24
Halkın Günlüğü Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011 Yıl: 1 Sayı: 4 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected] Halkın Günlüğü GÜNCEL Devlet kendini aklayabilir mi? sf. 06-07 GÜNCEL Kürt ulusal sorununda gelişmeler sf 20-21 Son 6 ay içerisinde iki defa 1’er ay yayını durdurulan gazete- mizin birçok sayısı- sına toplatma kararı çıkarılırken çalışan- ları da tutuklama te- rörüne maruz kalıyor Devletin devrimci-demo- krat kesimlere karşı ta- hammülsüzlüğü, gözaltı ve tutuklamalarla karşılığını buluyor. “ileri demokrasi” “sınırsız özgürlük” gibi ni- telemelerle nutuk atan ha- kim sınıf sözcülerinin faşist karekteri her geçen gün yaptıkları uygulamalarla daha da netleşiyor. Bu saldırı furyasının son adımlarından biri de ga- zetemiz ve çalışanlarımız somutunda karşılığını bul- du. Gazetemizin yayını 1 ay durdurulurken, okur ve ça- lışanlarımız da tutuklana- rak hapishanelere gönde- rildi. En son İzmir’de ya- şanan tutuklamalar ve Adana’da DHF faaliyetçi- lerine aileleri üzerinden uygulanmaya çalışılan baskı bunun en somut ifa- desidir. “İleri demokrasi”nin mu- citleri tarafından yapılan bu saldırılarla sindirilmeye çalışılan halk kitleleri, al- ternatifsiz bırakılarak, bur- juva-feodal partilere ye- dekleniyor. Ovacık’ta yaşamını yitiren halk savaşçıları halkın kitlesel katılımı ile anıldı. Yapılan anmalarda, ellerinde Mao ve İbrahim Kaypakkaya flamalarını taşıyan kitle, hep bir ağızdan, “Gerillalar ölmez yaşasın halk savaşı” sloganını haykırdı. TSK’nın basını ve savaş aygıtları Güncel- Sf. 22-23 Halkın bağrında yeniden filizleniyor f GÜNEL 02-03 “İleri demokrasi” nutukları atarak halka sal- dırmaktan geri durmayan faşist Kemalist diktatörlüğün icraatları, üzerinden atlanama- yacak kadar eski ve derindir (!) Adana’da DHF faaliyetçilerini sindirmeyi hedefleyen siyasi polis, aileler üzerinden baskı kuruyor. Adana polisi kendini aşıyor f GENÇLİK 14-15 Sendikalı oldukları ge- rekçesiyle işten atılan Casper işçisiyle direniş üzerine konuştuk Hindistan gerici sınıfları, Maoist gerillalara karşı kontr-gerilla eğitim kampları oluşturuyor Devrim hareketinde sosyal şovenizm PERSPEKTİF Sf. 12-13 ❯❯SAYFA 18-19 ❯❯SAYFA 08-09 Halkın Günlüğü Halkın Günlüğü 20-30 HAZİRAN 2011 Yıl: 1 Sayı: 14 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected] Halkın Günlüğü GENÇLİK ÖSYM’nin sınav klasikleri sf. 14-15 EMEK 15-16 Haziran’ın ışığında mücadeleye sf 10-11 fÇılgın projelerin, bol vaadlerin ve bütün sorun- ları ‘biz çözeriz’ sahtekarlıklarının havada uçuşa- rak, kazananın başından belli olduğu bir seçim formalitesi daha geride aldı. fSeçim yarışının ayrıcalıklı aktörleri olan faşist partiler, aldıkları oy oranları ve seçmen kitlesinin yüzde 88’inin sandığa gitmiş olmasından hare- ketle ‘kazandıklarını’ ilan ettiler fDüzen partileri, olanaklarını kullanarak “çözüm”ün sandıkta olduğunu söylediği se- çimde, kitleler, AKP-CHP ve MHP tercihine zor- lanarak faşist düzenin devamlılığı onaylatıldı. fBütün engelleme ve antı-demokratik uygulamalara karşın BDP’nin desteklediği bağımsız adaylar Kürt halkının irade beyanıyla beklenenin üzerinde bir başarı kazandı. Kütahya’da siyanür havuzunun çökmesi ile birlikte burada yaşayan halkın hayatı tehlikeye girdi. Siyanürün içme suyuna karışması sonucu zehirlenen köylüler ile ilgili yapılan açıklamalarda olayın üstü kapatılmaya çalışılıyor. 12 Haziran seçim değerlendirmesi Güncel- Sf. 06-07-08-09 Eti Gümüş tehdit ediyor f YAŞAM 22-23 Devrimci ve komünist tutsakları tes- lim almak için büyük bir uğraş veren devlet, tecrit uygulamalarını derinleş- tirerek kişiliksizleştirmeyi dayatıyor. Tutsakların en doğal hakları dahi keyfi uygulamalarla kısıtlanıyor. Faşizmin korku iklimi: F tipi f GÜNCEL 02-03 17’ler ölümsüzlüklerinin 6. yıl dönümünde ülkede ve yurt dışında yapılan et- kinliklerle anıldı Suriye’de muhaliflerin yaptığı eylemlere ateş açan Esad yönetimi geri adım atmıyor Nitelikli şekilleniş disipline muhtaçtır PERSPEKTİF Sf. 12-13 ❯❯SAYFA 18-19 ❯❯SAYFA 04-05 Kaybeden kim? Sömürü ve zulüm düzeninin devamı için birbirleriyle yarışan düzen partileri başarılı olduklarını söylediler. Seçim aldatmacasından açık ara önde çıkan AKP, 3. kez savaş hükümetini oluşturarak halk üzerinde faşizmin kırbacı olacak. Hangi ‘ileri demokrasi’? YENİ DEMOKRASİ İÇİN GAZETEMİZ 6 AYDA 2. KEZ KAPATILDI kapak. 19 _Layout 2 7/12/11 3:07 PM Page 1

10-20 Temmuz 2011

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Sendikalı oldukları ge- rekçesiyle işten atılan Casper işçisiyle direniş üzerine konuştuk Hindistan gerici sınıfları, Maoist gerillalara karşı kontr-gerilla eğitim kampları oluşturuyor Halkın Günlüğü Halkın Günlüğü Y ENİ D EMOKRASİİÇİN Son 6 ay içerisinde iki defa 1’er ay yayını durdurulan gazete- mizin birçok sayısı- sına toplatma kararı çıkarılırken çalışan- ları da tutuklama te- rörüne maruz kalıyor Güncel- Sf. 22-23 fYAŞAM 22-23

Citation preview

Page 1: 10-20 Temmuz 2011

Halkın GünlüğüHalkın Günlüğü10-20 TEMMUZ 2011 Yıl: 1 Sayı: 4 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected] Halkın Günlüğü

❯ GÜNCEL Devlet kendini aklayabilir mi? sf. 06-07❯ GÜNCEL Kürt ulusal sorununda gelişmeler sf 20-21

Son 6 ay içerisindeiki defa 1’er ay yayınıdurdurulan gazete-mizin birçok sayısı-sına toplatma kararıçıkarılırken çalışan-ları da tutuklama te-rörüne maruz kalıyor

Devletin devrimci-demo-krat kesimlere karşı ta-hammülsüzlüğü, gözaltı vetutuklamalarla karşılığınıbuluyor. “ileri demokrasi”“sınırsız özgürlük” gibi ni-telemelerle nutuk atan ha-kim sınıf sözcülerinin faşistkarekteri her geçen günyaptıkları uygulamalarladaha da netleşiyor.

Bu saldırı furyasının sonadımlarından biri de ga-zetemiz ve çalışanlarımızsomutunda karşılığını bul-du. Gazetemizin yayını 1 aydurdurulurken, okur ve ça-lışanlarımız da tutuklana-rak hapishanelere gönde-rildi. En son İzmir’de ya-şanan tutuklamalar veAdana’da DHF faaliyetçi-lerine aileleri üzerindenuygulanmaya çalışılanbaskı bunun en somut ifa-desidir.“İleri demokrasi”nin mu-citleri tarafından yapılanbu saldırılarla sindirilmeyeçalışılan halk kitleleri, al-ternatifsiz bırakılarak, bur-juva-feodal partilere ye-dekleniyor.

Ovacık’ta yaşamını yitiren halk savaşçılarıhalkın kitlesel katılımı ile anıldı. Yapılananmalarda, ellerinde Mao ve İbrahimKaypakkaya flamalarını taşıyan kitle, hepbir ağızdan, “Gerillalar ölmez yaşasın halksavaşı” sloganını haykırdı.

TSK’nın basını vesavaş aygıtları

Güncel- Sf. 22-23

Halkın bağrındayeniden filizleniyor fGÜNEL 02-03

“İleri demokrasi” nutukları atarak halka sal-dırmaktan geri durmayan faşist Kemalistdiktatörlüğün icraatları, üzerinden atlanama-yacak kadar eski ve derindir (!) Adana’da DHFfaaliyetçilerini sindirmeyi hedefleyen siyasipolis, aileler üzerinden baskı kuruyor.

Adana polisikendini aşıyor fGENÇLİK 14-15

Sendikalı oldukları ge-rekçesiyle işten atılanCasper işçisiyle direnişüzerine konuştuk

Hindistan gerici sınıfları,Maoist gerillalara karşıkontr-gerilla eğitimkampları oluşturuyor

Devrim hareketinde sosyal şovenizm PERSPEKTİF Sf. 12-13

❯❯SAYFA 18-19 ❯❯SAYFA 08-09

Halkın GünlüğüHalkın Günlüğü20-30 HAZİRAN 2011 Yıl: 1 Sayı: 14 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected] Halkın Günlüğü

❯ GENÇLİK ÖSYM’nin sınav klasikleri sf. 14-15❯ EMEK 15-16 Haziran’ın ışığında mücadeleye sf 10-11

fÇılgın projelerin, bol vaadlerin ve bütün sorun-ları ‘biz çözeriz’ sahtekarlıklarının havada uçuşa-rak, kazananın başından belli olduğu bir seçimformalitesi daha geride aldı. fSeçim yarışının ayrıcalıklı aktörleri olan faşistpartiler, aldıkları oy oranları ve seçmen kitlesininyüzde 88’inin sandığa gitmiş olmasından hare-ketle ‘kazandıklarını’ ilan ettilerfDüzen partileri, olanaklarını kullanarak“çözüm”ün sandıkta olduğunu söylediği se-çimde, kitleler, AKP-CHP ve MHP tercihine zor-lanarak faşist düzenin devamlılığı onaylatıldı. fBütün engelleme ve antı-demokratikuygulamalara karşın BDP’nin desteklediğibağımsız adaylar Kürt halkının irade beyanıylabeklenenin üzerinde bir başarı kazandı.

Kütahya’da siyanür havuzunun çökmesiile birlikte burada yaşayan halkın hayatıtehlikeye girdi. Siyanürün içme suyunakarışması sonucu zehirlenen köy lülerile ilgili yapılan açıklamalarda olayın üstükapatılmaya çalışılıyor.

12 Haziran seçimdeğerlendirmesi

Güncel- Sf. 06-07-08-09

Eti Gümüştehdit ediyor fYAŞAM 22-23

Devrimci ve komünist tutsakları tes-lim almak için büyük bir uğraş verendevlet, tecrit uygulamalarını derinleş-tirerek kişiliksizleştirmeyi dayatıyor.Tutsakların en doğal hakları dahi keyfiuygulamalarla kısıtlanıyor.

Faşizmin korkuiklimi: F tipi fGÜNCEL 02-03

17’ler ölümsüzlüklerinin 6.yıl dönümünde ülkede veyurt dışında yapılan et-kinliklerle anıldı

Suriye’de muhaliflerinyaptığı eylemlere ateşaçan Esad yönetimi geriadım atmıyor

Nitelikli şekilleniş disipline muhtaçtır PERSPEKTİF Sf. 12-13

❯❯SAYFA 18-19 ❯❯SAYFA 04-05

Kaybeden kim?Sömürü ve zulüm düzeninin devamı için birbirleriyle yarışan düzen partileribaşarılı olduklarını söylediler. Seçim aldatmacasından açık ara önde çıkan AKP,3. kez savaş hükümetini oluşturarak halk üzerinde faşizmin kırbacı olacak.

Hangi ‘ileri demokrasi’?

YENİ DEMOKRASİ İÇİN

GAZETEMİZ 6 AYDA2. KEZ KAPATILDI

kapak. 19 _Layout 2 7/12/11 3:07 PM Page 1

Page 2: 10-20 Temmuz 2011

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011güncel 02

1 YILLIK ABONELİK ÜCRETİ: Yurtiçi 54 TL Yurtdışı 108 EUROYENİ DEMOKRASİ İÇİN Halkın GünlüğüKAR DE LEN BA SIM-YA YIM REK LAM GÖS TE Rİ OR GA Nİ ZAS YON Lİ MİTED ŞİRKETİ Sa hi bi ve Ya zı İş le ri Mü dü rü: Hıdır GürzYa yın Tü rü: Bölgesel Sü re li Yönetim Yeri: Şehit Muhtar Mah. Süslü Saksı SokakNO: 11 Kat: 4 BEYOĞLU/İSTANBUL

Teknik Hazırlık: Kar de len Yayımcılık

Mahmut Şevket Paşa Mah. Sivas Sok.No:2 Kat:3 Okmeydanı/İSTANBUL

Tel-Fax: (0212) 238 37 96

Bas kı: SM. Matbaacılık Adres: Çobançeşme Mah.

Sanayi Cad. Altay Sokak NO:10 A-Blok Yenibosna Bahçelievler-İST

Tel ( 0212) 654 94 18

İZMİR: Şehit Fethi Bey Cadde No: 13 Eski Eshot İşhanı Kat:4 Konak/İzmir Tel-Fax: (0232)482 01 63 ●MERSİN: Çankaya Mahallesi 4702. Sok. No:8 KAt:3 Akdeniz/Mersin ● AMED:İskender Paşa Mah. İnönü Cad. MA-GÜL İşhanı Kat:4 No:10 Dağkapı/Amed ●ATİNA: Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: [email protected] ● YD TEMSİLCİLİĞİ: Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DE-UTSCHLAND e-mail: [email protected]

HESAP NUMARALARI Ertaş ÖZTÜRK adına İş Bankası İst. Aksaray Şubesi: (TL) 1002 30000 1153314 İş Bankası İst. Aksaray Şubesi: (Euro) 1002 301000 1107308 İş Ban. İst. Aksaray Şubesi: (CHF) 1142699 İş Bank. İst. Aksaray Şubesi: (Sterlin) TR110006400000210021174906

BÜRO

LAR

Dersim Ovacık’ta toprağa düşenüç kızıl karanfil ülkede ve yurt dı-şında halkın yoğun olarak katıl-dığı etkinliklerde anılıyor. Ölüm-süzleşen gerillalar için düzenle-nen etkinlik ve eylemlere katılanhalk, gerilları sahiplenerek, ör-gütlülük çağrısına omuz veriyor.

Ovacık’ta yaşamını yitiren üç halk savaşçısıOzan Derman, İsmail Perktaş, Abidin Demiriçin ülkemizde ve yurt dışında anma törenle-ri sürüyor. Yeni Demokrasi Aileleri Birliği (YDAB) tara-fından İstanbul Gazi Mahallesi’nde düzenle-nen anma törenine binlerce insan katıldı. El-lerinde Mao ve İbrahim Kaypakkaya’nın re-simlerinin bulunduğu kızıl flamaları taşıyankitle hep bir ağızdan, “Gerillalar ölmez yaşa-sın halk savaşı” sloganını haykırdı.Yeni Demokrasi Aileleri Birliği’nin çağrısıylaİstanbul’un birçok semtinden gelerek GaziMahallesi’nde toplanan binler, Ovacık’taölümsüzleşen üç halk savaşçısını ve yineÇemişgezek’te ölümsüzleşen iki gerillayımücadele coşkusuyla andı. Anmaya Parti-zan, Halk Cephesi, BDP, BDSP, Alınteri, Dev-rimci Parti Mücadelesi ve Devrimci Komü-nistler de destek verdi.YDAB tarafından düzenlenen anma etkinliğiEski Karakol Durağı önünde yürüyüş kolu-nun oluşturulmasıyla başladı. Yürüyüş ko-lunda en önde Marks, Engels, Lenin, Stalin,Mao ve İbrahim Kaypakkaya’nın resimlerininbulunduğu kızıl sancaklar arkasında üç şehitgerillanın fotoğraflarının bulunduğu ve “Halk

savaşçıları ölümsüzdür” yazan pankart açıl-dı. Kitle ellerinde Ovacık ve Çemişgezek’teölümsüzleşen HKO, TİKKO ve HPG gerilları-nın fotoğraflarını ve Mao ve Kaypakkaya re-simlerinin bulunduğu kızıl flamaları taşıdı.

Sloganlar susmadıKortejlerinin oluşturulmasının ardından bin-ler “Önderimiz İbrahim Kaypakkaya”, “Geril-lalar ölmez yaşasın halk savaşı”, “İbo, Hay-dar, Zülfikar, namludadır iktidar”, “İbra-him’den Cafer’e halk savaşıyla zafere”, “Kür-distan faşizme mezar olacak”, “Anaların öf-kesi katilleri boğacak”, “Halk savaşçılarıölümsüzdür”, “Bedel ödedik bedel ödetece-ğiz”, “Biz işçinin köylünün yiğit sesiyiz nam-luya sürülmüş halk mermisiyiz”, “Dersim’dedüşene dövüşene bin selam”, “Yaşasın dev-rimci dayanışma” sloganlarını haykırdı. Dahasonra yolu trafiğe kapatan kitle, Cemevi du-rağına doğru yürümeye başladı. Yürüyüş bo-yunca sloganlara ara vermeyen kitle halksavaşçılarının yarattığı kavga çoşkusunuGazi’nin alanlarına taşıdı.

Ozan, Abidin, İsmail, Yurdal, Mazlum yaşıyorDersim Ovacık ve Cemişgezek’te ölümsüzle-şen gerillaların isimleri okununca binler, tekvucut, tek yumruk ve tek ses olup, gerillaları“yaşıyor” haykırışıyla selamladı.

Gazi halkı evlatlarını kucakladıAnma yürüyüşüne Gazi Mahallesi halkı bü-yük ilgi gösterdi. Özelikle kortej koluna katı-lanların yanısıra evlerin önüne çıkan ve bal-konlardan korteji takip eden Gazi halkı, kor-tejin geçişi sırasında alkışlarıyla anma töre-nine destek verdi.

Cemevi Durağı’nda sona erdirilen yürüyüşün

ardından ölümsüzleşen halk savaşçıları şah-sında devrim ve komünizm şehitleri için say-gı duruşunda bulunuldu. Ardınan YDAB tara-fından açıklama yapıldı.

‘Mevzileri doldurma zamanıdır’Yeni Demokrasi Aileleri Birliği (YDAB), ölüm-süzleşenlerin kavga bayraklarını yükselt-menin, mevzileri kuşanmanın ve safları sık-laştırmanın zamanı olduğunu açıkladı.

Yapılan açıklamada, ezenler ve ezilenler ara-sında devam eden sınıf mücadelesinin, Tür-kiye-Kuzey Kürdistan’da da bütün şiddetiyleyoğunlaşarak devam ettiği ve en küçük de-mokratik hak talebini dahi zulüm ve zorba-lıkla karşılayan hakim sınıfların, halk kitlele-rine azgınca saldırdığına dikkat çekildi. Açık-lamanın devamında şunlara değinildi: “OzanDerman, İsmail Perktaş, Abidin Demir veYurdal Yıldırım, komünist önder İbrahimKaypakkaya’nın ezilenlere bıraktığı kavgabayrağını elden ele taşıdılar. Ve Türkiye-Ku-zey Kürdistan devriminin kurtuluş yolu olanhalk savaşını bütün zorluklara ve ağır bedel-lere rağmen, siyasi iktidar perspektifiyle,Demokratik Halk Devrimi yolunda büyüt-mek için ileri atıldılar! Ölümsüzleşen dörtHalk Savaşçısı, ezilen milyonların özgür ge-leceklerini yaratma yürüyüşünün, tasfiyecisaldırılarla, imha operasyonlarıyla bitirile-meyeceğinin ilanıdır!”

Yurt dışında anma etkinlikleri sürüyorHalk savaşçıları Ozan Derman, İsmail Perk-taş, Abidin Demir, Yurdal Yıldırım ve MazlumErenci birçok ülkede yapılan etkinliklerlesaygıyla anıldı. MKP taraftarlarının düzenle-diği anma etkinliklerine Partizan başta ol-mak üzere MLKP, PKK, Halk Cephesi ve TİKB

29 Haziran günü saat 01.30 sularında Cemişge-zek kırsalında yaşanan çatışmada TKP/MLTİKKO gerillası Yurdal Yıldırım ve HPG gerillasıMazlum Erenci ölümsüzler kervanına katıldı. Çatışmanın ardından Malatya’ya getirilen gerillacenazeleri aileler tarafından alınarak sonsuz-luğa uğurlamak için gerillaların doğdukları top-raklara götürüldü.

Karadeniz’den Munzurlara uzananyürek yaşayacakTİKKO gerillası Yurdal Yıldırım memleketi Yoz-gat’ın Sorgun ilçesine bağlı Karabalı Köyü’ndeailesi ve yoldaşları tarafından gerçekleştirilencenaze töreniyle defnedildi. Yurdal Yıldırım’ınfotoğrafının bulunduğu “Gerillalar ölmez yaşa-sın halk savaşı” yazılı pankart açan kitle “Şehîdnamirin”, “Yurdal yoldaş ölümsüzdür” sloganlarıile köy mezarlığına doğru yürüyüşe geçti. Köy-lülerin de katıldığı cenazede Yurdal Yıldırım’ınfotoğrafları taşındı. Burada Partizan Şehit veTutsak Aileleri (PŞTA) adına açıklama yapanSultan Karabulut, Yıldırım’ın bu haklı davadaölümsüzleştiğine ve mücadelesinin daima süre-ceğine değindi. Eylemde Partizan adına da birmesaj okundu. Açıklamanın ardından cenazekavga sloganları eşliğinde defnedildi.

‘Şehit namırın’HPG gerillası Mazlum Erenci’nin cenazesi, bin-lerce kişi tarafından “Şehît namirin” sloganlarıeşliğinde toprağa verildi. Amed’in Ergani İlçe-si’nde yüzlerce kişi tarafından slogan ve zılgıt-larla karşılanan Erenci’nin cenazesi, ardındanonlarca araçlık konvoyla Amed’e getirildi. Bu-rada düzenlenen törenin ardından Erenci’ninnaaşı Yeniköy Mezarlığı’na götürüldü.Cenaze aracında bulunan Erenci’nin annesiRemziye Erenci, bir elinde oğlunun fotoğrafınıtaşırken, diğer eliyle de zafer işareti yaparak,“Şehîd namırın” sloganı atması duygulu anlarınyaşanmasına neden oldu. Defin işlemlerinin ar-dından kitle saygı duruşuna geçti. “Şehîd namı-rın” sloganları attı. Ardından ise “Çerxa şoreşê”marşı okundu.

TKP/ML militanlarından eylemTKP/ML militanları Yurdal Yıldırım ve HPG ge-rillası Mazlum Erenci’yi eylemlerle andı. TKP/ML militanları Maltepe Gülsuyu mahalle-sinde “TİKKO-HPG-HKO gerillaları ölümsüz-dür”, “TİKKO gerillaları ölümsüzdür”, “Dersim’dedüşene döğüşene bir selam”, “Halk savaşçılarıölümsüzdür”, “Yurdal Yıldırım ölümsüzdür”şeklinde yazılamalar yaparak, ölümsüzleşengerillaları andı. 7 Temmuz günü, TKP/ML militanları Çemişge-zek şehitlerini korsan bir gösteriyle andı.“TİKKO-HPG gerillaları ölümsüzdür” TKP/MLTMLGB imzalı pankartı Okul durağına asan mi-litanlar yolu molotoflarla keserek araç geçişiniengelledi.

İki gerilla dahatoprağa düştü

Gerillalar halkın bağrında

2-3_Layout 2 7/12/11 1:20 PM Page 1

Page 3: 10-20 Temmuz 2011

03güncel 10-20 TEMMUZ 2011 Halkın Günlüğü

taraftarları da katıldı.Almanya/Köln: Halk savaşçıları şahsında dev-rim şehitleri için yapılan saygı duruşunun ardın-dan halk savaşçılarının mücadele yaşamına vehalk savaşına vurgu yapılan bir açıklama yapıldı.Etkinlikte MKP/HKO gerilla görüntülerinin ya-nısıra halk savaşçılarının cenaze görüntülerininyer aldığı sinevizyon gösterildi. Ardından MKPMK SB’nin halk savaşçıları ile ilgili yayınladıgıbildiri okundu. Anma etkinliginde MLKP, PKK veTİKB adına yapılan konuşmalarda halk savaşçı-ları selamlanırken birlikte mücadele etmeninzorunluluğuna vurgular yapıldı. Partizan daanma etkinliğine bir mesaj yollayarak halk sa-vaşçılarını selamladı. Kitlesel katılımın olduguanma etkinligi “Devrim şehitleri ölümsüzdür”,“Yaşasın partimiz Maoist Komünist Partisi” ve“Halk savaşçıları ölümsüzdür” sloganlarının atıl-masıyla coşkulu bir şekilde sona erdi.Stuttgart : Anma etkiniği Dersim’de ölümsüzle-şen gerillalar için saygı duruşuyla başladı. Etkin-lik şiirler ve MKP´li faaliyetçilerin konuşmalarıile devam etti. Gerillaların ve Ovacık şehitlerininanma görüntülerini kapsayan sinevizyon göste-rimi yapıldı. Anmaya katılan Güney ve Parti-zan’dan bir konuşmacı da sürece ilişkin düşün-celerini belirtti.Duisburg: Öümsüzleşen gerillalar için saygı du-ruşuyla başlayan anma programı açılış konuş-masıyla devam etti. Etkinlikte Maoist partininaçıklaması okundu, gerillaların ve Ovacık şehit-lerinin anmasını kapsayan sinevizyon gösterimiyapıldı. Kavga şiirlerinin okunması ve marşlarınsöylenmesi ile devam eden etkinlikte, NRW Par-tizan tarafından gönderilen destek mesajı okun-du.Fransa/Paris: Dersim’de sonsuzluğa uğurlananhalk savaşçıları için Paris’te yapılan anma törenisaygı duruşuyla başladı. Ölümsüzleşen gerillala-

rın mücadelesine vurgu yapan konuşmalarladevam eden anmada Maoist parti ile AVEG-KON’un bildirisi okundu.

Strasbourg: Mezopotamya Kültür Merkezi’ndedüzenlenen anma etkinliği şehit düşen üç halksavaşçısı şahsında devrim ve komünizm müca-delesinde ölümsüzleşenler için saygı duruşuylabaşladı. Ardından devrim mücadelesinin tarihselsürecine ilişkin yapılan kısa konuşmada, halksavaşında şehitler albümüne eklenen üçlerinkitlelerde ve de devrimci dost güçlerde yarattığısahiplenme ve dayanışma özverisinin öneminevurgu yapıldı. Devrimci savaşın, değiştirici, dön-üştürücü gücünün nelere kadir olduğu, üçlerşahsında bir kez daha ortaya çıktığını ifade edil-diği konuşmada, evlatlarını sahiplenen Dersimhalkı ve devrimci dayanışmayı gösteren devrim-ci güçlere teşekkür edildi.

Avusturya / Viyana: Avusturya‘nın başkenti Vi-yana’da Dersim Ovacık ve Çemişgezek’te şehitdüşen gerillalar için anma etkinliği düzenlendi.Etkinlikte MKP’nın açıklaması okunarak şunlarifade edildi ‘’Faşist Tük hakim sınıflarının iktidarbekçisi olan karşı-devrimci faşist ordu güçleriy-le çatışmada üç Partizan daha toprağa düştü!..Halklarımıza karşı işledikleri baskı-sömürü-zu-lüm suçu ve faşist saldırıları savaş çağrısıdır; budünden kabulümüzdür! Partimiz, karşı-devrimcisınıfların halklarımıza karşı açmış olduğu sava-şa, devrimci halklarımızın savaşı olarak halk sa-vaşı stratejisiyle cevap vermektedir.” Partizantemsilcisi tarafından yapılan açıklamada ise, “Yi-tirdiklerimiz Demokratik Halk Devrimi mücade-lesinde birer cesaret abidesi olarak yaşayacak-tır.” sözleri dile getirildi. Anmada 17’lerle ölüm-süzleşen Ökkeş Karaoğlu’na ait Yel Dağı Destanışiiri okundu. AvEG-Kon ve Halk Cephesi anmayaüçleri simgeleyen karanfillerle katılım sağladı.

Ovacık’ta ölümsüzleşenhalk savaşçıları için Çekme-köy ve Gazi Mahallesi’ndeaçılan taziye çadırı, halkınbüyük ilgisiyle karşılanır-ken, halk gençliği çadırdanöbet tuttu.

Yeni Demokrasi Aileleri Birliği (YDAB)tarafından halk savaşçıları için açılantaziye çadırlarına halkın ilgisi yoğunoldu.İstanbul Çekmeköy’de Ozan Derman,Gazi Mahellesi’nde İsmail Perktaş’ınyaşadığı evlerin yanına kurulan taziyeçadırı yoğun ziyaretçi akınına uğradı.Çekmeköy’de “Ovacık şehitleri ölüm-süzdür Ozan Derman taziye çadırı”imzasıyla açılan taziye çadırında, halksavaşçılarının karanfillerle bezenmişresimlerinin bulunduğu bir köşe oluş-turuldu. Çadırda ayrıca ziyaretçilerindüşüncelerini ifade etmeleri için def-ter açıldı.Deftere ilk olarak Ozan Derman’ın ba-

bası Ali Ekber Derman düşünceleriniyazdı. Ozan’a “Yoldaş” diyerek hitapeden baba Derman, oğlunun halkçıyönlerine ve mücadeleci kişiliğinevurgu yaptı.

Çadır halkın destek ziyaretine ev sa-hipliği yaparken, halk gençliği taziyeçadırını sahiplenerek, çadırda nöbettuttu.

Gazi Mahallesi’nde “Ovacık ŞehitleriÖlümsüzdür-İsmail Perktaş TaziyeÇadırı”da Gazi halkı tarafından büyükilgi ile karşılandı. Çadırı sahiplenenhalk gençliği, semt halkı, yoldaşları vemahalle halkı çadırın gerekli düzenle-melerini yaparak çadırda görev aldı.Üç halk savaşçısının fotoğraflarınınyer aldığı pankartın asıldığı taziye ça-dırında, halkın duygu ve düşünceleriniaktarabilmesi için anı defteri konuldu.İsmail Perktaş için açılan taziye çadı-rını ziyaret edenler arasında 17’lerleOvacık-Mercan’da ölümsüzleşenÇağdaş Can’ın ailesi, Sivas’ta geçtiği-miz günlerde ölümsüzleşen PKK’liCoşkun Doğan’ın ailesi, TKP ve Sos-yalist Parti temsilcileri de yer aldı.

Halk savaşçıları için taziye çadırı açıldı

Gazi Mahallesi’nde Yeni Demokrasi Aileleri Birli-ği’nin düzenlediği anma yürüyüşünün ardındanMKP militanları, Dersim’de toprağa düşen Ma-oist gerillalar Abidin Demir, Ozan Derman ve İs-mail Perktaş için eylem yaptı.Yolu trafiğe kapatıp barikat kuran MKP militan-ları, “Yaşasın partimiz Maoist Komünist Partisi”,“Yaşasın ordumuz Halk Kurtuluş Ordusu”. “Par-timiz MKP katillerin peşinde”, “Faşistlerden he-sap lafla sorulmaz bizde hesapları namlular so-

rar”, “Gençler dağlara MKP iktidara”, “Gerillalarölmez yaşasın halk savaşı” sloganlarını haykır-dı. MKP militanları eylemde çeşitli sloganlarınyazılı olduğu pankartları duvarlara asarken,halk savaşına dikkat çeken yazılamalar yaptı.

TİKKO gerillaları selamlandıTKP/ML militanları da “TKP/ML militanları TİK-KO gerillaları ölümsüzdür”, “Beşler yaşıyor TİK-KO savaşıyor” yazılamaları yaparak, “Yaşasın

partimiz TKP/ML halk ordusu TİKKO TMLGB”,“Halk ordusu TİKKO katillerin peşinde” slogan-ları ile yürüyüş gerçekleştirdi.MKP ve TKP/ML militanlarının yolu kapatması-nın ardından barikatlara yönelen polis ile mili-tanlar arasında çatışma çıktı. Polis toma araçlarıeşliğinde gaz bombaları ile kitleye saldırırken,Maoist militanlar ise taşlarla karşılık verdi. Bellibir süre ara sokaklarda devam eden eylem poli-sin çekilmesiyle sonlandırıldı.

Gerillalar eylemlerle anıldı

yeniden büyüyor

2-3_Layout 2 7/12/11 1:20 PM Page 2

Page 4: 10-20 Temmuz 2011

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011güncel 04

Taziye çadırında Ozan’a dairdüşüncelerini anlatan babaAli Ekber Derman, Ozan’ınmücadeledeki kararlılığını‘küçük yaşlarda mücadele-nin ucundan tutarak gör-evini altı yaşındaykenbaşarıyla yerine getirdi’sözleriyle aktarıyor.

27 Haziran’da Dersim Ovacık-BurnakKöyü kırsalında çıkan çatışmadaölümsüzleşen halk savaşçısı OzanDerman’ın babası Ali Ekber Dermanile bir söyleşi gerçekleştirdik.Dersim’in Ovacık İlçesi’ne bağlı KonakKöyü’nde 1986 Aralık ayında doğanOzan Derman’ın küçük yaşlarda iş-kenceyle, sürgünle yüzleştiğini akta-ran baba Derman şunları dile getirdi:“Ozan’ı anlatırken insan bir baba ola-rak düğümleniyor, zor ama yoldaşıolarak O’nu anlatma görevi de banaaittir. Lise yıllarında mücadeleye baş-ladığı ifade ediliyor, aslında bu çok dadoğru değildir. Daha okula başlama-dan çevresindeki çocuklara, arka-daşlarına, okula gidenlere İbrahimKaypakkaya’yı anlatan bir çocuktu.“Önder Atatürk değil, İbrahim Kay-pakkaya önderdir” dediği için arka-daşlarının anne-babalarından veöğretmenlerden azar işitmişti.Bu kavrayış, mücadelenin içinde bü-yümüş olmanın verdiği ortamın sı-caklığını hissederek bugünlere geldi.altılı yaşlarında verilen görevi layı-kıyla yerine getirdiği, yetişkin insanınüstlenebileceği bir önemli görevi al-

mıştır, mücadelenin ucundan 6’lı yaş-larda tutmaya başlamıştır. Gözaltı süreçlerinde çok etkilendi, iş-kence ve işkencecilerin yöntemlerin-den çok etkilendi. Sanırım ki, Ozan‘babama da bu işkenceler yapıldı’ diyehep kendi iç dünyasında düşündü vehastalığımdan dolayı beni hep ko-ruma içgüdüsüyle hareket etti. Dev-letin sistematik işkencelerine karşı, okinle büyüdü, o kini sınıf mücadele-siyle birleştirmeyi başardı. Mevcutsorunları hiçbir zaman bireysel çöz-medi Ozan. O sınıf bilinciyle sorunlarayaklaştı ve bu bilinçle yapı içerisindeörgütlenmek istedi. O zorlu koşullarda, 1994 yıllarındaköylerimizin, evlerimizin yakılıp yı-kıldığı, zorla boşaltıldığı süreçlere ta-nıklık etti. Dersim’de köylerimizdeyaşanır bir hal bırakmayan devletköyde imha etmeye çalıştı. GerekOvacık Jandarma Timi, gerek özel ha-rekatçıların mevcut baskı ve zulmükarşısında İstanbul’a göç ettik. Bubaskı dönemi de bir hayli etkiledi,ekonomik, sosyal, kültürel ve coğraf-yadan ayrılmış olmanın getirdiği birbaşka sınıf kini bilendi Ozan’da. Ortaokul ve lise yıllarında bu yaşadığısomut koşullarda mücadeleye doğalolarak daha yakınlaşarak bilinci dahabir keskinleşti.Esasen 17’ler O’nun üzerinde büyüketki yarattı, o etki devam ettikçe, mü-cadeleyle bağı perçinleşen Ozan,zaman zaman eve gelmediği için sis-tem içindeki çelişkilerimiz boy veri-yordu. Ancak bu durum Ozan’ınmücadelesini hiç engellemedi. OzanKomünist Önder İbrahim Kaypakka-ya’nın anma yıldönümü olan 18 Ma-

yıs’ta Çorum’a gitti. IMF, NATO, YÖK’üprotesto gibi bir çok eylemde ve ça-lışmada yer aldı. Bu eylemlerle, ziya-retlerle, protestolarla profesyonelliğeadım atmıştır. Her fırsatta, her ko-şulda bizi miting alanlarına çekmeyeçalışıyordu, olumlu bakıyorduk,çünkü zaten gitmemiz gereken yer-lerdi bunlar.En son bir NATO eyleminde birliktedeğildik, kendisi o dönem eve gelme-mişti. Annesi bana diyor ki; ‘oğlunOzan niye gelmedi, oğlunu ara’ de-yince, eşim Aynur’a dedim: Artık Obizim değil, halkın evladı, buna alış-malısın…Kısa ömür içinde ideallerini yaşadı,kısa ömür içine idealleriyle birçokşeyi sığdırdı… Çevremdeki gençliğinsistem içindeki yozlaşmasına, yaban-cılaşmasına baktığımda, O’nun kısa-cık ömründe verdiği mücadelesiyleonur duyuyorum, gurur duyuyorum. Kendisiyle kısa bir görüşmem oldu,okulu bitirmesi gerektiğini söyledim,kendimden örnekler verdim. Hayatınbirçok meşakkatli yönünün oldu-ğunu, mücadeleden koptuğu zamanyaşayabileceği ekonomik zorluklar-dan örnekler verdim, itiraz etti. Birdiploması olsun dediğimde, ekono-mik istikrarın olmayışından, köy ko-şullarından geldiğimiz göç sırasındayaşadığımız zorluklardan, büyükşe-hirlerde zorlandığımız günlerimizianlattım, ‘bunları yaşamamalısın’dedim. Buna müthiş bir tepki verdi,‘bunu sen nasıl söylersin bana baba,bunları sen bana öğrettin, benimokulum orada değil, benim okulumburada. Okuluma devam edeceğim,beni görmek istediğinde her zaman

Abidin Demir’in yakınları ile yaptığımız sohpet-te, Abidin Demirin kavgada ısrarını, zor şartlar-da elindeki yeteneklerini sonuna kadar kulla-narak, hemen hemen tüm çevresine yardımetme isteğiyle anlıyoruz. Demir’in ailesi tarafın-dan Abidin kısa yaşamı: “Abidin çevresindeherkes tarafından sevilen bir insandı. İnsanlarınonu bu denli sevmesinin nedeni paylaşımcı ol-ması ve çevresindeki insanların sorunlarınakarşı duyarlı olmasıydı. Abidin köyde bütün in-sanlara yardımcı olmaya çalışıyordu. Okul yılla-rındayken de arkadaşları arasında zeki olmasıve saygılı bir öğrenci olması yönüyle ön planaçıkıyordu. Sürekli okuma hevesi olan ve düşün-düklerini sorgulayan ve okuduklarıyla ilgili ya-zılar yazan biriydi. Gittiği her yerde işte, okuldave hayatın her alanında duruşu ve kişiliğiyle önplana çıkıyordu. Konuştuğu insanları ikna ede-bilme yeteneğine sahip biriydi. Bizler bundansonraki süreçte Abidin’in uğruna bedel ödediğidüşünceleri sahiplenmenin onur olduğunu veonun düşüncelerini yaşatmak ve geleceğe taşı-mak için elimizden geleni yapacağız.”

Aileleri Abidin, Ozan ve İsmail’i Yaşamı mücadelesinin aynasıdır

Dersim’de katledilen İsmailPerktaş’ın ailesi taziye çadı-rında İsmail’i anlattı. Der-sim’in Pirahmet’i kentin va-roşlarında sürdürdüğü dev-rimci mücadelesini halk sa-vaşı ile buluşturdu. Annesi veablasının anlatımıyla İsma-il’in Dersim’den büyük kentinyoksul semtine, oradan daMunzurlara uzanan yaşamı... “İsmail’im küçük yaşlardabile çok çalışkan bir çocuktu.Pantolon paçalarını çorabınıniçine koyup davara gidiyordu,sonra eve geldiğinde de bizeyardım ediyordu, gübre dol-durma işi dahil yapmadığı iş

yoktu, köy koşullarındakiher işi yapıyordu.Köylerimiz, evlerimiz yakıldı,yıkıldı İstanbul’a geldik. Buşehre geldiğimiz yıllarda daaynı şekilde bütünlüklü ola-rak çalışmasını sürdürdü, ki-tapları vardı, bilgisayarı vardı.İngilizce okuyordu, çalışmasırasında notları yazıp duvar-lara görebileceği yerlere ası-yordu. Belgeleri duvarlardaduruyor. Oğlum çok çalış-kandı, yapmayacağı iş yoktu.Oğlum gidip döneceğini söy-ledi, çok fazla bir şey söyle-medi. Dağa gideceğine dairherhangi bir şey bilmiyor-

dum. Arkadaşlarımla gidipdöneceğim, gitti ama döne-medi. “Anne hoşçakal” deyipbizimle vedalaşıp gitti. Önce-leri bir genç bir yere gidincekıyamet kopuyordu, o sessiz-ce çekip gitti, bana hiçbir şeysezdirmedi, bilmiyorum. Zaten Ahmet de çok cesurdu.Doğrusunu söylemek gere-kirse, o dönemdeki bütüngençler çok cesurdu. Ah-met’im hep söylerdi, “Anaben dağa gideceğim, bendağa gideceğim” diyordu.“Dağların eteğinde çay dem-leyip, tüfek çatacağım” di-yordu. Ve dediği gibi yaptı

gitti Ahmet. Ama bu oğlum(İsmail, Piram) hiçbir şeysöylemeden gitti.Gittiği bir köyde tanıdığımızbir köylü kadına ‘annemesöyleyin benim için dirensin,ben birkaç yıl halk savaşındakalayım, ödediğimiz bedelle-rin hesabını sorayım’ diyesöylemiş. Ben bir şey bilmi-yorum.Gittiğimde oğlumun cesedinigöremedim, ortada cesetyoktu. Hiçbir yeri sağlam bı-rakılmamış, ne ağzı, neyüzü... Gözleri bile oyulmuş-tu, ölü bedene işkence yapıl-mıştı. Bir kurşun ayağında,

Kavgasınıyaşatacağız

Kabına sığmayan öfke

4-5_Layout 2 7/12/11 1:22 PM Page 1

Page 5: 10-20 Temmuz 2011

Yeni Demokrasi Aile Birliği “Köklerimizesarılarak umudu büyütüyoruz” şiarıylabaşlatığı çalışma takvimi içersinde aile zi-yaretlerini sürdürüyor. Yeni DemokrasiAile Birliği (YDAB), 26 Haziran 2003 yılındaTokat’ta çıkan çatışmada ölümsüzleşenMaoist gerilla Murat Poyraz’ın ailesini zi-yaret etti. Ziyaret sırasında Poyraz’ın ailesioğulları için dile getirdikleri düşünceleriniYDAB’la paylaştı. İşte Poyraz’ın ailesindenPoyraz’ın yaşamı: “ Ev içinde yaşananolayla karşı oldukça hassas yaklaşırdı. Ba-ğırmazdı. Babası bazen ‘sen neden konuş-muyorsun’ derdi. Babasına sarılırdı. ‘Bensizi kırmak istemiyorum ve o yüzden ko-nuşmuyorum’ diye cevap verirdi. Bize se-sini yükseltmezdi. Olaylı sakin bir tavırlaanlatır ve babasını ikna ederdi. Hiçbir günkarşımıza çıkıp kalbimizi kırmadı. İlk gözağrımızdı. İlk gülüşümüz, ilk sevincimizdiMurat. Yeri içimizde çok farklıydı. Ne kadaranlatsam da onun güzel gözlerinden yü-züne yansıyan o güzel tebessümü anlata-mam. Bunu anlatacak sözcük bulamıyo-rum. Murat evimizde hep o güzel tebessümüylegezinip duruyor bizimle. Onu bir kere ol-sun yüzündeki gülümsemeden yoksundüşünemiyoruz.1992 yılında Sivas yöre derneğinde folklorçalışması içindeydi. Bir süre sonra folklorgrubuyla yurtdışına çıktı, orada 3 yıl kaldı.3 yıl sonra Türkiye’ye döndü. Yaklaşık 2 yılİstanbul’da Gazi Mahallesi’nde kaldıktansonra gerilla mücadelesine katıldı. Biz ai-lesi olarak Murat’a nerede mücadeleye de-vam etmek istiyorsan oraya taşınalım de-dik. Murat ‘olmaz’ diyerek, ‘kararım kesingerilla mücadelesinde yer alacağım, be-nim kimliğim budur, isterseniz ihbar ede-bilirsiniz’ dedi. Sonraki günlerde oturupbenimle ‘mücadeleye duygusal baktığınızıbiliyorum, ama sizin de beni anlamanızgerekir’ ve sohbet uzayıp gitti. Ben o soh-betten sonra Murat’ı daha iyi anlamayabaşladım. O dönemler Zeynep Poyraz şehitdüştü, Murat’taki kararlılık daha bir arttıve bir sabah erkenden çantasını hazırla-yıp, sakin bir tavırla bize sarılıp ayrıldı. Bizde gidişinden sonra elimizden geldiğinceMurat’ın mücadelesine destek vermeyeçalıştık.Gidişinden birkaç gün sonra evi aradı.‘Anne ben iyiyim, arkadaşlarlayım, meraketmeyin beni, kendinize iyi bakın’ dedi.Yüreğimiz burkulsa da Murat’ın haklı ol-duğunu biliyorduk.

Vurulmadan kısa bir süre önce evi aradıtekrar. Ben, ‘amcanın oğlunu da (ÖzkanPoyraz) yolculadınız sıra sana geldi’ dedimMurat’a diğer taraftan ‘Nerde şehit olur-sam olayım bana sahip çıkacağınızı biliyo-rum. Beni aldığın yerde bana kurşun sı-kanlar senin gözlerinin içine bakarak se-vinir. Onların sevincini kursağında bıra-kacak olan sensin anne. Benim ölü bede-nimin üzerinde gözyaşı dökmezsen, dizle-rine vurup ağlamazsan tüm sevinçlerikursağında kalır anne. Beni götürüp top-rağı kendi ellerinde üstüme atarsan engüzel annemsin. Biliyorum ki böyle yapa-caksın’ dedi. Ben de annelik duygularımıbastırarak onun istediklerini yerine getir-dim. En azından bir hafta boyunca en güç-lü anne rolümü oynadım.Her mezar ziyaretine gittiğim zaman saygıduruşuna geçip onu anıyorum. Her zamansaygı duyuyorum Muratıma ve her an öz-lüyorum O’nu, o sıcak tebessümü ile. Veson olarak yüreğimdeki sözcükleri kale-me döken Ersin Kantar’ın şiiriyle bitirmekistiyorum. SEN GİDERKEN...Sen giderken Ayaklarım durmaz olduGüneş bedenimi harlar olduDilimde bir ezgi düşmez oldu“Dağlarına bahar gelmiş memleketimin”Sen giderken benVurulmak ne vurmak neKana kana ağlamak neBahar bahar gülmek neHepsinin hesabını çıkardımVe çıkardım ağlamalarıHesabımızda yeri yoktuBöldüm acılarıPaylaşılabilir kılmak içinÇarptım sevdalarıKat be kat büyütmek için umuduTopladım gülüşleriÇoğaltmak için sevinçleri Ve bilinsin kiBu gidişlerin bir de dönüşü varÇıkarıp hıncımızıÖrs ile çekiç arasındaTam da karanlığın orta yerine saplamasıvar

güncel10-20 TEMMUZ 2011 Halkın Günlüğü 05

buradayım, bana bunu hatırlatman doğrudeğil, senden öğrendik’ dedi.Çizgi mücadelesini tartıştığımda, ‘seninöne sürdüğün tezler reformistlerin tezleri-dir’ diyerek tepki gösterdi. Felsefe konula-rında kendini muazzam geliştirmişti,polemiğe girmek zorlaşmıştı benim için,başa çıkmak mümkün değildi. O bilinçle, okavrayışla baş edemediğimi anladığımdadaha fazla da tartışma gereği duymadım.Son kez orada vedalaştım.

27 Haziran 2011 Çatışmanın olduğu günün akşamı yolaçıktık. Malatya’da Ozan’ın yoldaşları bekli-yordu. Benden önce amcası teşhis içinbakmıştı, ona rağmen bakmak istedim.Kendi kendime düşündüm, bana göster-mek istemediklerine göre bedenlerine iş-kence yapılmıştır. Çünkü biliyordum, dahaönce hayatını kaybeden onlarca gerillanıncenazelerinde, defin işlemlerinde bulun-dum, görev aldım, yargısız infazlarına, ka-yıplara tanıklık ettim.Ozan’la o ilişkiyi, yoldaşlığı yaşadım,yoldaşıma da dayanırım dedim ve bak-maya karar verdim. İsmail Perktaşyoldaşın cesedi bana gösterildi. Faşistzihniyetin cansız bedene yaptığı iş-kenceye bir kez daha tanık oldum.Nasıl ki süngülerle daha önce yap-mışlardı defalarca kez, aynı şeyleriyapmışlardı. Yoldaşın kafasını ez-mişlerdi, moralimi hiç bozmadım.Mazgirtli Abidin Demir yoldaşıncesedine işkence yapmışlar mıyapmamışlar mı göremedim,uyur gibiydi.Ozan’a baktım, metanetimi ko-ruyarak, uyur vaziyetteydi. Sanı-rım çevredeki polisler cesetlerebakarken verdiğim tepkileriduymuş olmalı. “Yolunakurban olurum”dediğimde,koltu-

ğuma giren bir akrabama “Halk savaşınınkarşılığı varsa, bu zaman zaman işkence,cezaevine girme, ölümlerdir. Düşmanı se-vindirecek bir adım atmamak gerekirtutum ve tavrıyla hareket ettik”.O’nun ölümü içimizi yaksa da, oğlum diyesöylemiyorum, yüreğimi kabartmıştır, sa-hiplenme duygusu. Dersimlilerin cenazeyekatılımı, acılarımızı, düşmanlarımızın bek-lentilerini boşa çıkarmıştır.Ozan’ı ölümsüzlüğe uğurlarken, O’nun bı-raktığı bir miras vardır. Biz de o gelenektengeliyorsak o mirasa sahip çıkmalıyız.O’nun ideallerini, düşüncelerinin devamınısürdürebilmek, nesilden nesile aktarabil-meliyiz, düşüncelerini kitlelere yaymalıyız.Ailelere çok önemli görev düşüyor. Ozan’ınşahsında tüm parti ve devrim şehitlerinisaygıyla selamlıyorum.

anlatıyor

bir kurşun bacağında, yine de epeyce yolalmış. Dediklerine göre üç yoldaşlarmış,diğerlerini ben görmedim. İşkence o kadarfazla ki, ben diğerlerini göremedim. Diğer-lerine de fazlasıyla işkence yapıldığı söyle-niyor, ama ben görmedim. Ben sadece oğ-lumu gördüm. İşkence çok, ben gördümbedenini, işkencelerle katletmişler, katlet-tikten sonra da işkence yapmışlar, öldür-müşler. Ellerine sağ geçmiş, diri diri işken-ceyle katletmişler.

İsmail Perktaş’ın ablası Altun Perktaş:

İsmail hep mücadelenin içinde biriydi. Hiçdurmaksızın çalışırdı, okurdu, hep müca-dele için gece gündüz bir şeyler yapıyordu.Çok kitapları vardı, hep yazıyordu. “Herdakika benim için önemlidir” diyordu. Hepbir şeyler yazıyordu, şiir de yazıyordu. Bur-da veya orada, hep diyordu. “ben nerdeolursam olayım ben devrim için varım” di-yordu. “Ben devrim mücadelesi için varım”diyen biriydi. Mücadele yoksa ben yokum

diyen çok farklı biriydi. Çok kitap okuyor-du.

Belki bizim ailemiz içinde çok farklıydı. Za-man zaman gitar çalıyordu, söz yazıyordu.O’nun gibi biri’ni kaybettiğim için çok üz-günüm.

İstanbul’a geldikten sonra konfeksiyondaçalıştı, büyük bir fabrikada çalıştı. Çalışmakoşulları içerisinde de neyin nasıl olduğu-nu, nasıl ezildiğini, her şeyin farkındaydı,biliyordu. Bizler aç değildik, yoksulduk, çokkötü koşullarda yaşıyor olmamızın bilin-ciyle hep çalışıp durdu.

İlk gördüğümde tanıdım, kafasından darbealmış, kurşun yarası bacağındaydı. Ölüyebile işkence yapmışlar, ölüyü tekrar yırt-mışlar, dikmişler, kafasını hep vurmuşlar,sakalından hafif belli oluyor. İşkence oldu-ğu zaten belli. Vahşice, onlar vahşi, zatenonlar insan değil ki… Karıncayı ezdiğin za-man bile üzülüyorsun. O da insan, öldürü-yorsun, niye işkence yapıyorsun?

Murat Poyraz’ın anısına

4-5_Layout 2 7/12/11 1:22 PM Page 2

Page 6: 10-20 Temmuz 2011

Son dönemlerde özellikle ak-lanma ve yargılama olarak önesürülen ve demokratikleşiyo-ruz diye servis edilenler, aklabir soru getiriyor; devlet ken-dini aklayabilir mi? Yoksa suçve suçlu üreten bir mekanizmayeni kontra örgütler mi yara-tır?

Devlet katliamları ülkemiz halklarının ençok yüz yüze kaldığı bir gerçeklik olmuş-tur. Son asra damgasını vuran ve bugünhala tartışılan icraatların altına imza atanhakim sınıflar, her dönemin katliam şe-bekesini yaratmış ve rolünü oynayanlarıda sahneden indirmiştir. Kendi katillerinikoruyan devlet, bu katillerin konrolleridışına çıkmasına müsaade etmez, buy-ruklarına karşı geleni cezalandırır, kendi-sini aklamak için bir araç olarak dakullanır. Toplumsal muhalefete azgın saldırı kon-septi vazgeçilmeyen temel haretket nok-tasıdır. Katillerin ve katledenlerinkimlikleri ve simaları değişse de ortakzihniyeti canlandıran senaryo hiç değiş-mez. Bazı rütuşlar eskiyen yerlerin kapa-tılması için yeterli görülür. Tarihi meselelerin hesabını aklamak öylebasit, geçiştirilecek bir mevzu olmadığıgibi, yekün olarak bireysel temelli kinlerde yersizdir. Sorunu çözmek demek ya datarihi bir aklanmaya gitmek demek, o sü-reci yaratan veya yaratmaya meyilli ko-şulların tümünü sonuçları ile birlikteortadan kaldırmayı gerektirir. Tabi ki, bueski olan ve sorunun varlık nedeni olansistemin korunması ile asla mümkün ol-mamıştır, olmazda. Bundan sonra da olmaihtimali yoktur.Bugün aklama olarak yansıyan ve bir dizi“iyi niyet” gösterisi şeklinde atılan adım-lar, eskinin defterini kapatarak, bununyerine kirli ilişkilerde yeni isimlerin tayi-nini ifade etmektedir. Sonuçtan hareketlebir değerlendirme yapıldığında varılacakolan sonuç devletin kutsanması vehakim olan özel mülkiyet sisteminin ko-runması olacaktır. Nitekim bugün yapı-lanlar da budur. “Sorunun ne”liğinisorgulamak mevcut sistemin yargılan-masına gideceği ve onun yaratmış olduğuilişkilenişi kople hedef alacağı için siste-min sahipleri buna kalkışmaz ve kalkış-mayacaktır. Artık işine yaramayan veya yaşadığı bas-kılanmanın sonucu olarak bireyleri he-defe koyma girişiminin yarattığı“demokratik” hava toplumsal bir yanılsa-maya neden olmaktadır. Toplum nez-dinde yaratılan yanılsama, gerçekleşenkatliamı bireye ya da bireylere indirgeye-rek ele almakla gerçekleştirilmektedir.Bu durum ise bilinçli bir tercihin ürünü-

dür. Kendi dikta yönetiminin devamlılığıbu tercihinde sağlayacağı başarı ile ga-ranti altına alınır. Bu, modern devletinilkel yanıdır. Ve çok eski bir hastalıktır.Her daim başvurulan bu yöntem inançsalbir bütünlük yaratır. Yahudiliğin günahçıkarma yöntemi bu eski toplumsal alış-kanlığın resmidir.Soykırım, toplu kıyım, katliam, sürgün vbşekillerde yansıyan her olay yaşanılandönemin tarihsel durumu ile ilgili iken,sonuçları salt o tarihle sınırlı kalmaz. Ku-şaklar sonrasının kaderini tayin eder veetkisi yüz yıllarca devam eder. Ve herzaman karşımıza çıkar.Bir kaç örnek verecek olursak durumbiraz daha net anlaşılır. Tuzla katliamıdiye bilinen ve 12 eylül‘den sonra yargısızinfaz olarak tarihe geçen dört devrimci-nin katliamından sorumlu olan şahıs, iç-işleri Bakanlığı yapmış (ilginçtir ki 5dönem milletvekilliği yapan kişi içişleriBakanı olduğu dönem özel tim’i kuranTansu Çiller’in ve bin operasyonla övünenMehmet Ağar’ın sağ kolu idi) ve hala mil-letvekili olan Meral Akşener’in abisidir.Meral Akşener bu katliamı övünerek an-latır. Mehmet Ağar’ı anlatmaya gerek yokdiye düşünüyoruz. Ne de olsa bin operas-yon yapmakla övünen bizzat kendisiydi.Diğer bir örnek ise Abdulkadir Aksu’dur.Maraş katliamı yapılırken vali vekili olanAksu, 12 Eylül askeri faşist cuntanın ya-şandığı dönemde dokunulmayan endervalilerdendir ve Rize’de belediye başkan-lığı ile valiliği aynı anda yapmaktadır. Yinefaili meçhullerin ilk başladığı dönemlerdeİçişleri Bakanı olan aynı şahsın kendisidir.Evet devlet her dönem yeni kontralarınıyetiştirmekte ve onları da uzun süre ko-rumaktadır. Öyle ya ne de olsa mevcutsistemin bekası sözkonusudur.Bu örneklerle bu tabloyu doldurmakkolay. Nitekim devletin katliamcıları simaolarak değişse de işlev ve zihniyet olarakbirbirlerin birbirilerine benzeyen birey-lerden oluşuyor. Nihayetinde koruyup ge-liştiren sistematik bir organizasyondevam ediyor. Bugün kalkıp bir kaç iti-rafta bulunmak ve demokrasi şovuna so-yunmak bu gerçekliği değiştirmiyor.Kaldı ki değiştirecek nitelikten de yok-sundur. En başta sınıfsal çıkarları bunaelvermez. ABD‘nin “iyi çocuğu“ 12 Eylül askeri faşistcuntanın mimarı katil Kenan Evren‘in aya-ğına giden yargı, rica minnet ifadesinialmak için değil, rica minnet açıklamayapmasını istedi. Katil Evren de yaptığıkatliamı devlet adına yaptığını söylerkendoğru söylüyordu. Tam da bunun için özelmülkiyet çıkarları üzerinde bina edilen vebunu korumayı amaç edinmiş bir devletkendini aklayamaz. Sadece tetikçileriniitirafçılaştırarak gömlek değiştirir. Göm-leği uyduramadıklarına da ölü gömleğigiydirir. Bugün yapılanlar da bundan ötesideğildir.

Devlet kendini aklayabilir mi?

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011güncel 06

Çorum Katliamı unutulmadıÇorum Katliamı 31. yılında Çorum’dayapılan eylemle teşhir edildi. Alevi ör-gütleri, emek ve meslek örgütleriyledevrimci ilerici kurumlar BahabeyCaddesi’nde bir araya geldi. “29 Mayıs- 4 Temmuz 1980 Unutmadık, unut-mayacağız” pankartı arkasında biraraya gelen kitle, şehir merkezindebulunan Saat Kulesi önüne yürüdü.

Yapılan saygı duruşuyla anma progra-mı başladı. Çorum Alevi Kültür Derne-ği Başkanı Nurettin Aksoy kısa bir ko-nuşma yaparak, katliamın sorumlula-rının açığa çıkartılmasını istedi. Ku-rumlar adına yapılan konuşmalarınardından eylem sonlandırıldı.

Sivas’ta kitleye saldırıDemokratik Haklar Federasyonu(DHF)‘nin de içinde yer aldığı devrim-ci-demokratik kurumlar, siyasi parti-ler, Pir Sultan Abdal Kültür dernekleri;2 Temmuz Sivas-Madımak Katlia-mı’nın 18.yıldönümünde Sivas‘ta bu-luştu.

Sivas girişinde devletin engeline takı-lan kitleye, polis gaz bombalarıyla sal-dırdı. Madımak şehitlerinin adları oku-nurken yapılan saldırıda bir çok kişiçeşitli yerlerinden yaralandı. “UtançMüzesi” tabelasıyla “Madımak OteliUtanç Müzesi Olsun” yazılı pankarta elkoymak isteyen emniyet ile eylemekatılan kitle arasında gerginlik yaşan-dı. Anmaya katılan kitlenin yoğun tep-kisi üzerine tabela ve pankart gerialındı.

Yapılan eylem sonrası Sivas EmniyetMüdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü2 Temmuz Madımak 2011 eylem komi-tesinde yer alan Sivas DemokrasiPlatformu bileşenlerinin temsilcileri

hakkında soruşturma başlattı. Eylemkomitesinde yer alanlar hakkında 1,5ile 3 yıl arasında hapis ve 15-30 bin li-raya kadar ağır para cezası talep edildi.İSTANBULKadıköy- Kadıköy’de 30 Haziran’daTepe Nautilus önünde bir araya gelenPir Sultan Abdal Kültür derneği şube-leri, BDP ve ÖDP gibi çeşitli kurumlurKadıköy meydanına yürüdü. Miting yapılan açıklamada, MadımakOteli’nin koşulsuz müze yapılması,okullardaki zorunlu din derslerininkaldırılması talepleri dile getirildi.Miting, yapılan konuşmaların ardın-dan Pınar Sağ’ın söylediği türkülerlesona erdi.Gazi Mahallesi- Gazi Eski Karakol Du-rağı’nda “2 Temmuz şehitleri ölümsüz-dür Sivas katliamını unutmadık unu-turmayacağız” yazılı Gazi 2 TemmuzPlatformu (BDSP, DHF, Kaldıraç, Parti-zan) imzalı pankart arkasında topla-nan devrimci demokratik kurumlarSivas şehitlerinin resimlerini taşıdı.Ayrıca DHF, “Sivas’ın katili patron ağadevleti” yazılı pankartıyla yürüdü.Taksim- İstanbul’da Türkiye YazarlarSendikası (TYS) ve Evrensel BasımYayın tarafından düzenlenen etkinlik-lerle Sivas’ta 18 yıl önce katledilen 33aydın anıldı.Sarıgazi- Demokratik Haklar Federas-yonu (DHF) ile birlikte 2 Temmuz yü-rüyüşü ve anmasını örgütleyen dev-rimci demokratik kurumlar, Vatan İlk-öğretim Okulu önünde toplanarakkortejler oluşturdu. “2 Temmuz şehit-lerini unutmadık unutturmayacağız”pankart arkasında toplanan devrimcidemokratik kurumlar DemokrasiCaddesi’nden Sarıgazi Festival Meyda-nı’na doğru yürüyüş yaptı.

Katliamlar

6-7_Layout 2 7/12/11 10:50 AM Page 1

Page 7: 10-20 Temmuz 2011

Devletin devrimci-komünisttutsaklar nezdinde, ülke ezilenemekçlerini sindirmek amaçlıyönelttiği faşist baskı ve sö-mürü dalgası 12’lerin yoldaşlıkve siper yoldaşlık sıcaklığıylageri püskürtülmüştü. ‘Dev-rimci irade teslim alınamaz’şiarıyla siyasi tutsaklar 96’daölümü küçülterek yenmişlerdi.

6 Mayıs genelgesi 96 ölüm orucu öncesi Mehmet Ağar im-zalı “6 Mayıs Genelgesi” ile hapishanelereyönelik saldırının ilk adımı atıldı. 96 ÖlümOrucu öncesi yayınlanan bu genelge son-rası zindanlarda nice bedeller ödenerekkazanılmış birçok hakkın gasp edilmesi-nin yanı sıra Eskişehir Hapishanesi açıla-rak tutsaklar bu tabutluğa götürülmeyebaşlandı. Dönemin Adalet Bakanı ve bin-lerce insanın katili Mehmet Ağar: “Bencezaevlerini terör yuvası, terör örgütleri-nin eğitim kampı olmaktan çıkaracağım”diyordu. Oysa faşist Türk devleti çok iyibiliyordu ki, aynı tabutluk ‘87 ve ‘91’de ikikez açılmış ve tutsakların direnişiyle ka-pattırılmıştı87 ve 91’de açılan tabutlukların tutsakla-rın direnişiyle kapatılmasını kabullene-meyen devlet tekrardan gündeme aldığıEskişehir tabutluğuyla tutsakların irade-sini ölçüyordu. Eskişehir tabutluğununaçılması karşısında tutsaklar önlerindeduran iki seçenekten birini tercih et-mekle karşı karşı kaldı. Ya gerekli bedelödenerek bu irade savaşı kazanılacak vetabutluğa girilmeyecekti ya da devletintüm dayatmalarına razı gelinecekti. Yanitabutluklar saldırısı devrimci tutsaklariçin çok yönlü bir sınav demekti.

Direniş başlıyorDevletin hapishanelere yönelik bu iradesavaşına karşı Cezaevleri Merkezi Koor-

dinasyonu’nun kararıyla 20 Mayıs 1996tarihinde 1500 devrimci tutsak; tabutlukgenelgesini iptal edilsin. İtirafçılaştırmadayatmalarına ve sürgünlere son veril-sin. Başta Eskişehir olmak üzere bütüntabutluklar kapatılsın. Tutsak yakınları-na yönelik saldırılara son verilsin. Sa-vunma hakkı ve tutsakların tedavileriönündeki engeller kaldırılsın. Kayıplara,infazlara, katliamlara, işkencelere sonverilsin. Başta Kürt halkı olmak üzeretüm emekçilere yönelik devlet terörüneson verilsin. Erzurum ve Diyarbakır zin-danlarındaki vahşet son bulsun taleple-riyle süresiz açlık grevine başladı.

Devrimci irade kazandıDirenişin 45. gününde yeni bir değerlen-dirme yapan Cezaevleri Merkezi Koordi-nasyonu’nda farklı taktik tutumlar orta-ya çıktı. TİKB sonuna kadar kitlesel SAGile direnişi sürdürmeyi uygun bulurken,EKİM 50-55 güne kadar eylemi tüm tut-saklarıyla SAG ve sonra da Ölüm Oru-cu’na dönüştürerek sürdürmeyi uygunbulmuştu DHKP-C, MKP, MLKP, TKP-ML, TKEP-L, TDP, Direniş Hareketi ise 45.gününden itibaren kitlesel SAG yerine,eylemi ölüm orucuna dönüştürdüler.SAG içinde yer alan HKG ve HDÖ ise45.gününde Süresiz Açlık Grevi’ni bıra-karak, eylemi destekleyen açlık greviyledevam ettiler.

İlk şehit direnişin 63. gününde verildi veMKP dava tutsağı Aygün Uğur ölümsüz-lüğe uğurlandı. Süresiz açlık grevi veölüm orucu 69. güne geldiğinde 12 şehitverilmişti. 69 gün süren direnişte AygünUğur, A Berdan Kerimgiller, İlginç Özkes-kin, Ali Ayata, Hüseyin Demircioğlu, Müj-dat Yanat, Tahsin Yılmaz, Ayçe İdil Erk-men, Osman Akgün, Hicabi Küçük, Yem-lihan Kaya, Hayati Can düşmana diz çök-türerek, halkların belleğinden silinme-yecek bir direnişe adlarını yazdırdılar.Verilen 12 şehitle düşmanın tüm saldırı-ları karşısında devrimci irade ve özveribir kez daha kazanmış, Eskişehir tabut-luğu da kapattırılmıştı.

güncel10-20 TEMMUZ 2011 Halkın Günlüğü 07

Yürüyüşü örgütleyen kurumlar Sarıga-zi Festival Meydanı’nda toplanırken,burada kurumlar adına Madımak Kat-liamı’nı protesto eden bir açıklama ya-pıldı. Açıklama Kürtçe ve Türkçe okun-du.DERSİMDemokrasi Emek ve Özgürlük Bloğu ta-rafından gerçekleştirilen anma törenineyüzlerce Dersimli katıldı. Tunceli Bele-diyesi önünde toplanan kitle buradansloganlar eşliğinde yürüyüşe geçti.Tunceli Belediye Başkanı, DHF ve HalkCephesi yürüyüşe destek verdi. 2 Tem-muz 1993’de Sivas’ta katledilen 35 aydı-nın anmasının yapıldığı etkinlik sıra-sında bir basın açıklaması yapılarakkatliamın sorumlusunun devlet olduğubelirtildi.Pertek- Madımak katliamının 18. yıl dö-nümünde, devletin inkâr ve asimilas-yon politikaları Pertek Gençlik İnisiyati-fi tarafından düzenlenen bir etkinlikleprotesto edildi. Belediye Garajı’nda dü-zenlenen etkinliğe Pertek halkının yanısıra Hozat ve Pertek Belediye başkanla-rı da katıldı.“Özellikle son süreçte Dersim’de dü-zenlenen saldırılar sonucu Ovacık’takatledilen 3 kızıl karanfili ve Çemişge-zek’te katledilen 2 kızıl karanfilimizisaygıyla anıyoruz.” denilerek başlayanetkinlikte şiirler okundu. Pertek Gençlik İnisiyatifi yaptığı açıkla-mada, “hâkim sınıfların sinsi saldırıları-na, tüm ezilen kesimlerin demokratikhaklar ve özgürlükler mücadelesiniyükselterek karşılık vermeye ve yük-selen emek hareketleriyle birleşerek,örgütlü bir halk gerçeğine ulaşmayadavet eder!” ifadelerine yer verdi.ANKARA- 2 Temmuz 1993’te Sivas’taPir Sultan Abdal Şenlikleri için bir araya

gelen 35 aydının Madımak Oteli’ndekatledilmesi protesto edildi. Katliamıprotesto etmek için bir araya gelen ku-rumlar, 2 Temmuz katliamın unutturul-maması mesajını verdi.

İZMİR: 2 Temmuz 1993’te Madımak Ote-li’nde katledilen 35 aydın, katliamın 18.yılında Gündoğdu Meydanı’nda yapılanbir mitingle anıldı.

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) İzmirbileşenleri tarafından düzenlenen mi-tinge, DHF’nin de aralarında bulunduğudevrimci, demokrat, yurtsever kurum-lar katıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda biraraya gelen kitle Gündoğdu Meydanı’nayürüdü. Burada yapılan saygı duruşu-nun ardından konuşmalar yapıldı. Yapı-lan konuşmalarda devletin katliam sa-nıklarını ödüllendirdiği ifade edildi.

ANTALYA: Antalya’da aralarındaDHF’nin de bulunduğu Antalya Emek veDemokrasi Platformu bileşenleri 2Temmuz’da gerçekleştirdiği yürüyüşleSivas Katliamı’nı protesto etti.

ELAZIĞ: Elazığ’da bir araya gelen dev-rimci, demokratik kurumlar yaptıklarıbasın açıklamasıyla Sivas şehitleriniandı.

Hozat Garajı’nda DHF, Partizan, HalkCephesi, Pir Sultan Abdal Kültür Derne-ği, BDP, ÖDP, Eğitim-Sen ve KESK’inüye ve taraftarları yaptıkları açıklama-da “Pir Sultan Abdal, Hallacı Mansur,Seyit Nesimi, Şeyh Bedrettin, Baba İs-hak, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbra-him Kaypakkaya, Mazlum Doğan, ErdalEren gibi nice isimlerin kurmaya çalıştı-ğı dünyanın düşünü kuruyor ve bir kezdaha haykırıyoruz; katliamlar insanlıksuçudur, katliamcılardan hesap sorula-caktır.” ifadelerine yer verildi.

unutulmadı12’ler mücadelemizde yaşıyor

6-7_Layout 2 7/12/11 10:50 AM Page 2

Page 8: 10-20 Temmuz 2011

10-20 TEMMUZ 2011 Halkın Günlüğü

Direnişe devam edeceğizCasper Bilgisayar işçileri, sendikalı ol-dukları için işten atıldılar. Direnişe başla-dıkları günden bu yana 140 gün geridekaldı. Fabrika önünde kurdukları çadırdadirenişlerine devam eden işçiler halktandestek istiyor. Yaptığımız söyleşide dire-nişe dair bilgiler veren Casper Bilgisayarişçileri, sorunların ortak çözümünde ör-gütlü mücadelenin önemine değinirken,kazanmak için direnişte bulunan bütünişçilerle birlikte hareket etmek gerektiği-ni dile getirdiler.

fDirenişin seyrini aktarırmısınız?Kurtuluş Koç: Direnişimize 21 Şubat 2011tarihinde başladık. İşten atılmalar 4 günönce başlamıştı. Direnişimize başlarkenhedefimiz işten atılan arkadaşlarımızınişe geri alınmasıydı. Bu direnişte tek he-defimiz kazanmaktı. Sendikalı olarak işi-mize geri dönüp çalışmak istiyoruz. Sen-dikalı olduğumuz için işten atıldık. Yakla-şık olarak 2010 yılının 1 Mayıs’ından son-ra sendikal faaliyetlere başladık. Ve bukararımızı kamuoyuyla paylaştık. Ba-kanlıktan yetki belgesini alarak sendikalmücadelemizi yasal zeminde oluşturduk.Sendikal faaliyetlerimizin öğrenilmesiylebirlikte işten çıkarma saldırıları başladı.21 Şubat’tan itibaren çadırımızı kurarakdirenişimizi başlattık. Bizlere ekonomiksıkıntılardan dolayı işten çıkarıldığımızsöylenmesine rağmen, esasında örgütlümücadelemizi engellemek için saldırılaryaparak bizleri işten çıkardılar.Bayram Arı: Sendikalı olmak bizim ana-yasal hakkımız. Başbakan çıkıp televiz-yonlara işçiler iki sendikaya üye olabilirdiyor. Ancak onlar işverenlerden yanasendikaları desteklerken esasta sınıftanyana olan sendikacılığın önünü kesmeyeçalışıyorlar. Biz burada direnişimiz içeri-sinde süreçte yaşadıklarımızdan öğre-nirken, başbakanın esasta bizi destekle-mediğini ve halkı kandırmak için böylekonuştuğunu düşünüyoruz. Biz bir sen-dikaya üye olduk, işten atıldık, yapılansaldırılarla yüzleşmek zorunda bırakıl-dık. Bir de ikinci sendikaya üye olsaydıkkesin bizi tutuklarlardı.

fDirenişe başladıktan sonra Casper Bil-gisayar’ın yaklaşımı nasıl oldu ve çıkarıl-dığınız zaman tazminatlarınız ödendi mi?Kurtuluş Koç: İşten çıkarıldığımız zamanhiçbir arkadaşımızın paraları ödenmedi.Ne son aylıkları ödendi, ne de içerden al-

maları gereken tazminatları, hiçbiriödenmedi. Haklarımızı istediğimizde biz-lere hırsız muamelesi yaparak güvenlikgörevlileri tarafından zorla fabrikanın dı-şına çıkarıldık. İşçiler saat 6’yı çeyrekgeçe fabrikaya çağrılarak çıkışlarını im-zalamaya zorlandılar. Direnişimizin içiniboşaltmak için amacımızın siyasi oldu-ğunu söylediler, bizim haklarımız için birşey yapmadığımızı ve bizlere hiçbir şekil-de ücret ödenmeyeceğini söylediler. Biz-lere ‘siz komünistsiniz’ dediler.

Gökhan Özdemir: Şu anda direnişimiziniçini boşaltmak için bizleri yıldırarak et-kisiz hale getirmeye çalışıyorlar. Biz bun-lara para vermezsek fazla dayanamazlardiyorlar. Ailelerimiz olduğu için daha faz-la dayanamayacağımızı ve direnmektenvazgeçeceğimizi düşünüyorlar. Şu andaarkadaşlarımızı bir kenara çekip sendi-kadan istifa etmeleri yönünde baskılaryapıldı, yapılıyor. Eğer sendikadan istifaedersek farklı bölümlere geçirerek des-tek olacakları sözünü veriyorlar ve işçiarkadaşlarımıza ihanet etmemizi bekli-yorlar. Bizi bölüp parçalamaya ve karşıkarşıya getirmeye çalışıyorlar. Sendikalıarkadaşlarımıza zam yapılmazken serv-islerimizin güzergahı değiştirilerek biziyalnızlaştırmaya çalıştılar.

Geri adım atmayacağızBayram Arı: Bizlere geri adım attırıp yıldı-rabilmek için halen çeşitli baskılar yapı-lıyor. Biz sendikal örgütlenme faaliyetle-rine başlayarak anayasal haklarımızıkullandık ve sonuçta işten atıldık. Patrondirenişimizin sürecini uzatarak bizleriyalnızlaştırmaya çalışıyor. Sendikal mü-cadele irademiz kabul edilmesine rağmenmahkemeye başvurarak yetkimizi iptalettirmek istedi. Mahkemelerin kimlerdenyana olduklarını çok iyi biliyoruz. Rüş-vetle ya da farklı yöntemlerle mahkeme-leri de güdümlerine alabileceklerini bili-yoruz.

fFabrikada çalışan işçi arkadaşlarınızsizlere yaklaşımı nasıl?

Kurtuluş Koç : Şu anda fabrikada çalışanve sendikamıza üye olan 100’ün üzerindeişçi var. Fabrikada çalışan arkadaşlarımı-za sendikadan istifa etmeleri yönündeçeşitli baskılar yapılmasına rağmen ika-rarlı duruşumuz karşısında çaresiz kaldı-lar.

fDireniş sürecinde neler öğrendiniz,

yaşadıklarınız sizleri nasıl değiştirdi?Kurtuluş Koç: Bizi baştanbaşa değiştirdidiyebilirim. Fikir olarak çok şey kattı bize.İşçilere, emekçilere bakış açımız çok de-ğişti. Biz bu olayları yaşayarak pratik içe-risinde öğreniyoruz. Patronların gerçekyüzünü gördük. Onların işçilerin düşmanıolduğunu biliyoruz artık. İşçiler gerçek-ten örgütlenip kenetlendikleri zamanpatronları dize getirebilirler. Bizlerin ör-gütlenmesi ve birlikte mücadele yürüt-mesi patronları çok korkutuyor.Gökhan Özdemir: Bizler tek yumruk ol-duğumuz zaman çok şeyi değiştirebile-ceğimizi, mücadele içerisinde öğrendik.Örgütlü mücadelenin bütün kilitli kapılarıaçabildiğini öğrendik. Üreten bizleriz, güçbiziz, birlikte hareket ettiğimiz zamankazanmamız daha kolay.

fDireniş sürecinde yaptığınız eylemler-den bahseder misiniz?Bayram Arı : Direnişimiz sürecinde büyükmedya kuruluşlarının ve basın-yayın or-ganlarının hiçbir şekilde katkısını gör-medik. TEM otoyolunu trafiğe kapatarakeylem yaptığımızda Show TV gelmişti.Kanala kalsa hiç kimseyi göndermeye-ceklerdi. Ancak o kanalda çalışan iyi ni-yetli insanların çabasıyla gelen Show TV,

hiçbir şekilde eylemimizi gündeme taşı-madı. Direnişimizin içini boşaltarak ver-meyi tercih etti.

Gökhan Özdemir: Pek çok gazeteye, ba-sın-yayın organlarına giderek ya daemail atarak direnişimize ses vermeleriniistedik. Telefonla arayarak ulaşmaya ça-lıştığımız insanlar oldu. Çabalarımız so-nuçsuz kaldı. Direnişimizle ilgili basındaneredeyse hiçbir haber çıkmadı. Yaptığı-mız bütün girişimlere rağmen herkessustu.

İstifa etmemiz için baskı yapı-yorlarKurtuluş Koç : Taksim’de direnişimizigüçlendirmek için yaptığımız yürüyüşe500’den fazla kişi katılarak destek verdi.Büyük gazetelerde buna bile yer verilme-di. Direnişimiz görmezden gelindi. Direni-şimizin amacı karartılarak farklı bir şe-kilde gösterildi ve içi boşaltılmaya çalışıl-dı. Fabrika önünde dayanışma etkinliğidüzenleyerek direnişimizi kamuoyunungündemine taşımaya çalıştık. İstanbul’undeğişik yerlerinde dağıttığımız bildirilerleimza kampanyaları düzenledik. Üniversi-telere giderek kürsülerde konuştuk. An-cak bütün çabalarımıza rağmen katkı

Söz direnen‘

Sendikanın normalde burada direnen işçinin dik dura-bilmesi için yeterli katkıyı sağlaması lazım. Ailesini ge-çindirmek zorunda olan işçi direnişe kendini yeterinceveremez. Ekonomik sıkıntılar mücadelenin önüne geçer.Sendika bu noktalarda yeterince katkı yapmadı.

8-9_Layout 2 7/12/11 11:02 AM Page 1

Page 9: 10-20 Temmuz 2011

emek röportaj

beklediğimiz bazı kurumlar bile yanımız-da olmadı. Bu süreçte bize mütevazi ça-balarıyla destek vermeye çalışan insan-lar oldu ve halen yanımızdalar. Her ko-şulda bizimle olduklarını ve ellerindengelen katkıyı yaptıklarını biliyoruz. Bukatkılarla ve haklılığımızdan aldığımızgüçle direnişimizi kararlılıkla sürdürüyo-ruz.

fSize ve arkadaşlarınıza yönelik baskı-lar oldu. Bunlardan bahseder misiniz?Kurtuluş Koç: İçerde çalışan arkadaşları-mızın çalıştıkları bölümleri değiştirereken ağır işlere verdiler. Servis yolumuz de-ğiştirilerek ve sendikalı arkadaşlara on-larla alay eder gibi düşük zamlar (15 TL,25 TL gibi) yapılarak bizleri yalnızlaştır-maya çalıştılar. Sendikalı olmayan işçile-re verilen zamlar daha yüksek tutuldu.Servisleri fabrika içine alarak işçileri dı-şarıya bırakmak istemediler. Böylece iş-çileri bölüp parçalayarak karşı karşıyagetirmeye çalıştılar. Taşeron firmalar üzerinden yeni işçileralarak direnişimizi kırmaya çalıştılar. Al-dıkları kişilere diğer işçilere göre dahayüksek ücretler vererek sendikalı arka-daşlarımızdan ayırdılar. Sendikalı olmak

suçmuş gibi bir yaklaşım gösterdiler.Sendikalı işçilerden ‘kaşını oynattın’, ‘gö-zünü oynattın’ gibi sudan gerekçelerlebaskı yaparak, savunma yapmalarını is-tediler. Biz arkadaşlarımızla birlikte ör-gütlenip sendikal haklarımızı savundu-ğumuz ve tek yumruk olduğumuz için,patron üzerimizde baskı kurarak bizleriyıldırmaya gözdağı vererek korkutmayaçalıştı. Bayram Arı : Bu fabrikada 15 yıldır çalışı-yorum. Hakkımızı aramak için patronlagörüşmeler yaptık. Ancak patron kendiçıkarlarını savunduğu için işçilerin mağ-duriyetini umursamadı. Taleplerimizigörmezden geldi. Sendikal mücadeleye başlamamızla bir-likte patronun tutumu değişti. Biz işimiziher koşulda sahiplenerek bunu pratiktegösterdik. Patron bizim üzerimizde baskıkurmaya çalıştı. Sendikal mücadele yü-rüttüğümüz ve örgütlendiğimiz için pat-ron tarafından maaşlarımız ve tazminat-larımız ödenmeden işten atıldık. En temelve anayasal hakkımızı savunduğumuz veörgütlendiğimiz için potansiyel tehlikeolarak görüldük.

Bizi yalnızlaştırmak istiyorlar

fÖnümüzdeki süreçte direnişi güçlen-dirmek için bir programınız var mı? Kurtuluş Koç : Bize katkı yapmak isteyenbütün demokratik kitle örgütlerine kapı-mız sonuna kadar açıktır. Direnişimiziboğmak ve bizi yalnızlaştırmak istiyorlar.140 günlük direniş sürecimizde dev-rimci-demokratik kitle örgütlerindenbeklediğimiz katkı gelmedi. Sınıftan yanaolan, işçilerin birliğini ve ortak mücadele-sini savunan ve hiçbir siyasi partiyle birbağlantısı olmayan bütün devrimci-de-mokratik kitle örgütlerinin katkısını bek-liyoruz. Bizleri kendi çıkarları doğrultusunda kul-lanmaya çalışanları yanımızda istemiyo-ruz. Çünkü onların esas amaçları direni-şimizi desteklemek değil, bizleri kendikontrollerinde hareket etmeye zorla-maktır. Bu direniş işçi sınıfının mücade-lesini geliştirmek ve güçlendirmek içinönemli bir fırsattır. İstanbul’un ve ülkenindeğişik yerlerinde devam eden işçi diren-işleriyle ortaklaşarak mücadeleyi büyüt-me şansımız var. Ancak bugüne kadarbunu başarabilmiş değiliz. Yani ortaklaş-mamızın zemini olmasına rağmen bugerçekleştirilemedi. Fakat bunu yapma-mız için hala koşullar mevcut.

fSendikanın direnişi güçlendirme sü-recinde katkısı nasıldı? Kurtuluş Koç: Birleşik Metal-İş Sendika-sı’nda örgütlüyüz. Birleşik Metal-İş Sen-dikası’nın grevleri ve seçimleri bu döne-me denk geldiği için işin açıkçası direnişi-mizi güçlendirmek için biraz eksik kalın-dı. Ancak gene de Ankara’ya beraber git-

tik. Taksim’deki yürüyüşümüze beraberkatıldık. Burada düzenlediğimiz şenliktesendikadan arkadaşlar aramızdaydı.İmza kampanyası düzenlediğimiz dö-nemde, stant iznimizi alan sendikadır. Biraraya geldiğimizde direniş sürecini de-ğerlendiriyoruz. Yapılması gerekenlernoktasında ortaklaşıyoruz. Ancak yine de sendika istediğiniz gibi miderseniz, değil? Benim işe girmeden öncesendikalara bakış açım çok farklıydı. An-cak uygulanan sendikacılığın düşündü-ğüm sendikacılıkla ilgisi yok. Ülkemizdesendikalar ticarethane gibi çalışıyor.Sendikacılar şu anda işçiyi düşünmektençok, aidatların ödensin beklentisine gire-rek koltuklarında rahat oturmak istiyor-lar. Direnişimiz sürecinde sendikadan iş-çilere yeterince maddi destek sağlanma-dı. Sendika bize bu süreçte maddi destekolarak, yol paramızı karşılıyor (120 TL),yemeklerimiz için burada bir kafeyle anl-aşıtı. Yemeklerimizi günlük 5 TL’ye oradayiyoruz. Bunların dışında aylık 200 TLcep harçlığı veriyorlar. Bu neye yeter…Bununla ne kadar dayanabiliriz bilmiyo-ruz. Sendikanın normalde burada direnenişçinin dik durabilmesi için yeterli katkıyısağlaması lazım. Ailesini geçindirmekzorunda olan işçi direnişe kendini yete-rince veremez. Ekonomik sıkıntılar mü-cadelenin önüne geçer. Sendika bu nok-talarda yeterince katkı yapmadı. Duyarlıçevrelerden de beklentilerimiz sonuçvermedi. Sesimizi daha gür çıkarabilmekiçin yoğun bir çaba göstermemize rağ-men sesimize kulak veren olmadı. Bura-da da yalnız bırakılarak kendi kaderimizeterk edildik. Bu bilgisayar markasını ya-ratan bizleriz. Bu firmayı yaşatan bizleriz.Burada emeğimiz var. İçeride çalışan ar-kadaşlarımız çalışmaya devam etsinler,yaşamlarını güvenceli bir şekilde çalışa-rak sürdürebilsinler istiyoruz. Bizler işi-mize geri alınmazsak bile, geride kalansendikalı arkadaşlarımız işlerine devametsin, sendikal faaliyetlerimiz yasaklan-masın istiyoruz. Anayasal hakkımız olansendika hakkımızın tanınmasını ve ör-gütlenmemizin önündeki engellerin kal-dırılmasını istiyoruz. Gökhan Özdemir : İşçi direnişlerinin bit-mesi çoğunlukla maddi nedenlerle olu-yor. Maddi sorunları aşamamışsan dire-niş biter. Ekonomik sıkıntılarımızı aşmak için çak-mak satmaya çalıştık. Ancak insanlar al-mıyorlar. Ayakta kalmaya çalıştığımızınfarkında değiller. Direniş sürecimizdebize ekonomik katkı neredeyse hiç yapıl-madı. Devrimci-demokratik kitle örgüt-lerinden ve sendikalardan ekonomik sı-kıntılarımızı aşabilmemiz için neredeysehiçbir katkı yapılmadı. Size nasıl katkıyapabiliriz diye gelen bile olmadı. Bizler,işçi arkadaşlarımızın, ailelerimizin yar-dımlarıyla ayakta kalmaya çalışıyoruz.

işçilerde

Duyarlı çevreler-den de beklentile-rimiz sonuç ver-medi. Sesimizidaha gür çıkarabil-mek için yoğun birçaba göstermemi-ze rağmen sesimi-ze kulak veren ol-madı. Burada dayalnız bırakılarakkendi kaderimizeterk edildik.

8-9_Layout 2 7/12/11 11:02 AM Page 2

Page 10: 10-20 Temmuz 2011

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011emek haber10

Yerin onlarca metre altında çalı-şırken oksijensiz kalarak hastala-nanlar ya da kalp krizi geçirerekölenler oluyor. Ana taşeron firmaAnadolu Ray ile altında çalışan60’ın üzerinde taşeron firma işçi-leriyle yaptığı sözleşmelerde yeraltında havalandırmayı hassasi-yetle yapacağına dair sözler ver-sede, ancak bütün bunlar yalnız-ca kağıt üzerinde kalıyor ve hiçbirşey yapılmayarak işçiler bile bileölüme gönderiliyor.

Kadıköy-Kartal arasında yapılan metro inşaa-tında çalışan işçiler çok ağır çalışma koşullarıaltında, sosyal güvenceden yoksun olarak ta-şeron firmalarla İstanbul Büyükşehir Belediye-si (İBB)’nin kuşatmasında sıkıştırılmış durum-da. Sendikal hakları olmayan bu işçiler kader-lerine terk edilerek yalnızlaştırılıyor. Bu hattaçalışan işçilerden kepçe operatörü İbrahim Öz-kan, yaşadıkları zorlukları ve baskıları gazete-mize anlattı.

fMetro inşaatında çalışan biri olarak bize ça-lışma şartlarınızdan bahseder misiniz? İbrahim Özkan ( kepçe operatörü) : Metro in-şaatında çalışan işçileri iki sınıfa ayırabiliriz. Bi-rinci grubu yer altında çalışan işçiler oluştu-

rurken ikinci grupta ise yer üstünde çalışan iş-çiler bulunuyor. İşçiler 15 gün gece ve 15 güngündüz olmak üzere iki grup halinde vardiyalıolarak çalışıyorlar. Bir ay içerisinde yalnızca 2gün izin yapabiliyorlar. Kalıpçısından demircisine, kepçe operatörle-rinden şoförlere ve güvenlikçilere kadar bütünişçiler sabah 08.00’de işe gelirken akşam18.00’de işi bırakıyorlar. Bunların dışında hergün 10-12-14 saat çalışmak zorunda olan işçi-ler de var. Çalışma saatleriyle ilgili işçilere karşıkatı bir tutum var ve hiçbir şekilde seslerini çı-karmalarına izin verilmiyor. Hakkını arayanında hemen işine son veriliyor. Yer altında; demirciler, kalıpçılar, şoförler, ope-ratörler, güvenlikler çalışırken yer üstünde isehafriyatçılarla güvenlikler çalışıyor. Bu ekibintamamı metro inşaatının “sağlıklı” yürümesin-den sorumlu ve hiçbir sosyal hakkı olmadançok ağır koşullarda çalışıyorlar.Yer altında kalıpçılarla demirciler birlikte çalışı-yorlar. Demir bağlayan işçiler yerin 40-45 met-re arasında değişen yerlerde iskeleler kurarakçalışıyorlar. İskelelerden düşerek ağır yarala-nan ve ölen işçilere sıkça rastlanıyor. Bu iş ko-lunda çalışan taşeron firma işçilerle imzaladığısözleşmede iş güvenliği üzerine gerekli önlem-leri alacağına dair güvenceler vermesine rağ-men alınması gereken önlemleri görmezdengelerek işçileri bile bile ölüme gönderiyor. İske-lelerden kalıpların içerisine düşerek vücudu-nun değişik yerlerine demir saplanarak ağıryaralanan ya da ölen işçilerin olduğu kazalarasıklıkla tanık oluyoruz.

fMaaş ödemeleriniz düzenli mi, ortalama nekadar ücret veriliyor?1000 TL ile 1500 TL arasında ücret alıyoruz.Daha düşük ücretlere çalışan işçiler de var. Ta-şeronlar işçilerin sosyal haklarını baltalamakiçin, ücretlerini asgari ücret üzerinden sigorta-landırıyor. Böylece sosyal haklarını gasp etmişoluyor. Çalışan bütün işçilerin maaşları hiçbir zamangününde verilmiyor. İşçilerin maaşlarını geçyatırarak işçilerin parasından kar elde eden ta-şeronlar, işçilerin bir maaşını bir ay geciktire-rek İBB’nin işçiler için verdiği hak ediş paylarınıvermiyor. İBB’den aldığı maaşı taşeronlar ken-dileri kullanırken 2. maaşı işçilere veriyorlar.Taşeron firmalar işçilerle yaptıkları sözleşme-lerde maaşları 51 gün ödenmeyen işçilerin ya-sal olarak noter kanalıyla bu durumun tespitedilerek dava açma hakkı olduğunu kabul et-mesine rağmen bunlar yalnızca kağıt üzerindekalıyor. Uzun süredir maaşlarını alamadıklarıiçin ( üzerinden 51 günden fazla zaman geç-mişti) dava açan 8 arkadaşımız işten atıldı. Ta-şeronlar yaptıkları uygulamalarla kendi imza-ladıkları sözleşmeleri bile hiçe sayıyorlar.

fTaşeron firmalardan bahsettiniz. Taşeronfirmalar işçiler üzerinde nasıl baskı kuruyor-lar? İhaleler genellikle AKP’ye yakın sermaye çev-releri ile MHP’lilere verilirken şirket sahiplerikendi yandaşlarını koruyarak istedikleri in-sanları işe alırken istedikleri işçileri işten çıka-rabiliyor.

PTT işçileri Ankara’ya gele-rek, PTT Genel Müdürlüğüve Meclis önünde oturmaeylemi başlatma kararı aldı.

Ankara eylemlerini kamuoyuna du-yuran PTT işçilerine, Legrand ve On-tex işçileri ile devrimci-demokratikkurumlar da destek verdi.İşçiler adına konuşan direnişteki PTTişçilerinden Cafer Kalağ, işe iadelerinhalen yapılmadığını ve taşerondankadroya geçilmesi taleplerinin karşı-lanmadığını söyleyerek, işçilerinhaklarının mücadeleyle kazanılabi-leceğini belirtti.

‘Haklarımızı direnişle kazanacağız’Taşeronlara karşı güçlü bir mevzi ya-ratarak farklı sektörlerden taşeronişçileri ile ortak bir mücadele hattıörmek istediklerini anlatan Kalağ, buamaçla bir sempozyum düzenleye-ceklerini ifade etti. Kalağ açıklamala-rına “183 gündür direnişimizi gör-mezden gelenleri, taleplerimizi duy-mazdan gelenleri rahatsız etmeyedevam edeceğiz” diyerek devam etti. Planladıkları eylem takvimine göre 11Temmuz’da PTT Genel Müdürlüğüönünde oturma eylemi yapacaklarınıaçıklayan Kalağ, Meclis önünde 24saatlik oturma eylemi yapacaklarınıaçıkladı.

Örgütlü mücadeleyle kazanacağızSendikalı oldukları ve kötü çalışmakoşullarına karşı mücadele ettikleriiçin işten çıkarılan Burger King işçi-leri, direnişlerine Burger King’in Diki-litaş’taki Genel Merkezi önünde İHDİstanbul Şubesi’yle birlikte yaptıklarıortak bir basın açıklamasıyla devamettiler. “Sendika mücadelemiz engel-lenemez! / Burger King Çalışanları”pankartı arkasında toplanan işçilereKubatoğlu Fıratpen direnişçisi, Leg-rand işçileri, Kampana Deri işçileridestek verdi.Basın açıklamasında Burger KingÇağrı Merkezi çalışanları adına İsmailYıldız bir konuşma yaparak “Bir anönce hukuksuz bir şekilde atıldığımızişimize dönmek, insanca koşullardaçalışmak ve anayasal hakkımız olansendika üyeliğimize saygı gösterilme-sini istiyoruz.” sözlerini dile getirdi. Dertlerinin para olmadığını açıklayanYıldız, örgütlü mücadelenin kazanı-mı getireceğini belirtti.İHD İstanbul şube yöneticisi HulusiZeybel de bir konuşma yaparak, hakgasplarına karşı mücadelenin yük-seltildiğini ve işçilerin örgütlü müca-deleyle daha da bütünleşmesi gerek-tiğini aktardı.

İşçilerin mücadelesisürüyor

Şirket değilüniversite

İnsan yaşamının

Çeşitli vakıf üniversitelerinde çalışan aka-demisyenler Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelerek çalışma koşullarını ve vakıfüniversitelerinin ticarethane mantığıyla ça-lıştırılmasını yaptıkları basın açıklamasıylaprotesto etti. “Vakıf üniversiteleri şirket, çalışanları da

köle değildir” yazılı pankart açan akademis-

yenler, “Tüccara karşı akademik onur”, “Şir-ket değil üniversite” sloganlarıyla tepkilerinidile getirdi.Akademisyenler adına basın açıklamasınıokuyan Maltepe Üniversitesi Araştırma Gö-revlisi Burcu Yılmaz, vakıf üniversitelerininticari mantıkla yönetildiğini ve vakıf üniver-sitelerinin kurucularının üniversitelere sa-

10-11_Layout 2 7/12/11 11:17 AM Page 1

Page 11: 10-20 Temmuz 2011

11emek

esnel gerçekliklerinsan iradesi dışın-da var olan şeyler-dir. İnsan iradesi,sadece bunları bi-

linçli müdahalelerle değiştirebilir.Ancak, bu durum da insanın bilinçliiradesi olan öznelliğin, yine genelbir duruma dönüşmesiyle, yani nes-nelleşmesiyle mümkündür. Bu darasgele bir seyir izlemez. Var olandeğişim her zaman mevcut durumiçindeki çelişkilerin mücadelesi üze-rine şekillenir. Çelişkilerin birbirlerinidışarıda bırakma mücadelesi yeniyiyaratan temel unsurdur. İnsanlığınmaddi yaşam pratiği de dündenbugüne kendi içindeki çelişkiler üze-rinden şekillenerek gelmiştir. Sosyalyaşam içindeki sınıf çelişkisi insan-lığın dünden bugüne var olan yü-rüyüşünde belirleyici olan temelunsurdur. Sosyal formasyonlarıntüm yönleri insanlığın bu çelişkisi,yani sınıf çelişkisi, üzerine şekillenir.İnsanlar nasıl bir toplumda ve neşekilde yaşayacaklarını kendileriseçmezler. Nesnel gerçeklik içindebilinçli müdahaleleriyle kendi maddiyaşam gerçekliklerini belirleyebilirler.Daha önce de bahsettiğimiz gibivar olan müdahale de ancak mevcutdurumdaki çelişkiler üzerinden şe-killenebilir. Örneğin köleci toplumdayaşayan biri bu nesnel gerçekliğemüdahale ederek, öyle istiyor diye,komünist toplumu inşa edemezveya böyle bir toplumda yaşayamaz.Köleci toplumda yaşayan biri ancakmevcut durumdaki çelişkilere mü-dahale ederek bu çelişkilerin çözümnoktası olan bir toplumsal formas-yonu inşa edebilir. İşte yaşamın tüm zorunlulukları,sınıf mücadelesinin yarattığı top-lumsal yapıda mevcut olan çeliş-kilerin sonuçlarıdır. Daha özgün birşekilde ifade etmek gerekirse birişçi fabrikada çalışmaktadır. Bu işçiemeğinin karşılığını alamamakta,aldığı ücret ise en temel ihtiyaçlarınıbile zar zor karşılamaktadır, kültürelolarak kendisini ifade edebileceğiimkanlara ya ulaşamamakta ya dabu imkanları bulunmamaktadır,sosyal ilişkileri itibari ile de busosyal yapının içine sıkışıp kal-maktadır. İlk ve en önemli kaygısıda geleceğini veya ailesini maddianlamda güvence altına almaktır.Daha iyi bir çevre, daha iyi bir sosyalortam ise buna bağlı olarak istediğidiğer şeylerdir. Bu işçinin patronunabaktığımızda ise kendisine fazla-sıyla yetecek bir ekonomik gücü,sosyal ve kültürel olarak da istediği(Elbette ki sınıfsal yapısından vealgılayışından bağımsız olmayan)bir yaşamı sürmektedir. En büyükkaygısı ise ekonomik anlamda gü-cünü daha fazla arttırmak bunabağlı olarak da sosyal statüde, iktidarilişkilerinde daha fazla söz sahibiolmaktır. Tüm bu ilişkiler, iç içe geç-miş diğer ilişkilerle birlikte, bir sosyalyapıyı, toplumsal düzeni ifade eder.

Dikkat edilirse bu iki sınıfın (işçi ilepatronun) çıkarları birbirine tama-men zıttır. Bu zıt çıkarlar çatışmayıda zorunlu kılar. Ki bu tek tek ör-nekler genelin içinde özel olarakdaha kolay anlaşılması için verilmişörneklerdir. Mesele birbirlerine zıtkarşılıklı sınıfların konumlanışıdır.Tüm bu ilişkiler kendiliğinden birdüzen içinde seyredemez. En ni-hayetinde de böyle olmamıştır. İn-sanlık tarihi boyunca karşılıklı ko-numlanmış sınıflar arasında bazenaçık bazen gizli veya başka bir gö-rünüm altında ortaya çıkan sınıfsavaşımlarına sahne olmuştur. İn-sanlığın komünizme doğru yürü-yüşünde bu çelişkilerin çözümündeciddi alt üst oluşlar yaşanmıştır.Yıkımlar, göçler, savaşlar…Mevcut toplumsal yapının korun-ması da ancak, egemenler açısın-dan, kurumsal bir yapıyla mümkünolabilmiştir. Bu kurumsal yapı dailk sınıf çelişkisinin şekillenmesiylebirlikte ortaya çıkan devlet örgüt-lenmesinden başka bir şey değildir.Ordusu, polisi, mahkemeleri, ha-pishaneleri, okulları, dini kurumları,sosyal ve kültürel yapısı… Tüm bukurumlarıyla, devlet, mevcut top-lumsal yapının korunmasına hizmeteder. Ancak hiçbir toplumsal sistemsonsuza kadar sürüp gitmemiştir.Bu mücadelelerin sonucunda yerini,kendi bağrından çıkan yeni bir top-lumsal yapıya bırakmıştır. İşte bir işçinin, köylünün, öğrencininözgürlüğünün temel koşulu, bumaddi yaşamın tüm zorunlulukla-rını kavrayarak mevcut çelişkilereen doğru temelde müdahale etmesive bunları, daha iyiye ve güzeledoğru değiştirme pratiğine girme-sidir. Nesnel gerçekliklere yapılanbilinçli müdahaleler, ancak doğrutemelde yapıldığı zaman iyiyi vegüzeli ya da daha doğru bir şekildeifade etmek gerekirse yeniyi veileriyi yaratabilir. Ozan, İsmail, Abidin… Tarihin zo-runluluğunun bağrında patlayanbir volkan oldular. Neyi niye yap-tıklarını bilen, kendilerini çevreleyenkoşullara teslim olmadan sınırlarızorlayıp nesnel koşullara en doğrumüdahaleyi cüretle kuşanan, tarihinsilik bir ayrıntısı olmayıp, yaşamlarıve ölümleriyle Munzurlardan, Zag-roslardan daha yüce bir mirasınyarına uzanan yaratıcıları oldular.Bu miras dünden bugüne nasıl zir-veleri mesken eylemiş kızıl namlulararacılığıyla bugüne taşındıysa yarında zirveleri tutuşturacak kızıl nam-lulara emanet edildi. Her şey dünnasıl bitmediyse, bugün de bitme-di… Yarına hazırlanmak, yarını ya-ratma cüretini kuşanmak Ozan’ın,İsmail’in, Abidin’in kavgasını, mü-cadelesini iyi kavramak ve bilinceçıkarmaktır. Ölümsüzlüğe uğurla-nan halk savaşçılarının o büyük vegüzel anılarının önünde saygıylaeğiliyoruz.

NOZAN, İSMAİL, ABİDİN…

EMEĞİN KÜRSÜSÜ ≫ dursun baştuğ10-20 TEMMUZ 2011 Halkın Günlüğü

Anadolu Ray yani ana firma işçileri işe alırken işindaha sağlıklı yürüyebilmesi için gerekli olan de-neyim ya da uzmanlık gerektiren durumları yoksayarak rastgele personel alımı yapıyor. Metro in-şaatı gibi önemli bir durumda bu kadar baştansavma işçi alınması ciddi tehlikelere de kapı aralı-yor. Yapılan tünellerin çökme tehlikesi v.b. du-rumlar bu tehlikeler arasında bulunuyor. Taşeronfirmalar için halkın güvenli bir yolculuk yapmasıya da işçilerin sosyal haklarının verilmesi hiçbirşey ifade etmiyor. İBB olsun ana taşeron firma Anadolu Ray olsunmetro inşaatıyla ilgili yaptıkları açıklamalarda tel-evizyonlarda ‘halka hizmet götürüyorum’ diyeşov yaparken ağır çalışma koşulları nedeniyleağır yaralanan ya da ölen işçilerden basında hiçbirzaman söz etmiyorlar. Çok zor koşullarda çalışanişçilerin çalışırken yaşadıkları riskler televizyon-ların ve medya organlarının da ilgisini çekmiyor.İşçilerin yaşadıkları sorunlar bilinçli olarak gün-deme getirilmezken yaşananları halkın bilmesiniistemiyorlar. Taşeronlar işçileri sömürerek karınakar katarken işçilere ne olmuş onların umurundabile değil.

fİş güvenliğini ana firma sağlamıyor mu?

Yerin onlarca metre altında çalışırken oksijensizkalarak hastalananlar ya da kalp krizi geçirerekölenler olabiliyor. Ana taşeron firma Anadolu Rayile altında çalışan 60’ın üzerinde taşeron firma iş-çilerle yaptığı sözleşmelerde yer altında havalan-dırmayı hassasiyetle yapacağına dair sözler veri-yor. Ancak bütün bunlar yalnızca kağıt üzerindekalıyor ve hiçbir şey yapılmayarak işçiler bile bileölüme gönderiliyor.

Yer üstünde çalışan şoförler hafriyat çıkarıyorlar.Şoförler polisle taşeron firmaların arasına sıkıştı-rılmış durumdalar. Taşeron firmalar yasal olarakhafriyatı şoförlere 20 tondan fazla taşıtamıyorlar.Ancak kar hırsı artık öyle bir hal almış ki, taşe-ronlar şoförlere baskı yaparak 40 tona kadar çı-kan yükleri zorla taşıttırıyorr. Şoförlerin hiçbirsosyal güvencesi ve sendikal hakkı olmadığı içinbu baskılara boyun eğmek zorunda kalıyor. Trafikpolisleri aracı yakaladıkları zaman hem şoföreceza puanı uyguluyor hem de ehliyete el konul-masına kadar giden cezalar verebiliyor. Trafikpolisleriyle yaşanan sıkıntılarda şoförleri kendikaderine terk eden taşeron firmalar ehliyeti iptaledilen şoförle artık çalışmak istemiyor. Ehliyetiolmayan şoför, taşeron için bir şey ifade etmediğiiçin kolaylıkla işine son verebiliyor.

Şoförler kullandıkları araçlarla evlerine gidemez-ken her gün aracı garaja çekmek zorundalar. Hergün garaja 1 saat gidiş 1 saat dönüş yol giderek za-manı tüketirken uzun çalışma koşullarının etki-siyle çoğu zaman hiçbir sosyal hayatları olmadanaileleriyle bile zaman geçiremeden robot gibi ko-şullandırılarak, yaşamak zorunda bırakılıyor.

Çalıştığımız iş sektöründe en zor koşullarda çalı-şan işçilerden biri de, güvenlik görevlileri. Her gün12 saat nöbet tutmak zorunda olan güvenlik işçi-leri hasta oldukları zaman bile dinlenmelerine izinverilmiyor. Güvenliklerin mazeretleri kabul edil-meyerek, onlara kölece yaşam koşulları dayatılı-yor. Bu yaşamı kabul etmek istemeyenleri de ko-layca işten çıkardıkları için güvenlik işçileri işsizkalma korkusuyla yaşamak zorunda kalıyor.

önemi yok

hibi oldukları diğer işletmelerle aynı ticari zih-niyet üzerinden baktığını ifade etti.Uluslararası bir eğitim şirketi tarafından satınalınan Bilgi Üniversitesi’nde bazı bölümlerin veprogramlarını şirket tarafından karlı bulma-dıkları için kapatılmakta olduğunu belirten Yıl-maz, kapatılan bölümdeki öğrencilerin başkabölüm seçmek zorunda bırakıldığını ifade etti.

Yılmaz konuşmasının devamında; “Ticarileştir-me, vakıf üniversitelerindeki akademik orta-mın ve akademisyenlik mesleğinin sermaye-nin çıkarlarına ve ticari işletme zihniyetinekurban edilmesidir. Ticarileşme, akademik ça-lışma üslup ve kurullarının ‘parasını veriyo-rum, ben ne dersem nasıl istersem öyle çalışa-caksınız’ zihniyetine teslim edilmesidir. Kısa-cası ticarileşme akademinin ölümüdür” dedi.

10-11_Layout 2 7/12/11 11:17 AM Page 2

Page 12: 10-20 Temmuz 2011

Ortadoğu ve Türkiye-KuzeyKürdistan’ın sınırlarının em-peryalizm tarafından belirlen-diğini unutanlar, ezen ulusun“milli” kavramlarıyla konuş-maktan geri durmuyorlar. Mi-sak-ı Millicilik, Kürt ulusununparçalanması, azınlıkların bas-kı altına alınması ve burjuvamilliyetçiliğin fetih politikası-nın kutsallaştırılarak halk kit-lelerine sunulmasıdır. Halenbazı sosyalist-devrimci yazın-larda kullanılan bu kavramlarsosyal şovenizmin ifadesidir

Her siyasal akımın dayandığı toplumsalkatmanlar vardır. Hiçbir eğilim ekonomiktemeli olmadan kendisini var edemez,sürdüremez. Oportünizmin devrim hare-keti içindeki varlığına işaret ederken dai-ma ekonomik özüyle açıklamaya çalış-mak konunun anlaşılması bakımındanfevkalede önemlidir.

Sosyalist harekete bulaşan burjuva virü-sün kaynağı nedir? Sosyal şovenizm ne-reden besleniyor. Son kırk yılın belirgin-leşen olgusu mudur yoksa eskiye mi da-yanır? Sorularını sormakla başlayarakişin ciddiyetini ortaya dökebiliriz.

Tarihsel olarak baktığımızda, sosyalistle-rin kendi proleter devrimci hedeflerini birkenara bırakarak “anavatan savunması”,“birlik ve bütünlük adına” sözde emper-yalizme karşı başka ulusları baskı altınaalmalarına, ezme ve sömürmelerine rağ-men, ezilen ulusun baskıya karşı savaşı-mının devrimci özüne arkasını dönerek“kendi” burjuvazilerinin başka uluslarıezmekte işlerini kolaylaştımalarına yara-yan politikalarla burjuvazilerini destekle-melerini sosyal şovenizm olarak anlıyo-ruz.

Türk devletinin Kürt ulusunu ve çeşitliazınlıkları ezmede Türk burjuvazisininyanında yer alanların sosyalist maskele-riyle kendilerini gizlemeleri, oportunizmininceltilmiş şekliyle sürdürmeleri kaçınıl-mazdır. Sosyal şovenizm sadece devletlerarasında emperyalist savaş sırasında ya-şanan ihanetle sınırlanamaz. Emperya-lizm çağında baskı altına alınan ezilenulus ve azınlıkların olduğu, iç savaşın ya-şandığı ülkelerde sosyal şovenizm kendiözel şartları içinde sosyalist hareketinbağrında da kaçınılmaz bir olgu olarak or-taya çıkmıştır. Sosyal şovenizm, sosyalist teoriyi öylesi-ne sakatlamıştır ki; komünistlerin bakışaçısını o derece köreltmiştir ki; Kürt ulu-sunun milyonlarca işçi ve emekçi köylü-sünün proleter devrimci örgütlenmesinintemel sorunlarına eğilmeyi baltalamıştır.Kaypakkaya yoldaşın bahsettiği sınıf bi-linçli Kürt proleteryasının, günümüzdekirolünü oynayamamasının nedeni de bu-rada yatmaktadır. Sosyal şovenizm revizyonizmle bir veaynı eğilimdir. Marksizm’in en bayağı çar-pıtılmasıdır. Marksist teori bize en açıkşunu söyler: Devlet bir sınıfın ya da sınıf-ların diğer sınıflar üzerindeki hakimiyetaracıdır. Devlet sınıflar üstü değildir. Sö-mürüyü sürdürme uğruna egemen sınıf-ların elinde baskı aracı olan devlet ve yü-rütme organı olarak hükümetler aynıamaçla hizmeti yerine getirmektedir.Böyle bakıldığında, Kemalist hükümet deevrensel doğrunun dışında olamaz. Türkiye-Kuzey Kürdistan sosyalist hare-ketinin oportünist damarı TKP’ye daya-nır. Sınıflar üstü bir demokrasi ve devletolamayacağı gerçeğini görmezden gelenTKP, Kemalist diktatörlüğü “halk hükü-meti” olarak tanımlayıp, emperyalist işbirlikçi burjuva-feodal faşist niteliğini in-kar etmiştir. Bu anlamıyla baskıcı rejimekarşı devrimci proleter savaşı yükselt-mek yerine faşist hükümetle kol kola gir-miştir. Oportünizmin sınıf işbirliği amacıöylesine derin gerçekleştirilmiştir ki sınıfsavaşımının inkarına vardırılmıştır. Ulu-

sal birlik sağlanarak emperyalizme karşıgüçlü olunabileceğini, sınıfsal çatışmalarıdeğil sınıfların birleşmesini savunmuşlar-dır. İşçi sınıfının devrimci iktidarını teorikve pratik olarak reddetmişlerdir. Emperyalizm çağında yarı-sömürgelerdebağımsız kapitalizm gelişmeyeceğini, ba-ğımlı ulusların burjuva-feodal sınıflarınıntekelci kapitalizmle işbirliğine girdiği ger-çeğine gözlerini kapatarak, sözde ulusalkapitalizmi geliştirebileceğine olan inan-cıyla “kendi” burjuvazilerinin yanında saftutmayı devrimci-sosyalist mücadele ol-duğunu belirterek işçi sınıfının devrimcigeleceğine ihanet etmişlerdir. “Ulusalgüçlenme, ulusal bağımsızlık” adına em-peryalizmin kuklası, ortağı olan burjuva-ziyle kolkola girerek askeri faşist niteliğinigörmezden gelerek azınlıkları ezen, Kürt-leri yok etme politikası izleyen Kemalisthükümeti devrimci ilan ederek ve işbirli-ğini sürdürerek, ihanetini sürdüren TKPve bağımsızlaşan kolları 1970’lerde dev-

rimci kopuşu gerçekleştiren, ama bir ya-nıyla bağımlı kalan devrimci harekete,Kemalizm ve sosyal şovenizm lekesinibulaştırmışlardır.

Bağımsız devletten vazgeçinKaypakkaya yoldaş sosyal şovenizminKemalizmle olan “kardeş”liğini mahkumetmiş tarihsel ihaneti ortaya çıkarmıştır. Kemalizm’i devrimci görenlerin anti-em-peryalist temellemelerinde azınlıklarınbastırılmasına, Kürt ulusuna uygulanankatliamlara rastlanmaz. Çünkü sosyal şo-venizm başka ulus ve azınlıkların baskıaltına alınması ve sömürülmesi siyase-tinde “kendi” burjuvazisiyle saf tutar. Ke-malizm devrimciliğinde, komünistlerinkatledilmesi, azınlıkların bastırılması,Kürtlerin kıyıma uğratılması ve asimileedilmesi ne kadar yer tutar? Sosyal şove-nizm bunu sorgulamaz bizzat üstünü ör-ter. Başka ulusların ezilmesini “ulusal bir-lik” ya da “emperyalizme karşı birlik ol-

Devrim hareketind

10-20 TEMMUZ 2011 Halkın Günlüğü

Sendikalar işçi sınıfının kurtuluşuiçin birer okul olmaktan çok faşistKemalist-Türkçü- milliyetçi ideo-lojinin merkezi, Türk olmayan işçive emekçilere karşı düşmanlık venefret uyandıran birer okul halinegetirilmiştir. Kürt işçiler, ucuz iş gücü olarak enalt, en kötü koşullarda, en düşükücretle güvencesiz çalıştırılan ta-bakadır. Egemen sınıflar devleteliyle Kürt halkını, ucuz iş gücü

olarak emek pazarına sürer, işsiz-ler ordusu yaratır. İşçi ücretleriucuz emek üzerinde belirleyici ba-sınç oluşturur. Kürdistan yoksul-luğa itilirken, ezilen Kürt ulusununişçi ve köylülerinin üretim içindekiyeri ayrıcalıklı Türk işçi ve emek-çilerine göre ikinci veya üçüncüplana itilir. Ezen Türk ulusçuluğunun ayrıca-lıklı durumu hayatın her alanındahissedilir. Mevsimlik Kürt işçiler

Karadeniz’e fındığa, Çukurova’yapamuğa, Eskişehir’e patates topla-maya giderken öldürülürler. Sö-mürü çarkında karın tokluğunaçalıştırılırlar. Ülkenin kamusal pa-zarlarında Kürtler vardır. Kürtlerher türlü ulusal aşağılanma, kişi-liksizleştirme saldırırsıyla çürütü-lür. Fuhuşa, uyuşturucuya suçdünyasına itilirler. Üstelik bu du-rum kullanılarak Kürtlere karşımilliyetçi nefret duygusu geliştiri-

Türk ve Kürt işçileri arasındabölünme

››

12-13_Layout 2 7/12/11 11:20 AM Page 1

Page 13: 10-20 Temmuz 2011

mak” gibi zırvalarla alkışlar. TKP yayınorganı olan “Orak Çekiç”te Şeyh Saidayaklanmasında (1925), “Yobazların sa-rıkları yobaz zümresine kefen olmalı”manşeti atılmasının nedenide budur. Kürtisyanlarında devrimci görevlerini unutupTürk devletinin yanında saf tutmasınınutanç verici biçimleri unutulmamalıdır.Sosyal şovenizm geride kalmış bir eğilimdeğildir, çeşitli biçimleriyle devrimci hare-keti zehirlemeye devam ediyor. Ortadoğu ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’nınsınıflarının emperyalizm tarafından belir-lendiğini unutanlar, ezen ulusun “milli”kavramlarıyla konuşmaktan geri durmu-yorlar. Misak-ı Millicilik, Kürt ulusununparçalanması, azınlıkların baskı altınaalınması ve burjuva milliyetçiliğin fetihpolitikasının kutsallaştırılarak halk kitle-lerine sunulmasıdır. Halen bazı sosyalist-devrimci yazınlarda kullanılan bu kav-ramlar sosyal şovenizmin ifadesidir. Sosyalistler Kürtlerin bölücü olmadığını

kanıtlama çabasına girmişse enternasyo-nalizmden bahsedilemez. Çünkü kendidevletini kurma savaşımını vermekteolan ezilen ulus mücadelesini bölücülükledamgalamış oluyorsunuz. Yine komünist-lerin ortak hedefler uğruna koyması ge-reken enternasyonal tavır silinmiştir.Sosyalizm maskesi takan ezen Türk ha-kim ulus anlayışını kuşanarak şöyle den-mektedir: “Ey reformcu Kürt ulusal hare-ketinden değerli kardeşlerimiz. Bağımsızbir Kürdistan devleti kurma fikrini bir ke-nara bırakmanızdan büyük mutluluk duy-duk. Sizinle daha önce de el ele vermek is-tiyorduk, fakat siz bağımsızlık talebiniz-den vazgeçmediğiniz için şimdiye kadarbu birliği gerçekleştiremedik, ama yine degeç kalmış sayılmayız. Size baskı yapan-lara bizler de karşı çıkacağız, burjuvaları-mıza sizlerin kendi devletinizi kurmaktanvazgeçtiğinizi anlatacağız. Kürtler bölücüdeğil, size garanti veriyoruz, silahlı güçle-rini size teslim edecekler ama sizler de

inat etmeyin, Kürtlerin varlığını kabuledin, bir iki değişiklik yapın. Kürt kardeş-lerimiz, olur ki burjuvalarımız sizlere tek-rar baskı yapmaya başlarsa hemen ‘bizbağımsız devletimizi kuracağız’ demeyin!Eğer böyle davranırsanız bölücü olursu-nuz. Kürt kardeşlerimiz biliyorsunuz bizsosyalistler bölücülüğe karşıyız ayrılıkdeğil birlikten yanayız.”İşte sosyal şovenist bloğun Kürt burjuvamilliyetçi reformculuğuyla bütünleşmeamacı. Türk egemenlerin minnettarlıkduyduğu büyük hizmet...

Sosyal şovenizminekonomik temeliMarksizm’in en düşmanca çarpıtılmasıolan sosyal şovenizmi Lenin komünistpartilerin içerisinde sürdürülmesini,birarada var olma olanaklarını ortadan kal-dıran olgunluğa erişmiş oportünizm ola-rak tanımlar. TKP’nin ideolojik politik bü-tünlüğüne damgasını vuran ve aktarma-ya çalıştığımız sosyal şovenizm saldır-ganlığından daha güçlü ve boyutlu olma-sının ekonomik sosyal temeli vardır.TKP’den günümüze uzanan burjuvaziyleuzlaşma siyasetinde tam da küçük burju-vazinin ve ayrıcalıklı hale getirilen, birbi-rinden koparılan işçi sınıfının arasındakatmanlar oluşturan, karmaşık ama aynıamaca yönelen sosyal tabanın varlığı yat-maktadır. Yarı sömürge, yarı feodal olanTürkiye’nin kendi şartları içinde bakıldı-ğında elbette emperyalist ülkelerde kendiişçi sınıfına, işçi sınıfının üst aristokrat ta-bakasına, küçük burjuvaziye bıraktığırüşvetle aynılaştırılamaz, fakat yarı sö-mürgeciliğin kendine has ekonomik ge-lişmesiyle açıklanabilir. Emperylizm çağında bağımsız kapitalistulusal burjuvazi olamayacağı temel Leni-nist ekonomi-politik olguyu esas aldığı-mızda karşımıza şu çıkar: Komünizmekarşı perde olarak inşa edilen faşist Türkdevleti, emperyalizmin çıkarlarına hizmetedecektir. İşbirlikçi Türk burjuva feodalsınıfları emperyalist burjuvazinin bıraktı-ğı karlarla sistemin istikrarını korumak

için her yönteme başvurmuştur. Ermeni-lere soykırım uygulama deneyimine sahipbu devlet, azınlıklara uyguladığı baskıylayok etmeye, asimile etmeye, tepeden tır-nağa Türk milliyetçiliğini geliştirmeye ko-yulur. Emperyalizme hizmet ederken sunibir anti-emperyalist hava yaratarak ya-bancı düşmanlığını körükler. İçeride enbüyük tehlike olarak görülen Kürt ulusu-na karşı savaş yürütür. Azgın bir anti-ko-münizm politikası kesintisiz sürdürülür. Türk burjuva-feodal sınıfları Kürt ulusunuzor yolu ile baskı altına almakta, halkınısömürmekte, zenginliklerini talan etmek-te, emperyalizmle işbirliği içinde çağınözel şartlarından yararlanır. Faşist Kema-list egemenliğin sürdürülmesinde Kürtburjuva feodal sınıfların üst tabakası engerici katmanlarıyla işbirliğine girip bellibir pay alır. Kürdistan’ın sömürülmesi, azınlıklarınmallarının Türk ulusunun egemen sınıfla-rına kalsa da bu zenginliğin bir kısmı bü-rokratik devletin sivil askeri bürokrasisiarasında bölüşüldü. Küçük-burjuva sınıf-larda bu zenginliğin bölünmesinde yarar-lar sağladı. Türkçü milliyetçilikle daha iyibir yaşam, gelişme ve güçlenme vaadiylekitleler uyutuldu. Azınlık milliyetlerden, Kürt işçi ve emek-çileriyle Türk işçi emekçileri arasındakifark ortaya çıkıyor. Ezen Türk ulus ayrıca-lığı Türk ve Kürt işçileri arasında bölünmeve düşmanlık yaratmaktadır. Bunun ne-deni ekonomik olarak Kürt halkından ay-rıştırılan Türk işçi ve emekçiler var olantoplumsal düzenin korunması yönündemilliyetçi ideolojiyi benimsemekte zorlan-mazlar. Çünkü yıllarca uygulanan yön-temlerle, taktik ve zor yolu ile devrimci di-namikler ezilirken, Türk işçi sınıfınınazınlıkta olan tabakasına ayrıcalıklı kat-manlar oluşturacak ortam yaratır. Bunarüşvet demek mümkündür. Türk milliyet-çi ideoloji işçi sınıfına pompalanarak azın-lık seçkinci, Türk olmayan işçilere karşı –bugün en açık haliyle kent işçilerini- Türkburjuva-feodal sınıflarının yedeğine düş-meye götürür.

de sosyal şovenizm

perspektif

lir.

Eğitim alanında ayrıcalık vahşice gö-rülür. Kürt ulusunun eğitim ve örgüt-lenme hakkı yasaklanmıştır. Ezenulus işçi ve emekçileri toplumsal ya-şamda eğitim yolu ile çocukluktanbaşlayarak Türk olmayan uluslarınişçi ve köylülerine horlayıcı, üsttenbakan tavırlar edindikleri çok açıktır.

Emperyalizm kendi deneyimini,sınıfmücadelesini burjuvaziye yedekle-

menin ekonomik işleyişini kukla ül-kelerde de işlevli hale getirir. İşteTürk işçi sınıfının az sayıdaki kat-manları ve küçük burjuvazinin ittifa-kının ekonomik temelinde sosyal şo-venizm yükselir. Sosyalizm içindeezen ulus burjuva feodal sınıflarındümen suyunda ilerleyen, Kemalistırkçılığı görmeyip çeşitli biçimlerebürünen sosyal şovenizm, kendisinebırakılan kırıntılarla gözleri kamaşıpsosyalizmi yozlaştırarak ezen ulus

milliyetçiliğinin sınıf mücadelesi için-deki temsilcileri haline gelir. Türkegemen ulusçuluğuyla bütünleşensosyal şovenizmin kabukları sertleş-miştir. Artık örtük değil, çok açık ha-reket etmektedir. Sosyal şovenizmiaydınların belli kesimlerinden, işçi sı-nıfının üst katmanlarından, işçi sınıfıhareketinin belli memurlarından, ga-zetecilerinden, parlementerlerinden,ayrıcalıklı görevlilerinden, memur-luktan sosyalistliğe geçiş yapanlar(!),

tüm bunlardan bir katman oluşmuşburjuvazinin sofrasından aynı yeme-ğe kaşık sallamaktadırlar. Türk ege-men sınıflarını yasallıkla sınırlayan -bütünüyle redçileri ayrı ele almak ge-rekir- oportünist sosyal şovenistakımın verili durumunun ortak nok-tası Kürtlerin ayrılıkçı olmadıklarınıTürk burjuva-feodallerine ispatlamauğraşıdır. Sosyal şovenizme karşımücadele edilmeden emperyalizmekarşı mücadele verilemez.

12-13_Layout 2 7/12/11 11:20 AM Page 2

Page 14: 10-20 Temmuz 2011

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011gençlik haber14

Siyasi polis, hak arama mücade-lesinde devrimci-demokratkurum ve kişilere yenilek, siste-min kendisine biçtiği rolü “ev zi-yaretleri”yle oynamaya devamediyor

Ezenler cephesinden sömürü ve sindirmepolitikaları gün geçtikçe daha da yakıcı birşekilde kendisini gösterirken, baskının ol-duğu her yerde isyan etmenin meşrulu-ğunu kullanan ezilen ve emekçi halklaradönük saldırılar, imha-inkar politikaları,sindirme ve tacizler hakim sınıfların, işbir-likçilerini ve faşist devlet düzeninin yılmazbekçileri tarafından azimle(!) devam ettirili-yor.Bir taraftan demokrasi nutukları atan vekesintisiz olarak halka saldırmaktan geridurmayan faşist diktatörlüğün icraatlarıüzerinden atlanamayacak kadar somuttur.Burjuva-feodal sistem, kimilerini sokak or-tasında kurşunlayarak, kimilerini hapisha-nelere tıkarak, kimilerine de ev ziyaretlerigibi daha birçok başlık altında sıralanabile-cek saldır politikalarıyla susturmaya çalışı-yor. Yeri geldiğinde düşünce özgürlüğündeyarıştığını iddia eden bu zat-ı muhteremle-rin demokrasileri işte böyle bir içeriğe sahipbulunuyor.Elbette herkes kendileri gibi düşünüp siya-set yaptığı müddetce özgür sayılabilir.Ancak ondan farklı düşünüyorsak ve farklıbir dünyadan bahsedeceksek bunun adıözgürlük değil, doğrudan “terörizm” oluyor.Daha bir önceki sayıda gazetemize ka-patma cezası veren zihniyette bunlarınfarklı bir koludur. Farklı bir klik ya da grupanlaşılmasın. Aynı bütünün başka alan-larda uzmanlık kazanmış hali.Bir gerçekliğe daha altını çizerek vurgula-mak gerekiyor. Gazetemizin yayınının dur-durulmasına vesile olan haberlerde yeralan halk savaşçıları işte sistemin bu ya-nına temas ediyorlardı. Yani sistemin tanı-

dığı alanda bırakalım siyaset yapmayı, ba-ğımsız bir kişiliğin dahi kazanılamayacağıortadadır. Şimdi bunun neresinden tutarsa-nız elinizde kalacak bir izahat olduğu tümayrıntıları ile ortada duruyor.Yasal kurumlar yasa dışı, yasal eylemlerdebir anda yasa dışı olu veriyor. Nasıl oluyordemeyin. Bu sistemde her an her şey olabi-lir. Bazen başbakan çıkar en keskin demo-krat olur, ertesi günde en kafatasçımilliyetçi... bunların hepsi mümkündür.Mümkün olmayan bir şey yok. Bel kemiğiolmayan bir sınıfın temsilini yapıyorlar nede olsa.

Aşındıkça aşınan yöntemlerÜlkemiz nezdinde alışık olduğumuz vekendisini sık sık polis terörü ile gösterenyıldırma, tehdit ve tacizin bu seferki adresiAdana oldu. Adana’da demokratik hakları için mücadeleeden, 1 Mayıs, 8 Mart gibi mitiglerine katılanDemokratik Haklar Federasyonu ve Demo-kratik Gençlik Hareketi faaliyetçisinin evine

giden siyasi polis, aileye telkinlerde buluna-rak, çocuklarının söz konusu eylemlere ka-tılmamasını yoksa başına kötü şeylergeleceğini belirtti. Aileye, çocuklarının demokratik ve yasaleylemlerde çektiği resimleri gösteren siyasipolis, bir çırpıda yasalarla da “korunmuş”eylemleri yasa dışı olarak ilan etti. Ailedekorku yaratarak panik havası içerisindekalmasını ve nutku tutulurcasına bağırarakdemokrasi diye ilan ettiklerinin nasıl bir şeyolduğunu da böylece bir kez daha göster-miş oldu.Daha önceki süreçlerde de DemokratikHaklar Federasyonu faaliyetçilerinin ailele-rine giderek, türlü senaryo ve mesnetsizsuçlamalarla içeriğini doldurdukları “soh-bet amaçlı” “aile ziyareti” adı altında, ev-lerde korku iklimi yaratan siyasi polis, biryandan faaliyetçileri örgütlü bulunduklarıkurumlardan uzaklaştırmak isterken diğeryandan ise toplumda korku iklimi yarata-rak sistemin sömürü çarkının kusursuz iş-lemesini sağlamak istemektedir.

Adana polisi kendini

Asılsız gerekçelerle tutuklana üni-versite öğrencisi Ali Haydar Yıldız,Uğur Can Soybelli, Rıdvan Akbaş,Didem Ezgi Serap ve Yusufcan Yıl-dırım dört ayrı “terör örgütüne”üye olmak suçlamasıyla 162 gün-dür Ankara Sincan 1 No’lu F TipiHapishanesi’nde tutuluyor

Aralarında bir DGH faaliyetçisinin de bulun-duğu, geçtiğimiz Ocak ayında tutuklanan beşüniversite öğrencisiyle ilgili, İnsan Hakları Der-neği Ankara Şubesi’nde Mücadele Birliği Plat-formu tarafından bir basın toplantısı yapıldı.Yapılan toplantıda tutsakların son durumlarıve hapishanede uğradıkları hak ihlallerine de-ğinildi. F tipi hapishanelerde yapılan saldırıla-rın gün geçtikçe arttığına değinilen toplantıdatutsaklara ve ailelerine yönelik saldırı ve ta-cizlerin gerçekleştiği açıklandı. Mücadele Birliği Platformu adına yapılan açık-lamada, “Edindiğimiz bilgilere göre tutsaklarıniçeride yaptıkları her şey onlara yasak olarakdönmektedir. Son beş buçuk ayda Yusuf CanYıldırım 7 kez iletişim cazası almıştır. En son 1Mayıs’ta slogan attıkları için, ‘gereksiz sloganatmak’tan dolayı 1 ay daha iletişimden menedilmişlerdir.” denildi.

İşte devletin Demokrasi söylemleriBasın toplantısında aileler adına söz alan Yu-sufcan Yıldırım’ın ailesi, ileri demokrasi söy-lemleri arasında en küçük hak aramamücadelesinin gözaltılarla ve uzun tutukla-malarla karşılandığını aktararak, “Asılsız düz-mece iddialarla beş aydır tutuklu bulunan,kamuoyunda eli kanlı teröristler olarak göste-rilen çocuklarımızın hesabını kimden soraca-ğız?” dedi.Daha sonra söz alan Özgür Alkan’ın ailesi isegözaltı öncesi evdeki telefonlar ve özel eşyalarıalıp dosyaya suç unsuru denilerek konuldu-ğunu belirtti. Tutsakların içeride sınavlarınasokulmadıklarına değinen aileler konu ile ilgiliAnkara Üniversitesi Rektörlüğü’nden olumsuzcevap alındığı belirterek yapılan bu yönlü sal-dırılara da sessiz kalınmaması gerektiğini be-lirtti. Aileler her koşulda çocuklarının mücadeleleri-nin yanında olduklarını, yapılan bu saldırılarınkendilerine ve çocuklarını susturmaya yet-meyeceğini, mücadelenin yükseltileceğini vebunun gerekliliğini bir kez daha yineldi.

Saldırılara sessizkalmayazağız

Öğrencilerin demokratik vemeşru mücadelesi üniversiteyönetimleri tarafından açılansoruşturmalarla baskı altınaalınmak isteniyor

12 Eylül kalıntısı YÖK’ün, sermayenin veneo-liberal rüzgarın kıskacı altındakiüniversiteler, bilimsel ve toplumsal niteli-ğinden giderek daha da uzaklaşmaktadır.Eğitim artık doğrudan piyasanın bir alanıolarak görülmekte, harçlardan başlaya-rak eğitimin bütün kademeleri ücretlen-

dirilip, satışa sunulmaktadır.Üniversiteler piyasanın bir aktörü halinegelirken, öğrenciler de müşteri haline ge-tirilmektedir. Hakkını aramayan, söyle-nenlere biat eden insan profilleri oluştu-rulmaya çalışılmakta; hakkını arayan,tepkilerini demokratik ve meşru yollar-dan dile getirmeye çalışan öğrencilerhakkında soruşturmalar açılmakta,okuldan “süreli” veya “süresiz” şekildeuzaklaştırılmaktadır. Son yıllarda üniversitelerde artan öğrencimuhalefetine karşı, hakim sınıflarınkontrolünde hareket eden üniversite yö-

netimi öğrencilere karşı her dönem uygu-lamaya koyduğu soruşturma furyasını busene de uygulamaktan geri kalmadı. Üni-versitelerin kapanmasını fırsat bilen üni-versite yönetimleri, eğitim yılı içerisindeüniversite öğrencilerinin yaptığı demo-kratik ve meşru eylemlerine karşı yüz-lerce öğrenciye soruşturma açtı.

Tatil soruşturmasıOkulların kapalı olmasını fırsat bilen veöğrencilerin tepkisini boşa düşürmeyegayret eden üniversite yönetimleri, birerbirer soruşturmaları sonuçlandırıyor.Üniversitelerde baskı ve sindirme aracı

Öğrencilere tatil

14-15_Layout 2 7/12/11 11:27 AM Page 1

Page 15: 10-20 Temmuz 2011

15genclik

ınıf mücadelesinin ençetin badirelerini at-latmış bir tarihe sahi-biz. Maoist parti, ku-ruluşunun şafağında,

tüm teorik ve pratik sürecine bizzatve bire bir önderlik eden yoldaş Kay-pakkaya’yı ve genç kadrolarını kaybe-derek, proleter dünya devrimine, olancatecrübesizlik içerisinde devam etmeyükümlülüğü içerisindeydi. Öylede yap-tı! 40 yıla yakın mücadele sürecinde,Türkiye-Kuzey Kürdistan halklarınınnice kadınları ve oğulları, komünizmülküsüne sarılarak, ülke devrimini mu-zaffer kılmak için, ikirciksiz canlarınıverdiler. Niyetlerimizin dışında varolan ve iliklerimize kadar hissettiğimizezen ile ezilen sınıflar arasındaki mü-cadele devam ettiği sürece, toplumu-muzun en ileri unsurlarını bu savaşiçerisinde vereceğimiz aleni. Bu reali-tenin bir sonucu olarak, 27 Hazirangünü, Dersim’in Ovacık İlçesi’nde, OzanDerman, İsmail Perktaş ve Abidin Demiryoldaşları ölümsüzlüğe uğurladık.Ezilen sınıflara karşı baskı ve cebirsistemi içerisinde emperyalizmin veyerli uşaklarının sömürü sisteminikuran ve bu baskı ve cebri baştabeyaz ordu olmak üzere, polis, kontra,silahlı çete vb. örgütler sürekliliğinisağlamaya çalışan, bunun yanındahukuk ve hapishane aygıtlarını dakendi çıkarları için pervazsızca kul-lanan faşist T.C, hâkim sınıflarınıniktidarını tescilli ismidir. Bu tescilliisim, toplumlar tarihine yaptığı katli-amlarla övünerek geçmiştir.Tek parti diktatörlüğünden çok partidiktatörlüğüne kadar, rejimin gericiniteliği değişmemiş, sömürücü vebaskıcı özelliğini günün koşullarınagöre daha “hazır” bir biçime bürün-dürmüştür. Hâkim sınıfların bu ko-numlanışına karşı, proletarya önder-liğinde ezilen sınıfların iktidarını inşaetmek için, dünya gericiliğinin zayıfhalkasını vura vura, bir diğer anlamıyladevire devire ilerleyen bir halk ordu-sunun varlığı mutlaktır. Maoist par-ti’nin kumandasında, halk savaşı pra-tiğinin yerine getirmek üzere halkordusu örgütlenmesi, kısaca özetle-diğimiz bu gerçeklik üzerinden varlığısürdürmektedir.Halk İktidarını kurmak ve kesintisizolarak komünizme ilerlemek için sa-vaşanlar, bazı zorunlu aşamadan geç-mekle mükelleftir. Ozan, İsmail ve Abi-din yoldaşlar da böyle yaptılar. Kökleriözel mülkiyet dünyasında olan sınıfsal,ulusal, cins ayrımcı, ırk ayrımcı tümçelişkileri ortadan kaldırabilmek için,özel mülkün somut örgütlenmesi bur-juva-feodal devleti tarihin çöplüğünegöndermek üzere, Halk Ordusu saflarınımesken tuttular. Peki, neydi onlarıböylesine güçlü kılan? Tasfiyeciliğinolanca hâkim olduğu, reformizmindevrimci örgütlere sirayet ettiği, silahlıreformizmin hükümdarlığını kıldığı,parlamentonun başat araç ilan edildiği,‘açılımlar’ safsatasına bel bağlayanların

‘burjuva demokrasisi’ hayallerine ka-pıldığı bir dönemde, hangi etmen, dev-rimci komünizm için halk savaşınınısrarını güçlü kılmaktadır?Maoist partinin, almış olduğu yenilgive darbelere ve 40 yıllık geçmişinerağmen, olması gerektiği yerde olma-masıyla birlikte, bilimsel komünizmi,ülke ve uluslararası alana uygulamayaçalışan MLM teorinin öncülüğüdür ce-vap! Ne basit bir intikam yemini, nede düşmanla görülmesi gereken birhesaptır. Bilgi biliminin, pratik müla-hazalarının, “iktidar namlunun ucun-dadır” fikirselliğinin, özgün uyarlanışıdır.İktidarın perspektifinin radikal çözüm-leme olmadan, başka yollardan arayanpespaye sivil toplumcu zırvalara kulakasmadan, yüzlerce yıllık tecrübenin,yani “zoru zor söker” temel geçerin,bilimsel soyutlamasıdır halkımızın ka-dınlarını ve oğullarını diri tutan. Tek-nolojinin önemini abartan ve devasagüç karşısında secdeye duran üçüncüalancılar, tam da bu noktada, yanidevrimci savaşı güçlendirme zorun-luluğunda, istem dışı olarak bize ka-tılmak durumundadırlar.“Ordu çok güçlü”, “devlet acımasız”diyerek halk yığınlarını terörize et-mekte destek çıkanlara tersinden dü-şünmelerini salık veririz. Hâkim sı-nıfları silahlanmaya ve saldırganlaş-maya iten nedenler, sınıf konumla-nışında, iktidarını kaybetmemek içincanhıraş cebelleşmesidir. O halde, ge-rici sınıfların iktidarını alaşağı etmekancak bu ‘devasa’ gücü ortadan kal-dıracak bir örgütlenme ile mümkünolabilir. Bugünün koşullarında, silahlımücadelenin temel örgütlenmesi olanhalk ordusu, bunun esas halkasıdır!Ozan, İsmail ve Abidin yoldaşlar, sadeceyaşamları ile değil, idealleri için ölüm-süzleğe uğurlandıklarında dahi bizebir doğruyu kanıtladı.Gerici sınıfları alt etmek ve güzel gün-lere yol alabilmek için, devrimin me-şakkatli yolunu bir kez daha teyitettiler. Onlar, güçlü bir devrimci gele-neğe sahip olan coğrafyamızın gelenektemsilcilerinin bir bir tökezlediği şugünlerde, devrim adına yapılmış nevarsa sahip çıkabilmek için, komünizmmerkezli yürüyüşün, en çetin koşullardadahi sürdürülebildiğini gösterdiler. On-lar, kararsızlığa, amansızlığa, örgüt-süzlüğe, küçük burjuva ukalalığına,yenilgi serzenişliğine rağmen, devrimcikararlılığının gerçek olduğunu göster-diler. Onlar, halk yığınlarının her türdenburjuva-feodal fikirler altında manipüleedildiği şu günlerde, binler olup devrimcikomünistlerin davalarına sahip çık-tıklarını, tüm acılarına rağmen, ko-münist öncüye duydukları derin saygıyıgösterdiler. Onlar, Demokratik Halkİktidarı için, halk savaşının manifestoçağrısını, can bedeli yenilediler. Ova-cık’ta şehit düşen üç kızıl karanfilinbu çağrısına kulak verelim! Zirvelerihedefleyen zorlu yürüyüşleri bütünkararlılığımızla ve coşkumuzla sıklaş-tıralım!

SÜÇ KIZIL KARANFİLİN ÇAĞRISI...

GENÇ YORUM ≫ sinan çakıroğlu

Siyasi polis Adana’da “ev ziyaretleri adı altında”hukuksuzca yaptığı baskı ziyaretlerinin bir ye-nisi 5 Temmuz tarihinde Demokratik GençlikHareketi (DGH) faaliyetçisinin evinde yaşandı.

Siyasi polisin sahte maskesiDGH faaliyetçisinin evine giden siyasi polis, aileile rahat ilişki kurmak için kendisini “okul po-lisi” olarak tanıttıktan sonra, aileye çocuklarıhakkında tuttukları fişleme dosyasını gösterip,aileye çeşitli uyarılarda bulundu.Ancak sözde uyarı amaçlı gelen siyasi polislerindemokratik hakları için mücadele edenlerdengizli bir şekilde yaptıkları baskı ziyaretlerindebu sefer baltayı taşa vurdu. Siyasi polis, DGH faaliyetçisinin ailesinden giz-lediğini düşündükleri faaliyetlerini, yaptıkları-nın hangi amaca hizmet ettiğini ve hangieylemlere katıldığını bin bir türlü senaryolarlaaktarmaya başladı. Ardından polis, fişleme dos-yasını açarak, DGH faaliyetçisinin eylemlerdeçekilmiş görüntülerini aileye gösterdi. DGH faaliyetçi ise o esnada fotoğraflardakininkendisi olduğunu, katıldığı eylemlerin yasal ey-

lemler olduğunu, ailesinin de bildiğini ve onla-rında bu eylemlerde yer aldığını söyledi. DGH faaliyetçisi, “Demokratik Haklar Derne-ği’nin yasal bir dernektir. Ve eğer böyle bahset-tiğiniz bir durum olsaydı buraya bu kadar rahatgelip oturmazdınız. Beni tutuklar o derneği dekapatırdınız.” dedi.Siyasi polis, aileninde iştirak ettiği eylemleri suçolarak gösteremeyince bu sefer bütün aileyeinceltilmiş tehditler savurdu. Yaptıkları bu ziyaretlerin arka planında, aileleritedirgin edip gözdağı vermek olan siyasi polis,giderken bu ‘ziyaretlerin’ son olmayacağı tehdi-dinde bulundu.

Daha çok örgütleneceğizGazetemize konuşan DGH faaliyetçisi, düzengüçlerinin tüm bu yaratıcı senaryolarında gös-terdikleri “iyi niyetli” konuşmalar adı altındabaskı ve sindirme politikasına boyun eğmeye-ceğini ifade ederek, bu ülkenin ezilen emekçibir ailenin öğrenci genci olarak, örgütlü müca-delesinden asla vaz geçmeyeceğini aktardı.Her türlü haksızlığa karşı demokratik ve meşruzeminde mücadelesini yürüteceğini ifade edenDGH faaliyetçisi, devletin bu yıldırma politika-ları ve taciz girişimlerinin daha çok örgütlenmeşiarıyla boşa düşürüleceğini açıkladı.

Aileler: Bu zihniyetin farkındayızYaşanan bu olayın ardından Demokratik HaklarFederasyonu Adana örgütlülüğü durumu teşhiretmek amacıyla aile ziyaretleri gerçekleştirdi.DHF ailerle yan yana gelerek siyasi polisin butürden saldırı siyasetini teşhir etti. Aileler siyasi polisin bu türden baskı ziyaretle-rini çokça yaptıklarının aktararak, siyasi polis-lerin baskın yaparak evlerine geldiğini ve içeriğiaynı olan konuşmaları gerçekleştirdiğini veadeta çocuklarının kendilerine “şikayet” edildi-ğini belirtti. Çocuklarının tek tek fotoğraflarınıngösterildiğini söyleyen aileler, polisin bu hu-kuksuzluğunu yetkililerin gizlediğini ifade etti-ler. Çocuklarının örgütlü mücadele içerisindebulunmasına destek veren aileler, yapılan buziyaretlerle hedeflenenlerin ve hizmet sunduğuzihniyetin görüldüğü ifade edildi.

aşıyor

olarak sıkça kullanılan soruşturma terörüHacettepe, Eskişehir, Kocaeli, Balıkesir, İs-tanbul’daki birçok üniversitede yüzlerce öğ-renciye çeşitli gerekçelerle soruştuma açıldı.Açılan soruşturmalarla baskı altına alınmayaçalışılan öğrencilere, 1 ay, 1 dönem, 1 yıl gibiokuldan uzaklaştırma “cezaları” verildi.

Soruşturmaların son adresiDenizli olduÖğrencilere dönük soruşturma terörünün sonadresi Pamukkale Üniversitesi oldu. Üniversi-te yönetimi, polisten aldığı talimatla 112 öğ-renciye soruşturma açtı.

13 Mayıs’ta Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde Türkordusu tarafından katledilen 12 HPG gerillasıiçin 16 Mayıs tarihinde yapılan basın açıkla-masına katıldığı gerekçesiyle 112 öğrencihakkında soruşturma başlatıldı. Öğrencilerin,15 Temmuz’a kadar “şüpheli” sıfatıyla ifadevermesi gerektiği, ifade vermezlerse, “hakla-rındaki diğer delillere göre karar verileceği”belirtildi.

16 Haziran’da Pamukkale Üniversitesi (PAÜ)Rektörlüğü tarafından öğrencilere gönderilentebligatta, Yükseköğretim Kurumları ÖğrenciDisiplin Yönetmeliği’nin 13. maddesine görehaklarında soruşturma başlatıldığını açıkladı.

soruşturması

14-15_Layout 2 7/12/11 11:27 AM Page 2

Page 16: 10-20 Temmuz 2011

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011güncel haber16

Gazetemiz Halkın Günlüğü veÖzgür Gelecek Gazetesi“yasa dışı örgüt probaganda-sı” yaptığı iddiasıyla 1 ay süreile kapatıldı.

Devrimci basın üzerinde baskı aracıolan “kapatma” ve “yayın toplatma”kararları sistematik hale geldi. Gazete-miz Halkın Günlüğü ve Özgür GelecekGazetesi gerçekleri halka ulaştırdığıiçin haklarında yürütülen soruşturma-dan dolayı yayınları 1 ay durduruldu.

Halkın Günlüğü halkın sesidirGazetemizin 01-10- Temmuz tarihli 15.sayısında yer alan “Halk savaşında ıs-rar zaferi muştuluyor’, ‘Devrim kitlele-rin eseridir’, ‘Kavga bayrağı onların el-lerinde yükseldi’ başlıklı haberlerindenkaynaklı hakkında açılan davada 1 ayyayın durdurma ve toplatma “cezası”aldı.Devletin, devrimci-sosyalist basınüzerindeki susturma-sindirme vesansür politikası sistemli gerekçelerleyaşama geçiyor. Sınırsız özgürlük, ult-ra-ileri demokrasi vb. yönlü söylemlereşliğinde gelişen saldırılar sistemin fa-şist karakterinin bir yansımasıyken,geniş çaplı gelişecek saldırırların da birayağını oluşturmaktadır. Her koşuldahalka saldıran, bastırma ve sindirmepolitikalarıyla pürüzsüz bir hegemonyahayali kuran egemen sınıfların, gazete-mize dönük saldırıları bu manada anla-şılır olmaktadır.Gücünü halkın örgütlü gücünden, fiilimeşru mücadelesini ezilen emekçileriniçinde bulunduğu durumdan alan veyeni demokrasi mücadelesinin sesiolan gazetemiz, yayın ilkeleri eksenin-de yaşanan toplumsal olaylara, geliş-melere ve bir dizi saldırıya karşı halkınyanında saf tutmaktadır.Yaşanan saldırılar her ne olursa olsunbu tavrından asla taviz vermeyecektir.Burjuva-feodal medyanın çarpıtma,toplumsal gelişmeleri manipüle etmeve yanlış bilgi ekseninde yarattığı kirli-liğe karşı, doğru, halkçı ve gelişmeleriezilen sınıfların çıkarları doğrultusun-da devrimci-sosyalist çizgide yorum-

lama anlayışını öne çıkarmaya devamedecektir.Bizler Halkın Günlüğü Gazetesi olarakgelen saldırılara karşı her daim sesimi-zi yükseltmeye ve sınıfsız bir toplummücadelesinde üzerimize düşen görevve sorumluluğu yerine getirmek içinbulunduğumuz yerden katkı sunmayadevam edeceğiz.”

Özgür Gelecek’e 1 ay kapat-maÖzgür Gelecek gazetesinin 08-21 Tem-muz tarihli 13. sayısında yer alan“TKP/ML TİKKO Bölge Siyasi Komiserive Bölge Komutanı ile Röportaj” ve

“Kavga okulu” sayfasında yer alan ya-zılar gerekçesiyle 1 ay süreyle durdu-ruldu.

‘Özgür Gelecek susmadı,susmayacak’Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapanÖzgür Gelecek, kapatma saldırısınınözgür gelecek mücadelesini yıldırama-yacağını açıkladı.

Halkın gerçeklere ulaşması ve bu ger-çekleri değiştirme yönünde adımlar at-masına yönelik hakım sınıfların duy-duğu korkunun giderek büyüyeceğiniaçıklayan Özgür Gelecek, “Özgür gele-

Gazetemiz 6 ay içerisinde Halkın GünlüğüHalkın Günlüğü20-30 HAZİRAN 2011 Yıl: 1 Sayı: 14 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected] Halkın Günlüğü

� GENÇLİK ÖSYM’nin sınav klasikleri sf. 14-15

� EMEK 15-16 Haziran’ın ışığında mücadeleye sf 10-11

fÇılgın projelerin, bol vaadlerin ve bütün sorun-

ları ‘biz çözeriz’ sahtekarlıklarının havada uçuşa-

rak, kazananın başından belli olduğu bir seçim

formalitesi daha geride aldı.

fSeçim yarışının ayrıcalıklı aktörleri olan faşist

partiler, aldıkları oy oranları ve seçmen kitlesinin

yüzde 88’inin sandığa gitmiş olmasından hare-

ketle ‘kazandıklarını’ ilan ettiler

fDüzen partileri, olanaklarını kullanarak

“çözüm”ün sandıkta olduğunu söylediği se-

çimde, kitleler, AKP-CHP ve MHP tercihine zor-

lanarak faşist düzenin devamlılığı onaylatıldı.

fBütün engelleme ve antı-demokratik

uygulamalara karşın BDP’nin desteklediği

bağımsız adaylar Kürt halkının irade beyanıyla

beklenenin üzerinde bir başarı kazandı.

Kütahya’da siyanür havuzunun çökmesi

ile birlikte burada yaşayan halkın hayatı

tehlikeye girdi. Siyanürün içme suyuna

karışması sonucu zehirlenen köy lüler

ile ilgili yapılan açıklamalarda olayın üstü

kapatılmaya çalışılıyor.

12 Haziran seçimdeğerlendirmesi

Güncel- Sf. 06-07-08-09

Eti Gümüştehdit ediyor fYAŞAM 22-23

Devrimci ve komünist tutsakları tes-

lim almak için büyük bir uğraş veren

devlet, tecrit uygulamalarını derinleş-

tirerek kişiliksizleştirmeyi dayatıyor.

Tutsakların en doğal hakları dahi keyfi

uygulamalarla kısıtlanıyor.

Faşizmin korkuiklimi: F tipi fGÜNCEL 02-03

17’ler ölümsüzlüklerinin 6.

yıl dönümünde ülkede ve

yurt dışında yapılan et-

kinliklerle anıldıSuriye’de muhaliflerin

yaptığı eylemlere ateş

açan Esad yönetimi geri

adım atmıyor

Nitelikli şekilleniş disipline muhtaçtır PERSPEKTİF Sf. 12-13

��SAYFA 18-19��SAYFA 04-05

Kaybeden kim?Sömürü ve zulüm düzeninin devamı için birbirleriyle yarışan düzen partileri

başarılı olduklarını söylediler. Seçim aldatmacasından açık ara önde çıkan AKP,

3. kez savaş hükümetini oluşturarak halk üzerinde faşizmin kırbacı olacak.

Yayını durdurulan ve son sayı-sına toplalma kararı çıkarılangazetemiz için DHF faaliyetçi-leri, Antalya’da basın açıkla-ması yaptı.

Antalaya’da Attalos Heykeli önünde birara-ya gelen DHF’liler yaptıkları açıklama ilegazetemizin yayının durdurulmasını pro-testo ettiler. “Bizlere vermiş olduğu siyasibilinç irade ve eylem pratiğinin hareketiylekendi görevlerimizi yerine getireceğiz” di-yen DHF faaliyetçileri “Halkın Günlüğü hal-kın sesidir” pankartını açtı. Ezen ile ezilenintarih sayfasındaki mücadelesinde kuşku-suz ezilen sınıftan yana taraf olan ve dev-rimci basın ilkeleriyle hareket eden HalkınGünlüğü’ne sahip çıkıyoruz ifadelerine yerverilen açıklamada şunlar dile getirildi, “BizHalkın Günlüğü gazetesi çalışanları veokurları biliyoruz ki gazetemize yapılan busaldırılar gelecek olan saldırılarında bir ha-bercisidir, fakat ne bu saldırılar ne de gele-cek olan diğer saldırılar (sosyal, siyasal,kültürel, ekonomik) bizlerin önünde hiçbirsorun engel teşkil etmeyecektir. Çünkü biliyoruz ki onlar gerici iktidarlarınıkorumak için bu tür saldırılarla kendi du-rumlarını meşrulaştırmaya çalışacaklar-dır. Ve şunu çok açık bir şekilde ifade edi-yoruz ki asıl terörist ve terör uygulayansizlersiniz.Terörist, memleketi emperyalizme peşkeşçekene denir, terörist, kadınları cinsel objeolarak görüp ve onları metalaştırıp ev içinehapsedene denir, en demokratik meşruhakları olan eşit, parasız, bilimsel, ana dil-de eğitim için mücadele eden halk gençliği-ne, biber gazlarıyla joplarla soruşturma-larla saldıranlara denir. Terörist, işçileri,köylüleri kölelik düzenine sürükleyenleredenir. Sizler dilediğiniz kadar bizlerin meş-ru mücadelemize saldıra durun, bizler ezi-len sınıftan aldığımız meşrutiyetle devrimcimücadelenin siperlerinde yer aldık ve al-maya da devam edeceğiz. Saldırılarınız hal-kın örgütlü mücadelesiyle boşa çıkartıla-caktır.”

Halkın GünlüğüHalkın Sesidir

NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik bileşen-leri 9 Temmuz’da Taksim Tramvay Dura-ğı’nda bir araya gelerek “Emperyalistler veişbirlikçi uşakları Ortadoğu’dan defol” yazılıbir pankart açtı. “Emperyalistler ve işbir-likçi-uşakları! Libya’dan ve Suriye’den eli-nizi çekin” başlığını taşıyan açıklamada,Libya’nın emperyalist ülkeler tarafındanbombalanarak kentlerin yerle bir edildiği veher geçen gün daha fazla insanın katledil-diği ifade edildi. Emperyalist ülkelere uşak-lıkta sınır tanımayan T.C. devletinin İz-mir’de bulunan ve kapatılacağı açıklananNATO üssünü emperyalizmin çıkarları doğ-

rultusunda yeniden dizayn edilerek katli-amların faili olma görevini layıkıyla yerinegetirdiği belirtildi. Açılacak NATO üssüyleIrak, İran, Libya ve Suriye’ye yeni işgal vekatliam provaları yapılacağı açıklandı.

AKP emperyalizme uşaklıktasınır tanımıyorBasın açıklaması şu ifadelerle devam etti: “ TC Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun,Libya’da Kaddafi iktidarına karşı savaşanemperyalizmin işbirlikçisi muhaliflerle Bin-gazi’de bir araya gelmesiyle artık her şeydaha belirgin hale gelmiştir. AKP iktidarı

Libya, Suriye, Filistin, İran halklarının dostudeğildir. Tüm bu gelişmelere CHP’sindenMHP’sine, ordusuna kadar kimse sesini çı-karmamakta, onay vermektedir. T.C.’ninkarakteri emperyalizmin ucuz taşeronluğuve başta Türkiye halkları olmak üzere tümbölge halklarına olan düşmanlığıdır. Bunuda bugün AKP eliyle yapmaktadır. AKP, iş-birlikçi-halk düşmanı yüzünü, ülke içindehalka yönelik saldırılarıyla gösterirken;emperyalistlerin çıkarı için canla başla uğ-raşmayı, bu amaçla ülke ülke dolaşmayı,emperyalistlerin iş takibini yapmayı da ih-mal etmemektedir.

NATO saldırılarına seyirci kalmayalım

Dersim halkı devletin saldırılarına karşı devrimcibasına sahip çıktı. Seyit Rıza Parkı’nda basın açıkla-ması yapan gazetemiz Halkın Günlüğü ve Özgür Ge-lecek okurları, fikir “özgürlüğü”, “ileri demokrasi”gibi söylemlerle devlet saldırılarının yoğunlaştığınavurgu yaparak, “bu saldırıları boşa düşüreceğiz”dedi.

16-17_Layout 2 7/12/11 11:37 AM Page 1

Page 17: 10-20 Temmuz 2011

17güncel

ivas-Madımak vah-şeti, dünyanın bilinenen alçakça toplu kı-rımıdır. Alevisi veSünnisiyle, yazarı,

ozanı, türkücüsüyle, ülkenin en na-dide, en barışçı aydın topluluğunugüpegündüz, önceden tasarlanmış,planlanmış olarak yetmiş milyoninsanın gözü önünde soğukkanlıcagerçekleştirilmiş toplu, acımasız bircinayettir. Rejimin bütün kurumlarıişler vaziyettedir, hepsi yerli yerindegörev başındadır, bu vahşeti önle-mek için bütün imkan ve olanaklarımevcuttur, ama önlemezler, sekizsaat boyunca ateşli vahşet dansıgösterisinde öldürürler bu güzeliminsanları. Çünkü, bu cinayet aynızamanda yer kürede bir rejimin fa-illeri en belli cinayetlerinden biridir.Özel Harpçı üsteğmen H.Ç’nin (*)gazetelere düşen son itirafı, bu ger-çeğin bir kez daha teyid edilmesin-den başka bir şey değil. Hiçbir şeysaklanmamıştır, açık açık, gösteregöstere, gözdağı olsun diye, naralaratıla atıla işlenmiştir. Bu durumdaelbette ki cinayeti planlayanlar vesoğukkanlıca uygulayanlar sorgu-lanamazdı. Öyle oldu, birkaç çapulcuinsan müsvetesini topladılar, gerisiyerli yerinde duruyor. Bu ülke, yurttaşları öldüre öldüre,vahşet yapa yapa iktidara gelinenülkelerden biridir. Tıpkı 12 Eylülcuntası gibi fundemental iktidar daaynı yolu izledi. 2 Temmuz 2011’debu vahşetin kınanmasını yasakla-yanlar ve mağdurların üzerine bibergazı sıkarak, onları yaralayanları birsuçüstü yakalama halidir. Bu siyasalkadro, Madımak vahşetinde Kara-molla’sı ile, Şevket Kazan’ı ile, CaferErçakmak’ı ile büyük rol alan fun-demental partiden geldiler. YasakçiVali Ali Kolat, bu iktidarın milletvekiliadayı imiş, Sivas canilerinin avu-katları şimdiki iktidarın kadrosudur.İşte size Birgün gazetesinde ya-yımlanan listesi:Av. Celal Mümtaz Akıncı, Afyon Ba-rosu Başkanı ve AKP oylarıyla Ana-yasa Mahkemesi üyesi;Av. Hayati Yazıcı, AKP’nin DevletBakanı; Av. Haydar Kemal Kurt, AKP IspartaMilletvekili; Av. Zeyid Aslan, AKP Tokat Millet-vekili, Başbakan Erdoğan’ın eskiavukatı; Av. Hüsnü Tuna, AKP Konya Mil-letvekili; Av. Burhanettin Çoban, Afyonka-rahisar AKP’li Belediye Başkanı; Av. Faik Işık, Başbakan Erdoğan’ınve Süleyman Mercümek’in avukatı; Av. İbrahim Hakkı Aşkar, 22. DönemAKP Afyon Milletvekili; Av. M. Ali Bulut, AKP Maraş Millet-vekili ve Anayasa Komisyonu üyesi; Av. Bülent Tüfekçi, AKP Malatya İl

Başkanı;Av. Halil Ürün, RP kayıp trilyon da-vası sanığı, AKP Afyon BelediyeBaşkan adayı;Av. Mevlüt Uysal, AKP İstanbul Ba-şakşehir Belediye Başkanı;Av. Nevzat Er, Eski AKP EminönüBelediye Başkanı;Av. Suat Altınsoy, AKP Konya İl Baş-kan Yardımcısı;Av. Tayfun Karali, İstanbul Büyük-şehir Belediyesi Darülaceze Müdürü; Av. Ferruh Aslan, İstanbul Büyük-şehir Belediyesi Basın Yayın Mü-dürü;Av. İbrahim Kök, AKP Elazığ Millet-vekili Aday Adayı;Av. Ali Aşlık, eski AKP İzmir İl Baş-kanı;Av. Bedrettin İskender, AKP Ümra-niye Belediye Başkan adayı; Av. Ekrem Bedir, Sakarya AKP Hen-dek Belediye Meclis Üyesi;Av. Eyüb Karagülle, eski Saadet Par-tisi İlçe Başkanı;Av. Faruk Gökkuş, AKP, KâğıthaneBelediye Başkanlığı aday adayı;Av. Hasan Hüseyin Pulan, AKP İs-tanbul İl Disiplin Kurulu üyesi; Av. Hurşit Bıyık, AKP Trabzon İlBaşkan Yardımcısı;Buna tesadüf diyebilecek bir vicdanvar mı? Bu ne kalabalık böyle. Bualçakça caniliğin yanında görünmekbile utanç verici bir azap olması ge-rekirken, onları iktidara taşıyan birtoplum haline gelmiş olmak ürkü-tücüdür, utanç vericidir!Ve tabii bunlar, katillerin peşine düş-mezler, yakaladıkları birkaç demodealeti de “zaman aşımı“yla, “af“ ma-nevralarıyla kurtarmaya çalışırlar.Zeynep Altıok Akatlı’nın dediği gibi;“…siz ki ‘sözde’ aranan firari sanık-ların T. C. sınırları içinde evlenmesine,askerlik yapmasına, ehliyet almasınaolanak sağladınız, siz ki bir insanlıksuçunu zaman aşımı ile yüz yüzebırakacak altyapıyı sağladınız“, sizki katilleri savunanları ödüllendirdiniz,siz ki utanç müzesi olması gerekenvahşet mekanını «Bilim ve KültürMerkezi» (oh ne yakışmış! Öldürmekültürünün bilim merkezi!) yaptınız,siz ki canilerin unutulmamasını is-teyen mağdurların üzerine bibergazı sıktınız….Siz onlardansınız!Sorarlar birgün sorarlar…**(*) „H.Ç“, Özel Harekât timlerindegörev yapan bir itirafçi… Katliamınuykarıdan aşağıya organize oldu-ğunu, tüm yetkililerin bilgisi dahilindegerçekleştiğini, helikopterle Sivas’aintikal ettirildiklerini ve «ilk taşı at-tık»larını söyleyen resmî katliamgörevlisiymiş. Bu itiraflar ÖzgürGündem ve başka bir dizi gazetedeyayımlandı.

SSORARLAR BİRGÜN SORARLAR

MAYA ≫ arif bilgin

cek gazetesi ve devrimci, yurtsever basınkendine gerçekleri referans alır ve onlar-dan kopmaz. Bu açıdan sosyalist, devrimci,yurtsever basın tüm saldırı ve engelleme-lerle yayın hayatını sürdürmeye devamediyor/edecek. Türk, Kürt, çeşitli milliyet-lerden Türkiye halkının zulme karşı ma-yasında sakladığı öfke, sesini ancak dev-rimci basın yoluyla duyurabilmekte, ger-çekleri de ondan öğrenebilmektedir. Özgür gelecek gazetesi olarak gerçeklerininatçı, aynı zamanda bir o kadar da cüretlive iradeli olduğunu düşünüyoruz. İşte bugerçekliğe yönelik saldırıların varlığı isebizce nafiledir. Ki bunu yayın çizgimizdeısrarla göstereceğiz.” ifadelerini kullandı.

ikinci kez kapatıldı

Libya’nın her gün bombalanmasınaizin vermeyelimBu utanç başta AKP olmak iktidarı olmak üze-re tüm kurumlarıyla devletindir. Bu utanca or-tak olmamak, emperyalizme ve işbirlikçilerinekarşı durmaktan, onlara karşı savaşmaktangeçiyor. Bizler NATO ve Füze Kalkanı KarşıtıBirlik olarak, bir araya geldiğimiz tarihten bu-güne kadar tüm emperyalist saldırılara karşıdurarak, bu amaçla en geniş kesimleri emper-yalizme karşı savaşmaya çağırdık. Yine diyoruzki, gelin Libya’nın bombalanmasına, Libya hal-kının katledilmesine karşı çıkalım, emperya-listleri ve işbirlikçisi-uşak iktidarları teşhiredelim! Libya halkının kaderini Libya halkıkendi belirlemelidir!”

Emperyalist saldırıları alanlardakarşılayacağızAçıklamada ayrıca, 15 Temmuz 2011 Cuma günüİstanbul’da yapılacak emperyalist ülkeler tara-fından organize edilen Libya Temas Grubu’nun4. toplantısını protesto etmek ve emperyalistsaldırganlığa karşı alanlarda mücadele çağrısıyapıldı. NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik şu bileşen-lerden oluşuyor: Bağımsız Devrimci Sınıf Plat-formu, Demokratik Haklar Federasyonu, Dev-rimci Hareket, Emek ve Özgürlük Cephesi,Emekçi Hareket Partisi, Ezilenlerin SosyalistPartisi, Halk Cephesi, Kaldıraç, Odak, ProleterDevrimci Duruş, Sosyalist Demokrasi Partisi,Toplumsal Özgürlük Platformu.

Gazetemizin İzmir çalışanıve DHF İzmir örgütlülüğünebağlı 7 kişi Menemen İlçesi,Dere Mahallesi’nde gaze-temizin dağıtımını yaparkensiyasi polisler tarafındangözaltına alındı.Gazetemizin dağıtımı sıra-sında gözaltına alınan ve İz-mir muhabirimizinde arala-rında bulunduğu DHF üyesi8 kişi Bozyaka polis kara-koluna götürüldü. Gözaltına alınan DHF faali-yetçesi Eylem Yıldız, ErhanDemirpençe, Kadir Yıldız,Canan Kaplan, Gözde Albay,Mine Avan, Onur Küçük vegazetemiz muhabiri İsmailAvan işlemleri tamamlan-dıktan sonra ‘’yasak yayınbulundurmak ve satışınıyapmak’’ suçundan adliyeyesevk edildi. 11 Temmuz günü nöbetçimahkemeye çıkartılan 8 kişi,“Örgüt probagandası yap-mak” iddiasıyla tutuklanarakhapishaneye götürüldü.

İzmir’de DHFüyesi 8 kişi tutuklandı

16-17_Layout 2 7/12/11 11:37 AM Page 2

Page 18: 10-20 Temmuz 2011

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011dünya 18

Haziran’ın ilk haftasında Hindistan Ordusu,resmi makamların “askerleri ormanlarınsavaş koşullarına uygun şekilde eğitecekbir kamp” kurma amacıyla, İç Hindistan’da-ki Chhattisgarh Eyaleti’nin güneyindekiBastar’a giriş yaptı. Bu bölge yerli Adiva-si’lerin, Hindistan Komünist Partisi (Ma-oist)’in önderliğinde yürütmekte olduklarıdevrimci savaşın önemli merkezlerindenbiri. Ayrıca Naksalistler adı verilen Maoist-lerin kurtarılmış bölgesi kabul edilen iç vedoğu Hindistan’ın da komşusu.

Düzen medyası 500 kadar asker ve subayınNarayanpur bölgesindeki Abhujmad’a girişyaptıklarını söylüyor. Burada 750 kilomet-rekarelik bir alan, kampın inşası için ayrıl-mış. HKP(Maoist)’in açıklamasında ise böl-geye giren devlet güçlerinin sayısının1000’den fazla olduğu söyleniyor. Partinin 4Haziran tarihli açıklamasında, devletin de-tayları gizli tutuyor olmasına rağmen böl-geye iki adet yeni “Orman Savaşı EğitimKampı” kurulacağına dair kuvvetli söylen-tilerin dolaştığı belirtiliyor. Açıklamada bueğitilen askerlerin sadece Chhattisgarh’tadeğil, aynı zamanda Maharashtra, Bihar,Jharkand, Madhya Pradesh, Batı Taraçaları,Batı Bengal, Odisha, Andhra Pradesh veMaoistlerin faal olduğu tüm bölgelerde gö-rev yapmak amacıyla eğitimden geçirildik-leri yönünde bir uyarı bulunuyor. Bu, Adiva-silerin Maoistlerin önderliğinde direnmekteoldukları tüm bölgelere yönelik bir askeriharekat olan “Yeşil Av Operasyonu’nun”şiddetinin arttırılması için gerçekleştirilmişbir hamledir.

HKP (Maoist)’in Dandakaranya Özel BölgeKomitesi’nin 3 Haziran tarihli bir açıklamasıise bu hamlenin gerçek maksadını irdeliyor

ve buna şiddetle karşı çıkılması gerektiğinibelirtiyor. Engin Dandakaranya ormanları,Chhatisgarh, Andhra Pradesh, Maharastrave Orissa eyaletleri boyunca uzanıyor. Hindistan Ordusu’nun ilk bölüklerinin Kan-ker’e ulaşmaları ile birlikte resmi “askeriintikal” süreci başlatılmış durumda. Amabu hakikati halktan gizlemeye çalışan ege-menler, askerlerin bölgeye Maoistlerle sa-vaşmak için değil, “eğitim” için geldikleriyalanını yaymayı sürdürüyorlar. SavunmaBakanlığı’nın askere “kendisini savunabil-mesi” amacıyla kimi yetkiler verdiği söyle-niyor, ancak bu yetkilerin esas mahiyetitam olarak bilinmiyor.

Yaşanan vahşet münferit değilHem merkezi devletin hem de eyalet yöne-timinin yetkilileri bu hareketin, Yeşil AvOperasyonu’nun bir parçası olduğunu red-dediyor, halka yöneltilen imha politikasınakarşı mücadele veren devrimci-demokratmuhalefeti yalanlarla etkisizleştirmeye ça-lışıyorlar. Ama apaçık ortada olan gerçek,artık ordunun da halka karşı verilen kirlisavaşta, özel polis kuvvetleriyle birlikte yeralacağı gerçeğidir. Hindistan Ordusu, Keş-mir ve Kuzeydoğu’daki harekatlardan son-ra, şimdi de Hindistan’ın en çok ezilen kitle-si olan Adivasileri hedef tahtasına oturtmuşdurumda. Öyle görünüyor ki, Silahlı Kuv-vetlere Özel Yetki Yasası bundan böyleBastar’da da uygulanacak.Şimdiye kadar askeriyenin, Maoist militan-lar ile sıradan yurttaşlar arasında keskin birayrım gözeterek hareket etmemiş olduğugöz önünde bulundurulursa, askerlere“kendilerini savunabilmeleri” için verilentalimatların aslında halka serbestçe saldır-malarının resmi mercilerce onaylanmasın-

dan başka bir şey olmadığı anlaşılabilir.2005’ten bu yana, önce Salwa Judum’cula-rın [Chhattisgarh’taki yerel yöneticiler ilepolisler tarafından yönlendirilen karşı dev-rimci milisler] sonra da Yeşil Av Operasyonukapsamında hareket eden devlet güçlerininfaaliyetlerinin bilançosu da aşağı yukarışöyle: 700’ü aşkın köy yakıldı, bin 500’ü aş-kın insan katledildi, yüzlerce Adivasi kadınatecavüz edildi, yüzlerce dönüm ekin yakıldı,yüzlerce köy yağmalandı ve on binlerce in-san zorunlu göçe tabi tutuldu. Yakın za-manda Chintalnar’da yaşanan vahşetmünferit değil, Dandakaranya’yı kasıp ka-vurmakta olan devlet terörünün sadece birörneğidir.

“Öz savunma” bahanesiyle kendisine hertürlü yetki verilmiş olan Hindistan Ordu-su’nun da bu katliama dahil olmasıyla bir-likte, Adivasilere uygulanan zulmün katbe-kat artacağı öngörülebilir. Katliam harekatı-nın böylesi şiddete binmesi pek çok Adivasikabilesi için bir ölüm kalım savaşının yakın-da olduğunu gösteriyor. Özellikle de, Jal Or-manı yerlilerinin ve Mariya kabilelerinin ka-dim kültürünün kaybolacağı, Maad kabile-sinin ise büsbütün yok olacağı kesindir.

Bugün, toprak ilhaklarına ilişkin hararetlibir polemik tüm ülkeyi sarmış durumda.Özellikle de Uttar Pradesh örneği üzerinden[devletin toprak ilhakına karşı direnenköylüler] sürdürülen tartışmada, egemen-lerin bütün siyasi temsilcilerinin, özelliklede hükümetteki Hindistan Kongresi Partisiile ana muhalefet olan Hindu Milliyetçisi,aşırı-sağ Bathariya Janata Partisi’nin ken-dilerini “yoksul köylülerin kurtarıcıları”olarak lanse edişlerini izlemek mümkün.Ama bu “kurtarıcıların”, ordu konuşlanma-

sı bahanesiyle Adivasilerden zorla alınan750 metrekarelik toprağa ilişkin suskunkalmaları da pek şaşırtıcı değil. BJP’li Chhattisgarh eyalet yöneticisi RamanSingh, Narayanpur civarındaki Maad bölge-sinden 750 kilometrekarelik bir araziyi or-dunun eğitimi için ayırmış olduklarını, san-ki olan biten sıradan şeylermiş gibi kamuyaaçıklıyor. Bastar’da Adivasi ailelerine no-hudun kilosunu 5 rupiye satmakla övünenSingh’in maskesi de artık hepten düşmüşdurumda. Böylesi kıymetli ve geniş bir ara-zinin böyle gözler önünde peşkeş çekilme-sine eyalet yönetiminde bulunan kimseninitiraz etmemiş olması da ayrıca düşündü-rücü. Tarifeli Araziler Üzerinde PanchayatYetkisi Yasası ile 5. Program Yasası (bunla-rın her ikisi de Adivasilerin uğradıkları ay-rımcılığa ve zorbalığa ket vurma iddiasıylaçıkarılmış yasalar) hiçbir şekilde dikkatealınmıyor.

Nihai zafer halk kitlelerinin olacakMaad bölgesinde ikamet eden Mariya yerli-leri, binlerce yıldır geçimlerini sağladıklarıtoprakların ve ormanların artık kendilerineait olmadığını henüz bilmiyorlar. 4000 kilo-metrekarelik Maad bölgesinin aşağı yukarıbeşte biri orduya verilmiş durumda. Eğermedyadaki haberler doğruysa, ilerleyensüreçte orduya tayin edilen bu alan gitgidegenişleyecek. Ayrıca, zırhlı araçların Bas-tar’a girmeye başlamalarıyla birlikte Hin-distan Çelik Müdürlüğü’de bölgedeki Raog-hat maden projesinin özelleştirilerek ulus-lar arası firmalara sunulacağını açıklamışbulunuyor. Yani Maad bölgesinin bir tara-fında dev bir askeri üs, diğer tarafında daRaoghat tepelerinden çıkarılacak kıymetlidemir cevherinin işlenmesi hakkı için kapı-

Gerillaya karşıkontr-gerillaeğitim kampı

Politik açıdan bakıldığında, Maoist hareketin, ülkenin işbirlikçi egemenlerinin uygulamaya ça-lıştığı emperyalizm yanlısı neo-liberal politikalarına ciddi bir engel oluşturduğu görülebilir.Adivasilerin ve onlara önderlik eden Maoist partinin mücadelesi, ülkeyi (başta da Adivasilerinyoğun olarak yaşadıkları el değmemiş bölgeleri) talan etmeyi amaçlayan Hindistan egemensınıflarının ve onların emperyalist efendilerinin karşılarındaki en büyük tehdittir.

18-19_Layout 2 7/12/11 11:23 AM Page 1

Page 19: 10-20 Temmuz 2011

19dünya

ikkatlerin sıcak gelişmeleresahne olan Ortadoğu’yaçevrildiği şu günlerde Rus-ya’nın Kazan kentinde Yu-karı Karabağ ile ilgili yapılanüçlü zirve dikkatlerden kaç-

tı. Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan devletbaşkanlarının katılımıyla, AGİT’e bağlı Minskgrubunun desteğiyle gerçekleşen dokuzuncutoplantı, bölge ülkesi olan Türkiye’yi de “is-tikrar” açısından yakından ilgilendiriyor. Böl-gede nispi sükunet devam etse de son za-manlarda Azerbaycan ile Ermenistan ara-sındaki sürtüşme ve gerginlik havası ABDve Fransa’nın desteğiyle Rusya’yı hareketegeçirdi.İki liderin bu kez daha önce yapılan 8 top-lantıda esasları belirlenen “çerçeve anlaş-ması”na imza atması beklense de mutabakatsağlanamadı ve zirve fiyasko ile sonuçlandı.Tasarlanan çerçeve, Ermeni’lerin işgal ettikleriKarabağ etrafındaki 5 reyondan çekilmesini,mültecilerin evlerine dönmesini, bölgedeuluslararası barış gücünün konuşlanmasını,Ermenistan ile Karabağ arasında Laçin ko-ridorunun açılmasını, bağımsızlık isteyenKarabağ’ın nihai statüsünün ileride belir-lenmesinin öngörüyordu.YUKARI KARABAĞ KÖRDÜĞÜMÜYukarı Karabağ Azerbaycan’ın ortasındayer alan, 4.392 km2 yüzölçümü, 145.593nüfusu (%76 Ermeni, %22 Azeri, geri kalanıKürt, Rus, Rum ve Süryani ) olan bir bölgedir.Ermenilere göre M.Ö. 7.yüzyıldan beri Ermeninüfusu ve kültürü egemendir. Azeriler iseErmenilerin Yunanistan’ın Selanik bölge-sinden Doğu Anadolu’ya gelip sonradanKafkasya’ya göç eden yabancı bir halk ol-duğunu, bölgenin esas sahibinin kendileriolduğunu iddia ederler.Karabağ bölgesi 1555 Amasya Anlaşmasıile Osmanlı devletine katıldı. 1828’de iseÇarlık Rusya’sının hakimiyetine girdi. 1917Bolşevik devrimini takiben Rusya savaştançekilince Azerbaycan, Gürcistan ve Erme-nistan’daki Bolşevik karşıtı üç hareket Ma-vera-yı Kafkas Federasyonu’nu kursalar dakısa zamanda dağıldı. Yerine Gürcistan, Er-menistan, Azerbaycan cumhuriyetleri ku-ruldu. Ancak 1920’de Kızıl Ordu bu cumhu-riyetleri tarihe gömdü. 12 Haziran 1921 se-nesinde Ermenistan ile Azerbaycan arasındaimzalanan deklarasyonla Yukarı KarabağErmenistan Sovyet Cumhuriyeti’ne bağlandı.Ancak 3 hafta sonra Rusya Komünist PartisiKafkasya bürosundan Stalin fikir değiştirdive Y.Karabağ bu kez Azerbaycan’a bağlıotonom bölge olarak tanımlandı. Dahasıbölgenin Ermenistan ile fiziki ilişkisini kesmekiçin Laçin koridoru da Azerbaycan’a bırakıldı.Ermeniler 1927’de Y.Karabağ’ı Ermenistan’abağlamak için Moskova’ya başvursalar daçözülmemiş sorunu iki tarafa da müdahaleetmek için kullanmayı düşünen Stalin’dendestek bulamadılar. 1964 senesinden itibarenErmeniler Moskova’ya defalarca dilekçe ve-rerek Y.Karabağ’ın Ermenistan veya RusyaFederasyonu’na bağlanmasını, kendi kaderinitayin hakkını kullanmasına izin verilmesinitalep ettiler. Son dilekçeden iki gün sonra07.02.1988’de Azeriler Bakü’nün kuzeyinde19 bin Ermeni’nin yaşadığı Sumgait şehrinesaldırıp en az 200 Ermeni’yi katletti. Olaylaryatıştıktan sonra Azerbaycan’da yaşayan300 bin civarında Ermeni Ermenistan’a, Er-menistan’da yaşayan 250 bin civarında Azeride Azerbaycan’a göç etti. Bunu takiben top-lumlar arası çatışmalar başladı. AzerbaycanDevlet Başkanı Muttalibov Y.Karabağ’ı Azer-

baycan’a bağladığını ilan edince Y.KarabağErmenileri de 13 Ocak 1992’de bağımsızlığınıilan etti. 25-26 Şubat 1992’de Sumgait Kat-liamı’nın dördüncü yıldönümünde Ermenibirlikleri Azeri yerleşim yeri Hocalı’ya saldırıp613 Azeri sivili katledince savaş başladı. 10gün içerisinde Ermeniler Şuşa’yı, Ermenistan’ıY.Karabağ’dan ayıran Laçin’i ve Azerbaycan’aait 5 bölgeyi işgal etti.Rusya’nın aracılığıyla ateşkesin sağlanmasınıtakiben devam eden müzakereler esnasındaDevlet Başkanı Haydar Aliyev stratejik birhata yaparak 1994’de imzalanan BişkekProtokolü’nde Y.Karabağ’ı taraf olarak tanıdıve böylece Azerbaycan’ı siyasi ve diplomatikaçıdan zayıf düşürdü. Azeri milletinin gu-rurunu rencide eden yenilgi çok sıcak ikenbile Y.Karabağ konusunda Haydar Aliyev’in,çözüm politikası oluşturduğu biliniyordu.Bu projeye göre Ermeniler işgal ettikleri 5bölgeden çekilecek, Y.Karabağ’a ileri özerklikverilecek, açılacak iki koridorla Ermenistan-Y.Karabağ (Laçin koridoru), Azerbaycan-Nahçıvan (Kelebcer ) birleştirilecekti. Ancakkamuoyu baskısı altında kalan baba-oğulAliyev’ler kalıcı barış adına tarihi adımı ata-madı. Böylece Stalin’in beceriksiz milliyetlerpolitikası sonucu bütün Kafkasya’da olduğugibi bu bölgede de sorun kördüğüm oldu.ERMENİSTAN VE AZERBAYCAN JEOPOLİTİĞİKafkasya hem ABD elebaşılığındaki emper-yalizm hem de emperyal güç Rusya bakı-mından büyük önem taşıyor. ABD bu alanıRusya’nın etkisinden çıkarmak, jeopolitiksistemi bozmak, Kafkasya topraklarını em-peryalizmin çıkarları doğrultusunda yenidendizayn etmek, Ermenistan’ı sisteme entegreederek Gürcistan-Azerbaycan-Ermenis-tan’dan oluşacak Güney Kafkasya zinciri ileİran’ı kuzeyden, Rusya’yı güneyden kuşat-mayı hedefliyor. Moskova ise güneye doğrusıcak denizlere çıkışın önünü açmak, yakınçevresinin güvenliğini sağlamak, enerji zenginibölgeyi ABD’ye kaptırmamak için stratejikkontrolü sağlamaya çalışıyor. ErmenistanRusya’nın Kafkasya politikalarını hayata ge-çirebilmesinde jeopolitik öneme sahip birülke. Örneğin Türkiye’nin Orta Asya dünya-sına açılımının önüne set çekmede önemlibir stratejik üs görevini yerine getiriyor.Diğer etnik bir faktörde Ermenilerin Kürtlerleetnik ve dilsel akrabalık bağlarının olmasıdır.Bu olgu Rusya’nın Türkiye politikasında jeo-politik sarsıntıları tahrik etmesinde önemlibir unsur olarak yedekte tutulmakta. Kezahalka görevi gören Ermenistan’ın İran ileetnik ve tarihi yakınlığı sebebiyle Moskova-Erivan-Tahran ekseni hayat bulmakta.Ermenistan jeopolitik olarak bu kadar önem-liyken hemen yanı başında olan Azerbay-can’da, dev enerji kaynaklarıyla emperyalizmiçin jeopolitik olarak iştah kabartmakta.Rusya’nın kontrolünde olmayan topraklardangeçecek boru hatlarıyla enerji tüketen Batıekonomilere bağlanacak Azerbaycan, aynızamanda enerji zengini Orta Asya cumhu-riyetlerine büyük bir geçiş yoludur.Kafkasya, vakti zamanında çizilen suni sı-nırlar nedeniyle bugün patlamaya hazırbarut fıçısı gibi. Abhazya, G.Osetya, Çeçe-nistan gibi Y.Karabağ sorunu da her ansıcak çatışmaya dönüşme potansiyeli taşıyor.Ne yazık ki, emperyalist güçlerin yayılmapolitikaları devam ettikçe, yeni sınırlar çizil-medikçe ve daha da önemlisi ulusların kendikaderini tayin etme hakkı tanınmadıkça budurum maalesef sürüp gidecek.

DYUKARI KARABAĞ FİYASKOSU

EKSEN ≫ ahmet hacalişi k.

şan çok uluslu tekeller... Bu şartlar al-tında maden mafyasının güçleneceğini,köylülerin topraklarına zor yoluyla elkonulacağını anlamak da güç değil.Yani bölgeye giren güçlerin gerçektekim oldukları, aralarında ne tür ilişkile-rin bulunduğu açıkça ortada!

Politik açıdan bakıldığında, Maoist ha-reketin, ülkenin işbirlikçi egemenleri-nin uygulamaya çalıştıkları emperya-lizm yanlısı neo-liberal politikalara cid-di bir engel teşkil ettiği görülebilir. Adi-vasilerin, ve onlara önderlik eden Ma-oist partinin mücadelesi ülkeyi (baştada Adivasilerin yoğun olarak yaşadık-ları el değmemiş bölgeleri) talan etmeyiamaçlayan Hindistan egemen sınıfları-nın ve onların emperyalist efendileri-nin karşılarındaki en büyük tehdittir.Chhattisgarh, Jharkand, Odisha, Andh-ra Pradesh, Bihar, Batı Bengal ve diğeronlarca eyalette, devletin uluslararasıfirmalara vermiş olduğu mutabakatzaptları [çok uluslu tekel-devlet anlaş-ması], halkın haklı muhalefeti ile etki-siz kılınmış durumda. Özellikle de Dan-dakaranya Ormanları’nda, halkın haklıdirenişi karşısında geri adım atmak zo-runda bırakılan tekeller onlarca maden,HES ve ağır sanayi projesini durdurmakdurumunda kaldılar. Özetle, Dandaka-ranya’da sömürücülerin vahşi “büyü-me” buldozeri artık ilerleyemiyor. Tamda bu sebepten ötürü devlet halka kar-şı, artık ordunun da dahil olduğu, bukanlı harekatı gerçekleştiriyor.

Adivasilerin Bastar’da yaşayan Bastari-ya kavminin sömürüye, zorbalığa, ada-letsizliğe ve yabancıların tahakkümü-

ne boyun eğdikleri tarih boyunca gö-rülmemiş bir şeydir. İngiliz sömürgeci-liğine karşı şanlı bir direniş tarihi vardırbu onurlu halkın. 1910’da MahanBhumkaal adlı kitlesel Adivasi ayak-lanmasına karşı İngilizler Bastar’a or-dularını sokmuşlardı. Şimdi, yüzyılsonra, egemenler halkın muhalefetinikanla bastırma amacıyla bir kez dahaordularını Bastar’a gönderiyorlar. Dan-dakaranya halkını bu harekata diren-meye çağırıyoruz. Tarihi var eden halkkitleleridir! Nihai zafer yine halk kitle-lerinin olacaktır! Özel Bölge Komitemizin tüm demo-kratlara, insan hakları derneklerine,Adivasi örgütlerine, Adivasilerin iyiliği-ni isteyen tüm bireylere, aydınlara, ya-zarlara, sanatçılara ve gazetecilere çağ-rısıdır: Bastar’da ordunun konuşlanma-sına ve bu kapsamda gerçekleşecekolan toprak ilhakına sesinizi çıkarınız!“Hindistan Ordusu Bastar’dan Defol!”şiarı ile direnişi örgütleyelim. “Eğitimkampları” bahanesiyle ordunun halkayöneltilen bu savaşa dahil edilmesinekarşı çıkalım! Chhattisgarh yönetimi-nin imzalamış olduğu bütün mutabakatzaptlarının ve bütün toprak ilhakı pro-jelerinin iptalini talep edelim!

1)5 rupi: 20 kuruş.2)Panchayat: Köy Heyeti.

http://kasamaproject.org/2011/06/19/india-preparing-the-killers-of-coun-terrevolution/#more-31130

Kazanılacak Dünya Haber Servisi

18-19_Layout 2 7/12/11 11:23 AM Page 2

Page 20: 10-20 Temmuz 2011

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011güncel20

Genel seçimler sürecinde yeni planlarındevreye girdiği sıralarda Hatip Dicle’ninmilletvekiliğinn düşürülmesi kararı ge-cenin bir yarısı çıkarılmış ve milletve-killiği elinden alınmıştı.

BDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) veEmek-Demokrasi-Özgürlük Bloku bi-leşenleri veto kararını protesto ederek“Meclisiniz yere batsın, canımızı alırsı-nız en fazla, ölümden öte yol yok” gibiaçıklamalarla TBMM yemin töreninekatılmayacaklarını da kamuoyunadeklare ettiler.

Protesto gösteleri sırasında tepkiler so-kaklara taşmış ve Abdullah Öcalanboykot kararını doğru bulduğunu açık-lamış ve BDP Grup Başkanı SelahattinDemirtaş, adım atılması durumundayemin törenine katılacaklarını ifade et-mişti.

Bu süre içerisinde Amed’de 3 Temmuz2011 tarihinde gerçekleşen “Kürt soru-nuna anayasal demokratik çözüm” mi-tinginde Ahmet Türk, ‘Kürt halkının öz-gürlük savaşı verdiğini ve herkes buhalkın gücünü ve savaşını görecek vetanıyacaktır’ sözlerini. sonuna kadarmücadelelerini sürdüreceklerini ve Ha-tip Dicle için “Ya o bizim yanımızda ola-cak ya da biz onun yanında olacağız”diyerek Tayyip Erdoğan’ın “Meclisepaşa paşa dönecekler”, “Tükürdükleriniyalayacaklar” yönündeki sözlerini “Buhalk işkenceler, faili meçhuller, zulüm,baskı gördü. Tehdidiniz para etseydi, buhalk bugün Amed’te olmazdı. Tehditle-riniz ancak bizlere güç verir” şeklindecevapladı.

Barış kapıları kapatıldığında, herkesinkendi alternafini yaratacağını ve çö-zümsüz olmadığını ifade eden Türk,“Kürdistan Meclisi’ni halkımızla birlikte

kuracağız. Seçilirken halkımıza sözverdik. Onların durduğu yerde duraca-ğız, birlikte hareket edeceğiz. Ölünceyekadar bu sözümüzün arkasına sığına-cağız” dedi.

Tuğluk: Çözümsüz değilizDemokratik Toplum Kongresi’nin DaimiMeclis Toplantısı’nın sonuç bildirgesini4 Temmuz 2011 tarihinde açıklayan Ay-sel Tuğluk, “YSK’nın Sayın Hatip Dic-le’nin vekilliğini düşürmesi ve ceza-evindeki vekil arkadaşların durumları-nın netleşmemesinin bir sonucu olarakDTK’nın blok vekillerinin Meclis’e dahilolmamaları çerçevesinde aldığı tavsiyekararı ve bloğun buna uygun bir kararalması sonucunda DTK’ya blok bileşen-lerine ve bütün kurum ve kuruluşları-mıza yeni bir sürecin inşası için tarihigörev ve sorumluluklar yüklemiştir.İmralı’da sayın Abdullah Öcalan’la yapı-lan görüşmelerde varılan aşama nede-niyle Kürt sorunu bir yandan çözümaşamasına gelmiş ama öte yandan daseçim süreci ve sonrasında yaşanangelişmelerle, askeri ve siyasi operas-yonların hız kesmeden devam etme-siyle kritik bir aşamaya evrilmiştir. Ar-tık Kürtlerin beklentisi sözlerin değilçözüm iradesinin gösterilmesidir. Önü-müzdeki günler hükümetin ve devletinçözüm konusundaki niyetlerinin testedileceği günlerdir” diye konuştu.

Tuğluk yaptığı açıklamada, DTK’nın öz-gürlük mücadelesini, Türkiye-Ortado-ğu’daki tarihi gelişmelere paralel olarakDaimi Meclis’in mücadelede gösterdiğikararlılığı bu süreçte de sürdürecekle-rini ve Kürtlerin çaresiz olmadığını, öz-gürlüğün tarihte hiç olmadığı kadarKürtlerin elinde olduğunu, DTK özgür-lük mücadelesinde çatı olarak kendi

üzerine düşen tarihi sorumluluğu üst-leneceğini belirterek DTK seçim takvi-minin kesinleştiğini açıkladı. DTK delege seçimlerinin 24 Temmuz’akadar tüm halkın katılımıyla yapılaca-ğını, Genel Kurul’un da 30-31 Tem-muz’da Amed’te yapılacağını ve bukongreye bütün inanç, dil, kültür ve si-yasi görüş dinamiklerini katacaklarını,Demokratik Özerklik Statüsü’nün anahatlarını oluşturulacaklarını, UlusalKonferans için hazırlık toplantıları dü-zenleyeceklerini ve buna ilişkin çalış-malarını da kararlılıkla sürdürecekleri-ni açıkladı.

Demirtaş: Somut adım yokBütün bu tartışma ve görüşmelerin so-nucunda BDP’nin Grup Başkanı Sela-hattin Demirtaş ve Gültan Kışanak 8Temmuz 2011 tarihinde TBMM BaşkanıCemil Çiçek’i ziyaret ederek yaklaşık 40dakika süren bir görüşme gerçekleştir-diler.Yapılan görüşme sonrası Demirtaş’ın“yeminden önce masada bir araya gele-lim” dediği, Cemil Çiçek’in ise, AKP veCHP’den üçer milletvekilinden oluşa-cak bir çözüm komisyonu kurma kararıaldıklarını açıkladı.Gelişmeleri değerlendiren SelahattinDemirtaş, henüz somut bir adımın atıl-madığını ifade ederek, “AKP ve CHP,bize bir çağrı yapmadılar. Oysa yapıl-ması gerekirdi. Bu sürece bizim de ka-tılmamız sağlansaydı, mutabakat met-nine bizim de görüşlerimiz yansısaydı,o zaman biz de yemin eder ve Mec-

Hopa’da polisin attığı gazbombasısonucu rahatsızlanarak yaşamınıyitiren Metin Lokumcu’nun AdliTıp raporu açıklandı. Adli Tıpagöre Lokumcu, gazdan değil kalpve akciğer hastalığı nedeniyle ya-şamını yitirdi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mayıstarihinde Artvin’in Hopa İlçesi’ndeki mitingiöncesinde polisin kullandığı aşırı gaz bom-basından dolayı rahatsızlanan ve kaldırıldığıhastanede yaşamını yitiren emekli öğret-men Metin Lokumcu’nun Adli Tıp raporuaçıklandı. Adli Tıp basında çıkan görüntülereve tanıkların ifadelerine rağmen Lokum-cu’nun, kalp ve akciğer hastalığı nedeniyleyaşamını yitirdiğini açıkladı.Lokumcu’nun avukatları ise fiziki saldırı so-nucu darbe aldığı ve yoğun biber gazına ma-ruz kaldığına ilişkin tanık ve görüntülerinvarlığına rağmen, ölümü ile maruz kaldığıgaz ve darbe arasında bağlantı kurmayanTrabzon Adli Tıp Kurumu’nca hazırlanan ra-pora itirazda bulunacak.Erdoğan’ın Hopa mitingine yönelik yapılanprotesto eylemlerine polisin saldırması ilefenalaşan ve kaldırıldığı Hopa Devlet Hasta-nesi’nde yaşamını kaybeden Metin Lokum-cu’nun kesin ölüm nedeninin belirlenmesiiçin cenazesi Trabzon Adli Tıp Kurumu’nagönderilmişti. Ön otopsi raporunda, biber ga-zının tetiklemesine bağlı kalp krizi sonucuöldüğü belirtilen Lokumcu’nun Adli Tıp rapo-ru açıklandı. Trabzon Adli Tıp Kurumu Morgİhtisas Daire Başkanlığı’nca hazırlanan rapo-ra göre, Lokumcu’nun vücudunda öldürücüdüzeyde kimyasal madde saptanmadı, ölü-mün kendisinde mevcut kalp ve akciğerhastalığı sonucu meydana geldiği belirtildi.Avukatlar itirazda bulunacakLokumcu’nun avukatları Meriç Eyüboğlu,Can Atalay, Alp Tekin Ocak, Berrin Demir veİlknur Alcan, Trabzon Adli Tıp Kurumu’nunverdiği rapora itiraz edeceklerini açıkladı.

Adli tıpa göre Metin Lokumcu hastalıktan öldü

Kürt ulusalsorunundagelişmelerDemokratik Toplum Kongresi (DKT) nin Daimi MeclisToplantısı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konuk-evi’nde yapıldı. Sürecin değerlendirildiği toplantıda,DTK’nın seçim takvimi de belirlendi.

20-21_Layout 2 7/12/11 11:42 AM Page 1

Page 21: 10-20 Temmuz 2011

evrimler, iç içe geçmiş,irili ufaklı, değişik mü-cadele biçimleri ve tak-tiklerle, güçlü militer ci-hazları geriletip, yener-lerken değişik biçimler

alırlar. Tek bir devrim modeli yoktur.Modeli, şartlar belirler ve hiçbir devrim,diğerine benzemez.Devrimin işi otoriteyi yıkmaktır. Otoritede otoriteyle yıkılır. Demir, çelikle delinir,çelikle kesilir. Bu bir üretim kuralıdır.Hayat, özgürlüğe aşıktır ama, ona, engüzel marşından kopup, labirentleregiren sözcüklerin yürüyüşleriyle varı-lamaz. Demir kıtalarla karşılaşan, ça-tışan devrim güçleri, çatışmanın doğasıgereği merkezileşmek, disiplinle do-nanmak, militerleşmek zorunda kalır.Mücadele arenası, sonunda, sistemindevleti ile, biçimi ne olursa olsun, dev-rimin iktidarı henüz almamış muhalifdevletinin bir arenası haline gelir. Heriki devletin de görevi, muhasımını da-ğıtmak, onun egemen olduğu zamanave mekâna egemen olmaktır. Devlet,devrimle cebelleşirken ona her zamankendi kurallarını, saldırı ve bastırmabiçimlerini, kısacası kendi felsefesinive tarzını dayatır, onu şu veya buölçüde -devrimin teorik ve pratik kali-tesine, derinliğine bağlı olarak- etkiler,şartlandırır, kendine benzetir.Paris Komünü, iktidara, burjuvazininson derece zayıf düştüğü, krize ve çö-küşe dönüşen savaş şartlarında yürüdü.İktidarı aldı ve devrimin iç ve dış gü-venliğini, düzenli bir devrim ordusunadeğil, tüm halkın silahlanmasına da-yanan bir savunma sistemine dayan-dırdı. Ve bununla birlikte, yıkılan eskidevletin bürokratik görevlerini komün-lere devretmeye başladı. Komün, kur-duğu sistemde, çalışan memurları, se-çimlerle belirlemeyi, geri çağırmayı,bunların ücretlerinin en yüksek işçi üc-retini aşmamasını, kilise ile iktidar ara-sındaki her türlü ilişkinin kesilmesini,eğitim hizmetlerinin parasız hale ge-tirilmesini, idam cezasının kaldırılmasını,bilimin işçi ve emekçilerin hizmetinesunulmasını, borçların ve kira ödeme-lerinin durdurulmasını vb. kararlaştırdı.Komünün, devrimi yapan yığınlara da-yanan otoritesi, bu anlamda, merkeziprofesyonel devlet geleneğinden vetarihinden bir kopuştur. Peki komününkurduğu bu sistem, bu otorite, değişikbiçimde bir devlet değil midir? Hiç kuşkuyok ki, bu sistem, Paris proletaryasının,ezilen, horlanan, yoksul Paris halkıylabirlikte, Paris burjuvazisi üzerinde kur-duğu bir diktatörlüktür. Bu, devrimiyapanların, profesyonel bir devlet ara-cılığıyla değil, doğrudan devrimi sa-vunduğu ve doğrudan yönettiği bir dik-tatörlüktür. İktidara devletle yürümeyenve iktidarı aldıktan sonra da klasik ma-nada devletleşmeyen bir devrimdir,Paris Komünü.Ekim Devrimi, iktidara tıpkı komün gibi,önderliğini işçi sınıfının yaptığı genişşehir emekçileri ve yoksullarıyla yürüdü.

Hazır devlet cihazını yıktı ve onun ye-rine, kendi devlet cihazını kurdu. Devrim,kendi kadroları, işçi sınıfı ve eski dağılanordunun, devrim saflarına geçen kesi-miyle kızıl orduyu; yine Bolşevik kad-roların bir bölümüyle Çarlık bürokrasisini–bu bürokrasiyi olduğu gibi geri çağı-rarak, daha yüksek ücretlerle- birleştirip,sivil bürokrasiyi oluşturdu. Lenin, NisanTezleri’ne kadar Paris Komünü dene-yimini esas aldı. Devrimin bir devletkurması ve kendisini sınıfsız toplumakadar bu devletle sürdürmesi tezi, dev-rimden önce yerli yerine oturdu. Buteori zaten, Paris Komünü teorisiylebirlikte, Marks’ta ve Engels’te vardı.Bu bakımdan, Ekim Devrimi, iktidara,teoride devletle, pratikte ise kitlelerleyürüyen ve iktidarı aldıktan sonra daklasik manada devlet kuran, Sovyetlerbaşta olmak üzere tüm kitle örgütlerinibu devletin kontrolü altına sokarak ,devasa boyutlarda devletleşen bir dev-rimdir.Çin Devrimi, çok uzun bir silahlı müca-dele dönemi içinde, yerel iktidarlarını,kendi düzenli ordusunu, kızıl bürokra-sisini oluşturdu ve dört başı mamurbir devlet olarak iktidara yürüdü, eskicihazı dağıtıp, çok daha şümullü birdevlet olarak ortaya çıktı.Yani öz olarak, iktidara yürümenin üçbiçimine tanık oluyoruz: 1-Paris Ko-münü(iktidarı devletsiz alıp, klasik ma-nada devlet olmamak), 2-Ekim Devrimi(iktidarı devletsiz alıp, devlet olmak),3- Çin Devrimi (iktidarı muhalif devletlealıp, merkezi iktidar devleti olmak).Tabi, Doğu Avrupa ülkelerinin bir bölü-münde cereyan eden başka bir örnekdaha vardır: 4- Doğu Avrupa ( iktidarı,dıştan gelen bir kızıl ordunun desteğiylealıp, devlet olmak). Beşinci bir örnekvar mı? İktidara devletle yürümek veiktidarı aldıktan sonra, görevlerini halkadevredip, devleti kısmen veya tamamenlağvetmek. Bildiğim kadarıyla tarihteyok böyle bir örnek.Şartlar, Çin’de olduğu gibi devrime or-dulaşmayı, iktidara kızıl bir devletleyürümeyi dayattığında, programına, ik-tidarı alınca, devletin tüm görevlerinihalka devretmeyi koyan bir devrim,bunu başarabilir mi? Kızıl orduya da-yanan bir savunmayı, halkın genel si-lahlanmasına ve eğitimine dayananbir savunmaya dönüştürebilir mi? Mer-kezi devrim iktidarını, yereliktidarlara,temsili demokrasiyi, doğru-dan demokrasiye dönüştürebilir mi?Bu, ekonominin gelişmişlik düzeyine,ülkenin demokrasi tecrübesine, devri-min kalitesine ve derinliğine bağlı birsorundur. Basitten karmaşığa, küçük-ten büyüğe doğru gelişip, devlet halinegelen ve iktidarı zapteden bir devrimin,kendi devletini lağvedip, onun tüm gö-revlerini halka devretmesi oldukça zor-dur, ama tamamen imkânsız birşeyde değildir.

D

İKTİDARA YÜRÜMENİN VE İKTİDAR OLMANIN BAŞLICA BİÇİMLERİ

ANTAGONİZMA ≫ muzaffer oruçoğlu21güncel

lis’teki muhalefet görevimize baş-lardık. Ancak bizi görmek isteme-diler. 35 milletvekilini yok saymayıyeğlediler. Bu 35 milletvekili milliirade değil mi? Bize göre her millet-vekili milli iradeyi temsil eder. Bunarağmen siz 35 milletvekilini yoksayarak, sadece iki partinin anlaş-masıyla sorunu çözmeye çalışırsa-nız, sorunun bütünü çözülmüş ol-maz.” dedi.Kendi görüşlerinin yansıdığı birmutabakatın şart olduğunu söyle-yen Demirtaş, “Bu süreçte ve mu-tabakatta biz olmadığımıza göreyemin etmemiz de söz konusu ol-maz. Bizim dışlanmamız hoş bir gö-rüntü değil. Bu koşullarda biz ye-min etmeyiz ve Meclis bu şekildetatile girer” şeklinde konuştu. CHPve AKP arasındaki diyaloğun ken-dilerini ilgilendirmediği, BDP’ninCHP gibi olmadığı, eğer görmezdengelinmeye devam edilirse AKP’yisarsan eylemler yapacaklarını söz-lerine ekleyen Demirtaş, “35 mil-letvekili söz konusu. Bu milletve-killeri de Türkiye’nin milletvekille-ridir. TBMM’nin seçilmiş üyeleridir.Buna karşın AKP ve CHP’nin takın-dığı tutum ötekileştirme tutumu-dur. Biz sorunu çözmeye, diyaloğaaçık olmaya özen gösterirken, öte-kileştirme tutumuyla karşılaşmışolduk. Bu yaklaşım değişmedikçebizim için yemin edecek koşullarolgunlaşmamış demektir” ifadele-rine yer verdi.

Öcalan: MutabakatsağlandıMasa başındaki görüşmeler sürerken İmralı’danAbdullah Öcalan da bir açıklama yaparak barışkonseyinin kurulmasında devletle mutabakatavardıklarını söyleyerek “Protokoller kamuoyun-da yanlış anlaşıldığı gibi bizim ve devlet tarafın-dan karşılıklı imzalanmış bir şey değildir. Proto-kollerde imza söz konusu değildir. Bu konulardabir yanlış anlaşılma olmuştur. Protokoller karşı-lıklı imza şeklinde değil de çözüme ilişkin üze-rinde mutabakata varılan bir metin şeklindedir.Protokoller ön açıcı, çözüm geliştirici ve çözümeilişkin devletle üzerinde uzlaşmaya vardığımızve bağlı kalacağımız çözüm metinleridir, çözümprotokolleridir. Protokoller önümüzdeki süreçteatılması gereken somut ve pratik adımlara iliş-kindir. Protokollere imza atma söz konusu de-ğildir. Daha o aşamaya gelmiş değiliz. Halen he-yetle protokoller üzerinde görüşmeler ve çalış-malar devam ediyor, üzerinde çalışılıyor.” dedi.Cemil Çiçek’in sürece katkı yapabileceğini söy-leyen Öcalan “Devletin, BDP’nin bu yazılı muta-bakatı konusunda çok da sıkıntı çıkarmamasıgerekir. Zaten basına yansıdığı gibi Cemil Çiçekde çözülmesi gereken en önemli birinci sorununKürt sorunu olduğunu söylüyor. Bu konuda Ce-mil Çiçek, üzerine düşeni yapabilir. Bu şekildeyazılı bir mutabakat sağlanırsa BDP de yeminedebilir ve Meclis’e dahil olur, çalışır. Çalışmala-rında başarılar diliyorum.” ifadelerine yer verdi.

20-21_Layout 2 7/12/11 11:42 AM Page 2

Page 22: 10-20 Temmuz 2011

Halkın Günlüğü 10-20 TEMMUZ 2011güncel 22

Dersim’de halkla buluşandevrimci gerilla faaliyeti,TSK’yı ve savaş basınını ha-rekete geçirdi. Dersim Ova-cık’ta ölümsüzleşen MKPgerillarının Dersim halkı ta-rafından kitlesel sahiplenil-mesini hazmedemeyendevletin, bölgede kirli savaşyöntemlerini yeni olmayansilahları ile devreye sokma-sına neden oldu.

Bölgede uzun yıllardır aynı yöntem-lerle gerillaya karşı saldırılar düzen-leyen devlet, her yıl yeniymiş gibilanse edip savaş basınını da arkasınaalarak, “Bölgede büyük operasyon”,“Gerillalar kıskaca alındı”, “Bölgeyeözel birlikler operasyona başladı”,“Dağ taş asker” başlıklarıyla servisettiği haberlerini yine devreye koydu.Gerillayla bütünleşen halk karşısındapsikolojik üstünlük sağlamak ve mo-rali çöken askerlerinin moralini yük-sek tutmak için bu türden psikolojiksavaş yötemini devreye koyan devlet,gerilla güçlerine karşı acizliğini neyapsa da gizleyemiyor.

Önce Genel Kurmay’danmoral ziyaretiHatırlanacağı üzere GenelkurmayBaşkanı Orgeneral Işık Koşaner genelseçim sürecinde sözde güvenlik ön-lemlerini denetlemek adına yolu Der-sim’e düşmüştü. Basına “Genel seçimgüvenlik denetimi” olarak yansıyanbu ziyarette asıl amacı bölgede geril-laya ve halkın gerillayla olan bağına

karşı alınacak tedbirleri ve askeri sal-dırı taktiklerini tartışmaktı. Kara Kuvvetleri Komutanı OrgeneralErdal Ceylanoğlu, Jandarma Genel Ko-mutanı Orgeneral Necdet Özel, 3’üncüOrdu Komutanı Orgeneral Yalçın Ata-man ile Dersim’in Hozat İlçesi’ndeki51’inci Motorlu Piyade Tugay Komu-tanlığı’na helikopterle gelen Işık Ko-şaner, üst düzey komutanları ile bir-likte bölgede gerillaya karşı yapılacak

saldırıları karar altına aldı. OrgeneralIşık ile beraberindeki komutanlar51’inci Motorlu Piyade Tugay Komuta-nı Tuğgeneral Mustafa Aysan’danMKP/HKO ve HPG gerillalarının faali-yetini öğrendikten sonra yeni dönemsaldırı konseptini karara bağladı. Ya-pılan toplantının ardından bölgedegerillaya karşı saldırı düzenleyen timkomutanları, üst düzey komutanla-rından aldıkları geniş yetkilerle köy-

Dersim’de her yıl düzenlenen Munzur Doğa ve KültürFestivali’nin bu seneki program çalışmaları başladı. Dersim’de DEDEF, Dersim Belediyesi, DHF, Partizan, BDP,DİSK, HKM, Halk Cephesi, KESK, EMEP ve ESP tarafındanoluşturulan ortak kurul çalışmalarına başladı.Dersim’de bu yıl festival 28-29-30-31 Temmuz tarihle-rinde gerçekleşecek. Ayrıca festival kapsamında 27 Tem-muz tarihinde Nazmiye’de Düzgün Baba ziyareti yapıla-cak. Dersim’de belediyelerin ve demokratik kitle örgütlerininbir araya gelerek yaptığı toplantılarda, Munzur Doğa veKültür Festivali’nin içeriği için geniş katılımlı tartışmalardaortak mutabakatın sağlanması için büyük çaba sarf edi-yor. Toplantılarda her sene olduğu gibi Dersim’in uzun birtarihe dayanan özgün kültürünün evrensel devrimcihalkların değerleriyle kaynaşacağı bir festival organizeetmek isteyen 11 üyeli Kurul, Dersim’in yerel sorunların-dan barajlar ve doğa tahribatı, bölgede gelişen Gülen Ce-maati örgütlenmesi ve kültürel dejenerasyon ile birlikteZazaca dilinin korunmasını ele alacak.Kurul tartışmaların ardından festival programının belir-lenmesiyle birlikte kamuoyuna programı deklare edecek.

TSK’nın teknolojik

Dikmen Vadisi Projesi’yle AnkaraBüyükşehir Belediye Başkanıİ.Melih Gökçek’in Ankara’nın herbir karış toprağını “Kentsel Dö-nüşüm” adı altında arazi-toprak-imar-arsa spekülatörlerine rantolarak sunmasının bir hamlesi deDikmen halkının evlerine yapıldı.

Dikmen halkı, yıllardır barındıkları gece-kondularını, gündüz yıkan devletine karşıtarihi ve sınıfsal mücadele iradesini kuşana-rak, gaz bombalarına, tazyikli sulara karşıdirenerek ‘yıkım makineleri’ne yıktırmadı. Seçim sonrası kurulan Çevre veŞehircilik Bakanılığı’na atanan Trabzon Mil-letvekili Erdoğan Bayraktar; TOKİ başkanı

‘adaş dünür Erdoğan’ için burjuva feodalmedyanın “...Çünkü TOKİ başkanlığı döne-minde Cumhuriyet tarihinin en büyük kent-sel dönüşüm projelerinin ve 600 bin konu-tun altına imza atan Bayraktar Büyükşehirolma yolunda olan Trabzon’un “Marka” ol-ması için tarihi bir şans” sözleri boşuna ifadeedilmedi. Tarihi şansını, 61.Cumhuriyet hükümetinin3.dönem tekrar seçilen AKP kabinesindeki“yenileme”lerle tecrübeli “istikrarlı büyü-me” sürecinde ustalaşan hırsız, soyguncu,talancı yerel yönetim politikasıyla yoksul,emekçinin lokmasını boğazından, işini elin-den alarak, evini de başına yıkarak sürdüre-ceği TBMM’ye komşu Dikmen semti halkınakarşı başlattığı yıkım harekatından görül-mektedir. 9 yılda 600 bine yakın konutun yapılmasınınmimarı olan, hastane ve okul yapımında re-

kor kıran Bayraktar’ın rantçı bürokrat olarakyaptıkları, yapacaklarının teminatıdır. Bütünimkanları bakanlık gücüyle donatılmış ol-masından dolayı nasıl bir “Kentsel rantçı ba-kan bölüşümü” olarak yaşama geçeceği isesınırlarda yapılacak olan TOKİ imarı kara-kollarından daha bugünden görülebilir. Hakim sınıfların 12 Eylül öncesi anlayışınagöre, yasa dışı yapılan Dikmen gecekondumahallesi “Vadi”leşen bir kente nasıl uyumluhale getirilir projesiyle yeniden yapılandırılı-yor. Devletin kolluk güçlerinin evlerini ya-parken kadını-erkeği, genci-ihtiyarıyla hal-kı işkenceden geçirip, silah kabzalarıyla ka-falarına vurularak namlu doğrultulduğu veuyandıklarında her sabah yıkım buldozerle-rinin altında bedenlerin çiğnenme pahasınayasakladıkları Dikmen semti iştah kabartanbir yerdir. Şimdilerde o yasaklı semtler Em-niyet Müdürlüğü’nün saray evleri, hakim-

savcı lojmanları ve yüzlerce metre yükselenbinaların yapıldığı ve esas yapımcıları gece-kondu hak sahiplerinin görüntü kirliliği ya-rattığı bir rant alanı olarak, devletin ve mille-tin bekasını gerektirir. Yasa dışı küçük bahçeli gecekondular yük-selen lüks binaların balkonlarından-pence-relerinden bakınca görüntü kirliliği yaratanmeskun yerlerdir. “Ne yapmalı? Derhal yık-malı. Nerede yaşarlarsa yaşasınlar, şehregelirlerken devlete mi sordular? Nerde barı-nırlarsa barınsınlar? Yakılıp yıkılan köyleri-ne gidip ne halleri varsa görsünler, buralarıkokutmasınlar” diye ötekileştirilenler...Hazine arazilerini kamulaştırıp fiili barınmahaklarını çözerlerken, alt yapı, elektrik, su,doğalgaz yaparlarken ASKİ’lere, belediyele-re, vergi dairelerine, ziraat bankalarına öde-dikleri harçlar, vergiler, faizler kimi ne ilgi-lendirir ki? ‘Bu gün git yarın gel’ girdabında

Dersim’de festival çalışmaları başladı

“Kentsel dönüşümün hedefi

22-23_Layout 2 7/12/11 11:40 AM Page 1

Page 23: 10-20 Temmuz 2011

Devlet sonunda Jİ-TEM’i kabul etti fakatöyle her şeyiyle değil.Devlete göre JİTEMkendisinden habersizalt birimler tarafındansürdürülmüş.

Ülkemizde devletin kirli sa-vaş kurumlarının başındagelen JİTEM, halka uyguladığıbaskı ve katliamlarla ülkede7’den 70’e herkes tarafındanbilinen bir gerçekti. Ancakdevlet kirli savaş makinesi Jİ-TEM’in varlığını kabul etme-yerek böylesi bir kuruluşunolmadığını ve yapılan katli-amları da kabul etmiyordu.Ancak devletin değişen içdengelerine ayak uydurama-yan kirli unsurların ardı ardı-na gelen itirafları ile zor du-rumda kalan devlet birçokolayı kabul ederken, bu olay-ların münferit olduğu izlenimiyaratarak, kendisini süreçten“aklama”ya başladı.Ankara Cumhuriyet Başsav-cılığı’nın emekli albay ve Jİ-TEM’in kurucu kadrolarındanArif Doğan’ın kamuoyunayansıyan itiraflarıyla birlikteJİTEM ile ilgili başlattığı so-ruşturmada, JİTEM’in, İçişleriBakanlığı’nın onayı olmadanve Genelkurmay Başkanlı-ğı’nın görüşü alınmadan, Jan-darma Genel Komutanlığınınkendi insiyatifiyle kurulduğuiddia edildi.Terör ve organize suçlarabakmakla görevli Cumhuri-yet Savcısı Hakan Yüksel ta-rafından bir süre önce başla-tılan soruşturma çerçevesin-de, “JİTEM’in var olup olmadı-ğı” konusunda, İçişleri Ba-kanlığı, Genelkurmay Baş-kanlığı, Jandarma Genel Ko-mutanlığı, MİT Müsteşarlığıve Emniyet Genel Müdürlü-ğüne yazılar yazdı. Gelen cevaplarda, JİTEM’invarlığı kabul edilerek, “Bu bi-rimin terörle mücadele kap-samında faaliyet yürüten biroluşum” olduğu kaydedildi.Öte yandan, Jandarma GenelKomutanlığından verilen ce-vapta ise JİTEM adlı oluşu-mun, 1990 yılında sonlandırıl-dığı ifade edildi.JİTEM devletin katliamcı timiÜlkenin birçok alanına faali-yet göstermiş olan JİTEM,özelikle Kuzey Kürdistan böl-gesinde konumlandırılmış veburada devrimci güçlere karşıdevletin kendisine verdiği

tüm yetkileri sonuna kadarkullanarak, halka ve halkındevrimci güçlerine karşı sa-yısız katliamlara, işkencelereimza atmıştı.

Bölgede katliam, işkence,bombalama gibi kirli görevle-ri üstlenen JİTEM halkın içe-risinde panik ve korku yara-tarak, halkın devrimci güç-lerle olan bağını çözmek içinözel harp dairesinde yetişti-rilmiş kadrolarla işbaşınday-dı.

1990’lı yıllarda her katliam veişkencenin arkasından adıtelaffuz edilen JİTEM tariholarak, devletin Özel HarpDairesi tarafından dündenbugüne uygulanan kirli savaşyöntemlerin yoğunlaşmış bi-rikimine dayanıyordu. NATOtarafından sovyetlere ve dev-rimci halk güçlerine karşı ge-liştirilen Gladio’nun geri kal-mış ülkelere uygulanış biçi-minin ülkemizdeki örneğiolan JİTEM, devletin gizli tu-tulan kirli savaş birimidir.

1987 eski MİT müsteşarların-dan ve Jandarma Genel Ko-mutanlarından BurhanettinBigalı tarafından JİTEM (Jan-darma İstihbarat ve TerörleMücadele) adı altında bir bi-rim kuruldu.

Devrimci güçlerin yoğun ol-duğu şehirler ve köylerdehalka yönelik katliamlarla veişkencelerle adını duyuran Jİ-TEM devlet tarafından herza-man gizlendi ve faaliyeti diğerkurumları gibi açık bir şekil-de yasalarında gösterilmedi.

JİTEM’in varlığı ilk kez Binba-şı Ahmet Cem Ersever’in 1993yılındaki itiraflarında yer aldı.Ersever bu itirafların sonundaJİTEM tarafından öldürüldü.JİTEM’in adı 1997 yılında dö-nemin Başbakanı Mesut Yıl-maz’ın Başdanışmanı KutluSavaş tarafından hazırlananSusurluk Raporu’nda ise res-mi kayıtlara geçti.

Genelkurmay Bakanlığı’nabağlı Özel Harp Dairesi veNATO ile koordineli bir şekildekurumsallaştırılan JİTEM, di-ğer askeri birimlerden farklıolarak, faaliyet esası gizliliğedayandırılırken diğer askerisavaş birimlerin üst kademe-si olarak konuşlandırıldı. Jİ-TEM’in kurulmasıyla birlikteKürt illerinde infazlar, sorgu-lamalar ve faili meçhul cina-yetler başladı. Yoksul köylü-lerin evleri yakıldı, sürgünegönderildi. Köylüler kaçırıla-rak işkencede katledildi vetoplu mezarlara gömüldü.

güncel10-20 TEMMUZ 2011 Halkın Günlüğü 23

lülerin karşısına çıkarak, “MKP’yi buradan bitirece-ğiz” sözleri eşliğinde çeşitli tehditlerde bulundu.

İmha operasyonu ve savaş basınıDersim’de bahardan buyana gerillaya karşı çeşitlisaldırı harekatlarında bulunan Türk ordusu, istediğisonucu alamadan, gerillayla girdiği çatışmalardayıpranarak geri çekilmiş ve uzun zamandır sürdür-düğü pusulama taktiğine geri dönmüştü. Özellikle 27 Haziran’da pusulatma sonucu ölümsüz-leşen 3 halk savaşçısının Dersim, Ovacık ve Hozat’ta

yarattığı etkiyi törpülemek isteyen devlet, Der-sim’de çeşitli askeri taktikleri devreye koymayabaşladı. Komutanlar toplantısı ile başlayan yeni sü-rece hız veren, savaş basını arkasına alarak bölgedeyeniden gerillaya ve onun yarattığı dinamik halkkuvvetlerine karşı imha ve sindirme saldırısı dü-zenleyen Türk ordusu, 4 bin askerin katıldığı yenibir saldırı harekatı başlattı.

Gerilla karşısında ordu şişiriliyorAskeri saldırı sırasında basına hazır servis edilenhaberlerde kullanılan savaş dili, TSK’nın gerilla kar-şısında içerisine düştüğü aczi gösterir nitelikte. Do-ğan Haber Ajansı’nda servis edilen “Tunceli’de bü-yük operasyon” başlıklı haberde kullanılan dilde,TSK’nın gerillaya karşı yürüttüğü psikolojik savaşyönteminin bir parçası durumunda. Haberin içeri-sinde yer alan, “Tunceli’nin Pülümür İlçesi kırsalalanı ile Tunceli-Bingöl sınırı ve Ovacık ile Hozat il-çeleri arasındaki bölgelerde dün akşam saatlerindebaşlayan geniş kapsamlı operasyonlar devam eder-ken, bugün sabah saatlerinde de yüzlerce yeni birlikoperasyon alanlarına sevk edildi. Operasynoda sonteknolojik aletlerde kullanılıyor.” cümleleri gerilla-nın bölgede askeri açıdan gücünü ve niteliğine işa-ret ediyor.

Türk devleti gerilla savaşına karşı TSK’yı güçlendir-mek adına bin bir türlü teknolojik aletler aldı ve herdefasında bu aletleri kamuoyuna manşetlerdenservis etti. Öyle ki bir dönemde gerilla faliyetiningüçlü olduğu alanlarda, ellerinde yeni silahların bu-lunduğu yalanlarını dillendiren askeri birlikler, köy-lüler arasında korku yayarak, köylülerin gerillayadestek vermesini engelemek istedi.

Şimdi de TSK Dersim’de ve Kürt illerinde yine “sonmodel teknolojik aletlerden de yararlanılıyor”, yinegerillayı “Köşeye kıstırıldılar”, “Çembere alındılar”gibi kelimelerle savaşı belirleyen tek kuvvetin ken-dileri olduğu izlenimini yaratmak istiyor. Oysa kar-şılıklı olarak süren savaş da elindeki tüm imkânlararağmen görece güçlü olan devlet, 15-20’şer kişilikgruplar olarak adlandırdığı gerilla güçlerine karşıuzun yıllardır süren savaşta kullandığı tüm kirli sa-vaş siyasetinde yenilgiyle yüzleşti.

aletleri ve basını

günlerce dolmuş parası bulamayıp, çamurlu yollardasaatlerce yürüyüp, resmi işlemleri yerine getirmekiçin devlet kurumları kapılarındaki kuyruklarda, gü-neş altında kimi zaman hastalanan, kimi zaman kalpkriziyle ölen, kimi zaman felç geçiren yoksul halktankime ne?

Her şey vatan için, her şey devletin bekası için. ‘Şimdide geldiğiniz yerlere defolun gidin pis gecekondulular,pis köylüler, pis varoş kültürlüler.’ Irkçılık, şovenizmtemelinde şehirleşme-modernleşme ileri demokrasi-cilik çerçevesinde dur-durak bilmeden istikrarlı bü-yüme, AKP hükümeti eliyle aynı hızla sürüyor.

Dikmen halkının gösterdiği direniş yeni yapılandırmasürecindeki manipülasyonlara ve entegrasyonlaraışık tutsun demekten başkaca da söyleyecek sözyoktur. Örgütlü bir halk iradesinin neleri kazanacağıbu küçük örnekte görülmelidir. Direnenler kazanan-lardır.

Dikmen halkı ikinci bir yıkım tarihi olarak belirtilen 7

Temmuz’da direniş için konumlandı, yıkım ekipleri ör-gütlü halk gücünün yenilmezliğini görünce gelemedi-ler yıkmaya...Toplanan örgütlü halk ve güçleri yaptık-ları açıklamada; “… Bütün diyalog ve uzlaşma çabala-rımız sonuçsuz kalıyor, başta “barınma hakkımız” ol-mak üzere en temel haklarımız yok sayılıyor! Oysabizler ne saray ne de villa, evimize karşılık ev istiyo-ruz; kendi yuvamızda yoksul ama onurlu yaşamımızısürdürmeyi diliyoruz! … Size meydan okuyoruz; başkaçaremiz, başka çıkar yolumuz olmadığı için yuvamızısavunuyoruz. Canımız pahasına yıktırmayacağız, yık-sanız da yeniden yapacağız, yaptırmazsanız çadır ku-racağız, çadır kurdurtmazsanız enkazların kuytuları-na kıvrılacağız; ancak vadimizi, doğup, büyüdüğümüztopraklarımızı terk etmeyeceğiz!” diyerek kararlılık-larını devlet yetkililerine ve duyarlı kamuoyuna ilanetti.

Dikmen halkının yanında Demokratik Haklar Fede-rasyonu ve diğer devrimci-demokratik kurumlarınyanı sıra, sendika temsilcileri de yer aldı.

Devlet JİTEM var dedi ama bir şartla

Dikmen halkı!

22-23_Layout 2 7/12/11 11:40 AM Page 2

Page 24: 10-20 Temmuz 2011

Şervanên gel ên ku pevçûna 27’êPûşperê di Dêrsimê de nemir bûn biçalakiyan ve hatin bibîranîn. LiStenbol û Dêrsimê çalakiyan de rê-kirina rewîkirina wan a dawî yaşervanên gel Ozan Derman, ÎsmaîlPerktaş û Abîdîn Demîr ji bo wan

derveyî welat jî bernameyên bibîra-nînê pêk hatin.

Herwuha, Yekitiya Malbatên De-mokrasiya Nû (YDAB), 27ê Pûşperêde li Dêrsimê-Facîxê navbera hêzêndewletê û gerîlayên MKP-HKO pev-çûn derket. Ji bo van şervanên gel ê

ku vê pevçûnê de nemirbûne konaserxweşiyê hat sazkirin. Konênserxweşiyê ku li Sarigaziyê û taxaGaziyê hatin sazkirin gelek bala gelkişand û elekeya gel zêdetir pê hat,Malbatan îfadekirin ku wê miratêzarokên xwe xwedî debikevin.

Paqişiya hesap pirsina merselên dirokî bûyêra hesan nîne, ji ber vê kîna ferdîbêcîh e. Çareseriya wê pirsgirêke an jî paqişiya wê dîrokê hewcedike yên kuew dema sazkirine û sazkirina wê demêre berwar bûna bi hemû mercên wî ûsedemên wî ve di navê dide rakirin.

g

Şervanên Gelhatin bibîranîn

Rastiya ku gelê welatê me zêde-tir rûzbar maye qetilên dewletêbûye. Sedemên van bûyerên kudema dawîde tên nirxandinango çînên serwêr her demê jixwe re kujêr sazkir û yên ku rolaxwe lîst jî li ser dikê daxistin.Dewleta tirk di aliyeki kujerênxwe xwedî derte, aliyê din jî yênku hemberê wî derketine hatinecezakirin û ji bo paqişiya xwe jîhatine xebitandin.Erişên wan ên berjewendiyêncivakê xala wan a bingehîna jê-nagere. Her çıkas kujer, nasna-meya kujera û sîmaya kujerabên guherandin jî hişmendiyawan yek e ango nayê guheran-din. Tenê hinek rutûş ji bo cîhênkevn bigirê têrêdike.Paqişiya hesap pirsina merselêndirokî bûyêra hesan nîne, ji bervê kîna ferdî bêcîh e. Çareseriyawê pirsgirêke an jî paqişiya wêdîrokê hewcedike yên ku ewdema sazkirine û sazkirina wêdemêre berwar bûna bi hemûmercên wî û sedemên wî ve dinavê dide rakirin. Tabi xwedî-derketina pergalê ya sedemapirsgirêka ve teqez mumkûnnabe, nebûye. Di vê demê şûndajî gumana bûyîna wê tune.Ev gavên îro ku binê “nêta baş”de tên avêtin nîşandayîna girta-na lênûsa kevn e û dewsa vê dajî têkiliyên qirêj de tayîna navênnû nîşanê me dide. Di encaman

van bûyeran de pîrozandinadewletê û xwedîderketina vêpergala serwêr a milkên taybettê nirxandin. Herweha bûyerênîro jî ev in. Pirskirina “çibûnapirsgirêkê” nayê karê çînên ser-wêr. Ji ber vê yekî jî heke kupirsgigêkê bipirse darizandinahemû pergal û têkilîyên pergalêwê ji xwe re bixe armanç. Ji boyekê xwediyên pergalê vê yekênikarin bikin.Edî yên ku nayên karê wî ji berêrişan ji xwe re dixe armanç ûev hewaya “demokratîk” di ci-vakê de dibe sedema sawirê. Sa-wira ku hela civakê de tê kirinvan qetila dadixe ser ferda. Evrewşa bi hişmendiyê ve waha têçekirin. Berdewamiya rêveberi-ya xwe ya dîkte bi vê hişmendi-yê ve dikarê serbikeve. Ev, hêladewleta moderna hovîtî ye. Ûnexweşiyeke gelek kevn e. Evawaya ku her dem serî tê lêdanyekitiyeke oldar sazdike. Awayagune derxistina Yahudiyan wê-neyê xû yê civaka kevn e.Nijadkujî, kuştina bi komî, qetil,nefî û bûyerên ku bi vî awayî sa-wir dibe di kîjan demê de tê jîyantêkiliya wî bi rewşa dîrokiya wêdema ve heye, lê belê emcamênwî tenê wê demê de namînin.Qedera nifşên dawî tayîn dike ûbandora wî sedan salan berde-wam dike û her dem derdikevepeşiya me.

Sawira ku di civakê de tê sazkirin

Rojaneya GelRojaneya GelRojaneya GelDewlet dikare xwe derxe paqişiyê?

24_Layout 2 7/12/11 11:51 AM Page 1