17
Editör Doç. Dr. Hasan MEYDAN Zonguldak 2018 Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları No: 29 Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi (Bildiriler Kitabı) III. ULUSLARARASI DEĞERLER EĞİTİMİ KONGRESİ

Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

EditörDoç. Dr. Hasan MEYDAN

Zonguldak 2018

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları No: 29

Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi

(Bildiriler Kitabı)

III. ULUSLARARASI DEĞERLER EĞİTİMİ KONGRESİ

Page 2: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

165

* Gazi Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü, E-Posta: [email protected]** Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı, Zonguldak, E-Posta: [email protected]

Giriş

Günümüz toplumlarında teknolojinin gelişmesiyle bireylerin etkileşim ortamları gün geçtikçe artmaktadır. Bu ortamlarda iletişim süreçlerinin doğru ve düzenli bir şekilde işlemesi büyük önem arz etmektedir. Evrensel ve millî değerleri özümsemiş bireylerin yer aldığı ortamlarda sürecin işleyişinde elbette anlamlı farklılıklar ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda toplumsallaşma sürecindeki çocuklar ve gençlerin içinde yaşadıkları toplumun değerlerini edinmiş, sağlam bir kişilik geliştirmiş olarak hayata kazandırılmaları gerekmektedir. Eğitim süreçlerinin her aşamasında öğrencilere evrensel ve millî değerleri benimsetmek, eğitenin başta gelen görev ve sorumluğudur. Zira eğitenin Türk eğitim sistemi olduğu düşünüldüğünde ilgili eğitim kurumu ve eğiticilerin; “Millet denilen sosyal yapının devamı sahip olunan değerlerin, dolayısıyla kültür unsurlarının kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla mümkün olacağı, uzun bir zaman dilimi, geniş bir coğrafya ve bu alanda sahip olunan zengin bilgi ve engin tecrübe birikiminin Türk milletinin varoluşundaki sürekliliği sağladığı, bu sürekliliğinin temel dinamiği geçmişten alınıp sonraki kuşaklara aktarılan kültürel unsurlar, dolayısıyla toplumun değerler manzumesi olduğu bilincinde olması gerekmektedir” (Yücel Çetin, 2014).

Değer, TDK Türkçe Sözlük’te bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet; bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha; yüksek ve yararlı nitelik; üstün, yararlı nitelikleri olan kimse gibi anlamları karşılamaktadır. Ulusoy ve Dilmaç (2014)’a göre insanı insan yapan özelliklere sahip olan ve insanı diğer canlılardan ayıran temel özellikleri içinde barındıran ve insanların davranışlarına yön veren inançlar bütünüdür.

Değerler bir bakıma bireylerin öteki insanların, toplumsal olguların ve şeylerin değerlerini ölçmede kullandıkları ölçütlerdir. Birey, grup ya da toplum tarafından paylaşılır, ciddiye

Prof. Dr. İsmet ÇETİN* Bilim Uzmanı Özgül ÇAĞLAYAN**

ÂŞIK TARZI EDEBİYAT GELENEĞİ ÜRÜNLERİNDE ‘DOSTLUK, DÜRÜSTLÜK,

ÖZ DENETİM, VATANSEVERLİK, YARDIMSEVERLİK’ DEĞERLERİ

Page 3: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

166

İsmet ÇETİN ve Özgül ÇAĞLAYAN Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

alınır, coşkularla birlikte bulunur ve öteki nesnelerden soyutlanabilirler. Neyin iyi neyin kötü, neyin güzel neyin çirkin, neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair kararlarımızı değerlerin kılavuzluğunda veririz (Ulusoy, 2016). Beill’ e göre insanlar, gelenekler ve toplumsal kurallar aracılığıyla iyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı ayırmayı ve kendi ahlak ilkeleri doğrultusunda ölçü edinmeyi öğrenirler. Kazanılan bu ölçü, değer adı verilen kanaatler ve inançlar bütününü oluşturur (Akt.Kardaş ve Cemal). Turner (1999) ise değerleri herhangi bir konuda karar verirken kullandığımız ilkeler veya niteliğin standartları şeklinde açıklamaktadır. Ona göre değerler, isteklerimizi ve hırslarımızı şekillendirerek olaylar karşısında göstereceğimiz tutumlarımızı belirmekte önemli etkenlerdir.

Değer, “bir sosyal yapının varlık, birlik, işleyiş ve devamının sebebi olarak kabul edilip, tasvip ve teşvik gören, korunmaya çalışılan inançlar” olarak ifade edilip iman, kanaat veya bilgi şeklinde ortaya çıkar (Tural 1992:15).

Bütün bu tanımlardan sonra değeri, toplumun kutsallık atfettiği ya da çevresini kutsallarla donattığı, kaynağını kutsala dayandırabildiği bazı ahlakî davranışlarla, toplumun ortak bilinciyle oluşturulan kolektif kurallar manzumesi olarak ifade etmek mümkündür. O kurallar manzumesi içinde toplumun birlikte yaşama iradesi sergilemesine araç olan bütün kıymet hükümleri, ticari hayattan özel hayat alanına, insanlar arası ilişkilerden insan-kurum ilişkisine kadar hayatın her cephesini sarmalayan değerler kavramı aynı zamanda toplumun ve ferdin ahlakî yapısıyla da ilgilidir. Erol Güngör değeri bir ahlak problemi olarak görür ve toplum tarafından “bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğu hakkındaki inanç” olarak ifade eder (Güngör, 2000:27). Bireyin aile ve çevresiyle etkileşimi sonucu oluşmaya başlayan değer kavramı okul yaşantılarıyla birlikte şekillenmeye başlar. Bu süreçle birlikte değer eğitimi kavramı gündeme gelir. Şener’e göre (2013) insanların iyiye, doğruya ve güzele yönelmesinde hayati bir önem taşıyan, millet olabilmeyi, birbirini anlayıp empati kurabilmeyi sağlayan temel faktör olan değer eğitimi, ortaklaşa paylaşılan değerler manzumesidir (Akt. Er, Ünal ve Gürel, 2016). Bir toplumdaki bireyleri birbiriyle bütünleştiren, toplumun süreğenliğini sağlayan ögelerin başında değerler gelir. Değerler toplum içinde birliği ve beraberliği oluşturarak çözülme ve dağılmaların önüne geçer. Değerler, toplumda kabul gördüğü için uygulanması ve devamlılığının sağlanması istenen manevi olgulardır. Kimi zaman yasaların bile yeterli gelmediği durumlarda toplumdaki birlikteliği, düzeni sağlayan, oluşabilecek olumsuz durumlarda toplumu ayakta tutabilen, huzuru ve güveni devamlı kılan ortak kabullerdir (Kırmızı, 2014’ten akt. Kardaş ve Cemal, 2017).

Türk millî eğitim sisteminin kabul ettiği değer kavramı; “Kökleri geleneklerimiz ve dünümüz içinde, gövdesi ve dalları bu köklerden beslenerek bugünümüze ve yarınlarımıza uzanmaktadır. Temel insani özelliklerimizi oluşturan değerlerimiz, hayatımızın rutin akışında ve karşılaştığımız sorunlarla başa çıkmada eyleme geçmemizi sağlayan kudretin ve gücün kaynağı” olarak tanımlanır, toplumun sahip olması gereken temel değerleri “kök değerler” olarak kabul eder. Kök değerleri; adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik, yardımseverlik olarak alır (MEB 2017:5-6).

Ortaöğretim kurumlarında edindirilmesi gereken değerlerin verilme sürecinde Türk Dili ve Edebiyatı dersi öğretim programında değer eğitimi, “Değerlerimiz” anabaşlığı altında;

Page 4: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

167

Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

“Değerlerimiz öğretim programlarının perspektifini oluşturan ilkeler toplamıdır. Kökleri geleneklerimiz ve dünümüz içinde, gövdesi ve dalları bu köklerden beslenerek bugünümüze ve yarınlarımıza uzanmaktadır. Temel insani özelliklerimizi oluşturan değerlerimiz, hayatımızın rutin akışında ve karşılaştığımız sorunlarla başa çıkmada eyleme geçmemizi sağlayan kudretin ve gücün kaynağıdır. Bir toplumun geleceğinin, değerlerini benimsemiş ve bu değerleri sahip olduğu yetkinliklerle ete kemiğe büründüren insanlarına bağlı olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Bundan dolayı eğitim sistemimiz her bir üyesine uygun ahlaki kararlar alma ve bunları davranışlarında sergileme yeterliliğini kazandırma amacıyla hareket eder. Eğitim sistemi sadece akademik açıdan başarılı, belirlenmiş bazı bilgi, beceri ve davranışları kazandıran bir yapı değildir. Temel değerleri benimsemiş bireyler yetiştirmek asli görevidir; yeni neslin değerlerini, alışkanlıklarını ve davranışlarını etkileyebilmelidir. Eğitim sistemi değerleri kazandırma amacı çerçevesindeki işlevini, öğretim programlarını da kapsayan eğitim programıyla yerine getirir. “Eğitim programı”; öğretim programları, öğrenme öğretme ortamları, eğitim araç gereçleri, ders dışı etkinlikler, mevzuat gibi eğitim sisteminin tüm unsurları göz önünde bulundurularak oluşturulur. Öğretim programlarında bu anlayışla değerlerimiz, ayrı bir program veya öğrenme alanı, ünite, konu vb. olarak görülmemiştir. Tam aksine bütün eğitim sürecinin nihai gayesi ve ruhu olan değerlerimiz, öğretim programlarının her birinde ve her bir biriminde yer almıştır.

Öğretim programlarında yer alan “kök değerler” şunlardır: adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik, yardımseverlik. Bu değerler, öğrenme öğretme sürecinde hem kendi başlarına, hem ilişkili olduğu alt değerlerle ve hem de öteki kök değerlerle birlikte ele alınarak hayat bulacaktır.” cümleleriyle ele alınmıştır (MEB 2018:5-6).

Öğretim programlarıyla kök değerler olarak belirlenen değerler, Güngör’ün ifade ettiği gibi birbirinden kopuk değildir. Çalışmamızda toplum ve fert hayatında meczedilmiş halde görülen bu değerlerden dostluk, dürüstlük, öz denetim, vatanseverlik ve yardımseverlik konuları en fazla işlenen, özellikle âşık tarzı edebiyat geleneğinde çok sık işlenen konulardandır.

Toplumsal değerler, yukarıda da temas edildiği gibi toplumsal bellekte saklanan ve farklı biçim veya adlarla da olsa kültürel alanda varlığını sürdüren kültürel kodlardır. Toplumun ortak bilinciyle oluşan ve toplum belleğinde saklanan geleneksel mit, masal, destan, hikâye gibi anlatılar ile yine toplumun ortak zevkinin ürünü olan şiir alanı, toplumsal belleğin, dolayısıyla değerlerin devamlılığını, değer aktarımını da sağlar.

Başlangıcı ritüele dayanan şiir sanatı, Türk kültür hayatında kam, ata, baba/bab, ozan, baksı, bahşı, jırav, cırcı, aytış, âşık adlandırmalarıyla günümüze kadar gelmiştir. Farklı zamanlarda, farklı coğrafyalar ve farklı Türk gruplarında yine farklı adlarla anılan şâirler, Türkiye sahasında/ Oğuzlarda/ başta ozan adıyla anılırken, daha sonra âşık adıyla sanatlarını icra etmeye devam etmişlerdir.

Merkezinde Türk kültür unsurunun olduğu Osmanlı Devleti’nin 15-16 yüzyıllarında, birçok edebî geleneğin bulunduğu, yerli ve millî malzemenin yanına ödünçleme edebî unsurların da alındığı bir dönemde, Âşık tarzı edebiyat geleneği prensiplerini oluşturur,

Page 5: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

168

İsmet ÇETİN ve Özgül ÇAĞLAYAN Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

kuralları belirginleşir. 16. yüzyıldan itibaren zengin eserler vermeye başlayan bu edebiyat geleneği ve temsilcileri, yaşadıkları dönemin zihniyet dünyası içinde, toplumdan aldıkları bilgi, tecrübe ve değerlerle sanatlarını icra, kendilerini ifade ederek 21. yüzyıla gelirler.

Osmanlı Devleti’nin yazılı kültür alanında zaman zaman tecrit edilen âşık tarzı edebiyat geleneği ve temsilcileri, 20. yüzyılın başlarından itibaren yeniden kabul görür. 20. yüzyıla girerken Türklük bilincinin uyanışına vesile olan Türkçülük fikir akımı, bu fikir akımının kurumsallaştığı Türk Derneği ve daha sonra Türk Ocakları, 1930’lu yıllardan sonra Halkevleri, âşık tarzı edebiyatın âdeta yeniden canlanmasını sağlar. Ziya Gökalp’ın halka doğru prensibi, yeni bir edebiyat/şiir geleneğinin teşekkülünde âşık tarzı şiir kaynaklık eder. Özellikle Ahmet Kutsi Tecer’in Sivas’ta düzenlediği âşıklar bayramı, burada eğitim alanına katılan âşıklar, geleneğin yeniden yaygınlaşması yanında toplumsal problemlerin dillendirilmesinde, devletin merkezî politikalarının halka aktarılmasında etkin rol üstlenirler. Devletin eğitim ve kültür kurumlarının âşıklarla yakından ilgilenmesi, geleneği ve temsilcileri desteklemesiyle de âşık tarzı şiir alanı yeniden zenginleşir. Âşık Veysel, Âşık Ali İzzet, Âşık Müdami, Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu gibi geleneğin temsilcileri, yurt içinde ve yurt dışında sanatlarını icra ederler. Bu dönem, gelenekle buluşan ama değişen şartlarla birlikte yeni bir içerik de kazanan temsilciler bulmuştur.

1. Yöntem

1.1. Araştırma Deseni

Bu çalışma nitel araştırma deseninde yapılmıştır. Araştırmada nitel araştırma deseninin seçilmesinin nedeni çalışmamızda değer aktarımı açısından âşık tarzı edebiyat geleneği ürünlerini anlam ve anlama üzerine odaklanılarak incelenmek istenmesidir.

Akman (2018)’a göre, nitel araştırma gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algılandığı ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik bir sürecin izlendiği araştırma türüdür.

1.2. Verilerin Toplanması

Bu araştırmada veriler doküman incelemesi yöntemiyle Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 2017-2018 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulanmaya konan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı’nda belirtilen “Kök Değerler” esas alınmış, âşık tarzı edebiyat ürünlerinde değer ve değer aktarımıyla ilgili tespitler yapılmıştır.

1.3. Verilerin Analizi

Araştırmada âşık edebiyatı alanında ürün vermiş döneminin önemli temsilcilerinden 16.yy için Köroğlu, 17.yy için Âşık Ömer, 18.yy için Gevheri, 19.yy için Dadaloğlu ve 20.yy için Âşık Ali İzzet’in eserleri içerik analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir. Bu çerçevede araştırmacılar tarafından içerik analizi yoluyla eserler taranmaya ve MEB’in Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim Programı’nda belirlediği değerlerden dostluk, dürüstlük, özdenetim, vatanseverlik ve yardımseverlik değerlerine uygun örnekler tespit edilmeye çalışılmıştır. Nitel araştırma verileri verilerin kodlanması, temaların bulunması, kodların ve

Page 6: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

169

Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

temaların organize edilmesi, bulguların tanımlanması ve yorumlanması olmak üzere dört aşamada analiz edilmiştir (Yıldırım ve Şimşek, 2000).

2. Bulgular

Dostluk; diğerkâmlık, güven duyma, sadık olma, vefalı olma, yardımlaşma.

Dost; gördüğümüzde mutlu olduğumuz, görmediğimizde özlediğimiz, varlığında kederlerimizi unuttuğumuz, yokluğunda gözlerimizde yaş, kalbimizde hüzün duyduğumuz; bizi dinleyen, bizi anlayan, derdimizle dertlenen, iyi günde ve kötü günde yanımızda olan, sırlarımızı paylaşabildiğimiz, hata ve kusurlarımızı anlayışla karşılayan, eksikliklerimize tahammül eden, zor anımızda bile bize “hakkı ve sabrı” tavsiye eden, gerektiğinde sevgisini ve yiyecek bir lokmasını paylaşan, bizimle ağlayan, bizimle gülen… kişidir (Ekinci, 2016).

20.yy’ın âşık edebiyatı alanında eserler vermiş önemli isimlerinden biri olan Âşık Ali İzzet, sevgilisi için yazmış olduğu şiirini Âşık Veysel’e sunmak için değiştirir. Şair ‘Güzel dostum’ diye hitap ettiği Veysel’le karşılaşınca olumsuz özelliklerini terk ettiğini, doğru yolu onun sayesinde bulduğunu, onu Tanrı’nın elçisi kabul ederek varlığından feyz aldığını ifade etmektedir.

Başgöz (1979) ‘Ali İzzet’in şiirinde, gelenek kişiselle beraber, değişim sürelilikle yan yana yürüyor. Onun sanatına sürelilik içinde yenilenmenin şiiri diyebiliriz.’ demektedir. Şairin yeniyi, yeniliği reddetmemesinin, değişime açık olmasının yanı sıra geleneğe, yani içinde doğup büyüdüğü toplumun değerlerine bağlılığının da eserlerine yansımış olduğu görülmektedir.

Âşık Ali İzzet1, insanlığın birlikte, sen-ben kavgası olmadan barış içinde, birbirlerine güvenerek yaşayabileceklerini;

Bir Allah’ı tanıyalımAyrı gayrı bu din nedir?Senlik benliği nidelimBu kavga döğüş kin nedir? (Başgöz, 1979)

Mısralarıyla ifade ederken kendisine doğruyu gösterdiğine inandığı Âşık Veysel’e ithaf ettiği şiirinde sevgiliye vefa duygusuyla bağlandığını ifade eder.

Güzel dostum güzel yüzün görünceKüfrü terkeyleyip imana geldimEsmer benlerine yüzüm sürünceTanrının elçisi ben sana geldim (Başgöz, 1979)

1 Ali İzzet Özkan (1902-1981)Şarkışla’nın Höyük köyünde doğmuştur. ‘Ben kendimi bildim bileli sazla oynarım, evimizden hiç âşık eksik olmazdı.’ İfadesinde belirttiği gibi Höyük çevresi âşıkların bol yetiştiği bir çevredir. Saz tutmayı, sazın perdelerini, parmak hesabını, şiirlerin uyaklarını ve düzeni evine yakın oturan Âşık Sabri ve Âşık Ali’den öğrenmiştir. Çiftçilik yapmıştır. Bir yandan çiftçilikle uğraşırken bir yandan da özellikle kış aylarında 1924’ten başlayarak köy köy gezmiştir. 1940 sonrasında dergilerde şiirleri çıkmış, Halkevlerinde konserler vermiş ve şiirleri kitap olarak yayınlanmıştır. Bir dönem Âşık Veysel ile gezici saz öğretmenliği yapmıştır (Başgöz, 1979).

Page 7: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

170

İsmet ÇETİN ve Özgül ÇAĞLAYAN Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

17.yüzyılın ikinci yarısıyla 18.yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Gevheri2, Elçin (1984)’in belirttiği üzere şiirlerinde bir iksir saydığı aşkın peşinde ebedî güzelliğe doğru koşmaktadır. Ondaki bu arayış Allah’a ve onun dostlarına ulaşma çabasını beraberinde getirmiştir. Keramet, Allah’ın yüce kudreti ve ihsanı ile dostlarının elinde zuhur eden harikulade işler olarak tanımlanır. Bu özelliği gösteren Allah dostları da keramet ehlidir. Şair aşkı artıp geldiğinde ve Allah’ın dostları kendisine iyilikte bulunduğunda kendisine insaf edildiğini düşünmektedir. Bu aşamaya gelmesi de yolları dosta vardığında olmuştur. Karşısında kendisine yardım eden onu düşünen bir dost vardır ve şair bu durumdan oldukça memnundur.

Yollarım doğrulmuş dosta varıncaAşk mayası katarlanup gelinceKerâmet ehlinden ihsan oluncaBelki bir insafa gele var söyle (Elçin, 1984)

Vefa; bağlılık, karşılıklı gönül birliğidir. Gevheri gönül verip gönül verenle birlik olmanın gereğini işaret eder;

Beni kimse eğliyemezBenim gönlüm alan gelsinTabipler bilmez ilacımBeni derde salan gelsin (Elçin, 1984)

Geleneğin gereği olarak saz şairleri gurbete çıkmış, çok gezmiş ve şiirleri ile halkı aydınlatmışlardır. Âşık Ömer3 de gurbeti gönlünde duya duya yaşamış halk şairlerimizdendir. Seyahatleri sırasında dünyanın döngüsüne tanıklık etmiş eserlerinde bunları da dile getirmiştir. Tanrı’yı kendisine dost olarak görmüş baharın gelişini tabiatın canlanışını dostun kokusuyla özdeşleştirmiştir. Tasavvufi unsurlara da eserlerinde yer veren Âşık Ömer, kışın şiddetli geçtiğini ama artık yeryüzünün renginin değişip baharın geldiğini ve dostun cihana kokusunu yaydığını, varlığını her yerde gösterdiğini ifade etmektedir.

Şitâ hengâmının şiddeti geçtiGayrı renge girdi zamâne dostumBahar demlerinin kokusu düştüDağıttı anberin cihana dostum (Karasoy ve Yavuz, 2010)

2 17.yy’ın ikinci yarısıyla 18.yy’ın ilk yarısında yaşamış olduğu tahmin edilen şairin asıl adının Mehmet ya da Mustafa olduğu ifade edilmektedir. Yaşamına ilişkin kesin bilgiler olmamakla birlikte İstanbullu ve Kırımlı olduğu tahmin edilmektedir. Hem aruz hem de hece ölçüsüyle yazmış olduğu şiirler mevcuttur. Eserlerinden hareketle az-çok medrese kültürüne sahip olduğu bilinmektedir (Elçin, 1984).

3 Âşık Ömer 17.yy’da yaşamış, IV. Mehmet, II. Süleyman, II. Ahmet, II. Mustafa devirlerini idrak etmiş, son dört senesini de III. Ahmet döneminde geçirmiş bir divan ve halk şairidir. Kendisinin verdiği bilgiye göre Konya Hadim’in Gözleve (Gezlevi) köyündendir. Şairin ölüm tarihi 18.yy’ın hemen başları olarak bilinmektedir. Âşık Ömer’in doğum yeri ve memleketi hususu da uzun zaman araştırıcıları meşgul etmiş olup, şimdiye kadar da kesin bir sonuca varılamamıştır (Karasoy ve Yavuz, 2010).

Page 8: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

171

Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

Öztelli’ye göre (1977) Köroğlu4, halkın gözünde mert bir insan, çetin bir bahadırdır. İyiliksever, zavallılara dokunmaz, halka zulmeden derebeylere aman vermez, sevimli bir kahramandır. Toplumsal hafızada böylesine önemli bir yer tutan Köroğlu dostluk kavramına şiirlerinde de yer vermiş bir halk şairidir de. Hoylu, onun çok sevdiği arkadaşlarındandır. Hoylu’nun öldüğünü sanarak söylediği bu dizelerde dostunun yiğitliğinden, gücünden bahsetmekte, onu kaybetmenin acısıyla ağlamaktadır.

Bizim dağların kaplanıGüleşse yıkar arslanı Köroğlu’nun kahramanıGelin ağlaşak Hoylu’ya (Öztelli, 1977)

Köroğlu sadece Hoylu’ya değil Kır ata da vefa duygusuyla bağlıdır. Ona hitabı bir dost hitabı gibidir:

Canım Kırat, gözüm KıratKaçıp çekilip gidelimHer yanında çifte kanatUçup çekilip gidelim (Öztelli, 1977)

Edebiyatımızda cenk şairi olarak ad bırakmış olan Dadaloğlu5, Öztelli (1977)’nin bildirdiği üzere kavga olmadığı zamanlarda bir aşk ve tabiat şairidir. İncelediğimiz mısralarında da nazlı dilbere seslenirken dostunun bahçesinden yabancıların geçmesini istemediğini ifade eder. Çünkü yabancılar dostunun bahçesine zarar vereceklerdir. Ona yardım etmek istemektedir. Onun için güzel dileklerde bulunmaktadır.

Dostun bahçesinden yâd el geçmesinKurutur ha nazlı dilber kuruturSenin sevdan yüreğimde yağ komazEritir ha nazlı dilber eritir (Öztelli, 1977)

4 Köroğlu’nun kimliği halen tartışmalı olmakla birlikte son araştırmalarda Köroğlu adında bir Celali’nin varlığı anlaşılmıştır. Ayrıca, aynı adı taşıyan bir Yeniçeri şairinin yaşadığını, 1577-1590 İran- Osmanlı seferine katıldığını; bu seferlerde büyük başarıları bulunan Özdemiroğlu Osman Paşa için söylediği iki manzumesinden öğreniyoruz… Bundan başka, Köroğlu adındaki saz şairinin varlığını, on yedinci yüzyılın meşhur seyyahı Evliya Çelebi’nin eserinden öğreniyoruz. Evliya Çelebi, ünlü eseri Seyahatnamesi’nin iki yerinde, saz şairlerini sayarken onun adını da söylemektedir (Öztelli, 1977).

5 Dadaloğlu’nun 1785-1868 yılları arasında yaşadığı anlaşılmaktadır. Şairimizin asıl adının Veli olduğunda rivayetler birleşmektedir. Babası da Dadaloğlu Aşık Musa adında bir şairdir… Dadaloğlu’nun bir zamanlar köylerde imamlık etmiş olduğu rivayeti, okur-yazar bir kimse olduğunu gösteriyor… Bugün nerede yattığı meçhul bir aziz olarak gönüllerde yaşamaktadır. Dadaloğlu edebiyatımızda bir cenk şairi olarak ad bırakmıştır (Öztelli, 1977).

Page 9: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

172

İsmet ÇETİN ve Özgül ÇAĞLAYAN Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

Dürüstlük; açık ve anlaşılır olma, doğru sözlü olma, etik davranma, güvenilir olma, sözünde durma.

Dürüst, “doğru” kimse anlamına gelir. Dürüstlük içtenlik, doğruluk, açıklık, doğrudanlık gibi kişilik özelliklerine sahip olmaya işaret eder. Yalan, hile, düzenbazlık gibi olumsuz eylemleri değil, doğruluk ve gerçekçilik gibi olumlu eylemleri içerir. Güvenilirlik, içtenlik, kibarlık, insaflılık ve adalet gibi erdemleri de beraberinde getirir. Ahlaken doğru olana verilen addır (Yücel, 2014). Toplumun kabul ettiği dürüstlük kuralı, kendi ahlak kuralları içinde, kişinin kendine yüklenmiş görev ve sorumluluklar ile hakkın kötüye kullanılması yasağıdır. Bu da doğrudan bir ahlak problemi ve Türk toplumunun değerler sisteminin temel yapı taşlardındandır.

Toplumun ahlakî kurallarına, sahip olduğu değerlere uygun davranmayan kişi veya gruplar, toplumun ortak bilincinin ifadesi olarak halk şâirleri tarafından yerilir. Taşlama türü şiirlerle zemmedilen muhatap, bu yola yapıp ettikleriyle deşifre edilir ve sonunda toplumdan tecrit edilmek istenir.

Âşık Ali İzzet, aşağıdaki şiir örneğinde muhatabını dürüst, doğru sözlü olmamakla suçlamaktadır. Toplumda, bir eşyanın, malın, emeğin sahibinden izinsiz alınması veya kullanılması hem ahlaken hem kanunen suç sayılmaktadır. Bununla ilgili kanunî düzenlemeler yapılmış, cezaî yaptırımlar konulmuştur. Âşık muhattabının bazen şair olup şiir yazdığını fakat bu şiirlerin kendi ürünü olmadığını onları başkalarından çaldığını ifade etmekle kanunî terimle intihal suçunu işlediğini ifade eder. Siyasi olarak da güvenilir olmayan bu kişinin hangi fikre mensup olduğu belli değildir, iyi insanlara tuzak kurmak için sürekli yalan söylemekte, onları yanlış yönlendirmektedir.

Bazı şair olur şiir yazarsınAhmet’ten Mehmet’ten alır düzersinSahipsiz iti gibi köy köy gezersin Şaşarım aklına ahmaksın ahmak …

Hayını hırsızı arar bulursunBazı sağcı bazı solcu olursunİyi insanlara tuzak kurarsınAynı baban gibi zırlaksın zırlak (Başgöz, 1979)

Gevheri yârinin yoluna başını koymuştur, sözünün eridir ve sözünü tutacaktır. Elde olan var ile çalışmaktadır, kimseden bir şey istememekte, kendisi çalışıp kazanmakta, etik davranışlar sergilemektedir.

Göz- göre yârimi virmezim eleİsmim bed-nam idüp düşürmem dileYoluna koymuşun serimi bileÇalışurum elde olan var ile (Elçin, 1984)

Page 10: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

173

Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

Âşık Ömer aşk acısı çekmekle mutludur. Çevresindeki tüm âşıklar durumdan şikâyet ederken o etmez. Lakin gece gündüz yârin cefasını çekmenin kolay olmadığını, bağrının ise demirden yapılmadığını kendisinin de zorlandığını ifade etmektedir. O bunu ilk defa dile getirdiğini söylemekte ve bunun laf, dedikodu gibi gayrî-ahlakî bir davranış olarak algılanmamasını istemektedir. Şairin sevdasında ahlaklı davranmaya dikkat ettiği ve sözünde durduğu görülmektedir.

N’ideyim çekmek cefâsın rûz u şeb âsân değilHîç kâbil midir tahammül bağrımız âhen değilBî-edeblik olmasın kim bir iki sühan değilCümle âşıklar şikâyet eylemiş bir ben değil Onun içün bu Ömer bu bâbı kılmıştır küşâd (Karasoy ve Yavuz, 2010)

Mert - namert ifadeleriyle bir zıtlık oluşturan Köroğlu merdin dayanıklılığını namerdin ise kaçışını ifade ederken bu ikisi ile ilgili sözünde durma ve güvenilir olma özelliklerini de karşılaştırmaktadır.

Mert dayanır namert kaçarMeydan gümbür gümbürlenirŞahlar şahı divan açarDivan gümbür gümbürlenir (Öztelli, 1977)

Gıybet toplumda kötü görülen, etik olmayan bir davranıştır. Dadaloğlu etrafta konuşulanları dinlediğinde kendisini kötüleyen, yeren ve eleştirenlerin çok olduğunu görmektedir. Bu nankörlük nedeniyle çok yaşayıp sıkıntı görmektense az yaşayıp sefa sürmenin daha iyi olduğunu ifade etmektedir.

Kulak verdim dört köşeyi dinledimMeğer gıybetimi eden çoğ imişÇok yaşayıp mihnet ile ölmedenAz yaşayıp dem sürmesi yeğ imiş (Öztelli, 1977)

Öz denetim; davranışlarını kontrol etme, davranışlarının sorumluluğunu alabilme, öz güven sahibi olma.

Kişinin veya toplumun kendisiyle iç hesaplaşmaya, iç murakabeye varmasıdır.Benlik kavramı, varoluşsal anlamda bizi birbirimizden ayıran, farklı kılan, bizi biz yapan en temel yapılanım, hem felsefede hem de psikolojide ‘benlik’ terimi ile karşılığını bulmuştur (Arıcak’tan aktaran Ulusoy ve Dilmaç, 2014: 65). Bireyin benlik kavramı algısının temel unsurları, kendinden hoşlanma ve temel yeterliliği hakkındaki oluşturduğu inanç sistemini içerir. Kendini değerli hissetme, yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ortaya koyabilme, başarma, beğenilir olma, kabul görme, sevilme, kendi bedensel özelliklerini kabul ve benimseme, benlik saygısının oluşması ve gelişmesinde önde gelen etkenlerdir (Yörükoğlu, 1997). Benlik saygısı gelişmiş birey öz denetimini bilinçli olarak yapabilmektedir. Davranışlarının kontrolünde zorlanmayan, bunların sorumluluğunu alabilen ve öz güven sahibi birey toplumsal açıdan da kazanılmış bir bireydir.

Page 11: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

174

İsmet ÇETİN ve Özgül ÇAĞLAYAN Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

Âşık İzzet, inişli çıkışlı hayatında bazen mutlu, bazen mutsuz olmuş, iyi ve kötü günler yaşamış, hayatında acıyı da tatlıyı tattığını ifade etmektedir. Yaşadıklarını dillendirmiş, çevresine aktarmış, kendi kendini hesaba çekmiştir. O kadar çok söz söylemiştir ki artık konuşamaz olmuştur ve artık dilsizler gibi, konuşmamayı tercih etmektedir. O, bütün davranışlarının sorumluluğunu üstlenmiş, üstlendiği bu davranışlarının kendisinde kaynaklandığı ifade etmiştir.

Bazı yeşil oldum bazı al oldumBazı zehir oldum bazı bal oldumSöyleye söyleye gayrı lal oldumDahi konuşamam dilsizler gibi (Başgöz, 1979)

Gevheri yârini çok sevmektedir, onda karar kılmıştır. Bu nedenle herkesle ilgilenip su gibi onlara da gönül vermem, yanlış davranışlarda bulunup pişmanlık ateşinde kendimi yakmam, karşımda Yusüf-i Ken’an bile olsa sevgilinin yüzünden başka yüze bakmam demektedir. Duygularını Yusuf kıssasına atıfta bulunarak ifade etmiştir.

Herkese meyledip su gibi akmamDerûnum şehrini odlara yakmamCemâlinden gayrı dîdâra bakmamKarşımda Yûsüf-ı Ken’an olursa (Elçin, 1984)

Kırım’dan Şam’a kadar Osmanlı coğrafyasını dolaşan, âşıklığın yanında memuriyetlikte de bulunan Âşık Ömer yaşadığı hayat tecrübelerini veciz biçimde anlatırken yaşadıklarının kendisini yorduğunu ifade etmiştir. O, şairliğiyle geleneğe katkı sağlayıp şâirlerin o edebî geleneğin kuraları içinde kalmalarını sağlamış, bazen boşa ömür geçirdiği düşüncesine kapılmış, bir zaman asilerle mücadele etmiş ve onları doğru yola ulaştırmıştır, bir zaman da memleketinden uzakta gurbeti yaşamıştır. Onun yorgun, bıkkın olmasının sebebi yaşadığı hayattır ve hayatın bütün sorumluluğu da kendisine aittir. Kimseyi suçlamaz, kimseyle hesaplaşmaz, hesaplaşması hayat ve kendisidir.

Bir zamân şâir olup şâirleri çektim yolaBir zamân ömür geçirdim geçmedi hîç bir pulaBir zamân serkeşleri erkân ile çektim yolaBir zamân gurbetlik illerde vîrân ettin beni (Karasoy ve Yavuz, 2010)

Köroğlu bazı kişilik özelliklerini ön plana çıkararak özgüvenini ifade etmekte ve davranışlarını kontrol edebileceğini göstermektedir. Korkaklarla ilgilenmemektedir, yiğitliğe önem vermektedir, özgüven sahibidir.

Ödleklerle hoş değildir aramızTeke tek düşmana varmak töremizMuhannete sardırmayız yaramızYarayı kendimiz saranlardanız (Öztelli, 1977)

Page 12: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

175

Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

Dadaloğlu kendi irfanını, insanlar hakkında öngörülerini ifade etmekten çekinmez. Mütekebir bir eda ile kendi özelliklerini söylerken övünmekten de kaçınmaz. O, her yüze güleni dost olur sanma diyerek uyardığı yiğidin yapması gerekenleri yerine getirmesi gerektiğini, ölümden korkup da amaçlarından vazgeçmemesi gerektiğini ifade etmektedir. Kaderin değişmeyeceğini, alında yazılıysa yaşanacağını, kadere rıza gösterilmesini ifade eder.

Yürü yiğit yürü yolundan kalmaHer yüze güleni dost olur sanmaÖlümden korkup ta sen geri durmaYiğidin alnına yazılan gelir (Öztelli, 1977)

Yardımseverlik; cömert olma, fedakâr olma, iş birliği yapma, merhametli olma, misafirperver olma, paylaşma.

Türk-İslâm kültürünün gerçek manada insanlık idealine yönelişi telkin eden kıymet hükmü, zaruri olarak yardımseverlik değer hükmünü de teşvik etmektedir. Çünkü insanın değerini, ancak gerçek manada insan olan takdir edebilir. Gerçek insan, başkalarıyla haksız mücadeleye girişmenin, hayvan seviyesine düşmek olduğunu ve neticede faydadan ziyade zarar getireceğini de bilir. Böyle bir insan, kendi iç âleminde gizli olan değeri keşfedebilmiş ve bütün insanlarda da bu değerin gizli olduğunu ve onun ziyan edilmemesi gerektiğini idrak durumuna ulaşabilmiştir. Bu idrak, gerçek manada insan durumuna yükselebilmiş olan ferdi, yardımseverliğe sevk eder. Çünkü İslâm kültürünü almış bir cemiyetteki fertlerde, bütünlük akidesinden kuvvet alan gerçek manada insan olabilme potansiyelinin ortaya konabilmesi, cemiyetin sosyal gelişmesinin en mühim garantisidir (Kurtkan, 1984:71-72).

Âşık Ali İzzet tek olmanın doğru olmadığını, birlik içinde yaşamanın önemini dile getirdiği bu dörtlükte dilde, dinde, milliyette bir olmak gerektiğini ifade etmektedir. Toplumda da baştan başa dirliği istemek gerektiğini vurgulayarak paylaşmanın, iş birliği yapmanın gerekliliğine değinir.

Neden birsin birlik olsunDilde dinde milliyetteMurat et ki dirlik olsunBaştan başa cemiyette (Başgöz, 1979)

Fakire fukaraya eksik, yanlış gözle bakma ey Âşık Ömer diyerek kendine seslenmekte olan şair, onlara karşı merhametli, cömert ve fedakâr olması gerektiğini belirtmektedir. Zira tasavvuf ehli bilir ki hazineler yıkıntılar arasındadır. Şair de belki de o kutb-ı âlem (kâmil insan, Allah dostu) o kılık içindedir demektedir.

Ehl-i fakra sen gedâ-çeşm olma ey Âşık ÖmerKöhnesine hor bakıp suç bulma ey Âşık ÖmerAl duâsın bedduâsın alma ey Âşık ÖmerKutb-ı âlem belki ol ihrâm içinde gizlidir (Karasoy ve Yavuz, 2010)

Page 13: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

176

İsmet ÇETİN ve Özgül ÇAĞLAYAN Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

Gevheri, yâre selam götürmesi için sabah rüzgarına yalvarmaktadır, yârin sevgisini istemekte, acaba yâr bu aşığa merhamet etmez mi demektedir.

Bâd-ı sabâ senden bir niyâzım varBenden selâm eyle gül yüzlü yâreSevdâ-yı aşkına pek rağbetim varMerhamet itmez mi bu dil- zâre (Elçin, 1984)

Dadaloğlu, yaşadığı toplumda temayüllerin, uygulamaların, sosyal dayanışmanın bozulduğunu, dolayısıyla toplumsal dayanışmanın gereği olan yardımlaşmanın da olmadığını kasdederek yaşadığı dönemin eleştirisini yapar. Bu, kişinin ve toplumun iç hesaplaşması, öz denetimini ifade ederken aynı zamanda toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın kaybolduğunu, kişilerin ve kurumların yozlaştığını da ifade eder:

Okuduğun tutmaz oldu alimlerKalktı da adalet arttı zulümlerTerlemeden mal kazanan zalimlerCan verirken soluması zor imiş (Öztelli, 1977)

Yâre sevgisini anlatan Köroğlu mal, mülk, hazine sahibi olmadığını belirtir. Olsaydı yâri için her şeyi feda edecektir. Çaresiz kalmıştır yârini alıp kaçıracaktır, böylece yâriyle hep bir arada olacaktır.

Malım yok ki dökem saçamHazinem yok ağzın açamÇarem budur alam koşamHep yanımda bulam seni (Öztelli, 1977)

Köroğlu şiirlerinden hareketle zaman zaman “sosyal eşkıya” olarak Robin Hood ile karşılaştırılır. Babasının intikamın almak için mücadele eden Köroğlu, daha sonra yoksulu koruyan, kimsesizlere sahip çıkan, kahraman/yiğit bir karaktere bürünür.

Tokat ellerinden aldım bakırıİncitmeyin fukarayı fakiri

Atımı bağladım ben bir hozanaMerhamet etmeyin oyun bozana (Öztelli, 1977)

Vatanseverlik; çalışkan olma, dayanışma, kurallara ve kanunlara uyma, tarihsel ve doğal mirasa duyarlı olma, toplumu önemseme.

Türk milletinin manevi değerlerinden biri olan vatanseverlik vatan kavramını, coğrafi manada bir arazi parçası olmaktan çıkaran ve ona çok daha mukaddes bir mana veren İslâm kültürünün etkisinden kuvvet almıştır (Kurtkan, 1984: 97-98).

Page 14: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

177

Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

Vatan edinmek, toprağın siyasallaştırılması, toprağın kimlik kazanmasıdır. Anadolu’dan Türkiye olurken ve Türkiye millî mücadele ile yeniden vatan kılınırken verilen mücadele ve uğruna şehit olanlar anılır.

Ali İzzet Özkan vatan savunmasını Erzurum tabyalarında sembolleştirerek anlatır:Erzurum’un kahraman dadaşları,Cesetsiz gezer harbde başları.Şu Aziziye tabyasının taşları,Alkana boyanmış niçin turnalar? (Başgöz, 1979)

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e seslenen şair ülkenin kötü gidişatını ona şikâyet etmektedir. Fitne fesadın elinde kalan mülkü kurtarması, kardeşler arasındaki düşmanlığı engellemesi için ona çağrı yapmaktadır. Tanrı’ya da bunun için dua eden şair yeryüzünde çıkan fitneleri engelleyeceğine inanılan Mehdi’yi yeryüzüne indirmesini, Ali Battal Gazi’yi de onunla birlikte göndermesini istemektedir.

Ahir zaman kahramanı AtatürkTürkiye’nin hali yaman oldu gelFitne fesat ellerinde kaldı mülkKardaşlar kardaşa düşman oldu gel.

Söyle yüce Tanrı Mehdi’yi salsınAli Battal Gazi beraber gelsinSana taş atanın eli kırılsınGafiller cahiller pişman oldu gel (Başgöz, 1979)

Âşık Ömer’in doğup büyüdüğü yerler hayat tarzı itibariyle kış geldiği zaman erkeklerinin çalışmaya gittiği, ihtiyarlar, hanımlar ve çocukların kaldığı bir köy olarak görünür… Ahali çalışıp para kazanmaya giden kişi kim olursa olsun ve hangi şehre giderse gitsin onun gittiği yere ‘aydın’ der (Karasoy ve Yavuz, 2010: 9). Şair de çalıştığı doğduğu yeri asli vatan bilmektedir.

Sıfat-ı aslımız beyan edelimBizim meskenimiz serhat ilidirZât-ı cemîlemiz ayân edelimVatan-ı aslîmiz aydın ilidir (Karasoy ve Yavuz, 2010)

Âşık edebiyatında gurbet sık işlenen konulardandır. Gevherî de gurbete gitmek, sıla hasreti çekmek zorunda kaldığı için feleğe kahreder. Gevherî’ye göre memleket/vatan aynı dünya görüşünde olan insanlarla birlikte yaşayabileceği, aynı değerlere sahip bir toplumda mutlu olabileceği bir beldedir.

Page 15: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

178

İsmet ÇETİN ve Özgül ÇAĞLAYAN Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

Felek yâd illere düşürdü beniGurbet diyarına döndürdü yüzüİslâmbol illeri elvedâ siziKalsın seyrangâhım olan bağlar (Elçin, 1984)

Vatanın yaşanır belde olabilmesi için mamur edilmesi gerekir. Vatanın imar edilmesi, Köroğlu’nun yaşadığı dönem itibariyle yerleşik hayata geçmekle mümkündür. Köroğlu da mamur bir memleket, imar edilmiş yanacak bir alan arzular. O, sırtını memleketinin dağlarına yaslayıp orada bir hayat kurmayı arzulamaktadır. Memleketindeki toprağı ekip biçip çalışacak bahçeler bağlar oluşturacaktır. Köroğlu’nun şöhretinin yayılması, kendi yaşadığı alanın yerleşik, tarım toplumu hayat tarzını benimsemiş olması gerekir. Köroğlu, devlet olmanın, şöhret yaymanın bu yolla mümkün olabileceği kanaatindedir.

Göğüs gerek arka verek dağlaraHizmet edek bahçalara bağlaraŞöhret vermek için nice illereBurda sana devlet gerek sur gerek (Öztelli, 1977)

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi gurbet, âşık tarzı edebiyatın başat konularındandır. Dadaloğlu zaman zaman kendini gurbette hisseder. O, atına sılaya doğru gitmesini söylemektedir. Gurbette bulunmanın zor olduğunu ifade eden Dadaloğlu, memleket olarak bildiği beldeleri tek tek sayar.

Kilis ve Antep özelinde yaşadığı, gezdiği, bildiği vatan topraklarını özler, her gittiği yerde bulunamadığı yerleri memleket sayar.

Atım kalk gidelim sılaya doğruTırnağını taşa vurmam düzünenKoç yiğit de gurbet ele düşerseYanar bağrı ateşinen közünen

Bilirdim Kilis’i ezel ezeliÇok olur oranın okur yazarıŞirin olur Antep eli güzeliEğler koç yiğidi cilve nazınan (Öztelli, 1977)

Sonuç ve Tartışma

Sosyal bir varlık olan insanoğlu çevresiyle sürekli bir etkileşim içindedir. Bu etkileşimin sonucu olarak hem çevresini etkilemekte hem de çevresinden etkilenmektedir. Sosyalleşme ilk olarak ailede başlar. Ailenin çocuğuna davranış ve tutumları onu birincil olarak etkiler. Bu nedenle değer eğitiminin ailede başladığını söyleyebiliriz. Ailede edindiği planlı ve düzenli olmayan bu eğitim çocuğun okula başlaması ile devam etmektedir. Bu süreçte eğitim aracılığıyla çocuk evrensel ve milli değerleri daha bilinçli bir şekilde edinebilir.

Page 16: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

179

Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği Ürünlerinde ‘Dostluk, Dürüstlük, Öz Denetim, Vatanseverlik, Yardımseverlik’ Değerleri

İnsanlığın tümünü ilgilendiren ortak değerler olduğu gibi, her ulusun kendi kültürünün bir parçası olarak gelişen milli değerleri de vardır. Çalışmamıza konu olan dürüstlük, yardımseverlik, vatanseverlik, öz denetim, dostluk değerleri âşık edebiyatı ürünlerinde tek tek incelenmiştir. Bunun sonucu olarak bu ürünlerin evrensel ve milli değer aktarımını sağlamada nitelikli ve zengin eserler olduğu görülmüştür.

Âşık edebiyatı şairlerinin şiirlerinde dost kavramının geniş anlam zenginliği içinde ele alındığı, âşıkların Tanrı’ya, arkadaşına, doğaya dost gözüyle baktıkları, onlara güvenip sadakatle bağlı oldukları tespit edilmiştir. Açık, anlaşılır, doğru sözlülüğün şiirlerde övüldüğü, aksinin ise yerildiği tespit edilmiş, sözünde duran, güvenilir, mert karakterlerin örnek gösterildiği ve örnek alındığı belirlenmiştir. Yeri geldiğinde kendilerini de eleştirebilen, davranışlarının sorumluluğunu alabilen, öz güven sahibi karakterlerini şiirlerine de yansıttıkları tespit edilmiştir. Sevgiliye, aileye, arkadaşa, dosta, diğer insanlara ve canlılara karşı yardımsever, fedakâr, cömert ve merhametli olunması gerektiği şiirlerde pek çok defa karşımıza çıkan unsurlardır. Çeşitli sebeplerle vatanından ayrı düşen şairler gurbeti acıyla, sılayı özlemle anmaktadır. Tarihsel ve doğal mirasa da önem verdikleri, atalara duyulan özlem ve sevgiden anlaşılmaktadır.

Kaynakça

Akman, Gül Nur (2014). “Nicel ve Nitel Araştırma Yöntemleri” (Erişim Tarihi: 20 Ocak 2018), https://dokupdf.com/download/ncel-ve-ntel-aratirma-yntemler-_5a003cead64ab279f46b34f4_pdf

Başgöz, İ. (1979). Âşık Ali İzzet Özkan. Ankara: Türkiye İş Bankası Yayınları, TDK Basımevi.Ekinci, Hurşit, “Değerler Eğitimi: Dostluk ve Arkadaşlık” Güncelleme Tarihi: 28 Nisan

2016, Erişim Tarihi: 15 Ocak 2018 http://hursitekinci.com/2016/04/28/degerler-egitimi-dostluk-ve-arkadaslik/

Elçin, Ş. (1984). Gevheri Divanı. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.Er, H. ve Ünal, F. ve Gürel, Davut (2016). Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi:

Sosyal Bilgiler Dersinde Değer Aktarımı Açısından Sadi Şirazi’nin Bostan ve Gülistan Adlı Eserinin İncelenmesi, Cilt-Sayı: 18-1

Güngör, Erol (2000), Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar. İstanbul: yayın eviKarasoy, Y. ve Yavuz O. (2010). Âşık Ömer Divanı. Konya: İnci Ofset.MEB (2017), Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Dersi (9,10,11,12. Sınıf) Öğretim Programı, MEB (2018), Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Dersi (9,10,11,12. Sınıf) Öğretim Programı,

http://mufredat.meb.gov.tr/ProgramDetay.aspx?PID=353Öztelli, C. (1977). Köroğlu ve Dadaloğlu Hayatı Sanatı Şiirleri. Ankara: Varlık Yayınları.Tural S. (1992). Kültürel Kimlik Üzerine Düşünceler. Ankara: Ecdad Yayım Pazarlama.Turan, R. ve Ulusoy K. (2016). Farklı Yönleriyle Değerler Eğitimi. Ankara: Pegem Akademi.Ulusoy, K. ve Dilmaç B. (2014). Değerler Eğitimi. Ankara: Pegem Akademi.

Page 17: Toplumsal Bütünleşmede Değerler ve Eğitimi III. ULUSLARARASI …isamveri.org/pdfdrg/D272353/2018/2018_CETINI_CAGLAYANO.pdf · 2019-03-12 · ve Edebiyatı Eğitimi Öğretim

180

İsmet ÇETİN ve Özgül ÇAĞLAYAN

Yıldırım, A. Ve Şimşek, H. (2000). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Yörükoğlu, A. (1997). Çocuk Ruh Sağlığı. Ankara: Özgür Yayınları.Yücel Çetin, Ayşe (2014). Kültürel Değerlerin Aktarılmasında Kadının Rolü, 7. Balkan Türk

Kadınları Sempozyumu’nda (Köstence- Romanya) Okunan Yayınlanmamış Bildiri.Yücel, D. M.(2014). Dürüstlük Nedir, http://www.dmy.info/durustluk-nedir/( Güncelleme

Tarihi: 04 Kasım 2014 Erişim Tarihi: 15 Ocak 2018)