Upload
vancong
View
224
Download
1
Embed Size (px)
Citation preview
2014
Marmara Üniversitesi
Volkan ÖZDEMİR
TÜRKİYE’DE PLANLI KALKINMA DENEYİMLERİ Türkiye’nin kuruluş yılından itibaren gelişmişlik düzeyini arttırmak için uygulamaya koyduğu ekonomik kalkınma planlamalarına kısa bir bakış.
Volkan ÖZDEMİR
2
GİRİŞ
“Tanzimat’ın açtığı serbest ticaret devri, Avrupa rekabetine karşı kendini
savunamayan ekonomimizi, bir de ekonomik kapitülasyonlar zincirine bağladı…
bize karşı yapılan rekabet, gerçekten çok haksız ve yıkıcıydı. Rakiplerimiz, bu
yolla, gelişmeye uygun sanayimizi de yok ettiler.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözleri yeni kurulan Türkiye’nin Osmanlı
İmparatorluğu’ndan nasıl bir miras devraldığının açıklamasıdır.
Cumhuriyetimizin, savaştan çıkarak kurulması ve Osmanlı gibi ekonomik
olarak çökmüş bir devletin devamı niteliğinde olması her açıdan olumsuz bir
etkiye neden olmuştur. Kuruluş yıllarında sanayi üretimi çok yetersiz ve ilkel
yöntemlerle yapılmaktaydı. Sermaye sahibi girişimci sınıfı yok denecek kadar
azdı. Nüfusun büyük çoğunluğu tarımda çalışmaktaydı, ekonomik
faaliyetlerimizin ağırlığını tarım sektörü oluşturmaktaydı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomide liberal bir politika izlenmiş ve çok fazla
istenilen başarı elde edilememiş. Sermayeden yoksun ve girişimci sınıfının
olmayışı başarının elde edilememesinde büyük etken olmuştur.
1929 yılında gerçekleşen ve bütün dünyayı etkileyen kriz ülkemizde de
devletçi politikaya geçilmesine neden olmuştur. Bu politikalar doğrultusunda
1933 ilk sanayi planı hazırlanmıştır. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk bu fikri
söyle ifade etmiştir: "Ekonomide ferdin gerçekleştiremediği faaliyetleri devlet
kendi üzerine alabilir."
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın sunuş bölümünde şöyle bir analiz yer
almaktadır. Dünya'da "gelişme" ve "geri kalmış olmanın" tek bir bütünün
birbirini tamamlayan parçaları olarak ele alındığı bu bölümde, Türkiye'nin yeri
de doğru bir saptama ile belirlenmekte ve ülkenin "bağımlı, geri kalmış, tarıma
dayalı, ham madde üreten" kutupta yer aldığı vurgulanmakta, ileri ülkelerin
yaşadığı 1929 yılındaki büyük ekonomik bunalımın dünyanın geri kalmış
bölgeleri için bir silkinme fırsatı yaratabileceğinden söz edilmektedir. Bu
silkinmenin yolu "sanayileşme" ve bunun yöntemi de "planlamadır". Bu
analizde ilk önce Türkiye’nin içinde bulunduğu durum belirtilmiş daha sonra da
ülkeyi bu durumdan çıkarak yöntem ve bu yöntemin nasıl gerçekleştirileceği
Volkan ÖZDEMİR
3
anlatılmıştır. Bu görüşler ışığı altında Cumhuriyet tarihinde planlamanın ilk
adımları atılmıştır.
Planlama Nedir?
Belirli bir amacı gerçekleştirmek için alınan önlemler bütününe planlama
denir.
“Kalkınma planlaması, uzun dönemli kalkınma politikasının belli kurallara
göre düzenlenmesi demektir. En geniş anlamıyla kalkınma planlaması bir ülkede
geçerli ekonomik, sosyal ve siyasal değer yargıları ışığında, belirli bir dönemde
toplumun ulaşmak istediği sosyo-ekonomik amaçlara ve sayısal olarak
belirlenmiş hedeflere en uygun bir biçimde varmak için, kaynakların belirli
organlar tarafından yönetilmesi sürecidir diyebiliriz.” (Han, İktisadi Kalkınma,
1999). Bu tanım için söylenebilecek en iyi sonuç, pazar mekanizmasının
çözümleyemediği temel iktisadi sorunun, planlama yoluyla çözümlenmeye
çalışılmasıdır.
Kalkınma planlaması beş çalışma aşamasından oluşur bunlar maddeler
halinde şöyle sıralanabilir;
Durum değerlemesi ya da bilgi toplama
Kalkınma stratejisi ve hedeflerin belirlenmesi
Kalkınmanın programlanması
Kalkınma planının uygulanması
Kalkınma planının değerlemesi ve başarının ölçülmesi
“Planlama ilk olarak Sovyetler Birliğinde ortaya çıktı. Ortaya çıkışından
itibaren planlama bir Sovyet yönetim biçimi olarak kabul edildi ve bu yüzden
çok benimsenmedi. Ancak zaman içinde Sovyet endüstrileşme başarıları,
sistemden soyutlanarak planlama uygulamasına bağlandığı için planlama da
inkar edilemez bir prestij kazandı. Bütün ülkelere girmeye başladı.”1 (Küçük,
1978).
“ Türkiye’de Kalkınma Plan ve Programları denildiğinde hemen ilk akla gelen,
ilki 1963 yılında yürürlüğe konulan ve halen onuncusu uygulanmakta olan Beş
Yıllık Kalkınma Planları olmaktadır. Oysa Türkiye’de planlı kalkınma hamlelerinin
1 Yalçın Küçük, Planlama, Kalkınma ve Türkiye, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1978, s.15
Volkan ÖZDEMİR
4
oluşumunun geçmişi Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına dayanmaktadır. Aslında,
Cumhuriyet öncesinde, yani Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki sanayinin
durumuna da kısa göz atmakta yarar vardır. Bu dönemde sanayi faaliyetlerinin
planlanmasına yönelik sayılabilecek faaliyetler; 1913 – 1915 yılarında yapılan
“Sanayi Sayımı” ile ülke sanayini canlandırmak amacıyla 1 Ocak 1913 tarihinde
çıkarılan “Teşvik-i Sanayi Kanunu Muvakkati”dir. Bu kanun ile toplam değeri
1000 lirayı aşan sanayi tesisleri için beş dönüme kadar bedelsiz arazi tahsisi,
makine teçhizat ile ham ve yardımcı maddelerin gümrük vergi ve harçlarından
muafiyeti, fabrikaların kurulması ve işletilmesi ile ilgili vergi, resim ve harçlardan
muaf tutulması imkânları sağlanmıştır. Bu tarihlerde ordunun ihtiyaçlarını
karşılamak üzere bazı yeni yatırımlara rastlanmaktadır”2
Kalkınma Nedir?
Kalkınma, salt üretimin ve kişi başına gelirin artırılması demek olmayıp, az
gelişmiş bir toplumda iktisadi ve sosyo-kültürel yapının da değiştirilmesi,
yenileştirilmesidir. Kişi başına düşen milli gelirin artması yanında, genel olarak
üretim faktörlerinin etkinlik ve miktarlarının değişmesi, sanayi kesiminin milli
gelir ve ihracat içindeki payının artması gibi yapısal değişiklikler, kalkınmanın
temel öğesidir.3
Kalkınma Ekonomisi, İkinci Dünya Savaşı sonrası başta iktisatçılar olmak
üzere bilim adamları ve politikacıların ilgisini oldukça çok çekmiştir. Konuyla
ilgili yapılan yoğun çalışmalar iktisat’ta yeni bir dal kazandırmış ve Kalkınma
İktisadı ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeden sonra dünyada birçok çalışma ve
uygulama yapılmış, teoriler geliştirilmiştir. Ülkemizde de benzer çalışmalar
yürütülmüş eğitim alanında bu konuda çalışmalar hızlandırılmış, uygulama
kısmında ise Devlet Planlama Teşkilatı kurularak kalkınmayı planlı ve bilime
dayalı bir şekilde sağlamak amaçlanmıştır.
Dünya gelir dağılımı incelendiği zaman ülkelerin zenginlikleri arasında aşırı
uçurumların olduğu görünmekte ve en zengin ülke insanı en fakir ülke
insanından yüzlerce kat zengin olabilmektedir. Bu sonuç karşısında az
2 TMMOB Sanayi Kongresi 2007 Oda Raporu,
http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/403675579f61145_ek.pdf 3 Prof. Dr. Ergün Han, İktisadi Kalkınma, Anadolu Yayınları, Eskişehir, 1999
Volkan ÖZDEMİR
5
gelişmişlik, geri kalmışlık değiştirilemeyecek bir durum, kabullenilmesi gerekilen
bir alın yazısı mıdır? Bu olumsuz duruma karşı çıkmamak, dolayısıyla kalkınma
amacı dışına çıkmak, yarıştan kopmak hiçbir toplumun arzu edeceği bir durum
değildir. Dünya’da da bunun bir örneği yoktur zaten. İçinde olduğumuz dünyada
daha fazla üretmek ve tüketmek vazgeçilmez bir istek haline gelmiştir. Daha
fazla mal ve hizmet üretimi ve bunun toplum tarafından tüketimi, toplumun
yaşam düzeyinin yükseltilmesi ve giderek o toplumun uygar toplumlar arasına
katılması demektir. Kalkınma var olmak isteyen her toplum için kaçınılmaz bir
durumdur. Yüksek bir kalkınma hızı ancak iyi bir devlet yönetimiyle mümkün
olabilir.
“Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima
daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir”
Mustafa Kemal Atatürk
Kalkınma ve Sanayileşme Modeli Üzerine
Tartışmalar
Ülkelerin kalkınmaları şüphesiz sanayileşme oranlarıyla çok yakından
ilişkilidir. Gelişmiş ülkelerin tamamının aynı zamanda sanayileri de gelişmiştir.
Ülkeler sanayilerini geliştirirken farklı politikalar izlemektedirler ve bu
politikalar zaman zaman dünyada tartışmalara neden olmuştur. Sanayileşme
konusunda en çok tartışılan iki model aşağıda incelenmiştir.
İthal İkamesine Dayalı Sanayileşme Modeli: Sanayi ürünlerini gelişmiş
ülkelerden ithal yoluyla sağlayan ülkeler başlangıçta temel sanayileşme
stratejisi olarak “ithal ikameci sanayileşme stratejisi” uygulamışlardır. Bu “ithal
ikameci sanayileşme stratejisi”nin iki temel amacı vardı, bunlar;
İthalatı kısıtlamak
İthal ürünleri imal edecek yerli imalat sanayini teşvik etmek
Gümrük koruması ile rekabet edemeyecek güçte olan ülke içindeki
sanayilere, rekabet gücü sağlayacak bir ortam yaratmak ve böylece ithal edilen
ürünlerin yerine yerli sanayi tarafından üretilen ürünlerin ülke içindeki payının
artmasını sağlamak bu stratejinin ana felsefesini oluşturmaktadır.
Volkan ÖZDEMİR
6
İthal İkamesine dayalı sanayileşme modelinin uygulanması ve bu modelle
ilgili ortaya çıkan sorunlarla ilgili TMMOB Sanayi Kongresi 2007 Oda Raporunda
süreç şöyle açıklanmıştır. İthal İkamesine dayalı sanayileşme modeli
uygulanırken ilk önce hızlı büyüme ve sanayileşme sağlanabilir. Teşvikler bu
bölümde oldukça fazladır. Başlangıçta talep zorlanması olmaz ve sermaye
birikimi elde edilebilir. Bunlar sağlandıktan sonra ise ileri teknoloji ürünü ara
mallarda da ithal ikamesi başlar. Yurt içi talebin önemli bir değişim geçirmesi
gerekir. Sanayi kesiminde ücretler artar. Tüketim eğilimi artarken tasarruf
eğiliminin azaldığı görülür.
Bu modelde zamanla iki sorun ortaya çıkar:
Sorun 1 - Ülkenin kaynak varlığından bağımsız bir teknoloji seçimi zorunludur.
Teknik olarak esnek sanayiler; tütün, gıda, orman ürünleri, deri ürünleri, kauçuk
ve kimya sanayi. Teknik olarak esnekliği düşük sanayiler; elektrikli makineler,
makine imalatı, madeni eşya, petrol ürünleri, metal dışı maden ürünleri,
mobilya, mefruşat, basın-yayın,
- Sorun 2 - Firmanın piyasaya girişini engelleyen sorunlar vardır.
İhracata Yönelik Stratejiler veya Dışa Açılma Modeli: “Başlangıçta “ithal
ikameci sanayileşme politikaları”nın hızlı büyüme ve sanayileşme sağlamış
olmasına karşın 1980’li yıllara gelindiğinde ekonomik yapının zorlandığı
sanayinin gelişmesinde yetersiz kaldığı görülmektedir. Şöyle ki; gümrük
duvarları ile korunan yerli sanayinin kaliteye, Ar-Ge ve inovasyona önem
vermediği, ürün geliştirmekte atıl kaldığı ve bu nedenle küresel rekabet şansını
yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı anlaşılmıştır. Dış ticarette liberalleşmeye
gidilerek, rekabetten uzak sanayi kesimi rekabet ortamına çekilir. Dış talep, iç
talebe göre daha çok önem kazanmaktadır.
Azgelişmiş ülkelerin çoğu bu modelleri aşama aşama uygulamıştır. Bu
modelleri ülkenin yapısı, koşulları, siyasal ve toplumsal birikimleri ile uyum
içinde götürebilenler, sanayileşmede kalkınma ve istihdamı esas alarak,
teknolojik atılımı yapabilmişlerdir. Bu ülkeler, hazırlanan planlardaki hedefleri
gerçekleştirebilmişlerdir. Böylece gelişmiş sanayi ülkelerinin yakalama şansını
elde etmişlerdir. Ancak pek çok ülke, iç ve dış dinamiklerin etkisi altında bu
şansı yakalamamıştır. Dış borçları artmış, gelir dağılımı bozulmuş, kamu borçları
Volkan ÖZDEMİR
7
ve cari açıklar büyümüştür. Ülkeye kalkınma ve refah gelmediği gibi, dışa
bağımlı bir yapı ortaya çıkmıştır.” (TMMOB Sanayi Kongresi Oda Raporu, 2007)
Neden Planlı Kalkınma?
Ekonomiyi planlamak gelecekte karşılaşılacak sorunları en aza indirmek
özel sektör yatırımcılarına güven vermek ekonomiye bir düzen getirmek
amacıyla yapılır. Kalkınma için planlamanın sadece zor zamanlarda ve
ekonomisi kötü olan ülkelerde yapıldığını düşünmek yanlış bir düşünce
olur. Dünya üzerinde ekonomisi çok güçlü olan, gelişmiş ülkeler sınıfında
bulunan ülkelerde de planlama uygulanmaktadır. Gelişmiş ülkeler pazar
alanlarında istedikleri etkinliğe ulaşamadıklarında ya da istenilen sürelerde
bunu başaramadıklarında planlamaya başvurmaktadırlar.
Gelişmiş ülkelerdeki bu duruma karşın, henüz ekonomik olarak
gelişememiş ve doğal olarak küresel pazarda etkinliğe sahip olmayan
ülkelerde kalkınmanın planlaması, sosyal ve ekonomik gelişmenin
sağlanması için yapılır. “Kalkınma konusuyla ilgili çalışma yapan bilim
adamlarının hemen hemen hepsi azgelişmiş ülkelerin hızlı ve sürekli bir
gelişmeyi klasik anlamda serbest piyasa ekonomisi ilkelerine dayanarak
gerçekleştiremeyecekleri konusunda birleşmektedirler. Azgelişmiş
ülkelerde ekonomik ve sosyal gelişmenin serbest piyasa mekanizmasına ya
da rastlantılara bırakılmaması, bir bakıma gelişmenin bilinçli, planlı olması
ve yönlendirilmesi gerektiği demektir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası
dünyada, azgelişmiş ülkelerin ekonomilerini planlayarak kalkınmalarını
hızlandırabilecekleri, savaşın neden olduğu ekonomik olumsuzlukları
giderebilecekleri ve gelişmiş ülkelerle olan gelişmişlik farkını
kapatabilecekleri görüşü yaygınlaşmış ve uluslararası ekonomik kuruluşlar
tarafından da bu yönde öneriler yoğunluk kazanmıştır. Ekonomik süreç
konusundaki görüşlerde görülen bu değişme, aslında tüm azgelişmiş
ülkelerde hazırlanan planların gerekçesini de açıklamaktadır.” (Han,
İktisadi Kalkınma, 1999)
Planlı kalkınma tüm azgelişmiş ülkelerde uygulandığı gibi Türkiye’de de
İkinci Dünya Savaşı sonrasında uygulanmaya başlanmıştır. O yıllarda
Türkiye’nin içinde olduğu duruma bakacak olursak;
“1950’li yılların sonunda ekonomi, dış ödeme güçlüğü ve enflasyon biçiminde
görülen bir bunalıma sürüklenmişti. Bir yönden üretim için gerekli dışalım
Volkan ÖZDEMİR
8
girdileri sağlanamıyor, öbür yönden de yıllık % 25 dolayında enflasyon sermaye
kaynaklarının kullanımında yeni düzenlemeleri gerektiriyordu. Daha doğrusu
ekonominin kararlı (istikrarlı) bir çizgiye oturması gerekiyordu.
Ekonominin kararlı bir duruma getirilmesi ya da bunalımdan çıkarılmasının
başlıca iki yolu olabilirdi. Bunlardan biri sermaye kullanımını fiyat
göstergelerine, serbest piyasa koşullarına bırakmak; ikincisi de planlı ve
programlı sermaye kullanımına yönelmek. İç ve dış koşullar, etkenler ve
gelişmeler, ikinci yöntemin seçilmesine neden oldu.4”
Tablo: 1 – Fiyatlar Genel Seviyesi
Kaynak: : http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/9/plan1.pdf
4 Yakup Kepenek & Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2004, s.141
Volkan ÖZDEMİR
9
Tablo: 2 - Planlama öncesi mili gelir içinde tarım, sanayi ve hizmetler
Kaynak: http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/9/plan1.pdf
Planlama öncesi dönemde yüksek enflasyon (bkz. Tablo 1) ticari kazançları
arttırmış ve sermayenin sanayi yatırımına yönelmesini engellemiş. Bu yüzden
1950-1960 yılları arasında sanayiye daha az kaynak aktarımı olmuş ekonomik
istikrarsızlık kaynakların verimli kullanımına engel olmuştur. Oysa tüketici
taleplerine de uygun düşen sanayi sektörüne daha çok kaynak ayrılması
gerekliydi. Tablo 2’deki değerlere bakıldığında 1927 yılından itibaren milli gelir
içindeki payı düşen tarım, yükselen sanayi ve hizmetler 1958-1960 yıllarında
neredeyse hiç değişmemiştir. Kaynakların etkin kullanılamaması sonucunda
sanayi yavaşlamıştır. Sanayiciler yeniden güçlenmenin istikrar ile sağlanacağını
düşündükleri için devlet planlamasını desteklemişlerdir. Ekonominin plana
bağlanması dış kredilerin daha sağlıklı kullanılmasını sağlayacak, bir nevi
yabancı sermaye için de güven oluşturacaktı. Yabancı sermaye de planlamaları
destekleyen kesim içerisindeydi. O yıllarda ülke içinde ve dışında çoğu
çevrelerce planlı bir ekonomi her derde deva, her sorunun çözümü için bir ilaç
olarak algılanıyordu. İstikrar etkisinin yanında halk arasında da yıllardan beri
alışılmış bir devlet baskısı mevcuttu bu da halk tarafından her sorun yasal
düzenlemelerle çözümlenebilir görüşünü hakim kılmıştı. Bu düşünce yapısı bize
Osmanlı mirasıdır diyebiliriz.
Prof. Dr. Ahmet Kılıçbay’ın kişisel görüşüne göre; 1950-1960 dönemi sonları
enflasyonun hızlandığı, döviz sıkıntısının şiddetlendiği, darboğazın daraldığı ve
bazı malların arzında belli kıtlıkların başladığı bir dönem olmuştur. Ekonominin
böyle bir duruma gelmesinin sebebin politikaların özünden ve stratejilerinden
ziyade iktisat politikalarının belli bir modelinin bulunmaması, politikalardaki
istikrarsızlık ve koordinasyon yetersizliği olduğu kabul edilmişti. Böyle bir
teşhisin arkasından gelen tedavi reçetesinde iktisat politikalarında kararlılığın,
tutarlılığın ve koordinasyonun yer alması önerisinin bulunması tabii idi. Bunu
Volkan ÖZDEMİR
10
sağlayacak en güzel yol iktisadi planlar idi. DPT’nin bir fikir, bir müessese olarak
Türk ekonomisine getirilmesinin temel sebepleri arasında bu sayılanlar önemli
yer tutar.
PLANLI KALKINMA DÖNEMİ
1960 sonrasında iktisat politikalarının yapımı ve uygulanmasına düzen
getirmek, politikaları bilimselleştirmek, iktisat politikalarına amaç ve yöntem
olarak istikrar kazandırmak için 30 Eylül 1960 tarihinde Başbakanlığa bağlı
Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur.
“Devlet Planlama Teşkilatının kurulduğu tarihten bugüne kadar 10 adet Beş
Yıllık Kalkınma Planı uygulamaya konulmuştur. Planların iktisadi felsefeleri ve
yaklaşımları kapsamında; 1960 öncesi planları: devletçi, kısmi, 1960-1980
planları: karma ekonomi, bütüncül, 1980-2000 planları: liberal, stratejik olarak
nitelendirilebilir. 1980 öncesinde sanayileşmede "ithalat ikamesi politikaları",
1980 sonrası ise "açık ekonomiye geçiş" yönlendirici olmuştur.5”
“Türkiye kalkınmasını 1962 yılından beri planlı bir biçimde sürdürmeye
çalışmaktadır. Planlamaların çeşitli dönemlerdeki etkinliği tartışılabilir fakat
herkesin hemfikir olabileceği nokta, 1962’den 1980’lere kadarki planlı
kalkınmanın gelişme dönemi ile 1980’lerden sonraki değişme döneminin
birbirinden ayrılarak incelenmesi gerekmektedir. 6”
İlk yıllardaki Kalkınma Planları kamu kesimi için “emredici” özel kesim için de
“ yol gösterici” niteliğindedir. Kamu kesimi için yasaların izin verdiği müddetçe
uygulama söz konusudur. Özel sektör ise özendirilmiştir daha çok teşvik
edicidir. Kamu kesiminin uygulama alanı ve yaptırım gücü çok daha fazla
olduğundan kalkınmada kamu kesimi daha büyük bir paya sahip olmuştur.
(Kepenek & Yentürk, 2004)
Planlamalar iktisat bilimine önem vererek ilerlemiş, bilimsel nedenlere
dayandırılmak istenmiştir. Bu amaç doğrultusunda ülkemize Nobel ödüllü
5 BEŞ YILLIK KALKINMA PLANLARI. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2014,
http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/BesYillikKalkinmaPlani.aspx 6 T.C Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1149, Eskişehir, 1999
Volkan ÖZDEMİR
11
iktisatçı Tinbergen’in ziyareti gerçekleşmiş ve kalkınma ekonomisi alanında
tanınmış Prof. B. Chennery ülkemize aynı dönemde danışman olarak gelmiştir.
Planlamalar, bilimsellik ve uzman kişilerin fikirleri ne kadar önemli de olsa
planlamalar hakkında olumsuz görüşler de mevcuttu. Sanayiciler, yatırımcılar
plan düzen istiyorlardı bunun istikrar getireceğini düşünüyorlardı. Ancak planlar
siyasiler için her zaman o kadar da güzel olmamaktadır. Ekonomik politikaların
plansız olması hiç şüphesiz politika yapıcılar için iyi bir şeydir ve işlerini
kolaylaştırır. Çünkü hükümetlerin politikaları genellikle onlara oy kaybı ve
kazancı olarak onarla geri döner. Ekonomiye müdahale araçları da bu
politikacılar için birer kumanda gibidir ve topluma yön verebilir. Kamu
harcamaları, sübvansiyonlar, ticaret kotaları toplumdaki büyük kesimleri
etkileyebilir. Tarım sektörüne uygulayacağınız bir vergi indirimi, eğer tarımsal
nüfus yoğun ise size yüksek oy olarak geri dönebilir. Bu yüzden beşer yıllık
kalkınma planları politika yapıcıları çok memnun etmeyebilir. İktidarların ömrü
seçim dönemleri süresincedir ve bu da dört yıldır. Bu süre her bir kalkınma
planını yarıdan teslim alıp yarıda bırakmak demektir. “Siyasal iktidarları en çok
zorlayan özelliği de bu olmuş ve “plan mı, pilav mı?” sloganları sık sık dile
gelmiştir. 7”
Plana karşı fikir ve görüşlerini ortaya koyan belli etkiye sahip bulunan başlıca
gruplar şunlardır.
1- İktidarda bulunan hükümetler
2- Siyasi partiler
3- Özel teşebbüs kuruluşları ve temsilcileri
4- Bazı meslek kuruluşları
5- Fikir ve bilim merkezleri
6- Genellikle basın (Kılıçbay, 1984)
Planlar bazı çevrelerce destek bulmuş, bazı çevrelerce eleştirilmiş. Başarılı
oldukları dönemler de var, başarısız oldukları dönemler de var. Ancak tüm bu
şartlara rağmen planlama günümüze kadar gelmiş ve halen devam etmekte.
Daha önce de belirttiğim gibi kalkınma planlarını gelişme ve değişme dönemi
olarak ikiye ayırıyoruz
7 Prof. Dr. Ahmet Kılıçbay, Saim Toraman Matbaası, Ankara, 1984, s.120
Volkan ÖZDEMİR
12
PLANLI KALKINMANIN GELİŞME DÖNEMİ (1962-1980) Planlı kalkınmanın gelişme dönemi denilen bu dönemde dört kalkınma planı
hazırlanmıştır. Bunların ortak özellikleri şunlardır:
Ekonomik ve toplumsal yapıyı veri almaları.
Ekonomik büyümeyi ve bunun yıllık artış oranını temel belirleyici
değişken almaları.
Sanayileşmeye öncelik vermeleri.
Uzun dönemli planlama ihtiyacını karşılamak üzere uzun süreli gelişme
stratejileri hazırlamaları.
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (BBYKP) (1963-1967)
BBYKP’nın en temel özelliği, kararlı, dengeli bir ekonomik ve sosyal gelişmeyi
temel almasıdır. Plan ilk etapta on beş yıllık bir uzun dönemi düzenlemeyi
amaçlamıştır. Bu özelliğiyle birinci plan hem orta dönemli gelişmeyi hem de
uzun dönemli gelişmeyi birlikte düzenlemiştir.
Tablo: 3- Türkiye’nin nüfusu 1927-1960
Kaynak: BBYKP S. 78
1923’den beri Türkiye'de nüfus iki katına çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı yıllarına bakılmazsa nüfus gittikçe büyüyen bir hızla artmaktadır.
Birinci plana göre Türkiye’nin yüksek bir büyüme hızını yakalamasını zorunlu
kılan nedenlerin başında geçmiş dönemlerdeki hızlı nüfus artışından doğan
emek arzını istihdam etmektir. Planlama dönemi başladığı yıllarda da nüfus
yılda yüzde 3 gibi çok yüksek bir hızla artmaktadır.
8 http://ekutup.dpt.gov.tr/plan1.pdf
Volkan ÖZDEMİR
13
Tablo: 4- Milli gelir, adam başına gelir ve tarımsal üretim
Kaynak: BBYKP S. 8
Milli gelirdeki artışın büyük kısmının nüfus arışına gittiği görülüyor. Bu yüzden toplam milli gelirde önemli bir arış sağlanmışsa da kişi başına düşen milli gelirdeki fark büyük olmamıştır. Başka bir deyimle, halkın refahındaki artış çok fazla değildir. Kişi başına gelir başka ülkelerle karşılaştırıldığı zaman da, ekonominin henüz yüksek tasarruf ve yatırım kapasiteli bir duruma gelemediği görülmektedir. Planda hızlı sayılan %7’lik bir büyüme hedefi bu yüzden tek başına istihdam sorununu çözemeyeceği belirtilerek yatırım ve tasarruf konusunda çeşitli önlemler alınmıştır. “Planda tasarrufun yatırımlara dönüşebilmesi önemle vurgulanmıştır. Halkın
geçim seviyesini azaltmayacak şekilde özel tasarruflar teşvik edilmiş, kamu
tasarruflarının azami seviyeye çıkarılması öngörülmüştür. Bu hedefleri
gerçekleştirmek için lüks malların tüketimindeki artışı önleme, müterakki
vergiler ve sosyal sigorta fonlarının rasyonel kullanımı gibi tedbirler öne
sürülmüştür. Bu konudaki diğer önemli bir nokta ise özellikle plan stratejisinde
cebri bir tasarruf olan enflasyona başvurulmayacağının vurgulanmış olmasıdır.9”
Uygulanan politikalar sonucunda çalışan nüfusun sektörler arası dağılımında
görülen değişiklikler aynı zamanda gelişmenin de göstergesidir.
Tablo: 5- Çalışan nüfusun kesimler arasında dağılımı
(Yüzde olarak)
Kaynak: BBYKP S. 40 9 Türkiye'de Planlı Dönemde Kalkınma Stratejileri (Doktora tezi), İstanbul, 1980
Volkan ÖZDEMİR
14
Tarım kesiminden sanayi ve hizmetler kesimine bir istihdam kayması olmuş
milli hâsılada tarımın payı azalmış buna karşın sanayi ve hizmetlerin payı
artmıştır. Kalkınma hedefine çok yaklaşılmış, enflasyon 1970’lere kadar yıllık
ortalama %5 civarında gerçekleşmiştir (Han, T.C Anadolu Üniversitesi Yayınları
No: 1149, 1999).
Tablo: 6- Gayrisafi Milli Hasıla Artış Hızları (Sabit fiyatlarla)
Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı
BBYKP ülkenin sanayileşme ve kalkınmasında önemli ölçüde etkili ve başarılı
olmuştur.
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (İBYKP) (1968-1972)
İBYKP’nda da birinci planda olduğu gibi milli gelirde %7’lik bir büyüme
hedeflenmiştir. İkinci planın en önemli özelliği ülkedeki refahı artıracak bütün
gelişmelerin, örneğin istihdam, tasarruf, dışa bağlılık enflasyon vb, büyüme
hızına bağımlı gelişeceği düşünülmüş. Bu yüzden büyüme hızına fazla özen
gösterilmiş. Büyümeyi sağlayacak politika olarak da II. Beş Yıllık Kalkınma Planı
özellikle sanayi sektörünün ekonomide sürükleyici sektör niteliği kazanması
ilkesini benimsemiştir. (Beş yıllık kalkınma planları)
İBYKP metni dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in önsözü ile
başlamaktadır ve bu önsözde sanayiye verdiği önemi şöyle belirtmiştir.
“İkinci Beş Yıllık Plan, Türkiye'yi ham madde satıp, mamul madde alan iptidai
bir ekonomik bünyeden; mamul madde yapıp, mamul madde satan
sanayileşmiş bir bünyeye götürme istikametinde mühim bir adımdır.
Volkan ÖZDEMİR
15
Böylece sanayimizin GSMH içindeki payı % 25,5 den % 30,7 ye
yükselmektedir.
Bunu sağlamak tarımla meşgul olan nüfus oranını azaltmakla mümkündür”10
Plan döneminde sanayinin ekonomiyi sürükleyici sektör olması sağlanacaktır.
Bu amaç doğrultusunda hızlı bir sanayileşme gerçekleştirmek için karşılaştırmalı
üstünlükler ilkesine göre hareket edilmesi düşünülmüştür. Ödemeler dengesini
sağlamak için mümkün olan sanayi kollarında ihracatın arttırılmasına ve uzun
surede karşılaştırmalı üstünlükler sağlayabilecek alanlarda ithal ikamesine
önem verilecektir.
Planın sonuçlarını değerlendirecek olursak hedeflenen %7’lik büyüme hızı
hemen hemen aynen gerçekleşmiştir. Planda hedeflenen kişi başına düşen milli
gelir artışına da ulaşılmıştır.
Tablo: 7- Gayrisafi Milli Hasıla Artış Hızları (Sabit fiyatlarla)
Yıllar Artış Hızı (Yüzde)
Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı
İkinci plan döneminde sanayi sektörü istenilen gelişmeyi gösterememiştir.
Bu gelişmenin sağlanamamasında büyük ölçüde 1970 yılında yaşanan döviz krizi
ve yaklaşık %50 oranında yapılan devalüasyonun etkili olduğu söylenebilir.
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planları (ÜBYKP) (1973-1977)
“I. ve II. Beş Yıllık Kalkınma Planları, 1963-1977 perspektif plana göre
hazırlanmış olup; I. Beş Yıllık Kalkınma Planı temel altyapı yatırımlarına,
istihdam sorununa ve yeniden düzenleme konularına ağırlık verirken, II. Beş
Yıllık Kalkınma Planı özellikle sanayi sektörünün ekonomide sürükleyici sektör
niteliği kazanması ilkesini benimsemiştir.
10
http://ekutup.dpt.gov.tr/plan2.pdf
Volkan ÖZDEMİR
16
Değişen dünya şartları ve Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilişkileri
dikkate alınarak 1973-1995 dönemini kapsayan yeni bir perspektif plan
hazırlanmıştır. Yeni perspektif plan I995'te ulaşılmak istenen gelir seviyesi ve
üretim yapısını belirlemiş, mevcut potansiyelin en yüksek seviyede
değerlendirilmesini amaçlamıştır.
Yeni perspektife göre hazırlanan III. Beş Yıllık Kalkınma Planı, gelir seviyesinin
arttırılmasını, sanayileşmenin özellikle ara ve yatırım malı üreten sektörlerde
hızlandırılmasını ve dış kaynaklara bağımlılığın azaltılmasını amaçlamıştır.11”
Planlı dönemin başlangıcında ilk yapılan plan on beş yılı kapsamaktaydı ve
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı da bu on beş yılın son bölümünü
kapsamaktaydı. Ancak içinde bulunulan durumlardan ve karşılaşılan yeni
sorunlardan dolayı Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı yeni bir perspektif planın ilk
dilimi olarak hazırlanmıştır. Bu yeni perspektif planın uzun dönemli kalkınma
amaçları şöyle sıralanabilir:
Sanayileşme
Yaşama düzeyinin yükseltilmesi
Dış kaynaklara bağlılığın azaltılması
İstihdam sorununun çözülmesi
Gelir dağılımının iyileştirilmesi
TABLO : 8- Düşük Gelirlilerden Yüksek Gelirlilere Doğru Hane Halkı Yüzdeleri ve
Gelir Payları, 1973
Kaynak : DPT. «Gelir Dağılımı 1973», 1976
11
http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/BesYillikKalkinmaPlani.aspx
Volkan ÖZDEMİR
17
Görüldüğü gibi gelir dağılımı 1973 yılında dengeli olmaktan uzaktır ve bu
konuya da dikkat çekilmiştir.
Üçüncü Plan kalkınmanın tüm kurumları içermesi gerektiğini belirtip
ekonomik ve sosyal yapının sanayileşmiş bir topluma dönüşmesini
öngörmüştür. Plan giriş bölümünde şu ifade yer almaktadır;
“Ekonomik Yapıda Sağlanan Gelişmeler. Sosyal
Alanda Sağlanan Gelişmeler.”
Yapılan çalışmalara rağmen Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında istenilen
rakamların çoğuna ulaşılmamıştır. Bunda en büyük etken izlenen özendirme
politikasının petrol krizi ile gelen olumsuzluklardan da etkilenerek başarısız
kalmasıdır. Planın hem hızla büyüme hem de üretim yapısının değiştirilmesi gibi
iki önemli hedefine ulaşılamamıştır.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (DBYKP) (1979-
1983)
Dördüncü plan büyük bir ekonomik ve siyasal bunalım dönemi içine denk
gelmiş ve bu nedenle de bir yıl gecikmeyle uygulamaya koyulmuştur. Ekonomik
bunalımın sebebi daha öncekilerle aynıdır fakat bu sefer çok daha ağır olan dış
borç ve yüksek oranlı enflasyonla karşımıza çıkmıştır.
Bu kötü tablo planın temel amacının da değişmesini sağlamıştır. Plan bir
yandan ekonomik bunalımdan çıkışı sağlayacak ve ekonomik bunalımı
gerçekleştirecektir.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında tarımın büyüme hızı diğer planlara
göre daha yüksek tutulmuş sanayinin büyüme hızı ise önceki yıllara göre düşük
öngörülmüştür. Bunun sebebi o yıllardaki ekonomik krizin daha çok sanayi
kesimini etkilemesidir.
“Dördüncü planın önemli amaçlarından biri de, ekonomik büyümenin daha
eşitlikçi bir gelir bölüşümüyle birlikte sağlanmasıdır”. (Han, T.C Anadolu
Üniversitesi Yayınları No: 1149, 1999)
Volkan ÖZDEMİR
18
Bunalım dönemine denk gelen planın hedefleri de gerçekleşmemiştir. Planda
%8 gibi yüksek bir büyüme hedeflenirken büyüme hızı ortalama %2’lerde
kalmıştır. Yarımların oranı düşmüştür.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planını değerlendirirken önemli iki noktayı
gözden kaçırmamamız gerekir. Bunlardan birincisi 24 Ocak 1980’de alınan
istikrar önlemleri, ikincisi ise aynı yılın Eylül ayındaki askeri müdahale. Bu iki
olay dördüncü planın uygulanmasını olanaksız kılmıştır. Gerçekten de 24 Ocak
Kararları öncekiler gibi yalnızca ağırlaşan ekonomik koşulların giderilmesini
amaçlayan bir dizi istikrar önlemi olmaktan çıkıp, alışılmışın planlama
anlayışının sona ermesi biçiminde yorumlanmıştır.” (Han, T.C Anadolu
Üniversitesi Yayınları No: 1149, 1999)
Ekonomik düzen politikasında ortaya çıkan bu değişim 1984 yılı için bir geçiş
programı hazırlanmasına ve 1985’ten sonraki beş yıllık kalkınma planlarının yeni
bir anlayışla kaleme alınmasına yol açmıştır.
Planlı Kalkınmanın Gelişme Döneminde Planlamayla
İlgili Sorunlar
1980 öncesinde toplam dört adet beş yıllık kalkınma planı uygulanmış
ancak bunlarda istenilen etkinliğe ve başarıya ulaşılamamıştır.
Planlarda ana hedef sanayileşme olarak görülse de, uzun dönemli
bütünleşmiş bir sanayileşme planı çok düşünülmemiştir. İhracat
hedeflerinden yoksun içe dönük bir sanayi üretimi oluşturulmuş, sanayinin
yüksek maliyet ve karlarla çalışmasına göz yumulmuştur. Etkin olup
olmadığı tam araştırılmamış projeler aynı anda ve çok sayıda uygulamaya
koyulmuş bu da kaynakların etkin kullanımını engellemiştir. Sanayide ithal
ikameci modeli benimsenmiş olmasına rağmen, yayılma alanları ve
sektörleri birinci plan dışında hedeflenenin dışına çıkmış, ithal ikamesi
malları adı altında gelişigüzel üretim yapılmıştır. Planların hemen hepsinde
kıt kaynaklara değinilmiş kaynakların verimli kullanımı için yollar aranmış
fakat kaynak kıtlığı söz konusuyken kaynakları artırıcı hiçbir finansal
planlama yapılmamıştır. Planlar aşamalı programlama tekniğine göre
hazırlanmaya çalışılırken, gerçekte makro dengelerle yetinilmiş, sektörlerin
dengeleri ve proje değerlendirilmesine gereken önem verilmemiştir.
Planlamanın temel niteliklerinden biri kaynakların etkin dağıtılmasını
Volkan ÖZDEMİR
19
sağlama olmasına rağmen siyasiler planla kaynak dağıtımına fazla sıcak
bakmamıştır. Planlarda kalkınma esas alınmış, tasarruf ve yatırım teşvik
edilerek sanayileşme düşünülmüştür. Buna karşın Türkiye’yi küresel
piyasalarda etkili bir üretici konumuna taşıyacak, gelişmiş ülkelerle rekabet
edecek güce getirebilecek seçici özendirme projeleri değil de onun yerine,
her şeyin özendirildiği, ancak aslında hiçbir sektör ve projenin
özendirilmediği bir yol izlenmiş.
Yapılan bu hatalar veya ihmallerden dolayı planlar hedeflenen rakamlara
ulaşamamış ekonomiyi ağır bir bunalıma sürüklemiştir.
PLANLI KALKINMANIN DEĞİŞME DÖNEMİ (1980
Sonrası) Ülkemizde 1930’larda başlayan plan yapma veya planlı kalkınma 1980
yılına kadar neredeyse aynı yöntem ve politikalarla ilerlemiştir. Planlarda
ortak olan strateji karma ekonomi düzeni içinde ithal ikameci ya da
sanayileşme stratejisidir. Bu stratejiye göre ülke içerisinde talebi hazır olan ürünleri üretecek
sanayilerin, genellikle iç kaynakları kullanarak kurulması söz konusudur.
Bu sanayi tesisleri kurulduğunda o güne kadar ithal edilen mallar
yurtiçinde karşılanacaktır. Bu amaçla kurulan sanayiler, dış ticaret ve
kambiyo politikalarıyla özendirilmeye ve dış rekabetten korunmaya
çalışılmıştır.
“İthal ikame stratejisi, uygulamada genellikle hazır iç talebi karşılama
düşüncesiyle yaşama geçirildiği için içe dönük sanayileşme stratejisi diye
adlandırılır. Oysa ithal ikamesi kuramının rasyoneli, iç talebi karşılama ve
böylece döviz tasarrufu sağlama kıstası yanında, ülkeye gelecekte
uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandıracak, başka bir değişle
dinamik karşılaştırılmalı üstünlükler sağlayacak sanayiler de bu stratejinin
uygulamasıdır. Ancak Türkiye dahil çoğu ülke uygulaması, böyle olmamış;
ithal ikameci sanayileşme içe dönük ve kendine yeterliği amaçlayan bir
strateji olarak algılanmıştır.” (Han, T.C Anadolu Üniversitesi Yayınları No:
1149, 1999)
Ocak 1980’de başlayarak uygulamaya konulan ekonomi politikası,
Türkiye’nin sanayileşme ve kalkınma politikalarındaki değişimin
belirleyicisi olmuştur. Bu politikayla ithal ikamesi stratejisi yerini ihracata
yönelik bir kalkınma stratejisine bırakmaya başlamıştır. İhracata yönelik
Volkan ÖZDEMİR
20
stratejinin en önemli özelliği sanayide seçici davranması, gelişime açık
sanayileri, dış piyasalara açılmaları için yoğun bir şekilde özendirmesidir.
“1980’ler Türkiye’nin ekonomiyle başlayan ve hızla öteki alanlara yayılan bir
dışa açılma ve sistem değişikliğine girdiği yıllar oldu. 1980’lerden itibaren
insanlar daha fazla yurt dışına çıkmaya başladılar, daha fazla yurt dışıyla temas
kurmaya yöneldiler. Dışarıyla rekabet ilk kez o dönemde fark edildi. O ana kadar
rekabet hep içeride kendi kendimizeydi.”12 Siyasilerin de, halkın da, ekonominin
de, dışa açılması 1980 sonrasında gerçekleşmiştir. Bu yüzden 1980 sonrasını
politikalarda değişme dönemi diye ayırarak inceliyoruz.
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (BEŞ.BYKP) (1985-
1989)
“V. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Türk ekonomisinin dışa açılmasına ve ihracata
öncelik veren kalkınma politikalarının uygulanmasına ağırlık vermiştir.
Ekonomiye kamu müdahalesinin asgari seviyeye indirilmesini, liberal bir dış
ticaret ve yabancı sermaye politikasının uygulanmasını, altyapı ve konut
yatırımlarının arttırılmasını ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasını
öngörmüştür.” (Beş yıllık kalkınma planları)
1980 sonra değişen kalkınma stratejisi Beşinci Plana olduğu gibi yansımıştır.
Beşinci Planda verimlilik ve ihracat artışını teşvik eden ve tarımsal gelişme
potansiyelini gözeten bir yapı içinde sanayinin payının yükseltilmesi ile
ekonomik ve sosyal yapının geliştirilmesi temel amaç olarak belirlenmiştir.
Üretim yapısını dış rekabeti dikkate alarak ve dış ticaret koşullarını düşünerek
belirlemişlerdir. Özel sektörün toplam yatırımlar içinde payını artırmışlardır.
İhracatı özendirme politikaları izlenmiş ve ithalatta koruma oranları
azaltılmıştır. Beşinci planda ötekilerden farklı olarak özel kesimin kamu
kesiminden daha fazla yatırım yapması hedeflenmiştir. Bu amaç ve politikalar
sonucunda Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında GSMH’da % 6,3’lük bir büyüme
hızı öngörülmüştür.
12
Mahfi Eğilmez, Kendime Yazılar, Türkiye'deki Değişimin Sosyo - Ekonomik Analizi http://www.mahfiegilmez.com/2014/03/turkiyedeki-degisimin-sosyo-ekonomik.html#more
Volkan ÖZDEMİR
21
Tablo: 9- Plan dönemi sonunda ekonomik durum (Milyon $)
Kaynak: Ekodialog.com, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1985-1989)13
Tablo değerlerine bakıldığında hedeflenen başarıların yakalanmadığı
görülmekte hatta ekonominin daha da kötüye gittiği görülmektedir.
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (ABYKP) (1990-1994)
Altıncı planda bir ilk gerçekleşmiştir ve ilk kez bir başbakan hazırladığı bir
kalkınma planının devamını hazırlama olanağı bulmuştur. Yalnız beşinci
plandaki kötü sonuçlardan ders alınmış olacak ki planın giriş cümlesinde şu
ifade yer almaktadır:
“Hızlı, dengeli ve istikrarlı bir kalkınma süreci içinde gelir dağılımını
iyileştirmek, işsizliği, bölgesel ve yöresel gelişmişlik farklarını azaltmak Planın
başlıca amaçları arasındadır.”14 Ekonominin içinde bulunduğu kötü durum
altıncı planın hedefleri içerisine dengeli ve istikrarlı bir süreç izlenmesi
gerektiğini de dahil edilmesini gerekli kılmıştır.
1990 yılında yeni bir plan dönemi başlamıştır. Altıncı Plan, “Temel Amaçlar ve
Politikalar” başlığı altında “açık toplum ve rekabete açık ekonomi ilke ve
esasları doğrultusunda Türk ulusunun hayat seviyesini yükseltmeyi” temel amaç
olarak saptamıştır. Bunların yanında hızlı, dengeli ve istikrarlı kalkınma süreci
içinde gelir dağılımını iyileştirmek, işsizliği, bölgesel ve yöresel gelişmişlik
farklarını azaltmak da planın başlıca amaçları olmuştur.
13
http://www.ekodialog.com/Turkiye-iktisat-tarihi/besinci-bes-yillik-kalkinma-plani-donemi.html 14 ALTINCI BEŞ YILLIK KALKINMA PLANI, http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/4/plan6.pdf
Volkan ÖZDEMİR
22
Altıncı plan göre Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi doğrultusunda hazırlık ve
uyum çalışmaları hızlandırılacak, topluluğun ekonomik şartlarına uymak için
belirli öncelikler ve önlemler alınacaktır.
Plan, kamu girişimlerini artırmak için ve KİT’nin rekabet gücünün artırarak
daha verimli çalışmasını sağlama düşüncesiyle özelleştirilmelerine ilişkin
çalışmalarını hızlandırmak amacındadır.
Tablo: 10- Altıncı plan ekonomik göstergeleri (Milyar $)
Kaynak:Ekodialog.com, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1990-1994)15
Tablo 10’daki rakamlara baktığımızda kalkınma planındaki hedeflere
ulaşılamadığı gözlemlenmektedir. Büyüme rakamları %7’lere ulaşmış hatta bazı
yıllar geçmiş ancak enflasyon bir türlü önlenememiş ve aşırı bir artış göstermiş,
ihracatın ithalatı karşılama oranı gerilemiş, dış borçlar artmıştır. Altıncı plan
dönemi sonunda bu açıkların kapatılamamasının doğurduğu sorunlar nedeniyle
5 Nisan 1994 İstikrar Önlemlerinin alınmasına yol açan ciddi bir iktisadi
bunalıma girmiştir.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (YBYKP) (1996-2000)
“Türkiye'yi 2000'li yıllara hazırlamanın gerekli alt yapısını oluşturmak amacıyla
hazırlanan ve 1996 yılında uygulamaya, giren VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı
yaklaşımının ortaya koyduğu perspektif ise öncelikleri ve politikaları itibarıyla
çağın değişen ekonomik ve sosyal gelişmelerini dikkate almaktadır.
1970'lerin ortasından itibaren gelişmiş ülkelerin önemli bir bölümünde, özellikle
teknolojik gelişimi yavaşlayan ülkelerde bazı tıkanmalar yaşandığı ve bu somut
durumun izlenmekte olan müdahaleci devlet ve refah devleti politikalarının
sorgulanmasına yol açtığı görülmektedir. Artık, bu politikaların küreselleşmenin
hızlandırdığı rekabetçi bir dünyada sürdürülmesinin mümkün olmadığı, bunun
bölgesel entegrasyonlara katılmanın temel gereği olduğu ve bu gelişime ayak
uyduramayan ülke ekonomilerinin marjinalleşerek küçüleceği ortaya çıkmıştır.
15
http://www.ekodialog.com/Turkiye-iktisat-tarihi/altinci-bes-yillik-kalkinma-plani.html
Volkan ÖZDEMİR
23
Bu çerçevede, ortaya çıkabilecek dar boğazları öngörüp gidermek ve dünyanın
değişen koşullarının gereği olarak, Avrupa Birliği ile ya da genel olarak dünya ile
bütünleşmek sürecine uyumda yaşanabilecek sıkıntıları aşmak için yapısal ve
kurumsal nitelikte önlemler almak büyük önem kazanmış, VII. Beş Yıllık Kalkınma
Planı bu temel anlayışla hazırlanmıştır.” (Beş yıllık kalkınma planları)
Uygulamaya konulması bir yıl geciken Yedinci Plan gerek hazırlık açısından
gerekse kapsam bakımından önceki planlardan farklılıklar göstermektedir. Bu
farklılıkların belki de en önemlisi kurumsal ve hukuksal düzenlemelere ağırlık
vermesidir. Yedinci planda bunun yanında insan sermayesinin ön plana
çıkarılması, sürdürülebilir hızlı büyüme sağlanması, yaşam düzeyinin
yükseltilmesi, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve istihdamın arttırılması
amaçlanmıştır. Yedinci Kalkınma Planının hedefine kısaca insan kaynaklarının
geliştirilmesi diyebiliriz. “Yedinci Planda önceki planlar gibi hedef belirleme
yerine, piyasa ekonomisinin tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini sağlayacak
ortamı hazırlayacak düzenlemelere yer verilmiştir.” (Han, T.C Anadolu
Üniversitesi Yayınları No: 1149, 1999)
Yedinci Kalkınma Planında da hedeflenen başarılara ulaşılamamıştır.
Ekonomik dalgalanmalar bu dönemde de görülmektedir. Bu dönemdeki
ekonomik göstergeleri yorumlarken ülkemizde büyük kayıplara sebep olan 17
Ağustos 1999 depremini dikkate almamız gerekir. Yaşanılan deprem
felaketinden sonra ekonomi % 6,4 oranında bir daralma yaşamıştır.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planından sonra günümüze kadar üç tane daha
kalkınma planı hayata geçirilmiştir. Ancak bu yazı ilk yedi kalkınma planını ele
almıştır.
Kalkınma Planlamasının Etkinliğini Azaltan Nedenler
Prof.Dr. Ergün Han’ın İktisadi Kalkınma kitabından alıntı yaparak ülkemizdeki
kalkınma planlarının etkinsizlik nedenlerini aktarıyorum. Ülkemizde uygulanan
kalkınma planlarının etkin olabilmesi için mevcut “statik” yapısının “dinamik”
bir duruma getirilmesi gerekir. Hızla değişen koşullar karşısında Türk Kalkınma
Planları çok çabuk eskimekte, değişime ayak uyduramamaktadır. Türkiye’nin,
özellikle 1980 sonrasında dışa açık bir büyüme modelini benimsemesi, plan
öngörülerinin de küresel olmasını gerektirmektedir. Genel olarak planların
tutarlı, kararlı ve belirgin stratejilere sahip olamaması, belirlenen stratejilerden
Volkan ÖZDEMİR
24
taviz verilmesi ve planlama sürecinde günlük siyasal yargıların egemen olması
planlamanın başarısını önemli ölçüde gölgelemektedir. Bunların yanında
ülkemizde planların başarısını engelleyen en önemli faktörlerden biri de,
devletin hantal ve ağır işleyen bürokratik yapısıdır. Kalkınma planlarında
finansal programlamaya ve disipline yer verilmemektedir. Sağlam bir kaynak
yapısı olmayan planların gerçekçi olmaları olanak dışıdır. Bütün bu nedenlerin
üstünde, Türkiye’de planlamanın ve planların işlevselliğini engelleyen en önemli
sorun planlama ve plan konusundaki önyargılardır. Planlama kavramı nesnel bir
içerikte algılanmamakta, piyasa-plan ilişkisi tutarlı ve sağlam bir temele
oturtulamamaktadır. Anlaşılan o ki planlamanın gerekliliği ve planlamanın
işlevleri konusunda önemli bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır.
SONUÇ
Ekonomik dalgalanmalar, belirsizlikler, küresel ortamın etkileri ve değişen
iktisadi yaklaşımlar çerçevesinde ekonomide kamu müdahalesi dönem dönem
farklılıklar göstermiştir. Müdahalenin dozu bazı zamanlarda artmış bazı
zamanlarda azalmıştır ama Türkiye’deki kalkınma planları genel olarak pazar
ekonomisinin geliştirilmesi ve etkinleştirilmesi üzerine yapılmıştır. Planlamaların
en belirgin özelliği ise kamu kesimi için emredici, özel kesim için yol gösterici
nitelikte oluşudur. Planlı dönemde özel kesim ülkenin orta ve uzun vadeli
amaçları doğrultusunda özendirici bir yaklaşımla yönlendirilmiş ve başlangıçta
yeterince sermayesi bulunmayan bu kesim geliştirilmiş ve günümüzde güçlü
yatırımlar yapabilecek hale getirilmiştir.
1960 yılından sonra Türkiye planlı kalkınma dönemine girmiş ve arka arkaya
beşer yıllık kalkınma planları hayata geçirilmiştir. 1960 yılından 1980 yılına kadar
olan bu gelişme döneminde kamu yatırımlarının sosyo-ekonomik alt yapının yanı
sıra, üretim sektörlerinde ağırlıkla ara mal olmak üzere büyük sermaye
gerektiren ve özel kesimin gerçekleşmediği alanlara yönelik olduğu görülmüştür.
Pek çok ülkede olduğu gibi başlangıçta Türkiye’de de Kalkınma Planları “ithal
ikameci sanayileşme stratejisi” esas alınarak hazırlanmıştır. İthal ürünler
karşısında rekabet gücü düşük yerli ürünler ithal kotaları ve gümrük duvarları ile
korunmuştur. 1980’li yılların ortalarında başlatılan ihracat seferberliği ile
birlikte “ihracata yönelik strateji” veya “ihracatı temel alan model” ile dışa
açılım dönemi başlamıştır ve bu politika günümüze kadar devam etmiştir. Planlı
kalkınma dönemi başladıktan sonra günümüze kadar 10 adet kalkınma planı
uygulamaya girmiştir. Bu planlar tarihleriyle birlikte şu şekilde sıralanmıştır;
Volkan ÖZDEMİR
25
1963 – 1967 Birinci beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
1968 – 1972 İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
1973 – 1977 Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
1979 – 1983 Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
1985 – 1989 Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
1990 – 1994 Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
1996 – 2000 Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
2001 – 2005 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi
2007 – 2013 Dokuzuncu Kalkınma Plan
2014 – 2018 Onuncu Kalkınma Planı
Yapılan bu çalışmada Türkiye’nin planlama çalışmaları ele alınmıştır.
Kuruluşundan itibaren planlamayla olan ilişkisinden bahsedilmiş ve ağırlı olarak
1960 sonrası planlı dönemde gerçekleşmeye başlayan planlardan Yedinci Beş
Yıllık Kalkınma Planına kadar ele alınmıştır. 91 yıllık Cumhuriyet tarihinde iktisat
politikalarının etkisi ülke içi ve dışı etkenlerle belirlenmiştir. Bu etkenlerin içinde
planlamalar da olmuştur bazen işe yaramış ekonomiyi iyiye götürmüş bazen
istenilen başarıya ulaşamamıştır. Kalkınma planlarındaki gelişmeleri birbirinden
ayırarak, bıçakla keser gibi bağımsız şekilde ele almak mümkün değildir. Bütün
planlar birbirinden etkilenmiş, birinin bittiği yerde diğeri başlamıştır. Buna
rağmen planlı dönem boyunca bazı dönüşümler olmuş ve bazı olaylar
planlamayı ve planın sonucunu çok etkilemiştir. Ben de yazımda belli başlı
dönemleri sivrilen yönleriyle inceledim. Kırk yıllık bir süreci bütünlüğü
bozmadan sizlere aktarmaya çalıştım.
Volkan ÖZDEMİR
26
Kaynakça (1963). 2014 tarihinde http://www.kalkinma.gov.tr: http://ekutup.dpt.gov.tr/plan1.pdf adresinden
alındı
(1968). http://www.kalkinma.gov.tr/:
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/8/plan2.pdf adresinden
alınmıştır
(1973). http://www.kalkinma.gov.tr/:
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/7/plan3.pdf adresinden
alınmıştır
(1979). http://www.kalkinma.gov.tr/:
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/6/plan4.pdf adresinden
alınmıştır
(1985). http://www.kalkinma.gov.tr/:
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/5/plan5.pdf adresinden
alınmıştır
(1990). http://www.kalkinma.gov.tr/:
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/4/plan6.pdf adresinden
alınmıştır
(1996). http://www.kalkinma.gov.tr/:
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/3/plan7.pdf adresinden
alınmıştır
Beş yıllık kalkınma planları. (tarih yok). 2014 tarihinde Kalkınma Bakanlığı:
http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/BesYillikKalkinmaPlani.aspx adresinden alındı
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi. (tarih yok). Ekodialog: http://www.ekodialog.com/Turkiye-
iktisat-tarihi/besinci-bes-yillik-kalkinma-plani-donemi.html adresinden alınmıştır
Eğilmez, M. (tarih yok). Türkiye'deki Değişimin Sosyo - Ekonomik Analizi. Kendime Yazılar:
http://www.mahfiegilmez.com/2014/03/turkiyedeki-degisimin-sosyo-ekonomik.html#more
adresinden alınmıştır
Han, P. D. (1999). İktisadi Kalkınma. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.
Han, P. D. (1999). T.C Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1149. Eskişehir.
Kepenek, Y., & Yentürk, N. (2004). Türkiye Ekonomisi. İstanbul: Remzi Kitapevi.
Kılıçbay, P. D. (1984). Türk Ekonomisi. Ankara: Saim Toraman Matbaası.
Küçük, Y. (1978). Planlama, Kalkınma ve Türkiye. İstanbul: Tekin Yayınevi.
Pirili, M. (1980). Türkiye'de Planlı Dönemde Kalkınma Stratejileri (Doktora tezi). İstanbul.
(2007). TMMOB Sanayi Kongresi Oda Raporu.
Volkan ÖZDEMİR
27