4
Çocuklar da insandır, demiş büyük ozanımız Yaşar Kemal. Çok da yerinde bir söz söyle- miş. O büyük yazarın hakikatini kabul etmek aslında çok kolay. Ama dönüp baktığımızda dünyaya, dünya bir uçtan diğer uca yangın yerine dönmüş adeta. Mustafa Kemal Ata- türk, 23 Nisan’ı çocuklara Ulusal Egemen- lik ve Çocuk Bayramı kılarken, yani o güzel günü çocuklara armağan ederken, aslında geleceği kurmaları için çocukların önemini yalnızca Anadolu’nun insanına değil tüm dünya insanlığına duyurmuştu. Cumhuriye- tin kurucusu Mustafa Kemal, gelecek öngö- rüsü yüksek bir lider olarak; insan haklarına duyarlı, demokratik ve laik bir toplumda ço- cukların değerini bildiği için 23 Nisan’ı ço- cuklarımıza armağan etti… Bunun sorumlu- luğu yurttaş olarak hepimizin omzundadır. Çocuklar olmadan dünya yaşamsız kalır… Çocukların iyi olma halleriyle ilgili olarak daha çok çalışmamız gerekiyor. Umarız bir gün dünya çocukların cenneti haline gelir. Mustafa Kemal’in dediğini unutmadan, “va- tanı korumak, çocukları korumakla başlar.” 23 Nisan 2016, Cumartesi Dün akşam yapılan dernek oturumunda ilk olarak Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök kısa bir açılış konuşması yaptı. Asistan temsilcisi Kübra Özkaya, Uzman temsilcisi Şule Karabulut Gül konuşma yaptıktan sonra yeterlilik belgelerini vermek üzere Prof. Dr. Deniz Yalman kür- süye davet edildi. Arkasından en iyi yayın ödülleri ve Prof. Dr. Nijad Bilge Ödülü sahiplerine takdim edildi. Son olarakta yurtdışı eğitim bursiyerleri olan Dr. Esengül Koçak Uzel, Dr. Ayfer Ay Eren, Dr. Mehmet Fuat Eren, Dr. Sedenay Öskeroğlu ve Dr. Ekin Ermiş yurtdışı deneyim- lerini katılımcılarla paylaştı. YETERLİK ÜST KURUL SEÇİMİ Dernek oturumun sonunda Yeterlilik Üst Kurul Seçimine geçilerek Yeterlilik Kurul ve De- netleme Kurulu oluşturuldu. Yeterlilik Kurulu için Emin Darendeliler, Rıza Çetingöz, Musa Altun ve Faruk Zorlu seçilirken; Denetim Kurulu için Melek Yavuz, Mustafa Cengiz ve Birsen Yücel seçildiler. 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN DÜNYA VE ÇOCUKLAR DERNEK OTURUMU YAPILDI Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünya çocuklarına armağan ettiği ulusal bayramımız 23 Nisan’ı değişmeyen coşkusu ve heyecanıyla kutlamaya devam ediyoruz... Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir. Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eser (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 12 UROK Yayın Desteği Birincilik Ödülü Dr. Eda Yirmibeşoğlu Erkal “Defining the “Hostile Pelvis” for Intensity Modulated Radiation Therapy: The Impact of Anatomic Variations in Pelvic Dimensions on Dose Delivered to Target Vol- umes and Organs at Risk in Patients With High-Risk Prostate Cancer Treated With Whole Pelvic Radia- tion Therapy”, Int J Radiat Oncol Biol Phys. 2015 Jul 15;92(4):894-903. E. Yirmibeşoğlu Erkal, S. Karabey, A. Karabey, M. Hayran, H. Ş. Erkal. 12 UROK Yayın Desteği Üçüncülük Ödülü Dr. Şükran Ülger “High FDG uptake predicts poorrer survival in locally advanced nonsmall cell lung cancer patients undergoing curative radiotherapy,indepently of tumor size” J Cancer Res Clin Oncol. 2014 Mar;140(3):495-502. Ş. Ülger, N. Y. Demirci, F. N. Eroğlu, H. H. Cengiz, M. Tunç, E. Tatçı, Ü. Yılmaz, E. Çetin, E. Avcı, M. Cengiz. Prof. Dr. Nijad Bilge Ödülü Dr. Özlem Özkaya Akagündüz “Can adaptive threshold-based metabolic tumor volume (MTV) and lean body mass corrected standard uptake value (SUL) predict prognosis in head and neck cancer patients treated with definitive head and neck cancer pa- tients treated with definitive radiotherapy/chemoradio- therapy?’’ Nucl Med Biol. 2015 Nov;42(11):899-904. Ö. Ö Akagündüz, R. Savaş, D. Yalman, K. Kocaçelebi, M. Esassolak 12 UROK Yayın Desteği İkincilik Ödülü Dr. Emine Canyılmaz “Long-term Outcomes in Treatment of Invasive Bladder Cancer With Concomitant Boost and Accelerated Hy- perfractionated Radiation” Int J Radiat Oncol Biol Phys. 2014 Nov 1;90(3):562-9: E. Canyılmaz, M. N. Yavuz, L. Serdar, G. H. Uslu, A. Y. Zengin, Ö. Aynacı, E. Hacıislamoğlu, Z. Bahat, A. Yöney

23 Nisan 2016, Cumartesiurok2016.naklenkongre.com/pdfs/23nisan.pdf · beyin metastazlarında her hedef için oluşturulan çoklu izomerkezli planların tek izomerke-zli planlara göre

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 23 Nisan 2016, Cumartesiurok2016.naklenkongre.com/pdfs/23nisan.pdf · beyin metastazlarında her hedef için oluşturulan çoklu izomerkezli planların tek izomerke-zli planlara göre

Çocuklar da insandır, demiş büyük ozanımız Yaşar Kemal. Çok da yerinde bir söz söyle-miş. O büyük yazarın hakikatini kabul etmek aslında çok kolay. Ama dönüp baktığımızda dünyaya, dünya bir uçtan diğer uca yangın yerine dönmüş adeta. Mustafa Kemal Ata-türk, 23 Nisan’ı çocuklara Ulusal Egemen-lik ve Çocuk Bayramı kılarken, yani o güzel günü çocuklara armağan ederken, aslında geleceği kurmaları için çocukların önemini yalnızca Anadolu’nun insanına değil tüm dünya insanlığına duyurmuştu. Cumhuriye-tin kurucusu Mustafa Kemal, gelecek öngö-rüsü yüksek bir lider olarak; insan haklarına duyarlı, demokratik ve laik bir toplumda ço-cukların değerini bildiği için 23 Nisan’ı ço-cuklarımıza armağan etti… Bunun sorumlu-luğu yurttaş olarak hepimizin omzundadır. Çocuklar olmadan dünya yaşamsız kalır… Çocukların iyi olma halleriyle ilgili olarak daha çok çalışmamız gerekiyor. Umarız bir gün dünya çocukların cenneti haline gelir. Mustafa Kemal’in dediğini unutmadan, “va-tanı korumak, çocukları korumakla başlar.”

23 Nisan 2016, Cumartesi

Dün akşam yapılan dernek oturumunda ilk olarak Kongre Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök kısa bir açılış konuşması yaptı. Asistan temsilcisi Kübra Özkaya, Uzman temsilcisi Şule Karabulut Gül konuşma yaptıktan sonra yeterlilik belgelerini vermek üzere Prof. Dr. Deniz Yalman kür-süye davet edildi. Arkasından en iyi yayın ödülleri ve Prof. Dr. Nijad Bilge Ödülü sahiplerine takdim edildi. Son olarakta yurtdışı eğitim bursiyerleri olan Dr. Esengül Koçak Uzel, Dr. Ayfer Ay Eren, Dr. Mehmet Fuat Eren, Dr. Sedenay Öskeroğlu ve Dr. Ekin Ermiş yurtdışı deneyim-lerini katılımcılarla paylaştı. YETERLİK ÜST KURUL SEÇİMİ

Dernek oturumun sonunda Yeterlilik Üst Kurul Seçimine geçilerek Yeterlilik Kurul ve De-netleme Kurulu oluşturuldu. Yeterlilik Kurulu için Emin Darendeliler, Rıza Çetingöz, Musa Altun ve Faruk Zorlu seçilirken; Denetim Kurulu için Melek Yavuz, Mustafa Cengiz ve Birsen Yücel seçildiler.

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

DÜNYA VE ÇOCUKLAR

DERNEK OTURUMU YAPILDIBüyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünya çocuklarına armağan ettiği ulusal bayramımız 23 Nisan’ı değişmeyen coşkusu ve heyecanıyla kutlamaya devam ediyoruz...

Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir.

Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eser (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

12 UROK Yayın Desteği Birincilik ÖdülüDr. Eda Yirmibeşoğlu Erkal

“Defining the “Hostile Pelvis” for Intensity Modulated Radiation Therapy: The Impact of Anatomic Variations in Pelvic Dimensions on Dose Delivered to Target Vol-umes and Organs at Risk in Patients With High-Risk Prostate Cancer Treated With Whole Pelvic Radia-tion Therapy”, Int J Radiat Oncol Biol Phys. 2015 Jul 15;92(4):894-903. E. Yirmibeşoğlu Erkal, S. Karabey, A. Karabey, M. Hayran, H. Ş. Erkal.

12 UROK Yayın Desteği Üçüncülük ÖdülüDr. Şükran Ülger

“High FDG uptake predicts poorrer survival in locally advanced nonsmall cell lung cancer patients undergoing curative radiotherapy,indepently of tumor size” J Cancer Res Clin Oncol. 2014 Mar;140(3):495-502. Ş. Ülger, N. Y. Demirci, F. N. Eroğlu, H. H. Cengiz, M. Tunç, E. Tatçı, Ü. Yılmaz, E. Çetin, E. Avcı, M. Cengiz.

Prof. Dr. Nijad Bilge ÖdülüDr. Özlem Özkaya Akagündüz

“Can adaptive threshold-based metabolic tumor volume (MTV) and lean body mass corrected standard uptake value (SUL) predict prognosis in head and neck cancer patients treated with definitive head and neck cancer pa-tients treated with definitive radiotherapy/chemoradio-therapy?’’ Nucl Med Biol. 2015 Nov;42(11):899-904. Ö. Ö Akagündüz, R. Savaş, D. Yalman, K. Kocaçelebi, M. Esassolak

12 UROK Yayın Desteği İkincilik ÖdülüDr. Emine Canyılmaz

“Long-term Outcomes in Treatment of Invasive Bladder Cancer With Concomitant Boost and Accelerated Hy-perfractionated Radiation” Int J Radiat Oncol Biol Phys. 2014 Nov 1;90(3):562-9: E. Canyılmaz, M. N. Yavuz, L. Serdar, G. H. Uslu, A. Y. Zengin, Ö. Aynacı, E. Hacıislamoğlu, Z. Bahat, A. Yöney

Page 2: 23 Nisan 2016, Cumartesiurok2016.naklenkongre.com/pdfs/23nisan.pdf · beyin metastazlarında her hedef için oluşturulan çoklu izomerkezli planların tek izomerke-zli planlara göre

KANSER NUTRİSYONUNDA TEMEL KAVRAMLARKanser hastalıklarında kilo kaybının olması, iştahsızlık, zayıflama ve bunların klinik et-kilerinin belirlenmesi uzun yıllardır ortaya konulan konulardır. Tanı sırasında kanserli olguların %30-80’inde zayıflama görülür. Hastalığın ilerleyen evrelerindeki kilo kay-bı başlangıçtakinden daha fazladır. Pankre-as, mide, özefagus ve

baş-boyun kanserli hastalarda malnutrisyon görülme ola-sılığı yüksektir. Tümör evresi ve tedavisi majör prognos-tik faktör olmasına rağmen medikal onkoloji hastalarının hayatta kalışında kilo kaybının anlamlı ve bağımsız bir prediktör olduğu belirtilmektedir. Kansere bağlı malnut-risyon; yaşam kalitesinde azalmaya, kemoterapiye (KT) yanıtın azalmasına, KT’ye bağlı toksisite riskinde artışa, immün yetmezliğe, performans statusunda ve kas fonksi-yonlarında azalmaya, postoperatif komplikasyon riskin-de artışa, hastane yatış sürelerinin uzamasına, reçete ve konsültasyon bedellerinin artmasına ve yaşam süresinin kısalmasına neden olur.

Hastalık nedeniyle azalan besin alımına, tümöre ve te-daviye bağlı komplikasyonların eklenmesi ile bir kısır döngü oluşur. Kanser kaşeksisindeki kilo kaybı konu-sunda ortak bir veritabanı oluşturmaya yönelik yapılan son çalışmalarda hastada >%10 kilo kaybı varsa, oral besin tüketimi <1500 kkal/gün ise ve sistemik inflamas-yon varsa (CRP>10 mg/dl) kaşeksi sürecinin başladığı vurgulanmaktadır. Hastalar, tanıdan ölüme kadar giden süreçlerinde sırasıyla prekaşeksi, kaşeksi ve ileri kaşeksi sendromuna girmektedirler. Kanser kaşeksisi sendromu-nun en göze çarpan komponenti astenidir. Asteni kanser hastalarındaki iskelet kası yıkımının önemli bir göster-gesidir. Malnutrisyon riski yüksek hastaların nutrisyonel terapileri prekaşeksiye girmeden yeterli ve sürekli olacak şekilde planlanmalıdır.

Kanser hastalarındaki malnütrisyon tümörün yerine, ti-pine, evresine, uygulanacak tedaviye ve tedavinin olası yan etkilerine, hastanın ekonomik koşullarına ve kişile-rin beslenme konusundaki bilgi düzeylerine bağlı olarak farklılık gösterir. Kanser hastalarının %60’ı tedavileri boyunca bir veya birden çok cerrahi operasyon geçirirler. Rezeke edilen organlar ve nutrisyonel etkileşimler gözö-nünde bulundurulmalıdır. Cerrahi operasyon öncesinde veya sonrasında uygulanan KT ve radyoterapinin (RT) de olası yan etkileri atlanmamalıdır. Onkoloji hastala-rına uygulanan KT: anoreksi, bulantı, kusma, ishal, tat ve koku almada değişiklik, mukozit gibi istenmeyen yan etkiler ortaya çıkarabilmektedir. Yine sıklıkla uygulanan RT de radyasyon uygulanan bölgeye bağlı olarak beslen-me durumunu etkileyebilir. Örneğin abdominal bölgeye uygulanan RT enterit, kabızlık, fistüller ve striktürlere

neden olabilirken, baş boyun bölgesine uygulanan RT, tükrük salgısının azalması, tat ve koku almada değişik-lik, disfaji ve çene açıklığının azalması gibi yan etkilere neden olabilir. Özellikle baş boyun kanserli hastalarda RT’nin neden olduğu ağız içi lezyonlar oral gıda alımını etkiler.

Kanser hastasını beslemekteki en önemli amaç tedavinin sürdürülebilirliğini sağlamak, hastanın mevcut ağırlı-ğını korumak, genel durumun bozulmasını önlemek ve malnütrisyonlu hastalarda hayati tehlike yaratabilecek komplikasyonların gelişmesini önlemektir. Tüm Onko-loji hastalarının tanı aldıkları andan itibaren nütrisyonel değerlendirmesi yapılmalı, gerekiyorsa nutrisyonel tera-pi planlanmalı ve mümkünse iki haftada bir değerlendi-rilmelidir.

Nütrisyonel değerlendirme yöntemleri pek çok faktörden etkilenmektedir ve hepsi aynı derecede duyarlı ve spe-sifik değildir. Subjektif Global Değerlendirme (SGA), Nutrisyonel Risk Taraması (NRS 2002), Mini Nutrisyo-nel Değerlendirme (MNA) kullanılan yöntemler arasın-dadır. Hastanın nütrisyonel durumu değerlendirildikten sonra nütrisyonel gereksinimleri hesaplanmalı, hangi beslenme yönteminin uygulanacağına karar verilmelidir. Onkoloji hastaları tedavileri boyunca pek çok semptomla karşılaşırlar. Onkoloji hastalarının semptom kontrolü ne kadar iyi yapılırsa hastaya o kadar iyi bir yaşam potan-siyeli sunulabilir. Kanserli bir hastada oral gıda alımının 30-35 kal/kg/gün ve protein 1.5-2 gr/kg/gün içerecek şekilde planlanması gerekmektedir. Hastanın her besin

grubundan yiyecek tüketmesi sağlanarak yeterli ve den-geli beslenmesi sağlanmalıdır. Hastanın oral besin alı-mı yeterli değilse oral alımının protein-enerji açısından zenginleştirilmesi amacıyla oral beslenme ürünlerinden yararlanılabilir. Onkolojide hiperkalorik, yüksek oranda protein içeren ürünler tercih edilmektedir. KT ve RT’ye sekonder gelişmiş ileri mukozit-özefajit varsa, oral alımı engelleyecek kadar kısıtlanmış ağız açıklığı varsa yutma fonksiyonu bozulmuşsa, İhtiyacının %50’sinden fazlası-nı oral yoldan alamıyorsa, GİS’i tıkayan tümör, ileus vb yoksa tüple beslenme düşünülmelidir. Nazogastrik veya nazoduodenal tüp bir cerrahi girişim gerektirmeden ko-laylıkla takılabilir. Dört haftadan uzun süreli beslenme desteği planlanan olgularda gastrostomi veya jejunosto-mi açılmalıdır. Enteral beslenmenin kontrendike olduğu

durumlarda total parenteral beslenme (TPN) uygulanır. TPN, hastaya periferik veya santral venöz yollarla uy-gulanabilir. Günümüzde endrüstrinin sağladığı lipit-kar-bohidrat-aminoasit içeren kullanıma hazır 3’lü sistemler bulunduğu gibi compounder ünitesi bulunan hastaneler-de hastanın spesifik ihtiyaçlarına uygun olarak dolum da yapılabilmektedir. Hastanın oral veya enteral yoldan be-sin alımı yeterli ise parenteral nutrisyon önerilmez.

Terminal dönem kanser hastalarının ne zamana kadar beslenme desteği alması gerektiği ve desteğin kesilme zamanı, konusunda fikir birliği yoktur. Hasta ve ailesinin beslenmeye bakış açıları göz ardı edilmemek koşulu ile bu konudaki karar, doktor ve diyetisyen tarafından has-sasiyetle alınmalıdır.

Nutrisyonel terapi ile onkoloji hastalarında fiziksel ve fonksiyonel bütünlüğün sağlanması ve yaşam kalitesi-nin yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Onkoloji hastala-rının tanı anında beslenme durumunun tespit edilmesi ve malnutrisyonda olmasalar bile beslenme konusunda bilinçlendirilmeleri, eğitilmeleri gereklidir. Hastaya ve ilgili sağlık personeline zamanında ve doğru beslenme desteği ile tedavinin daha etkin olacağı, iyileşme şansının artacağı, hastanın kendini daha güçlü ve iyi hissedeceği anlatılmalıdır. Kanser hastalığının tedavisine katkıda bu-lunan tüm sağlık çalışanlarının malnütrisyonu tanıma ve önleme konusundaki çabaları, kanserde sıklıkla görülen kilo kaybını ve buna bağlı komplikasyonları azaltabilir. KAYNAKLAR1. Dewys WD, Begg D, Lavin PT, et al. Prognostic effect of weight loss prior to chemotherapy in cancer patients. Am J Med 1980;69:491-4972. Eric Van Cutsema, Jann Arend. The causes and consequences of cancer-as-sociated malnutrition. European Journal of Oncology Nursing 2005; 9:51–633. Fearon K, Strasser F, Anker S, Bosaeus I, Bruera E, Fainsinger R, et al. Definition and classification of cancer cachexia: an international consensus. The Lancet Oncology. 2011;12(5):489–4954. Fearon K., Cancer cachexia: Developing multimodal therapy for a multidi-mensional problem. Eur J Cancer 2008;44:1124-11325. Eric Van Cutsema, Jann Arend. The causes and consequences of cancer-as-sociated malnutrition. European Journal of Oncology Nursing 2005; 9:51–636. American Society for Parenteral end Enteral Nutrition (ASPEN), ASPEN Board of Directors Guidelines for the use of parenteral and enteral nutrition in

adult and pediatric patients. J Parent Ent Nutr 2002;26:82-3

Uzm. Dyt. Derya Hopancı BıçaklıEge Üniversitesi Hastanesi Tülay Aktaş Onkoloji Merkezi

14:30-15:30 - Gordion Salonu

Radyasyon Onkolojisi asistanları olarak bu yılda ailemizle buluşmanın heyecan ve coşkusunu yaşıyoruz. Kongremiz tüm hızıyla devam ediyor. Hocalarımızın tecrübelerini aktardığı kurs programından ailenin en genç üyeleri olarak en fazla bizler yararlandık. Günün son oturumlarının dahi yoğun katılımla gerçekleşmesi, kongremizin yüksek temposunun göstergesidir. Gün sonunda asistan arkadaşları-mız, uzmanlarımız ve hocalarımızla akşam yemeklerinde buluşarak tüm bir yılın stresini atma fırsatını buluyoruz.

Herkese iyi kongreler diliyorum.

Kübra Özkaya

RADYASYON ONKOLOJİSİ ASİSTANLARI UROK’TA

Page 3: 23 Nisan 2016, Cumartesiurok2016.naklenkongre.com/pdfs/23nisan.pdf · beyin metastazlarında her hedef için oluşturulan çoklu izomerkezli planların tek izomerke-zli planlara göre

ÇOKLU HEDEFLİ SRS / SBRT VE SORUNLARI İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

İMMÜNOTERAPİ VE RADYOTERAPİ (RT): OPTIMAL RT ŞEMASI NE OLMALI?

Geçmişten günümüze teknolojideki hızlı değişime paralel olarak tedavi kararları ve teknikleri değişiklik göstermiştir. Özellikle yüksek hassasiyetli tedavi cihazlarının üretimi ile stereotaktik radyocerrahi günümüzde sıklıkla kullanılmak-tadır. Artık elimizdeki mevcut tedavi cihaz ve yazılımlar yardımıyla çoklu hedeflere tek veya birden fazlplanlar ile SRS veya SBRT yapabilmekteyiz (Şekil 1).

Beden içi çoklu hedeflerin ışınlanması ile ilgili en önemli çalışmalardan birisi RTOG NRG-BR001 “A Phase 1 Study of Stereotactic Body Radiotherapy (SBRT) for the Treat-ment of Multiple Metastases” çalışması olup 19 Eylül 2014 tarihinde hasta alımına başlamış ve halen hasta kabulü de-vam etmektedir. Bu çalışma çoklu hedeflerin planlaması ve tedavisi ile ilgili yol gösterici bir çalışmadır. Çoklu hede-

fler ile yapılacak SRS/SBRT uygulanmalarında hasta oldukça iyi sabitlenmelidir. Tek doz, tek izomerkez planlamalarında, hedefler arası mesafe uzadıkça rotasyonel farklılıkların olabileceği dikkate alınarak hasta daha hassas ve detaylı pozisyonlandırılmalıdır. Nefese bağlı organ hareketinin olduğu çoklu hedef SBRT tedavilerinde hareket >5 mm ise RPM, aktif nefes kontrol

sistemleri, markır yerleştirme gibi çözümler mutlaka getirilmelidir. <1cm olan hareketlerde ITV yaklaşımı oldukça faydalı olacaktır fakat >1 cm olan hareketlerde abdominal kompressör benzeri yardımcı sistemler ile hareket kısıtlanmalıdır. Tedavilerde minumum 3D görüntüleme sistemleri ile hedeflerin yeri teyit edilmelidir.

Non-izosentrik tedavi yapan cihazlar hariç çoklu hedeflerin tedavisinde en önemli konu izomerkezin yeri ve sayısıdır. Hedeflerin yeri, birbirlerine uzaklıkları, organ hareketi vs. faktörler izomerkezlerin yeri ve sayısını tayin etmekte büyük öneme sahiptir. Clark ve ark. 2010 yılında (vol:76/num:1) kırmızı dergide yayınladığı çalışmada birbirlerinden yeterince uzak yerleşimli beyin metastazlarında her hedef için oluşturulan çoklu izomerkezli planların tek izomerke-zli planlara göre ve tek ark yerine çoklu ark kullanımının normal beyin dozunu azalttığını raporlamıştır. Fakat birçok senaryoda yazar tek izomerkez çok ark ile yüksek konformaliteye sahip planların oluşturulabildiğini belirtmiştir. Tek izomerkez kullanıldığında tüm hacimlerin geometrik merkezine izomerkez yerleştirmek özellikle MLC sızıntısını ve litaratürde “island blocking” olarak bilinen MLC pozisyonuna bağlı bazı bölgelerin korunamaması olasılığını azaltmaktadır. Hareketli organlarda (karaciğer, akciğer) çoklu hedeflerin ışınlanması sırasında her hedefin hareketi farklı olabileceğinden tek izomerkez kullanımı sıklıkla doğru sonuçlar ver-memektedir. Düzenli şekilli tümörlerde 2-5 alan dinamik konformal ark, daha düzensiz şekilli tümörlerde IMRT/Vmat veya Hibrit planlar klinikte kabul edilebilir planların çıkmasına yardımcı olabilir. Non-coplanar ışın kullanımı çoklu hedeflerde normal organ dozlarını düşürmeye ve daha konformal doz dağılımları elde etmeye yardımcı olabilir. Robotik radyocerrahi gibi non-izosen-trik tedavi yapan sistemlerde ise nod ve ışın başına MU değerleri tedavi süresini ve kullanılacak ışın sayısını belirlemede oldukça önemlidir. Çoklu hedeflerin plan değerlendirmeleri klasik SRS/SBRT tedavilerindekine benzemektedir. Burada temel zorluk özellikle birbirine yakın hedeflerde diğer hedeflerin ışınlanmasıyla etkilenen konformalite ve homojenite değerlerinin önerilen krit-erler içerisinde tutabilmektir. 23 Nisan 2016 SRS/SBRT oturumunda bu konular detaylarıyla be-raber tartışılacaktır.

Med. Fiz. Uzm. Nadir KüçükMedipol Üniversitesi Hastanesi

Radyoterapi, kanser tedavisinde sık kullanılan bir tedavi yöntemi olup, ana amacı normal dokulara mümkün oldu-ğunca en az zarar vererek tümör dokusunu yok etmektir.

Geçtiğimiz yüzyılda RT teknikleri (YART, VMAT, SBRT) tam gelişmemişken, bugüne kadar edindiğimiz deneyimle-re göre belli bir tümörü yok edebilmek ve çevredeki fazla-dan ışınlanan normal dokuları koruyabilmek için günlük RT fraksiyon dozlarını 1.8 ile 3 Gy arasında sınırladık. Son yıllarda stereotaktik RT tekniklerininin gelişmesiyle (SRS, SBRT), teknik olarak küçük hedefleri çevre dokulara zarar vermeden fraksiyon başına yüksek dozlarla ışınladığımız zaman (1x 30 Gy, 1x 20 Gy, 5x 11 Gy, vs), lokal kontrol açısından daha başarılı olduğumuzu da öğrendik. YART,

VMAT, Tomoterapi gibi RT tekniklerinin daha sık kullanılmasıyla, 1.8-2 Gy fraksiyonda uygu-lanan 60-70 Gy RT’nin çevre dokulara daha az zarar verdiğini de gözlemledik. Bununla birlikte, radyasyonun pro-immünojenik etkisini en fazla arttıracak RT rejiminin ne olacağı halen tartışma-lıdır. Radyasyon, immünojenik etkiyi arttırmak amacıyla in situ bir aşı olarak kullanılacak ise, belirli bir tümör tipinin tedavisinde standart radyasyon dozları ve fraksiyonların ne olacağı tam bilinmemektedir.

Örneğin, anti-CTLA-4 ile birlikte, sinjenik farelerde iki karsinom modeli farklı radyasyon rejim-leri karşılaştırıldığında. tümör-spesifik T hücreleri ve abskopal etki (ışınlanmamış tümör bölge-lerinde elde edilen tedavi yanıtı) indüksiyonu arasında belirgin farklılıklar bulunmuştur. Her bir RT şeması, tek başına kullanıldığı zaman tümör büyümesini inhibe etmek için benzer sonuçlar veriyorsa da, anti-CTLA-4 eklendiğinde 1x 20 Gy ve 3x 8 Gy RT şemaları karşılaştırıldığında, 3x 8 Gy ile ışınlanmış tümörlerinin çoğunluğunda 20 Gy tek bir doz ile ışınlanan farelere göre daha fazla abskopal etki gözlenmiştir. 5x 6 Gy RT şeması ise, abskopal etki açısından 1x 20 Gy ve 3x 8 Gy arasında yer almıştır. Bu sonuçlara göre, radyasyon ve anti-CTLA-4 kombinasyonu teda-visinde optimal RT şemasını belirlemek için klinik çalışmalar yapmak gereklidir. Gene, fare me-lanomu modelinde, bağışıklık cevabı ve RT doz şeması etkisi incelendiğinde, farelere tek başına B16-OVA tümör hücrelerinin enjeksiyonu hafif bir tümör bağışıklığı yaparken, fraksiyon başına 7.5 Gy ve daha fazla dozlarda RT uygulandığında, fraksiyon başına 5 Gy ve daha az dozlara göre immün sistemi daha fazla uyardığı gözlenmiştir.

Klinik açıdan bakıldığında, yakın zamanda yayınlanan eşleştirilmiş 10’ar hastalık retrospektif bir çalışmada, lokal ileri ama borderline operabl olan pankreas kanserli olgularda, gemsitabin ile kombine olarak uygulanan 5.5 haftada 28x 1.8 Gy RT ile bir haftada 3x 10 Gy RT şemaları kar-şılaştırıldığında, 3x 10 Gy’lik RT’nin anlamlı olarak daha az T-hücresi kaybına, yani genel olarak bağışıklık sistemini daha az inhibe ettiği gözlenmiştir.

Sonuç olarak, onkolojide kanser immünoterapisine değerli bir ortak olarak radyoterapinin yeni rolü ortaya çıkmaktadır. Toplam doz, fraksiyon başına uygulanan doz ve fraksinasyon şeması, RT ve immünoterapi ile birlikte kullanıldığında, tedavi başarısının belirlenmesinde hastanın bağı-şıklık sistemi üzerinde iyonize radyasyon etkilerinin belirlenmesinde anahtar değişkenler olması muhtemeldir. Bundan başka, radyoterapi ve immünoterapinin doğru sıralaması da (hangi tedavi-nin daha önce yapılması) muhtemel diğer önemli bir faktör olabilir.

Her durumda, bağışıklık sistemi üzerinde radyasyonun etkileri, sadece tümörlerin lokal kontrolü-nün ötesinde, radyasyon onkolojisi için yeni bir uygulama ortaya çıkardı. Bugüne kadar kullan-dığımız standart fraksiyonasyon RT şemalarını unutup, tümör çevresindeki bağışıklık sistemini uyarmak ve aynı zamanda genel olarak bağışıklık sisteminde fazladan ışınlanan dokulardaki im-münite inhibisyonunu minimuma indirgemek için sadece tümör ve çok yakın çevresinin ışınlan-dığı, yeni hipofraksiyonasyon şemaları üzerinde araştırmalar yapmamız gerekiyor. Radyumun ve röntgen ışınlarının keşfinden bir yüzyıl sonra, iyonize radyasyon, ek klinik etkilerini ve sonuçla-rını ortaya çıkartarak bizleri şaşırtmaya devam ediyor.

Prof. E. Mahmut Özşahin, MD, PhDLozan Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi (CHUV) Lozan, İsviçre

TROD Yeterlik Kurulu, Müfredat Hazırlama ve Eğitim Kurumlarını Değerlendirme Komisyonunun uzun çalış-malarla hazırladığı “eğitim kurumlarının akreditasyon (eşyetkinlik) ziyaret formları hazırlama kılavuzu” der-nek web sayfamıza konulmuş olup gönüllülük esasına göre formlarını gönderen Radyasyon Onkolojisi mer-kezlerine ziyaretler başlamıştır.

İlk merkez ziyaretimiz Ekim 2015 tarihinde Dokuz Ey-lül Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalına yapılmıştır. Anabilim Dalı başkanı Dr.Fadime Akman’ın titiz evsahipliği eşliğinde tüm öğretim üyelerinin katılı-mı ile kılavuzların eşliğinde ziyaret gerçekleştirilmiştir. Eğitim kurumu olarak gerek öğretim elemanlarının ge-rekse merkez alt yapısının koşulları ile değerlendirme ekibinin tüm beklentilerini karşılayan kurum, asistan mülakatları ile de radyasyon onkolojisi eğitimi konusun-da çok olumlu puanlar almıştır.

Ziyaret değerlendirme raporu ile de belirtildiği üzere Dokuz Eylül Üniversitesi, Radyasyon Onkolojisi Anabi-lim Dalı “Kurum Uzmanlık Eğitimi Yeterlik Belgesi” ni almaya hak kazanan ilk kurum olmuştur.

Tüm eğitim elemanlarını yürekten kutluyor ve tüm diğer eğitim kurumlarına örnek teşkil etmesini diliyorum.

Sevgilerimle,

Prof. Dr. Esra Kaytan SağlamYeterlik Kurulu Başkanı

KURUM UZMANLIK EĞİTİMİ YETERLİK BELGESİ

Page 4: 23 Nisan 2016, Cumartesiurok2016.naklenkongre.com/pdfs/23nisan.pdf · beyin metastazlarında her hedef için oluşturulan çoklu izomerkezli planların tek izomerke-zli planlara göre

Hodgkin lenfomanın bilinen ilk tanımlaması 1832 yı-lındadır. Daha kemoterapinin olmadığı bu yıllarda rad-yoterapi ile ilk Hodgkin hastasının kürü 1930 yılında sağlanmıştır. 1950’ler de Hodgkin lenfoma tedavisi için Kaplan ve Peters tarafından Mantle ve Ters Y alan-ları tanımlanmıştır. 1960’larda ilk kombine kemoterapi rejimi MOPP kullanılmış bunu 1970’lerde daha az yan etki ve daha iyi tümör kontrol oranları ile ABVD ke-moterapisi takip etmiştir. Tedavide kür oranları giderek artmış kombine tedaviler, tetkik sitemindeki gelişmeler gibi faktörlerle radyoterapi alanları ve dozları azalmış-tır. Günümüzde %80 civarında kürabl bir hastalıktır. Yıllar içinde bakıldığında Hodgkin lenfoma tedavisin-de radyoterapinin uygulama oranının azaldığı görül-mektedir. Parikh ve ark. ları 1998 den 2011’e gelindi-ğinde özellikle erken evre Hodgkin hastalığında (evre

I,II) radyoterapi kullanımının %11 oranında azaldığını bildirmiştir. Bu tercihin temel nedeni sağkalımı iyi bu hastalıkta radyoterapinin olası geç yan etkilerinden kaçınmak, ve radyote-rapisiz takibinde yineleme olursa salvaj şansının hala devam ediyor olması olabilir. Ancak bu yaklaşım salvajda kullanılan daha fazla ve yüksek kemoterapileri daha yüksek ve geniş radyoterapi doz ve alanlarını ve KI nakli gibi yaklaşımların getireceği morbiditeyi ve mor-taliteyi dışlamamalı ve unutturmamalıdır. Peki Hodgkin lenfoma tedavisinde radyoterapinin atlanması gerçekten güvenli midir? Ya da hangi hastalar için gündeme gelebilir? Kombine kemoterapi radyoterapiye karşın tek kemoterapiye dayanak olarak karşımıza çıkan NCIC/ECOG HD.6 çalışmasıdır. Bu çalışmada radyoterapi uygulanan kolda progresyonsuz sağka-lım daha iyi olmakla birlikte genel sağkalım radyoterapi kolunda daha kötü bildirilmiştir. Çalışma bunun radyoterapinin yan etkilerine bağlasa da bakıldığında bu koldaki ölümlerin Alzheimer, intihar ve boğulma gibi çok farklı sebepler olduğu görülmektedir. Çalışmanın eleştirilecek bir yönü de hastalara uygulanan radyoterapinin günümüz uygulamalarından çok uzak subtotal nodal ışınlama 35 Gy şeklinde olmasıdır. Erken evre favorabl özelliklere sahip hastalarda dahi radyoterapiyi dışlayan çoğu çalışmada progresyonsuz sağkalım bozulmuş-tur. Koshy ve ark. SEER veritabanlı 12.247, Parikh ve ark. ise National Cancer veritabanlı 29.752 erken evre Hodgkin lenfoma tanılı hastanın değerlendirilmesinde radyoterapi uygu-lanan kolda genel sağkalımı anlamlı olarak daha iyi kaydetmişlerdir. Kemoterapi yanıtına göre interim PET ile erken ve iyi yanıt elde edilen hastalarda tedavi yaklaşımını değiştirme-ye yönelik kurgulanan iki çalışma ise RAPID ve EORTC H10’dur. Bu iki çalışmada interim PET de tam yanıt elde edilen hastalarda radyoterapi atlanmış, her ikisinde de radyoterapi uygulanan kola göre uygulanmayan kolda progresyonsuz sağkalım sonuçları yine daha kötü olmuştur. Sonuçta yetişkin hasta kolunda progresyonsuz sağkalımı bozmadan radyoterapi-nin güvenle iptal edilebileceği bir hasta grubu tanımlanamamıştır.

Günümüzün pratiğinde erken evre favorabl grupta Hodgkin lenfomanın tedavi algoritmasını oluşturan çalışma GHSG 10 çalışmasıdır. Bu grup hastada 2 kür ABVD ve 20 Gy IFRT ile sonuçlar daha fazla kemoterapi ve 30 Gy radyoterapi kombinasyonuna eşit çıkmıştır.

Çocukluk çağı Hodgkin lenfomadaki sağkalım sonuçları yetişkinlerden daha iyi iken, bu grupta radyoterapi yan etkileri ise daha morbid olabilmektedir. Radyoterapi güvenle dışla-nabileceği bir kol araştıran ve günümüz radyoterapi endikasyon pratiğini oluşturan çalışma GPOH-HD 95’dir. Bu çalışmada TG 1 (Evre IA, IB ve IIA) grubundaki hastalarda 2 siklus OPPA (erkeklere OEPA) kemoterapisi sonrası tam yanıt elde edildiğinde radyoterapisiz takip güvenli bulunmuştur.

Doç.Dr. Ş. Bilge GürselOndokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı

HODGKIN LENFOMA’da KEMOTERAPİ MİKEMOTERAPİ+RADYOTERAPİ Mİ

FOTOĞRAFLARINIZI #UROK2016 HASHTAGİ İLE

INSTAGRAM’DA YAYINLAYIN,KONGREFOTO ALANINDA YER

ALAN KİOSKTAN BASKISINI ALIN!