127
www.thelifeco.com Ersin Pamuksüzer

Yaşam ve Başarı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

"Yaşam ve Başarı” Ersin Pamuksüzer’in tecrübeleri ile yoğurulmuş bir yaşamı anlama, iş ve özel hayatta başarı kazanma elkitabı. Bu kitabı online olarak okuyabilirsiniz veya sitemizden ücretsiz indirebilirsiniz.

Citation preview

Page 1: Yaşam ve Başarı

www.thelifeco.comErsin Pamuksüzer

Page 2: Yaşam ve Başarı

1. Önsöz 4

Okuma klavuzu 7

2. Bireyin öyküsü 8

2.1 İlk adım 9

2.2 “Yaşamın içine doğmak ve yaşamın içinden geçmek” 12

Yaşama doğmak 12

Şekillenmeler 15

Kariyer ve varlık inşaası 19

Motive eden güçler 19

Arayış ve uyanış 20

Yeteri kadar 20

Emeklilik şekillendirmesi 23

2.3 Yaşamın içinden geçerken karşılaşılan kavramlar 24

Düşünce çerçevesi 24

Sorumluluk 27

İlişkiler 28

Uyumlu olma 28

Performans 29

Seçimler 30

Kültür 31

2.4 Başarılı bir yaşam oluşturmak için cepte taşınanlar 32

Ortaklık 32

Girişimcilik 33

Güven Ortamı 35

Değişim 36

Anı yaşamak 37

Vücudumuz 37

2.5 Yaşamın değişik akışları 41

3. Yaşam öykünüzün neresindesiniz? 44

Yaşamdaki duruşunuz nedir? 45

Yaşam ve zihin haritası testi 45

YAŞAM VE BAŞARI

Page 3: Yaşam ve Başarı

4. Başarılı bir yaşamın ipuçları - Fikirlerden potpori 48

İş yaparken 49

Yaşamın her anında 51

Dünya ve yaşam hakkında 55

İnsan bedeni ve zihni hakkında 57

Keyifli yaşamak hakkında 59

5. Başarılı bir yaşam için örnek bir model 60

Modelde bütünleşik yaklaşım 64

5.1 Oyun alanım 65

Katma değer zinciri 69

Strateji uyum süreci 71

Uyum sağlamak 71

Strateji uyum sürecinin işleyişi 72

5.2 Ben 74

Farkındalık ve bilinçli olmak 81

Bağımlılık 82

Önyargısız bakış 83

Stres 84

Zihin haritası 85

Konforlu alandan çıkış - gergin alan 86

Değişim yönetimi 87

Liderlik 88

Dengeli yaşam 90

5.3 İlişkilerim 91

Sınırsız sorumluluk 92

Dürüst ve sağlam duruş 93

Alçak gönüllülük 96

Güvenilir iletişim 98

Pazarlık ve müzakere etmek 103

Kusursuz koordinasyon 107

Duygusal farkındalık ve duygusal uzmanlık 108

6. Kişisel reçete 111

6.1. Örnek: Kendi kişisel reçetem, Aralık 2009- Şubat 2010 118

7. Sonsöz 124

8. Tablolar 126

Page 4: Yaşam ve Başarı

1.Önsöz

4

“Dünyada binlerce benzeri varken böyle bir kitap niye yazılır?”sorusuna cevap

arayarak başladı kitap maceram. Düşündükçe farkettim ki yaşayan herkes bir

yaşam tüneline doğar ve bu da kişinin kendi başlangıcına kadar olan bilgi,

birikim, kültür, yaşam tarzı, kurallar, kanunlar v.s. ile yoğurulur. Yaşamın

sürecinde ise kişi paralel yaşamlardan etkilenir, yaşamın içindeki inanılmaz

zenginliği, çok yönlülüğü kendi içinde şekillendirerek, kendi yaşamının şifresini

ortaya çıkarır. Hepimizin ayrı ortamlarda doğması ve ayrı yolculuklar yapması,

birbirinden farklı yaşam yaklaşımları oluşturur. Bazıları şanslıdır. Hem zihinleri

açıktır hem de çok görürler, çok yoğun yaşarlar, çok yönlendirilirler ve böylece

yaşamın içinden geçerken yaşamın röntgenini de daha iyi çekebilirler. Yani

yaşamı daha kolay okurlar. Ben de böyle şanslı bir bireyim ve içinden geçtiğim

yaşamın perde arkasını görebiliyorum. Tabii ki bu bir gecede olmuyor. Taş taş

üstüne konularak herkesin yardımı ile çok uzun sürede inşaa ediliyor.

Peki böyle bir özellik niye veya ne için kazanılır diye sorduğumda, benim aklıma

gelen cevap, başarılı ve keyifli bir yaşam için oluyor. Yaşam bittiğinde keyif

hesabının tavan yapması, o yaşamın iyi geçtiğinin belirtisi oluyor.

Page 5: Yaşam ve Başarı

Bu kitapta paylaşmak istediklerim, benim keyif hesabımı -yani yaşamımda

beni keyiflendiren unsurların oranını- yükseltirken kullandığım yol ve yöntemlerdir.

Bir takım itiraflarda bulunmam yerinde olur. Ben kitapta bahsedeceğim konuların

ilk yaşayanı, mucidi v.s. olanı gibi bir kavramın olmadığına inananlardanım.

Yani, kısacası, bu kitapta geçen konular dünyanın değişik köşelerinde milyonlarca

kere konuşulmuş, yazılmış şeylerdir. Benim tek yaptığım, kendi yolculuğum

sırasında, bunları paketleyip kullanmaya çalışmam ve bu kitap aracılığıyla

sizlerle paylaşmamdır.

Kitap bireyi ele alır ama öncelikle karışık bir dünyası olan bireyi ele alır, yani

şehirli, iş hayatı ile içli dışlı yoğun yaşan bireyi… Böyle bir bireyin kendisi,

çevresi, işi, kariyeri, kullanabileceği yol yöntemleri değişik şekillerde harmanlar,

örnekler, reçeteler sunar. Bu yüzden bu kitap, yaşamı fazla karışık olmayanlar

için anlamsız bir kitap olabilir. Söz gelimi, çok yeri, bir bahçivanın işine

yaramayacak bir sürü laf salatası ile dolu olabilir. Yine de herkes kitabın

orasında burasında bir şeyler bulabilir.

Pek tabii ki, sonsuz alternatiflerin hepsine girip çıkamadığımız için, bu kitapta

bir basitleştirme, aza indirme, modelleme gibi yöntemler yoğun bir şekilde

vardır. Bu da okuyucunun zihninde, içerik olarak eksik kalmış ve bazı durumlarda

uygulanamayacak veya doğru olarak kabul edilemeyecek alanlar oluşturur.

Bana göre bundan daha normal birşey olamaz. Bu sayede okuyucuya, kitabın

içinden geçerken, kendi hamurunu daha rahat bir şekilde yoğurma şansı

tanınmış olur.

Kitabın etrafında fikir alışverişinde bulunabilme arzusu ile

www.surdurulebilirbasari.com sitesi oluşturulmuştur. Hep beraber bu site

aracılığı ile fikir alışverişinde bulunabiliriz. Kitabın oluşması sırasında bana

partnerlik eden Ömer Onur, Tolga Gemicioğlu, Nuray Başaran ve Tuna

Bekleviç'in bu kitaptaki hakkını burada teslim etmiş olayım. Ayrıca değişik

şekillerde katkısı olan Hale Tekcan, Aylin Aktürk, Eda Kayıtmazer, Elif Vardar

ve bütün keyfimin tavan yapmasında ailem başta olmak üzere geniş şekilde

katkıda bulunan yakın uzak çevreme teşekkürlerimi iletirim.

5

Page 6: Yaşam ve Başarı
Page 7: Yaşam ve Başarı

7

Okuma Kılavuzu

Bu kitabı yazdıktan sonra bir dostum bana, bir de bu kitabı nasıl

okuyacağımıza dair yön gösterirsen iyi olur dedi. Ben de bu konuda birkaç

paragraf yazmaya kalktım.

Bence önsöz, sonsöz ve kişisel reçete kitaptaki ana mesajları taşıyor,

bu yüzden bu bölümler okuma önceliğinde başı çekebilirler.

Bireyin öyküsü, dünyaya geniş bir açıdan bakarak birçok belli başlı

kavrama değinir ve ilerde sunulan model için iyi bir alt yapı oluşturur,

bu yüzden de modeli kavrama konusunda büyük kolaylık sağlar.

Modele gelince, benim görüşüme göre, hangisi olursa olsun, hepimizin

dünyaya yaklaşırken bir model kullanması elzemdir. Modeller

kaybolduğumuz anlarda geri gelmemize, yaşamın neresinde olduğumuzu

kavramamıza yardımcı olurlar. Bence herkes A veya B şeklinde bir model

oluşturmalı ve bunu cebinde taşımalıdır.

İpuçları yaşamsal konuları düşünmek için iyi bir başucu rehberi olarak

kullanılabilir ve kendi ipuçlarınızın eklenmesi ile zenginleştirebilinir.

Son olarak “Yaşam öykümün neresindeyim?” ve “Benim kişisel reçetem

ne?” soruları bir çeşit iç çalışma egzersizi olarak yapılabilinir. Bu herkes

için son derece sağlıklı bir çalışmadır.

Sonuçta, baştan sona okumak gene de en kolay yoldur. İlerde yorumlarınız

geldikçe hem kitap hem de kılavuz güzelleşir, daha kolay okunur ve

anlaşılır hale gelir.

Page 8: Yaşam ve Başarı

2.BireyinÖyküsü

Page 9: Yaşam ve Başarı

2.1 İlk adım

İşe “Bireyin Öyküsü” ile başlayalım. Bireyin öyküsü, içinden geçtiği yaşamın

değişik bir yorumudur. Bu öyküyü anlatırken farkındalığımızı arttıracak bazı

kavramlar, fikirler ve bakış açıları ile karşılaşacak ve sürdürülebilir başarı için

sunulan modele zihnen yaklaşmış olacağız.

Her birey, bir öykünün içerisine doğar. Birey doğuşunun hemen akabinde

fiziksel ve zihinsel olarak çeşitli “şartlandırmalara” tabii olur. Bu şartlandırmalarla

“şekillenerek” büyür. Elbette bireyin de, bu şartlandırmalar ve dünya tarafından

getirilen ek sınırlardan kaynaklanan “sınırlandırılmış özgürlüğü” bulunur.

Örneğin bizler, lokantadaki menüden yemeğimizi seçerken, menüyü yapan

kişinin getirdiği sınırlandırmaların ölçüsü kadar özgür seçimimizi yapabiliriz.

Bir öykü içerisinde, herkesin bir şekilde yer aldığı “sahneler” vardır. Bu sahnelere

örnek olarak iş yeri, müşteri odası, ev, okul ve arkadaş ortamları sayılabilinir.

Kişi, bulunduğu her sahnede bir takım “roller” üstlenir. Kimi zaman baba,

vatandaş, mühendis, bölüm başkanı olurken; kimi zaman da kuyrukta bekleyen

kişi veya hasta rolünü üstlenir. Örneğin, iş dünyasında yönetici olarak sahne

alan birisi, bunu yaşamın ta kendisi değil, yaşamın içerisindeki değişik

sahnelerden birinde aldığı rol gibi kabul etmesi gerekir. Dolayısıyla yöneticilik

özelliklerini geliştirmeye ve bu alandaki rolünü, mümkün olduğu kadar iyi

yapma gayretinde olan bir kişi, yaşamının diğer alanlarında yer alan rollerini

de mümkün olduğu kadar en iyi şekilde oynamalıdır ki topyekün, entegre bir

başarıya imza atabilsin.

Kişinin varoluşu, şartlar, sahneler, roller, tutulabilir ve dokunulabilir dünya,

kişinin ilişkileri ve kendisinden oluşmaktadır. Varoluş, bütün olarak şekillenir.

Yukarıda saydığımız varoluşun alt alanlarından herhangi birini izole ederek ayrı

yaşamamız mümkün değildir.

9

Page 10: Yaşam ve Başarı

Yaşam içinde kişinin, birçok insanla çeşitli “ilişkileri” olur. Aynı zamanda kişi,

zaman içerisinde çeşitli düşünceler, inançlar ve değerlerle donanır. Bazen,

bunlara fazla “bağlanmaya” başlar, ve düşünceleri içersinde kendi kendini

kilitler. Dünyadaki farklı görüşlere karşı, bir çeşit kapanma yaşar. Bugünkü

yaşamımızda karşılaştığımız çoğu çözümsüzlük, kendi içimizde kilitlenmeye

ve dış dünyanın fikirlerine karşı açık olmamaya dayanır.

İnsanların yaşam içerisinde kendilerini geliştirebilmeleri ve yaşamın ana taşlarını

yerlerine oturtabilmeleri için, sürekli bir görüş alışverişi ve tartışma ortamına

ihtiyaçları vardır. Başarılı insanlar, genellikle etrafına bu tip bir tartışmayı

yürütebilecekleri insanları toplayanlardır. Bu tek taraflı faydalanma değil, iki

tarafın da faydalanacağı bir süreçtir. Başarıya giden yolda, böyle bir tartışma

ve gelişme ortamını yaşatma becerisi gerekir. Herkes, böyle bir iletişim sırasında

iken, kişilerin kendi düşüncelerini ve dünya görüşlerini diğerlerine empoze

etmesi, tarafların kendilerini geliştirmesi imkanını ortadan kaldırır. Özetle, başarı

peşinde koşarken hayatı keyifle yaşamak ve kendimizi geliştirmek için, bizlere

ayna olacak arkadaş ve dostlara ihtiyacımız vardır. Bu tip ilişkileri yarattığımızda,

kıymetini bilip özenle yaşatmamız gerekir.

Herkesin içine doğduğu öykünün, sağlıklı akabilmesi için çeşitli “taşıyıcı

unsurlara - itici güçlere” ihtiyacı vardır. Başarı, iyilik, güzellik, yakışıklılık ve de

zenginlik farklı taşıyıcı unsur örnekleri olabilir. Kişileri motive eden bu güçlere

paralel olarak, şirketlerin de büyüme, kârlılık, pazar payı, müşteri memnuniyeti,

dağıttığı kâr oranı gibi taşıyıcı unsurları veya itici güçleri vardır.

Kişinin öyküsü içerisinde herhangi bir anı, o andaki seçimlerini ve etrafında

alınan kararlara katkısını ele aldığımızda, kişinin içinde bulunduğu dünya,

çalıştığı şirket, alınan kararlarda taraf olanlar ve kendisinden oluşan bir bütün,

o karar anını oluşturur. “Anın yönetimi” de bu sürecin farkında olmaktır.

Anı yönetmek için, insanların ciddi bir eğitimden geçmeleri gerekir. Bu eğitimin

en önemli unsuru, farkındalık kazanmaktır. Farkındalık olmadan, herhangi bir

kişinin bilinçli yaşaması ve sağlıklı kararlar alması mümkün değildir.

10

Page 11: Yaşam ve Başarı

Kişi farkındalık bilincini yarattıktan sonra farkındalık üzerine çalışmalar yapmalıdır.

Yani, kişinin kendi şartlarındaki dünyasını oluşturup, kendisini geliştirebileceği

bir çalışma zemini yaratması son derece yararlıdır.

Kişiye kazandırılacak farkındalık, farklı katmanlarda değerlendirilebilir. Bu

katmanlara örnek olarak, içine doğulan öykü, zihnin, fiziki yapının, şirketin

hedeflerinin ve de yaşamın farkındalığı sayılabilir.

Kişi kendine iş dünyasında pazar bulmak, yani iş bulmak için, işinin gerektirdiği

özel yetenekleri geliştirmesi yönünde eğitim alabilir. Fakat, insanların bunlardan

daha çok, kompleks dünyayı yönetmek için, “Kişisel Farkındalık Kazanma ve

Farkındalığı Geliştirme Eğitimi”ne ihtiyacı vardır. Bu alanda kazanılan ilerleme,

mesleki eğitimlere göre kat ve kat etkin bir başarı artısı getirecektir. Farkındalık

konusuna, ilerde daha detaylı gireceğiz.

11

Page 12: Yaşam ve Başarı

2.2. “Yaşamın içine doğmak veyaşamın içinden geçmek”

~ Yaşama doğmak

Bir insanın yaşam ile karşılaşma anı doğumdur. Bilincin, kişinin doğum sürecinin

hangi aşamasında oluştuğu tartışılabilir ama buna burada girmemenin yerinde

olduğu inancındayım deyip devam edeyim. Yani, her insanın öyküsü “yaşama

doğuşu” ile başlar. Doğuş anı ile birlikte, insan için bazı “şekillenmeler” de

gelecek yaşamın ana temel taşları olarak kendiliğinden belirlenmiş olur.

Herkes, anne ve babasından gelen bir genetik yapı ile doğar. Bu yapı, kişinin

varoluşunun sınırlarını belirleyen ilk unsurlardan birisi olur. Genetik kodların

üzerine ailenin yapısı işlenmiştir. Örneğin, yaşamın içine öğretmen çocuğu

olarak doğmakla, işadamı çocuğu olarak doğmak, sanatçı çocuğu olarak

doğmak veya çiftçi çocuğu olarak doğmak birbirinden farklı aile ortamları

anlamına gelir ve herkes için farklı alışkanlıklar yaratır.

Genetik yapı ve aile ortamı dışında, kişinin içine doğduğu sosyal çevre veya

mahalle ortamı ve etrafındaki kimlikler kişide farklılıklar yaratır. Örneğin, öğretmen

çocukları asker çocukları ile görüşüyorsa ona göre bir şekillenme oluşur. Esnaf

çocukları ile ortak bir ortamda büyüyen bir çocuk ise farklı bir şekillenmeye sahip

olur. Yaşamın içine doğduğumuz sosyal çevre ve aile değerlerinin yanında,

doğduğumuz ülke de üzerimizde önemli bir fark yaratır. Sözgelimi, Angola'da

doğmak ile Türkiye'de veya Kanada'da doğmak da bir takım farklılıkları yanında

getirir. Aynı şekilde din ve dil de farklılıklar konusunda belirleyici unsurlardandır.

Kaç çocuklu bir aileye doğulduğu, ailenin ekonomik durumu da çocukta fark

yaratan unsurlar olur.

Özetle, insanın varoluşundaki önemli unsurlardan birisi, yaşamın içine ne

şekilde geldiğidir. En merkezde genetik yapı, üst yapılar olarak ise doğduğumuz

aile, ülke, mahalle, şehir, içinde bulunduğumuz sosyal yapı ve de kültür yapısı

gibi unsurlar başlangıç noktamızın iskeletini oluşturur.

12

Page 13: Yaşam ve Başarı

ülke

şehir

mahalle

DNA

aile

sosyalçevre

YA

ŞA

MİL

EKARŞILAŞMA ANI DOĞUM

DU

R

Tablo 1: Yaşama doğmak

Page 14: Yaşam ve Başarı

Yaşam boyu sürdürülebilir bir başarı için ise, hangi şartlar altında yaşama

doğduğumuzun açıkça farkında olmamız gerekmektedir. Bu şartların getirdiği

“farklılıkların” bize sağladığı avantaj ve dezavantajlara hakim olmamız gerekir.

Tüm zamanların en iyi filmlerinden birisi olan yedi oskar ödüllü “Benim Afrikam”

filmi, farklı coğrafyalarda doğmak, yaşamak ve bu coğrafyalara uyum sağlamak

açısından önemli örnekler içermektedir.

Gerçek bir hikayeden, 1985'te beyaz perdeye

aktarılan filmde, Danimarkalı soylu bir kadının

barones ünvanı kazanmak için, evlenerek

kahve yetiştiriciliği yapmak üzere Afrika'ya

yerleşmesi konu edilmektedir. Danimarka gibi

çok farklı bir coğrafyaya doğan bu kadın,

1900'lü yılların başında hiç alışmadığı

topraklarda kocası tarafından aldatılmış,

çocukları ile tek başına kalmış ve tüm bu

olumsuz koşullara rağmen mücadele etmiş

ve hiç aşina olmadığı vahşi Afrika koşullarına

uyum sağlamıştır. Film farklı bir dünyaya

doğup, hayatın farklı alanlarındaki tüm

zorluklara rağmen, çok farklı bir dünyaya uyum sağlayabilen bir kadının yaşamını

oldukça derin bir şekilde ortaya koymaktadır. Yani kişi farkındaysa, ayakları

yere düzgün bir şekilde basıyorsa, ortama uyum sağlayabiliyorsa, apayrı bir

ortamda yaşamak için programlansa bile, başka ortamlarda da ayakta kalabilir

ve başarılı olabilir.

Başka bir örnek olarak Nelson Mandela'yı ele alabiliriz.

Nelson Mandela'nın yaşama doğduğu kabile ve aile koşulları, teninin rengi ve

toplumun baskılarına rağmen verdiği mücadele ve nihayetinde ulaştığı başarı,

incelenebilecek bir başka örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Mandela bir

kabilede yaşama doğmuştur, mektupla yüksek tahsil yapmıştır ve bulunduğu

14

Page 15: Yaşam ve Başarı

çevre koşullarında ilk siyah

avukat olmayı başarmıştır.

Yaşama doğduğu topraklarda,

büyük bir sorun olan teninin rengi

daha sonra onu ırk ayrımı

mücadelesine yöneltmiş ve

Mandela tüm dünyanın tanıdığı

ve saygı duyduğu toplumsal bir

lider olmuştur. Yani Mandela,

kendi başarılarını tetikleyen bir

şekillendirmeden geliyor. Fakat

bu tetikleme, düşünce yapısı ve

ortam, ona tek başına bu başarıyı

getirmiyor. Mandela, içine doğduğu yaşamı zorlayarak,

fark yaratan bir yaşama imza atarak başarıyı yakalamıştır.

Kısacası insanlar, içine doğdukları yaşamın sınırlarını zorlayıp yeni yaşam

platformlarına geçebilirler. “Sürdürülebilirlik” ve “sürdürülebilir başarı” ise bu

uzun yol boyunca verilen kararların kalitesine ve farkındalığına bağlıdır. Eğer

bu kararların kalitesi iyi olmazsa ve kişi bu durumun farkına varamazsa, geçtiği

yeni yaşam platformunda söner gider.

~ Şekillenmeler

Yaşam içinden geçerken, ailemiz, çevremiz, eğitim sistemi ve işimiz gibi birçok

unsur bizi şekilendirir. Bize yeni alışkanlıklar kazandırır, yeni davranış dizileri

öğretir. Bizi nelerin şekillendirdiğini fark etmek, sürdürülebilir başarı için önemli

bir başlangıç noktasıdır.

Aile içinde erken şekillendirme:

Kişinin ilk şekillenmesi okul öncesi, yani aile ve yaşadığı ortamın şekillendirmesi

ile olur. Kendimizi tanıdığımız bu erken aşamada bir takım değerler, normlar,

sınırlar ve yasaklar oluşur.

Nelson Mandela

15

Page 16: Yaşam ve Başarı

İçinde bulunduğumuz ortama göre bacak bacak üstüne atmamak, bize ait

olmayan şeyleri ellememek, yemeğini tabakta bırakmamak, kırmızı ışıkta

geçmemek veya kaldırımdan yürümek gibi şekillenmeler, erken şekillenme

sırasında başlar. Elbette bu sınırlandırmalar ve yön göstermeler, farklı ortamlarda

birbirinden ciddi farklılıklar gösterir. Bu yönlendirmelerin hepsi bizi içine

doğduğumuz topluma uygun bir birey olarak hazırlama gayreti ile konulmuştur.

Örneğin, kırsal bir bölgede yaşama doğan bir çocuk pasaport sözünü hiç

duymamışken, şehirde doğmuş yedi yaşındaki bir çocuğun pasaportu

olabiliyorsa ve başka bir ülkeye girerken pasaport polisi ve ülke sınırı kavramları

ile fiilen tanışması kadar kırsal alan çocuğunun, bir otun zehirli olup olmadığını

veya kestane ağacının neye benzediğini bilmesi, çocukların gelecek yaşamlarında

fark yaratacaktır. Kırsal bölgede hayata başlayan ve ilk şekillenmeleri doğa

içerisinde yaşayan çocuklar farklı şekillendirmeler kazanırken, şehirde dünyaya

gelen ve hayatının ilk bölümünü şehirde geçiren çocuklar daha farklı deneyimler

edinirler. Balıkçı köyünde doğan çocuk, mezgit balığının neye benzediğini veya

nasıl avlandığını bilirken, şehirde yaşayan diğer akranları bunları bilmez, bunun

yerine başka deneyim ve bilgilere sahiptirler.

Şekillenme sırasında değerlerin, normların ve sınırların içinde bulunduğumuz

ortamlara göre oluştuğunu söyledik. Elbette bir takım şekillenmelerin kaynağı

evrensel olsa da, evrensellerin de algılanması ortama göre değişiklikler gösterir.

Örneğin, yabancı dil kavramı kimi ortamda beş yaşında, kimi ortamda yirmi

beş yaşında şekillenir.

Toplumun standart şekillendirmesi:

Kişinin şekillenmesi sırasında asıl belirleyici unsur okula giriş ile başlar. Okul

ile okuma, yazma, matematik, fen, fizik öğretileri ile bilimsel nosyon kazandırılır.

Ayrıca kişinin içinde yaşadığı toplumu algılama şekli belirlenir. Başka bir ifade

ile toplumu algılama sınırlarımız belirlenir.

Örneğin, Artvin'de doğanlar istatistiklere göre iyi bir eğitimden geçerken,

Hakkari'de doğanlar iyi bir eğitim alamıyor. Subay çocukları farklı bir

16

Page 17: Yaşam ve Başarı

eğitimden geçerken, çiftçi çocukları daha farklı bir eğitimden geçiyor. Dolayısıyla,

kişinin hangi şehirde doğduğu, hangi sosyal çevre içinde bulunduğu veya baba

mesleği, bazı şekillendirmeler açısından önem taşımaktadır.

Çoğu kez, kişi daha fazlasını bilse bile, kendi algılama sınırlarını toplumun

sınırlarına kadar daraltması gerekir. Okulda başarısız olmuş ya da okuldan

atılmış birçok sanatçı, deha ve benzeri farklı özelliklerdeki kişilerin de, okulla

olan sorunu çoğu zaman kendi algılamalarını okul tarafından istenen sınıra

indirememeleri ya da indirmek istememelerinden kaynaklanmaktadır.

Ülkemizde de Milli Eğitim Bakanlığı'nın koyduğu veya küresel eğitim

mekanizmasının belirlediği standartlar çerçevesinde, hepimize dünyayı algılamak

ve belirli rolleri yerine getirmek için bir bilgi yüklemesi yapılır.

Yaşama doğduğumuz ülke ve ortam da, erken şekillenmelerin oluşumuna

doğrudan etki eder. Bir Amerika seyahatim sırasında, bir Mc Donald's kasiyerinin

yaşadığı yerin yanındaki şehrin ismini bilmemesine tanık olmam beni çok şaşırtmıştı.

Bizler hiç gitmediğimiz ülkelerin ve şehirlerin isimlerini bilirken, bu kişi bir

sonraki şehrin ismini nasıl bilemiyordu? Sonradan farkına varacağım gibi farklı

ülkelerde ve farklı katmanlarda yaşama doğmak, herkese farklı şekillendirmeler

ve alışkanlıklar kazandırıyordu, bu da bu olgunun o günkü deneyimi idi.

Başka bir örnek daha verelim; kişinin herhangi bir sağlık sorunu ile karşı karşıya

kaldığında neler yapacağı ve soruna nasıl bir yaklaşım şekli benimseyeceği

belirlenmiş durumdadır. Rahatsızlığı gidermek için nasıl yaklaşacağını ilgili

ortam belirlemiştir. Bu konuda dünyada kabul görmüş bir uzmanlaşma vardır.

Doğudan Batıya doğru yaklaştıkça, bu konudaki uzmanlaşma doktorlar,

hastaneler ve uzmanlar çerçevesinde olur. Şekillendirme çerçevesinde, kişiden

beklenti de bir göz rahatsızlığı olduğunda, iyi bir insan olarak göz doktoruna

gitmesi, gözlükçüden gözlük alması veya operasyon olacaksa bunu hastanede

gerçekleştirmesi şeklinde yüklenmiştir. Kişinin gözünü kendi başına iyileştirmeye

çalışması kabul edilmez. Modern dünya bu beklentileri hepimiz için standart

olarak belirler. Çünkü oluşturulan ticari düzenin düzgün çalışabilmesi

17

Page 18: Yaşam ve Başarı

için, bizlerin bu dünyanın çalışma şekline uygun hale getirilmemiz zorunludur.

Modern dünyanın tamamen ele geçiremediği alternatif ortamlarda ise, çayla

göz banyosu ilk müdahale olarak kullanılabilir veya grip için kekik yağı veya

elma yağının çaya damlatılıp içilmesi söz konusu olabilir.

Yetişkinlik yolunda üst şekillendirme:

Kişi iş dünyasında alacağı pozisyona göre üst bir şekilenmeyi üniversitede alır.

Farklı üniversitelerde farklı nosyonlar alınırken, farklı yan etkileri ile şekillendirme

yaşanır. Erkekler için askerlik nosyonu ortaya çıkar. Örneğin, Türkiye'de özellikle

kırsal yörelerde, adam sayılmanın kıstaslarından birisi de askerliğini yapmaktır.

Askerlik, erkekler için konulmuş zorunlu bir kıstas olarak belirir.

Kadınlar da bu konuda yaşadıkları bölgelerin özgürlük kriterleri veya namus

algıları çerçevesinde, bekaret kavramı ile karşılaşırlar ve bu kısıtlara göre

şekillenirler. Ayrıca kadınların evde hizmet fonksiyonu ve kendilerine mahremiyet,

seks konularında getirilen kısıtlamalar da bazı toplumlarda farklı şekillendirmeler

olarak önümüze çıkar.

Yetişkin şekillendirmesi, ülkelere göre değişiklik gösterir. Bazı ülkelerde içki

içebilmek için kişinin yaşının yirmi bir olması gerekir. Bazı ülkelerde araba

kullanabilmek için on altı veya on yedi yaşında olmak yeterlidir. Evrensel bir

çok kısıtlama ile ilgili olarak on sekiz yaş sınırı konulmuştur. Türkiye'de de tam

cezai ehliyet yaşı on sekiz yaş olarak belirlenmiştir. Yani on sekiz yaş genel

bir toplumsal, sosyal ve kurumsal bir yetişkinlik noktası olarak kabul edilmiştir.

Üniversite ve askerlikten sonra yeni sosyal ve toplumsal roller ediniriz.

İş kavramı ortaya çıkar ve öğretmen, muhasebeci, hakim, doktor gibi rollerimiz

olur. Çeşitli birliktelikler kurarız. Bu iş ile ilgili bir çalışma grubu, bir dernek

üyeliği veya evlilik olabilir. Evlilik ile yeni bir aile kavramı ortaya çıkar. Kendimize

ait yeni bir çekirdek aile ile yüzleşiriz. İçinde yaşadığımız topluma göre birliktelik

şekilleri farklılık gösterebilir. Örneğin, Avrupa'daki bazı ülkelerde beraber

yaşama, evlilik ile eş algılanıp ortak vergi beyanını yanında getirir.

18

Page 19: Yaşam ve Başarı

Üstlenilen roller ve kurulan birliktelikler paralelinde yaşam ortamlarında da

değişiklikler olur. Bizim toplumumuzda da ev açmak ve kendi evine sahip

olmak gibi farklı konumlar ortaya çıkabilir. Kişi ya iş sahibi olduğu için ev

açabilir ya da ailesi varlıklı olduğu için bu farklılaşmayı yaşayabilir. Maddi

imkanı olmayan kişilerde evlendikten sonra anne baba ile yaşamaya devam

etmek gibi bir durum olabilir. Bu durumda ortam değişikliği olmasa da ortamın

yapısı değişmiş olur, yeni ilişki çeşitleri ortaya çıkar.

~ Kariyer ve varlık inşaası

Hepimizin önünde bu şekilde çeşitli basamaklar çıkar. Bu durum kişinin “varlık

inşasını” ve “kariyer inşasını” da yanında getirir. Bugünkü toplumda kişi rolünü

belirledikten sonra varlığını ve kariyerini inşa etmeye başlar.

Varlığını inşa ederken hedeflerine uygun olarak ev, araba, saat, gömlek alır ve

sürekli bir yapılanma halinde olur. Veya çok daha farklı olarak açlık ve yaşam

savaşı veriyor olabilir. Bu kitapta bu yaşamların detaylandırılması üzerinde

durmayacağız. Daha çok yönetmek ve toplam başarı peşinde koşan zihinlerin

önüne ışık tutmak üzere tartışmaları yürüteceğiz.

Kariyer inşaası, ya dışarda bir iş yerinde ya da özel girişimci olarak kendi

işyerinde kariyerini ilerletmeye çalışmak anlamına gelir. Müdür olmak, kıdemli

olmak, genel müdür olmak, daha iyi maaş almak, daha etkin olmak gibi

şekillerde herkes kendi kariyerini inşa eder.

~ Motive eden güçler

Yaşamda bir takım itici güçler, yani taşıyıcı unsurlar vardır. Bu itici güçler para

kazanma, kar etme, mutluluk, güç, doğayı koruma (karbon salımın

sınırlandırması), aldığı oksijen miktarı, sevmek, sevilmek gibi bir takım alanlardan

çıkabilir. Kişinin uğraşıları ve motivasyonu bu itici güçlerin doğrultusunda

gerçekleşir.

19

Page 20: Yaşam ve Başarı

~ Arayış ve uyanış

Arayış ve uyanışı özet olarak standart şekillendirme ile gelen dünyayı algılama

seviyesini genişletme arzusu olarak tanımlayabiliriz.

İnsanlarda arayış ve uyanış, genelde “yeteri kadarı” yaşadıklarında ya da çok

kötü bir dönemden geçtikten sonra uyanır, bazılarında ise her zaman böyle

bir istek vardır, çeşitli olaylar bunu ortaya çıkarır.

Arayış ve uyanış nispeten az sayıda bir grup insanın üzerinde durduğu bir

konudur. İnsanlarda genelde kendinde bir arayış ve değişimi gerçekleştirmek

yerine, başkalarını değiştirmeye gayret etme dürtüsü vardır.

Duygular ve düşünceler ile anın gerçekleri arasındaki uyumsuzluk, bir şekilde

kimya bozulmasına yol açar ve kişinin arayışı bu noktada başlayabileceği gibi,

tam tersine kişi hayata da küsebilir.

Arayış için ilk adımlar, can alıcı kritik soruları sormak ve yanıtını aramakla başlar.

Bu bir cesaret işidir, kişinin kendi kendisini rahatsız etmesidir. Ayrıca kişi içinde

bulunduğu sorunların derinlerine inmedikçe, hayatının anlamını bulamaz.

Bilinç gelişmeden, o bilince uygun olan fenomenler algılanamaz. Yani kişinin

düşünce çerçevesi belirli bir kıvama erişmeden, kişi o kıvamın gerçeklerini

göremez, ancak o kıvama geldikten sonra gerçekleri görebilir. “Niyet” ise,

kişinin neyi ne şekilde algılayacağının en önemli alt katmanıdır. Zihnimizde

şekillendirdiğimiz şeylerin oluşma şansı çok yüksektir, yani niyet yolun yarısından

fazlasıdır.

~ Yeteri kadar

Varlık veya kariyer inşası sırasında, bazıları bir yerde “yeteri kadarı” yaşar.

Örneğin, bir kişiyi motive eden güç varlık inşası veya kariyer inşası ise ve bu

alanda kişi doruğa varıp yeni alanlara kaymaya başladığında, “yeteri kadarı”

hissetmeye başlamıştır. Böyle bir kişi için, bir anda daha fazla para sahibi

20

Page 21: Yaşam ve Başarı

olmak anlamsız olabilir. Bunun yerine yeni anlamlar, yeni itici güçler yaşamında

yer almaya başlar. Ancak kişinin itici gücü değişmezse, kişi hiçbir şekilde

“yeteri kadar” ölçüsüne gelmezse, bir tek düzelik içine girer ve bunun içinde

kaybolabilir.

Örneğin siyasetçilerin çoğunda “yeteri kadar” kavramı yoktur. Bugün en büyük

toplumsal şikayetlerden birisi, belli bir yaşı aşmış siyasetçilerin her şeyi yapmış

olmasına rağmen hala lider olarak siyaset yapmaya gayret etmesidir. Bu durum,

ilgili kişilerin bir türlü “yeteri kadarı” hissedememelerinden kaynaklanmaktadır.

Sonuç olarak “yeteri kadar” kavramı, kişinin yaşamının zenginliğinde önemli

bir unsurdur. Kişi bunu hissediyorsa hayatında yeni sorgulamalar ortaya çıkar.

Bunu hissetmiyorsa değişimi sorgulamaz ve kendi rotasında devam eder.

Tabii bunların ara durumları da vardır. Örneğin; yeteri kadarı hisseder gibi olup,

paralel aktivite olarak balık tutmaya başlayıp, aynı zamanda siyasete devam

etmek gibi, veya iş dünyasında yeteri kadarı hissetmesine rağmen, varlık

inşasını iyi bir uğraş olarak görüp buna devam ederken alternatif uğraşılara

girmek gibi ara durumlar da olabilir.

Kişi yeteri kadara ulaştığı zaman, yeni inşaatlar kurmaya başlar. Kişiyi motive

eden güçler süratle değişir. Hayatımızda ekonomik başarılar, kabul görmek

veya güç kazanmak gibi itici güçler varken, bunlar zaman içerisinde insanlığa

yararlı olmak, topluma faydalı olmak, kendine zaman ayırmak gibi farklı itici

güçler ile yer değiştirebilir. Örneğin, motivasyonu değişen kişilerin, yeni yerler

görmek ve yeni kültürler tanımak veya bunları belgelemeye yönelmek gibi çok

farklı ilgi alanları edinmelerine özellikle batıda sık sık rastlamaktayız.

Büyük servetleri bir kenara bırakıp farklı motivasyonlarla çok farklı alanlara

yoğunlaşan kişiler bu alanda en popüler örneklerdir. Robin Sharma'nın kaleme

aldığı günümüzün popüler eserlerinden “Ferrari'sini Satan Bilge” kitabı

değişen itici güçlerin insanları çok farklı alanlara yönlendirebileceğini

göstermektedir. Kitapta geçen Julian Mantle, elli yaşlarında ve çok ünlü bir

avukattır. Mesleğinde çok başarılıdır; kariyer, şöhret, para, özel bir jet,

21

Page 22: Yaşam ve Başarı

bir ada ve kırmızı bir Ferrari sahibidir. Julian sürekli

çalışır ama sağlığına hiç dikkat etmez ve sonunda kalp

krizi geçirir. Bunun üzerine sahip olduğu her şeyi satarak

Hindistan'a gider. Hindistan'da Himalayalar'da yaşayan

Sivana Bilgeleriyle tanışır, üç yıl boyunca bilgelerin

yaşamına uyum sağlayarak onlar gibi yaşar. Bu üç yıllık

sürenin ardından, zihnen ve bedenen çok büyük

değişiklikler geçirerek, mutlu, sağlıklı ve enerji dolu bir

insan haline dönüşür.

Dünya tarihinde benzer örneklere rastlamak mümkündür. Tüm zamanlarda

dünyayı etkileyen yüz kişiden birisi olarak gösterilen Vardhamana Mahavira'nın

benzer hikayesi de çok uzun yıllar öncesine dayanır.

“Jainizm”in kurucusu Mahavira, otuz yaşında servetini, evini, karısını, ve

çocuğunu terk ederek rahiplik elbisesini giymiş ve kendini dünyadan

soyutlamıştır. Yani Mahavira “yeteri kadar” sınırına geldiğini düşünmüştür.

Kendisini motive eden tüm güçler değişmiştir. Dünya hayatından elini çeken

Mahavira, rahip olur. 12 yıllık inzivanın sonunda en yüksek bilgiye ulaşır ve

Jina olur. Bundan sonraki 30 yıl boyunca da, hayatını bu doktrini yaymaya

adar. Ortaya çıkarttığı inanış bugün Hindistan'daki dört büyük dinden biridir.

Günümüz toplumunda da bunun gibi yeteri kadarı yaşadıktan sonra, yeni itici

güçlerin peşinden koşan birçok kişi bulunur. U2

adlı rock grubunun solisti Bono, Afrikanın

ekonomik gelişimi ve dünyada sosyal adaletin

sağlanması gibi birçok önemli sosyal hareketin

sözcüsü olmuştur. Türkiye'den buna benzer bir

örnek olarak Hayrettin Karaca ve Tekfen Holding

kurucu ortaklarından Nihat Gökyiğit'i verebiliriz.

Bu kişiler TEMA vakfını kurarak Türkiye'nin

ağaçlanması ve doğaya duyarlılık konusunda

önemli bir liderlik üstlenmişlerdir.

Robin Sharma

22

Hayrettin Karaca (TEMA)

Page 23: Yaşam ve Başarı

~ Emeklilik şekillendirmesi

Dünyaya bir “emeklilik” kavramı yerleştirilmiştir. Oysa, tabiat içinde böyle bir

kavram bulunmaz. Tüm hayvanlar, canlılar doğumdan ölüme kadar bir yaşamın

içindedirler. İnsanların yarattığı dünyada zaman içerisinde böyle bir kavram

oluşturulmuştur. Belirli bir süre çalışıp, belli bir yaşa gelindiğinde emekli olunur

şeklinde bir tanım benimsenmiştir. Bu da bazı insanların yaşamın içinden

kenara doğru itilmeleri olarak vuku bulmaktadır.

Emekli olan kişi, tanıma göre iş hayatından ayrılmıştır, değer ve fayda yaratma

süreci bitmiştir ve aile, devlet ve diğer sosyal kurumların desteğiyle hayatını

sürdürecektir. Türkiye'de 8 milyon civarında emekli vardır. Yani toplumun

kabaca %10'u bu konumdadır.

Bu yüzden emeklilik de, öykünün şekillenmesinde önemli bir dönüm noktasıdır.

Kişi hayatının ortalama dörtte birini bu konumda yaşar. İnsan bu konuma

geçtikten sonra bir sonraki varoluş biçiminin “emeklilik” etiketi ile olması

beklenir. Bu etiketin de yeni yaşam biçimleri ve farklı yan etkileri bir arada

kabul edilmiş olur.

Bu döneme gelmiş ve özellikle enerjisi yüksek bazı kişiler, emeklilik olayını

yaşamak yerine kendilerini yaşamın içinde bir şekilde tutma yoluna gidebilirler,

varlık inşaası veya başka itici güçler arkasından koşmaya devam edebilirler.

Time dergisinin Ağustos 2004'te sunduğu bir araştırmaya göre dünyanın

en sağlıklı ve uzun yaşayanları arasındaki dört ortak özellikten biri de emekli

olmayıp, bu kavrama karşı çıkmaları ve ölene kadar birşeyler ile meşgul

olmaları idi.

Böyle bir uğraşı sürekliliğini devam ettiremeyen Amerikalı üst düzey yöneticilerde

emekliliğe ayrılmalarının ardından çok kısa bir süre sonra yaşamlarında ciddi

sağlık sorunları oluşmaktadır.

23

Page 24: Yaşam ve Başarı

24

Buraya kadar konuştuklarımızı özetleyelim. Hepimiz bir öyküye doğuyoruz. Bu

öykünün ilk belirleyici unsurları içinde doğduğumuz yaşam oluyor. Genetik

özelliklerimiz, aile, çevre, şehir ve ülke önemli parçalar olarak ortaya çıkıyor.

Yaşam boyu birçok farklı şekillendirmeden geçiyoruz, bunlar bizim dünya'yı

algılama sınırlarımızı çiziyor. Bazılarımız bir yerde “yeteri kadarı” yaşıyor,

bazılarımız bir “arayış ve uyanış” sürecinden geçiyor ve yine öykünün son

çeyreğinde “emeklilik” adında yeni bir etiket kazanıyoruz, bu etiket öykümüzü

önemli oranda değiştiriyor veya seçimimize göre değiştirmiyor.

2.3 Yaşamın içinden geçerkenkarşılaşılan kavramlar

Şimdi biraz da bu yaşamın içinden geçerken karşılaşılan bazı kavramların

üzerinden geçelim. Bunların farkında olmak ve bunları yönetebilmek,

“sürdürülebilir başarı”yı yakalama konusunda faydalı olacaktır.

~ Düşünce çerçevesi

Dünyaya doğuş, sonrasında erken şekillendirmeler ve yaşamın içinden geçilen

yol sırasında yüklenen tüm bilgiler kişiye bir algılama ve yorumlama platformu

kazandırır. Kişiler de bu platformdan dünyayı okumaya ve değerlendirmeye

çalışırlar. Bu platforma “düşünce çerçevesi” (referance frame) diyelim.

Kişinin “düşünce çerçevesi” üzerinde birçok değişken etkili olur. Genetik

kodlar, aile ortamı, arkadaş ortamı, iş ortamı, yaşama doğduğu bölge, kullanılan

dil, hayatı boyunca maruz kaldığı şekillendirmeler, eğitim, değerler, inanışlar,

kararlar, eğilimler, davranışlar, alışkanlıklar ve de geçirdiği tecrübeler kişinin

düşünce çerçevesi üzerinde belirleyici olur.

Örneğin dil dünyadaki en önemli sınırlayıcı faktörlerden biri olarak önümüze

çıkar. Mesela 1000 tane renk tonu varsa bunların ancak 10 tanesi, dil üzerinden,

Page 25: Yaşam ve Başarı

günlük yaşamda yer almaktadır, 990'ı ile ilinti çok zor ve sınırlı kurulmaktadır.

Ama kişi görsel olarak bunları ayırt edebilir, bir renk kataloğu üzerinde tüm

alternatifleri algılayabilir. Bu görsel algılama dilin ne kadar sınırlı kaldığını

gösteren basit bir örnektir.

Genetikyapı Aile

Okulhayatı

Sosyalçevre Askerlik

İşdünyası

Evlilik

Yaşananfarklıdeneyimler(Başarılı-Başarısız)

25

Tablo 2: Düşünce çerçevesinin oluşumu

Page 26: Yaşam ve Başarı

Her insanda kendisine ait bir düşünce çerçevesi vardır ve zaman içerisinde

bu düşünce çerçevesi gelişme ve farklılaşma gösterir.

İnsanlar birbirlerinden farklı ortamlarda ve farklı zamanlarda dünya'ya doğdukları

için, düşünce çerçevelerinin aynı olması gibi bir olasılık da bulunmaz. Dolayısıyla

herkes kendisine ait özel bir düşünce çerçevesi olduğunu ve başkalarının da farklı

düşünce çerçevelerine sahip olmasının da normal olduğunu kabul etmek zorundadır.

Bütün yaşam, insanların düşünce çerçeveleri arasındaki “karşılıklı fikir alışverişi”

ile geçer. İki kişi konuşurken, birisinin düşünce yapısı masanın üzerine konulur,

diğer kişi bu anlatımdan yakalayabildiklerini alır. Örneğin, kişi biriyle ilgili iyi

bir algıya sahipken, başkaları onunla ilgili kötü tarafları anlattıkça, ilgili kişinin

size karşı bir kötülüğü olmasa bile, zaman içinde o kişiyle ilgili algınız değişerek,

arkadaşlarınızın düşünce yapısına daha yakın bir konuma gelebilir. Böyle bir

durumda kişi, kendi düşünce çerçevesini, kötü bir tecrübe yaşamadan da

başkalarından aldığı bilgilerle değiştirmiş olur.

İki kişi konuşurken, birbirlerini yakalayamadıkları zaman ise ortada “fark” olur.

Bir taraf anlatmak istediğini çok net anlattığını düşünür, diğeri de karşı tarafı

anladığını sanır ama konu hakkında, kişiler arasında, zihinlerinde oluşan resim

yüzde yüz birbirini tutmaz. Benzer konular, sık sık konuşulmaya devam ettikçe,

o kişilerin bakış açıları, genellikle birbirlerine daha fazla yaklaşır. Demek ki

ortada algılama farkı oluştuğunda, konuşmaya devam etmek iyi olabilir, tabii

eğer ortam gerilmiyorsa ve içinde bulunan konuşma anlamlı bir sürede bir yere

varabilecek gibi görünüyorsa.

Bazı kişiler, birbirleriyle uzun süreler çalıştığı için, öyle bir konuma gelebilirler

ki sadece bir iki kelime ile ve hatta hiç konuşmadan birbirinin kafasındakini

okuyabilirler. Böyle bir durumda tabii ki uyum, iş sürati ve verimlilik de çok

artar. İş yerinde takım ruhu kuvvetli olduğunda, bütün takım tek bir vücut gibi

hareket edebilir ki, bu da önemli fark yaratır.

26

Page 27: Yaşam ve Başarı

İnsanların düşünce çerçevelerindeki farklılıklardan dolayı, dünyada renklilik

oluşur. Öte yandan dünyada var olan sorunların büyük bir bölümü de düşünce

çerçevelerinin farklılıklarından ve insanların bu farkları hazmedemeyip

yönetememesinden doğar. Çünkü insanlar, kendi düşünce çerçevelerini mutlak

doğrular olarak görmeye başladıklarında, düşünce çerçevelerine müthiş sevgi

ve saygı duymaya başlarlar. Onları sorgulanmaz gerçekler olarak kabul ederler

ve bunların sorgulanmasını ego cilalarının lekelenmesi, yani egolarının zarar görmesi

olarak görürler ki, bu da çatışmaların temelini oluşturur.

Örneğin, şirket yeni yıl bütçesini veya aile içinde, çocuk hangi okula gitsin

konusunu tartışırken. Kim kendi düşünce çerçevesine saplantılıysa, bakış açısını

eğip bükemiyorsa veya karşısındakine hak tanıyamıyorsa, ihtilafı tetikleyen ve

tartışmayı kilitleyen taraf olur.

Şirketlerdeki en büyük verimsizlik de, kişilerin birbirlerinin düşünce yapılarına

karşı saygısızlıktan kaynaklanmaktadır. Şirketteki çalışanlar, birbirlerinin düşünce

yapılarına saygı duydukları zaman, arzu edilen “kazan-kazan” pozisyonu oluşabilir.

Kişinin hayatında başından geçenlere ve üzerinden geçtiği yola göre, düşünce

çerçevesinin şekillendiğini ve diğer insanlardan farklı olmasının son derece

normal olduğunu kabul etmesi ve diğer insanların düşünce çerçevelerine saygı

göstermesi gerekir. Bu anlayış, insanlar arasında oluşan ihtilafların çözümünde

önemli bir adımdır.

~ Sorumluluk

Kişinin doğumundan itibaren ilk şekillendirmelerin oluşumuna kadar “hoşgörü

gösterme ve sorumlu tutulmama” dönemi yaşanır. Örneğin, bir yaşındaki bir

çocuk beşikten düştüğü zaman, annesine kızılır ve kimse çocuğu bu durumdan

sorumlu tutmaz. Ancak çeşitli şekillenmeler ile birlikte çocuğa farklı sorumluluklar

yüklenilmeye başlanır. Çocuk ilkokula başlar ve saatinde okula gitmek için

uyanma sorumluluğu, sınıfta düzgün oturma sorumluluğu, yemek için zamanında

masaya oturma sorumluluğu gibi birçok sorumluluklar yüklenilir ve bu hayat

sona erinceye kadar devam eder. Ancak, her insanın sorumluluk anlayışı farklıdır.

27

Page 28: Yaşam ve Başarı

Kimisine göre sorumluluk, bir konuda suçluyu belirlemek iken, başkasına göre

bir işi ucundan tutmak, bir diğerine göre bir işle ilgili fikir vermek veya bir başkasına

göre işi sonuçlandıracak icraatı yapmaktır. Başarılı insanlar, üzerlerine aldıkları

sorumluluğu bir bütün olarak görür ve büyük resim içerisinde çözüme ulaştırırlar.

Bu konuyu ileride daha detaylı olarak inceleyeceğiz.

~ İlişkiler

Yaşamın erken döneminde, çok dar bir çevrede bireysel bir yaşam sürülür. Kişi

yaşama doğması ile birlikte, sadece kendisine yakın birkaç kişi ile ilişki

içerisindedir. Zaman içerisinde, ilişki sayısı artar. Kişi, ilişkilerin varlığına ve

kendi üzerindeki etkilerinin farkına varmaya başlar. Kişi yaşama doğduktan

sonra ilk olarak anne ilişkisi ile tanışır. Sonra, oyun arkadaşı ilişkisi, futbol

takımı ilişkisi, mahalle ilişkisi, okul ilişkisi gibi değişik isimler altında yeni ilişkiler

inşa etmeye başlar. En bariz yapılanma işyerinde oluşur. Bu aşamada takım

ve organizasyon denilen değişik ilişkiler bütününe girilir.

Bir başarıyı, başarının arkasındaki takım ve ilişkide bulunulan diğer ortaklarla

birlikte kazanmak gerekir. Eğer bir taraf kazanırken, diğeri kazanamadıysa bir

sonraki iş deneyiminde kazanamayan kişi, “Ben bu işi yapmak istemiyorum,

çünkü bu iş bana bir keyif vermediği gibi bir katma değer de sağlamıyor.” diyebilir.

Bu da, kişinin başarısının tek seferlik olmasına neden olup başarının sürdürülebilir

olmasını engeller. Kişi hayata ve sürdürülebilir keyife, ilişkilerinin başarısı

derecesinde tutunur. Bunun için, ilişkilerimizi özenle yürütmemiz gerekir.

~ Uyumlu olma

İlişkilerimizle birlikte, içinde bulunduğumuz toplumun hedeflerine ve gerçeklerine

uyumlu olma ve uyum sağlama süreci başlar. Örneğin, bir oyun oynanıyorsa

ve kişinin içinde olduğu takımın kazanması yönünde takımına uyum sağlaması

söz konusuysa, bu zincirde üzerine düşen görevi yapması gerekir.

İki çeşit uyumdan söz etmek mümkündür. Birincisi, genel çerçeveye uyum,

ikincisi de hedefe göre uyumdur. Örneğin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde

28

Page 29: Yaşam ve Başarı

küçük çocukların, büyüklerin yanında bacak bacak üzerine atmaları hoş

karşılanmaz. Ya da bazı şehirlerde, kadınların mini etek giymesi çeşitli tepkiler

oluşturabilir. Kişinin yaşadığı çevre tarafından bazı normlar belirlenmiştir. Kişi

de kendisini istisnalar dışında belirlenmiş bu normlar içerisinde bulur. Bu duruma

“genel çerçeveye uyum” (alignment) diyebiliriz.

Eğer kişi, bayrak yarışında olimpiyat rekorunu kırmayı hedef olarak belirledi

ise, bu hedefine göre beslenmesi, antrenman yapması, uykusuna dikkat etmesi,

özel ayakkabı giymesi gibi seçimleri ile hedefine uyumlu olmalıdır. Ayrıca

sadece kendi uyumu yeterli olmamakta, takımdaki diğer üç bireyin de aynı uyumu

göstermesi gerekmektedir. Yani, hedefe gitmek için, konu ile ilgili tüm bireylerin

uyum içinde olması gerekir. Buna, “hedefe göre uyum sağlama” diyebiliriz.

Hepsinden önemlisi, kişi “doğaya uyumu” göz ardı edemez. Doğaya uyumu

göz ardı ettiği zaman erken yaşlanma, hastalıklar, mutsuzluk, stres gibi birçok

olumsuzluk yaşamaya başlar. Kişinin kendi varoluşunu inkar etmemesi gerekir.

Bedenini, zihinini, duygu ve düşüncelerini, hırslarını ve kendisi ile ilgili

başkalarından sakladığı özelliklerini kabul etmelidir. Aynı zamanda ortamdaki

fiziki şartları, sıcaklığı, soğukluğu ve arazinin eğimi gibi gerçekleri de inkar

etmememesi gerekir. Kişi, bütün bunları kabul ettikten sonra, bunları dikkate

alarak elinden geleni yapar ve ilerleme kaydeder.

Kısacası, kişinin toplumun oluşturduğu normları inkar etmemesi gerektiği gibi,

kendi koşullarını da kabul etmesi ve de kendi hedeflerini ve amaçlarını bu

koşullarla uyumlu hale getirmenin yollarını da bulması gerekmektedir.

~ Performans

Şekillendirilmiş veya kurgulanmış diye tanımladığımız yapay dünyadaki oyun

sahnelerimiz, kişiden bir şekilde “performans” bekler. Başka bir anlatım ile

kişiden ölçülebilir bir “çıktı” beklenir. Örneğin, bir şirkette kâr elde etmek veya

patronun istediğini yapmak birer “performans kriteri” olabilirken, kişi öğrenci ise,

sınıfta kalmamak veya iyi notlar almak, o kişinin “performans kriterleri” olur.

Bireylerin performans kriterlerine örnekler çoğaltılabilir. Örneğin, aile içinde,

29

Page 30: Yaşam ve Başarı

anne ve babanın iyi çocuğu olmak, kişi evlendiyse iyi koca veya iyi eş olmak

gibi farklı “performans kriterleri” ortaya çıkabilir. Elbette bu kriterler, kişinin

bulunduğu ortama ve zamana göre farklılıklar gösterir.

Performans kriterleri, belli bir yaştan sonra “sağlıklı olmak veya keyifli yaşamak”

olarak da kendisini gösterebilir. Fakat, kişiler genellikle durduk yerde sağlıklı

olmayı performans kriteri olarak belirlemezler. Çünkü, kabul görmüş dünya

görüşü olarak, sağlık ancak bir sorun olduğu zaman dikkate alınan bir unsurdur.

Eğer kişilerin sağlığında bir sorun görünmüyorsa, sağlık performansları genellikle

insanların göz ardı ettikleri bir değer olur. Birçok kişi arabalarından gelen sesleri

vücudundan gelen erken uyarılardan daha çok önemser.

Bugünün dünyasında insanoğlu, beyinsel uğraşılar içinde kaybolduğu için,

beyin dışında kalan bölümünü nasıl hissettiği duyusunu kaybetmiştir. Bu

duyarsızlıktan dolayı da çoğu zaman, hasta olana kadar adım adım kötüleşen

sağlığımızı hissedemez oluruz.

Performans dış dünyanın gözünde bizim değerimizi oluşturur. Bu tabii ki

önemlidir, ancak unutmamamız gerekir ki kendimize yönelik performans

Kriterlerimizin olması yaşamımızın keyfini yükselteceği gibi, dış dünyaya yönelik

performansımızı da olumlu etkiler.

~ Seçimler

İnsanlar hayatlarında seçimler yaparlar. Birey herhangi bir şeyi yapabilir ama asla her

şeyi yapamaz. Bundan dolayı, yapmak istediklerini belirleme ve seçme durumundadır.

Kişinin toplam yaşamında varoluşu, kendi seçimleri çerçevesinde oluşur.

İnsanın seçimlerinden veya durumundan memnun olmaması ve pişmanlık

yaşaması, kişinin kendi seçimleri ile barışık olmadığı anlamına gelir. Kişi

seçimlerinden ders çıkartabilir veya “Lanet olsun!” diyebilir. Fakat bu durum

asla yarım kalmış bir keyfe veya mutsuzluğa gitmemelidir. Kişi, herhangi bir

seçimi sadece seçim anında yapar. Daha sonraki bir zamanda ortam ve koşullar

değişeceği için, aynı seçime geri dönmek çoğu zaman mümkün olmaz, ama

30

Page 31: Yaşam ve Başarı

yeni ana ve yeni şartlara göre yeni bir seçim yapılabilir. Bu yüzden anı yönetmek

ve o anı iyi hissederek doğru seçimleri yapmak önemlidir.

~ Kültür

İnsanlar dünyayı algılarken anne, baba ve yaşadıkları ortam gibi değişik unsurlarla

sürekli programlanırlar. Bu programlanma neticesinde bir kültürel içerik de oluşur.

Buna örnek olarak bir anımı işleyebiliriz. Arap ülkelerinde köpek makbul

bir hayvan değildir. Suudi Arabistan'da çalıştığım bir dönemde Amerikalı bir

danışman bizimle birlikte çalışmaktaydı. Danışmanın toplantıda canı sıkılmış ve

önündeki bloknota projenin sembolü olan heykele işeyen bir köpek resmi karalamış

olması ve kahve arasında bu resmin Araplardan birinin gözüne çarpması, bir anda,

kendimizi bir kavga içinde bulmamıza ve toplantıya ara vermemize neden olmuştu.

Araplar danışman ile ilgili olarak şirket başkanını çağırdılar ve de “Bu danışmana

yirmi dört saat süre veriyoruz. Bu süre içinde ülkemizi terk edecek, etmezse

projeyi iptal ediyoruz.” gibi bir direktif verdiler. Amerikalı şirket yetkilileri durumu

anlamakta zorluk çekiyorlardı. Danışman kendi defterine bir şey çizmiş diye iş

neden tehlikeye giriyor, bunu bir türlü algılayamıyorlardı. Oysa ki, Arap kültüründe

danışmanın yaptığı kabul edilebilir bir davranış değildi. Bu örnekte gözleneceği

gibi, kültürdeki en ufak ayrıntılar yaşamlarımızda çok önemli farklar yaratabilir.

Başka bir örnek verelim; uzak doğuda insanlar kültürel olarak “hayır” kelimesini

çok kullanmaz. Bu sebeple bu ülkeler ile iş yapan batılı şirketlerin müdürleri

sürekli sorun yaşarlar. Uzak doğulu kişilerle yapılan toplantılar esnasında,

birçok konu konuşulur. Batılı şirketler iş üzerinde bir mutabakata ulaşıldığını

zannederek ülkelerine dönerler. Sonra işi takip etmek için geri geldiklerinde, hiçbir

ilerleme olmadığını görürler. Japon şirketlerle bir- iki iş yaptıktan sonra bu ülkelerdeki

muhataplarının, “evet”der şeklinde yüz ifadesi takınmalarının ve sessiz kalmalarının

aslında “evet” anlamına gelmediğini anlarlar. Bu şekilde uzak doğuluların kültürel

olarak “hayır” diyememesini anlamamış olmak işlerin yürümesine ciddi zarar

verir. Uzak doğulularla çok iş yapan batılılar, bu kültürü anladıkları için farkı

kapatırlar. Onlar ses tonlamasından karşı tarafın “evet” mi dediklerini ya da “hayır”

gibi bir şey mi söylediklerini anlayabilirler.

31

Page 32: Yaşam ve Başarı

32

2.4 Başarılı bir yaşam oluşturmakiçin cepte taşımakta yarar olanlar

~ Ortaklık

Ortaklık temelde “birlikte hareket etmek” üzerine kurulmuş bir değerdir.

İki veya daha fazla kişinin tekne, ayakkabı veya başka bir şey üretmek için bir

araya gelmesi “ortaklık” kurulması anlamına gelir. İki kişinin evlenmesi veya

iki veya daha fazla arkadaşın birlikte, Kuzey Kutbu'na gitmeye çalışması da

ortaklık olarak kabul edilebilir.

Bir ürün veya hizmeti üretmek için kurulan ortaklık bir nevi “ticaret ortaklığı” olurken,

Kuzey Kutup'una gitmeye çalışmak da “hayal ortaklığı” olarak değerlendirilebilinir.

Ticari ortamdaki birlikte hareket etme kavramı, başlangıçta bire bir ilişki iken,

zamanla ilk başlanılan noktalardan uzaklaşmış ve insanların birbirlerini görmediği

anonim şirketlere ve ötesine kadar gitmiştir. İnsanlar neyin peşinde olduklarının

farkına varamadan ticari yapılar içinde kaybolma riski taşımaya başlamışlar,

sermaye ortağı haline gelmişlerdir.

Şirketlerde kurulan ortaklıkların “girdi ve çıktı ortaklığı” şeklinde olması gerekir.

Yani, şirkete ne katma değer sağladığı ve bu katma değer sayesinde şirket ne

elde ediyorsa onun paylaşımına dayalı bir ortaklık antlaşmasıdır söz konusu

olan. Oysa günümüzde, şirketler “sermaye ortaklığı” olarak kurulur. Nakdi

sermaye olmayan girdilerde, bilir kişi tarafından ayni değer olarak hesaplandıktan

sonra sermayeye eklenir. Yani bir şirketin ortaklığı, başarı üzerine kurulu olması

gerekirken şirketler sermaye ortaklığı üzerine kurulur. İnsanlar iş dünyasında

performanslarını şirketin kârlılığı üzerine kurgular ise daha etkili olurlar. Fakat

patron karlılık yerine, kendi kişisel saplantılarının tatmin edilmesi veya söylediği

her sözün alkışlanmasını şirketin karlılığının önünde görüyorsa, elbette şirketteki

tüm sistem de buna göre kurgulanmış olur.

Page 33: Yaşam ve Başarı

Bugünkü dünyada, şirketler genellikle sermaye ortaklığı olarak var olurlar.

Sermaye ile şirketin mülkiyet oranı belirli olur. Şirkete kimin sahip olduğu veya

ortaklık yapısı, katkı ile de belirlenebilirdi. Fakat, dünya bu tür bir yaklaşımı

seçmemiştir, çünkü dünyada hala en kıymetli varlık para olarak görülmektedir.

Günümüzde genel müdür veya diğer üst düzey yöneticiler prim sistemleri

sayesinde bir çeşit ortaklık içerisinde değerlendirilirler. Ancak bu yöntemde

yöneticilerin şirketlerin geleceği ile ilgili ilintileri oluşturulmadığından, başarıları

dönemsel ölçülür. Dolayısıyla aldığı primi o yılın başarı ödülü olarak alır. Halbuki

amaç o kişileri ortaklığın ve ailenin bir parçası haline getirmek ve bu suretle

yönetimin kısa vadeli şirket hedefleri ile uzun vadeli hedeflerini dengelemesi

olmalıdır.

~ Girişimcilik

Toplumda “liderlik” veya “izleyicilik” olmak üzere iki tip belirgin varoluş bulunur.

“Liderlik” fark yaratmak isteyen kişilerden oluşurken, “izleyicilik” bu tip kişilerin

veya düşüncelerin etrafında toplanan, kendisine sunulan şartlar içerisinde var

olan kişilerden oluşur.

Sürdürülebilir başarıdan bahsederken, bireyin kendisinin nerede olduğunu çok

iyi bilmesi gerekir. Kişi kendisini lider olarak mı, yoksa izleyici olarak mı kabul

etmektedir? Elbette bu iki uç arasında binlerce ara konum bulunur.

Kişi bunu bildikten sonra, standartlar farklılaştığı veya güzergahlar değiştiği

için karşısına yeni bir dünya açılır. Aslında insanoğlu, doğası gereği meraklı

ve girişimcidir. Ancak içinden geçilen yaşam ve alınan şekillendirmeler

sonrasında kişi toplum içinde girişimciliğini yitirir.

Kişide şekillenme inşaası başlamadıysa veya konu ile ilgili tecrübesi yoksa

yeniliğe cesaret eder ve açık denizlere açılır. Kişi kendinde inanılmaz bir

özgüven görür. İnşaat başlamadığı için başına gelebilecekler ile ilgili hiçbir fikri

yoktur. Dolayısıyla her şeyi deneyebilir ve her şeyi yapabilir.

33

Page 34: Yaşam ve Başarı

Girişimcilik ruhu ya cehalet ve bilmemek üzerine kurulmuştur, ya da tecrübe

ve özgüvene dayanır.

Çocuklarda sınırsız bir girişimcilikten ya da cahil cesareti ismini verebileceğimiz

bir kavramdan söz edebiliriz. Kişi, doğumdan içinde bulunduğu zaman dilimine

kadar olan süre içersinde bir tecrübe düzeni oluşturur ve bu süre içerisinde

kendisine bir özgüven inşa etmeye çalışır. Bu tecrübe ve özgüvene bağlı olarak

daha rahat girişimcilik yapar. Elbette kişinin bunu başarabilmesi için şekillenme

sırasında, bir takım girişimlere cesaret edebileceği kadar da rahat olması gerekir.

Tecrübe ve özgüven önemli kavramlar olduğu kadar onları tamamlayan önemli

bir ek unsur da girişimciliktir.

Girişimciliğin bir çeşiti olarak cahil cesaretinden bahsederken daha

çok önümüze çıkan ya ilgili kişinin böyle bir konuda hiç bir deneyim yaşamadığı

için risk alma cesareti göstermesi ya da toplumun varsayımlarının ve

sınırlandırmalarının dışında bir zihne sahip olup,farkında olmadığı sınırları

zorlayayacak işleri yapması dile getirilebilir ki, bu durumda toplumun

şekillendirmesinin tam gerçekleşmemiş olduğunu söylemek de mümkündür.

Örneğin ekonomi eğitimi almış ve bankacılık tecrübesi yaşamış birisinin bir

bankaya giderek lokanta açmak için kredi istemesi çok zordur. Böyle bir kişi

bankaya giderken yolda düşünür. “Banka benden teminat isteyecek, teminatım

yok. Banka iş planı isteyecek, iş planım yok.” diyebilir. Kapıya geldiğinde,

kredi alamayacağından emin olduğu için içeriye dahi girmeyebilir.

Öte yanda bu tip bir dünyadan geçmemiş diğer bir adam “Gidip banka

müdürüne bir yemek daveti yapayım. Yemeği de kendim hazırlayayım ve adamı

güzelce doyurayım. Sonra da kredimi isteyeyim...” diyebilir. Adam fizibilite ve

teminat gibi kavramları bilmez. “Ben iyi yemek yapıyorum; banka müdürü de

iyi yemek yaptığımı görürse bana kredi verir.” şeklinde bir öngörü taşır.

Üçüncü bir örnek olarak, kişinin tecrübesi varsa, örneğin bundan önce yirmi

34

Page 35: Yaşam ve Başarı

kez bankadan kredi almışsa gidip tecrübe ve özgüvenine bağlı bir girişimde

bulunur. Bu kişinin girişiminin olumlu neticelendirme oranı oldukça yüksektir.

Ericsson'da çalıştığım dönemde bir üst düzey yönetici vardı, en büyük lafı “Hiç

hata yapmamışsan bizim şirkette yönetici olamazsın.”dı. Görüşme yaptığında

“Yaptığın hataların listesini çıkar.” diye sorardı. “Şirkette yönetici olacaksan bana

yaptığın hataları anlat, ne hatalar yaptın, ben de ancak böyle senin işe yarayıp

yaramayacağını değerlendirebileyim.” derdi. “Eğer hiç hata yapmadıysan, demek

ki hiç iş yapmamışsın, hiç girişimci değilsin, hiç iş bitiriciliğin yok.” diye

değerlendirirdi ve yöneticilik yolunu kapalı tutardı.

Aynı zamanda, toplumsal gerçekler de kişinin girişimciliği üzerinde, destekleyici

veya sınırlayıcı rol oynayabilir. Kişi her ne kadar iyi bir girişimci olarak bilgi,

beceri ve cesarete sahip olsa da kurduğu işi veya yarattığı oluşumu destekleyecek

maddi çevrelere, sermaye sahiplerine, müşteriye ulaşmayı sağlayacak imkanlara

ihtiyaç duyar. Örneğin, Amerika'da gelişen girişim sermayesi şirketleri (Venture

Capital), tamamen girişimcileri desteklemek üzerine uzmanlaşmıştır. Şirketleri

kuruluş aşamasından alıp, finansal destek sağlayarak halka açılışa kadar

götürmek üzeine bir iş modelleri bulunur. Ülkemize geldiğimizde yapılan bir

araştırmaya göre, 1 milyon doların üzerinde yatırım yapabilecek kişi sayısının

20,000 civarında olduğu ve bunu 5 milyon dolara çıkarttığımız zaman bu

rakamın 3-4 bin kişiye düştüğü tespit edilmiştir. Bu kitlenin darlığı, girişimcilerin

arkasındaki sermaye desteğinin oldukça zayıf olduğunu göstermektedir. Destek

olacak yatırımcının azlığı bu anlamdaki girişimciliği pek mümkün kılmamaktadır.

Ancak adı ne olursa olsun yaşamımızda girişimcilik; cesaret etmek, fark

yaratmaya çalışmak vazgeçilemeyecek keyifli unsurlardır.

~ Güven Ortamı

Güven ortamı başka bir önemli kavramdır. Sürekli başarı için güven ortamı

kesinlikle gereklidir. Bir şirket ortamında, yöneticilerin çalışanlar için güven

verici bir tutum ve davranış dizisi sergilemeleri, çalışanların motivasyon ve

konsantrasyonunu arttırır. Bunun tersi ise çalışanların vakit ve zihinlerinin

önemli bir kısmını zarar görüp görmeme senaryoları üretmelerine,

35

Page 36: Yaşam ve Başarı

kırgınlıklara ve değer yaratmayan enerji kayıplarına neden olur. Örneğin, kişi

taksi ile bir yere gitti ise ve şirkete geri döndüğünde, şirket kişiye taksi parasını

ödemeyeceğini söylerse, bu ilgili kişinin bir daha bu işi yapmasını engelleyebilir.

Bu tür deneyimler de şirketin performansını riske sokar. Biraz önceki örnekte,

eğer taksi kullanımı şirket için pahalı ise yöneticilerin taksi kullanılmamasını

önceden duyurup alternatif ulaşım çözümünü de sunması gerekir ki güven

ortamı tesis edilebilsin.

~ Değişim

Etrafımızdaki dünya her dakika değişmektedir. Hava, insanlar, ortamlar, ürünler

ve yüzlerce sıralayabileceğimiz başkaları sürekli değişmektedir.

Ben yeni iş hayatına atıldığımda kollu hesap

makineleri vardı. Bunların da lideri FACIT'di.

O günün şartlarında inanılmaz baskın bir

teknoloji ve pazar üstünlüğüne sahipti.

O senelerde birdenbire elektronik hesap

makineleri çıktı. Facit elektronikleri ciddiye

almayarak ve bu değişimi görmeyerek büyük

hata etti. Japonların getirdiği elektronik

makinalar plastik oyuncak gibiydi. Facit makinalarının, metal - tahta kolu vardı

ve herşeyi dolu doluydu, tuşlarına basınca ses çıkarıyordu. Ancak, elektronik

hesap makineleri hem fiyat olarak avatajlıydı hem de çok pratikti, üstelik her

yere de taşınabiliyordu. Facit bu değişimi algılayamadığı için değişimi

yönetemedi. Bu yüzden de Facit, ofis mobilyası yapan bir firmaya dönüştü ve

hesap makinası sektöründen silindi.

Değişim, dünyada inanılmaz bir hız kazandı. Mesela, bir tıp öğrencisinin ilk

sene öğrendikleri mezun olana kadar geçersiz olabiliyor. İşte bu yüzden

bugünkü dünyamızda kişinin sürekli yeni bilgileri öğrenmesi ve kendini yenilemesi

gerekmekte. Ayrıca değişime açık bir zihne sahip olmak da bugünün en büyük

başarı gereklerinden.

36

Page 37: Yaşam ve Başarı

~ Anı yaşamak

Yaşama baktığımız zaman, insanlar ya gelecekte ya da geçmişte yaşarlar.

Çoğu kişi içinde bulunduğu anı yaşayamaz. Arada yaşamak veya o ana ait

olmayan gündemleri yaşamak en büyük huzursuzluklardan birisidir.

Örneğin bir marangozun, marangozluk işini yaparken anı yaşaması, tahta ile

ilişki kurduğu zaman dilimidir. Marangoz aynı anda kahve ile ilişki kursa bile,

doğal olarak tahta öncelikli olarak gelir. Yani fiziksel işlerde anı yaşamak daha

kolayken, zihinsel işlerde anı yaşamak daha zor yakalanır. Örneğin, zihni meşgul

bir kişinin yürürken çiçekleri görmemesi, kuşları duymaması, rüzgarı

hissetmemesi gibi.

Kişi, genellikle bir yerden başka bir yere koşarken yaşar. Okuldan mezun olur

ve evlenmeye koşar. Oradan askere, askerden de işe… Bir türlü durup anı

yaşayamaz. Hep noktalar arasında yaşayıp bir noktaya ulaşınca, o noktanın

keyfini çıkartamadan bir sonraki noktaya doğru yola çıkar. Oysa durup, her

anın tadını çıkartması ve her anı sindirerek yaşamını sürdürmesi, yaşamının

kalitesini çok arttırır.

~ Vücudumuz

Doğum sırasında kişiye fiziksel taşıyıcı olarak bir “vücut” teslim edilir. Kendisine

teslim edilen vücudun sorumluluğunu kişi belli bir yaştan sonra önce kısmen

sonra tamamen kendi kontrolüne alır. Annenin seçimleri ile başlayan bu süreç,

daha sonra aile ve okulun seçimleri ile devam eder. Ne yazık ki bu seçimler doğru

seçimler değil ise, hem o güne zarar verirler hem de koskoca bir geleceğe.

Peki doğru olmayan seçimler nelerdir? Örnek olarak işlenmiş veya kalori başına

besin değeri düşük gıdaları ve zihin kirliliğini sıralayabiliriz.

Kişi sorumluluğu kendi kontrolü altına aldığı zamana kadar, kısmen erken

fiziksel şekillenme gerçekleşmiş ve kişinin fiziksel altyapısı kurulmuş olur.

Bunun üzerine kişi yaptığı seçimler ile sorumluluğu altında yaşam süresi

bitene kadar, kendi yaşam yolcuğunu gerçekleştirmiş olur.

37

Page 38: Yaşam ve Başarı

Vücut kişiyi taşır. Mekan ve ortam değişikliklerini gerçekleştirir, görsel yolla

veya koku yoluyla kişiyi dünyaya bağlar. Dolayısıyla kişinin yaşamını ne kadar

kaliteli, mutlu ve mesut yaşadığı, fiziksel yapısının kalitesi ile de ilgilidir. Örneğin,

kişinin kulağı duyuyorsa yaşamına bir renk katılır. Gözü iyi görüyorsa, burnu

iyi koku alıyorsa, sabah enerji dolu kalkabiliyorsa, dinlediğinde odaklanabiliyorsa,

kişinin yaşamı daha renkli ve daha kaliteli olur. Başka bir ifade ile kişi fiziksel

yapısını ne kadar mükemmele yakın taşımayı başarırsa, yaşamına o kadar

renk, başarı ve kalite katabilir.

Elbette ki sorumluluk kişiye geçene kadar, erken şekillendirmeler süresince

oluşan başlangıç noktası ne kadar doğru olursa, sorumluluk kişiye geçtiğinde

de, fiziksel taşıyıcıyı yani vucudu daha uygun hale getirmek de o kadar

kolaylaşmış olur. Aksi halde kişi, sorumluluğunu aldığında ciddi onarım gerektiren

bir yapı ile yola çıkabilir, ne kadar eksiğini onarabiliyorsa o kadarı ile yetinmek

zorunda kalır.

Bugün insanların en ciddi sıkıntılarından birisi, zihinlerinde kendilerine

yakıştırdıklarının fiziksel yapılarına uyumsuz olmasıdır. Bu durum, hem olumlu

hem de olumsuz olarak ortaya çıkabilir. Örneğin bazı insanlar, yüz metreyi on

beş saniyede koşabilirken bazıları bunu yapamayacağına inanmıştır. Bazı

insanlar matematikte tüm karmaşık problemlerin üstesinden gelebilirken, bazıları

da buna cesaret edemez. Ben sınırları zorlamaktan yana oyumu kullansam da,

sınırlara doğru yol alırken dikkatli olmam gerektiğine inanırım. Örneğin, elli

yaşındaki bir kişi sahaya çıkıp da doksan dakika futbol oynayabileceğini

düşünüyorsa ve aynı kişi bunu en son yirmi sene önce yaptıysa, zihinsel

beklentileri ile fiziksel gerçekler arasında ciddi bir uyumsuzluk oluşma riski

vardır. Eğer kişi bu uyumsuzluğu eyleme çevirmekte ısrar ederse, bu arzusu

ya performans düşüklüğü, ya ayak kırılması ya da bir kalp krizi ile sonuçlanabilir.

Netice olarak, kişinin zihindeki algısı ile fiziksel gerçekleri arasındaki fark,

pozitif veya negatif bir sonuç yaratır. Kişinin zihnindeki yansımasını fiziksel

gerçeklerine yakın tutması ya da kendi sınırlarını belirlerken zihinsel sınırları

değil de fiziksel sınırlarını ölçü olarak kabul etmesi en sağlıklı çözüm olur.

38

Page 39: Yaşam ve Başarı

Elbette bu durum, kişinin önemli ölçüde kendisini tanımasını ve farkında

olmasını gerektirir.

Kişinin fiziksel yapısı yaşamına ve tercihlerine göre şekillenir. Bir takım

alışkanlıklar, dünya görüşü, ticari özellikler bu şekillenmede belirleyici olur.

Kişi de bu şekillendirmeye göre bir ortam yaratır ve bu şekillendirmeye uygun

olarak yaşar. Eğer kişi fiziksel yapısını yeniden yapılandırmaya karar verirse

karşısına ciddi zorluklar çıkar. Genellikle yeniden yapılandırma çerçevesinde

ortamın da yeniden yapılandırılması kaçınılmaz hale gelir. Bu yeniden

yapılandırma bazı durumlarda yüzde yüz ortam değişikliği gerektirebilir.

Örneğin, fiziksel yapısını siyasette başarı üzerine kurgulayan bir kişi, bunu

yeniden yapılandırma gayreti içerisine girdiğinde birçok zorlukla karşılaşır. Siyaset,

zihinde yapılan bir iş olduğu için fiziksel yapı ihmal edilir. Kişinin zihni

çalışırken, fiziki yapısı yaptığı işin doğal bir sonucu olarak yüksek stres yaşar,

kötü beslenir, havasız kalır ve sigara dumanı koklar. Kişi yeniden yapılandırma

çerçevesinde ya siyaseti bırakma veya da siyaset yaparken stres yaşamama

gibi iki karardan birisini verir. Her iki tarafta da bu kararın uygulanması kolay

değildir. Bir taraftan siyaset yapmama kararı çerçevesinde zihindeki

alışkanlıklarını sıfırlaması gerekirken, diğer taraftan siyasetin kabul görmüş

stresli ve sağlıksız beslenme üzerine kurulu ortamını değiştirmesi gerekir.

Çalışma saatlerinin tamamen dış dünyaya yani başkalarına bağlı olması, sürekli

hareketli ve dışarlarda plansız programsız beslenmek, siyaset ortamının

özelliklerinden bazılarıdır ve kişinin bunları değiştirmesi hemen hemen imkansızdır.

Başka bir örnek olarak da, kadınla erkeğin eşitliğini savunan bir kadın siyasetçiyi

ele alalım. Bu kadının aynı zamanda annelik görevi de vardır, aynı zamanda

evinde çocukları… Çocuklar eve geldiğinde onlara yemek hazırlamak için

toplantıyı saat altıda bitirmesi gerekir. Bunu siyaset ortamı kabul edebilecek

midir? Bir kadın siyasetçi belediyede siyaset yaparken toplantıları gece onda

bitebilir. Kadın eve geldiğinde, kocası her gece geç kaldığı için sıkıntı

çıkarır. Çocuklar “Anne yemek nerede?” diye sorarlar. Yani kişinin anne rolü

ile siyasi rolü arasında inanılmaz bir uyumsuzluk oluşur.

39

Page 40: Yaşam ve Başarı

Kabul görmüş yeni değerlere göre, babalar çocuklarla ne kadar çok vakit

geçirirlerse, çocuklarının karakteri o kadar kuvvetli ve kaliteli olur. Fakat üst

düzey yönetici bir baba, işini iyi yapabilmek için evini feda etmek zorunda

kalabilir. Kabul edilen değerlere göre de evde kalitesiz bir ortam ortaya çıkar.

Peki bu durumu kabul etmeli miyiz?

Kısacası fiziksel varoluş ile sosyal varoluş arasında çok güçlü bir bağlantı

vardır. Temel mesele bu bağlantının nasıl ve ne şekilde yönetileceğidir. Kalıcı

ve sürdürülebilir başarı ancak bu bağlantının çok iyi yönetilmesi halinde oluşur.

Bu ilkelere göre, bireysel varoluşun ev sahibi kişinin kendi vücuduysa, dünyanın

ev sahibi de doğadır. İnsanlar genellikle beyinlerinin etrafında yaşamını

şekillendirmektedir. Kişi sabah uyanınca belirli bir ajandaya göre yaşama

başlar. Bu ajandada, vücudunun ve doğanın gereklerini pek dikkate almaz.

Yüzünü yıkamak veya tuvalete gitmek gibi rutin hareketleri hızlıca gerçekleştirir.

Hatta her sabah işe yetişmek mazereti ile yüzünü yıkama ve tuvalet ziyaretini

dahi telaşla ve baştan savma yapar. Çok yoğun görülen kabızlığın da ilk temeli

atılmış olur. Yaptığı işin tadını çıkartamaz veya yaşadığını hissedemez.

Kişi bir kafeden kahve alıp yürürken içtiği kahve ile ilgilenmez. Kişi

şeklen kahve içiyor gibi görünse de, aslında Güney Afrika borsasındaki hisse

senetlerinin hareketi ile ilgileniyor olabilir.

40

Page 41: Yaşam ve Başarı

2.5 Yaşamın değişik akışları

Buraya kadar, kişinin içinden geçtiği bir hayattan, bunun içinde yazdığı bir

öyküden ve de bunun çeşitli unsurlarından bahsettik. Şimdi biraz yerimizi ve

bakış açımızı değiştirelim, olaya biraz daha geniş bakalım. Düşünce çercevemizi

esnetmeye çalışıp, bununla eğlenmeye çalışalım.

Hayatın içinden düz bir yol gibi geçilmez ve aslında kişi hayatta tek bir hikaye

yazmaz.

Hayata farklı boyutlardan bakınca, farklı hayatlar görebiliriz. Hayat farklı bakış

açıları ile farklı şekillerde akar. Hayatın bu değişik akış hallerini farklı bakış

açıları ile katmanlar halinde inceleyebiliriz.

Örneğin dünya, toprağı, havayı ve suyu tabii olarak bize sunar. Bu bakış açısına

göre, tabiatın üzerine insan katmanını koyabiliriz. Bunun üzerine dil, din ve

kültür gibi katmanların sonrasına da örgütlenme, ülke, şirket, hastane, polis,

okul gibi üst katmanları koyabiliriz. Uluslar arası katmanlara ise ancak bundan

sonra yer verebiliriz. Yani önce doğa, sonra insan, insanın üzerine şekillendirmeler

ve sonrasında ulusal ve global katmanlar konulabilir.

Buradaki ilişkilerin temeline başka bir bakış açısı ile baktığımızda da, her bireyin

toplumsal roller aldığını görürüz. İnsan toplum içinde yaşayan bir canlıdır ve

rolleri vardır. Bunlardan bazılarını ev, eş, aile, akraba, arkadaş, iş, iş ilişkileri

ve genel ilişkiler olarak sıralayabiliriz. Kişinin her ilişkide oynadığı rol farklı bir

sahnede oynanır farklı dekorları, farklı gerçekleri bulunur.

Toplumdaki farklı rollerden dolayı, bir çok paralel akış aynı anda aktığı için,

yaşamdaki bireyin de tek bir akışı olmaz.

Aynı zamanda, hayat akışına bireyin tehdit altında olduğu bakış açısından

baktığımızda, bireyin sağlığı, geliri, birikimleri, ev ilişkileri, arkadaş ilişkileri,

41

Page 42: Yaşam ve Başarı

42

iş ilişkileri, binası, ülkesi, soyu ve de beyninin tehdit altında olduğunda görürüz.

Birey diğer bir sürü şeye paralel olarak bu tehditleri de yaşar.

Bireyin bir hareket alanı vardır. İş hayatında yöresel ve çok uluslu hareket

alanının yanı sıra özel yaşamında da bir hareket alanı vardır.

Finansal olarak baktığımızda birey kazanır, harcar, biriktirir, yatırım yapar, rant

alır, kaybeder ve borç alır.

Ayrıca birey, zaman içerisinde yaşar. Kültürel ve ahlaksal çerçeveleri vardır.

Değer yargıları ve ölçekleri vardır. Çevreyi tanır. Yaşamda kalma mücadelesi

verir. Tembelliğe yatkındır. Yorulunca, çaresiz kalınca veya sıkılınca hemen

göz ardı etme, uyuma,inkar etme, görmeme, kabul etmeme gibi davranışlara

yönelir.

Birey yaşar. Tecrübe kazanır. Okur. Fikir edinir. Karar verir. Değerlendirir.

Davranır. Netice alır. Netice bazen mutlu eder, bazen üzer, bazen de birey

neticenin kendisi için ne anlama geldiğini sorgular.

Birey imaj oluşturur. Yavaş konuşur. Saat alır. Araba alır. Gömlek alır.

Konuşmalarına yabancı dil kelimeler sıkıştırır. Tıraş olur. Sakal bırakır. Kadife

giyer. Postal giyer. Muska takar. Yumurta topuk ayakkabı giyer, çizgili takım

elbise giyer. Birey bu tür örneklerle etrafa sürekli bir mesaj verir.

Bireyin sağlığı vardır. Sorunları vardır. Spor yapar. Meditasyon yapar. Kendi

kendine kalır. Yeme içmeyi dengeler. İş ve özel yaşamı vardır. Kendine

vakit ayırır.

Özetle, hayat değişik şekillerde değişik kulvarlarda akar. Birey çoğu zaman

farkında olmadan iş hayatı, beslenme hayatı, vücudunun esnekliği, toplumsal

konunun ve imaj hayatının hepsi birbirine paralel olarak akıp giden bir yaşamın

ortasındadır. Burada önemli olan, kişinin bu akışlarının farkında olmasıdır ve

bunların muhasebesini yapabilmesidir.

Page 43: Yaşam ve Başarı
Page 44: Yaşam ve Başarı

3.Yaşamöykünüzünneresindesiniz?

Page 45: Yaşam ve Başarı

Bu noktada kendiniz için bir konumlandırma yapın. Bunun için aşağıdaki sorulara

cevap vererek kendinizle ilgili bir resim çıkartın. Bu resmi hem kitabın ilerleyen

bölümlerinde hem de yaşamınızın birçok alanında kullanabileceksiniz.

~ Yaşamdaki duruşunuz nedir?

• Yaşama nerede dogdunuz?

• Ana diliniz nedir?

• Sosyal çevreniz nasıldı?

• Baba mesleğiniz nedir?

• Nasıl bir eğitim aldınız?

• Nasıl bir ortamda çalışıyorsunuz?

• İçinde bulduğunuz kültürün özellikleri, olur ve de olmazları neler?

• Örneğin hiç tereddüt etmeden birisine istediğinizi söyleyebilir misiniz?

Yoksa uzun süre düşündükten sonra belki mi söylersiniz?

• Kendinizi ne kadar özgür görüyorsunuz, en çok rahatsız olduğunuz

sınırlandırmalar neler?

~ Yaşam ve zihin haritası testi

Herkes kendisine göre bir yaşam ve zihin haritası çıkartabilir. Bu haritada içten

dışa ve dıştan içe bakarak kendisine notlar verebilir. Eksiklerini veya düzenlemesi

gereken durumları bütünsel olarak görebilir.

• Ben ne istiyorum?

Bu temel bir sorudur. Bu soruya uzun veya kısa vadede, genel veya detay

seviyede farklı cevaplar verebilirsiniz. Hareketlerinizi bunların içinde en genel

ve üst seviyedeki cevaba göre düzenlemek daha fazla kişisel tatmin getirecektir.

Ancak bunu yaparken dengelenmesi gereken birçok konuyu da göz önüne

almak gerekir. Bunlar dengelenmezse ortaya çıkacak birçok farklı sorun asıl

hedefinize ulaşmanıza mani olduğu gibi sürekli bir mutsuzluk da verir.

45

Page 46: Yaşam ve Başarı

Denge unsurları:

• Düşünce sağlığım nasıl? Ne kadar çok düşüncelerimle huzurumu

kaçırıyorum? Düşünce ve davranışlarım çevremdeki huzur, mutluluk ve

başarıya nasıl etki ediyor?

• Doğa içerisinde miyim? (Ayda kaç kez tabiatın içerisinde yürüyüşe

çıkıyorum? En son ne zaman hayvan sevdim?)

• Sağlığım nasıl? (kilo, fonksiyonlar, spor yapma durumu, kolesterol,

tansiyon, vücut kitle endeksi, sigara kullanımı...)

• Toplum ile ilişkilerim nasıl?

• Yaşam sevincim nedir?

• Katma değer dürtülerim nelerdir? (Banka hesabını maksimize etmek,

toplumda sevilen bir insan olmak, topluma yararlı olmak veya başka

dürtüler...)

• İİş meşguliyetim nasıl? (8 saat çalışıyorum, 8-12 saat arası çalışıyorum,

12-16 saat arası çalışıyorum, dinlenmek için haftada bir günüm var...)

• Aile ilişkilerim nasıl? (Çocuklarımı 20 dakika görebiliyorum...)

• Egzersiz yapabiliyor muyum?

• Düşüncelerim tutarlı mı? (olaylara bütünsel yaklaşım, iç tartışma ve

alçak gönüllülükle mi yaklaşıyorum; hayattaki seçimlerim ve pozisyonlarım

diğer faaliyetlerimle ve değer yargılarımla tutarlı mı?...)

• Ekonomik durumum nasıl? Seçtiğim yaşam platformuna göre

yeterli mi?

Zaman zaman insanın kendisini bu tip sorular ile sorgulaması farkındalığını

arttırır. Bu tip sorular kişiye yaşam kalitesine yönelik kendi ana kriterlerini test

ettirir ve sağlıklı bir düşünce zemini oluşturur.

46

Page 47: Yaşam ve Başarı
Page 48: Yaşam ve Başarı

4.Başarılı biryaşamınipuçları

Page 49: Yaşam ve Başarı

Bu bölümde, kendi yaşamım boyunca topladığım ve yanımda barındırdığım

çeşitli düşünce ve prensipleri paylaşmak istiyorum.

Bunlardan size de mantıklı gelenleri alıp kendi öykünüzün farklı yerlerine monte

etmenizin yaşamdaki başarınızı arttıracağına inanıyorum.

�ş yaparken:

• Hayatta mükemmel olma gayreti kişiyi genellikle kısırlığa götürür. Onun

için mükemmel olmak yerine yeteri kadar iyi olmayı hedeflemek gerekir.

Mükemmellik üretmenin düşmanıdır. Yüzde yüz kalite arayışı sonsuz bir

iyileştirme sürecine soktuğu için sonuca gitmeyi engeller. “Yeteri kadar” iyiyse

veya yeteri kadar mükemmelse, verimlilik ve üretkenlik getirmek için kafidir.

• Bir şeyi yapmanın en iyi yolu onu yaşayarak yapmaktır.

• Risk almak iyidir. Fakat hesaplı risk almak gereklidir. Kişi alacağı riski

kabaca olsa bile hesaplayamazsa kendisini ciddi şekilde hırpalayabilir.

• Her zaman dingin ve sakin fakat yeterince hızlı olmak önemlidir. Çeşitli

aksiyonları hızlı yapmak gerekse bile işin kalitesini riske atmayacak kadar hızlı,

veya başka bir deyişle yavaş, yapmak gerekir.

• “Alçak gönüllülüğü” sürekli cepte taşımak gerekir. Bilinçli olarak

alçakgönüllüğün dışına çıkıldığı zamanlarda dahi, bu değeri zihnin bir köşesinde

tutmaya devam etmekte yarar vardır.

• Kişinin planlarına katı bir şekilde bağlı olmaması, her zaman değişime

açık olması gerekir.

• Bir döner kapıya dönüşmediği sürece, (Döner kapı: herkesin bir tarafa

döndürebildiği, kendine ait hiçbir düşüncesi olmayan bir kişi olmak) kişinin

açık zihinli olması yararlıdır.

49

Page 50: Yaşam ve Başarı

Ancak açık fikirlilik herkesin dediğini kabul etmek, şamar oğlanı ya da döner

kapı olmak değildir. Bu hale gelmek mutsuzluk ve anlamsızlık getirir.

• Zaman zaman olaylara helikopterden bakar gibi “bütünsel” bakmak

gerekir. Bir olayda ya da konuda neler ve kimlerin etkili olacağı veya etkileneceğini

anlamak kıymetli bir bilgidir ve dolayısıyla kişinin olaya nasıl yaklaşması gerektiği

ve öncelikleri konusunda yol gösterecektir. Yaşamı sadece belirli olaylar

çerçevesinden algılamaya çalışmamız, bütünsel bakışı engelleyeceği için

hayatın belirli parçalarında elde edilen başarılar toplamda başarısızlığa dönüşür.

Bunu engellemek için resmin bütününü görmeye gayret etmek gerekir.

Örneğin kişiye bir ormanı yönetme görevi verildiğini varsayalım. Kişi ormanın

içine iner. Ormanda bir sürü ağaç, çiçek, böcek ve hayvanlar var. Kişi bir yöne

gitmeye karar verir ve karşısına bir sürü minik patika çıkarsa, bunların çoğunun

da kör noktalar olduğunu düşünürsek, kişinin kısa zamanda kaybolduğunu

görürüz. Bu işi başarabilmek için ağaçların üzerinde bir seviyeye çıkmak gerekir

ki, ormanın tamamını görme imkanı oluşsun ve sonu neticeye giden bir patikaya,

bir sürü kör patikalara girip çıkmadan sapsın. Kişi bunu bir helikopter bakışı

ile yapabilir. Fakat daha da yukarı çıkmak için bir uçağa binerse, çok yüksekte

olacağı ve çok hızlı hareket edeceği için yine işin hakkını veremez. Yani insanların

ilgilendikleri olaylara, olayın tümünü görebilecekleri dengeli bir yükseklikten

bakmaları ve olayı iyi yönetebilecekleri dengeli bir sürat ile hareket etmeleri gerekir.

• İnsan düşünürken her zaman pozitif ve negatif dengeyi korumalıdır.

Kişi, olaylara yaklaşımında sadece pozitif düşünürse kendi kendini avutmuş

olur. Durum değerlendirirken pozitif düşünce ilke olsa dahi, durumun negatif

tarafından da dengelenmesi gerekir. Elbette bu ölçüyü kaçırıp negatif yanını

öne çıkartıp işleri engelleyen adam da olmamak gerekmektedir. Bence 80/20

iyi bir orandır. Yüzde 80 pozitif yaklaşıp yüzde 20 negatif yanları ile sağlama

yapmak ideal olur.

• Kişi ego ve imajını çok öne çıkartırsa, işini bir kenara bırakarak bu sefer

egosunu korumaya ve onun için savaşmaya başlar.

50

Page 51: Yaşam ve Başarı

Bu nedenle, insanların ego yerine konuya odaklanması sürdürülebilir başarının

anahtarlarından bir tanesidir.

• İnsanın hayatında karşısına büyüklü ve küçüklü sorunlar çıkar. Bunların

bazıları daha zor, bazıları daha büyük, bazıları daha önemli, bazıları daha ağır,

bazıları da daha basit sorunlar olarak algılanır. Kişi bu sorunlara yaklaşırken

sorunun ağırlığı, önemi, büyüklüğü altında ezilmek yerine, bunun neresinden

tutup ne kadarını çözebilirim mantığında adım adım başlaması gerekir. Örneğin,

iki bin metrekarelik bir bahçede çim kesmek fikri bile insanı ürkütürken insan

bu düşüncelerle bunalmak yerine bir ucundan başlayıp devam ettiğinde bir

bakar ki bahçenin yüzde beşi ilk iki saatte bitmiştir. Bu tür büyük sorunları

parçalara ayırarak çözmek gerekir, tabii ki büyük resmi her zaman dikkate alarak.

Yaşamın her anında:

• İlişkilerde dostane davranışlar suistimale sebep olmamalıdır. Bir ilişki

içerisinde kişi verici olduğu kadar karşı tarafın da bu durumu nasıl algılandığını

bilmek zorundadır. Karşı taraf vericinin her koşulda verici olacağını varsayıyorsa,

bu durumda ilişki tek taraflı olup zaman içerisinde rayından çıkar. Veren taraf

verdiğinin bilincinde, alan tarafta aldığının bilincinde olmalıdır. Yoksa denge

kaybolmaya başlar ve ilişki tehlikeye girer. Alan taraf her zaman alacağını varsayarken

bir gün alamayınca şoka girer, veren de bu şoka girmeyi algılamakta zorluk çeker.

• “Hiç kimse aynı akarsuda aynı su ile iki farklı zamanda yıkanamaz.”

deyişinin arkasında değişimin gerçek olduğu, nehirdeki suyun sürekli akıp

değişmekte ve sürekli yeni suyun gelmekte olduğudur. Zihinsel olarak herhangi

bir ana, duruma bağımlı olmak, değişimi ve yeni gerçekleri inkar etmek değişim

ağrısıdır ve yaşam kalitesini ciddi şekilde sıkıntıya sokar.

• Sürekli farkında olmak gerekir. Vücudu, düşünceleri, işleri, ilişkileri, dinlemeyi,

konuşmayı, yemeyi, içmeyi, sevmeyi farkında olarak yaşamak önemlidir. Farkında

olmayan insanlar değişen dünyayı arkadan seyretmek ve birebir yaşamamanın

eksikliğini ve de pişmanlığını bünyelerinde taşımak zorunda kalırlar.

51

Page 52: Yaşam ve Başarı

• İnsanın nakit olarak sürekli pozitif olması ve borç baskısı altında

bulunmaması iyi bir yaşam şeklidir.

Yapma dünyada taraflar arasındaki ticari ilişki bugün nakit üzerine kuruludur.

Eğer nakitte sürekli pozitiflik sağlanabilirse, insan en azından nakit baskısından

kurtulur. Baskıdan kurtulmanın içeriye nakit akışını muhafaza etmek ve nakti

imkanlara paralel olarak tüketmek şeklinde iki yolu vardır. Eğer kişi bunu

yapamıyorsa, sıkışır ve alıştığı düzenin altında bir standartta yaşama

mecburiyetine girer. Bu duruma hazır ise sorun yaşamaz, hazır değilse ciddi

bir sıkıntı ve mutsuzluk yaşar. Örneğin bir arkadaşımın teyzesi Lo kuşu diye

bir kuş icat etmiş ve bu kuşa yemeyi planladığı herşeyi önce poposuna götürüp,

yemesi halinde çıkıp çıkamayacağını test etme özelliğini mal etmişti. Birçok

insan bu özellikten yoksundur. Altından kalkamayacakları yüklerin altına girerler.

• Bilinçli olarak “sürekli vermek” sakıncalı değildir. Verici olmak insana

huzur verir. Fakat, bunun bilinçli yapılıp gerektiği yerde “hayır” denilerek

yapılması önemlidir. Bunun tersi insanı çok ciddi strese sokabilir. Bu stres

insanın iç dünyasında sıkıntı yaratır.

• Sen ne düşünürsen düşün gelecek gelecektir. Ve büyük bir ihtimalle

gelecek senin düşündüğünden farklı olacaktır.

Bir insanın gelecek hakkında kafasında bir varsayım oluşturması, bugünün

verilerine ve geçmişin deneyimlerine dayanmaktadır. Fakat gelecek geldiğinde

geleceğinin öngörülemeyen gizemleri ile oluşmaktadır. Kişinin gelecek ile ilgili

beklentisi iyi bir tahmin olabilir fakat geleceğin aynen beklentileri şeklinde

oluşmasını beklemek insanın kendisine bunalım reçetesi yazmasıdır. Gelecekte

beklenen dışındakilere de hazır olmak gerekir.

• Dış dünya için yaşamak ve onun işgali altında olmak iyi değildir. Çünkü

bu durum çoğunlukla kişinin gereksiz enerji harcamasına, demotive olmasına

ve ciddi strese sebep olabilir.

52

Page 53: Yaşam ve Başarı

Dış dünyanın kişinin iç dünyasına bir yansıması vardır. Dış dünyada kişiden

bağımsız olarak gelişen ancak kişiyi etkileyen birçok olay olur. Örneğin doların

düşmesi veya yükselmesi, işyerindeki bir sorun, tatil boyunca yağmur yağması

gibi. Bunları yaşamın bir parçası olarak kabul etmek gerekir. Yoksa her an bizi

mutsuz edecek mayınlar ile yaşantımızı donatmış oluruz.

• ”Bu da gelir, bu da geçer.” ilkesi önemlidir. Bu kavram Budizm'den gelme

bir kavram olmasına rağmen, her dinde benzer anlamlı kavramlarla karşılaşıyoruz.

Bu kavram yaşamın aktığını ve hiçbir şeyin durağan olmadığını her şeyin gelip

geçtiğini anlatıyor. Bu mantıkla olaylara yaklaşıldığında sıkıntılar daha bilinçli

olarak atlatılıyor.

Zihnin stres yasaması insanı mutsuzluğa götürür. Zihinde “beklentiler” ile “gerçek”

arasında bir fark oluştuğunda “stres” meydana gelir. Örneğin kişi maaş artışının

yüksek olmasını ister. Fakat artış kişinin beklentileri çerçevesinde olmazsa

kişinin zihninde bir gerilim oluşur ve bu gerilim kişiyi mutsuzluğa götürür.

Aslında kişiyi bu mutsuzluğa götüren unsur “gerçeğin bir türlü kabul edilmemesi”

dir. Bu durum, arka planda kişinin “egosuna” dayanır, Beklentiler egonun

haykırmasıdır. Onların gerçekleşmemesi egonun mağlubiyeti, ölümü anlamına

gelir ve bu da katlanılamaz bir acıdır. Bu stres, mutsuzluk gibi duyguların köküdür.

• Kişi mutluluk verirken kendisinin de mutlu olması en iyisidir. Bazı insanlar

diğerlerini fazla düşünmeden bencilce davranırlar. Bu tip insanlar genelde

mutlu olmazlar, çünkü kendine fazla önem vermek mutluluk getirmez. Bazı

insanlar da kendilerini başka insanları memnun etmeye adarlar. Eğer bu kişiler

diğer bir taraftan, yaptıklarının keyfini yaşayamazlarsa ve bu durumu sürekli

yaşarlarsa, bu problem ve mutsuzluk yaratır. Kişi bu duruma sıkılmadan kendisi

de mutluysa devam etmesi gerekir. Bugünün yapma dünyasında bu tür insanlara

rastlamak çok kolaydır. Kişi gün içerisinde, her tarafa koşuşturup durur, akşama

da durumundan şikayetçi olur.

• İnsan özellikle, duygusal sorunlarını cebinde taşıyarak hiç bir yere

ulaşamaz. Örneğin, insan birisi ile kavga ettiğinde uzlaşmazlığı bir kenara

53

Page 54: Yaşam ve Başarı

bırakarak, “Gel, oturup bunu aramızda konuşalım.” demezse, buradaki

iletişimsizlik onun o anki oluşan duygusal hesabı kapatmadan ayrılmasına

sebep olur ve bu hesap da zamanı geldiğinde kolaylıkla açılacağı için ömür

boyu hatırlanacak bir yüke dönüşür.

• “Mış gibi” yaşamamak çok önemlidir. Böyle yaşayanlar, nitelik yerine

niceliğe önem verenler veya dış dünya için yaşayanlardır. Yaptıkları işin keyfine

varamayıp, varıyorlarmış gibi davrananlardır. Bunun sonunda kendilerini

yaptıkları işe veremedikleri için, o işten keyif alamazlar ve hatta etrafındakilerinde

keyif almasını ve mutlu bir sona gitmesini engellerler. İşte bu yüzden, bugünkü

dünyanın en büyük sıkıntılardan birisi “mış gibi” yaşamaktır.

• Bir işin yapılmasının en az yüzde ellisi niyettir. Örneğin kişi hastaysa

iyileşmek için şifaya niyet etmesi lazımdır. Bir işe soyunuyorsa da, o işi

başarmasının ön koşullarından birisi de niyet etmektir.

• Seçim yapmak ve seçmek de çok önemlidir. Kişi seçim hakkını kullanıp

kullanmadığını sürekli olarak sorgulamalıdır. Seçimler kişinin kendisinindir. Eğer

kararı kişi kendisi verdiyse bundan şikayetçi olmamalıdır.

• Yaşam sevinci çok önemlidir. Bu sevinci her yere taşıyabilmek ve keyif

ile yaşamak başarıyı getirir.

• Denge çok önemlidir. İnsanlar kendi bilinçleri ve vücutları arasında denge

kurabilirlerse, sağlıklı ve mutlu yaşayabilirler. Aynı zamanda iş hayatları ile özel

yaşamları arasındaki dengeyi de kurabilmelidirler ki, pozitif enerji ihtiyacını

karşılayabilsinler ve mutlu olurken başkalarını da mutlu edebilsinler. Mutluluk,

insanın hayatının başarı, süreklilik ve motivasyon kaynağıdır. Denge de kalıcı

bir mutluluğun gizli formülüdür.

• Hayatta en iyi olmak gerekmez fakat elinden geleni yapmak gerekir.

• Kişinin başına gelenlerin arkasında çoğu kez kendisi vardır.

54

Page 55: Yaşam ve Başarı

• Başkalarını rahatsız etmeden ortama hoşluk ve eğlence katmak iyi bir sanattır.

• Kişi ancak kendisini olduğu gibi kabul etmeyi başardığı zaman ve

önyargılar ile donatılmadığı müddetçe başkalarını da olduğu gibi kabul edebilir.

• Orada olmak her zaman burada olmaktan daha çok ilgi çeker. Fakat

burada olmak her zaman orada olmaktan daha gerçektir. Çünkü kişi buradadır

ve orada olmakla kafayı yormaktansa, burada anı yaşamak kişinin o anı daha

iyi yönetmesini sağlar.

• Takım ruhu önemlidir. Birlikte güçlü olduğumuzu hissetmeliyiz ve takım

olmayı başarmalıyız. Birlikten gücün doğduğunun kabul edilmesi ve buna

uygun yaşanması güven ortamı yaratır.

• Kişi elindekileri küçümsememeli ve şükretmelidir. Peşinde koştuğu

şeyleri bırakıp bazen de durup şimdinin, elinde olanların keyfini çıkartması

gerekmektedir. Aksi halde kişi onları boş yere elde etmiş olur. Eğer keyfini

çıkartmazsa, onların yerini yeni arayışların alacağı ve kişinin hayatını hiç bir

şeyin keyfini çıkaramadan, sürekli aramak ile geçireceği kesindir.

• Yaşam içerisinde hatalar değil “dersler” vardır. Kişi yaşadığı sürece

ders alır. Ayrıca her ders, kişi onu öğrenene kadar devam eder. Kişi kolay

dersleri anlamadığı sürece yaşam daha zorlarını önüne sürmeye devam eder.

Dünya ve Yaşam Hakkında

• Hepimiz büyük bir bütünün parçasıyız. Herkes birbiriyle ilintilidir. Hiç

kimse tek başına ıssız bir adada yaşayamaz.

• Doğada bina yoktur. Doğada bulunmayan bina gibi yapıları bir araya

getirerek, bir yapma dünya meydana getiririz. Binaya en yakın yapı mağara ya

da ağaçların altındaki gölgeliklerdir. Doğada su dağıtımı nehirlerle yapılır. Fakat

insanlık suyu şehir şebekesi ile dağıtmaya çalışmaktadır.

55

Page 56: Yaşam ve Başarı

Doğada tüp gaz da yoktur. Fakat insanlık onu gidip tüpün içerisine sokup

kullanmaktadır. İnsanlar doğada bir malzemeyi alırlar renk ve şekil katarak

tişört yaratırlar. Doğada para diye bir kavram yokken bugünün en önemli etkeni

olarak yaşamımıza girmektedir. Dünyada dinamit ile avlanmak da yokken insan

dinamitle avlanarak, bir bölgedeki tüm balık nüfusunu yok edebiliyor. Neticede

bu şekilde bir yapma dünya oluştururuz ve doğanın dışında kurduğumuz bu

yapma dünyamızdaki yaşamı paylaşırız.

Medeniyetten önce tamamen doğa düzenine dayanan bir dünya vardı. Bu

dünya bir şekilde kendi dengesini yaratmış ve kendi dengesinde hareket

ediyordu. Yapma dünyanın ilk başlama noktası insanların tarımı keşfetmeleri

ile oldu. Bundan sonra besinlerin üretimi, paylaşılması, görev dağılımı, kabile,

devlet, sınır, savaş, para, ticaret, üretim, verimlilik, banka, borsa, leasing,

hedging gibi birçok kavram süreç içerisinde bu yapma dünyayı daha zengin

ve komplike hale getirdi. Diğer tarafta ise doğal dünya yaşamına ve varlığına

şüphesiz devam etti. Kişinin genellikle yapma dünyanın içinde yaşadığının

farkında olarak, doğal dünya ile de hala ilintili olduğunu unutmamak için çaba

sarf etmesinde yarar vardır. Ancak bu şekilde doğasındaki özelliklerini güncel

tutup, bu inanılmaz güçten yararlanma hakkına sahip olabilir.

• Dünyayı düşüncelerimizle oluştururuz, çizeriz. Dünya herkesin ortak

düşüncelerinden ve ortak aklından oluşuyor. İnsanlar genellikle kendi dünyalarını

oluştururken fazla da şikayetçi olmamaları gerekir, çünkü kişinin seçimleri ile

düşünceleri birleştiğinde kişi kendi yaşam akışının en az yüzde ellisini oluşturur.

Diğer yüzde elli yağmur, güneş, fırtına veya sanal dış faktörler olabilir, fakat ilk

yüzde elliyi kişinin kendisi belirlediği gerçeğini de hepimizin herkesin bilmesi gerekir.

• Bugünkü dünyadaki en büyük sıkıntılardan birisi de, zihnin sayı ve skor

üzerine kurulu olmasıdır. Aslında gerçekte sayı kadar nitelik de önemlidir. Sayı

önemsiz değildir ama tüm ilintileri sayı üzerine kurmak doğru bir yaklaşım

değildir. Örneğin, herhangi bir işletmenin amacı para üretmektir ama sadece

paraya odaklı çalışmak sürdürülebilirlik sağlamaz. Bunun yerine aynı zamanda

kalite, müşteri memnuniyeti, yaşama zaman ayırma gibi duygusal doyum

sağlayacak konuları da ele almalıyız ki, işletmenin sürdürülebilirliği sağlanabilsin.

56

Page 57: Yaşam ve Başarı

• Yaşamın içerisinde sadece oturmak ile büyük bir bahçeyi süpürmek

arasında fark yoktur, ikisi de yaşamı tüketme şeklidir. Hangisi keyif veriyorsa

onu yapmak gerekir. Kişi oturarak da, bahçeyi süpürerek de günü geçirebilir.

Bahçeyi süpürürken bahçenin büyüklüğünün de önemi yoktur. Kişi böyle bir

zihne sahip olduğunda iç huzuru bulur aksi halde kişi, “Bahçe çok büyük burası

nasıl biter?” veya “Oturmak ile bu hayat biter mi?” gerginliğini yaşar. Kişi bu

düşünceleri bir kenara bırakıp bahçeyi süpürmeyi benimsediğinde veya yalnızca

oturduğunda iç huzur gelir. Yani bize öğretilmiş anlamsızlıklar ile barışık olmak

da insana huzur verir.

• Kişi hayatta bulunduğu sürece öğrenme süreci hiç bitmez ve süreklidir.

�nsan Bedeni ve Zihni Hakkında

• Kişinin vücudu onun kendi tapınağıdır.

• Kişinin vücudunun saf ve temiz olması içinin de temiz olması anlamına gelir.

• Meditasyon kişinin kendi iç dünyası ile haberleşmesidir. Bu haberleşme

sayesinde insanlar kendi benlikleri, istekleri ve hormonları ile dış dünya

arasındaki ilintiyi kurar ve olayları daha iyi anlar ve daha kolay kabul eder.

• İnsanlar sağlığı satın almak istediklerinde “İlaç alayım sağlıklı olayım.”

derler. Oysaki sağlık satın alınamaz ve sağlıklı olmanın pazarlığı da yoktur.

Sağlık içsel bir olaydır, kişinin yaşam şekli, tercihleri ve gayreti ile oluşur.

• Düşünce yapısının yansıması “ego” olarak ortaya çıkar. Kişi eğer egosunu

eğitip ehlileştirmeyi başarabilirse başarı gelir.

• İç huzur, iç boşluktan yani zihnin boşaltılmasından veya zihnin her hali

ile barışık olmaktan gelir.

57

Page 58: Yaşam ve Başarı

• Hiçlik egonun sorununun çözümüdür. Hiç olmayı beceren insanlar güzel

bir yaşam yaşarlar.

• Herkesin fiziksel taşıyıcı olarak bir vücudu vardır. Kişi vücudunu beğense de,

nefret etse de vücudu tüm yaşam akışı içerisinde ona eşlik edecektir. Onun için

vücudumuzu biran önce benimsemek, onun ile barışmak mutlu bir yaşamın başlangıcıdır.

• İnsanın kendi varlığıyla da uyumlu olması gereklidir. Kişi dış dünyada

yaşarken iç dünyası ile uyumlu olması gerekir. Örneğin bazı insanlar görürüz,

nedeni ne olursa olsun bulunduğu yerde varoluşundan mutsuzdur ve sürekli

“Bir gün alıp başımı gideceğim.” der. Bu kişiler ne aradığını bilmiyordur. Fakat

tek bildikleri vardır, o da alıp başını gitmektir. Fakat yirmi yıl geçmiştir ve

bahsedilen kişi hala alıp başını gitmemiştir; veya “Hadi git!” dendiğinde kişi

buna cesaret edememiştir. Kişi dış dünya altında ezilmiş ve aradığının bedelini

ödeyecek kadar cesur değildir. Yani ara bir durumda olduğu için mutsuzluğu

yasamaktadır. Kişi dış dünyanın yansımasının çok etkin olmasının sıkıntılarını,

iç dünyanın taleplerini karşılayacak cesaretinin olmamasını ve iç dünya ile

uyumlu olmamasının getirdiği mutsuzluğu yaşamaktadır.

• İnsanlar şekillenmeden geçerken bir takım filtreler oluşur. Farkında

olmadan bu filtreler kişinin yaşamını şekillendirir. Kişi filtreleri farkında olarak

devre dışı bırakabilirse veya bunların filtre olarak olayların yorumlanmasında

kullanıldığının farkında olursa, yaşamak daha keyifli olur.

• Zihni yoğun bir kişinin kafasından, günde ortalama altmış beş bin

düşünce geçer ki, kişi bunun yüzde doksan beşini dün de düşünmüştür. Aynı

konulara takılıp aynı verilerle beslenmek verimsizliktir. Kişi bu düşüncelere

takılınca zihni kirlenir ve temiz görüş yitirilir. Dolayısıyla, bir işi düşünüp en hızlı

şekilde bitirmek, iş listesini her zaman kısa tutmak performans ve odaklanma

için daha iyidir.

• Birçok öğretilerde öğrenme ve zihinden silme süresi yirmi bir gündür.

İnsanların bir alışkanlıktan kurtulma ve yenisini edinme süresi de yirmi bir

gündür. Başka bir deyişle beynin yeniden programlanma süresi yirmi bir gündür.

58

Page 59: Yaşam ve Başarı

• Herşeyin daha iyisi vardır. İyileşmenin bitmeyeceği ve sürekli olduğunu

içselleştirmek gerekir. İnsanlarda pasifize olma rizikosu vardır. Bunun karşı

argümanı sürekli ve bitmeyen iyileşme arayışı peşinde olmaktır. Fakat bunları

yaparken kendi gününü yaşayarak ve mutluluğunu hissederek yapmak gerekir.

Kişi aklına gelen her şeyin daha iyisini yapma yeteneğine sahiptir. Gereksiz

yere ikide bir, “Bu bana yeter.” demenin de manası yoktur. Fakat bunu stres

yapmadan yapmak gerekir.

• Herkes kendi gerçeklerini yaşar. Çünkü herkesin dünyayı okuma şekli

farklıdır. Başkalarının gerçekleri bizimkilere uymadığında da şaşırmamak gerekir.

• Yeni bir şeyler öğrenmek için bardakta boş yer olması gerekir. İnsanlara

bir şey aktarılmak istendiğinde karşımızdaki kişi bunu dinlemek yerine, kendi

kafasındakini anlatmak istiyorsa, kendi bildikleri ile kafası tıklım tıklım doluysa

yeni bir şey anlatmanın anlamı yoktur. Çünkü yeni bir öğretiye yer kalmamıştır.

Hep kendi kafasında olanları aktarmaya çalışanlarla karşılaşırız, bazen bu

arkadaşlarımızda kafanın doluluğundan ziyade kendi görüşlerine ve egolarına

kilitli olmalarından da söz edebiliriz.

Keyifli Yaşamak Hakkında

• Anı yaşamak çok önemlidir. Odaklanmayı ve performansı arttıracağı için

o anın içinde olmak çok önemlidir. Çoğu insan anı yaşamaz, ne odur ne budur

hep aradadır. Arada yaşamak en büyük huzursuzluklardan birisidir.

• Kahkahasız ve keyifsiz bir gün yaşanmamış bir gündür.

• Herkes günde en az beş dakikasını şükür edeceği şeyleri listelemek için

harcamalıdır.

• Kişinin hayatı ya güzel bir tecrübe ve anılar ile dolu bir maceradır ya da

boş ve eziyet dolu bir yolculuktur. Hangisi olduğuna kişi kendi karar verir.

59

Page 60: Yaşam ve Başarı

5.Başarılıyaşam içinörnek birmodel

Page 61: Yaşam ve Başarı

İlk bölümlerde, birçok düşünceyi açık büfe usulü masanın üzerine koyduk.

Şimdi de yaşamda başarılı olmak için kullanabileceğimiz bir ”model” üzerinden

geçelim. Karmaşık ve çok parçalı olan yaşama, bir model üzerinden bakarsak

işler kolaylaşır. Aynı zamanda bir model üzerinden yaklaşım yapmak, akılda

kalıcılığa da yardım eder.

Modelimiz yapay dünya ve doğal dünyanın oluşturduğu bir “oyun alanı”,

bunların içindeki “insan” ve bu insanın “ilişki demeti” üzerine kurgulanmıştır.

İnsanoğlunun içinde yaşadığı bir dünya ve insanoğlunun algılayabildiği bir

dünya vardır. İnsanoğlunun algılaması dışında da, evrensel algı sınırlarımızın

ötesinde bir varoluş vardır. Örneğin, Aborjinlerin uzun mesafede birbirleri ile

herhangi bir alet kullanmadan iletişim kurabilmesi veya aramızdan bazılarının

arazi üzerinde yürürken belirli yerlerde su olduğunu anlayabilmesi gibi.

Yaşadığımız dünyada çoğumuzun kaybettiği ve bugünün değerleri ile

açıklanamayan durumların da olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir.

Bu tür açıklayamadığımız yetenekler veya aktiviteler, bizim zaman içerisinde

yitirdiğimiz özelliklerdir. Bu yüzden bizler, algılayabildiğimiz dünya üzerinde

model geliştirmeye çalışıyoruz. Bunun dışında, bizim algılayamadığımız bir

varoluşun olduğunu da inkar etmiyoruz. Bu varoluşun doğrularını bilmemiz

mümkün değildir. Bilmediğimiz bu olgulara entegre olmaya çalışmanın adı,

olsa olsa “gayret” olabilir… Algıladığımız dünya, bizim ulaştığımız bilgilere

dayalı bir dünya oluyor. Bu duruma göre, öbür dünya da altıncı hisse dayalı

bir dünya olarak tanımlanabilir. Teknoloji ve bilimde de insanlar, bugün için

bildikleri kadarını algılayabiliyor. Örneğin, bugünkü bilim seviyesinin 2049 yılına

kadar bir milyon kez kendisini katlayacağı iddia edilmektedir. Yani, bugün bir

birim biliyorsak 2049 senesinde dokuz yüz doksan dokuz bin birim

bilinmeyeni kavrayacağız. Biz bu kadar bildiğimizle ne kadar çok şey bildiğimizi

ve bilimin ne kadar ilerlediğine şaşırıyorsak ve 2049 yılında bir milyon katını

göreceksek, burada ciddi ve hızlı bir katlanma sürecinden bahsediyoruz

demektir. İşte bu da değişime alışmanın, değişimin vazgeçilmezliğinin başka

bir göstergesidir.

61

Page 62: Yaşam ve Başarı

İnsanoğlu dünya ile entegre olmayı ve bu hissiyatın ince ayarını kaybetmiş

durumdadır. Bu nedenle hissedemiyoruz ve dünyaya entegre olmaya çalışmanın

zorluğu ile karşılaşıyoruz. Öte yandan her an, her yere bağlanabildiğimiz ve

her türlü konuda bilgi toplayabildiğimiz üst dünyaya bağlanabiliyoruz. Bu ilişkiyi

kurduğumuz platform olarak www.google.com veya tümü ile internet örnek

verilebilir. Bu da algılayabildiğimiz dünyanın içinde olup diğer büyük dünyaya

bağlanma gayreti olarak tanımlanabilir. Herhangi bir yerde, herhangi bir

konuda, herhangi bir insan veya konu hakkında kişi istediği bilgiyi toplayabilir.

Bu da yeni dünyanın altıncı hissi olarak tanımlanabilir. Çünkü dünyanın ortak

aklı bugün internete geçmeye başlıyor…

Algıladığımız dünyada bir yolculuk yaparken, her an bir hayat yaşıyoruz ve bir

görev ifa ediyoruz. Modelimiz bu hayat biçimi üzerine kurulmuştur.

Hayat, kişinin içerisinde bulunduğu ortam, kişinin kendisi ve bu kişinin

ilişkilerinden oluşan bir üçgenin üzerine kuruludur. Kişi, eğer bu üçgeni başarı

ile yönetebilmişse, “sürdürülebilir başarıyı” yakalayabilmiş demektir.

“Sürdürülebilir başarı” dalgaların hep üst noktalarında bulunan bir aralık

içerisinde olabilmektir. Kişi, eğer dalganın en üst noktasında oluyor, sonra alt

noktasına iniyorsa ve bu şekilde gidip geliyorsa, bu, başarısının sürdürülebilir

olmadığı anlamına gelmektedir.

Model üçgenimizin üç köşesinin birinde, kişinin bulunduğu ortam, diğerinde

kişinin kendisi ve son köşede de kişinin ilişkileri bulunur. İnsanların genellikle

en büyük sıkıntıları da bunların birbirine karıştırılmasından ve ayrımın iyi

yapılamamasından kaynaklanır. Örneğin, patron ofise girdiğinde ofiste ışıkların

yandığını görür ve ilk karşılaştığı kişiye, “Bu ışıklar neden yanıyor?” diye sorduğunda

çoğu zaman karşısındaki kişi, “Ben yakmadım.” şeklinde yanıt verir. Oysa patronun

öğrenmek istediği, ışığı kimin açık bıraktığı değil, ışığın neden açık olduğudur.

Bu örnekte, iş ile kişinin kendisinin karıştığını görürüz. Önemli olan, kişinin

hayatındaki bu üçgenin köşelerinin ne olduğu konusunda farkında olması ve içinde

olduğu durumun, konunun hangi köşe ile ilgili olduğunu kavramasıdır.

62

Page 63: Yaşam ve Başarı

İlişkilere takılıp işi unutmak da kötüdür. Yani bir işle ilgili uğraşırken, kişi bu

işle ilintili olarak bir ilişkiye takıldığı zaman, iş unutulabilir. Bu da ciddi bir

sıkıntıya yol açar. Çünkü, burada esas olan ilişki değil, işin kendisidir. Örneğin,

iş çikolata fabrikasında çikolata üretmekse, asıl işimiz kişinin muhasebecisi

ile olan iyi veya kötü ilişkisi değildir. Pek tabii ki diğer taraftan da, yalnızca işe

odaklanıp, ilişkileri yok saymak da sorun yaratır. Bunun dengesini kurmak çok

önemlidir. Burada tek söylemek istenen işin kendisinin insanlar arası sürtüşmeler

ve zihin savaşları arasında kaybolmamasıdır.

63

Minimum enerji ile

maksimumçıktı

Güçlü veSağlıklıtemel

Vücut,Zihin, Yapı

Güçlüortaklıklar

YüksekPerformans

Takım

İlişkilerdemükemmellik

O-İş-

OYUN ALANI

Ben-Kendim-

DENGE

Biz-Takım-

İLİŞKİLER

Tablo 3: Bütünleşikyaklaşım modeli

Page 64: Yaşam ve Başarı

“Oyun Alanı”, “Ben” ve “Oyun alanındaki �lişkiler”i iyi yönetmek

“Oyun alanı, ben ve ilişkilerim” üçlüsü, ortamı iyi yönetebilmek için, insanın

her zaman yanında taşıması gereken kavramlardır. Bu kavramlar, faaliyetleri,

ilişkileri ve işleri uyumlu ve başarılı hale getirmek için bir denge içinde

tutulmalıdırlar.

Modelde Bütünleşik yaklaşım

Tepeden bakıldığında görünen resim, bir oyun alanı, başka bir deyişle oyunun

yer aldığı sahne, kişi, kişinin ilişkileri ve hepsinin birbirleri ile ilintilenmesi olarak

görünür. Bunların bütününe bakılmaz ve bir ayak eksik bırakılırsa, durumu

algılama, duruma göre reçete hazırlama, varoluş şeklinde başarı sağlama riske

girebilir. Çünkü herhangi bir unsur unutulduğu zaman, o unutulan unsur kişinin

başarısızlığını da yanında getirir.

Bu model ve bütünleşik yaklaşım kullanılarak, iş hayatında ve yaşamın diğer

akışları içinde aşağıdaki tespitleri hayatlarına sokabilenler sürekli başarıyı

yakalayabilirler.

Başarılı oyuncular:

• Ortama dar gözlükle bakacağı yerde, daha geniş perspektiften bakabilen

• Geleceğe takıntılı olmak yerine, geleceğe dair güzel resmi olan

• Alalade bir organizasyonu fark yaratabilecek bir organizasyona çevirebilen

• Değer yaratmayan işlerle enerji kaybeden bir ilişki yapısından, değer

yaratan ve sonuç almaya yönelik bir ilişki yapısına dönüştürebilen

• Farkında olmadan reaktif hareketler yapan bir takımdan, farkındalığı olan

bir takım oluşturan

• Takımın kendi kendine yarışmasını, içinde tatlı bir rekabet barındırmasını

sağlayan

• Günü kurtarmak yerine, vizyon sahibi bir lider olabilen

• Değişime kapalı olmaktan değişime açık olmaya geçebilen

• Şikayetçi insan konumundan, yapmak isteyen motive edilmiş yüksek

enerjili insanlara dönüşebilenlerdir.

64

Page 65: Yaşam ve Başarı

5.1 Oyun alanım

Kişiler, sosyal bir varlık olarak toplum içerisinde değişik zamanlarda farklı roller

alır. Bu roller kişinin iş yerindeki görevi olabilir, bir dernekte gönüllü çalışmak

gibi toplumsal bir misyon olabilir, ya da bir akrabalık görevi olabilir. Kişinin bu

görevi yerine getirebilmesi için, varoluş seklinin bir çerçevesi ve oyun alanı

vardır. Bu alanın içinde kişinin etrafını çerçeveleyen kurumlar, ilişkiler, şartlar,

amaçlar ve kurallar demeti vardır. Oyun alanı kavramı bütün bunları görebilmek

üzerine kuruludur. Kişi oyun alanını değerlendirirken bulunduğu ortamı ve

buradaki oyuncuların rollerini iyi kavramalıdır. Örneğin, kişi bir pasta imalatı

işi yapıyorsa, kimlerle ilişkileri olduğunu tek bir sayfa üzerinde görebilmelidir.

Aynı zamanda yapmış olduğu işin o sektördeki iş zincirinin neresinde olduğunu,

katma değerinin ne olduğunu, işin girdi ve çıktılarını ve bu işteki gücünün

seviyesini ve riskleri iyi anlamalıdır. Yine pasta imalatı örneğinden gidersek,

kişinin yetkinliği ve yaratıcılığıyla pasta elde edebilmek için istediği kalitede

malzemeyi tedarik edebileceği uygun fiyatlı tedarikçiler olması, yaptığı pastayı

pazarlayacak, pastanelere götürecek ve müşteriye satacak farklı katma değerler

olduğunun ve pastanın zamanında dağıtılamamasının risklerini görebilmesi

gerekmektedir. Son olarak tüm bu bilgileri toplayıp, uzun vadede vizyon ve

hedeflere ulaşmak için en uygun stratejileri belirleleyerek, iş alanı ile ilgili

bütünsel bir bakışa sahip olmayı gerçekleştirmelidir.

65

İşOrtamıAnalizi

DeğerZinciriAnalizi

StratejiUyumSüreci

Tablo 4: Oyun alanı

Page 66: Yaşam ve Başarı

Değişen dünyada bu çalışmayı periyodik olarak yapmalı ki kişinin ortamdaki

varoluşu sürdürebilir olsun. Facit örneğinde olduğu gibi, kişi ortamı ve değişimleri

iyi algılayamaz ise ve ona uygun strateji belirleyemezse, kısa bir sürede tarihe

karışabilir. Yani başarısızlık kaçınılmaz olur.

Kişinin yaşadığı veya iş yaptığı genel ortamda, kendisinin dışında bir sürü farklı

faktörler bulunur. Bu ilişkilere, halka halka bakabiliriz. Kişi kendisini ya da işini

merkeze koyduğu zaman, ona en yakın halkada, kişinin işi ile doğrudan ilişkisi

olan faktörleri koyabiliriz. Bir sonraki halkada, her gün ilişki içerisinde olmasa

da, işin performansını olumlu veya olumsuz etkileyecek, stratejik olarak

gelişmesinde faydalı olabilecek veya gerilemesine neden olabilecek kurum

ve olaylara yer verebiliriz. En dış halkaya ise, küresel anlamda kişiyi ve işini

etkileyebilecek faktörleri ve olayları sıralayabiliriz.

İş ortamındaki aktörlerden bazıları karar verici, bazıları karar verici üzerinde

etkisi olanlar, bazıları çeşitli kapıların açılmasını sağlayan düzenleyiciler, bazıları

sonuç almayı sağlayanlar, bazıları da işin yapılması için doğru insanları ilişki

çemberine alanlar gibi farklı görevler taşırlar. Ortamımızda bulunan bu faktörlerle

ilişkilerimiz doğru yönetilmelidir. Kişi, bu ilişkilerin hepsini bir bütün olarak

görebildiği zaman, işini çok daha iyi kavrayarak, farkındalığı daha kolay

yakalamış olur.

66

Page 67: Yaşam ve Başarı

tedarikciler

müşteri distributör

denetçiler

hukukikurumlar

ajanslar

dış rakipler

işsizlik

direk rakipler

endirek rakipler

nufus artışı

teknoloji

regülasyonlar

AB ilişkileri

politik ortam

ekonomik ortam

pazar trendleri

Finansal pazarlar

savaşlarve krizler

ve diğerleri...

ekonomik ortam

politik ortam

Globalİşle ilgili ortam(i.e. ABD Morgage krizi)

Ülkeİşi etkileyen ortam(i.e. işle ilintili kanunlar)

Direk İşİş ile ortam(i.e. müşteri ihtiyaçları)

67

Perakendeci

ŞİRKET

Tablo 5: İş ortamı analizi

Page 68: Yaşam ve Başarı

Tüm bu parçalara bir bütün olarak baktığımız zaman, resmi daha iyi görebiliriz.

Bu durum, kişi için ciddi bir fark yaratır. Kişi bu ilişkiler haritasına ekleyeceği

veya çıkartabileceği her şeyi bir anda görebildiğinden işin yönetimi kolaylaşır.

Kişi böylece, mücadele ettiği oyun sahasının tümünü açıkça görebilir. İşi ile

ilgili çevre ilişkisini doğru okuduktan sonra, değer zincirini belirlemeye başlar.

Değer zinciri, kişinin veya organizasyonun yaptığı faaliyetin müşteriye ulaşması

için gereken ana faaliyetleri gösterdiği gibi, her bir faaliyetin bu değer zinciri

içinde sergilediği yetenekleri, kattığı değeri, değer arttırma fırsatlarını ve riskleri

göstermesi bakımından da önemlidir. Örneğin, bir tatlı imalathanesi aldığı unu

ve şekeri, becerileriyle bir pastaya dönüştürür ve ona değer katar. İmalatçı,

sipariş veren pastanelere zamanında taze pasta gönderebilmek için, anlaştığı

bir taşıma şirketi ile dağıtım yapar. Taşıma şirketi, zamanında dağıtım yapmaz

ise sorunlar başlar ve imalatçı için risk doğar. Değer zinciri kavramı, özel

yaşamımız da dahil olmak üzere, her ortamda uygulanabilecek bir kavramdır.

“Müşteri” yerine “fayda gören”, “tedarikçi” yerine “yardım eden” ismini koyarak,

her türlü özel proje veya çalışmayı da bu şekilde inceleyebiliriz.

İLİŞKİNİN SEVİYESİ

Rutinoperasyonal

Kritikiş ile ilgili

Stratejikiş ile ilgili

İLİŞKİNİN AMACI

Zamanındateslimat

Maliyetleridüşürmek

Kaliteyiarttırmak

DİĞER PARTİNİNİLİŞKİDEKİ ROLÜ

Kararverici

Kapıaçıcı

Yaptırıcı

İlişkikurucu

İknaedici

68

Tablo 6: İş ortamında ilişki türleri

Page 69: Yaşam ve Başarı

DeğerGirdi Tedariği

Katma DeğerÜrün ortaya çıkarma

Katma DeğerMüşteriye yakın

nokta inşaası

Katma DeğerMutluluk ve enerji

Katma DeğerSatış noktasına

ulaştırma

~ Katma değer zinciri

Katma değer bir kişinin kendisini daha değerli kılmak için kendisine kattığı

bilgi, beceri veya başarılar olurken, bir ürün veya hizmetin hammaddeden

tüketiciye ulaşıncaya kadar geçirdiği süreç boyunca tüm evreleri ve

kazanımları ihtiva eder.

Katma değer zinciri ise bir durumdan daha değerli bir duruma geçerken ve

tüketiciye varana kadar geçen süreçte dahil olanların tanımlanmasıdır. Tablo

7'de basit bir örnek olarak bir pasta yapım sürecinin değer zinciri gösteriliyor.

İnsanoğlunun değişik şekillerde varoluşunun tümünün, “katma değer zinciri”

kırılımlarına bakılabilir. İş hayatında da şirketlerle ilgili “katma değer zincirine”

baktığımızda, bir şirketin içinde bulundu işin bütününde aldığı rol görülebileceği

gibi, şirketin organizasyonel birimleri ve buradaki bireyler de, daha detay bir

seviyede, bir katma değer zinciri olarak görülebilir.eğer zinciri kavramı

Makro baktığımızda, süt imalatı yapılan bir şirketin katma değer zincirinde bir

tarafta inekler ve hayvancılar vardır. Öteki tarafta, sütün lojistiği, sütün

depolanması için kurulu düzen, sütü sevk ederken yeni depolamalar, reklam,

dağıtım gibi değişik foksiyonlar katma değer zinciri içinde incelenebilir. Örneğin,

bir fabrikanın içerisinde paketleme işleminin bir sürecini gerçekleştiren bir kişiye

bakıldığında, daha mikro bir katma değer zinciri ortaya çıkar. Onun zincirinde

paketleme malzemesi ve paketlenecek ürünün gelmesi, kişinin verilen paketleme

spesifikasyonlarına uygun paketlemeyi yapması ve paketi sevkiyat kutusunun

69

Tablo 7: Değer zinciri kavramı

Page 70: Yaşam ve Başarı

içine koyması gibi, basit bir katma değer işlemi olabilir. Buradaki “katma değer”

o kişinin bilgi ve becerisini kullanarak paketleme işini kaliteli ve hızlı yapabilmesidir.

“Katma değer zinciri” şirket açısından ayrı üst bir platform, bireyin kendisi için

daha dar bir platform olabilir.

Değer zinciri müşterinin ihtiyacından, kişinin müşterilerinin beklentilerini tatmin

edeceği zamana kadar geçen sürecin tamamıdır. Değer zincirini iyi yönetmek,

bütün üretim ve katma değer süreçlerine vakıf olmayı gerektirir.

Bazı kişiler için şan ve şöhret bir değerken, bazıları için kâr bir değerdir. Değer

zinciri oluşturup, risklerin analiz edilmesi kişiye işinde zayıf noktaları görerek

eksiklerini gidermesini sağlar. Örneğin, bir işin değer zinciri içerisinde malların

taşınmasında tek bir kamyon kullanılıyorsa, kamyon şöförünün hastalanması

çok ciddi bir risk oluşturabilir. Değer zinciri kişiye ve bu gibi zayıf halkaların

bütünsel olarak okunmasında ve eksiklerin tespit edilmesinde büyük bir fırsat

sunar. Bu gibi durumlarda, en zayıf halkaları tespit ettikten sonra alternatifleri

planlamak gerekir. Ya da nakliye ve dağıtım işi karlı bir iş ise, bunu yönetecek

bilgi ve beceriyi geliştirip, değer zincirinin bu halkasını kendi bünyesine alma

fırsatını da görmeyi sağlar.

Özetleyecek olursak, bir ürün veya hizmetin meydana getirilmesi sırasında kişi

ya da kurum gerekli aktivitelerin tümünü ya da bazılarını kendi bünyesinde

toplar. Hangi aktivitelerin bünye içinde tutulacağına karar vermek için birkaç

noktayı değerlendirmek gerekir:

1- Rekabetçi yeteneklerim nerede?

2- Hangi aktivitede daha yüksek katma değer var ve bu aktiviteyi yapma

becerisini geliştirebilir miyim?

3- Hangi aktivetinin veya işin zincir içindeki gücü daha fazla, ya da

alternatifleri yok? Bu aktiviteyi kendi bünyeme katabilir miyim?

Örneğin bahçesi olan bir evde çim kesme işini ben mi yapmalıyım yoksa

başkasına mı yaptırmalıyım? Eğer ayıracağım 1 saatlik süreyi başka bir işe

ayırırsam kendime daha fazla katma değer katacaksam bu takdirde bu hizmeti

70

Page 71: Yaşam ve Başarı

dışarıdan almayı tercih edebilirim, ya da bunun aksine eğer çim biçmek daha

değerli bir iş ise ve bunu yapacak yeteneğim varsa kendim yapmaya karar

verebilirim.

Tablo 7'de gösterilen pasta işinde dükkan sahibi olup tüketiciye satış yapmak

daha katma değerli bir işse hem pasta imalatı yapabilirim hem de dükkanların

sahibi olabilirim. Tabii bu durumda, finansal kaynaklarımı, satış ve pazarlama

becerilerimi, dükkan yönetme yeteneklerimi, rekabeti ve bunun gibi unsurları

da değerlendirip karar vermem gerekir.

~ Strateji Uyum Süreci

Strateji belirleme ve organizasyonu, aileyi, takımı veya şirketi bu strateji

doğrultusunda çalışmaya uyumlu hale getirmek, oyun alanının bir çıktısı

olmalıdır.

Uyum sağlamak

Değişik faaliyetlerin ve bu faaliyetleri yapacak kişilerin birbirleri ile uyumlu hale

gelmesini sağlamak, herhangi bir işin başarılması için olmazsa olmazlarındandır.

Dünyada süreçlere bakıldığında, bu süreçlerin hepsinin başarılı tamamlanabilmesi

için bir takım gereksinimlerinin birbirleri ile uyumlu, paralel, düzenli ve hizaya

gelmiş olması gerekir.

Örneğin, bir doktor saat dokuzda bir kişiye randevu verdiyse, doktor odasının

en geç saat dokuza kadar temizlenmiş olması, randevu odasının önceden

açılmış olması gerekmektedir. Bu da takım içindeki aktörlerin uyum içinde bir

bütünlük sergileyip, başarılı bir sonuca beraberce gitmesi demektir.

Başka bir örnek olarak, aşağıdaki tablo yeni başlayacak uluslararası projeyi

yönetecek bir kişinin sağlaması gereken uyum sürecini grafiksel olarak gösteriyor.

Bu parçaların hepsi bir şekilde bir çizgide buluşabildiği sürece, bu kişi projeyi

başarılı bir şekilde yönetebilir, bunu yapamadığı takdirde, ne kadar yetenekli

veya tecrübeli olsa da projede başarılı olamayacaktır.

71

Page 72: Yaşam ve Başarı

Yeniuluslararası

projeningerekleri

Projeekibinin

yetenekleri

Ortaklarınbeklentileri

Yerelhükümetin

istekleri

Sağlığın

Aile-çocukların

eğitimi

Aile-eşin işinibırakması

Diğergörevlerintasviyesi

Yeniuluslararası

projeningerekleri

Projeekibinin

yetenekleri

Ortaklarınbeklentileri

Yerelhükümetin

istekleri

Sağlığın

Aile-çocukların

eğitimi

Aile-eşin işinibırakması

Diğergörevlerintasviyesi

Farkların ortaya çıkarılması ve giderilmesiyle oluşan durum:

Başlangıçtaki durum:

Uyum sürecinin işleyişi

Şirketlerin bir stratejik duruşu, kurumsal düşüncesi ve kurumsal yaklaşımı söz

konusudur. Bir şirketin geleceğinin olabilmesi için, çeşitli stratejik kararları

doğru olarak vermesi gerekir. Bu durum, kişilerin kendileri için de geçerlidir.

72

Tablo 8: Uyumlu hale getirme örneği - yeni bir projeyi başlatırken

Ortamanalizi

Uyumlulaştırmave ölçümler

Stratejiktercihler

Uygulama vetecrübe

Öğrenme Konular veAlternatifler

HareketPlanı

Farklar

Tablo 9:Strateji uyumsüreci

Page 73: Yaşam ve Başarı

Stratejik kararların paralelinde, varoluşun da bu kararlar çerçevesinde

örgütlenmesi gerekir. Örneğin, bir kişi başarılı bir futbolcu menajeri olacağım

şeklinde bir karar verebilir. Bu durumda, kişinin kendisinin veya şirketinin diğer

unsurlara uyum sağlaması, ilişkilerini oluşturması ve eksiklerini tamamlayacak

girişimler içinde bulunması gerekir. Kişi menajer olmak istiyorsa, kişinin

menajerliğini isteyecek futbolcuları bulabilmesi gerekir. Onları takımlara

yönlendirebilecek bir dünya kurması ve futbolcularla sözleşme yapılabilecek

şartları oluşturması gerekir. Tüm bu ilişkilerdeki dengeyi iyi tutturması lazımdır

ki işe karar verdiği zaman, oyun alanını ve katma değer zincirindeki

konumlandırmayı gerçekleştirecek koordinasyon ve uyumu sağlayabilsin.

Stratejik uyum konusunda en popüler örneklerden birisi, “Southwestern Airlines”

şirketidir. Bu şirket, insanları araba ile yolculukla rekabet edebilecek fiyatlarla

uçurma vizyonuyla yola çıkan bir şirkettir. İş ortamını ve değer zincirini de

dikkate alarak, bu vizyonunu gerçekleştirebilmek için sadece iki nokta arasında

en ucuz uçacak ve en basit operasyonu yürütecek bir havayolu şirketi olacağı

şeklinde stratejik bir karar alıyor. Bu kararına uyum sağlamak için tek tip uçak

alıyor. Böylece hem pilot eğitim maliyetlerinden, hem de bakım maliyetlerinden

tasarruf sağlamış oluyor. Alan maliyetlerinden tasarruf etmek için, aktarmasız

sadece iki nokta arasında ve küçük alanlara uçmak şeklinde, başka bir mikro

stratejik karar veriyor. Uçağın temizlik işlerini hosteslere yaptırarak ve yolculara

kendi bavullarını taşıtarak yer hizmet maliyetlerinden tasarruf ediyor. Yani

temel kararın arkasını dolduracak ve bu kararı yaşatabilecek birçok mikro

kararlar veriyor. Eğer şirket, bu tür mikro uyum kararları vermeseydi, şüphesiz

şirketin temel stratejik kararını gerçekleştirme şansı azalacaktı. Başka bir örnek

olarak, İKEA'nın stratejik sürecinin sonucunda çıkan en önemli kararı, işin bir

kısmını müşteriye yaptırmaktır. Bu şekilde IKEA hem lojistikten ve hacimden

kazanmakta, hem de montaj işçiliğinden kazanarak rekabet avantajı

sağlamaktadır.

73

Page 74: Yaşam ve Başarı

5.2 Ben

İş hayatında ve yaşamın diğer akışlarında başarılı olmak ve daha önemlisi

başarıyı sürdürmek için kişinin öncelikle kendisini yolculuğa hazır tutması,

kendisine iyi bakması gerekir.

Kişi, fiziksel taşıyıcı olarak vücut, yaşadığı zaman dilimine kadar depoladığı

bilgilerden oluşan zihin ve kendisine özgün düşünce çerçevesinden oluşur.

Bunlara bağlı olarak davranışlarımız ve yaklaşımlarımız vardır. Bütün bunlara

ek olarak, kişinin yaşam içinde çeşitli rolleri bulunur.

Genellikle ihmal edilmesine rağmen, kişinin vücudu çok önemlidir. Kişi, üç

veya beş yıl olağanüstü başarılar elde etmiş olabilir. Fakat, bir gün hasta olur

ve hastalığının boyutuna göre her şeyini kaybedebilir.

Kişi özel hayatı, iş hayatı, vücudu, zihni, davranışları, tavırları, cevapları, tepkileri

ve rolleri ile bir bütündür. Hayatı bir sahne olarak gördüğümüzde, kişi iş

hayatında müdür rolünde olabilir. Evde de anne veya baba rolüne geçebilir.

74

Bio-denge

Bağışıklık

Stres

Roller

Davranışyar

Duygular

YAŞAM

ENERJİSİ

BİLGİ VE

BECERİLER

ROLLER VE

İLİŞKİLER

ÖZEL HAYATIİŞ HAYATI

Tablo 10: Kişinin kendisi

Page 75: Yaşam ve Başarı

Beden

ZihinDüşünceçerçevesi

Tutum veDavranışlar

OyundakiRol

İşHayatı

ÖzelHayat

DeğişimSüreci

Herşey ilişkili!

Yakın arkadaşları arasında da farklı bir rol üstlenebilir. Kişi yaşam boyunca

üstlendiği bu rolleri, eğer başarılı yönetebiliyorsa, o rollerin kendisi olmasının

önüne geçebilir. Örneğin, kişi işyerindeki rolüyle evdeki rolünü karıştırırsa; veya

bir albay baba, çoçuğuna da bir askermiş gibi davranırsa: “Hazır ol, yat

kalk, on şınav çek!” şeklinde emirler yağdırırsa, çocuğunu doğru büyütemez.

Önemli olan, rollerin kişiyi yönlendirmesi değil, kişinin hayatını içinde bulunduğu

şartlara göre yönetmesidir.

Elbette kişi sadece rollerinden oluşmaz. İnsanın rolleri ve davranışlarının yanı

sıra, bir de fiziksel taşıyıcısı olarak vücudu vardır. Vücut elle tutulan, insanın

doğrudan hissettiği veya hissedebileceği bir fiziksel yapıdır. Bu fiziksel sistem,

kaslar, kemikler, iskelet, deri ve yaklaşık 70 trilyon hücreden oluşur. Bunların

arasında devamlı bir biyokimyasal ilişki vardır. Daha da derine indiğimizde,

tüm vücutta bir enerji hareketi vardır. Bu fiziksel sistem, yaklaşık 500 bin km'lik

bir haberleşme ağını içerir. Yani, kişinin aslında fiziksel, biyokimyasal ve enerji

seviyesi gibi üç seviyeli bir vücudu vardır.

75

Tablo 11: Kişinin dengesi

Page 76: Yaşam ve Başarı

Fiz

ikse

l

Biy

o-K

imya

sal

Ene

rji

Kas, iskelet ve deri etc.

Biokimya aktivitedebulunan 70 trilyon hücre

500.000 km. uzunluğundahaberleşme ağı

Kişinin biyokimyasalında bir arıza oluştuğunda, kişinin başı ağrır, fiziksel

bütünlüğünde bir sorun olduğu zaman, kişinin ayağı veya kolu alçıya alınır ya

da kişinin enerji ağında bir arıza oluştuğu zaman da, kişi yatağından ayağa

kalkamaz hale gelir. Bunların hepsi, kişinin varoluşunu etkileyen temel unsurlardır

ve kişi bunlarla beraber yaşamayı öğrenmek zorundadır.

Fiziksel bütünlüğü sağlamak, üzerinde dikkat edilmesi gereken bir konudur.

Bunun içersinde beslenme vardır, fiziksel egzersiz vardır, vücudun arındırılması

ve kirletilmemesi vardır ve de bunlarla alakalı, kişinin dikkat etmesi gereken

daha birçok konu bulunur. Bunlarla ilgilenmenin ödülü, hastalıklara çok daha

az yakalanmak, yüksek bir enerjiye sahip olmak ve potansiyelinin daha fazlasını

gerçekleştirebilmek olarak geri döner.

Bu konulardan beslenme ve arınma üzerinde biraz duralım. Öncelikle biz neden

yemek yeriz? Beslenmek için yediğimiz kadar stresten, sosyal aktivitelerden,

alışkanlıktan, canımız çektiği için, bilinç dışı olarak farkına varmadan ve diğer

birçok sebepten dolayı yemek yeriz. Bunlardan sadece beslenmek için olan

bedene hizmet ederken, diğerlerinin hepsi zihnimize hizmet eder veya amaçsızdır.

Bu ikinci kategoriyi “tıkınmak” olarak da nitelendirebiliriz. Eğer tıkınıyorsak,

76

Tablo 12: Kişinin bedeni

Page 77: Yaşam ve Başarı

bilelim ki, vücuda temizlemesi için geleceğe yönelik iş çıkarıyoruz. Hayatın ilk

35-40 yılında bedenimiz bunlara rağmen bizi ayakta tutar, ama sonrasında

bunlar, ciddi yük haline gelir ve bir nevi hastalıklar dizisi oluşturur.

Yemek yemeyi bilinçli bir aktivite haline getirmek gerekir. Örneğin yemek seçimini.

Bu, ne yediğimizin, bedenimize ne aldığımızın farkında olmak demektir. Dışarıda

yediğimizde, menüyü iyi okuyabilmemiz gerekir. Menüdeki seçeneklerden seçerken,

alıştığımız lezzetler dışında, seçimlerimizin bedene olan faydasını da düşünmemiz

gerekmektedir. Doğru besinleri bir arada yemek çok önemlidir. Örneğin, peynir

ve yumurta gibi proteinleri, patates gibi nişastalı besinlerle beraber yemek sindirimi

çok güç durumda bırakır. Bunlar birbirine zıt ortamlarda sindirildiği için, beraber

alındığı zaman birbibirinin sindirimini engeller. Başka bir örnek vermek gerekirse,

kavunu başka hiçbirşeyle yememek gerekir ki kavun çok hızlı sindirilen ve de

sindirim sırasında midede uzun süre kaldığında bozulabilen bir besindir.

Yemek yeme sırasında da bilinçli olmak gerekir. Yemek yerken o ana

odaklanmak, yemekten tad almak gerekir. Bazı insanlar, yemek yerken

düşünmekten, konuşmaktan veya başka dış faktörlerle ilgilenmekten, ne

yediklerinin farkına bile varmadan yemeklerini bitirirler. Oysa ki, yemeği belirli

bir farkındalık ile yemek ve iyi çiğnemek çok önemlidir. Yemek yemenin en

ideal şekli, her lokmanın en az kırk kere çiğnenmesidir. O zaman, besin midede

çok daha rahat sindirildiği gibi daha az enerji harcamanın dışında, besinin

gerçek tadını da almak mümkün olabilir. Tost ve pizza gibi yiyecekleri uzun

süre çiğnediğimizde, lastiğimsi bir kalıba dönüştüğünü görürüz, o zaman anlarız

ki bu beslenme değil, sadece tıkınmadır. Koyu yeşil sebzeler ise, çok daha

sağlıklıdır ve vücudun ihtiyacı olan bir çok besini barındırmaktadır. Dünyada

doğru yemek yemeyi öğreten çeşitli kurslar bulunmaktadır. Katıldığım kurslardan

edindiğim en önemli iki kazancım, yiyecekleri çok çiğneme ve yavaş yemek

yeme alışkanlığını edinmem olmuştur.

Yemeğin ne kadar pişirilmiş olduğu da çok önemlidir. Besinler 40-45 derece

civarında içindeki enzimleri, 80-85 derece civarında vitaminlerini kaybeder. Eğer

varsa, geriye yalnız mineraller kalır. Vitamin ve mineralin ne olduğunu biliyoruz.

77

Page 78: Yaşam ve Başarı

Enzimler ise, besinin içinde bulunan ve sindirime yardım eden unsurlardır. Bunlar,

pişirme sırasında bozulduğunda ve vücudun özellikle ileri yaşlarda enzim üretiminde

azalma başladığında, vücut sindirim için daha fazla enerji harcamak zorunda kalır.

Bu durumda kişinin enerjisi düşer ve yemek üstü ayak uzatıp dinlenme hissi oluşur.

Bu yüzden çiğ veya az pişmiş, ağır olmayan yiyecekler ile beslenmeyi tercih etmek

gerekir.

Yiyeceklerin içine koyulan katkı maddeleri, çok önemli bir konudur. Bu malzemeleriin

çoğu doğal olmadığı için, beden tarafından tanınmazlar ve genellikle tam olarak

sindirilemeyerek toksik bir tortu olarak vücutta kalırlar. Bunlar ilerki yaşlarda

oluşan, birçok kronik hastalığın hazırlayıcısıdır. Bu yüzden, mecbur olmadıkça

işlenmiş gıda yememek, eğer yemek durumunda kalırsak da, aldığımız her işlenmiş

gıdanın etiketini okumamız ve anlamadığınız terimlerin sayısı fazla ise rağbet

etmememiz gerekir. Ne kadar dikkat edersek edelim, içinde yaşadığımız toplum

bedeni kirleten çok fazla malzeme üretmektedir, ve bugünkü günlük yaşam,

bunlar üstüne kurulu olduğu için de, bunlardan tamamen kaçma şansımız yoktur.

Bireyin böyle yaygın bir şekilde etrafını saran yaşamı inkar etmesi ve ondan kaçması

mümkün değildir. Onun için böyle bir yaşam ile barışık yaşamayı ve böyle bir

ortamda çözümlerimizi üretmemiz gerekir. Bu yüzden periodik düzeltmeler yapmak,

bedenin sürdürülebilirliği için önemlidir. Kendi tecrübemde, en yararlı düzeltme

bir haftalık sıvı besin orucuna dayalı bir arınma, yani diğer adıyla detoks programıdır.

Sıvı orucu sırasında, mideye katı malzeme gitmediği için, sindirim sistemi çalışmaz

ve tasarruf edilen enerji bedeni yenilemek ve temizlemek için kullanılır. Aynı

zamanda bağırsaklarda biriken tehlikeli artıklar da temizlenir ki bu çok önemlidir.

Beslenme ile ilgili önemli başka bir konu da besin destekleridir. Günümüzde

besinlerin üretilme koşulları ve genel yeme alışkanlıklarımızdan ötürü almamız

gereken tüm vitamin, mineral, enzim, probiotikleri ve buna benzer başka mikro

besinleri alamıyoruz. Bunları mümkün olduğunca doğal şekilde hazırlanmış besin

desteklerinden almak akıllıca bir seçenektir. Doğal vitamin mineral takviyeleri,

sindirim enzimleri ve probiyotikler (bunlar bağırsaklarda bulunan faydalı bakterilerdir)

temel bir destek seti oluşturabilir ve muhakkak imkanlarımız dahilinde tüketilmelidir.

78

Page 79: Yaşam ve Başarı

Beynin sol tarafı:

�Mantıksal�Fiziksel varoluş�Zaman ve mekan�Geçmiş ve gelecekte yaşar�“Ben” - “Benim”

kavramlarını oluşturur�Diğerlerinden ayrı�Sürekli konuşur

Beynin sağ tarafı

�Sezgisel�Yaratıcı�Bağlantılı

- 70 triyon hücreye-Vücut içi iletişim-Evrensel enerji

�Zaman ve mekandan bağımsızzihinsel resimlerle çalışır

Bilinçaltı:

� Süper işlemcidir - Saniyede 400 milyar veri işler� Tüm hatıraları, öğrenilenleri, karar ve inançları saklar� Duyguların yeridir

Bütün bunların yanısıra insanın duygu ve davranışlar düzeni vardır, ayrıca tüm

iletişim ve ilişkiler bu düzen ile gerçekleşir. Bunu da sağlayan beynimizdir. Beyin,

sol ve sağ kısımdan oluşur. Beynin sol tarafı mantık tarafıdır. Topladığı bilgileri

analiz eder ve kendince mantıklı bir sonuç çıkarır. Bu kısmın zaman ve mekan,

geçmiş ve gelecek, ben ve ego kavramları vardır. Sol beyin kişiye devamlı

olarak bir şeyler anlatır durur.

Beynin sağ tarafı ise daha sezgiseldir. Kişiye herhangi bir sınırlama olmadan

aslında ne yapması gerektiğini veya bir yerde sorun olup olmadığını sezgisel

olarak anlatır. Ya da kişinin aklına bir anda çok yaratıcı bir fikir gelir. Beynin

bu kısmının zaman ve mekan kavramı fazla yoktur. Beynin sağ tarafı kişiye bir

resim gösterir. Kişi bu resme bakar, eğer onun kesinlikle gerçekleşeceğine

inanıyorsa beynin sol tarafı mantık çerçevesinde bir heykeltıraş gibi resmi

tıraşlayıp düzeltir.

Beynin sol tarafının beyin dalgası ile sağ tarafın beyin dalgaları birbirinden

farklıdır. Sol taraf ağırlıklı “beta” dalgasında, sağ taraf ise daha düşük bir

frekans olan “alfa ve teta” dalgasında çalışır. Modern dünyada insanların yüzde

doksanı “betada” ve solda çalışır. Beyni “alfa” dalgasında çalışanlar hem sol

hem de sağ beynini aynı anda kullanabilirler.

79

Tablo 13: Kişinin zihni

Page 80: Yaşam ve Başarı

Kişinin beyin dalgalarını betadan alfaya ve tetaya indirebilmesi için, zihni

konsantre etmesi gerekir. Beyin dalgalarını bilinçli olarak düşürmesi gereklidir.

Kişi bunu nefes egzersizleri, belirli bir noktaya konsantrasyon veya meditasyon

yöntemi ile yapabilir. Fakat günlük koşuşturmaca ve stres içerisinde “alfa”

dalgasında çalışmanın mümkün olmadığını bilmek gerekir. Kişinin arada

dinlenmesi ve sakinleşmesi lazımdır. Bu seviyelere inildiğinde kişi normal

koşullarda çözemediği sorunlarına yaratıcı çözümler getirebilir.

Kadınlarda daha çok sağ beyin gelişmişken, erkeklerde daha çok sol taraf

gelişmiştir. Genellikle dünya mekanik sistemi ve fizik sol beyin üzerine kurulmuştur.

Kuantum fiziğinin gelişmesi ile yavaş yavaş sağ tarafa geçiş başlamıştır.

Bir insan travma yaşadığında, sağ ile sol beyin arasındaki iletişim kopar ve sağ

beyin kilitlenir. Eğer bir şekilde sol taraftan denge gelmezse veya iki taraf

arasındaki iletişim düzgün çalışmaya başlamazsa olay ciddi bir krize gider.

80

Fiziksel Dünya Beta DışBilinç

SeviyeleriGörmeİşitmeKokuTat

Dokunma

Zaman Mekân

Duygusal Dünya

Zamansız Mekânsız

Alpha İçBilinç

Seviyeleri

Theta

Delta Bilinçsiz?

21

14

7

4

Uyk

u

şün

me

Faa

liyet

Temel Platform

Beyin Dalga Frekansı (Saniyedeki dalga sayısı)Copyright by Jose Silva. All rights reserved. Laredo, TX 78041

Tablo 14: Beyin frekansları

Page 81: Yaşam ve Başarı

Bir şirket açısından baktığımız zaman, sağ tarafın strateji ve vizyon geliştirmede

önemli olduğunu, icraat yapılabilmesi ve icraatın detay uyumu için sol tarafın da

aynı derecede önemli olduğunu görürüz. Aksi halde, şirket hiçbir şekilde icraat

yapamayan fakat çok yaratıcı bir kurum olarak kalır. Hiçbir şirket sadece sol veya

hiçbir şirket sadece sağ ile çalışamaz. Önemli olan bunların arasındaki dengeyi

sağlayabilmektir.

İnsanların beyninde bir de bilinç dışı çalışan bir beyin bulunur. Bu bölümde her

hücrenin bir hafızası vardır. Bu hafıza, bebekliğimizden bu yana hayatımızda

yaşanan tüm tecrübeyi itina ile kaydeder. Saniyede dört yüz milyar veri işler ve

bu verilerin sadece iki bin tanesini yukarıya, bilince gönderir. Bunların hepsini

kişinin filtrelerine göre depolar. Duygular insanın vücudunda kendi kontrolü

dışında bilinçaltında oluşur. Kişinin kontrolünde olan ise bu duygular geldikten

sonra bunları hissedip vereceği tepkilerdir. Eğer kişi bu akışın farkında olursa, bu

otomatik tepki mekanizmasını kontrol altında tutabilir, yaşamını reaksiyon yerine

bilinçli aksiyonlarla donatabilir.

Örneğin kişinin daha önce tanıdığı birisi ile karşılaşma anını inceleyelim. Kişi daha

önce tanıdığı ve kötü bir ilişki yaşadığı birisini uzaktan gördüğü anda, kişinin

filtreleri çalışmaya başlar. Bu filtreler çerçevesinde ”Bu adam niçin şimdi buraya

geliyor?” şeklinde duygusal bir tavır oluşur. Belki de karşıdan gelen kişi iyi bir

haber getirmekte olmasına rağmen, filtrelerinin etkisi altında olan kişi sinirlenir

ve belki de daha ileri giderek kızar ve bağırıp çağırır. Bu örnekte kişi bilinçaltını

kontrol edememektedir, yani duygularının farkında değildir. Ancak duyguları

oluştuğunda onları fark edebilseydi tepkisel bir davranışa girmeyip sinirlenme

yaşamayacaktı ve gelmekte olan kişi ile sağlıklı bir ilişki içinde olacaktı.

~ Farkındalık ve bilinçli olmak

Farkındalık çok önemli bir kavramdır. Sinirlendiğin, sevindiğin veya üzüldüğün

zaman bu hislerin farkında olmak gerekir. Kişi olaylar karşısında farkında olmadan

reaktif tepkiler verdiği zaman bu durum başarıyı etkiler.

Farkındalık kavramını kişiler kendisinde değerlendirilebileceği gibi şirketlerde de

81

Page 82: Yaşam ve Başarı

kültür olarak ele alınabilir. Yani bir şirketin farkındalığı yüksek bir kültüre sahip

olması, o şirkette insanları farkındalığa teşvik eden ve onları neticeye götüren bir

altyapı oluşturulmuş olmasıdır.

Farkındalığın en önemli gereksinimlerinden birisi “anı yaşamak”tır. Bir insanın

farkında olabilmesi için o an yaşanan şeyleri hissedebilmesi, duyabilmesi,

değerlendirebilmesi ve ona göre karar vermesi söz konusudur. Farkındalık

süreci içerisine girildiğinde kişi, o an içinde oluşan her şeyi görebiliyor,

değerlendirebiliyor ve zihninde doğru yerlere yerleştirebiliyorsa farkındalık

oluşmuş olur. Farkındalık neticesinde de daha sağlıklı kararlar verir ve daha

başarılı bir süreç geçirilir. Kişi farkında değilse, olaylar bilincinin dışında

gelişiyorsa veya kişi bir konuya aşırı kilitlenip yaşamın diğer yanlarını ihmal

ediyorsa başarı şansı gittikçe azalır.

~ Bağımlılık

Bir şeye fazlası ile bağlı olmak, bir şeye saplantılı olmak ve onu olduğundan

daha fazla benimsemek, olaylar karşısında objektif olma ve doğru kararlar

verme yeteneğini yitirmektir. Bağımlılık, önyargılı davranışı içerir. Bunun en

güzel örneğini annelerin kendi çocuklarına karşı olan durumunda görebiliriz.

Bu aşırı bağımlılık, başkasının çocuğu bir şey yaptığında kızabilirken kendi

çocuğu yaptığında kızmaması veya kendi çocuğu kendisine güzel gelirken,

başkasının çocuğunun o kadar güzel gelmemesi gibi anlatılabilir. Bu örnekler

iş hayatında da çoğaltılabilir...

Kişi olaylara saplantılı baktıkça, kararları isabetsizleşmeye başlar ve doğru

kararlar yerine önyargılı kararlar verir. Yani, kişi her şeye uzaktan bakabilecek

şekilde, saplantılarından kurtularak önyargısız olmayı bilmelıdır.

Bağımlılığın 4 ana çeşidi vardır:

1. Birşeye karşı aşırı istek: Birşeyler keyif verir ve kişi bunu devamlı devamlı

ister, aşerir, tutku duyar, tutku duyduğu şeye bağlanıp kalır, mantıksız hırslı

davranışlara girme durumundadır. Bütün alışkanlıklar, aşırı yemek, övülme,

beğenilme isteği vs. bu tip bağımlılıklardır.

82

Page 83: Yaşam ve Başarı

2. Kendine ve kendine ait olana bağımlılık: Kişi ben merkezli bir kimlik

oluşturur, buna ve bununla ilintili herşeye bağlanır. Başkasının saati

bozulduğunda önemsiz olduğu öğüdünü verirken kendi saati bozulduğunda

bunalıma giren kişi o saate kendi saati olduğu için bağımlı hale gelmiştir, yani

saati de kendisine olan bağımlılığın bir uzantısıdır. Bu uzantılar kendi arabası,

evi, çocuğu gibi genişler.

3. Kendi görüş ve değerlerine bağımlılık: Düşünce çerçevesi kavramını

hatırlarsak, herkes dünyaya farklı bir gözlükle baktığı için herkesin dünyayı

farklı algıladığını söylemiştik. Bu tip bağımlılıkta da kişi, kendi düşünce

çerçevesine o kadar bağımlıdır ki başkalarının dünya görüşlerini bir türlü kabul

etmez. Mecazi olarak dünyaya baktığı gözlük maviyse, “Dünya mavidir.” der,

başkasının yeşil veya sarı gözlüğü olabileceğini kabul etmez.

4. Dış görünüme, maddelere forma ve gösterişe bağımlılık: Bu kişiler kendi

iç dünyalarının farkında değildir. Tüm gerçekliği kendilerinden dışarıda ararlar.

Bu yüzden eşyalara, dış görünüme ve başkalarının düşüncelerine aşırı önem

verir ve bunlara bağımlılık geliştirirler.

Bağımlı olan kişilerin sürdürülebilir başarıyı elde etme şansı azdır. Çünkü bu

kişiler başka fikir ve görüşlerden faydalanmadığı gibi etrafındakilerden ve

çevrelerinden koparlar. Yönetebileceği bir ekip bulamaz ya da yöneteceği ekibi

arkasına alamaz, saygı ve güven eksikliği yaşarlar.

~ Önyargısız bakış

Önyargısız bakış bir konuya ve olaya uzaktan ve ön yargısız bakma sanatıdır.

Çözüme ulaşmayı hızlandırır ve ilişkilerin sürdürülebilir olmasını sağlar. Yaratıcılık

için de gereklidir. Herhangi bir konuda diğer görüşlere açık olmak, bu görüşlere

saygı göstermek ve de onlara önyargısız yaklaşmak, “önyargısız bakış”ın

başlangıç noktası ve temel taşıdır. Bu yaklaşım ile kişi, farklı görüşleri kendi

görüşleriyle birlikte analiz eder ve bir sonuç çıkarır. Bunu becerebilen kişiler

herhangi bir konuda kilitlenmez, çok daha hızlı çözüme ulaşır, başkalarıyla

daha az çatışmaya girer, daha az karmaşık, daha mutlu ve huzurlu yaşarlar.

83

Page 84: Yaşam ve Başarı

~ Stres

Stres, biyolojik anlamında bir kaçma veya savaşma tepkisidir. Eski zamanlarda,

bir kaplandan kaçmak gerektiğinde kullanılacak tepkinin kendisidir. Stres

anında, kalp daha hızlı atar, oksijen alımı artar, kan iç organlardan kol ve

bacaklara gider, bu sırada beynin ön lobundaki kan da azaldığından durup

mantıklı düşünme yetileri kısıtlanır.

Günümüzün stresi de, ölüm korkusu temellidir ama bu farklı bir ölüm korkusudur,

genelde egonun ölümü ile ilgili bir ölüm korkusudur. Stresin oluşması için,

genelde bir uyumsuzluk ve gerilim olması gerekir. Bu gerilimlere örnek olarak

aşağıdaki uyumsuzlukları sayabiliriz:

• Gerçek ile beklentiler arasındaki fark

• Olan olayla, olması gereken arasındaki fark

• İhtiyaçlarla kaynaklar arasındaki fark

• Kişinin kendisine verdiği değerle, başkalarının algılaması arasındaki fark

• Kişinin düşünce çerçevesiyle, başkasının düşünce çerçevesi arasındaki fark

• Kişinin rahat olduğu belirlilik düzeyi ile yaşanan günün belirsizliği

arasındaki fark

Stresi çözmenin anahtarı, gerçeği olduğu gibi kabul etmektir. Gerçeği kabul

etmek, ona karşı kayıtsız kalmak demek değildir ancak bu davranış, gerçeği

değiştirme amaçlı herhangi bir girişim öncesi, “Gerçek budur.” diyerek zihindeki

uyumsuzluğu ve gerilimi ortadan kaldırarak stresi önemli seviyede azaltır.

Biraz önce bahsettiğimiz tüm bağımlılıklar stres sebebi olabilir. Bunlara karşı

önyargısız bakış geliştirmek, stresi yenmek için çok etkili bir yoldur. Stres

genellikle, ya geçmişte ya da gelecekte yaşar. Bir başka deyişle, stresi yaratan

unsurlar ya geçmişte yaşananlardır ya da gelecekte olacak veya olmayacak

olaylardır. Gerçekten bir kaplan saldırmıyorsa, büyük ihtimalle şu anın içinde

stres yoktur. Bu yüzden kişi ne yaparsa yapsın, ister araba kullansın, ister su

içsin, ister bir rapor hazırlasın, içinde bulunduğu ana ve yaptığı işe odaklanması

stresi ortadan kaldırmaya yetecektir. Kişi bu şekilde sonuç kaygısı taşımadan,

önündeki işi yapabilir ve çoğu zaman da daha iyi bir sonuç elde edebilir.

84

Page 85: Yaşam ve Başarı

Günümüzdeki yaşamın hızı, insanları hep bir noktadan öbür noktaya koşmaya

programlar ve bu sırada kişinin içinde olduğu ana odaklanması mümkün olmaz.

O yüzden içinde yaşadığı ana odaklanıp, anda yaşamak için kişinin başlangıçta

biraz kendini zorlaması, bunun egzersizini yapması gerekebilir ama sonuçta bu

şekilde kişinin hem stresi yenmesi hem de kendi performansını arttırması mümkündür.

Kişi zaman içersinde anda yaşama yeteneğini yaşamın her anına taşıyabilir.

Stres için nefesle çalışmak kolay ve etkili bir yöntemdir. İstemsiz sinir sistemi,

kalp, beyin ve nefes tek bir hatta çalışır, yani bunlardan biri diğerlerini etkiler.

Stres örneğinde ortaya çıkan stres hormonu tüm kalp, nefes, beyin foksiyonlarının

çalışmasını değiştirir. Aynı şekilde kişi nefesine odaklanıp derin ve uzun nefesler

almaya başlarsa kalbini yavaşlatabilir ve istemsiz sinir sistemini rahatlama

moduna geri taşıyabilir, özetle stresi ortadan kaldırabilir.

~ Zihin haritası

Zihni yoğun bir kişinin zihninden, günde ortalama 65,000 düşünce geçer ve

kişi bunun yüzde doksanını bir önceki gün de düşünmüştür. Kişisel

performansınızı arttırmak için zihni boşaltmak çok yararlıdır. Zihni boşaltmak

için zihnin durmadan hatırlattığı ve meşgul olduğu konuları bir zihin haritasında,

tek bir yerde görmek çok yararlıdır. İyi bir zihin haritası yaratarak kişi aklından

geçen tüm konuları bir sayfada görür, bunlar arasındaki ilişkileri iyi kurar ve

yapacağı işe odaklanmak için zihnini boşaltabilir.

Aşağıdaki tabloda bir üst yönetici için örnek olabilecek bir zihin haritası var:

yönetim kurulu ile ilişkiler

basın toplantısı yatırımcı ilişkileri

pazarlama strateji çalıştayıpazarlama

ajansla toplantı ayarla

Ahmed’i ara bağlantı kur yeni ortak arayışı

Londra’daki kongre çıktılarını oku

ürün geliştirme roporunu incelekonsept çalışması

iş geliştirme

finansçıları toplantıya çağıriş planı

tedarikçilerle pazarlıkları takip et

Necla’yla toplan ve bitir promosyonlar

daha detaylı sunum iste eğitimler yönetim

idari müdürün değiştirilmesi

Özgür 12/05/08

hukuk

yatırım

sağlık

kişisel gelişim

aile

rakiplerle davanın takibi

denetleme kuruluna başvuru

yatırım bütçesi toplantıları

tedarikçi toplantıları

yeni lisans başvurusu

beslenme programı

yeni spor salonu incele

Almanya’da terapi kürü

Kitap siparişleri

çocuğun üniversiteye girişi

tadilatları Suat ustayla konuş

parke siparişini takip ettaşınma

diyetisyene git

Serpil’e uyan tarihleri sor

yönetim toplantısında rapor iste

85

Tablo 15: Zihin haritası

Page 86: Yaşam ve Başarı

~ Konforlu alandan çıkış - gergin alan

Genelikle hepimiz iş veya özel hayatımızda belirli yerlerde, tanımlanmış

ortamlar içerisinde, konforlu bir alan içerisinde bulunuruz. Kişi bu unsurların

dışına çıktığı zaman veya bilinmeye doğru yolculuk başladığı zaman, konfor

azalır. Örneğin, ilkokulda matematik öğretmenliği yapan bir kişi, başka bir

şehire lisede geometri dersi vermek üzere atandığında, konfor alanı değişir.

Bu kişi bir anda birçok konuda zorlanacağı bir alana geçer. Çalıştığı şehir

farklı, konu farklı, öğrencilerin yaşları daha büyük olan bir ortama geçiş yapar.

Bu da kişiyi konfor alanından çıkarıp alışmadığı ciddi, stresli bir alana sokar.

Liderlerin ve değişimi iyi yönetebilenlerin en büyük özelliklerinden birisi de,

konforlu alanlar dışındaki yerlerde de performanslarını yüksek tutabilmeleridir.

Yani, kişinin bulunduğu her alanı konforlu alanmış gibi değişiklik ve açıklık

sergilemesi gerekir.

Değişimi yönetme yeteneği denilen şey de, aslında konforlu alandan kopup

yeni dünyasının sancılarını hızla yaşayıp yeniden yaşamını konforlu bir zemine

taşımasıdır.

YÜKSEK

KONFORSEVİYESİ

ALÇAK

ZAMAN

ALIŞILMIŞ RUTİN ŞOK KARŞI KOYMA KABUL ETME RUTİNE DÖNÜŞ

DEĞİŞİM TEPKİ EĞRİSİ“İnsanların değişime verdiği tepkiyi anlamak kendinizi ve

diğerlerinin değişme sürecinizi daha kolay yönetmenizi sağlar.”

86

Tablo 16: Değişim tepki eğrisi

Page 87: Yaşam ve Başarı

~ Değişim Yönetimi

Bir kişi yukarıdaki eğride şoka girdiği an ile kabul etmenin başladığı an arasındaki

süreyi ne kadar kısaltırsa, değişimi o kadar iyi yönetiyor demektir. Değişimi

yönetmek için, bireyin içinde değişim nasıl tecrübe edilir konusunu iyi anlaması

gerekir. Değişim bir süreçtir ve farklı aşamaları vardır. Aşağıdaki tablo bu

aşamaları göstermektedir.

Aşamalar:

0. Bilincinde olmama

1. İlk kez kavrama, anlama

2. Mantıksal kabul

3. Duygusal kabul

4. İçselleştirme

5. Yaklaşım haline getirme

6. Davranış haline getirme

Bu sürece bir örnek vermek için, sigarayı bırakma yolundaki bir kişiyi düşünelim.

Sıfır seviyesinde kişi, olayın bilincinde değildir, yani keyifle sigarasını tüttürüyor

ve sigaranın harika birşey olduğunu düşünüyordur. Anlama seviyesinde birisi,

“Hey arkadaş sen bu sigarayı içiyorsun ama bu sağlığa zararlı” der. Bu noktada

kişi ilk defa sigaranın sağlığa zararlı olduğu bilgisiyle ciddi bir şekilde

karşılaşmıştır. Bu seviyede mantıksal kabul yoktur. Kişinin mantıksal kabul

seviyesine gelmesi için, birçok farklı yerden sigaranın zararlı olduğunu duyması

ve belki kendisinin de biraz araştırma yapıp bunu görmesi gerekir. Bu noktada

kişi sigaranın sağlığa zararlı olduğu fikrini kabul etmiş olur. Bu, kişiye sigarayı

bıraktırır mı? Kesinlikle hayır. Kişi sadece, “Sigaranın zararlı olduğu doğru olabilir

ama beni rahatlatıyor.” veya “Bırakmam imkansız.” diyerek içmeye devam eder.

Bunun gibi birçok mazeretle sigarayı savunur, mazeretleri mantıksal olarak

savunmaz, kişisel seviyede tutar. Kişi, ancak çok sigara içtiği bir günün ardından

kötü öksürüp, ağzı kokan ve sesi kısık bir halde kendini kötü hisseder, işte

o zaman, “Ya bu sigara benim için gerçekten kötü galiba.” der. Bu noktada

duygusal kabullenme olabilir. Ancak bu da değişim için yeterli değildir. Kişi

sigarayıazaltır, belirli dönemler içmez, sonra gene içip farkı görür, bu cebelleşme

süresi sigarayı bırakmanın içselleştirme sürecidir. Bu süreçte kişi sigara içmemeyi

87

Tablo 17: Değişim süreci

Page 88: Yaşam ve Başarı

kendi gerçeği haline getirir. Bundan sonraki süreç, tutum değişikliği, yani

kişinin istikrarlı olarak sigara içmemeye başlamasıdır. Ancak bu da sürecin

tümü değil, çünkü kişi sigara içmemeyi bilinçli olarak yapıyordur, hala zayıf bir

anında geri dönme şansı vardır. En son nokta olan davranış değişikliğinde ise,

kişiyi gecenin dördünde ayağa kaldırıp sigara verseniz “İçmem ben o zıkkımı.”

der. Bu noktada değişen davranış otomatikleşmiş hale gelmiş olur.

Bu süreci iyi anlamak önemlidir çünkü birçok başarısız değişim denemesi,

mantıksal kabul noktasından sonra biryerlerde sekteye uğrar.

~ Liderlik

Kusursuz liderlik mükemmel çalışan insanoğlunun özelliğidir ve böyle birşey

yok gibi olduğu için bu kavram teorik kalır.

Liderler, ortaya bir hayal atarak etraflarındaki enerjiyi bu hayalin etrafında

birleştirebilen kişilerdir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde beceri, ahlak, işi

hissetmek, küresel bakış açısı, teknik beceriler ve finansal beceriler temel

liderlik değerleri olarak incelenebilir. Liderlik özellikleri mentor eğitimleri,

devamlı bir geri bildirim mekanizması ve yeni işlere uyumun arttırılması şeklinde

geliştirilebilir. Ayrıca liderler, hayatlarında ciddi çelişkiler taşımaktadırlar. Bu

çelişkilerden kurtulan veya farkında olan kişilerin liderlik özellikleri daha yüksektir.

Liderlerin en çok çelişki içerisine düştükleri konular, iş hayatları ile özel hayatları,

kısa ve uzun vade performansları, finansal sonuç alma hırsları ile sosyal

meselelere zaman ayırmaları ve küresel kimlik ile yerel kimlik üzerine yaşanan

çatışmalardır.

Bir yöneticinin vizyoner olması beklenmezken, bir liderin vizyoner olması

Beklenir. Bir yöneticinin takım ruhu taşıması ve performans odaklı

düşünebilmesi gerekirken bir liderin ek olarak stratejik düşünebilmesi, vizyoner

olması gibi değerlere sahip olması beklenir. Bir lider yönetici kadar işin teknik

akışına yeterince hakim olmayabilir. Fakat bir liderin yönetim kabiliyetinden

yoksun olması da ciddi bir sorundur.

88

Page 89: Yaşam ve Başarı

Bu merdivende yukarıya çıktıkça, bir yönetici için önemli olan yetkinliklerden

bir lider için önemli olan değerlere doğru çıkılır. Elbette bir liderde, bütün bu

yetkinliklerden hepsinin en üst noktada olması beklenemez ancak bulunduğu

role göre, ne kadar üst düzey iş yapıyorsa o kadar üst yetkinliklerinin yüksek

olması beklenir. Bir lideri değerlendirirken, bu yetkinlikleri bir yıldız olarak

koyup, bu yıldızın etrafında kişinin o an için her alanda bulunduğu noktaları

birleştirip bir eğri çizilir.

89

Tablo 18: Yöneticilik ve liderlik merdiveni

Bir kişininözellikleriniliderlik yıldızıüzerineyerleştirinceböyle bir şekillekarşılaşırız.Bu kişinin özetliderlik profiliniçıkarır.Kimsenin buyıldızın hernoktasında entepede olmasıbeklenmez...

Vizyon vestrateji

sürükleme

Takımkurucu

İşgeliştirici

Değişimajanı

Sonuçodaklılık

Bilinçlidavranışkültürü

Networkgeliştirici

Yaratıcı

EğitimBilgi

YeteneklerTecrübeler

Tablo 19:Liderlik yıldızı

Lider olmak isteyen kişi, kendi profilini, objektif bir şekilde, bu eğride belirlemeli

ve eksik alanlarını görerek, bunların üzerinde antrenman yapmalıdır.

Page 90: Yaşam ve Başarı

Özel hayat

İş hayatı

~ Dengeli Yaşam

İnsanların yaşamlarını bir dengeye oturtması gerekir. Dengesiz bir başarı

sürdürülebilir değildir. Örneğin kişinin işi ile özel yaşamı arasında denge olması

gerekir. Eğer kişi kendisine vakit ayırmıyor ve tamamen iş hayatının zorlukları

altında eziliyorsa yaşadığı bu dengesizlik

sadece kendisine değil iş hayatına da

zarar verir.

Toplam Yaşam

Yukarıda görsel olarak verilmek

istenen bilgi de hayatın bu farklı

bölümlerinin birbirinin içine girdiği ve

tam olarak birbirinden ayrılamayacağı ama

aralarında uyumlu bir geçiş ve dengenin olması gerektiğidir.

Yaşamda dikkat edilmesi gereken bir başka denge de, beden-zihin dengesidir.

İnsanlar çok fazla zihinlerinde yaşamaktadır. Bedenlerini ihmal etmektedirler.

İnsanlar yer, içer ve konuşur. Çene ve beyin etrafında yaşar ve bedeni unutur.

Aslında beden de zihin gibi bilinçli bir yapıdır. Bedende yaklaşık yetmiş trilyon

hücre vardır ve hepsinin de bilinci vardır. Kişinin bunu kullanmaması ve ihmal

etmesi zeka seviyesini de etkiler. Bunun dışında beden, kişinin kendisinin fiziksel

taşıyıcısıdır. Bundan dolayı zihin ve bedene eşit ve dengeli özen göstermek

başarılı olmak için yararlıdır.

Özetle oyun alanına, yani sahneye çıkıp oyunu oynayan baş aktör “Ben”dir.

Aynı oyundan ve diğer oyunların hepsinden keyif alan, yaşamının içinden

geçen, mutluluğu veya mutsuzluğu tadan nokta “Ben”dir. Onun için “Ben”in

bütün bunlara hakim olacak, içinden geçerken dengeleri kuracak donanıma

sahip olması önemlidir. Bu donanımların çoğunu yukarıda sıraladık. Bunları

ne kadar dengeli bir şekilde bünyemize katıp yolculuk boyunca yanımızda

taşırsak, o kadar başarılı ve keyifli bir yaşamımız olur.

90

Tablo 20: Dengeli yaşam

Page 91: Yaşam ve Başarı

91

5.3 İlişkilerim

Kişi bir işe başladığında bu işi tek başına yapmaz. Kişinin karşısına farklı görev

ve alanlarda birçok insan çıkar. Kişi o zaman diğer kişilerle kurduğu ilişkilerle bir

takım olur. Bu ilişkilerin doğru yönetilmesi ve kişilerin birbirilerini iyi anlayarak

güvene dayalı sağlam ilişkilerin kurulması, yapılan işin kalitesi için hayati önemdedir.

~ Bilinçli İş Yapma Sanatı

Kişilerin tavırları, davranışları ve tepkileri konusunda “farkında” olmaları ve bilinçli

hareket etmeleri, ilişkilerin ve hedeflerin başarılı şekilde sürdürülebilmesi için önemlidir.

İster özel hayatınızda, ister iş hayatınızda, herhangi bir konuda iş yaparken,

ilişki kurarken veya karar verirken, bilginizde, tutumunuzda ve davranışlarında

bilinçli olmak her zaman bir avantajdır. Böylece sonucun sorumluluğunu

(beklenen ya da beklenmeyen) kabullenmek ve eyleme geçmek her zaman

daha kolay, hızlı ve etkin olacaktır.

İlişkiler bir sürü şekilde ele alınabilir veya modellenebilir. Biz burada iş hayatına

uygunluğa inandığımız Fred Kofman'ın “Conscious Business” kitabında

modellediği şekliyle ele aldık konuyu. Kitabın Türkçesi de bu satırlar yazıldığı

sırada hazırlanmaktaydı. Bilinçli iş yapmak için aşağıda açıklayacağımız kavram

ve davranış şekillerini her zaman yanınızda taşımalısınız.

Fred Kofman (2006). Conscious Business: How to build value through values: Sounds True Inc.

SAĞTARAFTA

OL

BİLİNÇSİZ TUTUMLAR

Sınırsız suçlayıcı

Kesin bencil duruş

Kendini beğenmiş duruş

BİLİNÇSİZ DAVRANIŞLAR

Manipülativ iletişim

Narsistik müzakere

Vurdumduymaz koordinasyon

BİLİNÇSİZ TEPKİLER

Duygusal yetersizlik

BİLİNÇLİ TUTUMLAR

Sınırsız sorumluluk

Sağlam ve dürüst duruş

Durumsal alçakgönüllülük

BİLİNÇLİ DAVRANIŞLAR

Güvenilir iletişim

Yapıcı müzakere

Kusursuz koordinasyon

BİLİNÇLİ TEPKİLER

Duygusal yeterlilik

Tablo 21: Bilinçli iş yapma sanatı

KÖTÜ İYİ

Page 92: Yaşam ve Başarı

~ Sınırsız Sorumluluk

Bilinçli iş adamlığında önemli tavırlardan birisi sorumluluktur. Kişi hayatında

kendisini veya iş ortamını etkileyen her konuya pozisyon alabilir. Bu tür kişiler

şirketler için son derece makbul çalışanlardır. Bilinçli sorumluluk alırlar ve

sorumluluktan asla kaçmazlar. Yani neyi yapıp yapamıyacağının bilinciyle

hareket ederler ve olumsuzluklarda başka etkenleri sorumlu tutmazlar.

Olumsuz bir durum oluştuğunda pozisyon almaktan kaçıp, olay karşısında

sürekli diğerlerini suçlamaya başlamak sağlıklı bir davranış değildir. Bu tür

kişilere kurban denir. Her türlü başarısızlıkları üzerine, mağdur psikolojisi

çerçevesinde mazeretler öne sürerler.

Aynı olaya farklı bir tavır biçimi olarak “Tamam burada bir sıkıntı oluştu ama

bunu nasıl çözebiliriz? yaklaşımı, kişiyi başarıya götürür. Sorunlar oluştuğunda,

bunu kabul edip nasıl tamir edileceği üzerine tavır almak daha sorumlu bir

pozisyondur.

Örneğin, sürekli mazeret üreten bir kişi yani, mağdur yada kurban, futbol

maçında kaybettiyse, mağlubiyeti havanın kötü olmasına veya hakemin

maçı kötü yönetmesine bağlarken; oyuncu rolünü üstlenen kişi, “Kaybettim.”

diyerek, durumu kabullenir ve ileride kaybetmemek için kendini geliştirme ve

önlemler alma sürecine girer. Örneğin yağmurda iyi oynamak için, yağmurlu

ortamlarda antrenman yapmaya başlar.

Sorumluluğun sınırlı veya sınırsız olması veya sınırın nerede olduğu da ayrı bir

konudur. Örneğin, yerde yatan birisi var ve kanıyor. Bu kişinin kendi çocuğu

ise kişi ilgilenir, çünkü kendi ailesinden birisidir ve arada duygusal bir bağ

vardır. Peki aynı çocuk kişinin mahallesinden biri olsaydı, ya da bu kişinin

düşmanının çocuğu olsaydı veya bu bir insan olmayıp bir kedi olsaydı?

Sorumlulukta sınır nedir? Aileden olması mı, tanıdık olması mı, insan olması

mı, yoksa bir canlı olması mı? Sınırsız sorumluluk ile kastedilen, sınırı mümkün

oldukça geniş tutmaya çalışmaktır.

92

Page 93: Yaşam ve Başarı

Kişi her şeyi kendi bencil hedefleri çerçevesinde yapıyorsa, başkalarına hiçbir

faydası olmayan işler üretir. Eğer bu faydasızlık diğer kişiye zarar da veriyorsa,

bu zarar dönüp mutlaka bencil hedefleri için hareket eden kişiye de zarar verir.

Başarılı bir ortam için yapılması gereken, herkesin kazanabileceği ortamların

oluşması için sorumluluk almaktır.

Özetlersek sınırsız sorumluluk alan insanlara “Oyuncu” diyebiliriz. Bunlar bir

işin olabilmesi için oyuna girmeyi, konuya odaklanmayı ve başarmayı hedeflerler.

Bir de bunların tersi olan insanlar vardır ve bir iş olmadığında kendilerinde

hiçbir sorun görmezler ve başka etkenleri sorumlu tutarlar. Bu tür insanlara

“Kurban veya Mağdur” diyebiliriz. Bu tür insanlardan uzak durmak grubun başarısı

için önemlidir. Bu iki tür tutumla ilgili mukayeseyi tablo 15'te daha net görebiliriz.

Tablo 22: Sınırsız sorumluluk

Etki edebileceği faktörlere odaklı

Kendini dış faktörlerin etkisinden mağdur olduğunu görme

Etki edemeyeceği faktörlere odaklı

Kendini dış faktörlere doğru tepki verebileceğini görme

Her zaman masum olduğunu ima etme Başarıyı en iyisini yapma üzerine kurma

İşler kötüye gidince başkasını suçlama İşler kötüye gidince neyin doğru yapılabileceğini anlama

OYUNCU ROLÜMAĞDUR ROLÜ

Görüldüğü gibi “Oyuncu Rolü” oynayabilmek için daha önce ele aldığımız bazı

yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Örneğin bir oyun alanı farkındalığı olmadan oyuncu

olmak zordur.

~ Dürüst ve sağlam duruş

Kişinin “güvenilir” ve “tahmin edilebilir” olması, birlikte yapılan faaliyetlerde

başarıyı arttıran önemli unsurlardır.

İnsanın özü ve sözünün bir olması, değer yargıları ile davranışlarının uyum

sağlaması anlamına gelir. Bu tutarlılık arayışı insan ilişkilerinde de, şirketlerde

de bulunur. Diğer yandan günümüzdeki birçok şirketin, kendi çalışmaları

çerçevesinde bir takım değerler belirlemiş olmasına rağmen, bu değerleri

93

Page 94: Yaşam ve Başarı

faaliyetlerine yansıtamadıklarını görürüz. Bu tip şirketler günün koşullarına

uyum sağlamak amacı ile danışmanlar tutarlar. Danışmanlardan şirketlerine

uygun değer yargılarını seçmelerini isterler. Geleneksel olarak birçok şirket

“Elemanlara iyi davranacaksın, çevre dostu olacaksın.” gibi değerleri kendilerine

seçerler. Fakat uygulamada, bunların hiç birisine uymadıkları için başarıları

sürdürülebilir olmaz. Oysa kişinin hedefi, kısa vadeli başarılar şeklinde değil,

uzun vadeli ve sürdürülebilir olmalıdır.

Türkiye'de bazı şirketler, onaylanmış bütçe ile çalışır. Bu şirketlerin müdürleri,

yıl sonu bütçedeki yatırım rakamlarını kaybetmemek için gereksiz alımlar

yaparak bütçelerini tamamlarlar. “Bütçedeki para boşa gitmesin.” Şeklindeki

davranış biçimi, müdürlerin kendi ellerine geçirdikleri parayı bırakmamak

istemesinden kaynaklanmaktadır. Bu davranış şekli aslında, ne şirketin

menfaatine ne de çalışanların menfaatinedir. Belki bu durum, o müdürün ve

etrafındaki ekibin kısa vadeli egosunu ve korkularını tatmin etmeye yarayabilir,

ancak şirketin karlılığına negatif etkisinden dolayı da, uzun vadeli bakışta

kendisi dahil tüm paydaşların zararına bir harekettir.

Dürüst ve sağlam tavır, özellikle kültürel ve etik anlamda çok önemlidir.

Söylediğini yapma ve yaptığını söyleme tavrının yanısıra, birlikte iş yaptığın

ekibinin veya iş paydaşlarının ve hatta hayat paydaşlarının güvenini kazanma

açısından da çok önemlidir. Bu tür insanlar bencil tavırlı insanların tersine,

etraflarında bulunanların iyiliğini düşünürler. Sergiledikleri tavırlar ve aldıkları

kararlar herkese uzun vadeli huzur ve güven vermek içindir.

“Bencil” insanlar, kendilerinin veya yakınlarının menfaati için başkalarının

iyiliğini veya başarısını feda edebilirler. Bu tavırdaki insanlar hiçbir zaman uzun

süreli bir başarı gösteremezler, çünkü etraflarındaki insanların saygısını ve

güvenini yitirirler. Örneğin, yıl sonunda prim alabilmek için müşteriyle anlaşarak

yapmadığı satışı yapmış gibi fatura etmek, arkasından iade fatura ile bunu

düzeltmek ve bu işlem sırasında performans primi almak dürüst bir davranış

değildir. Bu hareket dürüst davranan arkadaşlarının haklarını da adaletsiz bir

şekilde gasp etmek anlamını taşır. Yani kişi, kendi menfaati doğrultusunda

94

Page 95: Yaşam ve Başarı

iş yaparken diğer taraftan da arkadaşlarına karşı saygısızlık göstermiş, onların

alabilecekleri ekstra primleri çalmış, yalan beyandan dolayı şirket yönetimini

riske atmış ve herkesin güvenini kaybetmiştir. Siz olsanız böyle bir kişinin

arkasından gider misiniz? Dolayısıyla bu kişi yüksek etik değerleri olan bir iş

ortamında barınamaz ve sürdürülebilir bir başarı elde edemez.

Bugün bazı yöneticiler, “Türkiye'de etik değerlere yönelik davranışlarda

bulunulmasına gerek yok, zaten bu değerler yok.” diye düşünüyorlar.

Bu düşündürücü ve üzücü bir durumdur!

Bütün dünyada birçok yönetici, şirket, değerini yüksek tutmak veya göstermek

için şirket raporlarını manipule etmeyi düşünür ve bazıları da bunu yaparlar.

Yatırımcılar da bu raporlara dayanarak hisse senedi alırlar. Saklanan bir gerçek

ortaya çıkınca da hisse senedinin değeri düşer ve şirkete güvenen insanlar

zarar görür ve böylece şirkete olan güven yitirilir.

Madoff, Amerika'da kurulu uluslararası büyük bir yatırım fonunu uzun süre

yönetti. Bir sürü insanın 70-80 milyar dolarını yok etti. Dünyadaki bütün yatırım

fonları %3-8 arası kazanırken, o %15-20 kazandırıyordu, 3-4 zincir oluşturmuştu.

Her zincir kendisine ait olan kuruluşlardan veya ortaklardan oluşuyordu. Böylece

kendi kendisine yüksek faizler kazandırıyor ve bunu duyuruyordu. Herkes de

iyi faiz veriyor diye buna para yatırıyordu. Kriz döneminde ödeme zamanları

gelince ve yeni para girişi de olmayınca, nakit sıkışması sebebiyle sistem

çöktü. Türkiye'deki “Banker Kastelli” olayı gibi… Bu örnekler ile anlatmak

istenen, bir davranışı icra etmeden bütününü, önünü arkasını, davranışın

etkileyeceği diğer kişileri düşünmek ve herkes için faydalı ise buna girişmek

gerektiği ve bu tip düşüncesiz, bencil ve kısa dönemli kazanma hırsıyla motive

edilen davranışların er ya da geç zararla sonuçlanacağıdır.

“Bencil Davranış” ile “Dürüst Davranış” arasındaki temel farklar tablo 16'da

daha net belirtilmiştir.

95

Page 96: Yaşam ve Başarı

Burada görüldüğü gibi “Ben”deki çalışmaların belli bir kaliteye gelmesi dürüst

ve sağlam duruşun minimumudur. Dengesi oturmamış, dünya ile barışıklığı bir

yere gelmemiş bir “Ben” ile kişinin işi zordur.

Alçak gönüllülük

Eğer meselelere ukala ve küstahça yaklaşılırsa, iletişimin başarıya ulaşması

beklenemez. Bu tür bir bakış açısı, kişinin kendi bakış açısının doğru, çok iyi,

başkasının bakış açısının yanlış olduğu yaklaşımını yanında getirir. Bu durum

“Sen sus ben anlatayım.” ya da “Ben bilirim sen bilmezsin.” tutumudur ve

etraftakilerin motivasyonlarını ve özgüvenlerini yitirmeye kadar götürür.

Bir iki kez olabilecek bu durum sonrasında, karşıda bulunan bu kişilerin belki

kaçıp gitmesi normaldir. Çünkü bu iletişim sonrasında kaybedip mutsuz

olmuşlardır. Bu iletişimi yaratan kişi de bir sonuç alamamıştır. Zaten ortada

bir iletişim de yoktur. Aslında kişinin karşısındakinin fikrini dinlemesi, mutlaka

o fikri uygulayacağı anlamına gelmez. Kişi dinledikten ve değerlendirdikten

sonra kararı yine kendisi verecektir.

Davranışları incelediğimiz zaman, kafamızdan geçen fikir ile ağzımızdan çıkan

söz arasında ilişkinin tutarlı olması gerekmektedir. İletişim esnasında yaşanan

olayların abartılması veya saklanması olumsuz sonuçlar doğuracağı gibi,

nezaketen gereğinden fazla mütevazi olmak da problemlere yol açar. Kendini

aşırı mütevazı gösteren kişi de, düşündüğünü ifade edemediği için kendi içinde

stres yaşar ve karşı tarafta yanlış bir algılamaya neden olabilir.

Netice olarak, kişi alttan almayı bilmeli fakat gerektiği yerde de düşüncelerini

Uzun vadede herkesin menfaati

Başkalarına saygısızca davranma ve hiçe sayma

Kısa vadede kendi menfaati için

Öz güven ve iç huzuru

Değerlerin bir anlam ifade etmesi ve kalıcı olması için

DÜRÜST SAĞLAM DURUŞBENCİL DAVRANIŞ

Tablo 23: Dürüst ve sağlam duruş

96

Page 97: Yaşam ve Başarı

net ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymalıdır. Hızlı verilmesi gereken karar

durumlarında ise lider doğrudan karar alabilir ve süratle uygulamaya sokabilir.

Bu da belki alçak gönüllülüğün temeli olan, sürece ve karşı tarafa yeteri kadar

zaman tanımama anlamına gelebilir. İstisna olarak böyle bir davranış yerinde

olabilir. Dikkatli olunmazsa, alçak gönüllü davranışın en uç noktasında herşeyi

kabullenme vardır. Örneğin Budistler, kendilerini genellikle alçak gönüllü olarak

tanımlarlar ve buna uygun yaşarlar. Ancak bu yanlış olanların yapılması, kişinin

kendi fikirlerine saygısı olmaması anlamına gelmez.

İş veya özel hayatta mutlaka alçak gönüllü davranılmalı ancak bu duruş,

başkalarının fikirlerine saygı duyma ve açık olma çerçevesinde olmalıdır. Hiçbir

zaman kayıtsız şartsız kabullenme anlamına gelmemelidir. Kişi her zaman

kendi fikirlerini de katarak herkesin uzun vadeli menfaatine olan nihai bir çıktı

almalıdır. Herhangi bir konuda bilgi ve tecrübeye sahip olmasına rağmen,

başkalarının görüşlerini değerlendiren kişilere, “öğrenen kişilik”, başkalarını

dinlemeyen ve dediğini yaptıran kişilere de, “kontrolcü kişilik” denir.

İki duruş arasındaki en önemli farklar Tablo 24'de daha net olarak belirtilmiştir.

Bu konuda başarılı olmak için hep sağ tarafa yakın olmak gerekir.

Tablo 24: Alçak gönüllülük

Pozitif düşünceler yayan

Meraklı ve alçak gönüllü

Başkalarına saygısızca davranan ve hiçe sayan

Kısa vadede kendi iyiliği için

Yapılması gereken için önden kesin karar vermemiş

Kontrol edici - ben bilirim sen yapkonuşmaya gerek yok diyen

Öğrenici - Emir vermekten çok anlamaya çalışan,bu konuda konuşalım diyen

Önemli bilgileri saklayan Açık ilişki kuran, kendi fikrini empoze etme yerinediğerlerinin görüşlerini alan

ALÇAK GÖNÜLLÜ DURUŞ (ÖĞRENENLER)KENDİNİ BEĞENMİŞ DURUŞ (KONTROLCULAR)

Toksik düşünceler yayan

Ben iyiyim sen iyisin mantığındaBen iyiyim sen değilsin mantığında

Kontrolcüler genellikle kendi düşünce çerçevelerine kilitli olanlar ve ona gelecek

herhangi bir karşı görüşü, doğrudan egolarının çizilmesi olarak görenlerdir.

97

Page 98: Yaşam ve Başarı

Halbuki farklı düşünce çerçevelerinin varlığını benimseyenlerin alçak gönüllü

duruşu çok kolay gerçekleşir.

~ Güvenilir İletişim

İnsanlar veya kurumlar arası güvenilir ve tatmin edici iletişim için herkesin

hedefe uyum sağlayabilmesi yolunda gerekli olacak net, açık, yeterli ve doğru

bilginin ilgili kişilerle paylaşılması ve bu kişilerin de bilgi paylaşımlarına güveniyor

olmaları gerekir. Bu olduğu takdirde güvenilir iletişimdeki başarı kaçınılmazdır.

Manipulatif iletişim yapanlar, kendi başarızlıklarını örtmek veya kendilerine

menfaat sağlamak için bilgileri çarpıtma, saklama veya yalan söyleme yöntemini

uygularlar. Bu davranışı sergileyen insanların herhangi bir ortamda sürüdürülebilir

başarıyı tesis etmeleri mümkün değildir.

İletişim kurarken, sürekli etraftaki insanların ve konuşulanların farkında olmak

lazımdır. Karşınızdaki kim olursa olsun, nefret ya da toksik birikim kusmaktan

kaçınmak gerekir ama aynı zamanda kişinin bunları içine atması da problemli

bir durumdur. En iyi iletişim şekli, bu duyguları rafine ederek bilinçli ve anlamlı

bir şekilde karşı tarafa iletmektir.

Başarılı bir iletişim için açık olmalı, göz teması yapmalı, dinlemeli, her söze

müdahele etmemeli, söylenenler özetlenerek kişinin karşı tarafı anladığı gösterilmeli

ve en önemlisi karşı taraf hiçbir zaman suçlanmamalı veya negatif yorumlanmamalıdır.

Aksi durumda, iletişim başarızlığa veya sonuçsuzluğa sürüklenmeye başlar.

“Açık iletişim”in ne kadar fark yaratabileceğini göstermek adına ufak bir senaryo

düşünelim. Bu senaryoda, Berrin insan kaynaklarından müdür yardımcısı ve

Nilgün de genel müdür yardımcısı olsun. Bu ikisi arasındaki konuşmayı diyalog

olarak verirken, Berrin'in gerçekte ne düşündüğünü de parantez içinde görelim.

Parantez içinde geçen yazılar sadece Berrin'in düşüncelerini temsil etmektedir.

Aşağıdaki iki diyalogu, özü sözü bir olma ve sonuca ulaştırma kriterlerine göre

yorumlayacağız.*

98

* Bu örneğin orijinali Fred Kofman'ın “Conscious Business” (2006) adlı kitabında bulunmaktadır,ancak bu kitap hazırlanırken Türkçe'ye uyarlanmıştır.

Page 99: Yaşam ve Başarı

Berrin: Nilgün merhaba, sosyal yardım paketlerindeki değişiklikleri konuşma

şansı bulduğumuza sevindim.

Berrin'in iç sesi: Bu değişiklik çok kötü bir fikir hemen yok etmemiz lazım.

Nilgün: Berrin merhaba! Acele edelim çünkü birazdan çıkacağım! Hakan Bey

(genel müdür) beni görmek istemiş, her an arayabilir! Neye ihtiyacın var?

Berrin'in iç sesi: Gitmen mi lazım? Seninle konuşmak için bir haftadır

Bekliyorum. Benden kurtulmaya çalışıyorsun!

Berrin: Sosyal yardım planını değiştirmek önemli bir konu, insanlar üzülebilir!...

Berrin'in iç sesi: Bu insanlar bize güvendi, biz onlara sözler verdik!

Nilgün: Evet biliyorum, ama yapmamız gerekli, sağlık sigorta masrafları tavana

vurdu, emeklilik borçlarımız bizi yıkıyor. Yabancı rakiplerin maliyetlerine

inemiyoruz. Finansçılar ayakta kalabilmemiz için personel giderlerimizi kısmamız

gerektiğine karar verdi.

Berrin'in iç sesi: Finansçılar! Muhasebeye gelince bir dediklerini iki etmiyorsun,

insan kaynaklarına gelince sağır kesiliyorsun! Sen sadece insanlardan en fazla

kâr emme peşindesin! Bunun getireceği duygusal bunalımı göremiyor musun?

Berrin: Bunu iyi yönetemezsek çok büyük hır çıkacaktır, belki...

Berrin'in iç sesi: Burada eşya değil, insanlardan bahsediyoruz. Hayatlarıyla

bu kadar kolay oynayamazsın. Bu yanlış!

Nilgün: Kesinlikle! Bunu ilan etme görevi senin. Ne dersen de, yeter ki herkes

bu değişiklikliğin herkesin yararına olduğunu anlasın. Duygusuz gözükmek

istemem ama zor kararlar almalı ve maliyetlerimizi uluslararası standartlara

indirmeliyiz. Öyle bir anlat ki, bunu herkes anlasın!

Berrin'in iç sesi: Lafımı kesmenden nefret ediyorum! Önemli olan doğru karar

vermek. İlan etmesi birşey değil. Ayrıca yine ben kötü haberi veren oluyorum.

Herkes benden nefret edecek.

99

Page 100: Yaşam ve Başarı

Berrin: İyi ama çalışanlara verdiğimiz sözler ne olacak?

Berrin'in iç sesi: Bu kesinlikle yalnış!

Nilgün: (telefonla kesilir) Hakan Bey arıyor. Beni mazur gör. Görüşlerin için

teşekkürler. Bu konuda anlaştığımıza sevindim. Bana anonsun taslağını en

kısa zamanda at!

Berrin'in iç sesi: Ne anlaşması? Anlaştığımız falan yok! Bu şirkette daha ne

kadar kalırım emin değilim?

Bu diyalogta, Berrin'in düşünceleriyle söyledikleri birbirini tutmadığı gibi

güvenilir ve açık bir iletişim de kuramadı. Bu yüzden istediği sonuçlardan

hiçbirini alamadı, şirkete olan kırgınlığı arttı ve iş motivasyonu düştü…

Şimdi de ikinci bir senaryoya bakalım:

Berrin: Nilgün merhaba. Sosyal yardım paketlerindeki değişiklikleri konuşma

şansı bulduğumuza sevindim. Bunun çalışanların motivasyonunu kötü

etkileyeceğinden endişeliyim.

Berrin'in iç sesi: En sonunda buluştuğumuza sevindim. Bu konuyla önemli

bir problem haline gelmeden ilgilenmemiz lazım!

Nilgün: Berrin merhaba. Acele edelim çünkü birazdan çıkacağım. Hakan Bey

(genel müdür) beni görmek istemiş, her an arayabilir. Neye ihtiyacın var?

Berrin'in iç sesi: Gitmen mi lazım? İşte bu sorun olur. En azından 20 dakika

konuşmamız lazım bunu. Belki de ertelemek daha iyi olacak.

Berrin: Hakan Bey'in öncelikli olduğunu anlıyorum. Bu konunun üzerinden

düzgün bir şekilde geçmek için 20 dakikana ihtiyacım var. Bu değişikliğin

amacını anlamak ve olabilecek sorunlar konusunda uyarmak istiyorum.

Şimdi iyi bir zaman değilse, daha sonra buluşabiliriz belki?

Berrin'in iç sesi: Bu tartışmanın aceleye gelmesini istemiyorum. Kötü bir

kararın kötü sonuçları olur.

100

Page 101: Yaşam ve Başarı

Nilgün: Hakan Bey'le olan toplantıma hazırlanmam iyi olacak aslında. Seni

toplantı sonrası arasam? En fazla 1 saat sonra biter.

Berrin'in iç sesi: Bana uyar, bu benim için herşeyden önemli şu anda.

Berrin: Bana uyar. Aramanı bekleyeceğim. Teşekkürler!

Berrin'in iç sesi: Aramanı bekliyorum.

1,5 saat sonra

Nilgün: Pardon geciktim, toplantı biraz uzadı.

Berrin'in iç sesi: Neyse, en azından aradın. Umarım şimdi 20 dakika

konuşabileceğiz.

Berrin: Önemli değil. Sosyal yardım paketlerindeki değişiklikler için bir duyuru

hazırlamamı istemiştin. İstenen değişikliklere baktım ve açıkcası neden yapıldığını

anlamadım. Bunun altındaki mantığı anlamam çok yardımcı olacak.

Berrin'in iç sesi: Bu değişikliklerin mantığını anlamıyorum. Sosyal hakların

gerilemesi insanların moralini bozacak!

Nilgün: Sağlık masrafları tavana vuruyor ve emeklilik ödemeleri bizi çok zorluyor.

Bu şekilde yabancı rakiplerle boy ölçüşemeyeceğiz. Finans takımı ayakta kalmak

için personel masraflarını kısmamız gerektiğine karar vermiş. Bunu yapmazsak

sonunda batabiliriz. Bunun rahatsızlığa sebep olacağını tahmin ediyorum. Kimse

sosyal haklarının gerilemesini istemez. Bu yüzden çalışanlara durumu doğru

anlatmana ihtiyacım var ki, ekip motivasyonu düşmesin. Bu rekabet ortamında

var olabilmemiz için herkesin desteğine ihtiyacımız var.

Berrin'in iç sesi: Bu korkutucu bir düşünce. Rekabet ortamında var olamazsak

çalışan motivasyonunun da çok anlamı kalmayacak. Finasçılara inanayım mı

bilmiyorum ama onları inkar edecek bilgi de yok elimde. Acaba kendi şirketim

olsa ne yapardım?

Berrin: Hoşuma gitmese de anlıyorum. Ben de işsiz kalmakla sosyal güvencemin

kısıtlanması arasında kalsaydım ikinciyi seçerdim. Eminim diğerleri de böyle

101

Page 102: Yaşam ve Başarı

düşünür. Burada önemli olan bu değişiklikler olmadan rekabet edemeyeceğimizin

tam olarak anlatılması.

Berrin'in iç sesi: Başkalarını ikna edebilmem için, önce kendimin ikna olması

lazım! Komplike finansal açıklamarı anlamak için senden ve analizi yapanlardan

yardım almam gerek.

Nilgün: Doğru, bunun için sana güveniyoruz.

Berrin'in iç sesi: Deneyebilirim ama biraz yardım gerekiyor.

Berrin: Sanırım yapabilirim ama konuyu tam anlatabilmem için finans takımından

yardım almam gerek. Cem sabırlı bir çocuğa benziyor, onunla çalışabilirim.

Bunu ayarlaman mümkün mü?

Berrin'in iç sesi: Cem'le çalışmak istiyorum ama sen söylemezsen Sinan Bey

vakit ayırmasına izin vermez. Bana bu konuda yardım etmen lazım.

Nilgün: Olur, yarın Sinan Bey'le konuşup Cem'in seninle toplanmasını sağlarım.

Hakan Bey de bu işe çok önem veriyor ve hızla bitirilmesini bekliyor.

Berrin'in iç sesi: Göreceğiz! Sinan Bey şirketteki en yardımsever adam değil

ama onunla uğraşma işini sen hallet, yeter ki bana Cem'le çalışma imkanını sağla!

Berrin: Teşekkürler Nilgün, bana çok yardımcı oldun.

Berrin'in iç sesi: Bu konuşma beklediğimden iyi geçti.

Nilgün: Ben de sana teşekkür ederim! Şimdi daha rahat hissediyorum.

Bu konuyu mümkün olduğunca problemsiz çözmek istiyorum.

Berrin'in iç sesi: Bence de.

Bu diyalogda, Berrin kafasından geçenleri daha düzgün bir şekilde dile getirdi.

Kafasından geçenle, söylediği arasındaki fark azdı yani özü sözü bir davrandı.

Nilgün'e karşı hissettiği önyargılarını öne çıkarmayarak soruna çözüm bulma

amaçlı açık ve güvenilir bir iletişim gösterdi ve sonuçta da ilk senaryoya göre

iyi bir sonuç almaya daha yakın bir noktaya geldi.

102

Page 103: Yaşam ve Başarı

Tablo 25: Güvenilir iletişim

~ Pazarlık ve Müzakere etmek

Pazarlık ise hayatın her alanında yapılan bir iştir. Pazarlık hep kazanmak ve

karşıdakini sürekli yenmek üzerine kurgulandığında sorun yaratır. Yapılması

gereken, mümkün olduğunca tüm malzemeleri masaya koymak ve karşımızdaki

kişinin önem verdiği değerleri anlayarak kendi değer verdiklerimizi açıkça ifade

edip ortak bir noktada buluşmaktır.

Doğrubilgiyi

verOyuncurolü al

Dürüstol

İletişimortamınıdoğruayarla

İşeodaklan

Güvenve saygıgöster

Diğerfikirlereaçık ol

103

Karşı tarafın hikayesini anlama, dinleme ve özetleme

Dürüst ve geçerli bilgi sağlama

Defansif duruşa geçme

Bilgi saklama veya yanlış bilgi verme

Görüş, istek, duygu ve ilgi alanları iletişimi

Saygısız davranış Güven ve saygı gösterimi, suçlamama

Kendini beğenmiş tavır Kontrolcü yaklaşımdan uzaklaşma

GÜVENİLİR İLETİŞİMMANİPULATİF İLETİŞİM

Karşı tarafı dinlememe...

Tablo 26: Güvenilir iletişimde önemli noktalar

Güvenilir iletişim, taraflar arasında güven ortamı, önyargıların olmadığı ve

kişilerin, farklı düşünce çerçevelerine sahip olmalarına rağmen, birbirlerine

saygı duydukları bir ilişki zemini gerektirir. Böyle bir ortamın olmadığı yerlerde

güvenilir iletişim kurmak imkânsızdır.

Page 104: Yaşam ve Başarı

İş ortamına dönük bir örnekle konuyu biraz açalım. Otomobil üreten bir firmada

düzenleyici kurum, arabalarda yakıt tasarrufunu istemektedir. Bu işle ilgili

yönetici, arabaların hafifletilmesi doğrultusunda talepte bulunurken, teknik

yönetici arabaların güvenlik sebebiyle hafifletme işini yapmayacağını

söylemektedir ve araçların daha güvenli hale getirilmesini istemektedir. İki

yönetici, kendi isteklerinin olmasını istemekte ve karşılıklı bir saygı olmaksızın

kendi egolarını ve yenme güdülerini öne çıkarmaktadır. İki taraf da birbirinin

açıklamalarını dinlememektedir ve neticede hiçbir karar alınamamaktadır.

Bu olayı ise farklı iki yönetici şu şekilde sonuca ulaştırmaktadır. Öncelikle

birbirlerinin ihtiyaçlarını ve sınırlarını açık bir şekilde, müdahale etmeden

dinliyorlar. Daha sonra hem aracın kalitesinden ödün vermeyecek hem de yakıt

tasarrufu sağlayacak ama araç başına ilave bir maliyet oluşturacak bir çözüm

üretiyorlar ve motorun çelik yerine aluminyumdan yapılması yönünde ortak bir

karara varıyorlar. Böylece her iki taraf da istediğini elde etmiş oluyor.

Sonuca ulaşmadaki ilk ve ikinci ikili arasında temel farklar şunlar olmuştur. İkinci

ikili kendilerini haklı çıkarmak ve egolarını çizdirmeme yerine, konuya odaklanmışlardır.

Birbirlerine müdahele etmeden, açık bir zihinle dinlemiş ve birbirlerini

anlamışlardır. Müşterek çözüm üretmek için sınırsız sorumluluk almışlardır.

Ev hayatında da pazarlık sürekli vardır. Örneğin, çocuk yatmak istemez ve

sorar: “Baba bu diziyi seyredebilir miyim?” Yani, çocuk babası ile pazarlık

yaparken baba da, “Yarısını seyret ama sabah erken kalkacaksın.” diyerek

pazarlığı sürdürür. Benzer şekillerde, hayatın tüm katmanlarında devamlı

pazarlık yapılır. Hangi filme gidelim? Nerede yemek yiyelim? Elbette önemli

olan, bu pazarlıklar sonucunda “kazan-kazan” (win-win) prensibinin uygulanmasıdır.

Yani olay, her iki tarafın da pazarlık sonrasında, makul bir fedakarlık ile arzu

ettiği hedefe ulaşabilmesidir. Ayrıca her iki tarafın pazarlıktan kârlı çıktığını

düşünmesi ve tarafların kendilerini kazıklanmış hissetmemeleri de önemlidir.

Örneğin çocuk, her sabah erken kalkamıyorsa babayı sürekli kandırmış olur.

Baba da artık çocukla aynı pazarlığı yapmıyor ve de, “Geceleri dizi seyretmek

104

Page 105: Yaşam ve Başarı

artık yok.” deme yolu ile sınırı koyup, konuyu pazarlığa kapatması halinde

başarısız bir pazarlık süreci yaşanmış olur.

Pazarlıkta “konuya odaklanmak” da son derece önemlidir. Pazarlıktaki en

büyük sıkıntılardan bir tanesi de, insanların genelde karşı tarafın söylediklerine

odaklanıp, pazarlık konusunu unutmasıdır. Örneğin, “Sen mi dedi, siz mi?”,

“Bunu kim yaptı?” gibi ton farklarına odaklanıldığı zaman, konu unutulmaktadır.

Bir şirkette pazarlık yapma yetkisinde olan bir müdür olduğunu varsayalım.

Müdürün pazarlık yapma taktiği tamamen susarak karşı tarafı bıktırarak

kazanmak olsun. Bu kişiyi, diğer şirketle pazarlık masasına oturttuğumuz

zaman, adam bir “midye” gibi kapanır. Pazarlık boyunca susar, karşı taraf

konuşmaya başlar. Karşı taraf, “Hadi bunu %5 yapalım, peki %3 olsun, %2

olsun.” derken, müdür hiçbir şeye cevap vermez. Sonunda karşısındaki bıktığı

için “Tamam anlaştık.” diyebilir. Bu örnekte karşı taraf kesinlikle kendisini mutlu

hissetmiyordur. Bir müddet sonra işe de odaklanma olamaz haliyle. Müdür

için ne iş önemlidir, ne de karşılıklı kazanma taktiği önemlidir. Müdür kafasını

sadece pazarlık tekniğine takmıştır. Neticede günün birisinde yine bu şekilde

pazarlık yaparken, karşı taraf kalkıp “Ben hep senin dediklerini kabul edecek

olsaydım seninle bu masaya oturmazdım. Sen hiç olaylara yorum yapmayarak

benimle tek taraflı bir pazarlık yapıyorsun, ben de bu toplantıyı terk ediyorum!”

diyebilir. Bu durumda müdürün etrafındakiler, pazarlığı ve işi kaybettikleri için

hemen birbirine girerler tabii ki… Neticede, sorun müdürün hiç konuşmayarak

pazarlık yapmaya çalışma tekniğindedir. Olay sonrasında müdür pazarlıktan

çekilir, karşı taraftan özür dilenir, artık pazarlık için yeni bir müdür atandığı

bildirilir ve bu şekilde yeni bir dünya kurulmuş olur. Başka bir ifade ile, çekirge

bir sıçramıştır, iki sıçramıştır, fakat üçüncüde yakalanmıştır! Kısacası, önemli

olan pazarlık sonrasında karşı tarafın kendisini ezik veya yenik hissetmesine

neden olmamak ve olaya odaklanmaktır. Susarak bir şey elde etmek de

narsistçe bir yöntemdir.

Pazarlıkta sürekli reddetmek veya inkar etmek de tarafları tatmin etmeyen bir

yöntemdir. Bu teknik, çelişkileri ortadan kaldırmadığı için karşılıklı kazanımları

da engeller. Örneğin, bir ülkenin dış politikasından ötürü, diğer bir ülke ile

105

Page 106: Yaşam ve Başarı

Kazan - Kazan çıktı sağlama

Konu yerine rakibi öldürmeye odaklanma

Ben kazanayım gerisi ne olursa olsun

Rakip yerine konuya odaklanma

Empati sıfır Empati gösterme ve tarafları anlama

Yaklaşımlar: Konu yokmuş gibi davranma, ilgilenmeme,teslim olma, domine etme, yukarıya taşıma, taraftarkazanmaya odaklanma, beraber kaybetme için ödünverme

Yeni çözümler üretme

YAPICI MÜZAKERENARSİSTİK MÜZAKERE

Konsensüs ile karar alma

sürekli sorunlar yaşadığını varsayalım. O ülkedeki iş adamları da çok defa

kendi büyükelçilerine gidip, “Bu tür sorunları ortadan kaldırmaya çalışalım iş

alamıyoruz, sıkıntılar yaşıyoruz!” deseler de büyükelçilerinden “Hayır bizim o

ülke ile hiçbir sorunumuz olmadığı gibi bilakis ilişkilerimiz çok iyi, anlaşma

halindeyiz.” yanıtı aldıklarından sorun çözülmez. Çelişki devam eder. Büyükelçi

bu durumu reddetse de, iş adamları iş alamaz ve bir süre sonra pazardan

çekilmek zorunda kalırlar.

Pazarlık sırasında, karşı taraf hata yaptığı zaman, hatasının üzerine gitmek

yerine hatasını düzeltmek yararlı bir davranıştır. Eğer kişi bu dengeyi

sağlayamıyorsa, pazarlığı hangi dürtü ile yaptığı ortaya çıkar. Bu dürtüler para,

güç, şan ve şöhret olabilir. Kendi yaşadığım bir olayı aktarayım. Bir alışveriş

sonrasında kasiyer bana para üstü veriyordu. Parayı sayarken bazı banknotları

kendi önüne koyarken, bazılarını da benim önüme koyuyordu. Farkına vardım

ki, kasiyer yeni ve az kullanılmış banknotları kendi önüne koyarken, kullanılmış,

yırtık vs. olanlarını bana veriyordu. Neden bu şekilde yaptığını sorduğumda

kasiyer şaşırdı ve utandı, çünkü durumun farkında bile değildi. Para dürtüsü

o kadar üst bir seviyeye ulaşmıştı ki, adam aynı paranın az veya çok kullanılmışına

bile dikkat ediyordu. Kısacası her banknotu verirken için için bir pazarlık

içindeydi, bu para bende kalsın eskisini karşı tarafa vereyim gibi.

Yapıcı müzakere ile narsistik müzakere arasındaki farklar Tablo 27'de

özetlenmiştir.

Tablo 27: Yapıcı şekilde müzakere etme

106

Page 107: Yaşam ve Başarı

~ Kusursuz Koordinasyon

Herhangi bir iş birçok aktiviteden oluşur. Bir işin zamanında ve istenilen kalitede

olabilmesi için tüm aktivitelerin ve bu aktiviteleri belirli sürelerde gerçekleştirecek

kişilerin iyi bir şekilde koordine edilmesi gerekir. Aksi takdirde, karışıklık ve

işin uzaması sebebiyle hem müşteri memnuniyetsiz olur hem de şirket para ve

imaj kaybetmiş olur. Bu şekilde sürdürülebilir olmak mümkün olmaz!

Örneğin, bir lokantaya gittiğimizde faaliyet oturduğumuz andan itibaren başlar:

menünün gelmesi, garsonun hizmet vermesi, mekanın havalandırması, menüdeki

yemeklerin orada olması, olmayanların sana söylenmesi vs...

Sipariş verdikten sonra: siparişin alınması, aşçının yemeği pişirmesi, ikinci

aşçının veya tatlıcının yardım etmesi, yemeğin masaya gelmesi, garsonun

doğru yemeği doğru masaya getirmesi vs… Bütün bunlar için kusursuz bir

koordinasyon ve uyum gerekmektedir.

İyi bir koordinasyon ve uyum yakalıyorsanız, müthiş bir birliktelik yaratabilirsiniz.

Bunlardan biri aksadığı zaman sonuç problemli olur, yani yemek masaya

gelmez veya gelir ama yolda soğumuş olarak gelir... Lokantalardaki en büyük

problemlerden birisi de servis tezgahındaki yemeğin uzun süre kalıp soğumasıdır;

aşçı yemeği hazırlar, tezgaha koyar ama yemeği masaya götürmesi gereken

garsondur. Fakat garsonlar yoğundur veya umursamazlar, çünkü bir

koordinasyon eksikliği vardır. İşte bu yüzden de, yemek masaya geç gelince

soğur ve soğuyunca müşteri memnuniyeti düşer…

Şirket dışında pazarlık yaparken iç koordinasyon da önemlidir. Örneğin, kişi

büyük bir sipariş aldı. İşi almak için çok hevesli olduğundan ötürü, sevkiyatın

gerçekleşip gerçekleşemeyeceğini içeriye sormayı ihmal etti. İşleyen düzeni

görmezden geldi. Verdiği söz, sisteme uymadığı için teslimat vakti geldiğinde

düzen başarısız oldu, yani teslimat gerçekleşemedi. Kişi müşteriyi ikna etmesine

rağmen, iç yapı ile iletişim kuramadığı için gereğini yerine getiremez, ciddi bir

zarara neden olur ve uzun vadede o müşteriyi kaybeder.

107

Page 108: Yaşam ve Başarı

Kusursuz koordinasyon çok kuvvetli bir takım yaratır. Bununla ilgili çok çarpıcı

bir örnek hatırlıyorum. Ben Ankara'da biriyle bir iş yaparken, ilgili kişinin

İstanbul'daki diğer ortağıyla da paralel görüşmeler içindeydim. İki tarafın da,

konuya aynı netlikle hakim olmalarından çok etkileniyordum. “Adam nasıl

biliyor? Bunlar nasıl bir takım?” diye sorardım kendine. Sonradan fark ettim

ki, Ankara'daki ortak toplantımız sırasında tuttuğu tüm notları anında İstanbul'daki

ortağına fakslıyormuş. Böylece, iki dakika içinde öbür ortak her şeyi biliyor ve

ekip olarak karşımıza tek bir yüz olarak çıkıp sağlam bir duruş sergileyebiliyorlardı.

Kusursuz kordinasyonu gerçekleştirebilmek büyük oranda oyun alanındaki

değer zincirini iyi anlamakla ilintilidir. Eğer kişi değerin nasıl oluştuğunu ve

zincir halkalarını iyi kavramışsa ve işlerini bu zincirlerde aksama olmayacak

şekilde koordine ediyorsa kusursuz koordinasyona ulaşabilir.

~ Duygusal Farkındalık ve Duygusal Uzmanlık

Duygusal dünyamız ile iç içe yaşamak özellikle ilişkiler bölümünün en önemli

unsurudur. Hepimizin zihin çalışmaları duygusal yönlendirmelere tabiidir.

İlişkilerde, ilişkinin duygusal boyutu bizim o anı ve o anın davranışlarını, tepkisel

mi yoksa düşünerek verilmiş kararlar ile mi yaşadığımızı belirler. Örneğin

karşımızdaki kişi bizim dünya görüşümüze aykırı görüşleri sıralıyorsa veya

geçmişte kendisi ile kötü bir anımız varsa, duygusal farkındalık olmaması halinde

konuyu arka planda bırakıp ilişkinin geçmiş bunalımını veya o andaki egomuza

olan atakları ön plana çıkarabiliriz. Böylece konu kilitlenir, ilişki de kontrolsüz

Gerçekçi sözler

Ciddi takip ve uyumlu çalışma yok

Sahiplenilmeyen sözler verme

Ciddi sahiplenme ve takip

Başıboşluk Tüm faaliyetlerin açık bir şekilde tanımlanmasıve tüm partilerle iletişim

Güvenirlik ve sorumluluk olması

KUSURSUZ KOORDİNASYONVURDUMDUYMAZ KOORDİNASYON

Herkesin ve her şeyin mükemmeluyum içinde çalışması

Tablo 28: Kusursuz koordinasyon

108

Page 109: Yaşam ve Başarı

ve yönetilmeyen bir platformda yürür. “Duygusal beceri” (Emotional mastery)

önemli derecede iç çalışma, kendi içini hissetme ve karşı tarafın laf aralarını,

mimiklerini, hareketlerini takip etme gerektirir. Duygusal beceri özünde,

vücudumuzdaki duygusal iletişimi sağlayan hormonlar yola çıktığında, bu

hormonları hissetme marifetidir. Bu da ciddi bir dinginlik ve içini dinleme

becerisi gerektirir.

Bir arkadaşım sürdürülen tartışmayı beğenmediğinde ve konuşmanın

gidişatından mutlu olmadığında masanın üstündeki evrakların yerini sürekli bir

o tarafa bir öbür tarafa değiştirirdi. Böylelikle o andaki huzursuzluğunu dışarı

yansıtırdı. Bunu karşı taraf olarak gözlemleyip, farkına varmadığımızda nafile

bir sürece girilir, hem kendimizi hem de onu gererdik.

Liderlik niteliği olan insanlarda, kontrol oranı yüksektir. Kişi sinirlendiğinde,

karşı tarafın bu şekilde laf anlayacağını düşünürse bunu hissettirebilir. Fakat

sinirlendiğini hissettirmemesi gerektiğini düşündüğü zaman da duygularını

frenleyebilir. Burada önemli olan kişinin neyle karşılaşırsa karşılasın, kontrolü

hiç kaybetmemesidir. “Bazen kendimi kontrol edemiyorum” gibi sözler, liderler

için ciddi sorunlardır. Neticede kişinin sadece kendi hislerinin farkında olması

değil karşı tarafın duygularını da hissetmesi ve anlamasıdır makbul olan.

İlişki ustalığı hem kendimizi, hem de karşı tarafı iyi gözlemleyip, düşünce

çerçevemiz üzerinden oluşan duygusal yansımaların, konulardaki kararlarımıza

temel teşkil etmesinin önüne geçerek, yalnızca böyle bir duygusal tepkinin

varlığının farkında olmamızdır.

Bugünkü dünyamızda çoğu insanın mutsuzluğu ve keyifsizliği, ilişkilerdeki

başarısızlıklardan ve ilişkilerini kötü yönetmelerinden kaynaklanır. Duyguların

farkındalığı, kendi bünyemizde ve ilişkilerimizde, bu işin tek çözümüdür.

Kendimize düzenli olarak “Toplantılarda ve pazarlıklarda kendi kendimize

konuya bu şekilde yaklaşmamın arkasında ne yatıyor?”, “Şu anki ruh halim

nedir?” sorularını yöneltmeliyiz.

109

Page 110: Yaşam ve Başarı

“Karşı taraf keyif alıyor mu, bir yerlere takıldı mı?”, “Söyledikleri ile fiziksel

reaksiyonları çelişiyor mu? Örneğin, kızmadığını, sakin olduğunu söylerken

yüzü kızarıyor mu?” sorularını sormak da bütünü tamamlayıp, bizim konuyu

en iyi şekilde sonuca götürecek bir ilişki yönetmemizi sağlar.

Kısacası ilişki zincirinde kurban - oyuncu ayrımı ile başladığımız süreci, ilişkilerde

duyguların önemini ve bunları yönetmeden başarıya ve keyifli bir yaşama gitme

imkanının olmadığını vurgulayarak noktalıyoruz.

Bahsettiğimiz yedi özellik bizim dünya gözünde kıvamımızı, uyumumuzu,

olaylara ve konulara katkımızı belirler. İlişkilerimizde genel yaklaşımlarımıza

bakarken “Kurban mıyız, oyuncu muyuz?”, “İletişim tarzımız manipulatif mi,

özü sözü bir mi?” sorularının cevaplarının bilincinde olmamız gerekir. Son

olarak farkındalığımız, ilişkinin kıvamını ve o andaki ruh halini belirleyen duygusal

becerimiz bizi başarılı ve keyifli bir yaşama taşır.

110

Page 111: Yaşam ve Başarı

6.Kişisel reçete

Page 112: Yaşam ve Başarı

Kitabın bir şekilde arkasında iz bırakması, elle tutulabilir ve hemen kullanılabilir

çözümleri de bulundurması açısından bu bölümü yazmayı planladım. Girişte

belirttiğim gibi bu kitapta sunulanlar bir açık büfe gibidir. Kişi özeldir, kendine

münhasırdır; onun için seçimleri de öyle olacaktır. Buyrun büfeden istediklerinizi

seçin.

Hepimizin bir dünyası var. Benim dünyam, senin dünyan, Ayşe'nin dünyası,

Hans'ın dünyası veya Raj'ın dünyası... Bir de bu dünyaların dışında dünyanın

ta kendisi var. Benim dünyam, dünyanın ta kendisi ve o an beni çeviren

dünyaların toplamı, büyük dünyamı oluşturur. Ancak çoğumuz kendi küçük

dünyamıza göre yaşarız, dünyanın ta kendisinin ve etrafımızı saran diğer

dünyaların farkında olmaz, onları fazla dikkate almayız. En baş sıkıntı da burada

yatar. Biz küçük dünyalarımızı bu kitapta düşünce çerçevemiz olarak işledik

ve dünyayı bu çerçevelere göre algıladığımızdan bahsettik. Kısacası bu konuda

bir reçete vermek gerekirse bu reçete kendi küçük dünyamızın yanında

etrafımızdakilerin dünyalarının ve büyük dünyanın farkında olmak ve bu toplam

dünyaya saygılı bir yaşam sürmek olabilir.

Dünyalara örnek olsun diye sıralayacak olursak karıncaların santimetre

dünyalarından, insanların metre dünyalarından ve araçların kilometre dünyalarından

bahsedebiliriz; veya kırsal alandaki kuruşlu yaşamdan, İstanbul'daki 20 TL'lik

vale park ücretine, oradan da milyon TL'lik pırlanta dünyalarına gidebiliriz.

Kapanmış dünyadan, muhafazakar dünyaya oradan da açık seçik dünyalara

doğru gidilebilir. Kısacası değişik dünyalar değişik normlar üzerine kurulur ve

hepimizin küçük dünyaları bunların bir alt kümesidir. Kendi küçük dünyamıza

sıkışmadan toplam dünyanın farkında ve buna saygılı yaşamak önemlidir.

Dünyaya bakış çerçevemizi işledikten sonra oyun alanımıza gelebiliriz. Hepimiz

her gün, her an bir oyun alanında sahne alırız. Bu sahnede anne olabiliriz,

baba olabiliriz, öğrenci, öğretmen, satış elemanı, genel müdür, ücretli, patron,

dost, düşman, seven, sevilen veya nefret edilen olabiliriz.

Rollerimizi iyi oynayabilmemiz için gerekli reçete oyun alanının topoğrafyasını

112

Page 113: Yaşam ve Başarı

çıkarmış olmak, oyun alanının parçalarının farkında olmak ve oyunu ona göre

oynamaktır. Mümkünse 2 - 3 aylık dönemlerde oyun alanlarımızın belli başlılarının

topoğrafyasını çıkarmak yararlıdır. Örneğin işyerimizin, aile ve yakın dostlarımızın,

ekonomimizin topoğrafyasını güncellemek yaşamımıza büyük kolaylık getirecektir.

Bu genel güncellemelerin yanında önümüze çıkan özel durumların veya projelerin

bir kerelik de olsa oyun alanı topoğrafyasını çıkartmakta yarar vardır. Oyun

alanının farkında olarak üzerimize düşen göreve soyunmak huzur ve başarıyı

getirecektir.

Oyunun kendisini de tanımlamak iyi bir başlangıçtır. Oyun mutlu bir evlilik

hayatı mı, moda sektöründe kariyer yapmak mı, yoksa olimpiyat rekoru

kırmak mı? Buna kişi karar verir, bunların detaylandırılması, oyun alanı ve

paralel oyunlar ile harmonize edilmesi başarının ve keyfin temelidir.

Bir başka önemli unsur da oyun arkadaşlarım ve onlarla ilişkilerimdir.

Topoğrafyadaki sıralanan arkadaşların her birisiyle olan ilişkilerin üzerinden

geçmek son derece önemlidir. “Bu ilişkide oyunun gerektirdiği kadar aktif

miyim veya oyuncular ne kadar aktif davranıyorlar? Kısacası kurban mıyız,

yoksa oyuncu muyuz? Yani, yeterince sorumluluk alıyor muyuz?”, “Onlara

saygım var mı?”, “Alçak gönüllü müyüm, yoksa onları yetersiz mi buluyorum?”,

“Onlara kibir gösterisinde mi bulunuyorum?” gibi sorularla ilişkilerimizin röntgeni

çekilebilir. Benim düzeltebileceklerim listesi çıkarılabilir. Onlarla paylaşıp,

onların düzeltmesini istediklerim listesi de çıkarılabilir. Ümitsiz durumlarda

bile, sadece farkında olmak dahi insanın üzerinden stresi kaldırır ve başarıyı

olumlu etkiler.

İçinde yaşadığımız dünyamızdan, oyun alanlarımızdan, oyun arkadaşlarımızdan,

onlarla olan ilişkileimizden, ta kendimize, yani “Ben”e gelince reçete kapsamlı

ve zorlu bir hale gelir, çünkü burada ego bir taraf haline gelir ve reçetenin

bedelini kişinin kendisinin ödemesi gerekir. Sebze, meyve ağırlıklı beslenme,

kahveyi azaltma v.s. reçetelerini yazdık. Bunları kim yapacak? Tabii ki reçete

sahibi. Kısacası “Ben” ile yüzleşmek zor ama olmassa olmaz bir iş.

113

Page 114: Yaşam ve Başarı

Çoğumuz “Ben”i unutup, ancak hastalık halinde hatırlayıp, yalnızca dış dünyayı

yaşarız. Bunu değiştirmek de keyifli, sağlıklı, başarılı bir yaşam için olmazsa

olmazdır.

“Ben”in reçetesine geçecek olursak, reçetenin alt birimleri beslenme, fiziksel

egzersiz, besin desteği, ruhsal-zihinsel çalışmalar diye sıralayabiliriz.

Beslenme ile başlayacak olursak daha önce söylenmiş bir sürü sözü sıralayabiliriz.

“Ne yersen osundur.”

“Her insan kendi vücudunu ve de yaşamını kaleme alır.” vs.

Kısacası biz vücudumuz üzerinden dünyada yer alırız, onun sağlığı, sıhhati

bizim keyfimizin temelidir. Peki vücut nasıl bir yaşam sürdürür? Çok basitçe

genetik yapı üzerine ilk anne karnı, doğum sonrası anne sütü içilen dönem ve

arkasından sonunda sorumluluğun bize geçtiği beslenme dönemimiz. İnsan

vücudu özet olarak ona verilen, yüklenen malzemelerin kalitesi ile sınırlı bir

sağlık ve enerji varoluşu sergiler. Verilenlerin besin kalitesi önemlidir. Her

yiyeceğin kalori başına besin değeri vücudumuza katkısı açısından en önemli

ölçektir. Bu mantığa göre ıspanak bizi 739 kere beslerken, zeytin yağı 2 kere

besler. Sonuç: Ispanak in, zeytin yağı out!

Tablo 29: Yiyeceklerin kalori başına besin değerleri

Çiğ Tere 1000

Pişmiş Karalahana1000

Çiğ Ispanak 739

Pişmiş Ispanak 697

Brüksel Lahanası 672

Pişmiş Pazı 670

Çiğ Roka 560

Kırmızı Turp 554

Kırmızı Toz Biber 420

Havuç Suyu 344

Karnabahar 285

Kabak 222

Çilek 212

Mantar 134

Portakal 109

Patlıcan 97

Elma 76

Şeftali 73

Bezelye 80

Mango 51

Salatalık 50

Soya Fasülyesi 48

Soğan 47

Avokado 38

Muz 30

Yumurta 28

Tavuk (Göğüs eti) 27

Beyaz Peynir 23

Kıyma 20

Beyaz Ekmek 18

Pizza 17

Pişmiş Beyaz Pirinç 12

Patates Kızartması 7

Zeytin Yağı 2

Bal 1

Kola 0,5

Kaynak: “Eat for Health” (Sağlık için yeyin.) Joel Fuhrman, M. D. 2008

114

Page 115: Yaşam ve Başarı

Bu çerçevede hap gibi uygulanacak bir reçete yazacak olursak:

• Yüzde seksenlere varan -mümkünse çiğ- sebze ve meyve tüketimi en

iyi beslenme şeklidir. Diğer yüzde yirmi ise keyif için tüketilen, aslında hayati

bir yarardan çok zararı olan kalemlere ayrılabilir. Örneğin hayvansal gıdalar

(et, sür peynir, balık, tavuk gibi), alkol, kahve, siyah çay gibi.

• Muhakkak çok doymadan, midemizde boş alan bırakarak kalkmayı, iki

yemek arasında vücüdun kendini yenilemesine zaman ayıracağı boşlukları

bırakmayı, -yani ara öğünleri mümkün olduğunca atlamayı- gece geç yemek

yememeyi, akşam yemeğini, arkasından uyku öncesi en az dört saat kalacak

şekilde yemeyi benimsememiz gerekir.

• Günde en az vücut ağırlığının yüzde dört ila beşi kadar, yani ortalama

iki buçuk ila üç litre su içmeyi, bunu da yemek sırasında değil, yemeklerden

önce ya da hazım sonrasında yapmayı planlamamız gerekir.

• Etrafımızda, arabamızda, ofisimizde muhakkak kolay şekilde erişeceğimiz

sağlıklı yiyecekler -örneğin bisküvi yerine kuru kayısı ve badem gibi-

bulundurmamız yararlı olur.

• Alışveriş yaparken içindekiler listesi olan işlenmiş gıdalardan uzak

durmak gerekir, mümkün olduğu kadar organik gıdaların peşine düşülmelidir.

• Lokantada veya dışarıda, menüde veya ikramlarda seçimlerimizi yaparken

seçim hakkımız olduğunu bilmek ve bunu da bize yararlı veya az zararlı şeyleri

seçerek mümkün olan en iyi şekilde kullanmak gerekir.

• Ağzımıza attığımız her şeyin bir süre sonra sindirim yollarında bir yerde

vücudumuza enerji, kas, sağlıklı doku ya da göbek, kirli doku, hasta hücre

üreten bir şekilde dahil olacağını bilmek gerekir.

• Seçimlerimizin aslında kendimizi yaratmak olduğunu hatırlamamız esastır.

Buna ilave olarak faydalı ve ilginç bazı referansları da burada sıralarsak:

• “How to be remarkable” by Colin Wright: E-kitap olarak yayınlanan

bu kitap başarılı bir “Ben” yaratmanın ilginç yöntemlerini anlatıyor.

http://exilelifestyle.com/lifestyle/free-ebook-remarkable/

• The LifeCo Akademi: Yukarıdaki kısa reçetedeki konuları derinlemesine

anlatan bir eğitim portalı http://akademi.thelifeco.com.tr/

• Brain Wave Generator, www.bwgen.com: Beyin dalgalarının istenen

seviyeye gelmesinde yararlı bir yazılım.

115

Page 116: Yaşam ve Başarı

Fiziksel aktivite ve egzersiz konusuna gelince bilmemiz gereken, vücudumuzun

lenfatik sıvı dolaşımı, kan dolaşımı, kas yapımızın yaşama hazır tutulması,

esnek tutulması, bazı hormonel yapılarımızın düzenlenmesi, stresimizin

azaltılması, fazla kalori yüklemesinden kurtulmak gibi önemli yaşamsal işlevler

için fiziksel aktiviteler şarttır.

Günümüz dünyasında çoğumuz masa başı çalışıp, televizyon karşısında boş

zamanımızı geçirdiğimiz için doğal bir fiziksel aktivitemiz olmamaktadır. Bu

yüzden vücudumuzun körelip, özelliklerini yitirip, on dakika yürüyemeyen, üç

kat merdiven çıkamayan, neredeyse sakat bir insan haline gelmememiz için

doğal olmayan bir şekilde de olsa bu ihtiyacı gidermek gerekir. Bunun için

spor yapıp, açık havada yürüyüp, bir şekilde kendimizi formda bir şekilde

yaşama hazır tutmalıyız.

Bunun yapılış şekli kişiye ve kişinin şart ve imkanlarına göre değişse de herkes

tarafından yapılabilecek bir formu bulunur. Kimisi spor salonlarında, kimisi

sahil kenarında, kimisi ormanda, kimisi de otel odasında bunu yapabilir. Ancak

önemli olan aktivite kapsamına muhakkak esneklik arttırıcı kalemler eklemektir.

Bunlar yoga veya bir takım jimnastik hareketleri olabilir. Kardiyo, yani kan

dolaşımını yukarı çeken faaliyetler ve de biraz da ağırlık çalışması konulmalıdır.

Bu kişinin kendi ağırlığı ile yapacağı çalışmalar da olabilir. Önemli olan bunların

hergün bir şekilde minimum miktarda da olsa yapılması ve en az haftada üç

kere bir saate varan bir şekilde düzenli olarak yapılıyor olmasıdır.

Ruhsal ve zihinsel ”Ben”e gelince, bu konuda milyonlarca sayfa yazılabilinir.

Bu konuyu yine özet bir şekilde geçeceğim.

Zihnin açık ve berrak olması çok önemlidir. Bunun için ağır spor, meditasyon,

nefes egzersizleri yanında müzik dinlemek, özel hazırlanmış ses tonları ile zihni

sakinleştirmek mümkündür. Stresten kaçınmak esas olmalıdır. Stres anlarında

ise normalize edici yol ve yöntemlere başvurmak akıllıca olur. Herşeyin gelip

geçici olduğunu düşünüp, hiçbir sıkıntının veya hazzın sonsuza kadar devam

etmeyeceğini bilinçaltına yerleştirmek gerekir.

116

Page 117: Yaşam ve Başarı

Değişimin dünyanın ve bizim doğamızda olduğunu kabul edip, değişime açık

bir zihne ve dünya görüşüne sahip olmak önemlidir.

Yaşamın zihinde, geçmiş ve gelecekte yaşanmasından daha çok, şu anı ve

şimdiyi yaşamanın hayatı yaşamak olduğunu, diğerinin ise hayatı yaşamadan

geçmişi veya geleceği düşünerek tüketilmesi olduğunu kavramak gerekir.

Sağ ve sol beynin bilincinde olup, solun mantık yürüten, sağın ise içgüdü,

sağduyu gibi çok daha geniş ve dünyanın bilgi birikimi ile çok daha kuvvetli

bir bağlantı içinde olduğunu bilip, sağ taraf ile ilintili kalmanın, orada olup

biteni takip etmenin önemini benimsemek gerekir.

Farkında yaşamanın, farkındalığın yüksekte tutulduğu bir yaşam şekli

benimsenmelidir.

Duygularımızın, özellikle sağ beynimizin ve ilintili olduğu dünyanın bir ürünü

olduğunu, onlara çok saygı göstermek gerektiğini, ancak tepkisel yaşamak

yerine duygularımızı dikkate aldığımız şekilde sağlıklı kararlarımıza dayalı

yaşamak doğru olur. Mantık süzgecinden geçmemiş tepkilerin genellikle zarar

verici, ilişki zedeleyici, durumu kötüleştirici özelliği vardır.

Kendi kişisel reçeteme geçmeden önce toparlayacak olursak, “Oyun alanı”,

“İlişkilerimiz” ve “Ben”den oluşan üçgenimizin her bir yanına değen bir

standardlar listesi çıkarmalıyız kendimiz için. Bunu da zaman zaman gözden

geçirmekte yarar vardır. Bu kişisel reçeteler o an için bizim dünyaya bakışımızı

yansıtır, ve onların çerçevesinde biz oynarız veya oynamaya çalışırız. Yaşadıkça,

tecrübeler üst üste biriktikçe bunları da gözden geçirip yeniden yapılandırabiliriz.

Reçetesiz yaşam haritasız yol bulmaya benzer, lütfen reçetelerinizi yazınız.

117

Page 118: Yaşam ve Başarı

6.1 Örnek: Kendi kişisel reçetem,Aralık 2009- Şubat 2010

Bu dönemde geçerli temel yaklaşımlarımı aşağıda sıraladım.

Yaşamımı, keyif ve mutluluğu en yüksek tutacak biçimde tüketmek

ana prensibim.

Tüketmek lafını bilinçli olarak kullandım. Böyle düşündüğünde ölüm doğallaşıyor.

Ölümün doğallaşması da bir sürü yan sorunları çözüyor. Burada keyif ve

mutluluğun en yüksek, optimum şekilde tutulması ancak beni çeviren diğer

gerçeklerimle uyumlu ve denge halinde olursa anlamlı olur. Yoksa birçok yerde

lastik patlaması yaşatabilirim. Örneğin son derece keyif veren bir karara imza

atıp, en yakın arkadaşımı kaybedebilirim veya bir projeyi batırabilirim. Onun

için ideal bir denge yakalamalıyım.

Hayatta hiçbirşey kalıcı değildir, herşey gelip geçicidir. Bu bana güzelliklere,

mükemmel dünyalara bağımlı olmamayı söylediği gibi, aynı zamanda beni

rahatsız eden, acılı anların da biteceği ve değişeceğini öğretir. Ayrıca böyle

bir yaklaşım iş ve her türlü paralel yaşamlarda çok gereklidir, çünkü değişime

açık zihinli olmak her zaman yeni kapılar açar.

Kendimi bir perspektife oturtacak olursam, küçücük Türkbükü koyundaki

denizin içine benden en az milyonlarca sıkıştırabilirim. Diğer taraftan doğru

yaşam tarzlı ben önümdeki yaşam zorluklarının en az yüzlercesinin üstesinden

gelebilecek enerji ve altyapı ile donatılmışım. Kısacası haddimi bildiğim gibi

potansiyelimin de farkında olmalıyım.

Başka bir temel yaklaşım ise, dünyada sınırlar yoktur. Herşey birbirinin içine

geçerek bir bütünü oluşturur. Sınır zihnin, özellikle de sol beynin bir ürünüdür.

Jill Bolte bunu web'de çok güzel anlatmaktadır.

www.ted.com/talks/lang/tur/jill_bolte_taylor_s_powerful_stroke_of_insight.html

adresli sitedeki konuşmasında vücudunun sınırlarının nasıl kaybolduğunu,

118

Page 119: Yaşam ve Başarı

beyin kanaması geçirdiği anda sol beyninin devre dışı kalması ile eriyip

etrafındaki dünya ile nasıl bütünleştiğini anlatır. Nitekim masaj olurken veya

meditasyonda derin rahatlama anında kendinizi bu dünyadan soyutladığınızda

böyle bir duyguyu tadımlayabilirsiniz.

Kısacası, A'dan Z'ye bütün dünya birbiriyle ilinti halindedir, birbirine geçmiştir.

Dünyaya parça parça bakmak yerine bütünü algılamak önemlidir. Hong Kong'lu

kuşun kanat çırpmasının Türkiye'deki enflasyona olan bağlantısı böyle bir

felsefeden gelmektedir.

Bütünsel yaklaşım benim için esastır.

Temel yaklaşımlara tabii ki devam edebilirim ama burada keseyim, sâdete

geleyim. Bu temel yaklaşımlarla ne yapacağım? Çıkıp hayatımı yaşayacağım,

değişik sahnelerde, değişik oyunlarda roller alacağım. Bunlardan bazılarını

sıralayım:

• The LifeCo: Bu yaşam tarzı, iyi yaşamak, bedene saygılı olmak, sonunda

sağlıklı yaşamı sürekli kılmak gibi hedefleri olan bir şirket. Ben de bu şirketin

içinde iş yaşamımın yüzde ellisini geçirmekteyim. Bu oyun alanında tesislerimiz,

iş alanlarımız, vergi dairesi, belediye gibi düzenleyici kurumlar, iş ortaklarımız,

üniversiteler ve bu alana doğrudan veya dolaylı etkisi olan herkes var. Aşağıda

The LifeCo ile ilgili bir topoğrafya örneği yer almaktadır.

• Excellere: Yeni kurduğumuz, bu alternatif yaklaşımları, kurumlara

taşıyacak bir eğitim ve danışmanlık şirketi. Bunun da topoğrafyası tabii ki

buraya konulabilir fakat fazla uzatmadan varmış gibi yapıp geçelim. Burada

en fazla yüzde on gibi bir zaman harcarım.

• Telekom ve yeni mecralar: Bu da eski birikimlerimi değere çevirmek

üzere devam ettiğim bir alan. Burada da yüzde yirmi gibi bir zamanımı

harcıyorum.

• Geri kalan yüzde yirmi de networking ve iş dünyasına yönelik sosyal

aktivitelerde bulunuyorum veya başka destek altyapı sağlayıcı konularda

faaliyetlerde bulunuyorum. Bu seminerlere katılmak, derneklerde rol almak,

araştırma yapmak, genel amaçlı veya ilişki bakımı amaçlı toplantılar vs. olabilir.

119

Page 120: Yaşam ve Başarı

Oyun alanlarım böylece tanımlandı. Sonra oyunlara gelelim. The LifeCo

dünyasında oyunlar yeni bir tesis açılımı, satışların arttırılması, hizmet kalitesinin

arttırılması, maliyetlerin kısılması ve benzeri olabilir. Excellere'de bir şirkete

bilinçli iş adamlığı kültürünün yerleştirilmesi olabilir. Yeni mecralarda Türkiye'de

veya yurt dışında yeni bir operasyonun hayata geçirilmesini sayabiliriz.

Buradaki rollerim konuya, oyuna ve duruma göre patron, vizyoner, takım üyesi,

karar verici, danışman, satın almacı, pazarlamacı vs. olabilir. İlişkilerim de,

değişik oyunlarda değişik iş arkadaşlarıyladır. Bu ilişkilerin herbiri için bir bakım

stratejisi olabilir. Her birinin olduğu gibi kabul edilmesi gerekir. Bazıları için

gelişmesi yönünde gayretler gerekebilir. Bir iki tane örnekleme yapacak olursak,

bir oyunu yöneten bir arkadaşımı benim tarafımdan ele alalım. Disiplin,

mücadelecilik eksikliği ve ilgi alanına girmeyen konulara uzak kalması nedeniyle

120

TheLifeCo

EkonomikOrtam Dış

Rakipler

Belediye

Pazarlama/PRAjansları

İş Adamları

Müşteri

Sağlıklı YaşamUzmanları

Yatırımcılar

Destek VerenYakın Çevre

Tedarikçiler

FarkındalığıYüksek Çevre

MedyaDoktorlar

PolitikOrtam

Tarım ve SağlıkBakanlıkları

SağlıkSektörü

Rakipler

Mimarlar

Teknoloji

RegülasyonKurumları

Savaşlar ve Krizler

FinansalPazarlar

Ve Diğerleri...

Globalİşle ilgili ortam

(i.e. ABD Morgage Krizi)

Ülkeİşi etkileyen ortam(i.e. işle ilintili konular)

Direk İşile ilgili ortam(i.e. Müşteri ihtiyaçları)

Tablo 30: The LifeCo oyun alanı (Genel başlıklar olarak)

Page 121: Yaşam ve Başarı

almak istediği rolu, bir sürü olumlu yönleri olmasına rağmen, bir türlü

alamamaktadır. Yani hayal ettiği rolün gereği ile kendi gayreti arasında bir açık

vardır. Bunu böyle kabul etmezsem sürekli onu ve de kendimi gererim. Olduğu

gibi kabul edip onunla devam etmeye karar vermem halinde çok germeyecek

şekilde uyarılar, düzeltmeler, yönlendirme gayretleri ile belki bir değişime neden

olabilirim. Tabii ki bu gayret sonsuz, nafile bir uğraş olmamalıdır. Onu olduğu

gibi kabul edip de işin gereğini bir türlü yerine getirememem halinde ise, en

doğrusu yolları ayırmaktır.

Bir başka arkadaşımı ele alacak olursak iş hayatında teknik rolü ile mükemmel

olmasına rağmen, ben ve ilişkiler yönü geriden gelmektedir. Burada geriden

gelen yerlere katkıda bulunabilirim ve zaten söz konusu arkadaşım da buna

açık ve hatta ilerleme kaydediyor. Ben de bu ilerlemeyi gördüğümden katkıya

devam edebilirim.

Kısacası ilişkilerde iyi bir kıvam tutturabilmek için muhakkak iyi bir resim

çekmek gerekir. Objektif olmalıdır, yani benim dünyamın resmi olmamalıdır.

En azından başka dünyaların da yansıması olan bir resim olmalıdır. Benim

bunu içselleştiriyor olduğum anlamına gelmez, olduğu gibi kabul edip yaşamıma

devam etmem anlamına gelir. Yani benim yaklaşım şeklim, ilgi alanıma girmeyen

sorumluluklarımı görmemek veya sıkıntı halinde savunmaya geçmek ve morali

bozmak yerine, bunların bütünün bir parçası olduklarını düşünüp, güzelliklerin

yanında bunların da olduğunu ve bunların da altından kalkılabileceğini

düşünmektir. Arkadaşımın dünyasında yaklaşımı farklı olsa da ben bunu sadece

not eder ve durumu kabul ederim. Kısacası ilişkiler çok sıkı bir farkındalık

gerektirir. Hem resmi sağlıklı çekmek adına, hem de ilişkileri yönetmek adına.

Hemen arkasından bütün bunların içinden kim geçecek sorusuna geldiğimizde

cevap tabii ki “Ben” olacak. Oyun alanı, oyun, oyun arkadaşı, onlarla olan

ilişkiler, roller gibi konuların hepsinde hep “Ben” vardır. “Ben” bütün bunların

içinde varolmaktadır. Yukarıda iş hayatımıza yönelik alanlarda dolanmamıza

rağmen tabii ki aynı yapılar ve süreçler, aile, eş dost, toplum gibi başka oyun

alanlarında da aynı şekilde yer alır. Yukarıda ele alınmayan oyun alanlarında

“Ben” aynı şekilde vardır. Kısacası “Ben”in üstüne çok büyük yük düşmektedir.

121

Page 122: Yaşam ve Başarı

Bir sürü alanda sorumluluk almaktadır. Mutluluğu, keyifliliği sürekli olan bir

“Ben” bütün bunların altından kalkar. Peki böyle bir ben nasıl inşaa edilmeli?

Genel anlamda işlenmişti yukarıda. Burada bu dönemde belli başlı 'Ben'

kriterlerimi sıralayacağım.

Dönemin “Ben” Kriterleri: Beslenme ile başlayacak olursak, bu

dönemde standardım tek öğün, ama sosyal gereklilikten dolayı gerekirse ikinci

öğünü de yiyorum. Öğünlerde en az yüzde seksen civarı sebze, bazen tahılgiller

yiyorum. En fazla yüzde yirmi de, özellikle seyahatlerde veya dışarıda yemek

gibi sosyal buluşmalarda, programın dışına çıkabiliyorum. Öğünler dışında ise

sebze, meyve suları ve bitkisel çaylar ile besleniyorum. Bu modeli oturttum,

devam ettirme niyetindeyim. Haftada bir gün de mümkün oldukça yalnız sıvı

günü yapıyorum. Günde, su tükemini de katarsak, en az üç dört litre sıvı

tüketiyorum.

Spor: Her sabah güne başlama programı adı altında oluşturduğum 15-20

dakika esneme, 15-20 dakika trambolinde zıplama seansım var. Haftada üç

kere de, dönem dönem değişmeli olarak, pilates, kardiyo, ağırlık veya yüzme

yapıyorum.

Zihin: Bu dönem için meditasyon veya benzeri etkisi olan çalışmalar için

hedefim günde en az 20 dakika yapmak, mümkünse bir saate kadar uzatmaktır.

Sağ beynim ile olan iletişimimi geliştirmek için ise bazı girişimlerim var. Sağ

el yerine sol elle dişlerimi fırçalıyorum. Aynı zamanda beynimi, sağ tarafına

erişimin daha kolay olduğu düşük frekanslara indirmeye yardımcı olan

www.bwgen.com veya iPhone'da brain wave gibi uygulamaları kullanıyorum.

Ara düzeltme olarak yılda en az iki adet, birer haftalık, detoks yapıyorum. Besin

desteği olarak da “Green Vibrance” adında sebzelerden yapılmış bir tozu her

sabah sebze veya meyve suyuna karıştırıyorum. D vitamini, C vitamini gibi bir

takım destekleri dönem dönem yüksek doz olarak kullanıyorum. Kişisel gelişim

olarak da Mark Twain'in aşağıdaki formülü örneğinde olduğu gibi söylemlere

takılarak farkındalığımı geliştiriyorum:

122

Page 123: Yaşam ve Başarı

“Mutluluk = İsteklerimin sahip olduklarıma oranı ve hedef ve hayallerimin,

kapasite ve kabiliyetlerime oranı”

Reçetemde tabii ki bir sürü ufak tefek detaylar ek olarak bulunmakta ama bu

kadarı ile yetinelim derim. Ayrıca belirtmek istediğim başka bir konu, bunun

benim reçetem olduğu ve herkesin reçetesinin kendisine özel olacağıdır. Bu

yüzden bir yerden başlayın, kapsamlı olmasına, her şeyin dört dörtlük olmasına

gerek yok. Zaman içinde standardlarınız oturur. Ben kendime, yani “Ben”ime

bilinçli yaklaşmaya başlayalı yedi yıl oldu ve de iyi gidiyor. Yol boyunca enerji

bolluğu, zihin açıklığı, sürekli keyif vs. olarak da meyvelerini alıyorum.

123

Page 124: Yaşam ve Başarı

7.Sonsöz

Page 125: Yaşam ve Başarı

Kısaca kitabımızın ucunu bağlarsak, hepimize doğuşta bir hayat hediye ediliyor.

Bu hayat, kontrolü bize geçtiği yaşa kadar eğrilip bükülüyor. Aile şekil veriyor,

okul, toplum şekil veriyor. Kontrol bize geçtiğinde etrafımız bir takım sınırlar,

referanslarla sarılıyor. Bu oyun uyanık oynanmazsa hep başkalarının etkisinde

oynanmaya mahkum. Onun için “farkındalık”, “seçim hakkımız” bu oyunu

keyifli, sağlıklı, dolu dolu, doya doya oynamamız için şart.

Oyunda, yani yaşamımızda, değişik oyun alanlarını, her birindeki ilişkilerimizi

ve baş aktör olan kendimizi dört dörtlük pozisyonladığımızda başarılar ve keyif

ardı ardına geliyor. Bunların arasındaki denge kaçıp, biri ihmal edildiğinde veya

herhangi biri aşırı ön plana çıktığında sistem çökme riski taşıyor ve çoğunlukla

da çöküyor.

Örneğin sırf oyun alanını yaşayanlar genellikle hayatın diğer nimetlerini, örneğin

dostlukları, sıcak ilişkileri, doğadaki güzellikleri, kendi içindeki coşkuyu pek

yaşayamadan, işlerinin içinde, yani oyunun içinde tükenip, kaybolup gidiyorlar.

Yalnız beni yaşayanlar ise egoist, bencil kavramlarının temsilcisi olup hayatı

tümüyle yaşamadan aynı şekilde bir kaybeden olarak tüketiyorlar.

İlişkilerde takılı kalanlar ise belki daha iyi durumdalar, ama hep başkaları için

yaşadıkları ve de oyunun kendisini gözden kaçırdıkları için mutsuz, inişli çıkışlı

bir yaşama sıkışıyorlar.

Dengeli bir yaşama davetlisiniz. Yaşamın keyfini çıkarın. Yaşam ile ilgili herşeyin

elinizde olduğunu bilin. Doya doya yaşayın bu güzelliği...

Sevgiler,

Ersin Pamuksüzer

125

Page 126: Yaşam ve Başarı

Tablolar

Tablo 1: Yaşama doğmak 13

Tablo 2: Düşünce çerçevesi oluşumu 25

Tablo 3: Bütünleşik yaklaşım modeli 63

Tablo 4: Oyun alanı 65

Tablo 5: İş ortamı analizi 67

Tablo 6: İş ortamında ilişki türleri 68

Tablo 7: Değer zinciri kavramı 69

Tablo 8: Uyumlu hale getirme örneği - yeni bir projeyi başlatırken 72

Tablo 9: Strateji uyum süreci 72

Tablo 10: Kişinin kendisi 74

Tablo 11: Kişinin dengesi 76

Tablo 12: Kişinin bedeni 76

Tablo 13: Kişinin zihni 79

Tablo 14: Zihin dalgaları 80

Tablo 15: Zihin haritası 85

Tablo 16: Değişim tepki eğrisi 86

Tablo 17: Değişim süreci 87

Tablo 18: Yöneticilik ve liderlik merdiveni 89

Tablo 19: Liderlik yıldızı 89

Tablo 20: Dengeli yaşam 90

Tablo 21: Bilinçli iş yapma sanatı 91

Tablo 22: Sınırsız sorumluluk 93

Tablo 23: Dürüst ve sağlam duruş 96

Tablo 24: Alçak gönüllülük 97

Tablo 25: Güvenilir iletişim 103

Tablo 26: Güvenilir iletişimin özeti 103

Tablo 27: Yapıcı şekilde müzakere etme 106

Tablo 28: Kusursuz koordinasyon 108

Tablo 29: Yiyeceklerin kalori başına besin değerleri 114

Tablo 30: The LifeCo ortam haritası 120

126

Yaşam ve Başarı / Ocak 2010Kitapla ilgili yorumlarınızı ve sorularınızı www.surdurulebilirbasari.com üzerinden yazara ulaştırabilirsiniz.Tasarım: Hale Tekcan [email protected] Bu kitap üzerindeki her türlü hak Ersin Pamuksüzer’e aittir.5846 sayılı Kanun’da sayılan istisnalar dışında Yazarın yazılı izni olmaksızın, kitaptan kısmen ya da tamamen faydalanılamaz.

Page 127: Yaşam ve Başarı

www.surdurulerbilirbasari.com www.thelifeco.com.tr www.excellere.com.tr

Ersin Pamuksüzer 30 yılı aşaniş geçmişinde telekominikasyonsektöründe birçok üst düzey yönetimrolleri üstlenmiştir. Ericsson Türkiye veİsrail Bölge Müdürlüğü, Turkcell ve grupşirketlerinde yönetim kurulu üyeliğibunlardan bazılarıdır. Kendisi aynızamanda şehir hayatında yaşayanbireylerin daha sağlıklı ve kaliteliyaşamaları misyonuyla çalışanThe LifeCo grup şirketlerinin dekurucusudur. İsveç’de, LinkopingTeknik Üniversitesi’nde MühendislikLisans Programı’ndan mezun olmuş vegene İsveç’de bulunan UppsalaÜniversitesi’nde Uluslararasıİşletmecilik Master’ı yapmıştır.

Ersin Pamuksüzer