11
Agacin ve yapraklarin hakikat hikayeleri Ben sana ne demistim dal, yaprak, meyve kardes

Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

  • Upload
    ildesm

  • View
    81

  • Download
    5

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

Agacin ve yapraklarin hakikat hikayeleri

Ben sana ne demistim dal, yaprak, meyve kardes

Page 2: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

Ağaçların Özellikleri

Ağaçlar, yaşamları boyunca büyümeyi sürdüren odunsu bitkilerdir. Biçimleri, büyüklükleri ve yaşam süreleri, türden türe önemli değişiklikler gösterir. Yeryüzünde, narin süs ağaçlarından, dev sekoyalara kadar, 20.000’den fazla ağaç türü olduğu biliniyor. Bilinen en yaşlı ağaç, California’da (ABD) bulunan 4700 yaşındaki bir çam ağacıdır. Bilinen en uzun boylu ağaçsa, Avustralya’da bulunan yaklaşık 150 metre boyundaki bir okaliptüs ağacıdır. Ağaç türlerinin en çeşitli olduğu yerler, tropikal yağmur ormanlarıdır. Ülkemizde de çok sayıda ağaç türü görülür. Ağaçların biçimleri ve büyüklükleri birbirinden ne kadar farklı olursa olsun, iki bitki grubundan birine aittirler: Açık tohumlular ya da kapalı tohumlular. Kapalıtohumlu bitkiler, tohumu koruyucu bir katmanla kaplı, çiçekli bitkilerdir. Bilinen bitki türlerinin % 90′ı kapalıtohumludur. Açıktohumlu bitkilerse, koruyucu bir katmanla kaplanmamış tohumlar üreten ağaçlar ve çalılardır. Bunlar çiçek açmazlar. En bilinenleri, servi, çam, ladin, ginko gibi ağaçlardır.

Ağaçları Nasıl Tanırız?

Ağaç türlerinin birbirlerinden farklarını belirleyen kendine özgü özellikleri vardır. Genellikle, ağaçları tanımanın en kolay yolu yapraklarına bakmaktır. Öncelikle, ağacın iğne yapraklı mı, yoksa geniş yapraklı mı olduğuna dikkat edin. Yapraklarının biçimini, rengini ve dalların üzerinde düzenleniş biçimini inceleyin. Bunu yaparken dikkatli olmak gerekir, çünkü bazı ağaçların yaprakları birbirine çok benzer. Örneğin, çınar ve çınar yapraklı akçaağaç gibi. Ağacın gövdesinin rengi ve dokusu, varsa çiçeklerinin ve meyvelerinin özellikleri de onu tanımanıza yardımcı olacaktır. Kimi ağaçlarıysa, sadece uzaktan nasıl göründüklerine bakarak tanıyabilirsiniz. Örneğin salkım söğüt gibi bazı ağaçların biçimleri kolayca ayırdedilmelerini sağlar.

Ağaçların Özellikleri (Ağaç Nasıl Oluşur?) Vikipedi

Sponsorlu Bağlantılar

Ağaç Meyve verebilen, gövdesi odun veya Kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki. Boyu en az 5 metre , çapı da 10 cm’den aşağı olmayan, dal sürgün ve yapraklarının oluşturduğu tepe tacını tek bir gövde üzerinde taşıyan, her yıl çap artımı yaparak kalınlaşan , sürgün vererek boylanan, hücrelerinin büyük bölümü odunlaşmış olan, uzun ömürlü Bitkilere Ağaç denir.

Bir Ağaç; temel olarak kök, gövde, dal ve yaprak olmak üzere 4 ana organdan oluşur. Bu organların biçim, boyut, yoğunluk, hacim, ağırlık, boy, çap, yıllık artım gibi özellikleri Ağacı biçimlendiren temel özelliklerdir.

Bir Ağacın yaşayıp gelişebilmesi için; ışık, sıcaklık, CO2, O2, Su ve Mineral Madde gereklidir.

Page 3: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

Ağaçların; topraktan su ve mineral maddelerini, havadan ise Karbondioksiti almak, güneş enerjisini kullanarak organik madde üretmek, havaya Oksijen vermek, Canlılara besin ve barınak sağlamak gibi çok önemli işlevleri vardır.

Ağaçlar bu işlevleri yerine getirirken çevrelerindeki Canlı ve cansız tüm varlıklarla karşılıklı olarak birebir ilişki ve etkileşim halindedirler. Bu yüzden Ağaçlar içinde bulundukları Ekosistemler için vazgeçilmez elemanlardırlar. Ağaçların yok olması; yaşama ortamının bozulması ve iklimin olumsuz yönde etkilenmesi ve devamında yaşam zincirinin kopması, en sonunda da tüm yaşamın yok olması anlamına gelir.

Ağaçlar ışık, yer, su ve mineral maddeler yüzünden birbirleriyle amansız bir rekabet içerisine girerler. Bu rekabette baskın çıkabilmek ve dolayısıyla hayatta kalabilmek için tepe ve köklerini hızla geliştirmeye çalışır, gölgeye dayanıklı yaprak üretir, işlevini kaybeden organlarını ( yaprak – dal – kök) terk eder, rakiplerini gölgeleyerek alt etmeye çalışırlar. Bazı Ağaç türleri ( ceviz, meşe, huş, dişbudak, ıhlamur gibi..) kök ve yapraklarından salgıladıkları Sıvı ve gazlarla komşu bitkilere zarar bile verebilirler.

Ağaçlar olgun çağa geldiklerinde ulaşacakları boylara göre üç sınıfa ayrılmaktadır.

Birinci Sınıf Ağaçlar : 100 – 150 Yaşlarında takriben 35 – 40 m. boylanabilen Ağaçlar bu gruba girer: ( Ladin, Melez, Sedir, Duglas, Sekoya, Sançam, Karaçam, Meşeler, Kayın, Dişbudak, Çınaryapraklı AkçaAğaç, Ihlamur, KaraAğaç, KızılAğaç, Okaliptus gibi..)

İkinci Sınıf Ağaçlar : İleri yaşlarda 25 m boylanabilen Ağaçlar bu gruba girer: ( Kızılçam, Fıstıkçamı, Servi, Porsuk, Ardıç, Çınar, Titrekkavak, Sahra Akçaağacı, Gürgen, Söğütler gibi..)

Üçüncü Sınıf Ağaçlar : İleri yaşlarda ancak 8 – 10 m. boylanabilen Ağaçlar bu gruba girer: ( Andız, Fenike Ardıcı, AkçaAğaç, Kızılcık, Çitlenbik, Mazı Meşesi, Pırnal Meşesi, Keçiboynuzu, Defne, Tesbih ağacı gibi.)

Ağaçların özellikleri

Ağaçlar, yaşamları boyunca büyümeyi sürdüren odunsu bitkilerdir. Ağaçların biçimleri, büyüklükleri ve yaşam süreleri, türden türe değişkenlik gösterir.

Page 4: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

Yeryüzünde, narin süs Ağaçlarından, dev sekoyalara kadar 20.000 kadardan fazla Ağaç türü olduğu bilinmektedir. Bilinen en yaşlı Ağaç, Kaliforniya’da bulunan 4700 yaşındaki bir çam ağacıdır. Bilinen en uzun boylu Ağaçsa, Avustralya’da bulunan yaklaşık 150 m. boyundaki bir okaliptüs ağacıdır. Ağaç türlerinin en çeşitli olduğu yerler, tropikal yağmur ormanlardır. Ülkemizde de çok sayıda Ağaç türü bulunur. Ağaçların biçimleri ve büyüklükleri birbirinden ne kadar farklı olursa olsun, iki Bitki grubundan birine aittirler. Açık tohumlular ya da kapalı tohumlular. Kapalı tohumlu bitkiler, tohumu koruyucu bir tabakayla kaplı, çiçekli bitkilerdir. Bilinen bitki türlerinin %90 ı kapalı ′tohumludur. Açık tohumlu bitkilerse, koruyucu bir tabaka ile kaplanmamış tohumlar üreten Ağaçlar ve çalılardır. Bunlar, çiçek açmazlar. En bilinenleri, servi, çam, ladin, ginko gibi Ağaçlardır.

Ağaç Çeşitleri ve Kullanıldıkları Yerler

Ağaçlar; meyveli ve meyvesiz olmak üzere ikiye ayrılırlar.

1- Meyveli Ağaçlar :

Yurdumuzda en çok mevcut meyveli Ağaçlar şunlardır; Erik, Vişne, Kiraz, Elma, Armut, Kayısı, Dut, Zerdali, Ceviz, Fındık, Badem, Şeftali, Kestane, Ayva, İncir, Üzüm, Portakal .

Bu sayılan meyveli Ağaçlar genel olarak mevcuttur. Ancak yurt dışında varlığı mevcut olan Hurma, Ananas, Kivi gibi vs. meyvelerde son yıllarda bazı yöresel mevkilerde az da olsa yetiştirilmeye başlanmıştır.

2- Meyvesiz Ağaçlar :

Bu cins Ağaçlar ikiye ayrılır.

a) İbreli Ağaçlar ; Yurdumuzda en çok yetişen ibreli Ağaçlar şunlardır; Çam, Göknar, Ladin, Sedir ( katran ağacı ), Ardıç

b) Yapraklı Ağaçlar ; Meşe, Kayın, Gürgen, Kestane, KızılAğaç, Kavak, Ihlamur, Dışbudak, KaraAğaç, AkçaAğaç.

Ağacın kullanıldıkları yerler:

Karaçam, Sarıçam, Kızılçam:

İnşaat işleri, marangozluk, çeşitli ev eşyaları, Ambalaj sandıkları, köprü, gemi tekneleri, Telefon , telgraf, maden ve gemi direkleri, travers, çit kazıkları, yakacak ve yapacak işlerinin her çeşidinde.

Page 5: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

Ladin ve Göknar:

İnşaat işleri, marangozluk, telefon, telgraf, maden ve gemi direkleri, kağıt, kibrit çöpü, yağ kalıpları, elek kasnakları, çalgı aletleri, kurşun kalem, muhtelif oyuncaklar, sandıklar ve yakacak odun .

Sedir :

Her türlü inşaat, çeşitli ev eşyaları, elbise ve çamaşır sandıkları, travers ve katran

Ardıç :

Her çeşit inşaat işleri, çeşitli ev eşyaları, baston, su kapları, kurşun Kalem ve tornacılık işlerinde kullanılır.

Meşe :

Her çeşit inşaat işleri, çeşitli ev eşyaları, kaplamacılık, fırçalar, çekiç sapları, çit kazıkları, köprü, su değirmenleri, gemi eğrileri, ziraat aletleri, maden ve telefon direkleri, travers ve yakacak odun

Kayın :

Her türlü inşaat işleri, marangozluk aletleri, ev eşyaları, bükme mobilya, kundura kalıpları, tüfek parçaları, çocuk oyuncakları, mutfak aletleri, ambalaj sandıkları, sandal kürekleri, takunya, ziraat aletleri, elek kasnakları, Alet sapları, travers, bayrak direği ve yakacak odun

Gürgen :

Her türlü inşaat işleri, marangozluk aletleri, ev eşyaları, bükme mobilya, kundura kalıpları, tüfek parçaları, çocuk oyuncakları, mutfak aletleri, ambalaj sandıkları, sandal kürekleri, takunya, ziraat aletleri, elek kasnakları, alet sapları, travers, bayrak direği ve yakacak odun

Yoksul Çocuk Ve Elma Ağacı

Ulu bir dağın eteğinde küçük bir köy ve o köyün karşı yamacında, sık yemyeşil yaprakları ile parlak kırmızı elmaları olan dibine her yaz sıcağı gölge ve serinlik veren bir elma ağacı varmış bir zamanlar.

Page 6: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

Ağacın dalları arasına yuva yapmış olan kuşlar, yaprakların arasında korunup, kanat çırparak daldan dala uçuşur, şarkılar söylermişler mutluluk içinde. Bir de her gün bu elma ağacını ziyaret eden gülünce yüzünde güller açan Ali adında yoksul ve zeki bir çocuk varmış.

"Ey güzel çocuk duyuyor musun beni?"

Küçük Ali bu sesin nereden geldiğini anlayamamış şaşkın şaşkın etrafına bakınıp durmuş, sonra farketmiş ki üstünde yemyeşil yaprakları ve kıpkırmızı elmalarıyla görkemlice duran elma ağacı dile gelmiş konuşmakta.

" Ey sevgili elma ağacı sen konuşabiliyor musun?" diye merakla sormuş elma ağacına...

- Tabii, demiş elma ağacı, "sen nasıl konuşabiliyorsan ben de öyle konuşurum ama kimse beni duymuyor çünkü durup dinlemiyor. Elmalarımdan alan hemen uzaklaşıyor burdan..."

- Bağışla, demiş küçük Ali, "bunca zamandır altından gelir geçerim sesini hiç duymamıştım, durup dinlememiştim. Ama bugün karnım açtı elma yemek için geldim buraya, konuştuğunu duyunca önce şaşırdım ama şimdi seni anlıyorum. Çünkü benimde arkadaşım yok benimle de kimse konuşmuyor çok yalnızım..."Fakir ve yetim olduğu için kimsenin kendisiyle arkadaşlık yapmadığını söylemiş Ali.

-Elma ağacı önce derin bir iç geçirmiş ve sonra küçük Aliye "benimle arkadaş olur musun sana her gün elmalarımdan veririm karnını doyurursun?" demiş. Küçük Ali öyle duygulanmış ki cevap verememiş, cevap yerine sarılıp elma ağacına iki damla gözyaşı dökmüş yanağından... Elma ağacı da çok duygulanmış,"benim de derdim bir candan arkadaşımın olmayışı elmalarımdan alan çekip gidiyor burdan" demiş.

Küçük Ali ağaçtan aldığı iki elmayı hemen afiyetle indirmiş midesine. Sonra dönüp yeni dostuna teşekkür etmiş.- Gerçekten de bu güne kadar böyle lezzetlisini yememişti Ali.

O günden sonra küçük Ali ile elma ağacı çok iyi dost ve iki candan arkadaş olmuşlar, hemen hergün buluşup kuşların cıvıltıları, suların çağıltıları arasında beraber güler, beraber ağlar, beraber oynar olmuşlar… O günden sonra bütün ağaçlarla, bitkilerle, çiçeklerle dost olmuş, kuşlarla, hayvanlarla konuşur olmuş Ali elma ağacının yardımıyla...

Annesi ölünce babası ve kardeşleriyle ortada kalmış Ali. Her gün ırgatlığa gidip tarla, bağ ve bahçelerde çalışarak günlük rızkını temin eden babası, getirdiği üç beş kuruşla çocuklarının geçimini sağlarmış. Bir gün babası da hastalanınca eve bir şey getirecek kimse kalmamış, derken iş çocukların en büyüğü olan Ali’nin başına kalmış.

Günler böyle sevgi ve neşe içinde geçip giderken bir gün Ali üzgün bir şekilde gelmiş elma ağacının yanına, bu defa çok hüzünlü ve endişeliymiş. Elma ağacı. "Söyle" demiş Ali kardeş", "neden bu kadar üzgün ve telaşlısın, bir şey mi oldu acaba?" "Sorma elma kardeş babam hasta çalışan kimsemiz yok. kardeşlerim aç, hazır paramızda kalmadı. Ne yapacağımızı bilemez olduk?." demiş.

"Üzülme" diye yanıtlamış elma ağacı, her şeyin bir çaresi vardır. "Bak sana güzel elmalarımdan

Page 7: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

vereyim, götür çarşıda, pazarda sat, çok paran olur" diye teselli de bulunmuş. Sevincinden ne yapacağını bilememiş Ali, elma ağacına doğru akan kalbindeki sevgi sıcaklığını hissetmiş o an.

O günden sonra Ali devamlı gelip arkadaşının sunduğu kırmızı sihirli elmaları götürüp satmış. Bir zaman sonra ihtiyacından çok daha fazla parası olmuş. Ve her zaman olduğu gibi yine sevinçle oynamaya devam etmişler.

Ali bir gün yine çok dalgın ve üzgünmüş, canı hiç oynamak istemiyormuş. Elma ağacı canının sıkkın olduğunu gören Aliye "Söyle bakalım Ali kardeş canın yine bir şeye mi sıkıldı". "Sorma elma ağacı kardeş, kerpiçten örülü küçüçük bir evimiz vardı yağmura dayanamayıp yıkıldı, babam ve kardeşlerimle açıkta kaldık".

"Bununda bir çaresi var Ali kardeş, yeter ki üzülme. Al bu dallarımdan götür, onlarla kendinize bir barınak yapın içine girin, rüzgardan, yağmurdan korunursunuz." Deyip yine teselli etmiş Ali arkadaşını.Çocuk sevgiyle, minnetle bakmış elma ağacına. Başlamışlar oyunlar kurmaya yeniden...

Aylar yel gibi, yıllar sel gibi geçip giderken küçük Ali büyük Ali olmuş derken hayalleri de büyümüş. Bir gün "yine dalgınsın Ali kardeş, acaba bilmediğim bir şey mi var"diye seslenmiş elma ağacı. "Ben çocuk değilim artık elma ağacı kardeş, büyüdüm, hayallerimde büyüdü, karşı koyları merak ediyorum, dağların öte yanını, dünyayı gezip görmek, tanımak istiyorum"...

"Onunda bir çaresi var Ali kardeş. Kes dallarımın bir kısmını, sağlam bir kayık yap kendine, yanına da elmalarımdan bol bol al, gezip gör dünyayı. Gittiğin yerlerde bana haber sal kuşlarla, selam yolla ki, içim rahat olsun olur mu? unutma emi! Diye tembih etmiş ve de fazla uzaklara açılma ne olur ne olmaz bazı yerler tekin olmayabilir, sana bir şey olursa üzülürüm". Deyip uyarmış arkadaşını.

"Bu incecik filizlerimi, çekirdeklerimi yanına almanı ve gittiğin her yere dikmeni istiyorum. Büyüyüp ağaç olsunlar, meyve versinler, gölge olsunlar, yiyen herkes şifa bulsun, şifa dağıtsın dört bir yana… Benim tomurcuklarım her iklimi sever, nerde olursa olsun toprağın kucakladığı her filizim yemiş verir"demiş, elma ağacı.

Elma ağacına sarılıp öpmüş, sevgi dolu gözlerle yüreği titreyerek bakmış Ali ve "sen meraklanma arkadaşım bana bir şeycikler olmaz, ayrıca uyarıların için de teşekkür ederim" deyip gülümsemiş kırmızı yanaklı elma ağacına "hey canım arkadaşım, sevgili elma ağacım, sen sonsuza yaşa emi". Deyip fısıldamış. "En zor anlarımda hep yanımda oldun, yardım ettin, bana sonsuz sevgini verdin, doğruyu gösterdin. Ne mutlu bana ki, senin gibi candan bir dostum var…"

Elma ağacının gövdesi ve dallarından, babasıyla beraber hazırladığı kayıkla ayrılmış oradan içi ağlayarak, o büyülü uzak yolculuk başlamış. Yemyeşil rengarenk pırıl pırıl nehirlerde ve derin mi derin vadilerde geçip giderken kalbinin en derinlerinde arkadaşı elma ağacını da götürüyormuş.Kayığın içinde mutluydu, bu ucsuz bucaksız mavi gökler, bu dingin sular ülkesi Ali’nin ülkesiydi artik.

Küçük kayık, sonunda tertemiz suların üzerinde sessizce kaymaya başlamış. Nihayet içindeki sesin çağrısına uymuştu Ali. Gidebildiği yere kadar gidecekti.

Page 8: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri

Nehirin üzerinde arkadaşını düşünmüş, büyük bir sessizlik kaplamış, yalnızca ılık bir esinti hissediyormuş yanaklarında. Ali ağlamış en iyi arkadaşını terkettiği için, sessiz nehir gözlerinden yanaklarına akıyormuş sanki, keşke arkadaşını terketmeseydi diye geçirmiş içinden… Yalnızlık bir yana ama en iyi arkadaşının yokluğunu yüreğinde bir yara gibi hissetmiş. Gözyaşları öyle çoğalmışki, sanki nehir gözlerinin içinden akıyormuş…

Uyumuş Ali’cik gözlerini açtığı zaman kendisini büyülü bir atmosferde bulmuş. Mavisi yeşiline karışmış, uzun uzun ağaçların gölgelerini ve meyvalarını cömertçe sunduğu, renk renk çiçeklerin açtığı, kuşların cıvıl cıvıl öttüğü , pırıl pırıl suların aktığı, tertemiz havasıyla insanoğlunun pek uğramadığı bir yere gelmiş.Her tarafta ceylanlar boy boy çeşit çeşit hayvanlar biribiriyle oynayarak otluyorlarmış.… Ama candan arkadaşından uzak, sevdiklerinden ayrı bir büyümüş çocuk vardı… Elma ağacına kuşlarla haber iletmiş her gitti yere, elma ağacından haber almış kuş kanatlarında…

Ali gittiği her yere elma ağacının tohumunu ekmiş, gittiği her yerde tohumlar filizlenmiş sevgiye. Sonra elma vermeye başlamışlar büyüdükçe. Kuşlar insanlar ve hayvanlar elma ağaçlarının altında buluştukça elma ağaçları da mutluluk dağıtmış etraflarına, böylece tüm canlılara elmalarından vermişler her yaz görkemli ve güçlü dallarıyla…

………….Aradan çok uzun yıllar geçmiş. Ak sakallı, karlı dağların tepesini andıran başıyla ihtiyar bir adam çıka gelmiş, elinde baston yavaş yavaş yürümüş elma ağacına doğru. Elma ağacının altına gelince, başını kaldırıp sonsuz bir sevgiyle bakmış. Elma ağacı tanımış o eski arkadaşını kırlardan topladığı bir demet papatyayı bırakmış gövdesinin yanına ve sarılıp usulca seni seviyorum demiş.

29.9.1981

Nuri CAN

Page 9: Agacin Ve Yapraklarin Hakikat Hikayeleri