89
İKTİSADİ GELİŞME ve VERGİLENDİRME DERSİ 2015 KIŞ DÖNEMİ ÖĞRENCİ KOPYASI 2 DOÇ.DR.MUSTAFA DURMUŞ Doç.Dr.Mustafa Durmuş 1

Igv 2015 öğr kop 2

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Igv 2015 öğr kop 2

İKTİSADİ GELİŞME ve VERGİLENDİRME DERSİ 2015 KIŞ DÖNEMİ

ÖĞRENCİ KOPYASI 2

DOÇ.DR.MUSTAFA DURMUŞ

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 1

Page 2: Igv 2015 öğr kop 2

• Diğer taraftan hem emek üzerinde (işsiz kalma, yabancılaşma ve itibarsızlaşma, iş kazalarına maruz kalma gibi) hem de çevre üzerinde (küresel ısınma, hava ve su kirliliği gibi) yaratılan bu tahribat burjuva politikacılar tarafından görmezden gelinir.

• Ya da metafizik güçlere ve doğal felaketlere bağlanır.• Ana akım iktisatçılarca ya hiç önemsenmez (dolayısıyla da iktisat ders

kitaplarında yer verilmez) • ya da en iyisinden “dışsallıklar” kavramı altında geçiştirilir.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 2

Kapitalist büyüme, daha fazla üretim ve tüketim doğayı tahrip ediyor

Page 3: Igv 2015 öğr kop 2

A. Negatif dışsallıkların vergilendirilmesi

• Sanayiler, toplumun üzerinde ciddi boyutta dışsallık yaratır (çevre kirliliği, karbon salınımı, küresel ısınma).

• D= Kirlilik yaratan mala olan talebi, SsSs = Üretimin topluma olan maliyetini (sosyal maliyet). SpSp = Sadece sanayinin üstlendiği özel maliyeti gösterir.

• Özel maliyetler < sosyal maliyetlerin altındadır. • Eğer vergileme olmasaydı sanayi Q1 miktarda

üretimde bulunurdu (P=MC). • Oysa optimal üretim düzeyi Q2’dir çünkü bu

düzeyin üzerinde sosyal maliyet > sosyal faydadan büyüktür.

• Üretimi Q1’den Q2’ye çekmenin bir yolu regülasyondur.

• Diğeri ise; Mal üzerinde bir tüketim vergisi uygulamaktır.

• Böylece dışsallık kadar konulan bir vergi maliyetleri artıracağından arz eğrisi SsSs’ye geriler ve üretim Q2’ye düşer.

3Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 4: Igv 2015 öğr kop 2

B. Pozitif dışsallıkların tersine vergilendirilmesi : Sübvanse etmek

• Pozitif dışsallığın olmadığı durumda etkin üretim düzey= Q1.

• Pozitif dışsallık durumunda ;• MPV < MSV olur.• Etkin üretim düzeyi = Q2 olur.• Bunu sağlayabilmek için S

kadar birim başına sübvansiyon verilir.

4Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 5: Igv 2015 öğr kop 2

• Bir başka anlatımla, “ iktisadi büyüme fetişizmi devasa ekolojik sorunlara neden olmaktadır.

• Buna karşılık iktisatçıların bugüne kadar üretebildikleri çözümler büyük çaplı sosyal maliyetlere neden olan bu faaliyetleri sadece meşrulaştırmaktadır

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 5

Kapitalist büyüme, daha fazla üretim ve tüketim doğayı tahrip ediyor

Page 6: Igv 2015 öğr kop 2

Dışsallıklar ve ana akım iktisat

• Joan Robinson (1972):• “Hangi sektörde, hangi ticari

faaliyette gerçek sosyal maliyetler hesaba katılıyor ki?”

• McNeill (2000):• “ İktisadi büyüme fetişizmi devasa ekolojik sorunlara neden

oluyor. Buna karşılık iktisatçıların bugüne kadar üretebildikleri çözümler büyük çaplı sosyal maliyetlere neden olan bu faaliyetleri meşrulaştırıyor”

6Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 7: Igv 2015 öğr kop 2

• Ek Kaynak: • Aykut Çoban, Ağacı ağaç, masayı masa diye

çağırmak, Kolektif Ekososyalist dergi Şubat 2015, sayı 18.

Page 8: Igv 2015 öğr kop 2

Kalkınma Açığı-Sanayileşme

• Kalkınma iktisatçıları:• Günümüzdeki azgelişmiş ülkelerin aynı zamanında yeterince

sanayileşmemiş ülkeler olmaları kalkınma ile sanayileşme arasındaki yakın ilişkiyi ortaya koyar.

• Kalkınma sanayileşme ile birlikte yürür.• Ülkeler arasındaki gelişmişlik farkı kalkınma açığı kavramının

ortaya atılmasına neden olmuştur.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 8

Page 9: Igv 2015 öğr kop 2

Kalkınma Açığı-Sanayileşme

• Furtado: Kalkınma açığının temel göstergesi sanayileşme düzeyi farklılıklarıdır.

• Bazı ülkelerin geri kalmalarının nedeni sanayileşme konusundaki geri kalmışlığıdır.

• Az gelişmişlik, üretim faktörleri ile bu faktörlerin eksik kullanımı arasındaki dengesizlikten kaynaklanır.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 9

Page 10: Igv 2015 öğr kop 2

• A.P. Thirlwall, Growth and Development:• Modern sanayiler eş anlı olarak ve eksiksiz bir şekilde üretim

faktörlerinin kullanılmasına izin vermekte ve böyle sanayilerden yoksun ülkeler geri kalmaktadır.

• Ülkeler arasındaki gelir düzeyi farklılıklarının sadece sanayi devriminden bu yana ortaya çıkması, öncesinde hemen hemen bütün ülkelerin asgari geçimlik düzeyine sahip oldukları ve aralarında temel farklılıkların bulunmadığı gerçeği bu savı desteklemektedir.

Kalkınma Açığı-Sanayileşme

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 10

Page 11: Igv 2015 öğr kop 2

• Sanayi devrimiyle beraber bazı ülkeler planlı olarak ve bazıları da şanslı bir şekilde büyüyebildiler ancak büyümeyi asıl etkileyen faktör sermaye birikimi, sanayileşme ve teknolojik ilerleme oldu.

• C. Furtado, 1964:Eğer 1850 tarihine kadar ki 6000 yıllık insan ömrünü 1 gün ile ifade edersek geçtiğimiz yüz yıl ½ saatten biraz fazla eder. Ancak bu son ½ saatte toplam 1 günden çok daha fazla üretim yapılmış ve gelir yaratıldı.

• Nitekim gelişmiş dünyadaki yaşam standardının 1850’den bu yana geçmişte hiç olmadığı kadar hızla artması kalkınma yolunun hala sanayileşmekten geçtiğini ortaya koyuyor.

Kalkınma Açığı-Sanayileşme

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 11

Page 12: Igv 2015 öğr kop 2

• Dünya Sistemi Teorisyenleri (Wallerstein, Amin, Frank) : Dünyadaki azgelişmişliğin nedeni bizzat bazı ülkelerin gelişmişliğidir (emperyalizm olgusu).

• Dünya gelişmişler-azgelişmişler; Merkez-Çevre ve Kuzey-Güney olmak üzere ayrışmıştır.

Kalkınma Açığı-Sanayileşme

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 12

Page 13: Igv 2015 öğr kop 2

Kalkınma açığı kapanır mı?• Küreselleşme savunucuları (Yakınsama Kuramı): Gelişmiş ülkelerde

sermayenin marjinal verimliliğinin göreli olarak azalması nedeniyle büyüme hızı düşerken, azgelişmiş ülkelerde büyüme hızı göreli olarak daha yüksektir.

• Bu durum belli bir süre sonrasında azgelişmişlerin gelişmişleri yakalayabilmesini sağlayacaktır (convergence).

• Küreselleşme bunu hızlandırmaktadır. • Baumol ve Pritchett: Açık kapanmaktan ziyade giderek açılmaktadır.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 13

Page 14: Igv 2015 öğr kop 2

• Sanayileşmenin sağlık üzerindeki etkileri 19yydan bu yana, özellikle de Marx ve Engels’ten bu yana, tartışılıyor.

• Kapital’in 1. Cildinde “Fabrika mevzuatı (eğitim ve sağlık ile ilgili hükümler) - İngiltere’de bunların genelleştirilmesi” başlığı altında sanayileşmenin işçi sağlığı ve iş kazaları üzerindeki etkilerini analiz eder, örnekler verir (Karl Marx, Kapital 1.Cilt (çev. Mehmet Selik, Nail Satlıgan), Yordam Kitap, 2011. S. 459- 480).

• Ana akım içinde yer alan bazı yazarlar sanayileşmenin, kalkınmanın bir aşaması olduğundan hareketle, ekonomiyi büyüttüğünü, böylece kişi başına düşen gelirin arttığını, bunun da toplumsal refahı ve yaşam standardını yükselttiğini ve sonuçta tüm bu gelişmelerin insan sağlığını iyileştirdiğini ileri sürüyorlar.

• Dolayısıyla da sağlığın bileşenleri arasında ağırlıklı olarak doğrudan gelir artışı ve bundan kaynaklı, beslenme / gıda, sağlık bilgisi ve sağlıklı çevre eğitimi gibi faktörlere öncelik veriyorlar.

• Nitekim UNDP, bir süredir yaşam standardı göstergelerine (Human Development Index) kb gelirin yanı sıra beslenme, sağlık, eğitim ve konut gibi faktörleri de ekledi.

Sanayileşme –sağlıkYüzyılı aşan bir tartışma !

14Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 15: Igv 2015 öğr kop 2

• Keith Griffin, Alternative Strategies for Economic develeopment, 1999, s. 100:

• Gelişmiş ülkelerde sanayileşme arttıkça kişi başına düşen gelir arttı. (Kuznets (1940’lar)

• (Piketty: Kuznets’in ‘büyüme arttıkça gelirin daha adil dağılacağı öngörüsü’yanlış çıktı / 2014).

• Birçok azgelişmiş ülkede sanayi sektörünün büyüklüğü ve yapısı ile kişi başına düşen gelirin düzeyi arasında doğrusal bir ilişki mevcut. (Hollis Chenerey et al (1960).

• Büyüme Kanunları:• İktisadi olarak kalkınmış ülkeler sanayileşmiş ülkelerdir.• Yaşam standardının artması sanayileşmenin hızlanması ve bunun

beraberinde gelen iktisadi büyüme sayesinde olmuştur (Kaldor / (1950’ler).

İyimserler:Sanayileşme sağlık için iyidir!

15Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 16: Igv 2015 öğr kop 2

• 19yy ile kıyaslandığında günümüze insan ve toplum sağlığının genelde daha iyi durumda olduğu bir gerçek.

• Ancak bu bakımdan dünyanın gelişmiş bölgeleri ile azgelişmiş bölgeleri arasında asimetrik bir durum mevcut.

• Bir yandan, gelişmiş ilaç sanayi ve medikal teşhis ve tedavi araçları ve yetişmiş nitelikli sağlık emekçileri sayesinde şimdi insanlar o günlere göre daha uzun yaşıyorlar,

• bebek ve çocuk ölümleri giderek azaldı. • bazı hastalıklar tamamen ortalıktan kalkmış durumda,• sağlık hizmetleri ve sistemleri daha gelişmiş ve daha iyi durumda.• Diğer yandan bu kar sürümlü sigorta , ilaç ve medikal sanayiler koruyucu sağlık

hizmetlerini engelleyerek insan sağlığını uzun vadede kötüleştiriyorlar.

16Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Sanayileşme –sağlıkYüzyılı aşan bir tartışma !

Page 17: Igv 2015 öğr kop 2

• Bu tür çalışmalarda sağlık iyileşme göstergeleri olarak daha çok tarihsel sıralama itibariyle;

• boy uzunluğundaki artış, • ortalama yaşam süresinin uzaması, • bebek ölümleri ya da çocuk ölümlerinin azalması • gibi göstergeler esas alınıyor. • Yani fiziki sağlık ölçütleri ön plana çıkartılırken, insanların mutlu ya

da mutsuzluğu ya da ruhsal sağlıkları genellikle göz ardı ediliyor.

17Doç. Dr. Mustafa Durmuş

İyimserler:Sanayileşme sağlık için iyidir!

Page 18: Igv 2015 öğr kop 2

• Örneğin, İsveç Avrupa’nın en yoksul tarım ülkesi iken 19yydaki sanayileşmesinden başlayarak en zenginlerinden biri oldu.

• Dünyanın en sağlıklı, en uzun boylu insanları burada yaşıyor. • Bu ülkede dönüm noktası 1870’lerde başlıyor. • Öyle ki 1820-1850 arası kb gelir % 0.25; 1850-70’de % 1,0 ve

sonraki dönemlerde ortalama % 2 büyüdü. • Boy uzunluğu, yaşam süresi hızla artarken ölüm oranları da

azaldı. • Bu dönemler İsveç’in çok hızlı sanayileşme yılları.

18Doç. Dr. Mustafa Durmuş

İyimserler:Sanayileşme sağlık için iyidir!

Page 19: Igv 2015 öğr kop 2

• Yazarlara göre;• İsveç’teki sağlık ve refahtaki iyileşmenin ana nedeni hızlı

sanayileşmedir. • 1850’den sonra ve özellikle de 1870’lerdeki hızlı sanayileşmenin

ardından sağlıktaki iyileşme daha da hız kazandı. • Sağlıktaki hızlı gelişme sanayileşmenin beraberinde gelen gelir

artışının sağlıkla ilgili faydalarının zararından daha büyük olduğunu gösteriyor.

• Gelir artışıyla oluşan daha iyi beslenme, konut ve sağlık bakımı ve kamu finansmanına dayalı kamusal sağlık harcamaları bunu sağladı.

İSVEÇLars Sandberg, Richard H. Steckel, Was Industrialization Hazardous to Your Health? Not in Sweden!, Health and Welfare during

Industrialization (Editor: Richard H. Steckel and Roderick Floud, Eds), 1997, içinde, Chapter URL: http://www.nber.org/chapters/c7430

19Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 20: Igv 2015 öğr kop 2

• Diğer taraftan;• sanayileşmenin hem ortaya çıktığı dönemde, hem de günümüze kadarki serüveninde genelde

insan ve toplum sağlığını (hem fiziksel hem de ruhsal olarak) bozduğunu ileri süren çok sayıda araştırma da mevcut.

• Bu çalışmalar daha çok sanayileşme ve aşırı kalabalıklaşmış kentleşmenin genelde sağlığı olumsuz etkilediğini ileri sürüyorlar.

• Sağlıkta görülen göreli iyileşmenin nedenlerinin ise daha ziyade; hastalık üreten kaynaklara yapılan kamusal müdahaleler olduğunu (kanalizasyon/sanitasyon ve temiz su alt yapısı, kamucu sağlık sistemleri, sağlığın bir hak olarak kabul edilmesi, hastalıklarla mücadele vs) vurguluyorlar.

• Örneğin İsveç’te 1870 öncesinde gelirler sabit kaldı, gelir bölüşümü kötüleşti, yine de halkın genel sağlık durumu iyileşti.

• Sağlıktaki bu iyileşmeyi sağlayan faktörler; beslenme biçimindeki değişme, alınan kamusal sağlık önlemleri, çocuk bakımının iyileştirilmesi ve epidemiyolojik koşullardı.

Kötümserler:Sanayileşme sağlığı kötüleştiriyor!

20Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 21: Igv 2015 öğr kop 2

• Eleştirel çalışmaların diğer bazıları da sağlığın sınıfsal bir mesele olduğunun altını çiziyorlar.

• Yani bu araştırmalara göre, örneğin sağlık alanındaki bunca gelişmeye rağmen, bugün emekçi sınıfların sağlık göstergeleri, sermayedar / yöneten sınıflarınki ile kıyaslandığında çok kötü durumda.

• Bu durumun birçok yönüyle 19yy İngiltere’sini aratmadığı ileri sürülüyor.

21Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Kötümserler:Sanayileşme sağlığı kötüleştiriyor!

Page 22: Igv 2015 öğr kop 2

• Bu araştırmacılara göre, sanayileşme özellikle de başlangıç yıllarında, yoksullaşmaya, yaşam koşullarının kötüleşmesine ve itibarsızlaşmaya neden oldu.

• Lars Sandberg, Richard H. Steckel, Was Industrialization Hazardous to Your Health? Not in Sweden!,

• İşçilerin ücretleri biraz arttı, ama bunun karşılığında işçiler daha fazla hastalık riski ile karşı karşıya kaldılar.

• Sağlıksız çevre koşulları en belirgin biçimde (bebek ve çocuk ölümleri şeklinde) asıl olarak ücretlileri etkiledi (Williamson (1981).

• Hem İngiltere hem de ABD’de 1850’lerin ortalarındaki hızlı kentleşme ve sanayileşme sağlık koşullarını kötüleştirdi.

• Sadece ölüm oranları artmadı, boy ve kilolar da düştü, beslenme, çalışma koşulları, hastalıklara karşı aşılanma gibi göstergeler de kötüleşti (Komlos (1987).

22Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Kötümserler:Sanayileşme sağlığı kötüleştiriyor!

Page 23: Igv 2015 öğr kop 2

• Aslında bu tartışmanın kökleri 19yya Marx ve Engels’e kadar gider.

• Onlara göre sanayileşme işçi sınıfını yoksullaştırmış ve refahını azaltmıştır.

• Dickens’in romanlarında da benzer tespitleri görebilmek mümkündür (İki Şehrin Hikayesi).

23Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Sanayileşme –sağlıkYüzyılı aşan bir tartışma !

Page 24: Igv 2015 öğr kop 2

• Engels Sanayi Devrimi sırasındaki ,1844’te Londra’da işçilerin durumunu anlatıyor:

• “(Konfeksiyon atölyeleri) bir genç kızlar ordusu çalıştırıyorlar…bu genç kızlar genellikle atölyede yiyor ve yatıyorlar; genelde kırsal kesimlerden geliyorlar ve bu nedenle de mutlak olarak patronların kölesidirler… Dört aya kadar süren moda sezonu boyunca , en iyi kuruluşlarda bile işgünü 15 saat, bazı sıkışık durumlarda 18 saat oluyor; ama atölyelerin çoğunda bu aylarda iş her hangi bir belirli kural olmaksızın, kesintisiz sürüp gidiyor; bu yüzden de kızlar hiçbir zaman günde altı saatten , sıklıkla üç dört saatten fazla uyuma ve dinlenme fırsatı bulamıyorlar…İşleri önündeki tek sınır, iğneyi bir dakika daha tutamayacak hale getiren kesin fiziksel güçsüzlüktür”

Frederick Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu,

(Neil Faulkner), Marksist Klasikleri Okuma Kılavuzu, Yordam Kitap, 2013. s. 34.

24Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 25: Igv 2015 öğr kop 2

• “İngiltere’de işçilerin kitle halinde asgari düzeyde tutulan ücretlerle ve çok kötü işyerlerinde çalıştırılması 1847’den beri sürdürülen ücretli emek sömürüsüne dayalı kapitalist sistemin bir kaçınılmaz sonucudur… Bu yıllarda kolera, tifo ve çiçek hastalığı gibi salgın hastalıklar tekrar hortladı ve bu durum Britanya burjuvazisinin kendilerini ve ailelerini bu salgınlardan koruyabilmek için sanitasyon gibi önlemlerin alınması için harekete geçmesini sağladı….

• …Tüm bölge kentleşmenin artmasıyla bakımsız harabe, kederli ve sefalet içindeki bir yere döndü. Sadece ortalıkta domuzların dolaşmasına izin verilmezken, burjuvazi işçilerin bu sefil durumunu gizleme konusunda ciddi bir başarı gösteriyor. Ama dönemin Kraliyet Komisyonunun yoksul evleri üzerine yazdığı rapora göre bu işçilerin kaldığı konutlarda her hangi bir iyileştirme söz konusu olmadı. Buna karşılık polis mantar gibi her yerde arttı. Bunun nedeni işçilerin olası isyanını önlemek.”

Frederick Engels, Preface to the Condition of the Working Class in England,

Karl Marx and Frederick Engels, Selected Works, Vol 3, Progress Publishers, Moscow, 1977 içinde, s. 442

25Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 26: Igv 2015 öğr kop 2

• Keza bugünün sanayileşmiş ülkelerin kendi içlerinde de sağlık alanında monolitik bir gelişme görülmüyor.

• ABD gibi dünyanın en sanayileşmiş, en ileri kapitalist ülkesinde sağlık en sorunlu konuların başında gelirken ve pek çok açıdan ABD diğer gelişmişlerin gerisine düşerken, İngiltere, Norveç ya da Küba gibi sırasıyla bir dönemin sosyal refah toplumlarında veya yüzünü sosyalizme dönmüş bir toplumda sağlık göstergeleri çok daha iyi olabiliyor.

• Diğer taraftan bugün sanayi üretimi açısından ABD’yi sollayarak dünyada ilk sıraya yerleşen Çin’de sağlık emekçilerin sağlık koşulları çok kötü.

26Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Sanayileşme –sağlıkYüzyılı aşan bir tartışma !

Page 27: Igv 2015 öğr kop 2

• Kapitalist sanayileşme ve gelişmenin en ileri örneği. • 320 milyona yakın nüfuslu ülkede sigortasız insan sayısı 50 milyona

yaklaştı ( Commonwealth Fund). • İlave 73 milyon insan sağlık ödemelerini yapmakta zorlanırken, 75 milyon

insanın hizmet talebi, ödeme yapamadıkları için, reddedildi.• Gönüllü vakıfların yoksullar için sundukları sağlık hizmeti ise açık havada

yüzlerce insanın sıraya girerek en temel sağlık hizmetini almak ile sınırlı.• Sadece 2008 yılında 22,000 insan sağlık sigortası olmadığından tedavi

göremediği için öldü.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 27

ABDPat Wechsler ,Americans Without Health Insurance Rise to 52 Million on Job Loss, Expense, - Mar 16, 2011

27Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 28: Igv 2015 öğr kop 2

• Normal yoldan gerçekleşen ölümlerin üçte birinin nedeni gelir dağılımı adaletsizliğinden kaynaklanan yoksulluk.

• Sistem ağırlıklı olarak özel sağlık sigortasına dayalı.• Tüm aileyi kapsayan bir özel sağlık sigortası için 1979’da 329 saat, 2011 yılında 2,079

saat çalışılması gerekiyordu (30 yılda 6 kat artış). • Özel sigortalıların yarısı ile üçte biri yüksek maliyetler nedeniyle koruyucu sağlık

hizmetlerine başvurmuyor.• Bu oran sigortasızlarda üçte iki düzeyinde.• Sigortasızların üçte biri bir önceki yıl reçete kullanmadı.• Genel olarak nüfusun % 51’i maliyetleri nedeniyle doktora başvurmuyor.

ABD

28Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 29: Igv 2015 öğr kop 2

• 1948 yılından beri, sağlık kamu tarafından sunuluyor ve genel vergileme yoluyla finanse ediliyor.

• Hastane ve kliniklerin birçoğu ve doktorlar kamuya ait, ancak az sayıda da olsa özel doktor da mevcut.

• Kamu finansmanı dışında özel bir prim ödemesi yok.• Hizmetlerin çok büyük bir kısmında katkı payı yok.• Gençler ve yaşlılar ilaca katkı payı ödemiyor.• Hastanelerdeki toplam yatağın sadece % 5’i özel sektöre ait. • Cepten ödeme miktarı son derece düşük, zira kullanım noktasında her şey bedava. • Sistem sadece etkinlik ve yanıt verilebilirlik bağlamında tartışılıyor. • Ancak son yıllarda bu sistem de neo liberal piyasacı dönüşümlere uğradı.• Nisan 2013’te Sağlık ve Sosyal Bakım Yasası (Health and Social Care Act) yürürlüğe

girdi. • Bu yasa NHS’yi tahrip potansiyeline sahip.

İngiltere Physicians for a National Health Program (http://www.pnhp.org)

March 6, 2013

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 29

Page 30: Igv 2015 öğr kop 2

• Ortalama ömür 75 yıl. • Bebek ölüm oranı binde 7. • Yaygın ulusal sağlık sistemi 1959’da başlatıldı. • DSÖ’nün 1997 sağlık sistemleri performansı sıralamasında 191 ülke içinde

ilk 39’a giriyor (ABD 37. sırada). • Herkese kamuya ait hastanelerde ve kamu personelince ücretsiz sağlık

hizmeti veriliyor.• Hastalar 24 saat mahalledeki doktor ve hemşireye ulaşabiliyor. • 1 doktor–1 hemşire takımına 120–170 hasta düşüyor. • Doktorlar yaşlılar için evlere ziyarete gidiyorlar. • Her hasta yılda iki kez kontrolden geçiyor.

Küba

30Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 31: Igv 2015 öğr kop 2

• 2008 krizinden sonra dünyanın en büyük sanayi üreticisi oldu.• 2011 yılı itibariyle Çin’in sınai üretimi ABD’ninkinin % 120’si oldu

(Çin: 2,9 trilyon dolar, ABD: 2,4 trilyon dolar). • 2007 yılında bu oran % 62 idi. 2012 yılında % 126 ‘ya çıkması

bekleniyor. • Çin Japonya’nınkinin % 235’ine ve Almanya’nınkinin % 346’sına

denk düşen bir sanayi üretimi gerçekleştiriyor.

ÇİN John Ross, “China has overtaken the US to become the world's largest industrial producer”, http://ablog.typepad.com, 02 September 2013

31Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 32: Igv 2015 öğr kop 2

• Çin’de her yıl kentlere göç eden insan sayısı 1 milyon.• Şu anda, göçmen işçilerin toplam sayısı yaklaşık 200 -300 milyon ve bunun 140

milyonu büyük şehirlerde çalışıyor. • Bu işçiler şimdi Çin işçi sınıfının önemli bir bileşeni konumunda.• Göçmen işçilerin sadece % 40’ ının ilkokul, % 9’unun ortaokul düzeyinde eğitimi

var. • Bu nedenle sadece en zor, en yorucu ve en sıkıntılı işlerde çalışabiliyorlar. • Yaşam şartları genelde çok kötü, çoğu viran evlerde, çadırlarda ,hatta araç

kasalarında veya köprü altları ve tünellerde yaşıyorlar. • Ücretleri çok düşük ve çoğu zaman bu ödemeler gecikiyor. • Temel iş ve sağlık güvenliği ekipmanları ve önlemleri mevcut değil.

ÇİNThe Current and Future Condition of China’s Working Class”, Research on Chinese Workers Editorial

Collective,Issue 4 (2011), http://chinaleftreview.org,

32Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 33: Igv 2015 öğr kop 2

• 2003’te Çin bütününde işyerinde kaza yaşayan veya ölen işçilerin sayısı 136.000’den fazlaydı, bunların % 80’i göçmen işçilerdi.

• Meslek hastalığına yakalanan işçilerin sayısı 500.000’i aştı ve bunların % 50’si göçmen işçiler.

• Pearl River Delta’da yıllık kazaya uğrayan parmak sayısı en az 30.000. Şu ana kadar en az 40.000 parmak kesildi.

• İşyerinde hastalanan göçmen işçiler genelde bir ilaç alıp durumu idare ediyor ve sadece % 24’ü hastaneye gidiyor.

• Bu işçilerin %15’i 8 saatlik vardiyalarda, %39’ u 10 saatlik vardiyalarda, % 29’u 10–12 saatlik vardiyalarda ve % 15’i günde 12 saatten fazla çalışıyor.

• Sadece % 7’sinin hafta sonu tatili var, %22,’si haftada bir gün tatil yaparken, %56’sının kesin bir tatil günü yok.

ÇİNThe Current and Future Condition of China’s Working Class”, Research on Chinese Workers Editorial

Collective,Issue 4 (2011), http://chinaleftreview.org,

33Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 34: Igv 2015 öğr kop 2

• 2010 yılında Wuhan’daki Foxconn elektronik fabrikasında (IPhone üreticisi) 18 işçi, çok kötü çalışma koşullarının yarattığı stresten dolayı fabrika binasından kendini attı ve bunlardan 14’ü öldü.

• Ayrıca aynı fabrikada ölümle sonuçlanan çok sayıda patlama oldu ve bu durum uluslararası soruşturmalara konu oldu.

ÇİNMoore, Malcolm, “Masssuicide' protest at Apple manufacturer Foxconn factory”, http://www.telegraph.co.

uk, (11.01.2012).

34Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 35: Igv 2015 öğr kop 2

• Önce Soma ve sonra İstanbul Torunlar Rezidans inşaatında yaşanan iş cinayetleri bir gerçeği bir kez daha ortaya koydu:

• Türkiye’de yılda ortalama 1200’ün üzerinde işçi iş kazası adı altında ölüyor.

• Son 10 yılda 13,000 civarında işçi öldü.• Bu arada işçilerin ve yakınlarının hayatını yakından etkileyen bir

başka konu var ki ona hiç değinilmiyor.• Bu, işyerlerindeki sağlıksız koşulların yaratmış olduğu meslek

hastalıkları ve bunun neden olduğu ölümler.

Türkiye

35Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 36: Igv 2015 öğr kop 2

• Tarihteki ilk sanayileşen ülke olan İngiltere’de ilk sanayileşme yıllarında sanayileşmenin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri çok açık.

• Tarihsel olarak en eski sanayileşen ülkeler arasında sayılan ve bugün kapitalizmin en ileri örneği olarak görülen ABD’de insan ve toplum sağlığına ilişkin veriler ise ürkütücü.

• Yeni sanayileşen ve dünyanın en büyük sanayisine sahip olan Çin’de sağlık koşulları çok kötü.

• Diğer yandan araştırmalar sanayileşmenin İsveç’te sağlıktaki, özellikle de 1870’den itibaren ortaya çıkan belirgin iyileşmenin nedenlerinden biri olduğunu ortaya koyuyor.

Özce

36Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 37: Igv 2015 öğr kop 2

• Bu durum da sanayileşmenin, özellikle de günümüzde emek ve çevre üzerinde yarattığı tahribat (iş kazaları, işsizlik, küresel ısınma, biyoçeşitlilik azalması, sağlıksız gıda tüketimi vs) nedeniyle, sağlığı olumsuz etkilemekte olduğu bir kenara bırakılsa dahi,

• sağlıktaki iyilik halinin tek başına sanayileşme ya da salt iktisadi kalkınma ile açıklanamayacağını ya da her ikisinin de iyi bir sağlıklı toplum yaratmak için yeterli olmadığını ortaya koyuyor.

• Bu noktada bir dönemin sınıf mücadeleleriyle elde edinilmiş sosyal devlete ilişkin kazanımları ve buna göre hayata geçirilmiş olan sağlık sistemleri ön plana çıkıyor.

Özce

37Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 38: Igv 2015 öğr kop 2

• Sanayileşme hangi mekanizmalar aracılığıyla ya da hangi kanallardan sağlığı olumlu ya da olumsuz etkilemektedir?

• Bu evrensel bir durum mudur, yoksa ülkelerde uygulanmakta olan sanayileşme biçimleri mi bu etkilerin yönünü belirlemektedir?

• Sağlığı doğrudan etkileyen sanayileşmenin kendi mi, yoksa kapitalizm midir?

• Sağlığı olumsuz etkilemeyen bir sanayileşme yolu mevcut mudur?• Sağlık asıl olarak diğer başka faktörlerden mi etkilenmektedir?

Asıl sorular

38Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 39: Igv 2015 öğr kop 2

• Azgelişmiş ülkeler kalkınma ve sanayileşme hedeflerinde vazgeçmeli midir?

• Ya da üretim tarzına bağlı olarak sanayileşme ve kalkınma, farklı bir üretim tarzında, sağlıkla uyumlu yürüyebilir, böylece olumsuz etkileri de ortadan kaldırılabilir mi?

• Bu soruların cevabı için “sanayileşme- kalkınma ve iktisadi büyüme ” kavramları arasındaki ilişkileri ve farklılıkları netleştirmek gerekli.

Asıl sorular

39Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 40: Igv 2015 öğr kop 2

• Genelde sanayileşme düzeyi;• imalat sanayinin GSYH içindeki payının büyüklüğü, • kişi başına düşen gayrisafi sınai hasılanın payının büyüklüğü, • kişi başına düşen enerji tüketiminin büyüklüğü• ve toplam ihracat içinde sınai ürünler ihracatının payının

büyüklüğü ölçütleri temel alınarak tanımlanıyor.• Bu konu hala üçüncü dünya ülkelerinin gündemini meşgul

ederken, gelişmiş ülkelerde sanayisizleştirme (de industrialization) tartışılıyor, yani kaynakların hizmetler sektörüne aktarımı önemseniyor.

Sanayileşme

40Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 41: Igv 2015 öğr kop 2

• İktisadi kalkınma;• İnsanın doğa karşısında egemenliğinin artması, • üretici güçlerde ve teknolojide kesintisiz bir gelişme ve dinamizm, • sanayileşme ve ekonomik alt yapının değişerek insan yaşamının

ilerlemesi, birey ve toplum refahının artması olarak tanımlanıyor. • Bu bağlamda iki kavram arasındaki ilişki şöyle açıklanıyor:• Sanayileşme, kaynakların tarımdan imalata kaydırılmasını içeren bir

kalkınma aşamasıdır. • İktisadi büyüme ise böyle bir iktisadi kalkınma sürecinin lokomotifi

durumunda.

Kalkınma

41Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 42: Igv 2015 öğr kop 2

• Bu, toplumsal ilerlemeyi ve toplum refahının artırılmasını hedefleyen, iktisadi ve sosyal dönüşüm süreçlerindeki değişimi ifade eden bir kavram.

• Yani iktisadi büyüme ve kalkınmayı da (sanayileşme dahil) içeren sosyo-ekonomik yapısal bir dönüşümü anlatan bir kavram.

• Büyüme olmadan kalkınmanın gerçekleşmesi mümkün değil, ama kalkınmaksızın bir ekonomiyi büyütebilmek mümkündür.

• Bu anlamda kişi başına düşen gelirin yüksekliği tek başına bir ülkenin iktisadi ve sosyal kalkınmışlığının göstergesi olamaz.

• Öyle olsaydı, bu gelirin nasıl bölüşüldüğü bir yana, örneğin kişi başına düşen geliri 40,000 doların üstünde olan Suudi Arabistan’ın dünyanın sosyal ve ekonomik olarak en gelişmiş ülkelerinden biri olması gerekirdi.

İktisadi ve sosyal kalkınma

42Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 43: Igv 2015 öğr kop 2

• Toplumsal ilerleme yada toplumsal refah artışının da tanımlanması önem kazanıyor.

• Bu bağlamda iktisadi ve sosyal kalkınma; • sanayileşme, kişi başına düşen gelir artışı (büyüme), adil bir gelir

dağılımı, etkin bir kaynak tahsisi, ileri teknoloji, sosyo-kültürel gelişme, demokrasi ve insan hakları, nitelikli eğitim, sağlık, sosyal güvenliğin insan hakkı olarak kabulü, çevre bilincinin gelişmesi, hakkaniyetli bir kamu yönetimi ve bir bütün olarak adil bir toplum kurmayı anlatmaktadır.

• Dar anlamda iktisadi kalkınma sanayileşme ve sermaye birikimi ile gerçekleşebilir.

• Nitekim iktisadi olarak kalkınmış ülkeler belli bir sermaye birikimine ulaşmış, sanayileşmiş ülkelerdir.

İktisadi ve sosyal kalkınma

43Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 44: Igv 2015 öğr kop 2

• Özellikle azgelişmişler için büyümeden daha önemli bir sorun, bütüncül bir iktisadi ve sosyal kalkınma ve dar anlamda da sanayileşmedir.

• Çünkü bu ülkeler genelde gelişmişlerden daha hızlı büyüseler de (örneğin Türkiye) kapitalist bir üretim tarzı içinde kalkınamıyor ya da sanayileşemiyor.

• Bunun çok sayıda nedeni var.• Örneğin günümüzde uluslar arası finans kapitalin tam

hegemonyasına dayalı emperyalist-kapitalist sistem bütüncül kalkınma ve çevreye ve sağlığa en az zarar veren bir tür sanayileşmenin önündeki en önemli engeldir.

İktisadi ve sosyal kalkınma

44Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 45: Igv 2015 öğr kop 2

• Büyüme, iktisadi kalkınma ve sanayileşmenin tek başına sağlıklı bir toplum yaratmak için yeterli olmadığı ortada.

• Tam tersine kendi iç dinamikleri nedeniyle insan ve toplum sağlığına zarar veren yönleri daha ağır basıyor.

• Bu anlamdaki bir kapitalist gelişmişliğin aşırı yönlerinin törpülenmesi suretiyle sağlığın iyileştirildiği sosyal refah dönemi ise tarihsel olarak tamamlanmak üzere.

• Bu kazanımlarım korunabilmesi uluslar arası sermaye güçlerinin ve denetimindeki yapıların (devlet vb) geriletilmesiyle mümkün olsa da, uzun dönemde özellikle de kriz dönemlerinde bu giderek zorlaşıyor.

• Sistem sağlık da dahil kazanımlarımızı geri püskürtüyor.• Son dönem sağlıktaki özelleştirmeler (KÖO) ve bununla beraber daha da kötüleşen

sağlık bunun en iyi göstergesi.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 45

Sonuç yerine

Page 46: Igv 2015 öğr kop 2

• Kaldı ki Türkiye dahil az gelişmiş ülkelerin kapitalist sistem içinde sanayileşebilmesi ve iktisadi anlamda dahi kalkınabilmesi artık finans kapitalin uzun süreli krizleri ve durgunlukları çağında çok zor gözüküyor.

• Bir dönemin küreselleşme savunucuları (Yakınsama Teorileri) azgelişmişlerin, gelişmişlerden daha hızlı büyüyerek kalkınma açığını kapatacaklarını ileri sürmüş olsalar da bu gerçekleşmedi.

• Kaldı ki tek başına büyüme, Türkiye örneğinde olduğu gibi, bütüncül bir kalkınmayı sağlamadı, sadece yeni servet zenginleri yarattı.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 46

Sonuç yerine

Page 47: Igv 2015 öğr kop 2

• Thirlwall’ın hesaplarına göre, kapitalist dünya sistemi altında 2020 yılında azgelişmiş ve gelişmiş ülkeler arasında bugün mevcut olan kalkınma ya da gelişmişlik açığının aynen korunabilmesi için azgelişmiş ülkelerin yılda en az % 12 oranında büyümesi;

• aynı yıl her iki grubun da aynı gelir düzeyinde olabilmelerinin sağlanabilmesi (örneğin 45,000 dolar) için bu ülkelerin yılda en az % 20 oranında büyümesi gereklidir.

• Bu azgelişmiş ülkelerin mevcut büyüme hızlarını altı kat artırmaları ve milli gelirlerinin en az % 50’sini tasarruf ederek yatırıma ayırmaları ve bu kaynağı israf etmeden etkin bir biçimde kullanmaları gerektiği anlamına gelmektedir.

• Nitekim yıllık ortalama % 6 ile büyüyen Malezya’nın bu düzeye gelebilmesi için 64 yıl boyunca kesintisiz büyümesi gerekiyor.

• Bu pratikte gerçekleşmesi imkansız bir durumdur. Zira azgelişmiş ülkeler içinde gayrisafi sermaye oluşumunun GSYH içindeki payı açısından en yüksek orana sahip ülke olan Çin dahi % 40 ile bu hedefin altındadır.

• Türkiye’de ise bu oran % 20-22 civarındadır . Bu veriler büyümenin niteliksel özelliklerinden kaynaklanan sorunlarının yanı sıra niceliksel olarak da mevcut kapitalist yoldan gelişmişlik ya da kalkınmışlık farkını ortadan kaldıramayacağını ortaya koymaktadır (Thirlwall, 2003 s. 64–67).

Kalkınma açığı kapanır mı?

47Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 48: Igv 2015 öğr kop 2

• 2008 krizi kapitalizm ve onun sağlık da dahil tüm sonuçları ile yüzleşmemizi sağladı.• “Tarihin Sonu Tezi” iflas etti.• Bu nedenle de insan ve toplum sağlığını tartışırken, çevre üzerindeki etkilerini de

göz önüne alarak, kapitalist üretim tarzını ve onun büyüme, sanayileşme ve kalkınma modellerini tartışmalıyız.

• Sağlık alanındaki ilerlemenin kapitalist büyüme sayesinde olduğu yönünde yaygın bir inanç söz konusu olsa da,

• Yoksul ülkeler bazen zenginlerden çok daha iyisini yapabiliyorlar.• ABD, Küba ile kıyaslandığında ABD’de sağlık göstergeleri yeterince iyi değil, hatta

bazıları çok kötü.• Oysa Küba’nın kişi başı geliri ABD’ninkinin yirmide birini zor buluyor.

Kapitalizm insan ve toplum sağlığı için zararlı bir sistemdir!

48Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Page 49: Igv 2015 öğr kop 2

• KALKINMA VE BÜYÜME TEORİLERİ

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 49

Page 50: Igv 2015 öğr kop 2

KALKINMA TEORİLERİ

• Kalkınma sürecinde ülkelerin çeşitli aşamalardan geçtikleri kabul edilmektedir.

• Bu aşamalar kalkınma iktisadı literatüründe genelde dört önemli tez/kuram tarafından ele alınmıştır:

• 1- Fisher/Clark: Sektörel Değişme Tezi• 2- Rostow: Beşli Kalkınma Aşaması Kuramı• 3- Lewis: İkili Sektör Tezi• 4- Kaldor: Büyüme Kanunları

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 50

Page 51: Igv 2015 öğr kop 2

Fisher/Clark: Sektörel Değişme Tezi

• Bu tez kalkınma sürecini birincil (tarım), ikincil (sanayi) ve üçüncül (hizmetler) olmak üzere üç aşamada ele alır.

• Kalkınma süreci, birincil/tarımsal mal üretiminden başlayarak zorunlu ihtiyaçların karşılanması ve sınai mal üretimine ve nihai olarak da talebin gelir esnekliği son derece yüksek olan mal ve hizmetlerin üretildiği hizmetler sektörüne doğru giden bir süreçtir.

• Bu bağlamda ilk aşamada hammadde, tarım-ziraat, madencilik ve balıkçılık; ikinci aşamada imalat sanayi ve inşaat ve üçüncü aşamada TV, bilgisayar üretimi gibi yüksek teknolojili mal üretimi, plastik ve metal işlemesi, nakliye ve ulaştırma, perakendecilik, bankacılık ve sigortacılık gibi hizmetler üretilir.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 51

Page 52: Igv 2015 öğr kop 2

• Genelde üçüncül hizmetler sektörü olgun derecede gelişmiş- sanayileşmiş ülkelerin tipik bir özelliği.

• Örnek: Böyle ülkelerde 1960 yılında tarımın GSYH içindeki payı % 7.2, sanayinin payı % 40.2 ve hizmetlerin payı % 53 iken bu oranlar 1989 yılına gelindiğinde sırasıyla % 3, % 33 ve % 64 oldu.

• Ancak Almanya ikincil sektöre verilen ağırlıktan dolayı buna istisna oluşturuyor.

• Ayrıca turizm ve hizmetler sektörünün azgelişmiş ülkeler GSYH’si içindeki payı da azımsanamayacak kadar yüksek olabilmektedir.

• Ancak bu sırayı izleyen Türkiye dahil agü’ler kalkındılar mı?

Fisher/Clark: Sektörel Değişme Tezi

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 52

Page 53: Igv 2015 öğr kop 2

Ülke gruplarında GSYH’nın Sektörel Dağılımı (2007)

Ülke Grupları Tarım Sanayi İmalat Sanayi Hizmetler

Düşük Gelirli Ülkeler % 25 % 30 % 16 % 46

Orta Gelirli Ülkeler % 9 % 37 % 19 % 53

Yüksek Gelirli Ülkeler % 1 % 26 % 17 % 72

Türkiye % 9 % 28 % 19 % 63

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 53

Page 54: Igv 2015 öğr kop 2

Rostow: Beşli Kalkınma Aşaması Kuramı (Komünist Olmayan Manifesto)

• Kalkınma ve büyüme sürecini beş aşamada anlatır: • 1. Geleneksel toplum aşaması: • Statik bir toplum, sınırlı teknoloji kullanımı, feodal bir yapılanma söz

konusu.• ABD hariç tüm toplumlar bu aşamadan geçmiştir.• 2. Kalkış için ön koşulların oluştuğu aşama:• Tarım ve madencilik sektöründe ekonomik artık oluşturulmakta ve bu

artığın sanayiye transferi için zemin hazırlanmaktadır. • Bu aşamada fiziksel alt yapı, elit tabaka ve modern devlet şekillenmektedir.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 54

Page 55: Igv 2015 öğr kop 2

• 3. Kalkış aşaması:• İmalat sanayi yatırımlarının payı milli hasılanın en az % 10’una ulaşmıştır ve

sosyal, ekonomik ve politik kurumlar oluşturulmuştur. • Bu aşamada lider sektör seçimi yapılır (Meiji dönemi Japonya’sı).• Kalkışı ateşleyen önemli olaylar arasında 1848 Almanya, 1868 Japonya,

1949 Çin ve 1947 Hindistan gibi politik devrimler ve bağımsızlık hareketleri sayılabilir.

• Genelde kabul edilen bir görüşe göre bazı ülkeler kalkış aşamalarını şu dönemlerde yaşamışlardır:

• İngiltere: 1783-1802; Fransa: 1840-1860; ABD: 1843-1873; İsveç: 1868-1890; Japonya: 1878-1900; Rusya: 1890-1914.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 55

Rostow: Beşli Kalkınma Aşaması Kuramı (Komünist Olmayan Manifesto)

Page 56: Igv 2015 öğr kop 2

Rostow: Beşli Kalkınma Aşaması Kuramı (Komünist Olmayan Manifesto)

• 4. Olgun ekonomi aşaması:• Daha geniş bir sanayi ve ticaret temeli söz konusu.• Bu aşamanın temel üretimi çelik sanayi gibi ağır sanayiler.• 5. Yüksek kitle tüketimlerinin olduğu aşama:• Lüks tüketim malları ve hizmetler sektörü ağırlıkta. • Ekonomi, tüketim ve hizmetler sektörünün dinamiklerince

yönlendiriliyor.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 56

Page 57: Igv 2015 öğr kop 2

Rostow: Beşli Kalkınma Aşaması Kuramı (Komünist Olmayan Manifesto)

• Rostow’un tezi Kuznets tarafından, ampirik olarak sınanma şansı bulunmadığı yönünde eleştirilmiştir.

• Ayrıca bu tezin her ne kadar karşı çıksa da temelde Marksist “diyalektik ve tarihsel materyalizm” tezinden esinlendiği ileri sürülmüştür.

• Diğer yandan tez;• - Kalkınmanın başlangıç aşamasında tarımın rolünü iyi vurgulamakta, • - Kalkış için lider sektör seçimi ve yatırımların milli gelirin en az % 10’una ulaşmış olması

gereği ve • - Bu atılımı sürdürebilecek bir sosyal ve kurumsal yapıya olan ihtiyacı iyi tespit

etmektedir (Nitekim 1914’ten önce Arjantin’de ve 1895 öncesinde Hindistan, Çin ve Kanada’da devasa demiryolu yatırımlarının yapılmış olmasına rağmen feodalite tam olarak tasfiye edilemediği için o yıllarda bu ülkelerde kalkışa geçilememiştir).

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 57

Page 58: Igv 2015 öğr kop 2

Lewis: İkili Sektör Tezi• Geleneksel ve modern sektör olmak üzere iki temel sektör vardır. • 1.Geleneksel sektör, geçimlik düzeyde tarımsal faaliyete dayanan, işgücü

verimliliği ve sermaye birikiminin çok düşük olduğu ve en önemlisi sınırsız bir emek arzına sahip bir tarım sektörü (model bu nedenle ‘sınırsız emek arzı ile kalkınma modeli’ olarak da anılır) .

• 2. Modern sektör, madencilik ve sanayi gibi faaliyetlere dayalı ve işgücü verimliliğinin göreli olarak daha yüksek olduğu bir sektör. Bu sektör kentsel bir çevreye sahiptir.

• Modelin özü, tarımda ekonomik bir artığın oluşturulması ve bu artığın kentlere sanayileşmenin finansmanı amacıyla transfer edilmesidir.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 58

Page 59: Igv 2015 öğr kop 2

• Model çerçevesinde kalkınmanın başlangıç aşamasında tarımın sanayiye beş temel katkısı söz konusu

• (i) Tarım sanayinin başlangıçta ihtiyaç duyduğu ucuz emek ihtiyacını karşılar. Yoksul köylüler şehirlerde işçilere dönüşürler.

• (ii) Tarım sanayinin hammadde (örneğin pamuk) ve gıda gibi mallara olan ihtiyacını karşılar.

• Ucuz gıda sunumu sanayideki ücret düzeyinin düşürülmesini böylece sermaye birikiminin temel kaynağını oluşturan kârın artırılmasını mümkün kılar.

Lewis: İkili Sektör Tezi

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 59

Page 60: Igv 2015 öğr kop 2

• (iii) Tarım ürünleri ihracatı, sanayinin ihtiyaç duyduğu ara malı ve sermaye malı ile hammadde ithalatı için gerekli dövizi sağlar.

• (iv) Tarım, sanayi malları ve dayanıklı tüketim malları için iyi bir pazardır.

Lewis: İkili Sektör Tezi

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 60

Page 61: Igv 2015 öğr kop 2

• (v) Tarım vergilendirme ve iç ticaret hadleri yoluyla sanayi sektöründeki sermaye birikimi için fon yaratır:

• (-)Gerek dolaysız bir arazi vergisi aracılığıyla (örneğin Meiji/land tax) ve gübre gibi tarımsal girdilerin ve köylülerin yoğunlukla kullandığı ürünlerin (dolaylı) aşırı vergilendirilmesi yoluyla,

• (-)Gerekse de tarımsal ürün fiyatlarının baskı altında tutulması yoluyla tarımdaki ekonomik artık devlet eliyle sermaye birikiminde kullanılmak üzere kentlere aktarılır.

Lewis: İkili Sektör Tezi

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 61

Page 62: Igv 2015 öğr kop 2

Kaldor: Büyüme Kanunları• Yaşam standardının düzeyi ile sanayileşme düzeyi arasında

doğrudan bir ilişki kurar. • Çok yoksul ülkelerde hemen hemen hiç sınai faaliyete

rastlanmazken, yüksek gelirli ülkelerde kaynakların % 20-40’nın sanayi sektörüne ayrıldığını görmekteyiz.

• Dünyada sadece Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada tarım üzerinden zenginleşebilirken diğer zengin ülkeler bunu sanayileşme yolu ile sağlayabilmişlerdir.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 62

Page 63: Igv 2015 öğr kop 2

• Sınai büyüme ile GSYH büyümesi arasındaki doğrusal ilişkideki itici güç imalat sanayindeki büyüme hızıdır.

• Bunun nedeni ise imalat sanayindeki emek gücü verimliliğinin göreli olarak diğer sektörlere göre daha yüksek olmasıdır.

• Çünkü imalat sanayinde ölçeğe göre artan getiri ve yaparak öğrenme gibi önemli olgular emek gücü verimliliğinin artmasını sağlamaktadır.

Kaldor: Büyüme Kanunları

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 63

Page 64: Igv 2015 öğr kop 2

• Kaldor 3 Büyüme Kanunu:• Kanun 1: İmalat sanayi hasılası büyümesi (gm) ile GSYH büyümesi (gGDP)

arasında pozitif bir korelasyon mevcuttur:• (gGDP = f1 (gm) f1 0).• Kanun 2: İmalat sanayi hasıla büyümesi (gm) ile imalat sanayi emek gücü

verimliliği büyümesi (pm) arasında pozitif bir korelasyon mevcuttur:• pm = f2 (gm) f2 0 (Vendoorn’s Law).• Kanun 3: İmalat sanayi hasılası büyümesi (gm) ile imalat sanayi dışındaki

verimlilik büyümesi (pnm) arasında kuvvetli ve pozitif bir ilişki mevcuttur:• pnm = f3 (gm) f3 0.• Bu kanunlar 1996 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nde, 28 bölgede 1965-1991

dönemini kapsayacak bir şekilde test edilmiştir. Test sonuçlarına göre ilk iki kanun testi geçerken üçüncü kanun konusunda belirsizlik ortaya çıkmıştır.

Kaldor: Büyüme Kanunları

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 64

Page 65: Igv 2015 öğr kop 2

• Kaldor Büyüme Kanunları ile ilgili bazı sonuçlara ulaşmak mümkün:• (i) Azalan Verimler Kanunu’nun geçerli olduğu tarım sektöründen

sanayi sektörüne işçi akışı durdurulduğunda GSYH büyümesi yavaşlar. • Nitekim Asya Kaplanları olarak bilinen G. Kore, Singapur, Tayvan ve

Hong Kong’un 1970’li yıllardaki % 10’lara varan büyüme hızını sürdürememeleri bununla açıklanmaktadır.

• (ii) İç pazar daraldığında büyümenin sürdürülebilmesi için dış pazarlara yönelmek gereklidir.

• Böylece sanayileşme hızlandıkça dış pazardan gelen talep büyüme oranının büyüklüğünü belirleyecektir.

Kaldor: Büyüme Kanunları

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 65

Page 66: Igv 2015 öğr kop 2

• (iii) İhracat ve hasıladaki hızlı büyüme uluslararası kutuplaşmaya yol açar. Bu nedenle de tüm gelişmekte olan ülkelerin aynı modeli izlemeleri mümkün değildir.

• (iv) Kaldor’ a göre sanayileşme doğrultusundaki yapısal dönüşümler piyasa mekanizmasına bırakılamaz.

• O’na göre azgelişmiş ülkeler yalnızca korumacılıkla sanayileşebilirler. • Nitekim İngiltere dışında bugünkü hiç bir gelişmiş ülke serbest ticaret

yoluyla gelişmemiştir. • Yeni sanayileşmiş ülkeler adı verilen ülkelerde de bebek sanayiler

korunmuş ve devlet müdahaleleri temel olmuştur.

Kaldor: Büyüme Kanunları

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 66

Page 67: Igv 2015 öğr kop 2

BÜYÜME TEORİLERİ

• Büyüme teorilerini beş ana başlık altında ele almak mümkün:

• (i) Klasik Büyüme Teorisi,• (ii) Keynesyen Büyüme Modelleri• (iii) Neo-Klasik Büyüme Modelleri • (iv) Yeni Büyüme Teorileri (Endojen Büyüme Teorileri)• (v) Marksist Büyüme Teorisi,

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 67

Page 68: Igv 2015 öğr kop 2

I. Klasik Büyüme Teorisi• İktisadi büyüme ve gelişmenin temelinde sanayi sektöründeki

işbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı ölçek ekonomileri (ölçeğe göre artan getiri) yatmaktadır.

• Üretim arttıkça hasıla ve istihdamın artması ile işgücü verimliliği de artmaktadır.

• Üretim/hasıla artışı ise yatırım ve sermaye stokunun bir fonksiyonu olduğundan büyüme için sermaye birikimi esastır.

• Sermaye birikiminin kaynağını ise asıl olarak sermaye geliri olan kar oluşturmaktadır.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 68

Page 69: Igv 2015 öğr kop 2

• A.Smith sermaye birikiminin asıl olarak sanayi sektöründe yaratılan kârlardan sağlanacağı tezinden yola çıkarak kâr oranlarının düşürülmemesi gerektiğini savunur.

• Zira kâr oranları azalırsa sermaye birikimi de yavaşlayacaktır. • Smith’e göre kalkınma sürecinde kâr oranları sermaye

stokundaki artış ve kapitalistlerle ücretliler arasındaki mücadele sonucunda azalabilir.

• Ancak yeni yatırım fırsatları ve yeni teknolojilerle sağlanan imkanlarla kâr oranlarındaki azalma durdurulabilir ve hatta artırılabilir.

Klasik Büyüme Teorisi

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 69

Page 70: Igv 2015 öğr kop 2

• Malthus, Ricardo ve Marx’ta kâr oranlarındaki düşüş kaçınılmazdır.• Ricardo’ya göre kâr oranlarındaki azalmanın nedeni toprak rantı

sahiplerinin paylarının artmasıdır. • Kâr yeniden yatırılabilir fonların tek kaynağı ve bu anlamda da sermaye

birikiminin temelidir. • Sermaye birikimi ise kalkınmanın lokomotifidir. • Kâr oranlarındaki düşüş nedeniyle Ricardo’ya göre kapitalizm bir gün

durağanlaşacak ve artık reel olarak büyüyemeyecektir. • Bu bağlamda Ricardo, kârı azaltan her türlü ücret artışı, vergi ve

gümrük tarifesine karşı olmuştur.

Klasik Büyüme Teorisi

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 70

Page 71: Igv 2015 öğr kop 2

II. Keynesyen Büyüme Modelleri

• Keynesyen büyüme modelleri içinde en meşhuru ve özellikle 1950-1980 döneminde kalkınma programlarında esas alınan büyüme modeli Harrod-Domar büyüme modelidir.

• Bu modelin özünde de sermaye birikimi ve onu belirleyen tasarruf ve yatırımlar var.

• g = s / c şeklinde formüle edildiği üzere (c)'nin yani marjinal sermaye /hasıla oranının sabit kabul edilmesi durumunda (modelde sabittir) büyümeyi belirleyen faktör (s) yani tasarruf oranıdır.

• Bu bağlamda model için toplam tasarruf hacmi ve bileşenleri olan kamusal tasarruflar ve özel tasarruflar önemlidir.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 71

Page 72: Igv 2015 öğr kop 2

Harrod-Domar Modeli (1939)

• Temel soru: Statik denge şartı olan planlanmış yatırımların planlanmış tasarruflara eşitlenmesi için büyümekte olan dinamik bir ekonomideki büyüme hızı ne olmalıdır?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 72

Page 73: Igv 2015 öğr kop 2

Harrod-Domar Modeli (1939)

• Üç farklı büyüme oranı söz konusu:• 1. Fiili büyüme oranı (ga)= s / c = (S/Y) / (I/ΔY) = (ΔY/Y)• 2. Garanti edilmiş büyüme oranı (gw):• Sermayenin tam istihdamını mümkün kılan, eksik üretim sorununu

ortadan kaldıran, planlı tasarruflara uygun bir planlı yatırım düzeyini mümkün kılan büyüme oranı.

• 3. Doğal büyüme oranı (gn):• Fiili ve garanti edilmiş büyüme oranları birbirine eşitlenmiş olsa da

(sermayenin tam istihdamı) bu durum emeğin tam istihdamını sağlamaz.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 73

Page 74: Igv 2015 öğr kop 2

• Emeğin tam istihdamı sırasıyla; • İşgücünün büyüme oranı (nüfus) ve teknolojik gelişmenin yol

açtığı işgücü verimlilik artışı olarak tanımlanan uzun dönemli büyümeyi sağlayan büyüme oranınca sağlanır.

• Böylece emek ve sermayenin tam istihdamının gerçekleşebilmesi için (Robinson : Altın Çağ) bu üç oranın birbirine eşit olması gerekir:

ga = gw = gn

Harrod-Domar Modeli (1939)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 74

Page 75: Igv 2015 öğr kop 2

• Azgelişmiş ülkeler kısa vadede ga ve gw uyumsuzluğu yaşarken , uzun vadede gw (sermaye büyümesi) ile gn (işgücü büyümesi) arasında sorun yaşarlar.

• Böylece bir kalkınma stratejisinde;• gw’yi (sermaye birikimi) hızlandırarak gn’e yaklaştırmak

ve/veya • gn’i (işgücü artış hızını) düşürmek söz konusu olabilir.• gn’i düşürmek;• Ya nüfus kontrolüyle ya da emek tasarruf edici teknolojik

gelişmeyi yavaşlatmakla mümkündür.

Harrod-Domar Modeli (1939)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 75

Page 76: Igv 2015 öğr kop 2

• gw iki yolla artırılabilir:• (i) Toplam tasarrufların büyümesi hızlandırılır. • Bu vergi reformlarını da içeren mali ve finansal

politikalarla yapılabilir.• (ii) Sermaye /Hasıla Katsayısı düşürülür. • Bunun için daha çok emek-yoğun teknolojiler seçilir.

Harrod-Domar Modeli (1939)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 76

Page 77: Igv 2015 öğr kop 2

• 1950-1980 dönemine damgasını vuran Harrod-Domar Modeli iki yansımaya neden oldu:

• 1. Cambridge(ABD) Okulu (Solow,Samuelson ve Modigliani): Sermaye /hasıla oranı üzerinde yoğunlaştılar.

• Uzun vadede yatırımlar büyüme üzerinde etkisizdir. Çünkü uzun vadedeki doğal büyüme işgücü büyüme oranı ve işgücü verimlilik artış hızıyla belirlenir.

• 2.Cambridge (İngiltere) Okulu (Kaldor, Robinson,Kahn ve Paisnetti): Tasarruf oranı üzerinde yoğunlaştılar.

Harrod-Domar Modeli (1939)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 77

Page 78: Igv 2015 öğr kop 2

Cambridge(ABD) Okulu (Solow,Samuelson ve Modigliani):

• Ekonomideki yatırım ve tasarruf oranındaki (sermaye birikim oranı) artışlar, paydada yer alan sermaye/hasıla oranındaki artışlarla dengelenir (sermayenin marjinal verimliliğinin düşmesi).

• Bu düşüşü önlemeye dönük olarak oluşturulan mekanizmalar ile yatırımlardaki artışın büyümeyi hala mümkün kılacağı tezi

Endojen Büyüme Teorileri’ne esin kaynağı oluşturdu.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 78

Page 79: Igv 2015 öğr kop 2

Neo-Keynesyenler (Kaldor, McCombie ve Thirlwall)

• İmalat sanayi yatırımları büyümenin lokomotifidir.• İmalat sanayi üretim miktarı kapalı bir ekonomide

birincil sektörde (tarım) bu mallara olan talep (iç talep); açık ekonomilerde ise ihracat talebi tarafından belirlenir.

• Böylece gelişmiş ülkelerdeki büyüme hızını büyük ölçüde ihracatın büyüme hızı belirler.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 79

Page 80: Igv 2015 öğr kop 2

• İhracattaki büyüme dış ticaret hadlerindeki gelişmelerle yakından ilgilidir.

• Bu bağlamda model çerçevesinde ekonomilerin daha fazla sermaye/teknoloji yoğun ve kalifiye emek yoğun malların ihracatına yönelmeleri önerilir.

• İhracata yönelik mali ve finansal teşvikler böyle bir ihracat yapısını gerçekleştirmek ve ihracatı artırmak bağlamında savunulur.

Neo-Keynesyenler (Kaldor, McCombie ve Thirlwall)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 80

Page 81: Igv 2015 öğr kop 2

III. Neo-Klasik Büyüme Modelleri (Solow, Samuelson, Swan)

• Sermaye birikim hızı kısa vadede etkilidir. Daha fazla yatırım büyümeyi geçici olarak etkiler. Bunun nedeni sermayenin azalan verimler kanunudur.

• Uzun vadede yüksek tasarruf ve yatırım oranlarıyla giderek artan sermayenin marjinal verimliliği düşer ve böylece marjinal sermaye hasıla oranının değeri artar. Bu ise büyümeyi yavaşlatır.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 81

Page 82: Igv 2015 öğr kop 2

• Uzun vadede iktisadi büyümeyi belirleyen faktörler : Nüfus/işgücü artış hızı, işgücü verimliliğindeki artış ve teknolojik gelişme gibi faktörlerdir.

• Bu bağlamda Neo-Klasik büyüme modellerinde sermaye birikimini artırmaya dönük maliye politikası önlemleri ikincil plandadır.

Neo-Klasik Büyüme Modelleri (Solow, Samuelson, Swan)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 82

Page 83: Igv 2015 öğr kop 2

• Neo-Klasikler bu tezlerini, «yakınsama/convergence” iddiasını yani küreselleşme sonucu kalkınma açığının kapanmakta olduğu şeklindeki görüşleri desteklemek amacıyla da kullanırlar.

• Buna göre, aşırı sermaye birikimine sahip gelişmiş ülkeler sermayenin marjinal verimliliğinin göreli düşüklüğü nedeniyle azgelişmiş ülkelerden daha yavaş büyüyeceklerinden ve

• Sermayenin marjinal getirisinin görece yüksek olduğu azgelişmiş ülkelere yöneleceklerinden kalkınma açığı belli bir süre sonra kapanacaktır.

Neo-Klasik Büyüme Modelleri (Solow, Samuelson, Swan)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 83

Page 84: Igv 2015 öğr kop 2

Neo-Klasik Büyüme Modelleri

• Cobb-Douglas Büyüme Modeli:• Y = T. Kα.L1- α.• Y= Hasıla, K= Sermaye, L=Emek,• T=Teknoloji (exojen), • α =Hasıla /sermaye esnekliği,• (1- α) = Hasıla / emek esnekliği• α +(1- α) = 1.• Hasıla, sermaye ve emeğin fonksiyonudur. Üretim fonksiyonu ölçeğe göre sabit

getirili.• Emek ve sermaye miktarındaki % 1’lik bir artış ,hasılada % 1’lik bir artışa yol

açar.• Eleştiri:• Model arz yönlü, talebe yer verilmez.• Teknoloji, işgücü verimliliği ve üretim faktörleri talepten etkilenmezler.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 84

Page 85: Igv 2015 öğr kop 2

IV. Yeni Büyüme Teorileri (Endojen Büyüme Teorileri /Baumol, Romer, Lucas, Lerugman ve Barro)

• Neo-klasik büyüme teorilerinin exojen büyüme ile ilgili öngörülerini eleştirerek ortaya çıkan teorilerdir.

• Baumol’un araştırması (1986) gelişmiş ülkelerin büyümeye devam ettiklerini ve azgelişmiş ülkelerle olan kalkınma açığının kapanmadığını ortaya çıkarttı.

• Bu tespit Neo-Klasiklerin temel aldığı ve gelişmiş ülkelerde sermayenin marjinal verimliliğinin düştüğü şeklindeki tezini çürüttü.

• Daha yüksek bir sermaye / emek rasyosu daha fazla büyümeye yol açar. • Yani uzun dönemde büyümeyi belirleyen şey tasarruf-yatırım düzeyidir

(sermaye birikimi).• Böylece veri bir emek arzında yeni sermaye yatırımlarının yapılmasıyla

ekonomiler sınırsız büyüyebilecektir.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 85

Page 86: Igv 2015 öğr kop 2

• Sermaye/hasıla katsayısının yükselmesini, böylece serm.marj.verimliliğinin azalmasını önleyen faktörler:

• (i) Yaparak öğrenme yoluyla firmalar sermayeyi daha verimli bir şekilde kullanmayı öğrenirler.

• (ii) Dışsallıklar: Firmalar diğer firmaların ar-ge çalışmalarından ya da devletçe yetiştirilmiş beşeri sermayeden (nitelikli işgücü) yararlandıkça sermayenin verimliliği artar.

• (iii) Alt yapı yatırımları : Sermayenin verimliliğini (kar oranlarını) yükseltir.• (iv) Teknoloji: Teknik buluş ve ilerlemeler, dış ticaret aracılığıyla yayılan teknolojik

gelişmeler ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile verimlilikler artar. • Tüm bu faktörlerin olumlu etkileriyle sermaye/hasıla oranının yükselişi önlenir, yani

sermayenin marjinal verimliliğinin artması ve iktisadi büyümenin artırılarak sürdürülmesi sağlanır.

Yeni Büyüme Teorileri (Endojen Büyüme Teorileri /Baumol, Romer, Lucas, Lerugman ve Barro)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 86

Page 87: Igv 2015 öğr kop 2

• Eleştiriler:• Bu teoriler yeni değil:• 1. Iraksama (divergence) tespiti yıllar önce Prebish, Mrydal, Hirshman,

Wallerstein ve Frank tarafından,• 2. Sermaye birikimi A.Smith (1776)ve Marx (1867) tarafından• 3. Yaparak öğrenme K.Arrow tarafından,• 4. Beşeri sermaye (eğitim) Schultz tarafından,• 5. AR-GE yatırımları Griliches tarafından ve• 6. Teknoloji-sermaye birikimi Kaldor tarafından (sermaye/emek rasyosu

büyürken, sermaye / hasıla katsayısının neden değişmediğinin açıklaması) belirlenmiştir.

Yeni Büyüme Teorileri (Endojen Büyüme Teorileri /Baumol, Romer, Lucas, Lerugman ve Barro)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 87

Page 88: Igv 2015 öğr kop 2

• Görgül çalışmalar:• Solow (1957) : ABD büyümesinde sermaye birikiminin katkısı % 10, teknolojik

gelişmenin katkısı % 90.• Dünya Bankası (1991): 68 ülkedeki iktisadi büyümenin temel belirleyicisi sermaye

birikimidir. Teknolojik gelişme minimaldir.• A.Young (1995): Asya Kaplanları’nın büyümesi teknolojiden ziyade üretim

faktörlerinden (emek ve sermaye) kaynaklanıyor, bu ihracatı artırıyor, büyüme artıyor.• Krugman: Doğu Asya ülkelerinde 1970’li yıllarda görülen hızlı büyümenin ardındaki

temel faktörler yüksek tasarruf/yatırım oranı ve işgücü arzındaki büyüme (nüfus artışı ve işgücüne katılım oranı artışı) olmuştur.

• Diğer araştırmacılar: Büyümenin ardındaki temel faktörler yatırım indirimi, beşeri sermaye ve ar-ge teşvikleri gibi mali teşviklerdir.

• Ancak, G. Kore’ye ilişkin olarak yapılan bir çalışmaya göre 1962-1982 dönemindeki hızlı büyümenin sadece % 10’u vergisel teşviklerle ilişkilendirilebilmekte.

Yeni Büyüme Teorileri (Endojen Büyüme Teorileri /Baumol, Romer, Lucas, Lerugman ve Barro)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 88

Page 89: Igv 2015 öğr kop 2

• Bu teoriler;• Pozitif dışsallıklara yol açan yeniliklerin teşvik edilip,• Özel mülkiyet haklarıyla korunmasını,• Beşeri sermayeyi artırmaya yönelik eğitim, sağlık gibi kamu

harcamalarının özendirilmesini,• Özel sermaye yatırımlarının verimliliğini artırabilecek kamusal altyapı

yatırımlarının (örneğin enerji) teşvik artırılmasını önerir. • Ayrıca yaklaşıma göre, yatırımların niceliğinden ziyade niteliği önemli. • Çünkü kötü hükümet politikalarıyla yürütülen büyük çaplı yatırım

projeleri büyümeyi sağlayamayabilir.• Bu teoriler tıpkı Neo-klasik büyüme teorileri gibi arz yönlüdür.

Yeni Büyüme Teorileri (Endojen Büyüme Teorileri /Baumol, Romer, Lucas, Lerugman ve Barro)

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 89