırıyor

Güvencesiz-Esnek çalıştırmaya,taşeronlaştırmaya, sendikasızlaştırmaya karşıDİSK'e bağlı sendikalardan Birleşik Metal-İş, DevSağlık-İş, Nakliyat-İş, Limter-İş, Sine-Sen, DevMaden Sen, Sosyal-İş, Emekli-Sen, Basın-İş; Türk-İş'e bağlı sendikalardan Petrol-İş, Hava-İş, TekGıda-İş, Belediye-İş, TÜMTİS, Deri-İş; KESK'e bağlısendikalardan Eğitim-Sen, SES, Haber-Sen ileEnerji-Sen ve TTB tarafından örgütlenen 3 NisanAnkara buluşmasının hazırlıkları hafta boyuncaçeşitli eylem ve etkinliklerle sürdü.

İstanbulMitingi örgütleyen kurumların yönetici ve

üyeleri 26 Mart günü Taksim'de gerçekleştirdikleribildiri dağıtımıyla mitinge katılım çağrısındabulundular. İstiklal Caddesi boyuncagerçekleştirilen bildiri dağıtımı öncesinde TertipKomitesi adına konuşan Birleşik Metal-İşSendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, 3Nisan mitinginin önemine dikkat çekti.Açıklamanın ardından bildiri dağıtımı yapıldı.

Dev Sağlık-İş Sendikası, İstanbul'da KartalKoşuyolu ve Okmeydanı hastanelerindegerçekleştirdiği eylemlerle 3 Nisan eylemine çağrıyaptı.

Kartal Koşuyolu Hastanesi’ndegerçekleştirilen eylem için Başhekimlik önündetoplanan sağlık işçileri alkış ve sloganlarla AcilServis önüne kadar yürüyerek basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Okmeydanı Eğitim ve AraştırmaHastanesi’nde eksik yatırılan yol paraları içinsağlık emekçileri üçüncü kez hastane önündeeylem yaptı. 200’e yakın işçinin katıldı.

AdanaSES ve Dev Sağlık-İş Adana Şubesi 29 Mart

günü Kültür Sokak önünde basın açıklamasıgerçekleştirdi. Eylemde "Yaşamları parçalanırkenkaderleri birleşenler güvenceli iş, insanca yaşamiçin yürüyor! 3 Nisanda Ankara’dayız!" pankartıaçıldı. Açıklamanın ardından stand açıldı.

ESP, ÖDP, Eğitim-Sen, Halkevleri, İHD veDHF’nin destek verdiği eyleme Numune işçileri dekatıldı.

BursaBursa Dev Sağlık-İş 30 Mart günü basın

açıklaması gerçekleştirdi. Fomara Meydanı’ndatoplanan işçiler sloganlarla AKP il binasına yürüyüşgerçekleştirdiler.

Açıklamaya 100'ü aşkın kişi katıldı. AçıklamayaBDSP, TÜMTİS, Halkevleri, BES Şube Başkanı,Emekli-Sen, Makine Mühendisleri Odası, ElektrikMühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası,DİSK-Tekstil, Sosyal-İş, Liseli Genç Umut destekverdi.

AnkaraMitinge destek veren sendikaların temsilcileri

29 Mart günü Ankara’da YKM önünde basınaçıklaması yaptı.

Açıklamayı okuyan SES Genel Mali SekreteriKöksal Aydın, “Güvencesiz çalışmak kaderdeğildir. Güvencesiz çalışmak patronlarınprojesidir. Bu projeyi çöpe atacağız” dedi.

Açıklamanın ardından Kızılay’da bildiri dağıtımıyapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul – Adana – Bursa

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

Asil Çelik işçisi sendikasına sahip çıktı

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Sınıf devrimcilerinin çeşitli yerellerdegerçekleştireceği işçi kurultaylarının hazırlıkları tümhızıyla sürüyor. Kurultay hazırlıkları çerçevesindeyoğun bir ajitasyon-propaganda faaliyeti yürütülüyor.

Ümraniye 3. Ümraniye İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi

kurultay çalışmalarını sürdürüyor. Kurultay çağrısıtaşıyan bildiriler hafta boyunca, işçilerin yoğun olarakbulunduğu bölgelerde dağıtıldı. Bölgede afişlerle de,“Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlenelim. 3.Ümraniye İşçi Kurultayı’nda buluşalım!” çağrısıyapılıyor. İMES ve Sarıgazi’de başlatılan imzakampanyası ve açılan standlara işçiler yoğun ilgigösteriyor. Standlarda, kurultayı birlikte örgütlemeçağrısı yapılırken, kuralsız ve geleceksiz çalışmayakarşı imzalar toplanıyor. Kurultay Hazırlık Komitesi,ayırıca 19 Mart Cumartesi günü, direnişçi Casperİşçilerine dayanışma ziyareti gerçekleştirdi. Direnenişçilerle yapılan sohbetlerde işçi kurultayı anlatıldı,kurultaya direnişin sesini taşıma çağrısı yapıldı.

Tuzla’da hazırlıklar Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER)

tersaneler cehenneminde etkin bir faaliyet örüyor.Tersane işçilerinin en yakıcı sorunlarından biri olandüşük ücret dayatması ve ücretlerin gasbedilmesinekarşı imza toplayan TİB-DER üyeleri stand açmayadevam ediyor. 24 Mart sabah saatlerinde İçmelermerkez köprüsünde stand açan TİB-DER üyeleri tersaneişçilerini kölece çalışma koşullarına ve hak gasplarınakarşı örgütlenmeye ve mücadeleyi yükseltmeyeçağırdılar.

İmza standının yanısıra TİB-DER’in aylık yayınorganı olan ROTA’nın dağıtımı gerçekleştiriliyor. 23Mart akşamı iş çıkışı saatlerinde SEDEF tersanesiönünde dağıtım gerçekleştiren tersane işçilerifaaliyetlerine sabah saatlerinde İçmeler merkez köprücivarında da dağıtım gerçekleştirerek devam ettiler.

Ayrıca TİB-DER üyeleri işçilerin öğle yemeğineçıktığı saatlerde Aydıntepe tren istasyonu civarındabulunan çay ocağı ve yemekhanelere de “Ücretlerimizindüşürülmesine ve gasbına karşı haklarımız vegeleceğimiz için derneğimizde örgütlenelim” şiarlı

bildirilerin dağıtımını yaptılar.

Kayseri’de hazırlıklar Kayseri yerelinde “Birleşen işçiler yenilmez” şiarı

ile yerel işçi kurultayının hazırlıkları sürüyor.Hazırlıklar çerçevesinde, Kayseri İşçi Bülteni’nin Martayı sayısı işçi servis güzergahlarında ajitasyon eşliğindedağıtılıyor.17 Nisan’da yapılacak 3. Kayseri İşçi Kurultayı’nadavet edilen işçilerle kurultay üzerine sohbetlergerçekleştiriliyor. Bültende, kurultay çalışmalarınailişkin işçi yazıları organize sanayi işçilerinin dikkatiniçekiyor. Yaklaşık 1500 bülten çok kısa bir süredetükendi.

Adana’da çalışmalar başladıAdana KHK “Haklarımız ve geleceğimiz için

örgütlü mücadeleye” çağrısını, 10 Nisan’da İnşaatMühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi toplantısalonunda yapacağı kurultay ile ileri bir boyutataşıyacak.

KHK afiş çalışmasıyla kurultayı işçi ve emekçileringündemine sokmaya başladı. Bu kapsamda “Haklarımızve geleceğimiz için örgütlü mücadeleye! İşyerikomitelerine, sendikalara! / BDSP” afişleri Şakirpaşa,Emek, Meydan, Akkapı, Havuzlubahçe gibi emekçimahallelerine ve Barkal, E-5, Saydam gibi işçi geçişgüzergâhlarına yapıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye – Tuzla – Kayseri – Adana

Mamak’ta panel Mamak’ta KHK Mamak Komisyonu tarafından

iş kazaları ve meslek hastalıkları başlıklı bir panelgerçekleştirildi.

27 Mart Pazar günü Mamak İşçi Kültür Evi’ndeyapılan panelde öncelikle sermayenin işçi veemekçilere yönelik saldırıları anlatıldı. İş kazalarıve meslek hastalıklarına sebebiyet veren yasalar veyapılmayan denetimler üzerinde duruldu. Bu sorunkapsamında OSTİM ve İvedik örnekleri ele alındı.Kapitalizmin kar üzerine kurulu bir sistemolmasından dolayı iş kazalarının ve meslekhastalıklarının bu sistem için kronik bir sorunolduğu belirtilerek bu sorunun bir işçi sınıfı iktidarıile nihai çözüme kavuşacağı vurgulandı. Bu tartışmaışığında Ankara İşçi Kurultayı’nın önemi tartışılarakkurultayın sahiplenilmesi çağrısı yapıldı. MamakKomisyonu’nun kurultaya sunucağı tebliğ veönergelerin tabandan doğru tartışılarakoluşturulması gerektiği vurgulanarak bunun için

çağrı yapıldı.

Basın toplantısı 26 Mart Cumartesi günü ise, kurultayı deklare

etmek amacıyla basın toplantısı gerçekleştirildi.Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu Şube binasındayapılan açıklamada Ankara İşçi Kurultayıdeklarasyonu okundu. Deklarasyonda kurultayınhedefleri anlatıldı. Kurultay dosyasının datanıtıldığı toplantıda destekçi kurum ve kişilerbelirtildi İşçi Kurultayı’nın amaç ve hedeflerininanlatıldığı toplantıda örgütlenme sorunununkurultayın en temel gündemini oluşturacağı ve işçisınıfına yönelik saldırıların göğüslenebilmesinin enönemli yolunun örgütlü bir karşı koyuş olduğubelirtildi. Bu doğrultuda sınıfın örgütlenmesininönündeki engellere değinildi. Ayrıca kurultayçalışmaları kapsamında grevdeki metal işçileri,direnişçi Ontex işçileri ve DESA işçileri iledayanışma içerisinde olunduğu belirtildi.

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011

ÇEL-MER işçileri direniyorÇEL-MER Çelik’te patronun ayak oyunlarıyla

işten atılan işyeri temsilcilerinin direnişleri sürüyor.İşçilerle sınıf dayanışması büyürken patronuntalimatıyla hareket eden kolluk güçleri 25 Martgünü direnişçi işçilerle beraber onlara destekveren 6 ÇEL-MER işçisini gözaltına aldı.

Fabrikanın önünde beklemenin “yasadışı”olduğunu belirten polis, işçilerin slogan atmasınıda gerekçe göstererek işçileri gözaltına aldı.Çayırova İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülenişçiler uzun saatler boyunca karakoldabekletilirken, ifadeleri alındıktan sonra serbestbırakıldılar.

Eylem ve yürüyüş

Patron-polis saldırısını 26 Mart günü fabrikaönünde gerçekleştirdikleri basın açıklamasıylaprotesto eden işçiler Şekerpınar yoluna kadaryürüyüş gerçekleştirdiler.

Eylem saat 13.30’da içeride çalışan işçilerin dedışarıya çıkmasıyla başladı. Alkış ve sloganlarlabaşlayan eylemde Birleşik Metal-İş Sendikası imzalı“Baskılar bizi yıldıramaz!” yazılı pankart açıldı.

Eylemde konuşan işten atılan işyeri temsilcisiErsin Usta, yaşadıkları süreci anlatarak, patronunsendikal örgütlülüğü kırmak için oyunlarabaşvurduğunu, ancak kendilerinin bu oyunlaragelmeyeceklerini ifade etti. Daha önce işgal vedireniş yoluyla kazandıklarını, bir kez dahakazanmakta kararlı olduklarını ifade etti.

Basın açıklamasının ardından fabrika önündenŞekerpınar yolu mevkiine kadar yüründü. Eylemeçoğunluğu ÇEL-MER işçisi olmak üzere 70 kişikatıldı. BDSP ve UİD-DER de destek verdi.

İşçilere destek

İlerici ve devrimci güçler direnişçi işçilere 29Mart günü destek ziyareti gerçekleştirdi. Metalİşçileri Greviyle Dayanışma Platformu bileşeniçeşitli sendikalar, kitle örgütleri ile ilerici vedevrimci güçlerin çeşitli kurumlar Areva önündekiaçıklamanın ardından direniş alanına gitti.

BDSP, Metal İşçileri Birliği, ESP, Teksil Sen,Elektrik Mühendisleri Odası temsilcilerinin debulunduğu ziyaret sırasında MİB, ESP, ElektrikMühendisleri Odası ve Metal İşçileri GreviyleDayanışma Platformu adına konuşmalar yapıldı.Yapılan konuşmalarda birleşik mücadeleninönemine dikkat çekildi. ÇEL-MER işçileriyle sınıfdayanışmasının yükseltilmesi ihtiyacı vurgulandı.

Desteğe gelen kurumları selamlayan BirleşikMetal Gebze Şube Sekreteri Necmettin Aydın,verdikleri destek nedeniyle kurumlara teşekküretti. Direnişlerinin kazanana kadar süreceğini dilegetirdi.

ÇEL-MER İşyeri Temsilcisi Ersin Usta da destekziyareti gerçekleştiren kurumlara teşekkür etti.

Kızıl Bayrak / Gebze

Her yerde kurultay çağrısı

Ankara’da kurultay çalışmaları

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

İzmir İşçi Kurultayı faaliyetleri tüm hızıyla sürüyor.İzmir’in dört bir yanına yapılan çağrı afişlerininardından 24 Mart günü de kurultaya çağrı amaçlıdağıtımlar yapıldı, afişler kullanıldı.

BEGOS’a kurultay çağrısı İlk olarak sabah erken saatlerde Buca Ege Giyim

Organize Sanayi Bölgesi (BEGOS) 2. bölgeye yöneliktoplu dağıtım gerçekleştirildi. Saat 7.30’da BEGOS 2.bölgede buluşan kurultay çalışanları burada bulunantekstil fabrikalarına dağıtım yaptı.

Önlükler ve sesli ajitasyonlarla yapılan dağıtımlakurultaya çağrı bildirileri Baran Tekstil, Ekol Tekstil,Dalgıç Tekstil, Şirinyer Tekstil, Büşra Triko, ErcanNakış ve pek çok fason firma işçilerine ulaştırıldı.

Kurultay süreci boyunca sürekli olarak çağrıfaaliyetleri yürütülen bölgede dağıtım işçiler tarafındanilgiyle karşılandı. Saat 8.30’a kadar süren dağıtımınardından afiş faaliyetine geçildi.

Çağrı afişleri Buca’da Kurultaya çağrı amacıyla hazırlanan “İzmir İşçi

Kurultayı 3 Nisan’da toplanıyor!” şiarlı ve kurultaybilgilerinin yer aldığı afişler Buca’da yaygın biçimdekullanıldı.

Tınaztepe’den başlanarak Üçkuyular, Stadyum,Heykel, Buca Cezaevi, İşçievleri girişi, ŞirinyerMerkez, Metro çıkışı ve NATO hattına kurultay afişleriyaygın biçimde vuruldu. Ayrıca Tınaztepe’de BEGOSçevresinde de kurultay afişleri kullanıldı.

Konak’ta imza standı Öğle saatlerinde Konak’a geçen kurultay çalışanları

Kemeraltı girişinde imza standı açtılar. Stand çevresindetoplu biçimde bildiri dağıtımı yapılırken bir yandan dastantta imzalar toplandı.

Sesli ajitasyon ve önlükler eşliğinde gerçekleştirilendağıtımlarla işçi ve emekçiler kurultaya davet edildi.Ayrıca konuşmalarda Konak’ta direnen işçiler deselamlanarak direnişe destek çağrıları yapıldı. Açılanimza masasına da emekçilerin ilgisinin yoğun olduğugörüldü.

İmza standının açılmasının ardından standa gelenpolis, masanın çevresine yapıştırılan kurultay pullarınedeniyle bir kişiye para cezası kesti.

Çiğli Organize’ye dağıtım Konak’ta yapılan faaliyeti, Çiğli Organize’de

bulunan çeşitli metal fabrikalarına dönük dağıtımlarizledi. Ekipler halinde üç metal fabrikasının 8.00-15.00vardiyası çıkışına kurultay çağrısı yapıldı.

İlk olarak Birleşik Metal-İş’te örgütlü ZFLemförder’e dağıtım gerçekleştirildi. Toplu sözleşmesürecinde olan ve görüşmelerde tıkanma yaşayanfabrikada çağrı bildirileri işyeri temsilcisine ve işçilereulaştırıldı. Bütün işçilerin bildirileri ilgiyle aldığıgözlemlendi.

Aynı saatlerde İzmir Senkromeç işçilerine dönük debir dağıtım yapıldı. Geçtiğimiz ay bu fabrikaya yönelikhazırlanan özel sayıların dağıtımı sırasında patron veuşakları engelleme girişiminde bulunmuş ancak başarılıolamamıştı.

Bu kez de benzer bir girişimde bulunan patrontakımı yine geri çekilmek durumunda kaldı. Kapıdadurup işçileri izleyen patron dağıtımı baskı yoluyla boşadüşürme çabasına girdi. Bu çabaya rağmen işçilerinyarıdan fazlası bildirileri aldı. Kimi işçiler ile kurultayüzerine sohbet edildi.

Organize’de polis tacizi Yine aynı saatlerde bir ekip de Schneider Electric

önüne giderek dağıtım gerçekleştirdi. Birleşik Metal-İşsaflarında yeni örgütlenen Schneider Electric işçilerinedönük dağıtım sırasında fabrikanın ve organizeningüvenliği faaliyeti engellemeye çalıştı ancak başarılıolamadı.

Dağıtım gerçekleştikten sonra oradan ayrılankurultay çalışanları organize müdürlüğüne kadar polistarafından takip edildi. Burada kimlik kontrolüne tabitutulan çalışanlardan biri araması olduğu gerekçesiyleifadesi alınmak için gözaltına alındı.

Kurultay çalışanı önce Çiğli Polis Karakolu’na,ardından da Bayraklı Adliyesi’ne götürüldü. Organizedağıtımlarının ardından kurultay çalışanları Çiğlimerkezde ve Güzeltepe girişinde afiş yaparakfaaliyetlerini sürdürdüler.

İmza standlarında kurultay çağrısı26 Mart Cumartesi günü Karşıyaka çarşı içinde

imza masası açıldı. Önlükler ve ajitasyon konuşmalarıeşliğinde bir yandan kurultayın tanıtımı yapılırken biryandan da işçi ve emekçiler talepleri için imza atmayaçağrıldı.

İmza standında ayrıca kurultaya çağrı bildirilerininde dağıtımı yapıldı. Birkaç saat içerisinde 1000 kadarbildiri dağıtıldı.

27 Mart Pazar günü ise Şirinyer merkez ve Çiğlimerkeze stand açıldı. Standlarda bildiri dağıtılarakkurultayın tanıtımı yapıldı. İşçi ve emekçilerden imzatoplandı. Pazar günü olması nedeniyle hayli kalabalıkolan Şirinyer’de açılan imza masası büyük ilgi gördü.Pek çok sektörden işçi ile sohbetler edildi.

Kurultaya çağrı afişlerinin ve pulların kullanımı dasürdü. Çiğli merkezde afiş çalışmaları bu hafta da sürdü.Duraklara ise pullama yapıldı.

Buca’da bildiri dağıtımları hafta boyuncamahallelere yönelik olarak sürdü. Kuruçeşme,Bucakoop, Çamlıkule, Adatepe ve Mehtapmahallelerinde 5 bine yakın kurultay çağrı bildirisikullanıldı. Ayrıca bu mahallelere kurultay pullamalarıda yapıldı.

28 Mart sabahı ise kurultay çağrısı demir çelikişçilerine ulaştırıldı. Sabah servis saati olan 7.00’deMenemen-Asarlık’ta imza standı açılarak bildiridağıtımı yapıldı. Menemen merkezde ise çağrıbildirilerinin dağıtımı gerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Sınıf hareketiSayı: 2011/13 * 1 Nisan 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

Kampana işçileridirenişte

Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde kuruluKampana Deri’de sendikalaşma mücadelesiyürüten işçilerden ikisi işten atıldı. Deri-İşSendikası’na üye oldukları için işten atıldıklarınıbelirten iki kadın direnişçi fabrika önündekidirenişlerini 9 gündür sürdürüyorlar. Dilek Göl veGaye Eraslan’la direnişleri üzerine konuştuk.

- Kampana Deri’de örgütlenme ve direnişsüreciniz hakkında bilgi verir misiniz?

Dilek Göl– Gaye Eraslan: Tuzla Organize DeriSanayi Bölgesi’nde bulunan Kampana Derifabrikasında çalışıyorduk ve sendikal mücadeleyürüttüğümüzden kaynaklı işimize sonverildi. Bizler de iki kadın işçi olarak direnişebaşladık. Haksız yere işten atılmayı kabuletmeyerek işe geri dönmeyi talep ediyoruz.

Fabrikamızın asıl sahibi Deri İşverenleriSendikası Üyesi Muhittin Savranoğlu’dur.

Kampana Deri’de çalışan iki kadın işçi olarakfabrikadaki taşeron firma Özalp Turizm eliyleişten atıldık. “Kadın işçilerin fazla olduğu”bahanesiyle işten atıldığımızı öğrendik. “O haldeneden iki gün önce bir kadın işçi daha işe alındı”diye sorduk... İşten atılmamızın asıl nedeni isebaşlattığımız sendikal çalışmadır.

Kampana Deri işçileri düşük ücretlere, yoğunmesailere, ağır çalışma koşullarına son vermekiçin Deri-İş’e üye oldu. Çay saatlerinin kaldırıldığı,tuvalet kâğıtlarının bile işçiler tarafından alındığıfabrikada işçiler olarak sendikal çalışma başlattık.Şu süreç içerisinde Deri-İş Sendikası yetki tespitiiçin Çalışma Bakanlığı’na başvurdu. 45 işçininbüyük çoğunluğu taşeron firmada çalışıyor. Ben 7aydır bu fabrikada çalışıyorum. Tekisteğim sendikalı olarak işe dönmek.

Gaye: İlk kez bir fabrikada çalışıyorum, ilk kezsendikaya üye oldum ve ilk kez direniş yaşıyorum.Biz fabrikada bir aile gibiydik. İşçiler arasındagüzel bir yardımlaşma vardı. Hepimiz çok güzelkaynaştık. Buranın şartları o denli ağır ve kötü ki,işe giren çıkan işçinin sayısını ben bilebilmiyorum.

Dilek: 2 yıldır fabrikada çalışıyorum. “Dahaönceleri de haklarımızı almak için birliktedavranmıştık. Sendikalı olmadan önce mesaiücretlerimizin artırılması, yıllık ücretlerimize zamyapılması için daha önce de farklı eylemleryaptık. İşten atıldığımızda işçi arkadaşlarımız bizedestek oldu, olmaya da devam ediyorlar.Çevremizdeki sendikalı-sendikasız işçilerdendestekler geliyor. Biz haklarımızı almak içinmücadele etmekte kararlıyız”

Sizler aracılığınızla direnişçi iki kadın işçiolarak tüm işçi ve emekçilere çağrımız şudur; Budava herkesin davasıdır. Sendikalardan,demokratik kitle örgütlerinden ve kadın işçiarkadaşlardan destek bekliyoruz.

Kızıl Bayrak / Tuzla

İzmir’de kurultay seferberliği

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Dünya devi Ontex’te sömürüye ve sendikal ihanetekarşı direniş bayrağı açan Ontex/Canbebe işçilerininİstanbul Yenibosna’da kurulu fabrika önündeki kararlıdirenişleri sürüyor. İstanbul’un dört bir yanını eylemalanına çeviren direnişçi işçilerle, direnişin gidişatı,sınıf dayanışması, mücadelenin kattıkları ve sendikalbürokrasi üzerine söyleştik.

“Sendikal bürokrasiye ve sermayeye karşı direniyoruz”

- Ontex/Canbebe işçileri olarak sömürüye vesendikal ihanete karşı direniştesiniz. 17 Şubat’tabaşlayan direnişiniz ne aşamada? Direnişebaşlamanızın ardından neler yaptınız? Direniş nasılgidiyor?

İbrahim Ok:17 Şubat’tayaşanan iştenatılma saldırısındanönce her şeyi gözealmıştık. Bu bizimbirliğimizden vegücümüzdengeliyordu. Odurumusoğukkanlılıklakarşıladık. İştenatılmayıkorkulacak bir şeyolarak görmedik.

Hiçbir zaman korkmadık. İşyerimizi terk etmedik.Afişimizi astık ve diğer insanlara haber verdik. Biziişten attılar, buna sessiz kalmamalıyız dedik.

O günden bugüne kadar birçok parti ve sendikaylagörüştük. Ancak en kötüsü de sendikamız Selüloz-İş’inbize destek vermemesi oldu. Sadece çadırımızı aldı vebunun dışında başka hiçbir konuda destek sunmadı.Zaten gazetelere de “destek olmuyoruz” diye demeçlervererek bu tavrını itiraf etti. Bunların yaşanacağı çokaçıktı, hiçbir zaman şaşırmadık. Türk-İş’e bağlı birçoksendikanın bunların gittiği yoldan gittiğini biliyorduk.Bundan dolayı fazla etkilenmedik.

Ontex direnişinin iki önemi vardır. Birincisisendikal bürokrasiye karşı yürütülen bir direnişolmasıdır. İkincisi ise sermayeye karşı yürütülen birmücadele olmasıdır. Biz 41 günden beri işçinin,emekçinin yayındayım diyen sendikaların gerçekyüzünü görmüş olduk. Bugün metal grevi yaşanıyor.ÇEL-MER’de, DESA’da işçiler direniyor. Busendikaların tutumunu çok açık bir biçimde görmüşolduk. Partilerin oy peşinde olduğunu açık biçimdegördük. Kendine ilericiyim diyen birçok kitleörgütünün hiçbir destekte bulunmadığını gördük.

Bu zaman zarfında sürekli eylemler yaptık. Boykoteylemleri, Taksim yürüyüşleriyle sesimizi duyurmayabaşladık. CarrefourSa’larda yaptığımız blokaj

eylemleri etkili oldu. İnsanlar her şeyi sıcağı sıcağınagörmeye başladı. Canbebe gibi bir ürünü alıyorsa oürünün içeriğini ve nasıl üretildiğini gördü. Bizimyürüttüğümüz bu mücadele hak arama mücadelesininher yerde olduğunu gösteriyor. Burada duruyorsakeğer işçi sınıfı için duruyoruz. Bu ürünleri alan daaslında işçilerdir. Eğer işçiler birlik olursa o ürünalınmayacak ve bizim sesimizi de tüm kitle duymuşolacak. Blokaj eylemleri bu yüzden çok önemlidir.Ayrıca afişlerimiz de çıktı. Emekten yana olan basınbu süre zarfında sesimizi duyurdu. Şube BaşkanıAydın Parlakkılıç’ın, “bunlar 300 kişilik fabrikada 16kişiler” sözlerinin ne anlama geldiğini insanlargördüler. Bizim amacımızın haklarımızı almak veişimize geri dönmek olduğunu gördüler. Bazı insanlarıkazandık, bazı insanlar ise hala aynı durumdalar.Mücadelemiz 40 günü aşkın süredir böyle gidiyor.Eylemler, basın açıklamaları ve direnişlerle sınıfdayanışmasını yükselterek, kurtuluşun birlikteolduğunu anlayarak geçti.

Bu süreçte içimizden kopmalar da oldu. Bazıarkadaşlarımız zor durumda kaldıkları için, evlerinepara götürmek zorunda kaldıkları için ayrıldılar. Biz deonlara bu yüzden bir şey söylemedik. Arkadaşlarımızarada sırada geliyorlar. Basın açıklamalarına, blokajeylemlerine katılıyorlar. Mücadelemiz devam ediyor.

“Dünyaya bakış açımız değişiyor, sınıfkimliğimiz oturuyor”

- Direniş süreci sizde nasıl bir değişim yarattı?Geriye baktığında hayatınızda neler değişti? Neleröğrendiniz ve kazandınız?

Mustafa Bozkurt: Normalde bu fabrikadaçalışırken hiçbir sosyal faaliyetimiz, hayatımız yoktu.Yeri geliyordu cumartesi pazar çalışıyorduk. İşten eve,evden işe bir hayatımız vardı. Dünyada neler oluyor,Türkiye’de neler değişiyor, neler oluyor hiçbir şeybilmiyorduk. Bilmememizin yanısıra sendikalı işçiler

olarak sendika nedir, sendikal haklarımız nedirbilmiyorduk. İş yasalarındaki değişiklikleri vsbilmiyorduk. En basitinden, haksız yere işten atılsakkafamızı önümüze eğip başka bir işe giriyorduk. Lanetolsun deyip çekip gidiyorduk. Hak aramasınıbilmiyorduk. Direnişle beraber tüm bunları öğrendik.Sermaye sınıfının ne kadar çirkef olduğunu veiçyüzünü daha iyi gördük. İnsanın kişiliği değişiyor veoturuyor. Dünyaya bakış açımız değişti. Gerçektenişçiliğin ne olduğunu daha iyi anlıyorsun.

Biz de doğal olarak çevre edindik. Farklı farklıinsanlar yanımıza geliyor. Diğer kurumlardan,derneklerden, sendikalardan insanlar yanımıza geliyor.Onlarla tanışıp çevre ediniyoruz. Doğal olarak bizimde dünyaya bakış açımız değişiyor. Sınıf kimliğimizoturuyor. İşçi sınıfının, 12-16 saatlik işgününü 8 saateindirmek için yaptığı eylemleri ve mücadeleyionlardan devraldığımızı biliyoruz. Bunu öğrendik.Mücadele etmek gerektiğini öğrendik. Mücadeleninzorluklarını öğrendik. Herkesin mücadele etmesigerektiğini öğrendik. “Hak verilmez alınır, zafersokakta kazanılır” diye bir söz vardır ya biz de, bazıhakların mücadele ederek kazanılması gerektiğiniöğrendik. Fabrika içerisinde herkes işten güçten dolayıbirbirine selam vermeyi bırakırdı. Burada insanlarbirbirleriyle kardeş olup daha çok kaynaşıyorlar.

- Bu paylaşımı nasıl sağladığınız? Mustafa

Bozkurt: Güzel birdayanışma ortamıoluşuyor. Kendiaramızda bir komitekurduk. Mahalle,basın-yayın vesendikalar-derneklerkomiteleri kurduk.Burada herkesinbelli başlı görevlerivar. Çadırdakigünlükorganizasyonları dayine aynı biçimdeyapıyoruz. Bir eylem kararı alacağımız zaman bunaortaklaşa karar veriyoruz. Bir yere gidileceği zamanherkes yapacağı şeyi daha önceden planladığı içinkendi aramızda güzel bir dayanışma örneği ortayakoyduk. Her şeyi kendi öz irademizle yapıyoruz.

“Bürokrasinin zeminini kaydırdığımız için saldırdılar”

- Ontex direnişi sendikal bürokrasinin şubelereve hatta işyeri temsilciliğine kadar nasıl indiğinigösterdi. Bununla beraber siz de fabrikadan birtaban örgütlenmesi deneyimi de yarattınız. Budeneyimden bahseder misin?

CMYK

Direnişçi Ontex/Canbebe işçileriyle söyleşi...

“Sınıfımız ve onurum

Direnişçi Ontex/Canbe 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Gamze Kayhan: Sendikal bürokrasi gerçekten dealmış başını gidiyor. İşçilerin artık kendi tabanörgütlerini kurma, komitelerini kurma zamanıgelmiştir. Çünkü sendikalar artık işçi örgütlenmesiolmaktan çıkmıştır. Sendikaların gerçek birer işçiörgütü haline getirilmesi gerekiyor. Fabrikadakikomite girişimi bizim atılmamızla beraber işlevsizkaldı. O komiteleri işlevli hale getiremedik. Buradaaçık olan şu ki; sarı, ihanetçi sendikalar artık işçileriniradesini yok saymaktadır. Tamamıyla çeteleşmiş vemafyalaşmış durumdadırlar. Sanki o fabrikayı patrondeğil sendika yönetiyormuş gibi davranıyorlar. Kendiçıkarlarını düşünüyorlar. Burada işçilere büyük işlerdüşüyor. Ya bu çürümüşlüge, sömürüye boyun eğipezilmeye sömürülmeye katlanacağız ya da kendi işçiörgütlerimizi oluşturup birliğimizi sağlayacağız. Bubirlik de ancak ve ancak komitelerde olur. Yinefabrikalara inen bürokrasi ancak komitelerletemizlenir.

Komiteler yüzyıllar önce bir deneyim olarak ortayaçıkmıştır. Sınıfın hafızasına kazanmıştır. Türkiyekoşullarında komiteleşmeyi çok iyi göremedik. Gençişçiler olarak tamamen ‘80 darbesiyle beraberbizlerden soyutlanmış, hafızamızdan silinmişbiliniyordu. Bizler de bunun silinmediğini gördük.Kendimiz de bir komite oluşturduk. Komiteleri işlevselhale getirmeye çalışırken sermayenin ve sendikalbürokrasinin saldırısıyla karşılaştık. Çünkü onlar kendivarlık zeminlerinin kaydığını gördüler. Bunun içinsaldırdılar.

“Sendika bürokratlarınınsaltanatını salladık”

- Bunu üyesi olduğunuz sendikanın yöneticisi deitiraf ediyor...

Gamze Kayhan:Biz bu fabrikada vesendikada deyimyerindeyse devrimyaptık. Bu devrimikazanımlarlataçlandırmakistiyorduk, bununönünü kesmişoldular. Çünkü bizsendikabürokratlarının 23yıllık saltanatınısalladık. İşçilerkendi iradelerini,

taleplerini, ihtiyaçlarını ortaya koydular. İki üç yıl öncebu işçilerden bir şey olmaz diyordum ama işçiinanıyorsa, işçi ne istediğinin bilincindeysealamayacağı şey yoktur. Biz gücümüzü sendikaziyaretlerinde, toplantılarda görmüş olduk. Biz inandıkve hak alma gücünü ortaya çıkardık. Üstelik yüzde 15

gibi bir zam aldık. Selüloz-İş Sendikası yönetiminin ise ne kadar

korktuğunu, ne kadar aşağılık olduğunu da gördük.Sendika yönetimi bize söz vermişti. İzniniz olmadanhiçbir şeye imza atmayacağız demelerine rağmenihanetin içerisinde olduklarını gördük. Kamuoyuönünde, bu sendikaların asıl sahiplerinin biz olduğunubir kez daha vurguladık. Bütün işçiler sendikalbürokrasiden darbe almıştır. Artık başını öne eğipyoluna devam etme şansı olmadığını gösterdik. Bizleriişten çıkartan bunlarsa bunun hesabının dasorulacağını göstermiş olduk. Mücadelemize devamediyoruz ve edeceğiz.

Mustafa Bozkurt: Sendikal ihanet derken sendikalbürokrasiyi kastediyoruz. O sendikayı yöneteninsanların yıllardan beri hep aynı koltuklardaoturmalarından bahsediyoruz. İhanetçi sendika derkensendikanın kendisini değil yönetimlerini kastediyoruz.Her insanın sendikalı olma hakkı vardır. İş sendikalıolmakla bitmiyor. Asıl mücadele sendikalı olduktansonra başlıyor. Sendikalı olduktan sonra orayagetirdiğimiz yöneticileri işçiler belirlemeli ve süreklitakipçisi olmalılar. Onlara sürekli iş yaptırmalılar.Çünkü işçi tabanda birleşip yöneticiye iş yaptırmazsa oişçi bir süre sonra bürokratlaşır ve patronlaşır. Parababası olmaya başlıyorlar ve işçinin hakkı, hukukuumurlarında bile olmuyor.

“Dostu düşmanı tanıdık”

- Direnişlerde, mücadelelerde sınıf dayanışmasıönemlidir. Sizin direnişinizde dayanışma nasıl, geçensüre içerisinde ne düzeyde bir sınıf dayanışmasıvardı? Emekten yana güçler yeteri kadar yanınızdaoldular mı?

Hasan UlaşEkelik: Dayanışmaşu anda gayet iyi.Yurtdışındandestekler gelmeyebaşladı. Almanya,İsviçre, Fransa’dandestekler gelmeyebaşladı. ÖzellikleBİR-KAR’danarkadaşlardestekleriniesirgemiyorlar.Türkiye’nin diğerillerinden ve farklı ülkelerinden maddi-manevidestekler geliyor. Bu da şunu gösteriyor. Neredeolduğumuzun önemi yok. Önemli olan, amacımızın neolduğudur. Dünya işçi sınıfı ve halkların tek bir amacıvardır. Ekmek mücadelesidir. Üst kimliklerimizin deönemi yoktur. Tabanda tek amacımız ekmeğimizdir.

CMYK

muz için direniyoruz!”

ebe işçileriyle söyleşi... Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011 * Kızıl Bayrak * 17

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Herkes rahat bir yaşam için savaş veriyor. Herkesevine ekmeğini götürmenin derdindedir. Böyleolduğu için de insanların birbirlerini tanımasınagerek yok. Dilimizin aynı olmasının önemi yok. Buyüzden de yurtdışındaki dostlarımız destek veriyor.Yurtiçinde yaptığımız blokaj eylemlerine dostlarımızdestek veriyorlar. Sonuçta bu sınıfın ve işçilerinmücadelesidir. Biz haklıyız ve işçiyiz. İşçiysekgerçekten haklıyızdır. Haklıysak da destek almamızlazım. Fazlasıyla alıyoruz. Kendimizi ve direnişimiziher geçen gün geniş kesimlere tanıtıyoruz.Destekçilerimiz her geçen gün daha da çoğalıyor.Dostu düşmanı tanıdık. Bu süre içerisinde kendisini“sınıfa adamış” gözüken kişi ve kurumları dagördük. Sınıftan yanayım deyip içi boş bir kimliklekonuşanları da gördük. Görünüşte sözler verildi.Bunları daha iyi tanıdık. İşçinin yanındayım diyenher kişinin işçinin yanında olmadığını gördük.

“İşçiye ihanet eden herkes gün gelecekhesap verecektir”

- Türk-İş’e bağlı çeşitli sendikaların genelmerkezleri “nerede bir mücadele varsa bizoradayız” diyorlar. Gerçekten yanınızda oldularmı? Onlara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Hasan Ulaş Ekelik: Geçtiğimiz günlerde Türk-İşve DİSK’e üye çok sayıda sendika direnişlerinyanında olacaklarını açıkladılar. Bu sendikalarkendilerini gerçekten sınıfa adıyor ve işçiler için birşeyler yapıyorlarsa Ontex işçilerinin de yanında yeralmaları gerekiyor. Biz şu anda çok önemli birmisyon üstlenmiş durumdayız. Sendikabürokratlarına karşı savaş açtık, cephe aldık. Sonuçtabizim burada işten çıkarılmamızın, bu direnişçadırının kurulmasının temel nedenisendikacılarımızdır. Sendikacılarımız bize sahipçıkmış olsalardı bu çadır kurulmazdı. Kurulsa bilesüreç daha farklı olurdu. Şu anda yalnız başımıza herşeyi yapıyoruz. Eğer Selüloz-İş Sendikası bizimyanımızda yer almış olsaydı kendimizi daha farklı vekısa sürede anlatabilirdik. Bu yüzden Türk-İş’iniçindeki bu sendikalara sesleniyorum. Ontexişçisinin yanında yer almalarını istiyorum.Casper’in, DESA’nın, ÇEL-MER’in ve tümdirenişlerin yanında yer almalarını istiyoruz.Direnişleri birleştirmelerini istiyoruz. Tek başımızabir şey elde edemeyiz. Bütün direnişleri vemücadeleleri ortaklaştırmamız gerekiyor.Ortaklaştırmadığımız, kendi başımıza hareketetmediğimiz sürece sesimizi duyurmakta zorlanırız.Ortaklaştırırsak kısa sürede yanıt alabiliriz vesesimizi duyurabiliriz.

Bizi yanlış anlayan kesimler var. Bu da Selüloz-İşSendikası’nın yöneticilerinden kaynaklanıyor.Burada olan bitenleri farklı ve yanlış anlatıyorlar.Kendi çıkarları neyse onu anlatıyorlar. Türk-İş’iniçerisindeki platformlar bizleri çağırıp dinlesinler.Hep kendi cephelerindeki insanları dinlemesinler.Biz kendimizi ifade ediyoruz ama fabrikamıziçerisinde de bunu yaşıyoruz. İşyeri temsilcilerimizvar. Temsilcilerimiz fabrikadaki arkadaşlarımıza çokfarklı şeyler söylüyorlar. İnsanların kafaları karışıyorve bu yüzden yanımıza gelmiyorlar. Onlarındediklerine inanıyorlar. Türk-İş’in içerisindeki busendikalar bizim sendikamızın yöneticileri gibihareket etmiyorlarsa bizi dinlemeleri gerekiyor.

Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak’lagörüştük. Kendisi bile bir şey yapamayacağınısöylüyor. Bir şey yapamayacaksan bizi kendikonfederasyonunun içine sok, toplantılara girmemizisağla. Yapacağınız çok şeyler var. Öyle ben bir şeyyapamam demekle olmaz. Sen İstanbul’da Türk-İş’ebağlı sendikaların başısın. Sen bana nasılyapabileceğim bir şey yok diyebiliyorsun. Ancaksöylemde var. Senin bir yaptırım gücün varsa o

gücünü kullanman gerekiyor. Eğer yaptırım gücünükullanamıyorsan, benim yapabileceğim bir şey yokdiyorsan o koltukları bırakman gerekiyor. Oralarahak edenlerin gelmesi gerekiyor. Oralara gerçektenişçiye sahip çıkacak, işçinin iradesine, sözüne kulakverecek insanların gelmesi gerekiyor. Koltuksevdalarından vazgeçsinler. Bu sevdalarındanvazgeçmedikleri sürece ne işçi sınıfı güzel bir yeregelir, ne de kendi çocukları güzel bir geleceğe sahipolur. Bu insanlar bir şeyler yapmak istiyorlarsadirenişteki işçilerin sesine kulak versinler. Bunuyaparlarsa ölseler dahi isim yapacaklar. İnsan ölürismi kalır derler. İnsan kötü yaptıklarıyla mı anılmakister iyi yaptığı şeylerle mi anılmak ister.

Burada direnişteyim ve arkadaşlarıma öncülükediyoruz. Ben inanıyorum ki; ben ölsem dahi, bizimdirenişimiz şu ana kadar yaptıklarımızla ölümsüzhale geldi. Mutluyum ve huzurluyum. Herkesinevinde sıkıntılar var. Benim de evimde sıkıntılar var.Ama bu sıkıntılara göğüs germek gerekiyor. Eğer bizbir şeyler yapmazsak güzel bir noktaya gelemeyiz.Sen, ben yanmazsak bu memleket ne olacak. DİSK’ebağlı sendikalara da sesleniyoruz. Bizim sesimizekulak versinler. 41 gündür buradayız. Türk-İş’tengelen kişi sayısı parmakla gösterilir. Nerede buinsanlar? Türk-İş’in demokrat, kendisini sınıfaadayan kesimleri nerede? Bunları göremiyoruz. Bizesendikaların sahip çıkması gerekirken bize siviltoplum örgütleri, vatandaş, halk sahip çıkıyor.Bunların halka öncülük etmesi gerekirken halkbunlara yol gösterir vaziyete geldi. İşçinin yanındayer almıyorlarsa o zaman sermayenin yanında yeraldıklarını göstersinler. Taraflarını belirlesinler.Burada sorun sadece ihanetçi Selüloz-İş yönetiminingerçek yüzünü ortaya çıkarmak değildir. Biz, Türk-İşiçerisindeki ihanetçi bürokratların da yüzlerini ortayaçıkaracağız. Bu konuda kararlıyız ve kesin tavrımızbudur. İşçiye ihanet eden, işçiyi sırtından vurmayaçalışan herkes gün gelecek hesap verecektir. Hiçkimse sanmasın ki benim yaptığım yanıma karkalacaktır.

Mustafa Bozkurt: Gerçekten bürokrasiye karşıduruyorlarsa bizim yanımızda olmaları gerekiyor. Yabizimle beraber taraf olacaklar ya da bertarafolacaklar. Çünkü biz burada sendikal bürokrasiye vesermayeye karşı savaş açmış durumdayız. Eğer okurumların içerisinde bulunup da koltuk sevdalısıdeğiliz, işçiden yanayız diyorlarsa burada Ontexişçilerinin sendikal bürokrasiye karşı verdikleri birsavaş var. Bizim yanımızda olup bizden taraf olmakzorundalar. Eğer bizim yanımızda değillerse o zamanbu söylemleri kullanmasınlar.

- Mücadelenizin bundan sonraki aşamalarındanasıl bir yol izleyeceksiniz?

Niyazi Aslan:Bundan sonra daaynı şekildemücadelemizedevam edeceğiz. 2Nisan’da fabrikaönünde bir şenlikdüzenleyeceğiz. Buşenliğe herkesidavet ediyoruz. Buşenlikte insanlar işçisınıfının nasıl birkişiliğe sahipolduğunu görecektir.Türk-İş Bölge

Başkanı Faruk Büyükkucak bizi Ankara’ya Türk-İş’edavet etti. İki arkadaşımızın oraya gitme durumu var.3 Nisan’da güvencesiz çalışmaya karşı Ankara’dagerçekleştirilecek mitinge katılım sağlayacağız.Buraya da Hava-İş Başkanı Atilay Ayçin bizi davet

etti. Her türlü eylemi yapmaya devam edeceğiz.Elimizden geldiği kadar yapmaya çalışıcağız.Yılmayacağız, pes etmeyeceğiz ve sonuna kadardevam edeceğiz.

- İşe iade davalarınız ne durumda?Mustafa Bozkurt: Nisan ayının 21’inde Bakırköy

7. İş Mahkemesi’nde işe iade davamız görülecek. 29Nisan’da da 6. İş Mahkemesi’nde ilk duruşmasıgörülen işe iade davasının ikinci duruşmasıgörülecek. 29 Nisan’daki duruşma saat 09.00’dabaşlayacak. Bütün duyarlı kamuoyunu duruşmayadavet ediyoruz. 23 Nisan’da dayanışma gecesidüzenleyeceğiz. Bu geceye de tüm duyarlı kesimleribekliyoruz.

“Yarınlarımıza sahip çıkıyoruz”

- Direniş sürecisana neler kattı?

Duray Tezeren:İşçiler makinebaşında olduğusürece insanlığındeğerini bilemiyor.Öyle bir hale gelmişki, sermaye maddiolanaklarınıkullanarak, mesailerizorunlu tutarakinsanlarınözgürlüğüne el atmış

durumda. Dışarıda özgürlüğümüzü ve işçiningerçekten emeğini alabilmek için neleryapabileceğini öğrendik, öğrenmeye çalışıyoruz veöğreneceğiz. Biz bunun mücadelesini veriyoruz.Mücadele ederek, sadece kendimizi değil bütün işçisınıfıyla ortak mücadele ederek ve geleceğidüşünerek yapmak lazım. Sadece bugünü düşünseksadece mahkemeye giderek bu süreci takipedebilirdik. Aldığımız tazminatla kalırdık. Bugünükurtarırdık. Ama bizim amacımız bu değil. Asıl sahipçıkmamız gereken yarınlarımızdır. Yarınlarımıztehlikede. Bugünlerde asgari ücret diye bir şey var.İnsanların faturaları var, sosyal hayatı yaşamayafırsat yok. Aldığımız maaşla sadece kiramızıödüyoruz. Bunun dışındaki ihtiyaçlar için daha fazlaçalışmak gerekiyor. Bu yüzden mesailerezorlanıyoruz. Burada açlık, yoksulluk sınırınınüzerinde maaş alsak bütün işçi sınıfının ekstraçalışmasına gerek kalmayacak. Böylelikle bizi tehditeden gruba, işsizlik sınıfına yol açmış olacağız.Bunu başarmak için uğraşıyoruz. Asıl önemli olan daöğrendiklerimizi tatbik etmektir. Bunu başarabilirsekbütün işçi sınıfının geleceği değişecek.

Emrah Kaya: 23yıldır bu sendikayönetimi insanlarıhep köleliğemahkum etti.İnsanlar üzerindebaskı yarattı.İnsanlar üzerindeayrımcılık yaptı. Biztüm bunlara artıkyeter dedik.Vicdanen rahatsızolduk. Bunun böylegitmeyeceğinisöyledik. Bizimirademiz dışında bir şey yapılamayacağını söyledik.Sendikanın anlayışının bu olmaması gerektiğinisöyledik. Onurumuz için direnişe geçtik.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Röportaj18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Patron-sendika bürokrasisi işbirliğiylekarşılaştıkları işten atma saldırısına karşı direnişbayrağını yükselten Ontex işçileriyle, direnişçi PTTtaşeron işçileri cumartesi eylemlerinin 5.’si için 26Mart günü Taksim’deydi. Ontex bünyesindekimarkaları boykot etme çağrısının işçi ve emekçileretaşındığı eyleme ÇEL-MER ve KDS işçileri de katıldı.

Metal Greviyle Dayanışma Platformu’nun destekverdiği eylemde, metal işçilerinin mücadelesi deselamlandı. Libya’ya dönük emperyalist saldırganlığında lanetlendiği eylemde, “Yaşasın işçilerin birliğihalkların kardeşliği!” şiarı da öne çıkarıldı.BDSP’lilerin flamalarıyla katıldığı eylemde DİK, İMDve Tekstil-Sen de yer aldı.

Galatasaray Lisesi önünde toplanan yaklaşık 200kişi Burger King önüne coşkulu sloganlarla yürüdü.Ajitasyon konuşmalarıyla çevredekilere direnişlerledayanışma çağrısı yapıldı. Eylemin kararlılığı vecoşkusu çevredeki insanların da ilgisini çekti vealkışlarla eyleme destek verenler oldu.

İstiklal’de coşkulu yürüyüş

Yürüyüş boyunca “Canbebe’ye boykot, direnişedestek!”, “Ontex’te/PTT’de direniş kazanacak!”,“Ontex-PTT-ÇEL-MER-KDS işçisi yalnız değildir!”,“Taşeron işçisi köle değildir!”, “Zafer direnen işçilerinolacak!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Sözbitti şimdi eylem!”, “İşgal, grev, direniş!”, “Sendikalarbizimdir ağalar defolsun!”, “Emperyalist haydutlarLibya’dan defolun!”, “Yaşasın işçilerin birliğihalkların kardeşliği!” ve “Birleşe birleşe kazanacağız!”sloganları haykırıldı.

Yürüyüş güzergahının üzerinde bulunan MephistoKitabevi önüne gelindiğinde kısa bir süreliğine oturmaeylemi gerçekleştirildi. Oturma eylemi sırasındayapılan konuşmalarla sermayenin saldırılarına karşımücadele eden işçilerle dayanışma çağrısı yapıldı.Ontex işçilerinin boykot çağrısı yinelendi.

Emperyalist saldırganlık lanetlendi

Fransız Konsolosluğu’nun önüne gelindiğinde isedirenişçi işçiler Libya’ya dönük emperyalistsaldırganlığı protesto ettiler. Bir süre konsoloslukönünde durularak konuşmalarla emperyalistlerin veişbirlikçilerinin Libya saldırısı teşhir edildi.

“Baskılar mücadelemizi engelleyemez!”

Burger King önüne gelindiğinde ise ilk olarakOntex direnişçisi Mustafa Bozkurt tarafından birkonuşma yapıldı. Ontex, PTT, KDS, ÇEL-MERişçilerinin biraraya gelmesinin oldukça anlamlıolduğuna değinen Bozkurt, metal sektöründe greveçıkan işçilerle beraber mücadele bayrağınıyükselteceklerini vurguladı.

Direnişlere yönelik polis baskısı ve saldırılarına dadikkat çeken Bozkurt polisin direniş alanına yönelik25 Mart akşamı gerçekleştirdiği tacize ilişkin bilgiverdi. Polisin ve zabıtaların tacizlerine karrşı direnişçadırında 24 saat nöbet tuttuklarını ve barakalarına elkonulmasına izin vermediklerini belirtti.

Sendikalı olmalarına rağmen işten atıldıklarınıbelirten Bozkurt, sendikalı olmakla işin bitmediğinidile getirerek sendikal bürokrasiye karşı mücadeleetmeninin önemine vurgu yaptı. Bozkurtkonuşmasında Libya’ya dönük emperyalistsaldırganlığa da dikkat çekerek işgali lanetledi.

Sınıf dayanışması yükseltildi

Metal İşçileri Greviyle Dayanışma Platformu adınakonuşan Şahan İlseven ise, sendikal örgütlenmeyedönük baskılara dikkat çekti. Birleşik mücadeleninolması gereken düzeyde olmadığını söyleyen İlsevenmetal grevini sahiplenme çağrısı yaptı.

Birleşik Metal üyesi ÇEL-MER işçileri adına iseişyeri temsilcisi Ersin Usta konuşma gerçekleştirdi.Sendikanın yetkisinin kesinleşmesine karşın ÇEL-MER patronunun TİS masasına oturmadığını söyleyenUsta, ayak oyunlarıyla işten atıldıklarını ifade etti.

“Omuz omuza durup mücadeleyiyükselteceğiz!”

Konuşmaların ardından basın açıklamasını Ontexdirenişçisi Gamze Kayhan okudu. Açıklamada iştenatılma süreçlerine değinen Kayhan, işçi sınıfımücadelesi önünde önemli bir engel olan sendikalbürokrasinin mutlaka aşılması gerektiğini vurguladı.Oldukça coşkulu bir havada geçen eylem sloganlar veçevredeki emekçilerin destek alkışları eşliğinde sonaerdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ontex’te işçileregözaltı

28 Mart Pazartesi günü “Ontex işçileri sömürü

ve köleliğe karşı direnişte! Ontex’e boykot!

Direnişe destek! / BDSP” afişlerinin yapımına

yardım eden Ontex işçileri gözaltına alındı.

Direnişçi işçiler yaşanan gözaltı saldırısını ise

şöyle anlattılar:

“Sömürüye ve köleliğe karşı başlattığımız haklımücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Fabrikaçevresinde başlatmış olduğumuz afiş çalışmasınıengellemeye yönelik müdahaleyle karşılaştık.Afişimizi Starcity Alışveriş merkezinin önündekiköprü ayağına yaparken 5 özel güvenlik görevlisiköprünün özel mülkiyet olduğunu söyleyerek afişyapmamızı engellediler. Ardından yaptığımızafişlere saldırarak yırtmaya başladılar. Buna izinvermeyerek faaliyetimizi savunmayabaşladığımızda üzerimize saldırdılar. Yaşanan kısasüreli arbededen sonra özel güvenlik görevlileritehdit ederek polise haber verdiler. Bizler deyaptığımızın yasa dışı bir eylem olmadığını,korkmadığımızı söyleyerek faaliyetimize devamettik. Aynı güzergah üzerinde afişleri yapmayadevam ederken bu defa da gelen polis ekibi bizlerigözaltına almaya çalıştı. Uzun bir sürebekletildikten sonra gelen takviye sivil ekiplerlebizleri zorla polis otosuna koymaya çalıştılar. 2saat keyfi bir şekilde karakolda bekletildiktensonra çevreyi kirlettiğimiz gerekçe gösterilerek 200TL para cezası kestiler.

Bizi almak için karakolun önüne gelenarkadaşlarla ayrılarak faaliyetimize kaldığımızyerden devam ettik. Sefaköy İnönü Mahallesi’ndedevam ettirdiğimiz afiş faaliyetimizi servisgüzergahlarına başarılı bir şekilde yaptık.Çevredeki işçi arkadaşların ilgisi oldukça iyiydi.Kısa sohbetlerde bulunduğumuz işçiler bizleridesteklediklerini dile getirdiler.”

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Direnişlerin sesi Taksim’de yankılandı...

“Söz bitti şimdi eylem!”

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

KESK/Haber Sen, posta emekçilerinin cumartesigünleri çalıştırılmalarına karşı 26 Mart günü BeyoğluTünel’den Taksim Meydanı’na yürüdü.

Sorunlarının yazılı olduğu mektupları güvercinlerinayaklarına bağlayarak, Tayyip Erdoğan, UlaştırmaBakanı Habib Soluk ve PTT Genel Müdürü OsmanTural’a ulaştırması için uçuran postacılar çalışma

koşullarına dikkat çektiler.Yürüyüşe PTT’ye bağlı taşeron firmalarda çalışırken

işten atıldıkları için işten atılan ve direnişte olan PTTişçileri de destek verdi. Yürüyüş sırasında “Yaşasınsınıf dayanışması!”, “PTT işçisi yalnız değildir!”sloganları da atıldı.

“Yeter artık! Cumartesi günleri çalışmakistemiyoruz”, “İnsanca yaşam”, “Güvenli gelecekistiyoruz” pankartlarının taşındığı eylemde 2 postacınında sırtlarında maketten yapılmış çamaşır makinesi vebuzdolabı ambalajıyla yürümesi dikkat çekti.

Taksim Meydanı’ndaki PTT önünde toplanan HaberSen üyeleri adına basın açıklamasını postacı FerhatArsin okudu. Posta emekçileri yanlarında getirdikleri 3posta güvercininin ayaklarına sorunlarını anlatanmektubu bağladı. Posta emekçileri güvercinleriuçurduktan sonra eylemlerini sonlandırdılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ontex’te sömürüye ve sendikal ihanete karşıdirenişlerini sürdüren işçiler polis taciziyle karşı karşıyakaldılar. 25 Mart akşamı direniş çadırını kaldırmak isteyenpolise karşı sergilenen kararlı tutum, polisin geri adımatmasını sağladı. İşçilere desteğe gelen ilerici ve devrimcikurumlar, direnişçi işçilerle sınıf dayanışmasının anlamlıbir örneğini sergilediler. Dayanışma ve kararlılıkkarşısında polis gecenin ilerleyen saatlerinde geri çekildi.İşçiler ve desteğe gelenler ise sabaha kadar bekleyişlerinisürdürdüler.

İşçilerin, fabrika önündeki direniş çadırını etraftantopladıkları malzemelerle güçlendirerek bir “baraka”haline getirmeleri patron ve onun emrindeki kollukgüçlerini harekete geçirdi.

25 Mart günü öğleden sonra polis amirlerinin fabrikaönüne gelmesiyle birlikte polis tacizleri yoğunlaştı. Sivilpolislerin de içinde bulunduğu polis otolarının direnişalanının olduğu bölgeye gelmeleriyle birlikte tacizin dozudaha da arttı.

Direnişçi Ontex işçileri polis tacizlerinin ardındanyaptıkları toplantıda direniş alanını terk etmeme kararıaldılar. Direnişçi işçileri yalnız bırakmayan BDSP’liler deişçilerle beraber direniş alanında sabahladılar. İşçilerin

destek çağrısına kulak veren devrimci kurumlar ise direnişalanına geldiler. Direnişçi PTT taşeron işçileri, ÇHDİstanbul Şube üyesi avukatlar ve DİK de Ontex işçilerinedesteğe geldiler.

İşçilerin direniş kararlılığı ve dayanışmaya gelenlerinde desteğiyle polis geri çekildi. Fabrika önündeki bekleyişsırasında 15.00-23.00 vardiyasından çıkan işçilerisloganlarla karşılayan işçiler fabrika kapısı önündehalaylar çektiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf harekiti20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Ontex’te polis tacizine karşı dayanışma

Adaleti sokaktaarıyorlar

Ontex-Canbebe direnişçi işçilerinin açtığıişe iade davalarının bir kısmının ilk duruşması24 Mart günü Bakırköy 6 No’lu İşMahkemesi’nde görüldü. Davanın bir sonrakiduruşması 29 Nisan 2011 tarihine ertelendi.Adliye önüne yürüyüşle gelen işçileredirenişteki PTT işçileri de destek verdi.“Adalet yerini bulacak Ontex’te direnişkazanacak” pankartı arkasındagerçekleştirilen yürüyüş boyunca çevredengeçenler alkışlarıyla destek verdiler.

Duruşmaya girmeden önce adliye sarayıgirişinde bekleyen işçiler adına direnişçi işçiGamze Kayhan basın açıklamasını okudu.Açıklamanın ardından Ontex işçileri ve PTTişçileri duruşmaya girdiler. Direnişçi işçileredestek sunan Çağdaş HukukçularDerneği’nden avukatlar da mahkemesalonunda yerlerini aldılar. Duruşma sürerkendestekçi güçler de adliye önündebekleyişlerini sürdürdüler. Ontex işçilerineHava-İş Sendikası üyesi Sabiha GökçenHavalimanı işçileri de destek verdi.

Ankara’da boykotçağrısı

26 Mart Cumartesi günü DESA ve Ontexişçileriyle dayanışma amacıyla Armadaalışveriş merkezi önünde bir basın açıklamasıgerçekleştirildi.

Açıklama atılan sloganlarla başladı. “DESADeri ve ONTEX/Canbebe’ye Boykot! Direnenve örgütlenen işçiler yalnız değildir!”ozalitinin açıldığı açıklamada DESA Deri veOntex işçilerinin mücadelesi anlatılarak,direnişte olan PTT, Konak Belediyesi, AdanaNumune Hastanesi, Casper ve greve çıkanmetal işçileriyle dayanışma çağrısı yapıldı.DESA ve Ontex ürünlerini boykot etme çağrısıyapıldı.

Eylemi; Alınteri, Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu, Devrimci Demokratik SendikalBirlik ve Kaldıraç örgütledi.

Kızıl Bayrak /Ankara

Ontex’le dayanışmaStuttgart

MLPD’nin her Pazartesi düzenlediğieylemlerden biri daha 28 Mart günüSCHLOSSPLATZ Meydanı’nda gerçekleştirildi.Burada yapılan konuşmalarda düzenpartilerin seçim değerlendirilmesi yapıldı.BİR-KAR ise “Ontex mallarını boykot edin!”,“Ontex işçileriyle enternasyonaldayanışmaya!” bildirilerinin yanısıra Libyasaldırısı ve nükleer santrallerle ilgili 4 çeşitAlmanca bildirinin dağıtımını yaygın olarakyaptı. Ayrıca Ontex işçilerin direnişinisimgeleyen fotoğraflar taşındı.

Köln Wuppertal’e yakın Velbert kentinde

yapılan bir tiyatro gösterisinde, ardından, yineaynı gün Wuppertal’de bir düğünde ve sonolarak da, AGİF’in Köln’de gerçekleştirdiği 20.yıl kutlaması sırasında, Ontex direnişi ile ilgiligelişmeleri de içeren duyuruları yaparaktoplam 400 Euro topladı.

Ontex işçileri mücadelelerinde kendilerini yalnızbırakmayan BİR-KAR’a teşekkür mesajı yolladı.İşçilerin mesajı şöyle:

Sömürüye ve köleliğe karşı başlattığımız buonurlu direnişimizde bizleri yalnız bırakmayan BİR-KAR çalışanı dostlarımıza teşekkür ederiz. Bizlerinmücadelesi sınıf mücadelesidir. Bu mücadeledebizleri yalnız bırakmayan sınıf devrimcisidostlarımızla kurmuş olduğumuz bu anlamlı ilişki, bizOntex direnişçilerine moral vermiştir, direnişimizegüç katmıştır. Direnişimiz sizler sayesindeuluslararası kampanyaya dönüşmüştür.

Sendikal bürokrasinin hakim olduğu, işçilerinyalnızlaştırıldığı, hak arama mücadelelerinde işçilerinsatıldığı bu süreçte biz Ontex işçileri bu gidişata durdedik ve mücadele ettik. Verdiğimiz bu haklı

mücadele sermayeye ve sendikal bürokrasiye karşıverilmiş bir mücadeledir. Bu açıdan bizlerinyalnızlaştığı, direnişimizin sahiplenilmediği süreçteyurtdışındaki sınıf dostlarının desteği bizler için çokanlamlı oldu. Vermiş olduğunuz destek bizleri hemekonomik olarak hem de manevi olarak rahatlatmıştır.

Ontex işçileri olarak yükseltmiş olduğumuzdireniş bayrağını siz sınıf kardeşlerimizle birlikteenternasyonal bir dayanışmaya, mücadeleyedönüştüreceğiz. Yüreği sınıfla atan, bunun için herkoşulu yaratan, bizlerle beraber mücadele veren sizdostlarımızı selamlıyor, oradaki tüm sınıfkardeşlerimize mücadelelerinde başarılar diliyoruz.

Yaşasın sınıf dayanışması! İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Ontex/Canbebe direnişçi işçileri

Ontex işçilerinden BİR-KAR’a...

Posta emekçileri Taksim’de yürüdü

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Metro Grossmarket’lerde örgütlü DİSK’e bağlıSosyal-İş Sendikası 4. Dönem TİS görüşmelerinisürdürüyor. İzmir’den Metro Grossmarket işçileriyleçalışma koşulları ve TİS süreci üzerine konuştuk.

- Öncelikle Metro Grossmarketlerde çalışmakoşullarınızdan bahseder misiniz?

- Metro’da şu anda sendikalı bir işyeri olmasınında etkisiyle 8 saat çalışıyoruz. Tabii vardiya sistemiile çalışıyoruz. Bir hafta 7.00-15.00, bir hafta 15.00-23.00 çalışılıyor. Çalışma saatleri bakımından şu anpek çok işyerine göre avantajlı durumda olduğumuzusöyleyebiliriz. Ancak sınıf bilincinin zayıflığınedeniyle bu alanda da çeşitli hak gasplarına maruzkalıyoruz. Bunlardan biri de fazla mesailer.Haklarının bilincinde olmayan arkadaşlarımız fazlamesaiye kaldıkları halde haklarını talep etmiyorlar.Bu alanda sıkıntılar yaşanıyor.

Metro’da işe asgari ücretle başlanıyor ancakişçilerin yüzde 60’ı, üç-beş yıllık çalışanlar dahiasgari ücretin çok üzerinde ücret alamıyorlar.Geçtiğimiz TİS döneminde Metro haftada bir günücretsiz izin dayatmasında bulunmuştu. Bu saldırı birbiçimde püskürtüldü ama %4’lük zamma da imzaatıldı. Bu düşük zam hayat koşulları karşısında eriyipgitti.

- Perakende sektörü genel anlamdakuralsızlığın, esnekliğin, taşeronlaşmanın yoğunolarak yaşandığı bir sektör. Bu anlamda Metro’nunuygulamaları neler ya da ileriye dönük ne gibiplanları var?

Metro’nun bu alanda çeşitli planları var. Çeşitligörüşmelerde Metro bu niyetini açıkça ortaya koydu.Vardiya sistemini değiştirerek BART sisteminegeçilmesi sözkonusu. Almanya merkezli uygulanansistem şöyle: İnsanların sosyal yaşamlarını ekarteedip onları bir makine olarak görüyor. İnsanlarınbilgisayar programının düzenleyeceği bir vardiyasistemi ile çalışması isteniyor. Belirli saatlerde çıkanfatura sayısına göre o saatte çalışacak kişi sayısıbelirleniyor. Bu da düzensiz bir çalışma biçimianlamına geliyor, esnek çalışmayı dayatıyor.

Çağrı üzerine çalışmanın devreye sokulması dabekleniyor. Diyorlar ki; biz düzenli vardiyaya gelenbir eleman değil işin yoğunluğuna göre telefonlaçağırıp çalıştıracak eleman istiyoruz. Bunun daanlamı sosyal yaşantının ve yaşam düzeninintamamen ortadan kaldırılması.

Yakın zamanda geçen Torba Yasa’da stajyeröğrenciler ile ilgili de düzenlemeler vardı. Budüzenlemelere göre stajyer bulundurma barajıortadan kalktı. Bu anlamda da mağazalarda dönüşümyaşanıyor. Deneme süresi biten pek çok arkadaşımızişten çıkarılıyor ve yerlerine stajyer öğrencileralınıyor. Nedeni ise daha düşük ücret, daha rahatsömürü ve güvencesiz çalışmayı dayatabiliyorolması. Şu an bu anlamda ciddi bir yönelim var vedaha da ilerleyecek gibi gözüküyor.

Şu an açıkçası taşeron uygulaması yok. Amaşöyle bir yol izleniyor, birçok reyonda Metro’nunpek çok işini firma elemanları yapıyor. Bu da bir

nevi taşeron firma gibi oluyor. Yani firma kendiçalışanını gönderiyor, Metro da ona bütün işiniyaptırıyor. Bu çalışanlara Metro ne maaş, ne sigortane yemek veriyor. Hiçbir iş güvencesi yok çünküMetro’daki şefin psikolojisine bağlı olarak iştençıkarılabiliyorlar. Güvencesiz bir yaşam sözkonusu.Yani fiili olarak uygulanan bir taşeronlaştırma sözkonusu. Torba yasadan sonra ana işkoluna taşeronalımı yasalaştığı için Metro’nun da bu anlamda adımatacağını düşünüyoruz.

- Örgütlü olduğunuz DİSK’e bağlı Sosyal-İşsendikası ve Metro arasında sürmekte olan TİSsürecinden bahseder misiniz?

Şu an yeni açılan mağazalar dışında 15-16mağazayı kapsayan bir TİS süreci sözkonusu. Bumağazalarda 3 bin kadar çalışan bulunuyor. Amayeni açılan mağazalar da sendikalı oldukları için busüreçten etkilenecekler.

Bu Sosyal-İş Sendikası ve Metro arasında yapılan4. Dönem TİS görüşmeleri oluyor. Birçok maddeartık oturmuş durumda olduğundan bu maddelerhızla geçildi. Esas sorun ücret kısmında yaşandı.İşçilerden gelen ciddi bir iyileştirme talebi var çünküücretler çok düşük. Çalışanlar kredi kartı borçlarındaboğulmuş durumdalar. Geçen dönem yüzde 4’e imzaatılmış olması da bu talebin sebeplerinden biri.Sonuçta işçilerin sendikadan “ya bu zammı alın yada karşımıza çıkmayın” gibi bir beklentileri var.

- Peki Metro BART sistemi ve esneklik gibidüzenlemeleri TİS’e getirdi mi?

Metro şu an için bu düzenlemeleri TİSgörüşmelerine yansıtmıyor. Bizim düşüncemiz,Metro bu süreçte sendikanın göstereceği direncitartıyor. İşçiler bu süreçte dirençli bir tavırsergilerlerse bu politikalar hayata geçirilemez. AmaMetro’da iç örgütlülük çok zayıf, sendikal bilinç çok

çok düşük. Sendikanın bu konuda tabii ki bir direnci söz

konusu. Ancak itiraz ne yazık ki bard sisteminintamamımın kaldırılması değil. Zaten sendika bardsistemini bir biçimde kabul etmiş oldu. Ancak busistemin insani biçime getirilmesi, iyileştirilmesitalep ediliyor sendika tarafından. TİS sürecinde ücretile birlikte sıkıntı yaratan bir diğer başlığın çalışmakoşulları olması bard sistemi tartışmaları ile birbiçimde kesişiyor aslında.

- TİS sürecinin tıkanması noktasında grevsilahına başvurulması gündeme geliyor. Bu konudasendikanın propaganda düzeyinde ya da pratikteçalışması, hazırlığı var mı?

Sendikanın bugün çok fazla grevden bahsetme,grevi dillendirme tavrı sözkonusu değil. Ancaksendika bunu dillendirmese de işçilerde böyle birbeklenti var. Haklarımızı alalım, grevse grevdüşüncesi işçiler arasında yaygın. Bu noktada işçilerbir çözüm bekliyorlar ve grev silahını kullanmanoktasında işçilerin tereddüt etmeyeceği gözüküyor.Eğer taleplerimizi kabul ettirmek istiyorsak bu silahıkullanmakta tereddüt etmemeliyiz.

- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?Son olarak hem sendika anlamında, hem de taban

örgütlenmesi anlamında kötü bir durumdayız. İçörgütlülük çok zayıf. Önümüzdeki dönemdesendikadan talebimiz sınıf bilincinin işçilerekazandırılması için çalışma yürütmesidir. İşçilerbugün sendikayı aidat alıp giden bir kurum olarakgörüyor. Oysa ki sendika bizim öz örgütlülüğümüzve sınıfsal gücümün açığa çıktığı bir kurum olmalı.Diğer sendikalardan ve kurumlardan da TİSsürecinin tıkanması durumunda yoğun destekbeklediğimizi ifade etmek istiyoruz.

Kızıl Bayrak / İzmir

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Metro Grossmarket işçileriyle konuştuk...

“Grev silahını kullanmakta tereddüt etmemeliyiz!”

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Alaattin Karadağ’ın 19 Kasım 2009 akşamıEsenyurt-Avcılar polisi tarafından infaz edilmesininardından açılan davanın takipçisi olan komünistler 25Mart günü Alaattin Karadağ’ın katledildiğiEsenyurt’taydı.

Dava kapsamında 25 Mart günü AlaattinKaradağ’ın infaz edildiği Esenyurt Saadetderemevkiinde gerçekleştirilecek “olay yeri keşfi” iptaledildi.

Sabah erken saatlerden itibaren Karadağ Ailesi,avukatları ve ÇHD İstanbul Şubesi AlaattinKaradağ Dava Takip Komisyonu Bakırköy 9. AğırCeza Mahkemesi’nde biraraya geldi. Ancak ikinciduruşmanın ardından değişen dava hakimi, “7. AğırCeza Mahkemesi’nde bir başka hakim yerinegörevlendirildiği” bahanesiyle “keşif işlemini iptal”kararı aldığını açıkladı. Böylece sermaye devletinin elikanlı katillerini aklama işlevini üstlenen yargı bir kezdaha rolünü oynamış oldu.

“Katillerin yakasını bırakmayacağız”

BDSP ise Karadağ cinayetinin aydınlatılması vekatillerin yargılanması talebiyle Esenyurt Meydanı’ndaeylemdeydi. Meydanda toplanan BDSP’liler kızılbayraklar ve Alaattin Karadağ’ın fotoğraflarınıtaşıyarak katillerinden hesap soracaklarını haykırdılar.

Sermaye devletinin katliamcı kimliğinin teşhiredildiği eylem, Esenyurtlu emekçilerin gösterdiğiyoğun ilgiyle beraber politik bir kitle toplantısınadönüştü.

“Karadağ cinayeti aydınlatılsın! Katilleryargılansın” ve “Alaattin Karadağ yoldaş ölümsüzdür!Devrimciler ölmez devrim davası yenilmezdir /BDSP” pankartlarının açıldığı eylemde, çevredetoplanan emekçilere kapitalist düzen ve onun değişmezgerçeği polis terörü anlatıldı.

İşçi ve emekçilere gerçekleştirilen eyleminiçeriğine ilişkin bilgiler veren ajitasyonkonuşmalarının ardından BDSP adına yapılan basınaçıklamasına geçildi.

Alaattin Karadağ’ın katledilişine ve ardından açılandava sürecine ilişkin bilgilendirmede bulunulan basın

açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Sorumluların elbette yargılanan polisle sınırlı

olmadığını biliyoruz. Çünkü yargılanan polisekatletme hakkını veren yetkileri verenler ile onucinayet işleme yolunda yönlendirenler de bu cinayeteortaktır. Öyle ki bu bölgede sadece Alaattin değil,daha birçok insan Esenyurt-Avcılar polisinin hedefiolmuştur. Devrimci düşünceleri için değil, sokakta birbankta oturmak dahi katledilmek için yeterli olmuştur.Bunun için polis örgütü bu yaptıklarıyla bir cinayetşebekesi gibi çalıştığını kanıtlamıştır”

Karadağ cinayeti davasının göstermelik olduğununvurgulandığı açıklamada dava sürecinde yaşananlarınkatliamın sorumlularını aklamaya hizmet ettiğinin altıçizildi.Karadağ cinayeti davasının toplumsal birsahiplenmeyle ele alınmasının önemine dikkat çekilenaçıklamada Karadağ’a sahip çıkmak ve katillerinyakasını bırakmamak için, cinayetle ilgili açılandavanın Bakırköy Adliyesi’nde 21 Nisan 2011tarihinde yapılacak 3. duruşmasına destek çağrısındabulunuldu.

Basın açıklamasının ardından bir saatlik oturmaeylemi de gerçekleştirildi. Oturma eylemi boyunca aravermeden süren ajitasyon konuşmaları yapıldı.Çevrede bulunan işçi ve emekçilerin ilgiyle dinlediğikonuşmalara, alkışlarıyla destek verenler de oldu.Sloganların da hiç susmadığı eylemde, Esenyurt İşçiKültürevi çalışanı bir devrimci tarafından okunanAdnan Yücel’in “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek”şiiri de ilgiyle dinlendi.

Eylem öncesinde ve sırasında bir otobüs dolusuçevik kuvvet polisinin, eylem alanının yakınındakonuşlandığı görüldü. Ayrıca oldukça çok sayıda sivilpolis de eylemi takip etmeye çalıştı. Eylemigörüntülemeye çalışan sivil polisler ise BDSP’lilertarafından alandan uzaklaştırıldı.

Oturma eyleminin ardından sloganlarla Esenyurtİşçi Kültür Evi önüne yürüyen BDSP’liler yürüyüşsırasında polis terörü ve cinayetlerini teşhir etmeyedevam ettiler.

Eyleme SODAP da destek verdi. Kızıl Bayrak / İstanbul

Devlet terörü22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

BDSP Karadağ davasının peşini bırakmıyor...

“Katil devlet hesapverecek!”

“DESA’dan giyinirken düşün”

26 Mart Cumartesi günü İstanbul ve İzmir’inyanısıra farklı ülkelerde DESA işçileriyle dayanışmaeylemleri örgütlendi.

İstanbuİstanbul’daki eylemin merkezi ise Taksim’di.

Düzce ve Sefaköy’den DESA işçilerinin de katıldığıeyleme Türk-İş’e bağlı sendikaların üye veyöneticilerinin yanısıra KESK, Birleşik Metal-İş veDİSK yöneticileri de destek verdi. Ontex/Canbebeişçileri ile PTT işçileri de DESA işçileriyle omuzomuza Taksim’deydi. Direnen Deri-İş üyesiKampana işçileri de eylemde yer aldı.

“Müşteriye güleryüz, işçiye zulüm! Sendikadüşmanı DESA’dan giyinirken iki kere düşün”pankartının açıldığı eylemde konuşan KESK GenelBaşkanı Döndü Taka Çınar, 1 Mayıs’a giderkenbütün direnişlerin sürdüğü fabrikaları ve kamuişletmelerini eylem alanına çevirme çağrısı yaptı.

DİSK Örgütlenme Daire Başkanı Ali RızaKüçükosmanoğlu ise Deri-İş Sendikası ve DESADeri işçilerini yürüttükleri kararlı mücadeledendolayı tebrik etti.

Meydandaki son konuşmayı Deri-İş SendikasıGenel Başkanı Musa Servi yaptı. Deri-İş’in,DESA’daki örgütlenme mücadelesini aktaran ServiDESA patronunu, sendikal haklara saygıgöstermeye Deri-İş’le imzaladığı protokoleuymaya çağırdı.

Sabiha Gökçen, PTT, Ontex ve Bericap’ta sürendirenişleri hatırlatan Deri-İş Başkanı, güvencesizçalışmaya karşı 3 Nisan’da Ankara’dabuluşacaklarını dile getirdi.

DESA’ya boykot çağrısının yapıldığıaçıklamanın ardından Galatasaray Lisesi’ne doğruyürüyüşe geçen kitle DESA mağazasının önündeprotestoya devam etti.

İzmirDESA işçileriyle dayanışma amacıyla sendikalar

İzmir’de de eylemdeydi. Gümrük Telekom önündetoplanan işçiler Konak Meydanı’na yürüdüler.

Eylemde konuşan Birleşik Metal-İş Sendikasıİzmir Şube Başkanı Ali Çeltek, sermayeninkonfederasyon ayrımı yapmadan saldırdığını ve busaldırılara karşı birlikte hareket edilmesigerektiğini söyledi. MESS’e karşı greve çıkan metalişçilerinin sınıf için direndiklerini ifade etti.

Deri-İş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri HasanUluşan da eylemde yaptığı konuşmada DESA’dakiörgütlenme sürecine değindi.

Deri-İş İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz’ünokuduğu basın metninde ise DESA’dakiörgütlenme süreci özetlendi. DESA ürünleriniboykot etme çağrısı yapıldı.

Eyleme Tek-Gıda-İş, TÜMTİS, Türk-İş 3. Bölge,DİSK, Birleşik Metal-İş, Petrol-İş Aliağa Şubesi,Basın-İş, Hava-İş, Belediye-İş, Tes-İş şubeyöneticileri ve üyelerinin yanısıra BDSP, KonakHalkevi, DSİP, İHD, ÇHD, Taşerona Karşı İşçiDayanışma Derneği de destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - İzmir

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Devlet terörü Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul ŞubesiAlaattin Karadağ Dava Takip Komisyonu, KaradağAilesi ve BDSP’nin katılımıyla, 28 Mart Pazartesigünü bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

TKİP militanı Alaattin Karadağ’ın 19 Kasım 2009akşamı Esenyurt’ta polis tarafından kurşunlanarakkatledilmesinin ardından açılan dava sürecine ilişkinbilgilendirmede bulunulan basın toplantısında, 25 MartCuma günü gerçekleştirilmesi gereken “olay yerikeşfi”nin keyfi gerekçelerle iptal edilmesideğerlendirildi. Davanın katil polisleri aklama çabasınakonu olduğuna dikkat çekilen toplantıda, “Katillerinaklanmasına izin vermeyeceğiz!” vurgusu tümkonuşmalardaki ortak paydayı oluşturdu.

Toplantıya, Emekçi Hareket Partisi (EHP) veDemokratik Haklar Federasyonu (DHF) da destekverdi.

“İnfazın cezalandırılması için sonuna kadar gideceğiz”

Basın toplantısı Karadağ Ailesi avukatlarından Av.Zeycan Balcı Şimşek’in konuşmasıyla başladı.Şimşek, Karadağ’ı vurduğu belirten sanık OğuzhanVural dışında yargılanan hiçbir polis ya da hiçbirkolluk görevlisinin olmamasına dikkat çekti.

“Olayın gerçekleştirdiği Esenyurt MahallesiSaadetdere Caddesi 7. Sokak’ta başlayarak infazıngerçekleştirildiği yere kadar bir keşif yapılacak, oradabilirkişi heyetiyle birlikte fotoğraf çekilip krokiçizilecekti. Olay yeri kayıtları tekrar incelenecekti”diyen Şimşek, olayın tanıklarının dinlenmesinin çokönlemli olduğunu fakat 25 Mart günü Bakırköy 9. AğırCeza Mahkemesi Başkanı’nın, saat 13.40’da Bakırköy7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek bir duruşmayakatılacağını öğrendiğini belirterek keşfi ertelediğinisöyledi. Şimşek, “Keşfin yapılacağı saat 11.00’di.13.40’ta yapılacak bir duruşma için 11.00’deki birkeşfi erteleyemezsiniz. Zira keşif aylar öncesindenbelirlenmişti. O yüzden bir gün öncesinden gelen birduruşmayı erteleyebilirsiniz” dedi.

İnfazın cezalandırılması için davayı sonuna kadargötüreceklerini ifade etti.

“Bu dava bir yargısız infaz dosyasıdır”

Şimşek’ten sonra Alaattin Karadağ Dava TakipKomisyonu adına Av. Gülbin Aydın söz aldı. Aydınkonuşmasında burjuva medyanın ikiyüzlülüğüne vurguyaptı. Bu davanın bir yargısız infaz dosyası olmasınarağmen, ne duruşmaların ardından ne de bilgilendirmetoplantıları sonrasında bu konunun medyada yeraldığına dikkat çekti. Yargının burjuvaziye hizmetettiğini sözlerine ekleyen Aydın, yargısız infazların veişkencelerin devrimcilere hak görüldüğünü ifade etti.

Aydın keşfin ertelenmesini değerlendirerek bununkafalarda soru işareti yarattığını dile getirdi. Aklama,cezayı düşürme ya da zamanaşımı gibi olasılıklaradikkat çeken Aydın, adil ve dürüst bir yargılama talepettiklerini belirterek davaya sahip çıkma çağrısı yaptı.

“Katiller aklanmaya çalışılıyor”

Toplantının devamında Karadağ Ailesi adınaAlaattin Karadağ’ın kardeşi Abdullah Karadağ biraçıklama yaptı. Karadağ, kovuşturma ve yargısürecinde etkili bir soruşturmanın işletilmediğini

örnekler vererek açıkladı. Tanıdık senaryoların devreye sokulduğunu

vurgulayan Karadağ, “Yargılama sürecinde şu anakadar gelinen noktada hep zaman kazanılmayaçalışılmış ve katil/katiller aklanmak için hareketegeçilmiştir. Bize uygulanan bu hukuk dışı uygulamalarhangi noktaya ulaşırsa ulaşsın biz Karadağ ailesiolarak bu davanın takibini sonuna kadarsürdüreceğimizi açıkça ifade ediyoruz” dedi.

“Katil polislerden ve katliamcı düzenden hesap soracağız!”

BDSP adına yapılan konuşmada, TKİP militanıAlaattin Karadağ’ın katledilmesiyle birlikte polisterörü ve cinayetleri zincirine bir halka daha eklendiğiifade edildi.

“Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesininardından gelişen yargı sürecinin her safhası bizlerepolis terörü ve cinayetlerinin baskı ve sömürü üzerinekurulu bu düzenin değişmez gerçeği olduğunu,sermaye devletince sınırsız yetkilerle donatılan veadeta katletmeye teşvik edilen polislerin aynı düzeninmahkemelerince sistematik bir biçimde aklandığınıgöstermektedir” ifadelerine yer verilen konuşmada,soruşturma ve dava sürecinde öne çıkan çarpıcıgelişmelere dikkat çekildi.

“Devrimci ve ilerici kurumların da desteğiyledavayı, polis terörü ve cinayetlerini teşhir etmeninaracına, katliamcı düzeni yargılamanın kürsüsünedönüştürdük” denilen konuşma şu sözlerle noktalandı:

“Ellerimiz katillerin yakasında! Katillerinaklanmasına izin vermeyeceğiz! Mahkemenin kararı neolursa olsun, katil polislerden ve katliamcı düzendenmutlaka hesap soracağız! Ve Alaattin Karadağyoldaşın onuruna leke sürdürmeden son nefesine dektaşıdığı mücadele bayrağını mutlaka zaferetaşıyacağız!”

Konuşmaların ardından basın toplantısı sona erdi. Kızıl Bayrak / İstanbul

Karadağ cinayeti davasında “keşif iptali” değerlendirildi...

“Katillerin aklanmasına izin vermeyeceğiz!”

Geçtiğimiz günlerde tutuklanan gazeteci-yazarAhmet Şık’ın henüz basılmamış son kitabı devletterörünün hedefi oldu. “İmamın ordusu” adlı kitaplailgili operasyonlar yapan polis önce kitabın birörneğinin bulunduğu İthaki Yayınları’nı basarken,ardından da Radikal gazetesinde yazar ErtuğrulMavioğlu’nun odasında arama yaptı. Mavioğlu ilkbaskının ardından kitabın bir taslağının kendisindeolduğunu açıklamıştı. Polis bu baskınlardan sonra da,kitabın başka taslaklarını bulmak için çalışmalarınısürdürüyor. Konuyla ilgili bir de mahkeme kararıçıkarıldı. Kararda Ahmet Şık’ın yakın akrabalarına,“ellerindeki taslakları mahkemece görevlendirilmişkişilere teslim etmeleri” uyarısında bulunuldu.

Eşine faşist baskı ve zorun en koyu biçimdeuygulandığı dönemlerde rastlanan bu tür bir

uygulama, AKP eliyle örgütlenen polis zorbalığınıngeldiği nokta konusunda net bir fikir veriyor.İktidarını sağlama almak için polis ve yargıyı etkilibiçimde kullanan AKP ve gerisindeki güçler, baskı vezorbalıkta sınır tanımıyor.

Yayınevi baskını ilk değil!

Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, bu ülkedeilk kez yayınevleri de basılmıyor. Devrimci vesosyalist basına yönelik yıllardır baskınlar yapılıyor.Çalışanları gözaltı ve tutuklamalara maruz kalıyor.Öyle ki şu an pekçok devrimci ve sosyalist yayınınsahibi ve yazı işleri müdürleri onlarca yıl hapiscezasıyla yargılanıyor. Bunların bir kısmı da şu anzindanlarda kapatılmış durumda.

Polis kitap avında!

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Suriye’de işsizlik ve yoksulluğun yaygın olduğukentlerden biri olan Dera’da, duvarlara rejim karşıtıslogan yazan çocukların gözaltına alınmasıyla başlayaneylemler, kolluk kuvvetlerinin azgın saldırılarına maruzkalınca, isyanın fitili ateşlenmiş oldu.

Şam yönetiminin hiçbir koşulda halka kurşunsıkılmayacağı yönünde yaptığı açıklamalara rağmen,kolluk kuvvetlerinin bir haftada onlarca eylemciyikatletmesi, Suriye’deki Baas rejiminin de zorbaniteliğini ortaya koydu. Buna karşın ilk günlerdenitibaren reform vaatlerinde bulunan cumhurbaşkanıBeşşar Esad, devrilen diktatörlerin akıbetineuğramaktan kendini korumaya çalışıyor. Ancak halkakarşı kullanılan yaygın şiddetin yarattığı öfke, Esad’ınşansını azaltmış görünüyor.

Sorunların özü aynıdır

Tunus’tan başlayarak Arap dünyasına yayılanisyana yol açan yapısal nedenler, her ülkede kendineözgü boyutlar taşısa da, özü itibariyle aynıdır; işsizlik,yoksulluk, yolsuzluk, rüşvet, gelir dağılımınınbozukluğu ve bunları tamamlayan despotik rejimler…

Bu sorunlar, Suriye’deki genç kuşaklarla işçi veemekçilerde biriken öfkenin temel kaynağıdır. Busorunlar, kuşkusuz ki, kapitalist sistemin yerkürenindört bir yanında hergün yeniden ürettiği sorunlardır.Bağımlı ülkelerde şiddeti değişmekle birlikte, sorunlar,özü itibariyla neo liberal saldırı ve kapitalizmin küreselkrizinin yıkıcı sonuçlarından kaynaklanıyor.

Dolayısıyla Suriye’deki hareketin de, arka planındabaşlangıç olarak, kapitalist sistemin insanca çalışma veyaşama olanağından yoksun bıraktığı genç kuşaklarlaemekçi kitleler var. Buna karşın Suriye’dekidemografik yapı ve “rejim muhalifi” olan MüslümanKardeşler’in etkili olması, gerici güçlerin hareketietkileme zeminini güçlendiriyor.

“Özgün yapı” sorunların niteliğini değiştirmiyor

Suriye’deki Baas rejiminin kendine özgü bazıyönleri olduğu biliniyor. Ancak bu özgünlükler,sistemin ürettiği yapısal sorunları ortadan kaldırmıyor.Zira sorunların temeli kapitalist sistemin kendisidir.

Golan Tepeleri’nin 1967’de İsrail tarafından işgaledilmesi, Suriye ile siyonist rejim arasında halen devameden sorunların esas kaynağıdır. 1990’lara kadarSovyetler Birliği ile yoğun ilişkiler kuran Baas rejimi,bu yönüyle de diğer Arap rejimlerinden farklı birpolitika izliyordu. Buna rağmen pragmatik çizgisiyletanınan baba Hafız Esad, ‘91’de Irak’ı hedef alanemperyalist saldırıya 10 bin askerle katılmakta birsakınca görmemişti.

Golan Tepeleri’ni iade etmediği sürece İsrail’lebarışmayacağını ilan eden Suriye yönetimi, bunun daetkisiyle Filistin direniş hareketi, Lübnan Hizbullah’ıve İran’a yakın duruyor. Zira bu güçler ABD-İsrailikilisinin Ortadoğu’ya dair planlarına karşı duruyorlar.Baas rejiminin bu tercihi belli hesaplara dayansa da, bu,Suriye’nin adı geçen güçlerle ortak politikalargeliştirmesine engel olmuyor.

Bu arada Suriye yönetimi ABD ile arayı düzeltmekiçin de çaba harcadı. Hatta AKP şeflerinin

arabuluculuğuyla İsrail’le de görüşmeler yürüttü.Ancak siyonist rejimin Golan Tepeleri’ni ilhak etmenoktasındaki pervasızlığı, görüşmelerin kesilmesine yolaçtı. Baas yönetiminin Türk devleti ve AKP hükümetiile ilişkileri ise, son yıllarda hızla gelişti.

Filistin ve Lübnan direnişine destek vermesi,Suriye’deki rejimin “ABD uşağı, İsrail işbirlikçisi”diye suçlanmasına zemin bırakmıyor. Hatta bu politika,Baas yönetiminin, kısmen de olsa Arap halklarınezdinde farklı bir yere konmasına da neden oluyordu.

Görünen o ki, Baas yönetimi bu özgünlüklerinyarattığı krediyi büyük ölçüde tüketmiş durumda. Ziraözellikle son 20 yılda işsizlik ve yoksulluğun artışı, hermuhalif sesin bastırılması, yolsuzluk ve rüşvetinayyuka çıkması, polis devletinin halkın ensesindeDemokles’in kılıcı gibi sallanması ve diğer etmenler,rejimi iflasın eşiğine getirmiş bulunuyor.

Mezhepsel çatışmayı gerici güçler kaşıyor

Eylemler işsizlik, yoksulluk, rüşvet ve polisbaskısına karşı biriken tepkinin dışavurumu olarakbaşladı. Gösterilerde, iş, aş ve onurlu bir yaşamtaleplerinin yanısıra olağanüstü halin kaldırılması,basın üzerindeki sansüre son verilmesi, Baas dışındakipartilere de özgürce çalışma yürütme hakkınıntanınması gibi talepler de öne çıkıyor.

Bu ekonomik/demokratik, siyasal/sosyal taleplerdedini veya mezhebi bir vurgu bulunmuyor. Yani hareketegeçen kitleler, sistemin yapısal zaaflarından kaynaklısorunlara tepki gösteriyor ve taleplerini yükseltiyor.

Nitekim basın sözcüsü aracılığıyla vaatlerini halkaduyuran Esad da, yönetimin sözü edilen konulardareform yapacağını ilan etti.

Yazık ki, son günlerde atılan sloganlarda, dincigericiliğin kitleler üzerindeki etkisi hissedilmeyebaşladı. “İran’a hayır!”, “Hizbullah’a hayır!”,“Allah’tan korkan bir Müslüman (başkan) istiyoruz!”türünden sloganlar, Müslüman Kardeşler’in gösterilerihedefinden saptırmak için harekete geçtiği izleniminigüçlendiriyor.

Emekçilerin dinci/mezhepçi içerik taşıyan busloganları kendiliğinden atması olası değil. Zira netepki çeken sorunların ne öne çıkan taleplerin bunlarlabir ilgisi var. Göründüğü kadarıyla bunlar, dinci gerici

akımların hareketi hedefinden saptırarak, iktidardan,aynı anlama gelmek üzere artı-değerden daha büyükpay alabilmenin dayanağı haline getirme hesaplarınıntezahürüdür.

Geçmişte Baas’la giriştikleri iktidar mücadelesinikaybeden Müslüman Kardeşler’in Esad yönetiminekinli oldukları, bu yönetimi yıkmak için her olanağıkullanacakları kuşku götürmez. Suriye’deki demografikyapı ve Alevilerin Baas Partisi ile bağıdüşünüldüğünde, gericilerin mezhep çatışmalarınıkışkırtmaları için bazı koşulların bulunduğusöylenebilir.

Bu noktada önemli olan, emekçilerin, -varsa böylebir uğursuz plan- buna karşı nasıl bir tutum alacağıdır.Umalım ki işçi ve emekçilerin sağduyusu, bu oyunlarıboşa düşürür ve mücadelenin hedefinden sapmasınaizin vermez. Aksi halde, felaket tellallığı yapan bazıgerici çevrelerin umduğu gibi olay mezhepsel birçatışmaya dönüştürülürse, bunun sonucu, Suriye’dekitüm işçi ve emekçiler için tam bir felaket olur.

Baas bir mezhep partisi değil

Arap Sosyalist Diriliş Partisi (Hizb el Ba’s el-Arabiel-İştiraki), “ulusal solcu” bir orta sınıf partisi olarak1953’te kuruldu.

Arap Diriliş Partisi ile Sosyalist Parti’ninbirleşmesiyle kurulan Baas’ın öne çıkan liderleri(Diriliş Partisi’nin kurucuları) Michel Eflak, Salah elBitar ve İskenderunlu Zeki Arsuzi (Türkiye’nin Hatay’ıilhakına karşı verilen mücadelenin önderi olan Arsuzi,ilhak sonrasında Suriye’ye kaçan 40 bin kişidenbiriydi) ve (Sosyalist Parti’nin önderi) EkremHavrani’dir.

Parti mezhepsel değil, ulusal temelde kurulmuştur.Kurucuları bir Hıristiyan, iki Sünni, bir Alevi Arap’tanoluşmaktadır.

Paris’te eğitim gördükleri dönemde FransızKomünist Partisi saflarında mücadele eden, ancak1940’lı yılların başında Şam’a döndükten sonra “ulusalsol” çizgiye kayan Eflak-El Bitar ikilisi, 60’lı yıllarınsonuna kadar Baas partisinin önde gelen isimleri oldu.

İç mücadeleden galip çıkan Hafız Esad ve ekibi,1971’den itibaren Baas partisine egemen oldu. Kendineözgü bir “üçüncü yol” izleyen Baas yönetimi, yıkılanakadar Sovyetler Birliği ile yakın işbirliği içinde oldu.Burjuva sınıfın palazlanmasına fırsat tanımayan birçizgi izleyen Baas, büyük işletmeleri devletleştirdi.

Uzun yıllar “bağımsızlık, özgürlük, sosyalizm”şiarını temel alan Baas, 90’lı yıllara kadar orta sınıfpartisi niteliğini korudu. Sonrasında ise, önü açılanburjuvazinin partisi haline dönüştü. Devletle iç içe olanbu kesim hem siyasal hem ekonomik alanda etkinolmaya devam etti.

Baas hiçbir zaman mezhep partisi olmadı. HafızEsad ve ekibi, hiç de Alevilerden ibaret değildi.Örneğin Hafız Esad ölene kadar, 25 yıl boyuncapartinin ve rejimin ikinci adamı olan AbdulhalimHaddam Sünni idi. Ayrıca Baas partisi yönetimi, etnikkökeni farklı olan kesimlerle dengeli ilişkiler dekurmuştur. Bu elbette baskı olamadığı anlamınagelmiyor. Örneğin Baas yönetimi, 200 Kürt’e, sonyıllara kadar kimlik vermeği bile reddediyordu. Amaaynı Baas, uzun yıllar PKK’nin merkez üssünü

Ortadoğu24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Suriye’de siyasal durum ve bazı saptamalar

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Suriye’de kurmasına olanak da tanımıştır. Baas, 90’lı yıllara kadar orta sınıfın, sonrasında

ise, palazlanan burjuvazinin partisi oldu; şimdikigörünümü de çok farklı değil. Elbette burjuvazinintümünü kapsamıyordu ama söylenegeldiği gibi Baaspartisi ve yönetimi bir Alevi partisi/yönetimi de değil.

Suriye’yi nüfusun yüzde 10-11’ini oluşturan ArapAlevi Nusayriler yönetiyor klişesine gelince…

Nusayriler’in baştan beri Baas partisine özel biryakınlık duydukları bir gerçektir. Zira hem ezilenmezhep hem ezilen sınıf olmalarından dolayıNusayriler’in, kendine göre sosyalizmi savunan,özgürlükten, eşitlikten söz eden bir parti olan Baas’ayakınlık duymaları doğaldır.

Parti içi mücadeleden Hafız Esad ve ekibiningalip çıkması ve 70’li yıllarla birlikte partininyönetimini sağlamlaştırması, Nusayriler’in uzunyılların baskısıyla sıkıştırıldıkları kuytuluklardançıkmalarına olanak sağlamış, maruz kaldıklarımezhepsel baskılar ortadan kalkmıştır. Buna karşınBaas yönetiminin mezhepsel kimliklerinden dolayıSünnilere baskı yaptığına dair veriler debulunamamaktadır. Müslüman Kardeşler örgütünün80’li yıllarda devlet ile çatışması da bir mezhepçatışması değil, iktidar çatışmasıydı.

Dinsel bir yapı olmasından dolayı kadroları Sünnikökenli olsa da, bu gerici örgüt, kendi çizgisindeiktidar mücadelesi veriyordu. Müslüman Kardeşlerörgütünün 1985’lerde bastırıldığı göz önünealındığında, çatışmanın devlet ile örgüt arasındacereyan ettiği görülür. Zira o yıllarda Nusayriler’indevlet kademelerindeki etkisi, henüz şimdiki düzeydedeğildi.

Bununla birlikte, Nusayri kökenli olanlarınzamanla Baas içinde ektin bir yere geldikleri de birgerçek. Bu etkinlik ekonomik, sosyal, siyasal, askerive bürokratik alanda belli ayrıcalıklar da sağlamıştır.Hafız Esad’ın, rejimdeki etkinliğini kullanarak ordu,istihbarat, emniyet ve bürokraside kendine yakınkişilerin köşe başlarını tutmasını sağladığı, buayrıcalıklılar arasında Nusayriler’in belli bir ağrılıkoluşturduğu da doğrudur. Buna karşın yüzbinlerceişçi-emekçi Nusayri’nin de hiçbir ayrıcalığınınolmadığı da bir başka gerçektir.

Bu durumun burjuvazinin Baas dışındakikesimlerinde rahatsızlık yaratması kaçınılmazdır.Fakat buna karşın Baas yönetiminin Nusayrilerdışındaki toplum kesimlerini dışladığı, nüfusun yüzde60’ını oluşturan Sünniler üzerinde egemenlikkurduğu, bundan dolayı Suriye’de mezhepçatışmalarının her an patlak verebileceği iddiası tekyanlı ve abartılıdır.

Bununla birlikte yukarıda sözünü ettiğimiz gibi,dinci gericiliğin halen toplum içinde etkin olması, buakımın doğası gereği mezhep ayrımına eğilimliolması, mezhep kışkırtmalarının toplumun belli birkesimi üzerinde etkili olabilmesi ihtimal dahilindedir.

Suriye’de olaylar henüz bir ayaklanma boyutunavarmadı ve kendine yön arıyor. Baas yönetiminin iseeskisi gibi kontrolü sağlaması mümkün değil.Nitekim ilan edilen reformlar, rejimin de bununfarkında olduğunu gösteriyor. Bu tavizlerin kitlelertarafından yeterli kabul edilmesi de kolay değil.

Halk hareketi gerici güçler tarafından hedefindensaptırılmazsa eğer, her halükarda genç kuşaklarla işçive emekçiler lehine sonuçlar yaratacaktır.

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011..

Halk isyanları tartışıldı Kuzey Afrika’dan başlayarak Ortadoğu’ya sıçrayan

halk ayaklanmaları Almanya’nın Bielefeld ve Frankfurtkentlerinde gerçekleştirilen panellerle ele alındı.

Frankfurt27 Mart günü yapılan panelin konuşmacıları

Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır ve BİR-KAR temsilcisiydi.Kuzey Afrika, Ortadoğu ve dünyanın başka

ülkelerindeki sosyal hareketlerin mayasında temel iticigücün işçi sınıfı olduğu ve belirleyici çelişkinin emek-sermaye çelişkisi olduğuna vurgu yapıldı.

Yaklaşık 4 saat süren panel, katılımcılar tarafındandikkatle takip edildi. Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır,Türkiye’de sürmekte olan Ontex, PTT, ÇEL-MERdirenişlerinden örnekler göstererek sosyal patlamalardayangını tutuşturmanın kıvılcımları olarak bu direnişlerleTunus ve Mısır’daki isyan dalgasının bağını kurdu.

Türkiye’de bugün küçük de olsa sürmekte olandirenişlerin siyasal bir sınıf hareketi yaratmak bakımındanoynadıkları rolün önemine vurgu yaparak bunların maddive manevi olarak desteklenmesi çağrısında bulundu.

Panele katılanlar, aralarında topladıkları 205 Euro’yuOntex’te direnen işçilere gönderdiler. Panele toplamda50’yi aşkın kişi katıldı.

BielefeldBielefeld’de yapılan panelde emperyalistlerin

Libya’ya dönük saldırısı, bu gelişmelerin nedenleri vehangi koşullarda ortaya çıktığı, sınırları ve etkisi ve buhalk ayaklanmaları ışığında güncel görevler üzerindeduruldu.

Panel, BİR-KAR temsilcisinin konuşmasıyla başladı.Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki gelişmeleri çeşitliyönleriyle irdeleyen temsilci, buradaki ayaklanmalarınkaynağında o ülkelerde yıllara yayılıp gelen işçi sınıfıhareketi olduğuna işaret etti. Bugün gerek halkisyanlarına, gerek işgal tehdidiyle karşı karşıya kalanhalklarla gerçek devrimci dayanışmanın sadece destekaçıklamalarından ibaret kalmaması gerektiğini, asılgörevin işçi sınıfını devrimcileştirmek, ÇEL-MER’leri,Ontex’leri, PTT’leri çoğaltmak olduğunu vurguladı.

Panelde konuşan Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır iseoldukça kapsamlı, açıklayıcı, canlı örneklerle desteklenencoşkulu bir sunum gerçekleştirdi. Yaraşır; öncelikle KuzeyAfrika’dan başlayarak Ortadoğu’ya yayılan gelişmelerinanlık olaylar olarak ortaya çıkmadığını, münferitolmadığını, bu ayaklanmaların tarihsel bir arka planıolduğuna vurgu yaptı. Tunus’ta kendisini yakanMuhammed Buazizi ile Ontex’te mücadele eden Hasan,Gamze… arasında bir bağ olduğunu, bu bağın ise onlarımücadeleye iten aynı koşullar; sömürü, yoksulluk, işsizlik,baskı… koşulları olduğunu, bu yüzden de bulunduğumuzher yerde bu koşulların sebebi olan kapitalizme karşımücadele edilmesi gerektiğini söyleyerek sunumununoktaladı.

Panele 40 kişi katıldı. Katılımcıların hepsi paneli büyükbir ilgiyle dinlediler ve oldukça etkilenmiş olarakayrıldılar.

Kızıl Bayrak / Frankfurt - Bielefeld

YemenBaşkent Sana’da kitlesel bir eylem yapıldı.

Gösterileri bastırmak için düzenlenen saldırılar,gösterilerin çapını daha da büyütürken yapılaneylem ayrı bir önem taşıdı. Gösteri için halk SanaÜniversitesi’nin yakınındaki “Değişim”Meydanı’nda toplandı. İki ayrı koldan yürüyüşegeçen yüzbinlerce kişi gerici rejimi protesto etti.

Bahreyn Bahreyn’de de sıkıyönetimin ilanına ve yabancı

birliklerin yardıma çağrılmasına rağmen cumagünkü öfke günü çerçevesinde sultanlığınyıkılması ve daha fazla siyasal hak talepleriyleülkenin 9 yerinde gösteri çağrısı yapıldı. Bir haftaönce ilan edilen sıkıyönetim tüm toplantı veyürüyüşleri yasaklamıştı.

Ürdün Ürdün’de başkent Amman’da yüzlerce kişi

perşembe günü İçişleri Bakanlığı’nın önündetoplanarak çadır kurdu. Göstericiler burada politikreform talepleri ile süresiz oturma eylemibaşlattılar. Göstericiler politik ve kişi haklarınınyanında Başbakan Marouf Al-Bakhit’in istifaetmesini ve yeni seçim yasası talep ediyorlar. Eskigeneral Al-Bakhit Kral 2. Abdullah tarafındanbirkaç hafta önce göreve atanmıştı. Göstericilerintalepleri arasında parlamentonun ve gizli servisinfeshedilmesi de bulunuyor.

Protesto gösterisini yapanlar ağırlıklı olaraküniversite öğrencilerinden ve üniversiteyi bitirmişöğrencilerden oluşuyor. Öğrenciler öğrenimlerinibitirdikten sonra iş bulamadıklarını söylüyorlar vegeleceklerinden endişe duyuyorlar ve “artıkyeter” diyorlar.

MısırMısır’da da cuma günü yeni yürüyüş yasası

protesto edildi. Yasa çarşamba günü hükümettarafından onaylanmıştı. Bu yasa çerçevesindeözel ve kamu işletmelerini etkileyen tüm grevler,gösteri, yürüyüş ve oturma eylemleriyasaklanıyor. Buna rağmen eylem yapanlarhakkında bir yıla kadar hapis cezası ve ağır paracezaları öngörülüyor.

Gösteriler üniversite önünde TahrirMeydanı’nda ve devlet radyo televizyon binasıönünde yapıldı. Cuma sabahı burada üç kişigözaltına alındı.

Irak Kürdistanı Irak Kürdistan Özerk Bölgesi’nde de gösteriler

sürüyor. Geçtiğimiz çarşamba günüSüleymaniye’de rüşvetçi hükümete karşıprotestolar yapıldı. Güvenlik güçlerinin yaptığısaldırılarda bir kişi öldürüldü, 10 kişi yaralandı.

Ortadoğu haklarıyla dayanışmaya!

Mart 2011 / Yemen

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Kapitalizmin beşiği olan İngiltere’de sosyal saldırıplanlarına karşı işçi ve emekçiler ayakta. 27 Martgünü sayıları 500 bine varan işçi ve emekçi çeşitliillerden trenlerle, otobüslerle gelerek LondraHydepark’ta toplandılar. Irak işgaline karşı 2003yılında yapılan eylemden bu yana en kitlesel eylemigerçekleştirdiler.

Yüzbinlerce İngiliz emekçisi hükümetin sosyalsaldırılarına karşı sokağa dökülürken bunda kuşkusuz,Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarının da belli biretkisi bulunmaktadır. Aynı zamanda ise devletinLibya’daki suç ortaklığı da protesto edilmiştir. Kitleselgeçen protestolar militan çatışmalara da sahneolmuştur. Hükümetin ve kapitalistlerin yoksullaştırdığıgençlik öfkesini bankalara taş atarak dışa vururken,İngiliz polisi 201 kişiyi gözaltına aldı.

İngiltere’de geçtiğimiz yılın ortasında hükümetegelen Muhafazakâr Parti ve Liberal Demokrat Partikoalisyonu, geldikleri günden bu yana emekçilereyönelik saldırılarına ara vermeden devam ediyor.Tasarruf paketleri diye başlayan saldırılara göreöncelikle 450 bin memurun işten atılmasına kararverilmişti. Daha sonra 3 yıla yayılması planlanan busüreç kapsamında ise kamu ve özelde çalışanemekçilerden toplam 1,5 milyon kişinin işten atılmasıöngörülüyordu. Ayrıca Kasım ayında öğrenci harçları

3 katına çıkarıldı. Cameron hükümeti Libya’dakiemperyalist saldırıya girişilmesinde en etkin güçlerdenbiridir. Öyle ki bütçe açığı adı altında kendi halkınıyoksullaştırırken birçok savaş uçağı ve gemisiyleoperasyonlara katılmaktadır.

Hükümetin bu saldırı politikalarından etkilenenemekçiler, yeni saldırı planlarının oluşturulmasınınönüne geçmeye çalışıyor. Bunun için ülkenin dört biryanından gelen yüzbinler krizin bedelini bizlerödemeyeceğiz şiarını yükselttiler. Eylem her kesimdenişçileri ve emekçileri bünyesinde barındıran İşçiSendikaları Konfederasyonu (TUC) çağrısıyla yapıldı.İşçiler, memurlar, özel sektör çalışanları ve öğrencilerhükümetin yeni saldırı programlarına hayır derken,kapitalist krizlerin yoksulu daha yoksul, zengini dahazengin yaptığını özellikle vurguladılar. Ayrıca “RobinHood” (zenginden alıp fakire vermek) vergisininortaya konmasını isteyen emekçiler krizin bedelininzenginlere ödetilmesi gerektiği noktasında birleştiler.

Kapitalizmin küresel krizi İngiltere ekonomisindede önemli gedikler açtı. İşsizlik yüzde 8’e yükselerekson 17 yılın en ileri boyutuna ulaştı. Enflasyon yüzde4.4’e yükselirken, İngiliz maliyesinin borç açığı 170milyar pounda yükseldi. Bütçe açığının kapatılmasıiddası ise hükümetin saldırı planlarının merkezindeduruyor. Tabii ki bütçe açığını kapatmak için deemekçileri soyuyorlar. Tekellerin karı bir yıl içindeyüzde 12 artarken, işçilerin ücretleri düşürülüyor.Oysa bir önceki yıla göre ülkedeki en zengin 1000kişinin serveti toplam 77 milyar pound artmıştır.Ülkede en zengin yüzde 1’lik dilim; toplamzenginliğin yüzde 21’ine sahipken, en fakir yüzde50’lik dilim tüm zenginliğin sadece yüzde 6’sınıelinde bulunduruyor. Ayrıca İngiliz devleti bankalarayıllık 1.5 trilyon pounda yakın para veriyor. İşçi veemekçilere karşı ise kapsamlı saldırı planlarınıdevreye sokuyor. Üniversite harçlarını artırarakgençliği geleceksizleştiriyor, işçileri işten atarakkapitalistlerin kar marjını yükseltiyor, ulusal sağlıkhizmetini satılığa çıkartarak yoksulların sağlıkhizmetlerinden yararlanmasını zorlaştırıyor.

Hükümetin bu kemer sıkma politikalarına karşıemekçiler başka alternatiflerin de var olmasıgerektiğini haykırıyorlar. Hepbir ağızdan “ekonomiyidüzeltin”, “vergi dolandırıcılarını yakalayın” ve“saldırı paketlerini durdurun” diyerek kendialternatiflerini ortaya koyuyorlar.

İngiltere’de son 23 yılın en kitlesel eylemine sahneolan protestolar İngiltere işçi sınıfının yeniden ayağakalkacağına yönelik bir işaret olmuştur. Avrupa’nınbirçok ülkesinde krizin bedeli işçi ve emekçilerdençıkartılmaya çalışılıyor. Buna karşın İngiliz işçi sınıfıyaz aylarındaki eylemlerini daha da ileri taşıyarakyanıt vermiştir. Uzun yıllardır sessiz konumdakaldıktan sonra yılların biriktirdiği öfkeyi dışavurmuştur.

Dünya26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

İngiltere’de işçi sınıfı meydanlarda!

Dünyadan...İşçiler AB’yi kuşattı

Kapitalist krizin faturasını işçi ve emekçilereödetmeye çalışan Avrupa sermaye devletleri vehükümetleri protesto ediliyor. Avrupa Birliği (AB)devlet ve hükümet başkanlarının “krizle mücadeleönlemlerini tartışma” adı altında yeni saldırıplanlarını konuştukları zirve öncesinde Belçika’nınbaşkenti Brüksel’de toplanan 20 bin işçi AB Konseyibinasını kuşattı.

Avrupalı sendikaların desteğiyle Brüksel’in trenistasyonlarından ve ana giriş noktalarındanyürüyüşe geçerek binaya yürümek isteyengöstericiler polis tarafından kurulan barikatlarlaengellenmek istendi. Zirve binasına birkaç yüzmetre uzaktaki ana bulvarda bariyerleri aşarakpolise taşla saldıran göstericilere tazyikli su ve gözyaşartıcı gazla saldıran polis AB kurumlarınıkorumaya aldı.

Brüksel başta olmak üzere Paris, Berlin,Budapeşte ve Riga gibi başkentlerde gösterilerdüzenleyen Avrupalı sendikalar, AB zirvesinin enönemli gündem maddeleri arasında bulunan veemeklilik yaşlarının yükseltilmesini, ücretlerinenflasyona endekslenmesinden vazgeçilmesini veçalışma piyasasında esnekliği öngören rekabetpaktına karşı çıkıyor.

Hosten’de mücadeleAlmanya’nın Hamburg şehrinde kurulu Hosten

bira fabrikasında çalışan işçiler, sendika ile patronarasında süren toplu sözleşme görüşmelerindeyaşanan uyuşmazlık nedeniyle greve hazırlanıyorlar.

Fabrikada örgütlü (Geverschft) NGGsendikasının çağrısıyla geçtiğimiz günlerde 3 saatlikiş durdurma kararı alan işçiler bu kararlarınıkamuoyuyla paylaşmak için fabrika önünden Altonasemtine yürüyüş gerçekleştirecekler.

NGG sendikası işçilerin ücretlerine yüzde %5.5zam talebinde bulunurken patron ise %1.7’liksefalet zammı dayatıyor. Ücret konusunda yaşananuyuşmazlığın yanısıra Hosten patronu işçilerinsosyal haklarını da tırpanlamak istiyor. İşçilerin haklarını gasbetmeye çalışan patron diğeryandan fabrikanın normal karının üstünde eldeetmiş olduğu 840 milyon Euro’yu fabrikadaki 40menajere paylaştırmış bulunuyor.

Hosten bira fabrikasında eylemlerini sürdürenişçilerle yaptığımız görüşmelerde, işçiler, fabrikadayaşadıkları sorunları ve taleplerini aktardılar. İşçiler,talepleri karşılanmadığı koşullarda greve gidecekleriuyarısında bulunuyorlar.

Kızıl Bayrak / Hamburg

Libya’ya emperyalist saldırının altıncı günüolan 24 Mart günü Basel’de emperyalist saldırıprotesto edildi. BİR-KAR’ın da bileşeni olduğu,“Savaş Karşıtı Birlik” tarafından örgütleneneylemde, “Libya’dan elinizi ҫekin” ortak pankartıarkasında yüründü. BİRK-KAR eylemde“Emperyalist savaşa ve saldırganlığa karşı

dayanışmaya” pankartını açtı. Fransız konsolosluğu önüne gelindiğinde ortak

bildiri okundu. Eylemde “Emperyalist savaşa hayırLibya’ya özgürlük!”, “Libya’da savaşa hayır!”,“NATO ortadoğudan defol!”, “EmperyalistlerLibya’dan defolsun!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Basel

Basel`de savaş karşıtı protesto

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Nükleer karşıtı duyarlılığın oldukça gelişkin olduğuAlmanya’da “Fukushima uyarıyor, bütün atomsantralleri kapatılsın!’’ sloganıyla 26-27 Martgünlerinde kitlesel eylemler gerçekleştirildi. 26 MartCumartesi günü Berlin (120 bin), Hamburg (40 bin),Münih (40 bin) ve Köln’de gerçekleştirilen eylemlerde250 bin kişi sokaklara çıktı. Bu rakam, en son 70’lerde,o zamanki başkent olan Bonn’da gerçekleştirilennükleer karşıtı 150 bin kişilik merkezi eyleminkatılımını aşmış bulunuyor.

Köln NRW eyaleti çapında yapılan ve 40 binden fazla

kişinin katıldığı bildirilen Köln’deki eylem Neumarktve Deutz olmak üzere iki ayrı noktada toplanılmasıylabaşladı.

Binlerce kişinin yer aldığı, nükleer karşıtı rengarenkbinlerce bayrak ve onlarca pankart ve dövizin taşındığıher iki yürüyüş kolu da oldukça coşkuluydu. “Nükleersatralleri kapatın, hemen şimdi!’’ sloganının sık sıkatıldığı yürüyüş kolları Ren kenarında bulunan DeutzTersanesi yakınındaki geniş alanda birleşti. Bu aradaNeumarkt kolundan gelen protestocuların Renüzerindeki köprüye astıkları devasa pankart oldukça ilgigördü. Üzerinde “Atomdan kurtulmak pratik bir iştir,protesto edin, bloke edin, sabote edin, şimdi!’’ yazılıpankart eylemin en anlamlı pankartıydı.

Miting alanında Köln dışında gelen kitlebeklenirken bir müddet müzik yayını yapıldı. Yapılanselamlama konuşmasının ardından, Kölnlü genç birçocuk doktoru söz aldı. Nükleer enerjinin insana veçevreye ve özellikle de çocuklara verdiği zararı tibbibakımdan ayrıntılarıyla ve oldukça açıklayıcı birşekilde anlatan doktor sözlerini “Kavga edin, izin

vermeyin!’’ çağrısıyla bitirdi. Bu çağrı kitle tarafındanyoğun alkışlarla karşılandı.

DGB, kiliseler, Yeşiller 90 adına konuşmaların dayapıldığı mitingde, sola ve devrimcilere sahnede bir kezdaha yer verilmedi. Konuşmalarda atom santrallerininve bu arada atom silahlarının zararları çeşitli yönlerdensayıp dökülürken, bu sorunun sermaye iktidarı vekapitalist düzenden kaynaklanan yönüne hemen hemenhiç değinilmedi.

Yerli sol parti ve gruplardan MLPD, DKP, Sol Patibelli bir ilgi gösterip, pankart ve flamalarıyla eylemekatılarak bildiri dağıtımı gerçekleştirdiler. Türkiyeli solörgütlerin ise eyleme ilgisi ve katılımı zayıftı. Aynızayıflık Türkiyeli işçi ve emekçilerin ilgisinde degözlenirken, eyleme gençlerin yoğun katılımı dikkatçekti.

Eyleme BİR-KAR çalışanları da katılarak,“Kapitalizm öldürür, güvenli gelecek sosyalizmde!’’başlıklı bildirinin dağıtımı yapıldı. Ayrıca TKİPbayrakları da taşındı.

Miting, sunulan müzik dinletisi ve eylemlerindevam edeceği, gerçekleştirilecek eylemlere karşı dahaduyarlı olunması gerektiği çağrısıyla sona erdi.

Berlin Berlin’de yapılan eylem Postdamer Platz’da kitlenin

toplanmasıyla başladı. Genci, yaşlısı, kadını veerkeğiyle her yaş ve gruptan binlerce kişi renkligörüntüler oluşturdu. İstisnasız hemen hemen herkişinin üzerinde atom karşıtı bir amblem ya da birdöviz bulunmaktaydı.

En önde yürüyüşün şiarı olan “Fukischma mahnt,alle AKW’s abschalten!” (Fukuschima uyarıyor, bütünatom reaktörleri kapatılsın!) pankartı taşındı.

Yürüyüş boyunca en coşkulu atılan slogan “Nükleeratom santrallerini derhal kapatın!”dı. Yürüyüşgüzergahı üzerinde bulunan iktidar partisi CDU’nunmerkez binasına gelindiğinde ise kitleden öfkeliyuhalama sesleri yükseldi.

Eyleme SPD, Grüne, die Linke, Greenpeace çeşitlisendikaların yanısıra irili ufaklı çevreci gruplarınkatılımı dikkat çekiciydi.

Miting öncelikle bu süreçte hayatını kaybedenleriçin yapılan saygı duruşu ile başladı. Kısa bir kültürelprogram sunumundan sonra çeşitli konuşmacılarsahnede yerlerini aldı.

Yapılan konuşmalarda öncelikli olarak atomsantrallerinin derhal kapatılması vurgulandı. Atomsantrallerinin her dönem iktidara gelen hükümetpartilerinin söylediği gibi güvenilir olmadığı belirtilerekbundan 25 yıl önce yaşanan Çernobil felaketihatırlatıldı. Çernobil’den önemli dersler çıkarılmışolmasına rağmen bugün Fukushima’da yaşananın butartışmayı artık noktaladığı belirtildi. Nükleer enerjiningüvenliği olmadığı ve nükleer santrallerin kapatılmasıgerektiği dile getrildi.

Hamburg Hamburg’da atom karşıtlarının organize ettiği

kitlesel bir yürüyüş yapıldı. Eylem için kitle saatDamtor Bahnhof’da toplandı. Demokratik kurumlar,sendikalar ve siyasi partiler kedi pankart ve flamalarıylaeyleme katılırken, Türkiyeli kurumların katılımıoldukça sınırlıydı.

Toplanma yerinde yapılan atom santrali karşıtıkonuşmaların ardından onbinlerce kişi yolun iki şeridinide trafiğe kapatarak yürüdü. Coşkulu sloganlarınatıldığı eylemde düdüklü, trampetli ve müzikliprotestolar dikkat çekti. “Bütün nükleer santrallerkapatılsın” pankratının açıldığı yürüyüşte, atomsantralleri karşıtlığını simgeleyen sarı renkli flamalar vebalonlar taşındı.

Yaklaşık 5 km yüründükten sonra miting alanı olanHamburg Belediyesi önüne gelindi. Burada kurulanbüyük amfi üzerinde IG Metal’den bir sendikacı ve birdoktorun yaptığı konuşmalar sık sık alkışlandı.Konuşmaların ardından yürüyüş sona erdi. Yaklaşık 50bin kişinin katıldığı yürüyüşte BİR-KAR, TKİP-YDÖimzalı “Kapitalizm öldürür! Güvenli geleceksosyalizimde!” başlıklı bidirileri dağıttı.

Kızıl Bayrak / Köln - Berlin - Hamburg

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Almanya’da nükleer santral karşıtı kitlesel gösteriler

“Nükleer santralleri kapatın!Hemen şimdi!”

Almanya’nın Bielefeld kentinde düzenli olarakgerçekleştirilen pazar kahvaltılarından biri de 27Mart Pazar günü yapıldı.

50’ye yakın kişinin katıldığı kahvaltıda, birAlman derneğinden 15 kişilik grubun katılmasıayrıca önemliydi. Ontex direnişi ile ilgili dayanışmaçağrısı ve bilgilendirme bu grup üzerinde ilgiyarattı. Kahvaltı ve geçtiğimiz cuma günü

gerçekleştirilen etkinlikten elde edilen toplam 170Euro’luk gelir en kısa sürede Ontex direnişçilerineulaştırılacak. Bir süredir devam eden bu kahvaltılaradüzenli katılan insanlar her defasında kendiçevrelerinden insanları buraya taşıyorlar. Bu daBİR-KAR’ın bölgede yürüttüğü çalışmada önemlibir olanak yaratıyor.

Kızıl Bayrak / Bielefeld

Bielefeld’de kahvaltılı toplantı

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Anadolu Üniversitesi25 Mart Cuma günü Devlet Bakanı Ali Babacan’ın

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ne gelişini protestoeden öğrencilere kampüs içerisinde uygulanan polisterörü 26 Mart günü çarşı merkezinde gerçekleştirilenyürüyüş ve basın açıklamasıyla protesto edildi.

İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplanan kitle buradanAdalar Migros önüne yürüdü. Burada okunan basınmetninde şunlar ifade edildi: “Üniversiteleri polisiyle,ÖGB’siyle tam bir kışlaya çevirenler üniversitelerimizegiremezler. Harcını ödeyemediği için çalıştığıinşaatların güvencesiz çalışma koşullarında ölen veişsiz kaldığı için intihar eden arkadaşlarımızın katilleriüniversitelerimize giremezler. Tartışan, sorgulayan veyanlışlıklara ses çıkartan öğrencilerin eğitim hakkınıengelleyenler üniversitelerimize giremezler”

Yürüyüş ve basın açıklaması boyunca yapılanajitasyon konuşmalarıyla yaşanan polis terörü teşhiredildi. Eylemi Ekim Gençliği, Emek Gençliği, Genç-Sen, Gençlik Muhalefeti ve Öğrenci Kolektifleriörgütledi.

28 Mart günü ise üniversitenin merkez kantiniönünde biraraya gelen ilerici ve devrimci öğrencileralkışlarla merkez kantine girerek ajitasyonkonuşmalarıyla eylemlerini başlattılar. “Söz yetki kararhakkı bizimdir! Baskılar bizi yıldıramaz!” pankartıkantin içerisinde açılarak yaşanan süreç öğrencilereanlatıldı. Öğrenciler eyleme davet edildi. Ardındankantinin önünde basın metni okundu.

Sermayenin üniversitelerde kurmaya çalıştığıhegemonyaya ve buna karşı olan öğrencilereuyguladıkları teröre değinilen basın açıklamasındaşunlar söylendi: “Sermayenin, polisin ve üniversiteyönetiminin tüm baskılarına rağmen meşru haklarımızı,söz yetki ve karar hakkımızı savunmaya devamedeceğiz” denildi. Ardından marşlar söyleyerek oturmaeylemi yapıldı.

Eylem Ekim Gençliği, Gençlik Derneği, Genç-Sen,DPG ve SGD tarafından örgütlendi.

OMÜ25 Mart günü öğle saatlerinde Ondokuz Mayıs

Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde bir grup gerici-faşist öğrenci tarafından açılan standa ilerici ve devrimciöğrenciler tarafından müdahale edildi. Müdahaleninardından ilerici ve devrimci öğrencilere ÖGB saldırdı vedaha sonra üniversiteye giren çevik kuvvet tarafından 27öğrenci gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar Atakumİlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Buradan AdliTıp’a ve Samsun Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

28 Mart günü Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde 25Mart’ta yaşanan polis saldırısı ve gözaltıları protestoetmek amacıyla eylem gerçekleştirildi.

Eğitim Fakültesi B-blok önünde öğle arasındabiraraya gelen ilerici, demokrat ve yurtsever öğrenciler“İdare, ÖGB, faşist, polis işbirliğine son / OMÜÖğrencileri” pankartı ve sloganlar eşliğinde saldırınınyaşandığı Fen-Edebiyat Fakültesi önüne doğru yürüyüşegeçti. Fen-Edebiyat Fakültesine girilirken, yaşanansaldırıya dair teşhir konuşmaları yapıldı. Fakülte önündeise bir basın açıklaması gerçekleştirildi. AlperenOcakları’na bağlı bir grup gerici- faşiste üniversiteyönetimi tarafından çalışma yapma, stant açma olanağıtanınırken ilerici ve devrimci öğrencilerin ÖGB ve polistarafından saldırıya uğrayarak soruşturma veuzaklaştırmalarla engellenmeye çalışıldığı ifade edildi.Basın açıklaması okunduktan sonra bir tiyatro gösterisigerçekleştirildi ve sloganlar eşliğinde eylem son buldu.

İTÜİTÜ’de 24 Mart Perşembe günü sabah saatlerinde

Anadolu Gençlik Derneği (AGD), ÖğrenciKolektifleri’ne saldırdı. Kendi afişlerinin üzerine afişasılmasını gerekçe göstererek Öğrenci Kolektifleri’nesaldıran gericiler, bir öğrenciyi burnundan yaraladılar.

Olayın duyulmasının ardından birçok öğrencitoplanmaya başlandı. Çıkan çatışmada AGD’lilerin taş,sopa ve soda ile saldırması sonucu iki öğrencikafasından ve yüzünden hafif yaralandı.

Gerginlik 28 Mart günü de devam etti. Öğlesaatlerinde yemekhanede geçen hafta yaşanan olaylarlailgili bildiri dağıtan ve bildirilerinde olayları baştanaşağıya çarpıtarak anlatan AGD’lilere müdahale edildi.Bu esnada bu gruptan yaralananlar oldu. Ardındanyemekhaneye bildiri dağıtmak isteyen ilerici vedevrimci öğrencilere çevik kuvvet müdahale etmek

istedi. Çevik kuvvet bir taraftan da dinci-gerici grubukoruma altına aldı. Daha sonrasında polis eşliğindedışarıya çıkarılan gericiler, kütüphane önündetoplanarak slogan atmaya başladılar.

Rektörlükten aldıkları onayla okul içerisinde eylemyapmak isteyen gericilere, gösterilen kararlı tutum ileeylem yaptırılmadı. Dinci grup çevik-kuvvet eşliğindedağılmak zorunda kaldı. Dinci gericiler dağıldıktansonra ilerici ve devrimci öğrenciler de okuldan topluçıkış yaptılar.

29 Mart günü gerçekleştirilen eylemle saldırıprotesto edildi. Eylem öğrencilerin yemekhane önündetoplanması ve yemekhanede öğrencilere olayınaktarılmasıyla başladı. Daha sonra 75. Yıl Yemekhanesiönünden Süleyman Demirel Kültür Merkezi’neyüründü.

Ekim Gençliği / AÜ - OMÜ - İTÜ

Devrimci Liseliler Birliği, Demokratik GençlikHareketi, Liseli Direnişçi Gençlik ve Yeni DünyaGençliği ile birlikte 26 Mart Cumartesi günü elemesınavı YGS’ye karşı ortak eylem düzenledi. Eylemöncesinde YGS’ye karşı yapılacak yürüyüşe katılmaçağrısı yapılan bildiriler dağıtıldı. Eylemde Türkçe veKürtçe “Eleme sınavları değil… Eşit, parasız,bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz” pankartı açıldı.

Yürüyüş, Avcılar Marmara Caddesi üzerindetoplanılarak sloganlarla başlatıldı. Sloganların vealkışların gür ve coşkulu bir biçimde haykırıldığıyürüyüşün ardından caddenin sonunda basınaçıklaması yapıldı.

Bileşenler adına ortak basın metninde şunlar ifade

edildi: “Yıllarca okul sıralarında para döken bizlerinönüne YGS, LYS gibi eleme sınavları çıkmaktadır.Sözde bu sınavlarla bize gelecek vereceklerinisöylemektedirler. Ancak bizler biliyoruz ki gelecektenkasıtları daha fazla sömürüdür. Gelecekten kasıtlarızor bela girdiğimiz üniversitenin harcını ödemek içinçalışırken inşaatlarda can vermektir. Gelecektenkasıtları iş bulamadıkları için intihar eden onlarcaöğretmen adayıdır. Gelecekten kasıtları torba yasasıgibi sömürü yasalarıyla meslek liselerinde ücretliköle olmaktır. Onların gelecekten kasıtları dünAfganistan’da bugün Libya’da mücadele edenhalkların üzerine kurşun yağdırmak içinemperyalistlerin askeri olmaktır”

Öğrencilerin okullarda müşteri, emperyalizmeasker olmayacakları söylenerek mücadele veörgütlenme çağrısı yapıldı.

Basın açıklamasının ardından tekrar toplanmayerine doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüş esnasındaGündoğdu ve Çav Bela marşları hep bir ağızdancoşkuyla okundu. Öğrencilerin ve ailelerin eylemeilgisi oldukça yoğundu. Yer yer sloganlarla, alkışlarlave marşlara eşlik ederek destek sundular. Çevredenyürüyüşe katılan öğrenciler ve aileler de oldu.

Devrimci Liseliler Birliği eyleme “Staj ve atölyesömürüsüne son!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”,“YGS, LYS kaldırılsın!”, “Eşit, parasız, bilimsel,anadilde eğitim!”, “Geleceğimiz ve özgürlüğümüziçin mücadeleye!” dövizleriyle eyleme katıldı.

DLB, eylemin ön hazırlık sürecinde 5 lisedenDLB’lilerin katılımıyla bir toplantı düzenledi. .

DLB / Esenyurt

Gençlik hareketi28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Üniversitelerde saldırılar protesto edildi

Esenyurt’ta YGS protestosu

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011 Eleştiri

Türkiye’de ve dünyada kapitalizmin çemberidaralırken herkesin ezberini bozan bir dizi gelişmeyaşanıyor. Dünya finans sistemi krizlerle sarsılırken,dünyanın dört bir yanından ezilenlerin öfkesiyükseliyor. Kapitalizm de bu alt üst içinde kendinidüze çıkarma çabası içinde saptığı her yeni rotadaişçi sınıfını kendi yolunun taşları olarak dizmeyedevam ediyor. Bu keşmekeş içinde teknik elemanlarda kapitalist barbarlığın çarkları arasındaalışmadıkları bir saldırının içinde kendini bulmuşdurumdalar.

Geçmişin aristokrat işçilerinin ayrıcalıklarınıyitirmesinin Türkiye coğrafyası üzerinde deyansımalarının oluşması gecikmedi. Düşük ücretler,belirsiz iş saatleri, tanımsız çalışma düzeni,geleceksiz ve güvencesiz çalışma, teknik elemanlarınçalışma hayatının tek gerçeğine dönüşürken bunakarşı tepki de aynı biçimde olmasa da gözle görülürbir şekilde büyüdü, büyümeye devam ediyor.Özellikle sol hareket içinde karşılık bulan bu tepki,öncesinde sadece aydın duyarlılığı ile toplumsalmücadele saflarında yer alan teknik elemanların anagövdesini oluşturan mühendis, mimar ve şehirplancılarının sınıfsal bir duyarlılıkla kıpırdanması ilesomutlandı. Kısa vadede bu hareketlilik büyükufuklar vaat etmiyor bile olsa bu noktada yoğunlaşanörgütlenmeler sınıfın bu “tembelleşmiş” bölüklerininişçi sınıfının mücadelesine kopmaz bir şekildebağlandığını ortaya koymaktadır.

Bu bilinen gerçekleri bir kez daha yinelemekzorunda kalmamızın nedeni ise geçtiğimiz günlerdebu alanda çalışma yürütmek üzere kendini deklareeden yeni bir harekettir. Elbette bu alanda ileri atılanher adım bizi sadece mutlu eder. Ancak dostlarımızlabu mutluluğu paylaşmamızın tek koşulu ortayakoyulan samimiyet ve karşısındakinin siyaset yapmaözgürlüğüne ve kimliğine duyulan saygıdır.Geçtiğimiz günlerde “Toplumcu Mühendis Mimar veŞehir Plancıları Meclisi” adıyla kendini deklare edenhareket bizimle aynı ismi kullanmayı tercih etmiştir.Öncelikle bu noktadaki tepkimizin basit bir isimtartışması ekseninde gelişmediğini, “biz öncekullanmıştık”, “bu isimle biz zaten çalışmayürütüyorduk” gibi çiğlikler içinde olmadığımızınaltını çizmek isteriz. Ancak fütursuzca “yaptımolacak” pervasızlığı içinde en basitinden “nezaketen”bile bir görüşme yapma ihtiyacı duyulmadan atılanbu adıma sessiz kalmayacağız.

Kendi adımıza sol içi tüm mücadelenin samimi,ideolojik bir temelde ve birbirini besleyen bir tarzdagelişmesini isteriz. Ancak gelinen noktada sol içitartışmalardaki sığlık ve birçok noktada fiiliçatışmaya dönüşen tahammülsüzlük ortamıkarşısındakini tanımama eğilimini beslemiş, solunkendi içindeki üretkenliğini kısırlaştırmıştır. Bununen uç örneklerini bizler TMMOB içerisindegörmekteyiz. Örgüte hâkim algıdaki çürüme veburjuvalaşma, farklı seslere acımasızca saldırmakta,yapılan her türlü eleştiriyi elinde tuttuğu bürokratikgüçle ezmeye çalışmakta ve bunları yaparken teşhirolmaktan dahi çekinmeyecek bir yüzsüzlükle hareketetmektedir. Vardığımız noktada biraz izanı olanhiçkimse TMMOB içindeki kısırlaşmayıreddetmeyecektir. Ne yazık ki sorumsuzcadavranışlar genel olarak solu da benzer bir rotaya

sokmaktadır. O yüzden böylesi sığ bir tartışmayapmak bizim açımızdan oldukça can sıkıcı olsa dabu sığlık bize değil bizi böylesi bir tartışmayı yapmakzorunda bırakanlara ait olacaktır.

Tuhaftır ki bu adımı atan arkadaşlar yakın zamaniçinde sol içi şiddetin hedefi olmuş, siyaset yapmaözgürlükleri bir başka siyaset tarafından engellenmekistenmişti. Ancak benzer bir algının onları dakuşattığını bu vesileyle görüyoruz. “Sol içi şiddeti”basitçe çatışma olarak algılayan zihniyete benzetmeabartılı gelmiş olabilir. Ancak bir başkasının siyasetyapma hürriyetine yapılan her türlü saldırı özündeaynı algısızlıktan beslenmektedir. Karşısındakinielinde tuttuğu herhangi bir güçle baskı altına almaçabası veya türlü kurnazlıklarla onu egale etmegayreti buna işaret eder.

İlk ve son kez tüm ilerici kamuoyu önünde bukarmaşayı çözmek için arkadaşlardan adım atmalarınıbeklediğimizi söylüyoruz. Bu tartışmayı tekrar tekrar

yapmak, böylesi bir keşmekeş içinde debelenmek gibibir niyetimiz yok. Ortada yürütülmesi gereken birkavga dururken her ne koşul altında olursa kendikendini tüketen yeni bir tartışma açmaya harcanacakne enerjimiz ne de vaktimiz var. Zira bizler solgüçlerin birbirini yemek için harcadıkları enerjiyi“doğru” işler için harcaması gerektiğini bilen birgelenekten geliyoruz. Toplumcu Mühendis, Mimar veŞehir Plancıları olarak bizler, kapitalizmin her şeyin“reklamdan” ve imajdan ibaret olduğunu ilan ettiğibir dünyada taşıdığımız isme değil elimizdetuttuğumuz Kızıl Bayrak’a, üzerinde yükseldiğimizideolojiye; işçi sınıfının ideolojisine sarıldığımızınbir kez daha altını çiziyor, “yaptım olacak”pervasızlığıyla davranan ve bu dili kullananlarlahiçbir zaman aynı dili konuşmayacağımızı ilanediyoruz.

Toplumcu Mühendis, Mimar&Şehir Plancıları29 Mart 2011

“Yaptım Olacak” hiçbir zaman bizimdilimiz olmayacak!

İstanbul Üniversitesi yerelinde çıkan Kamp-Üsdergisinin 11. sayısı öğrencilerle buluştu. “Toplama‘KAMP’ı sermaye ‘ÜS’sü üniversite istemiyoruz”sloganıyla yola çıkan KAMP-ÜS bir dönemlik biraranın ardından yayın hayatına kaldığı yerdendevam ediyor.

Derginin bu sayısında, ağırlıklı olarak DünyaEmekçi Kadınlar Günü ve Ortadoğu’daki toplumsalhareketlilikler işlendi. Açılan masa ve bahçede,yemekhanede yapılan dergi satışları oldukça ilgigördü. Derginin sonraki sayısına yazmayı isteyenöğrencilerle tanışıldı. İlerleyen zamandatanışma/değerlendirme toplantıları ve internet sitesihayata geçirilecek. Yayının içeriğine aşağıdakilinkten ulaşılabilir:

Kamp-Üs 11. Sayı issuu.com/kamp-us/docs/kamp-_s_11._say__i_

Kamp-Üs dergisinin yeni sayısı çıktı

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

Hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyleAdana’da düzenli olarak gerçekleştirilen eylemler buhafta da devam etti.

Hasta Tutsaklar Platformu tarafındangerçekleştirilen bu haftaki basın açıklamasında hastatutsakların fotoğrafları taşındı. Eylemde bu hafta ErolZavar, Halil Güneş, MEYA-Der Van Şube EskiBaşkanının durumlarına değinildi. Açıklamadatutsakların durumlarının daha da ağırlaştığı

vurgulanarak F tiplerinde tedavi hakkının gaspedildiği söylendi. Açıklama, 45/1 genelgesininuygulanması ve cezaevi koşullarının iyileştirilmesitalepleriyle sona erdi. Basın açıklamasının ardındandevletin hasta tutsaklara uyguladığı politikayıprotesto etmek için 5 dakikalık oturma eylemiyapıldı.

Eyleme Halkevi ve TÖP destek verdi. Kızıl Bayrak / Adana

Güncel30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/13* 1 Nisan 2011

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni HrantDink’in katledilmesine ilişkin davanın 17. duruşması 29Mart günü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndegörüldü. Dink Ailesi avukatlarından Fethiye Çetin’intalepleri ve anlattıkları bu cinayetin devlet eliyleişlendiğini ve delillerin örtbas edilmeye çalışıldığını birkez daha gösterdi.

TÜBİTAK dosyasında çelişki

Fethiye Çetin duruşmada birkaç gün öncekamuoyunun gündemini meşgul eden TÜBİTAK’ınçelişkili raporuna dikkat çekti. TÜBİTAK’ınmahkemeye gönderdiği raporda Akbank’a ait 3 adethard diski incelediğini hatırlatarak, raporda silinmişgörüntü dosyası olmadığının yer almasının çelişkiliolduğunu söyledi. Çetin, Akbank’ın cinayet günü sabahile öğlen arasını gösteren kayıtların üzerine yeni kayıtlaryaptığını ve bankanın kendisinin kayıtlarını sildiğinisöyledi. “Bu hard disklerde görüntü vardı ancak yenigörüntülere yer açmak için banka bunları silmişti” diyenÇetin, raporda “silinmiş dosya yoktur” denmesininçelişkili olduğunu sözlerine ekledi. Söz konusu harddisklerin Akbank’a ait olup olmadığının tespitini isteyenÇetin, TÜBİTAK’ın çelişkileri ortadan kaldırmasını,raporda “silinmiş” olarak gösterilen ve “h.dink”ismindeki dosyanın ne anlama geldiğinin araştırılmasınıistedi.

“Samast’la konuşan jandarma kim?”

Çetin, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde cinayetdöneminde Trabzon’da emniyet müdür yardımcısı olanNecati Ekici’nin talimatla verdiği ifadeye değindi.Ekici’nin Ogün Samast’ın görüntülerinintelevizyonlarda yayınlanmasından sonra babasının, “Obenim oğlum” diye emniyete başvurduğunu söylediğinianlattı. Çetin, Ogün Samast’ın yerini babasına soranEkici’nin ‘Oğlumun yerini jandarma komutanı bilir.Onunla sık sık görüşüyorlardı’ yanıtını aldığını söyledi.Çetin, bu jandarma komutanının kim olduğunun ortayaçıkarılması için Ogün Samast’ın babası AhmetSamast’ın tanık olarak dinlenmesini istedi.

“Hrant’ın Arkadaşları”ndan yürüyüş

Duruşma öncesinde Hrant’ın arkadaşları basınaçıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, tutuklanangazeteciler Ahmet Şık ile Nedim Şener’in fotoğraflarıile “İmamın Ordusu” isimli kitabın maketleri taşındı.

“Affetmeyeceğiz!” pankartının açıldığı açıklamadaşunlar söylendi: “Dört yıl üç ay oldu ve biz yineburadayız. Çünkü şunu biliyoruz: er ya da geç, Hrant’ıöldürenlerin yakasına yapışacağız. Arkadaşımızınöldürülmesine katılan, karışan, katilleri kollayan, suçluve kusurlu resmi görevlileri koruyan kim varsa hesapverecek. Bundan kaçamayacaklar”

Çelişkili TÜBİTAK raporunu sordu

Adana’da hasta tutsak eylemi

CHP’nin iki yüzüİzmir’de CHP’li belediyelerin işçi düşmanı

tutumunun ayyuka çıktığı bir süreçte CHP’libelediye imaj tazeleme telaşına düştü.

Güvencesiz ve sendikasız çalışmayıreddettikleri için CHP’li Konak Belediyesibünyesindeki taşeron firmada çalışan işçilerin 25Şubat 2011 tarihinde başlattığı direniş sözde“demokrat” ve “işçi dostu” CHP’nin maskesiniindirdi.

Kolluk güçlerini de yanına alarak direnişiezmek için elinden geleni yapan belediye yönetimiişçi düşmanı kimliğini çeşitli organizasyonlarlagizlemeye çalışıyor. Bu organizasyonlardan biri degeçtiğimiz günlerde Konak Belediyesi şirketiMERBEL’de çalışan 582 işçiyi kapsayan toplu işsözleşmesinin imza töreninde yaşandı.

DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 5 No’lu Şube’ninörgütlü olduğu MERBEL’de anlaşmaylasonuçlanan TİS görüşmelerinin ardındandüzenlenen imza töreni CHP’li belediyenin şovunadönüştürüldü. Belediyenin bu şovuna sendikayöneticileri de eşlik etti. Sendika yöneticileri, imzatöreni için, üzerinde “İşçi dostu başkanımızateşekkürlerimizle” yazılı büyük bir pasta hazırlattı.

İmza törenine katılan Konak Belediye BaşkanıHakan Tartan, törene katılan işçiler tarafından“İşçi dostu başkan” sloganlarıyla karşılatılırkentörende pembe bir tablo çizildi.

Taşeron işçilerinin direnişini görmezden gelenKonak Belediye Başkanı Hakan Tartan ise “2dönem milletvekilliği ve bir süre yürüttüğüÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yıllarında daortak akıl, dayanışma ve halktan yana tavırkoyarak hareket ettiğini” iddia etti.

Konuşmasında, “vicdanı sorumluluk” ve “hak”gibi kelimeler kullanması dikkat çeken Tartan,sendika yöneticilerinin yaptığı konuşmalarda dapohpohlandı. İmza töreninde mutluluk pozlarıverilirken Konak Belediyesi taşeron işçilerinindirenişi de tüm kararlılığı ile sürüyordu.

“Hangi yüzle oyisteyeceksiniz”

Konak Belediyesi taşeron işçileri sendika hakkıve iş güvencesi için belediye ek binası önündedirenişlerine devam ediyorlar. CHP’li KonakBelediyesi ve polis işbirliğinde defalarca kez polisterörünü maruz kalan işçiler 29 Mart günüprotesto eylemi gerçekleştirdiler.

İşçiler, işçi düşmanı CHP’nin aday adaylarıtanıtım toplantısını protesto etti. CHP il binasındayapılan programa katılan işçiler “Hangi yüzle oyisteyeceksiniz” pankartını açtı. Eylemde polismüdahalesi sırasında çekilen fotoğraflar dataşındı.

Protestonun ardından işçiler eylemlerinedevam ettiler. CHP il binası önünden EskiSümerbank önüne yürüyüş gerçekleştirip burada2 saat oturma eylemi yaptılar. Sonrasında daKESK, DİSK ve TMMOB tarafından örgütlenenLibya protestosuna katıldılar.

Kızıl Bayrak / İzmir

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 11-13

İstanbul:Küçükçekmece İşçi Kurultayı10 Nisan 2011 Pazar Saat: 10.30Yer: Şen Düğün Salonuİnönü Mah. Maslakçeşme Cad. (İnönü son durak)İrtibat: 0 212 697 71 53

Esenyurt İşçi Kurultayı3 Nisan 2011 Pazar Saat 13.00Yer: Derya 2 Düğün Salonuİncirtepe Mh. Mustafa Kemalpaşa Cd. Tabela Durağı

No: 9 Esenyurtİrtibat: 0 538 718 92 92

Topkapı-GOP İşçi Kurultayı3 Nisan 2011 Pazar Saat 12.30Yer: Eğitim Sen 4 Nolu Şube Toplantı SalonuMerkez Mah. Hamam sok. No:1/4GOP (Şafak Hastanesi Karşısı)İrtibat: 0 535 915 32 45

Ümraniye İşçi Kurultayı3 Nisan 2011 Pazar Saat: 11.30Yer:Yıldırımlar Düğün SalonuSarıgazi merkez Mahallesi Demokrasi Ced. No:61İrtibat: 0 216 540 35 80

Kartal İşçi Kurultayı10 Nisan 2011 Pazar Saat: 12.30Yer: Kartal TMMOBYavuz Sultan Selim Hastane Durağı (DiaSA üstü)İrtibat: 0 506 805 04 85

Gebze İşçi Kurultayı17 Nisan 2011 Pazar Saat: 13.00Yer: Alyans Düğün SalonuHacı Halil Mah. Cumhuriyet Cd. No 25/Aİrtibat: 0 507 395 87 28

İzmir İşçi Kurultayı3 Nisan 2011 Pazar Saat: 11.00Yer: Fuar Gençlik Tiyatrosu26 Ağustos Kapısı Yakınıİrtibat: 0 541 527 54 26

Bursa Metal İşçileri Kurultayı10 Nisan 2011 PazarSaat 11.00

Yer: Yerel Gündem 21Adres: Barış Mah. FSM Bulvarı No:15 Nilüfer

İrtibat: 0 224 220 84 92

Ankara İşçi Kurultayı

17 Nisan 2011 Pazar Saat 11:00Yer: Ankara Serbest Muhasebeciler ve Mali

Müşavirler OdasıKonferans Salonu

Kumrular Sk. No: 26 Kat: 5İrtibat: 0 537 266 55 30

Adana İşçi Kurultayı10 Nisan 2011 Pazar Saat: 13.00Yer: İnşaat Mühendisleri Odası(Ariplex sinema sokağından-Köylü Kafe karşısı)İrtibat: 0 538 970 64 95

Kayseri İşçi Kurultayı17 Nisan 2011 Pazar 14.00Yer: İnşaat Mühendisleri Odası Toplantı SalonuSerçeönü Mh. Bay Fuat Cd. Mühendisler İşhanı

Kat:1İrtibat: 0 535 496 72 50

CMYK

Uzaklardan değil derinliklerinden geliyorlarMezopotamya’nınve geç kalmışlığınacısıyla onlarherkesin geçtiğiyoldan ilerliyorlar.Öyleyse, yolu yokbu gidişinya tarih durmuş olacaktır,ya onlarında şahsındabu kaçınılmazmaraton tamamlanacaktır.İsterlerse redetsin egemenlerzorunluluk fenomenini felsefenintarihsel rolü bunlarınakıntıya karşıkürek çekmektir.Bizde neyi ifade ederseöznesi olma onurutarihsel ilerlemeninonursuzluğudur payınakarşı tarafın.Yok saymakinsanlığın uluslar ailesinifiziksel katliamla,kültürel soykırımlatükenmez ütopyalarkırılsa da özlemlersıvamak mümkün değilgökyüzünü balçıkla.Ezerek başkasınıkurulan özgürlüklerzorla birlik yerinedevrimleri tetikler.Bütün halkları ileemeğin eksenindeortak kurtuluş yolusınıfın bayrağındageçerse alt kimliklerşayet bunun yerineertelenir umutlaröteki baharlara.

H. Coşkunel

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Haklarımız ve geleceğimiz için işçi kurultayları programı

Sondan önce

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 11-13