14
KRİZ İLETİŞİMİ & VAKA ÖRNEKLERİ Temmuz 2014 Tarafından hazırlanmıştır

Stratejik İletişimde Kriz Yönetimi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kriz bir kuruluşun üst düzey hedeflerini, finansal varlıklarını, sosyal paydaşlarıyla olan ilişkilerini tehlikeye sokan ve çabuk bir şekilde tepki verilmesi gereken özel bir durum olarak nitelendirilebilir. Hızlı karar vermek ve doğru stratejiyi uygulamaya geçmek hasarın boyutunu önemli ölçüde değiştiriyor. İletişimin ışık hızına ulaştığı bir çağda ise, krizin iyi yönetilmemesi yılların emeğiyle oluşturulan itibarı saliseler içerisinde yerle yeksan edebiliyor. İster çevresel felaket, ister doğal afet veya kaza olsun şirketin operasyon alanına göre önceden belirlenmiş bir kriz planı (risk yönetimi) olması işleri hafifletiyor.

Citation preview

KRİZ İLETİŞİMİ & VAKA ÖRNEKLERİ

Temmuz 2014

Tarafından hazırlanmıştır

3 Aralık 1984 günü dünya tarihi için kara bir leke sayılabilir…

O gün ABD’li Union Carbide firmasının Hindistan Bhopal'deki böcek ilacı fabrikasından

yanlışlıkla 40 ton metil isosiyanat gazını dışarı atması 18 bin kişinin ölümüne, 150 binden fazla

insanın zehirlenmesine neden oldu…

Çevresel etkileri Çernobil faciasından bile korkunç olan bu kaza sonrasında, Bhopal eyaleti

doğal afet bölgesi ilan edildi.

Sene 1984’tü ve henüz sosyal medya hayatımızın hiçbir yerinde değildi. Şirket, özür/

kabullenme stratejisi uygulama yoluna gitti.

Etkiliydi, çünkü inkar yerine empati kurma ve gereken ne varsa yapmaya hazır olduklarını

belirttiler. Ayrıca medya ile iletişim kanallarının hepsini açık tuttular.

Sürekli olarak basın toplantıları ile basın bilgilendirildi, bölgeye ABD’den basın turları düzenlendi.

Şirketin sözcüleri röportajlar için hazır bulundu ve basın bültenleriyle de haber ağlarını beslediler.

Bundan tam 30 yıl öncede var olan ve ortak sağduyu ile bulunması çok da zor olmayan kriz

iletişiminin açık öğretilerini kullandılar: Karmaşık bilgileri kısa, net bir dille ifade ederken, içten bir

empati kurma yoluna gitmek…

KRİZ…

Kriz bir kuruluşun üst düzey hedeflerini, finansal varlıklarını, sosyal

paydaşlarıyla olan ilişkilerini tehlikeye sokan ve çabuk bir şekilde tepki

verilmesi gereken özel bir durum olarak nitelendirilebilir.

Hızlı karar vermek ve doğru stratejiyi uygulamaya geçmek hasarın

boyutunu önemli ölçüde değiştiriyor.

İletişimin ışık hızına ulaştığı bir çağda ise, krizin iyi yönetilmemesi yılların

emeğiyle oluşturulan itibarı saliseler içerisinde yerle yeksan edebiliyor.

İster çevresel felaket, ister doğal afet veya kaza olsun şirketin operasyon

alanına göre önceden belirlenmiş bir kriz planı (risk yönetimi) olması işleri

hafifletiyor.

Kriz iletişimi sadece kriz anında yapılan çalışmalarla da sınırlı değil.

Kriz öncesinde ;

KRİZ YÖNETİMİ

Kriz anlarında tüm sorumluların ne yapacaklarını bilmesi ancak planlı bir çalışmayla mümkün.

Bu konuda yapılan en büyük hata ise kriz iletişimini medyayla sınırlandırmak.

Bu dönemlerde sadece basınla değil, krizi yaşayan firmanın paydaşlarıyla, çalışanlarıyla, hedef

kitlesi veya müşterileriyle, finansal gruplar ve kamu yöneticileriyle de iletişimde olması gerekiyor.

potansiyel kriz alanlarının & konularının belirlenmesi,

olası kriz senaryolarının üretilmesi,

kriz yönetimi konusunda eğitim

planlama gibi çalışmaları kapsayan bir süreç.

Kriz ve hatta büyük çapta skandala dönüşebilecek olaylarda profesyonel bir iletişim desteği almak gereklidir.

NE YAPILMALI ?

Kriz öncesinde

Sürekli sektör ve faaliyet takibi

Kriz senaryolarının önceden

belirlenmesi

Sözcülerin önceden

belirlenmesi ve eğitilmesi

Kurum içinde hızlı koordinasyon için

planlama

Düzenli basın ve paydaş iletişimi

Kriz Esnasında

NE YAPILMALI ?

Sürekli takip ve raporlama

Empati

kurma

Sosyal, görsel, yazılı medya gibi tüm mecraların

dikkatle izlenmesi

Sorunu tespit edip doğru açıklamayı

hazırlama

Gerekli ise kamu önünde özür

dilemeye hazırlıklı olma

Cevap verebilirlik ve şeffaflık ilkesine

uyma

Medya ile açık net ancak tartışmaya

mahal vermeyecek bir iletişim kurma

İletişim kanallarını açık tutma, sağlıklı

bilgi aktarımı

Kriz Sonrasında

NE YAPILMALI ?

Hasar tespiti ( algı araştırması, paydaşlarla

iletişim)

Basını bilgilendirmeye

devam etme

İletişim kanallarının açık

tutulması

Mesajların iletimi için farklı kanalların

kullanılması

GLOBAL VAKA

ÖRNEKLERİ

Johnson & Johnson siyanürlü Tylenol kapsüller (1982)

Kriz: ABD’nin Chicago kentinde İçine ölümcül bir zehir olan siyanür konulmuş ağrı kesici Tylenol kapsülleri 7 kişinin ölümüne yol açtı. Katil bulunamadı.

J&J nasıl karşıladı: Kuruluş paniği önlemek ve mümkün olduğu kadar hızlı bir biçimde elde ettikleri bilgiyi kamuoyuna duyurmak için medyaya ihtiyaçları olduğunu fark etti. Bu yüzden Johnson & Johnson, derhal kapılarını medyaya açtı. Tüm adımlarının açık ve şeffaf olmasını sağladı. Halkın sağlığını ilk sıraya koydu. Siyanürlü ürün kendi üretimleri olmadığı halde, 100 milyon dolar değerindeki 31 milyon şişeyi anında piyasadan çekti. Chicago Polisi, FBI ve Ulusal İlaç Dairesi FDA ile katilin yakalanmasını konusunda sıkı işbirliği yaptı ve 100 bin dolar ödül koydu. Krizin ardından 2.5$ indirimli ve kilitli kapaklı Tylenol’lar yeniden piyasaya sürüldü.

Sonuç: Dünya çapındaki PR derslerinde okutulan bir strateji ile şirket en iyi kriz yönetimlerinden bitine imza attı. Bugün Johnson & Johnson markasının insanlarda uyandırdığı güven duygusunun arkasında temellerini bu değerlere oturtması var.

JetBlue'nun operasyonel çöküşü (2007)

Kriz: ABD merkezil havayolu JetBlue, fırtına dolayısıyla 5 günde 1000

uçuşunu iptal etmek zorunda kaldı.

Jetblue nasıl cevap Verdi: Şirketin CEO’su David Neelman hava durumunu

suçlama yoluna gitmedi. JetBlue müşterilerine yönelik içten bir özür

mektubu yazdı, haklarının ne olduğunu anlattı ve etkilenen müşterilere

şirketin her türlü desteği vereceğini açıkladı.

Sonuç: Bu açıklamayı yaklaşık bir hafta bekledikten sonra alan müşteriler

oldukça kızgındı. Ancak açıklamanın içtenliği ve netliği öfkenin dozunu

azalttı. İlerleyen haftalarda Neelman bir çok TV kanalında, internette ve her

türlü mecrayı kullanarak özrünü yineledi. Bir kere bile, ‘bizim hatamız yok’

demedi… İtibar konusunda hasar alınsa da en azından belli bir çerçeve

içerisinde tutu.

Cadbury’nin Kurtlu çikolataları (2003)

Kriz: Hindistan’ın başkenti Mumbai’de ortaya çıkan kurtlu çikolatalar, ülkenin gıda otoritesi

tarafından şiddetle eleştirildi. Şirketin en yakın üretim tesisindeki çikolata stokuna el konuldu.

Cadbury nasıl cevap Verdi: Şirket oldukça yavaş davrandı. Öncelikle üretim tesislerinde böyle bir böceklenme olamayacağını belirten bir duyuru yayınladı, ancak Gıda

Otoritesi’nin aynı fikirde olmadığı açıklaması ortalığı karıştırdı. Medya bu fikir ayrılığını sevdi ve

şirketle ilgili olumsuz haberler silsilesi başladığında şirket tamamen saldırıya açıktı.

Sonunda Cadbury reklamlarını kaldırdı ve eğitici bir PR kampanyasına girişti. Hedeflerinde

çikolata satan bayiler vardı. Basın bültenleri kullanılarak üretim ve depolama konularında alınan

tedbirler konusunda medya sürekli olarak bilgilendirildi. Ayrıca yeni makineler ithal edildi ve

çikolataların paketleri değiştirildi. Şirket, 4 ay sonra daha agresif bir biçimde reklam

kampanyasına başladı. Bu arada medya ile ilişkiler yavaş da olsa gelişiyordu.

Sonuç: Cadbury’nin Hindistan’daki satışları negatif haberlerin etkisiyle yüzde 30 azaldı. Ancak

zamanla toparlanma başladı. 8 hafta içinde yeni paketleme ve reklam kampanyasının etkisiyle

satışlar kriz öncesi seviyelere çıktı. Şirket 8 ay sonra tüketici güveninin kriz öncesi düzeye

döndüğünü açıkladı. Cadbury Hindistan çikolata pazarındaki lider konumunu sürdürüyor.

Toyota’nın geri çağırma fiyaskosu (2010)

Kriz: Japon otomotiv devi Toyota’nın gaz pedalındaki arıza dolayısıyla ölümlü kazalardan sorumlu

tutulması ve 9 milyona yakın aracını geri çağırması şirket tarihinin en büyük krizlerinden birinin

başlangıcı oldu.

Toyota Nasıl cevap Verdi? Şirket öncelikle problemin neden kaynaklandığını bulamadı ve PR ekipleri

ile medya saldırısını engellemeye çalıştı. Üst yönetimin krizin ilk evrelerinde ortalıkta görünmemesi

krizin üzerine benzin döktü. Toyota sonbahara kadar şikâyetler karşısında milyonlarca araç

kullanıcısına ‘paspasları araçlardan çıkarın’ tavsiyesi yapmakla yetindi. Kısaca şirket bu sürecin her

aşamasında olayın ciddiyetini hafife aldı ve aşırı güvenli bir şekilde durumu basit açıklamalar ve

tamiratlarla geçiştirmeyi seçti.

Şirketin yavaş davranmasının bedelleri ise çok ağır oldu. Krizin ilk aşamasını yönetmede korkunç

biçimde başarısız olan şirketin hala finansal başarısını sürdürmesi ise bu vakayı ilginç kılıyor. Halkın

Toyota’nın görkemli başarısını hatırlaması çok uzun sürmedi. Şirket, garanti sürelerini uzattı, pazarlama

kampanyalarını etkin biçimde kullandı ve müşterilerin emniyetine gösterdiği önemi konusunda ikna

edici olmak için çalışmalara girişti.

Devam eden aylarda şirketin reklamları çok daha içten hale geldi. Amaç şirketin sorunu çözmek için

dedike olduğunu göstermekti. Toyota yöneticileri ise özellikle ABD medyasında bolca boy gösterir oldu

ve soruşturmaları takip ettiler.

Sonuç: Toyota markası dayanıklılığını yıllarca oluşturduğu pozitif bir itibarla yeniden göstermeyi

başardı… Ancak bedeli çok ağır oldu. Şirket milyonlarca dolarlık davalarla karşı karşıya kaldı ve ondan

daha kötüsü küresel arenada büyük bir itibar kaybına uğradı. Şirket sürecin en başında konuya hakim

olup özür dileseydi ve gerekeni yaptıklarını hissettirebilseydi bu krizin bedeli bu kadar ağır ödenmezdi.

Teşekkürler!