387
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (40) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi ISBN : 975-7217-49-2 Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türk Medeni Yasasına göre kurulmuş, hükümet dışı ve bağımsız bir kuruluştur. Statüsü 30 Aralık 1990 tarihli ve 20741 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. BULUŞ Tasarım ve Matbaacılık Hizmetleri Tel : (312) 222 44 06 • Faks: 222 44 07

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (40) Yayına ...insanhaklarisavunuculari.org/dokumantasyon/files/original/6a5fd8c45155951911d83354dd38...Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon

  • Upload
    others

  • View
    33

  • Download
    4

Embed Size (px)

Citation preview

  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (40)Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi

    ISBN : 975-7217-49-2

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türk Medeni Yasasına görekurulmuş, hükümet dışı ve bağımsız bir kuruluştur.

    Statüsü 30 Aralık 1990 tarihli ve 20741 sayılıResmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

    BULUŞ Tasarım ve Matbaacılık HizmetleriTel : (312) 222 44 06 • Faks: 222 44 07

  • TİHV

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı

    TÜRKİYE İNSAN HAKLARI RAPORU 2004

    Ankara, 2005

  • İNSAN HAKLARIHU

    MA

    N R

    IGH

    TS

    FOUNDATION OF

    VAK

    FI 1990

    TURK

    EY

    IV Türkiye İnsan Hakları Vakfı

    TİHV GENEL MERKEZİMenekşe 2 Sokak No: 16/11 06440 Kızılay-ANKARA

    Tel: 312-417 71 80 Faks: 312-425 45 52E-Posta: [email protected]: www.tihv.org.tr

    TİHV İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİSıraselviler Caddesi Hocazade Sokak No: 8 Beyoğlu-İSTANBUL

    Tel/Faks: 212-249 30 92 • 251 71 29E-posta: [email protected]

    TİHV İZMİR TEMSİLCİLİĞİMimar Sinan Caddesi 1432. Sokak No: 5/10

    35230 Alsancak-İZMİRTel/Faks: 232-463 46 46 • 463 91 47

    E-posta: [email protected]

    TİHV ADANA TEMSİLCİLİĞİKurtuluş Mah. 19. Sokak Ferihan Tekeli Apt. A Blok No: 23/2 ADANA

    Tel/Faks: 322-458 85 66 • 457 65 99E-posta: [email protected]

    TİHV DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİLise Caddesi Eyyüp Eser Apartmanı Kat: 1 No: 2

    Yenişehir-DİYARBAKIRTel/Faks: 412-228 26 61 • 228 24 76

    E-posta: [email protected]

  • İ Ç İ N D E K İ L E R

    ÖNSÖZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1

    K Ü R T S O R U N U . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5DEP Milletvekillerinin Yeniden Yargılanması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5

    Topluma Kazandırma Yasası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12

    Canlı Kalkanlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18

    1- KÜRT SORUNU VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20

    Kürtçe’nin Kamusal Alanda Kullanımına Yönelik Engellemeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20

    Kürtçe’nin Öğretilmesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22

    Farklı Dil ve Lehçelerde Yayın . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24

    Kürtçe Adların Kullanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26

    2- OHAL’İN ARDINDAN BÖLGEDE İNSAN HAKLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

    Toplu Mezarlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33

    Kimyasal Silah İddiası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36

    Muğlalı Olayı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37

    Ölümlü Olaylar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 38

    Koruculuk Uygulamaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45

    Abdullah Öcalan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 49

    3- ZORUNLU GÖÇ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 56

    Köy Boşaltma İddiası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 60

    Diğer Baskı ve Olaylar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 61

    AİHM Kararları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 63

    Sığınma Hakkı ve Mültecilerin Durumu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 65

    Ölümle Sonuçlanan Olaylar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 66

    Y A Ş A M H A K K I . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 69Ölüm Cezası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 69

    1- YARGISIZ İNFAZ, DUR İHTARI, RASGELE ATEŞ AÇMA OLAYLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 72

    Yargısız İnfaz Davaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 85

    2- FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 88

    Abdülkadir Aygan’ın İtirafları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92

    Susurluk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 101

    3- KARA MAYINLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 108

    4- SİLAHLI ÇATIŞMALAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 112

    5- YASADIŞI ÖRGÜT SALDIRILARI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 124

    Siyasi Davalar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 133

    6- SİVİL ÇATIŞMALAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 138

    K İ Ş İ G Ü V E N L İ Ğ İ H A K K I . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 143Yasal ve İdari Düzenlemeler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 145

    1- KAYIPLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 158

    2- GÖZALTINDA ÖLÜM OLAYLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 162

    Gözaltında Ölüm Davaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 163

    3- İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE OLAYLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 169

    İşkence Davaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 200

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı V

  • C E Z A E V L E R İ V E İ N S A N H A K L A R I . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 217Yasal ve İdari Düzenlemeler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 217

    1- ÖLÜM ORUCU VE F TİPİ CEZAEVLERİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 221

    F Tipi Cezaevi Protestoları ve Ölüm Orucu Destekçileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 222

    Affedilmeyen, Yeniden Tutuklanan Hükümlüler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 223

    2- CEZAEVLERİNDE ÖLÜMLER VE OLAYLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 230

    Cezaevlerinde Olaylar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 233

    3- CEZAEVLERİNDE BASKILAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 235

    Tedavisi Engellenen Mahkumlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 243

    Tutuklu Yakınlarına Baskılar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 245

    4- CEZAEVİ DAVALARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 247

    D Ü Ş Ü N C E V E İ F A D E Ö Z G Ü R L Ü Ğ Ü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 253Yasal ve İdari Düzenlemeler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 253

    1- İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 257

    Davalar ve Soruşturmalar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 257

    Yargılanan Gazeteciler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 265

    AİHM Kararları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 298

    Yasaklanan Kitaplar ve Davalar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 300

    Kültür-Sanat Etkinliklerine Yönelik Engellemeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 304

    2- İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 305

    Yayın Kuruluşlarına ve Gazetecilere Yönelik Baskılar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 307

    Diğer Olay ve Baskılar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 311

    Toplatılan Yayınlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 317

    Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Uygulamaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 317

    T O P L A N T I V E G Ö S T E R İ Ö Z G Ü R L Ü Ğ Ü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3218 Mart Dünya Kadınlar Günü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 322

    Newroz Kutlamaları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 322

    1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlamaları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 323

    Dünya Barış Günü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 324

    İşçi ve Memur Eylemleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 325

    NATO Karşıtı Gösteriler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 334

    Ö R G Ü T L E N M E Ö Z G Ü R L Ü Ğ Ü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 343Yasal ve İdari Düzenlemeler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 343

    1- İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINA BASKILAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 345

    2- 28 MART YEREL SEÇİMLERİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 349

    3- SİYASİ PARTİLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 356

    4- MESLEK ÖRGÜTLERİ VE SENDİKALAR. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 363

    5- SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE SİVİL İNİSİYATİFLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 365

    E K L E R . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 371Ek 1- 9. Uyum Paketi (5218 sayılı yasa). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 371

    Ek 2- 5187 Sayılı Basın Yasası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 374

    Ek 3- 5253 Sayılı Dernekler Yasası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 378

    Ek 4- Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik . . . . . . . . . . . . . . . 384

    Ek 5- 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yasa . . . . 386

    VI Türkiye İnsan Hakları Vakfı

  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı III

    AB Avrupa Birliği

    AİHK Avrupa İnsan Hakları Komisyonu

    AİHM Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

    AİHS Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

    AKP Adalet ve Kalkınma Partisi

    AKPM Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi

    ANAP Anavatan Partisi

    BBP Büyük Birlik Partisi

    BM Birleşmiş Milletler

    BMMYK BM Mülteciler Yüksek Komiserliği

    CHP Cumhuriyet Halk Partisi

    CMUK Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu

    ÇGD Çağdaş Gazeteciler Derneği

    ÇHD Çağdaş Hukukçular Derneği

    DBP Demokrasi ve Barış Partisi

    DEHAP Demokratik Halk Partisi

    DGM Devlet Güvenlik Mahkemesi

    DHKP-C Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi

    DİSK Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu

    DSP Demokratik Sol Parti

    DYP Doğru Yol Partisi

    EĞİTİM-SEN Eğitim, Bilim ve Kültür Emekçileri Sendikası

    EMEP Emeğin Partisi

    ESP Ezilenlerin Sosyalist Platformu

    FP Fazilet Partisi

    GKK Geçici Köy Korucusu

    GÖÇ-DER Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür

    Derneği

    HABER-SEN Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası

    HADEP Halkın Demokrasi Partisi

    HAK-PAR Haklar ve Özgürlükler Partisi

    HEP Halkın Emek Partisi

    HPG Halk Savunma Güçleri

    İHD İnsan Hakları Derneği

    ILO Uluslararası Çalışma Örgütü

    İP İşçi Partisi

    KADEK Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi

    KDP Kürdistan Demokrat Partisi (Kuzey Irak)

    KESK Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu

    KHK Kanun Hükmünde Kararname

    KONGRA-GEL Kürdistan Halk Kongresi

    MAZLUM-DER İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma

    Derneği

    MGK Milli Güvenlik Kurulu

    KISALTMALAR

    MHP Milliyetçi Hareket Partisi

    MİT Milli İstihbarat Teşkilatı

    MKM Mezopotamya Kültür Merkezi

    MLKP Marksist Leninist Komünist Parti

    MYK Merkez Yürütme Kurulu

    OHAL Olağanüstü Hal

    ÖDP Özgürlük ve Dayanışma Partisi

    ÖZGÜR PARTİ Özgür Toplum Partisi

    PKK Kürdistan İşçi Partisi

    PM Parti Meclisi

    RP Refah Partisi

    RTÜK Radyo ve Televizyon Üst Kurulu

    SES Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri

    Sendikası

    SHP Sosyal Demokrat Halk Partisi

    SDP Sosyalist Demokratis Partisi

    SİP Sosyalist İktidar Partisi

    SP Saadet Partisi

    SPY Siyasi Partiler Yasası

    TBB Türkiye Barolar Birliği

    TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

    TCY Türk Ceza Yasası

    TGC Türkiye Gazeteciler Cemiyeti

    TİHV Türkiye İnsan Hakları Vakfı

    TİKB Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği

    TİKKO Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu

    TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

    TMY Terörle Mücadele Yasası

    TDP Toplumcu Demokrasi Partisi

    TSK Türk Silahlı Kuvvetleri

    TTB Türk Tabipleri Birliği

    TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu

    TÜM-YARGI-SEN Tüm Yargı ve İnfaz Kurumları Çalışanları

    Sendikası

    YÖK Yüksek Öğretim Kurulu

    YSK Yüksek Seçim Kurulu

  • HPG’nin (Halk Savunma Kuvvetleri), 1 Eylül 1998tarihinde ilan edilen “tek taraflı ateşkesi” 1 Hazirangünü sona erdirme kararı, Abdullah Öcalan’ın AİHMBüyük Daire’de görülen davası ve cezaevi koşulları,DEP milletvekillerinin Ankara DGM tarafından birkez daha aynı cezaya mahkum edilmesi eksenlitartışmalar nedeniyle “Kürt Sorunu”, 2004 yılında dagündemin üst sıralarında tartışılan konulardan birioldu.

    Almanya’da yayınlanan Özgür Politika gazetesinininternet sitesinde 13 Mayıs günü yayınlanan haberde,HPG’nin “Ateşkes ilkesine tek taraflı riayetetmekteyiz. Ancak bu durumun daha fazla böylegitmeyeceği açıktır” açıklaması yer aldı. Bununardından HPG, 29 Mayıs günü de ateşkesin sonaerdiğini duyurdu. HPG’nin açıklamasında şöyledenildi:

    “Tek amacımız, Önderliğimizin (Abdullah Öcalan)büyük bir özveri ve çabayla geliştirmeye çalıştığı barışve demokrasi ortamının yaratılarak Kürt sorununayönelik çözüm adımlarının atılmasıdır. Ancak bununyerine barış ve demokrasinin mimarı olan BaşkanApo’nun ağır zindan koşullarında tecridini, Kürthalkının baskı ile sindirilmesini, meşru savunmagüçlerimize yönelik imha operasyonlarınıyaşamaktayız. Bu politikaların herhangi bir şekildekabulü ya da buna ses çıkarmama, özgürlükonurumuzun yitirilmesi anlamına gelecektir. Türkdevletinin yetkili kurumları, bu uygulamalardanvazgeçinceye ve demokratik çözüme ilişkin somutadımlar atıncaya kadar HPG olarak bize karşıbaşlatılan bu savaşa daha kapsamlı bir şekilde meşrusavunma temelinde karşılık verme hakkımızıkullanacağımızı, tüm kamuoyuna ilan ediyoruz.Önderliğimizin çağrısı üzerine 1 Eylül 1998 tarihinderesmen başlattığımız ve 2 Ağustos 1999 tarihindegerilla güçlerimizi Türkiye sınırları dışına çekerekkapsamını genişlettiğimiz tek taraflı ateşkestaahhüdümüz, Türk devletinin son süreçte sergilediğisiyasi ve askeri yaklaşımlardan kaynaklı olarakortadan kalkmıştır. 1 Hazirandan itibaren butaahhüdümüz geçerliliğini yitirmiş olacaktır.”

    Böylece 2003 yılı Kasım ayında KADEK’in kendinifeshetmesi ve Kongra-Gel’in kurulması ile birlikte

    ayrılarak “özerk bir yapı” oluşturan HPG, 1 Eylül1998 tarihinde ilan edilen “tek taraflı ateşkes”i 1Haziran günü itibarıyla durdurmuş oldu. PKK, ilkolarak 20 Mart-15 Nisan 1993 tarihleri arasındaateşkes ilan etmişti. Ateşkes, Mayıs ayında sonaermişti. İkinci ateşkes ise 15 Aralık 1995 tarihindeilan edilmişti. Bu ateşkes de 16 Ağustos 1996tarihinde sona ermişti.

    ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage, 13Ocak günü yaptığı açıklamada, PKK ve KADEK’inardından kurulan KHK ve Kongra-Gel örgütlerinin,ABD Göç ve Milliyet Yasası kapsamında “yabancıterörist örgüt” kapsamına alındığını açıkladı. ABDResmi Gazetesi’nde yayımlanarak yürürlüğe girenkarar ile ABD yönetimine KHK/Kongra-Gel’e karşıoperasyon düzenleme yetkisi verildi. Karara göre,örgütün ABD’deki paraları ve malvarlıkları dadondurulabilecek. 18 Ocak günü yayınlanan ÖzgürGündem gazetesindeki bir haberde de, Kongra-GelDış Politika Komitesi’nden yapılan yazılı açıklamada,ABD Dışişleri Bakanlığı’nın aldığı kararın yeniden elealınması ve düzeltmesinin istendiği belirtildi.

    ABD’nin 2003 yılı İnsan Hakları Raporu 25 Şubatgünü yayınlandı. Raporun Türkiye bölümünde“Solcu ve Kürt insan hakları savunucularının dahaçok işkenceye maruz kaldığı” anlatıldı. Rapordaayrıca, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki60 bin korucu arasında, uyuşturucu kaçakçılığı,tecavüz, yolsuzluk, hırsızlık ve insan hakları ihlallerigibi suçların yoğun olarak görüldüğü ve jandarmanınkorucuları yargıdan koruduğu savunuldu. Raporda,daha önce kaybolmuş kişilerle ilgili bir ilerlemesağlanamadığına da dikkat çekildi.

    Bu arada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’detemaslarda bulunduğu Ocak ayı sonlarında, basınaIrak’taki ABD birliklerinin PKK’nin siyasi kanadıDemokratik Çözüm Partisi’ne operasyon düzenlediğiyönünde haberler yansıdı. Başbakan Erdoğan da ABDgezisini değerlendirirken, şunları söyledi:

    “ABD’nin terörle ortak mücadeledeki anlayış birliğihususunda bilindiği gibi, bizim topluma kazandırmayasasındaki çok önemli konulardan birisi Mahmuriyekamplarıydı. Bu konuyla ilgili anlaşmayı dışişleri

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı 5

    KÜRT SORUNU

  • bakanlıkları yapmış durumda. İlk somut adım daböylece atılmış oldu. Bunun yanında Irak’ta özellikleKongra-Gel’in terör örgütü sayılmasının açıklanmasıda bizim için büyük önem arzediyor. Bundan sonrakisüreçte hiçbir zaman terör örgütleriyle uyumiçerisinde olmak veya onlara herhangi bir toleranstanımak mümkün değil. Terörle mücadele konusundaABD yönetiminin kesin tavırlı olduğunu gördüm.Mahmuriye’yle ilgili olan ve Kongra-Gel kararıönemli bir adımdır.”

    Şubat ayında gazetelerde, Kongra-Gel üst düzeyyönetici ve üyeleri arasında görüş ayrılıkları çıktığı,örgütün bölündüğü yolunda haberler yayınlandı.Mart ayı içinde de, Nasname adlı internet sitesikaynak gösterilerek çeşitli gazetelerde yayınlanan

    haberlerde, Kongra-Gel yöneticilerinden OsmanÖcalan, Kani Yılmaz ve Nizamettin Taş’ın yanlarındabir grupla beraber örgütten ayrılarak ABD askerlerinesığındıkları iddialarına yer verildi.

    Bu tür haberler üzerine İçişleri Bakanı AbdülkadirAksu, 2 Mart günü yaptığı açıklamada, kendilerine buyönde bir bilgi gelmediğini belirterek, “Birkaçgünden beri bu tür söylentiler var. Ancak bize ulaşanbir bilgi yok. Görsel ve yazılı basında bu yöndehaberler yer alıyor. Daha önce de ToplumaKazandırma Yasası ile örgüt içerisinde bir kızgınlıkolmuştu. Bu konuda bölünme yaşanıyor.” dedi.Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar ise iddialarıyalanladı.

    Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    6 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

    Kandil Dağı’nda Ayrılık (Murat Yetkin-5 Mart 2004/Radikal)

    PKK, ‘reformist, sağcı’ ilan edilen Osman Öcalan ve Nizamettin Taş’ın görevlerini dondurdu. Öcalan’a göreyse rakiplerimuhafazakâr ve solcu. Şimdi gözler İmralı’da.

    Geçtiğimiz günlerde bazı internet siteleri aracılığıyla Türk basınına yansıyan ‘Osman Öcalan 100 adamıyla Amerikalılarateslim oldu’ haberi gözleri yine örgütün Kuzey Irak’taki karargâhına ve orada neler olduğuna çevirdi.

    Ankara’daki ABD Büyükelçiliği kaynakları, bilgileri olmadığını söyledi. 1 Mart’ta Türk Dışişleri ABD yönetiminden resmenbilgi istedi. Açıklama, ABD Dışişleri Sözcüsü Richard Boucher tarafından Washington’da yapıldı: Ellerinde bilgi yoktu. 2Mart’ta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün konuyu soran gazetecilere muzipçe gülümseyerek “İzlemeye devam edin” demesi,Osman Öcalan’ın Amerikalılara teslim olduğu ve onlar tarafından Ankara’ya teslim edildiği söylentilerini artırdı.Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, 3 Mart’ta Radikal muhabiri Tolga Akıner’in sorularına “Bizdeböyle bir bilgi yok” yanıtını verdi.

    Peki, olayın perde arkasında ne vardı? Haberler nereden kaynaklanıyordu? Osman Öcalan neredeydi, ne yapıyordu?

    İçten içe aylardır süren tartışmayı kamuoyuna yansıtan gelişme, PKK’nın şimdilerde taşıdığı ismiyle Kongre-Gel (HalkKongresi) genel başkanlığının 25 Şubat 2004’te yayımladığı bir bildiri oldu. Genel başkanlığını eski DEP Milletvekili ZübeyrAydar’ın yaptığı örgüt, başkan yardımcıları Osman Öcalan ve Nizamettin Taş ile yürütme kurulu üyesi Hıdır Yalçın’ıngörevlerinin dondurulduğunu, disiplin kuruluna verileceklerini duyuruyordu.

    Gerekçe olarak bu üç yöneticinin ‘güvenli olmayan bölgede, alıştığımız hayat biçiminin dışına çıktığı’ gösteriliyordu. Öcalanve Yalçın, örgütün 9-10 Şubat’ta Kuzey Irak’ta, KDP ve KYB kontrolündeki Kandil Dağları’ndaki toplantısına katılmamıştı.

    Taş ise örgüt içindeki çatışmalarda bardağı taşıran bir konuda Öcalan ile suç ortağı olarak görülüyordu. Konu, PKK’nınKADEK ismini terk edip, Kongre-Gel adıyla yeniden örgütlenmeyi kararlaştırdığı 27 Ekim-6 Kasım toplantıları ardındangündeme oturmuştu. Kongre aslında örgüt içi kutuplaşmanın ilk göstergelerinin ortaya çıkmasına da neden olmuştu. PKK’yıAbdullah Öcalan ile birlikte kuran kuşaktan olan ve yıllardır dağlarda çarpışıp Türkiye’deki kanlı saldırılara yönlendirmeküzere militan yetiştiren ekibin güçlü isimleri yönetim dışı kalmıştı. Aydar gibi silahlı mücadeleden gelmeyen bir ismin başkanseçildiği kongrede, ABD ile çatışmadan kaçınma ve uzlaşma yoluyla geçişi savunan Osman Öcalan, eski Avrupa sorumlusuFaysal Dunlayıcı, Nizamettin Taş gibi isimler yönetime gelmişti. Eski tüfeklerden Duran Kalkan ve Murat Karayılan, 11kişilik yürütme kuruluna girebilirken, Cemil Bayık ve Mustafa Karasu gibi isimler tamamen sistemin dışında kalmıştı.

    Osman Öcalan evlendi

    Gerilim, kongre sonrasında Osman Öcalan’ın ilan ettiği ‘Sosyal Reform Projesi’ ile açığa çıktı. Reform projesiyle Öcalan,örgütün militanları bir arada tutma doktrini olan ‘profesyonel devrimci’ kavramını bir yana bırakıyordu. “35 bin kişiyietkileyebiliyoruz. Bunu en az 350 bin yapalım, genişleyelim” diyen Öcalan, artık militanların tüm yaşamlarını örgüte vemücadeleye adamasının gerekmediğini, örneğin örgütteki evlenme yasağının kaldırılmasını söylüyordu. 45 yaşında, 120kiloluk obez bir gerilla lideri olan Öcalan, bu sözlerin benzerini 19 Aralık 2003’te Medya TV’deki bir programda söylediktenbir ay kadar sonra, kendisinden 20 yaş küçük, İran Kürdü bir PKK militanıyla evlendiğini duyurdu. Onu, yine yarı yaşındabir militanla evlenen Nizamettin Taş izledi. Öcalan ve Taş’ın diğerleri gözünde suç ortağı görülmesinin bir nedeni de buydu.

    Bu gelişme bardağı taşıran damla oldu.

    Duran Kalkan, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Mustafa Karasu ve yeni Avrupa sorumlusu Ali Rıza Altun’un çekirdeğinioluşturan ekip; Osman Öcalan, Nizamettin Taş, Faysal Dunlayıcı ve Hıdır Yalçın’ın çekirdeğini oluşturduğu ekibi ‘reformist’ve ‘sağcı’ ilan etti. Öcalan ekibine göreyse diğerleri ‘muhafazakâr’ ve ‘solcu’ydu. Muhafazakâr sol kanat, reformistleri örgütüntemeline dinamit koymakla ve ABD’yle işbirliğiyle suçluyordu. ABD ile AB’nin Irak’ta bir Kürt devleti çıkmaması konusundagörüş birliğine varmalarını görmezden gelen muhafazakârlar, Türkiye’deki Kürt sorununun çözümünün Avrupa’dangeçtiğine inanıyorlardı.

  • Almanya’dan yayın yapan Mezopotamya HaberAjansı’nın 24 Mart günü Kongra-Gel SavunmaKomitesi Başkanı Murat Karayılan’a dayanarakverdiği bir haberde, Osman Öcalan ve arkadaşlarınınörgüte döndüğü bildirildi. Haberde, PKK’yi yenidenyapılandırmak üzere bir hazırlık komitesioluşturulduğu da belirtildi.

    Bu arada ABD Genelkurmay Başkanı OrgeneralRichard Myers, 17 Mart günü düzenlediği basıntoplantısında bir gazetecinin PKK ile ilgili sorusuüzerine, “Bu konuda Türkiye ile aramızda çok yakınbir işbirliği var ve onların uygun şekilde çaresinebakılacak. Amerikan ve Türk hükümetleri arasındabu konuda her düzeyde çalışma sürüyor” dedi.

    ABD’de çeşitli temaslarda bulunan Genelkurmay 2.Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ da düzenlediği basıntoplantısında, ABD’den somut adım atmasınıbeklediklerini ifade ederek, “Somut adımların kabuledilebilir biz zaman diliminde atılmasını istedik, amakesin bir zaman vermek mümkün değil, tam olarakhangi adım atılacak, şu anda söyleyebilecek durumdadeğilim. Türkiye olarak çok sabrettik, biraz dahaanlayışla karşılama durumundayız” dedi. Başbuğ,Topluma Kazandırma Yasası’ndan istenilen sonucunelde edilemediğini belirtti.

    AB tarafından 6 ayda bir güncellenen “terör örgütlerilistesi” de 4 Nisan günü açıklandı. Listede KADEK’infeshedilmesinden sonra 15 Kasım 2003 tarihindekuruluşunu ilan eden Kongra-Gel’e1 de yer verildi.Açıklamada, “PKK’nin isim değişikliği dikkatealınarak, KADEK ile Kongra-Gel’in terör örgütlerilistesine dahil edildiği” belirtildi. Açıklamada ayrıca

    KADEK ve Kongra-Gel’in AB ülkelerindeki tüm malvarlığının da dondurulacağı kaydedildi.

    Türk hükümeti tarafından memnuniyetle karşılanankararın ardından bir internet sitesine açıklama yapanKongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar ise şunlarısöyledi:

    “Bu tamamen AB’nin bölgede kendi çıkarlarıçerçevesinde yürüttüğü siyasetin bir ürünüdür. Kıbrıskonusunda Türkiye’den taviz koparmak için Kürtlerpazarlık konusu yapılıyor ve adımız listeye alınıyor.Her gün onlarca sivil insanı öldüren, hiçbir hedefgözetmeden sivillere yönelik katliamlar yapanörgütlerle bizim adımızın aynı listeye alınması, Kürthalkına hakarettir.”

    AB’nin Kongra-Gel’i terör örgütleri listesine dahiletmesinden sonraki dönemde gerek yurtiçindegerekse AB ülkelerinde çok sayıda protesto gösterisidüzenlendi.

    Eylemlere ilişkin bazı bilgiler şöyle:

    15 Nisan günü Mersin’de düzenlenen gösteriye polismüdahale etti. Olayda, DEHAP Mersin GençlikKolları yöneticileri Şahin Tutak, Mazlum Tekdal vesoyadı öğrenilemeyen Emrah adlı kişi gözaltınaalındı. Çok sayıda kişi de polis tarafından dövüldü.

    DEHAP Diyarbakır İl Başkanı Celalettin Birtane, 17Nisan günü düzenlenen basın açıklamasından sonragözaltına alındı.

    Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı 7

    9-10 Şubat’ta, örgüt Kandil Dağı’nda iki grup arasındaki gerginliği gidermek amacıyla toplantı yaptı. Ancak Öcalan ve HıdırYalçın bu toplantıya gitmedi. Öcalan ve beraberindeki bir grup ‘suikast endişesiyle’ Kandil Dağı’ndan ayrılmış ve Irak’taAmerikalıların sıkı kontrolünde olan bir bölgeye geçmişti. Hatta Bağdat’ta görüldüğü yolunda bilgiler Kandil Dağı’na kadarulaşmıştı. Washington’ın ‘teröristler’ listesinde yer alan Öcalan ve arkadaşları resmen Amerikalılara teslim olmasalar bile,onların bilgisi olmadan savaş altındaki Irak’ta bu serbestlikte dolaşmaları mümkün değildi.

    O zamana dek ortada kalan Aydar ve eski DEP milletvekili Remzi Kartal da bu toplantıyla muhafazakârların etkisine girdi.Örgütün asıl para kaynağını oluşturan Avrupa’daki işçilerden toplanan bağışların yönü, bu sırada değişmeye başladı. Paraakışından sorumlu Altun, mutemetleri Öcalan’a değil, bağlı olduğu muhaliflere yönlendirmeye başladı.

    Bu grup, 28 Mart’ta Türkiye’de yapılacak yerel seçimlere ağırlığını koymaya karar verdi. SHP ile HADEP’in seçim işbirliğinidestekleyen gerilla komutanları, kendileri için sembolik önemdeki Diyarbakır Belediye Başkanlığı için Osman Baydemir’i öneçıkardı. Bunun üzerine reformistler, 23 Şubat’ta bir bildiri yayımlayarak, avukatlar aracılığıyla İmralı’dan aldıkları bilgileregöre, ağabey Abdullah Öcalan’ın mevcut Belediye Başkanı Feridun Çelik’in adaylığını desteklediğini öne sürdü. Çelikbağımsız aday oldu.

    Gözler ağabey Öcalan’da

    Reformistlerin bu çıkışı, yazının başında sözü edilen 25 Şubat tarihli, ‘görevleri donduruldu’ açıklamasına yol açtı. Öcalan veekibi, buna 1 Mart tarihli ve dört imzalı bir bildiri ile karşılık verdi. Öcalan “Amerikalılara sığınmadım, göreviminbaşındayım” diyordu ama, ortalıklarda yoktu.

    Bunun üzerine örgütün her iki kanadı da, avukatları aracılığıyla İmralı’ya, ağabey Öcalan’a haber gönderip hakemliğiniistemeye karar verdi. Avukatlar, 3 Mart’ta İmralı’ya giderken fırtına çıktı, geri dönüldü, görüşme gerçekleşmedi.

    Şimdi PKK’lılar üç gelişmeyi bekliyor. Avukatların Abdullah Öcalan’la görüşmesini ve bir yanıtla gelmesini, yerel seçimlerive nisanda planladıkları Kongre-Gel olağanüstü genel kurulunu. Bölünmenin resmileşmesi için nisan toplantısı dönümolabilir. Ancak sürecin Osman Öcalan’ın ABD kontrolündeki bölgeye geçişiyle başladığı söylenebilir.

    1 Başkanlığını eski DEP milletvekili Zübeyir Aydar’ın üstlendiğiKongra-Gel yapılanması ile KADEK bünyesinde yer alan “HPG” adlısilahlı güçlerin özerk bir yapıya kavuşturulduğu ve “Leninist”örgütlenme biçiminin de terkedildiği açıklanmıştı.

  • Aynı gerekçeyle 25 Nisan günü Diyarbakır KadınPlatformu tarafından düzenlenen basınaçıklamasında da platform sözcüsü SuzanMehmetoğlu gözaltına alındı. Diyarbakır’ın Ben u Senmahallesinde düzenlenen gösteride de 10 öğrenciningözaltına alındığı bildirildi.

    26 Nisan günü İzmir’de düzenlenen gösteriye polismüdahale etti. DEHAP Konak İlçe Örgütü binasıönündeki basın açıklamasından sonra AlmanyaKonsolosluğu’na siyah çelenk bırakan gruptan iki kişigözaltına alındı.

    Özgür Politika gazetesinin internet sitesinde 6 Nisangünü yayınlanan bir haberde, “PKK’yi Yeniden İnşaHazırlık Komitesi”nin kurulduğu bildirildi. Haberde,“Komite’nin yeniden partileşmenin hazırlıkçalışmalarını yürüteceği, bu çalışmanın kapsamı veçerçevesi hakkında da kadroları bilgilendireceği”iddia edildi.

    Bu arada Hollanda, 7 Mayıs günü 2001 yılında siyasiiltica talebinde bulunan PKK üyesi Nuriye Kesbir’in2

    talebini reddederek, Türkiye’ye iade edilmesinikararlaştırdı. Denn Haag Yargıtay’ında görülenduruşmada Türk hükümetinin Kesbir için “adilyargılayacağı, yaşam güvencesi vereceği ve işkenceyapmayacağına” ilişkin garanti vermesi durumundaiadesi öngörüldü. Kararın ardından özellikleyurtdışında çok sayıda kadın örgütü protesto gösterisidüzenlendi.

    Bu arada 23 Mayıs günü kararı protesto etmek üzereGalatasaray Lisesi önünde gösteri düzenleyen grubamüdahale eden polis, Enver Tekin, Ulaş Gültiken,Yakup Akyüz, Vedat Mersin, Aslan Altay, SedatYıldırım, Seyit Battal Yayasüt, Şeref Başaran, ResulPare, Fevzi Abuk, Mehmet Zana Kibar, Ergin Koç,Ethem Öte, Nurset İzci, Abdulkadir Akdağ ilesoyadları öğrenilemeyen Cemal ve Ejder adlı kişilerigözaltına aldı. 29 Mayıs günü de DEHAP Siirt KadınKolları tarafından yapılmak istenen basın açıklaması,polisler tarafından engellendi.

    DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Mayıs ayısonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’agönderdiği mektupta, son beş yıl içinde iktidara gelenhükümetlerin Kürt sorunun çözümü konusundaadım atmadıkları belirterek, “Kürt sorununda adil vekalıcı bir çözümün olanakları gündeme getirilmezse,bu çatışma riskinin süreceği kaygısını taşıyoruz.”dedi. Bakırhan, 12 Haziran günü de Kongra-GelBaşkanı Zübeyir Aydar’a yazdığı mektupta da ateşkessürecinin yeniden başlatılmasını istedi.

    Kongra-Gel’in 16-26 Mayıs günleri arasındagerçekleştirilen Olağanüstü kongresinin sonuçlarını 1Haziran günü basın toplantısı ile açıklayan Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar, HPG’nin 1998 yılında

    başlattığı tek taraflı ateşkesin yanıtsız kaldığınısavunarak, “Gelinen noktada özellikle, son 1.5-2aydır yapılan operasyonlar ve Abdullah Öcalanüzerinde artırılan tecrit ve izolasyon ile Kürt halkı vekurumlarına yapılan baskılar neticesinde tek taraflıateşkesin siyasi ve fiili anlamda geçerliliğini yitirdiğikararı alınmıştır. Bunun üzerine HPG tarafından tektaraflı ateşkesin bittiği ve meşru savunmanın bundansonra yerine getirileceği kararı alınmıştır” dedi.

    Aydar daha sonraki günlerde yaptığı açıklamada da,eski örgüt yöneticilerinden Osman Öcalan veNizamettin Taş’ın kişisel gerekçelerle örgüttenayrıldıklarını söyledi. Haziran ayı sonlarındaDiyarbakır DGM, Kongra-Gel’den ayrılan OsmanÖcalan, Nizamettin Taş ve Halil Ataç ile halenKongra-Gel yönetiminde görev alan Murat Karayılan,Cemil Bayık, Duran Kalkan, Abdurrahman Çadırcı veSait Çürükkaya hakkında gıyabi tutuklama kararıverdi. Diyarbakır DGM Savcılığı da bu kişilerhakkında dava açtı.

    Çeşitli basın yayın organlarında Temmuz ayı sonu veAğustos ayı içinde, Kongra-Gel içinde çıkan görüşayrılıkları nedeniyle Osman Öcalan ve NizamettinTaş’ın ardından örgütteki bölünmenin vetartışmaların sürdüğü yolunda haberler yayınlandı. 9Ağustos günü Hürriyet gazetesinde yayınlanan birhaberde, uzun süre PKK’nin Avrupa sözcülüğünüyapan Kani Yılmaz kod adlı Faysal Dunlayıcı’nın daKongra-Gel’den ayrıldığını açıkladığı belirtildi.

    İnternet üzerinden Kürtçe yayın yapan Avesta adlısitede de, 2-5 Ağustos günleri arasında konferansdüzenleyen Demokratik Barış İnisiyatifi’ninpartileşme kararı aldığı, Partiya WelatparêzênDemokrat (Yurtsever Demokratik Parti) adıylakurulan partide Osman Öcalan, Nizamettin Taş, HıdırYalçın, Halil Ataç ve Kani Yılmaz gibi Kongra-Gel’ineski üst düzey yöneticilerinin yeraldığı bildirildi. 18Ağustos günü Milliyet gazetesinde Welatparez adlıinternet sitesi kaynak gösterilerek yayınlanan birhaberde ise PWD’nin Musul’un Nebi Yunus semtindebulunan merkezine baskın düzenlendiği öne sürüldü.

    Bu arada 30 Ağustos Özgür Politika gazetesinininternet sitesinde yayınlanan haberde Kongra-Geltarafından 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyleyayınlanan mesajda yeniden ateşkes ilan edilebileceğibelirtilerek, ateşkesin sağlanması için beş koşulunyerine getirilmesi gerektiği savunuldu. Habere göre,Kongra-Gel ateşkes için şu koşulları öne sürdü:

    Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    8 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

    2 Nuriye Kesbir, 28 Eylül 2001 tarihinde Hollanda’da siyasi ilticatalebinde bulunmuş, ancak başvurusu reddedilerek tutuklanmıştı.16 ay tutuklu kalan Kesbir daha sonra tutuksuz yargılanmak üzereserbest bırakılmıştı. 5 Mart günü iade davasını izlemek içinHollanda Yargıtayına giden Kesbir, 7 Mayıs gününe kadar tutuklukalmıştı.

  • Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı 9

    1) Abdullah Öcalan’ın yaşam koşullarınındüzeltilmesi,

    2) Şiddeti geliştirecek yaklaşımlardan uzak durulmasıve askeri operasyonların durdurulması,

    3) Toplumsal barışı sağlayacak yaklaşımlarınzeminlerinin yaratılması,

    4) Kürt halkı üzerinde yürütülen baskılara sonverilmesi,

    5) Çözüm için diyalog yolunun açılması.

    AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu ÜyesiGünter Verheugen, 7 Eylül günü çeşitli inceleme vetemaslarda bulunmak üzere Diyarbakır’a gitti. 1995yılında güvenlik güçleri tarafından yakılarakboşaltıldıktan sonra 30 ailenin geri döndüğü Tuzlaköyünde incelemelerde bulunan Verheugen dahasonra bir basın toplantısı düzenledi. Güneydoğu’dasiyasi, ekonomik ve kültürel sorunların iç içeolduğunu ifade eden Verheugen, siyasi istikrarolmadan sorunların çözülemeyeceğini kaydetti.Verheugen şunları söyledi:

    “Bu güzel insanlar daha fazla ekonomik, sosyal vesiyasi hak istiyor. Bizim de Türk hükümetindenbeklentimiz hep bu yönde oldu. Ancak siyasi olaraksorunlar halen aynı gibi görünüyor. Güneydoğu’dakiyaşam koşullarının daha da geliştirilmesini hükümetebir kez daha söylüyoruz. İnsanların köylerinedönmeleri teşvik edilmeli. Türk hükümeti Kürtçeyayın ve Kürtçe kurslara izin vererek Kürtler içinbaşlangıç niteliğinde adımlar attı. Daha fazla adımaihtiyaç var. Güneydoğu’ya verdiğimiz özel önemsürüyor. Bölgedeki sosyal farklılıkların giderilmesiiçin Türkiye’ye yaptığımız baskılar bu ziyaretimde degündeme geldi. Bu sorunları çözmenin en kolayyollarından biri de Türkiye’nin modernleşme vedemokratikleşme sürecini desteklemekten geçiyor.Hükümetin köye dönüşleri desteklemesi ve bölgedekietnik ayrımcılığı ortadan kaldırması şart. Bu sözlerimiyanlış anlayıp, gözlemlerimin Türkiye hakkındakikararı olumsuz etkileyeceğini düşünmeyin.”

    Sanatçı, yazar, siyasetçi, gazeteci ve sivil toplumkuruluşu üyesi bir grup, Türkiye’nindemokratikleşmesi yolunda barış ve insan haklarınınkorunması amacıyla Ekim ayında “Barış İçin AydınGirişimi”ni başlattı.

    İstanbul Taksim Hill Otel’de gerçekleştirilen tanıtımtoplantısında konuşan girişimin sözcüsü Akın Birdal,toplumun çatışmacı yapısının otoriter ve baskıcırejimlerin beslenmesine yol açtığını belirterek,Türkiye’de Kürt sorununun çözümsüzlüğünün, diğersorunların çözümsüzlüğünün ana nedeni olduğunusöyledi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaklaşık 5aydır yeniden çatışmalar ve operasyonların, köylerin

    boşaltılması, sistematik işkence, orman ve arazilerinyakılması gibi olayların yeniden başladığını belirtenBirdal, “Çağrımız herkesedir, her iki tarafa da‘Silahları susturun, sorunun demokratik ve barışçıçözümüne ilişkin ortam yaratın’ diyoruz” dedi.

    28 Ağustos günü İngiltere’den Irak’ın Süleymaniyekentine gitmek için Türkiye’ye gelen vepasaportlarında doğum yeri Kürdistan yazan Suzanİbrahim ve Honar İbrahim’in Türkiye’ye girişlerineizin verilmediği bildirildi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan olayın Ekimayında basına yansımasının ardından yaptığıaçıklamada, ülkelerin egemenlik hakları kapsamındakimlerin o ülkeye girişine izin verilip verilmeyeceğikararının o ülkeye ait olduğunu söyledi. Tan, DışişleriBakanlığı’nın benzer durumların ortaya çıkmasıüzerine 1996 ve 1998 yıllarında doğum yerlerinecoğrafi isim, köy yazılmasının kabul edilmeyeceğini,ilin yazılması gerektiğini İçişleri Bakanlığı’nabildirdiğini kaydetti.

    Bu arada Emniyet Genel Müdürlüğü de Ekim ayısonlarında konuyla ilgili bir genelge yayınlandı.Genelgede, pasaportunda doğum yeri hanesinde“Kürdistan” yazan ve Türkiye Cumhuriyeti kimliğibulunanların Türkiye’ye girişlerinde gözaltınaalınması, TC kimliği bulunmayanların ise Türkiye”ekabul edilmemesi gerektiği belirtildi.

    Kongra-Gel’den ayrılarak Osman Öcalan’ın kurduğuPWD çalışmalarına katılan “Şapur Badoşiveh” kodadlı Sipan Rojhilat’ın 5 Ekim günü öldürüldüğübildirildi. Nasname adlı internet sitesinde yayınlananhaberde, Kerkük-Musul karayolu üzerindeki Maxmurmülteci kampı yakınlarında 5 Ekim günü kaçırılanPJAK (Kürdistan Özgür Kadın Partisi) kurucusu veeski KADEK yöneticisinin HPG militanları tarafındankaçırılarak öldürüldüğü öne sürüldü.

    11 Ekim günü Özgür Politika gazetesinin internetsitesinde yayınlanan haberde ise Badoşiveh’in OsmanÖcalan ile birlikte hareket ettiği ancak daha sonragörüş ayrılıkları nedeniyle bu yapılanmadan dakoptuğu iddia edildi. 3 Ekim günü Badoşiveh’inPWD’ye katıldığına ilişkin haberleri yalanladığı önesürülen haberde, Kongra-Gel’in Badoşiveh’inöldürülmesi olayının Osman Öcalan ekibindeki içhesaplaşmadan kaynaklandığını açıkladığı anlatıldı.

    Kongra-Gel Yürütme Konseyi üyesi “Şilan Kubani”kod adlı Meysa Baki ile Kongra-Gel yöneticilerinden“Fuat” kod adlı Himmet Toprak, Zekeriya İbrahim,“Cemil” kod adlı Nebo Ali ve “Civan” kod adlı HacıCumali de 29 Kasım günü öğle saatlerinde Musul’danSuriye’ye giderken Şengal kasabası yakınlarındauğradıkları silahlı saldırıda öldürüldü. Meysa Baki,Zekeriya İbrahim, Hacı Cumali ve Nebo Ali için 4

  • Aralık günü Kandil’de cenaze töreni düzenlendi.Himmet Toprak’ın cenazesi ise Habur sınır kapındaailesine teslim edildikten sonra Muş’un Malazgirtilçesinde toprağa verildi.

    AB Konseyi’nin 17 Aralık günü yapılan toplantısındaTürkiye’ye “müzakere tarihi verilip verilmeyeceği”tartışmaları sürerken, 9 Aralık günü InternationalHerald Tribune ve Le Monde gazetelerine verilen“Kürtler Ne İstiyor?” başlıklı ilan, kamuoyundakitartışmaların yönünü değiştirdi. Eski DEPmilletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğanve Selim Sadak’ın yanı sıra belediye başkanları,politikacı, sanatçı ve aydınların bulunduğu 200kişinin imzaladığı ilan şöyle:

    Tartışmalar ağırlıklı olarak, “Özellikle, Basklılar,Katalonyalılar, İskoçlar, Laponlar, Güney Tirollüler veValonların Avrupa’nın demokratik ülkelerindefaydalandığı ve kendisinin de Kıbrıs’taki Türk azınlıkiçin istediği hakları kendi Kürt vatandaşlarına garantietmelidir” cümlesinden hareketle geliştirildi.

    Eski DEP’liler tarafından yapılan ortak yazılı basınaçıklamasında, ilan nedeniyle “hiç olmaması gerekenbir gündem yaratıldığı” savunuldu. Açıklamada,“Türkiye’yi kaotik bir ortama sürüklemekisteyenlerin bunun faturasını Kürt halkına çıkarmakistedikleri” ifade edildi.

    İlana imza atan bazı diğer isimlerin de ilanla ilgiliaçıklamaları şöyle:

    Yusuf Alataş (İHD Genel Başkanı): Ne ilanmetnindeki talepler bölümünün üstünde yer alananlatım ve örneklere, ne de bunlara dayanılarakgazetelerde yapılan değerlendirmelere katılmamkesinlikle mümkün değildir. Çoğulcu demokrasiilkeleri çerçevesinde sorunun demokratik çözümütoplumsal uzlaşma ile bulunacaktır. ‘Kürt sorununadikkat çekme’ amacını aşan ifade ve karşılaştırmalarile bunlardan kaynaklı yorum ve değerlendirmeleribir talihsizlik olarak değerlendiriyorum.

    Mehmet Abbasoğlu (Eski DEHAP Genel Başkanı):İstemler Kürtlerin demokratik talebidir. AB’niniçeriğinde zaten bunlar var.

    Sedat Yurttaş (Eski HEP Diyarbakır Milletvekili): 80yıl boyunca Kürtler yok sayıldı. Türkiye, Kıbrıs’taTürk tarafı için savunduklarını Kürtler için çok sınırlıyasal düzenlemelerle geçiştirmek istiyor.

    Feridun Çelik (Eski Diyarbakır Belediye Başkanı):Kıyamet koparılacak bir bildiri değil. Kürtlerindemokratik hak ve talepler olarak hep öne sürdüğütaleplerdir.

    Murat Batgi (Oyuncu): Tartışma ortamınınyaratılmasına katkı sunar diye düşündük. Kürtlerin

    Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    10 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

    Kürtler ne istiyor?

    Avrupa Komisyonu’nun Ekim 2004 raporuna göre Kürtler, 15-20 milyon arasındaki sayılarıyla Türkiye’de nüfusun yaklaşıkdörtte birini oluşturuyor.

    Tüm tarihi insan toplulukları gibi, onların da atalarının topraklarında saygınlık içerisinde yaşama, kimliklerini, kültürlerinive dillerini koruma ve çocuklarına özgürce aktarmaya hakları vardır.

    20. yüzyıl boyunca büyük bir adaletsizliğin kurbanları olan Kürtler, şimdi daha iyi bir gelecek için umutlarını, Türkiye’nin,her şeyden önce bir barış, demokrasi ve çoğulculuk çokkültürlülüğü alanı olarak gördükleri AB’ye üye olmak için geçirmesigereken sürece bağlıyorlar. Bu demokrasiler ailesine katılmak için Türkiye’nin kendi kültürel çeşitliliğine ve siyasiçoğulculuğa saygı göstererek gerçek bir demokrasi haline gelmesi gerekmektedir. Özellikle, Basklılar, Katalonyalılar, İskoçlar,Laponlar, Güney Tirollüler ve Valonların Avrupa’nın demokratik ülkelerinde faydalandığı ve kendisinin de Kıbrıs’taki Türkazınlık için istediği hakları kendi Kürt vatandaşlarına garanti etmelidir.

    Kamu vicdanı, neticede AB’nin ahlaki güvenirliğini baltalayacak ve Avrupa kamuoyunda Türk hükümetinin imajınılekeleyecek çifte standartlar politikasına tahammül etmeyecektir.

    Avrupa süreci hem Türklere hem de Kürtlere yeni ve umut vaad eden olasılıklar sunuyor, halen var olan sınırlara gerekli saygıçerçevesinde Kürt sorununun barışçı çözümü temelinde uzlaşma şansı veriyor. Bu fırsatın gerçek değeri takdir edilmelidir.

    Aşağıda imzası bulunan, Kürt toplumunun tüm siyasi ve kültürel çeşitliliğini temsil eden bizler, böyle bir anlaşmanın şunlarıgerektirdiğini düşünüyoruz:

    Kürt halkının varlığını tanıyan ve devlet okulları sistemi, kendi dilinde medya, kültürünü ve siyasi emellerini özgür şekildeifade etmesine katkı amacıyla kendi örgütlerini, enstitülerini ve partilerini kurma hakkı vermeyi garanti eden yeni vedemokratik bir Anayasa,

    Güven ve uzlaşma ortamı oluşturmak ve şiddet ve silahlı çatışma sayfasını kapatmak için ilk ve son olarak bir genel af,

    Avrupa’nın desteğiyle, Kürt bölgesinde ekonomik ilerleme için, özellikle 1990’larda tahrip edilen 3400’den fazla Kürtköyünün yeniden inşasını ve yerlerinden edilmiş 3 milyon Kürt’ün evlerine geri dönmesi için teşviki içeren geniş çaplı birprogramın uygulanması.

    Türk yetkililerden ve Avrupalı liderlerden Kürtlerin bölgesel barış ve istikrarı sağlamak amacıyla meşru taleplerini kabuletmelerini ve bu taleplerin yerine getirilmesini, Türkiye’nin AB üyeliği yolundaki ilerlemesini ölçmek için önemli bir kritersaymalarını istiyoruz.

  • Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı 11

    gönlünden bağımsızlık geçse de gerçeklik farklı.Kürtler dağılmış durumda. Düşünün ki, dünyada enbüyük Kürt şehri İstanbul.

    Muhsin Kızılkaya (Yazar): Metinde ayrılık talebigörmedim. Devlete silah çekmedik. Silahlı olmadıkçaayrılıkçılık da savunulabilir.

    Gülten Kaya (Müzik yayımcısı): Kürt kökenli TürkiyeCumhuriyeti vatandaşları olarak bir takımtaleplerimiz var. Bize subjektif bakılıyor. Metindeotonomi kelimesi yok.

    Rahmi Saltuk (Sanatçı): İlanın içeriği tamamençarpıtıldı. İstenen anadilde öğrenim ve vatandaşlıkhakları. Sanırım 17 Aralık nedeniyle ortamı germeyeçalışıyorlar.

    Ferhat Tunç (Sanatçı): Ayrı Kürdistan gibi birdüşüncemiz yok, böyle bir ifade o ilanda da yok.İmzamın arkasındayım. Sedat Peker’in tam sayfailanlarına kimse ses çıkarmıyor.

    Yılmaz Odabaşı (Şair, yazar): Bazı şovenist bakışaçılarının bu metinden rahatsız olacaklarınıdüşünmüştüm. İmzamı inanarak koydum, o yüzden

    içeriğinin yanlış anlaşılmasından sorumlu değilim.

    Hasip Kaplan (Avukat): İlanın başında ülkeninbütünlüğüne vurgu yapılmış ve AB sürecinde çözümönerileri sıralanmıştır. İmzamın sonuna kadararkasındayım.

    Eren Keskin (Avukat): Bunlar her zaman talepettiğimiz şeyler. O metinde ‘Ankara, Kıbrıs Türkleriiçin ne istiyorsa aynı hakları bize de versin’ cümlesinihatırlamıyorum. Varsa bile bunu öne çıkarmakmanipülasyondur.

    Nimet Tanrıkulu (İstanbul Tuncelililer Derneği GenelBaşkanı): Metinde ne otonom kelimesi, ne bunuiçeren cümle yoktu. Başka bir anlam çıkarma çabasıiçindeler.

    Gazete ilanlarını organize eden Paris Kürt EnstitüsüBaşkanı Kendal Nezan da, “Metnimizdefederasyondan, özerklikten bahsedilmedi. Kürtsorununun barışçı çözümü için üç adımın atılmasınıönerdik. Ayrıca, benzer sorunlara çağdaş, demokratikülkelerde nasıl yaklaşıldığını anlattık. Ancak dahasonra bu bildiri, sansasyonel bir haberedönüştürüldü” dedi.

    Bildiri Konusu (Murat Belge-12 Aralık 2004/Radikal)

    ‘Kürtler ne istiyor?’ ilan-bildirisi Türkiye basınında bildiğimiz refleksleri harekete geçirdi. Nedir bunlar? En başta, olguyuduyurmakla yetinmeyen, olay karşısında nasıl bir tutum takınmamız gerektiğini bildiren başlıklar. Bu ‘tutum’ da öyle sakin,serinkanlı bir şey olamaz tabii. Siyasette olayların akışını, tribündeki fanatik taraftarın maç seyretmesi formatına sokmak,toplumun belirli kesimleriyle medyamızın bir arada büyük bir başarıyla kotardığı bir iş oldu. Futbol maçı zaten hayatımızınher türlü köşe bucağını aydınlatan büyük metafor halinde.

    Çok zaman, bu ‘mecazi tribünler’ için, gazeteler, kışkırtıcı başlıklar atar. ‘Kanaat önderleri’, köşelerinde, o andaki sorun neyseonu daha serinkanlı inceleyen makaleler yazarlar, olay dengelenir.

    Bu sefer köşecilerin bazıları da manşetlerle aynı havaya girmiş gibi.

    Bu ülkede en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, şu soruna falan çözüm, bu konuda filan formül değil, sorun neyse, konu hangikonuysa, onu sükûnetle ve akılcı bir yöntemle tartışma alışkanlığıdır. Bu hâlâ yok, çünkü onu herkesten önce yerleştirmeyeçalışması gerekenler, herkesten sorumsuz davranıyor, sorumsuz davranmayı mesleklerinin gereği gibi anlıyorlar.

    Bildiride söylenenlerin bir kısmı ya da hatta tamamı size aykırı gelebilir (şahsen bana aykırı gelenler var); yayımlanmasınınzamanlaması ve biçimi yanlış gelebilir (bana geliyor); ama metnin altındaki imzalara bir bakın. Bu konuyu aklı başında birbiçimde onlarla konuşamayacak, tartışamayacaksak, kiminle konuşacağız? ‘Tanrım bize başka Kürtler yarat!’ mı diyeceğiz?Ama şu iki gün içinde, medyanın yaratmayı başardığı ideolojik atmosferde, bunların ‘Türkiye düşmanı’, ‘ayrılıkçı’, daha herneyse, en azından ‘oyuna getirilmiş’ ve dolayısıyla ‘güvenilmez’ kişiler olduğu izlenimi verildi, yayıldı.

    Bu ülkede bir ‘Kürt sorunu’ var mı, yok mu? Daha bu soruya gelemeden, ‘Bu ülkede Kürt var mı?’ diye soramadığımızaşamalardan geçerek bugünleri bulduk. Demek o 12 Eylül politikaları da ‘Kürt sorunu yoktur’ tavrının ayakta durabilmesinisağlamadı.

    Kürt sorunu varsa, bunu nasıl çözeceğiz? Karşılıklı vuruşarak çözemedik; şu son PKK episodunda da. Ama tabii onun dauzun ‘evveliyatı’ var. Peki, öyleyse aramızda konuşarak, anlaşarak çözeceğiz.

    Ama bu konuda ciddi bir adım atıldığını görmüş değilim. Çeşitli kereler de bunun iyi bir gidiş olmadığını yazdım. ‘Yokmuşgibi yapmak’ çözüm değil, böyle yapmakla konjonktürün getirdiği yumuşamayı için için kemiriyoruz, zaman kaybediyoruz.Oysa zaten bugüne kadar olmuş olanlar, hızla onarılması gereken bir tahribat yaratmış durumda.

    Vuruşarak çözmekten vazgeçtik; ama konuşarak çözmek yolunda da adım atmadık. Ne olacak? Çözüm bekleyenler, bununuluslararası kanaldan gelmesini sağlamaya çalışacaklar.

    İlan-bildiri de bu zemin seçiminin ortaya çıkardığı bir yöntem. Şüphesiz, o zeminin seçilmesinin kapı araladığı etkilerin deiçine doluştuğu bir şey. Kaynağının Fransa olması da herhalde pek rastlantı sayılmaz. Ama bunun olmasını istemiyorsak, bizkendimiz başka türlü davranmayı öğrenmeliyiz. Bu konuda da, başka konularda da.

    (…)

  • Ankara Cumhuriyet Savcılığı 16 Aralık günü, ilanlailgili olarak soruşturma başlattı. Radikal gazetesindeyayınlanan habere göre Basın Savcısı Kürşat Kayral,önce orijinal ilan metnine ulaşacaklarını ancaksoruşturmanın zaman alabileceğini söyledi.

    DEP Milletvekillerinin Yeniden Yargılanması

    AİHM kararları doğrultusunda yeniden yargılanmayısağlayan yasanın 2003 yılında kabulünden sonra eskiDEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, OrhanDoğan ve Selim Sadak’ın yeniden yargılanmasına2004 yılında devam edildi.

    16 Ocak günü DGM’de yapılan duruşmada talimatlaalınan ifadesi okunan tanık Abdulvahap Kandemir,gördüğü işkence ve manevi baskı nedeniyle dahaönce Orhan Doğan ve diğer DEP milletvekillerialeyhinde ifade verdiğini anlattı. Tanıklardan itirafçıİzzettin Ay ise ifadesinde DEP eski milletvekili veKongra-Gel Genel Başkanı Zübeyir Aydar’ınDiyarbakır’ın Bismil ilçesinde koruculuk yapılmamasıyönünde telkinde bulunduğunu öne sürdü.

    Duruşmada, Avukat Yusuf Alataş, mahkeme heyetininönyargılı tavrının tutanaklara yansıdığını, yenidenyargılamanın biçimsel olmaktan öteye gidemediğinisavundu. Yeniden yargılamanın Türkiye’de yeni birolgu olduğu için mevcut yasalarının bunukarşılayamadığına dikkat çeken Alataş, “Statüleritutukluluk statüsüdür. Böyle olduğu için CMUK’agöre hareket edilmesi gerekiyor” dedi.

    Şubat ayında Türkiye’yi ziyaret eden Uluslararası AfÖrgütü Genel Sekreteri Irene Khan, 12 Şubat günüBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü.Görüşmede, Erdoğan’a sunulan bilgi notunda DEPmilletvekillerinin durumuna dikkat çekilerek, şöyledenildi:

    “DGM’lerde adil yargılama sağlanması ciddi bir kaygıkaynağıdır. Bu kaygı, dört eski DEP milletvekilinin(Leyla Zana, Selim Sadak, Hatip Dicle ve OrhanDoğan) yeniden yargılaması sırasında açık birbiçimde sergilenmektedir. Yeniden yargılama, uyumyasalarından biri kapsamında yapılan bir değişikliksonrasında gündeme gelmiştir. Ancak bugünekadarki 10 duruşmada ilk yargılamaya kıyaslaherhangi bir gelişme olmadığı görülmüştür. Bilindiğigibi, ilk yargılama AİHM tarafından AİHS’in 6.maddesine (adil yargılanma hakkıyla ilgili) aykırıbulunmuştu.”

    AP-TBMM Karma Parlamento Komisyonu Eş BaşkanıJoost Lajendik de, Şubat ayında DEP davasını izlemeküzere Türkiye’ye geldi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek veDışişleri Bakanı Abdullah Gül ile görüşen Lajendik,AP’nin eski DEP’li milletvekillerinin serbestbırakılması konusundaki hassasiyetini bir kez dahagündeme getirdi. Görüşmenin ardından gazetecilerin

    sorularını yanıtlayan Lajendik, “Leyla Zana davasısürüncemede kaldıkça ve 10 yıldır hapiste bulunanbu kişiler serbest kalmadıkça, hiç kimseninTürkiye’de değişiklikler olduğuna inanmayacağınıdüşünüyorum. Tabii ki hükümetin karar vereceği birkonu değil ama kendisi bu konuda iyimser olmamgerektiğini söyledi. Artık bir şeyler değişmeli” dedi.

    20 Şubat günü yapılan duruşmada da müvekkillerihakkında tahliye kararı verilmemesini eleştirenAvukat Hasip Kaplan eski DEP milletvekillerinincezalarını doldurmalarına 1 yıl 4 ay kaldığınıhatırlatarak, “Mahkeme yargılamayı uzatıp bu süresonunda beraat kararı verecek olursa, yargılamaiçinde yargısız infaz yapılmış olacak” dedi.

    DEP milletvekilleri 12 Mart günü yapılan duruşmayahükümetin ve mahkemenin tutumunu protestoederek katılmadı. Leyla Zana tarafından AnkaraDGM’ye gönderilen dilekçede, “10 yıl önce BaşbakanTansu Çiller ‘Onlar teröristtir’ demişti, bugün deAdalet Bakanı ‘Onlar terörist’ diyor. 10 yıl öncekisiyaset, Çiller ve ortaklarını bitirdi” dedi. AvukatYusuf Alataş da şunları söyledi:

    “Bugüne kadar, bağımsız ve tarafsız yargılamaya-cağını düşünsek de yargıçların kişilikleriniincitmekten kaçındık. Davayı olabildiğince hukukizemine çekerek siyasi şova dönüştürmekten özenlekaçındık. Hükümet yeniden yargılamanın yolunuaçtı. Ama milletvekillerinin ‘düşünce suçlusuolmadığını terör örgütü üyesi olduğunu’ söylediler.Böylece yargıya müdahale edildi. KADEK’e karşıZana’nın elde tutulduğu haberleri yalanlanmadı.Demek ki doğru. Müvekkillerimiz siyasi rehine. Biztahliye istiyoruz.”

    Duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayanDGM Savcısı Dilaver Kahveci “AİHM’nin kararınınaksine hükümlülerle avukatlarına makul süredendaha fazla süre verildiğini, tanıkların çoğunundinlendiğini, hükümlü ve avukatlarına tanıklara sorusorma olanağı sağlandığını” savundu. Yeni yargılama-da “Yargıtay tarafından onanan ilk kararındeğiştirilmesini gerektirecek bir durum tespitedilemediğini” ileri süren Kahveci, ilk yargılamadaverilen 15’er yıl hapis kararının onanmasını istedi.

    TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın davetlisi olarak Martayı başında Türkiye’ye gelen AP Başkanı Pat Cox,gerek Arınç’la görüşmesinde gerekse TBMM GenelKurulu’nda yaptığı konuşmada DEP milletvekil-lerinin tutuklu olarak yargılandıklarına dikkat çekti.Cox, “Davayla ilgili olarak Türkiye ile ilişkilerimizebu açıdan bir değerlendirme getirmiyoruz. Ama budava, sınırlarınızın ötesinde sembolik değere sahip.Bu nedenle bu konuya değinme cesareti buldum.”dedi. Bülent Arınç ise “Zana düşünce suçundan değil,silahlı bir örgüte destek vermekten yargılanıyor.

    Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    12 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

  • Zaten Türkiye’nin çıkardığı yasalarla düşüncesuçlusu kalmayacak. Zana konusunu bu kadarönemsemenizin politik açıdan doğru olmadığınıdüşünüyorum” görüşünü savundu.

    8 Mart günü Ankara’ya gelerek Başbakan RecepTayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ilegörüşen İrlanda Dışişleri Bakanı Brian Cowen,Hollanda Dışişleri Bakanı Ben Boot ve AB Komisyonugenişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen, ABKonseyi Genel Sekreteri ve Ortak Dış Politika veGüvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana da“kapatılan DEP’in 11 yıldır tutuklu bulunan eskimilletvekilleri Leyla Zana ve arkadaşlarının serbestbırakılması gerekir” görüşünü dile getirdiler.

    2 Nisan günü yapılan duruşmada, esas hakkındakisavunmasını yapan Avukat Yusuf Alataş,müvekkillerinin yargılanabilmesi için “parlamenterrejime zarar vermeme görüntüsü altında yasadışıörgütle bağlantı arayışı içine girildiğini ve sayısızhukuk dışılık sergilendiğini” savundu.

    Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılma-sının, “apar topar” gözaltına alınmalarının vehaklarında dava açılmasının siyasi bir hesaplaşmaolarak kullanıldığını ifade eden Alataş,meslektaşlarıyla savunmada nasıl bir yöntemizleyeceklerine ilişkin toplantılarının MİT tarafındanizlendiğini belirtti. Alataş, “MİT, toplantıya hangiavukatların katıldığının listesini de içeren raporunubirçok bakanlığa göndermiş. Adalet Bakanlığı dagereği için bunu DGM’ye ulaştırmış. BöylelikleMİT’in raporu dava dosyasına girdi ve biz de oradangizli olmayan toplantımızla ilgili raporu aldık” dedi.

    DEP’lilerin yargılandığı dava, 21 Nisan günüsonuçlandı. Milletvekillerinin katılmadığı duruşmadaAnkara DGM, ilk kararında direnerek,milletvekillerinin tahliye edilmesi istemini reddetti.Davanın ardından bir açıklama yapan avukat YusufAlataş, müvekkillerinin Kürt kimlikleri nedeniylecezaevinde olduklarını savunarak, “O dönemdesöylenenler bugün anayasaya girdi. Ama yargı,1994’ten bugüne kadar bir arpa boyu yol ilerlemedi.Kimse ‘mahkemeler bağımsızdır’ söyleminin arkasınasığınmasın. Siyasi kaygılardan uzak yargılamayapılsın” dedi.

    AP adına davayı izleyen İtalyan parlamenter LuiciVinci de DGM’leri “utanç verici” olaraknitelendirerek, şöyle konuştu:

    “Böyle bir şeyi hak etmeyen Türkiye’ye hakarettir. Budavayla barış özleminin önü kesildi. Karar, AB’yehakarettir. AİHM’nin kararına hakarettir. Mahkeme,1994’teki kararını korumak için mücadele etti.Kürtlerin bu ülkede hakları çiğneniyor. İnsan haklarımücadelesi veren Türklerin de hakları çiğneniyor.Faşizmin bir parçası olan mahkeme, yargılamaya

    devam ediyor. Türkiye hükümeti veparlamentosundan politik tutsaklar için af istiyoruz”

    AB Komisyonu tarafından yapılan açıklamada dakarardan “derin üzüntü” duyulduğu bildirildi.Kararın Türkiye-AB ilişkilerine olumlu katkısıolmayacağı görüşü savunulan açıklamada, bu kararınTürkiye’de devam eden iyi ve olumlu reformlarınuygulamadaki önemini de ortaya koyduğu görüşüsavunuldu.

    “Şiddeti içermeyen bir biçimde ifade ettiğigörüşlerden dolayı mahkûm olan Leyla Zana’nındavası, Kopenhag siyasi kriterlerinin ışığında ciddibir kaygı yaratıyor ve Türkiye’deki siyasi reformlarınuygulaması konusuna olumsuz bir gölge düşürüyor”diyen Günter Verheugen da yeniden yargılamanıneskisinin bir tekrarı olduğu görüşünü dile getirdi.

    Ankara DGM’nin DEP milletvekilleri hakkındaverdiği 15’er yıl hapis cezasına ilişkin gerekçeli kararı,12 Mayıs günü açıklandı. 53 sayfalık gerekçelikararda, milletvekillerinin “PKK’nin siyasi kanadınaüye oldukları” ileri sürüldü.

    AİHM’in Türkiye’yi haksız bulduğu unsurlarınyeniden yargılanma sürecinde ortadan kalktığı ifadeedilen kararda şöyle denildi:

    “Hükümlüler, PKK’nın kurmak istediği Kürtdevletinin yöneticisi gibi hareket ederek emir vetalimat almak üzere Bekaa vadisindeki AbdullahÖcalan’ın kampına gitmişler, ondan aldıkları emir vetalimatları Türkiye’de faaliyet gösteren PKK örgütmensuplarına ulaştırmışlardır. Milletvekilliği veyasama dokunulmazlığından istifade ederek TBMMlojmanlarını örgüt evi gibi kullanarak teröristlerievlerinde barındırmışlar, hastalıklarını tedaviettirmişlerdir. Örgüte katılacak kişileri lojmanlardatoplayarak onların örgüte katılmalarını sağlamış,Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yer alan Kürtkökenli vatandaşlarımızı devletin yanından ayırarakPKK saflarında yer almasını sağlamak için baskı vetehdit uygulamışlardır.”

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da Leyla Zana,Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak’a ilişkintebliğnamesini 7 Haziran günü tamamladı. Davayıgörüşecek Yargıtay 9. Ceza Dairesi açısındanbağlayıcılığı bulunmayan tebliğnamede, AnkaraDGM’nin kararının “usulden” bozulması istendi.Tebliğnamede, AİHM’in “askeri yargıcın varlığınınDGM’lerin tarafsız ve bağımsız olmadığını gösterdiği”yolundaki kararından sonra yasa değişikliği ileDGM’lerdeki askeri yargıçların görevine son verildiğianımsatılarak, DGM’nin, “askeri yargıcın yer aldığıtüm işlemleri tekrarlaması gerektiği halde bunuyapmadığı” belirtildi. Tebliğnamede özetle şöyledenildi:

    Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı 13

  • Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    14 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

    “Hükümlülerin yeniden sorgularının yapılmasıgerekirken, AİHM kararının okunması ve bunadiyeceklerinin sorulmasıyla yetinilmesi yasayaaykırıdır. İlk duruşmada okunan tanık beyanları,basın açıklamaları, olay tutanakları ve kaset çözümtutanaklarının yeniden yapılan duruşmadaokunmaması, hükümlüler vekilinin isimlerini verdiğitanıkların dinlenmeleri gerekirken, reddine kararverilmesi ve buna rağmen, vekillerin bizzatduruşmaya getirdiği bazı tanıklar huzurda dinlendiğihalde dokuz tanığın dinlenmemesi yasaya aykırıdır.Savunma, Zana, Doğan ve Dicle’nin çeşitli tarihlerdePKK’nın desteklenmesi yönünde yaptıklarıkonuşmalara ilişkin teyp ve video kasetlerininyeniden tarafsız bilirkişiler tarafındançözümlenmesini istemiştir. Çözümleri yapanlarıntarafsızlığı konusundaki kuşkunun giderilmesi içinbu talebin kabulü gerekirken reddedilmesi usuleksikliğidir.”

    Tebliğnamede, ilk yargılamada tanık olarak dinlenenSedat Bucak ve Halit Aslan’ın yeniden dinlenmesiisteminin gerekçe gösterilmeden reddedilmesi de usuleksikleri arasında sayıldı.

    Eski DEP milletvekillerinin tahliyesi için başvuranavukat Yusuf Alataş, Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı’nın tebliğnamesiyle ilgili olarak “Bozmaistemleri usulden değil, işin esasına-özüne ilişkin.Tebliğname, temel itirazlarımızın büyük bölümünükapsıyor. AİHS’nin ruhu ve AİHM kriterlerigözetilmiş. Bütün yargılamalara örnek olacak çokayrıntılı tespitler yapılmış. İlk kez bu davada siyasikaygılar-konjonktür geri planda kaldı. Hukuk önplana çıktı” dedi.

    Alataş, tahliye isteminin gerekçelerini de şöyleaçıkladı:

    “Yargılama tümüyle yenileneceğine göre, 10 yıl 3aydır cezaevinde olan müvekkillerimin bir gün dahicezaevinde kalmaması gerekir. Hiçbir davada 10 yıllıktutuklama süreci olamaz. Müvekkiller yenidenyargılandığında, suçsuz çıkma ihtimali var. Daha öncebu tür bozmalarda tahliye kararı olmadı.Anayasa’daki 90. madde değişikliğiyle, artık bu türkararlar verilebilir.”

    DEP eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle,Orhan Doğan ve Selim Sadak, Yargıtay 9. CezaDairesi’nin kararıyla 9 Haziran günü tahliye edildi.Avukat Yusuf Alataş’ın başvurusunu değerlendirenYargıtay 9. Ceza Dairesi’nin “yargılamada gelinenaşama ve cezaevinde geçen 10 yıl 3 ay 8 günlüksüreyi” dikkate alarak tahliye kararı verdiği bildirildi.

    Yargıtay’ın tahliye kararının eski DEP milletvekillerisaat 18.00 sıralarında Ankara Merkez KapalıCezaevi’nden bırakıldı. Cezaevi kapısında kalabalık

    bir grup tarafından karşılanan milletvekilleri dahasonra DEHAP Genel Merkezi’ne gittiler. Buradadüzenlenen basın toplantısında konuşan Zana,“Gelinen aşamada bu ülkede yeni bir döneminbaşladığını, yeni bir sayfanın açıldığını,kardeşleşmenin daha gür, el ele tutuşarak, Kürdüyle,Türküyle, Çerkeziyle, Arabıyla, Lazıyla ve hattasınırları aşarak evrensel dünya ile buluşabileceğimizeinanıyorum. Bu ülkenin kendi iç sorunlarını çözerse,bölgenin yıldızı haline geleceğine inancımı 10 yılönceki gibi taptaze koruyorum” dedi.

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, milletvekillerininserbest bırakılmasını değerlendirirken Kıbrıs sorunuve milletvekillerinin cezaevinde bulunmasınınuluslararası platformlarda Türkiye’nin önünegetirildiğini belirterek, şöyle konuştu:

    “Halbuki, sorulması gereken, ‘anayasal ve yasaldeğişiklikler ne derecede oldu?’ olmalıydı. AB üyesiülkeler ‘yeniden yargılanma sürecini başlatsanız’diyorlardı ve yeniden yargılanma süreci başladı.Mahkeme aynı kararda ısrar etti. Kuvvetler ayrılığıilkesine göre bizim ne yürütme ne yasama olarakyargıya yapacağımız herhangi bir müdahale sözkonusu olamaz. Fakat yasal düzenlemeler noktasındayürütme ve yasama organına, AB uyum paketlerinoktasında son hazırlıklar da yapıldı. DGM’lerinkaldırılması bu zemini hazırlamış oldu diyedüşünüyorum. Biz ülkemizde tüm vatandaşlarımızıTürkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görüyoruz.Bölgelerimiz arasında herhangi bir ayrım olamaz”

    Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise gazetecilerin sorusuüzerine, “Türkiye, ciddi demokratik sağlıklı zihniyetdeğişimi yaşıyor. Düzenlemelerin hedefi, Türkiye’yidaha demokratik hale getirmek. Bunun enstrümanıda AB’dir. Bu karar Türkiye’yi içte de dışta darahatlatır” dedi.

    Eski DEP Milletvekilleri serbest bırakıldıktan sonraeski OHAL bölgesinde bir dizi mitinge katıldılar. 13Haziran günü Diyarbakır’da düzenlenen “Barış veDemokrasi Mitingi”nde konuşmasına Kürtçebaşlayan Leyla Zana büyük acılar çekildiğinibelirterek, ateşkesin bozulmasıyla ilgili olarak“Yüzyılların sabrını gösterdik. Eğer bir daha bu özverive sabır gerekiyorsa, bunu yerine getirmeliyiz. Buçağrım, bu ricam Kongra-Gel’dendir. Fedakarlık veözveri büyük halkların ve toplumların işidir. Bunedenle bir altı ay daha ateşkes bozulmamalıdır.Kongra-Gel kendisine bağlı silahlı güçlere çağrıyapabilmelidir” dedi.

    Bu arada Diyarbakır mitingi nedeniyle TertipKomitesi üyeleri DEHAP Diyarbakır İl BaşkanıCelalettin Birtane, İl Örgütü yöneticileri SelahattinAslan, Şirvan Koçer, M. Salih Can, Haydar Macar veTürki Gültekin hakkında soruşturma başlatıldı.

  • Soruşturma kapsamında 15 Haziran günü DiyarbakırEmniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü’ndeifadelerinin alındığını belirten Celalettin Birtane“Hakkımızda SPY ve 2911 Sayılı Toplantı ve GösteriYürüyüşleri Yasası’na muhalefet ettiğimiz iddiasıylasoruşturma açıldı. Soruşturma çerçevesinde yapılanKürtçe müzik ve konuşmaların SPY’yi aykırıolduğunu ileri sürdüler. DEP’lilerin karşılanmasısırasında Havaalanı’ndan İstasyon Meydanı’na kadaryürüyüşün Toplantı ve Gösteri YürüyüşleriKanunu’na muhalefet olduğunu iddia ettiler. Bir deatılan sloganlar hakkında sorular soruldu” dedi.

    14 Haziran günü Mardin’in Kızıltepe ilçesindedüzenlenen mitingde konuşan eski DEP MilletvekiliOrhan Doğan genel af çağrısı yaparak, şunları söyledi:

    “Dağdakileri indirirsek bunlar yeniden dağa çıkardeniyor. Kürtler sözünün eri insanlardır. Dağdakigençlerimizi topluma, demokratik katılım ortamınasağlarsak, onların kefili olduğumuz sözünüveriyoruz. Ateşkesin kalıcı barışa dönüşmesi içinoperasyonlar durmalı, özgür tartışma ortamısağlanmalı. Başbakan, ‘Biz Kopenhag kriterleriçerçevesinde her şeyi yaptık’ diyor. O kriterlerAKP’nin kendi istediği gibi yorumlayabileceğikriterler değil. Erdoğan, önce hitap ve üslubunadikkat etmeli. Bu hitap sorunun çözümüne değil,çözümsüzlüğüne hitap ediyor. Kongra-Gel lideriZübeyir Aydar da üslubunu, Başbakan’ın üslubunudeğiştirmesine bağlı olarak değiştirsin”

    17 Haziran günü Bitlis’te düzenlenen miting ise olaylıgeçti. Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve SelimSadak’ı taşıyan otobüs Bitlis’in Van yolu mevkiindeilerlerken sokakları kesen polislerin miting alanınaulaşımı engellediği, mitingin ardından eskimilletvekillerini uğurlayan konvoyun önündeki dörtkişiyi gözaltına aldığı bildirildi.

    Eski DEP milletvekilleri 19 Haziran günü Ankara’dagezileriyle ilgili bir basın toplantısı düzenlediler.DEP’lilerin imzasını taşıyan metni okuyan OrhanDoğan, özetle şunları söyledi:

    “Bölge insanı, ülkemizin bölünmesine asla izinvermeyecek kadar birlik bilincini geliştirerekiçselleştirmiştir. Sorunların çözüm dilinin şiddet vesilah değil, uzlaşı, diyalog ve demokratik katılımolduğuna inanmakta, çatışma istememekte vetümden silahsızlanma sağlanarak demokratikmücadele kanallarının açılmasını beklemektedir.Barışa hizmet eden herkesin önündeki engellerkaldırılarak, sürece katkısının sağlanmasınıistemektedir. Genel affın Türkiye toplumunun birkesiminde, eskilerinden pek farklı olmayan pişmanlıkve topluma kazandırma yasaları gibi insan onurunuinciten ve siyasal-sosyal yaşama demokratik katılımısağlamayan düzenlemelerin ise; toplumun bir diğer

    kesiminde rahatsızlık yarattığının bilincinde olarakher iki tarafın da hassasiyetlerini dikkate alan vetopluma gerçek bir katılım sağlayan yeni yasaldeğişiklikler beklemektedir.”

    DEP milletvekillerinin yargılandığı davanın temyizduruşması, 8 Temmuz günü Yargıtay 9. CezaDairesi’nde yapıldı. Duruşmada, savunma yapanAvukat Yusuf Alataş, şunları söyledi:

    “DGM, yeniden yargılamayı hiç ciddiye almadı,gerçeğe ulaşma diye bir kaygı taşımadı. Yenidenyargılama sırasında tüm taleplerimiz reddedildi,tanıkları sorgulayamadık, dolayısıyla mahkemedegerçeğe ulaşılamadı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nintahliye kararı, 10 yıllık yargılama sürecinde verilenyegâne hukuki karardır. DGM’ler olağanüstümahkemelerdi ancak, yerine kurulan mahkemelerdesadece isim değişikliği yapıldı. Şimdi Ankara 11. AğırCeza Mahkemesi’nin başkanı da üyeleri de eskiDGM’nin başkan ve üyeleri. Yine adil yargılanmaolmayacağından korkuyorum. Türk hukukuaçısından tarihi bir karar vereceğinize inanıyorum.Hükmün bozulmasını talep ediyorum”

    Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Leyla Zana, Hatip Dicle,Orhan Doğan ve Selim Sadak hakkındaki kararını 14Temmuz günü açıkladı. Ankara DGM’nin kararını,AİHM, AİHS ve uyum yasaları doğrultusunda bozanYargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Başkanı Hasan Gerçekerbozma gerekçeleri de şöyle sıraladı:

    “Sanıkların reddi hâkim talebini kabul etmeyenmahkeme, kararını gerekçelendirmedi. Yeniyargılamanın eskisinden tamamen bağımsız olması,duruşmaya ilişkin kuralların uygulanması,iddianamedeki suçun niteliğindeki değişikliğinsanıklara yeniden bildirilerek sorguların baştanyapılması gerekmesine rağmen DGM bunları yerinegetirmedi. Hükme esas alınan basın açıklamaları,tutanaklar ve dilekçeler duruşmada okunmadı.Savunma tanıklarının bir kısmı dinlenmedi.Soruşturma aşamasındaki ifadeleri hükme esas alınanSedat Bucak ve Halit Aslan duruşmaya çağrılmadı.Hükme esas alınan teyp ve video kaset çözümleri,tarafsız bilirkişilere deşifre ettirilmedi. DGM, OrhanDoğan’ın DEP Manisa İl Örgütü’nün 24 Ekim 1993tarihinde toplanan kongresindeki konuşmasınedeniyle, kongreye katılmayan Hatip Dicle’yi decezalandırdı. 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren4721 sayılı Türk Medeni Yasası’nın 471. maddesi ileTCY’nin 33. maddesinde yapılan zımni değişikliknedeniyle yasal kısıtlılık halinde bulundurulma,hapis halinin sona erdirilmesine kadar olabilir. Buhusus gözetilmemiş.”

    Bozma kararıyla “hükümlülükleri” sona eren eskiDEP milletvekillerinin, yargılamada “sanık” sıfatıtaşıdıkları için siyasi haklarına yeniden kavuştukları

    Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı 15

  • görüşü dile getirildi. Avukat Hasip Kaplan da yaptığıaçıklamada, yeniden yargı kararı verilmesi ile öncekikesin hükümden dönüldüğünü belirterek, ortadakesinleşmiş bir hüküm olmadığı için DEP’lilerinhukuki statülerinin hükümlü sayılamayacağınısöyledi.

    Bu arada Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlkerBaşbuğ 8 Temmuz günü düzenlediği basınbilgilendirme toplantısında eski DEPmilletvekillerinin durumu ile ilgili olarak şunlarısöyledi:

    “Mahkemeleri henüz tamamlanmamış olan eski DEPmilletvekilleri, tahliye olur olmaz bir parti başkanıylabirlikte siyasi amaçlı gezi düzenlemişler, mitinglerde

    resmi dil dışında konuşmuşlar, hatta bukonuşmalarının birinde bölücü terör örgütününeylemlerini 6 ay daha durdurmalarını önerebilmişler,bir anlamda bürokrasideki tereddüttenyararlanmışlardır. Bu konulara ilişkin hukukimevzuatın, idare tarafından uygulanmasında bazıeksikliklerin olduğu düşünülmektedir. TCK’nın 31.maddesini3 incelerseniz, bu tereddütlerle ne ifadeettiğimizi açıkça anlarsınız.”

    Başbuğ’un açıklamalarının ardından Emniyet GenelMüdürlüğü Sözcüsü Ramazan Er de 9 Temmuz günüdüzenlediği bilgilendirme toplantısında, eski DEPmilletvekillerinin Doğu ve Güneydoğu’da yaptıklarıkonuşmalar nedeniyle haklarında başsavcılıklara suç

    Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2004 Kürt Sorunu

    16 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

    Kürt Hareketinin Geleceği (Oral Çalışlar-9 Temmuz 2004/Cumhuriyet)

    Leyla Zana ve arkadaşlarının cezaevinden çıkmasıyla Türkiye’deki Kürt hareketine ilişkin yeni bir hareketlenme yaşandı. Buarada “1 Haziran’da silahlı direniş başlayabilir” diyen Abdullah Öcalan’la avukatları da bir süredir görüşemiyorlar. Bu nedenleÖcalan’ın son günlerde ne dediğini bilmiyoruz.

    Kürt hareketi hangi noktaya geldi? Türkiye’deki Kürtlerde ne gibi eğilimler gelişiyor? Türkiye’nin Kürt hareketine ilişkinyaklaşımı ne? Bu soruların net bir cevabı olduğunu söyleyemeyiz. Ancak bildiklerimizi alt alta sıralayalım: PKK içinde birayrılık yaşandığını biliyoruz. Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan ve onunla birlikte bazı PKK’liler, Kongra-Gel adınıalan örgütlenmeyi terk ettiler.

    Basına yansıyan bilgilerin ışığında Osman Öcalan ve çevresinin artık silahlı mücadeleden yana olmadıkları anlaşılıyor. OnlarKuzey Irak’taki Kürt hareketinin içinde erime gibi bir plan yapmışa benziyorlar. PKK’nin geri kalanı ise “ateşkesi sonaerdirdiği”ni açıkladı. O günden bugüne bazı çatışma haberleri geliyor. Ancak bu çatışma durumunun çok yaygın olmadığınısöyleyebiliriz.

    PKK’nin yeniden silahlı eylemlere girişme çağrısı ilk kez Türkiye’deki Kürtlerin desteğini almadı. Leyla Zana’lar dahil DEHAPyönetimi de bu kez bu eylemlere “çok sıcak” yaklaşmadılar. Açıkçası, PKK bu kez Kürtlerin yoğun desteğini alamadı.

    Ancak şurası bir gerçek ki, PKK’nin Kürtler üzerinde hâlâ büyük bir ağırlığı bulunuyor. Bu nedenle PKK’ye çok açıktan birkarşı çıkış yerine, yumuşak çağrılar öne çıkıyor. Abdullah Öcalan’ın da ayrı bir yeri olduğu görülüyor. Son günlerde “Öcalan’auygulanan tecrit bitsin” çağrılarının yaygınlık kazanması, bu konunun önümüzdeki günlerde gündemdeki yerinikoruyacağını gösteriyor.

    ****

    Kürtler, bir dönemeçten geçiyorlar. Kürt hareketi, yasal siyasi mücadele zemini içinde kalacak mı, kalmayacak mı? Bunoktada bir karar aşamasına geldikleri belli oluyor. Türkiye’deki demokratikleşme adımları, bölgede ortamın sakinleşmesi,Kürtleri, haklarını -bazı zorlukları da olsa- yasal zeminde aramaya itiyor.

    PKK’nin eylemleri tam da bu noktada gündeme geldi. Kürtlerin bu eylemlerden memnun olmaları, bu eylemlere destekvermeleri mümkün değil. PKK’nin otoritesini ilk kez ciddi bir şekilde sorgulayacakları bir durumla karşı karşıyalar. LeylaZana’lar ve DEHAP yönetimi de bu ikilemi yaşıyor.

    PKK ile Öcalan’ın durumu da aynı değil. PKK bir silahlı örgüt olarak ya eylemlere devam edecek ya da kendisini dağıtacak.Türkiye’deki yasal hareketin bir silahlı güçle birlikte devam edebilmesi, önümüzdeki dönemde mümkün değil. Öcalan da birkarar aşamasında. O silahlı PKK’yi bir pazarlık unsuru olarak düşünüyor. Ancak, PKK’nin varlığının ona bundan sonra fazlabir şey sağlamayacağı da bir gerçek. Türkiye’de kimlik mücadelesi yasal zemin içinde yürüyecek. Öcalan, bu gerçeği görüpbu düzlemdeki demokrasi mücadelesinden yana olacak mı, yoksa hâlâ PKK üzerinden mi siyaset yapacak? O da bir kararaşamasına gelmiş durumda.

    ****

    PKK, Kuzey Irak’ta daha ne kadar kalabilir? ABD’nin PKK ile ilgili hesabı nedir? Bunlar henüz netleşmiş değil. Ancak ABDher an, PKK konusunda bir çözüm kararına varabilir. Zaten o zaman sorun büyük ölçüde başka bir nitelik kazanır.

    Türkiye’deki Kürt sorunu, artık demokratikleşmenin bir parçası olarak gelişecektir. PKK’nin, bu açıdan gelecekte önemli birrol oynaması mümkün görünmüyor. Gelişip güçlenecek olan yasal siyasi mücadeledir. (…)

    1 TCK Madde 31: Beş seneden fazla ağır hapse mahkumiyetmüebbeden ve üç seneden beş seneye kadar ağır hapse mahkumiyethükmolunan cezaya müsavi bir müddetle, hidematı ammedenmemnuiyeti müstelzimdir.

  • duyurusunda bulunulduğunu kaydetti. Er, eskimilletvekillerinin söz konusu mitingler sırasında“yasadışı örgüt lehine slogan atma, Kürtçe konuşma,Trafik Yasası’na muhalefet ve Toplantı, Gösteri veYürüyüş Yasası’na muhalefet suçlarını işlediklerinin”belirlendiğini öne sürdü.

    DEP eski milletvekillerinin yeniden yargılandığıdavaya 21 Ekim günü Ankara 11. Ağır CezaMahkemesi’nde başlandı. Duruşmada, Yargıtay 9.Ceza Dairesi’nin bozma kararına uyulmasına kararverildi. Duruşmada söz alan Avukat Yusuf Alataş,müvekkillerinin yeniden yargılama boyunca“hükümlü” olarak nitelendirilmesinin “suçluluğuispat edilene kadar herkesin masum sayılacağı”ilkesine aykırı olduğunu belirterek, müvekkillerinin“sanık” olarak nitelenmesini istedi. Mahkeme buistemi reddetti. Davanın 17 Aralık günü yapılanduruşması da savunmaların yapılması için 25 Şubat2005 tarihine ertelendi.

    Davanın Geçmişi

    20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimlerdeLeyla Zana, Orhan Doğan ve Hatip Dicle Diyarbakır,Selim Sadak ise Şırnak milletvekili olarak TBMM’yegirdiler. Ankara DGM Savcılığı’nın, 1991 yılınınAralık ayında, Zana, Doğan, Dicle ve Sadak’ın yanısıra18 DEP milletvekilinin daha dokunulmazlıklarınınkaldırılması talebiyle TBMM Başkanlığı’na yaptığıbaşvuru 1994 yılı Mart ayında sonuçlandı. MeclisAnayasa-Adalet Karma Komisyonu Leyla Zana, HatipDicle, Sırrı Sakık, Ahmet Türk, Orhan Doğan, SelimSadak ve Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıklarınıkaldırdı. Leyla Zana, Hatip Dicle, Sırrı Sakık, AhmetTürk, Orhan Doğan ve Mahmut Alınak 17 Mart 1994tarihinde tutuklandılar.

    Ankara DGM Savcılığı 1994 yılı Haziran ayındamilletvekilleri hakkında TCY’nin 125. maddesiuyarınca dava açtı. 452 sayfalık iddianamedemilletvekillerinin “vatana ihanet ettikleri, Türkiye’yibölmeye çalıştıkları ve PKK ile bağlantıları olduğu”iddiasıyla ölüm cezasına mahkum edilmesi istendi.

    Selim Sadak ve Sedat Yurtdaş, AnayasaMahkemesi’nin DEP’in kapatılmasına ilişkingerekçeli kararının 30 Haziran 1994 tarihindeyayınlanmasının ardından 2 Temmuz 1994 tarihindetutuklandılar. Sadak ve Yurtdaş hakkında yine ölümcezası istemiyle açılan dava 9 Kasım 1994 tarihindeyapılan duruşmada diğer milletvekillerinin davası ilebirleştirildi.

    8 Aralık 1994 tarihinde sonuçlanan davada AnkaraDGM Zana, Dicle, Doğan, Sadak ve Türk’ü, TCY’nin“yasadışı örgüt yöneticiliği” suçunu düzenleyen168/2. maddesi uyarınca 15’er yıl hapis cezasınamahkum etti. Davada, Sedat Yurtdaş’a TCY’nin 169.

    maddesi uyarınca 7,5 yıl, Sırrı Sakık ve MahmutAlınak’a ise TMY’nin 8. maddesi uyarınca 3,5’ar yılhapis ve 60’ar milyon para cezası verildi. Sakık veAlınak kararla birlikte tahliye edildiler.

    Dava ile ilgili olarak DEP milletvekillerinin AİHM’eyaptıkları başvuru 17 Temmuz 2001 tarihindesonuçlandı. AİHM, Hatip Dicle, Leyla Zana, OrhanDoğan ve Selim Sadak’ın “adil yargılanmadıkları”yönünde karar verdi. Eski DEP milletvekillerinincezası normal koşullarda 2005 yılının Haziran ayındasona eriyordu.

    Topluma Kazandırma Yasası

    6 Ağustos 2003 tarihinde Resmi Gazete’deyayımlanarak yürürlüğe giren “Topluma KazandırmaYasası”nın yürürlük süresi 6 Şubat günü doldu.

    Adalet Bakanı Cemil Çiçek, CHP İzmir MilletvekiliEnver Öktem’in Topluma Kazandırma Yasası’nınamacına, amaçlanan hedeflere ulaşılıpulaşılamadığına ve kaç kişinin yararlandığına ilişk