View
24
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
EKİM 2019 | SAYI 1
TED'Lİ FARKLI OKUR YAZARTEDEBİYAT
29 EKİM ÖZEL SAYISI
YENİ
SEPTEMBER 2015 | $15.98
. Gülben KOCABIÇAKRana İrem SALTIKHicri Emir ARINERTarhan ÖĞÜTCÜDoruk ÜSTÜNDAĞSelen ÇETİNElif Simin İZGÖRENOrhan ÇOLAKA.S.Başar BALDeniz DAĞDELENRıza Toprak KAHYAVerda ÖZELDoruk ÜSTÜNDAĞKardelen ÖZKANDeniz Sofia ULUTAŞAlara Melanie CAREYRıza Toprak KAHYAKardelen KIRKESERDemir TİMUÇİNSu HACALOĞLUZeynep SOMERYaşar KARAKAŞUlaş YÜKSELDeniz İzzet DİPBURUNAda ÇİMENDeniz ŞENİMDuru ÜNSALCandan MADİOĞLUAhmet AKGÖZBurak KESKİN
EditörDeneme/Haber Yazısı
RöportajÖğrencimizi Tanıyalım
Deneme/MektupDeneme/MektupDeneme/Mektup
ÖyküŞiir
AraştırmaAraştırma
DenemeAraştırma
ŞiirDeneme/Öykü
Katkı Sağlayanlar
M. Fevzi Çakmak, 4088. Sk. No:2, 35430 Urla/İzmir
444 6 833 https://www.tedizmir.k12.tr/
tedebiyat@tedizmir.k12.tr
A D R E S
Sayı: 1TEDebiyat
aylık çıkan okul dergisiEkim 2019
TED İzmir Koleji adına lise öğrencileri tarafından çıkarılmıştır.
İL E T İŞ İM
YENİ
EKİM
20
19 |
SAY
I: 0
1
İÇİNDEKİLER
ÖĞRENCIMIZITANIYALIM
OKUL MECLISBAŞKANI
İlk sayımızın konuğu 11.sınıf öğrencimiz TarhanÖğütcü. Atatürk'ün "Bensporcunun zeki, çevik; aynızamanda ahlaklısınıseverim." sözünü ilkeedinmiş genç sporcumuzutanıyoruz.
Okul Meclis Başkanı HicriEmir Arıner'i daha yakındantanımak için kendisiyle birröportaj gerçekleştirdik.
29 EKİM CUMHURİYETBAYRAMI KUTLU OLSUN!
12
CUMHURİYET BENİM İÇİN...Okulumuzun öğrencileri kendilerine görecumhuriyeti tanımladılar. Özgürlük, demokrasi,Atatürk, sanat, çağdaşlık, medeniyet... Birkavram içerisinde kaç anlam barındırabilir?
83-4
İÇSEL DIŞAVURUM910
ÖYKÜ:
13141516
ATATÜRK HAFTASI
ÖZEL DOSYA: BÜYÜK ATATÜRK'TENKÜÇÜK ÖYKÜLER
17 14 KASIM- DÜNYA DİYABET GÜNÜ
1920
ULUSLARARASIERKEKLER GÜNÜ
Yüz yaşına kadar yaşadınız ve torununuz sizeneler yaşadığınızı soruyor. Ona ne anlatırdınız?
567
AYIN KONUSU
TEDEBİYAT
O11
ŞİİR:
12 BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
18 DÜNYA FELSEFE GÜNÜ
21 KADINA KARŞI ŞİDDETE KARŞIMÜCADELE VE ULUSLARARASIDAYANIŞMA GÜNÜ
22 ŞİİR: İSTANBUL'DA UYANIYORUM
2324
DENEME/ÖYKÜ: ÜÇÜZMÜŞÜZ!
25 ÇÖZ-KAZAN!SUDOKU
Deniz Sofia ULUTAŞ: ...özgür bir şekilde istediğim
kıyafeti giyebilmek.
Alara Melanie CAREY: ... ülkemin bağımsız olması.
Rıza Toprak Kahya: ... yanlış bir sistem.
Kardelen KIRKESER: ... milletin kurtuluşu. Demir TİMUÇİN: ... özgürlük.Su HACALOĞLU: ... herkesin ortak fikriyle birlikte yaşama
biçimi.
Zeynep SOMER: ... istediğim kişiyi seçebilme
özgürlüğü.
Yaşar KARAKAŞ: ...daha iyi bir yaşam.
Ulaş YÜKSEL : ... özgür düşünme, istediğimiz kişiyi
seçme hakkı.
Deniz İzzet DİPBURUN: ... bir ülkenin karanlıktan
aydınlığa yol almasını sağlayan yönetimsel sistem.
Ada ÇİMEN: ... yaşamaya değer bir hayat.Deniz ŞENİM: ... insanların haklarına kavuşması.
Duru ÜNSAL: ...halk arasında ayrımcılığın
kalkması ve özgürleşmek.
Candan MADİOĞLU : ...bağımsızca kendi kendimizi
yönetebilmemiz.
Ahmet AKGÖZ: ... insanların eşitçe yaşaması.
Burak KESKİN: ...daha özgür, bağımsız bir yaşam.
Efendiler! Size şunu söyleyeyim ki,
devrimci Türkiye Cumhuriyeti’ni benim
kişiliğimde var zannedenler çok
aldanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, her
anlamı ile, büyük Türk milletinin öz ve
aziz malıdır. Değerli evlâtlarının elinde
daima yükselecek, sonsuza dek
yaşayacaktır.
(Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk
ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965)
CUMHURİYETB E N İM İÇ İN . . .
1926 İzmir suikast girişiminden sonra
milletin binlerce telgrafla bu iğrençgirişimi lanetlemesi ve üzüntülerini
bildirmesi nedeniyle Anadolu Ajansı’na
verilen demeçten:
1
Cumhuriyet fikirserbestliğitaraftarıdır.Samimi ve meşruolmak şartıyla herfikre saygıduyarız.
Cumhuriyetimizin 100. yılına doğru
içimizdeki coşku her geçen gün
katlanarak artıyor. Bu coşkuyu
yaşatmak için ülkemizde çeşitli
etkinlikler düzenlenmekte ve tüm
halkımız bu etkinliklerde cumhuriyet
coşkusunu yaşamaktadır.
İşte bu etkinliklerden biri, TED İzmir
Koleji önderliğinde yapılıyor. Ne
mutlu bize ki, bizler de bu etkinliğin
birer parçasıyız. İzmirlilerin katılımına
açık olarak düzenlenmesi ayrı bir
önem taşıyor, çünkü bizler TED İzmir
Koleji olarak bir ekip ruhuyla hareket
edebiliyoruz. Bu ruha herkesin eşlik
edebilmesi oldukça anlamlı ve
önemlidir. Her yıl geleneksel olarak
düzenlenen TED Cumhuriyet
Koşusu’nun daha nice yıllar devam
ettirilmesi gereklidir. Bu yüzden
öncelikle bu etkinliğin
düzenlenmesine vesile olan
öğretmenlerimize çok teşekkür
ediyorum.
Bugünlerde haberlerde sıkça
duyduğumuz gelişmelerle birlikte
ortaya çıkan birlik, beraberlik, direnişruhu 96 yıl önce cumhuriyeti ilân
eden atalarımızdan bize yadigârdır.
Geçmişin ruhunu geleceğe taşıyan
bizlerin, başta Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşları olmak
üzere, tüm gâzi ve şehitlere borcu
var. Milletimiz yüz sene önce olduğu
gibi aynı azim ve kararlılıkla duruşsergilemekte ve geleceğe dair
umutlarımızı artırmaktadır. Bizler bu
duygularla hareket edip ülkemize
sahip çıkmalıyız. Bu yüzden, ulusal
bayram kutlamaları çerçevesinde
düzenlenen törenler geçmişi yâd
ederek geleceğe, geçmişten
aldığımız güçle devam etmemiz için
fırsattır.
Bu organizasyon için uzun zaman
hazırlık yapan çok değerli hocalarımız,
idarecilerimiz Urla’nın tanıtılmasına
da katkı sağlamaktadırlar. Bin kişiyi
bir araya getiren Cumhuriyet
Koşusu’na, önümüzdeki yıllarda
katılan sporcuların artarak devam
etmesini diliyorum.
2
RANA IREM SALTIK -9/C
HİCRİ EMİR ARINEROKUL MECLİS BAŞKANI
Türkiye Cumhuriyeti; insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukukdevletidir. Bizler de cumhuriyetimizin bize armağanlarından biri olan demokrasikültürünün aydınlığında yetişen bireyler olarak seçimlerimizi yapıyoruz. Vatandaşlıkhakkımız olan oy kullanma konusunda farkındalık kazandırmak ve okulumuzdademokrasiyi en iyi şekilde işletmek amacıyla TED İzmir Koleji öğrencileri okul öğrencimeclisini seçimle belirlediler. 10 Ekim 2019 Perşembe günü yapılan seçimde 11-Dsınıfından Hicri Emir Arıner, 2019-2020 eğitim-öğretim yılı "Okul Öğrenci Meclisi"başkanı seçildi. TEDebiyat olarak, kendisini daha yakından tanımak için röportajgerçekleştirdik.
3
Benim başkan olabileceğime inanan herkese teşekkür
ederim. Yapmak istediklerimi ve yapacaklarımı herkesin
tamı tamına öğrenmesini isterim. Bunun içinde her hafta
cuma günü benimle röportaj yapması için Burak Çaygara
ve Başar İlhan’la buluşmayı teklif ediyorum. Ayrıca merak
edenler de, her hafta perşembe günü yapılacak
toplantılara seyirci olarak katılıp olanları dinleyebilirler.
Öncelikle görevin hayırlı olsun Hicri. Öğrencilerimiz seni ve okul
meclisi çalışmalarını merak ediyorlar. Bize kendinden bahseder
misin?
RÖPORTAJ
İlk başta, yorucu ve stresli bir iş idi. Lakin ben
abartıyormuşum. Aslında abartmakta da haklıyım.
Çünkü yapılacak çok iş, atılacak çok adım var. Hepsinin
bu eğitim öğretim dönemi içinde olması beni yoracak
ama ben üstesinden geleceğimi biliyor, görevimi
layıkıyla yapacağıma inanıyorum.
Almış olduğun sorumluluk nasıl bir duygu?
Seçimin açıklanacağı törende aşırı gergin ve stresliydim,
hâlâ daha öyleyim. Başkan seçildikten sonra tabii ki
beğenmeyenler ve yediremeyenler oldu, çok
takılmadım.
Başkan seçilmek nasıl bir duygu, başkan seçildiğin zaman nasıltepkiler aldın?
Seçimlerde sahneye çıkıp konuşan herkesi tekrardan
tebrik eder; konuştuklarının sahnede unutulmamasını,
onlara hatırlatır, yapılabilecek ve düzgün fikirleri
tekrardan mecliste dile getirmeleri için onları
desteklerim. Ben ortada büyük bir fark görmüyorum,
sadece yirmi beş oy civarı fark var. Vaatlerimden biri;
okula bütçe sağlayıp o parayla da herkesin istediği ve
seveceği partiler düzenlemekti. Bunun için, gelecek yıl
yapılacak ulusal forum için ayrılan bütçeden belli bir
paranın artakalmasını sağlayacağımı planlıyorum. Tabii
ki kazandıktan sonra verdiğim vaatleri unutmadım,
unutmayacağım. Arkadaşlarımın, her şeyin öncelikli bir
sırası olduğunu unutmamaları gerekiyor. Seçildiğim
günden bugüne neler yaptığıma gelirsek… İlk yaptığım
değişiklik, okuldaki meclislerin bütünlüğünü sağlamak
oldu. Lise meclisine ortaokulun ve ilkokulun istekleri ve
Tüm adayların başkanlık yolunda gösterdikleri çabalara şahit
olduk. Büyük bir farkla birinci oldun. Vaatlerin nelerdi? Okulumuz
için yaptığın planlarından bize bahseder misin?
talepleri de gelecek ve böylece tüm okul ortak paydada
buluşabilecek. Bu bütünlüğün çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Daha yapılacak olanları düşüneceğimiz,
plânlayacağımız uzun bir dönem var. Bu sürede bana
yardımcı olacak olan arkadaşlarım ve öğretmenlerimle
her haftayı planlı bir şekilde işleyeceğim.
Ben makam aracımla gitmiyorum derslere. Beni
koridorda gören herkes bana taleplerini iletebilir. Onun
dışında geçtiğimiz hafta anahtarını eski okul başkanı
Ekin Yalçın’dan aldığım dilek ve öneri kutusundan
bana isteklerinizi yazılı bir şekilde ulaştırabilirsiniz.
Gördüğüm anda okuyup yanıtlayacağım. Ayrıca içine
bozuk paraların atılmamasını rica ederim.
Öğrencilerimiz sorunlarını sana nasıl iletiyorlar? Bizim şu
sorunumuz var mı diyorlar? Seninle nasıl iletişime geçebilecekler?
Benim kendime ve meclise inancım tamdır. Birlikte
harikulade bir sene geçireceğimize inanıyorum.
Sonunda da, herkesin mutlu olacağının garantisini
veririm.
Bir yılın sonunda sence okulumuz tasarladığın şeklini alabilecek
mi? Buna inanıyor musun?
Gazetenizde bana yer verdiğiniz için ben teşekkür
ederim. Bu başarı hepimizin başarısıdır. Okuldaki her
şeyi güzel yapacak olan gene bizleriz.
Röportajımızın sonuna geldik. Vakit ayırdığın için sana çok
teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. Son olarak
neler söylemek istersin?
4
"Ben makam aracımla gitmiyorum derslere. Benikoridorda gören herkes bana taleplerini iletebilir."
YÜZ YAŞINA KADARYAŞADINIZ VE
TORUNUNUZ SİZENELER
YAŞADIĞINIZISORUYOR. ONA NE
ANLATIRDINIZ?
TEDEBİYAT
AYIN KONUSU:
EKİM
20
19 |
SAY
I: 0
1
5
1919'DA DOĞMUŞ BİRİYLE TANIŞSAYDINIZ ONA İLK NE SORMAKİSTERDİNİZ? ATATÜRK, CUMHURİYET, SAVAŞ, EĞİTİM, SAĞLIK,SİYASET... SORULACAK O KADAR ÇOK ŞEY VAR Kİ... BİR ASIR DİLEKOLAY... BİR ZAMAN SONRA İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ ZAMAN DA UZAKGEÇMİŞ OLACAK. BİZDEN SONRAKİLER BİZİ MERAK EDECEKLER.BİR DÜŞÜNÜN, BU KADAR UZUN BİR ÖMRE NELER SIĞDIRMIŞOLABİLİRSİNİZ? İHTİYACINIZ OLAN TEK ŞEY HAYAL GÜCÜNÜZ... BU SAYIMIZDA, YÜZ YAŞINDAKİ YARATICI YAZARLARIMIZ SİZE2105 YILINDAN SESLENİYOR.
MERHABA OĞLUM, Bu dünyayı öğrenmen için önünde yıllarvar. Sana kuru nasihatler bırakmayacağımyanlışların için. Sana hataları, iyilikleriyaşaman için uzun bir yol bırakacağım.Metanetli olman gereken bu uzun gül gibigüzel ama bir o kadar da dikenli yolu kendigözümden anlatacağım. Çok hata yaptım, sen de yapacaksın. Fakatbenim hikâyemden çıkarabilirsen buhataları belki de bazılarını yapmadan devamedebilirsin. Her insan zorluklarla karşılaşır.Önemli olan bu zorluklara karşı dimdikdurmak. Ve sana son olarak kendi yolumuanlatmadan önce birkaç dize bırakacağımyaşamak ile alakalı.
Yaşam gülün dikeni gibi acıEngel çok, yolun uzun
Sen bu yolu yürüyeceksinYorulmadan binlerce adım
Fakat anlayacaksın bu olaylarınsonunda ki
Ben yaşadım,Yaşadım diyeceksin.
Sana çocukluğumu anlatarak başlayayım.Ben senin de doğduğun şehir olan İzmir’dedünyaya geldim. Çocukluğum oyunoynayarak ve haylazlık yaparak geçti. Birazbetimleyeyim: Küçük bir bahçesi olan birapartmanda büyüdüm. En sevdiğim mevsimilkbahardı. Hâlâ komşumuzun diktiğigüllerin arasında koşarken bağırışlarımı,güllerin kokularını ve beni eve çağıranmelek annemin sesini asla unutmam.Dediğim gibi çok haylaz bir çocuktum.Fakat saygısız değildim asla. En çokkarıştırılan iki şeydir evladım. Buna çokdikkat et. Haylaz ol, oyun başından ayrılma,istediğini yap; fakat, karşındaki sanasaygısızlık yapsa bile sen yapma. Çünküsaygı, bu hayatta sahip olabileceğin enbüyük erdemdir.
Ne yaşadığını ve yaşayacağını tahmin edemedendavrandığın bir döneme gireceksin. Seveceksin.Onlarca, yüzlerce arkadaş edineceksin.Gerçekten sevgiyi bulmak için bekle, bu sıradadost edin. En önemlisi ileride yaşamak istiyorsanders çalış. Ben artık yüz yaşındayım, ama hiçbirşey öğrenmemiş gibiyim. Her zaman okuyarak,öğrenerek kendimi geliştirdim. Bilgi asladoyurulmayacak bir açlık gibidir. İstersen milyontane kitap oku, doyuramazsın. Asla ben bildim,öğrendim ve en iyisiyim deme. Her zaman dahaiyisi vardır. Artık yavaş yavaş gençlik bitiyor, hayatderdi yavaş yavaş etrafını saracak. O kadarçalışmanın yanında her zaman altın bileziğinolsun. Müzik, sanat, spor… Herhangi bir şeyolabilir. Mutlu olduğun ve hayatını devamettirebileceğin bir iş bulma konusunda sanayardımcı olacaktır. Sonunda bütün çalışmalarınsonucunu alacaksın.Hayatın boyunca aldığın ve elinde tuttuğun bütünerdemler, olgunluğunla birleşip seni geliştirecek.Nihayet önünde sonunda aşkı bulacaksın. Belki birkadın, belki bir erkek… Sevecek, özengöstereceksin; ondan öğrenecek, ona öğreteceksin.Karşına bütün hayatın boyunca engeller çıkacak.Sen bu engellerin karşısında durdukçagüçleneceksin. Ve anlayacaksın bu anlattığımınmahiyetini. Çocuğun olacak ya da evlatedineceksin. Belki de hiç çocuk işinegirmeyeceksin. Eğer çocuk işine girersenzorlanacaksın; fakat, onun o güzel kokusunu içineçektiğinde mutlu olacaksın. O büyüyecek, onunçocukları olacak; sen onun çocuklarına hayatınıanlatacaksın. Hayatında her şeyi bir dengeyeoturttuğun anda anlayacaksın ki artık yaşlanmışsın.Bilgili olmanın ve bütün erdemlerin en uçnoktasına yetiştiysen ne âlâ, senden mutlusuyoktur! Öğrenmeye devam edeceksin. Zorluklarkarşına çıkacak. Ta ki ölüm denen kara trenebinene kadar… Anlayacaksın o zamananlattıklarımı. Peki ben nasıl mı geldim buralara?Bu dediklerimi yaşayarak…Ve artık gerçekten yaşadığımı biliyorum. Uzaktanbir trenin düdük sesini duyarak bunları sanabırakıyorum. Görüşürüz oğlum.
6
Doruk Ü
STÜN
DAĞ
- 9/A
Bugün sizlere hayatımın kısa bir özetinianlatacağım; fakat, bunu kimseyesöylememelisiniz yoksa beni öldürürler.
Ben de sizler gibi bir öğrenciydim.Derslerime çalışır, sınavlarıma girerdim.Ama bir türlü büyüyünce ne olacağımakarar veremezdim. Bir gün anneannemdenyardım istedim. Uzun bir beyin fırtınasınınardından “gen mühendisi” olmaya kararverdim. Çalıştım, çabaladım; güzel birokuldan mezun oldum ve iş hayatımabaşladım. İş hayatımdaki en garip gündü. Ozamanlarki cumhurbaşkanımız yeni ölmüştüve otopsisinde çıkan bir anormalliknedeniyle cesedi bana gönderilmişti. İşimiyapıp vücudunu açtım ve inceledim. Bir dene göreyim! Adamın organları mordu.Hemen bir örnek alıp ölüm döşeğindekidomuzumda denedim. O an bir şey olmadı. Aylar geçti ama domuzum ölmedi. Hastalığıdevam ettiyse de ölmedi. Ben de durumdanşüphelenip örneği başka hastalıklıhayvanlarımda denedim. Onlar da uzunsüre ölmedi. O an fark ettim. Hayatıuzatmanın yolunu bulmuştum. Evetçocuklar hemen üstümde denedim ve sonuçgözlerinizin önünde. Çocuklarım bu bir sırdır ve böyle de kalmalı.Bunu sizinle paylaştım çünkü çok uzun birsüre daha yaşayacağım ve bunun nedeninibilmeye hakkınız var. Sizden tek istediğimbunu kimseye anlatmamanız. Ayrıca evet,köpeğim Tarçın'da da bunu denedim. O dabu yüzden 94 yaşında.
Canlarım, Bundan tam 86 yıl önce, sizin şuanda olduğunuz gibi, 14 yaşındaydım.O zamanlar ismini hiç duymadığınızbir sürü şey vardı, bazı şeyler ozaman çok modaydı. O zamanlarinsan nüfusu şu an olduğunun yarısıkadardı; doğal kaynaklar bolcaydı veinsanlar bu kaynakların hiçtükenmeyeceğini sanıp gereksizyere harcadı. O zamanlar ulaşımvardı, evet şimdi bana ulaşım nedirdiye soracaksınız. Ulaşım, bir yerdenbir yere gitmek için kullanılanaraçlara denir. Şu an o araçlarolmadığı için trafik de yok. BizAnkara’dan İzmir’e gitmek içinarabada 8 saat yolculuk yapardık.Uçak ile 50 dakika sürüyordu şimdiise sizin gitmeniz en fazla üçsaniyenizi alıyor.Bir de, yılın sekizayını kapsayan sabah 8.50’denakşamüstü 16.20’ye kadar sürenokul diye bir şey vardı.Herkesokuldan nefret ederdi. Eve gelmem17.30 oluyordu ve bir sürü ödevverdikleri için çok geç yatmakzorunda kalıyordum. Haa, bir de ozamanlar üniversite sınavı diye birşey vardı ve bizi bu sınava dört yılöncesinden hazırlamayabaşlıyorlardı , neyse anladığınız gibiokul dönemlerim çok eğlenceligeçmedi.
Elif Simin İZGÖREN- 9/C
Sevgili çocuklar,
Selen ÇETİN 9/A
7
Öğrencimizi Tanıyalım
11. sınıf öğrencimiz Tarhan Öğütcü uzun yıllardan beriyelken sporu yapıyor. Pek çok yarışmaya katılmış ve
derece elde etmiş olan öğrencimizi tanıyalım.
Derece aldığım son yarış, 27-
29 Eylül 2019 tarihlerindeİzmir’de düzenlenen İzmirArkas Körfez Yarışı’ydı. KörfezKupası’nda madalyakazanmak tabii ki heyecanverici ama eskisi gibihissettirmiyor.
Kolay yanı ne yazık ki yok,
zorlukları saymaya başlarsamda bitmez... Size birkaçtanesini söyleyeyim: Bir doğasporu olduğu için insanlarındışarı bile çıkmayacağıhavalarda siz denizeçıkıyorsunuz, hava ne kadarsoğuk olursa olsun siz o suyagiriyorsunuz… Fizikselzorluklar bir yana bu spor sizibir noktada hayattankoparıyor. Hatta hayatınızhaline geliyor…
Benden önce kulübümü veşehirimi temsil eden abilerimve ablalarım, hattaarkadaşlarım bana birer ilhamve motivasyon kaynağıoluyor;onlara yetişmek, onlarıgeçmek beni daha iyi olmayaitiyor.
Bu spor için yeterincefedakârlık yaptığımıdüşünüyorum. Başka birdeyişle, bu sporun bendenhayatımı yeterince çaldığınıdüşünüyorum. Önümde hâlâbir sezon var. Bu sezonuelimden geldiğince iyi birşekilde geçireceğim.
Ardından yollarımı ayırmayıdüşünüyorum. İleride neyapacağım sorusuna gelirsek,
bu boşluğu sanatsalfaaliyetlerle dolduracağım.
Annem gibi bir sanatçı olmakistiyorum, bunun içinuğraşacağım.
Derece aldığın sonmüsabaka hakkında bilgiverir misin?
Yelken oldukça zor bir branş.Bu sporla seni kim tanıştırdı?Kaç yıldır bu sporuyapıyorsun?Yaklaşık 11 yıldır, babam beni1. sınıfınyazında Ilıca’da busporla tanıştırdı.
Bu sporun zor ve kolayyönleri nelerdir ve buzorlukları nasıl aştın?
Yarışlarda kendini nasıl motiveedersin?
Bu spora devam edecek misin,ileride neler yapmayıplânlıyorsun?
Bu da adapte olması çok zorbir şey. Son olarakekipmanlar çok pahalı; buyüzden, ailenize çok yükbiniyor eğer kulübünüz ya dabaşka bir sponsor sizidesteklemiyorsa…
TEDEBİYAT
8
İÇSELDIŞAVURUM
Dikiş dikiyorum.Kirpiklerimin arasından yavaşça süzülen ancak her dokunuşunda kendimi meyus hissettirengün ışığı, göz bebeğimin üzerine sisli perdeler çekiyor ansızın. Gri, yoğun ve bir o kadar da uzun bir sis
bulutu içerisinde kaybolduğumu hissediyorum; bedenim gölgelere karışıyor, ruhum hiçliğe. Bedenimin içinehapsolmuş bu hissiyata ince ince dokuyorum, bir tutam acıdan, bir tutam huzursuzluktan.
Nakış kolay iş değildir, hele hislere işlemek daha da yorucudur.Parmaklarımın arasında görünmez bir iğne var, soğuk metalinderime nüfuz ettiğini anlamak zor değil. Bu görünmez iğneyianılarıma batırıyorum, duygularıma, tüm düşüncelerime.Üzerinde açtığım her bir delik anılarımı paramparça ediyor,duygularımın renklerini tek seferde çekip alıyor,düşüncelerimi sicim ağlarına hapsediyor. Yine de batırıyorum oiğneyi, daha da ne olabilir ki dercesine, dikişimi biraz dahasıkılaştırıyorum.Hemen üzerinde oturduğum tahta, eskimiş divan, kafamınüzerinde geçmişimin izbe parçalarını taşıyan nostaljik çerçeveler.Sol yanımda açık olan pencerenin de etkisiyle uçuşan tülperdelerim var. Yere sürtüyor sarı, güveli dantelleri. Rüzgarlaberaber zeminde birikmiş olan tozları ve külleri alıp götürüyor.Bana hiç göremediğim annemi hatırlatıyorlar, gözümden birdamla yaş akarak kayıplara karışıyor. Tüm bir yaşamın onuözleyerek geçmemiş miydi zaten? Ettiğim sayısız dua onurüyalarımda görebilmek için değil miydi? Odamın en köşesindeduran eski şöminem, onun kırmızı tuğlaları, önünde biriktirdiğisiyaha çalan közleri, yakmaya kıyamadığım fotoğraflarım veannemin duvağı duruyor. İstemsizce iç çekiyorum, boğazımdanaşağı kayan şey hava değil sanki; katı bir cisim. Yutkunamıyorum,odamdaki en ufak bir ayrıntı bile bana eski, sade günlerihatırlatıyor. Yaşadığımı hissettiğim zamanları, sahte cennetimekapanmadığım, özgür olduğum anları anıyorum kapalı ağzımda.
Bir keresinde babam elimden tutmuş ve omuzlarına kaldırmıştıbeni. Sürekli üzerime düşerdi, anneme olan zaafımı bilir, onu
unutmam için her türlü yolu denerdi. İşte bu seferde de beniuçuracağına dair söz vermişti, kuş olacaksın demişti bana. Ama
bilmiyordu bana söylediği o minik, beyaz yalan bütün yaşamımıcam kırıklarına ayıracaktı. Etime her daim batan, kanatan veçıkaramadığım küçük cam kırıkları. Üzerimde taşıyacağıma
yemin etmişcesine bırakamadım onları, bana her zaman gerçeğihatırlatsın diye. Böylece güçlü biri olacaktım ben, ayakta
durabilecektim. Yanılmışım.Babamın geniş omuzlarında hatırladığım en eşsiz şey, rüzgârın
ne kadar nazik ve tutkulu olduğuydu benim için. Saçlarımınarasına karışmıştı rüzgâr, göz kapaklarıma, dudaklarıma,
içimdeki o yaramaz kıza. Dokunduğu noktalarda garip bir hisbırakıyordu, sanki vücudumdaki her bir zerre havalanıyor, birerkuş olup gökyüzündeki evine gidiyordu. Bulutların arasına, her
daim aydınlık olduğunu sandığım ülkeye. Kollarımıkaldırmıştım havaya doğru, uçarım diye umut etmiştim aslında,
az biraz da çığlık atmıştım. Hadi, dedim kuşlara bakarak. Benide alın yanınıza, ben de uçayım sizinle, lütfen!
Almadılar.
Öykü
Orhan ÇOLAK11/B
9
O günden sonra ufak bir umutsuzluk alevi düşmüştü içime, tamgöğüs kafesimin duvarlarına. Bu alevin o zamanlar küçükkaldığını, yılların eski tadıyla güçleneceğini hiç düşünememiştim.Bir kere daha bağırdım kuşlara, ardından bir kere daha. Onlarsadece beyaz kanatlarını sertçe çırparak gökyüzüne yükseliyordu,bir kere bile bana bakmadan. Evlerine gidiyorlardı, cennetlerine.Küçük bir kızdım o zamanlar, fazlasıyla saftım, bir o kadar damünzevi. Zihnimin çıkmazlarında verdiğim savaşlardan sonra tekistediğim onların bana bir hediye bırakmasıydı artık, o küçükağızlarıyla getirdikleri bir dal olurdu mesela, ya da beni terketmeden hemen önce düşürdükleri tüy parçalarından biri.Ellerimi önümde kavuşturup yukarı bakardım. Gökyüzündendaima bir işaret bekledim, ona dair. Kuşlara son kez yalvardım, busefer dizlerimin üzerinde, başım aşağıya eğik. Beni de alacaksınızdeğil mi, diye sordum onlara.Almadılar.O gün tüm hevesimi o bayırda bıraktım, o şehirde, o görünmezülkede. İnsanlar gülüp geçiyordu bana, yüzümü asıyor, onlarabakamıyordum. Babam benimle ilgilenmez olmuştu, kuşlarımgeriye hiç gelmiyordu artık. Gökyüzüne gidemeyeceğimianladım, bir kuş olamayacağımı, asla özgürlüğün nahoş tadınıalamayacağımı. Ben de vazgeçtim ikilemlerimden, sevincimden,tüm ruhumu kapatan canlı renklerimden. Bir sel gibi akıttımonları, daima aşağıya, daima karanlığa doğru. Koyu lacivertdalgaların arasında yolculuğa çıkan bir kâğıt gemiden farkımyoktu artık, daha başlamadan yenileceğimi öğrenmiştim.İşte böylece dikişe verdim kendimi, acıyı dikmeyi öğrendim. Bueski divanın üstünde, gözlerimde koyu bir sisle. Hüznü, ıstırabı vekorkuyu işlemeyi bir rutin haline getirdim, parmaklarımınucundaki yaralar kanamayı bırakalı çok oldu. Hatırlamanın nekadar korkunç bir travma olduğunu fark ettim, aklımın birköşesinde her zaman bekleyen, hani o hiç tanışamadığım kadın,bana hep el sallıyordu. Rengini bile bilmediğim saçlarının hemenüstünden sırtına kadar uzanan bembeyaz bir duvak ve burukgülümsemesiyle. Omzunun iki yanında duran kuşlarıyla birlikte.Annem daima bana uzaktan bakacağına söz vermişti bir kere.Ben de iğnelerimi saplamaya devam ettim. Daima derime, daima kendime.
TEDEBİYAT
10
OA.S.
Onun bana bakışını sevdim,Gözlerimin gözlerinde hapsolmasını sevdim.Onu görünce kalbimin dikişleri kopar ama,Onun için akar içimdeki yaralı kan.
Kalbimin ıssız sokaklarından geçer onun gölgesi,Bir bıçak gibi saplanır bana onun beni sevmediği.Odur hep beni kendime düşman eden,Odur hep beni kalbimin karanlığında bırakıp giden.
11
Kasım ayıbelirli gün ve
haftalar
1-7 KASIM- TÜRK HARF DEVRİMİ HAFTASI 2-8 KASIM- LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR HAFTASI 3-9 KASIM ORGAN BAĞIŞI VE NAKLİ HAFTASI 8 KASIM- DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ 9 KASIM- DÜNYA ÖZGÜRLÜK GÜNÜ 10 KASIM- ATATÜRK’ÜN ÖLÜM GÜNÜ 10-16 KASIM ATATÜRK HAFTASI 11-17 KASIM- DÜNYA ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASI 14 KASIM- DÜNYA DİYABET GÜNÜ 16 KASIM- DÜNYA HOŞGÖRÜ GÜNÜ 16 KASIM- UNESCO’NUN KURULUŞ GÜNÜ 17-23 KASIM- AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI HAFTASI 19 KASIM- DÜNYA ERKEKLER GÜNÜ 19 KASIM- DÜNYA TUVALET GÜNÜ 20 KASIM- DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ 21 KASIM- DÜNYA FELSEFE GÜNÜ 21 KASIM- DÜNYA TELEVİZYON GÜNÜ 24 KASIM- ÖĞRETMENLER GÜNÜ (TÜRKİYE) 25 KASIM- ULUSLARARASI KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİ GÜNÜ
12
ATATÜRK HAFTASI*Ö
zel D
osya
: Sül
eym
an B
ULU
T'un
kit
abın
dan
BÜYÜK ATATÜRK'TENKÜÇÜK ÖYKÜLER*
ÖZEL DOSYA
13
BENİM İNSAN TARAFIMI ÖVÜYORLAR!
Yıl 1937… 4 Kasım!Amerikalı ünlü yazar Mark Twain’in adını taşıyan Mark TwainDerneği Ödülü, o yıl Atatürk’e verildi. Dernek, gönderdiğimektupta, ödülün neden verildiğini şöyle açıklıyordu:“Türk ulusuna neşe içinde yaşama yolunu açtığı ve rehberlikettiği için Mark Twain Ödülü kendisine verilmiştir.”Mektubu dikkatle okuyan Atatürk’ün yüzüne bir gülümsemeyayıldı. Neşeli bir sesle, yanındakilere:“Bu haberi ajansa verin, duyurulsun,” dedi.Çevresinde bulunanlar şaşırdı: “Haberi ajansa verin,” demesi,Atatürk’ün ödülü kabul ettiği anlamına geliyordu. Oysakendisine dahaönce İngiltere’nin en yüksek ödüllerinden Dizbağı Nişanıönerilmiş, Atatürk çeşitli sebepler ileri sürerek bunu kabuletmemişti.Oradakilerden birisi, bu durumu anımsatınca, Atatürk, ödülüniçin kabul ettiğini şöyle açıkladı:“Hayatımda işittiğim en büyük iltifat bu… Benim insantarafımı övüyorlar çünkü!”
Münir Hayri Egeli, Atatürk’ten bilinmeyen Hatıralar,Ahmet Halit Yaşaroğlu Yayınevi, İstanbul, 1959, s.59.
Mustafa Kemal, Latife Hanım’la 29Ocak 1923’te İzmir’de evlendi.Çok geçmeden de birlikte yurt içi geziyeçıktılar. Uğranılan her şehirde ve her yerdeAtatürk, Latife Hanım’la birliktegörünmeye özellikle önem veriyordu.2 Mart 1923’te Ankara’dan kalkan treninilk durağı Adana oldu.Eşi Latife Hanım, peçesiz olarak ilk kezhalkın karşısına çıkıyordu.Adana’da büyük bir coşkuylakarşılandılar. İlk selamlaşmadan sonraAdana ileri gelenlerinin eşlerinden birgrup kadın, Latife Hanım’ı ayrı olarakbir odaya alma isteğinde bulundular.Atatürk, hemen itiraz ederek,“Benim bulunamayacağım yerde karımda bulunamaz” dedi.
İsmail Habib Sevük, Atatürk İçin,
Cumhuriyet Matbaası, İstanbul 1939, s.26.
BENİMBULUNAMAYACAĞIMYERDE
14
bizden biri:mücadeleinsanının
insan yanı
D İ K T A T Ö R1930 yılında Ankara Halkevi’nde yapılan 1. TürkTarih Kongresi’nin sonunda bir çay partisiverildi.Partinin samimi havası içinde öğretmenlerdenReşat Bey (Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar)Atatürk’e,“Paşam, Fransa’da biri, bir eser yazmış sizindiktatör olduğunuza dair… İzin verir misiniz,biz de ona bir cevap verelim” dedi.Atatürk,“Okudum, cevap vermeye lüzum yok” dedi veekledi:“Diktatör olsaydım, siz bu soruyu banasoramazdınız.”
Prof. Dr. Uthan Kocatürk, Atatürk ÇizgisindeGeçmişten Geleceğe, Atatürk AraştırmaMerkezi Yayınları, Ankara, 2005, s.206.
Yeşili ve ağaçları çok seven Atatürk, çorak veağaçsız bir Anadolu şehri olan Ankara’yıyeşillendirmek için çok çaba harcadı. Ankara’yakendi adını taşıyan Orman Çiftliği’ni armağanetti. Beş ay yattığı hasta yatağının tam karşısındaküçük, büyük çeşitli ağaçların göründüğü,yeşilliğin hâkim olduğu bir tablo duruyordu…Son günlerinde, manevi kızı Prof. Dr. Afetİnan'a şöyle dedi: " Afet, bana memleketimizin ormanlık güzelyerlerinden tanıdıklarını anlat, onlara gidelim,ağaçlar altında dolaşabileyim, basit bir hayatakavuşalım, son arzum yeşillik ve ağaçlık, fakat,yaz kış yeşil duran ağaçlar arasında olmaktır. "
Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk Hakkında
Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş BankasıKültür Yayınları, Ankara 1984, s.25-26.
S O N A R Z U
15
Beni Hatırlayınız...1933 yılı…Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yıldönümü yaklaşıyordu… Atatürk, bu yıldönümüne büyük önem veriyordu. Ekimortalarında Genel Sekreter Hikmet Bayur’a:“Onuncu yıl dönümünde ne söyleyeceğiz?Düşünüp bir şeyler hazırlayalım” dedi.Bunu söylemesinin üstünden iki güngeçmişti ki, yaveri, Atatürk’ün uyandığınıhaber verince, gündelik işleri konuşmak içinher zamanki gibi Atatürk’ün çalışma odasınagitti. Özel Kalem Müdürü Hasan RızaSoyak da oradaydı. Bayur, günlük raporunusunmaya hazırlanırken Atatürk:“Bu gece çalıştım, nutku yazdım!” dedi.Bayur için sürpriz değildi bu. Atatürk, çoğuzaman bir konuda hazırlık yapılmasını ister,ama gece misafirlerini uğurladıktan sonraoturup o konuda, kendi bir çalışmahazırlardı.Atatürk, el yazısıyla yazılmış sayfalarıBayur’a uzattı. Bayur, düşündükleriniçekinmeden söyleyen, içtenliğiyle Atatürk’üngüvenini kazanmış bir genel sekreterdi.Taslağı okuyan Bayur son cümleyetakılmıştı. Atatürk, o son cümlede şöylediyordu:“Bu söylediklerim hakikat olduğu günsenden ve medeni beşeriyetten dileğimşudur: Beni hatırlayınız…” Hikmet Bayur, bir veda duygusu uyandıranbu cümleye çok üzülmüştü. “Paşam, bütün millet o güne sizinle berabererişmeyi ister. Bu cümle herkesi üzüntüyesevk edecektir, kaldırılmasını rica ederim”dedi.Sonra da bütün içtenliğiyle, ama biraznezaket sınırlarını da zorlayarak şöyle birtavsiyede bulundu:
“Hem zaten bunları gerçekleştirmeksizin içingüç ve uzun zaman ihtiyaç gösteren bir şey değilki… Milli Mücadele zamanındaki gibiçalışırsanız bunu da az zamanda başaracağınızaşüphe yoktur;fakat, şimdiki gibi sofradan yatağa,yataktan sofraya giderseniz, tabiidir ki geç vegüç olur.”Onu sakince dinleyen Atatürk,HikmetBayur’un biraz az işittiğini bildiği için, ÖzelKalem Müdürü Hasan Rıza Soyak’a yavaş birsesle,“Adamın samimiyetini bilmesekdarılacağız,” dedi.Sonra Bayur’a döndü:“Pekala,ver bakayım…”Kendisine uzatılan sayfadaki ocümleye yeniden baktı, yuvarlak içinealdı.Taslağı daha sonra yakın çevresinden birkaçkişiye daha okudu. Onlar da aynı duyguyuyaşadıklarını ifade edip, o cümleninkaldırılmasını rica edince Atatürk, “Benihatırlayınız…”cümlesinin üstünü kesin olarakçizdi ve onuncu yıl nutkundan çıkardı.
Hasan Rıza Soyak, Atatürk’tenHatıralar,YKY, İstanbul, 2004, s.46-47.
16
14 KASIMDÜNYA DİYABETGÜNÜ
Son yapılan çalışmalarda 20 yaş veüzerindeki her 7-8 kişiden biridiyabetlidir. Diyabet sıklığı yaşlanma ileartmaktadır. Altmış yaş üzerindekibireylerin yaklaşık olarak üçte biri (%35’i)diyabetlidir. Açlık kan şekeri ve OGTTdeğerlendirmelerine göre, ülkemizdekidiyabet oranı 1998 yılında %7.2 olaraksaptanmışken, 2010 yılında bu oranınyaklaşık iki kat artarak %13.7’yeyükselmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile Dünya DiyabetFederasyonu (IDF) tarafından, 1921 yılında insülinibularak diyabet hastası milyonlarca hastanıntedavisini mümkün kılan Fredrick Bantig‘ in doğumyıl dönümü anısına 14 Kasım tarihinin Dünya DiyabetGünü olarak kutlanmasına karar verilmiştir.Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 2007’denitibaren 14 Kasım gününü resmi olarak “DünyaDiyabet Günü” olarak tanımıştır.
BAŞAR BAL- HAZIRLIK
2
4
Bu sonuçlar ile diyabetli insan sayısınınher yıl ciddi miktarda arttığınıanlayabiliyoruz. Diyabetes Mellitushastalığı, bir yandan kalıtsal faktörler ilegelecek kuşaklara aktarılırken bir yandanda günümüz endüstriyel gıdaları ve yanlışbeslenme alışkanlıkları ile gelişeninsülin direncine bağlı olarak bu artışasebep olmaktadır.
Diyabet tedavisi ömür boyu süren veuzun vadede ciddi organ hasarına yolaçabilen bir hastalıktır. Dolayısıylahastalığı erken teşhis etmek ve düzenlitedavi kullanmak bu organ hasarlarınıönleyebilecek en önemli iki şeydir.Sağlıklı yaşam için gerekli düzenlemeleriyapmak da önemlidir.
1
3
Diyabeti engellemede ya da hızınıazaltmada doğru beslenmenin veegzersizin insan için çok yararlı olduğunuve insanların hayatını sonuna kadardeğiştirebileceğini unutmamalıyız.Gelişen tıptan en büyük beklentimiz birgün bu hastalığa kesin ve kalıcı tedavininbulunmasıdır.
17
Düşünün bir, bir arkadaşınız yeni bir eve
taşınmış… Onu ziyarete gidiyorsunuz, hediye
almışsınız ve arabanıza binip navigasyonu
açmışsınız. Arkadaşınızın yaşadığı mahalleye
varınca telefonunuzun şarjı bitiyor, ancak
gideceğiniz evin “Meltem Bakkal”ın yanında
olduğunu biliyorsunuz. Birine soruyorsunuz
Meltem Bakkal’ın nerede olduğunu. Alacağınız
cevap genelde şöyle olur: “Buradan dümdüz
gidin, kime sorsanız gösterir.” İnsanlar (Bu
sadece Türkiye’nin mi tüm dünyanın mı sorunu
bilemiyorum.) nedense bilmedikleri şeyleri de
bildiklerini düşünürler.
Mesela, çoktan seçmeli bir sınavda, boşbırakmanın yanlış yapmaktan daha iyi bir
seçenek olduğu bilinse de öğrenciler
bilmedikleri soruları sallarlar. Bir sorunumuz
var bilmemekle ilgili. Neyden korkar insan?
Karanlıktan diyebilirsiniz veya ölümden… Ama
ikisinin ortak noktası bilinmezliktir. İnsan
bilinmezden korkar. Gölgenin içinde zararsız bir
tavşan da olabilir, bir yılan da… Ölünce yok
olmak da olabilir; yeni bir hayat başlıyor da…
İnsan bir şeyi bilmemekten korkar, genetiktir
bu. Yoksa gölgede ne olduğunu bilseydi ona
göre davranır, ölünce ne olduğunu bilseydi ona
göre yaşardı. Bilmemek korkutur insanı. İnsan
hep bilmek ister.
Bir keşiftir felsefe, bir serüvendir;kendinizin çevreyi nasılanladığını, algıladığını bulmakadına, kendi zihninizin içine…Diğer serüvenler gibi de, denizdenkorkan okyanusa açılamaz.
D Ü N Y A F E L S E F E G Ü N Ü
Sokrates iyi bir felsefecidir derler. Kişisel
görüş içerebilir ama herkes şuna hemfikirdir
ki o korkusuz bir adamdı. Pek bir şey
bilmediğini söyler, bilmezde, ama
bilmemesine karşılık korkmaz. Kendini bilge
zannedip korkudan kaçan insanların hiçbir
şey bilmediğini kanıtlar ve ölüm cezasına
çarptırıldığında ölünce ne olacağını bilemez;
ama, yine de kaçmaz. Felsefe, korkuyu
yenmektir; aslında, özünde bu vardır.
Bilmediğini kabul edip korkulardan kaçmadan
doğruyu aramak, sorgulamaktır felsefe.
Korkusuna yenik düşen kimse doğruyu ya da
kendisinin doğrusunu bulamaz, kendisini
keşfedemez.Bir keşiftir felsefe, bir
serüvendir; kendinizin çevreyi nasıl
anladığını, algıladığını bulmak adına, kendi
zihninizin içine… Diğer serüvenler gibi de,
denizden korkan okyanusa açılamaz.
R I Z A T O P R A K K A H Y A - 9 / A
18
ERKEKLER GÜNÜ
ULUSLARARASI
Küçük yaşlardan başlayarak okulda, evde, sokakta, iş yerinde;
kısacası, akla gelecek her mekânda kadın erkekten, erkek kadından kalıplaşmış
sözlerle ayrıştırıldı. Yetmedi, kadın ve erkek gereksiz birçok rol üstlendi.
Kadınları küçülten “Er kocadıkça koç olur, kadın kocadıkça hiç olur”, “Saçı
uzun aklı kısa”, “Kızını dövmeyen dizini döver”, “Oğlan doğuran övünsün, kız
doğuran dövünsün” gibi kadın düşmanı atasözleri toplumda yer bulmuşken;
erkekler için de “Erkek adam ağlamaz”, “Erkek evin direğidir”, “Erkek
getirmeyi, kadın yetirmeyi bilmeli”, “Erkek adam ekmeğini taştan çıkartır” gibi
cinsiyetçi sözlerle onların çok çalışmaları, çok kazanmaları, duygularını
göstermemeleri ve sert olmaları, yani “erkek” olmaları için cinsiyetçi sözler
söylendi.
Ne üzücüdür ki, bu kalıplaşmış yargılar ve kadınla erkeğe yüklenen toplumsal
cinsiyet roller yıllardır kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Kadınları ve erkekleri
duygusal anlamda yetersiz kılmaya yönelten bu cinsiyete bağlı yapılandırmalara
karşı sessiz durmakla kalmamalı, her anlamda cinsiyet eşitliğini
desteklemeliyiz. 8 Mart, 19 Kasım gibi tarihler aslında bizlere kadın ya da erkek
fark etmeksizin; insanca kendimizi özel hissetmemizi sağlayan yapay günlere
ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor. Böyle özel anlam yüklenen günlere ihtiyaç
duymadığımız, insanca yaşayabildiğimiz günler görmek dileğiyle!
19
Uluslararası Erkekler Günü (InternationalMen's Day-IMD) her yıl 19 Kasım'dakutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından da desteklenen uluslararası bir gündür.Dünya Erkekler Günü diye debilinmektedir. İlk olarak, Prof. Dr. ThomasOaster tarafından 7 Şubat 1992tarihinde dile getirilmiş bir projedir. Resmiolarak kabul edilmesi ve kutlanması ise ilkdefa 1999 yılında Trinidad-Tobago'dagerçekleşmiştir. Uluslararası Erkekler Günü, ve yıllariçerisinde farklı ülkelere yayılarakuluslararası bir gün halini almıştır. Bugünün temel amaçları: şöyle sıralanabilir:Pozitif erkek rol modelleri önermek,cinsiyetler arası ilişkileri güçlendirmek,yetişkin erkeklerin ve erkek çocuklarınınfiziksel ve psikolojik iyilik hallerine dikkatçekmek, erkeklere karşı yapılan ayrımcılığıve eşitsizliği vurgulamak.
DE
NİZ
DA
ĞD
EL
EN
- H
AZ
IIR
LIK
2016 yılı itibarıyla aşağıdaki ülkeler "DünyaErkekler Günü"nü resmi olarak kabul
etmiştir. Bu listeye Türkiye dahil değildir.Amerika Birleşik Devletleri, Antigua ve
Barbuda, Avustralya, Avusturya, BosnaHersek, Botsvana, Burundi, Çin, Danimarka,
Fransa, Gana, Güney Afrika, Grenada,Hırvatistan, Hindistan, İrlanda, İtalya,
Jamaika, Kanada, Cayman Adaları, Küba,Man Adası, Macaristan, Malta, Nijerya,
Norveç, Pakistan, Romanya, Saint Kitts veNevis, Saint Lucia, Singapur, Şeyseller,Tanzanya, Trinidad-Tobago, Ukrayna,
İngiltere, Zimbabve.Kaynakçahttps://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_Erkekler_G%C3%BCn%C3%BChttps://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/11/151119_erkekler_gunuhttps://pdram.emu.edu.tr/Documents/B%C3%BClten-TR/Guz2016%20TR%207.pdfhttps://www.internethaber.com/dunya-erkekler-gunu-ne-zaman-2018-anlami-ne-1853386h.htm
‘’Neden 'Erkekler Günü' yok?’’ diye arama yapan binlerce kişiaslında Erkekler Günü'nün de olduğunu öğrendi. Dünyada 64
ülke tarafından kabul gören ve kutlanan bu günün tarihi 19Kasım. Peki ama Erkekler Günü neden kutlanıyor?
20
KadınaYönelikŞiddeteKarşı
Mücadeleve
Uluslararası Dayanışma
GünüVERDA ÖZEL - HAZIRLIK
bir canlıya şiddetin hiçbiraçıklaması olamaz. Bir bahanesunulamaz da. Ülkemizde son 10yılda 2237 kadın şiddet görerekhayatını kaybetmiştir. Bunun enbüyük sebeplerinden biri dediğimgibi eğitimsizliktir. Bueğitimsizliğin açtığı en büyük üçşiddet türü; cinsel istismar, kabakuvvet içeren şiddet ve psikolojikşiddettir. Kadına şiddet uygulayaninsan ya şiddet bulunan birortamda büyümüştür ya da başkaeksiklikleri ve problemleri vardır ki,kendini ancak şiddetuyguladığında güçlü hissedebilir(komplekslidir). Güncel bir konuolan cinsel ve kaba kuvvet odaklıistismarlar ve çok karşılaşıp
farkında olamadığımız
“mobing” olarak adlandırılanpsikolojik şiddet her yanımızısarmış durumda.Okuldaarkadaşının ya da öğretmeninsözlü sataşmalarına maruzkalan sayısız öğrenci, çalıştığıyerde üstünün hatta astınınçeşitli şekillerde şiddetinemaruz kalan sayısız çalışan yada sosyal medya aracılığıylaaşağılanan veya reklam edilenyine sayısız insan her anyanımızda. Dediğim gibi,bu sorunları çözebilecek enbüyük etkenlerden biriannelerin çocuklarına evdeverdiği eğitimdir. Eğer kadınaşiddetin önüne geçebilmekistiyorsak artık harekete geçipbir farkındalık yaratmalıyız.
Ülkemizde ve dünyamızda dakadına şiddet gün geçtikçeartmaktadır. Ne yazık ki bunaTürkiye olarak karşı çıkamıyoruz.
Kadına şiddet uygulayan insanlarıncezalarını da çekmedikleri âşikâr...Peki, neden bir insan kadına şiddetuygular? Bunun temel nedenieğitimsizliktir. Fakat bahsettiğimeğitimsizlik; diplomaalmamış,üniversiteye gitmemiş gibibir eğitimsizlik değildir. Benimburada bahsettiğim eğitim; aileortamında, çocuğa verilemeyendavranış eğitimidir. Bu işin en büyükilacı ise insanlara ilk eğitimleriniveren annelerin çocuklarına iyi,saygılı ve sevgi dolu bir insan olmayıöğretebilmeleridir. Ama elbette kikadına şiddetin veya herhangi
21
Bir çocuk görüyorum
Üşümüş
Annesi, babası yanında değil
Kaybolmuş,
aynı benim gibi
Kalabalığın ve koşuşturmanın
tam ortasında
Herkesin nefretinde
İstanbul’ un soğuğunda
Sabahın ilk ışığında
Uyanıyorum yine
Kalkıyorum, gidiyorum
Yine bir haber yok
Yine özlüyorum seni
Uyan İstanbul
Uyanma vakti geldi
Savaş o karanlık ile
Yen o kara kışı.
İstanbul’ da uyanıyorum bir kış sabahı
Soğuk, tatsız, nefret dolu
Yaşam geçiyor yavaşça
Çalkalanıyor sanki deniz
Doklardan gelen çekiç sesleri sarıyor etrafı
O soğukta gazete satan o adamın sesi
Dalgalar çarpıyor kıyıya
Sanki bizden nefret eder gibi
İstanbul’ da yine dinginlik var
Sanki artık alışıyor kalabalığa
Koca şehir sanki artık konuşmuyor
Adeta nefreti ile susuyordu
İçimdeki sevgi gibiydi bu hal
Aniden nefrete dönüşen bu sevgi
Yalnızlığım, dalgaları gibiydi İstanbul’ un
Çalkantılıydım her saniye
İstanbul’ da uyanıyorum bir kış sabahı
Soğuk, acı, aşk dolu bir sabaha
Yalnızlık beni boğuyor adeta denize düşen biri gibi
Kalabalığın arasında kayboluyorum
D O R U K Ü S T Ü N D A Ğ - 9 / A
İstanbul'da Uyanıyorum
22
Kardelen Özkan-9/A
Benim iki kardeşim daha mı var yani? Kardeşmi, onlar kardeşim mi? Üçüzmüşüz, bana benziyorlar yani; kaşları,gözleri, saçları…Benden iki tane daha nasılolabilir ki? Peki ya düşünceleri; akılları,kalpleri onlar da benziyor mudur bana? Benim kalbimi hızla çarptıran şeyler onlarınkalplerini de çarptırıyor mudur? Gözleri banabenziyor evet ama gözlerinden düşen yaşlarınsebepleri benim de gözlerimden yaşlardüşmesine sebep olmuş mudur?Nasılgülerlerdi peki? Hiç gülerler miydi?Güldüklerinde onların da gözleri çekikleşirmiydi? Yaşanmışlıklarımız aynı değildi ki…Kim bilir birbirimizden ne kadar farklıhayatlar yaşadık. Her insanın önüne zorluklarçıkar, acaba onların hayatlarında ne gibizorluklar oldu? Bu zorlukları nasıl yendiler?Onların yaşadığı hayatı yaşamış olsaydım,onların karşılaştıkları zorluklarlakarşılaşsaydım ben nasıl davranırdım? Şimdikihalimden farklı olur muydum? Düşüncelerimde değişir miydi hayatım değişseydi? Değişirditabi ama ne kadar ve ne için değişirdibilmiyorum; onların düşünceleri, yaşadıkları,kalpleri benimkilerden ne kadar farklı onu dabilmiyorum ama şimdi bir ortak noktamızolduğunu biliyorum.
Üçüzmüsüz!.Yıllar sonra öğreniyorsunuz ki aslında üçüzmüşsünüz.
Diğer iki kardeşinizle az sonra tanışacaksınız...
23
Sahi biz neden daha öncetanışmadık ki? Annemle babamneden daha önce bunusöylemediler? Acabakardeşlerim benden daha önceüçüz olduğumuzu biliptanışmak istemediler mi?Bütün bu düşünceler beyniminiçinde dolaşırken kalbime birağrı saplandı . Göğüs kafesimidelecek bir şiddette atıyordukalbim . Ama kendimisorgulamaktanalıkoyamıyorum . Onlar burayabaskıyla mı geliyorlar? Öyleysebu baskıyı onların da kalplerimi yapıyor? Galiba tüm busoruların cevaplarını alamadanöleceğim . Olmaz ! Onlarıgöremeden ölürsem kendimieksik hissederim .Eksik mihissederim? Onlarla henüztanışmadım bile ama onlarıkendimden bir parça olarakhissediyorum şimdi . Doğrusubu muydu yani böylehissetmem normal mi?
Aman bunun dışında her şeynormal mi sanki? En kötü neolabilir ki? Alt tarafı birbuluşma .Bu buluşmadan sonraeski hayatıma geri dönmeyecekmiyim?Döneceğim ama dedimya eksik hissedeceğim . Hattaşimdiden kendimi eksikhissetmeye başladım . Bir anönce bu eksik parçalarımıbulmam gerek . Neredenbulacağım ki? Bu aranıpbulunan bir şey mi? Derkenonları gördüm . Ne giydiklerine ,
saçlarına , başlarına hiçbakmadım . Onları gözlerindentanıdım .Gözümüzün yapısı belkibenzemiyordu birbirlerine amaiçindeki duygular bana hiçyabancı değildi . Burayagelmeden aynaya baktığımdakendi gözlerimde degörmüştüm bu duyguları . Fakatduygularımın belli olmamasınıistediğimden sanki bir şeyideğiştirebilecekmiş gibigözlerimi ovaladım , açıpkapadım .
Aklımı başka şeylerle meşguletmeye çalıştım . Ama şimdikarşımda onları da böylegörünce anladım ki yaşananlarortak olmasa da hissedilenlerortaktı . ‘Kardeş ’in ne demekolduğunu o zaman anladım .
Aynı anadan babadan doğmuşolan kişilere kardeş diyorlardı .Biz birbirimize çok benzesek dehiç benzemesek de bu bizimkardeş olduğumuz gerçeğinideğiştiremezdi . Kan , canortağıydık bir kere .Annemizinkarnında çoktan tanışmadık mızaten? Doğumumuzdan itibarenaynı ortamda büyütülmüşolsaydık da bizi birbirimizdenayıran farklılıklarımız olacaktı ki .İşte kardeş sevgisi bu demekti .Birbirimizden ne kadar farklıolursak olalım birbirimizianlamalı ve saygıgöstermeliydik . Sevgipaylaşmaksa bizim şimdipaylaşacak çok şeyimiz var vefarklılıklarımız da bunlarıniçinde .&
Bir kan bağı var aramızda.
Belki daha sonra başka
ortak noktalarımız da çıkar
ve kan bağından daha
kuvvetli bağlarla bağlanırız
birbirimize sevgi gibi. Beni
severler mi ki?
Birbirimizden çok farklı
olsak da severler mi?
Sevmek için uzun bir
zaman gerekir mi? Belki
daha önce tanışsaydık
daha çok severlerdi beni.
24
YARIŞMAYI DÜZENLEYEN:
TED ANKARA KOLEJİ VAKFI ÖZEL LİSESİ
YARIŞMANIN KONUSU: SERBEST
YARIŞMANIN AMACI: KURUMUMUZDAN
MEZUN OLAN OĞUZ ATAY'IN
GENÇLER TARAFINDAN TANINMASINI,
OKUNMASINI SAĞLAMAK
TÜRÜ: ÖYKÜ YAZMA YARIŞMASI
HEDEF KİTLE: TED OKULLARI LİSE
ÖĞRENCİLERİ ( 9— 10- 11-12.
Sınıflar Düzeyinde)
ÖYKÜLERİN SON TESLİM TARİHİ:
3 ARALIK 2019
çöz-kazan
Sudokunun çözümünü ilk
gönderen kişiye kitap hediye
ediyoruz. Bunun için yapmanız
gereken çözdüğünüz sudokunun
fotoğrafını
tedebiyat@tedizmir.k12.tr
adresine göndermeniz. İlk
gönderen siz olmak için acele
edin!
(Çözümü olmadan gönderilen
elektronik mektuplar dikkate
alınmayacaktır.)
SUDOKU
Duyuru
25
Recommended