175

yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr
Page 2: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

Türkiye Cumhuriyeti

Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı

Afet Đşleri Genel Müdürlüğü

Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu

EL KĐTABI

Aralık 2006

Page 3: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

ii

T E Ş E K K Ü R Böylesi geniş kapsamlı ve çok disiplinli bir çalışmayı, kısa sürede gerçekleştirmemizde, deneyim ve birikimleriyle değerli katkılar sağlayan;

- Afet Đşleri Genel Müdürlüğü (AĐGM) Genel Müdürü Sayın Mustafa Taymaz’a,

- Çalışmanın geliştirilmesinde sağladıkları yoğun ve özverili çabalarından dolayı Đmar Planına Esas Jeolojik–Jeoteknik (ĐPEJJ) Etüt ve Projeler Şube Müdürü Emin Durgun’a ve Jeoloji Yük. Müh. Oktay Gökçe’ye,

- Proje sürecinde desteklerinden dolayı tüm Afet Etüt ve Hasar Tespit Dai. personeline

çok teşekkür ederiz.

Page 4: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

iii

Đ Ç Đ N D E K Đ L E R

BÖLÜM 1. TÜRKĐYENĐN AFET PROFĐLĐ VE YERBĐLĐMSEL ÇALIŞMALARA AĐT MEVCUT DURUM DEĞERLENDĐRMESĐ

GĐRĐŞ 1.1. ÖN BĐLGĐLER 1.2. PROJENĐN AMAÇ VE KAPSAMI

1.2.1. PROJENĐN AMAÇLARI 1.2.2. PROJENĐN KAPSAMI

1.3. YERBĐLĐMSEL VERĐLER PLANLAMA ĐLĐŞKĐSĐ AÇISINDAN MEVCUT DURUM 1.3.1. PLAN TANIMLARI, PLAN KADEMELERĐ, PLAN TÜRLERĐ VE PLANLAMA YETKĐLERĐ

1.3.1.1. Plan, Planlama ve Đmar Planı 1.3.1.2. Planlama Kademeleri 1.3.1.3. Plan Türleri 1.3.1.4. Planlama Yetkileri

1.3.2. PLANLAMA ve AFET MEVZUATI VE YERBĐLĐMSEL VERĐLERĐN KULLANIMINA ĐLĐŞKĐN ÖZELLĐKLER 1.3.2.1. 3194 Sayılı Đmar Kanunu 1.3.2.2. 7269 Sayılı Afetler Kanunu 1.3.2.3. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik 1.3.2.4. Bayındırlık ve Đskan Bakanlığınca Yayımlanan Genelge ve Yönetmelikler 1.3.2.5. Đmar Planlarına Esas Yerleşim Amaçlı Jeolojik-Jeoteknik Etütler 1.3.2.6. Đller Bankası Tarafından Hazırlanan Đmar Planlarının Düzenlenmesi ile ilgili Teknik Şartname 1.3.2.7. Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşları Kanun ve Yönetmelikleri

1.3.3. MEVZUAT VE UYGULAMADAN KAYNAKLANAN YETERSĐZLĐKLER 1.4. PLANLAMADA YENĐ YAKLAŞIMLAR

1.4.1. AFET DUYARLI PLANLAMA VE YERBĐLĐMSEL VERĐLER 1.4.1.1. Yeni Yaklaşımlar ve Kavramlar 1.4.1.2. Yasal ve Kurumsal Altyapının Geliştirilmesi

1.5. MEVCUT YASA TASARISI TASLAKLARI 1.5.1. PLANLAMA VE ĐMAR KANUNU TASARISI TASLAĞI 1.5.2. AFETLER KANUNU TASARISI TASLAĞI

1.6. YURTDIŞI UYGULAMA ÖRNEKLERĐ 1.6.1 A.B.D. CALIFORNIA EYALETĐ 1.6.2. JAPONYA UYGULAMASI 1.6.3. YENĐ ZELANDA UYGULAMASI 1.6.4. AVRUPA BĐRLĐĞĐ UYGULAMALARI

1.7. SONUÇ, DEĞERLENDĐRME VE ÖNERĐLER 1.7.1. MEVZUAT VE UYGULAMADAKĐ SORUNLAR 1.7.2. YERBĐLĐMSEL VERĐLERĐN PLANLAMAYA ENTEGRASYONU 1.7.3. DEĞERLENDĐRME VE ÖNERĐLER

EKLER EK.1. ALQUIST-PRIOLO DEPREM FAYLARI BÖLGELERĐ KANUNU EK.2. CALIFORNIA SĐSMĐK TEHLĐKE HARĐTALARI EK.3. EUROCODE 7, KISIM 1 VE KISIM 2 ÖZETĐ

Page 5: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

iv

BÖLÜM 2. YERBĐLĐMSEL VERĐLERĐN PLANLAMAYA ENTEGRASYONU, FORMAT VE STANDARTLAR EL KĐTABI

2.1. ÖNBĐLGĐLER

2.1.1. AMAÇ VE KAPSAM 2.1.2. TANIMLAR 2.1.3. YERBĐLĐMSEL ETÜT RAPOR FORMATLARI

2.2. ETÜT RAPORLARI ĐÇERĐĞĐNDEKĐ KONU BAŞLIKLARI ĐLE ĐLGĐLĐ GENEL AÇIKLAMALAR 2.2.1. AMAÇ VE KAPSAM (ÇĐZELGE A,B,C,D) 2.2.2. ĐNCELEME ALANININ TANITILMASI (ÇĐZELGE A,B,C,D) 2.2.3. ÇALIŞMA YÖNTEMLERĐ (ÇĐZELGE A,B,C) 2.2.4. ĐNCELEME ALANININ MEVCUT PLAN, YAPILAŞMA DURUMU VE DĐĞER ÇALIŞMALAR (ÇĐZELGE A,B,C,D) 2.2.5. MEVCUT VERĐLERĐN TOPLANMASI (ÇĐZELGE D) 2.2.6. JEOMORFOLOJĐ (ÇĐZELGE A,B,C,D)

2.2.6.1. Topoğrafik Eğim 2.2.6.2. Yamaç Yönelimi (Bakı)

2.2.7. JEOLOJĐ 2.2.7.1. Genel Jeoloji (ÇĐZELGE A,B,C,D) 2.2.7.2. Đnceleme Alanının Jeolojisi (ÇĐZELGE A,B,C,D)

2.2.8. JEOTEKNĐK AMAÇLI ARAŞTIRMA ÇUKURLARI, SONDAJ ÇALIŞMALARI VE ARAZĐ DENEYLERĐ (ÇĐZELGE C,D) 2.2.8.1. Araştırma Gözlem Çukurları 2.2.8.2. Sondajlar 2.2.8.3. Arazi Deneyleri

2.2.9. JEOLOJĐK AMAÇLI LABORATUVAR DENEYLERĐ (ÇĐZELGE C,D) 2.2.10. JEOFĐZĐK YÖNTEMLER 2.2.11. ZEMĐN VE KAYA TÜRLERĐNĐN JEOTEKNĐK ÖZELLĐKLERĐ (ÇĐZELGE C,D) 2.2.12. HĐDROJEOLOJĐK ARAŞTIRMALAR (ÇĐZELGE A,B,C,D) 2.2.13. YEREL ZEMĐN ÖZELLĐKLERĐ (ÇĐZELGE C,D) 2.2.14. DOĞAL AFET TEHLĐKELERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

2.2.14.1. Deprem Tehlikesi 2.2.14.1.1. Aktif Tektonik ve Sismolojik Kayıtlar (ÇĐZELGE C,D) 2.2.14.1.2. Paleosismolojik Çalışmalar (ÇĐZELGE C,D) 2.2.14.1.3. Deprem Tehlike Analizi (ÇĐZELGE D)

2.2.14.1.3.1. Azalım Đlişkileri 2.2.14.1.3.2. Deterministik Deprem Tehlike Analizi 2.2.14.1.3.3. Olasılıksal Deprem Tehlike Analizi

2.2.14.1.4. Zemin Büyütmesi (ÇĐZELGE C,D) 2.2.14.1.5. Sıvılaşma Analizi ve Değerlendirme (ÇĐZELGE C,D)

2.2.14.2. Kütle Hareketleri 2.2.14.2.1. Heyelanlar (Şev Duraysızlıkları) 2.2.14.2.2. Kaya Düşmesi (ÇĐZELGE A,B,C,D) 2.2.14.2.3. Taşkın ve Su Baskını (ÇĐZELGE A,B,C,D) 2.2.14.2.4. Çığ (ÇĐZELGE A,B,C,D) 2.2.14.2.5. Diğer Doğal Afet Tehlikeleri (ÇĐZELGE A,B,C,D)

2.2.15. ĐNCELEME ALANININ YERLEŞĐME UYGUNLUK AÇISINDAN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ 2.2.15.1. Uygun Alanlar (ÇĐZELGE B,C,D) 2.2.15.2. Önlemli Alanlar (ÇĐZELGE B,C,D) 2.2.15.3. Jeoteknik Etüt Gerekli Alanlar (ÇĐZELGE B) 2.2.15.4. Ayrıntılı Jeoteknik Etüt Gerektiren Alanlar (ÇĐZELGE C) 2.2.15.5. Uygun Olmayan Alanlar (ÇĐZELGE B,C,D)

Page 6: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

v

2.3. YERLEŞĐME UYGUNLUK AFET TEHLĐKE HARĐTALARININ PLANLAMA ÇALIŞMALARINA

UYARLANMASI 2.3.1. AFET DUYARLI PLANLAMA 2.3.2. PLANLAMAYA ESAS YERBĐLĐMSEL ETÜTLER

2.3.2.1. Yerleşime Uygunluk Değerlendirmesi 2.3.3. YERBĐLĐMSEL VERĐLERĐN PLANLAMA SÜRECĐNDE KULLANIMI

2.3.3.1. Araştırma Aşaması 2.3.3.2. Sentez ve Planlamaya Geçiş Aşaması

2.3.3.2.1. Planlamaya Geçişte Alternatifler 2.3.3.3. Planlama Aşaması 2.3.3.4. Planlama Kademelerine Göre Yerbilimsel Verilerin Kullanımı

SONSÖZ EKLER EK.4. AFET TERĐMLERĐ SÖZLÜĞÜ EK.5. BAŞBAKANLIK GENELGESĐ EK.6. TSE STANDARTLARI KAYNAKLAR

Page 7: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

1

BÖLÜM 1. TÜRKĐYE’NĐN AFET PROFĐLĐ VE YERBĐLĐMSEL ÇALIŞMALARA AĐT MEVCUT DURUM DEĞERLENDĐRMESĐ

GĐRĐŞ

Türkiye, jeolojik ve jeomorfolojik yapısı ve meteorolojik özellikleri nedeniyle başta depremler olmak üzere heyelan, sel, kaya düşmesi, çığ vb. doğal afetlerle sıkça karşılaşan ülkelerin başında gelmekte ve afetler nedeniyle uğranılan can ve mal kayıpları ile ekonomik kayıplar açısından OECD ülkeleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır.

* Aynı lokasyonda birden fazla afet olayı.

TASNĐF EDĐLMEMĐŞLER

0%

ÇOKLU AFETLER*4%

ÇIĞ2%

DĐĞER AFETLER3%

HEYELAN21%

KAYA DÜŞMESĐ7%

SU BASKINI8%

DEPREM55%

HEYELAN

KAYA DÜŞMESĐ

SU BASKINI

DEPREM

DĐĞER AFETLER

ÇIĞ

ÇOKLU AFETLER*

TASNĐF EDĐLMEMĐŞLER

Şekil 1. Son 50 Yılda, Afet Türlerinin Afetzede Sayılarına Göre Dağılımı (Afet Đşleri Genel Müdürlüğü)

Şekil 1.1’de ülkemizde son 50 yılda meydana gelen afet türlerinin -afetzede sayıları esas alınarak- dağılımı verilmiştir. Buna göre afet türleri içerisinde;

• Depremler % 55,

• Heyelan % 21,

• Kaya düşmesi % 7,

• Su baskını % 8,

• Çığ % 2,

• Diğer afetler % 3,

• Aynı alanda birden çok farklı afetlerin oluşması oranı % 4 dolayındadır.

Türkiye’de 1990 yılından bu yana meydana gelen büyük afetlerin yol açtığı kayıplar Tablo 1.1’de özetlenmiştir.

Page 8: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

2

Tablo 1.1. 1990–2003 Yılları Arasında Türkiye'de Meydana Gelen Büyük Doğal Afetler

Olay Tarih Can

Kaybı (kişi)

Yaralı (kişi)

Evsiz (kişi)

Etkilenen Nüfus (kişi)

Kayıp (Milyon USD)

Deprem (Erzincan)

13.03.1992 653 3,850 95,000 250,000 750

Çığ Düşmesi (G. Anadolu)

1992/14 olay 328 53 11,600 30,000 25

Çığ Düşmesi (D ve G. Anadolu)

1993/31 olay 135 95 1,100 300 10

Çamur Akması (Senirkent-Isparta)

13.7.1995 74 46 2,000 10,000 65

Deprem (Dinar)

01.10.1995 94 240 40,000 120,000 100

Su Baskını (Đzmir)

04.11.1995 63 117 6,500 300,000 1,000

Deprem (Çorum-Amasya)

14.08.1996 0 6 9,000 17,000 30

Su Baskını (B. Karadeniz)

21.05.1998 10 47 40,000 1,200,000 1,000

Deprem (Ceyhan-Adana)

27.06.1998 145 1,600 88,000 1,500,000 500

Deprem (Đzmit Körfezi)

17.08.1999 17,480 43,953 675,000 15,000,000 13,000

Deprem (Düzce)

12.11.1999 763 4,948 35,000 600,000 750

Deprem (Afyon Sultandağı)

03.02.2002 42 327 30,000 222,000 95

Deprem (Bingöl)

01.05.2003 177 520 45,000 245,000 135

Toplam 19,964 55,802 1,078,200 19,494,300 17,460

Türkiye’de bazı doğal afetler açısından fiziksel zarar görebilirlik verileri ise Tablo 1.2’de verilmiştir.

Tablo 1.2 – Türkiye’de Doğal Afetler Açısından Fiziki Zarar Görebilirlik

Yıllık Olarak Hasar Yapan Depremler

Seller Heyelanlar Kaya ve Çığ Düşmeleri

Toplam

Olay 4 26 83 21 134

Can Kaybı 839 24 4 20 887

Yaralı 1,000 100 7 7 1,114

Ağır hasarlı bina 4,950 1,220 1,260 625 8,055

Orta hasarlı bina 3,000 700 - - 3,700

Az hasarlı bina 4,000 3,000 - - 7,000

Etkilenen nüfus 120,000 25,000 7,560 5,000 157,560

Ekonomik kayıp (Milyon $) 600 120 25 12 757

Kaynak: Afet Đşleri Genel Müdürlüğü

Page 9: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

3

Şekil 1.2’de Türkiye’de afet olayları gözlenen yerleşim birimleri haritası verilmektedir. Bu harita ve Tablo 1.2, Türkiye’de afet tehlikelerinin boyutunu ve yaygınlığını açıkça göstermektedir.

Page 10: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

4

Afet tehlikeleri açısından hassas bir coğrafyada bulunan ülkemizde, yerleşim alanlarında afet tehlikelerinin önlenmesi ve/veya afet risklerinin ve zararlarının azaltılmasında en akılcı ve etkin yöntemin, planlama ve uygulama sürecinin afet duyarlı planlama yaklaşımlarını ve risk yönetimini içerecek bir biçimde kurgulanması olduğu bilinmektedir.

Bu yaklaşım, afet tehlikelerine maruz alanlarda her tür ve ölçekteki planlar hazırlanırken öncelikle, yerbilimsel çalışmalar kapsamında tüm tehlike ve risklerin belirlenmesini; planlama sürecinde ise, kademeli birliktelik esasından hareketle, üst ölçek planlarda farklı arazi kullanım türlerine ilişkin bölgeleme ve yer seçimi kararlarından başlayarak, alt ölçek planlarda yerleşme, yapılaşma ve yoğunluk kararlarına kadar, yerleşim alanlarının var olan tehlike ve risklerden etkilenmeyecek ya da en az etkilenecek şekilde planlanmasını gerektirmektedir. Afet duyarlı planlama yaklaşımı, alt ölçek planlamada yerbilimsel verilere ilave olarak, yerleşik alanlarda risk faktörlerini de dikkate alan zarar azaltma, risk yönetimi vb. çalışmalarının da planlama sürecine uyarlanmasını gerektirmektedir.

Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu Projesi kapsamında hazırlanan El Kitabının ana amaçlarından birisi, afet tehlikelerinin ve risklerinin belirlenmesine yönelik yerbilimsel verilerin elde edilme yol ve yöntemlerini belirlemek ve bu verilerin farklı ölçeklerdeki mekansal planlara uyarlanmasına ilişkin ilke, esas ve yöntemleri sunmaktır.

El kitabı iki ana bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölüm; Ülkemizdeki olası afet tehlikelerinin türleri ve genel tanımları, planlamaya esas yerbilimsel çalışmalara ve yerbilimsel verilerin planlamada kullanımına ilişkin mevcut durumun ilgili mevzuat ve uygulamalar kapsamında irdelenmesi, sorunların ve ihtiyaçların saptanması, yerbilimsel çalışmalarda ve planlamada yeni yaklaşımların değerlendirilmesi, uluslararası örnek uygulamaların incelenmesi, vb. konuları ve önerileri içermektedir.

Đkinci bölümde ise, farklı ölçeklerdeki planlama çalışmalarına esas teşkil edecek yerbilimsel etütlerin rapor formatları verilmekte; plan kademeleri, yerbilimsel etüt türleri ve etütlerde uygulanacak format arasındaki ilişkiler tanımlanmakta ve yerbilimsel verilerin planlamada nasıl kullanılması gerektiği anlatılmaktadır.

1.1. ÖN BĐLGĐLER

Çok eski yıllardan günümüze değin dünyanın çeşitli ülkelerinde meydana gelen depremlerde yerel jeoloji ve zemin yapısının yapısal hasarlar üzerinde önemli etkileri olduğu gözlenmekte ve bu etkileri ortadan kaldıracak veya azaltacak yol ve yöntemler aranmaktadır. Büyük depremler sonrasında genellikle yer değiştirme veya bazı bölgelere yerleşme ve yapılaşma yasağı getirme tarzındaki bu uygulamalara tarihi devirlerden günümüze kadar bir çok ülkede rastlandığı gibi Türkiye’de de yaygın örnekler bulunmaktadır.

Türkiye’de gerek ülke genelinde ve gerekse yerel ölçekte afet risklerinin belirlenmesi ve zararlarının azaltılması çalışmalarına taşkın ve deprem olayları ile başlanmış ve ilk olarak 1943 yılında 4373 sayılı “Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Hakkında Kanun” ile 1944 yılında 4623 sayılı “Yer Sarsıntılarından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında Kanun”çıkarılmıştır. 4623 sayılı yasanın çıkarılmasından sonra ülke genelinde deprem tehlikesini belirleyen haritalar (Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası) ve bu bölgelerde yapılacak yapı ve yerleşmelerin bağlı olacağı koşulları içeren yönetmelikler hazırlanmış ve zaman içinde değişen ihtiyaçlara ve teknolojik gelişmelere paralel olarak geliştirilmiştir.

Page 11: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

5

Makrobölgeleme haritaları olarak da adlandırılan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası, deprem tehlikesini, yerel jeoloji ve zemin yapısına bağlı olarak oluşan faylanma, sıvılaşma, heyelan, kaya ve çığ düşmeleri gibi yerel tehlikeleri göstermemektedir. Ancak, afete maruz yerleşim alanlarında deprem ve diğer doğal afet zararlarının azaltılması/en aza indirebilmesi, yerel ölçekteki afet tehlikelerini dikkate alan bir planlama yaklaşımıyla mümkün olabilmektedir.

Makrobölgeleme haritaları olarak da adlandırılan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası, deprem tehlikesini -ölçeği gereği- ortalama bir değer olarak vermekte, ancak yerel jeoloji ve zemin yapısına bağlı olarak oluşan yer hareketinin büyütülmesi, faylanma, sıvılaşma, farklı oturma, heyelan, kaya ve çığ düşmeleri gibi yerel tehlikeleri göstermemektedir. Halbuki deprem ve diğer doğal afet zararlarının azaltılmasında en etkili yöntemin, “planlama çalışmaları öncesinde yerel ölçekteki afet tehlikelerini ve olası kayıpları (riskleri) belirlemek ve bu tehlike ve riskleri önleyecek veya en aza indirecek nitelikte planlama kararlarını almak olduğu” konusunda görüş birliği oluşmuştur.

Gerçekte, doğal afetlerin etkili olduğu gelişmiş ülke uygulamalarında, yerleşim alanlarında afet güvenliğinin sağlanması, planlamanın öncelikli hedeflerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Türkiye’nin kalkınma planlarında, Dördüncü Beş Yıllık Plan dönemine (1973 – 1979) kadar, doğal afetleri dikkate alan politika ve yaklaşımlar yer almamıştır. Dördüncü Kalkınma Planında ilk kez, “imar planlarının kentlerin fiziksel sorunlarına çözüm getirmek ve güvenli ve sağlıklı mekansal gelişmeyi düzenlemekten uzak, sağlıksız ve düzensiz gelişmeyi yasallaştırmanın ötesinde bir işlevi olmayan belgeler haline geldiği” ,vurgulanarak, “doğal afetlere ve özellikle depreme duyarlı yörelerde, yeni yapılacak konutlarda özel standart ve yönetmeliklerin uygulanması ve mevcut yapılarda dayanımı artıracak onarım ve güçlendirme çalışmalarının yapılacağı” belirtilmiştir.

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1985-1989) ise, “afete maruz bölgelerde yer alan köylere öncelik verilerek, konutların iyileştirilmesine yönelik eğitim, uygulama ve özendirme etkinliklerinin hızlandırılacağı ve köy konutu tiplerinin geliştirileceği”, ilke ve politikalar bölümünde yer almıştır. Ancak, 5. Plan Döneminde çıkarılan 3194 sayılı Đmar Kanunu’nda, planlama sürecinde deprem ve diğer doğal afet tehlikelerinin dikkate alınmasına yönelik bir yaklaşım geliştirilmemiş, ilke ve politika düzeyinde dahi bu konudan sözedilmemiştir.

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994) döneminde, “yeni bir yapı denetim sisteminin geliştirilmesi, inşaatlarda standart dışı malzeme kullanımının önlenmesi ve depreme dayanıklı bina yapım teknolojilerinin özendirileceği” öngörülmüştür. Deprem ve diğer afet zararlarının azaltılabilmesi için 1990 yılında ülkemizde ilk kez bir “Milli Plan” hazırlanmıştır. 1992 yılında meydana gelen Erzincan Depreminde, acil yardım ve kurtarma, binalarda iyileştirme ve yeniden inşa çalışmalarında yeni yaklaşımlar ve yeni yasal düzenlemeler gündeme gelmiştir. Ancak, bu dönemde afetler, deprem ve sivil savunma fonları, genel bütçe içine alınmış ve böylece, afet zararlarının azaltılması çalışmalarında kullanılan ana kaynak kaldırılmıştır.

Türkiye’de doğal afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması konularına en kapsamlı ve gerçekçi yaklaşım ve önerilere Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarında yer verilmiştir.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1995-2000)

Bölgesel Gelişme başlığı altında;

� Ülke genelinde arazi kullanım haritaları ve yerel deprem tehlike haritalarının hazırlanması ve bu çalışmalardan bölgesel ve yerel planlama çalışmalarında yararlanılması,

Konut başlığı altında;

Page 12: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

6

� % 96’sı deprem bölgelerinde yer alan Türkiye’de afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması yönünde çalışmalar yapılması,

� Afete ilişkin mevzuatın ihtiyaçlar ve günün koşullarına göre yeniden düzenlenmesi,

Hukuki ve Kurumsal Düzenlemeler başlığı altında;

� 3194 sayılı Đmar Kanunu ile 7269 sayılı Afetler Kanunu’nun ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden düzenlenmesi, ilke ve politika olarak belirlenmiş ve bu konuda ilgili kurumlara görev verilmiştir.

7. Plan döneminde Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı’nca; 1996 yılında olasılık esasına dayalı yeni bir “Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası”, 1998 yılında ise daha gelişmiş yeni bir “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” hazırlanarak yürürlüğe konmuştur. 1997 yılında “Türkiye’nin Afet Yönetim Sisteminin Đyileştirilmesi” konulu Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) projesi uygulanmaya başlanmıştır.

8. Beş Yıllık Kalkınma Planında (2001-2005), ülkede son yıllarda meydana gelen doğal afetler sonucunda yaşanan kentleşme ve yapılaşma sorunları ile bu bağlamda ortaya çıkan afet ve risk yönetimi ihtiyacına yönelik tespit ve değerlendirmelerle; afet zararlarının azaltılmasına yönelik yasal, kurumsal, sosyal ve ekonomik boyutlu ilke ve politikalara geniş kapsamda yer verilmiştir.

Kalkınma Planının “Doğal Afetler” bölümünde,

� Afet zararlarının en aza indirilmesine yönelik sosyal, hukuki, kurumsal ve teknik yapının oluşturulması,

� Mevcut ve yeni yapılacak olan tüm alt ve üst yapıların yeterli afet güvenliğine kavuşturulması için gerekli çalışmların yapılması,

� Alan kullanımı ve imar planlarının ilke ve yöntemlerinin afete duyarlı niteliğe kavuşturulması amacıyla ilgili mevzuatın gözden geçirilmesi ve bunların ödünsüz uygulanması için etkin mekanizmalar geliştirilmesi,

temel ilke ve politikalar arasında sayılmıştır.

8. Beş Yıllık Kalkınma Planında;

� Ülke geneline bütünleştirilmiş afet haritalarının hazırlanması,

� Planlama sürecinin bir sistem bütünü içinde tasarlanması, afete duyarlı imar planlarının yapımını ve etkili bir denetim sistemini işler hale getirmek üzere bir dizi hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılması; başta Đmar Yasası ve Afetler Mevzuatı olmak üzere, ilgili yasaların yeniden düzenlenmesi,

� Ulusal afet bilgi sisteminin oluştrulması ve ulusal haberleşme sisteminin geliştirilmesi,

öngörülmüştür.

7. ve 8. Plan döneminde Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı’nca yukarıda belirtilen konularda bir çok çalışma yapılmış, yasa ve yönetmelik tasarı taslakları hazırlanmış, ancak 17 Ağustos 1999 Đzmit Körfezi Depremine kadar bu hazırlıklar uygulamaya geçirilememiştir.

Gerçekte Türkiye, afet tehlikeleri açısından çok hassas bir coğrafyada bulunmasına ve tarihi boyunca çeşitli tür ve büyüklüklerde afetlere maruz kalmış olmasına rağmen, başta 3194 sayılı Đmar Kanunu olmak üzere, yürürlükteki mevzuatın öngördüğü planlama anlayışı, kurumsal

Page 13: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

7

yapılanma, uygulama araçları ve denetim mekanizmaları, sağlıklı yapı stokuna sahip ve doğal afetlere karşı güvenli yerleşim çevreleri oluşturmak konusunda yetersiz kalmıştır.

Uzun yıllardan beri, mesleki ve akademik çevrelerde, mekansal planlamanın, sadece katı-fiziksel öngörüleri içeren imar planlama anlayışı ile biçimlenmesi yerine; Ulusal Kalkınma Planları ile bütünleşen, planlama ve uygulamada üst ölçek planlamadan kentsel tasarım ölçeğine kadar, kademeli birliktelik esasını gözeten, alt bölge, havza ve metropoliten bölge ölçeğinde yeni sınırlara ve içeriklere referans veren, koruma alanlarına ve afete duyarlı stratejik yaklaşım ve araçların geliştirilmesini talep eden yeni bir anlayışla ele alınması gereği sıkça gündeme getirilmiştir.

17 Ağustos 1999 Đzmit Körfezi Depremi, hem insani ve sosyal boyutlarda, hem de fiziki ve ekonomik anlamda çok ağır kayıplara ve tahribata yol açan sonuçlarıyla, ülkemizdeki imar planlama sisteminin, afet sonrasındaki çalışmalara odaklanan “planlama” anlayışının ve afet olgusunu sadece yapı ölçeğinde ve deprem odaklı olarak ele alan yaklaşımların yetersiz olduğunu; planlama sisteminin üst ve alt ölçek planlama çalışmalarına esas olacak nitelikte afet tehlike ve risklerinin belirlenmesine yönelik çalışmaları içeren bir yaklaşımla yeniden biçimlenmesi gereğini ortaya koymuştur.

1999 Đzmit Körfezi Depremi, bu bağlamda, ülkemizde imar mevzuatı ve kurumlarının, planlama yaklaşım ve uygulamalarının ciddi bir biçimde sorgulanması açısından yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.

1999 depremlerini takiben, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, olası afetler sonucunda meydana gelebilecek zararların azaltılmasına yönelik hazırlık çalışmalarının hızlandırılması ve meydana gelen deprem sonucunda ortaya çıkan hasarların giderilmesi ve bölgenin yeniden yapılandırılmasına yönelik olarak, Dünya Bankası ile yaptığı ikraz anlaşması sonucunda, Başbakanlık Proje Uygulama Biriminin koordinasyonunda “Marmara Depremi Acil Yeniden Yapılandırma (MEER) Projesi”ni başlatmıştır.

1999 sonrasında, Türkiye’de gerek MEER Projesi kapsamında, gerekse farklı düzlemlerde yürütülen çalışmalarla afete duyarlı planlama yaklaşımları konusunda belli bir birikim oluştuğu söylenebilir. Bu çalışmalar 4 grupta değerlendirilebilir:

1) Yasal Düzenlemeler (Đmar Kanunu Tasarı Taslakları, yönetmelikler, genelgeler, Afet Kanunu Tasarı Taslakları, Zorunlu Deprem Sigortasına Dair KHK, Yapı Denetimi Kanunu, vb)

2) Kurumsal Düzenlemeler (Acil Durum Yönetimi Gn Md, Ulusal Deprem Konseyi, Doğal Afet Sigortaları Kurumu – DASK, vb)

3) Plan, Proje ve Raporlar (MEER Projesi, JICA Raporu, Đstanbul Deprem Master Planı, Deprem Risklerini Azaltmak Đçin Mikrobölgeleme – MERM Projesi, Afet Zararlarının Azaltılması Đçin Mikrobölgeleme ve Hasar Görebilirlik Çalışmaları, TBMM, Deprem Zararlarının Azaltılması Konulu Meclis Araştırma Komisyonu Raporu, DPT Doğal Afet Zararlarının Azaltılması Özel Đhtisas Komisyonu Raporu, Ulusal Deprem Konseyi Raporu, Deprem Zararlarının Azaltılması Ulusal Stratejisi, Deprem Şurası Komisyon Raporları-2004, Türkiye Đktisat Kongresi - Afet Yönetimi Çalışma Grubu Raporu-2004 vb.)

4) Master ve Doktora Tezleri vb. çalışmalar.

Bu çalışmalar içerisinde gerek yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerekse üretilen projelerin, ağırlıkla deprem odaklı olduğu, daha çok Đstanbul ve Marmara Bölgesindeki çeşitli yerleşmeler

Page 14: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

8

özelinde ve belli ölçeklerle sınırlı kaldığı ve henüz sonuçlarının uygulamaya yansımadığı da bir gerçektir.

Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı, bu konulardaki eksikliği gidermek amacıyla; PUB’nce koordine edilen MEER Projesi “Arazi Kullanım Yöntemi ve Yapı Mevzuatının Uygulanmasının Sağlanması” A-3.1. Alt Bileşeni kapsamında, yerleşimlerin afet güvenliğinin sağlanması sürecinde jeolojik ve jeoteknik verilerin planlamaya entegrasyonu konusunda bir proje yapılmasını öngörmüştür. Bu çerçevede, söz konusu alt bileşen kapsamında “Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu El Kitabının Hazırlanması ve Basımı ile El Kitabının Uygulanmasına Esas Mevzuat Yazımı Konusunda Danışmanlık Hizmeti (A.3.1.3)” Projesinin hayata geçirilmesi uygun görülmüştür.

1.2. PROJENĐN AMAÇ VE KAPSAMI

1.2.1. PROJENĐN AMAÇLARI

Proje, her tür ve ölçekteki planlama çalışmalarına altlık ve esas teşkil edecek şekilde;

o yerbilimsel verilerin farklı jeolojik, jeomorfolojik durumlarda ve farklı ölçeklerde hangi standartlar, kural ve esaslara göre elde edileceğinin belirlenmesi,

o toplanan verilerin altlık haritalar üzerine işlenmesiyle elde edilecek jeolojik, mühendislik jeolojisi, mikrobölgeleme, yerleşime uygunluk ve benzeri haritalar ile planlamaya esas altlık oluşturan raporların içerik ve kapsamının oluşturulması ve bunlara ilişkin standartlarının tespiti amaçlıdır.

Đş Tanımında Proje ile genel olarak,

o afet zararlarını azaltmanın en önemli aşaması olan afet tehlike ve risklerini gözönüne alan “arazi kullanım planları” nın üretilmesi,

o ülkemizdeki genel planlama anlayışının ve disiplininin çok boyutlu ve disiplinlerarası yapısı gözönüne alınarak geliştirilmesi için afet kavramının planlamada bir ana eleman olduğu bilincinin yayılması,

o toplumda afete dayanıklı yapılaşma ve güvenli yaşam kültürünün oluşmasında yol gösterici olunması, meslek insanlarının bilgi birikiminin geliştirilmesine destek sağlanması,

o kullanıcılar açısından ortak ve kabul edilebilir bir dil oluşturulması, bu dilin uluslararası mesleki platformda çeşitli yöntemlerle yayılmasının sağlanması hedeflenirken,

Özelde,

o afet tehlike ve risklerini gözönüne alan “arazi kullanım planları hazırlanırken jeolojik-jeoteknik araştırma, analiz ve değerlendirmelerine ilişkin yerbilimsel verilerin tanımlanması,

o yerbilimsel verilerin plan ölçek ve amaçlarına göre sınıflandırılması,

o verilerin nasıl entegre edileceği ve süreçte yer alan kurum ve kuruluşların tanımlanması,

o proje sonuçlarının yaygınlaştırılması amacıyla bir El Kitabı hazırlanması ve çoğaltılması,

o projenin uygulanabirliğini teminen bir hukuki düzenleme taslağı hazırlanması görevlerinin yerine getirilmesi beklenmektedir.

Page 15: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

9

1.2.2. PROJENĐN KAPSAMI

Đş Tanımına göre, Proje üç aşamadan oluşmaktadır:

Birinci Aşama : Ülkemizdeki olası afet tehlikelerinin türleri ve genel tanımları, planlamaya esas yerbilimsel çalışmalara ve yerbilimsel verilerin planlamada kullanımına ilişkin mevcut durumun ilgili mevzuat ve uygulamalar kapsamında irdelenmesi, sorunların ve ihtiyaçların saptanması, yerbilimsel çalışmalarda ve planlamada yeni yaklaşımların değerlendirilmesi, uluslararası örnek uygulamaların incelenmesi, vb. konuları içeren Değerlendirme Raporu ile Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu Taslak El Kitabının hazırlanması işlerinden oluşmaktadır.

Đkinci Aşama : Bu aşamada; 1/25,000 ve üst ölçekli planlara esas (gözlemsel) jeolojik etüt rapor formatı ve 1/1000 ve 1/5000 ölçekli imar planlarına esas yerbilimsel veri formatlarını, standartları, usul ve esasları içeren El Kitabının ülke genelinde uygulanmasına esas mevzuat taslağı hazırlanacaktır. Bu aşama sonunda Đkinci Aşama Araştırma Raporu hazırlanacaktır.

Üçüncü Aşama : Bu aşamada; birinci aşama sonunda hazırlanıp Đdarenin onayı alınan El Kitabının basımı gerçekleştirilecektir.

Sözleşmeye göre, Projenin birinci aşamasını oluşturan Değerlendirme Raporu kapsamında;

1. ve 2. bölümde, Proje kapsamındaki konulara yönelik olarak, Türkiye’de yaşanan süreç hakkında özet bir değerlendirme yapılmış, Projenin amaç ve kapsamı açıklanmıştır.

3. bölümde, yerbilimsel veriler-planlama ilişkisi açısından mevcut duruma ilişkin tespit ve değerlendirmeler yapılmıştır. Bu kapsamda; yürürlükteki yasal düzenlemelere göre plan kademeleri ve planlama yetkileri ile planlama ve afet mevzuatında yerbilimsel verilerin kullanımına ilişkin mevcut düzenlemeler, hem mevzuat ve hem de uygulama yönleriyle irdelenmiş, sorunlar ve ihtiyaçlar açısından durum tespiti yapılmıştır.

4. bölümde, Ülkemizde planlama ve yerbilimsel çalışmalar konusunda yeni yaklaşımlar ve kavramlarla, afet duyarlı planlama konusu değerlendirilmiştir.

5. bölümde, “Planlama ve Đmar Kanunu” ve ”Afetler Kanunu” Tasarısı Taslakları, Proje konusu ve kapsamına ilişkin yönleriyle incelenmiş; yasa tasarılarının, gerek yerbilimsel veriler-planlama ilişkisi, gerekse afete duyarlı planlama konularındaki yeni yaklaşımlar ve ihtiyaçlar açısından içerdiği açılımlar ve eksiklikler ortaya konmuştur.

6. bölümde, Proje konusu ve kapsamına yönelik olarak, Türkiye’deki uygulamalar açısından yararlanabilecek nitelikte, yurtdışı uygulamalarından örnekler verilmiştir.

7 . bölümde, yerbilimsel verilerin planlama çalışmalarına entegrasyonu konusunda yapılan sonuç değerlendirmeler ve öneriler sunulmuştur.

Bu rapor hazırlanırken;

� Afet Đşleri Genel Müdürlüğü ile Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü ve ilgili üniversiteler tarafından hazırlanmış olan Bilimsel Son Durum Raporu, Örnek Uygulamalar ve El Kitabı, 2004

� Proje Uygulama Birimi (PUB) tarafından onaylanmış olan ”Afet Zararlarının Azaltılması Đçin Mikrobölgeleme ve Hasargörebilirlik Çalışması, 2006

Page 16: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

10

� Afet Đşleri Genel Müdürlüğünce hazırlanmış olan “Afet Zararlarının Azaltılması Đçin Mikrobölgeleme”: Genel Tanımlar, Hazırlanma Esasları, Format ve Standartlar, Ağustos 2005

� Uluslararası Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği Birliği’nin Geoteknik Deprem Mühendisliği Teknik Komitesince yayımlanan “Sismik Geoteknik Tehlikelerin Bölgelemesi” 1993, 1999 tarihli yayınları,

� Ulusal Deprem Konseyi’nin Deprem Zararlarının Azaltılması Ulusal Stratejisi Raporu, 2002

� Deprem Şurası, Afet Bilgi Sistemi Komisyonu, Mikrobölgeleme Alt Komisyonu Raporu, 2004

� Afet Đşleri Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan Jeolojik-Jeoteknik Etüt Çalışması Genel Formatı

� Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı’nca yayımlanan 31.05.1989 gün ve 4343 sayılı Genelge ekindeki “Yerleşim Amaçlı Jeolojik ve Jeoteknik Etüt Raporu ve Ekleri Đle Đlgili Esaslar”

� Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı’nca hazırlanmış olan “Planlama ve Đmar Kanunu” ve “Afetler Kanunu” Tasarı taslaklarındaki tanım ve yaklaşımlar,

� Mikrobölgeleme konusunda yabancı ülkelerdeki uygulamalarla Ulusal veya Uluslararası konferanslarda sunulan bildiriler geniş şekilde taranmıştır.

Ayrıca, Afet Đşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığı, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ile bazı belediyelerin planlama ve fen işleri yetkilerinin uygulamada karşılaştıkları sorunlar konusunda görüş ve önerileri alınmıştır.

1.3. YERBĐLĐMSEL VERĐLER-PLANLAMA ĐLĐŞKĐSĐ AÇISINDAN MEVCUT DURUM

Proje kapsamında; yerbilimsel veriler-planlama ilişkisi iki açıdan incelenmiştir.

Birinci olarak, ülkemizdeki güncel planlama sistemi, plan kademeleri, plan türleri ve plan yapım ve onama süreçlerine ilişkin yasal ve kurumsal yapı değerlendirilmiş; plan yapımına ilişkin teknik şartnameler düzeyinde, planlamada yerbilimsel verilerin kullanımına ilişkin gereklilikler ile uygulamada ortaya çıkan sorunlar, yetersizlikler, eksiklikler ve ihtiyaçlar saptanmıştır.

Bu kapsamda; 3194 sayılı Đmar Kanunu gereğince hazırlanmış olan, “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik” ile, Đller Bankası’nın “Đmar Planlarının Düzenlenmesi Đle Đlgili Teknik Şartname”si ve Afet Đşleri Genel Müdürlüğü’nce hazırlanmış olan “Yerleşim Amaçlı Jeoloji ve Jeoteknik Etüt Raporu ve Ekleri Đle Đlgili Esaslar” konulu, 31.05.1989 gün ve 4343 sayılı genelge incelenerek, planlamaya esas yerbilimsel verilerin yasal dayanakları, yerbilimsel verilerin kapsamı ve içerikleri ile planlamada kullanımı ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.

Đkinci olarak, afete duyarlı planlama konusunda geliştirilen yeni yaklaşımlar ve stratejiler ortaya konmuş, afete duyarlı planlama konusundaki ilke ve politikaları esas alarak hazırlanmış olan taslak ya da tasarı halindeki yasal ve kurumsal düzenleme önerileri incelenmiş; bu öneriler, afete duyarlı planlama yaklaşımları çerçevesinde ortaya konan ilke ve stratejilere ve ihtiyaçlara cevap verme bakımından değerlendirilmiştir.

Page 17: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

11

Bu kapsamda; Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı’nca hazırlanan, Ağustos 2005 tarihli “Planlama ve Đmar Kanunu” ile “Afetler Kanunu” Tasarı Taslaklarının afete duyarlı planlama konusunda getirdiği yeni kavramlar ve düzenlemeler, yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu bakış açısı ile değerlendirilmiştir.

1.3.1. PLAN TANIMLARI, PLANLAMA KADEMELERĐ, PLAN TÜRLERĐ VE

PLANLAMA YETKĐLERĐ

1.3.1.1. Plan, Planlama ve Đmar Planı

Toplumların gelişmişlik düzeyi ve yaşam kalitesinin bir göstergesi sayılan kentler, aynı zamanda sosyo-ekonomik ve mekansal sorunları da barındıran yerleşmelerdir. Planlama bu sorunların çözümünde en önemli araç olarak görülmüş, toplumun sosyal, ekonomik yapısına ve toplumsal gereksinmelere bağlı olarak çeşitli planlama yaklaşımları geliştirilmiştir.

Plan; en yalın anlatımı ile bir amaca ulaşmak, bir işi gerçekleştirmek üzere izlenmesi tasarlanan süreç,

Planlama; plan yapma eylemi olup, geleceğin tasarlandığı, öngörülen hedeflere ulaşmak üzere kaynakların akılcı kullanımının bir aracı, geleceğe yönelik doğru ve akılcı karar verme süreci olarak tanımlanabilir.

Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikteki Tanımı Đle;

Đmar Planı: “Belde halkının sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılamayı, sağlıklı ve güvenli bir çevre oluşturmayı, yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen ve bu amaçla beldenin ekonomik, demografik, sosyal, kültürel, tarihsel, fiziksel özelliklerine ilişkin araştırmalara ve verilere dayalı olarak hazırlanan, kentsel yerleşme ve gelişme eğilimlerini alternatif çözümler oluşturmak suretiyle belirleyen, arazi kullanımı, koruma, kısıtlama kararları, örgütlenme ve uygulama ilkelerini içeren pafta, rapor ve notlardan oluşan belgedir. Đmar planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı olmak üzere iki aşamadan oluşur.”

Đmar planları, yerleşme çalışma, sosyal ve kültürel gereksinimler, dinlenme, ulaşım gibi kentsel fonksiyonlar arasında, olanaklar çerçevesinde en iyi çözümü, koruma ve kullanma dengesini rasyonel biçimde belirleyerek, belde halkına iyi yaşama düzeyi koşulları ve fiziksel çevreyi oluşturmak amacı ile yapılır.

Bu nedenle, imar planlarının;

- Ülkesel hedeflere, bölge ve çevre düzeni planı kararlarına uyumlu olması,

- Çevreyi, doğal, kültürel değerleri koruyucu ve onları geliştirici bir anlayış ile ve şehircilik ilkelerine uygun olarak düzenlenmesi,

- Sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentsel mekanların üretilmesi amacı ile doğal eşiklere ve yasal sınırlamalara, toplumun yaşam biçimine ve yerel ihtiyaçlara yanıt vermesi,

- Bugünkü sorunları çözücü, geleceğin ihtiyaçlarını karşılayabilir esneklikte olması,

- Planların yapımında, arazi kullanma standartlarına uyulması ve farklı arazi kullanış biçimleri ve işlevler arasındaki mekansal ilişkilerin kurgulanması,

- Yasal, yönetsel, ekonomik ve teknik yönleri ile uygulanabilir olması,

- Uzmanlık alanlarının yer aldığı bir ekip çalışması olması ve bir süreç olarak tasarlanması gerekmektedir.

Page 18: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

12

Bu bağlamda; imar planları, imar mevzuatı hükümlerine göre hazırlanan ve uyulması gereken kuralları belirleyen açık, katılımcı ve objektif bir yaklaşımla bilimsel esaslar ve teknik kurallara göre yapılan, toplumun uymakla zorunlu olduğu kuralları ortaya koyan hukuki belgelerdir.

1.3.1.2. Planlama Kademeleri

Plan kademeleri ve türleri ile bunlara ilişkin yetkiler, 3194 Sayılı Đmar Kanunu’nda tanımlanmıştır.

3194 Sayılı Đmar Kanunu’nun planlama kademeleri ile ilgili 6. maddesinde, planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından, “Bölge Planları” ve “Đmar Planları”, imar planları ise, “Nazım Đmar Planları” ve “Uygulama Đmar Planları” olarak kademelendirilmiş; Kanunun tanımlarla ilgili 5. maddesinde, “Çevre Düzeni Planı”, “Nazım Đmar Planı” ve “Uygulama Đmar Planı”nın tanımı verilmiştir.

Bölge Planı : Sosyo- ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyellerini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve altyapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanan plandır.

Çevre Düzeni Planı: Ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plandır.

Çevre Kanunu’nda 5491 sayılı Kanunla yapılan değişiklikte çevre düzeni planının tanımı yeniden yapılmıştır. Buna göre;

Çevre Düzeni Planı, ülke fiziki mekanında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirlililiğini önlemek amacıyla nazım ve imar planlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında yapılan, 1/25.000 – 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekli planlardır.

Nazım Đmar Planı: Varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.

Uygulama Đmar Planı: Tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.

1.3.1.3. Plan Türleri

Đmar planları kapsadıkları alana, amacına göre farklılaşmaktadır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte bu konudaki tanımlar aşağıda verilmektedir.

Revizyon Planı: Her tür ve ölçekteki planın ihtiyaca cevap vermediği veya uygulamasının mümkün olmadığı veya sorun yarattığı durumlar ile üst ölçek plan kararlarına uygunluğun sağlanması amacıyla planın tamamının veya plan ana kararlarını etkileyecek bir kısmının yenilenmesi sonucu elde edilen plandır.

Page 19: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

13

Đlave Plan: Yürürlükte bulunan planın ihtiyaca cevap vermediği durumlarda, mevcut plana bitişik ve mevcut planın genel arazi kullanım kararları ile süreklilik, bütünlük ve uyum sağlayacak biçimde hazırlanan plandır.

Mevzi Đmar Planı: Mevcut planların yerleşmiş nüfusa yetersiz kalması veya yeni yerleşim alanlarının kullanıma açılması gereğinin ve sınırlarının ilgili idarece belirlenmesi halinde, bu Yönetmeliğin plan yapım kurallarına uyulmak üzere yapımı mümkün olan, yürürlükteki her tür ve ölçekteki plan sınırları dışında, planla bütünleşmeyen konumdaki, sosyal ve teknik altyapı ihtiyaçlarını kendi bünyesinde sağlayan, raporuyla bir bütün olan imar planıdır.

Plan Değişikliği: Plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik ve sosyal donatı dengesini bozmayacak nitelikte, bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere dayanan, kamu yararının zorunlu kılması halinde yapılan plan düzenlemeleridir.

Özel Statülü Alan ve Sektörel Amaçlı Đmar Planları

Đmar planları, özel statülü alan ve sektörel amaçları açısından da farklılaşmaktadır. Turizm Merkezi Đmar Planı, Organize Sanayi Bölgesi Đmar Planı, Koruma Amaçlı Đmar Planı bunlara örnek olarak verilebilir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda 5226 sayılı Kanunla yapılan değişiklikte “Koruma Amaçlı Đmar Planı” tanımı getirilmiştir. Buna göre;

Koruma Amaçlı Đmar Planı: Kanun uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim-geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla arkeolojik, tarihi, doğal, mimari, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmalarına dayalı olarak; halihazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini, uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımını, altyapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan, hedefler, araçlar, stratejiler ile planlama kararları tutumları, plan notları ve açıklama raporu ile bir bütün olan, nazım ve uygulama imar planlarının gerektirdiği ölçekteki planlardır.

1.3.1.4. Planlama Yetkileri

Plan kademeleri ve bunlara ilişkin yetkiler, 3194 sayılı Đmar Kanunu ve ilgili diğer kanunlarda tanımlanmıştır (Tablo 1.3).

Genel hükümlere göre imar planlarının yapılması ve onanması konusundaki yerel yönetimler (Belediyeler-Valilikler) yetkilidir.

3194 sayılı Đmar Kanunu’nun uygulanmasından sorumlu kurum olarak tanımlanan Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı, Kanunun 9. maddesine göre re’sen plan onama yetkisine sahiptir. Bu yetki kamu yapılarına ait alanlar, afete maruz alanlar, toplu konut uygulamaları, Gecekondu Yasasının uygulanması ile birden fazla belediyeyi ilgilendiren metropoliten imar planları ve içinden veya civarindan demiryolu, karayolu geçen, havameydanı bulunan veya denizyolu bağlantısı olan yerlerdeki imar planları ile sınırlı tutulmuştur.

Yürürlükteki imar mevzuatı 3194 sayılı Đmar Kanunu dışında, planlama ve uygulamaya ilişkin yetki hükümleri içeren çok sayıda yasadan oluşmaktadır. Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı dışında bir çok

Page 20: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

14

merkezi kurum ve kuruluş, Đmar Kanununun istisnaları tanımlayan 4. maddesine ya da kendi kuruluş yasalarına göre bölgeleme, arazi kullanımı ve yer seçimi sürecinde, karar verme ya da plan onama ve uygulama yetkileri ile donatılmıştır.

Tablo 1.3. Yürürlükteki Mevzuata Göre Planlama Kademeleri ve Planlama Yetkileri

Plan Kademesi

Plan Adı Ölçeği Planlama Yetkisi(**)

Bölge Planı 1/100,000-1/250,000 Devlet Planlama Teşkilatı

Üst Ölçekli Planlar Çevre Düzeni Planı 1/100,000-1/25,000

Çevre ve Orman Bakanlığı Đl Özel Đdareleri, Büyükşehir Belediyesi

Nazım Đmar Planı 1/25,000(*) 1/5000

Belediyeler Valilikler

Đmar Planları Uygulama Đmar Planı

1/1000 Belediyeler Valilikler

(*) Büyükşehir Belediyelerinde Nazım Đmar Planı Ölçeği

(**) Özel kanunlarla verilmiş yetkiler nedeniyle, birçok kurumun sektörel ya da alan temelinde planlama yetkisi bulunmaktadır. Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Alanlarında, Kültür ve Turizm Bakanlığının; Organize Sanayi Bölgelerinde, Sanayi Bakanlığı’nın; Milli Park Alanlarında, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın; Özel Çevre Koruma Bölgelerinde, Özel Çevre Kamu Kurumu’nun; Toplu Konut Alanlarında, Başbakanlık Toplu Konut Đdaresi’nin; Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanlarında, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarının yetkileri bulunmaktadır

1.3.2. PLANLAMA VE AFET MEVZUATI VE YERBĐLĐMSEL VERĐLERĐN

KULLANIMINA ĐLĐŞKĐN DÜZENLEMELER

Planlamada yerbilimsel verilerin kullanımına ilişkin düzenlemeler kapsamında, - 3194 sayılı Đmar Kanunu - 7269 Sayılı Afetler Kanunu - Plan Yapımına ait Esaslara Dair Yönetmelik - Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı Afet Đşleri Genel Müdürlüğünce bu konuda yayımlanmış

olan genelgeler - Đller Bankası tarafından hazırlanmış olan “Đmar Planlarının Düzenlenmesi Đle Đlgili Teknik

Şartname” incelenmiştir.

1.3.2.1. 3194 Sayılı Đmar Kanunu

3194 Sayılı Đmar Kanunu’nun, “planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” ile ilgili 8. maddesi, plan yapım yetkileri ve onama süreci ile ilgilidir. Kanunda, yerbilimsel verilerin planlamada kullanımı ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamakta, ilke ve politika düzeyinde dahi bu konudan söz edilmemektedir.

1.3.2.2. 7269 Sayılı Afetler Kanunu

Afetler Mevzuatı, 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısı Đle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” ve çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle yapılmış ek ve değişiklikler ile yönetmelik vb. düzenlemelerden oluşmaktadır.

Page 21: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

15

Genel bir kanı olarak, 7269 sayılı Kanunun, afet öncesinde yapılması gereken afet zararlarının azaltılması ile ilgili faaliyetler yerine, afet sonrasındaki müdahale ve iyileştirme faaliyetlerini kapsadığı görüşü hakimdir. Bu görüşün, Yasanın kendisinden çok uygulamalarındaki eksikliklerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Kanunun 1. maddesi, çok açık olmasa da, doğal afetlerden zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlar hakkında bu Kanunun uygulanacağını hükme bağlamıştır. Doğal afetlerden zarar görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak önlemler tümüyle afet zararlarının azaltılmasına yönelik faaliyetlerdir. Nitekim Kanunun 2. maddesi; afete uğrayabilir bölgelerin, başka bir ifade ile afet tehlikelerinin, harita ve krokiler üzerinde belirlenmesi ve ilanı; 3. maddesi ise bu bölgelerde yapılacak veya değiştirilecek yapıların uyması gereken teknik şartların belirlenmesi ve bu şartlara uyulmasının zorunlu kılınması (Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik); yer kayması, kaya düşmesi, çığ gibi afetlere uğrayabilecek meskun alanlarda alınacak önleyici önlemlerin hangi kuruluşlar tarafından yürütüleceğine ilişkin hükümleri düzenlemektedir. Ayrıca Yasanın 14. maddesinde, afete maruz yerleşim alanlarında, -olmuş veya muhtemel afetler nedeniyle- yapı yapılması tehlikeli görülen alanlara yapı yasağı getirilmektedir. Nitekim bu maddeler gereğince yıllardır afet yaşanan ya da afet tehlikesi ve riski olan bölgelerde imar planlarının tanzimine esas jeolojik etüt, jeolojik-jeoteknik etüt adı altında yerbilimsel etütler yapılmaktadır.

Diğer bir deyişle, afet mevzuatı, afete uğramış veya uğrayabilir bölgelerin tespiti ile yeni yerleşime açılacak alanlardaki afet tehlikelerinin belirlenerek planlama çalışmalarına esas yerbilimsel veriler üretilmesine yasal dayanak oluşturmaktadır.

1.3.2.3. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik

Đmar Kanunu’na dayalı olarak 02.11.1985 tarihli yönetmelikte, 17 Mart 2001 tarihinde yapılan değişiklikle yürürlüğe konulan “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin”, çevre düzeni planlarının yapımı ile ilgili 5. maddesinde, çevre düzeni planının hazırlanması sürecinde, planlanacak alan ve yakın çevresindeki alanlarda, ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilecek veriler kapsamında “afet verileri, afete maruz alanlar, yerleşmeler ve özellikleri konusunda veri elde edilmesi”; 6. maddesinde, “afete maruz bölge, yerleşme ve alanlardaki afet riskinin belirlenmesi ve bu risklerin plan kararlarında dikkate alınması”, hükmü yer almaktadır.

Yönetmelikte 02.09.1999 tarihinde yapılan değişiklikte, planların hazırlanmasında yapılacak araştırmalar ve kurum veri ve görüşleri ile ilgili konular, bu kapsamda yerbilimsel verilerle ilgili hükümler de yönetmelik kapsamına alınmıştır.

Yönetmeliğin 14. maddesinde, planların hazırlanması sürecinde, ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilecek veriler kapsamında, fiziki yapı ile ilgili olarak, jeolojik durum, akarsular ve taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları, havzalar ve özellikleri sayılmıştır. Bu kapsamda, verilerin “eşik analizi” yöntemi ile fiziksel çalışmalarla birlikte değerlendirilmesi önerilmektedir.

Yönetmeliğin 13. maddesinde, Đller Bankası’nca yapılan imar planlarında “Teknik Şartname” esaslarına uyulacağı belirtilmektedir.

1.3.2.4. Bayındırlık ve Đskan Bakanlığınca Yayımlanan Genelge ve

Yönetmelikler

Proje konusu ile ilgili olarak, Afet Đşleri Genel Müdürlüğü ile Teknik Araştırma Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanmış olan yönetmelik ve genelgeler tarih sırasına göre aşağıda verilmektedir.

Page 22: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

16

- 17.08.1987 gün ve 1634 sayılı genelge

- 31.05.1989 gün ve 4343 sayılı genelge

- 02.09.1999 gün ve 23804 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “3030 Sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip Đmar Yönetmeliklerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”

- 02.09.1999 gün ve 23804 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Belediye ve Mücavir Alan Sınırları Dışında Planı Bulunmayan Alanlarda Uygulanacak Đmar Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” (Plansız Alanlar Yönetmeliği)

- 15.10.1999 gün ve 12297 sayılı (10 sayılı) genelge

- 31.01.2000 gün ve 2023 sayılı genelge

- 13.07.2000 gün ve 24108 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “3030 Sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip Đmar Yönetmeliklerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”

- 02.08.2000 gün ve 10490 sayılı genelge

- 31.05.2001 gün ve 13620 sayılı genelge

- 04.04.2003 gün ve 4256 sayılı genelge

� Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü’nce yayımlanan 04.02.2000 tarihli genelgede, planlarda yerbilimsel verilerin kullanımı ile ilgili olarak, “Planlama alanının fiziksel yapısı ile ilgili araştırmalar arasında yer alan, jeolojik yapı, taşkın, sel, heyelan, çığ gibi afet olasılığını da belirleyen ve alınacak önlemlerle ilgili sonuçları ortaya çıkaran özelliklerin, jeoloji mühendislerince, gerektiğinde jeofizik mühendisleri ile birlikte hazırlanacak ve Afet Đşleri Genel Müdürlüğü veya Đller Bankası Genel Müdürlüğü tarafından onaylanacak jeolojik etüt raporunda belirlenmesi gerekmektedir. Jeolojik etüt raporlarının yerleşime uygun alanları, önlemli alanları, jeoteknik etüt yapılması gereken alanları ve yerleşime uygun olmayan alanları belirlemesi ve planlarda bu verilerin kullanılması gerekmektedir.

Ayrıca bu raporlar, imar planlarının eki olup, inşaat ruhsatı ile ilgili işlemlerde imar durumuna eklenecek “jeolojik rapor” olarak kullanılacaktır. Raporların ilgili bölüm örnekleri, aslına uygunluğu Đdarece onaylanmak kaydı ile imar durumu talebinde bulunan kişilere Đdarece verilecektir.

Planlama sürecinin analiz, araştırma ve sentez aşamalarında yönetmelikte belirlenen konularda yapılan çalışmaların ve toplanan değişik sınıf ve türdeki verilerin planlama kararlarının oluşumunda etkin kullanımı zorunludur.” açıklaması yapılmıştır.

� Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü’nün 31.01.2000 tarihli genelgesinde ise, kırsal alanlardaki yapılaşma aşamasında parsel durumunu belirleyen jeolojik etüt yapılmasının gerekli olduğu belirtilerek, “imar planı yapımı için jeolojik etüt raporu yapılması zorunlu ve imar planı kararlarına esas olmakla birlikte, raporun plan yapımı sırasında yapılmamış olması halinde, ilgili Đdarece ivedilikle yaptırılması ve planların buna göre gözden geçirilmesi, bu aşamada imar durumu ve inşaat ruhsatı verilmemesi gerekmektedir.” denilmektedir.

1.3.2.5. Đmar Planlarına Esas Yerleşim Amaçlı Jeolojik – Jeoteknik Etütler

Đmar planlarına esas jeolojik etütler, yerel yönetimlere teknik hizmetler veren ve bu konuda uzmanlaşmış olan Đller Bankası eliyle yapılmaktadır. Đller Bankası Đmar Planlama Dairesi’nde 1987

Page 23: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

17

yılında Jeolojik Etüt Şube Müdürlüğü kurulmuştur. Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı’nın 17.08.1987 tarih ve 1634 sayılı genelgesi ile, hazırlanan tüm jeolojik etüt raporlarının, Đller Bankası (Đmar Planlama Dairesi Jeolojik Etüt Şube Müdürlüğü) ve Afet Đşleri Genel Müdürlüğü tarafından onaylanması kararı verilmiştir.

Genelgede;

“ 1) Đller Bankası Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan jeolojik raporların, gayrimenkul sahiplerinin talebi üzerine, özel jeoloji bürolarınca veya üniversite döner sermayelerince yeniden incelenerek söz konusu raporlardaki kararları değiştirici yeni jeolojik raporlar düzenlediği,

2) Belediye imar planı hududu dışında planlanan mevzii imar planlarına esas olmak üzere, gayrımenkul sahiplerince özel jeoloji bürolarına veya Üniversite Döner Sermayelerine başvurmak suretiyle jeolojik etüt yaptırıldığı ve jeolojik raporlar düzenlendiği, bu raporlar kapsamında da uygulama yapıldığı Bakanlığımızca tespit edilmiştir.

Planlama çalışmalarında ve uygulamada aksaklıklara meydan verilmemesi ve tereddüte mahal bırakmayacak şekilde yürütülmesi için yukarıda 1. ve 2. maddelerde konu edilen jeolojik raporların öncelikle Đller Bankası ve Afet Đşleri Genel Müdürlüğünce incelenmesi ve uygun bulunmasından sonra ilgili dairelerce işleme konulması gerekmektedir.” denilmektedir.

1999 Körfez Depremi sonrasında jeolojik-jeoteknik etütlerin Afet Đşleri Genel Müdürlüğü’nce onaylanacağına ilişkin Bakanlık genelgesi yayınlanmıştır. Bakanlık, Afet Đşleri Genel Müdürlüğü’nün 04.04.2003 tarihli genelgesine göre, yerleşim amaçlı yapılacak jeolojik-jeoteknik etütlerden;

- yerleşime uygun olmayan alan olarak belirlenmiş ve belirlenecek yerlerin değerlendirme ve onayı Afet Đşleri Genel Müdürlüğü’nce,

- diğer raporların inceleme ve onay işlemleri Valiliklerce (Bayındırlık ve Đskan Müdürlüğü),

- Đller Bankası tarafından hazırlanan veya hazırlattırılan etütlerin -yerleşime uygun olmayan alanlar dışında- Đller Bankası Genel Müdürlüğü’nce onaylanacağı belirtilmektedir.

Her tür ve ölçekteki imar planına esas jeolojik ve jeoteknik etütler 15.10.1999 gün ve 12297 sayılı (10 sayılı) genelge doğrultusunda 31.05.1989 gün ve 4343 sayılı genelge eki formata göre hazırlanmaktadır.

Đmar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt raporları, genelde 1/5000 ölçekli Nazım Đmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama Đmar Planı çalışmalarına veri oluşturmaktadır.

1.3.2.6. Đller Bankası Tarafından Hazırlanan Đmar Planlarının Düzenlenmesi ile Đlgili Teknik Şartname

Đmar Planlarının Düzenlenmesi Đle Đlgili Teknik Şartname, halen planlamada yerbilimsel verilerin kullanımı ile ilgili en ayrıntılı düzenleme niteliginde olup, Proje konusuna ilişkin tanım ve düzenlemeler aşağıda özetlenmiştir.

� Teknik Şartname’de kentsel gelişmeyi yönlendiren eşik ve sınırlamalar, yerbilimsel verileri de içerecek şekilde tanımlanmıştır.

Kentsel Gelişmeyi Yönlendiren Eşik ve Sınırlamalar: Kentsel yerleşmelerin gelişmelerini yönlendiren ve bu gelişmenin hangi sınırlara kadar olabileceğini belirleyen bir dizi faktördür.

Page 24: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

18

Bunlardan, belirli maliyetler pahasına aşılabilir eşiklerle, gelişmeye kesin sınırlama biçiminde olabilen faktörler, fiziksel, sosyo-ekonomik, yasal ve yönetimsel eşik ve sınırlamalar olarak gruplanırlar.

� Đmar planlarının araştırma-değerlendirme çalışmaları ile ilgili üçüncü bölümünde yerbilimsel veriler; 3. fiziksel yapı çevresel kaynaklar, 3.4. jeolojik durum, deprem, akarsular, taşkın durumu başlığında verilmektedir.

Jeolojik durum, deprem, akarsular, taşkın durumu: jeolojik etüt ve rapora dayalı olarak deprem durumu ve heyelanlı alanlarla jeolojik sakıncalı ve yasaklı alanlar incelenir. Akarsular, taşkın durumu ve ıslah projesine dayanılarak önlem alınıncaya kadar yerleşmeye yasaklanacak taşkın alanları belirlenir. Jeolojik raporun tamamı araştırma rapor ekinde verilir.

� Sentez ve araştırma sonuçlarının değerlendirilmesi kapsamında, plana yansıtılacak biçimde doğal kaynaklar ve fiziksel sınırlamaları da kapsayan bir eşik sentezinin yapılması öngörülmektedir.

Eşik sentezi, kentsel ve çevresel alanlardan oluşan planlama alanında, bugünkü arazi kullanımına ilişkin belirleyici verilerle, doğal kaynaklar, çevresel değerler, kentsel ve çevresel alanlarda gelişmeyi yönlendiren fiziksel, sosyo-ekonomik, yasal ve yönetimsel eşik ve sınırlamaların birleştirilerek topluca gösterilmesi için yapılan çalışmadır.

� Plan kararlarına geçişte alternatif gelişme stratejilerinin belirlenmesi ve bu kapsamda eşiklerin aşılma oranlarında farklılık getiren, koruma ağırlıklı, muhafazakar ya da kayıtsız-serbest kentsel gelişme alternatiflerinin geliştirilebileceği belirtilmiştir. Planlamada, jeolojik nedenlerle yerleşim dışı bırakılacak ya da kısıtlama getirilen alanların yer alacağı belirtilmektedir. Plan koşulları (notları veya hükümlerinde) planı etkileyen diğer faktörlerin yanısıra, yüzeysel su kaynakları, afetler ve deprem konularında, yürürlükteki kanun ve yönetmeliklerde belirlenen hükümlerin hangi durumlarda nazım plan önlem ve kararları ile birlikte uygulanacağı, kentsel alanda getirilen bölgeleme, alan kullanımı ve yerleşme düzeni ilkeleri ile yerleşme, kullanma, koruma ve yasaklama kararları ve kentsel altyapı ve donanıma ilişkin bir dizi önlem ve koşulların açıklanmasının gerekliliği ortaya konmaktadır. Bu kapsamda, kentsel yerleşmeye uygun olmayan sakıncalı alanlar, koruma bandları, koruma kuşakları içinde kalan alanlarda uygulanacak, hafriyat, doldurma, yıkım ya da bataklık kurutma, deniz doldurma gibi konularda getirilen yaklaşımlar ve yapı yasaklamalarının nedenleri, nitelikleri, sakıncanın ortadan kalkması durumunda yapılabilecek uygulama ve sınırlamaların plan notlarında belirtilmesi önerilmektedir.

Benzer hükümler uygulama imar planları için geçerli olup, yukarıdaki kararlar uygulamaya yönelik ayrıntıda ifade edilmektedir.

1.3.2.7. Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşları Kanun ve Yönetmelikleri

Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı dışında çeşitli kamu kurum ve kuruluşları da faaliyetleri sırasında yapılması gereken işlemlere yönelik hazırladığı düzenlemelerde, jeolojik ve jeoteknik veri araştırmalarına yer vermiştir. Bunlara ilişkin bazı örnekler aşağıda sunulmuştur:

Page 25: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

19

- Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Yönetmeliği - Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği - Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği - Özel Çevre Koruma Kurum Başkanlığı Kanunu - Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine Đlişkin Tüzük - Nükleer Güç Tesislerinde Yer Seçimi Đle Đlgili Genel Güvenlik Kuralları Yönetmeliği - Tehlikeli Atıkların Kontrolu Yönetmeliği - Tıbbi Atıkların Kontrolu Yönetmeliği - Katı Atıkların Kontrolu Yönetmeliği - Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde ve Turizm Merkezlerinde Đmar

Planlarının Hazırlanması ve Onaylanmasına Đlişkin Yönetmelik

Yukarıda örneklenen düzenlemeler genel olarak Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı Afet Đşleri Genel Müdürlüğünün 17 Ağustos 1987 gün ve 1634 sayılı ve 31 Mayıs 1989 gün ve 4343 sayılı genelgelerine gönderme yapmakta, kendisi farklı bir içerik ve araştırma tanımlamamaktadır.

1.3.3. MEVZUAT VE UYGULAMADAN KAYNAKLANAN YETERSĐZLĐKLER

Bugünkü yasal düzenlemeler, yasa, yönetmelik, genelge ve stratejiler; yerbilimsel veriler-planlama ilişkisi konusunda aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmaktadir.

Bugünkü uygulamada yerbilimsel veri - planlama ilişkisi alt ölçeklerde daha belirgin ve tanımlı, üst ölçeklerde ise tanımsız ve belirsizdir. (Tablo 1.4)

Nitekim, 2004 yılında yasallaşan 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, Büyükşehirler için Nazım Plan ölçeğini 1/25.000 olarak tanımlanmaktadır. Ancak, Büyükşehir Belediyesi’nin 1/25.000 ölçekli Nazım Đmar Planına veri oluşturacak yerbilimsel çalışmalar yasada tanımlanmamıştır.

Öte yandan, imar mevzuatında daha üst ölçekli planlar, bölge planı ve çevre düzeni planının hazırlanması sürecinde yerbilimsel verilerin niteliği ve kullanımına ilişkin açıklık bulunmamaktadır. Bu durum, üst ölçek planlamada yerbilimsel veriler kapsamında doğal afet tehlikesine dayalı risk faktörlerinin saptanmasını ve buna ilişkin plan stratejisi geliştirmeyi güçleştiren önemli bir eksikliktir.

� Yürürlükteki imar mevzuatı, yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu açısından değerlendirildiğinde, Đmar Kanunu’nda bu konuda ilke ve esas düzeyinde dahi bir hüküm ve açıklık bulunmadığı; planlama sürecinde yapılacak araştırmalar ve elde edilecek veriler ile bunların değerlendirilmesi ve bu kapsamda yerbilimsel verilerle ilgili konuların, “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”te 1999 yılında yapılan değişikliklerle yer bulduğu görülmektedir.

� Planlamada yerbilimsel verilerin kullanılması, Đller Bankası’nın “Đmar Planlarının Düzenlenmesi Đle Đlgili Teknik Şartname” dokümanında yer almaktadır. Bu doküman, Đller Bankası’nca yapılan ya da Banka tarafından ihale yolu ile yaptırılan planlar için hazırlanmış olmakla birlikte, yerel yönetimler ya da diğer idareler tarafından yapılan/yaptırılan planlamalarda da çoğu kez gözönüne alınmaktadır. Bu bakımdan Teknik Şartname‘nın ülkemizdeki uygulamalar için temel iş tanımı olduğu söylenebilir.

� Öte yandan bu konudaki eksikliklerin daha çok Bakanlık Genelgeleri ile yönlendirildiği görülmektedir. Yürürlükteki mevzuatın yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu konusunda açık ve net yönlendiriciliği bulunmadığı gibi, yerbilimsel verilerin etüdü ve

Page 26: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

20

planlamada kullanımında yeni yaklaşım ve yöntemlerin kullanılmasında önleyici bir yönü de bulunmamaktadır.

� Đmar planına esas jeolojik-jeoteknik etütler nazım ve uygulama planlarına veri oluşturmaktadır. Üst ölçekli planlarla ilgili belirsizlik sözkonusudur.

� Đmar planlarına esas jeolojik-jeoteknik etütlerin yasal dayanakları zayıftır. Temelde Afetler Kanununa dayanmakta ve genelgelerle biçimlenmektedir. Planlamaya esas olacak biçimde Đmar Kanununda yer alması uygun olacaktır.

Tablo 1.4. Plan Kademeleri – Yerbilimsel Veri Đlişkileri

Plan Kademesi Plan Adı Ölçek Yerbilimsel Veri Açıklama

Bölge Planı 1/100,000- 1/250,000

Belirsiz (1) Yerbilimsel Veri - Planlama Đlişkisi Tanımsız Üst Ölçekli Planlar

Çevre Düzeni Planı

1/25,000- 1/100,000

Belirsiz (1) Yerbilimsel Veri - Planlama Đlişkisi Tanımsız

Nazım Đmar Planları

1/5000- 1/25,000

Yerleşim Amaçlı Jeolojik ve Jeoteknik Etütler

Yerbilimsel Veri - Planlama Đlişkisi Yetersiz

Đmar Planları Uygulama Đmar Planı

1/1000- 1/2000

Yerleşim Amaçlı Jeolojik ve Jeoteknik Etütler

Yerbilimsel Veri – Planlama Đlişkisi Yetersiz

(1) Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası ve Maden Teknik Araştırma Genel Müdürlüğü’nce yapılan yerbilimsel çalışmalar.

Page 27: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

21

1.4. PLANLAMADA YENĐ YAKLAŞIMLAR

Mekanın oluşumu ve gelişiminde önemli bir müdahale aracı olan planlama toplumun sosyal ve ekonomik yapısına toplumsal ve siyasal değişmelere bağlı olarak değişim göstermekte, yeni planlama kavramları ve yaklaşımları ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde de 1950’li yıllarda başlayan hızlı göç, kentleşme ve sanayileşme sürecinde büyük kentlerde yaşanan fiziksel, ekonomik, sosyal, kültürel değişme ve dönüşümler sonucunda, imar mevzuatında, kurumsal yapılanmalarda ve planlama yaklaşımlarında da değişmeler olmuştur. Değişen planlama yaklaşımları aşağıda verilmektedir.

� Geleneksel Planlama Ülkemizde, uzun yıllar kent planlamayı fiziki mekanın tasarımı olarak gören bir anlayış egemen olmuştur. Bu anlayışa göre, kent, tasarlanacak bir mekan, plancı ise yetkin bir tasarımcıdır. Kentin toplumsal ve ekonomik yapısını ve gelişme dinamiklerini gözardı eden, statik, planlamayı fiziki mekan tasarımına indirgeyen bu anlayış, 1960’lardan bu yana eleştirilmekle birlikte, ülkemizin planlama pratiğindeki yerini hala korumakta, birçok yerleşmenin planlanmasında bu anlayışın etkileri izlenebilmektedir. � Kapsamlı Planlama 1960 sonrası, ülkemizde şehir planlama eğitiminin başlaması ve imar planlarının göç ve hızlı kentleşme karşısındaki başarısızlıklarının da etkisiyle, kente ve planlamaya bakış değişmiştir. Kenti, toplumsal, ekonomik ve mekansal bir olgu ve organizma, planlamayı ise kentin çözümlenmesine dayalı olarak geleceğinin tahmini ve tasarlanması olarak gören kapsamlı planlama yaklaşımının arka planında, sosyal devlet anlayışı bulunmaktadır. Kapsamlı planlama, kentin bütünsel bir yaklaşımla ve rasyonel karar verme sürecine dayalı olarak geleceğin tahmini ve tasarımını öngörmekte; planın uygulanmasını kamusal araçlara dayandırmaktadır. Kapsamlı planlamanın başarısızlıkları ve yetersizliklerinin eleştirisi üzerine 1980’lerde gelişmiş ülkelerde kent planlamasında önce “yapısal plan” ardından da “stratejik plan” yaklaşımı benimsenmiş ve üst ölçek planlamada stratejik düşünceye dayanan yeni yaklaşımlar hakim olmuştur. � Yapısal Planlama Yapısal planlama yaklaşımı, kent planlamayı, serbest piyasa koşullarında toplumsal dengenin sağlanması ve yeniden üretilmesinin rasyonel bir aracı olarak görmektedir. Yapısal planlama, kademeli birlikteliği ve bütünselliği esas alan, bölgesel, ekonomik ve sosyal politikaların yerel düzeye uyarlanmasını sağlayan bir araç olup, planlama sürecinde yer alan kurumlar arasında entegrasyonu sağlayan bir model öngörmektedir. Yapısal plan, gerekli şemalarla desteklenen bir gelişme raporu niteliğinde olup, planlamayı, üst ölçekli gelişme şemalarının, eylem planları ve uygulamalara dayalı olarak gerçekleşmesini ve geri besleme mekanizmaları ile sürekli yenilenmesini öngören dinamik bir süreç tanımlamaktadır. � Stratejik Planlama Günümüzde öne çıkan stratejik plan yaklaşımının arka planını yeni dünya düzeni ve serbest piyasa ekonomisi belirlemektedir. Kentler arası yarışmacılığın ön plan çıktığı bir ortamda, firma ve kurumların performans planlamasına temel oluşturan stratejik plan, kent planlamasına da uyarlanmıştır. Stratejik planlama anlayışında, kent, çok sayıda aktörün etkilemesi ile yeniden üretilen mekansal birim, planlama ise ilgili aktörlerinin kente olan müdahalelerini yönlendiren süreç olarak tanımlamaktadır. Bu süreçte plancı, bilimsel verileri, seçenekleri, strateji seçeneklerini oluşturan, aktörler arası müzakere ve uzlaşma ortamını hazırlayan sağlayan bir aktördür. Bu planlama anlayışı, uzun dönemli gelişme vizyonuna dayalı strateji ve eylem planlarından oluşan planı bir süreç olarak görmekte, aktörlerin kararlara katılımı ve müzakere süreçleri öne çıkmaktadır. Stratejik planlama yaklaşımı, uzun erimli planların yaşama geçmesini sağlayan temel araçları, projeleri ve performans ölçütlerini tanımlayan bir belgedir. � Afet Duyarlı Planlama Afet duyarlı planlama, afet tehlike ve risklerini göz önüne alan ve afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılmasına yönelik yaklaşımları içermektedir. Afet duyarlı planlamanın temel amacı, kent planlamasının, sağlıklı, güvenli, yaşanabilir bir kentsel çevrenin oluşması için sorun çözücü, dinamik bir süreç olarak tasarlanması ve risk azaltıcı önlemlerin planlama sürecinde yer almasıdır.

Page 28: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

22

1.4.1. AFET DUYARLI PLANLAMA VE YERBĐLĐMSEL VERĐLER

1.4.1.1. Yeni Yaklaşımlar ve Kavramlar

Afetler (Deprem) konusunda, ulusal düzeyde önemli bir politika ve strateji belgesi olan “Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi” Raporunda, Ulusal Deprem (afet) politikası, afet zararlarını azaltma sistemi ve afete müdahale sistemi olmak üzere iki ana eksende ele alınmıştır. Buna göre; ”Risk Yönetimi” afet öncesi afet zararlarını azaltmayı, “Acil Durum Yönetimi” ise afet sonrasında afete müdahaleyi esas alan politikalar demetinden oluşmaktadır.

Bu bağlamda, “Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu” konusu, afet öncesinde afet zararlarını azaltma stratejileri kapsamında yer alan:

- Afet bilgi altyapısının oluşturulması,

- Planlama, imar ve yapılaşmanın denetimi,

- Kentsel dönüşüm, iyileştirme ve yapı güçlendirme çalışmaları,

- Kamuoyu oluşturma, eğitim, araştırma ve mesleki yetkinliklerin geliştirilmesine ilişkin stratejileri içermektedir.

Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı’nca Ekim 2004’de düzenlenen “Deprem Şurası”nın sonuç bildirgesinde; ülkemizin afet konusunda “zarar azaltma işlevine” önem vermek zorunda olduğu vurgulanmış, yerleşme ve yapılaşma süreçlerinin yeniden düzenlenmesi, imar ve yapı sisteminin risk yönetimini içerecek biçimde yenilenmesi, ulusal ve metropoliten ölçekten yapı ölçeğine planlama, afetlerle mücadele ve müdahale organizasyonlarını oluşturulması önerilmiştir.

Afet tehlikesi ve risklerini dikkate alan afet duyarlı planlama sisteminin geliştirilmesi, gerek afet öncesi hazırlık çalışmaları kapsamında, gerekse afet zararlarını azaltma stratejilerinin önemli bir boyutudur.

Afet duyarlı planlama sisteminde, doğal yapıdan kaynaklanan tehlikelerin planlama sürecinde “risk faktörleri” olarak ele alınması ve plan kararlarına yansıtılması, diğer bir deyişle planlama ile entegrasyonu planlamanın önemli bir sorunudur. 1999 Đzmit Körfezi Depremi sonrası toplumda konunun önemine ilişkin önemli ölçüde görüş birliği oluşmuştur. Öte yandan yasal düzenleme ve kurumsal yapılanma konularında taslak ve öneriler geliştirilmiş, bu konuda yeni yaklaşımlar, stratejiler ve eylem planlarına yönelik bilimsel ve teknik çalışmalarda önemli adımlar atılmıştır. Bu bağlamda; planlamada yerbilimsel verilerin kullanımı ve afet duyarlı planlamaya ilişkin olarak, politika önerileri ile yeni yaklaşım biçimleri geliştirilmiştir.

Örneğin, “Deprem Şurası” sonuç bildirgesinde; “Đmar Kanununda mikrobölgeleme, kentsel risk sektörleri, sakınım planı ve yeni imar araçlarının yer almasının sağlanması, imar planlarına esas olmak üzere hazırlanan yerbilimi raporları ve ayrıca temel zemin etütleri için yeni bir rapor formatının oluşturulması, mikrobölgelemenin standartlarının oluşturulması ve imar mevzuatında yer alması, afet kanununun afet bilgi sistemi, tehlike haritaları, kentsel riskler ve deprem sigortası gibi hususlar dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi” kararlaştırılmıştır.

Ulusal Deprem Konseyinin “Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi” raporunda, “Kentlerin Depreme Hazırlanması” konusunda, “kentlerde deprem güvenliğinin sağlanması için mikrobölgeleme haritaları aracılığıyla doğal tehlikelerin belgelenmesinin yanısıra, geçmiş depremlerde meydana gelen hasar bilgilerinin resmi kayıtlar olarak tutulması, halihazır durumun gösterdiği kentsel kusurların belirlenmesi, risk analizlerinin yapılması ve yerleşme ölçeğinde, bir “Sakınım Planı”nın geliştirilmesi gereği vurgulanmaktadır.

Page 29: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

23

Doğal tehlikelerin ve afet risklerinin yüksek olduğu bir coğrafyada yer alan Türkiye’de doğal tehlikelerin yanı sıra kentsel alanlarda arazi kullanımı, yerseçimi, yerleşim dokusu ve yapılaşmadan kaynaklanan risk faktörlerinin olduğu bilinmektedir. Yeni yerleşim alanlarının planlanması ve yapılı çevrede oluşmuş afet risklerinin azaltılmasında, afet duyarlı kent planlamasının kavramsallaştırılması, araçlarının tanımlanması ve yasal dayanaklarının oluşturulması önem kazanmaktadır.

Kent planlamasını, salt statik bir çevre tasarımına indirgeyen imar planlama yaklaşımı yerine, sorun çözücü, dinamik bir süreç olarak tasarlanması, bu yaklaşımın önkoşulu olarak görülmektedir. Sağlıklı, güvenli, yaşanabilir bir kentsel çevrenin oluşması ve risk azaltıcı önlemlerin planlama sürecinde yer alması için, uygulanmakta olan yerbilimsel etütlerin yanı sıra, mikrobölgeleme gibi yeni yöntemlerin planlama sistemine entegrasyonu öne çıkmaktadır.

Afet zararlarını azaltmak amacıyla yasal ve kurumsal altyapının geliştirilmesi bağlamında planlamada halen esas alınan yerleşim amaçlı jeolojik ve jeoteknik etütlerin yanısıra mikrobölgeleme yönteminin de yer alması önerilmektedir.

Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası, ülkenin makro ölçekteki tehlike dağılımını göstermekte, yapı yönetmeliği, ülke mekansal politika planı, bölge mekansal strateji planı, sigorta gibi düzenlemelerde başvurulan bir bilgi kaynağı oluşturmakta, yerel jeoloji ve zemin yapısından kaynaklanan tehlikeler konusunda ölçeği gereği bilgi vermemektedir. Mikrobölgeleme haritaları yerleşim yerinin ve gelişme alanlarının tamamını kapsayan, alt bölgelere ilişkin tehlike türlerini gösteren, dolayısıyla planlara ve kullanım biçimlerine yol gösteren bilimsel çalışmalardır. Mikrobölgeleme haritalarının öncelikle yüksek riskli bölgelerde ve büyükşehirlerde daha büyük ölçeklerde hazırlanması öncelikli bir ihtiyaçtır.

Yerbilimlerindeki gelişmeler bu tür belgelerin daha duyarlı yapılmasını ve daha fazla sayıda parametre ile ölçüm yapılmasını olanaklı kılmaktadır. Bu açıdan günümüzde özellikle yüksek riskli yerleşmeler için uzun dönemli kullanılabilecek nitelikte yerbilimsel veri tabanı geliştirilmesi mümkün görülmektedir.

Planlamada kullanılan yerbilimsel etüt raporları, gerek içerdikleri verilerin niteliği gerekse planlamayı yönlendirici özellikleri bakımından zaman içinde gelişme göstermiştir. “Gözlemsel Jeolojik Etüt raporları” olarak başlanan bu çalışmalar, zaman içerisinde “Đmar Planlarına Esas (yerleşim amaçlı) Jeolojik-Jeoteknik Etüt Raporları” olarak gelişmiş ve yerbilimsel verilerin bir tür sentezi niteliğinde olan “Yerleşime Uygunluk Değerlendirmesi” yolu ile plan kararlarını yönlendirmede etken olmuştur. Bununla birlikte bu konuda günümüzün bilimsel ve teknik olanakları ile planlamayı yönlendirmede daha ileri yöntemlerin uygulaması da olasıdır. Afet tehlike ve risklerinin ve yerbilimsel verilerin değerlendirildiği “mikrobölgeleme haritaları”, planlamayı sağlıklı verilerle yönlendirecek nitelikte çalışmalar ve dokümanlar olarak görülmektedir.

Yerbilimsel veriler planlamada “eşik” kavramı kapsamında değerlendirilmektedir. Planlamaya geçiş aşamasında kentsel gelişmeyi sınırlandıran eşiklerin saptanması, sınıflandırılması, plan politikaları ve stratejilerine göre önceliklendirilmesi, diğer bir deyişle “eşik sentezi” yapılarak gelişme potansiyeli olan alanların ve önceliklerin ortaya konulması gereklidir. Bu çalışmalarda yerbilimsel verilerin ortaya koyduğu eşik ve sınırlayıcılar, tarım alanları, orman alanları, su kaynakları, sit alanları gibi gelişmeyi sınırlayıcı eşiklerle birlikte sentezlenmektedir. Ancak bu çalışmalar yerleşmenin makroform gelişmesi kapsamında gelişme alanlarının belirlenmesi ve önceliklendirilmesi amacı ile yapılmaktadır. Yerleşmenin yapılı çevresine ilişkin kararlarda ülkemizde uygulanmakta olan yerbilimsel veri yöntemleri genellikle yetersiz kalmaktadır. Bu alanlarda;

Page 30: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

24

yerleşmelerin yapılı çevresine ilişkin planlama kararları daha farklı çalışma yöntemleri gerektirmektedir. Afet risklerinin oluştuğu alanlarda, kentsel risklerin belirlenmesinde yerbilimsel verilerin yanısıra, yapı stoğunun ve kentsel dokunun oluşturduğu riskler de önemli bir girdi oluşturmaktadır. Bu nedenle, yapılı çevreye ilişkin planlama çalışmalarında, kentsel risklerle birlikte, yerleşim alanlarının nitelikleri (imarlı, kaçak, gecekondu, geleneksel doku, sit alanı vb.) yoğunlukları, kentsel donatılar, altyapı, ulaşım, sosyal topoğrafya ve mekansal yapı bileşenleri, plan kararları ve uygulamaların oluşturduğu hukuki durum gibi tüm mekansal parametreleri gözönüne alan “mekansal boyutlu tehlike ve rsik analizlerine” gerek duyulmaktadır.

Afet risklerinin azaltılmasına yönelik planlama çalışmalarının, geleneksel planlama yaklaşım yöntemleri ile sürdürülmesinde zorluklar bulunmaktadır. Bu nedenle; bu çalışmaların “zarar azaltma planı”, “kentsel risk yönetimi” vb çalışmalar olarak ele alınması ve bir yandan hukuki belge olan imar planı kararlarına altlık oluşturan, diğer yandan da afet risklerini azaltıcı eylem planları için yönlendirici bir plan türü olarak ele alınması önerilmektedir.

Mikrobölgeleme çalışmaları planlama çalışmalarına veri oluşturan, yerleşime açılması düşünülen alanlardaki tüm afet tehlikelerinin, yapılı çevrelerde ise tüm afet risklerinin büyük ölçekli haritalarda belirlendiği, güvenli arazi kullanımı ve bölgeleme kararlarının verilmesinde, kentsel dönüşüm ve zarar azaltma planlaması çalışmaları için stratejik amaçlar, hedefler ve önceliklerin belirlenmesine girdi sağlayan çok disiplinli çalışmalardır. Bu çalışmalar afet tehlikesi ve riskinin yerel ölçeklerde belirlenmesi çalışmaları olarak da tanımlanmaktadır.

Mikrobölgeleme çalışmaları, planlama kademelenmesi ve alanına bağlı olarak 1/100,000-1/1000 ölçeklerde yapılabilmektedir.

Mikrobölgeleme tanımında planlamada kullanım alanları ile ilgili ipuçları da verilmektedir. Mikrobölgeleme haritaları temelde;

- 1/25,000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planları, 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına veri oluştururlar.

- afet riski olan yapılı çevrelerde tasfiye, iyileştirme, yenileme stratejilerine dayalı kentsel dönüşüm projelerine veri sağlarlar.

- Zarar azaltma planı için altlık oluştururlar.

- Büyük yatırımlar ve mühendislik yapılarının projelendirilmesi ve sigorta gibi düzenlemeler için veri tabanı oluştururlar.

1.4.1.2. Yasal ve Kurumsal Altyapının Geliştirilmesi

Yukarda özetlenen, afet duyarlı planlama yaklaşımları ve yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu konusunda, mevcut yasal ve kurumsal yapının olanak ve yetersizlikleri önceki bölümlerde anlatılmıştır. Yeni yasal düzenleme önerileri açısından ise, Bayındırlık ve Đskan Bakanlığınca hazırlanmış olan Ağustos 2005 tarihli “ Planlama ve Đmar Kanunu Tasarısı Taslağı” bu konularda getirdiği düzenleme önerileri açısından önemli açılımlar ortaya koymaktadır.

Tasarının ayrıntılı değerlendirmesi bir sonraki bölümde yer almaktadır. Bu bölümde tasarının afet duyarlı planlama ve yerbilimsel veri ilişkisi konusunda getirdiği düzenlemeler incelenmiştir.

Tasarının “Genel Esaslar” ile ilgili 4. maddesi (a) fıkrasında “afet zararlarının azaltılması” ilkesi, Yasanın uygulanmasındaki esaslardan birisi olarak konulmuştur.

Page 31: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

25

Tasarının “planlama kademeleri ile ilgili 5. maddesinde, plan kademeleri ve birbiri ile ilişkileri tanımlanmaktadır.

Buna göre; planlar, ülke mekansal politika planı, bölge mekansal strateji planı, çevre düzeni planı, nazım imar planı, uygulama imar planı ve kırsal yerleşme planı olarak adlandırılmaktadır.

Bu düzenlemelerle, üst ölçek planların politika ve strateji belirleyici planlar olması öngörülmekte, ayrıca kırsal yerleşme planı kavramı getirilmektedir.

Tasarının tanımlarla ilgili 3. maddesinde “afet değerlendirme haritası” başlığı altında planlamanın tür ve ölçeğine göre “afet tehlike haritası” ve “mikrobölgeleme haritası” kavramları getirilmiştir.

“Afet Değerlendirme Haritası planlamaya esas veri gruplarından biri olarak, standart topoğrafik veya halihazır haritalar üzerinde hazırlanan, planlama alanında oluşabilecek her türlü afet tehlikelerini ortaya koyan değerlendiren ve raporu ile bir bütün olan planın gerektirdiği tür ve ölçeklere göre “afet tehlike haritası” veya “mikrobölgeleme haritası” şeklinde düzenlenen belgedir.”

Tasarının, “haritalara” ilişkin 6. maddesi (f) fıkrasında, “afet değerlendirme haritalarının yapılmasına” ilişkin hükümler yer almaktadır.

“Afet Değerlendirme Haritası, bölge veya il düzeyinde afet tehlike haritası, yerleşme düzeyinde mikrobölgeleme haritasıdır.

Afet Tehlike Haritası; standart topografik haritalar üzerine sayısal olarak, bölge, mekansal strateji planı veya çevre düzeni planına esas olmak üzere her türlü afet tehlike değerlendirmelerini içerecek şekilde Bakanlık veya Đl Özel Đdaresi veya Büyükşehir Belediyesince hazırlanır, hazırlatılır. Bakanlıkça onaylanır.

Mikrobölgeleme Haritası; standart topografik veya büyük ölçekli halihazır haritalar üzerine sayısal olarak, nazım imar planına esas olmak üzere, yerel zemin şartlarını ve her türlü afet tehlike değerlendirmelerini içerecek şekilde idare veya kamu kurum ve kuruluşları veya Bakanlıkça hazırlanır, hazırlatılır ve Bakanlık veya Đl Özel Đdaresince onaylanır. Mikrobölgeleme Haritası Büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerince onaylanır.

Mikrobölgeleme Haritası, Bakanlıkça belirlenen Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası verilerine göre 1 inci ve 2 nci derece deprem bölgelerinde kalan ve nüfusu otuz binin üzerindeki yerleşmelerde mecburi olarak, diğerlerinde Bakanlıkça veya idarece ihtiyaç duyulması halinde yapılır. Mikrobölgeleme haritası hazırlanmamış diğer deprem bölgelerinde kalan yerleşmelerde jeolojik-jeoteknik etüt raporu ve eklerine göre uygulama yapılır.

Onaylanan Afet Değerlendirme Haritaları alenidir, aleniyetin sağlanması için Bakanlık ve idarece gerekli tedbirler alınır. Afet Değerlendirme Haritalarının onaylı bir sureti Bakanlığa gönderilir.

Afet değerlendirme haritasının ve jeolojik ve jeoteknik etüt raporunun hazırlama usul ve esasları Bakanlıkça yayımlanan Yönetmelikle belirlenir.” biçiminde düzenlemiştir.

• Tasarının “imar planları” ile ilgili 11. maddesinde Nazım Đmar Planlarının tanımında “mikrobölgeleme haritaları veya jeolojik-jeoteknik etüt verileri işlenmiş olarak” ifadesi ile yerbilimsel verilerle planlama ilişkisi kurulmuştur, ancak, çevre düzeni planı ve uygulama imar planı tanımlarında bu konuda eksiklikler bulunduğu görülmektedir.

• Tasarının planlarla Đlgili 7. maddesinin (9) fıkrasında “afet zararlarının azaltılması için afet değerlendirme haritası ve kentsel risk yönetimi raporunun plan çalışmalarında esas alınacağı” belirtilmektedir. Afet zararlarının azaltılması amacı ile

Page 32: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

26

kentsel risklerin giderilmesi, konusu bu kavramla tasarıya girmiş bulunmaktadır. Kentsel risk yönetiminin yapılması ve uygulanmasına ilişkin düzenlemeler tasarının 24. maddesinde, ortaya konulmaktadır.

“Kentsel Risk Yönetimi, Đdare, Büyükşehir Belediyeleri ve Bakanlıkça belirlenen yerlerde, doğal veya teknolojik afetlerden kaynaklanan, insana ve çevresine yönelik her türlü zararları ve riskleri giderecek ya da en aza indirecek tedbirleri alır ve bunların uygulanmasını sağlar.

Büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri olmak üzere idare, kentsel risk yönetimini gerçekleştirmek amacıyla; afetlerin kentte ortaya çıkaracağı sosyal, ekonomik, fiziki ve çevresel riskleri tespit eden ve bunların azaltılmasına yönelik tedbirler öngören; strateji ve programlardan oluşan Kentsel Risk Yönetim Raporunu hazırlar, hazırlatır ve onaylar.

Kentsel Risk Yönetim Raporu idarece gerçekleştirilecek her türlü plan, program ve uygulamalarda, acil durum planlamasında ve imar planlarında esas alınır.

Kentsel Risk Yönetim Raporunun kapsamı, hazırlanması ve uygulanmasına dair usul ve esaslar Bakanlık ve Đçişleri Bakanlığı tarafından müşterek hazırlanan yönetmelikle belirlenir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Planlama ve Đmar Kanunu Tasarısı Taslağı, bazı eksiklerine karşın, afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi ve afet zararlarının azaltılması yönünde, afete duyarlı planlama yaklaşım ve yönetimlerinin uygulanmasına yönelik kavramları ve düzenlemeleri kapsamakta; planlamaya veri oluşturacak yerbilimsel etüt ve haritalar konusunda yeni tanımlara ve açılımlara yer vermektedir.

1.5. MEVCUT YASA TASARISI TASLAKLARI

Türkiye, afet risklerinin yüksek olduğu bir coğrafyada bulunmasına ve tarihi boyunca çeşitli tür ve büyüklüklerde afetlere maruz kalmış olmasına rağmen, başta 3194 sayılı Đmar Kanunu olmak üzere, yürürlükteki mevzuatın öngördüğü planlama anlayışı, kurumsal yapılanma, uygulama araçları ve denetim mekanizmaları, sağlıklı yapı stoğuna sahip, doğal afetlere karşı dayanıklı yerleşim çevreleri yaratmak konusunda yetersiz kalmıştır.

Buna karşın, mesleki ve akademik çevrelerde, mekansal planlamanın, sadece katı-fiziksel öngörüleri içeren imar planlama anlayışı ile biçimlenmesi yerine, Ulusal kalkınma Planları ile bütünleşen, planlama ve uygulamada, üst ölçek planlamadan kentsel tasarım ölçeğine kadar, kademeli birliktelik esasını gözeten, alt bölge, havza ve metropolitan bölge ölçeğinde yeni sınırlara ve içeriklere referans veren, koruma alanlarına ve afete duyarlı stratejik yaklaşım ve araçların geliştirilmesi gereği, uzun yıllardan beri sıkça gündeme getirilmiştir.

Türkiye’de 1999 sonrası afet ve deprem konularına odaklı çalışmaların ve tartışmaların geldiği noktada artık, afet duyarlı planlama yaklaşımı çerçevesinde, mevzuat ve kurumsal eksikliklerin giderilmesi konusu, acil eylem alanlarından biri olarak kabul edilmektedir.

Proje kapsamında yapılan tespit ve değerlendirmeler ışığında, yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu konusunun, afet duyarlı yaklaşımlar çerçevesinde birbiri ile stratejik ilişkilerin kurulduğu farklı yasal düzenlemelere konu olması gereken içerik ve süreçleri kapsadığı söylenebilir.

Page 33: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

27

1.5.1. PLANLAMA VE ĐMAR KANUNU TASARISI TASLAĞI

Planlama ve Đmar Kanunu kapsamında;

o yerbilimsel verilerin, farklı ölçek ve kapsamdaki planlama çalışmalarına entegrasyonuna ilişkin ilke ve esasların belirlenmesi,

o kentsel ve kırsal yerleşim alanlarında olası doğal afet zararlarının ve risklerinin azaltılması amacına yönelik olarak, her tür ölçek ve kapsamda planlamaya veri oluşturacak nitelikte yerbilimsel çalışmaların (afet tehlike haritaları, mikrobölgeleme) tanımlanması

Đkincil mevzuat (yönetmelikler, şartnameler, el kitabı vb) kapsamında ise,

o Yerbilimsel çalışmaların (rapor ve haritaların), planlama ölçeğinin ve kapsamının gereklerine uygun olarak içerik, norm ve standartlarının belirlenmesi,

o Bu çalışmaların planlama çalışmalarına entegrasyonuna ilişkin süreç, yöntem ve araçların ayrıntılı olarak belirlenmesi,

beklenmektedir.

Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı tarafından hazırlanan Ağustos 2005 tarihli Planlama ve Đmar Kanunu Tasarısı Taslağı’nın proje kapsamındaki konulara ve sorunlara ilişkin bölümleri, bu temel çerçevede irdelenerek aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır.

� Planlama ve Đmar Kanunu Tasarısı Taslağı, afet zararlarının azaltılması amacına yönelik olarak planlamaya veri oluşturacak çalışmalar konusunda, bir önceki Tasarıya yönelik eleştirileri dikkate alarak, özellikle tanımlar konusunda eksikleri ve terminoloji hatalarını giderici nitelikte olumlu açılımlara sahiptir. Bu açılımlar, Planlama ve Đmar Kanunu Tasarısı Taslağı’nın birinci bölümünde Kanunun Amaç ve Kapsam maddelerine şu şekilde yansımıştır.

Madde 1’de, “afet zararlarının azaltılması”, Kanunun amaçlarından biri olarak sayılmaktadır.

Madde 2’de, Kanunun kapsamı “Kentsel ve kırsal alanlarda arazi kullanımı, yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin her tür ve ölçekteki halihazır harita ile afet değerlendirme haritaları, planlar, projeler ve etütler ile resmi veya özel bütün yapıların ve çevrenin, yapım, kullanım, uygulama ve denetiminin sağlanmasına dair usul ve esaslar bu Kanun hükümlerine tabidir.” şeklinde tanımlanmıştır.

� Tasarı bir bütün olarak incelendiğinde, Kanunun afet duyarlı planlama yaklaşımının ve geleneğinin oluşturulmasına yönelik bütüncül ve tutarlı bir içerik taşımadığı görülmektedir. Kanun maddeleri arasındaki çelişki ve tutarsızlıklar, Tasarının Tanımlar, Haritalara Dair Esaslar ve Planlara Dair Esaslar Bölümündeki çeşitli madde hükümlerinde ortaya çıkmaktadır.

Örneğin afet değerlendirme haritalarına ilişkin madde hükümlerinde, bu haritaların yapım, kullanım, uygulama ve denetiminin sağlanmasına dair usul ve esasların, yeterince tanımlı olmadığı ve konuya ilişkin maddeler arasındaki ilişkilerin tam olarak kurulamadığı görülmektedir.

Birinci bölüm Madde 3’de Afet Değerlendirme Haritası; “Planlamaya esas veri gruplarından biri olarak, standart topografik veya halihazır haritalar üzerinde hazırlanan, planlama alanında oluşabilecek her türlü afet tehlikelerini ortaya koyan, değerlendiren ve raporu ile bir bütün olan, planın gerektirdiği tür ve ölçeklere göre afet tehlike haritası veya mikrobölgeleme haritası şeklinde düzenlenen belge” olarak tanımlanmıştır.

Afet değerlendirme haritalarının yapımı ve onayına ilişkin ilke ve esaslar ise, Haritalara Dair Esasları düzenleyen 6. maddenin (f) fıkrasında düzenlenmiştir.

Page 34: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

28

6. Madde (f) fıkrasında, afet değerlendirme haritalarının yapım ve onay süreçlerine ilişkin 4 temel vurgu söz konusudur. Bunlar;

i. Afet değerlendirme haritası, bölge veya il düzeyinde afet tehlike haritası, yerleşme düzeyinde mikrobölgeleme haritasıdır.

ii. Mikrobölgeleme haritası, Bakanlıkça belirlenen Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası verilerine göre 1 inci ve 2 nci derece deprem bölgelerinde kalan ve nüfusu otuz binin üzerindeki yerleşmelerde mecburi olarak yapılır.

iii. Mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması ve onaylanması konusundaki yetkili kurumlar, “Đdare, kamu kurum ve kuruluşları ve Bakanlık” olarak tanımlanmıştır.

iv. Afet değerlendirme haritasının ve jeolojik ve jeoteknik etüt raporunun hazırlama usul ve esasları, Bakanlıkça düzenlenen Yönetmelikle belirlenecektir.

i) Birinci konu ile ilgili olarak; “Afet değerlendirme haritası, bölge veya il düzeyinde afet tehlike haritası, yerleşme düzeyinde mikrobölgeleme haritasıdır” ifadesi, Kanunda planlamaya esas veri olarak tanımlanan afet değerlendirme haritalarının, planlama kademeleri ile ilişkilendirilmesi açısından yeterince tanımlı değildir.

Bu hükmün, “Afet değerlendirme haritası, bölge mekansal strateji ve çevre düzeni planı ölçeğinde afet tehlike haritası, imar planları ve kırsal yerleşme planı ölçeğinde mikrobölgeleme haritasıdır.” şeklinde düzenlenmesinin, Kanundaki planlama ölçek ve tanımları ile bu planlara veri olacak afet değerlendirme haritaları arasındaki ilişkinin daha net olarak tanımlanması açısından önemli olduğu düşünülmektedir (Tablo 1.5).

Tablo 1.5. Önerilen Planlama Kademeleri - Yerbilimsel Veri Đlişkileri

Plan Kademesi Plan Adı Yerbilimsel Veriler

Ülke Mekansal Politika Planı

Bölge Mekansal Stratejisi Planı Üst Ölçekli Planlar

Çevre Düzeni Planı

Afet Tehlike Haritaları

Nazım Đmar Planı Mikrobölgeleme Haritası (1) Đmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etütler

Uygulama Đmar Planı Mikrobölgeleme Haritası Đmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etütler

Đmar Planları

Kırsal Yerleşme Planı Đmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etütler (1) Mikrobölgeleme Haritası, planlama sürecinde Zarar Azaltma Planları, Kentsel Risk Yönetimi vb çalışmalar ile eylem planlarına veri oluşturan belgelerdir.

ii) Đkinci konu ile ilgili olarak; (f) fıkrasının 4. ve 5. paragrafındaki tanımlar ve ölçütler, kendi içinde bazı çelişki ve sorunlar taşımaktadır.

4. paragrafta “Mikrobölgeleme haritası, ...........nazım imar planına esas olmak üzere, yerel zemin şartlarını ve her türlü afet tehlike değerlendirmelerini içerecek şekilde hazırlanır” denilmekte;

5. paragrafta ise, “mikrobölgeleme haritalarının 1 inci ve 2 nci derece deprem bölgelerinde kalan ve nüfusu otuz binin üzerindeki yerleşmelerde mecburi olarak, diğerlerinde Bakanlıkça veya idarece ihtiyaç duyulması halinde yapılır. Mikrobölgeleme haritası hazırlanmamış diğer deprem bölgelerinde kalan yerleşmelerde jeolojik-jeoteknik etüt raporu ve eklerine göre uygulama yapılır” denilmektedir.

Page 35: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

29

Bu hükümlerde, mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması konusundaki zorunluluk, sadece 1. ve 2. derece deprem bölgeleri ile sınırlandırılmıştır. Ancak, Türkiye’nin farklı doğal afetlere maruz yöreleri dikkate alındığında, bu yörelerde mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması konusunun Đdarenin insiyatifine bırakılması, afet duyarlı planlama çalışmalarında keyfi uygulamalara yol açabilecektir.

Ayrıca, mikrobölgeleme haritası hazırlama zorunluluğu açısından 30.000 ile sınırlanan nüfus ölçütünün, Türkiye’de yerleşim kademelenmeleri ve yerleşim karakteristikleri anlamında nasıl bir eşik ve özellik tanımladığı konusu belirsizdir.

Türkiye koşullarında, afet zararlarının azaltılmasına yönelik yaklaşımları içeren yeni yasal düzenlemelerde başlangıçta -uygulama zorlukları dikkate alınarak- bazı sınırlamalar ve ölçütler belirleme gereksinimi olduğu açıktır. Ancak, ölçütlerin tespitinde, tüm afet türleri ve yerel özellikleri dikkate alan bir yöntem ve yaklaşım geliştirme gereği de, aynı derecede önemli görülmelidir.

iii) Üçüncü konu ile ilgili olarak; “mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması ve onaylanması konusundaki yetkili kurumların, Đdare, kamu kurum ve kuruluşları ve Bakanlık” olarak tanımlanmasının, gerek merkezi düzeyde kamu kurum ve kuruluşları arasında, gerekse Bakanlık ve yerel idareler arasında yeni yetki çatışmalarına zemin hazırlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca, Türkiye’de kurumlar arasındaki eşgüdüm ve iletişim eksikliği dikkate alındığında, aynı alanlar için farklı kurumlar tarafından mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması gündeme gelebilecek; bu durum zaman, işgücü ve kaynak israfına yol açacağı gibi, gerek mikrobölgeleme haritalarının hazırlanmasında, gerekse bu verilerin planlamaya entegrasyonunda yaklaşım ve yöntem farklılıklarından kaynaklanan sorunlar yaşanabilecektir.

iv) Dördüncü konu ile ilgili olarak; “afet değerlendirme haritasının ve jeolojik ve jeoteknik etüt raporunun hazırlama usul ve esaslarının, Bakanlıkça düzenlenen Yönetmelikle belirleneceği” konusu, uygulamada önemli sorunlar yaratabilecektir.

Tasarının çeşitli maddelerinde, Yasa kapsamında tanımlanan harita, plan, proje, etüt vb. çalışmaların, hazırlama usul ve esasları ile müellif olarak kimler tarafından hazırlanacağı konusu, yönetmeliklere de esas olacak şekilde açık olarak ifade edilmiş olup, sadece afet değerlendirme haritasının ve jeolojik ve jeoteknik etüt raporunun hazırlama usul ve esasları, Bakanlıkça yayımlanacak Yönetmeliğe bırakılmıştır.

Gerçekte, yerbilimsel etütlerin hazırlanması konusundaki yetki ve yetkinlik konusunun, farklı mühendislik disiplinleri arasında oldukça tartışmalı bir konu olduğu bilinmektedir. Ancak, Tasarının kanunlaşması sürecinde bu belirsizliğin, -TMMOB’ne bağlı Odalarla müzakere ortamları oluşturularak- Yönetmeliğe bırakılmadan giderilmesinin, gerek Yasanın iç bütünlüğünün sağlanması, gerekse uygulamadaki belirsizlikleri ve yetki çatışmalarını önlemek açısından önemli ve gerekli olduğu düşünülmektedir.

� Tasarının planlama kademelerini, planların içerik ve kapsamlarını ve planların yapımına ve uygulanmasına dair esasları düzenleyen maddeleri arasında kurulan ilişkilerde/yapılan atıflarda, afet duyarlı planlama sürecini sağlıklı kurgulayabilmek açısından, önemli eksikler olduğu saptanmıştır.

Tasarının 5. maddesine göre, planlama kademeleri, “amaç ve kapsamları itibariyle, sırasıyla, Ülke Mekansal Politika Planı, Bölge Mekansal Strateji Planı, Çevre Düzeni Planı, Nazım Đmar Planı, Uygulama Đmar Planı ve Kırsal Yerleşme Planından” oluşmaktadır.

Tasarının 7. maddesinin (g) fıkrasında “afet zararlarının azaltılması için afet değerlendirme haritası ve kentsel risk yönetimi raporunun plan çalışmalarında esas alınacağı” belirtilmektedir.

Page 36: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

30

Tasarının Planların Uygulanmasına ilişkin bölümünde, 24. maddede Kentsel Risk Yönetiminin yapılması ve uygulanmasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Madde 24’de Kentsel Risk Yönetimi;

“Đdare, Büyükşehir Belediyelerinde ve Bakanlıkça belirlenen yerlerde, doğal veya teknolojik afetlerden kaynaklanan, insana ve çevresine yönelik her türlü zararları ve riskleri giderecek ya da en aza indirecek tedbirleri alır ve bunların uygulanmasını sağlar.

Büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri olmak üzere idare, Kentsel Risk Yönetimini gerçekleştirmek amacıyla; afetlerin kentte ortaya çıkaracağı sosyal, ekonomik, fiziki ve çevresel riskleri tespit eden ve bunları azaltılmasına yönelik tedbirler öngören; strateji ve programlardan oluşan Kentsel Risk Yönetim Raporunu hazırlar, hazırlatır ve onaylar.

Kentsel Risk Yönetim Raporu idarece gerçekleştirilecek her türlü plan, program ve uygulamalarda, acil durum planlamasında ve imar planlarında esas alınır.

Kentsel Risk Yönetim Raporunun kapsamı, hazırlanması ve uygulanmasına dair usul ve esaslar Bakanlık ve Đçişleri Bakanlığı tarafından müşterek hazırlanan yönetmelikle belirlenir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Gerek 24. maddenin 3. paragrafı, gerekse 7. Maddenin (g) fıkrası, “kentsel risk yönetimi kapsamında tarif edilen çalışmaların yapılmasını ve bunların her türlü plan çalışmasında esas alınmasını” bir zorunluluk olarak tanımlamıştır.

Kentsel Risk Yönetimi, yerleşik alanlarda doğal veya teknoloji kaynaklı afet zararlarının ve risklerinin azaltılmasında planlama çalışmalarına önemli girdiler sunan bir çalışma olarak, Türkiye’de planlama alanındaki önemli bir eksiği gidermektedir. Ancak Tasarı maddeleri arasında, bu konuların ilişkilendirilmesinde ve tarif edilen yöntemlerde bazı eksikler ve sorunlar bulunmaktadır.

Örneğin, Tasarının 9. maddesinde Bölge Mekansal Strateji Planının hazırlanması sırasında “afet tehlike haritasının esas alınacağı” belirtilmiş; buna karşın, 10. maddede Çevre Düzeni Planlarının hazırlanmasına ilişkin hükümlerde bu atıf yapılmamıştır. 10. maddede “çevre düzeni planlarının hazırlanması sırasında afet tehlike haritasının esas alınacağı” vurgusunun yapılması, Tasarıda 6. madde (f) fıkrası, 7. madde (g) fıkrası ve 10. madde arasındaki bütünlüğü sağlamak üzere, önemli görülmektedir.

� Tasarının 11. maddesinde, Nazım Đmar Planı; “onaylı haritalar üzerine kadastro durumu, mikrobölgeleme haritaları veya jeolojik- jeoteknik etüt verileri işlenmiş olarak; yerleşmelerin gelişme yön ve büyüklükleri, genel arazi kullanım biçimleri, başlıca bölgeleme kararları, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunlukları, yapılaşmanın genel özellikleri ve ulaşım sistemleri gibi konularda; ilke ve kararları belirleyen; yöresel özellikleri gözeten, uygulanabilirlik şartları, öncelikler ve umumi hizmet alanları ve resmi kurum alanları dengesi dikkate alınarak belirlenecek uygulama imar plan etaplarını gösteren, araştırma raporu, plan notları, detaylı açıklama raporu ve eklerinden oluşan plandır” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu madde hükmü, afet duyarlı planlama yaklaşımı bağlamında değerlendirildiğinde, yöntemin “mikrobölgeleme haritaları veya jeolojik jeoteknik etüt verileri işlenmiş” olarak tarif edilmesi, yaklaşım ve yöntem açısından doğru ve yeterli değildir. Planlama aşamasında, yerbilimsel veriler ve mikrobölgeleme verileri dışında, plan kararlarına yönlendiren veya etkileyen çeşitli doğal vb. eşikler ile özel statülü koruma alanları vb. dikkate alınarak “mekansal analizler” yapılmaktadır. Bu veri ve analizlerin, ülkesel politikalardan yerel özelliklere kadar bir dizi faktör dikkate alınarak önem ve öncelikleri belirlenerek bir senteze ulaşılmakta ve sonuçta plan kararları oluşmaktadır. Bu bağlamda,

Page 37: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

31

nazım imar planlarının, plan kararlarını yönlendiren diğer verilerle birlikte mikrobölgeme verilerinin de işlenmiş olduğu halihazır haritalara yapılması, pratik olarak mümkün olmadığı gibi, doğru bir yöntem olmadığı da söylenebilir. Bu bağlamda, Tasarının 11. maddesinde nazım imar planının yapım yöntem ve tekniğinin yeniden tarif edilmesine ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.

Ayrıca aynı maddede, nazım imar planını bütünleyen eklere (araştırma raporu, plan notları, detaylı açıklama raporu ve ekleri), kentsel risk yönetim raporunun da dahil edilmesi ve aynı madde içerisinde uygulama imar planına ilişkin kısımlardaki benzer sorunların giderilmesi, Kanunun 7. maddesi ile 11. maddesi arasındaki bütünlük ve tutarlılık açısından gerekli görülmektedir.

1.5.2. AFETLER KANUNU TASARISI TASLAĞI

Türkiye’de afet yönetim sisteminin yasal alt yapısını, 1968 yılında 1051 sayılı yasa ile bazı maddeleri değiştirilen, 1959 tarih ve 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Nedeniyle Alınacak Tedbirler ve Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” ile bu Kanun gereğince çıkarılmış olan yönetmelikler oluşturmaktadır.

Çıkarıldığı tarihte çağdaş bir yasa olarak değerlendirilen bu yasa zaman içerisinde ihtiyaçları karşılayamaz hale gelmiş ve özellikle de 1990 yılı sonrasında kentsel alanlarda meydana gelen depremlerden sonra, ortaya çıkan yeni ihtiyaçları karşılamak amacıyla Yasaya sürekli olarak yeni maddeler eklenmiş veya bazı maddeler değiştirilmiştir.

Son 15-20 yıldır Yasanın en çok eleştiriye uğrayan yönü, afet yönetim sisteminin temelini oluşturan “zarar azaltma” ve “afete hazırlık” kapsamında, afetler öncesinde yapılması gereken çalışmalara ve alınması gereken önlemlere yeterince yer verilmemiş olmasıdır.

Bir çok raporda eleştirilen bu konuya Deprem Şurası Mevzuat Komisyonu Raporunda, yapılması gereken değişiklik önerileri ile, geniş olarak değinilmiştir. Ayrıca Şura kararları arasında, afet yönetiminin esasını, afete yol açabilecek tüm tehlike ve risklerin iyi bilinmesi ve bu tehlike ve riskleri önleyecek veya zararlarını azaltacak önlemlerin afetler olmadan önce, afet yönetiminin “zarar azaltma ve afete hazırlık” aşamalarında alınmasının gerektiği, ana politika olarak benimsenmiştir.

Afet Đşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Şubat 2006 tarihli Afetler Kanunu Tasarısı Taslağı, yukarıda özetlenen yaklaşım ve politikalar açısından incelenerek aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır.

� Afetler Kanunu, ülkedeki afet yönetim sistemininin temel çerçevesini ve kurumsal yapılanmasını belirleyen, sistemin zarar azaltma, hazırlık, müdahale, iyileştirme ve yeniden inşa gibi ana aşamalarında merkezi ve yerel yönetimlerce alınması gereken önlemler ve yapılması gereken çalışmaları düzenleyen temel bir çerçeve yasa olarak düzenlenmeli ve afete uğramış veya uğrayabilir bölgelere ve kişilere yapılacak yardımların detayları yönetmeliklerle düzenlenmelidir. Mevcut Tasarı Taslağı bu yönden sınırlı bir iyileşme getirmektedir. Bu durum, meydana gelecek afetlerde, afete uğrayan bölgenin sosyo-ekonomik yapısı nedeniyle ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçların karşılanabilmesi için halen olduğu gibi Yasaya sürekli yeni maddeler eklenmesini gündeme getirebilecektir.

� Tasarının 1. ve 2. maddelerinde Kanunun amacı ve kapsamı, özet olarak, “afetlere karşı hazırlık yapılması, ülke çapındaki stratejik afet planlarının hazırlanması, afetlerden önce koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması, bilinçli toplum oluşturulması ile afet sırasındaki ve sonrasındaki hizmet ve yardımların yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olarak ifade edilmiştir. Böylece,

Page 38: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

32

Taslakta “afetlerden önce koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınacağı”, ilke düzeyinde ortaya konmuş olmakla birlikte, bu tedbirlerin neleri kapsadığı konusu, yönetmeliklerde düzenlenmek üzere Kanunda açık bırakılmıştır. Bu belirsizliği gidermek ve Planlama ve Đmar Kanunu kapsamında kalan konularla çakışmasını ve yetki çatışmalarını önlemek amacıyla amaç maddesinin;

“Bu kanun, ülke, bölge, il ve yerleşmeler ölçeğinde afet tehlikesi ve risklerinin belirlenmesi, haritalanması, tehlike ve risklerin önlenmesi veya azaltılması, afetlere karşı hazırlıklı olunması, ülke çapındaki stratejik afet planlarının hazırlanması, afetlerden önce koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması, bilinçli toplum oluşturulması ile afet sırasındaki ve sonrasındaki hizmet ve yardımların yapılmasına ilişkin esasları belirlemek amacıyla hazırlanmıştır” şeklinde düzenlenmesi önerilmektedir. Böylece Kanunun temel amacının zarar azaltma ve hazırlık faaliyetleri olduğu öne çıkarılarak, Deprem Şurasında alınmış olan ana kararlar yerine getirilmiş olacaktır.

� Tasarı Taslağının 3. madde (l) fıkrasında “mikrobölgelendirme: Belirlenen arazi kulanımı ilkeleri doğrultusunda, afet risklerini en aza indirmek amacıyla yerel zemin durumunun dikkate alındığı afet tehlikelerini ortaya koyan büyük ölçekli (1/5000 ve daha büyük) afet tehlike haritaları” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım mikrobölgeleme haritalarının içerik ve kapsamı açısından yetersiz kalmakta; ayrıca Afetler Kanunu Tasarısı Taslağı ile Planlama ve Đmar Kanunu Tasarısı Taslağındaki tanımlar birbiri ile örtüşmemektedir. Her iki Taslak arasında, afet tehlike haritaları, afet değerlendirme raporları ve mikrobölgeleme çalışmalarının aynı yaklaşım ve tanımları içermesi gerektiği düşünülmektedir.

� Taslağın 3. maddesinde “yapı için yasaklanmış afete maruz bölge” tanımı içerisinde yer alan “fay hatları çevresinde fayın aktivitesine göre Bakanlıkça belirlenen emniyet kuşakları” ifadesi belirsiz, uygulanması tartışmalı ve hukuki sorunlara neden olabilecek bir ifade olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca bu konuda bilim çevrelerince üzerinde görüş birliği oluşmuş bir yaklaşım da bulunmamaktadır. Bu nedenle sözkonusu maddenin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.

� Taslağın 8. maddesinde “Planlama Esasları”na ilişkin ilke ve esaslar düzenlenmiştir.

Planlama Esasları – 8. Madde

Afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması amacıyla, Bakanlıkça genel afet stratejisi belirlenerek buna uygun olarak ülke düzeyinde stratejik afet planları ile bu planlara ve stratejiye uygun olarak; afet öncesinde, afet sırasında ve afet sonrasında yapılması gereken planlama ve hazırlık çalışmalarını kapsayan merkezi ve yerel ölçekteki afet acil yardım planları gibi planların esasları ile bu planların uygulanmasında görev alacak her türlü kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin, Kızılay’ın ve kamu yararına faaliyeti ve afetlerle ilgili çalışmaları bulunan sivil toplum kuruluşlarının görev, yetki ve sorumlulukları ve bu kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanmasının usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

8. maddede “afet öncesinde, afet sırasında ve afet sonrasında yapılması gereken planlama ve hazırlık çalışmaları” kapsamında sözü edilen, merkezi ve yerel ölçekte afet acil yardım planlarının, yapım ve uygulama usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği belirtilmektedir. Madde 9’da ise il ve ilçe afet acil yardım planlarının yapılması, icrası ve güncelliğinin sağlanması konularında mülki amirlerin yetkili ve sorumlu olduğu belirtilmektedir.

Buna karşın 24.06.2004 tarih ve 5197 sayılı Đl Özel Đdaresi Kanunu’nun 69. maddesinde ve 03.07.2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye kanunu’nun 53. maddesinde “acil durum planlaması” başlığı altında, afet ve acil durum planlamasında il özel idareleri ile belediyelerin yetkileri tanımlanmıştır.

Page 39: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

33

Bu maddelerde; il özel idareleri ve belediyeler “yangın, sanayi kazaları, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla ilin özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil durum plânlarını yapar, ekip ve donanımı hazırlar.

Acil durum plânlarının hazırlanmasında varsa il ölçeğindeki diğer acil durum plânlarıyla da koordinasyon sağlanır ve ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahallî idarelerin görüşleri alınır” hükümleri yer almaktadır.

Afetler Kanunu Tasarısı Taslağının, 8. ve 9. maddelerinin, Đl Özel Đdaresi ve Belediye Kanunu’nun yukarıdaki ilgili maddeleri dikkate alınarak, tanım ve yetkilerde dil ve yaklaşım birliğinin kurulması açısından, yeniden düzenlenmesine ihtiyaç olduğu görülmektedir.

1.6. YURTDIŞI UYGULAMA ÖRNEKLERĐ

1.6.1. AMERĐKA BĐRLEŞĐK DEVLETLERĐ (A.B.D) - CALĐFORNĐA EYALETĐ UYGULAMASI

Amerika Birleşik Devletleri, afet risklerine duyarlı arazi kullanım planlaması yaklaşımları açısından ilginç örnekler meydana getirmektedir. A.B.D.'de California Eyaleti Kamu Kaynakları Yasası, mikrobölge ölçeğinde afet tehlikelerinin (sismik tehlike, taşkın alanları, heyelan alanları) haritalanmasını ve bunların planlamada dikkate alınmasını öngörmektedir. Bu haritaların yerel yönetimler tarafından ilan edilme zorunluluğu, afet riskleri açısından gayrımenkul piyasalarının şeffaflığını sağlamaya yönelmiştir. California uygulamasında dikkati çeken bir diğer husus da, bu tür tehlikelerin değerlendirilerek, planlara dahil edilmesini kolaylaştırmak amacıyla gerekli temel bilgileri ve yönlendirici belgeleri belediyelere sağlayan kamu ve özel kuruluşların varlığıdır. Kamu kuruluşlarının başında “US Geological Survey” ve “California Department of Conservation” (veya eski adıyla “California Geological Survey”) bulunmaktadır. Onun dışında mesleki yetki sahibi ve zor rekabet şartları altında görev yapan plancı ve jeoteknik mühendisliği uzmanları, arazi kullanım kararlarının doğru teknik esaslara göre yerine getirilmesi hedefini sağlamaktadır. Verilen hizmetin sorumluluk taşıyor olması, ABD gibi mülkiyete ilişkin şahsi hakların ön planda olduğu, dolayısıyla uğranılan zararların hizmeti veren meslek adamından jüri sistemine göre işleyen mahkemelerden talep edilebilinmesi, genelde yüksek bir mesleki hizmet kalitesi ve garantisi getirmiştir. Dolayısıyla şartname veya kanuni mevzuattan çok “yol gösterici hükümler” (guidelines), yer bilimleri verilerinin tüketicinin korunması için planlama dahil diğer teknik hizmetlerde kullanılmasını sağlar.

California Geological Survey, kaba hatları ile eyalet için bir Jeolojik Araştırmalar Kurumu görevi yapar. Başında eyalet jeologu (State Geologist) diye adlandırılan bir görevli bulunur. CDMG’nin bir görevi de Alquist-Priolo Deprem Faylarını Bölgeleme Kanununu uygulamaktır (Ek-1). Kanunun uygulaması “özel etüt” gerektiren sahalarda olur ve burada 1:25,000 ölçekteki fay ve jeoloji haritaları esastır. En önemli başarıları arasında California Eyaleti Kentsel Jeoloji Nazım Planını hazırlamış olmasıdır. Bu plan eyaletteki bütün beldelerde imar planlamasında gözetilecek jeolojik kriterleri ortaya koymuştur. Bu kriterler uzay teknolojisi, coğrafi bilgi sistemleri, vb ileri tekniklerden yararlanılarak revize edilir. Deprem faylarının haritalanması Ek-2’deki mevzuata göre yapılır. Bu eyalette yürürlükte olan kanuna göre gayrimenkul alım-satımlarında malın bulunduğu arsanın maruz kalabileceği bütün doğal afet türleri ve bunların derecelerinin alıcıya bildirilmesi şarttır.

Körfez Bölgesi Yerel Yönetimler Birliği (ABAG, Association Of Bay Area Governments), San Francisco Körfezi bölgesindeki bütün belediyeleri içine alacak şekilde genel planlama yetkisi ile donatılmış tek kuruluştur. Bölge ölçeğindeki problemlere uygun çözümler getirmek amacıyla şehir ve belde belediyelerinin birleşmesiyle 1961 yılında kurulmuştur. Bu kuruluş, kurulduğu tarihten beri

Page 40: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

34

“kritik alan” diye adlandırdığı deprem kaygısını planlama faaliyetine yansıtmıştır. Kabul edilen politikaya göre bilinen fay çizgilerine 15 metre mesafede olan, deprem şiddetini artıracak jeolojik yapıya sahip bulunan veya sıvılaşma potansiyelli arsalar, öncelikli veya yoğun imara konu edilemez. Ayrıca kritik tesislerin de bu gibi alanlarda inşasına izin verilmez. ABAG, yetki kapsamındaki belediyelerce uygulanması amacıyla tehlikelerin değerlendirmesine ışık tutacak kılavuz belgeler hazırlatmıştır (ABAG, 1975). Bu kuruluş gerçek anlamda kamu hizmeti gören bir yapıya sahip olduğunu, internet üzerinde açtığı genel bilgi kaynakları ile ispatlamaktadır. Örnek vermek gerekirse yeni bir mülk edinmek isteyen herkes posta alan kodu vererek almayı düşündüğü arsadaki deprem parametrelerini okuyabilme imkanına sahiptir.

1.6.2. JAPONYA UYGULAMASI

Japonya'da ise deprem ve yangın güvenliğinin sağlanması her düzeydeki planlamanın birincil öncelikli hedeflerindendir. Kentsel planlama alanları, kentsel gelişmenin özendirileceği alanlar ve kentsel gelişmenin denetleneceği alanlar olarak ayrılmaktadır. Afet tehlikesine maruz alanlar, bu ikinci alanlar kapsamındadır. Planlarda, yangına karşı korunmuş veya yarı korunmuş yörelerin ve kentsel afetlerden doğacak zararların giderilmesine yönelik özel iyileştirme önlemleri alınacak bölgeciklerin gösterilmesi zorunludur. Japonya'da yangın güvenliğinin sağlanması amacıyla uygulanan kentsel yenileme projeleri önemli miktarlardaki sübvansiyonlarla desteklenmektedir. Afetlere karşı dayanıklılığın arttırılmasına yönelik kentsel politikaların arasında açık ve yeşil alanların artırılması ve riskli bölgelerde yol yapımı ve iyileştirilme faaliyetleri de yer almaktadır.

Japonya’da ülke topraklarının sınırlı bir kaynak olması, planlama amaçları için toprak tahsisi konusunda ulusal ölçekte kurallar konulmasına yol açmıştır. 1950 yılından beri, ulusal ekonomik kalkınma planlarının yanısıra ülkede dengeli bir mekansal yapının gerçekleştirilmesine yönelik politika ve önlemleri içeren Ülke Gelişme Planları (National Land Development Plans) hazırlanmaktadır. 1974 yılından itibaren de bu planlara ek olarak Ulusal Arazi Kullanım Planlarının hazırlanması öngörülmüştür (OECD, 1986). 1989 tarihli Temel Arsa Yasası (Basic Land Act) ise, arz-talep dengesini sağlayarak, arsa fiyatlarını denetim altına almayı amaçlayan, arazi kullanma ve arsa alım-satımı ile ilgili işlemlerde ulusal ve yerel hükümetlerin, özel sektörün ve bireylerin sorumluluğunu belirleyen bir toprak anayasası niteliğindedir. Yasa ile oluşturulan Arsa Politikaları Konseyi, Ülke Gelişme Planları ile ilgili politika ve ilkeleri geliştirmekle sorumludur. 1990 yılında, bu yasaya dayanarak Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılan “Arsa Politikalarının Geliştirilmesi Konusundaki Çerçeve” başlıklı belge tüm planlama ve uygulama faaliyetlerini yönlendiren ilke ve araçları belirlemiştir. Japonya’da toprağın verimli kullanımı, afetlere karşı güvenlik ve afetler gibi olağanüstü durumlarda kentsel fonksiyonların işlerlik düzeyinin artırılması, her kademede hazırlanan planların en önemli boyutunu teşkil etmektedir.

Japonya’da Kurumsal Yapı ve Planlama Yetkileri

Ülke gelişme planları çerçevesinde, Bakanlık düzeyinde bir kuruluş olan Ulusal Arsa Kurumu (National Land Agency) tarafından hazırlanan arazi kullanım planları, bölge planlarının ana çerçevesini oluşturur. Ulusal Arsa Kurumu bünyesinde yer alan Deprem Bürosu, afet zararlarının azaltılması konusunda da çalışmalar yürütmektedir. Bölge planları, ülkenin ayrılmış olduğu 8 bölgenin tümünü kapsar. Bunlardan üçü, aralarında Tokyo’nun da bulunduğu metropoliten alanlardır. Japonya’da ülke yüzölçümünün %15’ ini oluşturan 3 metropoliten bölgede (merkezi Tokyo olan Tokaido, merkezi Osaka olan Kinki ve merkezi Nagoya olan Chubu bölgesi) toplam nüfusun %50’si yaşamaktadır. Bu alanlardaki planlama ve yönetim sistemleri, her biri için özel olarak çıkarılmış yasalar kapsamında ele alınmaktadır.

Page 41: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

35

Japonya’da, iller ve belediyeler, merkezin sıkı gözetim ve denetimi altında olmakla birlikte, aynı zamanda özerk yerel yönetim birimleridir. Yürütme organları olan valiler ve belediye başkanları da, meclis üyeleri gibi seçimle işbaşına gelirler. Kentler ve kasabalar için yetkili meclislerin hazırladığı planlar valinin, iller için hazırlanan planlar ise Đmar Bakanlığının onayı ile yürürlüğe girer. Đki ya da daha çok sayıdaki ili içine alacak kadar geniş alanlar için hazırlanacak bölge planları için yetkili kuruluşlar, Đmar Bakanlığı ve ilgili kent ve kasabalardır. Đmar Bakanlığı, bu türdeki imar planlarını, valiliklerden gelen plan taslaklarını esas alarak hazırlar. Üst kademedeki yönetimler tarafından hazırlanan planlar hakkında ilgili belediyelerin görüşleri alınır. Đmar Bakanlığının, kent planlaması sürecinde önemli bir rol oynadığı göze çarpar.

Đmar Bakanlığı bünyesindeki Kent Bürosu, Đmar Yasasının uygulanmasında bir gözetim işlevi gördüğü gibi, gereğinde kent planlarını onaylamak yetkisine de sahiptir. Ayrıca, planlama araştırmalarında ve planların fiilen yapılmasında da, Bakanlık yerel yönetimlere rehberlik eder. Bakanlığın Kent Bürosunda, Kent Planlaması adlı birimden başka, bir de, Kentsel Politikalar birimi bulunur. Kentsel gelişme ve koruma planları arasındaki uyumun sağlanması, kamu arazilerinin planlama amaçlarıyla kullanımı, kirlenmenin denetlenmesi ve doğal afetlerden doğacak zararların önlenmesi gibi görevleri de bu birim üstlenmiştir. Bakanlığa bağlı Merkezi Kent Planlama Kurulu (Central City Planning Council) bir danışma organı niteliğindedir. Đmar Yasasının, Bakanlığa vermiş olduğu inceleme, araştırma ve görüşmeler yapma görevlerinin yerine getirilmesinde, kent planlamasını ilgilendiren diğer önemli işlerde, Bakanlığa istişari görüş bildirir. Đlgili kamu kurum ve kuruluşlarına da tavsiyelerde bulunur. Kuruluş ve çalışma esaslarını, Bakanlar Kurulu belirler. Aynı nitelikte bir Kurul da illerde valiye bağlı olarak Yerel Kent Planlama Kurulu adı altında çalışır. Đllerde kurulması gerekli bir diğer birim de Bina Đnceleme Kurulu’dur.

Kurul, planlama ve imara ilişkin yetkilerin kullanılmasında ortaya çıkan sorunların incelenmesi ve çözümü konusunda görevli olup, hukuk, ekonomi, kent planlaması, mimarlık, halk sağlığı ve kamu yönetimi konularında geniş bilgi ve deneyim sahibi kişiler arasından vali tarafından seçilen 7 üyeden oluşur.

Japonya’da Afetlerden Korunma ve Planlama

Dünyadaki depremlerin %10’u Japonya’da meydana gelmektedir. Japon kentlerindeki yüksek yoğunluklar, genelde ahşap yapı stokları, dar sokaklar, açık ve yeşil alanların yetersiz oluşu gibi nedenler büyük depremler ve deprem sonrası yangınlar karşısındaki hasar görebilirlikleri arttırmaktadır. 1968 Kentsel Planlama Yasası, semt (district) ölçeğinde de plan hazırlanabilmesine olanak tanımaktadır. Bu tür planlama, o bölgede yaşayanların gereksinimlerinin ve taleplerinin planlara daha kolay yansımasına imkan tanımaktadır. Kentin alt bölgeleri için gerçekleştirilen uygulamalar arasında kentsel yenileme plan ve projeleri önemli yer tutmaktadır.

Japonya’da kentsel yenileme projeleri Bina Standartları Yasası (1950), Arazi Düzenleme Yasası (1954), Kentsel Yenileme Yasası (1968), Konut Alanlarını Đyileştirme Yasası (1974) çerçevesinde ele alınabilmektedir. Kentsel yenileme projeleri, kişiler ve çeşitli kuruluşlar tarafından yürütülebileceği gibi, farklı türlerde yenileme projeleri de uygulanabilmektedir. Bunların arasında 1980 yılında yangına dayanıklı bina inşası, 1982 yılında ise kiralık ahşap konut mahallelerinin iyileştirilmesi başlıkları altında iki tip yenileme projesi daha uygulamaya konmuştur. Birinci türde planlama maliyetinin 1/3’ü ve yangına dayanıklı yapı maliyetinin 1/2’si; ikincisinde ise planlama harcamalarının 1/2’si, yenileme maliyetinin (enkaz kaldırma, proje ve ortak hizmetlerin iyileştirilmesi için yapılan harcamalar) 1/3’ü, arsa maliyetinin 1/2’si ve kiralık ahşap yapıların iyileştirilmesinin 1/2 ile 1/3’ü arasındaki oranlarda düşük faizli ve uzun vadeli kredi sağlanması şeklinde uygulanan sübvansiyonlar sağlanmaktadır. Yenileme projelerinin, o yörede oturan konut

Page 42: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

36

sahipleri ve kiracılardan oluşan kentsel yenileme birlikleri tarafından uygulanması teşvik edilmektedir.

Bir kentsel yenileme projesinin uygulanması için kriter, alandaki konutların 2/3’ ünün yangın dayanıklılığının bulunmaması veya arazi kullanma biçiminin değiştirilmesinin, alanın genel gelişmesine katkıda bulunacağının belirlenmesidir.

Japon kentlerinde, özellikle de metropoliten alanlardaki köhnemiş kentsel dokularda kısmi yenileme (restorasyon) yerine, daha düzgün bir yerleşim düzenine olanak sağlaması nedeniyle yıkıp, yeniden geliştirme (redevelopment) yöntemi uygun bulunmaktadır. Böylece, yeni yol ağları, daha geniş açık ve yeşil alanlar, tahliye yolları ve insanların afet durumunda güvenli olarak toplanmalarına imkan verecek mekanlar oluşturulması sağlanmaktadır. Arazi kullanma kararlarında yerbilimsel veri ve gerçekler dikkate alınmakla birlikte, bunların değişmez katı şartname hükmünleri olarak uygulanması yerine, çağdaş teknolojiler ve mesleki kabul görmüş prensipler esas alınarak uygulanması yolu tercih edilmektedir.

Sonuç olarak Japonya’da mekansal politikaların temel hedeflerinden birisi afet zararlarının azaltılması, diğeri ise arsa fiyatlarının dengelenmesidir. Bu iki konu her düzeydeki planlama sürecinin entegre bir parçası olarak ele alınmaktadır.

Japonya'da deprem ve yangın güvenliğinin sağlanması, her düzeydeki planlamanın birincil öncelikli hedeflerindendir. Kentsel planlama alanları, “kentsel gelişmenin özendirileceği alanlar” ve “kentsel gelişmenin denetleneceği alanlar” olarak ayrılmaktadır. Afet tehlikesine maruz alanlar, bu ikinci alanlar kapsamındadır. Planlarda, yangına karşı korunmuş veya yarı korunmuş yörelerin ve kentsel afetlerden doğacak zararların giderilmesine yönelik özel iyileştirme önlemleri alınacak bölgeciklerin gösterilmesi zorunludur. Japonya'da yangın ve deprem güvenliğinin sağlanması amacıyla uygulanan kentsel yenileme projeleri önemli miktarlardaki sübvansiyonlarla desteklenmektedir. Afetlere karşı dayanıklılığın artırılmasına yönelik kentsel politikaların arasında açık ve yeşil alanların artırılması ve riskli bölgelerde yol yapımı ve iyileştirilmesi de yer almaktadır.

1.6.3. YENĐ ZELANDA UYGULAMASI

Yeni Zelanda’da afet tehlikesinin belirlenmesi ve zararlarının azaltılması çalışmaları, 1990-2000 yılları arasında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilmiş olan “Doğal Afet Zararlarının Azaltılması Uluslararası 10 Yılı” faaliyetlerine paralel olarak hızla gelişmiştir.

Önceki dönemlerde ağırlıkla afete müdahale ve acil yardım faaliyetlerine odaklanmış olan, 1983 tarihli Sivil Savunma Yasası, 2002 yılında “Sivil Savunma ve Acil Durum Yönetimi Yasası” adı altında daha çağdaş bir yasa ile değiştirilmiştir. Yeni yasada afet yönetimi sürecinin zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarında yapılması gereken çalışmalar ve alınması gereken önlemler yeniden belirlenmiştir. Yeni yasa her tür afet olaylarını dikkate alan çok kurumlu bir yapılanmayı öngörmektedir.

Bu Yasanın ülke genelinde uygulanmasından “Sivil Savunma ve Acil Durum Bakanlığı” sorumludur. Ancak ülkede her düzeyde afet tehlikesinin belirlenmesi ve zararlarının azaltılması faaliyetlerini planlayan ve yürüten tek otorite bu Bakanlık değildir. Çevre, Sağlık, Tarım ve Balıkçılık Bakanlıkları da kendi alanlarına giren konularda afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması ile ilgili faaliyetleri yürütmektedirler.

Bölgesel ve yerel düzeylerde afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi ve planlama ve arazi kullanımı kararları ile riskin azaltılması, 2002 yılında yenilenen “Yerel Yönetimler Yasası” gereğince yerel

Page 43: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

37

yönetimlerin ana görevleri arasında yer almıştır. Ayrıca yerel yönetimler 1991 tarihli “Kaynak Yönetimi” yasası gereğince toprak ve su kaynakları, kıyılar, sulak alanlar, çevrenin korunması, toprak, su ve hava kirlenmelerinin önlenmesi, gürültü kontrolu, doğal tehlikelerin önlenmesi veya azaltılması çalışmalarının planlanması ve uygulanmasından da sorumlu tutulmuşlardır.

Afet risklerinin azaltılması çalışmaları aynı zamanda bölgesel ve yerel kalkınma plan ve programlarının hazırlanması ve uygulanması aşamasında da yerel yönetimler tarafından dikkate alınmaktadır.

Yerel yönetimler ayrıca, fay zonlarının ve taşkın alanlarının belirlenmesi, geçmişteki afet istatistikleri ve hasar verilerinin toplanması, mikrobölgeleme çalışmalarının yapılması veya yaptırılması, afetler konusunda halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi faaliyetlerinin yürütülmesinden de sorumludurlar.

Ülkede ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerde afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi, önleme ve zarar azaltma politika ve stratejilerinin geliştirilmesi konularında, Sivil Savunma ve Acil Durum Yönetimi Bakanlığı, Çevre Bakanlığı gibi bakanlıklarla, Jeoloji ve Nükleer Bilimler Enstitüsü, Deprem Komisyonu, Atmosferik Araştırmalar ve Su Đşleri Ulusal Enstitüsü, Yeni Zelanda Meteoroloji Ajansı ve üniversitelerin ilgili enstitüleri arasında stratejik ortaklıklar kurulmuştur. Đhtiyaç duyulan araştırma-geliştirme faaliyetleri, bu kuruluşlar tarafından yapılmakta ve araştırma giderleri, kaynakları merkezi yönetim tarafından sağlanan ”Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Vakfı” tarafından karşılanmaktadır.

Bölgesel ve yerel yönetimler yasa gereği hazırlamak zorunda oldukları yerel ölçekteki tehlike haritalarını, yeni bir veri elde edilmemişse veya yeni bir teknoloji gelişmemişse, her 5 yılda bir yeniden gözden geçirmek zorundadırlar. Afet tehlike haritaları bölgesel ve il düzeyindeki planlama çalışmaları için 1/5000 ila 1/50,000 ölçeklerinde yapılmaktadır. Yerel zemin etütlerinin ölçekleri ise, yapılacak faaliyetin ihtiyaçlarına uygun olarak, 1/500 ila 1/2000 arasında değişmektedir. Bu çalışmalarda uygulanacak yöntem ve standartlar konusunda tek düze katı kurallar koyma yerine, yol gösteren ve önerilerde bulunan kılavuzlar hazırlanması yolu tercih edilmektedir. Örnek olarak 2003 yılında Çevre Bakanlığı tarafından Jeoloji ve Nükleer Bilimler Enstitüsüne hazırlattırılan “Aktif Faylar Üzerinde veya Yakınında Arazi Gelişimi Planlaması” konulu kılavuz verilebilir.

1.6.4. AVRUPA BĐRLĐĞĐ UYGULAMALARI

Avrupa Birliğine mensup ülkeler ilk kez 1990’lı yılların başlangıcında üye ülkelerin izlediği mekansal politika ve planlamanın Avrupa'nın entegrasyon süreci içindeki önemli rolünü açık bir biçimde dile getirmiştir. 1991 ve 1994 yıllarında yayınlanan Europe 2000 ve Europe 2000+ belgeleri planlamanın ve üye ülkeler arasında bu konudaki işbirliğinin önemini vurgulamaktadır. Birliğin farklı sektörlerde benimsediği politikalar ve kabul ettiği direktifler vb. diğer mevzuat, zaten belli bir süreden beri üye ülkelerin mekansal planlama ve gelişme politikalarının yönlendirilmesinde etkili olmaktadır. Ortak Tarım Politikası, Tek Pazar, turizm ve enerji alanındaki Birlik politikaları ulusal planlama sistemlerini dolaylı olarak etkilemektedir. AB, “European Committee for Standardization” (veya Fransızca kısa adıyla CEN) aracılığıyla 1980’li yıllardan itibaren kıta çapında yapılaşmayla ilgili teknik standart ve şartnamelerin de uyumlaştırılmasını gerekli görmüştür. Eurocode diye anılan bu teknik belgeler dizisi, geniş bir katılım ve ülkelere bunları kendi özel koşullarını dikkate alacak düzenlemelerle birlikte hazırlanmaktadır. Nihai hedef bu normların, Avrupa genelinde milli normların yerini almasıdır.

Page 44: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

38

Raporumuzun kapsamını ilgilendiren iki adet Eurocode bulunmaktadır. Bunların isimleri ve alt bölümlerinin başlıkları şöyledir:

Eurocode 7: Jeoteknik Hesap

Kısım 1: Genel kurallar

Kısım 2: Zemin etütleri ve testler

Eurocode 8: Yapıların Depreme Dayanıklı Olacak Şekilde Hesabı

Kısım 1: Genel kurallar, deprem tesirleri ve binalar için kurallar

Kısım 2: Köprüler

Kısım 3: Binaların takviyesi ve tamiri

Kısım 4: Silolar, hazneler ve boru hatları

Kısım 5: Temeller, istinat yapıları ve jeoteknik hususlar

Kısım 6: Kuleler, direkler ve bacalar

Eurocode 7, isminden de anlaşılacağı üzere bina (veya bina grupları) ölçeğindeki hususları içine almaktadır. Binaların temel sistemlerinin tekniğin gereklerine göre hesaplanması için farklı sistemlere göre denenmiş, güvenilir ve ekonomik temel tiplerinin hesaplanmasını tarif etmektedir. Çok sayıda ve genel bilgi olmak üzere, bağlayıcı olmayan teknik ekleri veya tavsiyeleri bulunmaktadır. Bu bakımdan teknik literatürün bir araya getirilmiş hali olarak tanımlanabilir. Genel bir ifadeyle, Eurocode 7’nin 1/1000 veya daha büyük ölçeklerde kullanılabileceğini; Eurocode 7, Kısım 1’in hesaba ilişkin kuralları verdiğini, Kısım 2’nin ise hesap yapılabilmesi için hangi etütlerin nasıl yapılması gerektiğini tarif ettiğini söylemek mümkündür.

Eurocode 7’ nin Kısım 1 ve 2’ de yer alan bazı şartları -özet olarak- Ek 3’te;

Eurocode 8, Kısım 1, Bölüm 3’ te yer alan zemin gruplaması, Tablo 1.6’da verilmektedir.

Tablo 1.6. Eurocode 8- Zemin Gruplaması Parametreler Zemin

Tipi

Profil Katmanlarının Tarifi

vs,30, m/s NSPT

0.3 m için darbe)

cu (kPa)

A Kaya veya kaya benzeri malzeme (en fazla 5 metre kalınlığında yüzey katmanına sahip)

>800 - -

B Asgari bir kaç 10 metre kalınlığa sahip ve mekanik özellikleri derinlikle artan sıkı kum, çakıl veya kil formasyonları

360–800

> 50

> 250

C Derinlikleri bir kaç 10 metre’den yüzlerce metre’ye varan sıkı veya orta sıkılıktaki kum, çakıl veya sıkı kil formasyonları

180–360

15 - 50

70 - 250

D Gevşek veya orta sıkılıkta kohezyonsuz zeminler (az sayıda yumuşak kohezyonlu katman bulunabilir) veya çoklukla yumuşak-sıkı kohezyonlu zeminler

< 180

<15 <70

E Yüzeyde vs değeri C veya D tipi olan 5-20 metre kalınlıkta alüvyonlu katman ve bunun altında vs > 800 m/s sıkı malzemeye sahip zemin

S1 Yüksek plastisite endeksli (PI>40), en az 10 metre kalınlıkta yumuşak kil ve siltli, yüksek su muhtevalı katmanlar

< 100 (Örnek)

10 - 20

S2 Sıvılaşma potansiyeli taşıyan yığışmalar, hassas killer veya A-E tipleri ile S1 gruplarına girmeyen zeminler

Page 45: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

39

Eğer biliniyorsa zemin tipi vs değerine dayandırılmalıdır; aksi takdirde NPT kullanılmalıdır. S1 veya S2 tipine uyan özel zeminlerde ise yer hareketinin tarifi için ilave etütler yapılmalı ve zemin göçmeleri dikkate alınmalıdır. Her zemin tipi için ayrı bir hesap spektrumu verilmektedir.

Eurocode 8, Kısım 5 zeminlerin rijitlik ve sönüm özelliklerini aşağıdaki gibi vermektedir:

3.2 Rijitlik ve sönüm parametreleri

Deprem yüklerinin tayininde sahip olduğu önemden dolayı zeminlerin kayma modülü

G = ρvs2

denklemi yardımıyla hesaplanır. Burada ρ kütle yoğunluğu, vs ise üst 30 metre’deki geçerli ortalama kayma dalgası hızıdır. Norm, bunun hesabı için bilinen bir denklemi vermektedir.

Yer seçimi kıstası olarak Eurocode 8, inşaat mahallinin iyice etüt edilerek deprem sırasında faylanma, şev stabilitesi, sıvılaşma, zemin göçmesi gibi etkilerin asgariye indirilmesi için tedbir alınmasını şart koşmaktadır. Bu tür istenmeyen durumların ortaya çıkmasıyla ilgili olarak yapılması istenen etütler şunlardır:

4.1.2 Aktif faylara olan yakınlık

(1 )Önem katsayısı bakımından Eurocode 8 Bölüm 4.2.5’ te tarif edilen II, III veya IV grubuna giren binalar, ilgili milli kurumlarca aktif fay olarak nitelendirilen alanların hemen yakınında inşa edilmeyecektir.

(2) Geç Kuvaternerde herhangi bir harekete maruz kalmamış faylar kamunun güvenliği için kritik öneme sahip olmayan binaların hesabında aktif olarak adlandırılmayacaktır.

(3 )Nazım kent planlamasında ve yüksek deprem faaliyetindeki bölgelerde aktif faylara yakın mesafelerde inşa edilecek önemli yapıların hesabında yer yarılması ve yer hareketinin şiddetinin tayini açısından özel jeolojik etütler yapılmalıdır. Şartname “özel” etütlerin hangileri olduğunu belirtmemiştir.

4.1.3 Şevlerin stabilitesi

4.1.3.1 Genel şartlar

(1) Tabii veya suni şevlerin yakınında inşa edilecek yapıların deprem sırasındaki kullanımı bakımından zemin stabilite değerlendirmesi yapılacaktır.

(2) Hesap depremindeki şev stabilitesi sınırı, zemin kütlesindeki kalıcı yer değiştirmelerin derinliğinin yapı güvenliği ve kullanılırlık bakımından aşırı değerlere ulaşması halidir.

(3) Bina sınıfı I olan durumlarda önceki tecrübeye göre inşa mahallindeki stabilitenin kaybedilmeyeceği biliniyorsa bu değerlendirme yapılmayabilir.

4.1.3.2 Deprem etkisi

(l) Stabilite tahkiki için kullanılacak deprem etkisi 2.1 bölümünde tarif edilmektedir.

4.1.4 Sıvılaşabilir zeminler

(1) Sıvılaşma, deprem sırasındaki titreşimler sebebiyle kohezyonsuz ve suya doygun zeminlerde iç basıncın artması sonucu kesme dayanımının veya rijitliğin azalması ve hatta sıfır etkin basınç ile aşırı şekil değiştirmelerin ortaya çıkması durumudur.

(2) Sıvılaşma potansiyelinin etüt edilmesi temel zeminlerinin yer altı su seviyesi altında önemli kalınlıkta veya derin mercekler halinde ince silt veya kil ihtiva eden gevşek kum olması veya su

Page 46: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

40

seviyesinin yüzeye çok yakın bulunması halinde gerçekleştirilecektir. Bu değerlendirme serbest alan şartlarda yapılacaktır.

(3) Sıvılaşma tahkikinde yapılması asgari olan deneyler yerinde uygulanan standart penetrasyon deneyi (SPT) veya koni penetrasyon deneyi (CPT) ile laboratuvarda belirlenen dane boyu dağılımıdır.

(4) SPT için her 30 cm için verilen darbe sayısı NSPT, 100 kPa düşey basınç ve teorik serbest düşüş düzeltme faktörü 0.6’ ya göre normalize edilecektir. Eğer derinlik 3 metre veya daha az ise ölçülen NSPT değerleri yüzde 25 azaltılacaktır.

Bu bölümün geri kalan kısmında deneylerin yapılması veya zeminlerin sıvılaşmaya karşı takviye edilmesini temin için hükümlere yer verilmektedir.

4.1.5 Yön değiştiren tesirler altında zeminlerin aşırı oturması

(l) Sığ derinlikte önemli kalınlığa sahip veya derin mercekler halinde ince silt veya kil ihtiva eden gevşek kum olması durumunda temel zeminlerinin deprem sırasındaki yön değiştiren gerilmeler sebebiyle sıkılaşması ve aşırı oturmalara yol açması dikkate alınmalıdır.

(2) Aşırı oturmalar çok yumuşak killerde kesme dayanımlarının uzun süreli yer titreşimleri sırasındaki devirsel yüklemeler sonucu da meydana gelebilir.

(3) Yukarıda bahsedilen zeminlerin sıkılaşma ve aşırı oturma potansiyeli jeoteknik mühendisliğinin bilinen metotlarına başvurularak ve gerektiğinde temsil edici numuneler üzerinde tatbik edilen statik ve devirsel yüklemeli laboratuvar deneyleri vasıtasıyla ortaya konulmalıdır.

(4) Yapılan deneyler sıkılaşma veya devirsel bozuşmadan meydana gelen oturmaların temellerde stabilite problemlerine yol açacağı ortaya çıkarsa zemin iyileştirmesine gidilmelidir.

4.2.2 Deprem tesirinin belirlenmesi için zemin tipinin tayini

(1) Đnşa sahası için Eurocode 8, Bölüm 3.1 ve 3.2 de verilen tariflere göre zemin türü ve buna bağlı hesap spektrumunun tayini için yeteri miktarda veri toplanmalıdır.

(2) Bu amaçla araziye ait malumat ile benzer jeolojiye sahip civar bölgelerdeki bilgiler bir araya getirilebilir.

(3) Bu alt bölümün (1) paragrafı ile uyumlu olmak ve ve inşa yerinden alınma zemin etütleri içermek kaydıyla mevcut mikrobölgeleme haritaları ve bunların verdiği kıstaslar kullanılabilir.

(4) Stabil zeminlerde deprem tesirinin en güvenilir göstergesi zemin profilinin vs dağılımıdır.

(5) Aktif deprem bölgelerinde inşa edilen önemli yapılar için özellikle D, S1 ve S2 benzeri zeminlerin bulunması halinde vs profili jeofizik metotlar yardımıyla yerinde yapılan ölçümler vasıtasıyla tespit edilmelidir.

Bu bölümün geri kalan kısmında birim şekil değiştirmelerin etkisiyle rijitlikte meydana gelen azalmaların nasıl dikkate alınacağı hususunda tavsiyelere yer verilmektedir.

Page 47: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

41

1.7. SONUÇ DEĞERLENDĐRME VE ÖNERĐLER

1.7.1. MEVZUAT VE UYGULAMADAKĐ SORUNLAR

Yerbilimsel verilerin her tür ve ölçekteki planlama faaliyetlerinde temel girdi olarak kullanılmasının sağlanması ancak planlama ile ilgili mevzuatta yer alması ile mümkün olabilmektedir. Ülkemizde konunun imar mevzuatında yer almaması, afetler mevzuatında ise yeteri açıklıkta yer bulamaması ve genelgelerle yönlendirilmeye çalışılması, afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması faaliyetleri ile planlama arasındaki ilişkinin, yeterli düzeyde anlaşılamaması ve önemsenmemesine neden olmuştur.

Yürürlükte olan Đmar ve Afet yasalarında afet tehlike haritaları ve mikrobölgeleme çalışmaları konusunda bir tanım ve yöntem bulunmamaktadır. Ayrıca bu veya benzeri çalışmaların usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceğine dair bir hüküm de bulunmadığı için, çalışmalar yıllardır yönerge veya genelgelerle yürütülmektedir ve mevcut yasalar değiştirilmeden hukuken yönetmeliklerle düzenleme yapma olanağı tartışmalıdır.

Farklı tür ve ölçeklerdeki planlama faaliyetlerinin farklı kuruluşlar tarafından farklı anlayış, yöntem ve normlarla yürütülmesi ve onanması, uygulamada birlikteliğin sağlanmasını engellemektedir. Bu durum ayrıca planlamanın temelini teşkil eden “kademeli birliktelik” esasını da ortadan kaldırmaktadır.

Yakın zamana kadar ülkemizde plan yapma, yaptırma ve onama yetkisine sahip kurum ve kuruluşlarca, afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması çalışmaları ile planlama çalışmaları arasındaki temel ilişkinin önemi ve önceliği anlaşılmış değildir. Üst ölçekli plan yapma veya yaptırma yetkisinde olan kuruluşlarca yaptırılan planlarda yerbilimsel veriler ile afet tehlike ve risklerine hemen hiç değinilmemekte veya bu konu yüzeysel olarak geçiştirilmektedir.

Son yıllarda çıkarılan 5393 sayılı Belediye, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi ve 5302 sayılı Đl Özel Đdaresi kanunları yerel yönetimlere “deprem riskine karşın önlemler almak, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak ve bunların zararlarını azaltmak amacıyla zarar azaltma ve müdahale planları yapma” görevi vermiş olmasına rağmen, bu kuruluşlar, bu görevleri yapacak veya yaptıracak kurumsal yapılanma ve deneyimli uzman kadrolar açısından yetersiz kalmaktadır.

Uygulamada halen jeolojik-jeoteknik etüt adı altında mikrobölgeleme çalışmalarını yürüten özel bürolar ve kuruluşlarda bulunması gereken asgari şartlar ile uzmanlık gerektiren bu çalışmaları yürütecek meslek mensuplarının yetkinliği belirlenemediği ve yapılan çalışmalar da yerel yönetimler tarafından yeterince denetlenemediği için amacından sapma eğilimindedir.

1.7.2. YERBĐLĐMSEL VERĐLERĐN PLANLAMAYA ENTEGRASYONU

Türkiye gibi afet tehlikesi ve riski çok yüksek olan ülkelerde, afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılmasında en temel ve akılcı politikaların başında, her tür ve ölçekteki planlama sürecinde, afet tehlike ve risklerinin belirlenmesi ve uygun arazi kullanımı, yerleşme ve yapılaşma kararları alınarak veya zarar azaltma stratejik planları (sakınım planları) geliştirilerek afetlerin neden olabileceği etkilerin (risklerin) azaltılması gelmektedir.

Uygulamada mikrobölgeleme, jeolojik etüt veya jeolojik-jeoteknik etüt çalışmaları olarak adlandırılan çalışmalar, yukarıda özetlenen bu temel amacı gerçekleştirmek için yapılan çalışmalardır. Ülkemiz pratiğinde bu çalışmaların farklı isimlerle adlandırılması, çalışmalarda

Page 48: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

42

kullanılan ölçek, yöntem, norm ve detayların farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Çalışmaların sonucunda belirlenen tehlike ve risklerin büyüklüğüne göre, planlanacak alanlar gelişim veya yerleşime uygunlukları açısından alt bölgelere ayrılmaktadır. Ülkemizdeki uygulama pratiğinde planlanacak alanlar genel olarak; “yerleşime uygun alanlar”, “ayrıntılı jeoteknik etüt gerektiren alanlar”, “önlem alınarak yerleşime açılabilecek alanlar” ve “yerleşime kapatılması gereken sakıncalı alanlar” olarak kademelendirilmektedir. Yurt dışındaki uygulamalarda da durum hemen hemen aynıdır. Bazı ülkelerde, bu kademelnme, “önlem alınarak yerleşime açılacak alanlar”, “küçük sınırlamalarla yerleşime açılacak alanlar” ile “önemli sınırlamalarla yerleşime açılacak alanlar” olarak detaylandırılmaktadır. Ayrıca bu ülkelerde planların her birinin bir üst ölçekteki plan kararları ve sınırlamalara uymak zorunda olması nedeniyle, yerbilimsel veriler, bölge gelişme ve strateji planlarından başlayarak çevre düzeni planları, imar planları gibi her kademede dikkate alınmaktadır.

Gelişme ve yerleşime uygunluk açısından tehlike ve riskleri belirlenmiş ve bölgelenmiş bir alanda planlama ekibinin ana amacı;

- olumsuz etkileri ve riskleri dışlayacak veya azaltacak arazi kullanım kararlarını almak,

- afetlerin neden olabileceği zincirleme ve ikincil afetlerin meydana gelmesini önlemek,

- acil yardım ve kurtarma çalışmalarının zamanında, hızlı ve etkili olarak yürütülebilmesini kolaylaştıracak plan kararlarını geliştirmek,

- geçici ve daimi iskan çalışmalarının süratle ve ekonomik olarak gerçekleştirilebilmesini sağlayacak önlemleri almak olarak özetlenebilir.

Hemen her ülkede korunacak unsurların öncelikleri ise;

- insan hayatı,

- hastane, itfaiye yapıları, acil haberleşme ve ulaşım tesisleri, afet yönetim merkezleri, çok sayıda insan barındıran büyük okul, yurt, spor ve konser salonları, sinema gibi yapılar,

- tarihi yapılar, müzeler,

- enerji üretim ve dağıtım tesisleri, istasyon ve terminal, rıhtım gibi yapılar,

- idari ve yönetim yapıları,

- konut, ticaret, sanayi tesisleri olarak sıralanmaktadır.

Yerleşim alanlarında afet tehlike ve risklerinin azaltabilmesi için, planlama aşamasında, arazi kullanım kararları, yoğunluklar, yerleşme ve yapılaşma düzeni vb konularında plan kararları geliştirilirken, yerel ölçekte tehlike ve risk düzeyleri ve bunlara uygun olarak yerleşime uygunluk değerlendirilmesi ile korunacak unsurların önceliklerinin dikkate alınması gerekmekmektedir.

1.7.3. DEĞERLENDĐRME VE ÖNERĐLER

Ülkemiz uygulama pratiği içerisinde halen, farklı tür ve ölçeklerdeki planlama çalışmalarına temel girdi sağlamak amacıyla “imar planlarına esas jeolojik etüt”, “imar planına esas jeolojik ve jeoteknik etüt” çalışmaları yapılmakta ve yeni olarak bu çalışmalara “yerleşime uygunluk–arazi kullanımı amaçlı mikrobölgeleme” adı altında yeni ve çağdaş bir çalışma daha eklenmek istenmektedir. Yapılacak çalışmaların kapsamı ve içeriğine, planlamanın türü ve ölçeği, planlama yapılacak alandaki doğal afet tehlikeleri ve mühendislik problemleri ile yerleşmenin büyüklüğü ve önemi etken olmaktadır. Bu nedenle de Türkiye’ de her üç etüt türüne de ihtiyaç duyulabileceği dikkate alınarak her etüt türü için aşağıdaki önerilerin gündeme getirilmesi yararlı görülmüştür.

Page 49: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

43

• Çeşitli eleştirilere konu olmasına rağmen, üst ölçekli planlama çalışmaları için deneyimli yerbilimciler tarafından, uydu görüntüleri ve uzaktan algılama tekniklerinin de yardımı ile yapılan gözlemsel jeolojik etütlerin, Planlama ve Đmar Kanunu Tasarı Taslağı’ndaki adıyla “afet tehlike haritalarının” yapılmasına devam edilmesi kaçınılmazdır. Bu çalışmaların içeriği ve formatı hakkındaki görüş ve öneriler bu el kitabında verilecektir.

• Bu el kitabında önerilen “imar planına esas jeolojik ve jeoteknik etüt çalışması rapor formatı” taslağı çok geniş kapsamlı olarak hazırlanmış olup, bu taslağa jeomedikal inceleme, paleosismolojik ve volkanik araştırmalar, tsunami etütleri gibi özel uzmanlık isteyen çalışmalar da eklenmiştir. Bu çalışmalara ihtiyaç duyulması halinde, Afet Đşleri Genel Müdürlüğü, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ve üniversiteler gibi kamu kuruluşlarından destek alınması uygun olabilir.

• Taşıma gücü, oturma, şişme ve sıvılaşma davranışı gibi “temel ve zemin etüdü rapor formatı”nda yer alan konular kapsamında yapılan çalışmaların; tasarım parametresi olarak kullanılmaması ve tasarım parametrelerinin 18 Ağustos 2005 gün ve 847 sayılı Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı Yapı Đşleri Genel Müdürlüğü genelgesi ile yürürlüğe giren “Bina Ve Bina Türü Yapılar Đçin Zemin ve Temel Etüdü Raporu Genel Formatı”nda öngörüldüğü şekilde parsel/bina bazında yapılacak etütler sonucunda belirlenmesi uygun olacaktır. Bu el kitabında önerilen “imar planına esas jeolojik ve jeoteknik etüt çalışması rapor formatı” taslağında bulunması istenen çalışmalar tasarım amaçlı değil, genel anlamda planlama ve yerleşime uygunluk değerlendirmelerinde olası mühendislik problemlerinin belirlenmesi ve zemin ve temel etütlerini yönlendirme amacıyla kullanılmalıdır.

• Đmar planına esas gözlemsel jeolojik etüt raporlarının jeoloji mühendisleri tarafından ve imar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt raporlarının, jeoloji mühendisleri ile birlikte -rapor içeriğindeki verilerin gerektirdiği hallerde ve bu verilerin nitelikleri ile paralel olarak- diğer ilgili meslek gruplarının katılımı ile hazırlanması gerekli görülmektedir. Yerleşime uygunluk amaçlı mikrobölgeleme raporları/çalışmalarının ise, çok disiplinli katılım gerektirmesi nedeniyle, mühendislik jeolojisi konusunda uzmanlaşmış jeoloji mühendisleri, yapısal jeoloji-tektonik konusunda uzmanlaşmış jeoloji mühendisleri, mühendislik sismolojisi konusunda uzmanlaşmış jeofizik mühendisleri ve zemin mekaniği ve dinamiği konularında uzmanlaşmış inşaat mühendislerinin katılımı ile hazırlanması uygun olacaktır.

• Đmar planına esas etüt raporlarının, arazi kullanım planlamasına yönelik bir karakter taşımasından dolayı, doğal kaynak alanları, su havzaları, tarihi ve jeolojik sit alanları vb. alanlarda da planlamayı yönlendirecek ve altlık olarak kullanılacak bir plan girdisi olarak düşünülebileceği göz önünde tutulmalıdır.

• 1960’lı yıllarda başlamış olmasına rağmen, mikrobölgeleme çalışmaları dünyada hala araştırma-geliştirme aşamasındadır ve gerek analitik ve gerekse deneysel araştırmalarla sürekli geliştirilmektedir. Bu nedenle, çalışmalarda uygulanmakta olan yöntem ve tekniklere, standart olarak her yerde uygulanabilecek, rutin ve değişmez kurallar koymak bazen yanıltıcı olabilmektedir. Bu nedenle yeni gelişmeleri uygulamaya aktarmak ve uygulamada rastlanan sorunları çözebilmek amacıyla mikrobölgeleme çalışmalarının, usul ve esaslarının Afet Đşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmesi, geliştirilmesi ve onaylanması uygun ve yararlı olacaktır.

• Mikrobölgeleme çalışmaları sonucunda elde edilen harita ve eki raporlar, “deprem yönetmeliklerine” girdi sağlayan belgeler değildir. Bu çalışmalar her ülkede deprem ve

Page 50: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

44

diğer afet zararlarının azaltılmasında etkin ve akılcı yol olan, her tür ve ölçekteki planlama çalışmalarına girdi sağlayan çalışmalar olarak uygulanmaktadır.

• Yerleşik alanlardaki gelişme ve revizyon planı ihtiyaçları, meydana gelen deprem ve diğer afetlerden elde edilen dersler, planlama süreçlerine yeni eklenen kentsel yenileme ve dönüşüm planlaması, zarar azaltma planlaması gibi kavramlar, mikrobölgeleme kavramını yalnızca imar planı ölçeğinde afet tehlikesinin belirlenmesi çalışmaları olmaktan çıkarmış ve kavram, kentsel riskler de dahil olmak üzere tüm tehlike ve risklerin belirlenmesi haline dönüşmüştür. Daha açık bir ifade ile mikrobölgeleme çalışmaları günümüzde tüm tehlike ve riskleri esas alan senaryoları ile kentsel yenileme ve dönüşüm planlamasına girdi sağlayan çalışmalar haline gelmiştir. Japon Uluslararası Đşbirliği Ajansı (JICA) tarafından hazırlanmış olan “Đstanbul’un Mikrobölgeleme Çalışması” bu konuda iyi bir örnektir.

• Mikrobölgeleme çalışmaları uzmanlık gerektiren, maliyeti yüksek çalışmalardır. Bu nedenle de her yerde aynı standartta çalışmalar yapılmasının talep edilmesi gerçekçi olmamaktadır. Yapılacak çalışmaların kapsamı ve içeriğine, planlama yapılacak alanlardaki tehlike ve riskler, topoğrafya ve yerel zemin yapısı ile yerleşmenin ve yapılacak yatırımların büyüklüğü dikkate alınarak karar verilmelidir.

• Ülkemizde mikrobölgeleme çalışmaları ilk aşamada 1., 2. ve 3. derece deprem bölgelerinde ve nüfusu 50,000’in üzerinde olan yerlerde uygulanmalıdır. Geri kalan yerlerde ise, imar planına esas jeolojik-jeoteknik etütler yapılmaya devam edilebilir.

• Bu çalışmaların sayısal haritalar ve meskun alanlarda coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak yapılması, bütünleştirme, saklama ve yeniden değerlendirme açılarından büyük kolaylık sağlayacağı için tercih edilmelidir.

• Ülke genelinde hazırlanan plana esas yerbilimsel etütlerin içerdiği jeolojik, jeoteknik, jeofizik verilere ait bir veri bankası oluşturulması ve bu verilerin etkin bir biçimde kullanılmasının sağlanması amacıyla bu etüt raporlarının Afet Đşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde toplanması faydalı olacaktır.

• Plana esas mevcut-yeni-revize yerbilimsel etüt çalışmalarının ve üretilen haritaların daha da ayrıntılandırılması ve güncellenmesinin mümkün kılınabilmesi için; yerel yönetimlerce coğrafi bilgi sistemleri, veritabanları vb. oluşturulmasına yönelik adımlar atılması gereklidir. Ayrıca bu çalışmaların harita ekleri de dahil, sayısal ortamda hazırlanması; ilgili idarece bilgisayar ortamında (Kent Bilgi Sistemleri) kullanıma sunulması da sağlanmalıdır.

• 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi, 5393 sayılı Belediye, 5302 sayılı Đl Özel Đdaresi kanunları bu kuruluşlara ”deprem riskine karşı tedbirler alma, deprem ve diğer doğal afet afetlerden korunma ve bunların zararlarını azaltma” görevleri vermiştir. Bu kuruluşların bu görevleri yerine getirebilmeleri için gerekli kurumsal yapılanmaları oluşturması ve daha önemli olarak da bu çalışmaları yürütecek personelin eğitilmesi gerekmektedir. Yerel yönetimlere bu eğitim mutlaka Afet Đşleri Genel Müdürlüğü’nce verilmeli ve Genel Müdürlük bu eğitimleri sistematik olarak yürütebilecek şekilde donatılmalıdır.

• Bakanlığın, bu etütleri yürütecek personelde aranacak nitelikler konusunda ilgili meslek odaları ile işbirliği halinde bir düzenleme yapması yararlı olacaktır.

• Bu çalışmaların birer kopyası, afet bilgi sistemini oluşturmak amacıyla mutlaka Afet Đşleri Genel Müdürlüğü’nde bulunmalı ve depremler veya diğer afetler sonrasında Afet Đşleri

Page 51: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

45

Genel Müdürlüğü’nce mahallinde incelenerek uygulanan yöntemlerin geçerliliği kontrol edilmeli ve geliştirilmesi sağlanmalıdır.

• Halihazırda, belde ve belediyelerin planlarına altlık oluşturan raporların çoğunlukla gözlemsel verilere dayanması ya da altlık yerbilimsel veriler ve raporlar olmamasından dolayı, ülke genelinde plana altlık oluşturacak yerbilimsel rapor ve haritaların tüm ülkede yapılması ve revize edilmesi gerekmektedir.

• Türkiye’deki yerleşim yerlerinde, gerek yer seçimleri ve gerekse fiziki biçimlenme ve yapılaşma açılarından büyük risk havuzları oluşmuştur. Bu tehlike ve risklerin azaltılabilmesi için mevcut yerleşmelerde, eski yaklaşımlarla hazırlanmış jeolojik-jeoteknik etütler sonucunda belirlenen afet tehlikelerinin, bu el kitabında önerilen yaklaşımlar çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesi yararlı olacaktır.

Page 52: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

46

EKLER

EK 1. ALQUĐST-PRĐOLO DEPREM FAYLARI BÖLGELEME KANUNU

(Kamu Kaynakları Kanunu’ndan alıntılar)

Kısım 7. 5. Deprem Fayları Bölgelemesi

2621.

Bu Kısım’a göndermeler ‘Alquist-Priolo Deprem Fayları Bölgeleme Kanunu’ tanımı ile yapılacaktır.

2621.5.

(a) Bu Kısım’ın amacı, herhangi bir yerleşme ve beldede (county) yürürlükte bulunan genel planın uygulanmasında gözetilecek bölgeleme esasları ile kurallar, yönetmelikler ve yasaların belirlenmesidir. Bu bölümde, aktif deprem bölgelerinde yapılaşmayı ve iskanı yasaklamak üzere yerleşme ve beldelerde kamu idarelerine yardımcı olacak politika ve ölçütler sağlanması hedeflenmektedir. Bu Kısım, vatandaş can güvenliğinin yükseltilmesi, deprem ve sonrasında olası can kaybının en alt düzeye indirilmesi ve tarihi yapılar da dahil olmak üzere, mevcut yapıların sağlamlaştırılmasını olanaklı kılmaktır.

(b) Bu Kısım, resmi deprem riskli bölgeleri gösterir haritaların yerel yönetimlere verilmesi üzerine, deprem bölgesi olarak gösterilen alanlarda yer alan tüm projeler için geçerlidir.

(c) Bu Kısım hükümleri, Kurul’un çıkaracağı politika ve ilkeler ile birlikte bir bütün oluşturur.

2621.6.

(a) Bu Kısım’da kullanıldığı kapsamı ile ‘proje’ şu anlamları taşır:

1. ikamet amaçlı bir yapı yapılmasını hedefleyen ve bir parsel elde etmek üzere yapılan herhangi bir ifraz işlemi,

2. aşağıda sıralananlar dışındaki iskan amaçlı yapılar:

(i) birinci fıkrada belirtilenler uyarınca jeolojik raporları onaylanmış, çelik ya da ahşap karkaslı ve yalnızca bir haneli yapılar

(ii) dörtten az sayıda konuttan oluşan bir yapılaşmada, iki kattan yüksek olmayan, çelik ya da ahşap karkaslı ve yalnızca bir haneli konutlar

(b) Bu Kısım’ın hedefleri açısından, genişliği 8 feet’ten fazla olmayan ‘gezerev’ler de aktif fay üzerinde doğrudan yer almamak şartıyla, ahşap karkaslı ve iki katlı tek haneli konut olarak işlem görecektir.

(1) Metindeki maddeler güncel durumu göstermektedir; zaman içinde yapılan ekleme ve düzeltmeler ile metindeki göndermelere burada yer verilmemiştir.

2621.7.

Bu Kısım, 2621.9. dışında, aşağıdaki durumlar için uygulanmaz:

(a) Mevcut bir apartman kompleksinin kondominyumlara dönüştürülmesi

(b) Yapılan ekleme ya da değişiklikler değerinin, o parsele verilen (tahmil olunan) değeri aşmaması şartıyla, 4 Mayıs 1975 öncesinde yapılmış her türlü yapı

(c) Mevcut herhangi bir yapıya, değerinin %50’sini aşmamak şartıyla yapılan her türlü ekleme ya da değişiklikler

Page 53: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

47

(d)

1. Berkeley ya da Oakland yerleşme sınırları içinde kalan ve bu bölümün

tanımladığı şartlardan muaf tutulmuş bulunan ve 20-23 Ekim 1991 yangınından zarar görmüş yapılar

2. Şehir Yönetimi’nin Eyalet Jeoloğu’na başvurarak ayrıcalık (muaflık) istemiş olduğu yapılar, ki bu durumda Eyalet Jeoloğ’u ancak deprem fay bölgesindeki yapının ‘aktif fay’da bulunmadığını, ya da yeni bulgular ışığında bu bölgenin dışında kaldığını göstermekle yükümlüdür.

3. Şehir Yönetimi, Eyalet Jeoloğu’na yaptığı başvuruda şu belgeleri sunar:

(i) Söz konusu parsellerin, belirlenmiş fay hattının en az 50 feet uzağında olduğunu gösterir harita ve bu parsellerin artık jeolojik tehlikeye maruz bulunmadığını belirtir yazı

(ii) Mevcut fay hattına 50 feet’ten yakın olan çevredeki parsellerin haritada belirlenmesi

(iii) Taşınmaz sahibine, verilecek ayrıcalığın (muaflığın) jeolojik tehlikenin bulunmadığı anlamına gelmeyeceği uyarısının yapıldığını gösterir belge

4. 2621.9. bölümün gerektirdiği gibi, verilecek bu ayrıcalık, taşınmazın satışı sırasında taşınmaz sahibinin ya da onun adına bu işi yürüten herhangi bir aracının, alıcıya bu bilgileri verme yükümlülüğünü kaldırmaz.

(e)

1. 4 Mayıs 1975 öncesinde yapılmış olup aşağıda sıralanan yapı türlerinin herhangi birinde sismik takviye (retrofitting) içeren değişiklikler:

(i) Hatılsız ve bağlayıcısız yığma yapılar

(ii) Beton kaldırma (tilt-up) yöntemiyle yapılan yapılar

(iii) Moment taşıyan betonarme karkas yapılar

2. Yukarıdaki paragrafta verilen ayrıcalık, şehir ya da belde yönetimi aşağıda belirtilenlere uygunluğu sağlamadıkça geçerlik kazanmaz:

(i) Şehir ya da belde yönetimince yapıda değişiklikler yapılmak üzere verilen izin, kullanımdan bağımsız olarak, bu iznin verildiği tarihteki iskan yoğunluğunu artırmamalıdır. Bu işlem, söz konusu yönetimlerin mevcut ruhsatlı kullanım için olanı aşmamak üzere verilecek yapı iznini ve ‘Kamu Kaynakları Yasası 2621.7.’nin (e) altbölümü 2 a.’sı uyarınca şehir ya da belde yönetimlerince belirlenmiş iskan yükü, ya da bu yapı izninin verilmesinden önceki iskan yükü ile sınırlıdır’ tanımlamasını göz önünde tutarak bir ‘iskan yükü’ (occupany load) belirlemelerini gerektirir.

(ii) Şehir ya da belde yönetimi, yapının tamamını güçlendirmek ve yer sarsıntılarına karşı dayanıklığını artırmak üzere, 8894.2. bölümde tanımlandığı gibi, sismik takviye yapılmasını talep eder.

(iii) Paragraf 1 uyarınca verilen ayrıcalıklar, Eyalet Jeoloğu’na izin tarihinden en geç 30 gün içinde yazı ile bildirilir.

3. 2 (a) uyarınca iskan kısıtlaması uygulanan herhangi bir yapıya, 1 Ocak 1994’te yürürlüğe girmiş bulunan Kaliforniya Yönetmelikleri Kodu Başlık 14. Bölüm 3603. Altbölüm (d) uyarınca hazırlanacak olan jeolojik rapor, yapının aktif fay üzerinde yer almadığını belgelemedikçe, ya da Bölüm 2623 uyarınca jeolojik rapor gereği ortadan kalkmadıkça, yeni yapı izni verilmez.

Page 54: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

48

4. Bu altbölüm uyarınca, ayrıcalık tanınmış deprem fay bölgesinde yer alan tescilli bir tarihi yapı, yapı ve uygulama yönetmeliklerine aykırılık yaratmamak şartuyla, Eyalet Tarihi Yapılar Yasası’na dayanılarak tamir ya da sismik takviye işlerine konu edilebilir.

2621.8.

Kamu Yönetimi Yasası’nın (Government Code) Bölüm 818.2.’sine karşın, Bölüm 2621.7.’nin Paragraf 2, Altbölüm (e) gereklerini yerine getirmeksizin, Bölüm 2621.7. Altbölüm (e)’ye dayanarak ayrıcalıklı izin veren şehir ya da belde yönetimi, depremden ötürü meydana gelecek yaralanma ve ölüm olaylarından sorumludur.

2621.9.

(a) Deprem fay bölgesi ilan edilmiş bir yörede, bu kısımda adı geçen haritalar ve bilgileri ‘elde etmek mümkün’ ise, taşınmaz alım-satım işleri yapan kişiler, ya da aracısız olarak taşınmazını satan kişi, taşınmazın bir deprem fay bölgesinde yer aldığı bilgisini alıcılara açıklamak zorundadır.

(b) Bu bölümün amaçları açısından, Medeni Kanun (Civil Code) Bölüm 1102 ilgilendiren tüm işlemlerde bu bildirim şu biçimlerde yapılır:

1. Medeni Kanun Bölüm 1102.6.’da belirlenmiş taşınmaz devir beyanı belgesi(real estate transfer disclosure statement) ile

2. Medeni Kanun Bölüm 1102.6 Altbölüm (a)’da belirlenmiş taşınmaz devir beyanı belgesi yerel örneği ile

3. Taşınmaz kontratı ve ön ödeme (deposit) makbuzu ile

(c) Bu bölümün amaçları açısından:

1. ‘Elde edilmesi mümkün olan’ tanımı, deprem fay bölgesi haritası ile belirlenmiş alanlara sahip bir beldede, bu haritaların yönetimce Eyalet Jeologundan alınmasından en geç 10 gün sonra, bu haritanın yeri ve yürürlüğe giriş gününü açıklayan bir duyurunun Belde Kayıt Muhafızı (county recorder), Belde Değerlendirme (county assessor) ve Belde Planlama (county planning commission) ofislerinde ilan edilmiş olduğu anlamına gelir.

2. ‘Taşınmaz kontratı ve ön ödeme makbuzu’, satış vadi içeren ve bağlayıcı bir sözleşme oluşturan, ya da bu amaçla ödeme yapıldığını kanıtlayan bir belgedir.

(d) Bu bölümde yapılması gereken açıklamalar açısından şu kişiler devredeni temsil etmez:

1. Medeni Kanun Bölüm 1102.11’de tanımlanan kişiler

2. Medeni Kanun Bölüm 2924 uyarınca zorunlu satış yapan kişiler

(e) Bu bölüm amaçlarına göre Medeni Kanun Bölüm 1102.13 uygulanır.

2622.

(a) Şehir ve beldelerin planlama, bölgeleme ve yapı düzenleme işlevlerine yardım amacıyla, yakın geçmişte aktif olan ve gelecekte aktif olabilecek deprem fay bölgelerini, kaymalar ya da yüzey çökmeleri nedeniyle yapılaşmaya tehlike arz eden ve yeterince tanımlanabilen San Andreas, Calaveras, Hayward, San Jacinto ve başkaca fayları, Eyalet Jeologu 31 Aralık 1973 tarihine kadar sınırlayarak belirler. Deprem fay bölgeleri olağan şartlarda, Eyalet Jeologunca daha geniş bir ende tanımlanmamışsa ¼ mil ya da daha dar bir endedir.

(b) Bu bölümün gerektirdiği üzere Eyalet Jeologu, deprem fay bölgesini sınırlayan haritaları derleyerek en geç 31 Aralık 1973 tarihine kadar görüş ve düzeltmelerini almak için ilgili tüm şehir,

Page 55: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

49

belde ve kamu kuruluşlarına sunacaktır. Đlgili yönetimler görüşlerini 90 gün içinde Eyalet Madencilik ve Jeoloji Đdaresi’ne (Board) ileteceklerdir. Doksan günlük inceleme süresi içinde Eyalet Jeologu, resmi haritaların kopyalarını bu bölgeler içinde kalan tüm şehir, belde ve kamu kuruluşlarına teslim edecektir.

(c) Eyalet Jeologu, kesintisiz olarak jeolojik ve sismik verileri gözden geçirerek deprem fay bölgelerine ilişkin sınırlarda gereken düzeltmeleri yapacak ya da yeni bilgiler ışığında ilave deprem fay bölgeleri tanımlayacaktır. Bu şekilde değiştirilen tüm haritalar ve ilave paftaları, Eyalet Jeologu, söz konusu alanların yer aldığı tüm şehir, belde ve kamu kuruluşlarına sunacaktır.

(d) Taşınmaz satışı yapanlar ve vekillerinin yeterince bilgilendirilmelerini sağlamak amacıyla, bu bölümde söz edilen resmi haritaları alan her belde, bunları, söz konusu yeri ve yürürlük tarihi bilgilerini de kapsayacak biçimde, Belde Kayıt Muhafızı (county recorder), Belde Değerlendirme (county assessor) ve Belde Planlama (county planning commission) Ofisleri’nde ilan edecektir.

2623.

(a) Herhangi bir projenin şehir ve belde yönetimince onanması, Eyalet Jeoloğu bulguları ve Eyalet Madencilik ve Jeoloji Đdaresi politika ve ilkelerine uyumlu olarak yapılacaktır. Bu politika ve ilkelerin geliştirilmesinde Eyalet Madencilik ve Jeoloji Đdaresi, etkilenen tüm şehir, belde ve kamu kuruluşlarının görüş ve tavsiyelerini alacaktır. Şehir ve belde yönetimleri, herhangi bir projenin onanmasından önce, fay hattı zarar bölgesi sınırlarını içeren bir jeoloji raporu talep edeceklerdir. Bu tür bir tehlikenin bulunmadığı anlaşılan alanlar için Eyalet Jeologu oluru da alınarak jeolojik rapor şartı kaldırılabilir.

(b) Bu muaflık verilmişse, yeni jeolojik veriler ışığında ikinci kez bu gereksinme doğuncaya kadar, sürekli jeolojik rapor sunulması zorunluluğu da kalkar.

(c) Bu bölüm hükümlerinden kaynaklanan jeolojik rapor hazırlama gereği, çok sayıda proje için hazırlanacak ‘jeolojik tehlike önlemleri bölgelemesi’ yöntemi ile karşılanabilir.

2624.

Bu Kısımda belirtilenlerin aksine, şehir ve belde yönetimleri aşağıdakileri yapabilir:

1. Bu Kısımda yer alan önlemlerden daha zorlayıcı politika ve ilkeler belirleyebilir

2. Bu Kısımda belirtilenlerden ayrı olarak ilave ücretler alabilir

3. Bu Kısımda öngörülen şartlarla tanınan muaflıkları vermeyebilir.

2625.

(a) Onama için başvuran proje sahipleri, ilgili şehir ya da belde yönetimince makul düzeyde bir harç ödemekle yükümlü tutulabilir.

(b) Söz konusu harçlar, ilgili şehir ya da belde yönetiminin bu bölümdeki işlerin yapılması ve belirtilen kurallara uyulması nedeniyle uğradığı maliyetleri karşılayacak, ancak bunları aşmayacak ölçüde olacaktır.

(c) Bölüm 2623’te gereken rapor, Eyalet Madencilik ve Jeoloji Kurulu’nun belirlediği ilkeler ve uygulama esaslarının tekil parsellerde yerine getirilmesi için yeterli ayrıntıda hükümler içerecektir.

2630.

Bu Kısımda öngörülenlerin yerine getirilmesinde, Deprem Güvenlik Komisyonu Eyalet Jeologu ve Kurula tavsiyelerde bulunur.

Page 56: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

50

EK 2. CALĐFORNĐA SĐSMĐK TEHLĐKE HARĐTALARI

(Seismic Hazards Mapping)

(Kamu Kaynakları Kanunu’ndan alıntılar)

2690.

Bu Kısım’a göndermeler, ‘Sismik Tehlike Haritası Kanunu’ tanımı ile yapılacaktır.

2691.

Yasama organı, aşağıdakileri saptar ve ilan eder:

(a) Şiddetli yer sarsıntısı, su baskını, heyelan, ya da başka zemin kusurlarının etkileri, depremin yol açtığı ekonomik kayıpların %95’ini oluşturur.

(b) Depremin yol açtığı bu sonuçlara konu olan yerler, yeterli bilimsel teknik olanakların bulunmasına karşın, Eyalet ölçeğindeki haritalarda belirlenmemiştir.

(c) Yer sarsıntısına maruz tehlikeli bölgelerin, genel planlarının güvenlikli yapılması amacıyla şehir ve beldeler tarafından haritalarının hazırlanması ve kamu sağlığı ve güvenliği için bu tehlikenin azaltılması ve ortadan kaldırılması için arazi kullanma politikaları ve yönetmeliklerinin uygulanmasının özendirilmesi gerekir.

2692.

(a) Yasama organının amacı, şiddetli yer sarsıntısı, su baskını, heyelan, ya da başka zemin kusurlarının etkileri gibi, zelzelenin yol açtığı olumsuz sonuçlardan kamu sağlığını korumak sorumluluklarını yerine getirmede şehir ve beldelere yardımcı olmak üzere, Eyalet ölçeğinde sismik tehlike haritalarının ve teknik danışma programının hazırlanmasıdır.

(b) Yasama organının amacı, planlama ve yapılaşma işlerinde kullanılmak üzere, bu bölümde öngörülen harita ve eşliğindeki bilgilerin yerel yönetimlere iletilmesidir.

(c) Yasama organının amacı, Maden ve Jeoloji Dairesi’nin (Division), bu kısmın gereklerini yerine getirirken, kısım 7.5 uyarınca ‘deprem fay bölgeleri haritalama programı’, kısım 7.7 uyarınca ‘heyelan tehlikesi belirleme programı’, Kamu Yönetimi Yasası (Government Code) bölüm 8589.5 uyarınca hazırlanan ‘taşkın alanları haritalarında yer alan bilgilerin derlenerek, bunlar arasında koordinasyon kurulmasıdır.

2692.1.

Eyalet Jeologu, yerel yönetimlerce kullanılabileceğini öngördüğü takdirde, bu kısımda tanımlanan haritalara ek olarak Tsunami ve Seiche (göl sularının yükselmesi) etkilerini de kapsayacak bilgiler verebilir. Eyalet Jeoloğu, Tsunami ve Seiche konularındaki ek bilgilerin sunulmasından, bunları belgeleme ve iletme giderleri için gerekli ek kaynaklar sağlanmadıkça, sorumlu tutulamaz.

2693.

Bu Kısımda kullanıldığı kapsamı ile:

(a) ‘Şehir’ ve ‘Belde’, San Fransisco şehri ve beldesini de kapsar.

(b) ‘Jeoteknik Rapor’, yetkin jeoloji mühendisi ya da meslek uygulaması içinde bulunan inşaat mühendisi tarafından hazırlanan, sismik tehlikeleri belirleyen ve bunlardan doğan riskin kabul edilebilir düzeylere indirecek önlemleri ve etkilerinin hafifletilmesi yönünde tavsiyeleri içeren bir rapor anlamına gelir.

Page 57: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

51

(c) ‘Hafifletme’, sismik riski kabul edilebilir düzeylere indirecek, yerleşmiş uygulama yöntemleri ile uyumlu önlemler anlamındadır.

(d) ‘Proje’, aşağıdakiler dışında Kısım 7.5’teki kapsamdadır:

1. Başka amaçlar için proje olarak tanımlanan tek haneli konutlar, yetkili şehir ya da belde tarafından muaf tutulabilir.

2. Proje, sismik tehlike bölgesinde yer alan herhangi bir yapının, mevcut yapı yüzölçümünün ya da değerinin %50’sini aşmayan değişiklik ve eklemeleri kapsamaz.

(e) ‘Komisyon’, Sismik Güvenlik Komisyonu’dur.

(f) ‘Kurul’, Eyalet Maden ve Jeoloji Kurulu’dur.

2694.

(a) Sismik tehlike alanı ilan edilmiş bir yörede, bu Kısımda adı geçen haritalar ve bilgileri ‘elde etmek mümkün’ ise, taşınmaz alım-satım işleri yapan kişiler, ya da aracısız olarak taşınmazını satan kişiler, taşınmazın bir sismik tehlike alanında yer aldığı bilgisini alıcılara açıklamak zorundadır.

(b) Bu bölümün amaçları açısından, Medeni Kanun (Civil Code) Bölüm 1102 ilgilendiren tüm işlemlerde bu bildirim şu biçimlerde yapılır:

1. Medeni Kanun Bölüm 1102.6.’da belirlenmiş taşınmaz devir beyanı belgesi (real estate transfer disclosure statement) ile,

2. Medeni Kanun Bölüm 1102.6 Altbölüm (a)’da belirlenmiş taşınmaz devir beyanı belgesi yerel örneği ile,

3. Taşınmaz kontratı ve ön ödeme (deposit) makbuzu ile.

(c) Bu bölümün amaçları açısından:

1. ‘Elde edilmesi mümkün olan’ tanımı, sismik tehlike bölgesi haritası ile belirlenmiş alanlara sahip bir beldede, bu haritaların yönetimce Eyalet Jeologu’ndan alınmasından en geç 10 gün sonra, bu haritanın yeri ve yürürlüğe giriş gününü açıklayan bir duyurunun Belde Kayıt Muhafızı (county recorder), Belde Değerlendirme (county assessor) ve Belde Planlama (county planning commission) ofislerinde ilan edilmiş olduğu anlamına gelir. Bu duyuru, belde yönetiminin uygun gördüğü ve yeterli bilgi erişiminin yapılabildiği başka bir yerde de yapılabilir.

2. ‘Taşınmaz kontratı ve ön ödeme makbuzu’, satış vadi içeren ve bağlayıcı bir sözleşme oluşturan, ya da bu amaçla ödeme yapıldığını kanıtlayan bir belgedir.

(d) Bu bölümde yapılması gereken açıklamalar açısından şu kişiler ‘devreden’i temsil etmez:

1. Medeni Kanun Bölüm 1102.11’de tanımlanan kişiler

2. Medeni Kanun Bölüm 2924 uyarınca zorunlu satış yapan kişiler.

(e) Bu bölüm amaçlarına göre Medeni Kanun Bölüm 1102.13 uygulanır.

2695.

(a) 1 Ocak 1992’de ya da daha önceki bir tarihte, Kurul, başkan ve Komisyona danışarak aşağıdakileri yerine getirecektir:

1. Eyalet sismik tehlike alanlarına ait haritaların hazırlanmasına ilişkin esaslar

2. Eyalet sismik tehlike alanlarına ait haritaların hazırlanmasına ilişkin öncelikler.

Page 58: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

52

Bu önceliklerin belirlenmesinde şu etkenleri göz önünde tutacaktır.

(i) Zelzele anında sismik tehlikeye maruz nüfus büyüklüğü

(ii) Sismik tehlikenin kamu sağlık ve güvenliğini tehdit ihtimali

(iii) Görevli bulunanların ve diğer kamu kuruluşlarının, kendi alanlarına ait haritaları yapma maliyetlerini paylaşmaya gönüllü olmaları

(iv) Elde bulunan teknik veriler düzeyi

3. Şehir, belde ve eyalet organlarının yükümlülüklerine ilişkin politika ve esaslar bu Kısımda belirlenir. Söz konusu politika ve esaslar aşağıda sıralananları hedeflemekle birlikte bunlarla sınırlı kalmaz:

(i) Sismik tehlike bölgesinde proje onama esasları ve hafifletici önlemlerin belirlenmesi

(ii) Jeoteknik rapor içeriğinin belirlenmesi

(iii) Yetkili kurum (lead agency) tarafından jeoteknik raporun değerlendirilip gereğinin görülmesi

4. Sismik tehlikenin değerlendirilmesi ve gereğinin yapılmasına ilişkin esaslar ve hafifletici önlemlere ilişkin tavsiyeler

5. Bölüm 2697’de yer alan muaflıklar da dahil olmak üzere, ancak bunlarla sınırlı kalmayacak başka prosedürler ve bu Kısımda öngörülenlerin uygulanmasını kolaylaştırıcı başka önlemler.

(b) Kurul, altbölüm (a) uyarınca politika ve esaslar geliştirmede Komisyonla işbirliği içinde bir Danışma Kurulu oluşturacak ve bunun önerilerini göz önünde tutacaktır. Danışma Kurulu, sismik tehlike konularında deneyimli olmak şartıyla şu üyelerden oluşturulacaktır:

1. Eyalette kayıtlı bir jeoloji mühendisi

2. Bir sismoloji uzmanı

3. Eyalette kayıtlı bir inşaat mühendisi (civil engineer)

4. Eyalette kayıtlı bir yapı mühendisi (construction engineer)

5. Kaliforniya Şehirler Birliği’nce (League of California Cities) belirlenen bir listeden seçilen bir şehir yönetimi temsilcisi

6. Kaliforniya Belde Yöneticileri Birliği’nce (County Supervisors Association of California) belirlenen bir listeden seçilen bir belde yönetimi temsilcisi

7. Yönetimler Meclisi (Council of Governments) tarafından belirlenen bir listeden seçilen bir bölge yönetimi temsilcisi

8. Sigorta sektörünün bir temsilcisi

9. Sigorta Denetçisi (Insurance Commissioner)

(c) Bu bölümde belirtilen önlemler alınmazdan en az 90 gün önce Kurul, bu önlemlere ilişkin bir karar örneğini ilgili şehir, belde ve eyalet organlarına incelemeleri ve görüşleri için iletir, ya da iletilmesini sağlar.

2696.

(a) Bölüm 2695 uyarınca Eyalet Jeologu, sismik tehlike bölgelerini belirleyen haritaların derlemesini yapar. Harita derleme işleri Bölüm 2695 hükümleri ve başkanın zaman programına göre ve bu bölümü uygulamaya sokacak kaynaklar oranında yapılır.

Page 59: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

53

(b) Eyalet Jeologu, altbölüm (a) uyarınca sismik tehlike haritalarını Kurula ve tüm ilgili şehir, belde ve eyalet organlarına inceleme ve görüşleri için iletecektir. Söz konusu yönetimler tüm değerlendirme ve önerilerini 90 gün içinde Kurula sunacaklardır. Kurulun 90 günlük incelemesi sırasında ise, Eyalet Jeologu uygun gördüğü düzeltmeleri yaparak resmileşen haritaları her eyalet organına, sismik tehlike alanları içindeki belde Kayıt Büroları’na (county recorder), şehir ve belde yönetimlerine iletecektir. Kayıt Bürosu, aldığı tüm bilgileri Kamu Kayıtları kapsamında saklayacaktır.

(c) Bu bölüm hükümleri uyarınca belde yönetimleri, taşınmazını satanların ve vekillerinin yeterince bilgilenmelerini güvenceye almak üzere, sözkonusu resmi haritaları aldıktan en geç beş gün sonra, bunları Belde Kayıtları, Değerler ve Planlama Komisyonu ofislerinde asarak duyuracak, haritanın yeri ve yürürlüğe giriş tarihi bilgileri ile birlikte ilan edecektir.

2697.

(a) Şehir ve beldeler, sismik tehlike bölgelerinde herhangi bir projenin onanması için, sismik tehlikeyi tanımlayan bir jeoteknik rapor isteyeceklerdir. Şehir ya da belde, proje yeri ve yakın çevresindeki zemin özelliklerine ilişkin araştırmalarda bu tür bir tehlikenin bulunmadığını saptarsa, jeoteknik rapor aranmayacaktır. Rapor onandıktan ya da muaflık tanındıktan sonra, yeniden araştırma yapılmasını gerektiren jeolojik veriler doğmadıkça, yeni bir rapor istenmez. Her şehir ve belde, onadığı jeoteknik raporun bir kopyasını, varsa tehlike hafifletme önlemi önerileri ile birlikte onama tarihinden sonra en geç 30 gün içinde Eyalet Jeologuna iletecektir.

(b) Bu bölüm hükümlerinin yerine getirilmesinde şehir ve beldeler, bu Kısımda tanımlanan politika ve esaslara uyarlar. Bir projenin onanması, politika ve esaslara uygun değilse, ilgili şehir ve belde bu farklı tutumun gerekçelerini Eyalet Jeologuna proje onanmasından en geç 30 gün içinde açıklamakla yükümlüdür.

2698.

Bu Kısımda yer alan hükümler kapsamında, şehir ve beldelerin Kurulun öngörmüş olduğundan daha sıkı politika ve esaslar önermelerine engel yoktur.

2699.

Her şehir ve belde, Kuruluş Yasası (Government Code) Bölüm 65302 altbölüm (g) uyarınca, genel planın güvenlik konularında ve arazi kullanım planlaması ve yapı ruhsatı verme işlerinde, sismik tehlike haritalarında yer alan bilgileri göz önüne alacaktır.

2699.5.

(a) Bu yasa ile, ‘Sismik Tehlike Belirleme Fonu’ adı altında eyalet maliyesine bağlı bir özel fon oluşturulmuştur. Kuruluş Yasası Bölüm 13340 hükümleri dışında, bu fona aktarılan paralar bu Kısım amaçları doğrultusunda sürekli olarak toplanır.

(b) Sigorta Yasası Bölüm 5001 dışında, ‘California Konutlarında Deprem Zararlarını Karşılama Fonu’nda toplanmakta olan deprem ek kesintilerinin %1’inin yarısı, bu Kısım amaçları doğrultusunda ‘Sismik Tehlike Belirleme Fonu’na aktarılacaktır. Bu alt bölüm, Federal Meclisin 3913, Senatonun 2902 sayılı yasa tasarılarının kabulü halinde geçerlik kazanır.

Page 60: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

54

EK 3. EUROCODE 7, Kısım 1 ve 2 Özeti

Kısım 1, aşağıdaki özetlenmiş genel hükümleri vermektedir:

3. Jeoteknik Veriler

3.1 Genel

1. Jeoteknik bilgiler dikkatle icra edilmiş deneyler sonucunda elde edilmeli ve yorumlanmalıdır. Malumat, jeoloji, jeomorfoloji, deprem faaliyeti, hidrolojiyi içine almalıdır.

2. Jeoteknik etütler inşası planlanan yapının inşası ve performans şartları dikkate alınarak planlanmalıdır.

3. Rutin arazi etütleri ve deneyler geçerliği kabul görmüş uluslararası standart ve tavsiyeler uyarınca icra ve rapor edilmelidir.

4. Laboratuvar ve arazi deneyleri Bölüm 2’den alınmalıdır.

3.2 Jeoteknik Etütler

3.2.1 Genel

1. Jeoteknik etütler inşa mahallindeki zemin ve yeraltı suyu hakkında hesaplarda kullanılacak detayda fikir vermelidir.

2. Jeoteknik etütlerin türü ve miktarı duruma göre tespit edilmelidir.

3. Büyük ebatlı veya alışılanın dışındaki yapılar gibi istisnai durumlarda veya aşırı deprem faaliyetine maruz yerlerde bu norm ile tarif edilen etütlerin yetmeyebileceği hatırlanmalıdır.

3.2.2 Ön Etütler

3.2.3 Hesaba Asas Teşkil Eden Etütler

Zemin etütlerinin hesaba etki edecek bütün hususları göz önüne alması için şu başlıklar önemle ele alınmalıdır:

- zemin profili - tabii veya insan yapısı boşluklar - kaya, zemin veya dolgu malzemesinin bozuşması - hidrojeolojik etkiler - faylanma, temas noktaları ve diğer süreksizlikler - yavaş hareket eden zemin ve kaya kütleleri - genişleyebilen veya göçebilen zemin ve kayalar - atık veya suni malzemenin bulunması

3.3 Jeoteknik Parametrelerin Değerlendirilmesi

3.3.1 Genel

3.3.2 Zemin Veya Kaya Tiplerinin Tespiti

Zeminler için:

- dane boyu dağılımı - ağırlık yoğunluğu - boşluk oranı - su muhtevası

Page 61: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

55

- dane şekli - dane yüzey pürüzlenmesi - yoğunluk göstergesi - Atterberg limitleri - şişme - karbon muhtevası - organik malzeme muhtevası

Kayalar için:

- mineraloji - petrografi - su muhtevası - ağırlık yoğunluğu - boşluk oranı - ses hızı - su emme özellikleri - şişme - sönme durabilite göstergesi - tek eksenli basınç mukavemeti

3.3.10 Arazi Deneylerinden Elde Edilen Jeoteknik Parametreler

3.3.10.1 Koni saplanma testi 3.3.10.2 Standart saplanma ve dinamik sonda testi 3.3.10.3 Vana testi 3.3.10.4 Ağırlık iskandil etme testi 3.3.10.5 Basınç ölçme testi 3.3.10.6 Dilatometre testi 3.3.10.7 Sıkıştırılabilme testleri

3.4 Zemin Etütleri Raporları

3.4.1 Şartlar

Eurocode 7’nin Kısım 2’deki laboratuvar ve arazi deneylerinin kullanılması esastır.

Zemin etütleri raporunun normal şartlarda şu hususları içine alması lazımdır;

- jeolojik özellikleri ve ilgili bütün bilgileri belirten jeoteknik rapor, - eldeki bilgilerin, yapılan kabullerin jeoteknik açıdan değerlendirmesi

3.4.2 Jeoteknik Bilgilerin Sunulması

Burada verilmesi istenen bilgiler şunlardır:

- arazide veya laboratuvarda yapılan etütlerin gerçeklere dayalı takdimi - bunların yapılmasında takip edilen metotların tarifi (Kısım 2’ye göre)

Takdimde, duruma göre aşağıdaki bilgilerin yer alması beklenir:

- müşavir ve taşeronların isimleri - jeoteknik etütün amacı - etütlerin yapıldığı tarihler - projenin yer aldığı alanın keşfi:

Page 62: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

56

� yer altı suyun varlığı � komşu yapıların etkisi � ocak veya ariyet alanlarının etkisi � kayma tehlikesinin bulunduğu alanlar � hafriyat sırasındaki zorluklar � arazinin geçmişi

- arazinin jeolojisi: � topografik bilgiler � eldeki hava fotoğraflarından temin edilen malumat � arazideki mahalli tecrübe � bölgenin deprem faaliyeti � numunelerin alınma ve taşınmasında gözetilen usuller � kullanılan arazi cihazları � yer altı etütlerde veya laboratuvarda yapılan gözlemler � yer altı su seviyesinin değişimleri � sondaj logları, numune fotoğrafları � radon gazı mevcudiyeti � zeminlerin donma hassasiyeti � arazi ve laboratuvar etüt sonuçlarının eklerde toplanması

3.4.3 Jeoteknik Bilgilerin Değerlendirmesi

Eurocode 7, Kısım 2 “Zemin ve Kayada Numune Alma ve Yeraltı Suyu Ölçümleri” başlığını taşımaktadır. Zemin tanımları EN ISO 14688-1 uyarınca yapılacaktır. Kayalarda ise tanımlar için EN ISO 14689-2, yeraltı su seviyesi tespitlerinde EN ISO 22475-1 geçerlidir.

Page 63: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

57

BÖLÜM 2. YERBĐLĐMSEL VERĐLERĐN PLANLAMAYA ENTEGRASYONU, FORMAT VE STANDARTLAR EL KĐTABI

2.1. ÖN BĐLGĐLER

2.1.1. AMAÇ VE KAPSAM

El Kitabının ikinci bölümünün amacı,

1. Afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması için, her tür ve ölçekteki planlama faaliyetlerine girdi oluşturacak nitelikteki yerbilimsel verilerin tanımlanması, elde edilme yol ve yöntemlerinin belirlenmesi ve bu konularda uygulama önerilerinin sunulması,

2. Afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması için yerbilimsel verilerin farklı tür ve ölçeklerdeki planlama çalışmalarına nasıl uyarlanacağına ilişkin ilke, esas ve yöntemlerin belirlenmesi,

3. Uygulamayı kolaylaştırmak ve yaygınlaştırmak için, kullanıcılar açısından ortak ve kabul edilebilir bir dil oluşturulması,

4. Türkiye’de afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması konusunda yapılması gereken çalışmalara ilişkin olarak, süreçte yer alan merkezi ve yerel düzeydeki kamu kurum ve kuruluşları ile özel kişi ve kuruluşlara aydınlatıcı bir kılavuz oluşturulmasıdır.

Bu amaçlara uygun olarak;

� her tür ve ölçekteki planlama faaliyetlerinde kullanılacak yerbilimsel verilerin tanımları, farklı isim ve içerikteki yerbilimsel raporların formatları ve elde edilme yöntemleri,

� yerbilimsel verilerin planlamaya uyarlanmasına ilişkin öneriler,

� yerbilimsel etütler ve mekansal planlamaya ilişkin konularda çalışmalar yapan kişi, kurum ve kuruluşlar arasında ortak bir tanım ve anlayış birliği sağlamak amacıyla terimlerin ayrıntılı açıklamaları yer almaktadır.

Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Uyarlanması El Kitabı, farklı tür ve ölçeklerde plan yapan veya yaptıran tüm kurum ve kuruluşlarla, bu çalışmaları yürüten üniversiteler, özel kişi ve kuruluşlar için uyulması gereken bir el kitabı olarak değerlendirilmelidir.

2.1.2. TANIMLAR

Yerbilimsel veriler ve bu verilerin planlama sürecinde kullanılması konularında çalışan kişi, kurum ve kuruluşlar arasında ortak bir dil ve anlayış birliği sağlamak amacıyla, El kitabında geçen ve/veya afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması konularında kullanılan çeşitli tanım ve terimler, açıklamalı olarak EK 4’de verilmektedir.

2.1.3. YERBĐLĐMSEL ETÜT RAPOR FORMATLARI

El Kitabı kapsamında verilen planlamaya esas yerbilimsel etütler ve raporlar, yapılacak planların tür ve ölçeklerine göre farklı format ve içeriklere sahip olacaktır. El Kitabının bundan sonraki bölümlerinde verilen bilgi ve yöntemler, raporların bir kısmında ortak olarak kullanıldığı gibi, rapor ve etüt türüne göre bunlardan bir veya birkaçı da kullanılabilecektir. Her bir plan kademesinde esas alınacak yerbilimsel verilerin derlendiği etüt türleri ile etüt raporlarının formatları, Tablo 2.1’de özetlenmektedir.

Page 64: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

58

Ayrıca, açıklayıcı olması bakımından planlamaya esas her tür yerbilimsel etüt formatı, kapsam ve içerik özeti olarak, aşağıda verilmektedir.

Çizelge-A, Gözlemsel Jeolojik Etüt Rapor Formatı (1/25000 ve küçük ölçekli – üst ölçekli planlara altlık ve esas olması önerilen etüt raporları)

Çizelge-B, Gözlemsel Jeolojik Etüt Rapor Formatı (1/5000 ve 1/1000 ölçekli – alt ölçekli imar planlarına altlık ve esas olması önerilen etüt raporları)

Çizelge-C, Jeolojik-Jeoteknik Etüt Rapor Formatı

Çizelge-D, Mikrobölgeleme Etüt Rapor Formatı Önerilen ve ilerleyen kısımlarda detayları verilecek olan tüm etüt çalışmaları tamamen yerleşime uygunluk - arazi kullanımı amaçlı olup, zemin ve temel etüdü raporları ile karıştırılmamalıdır. Zemin ve temel etüt raporları tasarıma yönelik çalışmalardır.

Tablo 2.1. Plan Kademeleri-Yerbilimsel Etütler

Plan Kademeleri Etüt Türleri Etütlerde Uygulanacak Format

Plan Adı Ölçek 1., 2., 3. Derece Deprem Bölgeleri+ Nüfus≥ 50,000

Diğer Alanlar

1., 2., 3. Derece Deprem Bölgeleri+ Nüfus≥ 50,000

Diğer Alanlar

BÖLGE PLANI

1/250,000-1/100,000

Gözlemsel Jeolojik Etüt*

Gözlemsel Jeolojik Etüt*

ÇĐZELGE A ÇĐZELGE A

ÇEVRE DÜZENĐ PLANI

1/100,000-1/25,000

Gözlemsel Jeolojik Etüt*

Gözlemsel Jeolojik Etüt*

ÇĐZELGE A ÇĐZELGE A

NAZIM ĐMAR PLANI

1/25,000-1/5000

Mikrobölgeleme Etüdü

Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

ÇĐZELGE D

ÇĐZELGE B ÇĐZELGE C

UYGULAMA ĐMAR PLANI

1/1000 Mikrobölgeleme Etüdü Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

ÇĐZELGE D

ÇĐZELGE B ÇĐZELGE C

MEVZĐ ĐMAR PLANI

1/5000-1/1000

Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

ÇĐZELGE B ÇĐZELGE C

ÇĐZELGE B ÇĐZELGE C

KIRSAL YERLEŞĐM PLANI

1/5000-1/1000

Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

ÇĐZELGE B ÇĐZELGE C

ÇĐZELGE B ÇĐZELGE C

* 1/25000 ve daha küçük ölçekli gözlemsel jeolojik etütler

Page 65: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

59

(1)Bu etütler, planlama yapılacak alandaki afet tehlikelerini, uzaktan algılama teknikleri, büro ve arazide yapılan etüt vb. araştırmalar sonucunda gözlemsel olarak belirleyen ve alandaki genel afet tehlikeleri hakkında bilgiler içeren ve 1/25000 ve daha küçük ölçekli çevre düzeni ve bölge planına esas olan çalışmalardır. (2)Bu öneriler ve haritaları yapılan tüm araştırmalar neticesinde belirlenen genel afet tehlike potansiyelleri doğrultusunda sınıflandırılmalıdır. (Heyelan, Su Baskını, Çığ vb. potansiyeli yüksek alanlar ) (3)Ekler bölümündeki tüm haritaların ölçekleri, yapılacak planın ölçeğinde olmalı ve içeriği yapılacak planın ihtiyaçlarını karşılamalıdır. (4)Bazı ekler (yerbulduru haritası, fotoğraflar, genel stratigrafik kesit vb). ilgileri nedeniyle rapor içeriğinde ilgili bölüm başlığı altında veya devamında yer alabilir.

ÇĐZELGE A - Gözlemsel Jeolojik Etüt Rapor Formatı (≤1/25000ölçek) (1) (2)

ĐÇĐNDEKĐLER ŞEKĐLLER Ç ĐZELGELER

EKLER

I. AMAÇ VE KAPSAM

II. ĐNCELEME ALANIN TANITILMASI VE ÇALIŞMA YÖNTEMLERĐ II.1 Mekansal Bilgiler – Coğrafi Konum II.2 Đklim ve Bitki Örtüsü II.3 Sosyo - Ekonomik Bilgiler

III. ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR III.1 Tüm Ölçeklerde Mevcut Plan Durumu ve Mevcut Yapılaşma III.2 Mevcut Plana Esas Yerbilimsel Etütler, Sakıncalı Alanlar – Afete Maruz Bölgeler III.3 Taşkın Sahaları, Sit Alanları, Koruma Bölgeleri Vb. III.4 Değişik Amaçlı Etütler ve Verileri

IV. JEOMORFOLOJĐ

V. JEOLOJĐ V.1. Genel Jeoloji V.1.1 Stratigrafi V.1.2 Yapısal Jeoloji

VI. HĐDROJEOLOJĐK ÖZELLĐKLER ( Yer altı ve Yerüstü Suları, nehirler, çaylar, göller vs.)

VII. DOĞAL AFET TEHLĐKELERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ VIII.1 Deprem Tehlikesi VIII.2 Kütle Hareketleri VIII.3 Su Baskını VIII.4 Çığ VIII.5 Diğer Doğal Afet Tehlikeleri (Çökme-Tasman, Karstlaşma, Tsunami, Tıbbi Jeoloji vb.)

VIII. ARAZĐ KULLANIM ÖNERĐLERĐ (2)

IX. SONUÇ VE ÖNERĐLER

X. EKLER (3) (4): 1 Đnceleme alanına ait uydu görüntüsü, hava fotoğrafı vb. 2 Genel jeoloji haritası ve genel stratigrafik kesiti (1/25000 veya daha küçük ölçekli) 3 Đnceleme alanının Deprem Bölgeleri Haritasındaki Yeri 4 Đnceleme alanının Türkiye Diri Fay Haritasındaki Yeri 5 Đnceleme alanının Eğim haritası (1/25000 veya daha küçük ölçekli) 6 Arazi Kullanım Öneri Haritası (1/25000 veya daha küçük ölçekli) (2) 7 Fotoğraflar 8 DSĐ ve diğer kurum görüşleri (Varsa inceleme alanı için)

Page 66: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

60

(1)Bu etütler, planlama yapılacak alandaki afet tehlikelerini, uydu görüntüleri, hava fotoğrafları, uzaktan algılama teknikleri, büro ve arazide yapılan etüt ve araştırmalar sonucunda gözlemsel olarak belirleyen ve alandaki yerel afet tehlikeleri hakkında bilgiler içeren ve nazım veya uygulama imar planlarına temel girdi sağlayan çalışmalardır. (2)Ekler bölümündeki tüm haritaların ölçekleri, yapılacak planın ölçeğinde olmalı ve içeriği yapılacak planın ihtiyaçlarını karşılamalıdır. (3) Bazı ekler (yerbulduru haritası, fotoğraflar, genel staratigrafik kesit vb.) ilgileri nedeniyle rapor içeriğinde ilgili bölüm başuığıaltında veya devamında yer alabilir.

ÇĐZELGE B - Gözlemsel Jeolojik Etüt Rapor Formatı (1) (2)

ĐÇĐNDEKĐLER ŞEKĐLLER Ç ĐZELGELER EKLER

I. AMAÇ VE KAPSAM

II. ĐNCELEME ALANIN TANITILMASI VE ÇALIŞMA YÖNTEMLERĐ II.1 Mekansal Bilgiler – Coğrafi Konum II.2 Đklim ve Bitki Örtüsü II.3 Sosyo - Ekonomik Bilgiler

III. ĐNCELEME ALANININ MEVCUT PLAN, YAPILAŞMA DURUMU VE DĐĞER ÇALIŞMALAR III.1 Tüm Ölçeklerde Mevcut Plan Durumu ve Mevcut Yapılaşma III.2 Mevcut Plana Esas Yerbilimsel Etütler, Sakıncalı Alanlar – Afete Maruz Bölgeler III.3 Taşkın Sahaları, Sit Alanları, Koruma Bölgeleri Vb. III.4 Değişik Amaçlı Etütler ve Verileri

IV. JEOMORFOLOJĐ

V. JEOLOJĐ V.1. Genel Jeoloji

V.1.1 Stratigrafi V.1.2 Yapısal Jeoloji

V.2 Đnceleme Alanı Jeolojisi

VI. ZEMĐN VE KAYA TÜRLERĐNĐN ÖZELLĐKLERĐ VII. HĐDROJEOLOJĐK ÖZELLĐKLER

VII.1 Yer altı ve Yerüstü Suları VII.2 Đçme ve Kullanma Suyu

VIII. DOĞAL AFET TEHLĐKELERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ VIII.1 Deprem Tehlikesi VIII.2 Kütle Hareketleri VIII.2.1 Heyelan VIII.2.2 Kaya Düşmesi VIII.3 Su Baskını VIII.4 Çığ VIII.5 Diğer Doğal Afet Tehlikeleri (Çökme-Tasman, Karstlaşma, Tsunami, Tıbbi Jeoloji vb.)

IX. ĐNCELEME ALANININ YERLEŞĐME UYGUNLUK DEĞERLENDĐRMESĐ IX.1 Uygun Alanlar (UA) IX.2 Önlemli Alanlar (ÖA) IX.3 Jeoteknik Etüt Gerektiren Alanlar (JEGA) IX.4 Uygun Olmayan Alanlar (UOA)

X. SONUÇ VE ÖNERĐLER XI. EKLER (2) (3):

1. Yerbulduru Haritası (Çalışma alanının açık bir şekilde görülebileceği ölçekte) 2. Đnceleme alanına ait uydu görüntüsü, hava fotoğrafı vb. 3. Genel jeoloji haritası ve genel stratigrafik kesiti (1/25000) 4. Đnceleme alanının jeoloji haritası ve jeolojik kesitler (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 5. Đnceleme alanının Deprem Bölgeleri Haritasındaki Yeri 6. Đnceleme alanının Eğim haritası (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 7. Đnceleme alanının Yerleşime Uygunluk Haritası (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 8. Tapu Örneği ve Kadastro Paftası 9. Fotoğraflar (Genel görünüm, problemli kısımlar, araştırma çukurları, yarmalar vb.) 10. Belediye Meclis Kararı (Plan değişikliği, ilave imar vb. çalışmalar için) 11. Valilik ya da Belediyeye başvuru belgesi (Mevzii imar planları için) 12. DSĐ ve diğer kurum görüşleri (Varsa inceleme alanı için)

Page 67: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

61

ÇĐZELGE C - Jeolojik – Jeoteknik Etüt Rapor Formatı (1) (2)

ĐÇĐNDEKĐLER ŞEKĐLLER Ç ĐZELGELER EKLER

I. AMAÇ VE KAPSAM

II. ĐNCELEME ALANININ TANITILMASI VE ÇALIŞMA YÖNTEMLERĐ II.1 Mekansal Bilgiler – Coğrafi Konum II.2 Đklim ve Bitki Örtüsü II.3 Sosyo - Ekonomik Bilgiler II.4 Arazi, Laboratuvar, Büro Çalışma Metotları ve Ekipmanları

III. ĐNCELEME ALANININ MEVCUT PLAN, YAPILAŞMA DURUMU VE DĐĞER ÇALIŞMALAR III.1 Tüm Ölçeklerde Mevcut Plan Durumu ve Mevcut Yapılaşma III.2 Mevcut Plana Esas Yerbilimsel Etütler, Sakıncalı Alanlar – Afete Maruz Bölgeler III.3 Taşkın Sahaları, Sit Alanları, Koruma Bölgeleri Vb. III.4 Değişik Amaçlı Etütler ve Verileri

IV. JEOMORFOLOJĐ

V. JEOLOJĐ V.1. Genel Jeoloji

V.1.1 Stratigrafi V.1.2 Yapısal Jeoloji

V.2 Đnceleme Alanı Jeolojisi

VI. JEOTEKNĐK AMAÇLI ARAŞTIRMA ÇUKURLARI, SONDAJ ÇALIŞMALARI VE ARAZĐ DENEYLERĐ VI.1 Araştırma Çukurları

VI.2 Sondajlar VI.2.1 Sığ sondajlar VI.2.2 Derin Sondajlar VI.3 Arazi Deneyleri

VI.3.1 SPT Deneyi VI.3.2 Presiyometre Deneyi VI.3.3 Konik Penetrasyon VI.3.4 Diğer Arazi Deneyleri (Plaka yükleme, Kanatlı kesici vb.)

VI.4 Heyelan Đzleme Çalışmaları VI.4.1 Đnklinometre

VI.4.2 Ekstensometre VII. JEOTEKNĐK AMAÇLI LABORATUVAR DENEYLERĐ

VII.1 Zemin Index – Fiziksel Özelliklerinin Belirlenmesi VII.1.1. Boşluk Oranı ve Porozite VII.1.2. Su Muhtevası ve Doygunluk VII.1.3. Birim Hacim Ağırlık VII.1.4. Elek Analizi ve Hidrometre VII.1.5. Kıvam Limitleri VII.1.6. Aktivite VII.1.7. Sıvılık Đndeksi

VII.2. Zeminlerin Mekanik Özelliklerinin Belirlenmesi VII.2.1. Kayma Direnci Deneyleri

VII.2.1.1. Kesme Kutusu VII.2.1.2. Serbest Basınç VII.2.1.3. Üç Eksenli

VII.2.2. Konsolidasyon VII.3. Permeabilite VII.4. Kaya Mekaniği Deneyleri

VII.4.1. Nokta Yükleme VII.4.2. Tek Eksenli (Kayada) VII.4.3. Üç Eksenli (Kayada) VII.4.4. Diğer Deneyler (Gözeneklilik, Birim Hacim Ağırlık, Doğrudan Makaslama vb.)

Page 68: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

62

IX. ZEMĐN VE KAYA TÜRLERĐNĐN JEOTEKNĐK ÖZELLĐKLERĐ IX.1. Zemin ve Kaya Türlerinin Sınıflandırılması IX.2. Mühendislik Zonları ve Zemin Profilleri IX.3. Şişme-Oturma ve Taşıma Gücü Analizleri ve Değerlendirme IX.4. Karstlaşma

X. HĐDROJEOLOJĐK ÖZELLĐKLER X.1. Yer Altı Suyu Durumu

X.1.1. Gözlem Noktaları X.1.2. Hidrojeolojik Özellikler X.1.3. Su Kimyası

X.2. Yüzey Suları X.2.1. Akaçlama X.2.2. Debi ve Taşkın Durumu X.3. Đçme ve Kullanma Suyu

XI. DOĞAL AFET TEHLĐKELERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

XI.1 Deprem Tehlikesi XI.1.1 Aktif Tektonik ve Sismolojik Kayıtlar XI.1.2 Paleosismolojik Çalışmalar XI.1.3 Sıvılaşma Analizi ve Değerlendirme

XI.2 Kütle Hareketleri (Şev Duraysızlığı) XI.2.1 Heyelan XI.2.2 Kaya Düşmesi

XI.3 Su Baskını XI.4 Çığ XI.5 Diğer Doğal Afet Tehlikeleri (Çökme-Tasman, Karstlaşma, Tsunami, Tıbbi Jeoloji vb.) ve

Mühendislik Problemlerinin Değerlendirilmesi XII. ĐNCELEME ALANININ YERLEŞĐME UYGUNLUK DEĞERLENDĐRMESĐ

XII.1 Uygun Alanlar (UA) XII.2 Önlemli Alanlar (ÖA)

XII.2.1 Önlemli Alan 1: Kütle Hareketleri, Yüksek Eğim Tehlikeleri Açısından XII.2.2 Önlemli Alan 2: Mühendislik Problemleri Açısından (Sıvılaşma, şişme-oturma, taşıma

gücü vb.) XII.2.3 Önlemli Alan 3: Su Baskını Tehlikesi Açısından XII.2.4 Önlemli Alan 4: Çığ Tehlikesi Açısından XII.2.5 Önlemli Alan 5: Diğer Tehlikeler Açısından (Karstlaşma, tıbbi jeoloji vb.)

XII.3 Ayrıntılı Jeoteknik Etüt Gerektiren Alanlar (AJE) XII.4 Uygun Olmayan Alanlar (UOA)

XIII. SONUÇ VE ÖNERĐLER XIV. EKLER (4) (5):

1 Yerbulduru Haritası (Çalışma alanının açık bir şekilde görülebileceği ölçekte) 2 Đnceleme alanına ait uydu görüntüsü, hava fotoğrafı vb. 3 Genel jeoloji haritası ve genel stratigrafik kesiti (1/25000) 4 Đnceleme alanının jeoloji haritası ve jeolojik kesitler (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 5 Đnceleme alanının Deprem Bölgeleri Haritasındaki Yeri 6 Mühendislik Jeolojisi Haritaları (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 7 Đnceleme alanının Eğim haritası (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 8 Sondaj ve araştırma çukuru logları 9 Arazi ve laboratuvar deney ve analiz föyleri 10 Jeofizik ölçümler, kesitler ve haritalar (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 11 Đnceleme alanının Yerleşime Uygunluk Haritası (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 12 Tapu Örneği ve Kadastro Paftası 13 Fotoğraflar (Genel görünüm, problemli kısımlar, araştırma çukurları, yarmalar vb.) 14 Belediye Meclis Kararı (Plan değişikliği, ilave imar vb. çalışmalar için) 15 Valilik ya da Belediyeye başvuru belgesi (Mevzii imar planları için) 16 DSĐ ve diğer kurum görüşleri (Varsa inceleme alanı için)

VIII. JEOFĐZĐK ÇALIŞMALAR (3) VIII.1Sismik Kırılma VIII.2 Sismik Yansıma VIII.3 Elektrik Özdirenç VIII.4 Mikrotremör ve diğer jeofizik yöntemler

Page 69: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

63

(1)Bu etütler, planlama yapılacak alandaki afet tehlikelerini, 1/1000 – 1/2000 – 1/5000 ölçekli haritalar üzerinde gösteren, yerel zemin koşullarını ve yol açabilecekleri yerel tehlikeleri, ayrıntılı jeolojik, jeofizik ve jeoteknik etütler sonucunda belirleyen ve raporları ile mekansal planlama ve yerleşmeleri yönlendiren ve/veya sınırlayan çalışmalardır. (2) Rapor kapsamı, yukarıdakilerle kısıtlı olmamak kaydıyla, en azından verilen format içeriğinde olmalıdır. (3) Çalışmanın amacı, kapsamı ve yerel zemin koşulları çerçevesinde, araştırıcı tarafından gerekli görüldüğü durumlarda yapılacaktır. (4)Ekler bölümündeki tüm haritaların ölçekleri, yapılacak planın ölçeğinde olmalı ve içeriği yapılacak planın ihtiyaçlarını karşılamalıdır. (5)Bazı ekler (yerbulduru haritası, fotoğraflar, genel stratigrafik kesit vb). ilgileri nedeniyle rapor içeriğinde ilgili bölüm başlığı altında veya devamında yer alabilir.)

Page 70: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

64

ÇĐZELGE D - Mikrobölgeleme Rapor Formatı (1) (2)

ĐÇĐNDEKĐLER ŞEKĐLLER Ç ĐZELGELER EKLER

I. AMAÇ VE KAPSAM

II. ĐNCELEME ALANIN TANITILMASI II.1 Mekansal Bilgiler – Coğrafi Konum II.2 Đklim ve Bitki Örtüsü II.3 Sosyo - Ekonomik Bilgiler

III. ÇALIŞMA YÖNTEMLERĐ III.1 Haritalama ve Ölçek III.2 Karelaj – Hücrelendirme III.3 Arazi, Laboratuvar, Büro Çalışma Metodları ve Ekipmanları

IV. ĐNCELEME ALANININ MEVCUT PLAN, YAPILAŞMA DURUMU VE DĐĞER ÇALIŞMALAR IV.1 Tüm Ölçeklerde Mevcut Plan Durumu ve Mevcut Yapılaşma IV.2 Mevcut Plana Esas Yerbilimsel Etütler, Sakıncalı Alanlar – Afete Maruz Bölgeler IV.3 Taşkın Sahaları, Sit Alanları, Koruma Bölgeleri Vb.

V. MEVCUT VERĐLERĐN DERLENMESĐ

VI. JEOMORFOLOJĐ

VII. JEOLOJĐ VII.1. Genel Jeoloji

VII.1.1 Stratigrafi VII.1.2 Yapısal Jeoloji

VII.2 Đnceleme Alanı Jeolojisi

VIII. JEOTEKNĐK AMAÇLI SONDAJ ÇALIŞMALARI VE ARAZĐ DENEYLERĐ VIII.1 Araştırma Çukurları VIII.2 Sondajlar

VIII.2.1 Sığ sondajlar VIII.2.2 Derin Sondajlar

VIII.3 Arazi Deneyleri VIII.3.1 SPT Deneyi VIII.3.2 Presiyometre Deneyi VIII.3.3 Konik Penetrasyon VIII.3.4 Diğer Arazi Deneyleri (Plaka yükleme, Kanatlı kesici vb.)

VIII.4 Heyelan Đzleme Çalışmaları VIII.4.1 Đnklinometre VIII.4.2 Ekstensometre

IX. JEOTEKNĐK AMAÇLI LABORATUVAR DENEYLERĐ IX.1 Zemin Index – Fiziksel Özelliklerinin Belirlenmesi

IX.1.1. Boşluk Oranı ve Porozite IX.1.2. Su Muhtevası ve Doygunluk IX.1.3. Birim Hacim Ağırlık IX.1.4. Elek Analizi ve Hidrometre IX.1.5. Kıvam Limitleri IX.1.6. Aktivite IX.1.7. Sıvılık Đndeksi

IX.2. Zeminlerin Mekanik Özelliklerinin Belirlenmesi IX.2.1. Kayma Direnci Deneyleri

IX.2.1.1. Kesme Kutusu IX.2.1.2. Serbest Basınç IX.2.1.3. Üç Eksenli

IX.2.2. Konsolidasyon IX.3. Permeabilite IX.4. Kaya Mekaniği Deneyleri

IX.4.1. Nokta Yükleme IX.4.2. Tek Eksenli (Kayada) IX.4.3. Üç Eksenli (Kayada) IX.4.4. Diğer Deneyler (Gözeneklilik, Birim Hacim Ağırlık, Doğrudan Makaslama vb.)

Page 71: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

65

X. JEOFĐZĐK ÇALIŞMALAR X.1Sismik Kırılma X.2 Sismik Yansıma X.3 Elektrik Özdirenç X.4 Mikrotremör ve diğer jeofizik yöntemler

XI. ZEMĐN VE KAYA TÜRLERĐNĐN JEOTEKNĐK ÖZELLĐKLERĐ XI.1. Zemin ve Kaya Türlerinin Sınıflandırılması XI.2. Mühendislik Zonları ve Zemin Profilleri XI.3. Şişme-Oturma ve Taşıma Gücü Analizleri ve Değerlendirme XI.4. Karstlaşma

XI. HĐDROJEOLOJĐK ÖZELLĐKLER XII.1. Yer Altı Suyu Durumu

XII.1.1. Gözlem Noktaları XII.1.2. Hidrojeolojik Özellikler XII.1.3. Su Kimyası

XII.2. Yüzey Suları XII.2.1. Akaçlama

XII.2.2. Debi ve Taşkın Durumu XII.3. Đçme ve Kullanma Suyu

XIII. YEREL ZEMĐN ÖZELLĐKLERĐ XIII.1 Yerel Zemin Koşullarının Belirlenmesi XIII.2 Kayma Dalgası Hızı (Vs30) XIII.3 Yerel Zemin Sınıfları (ABYYHY)

XIV. DOĞAL AFET TEHLĐKELERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ XIV.1 Deprem Tehlikesi

XIV.1.1 Aktif Tektonik ve sismolojik kayıtlar XIV.1.2 Paleosismolojik Çalışmalar XIV.1.3 Deprem Tehlike Analizi

XIV.1.3.1 Azalım Đlişkileri XIV.1.3.2 Deterministik Deprem Tehlike Analizi XIV.1.3.3 Probabilistik Deprem Tehlike Analizi

XIV.1.4 Zemin Büyütmesi XIV.1.5 Sıvılaşma Analizi ve Değerlendirme

XIV.2 Kütle Hareketleri (Şev Duraysızlığı) XIV.2.1 Heyelan XIV.2.2 Kaya Düşmesi

XIV.3 Su Baskını XIV.4 Çığ XIV.5 Diğer Doğal Afet Tehlikeleri (Çökme-Tasman, Karstlaşma, Tsunami, Tıbbi Jeoloji vb.) ve

Mühendislik Problemlerinin Değerlendirilmesi XV. ĐNCELEME ALANININ YERLEŞĐME UYGUNLUK DEĞERLENDĐRMESĐ

XV.1 Uygun Alanlar (UA) XV.2 Önlemli Alanlar (ÖA)

XV.2.1 Önlemli Alan 1: Deprem Tehlikesi Açsından Önlemli Alanlar (Zemin Büyütmesi, sıvılaşma vb.) XV.2.2 Önlemli Alan 2: Kütle Hareketleri Tehlikeleri ve yüksek eğim açısından XV.2.3 Önlemli Alan 3: Su Baskını Tehlikesi Açısından XV.2.4 Önlemli Alan 4: Çığ Tehlikesi Açısından XV.2.5 Önlemli Alan 5: Mühendislik Problemleri Açısından (Şişme-oturma, taşıma gücü vb.)

XV.3 Diğer Tehlikeler Açısından (Karstlaşma, tıbbi jeoloji vb.) XV.4 Uygun Olmayan Alanlar (UOA)

XVI. SONUÇ VE ÖNERĐLER XVII. EKLER (3) (4):

1 Yerbulduru Haritası (Çalışma alanının açık bir şekilde görülebileceği ölçekte) 2 Đnceleme alanına ait uydu görüntüsü, hava fotoğrafı vb. 3 Genel jeoloji haritası ve genel stratigrafik kesiti (1/25000) 4 Đnceleme alanının jeoloji haritası ve jeolojik kesitler (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 5 Đnceleme alanının Deprem Bölgeleri Haritasındaki Yeri 6 Yeraltısuyu Haritası (1/5000, 1/10000) 7 Sismotektonik Harita (1/25000, 1/100000 ve daha küçük ölçekte) 8 Yerel zemin sınıfları haritası (1/5000, 1/10000) 9 Kayma Dalgası Hızı Haritası (1/5000, 1/10000)

Page 72: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

66

10 Zemin Büyütmesi Haritası (1/5000, 1/10000) 11 Sıvılaşma Indeksi Haritası (1/5000, 1/10000) 12 Kütle Tehlikesi Haritası (1/5000, 1/10000) 13 SuBaskını Tehlikesi Haritası (1/5000, 1/10000) 14 Çığ Tehlikesi Haritası (1/5000, 1/10000) 15 Diğer Tehlike Haritaları (1/5000, 1/10000) 16 Đnceleme alanının Eğim haritası (1/5000, 1/10000) 17 Sondaj ve araştırma çukuru logları 18 Arazi ve laboratuvar deney ve analiz föyleri 19 Jeofizik ölçümler, kesitler 20 Đnceleme alanının Yerleşime Uygunluk Haritası (1/1000 veya 1/2000, 1/5000) 21 Fotoğraflar (Genel görünüm, problemli kısımlar, araştırma çukurları, yarmalar vb.) 22 DSĐ ve diğer kurum görüşleri (Varsa inceleme alanı için)

(1)Bu çalışmalar; Türkiye deprem bölgeleri haritasında 1, 2 ve 3 üncü derece deprem bölgeleri içerisinde yer alan ve nüfusu 50,000 in üzerinde olan yerleşmelerdeki, afet tehlikelerini coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak, 1/5000 ve daha büyük ölçekli haritalar üzerinde gösteren ve özellikle deprem tehlikesi ve risklerinin azaltılabilmesi için topoğrafya ve yerel zemin koşullarının yol açabilecekleri tüm tehlike ve riskleri detaylı jeolojik, jeofizik ve jeoteknik etütler sonucunda belirleyen ve raporları ile mekansal planlama ve kentsel dönüşüm/yenileme planlarına yol gösteren ve/veya sınırlayan, eylem planları için öncelik belirleyici girdiler sağlayan çalışmalardır. . (2) Bu rapor formatı genel bir kapsam için hazırlanmış olup, raporlarda, çalışmanın amacı, çalışma alanının büyüklüğü ve alanın özelliklerine göre başlıklarda belirtilen çalışmaların ve konuların tamamının bulunması zorunlu olmadığı gibi, raporlarda formatta belirtilmeyen ek çalışmalar ve konu başlıkları da ilgili idare veya rapor müellifi tarafından eklenebilir.. (3)Ekler bölümündeki tüm haritaların ölçekleri, yapılacak planın ölçeğinde olmalı ve içeriği yapılacak planın ihtiyaçlarını karşılamalıdır. (4)Bazı ekler (yerbulduru haritası, fotoğraflar, genel stratigrafik kesit vb). ilgileri nedeniyle rapor içeriğinde ilgili bölüm başlığı altında veya devamında yer alabilir.)

Page 73: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

67

2.2. ETÜT RAPORLARI ĐÇERĐĞĐNDEKĐ KONU BAŞLIKLARI ĐLE ĐLGĐLĐ GENEL AÇIKLAMALAR

Çizelge A, B, C ve D rapor formatları için önerilen genel hususlar aşağıda verilmektedir:

1. Raporlar içinde kullanılan bütün haritalar sayısal ortamda, sayısal haritaların elde edilmesinin mümkün olmadığı durumlarda, tarayıcı ile taranmış, koordinatlandırılmış olarak kullanılmalıdır.

2. Rapor içeriğinde kullanılacak tüm halihazır ve topoğrafik haritaların, -mümkün olduğunca- güncel olması ve inceleme alanının güncel durumunu yansıtması sağlanmalıdır.

3. Rapor içeriğinde kullanılacak tüm haritalarda, yatay ve düşey koordinatların bulunması gerekmektedir. Rapor içeriğinde verilmesi gereken tüm koordinatlar (lokasyon, ölçüm vb. koordinatları) Ülke Koordinat Sistemine göre (3 derecelik, Gauss Krüger Projeksiyon Sistemi) verilmelidir. Şayet, Ülke Koordinat Sistemi yoksa, dönüşüm parametreleri belirtilmelidir. Eski koordinat sistemleri kullanılmak zorunlu ise, o sistemin tanımlama değerleri (projeksiyon sistemi, elipsoidi vb.) belirtilmelidir.

4. Đnceleme alanlarında yapılacak tüm sondaj, jeofizik ölçüm, arazi deneyleri vb. çalışmalar alan geneline mümkün olduğunca homojen olarak dağıtılmalıdır. Arazi araştırmaları (sondaj, jeofizik çalışmalar, saha deneyleri vb) ekonomiklik-sahayı temsil edecek ve tehlike analizlerinde kullanılacak maksimum veri dengesi gözetilerek belirlenir. Ancak özellikle alüvyon alanlarda veri sayısı ve sıklığının mümkün olan en üst seviyede olmasına özen gösterilmelidir. Çizelge C’de verilen Jeolojik–Jeoteknik Etüt çalışmalarında da mümkün olduğunca Çizelge D Mikrobölgeleme Etüt çalışmalarında olduğu gibi karelaj yöntemi kullanılmalıdır.

5. Etüt çalışmaları için açılacak sondaj kuyularına PVC borular indirilerek, kuyu ağızları etüt ve raporlama çalışmaları tamamlanana kadar uygun yöntemle (betonlama vb.) korunmalı, sondaj karotları (karot sandıkları) ve alınan diğer örnekler de, raporlama süreci tamamlanana kadar kontrol, değerlendirme ve yeni deney ihtiyacı amacıyla korunmalıdır.

2.2.1. AMAÇ VE KAPSAM (ÇĐZELGE A, B, C, D)

Raporun hangi tür ve ölçekte (Bölge, Çevre Düzeni, Nazım, Uygulama, Mevzi ve Kırsal Yerleşim Planı) planlamaya esas bir çalışma olduğu, kime veya hangi kurum – kuruluş için yapıldığı, genel planlama amaçları vurgulanmalı ve genel kapsamı açıklanmalıdır.

2.2.2. ĐNCELEME ALANININ TANITILMASI (ÇĐZELGE A, B, C, D)

Coğrafi Konumu

Đnceleme alanının yeri, temel altlık haritası (topoğrafik, halihazır…) içindeki yatay ve düşey koordinatları (Ulusal Koordinat Sistemi cinsinden), kullanılan harita ölçeği ile pafta numaraları, etüt alanın büyüklüğü bilgileri verilmelidir. Alan çok sayıda harita paftası içinde kalıyorsa pafta anahtarı verilmelidir.

Page 74: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

68

Đklim ve Bitki Örtüsü

Çalışma alanı ve bölge genelinde hakim bitki örtüsü ile iklim hakkında genel bilgi verilmesi ve özellikle heyelan, kaya düşmesi, su baskını, çığ gibi tehlikeler ile doğrudan ilişkisi olan , yağış alma (yağmur-kar) durumunun belirtilmesi gerekmektedir.

Sosyo – Ekonomik Bilgiler

Çalışma alanı ve bölge genelindeki sosyal ve ekonomik yapı hakkında genel bilgi verilmelidir.

2.2.3. ÇALIŞMA YÖNTEMLERĐ (ÇĐZELGE A, B, C)

Etüt kapsamında yapılmış olan arazi, laboratuvar ve büro çalışma yöntemlerinin ve ekipmanlarının anlatılması ve gerekçelerinin verilmesi gerekmektedir.

(ÇĐZELGE D için)

Çalışmada kullanılan yöntem ile ilgili genel bilgiler verilecektir. Bu bilgiler, çalışmanın ölçeği, kullanılan karelajın (hücrelerin) boyutları vb. içerecektir.

Haritalama ve Ölçek

Bütün altlık haritalar bilgisayar ortamında üretilmiş akıllı (öznitelik verilerine sahip) sayısal (vektör) haritalar olmalıdır. Kullanılan haritaların ölçekleri, yapılacak planların ölçeğine göre belirtilmelidir.

Karelaj

Mikrobölgeleme çalışmaları, Coğrafi Bilgi Sistemi vasıtasıyla yapılan çalışmalar olduğundan, çalışmalar sırasında interpolasyon ve ekstrapolasyon yapılması gereken kısımlar olacaktır. Mikrobölgeleme çalışmalarında; inceleme alanı, her biri hücre olarak adlandırılan eşit alana sahip birimlere ayrılır. Bu işleme karelaj (grid) adı verilir (Şekil 2.1.). Đnceleme alanı için oluşturulan karelaj, çalışmanın hassasiyetini belirleyecektir.

Mikrobölgeleme haritalarının güvenilirliği zemin tabakalarının belirlenmesine ve iyi tanımlanmasına bağlıdır. Bu bilginin elde edilmesi için farklı yöntemler kullanılabilir. En ekonomik yöntem, veriyi hücre formatında toplamak ve gerekli yerlerde hücre yoğunluğunu artırmaktır. Oluşturulacak karelaja göre her bir hücre için jeolojik, jeofizik ve jeoteknik veriler toplanacaktır.

Çalışmada kullanılacak karelaj, jeolojik ve topoğrafik koşulların homojenliğine, yerel zemin koşulları ve olası afet tehlikesinin büyüklüğüne bağlıdır. Karelaj yoğunluğu arttıkça hassaslık yükselecek, ancak, buna bağlı olarak elde edilmesi gereken yerbilimsel veriler ile ilgili çalışmanın bütçesi de önemli oranda artacaktır.

Mikrobölgeleme çalışmaları için, jeoloji ve/veya topografyaya bağlı olarak aşağıdaki hücre boyutları önerilmektedir. Hücrelerin mümkün olduğunca karesel alanlar oluşturacak boyutlara sahip olmalarına dikkat edilmelidir. Dikdörtgen alanlarda değerlendirme problemleri ortaya çıkabilir.

� Homojen-kaya bölgeler için 500 ya da 1000 metre hücre mesafesi önerilir.

� Homojen-zemin bölgeler için 250 ya da 500 metre hücre mesafesi önerilir.

� Homojen olmayan bölgelerde 50, 100 ya da 250 metre hücre mesafesi önerilir (Homojen olmayan bölgelerde, koşulların değişkenliği göz önüne alınarak daha yoğun, sahaya özel hücrelerin seçilmesi önerilir). Gerçekte hücre boyutlarını belirleyecek en önemli parametre, çalışmanın bütçesi olacaktır.

Page 75: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

69

500 x 500 m

1000 x 1000 m

250 X 250 m

AlluviumAlluviumAlluviumAlluviumAlluviumAlluviumAlluviumAlluviumAlluvium

Aslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formation

Aslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formationAslanbey_formation

Fill

Pamukova MetamorphicPamukova MetamorphicPamukova MetamorphicPamukova MetamorphicPamukova MetamorphicPamukova MetamorphicPamukova MetamorphicPamukova MetamorphicPamukova Metamorphic

Şekil 2.1. Karelaj (gridleme) Örneği.

Şekilde çalışma alanındaki farklı poligon alanları (buradaki örnekte, genel olarak kendi içlerinde homojen kabul edilen jeolojik birimler) farklı büyüklüklerde (250 x 250 m, 500 x 500 m, 1000 x 1000m) hücrelere ayrılmıştır. Çalışmanın ilerleyen aşamalarında her bir hücre için gerekli yerbilimsel veriler toplanacaktır. Yine ilerleyen aşamalarda, daha büyük hücreler (1000 x 1000 m), extrapolasyon ile daha küçük hücrelerin (250 x 250m) boyutuna getirilebilir. Yukarıdaki örnekte inceleme alanı yaklaşık 30 km2’dir. Buna göre inceleme alanının tamamı alüvyon kabul edilse ve 250 x 250m’lik hücrelere ayrılsa, toplamda 480 hücreye ulaşılır. Daha homojen olan zemin ve kayaç birimlerinde, daha makul hücre boyutları seçilebilir. Örnekteki gibi metamorfik kayaçların bulunduğu alanlarda 8 (1000 x 1000m), kayaç özelliğini kaybetmiş ayrışmış zeminlerde 88 (500 x 500m) ve alüvyonlarda 298 (250 x 250m), toplamda 394 hücreye ulaşılır. Haritadan da görülebileceği gibi, sınırlara yakın bölgelerde küçük alanlara sahip olan hücrelere ait yerbilimsel veriler, komşu hücrelerden ekstrapolasyon ile elde edilebilir. Böyle bir durumda, bu örnek için hücre sayıları 200-250’ye kadar düşebilir. Đlerideki bölümlerde açıklanıldığı gibi, mevcut verilerin toplanması, tasnifi ve kullanılabilir olanların ayrıştırılmasından sonra veri-bilgi açığı olan hücre sayısı 50-100’e kadar düşebilir.

Arazi, Laboratuvar ve Büro Çalışma Yöntemleri ve Ekipmanları

Rapor kapsamında yapılmış olan tüm arazi, laboratuvar ve büro çalışmalarının, detaylı iş-zaman çizelgeleri kullanılarak açıklanması uygun olacaktır. Çalışma yöntemlerinin ve çalışmada kullanılan ekipmanların (bilgisayar donanım ve yazılımlarından, arazi ve laboratuvar deneylerine kadar) anlatılması ve kullanım gerekçelerinin verilmesi uygundur.

2.2.4. ĐNCELEME ALANININ MEVCUT PLAN, YAPILAŞMA DURUMU VE DĐĞER ÇALIŞMALAR (ÇĐZELGE A, B, C, D)

Mevcut Plan Durumu ve Yapılaşma

Đnceleme alanının mevcut yapılaşma ve plan durumu verilecektir. Bu kapsamda, inceleme alanına ait, varsa ve elde edilebiliyorsa, her tür ve ölçekte mevcut plan/planlar hakkında genel bilgi verilmeli, planlar ve plan notları genel anlamda irdelenmeli ve varsa mevcut yapılaşmaya yönelik

Page 76: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

70

(yapı tipi, kat yüksekliği, ayrık/bitişik vb. yapılaşma düzeni, yapılaşma yoğunluğu gibi) genel bilgiler verilmelidir.

Đnceleme alanına ait, varsa, her tür ve ölçekte mevcut planlara esas etütlerden, tarihlerinden ve sonuçlarından özet olarak bahsedilmelidir. Bu çalışmalardan rapor içerisinde faydalanılıyorsa ilgili kısımları (sondaj logları, deney föyleri, kesitler, haritalar, sonuç ve öneriler vb) rapor ekinde verilmelidir.

Mevcut Plana Esas Yerbilimsel Etütler, Sakıncalı Alanlar – Afete Maruz Bölgeler

Đnceleme alanı ile ilgili olarak tüm kurum ve kuruluşların daha önceki plana esas yerbilimsel etüt çalışmaları ve bu çalışmalarına göre “yapı ve yerleşme için yasaklanmış bölge” ve/veya “afete maruz bölge” kararlarının olup olmadığı hakkında genel bilgi verilmeli, yapılan araştırmalar ile, varsa ilgili kararların alındığı rapor ve belgelerin tarihleri verilmelidir.

Taşkın Sahaları, Sit Alanları, Koruma Bölgeleri

Đnceleme alanı içinde ilgili kurumlar tarafından, taşkın sahaları, sit alanları ve özel statülü koruma alanlarına yönelik alınmış kararların olup olmadığı hakkında genel bilgi verilmeli, varsa ve elde edilebiliyorsa ilgili kararların alındığı rapor ve belgelerin tarihleri ile örnekleri verilmelidir. Bu kararlardan rapor içerisinde ve yerleşime uygunluk (veya arazi kullanımı) değerlendirmesinde faydalanılıyorsa, ilgili kısımları rapor ekinde verilmelidir. Planlama aşamasında ilgili kurumların güncel görüşlerinin alınması gerektiği belirtilmelidir.

Değişik Amaçlı Etütler ( DSĐ, Đller Bankası, MTA vb)

Đnceleme alanı içinde diğer kurum ve kuruluşlar tarafından çeşitli amaçlar için yapılan ve elde edilebilen çalışmalar varsa (su-maden arama, diğer bilimsel çalışmalar vb) bu çalışmaların, amaçları, verileri, sonuçları (yerbilimsel içerikli olanlar ve hazırlanacak plana esas raporda faydalanabilinecek olanları, örneğin; sondajlar, laboratuvar deneyleri vb) hakkında bilgi verilmelidir. Bu çalışmalardan rapor içerisinde faydalanıyorsa, ilgili kısımları (sondaj logları, deney föyleri, kesitler, haritalar vb) rapor ekinde verilmelidir.

2.2.5. MEVCUT VERĐLERĐN TOPLANMASI (ÇĐZELGE D)

Đnceleme alanının tamamına veya çeşitli kısımlarına ilişkin olarak daha önce yapılmış çalışmaların ve verilerin toplanması, mikrobölgeleme çalışmalarının en önemli aşamalarından biridir. Đnceleme alanında daha önce yapılmış olan tüm çalışmalardan faydalanılması, özellikle yerbilimsel (jeolojik, jeofizik ve jeoteknik) ve kentsel verilerin tasnif edilmesi ve kullanılabilirliğinin araştırılması, zaman ve bütçeden tasarruf sağlayacak, aynı zamanda da daha önce yapılan çalışmaların atıl kalmasını engelleyecektir.

Söz konusu çalışmaların amaçları, verileri ve sonuçları (yerbilimsel içerikli olanlar ve hazırlanacak plana esas raporda faydalanabilinecek olanları, örneğin; sondajlar, laboratuvar deneyleri, mikrotremor verileri gibi yerbilimsel veriler vb) hakkında bilgi verilmelidir. Bu çalışmalardan rapor içerisinde mutlaka faydalanılmaya çalışılmalı, ilgili kısımları (sondaj logları, deney föyleri, kesitler, haritalar vb) rapor içinde referans verilerek kullanılmalıdır.

Đnceleme alanı için temel jeolojik, jeofizik ve jeoteknik verilerin toplanması, hataları engellemek için uygulanan makul güvenilirlik kontrollerinden geçen tüm verileri içermelidir.

Zemin büyütmesi, sıvılaşma olasılığı ve kütle hareketleri gibi doğal afet tehlikelerinin belirlenebilmesi için gerekli temel veri setinin oluşturulması amacıyla gereken ilave araştırmalar

Page 77: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

71

yapılmalıdır.

Đnceleme alanı ile ilgili toplanan tüm veriler, verinin durumunu gösterir tablolarda sunulmalıdır. Tablo örneği aşağıda verilmiştir.

Toplanan Verinin Durumunu Gösterir Tablo Örneği.

EVET HAYIR EVET HAYIR EVET HAYIR EVET HAYIR1/25000 JEO * * * * * *

VERĐ ADI-TÜRÜVERĐNĐN

MEVCUDĐYETĐ

DEĞERLENDĐRME KRĐTERLERĐSAYISAL

ORTAMDA MI?KAYNAK GÜVENĐLĐR

MĐ?VERĐ GÜNCEL MĐ?

ĐSTATĐSTĐKSEL ĐYĐ KÖTÜ

DEĞERLENDĐRMEVERĐNĐN TÜRÜ

MEKANSAL

Đnceleme alanı ile ilgili verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve tamamlanması ile ilgili olarak aşağıdaki adımlar izlenebilir:

Mevcut verilerin;

- Gereken veri türleri,

- Veri yoğunluğu (alan ve derinlik),

- Veri güvenilirliği ölçütlerine göre değerlendirilmesi.

Yukarıdaki ölçütlere uymayan veya eksik olan verinin tamamlanması için ilave araştırmaların (sondaj, sismik, haritalama vb) planlanması yapılmalıdır. Tasarlanmış hücreler (karelaj) için ilave araştırmalar;

- tanımlanan noktalarda veri yoksa,

- veri güvenilirliğinden şüphe ediliyor ve/veya hücre içerisindeki veri ve çevre hücrelerdeki veriler tutarlı değilse gereklidir.

Mevcut verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve gerekli ilave araştırmaların yapılmasının ardından ya da eş zamanlı olarak verilerin sayısal ortama aktarılması (veritabanına girilmesi) gerekmektedir. Bunun için aşağıdaki adımlar izlenebilir:

- Veri girişi ve CBS’de haritalama için uygun tasarlanmış veritaban(lar)ının kurulması.

- Proje alanına ait mevcut jeolojik, jeoteknik ve jeofizik verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve ilave çalışmalar ile eksik ve yetersiz kısımlar için gerekli verilerin toplanması ve değerlendirilmesi.

- Veri girişi ve verilerin sonraki aşamalar için CBS’de haritalanarak hazırlanması.

2.2.6. JEOMORFOLOJĐ (ÇĐZELGE A,B,C,D)

Đnceleme alanının genel morfolojik özellikleri, topoğrafik durumu, drenaj ağları, topoğrafik eğimler (genel eğim yönlenmeleri vb) ve topoğrafik anomaliler bu kısımda özetlenmelidir. Eğer mevcut ise, inceleme alanının hava fotoğrafları ve uydu görüntülerinin kullanılması tavsiye edilir (Şekil 2.2.)

Jeomorfolojik verilerin sunulması ile, özellikle kütle hareketleri ve inceleme alanının eğim-yamaç yönelimi vb. arasındaki ilişki ortaya konabilmektir.

Page 78: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

72

Şekil 2.2. Uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak jeolojik–jeomorfolojik bir çok veriye daha kolay ve çabuk ulaşılabilir.

2.2.6.1. Topoğrafik Eğim

Đnceleme alanının eğim haritası ve yorumu verilir (Şekil 2.3.). Eğim haritası, basit yorumlanabilir derece ya da yüzde aralıklarında hazırlanabilir. Aşağıdaki eğim aralıkları ile karşılarında belirtilen tanımlar ve renkler kullanılabilir.

0o – 5o Yumuşak eğimli alanlar Açık sarı

5o – 15o Düşük eğimli alanlar Koyu sarı

15o – 30o Orta eğimli alanlar Turuncu

30o – 45 Yüksek eğimli alanlar Açık kahverengi

> 45o Çok yüksek eğimli alanlar Koyu kahverengi

Şekil 2.3. Eğim haritaları özellikle kütle hareketleri ile ilgili faydalı bilgiler sağlayabilir.

(Kütle hareketleri ve eğim arasında genellikle lineer bir ilişki vardır.)

Page 79: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

73

2.2.6.2. Yamaç Yönelimi (Bakı)

Yamaç yönelimleri Coğrafi Kuzey’e göre (Azimut) belirlenmelidir. ‘Yamaç Yönelimi Haritası’, en az dört yönü gösterecek şekilde, aşağıdaki yönler ve renkler kullanılarak hazırlanabilir (Şekil 2.4).

045o – 135o Doğuya yönelimli yamaçlar Açık sarı

135o - 225o Güneye yönelimli yamaçlar Açık yeşil

225o – 315o Batıya yönelimli yamaçlar Açık mavi

315o – 045o Kuzeye yönelimli yamaçlar Kırmızı

Şekil 2.4. Çalışma Alanının Yamaç Yönelimi (Bakı) Haritası

Şekil 2.4’ de verilen çalışma alanının yamaç yönelimi (bakı) haritası, özellikle kütle hareketlerinin yamaç yönelimi ile ilişkisini belirlemede faydalıdır.

2.2.7. JEOLOJĐ

2.2.7.1. Genel Jeoloji (ÇĐZELGE A, B, C, D)

Đnceleme alanını çevreleyen yeterli büyüklükte bir bölgenin genel jeolojisi anlatılmalı ve alanın 1/25,000’ lik (Bölge planlarında daha küçük ölçekte olabilir) genel jeoloji haritası verilmelidir (Şekil 2.5). Temin edilmesi durumunda inceleme alanına ait uydu görüntüleri ve hava fotoğraflarından yararlanılabilir.

Ancak çalışma ölçeği, haritalanacak birimin verisel düzeyini değiştirecektir. Örneğin 1/25,000 ve daha küçük ölçekteki araştırmalarda birimler Mühendislik Formasyonları veya Mühendislik Grupları seviyesinde fasiyese dayalı olarak sınırlı jeoteknik karakterleriyle haritalanabilirken, 1/5000 ve daha büyük ölçekte haritalanacak birimler, fiziksel ve mekanik özellikleri açısından en yüksek derecede

Page 80: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

74

üniformluk karakterine göre haritalanmalı, başta Kuvaterner çökeller olmak üzere gevşek zeminlerin ayrıntılı fasiyes dağılımı ve özellikleri ifade edilmelidir.

Şekil 2.5. Đnceleme alanı ve yakın civarının genel jeolojisini gösterir harita

Stratigrafi

Đnceleme alanını çevreleyen yeterli büyüklükteki bir sahanın genel stratigrafisi anlatılmalı, genel stratigrafik kesiti verilmelidir. Stratigrafik bilgiler, Türkiye Stratigrafi Komitesi normlarına uygun olmalıdır.

Yapısal Jeoloji

Bölgede etkin jeodinamik süreçler (kıvrımlar, fay ve kırık sistemleri, genel kütle hareketleri vb) belirtilir.

2.2.7.2. Đnceleme Alanının Jeolojisi (ÇĐZELGE B, C, D)

Đnceleme alanının, genel jeoloji başlığı altında anlatılan stratigrafik kesitin neresinde olduğu, inceleme alanı içindeki yapı ve temel zeminleri (litolojiler) ve bunların jeolojik özellikleri detaylı olarak verilmelidir.

Đnceleme alanının 1/5000 ölçeğinde jeoloji haritası hazırlanmalı ve sunulmalıdır (Şekil 2.6)

Stratigrafi

Sadece inceleme alanının stratigrafisi anlatılmalıdır.

Yapısal Jeoloji

Sadece inceleme alanına ait yapısal jeolojik unsurlar verilmelidir.

Page 81: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

75

Şekil 2.6. Đnceleme Alanının Jeolojisi (Sayısal Ortamda ve En Az 1/5000 Ölçekte Hazırlanır.)

2.2.8. JEOTEKNĐK AMAÇLI ARAŞTIRMA ÇUKURLARI, SONDAJ ÇALIŞMALARI VE ARAZĐ DENEYLERĐ (ÇĐZELGE C, D)

Bu başlık altında jeoteknik amaçlı olarak açılan araştırma çukuru, sondaj ve yapılan laboratuvar deneylerinden ve sonuçlarından genel olarak bahsedilecek ve bazı öneriler getirilecektir.

2.2.8.1. Araştırma (Gözlem) Çukurları

Gözlem çukurları geçici olarak desteksiz durabilen zeminlerde, çoğunlukla bir hidrolik kepçe aracılığıyla kazılır. Pratik amaçlar için, bu kazıların en derin seviyesi 4 ila 5 metre arasındadır. Numune alınmasına ve saha deneyleri yapılmasına izin veren gözlem çukurları, yatay ve dikey olarak zemin koşullarının daha detaylı incelenmesini sağladığı gibi, zeminlerdeki süreksizlerin belirlenmesi için de etkili ve ekonomik bir yöntemdir. Gözlem çukurları gerektiğinde özel bir durumu daha detaylı incelemek amacıyla, hendek haline getirilecek şekilde büyütülebilir.

Gözlem çukurları kaya birimlerin incelenmesinde de etkili bir yöntemdir. Bu uygulama ile sahada mevcut oluşumlar doğrudan incelenebilir, katmanların açıları, çatlak ve bozuşmanın boyutları, oluşumların mukavemetleri gözlemlenebilir. Gerekirse laboratuvar için numune alınabilir. Kaya birimlerin mevcut olduğu sahalarda, gözlem çukurları kaya katmanının en çok 2 metre derinlikte yeraldığı durumlarda tercih edilmeli, 2 ila 3 metre derinlikte başlayan kaya oluşumlarda derin kuyulardan elde edilen bilgileri desteklemek için uygulanmalı, kaya oluşumun 3 metreden daha derinde yer alması durumunda ise, bu uygulama tercih edilmemelidir.

Araştırma çukurlarının kesitleri ve fotoğrafları rapor ekinde sunulmalı, koordinatları tablo ve haritaya işlenerek verilmelidir.

Çizelge B’deki “Gözlemsel Jeolojik Etüt Raporu” formatında verilmemekle birlikte araştırma çukurları bu rapor kapsamında da kullanılabilir.

Page 82: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

76

2.2.8.2. Sondajlar

Đnceleme alanındaki birimlerin fiziksel ve mekanik özellikleri ile davranış karakteristiklerini ortaya çıkarmakta esas alınacak verileri sağlamak, yanal ve düşey yöndeki litolojik değişimleri ortaya koymak, kayma yüzeyi derinliğini belirlemek, yeraltı su seviyesini belirlemek, jeoteknik parametrelerin belirlenmesi ve tehlike analizlerinde kullanılacak tüm verilerin belirlenmesi amacıyla yapılacak laboratuvar deneyleri için, TS1901/1975 e uygun olarak gerekli örselenmiş/ örselenmemiş örnekler almak, SPT yapmak vb amaçlarla yeterli sayıda sığ ve derin sondajlar yapılmalıdır. Sondajlar sonucu elde edilen veriler tablolar halinde ve yorumlanarak verilmeli; ayrıca sondaj yerlerinin koordinatları bir tablo halinde ve haritaya işlenerek verilmelidir. Sondaj verileri standartlara uygun sondaj loglarına işlenmeli ve rapor ekinde verilmelidir. Sondaj karotlarının fotoğrafları çekilerek rapora eklenmelidir.

Zemin sondajlarının en az 15 metre açılması, bu derinliğin mikrobölgeleme çalışmalarında en az 30 metre olması uygun olacaktır. Kaya sondajları ayrışmış kesim aşıldıktan sonra ana kayada en az 3 metre ilerledikten sonra kesilebilir.

2.2.8.3. Arazi Deneyleri

Kaya ve zeminlerin mühendislik özelliklerinin yerinde belirlenebilmesi amacıyla yapılan deneylerdir. Yerinde deneylerle(*) ilgili özet bilgi aşağıda verilmiştir.

DENEY ADI EN ĐYĐ UYGULANDIĞI ZEMĐN

UYGULANMASI ÖNERĐLMEYEN ZEMĐNLER

ELDE EDĐLEN VERĐLER

Standart Penetrasyon Deneyi (SPT)

Kum Zayıf-Sert Killer Sıkılık ve kıvamlılık tayini, zemin katmanlarının nitelik olarak karşılaştırılması

Dinamik Konik Penetrasyon Deneyi (DCPT)

Kum Kil Sıkılık ve zemin katmanlarının nitelik olarak değerlendirilmesi

Konik Penetrasyon Deneyi (CPT

Kum, şilt, kil Çakıl

Kumların yoğunluk ve mukavemetinin sürekli değerlendirilmesi, kilin drenajsız kesme mukavemetinin sürekli değerlendirilmesi

Arazi Veyn Deneyi (FVT) Kil Kum ve çakıl Drenajsız kesme mukavemeti

Presiyometre Deneyi (PMT) Yumuşak kaya, sıkı kum, çakıl

Yumuşak duyarlı killer, gevşek silt ve kum

Taşıma gücü ve sıkışabilirlik

Yassı Dilatometre Deneyi (DMT)

Kum ve kil Çakıl

Zemin türlerinin ampirik korelesyonu Ko, aşırı konsodilasyon oranı, drenajsız kesme mukavemeti

Plaka Yükleme Deneyi Kum ve kil Deformasyon modülü, taşıma gücü, yatak katsayısı

Permeabilite Deneyi Kum ve çakıl Permeabilite katsayısının belirlenmesi

(*) Canadian Foundation Engineering Manual (1992) den özetlenerek alınmıştır.

Standart Penetrasyon Deneyi (SPT)

1927’de geliştirilen standart penetrasyon deneyi (SPT), toprak zeminlerin özelliklerinin arazide belirlenmesi amacıyla yaygın şekilde kullanılan, basit ve ekonomik deneylerden biri olup, 1958 yılında ASTM tarafından standartlara alınmış (ASTM D1586) ve bugüne değin bazı düzeltmelere de uğrayarak bu standarttaki yerini korumuştur. Deney, öncelikle kohezyonsuz zeminlerin göreli

Page 83: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

77

(rölatif) yoğunluklarını belirlemek için geliştirilmiş olup, bunun yanısıra deneyin sonuçları; sığ temeller için zeminlerin taşıma kapasitelerinin hesaplanmasında, kohezyonsuz kumların sıkışma (kompaksiyon) derecelerinin belirlenmesinde ve sıvılaşma potansiyelinin değerlendirilmesinde de kullanılmaktadır. Standart penetrasyon deneyi yumuşak killerde de uygulanmakla birlikte, killi zeminin deneyde belirlenen dinamik özelliklerine ilişkin sonuçlar pek güvenilir olmamaktadır.

Standart penetrasyon deneyinden elde edilen verilerin toprak zeminlerin diğer bazı özellikleriyle karşılaştırılması sonucunda kumların içsel sürtünme açısı, killerin drenajsız makaslama dayanımı ve kumların elastisite modülü gibi parametreler de dolaylı yoldan tahmin edilebilmektedir. Ayrıca deney sırasında tüp aracılığıyla zeminden alınan örselenmiş örnekler üzerinde zemin tanımlaması ve sınıflaması amacı ile laboratuvar deneyleri de yapılabilmektedir. SPT, en yaygın olarak kum zeminlerde uygulanmakta olup, elde edilen sonuçlar zeminin sıkılığının ya da yoğunluğunun veya dayanımının bir göstergesi olmaktadır. Deneyin kil zeminde yapılması halinde, zeminin dayanımı hakkında bilgi edinilmekte, ayrıca tanımlama amaçlı deneyler için örnekleme yapılabilmektedir. Đleri derecede ayrışmış kayaçlarda ise, elde edilen penetrasyon değerlerinin yüksek olması nedeniyle deney iptal edilmekle birlikte, deney sonuçları daha sert olan kayaç zemine yaklaşıldığının göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

Presiyometre

Presiyometre deneyinde temel fikir, zeminin basınç-deformasyon ilişkilerini ölçmek için zeminde açılan silindirik bir boşluğun genişletilmesidir. Presiyometre çok yumuşak ve yumuşak zeminlerden basınç dayanımı 10000 kPa (100Mpa) kadar olan zayıf kayalara uygulanabilmektedir. Presiyometrenin kullanım alanları şunlardır:

a) Zeminin mukavemet parametreleri (Pa (Akma basıncı), PL(Limit basınç), EM (Elastisite modülü), c (Kohezyon), ф (Đçsel sürtünme açısı), G (Shear modülü) tespit edilir,

b) Zeminin serbest basınç dayanımı, c) Zemine tatbik edilecek yük biliniyorsa, bu yük altında temel zemininde meydana

gelebilecek oturmalar, d) Presiyometre ile şev stabilite etüdleri yapılabilir. Bunun için kayma zonları tespit edilir ve

presiyometrik verilerden faydalanılarak şev analizleri yapılır.

Konik Penetrasyon (CPT)

CPT verileri, zemin profilinin tanımlanması, zeminlerin jeoteknik parametrelerinin yerinde saptanması, temellerin taşıma gücü, oturma analizi ve sıvılaşma analizlerinde kullanılabilmekle birlikte, CPT verilerinin bu amaçlar doğrultusunda uygulanmasında karşılaşılan bazı güçlükler ve sınırlamalar bulunmaktadır. Bu sınırlamalardan dolayı, incelenen zemin özelliklerinin daha iyi ortaya konulması için sonuçların ilave laboratuvar veya arazi deneyleriyle ya da sondajlarla desteklenmesi önerilmektedir (Bowles, 1988; Lunne vd., 1997). Bunun yanı sıra, oldukça pratik olan ve sürekli ölçüm alınabilen CPT’nin, sondajlarla inceleme yapılan alanlarda sondajlar arası korelasyonun yapılabilmesi amacıyla kullanımı yaygındır.

Plaka Yükleme Deneyi

Plaka yükleme deneyi, toprak ve kayaç zeminlerin taşıma gücü ve deformasyon özelliklerinin yerinde tahmin edilmesine yönelik geliştirilen bir arazi deneyi olup,1950’lerde kuşku duyulan bir deney izlenimi verirken, günümüzde oldukça yaygın olarak uygulanan yerinde (in-situ) deneydir. Plaka yükleme deneyi, zemin üzerine yerleştirilen dairesel veya kare şeklinde rijit bir plaka üzerine belirli zaman aralıklarında uygulanan yükleme aşamalarında plakanın yükleme yönündeki

Page 84: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

78

oturmasının ölçülmesi ve oturma değerleri kullanılarak, ‘yük (gerilim) - oturma’ ilişkisinin belirlenmesi ilkesine dayanır.

Đncelenen zemin kohezyonlu ise, zeminin jeoteknik özellikleri örselenmemiş örnekler üzerinde uluslararası standartlara uygun olarak laboratuvar ortamında gerçekleştirilecek deneylerle belirlenebilir. Benzer şekilde, kohezyonsuz kumlu bir zeminin özellikle dayanımı hakkında bilgi edinebilmek için SPT veya CPT deneyinin sonuçları kullanılabilir. Buna karşın, özellikle içerisinde farklı boyutlarda çakıllar içeren toprak zeminden, aglomera ve konglomera gibi blok ve bağlayıcıdan oluşan litolojik birimlerde veya sık eklemli bir kaya kütlesinden yerindeki malzemeyi temsil edebilecek boyutlarda örselenmemiş örnek alınması ve bu örnekler üzerinde laboratuvar deneylerinin gerçekleştirilmesi pratikte olanaklı değildir. Plaka yükleme deneyi özellikle bu tür zeminlerde uygulanan pratik bir arazi deneyi olarak kullanılmaktadır. Örselenmemiş örnek alınabilen zeminlerde plaka yükleme deneyi tek başına dikkate alınmamalı, daha çok laboratuvar deneyleriyle deneştirme amacıyla uygulanmalıdır. Plaka yükleme deneyi;

i) Temel zeminin taşıma gücünün, ii) Temel zemininin oturma miktarının, iii) Kohezyonlu zeminlerin drenajsız makaslama dayanımının (cu), iv) Baraj inşası gibi büyük mühendislik projelerinde kaya kütlesinin elastisite modülünün,

belirlenmesi amaçlarına yönelik olarak uygulanmaktadır.

Kanatlı Kesici (Vane) Deneyi

Yumuşak ve örselenmeye karşı duyarlı kohezyonlu zeminlerde ince çeperli tüplerle örselenmemiş örnek alabilmek çoğu kez mümkün değildir. Kanatlı kesici deneyi bu tür zeminlerin drenajsız makaslama dayanımının (su,v) arazide belirlenebilmesi amacıyla tercih edilir. Kanatlı kesici deneyi ilk defa Olsson (1910) tarafından önerilmişse de, deney Skempton (1948) ve Carlson (1948) tarafından modifiye edilmiş ve ince daneli (killi) zeminlerin drenajsız makaslama dayanımlarının tayinininde kullanılabilir hale getirilmiştir. Kanatlı kesici deneyi, yumuşak ve duyarlı killi zeminlerin içerisine sokulan kanatlı kesicinin döndürülmesi ve kanatların dönmesine karşı zeminin gösterdiği direncin ölçülmesi ilkesini esas almaktadır.

Đnklinometre

Yerleştirildikleri sondaj deliğinin eksenine dik yönde oluşan hareketlerin ölçülmesinde kullanılırlar. Đnklinometre çubuğu, başlığı ile birlikte muhafaza borusunun içinden aşağıya indirilerek farklı derinliklerden alınan ölçümlerle hareketin büyüklüğü, yönü ve hızı saptanabilir. Yapılan tüm ölçümler, grafikler tablolar halinde etüt raporu kapsamında verilmelidir.

Ekstansometre

Sondaj deliklerinin ekseni boyunca meydana gelen hareketlerin, sondaj deliği düşey konumda ise oturmaların izlenmesinde kullanılabilir. Yapılan tüm ölçümler, grafikler tablolar halinde etüt raporu kapsamında verilmelidir.

2.2.9. JEOTEKNĐK AMAÇLI LABORATUVAR DENEYLERĐ (ÇĐZELGE C, D)

Jeoteknik saha çalışmalarında elde edilen verilerin yanısıra, mühendislik sınıflaması ve tasarım amacıyla toprak ve kaya zeminlerin,

a) indeks özellikleri,

b) dayanım,

c) permeabilite,( geçirgenlik)

d) deformasyon,

Page 85: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

79

e) sıkışabilirlik-konsolidasyon ve

f) kırılma dayanımı

gibi özelliklerinin tayini için laboratuvar deneyleri yapılır.

Zemin Sınıflama Deneyleri

Bu deneyler; gerek zeminlerin mühendislik sınıflaması, gerekse dolaylı yoldan bazı jeomekanik parametrelerinin tayini, davranışlarının yorumlanması ve fiziksel özelliklerinin tayini amacıyla yapılır.

(a) Su içeriği tayini:

i) Zemin sınıflamasında kılavuz olarak kullanılır. ii) Sıkıştırılacak zeminlerde bir kontrol ölçütü amacıyla tayin edilir.

(b) Atterberg limitleri:

Đnce daneli toprak zeminlerin önemli mühendislik özelliklerinden birisi de zeminin gösterdiği plastik davranıştır (plastisite). Plastisite, toprak zeminin herhangi bir çatlama gelişmeksizin gösterdiği geri dönüşümü olmayan şekil değiştirme özelliği olup, plastik davranış toprak zemin içerisindeki kil mineralleri veya organik malzemenin varlığıyla ilişkilidir. Belirli bir su içeriğindeki ince daneli toprak zeminin fiziksel durumu kıvamlılık olarak bilinir. Su içeriğine bağlı olarak ince daneli toprak zeminler sıvı, plastik, yarı-katı ve katı halde bulunabilirler. Sözü edilen kıvamlılık halleri arasındaki geçişi temsil eden su içeriği değerleri, farklı türdeki ince daneli toprak zeminlerde değişik değerler alabilmektedir. Doğal halde ince daneli zeminlerin birçoğu plastik davranış sergilerler. Plastik davranışın alt ve üst su içeriği sınırları sırasıyla plastik limit ve likit limit olarak, bu iki parametre arasındaki fark ise plastisite indeksi olarak tanımlanır. Ayrıca, yarı katı durumdan katı duruma geçiş sınırı da ince daneli toprak zeminin büzülme limitidir.

Eğer bir toprak zeminin plastik limiti belirlenemiyor veya plastik limit likit limite eşit veya bundan daha yüksek bir değer elde ediliyorsa, bu toprak zemin plastik olmayan (non-plastik) bir davranışa sahiptir.

Atterberg limitlerinin en yaygın kullanım alanları aşağıda verilmiştir:

a) Kohezyonlu zeminlerin mühendislik sınıflaması

b) Dolaylı yoldan diğer bazı zemin parametrelerinin tahmin edilmesi (normal konsolide killerde, sıkışma indeksi (Cc), aktivite, şişme gibi)

Cc= 0.009 (LL-0.1)

c) Ayrıca sıvılık indeksi (IL) belirlenerek, zeminin aşırı konsolide bir zemin olup olmadığı hakkında ön değerlendirme yapılabilir.

Dane boyu dağılımı

Toprak zeminlerin mühendislik davranışları üzerinde dane boyu dağılımı son derece önemli bir etkiye sahiptir. Bununla birlikte, Birleştirilmiş Toprak Zemin Sınıflama Sistemi’nin (US Dept. Int. Bureau of Recl., 1974) temel parametrelerinden birisi de toprak zeminin dane boyu dağılımıdır. Đri daneli toprak zeminlerin dane boyu dağılımları elek analizleriyle , ince daneli zeminlerin ise Stoke yasasını esas alan sedimantasyon yöntemiyle belirlenir. Ayrıca, bir toprak zemin hem ince hem de iri daneli malzemeyi bir arada içeriyorsa, dane boyu dağılım analizi için yukarıda sözü edilen her iki yöntem de uygulanır. Ancak, toprak zemin içerisindeki 0.0002 mm’den daha küçük dane boyutundaki malzemeler Brownian hareketlerinden etkileneceği için, bu değerden daha küçük dane boyutundaki malzemelerde yanıltıcı sonuçlar verebilir.

Page 86: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

80

Bir toprak zeminin dane boyu dağılım eğrisi yarı-logaritmik bir grafik kağıdına çizilir. Yayvan şekilli eğriye sahip toprak zeminlerin farklı dane boyutunda malzemeden oluştuğunu, dik eğrilerin ise malzeme boyutunun daha az değişkenlik gösterdiğine işaret eder. Đri daneli (kum, çakıl) toprak zeminlerin farklı dane boylarında malzeme içermesi halinde, toprak zemin iyi derecelenmiş, aynı dane boyundan malzemenin içerilmesi halinde ise kötü derecelenmiş olarak tanımlanır.

Dane boyu dağılım eğrilerinden belirlenen D10 (efektif dane boyu), D30 ve D60 değerleri

yardımıyla, boylanma (Cu) ve eğrilik (Cc) katsayıları tayin edilir.

Birim hacim ağırlık ve yoğunluk

Toprak zeminlerin önemli özelliklerinden biri olan yoğunluk (ρ), bir toprak kütlesinin hacmine oranı olarak tanımlanır. Kütle yerine ağırlık (W) kullanıldığında ise, birim hacim ağırlık (γ) elde edilir.

Dayanım Deneyleri

Tek eksenli sıkışma deneyi

Kohezyonlu zeminlerde düzgün geometriye sahip silindirik karot örnekleri üzerinde gerçekleştirilen bu deney aşağıda sıralanan amaçlar için kullanılır.

i) Dayanıma göre mühendislik sınıflaması

ii) Tasarım:

1. Kısa süreli şev duraylılığı (drenajsız makaslama dayanımı) 2. Taşıma gücü hesaplamaları 3. Yeraltı yapılarının tasarımında

iii) Birim deformasyon-gerilim grafiklerinin çizilmesi

Üç Eksenli Sıkışma Deneyi

Toprak zeminlerin makaslama dayanımı parametrelerinin (c, f) tayini amacıyla yapılan üç eksenli sıkışma deneyinin üç türü vardır.

Toprak zeminin artık (rezidüel) makaslama dayanımı parametrelerinin belirlenemediği bu deney sonuçları taşıma gücü kapasitesinin tayini, yeraltı açıklıklarına ilişkin tasarım, şev duraylılığı gibi alanlarda kullanılır.

i) Konsolidasyonsuz - drenajsız (UU) ii) Konsolidasyonlu - drenajsız (CU) iii) Konsolidasyonlu - drenajlı (CD)

Zemin makaslama deneyi

Toprak zeminlerin artık (rezidüel) makaslama parametrelerinin (c, f) belirlenmesi amacıyla örselenmemiş örnekler üzerinde uygulanır.

Doğrudan makaslama deneyinin genel özellikleri aşağıda verilmiştir.

i) Deney, drenajlı ve drenajsız koşullarda (UU ve CD) yapılır. ii) Doruk ve artık makaslama dayanım parametreleri tayin edilebilir (üç eksenli deneye göre

avantajı). iii) Şevlerin duraylılığı, taşıma gücü kapasitesi ve yeraltı açıklıklarının tasarımı gibi

uygulamalarda kullanılır.

Page 87: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

81

Kayaç zeminler için belirlenmesi gereken parametreler:

- Yoğunluk, D - Görünür özgül ağırlık, Gs - Gözeneklilik (Porozite), p - Ağırlıkça su emme kapasitesi, w - Hidrolik iletkenlik katsayısı (Permeabilite), k - Tek eksenli sıkışma (Basma) dayanımı, Sc - Elastisite Modülü (E) ve Poisson Oranı - Çekme (Tansiyon) dayanımı, St - Makaslama (Kesme) dayanımı, Ss - Zemin hakim titreşim periyodu, T - Sismik dalga hızları (Vp ve Vs)

Kaya Mekaniği Deneyleri

Đnceleme alanından alınan kaya numuneler üzerinde farklı amaçlara yönelik laboratuar deneyleri yapılabilmektedir. Kayaçların jeomekanik özelliklerinin tayini amacıyla yapılan; birim hacim ağırlık deneyleri, görünür gözeneklilik (porozite) ve boşluk oranı tayini, tek eksenli sıkışma dayanımı deneyi, üç eksenli sıkışma deneyi, nokta yükü dayanım indeksi , doğrudan makaslama deneyi vb. Deneylerinden elde edilen sonuçlar bu başlık altında açıklanabilir.

2.2.10. JEOFĐZĐK YÖNTEMLER (ÇĐZELGE C, D)

Planlamaya esas yerbilimsel verilerin yerinde elde edilmesi ile ilgili jeofizik yöntemler, bu başlık altında özetlenecektir.

Jeofizik Yöntemler

Jeofizik yöntemlerin genel amacı yeryüzünde veya kuyu içersinde yapılan aletsel ölçümlerle yeraltının yapısını ve fiziksel özelliklerini belirlemektir.

Jeofizik çalışmalarda, incelenen konunun ve jeolojik yapının özelliklere bağlı olarak uygun bir yöntem seçilmelidir. Örneğin; sismik ve elektrik yöntemler gibi en az iki yöntemin birlikte kullanılması tercih edilmeli ve gerekiyorsa problemin çözümüne yönelik diğer jeofizik metotlar da kullanılmalıdır. Ölçü profilleri sismik ve elektrik yöntemleri için topoğrafik eğim doğrultusuna, elektrik ve su şebeke hatlarına dik tutulmalıdır. Hedeflenen derinlikler en az 30 metre olmalıdır.

Đnceleme alanında, kullanılan yöntemin amacı, kullanılan araçların adı, özellikleri, her bir ölçü noktası için, ölçüm yerlerinin koordinatları, ölçü ham değerleri, alınan ölçüm sonuçları, elde edilen sonuçlardan oluşturulan haritalar, tüm tablo, kesit ve grafikler yorumlarıyla birlikte sayısal ve grafiksel olarak verilmeli ve jeofizik çalışmalar diğer jeoteknik incelemelerle birlikte yorumlanmalıdır.

Sismik Kırılma

Kullanılan sismik ölçü tekniği (aynı hat, yanal gibi) ve enerji kaynağını türü (patlatma, çekiç, kütle düşürme gibi) belirtilmelidir. Ölçü profili uzunluğu hedeflenen derinliğin en az 3 katı olmalıdır. Eğer bu mümkün değilse offset uzaklığı uzatılmalıdır. Yerdeki düzenli ve düzensiz gürültülerin frekans ve genlikleri test edilmelidir. Gürültü frekansına göre, sismograf filtresi gevşek zeminler için alçak geçirimli ve kaya veya katı zeminler için yüksek geçirimli olarak ayarlanmalıdır. Sismik enerji kaynağının gücü gürültü genliğini bastırmalıdır. Sinyal biriktirme en az 6 kez tekrarlanmalıdır.

Page 88: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

82

Kaydedilen sinyalin kayma dalgası sinyali olduğundan emin olmak için polariteli kayma dalgası sinyali elde edilmesi zorunludur. Ölçüler kesinlikle profilin her iki tarafında alınmalıdır. Đki tarafın zaman uzaklık eğrileri simetrik değilse, yanal değişime sahip yeraltının görünür hız değerlerinden gerçek hız değerleri saptanacaktır.

Sığ derinlikler için yapılacak araştırmalarda aşağıda belirtilen amaçlar için kullanılabilir.

- Yeraltı yapısı (tabaka sayısı, kalınlıkları, boyuna Vp, enine Vs dalga hızları)’nın belirlenmesi - Yerin dinamik ve elastik parametre özelliklerinin belirlenmesi (yoğunluk, poisson oranı,

elastisite modülü, kayma (shear) modülü, zemin hakim titreşim periyodu). - Elde edilen parametreler esas alınarak, incelenen zeminin “Afet Bölgelerinde Yapılacak

Yapılar Hakkında Yönetmelik’te (A.B.Y.Y.H.) belirtilen zemin gurubu ve sınıfının belirlenmesi

- Gömülü fay izlerinin araştırılması, kayma düzlemi, ana kaya sınırının belirlenmesi - Heyelanlarda kayma yüzeyi, alanı ve derinliğinin belirlenmesi vb.

Sismik Yansıma

Yeraltı yapılarının haritalanması ve özelliklerinin belirlenmesi, 2 veya 3 boyutlu jeolojik modellerinin çıkarılması, gömülü faylar, anakaya derinliği ve topoğrafyası, yeraltı boşlukları saptanması için kullanılan yöntemlerdir.

Sismik yöntemler sıkışma dalgası hızı, Vp, kayma dalgası hızı, Vs, saptamak için yöntemlerdir. Sismik enerji kaynağı ve ölçü tekniği (geleneksel, ortak derinlik noktası, (CDP gibi) belirtilmelidir. Ölçü profili uzunluğu hedeflenen derinliğin en az 1.5 katı seçilmelidir. Hedeflenen derinlik en az 30 metre olmalıdır. Eğer bu mümkün değilse off-set uzaklığı uzatılmalıdır. Yerdeki düzenli ve düzensiz gürültülerin frekans ve genlikleri test edilmelidir. Gürültü frekansına göre, sismograf filtresi gevşek zeminler için alçak geçirimli ve kaya veya katı zeminler için yüksek geçirimli olarak ayarlanmalıdır. Sismik enerji kaynağının gücü gürültü genliğini bastırmalıdır.

Daha derin zemin araştırmaları gerektiğinde, aşağıda belirtilen amaçlar için kullanılabilir.

- Yeraltı yapısı (tabaka sayısı, kalınlıkları, boyuna Vp, enine Vs dalga hızları)’nin belirlenmesi - Yerin elastik parametre özelliklerinin belirlenmesi (yoğunluk, poisson oranı, elastisite

modülü, kayma (shear) modülü, zemin hakim titreşim periyodu). - Elde edilen parametrelere göre zemin A.B.Y.Y.H.Yönetmelikte bahsedilen zemin sınıfının

belirlenmesi - Gömülü fay ve çatlak sistemlerinin, yeraltı boşluklarının araştırılması vb. - Temel kaya derinliği ve temel kaya yüzey topoğrafyası - Sismik tomografinin belirlenmesi

Elektrik Yöntemlerin Kullanımı

Elektrik yöntemler yer altı elektrik özdirenç, (rezistivite, (ρ)), veya iletkenliği (σ) ölçmek için kullanılır. Elektrik iletkenlik zeminin ve kayacın türünün, gözenek ve gözeneği dolduran sıvının bileşiminin ve geçirgenliğin fonksiyonudur.

Elektrik yöntemler aşağıdaki özellikleri değerlendirmek için kullanılabilir:

- Yeraltı jeolojik yapısı, taban kaya derinliği ve özellikleri - Hidrojeofizik özellikler; yeraltı suyu seviyesi ve kirliliği - Potansiyel heyelan ve sıvılaşma analizleri - Gömülü fayların araştırılması ve yer altı boşluklarının tayini

Page 89: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

83

Mikrotremor Çalışmaları

Mikrotremorlar; depremler ve sismik patlamalar dışında doğal ve doğal olmayan nedenlerle oluşan, periyotları birkaç saniyeyi aşmayan, yeryüzünün titreşim hareketleri genel olarak mikroseism (çok küçük yer sarsıntıları ) olarak adlandırılır. Mikrotremor (titreşimcik) ifadesi, 0.05 ile 2 sn aralıklı kısa periyotlar için kullanılır.

Mikrotremor ölçüleri;

1) Tek noktada, 2) Gevşek zemin ve kaya zeminde, 3) Çoklu sismometreler dizilimi kullanarak yapılabilir.

Çoklu sismometre dizilimi genellikle dairesel dizilim şeklinde yapılmalı. Kısa dizilim için 1 saniye doğal periyotlu sismometreli ve 3-70 metre yarıçaplı, uzun dizilim için 8 saniye periyotlu sismometresi 200-500 metre yarıçaplı dizilim olabilir. Üç bileşenli mikrotremor kayıtlarından 20 saniyelik bir bant seçilir ve Parzen sayısal süzgecinden sonra Nakamura tekniğine göre yatay, H, ve düşey, V, bileşenlerinin seçilen bandın Fourier spektrumları oranlarının, (H/V), ortalaması alınarak, maksimum genlik, zemin büyütmesi olarak ve maksimum periyodu ise zeminin hakim periyodu olarak belirlenmelidir.

Mikrotremor yöntemi, aşağıda belirtilen amaçlar için kullanılabilir:

- Depreme dayanıklı bina yapımı için sismik faktörlerin saptanabilmesi

- Zemin hakim periyodunun ve zemin büyütme katsayısının belirlenmesi

- Rüzgar, dalga ve kültürel gürültülerin tespiti ve analizi

- Bölgelerin deprem duyarlılıklarına göre sınıflandırılması

- Sarsıntı sırasında zemin ve yapı davranışlarının saptanması

Jeoradar

Yer altı bilgisi elde etmek için yüksek frekanslı elektromagnetik dalga kullanan Jeoradar yöntemiyle, yansıyan sinyaller kaydedilerek 30 metre derinliğe kadar olan sığ yeraltı yapısının sürekli kesiti oluşturulabilir. Jeoradar yöntemi, başlıca jeolojik yapıların, hidrojeofizik özelliklerin ve yeraltı anormal koşullarının yüksek çözünürlüklü kesitlerini elde etmede ve zemin iyileştirme testinde kullanılabilir.

Mikrogravite

Yeraltı yoğunluğundaki değişimlerin ölçüsünü sağlayan Mikrogravite, zemin ve kaya yoğunluğundaki gömülü yanal değişimleri, boşlukları, büyük kırıkları, fayları saptamada ve zemin iyileştirmeleri testinde kullanılabilir. Gravite ölçerinin duyarlılığı mikroGal (µGal) veya yerçekimi alanının 10-9 seviyesinde olmalıdır.

Kuyu Đçi Sismiği

Kuyu içi sismik yöntemleri (karşıt kuyu, kuyu yukarı ve kuyu aşağı) inceleme alanında karşılaşılan yer mühendislik problemlerin özelliklerine bağlı olarak seçilebilir. Kuyu içi sismik çalışmaları, seçilen mekanik sondajlarda 30 metre derinliğe kadar her bir metrede bir P ve S dalga hızlarının düz ve ters olarak ölçülmesi ile gerçekleştirilmelidir.

Kuyu jeofiziği yöntemi; aşağıda belirtilen özellikleri saptamak için kullanılabilir:

- Kuyular arasındaki jeolojik korelasyonu artırmak

- Đnce ve kalın katmanların kalınlık ve derinlikleri saptamak

- Formasyonların gözenekliliği ve geçirgen seviyeleri sa ptamak

Page 90: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

84

- Gerçek sismik hız ve özdirenç değerlerini saptamak

- Yeraltı jeolojik kesitleri saptamak

2.2.11. ZEMĐN VE KAYA TÜRLERĐNĐN JEOTEKNĐK ÖZELLĐKLERĐ (ÇĐZELGE C, D)

Zemin ve Kaya Türlerinin Sınıflandırılması

Đnceleme alanı içinde temel derinliğinde kaya birimlerinin gözlenmesi halinde birimi tanımlamaya yetecek sayıda gözlem noktasında tabaka doğrultulu –eğimi ve eklem- eklem takımı ölçümleri alınmalı, mevcut litolojilerin toprak örtü altında bulunduğu yerler ve yaklaşık kalınlıkları, kaya birimlerin ayrışmış ve sık kırıklı kısımlarının ayrılması, ayrışmış kısmının cins ve kalınlığı ile örtü kalınlığının tespiti için burgu veya çukur açtırılması ve süreksizlik duruşları ile doğal yamaç ilişkisi, altyapı ve temel kazıları ile süreksizliklerinin ilişkilerinin açıklanması gerekmektedir.

Kayaçlar aşağıdaki özellikleri saptanarak tanımlanmalıdırlar:

- Renk - Doku ve yapı - Süreksizliklerin özellikleri - Bozunmanın derecesi - Đkincil litolojik özellikler - Kayacın Adı - Kayacın dayanımı - Kayacın geçirgenliği - Özel mühendislik özelliklerini belirten diğer terimler

Đnceleme alanı içinde toprak zeminlerin gözlenmesi halinde aşağıda verilen özellikleri esas olarak tanımlanmalıdır:

- Renk

- Toprak zeminlerin yerindeki (In-Situ) dayanımı ve yapısı

- Bozunmanın derecesi

- Đkincil litolojik özellikler ve ek tanımlayıcı terimler

- Zeminin adı

Page 91: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

85

Birleştirilmiş Toprak Sınıflaması ve Plastisite Abağı (P.C.A.,1962)

Belirlenen bu parametrelerden gerekli olanlar kullanılarak inceleme alanındaki kayaç zeminler, aşağıdaki tablolarda verilen Deere ve Miller’in (1966) Mühendislik sınıflamasına göre gruplandırılmalıdır.

Page 92: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

86

Kayaçların Mühendislik Sınıflaması I: Tek Eksenli Sıkışma Dayanımı’na göre [Deere ve Miller 1966]

Sınıf

Tanımlama Tek Eksenli Sıkışma

Dayanımı (Sc kg/cm2)

A Çok yüksek dayanımlı 2250 den fazla

B Yüksek dayanımlı 1125-2250

C Orta dayanımlı 562 - 1125

D Düşük dayanımlı 281 – 562

E Çok düşük dayanımlı 281 den az

Kayaçların Mühendislik Sınıflaması II : Modül oranına göre [Deere ve Miller 1966]

Sınıf Tanımlama Modül oranı (Et1 /Sc)

H Yüksek modül oranlı 5000 den fazla

M Orta modül oranlı 200-500

L Düşük modül oranlı 200 den az 1 Et , Teğet Elastisite Modülü (x 10

5 kg/cm

2)

Page 93: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

87

Kayaçların Birleştirilmiş Mühendislik Sınıflaması Abağı [Deere ve Miller,1966]

Tüm bu çalışmalardan elde edilen veriler, Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) ile birlikte değerlendirilerek, inceleme alanındaki toprak ve kayaç zeminlerin mühendislik özelliklerini ve inceleme alanı içerisindeki, heyelan, kaya düşmesi, taşkın, deprem, sıvılaşma vb., mevcut ve olası (potansiyel) mühendislik sorunlarını ana hatlarıyla yansıtan bir ‘Mühendislik Jeolojisi Haritası’ oluşturulmalıdır.

Mühendislik Zonları ve Zemin Profilleri

Yapılan tüm arazi ve laboratuvar çalışmalarından elde edilen veriler ışığında inceleme alanının amaca yönelik zonlamalarının yapılması ve zemin profillerinin çıkarılması gerekmektedir.

Page 94: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

88

Şişme-Oturma Analizleri

Çalışma alanı içinde üstteki mühendislik yapısına zarar verebilecek oranda şişme özelliği olabilecek killi malzemelerin deney–analiz sonuçlarına göre yorumu yapılmalı, gerekiyorsa uygun önlem yöntemleri ve öneriler genel olarak verilmelidir. Sonuçlara göre temel ve zemin etütlerine yönlendirme yapılmalıdır.

Taşıma Gücü Analizleri

Çalışma alanı içindeki zemin ve kaya türlerinde deney ve analiz sonuçlarına göre yorumu yapılmalı, gerekiyorsa uygun önlem yöntemleri ve öneriler genel olarak verilmelidir. Sonuçlara göre temel ve zemin etütlerine yönlendirme yapılmalıdır.

Karstlaşma

Đnceleme alanı içerisinde, karstlaşma ve karstik boşluk özelliği gösteren birimlerin varlığının araştırılması ve özelliklerinin belirlenmesi gereklidir.

2.2.12. HĐDROJEOLOJĐK ARAŞTIRMALAR

(ÇĐZELGE A, B, C, D)

Yüzey sularına ve (debi değerleri ve mevsimsel değişim, taşkın özellikleri, taşkın koruma önerileri vb) yamaç sellenmesine ait verilerin planlamaya etkileri, DSĐ Genel Müdürlüğünden alınacak rapor ve arazi çalışmaları çerçevesinde vurgulanır.

(ÇĐZELGE C, D)

Đnceleme alanında yer altı suyu düzeyi, hidrolik eğim, birimlerin hidrojeolojik özellikleri (akifer, iletim katsayısı), suyun kimyasal ve fizikokimyasal özelliklerinin belirlenmesi (pH, elektirik iletkenlik, sıcaklık, asite ve alkanite değerleri), yeraltı suyunun yapı temellerine etkisine yönelik hidrojeolojik çalışmalar yürütülür.

(ÇĐZELGE D)

Đnceleme alanının yapılan sondajlar, jeofizik çalışmalar ve diğer verileri ışığında Yeraltısuyu Haritası hazırlanmalıdır. (Yeterli verinin sağlanabildiği durumlarda Çizelge C Jeolojik–Jeoteknik etütlerde de yapılması faydalı olacaktır.

2.2.13. YEREL ZEMĐN ÖZELLĐKLERĐ (ÇĐZELGE D)

Yerel Zemin Koşullarının Belirlenmesi

“Yerel Zemin Koşulları” nın belirlenmesi amacıyla, inceleme alanının karelajlanması ile elde edilen her hücrenin orta noktasında olduğu kabul edilebilecek temsili (hipotetik) sondajlar tanımlanır. Hipotetik sondaj, karelaj alanı içerisindeki zemin koşullarını en iyi şekilde temsil eden sondaj olmalıdır. Đdeal bir mikrobölgeleme çalışmasında, her hücrenin ortasında yeni saha araştırmaları yapılabilir.

Yerel zemin koşullarının belirlenmesi için, eldeki veriler dikkatle incelenmelidir. Çeşitli kaynaklardan elde edilen mevcut veriler ve mikrobölgeleme çalışması kapsamında yapılan yeni saha araştırmaları ile elde edilen veriler, güvenilirlik ve kalite bakımından değişken seviyelerde olabilirler. Bu nedenle, bu bilgiler büyük dikkatle ele alınmalıdır.

Mevcut verilerin temsili sondajların oluşturulmasında kullanımı, kesin koordinatlar, topoğrafik

Page 95: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

89

özellikler, yeraltı suyu seviyesi ve saha araştırma yöntemleri vb. ihtiyaç duyulan önemli bilgilerin eksikliğinden dolayı mümkün olmayabilir. Bu nedenle, bu veriler karşılaştırma yapmak ve doğruluk kontrolleri için kullanılabilir, fakat mikrobölgeleme çalışması için temel veri olarak değerlendirilmesi önerilmez.

Verilerin tutarlılığı ve temsili sondajların seçilmesi: Her lokasyon için mevcut sondaj verileri ile ilgili bilgi ilk olarak tutarlılık kontrolünden geçirilir. Đkinci olarak, her hücredeki veriler karşılaştırılır. Üçüncü adımda, temsili bir sondaj seçilir (ya da oluşturulur). Tabaka basitleştirmesi ve temsili sondajların seçilmesi mühendislik yargısı ile yapılır. Bu noktada, temsili sondajların sadece mikrobölgeleme çalışması için seçildiği ve diğer amaçlar için kullanılmaması gerektiği unutulmamalıdır.

Sonuç olarak, her bir hücreyi temsil eden sondajlar, eldeki veriler ve mühendislik yargılarıyla oluşturulur ve yerel zemin sınıflandırması haritalarının hazırlanmasında kullanılır.

Yerel Zemin Sınıflandırması

Zemin sınıflandırmasında, Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY) yaklaşımı esas alınmıştır. Gerekli olan sınır koşulları ile ilgili bilgiler, yerel zemin koşulları ve özellikle üst 30 metredeki kayma dalgası hızı değişimidir. Bu bölümü düzenli bir şekilde tamamlamak için, ilk olarak üst tabakalardaki kayma dalgası hızı değişimleri belirlenmiş olmalıdır.

Kayma Dalgası Hızının Değişimi (üst 30 m)

Kayma dalgası hızının (Vs) derinlikle değişimini belirlemek için farklı yöntemler (karşıt kuyu, yukarı ve aşağı kuyu sismik deneyleri, spektral analiz teknikleri vs.) kullanılabilir. Kayma dalgası hızının öncelikle jeofizik yöntemler ile direk olarak ölçülmesi tavsiye edilmektedir. Bunun dışında, ikincil olarak, SPT ve CPT verileri ve kayma dalgası hızı arasındaki çeşitli ampirik korelasyonlar kullanılabilir. Örneğin;

516.05.51 Nvs = (Đyisan,1996)

Vs= 5.83 N1.26 (Bakır vd. 2002)

Bu tür korelasyonları kullanırken dikkatli olunmalıdır. Bu korelasyonlarla yapılan kayma dalgası hızı tahminlerinin geçerliliğinin, araştırılan sahada en az iki jeofizikyöntemle kontrol edilmesi faydalı olacaktır.

Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik’e (ABYYHY) göre Yerel Zemin Sınıflandırması

ABYYHY sınıflandırmayı iki alt alana bölmektedir. Đlk olarak, zemin gurubu A-D şeklinde belirlenerek, yerel zemin gurupları elde edilmektedir. Zemin gurubunu belirlemek için eşdeğer 4 farklı olasılık vardır. Sınıflandırmanın sonuçlarının karşılaştırılabilir olması bakımından, sınıflandırma öncesinde izlenecek basamaklar hakkında karar verilmelidir. Zemin gurubu, sondajlı arazi deneyleri (SPT, CPT gibi), laboratuvar çalışması ve jeofizik (sismik kırılma, aşağı kuyu vb) araştırmaları ile belirlenmelidir. Yönetmelikteki ikinci alan olan yerel zemin sınıflarının belirlenmesi zemin guruplarına göre üst 30 metredeki farklı tabakaların açılımı ile ilişkilendirilmiştir. Pratik amaçlar için, zemin grubunun kontrolü aşağıdan yukarıya, yani, zemin gurubu olarak D’den (en kritik durum) başlayarak, A’ya (en az kritik durum) doğru yapılabilir.

Ek bir bilgi olarak, Eurocode 8’e göre de zemin gruplarının sınıflandırması da yapılabilir (Tablo 2.2).

Page 96: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

90

Tablo 2.2. Eurocode 8’e Göre Zemin Grupları

Parametreler

Zemin Tipi

Profil Katmanlarının Tarifi

vs,30, m/s NSPT

0.3 m için

darbe

cu (kPa)

A Kaya veya kaya benzer malzeme (en fazla 5 m kalınlığında yüzey katmanına sahip)

>800 - -

B Asgari bir kaç 10 m kalınlığa sahip ve mekanik özellikleri derinlikle artan sıkı kum, çakıl veya kil formasyonları

360–800

> 50

> 250

C Derinlikleri bir kaç 10 m’den yüzlerce m’ye varan sıkı veya orta sıkılıktaki kum, çakıl veya sıkı kil formasyonları

180–360

15 - 50

70 - 250

D Gevşek veya orta sıkılıkta kohezyonsuz zeminler (az sayıda yumuşak kohezyonlu katman bulunabilir) veya çoklukla yumuşak-sıkı kohezyonlu zeminler

< 180

<15 <70

E Yüzeyde vs değeri C veya D tipi olan 5-20 m kalınlıkta alüvyonlu katman ve bunun altında vs > 800 m/s sıkı malzemeye sahip zemin

S1 Yüksek plastisite endeksli (PI>40), en az 10 m kalınlıkta yumuşak kil ve siltli, yüksek su muhtevalı katmanlar

< 100 (Örnek)

10 - 20

S2 Sıvılaşma potansiyeli taşıyan yığışmalar, hassas killer veya A-E tipleri ile S1 gruplarına girmeyen zeminler

ABYYHY’e göre Zemin Grupları ve sınıflandırması

Zemin Grubu

Zemin Grubu Tanımı Stan. Penetr. (N/30)

Rölatif Sıkılık (%)

Serbest Basınç Direnci (kPa)

Kayma Dalgası Hızı (m/s)

(A)

1. Masif volkanik kayaçlar ve ayrışmamış sağlam metamorfik kayaçlar, sert çimentolu tortul kayaçlar... 2. Çok sıkı kum, çakıl... 3. Sert kil ve siltli kil......

--- > 50 > 32

--- 85-100

----

> 1000 ----

> 400

> 1000 > 700 > 700

(B)

1. Tüf ve aglomera gibi gevşek volkanik kayaçlar, süreksizlik düzlemleri bulunan ayrışmış çimentolu tortul kayaçlar........ 2. Sıkı kum, çakıl ............ 3. Çok katı kil ve siltli kil...

---- 30-50 16-32

---- 65-85 ----

500-1000 -----

200-400

700-1000 400-700 300-700

(C)

1. Yumuşak sürekszlik düzlemleri bulunan çok ayrışmış metamorfik kayaçlar ve çimentolu tortul kayaçlar.... 2. Orta sıkı kum, çakıl...... 3. Katı kil ve siltli kil.......

---- 10-30 8-16

--- 35-65 ----

<500 ---

100-200

400-700 200-400 200-300

(D)

1. Yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu yumuşak, kalın alüvyon tabakaları.... 2. Gevşek kum.......... 3. Yumuşak kil, siltli kil...

---

< 10 < 8

---

< 35 ---

--- ---

< 100

< 200 < 200 < 200

Page 97: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

91

Yerel Zemin

Sınıfı

Tablo 12.1 e Göre Zemin Grubu ve En Üst Zemin Tabakası Kalınlığı (h1)

Z1 (A) grubu zeminler h1 < 15 m olan (B) grubu zeminler

Z2 h1 > 15 m olan (B) grubu zeminler h1 < 15 m olan (C) grubu zeminler

Z3 15 m < h1 < 50 m olan (C) grubu zeminler h1 < 10 m olan (D) grubu zeminler

Z4 h1 > 50 m olan (C) grubu zeminler h1 > 10 m olan (D) grubu zeminler

2.2.14. DOĞAL AFET TEHLĐKELERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

Bu bölümde raporun önceki bölümlerinde verilen tüm arazi ve laboratuvar çalışmaları ile analiz, literatür tarama vb. çalışmalar sonucunda, çalışma alanının doğal afet tehlikeleri açısından değerlendirilmesi yapılmalıdır. Ayrıca, doğal afetler yönünden çalışma alanında önceden yapılmış çalışma olup olmadığı ve bu konuda 7269 sayılı yasa gereği alınmış bir afet bölgesi kararın bulunup bulunmadığı incelenmeli; sakıncalı, önlem gerektiren, imar ve iskana yasak alanlar vb konulardaki görüşler belirlenmelidir.

2.2.14.1. Deprem Tehlikesi

Deprem tehlikesi, bölgede inceleme alanını etkileyebilecek diri faylar, bu faylarda meydana gelmiş veya gelebilecek olan depremlerin büyüklükleri ve oluş sıklıkları, geçmişte meydana gelmiş olan depremlerin hasar dağılımları ve neden olduğu zemin problemleri, inceleme alanının mühendislik jeolojisi haritası, yeraltı suyu haritası, kayma dalgası hız profilleri (Vs), mikrotremor ölçümleri ve zemin hakim periyotları gibi, jeoloji, jeofizik, jeoteknik özellikleri değerlendirilerek, yer sarsıntısı şiddeti ve sıvılaşma tehlikesi haritaları hazırlanmalıdır.

(ÇĐZELGE A)

Çalışmanın ölçeğine uygun şekilde, inceleme alanının Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’ndaki yeri belirtilerek makro ölçekte deprem tehlikesi ortaya konmalı, diri fay haritasındaki konumu itibariyle de inceleme alanını ve yakın çevresini etkileyecek faylardan bahsedilmelidir. Daha alt ölçekli planlara esas çalışmalarda depremsellik ve diri faylar daha detaylı irdelenmelidir.

(ÇĐZELGE B, C, D)

Küçük ölçekli deprem tehlike haritaları (örneğin Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası), deprem tehlikesini, sert bir zemin cinsi kabul edilerek ortalama yer ivmesi cinsinden göstermektedir. Bu haritalar, bölgesel tehlikenin elde edilmesi ve deprem yönetmeliklerinin uygulanması için gerekli genel hususları sağlamaktadır. Bu tür haritalarda yerel zemin koşullarının neden olabileceği sıvılaşma, büyütme, farklı oturma gibi yerel tehlikeler, ölçekleri gereği bulunmamaktadır.

Deprem tehlikeleri, deprem kaynaklarına (faylar), kaynaklardaki yırtılma ve yayılma yolu özellikleri, topoğrafik etki ve yerel zemin koşullarına bağlı olarak büyük ölçüde mekansal farklılaşmalar gösterir. Đnceleme alanı ölçeğinde deprem tehlikesinin değişimini haritalanarak tehlikenin yüksek, orta ve düşük olduğu bölgeler belirlenir ve bölgesel veya kentsel gelişmeler daha güvenli alanlara yönlendirilerek afet duyarlı yerleşmeler sağlanabilir.

Deprem tehlikesinin belirlenmesinde; “Nerede?”, “Ne Zaman?” ve “Hangi Şiddette?” sorularının veya “büyüklükle ilgili” soruların cevapları aranır. Đnceleme alanında etkin olabilecek azami

Page 98: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

92

depremin ne büyüklükte olacağının, meydana gelecek fay kırılmasının hangi boya sahip olacağının veya yer hareketi şiddetinin belirli bir değeri aşmasının ne kadar muhtemel olduğunun bilinmesi gerekecektir. Tasarıma esas teşkil eden deprem hareketinin belirlenmesi, sonuç olarak aktif fayların karakterize edilmesini gerektirir. Jeolojik veritabanından beklenen cevaplar bazı ana başlıklar halinde toplanabilir. Bunlar şematik olarak Şekil 2.7’de gösterilmektedir.

JEOLOJĐK VERĐLER

Yıllık kayma miktarı

Tekerrür aralığı

Son kırılmadan sonraki süre

Depremlerdeki kırılma miktarı

Fay geometrisi

Kırılma boyu

Azami deprem

Şekil 2.7. Jeolojik Veriler ile Deprem Tehlikesinin Belirlenmesi Arasındaki Đlişkiler

[Schwartz, D.P. and K.J.]

Yer kabuğunda meydana gelen depremler faylar boyunca aniden gelişen kırılma sonucu oluşurlar. Depremin boşalttığı şekil değiştirme enerjisinin bir ölçüsü olan “büyüklük” (M, “magnitude”) jeofizik biliminin depremlerle meşgul olan uzmanlarınca (sismolog) farklı şekillerde belirlenir. Bu El Kitabında, depremlerin büyüklüğünü sadece tek bir M değeri ile tarif edilmiştir. Eğer M > 6 ise deprem normal şartlarda yüzeyde bir kırılma ve paralanma yaratır. Yalnız, yüzeyde gözle takip edilen fay kırılmasının 10-20 km derinlikte meydana gelen kırılma şartlarını temsil edebildiğini zannetmek doğru değildir; çünkü yüksek basınç ve sıcaklık altındaki kayaların mekanik davranışı başkadır.

Depremin başladığı, şiddetli yer sarsıntısının yayıldığı nispeten dar alana “deprem kaynak bölgesi” ismi verilir.

Tektonik uzmanı jeologlarca, yüzeyde gözlenen belirtilerden fayların yeri ve türü belirlenir ve bu bilgi haritalara işlenir. Depremlerle birebir ilişkisi olan, yani bir depremde kırılma göstermiş bulunan faylar “diri” (veya aktif) fay diye adlandırılır. Jeolojik faaliyet en az binlerce (bazı hallerde milyonlarca) seneyle ölçülen zaman aralıklarında belirdiği için, fay faaliyetinin anlaşılması ve yorumlanması çoğu zaman kesin hükümlere dayanmamaktadır.

“Aktif fay haritaları” deprem tehlikesini belirlemenin en önemli girdisini teşkil eder.

FAY BÖLGESĐ SEGMENTASYONU

TEKRARLAMA MODELLERĐ

UZUN VADELĐ DEPREM POTANSĐYELĐ

Tehlike modeli Meydana gelme ihtimali

Page 99: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

93

Türkiye’de aktif fay haritasını oluşturmak, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA)’nün görevidir. MTA haritasına ilave olarak üniversiteler, bazı kamu kuruluşları, yerel idareler veya şirketler tarafından hazırlanan dar kapsamlı aktif tektonik haritaları bulunmakta ise de bunların hukuki bir bağlayıcılığı yoktur.

Depremlere neden olan fay sistemleri bir bütündür ve bölgesel bütünlük içerisinde incelenmeleri ve bunlarla ilgili tehlikenin kopukluk göstermeden belirlenmesi gereklidir. Fay sistemlerinin coğrafi yoğunluğuna bağlı olarak tehlikeyi belirleyen alanların birkaç yüz km yarıçaplı daireler halinde gösterilmesi normaldir. Diri fay haritalarının 1/100,000 ölçeğinde hazırlanmaları gerekir, fakat yerel incelemeler için 1/25,000 gibi ölçeklerin de kullanılması mümkündür.

� Faylarla Đlgili Doğrudan Tehlikeler

Kuvvetli Yer Hareketi

Aktif fayların insan can ve mal güvenliği açısından temsil ettiği en büyük tehlike, kırılmayla ortaya çıkan kuvvetli yer hareketidir. Fayın kırıldığı anda oluşturduğu elastik dalgalar, açığa çıkan enerjiyi taşıyan mekanizmadır ve genelde faya yakın mesafelerde şiddetle hissedilir, mesafe arttıkça bu sarsıntı şiddeti azalır. Binaların yıkılması, mühendislik yapılarının hasar görmesi ve bir çok tali etki (heyelan ve sıvılaşma gibi) şiddetli yer sarsıntısının doğrudan etkisidir.

Yer sarsıntısının farklı yerlerde yarattığı etki değişim gösterir. Bu değişimin nedenleri arasındaki faktörler, deprem büyüklüğü, azalım karakteristikleri ve yerel zeminlerin davranışıdır.Yer hareketinin artan mesafe ile nasıl değiştiği teorik olarak ele alınmışsa da, en yaygın tahmin yöntemi, geçmişteki depremler sırasında alınan ölçümlerin istatistiki olarak tasnif edilmesi ve ampirik formüllerin geliştirilmesidir. Faylanma mekanizması, fay geometrisi, kırılmanın ilerleme yönü, dalgaların yayılmaları sırasında içinden geçtikleri katmanlar, kırılan kaya malzemesinin elastik özellikleri ve mukavemeti de yer hareketinin nasıl ortaya çıkacağını belirleyen etkenlerdir. Fayların kırılması sırasında kırılma düzlemindeki pürüzlerin varlığından ötürü kilitlenmeleri oradaki gerilmelerin yerel olarak yoğunlaşmasına neden olur. Bu etken, ölçülen dalga hareketindeki yüksek frekansların sebebidir. Buna ilave olarak teorik ve ampirik gerçekler topoğrafyanın, yerel zemin özelliklerinin ve yeraltı suyunun da etken olduğunu göstermektedir. Bütün bu nedenlerin bir araya gelmesiyle belirli bir M değerine sahip depremin belirli bir alanda yol açacağı yer hareketinin hangi azami ivme veya hıza sahip olacağının tahmini ancak istatistiki olarak (hata payları ile) yapılabilir. Bu işlem; sismoloji, jeofizik, deprem mühendisliğinin bir uğraşı alanıdır.

Azalım ilişkileri, ilerleyen bölümlerde daha geniş bir şekilde incelenmektedir.

Yüzey Kırılması

Aktif fayların yol açtığı tehlikelerden birisi de yapıların temellerinde ortaya çıkabilecek yer değiştirmeleridir. Bu yer değiştirme deprem sırasında aniden belirebildiği gibi uzun zaman dilimlerine yayılmış yavaş gelişen bir tarzda da meydana çıkabilir. Yavaş harekete Đngilizce’deki “creep” tabirinden ötürü “krip” ismi de verilmektedir. Fay boyunca olan krip birinci derecedeki harekettir. Bu tür hareket eğer fayın kollarında, yani başka istikamette meydana gelirse buna tali krip denilir. Türkiye’deki büyük depremlerde fay kırılması gözlenmiştir. Bazı durumlarda ise uzaktaki bir fayın kırılması bir başka bölgedeki faylarda az da olsa hareketlenmelere yol açabilmektedir.

Tektonik Şekil Değiştirme

Tektonik şekil değiştirme (deformasyon), alan veya bölge boyutunda meydana gelen yüzey şekil değiştirmeleridir. Bunlar büyük depremlerle ilişkili olabileceği gibi bazı durumlarda birebir ilişki tespit edilmeyebilir. Tektonik yavaş gelişen şekil değiştirmelerin depremle ilişkisinin bulunup

Page 100: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

94

bulunmadığına karar verebilmek için bazı kıstaslar geliştirilmiş olmakla beraber bunların güvenirliği tatmin edici düzeyde değildir. Örnek olarak, California’daki San Andreas fayının deprem tahmin amacıyla en yoğun bir şekilde ölçüm cihazlarıyla teçhiz edilmiş kesimi olan Parkfield bölgesinde 2004 senesinde meydana gelen deprem öncesinde herhangi bir tektonik eğim değişmesi, yükselme, çarpılma vb. hareket tespit edilmemiştir.

� Aktif Fayların Tanımlanması Yöntemleri

Jeolojik Yöntemler

Tarihi dönemlerde deprem meydana geldiği veya Kuvaterner yaşlı katmanları kestiği belirlenen, neotektonik zamanda aktif olan fayların teşhis edilmesi ve haritalanması ile aktif (diri) fay haritaları güvenilir ve mühendislere ve plancılara yol gösterir hale gelmiştir. Fay tanımlama işlemi ağırlıklı olarak arazide, yerinde yapılan gözlemlere dayalı olarak gerçekleşmektedir. Aktif fayların belirlenmesi ve bunlarla ilgili muhtemel tehlikenin belirlenmesi, ileri seviyede uzmanlık gerektirdiği için, deneyimli ve yetkin uzmanlar tarafından yapılması gereklidir.

Uzaktan Algılama Yöntemleri

Uzaktan algılama teknikleri, aktif fayların karakterinin belirlenmesi veya neotektonik özelliklerinin bilinmesi için gittikçe artan bir yoğunlukta uygulanmaktadır. Görüntünün alındığı bölgenin farklı ışık açıları altında incelenmesi ve diğer ileri teknikler, çıplak gözle görülemeyen geometrik uzantıları ön plana çıkarabilmektedir. Bu teknikler radar ve benzeri algılama teknolojilerinin ilerlemesi ile hızla değişmektedir ve önümüzdeki yıllarda hangilerinin tercih edileceği uzmanlar tarafından dahi bilinmemektedir.

Aktif fay ve kıvrımların teşhisi için alçak güneş ışığı açısı teknikleri etkili olmaktadır. Hava fotoğrafları nispeten az maliyetli işlemler olduğundan aktif fayları teşhisi için sıkça kullanılmaktadır. Zemine nüfuz eden radar teknikleri de fay teşhisinde uygulanmaktadır. Bu teknolojinin görsel hale getirilmesi coğrafi bilgi sistemi imkanlarıyla olmaktadır.

Jeofizik Yöntemler

Mikro deprem faaliyetinin izlenmesiyle aktif fayların varlığı belirlenebilir. Yüzeyde kesinlikle teşhisi yapılmış fayların özellikle uç bölgelerinde yapılan kayıtlarda eğer fay mekanizmaları devamlılık ve tutarlılık gösteriyorsa buraların deprem kaynağı veya fay uzantısı olduğu sonucu çıkarılabilir. Örneğin Kuzey Anadolu fayı gibi ana bir fay sisteminin tali kollarının belirlenmesi ve yeniden aktif hale geçebilecek kesimlerinin haritalanması mikro deprem faaliyeti ile mümkün olabilir.

Çöküntü ovalarında veya deniz ve göl gibi suyla örtülü alanlarda, aktif fayların belirlenmesi sismik yansıma ve kırılma tekniklerinin uygulanmasını gerektirir. Sismik profil belirleme usulleri sayesinde genç fay belirlenmesi, çizgisel uzantısının ve boyunun ortaya konulması kolaylaşır. Bu tür çalışmalar ülkemizde baraj gibi büyük projelerin yer seçiminde uygulanmaktadır.

Gravimetrik çalışmalar fayların iki tarafındaki yoğunluğu çok farklı jeolojik verinin varlığından hareketle fay mevcudiyetiyle ilişkili yoruma dayalıdır. Bu durumlar çekme türü harekete maruz alanlarda temel kayanın çökelti katmanları veya fay atımlarında ortaya çıkar, çünkü çökeltilerin fay boyundaki kalınlığı değişme gösterir. Bu yöntem, etrafı normal atımlı faylarla çevrili havzalarda başarıyla uygulanmıştır. Yüzeyde veya atmosferdeki manyetik ölçümler, genç fayları örten çökelti katmanlarının tespitinde kullanılan pratik bir usuldür. Manyeto-metreler yardımıyla tespit edilebilen faylar olmuştur.

Page 101: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

95

Hendek ve Sondaj Gözlemleri

Aktif fayların faaliyetinin niceliksel ifadesi için bunların gözle incelenmesine dayalı etütler uygulanmıştır. Son 40-50 senede artan oranlarda yaş belirleme, paleo-deprem faaliyeti, sıvılaşma belirtileri, atım miktarlarının ölçülmesi ve yıllık krip gözlemleri için sondaj veya hendek açma yöntemleri uygulanmaktadır. Önemli projelerin yer seçiminde doğrudan yapılan bu gözlemler tasarım parametrelerinin daha güvenilir olması için vazgeçilmez bilgi kaynaklarıdır.

� Fayların Aktif Olup Olmadıklarının Belirlenmesi

Fayların aktif olup olmadıklarının belirlenmesinde kullanılan birçok yöntem bulunmaktadır. Bunlardan genel kabul görmüş ve yaygın olarak kullanılanları aşağıda özetlenmektedir:

- Son onbin yıl içinde kırıldığı hendek açılıp, farklı yaş belirlemesi yöntemleri ile belirlenmiş olan faylar,

- Tarihi veya aletsel dönemde büyük depremlere neden olduğu kayda geçmiş faylar,

- Büyük depremler olduğu bilinmemesine rağmen, deprem aktivitesi gösteren ve jeodezik yöntemlerle ölçülen yıllık yer değiştirme hızları 1 milimetreden (mm) büyük olan faylar.

Aktif veya aktif olmayan fayların tarifleri kesin olmadığı için, planlama ve tasarıma esas parametrelerin belirlenmesinde, bu belirsizliklerin dikkate alınması gerekmektedir.

Jeolojik Göstergeler

Bir fayın aktif olup olmadığının en belirgin göstergesi bunun yaşı, belirlenebilir bir jeolojik formasyonu kesip kesmediğidir. Örneğin, Holosen yaşın esas alındığı bir etütte, böyle bir katmanın fayla buluştuğu nokta hendek açmak için ideal bir yer oluşturur. Fayın hareketlerinin katmandan ölçülmesiyle ortalama kayma hızı ve bütün tekerrür aralığı belirlenebilir. Fay faaliyetinde yaş belirleme ortamı olarak alüvyon katmanları veya volkanik püskürtüler başarı ile kullanılmıştır. Zemin birikintilerinin yaşı radyometrik (karbon-14), zemin istiflenmesi, fosil dizilişi, volkanizma tarihlemesi vb. yollardan belirlenebilir. Kuvaterner dönemi içindeki hareketlenmeler akarsu yataklarındaki kaymalar, heyelan izleri, otoyol çalışmalarında açılan aynalar, fay faaliyetinin göstergesi sayılır. Bir fayın aktif olup olmadığının anlaşılması için bunun bir hendekle açığa çıkarılması ve zemin örneklerinin incelenmesi gereklidir. Jeolojik sıralamada bir aykırılık yoksa bunun en azından ele alınan süre içinde fay hareketinin bulunmadığının işareti sayılması gerekir.

Jeomorfolojik Göstergeler

Fayların görünüşü ve faaliyetlerine ilişkin izlerin tazeliği, bunların yaşı ve faaliyet dereceleri için göstergeler sayılmaktadır [Allen, C.R. 1977; Allen, C.R., 1986]. Jeomorfolojik değerlendirmelerin yapılması görece kolay ve çabuktur. Arazide gözlenen çöküntüler, çöküntü gölleri, açık kırık izleri, dik uçurumlar aktif fay kesimlerinin izleridir. Jeomorfolojik değerlendirmeler önce masa başında hava fotoğrafları veya benzeri görüntülerin incelenmesiyle başlatılır ve arazide görülecek sahalar belirlenir. Daha sonraki aşamalarda daha ayrıntılı jeolojik etütlerin nerelerde yapılacağına karar verilir. Fay kaymasının deprem meydana gelme potansiyeliyle ilişkisi için Şekil 2.8.’deki grafikten faydalanmak mümkündür. [Slemmons, D.B. ve C.M. Depolo, 1986]

Jeodezi Göstergeleri

Belirli fay kesimlerinde tekrarlanan küresel konum belirleme (GPS) ölçümleri, krip hareketi yapan fayların yeryüzünde neden olduğu yer ve şekil değiştirmelerini, bize sürekli bir kayıt olarak kazandırır. Aynı işlemlerin uydulardan radar teknikleri kullnılarak yapılması da mümkündür. Büyük

Page 102: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

96

depremler öncesi ve sonrasında yapılan radar algılamaları (SAR) ve coğrafi bilgi sistemi teknikleri ile fay hareketinin uzantısı, miktarı ve coğrafi dağılımı, bilinebilir hale gelmiştir.

Sismoloji Göstergeleri

Depremlerin üst merkez yörelerinde sürdürülen kapsamlı gözlem ve ölçümler yardımıyla fay bölgelerinin ne derece aktif olduğu, bu faaliyetin sürekliliği, derin katmanlardaki dağılımı ve gerilme durumları hakkında fikir elde edilmektedir. Mikro deprem ölçüm programları belirli bir sahaya (örneğin 10-50 km yarıçaplı) yoğun bir biçimde yerleştirilen sismometre cihazlarının aylar hatta yıllar boyunca ürettiği bilgilerin yorumlanması ve jeolojik verilerle bağdaştırılması ile fayların aktivitesi hakkında bilgi edinilebilir. Özellikle deprem sonrasında artçı depremler belirgin bir coğrafi dağılım gösterir. Bir de yaygın ortaya çıkan mikro deprem faaliyeti vardır; bu durumda yorum getirmek daha güçtür. Yine de deprem doğurma potansiyeli taşıyan bölgeler çoğu zaman geçici olarak araziye yerleştirilen cihazlar vasıtasıyla yapılan ölçme yoluyla teşhis edilebilir.

Şekil 2.8. Jeomorfolojik Özelliklerle Deprem Faaliyeti Đlişkisi

� Deprem Büyüklüğü ve Aktif Fay Parametreleri

Daha önce belirtildiği gibi, sismolojide farklı M (büyüklük) ölçüleri kullanılır. Bunların hepsi depremin meydana gelmesi sonucu boşalan enerji ile bir şekilde ilişkilidir. Depremin büyüklüğünü tarif etmek için kullanılan bir ölçü de depremin momentidir. Bu kavram Brune tarafından ortaya atılmıştır [Brune, J.N. , 1968] ve ifadesi:

Mo = µAD

şeklindedir. Burada µ yer kabuğunun ortalama kayma modülünü gösterir ve ortalama değeri µ = 3.5x1010 N/m2 = 3.5x1011 dyne/cm2 olarak alınabilir. A, kırılan fay düzleminin alanını, D ise, ortalama yer değiştirme (atım) miktarını tarif eder. Örnek olarak, 1999 Kocaeli depremindeki kırılma boyunu 140 km ( 140,000 m), derinliğini 15 km ve ortalama atımı 3 m alırsak,

Deprem Büyüklüğü (M)

Teke

rrür

Süre

si (

Yıl)

Aktif olmayan faylar

Jeomorfolojik belirtileri az, düşük faaliyet gösteren faylar (C)

Orta seviyede faaliyet gösteren faylar (B) Aktif fakat sürekli faaliyet göstermeyen faylar (A)

Jeomorfolojisi belirgin çok aktif levha sınırlarındaki faylar (AA)

Son derece aktif, dalma bölgelerindeki faylar (AAA)

Page 103: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

97

Mo = 3.5x1011x140x105x15x105x3x102 = 2.21x1027 dyne.cm çıkar. Bu değeri M’ye çevirmek için;

Mw = 0.67 log(Mo) – 10.7

denklemini kullanırsak Mw = 7.6 çıkar ki bu değer daha karmaşık hesaplar sonucu bulunan 7.4 değerine yakındır. Moment büyüklüğünün üstün tarafı, fiziki parametrelere bağlı olmasıdır. Bu tezi tersine işlettiğimizde, jeolojik gerçeklerden hareketle kırılabilecek fay boyu, o fayın ürettiği tipik deprem derinliği ve tekerrür değerlerinden meydana gelmesi olası atım miktarı D tahmin edilirse, tasarıma esas M değeri de tespit edilmiş olur.

Kırılma Parametreleri ve Deprem Büyüklüğü

Çeşitli araştırmalar yüzey kırılması boyu, faylanma alanı, azami atım ve büyüklük arasında logaritmik bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye için yüzey kırılması uzunluğu (L, km) ve deprem büyüklüğü (Ms) arasındaki ilişki, Erdik vd tarafından

LnL = 2.53 Ms - 14.04 bağıntısı ile verilmiştir [Erdik vd 1985].

Wells vd (1994) ise, depremlerin moment büyüklüğünü (Mw) esas alarak

LogL= 0.74 Mw – 3.55 ifadesini vermektedir [Wells vd 1994].

Fay Bölümleri

Boyları yüzlerce km olan aktif faylarda bütün kesimler aynı derece faaliyet göstermez. Farklı kesimlerin komşu kesimlere göre farklı karakterde olması işin doğasında bulunmaktadır. Örneğin 1939-1999 yılları arasında Kuzey Anadolu Fayı çeşitli kesimlerinde hareketlenmiş ve deprem üretmiştir.

Deprem Tekerrürleri

Bir fayın veya onun alt kesimlerden birinin hangi zaman aralıklarında harekete geçip deprem üreteceğini tahmine yönelik çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Bunlar, kaymanın tahmin edilmesine dayanan, kayma miktarının bilinmesine dayanan veya periyodik (düzenli aralıklarda tekerrür eden) modeller vasıtasıyla formüle edilmiştir. Bu konuda en yaygın olarak kullanılan ilişki, Gutenberg ve Richter tarafından verilen

Log N (M) = a – bM ilişkisidir. [Gutenberg ve Richter, 1944]

Burada, a ve b regresyon katsayılarıdır. a değeri o bölge veya fay zonundaki aktivite oranına karşe gelmekte ve “0” dan büyük olan depremlerin bir yıl içerisinde meydana gelme sayısını göstermektedir. b katsayısı ise, bölgenin deprem aktivitesi ile ilgili olup, genellikle bölgedeki deprem etkinliğine bağlı olarak 0.7 – 1.2 arasında bir değer almaktadır.

Sismik Boşluklar

Aktif olduğu bilinen veya aktif olma özelliklerini gösteren fayların uzun süre sessiz kalması yer bilim uzmanlarınca buralarda bir sismik boşluk bulunduğu şeklinde tarif edilmektedir. Ayrıca mikro depremlerin daha büyük ve hasar yaratıcı bir depremden evvel kesilmesi de aynı sözcükle karakterize edilmektedir. Đlave bilgi için Yeats v.d. (1997) tavsiye olunur.

2.2.14.1.1. Aktif Tektonik ve Sismolojik Kayıtlar (Çizelge C, D)

Bu başlık altında, inceleme alanını etkileyen genç ve aktif tektonik yapılar detaylı bir şekilde sunulmalıdır. Đnceleme alanının içinden (veya inceleme alanının içinde bulunduğu paftaların dahilinden) geçen ve aktif olarak tanımlanan ana, tali, gömülü vb. faylar uygun ölçekte (1/5000) haritalanmalıdır. Đnceleme alanı dahilinde söz konusu yapılar olsun olmasın, inceleme alanını

Page 104: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

98

etkileyebilecek fay sistemleri (deprem kaynakları) uygun ölçekte haritalanır ve tüm karakteristik özellikleri (tür, uzunluk, derinlik, tekrarlanma süresi, geçmişte yarattığı ve yaratabileceği en büyük deprem büyüklüğü vb) detaylı olarak anlatılır.

Kuvvetli depremler sırasında, faylar genellikle yüzeye ulaşır. Yüzeydeki kırığının konumu, bir depremden diğerine değişebilmektedir. Bu nedenle, yüzeysel faylanma potansiyelinin yüksek olduğu bölgelerin kesin olarak belirlenmesi mümkün olmayabilir. Yüzeysel faylanma ve tektonik hareketlere bağlı hasar, depreme neden olan aktif fayın yüzeylendiği sınırlı bölgelerde ortaya çıkar. Bu durumlarda, fay kırığının türüne bağlı olarak farklı etkiler gözlenmektedir. Bunlara örnekler :

- Düşey yer değiştirmeler

- Yanal atımlar

- Kademeli paralanma zonları

Yüzeysel faylanma haritasının hazırlanmasında kullanılacak ham veri, incelenen sahanın ve çevresinin, aktivitesi bilinen fayları, potansiyel aktif fayları ve aktivite göstermeyen faylarını ve içeren sismotektonik haritası sağlanmalıdır. Eğer geçmişte depremler sonrası yüzeysel faylanma gözlenmişse, mevcut dokümanlar yardımı ile gözlenen fay izleri haritalanmalıdır. Bu konu ile ilgili veriler, MTA Genel Müdürlüğünden temin edilebilir.

Gerek inceleme alanı ve çevresinin depremselliği hakkında bilgi sahibi olmak, gerekse deprem tehlike analizlerinin tamamlanabilmesi için sismolojik kayıtlar ilgili kurumlardan elde edilmeli, değerlendirilmeli ve etüt raporları kapsamında verilmelidir.

2.2.14.1.2. Paleosismolojik Çalışmalar (ÇĐZELGE C, D)

Çalışma alanı içinde ve/veya bölgesel ölçekte fay veya faylar varsa; bu fay veya fayların deprem üreten diri fay olup olmadığı (Holosende hareket etmiş), ürettiği ve üretebileceği en büyük deprem, en son ürettiği depremin zamanı, yinelenme aralığı, sıklığı, Deprem Bölgeleri Haritasında yerinin gösterilmesi, bölgenin tarihsel depremselliği vb. bilgiler verilmeli; çalışma alanı içinde olan veya olduğu belirlen bu fayın deprem üreten diri bir fay olduğu belirlenirse, yeterince yapılacak hendek (trenç), sondaj, jeofizik, elektromanyetik yöntemler ve literatür tarama çalışmalarıyla, fayın muhtemel depremde yüzey kırığı oluşturup oluşturmayacağı, fayın tipi, doğrultusu ve eğimi, yer değiştirme miktarı ve yüzey jeolojisi ile ilişkisi hakkında bilgi verilerek literatürde bulunan uygulamalara uygun yorum yapılmalıdır.

Yüzeysel Faylanma ve Paralanma Zonları

Türkiye’de Mw ≥ 6.8 olan hemen bütün sığ depremler; yüzey kırılmaları, basınç tepeleri, kademeli gerilme çatlakları ve bu yüzey kırılmaları boyunca depremin büyüklüğüne bağlı olarak, 8-9 metreye kadar ulaşabilen yer değiştirmelere (atım) yol açmaktadır.

1939 Büyük Erzincan depreminden bu yana meydana gelen depremlerin yüzey kırılmaları, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü, ilgili Üniversiteler tarafından yerinde incelenmiş ve haritalanmıştır. Genellikle 1/25,000 ölçekli haritalar üzerinde işlenmiş olan yüzeysel faylanma ve paralanma zonları, tarihsel depremler için son yıllarda gittikçe yaygınlaşan paleosismolojik araştırmalarla belirlenmeye çalışılmaktadır.

Geçmiş depremlerden elde edilen veriler, yüzeysel faylanma ve paralanma zonlarının birkaç metre ile birkaç on metre arasında değişebildiğini ve bu zonlar içerisinde yerleşmiş olan yapılarda, bu zonların dışındaki yapılara oranla çok farklı hasarlar oluşmadığını göstermektedir.

Page 105: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

99

Ayrıca yüzey kırıkları ve paralanma zonlarının konumları bir depremden diğerine değişebildiği için yerlerinin kesin olarak belirlenmesi her zaman olanaklı olmamaktadır.

Yüzeysel faylanma ve yer değiştirmelerden büyük oranda etkilenen yapılar, boru hatları, kara ve demir yolları, sulama kanalları, tüneller, tüp geçitler gibi doğrusal yapılardır. Bu yapıların belirlenen diri fayları dik kestiği noktalarda düzenlenen mafsallı geçişlerde, hasarın büyük ölçüde önlendiği bilinmektedir. (Resim 1, 2)

Resim 1. Demiryolunda Faylanma

Resim 2. Alaska Petrol Boru Hattı (Fayın dik kestiği yer kayar mafsallı yapılmış)

Page 106: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

100

Aktif fayların olası yüzey kırıkları ve paralanma zonlarının belirlenmesi çalışmalarına 1/25,000 ölçekte başlanmalıdır. Bu haritalar, MTA Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmalı ve kullanıma sunulmalıdır.

Diri fayların ve olası yüzey kırıklarının daha büyük ölçeklerde belirlenmesi aşamasında paleosismoloji, sismoloji, jeofizik ve jeodezi disiplinlerinin katkıları alınmalıdır.

Diri fayların yerel ölçekte belirlenmesi çalışmalarında, fayların uzunlukları, varsa nitelikleri, segmentleri, geometrik özellikleri, fayları sınırlayan yapısal düzensizlikler, toplam atım miktarları ve yıllık yer değiştirme hızları, deprem geçmişleri ve tekrarlanma periyotları gibi birçok verinin toplanması ve birlikte değerlendirilmesi gereklidir. Gerçekte, bu konuda deprem tehlikesi olan diğer ülkelerde standart olarak kullanılan ve üzerinde bilimsel olarak fikir birliği oluşmuş bir yöntem de henüz bulunmamaktadır.

Bu nedenle, bu çalışmalar sorumlu kamu kurum ve kuruluşlarınca hazırlanmalı ve diri fay, yüzey faylanma veya paralanma zonları için getirilecek imar sınırlamaları Afet Đşleri Genel Müdürlüğü onayına tabi olmalıdır.

Türkiye ve dünyada yüzey faylanması oluşturan depremlerden sonra yapılan arazi çalışmalarında yüzey kırıklarından birkaç metre uzaklıktaki yapılarda dahi diğer yapılara oranla çok daha fazla olduğu belirlenememiş, aksine yüzey kırıklarının hemen yakınındaki binaların depremi orta ve hafif hasarlarla atlattığı gözlenmiştir. Bu konuda 1976 Çaldıran, 1995 Dinar ve son olarak da 1999 Đzmit Körfezi ve Düzce depremlerinde gözlenmiş birçok örnek bulunmaktadır (Resim 3).

Resim 3. Düzce Depreminde Oluşan Yüzeysel Faylanma ve Hafif Hasarlı Bina

Bilinen aktif faylara yaklaşım mesafesi olarak imar planlarında sınırlamalar getirilmesi dünyada da yaygın bir uygulama değildir. Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya eyaletinde Alquist-Priolo Yasası gereğince bilinen yüzey kırıklarına 15 metreden daha yakın mesafedeki alanlara imar izni verilmemekte, bu alanlar aktif yeşil alanlar veya çok zorunlu hallerde çok düşük yoğunlukta konut veya ticaret alanları olarak kullanılmaktadır.

Japonya’da ise böyle bir yasal sınırlama olmamasına rağmen, bu tür alanlar park, çocuk bahçesi, yol, yeşil alan olarak kullanılmaktadır.

Page 107: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

101

Yeni Zelanda’da ise merkezi hükümet bu konuda “Aktif Faylar Üzerinde veya Yakınında Arazi Gelişimi Planlaması” konulu kılavuz mahiyetinde bir yayın hazırlatmış ve uygulama yetkisini bu kılavuz uyarınca yerel yönetimlere bırakmıştır. Bu kılavuzda ayrıca aktif fayların her iki tarafında 20 metrelik bir alanın yapılaşmaya açılmaması önerilmektedir.

Avrupa Birliği’nin planlamaya ilişkin direktifleri arasında, bilinen aktif faylar ve yüzey kırıklarına yaklaşım mesafesi hususunda standart bir kural bulunmamakta, ancak genel bir prensip olarak, yüzey kırılmaları, sıvılaşma, farklı oturma ve yanal yayılma, krip gibi zemin problemine sahip olduğu belirlenen alanlarda önemli yapı ve tesilerin kurulmasına, yüksek yoğunluklu konut, sanayi, ticaret gibi fonksiyonlarla kullanılmasına ve özel önlemler alınmadan bilinen fayları dikine kesen otoyol, tünel, metro, kara ve demiryolu gibi doğrusal yapılara izin verilmemektedir.

2.2.14.1.3. Deprem Tehlike Analizi (ÇĐZELGE D)

Đnceleme alanını etkileyecek deprem kaynakları (diri faylar), bu kaynaklarda olabilecek en büyük depremler, bu depremlerin yineleme (tekrarlanma) aralıkları, doğurabileceği yer hareketinin büyüklüğü, yöntemlerdeki belirsizliklerin tahmini gibi konular deprem tehlike analizlerinin ana başlıklarını oluşturmaktadır.

Amaç, inceleme alanını etkileyebilecek aktif faylar veya fay zonlarında meydana gelebilecek depremlerin inceleme alanında, yerel zemin özelliklerinden bağımsız olarak doğurabileceği kuvvetli yer hareketlerinin ivme, hız, deplasman gibi mühendislik hesaplarında kullanılabilecek parametrelerle belirlenmesidir.

Belirli bir büyüklükteki bir depremin yinelenme aralığının hesaplanması, en büyük yer ivmesi dönüş periyodu ile yer ivmesinin aşılma ihtimalinin belirlenmesi deprem tehlike analizlerinin konusunu oluşturur. Deprem tehlike analizlerinin amacı, zeminin ve mühendislik yapılarının gelecekte maruz kalabileceği depremsel yükleme şartlarının hesaplanmasında gerekli olan depremsel yer hareketi ile ilgili parametrelerin (ivme, hız, deplasman) hesaplanmasıdır.

Deprem tehlike analizi genellikle iki farklı yöntemle yapılmaktadır:

1) Deterministik Yöntem

2) Olasılıksal (probabilistik) Yöntem

Her iki yöntemde de deprem kaynaklarında (diri faylar) meydana gelebilecek en büyük depremin büyüklüğü, magnitüd (büyüklük), şiddet veya en büyük yer ivmesi olarak belirlendikten sonra analizde kullanılması gereken azalım (sönümlenme) ilişkilerinin belirlenmesi gereklidir.

2.2.14.1.3.1. Azalım Đlişkileri

Depremlerin belirli coğrafi yörelerde yoğunlaşmış olan faaliyetlerinin merkezden uzaklaştıkça yeryüzünde yol açtığı dinamik etkiler de tahmin edilmek zorundadır. Deprem etkilerinin en şiddetli hissedildiği yerlerin, depremin kaynağına en yakın olan noktalar olması gerektiği düşünülse bile, yapılan ölçüm ve gözlemler, bu beklentinin her zaman doğru çıkmayabileceğini göstermektedir. Doğru ifadenin “deprem yer hareketini tahmin denklemleri” olması gerektiği unutulmamalı ve “azalım ilişkisi” başlığı altında depremin büyüklüğü (M), merkezinden bulunduğumuz noktaya olan mesafe ve aynı yerin kabaca tarif edilmiş zemin özelliklerinin bir fonksiyonu olarak, yerde hangi mertebede azami ivme, spektral ivme veya azami hız olabileceğini nasıl tahmin edebileceğimize bakmamız gerekmektedir. Sayılan değerler, mühendislik uygulamalarının temeli olduğu gibi,

Page 108: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

102

mevcut yapıların ve inşa edilmiş çevrenin nasıl etkileneceğine ilişkin hesapların dayanağını teşkil eder.

Kuvvetli yer hareketinin tahminine ilişkin ampirik ve teorik bazda çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Ancak bunların hangilerinin “doğru” sonuç vereceği ancak deprem olup ölçmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacaktır. Deprem olmadan önce ise, mertebe olarak yer hareketi parametresi gereklidir ve onu bulmak için sağlam bir yerbilimleri arka plan bilgi birikimi ve tercihen etüdün yapıldığı bölge veya yöreden temin edilmiş ampirik verilere dayalı tahmin denklemi gereklidir. Campbell bilimsel literatürde verilmiş çok sayıda azalım ilişkisini tahlil etmektedir [Campbell, K.W. (2003]. Buradan alınmış bazı referanslar, Türkiye’ye ait daha yeni ifadelerle birlikte Tablo 2.3’te verilmektedir.

En genel haliyle yer hareketini tahmin etmekte kullanılan ifadeler:

εεεεeeeeRecYScFcrccMc 65432

1−−−−−−−−====

şeklinde veya daha bilinen haliyle

εεεε++++++++++++−−−−−−−−++++==== ScFcrcRcMccY 654321 )ln()ln( (1)

denklemiyle gösterilir. Burada “ln” tabii logaritmayı, “Y” hesaplanmak istenen yer hareketi parametresini, “M” deprem büyüklüğünü, “r” kaynaktan inceleme alanına olan mesafeyi, “F” faylanma tarzını, “S” zemini karakterize eden parametreyi, ε ise ortalaması sıfır, standart sapması ise ln(Y)’nin tahminindeki hatayı (σln(Y)) gösteren terimdir. Diğer terimler ise eldeki veri tabanı regresyona tabi tutulduğunda elde edilen sabitlerdir. R ise yine bir mesafe terimidir ve farklı şekilde gösterilebilir.

Page 109: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

103

Tablo 2.3. Farklı Azalım Đlişkileri ve Referanslar

Ülke veya Bölge

Tektonik Karakter

Referans

Abrahamson, N.A., and Silva, W.J. (1997): “Empirical Response Spectral Attenuation Relations for Shallow Crustal Earthquakes,” Seism. Res. Lett. (68):94–127.

Boore, D.M., Joyner, W.B., and Fumal, T.E. (1997): “Equations for Estimating Horizontal Response Spectra and Peak Acceleration from Western North American Earthquakes: A Summary of Recent Work,” Seism. Res. Lett. (68):128–153.

Campbell, K.W. (1997): “Empirical Near-Source Attenuation Relationships for Horizontal and Vertical Components of Peak Ground Acceleration, Peak Ground Velocity, and Pseudoabsolute Acceleration Response Spectra,” Seism. Res. Lett. (68):154–179.

Sığ aktif kabuk

Sadigh, K., Chang, C.-Y., Egan, J.A., Makdisi, F., and Youngs, R.R. (1997): “Attenuation Relationships for Shallow Crustal Earthquakes Based on California Strong Motion Data,” Seism. Res. Lett. (68):180–189.

Atkinson, G.M., and Boore, D.M. (1995): “New Ground Motion Relations for Eastern North America,” Bull. Seism. Soc. Am. (85):17–30.

Kuzey Amerika Kıtası

Sığ stabil kabuk Toro, G.R., Abrahamson, N.A., and Schneider, J.F. (1997): “Model of

Strong Ground Motions from Earthquakes in Central and Eastern North America: Best Estimates and Uncertainties,” Seism. Res. Lett. (68):41–57.

Sığ aktif kabuk

Ambraseys, N.N., and Bommer, J.J. (1995): “Attenuation Relations for Use in Europe: An Overview,” Proc. Fifth SECED Conference on European Seismic Design Practice, pp. 67–74.

Avrupa Sığ stabil kabuk

Dahle, A., Bungum, H., and Dvamme, L.G. (1990): “Attenuation Models Inferred from Intraplate Earthquake Recordings,” Earthq. Eng. and Struct. Dyn. (19):1125–1141.

Japonya Hepsi Molas, G.L., and Yamazaki, F. (1995): “Attenuation of Earthquake Ground Motion in Japan Including Deep Focus Events,” Bull. Seism. Soc. Am. (85):1343–1358.

Sığ, uzantılı kabuk

Spudich, P., Joyner, W.B., Lindh, A.G., Boore, D.M., Margaris, B.M., and Fletcher, J.B. (1999): “SEA99: A Revised Ground Motion Prediction Relation for Use in Extensional Tectonic Regimes,” Bull. Seism. Soc. Am. (89): 1156–1170.

Dalım arakesiti

Youngs, R.R., Chiou, S.-J., Silva, W.J., and Humphrey, J.R. (1997): “Strong Ground Motion Attenuation Relationships for Subduction Zone Earthquakes,” Seism. Res. Lett. (68):58–73.

Dalım levha içi

Youngs, R.R., Chiou, S.-J., Silva, W.J., and Humphrey, J.R. (1997): “Strong Ground Motion Attenuation Relationships for Subduction Zone Earthquakes,” Seism. Res. Lett. (68):58–73.

Dünya Geneli

Kesintisiz dalım

Crouse, C.B. (1991): “Ground-Motion Attenuation Equations for Earthquakes on the Cascadia Subduction Zone,” Earthquake Spectra (7):201–235. P. Gülkan and E. Kalkan (2002): “Attenuation Modeling of Recent Earthquakes in Turkey,” Journal of Seismology, (6):397-409.

Türkiye Genel E. Kalkan and P. Gülkan (2004): “Site-Dependent Spectra Derived from Ground Motion Records in Turkey,” EERI Earthquake Spectra, (20): 1111-1138.

Eldeki kuvvetli yer hareketi veritabanının, on binlerce kayıttan meydana gelmesi ve bu kayıtların elde edildiği istasyon veya mahallerin zemin şartlarının çok daha iyi biliniyor olması, genel olarak “yeni nesil” azalım ilişkileri olarak isimlendirilen, bazı ileri düzeydeki kavramların ortaya çıkması için

Page 110: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

104

neden oluşturmuştur. Yalnız, yeni nesil denklemlerin uygulanması öncekilere oranla daha güçtür, çünkü denklemlere girdi teşkil eden parametrelerin arasında faylanmanın nasıl olduğuna ilişkin nümerik ifadeler, zemine ait ayrıntılı bilgiler gibi, en azından ülkemizde sağlanması kolay olmayan parametreler bulunmaktadır. Bu bakımdan, henüz uygunluğu denenmemiş denklemlerin kullanılmasını önermek doğru değildir.

Deprem tehlike analizlerinde, yer hareketlerinin miktarsal tanımı çok önemlidir. Yer hareketi parametrelerinin sıklıkla kullanılanlarından birisi ise en büyük yer ivmesidir (PGA – Peak Ground Acceleration). Dünyanın sismik olarak aktif bölgelerinde ivme ölçerler ile yapılan ölçümler son yıllarda kayda değer bir envanter ortaya çıkarmıştır. Bu envanter kullanılarak, yerel jeoloji ve depremlerin bazı karakteristikleri temel alınarak deprem hareketlerinin hesaplanabilmesi için bir çok ampirik azalım (sönümlenme) ilişkileri ortaya konmuştur. Ancak bu ilişkiler, dünyanın bir çok farklı deprem üreten bölgesinden, fay türünden vb. elde edilmiştir. Ayrıca, ortaya konan eşitliklerin hesaplanması amacıyla kullanılan verilerin seçim kriterleri farklıdır ve bazıları sadece bir zemin türüne (örneğin kaya) ait verileri içerirler. Değişik çalışmalarla üretilmiş azalım ilişkileri vasıtasıyla hesaplanan PGA değerleri arasındaki farklılıklar bundan kaynaklanır ve bu da değerlerin kullanımını kısıtlar.

Deprem tehlike analizlerinde hangi azalım ilişkisinin kullanılması gerektiği önemli bir araştırma konusudur. Göz önünde bulundurulması gereken husus, inceleme sahasında uygulanacak en uygun azalım ilişkisinin seçilmesidir. Son yıllarda bu konu üstüne yapılan çalışmaların sayısı artmış ve bir kaç araştırmacı tarafından yerel veriler kullanılarak ülkemiz koşulları için sönümlenme (azalım) ilişkileri ortaya konmuştur. Bu çalışmalardan birkaç danesi aşağıda verilmektedir.

a) Ulusay ve diğerleri (2004)

)9282.188427.7Re3.33(0218.018.2 BA SSMwePGA

++−=

Mw: Depremin moment magnitudu; Re: Episentıra olan mesafe; SA ve SB: Zemin koşulu parametreleri.

b) Aydan (2001)

RMeea

s 025.09.0 )1(8.2max −−= Ms: Yüzey magnitudu; R: Deprem hiposentırından olan

uzaklık.

c) Đnan ve diğerleri (1996)

44.0log9.065.0log −−= RMPGA M: Deprem büyüklüğü; R: Episentıra olan uzaklık.

Bu El Kitabında azami yer ivmesi veya spektral ivme değerleri, Boore v.d. (1997) ve Kalkan ve Gülkan (2004) tarafından verilen ilişkilerle sınırlandırılacaktır. Bu seçimin iki nedeni vardır: Birincisi Boore v.d. (1997) denkleminin erken bir versiyonu, Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasının hesabında kullanılmıştır ve veritabanı ülkemizde olduğu gibi ağırlıklı olarak doğrultu atımlı sığ depremlerden elde edilmiştir. Đkincisi, aynı model bundan sonra Türkiye’de yapılabilecek deprem değerlendirmelerinde esas olarak kabul edilebilecek denklem çıkarımında uygulanmıştır.

Đvme Tahminleri

Azami yer ivmesi (teknik tarifiyle sıfır periyottaki spektral ivme) veya herhangi bir periyottaki spektral ivme şu denklemden hesaplanır:

lnY = b1 + b2 (M - 6) + b3 (M - 6)² + b5 ln r + bV ln (VS / VA) (1a)

Page 111: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

105

Bu denklemde, mesafe “r” ise,

r = (rcl² + h²)1/2 (2) ifadesi ile verilmektedir.

Görüleceği gibi Denklem (1a) Denklem (1)’ in benzeridir; Denklem (2) ise mesafe ölçüsüne açıklık getirmektedir. Eldeki veri tabanı bir regresyon hesabıyla denklemlerdeki bi değerleri hesaplanmaktadır. Bu değerler Boore v.d. için Tablo 2.4a’ da, Kalkan ve Gülkan içinse Tablo 2.4b’ de verilmektedir.

Tablo 2.4a. Boore v.d. (1997) Azalım Đlişkisi Katsayıları

Period b1SS b1RS B1ALL b2 b3 b5 BV VA h �lnY

0.00 -0.313 -0.117 -0.242 0.527 0.000 -0.778 -0.371 1396 5.57 0.520 0.10 1.006 1.087 1.059 0.753 -0.226 -0.934 -0.212 1112 6.27 0.479 0.11 1.072 1.164 1.130 0.732 -0.230 -0.937 -0.211 1291 6.65 0.481 0.12 1.109 1.215 1.174 0.721 -0.233 -0.939 -0.215 1452 6.91 0.485 0.13 1.128 1.246 1.200 0.711 -0.233 -0.939 -0.221 1596 7.08 0.486 0.14 1.135 1.261 1.208 0.707 -0.230 -0.938 -0.228 1718 7.18 0.489 0.15 1.128 1.264 1.204 0.702 -0.228 -0.937 -0.238 1820 7.23 0.492 0.16 1.112 1.257 1.192 0.702 -0.226 -0.935 -0.248 1910 7.24 0.495 0.17 1.090 1.242 1.173 0.702 -0.210 -0.933 -0.258 1977 7.21 0.497 0.18 1.063 1.222 1.151 0.705 -0.216 -0.930 -0.270 2037 7.16 0.499 0.19 1.032 1.198 1.122 0.709 -0.212 -0.927 -0.281 2080 7.10 0.501 0.20 0.999 1.170 1.089 0.711 -0.207 -0.924 -0.292 2118 7.02 0.502 0.22 0.925 1.104 1.019 0.721 -0.198 -0.918 -0.315 2158 6.83 0.508 0.24 0.847 1.033 0.941 0.732 -0.189 -0.912 -0.338 2178 6.62 0.511 0.26 0.764 0.958 0.861 0.744 -0.180 -0.906 -0.360 2173 6.39 0.514 0.28 0.681 0.881 0.780 0.758 -0.168 -0.899 -0.381 2158 6.17 0.518 0.30 0.598 0.803 0.700 0.769 -0.161 -0.893 -0.401 2133 5.94 0.522 0.32 0.518 0.725 0.619 0.783 -0.152 -0.888 -0.420 2104 5.72 0.525 0.34 0.439 0.648 0.540 0.794 -0.143 -0.882 -0.438 2070 5.50 0.530 0.36 0.361 0.570 0.462 0.806 -0.136 -0.877 -0.456 2032 5.30 0.532 0.38 0.286 0.495 0.385 0.820 -0.127 -0.872 -0.472 1995 5.10 0.536 0.40 0.212 0.423 0.311 0.831 -0.120 -0.867 -0.487 1954 4.91 0.538 0.42 0.140 0.352 0.239 0.840 -0.113 -0.862 -0.502 1919 4.74 0.542 0.44 0.073 0.282 0.169 0.852 -0.108 -0.858 -0.516 1884 4.57 0.545 0.46 0.005 0.217 0.102 0.863 -0.101 -0.854 -0.529 1849 4.41 0.549 0.48 -0.058 0.151 0.036 0.873 -0.097 -0.850 -0.541 1816 4.26 0.551 0.50 -0.122 0.087 -0.025 0.884 -0.090 -0.846 -0.553 1782 4.13 0.556 0.55 -0.268 -0.063 -0.176 0.907 -0.078 -0.837 -0.579 1710 3.82 0.562 0.60 -0.401 -0.203 -0.314 0.928 -0.069 -0.830 -0.602 1644 3.57 0.569 0.65 -0.523 -0.331 -0.440 0.946 -0.060 -0.823 -0.622 1592 3.36 0.575 0.70 -0.634 -0.452 -0.555 0.962 -0.053 -0.818 -0.639 1545 3.20 0.582 0.75 -0.737 -0.562 -0.661 0.979 -0.046 -0.813 -0.653 1507 3.07 0.587 0.80 -0.829 -0.666 -0.760 0.992 -0.041 -0.809 -0.666 1476 2.98 0.593 0.85 -0.915 -0.761 -0.851 1.006 -0.037 -0.805 -0.676 1452 2.92 0.598 0.90 -0.993 -0.848 -0.933 1.018 -0.035 -0.802 -0.685 1432 2.89 0.604 0.95 -1.066 -0.932 -1.010 1.027 -0.032 -0.800 -0.692 1416 2.88 0.609 1.00 -1.133 -1.009 -1.080 1.036 -0.032 -0.798 -0.698 1406 2.90 0.613 1.10 -1.249 -1.145 -1.208 1.052 -0.030 -0.795 -0.706 1396 2.99 0.622 1.20 -1.345 -1.265 -1.315 1.064 -0.032 -0.794 -0.710 1400 3.14 0.629 1.30 -1.428 -1.370 -1.407 1.073 -0.035 -0.793 -0.711 1416 3.36 0.637 1.40 -1.495 -1.460 -1.483 1.080 -0.039 -0.794 -0.709 1442 3.62 0.643 1.50 -1.552 -1.538 -1.550 1.085 -0.044 -0.796 -0.704 1479 3.92 0.649 1.60 -1.598 -1.608 -1.605 1.087 -0.051 -0.798 -0.697 1524 4.26 0.654 1.70 -1.634 -1.668 -1.652 1.089 -0.058 -0.801 -0.689 1581 4.62 0.660 1.80 -1.663 -1.718 -1.689 1.087 -0.067 -0.804 -0.679 1644 5.01 0.664 1.90 -1.685 -1.763 -1.720 1.087 -0.074 -0.808 -0.667 1714 5.42 0.669 2.00 -1.699 -1.801 -1.743 1.085 -0.085 -0.812 -0.655 1795 5.85 0.672

Page 112: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

106

Tablo 2.4b. Kalkan ve Gülkan (2004) Azalım Đlişkisi Katsayıları

Period (sec) b1 b2 b3 b5 b V V A h (km) σ

PGA 0.393 0.576 -0.107 -0.899 -0.200 1112 6.91 0.6120.10 1.796 0.441 -0.087 -1.023 -0.054 1112 10.07 0.6580.11 1.627 0.498 -0.086 -1.030 -0.051 1290 10.31 0.6430.12 1.109 0.721 -0.233 -0.939 -0.215 1452 6.91 0.6500.13 1.474 0.500 -0.127 -1.070 -0.300 1953 10.00 0.6700.14 0.987 0.509 -0.114 -1.026 -0.500 1717 9.00 0.6200.15 1.530 0.511 -0.127 -1.070 -0.300 1953 10.00 0.6230.16 1.471 0.517 -0.125 -1.052 -0.298 1954 9.59 0.6340.17 1.500 0.530 -0.115 -1.060 -0.297 1955 9.65 0.6510.18 1.496 0.547 -0.115 -1.060 -0.301 1957 9.40 0.6460.19 1.468 0.575 -0.108 -1.055 -0.302 1958 9.23 0.6570.20 1.419 0.597 -0.097 -1.050 -0.303 1959 8.96 0.6710.22 0.989 0.628 -0.118 -0.951 -0.301 1959 6.04 0.6830.24 0.736 0.654 -0.113 -0.892 -0.302 1960 5.16 0.6800.26 0.604 0.696 -0.109 -0.860 -0.305 1961 4.70 0.6820.28 0.727 0.733 -0.127 -0.891 -0.303 1963 5.74 0.6740.30 0.799 0.751 -0.148 -0.909 -0.297 1964 6.49 0.7200.32 0.749 0.744 -0.161 -0.897 -0.300 1954 7.18 0.7140.34 0.798 0.741 -0.154 -0.891 -0.266 1968 8.10 0.7200.36 0.589 0.752 -0.143 -0.867 -0.300 2100 7.90 0.6500.38 0.490 0.763 -0.138 -0.852 -0.300 2103 8.00 0.7790.40 0.530 0.775 -0.147 -0.855 -0.264 2104 8.32 0.7720.42 0.353 0.784 -0.150 -0.816 -0.267 2104 7.69 0.8120.44 0.053 0.782 -0.132 -0.756 -0.268 2103 7.00 0.7900.46 0.049 0.780 -0.157 -0.747 -0.290 2059 7.30 0.7810.48 -0.170 0.796 -0.153 -0.704 -0.275 2060 6.32 0.7890.50 -0.146 0.828 -0.161 -0.710 -0.274 2064 6.22 0.7620.55 -0.306 0.866 -0.156 -0.702 -0.292 2071 5.81 0.8080.60 -0.383 0.881 -0.179 -0.697 -0.303 2075 6.13 0.8340.65 -0.491 0.896 -0.182 -0.696 -0.300 2100 5.80 0.8450.70 -0.576 0.914 -0.190 -0.681 -0.301 2102 5.70 0.8400.75 -0.648 0.933 -0.185 -0.676 -0.300 2104 5.90 0.8280.80 -0.713 0.968 -0.183 -0.676 -0.301 2090 5.89 0.8390.85 -0.567 0.986 -0.214 -0.695 -0.333 1432 6.27 0.8250.90 -0.522 1.019 -0.225 -0.708 -0.313 1431 6.69 0.8260.95 -0.610 1.050 -0.229 -0.697 -0.303 1431 6.89 0.8411.00 -0.662 1.070 -0.250 -0.696 -0.305 1405 6.89 0.8741.10 -1.330 1.089 -0.255 -0.684 -0.500 2103 7.00 0.8511.20 -1.370 1.120 -0.267 -0.690 -0.498 2103 6.64 0.8411.30 -1.474 1.155 -0.269 -0.696 -0.496 2103 6.00 0.8561.40 -1.665 1.170 -0.258 -0.674 -0.500 2104 5.44 0.8451.50 -1.790 1.183 -0.262 -0.665 -0.501 2104 5.57 0.8401.60 -1.889 1.189 -0.265 -0.662 -0.503 2102 5.50 0.8341.70 -1.968 1.200 -0.272 -0.664 -0.502 2101 5.30 0.8281.80 -2.037 1.210 -0.284 -0.666 -0.505 2098 5.10 0.8491.90 -1.970 1.210 -0.295 -0.675 -0.501 1713 5.00 0.8552.00 -2.110 1.200 -0.300 -0.663 -0.499 1794 4.86 0.878

In(Y) = b1 + b2 (M - 6) + b3 (M - 6)² + b5 In r + bV In (VS / VA) with r = (rcl² + h²)1/2

Farklı ülkelerden elde edilen bilgilere dayalı olarak çıkartılan bu denklemlerin verdiği sonuçların karşılaştıması, Şekil 2.9 a ve 2.9 b’ de verilmiştir. Vurgulanması gereken husus, Boore v.d. (1997) ile Kalkan ve Gülkan (2004)’ün Tablo 2.5’ deki zemin grup tariflerinin tam uyuşmadığıdır. O bakımdan zemin tarifleri mümkün olduğu ölçüde yakınlaştırılıp değerler grafiğe aktarılmıştır.

Page 113: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

107

Tablo 2.5. Zemin Tarifleri

Zemin Grubu/Đsim Kayma Dalga Hızı, Vs (m/s)

Kaya Zemin > 700

Normal Zemin 200 – 700

Yumuşak Zemin < 200

C losest D istance (km )

1 10 100

PGA (g)

0 .01

0 .1

1

0 .01

0 .1

1

K O C A E L I D A T A (M ax . H . C om p .)T h is S tudy+ /- 1 S igm a

B oo re e t a l. (1997)A m braseys e t a l. (1996 )C am pbe ll (1997 )S ad igh e t a l. (1997 ) S pud ich e t a l. (1999)

R o ck , M w = 7 .4

Şekil 2.9 a. “M = 7.4” için Azalım Đlişkilerinin Mukayesesi: Kaya Zemin

C losest D istance (km )

1 10 10 0

PGA (g)

0 .01

0 .1

1

0 .01

0 .1

1

K O C A E L I D A T A (M a x. H . C o m p .)T h is S tu d y+ /- 1 S ig m a

B o ore e t a l. (1 9 9 7)A m bra se ys e t a l. (19 9 6 )C am p b e ll (19 9 7 )S a d ig h e t a l. (1 99 7 ) S p ud ich e t a l. (1 9 99 )

Şekil 2.9 b. “M = 7.4” için Azalım Đlişkilerinin Mukayesesi: Normal Zemin

Aza

mi Đ

vme

(g

) A

zam

i Đvm

e (

g)

Mesafe (km)

Mesafe (km)

Mesafe (km)

Page 114: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

108

Hız Tahminleri

Đvmenin entegrali alınarak bulunan yer hızı, bazı mühendislik uygulamalarında (sıvılaşma hesabı gibi) önemli bir yer tutar. Bugüne kadar Türkiye’de yerin azami hızının deprem büyüklüğü ve mesafe ile nasıl değiştiği araştırılmamıştır. Bunun nedenlerinden birisi, mühendislik uygulamalarının ivmeye endeksli olması; diğer neden ise hızın elde edilmesinin basit görünmesine rağmen oldukça zahmetli bir iş olmasıdır. Çünkü ivme kaydını yapan cihazın dinamik karakteristikleri nihai sonucu etkiler ve aynı kayıttan birkaç farklı hız kaydı elde edilebilir.

Burada kullanılması tavsiye edilen ifadelerden birisi ABD/California’daki kayıtlardan Joyner ve Boore [1988] tarafından bulunan tahmin denklemidir:

log(Y) = c1 + c2 (M – 6) + c3 (M – 6)2 + c4 log(r) + c5 r + s (6)

r = [(rcl)2 + h2]172

(7)

s = e logvs

vA

(8)

Denklem (6)-(8) regresyon yoluyla hesaplanmış şu değişkenleri ihtiva eder:

c1 c2 c3 c4 c5 h (km) e vA (m/s)

2.09 0.49 0 -1 -0.0026 4 -0.45 1190

Örnek olarak aşağıda rcl = 11.8 km olan vs = 520 m/s profile sahip bir yerin M7.2 deprem için azami hızı hesaplanmıştır:

r = (11.82 + 42)1/2 = 12.5 km

s = -0.45log (520/1190) = 0.162

log (Y) = 2.09 + 0.49x1.2 – 1x1.095 -0.0026x12.5 + 0.162 (cm/s)

Azami hız = 52 cm/s

Türkiye’de yapılmış kayıtlara dayanan fakat güvenirliği henüz tam olarak belirlenmemiş bir başka ilişki de aşağıda verilmektedir:

PSSrMMMPGV 32.0359.02.0183.7log)05.0162.1(067.0204.1921.2log 21222 +++

++−+−+−= (9)

Bu denklemdeki M ve r terimleri, daha önce açıklanmıştır. Orta sertlikteki zeminler için S1 = 1 (diğerleri için 0), yumuşak zeminler içinse S2 = 1 (diğerleri için 0) alınmalıdır. (Kaya zeminlerde her ikisi de 0 olmaktadır.) Eğer ortalama azami hız hesaplanıyorsa P = 0, ortalama + 1 standart sapma isteniyorsa P=1 kullanılmalıdır. Denklem (9), Şekil 2.10 a ve 2.10 b’ de bazı diğer denklemlerle mukayese edilmektedir.

Page 115: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

109

1

10

100

1000

1 10 100

Closest Distance, rcl (km)

PG

V (cm

/s)

PP04

AB06

SP96

JB81

TB02

This Study

Rock, MW = 7.5

1

10

100

1 10 100

Closest Distance, rcl (km)

PG

V (cm

/s)

PP04

AB06

SP96

JB81

TB02

This Study

Rock, MW = 6.5

Şekil 2.10 a. Denklem (9)’un M7.5, M6.5 ve M5.5 için Kaya Zeminde Mukayeseleri

1

10

100

1 10 100

Closest Distance, rcl (km)

PG

V (

cm/s

)

PP04

AB06

SP96

JB81

TB02

This Study

Rock, MW = 5.5

Şekil 2.10 b. Denklem (9)’un M7.5, M6.5 ve M5.5 için Kaya Zeminde Mukayeseleri

2.2.14.1.3.2. Deterministik Deprem Tehlike Analizi

Bu yöntemde öncelikle, inceleme alanını etkileyebilecek deprem kaynakları (diri faylar) ile bu kaynaklarda daha önce meydana gelmiş ve meydana gelebilecek en büyük depremleri ortaya koymak gerekir. Đkinci aşamada ise inceleme sahasının bulunduğu bölgenin karakteristiklerine en uygun azalım ilişkisi seçilir. Đnceleme alanına belirli bir uzaklıkta bulunan deprem kaynağında oluşabilecek en büyük depremin (senaryo depremi) inceleme alanında oluşturacağı en büyük yer ivmesi, azalım ilişkisi yoluyla hesaplanır. Bu yöntemle hesaplanan yer ivmesi, bir belirsizlik veya aşılma olasılı içermekte ve uygulamada yer hareketinin medyanı( ortalaması) veya medyan artı bir

Page 116: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

110

standart sapmaya karşı gelmektedir. Bu yaklaşım oldukça pratik olmasının yanı sıra, en büyük dezavantajı inceleme alanını etkileyebilecek en büyük yer ivmesi değerinin ortaya konulmasında rol oynayan belirsizliklerin yeterince hesaba katılmamasıdır. (Kayabalı, 1995)

2.2.14.1.3.3. Olasılıksal (probabilistik) Deprem Tehlike Analizi

Olasılıksal yöntemde ise, inceleme alanını etkileyebilecek tüm diri faylar (deprem kaynakları) ve tüm en büyük depremler, bunların tekrarlanma süreleri dikkate alınarak, incelenen alanda belirli bir zaman içerisindeki aşılması beklenen depremin olasılığı hesaplanmaktadır.

Olasılık yöntemi, tehlike analizlerindeki belirsizlikleri miktarsal olarak hesaba katmasından dolayı deterministik yaklaşımdan daha çok tercih edilebilmektedir. Olasılıksal yaklaşımın avantajları şunlardır:

- Deprem tehlikesini dönüş periyodu şeklinde miktarsal olarak hesaplar. - Tarihsel deprem kayıtlarını hesaba katar. - Çalışmacının deneyim ve yargısını kullanmasına olanak sağlar. - Fay lokasyonu ile ilgili eksik verileri dikkate alır. - Sismik tehlikeyi spektral ivme, hız ve deplasman cinsinden verme esnekliğine sahiptir.

Olasılıksal deprem tehlike analizinin genel adımları şöyledir (Şekil 2.11):

- Deprem kaynaklarının geometrisinin ortaya konulması - Her deprem kaynağının magnitud – frekans ilişkisinin ortaya konması - Analizde kullanılacak azalım ilişkisinin seçimi - Yer hareketinin aşılma ihtimalinin hesaplanması

Şekil 2.11. Olasılıksal Deprem Tehlike Analizinin Temel Bileşenleri

Page 117: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

111

Mikrobölgeleme amaçları doğrultusunda bölgesel tehlikenin belirlenmesi için Olasılıksal Deprem Tehlike Analizinin (ODTA) kullanılması tavsiye edilmektedir. ODTA, deprem tehlikesinin bütünsel olarak görülebilmesi için belirsizliklerin tanımlanarak sayısal olarak ifade edilmesine ve rasyonel bir şekilde ilişkilendirilmesine imkan veren bir çerçeve sağlamaktadır.

Olasılıksal yaklaşım, deprem tehlike analizlerindeki belirsizlikleri miktarsal olarak hesaba katmasından dolayı deterministik yaklaşımdan daha çok tercih edilebilmektedir. Olasılıksal yaklaşımın avantajları şu şekilde özetlenebilir:

- Deprem tehlikesini dönüş periyodu şeklinde miktarsal olarak hesaplar.

- Tarihsel deprem kayıtlarını hesaba katar.

- Çalışmacının deneyim ve yargısını kullanmasına olanak sağlar.

- Fay lokasyonu ile ilgili eksik verileri dikkate alır.

- Sismik tehlikeyi spektral ivme, hız ve deplasman cinsinden verme esnekliğine sahiptir.

Olasılıksal deprem tehlike analizinin genel adımları şöyledir:

- Deprem kaynaklarının geometrisinin ortaya konulması

- Her deprem kaynağının magnitud – frekans ilişkisinin ortaya konması

- Analizde kullanılacak azalım ilişkisinin seçimi

- Yer hareketinin aşılma ihtimalinin hesaplanması

Sonuç olarak her hücre noktasında aranan, dönüşüm periyodu 100 yıl olan bir depremin sağlam zemin koşulları için %5 sönüm oranına karşı gelen olasılıksal ivme davranış spektrumunun 0.1-10 saniye arasındaki değerleridir. Bu dönüşüm periyodu, Türkiye Deprem Yönetmeliğindeki (475 yıl) değerine karşı gelmemektedir. Ancak daha düşük seçilen dönüşüm periyodu, yer sarsıntısı seviyesinin belirlenmesinde kullanılan basitleştirilmiş yöntemlerin geçerlilik aralığını iyileştirmektedir. Temel verinin yaklaşıklığına ve karelajlama sonucu elde edilen hücre büyüklüğüne bağlı olarak, bu dönüşüm periyodu göreceli yer sarsıntısı seviyesinin belirlenmesi için yeterlidir. Sağlam zemin koşulları için elde edilen davranış spektrumuna dayanarak, zemin büyütme analizlerinde kullanılmak üzere her hücre noktası için asgari iki bağımsız ivme kaydı seti tanımlanır. Bu ivme kayıtları kaydedilmiş depremlerin değiştirilmesi veya simülasyon ile elde edilebilmektedir. Đkinci durumda, değişken (non-stationary) simülasyon, kaydedilen depremler ile benzerlik taşıması bakımından durağan (stationary) simülasyona tercih edilmelidir.

Tehlikenin hesaplanması, bölgeye özel koşulların hesaba katılmasını gerektirmekte, buna bağlı olarak çoğunlukla bu işlem için uygulanabilecek basit standart yöntemler bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu bölümün olasılıksal sismik tehlike analizlerinde uzman kişiler tarafından yürütülmesi kuvvetle tavsiye edilmektedir. Çalışmanın bütünsel doğruluğunun temel olarak, tehlikenin belirlenmesine ve jeolojik-jeoteknik verilerin kalitesine bağlı olduğu unutulmamalıdır.

ODTA çalışmalarındaki temel adımlar:

1. Deprem tehlikesi modelinin en önemli ve temel girdileri, bölgesel sismik aktivitenin zaman ve mekandaki dağılımını temsil eden deprem verilerinin derlenmesidir. Bunun için, mevcut deprem katalogları dikkatle, belirsizlikler ve bütünlük açısından kontrol edilmeli, deprem büyüklükleri birleştirilerek çifte girişler bertaraf edilmelidir. Bütün deprem katalogu için deprem büyüklüklerine göre uyum sağlanmalıdır. Deprem büyüklüğünü ölçmek için moment büyüklüğü Mw tercih edilmelidir. Diğer büyüklük ölçekleri, artan deprem büyüklüklerinde

Page 118: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

112

“doygunluğa (magnitude saturation)” uğramaktadır. Afet Đşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi ya da Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi tarafından sağlanan deprem katalogları veya ilgili diğer otoriteler tarafından oluşturulan bunlara eşdeğer katalogların tercih edilmesi önerilmektedir.

2. Đncelenecek sahayı etkileyecek deprem kaynaklarının çizgisel, bölgesel veya alansal kaynak olarak belirlenmesi ikinci adımdır. Kaynak belirlemesi, her bir kaynağın geometrisinin, deprem potansiyelinin (frekans dağılımını ve maksimum büyüklüğünü) ve sismik bölge içindeki muhtemel kırık yerlerinin olasılıksal dağılımının tanımlanmasını kapsamaktadır. Çoğu durumda, kaynak bölgesi içindeki her noktada deprem meydana gelme olasılığının eşit olduğu kabul edilerek, her kaynak bölgesi için üniform olasılık dağılımı fonksiyonları tayin edilmektedir. Daha sonra bu dağılımlar, kaynak geometrisi ile birleştirilerek, mesafe tayini için karşı gelen kaynağın olasılıksal dağılımları elde edilmektedir.

3. Her bölge için deprem oluşumunun zamansal dağılımları hesaplanmalıdır. Ortalama olarak belirlenen büyüklükteki deprem büyüklüğünün aşılabilme oranını veren bir tekrar ilişkisi (magnitüd-frekans ilişkisi), her bölgenin depremselliğini tanımlamak için kullanılmalıdır.

4. Her bölgedeki tüm noktalarda mümkün olabilecek herhangi bir deprem nedeni ile meydana gelecek yer hareketinin elde edilmesinde uygun azalım ilişkileri seçilmelidir. Bu konuda Boore v.d. (1997) ile Kalkan ve Gülkan (2004) tarafından verilen ilişkilerin kullanılması, ilgili kısımda açıklanan nedenlerle önerilmektedir.

5. Deprem yeri, büyüklüğü ve azalım ilişkilerindeki belirsizlikler birleştirilerek, belirli bir zaman aralığı için seçilen bir depremin aşılma olasılığını belirlenir.

2.2.14.1.4. Zemin Büyütmesi (ÇĐZELGE D)

Zemin büyütmesinin hesaplanması ve haritalanabilmesi için farklı yaklaşımlar söz konusudur. Aşağıda kısaca açıklanan bu yaklaşımlardan biri ya da birkaçı bir arada kullanılıp, değerlendirmeler yapılabilir.

1) Zemin büyütmesinin görgül eşitliklerden tahmini

Zeminlerin dinamik yükler altındaki davranışlarının incelenmesinde kullanılan önemli parametrelerden biri kayma dalgası hızıdır (Vs). Jeofizik yöntemlerle elde edilen bu parametre, yeterli sayıda ölçümün alınamadığı durumlarda sondajlardan elde edilen SPT-N değerlerini esas alan görgül ilişkilerden de elde edilebilmektedir.

Örneğin;

516.05.51 Nvs = (Đyisan, 1996)

51.08.32 Nvs = (Şişman, 1995)

292.03.68 Nvs = (Kiku vd, 2001)

308.090Nvs = (Hasançebi vd, 2006)

Zemin büyütmesi oranının kayma dalgası hızından belirlenebilmesi için, Midorikawa (1987) tarafından aşağıda verilen görgül eşitlikler önerilmiştir.

A= 68*Vs(-0.6) (Vs< 1100 m/sn)

A= 1.0 (Vs> 1100 m/sn)

Page 119: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

113

Burada A büyütme oranını, Vs kayma dalgasının yüzeyden itibaren 30 metre derinliğe kadar olan ortalama değeri göstermektedir.

2) Zemin Büyütmesinin sayısal çözümleme teknikleri ile hesaplanması

Sayısal çözümleme yapılarak zemin büyütmesinin hesaplanması sık kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde, özel tasarlanmış bilgisayar programları, örneğin, SHAKE, EERA, Excel programları kullanılır.

3) Mikrotremor ölçümlerinden zemin büyütmesinin belirlenmesi

Bu yöntemde inceleme alanında yapılan Mikrotremor ölçümleri spektral oranlar yöntemi ile değerlendirilerek büyütme faktörleri elde edilir.

Bu çalışma sonucunda elde edilen büyütme değerleri haritalanarak verilmelidir.

2.2.14.1.5. Sıvılaşma Analizi ve Değerlendirme (ÇĐZELGE C, D)

Sıvılaşma, kum, silt, çakıl gibi suya doygun daneli zeminlerin deprem yer hareketi sırasında, boşluk suyu basıncının artması ve çevre basıncını aşması nedeniyle, kayma dayanımını yitirerek sıvı gibi davranması olayıdır. Özellikle aktif fay zonları içerisinde yer alan, genç alüvyal çökeltilerden oluşan ovalar, nehir, deniz ve göl kenarları, suni dolgu alanları, morfolojik olarak sıvılaşma potansiyeli yüksek olan alanlardır.

Bu özellikleri nedeniyle sıvılaşma her tür zemin ve koşulda oluşan bir zemin davranışı değildir. Sıvılaşma; depremlerin yol açtığı hasarlara ilave olarak, yapılaşmış alanlarda yapıların devrilmesi, zemine gömülmesi, farklı oturma, yeraltı yapılarında kırılmalar gibi hasarlara neden olduğu için, önemli bir ek tehlike olarak değerlendirilmektedir. Özellikle suya doygun kumlu ve siltli zeminlerde belirli büyüklüğün üzerindeki her depremde gözlenebilen bir olaydır. Bu nedenle sıvılaşma tehlikesinin belirlenmesinde gelişmiş jeoteknik çalışmaların yanı sıra, geçmiş depremlerde sıvılaşmış alanların eski raporlardan çıkarılması, incelenen alanın deprem bölgeleri haritasındaki yeri, incelenen alandaki genç alüvyal çökeltilerin (Holosen yaşlı) haritalanması, incelenen alanda yeraltı su seviyesi hakkında genel bilgiler toplanması gibi görece kolay ve ekonomik yaklaşımlarla dahi, sıvılaşma tehlikesine ilişkin fikir sahibi olunabilir.

Sıvılaşma konusunda Youd ve Perkins ( 1978) tarafından hazırlanan Tablo aşağıda verilmektedir.

Page 120: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

114

Đlk kademede gözlemsel jeolojik etütlerle yapılması gereken bu genel yaklaşımlardan elde edilecek sonuçlara göre ayrıntılı sıvılaşma tahkikleri yapılacak alanlar aşağıdaki gibi belirlenebilir:

- 1 inci ve 2 nci derece deprem bölgelerinde, geç Pleistosen yaşlı (11,000 – 15,000 yıl) ve yeraltı su seviyesinin 6 metreden az olduğu daneli zeminler,

- 3 üncü derece deprem bölgelerinde, geç Holosen yaşlı (11,000 yıldan genç) ve yeraltı su seviyesi 9 metreden az olduğu daneli zeminler,

Tablo 2.6. Kuvvetli Bir Sarsıntı Sırasında Çökellerin Sıvılaşmaya Karşı Duyarlılıkları

Suya doygun olduklarında kohezyonsuz sedimanların sıvılaşmaya duyarlı olabilme derecesi (çökelin yaşına bağlı olarak) Çökel Türü

Çökellerdeki kohezyonsuz sedimanların genel dağılımı <500 yıl Holosen Pleyistosen Pleyistosen öncesi

Karasal çökeller

Akarsu yatağı Yerel olarak değişken Çok yüksek Yüksek Düşük Çok Düşük

Taşkın Ovası Yerel olarak değişken Yüksek Orta Düşük Çok Düşük

Aluvyon yelpazesi ve düzlükleri

Yaygın - Düşük Çok yüksek Çok Düşük

Denizel taraçalar ve düzlükler

Yaygın Orta Düşük Düşük Çok Düşük

Delta ve yelpaze Yaygın Yüksek Orta Düşük Çok Düşük

Gölsel ve playa Değişken Yüksek Orta Düşük Çok Düşük

Kolüvyum Değişken Yüksek Orta Düşük Çok Düşük

Moloz Yaygın Düşük Düşük Çok Düşük Çok Düşük

Kumul Yaygın Yüksek Orta Düşük Çok Düşük

Lös Değişken Yüksek Yüksek Yüksek Çok Düşük

Buzul birikintisi Değişken Düşük Düşük Çok Düşük Çok Düşük

Tüf Ender Düşük Düşük Çok Düşük Çok Düşük

Tefra Yaygın Yüksek Yüksek ? ?

Artık (residüel) zeminler Ender Düşük Düşük Çok Düşük Çok Düşük

Kıyı Zonu

Delta Yaygın Çok yüksek Yüksek Düşük Çok Düşük

Haliç Yerel olarak değişken Yüksek Orta

Düşük Çok Düşük

Plaj

Yüksek Delta enerjili

Düşük Delta enerjili

Yaygın

Yaygın

Orta

Yüksek

Düşük

Orta

Çok Düşük

Çok Düşük

Çok Düşük

Lagün Yerel olarak değişken Yüksek Orta Düşük Çok Düşük Kıyı önü Yerel olarak değişken Yüksek Orta Düşük Çok Düşük

Yapay

Sıkıştırılmamış dolgu Değişken Çok Düşük

- - -

Sıkıştırılmış dolgu Değişken Düşük

- - -

Page 121: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

115

- 4 üncü derece deprem bölgelerinde, geç Holosen yaşlı (500–1000 yıl), şimdiki nehir yatakları ve tarihi devirlerdeki taşkın alanları, bataklıklar, suni dolgu ve moloz alanları ile yeraltı su seviyesinin 12 metreden az olduğu zeminler.

Bu alanlarda, yapılacak ayrıntılı sıvılaşma analiz ve tahkikleri;

a) Elek analizleri sonucunda elde edilen dane boyu dağılımları, b) Standart Penetrasyon Deneyi (SPT), c) Sismik Konik Penetrasyon Deneyi (SCPT)

sonuçlarına göre yapılmakta ve sonuçta belirli deprem riski altındaki sıvılaşma olasılığı belirlenmektedir.

Bu konuda Sıvılaşma Potansiyeli Endeksi [Iwasaki 1982], sıvılaşma güvenlik katsayı gibi, sıvılaşmadan ötürü meydana gelmesi beklenen şekil ve yer değiştirmelerin hesaplanmasına yarayan yöntemler [Barlett ve Youd 1995, Seed vd 2003, Sönmez 2003] geliştirilmiştir. Bu yöntemlere Afet Đşleri Genel Müdürlüğünce Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü’nün katkıları ile hazırlanan “Belediyeler için Sismik Bölgeleme El Kitabı, Ocak 2004” de geniş şekilde değinilmektedir.

Ancak burada, değerlendirme yöntemi olarak geniş şekilde kullanılan Sıvılaşma Güvenlik Katsayısı ile Sıvılaşma Potansiyel Endeksi’nin tayini aşağıda özetlenmiştir.

Sıvılaşma Güvenlik Katsayısı

Suya doygun bir zeminin sıvılaşmaya karşı güvenlik katsayısı (FL), devirsel dayanım oranının (CRR) devirsel gerilim oranına (CSR) bölünmesi ile elde edilir.

F L=CRR

CSR

Standart Penetrasyon Testi (SPT), Konik Penetrasyon Testi (CPT), Becker Penetrasyon Testi (BPT) gibi yerinde yapılan ölçümler, bir deprem esnasında sıvılaşabilecek zemin tabakasının CRR’ nı hesaplamak için kullanılabilen ampirik araçlardır. SPT bazlı sıvılaşma analiz yöntemi, yaygın olarak kullanılan yöntem olup “Seed’in Basitleştirilmiş Yöntemi” olarak bilinir [Seed ve Idris, 1971] .

Bu yöntemde sıvılaşma olasılığının tanımlanması için aşağıdaki girdi verilere ihtiyaç duyulmaktadır:

- Yüzeydeki etkin yer ivmesi - Yeraltı suyu seviyesi - Zemin sınıfı, dane çapı dağılımı, atterberg limitleri, izafi sıkılık - Tekrarlı gerilmeler altında malzeme davranışı ve mukavemeti - Zemin tabakalanması

Sıvılaşma için güvenlik katsayıları hesaplamaya yönelik bir kaç yöntem mevcutsa da tavsiye edilen yaklaşım Youd ve diğerleri (2001) tarafından önerilen yönteme dayanmaktadır. Bu güvenlik katsayıları her temsili kuyu için hesaplanmalıdır.

Bu işlemin başlıca adımları şunlardır:

1. CSR (Tekrarlı gerilme oranı) Seed ve Idris (1971) tarafından verilen bağıntıdan bulunur. 2. Düzeltilmiş N1,60 değerleri hesaplanır. 3. Diğer bir düzeltme olarak ince dane oranının etkisi hesaba katılır. 4. Bulunan N1,60 değerleri Seed ve diğerleri (1985) tarafından önerilen %5 veya daha az ince

dane oranı eğrisinin düzeltilmiş denklemi kullanılarak CRR sıvılaşma dayanımı belirlenir. 5. Dördüncü adımda tanımlanan eğri 7.5 büyüklüğünde bir deprem için geçerli olduğundan,

bir büyüklük derecelendirme katsayısı MSF kullanılarak başka büyüklüklere geçilmelidir

Page 122: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

116

(karakteristik deprem büyüklüğü 6.5 ya da ayrıştırma (deaggregation) ile elde edilen büyüklük).

6. Güvenlik katsayısı (FL) hesaplanır. Eğer FL>1 ise zemin sıvılaşmaz, FL<1 ise zemin sıvılaşabilir olarak nitelendirilir.

Güvenlik katsayısı, bütün sondaj derinliği boyunca sıvılaşma olasılığı bulunan tabakalarda, SPT-N vuruş sayıları ve saha davranış analizlerinden bulunan yüzeydeki en büyük ivme değerleri kullanılarak hesaplanır.

Sıvılaşma Potansiyeli Endeksi

Farklı yöntemler ile hesaplanan güvenlik katsayısı (FL) sıvılaşma olasılığını göstermek için yeterli görülmemektedir. Sıvılaşma olasılığını “sıvılaşmaz” ve “sıvılaşabilir” olarak dar bir sınır içerisinde tanımlayan sıvılaşma güvenlik katsayısı yöntemi, pratik uygulamalar için yeterli görülmediğinden, Iwasaki ve diğerleri (1982) tarafından Sıvılaşma Potansiyeli Endeksi (LI) ve ilgili şiddet kategorileri ortaya konmuştur. Burada temel mantık; sıvılaşabilen tabaka kalın, sığ (yüzeye yakın) ve FL

1.0’dan çok küçük ise yapılarda meydana gelecek hasar daha fazladır.

Dolayısıyla güvenlik katsayısı, geniş alanlar için göreceli bir değerlendirme ve harita bazında bir mikrobölgeleme yapılmasına doğrudan olanak sağlamamaktadır. Bu durum gözetilerek ve güvenlik katsayısını da içerecek şekilde Iwasaki vd [1982] “sıvılaşma potansiyeli endeksi” adı verilen bir parametre önermişlerdir. Sıvılaşma derecesinin şiddetini tanımlayan bu parametre (LI) aşağıdaki eşitlikten belirlenir:

∫=20

0

)()( dzzWzFLI

FL<1.0 için F(z)=1-FL 0.1≥LF için F(z)=0

z<20 m için zzW 5.010)( −= z>20m için )(zW = 0

Burada z, zemin tabakasının orta noktasının yüzeyden derinliğidir.

Iwasaki vd (1982) tarafından yukarıdaki eşitlik ile elde edilen “sıvılaşma potansiyeli endeksi” bazlı sıvılaşma potansiyeli kategorileri 4 adettir (Tablo 2.7).

Tablo 2.7. L I bazlı Sıvılaşma Potansiyeli Kategorileri

[Iwasaki vd., 1982]

L I Sıvılaşma Potansiyeli Kategorileri

0 Çok Düşük

0< L I <5 Düşük

5< L I <15 Yüksek

15> L I Çok Yüksek

Yukarıdaki tablodan anlaşılabileceği üzere Iwasaki ve diğerleri (1982) tarafından önerilen sıvılaşma potansiyeli kategorilerinde “Orta” ve “Sıvılaşmayan Alanlar” tanımları yoktur. Bu yüzden mikrobölgeleme çalışmaları için hazırlanacak olan sıvılaşma potansiyeli endeksi ve haritalamalarında Sönmez (2003)’ de belirtilen eşitlikler ve kategorilerin kullanılması tavsiye edilir (Tablo 2.8).

Page 123: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

117

Buna göre:

FL ≥ 1.2 için F(z)=0

1.2 > FL > 0.95 için LF

ezF427.186102)( −×=

FL<0.95 için F(z)=1-FL

Tablo 2.8. Mikrobölgeleme Çalışmaları için Sıvılaşma

Potansiyeli Kategorileri(1)

Sıvılaşma Endeksi Sıvılaşma Potansiyeli

0 Sıvılaşmaz

0< ≤LI 2 Düşük

2< ≤LI 5 Orta

5< L I≤ 15 Yüksek

15>LI Çok Yüksek

(1)Sönmez [2003]

Sonuç olarak, inceleme alanında sıvılaşma için uygun koşulların bulunduğunun belirlenmesi durumunda (yeraltı suyu, sıvılaşabilir malzeme, yeterli ivme), yapılan saha ve laboratuvar çalışmalardan elde edilen verilerin güvenilirliği irdelenerek ve hangilerinin kullanılacağına karar verilerek; malzemeye uygun, literatürde verilen, uygun bir analiz yöntemiyle, referans verilerek ve detayları belirtilerek hesaplamalar yapılmalıdır. Çalışma sahasında sıvılaşma beklenmiyorsa ve analizler yapılmayacaksa nedenleri ayrıntılı olarak verilmelidir. Çalışma alanında bulunan sıvılaşma riski bulunan malzemeler için literatürde bulunan ve malzemenin özelliğine en uygun yöntemle analiz yapılmalı, analiz sonuçları ve tüm hesaplamalar tablolar halinde verilmeli, yorumlanmalı ve gerekiyorsa alınması gereken veya alınabilecek önlemler ve öneriler belirtilmelidir.

Bu çalışmalar sonucunda elde edilen sıvılaşma potansiyel endeksi verilerinden sıvılaşma potansiyeli haritası üretilmesi gerekmektedir.

2.2.14.2. Kütle Hareketleri

2.2.14.2.1. Heyelanlar (Şev Duraysızlıkları)

Heyelan, yamaçta veya şevde stabilitenin (duraylılığın) bozulmasıdır.

“Toprak ve/veya kayanın eğim aşağı hareketini içeren süreçler yelpazesi” ve “Toprak ve/veya kayanın kesme (kayma) dayanımının aşılması sonucu kitle olarak eğim aşağı hareketi” olarak da tanımlanmaktadır (Şekil 2.12).

Page 124: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

118

Şekil 2.12. Heyelan kısımları [Ulusay 2001]

(ÇĐZELGE A)

Kütle hareketi tehlikelerinin değerlendirilmesi, çalışmanın ölçeğine uygun olarak, genel anlamda ve elde edilebilecek veriler doğrultusunda yorumlanarak arazi kullanım önerilerinin oluşturulmasında yardımcı olacaktır.

(ÇĐZELGE A, B, C, D)

Proje alanının kaya mekaniği, zemin mekaniği, hidrojeoloji, iklim, jeoloji ve jeomorfoloji bilgilerine erişilmesi durumunda afet olasılığı ve boyutu hakkında sağlıklı bilgilere erişmek mümkün olur. Genel olarak depreme güvenli yapı üretmek mümkün iken heyelana karşı güvenli yapı üretmek mümkün olmadığından, heyelana karşı önlem yapının kendisinde değil, heyelan potansiyeline sahip kütle üzerinde alınır. Heyelanlar deprem kaynaklı da olabilir. Depremin yol açtığı zemin duraylılık problemleri Tablo 2.9’ da özetlenmiştir [DRM, 2004].

Tablo 2.9. Depremlerin Yol Açtığı Zemin Duraylılık Problemleri

1 Kohezyonsuz zeminlerin sıvılaşması sonucunda gözlenen akma türü zemin kaymaları

2 Kil tabakaları içinde veya altında bulunan ince kum ve silt katmanlarında boşluk suyu basıncının artması ve/veya sıvılaşma sonucunda üstünde yer alan kil tabakasının stabilitesini kaybederek kayması

3 Kil katmanları içinde yer yer bulunan kum-silt merceklerinde oluşan boşluk suyu değişimlerinde ve dağılımlarında ortaya çıkan zemin hareketleri

4 Temel zeminini oluşturan, rölatif sıkılığı az olan kum tabakalarının sıkılaşması veya göçmesi sonucu üzerinde yer alan dolgunun stabilite kaybı

Heyelanların Sınıflandırılması

Heyelanlar karmaşık, bileşik, ardışık, tekil ve çoklu heyelan olarak sınıflandırılır. Sırasıyla:

1) Karmaşık heyelan: Birbirini izleyen en az iki farklı hareket tipi (düşme, devrilme, kayma, yayılma, akma) gösteren heyelandır.

2) Bileşik heyelan: Kütlenin farklı bölümlerinde aynı zamanda en az iki farklı hareketin oluşup devam ettiği heyelandır.

3) Ardışık heyelan: Yakınında daha önce oluşmuş kütle hareket tipiyle aynı olan, ancak bunların malzeme ve kopma yüzeyleri ortak olmayan heyelandır.

4) Tekil heyelan: Yer değiştiren kütlenin tek hareketi sonucu oluşan heyelandır. 5) Çoklu heyelan: Aynı tip hareketi farkli bölümlerde gösteren heyelandır.

Page 125: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

119

Yamaç Duraylılığının Azalmasında Etken Olan Parametreler

Bir bölgede yamaç duraylılığındaki azalma ve heyelan meydana gelmesine etken olan parametreler tamamen dış kaynaklı olabileceği gibi hem dış, hem de iç etkenler altında meydana gelebilir. Bu etkenlerin sınıflandırılması:

� Dış Etkenler

- Şev geometrisinin değiştirilmesi: Erozyon, kazı, nehir aşındırması

- Şevdeki mevcut yük’ün kaldırılması: Erozyon, kazı

- Yükleme: Dolgu yapılmasi, drenajsız yükleme yapılması

- Şok ve vibrasyon: Deprem, patlatma vs.

- Ani boşalma (göl veya rezervuarlardan ani su bırakılması veya çekilmesi)

- Su rejimindeki değişiklikler (su baskını, şiddetli yağış, yeraltı su seviyesi yükselmesi, boşluk suyu basıncında değişim)

� Đç Etkenler

- Çatlakların gelişmesi sonucu ilerleyen göçme

- Ayrışma (donma-çözülrne, kuruma, kohezyonun azalması, çimentolaşmanın yok olması)

- Yeraltı erozyonu (erime, borulanma vs.)

Đnceleme alanındaki şev kaymalarının sınıflandırılması Şekil 2.13 ve Tablo 2.10’da verildiği gibi yapılabilir:

Page 126: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

120

Şekil 2.13. Şev Kaymalarının Sınıflandırılması

Tablo 2.10. Şev Kaymalarının Sınıflandırılması [Varnes, 1976]

MALZEME CĐNSĐ

ZEMĐN KAYMA TĐPĐ

Đnce Daneli Kaba Daneli

KAYA

DÜŞME

Zemin Düşmesi

Yamaç Molozu Düşmesi

Kaya Düşmesi

DEVRĐLME

Zemin Devrilmesi

Yamaç Molozu Devrilmesi

Kaya Devrilmesi

DÖNEL KAYMA

Zemin Kayması

Yamaç Molozu Kayması

Kaya Kayması

YATAY KAYMA

Zemin Kayması

Yamaç Molozu Kayması

Kaya Kayması

YANAL YAYILMA

Zemin Yayılması

Yamaç Molozu Yayılması

Kaya Yayılması

AKMA

Zemin Akması

Yamaç Molozu Akması

Kaya Akması

KARMAŞIK

Yukarıda belirtilen hareketlerin ikisinin veya daha fazlasının birarada meydana gelmesi durumu

Düşme: Üzerinde daha önce kayma hareketi olmamış bir yüzeyden kaya veya zeminin ayrılmasıyla başlar. Malzeme bundan sonra büyük ölçüde havada düşme, takla atma veya yuvarlanma ile kitlenin yamaç aşağı inmesidir.

Devrilme: Bir zemin veya kaya kitlesinin yamaç dışına, kendi ağırlık merkezi altında bir nokta veya eksen boyunca öne doğru dönmesidir.

Page 127: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

121

Kayma: Bir kaya veya zemin kitlesinin kayma yüzeyleri veya ince ve yoğun bir makaslama bölgesi boyunca yamaç aşağı hareketidir.

Yanal Yayılma: Kohezyonlu zemin veya kaya kitlesinin alttaki yumuşak tabaka içine batması sonucu uzamasıdır. Bu tür kitle hareketinde kayma yüzeyi yoğun makaslama bölgesi oluşturmaz. Yayılma daha yumuşak zeminin sıvılaşması, akması ve dışarı itilmesi sonucu ortaya çıkabilir.

Akma: Makaslama yüzeylerinin çok sık ancak kalıcı ve belirgin olmadığı, üç boyutlu sürekli bir harekettir. Hareket eden kitle içinde hız dağılımı viskoz (akışmaz) sıvınınkine benzer.

Heyelanın Etkinlik Durumuna Göre Sınıflandırılması

Đnceleme alanında tespit edilen heyelanın etkinlik durumu, aşağıda açıklanan sekiz değişik şekilde tanımlanır (Şekil 2.14).

1) Etkin heyelan: Halen hareket halinde olan kitleyi tanımlar.

2) Duraklamış heyelan: Kitle son 12 ay içinde hareket etmiş ancak tespit edildiğinde etkin olmayan kitledir (l).

3) Uyanmış heyelan: Bir önceki evrede etkin olmayan (4) kitlenin yeniden hareketlenmesi (1)

4) Etkin olmayan heyelan: Şev stabilite değerlendirme sisteminde (5)-(8) guruplarında bulunan ve son 12 ay süresince hareket etmemis kitle.

5) Gizli heyelan: Đlk harekete neden olan etkenlerin yeniden gündeme gelmesiyle(3) hareketlenebilecek, etkin olmayan heyelan (4).

6) Bitmiş heyelan: Đlk hareketi oluşturan etkenlerin egemenliğini yitirmiş, etkin olmayan (4) heyelan.

7) Kontrol altında heyelan: Yapay önlemlerle harekete neden olan etkenlerden koruma altına alınmış,etken olmayan heyelan (4).

8) Kalıntı heyelan: Halen hakim iklimsel ve jeomorfolojik koşullardan tamamen farklı koşullarda oluşmuş, etkin olmayan heyelan (4).

Heyelanlarda Hareket Türleri

Đnceleme Alanındaki heyelanların hareket etkinliği aşağıdaki şekillerde tanımlanabilir (Şekil 2.15).

1) Đleriye Doğru Gelişen Heyelan: Bu tür heyelanda kayma yüzeyi hareket yönünde ilerler.

2) Geriye Doğru Gelişen Heyelan: Kayma yüzeyi hareket yönünün tersine uzanmakta olan heyelan türüdür.

3) Büyüyen Heyelan: Kopma yüzeyi iki, ya da fazla yönde gelişen heyelandır.

4) Tükenen Heyelan: Hareket eden kitlenin hacmi giderek azalan türdür.

5) Sınırlı Heyelan: Aynası olan, ancak hareket eden kitle topuğunda (ayağında) kopma yüzeyi gözlemlenemeyen heyelan türüdür.

6) Yayılan Heyelan: Hareket eden küitle hacminde ve kopma yüzeyinde gözlenebilir bir değişim olmadan süren heyelan türüdür.

7) Genişleyen Heyelan: Kopma yüzeyi heyelanın bir veya her iki kanadına yayılma şeklinde etkinlik gösteren türdür.

Page 128: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

122

Şekil 2.14. Heyelanın Etkinlik Şekil 2.15. Heyelanlarda Hareket Türleri Durumuna Göre Sınıflandırılması

Heyelan ve Kaya Düşmesi Tehlikesi Haritaları

Yukarıda ayrıntıları verilen etütler sonucu elde edilen veriler, kitle hareketleri ile ilgili tehlike haritalarının hazırlanmasında kullanılır. Bu amaçla kullanılan bilgiler şunlardır:

- Zemin yüzeyindeki yerel tehlike

- Topoğrafik koşullar

- Malzeme dayanımı

- Tüm duraysız alanların dağılımı

- Geçmişteki kitle hareketliklerini oluştuğu alanların dağılımı

Topoğrafik harita, hava fotoğrafları, varsa uydu görüntüleri, jeoloji, hidrojeoloji ve eğim haritaları değerlendirilerek, inceleme alanı içerisindeki mevcut ‘eski’ (fosil), ‘potansiyel’ ve ‘aktif’ heyelanların yerleri ve boyutları belirlenmeli ve topoğrafik harita üzerine işlenmelidir. Daha sonra yapılacak arazi gözlemleri ile de, kaymanın türü (Dairesel, düzlemsel, akma, krip, kaya düşmesi, v.b.) belirlenerek, inceleme alanının bir ‘Heyelan Tehlike Haritası’ oluşturulmalıdır.

ÇĐZELGE (C, D)

Đnceleme alanında elde edilen jeolojik, jeomorfolojik, jeoteknik vb. veriler ile arazi gözlemleri ve literatür taraması sonucunda duraysızlık problemi olan ya da potansiyeli taşıdığı düşünülen alanlar için mevcut veya beklenen duraysızlık türü belirlenir ve uygun modelleme ile uygun şev–stabilite analiz yöntemleri kullanılarak, güvenlik katsayılarının hesaplanması ve yorumlanması gerekir.

Heyelan ve şevlerin duraylılığının değerlendirilmesinde genel olarak kullanılan analiz yöntemleri, limit-denge analiz yöntemleri (deterministik yaklaşım) ve deformasyon analizleridir (numerik analizleri).

En yaygın olarak kullanılan analiz yöntemleri 2–D (iki boyutlu limit-denge) analizlerdir. Modele göre belirlenen analiz yöntemi (Bishop Basitleştirilmiş, Janbu Basitleştirilmiş, Janbu Düzeltilmiş, Spencer, Ordinary vb.) analizler yapılarak güvenlik katsayıları hesaplanır.

Muhtemel stabilite problemlerine açık alanların durumları detaylı olarak açıklanır; muhtemel duraysızlık tipi ve/veya tipleri belirtilir, bu duraysızlık tipi ve/veya tipleri ve zemin özelliklerine göre

Page 129: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

123

2-Boyutlu stabilite/kinematik analizleri yapılır ve yorumlanır. Heyelanların mekanizması, boyutlandırılması, etkin faktörleri belirtilmeli, analiz sonuçlarında duraylı olmayan veya riski olduğu belirlenen alanlar için tekniğine uygun ve ekonomik ve güvenli tarafta kalmayı sağlayacak mühendislik tedbirleri varsa ve kullanılabiliyorsa detaylı olarak verilmelidir. (Stabilite kesitleri harita üzerine işlenecektir.)

Stabilite analizleri değişik kesit doğrultuları için uzun dönemli/efektif gerilmeler (Toplam gerilmelere dayalı olarak yapılması da mümkündür), verilere dayalı olarak statik ve dinamik yükler altında ve önlemli koşullar için birbirinin kombinasyonu olacak şekilde yapılmalı, TS 8853/ Şubat 1991’e göre yorumlanmalı, önlemli koşullarda güvenlik faktörlerinin kabul edilebilir seviyeye yükseldiği gösterilmelidir.

Deprem Etkisinde Heyelan (Şev Duraysızlığı) Değerlendirmeleri

(ÇĐZELGE D)

Depremler sırasındaki olası şev duraysızlıklarının gerçekleşeceği bölgelerin tahmin edilmesi için literatürde çeşitli bölgeleme yöntemleri geliştirilmiştir. Bu yöntemler kullanım amacına göre, üç seviyede düşünülebilir.

1. Derece Yöntemler, depremler sırasında gözlenen yamaç kayması sayısının, deprem büyüklüğünü ve dış merkezden veya faydan uzaklığı esas alarak geliştirilmiştir. Bu yöntemlerde jeoteknik ve topoğrafik koşullar hesaba katılmaz.

2. Derece Yöntemler, deprem büyüklüğü ve depremin merkez üssünden uzaklığın yanında topoğrafik ve jeolojik özellikleri de hesaba kattığından daha ayrıntılı değerlendirmeler gerektirmektedir.

3. Derece Yöntemler ise, farklı derecelerde olasılık seviyelerine göre şev duraysızlığı olan alanları belirlemek için daha kapsamlı mikrobölgeleme yöntemleridir. Bu kategoride yamaç kayması potansiyeli, uygun analiz düzenine göre zemin ve kayaların jeoteknik özellikleri, şev geometrisi ve deprem etkilerini temsil eden en büyük yer ivmesi kullanılarak değerlendirilir.

Sismik hareketlerle meydana gelen yamaç kaymasına göre bölgeleme, diğer tehlikelere göre yapılan bölgelemede olduğu gibi, temel olarak planlama faaliyetlerini desteklemeyi ve olası can ve mal kayıplarını azaltmayı amaçlar. Yamaç kayması tehlikesine göre bölgeleme, belirli bir süre için duraysızlığın meydana gelme olasılığı eşit olan bölgelerin haritalanması olarak tanımlanır (Varnes, 1984). Yamaç kayması tehlikesine göre bölgelemede doğruluk derecesi iç içe geçmiş birçok faktöre bağlıdır:

1. Ölçek : Çalışmanın ölçeği haritanın kullanım amacına göre belirlenir. Ölçek ve kullanılacak yöntem, mevcut veri ve veri kalitesi ile uyumlu olmalıdır.

a. Bölgesel ölçekteki çalışmalar: (1/1,000,000 – 1/50,000) Temel olarak üst ölçek planlama çalışmaları için, şev stabilitesi problemi olan geniş alanları belirlemek bakımından yardımcı olur.

b. Orta ölçekteki çalışmalar: (1/100,000 – 1/10,000) Üst ölçek planlama, yerel mühendislik çalışmaları, altyapı planlaması, konut yerleşimi ve sanayi yerleşimleri için kullanılabilir.

c. Detaylı çalışmalar: (1/5000 ve daha büyük ölçekler) bu çalışmalar imar planları, belirli sahaların tehlike durumları ile ilgilenen özel şirketler veya belediye kuruluşları için yapılır.

2. Veri Bulunması : Yayın taraması, mevcut haritalar, uzaktan algılama verileri (uydu ve hava fotoğrafları) ve laboratuar deney sonuçları.

3. Kullanılan Yöntem: Yamaç kaymasına yönelik tehlike analizi için üç basit yaklaşım

Page 130: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

124

bulunmaktadır. Bunlar, istatistiksel, eşdeğer statik ve kalıcı-yer değiştirme yaklaşımlarıdır.

Đstatistiksel yaklaşımlar

Đstatistiksel yaklaşımlarda; tehlike, geçmiş yamaç kayması vakaları ve bunları etkileyen faktörler arasındaki korelasyonlar ile değerlendirilir. Bu analizlerin sonuçları, tahmin edilen bir kayma ihtimali ile tehlike derecesini gösteren bir endeks arasında değişebilmektedir. En az veriye ihtiyaç duyan istatistiksel yaklaşımlar, deprem büyüklüğü veya şiddeti ile farklı olasılığa sahip yamaç kaymalarının meydana gelebileceği uzaklıklar arasında basit ilişkiler kurmayı amaçlamaktadır. Malzeme özellikleri hakkında bilgi içermezler. Ancak, yerel jeoloji, zemin ve yeraltı suyu koşulları ile ilgili bazı ilave bilgilerle, tehlike değerlendirmesinin doğruluğu kayda değer bir şekilde iyileştirilebilir. Bu tür bilgiler, yayınlanmış topografya, jeoloji ve hidroloji haritalarından elde edilebilir.

Eşdeğer Statik Yaklaşımlar

Eşdeğer statik koşullar altındaki analizin amacı, yamaç kaymaları için güvenlik katsayılarını (Fs) ve kritik ivme katsayılarını elde etmek ve yamaç kayması beklenmeyen alanları belirlemektir. Kritik ivme, bir şevde kaymanın başlayacağı ivme değeridir. Bu ivme değeri genellikle yatay ivme bileşenlerini ifade etmekte ve şev rijit bir cisim gibi kabul edilerek şev boyunca sabit alınmaktadır. Güvenlik katsayısı ise, kaymanın başlangıç aşamasındaki mukavemet kaybı olarak tanımlanmaktadır. Kaymanın başladığı durum, limit denge durumu olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, güvenlik katsayısı ve kritik ivme değeri, bir anlamda mevcut mukavemetin göstergeleridir. Kritik ivme değeri, yük faktörü ile, güvenlik katsayısı ise mukavemet ile ilişkilidir. Newmark (1965) deprem etkileri nedeni ile yamaç kaymasına maruz kalan bir şevin modellenmesi için, eğimli bir düzlem üzerinde dengede duran bir bloğa, model edilen şev ile aynı ivmelerin etkitilmesini önermiştir. Bu şekilde, statik ve dinamik kuvvetler toplamının kayma yüzeyinin dayanımını aştığı her durumda blok hareket edecektir. Yukarıda anlatılan jeoteknik incelemelerden ve eşdeğer statik yaklaşımlardan elde edilen verilerin birleştirilmesi ile şev stabilitesine göre daha iyi bir bölgeleme elde edilebilir.

Kalıcı Yer Değiştirme Yöntemleri

Deprem kaynaklı şev kaymalarının haritalanmasında, bölgeleme araştırmaları yapmak için yaygın olarak kabul edilen bir çerçeve oluşmuştur. Bu çerçeve, Newmark’ın kayan bir bloğun yer değiştirmesini esas alan yöntemi üzerine oturtulmuştur (Newmark, 1965). Etkitilen yer ivmesinin kritik ivmeden büyük olması durumunda, güvenlik faktörü geçici olarak 1’den küçük olmakta ve kitle şevden aşağıya kaymaktadır. Đvmelerin çok kısa bir süre için devam etmesi nedeni ile, hareket bir süre sonra duracaktır. Şevin güvenliği, bu yer değiştirme ile değerlendirilmektedir. Newmark, kayan kitlenin yer değiştirmesini belirlemek için, eşdeğer kayan blok modelinin kullanılmasını önermiştir. Bu modelde, kayan cismin kitlesi (eğik yüzeyde hareket eden), aynı kritik ivmenin elde edildiği eşdeğer bir düzlemin yüzeyine konulmaktadır. Daha sonra, hareket halinde kritik ivmede bir değişim olmadığı kabul edilerek, yer değiştirme kayan bloğun hareket denklemi iki defa entegre edilerek hesaplanır. Newmark’ın modeli, tekrarlı boşluk suyu basıncının etkisi de dahil edilerek geliştirilmiştir.

Araştırmacı veya mühendis, bir bölgede yamaç kayması tehlikesini değerlendirmek için, çalışma ölçeğinde istenen verilerin mevcudiyetini, erişilebilirliğini ve hesaplamalar için harcanacak emeği göz önüne alarak, yukarıda açıklanan yöntemlerden en uygun olanını seçebilir. Bilgisayar araçlarının, özellikle CBS teknolojisinin gelişimi, hesaplama için harcanan zamanı azaltmış ve daha karmaşık yöntemlerin kolaylıkla uygulanmasına imkan tanımıştır. CBS bazlı programlarla verilerin sistematik işlenmesi ile elde edilen sonuçlar daha objektif olmaktadır [DRM, 2005].

Page 131: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

125

Önerilen Heyelan (Şev Duraysızlığı) Yöntemi

Eşdeğer statik koşullar altındaki analizin amacı, toprak kaymaları için güvenlik katsayılarını (Fs) ve kritik ivme katsayılarını elde etmek ve toprak kayması beklenmeyen alanları belirlemektir. Kritik ivme, bir şevde kaymanın başlayacağı ivme değeridir. Bu ivme değeri genellikle yatay ivme bileşenlerini ifade etmekte ve şev rijit bir cisim gibi kabul edilerek şev boyunca sabit alınmaktadır. Güvenlik katsayısı ise, kaymanın başlangıç aşamasındaki mukavemet kaybı olarak tanımlanmaktadır. Kaymanın başladığı an, limit denge durumu olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, güvenlik katsayısı ve kritik ivme değeri, bir anlamda mevcut mukavemetin göstergeleridir. Kritik ivme değeri, yük faktörü ile, güvenlik katsayısı ise mukavemet ile ilişkilidir. Burada önerilen yöntem, güvenlik katsayısını, içsel sürtünme (kayma mukavemeti) açısı ve stabilite sayısı ile tanımlamaktadır (Siyahi ve Ansal, 1999).

Özellikle gevşek kohezyonsuz tabakalar ve yüksek yeraltı suyu seviyesi veya ileri derecede ayrışmış kaya gibi karmaşık jeoteknik koşulların olduğu yerlerde daha ayrıntılı analizler gerekli olmaktadır. Uzun şevlerde (“sonsuz şevler”), yüzeye yakın sığ tabakalar şeve paralel kayma yüzeyleri üzerinde hareketlenebilirler. Đncelenen bölgelerde sonsuz şevlerin olması durumunda, kayan blok analizlerinin kullanılması tavsiye edilmektedir. Şevlerin sınırları tanımlı olarak model edilebildiği durumlarda, toprak kayması ve kaya düşmesi tehlike bölgeleri, yukarıda açıklanan basitleştirilmiş yöntemlerle Şekil 2.16’daki gibi tanımlanabilir:

Şekil 2.16. Şev Duraysızlığı Haritalama Akış Diyagramı

Şev (Heyelan) Duraysızlığı tehlikesi haritası, hücre noktalarındaki ve seçilen diğer profillerdeki duraysızlık potansiyelini sunmaktadır. Aşağıdaki girdi veriye ihtiyaç duyulmaktadır:

- Zemin yüzeyindeki yerel tehlike (yer sarsıntısı haritasından yüzey seviyesi için elde edilen sonuçlar)

- Topografya (eğim)

- Malzeme mukavemeti

Page 132: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

126

Đlave olarak, bu aşamaya kadar duraysız olarak belirlenen tüm alanlar haritalanmalıdır.

Deprem etkileri altındaki şev duraysızlıklarının incelenmesi hala gelişen bir konudur. Burada önerilen yöntem, oldukça yaklaşık olup, her zaman güvenli sonuçlar vermeyebilir. Suya doygun kumlarda, çok ince kum mercekleri dahi kısmi veya toptan sıvılaşmaya uğrayarak, çok düşük eğimlerde bile duraysızlıklara neden olabilir (yanal yayılma). Suya doygun küçük kum tabakalarını belirlemek için dikkatli ve ayrıntılı araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırmalar, sadece bu tür koşulların geçerli olduğu bölgeler için önerilmektedir [DRM, 2005].

Kitle Hareketlerine Karşı Alınacak Önlemler

Yapılan çalışmalar sonucunda duraysız olduğu ya da yüksek duraysızlık potansiyeli taşıdığı belirlenen alanlarda, kayma ve kitle hareketlerine karşı ilk alınacak önlemler, bu olayı meydana getiren nedenleri ortadan kaldırmak, kitleyi kaydıran kuvvetleri azaltmak ve tutan kuvvetleri çoğaltmak ile mümkündür. Alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:

� Şevlerin Düzenlenmesi

- Şevlerin yatırılması - Şevlerde palye ile kademe oluşturmak - Stabil olmayan bütün malzemelerin temizlenmesi

� Şevlerin Korunması

- Şev yüzeylerini bitkilendirmek - Perde ile koruma - Püskürtme harç (gunnite) ve püskürtme beton (shotcrete) ile kaplama - Kaya bulonları ve derin ankrajlar ile sabitleştirme ve koruma - Teraslama yapılması ve ağaçlandırma ile koruma

� Drenaj Metodları

- Yüzey drenajı - Yeraltı drenajı - Yatay drenler - Hendek drenajı - Galeriler - Düşey kum drenleri

� Tutucu Yapılar

- Yamaç topuğunda (Etekte) dayanaklar (kaya dolgu ve toprak dolgu) - Kafes veya istinat duvarları, - Kazık çakma sistemi - Tahta perdeler - Bağlantı demirleri ile kayaların yamaçta sabitlenmesi veya tutturulması - Ankraj çubukları ile şevlerin tutturulması

� Diğer Yöntemler

- Zeminin sertleştirilmesi (Çimentolanma veya kimyasal maddeler ile dondurma yöntemi veya pişirme yöntemi)

Page 133: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

127

2.2.14.2.2. Kaya Düşmesi (ÇĐZELGE A, B, C, D)

Kaya düçmesi, duraylılığı yapısal özellikler tarafından denetlenen eklemli, sert kaya kitlelerinde ve şevlerinde kendiliğinden veya deprem, çok şiddetli yağış gibi dış etkilerle, düşme, devrilme, kayma (kama, düzlemsel) şeklinde meydana gelen duraysızlıklar olarak tanımlanabilir.

Düşme: Herhangi bir makaslama yenilmesi meydana gelmeksizin, kaya kitlesindeki zayıflık yüzeyleri ile sınırlanmış münferit blokların yerçekimi etkisi ile düşmesi.

Devrilme: Kaya kitleleri ve şevlerinde zayıflık düzlemleri ile sınırlandırılmış münferit blokların ağırlık merkezinin altındaki bir nokta veya eksen etrafında boşluğa doğru hareket etmesi.

Kayma: Şevi ya da yamacı oluşturan malzemede belirgin bir yüzey boyunca ve makaslama yenilmesine bağlı olarak meydana gelen duraysızlıkdır.

Yapılan arazi çalışmaları, gözlemleri ve literatür taramaları sonucunda inceleme alanı içindeki kaya birimler için kaya düşmesi tehlikesi olasılığı belirleniyorsa, kaya kitlelerinde duraylı ve duraysız olabilecek şevlerin ayırt edilmesi amacıyla kinematik analizler yapılır.

Kinematik analizlerde düzlemsel, kama ve devrilme türü duraysızlıklar değerlendirilir ve sadece,

a) Süreksizliklerin yönelimi

b) Şevin yönelimi

c) Süreksizlik yüzeylerinin içsel sürtünme açısı dikkate alınır.

Şev geometrisi, kayan kitlenin ağırlığı ve dinamik yükler göz ardı edildiği için bir ön değerlendirme olarak kabul edilir.

Sonuç olarak arazi gözlemleri ve kinematik analizler sonucunda kaya düşmesi tehlikesi belirlenen alanlar ve etkilenebilecek alanlar çalışmaya uygun ölçekte haritalanarak sunulur.

2.2.14.3. Taşkın (Sel) ve Su Baskını (ÇĐZELGE A, B, C, D)

nehir veya dere yatağındaki suyun, havzaya normalden fazla yağmur yağması veya havzada kar örtüsünün erimesinden dolayı hızla artarak yatak çevresinde can ve mal kaybına yol açan afetlere Taşkın (Sel) denir (Resim 4). Dağlık bölgelerde ani ve kuvvetli bir yağış nedeniyle küçük nehirler de sele neden olabilir.

Akarsu yataklarına yakın kırsal yerleşimlerde veya kentsel mekanlarda ani ve kuvvetli bir yağış nedeniyle zaman zaman yaşanan, can ve mal kayıplarına yol açan olaylara ise su baskını denir.

Resim 4 - Batı Karadeniz Bölgesi Taşkını (19-21 Mayıs 1998)

Page 134: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

128

Çok yağış olması durumunda veya hızlı kar erimesinde akarsuyun ana yatağından taşarak, yatağın her iki tarafında bulunan ve sele maruz kalabilecek düz topoğrafyalı alan taşkın yatağı, taşkın sekileri veya sel ovası olarak tanımlanır (Şekil 2.17).

Vadi duvarı

,Taşkın yüksekliğindeki artış

Taşkından önce Taşkından sonra

(a)

(b)

Đnce sedimanlar Kaba sedimanlar

Ana yatak

Taşkın Yatağı

Ana yatak

Taşkın sırasındaki su seviyesi

Şekil 2.17. Nehir Taşkınlarının (A) Yerleşim Alanı Dışında [Tarbuck And Lutgens,1984] Ve

(B) Kent Đçinde Şematik Gösterimi [Keller,1979]

Taşkın Etütleri

Fiziki planlama çalışmalarına altlık oluşturmak üzere yerinde taşkın etütleri yapılır. Bu kapsamda akarsu yatak kapasiteleri, yerel koşullara uygun olarak, dere yatakları üzerinde uygun aralıklarla yeter sayıdaki enkesitler alınır, arazide saptanan akış koşulları büro çalışmaları ile değerlendirilir ve planlama sahasında yer alan akarsu, çay ve dere yataklarının 500 yıl tekerrür periyodlu pik debi; Q500 için yatak kapasitesinin yeterlilik ve stabilitesi incelenir. Akarsu ana yatağı ve sağlı sollu taşkın alanlarındaki su yüzü profilleri çıkarılır ve planlamaya esas olan proje taşkın debisinin etkileyeceği sahanın sınırları belirlenir.

Taşkın etütlerinde, ayrıca, akarsu veya dere yatağı üzerinde bulunan köprü, menfez gibi mühendislik yapılarının akış koşullarına olan kabarma vb. etkileri değerlendirilmelidir.

DSĐ Genel Müdürlüğü planlama aşamasında veri olarak kullanılmak üzere, belediyelerden ve diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından iletilen talepler doğrultusunda, taşkın durumu etütlerini gerçekleştirir [Özçelik, 2006]. Su baskını riski taşıyan alanların sel risk haritaları da DSĐ Genel Müdürlüğü’nce hazırlanır.

Yerleşim alanlarında yağış sularını toplayarak drene edecek yağmursuyu boşaltım projeleri, yerel altyapı sistemi olarak gerçekleştirilmelidir [Kılıçer ve Kulga, 1998-Özçelik, 1997 ve 2004]. Yağmur suyunun doğal akışı dere yataklarına doğrudur. Bu nedenle dere yatakları daraltılmamalı, derelerdeki serbest yüzey akışı menfez, tünel ve benzeri basınçlı akım koşullarına döndürülmemelidir. Bu konuda yayınlanmış olan son Başbakanlık Genelgesi Ek 5’de verilmektedir.

Page 135: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

129

Şekil 2.18. Bolu-Mengen DSĐ Taşkın Durumu Etüdü

Örnek olarak, Şekil 2.18’de Bolu’nun Mengen ilçesi imar planı çalışması öncesinde DSĐ Genel Müdürlüğünce yapılan taşkın etüdü sonuçları verilmektedir [Özçelik, 2006]. Dere yatakları, Q500 proje debisine göre taşkın altında kalan alanlar ve daha önce Mengen Belediyesince yapılacak taşkın kontrol tesisinin ayrıntı ve güzergahı verilmiş olup, söz konusu etüt sonuçlarının plana yansıması ise Şekil 2.19’da görülmektedir.

Üst ve alt ölçekli yerleşim planlarının hazırlanmasında, inceleme alanındaki olası taşkın risklerine ve su baskınlarına yönelik olarak, alan kullanımı ile ilgili plan kararları, DSĐ Genel Müdürlüğü’nden alınan görüş doğrultusunda oluşturulur.

Şekil 2.19. Bolu-Mengen Đmar Planında DSĐ Görüşünün Yansıması [Özçelik, 2006]

Page 136: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

130

Taşkın (Sel) Tehlike Haritalarının Hazırlanması (ÇĐZELGE B, C, D)

Taşkın (sel) tehlike haritaları, taşkına maruz kalma riski olan alanlara ilişkin bilgi verir ve tahliye planı için gerekli temel bilgileri sağlar. Bu haritalar hazırlanırken, inceleme alanının topoğrafik, jeolojik, hidrojeolojik ve jeomorfolojik koşulları, bölgeye ait meteorolojik verilerle birlikte değerlendirilerek, inceleme alanındaki potansiyel taşkın alanları belirlenmeli ve mühendislik jeolojisi haritası üzerine işlenmelidir.

DSĐ Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan taşkın tehlike haritalarında, taşkın etkisine maruz kalabilecek alanlar halihazır haritalar üzerinde belirtilmekte, bu alanların zorunlu iskana düşünülmesi durumunda, belediye tarafından taşkın kontrolü amacıyla inşa edilmesi gereken tesislerin tip kesit ayrıntıları ile uygulanacakları güzergahlar harita ölçeğinde işaretlenmekte ve belirtilen önlemler alınamadığı takdirde, taşkın etki alanlarının imar planında iskan dışı tutulması önerilmektedir. DSĐ, kapasite olarak yeterli bulunan dereleri, mevcut yatak şeritleri halihazır harita üzerinde şev üstlerinden itibaren işaretler ve bu derelerin olduğu gibi korunmasını önerir.

Taşkınların Önlenmesi ve Zararlarının Azaltılması

Taşkınlardan kaynaklanan zarar riskini azaltmak, taşkın alanlarının akılcı ve ekonomik olmayan kullanımını engelleme stratejilerine dayanır.

Taşkından korunma önlemlerinde, taşkın, mühendislik yapıları (yapısal önlemler) ile insandan uzaklaştırılır veya insanlar taşkından ve taşkınların neden olduğu zararlardan (yapısal olmayan önlemler ile) uzak tutulur [EPA,1996].

DSĐ Genel Müdürlüğü’nün taşkınların önlenmesi ve zararlarının azaltılmasına yönelik çalışmaları, 6200 sayılı kuruluş yasasında tanımlanan görev ve sorumlulukları çerçevesinde, genelde yapısal önlemler içeren su yapıları inşaatları şeklindedir. Ayrıca, 4373 sayılı Taşkın Sularına ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu ve 7269 sayılı Kanun DSĐ Genel Müdürlüğüne su baskınlarına uğramış veya uğrayabilecek bölgelerin belirlenmesi görevini vermiştir. DSĐ Genel Müdürlüğü’nün yapısal önlem içermeyen taşkın faaliyetleri arasında, Bölge Taşkın Planları ve Đmar Planları ile ilgili Taşkın Etütleri ve Taşkın Envanterlerinin(Taşkın Yıllıkları) hazırlanması sayılabilir. Bu veriler, planlama çalışmaları için altlık oluşturur.

Özellikle planlama çalışmalarında yapısal olmayan önlemler önem kazanır. Kent planları hazırlanırken potansiyel taşkın tehlike alanlarına ilişkin bilgilerin dikkate alınarak su altında kalma riski olan bölgelerin belirlenmesi ve arazi kullanım kararlarının buna göre belirlenmesi, yapısal olmayan önlemlerin en etkin olanıdır.

Đmar planları hazırlanırken, şiddetli sağanaklarda oluşan su baskınlarının en aza indirilmesi için yerleşim yerlerinde kentsel drenaj için gerekli boş alan ve alt yapı göz önünde bulundurulmalıdır. Akarsu drenaj sistemlerinin, dere yataklarının suyu aktarma kabiliyetini azaltacak yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Kent içi geçişlerde akarsuların doğal taşkın alanlarının yapılaşma sonucu daraltıldığı durumda veya doğal akaçlamanın kapalı sistem menfezlere alınığı kesimlerde su baskınları kaçınılmazdır (Şekil 2.17).

Kentsel yerleşim alanlarında yağış sularını toplayarak drene edecek yağmursuyu boşaltım projeleri, yerel altyapı sistemi olarak gerçekleştirilmelidir [Kılıçer ve Kulga, 1998-Özçelik, 1997 ve 2004]. Menfez ve rögar ara mesafeleri, kentin uzun dönem yağış şiddetine göre hesaplanmalı, projelendirilmeli ve uygulanmalıdır. Yağmur suyunun doğal akışı dere yataklarına doğrudur. Bu nedenle dere yatakları daraltılmamalı, derelerdeki serbest yüzey akışı menfez, tünel vb. basınçlı

Page 137: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

131

akım koşullarına döndürülmemelidir. Bu konuda yayınlanmış olan son Başbakanlık Genelgesi EK 4’de verilmektedir.

Planlama aşamasında, kent içi geçişli derenin her iki yanındaki taşkın alanlarına servis yolu yapılarak, olası taşkına makineli müdahale olanağı yaratılmalı; bu alanlar yürüyüş ve bisiklet parkuru, yeşil alan, açık spor alanı, piknik yeri, park, açık hava tiyatrosu, festival alanı vb. kullanımlara uygun olarak düzenlenmelidir.

Büyük fabrikalar ve benzin istasyonları gibi geniş alana yayılan yapılar için mevzii imar planı yapımlarında, taşkın problemine ilave olarak yeraltı suyu kirliği ve çevre problemi yaşanmaması için, DSĐ görüşü alınmalıdır. Bu tür alanlarda, mutlak surette dere, çay, nehirlerin, şüphe edilmesi durumunda yüksek seviyeli yeraltı suyunun varlığı ayrıntılı olarak incelenmelidir [Alpaslan, 2006].

2.2.14.4. Çığ (ÇĐZELGE A, B, C, D)

Çığ, genellikle, dağlık, engebeli ve eğimli arazilerde oluşur. Vadi yamaçlarında tutulan kar örtüsü (buz veya moloz da içerebilir) iç ve dış kuvvetlerin etkisiyle başlatılan ilk hareket sonucu, vadi tabanına doğru hızla kayar. Bu kayma/akma olayı çığ olarak tanımlanır (Resim 5).

Resim 5 - Çığ Akması ( Aineva, 1993)

Çığ tehlikesi, yamaçlarda kar birikmesiyle başlar. Arazide mevsim ilerlemesiyle değişik özelliklere sahip üst üste sıralanmış tabakalardan oluşan bir kar örtüsü oluşur. Kar örtüsünün dayanıklılığı bu tabakalaşmada gizlidir. Her kar yağışı sonucu bir öncekinden farklı bir tabaka meydana gelmektedir.

Türkiyede çığ kayıtları 1950 yıllarında tutulmaya başlanmıştır (Gürer,1993, Gürer vd.1995). Sistematik çığ çalışmaları 1992 yılında Afet Đşleri Genel Müdürlüğünce (AĐGM) başlatılmıştır.

Türkiyedeki mevcut çığ bilgileri, sadece yerleşim alanlarını ve yolları yani insan hayatını etkilemiş çığlarla sınırlı olup, ölü, yaralı ve yeniden iskan edilmiş veya iskan edilmesine karar verilmiş hane sayılarını içermektedir. Planlama çalışmalarında daha gerçekçi risk değerlendirmesi yapılabilmesi için, bu bilgilerin, meydana gelen çığların, her türlü coğrafi, jeomorfolojik ve fiziksel parametrelerinin ölçüldüğü arazi etüt bilgileriyle tamamlanmasına ve haritalanmasına ihtiyaç vardır.

Page 138: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

132

Çığ Tehlikesinin Değerlendirilmesi

Đnceleme alanında daha önce olan çığlar ile ilgili bilgiler, -varsa- arazi gözlem ve etüt raporları ve önlem yapıları olarak önerilen yapılar hakkında rapor, AĐGM ve diğer ilgili kamu kurumlarından sağlanmalıdır. Đlgili kurum görüşü alındıktan ve güncel veriler sağlandıktan sonra gerekli değerlendirme ve yorum yapılmalı, hazırlanacak rapora kurum görüşleri ve arazi gözlemleri eklenmelidir. Topoğrafik harita, hava fotoğrafları, varsa uydu görüntüleri, coğrafi bilgiler ve meteorolojik veriler (büyük klima, küçük klima ve yağış) kullanılarak inceme alanı içerisindeki kesin ve olası çığ patikaları belirlenmeli ve topoğrafik harita üzerine işlenmelidir. Ayrıca bu patikalara ait fiziksel ve nivolojik ölçümler yapılmalı ve tüm bu veriler kullanılarak inceleme alanının bir sayısal çığ modeli hazırlanmalıdır. Bu model üzerinde yapılacak sayısal değerlendirmelerle de, belirlenen patikaların bir çığ sırasında ve sonrasında nasıl bir etki oluşturabileceği ve çığın hangi boyutlarda oluşabileceği gibi bilgilerle, inceleme alanı içerisindeki kesin ve olası çığ alanlarını gösteren bir ‘Çığ Tehlike Haritası’ oluşturulmalıdır.

Đlk aşama olarak, üst ölçek planlama için AĐGM Çığ şubesinden temin edilebilecek 1/25000 ölçekli çığ alanlarını gösteren haritalar yeterlidir (Şekil 2.20).

Ancak ikinci aşamada; uygulama imar planlarının hazırlanabilmesi için daha hassas ve ayrıntıda olan 1/1000 veya 1/500 ölçekte çığ risk haritaları gerekir. Bu tür haritalar henüz hazır olmadığından, bu haritaların ilgili kurumların önerdiği yöntemlere göre yapılması uygun olur.

1/25,000 ölçekli çığ haritalarında halen uygun ölçekli hava fotoğraf çiftlerinin % 60 bindirmeli stereoskobik incelenmesi ile çığ tehlikesi içeren vadiler ve olası yamaç kesimleri belirlenir. 1/25,000 ölçekli topoğrafik haritalara işlenmiş büro bilgileri, daha sonra arazi çalışmaları sırasında o yöre halkının geçmiş yıllarda meydana gelmiş çığ bilgilerinden yararlanılarak kesinleştirilir. Bu kesimler kırmızı bölge, yani yerleşime açılmaması gereken bölgeler olarak tanımlanır.

Şekil 2.20 - Çığ Tehlikesi Haritası [AĐGM, 1994]

Çığ patikaları (rotaları/güzergahları) üç bölge olarak tanımlanır ve her bölge için ayrı hesaplamalar yapılır. Bu bölgeler,

- Çığ Başlangıç Bölgesi

- Çığ Akma Bölgesi

- Çığ Durma Bölgesi’dir

Page 139: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

133

Çığ durma bölgesi genellikle en çok kar kitlesinin biriktiği bölgedir. Bu bölgede yerleşim ve yapılaşmaya izin verilmemelidir. Bu tür bölgelerin belirlenmesinde genellikle 1/1000 ölçekli imar planlarının hazırlanması için çığ düşme sıklıklarının, yineleme periyotlarına bağlı olarak çığ büyüklüklerinin ve topoğrafik koşullara bağlı olarak durma bölgesinde oluşacak kitlenin çarpma basınçlarının istatistik analizlerine dayanarak hazırlanan Çığ Tehlike Haritaları gerekecektir. Bu çalışmalarda, yörede yaşayan insanların gözlemlerinden de faydalanılmalıdır.

Devamlı çığ riski ile yaşayan ülkelerde hazırlanan çığ risk haritalarında, risk büyüklüğüne göre üç bölge tanımlanmaktadır. Bunlar;

- Güvenli Yerleşim Alanları (Beyaz Bölge)

- Çığ Afetinden Etkilenebilir, Hassas Alanlar-Ayrıntılı çığ etüt ve önlem yapıları gerektiren alanlar (Mavi Bölge)

- Yerleşime Uygun Olmayan Alanlar (Kırmızı Bölge) olarak ayrılmaktadır [Cemagref 1981].

Kırmızı Bölge: 30 yıldan daha az bir sürede tekrarlanması beklenen ve çığ kitlesinin aktığında önüne gelen hertürlü yapıya çarpma basıncı 30 ton/m2 den fazla olacağı hesaplanan bölge olarak tanımlanır. Bu bölgede yapılaşmaya izin verilmez.

Mavi Bölge: 30 yıldan daha fazla fakat 300 yıldan daha az bir sürede tekrarlanması beklenen ve çığ kitlesinin aktığında önüne gelen hertürlü yapıya çarpma basıncı 3 ton/m2 den fazla olacağı hesaplanan bölge olarak tanımlanır. Bu bölgede gerekli çığ önlemleri (çığ durdurma barajları, bariyerler, perdeler, mahmuzlar, geciktirme tümsekleri, saptırma duvarları, seddeler vd.) alındıktan sonra yapılaşmaya müsaade edilir. Özellikle çarpma beklenen duvarlar camsız, çatıların o tarafı saçaksız, tamamen güçlendirilmiş betonarmeden ve gerekirse çığ akmasına müsaade edecek şekilde projelendirilmiş özel eğim ve şekilli çatılar kullanılır.

Bu bölgelerde yapılacak imar planlarında, arazi kullanım türlerine göre projelendirmelerde kullanılacak çığ büyükleri Amerika Birleşik Devletleri Colorado Jeoloji Kurumu tarafından Tablo 2.11’de verildiği gibi “Çığ proje Periodu” (yıl) olarak verilmektedir. Alt ve üst sınır değerlerin büyük aralıklarda olması, yatırım büyüklüğüne ve kabul edilebilir risk büyüklüğüne göre değişmektedir (Mears, 1992).

Tablo 2.11. Arazi Kullanım Türlerine Göre Proje Çığ Büyüklükleri

[Mears, 1992]

Arazi Kullanım türü ve tanımı Çığ Proje Periyodu (yıl)

Okul, hastahane, kışla ve lokanta 100-300

Yerleşim yerleri, binalar 100

Kara ve demiryol sanat yapıları ve diğer altyapılar 50

Kayak merkezlerindeki mekanik aksam binaları (*) 10-50

Park alanları 10-50

Doğal gaz ve petrol boru hatları 10-50

Haberleşme hatları 1-10

Enerji nakil hatları 1-10

Kayak pistleri(*) < 1

Kara ve demir yolları (*) < 1

(*) Kullanıma kapatarak ve yapay çığ düşürme yöntemleri ile çığ riski azaltılabilir.

Page 140: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

134

Beyaz Bölge: Çığ tehlikesi olmayan bölge olarak tanımlanır. Bu bölgede her türlü yapılaşmaya izin verilir ve yapılaşma, bu bölgede teşvik edilir.

Bu bölgelerin belirlenmesi özellikle kış turizm alanları planlamasında önemlidir. Gerek mekanik aksamın yerleştirilmesinde, gerekse kayak pistlerinin rotalarının çizilmesinde konumlarının ve boyutların tespiti gerekir.

Gravite akımları grubuna giren doğal afetlerin büyüklükleri yineleme periyodları ile yakından ilgili olup, söz konusu afetlere gözlem periyodu uzadıkça rastlama olasılığı artar. T (yıl) afetin yinelenme periyodu, L (yıl) afet gözlem periyodu ise, afete gözlem döneminde rastlama olasılığı, E=1-(1-1/T)L bağıntısı kullanılarak hesaplanır. Çığ ve benzeri afetlerin verilen bir zaman dilimi içinde meydana gelme olasılıkları Tablo 2.12’de verilmektedir.

[Mears 1992].

2.2.14.5. Diğer Doğal Afet Tehlikeleri (Çökme-Tasman, Karstlaşma, Tsunami, Tıbbi Jeoloji Vb.) ve Mühendislik Problemlerinin Değerlendirilmesi (ÇĐZELGE A, B, C, D)

Tasman

Tasman zeminin, yüzeyaltı ve yeraltında meydana gelen süreçler sonucu oluşan boşluklar veya değişimlerden dolayı çökmesi olarak tanımlanır. Genelde bir noktanın yatay hareketine deplasman, düşey hareketine tasman-çökme denir. Sadece "subsidence" olarak da kullanılır. Tasmanı oluşturan süreçlerin çoğu insan kaynaklıdır. Yeraltı suyunun pompaj ile boşaltılması, petrol ve gaz çıkarılması, karstik kireçtaşlarında erime boşluklarının oluşturulması, yeraltı madenlerinde çökmeler, organik topraklarda drenaj, kuru kitlelerin ıslandığında sıkışması, tasmana neden olur [Öcal vd. 2006, Leake, 2006].

Đnceleme alanı içinde karstik mağara ve boşluklar, işletilmiş veye işletilmekte olan maden galerileri gibi tasman veya çökme tehlikesine sahip alanların olup olmadığı hakkında bilgi verilmeli, tehlike veya risk varsa haritalanmalı ve alınması gereken önlem ve öneriler belirtilmelidir

Tablo 2.12. Çığ ve Benzeri Afetleren Gözlem Dönemi Süresince Rastlanma Olasılığı T (yıl) yinelenme

periyodu L (yıl) gözlem

periyodu E

10 10 0.65 10 30 0.96 10 50 0.99 30 10 0.29

30 30 0.64 30 50 0.82 30 100 0.97 100 30 0.26

100 50 0.39 100 100 0.63 100 200 0.87 100 300 0.95

Page 141: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

135

Karstlaşma

Taban kayacının kireçtaşı ve dolomit gibi suda çözünebilen karbonatlı kayaçlardan ya da tuz, jips ve anhidrit gibi evaporitik kayaçlardan oluştuğu alanlarda, hava fotoğrafları ya da uydu görüntülerinden yararlanarak, söz konusu kayaçların yeraltı suyu ile çözünmeleri sonucu oluşan yeraltı boşluklarının yüzeydeki yansıması olan karstik alanların konumları ve boyutları belirlenerek mühendislik jeolojisi haritasına işlenmelidir.

Tsunami

Deniz veya okyanus tabanlarında depremler veya büyük heyelanların yol açtığı düşey yer değiştirmelerin oluşturduğu deniz dalgasıdır. Bu dalgalar sahile yaklaştıkça hızları ve yükseklikleri artmakta ve kıyılarda büyük yıkıma yol açmaktadır. Tsunami, Japonca kökenli olup liman dalgası anlamına gelmektedir. Türkçeye “depreşim dalgası” olarak çevrilmiştir.

Tsunami, deprem hareketinin tetiklediği ikincil etkiler arasında yer alır. Saatte yüzlerce kilometre hızla yayılan ve açık denizde hissedilemeyen tsunami dalgası deniz tabanının kıyılarda sığlaşması ile yavaşlar ve bu arada yüksekliği artar. Kıyıya çarptığı kesimlerde karada yüzlerce metre ilerleyen dalganın enerjisi yapılarda yıkıma ve can kaybına neden olur. 2004 Aralık ayında güneydoğu Asya’da meydana gelen şiddetli depremin yol açtığı devasa deniz dalgasının (tsunami) Hint Okyanusuna kıyısı olan bütün ülkelerde yarattığı can kaybı, bu depremin tarihin en büyük tabii afetlerinden birisi olarak kaydedilmesine neden olmuştur.

Tsunami dalgalarının sezilmesi ve daha kıyıya ulaşmadan önce etkilenme ihtimali olan yerleşimlere duyurulması için erken uyarı ve alarm sistemlerinin kurulması gereklidir.

Şekil 2.21. Tsunami Oluşumun Şematik Görünümü

Volkanlar

Türkiye’nin Neotektonik ve genç volkanik etkinlik haritası incelendiğinde [Yılmaz 1986] Avrasya, Afrika ve Arap levhaları arasında sıkıştığı, Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu fay zonları gibi iki büyük doğrultu atımlı fay zonunun kontrolunda kabaca batı, güney-batı yönünde sürekli hareket ettiği ve Orta ve Batı Anadolu bölgelerinde çeşitli çöküntü havzalarının (grabenler) oluştukları görülmektedir.

Bu genç hareketler, yaygın volkanik ürünler, doğal gaz ve buhar çıkışları ve sıcaklıkları 30ºC ile 100ºC arasında değişen 400’den fazla sıcak su kaynağının varlığı, ülkemizde yer kabuğunun derinliklerinde volkanik faaliyetlerin mevcut olduğuna dair kanıtlar oluşturur.

Page 142: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

136

Türkiye’de uluslararası standartlara göre aktif veya potansiyel aktif olarak kabul edilebilecek volkanlar, Kula, Hasandağı, Erciyes, Nemrut, Süphan, Tendürek ve Ağrı dağlarıdır. Ülkemizdeki doğal gaz çıkışları ve sıcak su kaynaklarının dağılımı incelendiğinde bunların büyük bir kısmının genç volkanizmanın etkin olduğu bölgelerde yer aldığı görülmektedir. Ercan vd 1987, tarafından yapılan bir incelemede Hasandağı çevresinde 15 ayrı noktada volkanik kökenli karbondioksit gazı çıkışları belirlenmiştir.

Kula Dağının en son aktif döneminin 10-12 bin yıl önce, Hasandağı’nın 6200 yıl önce olduğu kayıtlara geçmiştir. [Ercan, 1989].

Ünlü tarihçi ve gezgin Strabon M.Ö. 40 yılında Erciyes’in lav, alev ve duman çıkardığını yazmıştır.

Nemrut dağı, ülkemizin bilinen en genç volkanıdır. Bilinen en son faaliyeti, 1441 yılında olmuş ve patlama ile birlikte oluşan volkanik bir deprem nedeniyle, volkan konisi yakınındaki bir köy büyük hasar görmüştür.

Türkiye’deki volkanların yol açabilecekleri tehlikeler, “Doğal Afet Zararlarının Azaltılması Uluslararası 10 Yılı” çerçevesinde oluşturulan “Türkiye Milli Planı” içerisinde Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü tarafından belirlenmiş ve haritalandırılmıştır [Ercan, 1989].

Volkanik tehlikelere yönelik yürütülecek çalışmalarda MTA ve üniversitelerin jeoloji mühendisliği bölümlerinden destek alınmalıdır.

Tıbbi Jeoloji Tehlikeleri

Jeolojik süreç ve materyellerin insan sağlığı üzerinde yarattığı tehlikeler genel olarak tıbbi jeoloji (jeomedikal) tehlikeleri olarak adlandırılır. Doğada insan sağlığı için bilinen en tehlikleli madde arseniktir. Arsenik bileşiklerinin çeşitli etkenler altında çözülmesi veya yeraltı sularına karışmasının, kuyu suyu kullanan kırsal alanlardaki insanların sağlıkları üzerinde çok olumsuz etkiler yarattığı Bangladeş ve Batı Bengal örneklerinden iyi bilinmektedir.

Bunun yanı sıra, kurşun, krom, kobalt, kadmiyum, çinko, civa gibi ağır metallerin yeraltı suları veya diğer yollarla insan sağlığını etkilemesi günümüzde giderek önem kazanmaktadır.

Türkiye’de de başta tarım toprakları ve yeraltı sularının doğal ya da yapay yollarla sürekli kirletilmesi nedeniyle sözkonusu jeomedikal tehlikeler önem kazanmaya başlamıştır.

Turbalık gazları ve aktif fay zonlarında toprak ve yeraltı sularında sıkça rastlanan sülfür ve radon gazları yerel ölçekte insan sağlığını tehdit eder niteliktedir. Özellikle Orta Anadolu bölgesinde Nevşehir-Göreme yöresinde Tuz Köy, Karain, Sarıhıdır gibi bazı yerleşmelerde görülen asbest ve fibroz, Zeolit (Erionit) minerali tozları, bölgede görülen akciğer kanserinin ana nedeni olarak belirlenmiş ve bölge afet bölgesi ilan edilerek köylerin nakli gündeme gelmiştir.

Her tür ve ölçekteki planlama çalışmaları sırasında ülkemizde pek gelişmemiş olan “Tıbbi Jeoloji” konusunda uzman jeoloji mühendislerince jeomedikal tehlikelerin belirlenmesi, planlama faaliyetlerinde bu tür tehlikelerin de bir yönlendirici veya sınırlandırıcı eşik olarak dikkate alınması gereklidir.

Bu amaçla yürütülecek çalışmalar Afet Đşleri, MTA ve/veya Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Tıbbi Jeoloji Çalışma Grubu ile koordineli sürdürülmeli ve ilgili birimlerden destek alınmalıdır.

Page 143: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

137

2.2.15. ĐNCELEME ALANININ YERLEŞĐME UYGUNLUK DEĞERLENDĐRMESĐ

Bu bölümde etüt raporlarının önceki kısımlarında yapılan tüm çalışmalar ve ulaşılan sonuçların birlikte değerlendirilmesi ile çalışma alanının yerleşime uygunluk durumu belirlenmelidir. Çalışmalar dahilinde hazırlanmış olan ham veri haritaları (jeoloji, eğim, yeraltı suyu haritaları vb.), ara ürün haritalar (yerel zemin sınıfları vb.) ve final tehlike haritalarının (sıvılaşma, zemin büyütmesi vb) tamamı değerlendirilerek, mühendislik yorumları da katılarak yerleşime uygunluk değerlendirmesi yapılır ve final yerleşime uygunluk haritaları hazırlanır.

2.2.15.1. Uygun Alanlar (ÇĐZELGE B, C , D)

Çalışma alanı içinde, deprem koşulları hariç, hiçbir doğal afet tehlikesi potansiyeli taşımayan, jeolojik-jeoteknik özellikler açısından yerleşime uyguluğu etkileyebilecek hiçbir mühendislik problemi bulunmayan, herhangi bir önlem alınmasına gerek olmadan yapılaşmaya gidilebilecek alanlar olarak düşünülmeli ve söz konusu nedenler detaylı olarak verilmelidir. Rapor içerisinde ve Yerleşime Uygunluk Paftalarında “UA” simgesiyle gösterilmelidir.

2.2.15.2. Önlemli Alanlar (ÇĐZELGE B, C, D)

Çalışma alanı içinde, doğal afet tehlikeleri ve/veya jeolojik-jeoteknik özellikleri nedeniyle yerleşime uygunluğu etkileyebilecek, belirli önlemleri yapılaşma öncesi ve/veya esnasında almak şartıyla planlamaya ve yapılaşmaya gidilebilecek alanlar olarak düşünülmeli, önlem alınması gereken konular, nedenleri ve alınması önerilen önlemler alt başlıklarda verilmelidir. Temel ve zemin etütlerine atıflarda bulunulmalıdır. Rapor içerisinde ve Yerleşime Uygunluk Paftalarında “ÖA” simgesiyle gösterilmelidir. Bu alanlar, formatlara uygun şekilde, kendi içlerinde sorun ve önlemleri açısından alt başlıklara ayrılmalıdır.

2.2.15.3. Jeoteknik Etüt Gerekli Alanlar (ÇĐZELGE B)

Yapılan gözlemsel jeolojik etütler sonucunda, jeoteknik çalışmalar (sondaj, laboratuar deneyleri, tehlike analizleri, vb.) yapılmadan yerleşime uygunluk değerlendirilmesinin sağlıklı olarak yapılamayacağı öngörülen alanlar olarak düşünülmelidir. Daha sonra yapılacak jeolojik–jeoteknik etüt esnasında üzerinde durulması gereken konular vurgulanmalıdır. Rapor içerisinde ve Yerleşime Uygunluk Paftalarında “JEGA” simgesiyle gösterilmelidir.

2.2.15.4. Ayrıntılı Jeoteknik Etüt Gerektiren Alanlar (ÇĐZELGE C)

Çalışma alanı içinde doğal afet tehlikeleri ve/veya jeolojik-jeoteknik özellikleri nedeniyle ve yine çalışma yöntemleri, miktarları, elde edilen veriler, ayrı uzmanlık alanı gerektiren çalışmalar gerektirmesi nedeniyle, hakkında tam ve güvenilir bir sonuca ulaşılamayan alanlar olarak düşünülmelidir. Çalışma alanında Ayrıntılı Jeoteknik Etüt Gerekli Alan tanımından mümkün olduğunca kaçınmak ve alanla ilgili kararı daha sonraki çalışmalara aktarmamak için, rapor öncesi çalışma planının ve literatür taramasının çok iyi yapılması ve özellikle veri yetersizliği nedenini ortadan kaldırmak için yeterli sayıda arazi ve laboratuar çalışmalarının yapılmasına özen gösterilmelidir. Rapor içerisinde ve Yerleşime Uygunluk Paftalarında “AJE” simgesiyle gösterilmelidir. Bu alanlar gerekli yeni, daha fazla veri, sorunları tam olarak ortaya koyan ve çözümlerini içeren çalışmalar yapılmadan planlanmaması gereken alanlardır. AJE olarak belirlenen alanlar nedenleri ve daha sonra yapılması gereken çalışmaları ile birlikte açık olarak alt başlıklarda verilmelidir.

2.2.15.5. Uygun Olmayan Alanlar (ÇĐZELGE B, C, D)

Çalışma alanı içinde doğal afet tehlikeleri ve/veya jeoteknik problemler, diğer kanunlar vb. nedenler veya teknik ve ekonomik olarak önlem alınması uygun bulunmamış alanlar olması nedeniyle,

Page 144: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

138

planlanmaması ve herhangi bir sebepten ötürü yapılaşmaya gidilmemesi gereken alanlar olarak düşünülmelidir. Rapor içerisinde ve Yerleşime Uygunluk Paftalarında “UOA” simgesiyle gösterilmelidir. UOA olarak belirlenen alanlar nedenleri ile birlikte açık olarak alt başlıklarda verilmelidir.

2.3. YERLEŞĐME UYGUNLUK - AFET TEHLĐKE HARĐTALARININ PLANLAMA ÇALIŞMALARINA UYARLANMASI

Bu bölüm, afet duyarlı planlama yaklaşımları çerçevesinde yerbilimsel verilerin, planlama çalışmalarında kullanımı, farklı tür ve ölçeklerdeki planlarda gereksinim duyulan yerbilimsel verilerin nitelikleri, verilerin planlama sürecinde ele alınışı ve değerlendirilme yöntemleri ile plan kararlarına yansıtılması konularını kapsamaktadır. Ayrıca, farklı plan kademeleri açısından gereksinim duyulan yerbilimsel verilerin planlama sürecinde kullanım ve değerlendirme yöntemleri açıklanmaktadır.

2.3.1. PLANLAMADA AFET DUYARLI YAKLAŞIM

Türkiye’de planlama, imar ve yapılaşma sistemi, kentsel gelişmeyi kamu ve toplum yararına etkin biçimde yönlendiremeyişi ve yetersizlikleri nedeniyle eleştirilmektedir. Bu durumun olumsuz sonuçlarından birisi de planlama, uygulama ve yapılaşma sürecinde afet tehlike ve risklerini dikkate alan yöntem ve araçların geliştirilmemesi ve özellikle kentsel yerleşim alanlarında afete karşı dayanıksız yerleşim çevreleri ve yapı stoğunun oluşmasıdır.

Her tür ve ölçekteki planlama, afet zararlarının azaltılmasında önemli bir araç olup, afete duyarlı planlama, doğal afet tehlike ve risklerini göz önüne alan ve afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılmasını amaçlayan bir planlama süreci ve yaklaşım biçimi olarak tanımlanabilir.

Kent planlamasının, salt statik bir çevre tasarımına ve arazi kullanım kararlarına indirgeyen “imar planlama” yaklaşımı yerine, sağlıklı, güvenli, yaşanabilir bir kentsel çevrenin oluşması için sorun çözücü, dinamik bir süreç olarak tasarlanması; risk azaltıcı önlemlerin planlama sürecinde yer alması, afet duyarlı planlamanın temel amacıdır.

Afet duyarlı planlama yaklaşımı, afet tehlike ve risklerinin planlama sürecinde içselleştirilmesidir. Ülkemizde bu konuda bilimsel ve teknik düzeyde yeni yaklaşımlar ortaya konulmuştur.

Planlama sisteminde, yasal ve kurumsal yeniden yapılanma konularında da afet duyarlı planlama süreci ve etkili planlama araçlarına gereksinim vardır. Afet duyarlı planlama yaklaşımının etkinliğini artıracak sistem değişikliği, yapılı kentsel çevrede biriken riskleri giderici ve azaltıcı, dönüşüm stratejileri ve uygulumalarına temel oluşturacak kentsel bölgeleme ve özel statülü alanlar tanımlama, mülkiyet haklarının kullanımı, örgütlenme vb. konulara yönelik yasal dayanakların oluşturulması ile sağlanabilir.

Afet zararlarını azaltma planı, afet duyarlı mekansal planlamaya özgü, afetlere dayanıklı, güvenli, sürdürülebilir yerleşmeler oluşturma amacına yönelik planlama yöntemlerinden biridir. Afet zararlarını azaltma planı, afet tehlikesinin belirlenmesi, yerleşme üzerindeki etkilerinin tahmini ve afet risklerinin azaltılmasını sağlayacak politika, strateji ve uygulama araçlarının ortaya konulması sürecini kapsamaktadır.

Afet zararlarını azaltma planı, risk yönetimi, kentsel risk yönetimi ve zarar azaltma gibi kavramlara dayanmakla birlikte, yerleşme risklerini gidermeye yönelik olarak kentsel dönüşüm stratejilerini öne çıkaran, etkin uygulama araçlarına gereksinim bulunan, imar planı gibi hukuki belgelere veri ve bilimsel temel oluşturan ya da onunla bütünleşen, özgün bir mekansal planlama yöntemidir. Afet

Page 145: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

139

zararlarını azaltma planının kapsamı ve içeriği; yerleşmenin mekansal analizi, doğal yapı ve çevresel kaynaklar, afet senaryoları ve risk analizi, planlama ve uygulama araçları ile afet zararlarını azaltma stratejisi, öncelikler ve eylem planından oluşmaktadır.

Afet duyarlı planlama ile ilgili kavramlardan bazıları, aşağıda yer almaktadır.

Afet : Đnsan yaşamında, fiziksel, ekonomik, toplumsal ve çevresel kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen doğal, teknolojik veya insan kökenli olayların sonuçlarıdır.

Tehlike : Belirli büyüklükteki bir olayın, belirli bir yörede ve belirli bir zaman aralığında olma olasılığıdır. Deprem, su baskını, çığ, yer kayması, doğal tehlikelerdir.

Afet Tehlikesi : Can ve mal kayıpları ile fiziksel, toplumsal, ekonomik ve çevresel kayıp ve zararlara yol açma olasılığı olan doğal, teknolojik ve insan kökenli olaylardır. Deprem, sel, kuraklık, heyelan doğal kökenli; nükleer, kimyasal veya büyük taşımacılık kazaları teknolojik kökenli; savaş, terör, iç çatışmalar vb. ise insan kökenli afetlerdir.

Zarar Görebilirlik : Afetin gerçekleşmesi halinde, insanların ve yaşam çevrelerinin uğrayabileceği fiziksel, toplumsal, ekonomik veya çevresel zarar ve kayıpların ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle, "birey veya sosyal gurubun tehlikeyi algılama, olası etkilerini tahmin etme, zararlarını azaltma, olması durumunda sonuçları ile baş edebilme ve yaşamı normalleştirme” konularındaki kapasite eksikliği olarak da tanımlanmaktadır. Zarar görebilirlik "bir toplumun, bir sistemin veya bir yapının var olan bir tehlikeden etkilenebilme oranı veya görebileceği hasar, zarar veya kaybın bir ölçüsü” olarak da tanımlanabilir.

Risk : Bir olayın doğurabileceği olumsuz sonuçların toplamını ifade eder.

Afet Riski : Hasar, zarar, kayıp ve olumsuz sonuçlara yol açma potansiyeli taşıyan bir olayın doğurabileceği maddi kayıpların toplamı; diğer bir deyişle, kayıp olasılığıdır.

Risk Yönetimi : Tehlike ve riskin belirlenmesi, analizi, riskin azaltılabilmesi için olanak, kaynak ve önceliklerin belirlenmesi, politika ve stratejik plan ve eylem planlarının hazırlanması ve yaşama geçirilmesi sürecidir.

Kentsel Risk Yönetimi : Doğal veya teknolojik afetlerin yerleşim alanlarında yol açacağı sosyal, ekonomik, fiziki ve çevresel risklerin saptanması ve analizi, bu riskleri giderecek ya da en aza indirecek önlemlerin alınmasını ve uygulanmasını sağlamak ve kaynak ve öncelikleri belirlemek üzere hazırlanan stratejik plan ve eylem programlarıdır.

Zarar Azaltma : Afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi, önlenmesi veya azaltılması için önlem alınması, toplumun afet tehlikesi ve riski konusunda baş edebilme kapasitesinin ve kurumsal yapılanmanın geliştirilmesi, ihtiyaç ve öncelikler doğrultusunda politika ve strateji belirlenmesi ve uygulanması gibi faaliyetlerin tümü, zarar azaltma olarak adlandırılır.

Eşik : Mekansal gelişmeyi sınırlayan doğal kaynaklar, fiziki yapı etmenleri, yasal düzenleme ve koruma statülü alan ve etkenlerdir.

Eşik Sentezi : Mekansal planlama sürecinde gelişme alanları ve önceliklerinin belirlenmesi amacı ile doğal, fiziki ve yasal tüm eşiklerin birlikte değerlendirildiği bilimsel ve teknik çalışmaları kapsamaktadır.

Page 146: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

140

2.3.2. PLANLAMAYA ESAS YERBĐLĐMSEL ETÜTLER

Planlamada kullanılan yerbilimsel etüt raporları, gerek içerdikleri verilerin niteliği, gerekse planlamayı yönlendirici özellikleri bakımından zaman içinde gelişme göstermiştir. “Gözlemsel Jeolojik Etüt Raporları” olarak başlanan bu çalışmalar, zaman içerisinde “Đmar Planlarına Esas Yerleşim Amaçlı Jeolojik-Jeoteknik Etüt Raporları” olarak gelişmiş ve yerbilimsel verilerin bir tür sentezi niteliğinde olan “Yerleşime Uygunluk Değerlendirmesi” yolu ile plan kararlarını yönlendirmede etken olmuştur. Günümüzün bilimsel ve teknik olanakları ile planlamayı yönlendirmede daha ileri yöntemlerin uygulanması mümkündür. Yerbilimlerindeki gelişmeler, yerbilimsel çalışmaların daha duyarlı ve daha fazla sayıda parametre ile ölçüm yapılmasını olanaklı kılmaktadır. Bu açıdan günümüzde özellikle yüksek riskli yerleşmeler için uzun dönemli kullanılabilecek nitelikte yerbilimsel veri tabanı geliştirilebilmektedir. Gelişmiş yerbilimsel veriler kullanılarak afet tehlike ve risklerinin değerlendirildiği “mikrobölgeleme haritaları”, planlamayı sağlıklı verilerle yönlendirecek nitelikte çalışmalar ve dokümanlardır.

Planlama ve Đmar Kanunu Tasarısı Taslağı’nda planlamaya esas olan yerbilimsel veriler konusunda yeni tanımlamalar yapılmıştır.

Afet Değerlendirme Haritası, planlamaya esas veri gruplarından biri olarak, standart topoğrafik veya halihazır haritalar üzerinde hazırlanan, planlama alanında oluşabilecek her türlü afet tehlikelerini ortaya koyan, değerlendiren ve raporu ile bir bütün olan, planın gerektirdiği tür ve ölçeklere göre “afet tehlike haritası”, “mikrobölgeleme haritası” şeklinde düzenlenen belgedir.

Afet Değerlendirme Haritaları, bölge veya çevre düzeni planlarında “afet tehlike haritası”, yerleşme düzeyinde “mikrobölgeleme haritası” olarak tanımlanmıştır.

Afet Tehlike Haritası; standart topoğrafik haritalar üzerine sayısal olarak, bölge, mekansal strateji planı veya çevre düzeni planına esas olmak üzere her türlü afet tehlike değerlendirmelerini içerecek şekilde Bakanlık veya Đl Özel Đdaresi veya Büyükşehir Belediyesince hazırlanır, hazırlatılır. Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı’nca onaylanır.

Mikrobölgeleme Haritası; standart topoğrafik veya büyük ölçekli halihazır haritalar üzerine sayısal olarak, nazım ya da uygulama imar planına esas olmak üzere, yerel zemin şartlarını ve her türlü afet tehlike değerlendirmelerini içerecek şekilde hazırlanan verilerdir.

Mikrobölgeleme çalışmaları, planlama çalışmalarına veri oluşturan, yerleşime açılması düşünülen alanlardaki tüm afet tehlikelerinin, yapılı çevrelerde ise tüm afet risklerinin büyük ölçekli haritalarda belirlendiği, güvenli arazi kullanımı ve bölgeleme kararlarının verilmesinde, kentsel dönüşüm ve zarar azaltma planlaması çalışmaları için stratejik amaçlar, hedefler ve önceliklerin belirlenmesine girdi sağlayan çok disiplinli çalışmalardır. Bu çalışmalar, afet tehlikesi ve riskinin yerel ölçeklerde belirlenmesi çalışmaları olarak da tanımlanmaktadır.

Mikrobölgeleme haritaları;

- Đmar planları, 1/25.000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planları, 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına veri oluşturur.

- Zarar azaltma ya da sakınım planlaması için altlık oluşturur.

- Kentsel dönüşüm projeleri, afet riski olan yapılı çevrelerde tasfiye, iyileştirme, yenileme stratejilerine dayalı dönüşüm projelerine veri sağlar.

Page 147: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

141

Planlamada esas alınması gereken yerbilimsel etütler, kapsam ve nitelikleri itibariyle;

- Gözlemsel Jeolojik Etütler

- Jeolojik-jeoteknik Etütler

- Mikrobölgeleme Etütleri olarak sınıflandırılmaktadır.

Yerbilimsel etütler plan kademelerine ve kullanım alanlarına göre;

- Bölge ve çevre düzeni ölçeğindeki planlara esas olan çalışmalar, gözlemsel jeolojik etütlerdir. Bunlar afet tehlike haritaları ya da bütünleşik afet tehlike haritaları olarak da adlandırılmaktadır.

- Nazım ve uygulama imar planı ölçeğindeki çalışmalara esas olanlar, jeolojik-jeoteknik etütler ve mikrobölgeleme haritalarıdır.

- Yapılaşmaya esas olanlar, zemin ve temel etütleridir.

Farklı kapsam, içerik ve formattaki yerbilimsel etütler sonucunda, tüm yerbilimsel verilerin bir tür sentezi niteliğinde “Yerleşime Uygunluk Değerlendirmesi” yapılmaktadır. Yerleşime uygunluk değerlendirmesi, farklı ölçekteki planlama çalışmalarında plan kararlarını yönlendirici nitelikte alan tanımlarını ve bu alanlarda alınması gereken önlemleri içeren bir sentez çalışmasıdır.

2.3.2.1. Yerleşime Uygunluk Değerlendirmesi

Farklı kapsam, içerik ve formattaki yerbilimsel çalışmaların temel amacı; planlama yapılacak alandaki afet tehlike ve risklerini belirlemek ve afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılabilmesi için, farklı tür ve ölçeklerdeki planlama çalışmalarına temel girdi sağlayan yerleşime uygunluk değerlendirmeleri yapmaktır. Daha açık bir ifade ile, yerleşime uygunluk değerlendirmeleri, planlama çalışmalarına esas yerbilimsel çalışmaların sonuçlarıdır. Dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de bu değerlendirmelerde inceleme yapılan alan;

- yerleşime uygun alanlar (UA)

- çeşitli önlemler alınarak yerleşime açılabilecek alanlar (ÖA)

- yerleşime uygun olmayan alanlar (UOA)

olarak gruplandırılmaktadır.

Ayrıntılı jeolojik-jeoteknik etüt gerektiren alanlarda yerleşim kararının yapılacak ayrıntılı etüdlere dayandırılması gerekir.

Đmar planlarına esas olarak hazırlanan yerbilimsel etüt raporlarının yerleşime uygunluk değerlendirmesi ve/veya sonuç ve öneriler kısmında verilen öneriler, plancı tarafından, planlamaya esas diğer eşikler ve analitik etütler de dikkate alınarak, arazi kullanım kararları, kullanım yoğunlukları ve yapılaşma kararları belirlenmelidir.

� Yerleşime Uygun Alanlar

Çalışma alanı içinde, deprem koşulları dahil hiçbir doğal afet tehlikesi potansiyeli taşımayan (zemin büyütmesi tehlikesi, sıvılaşma tehlikesi ve aktif fay kırığı mevcudiyeti), jeolojik-jeoteknik özellikler açısından yerleşime uyguluğu etkileyebilecek hiçbir mühendislik problemi bulunmayan, herhangi bir önlem alınmasına gerek olmadan yapılaşmaya gidilebilecek alanlardır.

Page 148: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

142

Ülkemizin uygulama pratiğinde bu alanlar, yerleşime uygunluğun değerlendirildiği harita ve raporlarda “ uygun alan, UA” simgesi ile gösterilmektedir.

� Önlemler Alınarak Yerleşime Açılacak Alanlar (Önlemli Alanlar)

Çalışma alanı içinde, doğal afet tehlikeleri ve/veya jeolojik-jeoteknik özellikleri nedeniyle yerleşime uygunluğu etkileyebilecek, belirli önlemleri yapılaşma öncesi ve/veya esnasında almak şartıyla planlamaya ve yapılaşmaya gidilebilecek alanlardır.

Bu alanlarda alınması gereken özel önlemlerin neler olduğu, nedenleri, ayrıntıları yerleşime uygunluk raporlarında açıklanmalıdır.

Ülkemizin uygulama pratiğinde, önlemli alanlar (ÖA) simgesi ile gösterilmektedir.

Değerlendirme raporlarında önlemli alanlar, yerbilimsel sorunun ne olduğu ve alınması gereken önlemler açılarından aşağıda özetlenen alt başlıklar halinde de açıklanabilir.

Önlemli Alan 1: Deprem Tehlikesi Açısından Önlemli Alanlar (Zemin Büyütmesi, sıvılaşma vb.)

Önlemli Alan 2: Kitle Hareketleri Tehlikeleri ve yüksek eğim açısından

Önlemli Alan 3: Su Baskını Tehlikesi Açısından

Önlemli Alan 4: Çığ Tehlikesi Açısından

Önlemli Alan 5: Mühendislik Problemleri Açısından (Şişme-oturma, taşıma gücü vb.) ve

Diğer Tehlikeler Açısından (Karstlaşma, tıbbi jeoloji vb.)

� Jeoteknik Etüt Gerekli Alanlar

Yapılan gözlemsel jeolojik etütler sonucunda, jeoteknik çalışmalar (sondaj, laboratuar deneyleri, tehlike analizleri vb.) yapılmadan yerleşime uygunluk değerlendirilmesinin sağlıklı olarak yapılamayacağı öngörülen alanlardır. Daha sonra yapılacak jeolojik – jeoteknik etüt esnasında üzerinde durulması gereken konular vurgulanmalıdır. Ülkemizin uygulama pratiğinde “JEGA” simgesiyle gösterilmektedir.

� Ayrıntılı Jeoteknik Etüt Gerektiren Alanlar

Çalışma alanı içinde gerek doğal afet tehlikeleri ve/veya jeolojik-jeoteknik özellikleri nedeniyle, gerekse çalışma yöntemleri, elde edilen verilerin niteliği vb nedenlerle, güvenilir bir sonuca ve karara ulaşılamayan alanlardır.

Ülkemizin uygulama pratiğinde “AJE” simgesiyle gösterilmektedir. Bu alanlar gerekli görülen ayrıntıda ve yeterli veri toplanmadan, planlanmaması gereken alanlardır.

� Yerleşime Uygun Olmayan Alanlar

Çalışma alanı içinde doğal afet tehlikeleri ve/veya jeoteknik problemler, diğer kanunlar vb. nedenler veya teknik ve ekonomik nedenlerle, planlanmaması ve yapılaşmaya açılmaması gereken alanlardır.

Ülkemizin uygulama pratiğinde “UOA” simgesiyle gösterilmektedir.

Çalışma alanı içerisinde, su baskınları, heyelan, çığ ve kaya düşmesi, çamur akması, tasman, jeomedikal tehlikeler ve benzeri nedenlerle Bayındırlık ve Đskan Bakanlığınca, 7269 sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince afete maruz bölge, ve 16 ncı maddesi gereğince yapı ve yerleşme için yasaklanmış bölge olarak ilan edilen afet bölgelerinin “yerleşmeye uygun olmayan alanlar” olarak değerlendirilmesi yasal zorunluluktur. Ayrıca çalışma alanı içerisinde aktif veya yüksek olasılıklı heyelan, çığ ve kaya düşmesi, çamur akması tehlikesine sahip alanlar, alınacak önlemlerle

Page 149: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

143

önlenmesi mümkün veya ekonomik olmayan sıvılaşma, faylanma, yanal yayılma, farklı oturma, hassas kil gibi yerel zemin problemlerine neden olabilecek alanlar, “yerleşmeye uygun olmayan alanlar” olarak değerlendirilebilir.

Ayrıca yüksek eğimli alanlar, 1. ve 2. sınıf tarım alanları, orman alanları, jeolojik veya arkeolojik sit alanları, sulak alanlar vb. gibi doğal eşik alanlarının da, mevzuat gereği yerleşmeye uygun olmayan alanlar olarak belirlenmesi plancıların görevleri arasındadır.

Bölge ve çevre düzeni planları gibi üst ölçekli planlara altlık oluşturacak yerbilimsel çalışmalarda, yerleşmeye uygun olmayan alanların hassas olarak belirlenmesi ve haritalanması sağlıklı olmayacağı için, bu ölçeklerde yerleşime uygun olmayan alanların haritalanması yerine, afet tehlikesine sahip olan alanların ayrıntılı jeolojik - jeoteknik etütler ( AJE) yapılması gereken alanlar olarak değerlendirilmesi ve kesin değerlendirmenin imar planları ölçeğinde yapılması daha gerçekçidir. Bu ölçekteki çalışmalarda genel arazi kullanımı önerileri verilmelidir.

2.3.3. PLANLAMA SÜRECĐNDE YERBĐLĐMSEL VERĐLERĐN KULLANIMI

Planlama süreci, esas olarak araştırma, sentez-planlamaya geçiş, planlama ve uygulama aşamalarından oluşmaktadır.

2.3.3.1. Araştırma Aşaması

Yerbilimsel veriler, araştırma aşamasında “doğal yapı ve çevresel kaynaklar” başlığı altında incelenir. Planlama alanının niteliği, planlama kademesi ve türüne dayalı olarak hazırlanmış olan yerbilimsel etüt raporunda yer alan tüm konular, jeolojik, morfolojik, topografik yapı, su kaynakları, depremsellik, zemin özellikleri, yer kayması, su baskını vb. tehlikeler, araştırma çalışmalarında yer alır, analiz edilir ve değerlendirilir. Yerbilimsel etütler, plan kararlarına temel oluşturması nedeniyle araştırma dokümanları içinde ya da ekinde yer almalıdır.

2.3.3.2. Sentez ve Planlamaya Geçiş Aşaması

Planlamaya geçişte tüm verilerin birlikte değerlendirildiği ve plan kararlarını yönlendirici sentez ve değerlendirmelerin yapıldığı bu aşamada yerbilimsel veriler, “eşik” kavramı kapsamında değerlendirilir. Mekansal planlama sürecinde, arazi kullanımına ilişkin fiziksel veriler, doğal, kültürel, çevresel değerler ve sosyo-ekonomik, yasal ve yönetimsel eşiklerin, plan kararlarını belirleyici işlevleri bulunmaktadır. Sentez ve planlamaya geçiş çalışmalarında, kentsel gelişmeyi sınırlandıran eşiklerin saptanması, sınıflandırılması, plan politikaları ve stratejilerine göre önceliklendirilmesi, diğer bir deyişle “eşik sentezi” yapılarak gelişme potansiyeli olan alanların ve önceliklerin ortaya konulması gereklidir. Bu çalışmalarda yerbilimsel verilerin ortaya koyduğu eşik ve sınırlayıcılar, tarım alanları, orman alanları, su kaynakları, koruma alanları, sit alanları, havaalanı mania planı, askeri güvenlik bölgeleri gibi gelişmeyi sınırlayıcı diğer eşiklerle birlikte sentezlenmekte, böylece öncelikler, tüm verilerin değerlendirilmesiyle belirlenmektedir.

Eşikler : Eşikler, yerleşmelerin gelişmesini yönlendiren ve gelişmeyi sınırlandıran etmenlerdir. Eşikler, belirli maliyetlerle aşılabilir ya da gelişmeyi kesin sınırlayıcı nitelikte olabilmektedir.

Doğal kaynaklar, fiziksel sınırlayıcılar, koruma statüleri, yasal ve yönetimsel yapı vb. verilerden kaynaklanan eşikler, konu ve niteliklerine göre üç grupta sınıflandırılabilir.

� Jeomorfolojik, Topoğrafik, Jeolojik Eşikler

Jeomorfolojik ve topoğrafik yapıdan kaynaklanan eğimli alanlar, kıyılar ve vadiler ile jeolojik-jeoteknik etütlerde belirlenmiş olan yerleşmeye uygun olmayan alanlar, jeolojik-jeoteknik etüt

Page 150: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

144

gerektiren veya önlem alınarak yerleşmeye açılabilecek alanlar gibi fiziki coğrafyadan ve doğal yapıdan kaynaklanan eşiklerdir. Bu eşikler; aşılamaz ya da yerleşim maliyetini artırıcı niteliktedir.

� Kaynak Potansiyeline Dayalı Eşikler

Orman alanları, toprak kaynakları, tarım alanları ve tarımsal sulama alanlarının oluşturduğu eşikler, doğal yapıya ve kaynak potansiyeline dayalı eşikler olup, ekonomik faydalar, çevresel riskler ve ekolojik nedenlerle korunması gereken alanları temsil etmektedir.

� Altyapı Kısıtlamaları ve Yasal Düzenlemelerden Kaynaklanan Eşikler

Doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunması amacıyla yasal düzenlemelerle güvence altına alınmış olan sitler, doğa koruma alanları ile özel kullanım ve altyapılar, havaalanları, mania planları, askeri alanlar, boru hatları, enerji nakil hatları, demiryolu ve otoyol gibi kullanım ve altyapı sınırlayıcıları da eşik oluşturmaktadır. Bu eşikler, yasal düzenlemelerde yer alan ve kullanım ilke ve ölçütleri bu yasal düzenlemelerde ortaya konan alanlardır.

Eşiklerin planlamada nasıl kullanılacağı ya da hangi eşiklerin öncelik alacağı da planlamanın önemli bir sorunudur.

Planlama aşamasında eşiklerin öncelik sıralaması, yasal düzenlemelerdeki değişimlere, planlama ilke ve politikalarına, gelişme alanlarının büyüklük ve dağılımına, planlamanın hedeflerine, alan ihtiyacına ve makroform politikalarına göre değerlendirilir.

2.3.3.2.1. Planlamaya Geçişte Alternatifler

Plan kararlarına geçiş sürecinde yapılması gereken alternatif geliştirme ve değerlendirme yöntemleri planlama sürecinin bir parçasıdır. Bu aşamada eşiklerin aşılmasında ya da öncelik almasında tutum-karar farklılıklarını içerecek biçimde, makroform ya da gelişme alternatifleri geliştirilmelidir. Bu konu ülkemizde yapılan planlama çalışmalarında gözardı edilmekte, çoğu kez doğrudan plan kararlarına geçilmektedir. Oysa, alternatif üretme ve değerlendirme konusu, plan hedeflerine dayalı olarak plan kararlarını etkileyen tüm eşik ve yapısal etmenlerin birlikte değerlendirildiği, bu bağlamda, afet tehlike ve risklerini azaltma stratejileri de dahil olmak üzere, makroform, kullanım, yoğunluk ve dönüşüm gibi stratejik plan kararlarının oluşumunu etkileyen tüm etmenlerin birlikte ve katılımlı bir süreçte ele alınabileceği, planlamanın önemli bir aşamasıdır. Alternatif üretme ve değerlendirme tekniklerinin şartnamelerde yeterli düzeyde yer almayışı, planlama eğitimi ve pratiğinde bu konunun içselleştirilemeyişi ve planlama yapan/yaptıran idarelerin beklentilerinin, sürece değil, sonuç ürüne odaklanması, plancının pratikteki alışkanlıkları, alternatif geliştirme ve değerlendirme aşamasında başlıca olumsuzluklar olarak ortaya çıkmaktadır.

2.3.3.3. Planlama Aşaması

� Gelişmeye Açılacak Alanlar

Gelişme alanlarında yapılacak planlarda yerbilimsel veriler, alanın yerleşime açılma önceliği, açılacak ise hangi kullanım türü için uygun olduğu, yerleşme düzeni, yoğunluk ve yapılaşma ölçütleri konularında yol gösterici ve belirleyicidir. Planlarda yerbilimsel etütlerde ortaya konulan sonuçlar, değerlendirmeler ve –varsa- alınacak önlemler, yerleşime açılacak alanlarda göz önüne alınır.

Eşiklerin belirlenmesi, önceliklendirilmesi ve sentezi gibi çalışmalar, yerleşmenin makroform gelişmesi kapsamında gelişme alanlarının ve önceliklerin belirlenmesi amacı ile yapılmaktadır. Bu değerlendirmelere göre, planda yerleşime açılması öngörülen alanlarda, yerbilimsel verilerin ortaya koyduğu kısıtlama, ölçütler ve önlemlere, ve gerektiğinde ayrıntılı yerbilimsel çalışmalara uyulması gerekmektedir. Bu nedenle, uyulması gereken koşulların, planlar, plan koşulları ve plan

Page 151: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

145

raporlarında alt ölçekli planları, projeleri ve yapılaşmayı yönlendirici biçimde açık olarak yer alması sağlanmalıdır.

Yerbilimsel verilerin plan kararlarına yansıtılması, imar planı, tasarımı ve plan notları ya da koşulları yolu ile gerçekleşmektedir. Planlar, plan hedeflerine, mekansal gereksinmelere, eşik ve sınırlamalara dayalı olarak önerilen makroform doğrultusunda, arazi kullanımı, yoğunluklar, ulaşım, altyapı gibi kararlarla birlikte, planın uygulamasına yönelik stratejik kararları da kapsamaktadır.

Đmar planlarında, yerbilimsel verilere bağlı olarak afet tehlike ve risklerine karşı önlemler ile doğal ve yapay eşiklere ilişkin kararlar, çizili dokümanla birlikte genellikle plan koşulları ile düzenlenmektedir. Bu konudaki uygulamalar, çoğu kez ilgili yasal düzenlemeye, varsa, teknik kural, norm ve standartlara referans verilerek yapılmaktadır. Bazı durumlarda, özellikle üst ölçekli planların koşullarında, alt ölçek planlarda uyulması gereken kuralların yanısıra, alınması gereken görüşler ve etütler de tanımlanmaktadır.

Planlamada, yerbilimsel nedenlerle yerleşim dışı bırakılacak ya da kısıtlama getirilen alanlar, plan üzerinde yer almalıdır. Plan koşulları, notları veya hükümlerinde, planı etkileyen diğer faktörlerin yanı sıra, yüzeysel su kaynakları, afetler, deprem vb. konularda, yürürlükteki kanun ve yönetmeliklerde belirlenen hükümlerin hangi durumlarda nazım plan önlem ve kararları ile birlikte uygulanacağı belirtilmeli, ayrıca kentsel alanda getirilen bölgeleme, alan kullanımı ve yerleşme düzeni ilkeleri ile yerleşme, kullanma, koruma ve yasaklama kararları ve kentsel altyapı ve donanıma ilişkin bir dizi önlem ve koşulların açıklanmasının gerekliliği ortaya konmalıdır. Bu kapsamda, kentsel yerleşmeye uygun olmayan alanlar, koruma kuşakları, koruma kuşakları içinde kalan alanlarda uygulanacak hafriyat, doldurma, yıkım ya da bataklık kurutma, deniz doldurma gibi konularda getirilen yaklaşımlar ve yapı yasaklamalarının nedenleri ve nitelikleri ile önlemli alanlarda alınacak önlemlerin ve sınırlamaların neler olduğunun plan notlarında belirtilmesi önerilmektedir.

� Yerleşik Alanlar, Yapılı Kentsel Çevre

Ülkemizde kentsel yerleşik alanlarda, doğal yapıdan kaynaklanan afet tehlikeleri, arazi kullanım, yapılaşma ve altyapıdan kaynaklanan kusurlarla birlikte “afet riski yüksek bölgeler” oluşturmuştur. Bu alanlarda afet risklerinin azaltılmasına yönelik planlama çalışmaları, geleneksel planlama yaklaşım ve yöntemleri ile çözümlenemektedir. Bu tür alanlarda afet duyarlı planlama çalışmaları, “afet zararlarını azaltma planı” olarak ele alınmalıdır.

Bugünkü planlama sürecinde yerleşmelerin yapılı çevresine ilişkin kararlarda ülkemizde uygulanmakta olan planlama yöntemleri yetersiz kalmaktadır. Yerleşmelerin yapılı çevresine ilişkin planlama kararlarının ve uygulamaların geleneksel planlama yöntemleri ile çözümlenemeyeceği görülmektedir. Jeolojik, meteorolojik, teknolojik vb. çeşitli afet tehlikelerinin yanı sıra yanlış yer seçimi ve arazi kullanım kararları ile birlikte çeşitli kentsel kullanımlar, doku kusurları, yetersiz altyapı ve niteliksiz yapı stoğunun risk havuzları oluşturduğu alanlarda, kentsel risklerin belirlenmesinde yerbilimsel verilerin yanı sıra, kentsel dokunun ve yapı stoğunun oluşturduğu riskler de önemli bir girdi oluşturmaktadır. Bu nedenle yapılı çevreye ilişkin planlama çalışmalarında, kentsel risklerle birlikte, yerleşim alanlarının nitelikleri (imarlı, kaçak, gecekondu, geleneksel doku, sit alanı vb.), yoğunlukları, kentsel donatılar, altyapı, ulaşım, sosyal topoğrafya ve mekansal yapı bileşenleri, plan kararları ve uygulamaların oluşturduğu hukuki durum vb. tüm mekansal parametreleri göz önüne alan zarar azaltıcı önlemlere, diğer bir deyişle risk değerlendirme yöntemlerine gerek duyulmaktadır.

Yerleşik alanlarda afet zararlarını azaltma planı ya da stratejilerinin planlama süreci ile bütünleştirilmesi ve içselleştirilmesi, kentsel risklerin plan kararlarına yansıtılması, böylece imar planlarının kentsel sorunların çözümlenmesinde dinamik bir sürece dönüştürülmesi gereklidir. Bu

Page 152: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

146

yaklaşımda mikrobölgeleme gibi yerbilimsel çalışmalarla ortaya konulan doğal afet tehlikelerinin yerleşme ve yapılaşmadan kaynaklanan beşeri risklerle birlikte değerlendirilmesine imkan veren yöntemlerin kullanılması mümkün olmaktadır.

2.3.3.4. Planlama Kademelerine Göre Yerbilimsel Etütlerin Kullanımı

Planlamada esas alınması gereken yerbilimsel etütler, kapsam ve nitelikleri itibariyle;

- Gözlemsel Jeolojik Etütler (1/25,000 ve daha küçük ölçekler)

- Gözlemsel Jeolojik Etütler (1/25,000’den daha büyük ölçekler)

- Jeoelojik-jeoteknik Etütler

- Mikrobölgeleme Etütleri olarak sınıflandırılmaktadır.

Yerbilimsel etüt türlerinin plan kademelerine göre kullanımında, aşağıdaki ilke ve esaslara uyulması önerilmektedir.

- Nazım ve uygulama imar planı ölçeğindeki çalışmalara esas olanlar, jeolojik-jeoteknik etütler ve mikrobölgeleme haritalarıdır. Birinci, ikinci, üçüncü deprem bölgeleri ile nüfusu 50,000 den fazla olan yerleşmelerin imar planlarında mikrobölgeleme etütlerinin kullanılması önerilmektedir (Tablo 2.13).

- Zemin ve temel etütleri ise yapılaşmaya esas olan çalışmalardır.

Tablo 2.13. Plan Kademe ve Türlerine Göre Yerbilimsel Etüt Türleri

Plan Kademeleri Etüt Türleri

Plan Adı Ölçek 1., 2., 3. Derece Deprem Bölgeleri+ Nüfus≥ 50,000

Diğer Alanlar

BÖLGE PLANI 1/250,000-1/100000 Gözlemsel Jeolojik Etüt Gözlemsel Jeolojik Etüt

ÇEVRE DÜZENĐ PLANI

1/100,000-1/25,000 Gözlemsel Jeolojik Etüt Gözlemsel Jeolojik Etüt

NAZIM ĐMAR PLANI 1/25,000-1/5000 Mikrobölgeleme Etüdü

Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

UYGULAMA ĐMAR PLANI

1/1000 Mikrobölgeleme Etüdü Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

MEVZĐ ĐMAR PLANI 1/5000-1/1000 Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

KIRSAL YERLEŞĐM PLANI

1/5000-1/1000 Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

Gözlemsel Jeolojik Etüt Jeolojik-Jeoteknik Etüt

Planlamada, bölge planı ve çevre düzeni planları üst ölçek planlar olarak tanımlanmıştır.

� Bölge Planları

Bölge planları, mekansal strateji niteliğinde olan üst ölçekli planlardır. Bu planlar sürdürülebilir kalkınmayı, bölgelerarası gelişmişlik farklarını azaltmayı ve koruma ve kullanma dengesini hedefleyen; sosyo-ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel

Page 153: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

147

hedefleri ve uyumunu belirleyen; nüfusun, yatırımların, faaliyetlerin ve altyapının mekansal dağılımını ve yer seçimini yönlendiren; çevre düzeni planlarının ve özel statülü alanlarla diğer yerlerin bölgesel ölçekte uyumunu sağlayan dokümanlardır. Bölge planları, uygulama araçları ve bir programla bütünleşen Bölge Gelişim Şeması ve eki rapordan oluşmaktadır.

Bölge mekansal strateji planlarının hazırlanmasında “afet tehlike haritaları” esas alınır. Bu amaca göre yapılacak gözlemsel jeolojik etütler, bölge planlama çalışmalarında kullanılabilecek yerbilimsel belgelerdir. Gözlemsel jeolojik etütler ve afet tehlike haritaları, önemli tesislerin yer seçimi, bölgesel altyapı tesisleri, nüfus ve faaliyetlerin bölgesel dağılımı, yerleşme ve gelişme politikaları gibi stratejik kararlarda esas alınır.

� Çevre Düzeni Planları

Çevre düzeni planları, il ve havza bütününde, yerel kalkınma ekseninde hazırlanan; fiziki, sosyal ve ekonomik gelişmeye; ana ulaşım, altyapı, yatırımlar ve kentsel ve kırsal yerleşmelerin genel arazi kullanımı ve yer seçimine; doğal, tarihi ve kültürel kaynakların korunması ve geliştirilmesine ilişkin strateji ve kararların belirlenmesi, sürdürülebilir ve planlı bir biçimde gerçekleştirilmesine yönelik, plan ve uygulama konusunda yetkili ve sorumlu idareler ve disiplinlerarası uyumu ve eşgüdümü de sağlayan uygulama araç ve programlarına sahip kapsamlı rapor ve eklerinden oluşan bir plan niteliğindedir.

1/25,000-1/50,000 ve 1/100,000 ölçeklerde yapılan çevre düzeni planları, il ve havza ölçeğinde yerleşim kararlarının verildiği kritik bir plan kademesidir. Bu ölçekte, gözlemsel jeolojik etütlere veya jeolojik-jeoteknik etütlere dayalı olarak afet tehlike haritaları hazırlanır. Afet tehlike haritalarına dayalı olarak nüfus ve faaliyetlerin mekansal dağılımı, altyapı, yerleşim alanlarının dağılımına ilişkin karar ve stratejiler, afetlerinin önlenmesi ve zararlarının azaltılmasına yönelik temel stratejiler ve bu stratejiye uygun amaç ve politikalar çerçevesinde geliştirilir.

Çevre düzeni planlarına esas oluşturacak örnek bir çalışma, Afet Đşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığınca “Bütünleşik Afet Tehlike Haritası” adı altında Kastamonu Đli için yapılmıştır. Đldeki afet risklerini de ana hatlarıyla belirleyen bu tür bir tehlike haritası ”Đl Kurtarma ve Yardım Planları”nın hazırlanması için gereken afet senaryolarını da kapsamaktadır.

� Nazım Đmar Planları

Nazım imar planları, onaylı haritalar üzerine kadastro durumu, mikrobölgeleme haritaları veya jeolojik, jeoteknik etüt verileri işlenmiş olarak; yerleşmelerin gelişme yön ve büyüklükleri, genel arazi kullanım biçimleri, başlıca bölgeleme kararları, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunlukları, yapılaşmanın genel özellikleri ve ulaşım sistemi gibi konularda ilke ve kararları belirleyen; yöresel özellikleri gözeten, uygulanabilirlik şartları, öncelikler ve umumi hizmet alanları ve resmi kurumlar alanları dengesi dikkate alınarak belirlenecek uygulama imar plan etaplarını gösteren, araştıma raporu, plan notları, açıklama raporu ve eklerinden oluşan plan olarak tanımlanmıştır.

Nazım imar planları, yerleşmenin makroform gelişmesi, kullanım türleri, yoğunluklar, ulaşım, açık-yeşil alan sistemi ve altyapı gibi temel yerleşim ve kullanım kararlarının verildiği planlama aşamasıdır. Yerleşik alanlara ilişkin kentsel dönüşüm, koruma iyileştirme, yenileme gibi temel stratejik kararlar da bu aşamada verilmektedir. Yerleşmenin büyüklüğü, gelişme potansiyeli ve sorunlarına bağlı olarak nazım imar planlarında jeolojik-jeoteknik etütler veya mikrobölgeleme etütleri kullanılmaktadır. Özellikle kentsel risklerin yüksek olduğu ve bu nedenle önleyici ve zarar azaltıcı yöntemlere ihtiyaç duyulan yerleşik alanların planlanmasında, mikrobölgeleme etütleri ve bu etütler sonucunda oluşturulan yerleşime uygunluk haritaları önem kazanmaktadır.

Page 154: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

148

� Uygulama Đmar Planları

Uygulama imar planı, onaylı haritalar üzerine kadastro durumu işlenmiş olarak; nazım imar planı kararlarını, yapı adalarını, nizamlarını, gerektiğinde bölünme biçimini, yollar ve eğimleri, köprüler, geçitler, meydanlar, yöresel mimari, peyzaj düzenleme alanları, siluet özellikleri ve kıyı kenar çizgisi gibi mekanı biçimlendiren karar ve bilgileri ayrıntıları ile gösteren, gerektiğinde alanın özelliğine göre kentsel tasarım projelerini de içeren araştırma raporu, plan notları, detaylı açıklama raporu ve eklerinden oluşan plan, olarak tanımlanmıştır.

Uygulama imar planları, yapılaşma (yapı yoğunlukları, kat adetleri vb) ile ilgili kararları içermesi nedeniyle, yerleşmenin büyüklüğü ve potansiyeline bağlı olarak ve yerleşik ve gelişme alanı olması da gözönüne alınarak, jeolojik-jeoteknik etüt ya da mikrobölgeleme etüdüne dayanmalıdır.

� Mevzi Đmar Planları

Mevzi imar planı, mevcut planların yerleşmiş nüfusa yetersiz kalması veya yeni yerleşim alanlarının kullanıma açılması gereğinin ve sınırlarının ilgili idarece belirlenmesi halinde, ilgili Yönetmeliğin plan yapım kurallarına uyulmak üzere yapımı mümkün olan, yürürlükteki her tür ve ölçekteki plan sınırları dışında, planla bütünleşmeyen konumdaki, sosyal ve teknik altyapı ihtiyaçlarını kendi bünyesinde sağlayan, raporuyla bir bütün olan imar planı olarak tanımlanmıştır.

Mevzi imar planları, kullanıma açılacak alanın kent bütününe göreceli konumu, alanın büyüklüğü ve kullanım amacına göre (konut, sanayi, enerji santralleri, nükleer, biyolojik, kimyasal madde üretimi ve depolama tesisleri vb.), jeolojik-jeoteknik etüt ya da mikrobölgeleme etüdüne dayanmalıdır.

� Kırsal Yerleşme Planları

Kırsal yerleşme planı, çevre düzeni planlarında kararı alınmak kaydıyla, en az bir kırsal yerleşme ve civarını kapsayan; kırsal alanda yaşam kalitesini geliştirmeye yönelik ekonomik, sosyal, kültürel ve doğal değerlerin sürdürülebilir biçimde korunması, geliştirilmesi ve sağlıklı, güvenli ve afet zararlarını azaltıcı ve kırsal alanla uyumlu bir çevre ve yapılaşmanın sağlanması için hazırlanan, sosyal ve teknik altyapı ihtiyaçları kırsal yaşam biçimine göre tasarlanan ve rapor ve eklerinden oluşan plan olarak tanımlanmıştır.

Kırsal yerleşme planları, yerleşmenin büyüklüğü, nitelikleri ve doğal afet tehlikeleri açısından yerel özellikleri dikkate alınarak, plan ölçeğine uygun gözlemsel jeolojik etütlere dayanmalıdır.

Page 155: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

149

SONSÖZ

Bu El kitabında, doğal afet tehlikelerinden sıklıkla etkilenen ülkemizde afet zararlarının azaltılması, doğal afetlere duyarlı planlama yapılabilmesi ve genel anlamda yerbilimsel çalışmalar neticesinde elde edilen verilerin plan süreçleri içerisinde nasıl yer alması gerektiği önerileri, mevcut durum, uluslararası uygulama örnekleri ve geleceğe yönelik varsayımlar çerçevesinde verilmeye çalışılmıştır.

Yerbilimsel çalışmaların çeşitliliği, herhangi bir konu üzerinde birden fazla yöntemin bulunması, bu yöntemlerin homojenlik göstermeyen jeolojik, jeomorfolojik ve benzeri koşullar nedeniyle farklı yer ve zamanlarda kullanılması gerektiği, yer kabuğu ve doğal afetlerle ilgili bilinmeyen parametrelerin çokluğu, pek çok hususun henüz araştırma ve geliştirme safhasında olması, plana altlık ve veri sağlayan yerbilimsel çalışmalarda kesin bir format, standart oluşturulmasını engellemektedir.

Bu el kitapçığı kapsamında verilen, format, standart, konu başlıkları, analiz ve yöntem teknikleri, bugün itibariyle uygulanabilecek ve yeterli sayılabilecek durumu kapsamakla birlikte, her alt başlıkta bile farklı yöntemlerin kullanılmasına ve geliştirilmeye açıktır.

Bu nedenle bu format ve standart önerilerini, kesin ve değişmez kabul etmek, düşünmek yanlış olacaktır.

Bu format ve standartlar ile analiz ve yöntemlerin önerilmesinin sebebi, ülkemizin mevcut sosyo-ekonomik, fiziksel, idari vb. özellikleri çerçevesinde uygulanabilir bir el kitabı oluşturmaktır. Bu El Kitabının; planların ve yerbilimsel veri toplama , işleme, analiz tekniklerinin çeşitliliği ve detaylılığından dolayı içeremediği kısım, yöntem vb. lerin burada uygun bulunmayan ve tavsiye edilmeyen yöntem ve öneriler olduğu düşünülmemelidir. Bunlar çalışma yapılacak alan ve o alanın özelliklerine bağlı olarak araştırmacı tarafından nedenleri belirtilerek kullanılabilir.

Yerbilimsel çalışmalar doğası gereği, yapılan çalışmanın amaç ve özelliğine bağlı olarak en genel durumdan (Bölge Düzeni Planı 1/250,000 Deprem Bölgeleri Haritası 1/1,800,000 vb) en detay duruma kadar (1/1000 uygulama imar planı, 1/100 tasarıma yönelik çalışmalar vb) yayılabilmektedir.

Ülkemizin planlama ve planlamaya esas yerbilimsel etütler kapsamında yaşadığı sorunların başında, gerekli yerbilimsel veriler göz önünde tutulmadan planlanmış ve/veya yapılaşmış alanlarda, güncel yerbilimsel çalışmalar sonucunda elde edilen “sonuç ve önerileri” plan revizyonlarına yansıtmak bulunmaktadır. Özellikle, mevcut yapıların, bu yapıların temel ve statik projelerinin, yeni çalışmalar sonucunda belirlenen tehlikeler ve mühendislik problemlerine uygun olarak yapılıp yapılmadığının tespiti ve sonrasında yapılması gerekenler (güçlendirme, zemin iyileştirmesi vb.) uygulamada sorun yaratmaktadır.

Sonuç olarak bu el kitapçığının, plancılar ve plana esas yerbilimsel etütlerle ilgilenen tüm meslek çevreleri için faydalı bir kılavuz görevi taşıması ümit edilmektedir.

Page 156: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

150

EK 4. AFET TERĐMLERĐ SÖZLÜĞÜ

AFEAFEAFEAFET RĐSKĐ T RĐSKĐ T RĐSKĐ T RĐSKĐ Afet riski, hasar, zarar, kayıp ve olumsuz sonuçlara yol açma potansiyeli taşıyan bir olayın, doğurabileceği maddi kayıpların toplamıdır. Sigortacılık ve mühendislikte ise, kısaca "kayıp olasılığı" olarak adlandırılmaktadır. Risk sözcüğü, belirli bir tehlikenin, gelecekte belirli bir zaman süresi içerisinde meydana gelmesi halinde, insan, insan yerleşmeleri ve çevre üzerinde, bu unsurların zarar veya hasar görebilirlikleri ile orantılı olarak yol açacağı kayıpların olasılığını ifade eder. Riskten veya kayıp olasılığından bahsedebilmek için, belirli büyüklükte bir tehlike veya olayın var olması, bu olaydan etkilenebilecek değerlerin (insan, yapı, v.b.) bulunması ve bu değerlerin tehlike veya olaydan etkilenme oranları veya zarar görebilirliklerinin tahmin edilebilmesi gerekmektedir.

AFET RĐSKĐNĐN AFET RĐSKĐNĐN AFET RĐSKĐNĐN AFET RĐSKĐNĐN

BELĐRLENMESĐBELĐRLENMESĐBELĐRLENMESĐBELĐRLENMESĐ

Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı üzere afet riski matematiksel olarak: Risk= Tehlike x Değer (Etkilenebilecek unsurlar) x Zarar görebilirlik (Etkilenme oranı) olarak ifade edilebilir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, afet riskinin belirlenebilmesi için öncelikle afete yol açabilecek tehlikelerin neler olduklarının, yerleri, büyüklükleri, oluş sıklıkları, tekrarlanma süreleri ve etkileyebilecekleri alanların belirlenmesi, bu tehlikeden etkilenebilecek, nüfus, yapı ve alt yapılar, ekonomik ve sosyal değerler, çevre vb. gibi tüm değerlerin envanterlerinin çıkarılması ve tehlikenin gerçekleşmesi halinde, bu değerlerin uğrayabilecekleri fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel kayıpların tahmin edilmesi gerekmektedir.

AFET AFET AFET AFET

SENARYOLARISENARYOLARISENARYOLARISENARYOLARI

Afet riskinin belirlenmesi çalışmaları sonucunda elde edilen ve farklı büyüklük ve konumlardaki tehlikelerin gerçekleşmesi halinde meydana gelebilecek tüm zarar ve kayıpları tahmin etmeye yarayan belgelerdir. Afet müdahale (il-ilçe acil yardım planları) ve zarar azaltma planlarına temel teşkil ederler. Olabildiğince gerçekçi olmaları istenir. Ancak afete müdahale planları için, bazen en olumsuz sonuçlar doğurabilecek senaryolar da tercih edilebilir.

AFET TEHLĐKEAFET TEHLĐKEAFET TEHLĐKEAFET TEHLĐKESĐ SĐ SĐ SĐ Can ve mal kayıpları ile fiziksel, sosyal, ekonomik, politik ve çevresel kayıp ve zararlara yol açma olasılığı olan doğal, teknolojik ve insan kökenli olayları ifade eder. Tehlikeleri kökenlerine göre; deprem, sel, kuraklık, heyelan, volkan patlaması gibi doğal; nükleer, kimyasal veya büyük taşımacılık kazaları gibi teknolojik; veya savaş,terör, iç çatışmalar gibi insan kökenli olarak guruplamak mümkündür. Afet tehlikeleri depremler, seller, volkan patlamaları, fırtına ve tayfunlar gibi ani gelişen tehlikeler, veya kuraklık, erozyon, iklim değişiklikleri gibi yavaş gelişen tehlikeler olarak ta tasnif edilebilmektedir. Afet tehlikesi içinde bulunulan yere, bölgeye veya ülkeye göre değişmektedir. Ayrıca, aynı tehlikenin, büyüklüğü, oluş sıklığı, tekrarlanma süresi ve olası etkileri de konuma bağlı olarak değişmektedir. Bu nedenle afet tehlikesi ülke, bölge, il veya yerleşme ölçeklerinde ayrı ayrı belirlenmekte ve zarar azaltma çalışmalarının temelini oluşturmaktadır. Matematiksel olarak tehlike "belirli büyüklükteki bir olayın, belirli bir yörede ve belirli bir zaman aralığında olma olasılığı" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere tehlikeyi, büyüklüğü, oluş sıklığı, tekrarlanma süresi, etki alanı, belirli bir süre içerisindeki olma olasılığı gibi ölçülebilir parametrelerle tanımlamak gerekmektedir.

Page 157: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

151

AFET YÖNETĐMĐAFET YÖNETĐMĐAFET YÖNETĐMĐAFET YÖNETĐMĐ Afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması, afet sonucunu doğuran olaylara zamanında, hızlı ve etkili olarak müdahale edilmesi ve afetten etkilenen topluluklar için daha güvenli ve gelişmiş yeni bir yaşam çevresi oluşturulabilmesi için, toplumca yapılması gereken top yekun bir mücadele sürecini ifade eder. Başka bir deyişle; afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması amacıyla,afet öncesi ve sonrasında alınması gereken önlemler ve yapılması gereken çalışmaların planlanması, yönlendirilmesi, koordine edilmesi, desteklenmesi ve etkin olarak uygulanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla, kaynaklarının belirlenen stratejik hedefler ve öncelikler doğrultusunda kullanılmasını gerektiren çok yönlü, çok disiplinli ve çok aktörlü bir yönetim süreci olarak da tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde, zarar azaltma, hazırlık, müdahale, iyileştirme ve yeniden inşa gibi ana aşamalara ayrılabilen faaliyetler süreklidir. Bu nedenle bazen zaman bütünleşik veya entegre afet yönetimi terimleri de kullanılmakta ve bu süreç bir çember veya iç içe geçmiş zincirin halkalarıyla gösterilmekte, afet yönetim döngüsü veya zinciri olarak adlandırılmaktadır.

AFETE MARUZ AFETE MARUZ AFETE MARUZ AFETE MARUZ

BÖLGEBÖLGEBÖLGEBÖLGE

Mevzuatımız afete maruz bölgeyi; Yer sarsıntısı(deprem), yangın, su baskını(sel), yer kayması(heyelan), kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetlere uğramış olduğu veya uğrayabileceği, Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı, (su baskınları için Devlet Su Đşleri Genel Müdürlüğü) tarafından tespit edilen ve afete maruz olduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan bölge olarak tanımlamaktadır. Bu bölgelerde yapılacak olan yapıların uyması gereken teknik şartlar, Bayındırlık ve Đskan Bakanlığınca hazırlanan yönetmeliklerle belirlenmektedir. ( Deprem Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelik.)

AFETĐN AFETĐN AFETĐN AFETĐN

BÜYÜKLÜĞÜBÜYÜKLÜĞÜBÜYÜKLÜĞÜBÜYÜKLÜĞÜ

Afetin yol açtığı can kayıpları, yaralanma ve sakat kalma, yapı ve altyapı hasarları gibi fiziksel hasarlar ile ekonomik, sosyal ve psikolojik kayıpların toplamı ile ifade edilmektedir. Afet büyüklüğünü belirlemede, depremin büyüklüğü veya şiddetli rüzgar, fırtına veya tayfun gibi olayların saatteki hızları esas alınarak, geliştirilmiş ve uluslararası kabul görmüş şiddet cetvellerindeki değerler kullanılır. Afetin büyüklüğüne etki eden başlıca etkenler; olayın yoğun yerleşme bölgelerine olan uzaklığı, fakirlik ve az gelişmişlik, eğitim eksikliği, bilgisizlik ve bilinçsizlik, hızlı nüfus artışı, hızlı, denetimsiz ve kaçak yapılaşma, ormanların ve doğal çevrenin tahribi veya yanlış kullanımı, toplumun afet olaylarına karşı önceden aldığı önleyici ve koruyucu önlemlerin düzeyi vb’dir. Risk yönetimi ve zarar azaltma faaliyetlerinin ihmal edilmesi afetin büyüklüğünü artırıcı etki yapar.

AFETLERĐN AFETLERĐN AFETLERĐN AFETLERĐN

ETKĐLERĐ ETKĐLERĐ ETKĐLERĐ ETKĐLERĐ

Afetlerin insanlar, insan yerleşmeleri ve çevre üzerindeki etkileri ve yol açtıkları zarar ve kayıplar, genel olarak doğrudan, dolaylı ve ikincil etkiler başlıkları altında incelenmektedir. Doğrudan etkiler; can kayıpları, yaralanma ve sakat kalmalar, yapı ve alt yapı hasarları, eşya ve stok kayıpları, tarım alanları ve tarım ürünleri kayıpları, kültür mirası ve müzelerdeki kayıplar, acil yardım ve kurtarma, iyileştirme ve yeniden inşa faaliyetlerinin tüm maliyetleri vb.’dir. Dolaylı etkiler; üretim, turizm, ticaret ve hizmet sektörlerinin kısa veya uzun süreli devre dışı kalması nedeniyle uğranılan gelir kayıpları, eğitim, sağlık, ulaştırma, enerji vb. sektörlerdeki hasarlar nedeniyle uğranılan hizmet kayıpları, üretim ve hizmet azalmasının yol açacağı fiyat artışları, kalkınma planlarındaki

Page 158: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

152

yatırımların askıya alınmasının doğuracağı alternatif maliyetler, işsizlik, göç, sakat ve kimsesiz kalanlarla, psikolojik travma yaşayanların yol açtığı sosyal maliyetler vb. Đkincil etkiler ise üretim ve hizmet kaybının yol açabileceği pazar kaybı, aşırı talebin neden olduğu karaborsacılık, sosyal dengelerin bozulmasının yol açabileceği hırsızlık, yağma, tecavüz vb. olayların artışı. Makro ekonomik kayıplar, tüketim, enflasyon, istihdam ve diğer makro ekonomik göstergelerdeki değişikliklerden oluşur. Makro ekonomik etkiler afetten olduğu gibi, kamu kaynaklarının yardım ve yeniden yapılanmaya aktarılmasından da kaynaklanabilir.

AKTĐF FAYAKTĐF FAYAKTĐF FAYAKTĐF FAY Yakın geçmişte (son 10000 yıl) kırıldığı belirlenen, üzerinde küçük depremler kaydedilen veya yıllık yer değiştirme hızı 1mm’den büyük ve gelecekte de kırılarak deprem oluşturma ihtimali olan kırıklar.

ALÜVYON KONĐSĐALÜVYON KONĐSĐALÜVYON KONĐSĐALÜVYON KONĐSĐ Dağ yamaçlarındaki kuru derelerde biriken malzemenin, seller , yağmur ve rüzgar gibi etkilerle aşağı doru hareket ederek yamaç eğimlerinin azaldığı yerlerde yelpaze şeklinde açılarak biriktiği bölgelere verilen ad. alüvyon yelpazesi olarak da adlandırılır.

ANAKAYAANAKAYAANAKAYAANAKAYA Nispeten daha sert ve yoğun kayalardan oluşan ve genellikle üzerinde yumuşak kayaçlar ve toprak örtüsü buluna tabanı ifade eder. Deprem yönetmeliğine göre kayma dalgası (S Dalgası) hızının 700m/sn’den daha büyük olarak ölçüldüğü sert zeminlerdir.

ARTÇI DEPREMARTÇI DEPREMARTÇI DEPREMARTÇI DEPREM Büyük bir depremin ardından aynı bölgede meydana gelen daha küçük depremlerdir. Bu sarsıntılar haftalar, aylar ve bazen yıllarca devam edebilir.

AZALIM ĐLĐŞKĐSĐAZALIM ĐLĐŞKĐSĐAZALIM ĐLĐŞKĐSĐAZALIM ĐLĐŞKĐSĐ Genel olarak kuvvetli yer hareketinin ivmesi veya şiddetini, depremin büyüklüğüne, uzaklığına ve geçtiği ortamın özelliklerine bağlı olarak gösteren matematiksel ilişkiye verilen ad. Yeterli deprem yer hareketi kaydının mevcut olduğu durumlarda, yerel zemin yapısı, topografya ve faylanmanın etkisini de kapsayan azalım ilişkileri geliştirmek mümkündür.

BAŞA ÇIKMA BAŞA ÇIKMA BAŞA ÇIKMA BAŞA ÇIKMA

YETENEĞĐ YETENEĞĐ YETENEĞĐ YETENEĞĐ

Kurum ve kuruluşlar ile insanlarda var olan kaynakların, afet olayı veya sürecinin alışılmamış, normal olmayan ve zorlu koşulları süresince yapılacak çalışmalarda durumu iyileştirici yönde ve olumlu sonuçlara ulaşmak amacıyla kullanılmasıdır. Başa çıkma kapasitesi olarak da tanımlanmaktadır. Bu yeteneğin geliştirilmesiyle, doğal ve diğer tehlikelerin olumsuz etkilerine karşı koyma ve direnebilme gücü oluşturulur.

BEKLENEN EN BEKLENEN EN BEKLENEN EN BEKLENEN EN

ŞĐDDETLĐ DEPREMŞĐDDETLĐ DEPREMŞĐDDETLĐ DEPREMŞĐDDETLĐ DEPREM

Yapıların depreme dayanıklı olarak yapılabilmesi için yapı hesapları yapılırken esas alınan beklenebilecek en şiddetli depremdir. Deprem Yönetmeliği bu depremi, tasarım depremi olarak adlandırılmaktadır.

BÖLGESEL AFETBÖLGESEL AFETBÖLGESEL AFETBÖLGESEL AFET Birden çok il, ilçe veya köyde hasar yapan ve kayıplara yol açan ve bir il, ilçe veya bölgenin fiziksel, ekonomik ve sosyal yapısını etkileyen büyük afetler, Bayındırlık Ve Đskan Bakanlığınca bölgesel afet olarak kabul edilmekte ve genel hayata etkililik kararı,tek tek yerleşim yerleri için değil, afetten etkilenen bölge için alınmaktadır.

COĞRAFĐ BĐLGĐ COĞRAFĐ BĐLGĐ COĞRAFĐ BĐLGĐ COĞRAFĐ BĐLGĐ

SĐSTEMĐSĐSTEMĐSĐSTEMĐSĐSTEMĐ

Đlişkisel veri tabanlarını kullanarak alansal yorumlamalar yapmaya ve harita bazlı çıktılar almaya imkan veren bilgisayar programlarıdır. Daha kapsamlı bir ifadeyle bu programlar, yeryüzüne ait üç boyutlu alansal ve diğer bilgilerin toplanması, depolanması, güncellenmesi, kontrolü, karşılaştırılması ve yorumlanmasına yarayan özgün uygulama

Page 159: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

153

yazılımlarıdır. Coğrafi bilgi sistemleri, özellikle afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi ve karşı önlemler alınması gibi konularda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

ÇAMUR AKMASIÇAMUR AKMASIÇAMUR AKMASIÇAMUR AKMASI Kuru dere yataklarında birikmiş olan ince daneli ve gevşek birikintilerin aşırı yağışlar sırasında sel sularıyla birlikte hızla akmasıdır. Çamur seli olarak da adlandırılan bu olay, Büyük Menderes çöküntü havzasında yaygındır. 1995 yılında Isparta’nın Senirkent ilçesinde meydana gelen afette 74 kişi hayatını kaybetmiştir.

ÇÖKÜNTÜ ÇÖKÜNTÜ ÇÖKÜNTÜ ÇÖKÜNTÜ

HAVZASIHAVZASIHAVZASIHAVZASI

(GRABEN)(GRABEN)(GRABEN)(GRABEN)

Her iki kenarında yer alan fayların oluşturduğu uzun ve geniş havzalar. Ege bölgesindeki, Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz çöküntü havzaları buna örnektir. Bunlara Almanca’daki ismiyle “Graben” adı da verilir.

DAVRANIŞ DAVRANIŞ DAVRANIŞ DAVRANIŞ

SPEKTRUMUSPEKTRUMUSPEKTRUMUSPEKTRUMU

Tek serbestlik dereceli ve belirli bir sönüme sahip bir yapının, depreme ait ivme- zaman kaydına göre en büyük davranışını, sistemin hakim periyotlarının fonksiyonu olarak gösteren spektrumdur.

DEPREMDEPREMDEPREMDEPREM Tektonik kuvvetlerin etkisi ile yer kabuğunun kırılması sonucunda ortaya çıkan enerjinin deprem dalgaları halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzünü kuvvetle sarsması olayına deprem veya yer sarsıntısı denilmektedir

DEPREM DEPREM DEPREM DEPREM

BÖLGELERĐ BÖLGELERĐ BÖLGELERĐ BÖLGELERĐ

HARĐTASIHARĐTASIHARĐTASIHARĐTASI

Ülke genelinde deprem tehlikesini gösteren sismotektonik haritalar, deprem kaynak zonları, buralarda meydana gelebilecek en büyük depremler, bu depremlerin neden olabileceği kuvvetli yer hareketlerinin ivme değerleri ve azalım ilişkileri esas alınarak hazırlanmış ve yapıların hesabında kullanılan küçük ölçekli bölgeleme haritasıdır. Yerel ölçekte meydana gelen sıvılaşma, farklı oturma, heyelan gibi tehlikelerle yerel zemin koşullarının kuvvetli yer hareketi üzerindeki etkilerini içermezler. Ülkemizin deprem bölgeleri haritası beş farklı tehlike bölgesini tanımlamaktadır.

DEPREM FIRTINASIDEPREM FIRTINASIDEPREM FIRTINASIDEPREM FIRTINASI Sınırlı bir alan ve süre içerisinde çok sayıda meydana gelen ve büyüklükleri birbirine çok yakına olduğu için ana şok veya artçı olarak değerlendirilemeyen depremlere verilen ad.

DEPREM DEPREM DEPREM DEPREM

HABERCĐLERĐHABERCĐLERĐHABERCĐLERĐHABERCĐLERĐ

Deprem öncesinde, kaynak zonlarında ölçülen veya gözlenen arz manyetik ve elektrik alanlarındaki değişimler, yer kabuğundaki değişimler, yeraltı su seviyesi ve sudaki asal gaz yoğunluğu, depremsellikte meydan gelen değişimler gibi fiziksel ve matematiksel temeli olan ve deprem oluşumu ile ilişkisi bilimsel olarak ortaya konabilen değişimlere verilen ad.

DEPREM KAYNAK DEPREM KAYNAK DEPREM KAYNAK DEPREM KAYNAK

ZONUZONUZONUZONU

Değişik yön ve doğrultuda birden çok diri fay veya fay parçalarından oluşan ve her noktasında hasar yapan deprem meydana getirme olasılığının eşit olduğu kabul edilen sınırlı bölgelere verilen ad.

DEPREM KUŞAĞIDEPREM KUŞAĞIDEPREM KUŞAĞIDEPREM KUŞAĞI Tektonik plaka sınırlarında oluşan ve bu sınırlar boyunca büyük depremlerin meydana geldiği zonlardır. Örnek: ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz, Alp-Himalaya deprem kuşağı gibi.

Page 160: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

154

DEPREM ŞĐDDETĐDEPREM ŞĐDDETĐDEPREM ŞĐDDETĐDEPREM ŞĐDDETĐ Depremlerin insanlar, çevre, yapılar ve doğa üzerinde meydana getirdiği etkiler, hasarlar veya değişimlerin gözleme dayanan bir ölçüsüdür. Depremlerin şiddeti uzun süreli gözlemler sonucunda hazırlanmış, ve uluslararası alanda kabul görmüş şiddet cetvelleri kullanılarak belirlenir. Genellikle şiddetleri 12 derece üzerinden tanımlayan ve ülkemizde de kullanılan bu cetveller arasında Değiştirilmiş Mercalli (MM), Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK) ve Avrupa Makrosismik (EMS) şiddet cetveli sayılabilir. Depremin şiddeti tek bir yapı veya yapı gurubu üzerindeki etkiyi değil, bir yerleşmedeki farklı yapı türlerinde meydan gelen hasarları göstermektedir.

DEPREM DEPREM DEPREM DEPREM

YÖNETMELĐĞĐYÖNETMELĐĞĐYÖNETMELĐĞĐYÖNETMELĐĞĐ

Mevzuattaki adı, “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” olan Deprem Yönetmeliği, Türkiye Deprem Bölgeleri haritasıyla belirlenmiş tehlike bölgelerde yapılacak binaların depreme dayanıklı olarak inşa edilebilmesi için gereken hesap esasları ile yapım kurallarını, binaların önem derecesi ve yerel zemin koşullarını da dikkate alarak belirleyen bir yönetmeliktir. 1944 yılından bu yana yedi kez değiştirilmiştir. 6 Mart 2006 gün ve 26100 sayılı resmi gazete yayımlanan son Deprem Yönetmeliği 6 Mart 2007 tarihinde yürürlüğe girecektir.

DEPREMĐN DEPREMĐN DEPREMĐN DEPREMĐN

BÜYÜKLÜĞBÜYÜKLÜĞBÜYÜKLÜĞBÜYÜKLÜĞÜ Ü Ü Ü

(MAGNĐTÜD)(MAGNĐTÜD)(MAGNĐTÜD)(MAGNĐTÜD)

Depremin ortaya çıkardığı toplam enerjiyi karakterize eden, aletsel ölçüm ve hesaplama sonucunda bulunan değerdir. Đlk olarak 1936 yılında C.F. RICHTER tarafından tanımlandığı için bu adla anılmaktadır. Farklı sismik dalgalar ve formüller kullanılarak çeşitli büyüklük hesaplama yöntemleri geliştirilmiştir: Yerel, yüzey dalgası, hacim dalgası, moment büyüklüğü gibi.

DEPREMĐN DEVAM DEPREMĐN DEVAM DEPREMĐN DEVAM DEPREMĐN DEVAM

SÜRESĐSÜRESĐSÜRESĐSÜRESĐ

Yapılar üzerinde hasara yol açan kuvvetli yer hareketin devam ettiği süredir. Kuvvetli yer hareketini kaydeden ivme kayıtçıları (akseloremetre) kayıtlarından elde edilir. Bu süreler büyük depremler için genellikle 40-50 saniye civarındadır.

DEPREMLERĐN DEPREMLERĐN DEPREMLERĐN DEPREMLERĐN

ÖNCEDEN ÖNCEDEN ÖNCEDEN ÖNCEDEN

BĐLĐNMESĐBĐLĐNMESĐBĐLĐNMESĐBĐLĐNMESĐ

Gelecekte olabilecek bir depremin yeri, zamanı ve büyüklüğünün, bilimsel olarak kabul gören yöntem ve modeller kullanarak, büyük bir doğrulukla belirlenmesi. Bu konuda dünyada ve ülkemizde sistematik ve bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Ancak, henüz depremlerin yeri, zamanı ve büyüklüğünü büyük bir doğrulukla belirleyebilen bilimsel bir yöntem ortaya konamamıştır.

DEPREMSELLĐKDEPREMSELLĐKDEPREMSELLĐKDEPREMSELLĐK

(SĐSMĐSĐTE)(SĐSMĐSĐTE)(SĐSMĐSĐTE)(SĐSMĐSĐTE)

Depremlerin zaman ve mekan içerisindeki değişimlerine verilen ad.

DIŞMERKEZDIŞMERKEZDIŞMERKEZDIŞMERKEZ

(EPĐSANTIR)(EPĐSANTIR)(EPĐSANTIR)(EPĐSANTIR)

Deprem odak noktanın yeryüzü üzerindeki iz düşümüdür. Genel olarak depremin en çok hasar yaptığı bölge içerisinde veya hemen yakınında bir yerdir.

DOĞAL AFETDOĞAL AFETDOĞAL AFETDOĞAL AFET Deprem, sel, heyelan, çığ, kuraklık, fırtına, dolu, hortum gibi oluşumu engellenemeyen jeolojik, meteorolojik ve hidrolojik kökenli olayların sonuçlarına verilen genel ad.

EKONOMĐK ZARAR EKONOMĐK ZARAR EKONOMĐK ZARAR EKONOMĐK ZARAR

GÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐK

Tehlikelerin yol açabilecekleri zarar ve kayıpların yerel ve ülke ekonomisi üzerindeki olası etkilerini belirlemek için kullanılan genel bir sözcüktür. Genellikle ölçülebilen zarar ve kayıpları kapsar. Ülke genelinde, gayri safi milli hasıla veya yurt içi hasılanın yüzdesi olarak ifade edilir.

Page 161: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

155

ERKEN HASAR ERKEN HASAR ERKEN HASAR ERKEN HASAR

TAHMĐN TAHMĐN TAHMĐN TAHMĐN

SĐSTEMLERĐSĐSTEMLERĐSĐSTEMLERĐSĐSTEMLERĐ

Afet olaylarıyla ilgili gerçek zamanlı gözlem ve erken uyarı sistemleriyle bütünleştirilmiş, bir afet sonrasında kısa sürede hasar ve kayıp tahminleri yaparak olaya zamanında, hızlı ve etkili olarak müdahale etmeyi amaçlayan sistemlerdir. Ülkemizde pilot olarak Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı ile JICA işbirliğinde kurulmuş deprem hasarı erken haber alma sistemi ile Boğaziçi üniversite Kandilli Rasathanesi deprem araştırma enstitüsünce kurulmuş sistemler mevcuttur. Bu sistemlerle meydana gelen depremin yeri ve büyüklüğü belirlendikten sonra, veri tabanları üzerinde mevcut bilgilerden yararlanarak, meydana gelebilecek hasarlar, can ve mal kayıplarını coğrafi bilgi sistemlerini kullanılarak anında hesaplayan sistemlerdir.

ERKEN UYARIERKEN UYARIERKEN UYARIERKEN UYARI Ölçüm ve gözlem sistemleri kurarak, insanları afet tehlikelerine karşı zamanında uyarmak ve almaları gereken önlemler konusunda bilgilendirmek. Bu uyarı, gelmekte olan tehlikenin, kaynağı, yeri, zamanı, şiddeti veya büyüklüğü ile olasılığı ve olası etkileri belirlenerek, resmi kurum ve kuruluşlar tarafından yapılmalıdır. Amaç, mümkün olduğu kadar çok sayıdaki insana hızla ulaşarak, gerekli önlemleri almalarını sağlamak ve böylelikle can kayıpları ve yaralanmalarla ekonomik kayıpları azaltmaktır. Afet riskini engellemek veya bu riskleri azaltma için ya da afete daha etkili müdahaleye imkan verecek zamanlamayla gerekli bilgilerin, belirlenmiş kurumlar tarafından topluma duyurulmasıdır.

EROZYONEROZYONEROZYONEROZYON Toprağın bulunduğu yerden yağışlar, sel suları, rüzgar, heyelan vb. kütle hareketleri yoluyla taşınması olayıdır. Ülkemiz topraklarının % 63'ü çok şiddetli ve şiddetli, % 20'si orta şiddette ve % 14'ü ise hafif erozyon tehlikesine sahiptir.

EŞŞĐDDET EŞŞĐDDET EŞŞĐDDET EŞŞĐDDET

EĞRĐLERĐEĞRĐLERĐEĞRĐLERĐEĞRĐLERĐ

(ĐZOSEĐST)(ĐZOSEĐST)(ĐZOSEĐST)(ĐZOSEĐST)

Gözlenen veya hesaplanan hasarları ifade eden deprem şiddetlerinin eşit olduğu yerleri birleştiren eğrilerdir.

FAYFAYFAYFAY Tektonik hareketlerin etkisiyle yer kabuğunun kırılmış ve yer değiştirmiş kısımları. Faylar, fay düzlemi üzerindeki hareketin şekline göre; Eğim atımlı faylar ve Doğrultu atımlı faylar olarak guruplandırılmaktadır. Eğim atımlı faylar; hareket eden blokların yönü esas alınarak, normal fay, ters fay, bindirme fayı gibi adlar almaktadır. Doğrultu atımlı faylar ise, karşı bloğun hareket yönüne göre sağ yanal atımlı veya sol yanal atımlı faylar olarak isimlendirilir. Ege çöküntü havzasındaki faylar, normal fay; Güneydoğu Anadolu’daki Bitlis bindirme zonu ise ters fay örnekleridir. Kuzey Anadolu Fay zonu, sağ yönlü doğrultu atımlı fay, Doğu Anadolu fay zonu ise sol yönlü doğrultu atımlı fayların tipik örnekleridir.

FAYLANMAFAYLANMAFAYLANMAFAYLANMA Tektonik kuvvetlerin etkisiyle yer kabuğunu oluşturan kayaçların kırılması ve yer değiştirmesi işlemidir. Faylanma sonucunda faylar (kırıklar) oluşur.

FIRTINAFIRTINAFIRTINAFIRTINA Doğaya ve insanlara zarar veren rüzgarlara verilen genel bir isimdir ve tek başına kullanıldığında rüzgar fırtınası anlamındadır. Şiddetli rüzgarlar beraberlerinde yağmur, kar, dolu, kum vb. unsurları da getirdiklerinden; kar fırtınası, kum fırtınası, toz fırtınası gibi isimler alırlar.

Page 162: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

156

FĐZĐKSEL ZARAR FĐZĐKSEL ZARAR FĐZĐKSEL ZARAR FĐZĐKSEL ZARAR

GÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐK

Bir tehlikenin insanlar, yapılar, altyapılar, ekonomi, çevre üzerinde meydana getirebileceği hasar ve kayıpları ifade etmek için kullanılan genel bir terimdir. Ölçülebilir ve sayısal hale getirilebilir zarar ve kayıplar için kullanılır. Yapı ve altyapılar için hasar görebilirlik sözcüğü daha sık kullanılmaktadır.

FREKANSFREKANSFREKANSFREKANS Dalgaların veya yer hareketinin saniyedeki titreşim sayısına verilen addır. Birimi HERTZ (Hz)dir. Ayrıca belirli olayların belirli süreler içerisinde meydana geliş sayısına da frekans denilmektedir.

HEYELANHEYELANHEYELANHEYELAN

(YER KAYMASI)(YER KAYMASI)(YER KAYMASI)(YER KAYMASI)

Kaya, toprak veya arazi parçalarının, yer çekimi veya depremler,aşırı yağışlar gibi dış etkenlerin etkisi ile meyil aşağı kayması olayına verilen genel ad.

HORTUMHORTUMHORTUMHORTUM

(TORNADO)(TORNADO)(TORNADO)(TORNADO)

Doğadaki en şiddetli rüzgar fırtınalarından birisine verilen özel ad. Küçük ve güçlü alçak basınç alanlarında, büyük bir hızla kendi etrafında dönen hava hareketidir. Hareket huni şeklini almış bir bulutun, şiddetli gök gürültüleri ile birlikte, kendi etrafında, genellikle saat ibresinin tersi yönde, büyük bir hızla dönmesi ile başlar ve bu hava hareketi yere ulaştığında hortum adını alır. Deniz ve göller üzerinde oluşan hortumlar, su hortumu olarak adlandırılmaktadır. Çok sık olmasa da hortumlara ülkemizde de rastlanmaktadır. Son olarak, 2004 yılı içerisinde, Ankara ili Çubuk Đlçesine bağlı Sünlü beldesinde meydana gelen hortumda 4 kişi hayatını kaybetmiş, 14 kişi yaralanmış, 15 ev ağır hasar,80 ev ise orta ve hafif hasar görmüştür

ĐVMEĐVMEĐVMEĐVME Deprem yer hareketinin hızındaki değişimi ifade eder. Kuvvetli yer hareketi sismolojisinde ivme değeri, yerçekimi kuvvetinin (G) yüzdesi ile ifade edilir. Bir cismin ağırlığı, kütlesi ile yerçekimi ivmesinin çarpımına eşit olduğundan, deprem sarsıntısının yaratacağı ivmeyle gelen ani ve ilave yükler binaların dayanım gücünü aşarak hasar görmelerine/yıkılmalarına neden olmaktadır.

ĐVME KAYITLARIĐVME KAYITLARIĐVME KAYITLARIĐVME KAYITLARI Depremin hasar yapma gücünü belirlemek için kullanılan ivme spektrumlarının elde edildiği ve ivmeölçer cihazları tarafından elde edilen veri dizinidir.

JEODEZĐJEODEZĐJEODEZĐJEODEZĐ Yer kürenin şekli, boyutu, çekim alanı ve yer kabuğundaki zaman bağlı değişimlerin ölçülmesi, değerlendirilmesi ve modellendirilmesiyle uğraşan bilim dalı.

JEOFĐZĐKJEOFĐZĐKJEOFĐZĐKJEOFĐZĐK Yer küre ve atmosferini, güneş, gezegen ve uyduların fiziksel ve yapısal özelliklerini, fizik ve matematiğin ilke ve yöntemlerini kullanarak, inceleyen bilim dalıdır.

JEOLOJĐ JEOLOJĐ JEOLOJĐ JEOLOJĐ Yer kürenin (dünya) oluşumu, gelişimi,içinde ve üzerinde gerçekleşen tüm olayları gözlemleme ve yorumlama ile uğraşan temel bilim dalıdır.

JEOLOJĐK JEOLOJĐK JEOLOJĐK JEOLOJĐK

KÖKENLĐ AFETKÖKENLĐ AFETKÖKENLĐ AFETKÖKENLĐ AFET

Kaynağını yer kabuğu yada yerin derinliklerinden alan deprem, heyelan, tsunami gibi doğal afetlere verilen genel ad.

JEOMORFOLOJĐJEOMORFOLOJĐJEOMORFOLOJĐJEOMORFOLOJĐ Dağlar vadiler gibi yeryüzü şekillerinin kaynağını, oluşumunu ve niteliklerini inceleyen bilim dalı.

JEOTEKNĐKJEOTEKNĐKJEOTEKNĐKJEOTEKNĐK Zeminlerin mekanik özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.

Page 163: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

157

KABUL EDĐLEBĐLĐR KABUL EDĐLEBĐLĐR KABUL EDĐLEBĐLĐR KABUL EDĐLEBĐLĐR

RĐSKRĐSKRĐSKRĐSK

Đnsanların veya toplumun, mevcut sosyal, ekonomik, politik, kültürel ve teknik koşullar dikkate alındığında, katlanabildiği kayıpların derecesini ifade eder. Mühendislikte ise, yapıların belirli büyüklükteki tehlikeler karşısında beklenen ve kabul edilen davranışları olarak tanımlanmaktadır. Örneğin, yeni deprem yönetmeliğinin bu yönetmeliğe uygun olarak yapılmış bina türü yapılar için kabul ettiği risk düzeyi; hafif şiddetindeki depremlerde binaların yapısal ve yapısal olmayan elemanlarının hiç hasar görmemesi, orta şiddetteki depremlerde bu elemanlarda oluşabilecek hasarın onarılabilecek düzeyde kalması, şiddetli depremlerde ise, can güvenliğinin sağlanması amacıyla kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlandırılmasıdır. Riski sıfıra indirmek mümkün değildir.

KRĐPKRĐPKRĐPKRĐP Tektonik kaynaklı gerilmelere bağlı olarak fay zonlarında oluşan, belirli bir yönde çok yavaş fakat devamlı yer değiştirme hareketidir. Kuzey Anadolu Fay Zonunun bazı kesimlerinde Batı yönünde yılda 25 mm krip gözlenmektedir.

KUVVETLĐ YER KUVVETLĐ YER KUVVETLĐ YER KUVVETLĐ YER

HAREKETĐ GÖZLEM HAREKETĐ GÖZLEM HAREKETĐ GÖZLEM HAREKETĐ GÖZLEM

AĞIAĞIAĞIAĞI

Özellikle deprem mühendisliği açısından önem taşıyan ivme kayıtlarını elde edebilmek için aktif fay zonları ile yapılara yerleştirilen ivmeölçer cihazlarının oluşturduğu sismik veri toplama şebekesi.

KÜRESEL KONUM KÜRESEL KONUM KÜRESEL KONUM KÜRESEL KONUM

BELĐRLEME BELĐRLEME BELĐRLEME BELĐRLEME

SĐSTEMĐ SĐSTEMĐ SĐSTEMĐ SĐSTEMĐ

Yeryüzündeki noktaların koordinatlarını uydular vasıtasıyla belirleyen sistem. GPS adı verilen portatif cihazlarla, bulunulan noktanın enlem boylam ve yükseklik bilgileri elde edilmektedir. Fay zonları boyunca meydan gelen gerilim birikmeleri ve çok yavaş hareketleri izlemek için de hassas GPS cihazları kullanılarak ölçümleme yapılmaktadır.

LEVHA TEKTONĐĞĐLEVHA TEKTONĐĞĐLEVHA TEKTONĐĞĐLEVHA TEKTONĐĞĐ Yerkürenin dış kısmını oluşturan ve levha adı verilen büyük kütlelerin daha içeride yer alan manto tabakası üzerinde hareket etmesini ve bu hareketlerin sonuçlarını inceleyen alt bilim dalı.

MAKSĐMUM YER MAKSĐMUM YER MAKSĐMUM YER MAKSĐMUM YER

ĐVMESĐĐVMESĐĐVMESĐĐVMESĐ

Bir depremde ivme kayıt cihazları tarafından ölçülen veya matematik modeller kullanılarak hesaplanan ivmenin en yüksek genliğini ifade eden değerdir.

MERKEZ ÜSSÜMERKEZ ÜSSÜMERKEZ ÜSSÜMERKEZ ÜSSÜ Yerkabuğu içinde deprem oluşturan bir kırılmanın yeryüzü üzerindeki izdüşüm noktasıdır. Genellikle en fazla hasarın görüldüğü bölgeyi ifade eder.

METEOROLOJĐMETEOROLOJĐMETEOROLOJĐMETEOROLOJĐ Atmosferde meydana gelen hava olaylarının oluşumu, gelişimi, değişimini nedenleri ile birlikte inceleyen ve bu olayların canlılar ve yer küre açısından doğuracağı sonuçları araştıran bilim dalıdır.

METEOROLOJĐK METEOROLOJĐK METEOROLOJĐK METEOROLOJĐK

KÖKENLĐ AFETKÖKENLĐ AFETKÖKENLĐ AFETKÖKENLĐ AFET

Kaynağını sıcaklık, yağış, basınç gibi atmosferik olaylardan alan sel, çığ, yıldırım, tayfun, tipi, hortum, kuraklık gibi doğal olayların doğuracağı sonuçlara verilen genel ad.

MĐKROBÖLGELEMEMĐKROBÖLGELEMEMĐKROBÖLGELEMEMĐKROBÖLGELEME Yerleşime açılması düşünülen boş alanlardaki tüm afet tehlikelerini, yapılaşmış alanlarda ise tüm afet risklerini büyük ölçekli halihazır haritalar üzerinde belirleyerek, güvenli arazi kullanımı ve bölgeleme kararları alınmasını, kentsel dönüşüm ve zarar azaltma planlaması çalışmaları için ise öncelikler ve stratejiler belirlenmesine girdi sağlayan çok disiplinli çalışmalara verilen genel ad.

MĐKROTREMORMĐKROTREMORMĐKROTREMORMĐKROTREMOR Zeminlerin, kaynağı doğal veya yapay olan çok küçük genlikli ve değişken periyotlu çok hafif titreşimleridir. Özel cihazlarla yapılan etütler

Page 164: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

158

sonucunda, zeminlerin hakim titreşim periyotları ve büyütmesi belirlenir.

ODAK DERĐNLĐĞODAK DERĐNLĐĞODAK DERĐNLĐĞODAK DERĐNLĐĞĐĐĐĐ Yer kabuğu içinde depreme sebep olan kırığın başladığı ve sismik enerjinin açığa çıktığı noktanın yeryüzüne olan düşey uzaklığıdır.

ODAK ODAK ODAK ODAK

MEKANĐZMASI MEKANĐZMASI MEKANĐZMASI MEKANĐZMASI

ÇÖZÜMÜÇÖZÜMÜÇÖZÜMÜÇÖZÜMÜ

Yakın ve uzak deprem dalgalarının analizini yaparak, depreme neden olan kırılma düzleminin eğimi, doğrultusu, kayma açısı, yer değiştirme miktarı, yırtılmanın zaman içerisinde gelişimi gibi sismolojik parametrelerin hesaplanması yöntemidir.

ODAK NOKTASIODAK NOKTASIODAK NOKTASIODAK NOKTASI

(HĐPOSANTIR)(HĐPOSANTIR)(HĐPOSANTIR)(HĐPOSANTIR)

Yeryüzü içerisinde depreme neden olan kırılmanın başladığı ve enerjinin açığa çıktığı yerdir. Đç merkez olarak da adlandırılmaktadır.

ÖNCÜ DEPREMÖNCÜ DEPREMÖNCÜ DEPREMÖNCÜ DEPREM Bir fay zonundaki belirli büyüklükteki depremin öncesinde, aynı zonda belirli bir süre öncesinde meydana gelmiş daha küçük depremlere verilen ad. Bir depremin öncü olup olmadığı, aynı fay zonu içerisinde belirli bir süre sonra daha büyük bir deprem meydana geldikten sonra anlaşılır..

ÖNLEMEÖNLEMEÖNLEMEÖNLEME Afetlerin meydan gelmesini önleyecek tüm faaliyetlere verilen genel ad. Örneğin; barajların inşası ile seller veya istinat yapılarıyla çığ, heyelan ve kaya düşmesi gibi afetlerin meydan gelmesi önlenebilir.

PLAKA TEKTONĐĞĐPLAKA TEKTONĐĞĐPLAKA TEKTONĐĞĐPLAKA TEKTONĐĞĐ Yer kabuğunu oluşturan plakaların hareketleri ile ilgilenen alt bilim dalı. Pek çok gözlemle ispatlanmış bulunan bu teoriye göre, yer kabuğunun üst manto kısmında belirli sayıda ve birbirine göre hareket halinde olan ince, rijit tabakalar bulunmaktadır. Bu plakaların sınırlarında genellikle şiddetli depremler meydana gelir.

RICHTER ÖLÇEĞĐRICHTER ÖLÇEĞĐRICHTER ÖLÇEĞĐRICHTER ÖLÇEĞĐ Bakınız: DEPREMĐN BÜYÜKLÜĞÜ.

RĐSKRĐSKRĐSKRĐSK Bir olayın doğurabileceği olumsuz sonuçların toplamı ifade eden kavramdır. Sigortacılık ve mühendislikte kayıp olasılığı olarak adlandırılır.

RĐSK YÖNETĐMĐRĐSK YÖNETĐMĐRĐSK YÖNETĐMĐRĐSK YÖNETĐMĐ Tehlike ve riskin belirlenmesi, analizi, imkan kaynak ve önceliklerin belirlenmesi, afet senaryoları hazırlanması, uygulama önceliklerinin belirlenmesi ve riskin azaltılabilmesi için genel politika ve stratejik planlarla, uygulama planlarının hazırlanması ve hayata geçirilmesi sürecidir.

SEDDESEDDESEDDESEDDE Sellerden veya gelgit hareketlerinden korunmak için, deniz veya nehir kıyılarında yapılan beton veya toprak duvarlar, kum torbasından bariyerler gibi koruyucu yapılar.

SEL KONTROLUSEL KONTROLUSEL KONTROLUSEL KONTROLU Selleri önlemek amacıyla su kaynaklarının barajlar, göletler, bentler, mahmuzlar, seddeler gibi mühendislik yapıları kurularak kontrol edilmesidir.

SEYÇSEYÇSEYÇSEYÇ Göller veya kapalı körfezlerde deprem, gelgit veya yerel atmosferik değişiklikler nedeniyle, su yüzeyinde meydana gelen dalgacıklara verilen Japonca’dan gelme ad.

Page 165: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

159

SIVILAŞMASIVILAŞMASIVILAŞMASIVILAŞMA Suyla doygun kumlu ve siltli zeminlerin, depremler nedeniyle oluşan kuvvetli yer hareketlerinin etkisiyle taşıma güçlerini kaybederek sıvı gibi davranmaları olayı. Sıvılaşmış ve taşıma güçlerini kaybetmiş bölgelerdeki yapılar zemin içerisine gömülmekte, yan yatmakta veya devrilmektedir. Üst yapı hasar görmese dahi yapılar genelde kullanılamaz hale gelmektedir.

SĐSMĐK BOŞLUSĐSMĐK BOŞLUSĐSMĐK BOŞLUSĐSMĐK BOŞLUKKKK Bir fay hattının daha önce deprem meydana getirmiş ancak uzun bir süredir hareketsiz olan kısmıdır. Uzun süreli hareketsizlikler ileride güçlü bir deprem olacağı ihtimalini arttırır.

SĐSMĐK DALGALARSĐSMĐK DALGALARSĐSMĐK DALGALARSĐSMĐK DALGALAR

(DEPREM(DEPREM(DEPREM(DEPREM

DALGALARIDALGALARIDALGALARIDALGALARI))))

Bir deprem veya patlama sonucunda açığa çıkan enerjiyi yerkabuğu içerisinde farklı nitelik ve hızlarda yayan dalgalara verilen ad. Çok yüksek hıza sahip cisim dalgaları P ve S dalgaları olarak adlandırılır. Çok sığ derinliklerde oluşan ve daha düşük hıza sahip dalgalara ise yüzey dalgaları denilir. Yapılarda meydana gelen hasarlar ve yıkılmalara genellikle S dalgaları ile yüzey dalgaları neden olmaktadır.

SĐSMĐK ĐZOLASYONSĐSMĐK ĐZOLASYONSĐSMĐK ĐZOLASYONSĐSMĐK ĐZOLASYON Yapıların temellerine konularak depremlerin neden olduğu kuvvetli yer hareketlerinin yapılar üzerine getirdiği ek yüklerin etkileri azaltan veya sınırlayan sistemlerdir.

SĐSMOLOJĐ SĐSMOLOJĐ SĐSMOLOJĐ SĐSMOLOJĐ

(DEPREM BĐLĐMĐ)(DEPREM BĐLĐMĐ)(DEPREM BĐLĐMĐ)(DEPREM BĐLĐMĐ)

Depremlerin oluş nedenleri, deprem dalgalarının yer küre içerisinde nasıl yayıldıkları, zayıf ve kuvvetli yer hareketinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi teknikleri, deprem tehlikesinin belirlenmesi ve zararlarının azaltılması konuları ile uğraşan jeofizik biliminin bir alt dalı veya uzmanlık alanıdır.

SĐSMOTEKTONĐKSĐSMOTEKTONĐKSĐSMOTEKTONĐKSĐSMOTEKTONĐK Tektoniğin depremsellikle birlikte yorumlandığı ve deprem gelişim sürecini inceleyen faaliyet alanıdır. Fayların aktif olup olmadığı, çok eski ve güncel deprem oluşumlarının faylarla ilişkisi bu çalışmalar sonucunda elde edilir.

STRATEJĐSTRATEJĐSTRATEJĐSTRATEJĐ Önceden belirlenmiş politika, hedef, amaç ve öncelikler doğrultusunda, mevcut tüm imkan ve kaynakları zamanında, hızlı ve etkili olarak kullanabilme sanatı.

SÜRDÜRÜLEBĐLĐR SÜRDÜRÜLEBĐLĐR SÜRDÜRÜLEBĐLĐR SÜRDÜRÜLEBĐLĐR

KALKINMAKALKINMAKALKINMAKALKINMA

Bugünkü ve gelecek kuşakların, güvenli ve sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alan, ekonomik, sosyal ve çevresel hedefler arasında denge kurulması esasına dayalı kalkınma ve gelişme süreci. Gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama imkanlarını ortadan kaldırmadan, bu günkü kuşakların ihtiyaçlarını karşılayan kalkınma yaklaşımıdır.

ŞĐDDET ŞĐDDET ŞĐDDET ŞĐDDET

CETVELLERĐCETVELLERĐCETVELLERĐCETVELLERĐ

Afete yol açabilecek olayların büyüklüklerini veya yol açabilecekleri hasar, kayıp ve zararları sayısal olarak belirlemek amacıyla, geçmişte yaşanmış afet olaylarının, doğa, insanlar ve yapılar üzerindeki etkileri gibi gözlenmiş veriler veya matematik modeller kullanılarak hazırlanmış ve uluslararası kabul görmüş standart cetvellerdir. MKS deprem şiddet cetveli, MERCALLI deprem şiddet cetveli, EMS Avrupa deprem şiddet cetveli, rüzgar hızını belirleyen BOFOR cetveli veya tayfun veya fırtına şiddetini veren FUJITA şiddet cetvel gibi..

TAŞKIN ALANITAŞKIN ALANITAŞKIN ALANITAŞKIN ALANI Tekrarlanan taşkınlar nedeniyle nehir yataklarının kenarında oluşmuş geniş alanlardır.

Page 166: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

160

TAYFUNTAYFUNTAYFUNTAYFUN

(KASIRGA)(KASIRGA)(KASIRGA)(KASIRGA)

Atmosferde bir alçak basınç alanı çevresinde hızla dönen rüzgârların oluşturduğu, büyüklüğü ve yol açabileceği zarar FUJITA şiddet cetveline göre değerlendirilen şiddetli fırtına.

TEHLĐKE TEHLĐKE TEHLĐKE TEHLĐKE

HARHARHARHARĐTALARIĐTALARIĐTALARIĐTALARI

Deprem, sel, taşkın, çığ, heyelan v.b. gibi farklı türdeki doğal afetlerin muhtemel yaygınlık ve şiddet derecelerini belirlemek amacıyla, harita tekniğiyle belirli kriterlere göre hazırlanmış haritalardır.

TEKNOLOJĐK AFETTEKNOLOJĐK AFETTEKNOLOJĐK AFETTEKNOLOJĐK AFET Nükleer santral kazaları, toksik, patlayıcı, yanıcı ve tehlikeli kimyasal maddeler üreten fabrika ve depolarda meydana gelen yangın ve kazalar, tehlikeli madde taşıyan gemi, tren ve karayolu araçlarında meydana gelen kazalar ile uçak kazaları gibi olaylarla, geniş kapsamlı bilgisayar sistemleri veya iletişim sistemlerinin çökmesi veya devre dışı kalmasının ve fiziki altyapı yetersizliklerinin doğuracağı sonuçlardır.

TEKRARLANMA TEKRARLANMA TEKRARLANMA TEKRARLANMA

PERPERPERPERĐYĐYĐYĐYODUODUODUODU

Afete yol açabilecek deprem veya seller gibi tehlikelerin ortalama olarak ifade edilen yeniden oluş süresi veya aynı büyüklükteki iki olay arasındaki ortalama süre.

TEKTONĐKTEKTONĐKTEKTONĐKTEKTONĐK Yer bilimlerinin, taşküre (litosfer) tabakasının yapısını ve bunun meydana gelişi ve evrimi araştıran, kıtaların oluşumu ve buna neden olan kuvvetler ve harekelerle ilgilenen bir koludur.

TSUNAMĐTSUNAMĐTSUNAMĐTSUNAMĐ Deniz veya okyanus tabanlarında depremler ve büyük heyelanların yol açtığı düşey yer değiştirmelerin oluşturduğu deniz dalgasıdır. Bu dalgalar sahile yaklaştıkça hızları ve yükseklikleri artmakta ve kıyılarda büyük yıkıma yol açmaktadır. Tsunami, Japonca kökenli olup deniz dalgası anlamına gelmektedir.

UZAKTAN UZAKTAN UZAKTAN UZAKTAN

ALGILAMAALGILAMAALGILAMAALGILAMA

Uçaklar veya uydular gibi uzak gözlem araçları kullanılarak, bir bölgenin veya bir olayın incelenmesi süreci.

VOLKANĐK DEPREMVOLKANĐK DEPREMVOLKANĐK DEPREMVOLKANĐK DEPREM Aktif volkanların çevresinde patlama öncesinde meydana gelen, genellikle büyüklükleri 5’ten küçük çok sayıda deprem verilen ad. Volkan patlamaları bu depremlerin yer, zaman ve sıklık dağılımları incelenerek tahmin edilmeye çalışılmaktadır.

YASAKLANMIŞ YASAKLANMIŞ YASAKLANMIŞ YASAKLANMIŞ

AFET BÖLGELERĐAFET BÖLGELERĐAFET BÖLGELERĐAFET BÖLGELERĐ

Afete maruz bölgeler içerisindeki yerleşmelerde bina ve konut yapımı Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı'nca tehlikeli görülen ve sınırları harita veya krokilerle belirlenen yerler Bakanlıkça yasaklanmış afet bölgesi olarak ilan edilmekte ve bu bölgeler içerisindeki mevcut veya yapılmakta olan yapılar yerel yönetimlerce yıktırılmaktadır. Bakanlık veya ilgili kurum ve kuruluşlarca gerekli mühendislik önlemleri alındığı taktirde yasaklanmış afet bölgesinin sınırları Bakanlıkça daraltılabilmekte veya tamamen kaldırılabilmektedir.

YER HAREKETĐYER HAREKETĐYER HAREKETĐYER HAREKETĐ Bir deprem veya yeraltı patlaması sonucu yeryüzünde meydana gelen sarsıntı ve titreşimlerdir. Kuvvetli ve zayıf yer hareketi olarak sismoloji bilimince ayrı ayrı incelenmektedir.

Page 167: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

161

YER HAREKETĐ YER HAREKETĐ YER HAREKETĐ YER HAREKETĐ

BÜYÜTMESĐBÜYÜTMESĐBÜYÜTMESĐBÜYÜTMESĐ

Ana kayadaki deprem yer hareketinin, yerel zemin özelliklerine bağlı olarak frekans veya genliğindeki değişimlerdir. Depremlerin yol açtığı kuvvetli yer hareketine etki eden en önemli faktör yerel zemin koşullarıdır. Tabakaların fiziksel özellikleri, derinlikleri, S dalga hızları, yer altı su seviyesinin mevcudiyeti ve derinliği, yüzeydeki hareketin büyüklüğünü etkilemektedir. Yerel ölçekte deprem yer hareketinin büyümesi, zeminlerin ana kaya derinliği, hakim periyodu gibi parametreler, mikrotremor ölçümleri, iki veya üç boyutlu modelleme yöntemleriyle belirlenerek sismik mikro bölgeleme çalışmalarında yaygın olarak kullanılmaktadır.

ZARARZARARZARARZARAR Doğal teknolojik ve insan kökenli olayların neden olduğu ekonomik ve sosyal kayıpların tümüdür.

ZARAR AZALTMAZARAR AZALTMAZARAR AZALTMAZARAR AZALTMA Afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi, mümkünse önlenmesi veya büyük kayıplar doğurmaması için gerekli önlemlerin alınması, toplumun afet tehlikesi ve riski konusunda bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi ve baş edebilme kapasitesinin geliştirilmesi, afet öncesi ve sonrasında uygulanan mevzuat ve yerel ve merkezi kurumsal yapılanmaların geliştirilmesi, araştırma-geliştirme politika ve stratejilerinin, ihtiyaç ve öncelikler doğrultusunda belirlenmesi ve uygulanması gibi faaliyetlerin tümüne verilen genel ad. Birçok kurum ve kuruluş ile çeşitli meslek guruplarının, belirlenmiş stratejik amaç ve hedefler doğrultusunda, etkin bir işbirliği ve eşgüdüm içerisinde bir arada çalışmasını gerektiren zarar azaltma çalışmaları uzun vadeli ve sürekli çalışmalardır.

ZARAR AZALTMA ZARAR AZALTMA ZARAR AZALTMA ZARAR AZALTMA

PLANLAMASIPLANLAMASIPLANLAMASIPLANLAMASI

Zarar azaltma faaliyetlerinin, ülke, bölge, il ve yerleşme düzeyinde stratejik planlama kavramı içerisinde ele alınarak gelişme hedefleriyle zarar azaltma hedeflerini birleştiren, ana hedefi afet zararları azaltılmış, baş edebilme kapasitesi ve yaşam kalitesi artırılmış bir yerleşim alanları oluşturmak olan dinamik ve katılımcı bir planlama sürecidir.

ZARAR ZARAR ZARAR ZARAR

GÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐKGÖREBĐLĐRLĐK

Farklı türdeki tehlikelerin gerçekleşmesi halinde, insanların ve insan eliyle oluşturulmuş yaşam çevresinin uğrayabileceği fiziksel, sosyal, ekonomik veya çevresel zarar ve kayıpların ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Daha genel bir ifade ile zarar görebilirlik "bir birey veya sosyal gurubun tehlikeyi algılama, olası etkilerini tahmin etme,zararlarını azaltma, meydana gelmesi halinde sonuçları ile baş edebilme ve yaşamı bir an önce normal hale döndürme” konularındaki kapasite eksikliği olarak ta tanımlanmaktadır. Başka bir ifade ile zarar görebilirliği "bir toplumun,bir sistemin veya bir yapının var olan bir tehlikeden etkilenebilme oranı veya görebileceği hasar, zarar veya kaybın bir ölçüsü olarak da tanımlamak mümkündür. Zarar görebilirlik kavramı fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel zarar görebilirlik olarak guruplara ayrılmaktadır.

ZEMĐN ETÜTLERĐZEMĐN ETÜTLERĐZEMĐN ETÜTLERĐZEMĐN ETÜTLERĐ Yapıların temellerinin tasarımı ile zemin temel etkileşiminin irdelenmesinde kullanılacak zemin özellikleri ve zemin parametrelerinin tayini için yapı alanı ve çevresinde zemin ve yeraltı suyu ile ilgili bütün verilerin toplanması çalışmalarıdır Yapı temelleri, bu sonuçlara göre projelendirilir. Zemin ve temel etütlerini kapsamı ve içeriği için Bayındırlık ve Đskan Bakanlığınca hazırlanan, bina türü yapıların zemin ve temel etüdü raporlarının hazırlanmasına ilişkin esaslar hakkındaki yayından yararlanılır.

Page 168: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

162

ZEMĐN HAKĐM ZEMĐN HAKĐM ZEMĐN HAKĐM ZEMĐN HAKĐM

PERĐYODUPERĐYODUPERĐYODUPERĐYODU

Ana kaya üzerindeki zemin katmanlarının bir bütün olarak doğal titreşim özelliklerinin temsil edildiği tipik periyot. Zemin hakim periyodu, yerinde S dalga hızı ölçümleri, gerçek deprem kayıtları, mikrotremor ölçümleri, zeminlerin matematik modellenmesi gibi yöntemler kullanılarak belirlenmektedir.

ZEMĐN MEKANĐĞĐZEMĐN MEKANĐĞĐZEMĐN MEKANĐĞĐZEMĐN MEKANĐĞĐ Mekanik ve hidroliğin kural ve yöntemlerini kullanarak, zeminlerin statik ve dinamik mekanik özellikleri ile dış etkiler altındaki davranış özelliklerini inceleyen, inşaat mühendisliğinin bir alt uzmanlık alanı.

Not: Terimler Sözlüğü, Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Uyarlanması El Kitabında ayrıntılı açıklamaları verilen terim ve kavramları içermemektedir. TERĐMLER SÖZLÜĞÜNDE BAŞVURULAN KAYNAKLAR: ADRC www.adrc.or.jp Afet Yönetiminin Temel Đlkeleri JICA Türkiye Ofisi, Mart- 2006, Ankara. ISBN 975-

98140-0-5 Afete Hazırlık Terimleri Sözlüğü ODTÜ Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi.

www.dmc.metu.edu.tr Basic Terms of Disaster Risk Reduction ISDR Comprehensive Disaster Risk Mananagement Framework

The World Bank Institute Distance Learning

Deprem Şurası Komisyon Raporları Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı, 2004, Ankara. Disaster Preparedness Glossary Donwoody Press, 2004, USA ISBN 1-931546-08-8 Güvenli Yaşamı Öğreniyorum Türkiye Kızılay Derneği, Eylül 2004, Ankara. ISBN

975-92079-1-5 IADB http://www.iadb.org/ ITÜ Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi

http://www.aym.itu.edu.tr/yay_00.html

Küresel Đklim Değişimi ve Türkiye Mikdat Kadıoğlu, Aralık 2001, Đstanbul. ISBN 975-8621-08-4

Meteoroloji sözlüğü Devlet Meteoroloji Đşleri Genel Müdürlüğü Sağlık Bakanlığı Web Sitesi http://www.saglik.gov.tr/ T.C. Đlgili Yasa ve önetmelikleri Türkiye’de Doğal Afetler Konulu Ülke Strateji Raporu

JICA Türkiye Ofisi, Temmuz- 2004, Ankara.

UNDP http://www.undp.org/ UNEP http://www.unep.org/ UNESCO www.unesco.org UNOCHA www.unocha.org WMO www.wmo.org

Page 169: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

163

EK 5. 09.09.2006 tarih ve 26284 sayılı, “Dere Yatakları ve Taşkınlar” konulu, Başbakanlık Genelgesi

9 Eylül 2006 CUMARTESĐ Resmî Gazete Sayı : 26284

GENELGE

Başbakanlıktan: Konu: Dere Yatakları ve Taşkınlar

GENELGE

2006/27 Yurdumuzun değişik yörelerinde meydana gelen ve can ve mal kayıplarına sebep olduğu kadar, günlük hayatı, her türlü ekonomik ve ticari faaliyeti olumsuz yönde etkileyen taşkınların önlenmesi ve yol açtığı kayıpların giderilmesi için aşağıda belirtilen tedbirlerin alınması uygun görülmüştür. 1 – Đl, ilçe ve belde gibi büyük ve orta ölçekteki planlı yerleşim yerleri ile mevzii planlara göre yapılan küçük ölçekteki her türlü yerleşim birimlerine ait imar planlarının düzenlenmesi esnasında Devlet Su Đşleri Genel Müdürlüğü’nün (DSĐ) tedbir ve tavsiyelerine titizlikle uyulacaktır. 2 – Çeşitli kullanım alanları oluşturmak maksadıyla derelerin üzeri, zaruri hallere münhasır olmak üzere DSĐ Genel Müdürlüğünün izni alındıktan sonra gerçekleştirilecek işlemler hariç, kesinlikle kapatılmayacaktır. Bunun dışında dere yataklarında gerçekleştirilecek her türlü yapılar ilgili kurum veya kuruluşlarca onaylı bir projeye dayandırılacaktır. 3 – Dere yatakları üzerine her ne sebeple olursa olsun yapılacak köprü ve menfez gibi sanat yapıları ile dere yatakları üzerinden veya sınırından geçirilecek enerji nakil hattı, yol, petrol-doğal gaz boru hattı, telefon hattı, içme suyu ve kanalizasyon hatları ve benzerleri gibi çeşitli kuruluşlarca değişik maksatlı yapılar inşa edilmeden önce DSĐ’nin ilgili Bölge Müdürlüklerinden mutlak surette görüş alınacak ve yapılacak tesislerin bu görüşe uygun olarak inşası sağlanacaktır. Yapılan müracaatlara DSĐ tarafından 30 gün içinde cevap verilmemesi halinde uygun görüş verilmiş sayılacaktır. 4 – Kamu kurum ve kuruluşlarınca, köprü altındaki su akış kesitinin daralmasına sebebiyet veren ve su akışını engelleyen yapılar yapılmayacaktır. Özel ve tüzel kişilerce yapılmak ve yaptırılmak istenen bu tür yapılara da kesinlikle izin ve ruhsat verilmeyecektir. Đlgili kurumlarca yapılan denetimler neticesinde su akış kesitinin daralmasına sebebiyet verdiği tespit edilen yapılar, imar mevzuatına göre mülki amirlerin sorumluluğunda yetkili belediye veya özel idare tarafından derhal kaldırılacaktır. 5 – Dere yatağından alınacak malzeme yerleri, köprüye göre tercihen memba tarafında olacak ve hiçbir şekilde köprüye 750 m. den daha yakın mesafede olmayacaktır. Malzemenin alınması, derenin akış rejimini ve akış doğrultusunu değiştirmeyecek şekilde olacaktır. Mansap tarafından malzeme alınması durumunda malzeme alınan yerle köprüye olan mesafesi, yatağın topoğrafik, hidrolik ve taban malzemesi koşullarına göre tespit edilecek ve bu mesafe hiçbir zaman 1000 m. den daha yakın olmayacaktır. Orijinal talveg hattının muhafaza edilmesi şartıyla ruhsat verilecek, kum-çakıl işletmeleri bu esasa göre denetlenecek, aksi davranışta bulunanların ruhsatları iptal edilecektir. 6 – Dere ıslah çalışmaları esnasında, kamu kurum ve kuruluşlarının sorumluluğundaki yapıların (yol, köprü ve benzeri) zarar görmemesi için ilgili kuruluşların koordinasyonu sağlanarak gerekli tedbirler alınacaktır. 7 – Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğundaki bölgelerde ilgili kuruluşlarca yapılacak olan yol ve sanat yapılarının projeleri için Karayolları Bölge Müdürlüklerinden görüş alınacak ve mezkûr Genel Müdürlük standartlarına uygun olarak yapılacaktır. 8 – Yol çalışmaları sırasında arazinin düşük kotlarında suyun akışını sağlamak, aynı zamanda alt yapı tesislerinin inşasına imkân tanımak için ilgili kurumların, DSĐ’nin görüşleri doğrultusunda yeterli miktarlarda menfez yapmaları sağlanacaktır. 9 – Dere yatağı içinde veya dere yatağına bitişik alanlarda yapılan kum, çakıl ve stabilize malzeme ocağı işletme faaliyetleri, DSĐ’nin görüşleri doğrultusunda yapılacaktır. Usule aykırı uygulamalarda ocakların izinleri, ruhsat veren idarelerce iptal edilecektir. 10 – Pek çok yörede, hafriyat, molozlar ve çeşitli atıklar düzensiz bir şekilde yollara, havzalara ve dere yataklarına boşaltılmaktadır. Boşaltılan katı atıklarla dolan derelerin yatak kapasiteleri fevkalade azaldığından taşkın riski çok büyük ölçüde artmaktadır. Dere yataklarına her türlü atık malzemenin dökülmesi, mülki amirler ve/veya mahalli idareler marifetiyle sürekli kontrol altında tutulmak suretiyle önlenecektir. 11 – Akarsu yatakları içerisinde oluşan ve dere yatağı kesitini daraltarak veya mevcut sanat yapılarının tıkanmalarına neden olarak taşkınlara ve muhtemel taşkının boyutunun artmasına sebep olan ağaçlar ilgili idarece temizlenecektir. 12 – Ana dere güzergâhlarında öngörülen bu tedbirler, yan dereler için de aynen uygulanacaktır. 13 – 4373 sayılı "Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu" içinde lüzumlu görülen tedbirler alınacak ve yasaklanan faaliyetlerin önlenmesi takip edilecektir. 14 – Kadastro çalışmaları sırasında, dere yataklarında tabii akışa imkân verecek ve kendiliğinden oluşmuş dere yatağı kesiti tescil dışı bırakılarak, derenin tabii akışına tahsis edilecektir. Dere yatak genişliğinin tespitinde DSĐ’nin bilgisi ve görüşü doğrultusunda uygulama gerçekleştirilecektir. Kadastro çalışması tamamlanmış olan sahalarda münferit tescil müracaatları halinde de aynı usul ve esaslar uygulanacaktır. Bilgilerini ve gereğini önemle rica ederim. RecepTayyip ERDOĞAN Başbakan

Page 170: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

164

EK 6. TSE STANDARTLARI

1- TS 1900/ Nisan 1987 Đnşaat Mühendisliğinde Zemin Laboratuvar

Deneyleri

2-TS 1500/Eylül 1987

Đnşaat Mühendisliğinde Zeminlerin Sınıflandırılması

3-TS 1901/Nisan 1975 Đnşaat Mühendisliğinde Sondaj Yolları Đle Örselenmiş Ve Örselenmemiş Numune Alma Yöntemleri

4-TS 2027/Nisan 1975 Kayaçların Çekme Dayanımlarının Tayini 5-TS 2028/Nisan 1975 Kayaçların Tek Eksenli Basma Dayanımlarının

Tayini 6-TS 2029/Nisan 1975 Kayaçların Üç Eksenli Basma Dayanımlarının

Tayini 7-TS 2030/Nisan 1975 Kayaçların Elastisite Modülünün ve Poisson

Oranın Tek Eksenli Basma Deneyi Đle Tayini

8-TS 3387/Nisan 1979 Jeoloji Haritalarında ve Kesitlerinde Kullanılan Semboller-Kaya Türlerinin Gösterilmesine Đlişkin Genel Kurallar

9-TS 3388/Nisan 1990 Jeoloji Haritalarında ve Kesitlerinde Kullanılan Semboller- Sedimanter Kayaçların Gösterilmesi

10-TS 3479/Eylül 1980 Elek Analizi-Genel Kurallar 11-TS 4228/Ekim 1989 Jeoloji Haritalarında ve Kesitlerinde Kullanılan

Semboller -Metamorfik Kayaçlar

12-TS 4312/Nisan 1985 D e n e y E l e k l e r i v e E l e k A n a l i z i -

T e r i m l e r

13-TS 5744/Nisan 1988 Đnşaat Mühendisliğinde Temel Zemini Özelliklerinin Yerinde Ölçümü

14-TS 5962/Eylül 1988 Zemin ve Kaya Mekaniği-Terimler ve Semboller -Jeoloji ve Madencilikte Kullanılan

15-TS 6108/Kasım 1988 Mühendislik Jeolojisinde Kullanılan Terimler 16-TS 7654/Kasım 1989 Kayaçların Çekme Mukavemetinin Dolaylı

(Đndirekt) Metodla Tayini 17-TS 7701/Aralık 1989 Sedimantoloji Deney Metodları-Çakıl, Kum

Boyutundaki Kırıntılı Tanelerin Şekillerinin Tayini

18-TS 7994/Şubat 1990 Zemin Dayanma yapıları;Sınıflandırma Özellikleri ve Projelendirme Esasları

19-TS 8361/Nisan 1990 Silindirik Yumuşak Kayaç Karot Numunelerinin Tek Eksenli Sıkışmadaki Akma (Krip) Özelliklerinin Tayini

20-TS 8543/Kasım 1990 Kayaçların Şişme ve Suya Dayanıklılık Özelliklerinin Tayini

21-TS 8614/Aralık 1990 Kaya Mekaniği Deneyleri Đçin Kayaç Karot Numunelerinin Hazırlanması Boyut ve Şekil Toleranslarının Tespiti

22-TS 8615/Aralık 1990 Kayaçlar-Su Muhtevası, yoğunluk ve Porozite Tayini

23-TS 8853/Şubat 1991 Yamaç ve Şevlerin Dengesi ve Hesap Metodları-Zeminde

24-TS 10324/Haziran 1992 Jeoteknik Deney Metodları-Kayaç Süreksizliklerinin Direkt Makaslama Mukavemetinin Yerinde Tayini

Page 171: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

165

STANDARDIN ADI(ĐNGĐLĐZCE)

STANDARDIN ADI(TÜRKÇE)

T.S.E DOKÜMAN NO

TERCÜME EDĐLEN/YARARLANILAN STANDART

Execution of special geotechnical work- Ground anchors

Özel Jeoteknik Uygulamalar- Zemin Ankrajları

TS EN 1537 EN 1537:1999

Execution of special geotechnical works- Diaphragm walls

Özel Jeoteknik Uygulamalar- Diyafram Duvarlar

TS EN 1538 EN 1538:2000

Eurocode 7 - Geotechnical design - Part 1: General rules

Eurocode 7 : Jeoteknik Tasarım- Bölüm 1: Genel Kurallar

TS EN 1997-1 EN 1997-1:2004

Eurocode 7: Geotechnical design – Part 2: Design assisted by laboratory testing

Jeoteknik tasarım - Bölüm 2: Lâboratuvar deneyleri ile desteklenen tasarım (Eurocode 7)

TS ENV 1997-2 ENV 1997-2:1999

Geotechnical design - Part 3: Design assisted by fieldtesting (Eurocode 7)

Jeoteknik tasarım - Bölüm 3: Arazi deneyleri yardımıyla tasarım (Eurocode 7)

TS ENV 1997-3 ENV 1997-3:1999

Execution of special geotechnical work- Bored piles

Özel Jeoteknik Uygulamalar Delme (Fore)- Kazıklar- (Yerinde Dökme Betonarme Kazıklar)

TS 3168 EN 1536

EN 1536:1999

Execution of special- Geotechnical works- Shect-Pile wells

Özel Jeoteknik Uygulamalar- Palplânş Duvarlar

TS EN 12063 EN 12063:1999 EQV

Execution of special geotechnical work – Displacement piles

Özel jeoteknik uygulamalar – Deplasman kazıkları

TS EN 12699 EN 12699:2001

Execution of special geotechnical works - Jet grouting

Özel Jeoteknik Uygulamalar - Jet Enjeksiyon

TS EN 12716 EN 12716:2001

Geotechnical investigation and testing - Identification and classification of soil - Part 2: Principles for a classificationn (ISO/FDIS 14688-2:2004)

Jeoteknik araştırmalar ve deneyler - Zeminlerin tanımlanması ve sınıflandırılması - Bölüm 2: Sınıflandırma ilkeleri (ISO/FDIS 14688-2:2004)

TS EN ISO 14688-2

EN ISO 14688-2:2004

Geotechnical investigation and testing – Identification and classification of soil – Part 1: Identification and description

Jeoteknik etüt ve deneyler – Zeminlerin tanımlanması ve sınıflanması – Bölüm 1: Tanımlama ve tarif

TS EN ISO 14688-1

EN ISO 14688-1 (2002)

Geotechnical investigation and testing - Identification and classification of rock - Part 1: Identification and description (ISO 14689-1:2003)

Jeoteknik araştırmalar ve deneyler - Kayaçların tanımlanması ve sınıflandırılması - Bölüm 1: Tanıtım (ISO 14689-1:2003)

TS EN ISO 14689-1

EN ISO 14689-1:2003

Page 172: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

166

Kaynaklar

1. Chibber, A. 2006. Doğal Tehlike, Gelişimle Đlgili Riskler, Dünya Bankası Doğal Afet Yardımları Üzerine Değerlendirme, 18 Mayıs 2006 http://www.worldbank.org/ieg/naturaldisasters

2. Brennan, 2002, Geneseo, State Univ. of New York, WONDER QUEST with April Holladay, A Weekly Column * May 15, 2002* Albuquerque

3. ALPASLAN, A. 2006. Kentleşmede boyuna yeşil alan teşkili I. Ulusal Taşkın Sempozyumu, s 425-432, DSI, Ankara

4. EPA, 1996. Using Multi Objective Management to Reduce Flood Losses in Your Watershed, Prepared by the Association of State Floodplain Mangers Iinc,U.S.Environmental Protection Agency

5. KELLER, E.A., 1979, Environmental Geology, Bell & Howell Company, 522p, Ohio, USA.

6. KILIÇER, Ü. KULGA, Z, 1998. Sel Risk Haritalarının Konvensiyonel Yöntemlerle Hazırlanması, Afet ararlarının Azaltılması ve Fiziki planlama Faaliyetlerinde Uzaktan Algılama Tekniklerinin Sunduğu Olanaklar, Seminer,2-26 Haziran, ANKARA,

7. KILIÇER, Ü. 1999. Taşkın Zararlarının Azaltılmasında DSĐ Genel Müdürlüğünün Görevi, Yürütülen Çalışmalarve Taşkına Hassasiyetin Azaltılması Đçin Öneriler, Rapor, ANKARA

8. ÖZÇELĐK, A. 2004. Đmar Planı Öncesi Süreçte DSĐ Genel Müdürlüğü Etüt ve Görüşleri, Tebliğ, Küçük Su Đşleri Şube Müdürlüğü. Seminer, Gümüldür, Đzmir.

9. ÖZÇELĐK, A. 2006, Kentsel taşkın riskinin yönetilmesi ve imar planı çalışmaları sırasında dikkate alınmak üzere sel risk haritalarının hazırlanması ile ilgili olarak DSĐ tarafından hazırlanan bir etüt, I. Ulusal Taşkın Sempozyumu, s 445-460, Ankara

10. TARBUCK, E.J. AND LUTGENS F.R.,1984, The Earth: An Introduction To Physical Geology, Bell & Howell Company,594p, USA.

11. AĐGM , 2005 Kaya Düşmesi Eğitim Notları, Afet Đşleri Genel Müdürlüğü

12. AĐGM , 1986 Kaya Şev Stabilitesi ve Kaya Düşmeleri ile Đlgili Analizler ve alınacak önlemler, Seminer notları, Afet Đşleri Genel Müdürlüğü

13. AĐGM, 2005 Afet Zararlarını Azaltmak Đçin Mikrobölgeleme (Taslak), Ankara 2005.

14. Agostini, R., Mazzalai, P., Papetti,A, 1988, Hexogonal wire mesh for rock-fall slope stabilization, Italy

15. DRM, 2004 Belediyeler için Sismik Bölgeleme El Kitabı, AĐGM, Ankara

16. DSI 1997 Yamaç ve Şevlerin Stabilitesi, Dayanma Yapıları Semineri, Samsun

17. Yeats, R.S., K. Sieh ve C.R. Allen (1997): The Geology of Earthquakes, Oxford University Press.

18. JLS, 1996. Landslides in Japan, Japan Landslide Society, Japan

19. Sağlamer,A.1194. Doğal ve Yapay Şevler, Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği 5. Ulusal Kongresi

20. Toğrul,E. Heyelanların Stabilizasyonu. Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği 5. Ulusal Kongresi

21. TS 8853, Yamaç ve Şevlerin Dengesi ve Hesap metodları, Türk Standartları Enstitüsü, Ankara

22. Ulusay, R.ö 2001 Uygulamalı Jeoteknik Bilgileri

Page 173: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

167

23. Varnes,D.J., 1984 Landslide Hazard Zonation: a review of principles and practice, Unesco, Paris

24. Liu M. D. & Carter J. P. (2003), “A General Strength Criterion For Geo-materials”, International J. of Geomechanics, ASCE, Vol 3(3/4), pp.253-259.

25. ARICA, A., 1976: Cento Seminar on the Maintenance and Improvement of Highways and Their Structures, Islamabad, Pakistan.

26. GURER, I., SATO, T., KOSUGI, K., KAMATA, Y., Sato, A., 2001: Comparison Of The Models of Dıfferent Types of Snow Fences In Cold Wind Tunnel, PIARC, Sapporo, Japan

27. NOREM,H.,1985: Design Criteria and Location of Snow Fences,Annals of Glaciology, International Glaciological Society.

28. TABLER,R.D.,1991: Snow Fence Guide, Strategic Highway Research Program, National Research Council, Washington D.C.

29. http://www.dandriscollphotography.com/assets/images/db_images/db_SnowFence31

30. http://www.snowfence.com/images/home/home_1.jpg

31. Gürer, Đ., 1990. Otoyol Kaya Düşmelerine Karşı Bir Yöntem, IMO Türkiye Mühendislik Haberleri, Yıl:36, Cilt: 36, Sayı: 349 Ankara

32. Leake, S. A., 2006).L and Subsidence From Ground-Water Pumping, http://geochange.er. usgs.gov

33. Öcal,M., Güngör,G., Gök,M.Ş., 2006 Resimli Madencilik Sözlüğü, Eti Madencilik A.Ş. Ankara, http://www.etimaden.gov.tr/

34. AĐGM, 1994, "Uzungöl Çığ Haritası", Ankara (Yayınlanmamıştır).

35. Cemagref 1981, Plan Des Zones Exposes Aux Avalanches, Groupment De Grenoble, Division Nivologie, Grenoble

36. Gürer, Đ., 1993, "Avalanche Disaster In South-Eastern Turkey In The Winter of 1992", JPPS, 55.1, 1993.3, pp.41-48, Japan.

37. Gürer, I., Tuncel, H., Yavaş, Ö. M., Erenbilge, T., “Türkiyede Çığ Kriterleri ve Olası Çığ Risk Alanlarının Belirlenmesi”, TUBĐTAK Proje No: YBAG-0067, 122 s, Mayıs 1995

38. Mears, A.I., 1992., Snow Avalanche Hazard Analysis for Land Use Planning and Engineering Colorado GS, Bulletin 49

39. Schwartz, D.P. and K.J. Coppersmith (1986): “Seismic Hazards: New Trends in Analysis Using Geologic Data,” in Geophysics Research Committee: Active Tectonics, National Academy Press, Washington, D.C.

40. Allen, C.R. (1986): “Seismological and Paleoseismological Techniques of Research in Active Tectonics,” in Geophysics Research Committee: Active Tectonics, National Academy Press

41. Slemmons, D.B. and C.M. Depolo (1986): “Evaluation of Active Faulting and Associated Hazards,” in Geophysics Research Committee: Active Tectonics, National Academy Press

42. Washington, D.C. Allen, C.R. (1977): “Geologic Criteria for Evaluating Seismicity,” Geological Society of America Bulletin, 86: 1041-1057.

43. Brune, J.N. (1968): “Seismic Movement, Seismicity and Rate of Slip along Major Fault Zones,” Journal of Geophysical Research, (73): 777-784.

Page 174: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

168

44. Campbell, K.W. (2003): “A Contemporary Guide to Strong-Motion Attenuation Relations,” in International Handbook of Earthquake and Engineering Seismology (W.H.K. Lee, H. Kanamori, P.C. Jennings, and C. Kisslinger, Eds.), Supplement to Chapter 60, Vol. 2, Part B, Handbook CD, Academic Press, London

45. Wells, D.L. and K.J. Coppersmith (1994): “New Empirical Relationships among Magnitude, Rupture Length, Rupture Area, and Surface Displacement,” Bulletin of the Seismological Society of America, (84): 974-1002.

46. P. Gülkan, M.S. Yücemen, N. Başöz, A. Koçyiğit, ve V. Doyuran (1993): "En Son Verilere Göre Hazırlanan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası," Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Đnşaat Mühendisliği Bölümü Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezi Rapor No. 93-01, Ocak.

47. Ergünay, O., Güler, H., Gülkan, P. ODTÜ, Afet Yönetiminde Kullanılan Terimler ve Açıklamaları, Afet Yönetimi Uygulama Araştırma Merkezi, Yayınlanmamış Çalışma

48. Joyner, W.B. and D.M. Boore (1988): “Measurement, Characterization, and Prediction of Strong Ground Motion,” in Earthquake Engineering and Soil Dynamics II-Recent Advances in Ground Motion Evaluation, Geotechnical Special Publication 20, ASCE, NY, pp. 43-102

49. Seed, H.B. Takimatsu, K., Harder, L.F. (1985) “Influence of SPT Procedures in Soil Liquefaction Resistance”, Journal of Geotechnical Engineering ASCE.111 (12)

50. Deere, D.U., Miller, R.P (1966) “Classification and Index Properties of Intact Rock”, “Technical Report” Kirkland Air Force Base, New Mexico

51. ISS MGE, 1999, “Manual for Zonation on Seismic Geotechnical Hazards, (Revised Version), Technical Committee for Earthquake Geotechnical Engineering, TC4.

52. AĐGM, 2001, Kastamonu Đlinin Afet Tehlikesi ve Riskinin Saptanması, Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığı Cilt 1-2 (Yayınlanmamış)

53. Lumne, T., Robertson, P.K., Powell S.M. (1997), “Cone Penetration Testing in Geotechnical Practice”, Blackie Academic and Professional, London

54. Bakır, B.S., Sucuoğlu, H., Yılmaz, T. (2002),” An Overview of Local Side Effects and the Associated Building Damage in Adapazarıduring the 17th August 1999 Earthquake”, BSSA, Vol.92 No:1, 509-526..

55. Kalkan E., Gülkan, P. (2004) “Site Dependent Spectra Derived from Ground Motion Records in Turkey”, EERI, Earthquake Spectra, (20) 1111-1138.

56. Boore, D.M., Joyner W.B. (1997) “Equations for Estimating Horizontal Response Spectra and Peak Acceleration from Western North American Earthquakes-A Summary of Recent Work”, Seismic Res. Lett. (68), 128-153.

57. Aydan, Ö., 2001. “Comparison of suitability of submerged tunnel and shield tunnel for subsea passage of Bhosphorus” Jeol. Mühendis. 25 (1), 1-17.

58. Gülkan, P., Kalkan, E., 2002. “Attenuation modeling of recent earthquakes in Turkey” J. Seismol. 6, 397-409.

59. Iwasaki, T., Tokida, K., Tatsuoka, F., Watanabe, S., Yasuda, S., Sato, H., 1982. “Microzonation for soil liquefaction potential using simlified methods” Vol 3.in: Proceedings of 3rd int. Conference on microzonation, Seattle, pp. 1319-1330.

Page 175: yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu-tr

MEER-A.3.1.3-Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu-2. Aşama Raporu ve El Kitabı

169

60. Iyisan, R. (1996) “Correlations between Shear Wave Velocity and In-situ Penetration Test Results”, Technical Journal of Turkish Chamber of Civil Engineers, 7(2): 1187-1199 (in Turkish).

61. Đnan, E., Çolakoğlu, Z., Koç, N., Bayülke, N., Çoruh, E., 1996. “Earthquake catalogs with acceleration records from 1976 to 1996”. General Directorate of Disaster Affairs, Eartquake Research Departement, Ankara, Turkey (98pp)

62. Kayabalı, K., 1995. “Sismik Tehlike Analizi: Teori ve Uygulama” Jeoloji Mühendisliği 46, 28-43.

63. Newmark, N. M. (1965) “Effects of Earthquakes on Dams and Embankments” Geotechnique, 15 (2), pp. 139-159.

64. Özbey, C., 2001. “Empirical Peak Horizontal Acceleration Attenuation Relationship for northwestern Turkey” M.Sc. Thesis. KOERI Boğaziçi Üniversitesi.

65. Seed, H.B ve Idriss, I.M. (1971) “Simplified Procedure for Evaluating Soil Liquefaction Potential”, Journal of Soil Mechanics and Foundations, ASCE, (97)SM9:1249-1273.

66. Siyahi, B.G. ve A. Ansal, A. (1999), Manual for Zonation on Seismic Geotechnical Hazards, Tech. Comm. For Earthquake Geotechnical Eng. TC4, ISSMGE, pp. 68-70.

67. Sönmez, H., 2003. “Modification to the liquefaction potential index and liquefaction susceptibility mapping for a liquefaction-prone area (Đnegol-Turkey).Environ Geology 44 (7): 862-871

68. Ulusay,R.,Tuncay, E., Sönmez, H. Ve Gökçeoğlu, C. (2004), “An attenuation Relationship based on Turkish Strong Motion Data and iso-acc. Map of Turkey” Engineering Geology 74: 265-291

69. Varnes, D.J., 1984. “Landslide hazard zonation: a review of principles and practice” UNESCO, Paris.

70. Youd, T.L. ve Perkins, D.M. (1987) “Mapping of Liquefaction Severity Index”, Journal of Geotechnical Engineering, (11):1374-1392.

71. Youd, T.L., Idriss, I.M., Andrus, R.D., Arango, I., Castro, G., Christian, J.T., Dobry, R., Finn, W.D.L., Harder, L.F.Jr, Hyness, M.E., Ishiara, K., Kuester, J.P., Liao, SSC., Marcuson, W.F.III., Martin, G.R., Mitchell, J.K., Moriwaki, Y., Power, M.S., Robertson, P.K., Seed, R.B., Stokoe, K.D.II, 2001. “Liquefaction resistance of soils: Summary Report from the 1996 NCEER and 1998 NCEER / NSF Workshops on evaluations of the liquefaction resistance of soils” Journal of Geot. Eng., ASCE, (127) 10: 817-833.