40
KADIN Göçmen Kadınlar Birliği 2014- Sayı 23- Fiyatı: 2 Euro İ yi bir i ş ! İ yi bir ya ş am!

İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

KADINGöçmen Kadınlar Birliği2014- Sayı 23- Fiyatı: 2 Euro

İyi bir iş! İyi bir yaşam!

Page 2: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

İçindekilerm Cinsiyetçi reklamlar.................. Sayfa 4

m Şiddet ekenlere inat barış biçeceğiz..Sayfa 6

m Temizliğin bedeli var!................ Sayfa 13

m Çifte vatandaşlığa 8 yıl şartı..... Sayfa 18

m Stajyer sömürüye karşı geldi..... Sayfa 24

m Yeni göçmenler...........................Sayfa 28

m Hikayemi dinler misin..................Sayfa 33

Deutsche SeitenmFrauen sind nicht sicher Straßen, am Arbeitsp-

latz und auch nicht zuhause!................ Seite 19

m Sauberkeit hat ihren Preis! ...............Seite 21

m IG Metall Bundesmigrationskonferenz und

Willkommenskultur.................................Seite 22

Im pres sumGöç men Kadınlar Bir liği

Bun des ver band der Mi gran tin nen in Deutschland e.V.

Franz-Wer fel-Str.37 - 60431 Frank furt am Main

www.mi gran tin nen.netin fo@mi gran tin nen.netV.i.s.d.P: Si dar Carman

Re dak si yon: Pe lin Şener, Si dar Çarman, Mehtap Çallı,

Nurten Kum, Serpil Karahan, Aslı Aydın ÖzdemirLayout: Pelin Şener

Kon to No: Bun des ver band der Mi gran tin nen

in Deutschland e.V.Post bank Dort mund

Kon to num mer: 770471460BLZ: 44010046

MerhabaHer birimiz koşturmalarla, telaşlarla dolugünler geçiriyoruz. Almanya’nın dört birtarafında ki gruplarımız, Kasım ayındagerçekleştirdiğimiz kongremizden bu yanahummalı bir çalışma içinde. Bir taraftanyerel etkinlikler, 8 Mart çalışmaları, devameden kurslar, toplantılar, bölgelerdegerçekleştirilen kongreler derken çok sayıdakadınla buluşmanın, taleplerimiz vesorunlarımız için bir araya gelebilmeninküçük de olsa bir sürü adımını attık.Dergimizin bu sayısında da bir çokbölgemizde devam eden çalışmalara yer verdik.İstedik ki çalışmalarımız ve bu çalışmalarlahedeflediklerimiz daha fazla kişiye ulaşsın.Bu sayımız da yine her zaman ki gibi çoksayıda arkadaşımızın katkısı ile ortaya çıktı.Berlin, Dortmund, Frankfurt ve Kölnbölgelerinden arkadaşlarımız hem yazılarıyla,hem derginin oluşturulması sürecine çokyönlü katkılarıyla teşekkürü çoktan hak etti.Elbette bütün yazanlar, fotoğraflar içinuğraşanlar, hazırlık sürecinde eleştiri veönerileri esirgemeyenler de.Derginin hazırlık sürecine bunca katkı isteristemez Yönetim Kurulu toplantısında dagündemimize geldi. Ve acaba bölgeredaksiyonları oluşturabilir miyiz sorusunusorduk. Yanıtımız ise neden olmasın? Elikalem tutan, şimdiye kadar tutmadıysa bileilk defa bunun için çaba harcayan bir sürükadının katkısıyla hazırlanıyor her sayımız.Okurlarımızın ve derneklerimizin, bölgeredaksiyonları oluşturulması, dergimizekatkıların daha sistematik kılınmasınınsağlanması için elinden geleni yapacağınainanıyoruz. Son bir şey: Bu sayımızı renkli hazırladık.Acemilikle yapılan görsel kusurlar olduysaaffola

Keyifli okumalar!

Page 3: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

"In Wahrheit habe ich als Frau kein Land. Als Frau will ich keinLand haben. Als Frau ist mein Land die ganze Welt."

- Drei Guineen

Virginia Woolf

Page 4: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

DUYGU ALOğLU

Nivea’in televizyonda dönen bir reklamıvar şu sıralar: İşten dönen yorgun“baba” koltuğa yığılırken, bir kolundaçocuk, diğerinde alışveriş torbası evedönen enerjik “anne”. Kadının kıyafetin-

den çalışıyor olduğunu varsayarsak sanki “çocukda yaparım kariyer de” vurgusu yapıyor gibi bureklam. Öyle mi acaba? Buna yanıt vermek yerineşunu sorayım öncelikle: Siz bir mutfak-banyo vstemizlik ürün reklamında erkeğin “temizleyen” ola-rak sergilendiği ya da ço-cuklarla ilgili ürünlerindebir babayı gösteren birreklam izlediniz mi, öylebir şey hatırlıyor musu-nuz? İzlemişseniz bile ha-tırlanmayacak kadar azdırsanırım.

Her günümüz reklamlarlageçiyor, hayatımız reklam-larla sarmalanmış vazi-yette. Gazetede,televizyonda, radyoda, in-ternette, dergilerde, sokak-larda, sinemalarda…Reklamlar, ürün tanıtma vesatılmasının aracı iken,hedef kitlesi ve buna dairverdiği “imge” ve “imajlar”ile kapitalist toplumsal cin-siyetçi bu sistemin de enönemli aracı haline geliyor-lar. Toplumsal cinsiyet, en basit ve kaba hatlarıylatoplumsal ve kültürel olarak “kadın” ve “erkek” ta-nımlaması yapmak, buna dair tanım ve roller seti sun-maktadır. Bu sette kadın güçsüz, duygulu ve bunedenle rasyonel olmayan bir şekilde tanımlanır veyeri her zaman özel alandır yani evdir. Kadınlık, buözel alanda tanımlanır yani tanımın ekseni evdir, dola-yısıyla çocuk bakımı ve ev işleri bu eksenin X ve Y ko-ordinatlarıdır. Bu koordinatlar maksimum düzeydeolduğu zaman “ideal bir kadın”, eksi seviyede olduğuzamansa “sorumsuz“, „pis“, kısaca „kötü kadın” ola-rak yaftalanma ihtimali hayli yüksektir. Çalışsa bile,ev işinin ve çocuk bakımının onun sorumluluğu olduğuhatırlatılır devamlı. Örneğin bahsettiğim Nivea rek-lamı. Haliyle bu örnekle bile anlıyoruz ki, reklamlar evitemizledikçe ve ailesini doyurdukça mutlu olan birkadın, inatçı kirler yüzünden mutsuz kadın, annelergününde ya da kadınlar gününde beyaz eşya alınarakmutlu edilen anne/eş imajını, yani ‘pasif, iyi bir ev ka-dını ve iyi bir anne’ imgesini veriyor devamlı, bunuyeniden üretiyor. Bu devamlılık da, bu cinsiyetçi rolle-rin tehlikeli bir şekilde doğal, normal ve meşru şekildealgılanmasını sağlıyor. Çünkü bu şekilde devreye so-kulan reklamlardan kaçamıyoruz, onları her gün yüz-

lerce kez duyuyoruz, görüyoruz, izliyoruz, okuyoruzdoğal olarak beynimize, değer kalıplarımıza ve yaşambiçimimize katarak içselleştiriyoruz. Böyle olunca, Ni-vea’nın reklamındaki “anne/eş” imajı bizi rahatsız et-miyor. Reklamların devamlı bize dayattığı, kadınlığınbir estetik unsuru olarak bakımlı, zayıf, fit ve cazibeliolması gerektiği vurgusunu da unutmayalım. Medyave popüler kültürle dayatılan “güzel kadının böyle ol-ması gerektiği” imajı, kadının arzu nesnesi olması, be-denin metalaşması, devamlı bir erkek hakimiyetialtında tanımlanması üzerinden yorumlanabilir. Kılsızve sütun gibi bacaklarını gösteren ince kadınlar, saç-larının ışıltısı ile erkeği etkileyen kadınlar, kullandığı

parfüm ile erkeğe istediğiniyaptıran kadınlar… Bunlarıda, evin kaç dakikada kirle-neceğini düşünen, elindesünger, kucağında çocuk veçoğunlukla mutfakta ban-yoda dertlerine çözüm ara-yan kadınlar gibi çok tanıdıkve doğal buluyoruz değilmi?

Son aylarda Berlin’debuna dair bir tartışma yürü-yor. Friedrichshain-Kreuz-berg belediyesi (dasBezirksparlament), kadınlarıdışlayan, aşağılayan ve bunadayanarak cinsiyetçi olanreklamların yasaklanmasınadair bir karar verdi. Şubatayında çıkan bu karar, bera-berinde bir çok itirazı, teb-riği ve tartışmayı

beraberinde getirdi.Karara göre, bu reklam yasağı şöyle işleyecek; ör-

neğin kadın ve erkeğin eşitliği sorgulanıyorsa ya da ilkbakışta dikkat çeken şey ürün yerine kadın-ya daerkek (çıplak bedeni) ise reklamlar yasaklanıyor.Bunun için bir reklam izleme komisyonu yaratıldı. Va-tandaşların şikayetlerini dikkate alacak bu komisyon,aynı zamanda reklam veren yatırımcılara da reklamla-rının cinsiyetçi olup olmadığı konusunda danışmanlıkhizmeti verecek.

Kitle iletişim araçları sayesinde hayatımızın heralanına giren ve kitleleri hedef alan bu reklamlar, top-lumsal cinsiyetin yeniden üretilmesine hizmet sunanimgeler, simgeler ve imajlar toplamında aslında bu ka-pitalist cinsiyetçi sisteme yaverlik eden bir gizli eldir.Reklamlar bu anlamda, en iyi/doğru/geçerli kadınıntanımını yapan ya da yapanlara hizmet ederek bunugözümüze sokan bir ‘sistemi yeniden üretme’ aracı-dır. Dolayısıyla Berlin’deki cinsiyetçi reklam yasağını,henüz çok yeni olmasını akılda tutarak, ben olumlubuluyorum. Örneğin, bu reklamların görünürlüğü azal-dıkça, toplumsal cinsiyet rollerinin “doğal olarak ka-bulü ve görülmesi” de azalacaktır. Yani en azındanöyle umuyorum!

Cinsiyetçi reklamlar...

4

Page 5: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

Kadın ve genç kızlar açısından Milenyum’un(bin yıl) gelişme hedeflerinde yaşanan zor-luklar ve başarılar, konusu, Birleşmiş Milletler(BM) Kadın Hakları Komisyonu’nun, NewYork’da gerçekleştirilen 58. toplantısında

değerlendirildi. Toplantı, 21 Mart’ta sonuç bildirgesininkabul edilmesi ile sona erdi. Toplantıya Almanya hükü-met delegasyon üyesi olarak katılan Brigitte Triems’indeğerlendirmesi şöyle;

Kadınlar gel işmenin itic i gücüdür Birleşmiş Milletler Kadın Hakları Komisyonu’nun

diğer toplantılarında olduğu gibi bu yıl da, 1995’dePekin’de yapılan 4.Dünya Kadın Konferansı’nda karar-laştırılan eylem platformu onaylandı. Sonuç bildirge-sinde, Pekin Eylem Platformu’nun hedeflerinintamamının hayata geçirilmesinin uluslararası gelişmehedefleri açısından en önemli katkı olduğu ifade edili-yor ve „kadınlar gelişmenin itici gücüdür“ deniyor.2015’te yapılacak 59. BM Kadın Hakları Komisyonutoplantısında, eylem platformunun hedeflerinin hayatageçirilip geçirilmediği bir kez daha gözden geçirilecek.

Mi lenyum hedefleri tutturulamadıMilenyum hedefleri göz önüne alındığında, hedef-

lere yönelik başarıların düşük olduğu ifade ediliyor.Cinsel eşitlik konusundaki başarısızlığın diğer bütün Mi-lenyum hedeflerinin geliştirilmesini olumsuz etkilediğiifade ediliyor. Bu konuda komisyonun önemli tespitle-rinden birisi; dünya çapındaki ekonomik kriz ve bu-nunla birlikte sosyal alanda yaşanan kısıtlamalar,yoksulluğun kadınlaşmasını geliştiriyor. Çalışma yaşa-mında cinsiyete bağlı ayrımcılık sürerken, aynı işiyapan kadın ve erkek gelirleri arasındaki gelir farkıdaha da büyüyor.

Ayrımcı yasa ve uygulamalarÖzel öneme sahip olan ise, Komisyonun, insan hak-

larının yanı sıra kadın ve genç kızların temel özgürlük-lerinin evrenselliğine ve bölünmezliğine vurgu yapması.Bu noktada, 1994’teki Kahire Dünya Nüfus Konferan-sı’ndan çıkan sonuçlara atıfta bulunuluyor.

Sonuç bildirgesinde, kadın ve erkekler arasındakigüç dengelerinin eşitsizliğinin ve kaynaklara ulaşma-daki eşitsizlik ve haksızlıkların, kadın ve genç kızlarınyeteneklerinin gelişememesinin önünde önemli biretken olduğuna vurgu yapılıyor. Bununla birlikte kadın

ve genç kızların gelşimleri önünde en büyük engellerin,ayrımcı yasalar ve uygulamalar, toplumsal normlar veduruşlar, geri gelenekler ve cinsiyetçi beklenti ve ön-yargılar olduğu ifade ediliyor.

Cinsiyet eşitsizliğinin bir çok kritik yönünün ve ka-dınların gelişimlerinin, Milenyum hedefleri içerisinde ye-terince dillendirilmediği ve ele alınmadığı için,komisyon geniş çaplı bir kampanya öneriyor. Özelliklekadın ve genç kızlara yönelik şiddet, kadın ticareti,zorla evlendirmeler ve ücretlendirilmeyen işler (çocukbakımı, aile ve hasta bakımı), ücret eşitsizliği ve düşükücretli işler konularında kampanya öneriliyor. Bunun dı-şında kadınların cinsel ve doğurganlık sağlıkları ve hak-ları güçlendirilmeli ve kadınların kararmekanizmalarında daha sık görev almalarını teşviketmek de teşvik programı arasında. „cinsel eşitsizlikle-rin bütün boyutlarına karşı mücadele edilmediği sü-rece, kadın ve kızların insan haklarını ve eşitliğinigerçekleştirmek olanaksız“, deniyor BM Kadın HaklarıKomisyonu sonuç bildirgesinde.

Ai le biçimlerinde, c insel tercihlerde vec insel kimlik lerde uzlaşma

Sonuç bildirgesi, bazı konularda uzlaşmacı karak-tere sahip. Örneğin muhafazakar ülkelerin kadın tem-silcileri, farklı aile biçimlerinin, cinsel tercih ve kimlikyüzünden dışlanma konularının sonuç bildirgesine alın-mamasına ön ayak oldular.

Eş it l i k konusu 2015 sonrası a jandasındabağ ımsız bir hedef olmalı

Komisyon, sonuç bildirgesinde sivil toplum örgütle-rinin, kadın örgütlerinin ve gruplarının eylemleriyle ka-dınların ihtiyaçlarını ifade etmek açısından önemligörevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkeleresivil kadın gruplarını desteklemesi ve teşvik etmesi yö-nünde çağrıda bulundu. Komisyon ayrıca, BM’den veüye ülkelerden, 2015 sonrası ajandasına yönelik ola-rak, hedeflerin hayata geçirilmesi için sistematik birprogram oluşturmalarını, kadın-erkek eşitliğini anamaddelerden birisi olarak gündemde tutmalarını ve ge-lişmeleri izlemelerini talep etti.

Kaynak: http://www.frauenrat.deAlmancadan çeviren Serpil Karahan

Eşitsizliğinbütün

boyutlarınakarşı

mücadele edilmeli!

http://www.unwomen.org/en/news/in-focus/csw/photos-and-videos

5

Page 6: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

6

HATiCE KURTULUŞ

Mehmet Ezer 10 yaşında. Memleketi Sil-van’da 25 Martta yapılan yerel seçim mi-tinginden sonra polisin attığı gaz fişeği ilebaşından ağır yaralanarak hastaneye kaldı-rıldı. Sadece sokaklarda değil, evlerinde,

okullarında, işyerlerinde çocuk yurtlarında ve cezaevle-rinde şiddetin binbir çeşidine maruz kalan çocuklar ül-kesinde, bir çocuk daha ölümle pençeleşti günlerboyunca...

Marshal Berman sosyolojide bir baş yapıt olarakkabul edilen ‘Katı olan Herşey Buharlaşıyor’ adlı kitabı-nın önsözünde Ivan Karamazov’a bir gönderme yapa-rak şöyle der: ‘Çocuğun ölümü O’nu öylesine derindenyaralar ki bu dünyaya olan bileti evrene geri iadeetmek ister. Ama bunu yapmaz, dünyada kalarak mü-cadeleye ve sevmeye devam eder...’

Çocuklara yönelik her türlü şiddet ve en çok da ha-yatlarına kast edilen durumlar karşısında belki pek ço-ğumuz İvan Karamazof ile aynı ruh durumunu yaşarız.O kadar çaresiz kalırız ve o kadar derinden yaralanırızki, bu dünyadan çekip gidesimiz gelir. Ama öbür yan-dan da içimizdeki büyük öfke bizi yaşamaya ve müca-dele etmeye zorlar. Bu mücadele bazan simultan birisyan dalgası ile sokakların işgaline neden olur. Tıpkı14 yaşında polisin doğrudan hedef alarak başındanvurduğu Berkin’in uzun uykusundan, sonsuz uykuyageçtiğinde olduğu gibi sokaklara dökülmek, ‘Bu dünya,bu sokaklar, bu gökyüzü, bu deniz, salıncak kurulacakbu ağaçlar ve birbirine çarpan misket seslerinin yüksel-diği bu mahalleler en çok çocuklara aittir. Siz bunu bil-mez misiniz? diye haykırmak istersiniz bütünöfkenizle. Sadece öfke değildir sizi sokağa döken, aynızamanda suçluluk hissidir, vicdan azabıdır, sorumlulu-ğunuzu yeterince yerine getirememenin yakıcı acısıdır.Siz bireysel olarak bu suça ortak değilseniz bile top-lum denilen o ortaklığın bir parçası olarak bu suçazorla ortak edilmiş olmaktan dolayı duyduğunuz çare-sizliktir biraz da. Her zaman içinizde gömülü olarakduran eski yaralarınızın da kabukları kalkar bir bir.Katli vacip olsun diye yaşı büyütülen Erdal’ın, koyunlarıotlatırken bomba ile parçalanan bedeninden bir parçaarayan anasının küçük Ceylan’ının, Uğur’un ve dahapek çoğunun acısı uyanır ve bir ateş çemberi gibi sararetrafınızı, incinmelerine, yaralanmalarına ve öldürülme-lerine engel olamadıklarınız... Sokaklara çıkarsınız, buateşin yaktığı diğer insanlarla birlikte işgal edersinizsokakları, ‘Biz buradayız, artık müsade etmeyeceğiz

çocukları öldürmenize, hadi hepimizi öldürün öyleyse’demek üzere... Biber gazına, tazyikli suya, mermiye vehatta ölüme aldırmadan... Bu mücadele biçimi, iktidar-sal şiddete, en eski ve en doğrudan karşı çıkıştır. Çoğuzaman simultandır, hesaplanamayan bir politik ve vic-dani biraraya gelişten alır gücünü ve meşruiyetini. Buisyan durumu, isyanın gücüne ve meşruiyetine bağlıolarak çoğu zaman akut duruma bir çözüm olur, ikti-darlara geri adım attırır ve doğrudan kusuru olanlarınceza almasını sağlayabilir. Ama bunu sağlayamadığıdurumlarda bile bir şeyi başarır. Bu da halkın politik vevicdani olarak ortaya döktüğü öfkesinin yarattığı far-kındalıktır. Her zaman sokağa dökülemez insanlar amadökülebileceklerinde nelerin olduğunu göstermiş olur-lar muktedirlere.

Mücadelenin diğer yolu ise çocukların baş tacı edile-cekleri tek iklim olan barış ikliminin inşası için uzun so-luklu ve sabırla sürdürülecek olan hukuksal hak arayışıve toplumsal/sınıfsal dayanışmanın örgütlenmesidir.Muktedirler için en büyük tehlike, şiddete karşı dayanı-şan bir halktır. Bu dayanışma farklı biçimlerde ve sü-rekli hale geldiğinde, muktedirin toplumu ayrıştırıcıezberini bozarak şiddetinin açıkça görünür hale gelme-sine neden olur. Diyarbakır Silvan’da gaz fişeği ile ba-şından yaralanan 10 yaşındaki Mehmet Ezer’e oyuncakgönderme girişimi de, Mehmet’i devletin şiddetindenkoruyacak bir demokrasiyi hala inşa edemediğimiz içinbir özürdür aslında. Ama, oyuncaklar aynı zamanda,devletin en çok Kürt coğrafyasında olmak üzere ülke-nin her yanında uyguladığı sistematik şiddete karşı da-yanışmanın ve barışa özlemin de en güçlüsembolleridir

İşte bu nedenle Almanya’da Göçmen Kadınlar Birliğive çok farklı dünya görüşünden kadınlar biraraya ge-lerek Mehmet’e kolilerce oyuncak gönderdiler. Ber-lin’de, Dortmunt’da, Düsseldorf’da ve Göppingen’dekadınlar, çocukların şiddete maruz kalmayacakları, ev-lerinde, sokaklarda, okulda, devlet yurtlarında, gü-vende olacakları, emeklerinin ve bedenlerininsömürülmeyeceği ve cezaevlerinde çocukların olmaya-cağı bir barış ikliminin gerçekleşmesine duyduklarıözlem ve iradeyi göstermek için... Yıllardır şiddet eki-len topraklardan inatla barış biçmek istedikleri için..

Şiddet ekenlere inatbarış biçeceğiz!SİLVANLI MEHMET’EGÖNDERİLENOYUNCAKLAR

Page 7: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

cuklarını tek başınayetiştiren anne yada babalar maddiaçıdan olağanüstübir baskı yaşıyor.18 yaşın altındaçocuğu olanların

yüzde 40’ı, maddi destek alı-yor. Hartz IV yardımı alan aile-lerin yarısı yalnız anne ya dababalardan oluşuyor. Bu veri-ler, Bertelsmann Vakfı’nın 10Mart´ta açıkladığı araştırmanınsonuçlarından bazıları.

Almanya´da günümüzde,18 yaşın altındaki 1,6 milyonçocuk, eşinden ayrılmış anneya da babalar tarafından büyü-tülüyor. Almanya’nın bütüneyaletlerinde bu ailelerin oranıson derece yüksek. Eşlerin birarada yaşadığı ailelerle karşı-laştırıldığında, Hartz IV yardımıalan yalnız yaşayanların oranı beş kat daha fazla. Ber-telsmann Vakfi YK üyesi Jörg Dräger, „Çocuk yoksul-luğuna karşı mücadele etmek için, en başta yalnızanne ya da babaların yasal koşulları ve aile politikala-rının düzeltilmesi için mücadele etmek gerekli“, diyor.Araştırma sonuçlarına göre, yalnız başına çocuk ye-tiştirenler hukuksal alanda sistematik bir haksızlığauğruyor.

Çocukların yarısı nafaka almıyor ya da hakettiğinden azını alıyor

Vakıf, nafaka hukukunda büyük sorunlar yaşandı-ğına dikkat çekiyor. Bu alanda düzenlenen reformagöre, üç yaşın üzerindeki çocuğunu yalnız yetiştirenanne ya da babalar, kendi bakım imkanları varsa,bakım parası alamıyor. Bu paranın düzenli ödendiğikoşullarda bile bu durum, çocukların güvenceli bir or-tamda yaşadıkları anlamına gelmiyor. Ailelerin üçteikisinde ödenmesi kararlaştırılan miktar, asgari geçimsınırının altında kalıyor. Her iki çocuktan birine öden-mesi taahhüt edilen miktar ödenmezken, geri kalankesim ise ayrıldığı eşinden çocuğu için hiç para alamı-yor.

Nafakanın bir kısmının avans olaraködenmesi

Çocuğu için nafaka ödemesi gereken anne ya dababa ödemeyi yapamadığı durumlarda bu ödemeyidevlet üstleniyor. Fakat devlet bu ödemeyi sadece

çocuk 12 yaşını bitirinceye dek yapıyor. Azamiödeme süresi de altı yılla sınırlı tutuluyor. Yani ebe-veynler çocuk 12 yaşında iken ayrılmışsa ve nafakaödemesi gereken ebeveyn ödeme yapmıyorsa, bu ço-cuğa devlet tarafından maddi destek verilmiyor.Vakıf temsilcisi Anne Lenze, bu uygulamanın yasaleşitlik açısından son derece sorunlu olduğunu ifadeediyor.

Vergi hukuku da, çocuğunu tek başına yetiştiren-lerin ihtiyaçlarına yeterli yanıt vermiyor. 2004 yılındayapılan yasa değişikliğinden bu yana, çocuklarını yal-nız yetiştiren anne ya da babaların vergilendirilme de-receleriyle bekarlarınki aynı. Çocuğunu yalnızyetiştirenlere, kaç çocuk yetiştirdiğinden bağımsızolarak, ayda sadece 15 Euro vergi avantajı sağlanı-yor.

Çocuklarını Yalnız Yetiştirenler Derneği (VAMV),“araştırma sonuçları, aile ve sosyal politikalar ala-nında alınan önlemlerin bu ailelere ulaşmadığını gös-teriyor” değerlendirmesinde bulundu. Örneğin çocukparasına yapılan zam yardımlardan muaf tutulmadığıiçin, devletten nafaka alan ya da Hartz IV yardımıalan ailelerin çocuklarına ulaşmıyor. VAMV radikal birdeğişiklik talep ediyor. Bu uygulamayı eleştiren VAMVyönetim kurulu üyesi Edith Schwab, çocuklarla ilgilibütün maddi konuların „temel güvence“ adı altındabirleştirilmesini talep ediyor ve ekliyor. „Bütün çocuk-lar fırsat eşitliğine sahip olmalı. Çocuklar yoksulluktehlikesinden uzak yaşayabilmeli. Eşcinsel ebeveyn-leri olan veya düşük gelirli ailelerin çocukları da, aynıhaklara sahip olmalı.”

2014• NO 23 KA DIN

7

Çocukları yalnız yetiştirmekkolay değil!

Ço

Page 8: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

8

Almanya’da 8 Mart’ta bir araya gelenbinlerce kadın, Kadınlar Günü’nü çeşitlikeylem ve etkinliklerle kutladı. GöçmenKadınlar Birliği (GKB) tarafından düzenle-nen 8 Mart kutlamaları coşkuyla geçti.

“Yarım olanı istemiyoruz“ sloganıyla düzenlenen kut-lamalarda bir araya gelen kadınlar „İyi bir iş ve iyi biryaşam! Tam ücret ve güvenceli iş, Yaşamın her ala-nında eşit haklar!“ talep ederek „ayrımcı uygulama-lara, düşük ücretli işlere, eşitsizliğe hayır!“ dedi.

YÜRÜYÜŞLER DÜZENLENDİGKB üyeleri, 8 Mart Cumartesi günü Berlin, Frank-

furt, Karlsruhe, Dortmund, Bielefeld, Kassel, Frank-furt, Mannheim, Göppingen Darmstadt, Münih,Bochum, Duisburg, Köln gibi birçok şehirde gerçek-leştirilen yürüyüşler, bilgilendirme masaları ve toplan-tılara da katıldılar. Sendikaların ve kadın örgütlerininçağrısıyla düzenlenen yürüyüşlerde eşit işe eşitücret talep edilirken düşük ücretli işler ve şiddetekarşı pankart ve dövizler taşındı.

Birçok şehirde belediye, sendikalar ve değişikkadın örgütleri tarafından düzenlenen etkinliklerde de

kadınların çalışma yaşamında karşılaştığı zorluklar,mini işler, eşit işe eşit ücret gibi konular ele alınaraktartışıldı. GKB grupları da bu etkinliklerin katılımcısıoldu.

HAMBURGGöçmen Kadınlar Birliği Hamburg’un düzenlediği 8

Mart kutlamasına ilgi yoğun oldu. Heinrich-Wolgast-Schule de gerçekleşen etkinliğe 150 kadın katıldı.GKB’nin çıkardığı kadın dergisi yoğun ilgi gördü.GKD-Hamburg Yönetim kurulu üyesi Meryem İpekyaptığı konuşmada, bütün kadınları talepleri için ör-gütlenmeye çağırdı. Açılış konuşmasının ardından ka-dınların yaşadığı sorunlara dair bir panel gerçekleşti.Panele konuşmacı olarak Sol Parti Hamburg Parle-mento Milletvekili Kersten Artus, Göçmen KadınlarBirliği YK üyesi İsaf Gün katıldılar. Şair Yazar GülsümCengiz de kutlamaya katılarak şiirlerinden örneklerokudu. Etkinliğin ikinci bölümü kültürel programladevam etti. Kültürel programda Hüseyin Boğa vegrubu, Şükrü Peker ve Grub Melodi, Didem ve HakanKüren, Ali Temiz ve Ahmet Koyuncu söyledikleri şarkıve türkülerle kadınları coşturdular.Ayrıca etkinlikteGKB nin hazırladığı film gösterildi.

İyi bir iş, iyi bir yaşam…Yarım olanı istemiyoruz!

Page 9: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

9

BOCHUMGKB Bochum grubu ve AWO’nun düzenlediği şen-

liğe 200 üzerinde kişi katıldı. GKB adına YK üyesiSevim Kaplan yaptığı konuşmada, kadınları talepleriiçin örgütlenmeye çağırırken AWO adına konuşanGabriela Osterkamp’da ortak talepler için ortak çalış-manın önemine değindi.

GKB tarafından hazırlanan filmin gösterildiği et-kinlikte çocuklar bir dans gösterisi sundu. Emek Ko-rosu’nun sahne aldığı etkinlikte ayrıca, DevrimKavallı, Türkçe, Ermenice, Lazca, Kürtçe ve Rumcaşarkılar söyledi. DİDF Halk Dansları grubunun göste-risi ve DJ Uğur katılımcılara keyifli anlar yaşattı.

DORTMUNDDortmund GKB tarafından düzenlen 8 Mart etkin-

liğine üç yüze yakın kadın katıldı. Ver.di sendikasıadına Elif Turan, işçi kadınların sorunlarını anlatırken,GKB adına Meral Kılıç, yaptığı konuşmada, kadınlarınyaşadığı sorunlara değinerek “Yılda bir kez değil, hergünümüz 8 Mart gibi olmalı, haklarımızı aramalı, mü-cadele etmeliyiz” dedi. Şenliğe renk veren kadınstandları ve DİDF gençlik standının yanısıra resamSongül Kurt’un resim sergisi beğeniyle izlendi.

Yasemen ve Deniz’in farklı dillerden söylediği tür-küler beğeniyle dinlendi. Şenlikte, Türkiyeli, Ekva-dorlu, Cezayirli, İranlı, Alman kadınlar kol kola omuzomuza halay çekip hep birlikte şarkılar söyledi.

GEİSLİNGENGeislingen Göçmen Kadınlar Birliği’nin düzenlediği

8 Mart etkinliğine 100’e yakın kadın katıldı. Geislin-gen GKB YK adına Hafize Aydoğan’ın açılış konuşma-sının ardından GKB filiminin gösterildiği etkinliktekonuşan Fatma Yalçınkaya „İyi bir iş ve iyi bir yaşam!Tam ücret ve güvenceli iş, Yaşamın her alanında eşithaklar!” talep ettiklerine dikkat çekti. Gençlik Der-neği Gitar Grubu, çocuk folklor ekibinin sahne aldığıetkinlik kadınların müzik ve halaylar eşliğinde eğlen-mesiyle sona erdi.

GÖPPİNGENGöppingen Göçmen Kadınlar Birliği, 8 Mart Emekçi

Kadınlar Günü’nü, „Yarım olmak istemiyoruz“ başlığıaltında yaklaşık 200 kadının katıldığı bir etkinliklekutladı. “Yalnız değiliz–yalnız değilsiniz!” çağrısıylabir araya toplanan kadınlar hem görüş ve taleplerinidile getirdiler hem de hep birlikte eğlendiler.

Bir süredir hazırlık yapan tiyatro grubunun sahnealdığı etkinlikte, kadınların birlik olduğunda birçokşeyi başaracağı mesajı verildi.

BİELEFELDBielefeld’de sendikaların çağrısıyla birçok parti ve

kitle örgütünün katıldığı 8 Mart yürüyüşü coşkulugeçti. Çoğunluğu kadınların oluşturduğu yürüyüşeyaklaşık 500 kişi katıldı. Şehir merkezinde bir arayagelen kadınların çağrısına farklı uluslardan bir çokkadın destek verdi. Şehrin belirli güzergahlarındakonuşmalarla devam eden yürüyüş, Jahnplatz´dayapılan bir mitingle sona erdi. Miting de ayrıca Türki-ye’de grevde olan Greif işçileriyle dayanışma çağrısıyapıldı. VHS´de devam eden kutlama, kadınların ha-zırladığı kültürel programla sona erdi.

Page 10: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

10

MÜNİH8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Münih Göç-

men Kadınlar Birliği’nin düzenlediği bir etkinliklekutlandı. Zekiye Doğan, GKB adına yaptığı konuş-mada, ayrımcılığa ve eşitsizliğe karşı çıkarak kadın-ları sorunları karşısında sessiz kalmamaya çağırdı.Kutlamada kadınlar için yazılmış şiirlerden örneklersunulurken Münih GKB folklor ekibinin sunduğu halkoyunları gösterisi beğeni ile izlendi. Etkinlik, müzikdinletileri ve kültürel program ile devam etti. Vaniçin yürütülen kampanyanın duyurusunun da yapıl-dığı etkinlikte kadınlar, Göçmen Kadınlar Birliği’ninçalışmalarına katılmaya çağrıldı.

NEUSS/DÜSSELDORFGKD Neuss ve Düsseldorf derneklerinin ortak

kutladığı etkinliğe yaklaşık 200 kişi katıldı. Kut-lama, her iki bölge derneğinin çalışmalarını tanıttığıbir gösteri ile başladı. Dr. Esma Çakır Ceylan ve Dr.Hayriye Yerlikaya’nın açılış konuşmasını yaptığıkutlamada kadınlar, talepleri ve özlemleri için ör-gütlenmeye çağrıldı. GKB tarafından hazırlanan filmgösteriminin de sunulduğu kutlamada, Çağla gitareşliğinde kadın şarkıları söyledi, Ayrıca şiirlerokundu, ATID halkoyunları gösterisi sundu. Kadın-ların gerçek yaşam öykülerinin aktarıldığı gösterimde beğeniyle izlendi. Davul zurna ile halay çekenkadınlar, DJ eşliğinde de dans ettiler.

KÖLNKöln GKD ve DİD’in ortak düzenlediği şenliğe

200 kişi katıldı. Kutlamada, Kardelen Korosu’nuntürküleri, dans gösterisi, dünyanın değişik ülkele-rinden kadınların sorun ve taleplerini anlatan gös-teri ve temizlik işçilerinin sorunlarına değinereksendikalarda örgütlenme çağrısı yapan skeç veGKB filmi yer aldı. Beşir Nasihi (AGISRA) ve PelinŞener (GKB)’in konuşmalar yaptığı etkinliğin sonbölümünde ise kadınlar müzik eşliğinde eğlendi.

FRANKFURTGKB Franfurt'un NordWestZentrum'da düzenle-

diği 8 Mart kutlamasına 400’ü aşkın kadın katıldı.8 Mart'a „Yarım olanı istemiyoruz“ şiarıyla hazırla-nan kadınlar çalışmalarında yüzlerce kadına ulaştı.Şenliğe GKB Kadın Korosu, neşeli ve güzel türküle-riyle katıldı. GKB merkez yöneticisi Leyla Çakır,„sosyal güvenceden ve iş güvenliğinden mahrumbırakılan, ev ve bakım işlerinin yükü omuzumuzayıkılan biz göçmen kadınlar, taleplerimizi ortaklaş-tırmak ve mücadeleyi yükseltmek istiyoruz“ dedi.Coşkulu danslarıyla Brezilya Dans Grubu, geceyerenk kattı. Türkiye'den 8 Mart Şenliğine katılmakiçin gelen müzik grubu Marsis, Türkiye'deki demok-rasi mücadelesinden getirdiği izlerle şarkılarını halk-ların dostluğuna ve kardeşliğine söyledi. Marsis'insöylediği birbirinden güzel Lazca türkülerle, kadın-lar geç vakitlere kadar horon teperek eğlendi.

Page 11: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

11

8 Mart Emekçi Kadınlar Günükutlamalarında kadınlaradüşüncelerini sorduk:

Nebahat Kündaş (Frankfurt)1988 yılından beri Almanya’da yaşıyo-

rum. Bir seneye yakındır, Göçmen KadınlarBirliği’nin çalışmalarına katılıyorum. Etkinlik-leri çok güzel. Kendi adıma, bu çalışmalarındaha fazla duyurulup, daha fazla katkı ol-masını istiyorum. Buradaki çoğu arkadaşı bi-rebir yakından tanıma fırsatım oldu. Tümkadınları da bu tür çalışmalara katkı sun-maya çağırıyorum. 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü’nün içeriğine baktığınızda, 8Mart’ın adını koyan kadınların savaşı, müca-delesi var. Sonrasında ölümler var. Bugünsosyal olduğunu söyleyen bir ülkede yaşıyo-ruz ve bir çok şeyin hiç de sosyal olmadığınıgörüyoruz. Bu yüzden bir işçi olarak, birkadın olarak 8 Mart’ı yürekten kutluyorumve GKB’nin tüm çalışmalarına katılmak isti-yorum.

Demet Topuz (Frankfurt)Çok güzel bir organizasyondu, çok eğ-

lendik. Böyle güzel olacağını beklemiyorduk.Aslında her sene geliyoruz ama Marsisgrubu çok eğlendirdi. Göçmen Kadınlar Bir-liği ile bu senenin Ocak ya da Şubat ayındatanıştım. Kongreleri vardı Köln’de. Orayagittik. Etkinliklerini takip etmeye daha yenibaşladım. Çalışmalarını bu şekilde devamettirmelerini bekliyorum.

Gülseren Pelit (Frankfurt)8 Mart bizim, kadınların olduğu için çok

mutluyum. Bize böyle bir gün verildiği için.Bizim hakkımızı savundukları için. Mutlu-yum. Göçmen Kadınlar Birliği’nin 8 Martkutlaması bu sene de çok güzeldi. Ben hersene katılıyorum zaten. Üye değilim amaetkinliklerine katılıyorum. Gidip yardımcıoluyorum bir çalışma ya da bir toplantı ol-duğunda. Arkadaşımın sayesinde tanıdımzaten burayı. 3 sene filan oldu. Memnu-num. GKB tam da yaraya parmak basandertleri gündeme getiriyor. Mesela çalıştığı-mız yerlere haklarımızı nasıl arayacağımızıya da nerelerde ne yapabileceğimizi anlatı-yor.

İlknur Zengin (Bochum)Bugüne kadın bir çok etkinliğe katılmış-

tım ama ilk defa GKB’nin bir etkinliğine ka-tıldım. Buradaki konuşmalar çok hoşumagitti. Tam da bizi anlatıyor. Çocuklarımı yal-nız yetiştiren bir anneyim. Hem çalışıyorumhem de çocuklarıma bakmaktan sorumlu-

yum. Koşturmaktan çok sınırlı olarak sosyalçalışmalara katılabiliyorum. Her yerde işsiz-liğe, ayrımcılığa, şiddete karşı haykırmamızgerekiyor. Bu taleplerimizi dile getirenGKB’ye üye oldum ve bugünden sonra bir-likte çalışmak istiyorum.

Fatoş Suna (Bochum)Bu etkinliklere sürekli katılıyorum. Kadın-

lar olarak daha duyarlı olmamız gerekiyor.Kutlamaya katılım iyiydi. Ama daha iyi ola-bilirdi. Daha fazla çaba sarfetmeli, daha dagüçlenmeliyiz. Almanya’da yaşamamızarağmen haklarımız elimizden alınıyor. Bilin-çlenmemiz gerekiyor. GKB’nin talepleri he-pimizin talepleridir. Bu taleplere sahipçıkalım. Bir araya gelelim.

Sultan Yıldırım (Bochum)Ben ikinci kez GKB nin düzenlediği bir et-

kinliğe katılıyorum. GKB’yi daha iyi tanıtma-mız, daha fazla kadına ulaşmamızgerekiyor. Bunun için, bu talepler benim detaleplerim, birlikte çalışmaya varım diyerekGKB’ye üye oluyorum.

Sevim Işık (Göppingen)Yan yana gelmek, omuz omuza yürü-

mek, sorunlarımızı ortaklaştırmak ve bunlarıbu şekilde dile getirmek, sesimizi daha dabüyük kitle ve guruplara ulaştırmak zorun-dayız. Sorunlarımız, Almanya’da yaşayandiğer kadınlarla ortak. Sorunlar aynı olunca,yüreklerden gelen sesler de aynı oluyor. Ge-cede görüştüğümüz kadınların ortak gö-rüşü, eşit hakların olmamasıydı. Bunun için,birlikte yürümeye devam diyoruz.Tıpkı 8 Mart gecesinde olduğu gibi… Elleribirbirine vurarak, hep beraber yürektengelen sesleri bağırarak, öyle ya da böyle di-yerek, seslerimizi taa yukarıya tepelere du-yurarak ve hakları elde edene dek.. Bentekrar 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nü kutluyorum. Bugün çoktuk, yarındaha da çok olacağımıza inanarak devamdiyorum.

GÖRÜŞLER...

Page 12: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

12

MEHTAP ÇALLI

Berlin 8 Mart çalışmaları önceki yıllardan farklıbir çizgi izledi. Yaklaşık 4 hafta öncesindenbaşlayan hummalı çalışmaya, komisyonüyeleri başta olmak üzere çok sayıda kadınkatıldı, destek verdi. Çalışmaya bir süredir

katılan arkadaşların ilişkilerinin değerlendirilmesi, onla-rın önerileri doğrultusunda ilişkide bulundukları, üyesioldukları kurum, dernekler, platformlarla ilişkiye geçil-mesi aslında etkinliğimizin daha geniş kesimlere ulaş-masını sağladı. Uzunca bir süredir hedeflememizerağmen, adım atmakta zorlandığımız uzun vadeli ilişki-lerimizin de temeli atılmış oldu. Meğer birlikte yapabile-ceğimiz, ortaklaştırabileceğimiz ne çok şey varmış.

Tüm 8 Mart çalışmalarımız boyunca gündeme bağlıolarak attığımız adımlar, ya da değerlendirmek istediğimizbir takım etkinlikler, aslında bizim işimizi zorlaştıran değil,tam tersine bizleri birbirimize kenetleyen, iletişimimizi sık-laştıran ve bizleri daha fazla çalışmamız gerektiğine iknaeden anlar oldu.

Zamanımız az olduğu için birkaç kez vazgeçmek duru-munda kaldığımız skecin hayata geçmesi konusunda tümkoşullarını zorlayan kadın arkadaşlarımızın emeği, işin-den, okulundan, kursundan çıktıktan sonra etkinliğimizinduyurusunu yapmak için bir gün önceden randevu yapanarkadaşlarımızın emeği ve yine bizlere destek olmak iste-yen kurum ve derneklerdeki arkadaşların çabaları. Ve 8Mart etkinliğinin kendisi; 300 kişilik katılım, eksiklerimiz-den çok dile getirilen olumluluklar ve beğeni toplayanprogram, kadınların bizleri daha yakından tanıma isteği..Ve yine etkinlikten ayrılırken kadınların dillendirdikleri;“Herşey çok güzeldi, biz burada kadın emeğini gördük,kadınlar isterse herşeyi başarır.” İşte, verilen tüm emeğinkarşılığı değil mi bu cümle.. Biz de bunu göstermek iste-medik mi? Bundan sonrası tüm bu olumlulukları sürentüm çalışmalarımıza taşımak, kurulan ilişkilerimizi kalıcı-laştırmak, hedeflerimizi netleştirmek ve daha sıkı kenetle-nerek hedeflerimize yürümek.

Duygu Aloğlu: Bu etkinlik, „göçmen“ kadınların ‚biz deburdayız’, ‚bizim de taleplerimiz var, haklarımızı istiyoruz’denmesinin, bunun için yapılan çalışmaların altının çizil-mesinin bir tezahürüydü bana göre. Kadınların kapita-lizmle içiçe geçen patriarkal sisteme karşı mücadelesininönemini vurgulamanın ötesinde, göçmen kadınların artık

ne kadar örgütlü, güçlü olduğunun da yansımasıydı bu et-kinlik. Ben, bu gücü ve örgütlü hali yakından görme fırsatıyakaladığım için çok mutluyum. Kadınların farklı farklı ol-duğunu, kadın deneyimlerinin kadınların özgül etnik, sınıf-sal, coğrafi ve zamansal konumlarından dolayıfarklılaştığını bilmekle beraber, kadının tanımı genişle-dikçe karşısında durduğu sistemlere karşı mücadelesi degenişliyor, daha çok anlam kazanıyor.

Hatice Kurtuluş:8 Mart çok önemli bir gün. Kadınlarınhak arama ve değiştirme mücadelesinin günü. Geçmişteolduğu gibi kadınların bu günde değişime ve hak arayı-şına ihtiyaçları var. Bu böyle olduğu sürece de, 8 Mart’la-rın mücadele günü olarak kutlanması gerekli. Ne zamanki bu ihtiyaç sona erecek, işte o zaman 8 Mart’lar eğlencegünleri olarak kutlanacak. Bu nedenle bu günkü etkinliğianlamlı buluyorum. Etkinlikte, doğrudan sorunlara odaklıyapılan konuşmalar, bilgilendirme, gösterilen film ve yinekadınları mücadeleye çağırmada kullanılan dil oldukçabasit, her kesimden kadının anlayabileceği şekilde düşü-nülmüş.

Fatoş İncirci: Etkinlik gayet güzel, bir eksiklik gözümeçarpıyor ki, o da; etkinliğin diğer uluslardan kadınları da,kapsaması gerektiği. Yine dikkatimi çeken, eskiden 8Mart’larda organizede, sahnede, konuşmalarda daha çokerkekleri görürdük. Burada kadınlar insiyatifi ellerine al-mışlar, elbetteki bunun da bir mücadele sonucu olduğunudüşünüyorum. Filmde röportajlarda dile getirilen sorunlar-dan, özellikle emeklilik gerçeğini yüzüme tokat gibi vurdu.20 yıl çalışıp, 200 Euro emekli maaşı, beni bekleyen gele-ceği bilince çıkardı.

Ayşe Konuralp: 8 Mart’ları sadece eğlence olarakgörmüyorum. Bilgilendirme, anma yanısıra eğlence ol-ması önemli, çünkü başka türlü bu kadar kişinin katılımı-nın zor olacağını düşünüyorum. 70’li yıllarda 8 Mart’larAlmanların evsahipliğinde yapılırdı ve biz katılımcıydık.Şimdi göçmen kadınlar olarak, bizler de aktifiz, ve kapıla-rımız herkese açık.

Gülen: Göçmen Kadınlar Birliği’nin etkinliğine ilk kezkatılıyorum, ancak yaptıkları çalışmalardan haberim var.Arkadaşlarım birliğin içerisinde aktif. Güzel çalışmalar ya-pıyorlar, kadınlar için her yerdeler. Etkinlik güzel hazırlan-mış, bundan sonra, etkinliklere daha sık katılmayaçalışacağım ve arkadaşlarıma önereceğim.

Bir 8 Mart’ın ardından

Page 13: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

13

ATKB –Hollanda, Bağımsız Kadın Hareketi –Yunanistan, BEKEV – Türkiye, DAY MERKadın Komisyonu –İngiltere ve Göçmen Ka-dınlar Birliği- Almanya ortak bir açıklamayaparak temizlik işçisi kadınlara, sosyal si-

gortalı iş, yaşamaya yetecek ücret ve insanca çalışmakoşulları talep ettiler. Açıklama şöyle:

Frankfurt, Londra, Roma, Atina, Amsterdam, İstanbulbütün büyük şehirlerin merkezinde yükselen gökdelenler;banka ve sigortalar, borsalar, tekellerin merkezleri, reklamajansları, havaalanlarında kısacası bir çok yerde her günyüzlerce milyar Dolar-Euro-Pound değerinde cirolaryapılıyor.

Uzak Asya’daki pirincin, Afrika’daki kahve-nin, Latin Amerika’da soya fasulyesinin -şeker kamışlarının fiyatı, petrol vedoğal gaz fiyatları – milyarlarca insa-nın önümüzdeki yıl karnının doyupdoymayacağı – açlıkla ölüm ara-sındaki mesafe bu merkezlerdebelirleniyor.

Ve her gün on binlercekadın alacakaranlıkta gök-delenleri, büroları, alışve-riş merkezlerini, evlerikısacası heryeri temizlemeküzere yola koyuluyor. Yüz bin-lerce metrekareyi birkaç saatiçinde pırıl pırıl temizliyor.

Her gün yüzlerce milyarDolar-Euro-Pound ile oynayan,piyasaları alt-üst edip ardındanbaşarılarını kutlayanlar, bürolarını, evle-rini temizleyenlere ne insanca çalışma koşulları, ne yaşa-maya yetecek ücret ne de sosyal güvence sunuyor!

Şirketlerde veya evlerde temizlik sektöründe istihdamedilenlerin, yaşlıların, çocukların ve engellilerin bakımındaçalıştırılanların büyük çoğunluğu işsiz kadınlar ve/ veyagöçmen kadınlardır.

Bu sektör içinde yer alan özel ve kamu şirketlerindeçok büyük miktarlarda paralar dönmekte ve emekçileryoğun emek sömürüsü altında güvenceden yoksun çalış-tırılmaktadır. Temizlik işçisi kadınların bir çoğu taşeron iş-letmelerde, dağınık ve birbirinden uzak çalışma koşullarınedeniyle örgütsüz, sendikasız ve haklarından habersiz-dir. Bu işlerin çoğunda kadınlar, geçici, esnek, hiç bir sos-yal hakkın tanınmadığı ve düşük ücretlerleçalıştırılmaktadır. Üstelik her geçen gün daha fazla alanı,daha çok ve hızlı çalışarak daha kısa sürede bitirmeleri is-tenmektedir.

Bu nedenle Almanya’dan, İngiltere’den, Yunanistan,Hollanda ve diğer ülkelerden kadınlar olarak diyoruz kiYETER ARTIK! Temizliğin bir bedeli var ve bunu patronlarödemeli!

Biz şimdi her yerde, Atina ve Amsterdam’da, Lon-dra’da, Frankfurt ve İstanbul’da hakkımız için sesimiziyükseltiyoruz; İnsanca çalışma koşulları, sosyal ve kültü-rel ihtiyaçlarımızı da karşılayabilecek ücret ve sosyal gü-venlik istiyoruz! Yaptığımız işin toplumsal olarak saygıgörmesini ve bedelinin ödenmesini bekliyoruz!

Bizler göçmen işçileriz; yerimizi yurdumuzu ekonomik,sosyal ve siyasal nedenlerden dolayı bırakarak buralaragelme ve çalışmak zorunda olanlarız.

Bizler kadın işçileriz; kapitalizmin kalbinin attığımerkezlerin uyguladığı ekonomik politikalar nede-niyle ülkelerinde çalışma ve yaşama koşulları bu-lamayan, çocuklarını akşam yatağa aç yatırmak

zorunda olan anneleriz!Bunun için buralardayız ve gökdelenleri temizli-

yoruz!Birçok kız kardeşimiz kağıtsız-illegal olduk-

ları için haftalarca, aylarca çalışmalarına kar-şın ücretlerini alamıyorlar; yakalanmamak

için hizmetçi olarak çalıştıkları evleri terkedemiyorlar ve köle gibi çalıştırılıyor-lar!

Biz aşağıda imzası bulunankadın örgütleri olarak devletlerinayrım gözetmeden temizlik işçisibütün kadınların uluslararası hakla-rını güvenceye almasını, göçmen iş-çilerin oturum ve çalışma

müsaadelerinin önündeki bürokratik en-gellerin kaldırılmasını, kaçak işçilerindeğil kaçak işçi çalıştıran işverenlerin ce-zalandırılmasını, kaçak işçilerin legalleş-tirmelerini ve taşeron işletmelerin

yasaklanmasını talep ediyoruz!

Bütün ülkelerdeki sendikaları özellikle güvencesiz iş-lerde çalışan, oturum ve çalışma müsaadesi almadasorun yaşayan ve kaçak olarak çalışmak ve yaşamak zo-runda bırakılan temizlik işçisi kadınların sorunlarına du-yarlı olmaya, bu kadınları oturum statülerinden bağımsızsendikalara üye yapmaya ve hakları için mücadele et-meye çağırıyoruz.

Hükümetleri, diğer sosyal ve siyasal örgütleri, gözleri-nin önünde yaşanan bu sorunları görmeye, başlarını çe-virmemeye ve uluslararası insan haklarının ve işçihaklarının ülkelerindeki bütün işçilere eşit uygulanmasıiçin harekete geçmeye çağırıyoruz.

- Sosyal güvenceli ve yeterli gelirli iş!- Eşit işe eşit ücret!- Taşeron ve kiralık işçiliğe son!- Herkese eşit haklar!

Temizliğin bedeli var!Sosyal sigortalı iş, yaşamaya yetecek ücret ve insanca çalışma koşulları

Page 14: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

14

PELiN ŞENER

Dünyanın tüm ülkele-rinde olduğu gibi Al-manya’da kadınlaraynı işi yapmalarınakarşın bir, iki istisna

dışında bütün meslek grupla-rında erkeklere göre dahadüşük ücret alıyor. Son olarak,“Equal Pay Day” (“Eşit ÜcretGünü”) vesilesiyle Hans-Böck-ler-Vakfı (HBS) ve Devlet İsta-tistik Dairesi DESTATIS,kadınların elde ettikleri veya birbaşka deyişle elde edemedikleriücretlerle ilgili raporlar yayınla-dılar. HBS hazırladığı rapor için11 bin 200 kişinin internetüzerinden doldurduğu anketformlarını temel alırken, DE-STATIS doğal olarak çok dahageniş bir veri tabanına sahip.

Ancak bu durum raporlarınsonucunu değiştirmiyor; Kadınlaraynı işi yapmalarına karşın Al-manya’da erkeklerden daha azücret alıyorlar. HBS’e göre oranyüzde 21, DESTATIS’e göre iseyüzde 22.

Tabi bu rakamlar ortalamayıgösteriyor. Asıl olarak bu ortala-maya neden olan verileri incele-

mek gerekiyor. Bu konuda HBSdaha fazla ayrıntıya yer veriyor.Meslek hayatının ilk yıllarında 25-30 yaşlarında kadınlar, erkekleregöre yüzde 13 daha az ücret alı-yorlar. Yaş ilerledikçe ücret farkıda artıyor. 36-40 yaş grubundabu oran yüzde 19’a çıkıyor. 51-55 yaş grubunda ise fark yüzde21’e çıkıyor. 61-65 yaş grubuarasında ise ücret farkı yüzde28’e çıkıyor. Kamu alanındaücret farkı yüzde 6 iken özelsektörde bu oran dört kat arta-rak yüzde 24’e çıkıyor. Erkekle-rin ortalama brüt saat ücretleri19,84 iken kadınların brüt saatücretleri 15,56 Euro.

Araştırmada, kadınların erkek-lerden daha az Noel parası veyayılsonu başarı ikramiyesi aldıklarıda belirtiliyor. Erkeklerin yüzde57’si Noel parası alırken bu orankadınlarda yüzde 51’e geriliyor.Yıl sonu başarı ikramiyesi ise er-keklerin yüzde 20’sine ödenirkenbu oran kadınlarda yüzde 10 ilesınırlı kalıyor.

ÜCRET HIRSIZLIĞININNEDENİ

Kadınlar, kadın örgütleri, sen-dikalar ücret eşitsizliğini gün-deme getirdiklerinde isekadınların neden aynı işi daha

Ücrethırsızlığıdevamediyor!

Page 15: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

15

düşük ücretle yaptıklarına dair temelsiz gerekçelerortaya atılıyor. Gerekçelerin başında “çalışma yaşa-mına aralıksız katılmadıkları için mesleklerinde kıdemliolamıyorlar” gelirken, “kadınlar aileyi, çalışma yaşa-mına tercih ediyorlar” gerekçesi de listenin başındayer alıyor!

Kadınların neden aileyi tercih ettikleri daha doğ-rusu neden böyle bir tercihi yapmak zorunda kaldık-ları üzerine ise tek kelime edilmiyor.

Bunun nedenini fazla araştırmaya aslında gerekyok. Nitekim yapılan araştırmalarda ortaya çıkan veri-ler de bu soruya da yanıt veriyor. DESTATIS’in verile-rinde dikkat çeken en önemli unsur, Batı ile DoğuAlmanya arasındaki fark. Almanya genelinde yüzde22 olan ücret farkı, Doğu’ya gidildiğinde yüzde 8’ekadar geriliyor. Sadece Batı Almanya’ya bakıldığındaise bu oranın yüzde 23 olduğu görülüyor.

Belirtmek gerekiyor ki Doğu Almanya’daki söz ko-nusu yüzde 8’lik fark özellikle son 20 yılda ortayaçıktı. Kadınlar, DDR döneminde istihdam ediliyorlardıve çocuk, yaşlı veya bakıma muhtaç aile bireylerininbakımı devlet tarafından üstleniliyordu. Ve geneldedoğum nedeniyle ara verdikleri çalışma yaşamlarınakısa bir süre sonra devam edebiliyorlardı. Hem deherhangi bir kayıpları olmadan, ne ücret anlamında nede hiyerarşik açıdan! Dolayısıyla ev işleri, çocuk vebakım işlerinin kadınların sırtına yıkıldığı ve sorumlulukalanları olarak görüldüğü, yeni uygulama ve yasalarlabu sorumlulukların pekiştirildiği bir dönemde, ücretle-rin düşüklüğünü de kadınların tercihleriyle açıklamakgerçeklerin üzerini örtmeye çalışmaktan başka biranlam taşımıyor.

YA YAŞLILIKTA NE OLUYOR?Kadınların bir ömür boyu aynı işi yapmalarına kar-

şın sürekli daha az ücret almalarını “Ücret hırsızlığı”olarak değerlendiren Sol Parti (Die Linke) Kadın Politi-kaları Sözcüsü Cornelia Möhring, “Yaşam boyu devameden bu ayrımcılık bireysel kader değildir” dedi.

Parttime işler, işe ara vermeye zorlanma, miniişler, güvencesiz işler ve birden fazla işte çalışma zo-runluluğu sadece kadınların yükselme şanslarını en-gellemiyor, bu aynı zamanda kadınların çalışmayaşamı boyunca erkek meslektaşlarından çok daha azücret almalarına neden oluyor. Bu ayrımcılık dahasonra kadınların emekli maaşlarına da yansıyor. 2012yılında emekliye yeni ayrılan kadınlar ortalama 532Euro maaş alırlarken bu miktar emekliye yeni ayrılanerkeklerde 899 Euro düzeyindeydi. Burada farkyüzde 40,8!

SKANDAL!DGB tarafından yapılan değerlendirmede eşitsizli-

ğin kabul edilmez boyutta olduğu ve azalmak yerinesabitleştiği söylendi. DGB kadın, eşitlik ve aile politi-kaları bölümü başkanı Anja Weusthof, “Bu bir toplum-sal skandaldır” dedi.

DGB bu eşitsizliğe neden olarak ise kadınların veerkeklerin birlikte aynı anda çalışma ve aile sorumlu-luklarını yerine getirememelerini gösteriyor. Aile gö-revleri nedeniyle kadınların part time işlere itildiklerinisöyleyen Weusthof, “Tam gün ve sosyal sigortalı iş-

lerde kadın çalışanların sayısı yüzde 40’ın altında ikenpart time sosyal sigortalı işlerde çalışanların iseyüzde 80’ini kadınlar oluşturmakta” dedi.

Kadınların aile nedeniyle (doğum, bakım vb) evdekalma süreleri uzadıkça işe dönme ve aynı işi aynı dü-zeyde yapma şanslarının da azaldığına dikkat çekenWeusthof, farklı bir çalışma modeliyle aradaki ücretfarkının düşürülebileceğini belirtiyor. Buna göre tamgün çalışanların haftalık çalışma süreleri düşürülebilirve part time çalışanların haftalık çalışma süreleri artı-rılabilir. DGB’nin yaptığı bir araştırmaya göre, parttime çalışan kadınların yüzde 60’ı haftada 30 vedaha fazla saat çalışmak istiyorlar. Part time çalışan-lar haftalık ortalama 21 saat çalışıyorlar.

Alman Kadın Konseyi (Deutsche Fruenrat) BaşkanıHannelore Buls, kadın konseyinin uzun bir süredir haf-talık çalışma sürelerinin 30 saate indirilmesini talepettiğini belirttiği açıklamasında, “Haftalık çalışma sü-relerinin kısaltılması artık tabu olmaktan çıkmalı”dedi. Ayrıca kısa süreli işlerde çalışanların yenidentam gün işe dönme hakları olması gerektiğini savunanBuls, bunun AB Ebeveyn Yönergesi’nde yer aldığınıama Almanya’da henüz yasal olarak düzenlenmedi-ğine dikkat çekti.

Kendi başına yaşamını idame ettirebilmek için sü-rekli bir tam gün işte veya en azından düşük ücretliolmayan işlerde çalışmış olmanın gerektiğine dikkatçeken DGB İkinci Başkanı Elke Hannack, “Erkekler vekadınlar hem çalışabilmeliler hem de birlikte bakımsorumluluğunu üstlenebilmeliler” dedi.

Eşit işe Eşit Ücret Günü kadın ve erkeğin bir mali yıliçerisindeki kazancının aynı ücret seviyesine ulaşması içinaynı dönem içerisinde kadının fazla çalışması gerekengün sayısına işaret eder. Bir başka deyişle erkeklerin aynıiş için bir yıl çalışarak elde ettikleri gelir için kadın kaç ayçalışmak zorunda kalıyor. Örneğin yüzde 25'lik eşitsizlikolması durumunda kadın 15 ay çalışarak aynı geliri eldeedebiliyor.

Page 16: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

16

KENNETH R WEISS /DHAKA

Tekstil işçileri berbat ücretler alıyor. Fakatbuna rağmen aynı işler Bangladeşli kadın-ların geleneksel Müslüman toplumuiçinde özgürleşmesine de yardımcı olu-yor. Muktha Mollah kırmızı kumaşı ustaca

düzgünleştiriyor ve dikiş makinesinin ağzına doğruitiyor. Amerika için yapılıyor görünen bir kadın blu-zunun kenarlarını dikiyor. Bu şekilde günde haftada6 gün 8 saat ya da daha fazla ter döküyor. Bugünise, aslında hergünkü gibi, 1000 bluz dikme hede-fine ulaşmaya çalışacak.

Tekstil işçisi kadınlar etrafına boşluksuz dizilmiş-ler, fabrikanın bu katında sadece 350 işçi çalışıyor.Florosen ışığı vızıldıyor ve göz kırpıyor. Dev fanlar gü-rültülü bir şekilde durgun havayı dalgalandırıyor, yenigiysilerin tanıdık kokusunu yayıyor.

‘BENİM ÖZGÜRLÜĞÜM VAR’Mollah’ın bluzun kendi payına düşen tarafını hallet-

mesi 30 saniye sürüyor. Bir yardımcı malzemeyi alıpsonraki istasyona götürüyor.

Mollah zengin olmayacağını biliyor; haftalık 20 do-larlık yevmiyesinin yarısını ailesine gönderiyor. Fakatyine de maaşına seviniyor, ne kadar az olursa olsunbu maaş ona köyünden ve okul arkadaşlarının kade-rinden kaçmasına yardımcı oluyor. Bütün arkadaşları16 yaşında evlendiler. Hepsinin çocukları oldu. Hepsikocalarının ailelerinin evine taşındılar ve o evi terkedebilmek için kayınvalidelerinin iznine ihtiyaçları var.

“Onlar için bu bir kafes” diyor 19 yaşındaki Mollah:“Benim hayatın onlarınkinden çok daha iyi çünkü on-ların özgürlüğü yok. Köyüme döndüğümde ve arka-daşlarımı gördüğümde bana ‘Bizi de beraber götürürmüsün?’ diye soruyorlar.

Bangladeş tekstil sanayi ününü zor ve ölümcül ça-lışma koşullarına borçlu. Geçtiğimiz nisanda 8 katlı bir

Kölelik koşullarında çalışanözgür kadınlar

Page 17: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

17

tekstil fabrikası çöktü ve 1100’den fazla işçiyi ezdi.6 ay önce de bir fabkira yangını, çalışmaya devam et-sinler diye patronların üzerine kapıları kilitlediği ve buyüzden kaçamayan 112 insanın canını almıştı.

Tüm bu korkunç kazalara ve istismara rağmen -80saate kadar çıkan haftalık çalışma saatleri mesela-yoksul ve geleneksel Müslüman toplumunun içindekikadınların yaşam koşullarıyla karşılaştırıldığında az üc-retli ve çok sömürülen tekstil işçisi tablosu daha dakarmaşık bir hal alıyor.

Bangladeş’te yaklaşık 5 bin 600 fabrikada 4 mil-yon insan -yüzde 90’ı kadın işçi- çalışıyor. Tekstil sa-nayinin sosyal etkileri üzerine çalışma yürütenSosyolog Sajeda Amin’e göre bu tür işler, ergenlikçağındaki genç kızlara, çocukluktan yetişkinliğe geç-tikleri bir dönemde özgürlük açısından yeni bir yolaçıyor.

4 KADIN BİR ODADA YAŞIYORBangladeş tekstil sanayi, Çin’in arkasından dünya-

nın ikincisi. İşçilerin çoğu kırsal bölgelerden ve Hindis-tan sınırının kenarındaki küçük köylerden geliyor.Mollah’ın ve üç kardeşinin de doğduğu yerler bunlar.En büyük kardeşi, evlenmek için eve dönmeden önceiki yıl tekstilde çalışmış.

Pirinç ekimi yapan çiftçi babaları hastalanıp çalışa-maz hale geldiğinde, Mollah fabrika işinde çalışmayave ailesine yardım etmeye gönüllü olmuş. Mollah ozamanlar, fabrika işçisi olabilmek için yasal sınır olanyaşın bir yaş üstünde, 15 yaşındaymış.

Fabrikada öğle yemeği arası ve Mollah, 350 işçiylebirlikte bir saatlik mola için kapıya doğru gidiyor. Ka-pıda diğer üç kadın işçiyle buluşuyor, onlar ev arka-daşları, birlikte evlerine doğru yürüyorlar.

Dördü de, geleneksel uzun “sari”ler yerine modayauygun düşük belli pantolonlar ve adına “shalwar ka-meez” denilen tunikler giymişler. 2 odalı dairelerin ikiblok ötede. 4’ü birden 10 adıma 12 adım genişliğindebir odada kalıyorlar; tavanlarından bir fan ve kısık birışık saçan bir ampülleri var. İki kişi yatakta, iki kişiyerde yatıyor. Aylık kirası 45 dolar olan bu odada herhafta yer değiştirerek uyuyorlar.

Dairedeki ikinci yatak odasında ise genç bir evliçift kalıyor, onlar da aynı fabrikada çalışıyorlar ve 6yaşında da bir kızları var. Hepsi aynı tuvaleti ve ortakmutfağı paylaşıyorlar. Mutfakta pişirip odalarında yi-yorlar. Buzdolabı ise evli çifte ait, genç kadınlar onukullanamıyor.

Pencereden içeriye dolan ve giysilerini torbalardakorumak zorunda bırakan toza rağmen Mollah ve evarkadaşları odalarını gururlu dolaştırıyorlar.

‘KENDİ KARARLARIMI KENDİMVERİYORUM’

24 yaşındaki Kanchi Hazi, yedi yıl önce köyünüterk ederek fabrikada çalışmaya başlamış. Paketle-mede çalışıyor ve çalışabildiği kadar uzun süre çalış-maya uğraşıyor.

“Burayı seviyorum” diyor, elleri belinde, “Kendi ka-rarlarımı kendim veriyorum. Para kazanabiliyorum veaileme yardım ediyorum.”

Fazla mesailerle birlikte ayda 78 dolar kazanıyor

ve yarısını eve gönderiyor. Babası, günlük işlerde çalı-şabiliyor ve her zaman iş bulamayabiliyor. Birkaçayda bir, üç saatlik bir otobüs yolculuğu ile ailesini zi-yaret ediyor. Bu ziyaretlerinden hemşerilerinden farklıtepkiler alıyor.

Bazı yetişkinler onu destekliyor, “Çünkü ailede tekpara kazanan benim” diye açıklıyor bunu. Diğerleri iseerkek ve kadınların birlikte çalıştığı bir fabrikada ol-duğu için onu azarlıyorlar. Onlara göre bu genç veevli olmayan bir kadın için uygun bir durum değil.

Fakat otobüsten adımını attığında genç köylü kız-lar etrafında dans ediyorlar. “Beni bir rol model olarakgörüyorlar” diyor Hazi, “İstediğimi yapıyorum. Özgür-lüğüm var.”

Kadınların para kazanması, ekonomik hayat içinegirmesi Bangladeş’in inatçı geleneklerini zorluyor. Bu-rada kızların yüzde 60’ı 18 yaşından, yani yasal ev-lenme yaşından, önce evleniyor. Çoğu evlilikler ailelertarafından ayarlanıyor, bu iş yasalar ihlal edilerek,başlık parası alınarak yapılıyor.

Bangladeşli Sosyolog Sajeda Amin, başlık parasısisteminin kız çocukların erken evlenmesini teşvik et-tiğini söylüyor. Tekstil fabrikalarındaki işler bütün buuzun ömürlü alışkanlıkları parçalamaya başlamış du-rumda. “Bu kadınlar evliliği reddetmiyor. Evlenmek is-tiyorlar, fakat daha geç. Çocuk yapmak da istiyorlarfakat doğru zamanda” diyor Amir.

KADINLAR SOKAKTA GÖRÜNÜR OLDUBugün fabrika işçisi kadınların sadece yarısı evli,

Dhaka’nın çeperlerine, Chittagong ve diğer bölgeleredoğru yönelen bitmeyen bir kentsel göçün içinde ya-şıyorlar. Bu işçi kadınlar daha küçük aileler kuruyor,genelde bir ya da en fazla iki çocuk yapıyorlar ve bugün 160 milyona dayanan Bangladeş nüfusundaki ar-tışı yavaşlatıyorlar. Çoğu Dhaka’nın hızla büyüyen ge-cekondu bölgelerinde, temiz içme suyu ve sağlıklıçevrenin olmadığı yerlerde yaşıyorlar.

Haftanın 6 sabahı, tekstil fabrikalarının çevresin-den sokaklar parlak renki giysileri ve çevik adımla-rıyla, saat 08.00’de işyerinde olmak için ilerleyenkadınlarla doluyor.

Bu 1970’lerden oldukça farklı bir görüntü. Evli ol-mayan kadınlar eskiden kamu alanlarında “ailelerininonurunu koruyacak” bir erkek olmadan görünemez-lerdi. Genç kadınların evlerini terk etmeleri için bir ne-denleri olmazdı. Zamanla, fabrika işleri kadınlara daverilmeye başlandı ve onlar da sokakta görünür oldu-lar. Bu dört ev arkadaşı kadın özerkliklerini seviyor-lar, özellikle de istedikleri gibi “gidip-gelebilme”özgürlüklerini... Hepsi evlenmek istiyor, fakat bununiçin aceleleri yok.

Mollah, babasının sağlığına kavuştuğunu ve çiftçi-liğe geri döndüğünü söylüyor. Ailesi artık onun para-sına muhtaç değil, fakat şimdi de küçük kızkardeşinin eğitimi için çalışıyor Mollah.

“Bunu bir fedakarlık olarak görmüyorum” diyor,kumaşı dikiş makinasından geçirirken, “Kardeşimiönemsiyorum. Eğer iyi bir eğitim alırsa, koca bulmakgibi bir sorunu olmayacak.”

(*) www.latetime.com’dan kısaltarak çeviren Elif Görgü

Page 18: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

18

CDU/CSU-SPD koalisyon hükümetinin koa-lisyon sözleşmesinde yer “Opsiyon Mo-deli”nin kaldırılması konusunda, taraflararasında yapılan tartışmalardan sonraşartlı bir uzlaşma sağlandı. Uzlaşmaya va-

rılan ilk metinde, Almanya’da doğan gençlerin 21 ya-şından sonra Alman vatandaşlığının yanı sıra eskivatandaşlığını da koruması öngörülürken, daha sonrabu şartlara bağlandı. Son uzlaşmaya göre ise, Alman-ya’da doğan ve 21 yaşına kadar en az 8 yıl boyuncaAlmanya’da yaşayan gençler Alman vatandaşlığını ko-rumaya devam edebilecek. Bu şartı yerine getireme-yenlerin, en az altı yol boyunca Almanya’da okulagitmesi ve meslek eğitimi yapması gerekiyor. İki şarttanbirisini yerine getiren gençler, eski vatandaşlıklarınınyanı sıra Alman vatandaşı olarak kalabilecekler.

Gencin 21 yaşına kadar Almanya’da ne kadar kaldığınıkontrol edecek olan yetkili daireler, zamanı geldiğinde,gencin çifte vatandaş olup olmayacağına karar verebile-cek. Ayrıca, gençlerden Almanya’da gittiği okulların diplo-malarını göstermeleri istenecek. Yasanın bu yıl içerisindeyürürlüğe girebileceği ifade ediliyor. Federal İçişleri Ba-kanı Thomas de Maziere yaptığı açıklamada, “çok pratikbir yasa tasarısı hazırladık” diyerek uzlaşmayı savundu.SPD’den ise bir çok politikacı yaptığı açıklamada uzlaş-manın yetersiz olduğunu söyleyerek eleştiriler yöneltti.

BÜROKRASİ DEVAM EDECEKSol Parti Federal Parlamento Meclis Grubu Göç ve

Uyum Politikası Sözcüsü Sevim Dağdelen yaptığı açıkla-mada, SPD’nin seçimlerde verdiği vaadi tutmadığını belir-terek, “Opsiyon Modeli’nde yapılan değişikliklere rağmenbürokratik uygulamalar devam ediyor. Bu nedenle Opsi-yon Modeli kayıtsız şartsız olarak kaldırılmalı. Çifte vatan-daşlık sadece burada doğanlar için değil herkes içingeçerli olmalı” dedi.

Daha önce Opsiyon Modeli’nin şartlara bağlanmadankaldırılması gerektiğini savunan Federal Göç ve Uyum

Bakanı Aydan Özoğuz ise yaptığı açıklamada, bugünkükoşullarda ancak böylesi bir uzlaşmanın sağlanabildiğiniifade etti. Özoğuz’un verdiği bilgiye göre, yeni düzenlemeAlmanya’da doğup büyüyen göçmen gençlerin yüzde95’ine çifte vatandaş olma hakkı tanıyor. Yasanın yürür-lüğe girmesiyle birlikte, belirtilen şartları yerine getirengençler çifte vatandaş olabilecekler. Böylece, gençleresahip oldukları vatandaşlıklardan birisini bırakması daya-tılmayacak. Daha önce yapılan çeşitli açıklamalara göregeçen yıl 268 genç bu dayatmadan ötürü Alman vatan-daşlığını bırakmak zorunda kalmıştı.

HERKESE VATANDAŞLIK HAKKIOpsiyon Modeli’nin şartlara bağlanarak kaldırılması

belki ilk etapta çok sayıda genci etkilemeyecek gibi görü-nebilir ve bu nedenle “vatandaşlık sorunu”nun çözüldüğüsöylenebilir. Ancak durum hiç de öyle değil. Zira, yürür-lükte olan Vatandaşlık Yasası, Almanya’da yaşayan göç-menlere Alman vatandaşlığına geçiş konusunda pek çokşart koşuyor. Bunların başında yeterli gelir sahibi olması,yeterli derecede Almanca bilmesi geliyor. Bu şartları ye-rine getiremeyen pek çok kişi vatandaşlığa geçemezken,eski vatandaşlığı bırakma koşulu, özellikle ilk kuşaklarıngeçişini engelliyor. Bütün bunlar, göçmenler açısından va-tandaşlığa geçiş konusunda önemli sorunların varlığını or-taya koyuyor.

Ayrıca, Opsiyon Modeli’nin şartlara bağlanarak kaldırıl-masına rağmen, çifte vatandaş kalmayı tercih eden Tür-kiye kökenli genç erkekleri önümüzdeki dönem Türkiye’deaskerlik sorunu bekliyor. Türkiye’de halen geçerli olanyasal uygulamaya göre, yurtdışında yaşayan Türk vatan-daşları askerlik yükümlülüğü karşılığında 6 bin Euro öde-mek zorundalar. Almanya’da zorunlu askerlik kaldırıldığıiçin çifte vatandaş olan gençler, mecburen Türkiye’dekiaskerlik yasasına tabi olacaklar ve 6 bin Euro ödemedik-leri takdirde hukuki sorunlarla karşılaşacaklar. Halbuki,pek çok ülke başka bir ülkede doğan ve aynı zamandabaşta bir ülkenin de vatandaşı olanları askerlikten muaftutuyor.

Çifte vatandaşlığa 8 yıl şartı

Page 19: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

FRAU Bundesverband der Migrantinnen inDeutschland e.V. ZEITSCHRIFT DES BUN DES VER BAN DESDER MI GRAN TIN NEN INDEUTSCHLAND www.migrantinnen.net/[email protected]

19

RA DR ESMA CAKiR CEYLAN

Für viele klingt dieser Satz wie eineschlichte Übertreibung, weil sie sich selbstin Sicherheit wägen oder keine gewaltbet-roffenen Frauen in ihrer Familie haben. Vi-elleicht aber auch, weil Gewalt an Frauen

nicht die erforderliche Aufmerksamkeit in der Öf-fentlichkeit erregt. Es ist jedoch die erschrec-kende Wahrheit, die mit der neuen Gewaltstudieder Agentur der Europäischen Union für Grun-drechte (FRA) ans Licht gerückt ist. 42.000 Fra-uen zwischen 18 und 74 Jahren wurden in 28EU-Mitgliedstaaten befragt. Die Ergebnisse bestä-tigen nun die Annahme der Frauenrechtsorganisa-tionen seit langen Jahren. � Jede dritte Frau hat schon einmal körperli-

che/sexuelle Gewalt erfahren. Das sind insgesamt61,3 Millionen Frauen in der EU. � Jede dritte Frau ist von psychischer Miss-

handlung in der Partnerschaft betroffen.� 18 % der befragten Frauen waren schon

einmal Opfer von Stalking� Anhand der Ergebnisse wird vermutet, dass

insgesamt 83 Millionen Frauen in der EU schon ein-mal sexuell belästigt wurden (ab dem 15. Lebens-jahr). � 12 % der befragten Frauen (21 Millionen)

haben schon vor dem 15. Lebensjahr sexuelle Be-lästigung oder Missbrauch durch Erwachsene er-lebt.� Jede 20. Frau wurde vergewaltigt. Die Studie beweist, dass nicht nur in Deutsch-

land, sondern auch in allen anderen europäischenLändern Frauen von Gewalt betroffen sind. Vieleverwundert es, dass Dänemark mit 52 %, Finnlandmit 47 % und Schweden mit 46 % die höchstenGewaltraten aufweisen. Viele Gewaltstudien vordieser haben jedoch bereits festgestellt, dass Ge-walt kein Schichten oder Bildungsproblem ist.

Frauen sind nicht sicher auf den Straßen, am Arbeitsplatz

und auch nicht zuhause!

Page 20: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 FRAU

Auch die Begründung, in diesen Ländern seiendie Frauen emanzipierter als in den anderenLändern, daher würde das Hellfeld der Gewalt-taten höher sein, geht fehl. Selbst wenn Frauenin den skandinavischen Ländern eher zur Polizeigehen als in Deutschland, bleibt die Tatsachebestehen, dass in einem wirtschaftlich entwi-ckelten Land, in denen Frauen durchschnittlichgebildeter und emanzipierter sein sollen als inanderen EU-Ländern, (fast) jede zweite Frauvon Gewalt betroffen ist. Würde man von derEmanzipation der Frauen auf die Anzeigebereit-schaft schließen, dann würde sich für Deutsch-land bestätigen, dass es ein massivesDunkelfeld gibt.

Nach den offiziellen Zahlen dieser Studie sindin Deutschland 35 % der Frauen von Gewalt be-troffen. Die höchste Gewaltbetroffenheit liegtbei den 30-39-Jährigen, am wenigsten warenFrauen über 60 von Gewalt betroffen. Auffälligist, dass Arbeitslose wesentlich höher von phy-sischer und sexueller Gewalt betroffen sind (65%) als Angestellte (32 %).

Auch diese Studie bestätigt, dass die meis-ten Gewalttaten innerhalb von Beziehungenstattfinden, also durch Personen, die denFrauen am nächsten stehen. Bemerkenswertist, dass Deutschland in der Anwendung vonpsychischer Gewalt in der Partnerschaft in derSpitzengruppe steht. 50 % der Frauen inDeutschland gaben an, der Partner habe sie ge-demütigt, sie öffentlich herabgesetzt oderdamit gedroht, einer nahestehenden Person zuschaden.

Die Verfolgungs- und Aufklärungsrate istnicht wirklich von Erfolg und Genugtuung für dieOpfer gekrönt. Denn nur jedes vierte Opfer gehtzur Polizei, obwohl die Misshandlungen u.a. zuDepressionen, Angstzuständen, Panikattacken,Schlafstörungen, Konzentrationsstörungen, Be-ziehungsschwierigkeiten, Verlust des Selbstver-trauens führen.

FRA-Chef Kjærum und sein Team geben eineReihe von Handlungsvorschlägen: Die Politiksolle ihr Augenmerk verstärkt dem Gewalt-Thema zuwenden, es sollte zudem eine ärztli-che Befragungsroutine zu Anzeichen für Gewaltentwickelt werden. Arbeitgeber und Gewerk-schaften sollten erwägen, Schulungsmaßnah-men für Personal-Verantwortlichedurchzuführen, damit diese Misshandlungsfälleentdeckt werden können.

Diese Studie zeigt erneut, dass das ThemaGewalt an Frauen von der Politik, sowohl aufBundesebene als auch auf kommunaler Ebeneernster genommen werden muss als bisher. DieAuswirkungen der Gewalt auf Frauen zeigen sichnicht nur in Gesundheitsfragen, sondern ebensoauf gehemmten gesamtgesellschaftlichen Ent-wicklungen in der Frauenpolitik, die dazu führen,dass Frauen sich nicht zu gleichberechtigtenMenschen dieser Gesellschaft entwickeln, son-dern sich aus ihren verfestigten klischeehaftenRollenzuschreibungen nicht mehr eigenständigbefreien können. Seit vielen Jahren fordern wirFrauenrechtsorganisation eine angemesseneProblemlösung durch die Politik. Maßnahmen,wie Schutzeinrichtungen zu stärken, gehen fehl,weil die finanziellen Ressourcen gekürzt werden.Staatsanwaltschaften und Gerichte neigen inBeziehungstaten zu Einstellungen, weil ihnenweniger Öffentlichkeitsinteresse beigemessenwird, als Gewaltdelikte unter Fremden.

Was muss noch passieren, fragen wir uns…..

20

Page 21: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 FRAU

SozialversicherungspflichtigeBeschäftigung, menschenwürdigeLöhne und Arbeitsbedingungen

In den Zentren von Großstädten wie Frankfurt,London, Rom, Athen, Amsterdam und Istanbulragen Wolkenkratzer in den Himmel, in denenBanken, Versicherungen, Börsen, Konzernzen-tralen, Werbeagenturen etc. mit Milliarden von

US-Dollar, Euro, Pfund Umsatz untergebracht sind. Dort werden die Preise für Reis aus Fernost, Kaf-

fee aus Afrika oder Zuckerrohr aus Lateinamerikafestgesetzt. D.h. dort setzt man fest, ob Mil-liarden von Menschen im nächsten Jahrgenug zum Leben haben oder hungernwerden. Dort wird die Grenze zwisc-hen Tod und Leben gezogen.

Diejenigen, die in ihren Hoch-hausbüros mit Milliardenumsät-zen zocken, ihre Erfolge anden Börsen der Welt feiern,bieten den Reinigungskräf-ten an ihren Arbeitsplätzenoder in ihren Luxuswohnun-gen weder einen menschen-würdigen Lohn, nochmenschenwürdige Arbeitsbe-dingungen mit sozialer Absic-herung. Und die Menschen,die in Gebäudereinigung, Al-tenpflege oder im Gesundheits-wesen arbeiten, sind zum großenTeil Frauen bzw. Migrantinnen.

Sie alle sind betroffen von einer starken Ausbeu-tung und von ungesicherten Beschäftigungsverhält-nissen. Viele der Reinigungskräfte sindLeiharbeiterinnen. Sie sind nicht gewerkschaftlich or-ganisiert und kennen ihre Rechte nicht. Sie habenbefristete Verträge mit flexiblen Arbeitszeiten. Diegroße Mehrheit hat keine sozialen Rechte und be-kommt Niedriglöhne. Dabei verlangt man von ihnen,dass sie von Tag zu Tag mehr und schneller arbeiten.

Deshalb sagen wir Frauen aus Deutschland, Groß-britannien, Griechenland, den Niederlanden und ande-ren Ländern: ES REICHT! Sauberkeit hat ihren Preis,den die Arbeitgeber bezahlen müssen!

In Athen und Amsterdam, in London, Frankfurtund Istanbul erheben wir unsere Stimme und fordernunsere Rechte ein. Wir fordern menschenwürdige Ar-beitsbedingungen und soziale Absicherung. Wir for-dern Löhne, die die Teilnahme am sozialen undkulturellen Leben sichern. Wir fordern, dass unsereArbeit gesellschaftlich anerkannt und gerecht en-tlohnt wird.

Wir sind Arbeiterinnen mit Migrationshintergrund.Wir mussten aus wirtschaftlichen, sozialen und poli-

tischen Gründen unsere Heimat verlassen, um ineinem neuen Land ein neues Leben aufzubauen.

Wir sind Arbeiterinnen, die in ihren Herkunftslän-dern keine Arbeit und keine Lebensgrundlage hatten.Sie wurden durch Entscheidungen zerstört, die inden von uns gereinigten Konzernzentralen getroffenwurden, wo das Herz des Kapitalismus schlägt.

Wir sind Arbeiterinnen, die sich wegen der Nied-riglöhne Sorgen um ihre Kinder machen, weil sie sienicht ausreichend ernähren können.

Deshalb sind wir hier und putzen die Bürohoch-häuser!

Als illegal Beschäftigte und Menschenohne Papiere können viele unserer Schwes-tern nicht einmal ihren Lohn einfordern oderdie Wohnungen verlassen, in denen sie als Ha-ushaltshilfe wie Sklavinnen gehalten werden.

Wir als unterzeichnende Frauenverbändefordern die Regierungen auf, die interna-tional verbrieften Rechte aller im Reini-

gungssektor beschäftigten Frauen zugewährleisten – unabhängig

davon, welchen rechtlichen Sta-tus sie haben. Die Hindernissevor der Aufenthalts- und Arbe-

itsgenehmigung der Migrantin-nen müssen beseitigt werden.Nicht die illegal Beschäftigten,

sondern die sie illegal Beschäfti-genden müssen zur Rechenschaft ge-zogen werden. Wir fordern ihreLegalisierung und ein Verbot der Lei-harbeit.

Wir fordern die Gewerkschaften inunseren Ländern auf, sich den Problemen dieser ille-galisierten Frauen, die einer prekären Beschäftigungnachgehen und Probleme mit Aufenthalts- und Arbe-itsgenehmigung haben, zu widmen und sich für sieeinzusetzen. Unabhängig von ihrem rechtlichen Sta-tus müssen sie die Möglichkeit haben, in Gewerksc-haften einzutreten.

Wir fordern die Regierungen, aber auch andere so-ziale Verbände und politische Organisationen auf,diese Probleme zu erkennen und sich dafür einzuset-zen, dass internationale Menschen- und Arbeiter-rechte für alle gelten.

- Für Beschäft igung mit sozialer Absiche-rung und gerechtem Lohn!

- Gleicher Lohn für gleiche Arbeit!- Nein zu Leiharbeit und Werksverträgen!- Gleiche Rechte für al le!

- ATKB – Niederlande- Unabhängige Frauenbewegung – Griechenland- BEKEV – Türkei- Frauenkommission von DAYMER – Großbritannien- Bundesverband der Migrantinnen – Deutschland

Sauberkeit hat ihren Preis!

21

Page 22: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 FRAU

Auf der 10. Bundesmigrationskonferenzin Sprockhövel hat sich Christiane Ben-ner für eine neue Willkommenskulturstark gemacht. Das geschäftsführendeVorstandsmitglied warb dafür, Migra-

tion und Einwanderung als etwas Positives begrei-fen. Unterstützung bekam sie aus Wissenschaftund Politik.

Willkommenskultur könne nicht nur die meinen,die neu zuwandern. Sie müsse auch denjenigen gel-ten, die schon hier sind. Jeder fünfte Einwohner De-utschlands habe einen Migrationshintergrund undalleine in der IG Metall seien 185 000 Mitglieder ohnedeutschen Pass organisiert. Benner ließ keinen Zwei-fel aufkommen: "Deutschland ist ein Einwanderungs-land. Eine echte Willkommenskultur bedeutet die

Anerkennung aller hier lebender Migrantinnen undMigranten." Dazu gehört nach ihrer Ansicht, denMenschen auf Augenhöhe zu begegnen und ihnenPerspektiven zu bieten.

Wahlrecht und MehrstaatigkeitDas Vorstandsmitglied forderte zudem Partizipa-

tion. Sie fragte, was das für eine Demokratie seinsoll, in der Migranten in dritter Generation leben unddann nicht einmal kommunal mitbestimmen dürfen,wenn es darum gehe, wo ein Zebrastreifen oder eineTurnhalle hinkommt. Wer Steuern und Sozialabgabenzahle, der müsse gleichberechtigt an Entscheidungenteilhaben können. Benner betonte nochmals, dassdie IG Metall darauf besteht, den Optionszwang ab-zuschaffen. Mit dieser Regelung werden derzeit Mig-rantenkinder dazu gezwungen, dieStaatsbürgerschaft der Eltern abzugeben. Andern-falls verlieren sie die deutsche Staatsangehörigkeitwieder.

Der Koalitionsvertrag sieht zwar die Abschaffungder Optionspflicht vor. Gemäß dem aktuellen Geset-zentwurf von Innenminister Thomas de Maizière(CDU) soll die doppelte Staatsbürgerschaft an Krite-rien, wie eine melderechtliche Aufenthaltsdauer vonacht Jahren, einen sechsjährigen Schulbesuch odereinen erfolgreichen Schul- bzw. Berufsabschluss ge-koppelt sein.

"Der Gesetzentwurf des Innenministeriumsschafft völlig unnötig eine immense Bürokratie,Rechtsunsicherheit und führt die Ungleichbehandlungfort. Es ist paradox, Fachkräftesicherungsportale ein-zurichten, von Willkommenskultur zu reden und danneine solche Botschaft zu senden", sagte Benner."Deutschland ist ein Einwanderungsland. Menschenmit Migrationshintergrund müssen in allen Lebensbe-reichen gleichberechtigt teilhaben und auch wählenkönnen. Dies ist ein klares Signal, dass sie dazu ge-hören und willkommen sind." Daher fordere die IGMetall die generelle Mehrstaatigkeit.

Gleiche Chancen in Ausbildung und BerufKeine Willkommenskultur sei es dagegen, dass

Kollegen mit Migrationshintergrund nicht die gleichenChancen auf einen Ausbildungs- und Arbeitsplatz er-halten wie ihre deutschen Mitbewerber. Wie Bennererklärte, sei Deutschland auf qualifizierte Beschäf-tigte angewiesen und "kann auf diese junge Genera-tion gar nicht verzichten".

Doch Untersuchungen zeigen, dass Migranten aufdem Arbeitsmarkt oftmals das Nachsehen haben.Wie Professor Dr. Albert Scherr aus Freiburg erklärte,gaben in einer Befragung unter Personalentscheidern

IG Metall will neueWillkommenskultur

22

Page 23: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 FRAU

SiDAR ÇARMAN

Politische Partizipation als Element undVoraussetzung für ein gleichberechtig-tes Leben – so lautete der Inhalt derDiskussion, die im Rahmen der Bundes-migrationskonferenz der IG Metall ve-

ranstaltet wurde. Politische Teilhabe wurde dabeiin erster Linie ausgelegt als das Wahlrecht fürMenschen ohne Migrationskonferenz. Der aktuelleBezug ergab sich aus dem Entwurf der großenKoalition bei der Optionspflicht. Eingeladen zudieser Diskussion im Forum war auch der Bundes-verband der Migrantinnen in Deutschland e.V.

Politische Partizipation – oder gerne auch gerneauch bezeichnet als politische Teilhabe – kann inunterschiedliche Zusammenhänge gestellt werden.Sie umfasst das Handeln, die darauf abzielen, sichan sozialen Prozessen und Entscheidungen in Staatund Gesellschaft zu beteiligen und diese zu beein-flussen, zu ändern. Schlägt man in diversen Lexi-konbücher auf, dann liest man häufig auch folgendeDefinition: „Politische Partizipation ist die Teilhabean politischen Willensbildungs- und Entscheidungs-prozessen. Sie gilt als Voraussetzung, Bestandteilund wesentliches Merkmal einer Demokratie.“ Ihrezentrales Element: Das Wahlrecht. Und weiter – soauch der Inhalt des Forums der IG Metall – dasWahlrecht für MigrantInnen.

Der politische Umgang mit MigrantInnen undihren Rechten ist immer wieder geprägt von derAuffassung und Praxis einer restriktiv ausgelegtenZuwanderungs- und Sicherheitspolitik. Statt eineraufnahmewilligen Integrationspolitik dominierte eineablehnende Haltung gegenüber Zuwanderern, diesich in den 1990er Jahren aufgrund sozialer undwirtschaftlicher Probleme weiter verstärkte. Zum01. Januar 2000 wurde die Aufenthaltsdauer fürdie Einbürgerung von siebzehn auf acht Jahre ver-kürzt sowie das „Blutrecht“ (ius sanguinis) durchdas „Bodenrecht“ (ius soli) ersetzt. Ein für damals

überfälliger aber unzureichender Schritt.In Deutschland ist das Wahlrecht an die deutsche

Staatsangehörigkeit gebunden. D.h. wählen, kannder/diejenige, der/die auch einen deutschen Passbesitzt. (Ausnahme: EU BürgerInnen an Europa- undKommunalwahlen). Das Recht auf politische Mitbes-timmung – in diesem Fall bezogen auf das Wahl-recht – ist gebunden an die deutscheStaatsangehörigkeit. Um diesen zu bekommen,muss man/frau sich einbürgern lassen bzw. für Kin-der, die nach 1990 geboren sind, im Alter von spä-testens 23 Jahren, sich für den deutschen Passentscheiden. (Optionspflicht).

Hört sich einfach an – aber von wegen!Betrachtet man die Einbürgerungszahlen, so ist

klar festzustellen, dass sie stetig abnimmt. Verant-wortlich dafür sind neben der Ablehnung von Mehrs-taatigkeit, besonders die rechtlichen Hürden bei derEinbürgerung: Hohe Gebühren, Sprach- und Einkom-mensanforderungen.

Rechte und konservative Behauptungen, dass esan mangelnder Bereitschaft liegt, dass MigrantInnensich nicht einbürgern lassen, laufen so ins Leere.Fakt bleibt: Ohne eine Erleichterung bei der Einbür-gerung, bleiben weiterhin Millionen von Migrantinnenohne deutsche Staatsanghörigkeit, die ihren Le-bensmittelpunkt in Deutschland haben, vom Wahl-recht als Kernelement politischer Mitbestimmungausgeschlossen.

Gleiche Rechte? – weit davon entfernt. Offiziel-len Quellen zufolge betrifft dies über 7 MillionenMenschen mit einer durchschnittlichen Aufenthalts-dauer von 19 Jahren.

Angesichts dieser Situation, ist die von der Koali-tion geplante Aufhebung des Optionszwangs fürKinder, die in Deutschland geboren und aufgewach-sen sind, nur ein Tropfen auf dem heißen Stein. Vorallem ist sie aber eines: die erneute Verweigerung,die gleichberechtigte Teilhabe – auch im politischenLeben – für MigrantInnen herzustellen.

rund 77 Prozent der Befragten an, es sei ihnen wich-tig, dass der Bewerber deutsch als Muttersprachespreche. Über 35 Prozent gaben offen zu, keinekopftuchtragende Muslima einstellen zu wollen. DieseDiskriminierung führe zu einer geringeren Erwerbs-quote bei Migranten. Migrantenkinder machen zudemseltener eine Berufsausbildung und die Arbeitslosig-keit unter Zugewanderten ist mehr als doppelt hoch,als bei der deutschstämmigen Mehrheitsbevölkerung.

Guntram Schneider prangerte vor den Delegiertendie Arbeitslosigkeit an. Bei der aktuellen Bevölke-

rungsentwicklung würden Nachkommen von Migran-ten schon bald den Kern der Stadtgesellschaft aus-machen. Der NRW-Arbeitsminister dazu: "Das heißt,wir müssen diese Menschen qualifizieren. Wir müssenMigranten in den Fokus nehmen, denn wir brauchensie." Man könne nicht sonntags von Fachkräfteman-gel reden und montags nichts dagegen machen. Ein-wanderung habe unser Land interessanter gemacht -gesellschaftlich, kulturell und auch ökonomisch. "Vi-elfalt", so Schneider, "ist Stärke".

Quelle: www.igmetall.de

IG Metall Bundemigrationskonferenz„Politische Partizipation – jetzt!“

23

Page 24: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

24

Almanya’da normal ve iyi bir iş bulmakher geçen gün zorlaşıyor. Böyle bir işesahip olmak için insanlar birçok haktanferagat ediyor, baskılara ve kötü ça-lışma koşullarına boyun eğiyor. Umutları

ise hep aynı; ‘belki bu kadar feragatin ve fedakârlı-ğın sonunda düzgün bir iş sahibi olabilirim.’

Bochum’da 19 yaşında genç bir kadın da benzerumutlarla aylarca ücretsiz çalıştı/çalıştırıldı. Kısa birsüre önce olumlu sonuçlanan bu olayı örnek olmasıaçısından kısaca dergimizde özetlemek istiyoruz. Buolaylar çok yaşanıyor ama bu tür uygulamalara maruzkalanların hak arama mücadelesi ise genelde sınırlı ka-lıyor. Genç kadın, bu açıdan herkese örnek bir tutumsergiliyor.

ALTIN BİLEZİK UMUDU19 yaşındaki Kerstin V., Ekim 2012’de Rewe’de

‘deneme’ stajına başlar. Olay aslında çok açıktır; Dörthaftalık stajda, Kerstin işyerini, çalışma koşullarını ta-nıyacak ve öğrenmek istediği meslek hakkında bilgisahip olacaktı. Yine bu süre zarfında firmanın yöneti-cileri de Kerstin hakkında bilgi sahibi olacaktı. Kerstinzamanında işe geliyor mu, çalışkan mı, güvenilir mivs. vb.

Fakat Kerstin’in meslek sahibi olma istediğini Re-we’nin yöneticisi kullanır. Dört haftalık staj sürekliuzatılır ve Kerstin’e tek cent dahi verilmez. Dört aysonra, 6 Mart 2013’de, şirket yöneticisi Kerstin ilebir meslek eğitim sözleşmesi (Ausbildungsvertrag)imzalar. Buna göre Kerstin, 1 Eylül 2013’de eğitimebaşlayacaktır.

Fakat Rewe yöneticisinin bir şartı daha vardır;Kerstin 1 Eylül 2013’e kadar süreyi mağazada stajyaparak geçirmelidir. Meslek eğitim yeri bulmanın nekadar zor (özellikle de Bochum gibi fabrikaların kapa-tıldığı, işsizliğin olağanüstü yüksek olduğu bir böl-gede) olduğunu bilen Kerstin, bu şartı da kabul eder.

SÖMÜRÜ DAYANILMAZ HAL ALINCAGenç kadın bu kadar feragati ve fedakârlığı meslek

eğitim yerini kaybetmemek için aylarca göğüsler.Öyle ki örneğin Mayıs ayında Kerstin tam 247 saatçalışmak zorunda kalır, yani haftada 61,75 saat!Yasal olarak istisna durumlarda ve bir kereliğe mah-sus haftada 60 saat çalışılabilinir. Tabi işin diğer yanıKerstin’in hala bu kadar çalışmasına karşın tek centdahi almaması.

Temmuz 2013’de artık Kerstin bu köleliğe dahafazla dayanamaz; “Artık bu işyerinde ne ücretsiz çalı-şırım, ne de ücretli. Burada meslek eğitimi dahi yapa-mam” diyerek bir avukata başvurur. Avukat için olayaçıktır. Kerstin deneme stajından çok normal bir işçigibi rafları tasnif etmiş, kasiyer olarak çalışmış, de-poyu düzenlemiştir.

Mahkemeye ücret ödemesi için yapılan başvurudamahkeme Kerstin’i haklı bulur. Burada dikkat edileceken önemli husus Kerstin’in çalıştığı günleri ve saatleriolduğu gibi yaptığı işleri de yazılı olarak not almış ol-masıdır. Kerstin gibi benzeri koşullarda çalışan diğerstajyerler yaptıkları işi belgeleyemedikleri için öden-meyen ücretlerini alamadılar. Kerstin’e ise Bochum İşMahkemesi aldığı kararla (Az: 2 Ca 1482/13) tam 17bin 281,50 Euro ücret ödenmesini sağladı.

Stajyer sömürüye karşı geldiRewe-Mağazası stajyere 17 bin Euro ödemek zorunda!

Page 25: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

25

ADALET KİMDEN YANAGenç kadının yaşadıklarından sonra mahkemeye başvu-

rarak hakkını alması şüphesiz, “adalet yerini buldu” diyeyorumlanabilir ki bu doğru. Fakat diğer stajyerler açısındanhak görülmeyen adalete veya reva görülen adaletsizliğe nedemeli? Söz konusu mağazada, 12 çalışanın dördü stajyerolarak aylarca ücretsiz çalışmış. Kerstin’in avukatı, “Bu türuygulamalar ne yazık ki istisna değil, her hangi bir mağa-zaya gittiğinizde size hizmet sunanın ücretli mi ücretsiz miçalıştığını bilmiyorsunuz.”

Adaletsizlik sorunu, ayrıca yaşananları belgeleme so-rumluluğunu işçilere yüklemesiyle de ilgili. Eğer karşı tara-fın (işverenin) samimi olduğunu düşündüyseniz ve onagüvendiyseniz vay halinize!

Ayrıca Bochum İş Mahkemesi, Rewe yöneticisini koru-mak için bir hayli uğraşmış; Her şey belgeli ve çok açık ya-sadışı olduğu için mahkeme başkanı hakim, taraflaramahkeme dışı anlaşmalarını önermiş. Öneriye göre Rewe,Kerstin’e 13 bin Euro tazminat ödeyecek ve olay kapana-caktı.

Fakat bunu bile ödemek istemeyen Rewe yöneticisikendisinin haklı olduğundan emin mahkemenin önerisinireddeder. Ancak olay bu arada kamuoyuna da yansımıştıve mahkemenin işçinin aleyhine karar vermesi de zordu.Kerstin hakkını sadece yaptığı işleri harfiyen ispatladığı içinalabildi.

SONRASI DA VARMahkemenin Kerstin’in lehine karar vermesinin ardından

Rewe mağazasının merkezi, “bu uygulamadan haberdar de-ğiliz” açıklaması yaptı ve söz konusu mağazanın yöneticisi-nin işine son verdi. Gerekçe ise, “şirketin temelprensiplerine uymamak” oldu.

Tabi Rewe şirketinin yöneticisine ne kadar tazminat ve-rerek işine son verdiği bilemeyiz, ama ciddi bir meblağ ol-duğu kesin. Nitekim bu tür uygulamalar sadece bir mağazada değil Rewe ve diğer mağaza zincirlerinin sürekli uygula-dığı bir yöntem. Daha kısa bir süre önce benzeri bir durumKaufland (Lidl tekeline ait) mağazalarında da yaşandı.Orada da bir ihbar sonucu yapılan baskında onlarca işçininkaçak çalıştırıldığı ortaya çıktı.

Kerstin “yeter artık” diyerek mahkeme yolunu seçti venormal bir işçinin yaptığı işleri ücretsiz yaptığını belgelediğiiçin hakkını alabildi. Oysa bu tür vakaların hiç yaşanmamasıiçin adımlar atmak, sendikada örgütlenmek ve hakları bir-likte aramak gerekiyor...

Aşağı Saksonya Eyaleti'ndeki Krimi-noloji Araştırmaları Enstitüsü'nün yap-tığı araştırma, Almanya'da görülentecavüz davalarında sanıklar hakkındamahkumiyet kararı çıkma olasılığının ön-ceki yıllara oranla düştüğünü ortaya çı-kardı. Araştırmaya göre, 20 yıl öncetecavüze uğradığı gerekçesiyle suç du-yurusunda bulunan kadınların yüzde21,6'sının şikayeti faillerin mahkumiye-tiyle sonuçlanırken, 2012 yılında buoran yüzde 8'e geriledi.

Araştırmanın sonuçlarını kamuoyunaaçıklayan Christian Pfeiffer, bunun ne-denlerinden birinin polis ve yargıdaki işyükü fazlalığı olduğunu söyledi. Sanıkla-rın, kadının gönüllü olarak cinsel ilişkiyegirdiği iddiası ve tecavüzün belgelen-mesinin güçlüğü de davalardan sonuçalınamamasına neden oluyor.

Enstitüden yapılan açıklamada, mah-kumiyet oranlarının eyaletlere görefarklılıklar gösterdiği belirtilerek, şikaye-tinden sonuç alamayan kadınların sos-yal çevrelerinde ‘yalancılıkla‘ suçlanmariskiyle karşı karşıya olduğuna da dikkatçekildi.

Bunun kadınlar açısından kabul edile-mez bir durum olduğunu sözlerine ekle-yen Pfeiffer, bir hukuk devleti için bubulguların sorun teşkil ettiği değerlen-dirmesini yaptı.

Pfeiffer, verilen ilk ifadenin video yada ses kaydı gibi delillerle belgelenmesi-nin mahkemede başarı şansını artırdığınıkaydetti. Araştırmada elde edilen so-nuçlara göre, tecavüz olaylarının faillerisıklıkla kadının eş, eski sevgili ya da ta-nıdık gibi yakın çevresinden.

Avrupa Temel Haklar Ajansı'nın veri-lere göre, Avrupa Birliği ülkelerinde herüç kadından biri gençlik döneminden iti-baren en az bir kez fiziksel ya da cinselşiddete uğruyor. Bu da yaklaşık 62 mil-yon Avrupalı kadın anlamına geliyor.

Hukukmücadelesindensonuçalınamıyor!

Page 26: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

26

SiDAR ÇARMAN

IG Metall sendikası tarafından dü-zenlenen Göçmenler Konferansı'ndapolitik katılım hakkının eşitlik teme-lindeki bir yaşamın en temel koşuluolarak ele alındı. Konferansta göç-

menlere seçim hakkı talep edildi. Göç-men Kadınlar Birliği'nin de davetliolduğu forumda tartışma büyük koalis-yonun opsiyon modeli taslağı esas alı-narak yapıldı.

Politik katılım hakkı değişik bağlantılariçinde ele alınabilir. Toplumsal gelişmeler,devlet ve toplumla ilgili kararlara katıl-mak, etkilemek ve değiştirmeyi kapsar.Sözlüklere bakıldığında politik katılım hak-kının toplumsal yaşamın biçimlendirilme-sinde kamuoyu oluşturmak ve kararvermek olduğu ortaya çıkar. Demokrasi-nin tartışılmaz ve en önemli koşuludur.Bunun temel ögesi de seçim hakkıdır.Sorun IG Metall'in göçmenlere seçimhakkı forumunda da böyle ortaya ko-nuldu.

Göçmenlere yönelik uygulamalar vegöçmen hakları sürekli olarak sınırlandırıcıgöç ve güvenlik poltikası ile birlikte gün-deme getirildi. Kabullenmeyi esas alan birentegrasyon politikası yerine 1990'danbu yana ekonomik ve toplumsal neden-lerle problemleri giderek artan göçmenlerireddediş politikası sürdürüldü. 1 Ocak2000'de vatandaşlığa geçişteki Alman-ya'da yaşama süresi 17 yıldan 8 yıla indi-rilerek ve kana bağlı vatandaşlıkprensibinden vazgeçilerek gecikmiş amaönemli bir adım atıldı.

Almanya'da seçim hakkı Alman vatan-daşlığına bağlı. AB vatandaşlarının Avrupa

parlamentosu ve yerel seçimlere katılımhakkına sahip olması dışında seçimlere ka-tılabilmek için Alman vatandaşı olunmasızorunlu. Bu hakka sahip olabilmek için yavatandaşlığa geçmek ya da 1990'dansonra burada doğan çocukların en geç 23yaşında Alman vatandaşlığında karar kıl-ması gerekiyor. (Opsiyon Modeli)

Bu koşulları yerine getirmek kolaymışgibi görünüyor ama hiç de öyle değil. Va-tandaşlığa geçiş rakamları dikkate alındı-ğında sayının giderek azaldığı dikkatçekiyor. Bunun nedenleri arasında çokülke vatandaşlığının reddedilmesi yanındavatandaşlığa geçişte aşılması gereken en-gellerin çok olması, yüksek harçlar, dilbilme zorunluluğu ve gelir sahibi olma yeralıyor.

Sağcı ve muhafazakarların göçmenle-rin Alman vatandaşlığına geçmek isteme-dikleri iddiası boş. Gerçek olanvatandaşlığa geçişin kolaylaştırılmamasıhalinde yaşam merkezi Almanya olan mil-yonlarca göçmenin politik katılım hakkınıntemelini oluşturan seçme ve seçilme hak-kından yoksun kalacağı.

Eşit haklar? Bundan çok uzağız. Resmirakamlar ortalama 19 yıldan beri Alman-ya'da yaşayan 7 milyon kişinin, eşit hak-lara sahip olmadığını gösteriyor.

Bu durum gözönüne alındığında koalis-yonun burada doğan çocuklar için opsi-yon modelini kaldırma planı sadeceküçücük bir damla. Herşeyden önce göç-menlerin politik ve toplumsal yaşama ka-tılma hakkından yoksun olmasıpolitikasından vazgeçilmeli, eşit haklarasahip oldukları bir yaşam sağlanmalı

Almanca’dan çeviren Semra Çelik

IG Metall Göçmenler Konferansı'Politik katılım hakkı-

şimdi!'

Page 27: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

Yenigöçmenler!

Page 28: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

28

TÜLAY KARATAŞ-NESLi ARIKAN

Taschengeldf irma e. V. ’nın kuruluş amacınedir, ne tür çal ışmalar yapıyorsunuz?

Mahiye Y ılmaz: Interkültürel alanda çalışmalaryapan bir gençlik derneğiyiz. Göçmen kökenli gençle-rin biraraya geldikleri, sorunlarına birlikte çözüm ara-dıkları bir ortam burası. Hayatlarını planlamada aktifolmalarını öneriyoruz ve bu yönde yardımlarda bulu-nuyoruz. Gençlerin yetenekleri doğrultusunda meslekedinebilmeleri için ön hazırlik çalışmaları, beceri veyetenek gelistirici projeler uyguluyoruz.

-Çalışmaların ızı sürdürdüğünüz semt göç-menlerin özel l ikle de Bulgar ve Roman aile-ler in son dönemlerde yaşam mekanı olarakseçtik ler i b ir semt. Bu durum sizin potans i-yelinize nas ıl yans ıyor?

Evet son dönemlerde yeni bir göç dalgası ile karşıkarşıyayız. Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerdengelen ve Türkçe konuşan yeni göçmen aileler ve bun-ların genç kuşaklarının yoğun bir şekilde derneğimizeyönelmeleriyle, bizler de onların yaşadığı sorunlarınmuhatabı olduk.

-Nedir bu sorunlar?Almanca bilmiyorlar, geldikleri ülkeyi tanımıyorlar,

dolayısıyla yön bulmakta zorlanıyorlar. Hangi du-rumda nereye müracaat edeceklerini bilmiyorlar. İş-sizler, bu yılın başına dek kısıtlı bir şekildeçalışabiliyorlardı, örneğin yalnızca kendi işlerini kur-mak gibi. Bu da bir sürü sorunu beraberinde getiri-yordu. Okuma-yazması dahi olmayan dolayısıylaAlmanca da bilmeyen bu kişilerin girişimci olarakkendi işlerini kurmaları ne kadar gerçekçi? Bizlerdenyardım istedikleri konular daha çok esnaf belgesi nasılçıkarılır, vergilendirme, mali konularda yaşadıkları so-runlar ve iş talepleri oluyor. En çok da kadınlar iş ta-lebinde bulunuyor. Ancak bu konuda büyük sıkıntılaryaşanıyor, çünkü, ancak teşeron firmalarda iş bulmaolanakları oluyor ve bu da sömürüyü beraberinde ge-tiriyor.

Türkçe bildikleri için Türkiyeli esnaf ve şirketlerdeiş bulabilme olanakları oluyor, ancak buralarda dabüyük sorunlar yaşıyorlar. Sigortasız çalıştırılıyorlar.Hastalık sigortaları olmuyor. Biz Türkiyeli işverenlerisorunların çözümü doğrultusunda ikna etmeye çalışı-yoruz. Bir kısmı bu konuda yardımcı olurken, örneğintutacakları evler için kefil olurken, bir kısmı bunu retediyor.

Başka ne tür sorunlar yaş ıyor lar?En büyük sorunlarından biri de evsizlik. Berlin’de

kiralık evlerin azalması ve kiraların aşırı yükselmesi ençok bu insanları etkiliyor. Dolayısıyla geçici evlerde,kısa vadeli çözümler bularak yaşamaya çalışıyorlar.Örneğin 10 veya daha fazla kişi bir evde kalmak zo-runda olabiliyor. Biz aile danışmanlığımız kapsamındakesintisiz ev aramaktayız. Bu yüzden derneğimizonlar için aslında sabit bir buluşma noktası. Kolaylıklaulaşabilecekleri bir yer. Gençler ve çocuklar buradaAlmanca kursları, okuma-yazma, temel matematikbilgisi gibi yardımlar alıyorlar.

Önyargı lar var mı?Elbette var, bu insanlar günlük yaşamlarında, git-

tikleri her yerde antisiganizm ile karşılaşıyorlar. Budurum onların günlük yaşamlarını daha da zorlaştırı-yor. Burada karşılaştıkları çok kültürlü hoşgörü ortamıonları çok rahatlatıyor ve güven oluşturuyor. Geçen-lerde derneğimizin kapısı önünde yaşanan bir olayıaktarmak isterim;

Akşam gençleri ve çocukları gönderirken, o sıradaderneğin önünden geçmekte olan bir kadın, bizi birazkalabalık görünce, paniklemiş olacak ki birden; “geldi-ğiniz yere geri dönün” diye bağırdı, şaştık kaldık. Ka-dının şivesinden anlaşıldığı kadarıyla kendisi de Slavkökenli idi. Düşünün bu çocuklar her an bunu yaşaya-biliyorlar. Roman olmak toplumun en dışına itilmekdemek ne yazık ki.

Bu önyargı lar ın kı rı lması konusunda neleryapabil ir iz?

Antizigan tutum malesef birçok yerde karşımızaçıkabiliyor. Kişilerin ya da toplumların derinliklerindeyeralabiliyor ve ortadan kaldırılması oldukça zor görü-nüyor. Bu önyargılar günlük kullandığımız dile de yan-sıyabiliyor. Örneğin; “Çingenelik etme” deriz ve buhakaret içerir aslında.

Toplumun ve sizlerin bu konuya gösterdiğiniz has-sasiyet elbette önemli. Onların yaşadığı bazı sorunlar50 yıl önce buraya göç eden bizlerin de karşı karşıyakaldığı sorunlar. Dolayısıyla bu insanları bizim anlama-mız zor değil. Ama yine de onların içinde bulunduklarıdurum çok daha zor. Çünkü, onlar sadece buradadeğil, her yerde hep yabancılar. Biz özellikle çocuklarıbu sorunlar karşısında güçlendirmeye çalışıyoruz.

Taschengelfirma e.V.Flughafenstr 62 12049 Berlin Tel: 030/896357 27www.taschengeldfirmanet.

Yeni göçmenler!Berlin’in Neukölln semtinde çalışmalarını sürdüren Taschengeldfirma e.V.Koordinatörü Mahiye Yılmaz ile Romanların sorun ve ihtiyaçları ve buyönde sürdürdükleri çalışmalar üzerine söyleşi yaptık.

Page 29: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

29

ELİF DEMİRHAN / MERAL KILIÇ

Fikriye beş yıl önce Bulgaristan’da göç etmişgenç bir anne. Kendisiyle Nordmark’ta bir ilkokulun veliler toplantısında tanıştık. Çok tedir-gin olmasına rağmen yaşadıklarını anlatmayabaşlıyor. Büyük hayallerle gelmediğini söylü-

yor: „Hayalimiz sadece çocuklarımızın karnı doysundu.Burada karın doyurmak anlatıldığı gibi kolay değilmiş.“Belediyenin kapısından kovulmuş, aylarca diş ağrısı çe-kerek doktora gidememiş, komşularının verdiği ağrı ke-sicilerle idare etmiş. Çocuklarının gittiği ilkokuldakiEltern Cafe’de çalışanlar, okuldaki sosyal pedagoglarınhepsi kendisine kucak açmış. Resim çektirmek istemi-yor. Çok tedirgin ama yaşadıklarını bir çırpıda anlat-maya başlıyor. Çocuklarıyla ekmek parası için buralarageldiğini söylüyor. ‘Kötü kadın imajından kurtulmak içintürban tak’ demiş kendisine bir Türkiyeli. Bunu istiye-rek takmamış ama mecbur kaldığını dile getiriyor.

„Beş yıl önce yoksulluktan dolayı buraya geldik.Biraz altınlarım vardı. Yardım alamayacağımızı biliyor-duk. Her ay bir parçasını satarak geçimimizi sağlamayaçalıştık. Bu üç yıl devam etti. Bu arada eşim bir iş bu-lursa işe gidiyordu. Nord Mark’ta küçük bir evde otur-mamıza rağmen kirası çoktu. Biz o evden taşındıktansonra, yasal işlemleri bilmediğimiz için elektrik parasıbizim ismimize işlemiş. Evsahibi bize ödetti. Yasaları dabilmiyoruz. Ev sahipleri de bizim bu mağduruyetimizi iyikullanıyorlar. Şu an oturduğumuz ev iki odalı çok küçük750 Euro ödüyoruz. Oğlum evli bir çocuğu var. Sekizkişiyiz. Oğlum bir odada, biz ve çocuklar bir odada.Herkes Nordmark’ın ucuz olduğunu biliyor. Göründüğügibi değil. Bizlere başka yerden ev verilmiyor. Evsahip-leri bunu iyi bildikleri için en kötü evleri çok yüksek fi-yatlara veriyorlar. Kendim çalışmak istiyorum. Yasalolarak bu hakkı elde ettim. Ama iş bulamıyorum. OkulAile Birliği’ndeki arkadaşlar bana yardımcı oluyorlar.Beni aralarına aldılar. Sorunlarımı birlikte çözmeye çalı-şıyorlar. Bizim hakkımızda çok kötü önyargılar var. As-lında bizler gösterildiğimiz gibi değiliz. Örneğin biz

açlıkla karşı karşıyaydık. Çocuklarımız karnını doyursundiye geldik. Ama burada ayrı sorunlar bizi bekliyormuş.İnsan açlıkla terbiye edilince gideceği yeri kurtuluş ola-rak biliyor. Başta anlatığım gibi ufak tefek altınları sonolarak yüzüğümü de sattık. Bunlar da bitince beledi-yeye gittik. Çocuklarımız aç dedik. Bizi kovdular. Ran-devu istedik, bize verilen cevap, ‘siz kim oluyorsunuzda bizden randevu istiyorsunuz’. İşin en kötüsü sigor-tamız yoktu. Sekiz ay diş ağrısı çektim. Diş ağrısına da-yanılır mı? Dayandım işte. Tanıdıklardan ilaç istedim.Sağolsunlar bana ilaç verdiler. Böbrek hastasıyım dok-tora gidemiyordum. Bu koşullarda yaşamaya devamediyoruz.

Bulgarlara kötü gözle bakıyorlar. Ben normalindeeşarp takmam. İlk geldiğimde bir bakkala gitmiştik.Adam dediki ‘türban tak seni Bulgara benzetmesinler.Seni kötü kadın sanmasınlar.’ Herkesin aklında kadınlarkötü yola düşer, erkekler de başka kötü iş yapar yar-gısı var. Ben kapandım. Bu zoruma gidiyor. Bizim ka-dınlara hep kötü gözle bakıyorlar. Benim çocuklarımülkemde açtı ama kötü yola düşer diye korkmuyordum.Narkotik diye bir kelime bilmiyorlardı. Burada her şeyiöğrendiler. Çok tedirginim. Çocuklarımın geleceğindençok korkuyorum. Okulların önlerinde sokaklarda esrar,eroin satılıyor. Çocuklarım bu kötü işlerin ismini buradaöğrendi.

Korumaya çalışıyorum ama ne kadar duvar olabilirimonlara ben de bilmiyorum. Bizim erkeklerimiz sokaktayatıyorlar. Üç kuruş kazanıp çocuklarına göndersinlerdiye. Hiç düşündüler mi Bulgarlar neden sokaklarda du-ruyor? Bu insanların kalacak yerleri olmadığı için so-kakta yatıyorlar. Bizimle bir televizyon röportajyapmak istedi. Çocuklarım ret ettiler. ‘Okulda arkadaş-larımız seyreder’ diye ‘utanırız’ dediler. Çünkü bizlerekarşı kötü bir önyargı oluşturulmuş. Biz ne kadar iyi deolsak, bize bir sıfat yakıştırılmış. ‘Kadınlar kendilerinisatar, erkekler de hırsızlık yapar’ deniliyor. Beş yıldıryaşam mücadelesi veriyorum. Çocuklarım şimdilik dü-zenli okula gidiyorlar ama bu kadar sorun içinde onlarıne kadar koruyabilirim...“

Çocuklarımızınkarnı doysundiye!

Page 30: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

ELiF DEMiRHAN

Sosyolog Pınar Selek, Ta-rantababu, Göçmen Kadın-lar Birliği, Bektaşi Aleviderneğinde, gerçekleştiri-len toplantılarda, son ki-

tabı “Frau im EXIL” ile okurlarıylabuluştu.

Dortmund Göçmen Kadınlar Der-neği ve Planerladen’ın birlikte orga-nize ettiği “Kadına biçilen gelenekselrolleri nasıl kırarız” konulu buluşmada,kadınların cinsiyet olarak yaşadıklarısorunlar karşılıklı tartışıldı. Selek,kendi yaşam deneyiminden örneklerverdi: “Bana verilen kalıpların dışınanasıl çıkabilirim diyordum. Çok gençyaşta böyle düşünmeye başlamıştım.Kadınlara biçilen roller var. Bu rollerleen küçük birlikteliklerde, evliliklerde,çocuk yetiştirirken karşılaşıyoruz.Buna karşı mücadele etmemiz gereki-yor. Toplumun eğitiminde kadının rolübüyük. Ama bu yeterli değil, sisteminyoğun baskısı, bin yıllık gelenek veyasalarıyla kadın cinsine karşı çokgüçlü bir saldırı var. Devletin kendisierkek, kadına biçtiği roller karşısındadaha da mücadele etmemiz gereki-yor. Bizim örgütlü bir güç olmamızgerekiyor, o zaman birçok şeyi değiş-tirebileceğimize inanıyorum. Kadınörgütlenmesinin çok önemli olduğunuyaşamın her alanında görüyoruz.

Bir kadın olarak hiçbir yere ait de-ğilim. Bütün kadınlar sürgündür.Ayakları üstünde duramama, birşeyehakim olmamak, yaşadığı ortamın ona

ait olmaması, başkasının tahakkü-münde yaşaması. Onun için kadınlarsürgündür diyorum. Kendi ülkendedurum farklı tabi. Kendi dilini biliyor-sun. Birçok avantajın var. Ama başkabir ülkede gerçekten sürgünsün.Çünkü hiç birşeye hakim değilsin.

Türkiye’den ayrıldığımda, valizimihazırladığımı hatırlıyorum. Annemiyeni kaybetmiştim. Bir resmini aldım.Bir valize ne sığabilir ki... Birden ken-dimi Berlin’de gördüm. Orada bir Ya-hudi müzesini ziyaret etmiştim.Labirent gibi bir müze, gezerkenbaşın dönüyor. Yapan özellikle eğimliyapmış, içinde gezerken belli bir süresonra başın dönüyor. Bu şu anlamageliyor: Sürgün. Evet sürgün başdön-düren bir şey. Ama ben bunu avan-taja çevirmeye çalıştım. Yaşamda,tarihte erkeklerin hikayeleri çoktur.Gurbetlik vardır, ailesini geçindirmekiçin, evlenmek için para kazanmayagider vs. Bir kadın olarak benim de birhikayem olsun dedim. Yaşadığım sür-gün hayatını tersine çevirmeye çalış-tım. Hayata dahil olmak için dilinibildiğim Fransa’ya yerleştim. Yaklaşıkiki yıl sonra ilk yerleştiğim yer, ilkdostluklar edindiğim Almanya’ya giri-şim yasaklandı. Çok zor bir durum.Ama ben mücadeleye devam ettim.Örneğin, haftada bir defa canlı ya-yınla tartışmalara katılıyorum. Gezidöneminde hep oradaydım. Benim dehikayem mücadelem olacak.

30 Nisan’da mahkemem var. Buhukuksuzluğun bir an önce bitmesinidiliyorum.“

Geleneksel rolleri nasıl kırarız?

30

Page 31: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

ZAHiDE YENTÜR

Göçmen Kadınlar Birliği’ne bağlı olarakFrankfurt’ta çalışmalar sürdüren kadınlar,düzenledikleri kongreyle Frankfurt Göç-men Kadınlar Derneği’ni kurdu. 6 Ni-san’da düzenlenen kongreye, Niederrad,

Ginnheim semtlerinden ve değişik işyerlerinden70’e yakın kadın katıldı. Değişik semtlerdeki çalış-malardan kesitlerin gösterildiği filimden sonra ça-lışma hayatındaki sorunlar ve taleplerimiz bölümünegeçildi. Bu bölümde, açık mikrofon yapıldı ve her is-teyen kadın yaşadığı sorunları ve nasıl bir çözümbeklediğini açıkladı. Seçilen divanın ardından seçim-ler bölümüne geçildi ve 9 yönetim kurulu üyesi se-çildi. “Gacılar Grubu”nun “Halime Meryemcik” adıaltında yaptığı skeçler, hem kadınların Almanya’dakisorunlarına hem de Türkiye’de yaşanan katliamlarave halkın üzerinde uygulanan anti-demokratik saldı-rılara dikkat çekiyordu. Frankfurt Kadın Korosu’nunşarkılarına hep bir ağızdan katılan kadınlar, “dahaişin başındayız. Eşit haklar mücadelesinde yapılacakişler çok” diyordu.

Zehra Ayyı ldız : Çalışmalarımızı daha sistema-tik ve daha düzenli sürdürmek için dernekleşme ka-rarı aldık ve uyguladık. Frankfurt Göçmen KadınlarDerneği kuruldu. Derneğimizle, daha fazla kadınaulaşmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda Alman kadınkuruluşları ve dernekleriyle de ilişkiye geçmek, on-larla birlikte mücadele etmek istiyoruz. Yapacağımızçalışmalarla, göçmenlerin içinde yaşadıkları toplumauyumlarını kolaylaştırmak, ortak yaşamı güçlendir-mek ve birlikte daha güçlü mücadele vermeyi amaç-lıyoruz. Kurumsallaşmamızın bize sunacağı bir çokolanak olacaktır. Şimdiye kadar, bir kadın komis-yonu olarak çalışmalara katılıyorduk. Bundan sonradernek olarak girişeceğimiz çabalardan daha güçlüçıkacağımıza inanıyoruz. Kongremiz çok olumlugeçti ve sonuçtan çok memnunuz. Yeni kadın arka-daşlar, kongrede derneğimize üye oldular. Kongre-mizin akışı ve tartışmalar olumlu geçti.

Ç ınar Iş ık : Sesimizi daha farklı kesimlere vedaha fazla ulaştıracağımızı düşünerek bir dernekkurma kararı aldık. Varlığımızı göstermek ve çalış-malarımızı en geniş kadın kesimlerine tanıtmak vegöstermek istiyoruz. Bir kadın olarak, bir işçi olarakve bir anne olarak, kendimizden ve ailelerimizdenödün vererek, çalışmaların içerisinde yer alıyoruz.Herşeye rağmen, birlikte çalışmalara katılmak ve ça-lışmalarımızın ürünlerini görmek beni çok mutlu edi-yor. Sesimizi ulaştırmak için birlik olmamızgerekiyor. Kadınların görüşleri farklı olabilir. Bubizim bir çizgimizin olmadığı anlamına gelmiyor.Tam tersine, biz sahip olduğumuz görüşle, genişkadın kitlesini kucaklamak ve onlarla birleşmek isti-

yoruz. Kongre bence çok olumlu geçti. Akıcıydı. Yö-netim kurulu üyesi olarak, ilk yapmak istediğim iş-lerden birisi, kadınlara kaliteli bir Almanca kursudüzenlemektir. Kadınların eğitimlerini çok önemsi-yorum.

Gülsüm YavuzBeni Göçmen Kadınlar Birliğine çeken şey insan-

ların mücadele etmesi oldu. Mücadele eden insanlarısevdiğim için aralarına katıldım. Kongre’de işyerin-deki sorunları dile getirdiğimiz bölüm hoşuma gitti.İşyerlerinde çok sorun yaşıyoruz ve bu sorunları dilegetirecek ya da çözümler bulacak alanlarımız yok.Biz bunu yapabilecek olanaklar sağlamaya çalışıyo-ruz. Yeni yönetim kurulu üyesi olarak, gönlümdengeçen ilk şey, kadınlara kişisel, aile yaşamlarını boz-madan çalışabilecekleri işyerlerinin yaratılması içinmücadele etmek olacaktır. Biz kadınlar, aile yaşantı-mızı da sürdürecek şekilde çalışma hayatına atıldığı-mızda, daha verimli oluyoruz. Çünkü kafamız rahatoluyor.

Leyla Çakır : Yaklaşık on senedir grup olarakçalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çalışmalarımıza semt-lerden başlamıştık. Semtlerde kadınların sorunların-dan yola çıkarak, çözümler üreterek, çalışmalarımızıgeliştirdik. Geldiğimiz yerde, diğer göçmen veAlman kadın örgütleriyle, kurum ve kuruluşlarıylailişkilerimizi geliştirmek ve böylece daha geniş kadınkitlesine seslenmek istiyoruz. GKB olarak her iki se-nede bir yaptığımız kongrelerde de bu sorun çıkçagündeme geliyordu. Diğer bölgelerde çalışma yürü-ten kadın arkadaşlarımız, dernekleşmenin öneminedeğiniyorlardı. GKB’nin merkezinin Frankfurt’da ol-ması ve Frankfurt’da geniş kadın kitlelerine ulaşanbir çalışmamızın olması, aslında bizim önümüze der-nek olmayı çok uzun bir zamandır görev olarak koy-muştu. Aslında bu noktada geç kaldığımızı bilesöylemek mümkün. Bir semtte yürüttüğümüz çalış-maları, ikinci bir semtte devam ettirdik. Daha sonraüçüncü bir semtte çalışma yapma gündeme geldi.Uzun zamandır, Frankfurt’un çeşitli semtlerinde ça-lışma yürüten arkadaşlarımız, çalışmalarını ortaklaş-tırmaya ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyaçtan yola çıkarakve üyelerimizle tek tek konuşarak, dernekleşme ka-rarına vardık. Kongrenin en olumlu yanı, toplantı-larda fazla konuşmayan kadın arkadaşların, artıkkendilerini daha rahat ifade etmeleriydi. Kongre’desendikalarda mücade etmenin önemine bir çokkadın arkadaşımız değindi. Çünkü içinde yaşadığımıztoplumda, mücadele etmeden hakkımızı alamayaca-ğımızı biliyoruz. Birlikte mücadele etmenin önemi,düne göre bugün daha fazla. Buna inanarak, GKBYönetim Kurulu üyesi olarak yeni oluşan dernek yö-netiminde yer aldım. Elbette, biraraya geldiğimizdegörev paylaşımı yapacağız. Benim hedeflediğim enönemli görev, üyelerle ilişkilerimizi geliştirmek vederneğimize yeni üyeler kazanmak olacaktır.

Frankfurt Göçmen Kadınlar Derneği kurulduFrankfurt’un çeşitli semtlerinde Göçmen Kadınlar Birliği’ne bağlı olarak

çalışmalar sürdüren kadınlar, yerel derneklerini kurdular.

Page 32: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

ZAHiDE YENTÜR

DGB ve VHS’e bağlı İş ve Yaşam kuru-luşunun düzenlediği “Göç ve yaban-cılık olgusuna yaklaşım” seminerineFrankfurt Göçmen Kadınlar Birliğin-den 30’a yakın kadın katıldı. 22 ve

23 Mart tarihlerinde Odenwald’da düzenlenensemineri hazırlıyanlar DGB’den Sema Yılmazerve Bernd Kuske-Schimittinger’di.

Seminerin ilk bölümünde göçün tarihi ele alındı.İkinci Dünya Savaşı sonrası savaştan harap çıkanAlmanya’nın yeniden inşasında Akdeniz ülkelerin-den getirilen insanların öyküsü ele alındı. Gelenler,1965 yılına kadar yabancı işçiydi. 1965 yılında ai-lelerini getirmeleriyle birlikte misafir işçi oldular.Hepimizin bildiği göç tarihini bir de Bernd’den din-lemek çok keyifli oldu. Üstelik bilmediklerimiz devardı. Örneğin İşyeri İşçi Temsilciliği seçimlerinde,göçmen işçilerin 1972 yılında pasif, 1976’da iseaktif seçim hakkı elde ettiği gibi. Ya da Schrebe-garten diye bilinen bahçelere, 80’li yılların başınakadar hiç bir göçmen kökenlinin alınmaması gibi...

Seminerde, Almanya’nın göçe hazırlıklı olma-dığı belirtildi. Tekellerin çıkarı için göçmen işçilergetirilmişti ama onların topluma entegre edilmesihiç bir şekilde düşünülmemişti. 1973’de Al-manya’da yaşanan ekonomik krizin sonucu, işçigöçünün durdurulmasıyla birlikte, memlekettekalan son aile üyeleri de Almanya’ya geldi. Ailele-rin gelmesiyle birlikte, eğitim, konut ve sağlık gibialanlarda göçmen işçilerin yaşadığı sorunlarla bir-likte uyum politikaları tartışılır oldu.

Geçmişle günümüze köprü kuran ikinci bö-lümde, göçmenlerin toplumsal yaşama katılımlarıele alındı. Toplumsal yaşama katılım, siyasal hak-lar ve kamusal yaşama katılım olarak iki başlıktaele alındı. Kurulan çalışma gruplarında, kadınlarkamusal ve siyasal yaşama nasıl katıldıklarını elealırken, “Almanya’nın modern bir göç ülkesi haline

gelmesi için hangi hukuksal, toplumsal ve kültüreldeğişimlere ihtiyaç duyduğu” sorusuna da yanıtaradılar.

Çalışma gruplarından aktarılan bilgilere görekamusal yaşama katılım geniş ölçüde gerçekleşi-yor. Örneğin, Paskalya bayramında çocukların is-temesiyle yumurtalar boyanıyor, Noel’deçocukların “bizim evde niye yok” demesiyle, ev-lere çam ağaçları dikiliyor. Kadınlar, aileleriyle bir-likte Almanya’daki sosyal ve kültürel yaşamakatılıyorlar. Ancak dile getirildiği üzere bu aktivi-teler çocuklarının istekleri ve yaşamdan kendile-rini dışlanmış hissetmemesi için yapılıyor bunlar.

Almanya’nın modern bir göç ülkesi olması içinnelere ihtiyaç duyulduğuna ise kadınların yanıtlarışöyle oldu: “Eğitim sisteminin değişmesi ve eği-tim sisteminde şans eşitliğinin sağlanması gerekir.Önyargıların yıkılması ve parçala-yönet politikası-nın değişmesi gerekir. Faşist ve ırkçı politikayapan bütün örgüt ve partilerin yasaklanması ge-rekir. Herkese eşit haklar, eşit ücret, her aileye in-sanca yaşayabileyeceği konut hakkı, vatandaşlıkhakları ve vatandaşlığa geçişin kolaylaştırılması,yabancı diplomaların tanınması, kültürel faaliyetgösteren yabancı kuruluşlara devlet desteği, ailebirleşiminin önündeki engellerin kaldırılması gere-kir” dediler. NSU’un cinayetlerinin politik cinayetolarak ele alınmaması ve kamuoyuna “dönerci ci-nayetleri” olarak yansıtılması ve mahkemenin ka-muoyundan gizli görülmesi bu bölümde şiddetlekınandı.

Göçmen kökenlilerin Almanya’ya uyumunu zor-laştıran faktörler arasında, Türkiye gericiliğinin Al-manya’daki faaliyetleri ve göçmen kökenliinsanların farklı sosyal ve kültürel ihtiyaçları sa-yıldı. İki gün süren seminer bitiminde ortak yaşa-mın güçlendirilmesi paydasında birleşen FrankfurtGöçmen Kadınlar Birliği’nden kadınlar, tartışma-ları, şarkıları, oyunları ve esprileri ile kadının top-lumdaki değiştirici gücüne ve dinamizmine deişaret ettiler.

“Ortak yaşamı güçlendirelim!”

32

Page 33: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

33

ELiF ÇiğDEM ARTAN

Frankfurtlu Göçmen Kadınlar geçtiğimiz ay-larda, Frankfurt Tarih Müzesi’nin davetiüzerine, Bibliothek der Alten projesine ka-tıldılar. 2005 yılında, Sigrid Sigurdsson ta-rafından geliştirilen ve şu an Dr. Angela

Jannelli küratörlüğünde devam eden proje, hatırakavramına sanatsal açıdan bakan bir açık arşiv.Frankfurtluların ve şehirdeki kurumların hatıralarıbir araya getirilerek, alternatif bir tarih yazımıamaçlanıyor. II. Dünya Savaşı, çocukluk, aile, eği-tim, sağlık, kültür-sanat, göç, mimari ve gündelikhayat projede yer alan temalar arasında. Nesiller-arası bir proje olarak kurgulanan Bibliothek derAlten 105 yıl sürecek ve 2105 yılında sona ere-cek.

Kütüphane mantığıyla tasarlanan projede şu an ikibüyük kitaplık bulunuyor. Her katılımcıya bir raf ayrılı-yor ve bu raf için bir kutu oluşturmaları ya da bir ha-tıra defteri hazırlamaları isteniyor. Hazırlıklartamamen rafın sahiplerine ait ve istedikleri şekildekendi hikâyelerini anlatıyorlar. Bazı raflarda, kitaplar,günlükler, mektuplar, kasetler, filmler vb. kişisel gün-delik eşyaların bulunduğu kutular, bazı raflardaysayine tamamen raf sahibinin kişisel tercihiyle hazırla-nan, zaman zaman fotoğraflar ya da kartpostal gibigörsel malzemelerle desteklenen, defterler yer alıyor.Bugüne kadar yaklaşık 80 raf tamamlandı. FrankfurtGöçmen Kadınlar Birliği de projeye katılarak, kendi hi-kayesini anlatacak.

Frankfurt’ta göçmen kadın olmakBibliothek der Alten projesi kapsamında bir kutu

hazırlamaya karar veren Frankfurt Göçmen KadınlarBirliği proje üzerine çalışmalarına başladı. Kuruluş ta-rihçesi, göçmen kadınların talepleri, atölye çalışma-ları, bilgilendirme toplantıları, kadınlar kahvesi, koroşarkıları ve elişi kursları aracılığıyla, hikayeleştirilerek,Frankfurt’ta göçmen kadın olmak anlatılacak.

Bu bağlamda, bugüne kadar yapılan etkinliklerdentoplanılan bütün görsel-işitsel kayıtlar ve basılı ma-teryaller bir araya getirilecek ve bir envanter çalış-ması yapılacak. Seçilen materyallerle, GöçmenKadınlar Birliği’nin başlangıcından günümüze Frank-furt’taki çalışmalarını anlatan bir kitap hazırlanacak.Düzenlenecek, el işi sanatları, film gösterimleri, yara-tıcı yazarlık vb. atölye çalışmalarıyla birlikte, göçmenkadınların kendi hikayelerini anlatmaları istenecek.Projeye katılmayı kabul eden kadınlar, kendi hikaye-sini yazacak ve bu hikayelerden oluşturulan kitap dakutuda yer alacak. Eş zamanlı yapılacak yüzyüze gö-rüşmelerle, göçmen kadınların hikayeleri filme alına-cak ve bu görsel-işitsel kayıtlar hem kutuda, hem deBibliothek der Alten projesinin Mediathek bölümündeerişilebilir olacak.

Bu çalışmaların yanı sıra, 8 Mart 2014 ve 8 Mart2015 tarihleri arasındaki bütün etkinlikler kayıt altınaalınarak Frankfurt Göçmen Kadınlar Birliği’nin bir yılboyunca yaptığı her çalışma belgelenecek. Böylelikle,göçmen kadınların bir yıllık çalışmaları ve talepleri de-taylı bir şekilde görülebilecek.

Hoş bir tesadüfle, kutunun tamamlanması hedefle-nen 2015 yılı, Göçmen Kadınlar Birliği’nin Frank-furt’taki çalışmalarına başlamasının 10. yılına denkgeliyor. Belki de diyebiliriz ki bu proje Frankfurt Göç-men Kadınlar Birliği’nin 10. yıl kutlamalarına bir hazır-lık. Bir şenlik havası.

Hikayemi dinler misin?Frankfurtlu göçmen kadınların çalışmaları müzede

Page 34: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

34

ÇiğDEM FiDANSanırım 5 yıl önceydi. 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nde kısa

da olsa bir skeç sergilesek diye düşündük. O dönem Göppin-gen’de henüz bir derneğimiz yoktu. Geislingen Göçmen Kadın-lar Birliği’nin düzenlediği 8 Mart etkinliğinde, 5-6 Göppingenliarkadaş, 4-5 hafta üzerinde çalıştığımız küçük bir skeci, büyükbir cesaretle sergilemiştik. O gün, bizler için bir dönüm noktasıoldu. Ufak tefek aksaklıklar yaşamıştık, gösteriden sonra aldı-ğımız alkışlardan sonra dedik ki, ‘biz bu işi yapabiliriz’. Şimdibiz, Göppingen Göçmen Kadınlar Derneği’nin, Kibele TiyatroGrubu’yuz (Kibele; Anadolu’da yüzlerce yıl inanılmış ve tapınıl-mış toprağın simgesi, ana tanrıça). Amatörce tiyatro yapıyo-ruz. Çalışmalarımızı bazen Göppingen Bürgerhaus’da, bazen deevlerimizde yapıyoruz. Ayrı karakterlerde, ayrı ayrı alışkanlıklarıolan 8-9 kadınız. Bazen her kafadan bir ses çıkıyor, bazen tar-tışıyoruz, ama sonunda hep beraber bir yol bulup, oyunumuzaodaklanmaya çalışıyoruz. 2 yıldır "Kadınları Kurtarma Derneği"adlı oyunumuzu sergiliyoruz. Geçen yıl Türkçe, bu yıl da Al-manca olarak sergiledik. Anlatılmaz bir mutluluk. Provalardayaşadığımız bütün sancılar, sahneye çıktığımız anda yok olupgidiyor.

Size tiyatro ekimizi de tanıtmak istiyorum. Melek Kandilli,Hüsniye Yalçınkaya, Özlem Uca, Zübeyde Aker, Demet Uca,Burçin Elçi ve Berfin Yalçınkaya. Ve, bize her zaman, her ko-nuda destek olan, en umutsuz olduğumuz anlarda bizi motiveeden Fatma Yalçınkaya. Ve ben Çiğdem Fidan, yazan-yöneten.Belki diyenler olabilir; iyi, hoş, güzel yapmışsınız da, niye bukadar abartıyorsun? Abartmıyorum, kadınlar isterse neler ba-şarabilir, bunu göstermek istiyorum. Bizim oyuncular bu işiöyle iyi kotardılar ki, şaşırıp kaldık. Nasıl bir medeni cesarettir,nasıl bir özgüvendir, hemen oyundaki karakterlerin içine girebi-liyorlar. Hep derler ya, yetenek gerek, hayır, istemek ve az-metmek gerek. Kadın olarak bu dünyada, her alandamağduriyetler yaşıyoruz. Gelin, yaşadığımız onca haksızlığakarşın, hepimiz bir şeylerin ucundan tutalım, biz de varız diye-lim, atamadığımız çığlıklarımızı, anlatamadığımız duygularımızıdeğişik platformlarda dile getirelim, bunun yollarından birineden tiyatro olmasın?

Kimbilir belki bir gün sizlere de oyunumuzu sergileme ola-nağımız olur ve biz bunu büyük bir mutlulukla yaparız.

TÜLAY KARATAŞ

Tüm diğer bölgeler gibi bizimde amacımız; bu yılki 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günüiçin güzel bir program hazırla-mak oldu. Kendimizin ürettiği

birşeyler de olsun istedik programı-mızda ve bir skeç hazırlamaya kararverdik. Uzun uğraşlar sonucu skecimiziyazdık. Konu kadınlar; kadınların ya-şamı, özlemleri, çabaları. Sıra oynaya-cak arkadaşlarda; Aysel, Emine, Gülay,Sabriye hazır, ben spiker, Nesli kamera-man. Başladık provalara. Elbette kolaydeğil; buluşmaların organize edilmesi, sonanda ortaya çıkan aksamalar, her sefe-rinde yeniden yeniden ayarlamak zorundaolduğumuz çalışma mekanları..Ancak kar-şımıza çıkan tüm engellere rağmen buoyunu çıkarmaya kararlıyız, el ele verdikbir kez daha ve başaracağımıza inanıyo-ruz. Her çalışmada birşeyler değişti, sil-dik, yeniden yazdık, defalarca buluştuk.Ancak provalarla birlikte işin keyfi debaşladı, çok güldük, çok eğlendik. Der-ken geldi 8 Mart...Herkes heyecanlı,kimse kendine güvenmiyor, herkes birşey-ler unutacağı kaygısında..Ve sahne bizde..Ben çıkıyor anonsumu yapıyorum, arka-daşlarım sırayla sahnede yeralıyor. Hiçhata yok, bir kelime dahi unutulmuyor,oyunumuzu başarıyla oynuyor ve sahne-den iniyoruz. Alkışlardan anlıyoruz, skeci-mizin beğenildiğini. “İşte bu kadar”diyoruz kuliste, elele verince başarılmaya-cak hiçbir şey yok.Kendimiz yazdık, ken-dimiz oynadık, kadınlara bir mesaj vermekistedik ve sanıyoruz ki bunu başardık,şimdi daha cesaretliyiz.

Uğraştığımızadeğdi

TİYATRO SEVGİSİYLEKANATLANAN KADINLAR

Page 35: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

35

BochumBochum Langerdreer’de kadınla-

rın buluşmaları devam ediyor. Herbuluşmada değişim konulur ele alını-yor. Bochumlu kadınlar, son buluş-malarında 8 Mart etkinliğinideğerlendirerek önümüzdeki dönemneler yapabileceklerini planladılar.

ELiF ÇiğDEM ARTAN

Frankfurt Göçmen Kadınlar Birliği, 11Nisan Cuma akşamı, Aktion Sühnezeic-hen Friedensdienste-Frankfurt grubu-nun davetlisi olarak, “Es ist auch meineGeschichte – Stadtteilmütter auf den

Spuren des Nationalsozialismus” belgesel fil-mini izledi ve gösterimin ardından yapılan tar-tışma oturumunda, film ve Stadteilmütter(mahalle anneleri) çalışmaları hakkında görüşle-rini paylaştı.

Belgesel film, Berlin-Neukölln ve Kreuzberg’deyaşayan üç göçmen kadının çalışmaları (Stadtteil-mütter), nasyonal sosyalizmin bu göçmen kadın-lardaki izleri ve onların kendi göç hikayelerinianlatıyor. Yönetmen Julia Oelkers, filmde yer alanEmine Elçi, Hanadi Mourad ve Memduha Yağlı ileaylarca birlikte gezmiş. Gidilen yerler arasında,Berlin-Charlottenburg’da bir sinagog, Berlin-Mar-zahn’da bulunan eski “Zigeunerlager” (çingenetoplama kampı) ve ev gezmeleri bulunuyor. Bugün89 yaşında olan Margot Friedlander, göçmen ka-dınlarla birlikte eskiden yaşadığı apartmana gide-rek 20 Ocak 1943’te Gestapo tarafındangötürülen ağabeyinin ve annesinin hikâyesini anla-tıyor. Nasyonal sosyalizmin bugünkü izlerindenyola çıkan yönetmen, göç hikâyelerinin, ulus ya dadin fark etmeden, nasıl benzerlik gösterdiğinin al-tını çiziyor.

Gösterimin ardından yapılan tartışma bölü-münde, önce, buluşmaya katılanlar kendilerini ta-nıttılar. Bu tanışma sırasında gelecek buluşmalarve etkinlikler için fikirler üretildi. Filmin göçmenle-rin şartları açısından doğru noktalara değindenbahseden Zehra Ayyıldız, Berlin’deki Stadtteilmüt-

ter uygulamasında eksik gördüğü noktaları eleş-tirdi. Yerel yönetimlerin yapması gereken işlerin,buradaki kadınlara düşük ücretle yaptırılmasınındoğru olmadığını söyleyerek, Göçmen Kadınlar Bir-liği’nin “eşit işe, eşit ücret” talebini dile getirdi.Kadınların bu uygulamalar çerçevesinde kendileriniiş sahibi olarak düşündüklerini, kadınların çalışmahayatına katılmaları açısından da bu uygulamalarınson derece olumlu olduğunu belirten Ayyıldız, teksorunun bu işlerin emeklilik için hiçbir garantisininolmadığının altını çizdi. Gösterime gelen diğer ka-tılımcılar, Stadtteilmütter uygulamasını düşükücret açısından düşünmediklerini söyleyerek, Göç-men Kadınlar Birliği’nin talebini haklı bulduklarınıbelirttiler. Daha sonra söz alan Zahide Yentür, Al-manya tarihinde önemli yer tutan nasyonal sosya-lizm ile Türkiye tarihinde yaşanan trajedilerikarşılaştırarak, anlatılan hikâyelerin hepimizin hikâ-yesi olduğunu söyledi.

Buluşma, sıcak ve samimi bir ortamda, geleceketkinliklerin planlamasını yapmak üzere sona erdi.

Filmi, http://geschichte-interkulturell.de/de/geschichte-interkulturell/film.html adresinde izleyebilirsiniz.

Ulus ve din fark etmeyengöç hikayeleri

Page 36: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

Pakize Teyze

36

Eeeebru, Eeeebru, Ebru! Ebru diyombak hiç duyuyor mu zilli! Eeeeebru!!!Hallo Pakize Teyze, duymamışım seni.

-Kız Allah belanı vermesin, bir saattir bağırt-tırıyorsun beni! Neediyon bakım tek başına parkköşelerinde, çekil söyle biraz da ben de otura-yım banka, yorulmuşum zaten. Anlat hele, neediyon park köşelerinde, yoksa madigudini mibekliyon?

-Madigudini? Ne demek?

-Anlarsın ya, hani fanfinini mi bekliyon?

-Fanfini?

-Of anam yavuklunu mu yani!

-Yavuklu? Pardon bilmiyom ne demek amaben kimseyi beklemiyom. Ben biraz düşünü-yom, ne yapcam bilmiyom. Pakize Teyze benimbüyük problem var. Vielleicht kannst du mirhelfen! Belki sen yardım edebilirsin.

-He he, helfe yaparım ben. Sen bana nasılhelfe ettiydin geçen sene, hani dans öğrettiy-din kadınlar ayağa kalkıp dans etmişti hani, bende sana ederim kızım, sen heç tasalanma. Anlathele teyzene, neymiş derdin? Sana hemencecikatasözlerimizden bulurum çözümünü. Anlat!

-Opsiyon Modeli.

-Ne modeli? Aboooo, model mi olacan? Başı-

mıza taş yağacak! Kızım sende bu kepçe kulak-lar, bu kilo bu boy olduktan sonra olamanmodel, diyeyim sana. Hem bi kere baban ha-yatta izin vermez!

-Hahahaha, yok Pakize Teyze! Şu vatandaş-lık olayını diyom. İleride karar vermem lazım,Türkiye vatandaşı mı Almanya vatandaşı mı ola-cam. Ikisinden birini seçmem lazım.

-Laf! Sen Türk vatandaşı değil misin zaten?Değilsen de onu seçersin herhal!

-Yooo, şimdilik hem Türk hem de Alman va-tandaşıyım. Ama ileride muss ich michentscheiden. Seçmem lazım.

-Heeee, entscheiden edecen demek! Ne dü-şünüyon daha kız, Türk vatandaşlığını seçecenherhalde!

-Ist gar nicht so einfach Pakize Teyze.Annem babam Türkiye´den gelmiş, Türkçebenim de dilim, iyi konuşamasam da anneminkonuştuğu dil.

-Eeee, işte cevap buradan belli değil mi?Atalarımız ne demiş: „Geldiğin yeri unutma“demiş, di mi güzel yavrum. Hadi kalk, gidiyoz.Türk vatandaşlığını seçiyon, sorun bitmiştiiir!

-Amaaa, Pakize Teyze, ben burada doğdum.Geldiğim yer burası….

-Heee…

-Bir de, hem de ben Almanca´yı daha iyi ko-nuşuyom Türkçe´den, o da benim anadilimgibi..

Horozun öttüğü çöplükneresi?

Page 37: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

37

-Heeee, bak sen şu işe! Zor, vallaha zor seninişin! Du bakalım, atalarımız ne demiş, belki buna dabir çözüm vardır…Ha, buldum: „vur biriniiii, al öte-kini!“

-Ne demek o? Hab ich nicht verstanden..

-Verstanden etmeyecek ne var: Hangisini seçer-sen seç, hiçbiri bir b.k etmiyor anlamına geliyor.Yok, bu olmadı yav…

-Weißt du, benim için ikisi de önemli. Karar ver-mek çok zor. Almanya´da doğdum büyüdüm, ço-cukluğum arkadaşlarım hep burada. Hem buradakiGesellschaft´ın bir parçasıyım. Burada seçmek isti-yorum, burada yaşayan herkesle aynı hakları istiyo-rum. Ben buralıyım verstehst du? Ama bi yandanda Türkiye’de benim için önemli. Türkçe müzik,Gastfreundschaft, Familie, yani aile.. Bir de belkisonra giderim belki bir iki sene Türkiye´de de yaşa-rım. Arkadaşımın ablası gitti, Uni´den sonra gitti,en az iki sene İstanbul´da çalışacak. Belki ben deyaparım. Ama bu sadece Alman vatandaşlığıyla olu-yor mu, bilmiyom.

-Vaaaay, ne güzel söyledin! Vallaha kedi olalı birfare tuttun be Ebru! Doğru, çok doğru! KeşkeRemzi Beyefendi de burada olsaydı o hemen bilirdibir cevap. Dur, ama ben onu aratmayacam. Bula-cam bir hal çare!

-Keşke ikisi de kalsa.

-Ha! Işte bu! „Çift dikiş iyidir“ demiş atalarımız!

-İyi de, ama olacak mı bilmiyom. Yeni koalisyonkarar almıştı aslında, opsiyon modelini kaldıracak-lardı ama bu güne kadar tık yok.

-Ya havle ve la kuvvet! Modelliği ne karıştırıyonyine! Olmaz dedik ya! İki övdük diye şımarmahemen! Şurda hanım hanım konuşup derdine birçare arıyoz.

-Opsiyon modeli şey demek Pakize Teyze,şeeey. Yani, du hast zwei Optionen, yani karar ver-men lazım. Karar verme modeli demek. Bir vatan-daşlık seçmen lazım.

-Haaaaaa, anladım. Hele annenler ne diyo bu işe?Senem sana karar verme hakkını tanıyor mu birkere? O çoktaaan kararı vermiştir senin yerine bekızım, boşuna oturuyon buralarda sen. Devletseçme hakkı veriyor da anan vermiyor kız!

-Yooo, yoo! Annem dedi ki, „sen seçecen senkarar verecen“ dedi.

-Belli ki topu sana atmış akıllı! Dur sen, dur, benseni çaresiz bırakmam anan gibi. Bu mahallenin birPakize Teyzesi var! Ölmedik daha biz. Bi düşüne-lim.. Gün doğmadan neler doğar.. Atalar ne demiş:„Her horoz kendi çöplüğünde öter demiş.“ Amasenin çöplüğün nere, o belli değil işte. Almanya mıTürkiye mi? De bakım bana!

–Anlamıyom??

–Belli değil kız belli değil. Başka söz lazım bize,bu kurtarmadı, senin çöplüğün nerde belirsiz.

–Çöplük mü? Was für ein Müll?? Hiç anlamıyom..

–Sus sen hele! Bırak ben düşünürüm ikimiz için…„sakla samanı gelir zamanı“, yok bu olmadı, „kedierişemediği ete mundar dermiş“, bu hiç olmadı!

–Pakize Teyze, gitmem lazım, otobüse yetişece-ğim, pardon, gerçekten gitmem lazım. Tschüüüüss!

–Gitmeeee! Gitme kız Allah belanı vermesin, bu-lacam şimdi, bulacam. Dur, ha, buldum: Kör istemişbir göz, Allah ona vermiş iki göz!“ Yani, bir vatan-daşlık neyine yetmiyor? Bak ben hiç tasalanıyormuyum? Paşa paşa bir vatandaşlığım var, iyi kötügeçiniyom. Yok anadili Türkçeymiş, yok anadili Al-mancaymış, yok efendim belki Türkiye´ye gidermiş,yok burada doğmuş! Bak, bıraktı gitti beni sonundasorunla tek başıma! Amaaaaaan, yemişim vatandaş-lığını! Ama ne demiş atalarımız: Allah sevdiğine dertverir! Demek ki Ebru kızın derdini bana layık gördü.O zaman ben de Merkel´e bizzat bir yazı göndere-yim, vazgeçsin karar verme modelinden. Yazaca-ğımı da pek iyi biliyorum: Bana bak sayın BaşbakanMerkel, kabul olmayan duaya amin denmez! Vatan-daşlık verilir, seçilmez!

Page 38: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

38

Dortmund Göçmen Kadınlar Derneği’nin dü-zenli olarak çıkardığı altı aylık program çer-çevesinde bu ayki sunumu dernek üyesisosyolog Tijen Akdağ yaptı. Akdağ‘ın katıl-dığı konulu kahvaltıda, iki kültür arasında

büyüyen gençlerin durumu ve ailelerin nasıl davrana-cağı anlatıldı. 2013 yılı programında aynı konuyuSosyolog Fatma Karacakurtoğlu’nun sunumuyla yapıl-mıştı. Yoğun ilginin olması nedeniyle bu yılki prog-ramda aynı konu tekrar ele alındı. Sunumu yapanarkadaşlarımızın dernek üyesi olması bizim açımızdanbir zenginlikti. Dortmund Göçmen Kadınlar Derneğibileşenleri olarak, değişik konularla ilgili aydınlatmatoplantılarımıza devam edeceğiz. Bilgilendirme top-lantılarını çalışmamızın olduğu bölgenin ve kadınlarınistemleri duğrultusundan yapmaya devam edeceğiz.Nisan ayı programında Nordmark bölgesindeki sorun-ları ve daha iyi bir semt için ne yapabilirizi tartışmayaaçacağız.

Yaşasın artık biryerimiz var..

Artık bizim de çalışmalarımızı daharahat hayata geçirebileceğimiz,malzemelerimizi ordan oraya taşı-mak zorunda kalmayacağımız, ço-cuklu anneler geldiğinde rahat

edebilecekleri, hafta sonları kadınların bulu-şup, oturup sohbet edip, çay, kahve içebile-cekleri bir mekanımız var.. Yaşasın…Göçmen Kadınlar Birliği çalışmalarını sürdürenhemen tüm bölgelerimizin sorunuydu yer bul-mak. Sonrasında yavaş yavaş öğrendik, tec-rübe edindik, kendi yerimiz olmasa da hangimekanları, nasıl kullanabileceğimizi. Ama hepistedik, umud ettik, hiç bir endişe taşımaksı-zın, kira ödemeden, anahtar teslim al-teslimet, boşmu değilmi, eşyalara dikkat et, amançocuklar kırıp dökmesin, kaygılarından uzakbir çalışma sürdürmeyi.

Şimdi bu kaygıların hepsini olmasa da, birkısmını geride bırakarak kullanabileceğimiz birmekanımız var Berlin’de . Sırada, bu olanağımızıçalışmalarımız için, kadın ve çocukların ihtiyaçve talepleri için nasıl en iyi şekilde değerlendire-biliriz, sorularını sormak ve yeniden yenidenplanlar yapmak var. Bu planlarımızdan bazılarıhazır; hafta sonları düzenli olarak belirli saat-lerde mekanımız açık, isteyen herkes gelebilir,kadınlar tiyatro çalışmalarını burada yapacak,film akşamlarımız, kadın kahvemiz, bilgilendirmetoplantılarımız burada yapılacak. Ama öncesemtteki kadınların bizden haberdar olmalarıgerekiyor. Bu nedenle açılış etkinliği de planları-mız arasında. Mayıs’ın 25’inde yapacağımız ta-nıtım akşamına semtteki kadınları veçevremizdeki tüm arkadaşlarımızı davet edece-ğiz. Ve kadınları bir kez daha elele vermeye vebirlikte hareket etmeye çağıracağız.

Dortmund’dan etkinlikler

Düsseldorf GKDolağan genelkurulunu ger-çekleştirdi.Faaliyet rapo-

runun sunulup değerlen-dirildiği kongrede malirapor da sunuldu. 3 kişi-lik Yönetim Kurulu’nunseçildiği kongre sonra-sında görev paylaşımı dayapıldı.

Düsseldorf

Page 39: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

2014• NO 23 KA DIN

NURTEN KUM

Her ölüm erkendir. Sanata, renklere gönül vermişGönül Şen-Menzel' in ölümü de çok erken vezamansız oldu. Yapacak bir dolu işi vardı çünkü.Ajandası sergilerle, projelerle, programlarla do-luydu. Her fırsatta resim yapıyor, resim dersleri

veriyor, sergiler açıyor, yeni sanat teknikleri öğreniyor, sü-rekli kendini yeniliyordu. Resim yapmak onun yaşam biçi-miydi. Sanat dünyası 29 Mart 2014' te bu son dereceüretken ve özgün sanatçısını yitirdi. Çok sevdiği tutkuylaçalıştığı ve tapınağım dediği rengarenk sanat atölyesindesevenlerine ansızın veda etti Gönül Şen-Menzel... Ansızın...Ardında sorular, söylenmemiş sözler, tamamlanmamış re-simler bırakarak...

Gönül Şen- Menzel' in sanat atölyesiİnsanın kendini, sanatını özgürce yaşayabildiği, nefes

alabildiği bir yaşam ortamı yaratması, hele ki bir kadın ola-rak ne kadar önemli. Ressam Gönül Şen Menzel yıllariçinde kendine ait atölyesine koca bir dünya sığdırmayı ba-şarmış. Farklı tekniklerle yaptığı rengarenk binlerce yapı-tında yaşantısından, hayata bakışından izleri görmekmümkün. Resim yaparken başka bir boyuta geçerdi GönülŞen-Menzel. Yıllardır çektiği kronik ve şiddetli bel ağrılarınabana mısın demezdi resim yaparken. Renk cümbüşü, re-simlerine kondurduğu parlak yuvarlak dolunaylar, ay ışıltısı,belli belirsiz, dinamik ve rengarenk insan bedenleri, kadınsiluetleri, boya kutuları ve tuvaller arasında ve klasik müzikeşliğinde bambaşka bir gezegende hissederdiniz kendiniziGönül Şen-Menzel' in sanat atölyesinde. Dış dünya gerçek-liğini yitirir ve herşey sanat olurdu bu mekanda.

Atölyesine gelen sanat dostlarına dünyasını sunarken

son derece cömert davranırdı Gönül Şen-Menzel. Tüken-meyen enerjisiyle ve performansıyla hem dans edercesineresim yapar hem de resim yapmaya cesareti olmayan ya dayeteneği olmadığını düşünen dostlarını yüreklendirirdi...Sevgi dolu, hayat doluydu. Paylaşımcıydı. Sanatçı dostla-rıyla ortak çalışmalar yapıyor, karma sergiler açıyordu...Gerek sanatında gerek özel hayatında bağnazlığa, gerici-liğe, baskı ve şiddete yer yoktu. Özellikle de Türkiye' de sa-natın hakettiği değeri görmemesi, sanata, sanatçıyaduyarsızlık konuları onu öfkelendirirdi... Olumsuzluklar kar-şısında hassas ve kırılgandı kimi zaman. Böyle zamanlardaen çok da ve yine renkli dünyasına, sanatına, edebiyata,müziğe sığınırdı... Yeniliklere, farklılıklara, yaratıcılığa, mi-zaha açıktı. Bunun izlerini resimlerinde, söylemlerinde, ki-taplarında ve atölyesindeki her objede görmek mümkün.

Kışın atölyesini büyük bir soba ısıtırdı. Sobada misafirle-rine ikram etmek için tarhana çorbası yapardı bazen. Bazende ev ekmeği ya da gözleme. Bir başka gün Fransız, Bel-çika ya da bir başka ülkenin mutfağıyla da şaşırtabilirdi sizi.İsteyen mutfağa gider çayını doldurur, semaverin suyu bit-tiyse su eklerdi. Klasik müzik, sayısız tablo, renk cümbüşü,mutlu yüzler, sanat sohbetleri ve özgün ikramlarıyla özledi-ğiniz birçok şeyin toplamıydı Gönül Şen-Menzel' in atölyesi.Ruhunuzun dinlendiğini, bedeninizin hafiflediğini hissederdi-niz atölyesinden çıkarken. Renkleri hem ruhunuzda hemde bedeninizde götürürdünüz...

12 Nisan 2014' te sevenleri, dostları, sanatçı arkadaşlarıbu kez ona veda etmek için atölyesindeydi. Pırıl pırıl bir ilk-bahar gününde renkler, sözler ve müzik eşliğinde sonsuz-luğa uğurlandı Gönül Şen-Menzel... Ardında hüzün, umutve yaşam karışımı bir duygu bırakarak. Tıpkı çocuklar içinyazdığı minik şiirindeki gibi: Güneş bulutların arasındançıktı / Kelebek sandı ki / Bahar geldi / Uçtu, uçtu...

Sanatla dolu dolu geçen bir yaşam1949 do-

ğumlu GönülŞen-MenzelTürkiye' deresim öğret-menliği okuduve resim öğret-meni olarak ça-lıştı. 1981' denitibaren Köln'de yaşadı.Düs-seldorf SanatAkademisinde öğrenim gören Şen-Menzel yurt içinde ve yurtdışında çok sayıda resim sergisi açtı. Resim çalışmalarınısanatın farklı disiplinleriyle, dans ve müzikle birleştiren per-formans çalışmalarına da imza atan Şen-Menzel, sanatçıdostlarıyla oluşturduğu iletişim, sanat eleştirisi ve dayanış-maya dayanan KölTür ve Bunte Eule sanat grubuyla da çoksayıda ortak projeler yaptı, karma sergiler düzenledi. Köln'de resim öğretmeni olarak çalıştı. Edebiyata da tutkuyla bağlıolan Şen-Menzel, öyküler ve çocuk kitapları da yazdı. Sonyıllarda Paderborn Üniversitesinde doktora çalışmasına baş-ladı. Tez konusu Türkiye' de sanatın gelişimi üzerineydi. Pa-derborn Üniversitesinde de resim dersleri verdi.Çalışmalarını Köln-Chorweiler' de kendisine ait sanat atölye-sinde yoğun bir şekilde sürdürdü.

Ressam Gönül Şen-Menzel'e veda

Page 40: İyi bir iş İyi bir yaşam!€¦ · görevler yerine getirdiklerini dile getirerek, bu kesim-lere verdiği önemi dile getirdi. Ayrıca BM üyesi ülkelere sivil kadın gruplarını

ZEHRA iPŞiROğLU

Arkadaş bile olsak ne kadar az tanıyoruz bir-birimizi... Ben de çoğumuz gibi Gönül’ühayat dolu, ışıklı, renkli bir insan olarak ta-nıdım. Neydi bende bu duyguyu uyandıran,lafını sakınmayan özgün kişiliği mi, resimleri

mi bilemiyorum. Bir doğum günümde telefon açıp ençok hangi renkleri sevdiğimi sordu. O renklerle birsürpriz yapacakmış bana. Doğum günü hediyem mavive turkuaz renklerinin ağırlık kazandığı insanın içiniaçan bir deniz resmiydi...Ve bu resim aynı zamandaçok leziz bir patates salatasıydı... Konuklar çiçek,şarap gibi bildik hediyelerle gelirken Gönül’ün patatessalatası gerçekten hem çok özel hem de çok esprili birhediyeydi.

Her buluştuğumuzda onunla ilgili yeni bir şey keşfe-diyordum. Hacılardan, hocalardan, yani özgürlüğü sı-nırlayan her şeyden nefret etmesi, atölyesini yaşamınbütün zorluklarından uzaklaştığı bir sığınak olarak gör-mesi ve ve onu gün geçtikçe daha sevmeme yol açankocaman yüreği ve medeni cesareti... Babası tarafın-dan tacize uğrayan minicik bir kızı kendi yaşamını teh-likeye atmak pahasına kurtarmış, babanın yıllarcahapiste yatmasını sağlamıştı... Bunu acaba içimizdenkaç kişi başarabilir?

Gönül hiç bir sınırlandırmaya ve baskıya gelemeyenözgür ruhlu bir insandı. Yakınındakilerin çoğunun belkibilmediği bir şey, Gönül duygularını, yaşam coşkusunu,

öfkesini, korkularını sadece resimle değil yazarak daifade ediyordu. Çok küçük bir grup, yazar arkadaşımSongül Kaya, sevgili Nurten Kum ve Gönül’le yaratıcıyazma atölye grubu kurmuştuk. Arada bir benimevimde buluşuyor, birbirimize yaptığımız çalışmalarıokuyor ve tartışıyorduk. Zaman içinde Songül öyküle-riyle çok güzel bir kitap hazırladı ve Nurten’le birliktebenim “Yazmak ve Yaşamak, Kadınların Gözüyle” adlıimece kitabıma katıldı. Ben de otobiyografik kitabım“Ayaspaşa” ve Kürt çocuklarını anlattığım “AydınlananYollar”ı yazdım. Yazma sürecinde bu çalışmalarımızıhep birbirimizle paylaştık. Ama Gönül tıpkı özgürlü-ğüne düşkün bir kuş gibi oradan oraya uçuyor, belli biryerde duramıyordu. İki roman tasarımı, çeşitli öyküler,röportajlardan oluşan yeni projelerle her buluştuğu-muzda bizi şaşırtıyordu. Bu heyecanı iyi mi, kötü mübilemiyorum. Gönül’dü işte, tıpkı resimleri gibi... Hipe-raktif, coşkulu, renkli ve her zaman sevgi dolu.

SEVGİ her şeyin anahtarı, ilişkilerin, dostlukların, ya-şamımıza giren insanların, yaptığımız, emek verdiğimizişin. Sevgi, yaşadıkça yaşadıklarımıza yüreğimizden birşeyler katabilmemiz... Sevgi bir duruş... Ama çoğu keztersi oluyor, duyarsızlık, ilgisizlik, korkular...

Ben Gönül'ü çok sevdim, ama belki bunu ona yete-rince gösteremedim... Dostlukları doya doya yaşaya-bilmeliyiz, içimizde keşke duygusu kalmamalı...Gönül'ün ani gidişi bana dostlukların ne kadar biricik,ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Kim-bilir belki de Gönül’den sonra bir çoğumuzun yaşa-mında bir şeyler değişecek...

Gönüliçin...