285
TASAVVUF VE NLP 1 KENDİNİ BİL! Can konağını aramadıysan, cansın; bir lokma ekmek arıyorsan, ekmeksin!.. Damlanın manasını arıyorsan, deryasın; Hak’kı arıyorsan, bil ki ancak gönüldesin. NEYİ ARIYORSAN O’SUN SEN! YA HU! Kelam, ihsanı anlatmaya yetmez bazen, aradığını içinde bulamıyorsan dön bak can aynana. Benlik duvarını aşmak yaradana da yaklaşmaksa bil ki daha öğreneceğin daha neler var?.. Peki, kendini ne kadar tanıyorsun, kendini tanıyıp tanımadığının ne kadar farkındasın?.. Bu kitapta Tasavvuf’un derinliklerinden girip, NLP’ye doğru yol alacak; NLP’den, Tasavvufun zerrelerine ulaşacaksın. Her şey sende bitiyor. “Her ne ararsan kendinde ara” sözünün derinliklerine girmen ve bilmen gerekenleri öğrenmek için aramıza hoş geldin. TASAVVUF: Kur’an-ı Kerim’ın ve Resülullah’ın izinde bulunmaktır. Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve imamların içtihatları dairesinde düşünmek ve yaşamaktır. Dini tartışmak değil, iç ve dış olarak yaşamaktır. Halkın anlayamayacağı sözleri konuşmak, Tasavvuf değildir. Tasavvuf, ihsanı yakalamaktır. Hz.Peygamber (Aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: "İhsan, Allah'ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah'a ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni görüyor." (Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi),haline ermektir. Tasavvuf gaflet uykusundan uyanmak, nefsin alışkanlıklarını, arzularını bırakmak, kötü arkadaşlardan kaçmak, Allah Resul’ünün (S.a.v) ahlâkı ile ahlaklanmaktır. Tasavvuf, ihlâsı arttırmak içindir. Salah erbabı olmuş, kurtuluşa ermiş olanların yollarına girmektir.

TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

1

KENDİNİ BİL!

Can konağını aramadıysan, cansın; bir lokma ekmek arıyorsan, ekmeksin!..

Damlanın manasını arıyorsan, deryasın; Hak’kı arıyorsan, bil ki ancak gönüldesin.

NEYİ ARIYORSAN O’SUN SEN! YA HU!

Kelam, ihsanı anlatmaya yetmez bazen, aradığını içinde bulamıyorsan dön bak can aynana. Benlik duvarını aşmak yaradana da yaklaşmaksa bil ki daha öğreneceğin daha neler var?.. Peki, kendini ne kadar tanıyorsun, kendini tanıyıp tanımadığının ne kadar farkındasın?..

Bu kitapta Tasavvuf’un derinliklerinden girip, NLP’ye doğru yol alacak; NLP’den, Tasavvufun zerrelerine ulaşacaksın. Her şey sende bitiyor.

“Her ne ararsan kendinde ara” sözünün derinliklerine girmen ve bilmen gerekenleri öğrenmek için aramıza hoş geldin.

TASAVVUF: Kur’an-ı Kerim’ın ve Resülullah’ın izinde bulunmaktır. Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve imamların içtihatları dairesinde düşünmek ve yaşamaktır. Dini tartışmak değil, iç ve dış olarak yaşamaktır. Halkın anlayamayacağı sözleri konuşmak, Tasavvuf değildir. Tasavvuf, ihsanı yakalamaktır. Hz.Peygamber (Aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: "İhsan, Allah'ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah'a ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni görüyor." (Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi),haline ermektir. Tasavvuf gaflet uykusundan uyanmak, nefsin alışkanlıklarını, arzularını bırakmak, kötü arkadaşlardan kaçmak, Allah Resul’ünün (S.a.v) ahlâkı ile ahlaklanmaktır. Tasavvuf, ihlâsı arttırmak içindir. Salah erbabı olmuş, kurtuluşa ermiş olanların yollarına girmektir.

Page 2: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

2

Tasavvuf, imanı kuvvetlendirmek ve İslamiyet’e uymakta kolaylık duymak içindir. Tarikat ve Hakikat, İslâmiyet’in hizmetçileridir. Tarikat mahlûkları yok bilmektir; Hakikat, Allahû Teâlâ’yı var bilmektir. Tasavvuf ve Tarikat’ın maksadı insanları güzel ahlâk ile ahlâklandırmak, hâl ehlinden olmasını sağlamaktır. Gayesi ise; Hak’kın rızasını kazanmak, nefsi temizlemektir. Tasavvufta asl olan iki şey: Hak’ka karşı sadakat; mahlukata karşı güzel huydur. Tasavvuf yolunda mutlaka rehber lazımdır. Rehbersiz bu yolun gidilmesi çok zordur.

CÜNEYD-İ BAĞDADİ’ye göre Tasavvuf: “Sulhu olmayan bir savaştır; dağınık olmayan bir zihinle Allah’ı zikretmek, semâ ile vecde gelmek, Sünnete uygun bir şekilde amel etmek, maddi şeylerden ilgiyi keserek, Allah ile beraber olmak, vakitleri muhafaza etmektir. Halka uyma kirinden arınmak, süfli huylardan ayrılmak, beşeri ve adi vasıfları söndürmek, nefsani davalardan uzaklaşmak, ruhani vasıflar kazanmaya gayret etmek, hakiki ilimlere sarılmak, daima en uygun olana göre hareket etmektir. Allah’a elest bezminde verilen söz üzere samimiyetle durmak, Resûlullah’a ve şeriatına uymaktır”. Cüneyd'e gelerek Tasavvufun ne olduğunu sordular. O da: "Zahir ile amel et, sakın onun hakikatlerinden bir şey sorma, onu ifsad edersin" diye cevap verdi.

Yine Hazret-i Cüneyd'e Tasavvuf’un ne olduğu sorulduğu zaman: "Amelini bozmak istemezsen emir ve nehyin hakikatini araştırmaya kalkma, zahir ile amel et, bu sana yeter" buyurmuştur ki, herkes kendine göre mana vermeye kalkıp te'villere sapmasın ve günaha girmesin diye bu tavsiyede bulunmuştur.

Tasavvuf, kulun kendisiyle kaim olduğu bir vasıftır. Cüneyd'e: O Hak'kın sıfatı mıdır, dediler. O da: Sıfat olarak Hak’kın, resim olarak halkındır, diye cevap verdi".

Hazret-i Cüneyd'e Tasavvufun ne olduğunu sordukları zaman: "O bir hâldir ki, daima kul ile beraberdir" buyurmuş. "Bu hal Hak’kın sıfatının tecellîsi midir, yoksa halkın evsâfından mıdır? Denilince; "Sıfat olarak Hak’kındır, merasim ve şekil olarak da halkındır" demiştir.

Page 3: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

3

Yine Hz. Cüneyd’e göre" Tasavvuf, mâsivâ ile alakayı keserek, Cenab-ı Hak ile beraber olmaktır". Masiva ile alakayı kesmek demek, Hak'tan gayrı olan herşeyi terketmek demektir. Evet, masiva ilgisi kalbte bir lekedir, Hak’kın kalbe tecellisine manidir. Bu leke ancak hikmet ve irfan güneşiyle giderilebilir. Hikmet, ilmin mahiyyetini araştırmaktır; İrfan ise bir nevi sezerek anlamaktır. Ayrı bir mevhibedir. Acaba bu masiva nasıl terk edilecektir? Bunun için Allah dostları birtakım yollar göstermiştir. Bunların arasında üzerinde en çok durulan zikir yoludur. Zikir yolu, en kestirme bir yol ise de, zikrin ne yolda yapılacağını iyi bilmek lazımdır.

NASRABAZİ’ye göre Tasavvuf, “Kitap ve Sünnete dört elle sarılmak, heva-heves ve bidatlara tabi olmamaktır.” Kitap ve Sünnetten ayrılmamak, bir mutasavvıfın Kitap ve Sünnet dışı söz ve hareketi, kendisi hakkında şüphe uyandıracağı gibi, mensup olduğu tarikatıda zan altında bırakır. Derviş bu bir ilim-i batındır diyerek Kitap ve Sünnetin zahirine muhalif bir söz söylemez ve söylememelidir.

MÜZEYYİN’e göre Tasavvuf, “Hak’ka boyun eğmektir; şeriatın ahkâmı önünde eğilmek ve ona riayet etmektir”. Derviş asla Tasavvuf’u şeriatın üzerinde bir kurum gibi görmemelidir.

EBÛ AMR BİN EN-NECÎD: "Tasavvuf; emir ve nehiy hayatında sabretmektir. Yani Cenab-ı Hak'kın emirlerine ram olmak, nehyettiği şeylerden de kaçınmaktır". Emir ve nehiyleri gönülden hüsn-i telakki etmek, bunların icrasında veya sakınmasında güçlük varsa, onlara tam bir inkıyad ile sabretmek, Tasavvuf ve sülûk icabıdır.

EBÛ HÜSEYİN NURİ’ye göre, “Tasavvuf; ne şekil, ne de ilimdir; o sadece güzel ahlaktan ibarettir. Eğer şekil olsaydı, mücahede ile hasıl olurdu, ilim olsaydı öğrenmekle meydana gelirdi. Bu sebepten şekil ve ilim maksadı hasıl etmez. Tasavvuf, Hak’kın ahlakıyla mütehalli olmaktır; hürriyettir, fütüvvettir, cömertliktir. Ünvan ve bilgi işi değil, ahlâktan ibarettir”.

Page 4: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

4

Tasavvuf; şekil, kılık, kıyafet ve merasim değildir. Sadece ahlaktır ki, "Allah'ın ahlakı ve Resülüllah'ın ahlakı ile ahlaklanınız" hadis-i şerifi emrince Allah'ın ve resûlünün sıfatları ile ahlaklanmaya çalışmaktır.

MA'RÛF EL-KERHî’ye göre, "Tasavvuf; gerçekleri almak, mahlukatın elinde olan şeylere gönül bağlamamaktır. Gerçekleri almak, hak ve hakikat olmayan, yani doğru olmayan her şeyi bırakıp, ancak ilahi hakikatleri edinmeye çalışmaktır.

"Tasavvuf, eşyanın hakikatine bakıp, halkın bildiğini terk etmektir." Eşyanın hakikatine bakmak, mahiyetini tetkik etmek, sebeb-i hilkatini düşünmek, neye yaradığını araştırmak, nasıl istifade edileceğini öğrenmek demektir. Zira halk, yalnız görülen evsaftan bazılarını görür geçer; ârif tetkik ile mükelleftir.

SERİYY-Î SAKATî’ ye göre "Tasavvuf, üç manayı içine alan bir isimdir.”

Marifetin nuru, Vera'ın nurunu söndürmez.

Kitap ve Sünnetin zahirine muhalif olacak şekilde ilm-i batından bir söz ile konuşmaz.

Kerametleri kendisini, Allah'ın mahrem olan sırlarını açıklamaya sevk etmez.

ŞEYH EBÛ ÎSHAK İBRAHİM EL-KARZÛNÎ’ye göre, Tasavvuf: “İddiaları terk ve manaları gizlemektir."

Tasavvuf erbabı, bir iddia sahibi olmayacaktır; bildiği hakikatleri muhatabının seviyesine göre açıklayacak, muhatabının umumi bilgisinin kavrayamayacağı meseleleri anlatmayacaktır. Ne, “Ben bilirim bu böyledir.” diyecek, ne de anlaşılmayan ve işitilmemiş mefhumları rast gele açıklayacaktır.

"Her bilenin üstünde daha iyi bilen vardır"(Yusuf-76) ayet-i kerimesi onun distüru, "İnsanlara, akıllarının aldığı derecede hitap ediniz" vecizesi sözlerinin rehberi olacaktır.

Page 5: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

5

EBÛ YA'KÛB’ a göre Tasavvuf: “Beşeriyete ait evsafın kaybolmasıdır". Tasavvuf yolu, insanın kemale ulaşmasına matuf bulunduğu için, beşeri noksanlardan nefsini temizlemesi gerekir. Bu tasfiye ne kadar etraflı olursa, dervişin ruhu o kadar yükselir. Fakat bu keyfiyet daha çok irşad a muktedir bir mürşid-i kâmilin himmetiyle vücud bulur.

EBÛ ABDÎLLAH BİN HAFÎF’e göre Tasavvuf: “Kadere sabır, Hak'kın atasına rıza ve hakikatleri aramak için dere tepe dolaşmaktır."

Sabır ve rıza bellidir; seyahate gelince, onun maddî ve manevi değerleri pek çoktur. Bir Arap şairi şöyle der: "Durgun su bulanık ve bozuktur; akan su ise berraktır ve pislik tutmaz; altın kendi madeninde bulunurken bir kıymet ifade etmez; ud ağacı da ormanda odundan farksızdır; işlenir ve ellere geçerse kıymetini bulur".

Seyehat eden derviş, iyi niyetle yaptığı seyahatte izzet ve şeref kazanır. Derviş için en hayırlısı ilim için seyahet etmesidir ki buda mürşid ini sık sık ziyaret edip O nun tavsiyelerini öğrenmektir. O nun zikir ve sohbet halakalarına katılmaktır. Mürşidiyle beraber seyahat etmeyi gönülden arzulamalı ve yollarını aramalıdır. Hak, fazilet ve hayır için yapılan mucadeleler de böyledir.

EBÛ SAÎD BÎN EL-ARABÎ’ye göre Tasavvuf: “Fuzuli şeyleri tamamen terketmektir". Lüzumsuz şeyleri terketmek demek, Kur’an-ı Kerim’nın, Sünnetin, dinin, aklın, örfün ve zaruretlerin gerektirdiği işler dışında abes ile meşgul olmamak demektir. İşte bu suretle insan, faydalı şeylerle meşgul bulunmuş ve hiç bir faydası olmayan şeyleri terk etmiş olur. Bu yalnız dervişler ve müminler için değil, her insan için lüzumlu bir vasıftır.

EBÛ MUHAMMED EL-CÜVEYNî’ye göre Tasavvuf: “Ahvali kontrol etmek ve güzel olan şeyleri iltizam etmektir." Daima iyiyi ve hayrı aramak, insanın içinde bulunduğu ve maruz kaldığı ahvalin tetkikiyle zararları def ve faydaları celp için çalışmaktır.

Page 6: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

6

EBÛ'L-HASAN EL-BÜŞENCÎ’ye göre Tasavvuf: “Emeli ihmal ve amele devam etmektir." Emel ve amel mes'elesi; emelin sonu yoktur. Evet! İnsanın ümitleri ve amelleri cihandan da büyük, yani sonsuzdur. Ömrün her anı bir taraftan emelleri, bir taraftan da elemleri artırır. Maziye dönüp baksan; uzayıp gitmiş bir gölge, hakikat zannettiklerimiz silinmiş, istikbal kapalı bir kabir… Kim olduğu, ne olduğu belli değil. Hal denen zaman ise, izafi bir varlık. Bu dünyada rahat ve huzur nasıl izafi ve geçici ise, hal de her an maziye intikal etmekte olduğundan ma'dûmdur, yani yok olandır. İşte insana düşen, bu sonu gelmeyen emelleri ihmal edip, ubudiyyetinin icaplarını yerine getirmek ve intizam içinde çalışmaktır. Zamanı ayarlamak, hayatı ayarlamak demektir.

ALÎ BİN EL-ISFAHANî’ ye göre Tasavvuf: “Hak'kın gayrından uzak ve masivallahdan hali olmaktır." Tasavvuf: masivallahdan müstağni olmak, bilinmemeyi ihtiyar etmek ve hayırlı olmayan şeylerden sakınmaktır.

Tasavvuf, ihtiyaç içinde bulunulmasına rağmen müstağni görünmek, masivaya rağbet etmemek, bilinmemeyi tercih ve ihtiyar etmek, hayır ve faydası olmayan şeylerden sakınmaktır ki, ihtiyacı izhar eden kimse dilenme alçaklığına kapı açıyor demektir. Bu Ehli Tasavvuf’un ve ehli islamın izzetine, şeref ve haysiyeti ni düşürmek gibi bir hal meydana getirir ki bu hal Tasavvuf’un edebine yakışmaz.

İkincisi, hüviyetini, şahsiyetini, kıymet ve meziyetini meydana koymamak, normal halktan biri gibi hareket etmek, Tasavvufun adabı olan bir tevazu'dur. Hayırlı olmayan şeylerden sakınmaktan maksat da her halde hayrı gözetmektir.

SEYYİD-İ ŞERİF CÜRCANİ’ye göre Tasavvuf: “Şeriatın zahir ve batınını, ahkâm ve adabını bilip yaşamaktır.” Niceleri vardır ki kendilerini ehli Tasavvuf zannederek, şeriatın zahirini ve batınını terk ederler. Tarikatın adab ve ahvalini hiçe sayarlar. Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’in uygun görmediklerini uygun görürler, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’in emirlerini kendilerine göre yorumlayıp heva ve heveslerini rab edinirler.

Page 7: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

7

EBÛ HAFS EL-HADÂD’ göre "Tasavvuf tamamen edebden ibarettir". Tasavvuf edeb-i Muhammedi'dir ki, siret-i nebeviyye bağlılık, münasebet ve Ona ait olmadır. Onu her şeyden fazla Sevmektir. Bu derviş kardeşlerin hem iç alemlerini, hem de dış alemlerini Muhammedi edeple edeplendirmektedir.

Edeb İlahi nurdan bir taçtır ki, onu başına geçirdikten sonra istediğin yere gidebilirsin.

SEMNUN MUHİB’be göre Tasavvuf: “Hiçbir şeye sahip olmaman, hiçbir şeyin de sana sahip olmamasıdır. Nefse kul, şeytana zebun olmamaktır.” Kendini bu dünyada, yolculuk esnasında bir mola vermiş gibi görüp, her şeyin sahibinin Allah olduğunu hissetmektir. Bütün manevi hallerin ve makamların sahibinin, vericisinin Allah olduğunu bilip yaşamaktır. En önemlisi de bu manevi makamların seni sahiplenmemesidir. Bir kısım ehli Tasavvuf bu manevi hallerin kulu ve kölesi olmaktan kendilerini kurtaramamıştır.

SÜHREVERDİ’ye göre, “Başlangıcı, ilim; ortası amel; sonu, mevhibedir”. Yani sonu ihsan, sevgi, hediyedir. Tasavvufun hedefi de marifetullah olarak belirlenmiştir. Bu Kur’an-ı Kerim ifadesi ile “Hakka’l-yakîn”dir. Binaenaleyh Tasavvuf, Allah’ı ispatı aşıp, Seyr-u Sulük yoluyla, “arınma” ile Allah’ı hissetmeye, isimden müsemmaya geçmeye çalışmaktır. Tasavvuf, Allah Teâlâ’nın insana “şah damarından daha yakın olan” (Kaf-16) yakınlığını ve “Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı.”(Enfal-17) ayetindeki inceliği taddırmak ve hissettirmektir. Tasavvuf, hallerin temizliğidir. Halleri temiz olan ve her şeyin temizini alan derviştir. Tasavvuf hallerin, işlerin ve huyların en iyisini alıp uygulamaktır. Derviş gelenin, gidenin, varın ve yoğun kendisini meşgul ve rahatsız etmediği insandır. Derviş yakın görünen, fakat erişilmesi güç olan insandır.

Bir gün Ken’an Rifai’ye “Tasavvuf nedir?” diye sorulduğunda “Gönül bilgisidir.” diye cevaplandırıyor. Sonra fikrini şöyle izah ediyor: “En büyüğünden en küçüğüne kadar hiçbir şey yoktur ki Allah"ın iradesi ile olmasın. Seni idare eden ruhun ve aklındır. Ruhun ruhu da Allah dır. Her şeyi hareket ve sükûna getiren kendi manasıdır. Mananın manası da yine Allah'tır. Şu halde ruhu ruha

Page 8: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

8

terk etmek ve kendi gözü ile kendini görmesini temin etmek icap eder. Her madde bir manayı işaret için vücut bulmuştur. İnsan ise kâinatın manasıdır. Onun için koca Mevlana “Beytullah Beytullah olalı Allah gidip orada oturmadı; benim gönlüm hanesinde ise ondan gayrı bir şey yok.” diyor ki, işte Tasavvuf bu bilgiyi edinebilmektir. Fakat Eflatun’un da söylediği gibi, bu bilgi kitaplardan öğrenilmiyor. İnsan onu kendi kalbi hazinesinden pek ince bir tefekkür (fikir yürütme, düşünme) ile çıkarabilir ve mukaddes ateşi kendi zatî (aslî, öz) menbaından uyandırabilir.”

Açarsak, Tasavvuf dinin istediği, sadece namaz kılmak, oruç tutmak, sabahlara kadar oturup ibadet etmek, hayrat ve hasenatta bulunmak değildir; şunu bilmek lâzımdır ki Allah fiili ile kavli ile sıfatı ve zâtı ile zahir ve batın bütün tasarrufatı (bir şeyi kullanma yetkisi) ile insandan zuhur etmiştir. Binaenaleyh Allah"ın lütfü, keremi, kahrı, gazabı insanlara, yine insanlardan zuhur eder. O halde her muamelenin Hakla olduğunu bilirsen kimden incinecek ve kimi inciteceksin? Bizim vücudumuz Allah"ın sözüne, fiiline, zâhiri(görünür) ve bâtıni(öz) tasarrufuna bir alettir, çoğu zaman insan, Hak’kın bu tasarrufunu kendinden zanneder. Hâlbuki bu tasarruf ödünç ve emanettir. İşte Resûlullah'ın, nefsini bilen Rabbini bilir, diye ifade ettiği düsturun manası budur.”

Velhâsıl TASAVVUF; Allah Rasûlüʼnü aşk ile yakından tanıyabilme, Oʼnun yüce karakter, şahsiyet ve ahlâkından nasip alarak, dini, özüne ve ruhuna uygun bir tarzda, vecd içinde yaşayabilme gayretidir.

Bu nevi düsturlarla tezat teşkil eden, özünü ve ölçüsünü Kur’ân ve Sünnet’-ten almayan ne varsa -her ne kadar Tasavvufa izâfe edilirse edilsin- bâtıldır.

TASAVVUFTA KAPILAR

Nefsini terbiye eden insanoğlu Şeriat, Tarikât, Marifet ve Hakikât kapılarından geçer ve en sonunda Hak ile Hak olur (birleşir)

Page 9: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

9

Tasavvufta 4 Kapı Vardır

1- Şeriat kapısı

2- Tarikat Kapısı

3- Marifet Kapısı

4- Hakikat Kapısı

Öğreti olarak bu kapılar birer birer geçilerek Hakikat’e ulaşılır.

Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş: Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum, bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?

Mevlana:

Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım.

Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat aşk etmiş, tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasına dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek; ama hocasına itaat var.

Yaradan'a güvenip ikinciye de bir tokat aşk etmiş. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş.

Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş.

Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş.

Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış.

Page 10: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

10

Mevlana;

İşte sana istediğin örnekler!

- Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi: :Şeriat’ta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti.

- İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokadı iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi. "Sana kötülük yapana bile iyilik yap." Onun için döndü, oturdu.

- Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir. İyinin ve kötünün tek Yaradandan dan geldiğini bilir, inanır.

Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı.

- Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir.

Onun içindir ki dönüp bakmadı bile!

TASAVVUFTA Her Kapının ON Makamı Vardır.

1) Şeriat Kapısının Makamları;

1. İman etmek,

2. İlim öğrenmek,

3. İbadet etmek,

4. Haramdan uzaklaşmak,

Page 11: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

11

5. Ailesine faydalı olmak,

6. Çevreye zarar vermemek,

7. Peygamberin emirlerine uymak,

8. Şefkatli olmak,

9. Temiz olmak ve

10.Yaramaz islerden sakınmak

2) Tarikat Kapısının Makamları;

1. Tövbe etmek,

2. Mürşidin öğütlerine uymak,

3. Temiz giyinmek,

4. İyilik yolunda savaşmak,

5. Hizmet etmeyi sevmek,

6. Haksızlıktan korkmak,

7. Ümitsizliğe düşmemek,

8. İbret almak,

9. Nimet dağıtmak ve

10.Özünü fakir görmek

3) Marifet Kapısının Makamları;

Page 12: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

12

1. Edepli olmak,

2. Bencillik, kin ve garezden uzak olmak,

3. Perhizkârlık,

4. Sabır ve kanaat,

5. Hayâ,

6. Cömertlik,

7. İlim,

8. Hoşgörü,

9. Özünü bilmek ve

10.Ariflik.

4) Hakikat Kapısının Makamları;

1. Alçakgönüllü olmak,

2. Kimsenin ayıbını görmemek,

3. Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek,

4. Allah’ın her yarattığını sevmek,

5. Tüm insanları bir görmek,

6. Birliğe yönelmek ve yöneltmek,

7. Gerçeği gizlememek,

8. Manayı bilmek,

Page 13: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

13

9. İlahi sırrı öğrenmek ve

10.İlahi varlığa ulaşmak

1-ŞERİAT KAPISI

Hakikat yolculuğunun ilk ve en düşük basamağıdır. Dinin şekil ve uygulama ile ilgili kurallarını belirler. Bu mertebe seyri-illallah, (Allah'a yolculuk) olarak isimlendirilir.

Şeriat seviyesindeki ana fikir: "Seninki senin, benimki benim" dir.

Şeriat kapısının makamları “İman etmek, ilim öğrenmek, ibadet etmek, haramdan uzaklaşmak, ailesine faydalı olmak, çevreye zarar vermemek, Peygamberin emirlerine uymak, şefkatli olmak, temiz olmak, yaramaz işlerden sakınmaktır.

Şeriat kapısındaki kişi aradığı soruların cevabını bulmak ve aydınlığa giden yolu aralamak için kendisine bir pir (pirini) bulur. Şeriat kapısındaki kişi ruhî dünyası, henüz karanlıkta olduğu için kendisine uygun bir pir seçmekte zorlanacaktır. Ancak pirlik makamına gelmiş bir usta kendisine gelen her talibi irşat edebilme yeteneğine sahiptir. Bu arayışlar süresinde yeterli çabayı ve azmi gösterirse kişi, eninde sonunda kendisine uygun bir yol gösterici usta-pir bulur.

Hacı Bektaş-ı Veli’ye göre şeriat; “Bir anadan doğmaktır.” Bektaşiliği incelediğimizde temelinde Tasavvuf ve bilgelik yattığını görürüz. Semah ayini, musahiplik (kişilerin kardeş olması); tevella teberra (Allah için, haklıdan yana, haksızlığa karşı durmak); semah (her şeyin durmayıp Allah’ı zikrettiği gibi zikretmek) gibi şeyler bunun açık örnekleridir.

Mevlevilik ve Bektaşilik Tasavvuf yolu olduğu için her kavramın ve bu kavramla dile getirilen fiilin birden çok anlamı vardır. Bu katlı anlamlar kişinin ruhî açıdan olgunluk mertebesine göre

Page 14: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

14

birden değil, zamanla ve ilimle açığa çıkar, zihin dünyasında belirir. Örneğin bir arı; şeriat kapısındayken sıradan bal yapan bir böcektir; tarikat kapısındayken, arılıktan çıkar ve onun insanın, doğanın ve Allah’ın hizmetinde çalışan bir varlık olduğu belirir; marifet kapısında ise arının neden sürekli bal yapan bir varlık olduğu anlaşılır ve ders alınır; Hakikat kapısında ise arı kalmamış, arı, insan, doğa ve Yaratıcı bir olmuştur.

2-TARİKAT KAPISI

Tarikatlar Tasavvufun somut organize olmuş halidir. Tasaavuf (Saf ve kâmil insan olma) düşüncesi alıştırma ve tekrarlamalar (tarikat terbiyesi ve zikirler) ile olgunlaştırılır. Sufiye göre şeriat kabuktur; amaç öz kabul edilen Tasavvuf yoluna (tarikat) ulaşmaktır. Buradaki seviye seyr billahtır. (Allah ile birlikte yürümek) Tarikat seviyesindeki ana fikir "Seninki senin, benimki de Senin”dir.

Tarikat kapısının makamları “Tövbe Etmek, bir mürşide talip olup ikrar vermek, temiz giyinmek ve manevi temizlik, iyilik yapmak ve iyilik yolunda savaşmak, Hak yolunda hizmet etmeyi sevmek, haksızlıktan ve kul hakkından korkmak, ümitsizliğe düşmemek, ibret almak, nimet dağıtmak, cömert olmak, özünü fakir görmek, turab olmaktır.

Dört Kapı Kırk Makam inanç ve felsefesinde; ruhsal tekâmülün ikinci kapısı olan Tarikat Kapısı, Hacı Bektaş-ı Veli’nin diliyle; “ikrar verip bir yola girme” kapısıdır. Bu kapıda yola girmek için pir, talibin olgunluk derecesini ölçmek için onu sınar. Bu sınav, çeşitli biçimlerle olabilir. Kişi bu sınavı başarırsa, o zaman tarikata (yola) alınır.

Kadı Aziz Mahmud Hüdayi, Üftade Hazretleri’nin kapısında nefsini terbiye etmedi mi?

Page 15: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

15

"Efendim! İradesiz ve şaşkın bir vaziyetteyim; adeta dipsiz bir uçuruma düşer gibiyim. Ne olur bana himmet ve yardım elinizi uzatınız. Bu biçareyi talebeniz olmakla şereflendiriniz!" dedi.

Bunun üzerine tebessüm eden Üftâde Hazretleri, talebelik için kadılık ve müderrisliği bırakması, elindeki bütün mal ve mülkü fakirlere dağıtması ve nefsini terbiye edebilmek için sıkı bir riyâzâta girmesi gibi üç büyük şart koştu. Çünkü nefsini tanıyıp terbiye etmesi zaruriydi. Kadı Mahmud Efendi'nin can-ı gönülden teslim olması ile de onu müritlerinin arasına dâhil eyledi.

Üftâde Hazretleri sonra da Kadı Mahmud'un kalbindeki kesâfetin temizlenmesi için, yani kadılık makamının kendisine verdiği gurur, kibir ve ucûbu imha etmek için sırtındaki kaftanıyla Bursa sokaklarında ciğer satmasını emir buyurdu. Ayrıca dergâhın helâ temizleyiciliği vazifesini yapmasını istedi.

Üftâde Hazretleri'nin huzuruna tam bir teslimiyet ve hâlisiyyet içinde gelen Kadı Mahmud Efendi, üstadının emirlerine can-ı gönülden tâbî oldu. Nefsaniyetini besleyen bütün dünyevî alâkalardan el çekti. Kendisini samimiyetle mürşidinin talimatlarına râm ederek kısa zamanda büyük mesafeler aldı. Öyle ki, O'nu sırtındaki süslü kaftanıyla ciğer satarken gören ahalinin:

-Bizim Kadı Efendi, delirmiş galiba!

-Kadılığı bırakmış ama kaftanını bırakamamış zavallı, şeklindeki sözlerine dahi aldırmadan üstadının verdiği vazifeleri şevkle ifaya çalıştı.

Bağdat şehrinin valisi olan Cüneyd-i Bağdadi; gençlik yıllarında tarikata girmek ve bir yola bağlanmak ister. Ustası Şibli, yola girmek için valiliği bırakıp Bağdat sokaklarında dilencilik yapmayı göze alıp alamayacağını sorar. Cüneyd-i Bağdadi bunu kabul eder ve eski yaşantısına dair ne varsa hepsini terk etmeye hazır olduğunu ispat eder. Bağdadi’ye piri Şibli tarafından önerilen ve bir çeşit imtihan niteliğinde olan bu öneriden maksat, Bağdadi’nin valilik

Page 16: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

16

yaptığı yıllarda edinmiş olduğu büyüklük hırsını (nefsini) törpülemektir.

Tarikat piri tarikata bağlanmak isteyen talibi çoğunlukla sözlü olarak da uyarır. “elme gelme, gelirsen dönme, gelenin malı dönenin canı‚ Bu yol ateşten gömlek, demirden leblebidir, bu yola girmeye karar vermeden önce bir daha düşün” derler.

Hacı Bektaş-ı Velî bu yolun ne denli zor ve çileli olduğunu, her kişinin değil, er kişinin sürebileceğini söyler. Yolun (tarikatın) inceliğini şöyle anlatır: “Yolumuz barış, dostluk ve kardeşlik yoludur. İçinde kin, kibir, kıskançlık, ikicilik gibi huyu olanlar bu yola gelmesinler.”

Tarikat kapısının özelliklerinden biri de bu kapıda ikrar verip musahip (ahiret ve yol kardeşi) tutulmasıdır. Musahip evli ve yola girmek isteyen çiftler arasından olur. Yine geleneksel olarak ikrar; pir, mürşit ve rehberin de yardımcı olduğu bir ayin eşliğinde yapılır. Yola girenlere, pir yolun duasını verirken diğer yandan da onlara öğütler verir. Onları kâmil ve olgun insan olma yolunda manevî yönden hazırlar. Toplum içerisinde olgun ve örnek insan olma yolunda ilerletir.

3-MARİFET KAPISI

Marifet Allah’ı tanımaktır. Marifet erenler sofrasında (sohbetinde) elde edilir. Arif: Hak’kı bilen Hak’tan haber alan kişidir. Marifet, batın hazinesidir. Bu hazine aşk ve fakr (herşeyden vazgeçme) ile ele geçer. Bu mertebe "Seyr Fillah", "Fena Fillah" - Allah'ta yolculuk, Allah'ta kaybolma, En-el hak ve Hulul seviyesine ulaşma olarak kabul edilir. Marifet seviyesindeki ana fikir;

"Ne benimki var, ne seninki…"

Marifet kapısında yolun talibi daha derin araştırmalar ve incelemeler yaparak doğruları ve hakkı daha derinden keşfedecektir.

Page 17: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

17

Kendini bilmek; kendini bilen kişi hak’kı da görmüş olur. Ve insanı-ı kâmil olmak yolunda büyük bir adım daha atılmış olur.

Bu kapı ilahî aşkın dervişin gönlünde tutuştuğu ve kâmil insan mertebesine kadar, kendisine mürşitlik edeceği ruhî ve manevî bir tekâmül aşamasıdır. Bu aşamadaki insana Derviş denir. Hacı Bektaş Veli’nin sözleriyle ifade edersek,“Marifet, Hak’kı kendi özünde bulmaktır.” Bu mertebeye gelmiş kişi, neye yönelirse o alanda başarı elde eder. Eğer zahirî ilimlere verirse kendini öğrenme aşkıyla bir âlim olabilir, batınî ilimlere verir, dervişlik yolunda ilerlerse bir Mürşid-i Kâmil olup, insanları irşat edebilir. Nefesleri aynen Yunus Emre gibi, dergâh ve tekkelerde talipleri irşat amaçlı okur. Marifet kapısının makamları “Edepli olmak, bencillik, kin ve garezden uzak olmak, perhizkârlık, sabır ve kanaat, hayâ, cömertlik, ilim, hoşgörü, özünü bilmek, ariflik”tir.

v Edep (Yolumuzun ahlak kurallarına aykırı hiçbir davranışta bulunmamaktır.)

v Korku (İnsanları çirkin ve zararlı düşüncelerden koruyacak bir güç kaynağıdır.)

v Perhis / yetinmek ( Her türlü aşırı istek ve yönelişlerden ve her türlü aşırı düşünce ve duygulardan perhizkârlık yapması)

v Sabır / kanaat (İnsan ancak sabır ile karşılaştığı zorlukların üstesinden gelir.)

v Utanmak (Utanma duygusunu hissetmek ve taşımak olgunlaşmanın birçok başka önemli ve değerli öğesini oluşturur.)

v Cömertlik (Bir insan, bir arif kişiye gerçek bir tanrı dostuna cömertlik yakışır.)

v İlim (İnsan ancak ilim ile yolunda sağlıklı yürünebilecektir.)

v Miskinlik (Gösterişsiz yaşamak) v Marifet ( Kaynağını bilimden ve ulu Allah’a karşı

duyulan sonsuz bir sevgi, bir doyumsuz aşk ve bitmez bir özlemden alan hem bilim hem de sezgi ve içe doğma yoluyla yüce Tanrı’nın zatı ve kâinatın oluşumuyla ilgili tüm sırları sakladığı tüm gerçekleri bilme alma halidir.)

Page 18: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

18

4 - HAKİKAT KAPISI Salih'in (Bir yola girmiş olanın) geri dönüş yolculuğudur. Kişinin hakikatlere vasıtasız ulaştığı, kalp gözüyle bilgi aldığı kabul edilir. Bu makam mürşitlik makamıdır ve Salih’in ulaştığı hakikat bilgisini geri dönüp isteyen (mürit) lebine aktardığı makamdır. Bu seviye seyr anillah (Allah'tan yolculuk), fark badel cem" (birleştikten sonra ayrılma) gibi ifadelerle anlatılır. Hakikat seviyesindeki ana fikir "Ne sen varsın, ne ben, her şey O'dur!" anlayışı, yani Vahdet-i Vücud'tur. Tasavvufta hakikat demek doğrudan Allah vergisi olarak kalbe, gönülde doğan anlam, sezgi ve bilgi demektir. İlham, yalnızca arınmış gönüllere iner. İlhamda aldanma ve yanılma olasılığı yoktur. Hak’kı görme, Haksal alemin gücü içerisinde erime, sonsuzlaşarak “bekalaşma” hakikat evresinde gerçekleşir. Kamil insan olma yolculuğunun sonuncusu ve yetkinliğe varma aşamasıdır. “Muhibler”le özdeşleşilir. Bu evrede Hak`tan halka inilir, yararlı işler yapılır. Düşünce aktarımında son derece cesur ve kurulu düzenin kurallarını yıkıcı, dünyasal yaşamını kurallara alan her türlü baskıya karşı tepkici bir tutum sergilenir. Dört Kapı Kırk Makam öğretisinin son kapısı olan Sırr-ı Hakikat Kapısı, Hünkâr’ın deyimiyle, “Tanrı’yı kendi özünde bulma” makamıdır. Bu kapıda, can gözünü perdeleyen perdeler bir bir açılmış, Hak’kı da batınî ve zahirî dünyayı da görür olmuştur. Bir insana baktığında onun bulunduğu makamın derecesini hemen anlar vaziyete gelmiştir. Hallac-ı Mansur’un‚ “Ene’l-Hak” diye seslendiği kemalet makamıdır. İnsan, sonsuz âlemin değil, en ufak canlının da aynası olduğunu ve onları yansıttığını bilir. Büyük ozan Muhyî’nin dediği gibi:

Her ne varsa bu âlemde, hepsi mevuttur Âdem’de Ben de sığar iki cihan, ben bu cihana sığmam.

Bu kapıya gelip Hak’la hak olmuş kişi, hakikatin dil yoluyla anlatımının mümkün olmadığı bilir ve gerçeği mecaz ve sembollerle anlatmaya çalışır.

Page 19: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

19

Bu kapıya ulaşmış insan, varlığın sürekli bir tekâmül içerisinde olduğunu anlar. Kalıplaşmış dinlerdeki ceza, yargı, cennet, cehennem, sırat köprüsü gibi kavramlar farklı anlamlar taşır. Hepsi de bu dünya hayatında olmaktadır. Sırat köprüsü, ölümden sonra geçilecek, kıldan ince kılıçtan keskin olduğu tabir edilen bir köprü değil, dünya hayatında insanın ruhsal tekâmülünü tamamlayarak, aslı olan nura kavuşmak anlamına gelir. Cennet ve cehennem ise dünya yaşantısındaki ruhî hâlin sembol diliyle anlatımıdır. Eğer kişi tekâmülünü tamamlamak yerine nefsi dünyanın karanlığına batmış, hayatın cezbesinden ve varoluşun sonsuz deviniminden habersiz yaşıyorsa, cehennemi; can gözü açılıp, ruhu aydınlık ve esenlikle dolu yaşıyorsa cenneti dünyada yaşıyor demektir. Hakikat kapısının makamları “Alçakgönüllü olmak, kimsenin ayıbını görmemek, yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek, Allah’ın her yarattığını sevmek, tüm insanları bir görmek, birliğe yönelmek ve yöneltmek, gerçeği gizlememek, manayı bilmek, Tanrısal sırrı öğrenmek, Tanrısal varlığa ulaşmaktır. “Dört Kapı Kırk Makam” inancında Hakikat kapısının makamları şunlardır:

1. Toprak (turab) olma: Herkesin “ayak toprağı” anlamında alçakgönüllü olmak, Allah`tan gelen her şeyi gönül hoşluğuyla karşılamak, Yaradan'ın hoşnutluğunu, onayını kazanmak, kendini yol kurallarına bırakmak ve teslimiyete ermektir. 2. Tüm insanları bir görme: İnsanlar arasından din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmamak ve tüm insanların inançlarına hoşgörüyle bakmaktır. 3. Elinden geleni esirgememe: Verici olmak. Elinden gelen bir hizmeti, yardımı vermekten, yapmaktan kaçınmamaktır. 4. Kimsenin ayıbını görmeme: İnsanların iyi, yararlı ve üretici yanını yakalamak; insanların kusurlarını, ayıplarını örtücü olmak, onları büyütmekten, yaymaktan kaçınmaktır.

Page 20: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

20

5. Tevhid anlayışında olma: Bütün varlık türlerinin Hak'ta “Bir” olduğuna inanmak, Hak`tan başka varlık tanımamak, Hak’ın birliğine ve Muhemmed (S.a.v) ın onun nebisi olduğuna inanmak, Yaradan'ın sureti durumundaki tüm canlı- cansız varlıkları sevmek ve bunu bir ibadet olarak algılamaktır. 6. Vahdet- i Mevcut anlayışında olma: Allaha yakın olmak, Yaradan'la bir olmak ve Yaradan- evren- insan üçlüsünden oluşan “Birliği” yaradan ve onun gücü olarak algılamaktır. Vahdet- i Vücut biçiminde görülen Tasavvuf akımı, Mevlevilik ve Bektaşilik`te “Vahdet- i Mevcut” biçimini almıştır. 7. Anlamı bilme, sırrı öğrenme: Gönül sezgisi yoluyla duyular üstü bilgiye ulaşmak, marifete ermek; batın ve tarikat bilgisini özümsemek ve hakikate ermek; nefsin isteklerinden sıyrılıp derin düşünceye dalarak, “Allah’ın evi” olarak tanımlanan gönülde ortaya çıkan örtülenmiş (gayb durumunda) şeylerin, yani Hak`ın örtülediği ancak halka bildirmediği şeylerin ayrımına varmak, sırra ermek; ulaştığı anlamı, erdiği sırrı, ehil olmayandan sakınmaktır. 8. Seyrül sülüğünü tamamlama: Seyrül sülük aşamaları sıralamasında son evre olarak benimsenen ve Allah`tan halka dönmek olarak algılanan “Seyrül anillah”(Hak`tan yolculuk) aşamasını tamamlayıp gerçekle gerçek olmaktır. 9. Gerçeği gizlememe: Sohbette, muhabbette hakikat sırrını Hak`tan halka taşımak; inançtan akla atlamak ve aklın öncülüğünde kâmil toplumu yaratmaya koyulmaktır.

10. Münacat ve müşahede: Haktan gelen sırları ve tecellileri seyretmek, bu yolla tanrısal alemi görmek; her an “Hak’kın evi” olarak algılanan gönülde Hak ile söyleşide bulunmak; tarikat ulularına Hak’kın bahşettiği ilimleri övmek ve onlara bağlılıklarını bildirmektir.

DÖRT KAPI KIRK MAKAM ÖĞRETİSİ

Tasavvuf inancının vazgeçilmez ve değiştirilemez temel ilkeleri ve kendilerine özgü yasaları vardır. Mevleviliğin, Bektaşiliğin

Page 21: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

21

özünü oluşturan bu temel ilke ve yasalar, insanlara yol gösterici ve yönlendirici olmuştur.

Tasavvuf inancının sırları, bu sırları bilmeye hazır olanlara ve taşımaya ehil olanlara, kişilerin donanımları ve yeterlilikleri oranında aktarılırdı. Ve sırlar her isteyene açılmaz; sır perdeleri ancak merak eden, istek duyan çaba sarf edenlerin önüne açılırdı. Bu sırların ve inanışın sıkı sıkıya korunması, sırların ve inanç esaslarının sadece bu sırrı elde etmek için dört kapı (derece) ve kırk basamaktan geçen ve bu uğurda çaba, emek ve zaman harcayanlara verilmesi, binlerce yıl boyunca bu inanışın korunmasında etkili olmuştur.

Binbir emekle bu sırra erişenler, hem bu sırrın kıymetini bildiler hem de bu inanışı yücelttiler. Bu olgu – sırların herkese anlatılmaması – zamanla inançta zayıf yönler de oluşturdu. Kendi kişi ve kitleleri tarafından anlaşılmaz oldu. Sırlar ve İnanışın temelleri sonraki kuşaklara aktarılamadan teker teker kaybolmaya başladı. Tasavvuf giderek asıl şeriat yerine çıkarlar doğrultusunda uygulanan Şeriat derecesindeki bilgilerle tanımlanmaya başlandı.

Dört Kapı Kırk Makam öğretisi, özünde; kişinin derece derece ahlaklanarak, iç temizliğine kavuşması, yükselip yücelmesi ve olgunluğa ulaşıp kâmil bir insan olarak topluma hizmeti amaçlayan bir inanç/düşüncedir. Dört kapının dördününde kendine özgü kuralları bulunmakta... Dört Kapının da kaynağı birdir; Dört Kapı dört Alem'e denk düşer. Kırk makamın onu şeriat; onu tarikat; onu marifet ve onu hakikat’tir.

Yol ehli dört kapıya bağlı kırk makamdan geçerek Hak'a ulaşır; bu sırada şeriat gemisine biner; tarikat denizine açılır; marifet dalgıcı olur ve hakikat inci'sini bulur.

Bu nedenle tarikat yolcusu inançta düşüncede amacına ulaşabilmek için şeriatın koşullarını yerine getirmek; tarikatın içinde olmak; marifetten ayrılmamak ve sürekli hakikati arar olmak durumundadır.

Page 22: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

22

Tasavvufta çok önemli olan Kamil İnsan ve Tanrı'nın insanda görünmesi düşünceleri, temelde yine ahlak'ı ifade eder. İnsanın; Tanrı'yı, Tanrı katından seyredebilir hale gelmesi, tanrısallaşması, belirli bir ahlaksal olgunluğa ulaşıp, erdem sahibi olması anlamındadır. Amaç Kamil İnsan olmaktır.

Şeriat Kapısı;

Dört Kapı Kırk Makam üzerine kurulu Mevlevilik-Bektaşilikte, ilk kapı ve buna bağlı on makam, şeriat kapısıdır. Ancak buradaki şeriatın, Ortodoks İslamlıktaki şeriatla hiçbir ilişkisi yoktur. İslam şeriatı kısaca “yol erkânı” olarak açıklanabilinir. Yol bilgisine, yol ilke ve kurallarına uygun davranıştır.

Her toplum kendi içinde toplumsal yaşamı imkanlı kılabilmek için bir adalet mekanizması geliştirmiştir. Hukuk kuralları, toplumdan topluma farklılıklar içerir. En esneğinden en katı kurallara kadar uzanır. Modern toplumlarda ise adaleti hukuk sistemi ve mahkemeleri sağlar. Bu sistemlerde amaç suçluyu cezalandırmaktır.

Mevlevilik-Bektaşilikte halk mahkemelerinin yapıldığı cemlerde toplumsal adalet sağlanmıştır. Paylaşım, bölüşüm, yargının, beraberliğin en güzel örneği olan cemler, aynı zamanda, adalet sisteminin en gelişmiş örneklerinden biridir.

Tasavvuf hukukunda amaç, kişiyi irşad ederek işlediği suçu bir daha işlememesini sağlamaktır. Yani suça sebebiyet veren şartları ortadan kaldırmak, bireyi topluma kazandırmak, irşat ederek aydınlatmak ve toplumsal yanını güçlendirerek, sıhhatli bir benlik kazandırmaktır.

Çoğu tarikatı incelediğimizde temelinde Tasavvuf ve bilgelik yattığını görürüz. Cem erkânı, Musahiplik, Tevella Teberra, Semah, ocakların ulularının ziyareti, Fitre, zekât dağıtmak ilke ve unsurlar bunun açık örnekleridir.

Page 23: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

23

Şeriat kapısındaki insanın henüz can gözü - kalp gözü açılmamıştır; henüz onun farkında değildir. İnsan kendisine düşünce olarak ne verilmişse onu alır. Varlığı şekilden ibaret sanır. Yüzeysel algılar, şekiller ve renklerin gerisindeki özü göremez. Algı dünyası beş duyu organının sınırlarını aşmaz. Ne duygu ve ruh yönünden, ne de bilgi yönünden bir olgunluğa ermemiştir.

Kişinin dünya içinde karşılaştığı olaylar, yaşadığı tecrübeler, ya da karşılaştığı kişiler şeriat kapısındaki kişinin olgunlaşmasına yol açar. Kişi sonunda şeriatın yetersizliğini ve darlığını anlar. Hayatın anlamını ve kendi varlık sebebi üzerinde derinden derine düşünmeye başlayan şeriat ehli, zahiri dünyanın kendisini tatmin etmediğini anlar. Artık şeriat elbisesi kendisine dar gelmeye başlar. O, görünen ve beş duyu organıyla algılanan dünyanın sınırlılığını anlar. Görünenin arkasındaki görünmeyeni; dışı değil içi, şekli değil özü aramaya başlar. Ancak nerden başlaması gerektiğini bilemez.

Tasavvufa göre kendi kendine irşad olmak yani manevi ve ruhi açıdan aydınlanmak çok zordur. Bir ustaya yani pire bağlanması en doğru ve emin yoldur. Pirin temel özelliği irşad edici olmasıdır. Sadece gönül gözündeki perdenin kalkmış olması yeterli değildir. İrşad edebilmek, yani ona hakikatı tattırmak özel bir kabiliyet ister. Hünkar Bektaş-ı Veli bir sözünde "İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır" der. Başka bir sözünde şöyle der. ‘Mürşit ilimdir fakat bu ilim okuyarak elde edilmez; İçsel ve ruhi yaşantı vasıtasıyla elde edilen bilgidir.

Şeriat kapısındaki kişi aradığı soruların cevabını bulmak ve aydınlığa giden yolu aralamak için kendisine bir pir bulur. Şeriat kapısındaki kişi, ruhsal dünyası henüz karanlıkta olduğu için kendisine uygun birini seçmekte zorlanacaktır. Ancak pirlik makamına gelmiş bir usta kendisine gelen her talibi irşad edebilme yeteneğine sahiptir. Kişi bu arayışlar süresinde yeterli çabayı ve azmi gösterirse, eninde sonunda kendisine uygun bir yol gösterici usta-pir bulur. Bu aşamada, kişi şeriatı yavaş yavaş aşarken kendisini tarikat makamına doğru ilerlemiş olarak bulur. Köklü bir ruhsal tekâmülden geçerek – yani olgunlaşarak ve kendini geliştirerek – Hak’ka ulaşma

Page 24: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

24

gerçeğini görür. Kendisi için artık yeni bir doğumun başlamak üzere olduğunu anlar.

Daha önceki doğumu ‘kan bağı vasıtasıyla doğmak’ olarak görür ve bu ikinci doğumun manevi-ruhi bir doğum olacağının bilincine varır. Ve sonu gelmez ruhi yolculuklarda ve içsel yaşantıda kendisine yol gösterecek olan bir usta aramaya başlar.

Şeriat Kapısı Makamları:

İlim yapmak, iş veya meslek sahibi olmak, helal kazanç sağlamak, nikâh kıyıp dünya evine girmek, iman edip ibadetini bilmek, cemaate uymak, temiz giyip, temiz yemek, şefkatli ve hoşgörülü olmak, şerden uzak olup doğruya yönelmek.

Tarikat Kapısı:

Dört Kapı Kırk Makam inanç ve felsefesinde ruhsal tekâmülün ikinci kapısı olan Tarikat Kapısı, “ikrar verip bir yola girme” kapısıdır. Bu kapıda yola girmek için pir talibi olgunluk derecesini ölçmek için bir imtihana taabi tutar. Bu imtihan çeşitli biçimlerde olabilir. Kişi bu imtihanı başarırsa, o zaman tarikata (yola) alınır.

Tarikat piri, tarikata bağlanmak isteyen talibi sözlü olarak uyarır. “Gelme gelme, gelirsen dönme, gelenin malı dönenin canı… Bu yol ateşten gömlek, demirden leblebidir; bu yola girmeye karar vermeden önce bir daha düşün” diye talibi uyarır.

Tarikat kapısını, bir kendini arama, özünü bulma, kısacası bir içe kapanma kapısı olarak da tanımlayabiliriz. Kişi (bu mertebede) pirinin yardımıyla hayatın ve eşyanın zahiri yüzünü bırakarak batini yüzüne döner.

Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’nin;

"Hararet nardadır sacda değildir; Akıl baştadır taçta değildir. Her ne arar isen kendinde ara, Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir." sözleri Tarikat kapısındaki bireyin iç dünyasına ışık tutar.

Page 25: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

25

Yol Ehli Kişi; ustasına yani Mürşid-i Kamile kendi rızalığıyla teslim olur ve ser verip tarikat sırlarını kimseye açmaz. Sağlam bir Tarikat disiplini ile eğitimini görür ve kendisinde hoşgörü, engin gönüllülük, merhamet, sevgi ve adalet gibi temel değerleri özümleştirir (içselleştirir). Tarikat kapısında olan bir talip, bütün insanlığı bir aile gibi görür. Zahiri farklılıkları aşmış, bunları aynı özün birer yansımaları olarak görmüş, insanı insanın aynası bilmiş, bir bilgelik ışığını yakalamış olan tarikat ehli, kendini bilmeye başladığı nispette iç dünyası aydınlanır ve ilahi aşka yaklaşır. Tarikat kul hakkının sorulduğu kapıdır. Bu kapıya kul hakkı ile girilmez. Tarikatta ikrar verilip, musahip tutulur.

Musahipler, hayatın her alanında bir birinin yardımına koşar ve çıktıları ortak yolculukta birbirinin aynası olurlar. Bir çeşit ailesel komün (sosyal) anlamına da gelen musahiplik, dayanışmanın, yardımlaşmanın ve bölüşürcülüğün en güzel örneğidir. Sevinçleri, mutlulukları, güzellikleri olduğu kadar acıları, zorlukları da paylaşırlar.

Mürşit, tarikat kapısındaki talibinin özündeki ilahi aşkı tutuşturmuşsa artık talip yavaş yavaş marifet makamına gelmekte demektir. Yaşantısında edindiği tecrübe ve ilimi sergileme, marifetini gösterme aşamasına gelmiştir.

Tarikat Makamları: Eline, diline, beline sahip olmak; mürşide ikrar verip talip olmak, musahip olmak, hak yoluna hizmet vermek, yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevmek, kul hakkı yememek, hak kelamı dinlemek, iman edip vefalı olmak, kendini özünü tanımak, nefsine uymamak.

Marifet Kapısı:

Marifet kapısı, ilahi-aşkın dervişin gönlünde tutuştuğu ve Kamil İnsan mertebesine kadar kendisine mürşitlik edeceği ruhi ve manevi bir tekâmül aşamasıdır. Bu aşamadaki insana “Derviş” denir. Marifet, Hakkı kendi özünde bulmaktır. Bu mertebeye gelmiş kişi neye yönelirse o alanda başarı elde eder. Eğer zahiri ilimlere verirse kendini öğrenme aşkıyla bir âlim olabilir, batını ilimlere verir

Page 26: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

26

dervişlik yolunda ilerlerse bir mürşidi kâmil olup insanları irşat edebilir. Marifet Kapısı bir nevi dünya hayatında ikinci doğum demektir. Birinci doğum olan şeriat, bir kan yoluyla doğumdur.

Marifet Kapısı Makamları;

Tanrısal Sırlara Erişmek: Duygu ve düşüncede, ilimde en yüce düzeye ulaşmaktır. Marifet makamları; ilmi ledünden haberdar olmak, tarikata aldığı edeple yeni nesli ahlaklı yetiştirmek, öğrendiği bilgiyi geleceğe aktarmak, insanlığa faydalı olacak, yenilikler yapmak, engin olmak, tüm âlemle barışık olmak, kanaatkâr olmak, sabırlı olmak, malını hak yolunda harcamak, ahde vefa etmek, özünü yar eylemek.

Sırrı Hakikat Kapısı:

Dört Kapı Kırk Makam öğretisinin son kapısı olan Sırrı Hakikat Kapısı, “Tanrıyı kendi özünde bulma” makamıdır. Bu kapıda, gönül gözünü perdeleyen perdeler bir bir açılmış, hak’kı da batını ve zahiri dünyayı da görür olmuştur. Bir insana baktığında onun bulunduğu makamın derecesini hemen anlar vaziyete gelmiştir.

Hallacı Mansur'un, “Enel Hak” diye seslendiği kemalet makamıdır.

Bu kapıdaki insan, varlığın sürekli bir tekamül içerisinde olduğunu anlar. Kalıplaşmış dinlerdeki ceza, yargı, cennet, cehennem, sırat köprüsü gibi kavramlar farklı anlamlar taşır. Eğer kişi tekamülünü tamamlamak yerine nefsani dünyanın karanlığına batmış, hayatın cezbesinden ve varoluşun sonsuz deviniminden habersiz yaşıyorsa, cehennemi; gönül gözü açılıp, ruhu aydınlık ve esenlikle dolu yaşıyorsa cenneti dünyada yaşıyor demektir

Bu kapıya erişmiş insan, yüzünü nereye dönerse Allah’ın varlığı ile karşılaşır. Tüm varlık, Allah’ın çeşitli mertebelerde tecelli etmesinden ibarettir. Onun tecellisi dışında esasen bir ikinci varlık

Page 27: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

27

yoktur. Bu yüzden, yargı ve ulu mahşer bu dünyadadır. Hakikat Kapısı Makamları: alçak gönüllü olmak, kimsenin ayıbını görmemek, her türlü iyiliği yapabilmek, yaratılanı sevmek, tüm insanları bir görmek, birliğe yönelmek, gerçeği gizlememek, manayı bilmek, sırrı öğrenmek, gönül kırmamak, can almamak, kin tutmamak, kimseye düşman olmamak, tarikatın gereklerini yerine getirmektir.

4 Kapıdan 40 makama geçmeyen

İşleğini 72’den 73’e seçmeyen

İster Seyid-i Saadet Evlad-ı Resul

İster İsm-i Şah talibiyim desin, ne fayda!

TASAVVUF EHLİNİN ÖZELLİKLERİ

AŞK:

Page 28: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

28

Allah’ı tam bir muhabbetle sevmek, O'ndan başka her şeyden yüz çevirmek aşk adını alır. İmâm-ı Rabbânî; "Nefsin kötü arzularına yani şehvete aşk ve muhabbet adını takmamalıdır. Aşk, muhabbet kalpte olur ve kıymetlidir. Gerçek aşk, Allah’ı ve O'nun sevdiklerini sevmektir." buyurmuştur.

İbrahim Hakkı Erzurumî de; "Aşk, nefsi terbiye eder, ahlâkı güzelleştirir. Aşk, insanın kalbinde bir ateş olup, kalpte Allah sevgisinden başka bir şey bırakmaz. Hak âşığı olanın sözü, işi ve düşüncesi, doğru ve saftır. Uyanık kalpli ve hatadan uzaktır." demiştir.

TAKVÂ:

Velilerin hepsi takva sahibiydiler. Takvâ sakınmak, Allah’tan korkarak, haramlardan, yasaklardan, günahlardan sakınmaktır. Harama düşmemek için, haram veya helâl olduğu belli olmayan şüpheli şeylerden sakınmaya Verâ denir. Bu bakımdan, haramlardan daha çok sakınma derecesi olan verâ takvanın manası altına girer.

Kur'ân-ı Kerîm'de mealen buyruldu ki: "Allah, o takvâ sahipelerini sever." (Âl-i İmrân sûresi: 76) Resûlullah efendimiz; "Ya Rabbî! Bana ilim, hilm, takvâ ve âfiyet ihsân eyle." duâsını çok söylerdi. Ebû Saîd Muhammed Hâdimî Berîka'sında bu hadîs-i şerîfi açıklarken, duâda geçen ilimden maksat faydalı ilim, yâni îmân, ibâdet, amel ve ahlâk bilgileridir. Hilm ise, yumuşaklık demektir. Âfiyetten murâd, dînin ve îtikâdın, bozuk inançlardan, işlerden, nefsin isteklerinden, kalbin vesvese ve şüphelerinden, bedenin hastalıklarından kurtulmasıdır demektedir.

İmam-ı Rabbani hazretleri; "Dünyada felâketlerden, ahrette Cehennem'den, ateşte yanmaktan kurtulmak için iki şey lâzımdır: Emirlere sarılmak, yasaklardan sakınmak… Bu ikisinden en büyüğü, daha lüzumlusu, yasaklardan sakınmak yani verâ ve takvadır." demiştir. Bundan sonra da şu açıklamayı yapmıştır: "verâ ve takvâyı tam yapabilmek için, mubâhları lâzım olduğu kadar kullanmalı, zarûret mikdârını aşmamalıdır. Bu kadarını kullanırken de, kulluk vazifelerini yapabilmek için kullanmaya niyet etmelidir. Bir insan, mubah, yani dinin izin verdiği şeylerden, her istediğini yapar,

Page 29: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

29

mubahları aşırı derecede işlerse, şüpheli şeyleri yapmaya başlar. Şüpheliler ise, haram olanlara yakındır. İnsan, bir gün harama düşebilir."

VERÂ:

Helâl ve haram olduğu bilinmeyen şüpheli şeylerden sakınarak helâle, harama dikkat etmeye verâ denir. Künûz-ul-Hakâyık'ta geçen hadîs-i şerîflerde: "Hiçbir şey verâ gibi olamaz." ve "Dininizin direği veradır." buyrulmuştur. Ebû Hüreyre hazretleri, kıyâmet günü, Allah'ın huzurunda kıymetli olanların verâ ve zühd sâhipleri olduklarını beyân etmiştir.

İmâm-ı Rabbânî, bir kimse, şu on şeyi kendine farz bilmedikçe tam verâ sahibi olamaz deyip bunları şöyle saymıştır: Gıybet etmemeli, mümine sû-i zân etmemeli, kimseyi kötü bilmemeli, kimse ile alay etmemeli, yabancı kadınlara, kızlara bakmamalı, doğru söylemeli, kendini beğenmemek için, Allah'ın, kendisine yaptığı ihsânları, nîmetlerini düşünmeli, malını helâl yere harc edip, haramlara vermemeli, nefsi, keyfi için mevki-makam istemeyip, bunları insanlara hizmet yeri bilmeli, beş vakit namazı, vaktinde kılmayı birinci vazife bilmeli, Ehil-i Sünnet âlimlerinin bildirdiği iman ve işleri iyi öğrenip, kendini bunlara uydurmalı.

Hasan-i Basrî hazretleri, “Zerre kadar verâ sâhibi olmak, bin nâfile oruç ve namazdan daha hayırlıdır” demiştir.

ZÜHD:

Şüpheli olmak korkusu ile mübâh şeylerin çoğundan sakınmak, dünyadan ve dünyalık olan şeylerden uzak durmak manasına gelen zühd hakkında, Hâris el-Muhâsibî şunları söylemektedir: "Zühd, insanın kalbini dünya sıkıntılarından uzak tutar. Allah'ın yüceliğini ve büyüklüğünü tanımayı, tövbe etmeyi temin eder."

Page 30: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

30

El-Câmiu's-Sagîr'de zikredilen bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmuştur: "Zühd, kalbe ve bedene rahatlık verir; dünyaya rağbet ise, düşünce ve hüzün verir." Berîka'da geçen bir hadiste ise; "Dünyada zâhid olanı, Allah sever. İnsanlarda bulunanlarda zâhid olanı, insanlar sever." buyrulmuştur. Muhammed Hâdimî; "Zahid âlimin iki rekât namazı, zâhid olmayanın ömrü boyunca kıldığı namazdan hayırlıdır." demiş, Lokman Hakîm de; "Ey oğlum! Yakın ve sabrı sanat edin. Allah'ın haram kıldığı şeylerden uzak olursan, dünyâda zâhid ve mücâhid olursun." buyurmuştur.

İHLAS:

Hâlis, temiz etmek, niyeti temizlemek, dünya faydalarını düşünmeden bütün işlerini, ibadetlerini yalnız Allah için yapmak demek olan ihlâs hakkında, Mektûbât'taki bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "İbadetlerinizi ihlâs ile yapınız! Allah, ihlâs ile yapılan işleri kabul eder." Hilyetü'l-Evliyâ'da kaydedildiğine göre, Rasûlullah efendimiz, Muâz bin Cebel'i, Yemen'e vâli gönderirken şöyle buyurmuşlardır: "İbadetlerini ihlâs ile yap. İhlâs ile yapılan az amel, kıyamet günü sana yetişir."

Seyyid Emîr Külâl; "İhlâssız amel, sahte para gibidir, kabûl edilmez." demiş; Sehl-i Tüsterî'ye; "İnsanın nefsine en çok ağır gelen şey nedir?" diye sorduklarında, "İhlâstır." cevâbını vermiş; "Zira ihlâsta nefsin nasibi yani payı yoktur." diye bir açıklamada da bulunmuştur. İmam-ı Rabbani ise, ihlâs ile uzun yılların amelinin, işinin, kısa zamanda ele geçeceğini açıklamıştır.

MARİFET:

Gönülle bilmek, Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilmek mârifet diye isimlendirilir. Muhammed Ma'sûm Fârûkî, insanın izzetinin, iman ve mârifet ile olduğunu, mal ve mevki ile olmadığını belirtmiştir. Ahmed bin Hadraveyh; "Mârifetin hakîkati, Allah’ı kalp ile sevmek, dil ile anmak ve Allah’tan başka her şeyden ümidini kesmektir." demiştir. Ebü'l-Kâsım Nasrâbâdî, mârifet ve Allah’a yakın olma hâlinin, farzları edâ etmekle ve Sünnet-i seniyyeye tâbi olmakla ele geçeceğini ifade etmiştir. Ebü'l-Hasan bin Sâî ise; "Mârifet, her durumda kulun,

Page 31: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

31

Allah'ın verdiği nîmetlere şükretmede aciz kaldığını, genç ve kuvvetli zamanlarında zayıf olduğunu bilmesi ile ele geçer.” demiştir.

Allah’ı kalp ve ruhla tanıyıp bilmeye mârifetullah da derler. Sülûk-ül-Ulemâ adlı eserde geçen bir hadîs-i şerifte; "İlimlerden öyleleri vardır ki, onları ancak mârifetullaha sahip olanlar bilirler. Onlar bu ilimlerden haber verdikleri zaman, mârifetullaha sahip olmayanlardan başkası onları inkâr etmez." buyrulmuştur. Muhammed Masum, bu dünyada en kıymetli şeyin mârifetullaha kavuşmak olduğunu belirtmiş, İmâm-ı Rabbânî kalbinde hardal tanesi kadar dünya muhabbeti bulunan kimsenin mârifetullaha kavuşamayacağını ifade etmiştir.

Hâdimî hazretleri; "Mârifetullah bilgileri, keşifle ve ilhâm ile hâsıl olur. İbâdetlerin yapılması ve bütün şeriat (İslâmiyet) bilgileri ise, üstâddan öğrenmekle elde edilir. Şerîat bilgileri, ilhâm ile hâsıl olsaydı, Allah'ın peygamberler ve kitaplar göndermesine lüzum olmazdı." demiştir.

İLİM:

Bir şeyi hakkıyla bilmek, anlamak, öğrenmek, cehlin zıddı mânâlarına geldiği gibi; okumak, görmek, dinlemek veya Cenâb-ı Hak’kın ihsânı ile elde edilen mâlumât ve bilgi anlamında da kullanılan ilim çok çeşitli kısımlara ayrılmaktadır. Amele dâir ilimlerden biri olan ilm-i ahlâk, fazilet ilmi olup, buna kavuşma ve bu fazileti giderecek şeylerden sakınma yollarını bildirir. Kalp ve ruh bakımından insanı olgunlaştıran ilim ve ameller; Tasavvuf, ahlâk manasına da gelir. İnsanın görünmeyen ve âlem-i emirden olan kalp, sır, ruh gibi latifelerini konu alan ilme, kısaca gönül yani kalp ve ruhla ilgili ilme; İlm-i Bâtın denilir. Deylemî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte; "İlm-i Bâtın, Allah'ın sırlarından bir sırdır. O'nun hükümlerinden bir hükümdür. Dilediği kulunun kalbine verir." buyrulmuştur. Şihâbüddîn Sühreverdî; "İlm-i Batın ile kulun, Allah’a yakınlığı artar. Bu ilim, Allah adamı denen velilerin ve talihleri O'na kavuşturan, doğru yolu kuvvetlendiren ve insanlara doğru yolu gösteren âlimlerin sohbetlerinde kazanılır. Bu âlimler, Peygamberlerin vârisleridir." demiştir.

Page 32: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

32

Genel olarak ilim, İlm-i Husûlî ve İlm-i Hudûrî diye ikiye ayrılabilir. İlm-i Husûlî: Ehl-i Sünnet (Rasûlullah efendimiz ve arkadaşlarının yolunda olan) âlimlerinin sohbetlerinde ve derslerinde bulunularak, çalışılarak elde edilen ilimdir. İlm-i hudûrî: Çalışmadan Allah'ın ihsân etmesiyle kazanılan ilim, vehbî ilim demektir ki bu ilme ilm-i lüdünnî de denilir.

Hâce Ubeydullah Ahrâr ise: "İlim iki çeşittir; biri verâset, biri de ledün ilmidir. Verâset ilmi; çalışarak elde edilir, buna "kesbî" denir. İlm-i ledün ise, Allah'ın ihsânıdır, çalışmadan elde edilir. İlâhî bir mevhibedir. Kullarından dilediğine verir, buna "vehbî" de denir." buyurmuştur.

İmam İbn-i Mâce'nin Sünen'inde geçen bir hadîs-i şerîfte; "İlim, Çin'de de olsa onu alınız. Zirâ ilim öğrenmek, kadın-erkek her müslümana farzdır." buyrulmuştur. Ed-Dürrü'l-Muhtâr'daki hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulmuştur: "Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibâdet etmekten daha sevaptır." Berîka'da geçen bir hadîs-i şerîfte, Rasûlullah efendimiz; "İlmi ile amel edene, Allah, bilmediklerini bildirir." buyurmuştur.

Abdülhak-ı Dehlevî Merec-ül-Bahreyn isimli kıymetli kitabında, Ahmed Zerrûk'dan alarak diyor ki: "İmâm-ı Mâlik; "Fıkıh öğrenmeyip, Tasavvuf ile uğraşan, dinden çıkar, zındık olur; fıkıh öğrenip Tasavvuftan haberi olmayan (bid'at sâhibi) yâni sapık olur. Her ikisini edinen, hakikate varır." buyurdu. Fıkhı doğru öğrenen ve Tasavvufun zevkini alan, kâmil insan olur. Tasavvuf büyüklerinin hepsi kemâle gelmeden önce bir fıkıh âliminin mezhebinde idi. Tasavvufçunun mezhebi yoktur demek, mezheplerin hepsini bilir, hepsini gözetir, evlâ olanı, ihtiyâtlı olanı yapar demektir. Cüneyd-i Bağdâdî, Süfyân-ı Sevrî'nin mezhebinde idi. Abdülkâdir-i Geylânî, Hanbelî idi. Ebû Bekr-i Şiblî, Mâlikî idi. Cerîrî, Hanefî idi. Haris-i Muhâsibî, Şâfiî idi (kaddesAllah esrârehüm)."

Ebü'l-Esved ed-Düelî; "Hiçbir şey ilimden üstün değildir. Çünkü sultanlar, insanlara hükmederler. Âlimler ise, sultanlara hükmederler." demiş, Lokman Hâkim de oğluna şunu söylemiştir: "Ey oğlum! Dünyânın sevinç ve neşelerini tecrübe ettim. İlimden lezzetli

Page 33: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

33

bir şey bulamadım." Ayrıca; "Dervişler, fakir ve yoksullar ilim sâyesinde sultanlar sofrasında otururlar." buyurmuştur. Bir de Abdülhak-ı Dehlevî, "İnsanın göğsünü genişleten şeylerden biri ilimdir." demiştir.

LEDÜNNİ İLİM:

İlm-i ledün veya ledünnî ilim, Allah ile ilgili bilgi ve sırlara ait ilim, gayb ve mârifet ilmidir. Allah, Ayet-i kerimede mealen buyurdu ki: "Orada, kendi indimizden bir rahmet (vahiy ve nübüvvet veya uzun ömür) verdiğimiz ve ona ledünni ilmi öğrettiğimiz kullarımızdan birini (Hızır'ı) buldular." (Kehf sûresi: 65)

Hem Sa'lebî'nin hem de İmâm-ı Rabbânî'nin ifâde ettikleri gibi, Hızır Aleyhisselâm, güzel ahlâk sâhibi, cömert ve insanlara karşı çok şefkatliydi. Allah'ın izni ile kerâmet ehli olup, kimyâ ilmini bilirdi. Hak Teâlâ'nın bildirmesiyle ledünni ilim verilmişti. Muhammed Pârisâ; "İlm-i ledünnî verilmesinde Hızır Aleyhisselâmın rûhâniyeti vâsıta olmaktadır." buyurmuştur.

Senâullah-ı Dehlevî bu ilim hakkında şöyle demektedir: "Ledünnî ilim, çalışmak ve gayretle ele geçmez. İhsân edilen kimselere mahsûstur. Umûma şâmil değildir. Peygamberlere verilen ilimler ve vahyedilen şeyler ise, umûma şâmildir ve herkesi ilgilendirir. Yani peygamberler, bunları, gönderildikleri kavimlere tebliğ etmekle, bildirmekle vazifelidirler. Bu bakımdan peygamberlerin ilmi, ledünnî ilminden üstündür."

Seyyid Abdülhakîm Arvasi ise, şunları ifâde etmektedir: "Emîr Sultan hazretleri, ledünnî ilme sâhipti. Bu ilim yetmiş iki derecedir. İlk derecesinde olan, bir ağaca bakınca yapraklarının sayısını, bir denize bakmakla damlalarının adedini, bir çöle bakınca kumlarının sayısını bilir."

YAKÎN:

Şek ve şüpheden uzak olan doğru, sağlam, sarsılmayan şüphe ve tereddüt bulunmayan îtikâda, îmâna yakîn adı verilir. Râmûzu'l-

Page 34: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

34

Ehadîs'teki bir hadîs-i şerîfte; "Âgâh olunuz ki, insana dünyâda yakîn ve âfiyetten (rûhen sağlam ve günâhlardan uzak olmaktan) daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Öyle ise Allah'tan o ikisini isteyin." buyrulmuştur. İmâm-ı Rabbânî; "Yakın ihsân edilen birinin kerâmetlere, hârikalara ihtiyâcı olmaz. Bütün bu kerametler, zât-ı ilahînin zikrinden ve kalbin bu zikir ile zînetlenmesinden aşağı kalır." demiştir. Hazret-i Ali ise; "Îmân ağaç gibi olup, kökü yakîn, dalı takvâ, nûru hayâ, meyvesi cömertliktir." buyurmuştur.

MAİYYET:

Sözlükte berâberlik, beraber olma demek olan maiyyet, Tasavvufta Allah ile beraber olma, O'na kavuşma yolu mânâsında kullanılır. Muhammed Bâkî-billah; "Maiyyet yolu, cezbe (Allah'ın çekmesi) yollarından biridir. Maiyyet yolundan Allah’a kavuşmak nasîb olursa, vâsıta, aracı olmaksızın kavuşulur. "Kişi sevdiği ile berâberdir." hadîs-i şerîfi, bu sözümüzü kuvvetlendirmektedir." demiştir. İmâm-ı Rabbânî ise; "Yüksek hocamın, lutfederek, acıyarak mübârek gönlünü, bu fakire çevirmesi ile, Tasavvufcuların tevhîd (bir bilmek), kurb (yakınlık), maiyyet, ihâta (her tarafı kaplamak), sereyân (her zerrede bulunmak) gibi sözlerle anlatmak istedikleri mârifetlerden, ince bilgilerden ele geçmeyen hemen hemen hiç kalmadı." demiştir.

SEYR U SÜLÛK:

Tasavvuf yolculuğu, Tasavvuf yolunda ilerlemeye seyr ve sülûk denilir. İmâm-ı Rabbânî; "Seyr ve sülûkdan maksad, nefsi kötü huylardan ve çirkin sıfatlardan temizlemektir." demiş, bu çirkin sıfatların başında nefse düşkün olmak ve onun arzularına, isteklerine tutulmak geldiğini ifâde etmiştir. Seyrin çeşitli kısımları vardır. Seyr-i âfâkî, seyr-i enfüsî, seyr-i fillah, seyr-i fil-eşyâ, seyr-i ilallah, seyr-i anillahi billah, seyr-i murâdî gibi. Muhammed Bâkî-billah, seyr-i enfüsîden (insanın kendinde yaptığı yolculuktan) önce olan şeylerin yâni ilerlemelerin hepsinin seyr-i âfâkî olduğunu, seyr-i âfâkîde ele geçen şeylerin bir hiç mesâbesinde olduğunu belirtmiştir.

Page 35: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

35

Ebû Saîd-i Harrâz; "Seyr-i âfâkî (kendinin dışında ilerleme), insanı, matlûbdan (aranılandan) uzaklaştırır, seyr-i enfüsî ise, insanı, matlûba kavuşturur." demiştir. Seyr-i enfüsî, Tasavvuf yolunda bulunan kimsenin kendinde ilerlemesi, kötü huylardan temizlenen nefsin, iyi huylarla bezenmesi, süslenmesidir. Abdülkâdir-i Geylânî, "Seyr-i enfüsîde, insanı, Allah'ın sevgisi kaplayarak, insan, kendini sevmekten kurtulduğu için, evlâd ve mal sevgisi de bununla berâber yok olur. O halde, seyr-i enfüsî muhakkak lâzımdır." buyurmuştur.

Allah'ın isimlerinde ve sıfatlarında ilerleme, Allah'ın beğendiği ve râzı olduğu şeylerde fâni olma (yâni O'nun sevdiklerini sevmek ve O'nun sevdikleri kendine sevgili olmak) seyr-i fillah diye isimlendirilir. Hace Ubeydullah-ı Ahrâr; "Allah’a kavuşmakta, zulmet perdelerinin kalkması için mahlûkların hepsini aşmak, yâni seyr-i âfâkîyi ve seyr-i enfüsîyi tamamlamak lâzımdır. Nûrdan perdelerin aradan kalkması için de seyr-i fillah gerekir." demiştir.

Allah’a doğru olan yolda ilerlemek mânevî ilimde durmadan yükselmek, seyr-i âfâkî (kötü hâllerden kurtulma) ve seyr-i enfüsî (iyi hâllerle süslenme)yi de içine alan Tasavvuf yolculuğuna seyr-i ilallah denilmektedir.

Abdülhakîm bin Mustafa Arvâsî; "Seyr-i ilallah ve seyr-i fillah yâni Allah'ın beğendiği şeylerde fânî olma hâsıl olmadıkça, tam ihlâs (her işini yalnız Allah'ın rızâsı için yapma) elde edilemez. Muhlislerin (ihlâs sâhiplerinin) olgunluğuna kavuşulamaz." demiştir. Muhammed Behâeddîn-i Buhârî; "Tasavvuf yoluna girip ilerlemek, yol gösteren rehberi sevmeye bağlıdır." buyurmuştur. Seyr-i murâd (murâdların, seçilmişlerin Allah'ın lutf ve ihsânı ile çekilerek kavuştukları yol) ile ve kuvvetle çekilerek vilâyetin (evliyâlığın) yüksek derecelerine kavuşturulan bu rehberin bakışları, kalp hastalıklarına (kalbin Allah’dan başka şeylere tutulmasına) şifâdır. Onun teveccühü yâni sevgisine kavuşmak, mânevî hastalıkları giderir.

Tasavvufta nihâyete kavuşan bir velînin geri döndükten sonra, daha önce unutmuş olduğu eşyânın bütün bilgilerine yeniden sâhib olması, Seyr-i fil-eşyâ diye isimlendirilir. Muhammed Bakî-

Page 36: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

36

billâh; "Seyr-i fil-eşyâ, davet makamını elde etmek içindir. Davet makâmı, peygamberlere mahsûstur." demiştir.

KURB:

Yakınlık, yakın olmak demektir ki, Abdülganî Nablüsî; "Allah’a farzlarla hâsıl olan kurb, nâfilelerle hâsıl olandan elbette kat kat daha çoktur. Fakat kurbu, takvâ sâhiplerinin (haramlardan nefret eden, haram işlemekten kaçınanların) ihlâs ile yaptıkları farzlar hâsıl eder." demiştir. İmâm-ı Rabbânî, kurb ve visâl (kavuşma) lezzetinin Cennet nîmetlerinin lezzetinden ziyâde olduğu gibi, bu'd ve hırmân (uzaklık ve mahrumluk) azâbının da Cehennem azâbından beter olduğunu ifâde etmiş, Muhammed Mâsûm Serhendî ise, farzların kurb hâsıl etmesi için, nâfile ibâdetleri de yapmanın şart olduğunu belirtmiştir.

Allah’a yakın olmak, vilâyet yâni velî olmak kurb-i ilâhî terimiyle de ifâde olunur ki, Abdullah-ı Ensârî bunun; Allah’dan başka her şeyi unutmak olan fenâdan sonra, Allah tarafından, evliyâsına ihsân olunacağını beyân etmiştir. Kurb-i nübüvvet ve kurb-i velâyet olmak üzere iki türlü kurb vardır. Kurb-i nübüvvet, nübüvvet kemâlâtına, olgunluklarına kavuşma, nübüvvet yolu ile Hakk'a erme demektir. İmâm-ı Rabbânî'nin belirttiğine göre, kurb-i nübüvvet, insanı aslın aslına ulaştırır. Peygamberler (aleyhimüsselâm) ve bunların arkadaşı olan sahâbîleri Allah’a bu yoldan kavuşmuşlardır.

Allah’dan gelen feyz ve bereketlere, arada vâsıta bulunmak sûretiyle kavuşma, kurb-i velâyet adını alır. Yine İmâm-ı Rabbânî'nin ifâdesine göre, bir velînin kurb-i velâyet yolunda ilerleyerek, kurb-i nübüvvet yoluna kavuşması, yâni her iki yoldan feyz alması câizdir.

Bir de kurb-i ebdân tâbiri vardır ki, bedenlerin birbirine yakın olması, yakın bulunmak demektir. Kurb-i ebdânın, kalplerin birleşmesinde büyük tesiri vardır. Bunun içindir ki, Rasûlullah efendimizin sohbetinde bulunmayan hiç bir velî, bir sahâbînin derecesine yükselemez. Veysel Kârânî o kadar şânı yüksek olduğu hâlde, Rasûlullah efendimizi hiç görmediği için, Eshâb-ı kirâmdan en aşağı olanın derecesine yetişemedi. Büyük İslâm âlimi Abdullah bin

Page 37: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

37

Mübârek hazretlerinden; "Hazret-i Muaviye ile Ömer Bin Abdülazîz'den hangisi daha yüksektir?" diye soruldu. Cevap olarak; "Hazret-i Muâviye, Rasûlullah efendimizin yanında giderken, atının burnuna giren toz, Ömer Bin Abdülazîz'den kat kat daha yüksektir." buyurdu. İmâm-ı Rabbânî; "Büyüklerden istifâde edebilmek için kurb-i ebdân istemeli, bunun için çalışmalı. Nîmetlerin tamam olması, bedenlerin yakın olması iledir. Kurb-i ebdân olunamazsa, yakınlık sebeplerini elden bırakmamalıdır." buyurmuştur.

CEM’İYYET:

Sözlükte toplum, topluluk, toparlanma, toplanma demek olan cemiyyet, hep bir olanı müşahede (eserlerini görmek) ile meşgûl olup, kendinden dahi habersiz olma hâli yâni kısaca rûhunu ve kalbini toplayıp, Allah’dan başkası ile olmama hâlidir. İmâm-ı Rabbânî, cemâatle kılınan beş vakit namaz ve devâmlı Allah’ı zikretmenin cemiyyete sebeb olacağını beyân etmektedir.

HUZUR:

Allah’dan başka hiçbir şeyin kalpte bulunmaması, berâberlik, birlikte olma, hâzır bulunmaya huzur da denir. Muhammed Mâsûm Fârûkî, huzur, gafletten kurtulmaktan ibârettir demiş, ayrıca huzurlu ve uyanık olan kalbin namazda, uykuda ve vilâyette aynı olduğunu, huzur ve uyanıklığın kalbin melekesi olup onun gerekli sıfatları olduğunu, hiç bir zaman ayrılık kabûl etmediğini ifâde etmiştir.

TEVECCÜH:

Teveccüh, Tasavvuf yolunda ilerleme, yükselme sebeplerinden önemli olanlarındandır. Bu, bir velînin, Allah'ın izni ile nazar etmek (bakmak) yâhut başka yollarla talebesinin veya sevdiğinin yâhut başka birinin kalbindeki, mâsivâ (Allah’dan başka her şey) ve dünyâ sevgisini, günâh lekelerini temizleyip, yerine feyz, mârifet, ilim ve hikmetle yâni mânevî ilimler, iyilikler, bereketler ve faydalarla doldurması, yüksek derecelere kavuşturması demektir. Muhammed Mâsûm; "Pîrin (Tasavvuf büyüğünün) teveccühünü, zulmet ve keder dağlarını, her ne sûretle ortaya çıkarsa çıksınlar, sadık

Page 38: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

38

talebeden kaldırıp, uzaklaştırır." demiştir. Ubeydullah-ı Ahrâr'ın oğlu Hâce Muhammed Yahyâ; "Tasarruf sâhipleri üç kısımdır. Bir kısmı, Allah'ın izni ile, her istedikleri zamanda, diledikleri kimsenin kalbine tasarruf ederek, onu Tasavvufta en yüksek derece olan fenâ makamına eriştirir. Bazısı, Allah'ın emri olmadan tasarruf etmez. Emir olunan kimseye teveccüh ederler. Bir kısmı ise, kendilerine bir sıfat (hâl) geldiği zaman kalplere tasarruf ederler." demiştir.

İmâm-ı Rabbânî; "Tasavvuf yolunda çok yüksekleri aramalı, ele geçenlere bağlanıp kalmamalıdır. Verâların verâsını yâni ötelerin ötesini aramalıdır. Böyle bir istek, böyle çok çalışmak ancak vazîfe alınan büyüğün teveccühü ile elde edilebilir. Onun teveccühü de müridin (talebenin) ona olan sevgisi, bağlılığı kadar olur." demiştir.

Teveccüh, bir de, bir kimsenin, hayatta veya vefât etmiş, kabirde olan bir velîden feyz alabilmek, ondan mânevî olarak istifâde etmek, faydalanmak için, kalbini ona bağlaması, hâtırına hiçbir şey getirmeyip, yalnız onu düşünmesi mânâsında kullanılır. Abdullah-ı Dehlevî, bu konuda şunları söylemektedir: "Bâtındaki yâni kalbindeki nisbetin (bağlılığın) artmasına çalış. Allah ism-i şerîfini, bâzan da kelîme-i tehlîli (Lâ ilâhe illallah'ı) çok zikrederek (söyleyerek), bâzan salevât okuyarak, Kur'ân-ı kerîm okuyarak, Allah’a yaklaşmaya çalış. Bu çalışmalarda gevşeklik olursa, bu fakirin rûhâniyetine teveccüh ediniz. Yâhut, Mirzâ Mazhâr-ı Cânân'ın kabrine gidiniz, ona teveccüh ediniz, çok terakkî edilir, ilerleme ve yükselme olur. Ondan hâsıl olan fayda, bir diğerinin faydasından daha çoktur."

HİMMET:

Lügatte kasd, irâde, kuvvetli istek, arzu gibi mânalara gelen himmet, ıstılahta Allah'ın velî kullarından bir zatın kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurup, başka bir şeyi kalbine getirmemesi ve Allah’dan dileyerek, bu şekilde mânevî yardımda bulunması demektir. Ubeydullah-ı Ahrâr; "Allah'ın isimleri ile münâsebeti olan bir zât, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurur ve bu şeye himmet eder, kalbine bundan başka hiçbir şey getirmez; yalnız o işin yapılmasını isterse, Allah da o işi yaratır. Allah'ın âdeti böyledir." demiştir.

Page 39: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

39

MAHBÛBİYYET:

Mahbûbiyyet, sevilen olmak, mahbûb olmaklık, sevilmeklik demektir. İmâm-ı Rabbânî; "Rasûlullah efendimize tâbi olmanın en yüksek derecesi mahbûbiyyet ve ma'şûkiyyet (âşık olmak) kemâlâtına (üstünlüklerine) sâhib olmaktır. Bu, Allah'ın çok sevdiklerine mahsustur ve lutf ile ele geçmez, muhabbet lâzımdır." demektedir. Abdülhak-ı Dehlevî ise, âhirette azâblardan kurtulmak ve sonsuz saâdete kavuşmak, ancak geçmiş ve gelecek bütün varlıkların en üstününe (Hazret-i Muhammed'e) uymakla olur. Bunun için O'na uymakla mahbûbiyyet makâmına erişirler. O'nun yolunda bulunmakla, Allah'ın zâtının tecellîsine kavuşurlar demiştir.

TEMESSUL:

Allah, meleklere, cinlere çeşitli şekiller alabilme kuvveti verdiği gibi, çok sevdiği kullarının ruhlarına da, bu kuvveti vermektedir. Başka bedene ihtiyâç yoktur, ruhlar da, görülecek şekiller alabilmektedir. İşittiklerimiz ve okuduklarımıza göre, evliyâdan birçoğu, bir anda çeşitli yerlerde görülmüş, birbirine uymayan işler yapmışlardır. Burada latîfeleri, insan şekline girmekte, başka başka bedenler halini almaktadır. Bunun gibi, meselâ Hindistan'da oturan ve şehrinden hiç çıkmamış olan bir velîyi, hacılar Kâbe'de görüp konuştuklarını, başkaları da, meselâ aynı günde İstanbul'da, bir kısım kimseler de, bu velî ile, yine o gün, Bağdad'da görüştüklerini söylemişlerdir. Bu da, o velînin latîfelerinin muhtelif şekiller almasıdır. Bâzan o velînin bunlardan haberi olmaz. Seni gördük diyenlere, yanılıyorsunuz, o zaman, evimdeydim, o memleketlere gitmemiştim, o şehirleri bilmiyorum ve sizleri de tanımıyorum der. Yine bunlar gibi, güç halde bulunan kimseler, korku ve tehlikelerden kurtulmak için, ölü veya diri olan bâzı evliyâdan yardım istemişlerdir. O büyüklerin, kendi şekillerinde olarak, hemen orada bulunduklarını ve imdâdlarına yetiştiklerini görmüşlerdir. Bu velinin yaptığı yardımlardan bâzan haberleri olmakta, bâzan da olmamaktadır. Bu hâl, bilhâssa muhârebelerde görülmüştür. Böyle yardımları yapanlar, o din büyüklerinin rûhları ve latîfeleridir. Latîfeleri bâzan, bu âlem-i şehâdette, bâzan da âlem-i misalde şekil almaktadır. Nitekim Peygamberimizi (S.a.v) bir gecede, binlerce

Page 40: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

40

kimse rüyâda görüp istifâde etmektedir. Bu gördükleri, hep O'nun latîfelerinin ve sıfatlarının âlem-i misâldeki şekilleridir. Yine bunlar gibi, sâlikler, mürşidlerinin âlem-i misâldeki sûretlerinden istifâde ederler ve bu yolla müşkillerini çözerler.

PSİKOLOJİ VE TASAVVUF ARASINDAKİ FARKLAR

1. Modern psikolojinin bir asrı aşkın bir ömrü vardır; Tasavvuf ise en az on iki-on üç yüzyıllık bir tarihe sahiptir. Bu yüzden Tasavvuf, psikolojiyi pek çok alanda aşar.

2. Psikolojinin hedefi insan davranışlarını incelemek ve kontrol etmektir; Tasavvufun hedefi ise insana önce kendini tanıtmak sonra bu vasıtayla Allah’a ulaşmayı öğretmektir.

3. Psikoloji herkes için geçerli genel kurallar uygular; Tasavvuf ise bu genel kuralları kişilerin durumlarına göre şahsileştirir. Psikolojik ve pedagojik kurallar herkesin ruh hâline göre ayrı ayrı uygulanır. Çünkü bu konuda kişilerin karakter yapıları çok müessirdir.

4. Psikolojinin amacı insanın akıl sağlığını koruyarak kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmaktır; Tasavvuf ise ruh sağlığını koruyarak insanın kendini aşmasını ve Müteâl/Aşkın olana ulaşmayı amaçlar. Psikolojinin merkezinde insan vardır. Bu sebeple psikoloji zaman zaman insanın mutluluğu adına Tasavvufî prensiplere ters düşecek pek çok prensibi kabul eder. Bilhassa kişisel gelişime âid psikoloji kitaplarında benlik ve başarı putlaştırılarak insanın her şeyi başarabileceği savunulur. Psikolojinin en üst hedefi kendini gerçekleştirmek ve tam kapasitesiye ulaşmak olarak gösterilir. Bu tür eserler tamamen başarıya odaklandığı için başarısızlık durumunda taraftarlarına sunabilecekleri pek fazla bir şey yoktur. Oysa Tasavvuf her durumda insanın yalnız olmadığını, başarı ve başarısızlıktan çok insanın bu iki durumdaki hâlinin önemli bulunduğunu ön plana çıkarır.

Page 41: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

41

5. Psikolojik tedavi hasta ile psikologun diyaloğu etrafında dönerken Tasavvufda ise bir ilâhî tecrübe söz konusu olduğundan değişim, derin ve dâimidir.

6. Psikoloji ile Tasavvuf arasındaki diğer önemli bir fark ise dîne yaklaşımdır. Tasavvuf, İslâm dîninden çıktığı için dinle ilgisini her zaman sürdürmüştür; Modern psikoloji din ve maneviyâtı neredeyse hayatın dışına çıkarmıştır. Tasavvuf insanın problemlerini çözmeye daha elverişli görünmektedir. Bu tür gözlemleri bizzat psikologların ağzından duymak da mümkündür. Uzmanlar din ile insan sağlığı konusunda şu fikre sahiptir: “Sinir ve ruh hastalıkları ve hatta daha bunların başlangıç devreleri rûhi davranış bozuklukları hallerinde, rûhi tedavi için, zaruri ilaçlar yanında yapılacak tek şey manevi psikoterapidir.” Din ile ruh sağlığı arasında direkt bir ilişki olduğu, insanın dinden uzaklaştıkça psikoloji kökenli fiziki/psiko-somatik hastalıklarının artacağını öne sürmektedirler.

7. Psikoloji sadece bu dünya ile sınırlı kalırken; Tasavvuf insanı âhiret hayatı ile buluşturur. Başka bir deyişle psikoloji madde ve fani dünya ile sınırlı iken, Tasavvuf sonsuz bir âlemle irtibatlıdır. Psikolojik olarak kendini gerçekleştiren insan ile Tasavvufî bakımdan kemâle eren insan aynı değildir. Hatta Tasavvuf’un kemâl olarak ileri sürdüğü hasletler psikolojide hastalık olarak ele alınabilmektedir. Mesela Tasavvuf’un önem verdiği ilham, psikolojide hezeyan ya da bir tür hastalık olarak ele alınır.

8. Tasavvuf fedakârlığı ve neftsen kurtulmayı tavsiye eder; Modern psikoloji ise bencilliği artıran bir yapıyı öğütler. Modern psikoloji bencilliği âdetâ bir din hâline getirmektedir. Psychology as Religion adlı kitapta Paul Vitz selfism/bencilliğin ve popüler psikolojinin Amerikalılar arasında hâkim din haline geldiğini söyler.

Page 42: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

42

RUH VE BEDEN SAĞLIĞI İLİŞKİSİ

İnsanın ruh sağlığı, fizîkî sağlığını da etkiler. Nitekim Levin ve Vanderpool adlı araştırmacılar, dînî huzurun fizîkî sağlığı yakından etkilediğini belirtmektedir.

Tasavvuf insanın kendini aşması için bir denge, ferdin fizîkî ve aklî melekeleri için bir uyum gerektiğini söyler. Bu denge genelde Cem-i Himmet denilen konsantrasyon ile tefekkür, murâkabe, râbıta ve zikir gibi meditasyon unsurlarıyla sağlanır. Yapılan çalışmalar meditasyon unsurlarının kronik, kısa süreli ve şiddetli kaygıları azalttığını göstermiştir. Tasavvufî tefekkür veya meditasyon uzun süre yapılırsa insanda bir denge, itmînan ve huzur hâli meydana getirir.

Modern ilimler insanı parçalara ayırarak incelemiş ve insanın madde ve mânâ bütünlüğünü ihmâl etmiştir. Hâlbuki huzur insanın bölünüp parçalanmasında değil, bütünleşip toparlanmasındadır. İnsanda maddî ve fizîkî sayılan pek çok hastalığın sebebi de rûhîdir. Ruhdaki bunalım ve sıkıntı bedene âraz olarak yansır. Nitekim ayağındaki rahatsızlığı sebebiyle ilk hafta yüzü son derece gergin olan üstad Necip Fâzıl Kısakürek’i bir hafta sonra ziyâretinde ayağı iyileşmiş ve yüz ifâdesini de neşeli olarak gören dostları üstâda demişler ki: “Üstâdım geçen hafta sizi ayağınızdaki ızdırap sebebiyle çok müteessir görmüştük. Şimdi maşallah ayağınız iyileşmiş,

Page 43: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

43

yüzünüzdeki huşûnet ve ufûnet de dağılmış.” Üstâd bu sözden alınarak şu cevabı vermiş: “İnsan hayatında her şey ruhîdir, maddî hiçbir şey yoktur. Geçen hafta ruhum inkıbaz halindeydi, Ruhumun daraltısı ayağıma vurmuş hasta etmişti, o da yüzüme yansımıştı. Şimdi ise Ruhum düzeldi, ayağım da iyileşti.”

Aslında Tasavvuf İslâm’ın birlemek mânâsına gelen tevhid inancını insana uygulamakta ve onun dağınık ilgilerini birleştirmeye çalışmaktadır. Tasavvuf metoduna göre kendisini birlemeyen, kemâle erdirmeyen bir insanın bu dağınık hâli ile tevhîdi anlaması/yaşaması pek mümkün görünmemektedir. Çünkü Tasavvufî anlayışa göre kendini birleyen insan sâdece Allah’a odaklanmıştır. Onun için fânî insanların övgü ve yergileri birdir. Zîrâ insanlar, aslında var görünen yoklardır. Allah ise “Görünmeyen Var”dır. İnsan dikkatini fânîlere ayırıp böldüğü sürece gerçek kulluğa ve tevhîde erişemez. Bu hakîkate ermek için sûfîler psikolojik eğitim metotlarını da kullanmaktan geri kalmamışlardır. Bâyezid-i Bistâmî ile bir sofu arasındaki şu hikâye bu durumu en güzel şekilde ifade eder. Bayezid-i Bistami’nin aşk, şevk ve manevi tecrübe dolu konuşmalarını dinleyen bir ham sofu der ki:

“Otuz yıldır oruç tutarım ama senin bahsettiğin manevi zevklerin hiç birini tadamadım!”

Bayezid ise adamın derûnuna nazar ederek:

“Otuz değil, üç yüz sene de oruç tutsan sen bu manevi hallere ulaşamazsın.”

Adam:

“Bu nasıl olur?” diye sorunca,

Bayezid:

“Senin enâniyetn ve benliğin Allah ile aranda bir perde olmaktadır” cevabını verir. Adam bu manevi hastalığın çaresini sorar.

Page 44: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

44

Bayezid:

“Bunun çaresi var ama sen ona güç yetiremezsin” der. Adam biraz daha ısrar eder.

Bayezid:

“En yakın berbere git, başını tamamen kazıt, bir don hariç elbiselerini çıkarıp at, boynuna da bir heybe dolusu ceviz as ve pazara giderek: Kim enseme bir tokat atarsa ona bir ceviz vereceğim de, böylece bütün pazarı dolaş!” der.

Sofu:

“Ben bunu yapamam, başka bir çare söyle!”

Bayezid:

“Senin hastalığının tek çaresi budur, ben sana bunu yapamayacağını baştan söylemiştim” diyerek adamın enesinin ne kadar şiştiğini gösterir.

Bayezid ve diğer sufiler, bu tür narsist/bencil tutumları kırmak için buna benzer eğitim metotları uygulamışlardır. Aziz Mahmûd Hüdâyî’nin, şeyhi Üftâde tarafından tuvalet temizliği ile görevlendirilmesi, Yunus Emre’nin mürşidi Taptuk Emre tarafından dağdan odun getirmekle görevlendirilmesi ve daha buna benzer pek çok hâdise aslında psiko terapinin mânevî cephesidir. Tasavvufta narsizm/bencillik başta olmak üzere bugün modern psikolojinin tedavi etmeye çalıştığı pek çok problem üzerinde ciddi pratik ve teorik malzeme vardır.

Psikoji ile Tasavvuf arasında genel olarak bakıldığında yakın bir ilişki olduğu görülür. Özel olarak sufilere bakılınca bu ilişki en güçlü şekilde kendini Mevlânâ’nın eserlerinde göstermektedir. Mevlânâ’nın eserlerini anlaşılır ve popüler kılan en önemli özelliği onun insan psikolojisini iyi tanıması ve eserlerinde bunu kullanmasıdır. Mevlânâ insanın kaygı ve elemleriyle sevgi ve nefretlerini, kendini gerçekleştirme ve kendini aşma gayretlerini

Page 45: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

45

daima gündemde tutar. Narsizm, egoizm, çeşitli rollere girerek insanları aldatma gibi pek çok psikolojik rahatsızlıklara dikkat çeker. Mevlânâ bu manada iyi bir gözlemci hatta çağına göre çok başarılı bir psikolog sayılabilir. Nitekim “Padişah ve Cariye” hikâyesinde ortaya koyduğu psikolojik tahliller onun bu konudaki başarısının en güzel delilidir.

Mevlânâ’nın Psikanalizin kurucusu Freud’dan (1939) uzunca bir süre önce yaşamasına rağmen bu sahadaki başarısı muhtemelen batılı araştırmacıların da dikkatini çekmiştir. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere pek çok batı ülkesinde Mevlânâ’nın eserleri psikoterapilerde kullanılmaktadır.

Hz. Mevlânâ “Padişah ve Câriye” hikâyesinde psiko-analiz yaparak câriyenin hastalığını teşhis etmekte; gönül hastalığına tutulan câriyenin maddi ilaçlarla iyi olamayacağını söylemektedir. Böylece o, insanın sadece maddî yapısı ile sınırlı olmadığını, ruhî problemlerin tedavisinin maddî olanlardan tamamen farklı bulunduğunu ifâde etmektedir.

Mevlânâ bu hikâyede pek çok mânâları iç içe giydirmiştir. Bir yandan hekimlerin kendilerini beğenmelerini eleştirirken öte yandan padişahın içine düştüğü çaresizliği ifâde etmektedir. Padişah uzun araştırmalar sonucunda gönül hastalıklarından anlayan ilâhî bir hekimle buluşur. Bu ilahi hekim, psikolog gibidir. Uyguladığı teknikler gerçekten ilginçtir.

Mevlânâ psikolojik tedavilerde hekim ile hasta arasındaki güven duygusunun tesisine önem vermektedir. Zira hasta ancak güvendiği bir doktora, güvenli bir ortamda sırrını açabilir. Psikolog da hastaya saygı duymalı ve onun sırlarını başkasına anlatmamalıdır.

Ruh hekîmi/psikolog hastasına şefkat ve muhabbetle davranmalıdır. Nitekim Hz. Mevlânâ psikolojik hastalıkların tedavisinin son derece zor olduğunu ve bu hastalıkları herkesin teşhis edemeyeceğini belirtmektedir.

Page 46: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

46

Mevlânâ hekim-i ilâhînin, cariyenin şuuraltını ortaya çıkarmak için çağrışım psikolojisini ve psiko-analiz yöntemini uygulayarak onun önceki efendisi kuyumcuya âşık olduğunu ustaca anladığını belirtir. Bundan sonra hekim yine kendine has metotlarla câriyenin hastalığını tedavi eder. Mevlânâ bu hikâyelerle bir taraftan derin Tasavvufî mânâları ifâde etmeye çalışmış, diğer taraftan da psikolojik açıdan yüksek teknikler uygulamıştır.

Modern insanın en önde gelen problemleri korku, kaygı ve strestir. Sanılanın aksine bunların sebebi fakirlik ve yoksulluk değildir. İnsanların refah düzeyi arttıkça kaygıları artmaktadır. İnsanın kaygılarını yok etmek için pozitif düşünmeye ihtiyaç verdır. Olayların, hatta başa gelen musibetlerin iyi yanına bakmak, onların insana verdiği acıyı azaltır. Psikologlar, insanlara zarar veren şey, olaylardan çok insanın o olayı algılamasıdır, derler. Kötümser bakış açısı olayları olduğundan da kötü yapabilir. Bu sebeple Norman Vincent Peale: “Hiçbir zaman korkularınıza danışmayın” diyerek insanları bu durumdan sakındırır.

Kaygılar, korkular ve stresler üstesinden gelinebilirse insan için avantaja dönüşebilir. İnsan korkunun kodlarını kırabilir ve onu aşmayı başarabilirse hayatta başarılı olur. Bunun da en önemli yollarında biri insanın mânevi gelişimini tamamlamış olmasıdır. İnsan hayal gücünü hep müsbet şekilde işletmeli ve olayları hayra ve iyiliğe yormalıdır.

Müspet ve menfi telkinlerin insan üzerinde psiko-somatik etkileri vardır. Bugün modern hekimlik, insan rûhunun olumsuz etkilerinin vücudu hasta yaptığını kabul etmektedir. Nitekim yapılan araştırmalara göre halsizlik, tansiyon ve buna benzer pek çok hastalığın sebebi iç huzursuzluğudur.

Ruh beslendikçe sıkıntılar birer zevk haline dönüşür. Ruh beslenmeden elde edilen maddi zevklerden cesed bile yorulur. İnsan neyi düşünürse, iyi olsun kötü olsun, güçlü bir mıknatıs gibi düşündüğü şeyi kendine çeker. Hasta olduğunu düşünen hastalığı, başarısız olduğunu düşünen başarısızlığı, parasız olduğunu düşünen fakirliği kendine doğru çeker. Aynı konu üzerinde ne kadar fazla

Page 47: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

47

düşünürseniz o kadar fazlasını kendinize çekersiniz. Bu durumun farkına varan insan istemediklerini değil de arzu ettiklerini düşünmeye başlar. Bir başka deyişle hayat ve olaylar hakkında pozitif düşünmeye başlar. Düşünceler kontrol altına alınmaz ise insana zarar verirler.

Aslında insanın başkasına yaptığı zulümler iç dünyasını ve psikolojisini rahatsız eder. Başkalarına yapılan kötülükler bir şekilde sahibinin psikolojisini etkiler ve onu huzursuz eder. Mutlu olmak isteyen insan başkalarının âhını almamalıdır. Kendi bütünlüğünü korumak isteyen başkalarına zarar vermemelidir. İlişkileri savaş haline getirmek doğru değildir.

Mitolojiye göre insanoğlu mutluluğu hep hor kullanır, hep şikâyetçi olur, bıkkınlık ve yılgınlık ifâde edermiş. Bir gün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler.

“Saklayalım da insanlar onu zor bulsunlar. Zor buldukları için belki kıymetini bilirler” diyerek başlamışlar tartışmaya. Mutluluğu saklamak kolay değil! Kimisi: “Dağların tepesine Everest’e saklayalım” demiş. Kimisi: “Denizlerin dibine okyanusa” demiş. Kimisi: “Yıldızlara saklayalım.” Kimisi de: “Ormanın içine” demiş… Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş.

Derken meleklerden biri: “İnsanın içine saklayalım mutluluğu” demiş. “Kimsenin aklına gelmez içine bakmak.” İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış.

Bu yüzden hiçbir mutluluk kolay gelmiyor. İnsanlar onu kolay kolay bulamıyor. Çünkü onu hep uzaklarda, kendisinin dışında arıyor. Bu sebeple de gülmüyor bir türlü insanın yüzü.

Evet, mutluluk insanın içinde, emekte, çabada ve her şeyi olması gerektiği gibi değil, olduğu gibi kabul etmekte saklı. Ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde, ne başkasının mutluluğunda, ne de başka bir şeyde. Öyleyse gözünüz hep içeride olsun. Siz dışı boş verin, içe bakın.

Page 48: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

48

Günümüzde dînî hayatın gerilemesi insanda aşkınlık ihtiyacını arttırmaktadır. Çünkü maddenin öne çıktığı çağımızda insanın bedeni ihtiyaçları tam olarak karşılanmakta, arzuları tatmin olmaktadır. Bugün tıp ilmi pek çok ağır hastalığa çare buldu, insan ömrü uzadı, hayat kalitesi arttı ama rûhî problemler çoğaldı. Rûhî bunalım toplumları içten içe kuşattı. Din/mâneviyet ile psikoloji/psikiyatrinin düşman kardeşler durumunda olması anlayışının artık değişmesi zamanı geldi. Çünkü insanlar metâfizik ve mânevî hayatı yaşayamama geriliminin artmasıyla aşkınlık boyutu olmayan ve insanı olduğundan da basite indirgeyen psikolojik yorumlardan hazzetmiyorlar.

İnsanın kim olduğunu unutması, davranış ve varoluş ahlakını kaybetmesi sadece ruhunu karartmakla kalmıyor, aynı zamanda küresel boyuttaki ekolojik bir kirlenmeyi de beraberinde getiriyor. Kirlenen denizler can çekişerek ölen balıklar, yavrularımızın soluduğu kirli hava, delinen ozon tabakası, mor otesi ışınlarla kör olan kuşlar, sera etkisiyle ısınan atmosfer e oluşan küresel ısınma sonucu buzulların erimesi, seller, çölleşen toprak, bunların hepsi vahşileşen insanoğlunun eseri. Bu felaket tablosunun oluşumunda insanı yanlış okuyan ve onu sadece maddeden ibaret gören anlayışların da önemli bir katkısı var.

Son yıllarda insanlar din ve maneviyat konularına daha bir ilgi duymaya başladılar. Özellikle Amerikada ortaya çıkan bu durumun Batıda gözlendiğini söylemek zordur. İnsanı yeniden okumayı denemek ve ona ruh-beden bütünlüğü içerisinde bakarak ruh ve bedenin biririni etkilediği düşüncesinden çözüm aramak daha akılcı olacaktır.

Page 49: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

49

NLP NEDİR?

Her NLP öğrenmeye başlayana, eğitimcinin NLP’nin ne olduğunu anlattığı klasik bir sunum vardır bu sunum hemen hemen

Page 50: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

50

tüm dünyada aynıdır. Aynen matematikte 2+2 = 4 olduğunun evrensel matematikte sahiplenilemeyeceği gibi, NLP’de de sistem ve işleyiş global bir yapıya sahiptir.

Peki, nedir bu NLP?

NÖRO:

Nöro: Beynimizin işleyiş sistemini ve duyularımızın tepkiselliğini ifade etmektedir.

Yaşadığımız tecrübeleri 5 duyumuzla algılayıp gördüklerini, duyduklarını ve hissettiklerini belli bir girdi kabul eder. Kendi algısına göre tüm bunları işleyerek, dışarıya pozitif veya negatif verdiği tepki çıktılarını filtrelerden geçirdikten sonra beynimize yerleştirir.

Nörolojik sistem, vücudumuzun fiziksel fonksiyonlarını nasıl yerine getirdiği ve beş duyu organımızdan gelen bilgileri işleme tarzı ile ilgilidir. Neuro, insanın beynini ve bütün bedenini saran mükemmel bir ağdır ve hayal tecrübelerimizin sinir sistemimiz sayesinde beş duyumuzla algılanmasıdır. Sinir olarak Türkçe’ye çevrilen "Neuro" kelimesi ile anlatılmak istenen, beden kütle ağırlığının sadece %2'sini (ortalama 1380 gram civarında) oluşturan beynin ta kendisidir. Birçoğumuz önyargılarımız ve kendimizi bilgi yönünden geliştiremediğimiz için beynimizi etkin ve bilinçli bir biçimde kullanamıyoruz. Beyin, hiçbir teknolojik malzemesi kapama olmayan bir makineye benzer. İnsanların geneli doğru kabul ettikleri yanlış duygularının esiridir. Sanki aracın sürücü koltuğuna elleri bağlı otururken, direksiyonun başkasının ellerindeymişçesine kontrolümüz dışında hareket eder gibiyizdir. Duygu ve düşüncelerimizi kontrol etmezsek; ya gidip bir duvara çarpacağız ya da kontrolümüz daima başkalarının ellerinde olacak.

LİNGUİSTİC

Linguistic: Kullandığımız dil ve davranışlar, (aslında iletişim) bu mükemmel yapının kendi içinde ve çevresiyle olan iletişimini,

Page 51: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

51

sinirsel temsillerin kodlandığı, sıralandığı ve anlama kavuştuğu beynimizde yeniden anlamlandırdığımız tecrübelere ait bilgilerin ifade edilmesidir. Bu ifadelerin gerçekle bağlantısının azaldığı noktalarda, yaşadığımız dünyamızda sorunlarımız da artmaya başlar. Kısaca Linguistic: Dil ve sözsüz iletişimimiz, beynimizde kodlanarak anlamlandırılan derin yapımızdaki programların ifadelendirilmesidir.

PROGRAMLAMA

Programming: İfade ve algılarımız arasındaki bağlantıların neler olduğu, bulunabilir bir plan dahilinde ve kendi istediğimiz şekilde değiştirdiğimizde, istediklerimize düşündüğümüzden daha kısa zamanda ulaşabilmemizi sağlar. Yani işlevleri, sıralama ve girdileri belirli süreçlerden geçirerek, çıktılar üretmek; belirlenmiş hedeflere ulaşmak için iletişimimizi ve sinir sistemimizi organize etme biçimidir.

Bu durum, her davranışın bir yapısı olduğu görüşüyle yola çıkar. Bu çerçeve içinde ve dışında kalan bütün davranışlarımız modellenebilir, öğretilebilir ve değiştirilebilir. Hangi konuda nelerin işe yarayabileceği ise öğrenilmiş bilgilerin davranışlara aktarılması ile mümkün olabilmektedir. Bunun içinde algılama yeteneklerimize bağlı olarak, öğrenmeye karar vermek, davranış seviyesinde öğrenme sürecini devam ettirmek ve bilginin farkında olmadığımız yeterlilik düzeyinde kullanılabilir hale getirmek gerekmektedir, tıpkı yürümeyi ilk öğrendiğimiz gibi NLP, 1970'li yılların başında John Grinder (dilbilimci) ve Richard Bandler (matematikci ve Gestalt terapist) tarafından Amerika’da oluşturuldu.

NLP, “Konusunda yetkin biri ile mükemmel biri arasıdaki fark nedir?” sorusuna, yanıt arama çalışmalarının ürünüdür. Bu soruya yanıt aranırken, psikoloji ve psikiyatri dalının duayenleri ve dallarında üstün performans sergileyen bazı kişiler seçilerek -Sigmund Freud, Abraham Maslov, Fritz Perls - Gestalt terapinin kurucusu, Virginia Satir aile terapisti ve Hipnozun çağdaş babası olarak nitlendirilen Psikiyatrist Milton Erickson- bu kişilerin sözel ve davranışsal yaklaşımları incelendi. Amaç, Psikoloi ve psikiyatri dallarının mükemmel yapısını insanların kolay algılayıp uygulayabileceği ve bu

Page 52: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

52

mükemmelliğe nasıl erişebileceklerini belirleyerek öğrenilebilir-uygulanabilir modellenebilir hale getirilmesi idi.

Grinder ve Bandler kullandiklarıi modelleme teknikleri ve kişisel (araştırma ve izleme) katkılarını, beyin-dil-beden arasındaki ilişkiyi sembolize etmek icin “Nöro-Linguistik Programming” olarak isimlendirdiler.

Günümüze kadar NLP kapsamında, psikoterapi teknikleri ile eğitim, sağlık, iş hayatı, yaratıcılık, yöneticilik, satış, liderlik gibi çok geniş bir yelpazeye yönelik ceşitli iletişim dil kalpları ile değişim becerileri ve etkin yöntemler geliştirildi. NLP, çıkış noktasının da etkisiyle, birçok NLP üzerine yazımış kaynaklarda; mükemmelliğin bilimi, duygusal değişimin sanatı, mükemmellik yapısının modellenmesi üzerine çalışma, bireysel performansta zirve, istediğiniz değişimi elde etme yöntemi gibi tanımlarla anılmıştır. NLP davranış düzeyine ağırlık vererek kestirme sonuçları öne çıkarmak değildir. Davranışların ve görünen sonuçların arkasında, aslında cok farklı bir yapı vardır. NLP, kişisel inanç, misyon ve vizyona odaklamayı, sadece birey olarak değil; daha büyük aile, çevre ve evren sisteminin bir elemanı olarak insanı anlamaya yönelik bir çerceve sunar.

NLP'nin tüm model ve tekniklerinin özünde iki temel varsayıma dayanmaktadır:

1. Harita Yaklaşımı: Çevremizden, sürekli olarak, algılayıp işleyebileceğimizden cok daha fazla miktarda veri alırız ve bu verileri kişisel algı filtrelerimizden geçirerek anlamlandırırız. “Kişisel filtre” insan yapısına, düşünce tarzına, inançlarına, o anda içinde olduğu fiziksel-ruhsal duruma baglı olarak değişir. Yani diğer bir deyişle, biz çevreden gelen uyarıları, hep kendi yorumumuzu katarak algılarız. Dolayısıyla, asıl gerçeği değil, algıladığımız gerçeği bilir, ona göre davranırız. Herkesin kendine göre oluşturduğu bu gerçeklere 'harita' (veya nöro-linguistik harita) diyoruz. Davranışlarımızı kısıtlayan ya da çeşitlendiren de bu haritalarımızdır, asıl gerçekler değildir.

2. Sistem Yaklaşımı: İnsanın kendi içindeki süreçler, diğer insanlarla ve çevresiyle etkileşimi benzer süreçlerin sistemselidir.

Page 53: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

53

Kişiler, toplumlar ve evren, birbiriyle sürekli etkileşim halinde bulunan karmaşık bir sistemler ve alt-sistemler bütünü oluşturur. Bu sistemin herhangi bir parçasını sistemden ayırmak olanaksızdır.

Bandlerin “NLP varsayımlarına göre, insanların tam ve doğru olarak gerçeği bilmesi mümkün değildir.” sözleri, bu durumda amacın “doğru harita”yı oluşturmak değil; sistem yaklaşımına uygun “en zengin harita’yı” oluşturmasıdır. Bir problem karşısında ne kadar çok davranış alternatifi varsa başarı şansı da bu alternatif seçenekler oranında artar.

Mükemmel kişiler, pozitif bakış açısını kazanmış olanlardır onlar çok çeşitli bakış açıları ve çok sayıda davranış seçenekleri içeren haritalara sahiptirler.

NLP, bakış açılarını ve davranış seçeneklerini artırma, zenginleştirme yöntemleri sunar. Çok seçenek sahibi olmak kişiyi mükemmelliğe yaklaştırırken, çok çeşitli bakış açılarına sahip olmak da olgunlaştırır.

Gelecekteki hayatımızı daha iyi idame edebilmemiz için, önce kendimize bakmak ve hatayı kendimizde aramamız gerek. Toplum olarak bunun farkına vardık. Kısaca NLP olarak tanınan ve beynimizi anlama ve onu en etkin biçimde kullanma yollarını öğreten NLP Beyin Dili Programlama faydalı bir bilimsel derlemedir.

NLP Sadece madde âlemde her şeye muktedirsin demek midir?

Yüzeysel bakanlar için NLP, tekniksel polyanacılık oynamaktan öteye gitmez insanlar genelde mana âleme yöneldikçe madde âlemden uzaklaşır. Bu aynı zamanda madde âleme yönelen içinde mana âleminden uzaklaşma gibi algılanabilir. Başta da söylediğim gibi NLP: Psikoloji ve Psikiatri nin derlenmiş tekniklerle bezenmiş güzel bir derlenme şeklidir. Kişi ruhsal sorunlarında evvela sorunlarını kabullenme gerçekleştirir, yani farkına varır ardından bunun üstesinden gelebilecek gücün yaradılışta kendisine verildiğini idrak edip maneviyatı ve kendisine uygulanan ve öğretilen tekniksel

Page 54: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

54

yollarla bu sorunlarının üstesinden gelir. Bu bağlamda NLP'de de kendi içinde bir mantıksal sıralama vardır. Bu sıralamayı çok iyi anlarsanız, sistemi çok iyi kullanabilirsiniz.

NLP teknikleri plasebo ilaç etkisi göstermez, doğrudan sonuca götürür. NLP’yi bilmeyen ve bilmediği içinde saçma sapan sözler üretenlerin anladığı ve söylediği gibi; boş işler, sadece motivasyon lafları, insanları gaza getirme yöntemi değildir. NLP: önce kişinin kendini anlaması, kendi iç çelişkilerinden kurtulması, endişe ve korkularından sıyrılması ile başlayıp, çevresini, toplumu ve genel olarak dünyayı daha iyi anlamasını, yaptığı hareketlere bu gözle bakmasını ve davranışlarını buna göre düzenlemesini sağlayan bir sistemdir. Ve birçok kişinin katkısı ile oluşturulmuş, bilimsel temeli olan bir sistemdir. Yunus Emre’nin dediği gibi “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir; sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır.

Kısaca söylemek gerekirse NLP insan davranışlarının modellenmesi üzerine kurulmuştur. Amacı, bireyin çevreyle etkili iletişim kurması ve sürekli kendisini geliştirmesidir. Anahtar kelimeler iletişim ve gelişimdir. NLP'yi etkili iletişim kurmak için size gerekli araçlan sağlayan bir alet çantası olarak düşünebilirsiniz. Bu aletleri doğru kullanırsanız işinizde, özel yaşantınızda, insanlarla ilişkilerinizde çok olumlu gelişmeler kaydedeceksiniz.

Değiştirmek istediğiniz davranışlarınızı rahatlıkla değiştirebilecek, yeni becerileri kolaylıkla kazanabilecek ve zaten iyi yaptığınız şeyleri daha da iyi yapmayı öğreneceksiniz. Kötü alışkanlıkları bırakmak, uçak korkusu gibi fobilerle başa çıkmak, zayıflamak ve bunun gibi daha birçok konuda bulunduğunuz durumu olumlu yönde değiştirmek ve insanları mantıksal olarak ikna etmek, onların saygısını ve sevgisini kazanmak gibi başka alanlarda yaşantınızı daha da zenginleştirirsiniz.

Empati: İnsanları, davranışları, olayları, dünyayı algılama şeklinizi değiştirip, farklı gözle bakmayı öğrendiğinizde empati aşamasına gelirsiniz. Bu aşamaya geldiğinizde iletişiminiz mükemmelleşir. İletişimin önemini günlük yaşantınızdaki olayları derinlemesine düşündüğünüzde daha iyi anlarsınız.

Page 55: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

55

NLP bir yöntemdir:

Evet NLP, her davranışın bir yapısı olduğı görüşüyle yola çıkar; bu yapı, öğrenilebilir, değiştirilebilir ve modellenebilir. Hangi davranışların faydalı ve etkili olduğunu anlamak, algılama yeteneklerimize bağlıdır.

NLP bir davranış biçimidir:

Merak ve macera duyguları tarafından biçimlendirilmiştir. Hayata, az rastlanan bir öğrenme fırsatı olarak bakar. İnsanları etkileyen iletişim biçimleri ve nelerin öğrenmeye değer olduğu konularında ustalaşmayı amaçlar.

NLP bir teknolojidir:

NLP, öğrenen kişinin algılarını ve bilgilerini, bir zamanlar imkansız gibi görünen sonuçlara ulaşmak için organize edebilmesini sağlar.

NLP’nin Sistem Önerileri

v Her insanda ihtiyacı olan bütün kaynaklar mevcuttur. (Sizin çevrenizdeki kaynaklarınız ne kadar?)

v Her davranışımızın altında pozitif bir neden vardır. (Tenkit davranışı dahi yapıcıdır)

v İletişimimizin anlamı aldığımız cevapta saklıdır. (Hayata sesleniş şekliniz, yankı misali…)

v İstediğinize, istediğiniz yöntemlerle ulaşamadıysanız, değiştirin. (Farklı alternatif yollar deneyin )

v Davranışlarımızda hata yoktur, sadece geri besleme vardır. (Aldığınız olumsuz sonuçlar nelerdir?)

v Her insan değerlidir. (kendinize ne kadar değer veriyorsunuz?)

v Harita bölge değildir. (kendi kabul ettiğiniz inançlar başkaları için doğru olamayabilir)

v Eğer bir kişi yapıyorsa, herkes yapabilir. (bir şey yapılana kadar imkansızdır.)

Page 56: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

56

v Her sistemde, en esnek olan, en çok etki sağlar. (davranışlarınızda esnek olmazsanız aldığınız geri bildirimler kırıcı olabilir)

v Biri bize hakaret ediyorsa bunun sorumlusu biziz. (ya verilen taviz veya davranışlarımızın yanlışlığı)

v Yaşadığımız dünyayı ve dünyadaki her anı kontrol edemediğimizde, kontrolümüzü kaybeder ve sinirleniriz. (kendi sistemimizi oluşturmadığımızda sonuçlar üzücüdür.)

v "Farkındaysanız, dışındasınız." (Saplantılara takılıp kalmazsınız)

v Davranışlara aktaramadığımız bilgileri öğrenmenize gerek yok. (Faydalanamayacağınız bilgileri silin.)

v Bilmek korku üretmemizi sağlıyorsa, sorunlarınızı arttırabilir.

v Değişim kararını verdikten sonra, değişim siz farkına varmadığınızda gerçekleşmiş olacaktır.

v Herşeyin farkına varmaya çalışırken "Farkındalık hipnozu" yaşıyor olabilirsiniz.

v Hayata ve bilgiye tavır koyamayan insanlar, insana karşı tavır koymaya çalışarak hayatlarını zorlaştırabilirler.

v Kendi kararlarınızı değişim kararı veremediğinizde, beyniniz ona öğrettiğiniz yollardan değişimi ortaya çıkarmaya çalışacaktır.

v Yaşadıklarınızın hangi stratejileri ortaya çıkardığına dair bilgileri “Zihinsel Detoks” programına katılarak öğrenebilir ve değişim yolunda güzel bir başlangıç yapabilirsiniz.

NLP NİN TEMEL KONU BAŞLIKLARI Nlp’nin temel eğitiminde Belli başlı konular ve teknikler yer

almaktadır aşağıda size bazı konu başlıklarını belirtelim. 1- İletişim 2- Tote Model 3- Spesifik Olayları Silme 4- Öğrenme Aşamaları 5- Temsil Sistemleri 6- Kalibrasyon

Page 57: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

57

7- Uyum 8- Çapalar 9- Zihin ve İşleyiş Şekli 10- Öğrenilmiş Çaresizlik 11- Affetmeler 12- Meta Model 13- İletişim İlkeleri 14- Alt Birimlerde İnanç Değişikliği 15- Esneklik 16- Hedef Belirleme 17- Meta Programlar 18- Takıntı Gidericiler 19- Milton Modeli 20- Fobiler 21- Algı Pozisyonları

Bu kitapta sizlere Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Rabbimizin bize kıssadan hisseler vererek anlattığı ve öğrettiği gibi, Tasavvuf’u NLP ile birlikte anlaşılır bir dille anlatacağım. Arif ve akıl sahibi olanlar tek cümleden bile deryayı anlar, cahili deryaya atsan dahi ıslak ahmaklığı ile dert yanar. 1-İLETİŞİM

Page 58: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

58

İki insan ya da insan grubu arasında gönderici ve alıcı konumunda gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışverişidir. Sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için çevresindekilerle gerek sözel ve gerekse jest, mimiklerle iletişime geçer. Ayrıca ruhsal - bedensel ihtiyaçları gidermek için iletişim oldukça gereklidir. Toplumsal kanun ve kuralları sağlıklı işletebilmek için iletişim şarttır. Bu da gösteriyor ki iletişim, bir insanı yakın ve uzak çevresine bağlayan halkadır. Mevlana Celaleddin-i Rûmî “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.” der. Bu sözün farklı bir versiyonunu da şöyledir: “Sen ne söylersen söyle, bildiğin, karşındakinin anladığı kadardır.” Birbirine benzeyen bu iki söz arasında, vardıkları nokta açısından önemli bir fark var. Birincisi, karşındakinin anlama kapasitesinin düşüklüğü nedeniyle boşa çene yormuş olduğunu söylerken, ikincisi, böyle bir durumda senin bilginle karşındakinin bilgisinin eşitlendiğine işaret ediyor. Yani, sende fazla bir şey varsa da yok hükmünde kalıyor. Mevlana’nın benzer bir sözü de “Senin marifetin karşındakinin aklı nispetindedir.” Mevlana yüzyıllar ötesinden diyor ki: “Eğer karşındakinin aklı ne kadar eriyorsa, yaptıklarının hükmü de o kadardır.” Bu söz de, beceri ve uzmanlığımızın düzeyini karşımızdakinin belirlediğini ifade etmiş oluyor. Öyleyse, iletişimde insanlar ile belli bir uyumu yakalamak gerekli. Aslında hepimizin sorunu aynı değil midir; kalabalıklar içerisinde yalnızlık, fikirdaş bulamamak!.. Çevrenize bir bakın gerek aile bireyleriniz olsun gerekse sosyal çevrenizde en samimi olduklarınız fikir çatışmalarınızı bile sninde sonunda aynı fikir birliğinde bitirdiklerinizdir. Günümüzde boşanmaların en büyük sebebi yine eşlerin birbirlerini dinlememeleri ve anlayışsızlıklarından kaynaklı değil mi?

Page 59: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

59

ŞEMS’TEN GÜZEL BİR HİKÂYE Bir grup filozof Mevlana Celaleddin Rumi’ye gelerek birkaç sual sormak istediklerini bildirdiler. Niyetleri, bir şeyler öğrenmek değil, Müslümanları dinleri hakkında şüpheye ve fitneye düşürmekti. Mevlana, adamların halini hiç beğenmedi, onları üstadı Şems-i Tebrizi’ye gönderdi. Bunun üzerine gruptakiler onun yanına gitti. Şems-i Tebrizi mescitte talebelere ders veriyordu. Konu teyemmüm abdestiydi; talebelere bir kerpiçle teyemmüm abdestinin nasıl alınacağını gösteriyordu. Gelen grup üç sual sormak istediğini belirtti. Şems-i Tebrizi, “Sorun” dedi. Adamlar içlerinden birini sözcü seçtiler. Adam ilk olarak şunu sordu: “Siz Müslümanlar Allah var dersiniz, ama Allah'ı göstermezsiniz; varsa gösterin, görelim ki inanalım” dedi. Şems-i Tebrizi: “Öbür sorunu da sor!” dedi. Filozof: “Sizler şeytanın ateşten yaratıldığını söylüyor, sonra da onun ahirete cehenneme atılıp ateşle azap edileceğine inanıyorsunuz. Hiç ateş ateşe azap eder, acı verir mi?” diye sordu. Şems-i Tebrizi: “Peki, diğer sorunu da sor!” dedi. Filozof, “Sizler ‘Herkes dünyada yaptıklarının cezasını ahirette çekecek, orada mahkeme kurulacak, hesap sorulacak’ diyorsunuz. Bırakın insanları, nasıl isterlerse öyle yaşasınlar, ne istiyorlarsa yapsınlar. Ayrıca mahkemeye ne gerek var?” dedi.

Page 60: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

60

Adam sorularını tamamlamıştı. Şimdi bunların cevabını istiyordu. Kendine göre cevap verilmeyecek sorular sormuştu. Herkes Şems-i Tebrizi'ye bakıyordu. O ise gayet sakindi. Yerinden kalktı, filozofun yanına geldi ve elindeki kerpici adamın başına vurdu. Filozof “Vah başım” diyerek başına sarıldı. Şems-i Tebrizi çok şiddetli vurmamış olsa da adamın canı yanmış ve başı biraz şişmişti. Adam bir sağa bir sola baktı, bu kadar insana birkaç kişi ile yapacağı bir şey yoktu. Hemen dışarı çıktı, başını tutarak o bölgedeki mahkemeye gitti. Şems-i Tebrizi’yi hâkime şikâyet etti. Hâkim, “Bu nasıl olur” diyerek Şems-i Tebrizi’yi mahkemeye çağırttı. Durumu sordu. Şems-i Tebrizi, “Ben ona kötülük etmedim, sadece sorduğu sorulara cevap verdim” dedi. Hâkim, “Bu nasıl cevap vermektir. Adam acı içinde kıvranıyor, senden şikâyetçidir, işin aslı nedir?" diye sordu. Şems-i Tebrizi şöyle anlattı: “Efendim, bu adam bana ‘Allah varsa göster, göreyim ki inanayım’ dedi. Ben de buna, “Olan her şey baş gözü ile gözükmez, işte misali’ dedim; başına darbe vurup acıttım. Şimdi bu felsefeci, başındaki acıyı göstersin de görelim. Eğer başında bir acı yoksa niçin beni şikâyete geldi? Varsa göstersin!” dedi. Filozof, şaşırarak, “Başımda acı var ama gösteremem” dedi. Şems-i Tebrizi de, ‘İşte bu acı gibi, Allah Teala da vardır, fakat kafa gözüyle görülmez, O ancak akılla bilinir, kalple tanınır, ruhla sevilir, ahirette nurla görülür” dedi. Şems-i Tebrizi ikinci soruya verdiği yanıtı şöyle açıkladı: “Bu adam, sizler ‘Şeytan ateşten yaratıldı, ahirette ateşe atılacak ve ateşle azap görecek’ diyorsunuz; ateş ateşe ne zarar verir ki?’ dedi. Ben de topraktan yaratılan bu insana topraktan yapılmış bir kerpiçle vurdum. Ona, ‘Bak toprak toprağa nasıl acı veriyor, biraz

Page 61: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

61

daha hızlı vursaydım öldürürdü, demek ki ateş ateşe azap eder demek istedim’ dedi. Şems-i Tebrizi üçüncü sorunun cevabını şöyle açıkladı: “Bu adam bana, ‘Bırakın insanları dünyada herkes istediğini yapsın, niçin ahirette mahkeme, hesap ve ceza var?’ dedi. Ben de onun başını vurmak istedim ve vurdum. O niçin hemen mahkemeye koştu? Ben ona şunu demek istedim: “Bu dünya da herkes istediğini yaparsa âlemi zulüm kaplar. Kendisine zulüm yapılan çok insan var ki zayıftır, zalimden hakkını alamaz. Herkes mahkeme bulamaz. İşte Allah ahirette mahkeme kurup herkese yaptığının hesabını soracak, zalimden mazlumun hakkını alacak, gereken cezayı verecek ve adalet yerini bulacak” dedim. Felsefeci bu güzel cevaplar karşısında hayret etti, mahcup oldu söz söyleyemez hale düştü. Hâkime dönüp, “Ben sorduğum soruların cevaplarını şimdi anladım” dedi.

Page 62: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

62

2 -TOTE MODEL Bu modeli doğduğunuzda boş bir kap gibi düşünün ve büyüdükçe yaşam sürecinizin içerisinde bu kabın da pozitif duygular kadar negatif duygularla da doluyor örneğin: nefretler, kinler, pişmanlıklar, keşkeler… Biz bunları belli bir filtreden geçirip temizlemediğimiz sürece negatif duyguların acısını bir ömür boyu çekiyoruz. Bu filtrelerin işleyiş şekli TOTE kısaltmasıyla belirtilmiştir. TOTE şunların simgesidir: Test/Trigger (Başlatmak) Operate (Çalıştırmak) Test (Test etmek) Exit (Çıkış) Test Etmek/Başlatmak Birinci test, stratejiyi başlatan bir uyarıcı, bir başlatıcı, bir tetik gibi hareket eder. Örneğin: Bir gömlek satın almak istiyorsunuz; birinci testte, zihninizde kendinizin veya bir başkasının üzerinde almak istediğiniz Gömleği canlandırabilirsiniz. Biz bunu ‘zihinde canlandırma’ olarak kaydediyoruz. Çalıştırmak Çalıştırma aşaması, içinizdeki veya dışınızdaki dünyadan hatırlayarak, oluşturarak veya toplayarak elde ettiğiniz bilgilere ulaşır. Bu durumda, o Gömleği bulmak için yaptığınız şeyleri de kapsar. O şüphesiz dışarıda etrafınıza bakındığınızdan, ‘dış gözlemi’; sonra belki olası seçenekler, lehte ve aleyhte olan şeyler hakkında kendi kendinize konuştuğunuz için ‘işitsel veri’; elde ettiğiniz hisler dolayısıyla ‘kinestetik yani dokunsal’ ı da içerir. (İkinci) Test

Page 63: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

63

İkinci test, erişilen bilgiyi ve birinci testte oluşturulmuş olan ölçüleri bazı açılardan karşılaştırır. Burada zihninizde canlandırmış olduğunuz gömlek ile şu anda görmüş olduğunuz gömleği eşleştirin. İstediğiniz şeye uyuyor mu? Burada bir ölçüt olarak geleceğe koymuş olduğunuz imajı hem dışa dönük hem de içe dönük görürsünüz. (zihinde canlandırma, dış gözlem). Ve karşılaştırmanın pozitif veya negatif taraflarını hissedersiniz. ( kinestetik,dokunsal). İki seçeneği de aynı algı sisteminde görsel, işitsel veya dokunsal olup olmadıklarına göre eşleştirin. Çıkış Çıkış veya karar noktası testin sonucunu gösterir. Eğer eşleştirme yapmış ve sonra da strateji çıkmışsa, satın alırsınız. Eğer yanlış eşleştirme yapmışsanız veya stratejiyi takip etmemişseniz, satın almazsınız. Stratejinin aşağıdaki sebeplerle geri dönüşümü olabilir veya bir döngüye girebilir: İstediğiniz şeyi değiştirmek veya stratejiyi yeniden yönlendirmek (Onun yerine pantolon satın alacağım.) Sonucu veya parçalanmayı etraflıca değerlendirmek… (Bu parayı hafta sonu gezmek için ayıracağım.) Sonuca incelik kazandırmak veya daha da özelleştirmek… (Daha kaliteli mevsimlik bir gömlek almayı tercih ediyorum.) Daha fazla bilgiye ulaşmak… (Uygun fiyat için etrafta biraz daha dolaşacağım.) Yanlış eşleştirme durumunda, strateji tekrar ilk teste, başlangıç safhasına veya çalışma safhasına döner. Eğer bir şey satın alırsanız, satın alma stratejiniz sona erer. Eğer hoşnut değilseniz, etrafta bakınmaya devam edebilirsiniz ve böylece çalışma safhasını tekrar edersiniz. Bir kere eşleştirme yaptığınız zaman, onu satın alacak ve çıkacaksınız. Alternatif olarak satın almaya karar vermeden çıkabilirsiniz. Bu durumda sürece tekrar başlayabilirsiniz. Bu sefer ilk testinizi (başlangıcınızı) değiştirebilir, belki daha farklı, daha realist

Page 64: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

64

bir şeyler hayal edebilirsiniz. Veya sadece zihninizde gerçek bir değişim yapabilirsiniz. TOTE modeliyle ilgili iki basit örnek daha verelim: 5 Çayına börek yapmak (Birinci) Test Çayın yanına börek istediğime karar verdim. – Başlatıcı tetikleyici Pişmiş bir börek hayal ettim. Peynirli bir börek – ve bu stratejinin ilerleyen aşamalarında bizim için ölçü olur. Çalıştırmak Aklımdan şu soruları ve aksiyonları geçirdim : ‘peynirli börek yapmak için dolabımda yeterli malzeme var mı?’ Dolabımda yumurta, un, margarin, peynir vs. olduğunu gördüm. (İkinci) Test Malzemeler zihnimizde canlandırdığımız böreği yapmak için yeterli. Çıkmak Stratejiyi düşünmekten çıkıyorum ve börek yapma davranışına başlıyorum. TOTE Modelini kullanarak, bir kimsenin stratejisini basit sorularla ortaya çıkarabilirsiniz: (Birinci) Test …’nın zamanını nasıl bilirsiniz? …’ya ne zaman başladınız?

Page 65: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

65

…’nın geldiğini size ne bildirdi? Çalışmak Onu nasıl yapıyorsun? Alternatifleri nasıl belirliyorsun? Alternatifleri nasıl meydana getiriyorsun? (İkinci) Test Operasyonunuzun başarılı olduğu zamanı nasıl biliyorsunuz? Kabul edilebilirliğini veya tahmin edilebilirliğini nasıl belirliyorsunuz? Alternatifleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Çıkmak Stratejiyi tamamladınız. Eğer hala aklınızda soru işaretleri kalmışsa, ikinci testi tekrar edebilirsiniz, daha başka bir çalışma ortaya çıkarabilirsiniz veya stratejinin en başına dönebilirsiniz. TOTE Modeli Bir de Yunus Emre’nin hikâyesinde izleyelim: Yunus Emre dervişlik için, Taptuk Emre Dergâhı’nda yıllarca gündüzleri odun ve su taşıyıp hizmet eder Taptuk Emre’nin yaşlılıktan gözleri pek iyi görmezmiş Yunus’un getirdiği odunları el yordamıyla yokladığında her bir odunun oklava gibi dümdüz olduğunu anlar yunusa sorar: A benim Miskin Yunus, can oğlum dağda hiç mi eğri odun yok ta, sen dümdüz oklava gibi olanlarını ararsın? Bu sözler üzerine Yunus: “Pirim Sizin kapınızdan eğri söz dahi giremez bende eğri odun getirmekten edep ederim” diye yanıt verir. Yunus geceleri dergâhta okuyarak ve Pir sohbetlerini dinleyerek kendini geliştirmeye çalışmasına rağmen, bir vesile ile Pir’i Taptuk Emre’ye “Pirim daha pişmedim mi? Olmadım mı?” diye sorar. Her sorduğunuda Taptuk Piri ona: “Sen hâlâ dünya kokuyorsun; hamsın çiğsin” demesi üzerine Yunus bir gün dergâhı gizlice terk edip yollara düşer. Kaçmıştır dergâhtan. Çünkü onca çileye rağmen

Page 66: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

66

olgunlaşamamış, pirinin dediği gibi, çiğ ve dünya kokuyordur. Yolda karşılaştığı iki derviş ile yolculuk eder. Akşam olup sığınacak bir mağara bulurlar üçü de açtır. Yolda karşılaştığı dervişlerden birisi dua eder ve duası üzere Allahü Teâlâ, yoktan nimet var eder. Ertesi gün diğer derviş dua eder; Yaradan yine nimet var eder. Diğer bir vakitte dervişler Yunusa dönüp “Ey yol arkadaşımız derviş, daha adını dahi bilmeyiz. Bir de sen Yaradan’a dua et, duan yüzüsuyu hurmetine Rabbim nimet ihsan etsin deyince, Yunus korkar! Çünkü dergâhtan sürekli ham olduğu ve olgunlaşamadığını duyduğu için kaçmamışmıydı? Diğer dervişlere döner ben sizin mertebenize gelemedim, siz hangi mübarek zatın yüzüsuyu hurmetine haktan niyaz ettiyseniz, o mübarekin adını bağışlayın ki bende o mübareğin yüzüsuyu hurmetine hak’ka el açıp nimet duası yapayım deyince diğer iki derviş Yunus’a “Biz tapduk Emre dergâhındaki Miskin Yunus Derviş aşkına dua etmiştik” derler. Yunus’un nefesi, ünü, çoktan dergâhın dışına taşmıştır bile. (Şimdi Tapduk Emre’nin Yunus’a neden “Sen hâlâ dünya kokuyorsun, hamsın, çiğsin” dediğini, TOTE modeli çalıştırıp siz bulun. J

Page 67: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

67

3- SPESİFİK OLAYLARI SİLME

Spesifik olayları silmek NLP’deki bilinçaltımızda yer etmiş, geçmişin olumsuz yaşantılarından kurtulmanızı sağlayan, çok güçlü bir tekniktir. Geçmişteki acı tecrübelerinizi, keşkelerinizi, acılarınızı temizleyerek, geleceğinize güler yüzle bakacak ve geleceğinizi düşündüğünüzde içinizin mutlulukla dolduğunu hissedeceksiniz.

Bilinçaltı, en çok negatif duyguları korur. Bizden veya çevremizden kaynaklanan negatif her türlü olay bilinçaltımızda birikir. Eğer çıktı alamaz veya silemezsek tümüyle hayatımızı etkiler. Geçmişte yaşadığımız kötü tecrübeler bize acı verici olsa da, yaşadığımız her şey bizler için bir tecrübe ve hayattan aldığımız derslerdir.

Ya sen beynini yönetirsin, ya da beynin seni! Bilinçaltı hayal ile gerçeği ayırt edemez, onun iki ana görevi vardır.

1) İnsanı öncelikle mutlu etmeye çalışır.

2) İnsanı mutlu edemezse korumaya alır.

Zihin ve beden aynı sibernetik sistemin parçalarıdır. Yani neyi düşünürseniz onu üretirsiniz; şayet sürekli bir çekince ve bazen sebepsiz yere korku duyuyorsanız korktuğunuz her şey başınıza gelir, sizi mutlu edici, şeyler düşünürseniz mutluluğunda karşınıza çıkması muhtemeldir. İnanmadığınız şeyleri asla başaramazsınız çünkü başta da belirttiğim gibi bilinçaltı nötürü algılamaz; neyin iyi veya neyin sizin için kötü olduğuna karar vermez bir karar mekanizması yoktur. O sizin tüm his ve sözlerinizin, sizin için iyi olacağına inanır ve uygular. Kelimelerinizin sonundaki me – ma takılarını da algılamaz ‘’Düşünme’’ dediğinizde me takısını yok eder ve düşünür. Örneğin: Kapının önündeki beyaz spor arabayı düşünme”

Aslına bakarsak yaşadığımız her şeyin iki yönü vardır: Biri bize kazandırdığı deneyimler, diğeri ise bizde bıraktığı izler… Yani duygulardır. Sırtınıza yük olarak binen ise olumsuzlukların bıraktığı izlerdir. Bu tekniği kullanarak kazandığınız deneyimleri kendinize

Page 68: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

68

saklayacak, o olayları düşündüğünüzde içinizde uyanan negatif duyguları sileceksiniz. Bu sayede olumsuzlukları aralayıp, altındaki iyi hislere ulaşacak ve geçmişi arkanızda bırakmış olacaksınız.

Kavramlar:

Dışarıdan Bakma: Kendimize ve olaya dışarıdan bakma,

İçeriden Bakma :Olayı yaşamak içinde olmak,

Tepki Vermek :İçimizden geldiği gibi içimizi döküp, tepkimizi olumlu veya olumsuz vermek,

Semptom: Duygunun vücuttaki yeri,

Anlam Değiştirme: Yaşadığımız negatif olayları ve deneyimlerin bilinçaltındaki anlamlarının değiştirilmesi.

Süreç (Uygulama)

Gözleriniz açık ya da kapalı iken sizi rahatsız eden bir olayı belirleyin.

Semptomu bulun, somutlayın ve yoğunluğunu belirleyin. (1-10 arası not verin).

Sıkıntı yaşayan kendinizi dışarıdan izleyin.

Olaydan çıkıp geleceğe ait bir hedef belirleyin. Geleceğe gidin, hedefinizi gerçekleştirip, güçlü bir şekilde geri gelin.

Güçlü halinizle tepkinizi verin.

Tepki veremeyen kendinizi kucaklayın, destek verin, kendinizi iyi hissettiğinizde gözlerinizi açın.

Semptomu test edin.

Page 69: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

69

ÜÇ ÇİFT TORBA

Bir köyde her gün birbirinin aynı geçmekteymiş. O köyde güneş her gün aynı şekilde doğar, kuşlar hep aynı şekilde ötermiş. Köy halkı farklılığın ne olduğunu bilmezmiş. Konuştukları konular bile hep birbirinin tekrarıymış.

Bir gün bu köyün hiç alışık olmadığı bir olay yaşanmış; Köyün meydanında ileri doğru yürüyen üç adam belirmiş. Her birinin bir önünde, bir de arkasında taşıdığı iki torbası varmış. Köy halkı buna çok şaşırmış ve bu adamların torbalarında ne taşıdığını merak etmişler. Nihayet içlerinden biri sormaya cesaret etmiş.

Birinci adam şöyle yanıt vermiş: “Önümdeki torbada geçmişin acılarını, nefretlerini ve kendime dair kötü düşüncelerimi taşıyorum; arkamdaki torbada ise geleceğim, hedeflerim var. Yaşamdan istediğim tüm güzellikler de onun içinde. Ama önümdeki torba o kadar ağır ki ilerleyemiyorum.”

İkinci adamsa “Ben önümdeki torbaya geleceğin umutlarını koydum. Elde etmek istediğim başarıları da ekledim; arkamdaki torba da ise keşkelerim, hüzünlerim, gözyaşlarım var. Arkamdaki torba o kadar ağır ki ben ileri doğru gitmek istedikçe, beni hep geriye doğru çekiyor” diye cevap vermiş.

Onların çok önünde giden üçüncüsünün açıklaması ise köy halkını çok etkilemiş. “Ben,” demiş adam gülümseyerek; “Geçmişin tüm sıkıntısını, kederini arkamdaki torbaya doldurdum. Geleceğim, başarı ve mutluluk ise önümdeki torbada. Arkadaşlarımın aksine rahatlıkla ve hızla ileri doğru gidiyorum. Çünkü benim arkamdaki torba delik. Bu yüzden o kadar hafif ki hiç hissetmiyorum bile!”

Mevlana’nın dediği gibi: “Kardeşim sen düşünceden ibaretsin. Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun.”

“Kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat et, çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”

Page 70: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

70

Tasavvuf’ta bilinçaltının faydalı verileri alması ve kendilerine yansıtması için Mevlevi dervişleri sema, musiki ve zikir üçgenini kullanmışlardır. Bilinçaltı ona neyi yüklersek hayatımıza yüklediklerimizi çeker ve bu üçlüyü uyguladığımızda bilinçaltı ile birleşip Tasavvufun dikey boyutunda yolculuk yaparak çeşitli ‘halleri’ deneyimleyip Allah nasip ederse Makamlara ulaşabiliriz. Şunu asla aklınızdan çıkarmayın: Yunus Emre’nin ben olmadım deyip vazgeçtiği gibi vazgeçmeyin! Unutmayın ki! Yunus dergâhtan umutsuzlukla ayrılmasından evvel, ünü ve nefes deyişleri derhahı çoktan aşmıştı. Yaradan Kur’an-ı Kerim’de biz hiçbir kulu diğerinden üstün yaratmadık demiyor mu? Yeter ki, Rabbimizden istemekten vaz geçmeyin. “Allah, rahmetinden ötürü geceyi, içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz ve şükredesiniz diye sizin için yarattı.’’

Padişahın Kızı ile Evlenmek İsteyen Çobanın Allah Allah Zikri

Henüz yirmisinde olan genç bir çoban, bir kıza gönlünü kaptırmış, o derece âşık olmuş ki, sevdiğinden başka bir şey düşünemez, derdini kimseye anlatamaz olmuştu.

“Ne haldesin, sana ne oldu?” diyenlere mahzun bir tebessümle bakar, hiçbir şey söylemezdi. Onun bu hali çevresinde bulunan herkesi merak içinde bırakmıştı. Onun derdini birlikte çobanlık yaptıkları yakın arkadaşından başka kimse bilmezdi. İki arkadaş gündüzleri köyün koyunlarını güder, geceleri de kaldıkları tek oda bir kulübede yaşarlardı.

Günlerden bir gün, günlük işlerini yapmış, kulübelerine dönmüşlerdi. Âşık olan çoban her zamanki gibi kulübelerinin az ilerisindeki bir kaya parçasının üzerine oturmuş, yaşlı gözlerle güneşin batışını izlemektedir. Diğer çoban da akşam yemeği için hazırlık yapmaktadır. Tam bu esnada kulübelerinin önüne gelen bir ihtiyarın sesi duyulur.

–Hey delikanlı!

Page 71: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

71

İhtiyar birkaç defa seslenir ama âşık çobanın duyacağı yoktur. Dışarıdan gelen sesi işiten diğer çoban kulübeden dışarı çıkınca ihtiyar bir adam karşılaşır:

–Buyrun Efendim! Bir şey mi istediniz?

İhtiyar:

–Evladım! Ben yolcuyum, susadım, bana içecek biraz su verir misin?

Genç içeri girer, su kabını eline alarak ihtiyara verir. İhtiyar bir yandan suyu yudum yudum içerken, bir yandan da ileride duran genci görmüş ve dikkatini çekmiştir. Birkaç defa seslenmesine rağmen sesini duyuramadığından sağır mıdır diye de merak eder.

İhtiyar sorar:

–Arkadaşın hasta mıdır?

Genç:

–O gecelerini uykusuz geçirmektedir. Kendine bakmıyor; yemesi, içmesi doğru dürüst yok. Sevdiği kızdan başka hiçbir şey düşünmüyor; uykusu kız, yemesi kız, içmesi kız, çevresi kız, onun her şeyi kız olmuş! Aşk bu olsa gerek.

Genç çobanı dikkatle dinleyen ihtiyar sorar:

–Arkadaşın kime âşık olmuş?

Çoban:

–Padişahın kızına...

İhtiyar şaşkındır, az ileride konuşmalardan habersiz bir kaya parçasının üzerinde oturan gence baktı. Saçı sakalı birbirine karışmış, zayıf çelimsiz bir genç hali vardı.

Page 72: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

72

Âşık çobanın arkadaşı:

–Efendim! Ben ona çok söyledim. Sen kim, padişahın kızı kim? Senin neyine padişahın kızına âşık olmak, ama dinletemedim.

İhtiyar:

–Çağır bakalım şu âşık çobanı da bir de onunla konuşalım.

Genç çoban arkadaşının yanına gider ve birlikte ihtiyarın yanına dönerler. Aşık çoban ihtiyarın yanına gelince, durumun çok daha vahim olduğu gözlerden kaçmamıştır. Genç çobanın ayakta duracak takati yoktur.

İhtiyar:

–Evladım bu halin nedir? Üzülme, çaresi olmayan dert, şifası olmayan hastalık yoktur, dedikten sonra derin düşüncelere dalar gider. Kısa bir sessizlikten sonra, ihtiyar, çobanlara yere oturmalarını söyledikten sonra anlatmaya başlar.

Kapılarına kadar gelen bu âlim zat, devrin padişahının danışmanlarından biriymiş. Uzun yıllardır, padişah her sıkıntıya düştüğü meselede ilk danıştığı bu ihtiyar âlim olurmuş. Padişah bu ihtiyarı çok sevmiş, onu kendine danışman yaparken bir istekte bulunmuştu: “Benim danışmanım olduğunu kimseye söylemeyeceksin, falanca dağın eteğinde bir kulübede yaşayacaksın, ben seni çağırınca geleceksin.” O zamanlar genç olan bugünün ihtiyarı, padişahın talebini kabul etmiş ve yılladır dağın eteğindeki kulübesinde tek başına yaşıyor, boş zamanlarını da gül satarak geçiriyordu. Padişahın onu sevdiği gibi, o da padişahı çok seviyordu. Bu yaşantıya sırf padişahı sevdiği için katlanmıştı.

İhtiyarı dinleyen gençler şaşkındır, hele âşık çoban şaşkınlıkla birlikte içinde ümit ışıkları yanmaya başlar. Nihayet padişahla yakınlığı olan birine rastlamıştır.

Âşık Genç sorar:

Page 73: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

73

–Benim derdime bir çare bulabilir misin?

İhtiyar Alim:

– Dediklerimi harfiyen yaparsan elbette demiş.

Âşık Genç :

– “Elbette!” demiş, “Her şeyi; hem de ne istersen, her şeyi yaparım demiş. Çok zayıf olan ümitlerinin yeşermesiyle sevinçten birden canlanmış, yüzüne tekrar renk gelmiş ve can kulağı ile dinlemeye başlamış.

İhtiyar Alim:

–Benim kaldığım kulübenin üst kısmında bir mağara var, sen oraya çekileceksin. Kırk gün hiç dışarı çıkmadan, Allah Allah diye zikirde bulunacaksın. Ne duyarsan duy, ne görürsen gör vazgeçmeyeceksin. Sana gelenlere itibar etmeyeceksin, hatta padişah bile gelse, dünyayı sana teklif etseler dahi itibar etmeyeceksin işte o zaman muradın gerçek olacak.

Her şeyi yapmaya hazır olan Aşık Genç iyice şaşırmıştır; bu iş bu kadar kolay mıdır?

Âşık Genç:

–Gerçekten bu kadar kolay mı? Ben şimdi elime tespihimi alacağım, mağarada kırk gün Allah lafzı celili ile zikir çekeceğim, sonra sevdiğime kavuşacağım, öyle mi?

İhtiyar Alim:

–Evet, bana inan ve dediklerimden çıkma yeter demiş sadece.

Çoban sabahı beklemeden, arkadaşıyla vedalaşarak ihtiyarla birlikte hemen yola koyulur. Birlikte yol alırken çobanın morali yükselmiş, yüzüne renk, ayaklarına kuvvet gelmişti. İhtiyar, çobana mağaranın kapısına kadar eşlik eder. Kapıda çoban ile ihtiyar

Page 74: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

74

vedalaşırlar. Çoban hemen içeri girer ve Allah zikrine başlar. Niyetini padişahın kızına, dilini de Allah’ın zikrine yöneltir.

Aradan birkaç gün geçmiştir, çoban zaruri ihtiyaçlarının dışında sadece zikirle meşgul olmaktadır. Çoban mağarada zikirle meşgul olurken, civar köylerde bir söylenti kulaktan kulağa dolaşmaya başlamıştır bile. Herkes birbirine şöyle diyordu: “Şu dağdaki mağaraya keramet ehli bir derviş yerleşmiş, gece gündüz zikirle meşgul olmaktadır.” Söylenti artarak devam etmiş, sadece yakın köylere değil, zamanla kasabaya, oradan da ülkenin her tarafına yayılmış. Söylenti her yayılışta, bire bin katarak abartılıp çobana birçok kerametler izafe edilir.

Çobanın mağaraya çekilmesinin üzerinden bir ay geçmişti ki, bir gün arkadaşı çoban onu ziyarete gelir. Mağaradaki kendini zikre o kadar vermişti ki, arkadaşının geldiğini fark etmemiştir. Seslendikten sonra ancak kendine gelebilmiştir. Kısa bir hasret gidermeden sonra, arkadaşı mağaradan ayrılır ve çoban zikre devam eder.

Kırk günün dolmasına üç–beş gün kalmıştı ki, çobanın şöhreti bütün ülkeye yayıldı. O kadar duyuldu ki; sarayda bile konuşulur olmuştu. Derken padişah da derviş haberini duyar. Bir gün padişah vezir ile bu meseleyi konuşur.

Padişah:

–Böyle Allah dostlarının yanımızda olması bize çok büyük faydalar sağlar.

Vezir:

–Sultanım! Elimizi çabuk tutalım, zikir ehli bir yerde fazla durmaz, onlar dünyayı dolaşırlar, bu dervişi saraya alıp, burada ikamet ettirelim.

Padişah:

–Güzel düşündün, var git dervişi al saraya getir.

Page 75: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

75

Padişahtan talimatı alan vezir, doğruca dağın yolunu tutar. Yanındakilerle birlikte çobanın yanına varır. Durumu çobana anlatır, çoban teklifi kabul etmez. Çoban direkt olarak padişahın kızını kendisine teklif edileceğini bekliyordu. Vezir, çobanı padişaha götürmek için her ne teklif yaptıysa, kabul çoban kabul etmez. Üzgün bir şekilde saraya döner.

Padişah, vezirinden olanları öğrenince üzülür.

Vezir:

–Sultanım! Allah dostları dünya malına değer vermez. Derviş Efendi de bunun en güzel örneği oldu, der.

Vezirini dinleyen Padişah, bir de kendisi gitmeye karar verir. Hazırlık yaptırır ve yola çıkarlar. Padişah dağdaki çobana giderken ihtiyar danışmanına haber salmış, onu da yanına almıştı. Padişah mahiyeti ile çobanın bulunduğu mağaranın kapısına gelir.

Tevafuk bu ya, padişahın mağaraya geldiğinde çoban inzivadaki kırkıncı gününün içindeydi. Padişah, zikir halindeki çobana tekliflerini yapar. Çoban sessizce dinler, padişah bitirince, çoban zayıf ve kısık bir sesle “hayır istemem” der.

Padişah da, mahiyeti de şaşkındır. Bu teklifler öyle kolay kolay reddedilecek teklifler değildir. Orada bulunanların hiçbiri bu işe bir anlam veremez. Herkes bu durumu aşık çobanın maneviyatının yüksekliğine bağlar. Padişahı reddetmesi, çobanın itibarını kat kat arttırmıştır. Orada bulunanların içinde işin özünü bilen, sadece ihtiyardır.

İhtiyar Danışman:

–Padişahım! Bu derviş efendiyi kızınızla evlendirirseniz, amacınıza ulaşırsınız.

Padişah:

–Kabul eder mi?

Page 76: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

76

İhtiyar:

–Edebilir, bir deneyelim, der.

Dünya malına meyletmeyen böyle bir dervişi kendi tebasına almak fikri padişahın hoşuna gider. O sırada padişahın mağaradaki dervişi ziyaret ettiği haberi çevre köy ve beldelere ulaşmış, haberi duyan dağa akın eder. Kısa zamanda dağda kalabalık bir insan topluluğu meydana gelir.

Padişah ile ihtiyar danışmanı arasında bu konuşma geçerken, gün akşam olmuş, güneş batmak üzeredir. Aşık çobanda huşu içinde zikrine devam etmektedir. Padişah ve danışmanı dervişe doğru ilerlerler.

Padişah bu teklifi yaparken, âşık çobanın çoban arkadaşı da mağaranın kapısına kadar gelebilmiş, sevinci yüzünden okunuyordu. Arkadaşı kaç yıldır hasretini çektiği sevdiğine kavuşacaktı. İhtiyar da umutluydu, çobanın bu mağaraya hangi gaye için kapandığını biliyordu.

Padişah mağaranın kapısına gelir ve sorar:

–Derviş Efendi, seni kızımla evlendireyim!

Bunu duyan çobanın arkadaşı da, âlim ihtiyarda çobanın hemen kalkıp teklifi kabul etmesini beklerken, çok farklı bir durum olmuştu.

Çobandan, bu sefer çok yüksek bir sesle Allah (C.C.) lafzı duyuldu ve çoban ayağa fırladı. Padişah bu teklifi yaptığında güneş batmış, ufukta batan güneşin bıraktığı kızıllık her yeri sarmıştı. Bu sesle Padişah da dahil herkes teklifi kabul ettiğini düşünmüştü ama çoban elindeki tespihi yavaşça cebine koydu ve yerine oturdu.

Herkes pür dikkat ne diyeceğini beklerken,

Çoban:

Page 77: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

77

–Hayır, padişahım, kızınızla da evlenmek istemiyorum.

Şaşırmak sırası, ihtiyar danışmanda ve çobanın arkadaşındaydı. Nasıl olur? Çoban bu mağaraya padişahın kızını alabilmek için kapanmıştı.

Dağ derin bir sessizliğe bürünmüş, herkes hayret içinde kalmıştı. Bu dervişin gerçek manada Allah dostu olduğuna kimsenin şüphesi kalmamıştı. Çünkü ona yapılan teklifleri kimse reddedemezdi. Hele çobanın arkadaşı bu işe iyiden iyiye bu işe şaşırmıştı. Öyle ya! Padişahın kızını elde edebilmek için neler çekmişti, neredeyse hayatını kaybedecekti. Şimdi ise bunu elde etti, ama kabul etmiyordu.

Âşık çoban üzgün bir eda ile kafasını iyice eğerek:

- Ben sadece kırk gün padişahın kızına kavuşmak için Allah dedim. Rabbim ise buna rağmen zikrinin hürmetine padişahı, mahiyetini ve hayal edemediğim kadar mal varlığını, ayrıca şu kadar insanı ayağımın önüne serdi.

Ben ne yanlış yoldaymışım. Keşke ben padişahın kızı için değil de, Allah için Allah demiş olsaydım demiş ve bir kaç defa daha yüksek sesle Allah Allah diye zikrederek son nefesini vermiş.

Page 78: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

78

4 ÖĞRENME AŞAMALARI

Öğrenme süreci dört aşamada gerçekleşmektedir:

1 ) Bilinçsiz-Yetersizlik (Cahillik )

2 ) Bilinçli-Yetersizlik (Çıraklık )

3 ) Bilinçli-Yeterlilik (Kalfalık )

4 ) Bilinçsiz (Bilinçdışı)-Yeterlilik (Ustalık )

BİLİNÇSİZ - YETERSİZLİK AŞAMASI ( Cahillik )

Bilmediğini bilmez, bilginin varlığından habersiz olunduğu ve o bilginin kullanılamadığı aşamadır. Bu aşamada kişi tamamıyla habersiz bir durumdadır. Daha önce bu bilgiyi hiç duymamıştır ve dolayısıyla da bilginin dünyada var olduğunu bilmemektedir. Bu aşamada kişi böyle bir bilginin mevcut olduğunu bilmediğinden bu bilgiyi kullanamamakta ve yetersiz olmaktadır. Bu seviyede olan bir kişi tamamıyla bilinçsiz ve yetersiz bir durumdadır. Örneğin demircilikle alakası olmayan bir kişi ne cevheri bilir, ne ateşin yanış şeklini, ne örsü bilir ne de çekip tutuşu bu kişi bu meslek dalı hakkında hem bilinçsizdir hemde yetersiz.

Page 79: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

79

BİLİNÇLİ - YETERSİZLİK AŞAMASI ( Çıraklık )

Bilmediğini bilir, beceri yoktur, pratik yapsada, ilk denemelerinde başarısız hisseder. Bilginin mevcudiyetinden haberdar olunduğu ancak bu bilginin kullanılamadığı aşamadır. Bu aşamada bilginin varlığından haberdar olunduğu için bilinçlilik ancak o bilgi kullanılamadığından dolayı yetersizlik söz konusudur. Örneğin: Demirci yanına çırak olarak başlamıştır, usta ve kalfanın tarif ettiği düzeyde yardımcı olur. Kömürü ocağa taşır, ateş yakmayı öğrenir, cevheri ocağın yanına taşır, malzemelerin neler olduğu hakkında az da olsa bilgisi vardır.

BİLİNÇLİ-YETERLİLİK AŞAMASI ( Kalfalık )

Bildiğinin farkındadır. Zorda olsa, öğrendiği kadarını uygular. Bilginin varlığından haberdar olunduğu ve bilginin kullanıldığı ancak bilginin otomatik yapılamadığı aşamadır. Bu aşama çok fazla dikkat gerektirdiğinden dolayı, öğrenmenin en yorucu aşamasıdır. Bu aşamada zihinsel faaliyetler çok fazla olduğu için kişi zihinsel anlamda çok yorulur. Çünkü bilgi otomata bağlanmadığından dolayı kişi bilgiyi kullanırken sürekli düşünerek hareket etmek zorundadır. Örneğin: Artık ustanın ona öğrettiklerini uygulama zamanıdır; cevher hangi ısıda erir, çekiç nasıl tutulur, demir tava nasıl gelir, çeliğe su nasıl verilir hepsini öğrenmiştir ve çıkarttığı eserler ona haz vermeye başlamıştır azmi ve şevki artar.

BİLİNÇSİZ (BİLİNÇDIŞI)-YETERLİLİK AŞAMASI ( Ustalık )

Bildiğinin farkında değildir, düşünmeden uygular. Bilginin varlığından haberdar olunduğu ve bilginin uygulamada otomatiksel olarak kullanılmaya başladığı aşamadır. Kişi bu aşamada bilgiyi kullanırken üzerinde hiç düşünmez ve zihinsel faaliyette bulunmaz. Bu aşama bir sonraki davranışın ne olduğu konusunda hiç düşünülmeyen ve zihnin hiç yorulmadığı, davranışın otomatik olarak yapıldığı aşamadır. Örneğin: Artık ustalaşılmıştır, her şey el ve göz yordamyıla yapılır, ölçme tartma işi otomatiğe bağlanmıştır. Çeliğin kılıca dengeli bir halde dönüşmesi parlaklığı ve keskinliği seriye bağlanmıştır.

Page 80: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

80

Bu, aynı Ahi Evran Hazretleri’nin başlattığı Ahilik Sistemi gibi değil mi?

Bu sistem, gerçek başlangıcı insanlığın başlangıcıyla birliktedir. İlk defa Cebrail A.S.'ın, Hz. Adem A.S.'a peştamal kuşattığı kabul edilmiştir. Hz. Muhammed (S.a.v) zamanında İslâmî Fütüvvet Teşkilâtı olarak var olmuştur. Arapça'da Fütüvvet’in kelime manası, başkalarını kendi nefsinden üstün tutan cömert, yiğit, kahraman, insanlığın hayrı için çalışandır. Arapçada ah ve ahî kelimesi, erkek kardeş anlamına gelir.

Ahîlik, İstanbul'un fethine kadar kuvvetli olarak yaşandı. XV. yüzyılda bu sistem yayıldığı için, bir esnaf teşkilâtı zannedilmiştir. Ahîlik, bir taraftan fetih ve gazâ hamlelerini kolaylaştıran askeri bir teşekkül; diğer taraftan sanatkârları ve çalışanları sınıflandırıp çalışmalarını desteklemiş iktisadî bir kurum; bir taraftan da bütün mensuplarının dinî-manevî ihtiyaçlarına cevap veren bir inanış ve TASAVVUF hareketidir. Her sanayi grubu için Kur'-an-ı Kerîm'deki Peygamberlerden kendi sanatını yapanlar, sanatlarının pîri sayılmıştır.

Ve diğer bir örnek te, pirler pirinin “Hamdım, piştim, yandım” sözleridir.

Hz. Mevlana’ya ithaf edilen “Hamdım, piştim, yandım” sözüyse, adeta bir muamma gibi karşımıza çıkan bu söz, dinin muhteşem bir özettir. Bu, İslam’ın özeti; dünyaya gelişteki sâlim olmamızın, fıtratımızı bozmadan, Allah’ın dinine mensup olarak, kendi tabiatımızı bozmadan yaşamanın adıdır. Bu İslam’ın ta kendisidir. Evet İslam, emaneti bozmadan, emanete ihanet etmeden yaşamanın adıdır. Her mümin muhakkak şu vazife üzere dünyaya gelir. “Bilmek, bulmak ve olmak”; “Hamdım, piştim, yandım” sözleri bunlara tekabül eder. Bilmek insanın ilk önce hamlığını atar, kabasını alır. Ama görmek gibi değildir.

Önce bileceksiniz! Bildikten sonra, bir idrak size verilecek. İdrak, beraberinde niyeti getirir. Niyetle hareketlerinizi değiştireceksiniz ve bir ayırım içerisinde olacaksınız. Amelle ibadeti

Page 81: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

81

birbirinden ayıran şey niyettir. Fakat niyet, idraksiz olmaz, idrak etmek için evvela bilmek lazımdır. Ama idrak edip niyet ettiniz, niyet ettikten sonra yaptınız, yaptıktan sonra, amel ettikten sonra sizde bir ‘bulma hali’ zuhur eder. Çünkü din, yaşanınca anlaşılır. Anlaşılınca yaşanmaz.

Tasavvufta Manevi Yolculuğun 4 Mertebesi

Salikin yapacağı manevi yolculuğun dört mertebesi vardır. Birinci mertebeye "Seyr-i İlallah" (Allah'a yolculuk) denir. Bu mertebenin özü, nefs menzilinden kalkıp gerçek varlığa (Allah'a) doğru yürümektir. Bu yolculuk, şoklukta (kesret) birlik (vahdet) kavrandığı zaman sona erer. Seyr-i İlallah, kalbi mümkün varlıkların bilgisinden boşaltarak Vacibül-Vücud'un (zorunlu varlık) bilgisi ile doldurmakla sonuçlanır. Bu yolculuğun sonunda salik Allah'ta yok olur, "Fenafillâh" derecesine yükselir. Manevi yolculuğun ikinci mertebesine "Seyr-i Fillah" (Allah'ta yolculuk) denir. Bu seyr sırasında Salik, Allah'ın nitelikleriyle (sıfatlarıyla) donanır; Allah'ın isimleriyle gerçeklik kazanır. Buna karşılık bütün beşerî nitelikleri yok olur. Evrenin üzerindeki perde kalkar, ilm-i Ledün denilen gizlilikler bilgisi, hakikatler bilgisi salike açılır. Salik bu seyrin sonunda "Bekabillah" denilen Allah'ta varolma durumuna ulaşır.

Seyr ü Süluk’ün üçüncü mertebesi "Seyr-i ma-Allah" (Allah ile yolculuk) adını alır. Bu seyir sırasında ikilik ortadan kalkar; Salik ilahi teklik makamı olan Ahadiyet'e ulaşır. Bu makam mutasavvıflar tarafından "Kâbe kavseyni ev edna" (İki yay kadar ya da daha az) en-Necm, 53/9) makamı olarak da anılır.

Manevî yolculuğun dördüncü mertebesini "Seyr-i Anillah" (Allah'tan yolculuk) oluşturur. Bir anlamda Allah'a yükselen salikin dönüş yolculuğunu dile getiren bu seyr, birlikten çokluğa (vahdetten kesrete) geri geliştir. Diğer bir deyişle talipleri aydınlatmak, irşad etmek, onlara yol göstermek için Allah'tan halka dönüştür. Bu yolculukla ulaşılan makama "Beka ba'de'l-Fena" (yokluktan sonra varolma), "sahv ba'del-mahv" (yokluktan sonra kendine gelme) ve "fark ba'del-cem" (birlikten sonra ayrılık) gibi adlar da verilir.

Page 82: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

82

Dört manevî yolculuktan ilk ikisi saliki, velayet (velilik, Allah dostluğu) makamına ulaştırır. Son iki yolculuk ise salikin mürşidlik yetkisini kazanması için zorunludur. Manevi yolculuğun başarı ile tamamlanabilmesi için mürşid kadar, diğer bazı yardımcı öğeler de gereklidir. Bunlar aşk, ihsan ve ihlastır. Allah aşkı olmadan çekilecek bütün zahmetler boşa gider. İhlas ve ihsan ise imanın gereklerindendir. İhlasın en alt derecesi Allah'tan başka tapılacak bir varlık olmadığını (La mabude illallah); en üst derecesi ise Allah'tan başka bir varlığın bulunmadığını (La mevcude illallah) kavramaktır. İhsan ise, salikin bütün bağlarını keserek Allah'a yönelmesini belirtir. Seyr ü Süluk, ancak bu üç öğenin tam olarak gerçekleştirilmesi ile tamamlanabilir. Sülukün bilgi ile sırf bilmekle bir ilgisi yoktur, Süluk; yaşayarak, tadarak, haller aracılığı ile Allah'a ulaşmaktır.

Güzel Bir Hikaye:

Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.

Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;

“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.

Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!

Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.

“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:

“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve “Daha değil!” diye cevapladı.

Page 83: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

83

“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:

“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:

“Henüz değil!”

“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”

Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:

“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”

“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.

“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.

“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”

“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.

Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp

Page 84: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

84

kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”

Ona “Evet” dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”

“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.

Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.

Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.

Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.

Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.

Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.

Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”

Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:

“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!

Page 85: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

85

Bana zarar vereceğini düşündüm.

Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.

Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.

Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim.

Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acıda ki hikmeti görelim.

“Yarabbi, kahrın da hoş, lûtfun da hoş…” demesini bir öğrenebilsek…

5-TEMSİL SİSTEMLERİ

NLP Göz Erişim İpuçları Nedir?Bu konu NLP’nin omurgasıdır temsil sistemleri ve alt modeliteleri olmadan adeta NLP tekniklerinin hiç birisi kullanılamaz Aslında hayatımızda ve çevremizde olan insanlar ile aynı dili konuşamadığımız için bir sürü problemler yaşıyoruz. Aynı ülkede yaşayıp hepimiz aynı dili konuşuyor olabiliriz. Düşünün! Tüm bunlara rağmen, anlatım ve anlayış temsil dillerimiz farklı olduğu için anlaşamayabiliyoruz.

Page 86: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

86

Size bu konuyu kısa birkaç hikâye ile anlatayım:

Örnek 1: 25 yıllık evli bir profesör arkadaşım bir gün ofisime geldi. Eşiyle anlaşamadıklarını ve ayrılmak istediklerini söyledi. Şok olmuştum, çünkü kendisini ve eşini uzun yıllardır tanırım; ben dahil tüm çevreleri onların evliliklerine gıpta ile bakardık. Hiç çocukları olmamıştı ve birbirlerine ilk günkü gibi aşıktılar. Profesöre sorunun ne olduğunu sorduğumda “Dün benim doğum günümdü” diye söze girdi. “Sabah eşimin kürsüdeki dersine yetişebilmesi için yine acele ettiği sıradan günlerden biriydi, tek farkla! O fark da benim doğum günüm olmasıydı. Kapıdan çıkmadan hemen yanma geldi sıcacık sarıldı, iki elinin avuçları içerisine aldığı yüzümü sıcacık tutup, gözlerimin içerisine bakarak, seni seviyorum doğum günün kutlu olsun dedi ve çekip gitti. Ne bir hediye ne bir kutlama partisi… Şayet beni sevseydi bunları yapardı, oysa ben eşimin her doğum gününde ona sürpriz partiler düzenlerim; sürpriz baş başa geçireceğimiz tatil programları yaparım, her yıl bir diğerinden daha muhteşem hediyeler alırım.

Evet değerli okurlar sizce profesörümüzün eşi, profesörü seviyor mu?

Örnek 2: Büyük bir holdingin 40 yıllık ortakları, aralarındaki anlaşmazlık yüzünden ortaklıklarını bitirme aşamasına gelmişlerdir. Holdingde çalışan eski bir öğrencim olan Şerife Hanım beni aradı ve durumu iletti kurumlarının gerçekten çok müşkül bir durumda kaldığını, onca çalışanın akibetinin bu duruma bağlı olduğunu ve kendilerine danışmanlık konusunda yardımcı olup olamayacağımı sordu. Teklifi kabul etmiş, birkaç gün sonra holding binasına varmıştım bile. Şerife Hanım, kapıda beni karşıladı kendi odasına davet edip konuyla ilgili birkaç sorumu yanıtladıktan sonra, holding ortaklarını tek tek ziyaret etme kararı aldık. İlk ortağın yanına varıp ortağıyla aralarında olan sorunu kısaca anlatmasını istediğimde, ilk sözü “Ortağım gerçekten bakar kör” diye başladı ona ne gösterirsem göstereyim, görmezlikten geliyor dedi aslında bu cevap bana yetmişti dikkat ettiğim diğer husus bu ortak her soruma kısa ve net yanıtlar veriyordu. Ardından diğer ortağın odasına geçtiğimizde aynı soruyu kendisine yönelttiğimde; onun da ilk sözü bu adam resmen bir sağır, her şeyi adeta görmezlikten geliyor oldu. Ona ne anlatırsanız anlatın

Page 87: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

87

bir kulağından girip diğerinden çıkıyor, dinlemiyor” oldu. Bu ortak ile konuşmamız, neredeyse diğer ortakla konuşmamızın 3 katı süresindeydi anlatımları uzun uzun, detaylı, açıklayıcıydı.

Evet, her iki hikaye de de dikkat ederseniz bireyler dünyayı kendi temsil dillerine göre algılıyorlar.

İlk hikâyemizdeki Profesör ağır bir görseldi: görsel bir parti ve görsel bir hediye istiyordu; eşi ise duygusal kinestetik ağırlıklı olduğu için; dokunmayı, sarılmayı tercih ediyordu.

İkinci hikâyemizdeki ortaklardan ilki Ağır görseldi: kısa, net cevaplar ve görsel mecazlar kullandı; ortağı ağır işitseldi uzun anlatımlar yapıp işitsel mecazlar kullanıyordu.

Sorunlar nasıl çözüldü biliyormusunuz? Sadece temsil dillerini karşılıklı kullanmayı öğrendiler. Evet, öncelikli olarak öğrenmeleri gerekeni elde ettiler. Daha detaylı bilgi için Konfederasyon merkezimize bekleriz J

Bu konuda neredeyse yirmi yıllık meslek hayatımda bine yakın eğitim verdim. Sadece göz erişim ipuçları ile hayatımızda devasa görünen sorunları bir çırpıda yok edebiliriz. NLP derlemecileri bu sistemi oluştururken, insanların resmi bir sesi, bir hissi anımsamak veya hayal etmek için gözlerinin hangi yöne baktığını inceleyip, bu inceleme sonucu, sağlaklar ile solakların farklı yönlere baktıklarını tespit etmişler. Farklı sosyal yapıda olan insanlar üzerinde yaptıkları bu test sonucunda; katılımcıların %98 inin bir tanesi baskın olmak kaydıyla, 2 tane temsil dili kullandıkları; %2 sinin ise 3 temsil diline de hakim oldukları; %60 kısmının da görsel ağırlıklı olduğunu tespit etmişler.

Kısa bir test yapalım; hemen şimdi karşınızdaki iş arkadaşınıza bakıp şu soruyu yönlendirin: “Bu işe ilk başvurduğun günü hatırlıyor musun?” arkadaşınızın gözlerine bakarsanız solak değilse, hemen gözlerin sol yukarıya gittiğini görebilirsiniz. İnsanların %60’ı geçmişteki zihninde yer alan resimleri hatırlamak için gözleri

Page 88: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

88

sol yukarıya bakar. Solaklarsa baştan belirttiğim gibi sağ yukarıya bakar.

İnsanlar belli şeyleri hatırlamak için gözleriyle belli yerlere bakmak durumundadırlar. Yukarı bakarak ağlayabilir misiniz? Bu neredeyse imkansızdır. Depresyon içinde olup ağlayan kişiler, hep aşağıya doğru bakar, çünkü dokunsal ve hissel duyguları hissedebilmek için kinestetik (hissel) olarak gözler otomatikman aşağıya gider. Örneğin karşınızda birisi ağladığında yukarı bakmasını sağlarsanız ağlaması kesilecektir. Ağlayan kadınların makyajlarının akmasını bahane ederek yukarı bakıp, metin olma haline büründüklerine ve ağlamalarının kesildiğine şahit olmuşsunuzdur.

Sözün özü, temsil dili; göz erişim ipuçları insanların görsel, işitsel ve dokunsal(hissel) duygularını tespit etmek için kullanılan bir sistemdir. Bu teknik NLP’de, kişiler sorunlarını anlatırken, görsel bir şeye mi, yoksa işitsel, dokunsal bir şeye mi odaklandıklarını tespit etmek için kullanır.

Haydi, kısaca pratik Bir uygulama öğrenelim:

Gözler Sol Yukarı: Geçmişi anımsayarak bir resim düşünüyor. “Dün akşam ne yemiştin?” diye soru sorarsanız, o dün akşamki görseli hatırlamaya çalışacağı için sol yukarı bakacaktır.

Gözler Sol Yana: Geçmiş ile ilgili işitsel bir anı düşünüyor. Örnek: “Dinlemekten en çok hoşlandığın şarkı hangisi?” diye sorarsanız, kişi sol yana bakacaktır. (Yazının sonunda, bu konuda yapılan yanlışlarla ilgili bir hatırlatma yapılacaktır.)

Gözler Sol Aşağı: Geçmiş ile ilgili hissel - dokunsal bir anı düşünüyor. “Sıcacık banyoya girdiğin bir zamanı düşün ve suyun sıcaklığının tüm bedenini nasıl rahatlattığını hisset” sorusu onun sol aşağıya bakmasını sağlayacaktır.

Gözler Sağ Yukarı: Görsel olarak oluşturduğumuz resimleri düşünürken buraya bakarız. Örnek soru: “Bu akşam ne yemek isterdin?”

Page 89: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

89

Gözler Sağ Yana: İşitsel tasarlanan sesler ön plandadır. Örneğin: “Hit parçanı ilk dinlediğinde parçanın hangi sözleri seni cezbetti?”

Gözler Sağ Aşağı: Tasarlanan dokunsal hisler, içsel diyaloglar üzerinedir. Örnek olarak: Ilık bir bahar günü tembelce bir hamağın üzerinde dinlendiğini düşün. Bu hamağın aynen bebekliğindeki beşik gibi hafif hafif sallandığını hissediyor musun?

İnsanı gördüklerinden ibaret sayma, göremediklerinde ara. İçidir hakikatin resmi, dışı sadece bir manzara. MEVLANA

İnsan dediğin; bazen çağlayanlar kadar gür, bazen lal gibi sessiz, bazen anne kucağı gibi sıcacık, bazen buz gibi hissiz... Ali İLSEVEN

HER GÖRDÜĞÜNE ve HER DUYDUĞUNA İNANMA!

Vakti zamanında ücra bir köyde Sak’lar sülalesinden İbrahim isminde bir delikanlı yaşarmış.

Köy yerinde adet olduğu üzre İbrahim’i daha 17 yaşında kendi köylerinden gönül isimli bir kızla evlendirirler. Düğünün üzerinden daha 10 gün geçmişken köylerine gelen askerler ülkelerinin savaşa girdiğini ve eli silah tutan her erkeğin askere alınacağını duyururlar. İbrahim de askere alınır ve savaşta üstün gayretler gösterir. Lakin bir gün İbrahim, düşman eline esir düşer. 25 uzun yılı esaret içinde geçiren İbrahim, bir fırsat yakalar ve kaçmayı başarır.

Artık yıllarca özlemini çektiği memleketine varmak üzeredir; sadece bir günlük mesafe kalmıştır. Yol boyunca yorgunluktan bitap düşen İbrahim, yolunun üzerinde olan köyün girişindeki çeşmenin başında soluklanmak için durur. Tam çeşmeden akan suya elini uzatır ki, çeşmenin arkasından gelen sesleri duyar. O yöne doğru bakınca; köyün çocuklarının ihtiyar, ak saçlı, ak sakallı, bir dervişi çamura itip dalga geçtiklerini görür. Hemen çocukları uzaklaştırıp, ihtiyar dervişin üstünü başını temizler. Kendi yemeğinden ona da ikram eder. İhtiyar

Page 90: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

90

derviş İbrahim’in bunca iyiliği karşısında ona verebilecek bir hediyesinin olmadığını lakin dinlerse kendisine altın değerinde iki nasihati olduğunu söyler. İbrahim: “Nedir o nasihatlerin Derviş Baba” diye sorunca, ihtiyar derviş: “Bak evlat! “Her gördüğüne ve her duyduğuna inanma” der. İhtiyarla helalleşen İbrahim, atlar atına köyüne doğru yolculuğuna devam eder.

Köyüne gelip kendi evinin önüne vardığında, içine bir kurt düşer, acaba evin hali nicedir ki diye! En iyisi evin arkasından dolaşıp, arka pencereden evin halini bir göreyim der. Arka taraftan içeri baktığında bir de ne görsün?.. Karısının yanıbaşında yağız bir delikanlı… Eşini kıskanıp hemen çeker okunu ve tam delikanlıya atacakken, ihtiyar dervişin ilk sözleri aklına gelir. “her gördüğüne inanma!” Bunun üzerine indirir okunu. Tam anlam vermeye çalışırken içeriden sesler yükselir “yiğidim, aslanım” diye… Yine okunu çeker tam delikanlıya fırlatacakken İhtiyar dervişin ikinci sözü kulaklarında çınlar “Her duyduğuna inanma!” Bunun üzerine İbrahim düşünür “Aradan 25 habersiz yıl geçti. Eşimin yerinde olsaydım ben bekler miydim? Her halde o da benim öldüğümü düşündü ve evlendi” diye içinden geçirir. En iyisi ben kapıyı çalayım, bari bir helallik alıp çekip gideyim der. Kapıya varıp, kapıyı çaldığında eşi kapıyı açar. Kocasını tanır ve başlar ağlamaya, ne yapacağını bilemez haldedir. Evin içine doğru var gücüyle koşar ve bağırır “KOŞ EVLADIM KOŞ! BABAN GELDİ”

Tasavvufta Hücre ve Halvet

Tasavvuf dervişleri, algıda seçicilik ve dünyevi olan maddesel güzellikleri, nefislerinde ön yargıları tetikleyen sesleri ve dünyevi zevklerin hislerinden uzaklaşıp nefislerini terbiye etmek amacıyla 40 gün hücreye çekilip (40 gün sürene erbain denir ) Halvet ederler. Bu süre, zihne takılan ve takılacak olan şeylerden kurtularak, feragat köşesini her şeye tercih etmektir. Bir başka ifade ile büsbütün yalnız kalmak, özü olan hakkı ile tenhaca konuşmak üzere yalnız kalıp, kimseyi içeri almamaktır.

Page 91: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

91

Halvete girmek: İbadet, zikir, riyazet ve murakabe ile meşgul olmak üzere yalnız başına tenha bir odaya, tekkelerde halvethane denilen bir hücreye, kapanmaktır.

MEVLANA VE HALVET

Az zaman sonra Mevlana hazretleri Şam’dan Rum’a (Anadolu’ya) hareket etti. Kayseri’ye ulaştıkları vakit, ulu bilginler ve arifler karşılamaya gittiler, onu ağırladılar.

Sahip İsfahani (Kayseri padişahı) Mevlana’yı sarayına götürmek istedi fakat Seyyid Burhaneddin Tirmizi “ Büyük Mevlana Baha Veled’in âdeti medreseye inmekti” diyerek Mevlana’nın saraya gitmesine müsaade etmedi.

Mevlana Hazretleri kalabalıktan kurtulup bir köşeye çekilince inayet yolu ile (Kalpten kalbe iyilik amaçlı işaret) Seyyid Hazretleri” Tanrı’ya hamd ve minnet olsun ki, bütün zahir ilimlerde babandan yüz misli ilerdesin, fakat ledün ilminin incilerini de açıklamam için batın ilimlerine de dalmanı istiyorum. Benim arzum, senin benim önümde bir halvet çıkarmandır” diye buyurdu.

Mevlana Seyyid’in bu işaretini samimiyetle kabul etti.

Seyyid “Yedi gün halvet et” dedi.

Mevlana “Yedi gün azdır, kırk gün olsun” diye buyurdu.

Seyyid bir hücre hazırladı, Mevlana’yı bu hücrede halvete oturttu.

Hücrenin kapısını da çamurla kapadı.Hücrede bir ibrik su ve birkaç arpa ekmeğinden başka hiçbir şey yoktu.

Kırk gün sonra Seyyid hücrenin kapısını açtı, içeri girince Mevlana’yı, düşünce köşesinde tam bir huzur içinde, başını hayret yakası içine sokmuş, düşünce ile de batın âlemine dalmış, mekânsızlık âleminin garip şeylerini müşahede ile meşgul ve (Nefislerinde de ibretler vardır bunu görmezler) sırrına gark olmuş bir vaziyette gördü.

Page 92: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

92

“Senin dışında, dünyada her ne varsa yoktur.”

“Her aradığını kendinde ara, çünkü her aradığın sendedir.”

Bir an hiç bakmadan durdu. Seyyid yavaşça dışarı çıktı, hücrenin kapısını kapadı.

Nihayet ikinci çile de geçince, tekrar içeri girdiği zaman, baktı ki, Mevlana namaza oturmuş, Tanrı’ya yalvarıyor ve mübarek gözlerinden (Onlarda akar iki pınar vardır) ayetindeki gibi gözyaşları akıyor.

Mevlana Seyyid’le hiç meşgul olmadı.

Seyyid tekrar dışarı çıktı ve kapıyı sıkıca kapattı, ve onun halini gözetlemekle meşgul oldu.

Üçüncü çile de geçince, Seyyid bağırarak hücrenin kapısını kırdı.

Mevlana da gülerek onu karşıladı.

Mübarek gözleri, mestlikten dalgalanan ilahi bir denize dönmüştü.

“Onun gözlerini ve gözlerinin siyahı içinde raks eden dostumuzun hayalini gör”

Seyyid şükranla başını secdeye koyarak hadsiz hesapsız ağladı, hassasiyet gösterdi.

Mevlana’yı kucaklayıp yüzünü öptü, tekrar baş koydu ve

“ Nakli (işitilerek anlatılan),

Akli (akıl ile bilinen veya bulunan şeyler, akla dayanan),

Kisbi (kazanılmış, sonradan edinilmiş) ve

Page 93: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

93

Keşfi (Gizli bir şeyi bulma, bir sırrı öğrenme, bir şeyin olacağını önceden anlama, Allah tarafından ilham olma) bütün ilimlerde eşi, benzeri bulunmayan bir insan olmuşsun.

Bu halinle batın sırlarını (Gizli, görünmeyen, Tanrı, iç, içteki) bilmede,

Hakikat ehlinin siyretleri seyrinde (Manevi yolculukta),

Gaybları keşifte, (Normal insanın göremedikleri varlıkları görmede) görmede

Ruhaniyette (Ölmüş veya sağ bir insanın devam etmekte olan ruhunun kuvveti),

Gaybların (görünmeyen varlıkların) yüzünü görmekte,

Peygamberin ve velilerin parmakla gösterdiği bir kişi olmuşsun.

Şimdiye kadar gelip geçmiş bütün şeyhler ve hakikati görenler senin gibi bir padişahın huzuruna nasıl ulaşmak ve senin, vuslata (Tanrı ile birlikte olmak) nasıl eriştiğini öğrenmek için hasret ve şaşkınlık içinde gelip geçtiler.

Dünya ahirette Tanrı’ya hamdolsun ki, zayıf ve nahif (arık) olan bu kul, bu ebedi saadet ve devlete erişip gördü.

Haydi, yürü de insanların ruhunu taze bir hayat ve ölçülemeyecek bir rahmete boğ, bu suret âleminin ölülerini kendi mana ve aşkınla dirilt” dedi. Bunun üzerine Mevlana hazretleri Konya’ya hareket etti.

Zahir ilimlerin öğretimi ile meşgul olarak vaizlerin, nasihatlerinin ve tezkirlerin (hatıra getirme, hatırlatma, hatırlatılma) kapılarını açtı.

Peygamberlerin “Sarıklar Arapların taçlarıdır” sözü gereğince bilginlere yaraşır bir sarık sardı, bir ucunu da taylasan (kuyruk gibi

Page 94: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

94

omuz arkasına) bıraktı. Hakikati bilen bilginlerin giydikleri gibi kolu geniş bir hırka giydi.

Bir müddet sonra Seyyid hazretleri fani dünyadan Melekût

âlemine göçtü (Vefat etti).

6-KALİBRASYON

Kalibrasyon: (gözlemleme) Duyularımız aracılığıyla elde ettiğimiz bilgilere daha büyük bir dikkatle eğilerek, iç tepkilerimizi, gözlemlenebilir bedensel ipuçlarıyla eşleştirerek, süre giden bir etkileşim içerisinde okuma işlemidir. Ne kadar fazla dikkat ederseniz, olaylarla ilgili incelikleri kavrayabilme yeteneğimiz o kadar fazla artar, daha hoş detaylara ulaşabiliriz. Genel olarak hepimiz günlük yaşamımızda kalibrasyonu kullanıyoruz.

Çevremizde yakın ilişkiler içinde olduğumuz kişilerdeki en ufak mimik değişimini bile yakalayabiliyoruz. Arkadaşlarımızın dudağının hafiften sağa doğru çarpılmasının, kaşının hafifçe yukarı kalkmasının ne anlama geldiğini biliriz. Onların gülümseyen yüzünün ardındaki ufacık bir endişeyi bile hissederiz. Yeni tanıştığımız kişilerin düşünce ve duygu değişimlerini de aynı hassasiyetle algılamak mümkün. Bunun için de kalibrasyon yeteneğimizi geliştirmeye ihtiyacımız vardır.

Page 95: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

95

Bazen karşımızdaki birisi ağlamaya başlayıncaya kadar onun üzgün olduğunu göremeyecek kadar kalibrasyonumuz zayıf oluyor. İzleyip dinleyeceğimiz yerde, bize söylemelerini bekliyoruz. Birisinin kızgın olduğunu anlamak için, de ille yüksek sesle söylemesi gerekmiyor. Lakin kaşın çatık olması da otomatik olarak kişinin kızgın olduğu anlamına gelmiyor. Bazı insanlar düşünürken de kaşlarını çatar. Bu yüzden karşımızdaki kişiyi bir süre gözlemledikten sonra kaşının çatılmasının ne anlama geldiğine karar vermekte yarar vardır.

İnsanların, kendi hoşlandıkları bir konu veya olayla ilgili anlatımlarını veya bir başkasını nasıl dinlediklerini izleyip inceleyin. Ses tonunda, cilt renginde, dudak şeklinde ve yüz kaslarında olan değişimleri izleyin. Aynı deneyimi bir de hoşlanmadıkları biri, ya da olayla ilgili bir şeyi anlatırken ya da dinlerken yapın. Hiç renk vermeyen kişilerde bile dikkatli gözlemlerseniz değişimleri yakalayabilirsiniz. Bunu en iyi profesyonel poker oyuncuları yapar, onlar birer kalibrasyon ustasıdır. En ufak bir cilt rengi değişiminden, dudak şeklinin ve yüz kaslarının değişiminden rakip oyuncunun elinin nasıl olduğu, blöf yapıp yapmadığı hakkında, adeta zihin okurlar. Kalibrasyonu gelişkin bir satıcı, müşterinin ilgilenmediği bir ürünü ona satabilmek için boşuna dil dökmeyi sürdürmez. Usta satıcılar alıcıyı gözünden tanır.

Ön yargısız ve peşin hükümlü olmadan baktığımızda karşımızdaki kişinin bizden hoşlanıp hoşlanmadığını bir şekilde sezeriz. Bu sezgi, aslında bilinçsizce yaptığımız kalibrasyondur. Küçük değişimleri yakalayabilmenin iletişimde önemi büyüktür. Sonuçta iletişimin sadece %7’sini sözlerle gerçekleştiriyoruz. Beden dilinin oranı%55’ini. Ses tonu, iletişimin %38’ini oluşturuyor. Bu yüzden ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimiz önemli ya. "Seni seviyorum" sözcüklerini lanet okur gibi de, alaycı bir ses tonuyla da, sevdiğinizi kalbinde ve ruhunda hissettirecek şekilde de söyleyebilirsiniz.

Evinizde işyerinizde şu küçük deneyi yapabilirsiniz;

Page 96: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

96

İnsanların etkileşimini içeren kısa bir filmi 5 dakika boyunca sesini kısarak seyredin. Kişilerin birbiri ile etkileşimde kullandıkları beden dilleri ve bunlara yüklediğiniz anlamları, yani algılarınızı bir kâğıda not alın. Daha sonra aynı filmi sesli seyredek, notlarınız ile karşılaştırın.

Bir insanı kalibre edebilmenizin, sözel olmayan düzeyde dokuz ana göstergesi şunlardır:

v Cilt rengi v Nefes alış bölgesi v Nefes hızı v Nefes duraklamaları v Kas gerginliği v Alt dudak büyüklüğü v Gözbebeği büyümesi

Güzel Bir Kalibrasyon Hikâyesi

USTALIĞIN BEDELİ Büyük bir fabrikanın ana makinalarından birinde bir sorun çıkar ve tüm fabrika üretimi durdurmak zorunda kalır. Fabrika bünyesindeki tekniker ve mühendisler bir türlü sorunu çözemezler, bunun üzerine makinayı üreten fabrikanın teknik elemanlarından yardım istenir fakat sorun yine çözülmez. Fabrikanın bir an önce üretime geçmesi için o makinanın yenisiyle değişimine karar verilir. Bu arada fabrikada çalışanlarından biri daha önce işten çıkarılan bir ustabaşının bu makinaların arızalarını giderdiğini, işten çıkarıldıktan sonra kendine bir dükkan açtığını ve arızayı birde ona sormaları gerektiğini önerir. Bunun üzerine işten çıkarılan ustabaşı çağırılır. Gelen usta, makinayı bir iki defa çalıştırıp sesini dinler ve eline bir çekiç alarak makinanın bir bölgesine vurduktan sonra tekrar çalıştırmalarını söyler. Makina eskisi gibi çalışmaya başlar ve fabrika üretime başlar.

Page 97: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

97

Fabrika yöneticileri hayretler içinde kalır ve ustadan ödeme için faturayı göndermesini isterler. İki gün sonra gelen faturada tam 1000 dolar yazar. Bunun üzerine fabrika yetkilileri bir çekiç için bu kadar çok parayı ödemek istemez ve ustadan ayrıntılı fatura göndermesini isterler. İki gün sonra usta, ayrıntılı faturayı tekrar gönderir, faturada yazanlar aynen şöyledir: Çekici vurmanın bedeli : 1 dolar Çekici doğru yere vurmanın bedeli : 999 dolar

Şayet Kalibrasyonu doğru yapamazsak, önyargılar ortaya çıkar ve sonuçları da, bizi mutsuz eder. Einstein'ın "Önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan zordur" sözlerinde olduğu gibi...

Mevlana’nın Önyargılara Bakışı:

Tasavvuf piri gönüller sultanı Mevlana önyargıyı; acelenin ve bilgisizliğin ürünü olarak görür. İlk olarak önyargıya kapılan ve sonuçta zararlı çıkan da şeytandır. "Acele işe şeytan karışır" ve "Acele şeytandan, teennî Rahman'dandır" sözlerinde de belirtildiği gibi; işin sonunu düşünmeden aceleyle ve tedbirsizce hareket etmek, ihtiyatı elden bırakmak, şeytana mahsus bir hareket ve tarzıdır. Bu da hatalara davet anlamını taşır. Şeytanın vasfı olan acelecilik, onu Cenâb-ı Hak’kın Hz. Âdem'e secde etmesi yönündeki emrine itaat konusunda aklını kullanmadan karar vermeye, neticeyi düşünmeden önyargı ile isyana sevk etmiştir. Mevlânâ, acelenin getireceği ziyan ile yavaş ve dikkatli hareket etmenin, özellikle de sabırlı olmanın faziletine, Mesnevî'de defalarca işaret eder "Tencerenin yavaş yavaş kaynaması lâzımdır. Birden delice kaynayan yemekten hayır gelmez.” Cenâb-ı Hak, şüphesiz “Ol” diye bir anda kâinatı yaratmaya kâdir iken, niçin altı günde yarattı? Ki her bir gün de bin yıl kadardı. Çocuğun da yaratılışı dokuz aydır. Çünkü yavaş yavaş oluş, Cenâb-ı Hak’kın hikmetidir.

Page 98: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

98

Âdem'in yaratılışı da kırk gün sürdü. O çamur, yavaş yavaş kemâl buldu." (Mesnevî, VI:1232-1237) Mevlâna; insanları önyargıya sevk eden aceleciliğe dair ikazlar yanında, önyargının diğer çürük temeli olan bilgisizliğe ve zararına işaret eder. Kendisi de büyük bir Tasavvuf âlimi olan Mevlâna, ilmin değerine inanır. Mevlâna, yetersiz bilgi ile hüküm vermenin veya kıyasta bulunmanın, insanı düşüreceği vahim veya gülünç durumu bir hikâye ile anlatır: Kulağı duymayan birine "Komşun hasta oldu" derler. O da kendi kendisine "Bu ağır kulaklarımla onun sözlerini nasıl duyarım? Üstelik hastanın sesi de zayıf çıkar. Lâkin gitmek de lâzım. En iyisi, o dudaklarını hareket ettirdikçe, ben de sözlerini tahmin ederim. "Nasılsın" derim, o da; ‘Hamdolsun, iyiyim’ der. Şükrederim, sonra ne yiyip içtiğini sorunca; "Mercimek çorbası veya şerbet" der. "Âfiyet olsun" der ve hekiminin kim olduğunu sorarım. Komşu bana "Falan hekimdir" der. Ben de; "Onun ayağı mübarektir. Gittiği yerde hastalık yok olur. Biz onu denedik, çok iyidir. Nereye vardıysa maksat hâsıl olur" derim. Adamcağız, bu cevapları ezberleyerek hasta komşusuna gider, hâlini sorar; hastanın, "Ölü gibiyim" demesine şükredince, hasta üzülür, öfkelenir. Ne yediğini sorunca, hasta "Yılan zehri" der. Bu sefer de "Âfiyetler olsun" der. Sonra; "Acaba hekimlerden tedavi için gelen kimdir" deyince; hasta kızgınlıkla, "Azrail'dir!" der. Sağır da; "Onun işi gâyet mübarektir" der ve hastanın yanından sevinçle çıkar, evine dönerken komşuluk hakkını yerine getirdiği şükreder. Hasta ise; "Bu adam bizim can düşmanımızmış, kötü niyetli bir komşu imiş" diyerek öfkelenir, hastalığı iyice artar. (Mesnevî, I:3466-3500) Bu hikâyede de görüleceği gibi yeterli bilgi olmadan; tahminle, zanla veya şahsî kanaatlerle hareket etmek insanı yanlışların içine çeker.

Page 99: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

99

7-UYUM ve AYNALAMA

Başınıza muhakkak gelmiştir; bir ortamda aynı konuda fikir birliği ettiğiniz bir kişinin cümlesini kendiliğinden sizin tamamladığınız, sizin söylemek istediğiniz şeyin onun dudaklarından döküldüğü anlar... Ahenkle dans edermişçesine, önce uyum kurulmasaydı bir amacı paylaşmak, ortak bir hedefi belirlemek zor olurdu, sürdürmek ise imkansız. Sizde kendinizle uyum içerisinde olmazsanız aklınızdan geçen her şey sadece düşüncede kalır ve eyleme geçemezsiniz.

Uyum ilişkilerin benzinidir. Benzin yoksa ilişki yürümez. Uyum, tanışıklıkları arkadaşlığa daha sonra da dostluğa dönüştüren büyüdür: Aynı bakış açısına sahip olmak, aynı dalgada bulunmak, aynı şeyleri hissetmek diye tanımlarız uyumu. Uyum içinde olduğumuz kişilerle birlikte olmak, birlikte çalışmak keyiflidir. Bazı insanlarla bu uyumu tesadüfen yakalarız. Tesadüfleri bilinçli olarak yaratabilmek ise NLP'de modelleme, aynalama teknikleri ile mümkündür.

Bazen aile dostlarımız veya akrabalarımız bizim için “aynı annesi ya da aynı babası” der. Sebebi sadece genetik benerliğimiz değil; bizim küçükken ebeveynlerimizin konuşma tarzlarına, hareketlerine ve mimiklerine, önce uyum sağlayıp sonra aynalamamız neticesinde ortaya çıktı.

Page 100: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

100

Uzun süre bir arada yaşayan çiftlerde akraba olmasalarda birbirlerine benzer. Çünkü yüzüzümüzdeki kaslarımız en hızlı değişim ve uyumu sağlayan kas gurubudu olduğundan mimikler öncelikli olarak kendini belli eder. Süleyman Demirel ve eşi Nazmiye Demirel akraba değillerdi fakat yüzleri birbirlerine çok benzerdi; Ecevit, Özal çiftlerini de düşünün.

Önce Uyum, Sonra Yönlendirme

Hareketleri (davranışları) aynalama birkaç şekilde olur.

1) Aynadaki Görüntü: Aynadaki görüntü sizin yönünüzün zıttıdır. Karşınızdaki sağ elini alnına dayamışsa, siz sol elinizi alnınıza dayarsınız; o sağ elini masaya dayamışsa siz sol elinizi masaya dayarsınız; o sağ bacağını sol bacağının üzerine atmışsa siz sol bacağınızı sağ bacağınızın üstüne atarsınız.

2) Tıpatıp Aynı: Karşınızdaki hafif öne doğru eğilmişse sizde hafif öne doğru eğilirsiniz; o sağ eliyle çenesini ovuşturuyorsa sizde sağ elinizle çenenizi ovuşturursunuz.

3) Çapraz Aynalama: karşınızdaki, ellerini göğsünde kavuşturmuşsa, sizde aynalama yapacağım diye ellerinizi göğsünüzde kavuşturursanız iki kapalı pozisyon olacağı için iletişim kopar. Bu sebeple siz de bacak bacak üstüne atarsanız bu da aynı etkiyi gösterir. Karşınızdaki saati ile oynuyorsa siz de yüzüğünüzle oynayabilirsiniz.

Mutlaka bir hareketiniz benzesin

Birisi kravatını düzeltiyorsa, siz yakanızı düzeltebilirsiniz. Birisi ağırlığını sürekli bir ayaktan diğerine veriyorsa, siz hafifçe öne ve arkaya sallanabilirsiniz. Mesaj kişinin bilinçaltına gidecek ve bilinçaltı kendisine benzeyen biri olduğunuzkararını verecektir.

Hareketleri konu hızlı gidiyorsa 5 saniye sonra yavaş gidiyorsa 7 saniye sonra aynalamaya dikkat edin. Pozisyon değiştirmeyi, ani hareketlerle değil, önce küçük bir onay mimiği veya onay sözcüğü ardından yavaş ve doğal bir tarzda yapın.

Page 101: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

101

Nefesle uyum sağlama da çok iyi bir yoldur. Nefesle kişinin özüyle uyumlu hale gelirsiniz. O derin ve yavaş nefes alıyorsa, siz de öyle alın. O hızlı ve yüzeysel nefes alıyorsa, siz de benzer tempoda nefes alın. Size, bir ipucu daha! Karşınızdaki nefes alırken söze başlarsanız, söyleyecekleriniz daha iyi ulaşır. Karşınızdaki son sözünü söyleyip nefes verirken susun. Konuşmaya başlamak için nefes almasını bekleyin.

Yaşamla uyumlu olmak yaşamın ritmine uymaktır. Kendinizle uyumlu olmak ise kendi ritminize uygun bir yaşam sürmektir. Karşınızdaki kişinin ritmine uymak, doğal olarak aranızda uyum sağlayacaktır. Doğal ritmimize uymadığımızda stres yaşarız. Yaptığımız işten zevk almıyorsak, o işle aramızda uyumsuzluk olduğu içindir.

Kişinin ses temposuyla konuşmak bir başka uyum sağlama yoludur. Çok hızlı konuşan bir görselle, yavaş konuşan bir kinestetiğin uyumu zor olur. Sonuç odaklı birisiyle, sürekli hımm diyen birisinin sohbetinin sürükleyiciliğini(!) düşünebiliyor musunuz? Böylesine zıt kişilerle sohbet ettiğinizi varsayalım. Bu durumda elinizden geldiğince tempoyu uyumlu hale getirmeye çalışın. Ayrıca parmağınızla ya da ayağınızla da kişinin konuşma temposuna ritim tuttuğunuzda karşınızdakinin konuşma ve davranışlarını da istediğiniz tempoya sokabilirsiniz.

Tasavvufta mürid-mürşidin aynasıdır; mürşid, müridine ne kadar uyum sağlar ve ne kadar müridini aynalarsa, o denli istediği makama ulaşır. Bazen mürşid, hamlığı evresinde müridin bazı hallerini kendi çiğ algısınca tasvip etmez, şüpheye düşer!

Mürşidinden Yüz Çeviren Mürid

Yeni mürid olan biri, bir gün mürşidini köpek şeklinde görmüş ve derhal ondan yüz çevirmiştir. Mürşidi ondan ayrılığın sebebini sorunca doğruca cevap vermiş ve olduğu gibi ona söylemiştir. Mürşidi de ona, derhal kendisini kucaklamasını emretmiş. Mürşidini kucakladığında, kendi nefsini kucakladığını gören mürid, bu işin sırrını ondan sormuş. Mürşidi onu irşâd edip demiş ki:

Page 102: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

102

“Sen bu haldeyken, içinde gazap ateşi alevlenmiştir. O gördüğün şekil de, bu gazabın yansımasından ibarettir ki, o bizden sana görünür. Zira biz halk içinde bir ayna gibiyiz ki, kim bize bakarsa kendini bulur. Nitekim “Mümin müminin aynasıdır.” hadisi de bu manaya gelir.”

Böylece o mürid irşâd olup haline vâkıf olmuş ve nefsini bilip mürşidine teslim ile onun feyzine ermiş.

Tasavvufta Mürid ile Mürşid

Mevlânâ’ya göre, manevî bir yolculuğa çıkma irâdesi gösteren, yani mürîd olan kimse için mutlaka bir yol göstericiye, mürşide ihtiyaç vardır. Bu yolculuğu tek başına gerçekleştirebileceğini sanan yanılır. O şöyle der:

“Ey gamlı, ey perişan adam; ya bizim gemimize gir, ya o gemiyi bu gemiye bağla. Yani, ey kendini bir şey zanneden kişi, ya bir mürşide bağlan, yahud da gemini mürşidin gemisine bağla da sana rehberlik etsin. Böylece doğru yolu şaşırma.”

Mevlânâ insanı bu yolculuktan alıkoymaya çalışan iki büyük düşmandan; nefis ve şeytandan bahseder. Bunlar, Hak yolundaki kişinin önüne, çok sayıda engeller koyup tuzaklar kurarlar. Bu tuzak ve engeller hakkında bilgi ve tecrübesi olmayan kişi, pek büyük afetlere, korkulara ve tehlikelere maruz kalır.

“Ey Hak yolunun yolcusu, kendine pir seç; çünkü bu yolculukta pirsiz olursan, pek büyük afetler, korkular, tehlikeler vardır. Çok defa geçtiğin bu yolda bile kılavuzsuz geçersen şaşırır kalırsın.

Ya hiç görmediğin yolda ne olursun? Aklını başına al da kılavuzsuz olarak yola düşme. Ey ahmak, eğer başında mürşidin gölgesi olmazsa, gulyabani sesleri seni şaşırtır, yolunu saptırır.

Gulyabani sesleri, seni yoldan çıkarır ve tehlikeye düşürür. Bu yola düşmüş, senden daha akıllı kişiler vardır ki hepsi de pirsiz sapıttılar.

Page 103: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

103

Yalnız, yanlış gidenlerin nasıl yoldan şaşırdıklarını Kur"an"dan dinle; kötü ruhlu şeytanın, onları ne hale getirdiklerini anla.

Şeytan onları doğruluk yolundan, insanlık yolundan yüzbinlerce yıl uzaklara düşürdü, felaketlere uğrattı, çırçıplak bıraktı.”

Nefis de, Hak yolundaki en tehlikeli düşmanlardan biridir. Onunla başedebilmek için, bir mürşide ihtiyaç vardır. Nefis, her fırsatta insanın yoluna, akla hayale gelmedik tuzaklar kurar. Bazan dince kutsal sayılan şeyleri de tuzak olarak kullanır. Kişinin okuduğu Kur’an-ı Kerim’ı, çektiği tesbihi, aldığı abdesti, kıldığı namazı bir anda tuzağa dönüştürüverir.

“Nefsin sağ elinde tesbih ve Kur’an vardır. Ama yeninde ise hançer ve kılıç saklıdır.

Onun mushafına, onun gösterişine bakma, kendini onunla sırdaş ve dost yapma.

Nefis seni abdest almak için havuza götürür, sonra seni iter, havuzun dibine atar.

Nefisle başedebilmenin yolu ise, onunla başetmeyi başarmış olan bir rehberle birlikte hareket etmekten geçer. Mürşidin bu konudaki başarısını bilen nefis, onunla beraber olduğu sürece müride meydan okuyamaz ve onu altedemez.

“Çalışıp çabalamakla, can gıdasını nasıl elde edeceksin? Onu ancak sana bir şeyhin himmeti bağışlar.

Nefis şeyhe uyduğunu, şeyhle beraber adım attığını görünce, ister istemez senin buyruğun altına girer.

Şeyh senin dostun olunca, akıl o vakit köpek nefsini yener.

Nefis yüzlerce gücü, kuvveti ile yüzlerce hüneri ile marifeti ile bir ejderhadır. Şeyhin yüzü, ona karşı göz çıkaran zümrütdür. İşte

Page 104: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

104

Tasavvuf Mürid ile Mürşid Hususuna ne denli kıymet verdiği aşikârdır.

8-ÇAPALAR

NLP’de psikolojik bir durum yaratan uyarıcıya Çapa ismi verilir. Çapalar yaşamımızın her anında, her yerde çoğu kez biz farkında bile olmadan bizim davranışlarımızı belirler. Kırmızı ışıkta otomatik olarak dururuz, kahvenin kokusunu duyduğumuzda canımız birden kahve ister. Okulda zil çaldığında yerimizden fırlarız. Bir reklam müziğini duymak bize direkt o ürünü çağrıştırır. Coca Cola’nın film aralarındaki reklamı, “illaki” sözcüğünün de pınar sucuğu çağrıştırması gibi, reklamlar çapalarla doludur. Reklamın amacı, zihnimizde ürünle ilgili bir çapa oluşturmaktır.

Bilinçaltımız adeta çapalar deposudur. Bu çapaların farkında olmadığımız için birçok değişimi yapmakta güçlük çekeriz. Salt irade, değişimimiz için yetmez. Çünkü bilinçaltı, bilinçle çatışma halinde olduğunda kazanan daima bilinçaltı olur.

Çapalar iki yolla oluşur:

Zihinsel Yol: Duygularımızın belirli bir duyguyla bağlantısı olmaksızın oluşan çapalardır. (Alışkanlık yapan çapalar, tekrarla oluşan çapalar) Genellikle görsel ve işitsel oluşan çapalar bu yolla

Page 105: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

105

oluşur. Bir reklamı bin kere izlersek ya da işitirsek ürün zihnimizde çapa oluşturur. “Her gün her şekilde daha iyiye gidiyorum” türü cümleleri kendimize tekrarlayarak yaptığımız pozitif düşünme çalışmalarında aynı sözü, hergün defalarca kez tekrarlamak, çok önemlidir. Günlük yaşamımızda tekrar tekrar gördüğümüz, işittiğimiz bir şey, bir süre sonra belleğimize kazınır. Beynimiz günlük yaşamda uykuda olmadığımız anlarda saniyede ondört ve üzeri frekansta, Beta dalgaları yayar. Sol beyin ağırlıklı bu algılamaların bilinçli zihnimizde yerleşmesi için çok tekrarı gerekir. Koku ve tat duyularıyla ilgili çapalar için görsel ve işitsel duyular kadar tekrar gerekmez. Çünkü koku, tat ve dokunma duyularının merkezi farklıdır.

Bir pastanede yediğimiz muazzam tereyağlı baklava, o pastanenin önünden geçerken yeniden hatırlamanız çok daha kolaydır. Oysa pastanenin adını tat bağlantısı olmadan hatırlamak, tekrarı gerektirir. Bir şeyi yaparak öğrenmek, sadece görerek ya da dinleyerek öğrenmekten daha kolaydır. Daha az tekrarı gerektirir. İlk araba kullanmayı, öğrendiğiniz anları hatırlayın, gaz, fren, debriaj, aynalar ne kadar güç ve karmaşıktı değil mi?

Duygusal Yol; Duygusal yoğunluk yaşadığımız anlarda beş duyumuz her şey ile duygumuz arasında bağlantı kurar. Genellikle kinestetik oluşan çapalar bu yolla oluşur. Bu yolla bazen tek bir çapa bile kalıcı olabilir. Sürekli gördüğümüz ve reklamını işittiğimiz bir restorana gitmek için, ikna olmamızda belki bin kez tekrara ihtiyacımız vardır. Ama hayatımızın aşkına bir kere o restoranın önünde rastlamışsak, bilinçaltımız bu iki olayı birbirine bağlar ve biz her restoranın önünden geçişimizde nedense iyi duygular hissederiz. Veya o restoranda reddedilmişsek veya terk edilmişsek o restoranın önünden dahi geçmek istemeyiz.

Apandisit ameliyatı olmak için hastaneye yatan bir kadına genel anestezi uygulanır. Ameliyat esnasında doktorlardan biri kadının göğüslerinin çirkinliği üzerine espriler yapar. Anestezi altındaki kadın bu esprileri Delta boyutunda duyar. Ameliyat başarıyla sona erer ama kadın bir süre sonra göğüs kanseri olur, kanser ilerler ve kadın çirkin göğüslerinden ameliyatla kurtulur. Bilinçaltının gücünü

Page 106: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

106

görebiliyormusunuz? Ameliyathanelerde hastanın başucunda sarf edilen sözlere dikkat ve özen gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.

DIŞARIDAN GÖZLEM

Bazen strese, depresyona ya da diğer olumsuz duygulara iten şeylere tepki gösterme eğilimindesiniz. Örneğin: Arkadaşınız, özellikle bir kelime kullandığında, arkadaşınızın davranışı sizi deli eder ya da sinirlendirir. Bu NLP tekniği, böyle durumlarda ortaya çıkan olumsuz duygularınızı etkisiz kılmaya yardım edecek.

NLP tekniği aynı zamanda korkulara karşı bir ilaç gibidir, çünkü NLP tekniği insana, kişinin gözlemci olarak durumu gözlemlemesine ve durumu tarafsız olarak değerlendirmesine imkan tanır. Daha sonra insan, durumu nasıl abarttığını ve geleceğe karşı aşırı tepkisini durdurması gerektiğini görür.

Dışarıdan gözlem etkisini uygulamak için yapmanız gerekenler:

• Ortadan kaldırmak istediğiniz duyguyu belirleyiniz. Örümcek korkusu, belirli insanlar karşısında aşağılık duygusu gibi…

• Gözlemci olarak durumu başından sonuna doğru yeniden yaşamaya başlayınız. Yerin, zamanın, konunun ayrıntılarını hatırlama çalışınız.

•Şimdi bir film gibi durumu yeniden gözlemleyiniz. Meydana gelen olayları hızlı ve yavaş biçimde ilerletiniz. Aynı zamanda birkaç kez bu olayı hatırlamayı durdurabilirsiniz.

• 3-4 kez bunu yapınız.

• Beyninizde aynı olayı görmeye çalışınız. Olumlu olan duygular, olumsuz duyguların yerini alacaktır. Hala olumsuz duygular hissediyorsanız, olumsuz duygularınız tamamen kaybolana kadar bu alıştırmaları tekrarlayınız. YÖNTEMDE EKSİKLİK VAR MI? SADECE O ANI HIZLI VE YAVAŞ OLARAK MI TEKRARLAYACAK.

Page 107: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

107

İÇERİĞİN YENİDEN ÇERÇEVELENMESİ

Bu NLP tekniği kendinizi şaşırmış, kızmış hissettiğiniz zaman iyi bir görev üstlenir. Daha olumlu bir şekilde düşünerek olayın duygusunu değiştirir. Farklı çerçevede durumun içeriğinin yeniden çerçevelenmesine imkan tanır.

Diyelim ki, işinizi kaybettiniz. Düşündüğümde bana çok kötü geliyor. Ama olayın farklı yönlerini görmeye hazır olunuz. İşinizi kaybettiğiniz için, şimdi daha iyi konumlara açıksınız ve yeteneklerinizi geliştirmeye fırsat verecek farklı işleri keşfedecek durumdasınız. Bu deneyim sizi dayanaklı hale getirecek ve daha cesaretli bir insan olacaksınız.

Bu örnekte olayı yeniden çerçevelenmiş haline getirdim. Sizi olumsuz durumlar karşısında odaklamaya ve aynı zaman da bunları olumlu göstermeye fırsat vererek, sizin açınızdan durumu değiştirdim. Tamamen başka bir bakış açısı altında olayı görmenize imkan verecek ve daha iyi kararlar alacak durumdasınız. Çünkü şimdi olayların olumlu yanlarına karşı odaklısınız.

O zaman, olaylardan korkmayınız, çözümlerini düşününüz.

Beklenmedik olaylarda insanların yapmaya eğilimli oldukları şey; panik, güven eksikliği, gelecekten korkmadır. Bu sadece daha fazla sorunlara yol açar. Bu tip olumsuzluklara karşı dikkat ediniz ve olayın avantajlarını bulunuz.

ÇAPA

Çapa tekniği birçok amaç için kullanılabilir. Söylediğiniz ya da yaptığınız bir şeye duygusal tepki için temel olarak NLP tekniği kullanılır. Örneğin, bir kişinin omzuna dokunduğunuzda bilinçsiz olarak gülmeye başlaması mümkündür.

Çapa Tekniği NLP' de çok kullanılan bir tekniktir. Bir kişinin nasıl hissettiğini anında değiştirebilirsiniz. Birçok durumda mümkündür, özellikle kişi kendini güvensiz ve üzgün hissettiğinde.

Page 108: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

108

Sadece olumlu bir duyguya demir atabilirsiniz ve bir insanın sinirlendiğini gördüğünüzde çapayı çekebilirsiniz.

Çapalar, bizim psikolojik durumumuzu çok etkiler. Yapmamız gereken bilinçaltında oluşmuş ve bizi sınırlandıran negatif çapaların farkına vararak bunlardan kurtulmak ve bizi olumlu bir ruh haline sokan pozitif çapalar oluşturmaktır.

Çapa atmanın dört adımı;

• Bireyin geçmiş bir deneyimi canlı olarak hatırlamasını sağlayın.

• Kişi deneyimin doruk noktasında iken belirli bir uyarıcı verin.

• Bireyin durumunu değiştirin.

• Test etmek için çapayı başlatın.

• Çapa atmanın dört anahtarı,

• Deneyimin yoğunluğu,

• Çapanın zamanlaması,

• Çapanın benzersiz olması,

• Uyarıcının tekrarlanması,

Page 109: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

109

• Çapa atmanın kesin zamanlaması,

• Çıpa,

• Doruk durumda,

• Süre (5-25 saniye)

Kıymetli okurlar yukarıda çapalarla ilgili okuduğunuz sadece şu 3 günlük hayalden ibaret dünya yaşamında gününüzü veya rabbim ömür verdiyse birkaç gününüzü daha mutlu ve mesut sorunsuz yaşamanız için verilen NLP üzerine aciz bendeniz ve benim gibi bu eğitimi verenlerin standart söz ve teknikleridir NLP standartları bir kalıptır ben beyaz derim diğeri ak, ben siyah derim diğeri kara yani kelime kalıpları hep aynıdır. Gerçekten çapalardan faydalanarak sonsuz hayatta mesut olmak istiyormusunuz?

O vakit Aşağdaki asıl çapaları uygulayın!

Tasavvufta Zikir Çapası:

Tasavvuf, asırlardır zikir yöntemiyle afirmasyon tekrarı yaparak, umutsuzluk yaratan negatif his ve duyguların yerine, her şeyin haktan geldiğini ve sadece hak’ka yönelerek pozitif duyguları elde etmiştir.

Âlemlerin Rabbi Yüce Mevla’mızın “Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim.” müjdesi, zikrin faziletini anlatmaya yeter de atar bile.

Yüce Allah: “Kulum beni zikrettiğinde, ben onunla beraberim. Kulum beni gizlice içinden zikrederse, ben de onu özel olarak zatımla zikrederim. O beni bir topluluk içinde zikrederse, ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde ( meleklerimin arasında ) zikrederim.” diye buyurmuştur.

Büyük müfessir Fahruddin Razî (rah): “Bir kalp ancak Yüce Allah’ın muhabbeti ile dirilir, sevgisiyle hayat bulur, zikriyle huzura erer, diyor ve ekliyor, bir kul ancak diliyle zikir, azalarıyla şükür,

Page 110: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

110

kalbiyle fikir içinde kaybolup bütün varlığı ile devamlı Allah’a kulluk yaptığında gerçek insan olur.”

“Yunus sen bu dünyaya niye geldin, gece gündüz Hak’kı zikretsin dilin.”

Hz. Mevlana’da Zikir Sırrı,

Büyük Allah dostu Hz. Mevlana’ya şöyle bir sual yöneltilir:

– “Tamam, anladık! Allah’ı zikrediyorsun, lâkin neden dönerek, sema halinde yapıyorsun bunu?” derler. Bunun üzerine Hz. Mevlana da, kendisine yöneltilen bu soruya, akıllara durgunluk verecek hikmet dolu şu cevap ile mukabele eder:

– “Bana dönerek Allah’ı zikretmeyen bir nesne gösterin ki, ben de dönerek zikretmeyeyim!”.

Kainata, Kur’an-ı Kerim penceresinden ve Hz. Muhammed Mustafa’nın (S.a.v) gözü ile bakabilenler ancak Hz. Mevlana’yı ve onun dile getirdiği bu hakikati kavrayabileceklerdir. Evet! Canlı cansız bütün mahlûkat Allah’ı zikretmektedir; hem de dönerek…Bu, Kur’anî bir ifadedir. Ayet-i Kerimede şöyle buyrulur:

– “Göklerde ve yerde kim varsa, onlar da, gölgeleri de sabah akşam ister istemez Allah’a secde eder” (Rad Süresi, 15). Bir başka ayette ise;

– “Semada ve arzda her şey Allah’ı tesbih eder” (Hadid Süresi, 1).

– “Sabah ve akşam Rabb’inin ismini zikret” (Araf Süresi, 205) buyrulmaktadır.

Âşıklar Sultanı Hz. Mevlana’da zikir, sema şeklinde sembolleşmiştir. Bilindiği gibi sema, dönerek Allah’ı anmak, zikretmektir. Esasen bu dönüş, canlı-cansız tüm kainatın lisan-ı hâl ile

Page 111: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

111

Allah’ı zikrini temsil etmektedir. Her şeyin hareket halinde olduğu, “mikrocisim” olarak bilinen atomlardan “makrocisim” olan gezegen ve galaksilere kadar her cismin, hem kendi ekseni etrafında hem de bağlı bulunduğu sistemin etrafında döndüğü bilimsel bir gerçektir. Buna göre her cisim bir yörüngede hareket eder. İslam literatüründe bu genel kanun;

– “Her şey kendi feleğinde (yörüngesinde) yüzüyor” (Enbiya Süresi, 33) şeklinde ifade edilir.

Adamın biri her zaman "Allah Allah" diye zikreder bu zikirden dolayı ağzı bal yemiş gibi tatlanırdı.

Bir gün şeytan gelip:

- "Ne durmadan Allah Allah deyip duruyorsun, bunca zamandır ALLAH demene karşılık bir kerecik olsun ALLAH (C.C.) "lebbeyk kulum." dedi mi sana? Hiç sende utanma sıkılma yok mu? Daha ne kadar ALLAH deyip duracaksın?" dedi.

Bunun üzerine adam utandı sıkıldı zikri bıraktı. Gönlü kırılmış bir halde yattı uyudu.

Rüyasında Hz. Hızır'ı gördü. Hızır ona:

- "Neden yaptığın güzel işi terk ettin " Allah Allah" diye zikretmeyi bıraktın." dedi.

Adam:

- "Yaptığım onca zikre karşılık verilmedi. "lebbeyk-buyur-" sesi gelmedi. Kapıdan kovulmaktan korktum." dedi.

Bunun üzerine Hz. Hızır:

- "Senin ALLAH demen, Allah'ın (C.C.) lebbeyk kulum - buyur kulum - demesidir. ALLAH (C.C.) isminin zikrini herkese nasip eder mi, bunu sana nasip etmesi az şey mi? dedi.

Page 112: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

112

Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri şöyle anlatıyor:

- Üstazım oldukça hastaydı. Onu ziyarete gitmiştim. Benimde o sırada elimde bir yelpaze vardı. Onunla hocamı rahatlatmak istedim. Bana şöyle söyledi:

— Evladım Cüneyd! Elindeki yelpazeyi bırak; yelleme, çünkü ateş yelledikçe daha çabuk tutuşur, daha sür'atli yanar. Ben elimdeki yelpazeyi bıraktım. Daha sonra:

— Efendim, bir vasiyetin var mı? dedim ve vasiyette bulunmalarını rica ettim. Bana:

— Halkla konuşmaya dalıp da Allah'ı zikretmeyi unutma, daima Allah'ı zikreyle buyurdu. Bunun üzerine ben:

— Üstazım, eğer bunu daha evvel söylemiş olsaydın, sizinle bile sohbet etmezdim, dedim.

YA HU Zikri Ne Manaya Geliyor;

“Hû” Sûfilere göre, Allah (C.C.) Hz.leri’nin zâtına işaret eden ismidir. Arapça'da üçüncü tekil şahıs zamiri olan hû (hüve) ilk Tasavvuf kaynaklarında, cem' halini yaşayan sâlikin tevhid anlayışını ifade etmek amacıyla “Hû bilâ Hû” ifadesi içinde kullanılmıştır. Baklî de bu ifadeyi “aynü'lcem' makamı” anlamında yorumlamıştır.

Muhyiddin-i Arabi (RA) Hz.leri’ne göre “Hû”, hiçbir varlığın müşahede edemeyeceği Allah (C.C.) Hz.leri’nin mutlak gayb ve sır olan zâtına işaret eder ki, bu da Hadis-i Şerif’lerde ifade edilen ihsan makamının karşılığıdır.

Allah isminin aslı “He” harfidir. Böylece canlıların alıp verdikleri her nefeste Allah’ın ismi olan “He” sesi vardır. Alınan her nefesteki “He”nin kaynağı kalp, verilen nefesteki “He”nin kaynağı ise arştır. “Hû” kelimesindeki “Vav” ise ruhun ismidir.

Page 113: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

113

9-ZİHİN VE İŞLEYİŞ ŞEKLİ

Bilinçli ve bilinçsiz zihnimiz vardır. Bilinçli zihin: Akıl yürütme ve planlama işlevi yapar, analitik ve bilgili olan bilinçli zihin, beynin sol yarısındadır. Bilinçlilik kelime anlamı olarak farkındalık, farkında olmak demektir. Bir şeyin farkında olanın bilinci yerinde demektir. Farkındalık da beş duyumuz vasıtasıyla sağlanır. Farkındalık olgusu verilen bilgiden en iyi şekilde yararlanmak için bilgiyi parçalara ayırır, analiz eder, karşılaştırır ve değerlendirir. Bilinçli zihin bu süreçteki bilgiyi daha sonra kullanmak üzere saklar. Bilinçsiz zihnimiz: Davranışların pek çoğunu yönetir. Metaforik ve yaratıcı olan bilinçsiz zihinse, beynin sağ yarısında bulunur. Bu zihin hem inanılmaz zekâ ve akıl gücüyle en büyük yardımcı hem de korku, bencillik, yalan, hırsızlık gibi ilkel dürtüleri barındırdığı için en büyük düşmandır. Kaynağı omurilikteki sinir ağı ve beyinde gizli tutulan geçmiş anı ve izlenimlerdir. Bilinçsiz zihin kalp, dolaşım sistemi, sindirim ve üreme gibi istem dışı otonom hareketleri de kontrol etmektedir. Bunun dışında tüm hücrelerin denetimi, otomatik alışkanlık ve huy, karakter özellikleri ve tüm sağlık durumu da bilinçsiz zihin tarafından kontrol ve takip edilmektedir.

Page 114: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

114

Bilinçli zihni kontrol altına almaya göre planlanmıştır. Fakat bu işlev kolaylıkla gerçekleşmez. Ne zaman bilinçsiz zihin, bilinçli zihni kontrol altına alsa, kişide bir çatışma hali yaratır. Bilinçli zihin uykuya geçerek bilinçsiz zihne izin verdiğinde, bilinçsiz zihin tüm gücüyle sorun giderici ve yaratıcı bir deha haline gelir. Temel olarak hedeflere yöneltici güce sahiptir. Bununla birlikte bilinçsiz zihin tüm hipnotik telkinleri önyargısız ve eleştirmeden zararsız olarak algılar ve etki etmelerine izin verir. İşte bu nedenle hipnoz-hipnoterapi apayrı bir uzmanlık işi olup, profesyonel ellerde çok dikkatlice yapılmalıdır. Bilinçli zihnimizden daha zeki, daha güçlü, daha baskın olup, hayalle gerçek arasındaki farkı değerlendiremez. Hiçbir güç, bilinçsiz zihnin gücünü bastıramaz. BİLİNÇSİZ ZİHİNİN SÜREÇLERİ Anıları, duyguları depolar. Duygularla ilgili semptomlar burada ortaya çıkar. Çünkü beden dili bilinçaltına bağlıdır, bastırılan ve problem oluşturan duygular bir semptomla ortaya çkar. Bizi korumak ve mutlu etmekle görevlidir. Korumak, için, problemleri, olumsuz duyguları, çözümlenmemiş bastırılmış olayları bilinçaltının üst bölümlerinde tutar ve önce onlara ulaşır. Vücudu korur ve işlemesini sağlar. Emir kipiyle çalışır, emirlere uymayı sever. Net talimatlara ihtiyacı vardır. Her şeyi kişisel düzeyde ele alır. İlk verdiğimiz tepkiler, kişinin filtresinden geçmeden gelen tepkilerdir. Yani bilinçaltının tepkileridir. En az çaba ilkesiyle hareket eder.

Page 115: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

115

Olumsuzları işlem almaz. (Örneğin: Kırmızı filin üzerindeki mavi maymunu düşünmeyin. - Kırmızı yapraklı yeşil gövdeli ağacı düşünmeyin.) Sürekli daha fazlasını ve daha fazlasını aramaya programlıdır. İçgüdüleri ve genel alışkanlıkları sürdürür, değişimi sevmez. Bütün algılamaları kontrol eder. Bilinçli zihinle iletişim kurar, bilinçle zihinle iletişim kuramadığı zaman semptomlarla sinyaller gönderir, problem oluşturur ve haberleşme isteğini bildirir. Bilinçaltınız sizinle tartışmaya girmez. Ona yanlış önerilerde bulursanız, onları kabul eder. Unutmayınız o sizin emirlerinizi yerine getirmekle yükümlüdür. Ne düşünürseniz (iyi ya da kötü) onu yaşamanızı sağlar. Bilinçaltınız asla uyumaz, asla dinlemez. Bilinçaltınız muazzam bir güce sahiptir. Özel ve mesleki yaşamımızda daha verimli olmak amacıyla beynimizi programlarken dili kullanırız.

Page 116: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

116

BEYİNDE İKİ YARI KÜRE VARDIR. Sol Beyin Lobu: lineer, mantıklı ve analitik olup, beynin dil merkezini içerir. 1. Sözel: İsimlendirmek, tasvir etmek ve tanımlamak için kelimeler kullanır. 2. Analitik: Şeyleri basamak basamak ve parça parça düşünür. 3. Sembolik: Herhangi bir şeyi ifade ederken sembol kullanır. 4. Soyut: Küçük bir parça bilgi çıkarabilir ve onu, tüm resmi tamamlamak için kullanır. 5. Geçici: Zamanı takip etme, ardışık işlemleri takip etme, önceliklere göre yapmak. 6. Rasyonel (akılcı-gerçekçi): sebep ve olgulara dayanarak sonuca varır, yargıya ulaşır. 7. Sayısal: Sayıları kullanarak sayar ve hesaplama yapar.

Page 117: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

117

8. Mantıksal: Mantığa dayanarak sonuçlara ulaşır, bir şey mantıksal sırada diğerini takip eder. Örn. Matematik teoremleri veya iyi düzenlemiş, hazırlanmış tartışma. 9. Doğrusal: Doğrudan birbiriyle ilişkili fikirlere ait kavram-larla düşünür, sık sık yaklaşık yargılara ulaşır. Sağ beyin lobu: yaratıcılık, kalıpları fark etme ve sentez özellikleriyle ilgilidir. 1. Somut: Dokunup hissedebileceği şeylerle ilgilenir. 2. Geçici olmayan: Zamansızlık duygusuna sahiptir. 3. Analog (benzer / örneksel): Mantıksız, şeyler arasındaki ilişkileri görür, metaforik ilişkileri anlar. 4. Sezgisel: Sık sık tamam olmayan kalıplar, sezgiler, hisler ve görsel imajlara dayalı anlayış sıçramaları yapar. 5. Uzamsal / Uzaysal: Şeylerin arasındaki ilişkileri ve parçaların nasıl bir araya gelerek bütünü oluşturduğunu görür, anlar. 6. Suni / Yapay (Synthetic): Bütünü oluşturmak için parçaları bir araya getirir. 7. Sözel değildir: Şeylerin farkındadır, fakat kelimeler ara-sındaki ilişkilerde zayıftır. 8. Bütünsel: Şeyleri bütünlüğüyle görür, tüm şablon ve ya-pısını anlar, sıksık birbirinden uzak çıkarımlarda bulunur. 9. Rasyonel (akılcı-gerçekçi) değildir: Sebep ya da olguların esasına, temeline gerek duymaz, hüküm çıkarmayı askıya alma isteği içindedir (hemen yargıya varmaz). Beynimizin sağ ve sol tarafı bilgiyi farklı şekilde işler. Genelde her birey beyninin bir tarafını ağırlıklı olarak kullanır fakat

Page 118: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

118

düşünme ve öğrenme işlemleri her iki tarafta dengeli olarak kullanıldığında gerçek verimine ulaşır. Bunun anlamı daha az kullanılan tarafın güçlendirilmesi gerektiğidir. Aşağıdaki listede sağ veya sol beyin ile yapılan işlemleri sırasıyla belirttim. Bu bilgilere bakarak beyninizin hangi tarafını ağırlıklı olarak kullandığınızı ve daha az kullandığınız tarafı nasıl güçlendirebileceğinizi bulabilirsiniz. Doğrusal – Bütünsel İşlem Beynin sol tarafı genelde bilgileri doğrusal bir yapı içinde, parçadan bütüne giderek işleme koyar. Parçaları alır, sıraya koyar ve mantığa uygun olarak düzenler ve sonra bir sonuca varır. Buna karşılık sağ beyin bütünden parçaya doğru ilerler yani bütünseldir, detaylardan önce bütün resmi görür. Sağ beynini ağırlıklı olarak kullanan kişiler, önceden genel bir özet verilmez ise ders takip etmekte zorlanabilirler. İşte bu nedenle sağ beyni ağırlıklı olan kişilerin bir seminere ya da derse katılmadan önce işlenecek konu ile ilgili hazırlık yapmaları ve ilgili kaynaklara göz gezdirmeleri oldukça önemlidir. Ayrıca bu kişiler önceden taslak hazırlamakta zorlanırlar. Bu gruptaki kişiler bir işi yapmadan önce neden yapması gerektiğini bilmeye ihtiyaç duyan kişilerdir. Düzenli – Rastgele İşlem Doğrusal bir yapı içinde çalışmaya ek olarak beynin sol tarafı bilgileri düzenli bir şekilde işleme koyar. Bu kişiler genelde liste yapıcılardır. Eger beyninizin sol tarafını ağırlıklı olarak kullanıyorsanız sizde günlük plan yada program yapmak yada envanter çıkarmak gibi çalışmalardan zevk alıyorsunuz demektir. İşlerinizi sıra ile bitirmeye ve her biten işi listenizde işaretlemeye özen gösteriyorsunuz. Aynı şekilde yeni bilgileri sıra ile öğrenmek sizin için daha kolaydır. Örneğin: Matematik… Buna karşıt olarak sağ beyin bilgileri rastgele işleme koyar. Eğer siz bu gruba giriyorsanız muhtemelen bir konudan bir konuya atlıyorsunuz demektir. Önceliklerinizi ortaya koymadanda en az beyninin sol tarafını kullanan birisi kadar iş yapabilirsiniz. Projeleriniz yarım kalabilir ya da bitirmekte gecikebilirsiniz. Fakat bunun nedeni çalışmadığınız yada tembel olduğunuz için değil muhtemelen başka bir iş üzerinde daha

Page 119: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

119

çalıştığınız içindir. Sizden günlük, haftalık yada yıllık program yapmanız istendiğinde isyan etmeye hazırsınızdır. Fakat gerçekte rastgele düşünce yapınız nedeni ile program yapmanız gerçekten gerekir. Bu sizin başarılı olmanız için yapmanız gereken en önemli işlerden biri sayılabilir. Soyut – Somut İşlem Beynin sol tarafı soyut konularda hiç bir zorluk çekmez. Örneğin: harfler, kelimeler yada matematiksel işlemler sayılabilir. Bu gruptaki kişiler kolaylıkla kelimeleri yada matematik formüllerini ezberleyebilir. Beynin sağ tarafı ise her şeyin somut olmasını ister. Bu kişiler gerçek objeleri görmek, hissetmek, onlara dokunmak isterler. Sol beyine karşıt olarak sağ beyin kelimeleri cümle içinde görmek, formüllerin nasıl çalıştığını anlamak isterler. Mantıksal – İçgüdüsel İşlem Sol beyin bilgileri doğrusal olarak, düzenli bir biçimde ve mantıklı bir şekilde işler. Beyninizin sol tarafını kullandığınız zaman bilgileri parça parça ele alırsınız. Birisini dinlerken detayları dinlersiniz böylece mantıklı bir sonuca varabilirsiniz. Buna karşılık eğer beyninizin sağ tarafını kullanıyorsanız içgüdülerinizi kullanıyorsunuz demektir. Bir matematik probleminin cevabını biliyor ama bu sonuca nasıl ulaştığınızı bilmiyor olma ihtimaliniz çok yüksektir. Test yaparken doğru cevapları içgüdüleriniz ile bulursunuz ve çoğunlukla bu tahminleriniz doğru çıkar. Sonuç olarak bir işin doğru olduğu hissini veren sağ beyindir. Özetlemek gerekirse yazı yazarken beyninizin sol tarafı gramere dikkat ederken, sağ taraf ise yazının anlamına bakar. Kelime – Davranış İşlemi Beyninin sol tarafını kullanan kişiler kendilerini kelimeler ile ifade etmekte pek zorlanmazlar. Buna karşılık beyninin sağ tarafını kullanan kişiler ne demek istediklerini çok iyi bilmelerine rağmen doğru kelimeleri bulmakta zorlanırlar. Buna en güzel örnek birisinin

Page 120: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

120

yol tarifi vermesini dinlemektir. Sol beynini kullanan birisi muhtemelen "Burdan itibaren üç bina sonra sağa dönün, bahçe sokağına döneceksiniz. İki kilometre gittikten sonra çiçek sokağına doğru sola dönün…" şeklinde bir tarif verecektir. Buna karşılık beyninin sağ tarafını kullanan bir kişi "Oradaki evden (evi göstererek) sağa dön (sağı göstererek). Sonra mavi boyalı binayı geç ve ikinci ışıklara varana kadar git. Işıklara gelince benzin istasyonun yanından sola dön…" şeklinde görsel bir tarif verecektir. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi sağ beyin her şeyi görsel olarak algılar. Eğer bir yere not almazlarsa muhtemelen bilgileri unuturlar. Genelde şemalar, resimler yada grafik görüntüler daha iyi hatırlamalarını sağlar. Okurken yada dinlerken bilgileri görsel imgeler olarak beyinlerine aktarırlar. Gerçeklere Dayalı – Hayallere Dayalı İşlem Beynin sol tarafı olayları gerçek hali ile olduğu gibi ele alır. Bu grupta bir kişi yeni bir ortama girdiği zaman kolaylıkla uyum sağlayabilir. Fakat sağ beynini kullanan birisi için durum farklıdır. Onlar içinde bulundukları ortamı değiştirmeye çalışırlar. Sol beyin kuralları bilmek ve ona göre davranmak ister. Eğer kural yok ise muhtemelen kendileri kural koyup uygulamaya başlarlar. Kurallara uymayan sağ beyin aynı zamanda daha yaratıcı ve duygusaldır. Duygular sağ tarafta işleme konulduğu için bu kişiler duygusal olarak yaşadıkları olayları hatırlamakta daha başarılıdırlar. Kullandığımız model dört genel ilkeye dayalıdır: • Hedefi bilmek • Duyusal keskinlik • Davranış esnekliği • Derhal harekete geçmek

BİLİNÇALTI İLE TEMAS KURMA TEKNİĞİ

1) Karşınıza bir suje alın

Page 121: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

121

2) Gözlerini kapamasını ve rahatlamasını söyleyin.

3) Bilinçaltıyla temasa geçmesini isteyin.

4) Onun (karşınızdakinin) bilinçaltına iltifat ederek, güzel sözlerle yaklaşarak bilinçaltıyla temasa geçmesini isteyin.

5) Bilinçaltına onunla temasa geçeceği için teşekkür edin.

6) Bilinçaltından evet ya da hayır cevabı alabileceğiniz sorular yöneltin. (Benimle temas kuracak mısın? En sevdiğinin meyvenin ne olduğunu biliyor musun? gibi…)

7) Bu sorulara evet yada hayır cevabı vereceği zaman bunu vücudundaki bir semptomla ifade etmesini isteyin.

8) Gözlerini açmasını ve rahatlamasını isteyin.

9) Bundan sonra bilinçaltınıza evet yada hayır cevabı alabileceğiniz sorular yönlendirerek, onunla temasa geçebilirsiniz.

Zihnin işleyiş şekline bir de Karadenizli Hemşehrimin gözüyle bakalım J

Karadeniz’de yaşayan yaşlı Fadime ninenin artık bahçesini ekmeye gücü kalmamıştı, çok yaşlı ve hastaydı. Bir torunu vardı; o da

Page 122: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

122

Türkiye’nin ünlü bir davası yüzünden Silivri Hapishanesi’nde yatmaktaydı.

Fadime nine hapishanedeki torununa dertleşmek için bir mektup yazar: “Torunum Temel,”

Bir ay sonra Fadime Nine torunu Temel’den bir mektup alır.

Mektubu mahallenin ortaokuluna giden Dursun’a yazdırayrum. Biliyorsun ki gözlerim eskisi kibil görmeyu. Seni çok özledim ve merak ediyrum ama çok yaşlıyım, biliysun, ziyaretine gelemiyrum. Devamı;

Fasulyeleri ekmek için tarlayı bile kazamadım. İlk kez tarlamı ekemeyeceğim için çok üzüliyrum. Tarla benim tek meşgalemdi, üstelik mahsulün parasını da harçlık diye sana gönderiydum.

Sen yanımda olsaydın bu işi bana bırakmazidun.

Seni seven Ninen Fadime

Temel de cevap yazar:

Bende seni çok özliyrum, yanında olmak istiydum ama sakın ola bahçeyi kazmayasun, ben oraya cesetleru gömmiş idum!

Yakında yanında olacağum, seni hasretle kucaklayrum ninecim.

Selam ederim, sevgili torunun Temel

“Ertesi gün Emniyet Müdürlüğünün özel timleri soluğu Fadime ninenin yanında alırlar. Bütün tarlayı kazmaya başlarlar ama hiçbir cesete rastlayamazlar. Yaşlı kadından özür dileyerek giderler.

Birkaç gün sonra Fadime Nine torunu Temel’den bir mektup daha alır.

Page 123: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

123

“Ninecum, umarım tarlanı isteduklari gibi kazmışlardır. Şimdi rahatça tohumlarıni atabilirsin. Bu koşullarda elimden geleni yaptum.

Ellerinden öperim, torunun Temel.

Mademki insansın...

Mademki duyuyor düşünüyor, seziyorsun...

Büyük hakikati bulmak için gönlünü ve idrakini yoracaksın...

Duyduklarını ve bulduklarını söyleyeceksin...

Sen söyleyemezsen, ruhunun vasıl olduğu sırları, şiirlere, sazlara, semalara söyleteceksin...

Bütün bunları dahi söylenemeyecek ölçüde büyük sırlara erdiğin zaman ise...

İşte o zaman susacaksın!

Mevlâna

“Beni bende demen, bende değilim, Bir ben vardır bende, benden içeri” diyen Yunus Emre

Tasavvuf öğretisi ışığında insan olgusunu mercek altına alalım

Üst beynimiz (bilinçli zihnimiz), dünya yaşamı boyunca yaşanan olaylardan (hatalar, sıkıntılar, stres, depresyon) çıkarılan dersler sonucu, farkındalık ile yapılan muhakemelerle, alt beyin (bilinçaltı) sistemimizin yeniden programlanmasına olanak tanıyan, sadece bu dünyada sahip olduğumuz, çok iyi değerlendirilmesi gereken bir sistemdir.

Dünya hayatımızı kaosa çeviren korku, kaygı, endişe, üzüntü gibi olumsuz programları silip, yerine sonsuz yaşamımızı oluşturacak

Page 124: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

124

veri tabanımızı yeniden formatlayabileceğimiz bu sistem, yalnızca nefesimizin bedenimizde var olduğu sürece, gerçekleşebilir.

O halde, bilinçaltı veri tabanımızdaki kayıtları nasıl değiştirebiliriz?

Yüce Allah, ilk indirilen ayet olan, Alâk suresi 96. Ayetinde “İkra! (OKU) Yaradan Rabbinin adıyla oku!” buyurmuştur. Bu ayetin hikmetine mazhar olan, “La ilahe illa Allah” sırrına vakıf İnsan-ı Kâmiller, nebiler, veliler sayısız yöntemlerle bilinçaltı veri tabanında muhteşem değişimlere vesile olmuşlardır. Bu değişim için ise büyük alem (evren) ve küçük alemi (insan) okuyabilmek, kendinden kendini (özünü) doğurabilmek gerekiyor.

Bilinçli zihinden, bilinçaltına (Adem bilincinden, Muhammedi bilince) doğru bir yolcululuk yaparak, nefis mertebelerinde vücut bulan terbiye sonucunda, en üst düzey bilinç hali olan Muhammedi (S.a.v) bilincine vakıf olmak, İNSAN mertbesine ulaşmak nihai hedef olmalıdır.

Bu farkındalık kazanmış bilincin ortaya çıkıp, görünür olması, bilinçli zihnimizle ördüğümüz kozamızı delmekle olur. Tırtılın kelebeğe dönüş süreci gibi, insan ruhu metamorfoz bir dönüşüm içine girebilmelidir.

Bahsettiğim değişimden ziyade dönüşüm yolculuğudur. Asırlardır, “kendini arayan insan” kemal mertebeye ulaşmış insanları “modelleyerek” onların tekniklerini kullanarak, hedefledikleri duruma ulaşmayı başarmışlardır.

Son yıllarda, batı ve doğu düşünce sistemlerinin sentezlenmesi sonucu oluşturulan, kişisel gelişim adına yapılan çalışmalar, batı zihniyetini benimsemiş birçok insanın bu tekniklerden etkilenmesine sebep olmuş ve hiç olmazsa kendine dönüp, kendini sorgulamaya başlamıştır.

İnsanın kendini keşfetme sürecinin bir parçası ve sayısız yollarından biri olan NLP (Sinir Dili Programlama) ve yaşam koçluğu, duygu, düşünce, davranış kalıplarının, bilinçli hale getirilmesine, bilinçaltı zihnin anlaşılmasına ve programlanmasına olanak tanımıştır.

Page 125: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

125

Yüzyıllardır, sûfilerin ve ezoterik öğretilerin ışığından, günümüze akseden yansımalarından ibaret olup, her öğreti gibi amaç insanın farkındalık kazanmasıdır.

NLP sûfilerin temel düşüncesi olan; aslında insanın özünde ihtiyacı olan tüm kaynaklara (isim ve sıfatlara) sahip, tam ve eksiksiz olarak yaratılmış olduğu fikrini kabul eder. Bireyin özünde gizli ve örtülü olarak bulunan bu kaynaklara, istenilen zamanda ulaşabilecek gelişim potansiyelini barındırdığı düşüncesini benimser.

Sufilerin, insan-ı kâmillerin büyük bir titizlikle sır olarak sakladığı, sevgili Yunus Emre’nin “Her ne ararsan ara, dön kendinde ara” sözünü, hayata geçirme stratejisinin, günümüz insanına uyarlanarak, insanın kendini tanımasına, zihin, beden, ruh bütünlüğü sağlamasına sistematik yaklaşım getiren yaşanmışlıktır.

İnsanın kendine dönüp aradığı nedir?

Allah’ın ezel ve ebed olan tüm bilgileri (isim ve sıfatları) âlemdeki her varlıkta ve her zerrede boyutlar halinde mevcuttur. Holografik olarak gizlenen bu bilgiyi ancak ve ancak, holografik düzende yaratılmış insan beyni, kapasitesi oranında, özlerinde mevcut olan bilgiyi okuyarak açığa çıkarabilme kabiliyetine sahiptir. Yüce Allah her zerrede saklı olan bu bilgiyi “ Biz onu dağlara taşlara verdik de taşıyamadılar, yalnız insan yüklendi” diyerek insan beyninin kapasitesi oranında, özünde mevcut olan bilgileri okuyarak, açığa çıkarabileceğini ima etmektedir.

Bu bilgiyi deşifre edecek beyin kapasitesine her insan muhataptır. Fakat her insan böyle bir özelliğe sahip olduğunun farkında değildir.

Bu bağlamda, Hadis Rabban-i (kutsi) de “Kim nefsini (kendini ) bilirse, Rabbini bilir”. Kulum bana nafilelerle yanaşmaktan daim olur, öyle ki onu severim. Onu sevdiğimde duyan kulağı, gören gözü, konuşan dili, kalbi olurum. O artık benimle işitir, benimle görür, benimle tutar. Göklerim, yerlerim beni almaz, kulumun kalbi beni alır. Kulum beni zikrettiği zaman, ben onun meclis arkadaşıyım. Kim bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşır; kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim” diyerek, kendini, beyninin holgrafik

Page 126: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

126

düzende yarattığı, hayal dünyasına hapseden insanın, ancak kendi özünü okuma kabiliyeti olduğunun farkına vardığı nispette, gerçek olan aleme kanat açıp, Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti “Oku” emrine mazhar olabileceğini buyurmuştur.

Nefsini (kendini), fena (yokluk) ile bilen; Rabbini (beka) varlık ile bilir.

O halde insanın varoluş sebebi, “Kendinden kendine, kendisi ile manevi bir yolculuk yaparak, Yaradan’ını tanımaktır diyebiliriz.

10 ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

Çocukluğumuzda ebeveynlerimizin genellikle; Amman evladım ona dokunma, buna dokunma, sen küçüksün, yapamazsın, gibi söz ve davranışları sebebiyle büyüdüğümüzde basit şeyleri dahi yapamaz hale geliriz. Bu sebeple özgüvenimiz gelişemez, kaçımız yemek yapmayı, sökük dikmeyi, musluğu değiştirmeyi, piri değiştirmeyi biliyor? Öğrenilmiş çaresizlikte pasiflik söz konusudur. Ayrıca öğrenilmiş çaresizlik içerisinde olan birinde, pekiştiriliğe ve cezadan kaçmaya isteksizlik vardır. Aslında bir nevi depresyon olarak algılanan öğrenilmiş çaresizlik, bunalımdaki insanların çaresizliği öğrenmesi sonucu meydana gelmektedir. Bu tip insanlar depresif durumda oldukları için hedeflerine ‘’Ne olursa olsun başaramayacağım’’. Mantığıyla yaklaşmaktadır. Bununla beraber

Page 127: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

127

depresyon, öğrenilmiş çaresizliğe göre daha kapsamlı bir ifadedir. Çünkü öğrenilmiş çaresizlik belirli bir hedef ya da olguyla ilişkilendirilebilir. Fakat depresyon daha genel ve görecelidir.

Bazen özgüvenimiz olmadığından; yaşadığımız platonik aşk karşısında çaresizizdir, cebimizde para yokken aybaşında gelen ve ödenmesi gereken faturalar karşısında çaresizdir, kanser hastalığı ilerlemiş birinin eriyip bittiğini görürken çaresizizdir ve en önemlisi ölüm karşısında çaresiziz. Bütün çaresizlikler onarılamaz bir acı verir. Hayattan soğuduğunuzu hissedersiniz, İki tercihiniz vardır, ya sonu seçersiniz ya da çaresizliği öğrenirsiniz.

Araştırmacılar, bir köpekbalığını oda büyüklüğündeki bir cam bölmeye koymuşlar. Cam bölmenin diğer tarafında da balıklar var. Köpekbalığı ne tarafa gitse cam bölmeye çarpmış. Bir süre sonra cam bölmeye çarpmamayı öğrenmiş. Çünkü ne kadar uğraştıysa da diğer taraftaki balıklara ulaşamamış. Köpekbalığı 21. günden sonra cam bölmelere hiç çarpmamayı öğrenmiş. Bunun üzerine cam bölmeyi çıkarmışlar. Köpekbalığı oralı bile olmamış. Kendisinin sadece o bölme alanına kadar yüzebileceğini sanıyormuş. Artık diğer balıkları yiyemeyeceğini anlamış ve balıklara dokunamamış. Çünkü köpekbalığı çaresizliği öğrenmiş.

Oysaki Necip Fazıl'ın dediği gibi "Ya çaresizsiniz Ya da çare SİZ siniz."

Her şey kendinizde bitiyor. Çaresizliğin girdabına kapılıp; majör depresyon, manik depresif, şizofren vs. gibi bazı etiketleri gidip de bir yerlerden satın alıncaya kadar pozitif düşünerek ve "Ben istersem aşamayacağım engel yoktur!" düşünce yapısını beynimize yerleştirerek, pozitif komutlarla beynimizi besleyerek Çare BİZ olabiliriz. Sınırsız sayıda denemeyi göze alabildikten sonra, başaramayacağınız şey sayısı çok azdır. Unutmayın, deneyen

Page 128: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

128

kaybedebilir ama denemeyen zaten kaybetmiştir.

5 Maymun Deneyi ve Öğrenilmiş Çaresizlik

Bir kafese 5 maymunu koyarlar. Ortasına da bir merdiven ve tepesine iple de muzları asıverirler. Her bir maymun muzlara ulaşmak için merdivenleri çıktıklarında dışarıdan üzerine soğuk su dökerler. Her maymun ayni denemeye giriştiğinde buz gibi soğuk bir suyla ıslatılır. Bütün maymunlar tüm denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar. Bir zaman sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerlerince engellenmeye başlanır. Suyu kapatıp maymunlardan birini dışarı alınıp yerine yeni bir maymun koyarlar. İlk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur; ama diğer 4 maymun buna izin vermez ve yeni maymunu bir güzel döverler. Daha sonra ıslanmış maymunlardan bir tanesi daha yeni bir maymunla değiştirilir ve merdivene ilk yaptığı atakta diğerlerince dayak yer. Bu ikinci yeni maymunu en şiddetli ve istekli dövense ilk yeni maymundur. Islak maymunlardan üçüncüsü de yenisiyle değiştirilir. En yeni gelen maymun da ilk atağında yine cezalandırılır. Diğer 4 maymundan yeni gelen ikisinin en yeni gelen maymunu niçin dövdükleri konusunda hiç bir fikirleri yoktur. Son olarak en bastaki ıslanan maymunların 4. ve 5.si de yenileriyle değiştirilir. Tepelerinde bir salkım muz asili olduğu halde artik hiç biri merdivene yaklaşmamaktadır. Neden mi? Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmelidir.

Bu organizasyonel yapı, negatif öğrenmenin/şartlanmanın başlangıcıdır.

Senelerce okuduklarımızın esiri olmadık mı? Hangi öğrendiğimiz bilgiyi hayata uyarladık? Ülke insanımızın üniversite eğitimi dahil ortalama 16 yılı okulla geçiyor; kitaplar, kitaplar, kitaplar. Örneğin sadece yabancı dil değil lakin 16 yıl boyunca her sınıfta yabancı dil eğitimi almadık’ mı? Kaç üniversite mezunu 100 kelimeden fazla yabancı dil biliyor?

Page 129: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

129

Azizim ne demiş eskiler? Çok okuyan mı bilir, çokgezen mi? Bence okuduklarını ile gezen okuduklarını hayata geçiren bilir. Sadece kitapların esiri olmak öğrenilmiş çaresizliklerin en başında gelir.

Tasavvuf ehli çaresiz değildir, yaradan karşısında acizliği, çaresizliği ve Hak’tan gelip Hak’ka dönüşü idrak ve kabul etmişlerdir.

ŞEMS MEVLANAYI ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİKTEN KURTARIR

Bir öğrencisi Mevlana’nın önündeki masaya bir takım kitaplar bıraktı ve herkes yerini aldı.

– Bağışlayan ve esirgeyen Allah’ın adıyla, diye söze başladı.

Mevlana’nın konuşması ağaçların hafif bir rüzgar karşısında kıpırdanması kadar yumuşak, sözleri gösterişten uzak ve zarif, kalabalığa kaçmadan sade olmalarına karşın Şems’e bir devenin homurdanması gibi geliyordu.

Kulaklarını kapamayı denediyse de o güzel ağzın açılıp kapanışı onu iyice çileden çıkardı. Sonunda artık dayanamadı, Ayağa

Page 130: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

130

kalkıp Mevlana’nın önünde dizili duran kitapları işaret ederek “Bunlar nedir” diye kullanılmamaktan çatlamış sesiyle sordu.

Mevlana bakışlarını çinili kubbeden bu küstah yabancıya doğru indirdi. İki müridi kalkıp bu dilenciyi dışarı atmak için hareketlendiler ama Mevlana onları durdurdu.

– Sen anlayamazsın, dedi Şems.

Yarı acıyla, yarı iğrenmeyle söylendi.

Mevlana’ya yaklaştığında endişelenenlerin sesleri yükseldi. Bir an durdu, sonra kitapları masanın üzerinden alıp koltuğunun altına yerleştirdi ve dönüp Mevlana’nın önündeki havuza doğru ilerledi.

Şems havuza girip de paha biçilemez kitapları birer birer suya bırakınca, Mevlana “Bu ne!” diye bağırdı.

– Sen anlayamazsın, diye cevap verdi Şems.

-Dikkat et yabancı! Elinde paha biçilemez hazineler tutuyorsun. Altın, varak ve parşömen onların en değersiz yanlarıdır.

Ancak Şems onu dikkate almadı. Kitapları suya bıraktı. Topluluktan gelen bir gürleme sesiyle beraber 3 kişi suya atlayıp kitapları Şems’in elinden almak için itişmeye başladılar.

Ama Mevlana’nın haykırışı onları durdurdu.

– Bu adamın bir deli olduğunu düşünmüştüm ama şimdi görüyorum ki esas çıldırmış olan sizsiniz. Burası kutsal bir mekan, kavga edip tartışabileceğiniz bir pazar yeri değil.

Müritleri havuzdan çıkıp Şems’i yalnız bıraktılar.

– Güzel konuştun Mevlana, dedi derviş.

Havuz kitaplardan akan mürekkeple maviye boyanmıştı. Şimdiden sayfalardan bazıları ciltlerinden ayrılmış suda yüzüyorlardı.

Page 131: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

131

Mevlana harap olmuş kitaplara bakıp kendisi için ne kadar değerli olduğunu düşününce, gözlerinden yaşlar boşaldı; Allah’a ulaşan merdivenin özenle, yıllarca acı çekişle, çabayla şekillenmiş basamaklarıydılar.

Mevlana’nın akan yaşları Şems’i kendine getirdi ve kalbi yumuşadı.

– Bunlardan hangisi senin için en değerlisi?

Cevap vermekte aciz kalan Mevlana başını salladı.

Şems durup kitaplardan birini sudan aldı.

– Attar’ın kendi elleriyle sana vermiş olduğu Esrarname’mi? deyip kitabı ona uzattı.

Mevlana yutkundu. Kitap kupkuruydu, üzerindeki tozlar bile duruyordu sanki raftan yeni alınmış gibi.

– Belki de üzerinde o kadar uzun zaman incelikle çalıştığın maarif’tir.

Mevlana kitabı eline aldı. O da kuruydu.

– Mucize! diye bağırdı biri.

Mevlana gözleri yabancıya dikili öylece kalakaldı.

– Ermişliğe giden iki yol vardır, dedi Şems.

Kitapları işaret ederek “Biri uzun yol” deyip ardından da “ biri de kısa yol” diye ekledi.

– Neymiş o kısa yolun adı? diye sordu Mevlana.

– Sevginin yolu, dedi Şems.

Mevlana sordu:

Page 132: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

132

– Peki ben nasıl öğrenebilirim o yolda yürümeyi?

– Sevgi ders alınarak öğrenilmez, dedi Şems.

– Sen yakılmayı bekleyen bir lambasın, ben de alevim. Artık kitapları bırakıp benimle gelme zamanıdır.

11 AFFETMELER

Affetmek mi, duygusal unutmak mı?

Dikkat ettiniz mi hiç! Genelde en çok sevdiklerimize en değer verdiklerimize kırılırız? Yabancı olanlara veya değer vermediklerimizi o kadar da umursamayız.

Psikolojide, her insanın bütün yaşamı boyunca birileri tarafından incitildiği, kırıldığı, kırılmaların da verdiği etkiyle bir sürü negatif duyguyu bir anda yaşamaya başlaması sebebiyle; öfke, korku, kızgınlık, belki nefret duyguları kazanmı sağladığı gözlemlenmiştir.

Bu negatif duygular, zamanla belki daha da kuvvetlenir veya azalır lakin karmaşık bir hal alır; siz de bu durumda ne hissettiğinizi bilemeyecek duruma gelirsiniz bazen. Tanımlayamadığınız o hisler size kendinizi tuhaf hissettirmeye başlar. Belki kendinizi çok kuvvetli

Page 133: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

133

hissedersiniz affetmediğiniz için, “Böyle cezalandırıyorum” dersiniz kendi kendinize. “Affetmeyeyim ki tekrar bana bir şeyleri yaşatmasın” diye düşünürsünüz; ya da bir bakıma yeni kişilerden doğabilecek tehlikelere karşı kendinizi korursunuz.

Oysa bir süre sonra aslında cezalandırmış olduğunuz kişinin kendiniz olduğunu fark edersiniz. Bir insan ne kadar uzun süre öfke ve nefretle yaşarsa o kadar uzun süre iyileşemez. Bu duyguları ne kadar yoğun yaşarsanız acının dinmesi ve iyileşmesi de, bir o kadar uzun zaman alır. Affetmek, başkalarının yarattığı koşullardan ve yanlışlardan dolayı kendimize acı vermeye, ya da başkasının bize acı vermesine izin vermemize son vermek demektir.

Affetmek, asla unutmak değildir, geçmiş hiçbir zaman unutulmaz, bu bir tecrübedir hayat yolunda ilerlemek için. Lakin geçmişte yapılanların yıkıcı etkisini ortadan kaldırıp, artık acıyı hissetmemek gerekir. Affetme sureci, yas tutma surecidir. Kişi affetse de kaybetme duygusunun ve yaralanma duygusunun acısını hissedebilir. Onarım zaman gerektirir. Affetmek yapılanları kabullenmek, hoş görmek değildir. Yapılanları önemsiz farz etmek, örtbas etmek, yapılanların kotu olduğunu geçersiz farz etmek, ya da o kişinin haklı olduğunu zannetmek de değildir. Tam tersi "yapılanlar kotuydu, incitti " diyerek ve yüzleşerek yola çıkmak esastır.

Asla UNUTMAYIN’ki nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.

Affetmek insanı derinleştirir.

Page 134: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

134

Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.

Çünkü affetmek bir seçimdir!

Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.

Affetmek bir süreçtir.

Birden bire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.

Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır.

Yani koşullu affetme yoktur.

Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.

Affetmek bir seçimdir.

Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir.

Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması, sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır.

O acılar sizin acılarınızdır.

Affetmek kolay değildir.

Fakat özgürleşmek için gereklidir.

Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır.

Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrol altında tutmasına son vermek demektir.

Affetmek, o kişiyi sevmek değil,

Page 135: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

135

Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil,

Affetmek; o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil,

Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil,

Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil,

Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil,

Affetmek, o kişiyi haklı bulmak değil,

Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.

Affetmek; kırgınlığın, küskünlüğün, nefretin hapishanesinden özgürlüğe kavuşmaktır.

Affetmek, artık acıyı hissetmemektir. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.

"Duygusal unutma" affetmenin diğer adıdır.

Bazen gün içerisinde bile, ufacık sebeplerden dolayı sevdiğimizin, arkadaşlarımızın yaptıklarını affetmekte zorlanırız. Affetmek, bazen dünyanın en zor şeyi olabilir lakin biraz gayret ederseniz bunun sizi iyileştirip ve özgürleştirdiğini görebilirsiniz.

Yapılan birçok araştırma bu tezi desteklemektedir. Klinik düzeyde 200 kişi üzerinde yapılan araştırmada, kendilerini üzen kişilere kin tutmayıp onları affetmenin kişilerin sağlıklarını olumlu yönde etkilediği, affedenlerin kan basınçlarının düştüğü ve kalp sağlıklarının daha iyiye gittiği ortaya çıkmıştır.

Affetmenin, sağlıklı ve uzun yaşamanıza katkı sağladığı ve affedememe durumlarında stres hormonu olan Kortizol seviyesi artmakta, kalp hastalıkları, sinirsel bozukluk ve hafıza kaybı risklerini

Page 136: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

136

büyüttüğü yine klinik çalışmalar sonucu isaptlanmıştır. Bu konuda yapılan 1200 klinik araştırma, negatif duyguların insanın hem psikolojik hem de fiziksel sağlığına zarar verdiğini gösteriyor.

Geçen yıl danışmanlık yaptığımız 1500 kişi üzerindeki araştırmada, danışanlarımıza affetmeyi öğretmeyi amaçlamıştık. Teste katılan kişiler, kendilerine zarar veren olay durum veya kişileri affettikten sonra, daha az acı duyduklarını belirtmişler. Ve bu neticelerde göstermiştir ki, affetmeyi öğrenen kişiler sadece duygusal değil fiziksel olarak da kendilerini daha iyi hissetmektedirler. Örneğin, test sonucunda stresten kaynaklanan sırt ağrısı, uykusuzluk ve mide ağrısı gibi ruhsal ve fiziksel belirtilerin de bu kişilerde önemli ölçüde azaldığı tespit edilmiştir. Affetmek doğru bakış açısı geliştirmenize de ışık tutar, zira yoldaki çukurlara düşmek te sizin elinizdedir, çukurlara

dikkat etmekte…

ASIL KENDİMİZİ AFFETMEMİZ GEREKMEZMİ?

Kendinize yapabileceğiniz en büyük iyiliği yapıp kendinizi affetmek ister misiniz?

Şunu asla aklınızdan çıkarmayın ki yaptığınız her hata aslında bir tecrübeydi. Her ne kadar “tecrübeler, hayatta yediğimiz

Page 137: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

137

kazıkların bileşkesidir.” dense de, tecrübe yaşamamış olsaydınız şu an hayatınızdaki kıymet verdiğiniz hiçbir şey olmayacaktı.

Sürekli bir çatışma halinde olmak, her tökezlediğinizde geriye dönüp hatalarınıza bakmak, başarısızlıklarınızı görmek yani kendinizi devamlı suçlamak; çok yorucu, yıpratıcı, tüketici ve sağlıksız bir psikolojik durum yaratır. Düşmek, tökezlemek, hata yapmak çok insani ve hayatta bir şeyler yaptığımızın göstergesidir. Attığımız her yeni adım bizi biraz daha ileriye taşır. Adım atmazsak ancak yerimizde sayarız. Belki de attığımız her adımda düşeceğiz tekrar ayağa kalmak ta bizim elimizde, yola devam etmekte…

Haydi, küçük bir teknikle biraz isteklendirme yakalayalım.

Kendinizi affetme sürecinde, affetmenin dört adımı temelde aynıdır. Yine de, kendimizi affetmemizin başkalarına nasıl yararı dokunacağı ile ilgili üçüncü adımda bir değişiklik yapacağız.

Adım 1. Kendimi şunun için affetmek istiyorum:

Belirli bir şey seçin.

Örnek: Kız arkadaşıma /Erkek arkadaşıma onu üzecek şeyler söylediğim ve yaptığım için kendimi affetmek istiyorum.

Adım 2. Şu duygularımdan kurtulmak istiyorum:

Konuyla ilgili duygularınızı listeleyin. İlerlemek ve onlardan kurtulmak için bu duyguları kabullenmelisiniz.

Örnekler: cezalandırılma korkusu, kendini suçlama, kendinden nefret etme, suçluluk, utanç, vb.

Adım 3. Neden affetmelisinizi çıkarın

3.a) Yazacağım nedenlerden ötürü bu durumu affetmenin yararlı olacağını kabul ediyorum:

Page 138: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

138

Kendinizi affedebilmenizin size getirecek olduğu yararları listeleyin. Bu yararlar, ikinci adımda listelemiş olduğunuz duygulardan kurtulmak ve tam terslerini hissetmek olabilir. Yararlar ayrıca daha iyi bir ilişki kurmak, daha iyi bir işe sahip olmak, daha çok paraya sahip olmak vb. içerebilir. Bu tamamen kendinizi ne için affettiğiniz şeylerle ilgilidir.

Örnekler: Daha mutlu hissetmek, daha özgür olmak, daha sakin olmak vesaire.

Bu bir kendini affetme süreci olduğu için ilave bir adım olan Adım 3B’yi mevcut dört adımımıza ekliyoruz.

3.b) Bu adımda kendinizi affetmenizin başkalarına nasıl yarar sağlayacağına odaklanıyoruz. Bazı yararlar kendinizi affetmenizden edindiğiniz yararların yan ürünü olabilir; bazıları ise siz daha canlı, daha yaratıcı oldukça diğer insanların bundan edindiği yararlardır.

Adım 3B. Kendimi bunun için affetmenin başkalarına yararı olacağını biliyorum. Çünkü:

Kendinizi affettikten sonra, Daha iyi ve ilgili bir arkadaş, daha iyi bir ebeveyn, daha iyi bir dinleyici ve daha bağışlayıcı bir insan olabildiğiniz için, bu durumun iyiliğini başkaları da görür. Daha az ben-odaklı olur, başkalarına karşı daha ilgili olursunuz. Daha az muhtaç olmanızın yanı sıra, verebileceğiniz daha fazla şey olur. Çevrenizdekiler için gerçekten önemli olan bir faydayı seçin.

Örnekler: Hayatımdan daha memnun olacağım; daha az aksi, daha az sinirli, daha az depresif; daha nazik ve daha sevecen olacağım. Verecek daha fazla şeyim olacak.

Adım 4.Kendimi ……………………için affetmeye söz veriyorum ve affın getirecek olduğu huzuru ve özgürlüğü kabul ediyorum.

Sizi Motive edecek huzur ve özgürlük veya onların yerine, belirli faydalarını hissedeceğiniz duyguları listeleyebilirsiniz. Kendinizi affetmeyi öğrendikçe içinizde oluşan, pozitif enerji

Page 139: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

139

çevrenize de yansıyacağı için çevrenizden de pozitif geri bildirimlerle karşılaşmanız, sizin ne kadar doğru bir iş yaptığınızın ödülü olacaktır. Doğrudan edindiğiniz yararların genellikle başkalarına da yararı olur. Daha mutlu bir insan, daha iyi bir çalışan olursunuz. Affetme adımlarını uyguladıkça ve bunun başkalarına olan yararını gördükçe, kendimizi affetmemiz de kolaylaşacaktır.

Örnekler:

1. Karıma/kocama sinirlendiğim için kendimi affetmeye adıyorum, bu sayede tam anlamıyla yaşamakta özgür ve daha sevimli bir partner olabilirim.

2. İşimi kaybettiğim için kendimi affetmek istiyorum, bu sayede kaldığım yerden devam edebilir; hem kendim hem ailem için daha fazla maaşlı, daha mutlu olabileceğim bir iş bulabilirim.

KENDİNİZİ AFFETMEK İÇİN GÜZEL BİR TEKNİK DAHA

“ Bu tekniği başkalarını affetmek içinde kullanabilirsiniz.”

Page 140: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

140

SÜREÇ

Kendinizi karşınızda görün ve ikiye ayırın.

Sağ yanınızda olumlu kendinizi görün.

Sol yanınızda olumsuz kendinizi görün. Vücudunuzda bir his oluşacak. Bu hisse(semptoma) 1 den 10 a kadar bir değer verin.

Olumsuz kendinize içinizden geldiği gibi tepkinizi verin.

Olumlu ve olumsuz kendinizi birleştirin ve kucaklayın.

Semptomu test edin, azaldığını ya da kalmadığını fark edin.

ADIMLAR

Kendinizi karşınızda görün ve ikiye ayırın.

Sağ yanınızda olumlu kendinizi görün.

Sol yanınızda olumsuz kendinizi görün ve semptomu ölçün.(1-10)

Olumsuz kendinize tepkinizi verin.

Olumlu ve olumsuz kendinizi birleştirin ve kucaklayın.

Test edin.

TASAVVUF KİMSEYİ KIRMAMAK, KİMSEYE DE KIRILMAMAKTIR

Bağışlamak; bizim İnsan-ı kâmil olma yolunda yani Yaradan’ın bize ulaşmamız için gösterdiği noktada önemli bir adımdır. Bize karşı yapılan bir kusuru bağışladığımız takdirde, tevekkül ve tekâmül, yani teslimiyet ve gelişim haline ulaşmış oluruz. Bir nevi bağışlayan insan, kendisine yapılan kusurun nereden geldiğinin idrakı ile Yaradan’ın bize gösterdiği, yani insan olarak

Page 141: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

141

adlandırılmamızın ötesinde (İnsan suresi) bize bildirdiği noktada; “OL” dediği İnsan-ı kâmil noktasında bulunmuş olur. Çünkü Rahman iyiliğe ve kötülüğe bakmaksızın herkese merhametini sunarken bizler herşeyin O’ndan yani Allah’dan geldiğini; bize karşı yapılan kusurun O’nun izni ile olduğunu akıl yolu ile idrak edip, Rahman’ın sözünü dinler hale geldiğimizde, Rahman’dan Rahim olan’a doğru yolculuğumuzu ruhsal olarak devam ettiririz.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“Affedin ki affedilesiniz”

“Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.”

Âlemlerin onun yüzü suyu hurmetine yaratıldığı iki cihan güneşi Peygamber Ef endimiz Muhammed (S.a.v) dahi o çok sevdiği amcasını şehit eden Vahşi’yi affetmemiş miydi? Hangimiz bunu yapabiliriz?

Tasavvuf ve islam büyükleri, sadece fasıkları değil, kendilerine zulmedenleri de affederdi. Çünkü zulmedeni affetmek, hilmin, merhametin ve şecaatin en üstün derecesidir. Kendisine iyilik etmeyene hediye vermek de, ihsanın en üstün derecesidir. Kötülük edene ihsanda bulunmak, insanlığın en yüksek derecesidir. Bu sıfatlar, düşmanı dost yapar.

Şeyh İbn-ül Arabi buyurdu ki: “Kötülük edene iyilik yapan kimse, nimetlerin şükrünü yapmış olur. İyilik edene kötülük yapan kimse, küfran-ı nimet etmiş olur.”

Buyuruldu ki "Şu üç şey Müslümana şeref verir: Kendisine zulmedeni affetmek, bir şey vermeyene iyilikte bulunmak ve kendisini aramayanı, arayıp sormak."

“Kaba davranana nazik olan, zulmedeni affeden, vermeyene ihsan eden, kendinden uzaklaşana yaklaşan, yüksek derecelere kavuşur”

Page 142: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

142

Zalimi affetmek büyüklerin âdetidir. Uhud gazasında Resulullah efendimizin mübarek yüzü yaralanıp, mübarek dişi kırılınca, Eshab-ı kiram çok üzüldüler. Dua et, Allahü teâlâ, cezalarını versin dediler. “Lanet etmek için gönderilmedim. Hayır dua etmek için, her mahlûka merhamet etmek için gönderildim” ve “Ya Rabbi, bunlara hidayet et, tanımıyorlar, bilmiyorlar” buyurdu. Düşmanlarını affetti, lanet etmedi.

Zalimi affeden, Allahü Teâlâ’nın sevgisine kavuşur. Zalimden hakkı kadar geri almak, adalet olur, fakat gücü yettiği halde affetmek, güzel ahlaktır.

Resulullah efendimiz, bir kimsenin zalime beddua ettiğini görünce, “Affeyleseydi, daha iyi olurdu.” buyurdu.

İbni Abbas hazretleri de, “Aklın başı, kendisine zulmedeni affetmek, kendinden aşağıda görünen kimselere tevazu göstermek, düşündükten sonra konuşmaktır. Akılsızlığın başı ise, kendini beğenmek, lüzumsuz yere konuşmak ve kendisinin yaptığı şeylerde insanları ayıplamaktır” buyurdu.

Dervişin biri eski İstanbul sokaklarında “Sen doğru ol, kem belasını bulur. Sen doğru ol kem belasını bulur.” diye diye dolaşıyormuş. Padişahın biri tebdil-i kıyafet çarşıda gezerken dervişin sözlerini duymuş, ilgisini çekmiş ve dervişe:

Page 143: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

143

-Hergün sarayıma gel seninle muhabbet ederiz, demiş.

Dervişimiz ertesi gün sarayın kapısına gitmiş ve padişahın karşısına çıkarılmış. Sohbet muhabbet derken, epey zaman geçmiş. Saraydan ayrılırken padişah dervişin cebine bir altın konulmasını emretmiş.

Sarayın dışında dervişimizi takip eden sahte derviş kılıklı biri yanına yanaşmış:

-Ya arkadaş, padişah seni neden saraya davet etti? Derdi neymiş?

Konuyu anlatan derviş her gün bir altın aldığını da söyler. Bunu duyan sahte derviş, “Onun yaptığı işi ben de yaparım” diye düşünmüş ve sormuş:

-Ya kardeş, hergün ben de seninle gelsem rahatsız olmazsın değil mi? Belki Padişah bana da bir altın verir, çoluk çocuğum nasiplenir.

İyi dervişimiz:

-Padişahım kabul ederse neden olmasın sende gelirsin tabii demiş.

Gel zaman git zaman padişah her muhabbet sonrası bir ona bir öbürüne birer altın verdirir olmuş.

Sahte derviş bir sabah gerçek dervişimizi çorba içmeye davet etmiş. Garsona da gizlice arkadaşının çorbasına bol sarmısak koymasını tembihlemiş. Gerçek dervişin:

-Padişahımla muhabbet ederken kötü kokarım, sözlerine sözüm ona çare de üretmiş.

-Ağzına mendil tutarsın kardeşim, demiş. O gün aynen böyle olmuş; bizim derviş ağzını mendille örterek padişahla söyleşisini sürdürmüş. Bu arada sahte derviş fırsat bulduğunda Padişahın kulağına eğilip,

Page 144: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

144

- Efendim arkadaşım ağzını mendille neden kapatıyordu biliyormusunuz, ağzınız kokuyormuş o kokuyu duymamak için demiş.

Padişah çok sinirlenmiş “Çağırın o dervişi” demiş. Gerçek dervişimize sarayın fırıncısına verilmek üzere bir pusula vermiş ve…

-Al bunu fırıncıya götür, demiş. Okuma yazması yok tabii tam kapıdan çıkıp fırıncıya gidecekken sahte derviş:

-İstersen ver o pusulayı ben götüreyim fırıncıya, belki padişah ekmek lütfetmiştir, çocuklara götürürüm senin ekmeğe ihtiyacın mı olur?’ demiş.

Onunda okuması yok! Pusula böylece sahte dervişin elinden fırıncıya ulaşmış. Fırıncı kâğıtta yazılan Bunu sana getireni kızgın fırına at” emrini hemen yerine getirip sahte dervişi küt, alev alev yanan kızgın fırına yollamış. Ertesi gün gerçek derviş yine saraya gelmiş. Padişah şaşırmış:

- Hayrola sen dün fırıncıya gitmedin mi?

Derviş de olanları bir bir anlatmış. Padişah dervişin kulağına eğilmiş:

-SEN DOĞRU OL, KEM BELASINI BULUR, demiş

DERVİŞ İLE SEMAVER

-Dün o kutlu Peygamber, sırtına konan işkembeye, yoluna döşenen dikene, hakkında atılan iftiraya, vücudunu yaralayan taşa dayanmasa idi, bugün sen, sen olabilir miydin? Dün deden, o Peygamberin yolunda canını vermeseydi, bugün sen, şen olabilir miydin? Eğer, dünkülerin yaşadıklarını yaşamadan cennete gireceğini sanıyorsan, şu semâverin attığı duman altında nefessiz kaldığına ve bu havasızlığın aklını bir süreliğine aldığına yorarız.

Bu sırada Semâver dayanamadı, araya girdi:

Page 145: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

145

-Unutma, biz, sevdiğimizi yorarız! Yorulmayı göze alanın âkıbetini de hayra yorarız.

Derviş, Semâver’i duymadı; çünkü kendine yaptığı telkinleri dinlemedeydi:

Semâver, dervişin bu sözleri üzerine içini çekince, köz canlanıverdi. Derviş közün ateşini görünce gözleri buğulanıverdi:

– Semâ etmek dileyen, semâver gibi yana. Dem gele, boş bardaklar nasibi ondan ala. Rabbim! Cehenneme götürecek safânın sarhoşluğundan sana sığındım, Sana! Cennete götürecek cefâyı, demli çay gibi lezzetli kıl bana! Âmin.

( TÜRKÇEYE ÇEVRİLECEK )

RESİM GELECEK

12 META MODEL

Bandler ve Grinder, henüz ortada NLP’nin adı bile yokken, Gestalt terapisi alanında Fritz Perls’in ve aile terapisi konusunda Virginia Satir’in dil kullanımlarını incelediler. Bu çalışmalarını Chomsky’nin Transformational Grammar (Dönüşümsel Gramer) anlayışıyla bir araya getirince, bu terapistlerin içerik değişse de fazla değişmeyen, danışanın gerçek tecrübesine ulaşmayı hedefleyen belirli dil kalıplarını kullandıklarını fark ettiler. Ortaya çıkardıkları bu dil kullanım yapılarının bütününe, tecrübenin ifade edilmesinde yararlanılan bir model olan dilin kullanımıyla ilgili üst bir model olduğu düşüncesiyle, Meta Model (Üst Model) adını verdiler.

Meta Model temelde iki kullanım alanına sahiptir:

Page 146: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

146

İlki; bireyler arası iletişimdeki olası yanlış anlaşmalardan kurtulmak,

İkincisi ise; bir danışanın kendi içsel haritasındaki güç kaybettiren noktaları gerçek tecrübeyle yeniden ilişkilendirerek daha tutarlı ve avantajlı bir dünya algısı oluşturmak.

Meta model İletişim kurmaya çalışırken, dildeki anlam kargaşalarını ve anlaşmazlıkları, belirsizlikleri gidererek. Karşınızdaki kişilerin size ne söylemeye çalıştıklarını, kullandıkları sözcüklerin gerçekten ne anlama geldiklerini açık bir şekilde öğrenmek istemenize yol açabilir. Tehdit ya da engel, bir fırsata dönüşebileceği gibi insanların deneyimlerinde kullandıkları kelimeleri tekrar birleştirerek ve dili kullanarak kesin bir bilgi toplama tarzına sahip olmak için META MODEL denilen NLP Yöntemini kullanabilirsiniz.

Meta Modeli incelemek için silmenin, çarpıtmanın ve genellemenin deneyimi nasıl dile çevirdiğine kısaca göz atacağız ve ardından, bunları birbirine bağlamak için sormamız gereken soruları gözden geçireceğiz.

Meta Model, bir sorular dizisidir. Bunlardan bazıları çok belirgindir ve onları hiç düşünmeden kullanırız.

Bazıları daha incedir; bunlar, hem konuşan hem de dinleyen açısından, iletişimin daha anlaşılır olmasını sağlamak için dildeki bazı kaçınılmaz seçicilikleri ve çarpıtmaları açıklığa kavuşturmaya çalışırlar. Meta Modeli kullanmanın bir yolu, söylenen sözleri dinleyip, o cümlenin anlamlı olması için içermesi gereken; ancak, unutulmuş olan kısımları bulmaktır. Dinleyen, sezgisel olarak neleri eklemek zorundadır? (Veya belki de yanlış tahmin etmektedir?)

Algılama Kapısındaki Bekçiler

Genellemeler

Page 147: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

147

Tüme varım Milton Model

Tümden gelim Meta Model

SİLMELER

Silver Biate adlı bir Sherlock Holmes vakasında, Watson sorar, "Dikkatimi çekmek istediğiniz başka bir nokta var mı?"

Holmes cevap verir, "Gece boyunca süren ilginç köpek olayı…"

"Köpek gece boyunca hiçbir şey yapmamış!"

"İlginç olan da buydu" diye cevap verir Sherlock Holmes.

Geceki köpek olayı gibi; silmeler, yoklukları ile şüphe uyandırırlar.

Bir örnek:

"insanlar bunu yeterince biliyor."

Bu cümle ne anlama geliyor? Çok belirsiz! Bahsi geçen insanların kim olduklarını bilmiyoruz ve tam olarak kim olduklarını bilmemiz önemli olabilir. Bundan anlam çıkarmak için şunu sorarsınız, "Tam olarak hangi insanlar?"

Bazen, bir ifadede kişiler tamamen atlanmıştır; örneğin, "Bu, yeterince bilinmiyor." Buna "edilgen ses"denir. Sorumluluktan kaçmanın iyi bir yoludur. Ünlü hükümet demecinde de bunun örneğini görebiliriz: "Hatalar yapılmıştır."

Örnek cümlemize dönersek, "bu" kelimesi neyin yerine geçmektedir? Önceki konuşmada bu açık değilse, "Tam olarak ne

Page 148: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

148

hakkında yeterince biliyorlar?" diye sormanız gerekir. (Bazen açık gibi görünce bile, sormak faydalı olabilir.)

Son olarak "bilmek" fiili çok net değildir. Şöyle sormanız gerekir, "Ne kadar kesin olarak biliyorlar?" Tüm ayrıntılar verildiğinde, sohbetler bezdirici olabilir ve her ifadede silmeler yapılır. Ancak, detaylar önemli olabilir. Bunları almadığımızda, çoğunlukla yanlış tahminlerde bulunuruz. Silinen parçaları konuşanın değil de, kendi haritalarımıza göre doldururuz. Bazen de konuşmacılar kendi ifadelerinin arkasında neyin yattığı konusunda çok emin olmayabilirler. Sorularınız, onları kendi deneyimleri hakkında düşünmeye sevk eder ve söz ettikleri konularda daha netlik kazanırlar.

Karşılaştırmalar

Son cümlemiz bir karşılaştırma içermektedir -"daha". Birçok karşılaştırma kullanırız: "Daha iyi", "en iyi", "daha kötü", "en kötü", "daha çok", "daha az". Bir karşılaştırma en az iki madde içermelidir. Karşılaştırmanın neye dayandırıldığını bilmek önem taşıyabilir.

Dolayısıyla "Neyle karşılaştırınca?" diye sormanız gerekebilir.

Örneğin, bir kişi, "Kötü performans gösterdim" diyebilir.

Neyle karşılaştırınca kötü? Sizin ideal performansınızla mı, dünkü performansınızla mı, Bir uzmanın performansıyla mı? Gerçekçi olmayan karşılaştırmalar, tatminsizliği garantiler. Depresyona girmenin ve düş kırıklığına uğramanın en etkili yolu, hayali ve ulaşılamaz bir idealle kendinizi karşılaştırmak ve bundan ne kadar uzak olduğunuzu düşünerek, kötü hissetmek ve kullandığınız karşılaştırma standardını silmektir. Bunun sonucunda kötü hissetmekle kalır ve bunu düzeltecek bir yol bulamazsınız.

Page 149: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

149

Kendinizi motive etmek için, şu anki durumunuzu başka insanlarla karşılaştırmak yerine, ilham veren bir gelecekle karşılaştırın.

Gelişmeyi izlemek için, geldiğiniz noktayı başlangıç noktanızla karşılaştırın.

GENELEMELER

Buradaki en belirgin örnekler "hepsi","asla", "daima" ve "bütün" gibi sözcüklerdir. Bu tür sözcüklere evrenseller denir; istisna kabul etmezler. Bunlar kısıtlayıcıdır ve dünyanın kendisini değil, bizim dünyaya bakışımızı basitleştirirler. Örneğin:

"Bunu hiçbir zaman yapamam."

"Kimse önemsemiyor."

"İhtiyacım olduğunda hep dışarıdasın."

Bazen evrenseller daha az açıktır. Örneğin:

"insanlar nazik değiller.","Fransız yemekleri pahalıdır." "İstisnalar kaideyi bozmaz."

Bu genellemeleri sorgulamanın yöntemi, karşıt örnekleri aramaktır: "Tüm insanlar mı nazik değiller?"

"Hiç nazik birini tanıdığın oldu mu?"

Eğer aranızda iyi bir uyum sağlanmışsa, karşınızdakinin ifadesini "Hiçbir zaman mı?" diyerek sorgulayabilirsiniz. Bu durumda, kişi, deneyimleri arasından istisnaları bulup çıkarmaya çalışacaktır.

Page 150: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

150

Genellemeler aynı zamanda yargılamalardır ve bunları, "Kim söylüyor?" veya "Bu söylemle ilgili ne gibi kanıtlarınız var?" diyerek sorgulamak isteyebilirsiniz. Artık gerçekten benimsemediğimiz fikirleri sık sık söze döktüğümüz olur. Bunlar, anne babalarımızın fikirlerinden aktarılananlardır ve tozlarının silkelenip bir elden geçirilmeleri iyi olur.

Bir başka genelleme örneği ise, "-meli", "-malı" , "zorunlu" ve "mecbur" gibi ifadelerle, kendimize ve başkalarına koyduğumuz kurallardır. Bunların ardında iyi nedenler olabilir de olmayabilir de. Bunu bulmanın yolu,"Eğer yapmazsam ne olur?" diye sormaktır.

Örneğin, "Başka bir iş bulmalısın.", "Bulmazsam ne olur?"

Olabilecekleri tahmin edin -bunlar gerçek ve tatsız olabilecekleri gibi, hayal ürünü de olabilirler. Bazen bu "kural koyan" sözcüklerden o kadar büyülenmiş oluruz ki, durup düşünmez ve bunlara körü körüne itaat ederiz.

Aynı zamanda olumsuz kurallar vardır: "-memeli", "-mamalı". Bunların sonuçlarını bulmak için, 'Yapsam ne olur?" diye sorun.

Örneğin, "O insanlarla konuşmamalısın.", "Onlarla konuşsam ne olur?"

Daha güçlü kurallar da, "yapamam", "gidemem" gibi kelimelerle temsil edilirler. Bazıları açıkça fiziksel sınrlardır: "6 metre zıplayamam". Diğerleri hiç sınanmamış inançlar olabilir. Örneğin, "Değişemem" veya "Bunu bulamam." Bu tür ifadeleri tersine çevirmek için, "Seni engelleyen nedir?" diye sorabilirsiniz. Bu, odağınızı, saplanıp kalınan durumdan, bir hedefe yönelmeye ve önünüze çıkabilecek engellerden kurtulmaya çevirir.

Page 151: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

151

Tamamen gerçek dışı olmadıkları takdirde, "yapabilirim" ve "yapabilirsin" gibi sözler kişiyi güçlendirir. "-meli", "-malı" eklerini içeren sözcükleri, "yapabilirim" tarzı bir yapıya dönüştürmek, yapılacak iyi bir hamle olabilir.

Böylece "İyi yapmalıyım", "İyi yapabilirim"e dönüşür. (Büyük olasılıkla iyi yapmak istiyorumdur ve yapmazsam sonuçları ne olur?)

Bu, kendiniz ve başkaları için yapabileceğiniz en güçlendirici değişimdir, basit ve tek sözcüklü bir değişiklik.

ÇARPITMALAR

Süreçleri alıp nesnelere dönüştürerek çarpıtırız. Bu şekilde türetilen bir nesneye isimlendirme denir. Pek çok önemli kavram, isimlendirmedir: "Sevgi", "adalet", "eğitim", "inanç", "seçenek", "işbirliği", "korku" ve "bellek" gibi… Çarpıtma, bu isimlerin aslında kılık değiştirmiş fiiller \ olmalarından ileri gelir. Bir süreç, tam orta yerinde dondurulmuştur.

İsimlendirmelerin sorunu, bunların durağan ve değişmez olmasındadır. Örneğin, bir kişi "Bu ilişki yürümüyor" dediğinde, bu "şeyden", yani bu ilişkiden ne kasdettiğini, bunu sürece dönüştürerek bulmaya çalışın. Bunu yapmak için "Tam olarak nasıl ilişki kuramıyoruz" şeklinde sorun.

Atlanmış kısımları olan söylemleri daha önce irdelemiştik; şimdi de, size içinde gizli fazlalıklar barındıran çarpıtma örnekleri vereceğiz. Özellikle ilginç olan, insanların söylediklerinin ardındaki varsayımlardır. Bunlar bizi o kişilerin dünya modellerine yakınlaştırır. Bu varsayımları dinleyin. Bu varsayımları öğrenmenin yolu, bu cümlenin anlamlı olması için başka neyin doğru olması gerektiğini kendinize sormaktır.

Page 152: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

152

Örneğin, "O en az diğer arkadaşların kadar duyarsız."

Bu deyiş, diğer arkadaşlarınızın da duyarsız olduklarını varsaymaktadır.

"Lütfen, bunu son konuştuğumuz zamanki kadar mantıksız olma" cümlesi, daha önce mantıksız olduğunuzu ve bu mesele hakkında önceden konuştuğunuzu varsaymaktadır.

"Bana şimdi mi ödemek istersin, sonra mı?", bana mutlaka ödeyeceğinizi varsaymaktadır.

"Neden" ile başlayan soruların neredeyse tümü, dikkatinizi nedene çekmek yoluyla bir varsayımı gizler.

"Neden bu o kadar zor?" sorusu, daha en başta bunun zor olduğunu varsaymaktadır. Siz aslında bu soruya cevap vermekle, bu varsayımın geçerliliğini teyit etmektesiniz.

Çoğunlukla çift bağ denen, "Kırk katır mı, kırk satır mı" tarzından bir durum içine girerseniz, ille de bir yolu veya diğerini seçmeniz gerektiğini düşünmek yerine, söylemdeki varsayımları sorgulayın. (Sorgulamaya, ya birini ya da diğerini seçmek zorunda olduğunuz varsayımından başlayabilirsiniz.)

Düşünce okuma, çarpıtmanın bir başka örneğidir. Göz hareketlerine bakarak bir kişinin nasıl düşündüğünü bilebiliriz, ama gerçekten ne düşündüğünü bilemeyiz. Yakından tanıdığınız bir kişi olmak şartıyla, şanslı bir tahmin veya iyi bir sezgiyle düşünce okunabilirse de, bu iş yine de risklidir. Sorabilecekken, neden düşünce okuyasınız? Eğer biri sizin düşüncenizi okursa, sizin ne düşündüğünüzü tam olarak nasıl bildiğini sorun ona.

Yetişkinler çoğunlukla çocukların düşüncelerini okuyup, onların ne hissedip hissetmediklerini açıklarlar. "Hadi oradan, gerçekten üzgün değilsin, bu sadece bir oyun." Sadece bir oyun

Page 153: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

153

olabilir ama çocuğun dünyasında bu önemlidir ve üzülmüştür. (Yetişkinlerin de oyunlarda neşesi kaçtığı olur.)

Bazı insanlar, "tersine düşünce okuması" yaparlar, yani onların düşüncelerini okuyabileceğinizi zannettikleri için, sizden ne istediklerini söylemeden bilmenizi beklerler. Eğer alıcı konumundaysanız, bu karışık bir kalıptır.

Örneğin, "Tatile çıkmak istediğimi bilmeliydin."

Nasıl?

Yahut daha da kötüsü, "Eğer beni sevseydin, tatile çıkmak istediğimi bilirdin."

Burada düşünce okuma, sevginin bir kanıtı olarak görülmektedir.

DURUM VE SONUÇ

Çarpıtmanın bir başka örneği, neden ve sonucu basit bir şekilde bağlamaktır.

Elektrik düğmesine basmak ışığın yanmasını sağlar, ama bu, elbette hikâyenin tamamı değildir. Bizim neden ve sonuç olarak gördüğümüz şeyler, maddi dünyada farkına vardığımız bağlantılardır.

Cansız varlıkların aksine, insanların seçenekleri vardır ve fizik kanunlarına uymayan şekillerde tepki verebilirler. Kendi dünya modelimizi yaratırken, içine koyduğumuz neden-sonuç bağlantılarından biz sorumlu oluruz. Bu hem korkutucu hem de özgürleştiricidir. Bir taraftan kendi çıkmazlarımızdan ötürü başkalarını suçlayamayız. Herhangi bir sorun, şartların, kişilerin ve kendimizin ortak çabalan sonucu doğmuştur. Özgürleştiren kısmı ise,

Page 154: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

154

dünyanızı siz yarattığınıza göre, daha iyisini de yapabilecek olmanızdır.

Gelin görün ki, başkalarının sorumlu olması halinde, siz güçsüz kalırdınız. İngilizce, bu tarz düşünmeyi teşvik eder."Beni sıkıyorsun", demek "Bana kendimi sıkılmış hissettiriyorsun" demenin bir yoludur." Kullandığımız dil ile başkalarına duygusal durumumuzu denetleme hakkı vermek o kadar kolaydır ki, sonunda buna biz de inanmaya başlar ve sanki doğruymuş gibi hareket ederiz.

Dahası, eğer kendi duygusal durumunuz üzerinde seçeneğiniz olmadığına inanarak hareket ederseniz, tersi de geçerli olur; yani siz de başkalarının duygusal durumlarından sorumlu olursunuz. Bu, sizi başkalarının kurbanı ya da bakıcısı yapar ve yersiz suçlululuk duygularına iter. (Kuşkusuz, iki yönü de idare edebilen yaratıcı kişiler her zaman vardır: Başka insanları kendi duyguları için sorumlu tutarlar, ama aynı zamanda o kişilerden kendi duygularının sorumluluğunu taşımalarını beklerler.)

Neden ve sonucu sorgulamanın iki yolu vardır:

"Beni sinirlendiriyorsun" sözünü duyduğunuzda, "Seni tam olarak nasıl sinirlendiriyorum?"diye sorabilirsiniz. Bu şekilde kişinin kendi deneyimine bakmasını sağlarsınız. Ancak, yine de sizi suçlayabilirler. İlginçtir ki, kendilerini kurban rolüne koyarak, kendileri üzerinde size bir iktidar vermiş olmaktadırlar.

Daha derin soru, "Benim yaptıklarım karşısında nasıl oluyor da kendini sinirli hissediyorsun?" olur. Bu meydan okuyan bir sorudur ve kendi duygularımızdan sorumlu olmadığımız varsayımına karşı çıkmaktadır ve duygularımızı başka insanlara karşılık olarak kendimizin yarattığı fikrini öne sürmektedir. Bu soruyu kullanırken dikkatli olun.

UYGULAMACA META MODEL

Page 155: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

155

Meta modelin üç temel kullanımı vardır.

• Silmeleri sorgulayarak, bilgi toplar.

• "Bununla ne demek istiyorsun?" diye sorarak, anlamı berraklaştırır.

• Özellikle "Zorunluyum" veya 'Yapamam" gibi sözcüklerle vurgulanan kuralları sorgulayarak, sınırlılıkları belirler ve böylece yeni seçeneklere kapı açar.

Örneğin, şu cümle hakkında düşünün: "Bunu burada yapamam."

Bu cümleyi sorgulayabilmenizin birkaç değişik yolu var, siz hangisini seçersiniz? Bu, sizin istediğiniz sonuca bağlıdır. Yazılı malzemede bazı sözcüklerin altım çizdiğimizde olduğu gibi; konuşan kişinin de neye önem verdiğini, sesindeki farklılaşmadan veya jestlerinden anlayabilirsiniz.

"Bunu burada yapamam!" ifadesi, çevre düzeyini öne çıkarır.

Cevabınız, "Nerede yapabilirsin?" olabilir.

"Bunu burada yapamam!" ifadesi, davranış düzeyini öne çıkarır.

Bu kez, "Tam olarak neyi yapamıyorsun?" diye sorarak silmeyi sorgulayabilirsiniz.

"Bunu burada yapamam" ifadesi, beceri veya inanç düzeyini vurgular.

Page 156: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

156

Beceriyi sogulamak için, "Seni engelleyen nedir?" veya "Yapabilmek için neye ihtiyacın var?" diye sorabilirsiniz.

İnanç düzeyi için ise, 'Yapsan ne olur?" veya "Neden olmasın?" gibi sorular sorabilirsiniz.

Son olarak "Ben bunu burada yapamam!" ifadesi de, kimlik düzeyini vurgular. Bu kişi, kendisinin bu işi başka bir yerde dahi yapabilecek türde birisi olmadığını söylemektedir. Ona, "Kim yapabilir?" diye sorabilirsiniz.

Meta Model sorularını kişiyle aranızda uyum sağladıktan sonra kullanın, aksi takdirde bu sorular meydan okuyucu olarak algılanabilirler. Diğer kişiyi dinleyin. Söyledikleri, onların dünyalarını gösterir.

Eğer davet edilirseniz, içeriye yavaş yavaş adım atın. Tekrarlanan sorular resmi bir sınav gibi görülebilirler. Bazı insanlar bu tür soruları sadece kızgın olduklarında kullanırlar. Meta Model sorularıyla bir Metacanavar olmaktan kaçının. Ses tonunuzla veya "Acaba bunu bana açıklayabilir misiniz?" ya da "Bu ilgi çekici, ... hususu tam olarak anlayamadım" türünden açıklamalarla sorularınızı yumuşatın.

META MODEL HAYATTA UYGULAMAK

Meta Modeli uygulayacak en iyi yer, kendi içsel diyalogunuzdur. Önce onu dinlemelisiniz. Kendinize tam olarak ne söylüyorsunuz? Pek çok kişi için iç diyaloglar sürekli arka fonda duran bir gürültüdür ve bunu gerçekten dinlemezler. Zihninizin hareketlerini dinlemek, onu rahatlatmanın ilk adımı, meditasyonun temeli olabilir. Bu diyalog, algılama kapılarını temizler ve içinizde kendi kendini yaratmış engelleri de arındırır.

Page 157: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

157

Meta Modeli, en çok tercih ettiğiniz silmeleri, çarpıtmaları ve genellemeleri bulmak için kullanın. Zihninizde şevkinizi kıran, gerçekçi olmayan karşılaştırmaların olup olmadığını keşfedin, içinizdeki modası geçmiş yargılara, inceden inceye düşünülmüş yanıtlar yerine, beyninizde çınlayan başkalarının düşüncelerine kulak verin. Bunlar kimi zaman ilk söyleyenin ses tonuyla saklanmış durumdadırlar. Hareket özgürlüğünüzü boş yere kısıtlayan pek çok "zorunluyum" ve "yapamam" sözleri bulabilirsiniz. Bunların yanı sıra, kendi inanç ve varsayımlarınızı yakalayabilir ve bunları daha yakın incelemeye alabilirsiniz.

İşte bazı örnekler:

"Bunu yapmalıyım." -Yapmasan ne olur?

"Bunu yapamam." -Beni durduran ne?

"Beni sevmiyor?"

-Tam olarak nereden biliyorum?

"Sıkıldım."

-Kendimi tam olarak nasıl sıkıyorum veya sıkıntıya sokuyorum?

"Değişim zordur."

-Değişim nasıl zordur? Nereden yola çıkıp, nereye doğru değişiyorum.

"Bu karar çok zorluk arz ediyor." Karar vermeyi nasıl zor buluyorum?

"Kimse bana yardım etmeyecek?" -Kimse mi? Hiç kimse mi?

Page 158: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

158

Meta Modeli nasıl ve ne zaman uygulayacağınız, varmak istediğiniz sonuca

bağlıdır. Aynı anda birkaç kişiyle birden konuştuğunuz durumlarda, söylediklerinizden her bireyin kendi anlamını çıkarması için daha genel konuşmanız gerekebilir.

İŞTE BURADA BİR NEBZEDE OLSA TASAVVUFUN GERÇEKTE NE OLDUĞUNU GÖRECEĞİZ

Page 159: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

159

Meta Modelde Genellemeler, Silmeler ve Çarpıtmaları gördük. Bu Modelde yüzyıllardır cahil ve bakar körlerin Tasavvufa attığı çamuru bu modelleri kullanarak nasıl yaptıklarını görelim.

Ebu Hanzala Kod İsimli İŞİD terör sempatizanı cahilin birisi, çıkar sempatizanlarının karşısına ve “Tasavvuf ehli müşriktir”der, yetmez. Vallahi kardeşim, semada olan Allah'ı şahit tutarak söylüyorum; Tasavvufcuların Allah dediğiyle bizim Allah dediğimiz birbirinden farklıdır! Bizim Allah diye inandığımız Allah, semadadır! Bizim Allah diye inandığımız Allah tektir!

Bu cahil’in Kur’an-ı Kerim’la, islamla, hiçbir alakası yoktur. Yüce Allah’ı gökyüzünde bir tahtta zannediyor.

Oysa Yaradan, “Siz beni nerede anarsanız, oradayım demiyor mu? Belki şu ayeti kerime daha açıklayıcı olur:

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) (50/KAF-16: Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.) / Seyyid Kutub (50/KAF-16: Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.)

Mevlana’nın dediği gibi “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır!”

Hz Musa’nın hikayesi, Hak’kın nerede olabileceğini gösteren en güzel yanıttır kanısındayım.

Hz.Musa(A.S.) Cenab-ı Hak'kın Daveti

Eski dönemlerde Musa Aleyhisselâm’ın kavminden bir grup adam ona “Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz; buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız." der.

Hz. Musa “Nasıl olur! Allah’ın yemekten, içmekten ve mekan ile ne alakası olabilir” Bir daha böyle bir şey duymak istemiyorum” diye onları azarlar. Bir süre sonra Hz.Musa Sina dağına rabbine içini dökmeye çıktığında, Allah tarafından şöyle nida gelir:

Page 160: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

160

- “Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?” Hz. Musa şaşırmıştır!

-Ya Rabbi Nasıl olur!.. Böyle daveti size gelip söylemekten bile hayâ ederim. Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir, deyince… Allah:

- “Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim” buyurur.

Hz. Musa bunun üzerine gidip kavmini durumdan haberdar eder ve hazırlığa başlanır; koyunlar, sığırlar kesilir, mükellef bir yemek sofrası hazırlanır. Çünkü misafir her hangi biri değil, Kâinatın yaratıcısıdır. Hazırlıklar akşama doğru bittiğinde, uzaklardan geldiği belli olan yorgun argın, üstü başı birbirine karışmış bir ihtiyar çıka gelir...

-Ya Musa! Uzak yollardan geldim, açım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım, der.

Bunun üzerine Hz. Musa “Acele etme” der… Biraz sonra Allah gelecek, hele şu testiyi al, biraz su getir. Senin de bir katkın bulunsun.”

İhtiyar hiç bir şey demeden testiyi alır ve gider. Bu arada yatsı gelip geçmiştir; ne ihtiyar geri döner, ne de beklenen misafir görünür. Sabaha kadar bekleyip herkesin ümitleri kesilince, Hz. Musa mahcup olur. Ertesi gün soluğu Sina dağında alır.

- Ya Rabbi, mahcup oldum. Ümmetim: “Ya Sen bizi kandırdın, ya da Allah sözünde durmadı” dediler.

- Geldim ya Musa, geldim!.. Sana, açım dedim… Onca yoldan gelmeme rağmen, bir lokma ekmek bile vermedin ve beni suya gönderdin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı. “Bunun üzerine Hazreti Musa:

- Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:

Page 161: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

161

- “İşte ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu doyursaydınız, beni doyurmuş olacaktınız. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz! Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım; ben ancak, aciz bir kulumun kalbine sığarım” buyurdu.

Lütfen DİKKATLİ okuyalım peşin hüküm vermeyelim Yunus Emre’nin dediği gibi; eğer bir müminin kalbin kırarsan Hak'ka eylediğin secde değildir.

Tasavvuf Piri Muhyiddin İbn-i Arabi: Arif için din yoktur! demekle, dinin Allah’a ulaştıran bir yol olduğunu ve Arif kişinin zaten bu yola baş koyduğunu yolun sonunda Allaha kavuşmak olduğundan bahsetmiştir.

Hallac-ı Mansur Cahillerin enel hak ( haktan başka hiç kimse yok ) sözünü ÇARPITMALARI sebebiyle katledilmedi mi?

Hallac-ı Mansur

Hüseyin Bin Mansur, Bağdat...

Mansur bir gün tanıdığı bir hallacın dükkanına uğrar ve bir müddet sohbetten sonra, hallac arkadaşından bir rica da bulunur.

Page 162: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

162

Arkadaşı onu kırmaz, dükkanı ona emanet eder, nasılsa kısa bir müddet içinde geri dönerim diye ayrılır. Ayrılır da işler pek rast gitmez, geriye dönmesi epey zaman alır ve gecikir. Darlanmasından dolayı biraz sitem ile Mansur'a: Hüseyin, senin işini halledeyim derken, kendi işimdende geri kaldım, müşterilere ne diyeceğim şimdi der? Mansur, gülümser, “Bunlar için mi üzülüyorsun” der gibi parmağını henüz atılmamış pamuklara doğru uzatınca, pamuklar tel tel olup, süprüntüsü bir tarafa, işe yaramazı bir tarafa ayrılır. Arkadaşı hayret içinde kalır ve bunu kısa zamanda işitmeyen kalmaz. Artık Hallaç diye anılmaya başlamıştır.

Pek çok kerametleri görüldü. Yanına gelenlere yazın kış; kışın yaz meyveleri ikram ederdi. İnsanlara, evlerinde ne yediklerini, ne yaptıklarını, ne konuştuklarını ve kalblerinden geçenleri Allahü teâlânın izni ile haber verirdi.

Allahü Teâlâ’nın aşkı ile kendinden geçtiği bir sırada; "Enel-Hak" dedi. Bu sözün anlamı, (Ben Hak’kım) demek ise de, (Hak’tan başka hiç kimse yok) demek istemişti. Bu sözü için katline fetva verdiler. Halife, onun bir yıl zindana atılmasını emretti. Fakat halk yine ona gidip bazı meseleler soruyordu.

Dünyayı ayağa kaldıran malum seda: Enel-Hak!

Halife, iki defa iki büyük zatı gönderir:

-Sözünden dön, tövbe et, özür dile, derler.

Hallaç:

-Sözü kim söylediyse, özürü de o dilesin. Zindan... Her yerde Mansur'u aradılar, yok! Ertesi gece ne zindan ne Mansur vardı. Üçüncü gece herşey yerli yerindeydi; sorduklarında Mansur cevapladı: - İlk gece beni aradınız; bulamadınız, ondaydım...

-Ertesi gece; ne ben vardım ne de zindan, O buradaydı...

Page 163: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

163

-Ve her şeyin yeri yerinde olduğu gece, yerli yerine gelmesi gereken gece. Ta ki, O'nun kanunu korunsun, emri yerine gelsin.

Her gün bin rekat namaz...

Soru gelir:

- Hem "Hak benim" diyorsun, hem bu kadar namaz kılıyorsun, söyle namazı kimin için kılyorsun?

Cevap:

- Birbirimizin kadrini yine biz biliriz. Peki, sizi zindandan kurtarayım mı?

- Nasıl olur? Elini kaldırır, parmak uçlarıyla işaret ettiği noktalarda kapılar, kapıların açıldığı yollarda da emin gizli yollar açılır, mahpusların ayaklarındaki zinzirler çözülür.

Sorarlar:

- Ya sen kendini niçin kurtarmıyorsun?

- Biz Allah'ın esiriyiz, kurtulmak istemeyiz.. Hak’kın bize suçlaması vardır, bizi suçlandıran Hak’tır, bize düşen cezamızı beklemektir. Mahşeri bir gün! Herkes orada... Mansur getiriliyor ve hala aynı nida:

- Enel-Hak! Hak benim!

Bir derviş yaklaşır ve sorar:

- Aşk nedir?

- Bugün ve yarın görürsün!

Mansur, o gün asıldı ve bir gün sonra da yakıldı. Dar ağacında, Mansura soruluyor:

Page 164: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

164

- Tasavvuf nedir?

- En aşağı derecesi bende gözüken bu hal...

- Ya ileri derecesi?

- Onu görmeye yol gerek, o da sizde yok!

Taşlar gelir Mansura, her yerinden kanlar akmaya başlar. Kan... Kanlar içindeki Mansur... Ses yok, tını yok! Tebessüm... O esnada bir dost, taş yerine bir gül atar. Bir inilti!.. Bir inilti ki; yürekler titretir! Sorarlar:

- Taş yağmuru altında inlemedin de, bir güle karşı ne diye böyle inledin?

- Taş atanlar, halden anlamazlar ki attıkları taşlar bizi incitsin. Ama ya halden anlayanlar! Değil taş, gül atsalar dahi o gül incitir, inletir… Son sözleri:

Allahım; bana senin için bu işkenceyi reva görenlerden rahmetini esirgeme! Senin aşkın uğruna bana bu işkenceyi yapan ve canımdan ayıran bu kullarını affet affet. Aşkın hürmetine affet...

Gece, küllerinin Dicle'ye döküldüğü günün gecesi... Bir derviş Dicle'ye ulaşmak için yürüyor...

Mansur'un vasiyeti aklında:

- Cesedimi yaktıktan sonra küllerim Dicle'ye dökülecek, korkarım Dicle taşar, Bağdat'ı yutar. İstemem, Bağdat'a bir şey olmasın... O gece hırkamı nehrin kenarına getir ve sulara at.

Derviş acele acele yürüyor; Dicle kabarıyor, kabarıyor. Sular tam Bağdatı almak üzereyken, hırka sulara kavuşuyor…

Page 165: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

165

Öldürüldüğü gece talebelerinden İbrahim Hatekoğlu rüyasında Allah'a soruyor:

- Allahım, ne sırdır ki, kulun Hüseyin Mansur'u bu hale getirdin?

Cevap:

- Kendi sırrımı ona açtım; o, herkese gösterdi. Ben, ona bahşettim; o halkı kendi nefsine davet etti.

DİN VE MİLLET SORAR İSEN

Din ve millet sorar isen, âşıklara din ne hacet,

Aşık kişi harap olur; bilmez ne din, ne diyanet.

Âşıkların gönlü, gözü, maşuk tepe gitmiş olur,

Ayrık surette ne kalır, nice kılısar zühd ü taat.

Taat kılan uçmak için, din tamu için,

O ikiden fariğ olur, neye benzer bu işaret.

Her kim dost sever ise, dosttan yana gitmek gerek,

İşi gücü dost olacak, cümle işten olur azat.

Onun gibi maşukanın haberin kim getirir,

Cebrail mürsel sığmaz, şöyle olundu işaret.

Page 166: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

166

Soru hesap olmayısar dünya ahiret koyana,

Münker ü Nekir ne sorar, terk olacak cümle murat.

Havf ü reca gelmez onda, varlık yokluk bırakana

İlm ü amel sığmaz onda, ne terazi ne sırat.

O kıyamet pazarında, her kula başı kaygısı,

Yunus sen aşıklar ile hiç görmeyesin kıyamet.

Yunus Emre

Ey şaşırmış gönül!

Dosta, candan giden bir yol vardır.

Ey yolunu kaybetmiş kişi!

Dosta apaçık da, gizli de bir yol vardır.

Eğer altı yönden de, senin yolunu keserler, kapatırlarsa korkma, çünkü senin gönlünün derinliklerinden sevgiliye giden gizli bir yol daha vardır.

Hz.Mevlana

Page 167: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

167

GÖNÜL MÜ ALLAH’TIR ALLAH MI GÖNÜL?

Büyük bir sultanın sarayında, hepsi de sanatlarında zirveye ulaşmış Çinli ve Rum ressamlar vardı. Ve iki farklı coğrafyadan, iki farklı milliyete mensup, üstelik ikisi de alanında zirveye ulaşmış iki ayrı insan topluluğu sözkonusu olduğunda hep rastlandığı üzere, bir de amansız bir rekabet vardı aralarında. Çinli ressamlar, güzel sanatlar içinde en güzelini kendilerinin yaptıklarını iddia etmektedir; Rum ressamlar ise, en güzeli kendilerinin yapıyor olduğunu.

Derken, ülkenin sultanı bu rekabeti bir yarışma ile nihayete erdirmek ister. Sarayında, birbirine nazır iki geniş oda tahsis eder Çin ve Rum ressamlarına. İki ressam grubu da, belirlenen bir zaman içerisinde kendilerine tahsis edilen odanın duvarında sanatlarını icra ve maharetlerini ifşa edeceklerdir. Bu süre dahilinde, istedikleri her türlü malzeme kendilerinden esirgenmeyecektir ancak birbirlerini görmeleri yasaktır. Birbirlerinden öykünmemeleri için de, aralarına perde çekilmiştir. Belirlenen süre içinde, Çinli ressamlar her türlü malzemeyi, her türden boyayı isterler saray erkânından. Rum ressamlarının istediği ise, hep zımpara ve cila olur yalnızca.

Günlerden bir gün, belirlenen süre biter. Sultan, maiyetiyle birlikte, güzelin de en güzelini kimin yaptığını seçmek üzere, ressamların odalarına gelir. Sultan önce, Çinli ressamların odasına

Page 168: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

168

girer. Çinli ressamlar, resmin üzerine attıkları örtüyü kaldırırlar ve ortaya sultanla birlikte gören herkesi mesteden harikulâde bir manzara çıkar. Çinli ressamların maharetinde şüphe yoktur.

Sonra, Rum ressamların tarafına döner sultan. Rum ressamlar da duvarın üzerindeki örtüyü kaldırırlar. O kadar zaman içinde sadece zımparalayıp cilaladıkları duvara Çinli ressamların yaptığı resim öyle bir parlaklıkla akseder ki, gözlerini bir o duvara, bir bu duvara çeviren herkes Rum ressamlarından yana görüş bildirir. Çinli ressamların resmi çok güzeldir; ama bu resmin Rum ressamların cilalayıp parlatarak âdeta bir aynaya dönüştürdükleri duvardaki yansıması, çok daha güzeldir.

Sonuçta, sultan kararını verir. Yarışmayı, Rum ressamları kazanmıştır.

Mevlânâ’nın bu mesele yüklediği anlam bellidir; bu anlam, asırlar boyu aktarılagelmiştir. Sûfîler, ehl-i ilim, hususan ehl-i kelam karşısında, “Enfüsî tefekkür’ün”, “Afâkî tefekkür” karşısındaki üstünlüğünü hep bu mesel üzerinden anlatmışlardır.

Mesel, insanın iç dünyasını mamur etmesi, iç dünyasında birikmiş nefsanî tortuların temizlenmesi, ruh iklimimizin ilâhî güzelliği yansıtmak üzere bir ayna kadar şeffaf ve parlak hale gelebilmesi üzerine bir ders taşımıştır sürekli.

Mesele yüklenen bütün bu anlamlar, doğrudur. Arka yüzeyindeki siyah boya dökülmüş, camının yüzeyi ise toza-kire bulanmış halde iken bir ayna güzelliğe ne kadar ‘ayna’ oluyorsa, kalbindeki sır kaybolmuş, nefis ve hevası üstüne toz-tortu biriktirmiş halde, insanın iç dünyası o kadar ‘ayna’ olabilir ilâhî güzelliğe. Âfâktaki masnuat, en güzel isimler O’nun olan Cemîl-i Zülcelâl’i ne kadar berrak bir şekilde tanıtıyor olursa olsun, asıl mesele iç dünyalarda bitmektedir. Enfüs ‘ayna’sında problem olduktan sonra, “Ene” bahsindeki ifadeyi hatırlarsak, ‘âfâkî mâlûmat, enede bir musaddık bulamadığı’ için parlayamayıp, bilakis sönmektedir!

Page 169: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

169

Bununla birlikte, herşeyi bir de ‘tersinden alarak’ sağlamasını yapmaya meraklı aklıma, bu meseli de, bir de tersinden almak geldi. Sultanı önce Çinli ressamların değil, Rum ressamlarının yanına götürüverdi aklım.

Sahi, ne olurdu o zaman?

Karşıdaki duvara asılmış perdeden başka birşeyin farkedilmediği siyah, parlak, anlamsız bir duvar görürdü Sultan yalnızca. Ancak öte tarafa gidilip Çinli ressamların resminin önündeki perde kaldırıldığında, bu cilalı duvar bir anlam ifade eder hale gelirdi.

Eh, durum böyle olduğunda, Sultan hâlâ daha reyini Rum ressamlarından yana mı belli ederdi, meçhul? Etse, vicdanları adaletli ve hakkaniyetli bir karara ulaştığı konusunda ne kadar ikna ederdi, orası da meçhul.

Bilakis, gerçekten adaletli ve hakkâniyetli ise, önce Rum, sonra Çinli ressamların eserini gördükten sonra, şu karara vermesi gerekirdi sultanın: “Aranızda bir ayrım yapmam, birbiriniz arasında üstünlük-aşağılık kıyasına girmem adaletli olmaz. Evet Çinli ressamlar! Resminiz çok güzel, ama güzelliği en ziyade karşı duvara yansıyınca ortaya çıkıyor. Ama evet Ey Rum diyarının ressamları! Çinli ressamların resmini en ziyade sizin duvara yansıyınca ortaya çıkıyor. Lâkin, onların duvarındaki perde inmedikçe de, sizin o parlak duvarınız bir anlam ifade etmiyor.”

Sözün kısası, mesele böyle ‘tersinden’ bakınca, enfüs ile âfâk arasında bir ‘tefevvuk’tan ziyade bir ‘birbirini tamamlama, birbirini iktiza etme, birlikte kemal bulma’ hali gördü benim aklım.

Mevlânâ, meseli sadece bu ‘perde’den anlatırken biraz ‘taraf tutmuş’ gibi geliyor bana açıkçası. Aslolan, mesele ve meseleye bir de bu açıdan bakabilmek galiba...

O zaman anlıyor ki insan, evet, enfüsî tefekkür daha parlak, daha derin; ama âfâkî tefekkürle desteklenmek, teyid edilmek şartıyla.

Page 170: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

170

Açıkçası, âfâkî tefekkürde bir mesafe kat’etmeden, enfüs aynasının parlaklığı bir külliyet kesbetmiyor. Âfâkî tefekkürde marifet kesbetmeden, enfüste ayağı yere basar surette derinleşilemiyor.

Mesele, ‘ene’ ile ‘zerre’yi bir ‘ayna’da görebilmek. Mesele, âfâk ile enfüsü gerçekten buluşturabilmek...

13. İLETİŞİM İLKELERİ

Mevlana hazretlerinin söylediği gibi: Ne kadar anlatırsanız anlatın, anlatabildiğiniz karşıdakinin algılayabildiği kadardır. Karşıdakinin algılama kapasitesine göre aktarmıyorsanız sorumluluk da size aittir.

İletişim üç unsurdan oluşmaktadır:

Anlatılan, dinlenilen, aktarılıp, algılanılan önemli olan nokta ise, sadece konunuzun aktarılması değildir, aynı zaman anlatabilmelisiniz de. Unutmayın! Aktarmak, anlatmak değildir; anlatmak ise anlamlandırmak değildir. Etkin bir iletişim için aktaracağınız bilgiyi iyi anlatmalı, anlattığınızı ise karşınızdaki kişinin zihninde anlamlandırabilmelisiniz.

Page 171: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

171

İletişim kuramamak diye bir şey yoktur, sadece iletişim kopukluğu vardır. Antalyada tanık olduğum ve büyük ders aldığım bir olay yaşamıştım; Antalya Şirinyalı mahallesinde cumartesi pazarı diye bir yer var. Orada arkadaşlarla biraz meyve almak için dolaşırken pazarcı bir amcanın tamamen Türkçe konuşup, beden dilini iyi kullanarak turistlerle muazzam iletişim kurduğuna şahit olmuştum. O andan sonra kesin kanaat getirdim ki, İletişim kuramamak imkansızdır, en sessiz olduğunuz anlarda bile bir iletişim vardır. İletişimin mutlaka sözlü olması gerekmez, sözsüz iletişimde olabilir; beden dili, jestler ve mimikler sözsüz iletişimin elemanlarıdır.

Etkin iletişim; zihindeki haritaların benzeşmesi ile gerçekleşir. Karşınızdaki kişinin zihinsel haritasını (duygu, düşünce, bilgi) keşfettikçe ve kişinin zihin haritasına uyum sağladıkça iletişim kaliteniz artar. Hatta NLP’de ileri düzeyde uyum tekniği isminde bir teknik vardır. Karşılıklı 2 kişinin bedensel oturuş uyumunu ve nefes uyumunu yakalaması ile karşılıklı zihin okuma tekniğidir.

İletişimde önemli olan noktalardan birisi de kelimelerin ihtiyaç duyduğu vurgulamaları yapabilmektir. Ne söylediğiniz kadar nasıl söylediğiniz de önemlidir. Seni seviyorum cümlesini söyleme tarzınıza göre karşınızdakine hissettirirsiniz.

Unutmayın kimseyi mutlu etmek zorunda değilsiniz, gerektiğinde hayır diyebilmelisiniz. Kimsenin sizi üzmesine müsaade etmeyiniz, insanlara bizleri üzmeleri ya da mutlu etmeleri için fırsat veririz. Bunu engellersek, farkımız olur. Kişi kendi gerçekleri ile yaşamalıdır.

İletişimde saygı kazanmanız için anlatacaklarınıza çok dikkat etmeniz gerekir. Sadece konuşmak iletişim değildir. Her zaman gizemli bir yönünüzün olması gerekir. Konuşmak için kendinizi ilerde güç durumda bırakacak özel şeyleri veya sır bilgileri karşınızdaki kişiye aktarmamalısınız. İletişimin ilk evrelerinde kendinizi espri konusu yapmamalısınız. Unutmayın kendinize verdiğiniz değer kadar değerli görülürsünüz.

Page 172: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

172

İletişimde algı ve yargıları şu şekilde sıralayabiliriz:

İletişim algılamaya dayalıdır.

İnsanlar, aktif bir şekilde çevreden bir anlam çıkarmaya çalışır.

Algılamalar, kısa bir süre içinde organize edilir ve yapılandırılır.

İnsanlar, algılamalarını organize etmek için basmakalıplar kullanır.

İnsanlar, başkalarını kendileri gibi görme eğilimindedir.

İnsanlar, çelişkili bilgilere aldırmaksızın, başlangıçtaki algılamayı sürdürmeye çalışır.

İnsanlar, bir hediyeyi veya hediye veren kişiyi sevip sevmediklerine bakmazsızın karşılık verme zorunluluğu hissederler.

İnsanlar, tutarlı olma zorunluluğu hissederler.

İnsanlar, kendileri gibi gördükleri kişiler tarafından kolaylıkla etkilenirler.

İnsanlar, sevdikleri kişiler tarafından kolaylıkla etkilenirler.

Güvenilirlik, algılaması yetki algılamasıyla artar.

İnsanlar, kaynağın ender veya değerli olduğuna inandıkları zaman kolaylıkla etkilenirler.

İnsanlar, güvenilir buldukları kişiler tarafından kolaylıkla etkilenirler.

Güvenilirlik, algılaması üç faktöre dayalıdır:

a) Uzmanlık

b) Likayat

c) Dinamizm

Page 173: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

173

İnsanlar, bir mesajın yapılandırılma ve aktarılma şeklinden etkilenir.

Güvenilirlik, algılaması kişisel vasıflardan etkilenir.

İnsanlar, lider seçerken sınırlı bilgilerle ve aceleci davranırlar.

İnsanlar, karar alırken gerçekler yerine kendi bilgilerini kullanırlar.

İnsanlar, duygulara (bilinçsiz zihne) dayalı kararlar alır ve sonrada (bilinçli zihin) mantık süzgecinden geçirirler.

İnsanlar, çapalanan bilgileri daha kolay muhafaza ederler.

İnsanlar, adil gördükleri bir yargıya uymaya çalışırlar.

Olumsuz Duyguların Önünü Kesin:

1. Konuştuğunuz insanları asla eleştirmeyin. Kendinizi bile eleştirmemelisiniz.

2. Eğer varsa, hatalarınızı savunarak örtbas etmiyorsunuz. Hatayı hemen kabul etme fazileti sayesinde hem hatanızı yok edersiniz hem de zannedilenin aksine daha yüksek bir onura kavuşturulursunuz.

3. Tartışmalarda kaybeden de kazandığını sanan da kaybeder. Eğer bir insanı kazanmak istiyorsanız onunla asla tartışmayın.

4. Katılmadığınız bir fikre doğrudan ”hayır” demiyorsunuz. Bunun yerine fikre saygı duyup bildiğiniz farklı hususları açıklıyorsunuz. Karşınızdaki insanlara “hayır” diyeceklerinden emin olduğunuz konuları doğrudan söylemeyin.

5. Siz çok büyüksünüz! Ama herkes büyük. Ve siz dahil herkes büyük olmak istiyor. Şu halde kendinizi başkalarının önünde büyüterek veya başkalarını önünüzde küçülterek dengeyi bozmayın. Aksi halde her iki durumda da gerçekte siz küçülürsünüz.

Page 174: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

174

ETKİLİ KONUŞMANIN 13 İLKESİ

1. Kime, kimlere bilgi vereceğinizi bilin.

2. İnsanlara görsel, işitsel ve dokunsal dille seslenin.

3. Hazırlık yapın ve içtenliğinizi koruyun.

4. Nerede durmanız gerektiğini, konuşmaya başlamadan önce bilin.

5. Fazla detaycı olmayın, insanları boğarsınız.

6. Çok fazla bilgi vermeyin; kısa, öz ve ne istediğinizi açıkça ortaya koyun.

7. TEKRARIN GÜCÜNÜ kullanın.

Sizinle rakipleriniz arasındaki en çarpıcı fark nedir? Aranızdaki kalite, hizmet, amaç, hedef, takım, referans kaynakları v.b. gibi farklılıkları gösterin. Tekrar tekrar belirtin.

Vereceğiniz mesajı tekrarlanabilir bir “slogan” haline getirin. Mesajınız bir insandan diğerine, ondan da bir başkasına dudak

Page 175: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

175

reklâmıyla aktarılıyor mu? Bunun için hemen mesajınızı oluşturun ve kullanın. Aldığınız geri bildirimleri görünce, inanın çok ama çok şaşıracaksınız.

8. Seçmenlerinizi unutmayın. Onlara mesaj verirken onları da konunuz içine çekin. Projelerinizi anlatırken onları tamamen kucaklayın. Projelerinizi görmelerini, duymalarını ve hissetmelerini sağlayın. Onları geleceğe götürün; projelerinizle, yapacaklarınızla ve kurumunuzla yolculuğa çıkarın. Sadece “MIŞ” gibi yapmalarını sağlayın. NEDENE DEĞİL, NASILLARA ÖNCELİK VERİN!

9. Konuşmanız esnasında her zaman otoritenizi ve güvenirliliğinizi koruyun.

10. Konuşmalarınızda “TAHRİK” unsurunu hedefinize yönelik olarak bilinçli kullanın.

TAHRİK, beyinde merkezi konulara olan ilgiyi azaltır. Yan etmenlerin daha etkili hale gelmesini sağlar. Seçmenlerinizin “ANA KONULARA” yoğunlaşmasını istiyorsanız tahriki minimum seviyede tutmaya özen göstermelisiniz. Eğer yan etmenlere yoğunlaşmalarını tercih ediyorsanız fazla fark ettirmeden tahrik unsurunu ön plana çıkarmalı ve dikkati buraya çekmelisiniz.

11. Konuşmalarınızda bilinçli olarak yönlendirme yapın. Seçim kampanyasında insanların fikirlerini yönlendirebilmeniz gerekir. Amaç, karşınızdakilerin siz ve normlar arasındaki farkı düşünmesini önlemek. Eğer bu yola girerlerse iş işten geçmiş olur. Her konuşmanızda grubunuzu gözden geçirin ve sesleneceğiniz gruba göre yolunuzu çizin. Bu tavır size “Herkesten tamamen farklı olmadığınızı ancak daha profesyonel ve özel olduğunuzu” anlatır. Üstelik inandırıcıdır da!

Yaklaşımlarınızı değiştirdiğinizde elde etmek istediğiniz sonuçları da değiştirmiş olursunuz. Yönlendirmenin temeli yankıdan ibarettir; bu, beyinden beyine yapılan frekans yayınıdır. Onlarla aynı frekansa ayarlandığınızda istediğinizi elde etmenin hazzını yaşayacağınızı garanti ederim.

Page 176: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

176

12. Konuşmalarınızda ortaya uç iddialar atmayın. Bu yaklaşım çekicilikten ziyade iticilik noktasında seçmenlerinizi tahrik eder. Örneğin; bugüne kadar kimsenin yapamadığı işsizlik sorununu kesin çözeceğiz! İyi de nasıl olacak bu? Garip iddialarınızın arkasından “Nasıl”ı gösterecek projeleriniz varsa belki etkili olabilirsiniz. Ancak yine de temkinli olmalı ve garip iddialardan kaçınmalısınız.

13. Seçmenlerinize kendinizi tanıtacak bir liste oluşturun. Listenizin temeli, “sizi seçmekle ne elde edeceklerini, neleri kazanacaklarını” kapsamalıdır. Kendinizin tanıtımını yaparken sizi seçmelerini sağlarken faydalanabileceğiniz en etkili yöntemlerden birisidir.

Atalarımız ne güzelde söylemiş Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.

Sözün insan üzerindeki etkisi tartışılmaz. İyi, güzel, akıllıca ve yerinde söylenmiş sözler çoklukla insanlar üzerinde olumlu etkiler bırakır; inandırıcı, kabullendirici, yumuşatıcı bir rol oynayarak rayından çıkmak üzere olan işleri bir düzene sokar. Bunun yanında, kimi kırıcı, kaba, sert, düşünülmeden söylenmiş, ölçüsüz sözler de kimi tepkilere yol açar; anlaşmazlıklara, kavgalara sebep olur; işler çıkmaza girer, giderek büyür ve kimilerinin ölümüne bile sebep olur.

Tasavvuf dervişleri 3 şeye çok dikkat ederler;

KILLETÜ TAAM, KILLETÜ MENAM VE KILLETÜ KELAM...

Yani!

‘’az yemek, az uyumak ve az konuşmak.’’

Hz. Davud; o güzel sesini açlıkta bulduğunu, söylemiştir. Çünkü içi boşalmayan bir kişiden hoş sesler çıkmaz.

Hz. Musâ; Kelimullah olmayı açlıkta bulmuştur. Çünkü karnı toprakla dolu olanın Hakk ile yakınlığı olamaz.

Page 177: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

177

Mânevi büyüklerimiz şöyle der: ‘Kalbi, üç şey karartarak onun hikmet yolunu kapatır: O da çok yeme, çok uyuma, çok konuşmadır. Üç gün aç kaldı diye dertlenen kişiden ârif bir insan olmaz. O cahil ve haddini bilmez adamın tekidir. Cenâb-ı Allah bir kuluna yardım ve ikramda bulunursa ona az yemeyi, az konuşmayı, az uyumayı nasip eder.’

TASAVVUFTA İLETİŞİM DİNLEMEK İLE BAŞLAR

Tasavvuf terbiyesinde hüner söylemek değil dinlemektir. Dinlemeyenler öğrenemez ve bu yolda yol alamazlar; çünkü ruhlarımız vücut giyinerek bu dünya sahnesine geldikleri günden öleceğimiz güne kadar bir yolculuk içerisindedirler. Bu yolculuğun tanzim işaretleri ve tehlike işaretlerini evvel emirde Hz. Peygamberimiz (S.a.v) tarafından biz iman edenlere bildirilmiştir. İşte bu bilmek evvelce olduğu gibi günümüzde de dinlemekle mümkündür. Zaten bu manada dinlemek her kişiye farz-ı ayndır.

Ayet-i Kerimeleri de dinlemek…

Çünkü Kur’an-ı Kerim, Hz. Allah kendi emirlerini peygamberleri aracılığıyla iman edenlere tebliğ ettirmiştir. Birkaç örnek verecek olursak olumlu manada; Taha suresinde Hz. Musa’ya “Ve enah ter tüke festemî lima yuha” Ben seni seçtim artık Sana vahiy edileni dinle.

Nuh Suresi 1. ayette olumsuz manada; “ Hz. Nuh tarafından söylenenleri dinlememek üzere kulaklarını elleri ile tıkayanlar helak oldular.” Sureyi Araf 204 te dinlemek hususunda kati bir emir: “ve iza kuri el kuran (Kur’an-ı Kerim okunduğunda) fes temi u lehu (Onu dinleyiniz.) va ansitu (ve Susunuz, suküt ediniz yani dinleyiniz) le alleküm turhemun (ancak böylece rahmete nail olursunuz.)

Allah Dostlarını aramak ve bulmak gönül gözü ile huzurunda sohbetinden istifade etmek ise dinlemekle olur. Göz yol gösterici, kulak yol buldurucudur.

Tasavvufta terakki iki yolla olur:

Page 178: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

178

Hizmet ve sohbet…

Hizmet derviş için: nazarı kendi üzerine yoğunlaştırıp sohbete ruhu hazırlar. Allâh dostlarının sohbet meclislerinde bulunmak nafile ibadetlerden evladır. Kimdir Allâh (C.C.) Dostu? Huzurunda bulununca sana Allâh’ı hatırlatıyorsa, o zat Allâh Dostudur. Tasavvufta her hal söz ile ifade edilmez, zira mahrem sözler ehline aittir. Muhabbetten sual ettim hal ile minel kalbi ilel kalbi sebila.

Hz.Mevlanada “Dinle” diyor

Hz. Mevlana, Mesnevi Şerife “Bişnevin ney” diyerek başlamış. Dinlemek… Konuşmaktan çok dinlemek! Baş kulağını açarak değil, gönül kulağını açarak dinlemek… Bütün semavi kitaplar be ile başlıyor. Kâinat Kur’an-ı Kerim’dedir; Kur’an Fatiha’dadır; Fatiha besmelededir. Besmelede be’dedir, be altındaki noktasındadır. Be isimlerin vücut giymiş halidir. Yani ayan-ı sabitedeki ruhların vücut giyinmiş halidir. Kur’an-ı Kerim’de bütün sureler besmele ile başlar. Sure-i tevbe hariç oda “Beraatün” diyerek başlar. Yani oda be ile başlar. Acaba o be nedir? Hz.Ali (K.v.) İlim bir nokta imiş cahiller onu çekmiş uzatmış. Hz.Ali efendimize göre bütün ilim Besmele-i şerifteki be harfinin altındaki noktada gizlidir.

Rabbim Tasavvuf büyüklerine ilham etmiş ve onlarda bu İlham ile bizi istifadelendirmişler. Denilir ki be harfindeki nokta üzerinde bulunan hilal sonsuzluğu ile sonsuz rahmet sahibi Hz. Allah (cc)’ü, altındaki nokta ise onun himayesinde ondan aldıklarını tebliğ etme görevine haiz en büyük insanı kâmili temsil eder. Yani ümmeti olmakla şeref yab olduğumuz Hz. Muhammed Mustafa (S.a.v) efendimizdir.

Dinlemek çok önemlidir. Tasavvufta ruhun erdemleşmesi az yemek, az konuşmak, az uyumak ve çok çalışmakla mümkündür.

Tabi dinlemek için, işitici bir kulağa ve etkilenecek hakikatlı bir gönül’e sahip olmak lazım. Hz. Mevlana buyuruyor ki: “Can ve gönülde yani kalpte, hakikat coşkunluklarını kaldıracak takat ve kulakta da bunu işitecek yetenek yoksa ben ne söyleyeyim. Nerde bir

Page 179: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

179

kulak varsa o kulak, sahibine yol gösterici bir göz olur. Bu hal taşın cevher gibi değer kazanmasına benzer.

Sözün müşterisi kulaktır. Bu kulağa sahip olabilmek için Tasavvuf terbiyesi iki ana unsur ortaya koymuştur. Hizmet ve sohbet… Hatta hizmetin gayesi sohbete nail olabilmenin yolu olmuştur. Unutmamak lazımdır ki, dinleyenler dinlenir; dinlemeyenler dinlenmezler. Bu dinlemeyi öğrenebilmek için mutlaka edep süzgecinden geçmek lazımdır.

Ehli irfan arasında aradım, kıldım talep

Her hüner makbul imiş; illa edep, illa edep…

Bütün bu sözler Allah’ın dostunun gönlüne doğurduğu İlhami Rabbanidir. Her şeyin doğrusunu ancak Allah bilir.

İşitmek bir nimet dinlemek ise meziyettir. Kalpten dinlemek ve samimi olmak lazımdır. Dinlemek kâmil olmaktır. Kemalata ermek ilmi ile amil âlimi dinlemekle olur. Hz. Peygamberimize beyaz kıyafetler ve simsiyah saçları ile (Cebrail) gelir. İslam, iman, ihlas ve kıyamet alametleri hakkındaki sorularını sorup cevaplarını alınca efendimiz (S.a.v) huzurda bulunan Hz Ömer’e, “Bu zatı tanıdınız mı? O Cebrail idi size dinlemenin faziletini ve dininizi öğretmeye geldi” buyurmuşlar.

Buradan hareketle deriz ki; dervişlik kolaydır, dinlemesini bilenlere; dervişlik zordur, dinlemesini bilmeyenlere…

Tasavvufta Konuşmak

Tasavvuf kültüründe konuşmak çok şeydir. Kul İle Allah arasında irtibatı sağlayan kelamdır. Sözlerin gücünü etkili kılmak için künhüne( esasına) varmak lazım. Vücut dili ile konuşmak en etkili olandır. Ariflere işaret kâfidir. İman edipte İslam elbisesini giyenler, peygamberimizin Sünnet’ine sarılanlar arif olurlar. İrfan: Allah’ın senden istediklerinin bilinip anlaşılması demektir. Kendini tanıyıp kurbiyyete (Allah’a yakınlık) mazhar olanlar kemiyeti (sayının çokluğunu değil) değil keyfiyeti (kaliteyi) artıranlar kazananlardır.

Page 180: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

180

Arifle, âlim arasındaki fark âlim işaret eden ele bakarken arif, işaret edilen yöne bakar. Ariften zuhur eden hallere keramet, fevkalade haller denir. Arif, ilmi sahibinden yani baki olan Allahtan alır; alim ise cehaletini izale eden ölümlüden yani faniden alandır.

Her an bir tecelli var gören görür / Her an sessizlik konuşur duyanlar duyar.

Söz sahibinin ağzından çıkıp, cümleler muhatabının zihninden içeri bir yol bulduğunda beklenen tesir gerçekleşir.

İslam tarihine baktığımız zaman görürüz ki; gözü ama olandan peygamber gelmiştir. Fakat sağır ve dilsizden peygamber olmamıştır. Çünkü Allah’ın emirleri sözle tebliğ edilir. Her peygamber içinde bulunduğu toplumun dilini konuşmuştur. Tasavvufi bir uslup ile diyelim ki; kemale giden yol, kelam ile başlamıştır. Rab ismine baktığımız zaman “Eğiten ve öğreten” sıfatı olduğunu görürüz.

Hikmetli sözler ölmezler; çünkü Allah’ın kelam sıfatından tecelli alırlar. Zamana mekâna göre değişmez hep diri kalırlar. Tasavvuf şairlerinin sözleri harfsiz ve sessiz ( bila savt vela huruf) bir hikmetle sahibi tarafından gönüllerine doğar. Onların dillerinden de erbabının gönüllerine sunulur.

Taptuk’un tabusunda kul oldum kapusunda/ Miskin Yunus çiğ idik, piştik elhamdülillah (Yunus Emre)

Sözün Tesiri

Yeryüzüne ilahi âlemden yönelmiş ruhların, tekrar ilahi âleme yönelmesi için Tasavvuf ilminin sanatlarına ihtiyacı vardır. Bu âlem Allah’ın güzel isimlerinin tecelligahıdır. Her varlık dil olur da Allah’ı anlatırlar. Hal ehli için Allah sevgisinin değişik dalga boylarında tecellileri olur.

Gözyaşının yıkadığı gönlü hiçbir şey kirletemez. Yeteneklerimize uygun helal yollardan Tasavvuf ilmini öğrenip hayatımıza hâkim kılmaya gayret edenlerdeniz. İç dünyamızı aydınlatmak ve ruhumuzu gıdalandırmak üzere derin ve samimi

Page 181: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

181

sohbetlerle muhabbet etmek durumundayız. Zira bedenimiz gıda ile ruhumuz gına ile beslenir. Her şey kitaplara yazılsaydı, sahteleri ne kolay olurdu. Bazı özel şeyler sohbetlerle akıp gelmiştir.

Tasavvuf ta satırda değil sadırda olmalıdır. Sadece okumakla olmaz. Sahibinin ağzından çıkıp muhatabının gönlünde pişmesi lazımdır. Hoş söz hikmettir. Günümüzde çok yaygın olarak kullanılan tolerans Frenkçedir. Güzel Türkçemizde karşılığı hoşgörüdür. Hoş nedir? Kimin tarifine göre: Allah ve Rasulullah’ın hoş dedikleri hoştur. Demedikleri hoş değildir.

Söz herkese farklı söylenir

Söze dikkat etmek lazım… Ulemaya söylenecek söz, cahile söylenecek olursa söze hakaret olur; cühelaya söylenecek söz ulemaya söylenecek olursa, ulemaya hakaret olur.

Kişi Tasavvufta Fahri âleme uydukça Mülhid, fahri âlemden aldıklarını başka kişilere anlattıkça da Mürşid olur. Çünkü insanın terbiyesi yine kendi cinsinden bir İnsan-ı Kâmil ile mümkündür. İnsan-ı Kamil halifetullahtır. Söz kendinden değildir. Allah’ın istediğini yapan ve söyleyenlerdir. İnsan kelimesi hem nisyan hem de ünsiyet kökünden gelir.

Küçük bir söz insanın hayatını değiştirebilir!

Page 182: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

182

BU DA GEÇER YA HÛ!

“Bu da geçer Ya Hû” sözünün aslı bundan bin küsür sene önceye, Bizans dönemine uzanır. Bizanslılar fena bir işe uğradıkları zaman ‘Bu da geçer’ manasına gelen ‘k’afto ta perasi’ demekteydiler. İbare Selçuklular zamanında İran taraflarına geçer ama Farsçalaşıp ‘in niz beguzered’ olur. Osmanlılar devrinde Türkçe söylenip ‘bu da geçer’ yapılır. Derken tekkelerde ve dergâhlarda da benimsenir ve sonuna ‘Ya Allah’ manasına gelen bir ‘Ya Hû’ ilave edilip ‘BU DA GEÇER YA HÛ’ haline gelir.

Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini tavsiye ederler.

Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından Şakir’in bölgenin en zengin kişilerinden biri olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında başka bir çiftlik sahibidir.

Page 183: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

183

Derviş Şakir’in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. Şakir de ailesi de, hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır.

Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin olduğun için hep şükret.” der. Şakir ise şöyle cevap verir: “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin ta kendisi değildir. Bu da geçer…”

Derviş Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Bir kaç yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir’i hatırlar, bir uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylüler ile sohbet ederken Şakir’den söz eder. “Haa o Şakir’mi!” der köylüler, “O iyice fakirleşti, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.”

Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkârıdır.

Şakir, bu kez derviş’i son derece mutevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Derviş vedalaşırken Şakir’e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve Şakir’den şu cevabı alır: Üzülme! Unutma, bu da geçer…”

Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Şaşkınlık içinde olup biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı içinde bütün varını yoğunu en sadık hizmetkârı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir Haddad’ın konağında oturmaktadır; kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır.

Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır: “Bu da geçer…”

Page 184: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

184

Bir zaman sonra Derviş yine Şakir’i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: “Bu da geçer…”

Derviş, “Ölümün nesi geçecek?” diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır nede mezar. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir’den geriye bir iz dahi kalmamıştır.

O aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın… Hiç kimse Sultanı tatmin edecek böyle bir yüzük yapamaz. Sultanın adamları da bilge dervişi bulup yardım ister; derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra yüzük Sultan’a sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır: “Bu da geçer” yazmaktadır.

Hayat inişli çıkışlıdır. Her zaman bulunduğumuz durumun gelip geçici olabileceği aklımızdan çıkmamalıdır.

Page 185: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

185

14. ALT BİRİMLERDE İNANÇ DEĞİŞİKLİĞİ

Hayatımız boyunca bizi sınırlayan inançlarımız olmuştur. Bu inançlar bir anda oluşmaz. Temele indiğimizde; aileden genetik olarak veya çocukluğumuzda çevreden etkilenmemizden de kaynaklanabilir. Önceki sayfalarda bilinç altını incelemiştik; bilinç altı 360 dereceye hakim bir izleme yapısına sahip olup, algı filtresinden süzmek vasıtası ile geçirme sağlar. Biz üst bilinçle dikkatimi yoğunlaştırdığımız; yani algıda seçicilik yaptığımızda, fark ettiklerimiz veya farkına vardıklarımız üzerinde değişik duygu ve hareketler sergileriz.

Ya üst bilinçle farkına varmadıklarımız?

Bizi sınırlayan inançlarımızın başında; Ben değersizim, ben beceriksizim, vazgeçsem ne çıkar, zaten bir fiyaskoyum, herkes beni reddediyor, gibi sınırlayıcı engeller üretiriz. Çünkü insanlar her zaman kendilerine göre doğru kabul ettiklerini yaparlar ve kendi doğru seçeneklerini ortaya koyarlar.

Bu kısımda inançları ve inançlarımızın gücünü inceleyelim. Üst bilinçle farkında bile olmadığımız bugüne kadar değiştirmenin mümkün olduğunu düşünmeye bile korktuğumuz inançlarımızın, Duyusal Algı Programlama teknikleriyle nasıl değiştirebileceğine şahit olacaksınız.

Sahip olunan her inancın olumlu ya da olumsuz olsun bir biçimi, bir şekli vardır. Eğer bu biçim farkındalık boyutunda bilinirse inançları değiştirmek, güçlendirmek ya da bir başka inançla yer değiştirmek mümkün olabilmektedir. NLP, Alt biçimlerde inanç değişikliği tekniği ile gücünü burada gösterir. Değişim bazen zordur bazense bir anda gerçekleşir. NLP teknikleri ile inançları değiştirmek kolay ve hızlıdır.

Örnekleyecek olursak; doğru kabul ettiğiniz bir inanç düşünün. Örneğin: İnsanlar çıkarcıdır.

“İnsanların çıkarcı olduğuna nerden kanaat getirdiniz?

Page 186: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

186

Düşünürseniz, bir takım resimler, sesler ve hisler belirli bir oranda ve karışımda zihninize canlanmaya başlayacaktır. Zihnimizde insanların hep çıkarcı olduğunu ve birbirlerine karşı çıkar amaçlı tutumlarını görüntüleyecek, duyacak ve hissedeceksiniz; çünkü geçmiş deneyimlerinizde bunları yaşamış olabilirsiniz. Kimbilir kimler sizin daha evvel iyi niyetlerini süistimal etti ve siz bu kanaate nereden vardınız! Dolayısıyla bu düşünce ve eylemlerinizi güçlendirecektir. Şimdi pozitif herhangi bir inanç düşünün; örneğin: Başarılı olduğunuz bir an, başarı nasıl gelmişti; nelere dikkat edersek bu başarılarımızı katlarız? Aynı şekilde aklımıza daha önceki başarı duygusunun motive edici görüntü, ses ve hislerin bir dizini olarak gelecek ve bizler sonunda başarıya dair inancımızı pekiştirmiş olacağız. Dolayısıyla inandığımız her inanç sistemi NLP literatüründe alt sistem olarak adlandırılan bir takım kaynaklara (resim, ses, his) sahiptir. Kaynakların yapısı, sırası ve dizini değişirse, inançlar da o oranda değişecektir. Geçmişinizi düşünün. İnançlarınızda ne tür değişiklik oldu? Nelere inanıyordunuz şimdi nelere inanıyorsunuz? Bunlar değişim delillerimizdir.

Buna mütakiben inançlarımızın şekillenmesinde bir tür dış onaylar büyük rol oynar. Gelin buna da bir örnek verelim:

Çocukluğumuz boyunca hep bir “Elalem ne der?” yani diğer adıyla mahalle baskıları ile büyüdük. Gençlerde erken yaşta sigaraya başlamak; kızlarda annelerinin kıyafetlerine ve makyaja yönelmek; erkelerde tıraş olmak, hep bir büyüme ve olgunlaşma göstergesi değil miydi? Yine toplumumuzda “Okulunu veya askerliğini bitir, yuva kur” yani öncelikle bir olgunlaşma kabulü ve inancıdır.

Öncesinde de belirttiğimiz gibi inançların şekillenmesinde inançların doğruluğu ve gerçekliği pek önemli değildir. Çoğunlukla insanlar neye inanıyor ve kabul ediyorsa doğrular da ( kendi kabul ettikleri doğrular) o yönde gelişmeye eğilim göstermektedir. Biliyoruz ki toplumsal yaşamımızda en zor unsur ise insanların inanç ve değerler sistemini değiştirerek düşünsel bazda (mantalite) değişim yapmasıdır. İnsanlar günümüze kadar, uzun yıllar ve çabalar harcadığı göz önüne alınırsa bireysel bazda değil, ama toplumsal bazda değişim için oldukça zamana, enerjiye ve güce ihtiyaç duyar. İnanç

Page 187: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

187

değişiminde değişimin zorluğunun bir yönü de başlangıcı ve sonu bilinmeyen bir hayatta neye, kime ve hangi değerlere göre değişim göstereceğidir.

Eylem ve düşüncenin temel yapısı ve sistemi değişirse inançları da o oranda değişecektir.

İnançlar, insanın kendisi ve çevresiyle ilgili olarak olup biten her şeyle ilgili kanaatleridir. İnsanın etrafındaki dünyaya bir anlam verebilmek için oluşturduğu içsel temsilleri yöneten kurallar olarak da tanımlanabilir. Sahip olduğunuz değerler inançlarınızı etkiler. İnançların değerler üzerinde daha fazla etkiye sahip olduğunu söylemek doğru olacaktır.

İnançları; yetiştirilme tarzı, önemli insanların modellenmesi, geçmişe ait anılar ve tekrarlanan deneyimler yönlendirir.

İnançların kaynağı ne olursa olsun, etkisi ya kişiyi güçlendirecek ya da engelleyecek niteliktedir.

Öncelikle insanların, hangi inançlarının faydaya dönük, hangi inançlarının da zarar verici olduğunu bilmesi gerekir. Doğru olduğu kabul edilmiş lakin yarattığı ortaya çıkan sonuçları sebebiyle kişiyi engelleyen ve başarısızlığa sürükleyen inançlar da var olabilir.

Page 188: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

188

Bizi sınırlayan inançlar üzerine birlikte basit ve güzel bir teknik üzerine atölye çalışması yapalım ve istemediğiniz bir inancı değiştirelim. Size kısaca bir rehberlik yapacağım, gerisini siz yaparsınız. Bu çalışmaya biraz gayret ve birazda zaman ayırın. Şimdi birkaç kâğıda ve bir kaleme ihtiyacımız var.

Lütfen boşluklara isminizi yazın; .....Hanım, ......Bey, Çünkü Bu size özel bir çalışma!

1) Başlayalım, .....Hanım,.........Bey, şimdi ilk olarak kendiniz hakkında, değiştirmek istediğiniz bir inancı ve onun yerine koymak istediğiniz bir inancı tamamen samimi bir şekilde yazınız lütfen.

SAMİMİ olmanız gerekiyor; yargılamlardan eleştirilerden ve benzer tüm yorumlardan bir anlığına uzaklaşmanızı istiyorum. Şimdi değiştirmek istediğiniz bir inanç seçin… O inanç cümlesini düşündüğünüzde veya söylediğinizde bile, kendinizi kötü hissettiğiniz, tek yönlü çıkışı olmayan bir yola girmiş gibi, karamsar duygular içinde hissedebilirsiniz.

İşte sizi sınırlayan bir inancı tanımak için bir kaç ipucu:

İnanç bir durumla ilişkilendirilebilir:

Örneğin; Başladığım bir işi sonuçlandıramıyorum; hangi işe el atsam sürekli bana göre sorunlar ortaya çıkıyor ve tüm emeklerim boşa gidiyor, diyelim.

Şimdi kendi inancınızı bir durumla ilişkilendirin....

( !!! DİKKAT !!! Özellikle uzun zamandan beri değiştirmek istediğiniz inanca sahipseniz, beyniniz bu değişme güçlü direnç gösterme eğiliminde olabilir.

Bu tekniğe KARARLILIKLA başlayın. Ancak hemen başarılı bir sonuç elde etmek için değiştirmek istediğiniz inançların arasında daha hafif olanını seçin.

Page 189: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

189

2) Kendinize sorun:

- Bu inanç geçmişte bana ne gibi zararlara yol açtı; maddi, manevi, insan ilişkileri, zaman vb konularda… Size olan zararların gerçekten bilincinde olun.

- Bu inanç size şu anda nasıl zarar veriyor? nelerin kaybına yol açıyor?

- Ya gelecekte? Bu inanca devam ederseniz, ileride bu konuda neler olacak, peki bunun olmasını istiyor musunuz? Bu sonuçları bilinçli hissedin, bıkmaya bakın o inançtan.

Onu sorgulayın: "Ben gerçekten her zaman mı ( başarılı ) değildim?”

“Hiç mi başarıyla sonuçlandırdığım bir şey yapamadım?”

" ....tarihte ( başardığımı ) hatırlıyorum "

Kısacası sizi sınırlayan inancı yerden yere vurun, yelkenindeki rüzgarı kesin!..

3) Şimdi onun yerine koymak istediğiniz, önü açık, olumlu, sizi iyi hissetirecek yeni bir inanç cümlesi bulun.

Örneğin burada "Ben her zaman başladığım bir işi başarı ile sonuçlandırdığımı ( hissediyorum, görüyorum, duyuyorum )" “Hangi fiil size daha yakın geliyorsa. "Başarmaktan sorumlu olan kaynağım beni her gün daha mükemmel, başarılı bir insan olmamı sağlıyor..."

4) Şimdi yeni pozitif inanç cümlesini de kontrol edin; içiniz rahat mi onunla, yoksa ona isyan eden biri var mı? ( Bu örnekte belki işlerinizi başarılı bir şekilde sonuçlandırmak gerekecek anlamına gelebilir, fazla iş yapmak istemiyorum mesela)

5) Eğer yeni inanç cümlenizle mutluysanız, onu kutlayın. Onu büyük harflerle bir çok kağıda yazın ve görebileceğiniz her yere asın, sürekli tekrar edin, (afirmasyon yapın) tekrar ederken de

Page 190: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

190

kendinizi bunu yaparken görün, hissedin, duyun. Ne kadar canlandırırsanız o sahneleri, bir de üstelik hareket eden bir film haline çevirebilseniz, muhteşem olur.

6) Şimdi eski inancınızı imha edin. Örneğin bir kağıda yazın sonra da yakın... ( öyle de güzel yanıyor ki J ) veya toprağı kazın; onu mezara gömün, bir taşın etrafına sarın; denizde veya nehirde boğun. Güle güle, yolun açık olsun, vedalaşın gittiğini hissedin.

7) Değerli........Hanım,........Bey, sizin yeni inancınız hayırlı olsun, sizi hayatınızda daha çok mutluluk, sevgi, başarı, sağlık, güce ulaştırsın. Buraya kadar benimle kalmanız bana bu çok kararlı olduğunuzu gösterdi. Şimdi lütfen disiplin içinde olun ve sürekli tekrar edin; bunu yapmak için de kendinizi iyi hissettiğiniz anları seçin.

Ne kadar çok tekrar, o kadar güçlü bir yapı!..

İşte görüyorsunuz, ....Hanım ve ....Bey son derece başarılı oldular, siz de yapabilirsiniz.

YETER Kİ İSTEYİN VE KARARLI OLUN !!!

Page 191: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

191

Diğer Güzel bir teknik !

SÜREÇ

* Gözlerinizi kapatın ve rahatlayın

* A durumundaki görüntüyü anlatın; değiştirmek istediğiniz inancı ve alt biçemlerini bulun temsil sistemlerine göre görsel, işitsel ve kinestetik farkları ortaya koyun

* B durumundaki inanmadığınız konunun alt biçemlerini çıkarınız

* A ile B arasındaki farklılıkları tespit edin

* B deki alt biçemleri, A ya yerleştiriniz (taşıyınız)

* C deki kesin inandığımız güçlü inancı görün ve alt biçemlerini çıkarın.

* D deki kazanmak istediğiniz inancın görüntüsünü görün ve alt biçemlerini çıkartın.

* C deki alt biçemleri D ye taşıyın.

Page 192: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

192

İnanç Ve Etkileri Üzerine Bir Hikaye

Los Angeles yakınlarındaki Monterey Park'da yapılan bir futbol maçında, bir kaç kişi yiyecek zehirlenmesi belirtileri göstermiş. Bu insanları muayene eden doktor, olayın makineden alınan bir meşrubattan kaynaklandığı kanısına varmış; çünkü hastalananların çoğu kendisine gelmeden önce o meşrubattan almışlar. Hoparlörde duyuru yapılmış ve kimsenin makineyi kullanmaması istenmiş. Bazı kimselerin hastalandığı söylenmiş ve belirtileri tarif edilmiş.

Stadda bir anda kargaşa yaşanmış. İnsanlar öğürmeye, düşüp bayılmaya başlamışlar. Makinenin yanına bile gitmemiş insanlar da hastalanıyorlarmış. Hastanelerin cankurtaranları o gün sayısız insanı hastanelere taşımışlar. Kısa bir süre sonra, suçun makinedeki meşrubatta olmadığı ortaya çıkmış. Tekrar anons edilmiş ve staddaki tüm hastalanmış olan seyirciler bir anda mucize diye tabir edilen bir şekilde iyileşmişler.

İNANCIN ETKİSİ GÜZEL BİR HİKAYE

İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer

Page 193: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

193

taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.

Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. 'Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle Paylaşmak ister misin?' diye sordu yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, 'Sana yardım edebilirim' dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: 'Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al' dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller’e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına. 'Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim' diye düşündü. John Rockefeller'e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı. Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu. Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti.

Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi. Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire 'Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir' dedi. 'Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor' diye ekledi. Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.

İşadamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna

Page 194: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

194

inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı. Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para olmadığını fark etti.

Hayatını değiştiren, yeniden kendinde bulduğu özgüven ve inançtı.

"Başarı bir seyahattir, hedef değil. Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı ise bugündür, yarın değil"

Mevlâna Celâleddin-i Rûmî (k.s)

İslam ve Kur’an-ı Kerim Tasavvufu, inancında insanın saf ve tertemiz yaratıldığını tasdikler. İnsan büyüdükçe saflığın maneviyatı yerine, madde aleme uyum sağlayıcı negatif inaçlar ortaya çıkmaya başlar. Şayet tekrar içsel yolculuğuna başlarsa, aradığı her şeyin kendi içinde var olduğunun farkına varır. Tasavvufta bu yapacağı içsel yolculuğun en büyük rehberidir. İslam Tasavvufunda bu yolculuğa

Page 195: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

195

sülûk denir ve Tasavvufta varılması gereken nokta, İslam’da “Kendini hiçlikle bilen Rabbini varlıkla bilir” noktasına ulaşmaktır.

Hiçlik, kişinin her sahip olduğu özellikte (isim ve sıfat) dengelenmesi ve yaratıcının sonsuzluğunda kendi yerini idrak etmesidir. Bu hal, şahsiyetsiz, tembel bir kişilik yaratmaz. Bilâkis, yaratıcısından emin olan, maddi olayların yıkamadığı kuvvetli şahsiyetler oluşturur. Hiçlikte hak tealanın kendi isim ve sıfatlarıyla verdiği mucizeleri yaşar. Günümüzde insanlar basit davranış kalıplarını değiştirmek için zahiri ve geçici yöntemlere başvuruyorlar aslında bu bahsettiğimiz var olan sırların bir defa farkına varıp hazzını yaşayabilseler neden kâinatta yaratılmışların en güzeli ve temizi olduklarını anlarlardı. Örneğin; EL-KAYYUM; gökleri ve yeri, bütün mahlûkatı ayakta tutan, Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde Allah’ın, HAYY VE KAYYUM olduğu birlikte zikredilmektedir. Bunlardan biri de, hemen herkesin bildiği ve her gün okuduğu AYET-EL-KÜRSİ’dir.

Allah’tan başka ilah yok; O, Hayy’dır, sürekli diridir, Kayyum’dur. O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır ona ne kendinden geçme, ne de uyku...

Ebced değeri ve zikir saati: EL-KAYYUM isminin zikri (156) adettir. Zikir saati Müşteri, zikrin günü perşembedir.

Özellikleri ve bazı faydaları:

Bu ismin zikriyle uğraşan kimse, mutluluğa erer, istediğine kavuşur.

Bu ismin zikrine her gün (780) defa devam eden kimsenin, her tuttuğu iş kolayca hallolur. Her yerde herkes tarafından sevilir, sayılır. ilgi ve itibar görür.

YA HAYYUM YA KAYYUM ismini her gün güneş doğarken ZÜHRE saatinde, vekfi üzerinde iken 174 defa veya 870 defa zikreden kimse, kısa zamanda bir çok olağanüstü hallere vakıf olur. Birtakım gizli sırlara ulaşır, özellikle yıldızların esrarı kendisine

Page 196: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

196

açılır. Yerin ve denzilerin altında olup biten birtakım olaylardan ve uzayın derinliklerindeki esrarengiz şeylerden haberdar olur. İnsanların kafa ve kalplerinden geçen birtakım şeylere de nufuz edebilir.

Bizi sınırlayan inançların basitliğinin farkına varıp üstesinden kolayca gelebilmek ve dengeli, kişilikli insanın beşer halinden varolabilmesi için mesela;

1. Sahip olduğum bu bedenimin sağlıklı, yorgun, enerji dolu ya da hasta hali beni etkilemez çünkü bedenim ve dahi beynim sadece, içinde Allah’ın manasını taşımak için vardır ve bu yüzden ben varlığımın madde evrende ispatı olan tapmıyorum sadece bana verilen bir emanet olduğu için değer veriyorum.

2. İnsani duygulara sahibim fakat bu duygular özümde yaratıcının manasını idrak etmem için, üzerimde hak olan yaratıcıya ait isim ve sıfatları ortaya çıkarmak için vardırlar yani aracıdırlar.

3. Bana bahşedilen bir akla sahibim; bu akıl bana yaradan tarafından dünyevi sınırlanmalar için değil, yenilikleri öğrenmek ve algılayabilmek için (tefekkür) verildi. Kıyasların, aklı işlettiğini bildiğim halde, zıddı olan bir şeyin aslında var olmadığını idrak ettiğimden, kıyasları birliğe ulaşmada aracı olarak kullanırım,

4. Ego denen bir ilkel benliğe sahibim, lakin ben sonsuz olan yaradan karşısında hiçim. Buna rağmen hiçlikte tecelli edene göre herşeyim. Allah’ın beni saymış olması ve yaratmış olması ve benden tecelli etmesi bana güven sağlar. Buna rağmen mükemmel olma isteğimde hiçbir zaman başarılı olamayışım bana hiçliğimi öğretir.

5. Ben bir kalbe sahibim. Ancak bilirim ki kalbim bir et parçası olmayıp, Allah’ın ışığının vurduğu yerdir. Çünkü Kur’an’da Allah, “Ben yerlerin ve göğün nuruyum, ışığıyım” buyuruyor. İşte bu ışık sayesinde kalbim, aklımın algılayamadığı derinlikleri ve sonsuzluğu idrak eder. Ve kalbim, Allah’ın mekânı olur. Orada tecelli eder. Bu tecelli sayesinde ben herşeyin bir’den ibaret olduğunu ve bütün sayıların birin tekrarı olduğunu idrak ederim.

Page 197: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

197

6. Ben Allah’ın ruhumdan ruh üfledim dediği sonsuz bir zenginliğe sahibim ve bunu idrak ettiğim zaman huzurlu olurum ve Allah’ın huzurunda olurum der.

Bütün bu idrakler, insanın vücudu içinde dengeyi kurmasıyla alakalıdır. O halde önce, bedenimizi sağlam ve esnek tutmak, midemizi yeterli ve dengeli gıdalarla beslemek, tutkularımızı aşırılıktan korurken, tutkusuz olmaktan da kaçınmaktır. (Mesnevi’de Hz. İsa’ya sorarlar: “En korktuğunuz şey nedir?”, “Allah’ın gazabıdır” der. “Peki, bundan nasıl korunuruz?” deyince, “Kendi öfkenizi yenerek...” diye cevap verir. Korkular nefsin eseridir diyor Hz. Mevlâna. Allah’ına güvenen ve Allah’ın ebeveyn olarak hakiki koruyucu olduğuna inanan kişi için tek korku, bu yüce sevgiliyi kırma korkusudur. O bile, annesinin ilgisini çekmek için şımaran çocuğun korkusuna benzerse insanı acı çekmekten uzak tutar. Ama bu hal ve bu idrak tedbirsiz kalmak değildir. Tedbiri alıp sonucu hakkında üzüntü duymamaktır. Dünyadaki bize ait gözüken şeylerin, yok olabileceğini düşünerek, Epiktet’in dediği gibi “Çömlek seviyorsan itiraf et, kırılınca üzülmezsin” diyebilmektir. Kur’an-Kerim’in cehennemin kapıcısına verdiği adın Malik, yani mülk sahibi, cennetin kapıcısına verdiği adın da Rıdvan, yani razı olan olduğunu bilerek, dünyada bize verilen şeylerin emanet olduğunu hissedip, mülk haline geçirmemek (benim dememek) ama korumak, başımıza gelen hadiselerde ise sıkıntı ve bela duyma yerine terbiye olduğumuzu hissederek sevinmek derecesine ulaşmaktır.

Eflatun, İslâm’ın sırat-ı müstakîm dediği bu duygulardaki dengeyi şöyle anlatır: Vucüt aklın idare ettiği bir at arabasıdır. (Buradaki akıl gönülle evli olan akıldır, yani sezdiği şeylerin gönül tarafından teyit edilmesiyle tatmin olan akıldır). Atlardan bir tanesi şehvet yani duygularda aşırılık, diğeri şecaat yani terbiye edici ahlak, etiktir. Ancak atlar dengede olduğu zaman araba düzgünce yol alır. Burdan da anlaşılıyor ki, ilk insanla başlayan Tasavvuf, her devirde aynı şeyleri söylemiş ve aynı şeyleri önermiştir.

O halde insan bütün bu özelliklerinden dolayı, kendinde var olana göre; var, kendine göre yoktur. Bu yüzden gururlu değil, vakarlı

Page 198: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

198

olur. Gurur, “Ben üstünüm” demek, vakar ise “Var olmamın sebebi var” demektir.

Bu anlayış insanı içindeki huzura, yani Allah’ın huzuruna götürür. Ve insan, bu anda pratik akla kavuşur.

Kendi manalarının kılavuzluğuyla, belli bir düzeye ulaşan kişi dünyadan etkilenmez. Övüldüğünde sevinmez, yerildiğinde incinmez. Aç gözlü değildir. Kaybetmekten korkmaz. Yalnız Allah’a güvenir. Bu hal Tasavvufu birebir hayatında yaşayan Hz. Musa’da aşikâr olmuştur. Kur’an’da ve Ahd-i Atik’te belirtildiğine göre Musa, güven makamına böyle çıkar. Yaratıcı ona elinde ne olduğunu sorar, Musa; “Bu benim asam, ben ona dayanırım.” der ve onunla neler yaptığını anlatır. Allah asayı atmasını emreder. Asa yılana dönüşür. Böylece Hz. Musa dayanılacak tek gücün Allah olduğunu öğrenir. Daha sonra Musa asasını Allah’ın emri ile Firavun ve sihirbazların önünde yere atar; yılana dönüşen asa, sihirbazların yılanlarını yutar. Bu da Allah’ın emrinin insan irade ve çabasından daha güçlü olduğunu ispat eder. Allah, Musa’ya, “Yere attığında atan sen değilsin.” buyurur. Bu da insana, kendi irade ve arzularımızla Allah’ın iradesini bozmaksızın mevcudata hizmet etmenin zevkini öğretir. Bunların sonucunda insan, insan olmanın zevkini yaşar. Hedefimiz kendimizi yok etmek değil, kendimiz aracılığıyla insanî ve gizli ruhları görebilmektir.

Tasavvuf, hakkında konuşulması gereken değil, yaşanması gereken içsel yolculuktur. Tasavvuf şeriatın iç yüzünü araştırır ve insanı şeriata değil, şeriatı insana hizmet eder hale geçirir

Kelime-i Tevhid, “La ilahe illallah” olup, “La”, yok diyenleri, (ateistleri, benden başka herşey yok) kabul; ikinci kısmında, önümüze gelen herşeye taptığımız devreleri kabul; üçüncü kısmında taptığımız şeylerin bir bir yok olduğunu gördüğümüz, tapılacak hiçbirşey yokmuş “La ilahe” devresini kabul; sonunda “nefsini bilen Rabbini bilir” haliyle “yalnız var olan Allah’tır”ı kabuldür.

Görüyoruz ki Tasavvuf, maden, bitki ve hayvan vasıflarıyla yaratılmış beşerin insan olma sanatıdır. Günümüzde dinler,

Page 199: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

199

Tasavvufun birleştiriciliğinde ve gözlükleriyle birbirlerinin tamamlayıcısı olarak görülebilirlerse, herşeyin tekten ibaret olduğu bilinir. Bu bakış açısından farklılıklar birliğin güzelliğini yansıtan aynalar olarak kabul edilir ve sloganlar atılarak yaşanmak istenen savaşsız toplumlar, kendi iç savaşlarını bitirmiş insanlar sayesinde sağlanabilir.

15. ESNEKLİK

RÜZGARIN YÖNÜNÜ DEĞİŞTİREMİYORSANIZ YELKENLİNİZİ DEĞİŞTİRİN

Çocukluğunuzda ebeveynlerinizin size sıklıkla söylediği sözü hatırlarmısınız? “Evladım sana kaç kere daha söylemem gerek” Ya da eşlerin birbiri için söylendiğini duymuşsundur… “Ebeveyniniz size 100 kere söyledi ve siz aynı davranışı yaptınız. Ve 101′i de duydunuz…” Tam da bu noktada Einstein’ın sözünü söylemeden geçmeyelim: “Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde edemezsiniz”

Aynı şeyleri yaparak ulaşamadığımız hedefe ulaşmak için direnmek yerine B planına geçmeye ne dersiniz? İstediğiniz bir amaca ulaşmak için bir yöntem izliyorsunuz ve başarılı olamadığınızı görüyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız? Aynı yöntemle tekrar başarılı olmayı mı umarsınız, yoksa yeni metotlar mı denersiniz?

Page 200: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

200

NLP’de esneklik yasası; eski yöntemin başarısızlığında yeni bir yolun izlenmesini söyler. Esnekliğimiz arttıkça sisteme olan hâkimiyetimiz de artar. Peşinde olduğunuz sonuçları alıncaya dek, davranışlarımızı değiştirmeye hazır olmak önemlidir. Aslında bu unsur bazen yanlış anlaşılabilir. Yaptığınız şey sizi hedefe götürmüyorsa başka bir şey deneyin seçeneklerinizi artırın mesajı verilmektedir. İnsanların çoğu ilişkilerinde çukura düştüğünü görmesine rağmen hala kazmaya devam ederler. Esnek olmayı seçmek mutlu olmayı seçmektir. Hayatta karşınıza engel olamayacağınız ve kontrol edemeyeceğiniz olaylar da çıkacaktır. Olayların içinden esnek olma yeteneğiniz sayesinde sıyrılacaksınız. Eğilen dal rüzgarda kırılmaz. Oysa koskoca çınar ağacı çatlar, yarılır ve devrilir. NLP farklı seçenekleri ve yöntemleri geliştirecek yaratıcı çözümler bulma konusunda teknikler sunar. Unutmayın ki NLP’nin varsayımlarından birisi, seçeneklerin sınırsız olduğudur. İnsanlar o anda ellerindeki en iyi seçeneği kullanırlar. Pişmanlığın ve keşke kelimesinin anlamsızlığını ortaya koyan bir ilkedir. Her ne şekilde karar verdiysek, unutulmamalıdır ki o kararımız; o anki en iyi seçeneğimizdir. Geçmişi ile pişmanlıklar içinde yaşayanlar “Şimdiki aklım olsaydı yapmazdım” derler. Şimdiki aklınızın olabilmesi için bunları yaşamanız gerekiyordu. Her şey bir deneyimden ibaret… Eski anılarınıza taze gözyaşı dökmeyi bırakın; kaçırdıklarınıza üzülmek yerine, bari bundan sonraki yaşamı yakalayın. Esneklik ilkesini iyi benimseyerek, NLP’yi doğru uygulamaya gayret edin.

Eski bir Çin hikayesini paylaşayım sizinle…

Ufak bir gölün kenarında büyük bir meşe ağacı duruyordu. Meşenin önünde tek bir kamış rüzgarın etkisiyle eğiliyordu. Meşe, kamışa niçin kendisi gibi sabit ve hereketsiz durmadığını sordu. Kamış " Ben senin kadar güçlü ve hareketsiz değilim, herhalde" diye utanarak cevap verdi.

"Sen şimdi benim senden güçlü olduğumu kabul ediyorsun, öyle değil mi? "

Page 201: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

201

Birden güçlü bir fırtına koptu ve eğilmek istemeyen meşe ağacı büyük bir gürültüyle yere düştü. Rüzgarın gücünde esneyebilen kamış, ayakta kalmayı başardı.

Başarılı olmanın en önemli etkenlerinden biri, hayatta esnek olmaktır. Bir davranış sizi istediğiniz yere götürmüyorsa, onu devam etmenin bir anlamı yok ki! Onun için iyi bir gözlemci olun. Bir zamanlar amacınıza hizmet etmiş bir davranış, her zaman aynı başarılı sonuçları verir diye bir garantiniz yok maalesef…

"Esneklik, sağlıklı bir durum tespitinde bulunup, tüm etkenleri yeniden istenilen hedefe göre en sağlıklı şekilde tekrar tekrar yeniden düzenleme yeteneğidir."

"Eğer her zaman aynı şey yaparsan aynı sonuçları alırsın. İşin sırrı, istediğin şeyi alamıyorsan, farklı bir şey yap!..

Değerli Arkadaşım, yaşam yolculuğunda başarılı olabilmek için sadece şu üç şeyi hatırlamak zorundasınız:

1) Ulaşmak İstediğiniz Hedef (Outcome), 2) Duyusal Keskinlik ya da Farkındalık (Sensory Acuity or

Awareness) 3) Esneklik (Flexibility).

“İlk olarak ne istediğinizi bilmek zorundasınız. Her durumda, her koşulda ulaşmak istediğiniz sonuç hakkında açık bir fikriniz olmalı.

İkinci olarak duyularınız keskin ve açık olmalı ki, kendinize olanlara dikkat edebilesiniz, farkında olabilesiniz. Meditasyon yaparak bunu geliştirebilirsiniz.

Üçüncü olarak arzu ettiğiniz sonucu elde edene kadar yöntemlerinizi değiştirecek, değişimi sürdürebilecek bir esnekliğe sahip olmak zorundasınız. Hepsi bu!..

En geniş davranış esnekliğine, yani etkileşim çeşitliliğine sahip olan kişi sistemi kontrol eder. Seçeneğe sahip olmak her zaman

Page 202: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

202

seçeneksizliğe göre daha iyidir, daha çok seçeneğe sahip olmak da daha az seçeneğe sahip olmaktan daha iyidir.

Başarılı insanlar çözüme odaklanırlar, bunun içinde çözümün var olduğuna inanmak gerekir.

Bir şeyi sadece tek şekilde yapmak durumundaysanız geçme şansınız yok demektir.

Eğer önünüzde iki yol varsa ikilem içindesiniz.

Yol sayısı üç ise seçme şansınız var demektir.

KAVRAMLAR

Esneklik: Size daha fazla seçenek sunar. Etkinizi arttırır.

Davranış: İnsanlar ve çevre ile etkileşim amacıyla kullandığımız fiziksel eylem ve tepkilerdir.

Seçenek: Bir dizi yolun olmasıdır.

İLKELER

Her zaman bir başka bir seçenek vardır.

Esneklik doğuştan verilmiş olmasaydı, yaşamımızı devam ettiremezdik.

En çok esnekliğe sahip olanlar en çok şeyi elde edecek olanlardır.

Esneklik çözümün bir parçası olabilmektedir.

Esneklik gelecekteki hedeflerimize, yolculuğumuz boyunca gülümsemektir.

Page 203: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

203

Esnekliğe; sonuçlara gidilen yolda problemleri aşmak için ihtiyaç duymak, esnek olduğumuz anlamına gelmez. (Eyleme ihtiyaç vardır.)

ÖNERİLER

Her türlü durum karşısında kendinize “Başka yapabileceğim bir şey var mı?” diye sorun.

Durum ne olursa olsun “Öğrenmem gereken ne olabilir?” diye sorun.

En çok seçeneğe sahip olabilmek, bakabilmekle gerçekleşir.

En çok gerildiğiniz an en esnek olmanız gereken andır.

Rutin olarak yaptığınız şeyleri bilinçli bir şekilde değiştirin. Böylece tek yönlülüğün kıskacından kurtulun.

1. Davranışsal Esneklik Nedir?

Davranışsal esneklik; bir şeye tepki vermek veya bir şeyi yapmak için bir dizi yolun olmasıyla ilgili bir şeydir. Yani harekete geçmek için farklı seçeneklerin olmasıyla ilgilidir. Davranışsal esneklik yaptığınız şeyden başkalarının nasıl etkileneceğini düşünme arzusundan veya bir şeyleri farklı yapma isteğinden, bilgiden ve deneyimden kaynaklanabilir.

2. Davranışsal Esneklik Ne İşe Yarar?

Size daha fazla seçenek sunar ve böylece içinde bulunduğunuz durumu etkileme ihtimaliniz daha da artar. Sadece bir şekilde tepki verir veya davranırsanız elde ettiğiniz sonuçları diğer in-sanlarınkilere uydurma ihtimaliniz ve bu sebeple de etkiniz sınırlı olur.

3. Davranışsal Esnekliğin Günlük Örnekleri

İhtiyaç duyulursa takip edilmekte olan yönün değiştirilebiliyor olması. Örneğin, eğer yaptığınız sunuş müşterinize çekici gelmiyorsa bunu bırakın ve farklı bir şey yapın.

Page 204: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

204

Çocuğunuzun banyo yapma ve masal anlatma zamanlarını eğlenceli kılmak için değişik yollar bulun ve böylece akşamları uyumak için yatağına gitmesi bir mücadele olmaktan çıksın.

Rutin olarak yaptığınız şeyleri bilinçli bir şekilde değiştirin. Böylece eski âdetlerinizin kıskacından kurtulun.

Davranışsal Seçenek

4. Davranışsal Esnekliği Kullanmayı Düşünmek

Her ne zaman harekete geçmeyi planlarsanız, öncelikle bir dizi muhtemel yaklaşımı işleme koyun. Size bir olaya yaklaşımınızın zorluklara sebep olabileceğini bildiren geri bildirimler aldığınız zaman veya daha önce dikkate almadığınız faktörler olduğunda…

Başkaları tarafından çok daha iyi idare edilebilen bir olayın içinde olduğunuz zaman. Normalinde yaklaşımınız işe yarayan şeyleri düşünmek olmasa bile işe yarayan şeyleri yapmayı düşünün.

5. Davranışsal Esnekliği Nasıl Kullanabilirsiniz?

Kendi kendinize şunu sorma alışkanlığı içerisinde olun: Yapabileceğim başka bir şey var mı? Bir şeyler iyi gittiği zaman bile diğer SEÇENEKLERİ toplamak iyi bir fikirdir. Başka insanların olayların nasıl üstesinden geldiğini gözlemleyin ve onları model alın. Böylece davranış ve tepki repertuarınızı arttırabilirsiniz.

Page 205: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

205

Ampulün Buluş Hikayesi

Edison, bir dinleme gezisi sırasında metal fabrikatörü ve Amerika dinamo makinesinin imalatçısı Willam Wallace’ın yaptığı yeni elektrik lambasını gözden geçirmeye davet edildi. Tahta çerçeveyle hareket eden iki koldan ibaret bu basit cihazın karşısına grafit plaka iliştirilmişti. Her iki plakayı birleştiren elektrik akımı ve mavi ışık yayı gibi görünüyordu. Gözleri kamaştıran bu alev, grafit plakaları çabucak eritiveriyordu.

Edison bu sahneyi konuşmadan seyrediyordu. Elektrik ışığı! Cidden büyük fikirdi bu! İnsanlık öteden beri geceyi gündüze çevirmeye uğraşmış; bunun için mum, yağ ve nihayet 19.yüzyılın başından beri hava gazı kullanmıştı. Mademki bilim insanlığa elektriği hediye etmişti. Elektriğin ideal bir enerji kaynağı olduğu meydandaydı. Fakat Wallece’in metodu Edison’a doğru bir yol görünmüyordu. Yanındakilere döndü ve “Zannedersem ben daha iyisini yaparım” dedi.

Edison’un 40-50 iş arkadaşıyla işe koyulma tarzı, bilim araştırmaları tarihinde eşsizdir. Ara vermeden çalışıyorlardı. Atölyede yapılan ufak cam ampullerin içerisindeki hava, elektrik akımının kızgın hale getireceği maddenin yanmasına engel olmak için boşaltıyordu. Fakat esas mesele bu maddenin ne olacağı konusundaydı. Kimi maddeler çok az dayanabiliyor, kimileri çok pahalıya mal oluyordu. Hâlbuki Edison öylesine ucuz bir lamba yapmak istiyordu ki, herkes alıp evine takabilsin. Kömürleştirme işleminden geçmiş mukavva, hindistan cevizi kabuğu, mantar, hatta labaratuarı gezmeye gelen bir misafirin kızıl sakalından bir iki tel bile denendi.

Durmadan çalışmak yüzünden Edison’un gözleri yanıyor, dayanılmaz sancılar veriyordu. Ama o bunları kimseye söylemiyor, sadece hatıra defterine kaydediyordu.

Peşpeşe deneylerin sürdüğü bir gün asistanı “Artık bu işten vazgeçsek!” deyiverdi.

Page 206: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

206

“Niçin?”

“Çünkü şu ana kadar iki bin deney yaptık ve hiçbir sonuç alamadık!”

1879 Kasım’ında Edison bir gece yazı masasının başına oturmuş, sönük bir proyu emerek ne yapacağını düşünüyordu. Dalgın dalgın ceketinin düğmelerinden birini çevirirken düğme koptu. Üstünden bir iplik parçası sarkıyordu. Birden yerinden fırladı, laboratuvara geçti ve teknisyenlerine iplik parçasını gösterdi.” Böylesini acaba ceryan nakledici olarak kullandık mı hiç? Demek kullanmadık! Öyleyse gidin bir yumak ip alın, ufak parçalar halinde kesin, kömürleştirin ve lambalarınızı takın.”

Asistanları sonuç ummamakla beraber hemen dediğini yaptılar. Edison’un bu fikri, bu sahadaki çalışmalarından vazgeçmeden önce başvurulacak son çare olarak görülüyordu.

Kömürleştirilen iplikler her seferinde kırılmasına rağmen bu hassas ipliklerden biri kırılmadan lambaların birine takılabildi. Lambanın havası hemen boşaltıldı. Lambaya elektrik verildiğinde iplik kızdı ve tatlı sarı bir ışık meydana geldi. Edison ve arkadaşları ışığı meydana geldi. Edison ve arkadaşları ışığa büyülenmiş gibi bakıyorlar. Acaba ne kadar sürecekti? Ampul saatlerce sönmedi. Süren çalışmalar sonunda elektrik santrali yapmak, 900 binada elektrik şebekesi kurmak, binlerce sayaç yerleştirmek, duylarıyla beraber 14.000 ampul yapmak gerekti.

4 Eylül 1882’de meşhur mucidin bir işareti üzerine akım verildiği zaman, bütün mahallenin yüzlerce binasında binlerce elektrik ampulü yandı ve etrafa parlak, tatlı ışıklar saçılmaya başladı.

Edison devrinin en büyük merakısı ilan edildi. Herkes sadece lambaları değil, onu da görebilmek için akın etti. Edison’u tanımayan kimse kalmadı.

Page 207: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

207

Bakınız Mevlana Esnekliğin önemini nasıl ifade eder;

Kasırga, birçok ağaçları kökünden sökersede alçacık bir ota ihsanda bulunur.

O sert rüzgar, otun zayıflığına acır.

Gönül artık sen de kuvvetten dem vurma.

Balta, ağaçların dalların çokluğundan, sıklığından hiç korkar mı ?

Hepsini paramparça eder, kesip biçer.

Fakat bir ota saldırmaz.

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,

İsterkâfir, ister mecusi,

İster puta tapan ol yine gel,

Page 208: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

208

Bizimdergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir,

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...

Mevlana bu şiiri ile Tasavvuf’un gönülde esnekliğini en güzel şekliyle anlatmıştır.

MUSA ile HIZIR Güzel bir sabır ve esneklik hikayesi…

Musa Aleyhisselâm israiloğulları arasında hutbe irad etmeye çıktı.

Dinleyicilerden birisi kendisine:

— İnsanların en âlimi kimdir? diye sordu. Musa Aleyhisselâm da:

— Ben! diye cevap verdi.

Page 209: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

209

îlmi kendisine nisbet edip en âlim olanın Allah olduğunu söylememesi sebebiyle, Allahü Teâlâ kendisini kınayıp şöyle vahyetti:

— Benim iki denizin birleştiği noktada bir kulum vardır ki, o senden daha âlimdir!

Musa Aleyhisselâm:

— Ey Rabbim, bu senin daha bilgili olan kuluna nasıl ulaşırım? diye sordu.

Allahü Teâlâ:

— Bir balık alıp zembile koyar ve beraber yola çıkarsın. Balık nerede zembilden çıkıp kaybolursa, o kimseyle buluşacağın yer işte orasıdır, buyurdu.

Musa Aleyhisselâm zembile bir balık koyup kendisine yardımcılık etmekte bulunan Yuşa bin Nün ismindeki genç ile beraber yola çıktı. Bir kayaya geldikleri zaman ikisi de o kayarın gölgesinde yatıp uyudular. Zembildeki balık canlanıp çıktı, denize daldı ve denizdeki bir deliğe doğru yolunu tuttu. Allahü Teâlâ da suyun akıntısını durdurdu. Balık su üzerine bina kemeri gibi olmuştu.

Bir rivayette ise: Kayanın dibinde «hayat» adı verilen bir pınar vardır ki, bunun suyu her hangi cansız bir şeye dokunursa, o şey hemen hayat bulur, canlanırdı. İşte bu pınarın suyundan balığa isabet etmiş, bunun neticesi olarak da balık canlanarak zembilden çıkıp denize dalmıştı.

Musa aleyhîsselâm uykudan uyanınca arkadaşı genç, balığın denize fırladığı, hadisesini kendisine bildirmeyi unutmuştu. Tekrar gündüz ve gecelerin kalan kısmında yollarına devam ettiler. Ertesi gün kuşluk zamanı olunca Musa Aleyhisselâm, hizmetçisi delikanlıya:

— Yemeğimizi getir de yiyelim. Zira bu yolculuğumuzdan dolayı çok yorulduk, dedi.

Page 210: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

210

Allahü Teâlâ'nın gitmelerini emrettiği yeri geçtikten sonra ancak yorgunluk duymaya başlamıştı.

Musa Aleyhisselâmın hizmetçisi genç:

— Gördün mü, kayaya sığındığımızda ben balık hadisesini unuttum. Bunu hatırlamayı şeytandan başkası unutturmadı bana. Balık şaşılacak bir şekilde denizde yol aldı ve girdap gibi bir yol meydana geldi, dedi

Bu balık için bir girdap, Musa ve genç için ise şaşılacak bir şey olmuştu.

Musa Aleyhisselâm balığın suya atladığını dinleyince, genç delikanlıya:

— İşte aradığım bu idi, dedi. Ve izleri hakkında anlatarak geldikleri izi takip suretiyle geriye döndüler. Kayaya vardıkları zaman orada elbisesine bürünerek yatan bir adamla karşılaştılar. Bu adam Hızır Aleyhisselâm idi. Musa Aleyhisselâm kendisine selâm verdi.

Hızır:

— Memleketinden bana selâmlar nereden? diye sordu,

— Ben Musa'yım…

— İsrail Oğullarının Musa'sı mı?

— Evet, sana doğru olarak bildirilmiş olan ilimlerden bir şeyler öğretesin diye sana geldim.

— Fakat sen benimleyken, sabretmeye gücün yetmez, Ey Musa! Bende Allah'ın bana verip de senin bilmediğin bir ilim vardır. Sende de Allah'ın sana öğretip benim bilmediğim bir ilim vardır, diye karşılıkta bulundu.

Musa Aleyhisselâm:

Page 211: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

211

— İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın, sana hiç bir hususta itaatsizlik etmeyeceğim.

— Eğer beni takip edeceksen, ben sana anlatıncaya kadar her hangi bir şeyden sormayacaksın!

Böylece ikisi deniz kenarında yürüyerek yola çıktılar ve bir gemiye rastladılar. Gemidekiler Hızır Aleyhisselâmı tanıyınca ücretsiz olarak kendilerini gemiye aldılar. Gemiye bindikleri vakit, Musa Aleyhisselâmın ilk karşılaştığı şey; Hızır Aleyhisselâmın bir keserle geminin dibinden bir parçayı keserek delik açması oldu.

Bunun üzerine Musa Aleyhisselâm:

— Bu adamlar bizi ücretsiz olarak gemilerine aldılar. Sen ise gemilerine insanlar boğulsun diye delik açtın, çok kötü bir iş yaptın.

— Ben sana, benimle sabredemezsin, demedim mi?

— Unuttum, beni suçlama ve seninle olan arkadaşlığımızda bana güçlük gösterme! Diyen Musa af diledi

Musa Aleyhisselâmın bu ilk itirazı hakikaten unutmaktan dolayı meydana gelmişti.

Sonra bir serçe gelip geminin ucuna kondu ve gagası ile denizden bir damla su aldı.

Bunun üzerine Hızır aleyhisselam, Musa Aleyhisselâma:

— Allah'ın ilminde, benimle senin ilmin şu serçenin gagası ile denizden alıp eksilttiği miktar gibidir, dedi.

Bir süre sonra ikisi de gemiden çıkarlar. Sahilde yürürlerken Hızır aleyhisselam arkadaşları ile oynamakta olan bir genç gördü ve hemen eli ile onun başını koparıp genci öldürdü.

Musa aleyhisselam yine sabredemedi ve Hızır Aleyhisselâma:

Page 212: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

212

— Bir can karşılığı olmadan bir cana kıydın, çok kötü bir iş yaptın!

— Ben sana demedimmi ki, sen benimle sabredemezsin!

— Artık bundan sonra bir itirazda bulunursam, beni arkadaşlıktan uzaklaştır. Çünkü iki defa özrümü kabul etmiş oldun, dedi.

Yine yollarına devam ettiler. Bir kasabaya gelince, halkından yemek istediler. Kasaba halkı ise onları misafir olarak kabul etmek istemediler ve bir ikramda bulunmadılar. Bu esnada kasaba içerisinde yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Hızır Aleyhisselam eli ile bu duvarı doğrulttu ve tamir etti. Musa aleyhisselam yine dayanamadı ve:

— Bunlar öyle bir halk ki kendilerine gelip bizi misafir etmelerini ve doyurmalarını istediğimiz halde bunu kabul etmediler. Sen ise onlara yardım olsun diye yıkılmaya yüz tutmuş duvarlarını düzelttin, isteseydin bunun karşılığını alırdın, dedi.

Bunun üzerine Hızır aleyhisselam, Hazreti Musa'ya:

— Bu artık ayrılışımız demektir. Sabredemediğin hadiselerin hakikatini sana anlatacağım, dedi.

Hızır Aleyhisselâm, Musa Aleyhisselâma o hadiselerin hakikatini ise şöyle anlattı:

— Evvelâ gemi denizde çalışan bir takım biçarelerin idi. Ben o gemiyi ayıplandırmak ona bir kusur yapmak istedim ki, ötelerinde zalim bir hükümdar vardı da, o, her sağlam gemiyi sahiplerinden gasp edip alıyordu. Böylece onların gemisini bu gaspten kurtarmak için iki şerden ehven olanını seçtim ve onlara bir nevi yardımda bulundum.

İkincisi, o oğlan masum görünüşüne rağmen azgın bir kâfirdi ve ilerde azgınlığını artırarak mümin olan anne ve babasını da küfre bürümek tehdidi vardı. Böylece onu bu hale gelmeden öldürdük ki anne ve babasının imanına zarar vermesin ve ona bedel olarak da

Page 213: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

213

Allahü Teâla ikisine hayırlı bir evladı bedel versin. Çünkü böyle bir hayırlı bedele kavuşmaları ancak onun ölümüne bağlı idi.

Rivayete göre, o anne ve babaya bedel olarak Allahü Teala bir kız çocuğu vermiş ve bu kız peygamber annesi olmuş ve o Peygamberin eliyle ümmetlerden bir ümmet hidayete ermiştir.

Üçüncüsü; o şehirdeki yıkık duvar iki yetim kardeşindi. Duvarın altında onlar için saklanmış bir define vardı ve babaları da salih bir zât idi. Onun için Rabbin irade buyurdu ki ikisi de olgunluk çağlarına ersinler ve definelerini çıkarsınlar. Bunlar büyümeden duvar yıkılsa idi, o defineyi başkaları bulacak ve zayi olacaktı.

Hep bunlar Rabbinden bir rahmet olarak yapılmıştır. Ben onu, o yaptıklarımı kendi emrimden yapmadım. Bu bir vazifem idi. İşte senin sabra dayanamadığın şeylerin hakikati budur.

Peki… Bu hikayede geçen Gemi nedir? Çocuk Nedir? Duvar Nedir? Onu da siz bulun. J

Tassavuf ehlinin esnekliğe uyumu için, bir arif mürşid, tarikatte müritleri üçe ayırmış:

1. Mürîd-i Mutlak: Bu, şeyhinin terbiyesine tam bağlanmış, iyi niyetli, temiz kalpli, gayretli, gerçek mürittir ki ihlası ve kabiliyeti derecesinde terakkî eder ve maksada ulaşır.

2. Mürîd-i Mecâzî: Bu, gerçekte kendi aklının doğrultusunda ve nefsinin hevesi peşinde giden ama zahirde şeyhe tâbi imiş gibi görünen kimsedir; işi sadece lafta olduğu için “kâl dervişi” veya yeme, içme ve menfaat olduğu için “yal dervişi” diye de adlandırılır. Yıllarca tekkede bekler, fakat ilerleyemez, yerinde sayar durur, belki gittikçe daha fazla ziyana ve hüsrana uğrar.

3. Mürîd-i Mürted: Bu, dönek derviş demektir. Önce gelip mürşide bağlanıyor ama sonra üstadından hoşuna gitmeyen bir muamele görünce veya canını sıkan bir söz işitince, ya da kendisine

Page 214: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

214

ağır gelen bir görev veya hikmetini anlayamadığı bir emir yüklenince sebatsızlık ve vefasızlık gösterip, hatta ileri geri konuşup, küstahlık ederek dönüp gidiyor. Böyle bir dervişe bütün mâneviyat kapıları kapanır, her nereye gitse dergâh-ı ilâhîye yol bulamaz; Allah korusun sû-i hâtime ile göçmesinden korkulur.

Allahu Teâlâ cümlemizi sevdiği yollardan, sevdiği huylardan, sevdiği kullardan – bir göz yumup açıncaya kadar bile – ayrı düşürmesin, rızası yolunda, habibinin Sünneti izinde kaim, zikrinde, şükründe ve hüsn-i ibâdetinde daim eylesin. Hüsn-i hâtime ile âhirete göçmeyi, cennetiyle, cemaliyle müşerref olmayı nasip buyursun! Âmîn bi-hürmeti seyyidi’l-mürselîne ve âlihî ecma’în.

16. HEDEF BELİRLEME

‘’Hayatta gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzeinde akıp giden saman çöplerine benze; onlar gitmezler, ancak suyun akışına kapılırlar.’’

Hayat boyu hepimizin gerek sosyal ve gerekse iş yaşamında koyduğumuz hedefler vardır. Kendinize bilinçli olarak hedefler koyar mısınız? Eğer cevabınız “Hayır” ise, bu bölümü okuduktan sonra, çok daha bilinçli ve planlı hedefler belirlemeye başlayacağınıza inanıyorum. Hayatımızdaki ilerlemeyi ölçebilmenin en iyi yollarından birisi de hedef belirleme ve hedefe ulaşmadır.

Page 215: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

215

PEKİ, HEDEF NEDİR?

Hedef, elde edilene kadar sürekli peşinden gidilen değerli bir şeydir.

Bu cümledeki; “Süreklilik” hedefe ulaşmanın bir süreç olduğunu gösteriyor; “Elde edilene kadar peşinden gitmek” azim ve kararlılık, o şeye ulaşana kadar ne gerekiyorsa yapmamız gerektiğini gösteriyor; “Değerli bir şeydir” tanımlaması ise, yolun sonunda, yol boyunca bize gerekli motivasyonu sağlayacak büyük bir ödül olduğunu gösteriyor.

Hayatımızı, rüzgar bizi nereye götürürse oraya savrularak hedefsiz bir şekilde de yaşayabiliriz. Ama bir gün uyanıp, yaşadığımız hayatın bize çok yabancı gelme ihtimaline de hazırlıklı olmak lazım bu durumda. Bu hayat bizim! Ancak biz, kendimiz için en iyi şeyin ne olduğunu bilebilir ve buna ulaşmak için de bir yol haritası çizebiliriz. Ancak biz kendimiz için en iyi çabayı gösterebiliriz, bir başkası değil. Bu yüzden bize en uygun olan hedefleri de kendimiz belirlemeliyiz.

Peki, hedef koymak için başarılı bir çerçeveyi oluşturduğumuzdan nasıl emin olabiliriz?

Hedefinize emin adımlar ile yürüyebilmeniz için şu maddeleri dikkatle hayatınıza uyarlayın:

1. Hedefleriniz Size Ait Olmalı

Bu madde oldukça önemli! Çünkü eğer hedeflerimiz yüzde 100 bize ait değilse, yolun sonunda aslında tam da istemediğimiz bir şeye sahip olduğumuzu farkedebiliriz. İşin kötüsü, o kadar çaba ve emek hatta zamanımız da boşa gitmiş olabilir. Bu yüzden bir hedef belirlerken, öncelikli olarak o hedefin bizim istediğiniz şey olup olmadığından emin olmamız gerekiyor.

Hedeflerimiz; ailemiz, patronumuz, arkadaşlarımız, komşularımız, içinde yaşadığımız ülke koşulları, vs. tarafından belirlenmemeli. Eğer bu şekilde yaşıyorsak, sonunda mutsuz

Page 216: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

216

olabiliyoruz. Bu yüzden başkalarının bizim hedeflerimizi ve yapabileceklerimizi belirlemelerine bir son vermeliyiz.

Medya bile, günümüzde bizim kararlarımızı etkiler hale geldi. Düşünsenize, farkında bile olmadan dizilerin içinde senaristin bakış açısına göre empoze edilen doğrular, reklamlarda verilen “Bu ürünü almazsanız başarısız olursunuz” mesajları vs. Bu yüzden ben artık televizyon izlemiyorum. Size de çok seçici olmanızı tavsiye ediyorum.

Dıştan gelen pek çok uyarıcıya karşı bizim kendi hedeflerimizi belirlememiz için, gün içinde iç sesimizi daha fazla duymamız ve gerçekten ne istediğimize odaklanmamız gerekiyor. Siz de takdir edersiniz ki, iç sesimizi TV açıkken duymak ya da başka işlerle meşgulken duymak oldukça zor olacaktır. Bu yüzden kendimize iç sesinizle baş başa kalacağımız anlar yaratmalıyız.

2. Hedefleriniz Anlamlı Olmalı

Geleceğimiz için hedeflerimizi yazmaya koyulduğumuzda kendimize “Benim için gerçekten önemli olan şeyler neler? Bunların olması için nelerden vazgeçebilirim?” diye sormalıyız. Bu düşünce süreci, hedeflerimizi daha açık ve net görmemize yardımcı olacaktır. Hedeflerimiz ne kadar anlamlıysa, sabahları, canımız istemese bile yataktan çıkma isteği ve enerjisini verecektir bize.

Kendimizi tutarlı bir şekilde eyleme adamalı, yaratabileceğimiz yeni, canlı yaşam tarzı üzerine odaklanmalıyız.

Eğer tüm bunlar bizi heyecanlandırmıyorsa şunu düşünebiliriz: “Disiplin kilolarca ağırlıktaysa, amaçsızca akıp giden bir yaşamın pişmanlığı tonlarca olabilir”. İleride; “keşke sağlığıma daha çok özen gösterseydim, keşke daha çok birikim yapsaydım, keşke sevdiklerime daha fazla zaman ayırsaydım…” şeklinde keşkelerle dolu bir noktaya gelmemek için şunu düşünelim:

Page 217: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

217

Her zaman yaptığımız şeyleri yapmaya devam edersek, yaşam tarzımız bundan beş yıl, on yıl ya da yirmi yıl sonra nasıl olur? Şu anki durumumuzda veya yaptıklarımızda bir değişiklik yapmazsak gelecekteki durumumuzu nasıl tanımlarız?

3. Hedefleriniz Kesin ve Ölçülebilir Olmalı

İnsanların istedikleri şeye ulaşamamalarının en büyük nedenlerinden birisi, istedikleri şeyi tam olarak tanımlayamamalarıdır. Örneğin, hedefimiz “zengin olmak” ise, bu çok göreceli ve belirsiz bir tanımlamadır. Bizim için zengin olmak 5 yaşındayken sadece bir kutu şekerimiz olmasıyken, şu an bu tanım farklı, gelecekte de çok farklı olacak.

Benim öğrencilik yıllarımda İstanbul’da part-time çalıştığım bir turizm satış acentesi vardı. Çalışanların hepsi de part-time çalışan üniversite öğrencileriydi. Tamamen prim usulü çalışılan bu firmada bize bir toplantıda, bizi hayallerimize doğru daha iyi motive edebilmek için şu soruldu: “Yılsonunda size başarılarınız sonucu prim olarak bir hediye verilse bunun ne olmasını isterdiniz?” Tabi o yaşlarda herkesin ilk olarak söylediği şuydu: “Araba”… İşte bu noktada biraz daha spesifik olmak gerekiyor. Yoksa yılsonunda bize oyuncak araba hediye edilse şaşırmamak gerek. Hangi marka araba, hangi model araba, hangi renk araba, ne zaman ulaşmayı hedefliyorum, bu arabanın fiyatı ne, vs. İşte bir şeyleri spesifik olarak belirledikçe, hayallerimiz daha da ölçülebilir oluyor. Üstelik gözümüzde o hedef çok daha net canlandığı için, ona çok daha hızlı yaklaşabiliyoruz.

4. Hedefleriniz Değerlerinizle Uyumlu Olmalı

Hedef belirlemeden önce, çekirdek değerlerimiz neler onları bulmamız gerekiyor. Çekirdek değerlerimiz, varlığımızın derinliklerinde derin bir his yaratan, bizde güçlü duygular uyandıran değerlerdir. Yıllar boyunca kişiliğimizin oluşumunda katkısı olan temel inançlardır.

Page 218: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

218

Neden çekirdek değerlerimizin neler olduğunu bulmalı ve bu değerlere uygun hedefler geliştirmeliyiz? Çünkü çekirdek değerlerimize aykırı şeyler yaptığımızda sezgilerimiz, yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu sinyallerini verir. Bu durumda ortaya, birbiriyle çelişen bir durum çıkar.

Mesela, eğer “dürüstlük” sizin çekirdek değerleriniz arasındaysa, ne kadar maddi zorluk yaşarsanız yaşayın, dürüst olmadan elde edilecek bir para sizi mutlu etmeyecektir ya da zaten o parayı bu yüzden elde edemeyeceksinizdir. Parayı kendinize dürüst olmayan yollardan çekme isteği ve dürüst olma çekirdek değer duygunuz birbiriyle çelişiyorsa, doğal olarak evrene verilen bu iki farklı enerji dalgası birbiriyle çelişmeye devam edecektir.

İşte ipucu; çekirdek değerlerimizi iyi bir amacı olan, olumlu, heyecan verici hedeflere ulaşmak için kullandığımızda, karar vermemiz kolaylaşır. Bizi yolumuzdan alıkoyan bir iç çatışma yaşamayız; böylece daha başarılı olmamızı sağlayan yüksek bir enerji dalgası yaymış oluruz.

5. Hedefleriniz Esnek Olmalı

Hedeflerimize ulaşma konusunda esnek olmak oldukça önemlidir. Çünkü kendimize karşı fazlasıyla katı kurallar koymak, boğulmamıza neden olabilir. Bu yüzden hedeflerimize ulaşma yolumuz biraz esnek olmalıdır. Esnek bir yol, ufak tefek tökezlemeleri tolere edebilir.

Esnek olmanın şöyle bir avantajı daha vardır: Karşımıza çok iyi fırsatlar çıktığında görmemizi sağlar, kendimize izin verip eğer bizi heyecanlandırıyorsa da onları değerlendirmemizi sağlar. Ancak bunu, maymun iştahlı olmakla karıştırmamak lazım. Burada söylemek istediğim şey şu: Katı kurallara bağlı kalıp hedeflere ulaşma yolunda kendimize acı çektirmek yerine, biraz esnek olup bizi mutlu edebilecek diğer alternatifleri de farketmek. Elbette karşımıza çıkan her fikri uygulamak zorunda değiliz. Ama kendimize her zaman için hedeflerimizde değişiklik yapabilme iznini de vermeliyiz.

Page 219: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

219

6. Hedefleriniz heyecan verici ve zorlayıcı olmalı

Bizim için zorlayıcı olan hedefler belirlememiz gerekiyor. Kendi yaşam koçumla yaptığım çalışmalarda, beni her geçen gün daha iyi tanıdığı ve rahatlık alanımı zamanla çok iyi tespit ettiği için, hemen hemen her görüşmemiz sonrasında benim sınırlarımı biraz zorlayıcı, beni rahatlık alanımın biraz dışına çıkarabilecek ödevler veriyordu. Bu ev ödevlerini yapmak, değişimi adım adım gerçekleştirmemi sağlıyordu. Geriye dönüp baktığımda neredeyse bir yıl olan çalışmalarımız sonucunda evet hayatımda gözle görülür değişimler yaşamıştım, ama hala sabahları yataktan heyecanla kalkmamı sağlayacak hedefleri net olarak belirleyememiştim.

Farklı farklı hedefler belirliyordum ama hiçbiri tek başına beni yeterince tatmin etmiyordu. Bir gün şuna karar verdim; benim tek bir hedefim değil, pek çok farklı hedefim olabilir. İşte bu farkındalığı yaşayıp kendime bu izni verdiğim zaman, kendime 4 farklı hedef belirledim.

Sınırlarımı zorlayan ve heyecan veren bu hedefler sayesinde, artık hayatımın sıkıcı olması mümkün değil. Elbette rahatlık alanımın dışına çıkmam gerektiği zamanlarda ben de zorlanıyorum. Ama hedeflerimin heyecanı, bunları da aşamı, rahatsızlık hissederken de rahat olabilmemi sağlıyor.

Kendinize öyle hedefler koyun ki, geceleri heyecandan gözünüze uyku girmesin.

7. Hedefleriniz Hayatımızdaki Dengeyi Sağlamalı

Çalıştığım borsalardaki iş yoğunluğu o kadar fazlaydı ki, öğlen yemeğe bile çıkamıyorduk. Eh tabi çalışma saatleri de uzadıkça uzuyordu. Çoğumuzun aşk hayatı berbat gidiyordu, çoğumuzda sürekli ekran karşısında oturmaktan dolayı boyun ve bel ağrıları oluşmuştu.

Ben kişisel gelişim üzerinde bu kadar çok kafa yormuş olmasaydım, hayatımdaki dengeyi sağlayamasa da eski kariyer

Page 220: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

220

hedeflerimin peşinden gidiyor olabilirdim. Çünkü yaptığım işi seviyordum ve hedeflediğim yere ulaşabilirdim. Ama şunu düşündüm, ben bu işi yapmaya devam ettiğim sürece, hayatımda var olan tek şey işim olacak. Çünkü giderek artacak böyle bir tempoda başka bir model mümkün değil. İşte o noktada bir karar verdim. Ben bu işi seviyorum, bu yüzden hayatımda dengeli bir şekilde bu işi nasıl yapabilirim? İşte bugün geldiğim noktada, bu işi yaparken çok daha fazla mutlu oluyorum çünkü zorunluluklar ve aşırı yoğunluk ortadan kalktı. Artık hayatımda aileme, sevdiğim şeylere, dinlenmeye, spora, gezmeye, vs. daha fazla vakit ayırıyorum. Üstelik etkili bir şekilde çalıştığım için, kısa zamanda çok daha fazla iş halledebiliyorum.

Peki siz hayatınızı sil baştan yaşayacak olsanız, neyi değiştirmek isterdiniz? Seksenli yaşlarda bu soru sorulduğunda, kimse işyerimde biraz daha fazla zaman geçirmek isterdim, daha fazla toplantı yapmak isterdim demiyor. Bu yüzden, hedef belirlerken, size gevşemek ve hayatın nimetlerinden tat almak için gerekli olan alanları yaratmayı da ihmal etmemenizi öneririm.

8. Hedefleriniz Gerçekçi Olmalı

Büyük düşünmeyelim asla demiyorum. Büyük düşünelim ama küçük ve daha gerçekçi olan kısa vadeli hedeflerle adım adım büyük hedefimize doğru ilerleyelim. Yoksa daha yola çıkarken, kendimiz bile gerçekleşeceğine pek inanmadığımızdan, çabuk vazgeçmemiz mümkün.

Genellikle, hedeflerimize ulaşmak konusunda bir süre belirlerken gerçekçilikten uzaklaşabiliyoruz. Örnek olarak; eğer bizim aylık gelirimiz 3 bin TL ise, henüz daha varlık bilincimiz de gelişmemişse, bir iki ay içinde 10 bin TL kazanmayı hedeflersek hayal kırıklığı yaşarız. Bu yüzden çekim yasasında bahsedilen inanışının artık “bilincin oradaysa iste olur!” ile değiştirilmesi gerekiyor. Bilincin orada olması için de öncelikle bizim, be“iste olur!”lirlediğimiz hedefin gerçekleşeceğine inanmamız gerekiyor. Bu yüzden de gerçekçi olan hedefleri belirlemek önemli.

Page 221: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

221

Benim kendi üzerimde yaptığım çalışmalarımda keşfettiğim şey şuydu; küçük parçalara böldüğümde ve her bir ufak adımımda göstermiş olduğum başarıyı kutladığımda, her türlü hedefin başarılması mümkün. İlk başlarda bir işe kalkışırken gözümde dağ gibi büyüttüğüm kocaman bir şeyi, artık baktığımda küçük kayalar halinde aşılması daha mümkün olarak görebiliyorum. Bunu siz de, büyük bir hedefi ufak parçalara bölmeye başladığınızda hissedeceksiniz.

9. Hedefleriniz Başkalarına Katkıda Bulunmalı

Bugüne kadar hayat hikayesini okuduğum, konuşmasını dinlediğim pek çok başarılı insanın sürekli vurguladığı şeylerden birisi de “vermek”. Hayatta neye ihtiyaç duyuyorsak, şu anda neyin eksikliğini yaşıyorsak, önce onu bir başkasına vermek, bizim onu almamızı garanti edecektir.

Pek çok başarılı insanın sloganı haline gelen söz şu “hayatım, ben vermeye başladıktan sonra değişti”.

Daha çok istiyorsak, daha çok vermeliyiz. Hiç daha az para, daha az sevgi, daha az huzur, daha az sağlık isteyen birisine rastladınız mı? Elbette herkes hayattan daha çok şey ister. En azından, geçtiğimiz yıla göre daha fazla ilerleme kaydettiğimizi görmek, bilmek isteriz.

Ancak şu bir gerçek; önce vermeden almak mümkün değil. Neye ihtiyaç duyuyorsak, önce onu biz vermeliyiz.

Hedeflerimizin çevreye katkısı pek çok farklı şekillerde olabilir. Çevremizdeki insanlara, zamanımızı, uzmanlığımızı veya paramızı verebiliriz. Öyleyse, vermeyi de süregiden hedefler programımızın bir parçası haline getirmeliyiz.

10. Hedeflerinizi Kendinize Saklamak mı, Saklamamak mı?

Hedef belirleme yöntemlerinin bu son maddesi biraz sizin tercihinize ve tarzınıza bağlı.

Page 222: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

222

Mesela ben, bazı konularda belirlediğim hedefleri çevreme ilan ettiğimde çok daha motive oluyorum (örnek: Sigarayı bıraktığımda bunu yapmıştım). Ama bazı konularda da bunu çevreme baştan yaymak, henüz hedef gerçekleşmeden tebrikleri veya tepkileri topladığım için, başarma arzusu biraz azalabiliyor. Burada ne demek istediğimi, önceden yayınlamış olduğum “Hedeflerinizi Kendinize Saklayın” videosunda daha detaylı bulabilirsiniz.

Bazen, büyük hayalleriniz olduğunda, büyük hayalleri olan diğer insanları da kendimize çekeriz. Bu yüzden hayallerden bahsetmek bazılarımızın tercihi olabilir. Ancak, bazılarımız da sözlerle anlatmaktansa, yaptıklarıyla çok daha fazla şey anlatır, böylece pek çok kişiyi şaşırtabilir. Bu tercihte olanlar için, hedefleri tüm dünyaya daha en baştan anons etmek iyi bir fikir olmayabilir.

Bir başka strateji de şudur: Hayallerimizi, hedeflerimizi, güvendiğimiz ve seçtiğimiz sadece birkaç kişiyle paylaşmak.

Bunlar, zor günlerimizde, bizi eleştirmek yerine, destekleyecek ve cesaretlendirecek dikkatle seçilmiş kişiler olmalıdır. Hayallerimizi sabote etmeyeceğinden emin olduğunuz kişiler olmalıdır

Page 223: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

223

SMART TEKNİĞİ İLE HEDEF BELİRLEME

“Hedef vermekten daha da önemlisi doğru hedef vermektir.”

Peki, doğru hedef nasıl verilir? Bunun için hedef vermenin altın kuralı olarak nitelendirilen SMART (akıllı) hedef verme yaklaşımını uygulamanızı öneririm. SMART, aşağıdaki belirtiği gibi İngilizce terimlerin kısaltılmasıyla oluşturulan ve harflerin birleşmesiyle “Akıllı” tanımını ortaya çıkaran bir yaklaşımdır

- Specific (Belirli)

- Measurable (Ölçülebilir)

- Achievable (Ulaşılabilir)

- Realistic (Gerçekçi)

- Time-Bound (Zaman Sınırlı)

İstenilen noktaya ulaşmak için hedeflerin SMART olması çok önemlidir. Hedeflerin biraz zorlayıcı olması kabul edilir bir durumken bazen de zorlayıcı olması adına verilen akıllı hedefler, akıllı olmayan hedefler haline dönüşür. Çoğu zaman da hedefler, hayaller veya

Page 224: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

224

heveslerle karıştırılır ve neyin hedef, neyin hayal olduğu birbirine karıştırılır.

Peki, SMART hedef belirleme ne demektir?

(S) Belirli: Hedefler açıkça belirlenmiş ve detayları tanımlanmış olmalıdır. Hedefler belirtirken çok net ve herkes tarafından anlaşılır ifadeler kullanılmalıdır. Ne yapmak isteniyor (N), neden yapılacak (N), kim yapacak (K), nerede yapacak (N), nasıl yapılacak (N) gibi soruların cevabını kapsayacak bir yaklaşım sergilenmelidir.

(M) Ölçülebilir: Verilen hedefin ölçülebilir olması ve nasıl ölçüleceği çok önemlidir. Bu yaklaşımla daha sonra hedefe ulaşıp ulaşmadığı, ulaşılma oranın ne olduğu gibi birçok detay açıkça görülebilmelidir. Aksi takdirde nerede olunduğu, nereye doğru gidildiğini objektif olarak ölçmek bir hayli zor olur. Burada sayısal hedefler vermek ve ölçü birimini tanımlamakta bir hayli önemlidir.

(A) Ulaşılabilir: Bir başka önemli kriter de hedeflerin ulaşılabilir olmasıdır. Hedeflerin zorlayıcı olması olumlu bir durumdur fakat ulaşılması çok yüksek hedefler belirlenirse hedefe ulaşmak hayal olabilir. Tabi bu durum yüksek hedefler belirlenmemeli anlamına da gelmez. Ancak bu yüksek hedeflere nasıl ulaşılacağı, adım adım, doğru zaman ve kaynak planlamasıyla belirtilmesi gerekir. Örneğin, sektörünün en iyi şirketi olma hedefimizin olduğunu düşünelim. Eğer şuan şirketimiz iyiler sıralamasında 20. ise, bir anda 1.’liğe ulaşması mümkün değildir. Bunun için önce ilk 10’a, sonra ilk 5’e, sonra da ilk 3’e girme şeklinde formüle etmek en doğru yaklaşımdır.

(R) Gerçekçi: Gerçekçi hedefler belirlemek inancının devamı için önemlidir. Hedefe odaklanma ve motivasyonu canlı tutma adına, adımların doğru büyüklükte atılması gerekir. Ortalama 1 milyon TL’lik ciro yapan bir şirketi kısa zaman içerisinde 1 milyar TL’lik şirkete dönüştürmek çok kolay olmaz, bunun için yönetimsel ve operasyonel birçok değişkenin de düşünülmesi gerekir. Bu konuyu bireysel manada düşündüğümüzde; ülkenin ücra bir köşesinde eğitim

Page 225: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

225

gören, sınıfında çokta başarılı olmayan bir öğrencinin, dünyanın en iyi üniversitesinde okuma isteği çoğu zaman gerçekçi olmaz.

(T) Zaman Sınırlı: Hedefler belirlerken bir zaman çerçevesi içerisinde düşünülmelidir. Yani her hedefin başlangıç ve bitiş tarihi belirlenmeli ve hangi hedeflerin günlük, hangilerinin haftalık, hangilerinin yıllık takip edileceği önceden belirlenmiş olmalıdır. Örneğin; yıllık izlenmesi gereken bir hedefin, işler planlandığı gibi gitmemesi durumunda yılın son 3 ayında revize edilmesi için zaman ayrılabilir. Tabi bu revizyon, diğer planların sapmaması veya çalışan motivasyonun kırılmaması içinde önemli olabilir.

Hedeflerimizi belirlemek tek başına yeterli değildir bir de bu hedefimize ulaşmak için kişinin erdemli davranışlarda bulunması gerekir. Zorluklar karşısında pes etmeden, tüm engelleri aşmaya çalışarak, sabırla, emin adımlarla hedefinin yolunda ilerlenmesi gerekir. Bunun yanı sıra diğer önemli konu da; hedefi veren kişinin, objektif yaklaşımlarla ulaşılabilir hedefler vermesi ve bunlara ulaşabilmek için liderlik özellikleri göstermesidir.

Babasının işi nedeniyle bir at terbiyecisinin genç oğlunun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.

Öğretmeni, o ortaokula giderken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi

Page 226: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

226

Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı.

Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.

Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.

Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.

Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi. İki gün sonra ödevi geri aldı.

Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı.

"Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk..

"Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" dedi, hocası… " Paran yok ve gezginci bir aileden geliyorsun.

Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir.

Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi:

"Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm."

Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.

"Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!.”

Çocuk bir hafta kadar düşündükten (bilgi yelpazesi.net) sonra ödevini hocasına, hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü.

"Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi.

Page 227: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

227

"Ben de hayallerimi..".....

O orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki

1000 metrekarelik evinde oturuyor.

Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.

Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen, geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.

Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi,

"Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım.

Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."

Bir zamanlar bir yerlerde kurbağaların yarışı varmış. Hedef en yüksek kuleye ulaşmakmış. Birçok kişi bu yarışı izlemek ve onlara destek vermek için biraraya toplanmışlar ve yarış başlamış. Gerçekte insanlar kurbağaların kulenin en tepesine ulaşmalarının mümkün olabileceğine inanmamışlar ve tüm duyulan sözcükler hep aynı olmuş:

Page 228: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

228

“Ne acı! Hiçbir zaman yapamayacaklar!", hiçbir zaman yapamayacaklar!" Bütün kurbağalar teker teker pes etmeye başlamış, sadece tırmanmaya devam eden bir tanesi kalmış. Yanlız kalan ve inanılmaz mücadele göstererek kulenin tepesine ulaşmayı başaran o kurbağanın bu mücadelesini ve nasıl tırmanmayı başardığını diğerleri bilmek istemişler. İçlerinden bir tanesi ona doğru yaklaşmış ve yarışı nasıl bitirmeyi başardığını sormuş. Ve ne olmuş biliyormusunuz!!! Meğer o kurbağanın kulakları duymuyormuş. Bu nedenle, ne seyredenleri, ne seyredenlerin negatif konuşmalarını, hayıflanmalarını hiç bişiyi duymamış.

Hiçbir zaman, negatif yönü ağır olan insanları dinlemeyin! Her zaman size, hedeflerinize ulaşamayacağınızı ya da hayallerinizi gerçekleştiremeyeceğinizi söyleyen kişilere karşı sağır olun.

Tasavvufta hedefin sonu, Hakikat kapısına erip Hak Teâla’ya kavuşmaktır. Teklikten hepliğe yükselmektir.

Hakikatin manisin şerh ile bilmediler

Erenler bu dirliği, riya dirilmediler

Hakikat bir denizdir, şeriattır gemisi

Çoklar gemiden çıkıp, denize dalmadılar

Bunlar gelip kapıya, şeriatta durdular

İçeri giribeni ne vardır bilmediler

Dört kitabı şerh eden, Âsidir Hakikatte

Zira tefsir okuyup, Manisin bilmediler

Yunus adın sâdıktır, bu yola geldin ise

Adın değşirmeyenler, bu yola gelmediler

Page 229: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

229

TASAVVUFTA HEDEF AŞAMALARI KAPILAR

Her Tasavvuf yolcusunun hedefinde Allaha ulaşmak vardır. Bunun için nefsini terbiye eden derviş Şeriat, Tarikât, Marifet ve Hakikât kapılarından geçer ve en sonunda Hak ile Hak olur (birleşir)

Tasavvufta 4 Adım 4 Kapı

1- Şeriat kapısı

2- Tarikat Kapısı

3- Marifet Kapısı

4- Hakikat Kapısı

Öğreti olarak bu kapılar birer birer geçilerek Hakikate hedefine ulaşılır.

Page 230: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

230

Tasavvufta Hedefe gidilen yolun ilk adımı Kalp Temizliğidir.

Kalp temizliği denince ne anlıyoruz?

Bu konu dini hayatımızın temelini oluşturduğu halde, her mümin tarafından aynı hassasiyetle üzerine düşülmüyor. Günümüzde, farz ibadetleri yapıp büyük günahlardan sakınmak “Takva” olarak tanıtılır ve bu yeterli görülür.

Aslında büyük günahları terk etmek takvanın birinci basamağıdır; fakat son noktası değildir. Kalpte bulunan ve kalp ile işlenen manevi günahlardan da arınmadıkça gerçek temizlik gerçekleşmez.

Allahu Teâla:

“Günahın açığını da gizlisini de terk edin; çünkü günah işleyenler yaptıklarının cezasını mutlaka çekecekler” buyurarak, her türlü günahtan uzak durulmasını bizlere emretmiştir.

Kur’an, kalbin temizliğine “Tezkiye” ismini vermiş ve ebedi kurtuluşu ona bağlamıştır. Hz. Peygamber’in (S.a.v) temel görevi de tebliğ ve tezkiye olarak belirlenmiştir.

Tezkiye kalıbı değil kalbi temizlemektir. Bu ise kalbin şirk, küfür, isyan ve gaflet gibi manevi kirlerden arındırılmasıdır.

Page 231: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

231

Bu arındırma; iman, nur, feyiz, tövbe, istiğfar, gözyaşı ve ibadetlerle olur. Hadisler, güzel ahlakın asıl merkezi olarak kalbi işaret eder. Efendimiz (S.a.v) kalbin dini yaşantıdaki yerini şöyle tanıtmıştır:

“İnsan vücudunda öyle bir parça vardır ki, o iyi olduğu zaman bütün bedenin işleri iyi ve güzel olur. O bozulduğu zaman, bütün vücut bozulur. Dikkat edin o parça kalptir.”

Bunun için mürşitler, insan eğitiminde ilk hedef olarak kalbi seçerler. Bütün gayretlerini, müridinin kalbinin uyanması ve ihyası için kullanırlar. Bu işi devamlı gündemde tutarlar; gerçekleşmesi için çok fazla zaman ayırırlar.

Üzülerek belirtelim ki, bugün insan kalbinin manevi terbiyesi ihmal edilmiş, gayretler çoğunlukla mideye ve kalıba yöneltilmiştir. Kalp hastalığı denilince manevi değil, maddi kalp hep anlaşıla gelmiştir. Öyle ki kalple işlenen günahlar gizli olduğu için zahirdeki günahlar kadar üzerinde durulmamıştır.

Mesela; adam öldürmek, içki içmek, yalan söylemek büyük günahlardandır. Bir mümin bunlardan sakındığı gibi, kalple işlenen kin, haset, kibir, riya, aşırı dünya sevgisi, kader ve kazaya itiraz, ilahi takdire rızasızlık, gaflet gibi gizli günahlardan sakınmamaktadır.

Halbuki İbnu Hacer el-Heytemî’nin naklettiği gibi:

“Kalple işlenen günahlar, dış azalarla işlenen günahlardan daha tehlikelidir. Çünkü onlar, sonuçta imanı zedeler, ibadetin kabul edilmesin engeller, amellerin sevabını yok eder. Gizli günahların çoğu insanı şirke sürükler, nifaka bulaştırır, dinden bile çıkarır. Ayrıca kalpte yer eden gizli günahlar, devamlıdır, her zaman insanı tehlikeye sokar. Zahiri günahlar ise böyle değildir.”

Bir insan devamlı adam öldüremez, hiç ara vermeden içki içemez. Fakat hasetçi bir insan devamlı haset ateşiyle kavrulur. Kibirli bir insan her işinde kibrini ortaya koyar; riyakar bir insan, her ne yapsa işlerinde riya koyar. Aşırı dünya sevgisi, mal hırsı tedavi edilmezse, can çıkana kadar kalbe yara olur. Kalbi saran günahları

Page 232: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

232

fark etmek kadar, onları terk etmek de zordur. Bunun için gerçekten ıslah olmuş ve Allah ile huzur bulmuş insan sayısı azdır.

Tasavvuf’un ana konusu, batınî fıkıhtır. Batınî fıkıh: insanın iç âlemini oluşturan kalp, ruh, nefis ve diğer latifelerin tezkiye, terbiye, terakki ve inkişaflarını hedefleyen manevî, nuranî, kalbî bir ilimdir.

Zahirî fıkıh vücudumuzun dış azaları ile yapacağı ibadet ve vazifeleri inceleme konusu yaptığı gibi, batınî fıkıh diyebileceğimiz Tasavvuf da kalple ilgili ibadet ve ahlakları temel konusu yapmıştır.

Tasavvufun hedefi, kalbin ihsan mertebesine ulaşmasıdır. İhsan, kalbin gafletten uyanması ve manevi kirlerden arınması sonucu yakın haline ulaşır. yakın, kalbin Cenab-ı Hak’kı görüyor gibi bir şuur ve hassasiyete sahip olması demektir. Bu hal, her mümin için bir hedeftir.

Zira Rasulullah (S.a.v) Efendimizin işaret ettiği gibi din; iman, İslam ve ihsandan oluşmaktadır. Din imanla başlamakta, ibadetlerle olgunlaşmakta, ihsanla olgunluğa ulaşmaktadır.

Tasavvufta, kalbin bu hâle gelmesi üç safhada gerçekleştirilmektedir: Birinci safha manevi kirlerden temizlik; ikincisi yüksek ahlaklarla güzellik; üçüncü ise ilahi huzurda Yüce Allah ile özel beraberliktir.

Bundan sonrası huzur makamıdır. Mürşitler, bu hali “kurbiyyet” olarak tarif ederler ve gerçek manada “sûfi” kelimesini bu sıfatı elde etmiş kâmil insan için kullanırlar.

Kur’an-ı Kerim’de bu yakınlığa ulaşanlar “mukarrebun” sıfatıyla tanıtılır. İlahi taksime göre onlar, insanlar içinde “Sâbikûn” sınıfını oluşturmaktadır.

Kısaca özetlediğimiz kalbin tezkiyesi ve nefsin terbiyesi hali, bütün müminlerin ortak hedefidir. Bu hedefte hiçbir ihtilaf yoktur. İhtilaf onun nasıl elde edileceği konusundadır.

Page 233: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

233

Hz. Peygamber (S.a.v) hayatı süresince bu işin merkezinde bizzat kendisi bulunuyordu. Manevi tezkiye ve terbiye onun nezaretinde gerçekleşiyordu. Ondan sonra bu görev farklı usullerle yerine getirilmeye çalışıldı.

Peygamberimizin yaşadığı asırdan sonra kalp hastalıkları çoğaldı ve yaygınlaştı. Öyle ki dini hayata taklit hakim oldu. Yaşanan manevi gerilemeye devlet yönetimi bir çare bulamadı. Bütün iyi niyetlerine rağmen fıkıh âlimleri bu manevi gerilemeyi durduramadılar, onu üzülerek seyrettiler.

Hadis âlimleri içine düşülen manevi boşluğun tehlikelerini sadece anlatmaktan başka bir şey yapamadılar. Tefsir âlimlerinin uyarıları halkı yöneldiği dünya hırsından alıkoymadı.

Bu arada hicri II. asırla birlikte yeniden bir ihya hareketi başladı. Bu, sönmeye yüz tutan dinî hayatı canlandırma hareketiydi. Bu dini yaşantıdaki canlanmanın başında büyük veliler, mürşitler bulunuyordu.

Veliler ve mürşitler, aynı zamanda daha sonra bir disiplin halini alacak Tasavvufî terbiyenin temellerini oluşturuyordu. Hasan el-Basri, Maruf el-Kerhi, Malik b. Dinar, Zünnun el-Mısrî, Süfyan es-Sevri, Haris el-Muhasibi, Cüneyd el-Bağdadi gibi zatlar, bu hareketin ilk öncülüğünü yapan kimselerdir.

Önceleri, vaaz, sohbet ve örnek tavırlarla halkı kucaklayan bu irşat faaliyetleri, hicri altı, miladi on birinci yüzyılda tarikat adı altında kurulan terbiye müesseseleri ile yeni bir şekil aldı. Ve İslam alemine yayıldı.

Kurucularına nispet edilerek Kadirî, Rufâî, Kübrevî, Şazelî, Nakşibendî, Mevlevî, Bayramî adı verilen çeşitli tarikatlar, müslümanların dini duygu ve düşüncelerinde bir bütünlük oluşturdu. Bütün bu terbiye ekollerinin oluşturduğu sisteme “Tasavvuf” diyebiliriz. Bu sistemi kuranların ortak görüşü şudur:

Page 234: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

234

“Hz. Peygamberin (S.a.v) Sünnetini takip etmekten başka Allah’a giden hiçbir yol yoktur. Biz bütün hallerini ve işlerini Kuran ve Sünnetle ölçüp onların emir ve işaretine göre hareket etmeyeni Allah adamı saymayız.”

Tasavvuf deyince akla gelecek anlayış budur! Bu ölçü ve edepleri kim korursa gerçek mümin, hakiki sufi odur. Tasavvufun hedefe aldığı terbiye her mümin için gerekli bir terbiyedir. Öyle ki, İmam Gazali (rah) böyle bir terbiyeye girip nefsi ıslah etmeyi, herkes için farz-ı ayın kabul eder. Yani olmazsa olmaz gibi şart koşar, ‘Çünkü peygamberler hariç, hiç kimse manevi hastalıklardan uzak değildir ve onlardan tek başına kurtulamaz’ der.

Büyük veli Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî (k.s) şöyle der:

“Maneviyat ilmi ve terbiyesi almayan kimse, hiç farkında olmadan birçok büyük günah işlerken ölür gider.”

İbnu Allan es-Sıddîkî (rah) ise, farkında olunmayan bu günahların; kibir, kendini beğenme, ibadetiyle övünme, insanları beğenmeme gibi gizli günahlar olduğunu belirtir.

Mevlevilikte Derviş adayının yerine getirmesi gereken Çilenin anlamı ve aşamaları

Page 235: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

235

Mevlevi çilesi; devamlı inziva, halvet, uzlet, oruç ve sadece ibadetle meşgul olma gibi insan gücünün üstündeki zorluk ve mahrumiyetle dolu bir çile değildi. Ayrıca Mevlevilikte çile çıkarmak için karanlık bir odaya da kapanmak yoktu. Çile, Mevlevilikte katiyen nefse zulüm, işkence etmek değil; bilakis son derece ölçülü bir yalnızlık ve dünya işlerinden el çekme vardı. Kısaca kendini tanıma devresiydi.

Mevlevîlik, mânevî bir eğitim sistemi olarak yola giren derviş adayları binbir gün (1001 sayısı Hz. Mevlana'nın tüm hayatı boyunca çekildiği halvet günlerinin toplamına denk gelir. Bu sebeple derviş adayının çile günleri toplamı 1001 gündür.) süren "Çile" denilen bir eğitimden geçiyordu. Çile şöyle uygulanıyordu:

On sekiz günün sonunda, bütün bu hizmetlerin yürütülmesini ve adayın bu hizmetler karşısındaki psikolojik tavır ve tutumunu gözleyen kişi Aşçı Dede idi. Aşçı Dede aday hakkında olumlu bir karara varırsa ilk onsekiz günlük hizmet müddetinin bitiminde onun dışarıya ait kıyafetinden soyunarak hizmet elbisesini giymesine izin verilir. Böylece çileye soyunmuş olurdu. Bunun yanında bir de " Sır Dedesi"ne teslim edilirdi. Sır Dedesi; o kişinin rüyalarını ve manevi hallerini yorumlar ve derviş adayının yükseldiği mertebeyi diğer Dede'lerle istişare ederek belirlerdi. Semâ Dedesi; semâ talim ve terbiyesi hakkında bilgi verir ve derviş adayına Semâ meşk etirirdi. Ayakçı, Semâ çıkarmadıkça yani Semâ'ı öğrenmedikçe sikke giymezdi. Kendisine geçici bir sikke verilir ve mübtedi mukabelesi (yeni talebe karşılaması) yapılırdı. Yeni bir derviş adayı geldiğinde ayakçılık hizmeti değiştirilir pazarcı olurdu. Pazarcı gerekli olan ihtiyacı alır dergâha götürürdü. Pazarcının sırtında bir havlu belinde de bir zincirle bir maşa bulunurdu. Böylece hizmete bağlı olduğu anlaşılırdı. Pazarcı kimseyle konuşmadan oyalanmadan alacağını alıp dergâha giderdi.

Pazarcı bu hizmetten sonra bulaşıkçı, sofrayı kurup kaldıran somatçı, içeri meydancısı gibi hizmetlerde bulunur binbir günlük çilesini bu hizmetlerle geçirirdi. Bu müddet zarfında namaz vakitleri tekkenin mescidine gider, sabahları namazdan sonra İsm-i Celal (Allah) okunurken halkaya katılır, İsm-i Celal'den sonra Dedelerle

Page 236: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

236

meydana girerken hizmet tennuresini çıkarır Semâ tennuresini giyer, üstüne Destegül giyip sırtına hırkasını alırdı. Diğer vakitler Destegül giyemez sırtına hırkasını alamazdı.

Derviş adayı olan kişinin Matbah-ı Şerifde (Hayırlı, Bereketli Mutfak) başlayan nefis terbiyesinin yanı sıra manevi ve pozitif ilim eğitimine de devam edilirdi. Seviyesine göre okuma-yazmadan yüksek tahsile kadar her türlü dersler öğretilirdi. Böylece herkes istidadına göre yönlendirilirdi. Derviş adayı, mutfakta başladığı eğitimine dedelerin hücresinde devam ederek; adeta bir sanat okulu, bir akademi, bir üniversite mezunu bilgisine sahip olurdu. Bu dersler herkese açık olup dostlar ve halktan kimseler de katılırlardı.

Çile sırasında derviş adayı devamlı sınanırdı. Aynı iş "olmamış" denerek birkaç kez yaptırılır emre uyulup uyulmadığı kontrol edilirdi. Derviş adayının takındığı tavır samimiyetinin ve olgunluğunun bir ölçüsü kabul edilerek sabır ve tahammülü ölçülürdü.

Genç derviş Mehmet'in Hasan isminde bir arkadaşı vardır.. Bir gün Hasan Mehmet'e: "Lütfen şeyhine sorar mısın, ben de bir derviş olabilir miyim?" Mehmet şeyhine bu talebi ilettiğinde şeyh cevap vermez.

Page 237: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

237

Mehmet'in üçüncü kez şeyhine başvurması üzerine Şeyh sonunda; "Arkadaşına söyle gelsin ve dergâhımızda hizmet etsin. Derviş olmaya hazır olup olmadığını görelim" der.

Hasan, dergâhın mutfak işlerinde ve temizliğinde çalışmaya başlar. Bir süre sonra Mehmet şeyhine arkadaşının durumunu sorar. Şeyh: "Söyle ona, gelecek hafta bayramımızda bana bir bardak su getirsin. Eğer seçkin misafirlerin huzurunda bana başarıyla hizmet edebilirse bu onun hazır olduğunun bir işareti olacaktır." diye cevaplar.

Bayram günü yemekler yenilir, sohbetler edilir, Şeyh konuşmasına başladığında, Hasan mutfakta tedirginlik içinde çağrılmasını beklemektedir. Şeyh sonunda bir bardak su istediğini işaret ettiğinde, Hasan hemen tepsi üzerinde bir bardak su ile koşturur şeyhin karşısına ve başlar ayakta beklemeye. Karmaşık bir öykü anlatmakta olan Şeyh, bir noktayı vurgulamak için elini salladığında bardak devriliverir. Hasan, korkuyla, dehşet içinde sımsıkı yumar gözlerini.

Gözlerini açtığında, kendisini ormanda, bir kayanın dibinde bulur. Yürüyerek ormanın içinden geçip, bir kasabaya gelir. Rastladığı lokantadan gelen harika kokular ona birden açlığını hatırlatır. Cüzdanının yanında olmadığını bilmesine rağmen, açlığına direnemeyip güzel bir sıcak yemek söylemeye karar verir.

Tatlısını yiyip, keyifle kahvesini yudumlarken, masasına iyi giyimli bir adam yaklaşır. "Umarım yemeğimizi beğendiniz?" diye sorar. "Oh! Evet, herşey çok lezzetliydi. Siz lokantanın sahibi misiniz?" diye sorar Hasan, sanki cüzdanını arıyormuş gibi yaparak. "Evet" diye cevap verir adam ve “Mütevazı yemeklerimizi beğenmenize çok sevindim." der.

"Cüzdanımı bulamıyorum"da diye sızlanır Hasan, "onu düşürmüş olmalıyım. Bu durumda yemeğin bedelini nasıl ödeyebilirim?"

Page 238: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

238

"Buralarda yeni olmalısınız. Herhangi birşey ödemeniz gerekmiyor. Ancak geçenlerde hayata gözlerini yuman ebeveynimin ruhu için dua edebilirseniz çok memnun olurum."

Hasan, dükkan sahibinin ebeveyninin ruhu için dua eder. Lokanta sahibi de çok teşekkür ederek, ertesi gün yine yemeğe gelmesi için ısrarla davet eder.

Şaşkınlık içinde olan Hasan doymuş ve memnun bir şekilde oradan ayrılır. Havada akşam serinliği vardır. Bir terzinin önünden geçerken durur ve çok güzel bir paltoyu hayranlık içinde seyreder. Bu sırada dükkandan genç bir adam çıkıp, "Bu paltoyu beğendiniz mi?" diye sorar.

"Çok güzel" diye cevap verir Hasan "Ve dikişindeki incelik ve ustalığa hayran kaldım."

"Teşekkür ederim", der genç adam. "O sizindir."

Hasan reddetmeye çalışır, ancak terzi ısrar eder. "Siz buralardan değilsiniz, öyle değil mi?" diye sorar terzi. "Kalacak yeriniz var mı?"

Hasan, yeri olmadığını itiraf ettiğinde, “O zaman bana bir iyilik yapabilirsiniz. Dükkanımın üzerindeki odada kalıp, herhangi bir yangın ya da başka bir acil durum ihtimaline karşı dükkanıma göz kulak olacak birisine ihtiyacım var.”

Hasan, yeni odasında, yeni paltosuyla, midesi lezzetli yiyeceklerle dolu, mutluluk içinde uzanmış, “Bütün ihtiyaçlarım mucizevi bir şekilde karşılandı, cennette olmalıyım.” diye düşünürken, dışarıdan hoş, neşe dolu sesler duyar. Pencereden baktığında caddenin, birbiriyle sohbet eden ve kahkahalar atan kadınlarla dolu olduğunu görür. Bir anda gözüne hayatında gördüğü en güzel kadın ilişir. Bütün gece uyku girmez gözüne. Ertesi sabah terziye gece gördüklerini anlatır.

“Perşembe gecesi, bizim kadınlar gecemizdir.” diye açıklar terzi. “Kasabanın kadınları o geceyi hep birlikte geçirirler ve erkekler

Page 239: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

239

evlerinde kalır. Birçok erkek eşlerini ilk kez bu gecelerde görmüştür. Bu gerçekleştiğinde, adetimiz o genç adamın bir Perşembe gecesi elinde yanan bir mum taşıyarak dışarıya çıkmasıdır. Genç adam bu mumu seçtiği kadına sunar ve eğer kadın da mumu kabul ederse, bu onun genç adamın teklifini kabul ettiği anlamına gelir.”

Geçmek bilmez bir hafta boyunca heyecanla bekleyen Hasan, perşembe akşamı, kalbini çalan o güzel kadına elinde taşıdığı mumu sunar. Kadın, mumu Hasan’ın titreyen ellerinden alır ve ona gülümser. Başka ne yapacağını bilemeyen Hasan, oradan koşarak ayrılıp, odasına sığınır.

Ertesi sabah Hasan hakimin makamına çağrıldığını öğrenince birden telaş ve korkuya kapılır. Acaba lokantada yediği bedava yemekler için mi, palto için mi yoksa mum için mi çağrılıyordur?

Hakim, haşin bakışlı, seçkin bir beyefendidir. Bakışları Hasan’ın kalbine işler. Hasan’ın bütün dehşet ve endişelerinin aksine hakim gülümseyerek; “Görünen o ki: Kızım sizin teklifinizi kabul etmiş. Onun çeyizinde bir ev ile hizmetçilere ve bir yatırım yapmanıza yetecek kadar para bulunmaktadır. Ancak kızımla evlenmeden önce, üç şartımı yerine getireceğine söz vermelisin.” der.

Hasan sevdiği kızın eline dokunabilmek için bile herşeye söz vermeye razıdır. “Evet, elbette. Şartlarınız nelerdir?” diye sorar.

“Diline, eline ve beline sahip olmaya söz vermelisin. Söz veriyor musun?”

“Evet, söz veriyorum.”

Ve Hasan evlenir. Sevdiği kadınla evlenen, zengin bir yaşam süren herkes gibi, hayattaki en mutlu insan hisseder kendini.

Günün birinde Hasan ve karısı geç saatlere kadar uyurken, kapı çalar. Hasan o anda bir yatırımla ilgili olarak buluşması gereken kişiler olduğunu hatırlar ve canı gitmek istemez. Karısına: “Sevgilim, bir iş randevusu vermiştim, ama şimdi bununla uğraşmak

Page 240: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

240

istemiyorum. Kapıdaki adamlara evde olmadığımı ve onları öğleden sonra göreceğimi söyler misin?”

Karısı şaşkın bir halde; “Ne? Bu adamlara ne söylememi istiyorsun?”

Sabırsızlanan Hasan tekrarlar, “Onlara dışarıda olduğumu ve onları ancak öğleden sonra kabul edebileceğimi söyle!”

Karısı, hayal kırıklığına uğramış bir halde, çabucak giyinir ve odadan çıkar. Aradan bir süre geçer ve karısı geri gelmeyince Hasan onu aramaya çıkar. Babasını ziyaret etmeye gitmiş olabileceğini düşünerek kayınpederinin evine gider. Hakim, kızgın bir şekilde “İlk sözünü tutmadın! Daha da kötüsü yalnızca kendi dilini tutmamakla kalmayıp, kızımdan bile senin için yalan söylemesini istedin. Bu affedilemez bir davranış!”

Hasan yalvarır, özür diler ve bunun bir daha asla olmayacağına dair söz verir. Kayınpederi merhamete gelir ve kızı da geri dönmeyi kabul eder, kısa süre içinde herşey normale döner.

Birkaç hafta sonra Hasan ve karısı piknik sepetlerini alarak pikniğe giderler. Karısı dinlenirken, Hasan yürüyüşe çıkar. Yolda bir meyve bahçesinin yanından geçerken dalından kopan bir şeftali, bahçe duvarının dışında büyümüş olan bir çalının üstüne düşer. Hasan şeftaliyi alır, karısına götürür ve onu dilimlemesini ister.

“Bunu sana birisi mi verdi, yoksa satın mı aldın?” diye sorar karısı.

“Hayır, onu yolda buldum. Yere düştü, ben de aldım.”

“Yani bu şeftaliyi sana kimsenin vermediğini ya da satmadığını mı söylüyorsun? Yalnızca onu gördün ve aldın?”

“Evet. Yolun üstünde yerde duruyordu.”

Karısı ağlamaya başlar ve oradan ayrılır. Hasan eve döndüğünde, hiç kimsenin karısının eve döndüğünü görmediğini

Page 241: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

241

öğrenir. Birkaç saat sonra, istemeye istemeye kayınpederini görmeye gider. Hakim, daha önceki gelişinden daha da kızgındır.

“Sen, ikinci sözünü de tutmadın! Eline hakim olmayı da başaramadın.”

“Ama şeftali herkesin gelip geçtiği yolda duruyordu.” Diye kendini savunmaya çalışır Hasan.

“Bunun önemi yok. O şeftaliyi sen yetiştirmedin, satın almadın ve onu bir hediye olarak da almadın. O senin değildi ki alabilesin.”

Hasan yine affedilmesi için yalvarır, yakarır. Bir daha böyle bir hata yapmayacağına söz verir ve sonunda karısı eve dönmeyi kabul eder.

Birkaç ay sonra, Hasan kasabanın genç kadınlarının çamaşır yıkamak üzere her perşembe günü nehrin kenarında toplandığını fark eder. Karısı çok güzel bir kadın olmasına rağmen, onun görünüşüne alışmıştır. Bu genç kadınların her biri hem güzel hem de ayrı bir cazibeye sahiptir. Hasan her perşembe günü nehrin o bölümünden yürüyerek geçmeyi adet haline getirir ve her geçen hafta o bölgede, genç kadınların güzel vücutlarını seyretmek için daha fazla duraksamaya başlar.

Bir perşembe günü, Hasan genç kadınları gözetlemek için bir çalının arkasına sinmiş beklerken, birisi ensesinden yakalayarak onu ayağa kaldırır. Bu iri yarı bir askerdir. Adam onu tutup kayınpederinin makamına götürür.

Hakim, Hasan’a soğuk bir ifadeyle bakar. “Üçüncü sözünü de tutmadın! Her ne kadar düşünce ve duygularını fiiliyata dökmemiş olsan da, aklında kızıma karşı sadakatsiz davrandın.” diyerek, muhafıza “Onu götür, geldiği yere geri at!” diye emreder. Muhafız Hasan’ı sürükleyerek ormanı geçirir ve kayanın kıyısına gelip aşağıya fırlatır. Hasan dehşet içinde gözlerini kapatır.

Page 242: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

242

Gözlerini açtığında, Şeyhin huzurunda ve elinde devrilmiş bardak olan tepsiyi tutarak ayakta beklemektedir.

Şeyh ona doğru eğilir ve fısıldar; “Gördüğün gibi, henüz hazır değilsin!”

17. META PROGRAMLAR

“Meta Programlar; bizim alışkanlıklarımız ile ilgili algı filitreleridir’’

Meta programları genel olarak bilgileri kontrolümüz dışında sınıflandırma şeklimiz olduğu gibi, hayatımızı nasıl düzenlediğimizi, elde ettiğimiz bilgileri nasıl ayırıp sınıflandırdığımızı ve bizim için neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu belirleyen programlardır.

Oldukça etkilidirler; çünkü dikkat ettiğiniz şeyleri, iç betimlemelerinizi nasıl şekillendirdiğinizi, hayatınızı nasıl düzenlediğinizi ve bundan elde ettiğiniz bilgileri etkilerler. Meta programları filtreler gibidir. Sizin için önemli olmayan şeyleri dışarıda bırakmanızı ve onların ne olduğuna dikkat etmenizi mümkün kılarlar. Onlar olmasaydı fazla yüklenmeye maruz kalırdık ve bizim için neyin önemli neyin önemsiz olduğunu ayırmak konusunda aciz kalırdık. Bu süzgeçler, yalnızca belirli şeylerin olmasını sağlayacak güçtedir ve

Page 243: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

243

daima kişiliğin yapısının bir parçası gibi görünmektedirler; fakat meta programların değiştirilmesi mümkündür.

Bunlar, kişilerin dünyaya bakış açılarını, olaylara verdikleri tepkileri, davranış ve iletişim şekillerini de belirler.

Meta programlar, kişilerin olaylara neden farklı tepkiler verdikleri konusunda bize önemli ipuçları verir ki bu sayede karşımızdakilerin davranış sebeplerini anlar ve iletişimi istediğimiz şekilde yönlendirebiliriz.

Meta programlar, kişinin karar anlarında ve motivasyon gerektiren durumlarında yol gösteren bir kılavuz niteliğindedir. Ayrıca bu programlarla kişi kendini anlayıp tanımlayabildiği gibi karşısındakini de anlayıp tanımlayabilir.

Meta programlar, kişilerin olaylara neden farklı tepkiler verdikleri konusunda bize önemli ipuçları verir ki bu sayede karşımızdakilerin davranış sebeplerini anlar ve iletişimi istediğimiz şekilde yönlendirebiliriz.

Meta programlar, kişinin karar anlarında ve motivasyon gerektiren durumlarında yol gösteren bir kılavuz niteliğindedir. Ayrıca bu programlarla kişi kendini anlayıp tanımlayabildiği gibi karşısındakini de anlayıp tanımlayabilir.

Bir şeyi yapmak için "doğru" yol yoktur ve belli bir meta programıyla ilgili de "doğru" yol yoktur. NLP'nin daha çok üstünde durduğu şey; her bir değişkenin belli olaylarda artılarının ve eksilerinin olmasıdır.

Meta programlarıyla bağlantılı bir şekilde kendi kendinizi idare etme sanatı, nasıl hareket ettiğinizi bilmek ve bunu arzuladığınız sonuçlarla bağlandırarak değerlendirebilmekle ilgili bir şeydir.

Meta programlarıyla başkalarını engaje etme ve etkileme sanatı; bu insanların hangi programlara tepki verdiklerini bilmek ve onlarla iletişime geçtiğiniz zaman bunları kullanmaktır.

Page 244: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

244

Meta Programların Günlük hayatta Örnekleri

İnsanları anlamak… Bir kişi genel olarak diğerinden daha optimistik olabilir. Değişik ihtimallere yönelmeye eğilimlidir ve hayatın küçük detaylarından zevk almayı bilir.

Bir kere meta programlarını öğrendikten sonra bu kişinin iş hayatının oluşmasına katkıda bulunan şablonları tanıyabilirsiniz.

Bir şeylerin programınıza uygunluğunu görebildiğiniz için zamanınızı etkili bir şekilde düzenleyebilmek… Bu yeni bir haftanın ilk gününde günlüğünüzü açmak ve her nasıl olmuşsa, aşırı bir doluluğun oluştuğunu görüp dehşete kapılmak demek değildir.

Meta programlarınızın sahip olduğu artılara göre işleyen bir meslek seçmek…

Personel seçmek... Doldurmanız gereken mevkiyi işgal edecek birini seçmek için meta programlarının en iyi donanım olduğunu bilmek gerek.

META PROGRAMLAR

1. İş Odaklılar / İnsan Odaklılar

İş Odaklılar

Bazı konularda katı olup iş konusunda prensiplerinden taviz vermeyen kişilerdir. Görevlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. İş hayatında kritik noktalardaki yöneticilerin, muhasebe, kasa ve bilgisayarla uğraşanların iş odaklı olması istenir.

İnsan Odaklılar

İnsan odaklılar bir problemi çözmek için gerekli esnekliğe sahip olan ve insanlarla ilişkileri çok iyi olan kişilerdir. Halkla ilişkiler, satış pazarlama departmanlarında çalışanların bu özelliklere sahip olması gerekir.

Page 245: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

245

İş odaklılar görevlerinde biraz daha esnek olup insan odaklılar da biraz daha prosedürlere dikkat ederlerse daha az hata yapar ve dolayısıyla daha az sorunlarla karşılaşırlar.

2. Özele Odaklılar / Genele Odaklılar

Özele Odaklılar

Spesifik olayları çözmede çok başarılıdırlar. İyi bir yönetici olabilirler. Görevin kendisine verilen bölümünü en ince noktasına kadar düşünür ve yaparlar.

Bu meta programa sahip insanlar özelin ve ayrıntının üzerinde dururlar. Bu kişiler, işleri en ince noktalarına kadar anlattığınızda motive olurlar.

Genele Odaklılar

Bu kişiler bütünü görerek, olayları parçalara ayırarak görev dağılımı yapma hususunda ustadırlar. Bu meta programa sahip insanlar bütünün ve toplamın üzerinde dururlarken, iş dünyasında geniş perspektifler ve keşifler üzerine odaklanırlar. Bu kişilere olayların bütünü ve temeli anlatıldığında motive olurlar. Müdürler, başarılı iş adamları ve liderler çoğunlukla genele odaklılar arasından çıkar.

Ben genele odaklı biriyim. Hafıza eğitiminde, hızlı okumada ve NLP tekniklerinde birçok insan yetiştirdim. Yetiştirdiğim bu insanlara uygulamaları öğrettiğimde bazılarının öğrenme işine çok yoğunlaştıklarını görüyordum.

3. Yaklaşanlar / Uzaklaşanlar

Yılbaşı büyük ikramiyesini kazanmanız halinde ne yaparsınız diye halka sorulduğunda zıt yanıtlar gelmiştir.

Uzaklaşmacılar

Page 246: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

246

Önce eşimi boşardım.

Hemen borçlarımı öderdim

Bana dar gelen evimden hemen çıkardım

Beni boğan işimden ayrılırdım

Yaklaşmacılar

Derhal dünya turuna çıkardım.

Kendi işimi kurardım

Sevdiğim kişiyle evlenir, birlikte hayallerimizi gerçekleştirirdik.

Yaklaşanlar

Hedeflerini düşünürken daima zevke ulaşacaklarını görür ve ona doğru büyük bir şevkle ilerlerler. Çıkar ve yararları doğrultusunda zevke ulaşmak için kararlar alırlar.

“Ulaşmak, elde etmek, sahip olmak, kazanmak, almak,” gibi kalıplar kullanırlar.

Yaklaşan meta programına sahip insanlar ulaşmak, kazanmak üzerinde dururlarken, iş dünyasında yenilikler ve satışlar konusunda başarılı olurlar. Bu kişilere hedefler ve teşvikler anlatıldığında çok kolay motive olurlar.

Uzaklaşanlar

Hedeflerine ulaşmayı acıdan kaçmak için isterler. Uzaklaşan meta programına sahip insanlar sakınmak üzerinde dururken, iş dünyasında sorun çözmeye odaklanmışlardır. Eyleme geçmemelerinin onlara neler kaybettireceği anlatılarak motive edilebilirler.

“Uzak durmak, uzaklaşmak, çözmek, önlemek” gibi kalıplar kullanırlar.

Page 247: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

247

Bu tür insanlar, amirinin söyleyeceği kötü bir sözü işitmemek için var gücüyle çalışırlar.

Kişiler bazı olaylarda acıdan kaçmak bazılarında da zevke ulaşmak için harekete geçebilirler.

4. Tek Kanıtla İnananlar/Sık Sık Kanıt İsteyenler

Tek Kanıtla İnananlar

Bir fikre veya yapacağı bir işe tek bir kanıtla inanırlar. Bu insanlar diğerlerine göre fazla sorgulamadan daha çabuk harekete geçerler.

“Dene yap, insiyatif kullan, şimdi, yapacağım, beklemeye ne gerek var?” gibi kalıplar kullanırlar.

Sık Sık Kanıt İsteyenler

Bu kişileri harekete geçirmek çok kolay değildir. Olayın her aşamasında yeni bir kanıt beklerler.

“Bir düşünelim, düşün, yapsam mı, yapabilir miyim, açıklığa kavuşturmak lazım, analiz gerekir.” gibi kalıplar kullanırlar.

1859 yılı haziran ayında dünyanın en ünlü ip cambazlarından biri olan Charles Blondin Niyegara şelalesini bir ipin üzerinde elinde sadece dengesini sağlayacak bir çıtayla geçecektir. Kendisini izlemeye gelen kalabalığa sorar: "Benim bu şelalenin üzerinden geçebileceğime inanıyor musunuz?" Kalabalık hep bir ağızdan, "inanıyoruz" der. Ünlü cambaz şelalenin üzerinden başarıyla geçer ve geri döndüğünde ortalık âdeta tezahürattan yıkılıyordur. Ünlü cambaz kalabalığa dönerek şu soruyu sordu, "Sırtıma birini alarak şelalenin karşı tarafına gidip geri döneceğime inanıyor musunuz?" Yine kalabalık hep bir ağızdan inanıyoruz dedi. Sonra cambaz, "Benim sırtımda kim karşı yakaya geçmek ister?" diye sorduğunda bir tek cevap veren olmadı. Ancak içlerinden bir kişi parmağını kaldırdı ve "Ben gelebilirim" dedi. Cambazın menajeri tek kanıtla inanan bir insandı ve ona bütün kalbiyle güveniyordu. Cambaz menajerini sırtına aldı ve Niyegara

Page 248: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

248

şelalesini bir baştan bir başa geçti. Geri dönerlerken ekip ruhunun en güzel örneklerinden birini sergiliyorlardı.

6. İç Referanshlar / Dış Referanslılar

İç Referanslılar

Kendi kararlarını kendileri veren kişilerdir. Bu guruba giren kişilerden başkalarına da danışarak karar alanların başarılı olma oranları artarken sadece kendi fikriyle hareket edenler hüsrana uğrayabilirler.

Bu meta programa sahip insanlar kendi fikirleri üzerinde dururlarken, iş dünyasında kendi işlerini kurmayı isterler. Bu kişilere "Sizin kararınız, siz bilirsiniz" tarzında bir yaklaşımda bulunursanız motive olurlar.

“Memnunum, bir işi iyi yaptığım zaman mutlaka bilirim, buna ancak kendin karar verebilirsin.” gibi kalıplar kullanırlar.

I. Murat, genç yaştaki oğluna tahtını devrettikten sonra bunu fırsat bilen Haçlı ordusu yeni bir seferin hazırlıklarına başlamıştı.

Henüz tahta oturalı birkaç gün olan genç padişah bu durumu haber alır almaz babasından yardım talep etmiş ve yeniden ordunun başına geçmesini istemişti.

Babasının, "Artık padişah sensin" şeklindeki itirazı üzerine, iç referansh olan Fâtih Sultan Mehmed, kendisine ibretlik bir mektup yazarak bu sorunu da çözmeyi başarmıştı; Fâtih babasına şöyle diyordu:

"Eğer padişah siz iseniz geliniz ve ordunuzu yönetiniz. Yok, eğer ben padişah isem size emrediyorum, gelin ve orduyu yönetin."

Page 249: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

249

Dış Referanslılar

Kararlarında dışarıdan etkilenirler. Her kararlarında onaylanmak isterler. Risk almayı sevmezler. Motivasyonları onaya bağlıdır. Dışarıdan sürekli onay beklemezler ya da bunu dozunu ayarlarlarsa başarılı olma şansları artar.

“Falanca şöyle düşünüyor, ya bir gören olursa, müşterilerim memnun.”gibi kalıplar kullanırlar.

Bu meta programa sahip insanlar çevrenin ve üçüncü kişilerin görüşleri üzerinde dururlarken, iş dünyasında iyi birtakım oyuncusu olabilirler. Bu kişilere başkalarının düşünceleri ve yaptıklarından bahsederseniz motive olurlar.

Sokaktaki insanlara anket uygulayan bir anketör, dış referanslı birine sorular yönelttiğinde hiç problem yaşamaksızın cevap alırken iç referanslı birine bir anket formu uygulamak istediğinde "hayır" cevabıyla karşılaşabilir.

7. Proaktif Olanlar/ Reaktif Olanlar

Proaktif Olanlar

Proaktif insanlar eylemi başlatırlar, kendi kendilerini harekete geçirir, teşvik ederek inisiyatif alırlar. Eylemle motive olurlar. "Dene, yap, inisiyatif kullan, şimdi, yapacağım, beklemeye ne gerek var?" gibi ifadeleri sık sık kullanırlar.

Proaktif meta programına sahip insanlar eylemler, inisiyatifler ve gelecek planları üzerinde dururlarken, iş dünyasında girişimler üzerinde odaklanırlar. Bağımsızlık ve doğrudan harekete geçmekten bahsedilince motive olurlar.

Reaktif Olanlar

Reaktif insanlar ise girişken olmayıp, önce geri durarak olayı anlamaya çalışırlar. "Bir düşünelim, düşün, yapsam mı, yapabilir

Page 250: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

250

miyim, açıklığa kavuşturmak lâzım, analiz gerekir" gibi ifadeleri sık sık kullanırlar.

Reaktif meta programına sahip insanlar geçmiş başarılar ve analizler üzerinde dururlarken, iş dünyasında çözümlemeler üzerine odaklanırlar. Çözümlemeler ve hareket öncesi bilgilerin öneminden bahsedilerek motive olurlar.

8. Benzer Odaklılar / Fark Odaklılar

Benzer Odaklılar

Benzer odaklı insanlar, ortak noktalara odaklanırlar. "Temelde aynı, ortak noktamız bu, önceden olduğu gibi, bildiğiniz gibi" gibi ifadeleri çok sık kullanırlar.

Bu meta programa sahip insanlar iş dünyasında iş görüşmeleri ve arabuluculukta başarılı olurlar. Ortak noktalar ve benzerlikler anlatılarak motive olurlar.

Fark Odaklılar

Fark odaklı insanlar, değişiklik ve yenilikleri vurgular ve farklı olanı seçip bulurlar. "Yepyeni bir kavram, yeni bir yaklaşım, eşsiz bir ürün, devrim niteliğinde" gibi ifadeleri çok sık kullanırlar.

Bu meta programa sahip insanlar değişimler ve farklılıklar üzerinde dururlarken, iş dünyasında danışmanlıklar ve yenilikleri keşfetmede başarılı olurlar. Değişimlerin ve farklılıkların anlatılmasıyla motive olurlar.

İnsanların % 65'i benzer odaklı, % 35'i de fark odaklıdır.

Coca-cola bir tarihte tadını değiştirmişti ve bu olaya insanların büyük bir kısmı tepki göstermişti. Sonuç olarak Coca-cola yöneticileri insanların bu tepkisine dayanamayıp Coca-cola'yi tekrar eski tadına döndürmek zorunda kalmıştı.

Page 251: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

251

Çünkü insanların % 65’i benzer odaklıydı ve radikal değişikliklerden pek fazla hoşlanmıyorlardı.

9. Düzenliler / Bağımsızlar

Düzenliler

Belirsizlikten hoşlanmaz ve planlı programlı işleri severler. Onlar için eğer kurallara uyuluyorsa her şey yolunda demektir. Yaptıkları işte eğer kural yoksa ciddiyet yok demektir ve bundan çok rahatsız olurlar.

Her durumda belli kuralları vardır. Hatta ikili ilişkilerinde bile çiğnenmesini istemedikleri kuralları ve prensipleri vardır.

Sabah 09.00, akşam 17.00 mesai saatine sahip kurumlar, bunlar için bulunmaz bir fırsattır. Yine devlet memuru olmak da bu tip insanların tercih edecekleri sahalardandır.

Bağımsızlar

Bu kişiler kuralları sevmezler ve eğer başarabilirlerse kendi kurallarını koymayı tercih ederler. Prosedürlere uyulması gereken işlerde çalışmaktan nefret ederler, kendilerini özgür hissedecekleri işlerde daha başarılı ve verimli olurlar.

Girişkendirler, kendi hayallerini gerçekleştirmek onlar için önemlidir. Denetlenmekten, kontrol altında tutulmaktan hoşlanmazlar. Özgürlüklerine son derece bağlıdırlar. Kendi kurallarını kendileri koyarlar.

Tüm meta programlarını kullanabilmenin sırrı:

Doğal önceliklerinizin ne olduğunu bilin.

Meta programlarınızın her birinin artılarını ve eksilerini bilin.

Seçeneklerinizin ve davranışlarınızın sınırlarını genişletmenin yollarını bulun.

Page 252: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

252

Meta Programlarını Düşünmek

Artılarınızı kullanmak istiyorsanız, İş başvurularını düşündüğünüzde (kendinizinkileri ya da başkalarınınkileri…)

İletişimle ilgili problemleri anlamaya çalıştığınızda…

Meta Programlarını Nasıl Kullanabilirsiniz?

Yaptığınız şeyleri neden öyle yaptığınızı anlamak için sınıflandırma tercihlerinizin kişisel bir profilini çıkarın. Daha sonra yakın olduğunuz veya birlikte çalıştığınız diğer insanların meta programlarının profillerini çıkarın. Sizinkiler ve onlarınkiler arasında birbirleriyle eşleşen veya eşleşmeyen şeylerin neler olduğunu düşünün. Bunlar nasıl yardımcı olabilir veya engel olabilir? Diyalog kurmanıza ve size onları etkilemenize yardım etmeleri için diğer insanların meta programlarını eşleştirin.

SEMA’DAN İÇERİ: NEFİS VE MERTEBELERİ

Nefis; kişi, zat, öz ve can gibi manalara gelir. Nefis, insandaki kötülüğe meylin adıdır. Manevi yolun en büyük tehlikesi, belası ve afetidir. Özellikle halveti tarikatına mensup olanlar, nefsin 7 mertebesini ayetlerden çıkarmış, her mertebeye isabet eden ve nefsin terbiye edilmesini sağlayan, nefsi belalardan kurtaran “esma”yı da manevi zevklerine göre tesbit etmişlerdir.

Mevlevi büyüklerinden ve Kulekapı Mevlevihanesi şeyhlerinden Galip Dede’ye göre mukabeledeki hal ve hareketler Allah’a, o’nun yüce esmasına delalet etmektedir. Şöyle ki:

1. Mesnevi okumak, Kelimei Tevhidi remzeder

2. Na’t-ı Mevlana, İsm-i Celali,

Page 253: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

253

3. Ney taksimi, Hu ismini,

4. Kudum vurması, Hakk ismini,

5. Devr-i veledinin birinci turu Hayy ismini,

6. Devr-i veledinin ikinci turu Kayyum ismini,

7. Devr-i veledinin üçüncü turu da Kahhar ismini remz eylemektedir.

Böylece, nefsin 7 mertebesinin terbiyesinde tavsiye olunan yedi esma da, semadaki yedi hal ile temsil edilmiş olur. Nefsin bu yedi halini ve mertebesini izahta fayda vardır. Önce şunu da arz edelim; bu yedi derecenin her birinde salik, nefis murakebesinde veya rüyasında bazı tecelli nurları görülebilir. “Rüyada sık sık ve yoğun biçimde görülen renk kesafeti, dervişin hangi mertebede olduğunun ipuçlarını verir” denilir.

NEFSİN MERTEBELERİ

1. NEFS-İ EMMARE: Kötülüğü fazlasıyla emreden nefis Avamın nefsi; halkın aşağı tabakasının; aşktan mahrum, tevhidden habersiz, benliğe mahkum olmuş, dünya sefasına dalmış, manevi feyzlerden mahrum kalmış, içgüdüsünün çemberini kıramamış, “Onlar hayvan gibidirler, daha da şaşkındırlar” (Araf suresi 179) ayetinin tarif ettiği nefse sahiptirler. Evet! Dünya ziynetlerine kanmış, altına, gümüşe tapmış, kadını şehvetinin mimarı yapmış, ilkelliğin heykeli nefis...

Kur’an-ı Kerim’de (Bununla beraber) “Nefsimi temize çıkarmıyorum; çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder. Rabbim acımış, korumuş o başka… Şüphesiz rabbim çok acıyan, pek esirgeyendir” buyurulur. Bu nefis, ismini, ayetteki “Le emmaretun” kelimesinden almıştır.

Bu mertebedeki nefis, negatif olup toprağın üstüne değil de, turp gibi altına doğru yol alan, karanlıklarda kalan nefistir. Bu nefsin

Page 254: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

254

insanları başkasının hakkına, hukukuna, ırzına, namusuna hiç değer vermeyip hayvanları bile şaşırtan davranışlar sergilerler.

Böylesi bir nefsin terbiyesi, koşuma alıştırılmak istenen acemi ve yoz atın terbiyesinden daha zordur. Bunların yapışacakları, tutunacakları kurtuluş ipi “La ilahe illallah’tır”. Böylelerini Kelime-i Tevhide alıştırmak lazımdır. Ola ki Kelime-i Tevhidin ateşi kalplerini sarmış kirleri, pislikleri yakar, kül eder de o külün içinde gül biter. Bunların gördüğü nurun rengi mavi olur.

2. NEFS-İ LEVVAME: Levmeden, kınayan nefis... Bu mertebedeki nefis; kötülüğü emreden, sürekli kötülüğe sevk eden güdüden kurtulup, bir kötülük yaptığı zaman kendisini kınama ve sorgulama kabiliyetine ulaşan, kendisini çok çok kınayan nefistir. Adını Kur’an-ı Kerim’de “Kendini kınayan (Pişmanlık duyan) nefse yemin ederim ki, (dirilip) hesaba çekileceksiniz” meailindeki ayette geçen “levvame” kelimesinden alır. Bu mertebedeki nefsin zikri; İsmi celal (Allah) olup; tecellisinin rengi sarıdır.

3. NEFS-İ MÜLHİME: Kendisine, iyiliklerin ve kötülüklerin neler olduğu ilham edilip, hayrı şerri teşhis eden ve kötülüklerden sakınan nefis, Kur’an-ı Kerim’de “Nefse ve ona bi takım kabiliyetler verip iyiliklerini ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki” buyurulur. Bu nefis mertebesi de adını ayetteki “Fe el hemeha” kelimesinden alır ve bu mertebenin tecelli rengi “Kızıl” olur. Nefs-i Mülhimenin zikri “hu”dur.

4. NEFS-İ MUTMEİNNE: İyice inanmış, şüpheden arınmış, Hak ile tatmin olmuş nefis... Buna vicdan da diyebiliriz. Bu mertebedeki nefiste adını şu ayetlerde geçen “mutmein” kelimesinden alır: “Gönlü imanla dolu olduğu halde, inkara zorlanan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah’ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazap vardır. Büyük azapta onlar içindir” “Ey mütmain olmuş, huzuru bulmuş nefis, sen O’ndan, O senden razı olarak Rabbine dön, (seçkin) kulların arasına katıl ve cennete gir” bu mertebenin zikri “Hak” olup rengi siyahtır.

Page 255: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

255

5. NEFS-İ RADİYE: Bu nefis, adını “Ey Allah’tan razı olan nefis…” ayetindeki raziyeden alır. Allah’tan razı olan nefis demektir. Allah’ın her hükmünü; sağlık olsun, hastalık olsun, her tecellisini büyük bir teslimiyet ve tevekkül ile karşılayan nefistir ki zikri Hayy olup tecelli rengi yeşildir. Yeşil murat rengidir. Bu mertebe ve renkle salikin mana iklimine bahar gelir, gönül alemi renklenir, çiçeklenir, güllük gülistanlık olur.

6. NEFS-İ MERDİYYE: Adını bi önceki mertebede geçen ayetteki “Merdiyye” kelimesinden alır. Bu mertebedeki nefis de, Allah’ın rızasını kazanmış nefis Allah kendisinden razı olmuş olan nefistir. Bu mertebenin zikri, Kayyum; rengi ise beyazdır. Bu mertebeye Ebubekir mertebesi de denir.

Rivayete göre, Allah Rasulü, bir sefer için orduyu techiz maksadıyla, ashabı yardıma teşfik eder. Hz. Ömer “Kardeşim Ebu Bekir, yardım hususunda beni hep o geçip duruyor. Bu defa malımın yarısını getirip bağışlayayım da, kardeşim Ebu Bekir’i geçeyim” düşüncesiyle malının yarısını getirip, Resulullah’ın huzuruna arz ediyor. Bir de ne görsün, Ebu Bekr malının tamamını getirmiş.

Görüldüğü gibi Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali olmakta böyle olur. Böylesine yücelebilmek için böyle fedakârlıkların, böylesine bir mefkûrenin eri ve hizmetkarı olmak gerekir. ALLAH RESULU, Ebu Bekir’e “malının hepsini getirdin, peki evine ailene nafaka olarak ne bıraktın” diye sorunca: Ebu Bekir “Allah’ın Resulü’nün rızasını bıraktım” der ve peşinden de “Ya Resululallah, Allah benden razı mıdır?” diye sorar. “Allah senden razıdır…”. “Pekâlâ ya sen Allah’tan razı mısın, deyince böylesine bir müjde ile sarhoşa dönen mübarek.” Ene razi, ene razi (ben razıyım, ben razıyım)” diyerek döne döne, şakır şakır oynar.

7. Bu mertebeye Nefsi Zekiye veya Kamile denir. Adını; Kur’an-ı Kerim’deki “Nefsi kötülüklerden arındıran, kurtuluşa ermiş, kötülüklere gömende ziyan etmiştir” ayetinde geçen “Zekkaha” Kelimesinden alır. Nefsin son mertebesi budur. İyice arınmış, gönlünde, ruhunda leke kalmamış. Ruh, Allahtan geldiği gibi olmuş, masivadan kurtulmuş ve muradına ermiştir. Nefsin iradesi yok olmuş,

Page 256: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

256

Allah’ın iradesinden başka ortada bir şey kalmamış Nefis, fenafillah, bekabillah duraklarını aşmış, Hak ile Hak olmuş ve mutlak sukûnu bulmuştur.

Bu mertebedeki nefsin zikri, Kahhar olup; rengi renksizdir. Burada ki zikrin Kahhar ism-i şerifi olması da manidardır. Bu şekilde Allah’ın kendi özünden başka her şeyin fani olacağı, mevcut her şeyin helake uğrayıp, yalnız zatının baki kalacağı, bunların (Masivanın) helakinin de yüce Rabbimizin “Kahhar” ismi şerifi vasıtasıyla meydana geleceği ifade edilmektedir.

NEFSİNE HAKİM OLMAK

Günün birinde Hz.Ali (A.s) bir kasabın yanından geçiyordu. Kasap hazrete şöyle dedi: "Çok güzel et getirdim, eğer istiyorsanız alıp götürün."

Ali (A.s) "Şu anda param yok!"dedi.

Kasap, "Ben sabrederim, her ne zaman paranız olursa ödersiniz." dedi.

Hazret şöyle cevab verdi: "Ben karnıma sabretmesini söylerim daha iyi! Eğer karnıma sabretmesini söyleyemeseydim, o zaman sana sabretmeni söylerdim. Ama ben karnıma sabretmesini söylerim."

NEFİS AZGIN ASLAN GİBİDİR

Uçsuz bucaksız bir ormanda azılı bir aslan yaşamaktadır. Ormandaki tüm hayvanlar, korku içindedirler; böyle yaşamaktansa, bir çare ararlar. Düşünür, taşınır, aralarında bir heyet seçerek aslana gönderirler:

Page 257: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

257

-Ey ormanlar şahı aslan! Her gün içimizden birini yakalayıp, yiyorsun. Buna bir diyeceğimiz yok, fakat bu zahmet niye? Sen tahtında otur; biz sana her gün içimizden birini yollarız, sen de rahatça yersin.

Böylece, biz de sen de huzur içinde ömrümüzü geçiririz, derler.

Bu teklif aslanın hoşuna gider. Kabul eder. Artık her sabah bir hayvan aslana teslim olmaktadır.

Günlerden bir gün, sıra tavşana gelir. Hayvanlar:

-Eh ne yapalım, kısmet böyle. Çoğumuzun rahatı için birimizin ölmesi gerek. Haydi vakit geçirmeden yola düş aslanı kızdırmayalım derlerse de tavşan işi ağıra alır, pek aldırmaz. Hayvanlar telaş içindedirler. Nihayet yalvara yakara tavşanı yola düşürürler.

Tavşan, kayıtsız, seke oynaya aslanın huzuruna gelir ama vakit de bir hayli ilerlemiştir.

Açlıktan ateş püsküren aslan kükrer:

-Nerede kaldın? Bu gecikmene sebep ne?

Tavşan yalancı bir telaşla terlerini siler, boynunu büker:

-Aman efendim ben saygıda kusur etmedim. Sabah erken yola çıktım ama diğer bir aslan yolumu kesti, elinden kurtuluncaya kadar neler çektim bilemezsiniz.

Aslanın öfkesi iyice başına vurur:

-Kim bu küstah? Bu ormanda yalnızca benim hükmüm geçer. Kimmiş o çabuk söyle?

Tavşan durumdan memnun, hep öteki aslanı över, böylece aslanın onurunu incitir, aslanda dayanamaz.

Page 258: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

258

-Düş önüme, göster bu alçağı! Yola düşerler… Tavşan aslanı bir kuyunun başına getirir:

-İşte sultanım yolumu kesen aslan bu kuyunun içinde. Bakınız nasıl da kurulmuş.

Aslan hırsla kuyunun içine bakar. Suda aksini görür; hırlamaya başlar. Kuyudaki aksi de hırlar. Tavşan fırsatı kaçırmaz:

-Görüyor musunuz efendim? Size nasıl da meydan okuyor.

Aslan büsbütün hiddetlenir, gözleri döner. (Bir diyarda iki sultan olmaz, parçalamalıyım onu) diye mırıldanır, ardından da: Gümm..diye kuyuya atlar.

Her şey bitmiştir artık.. Tavşan yemyeşil çayırlarda seke seke hayvanlara kurtuluşu müjdeler.

MEVLÂNÂ'YA GÖRE YANLIŞLARA DÜŞMEMEK İÇİN NEFSİ EĞİTME

1- Nefse Uymama: Nefsi eğitmek için onun arzu ve isteklerine uymamak gerekir. Bu, nefsi eğitmenin ve onun kötülüğünden korunmanın en kestirme yoludur. Nefsi, (insanı kötülüklere karşı ayartan ve teşvik eden) şeytana benzeten Mevlânâ; yanlış yapmamak, günaha girmemek için nefse uymama üzerinde önemle durur. Ona göre, nefse uymama, heveslerden vazgeçme, her zoru açar. Nefse uymama, şehvet ve lezzetlere karşı direnmeyi gerektirir. Mevlânâ, nefsi eğitmede sağlam bir yol olan bu konuda şu tavsiyelerde bulunur: "Ey kamına haris olan, böylece yücel; bunun yolu, ancak yiyeceğini değiştirmendir. Ey kalp hastası, ilaca sarıl; bütün tedbir, mizacı değiştirmeden ibarettir. Nasihatimi dinle: Ten, kuvvetli bir bağdır; yeni istiyorsan eskiden soyun! Dudağını yum, altın dolu avucunu aç. Ten, nekesliğim bırak cömertliği ele al. Cömertlik, şehvetten, lezzetleri terk etmedir. Şehvet yüzünden düşen kalkmamıştır. Bu heva ve hevesi bırakma, sapasağlam bir iptir. Bu dal, canı göğe çeker"

Page 259: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

259

Hasetçi kişilerden çok çeken Mevlânâ (Zira onlar bu kötü duygunun baskısıyla sevgili dostu Şems’i ondan kaçırtmışlar en sonunda da öldürmüşlerdi) eserlerinde, nefsi eğitmede, iradeyi sağlamlaştırmada haset duygusunu yenmenin önemli rol oynadığını işler. "Yusuflar, kardeşlerinin hilesi yüzünden kuyuya düşmüşlerdir. Çünkü o kardeşler, hasetlerinden Yusuf'u kurtlara verip dururlar. Hasretten Mısır Yusuf’unun başına neler geldi? Bu haset, pusuya yatmış büyük bir kurttur. Hülâsa halîm Yakup, Yusuf’a bir şey yapmasın diye bu kurttan daima korkar.."

2. Çocukluktan Kurtulma: Bu tabirle Mevlânâ, bir oyun ve eğlence (laib ve lehv) den ibaret olan dünyadan kurtulmayı kasteder. O, nefsin yersiz isteklerine karşı mücadele vererek onun kötülüğünden korunmak için çocukluktan kurtulmayı önerir. Çocukluktan kurtulup baliğ olmak, aşırı istek ve arzulardan sıyrılıp Allah'a yönelmekle mümkündür. O, devamla şöyle der: Tanrı, "Dünya kuru bir istek, faydasız bir oyuncaktan ibarettir, siz de çocuklarsınız." Tanrı doğru buyurur. Oyuncağı terk etmedikçe çocuksun. Ruh arınmadıkça nasıl temiz olabilirsiniz?

3. Zecrî (sert, zorlayıcı) tedbirler alma: Nefsi eğitmede zecrî (sert, zorlayıcı) tedbirler almak ve ona her istediğini yaptırmamak önemli bir yoldur. Bu konuda Mevlânâ şöyle demektedir: "Nefis, tıpkı sofistaiyye gibi kararsızdır, şüphecidir, hile ve aldatmadan yanadır. Bunun için de o, hakikati ikna yoluyla değil de şiddet yoluyla (kötekle) anlar."

4. Nefsi Öldürme: Nefsi eğitmenin önemli bir yolu, onun arzu ve isteklerini dizginlemek veya kontrol altında tutmak, Tasavvuftaki deyimiyle, bu arzu ve istekleri öldürmektir. Bu, nefsi eğitmede en radikal tedbir olarak görünmektedir. Buradaki öldürmeyi, geniş anlamıyla, "eğitme" olarak da alabiliriz. Mevlânâ, konuyla ilgili olarak şu örneği vermektedir: Birisi, kızgınlıkla anasını hançerleyerek, döverek öldürdü. Biri, ona "Huyunun kötülüğü yüzünden ana hakkını gözetmedin. Çirkin herif, ananı neden öldürdün! Niye söylemiyorsun, o sana ne yaptı ki?" dedi. Adam, "Çok ayıp bir iş işledi, ben de onu öldürdüm. Ayıbını toprak örtsün" diye cevap verdi. Kınayan "Be adam, ananı öldüreceğine o kişiyi öldürseydin" deyince dedi ki: "Her

Page 260: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

260

gün başka birisini mi öldüreyim? Onu öldürdüm, halkın kanına girmekten kurtuldum; halkın boğazını keseceğime onun boğazladım, bu daha iyi!" O kötü huylu ana, fesadı her tarafta zahir olan nefsindir. Her ana onun için bir azize kastedip duruyorsun; kendine gel, onu öldür! Bu arada akla şu soru gelmektedir. Nefis neden öldürülmelidir? Bunun cevabını şu beyitlerde görmekteyiz: "Onun yüzünden bu güzel dünya sana dar geliyor. Onun yüzünden Tanrı ile de savaşıyorsun, halkla da. Nefsini öldürürsen özür serdetmeden kurtulursun, ülkede hiçbir düşmanın olmaz"

5. İradeyi Sağlamlaştırma: İnsanın, yanlışlara karşı koymasında nefsin kötü arzularını frenlemesinde sağlam iradeye sahip olup, onu doğrudan/iyiden yana kullanması ve bu noktada kararlılık göstermesi oldukça önemlidir. Mevlânâ, insanın uyarak gönlünü bir muma benzetir ve binlerce âfeti taşıyan havaya (şiddetli rüzgar ve tehlikelere) karşı onu eteğinin altında (sağlam bir irade ile) iyi korumasını ister. Nefsi, kişiyi yanlışlara çeker ve bazen o, doğru ile yanlış arasında kararsız da kalabilir. Bu gibi durumlarda insanın, kendisini yoldan çıkaran tabiatını dinlemeyip iyiden, doğrudan, haktan yana tercihlerde bulunması gerekir. "Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var. Karanlığa, güneşler var. Gönül seni, gönül ehlinin diyarına; ten, seni su ve çamur hapsine çeker" Kişinin, doğru olarak kabul etmeye, iyiyi almaya kendisini zorlaması, yanlışlara karşı onu büyük ölçüde koruyacaktır. Kendisini bu şekilde yönlendirmeyen, iradesini bu şekilde kullanmayan ise, şu örnekte görüldüğü gibi, yanlışlar içerisinde kalmaya mahkum olacaktır. "... İçerden bir kabul ve tasdik eden olmadıkça, bin söz söylesen de faydası olmaz. Meselâ bir ağacın kökünden içten gelme bir nemlilik, canlılık olmasa, sen ona bin selin suyunu döksen, yine faydasızdır, diyor Mevlana... Bütün âlemi nur kaplamış olsa, gözde bir nur olmadıkça, (görme isteği yoksa) hiçbir zaman o nuru göremez..."

6. Sabırlı Olma: Nefsin ayartıcılığına kanmamak için onu eğitirken sabırlı olma oldukça önemlidir. Mevlânâ, "... Bu yolda sabır lâzım, çekilecek mihnetlere tahammül gerek" demektedir. Zira sabır devadır, genişliğin anahtarıdır ve kişiyi maksadına çabuk ulaştıran bir erdemdir. "Her zahmette, her meşakkatte kızar, kinlenirsen cilalanmadan nasıl ayna olacaksın?" beytiyle Mevlânâ; doğruya, iyiye

Page 261: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

261

ve güzele yönelip onda karar kılmak ve olgunlaşmak için sabır göstermek gerektiğini vurgulamaktadır. "Feraset sahiplerinin iştahları sabradır, onlar sabretmek isterler" sözüyle Mevlânâ, nefsin aceleci ve geçici taleplerine aldırmadan, ileriyi görmeye çalışanların sabırlı olduklarım ve kısa vadede olmasa bile uzun vadede onların kazançlı çıkacaklarını belirtmektedir. Nefsin isteklerine uymayarak anlayışlı, hoşgörülü ve yumuşak başlı olmak (ki bunların temelinde sabır yatmaktadır), insanı anlayışsız, katı ve dik başlı olmaktan daha çok başarıya ulaştırır. "Hilim (yumuşaklık) kılıcı, demir kılıçtan daha keskin, hatta yüzlerce ordudan daha galip, daha üstündür." "Maksada sabırla erişilir, aceleyle değil. Sabret, doğrusunu Tanrı daha iyi bilir." Nefsin baskısından kurtularak "Sabreden göklerin üstüne yükselir" sözüyle Mevlânâ, sabredenin kazançlı çıkacağını ve yüceliklere ulaşacağını, bunun aksine, nefsine uyanın ise aşağıların aşağısına düşeceğini anlatmak ister.

7. Benlikten kurtulma: Nefsi eğitmede bir önemli tedbir de kişinin hep kendisini ön plânda tutma sevdasından, gururunu öne çıkarma gayretinden uzak durmasıdır. Mevlânâ, insanın kendisine olduğundan fazla güvenerek Allah'ı devre dışı tutmasını; bilginlerin, kendilerini göstermek gayesiyle, gereksiz ayrıntılara dalmalarını, kendilerini tanıma hususunda gayret göstermemelerini ve benlik sevdasına kapılmalarını yanlış görür. O, insanların kendi parmaklarını yalamalarını, çıbanlarını, kellerini yani yanlışlarını ve ayıplarını normal görüp başkalannkini ise oldukça anormal görmelerini hiç hoş karşılamaz. Mevlânâ, bir rubaisinde, benlikten kurtulmayı ve uygun olanı yapmayı tavsiye etmektedir. "Benlikten geçersen yüzlerce rahmet görürsün, kendine gelince de binlerce zahmet çekersin. Hep Firavun gibi sakalını tarayıp durma. Bir şey taramak istiyorsan bıyığına yaraşacak bir tarak bulmaya bak. ", "Kendini hiçe saymazsan hiçlikten kurtulamazsın" diyen Mevlânâ, kişinin nefsine uyarak benlik sevdasına kapılmamasımn önemini ve bunun getireceği faydalan şöyle dile getirir: Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur, kendisine dost olmadığı için herkese dost kesilir. Nakışsız bir ayna haline gelir, değer kazanır; çünkü bütün nakışları aksettirir.

8. Özeleştiride Bulunma: Nefsi eğiterek yanlışlara karşı korunmada belki de en önemli husus, kişinin kendisine eğilip,

Page 262: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

262

eksiklerini görmeye çalışması; aşırılığa, haksızlığa düşüp düşmediği konusunda nefsini sorgulamasıdır. Böyle davranmak yanlış şeyleri terk edip doğru, iyi ve güzel şeyleri edinmede kişiyi kazançlı çıkaracaktır. İnsanın önce kendini kendisine açması ve kendisini dinlemesi gerekmektedir. Sırrını kötülerden gizlemen şaşılacak bir şey değil, şaşılacak şey; kendinden de saklaman, kendinden de gizlemendir. İnsanın başkalarının yanlışına-günahına bakıp, üzülmeden önce kendi haline bakıp üzülmesi gerekmektedir. Ey başkalarına ağlayan göz, gel, bir müddetçik otur da kendine ağla… Afsunlarla gönüller alalım deriz ama çukura düştüğümüzü görmeyiz. "Be hey kaltaban; çukura düşmüşsün, kuyudasın sen. Başkalarını bırak, kendine bak!.. Kişinin, önce kendi ayıbını veya kusurunu görerek nefsini terbiye etmesi gerekmektedir: Arkadaşın, senin hakkında, "hırsızdır, doğru adam değildir, münasebetsiz hareketlerde bulunur, ahlâksızdır, lanettir, şöyledir, böyledir” demektedir. O daima doğru söyler. Onun gibi doğru sözlü adam görmedim. Doğru söyleme, yaratılışında vardır. Ne dese, aslı yok diyemem; kusuru üstüme alırım doğrusu.. Padişahım, olabilir ki o bende bazı ayıplar görmüştür de ben onları kendimde görememişimdir. Herkes, önce kendi kusurunu görseydi halini ıslah etmekten gaflet eder miydi? Halk kendisinden gafildir babam, gafil. Onun için birbirlerinin kusurunu görürler. Ben kendi yüzümü göremem de senin yüzünü görürüm; sen de benim yüzümü görürsün. Kendi yüzümü görmeye muktedir olanın nuru, halkın nurundan artıktır. O ölse bile nuru bakidir. Çünkü görüşü, Tanrı görüşüdür.

Bu beyitlerde de görüldüğü gibi Mevlânâ, halkın ayıbını inceden inceye görüp, bir bir eleştirip de kendi ayıbını zerre kadar görmeyeni ve kendisini eleştirmeyeni şiddetle kınar. "Nefsi, ten evinde nazlı nazlı beslenmede; kendi başkalarına kin güdüp elini ısırmakta!.." "A hayrı, şerri bilmeyen, sen kendini sına, başkasını değil! Kendini sınadın mı başkalarını sınamadan vazgeçersin. A gönül, aynada kendini eğri-büğrü gördün mü, mutlaka bu eğrilik sendedir, aynada değil; önce kendini doğrult." Yukarıda da değinildiği gibi, önce kişinin kendisine eğilmesi, kendi nefsini eleştirip, hata ve kusurlarından ayıklanması gerekir. Kişi kendisini doğrutunca bir çok şeyler düzelecektir. "Süleyman, başındaki tacı eliyle düzelttikçe taç eğrilmekteydi yiğidim! Tam sekiz kere doğrulttu, sekiz kere eğrildi...

Page 263: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

263

Dedi ki: Ey taç, bu ne bu! Eğrilme artık! Taç dedi ki: Beni yüz kere doğraltsan, yine eğritirim. Çünkü inanılır kişi, sen eğrilmedesin!"

9. Manevî Güç Kazanma: Nefsi eğilmek, onun şerrinden emin olmak, gerçekleri görmek ve Tanrı sırlarına ermek için Mevlânâ'nın felsefesine göre, mânâ kapısına da başvurmak gerekmektedir. Tanrı ve Tanrı erlerinin inayetleri olmazsa... Melek bile olsa defteri kapkaradır. Meviânâ, mânevi gücün ve ilâhi inayetin bu konuda oynadığı rolü şöyle açıklar: "Firavun'un aklı, padişahların aklından üstündü ama Tanrı hükmü onu akılsız ve kör etmiştir!" "Bir adamın can gözünü, can kulağını Tanrı kapattı mı o adam Eflâtun olsa hayvanlaşır!" "Kim Tanrı'dan Tevfika mazhar olursa o âleme yol bulmuş, dünya işinden çıkmıştır." "Sen istersen onu gönül vahyi farzet; gönül zaten onun nazargâhıdır. Gönül ona agâh olunca nasıl hata eder?" "Ey mü'min, sen, Tanrı nuru ile bakar, görürsün; hatadan, yanılmadan eminsin" Nefse hakim olma konusunda manevi güç kazanmak için Allah'a yönelme ve O'ndan yardım dilemek gerekmektedir. Allah'a yönelen kişi O'nun koruması altına girer, kuvvet bulur, emniyette kalır: ona güç şeyler kolay gelir. Mevlânâ, şu mektup ifadesinde gördüğümüz gibi işin sonunda Allah'a yönelmeyi, O'na güvenmeyi ve O'ndan yardım dilemeyi talep eder. "Allah, ona da, bize de, isteklerimiz neyle gerçekleşecekse, işlerimiz neyle düzene girecekse, onu ilham etsin!" Manevî gücü elde etmek için mânâ kapısını dövmenin gerektiğini belirten Mevlânâ, nefsin aldatıcılığından kurtulmak için, Allah'a şu yalvarışta bulunur: "Ey bize güç şeyleri kolaylaştıran Tanrı! Bize abes ve boş şeylerden kurtar. Bize rızık diye gösterdin, halbuki tuzakmış. Bize her şeyi, olduğu gibi göster."

Sonuç: Mevlânâ'nın; Nefsi eğitim, üzerinde önemle durması, ağırlıkla, onun sûfi karakterli bir düşünür oluşuna bağlanabilir. İnsan bir çok yanlışlarla yüz yüzedir. Genelde o, nerelerde ve neden dolayı ve ne tip yanlışlar yaptığını kaba taslak kestirir. Fakat asıl önemli olan bu yanlışlarını terk etmesidir. Bunları terk etmede nefis hakimiyeti tesis etmek oldukça önemlidir. Bunu başarmak için de yapılacak ilk iş, nefsi tanımaya çalışarak onu eğitmektir. Nefsi eğitmenin en kestirme yolu, şehvet ve lezzetlere karşı direnerek nefsin zebunu olmamadır. Onu eğitmek için, çok sevdiği oyun ve eğlence (dünya)ye fazla

Page 264: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

264

dalmamak gerekmektedir. Nefsin şerri karşısında alınacak olan en radikal tedbir, onu öldürmek olacaktır. Mevlânâ'ya göre, aşağılık nefis, insanı; Tann, tabiat ve halk ile savaşmaya ittiğinden dolayı öldürülmeyi hak etmiştir. Nefsi eğitmede başarılı olmak için iradeyi sağlamlaştırma en etkili ve kapsamlı bir iştir. Hatta sabırlı olma, nefsi öldürme, çocukluktan kurtulma, özeleştiride bulunma, benlikten sıyrılma, temelde, iradeyi sağlamlaştırmanın tabii sonuçları olarak görülebilir.

18 TAKINTI GİDERİCİLER

İnsan bir kere bir şeye takmaya görsün, hayatı cehenneme döner. Zihnimizin bize oynadığı bir oyun olan takıntılar, zamanla tüm yaşamımızı etkilemeye başlar. Bu da hem bizim hem de çevremizin hayatını alt üst eder. Farklı şekillerde kendini gösteren takıntıların birçoğu tedavi gerektirir. NLP’de takıntılar için yakınlaştırma ve çoğaltma tekniğini kullanarak sizi zehirleyip bağımlılık yaratn ilaçlardan kurtulabilirsiniz.

Zihnimize gelip takılan, kolayca gitmeyen ve yoğun sıkıntı yaşatan düşünce ve görüntülere obsesyon veya diğer adıyla takıntı diyoruz. Takıntı hastalığı; insana büyük acı veren, dayanılması zor bir

Page 265: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

265

hastalıktır. Takıntıyla ilgili örnekler milyonda bir karşılaşılan istisnai vakalar değil, hepimizin her gün karşılaştığı tablolardır.

MİLYONLARCA KİŞİ MUZDARİP

Takıntı hastalığının görülme sıklığı yüzde 2.5'tur. Yani her bin kişiden 25'i, hayatında en az bir dönem takıntı hastalığı geçirmiş veya halen geçirmektedir. Bu da; Türkiye'de yaklaşık 2 milyon, dünyada ise 150 milyon takıntı hastası olduğu anlamına gelir. Takıntı hastalığının yanı sıra bir de 'zorlantı' da denen kompulsiyonlar vardır. Kompulsiyonlar; sıkıntıyı azaltmak ya da yaşanabilecek kötü bir olayın olmasını önlemek için kişinin yapmaya zorunlu hissettiği, gerçekle aslında hiçbir bağlantısı olmayan, sürekli tekrarlayan davranışlardır. Sürekli bir şeyleri kontrol etme isteği, tekrar tekrar el yıkama, art arda banyo yapma, yoldan geçen arabaları sayma, aynı duayı defalarca tekrarlama gibi kişiye ve çevresine fazla zarar vermeyen kompulsiyonların aksine takıntılar hayatı cehenneme çevirebilir. Psikohayat dergisi, takıntı hastalığını ve başlıca takıntıları derledi...

TEMİZLİK TAKINTISI

Sonuç Hastane Olabilir!..

Defalarca el yıkama, evi temizleme, dışarıdan gelen her şeyi dezenfekte etme gibi tekrar tekrar yapılan, hayatı temizlikten ibaret hale getiren temizlik takıntısı; önlem alınmazsa, kişiyi hastanelik edebilir. Yıkama takıntısı olan kişiler, bir şeye dokunduktan sonra hemen ellerini yıkamazlarsa tehlikeli birçok olayın gerçekleşebileceğine dair yüksek bir beklenti duyarlar. Böyle kişiler, çevrelerindeki her şeyi pis olarak algılarlar. Bu pisliğin kendisine ya da bir başkasına bulaşması sonucu gelişeceğini düşündüğü zararları önleyebilmek adına da kendilerini temizliğe verirler. Temizlik takıntısı olan kişiler, genellikle şikayetleri şiddetlenip gündelik hayatlarını olumsuz etkilemeye başlayınca tedaviye başvururlar.

Page 266: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

266

SAYMA VE SORU SORMA TAKINTISI

Aile hayatını da etkiler…

Sayma ve sorma takıntılarında en önemli iki temel duygu; şüphe ve suçluluktur. Aynı şeyleri tekrar tekrar soran, bir rakamı takıntı haline getiren hastaya, bu düşünceler inatçı ve rahatsız edici şekilde gelir. Soru takıntıları da diğer takıntılar gibi kişiyi ve ailesini ciddi anlamda zora sokar. Soru sorma takıntısında kişi, takıntısına çevresini de kattığı için anne, baba, kardeş; kime daha sık soru soruyorsa, o kişiler için de durum dayanılmaz hal alır. Bu nedenle ailenin, takıntı rahatsızlığı olan kişiye yaklaşımı çok önemlidir. Tedavide psikoterapi büyük yer tutar. Tedavi esnasındaki en önemli aşama, kişinin zihnine gelen soruları çözmeye çalışmasının yararsız olduğunu fark etmesidir.

AŞK TAKINTISI

Mutluluk mu, işkence mi?

Aşk insanın içini kıpır kıpır eden bir duygu olsa da, bu bir takıntı haline geldiğinde korkular ve endişelerle insanın hayatını cehenneme dönüştürür. Bazı aşklarda; mutluluktan çok korku, endişe ve mutsuzluk hakimdir. Takıntılı aşkta kişi aşık olduğu kişiyle ilgili düşüncelerle meşguldür. Bu kaygılarından kurtulmak için de kendini rahatlatacak eylemlerde bulunur. Örneğin aşık olduğu kişinin başkası ile birlikte olabileceği kaygısı ile sürekli onu arar, nerede olduğunu kontrol eder. Bu kontroller bir süre kendisini rahatlatsa da, kısa bir aradan sonra tekrar başlar.

CİNSEL TAKINTILAR

Acaba eşcinsel miyim?

Page 267: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

267

Cinsellikle ilgili akla her gelen düşünce bir takıntı olmasa da, farklı cinsel düşünceler zihne yapışıp kalıyorsa, tarifi imkansız sıkıntı veriyorsa; uzman yardımı almak şarttır. "Acaba hemcinslerimden mi hoşlanıyorum?", "Yoksa ben eşcinsel miyim?", "Yoksa ben pedofil miyim?" gibi sorular sık sık aklımıza gelip takılsa, uzun süre akılda kalsa ve gittiğinde bile tekrar tekrar geri dönse dahi; eğer sıkıntı yaşatmıyorsa buna takıntı demiyoruz. Örneğin bir genç sürekli bir kızı düşünüyor, kız bir türlü aklından gitmiyor, gitse bile tekrar tekrar geliyorsa ve bu durum onda sıkıntı değil de güzel duygulara yol açıyorsa; bu durum bir takıntı değildir. Cinsellikle ilgili olarak en sık rastlanan takıntılar, eşcinsellikle ilgili takıntılardır. Her takıntı gibi cinsel takıntı da gerçekten çok zorlayıcı bir psikolojik sorundur. Çevresindekiler, bu durumun hastaya yaşattığı azabı anlayamazlar. Tedavi için uzman yaklaşımı gerekir.

SALDIRGANLIK TAKINTISI

Nedeni aşırı sorumluluk…

Saldırganlık takıntıları, takıntı hastalığının en kötü türlerinden biridir. Çünkü bu insanlar kendilerini bir cani, alçak bir katil, bir sapık gibi algılarlar. Mesela; bir anne bebeğini düşürme korkusuna kapılır, onu kucağına alamamaya başlar, emzirirken "Fazla sıkıp kemiklerini kırarım" endişesiyle öz yavrusunu bağrına basamaz olur. Halbuki birine zarar verecek en son insan, bir obsesiftir. Zaten bu hastalığın altında yatan temel kişilik örüntüsü, aşırı sorumluluk duygusudur. Ahlaki değerlere, kanunlara en bağlı insanlar obsesiflerdir. Hatta 'Anti-sosyal' kimselerin beyinlerinde, takıntı hastalarının beyinlerindekinin tam tersi bulgulara rastlanmıştır.

Takıntı Gidermede Yaklaştırma Yöntemi

ADIMLAR

Page 268: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

268

* Takıntıyı tespit edin ve semptomu ölçün.

* Görüntünün yerini bulun, mesafeyi tespit edin.

* Anlamı bozulana kadar görüntüyü yaklaştırın.

* Test edin ve geleceğe uyarlayın.

SÜREÇ

Takıntınızı ifade eden bir görüntü görün.

Görüntünün detaylarını belirleyin.

Görüntünün size uzaklığını tespit edin.

Semptomu tespit edin ve 1 ile 10 arasında bir değer verip ölçün.

Görüntüyü yavaş yavaş yaklaştırın.

Görüntünün bütününü göremeyip sadece parçasını görünceye kadar yaklaştırın.

Semptomu kontrol edin ilk verdiğiniz sayısal değer düşmüş mü ?

Daha çok, daha çok yaklaştırın.

Görüntü yok oluncaya kadar yaklaştırmaya devam edin.

Görüntü yok olunca semptomu test edin.

Takıntı Gidermede Çoğaltma Yöntemi

SÜREÇ

1. Takıntıyı belirleyin ve gözlerinizi kapatıp, rahatlayın.

Page 269: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

269

2. Geçmiş geride, gelecek önde olacak şekilde zaman çizginizi görün.

3. Bu takıntıyı düşündüğünüzde bir semptom oluşacaktır. Bu semptomun yerini belirleyin ve yoğunluğunu ölçün.(1-10)

4. Semptom neye benziyor? (Rengi, şekli...)

5. Zaman çizginizi 5 adım öteye kadar kısaltın.

6. Bir taraftan semptomun azalıp azalmadığını kontrol ederek zaman çizginizde geçmişe doğru bir yolculuğa çıkın.

7. Zaman çizginizde semptomun başladığı yeri bulun. Başlangıcı bulunca semptom ortadan kalkacaktır.

8. Doğum anına kadar geldiğinizde semptom geçmiyorsa bir adım daha atarak babanızın yada annenizin zaman çizgisine girin.

9. Bu zaman çizgisinde semptom ortadan kalkıncaya kadar ilerleyin. Gene geçmiyorsa dedenizin, anneannenizin, babaannenizin zaman çizgisine kadar devam edin.

10. Semptom ortadan kalkıncaya kadar zaman çizgisinde geçmişe gidiniz. Başlangıç noktasını bulunuz.

11. Takıntıyı geçinceye kadar doyurun. (1-2-3-4-5 kaç gün gerekiyorsa)

12. Zaman çizgisinde ilerleyerek tekrar bugüne gelin.

13. Gelecekte kendinizi görün ve takıntınızla ilgili semptomu ölçün.

14. Rahatlayarak gözlerinizi açın.

Page 270: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

270

DÜNYANIN EN TAKINTILI ADAMI

Howard Hughes adını, 2004 yılında başrolünü Leonardo Di Caprio'nun oynadığı, bol ödüllü Havacı filmiyle dünya yeniden hatırladı. Howard Hughes Amerikalı bir mühendis, iş adamı ve film yapımcısıydı. 1905 Texas doğumluydu. 11 yaşındayken Houston'ın ilk radyo vericisini kurdu. 12 yaşındayken, babasına ait buharlı motorun parçalarıyla bir ''motorlu'' bisiklet yaptı ve gazeteye çıktı. 14 yaşında uçuş dersleri almaya başladı. 17 yaşındayken dış gebelik yüzünden annesini, 19 yaşındayken kalp krizi yüzünden babasını kaybetti. Dünya uçak sanayinin öncülerinden biriydi. Hughes Uçak Fabrikası'nı tesis etti. Dünyanın en zengin adamlarından biri oldu. Pilot olarak da çeşitli ödüller kazandı. Servetinin bir bölümünü Howard Hughes Tıp Araştırmaları Merkezi'ne yatırdı. Hollywood'a girdi. Howard Hawks tarafından 1932'de çekilen “Yaralı Yüz” (Paul Muni, George Raft ve Ann Dvorak'lı Scarface) ve 1943'te çekilen “Kanunsuz” (Jane Russell'lı The Outlaw) gibi efsanevî filmlerin yapımcısıydı. Amerika'nın en güzel kadınlarıyla ilişki yaşadı: Bette Davis, Ava Gardner, Olivia de Havilland, Katherine Hepburn, Ginger Rogers, Gene Tierney bunlardan sadece bazılarıydı. 1947'de oyuncu Jane Greer ile çıktığı bir akşam yemeğinde, Jane'den izin alıp tuvalete gitti. Kadın bir buçuk saat erkeği bekledi. Erkek çıkageldiğinde tepeden tırnağa sırılsıklamdı. Kadın şaşkınlık içinde ''Ne oldu sana böyle?'' diye sordu.

Erkek izah etti:

Page 271: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

271

''Gömleğime ve pantolonuma ketçap dökülmüştü. Onları lavabo'da yıkadım.'' Sonra da asıp kurumalarını beklemişti. ''Kuruduktan sonra da tuvaletten çıkamadım. Çünkü kapı koluna dokunamadım. Birinin gelmesini bekledim.'' Hughes mikroplardan o kadar korkuyordu ki, sarılıktan ölmüş bir arkadaşının bırakın cenazsine gitmeyi, çiçek bile göndermemişti. Çünkü mezardaki ölüden çıkan mikropların, gönderilen çiçeklerin geldiği gerisin geriye yolu takip edip kendisini bulacağından endişe ediyordu. 1947'nın Aralık ayında, yardımcılarına evine yakın bir film stüdyosunda birkaç film seyredeceğini söyledi. Dört ay boyunca stüdyodaki odadan bir defa bile dışarı çıkmadı. Aynı filmleri, sandalye tepesinde, genellikle çıplak vaziyette dört ay tekrar tekrar seyretti. Sadece süt ve çikolatayla yaşadı.

Tuvaletini boş şişelere ve kutulara yaptı. Dört bir tarafı peçete paketleriyle doluyudu. Kağıtlara yazdığı notlarla yardımcılarına talimat veriyordu. ''Bana asla bakmayın ve ben konuşmadıkça siz benimle konuşmayın'' emrini de yazılı olarak iletmişti. 1948 baharında ortaya çıktığında berbat vaziyetteydi. Dört ay yıkanmamış, traş olmamış ve tırnak kesmemişti. Temizlik takıntıları yüzünden Acapulco'daki Princess Hotel'de inzivaya çekildi. Orada kendisine âdeta hastane gibi steril bir ortam oluşturdu. Yıllarca mikrop kapmamak için kimseyle görüşmedi. Güneş ışınlarının da mikrop taşıyabileceğini düşündüğünden, pencerelerini kapkara levhalarla kaplattı.

Dikkatle ölçülüp kesilmiş yemeklerini elleri eldivenli hizmetçiler getiriyorlardı. 1976'da uzun süre kendisinden haber alınamayınca, yakınları odasına girdiler ve Hughes'u baygın vaziyette buldular. 1.93 boyundaki dev gibi adam, 41 kiloya düşmüştü.

Meksika'dan Houston'daki Metodist Hastanesi'ne götürülürken, uçakta öldü. Ölüm sebebi böbrek yetmezliği idi. Temizlik takıntıları o kadar artmıştı ki, yemez içmez olmuş ve sonunda da susuzluktan böbrekleri iflâs etmişti. Kimseyle temas etmek istemediği için de, odasında yapayalnız ölümü beklemişti. Vücudu iğne delikleriyle doluydu. İçki ve sigara içmiyordu. Ama kodein adlı doğal morfin ilacına şiddetle müptelâ olmuştu. Her tarafını

Page 272: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

272

kodein iğneleriyle delik deşik etmişti. *** Tıpta bu hastalığa obsesif kompülsif bozukluk diyoruz. Halk arasında takıntı hastalığı olarak biliniyor. Her 100 kişiden yaklaşık 3'ünde görülen bir hastalıktır. Yani Türkiye'de neredeyse 2 milyon, dünyada 180 milyon insanda.

Tüyler ürpertici Howard Hughes hikâyesi, tarihte bir defa görülmüş marjinal bir hayat değildir.

Eminim bu yazıyı okuyan bir sürü insan, 'Yazının başlığı Dünyanın En takıntılı Adamı. Ben de takıntıda Hughes'dan aşağı kalmam diyecektir.

19 MİLTON MODELİ

Page 273: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

273

Karşınızdaki insanın ruh halini, dilediğiniz yöne çekmenizi sağlayacak özel, sözel sırlar vardır. Hipnotik Dil Kalıpları kavramının kökeni varsayımlardan oluşur. Bu sözlerinizin ardında gizlenen, asıl niyettir.

Örneğin; ‘Sanırım hızlı okuma yeteneğin sayesinde bu kadar çabuk öğreniyorsun’ dediğinizi düşünelim. Bu cümledeki varsayım, hızlı öğrenmeyi sağlayan bir şeyler olduğudur. Bu da tahminen hızlı okuma yeteneğidir.

Bu örtülü varsayımların hipnotik bir gücü vardır. Genellikle, dikkatle kurulmuş cümlelerde, karşıdaki insanın beyninin hemen farkına varacağı ve sorgulamadan kabulleneceği birçok varsayım bulunur.

Bir başka örnek daha vermek gerekirse; ‘Bu özel rapor üzerinde çalışmaya başlamadan önce bir şeyler atıştıralım, olur mu?’ Bu cümlede, söz konusu kişinin o ‘özel rapor’ üzerinde çalışacağı varsayılmaktadır. Bu arada, cümlenin sonundaki ‘Olur mu’ya dikkat ettiniz mi? Bu, genellikle başın evet anlamında yukarı aşağı sallanması eşliğinde kullanılan bir yönlendirme tekniğidir. Karşınızdaki insan bu isteğinize genellikle onay verecektir.

Hipnoz araştırmaları yapan insanlar, bir insanı belirli ruh hallerine sokmanın, hipnozcunun dilediği şey hakkında düşünmeye başlamasını (ürününüzü satın almak, sunduğunu hizmetlerden yararlanmak, sizin adayınıza oy vermek, projenize yardımcı olmak) sağlamanın çeşitli yöntemleri bulunduğunu tespit etmiştir.

Bir şeyi hayal etmek, o şeyi elde etme ya da ondan uzak durma sürecinin ilk adımıdır. Ardından, bize ürünlerimizi ya da hizmetlerimizi satın alma, önerimize onay verme, o andaki hedefimizi gerçekleştirme konusunda ne yapmayı düşündüklerini anlatmalarını isteriz.

İnsanlar, sırf sordunuz diye, size düşüncelerinin gizli şifrelerini açıklamaz. Bu amaçla, geçerliliği bilimsel olarak kanıtlanmış teknikleri büyük bir ustalıkla kullanabilmeniz gerekir.

Page 274: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

274

Bunlar, karşı tarafın size uyum göstermesi konusunda inanılmaz sonuçlar doğurabilen özel sözcükler ve cümlelerdir. İnsanların sizin önceden belirlediğiniz yargılara ulaşmasını sağlayan ifadelerin bir kısmını aşağıda bulacaksınız.

Hipnotik Dil Kalıpları’nın cesur bir tavırla, her ne istenirse yapılacağını varsayan bir havada kullanıldığını fark edeceksiniz. Bir başka deyişle, ilk örnekteki hipnotik talimat, ‘Bu arabayı satın al. Buna karar verdin’dir. Bu talimat, ‘Sana söyleyecek değilim’ şeklindeki Hipnotik ifadenin içine gizlenmiştir. Cümlelerdeki talimatlar büyük harflerle, Hipnotik ifadeler ise koyu harflerle yazılmıştır. Buradaki talimat, müşterinin gerçekleştirmesini istediğimiz şeydir. Bu ifadelerin cümle kalıplarına pek uyduğu söylenemez. Buna pek aldırış etmeyin. Bunların çok etkili ifadeler olduğunu, kullanırken çok dikkat etmek gerektiğini de belirtmekte fayda var. Parantez içerisindeki bölümler de kısa ancak, önemli açıklamalar yer almaktadır.

‘Sana BU ARABAYI Almanı söyleyecek değilim. Buna sen karar vereceksin.’

‘Sana BORSAYA DAHA ÇOK PARA YATIRmanı söyleyecek değilim. Kendi hesabını kendin yapacaksın. (Farkındaysanız, sana söyleyecek değilim deseniz de aslında bir talimat veriyorsunuz!)

a) Dolaylı Emirler

Daha geniş bir cümle yapısı içinde yer alan emir kalıplarıdır.

“Rahatlamaya başlayabilirsin.”

“Kısa bir süre sonra konuyu çok iyi anladığını fark edeceksin.”

“Bu anlaşma ile büyük kar elde edeceksin”

b) Negatif Emirler

Page 275: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

275

“Kırmızı pantolon giymiş filleri düşünme!” ilkesidir. Genellikle negatif bir şekilde verilen emir cümlesinin içindeki olumlu kısma tepki verilir.

“Her şeyi anlamaya çalışma.”

“Bana söylemek istediğinden daha fazla şey anlatma.”

c) Dolaylı Sorular

Daha geniş bir cümle yapısı içinde yer alan dolaylı sorulardır.

“Bu konuları bu kadar kısa sürede nasıl öğrendiğinizi merak ediyorum.”

“Sözleşmeleri imzalarken içinde bulunduğunuz ruh halinin nasıl olması gerektiğini merak ediyorum doğrusu.”

d) Yığılmış Dilbilim Varsayımları

Farklı varsayımları aynı cümle içinde yığmak bu cümlelerin güçlü bir şekilde kullanılmasını sağlar. Ne kadar varsayım olursa dinleyen kişi için cümleyi, soruyu anlamak ve bir varsayımı diğerinden ayırmak o kadar zorlaşır.

“Ne kadar yakında bilmiyorum ama yakın bir zamanda bilinç dışının zaten yapmış olduğu öğrenmeleri fark edeceksin çünkü gevşeme sürecini rahat bir şekilde devam etmeden ve içindeki diğer senin hoşuna gidecek yararlı bir şeyi öğrenmesini sağlamadan önce öğrendiğinin bilincinde olman önemli değildir.”

e) İletişimsel Kabuller

Bir soruya düz anlamıyla cevap verilmesini değil de o soruyla ilgili tipik bir bilgi verilmesini sağlayan evet/hayır sorularıdır.

“Saat kaç biliyor musun?” (Bu sorunun cevabı “Evet biliyorum” değil de örneğin “Evet, saat yedi” olabilir.)

Page 276: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

276

Kapı kilitlendi mi? (Hayır kilitlenmedi.)

f) Ters Meta Model Kalıpları

Bir yüzey yapısını açıklığa kavuşturmak için daha çok bilgi toplamak yerine, dildeki özellikle genelleme, silme ve çarpıtma gibi yapıları sanatlı bir şekilde üstü kapalı olarak kullanmaktır.

Nedensel bağlaçlar, isimleştirmeler, referans indeksinin olmayışı, basit silmeler, karşılaştırmalı silmeler, belirsiz fiiller, zarflar, evrensel niteleyenler, gereklilik ve olasılık öğeleri, neden-sonuç, yanlış eşitlemeler, kıyas nesnesinin yokluğu ve zihin okuma.

Zihin Okumak

Endişelendiğinizi biliyorum.

Farklı bir duygu olduğunu düşünüyorsunuz.

Öznesiz değer yargıları

Öğrenmek zevkli ve kolaydır ve merak etmek iyi bir şeydir.

Sebep – Sonuç

Eğer bunları yaparsanız, başarı kaçınılmaz olacaktır.

Dinledikçe öğreniyorsun.

g) Zamanla İlgili Öğeler

Bunlar zamanla veya zamanın geçişiyle ilgili öğelerdir.

“Zaman geçtikçe değerini anlayacak ve onaylayacaksınız.”

“Saniyeler geçtikçe bu bilginin değerini daha iyi anlayacaksınız.”

h) Mekansal Öğeler

Mekan ile ilgili öğelerdir.

Page 277: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

277

“Düşüncelerinizi şimdilik bir yana bırakalım.”

“Ben buradan çıktıktan sonra, daha iyi anladığınızı göreceksiniz.

i) Alıntılar

Alıntılar herhangi bir şeyi başka bir kaynağa yani başka bir kişiye, zamana, yere, duruma atıfta bulunarak söylemenizi sağlar. Böylece bir şey söylenebilir ve söylediğiniz şey için sorumluluk almak zorunda kalmazsınız.

Dolaylı Anlatım: “Arkadaşlarım dışarı çıktığım zaman gevşememi ve kendimi rahat hissetmemi söyler.”

Dolaysız Anlatım: “Deha şimdi bir müşterimle konuştum ve o bana “Bu harika bir teknik” dedi.”

j) “Değil mi?” Soruları

Cümlelerin sonuna “değil mi?” ifadesinin eklenmesiyle, ifadenin soruya dönüştürülmesidir.

20. FOBİLER

‘’Korku beynin içinde çalışan bir kasettir. Korkmaya başlayan kişi derhal kaseti değiştirmeli’’

Page 278: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

278

Kişiler korkularının saçma olduğunun farkındadır, ancak korkularını mantıksal düşünerek engelleyemezler. Bu korkular fobik kişilerin günlük işlevlerinde bozulmaya neden olur.

Fobiler toplumda sık görülür. Yapılan araştırmalarda, toplumda %10 oranında fobik olduğu söylenmekle birlikte tahminen bu değer %25 dolayındadır. Araştırmalarda fobi sıklığının beklenenden düşük çıkmasının en önemli nedeni bu kişilerin hastalıklarının farkında olmaması ve tedaviye başvuruların az olmasıdır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Sosyal fobi genelde gençlik yıllarında özellikle karşı cinse ilginin arttığı dönemlerde ortaya çıkar.

FOBİ NEDENLERİ NELERDİR?

Fobilerin gerçek nedenleri bilinememektedir. Öne sürülen fobi nedenleri türlerine göre değişmekle birlikte aynı fobi türünde de hastadan hastaya değişiklik gösterir. Ruhsal rahatsızlıkların çoğunda olduğu gibi fobilerde de neden biyolojik, genetik ve çevreseldir.

Genetik Yatkınlık: bazı özgül fobilerde genetik yatkınlık fazladır. Örneğin kan aldırma veya enjeksiyon yaptırma fobisi olan kişilerde ailede benzer hastalık normal topluma göre daha sıktır. Ancak bu yatkınlığın genetik veya çevresel etkenlere bağlı olarak gelişip gelişmediğini aydınlatacak araştırmalar henüz yetersizdir.

Nörokimyasal Nedenler: bazı insanlarda adrenalin ve noradrenalin salınımının fazla olmasının veya etkilenen organların bu maddelere normal insanlara göre daha duyarlı olmasının bu hastalığa yol açtığı ileri sürülmektedir. Verilen ilaç tedavileri de bu maddelerin salınımını veya bedensel duyarlılığı azaltmaya yöneliktir. Psikiyatride fobilerin geçmiş yaşantılara bağlantılı olarak geliştiği yolunda ispatlanmamış çeşitli teorileri mevcuttur. Watsonun öğrenme teorisinde fobilerin şartlandırılmış refleks davranışlar sonucu oluştuğu ileri sürülür. Bu teoriye göre daha önce kaygı uyandırmayan bir uyaran kaygılı bir uyaran ile bir araya geldiğinde öğrenme yolu ile kaygı uyandıran bir uyaran haline gelmektedir. Örneğin asansör korkusu olmayan bir kişi elektrik kesintisi ile asansörde mahsur kalma

Page 279: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

279

sonucunda asansör korkusu geliştirebilir. Bu olay öncesinde rahatlıkla asansöre binebilirken asansöre binemez hale gelebilir veya asansöre bindiğinde aşırı kaygı duyma görülebilir Freud’a göre fobiler bilinç dışı çatışmalarla ilgilidir ve ödipal kompleks ile ilişkisi vardır. Bastırılmış, bilinç dışına itilmiş bazı korkular yer değiştirerek normalde kaygı yaratmayacak bir nesne veya duruma yöneltilir ve bu şekilde fobiler gelişir. Yapılan araştırmalarda sürekli strese maruz kalan çocuklarda yaşamın ileri dönemlerinde yaygın fobik davranışlar görülebilmektedir. Sürekli stres yaratan nedenler arasında erken yaşta anne veya babanın kaybı, anne veya babadan ayrılma, ev içinde şiddete maruz kalma sayılabilir. Bazı bedensel hastalıklar, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklarda fobik semptomlar görülebilir. Bu rahatsızlıkların ayırıcı tanı yapılırken dikkate alınması gerekir.

FOBİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Korku yaratan obje, durum ya da aktivite ile karşılaşıldığında anksiyete belirtileri ortaya çıkar. Panik atakta görülen belirtilerin hemen hepsi fobik durumla karşılaşıldığında ortaya çıkabilir. Bu belirtilerden bazıları şunlardır:

Çarpıntı

Yüz kızarması

Titreme

Terleme

Bulanık görme

Nefes darlığı

Ağız kuruluğu

Yutkunma güçlüğü v.b.

Page 280: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

280

Sosyal fobinin panik bozukluktan tek farkı belirtilerin belli durumlarda ortaya çıkmasıdır. Panik bozukluğu olan kişiler ne zaman panik atak geçireceklerini bilirler ve panik atak geçirmemek için fobik durumlardan kaçınırlar. Örneğin asansör korkusu olan kişiler asansöre bindiklerinde panik atak geçirebilirler ve bundan korunmak için üst katlara merdivenlerden çıkıp inmeyi tercih ederler bu şekilde panik atak gelmesini önlerler. Yine uçak korkusu olan kişiler uçağa binmek yerine başka vasıtaları kullanarak yolculuk etmeyi tercih ederler. Fobisi olan kişiler bu kaçınma davranışını kullanarak panik atak gelişmesini önlerler.

Panik bozukluğu olan kişilerde fobilerden farklı olarak panik ataklarının ne zaman, nerede geleceği belli değildir ve atağın gelmesi genelde önlenemez.

Sosyal Fobi:

Sık görülen türlerden birisi sosyal fobidir. Sosyal anksiyete duyan kişiler başka insanların kendilerini yargıladığı ve negatif değerlendirdiği düşüncesi ile yetersizlik, aşağılanmışlık hisseder ve hayal kırıklığına uğrarlar. Bu kişiler yalnız başlarına kaldığında sıkıntı duymazlar ve anksiyete belirtilerinin sosyal aktivitelerle direkt ilgisi vardır. Sosyal fobikler yabancılarla tanışmaktan, tanımadıklarının yanında konuşmaktan veya hareket etmekten rahatsızlık duyar.

Yanlış bir şey yapacak, söyleyecek ve sanki insanlar onunla alay edecek, onu yadırgayacak, aşağılayacak, herkesin içinde rezil olacak gibi hisseder. Konuşurken herkes ona bakıyormuş gibi gelir. Yaptıkları en ufak hatalar gözlerinde çok büyür, rezil olduklarını düşünürler.

Özgül sosyal fobide topluluk önünde konuşamama gibi belirli bir duruma özgül olarak anksiyete gelişmesi gözlenirken yaygın sosyal fobide hemen hemen bütün sosyal aktivitelerde anksiyete oluşur.

Sosyal fobi şu durumlarda ortaya çıkabilir:

Page 281: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

281

Topluluk içinde konuşma,

Partiye katılma, yabancılarla tanışma gibi sosyal aktivitelerde,

Bir iş yaparken başkaları tarafından izlenme sırasında,

Patron veya amir gibi üstleri ile konuşma esnasında,

Karşı cinsten birileri ile tanışma veya buluşma durumlarında,

Umumi tuvaletleri kullanma zamanlarında,

Telefonda konuşma sırasında

Başkalarının yanında yazı yazma gibi etkinliklerde,

Herkesin içinde yüz kızarması veya kontrolünü kaybetme korkusu v.b. zamanlarda…

Bu hastalar korktukları durumlarla karşılaştıklarında anksiyeteleri artar. Örneğin sosyal fobisi olan bir öğrenci ders anlatmaya kalktığında dili tutulur, yüzü kızarır, söyleyeceklerini unutur, herkes ona bakıyormuş gibi gelir ve bu nedenle performansı düşer. Bu hastalar korkularının anlamsız olduğunun farkındadır ancak korkularına engel olamazlar.

Sosyal fobinin utangaçlıktan ayrılması gerekir. Yeni bir ortama giren veya yeni insanlarla tanışan hemen herkes az da olsa anksiyete yaşayabilir, ancak bu her zaman rahatsızlık olarak tanımlanamaz. Bu anksiyetenin sosyal fobi olarak tanımlanabilmesi için sıkıntı duyan kişilerin sosyal ortamlardan kaçınması gerekir. Sosyal fobiklerin en önemli özelliğide sıkıntıyı duymamak için yaptıkları bu kaçınma davranışlarıdır. Utangaç insanlar yeni bir ortama girdiğinde sıkıntı duyabilirler fakat sıkıntıya girmemek için sosyal aktivitelerini kısıtladıkları pek görülmez. Ayırıcı tanıda buna dikkat etmek gerekir. Hastaların hissettikleri anksiyete çok şiddetli olmakta ve bu duyguları yaşamamak için başvurdukları kaçınma davranışları bu kişilerin evde, işte, okulda ve diğer sosyal ortamlarda performansını düşürmekte ve ilişkilerin bozulmasına yol açmaktadır.

Page 282: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

282

Okul başarısı düşmekte, işte verim azalmakta veya eşler arasında sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Ortaya çıkan sosyal izolasyon kişiyi çoğu zaman depresyona sürüklemektedir. Bir başka yaklaşımda ise kişiler bu sıkıntılarından kurtulabilmek için alkol kullanımına yönelmektedir. Yapılan araştırmalarda bu hastalarda alkol ve madde bağımlılığı normal topluma göre daha sıktır. Bunun en önemli nedeni alkolün hastalar tarafından anksiyete giderici olarak kullanılmasıdır.

Agorafobi:

Agorafobi kişinin kolayca kaçamayacağı ortamlara girdiğinde ortaya çıkan yaygın anksiyete duygusudur. Yalnız başına sokağa çıkmak, kalabalık bir alanda bulunmak veya araba, otobüs ve uçak gibi araçlarla seyahat etmek bu yerler arasında sayılabilir.

Sık görülen fobilerdendir. Sokakta rahatsızlanacağını düşünen bu kişiler evden dışarı çıkamaz hale gelir. Panik atak geçirenlerde agorafobi sıktır.

Özgül fobiler:

Özgül fobiler belli obje ve durumlara karşı aşırı korku duymak olarak tanımlanabilir. Korku duyulan obje ve durumla gerçek hayatta karşılaşma veya televizyon ve gazete gibi basın yolu ile karşılaşma aynı şekilde korku yaratabilir. Özgül fobiler genelde çocukluk çağlarında başlar, ancak yirmi yaşlarında rahatsızlananlarda sıktır.

Sık görülen özgül fobiler şunlardır:

Hayvanlar (yılan, köpek, kuş v.b.)

Böcekler (örümcek, arı v.b.)

Yükseklik korkusu

Asansör korkusu

Page 283: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

283

Uçağa binmek ya da araba kullanmak

Kan görmek veya enjeksiyon yaptırmak v.b.

Fobi türleri burada tek tek anlatılamayacak kadar çoktur. Hepsi ayrı ayrı tanımlanmıştır ve yeni fobiler de tanımlanmaya devam etmektedir.

‘’NLP’de en Hızlı FOBİ yenme tekniği sinema indiksiyonudur.’’

SİNEMA İNDİKSİYONU TEKNİĞİ

ADIMLAR

Korkuyu tespit edin.

Semptomu tespit edin.

Hayali sinemada ön koltukta oturun ve filmi başlatın.

Filmi rahat izleyebileceğiniz kadar yukarı çıkın (projeksiyon odası dahil)

Filmi sahne başından sonuna kadar seyrederken korkunun en yoğun olduğu yerde filmi durdur.

Page 284: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

284

Filmi siyah-beyaz hale getirin, çizgi film müziği ile geriye doğru oynatın.

Her seferinde daha hızlı 3-5 kez geriye doğru oynatın.

Test edin.

SÜREÇ

Korkunuzu tespit edin. (karanlık veya kapalı alan korkusu olup olmadığını sorun)

Semptomu belirleyin

Kendinizi bir sinema sahnesinde hayal edin ön koltukta oturun.

Korkunuzun filmini başlatın rahatsız oluyorsanız arka koltuklara çıkın ve rahatsız olmadığınız bir yerden izleyin

Her şeye rağmen rahatsızlığınız devam ediyorsa, projeksiyon odasına doğru yükselin ve filmi camlı bölgeden izleyin.

Filmi başından sonuna izleyin, korkunun en yoğun olduğu yerde durdurun, tekrar başlatın ve sonuna kadar izleyin ve durdurun.

Filmi tersten tekrar oynatın. (sondan başa doğru) film ters oynarken siyah beyaza dönüştürün.

Tam bu sırada sonda bir çizgi film müziği belirsin.,

Filmdeki karakterlerin elbiseleri, sesleri düşünebileceğin en komik hale gelsin.

Page 285: TASAVVUF ve NLP BİTTİ - AKADEMİ LİDER

TASAVVUF VE NLP

285

Filmi hızlandırın ve her bittiğinde tersten tekrar başlasın. Her defasında daha hızlı olsun, her defasında farklı olsun ve daha komik olsun.

Karakterlerin elbiseleri sesleri her şey komikleşsin bildiğiniz komedi sanatçılarına dönüşsün.

Filmi 3-5 kez geriye doğru aynı şartlarda oynatın.

Semptomu test edin geleceğe uyarlayın.

Evet sizin de gördüğünüz gibi her şey bizim bilincimizin dışındadır. Biz onlara büyük büyük değerler yüklediğimizden, onları algılama biçimimiz de çok korkunç olmaktadır.

Olay, durum ve nesnelere yüklediğimiz anlamlar bizim mutlu veya mutsuz olmamızın temelini oluşturur. Yukardaki örnekte de görüldüğü gibi korktuğumuz şeyi, zihnimizde komik hale getirdiğimizde, bilinçaltımız onu gerçekmiş gibi algılar ve korktuğumuz, etkilendiğimiz şeylerde artık aynı hissiyata kapılmayız.

Unutmayın her şey sizin zihninizdediz ve zihninizi yönetmek de sizin elinizdedir!