33
CEZA USUL HUKUKU I 4. HAFTA Ceza İddiası – Ceza Davası İlişkisi İddia makamının süjesi, savcılık ve katılandır. Devlet adına iddia görevini yerine getiren makam, savcılıktır. Burada devlete ait olan, somut olarak uyuşmazlığın ortaya çıkmasıyani suçun işlenmesiyle birlikte ortaya çıkan, cezalandırma hak ve yetkisinden ileri gelen bir iddiadan söz edilmektedir. Ortada bir suçlama (itham) vardır. Ceza iddiası ile ceza davası arasındaki bağlantı oldukça sıkıdır. Çünkü ceza iddiasının somutlaşmış şekli, ceza davası olarak karşımıza çıkmaktadır. ‘’Davasız yargılama olmaz’’ ilkesi de, yine ceza iddiasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Öncelikle davada verilen faaliyetin, mutlaka yetkili makamlar (merciler) önüne götürülmesi gerekmektedir. İddia da ceza davası şeklinde, mahkemelerin önüne getirilip çözümlenecek bir uyuşmazlıktır. Ceza muhakemesi makamlarının örgütlenmesi, 5235 sayılı Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, İşleyiş ve Usullerine İlişkin Kanunda düzenlenmiştir. Yargılama Makamlarının Örgütlenişi 1

CezaUsul 4.Hafta

  • Upload
    aurelio

  • View
    29

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: CezaUsul 4.Hafta

CEZA USUL HUKUKU I4. HAFTA

Ceza İddiası – Ceza Davası İlişkisi

İddia makamının süjesi, savcılık ve katılandır.

Devlet adına iddia görevini yerine getiren makam, savcılıktır.

Burada devlete ait olan, somut olarak uyuşmazlığın ortaya çıkmasıyani suçun işlenmesiyle birlikte ortaya çıkan, cezalandırma hak ve yetkisinden ileri gelen bir iddiadan söz edilmektedir. Ortada bir suçlama (itham) vardır.

Ceza iddiası ile ceza davası arasındaki bağlantı oldukça sıkıdır. Çünkü ceza iddiasının somutlaşmış şekli, ceza davası olarak karşımıza çıkmaktadır.

‘’Davasız yargılama olmaz’’ ilkesi de, yine ceza iddiasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Öncelikle davada verilen faaliyetin, mutlaka yetkili makamlar (merciler) önüne götürülmesi gerekmektedir. İddia da ceza davası şeklinde, mahkemelerin önüne getirilip çözümlenecek bir uyuşmazlıktır.

Ceza muhakemesi makamlarının örgütlenmesi, 5235 sayılı Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, İşleyiş ve Usullerine İlişkin Kanunda düzenlenmiştir.

Yargılama Makamlarının Örgütlenişi

Nerede bir mahkeme varsa, orada bir savcılık teşkilatı vardır. Yani savcılık makamının örgütlenişi, yer bakımından mahkemelerle paralellik göstermektedir.

Bu nerede bir asliye ceza mahkemesi ya da ağır ceza mahkemesi varsa, yanında mutlaka savcılık teşkilatının da olduğu anlamına gelmektedir.

Yine aynen mahkemelerde olduğu gibi, bu savcılık örgütünün bulundukları il veya ilçenin adıyla isimlendirildiği görülmektedir.

Hersavcılıkta, bir cumhuriyet başsavcısı ve emrinde çalışan yeterli sayıda cumhuriyet savcısı olduğu görülmektedir.

1

Page 2: CezaUsul 4.Hafta

Ceza muhakemesi sisteminde 2.derece mahkemeler, bölge adliye mahkemeleridir.

2007 yılında Resmi Gazetede bu mahkemelerin idari sınırlarıyayımlanmış ancak henüz istinaf mahkemeleri hayata geçmemiştir.

Dolayısıyla sadece hukuki düzenleme olarak istinaf mahkemelerinin kuruluş, işleyiş ve esaslarına ilişkin bilgiler mevcuttur.

Ancak 2.derece ceza mahkemesi olarak bölge adliye mahkemeleri yanında da ilk derece mahkemelerinden bağımsız bir savcılık örgütü vardır.

Yani örneğin asliye ağır ceza mahkemesinin yanında tamamen bağımsız ve kendi içerisinde hiyerarşik yapıya sahip bir savcılık olduğu gibi, yine 2.derece olan bölge adliye mahkemelerinin yanında da bir savcılık teşkilatı vardır.Yine bu da kendi içerisinde bir bütündür ve hiyerarşik bir yapıya sahiptir.

Bunlar yanında 3.derecede Yargıtay görülmektedir. Yargıtay’ın yanında da ilk dereceden ve ikinci dereceden ayrı bir savcılık teşkilatı olduğunu görmek mümkündür. Yargıtay cumhuriyet başsavcısı da vardır.

Devletin başka bir iddia makamı daha vardır.

Örneğin Trafik Kanununa göre polis kişileri herhangi bir trafik suçundan yazabilmekte, kişinin bu suçu işlediğini kabul edip etmediğini sorabilmekte, eğer kişi kabul ederse bu anda bu tutulan tutanak iddia yerine geçmekte ve kişi doğrudan cezayı ödemediği takdirde mahkemeye sevk edilmektedir.

Bu tip tutanaklar da devletin diğer iddia makamlarının hazırlamış olduğu iddianame yerine geçmektedir.

Yine Türk ceza muhakemesi sisteminde bireysel iddia makamının da söz konusu olduğu görülmektedir. Bireysel iddia makamı ile kastedilen, katılandır. Katılan (müdahil) ‘’kamu davasına’’ katılan kişidir.

Dolayısıyla soruşturma evresinde ‘’katılan’’ sıfatını görmek mümkün değildir. Bu evrede suçtan zarar gören ya da mağdur olabilir.

Katılan sıfatı, kamu davasının açıldığı andan itibaren başlamaktadır. Bu sıfat kişi tarafından otomatikman kazanılmamaktadır. Suçtan zarar gören kişinin veya mağdurun bu talebini mutlaka mahkemeye bildirmesi ve

2

Page 3: CezaUsul 4.Hafta

mahkemenin de bu konuda olumlu bir karar vermesi gerekmektedir. Böylece kişi savcılığın yanında bireysel iddia makamı olarak duruşmalara katılabilecektir.

Çelişme ilkesinin en önemli özelliği olan kolektif hüküm, savunma ayağını da beraberinde getirmektedir. İddia, savunma ve yargılama olmak üzere üçlü bir katılımla maddi gerçeğe yani senteze ulaşılmış olunmaktadır.

Savunma görevini yerine getirecek olan makamlar şüpheli/sanık ve müdafi olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır.

Savunma hakkında, teze karşı ileri sürülen bir antitezden söz edilmektedir.

Tez, kişinin bir suç işlediğini söyleyip kişiyi suçlamak, itham etmektir. Bu tezin karşısında bir savunmanın olması gerekmektedir. Savunma da ortaya atılan iddiaya/teze karşılık yapılmaktadır.

Dolayısıyla tez – antitez şeklinde ortaya çıkan yargılamanın ulaştığı hüküm sentez olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bunun sonucunda ya kişi gerçekten suçlu bulunmakta, ya suçsuz bulunmakta ya da kişinin iddia edilenden daha az cezayı hak ettiği anlaşılmaktadır.

Savunma yapılırken her zaman beraat talep edilmesine, kişinin suçsuz olduğununiddia edilmesine gerek yoktur. Kişinin iddia edildiği kadar ağır bir ceza ile cezalandırılmaması gerektiği şeklinde de bir savunma yapılması mümkündür.

Kolektif muhakemenin gereği olarak mutlaka çelişme ilkesinin uygulanması gerekmektedir. Çelişme ilkesinin hayat bulduğu yer, iddia, savunma ve yargılama üçlüsünün işbirliği içerisinde hüküm verdiği yerdir.

Savunmanın özüne bakıldığında, hem bireyin, hem de devletin menfaati olduğu görülmektedir.

Hakkında dava açılan her kişi suçlu değildir. Suçsuz olan kişiler de mahkeme huzuruna çıkabilirler. Bu, savunmanın bireyin menfaatine olduğu noktadır.Dolayısıyla savunma bu anlamda çok daha büyük bir önem taşımaktadır.

Ceza muhakemesi sonucunda amaç, maddi gerçeğe ulaşmaktır. Suçun işlenmesiyle birlikte toplumdaki sosyal bağ, sosyal düzen bir şekilde bozulmaktadır. Doğru bir hüküm tahsis edilmesi, hem kamu vicdanını rahatlatmakta, hem de mağdur için bir teselli olmaktadır.

3

Page 4: CezaUsul 4.Hafta

Dolayısıyla devletin menfaati de, ‘’maddi gerçeğe ulaşmak’’ olarak kendisini bu noktada göstermektedir.

Maddi gerçeğe ulaşılırken mutlaka yetkilendirme ilkesinin de uygulanması gerekmektedir. Hem iddiaya, hem savunmaya dengeli yetki verilmesi gerekmektedir. Dengenin var olabilmesi için de çelişme ilkesi oldukça önem taşımaktadır.

Savunma makamlarına bakıldığında yine bireysel anlamda savunmanın varolduğu görülmektedir.

Bireysel anlamda savunma, her zaman vardır. Kişi kendisini bir müdafi aracılığıyla temsil etse dahi, bireysel savunma hakkına sahiptir. Her ikisi de aynı anda yürüyebilir.

Yasal temsilcinin yaptığı savunma da, savunma kapsamında değerlendirilmektedir.

Türk hukuk sisteminde ihtiyari müdafilik söz konusudur. Kişi dilerse müdafiden yararlanabileceği gibi, istemezse yararlanmayabilir.

Müdafiin görevlendirilmesi

Madde 150 – (Değişik: 6/12/2006 – 5560/21 md.)

(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.

(2) Müdafi bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.

(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Müdafi seçmek ihtiyaridir. Kişinin ekonomik durumu elveriyorsa bir müdafi seçebilir. Kişi müdafisiz savunma da yapabilir çünkü bireysel savunma hakkı her halükarda devam etmektedir.

Ancak kişi müdafiden yararlanmak istiyorsa fakat ekonomik durumu müsait değilse, yoksulluk belgesi denilen bir belge alarak, bunu belli kurumlara, komisyonlara ileterek müdafiden yararlanabilecektir.

4

Page 5: CezaUsul 4.Hafta

Çocuk, 18 yaşından küçük kişilerdir. Bunun yasal kaynağı TCK m. 6’dır.

CMK m. 150/2’nin sonunda ‘’görevlendirilir’’ ifadesine yer verilmiştir. Bu ifadeden de anlaşıldığı üzere bu bir zorunluluktur.

3.fıkrada, 2.fıkraya atıf yapılmıştır. Bu geniş uygulaması olan istisnai bir hükümdür.

Savunma hukuki savunma ve maddi savunma olmak üzere 2’ye ayılmaktadır.

Maddi savunma, olaya ilişkindir. Fiilin gerçekten işlenip işlenmediğine dair yapılan savunma maddi savunmadır. Bu savunmayı kişinin kendisi de yapabilir.

Yani sanık konumunda olan kişi de yine bireysel savunma yapabilir.

Hukuki savunma ise, sabit olarak kabul edilen fiilin, hukuk kuralları karşısındaki savunmasıdır. Bunu elbette ki bir müdafi yardımıyla yapmak yerinde olacaktır.

Ceza Muhakemesi Sistemleri

(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 41)

Cezalandırma, ilkel toplumlarda şahsi öç ile başlamıştır. Daha sonra merkezi otoritenin ortaya çıkmasıyla birlikte, kısasa, uzlaşmaya dönülmüştür.

Daha sonra devletin ortaya çıkmasıyla birlikte ceza hak ve ilkesi, devletin tekeline geçmiştir.

Devletin tekeline geçmesiyle birlikte, mahkemelerin oluşumu gündeme gelmiştir.

Ceza muhakemesini oluşturan makamlar arasındaki ilişki de, 3 farklı sistemi ortaya çıkarmıştır.

Bu sistemlerden ilki ve tarihte bilinen en eski sistem, itham sistemidir.

Daha sonra ortaçağda tahkik sistemine geçilmiştir. Bugün ise iki sistemin işe yarayan, olumlu yönleri alınarak oluşturulan bir başka sistem olan, işbirliği sistemi uygulanmaktadır.

5

Page 6: CezaUsul 4.Hafta

1) İtham Sistemi

İtham sistemi, tarihteki en eski sistemdir. Bugün Anglo- Sakson sistemi olarak da geçen sistemin özü, itham sistemidir.

Örneğin Kıbrıs’ta, Amerika’da, İngiltere’de, Hindistan’da yerleşen sistem Anglo-Sakson sistemidir. Türkiye’de uygulanan sistem ise, Kıta Avrupası sistemidir.

Bu sisteme göre ortada mutlaka bir itham olması gerekmektedir.

İtham, suçlama, bir kişiye suç isnadında bulunma anlamına gelmektedir.

Bu sisteme göre sürecin başlayabilmesi için, mutlaka bir ithamınvar olması gerekmektedir. Yargıç kendiliğinden harekete geçemez.

İtham etme yetkisi, başlangıçta sadece suçtan zarar görene aittir. Daha sonra yakınlarına, sonra sosyal bir suç söz konusu ise, tüm topluma ait olduğunu görmek mümkündür.

Bu sistem, itham etme hakkının yavaş yavaş yayıldığı bir sistemdir.

Yargıç, tarafların ileri sürdüğü delillerle bağlıdır. Bu yargıcın re’ sen delil araştırmasına girmeyeceği anlamına gelmektedir. Oysa bugün tam tersi bir sistem söz konusudur.

Taraflar eşit durumdadır. İtham edenle itham edilen, yani iddia ile savunma, eşittir.

İtham sistemi, tamamen tarafların eşitliği üzerine kurulmuştur. En önemli özelliği itham eden ve itham edilenin tarafsız hakem önünde kozlarını paylaşmalarıdır.

Yargıç da tarafsız hakem konumundadır. Muhakeme çelişme, sözlülük ve açıklık üzerine kurulmuştur.

Bu sistemin bir takım sakıncaları da vardır.

Örneğin bireyler yerli yersiz ithamlara uğrayabilecek, mahkemelerin iş yükü fazlalaşabilecektir.

Yargıcın ileri sürülen delillerle bağlı olması da bir sakınca olarak görülebilmektedir.

6

Page 7: CezaUsul 4.Hafta

Sistemin yararlarına bakıldığında ise; tarafların eşit konumda olması sistemin en büyük yararlarından biri olarak görülmektedir. İddia ve savunma eşit konumdadır.

Sistemde savunma hakkına büyük önem verildiği görülmektedir.

Çelişme, sözlülük ve açıklık ilkeleri yine oldukça önemli, günümüze kadar gelmiş bugün de hala kullanılan ilkelerdir.

2) Tahkik Sistemi

Ortaçağ döneminde otoriter bir yapının var olduğu görülmektedir. Ortaçağla birlikte ortaya çıkan otoriter devletlerde görülen sistem bu sistemdir. Bu sistemde koşullar daha ağırdır.

Artık bireyin değil, toplumun menfaatleri ön plandadır. Toplumun menfaatleri ön plana geçtiği için, iktidar daha fazla baskı uygulamaktadır.

Yani bu dönemde bastırıcı bir rejim olduğunu görmek mümkündür.

Dolayısıyla en önemli muhakeme makamı da yargılama makamıdır. Çünkü yargılama makamı, devletin memurunun elinde olan makamdır. Yargıç bütün yükü üstlenmiştir.

Bu sistemde taraf eşitliği söz konusu değildir. Hatta ve hatta bu sistemde yargıç bir suç işlendiği haberini aldığında kendiliğinden harekete geçmektedir.

Günümüzde CMK m. 160’da yer alan hüküm ile araştırma ve soruşturma görevi cumhuriyet savcısına yani iddia makamına verilmiştir.

Oysa tahkik sisteminde, yargıç kendiliğinden harekete geçmektedir. Yargıç yargılama makamına aittir, kendiliğinden harekete geçme ise iddia makamının işidir. Görüldüğü üzere bu sistemde iki makamın, iki görevin tek kişide birleştiği görülmektedir. Artık taraf eşitliği diye bir şey söz konusu değildir.

Savunma zaten oldukça zayıftır.

Bu tehlikeli bir durumdur çünkü yargıç soruşturmasında ve araştırmasında, yürüttüğü uyuşmazlığa kılıf arayan bir kişi konumuna düşmektedir. Dolayısıyla yargıç davalarla peşin hükümle hemen sonuca ulaşabilecektir.

Yargıç iddia ve savunmanın delilleriyle bağlı değildir. Re’ sen delil araştırması yapabilir.

7

Page 8: CezaUsul 4.Hafta

Bu sistemde ithamcı yargıç ile sanık arasında eşitsizlik vardır.

İthamcı yargıç, hem iddia hem de yargılamayı yerine getiren kişidir.

Sistemde muhakemenin her aşaması yazılılık ve gizlilik ilkelerine uygun olarak kurulmuştur.

Sistemin en önemli yararı, suçların soruşturulması için itham etme yetkisine sahip herhangi bir kişiye gerek görülmemesidir.

Bugünkü sistem açısından en önemli yararı ise, delillerin serbestçe toplanabilmesidir. Yargıcın da re’ sen delil araştırması yapabilmesi mümkündür. Bugünkü sistemde de delil serbestisi ilkesi yerleşmiş durumdadır.

Sistemin sakıncası olarak ise, sanığın hiçbir güvencesinin olmadığı görülmektedir. Sanık oldukça cılız bir konumdadır.

Bir diğer sakınca, tarafların muhakemedeki etkisinin oldukça az olmasıdır. İddia çok güçlü, savunma ise zayıftır. Dolayısıyla çarpışma denilen, delillerin tartışılması (çelişme) durumu neredeyse uygulanmamaktadır.

Bu da yargıcın hatalı karar vermesine yol açmaktadır.

3) İşbirliği Sistemi

Kıta Avrupası sistemi, esas olarak Fransa’da ortaya çıkan, tahkik sisteminin bir uzantısıdır. Ancak itham sisteminden de etkilenmiştir. İki sistemin de iyi yönlerinin alındığı karma bir sistemdir. Fakat esas yapı, otoriter bir yapıdan gelmektedir.

İşbirliği sisteminde özellikle kolektif bir çalışmaya önem verilmiştir. Bu sistemde bütün süjelerin katılımıyla yapılan bir muhakemeden söz edilmektedir.

Muhakemenin başlayabilmesi için bir ithama gerek vardır. Ama bu itham etme yetkisi, herkese tanınmış bir yetki ya da yargıca tanınmış bir yetki değildir.

Bu yetki CMK m 160 doğrultusunda iddia makamına verilmiş bir yetkidir.

Yine muhakemeninyürüyüşüne bakıldığında kural olarak soruşturma evresinde tahkik sisteminin izlendiği görülmektedir. Çünkü soruşturma

8

Page 9: CezaUsul 4.Hafta

evresinin özelliği, yazılı, gizli olmasıdır. Yazılılık ve gizlilik aslında otoriter devletlerin yapısına uygundur.

Kovuşturmaya bakıldığında, tamamen itham sisteminden etkilenilmiş olduğu görülmektedir. Açıklık, sözlülük vardır. Deliller tartışılmaktadır. Çelişme ilkesinin tam olarak uygulandığı bir ortam söz konusudur.

Sistemde sanık bir taraf olarak görülmüştür. Sanığın siyasi rejime göre değişen hakları vardır.

Ceza Muhakemesi Şartları

(Pratik Çalışma Kitabı sayfa 42-43)

İşlendiği öğrenilir öğrenilmez, re’ sen soruşturulan ve kovuşturulan suçlar vardır. Bu cumhuriyet savcısına yüklenen bir yükümlülüktür.

Fakat re’ sen kovuşturma kuralı olsa da, bu kuralın istisnası, ceza muhakemesi şartı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kanun koyucunun izlediği ceza ve suç politikası gereğince, bazı hafif suçlarda soruşturmanın başlayabilmesi veya devam edebilmesi için ya da kovuşturmanın başlayabilmesi veya devam edebilmesi için, bazı şartların mutlaka bulunmasıveya bazı engellerin olmaması gerektiği düzenlenmiştir. İşte bu şartlara, ceza muhakemesi şartı denilmektedir.

Bu ifadeden de anlaşıldığı üzere hem olumlu, hem de olumsuz anlamda ceza muhakemesi şartlarından söz edilebilmektedir.

O halde muhakeme şartlarını sınırlandırabilmek mümkündür.

Bu konudaki ilk ayırım;‘’olumlu – olumsuz muhakeme şartları’’ ayrımıdır.

Olumlu muhakeme şartları, mutlaka bulunması gereken şartlardır.

Yani soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılabilmesi, devam edebilmesi için mutlaka bulunması gereken şartlara olumlu muhakeme şartları denilmektedir.

Örneğin şikâyet olumlu muhakeme şartlarından bir tanesidir. Özellikle takibi şikâyete bağlı suçlarda, takip yapabilmek için mutlaka suçtan zarar gören kişinin şikâyeti gerekmektedir. Şikâyetyoksa takip yapabilmek mümkün değildir.

9

Page 10: CezaUsul 4.Hafta

Buna karşılıksoruşturmanın veya kovuşturmanın yapılabilmesi, devam edebilmesi için bulunmaması gereken şartlara ise, olumsuz muhakeme şartlarıdenilmektedir.

Örneğin yargılama yapılabilmesi için, milletvekili dokunulmazlığının bulunmaması gerekmektedir.

Örneğin yine yargılama yapılabilmesi için, sanığın akıl hastası olmaması, zamanaşımının dolmaması gerekmektedir.

Tüm bunlar olumsuz ceza muhakemesi şartlarıdır. Burada engelin kalkması gerekmektedir ki, muhakemeye devam edilebilsin.

Bunun yanında muhakeme şartlarını ‘’etkilerine göre’’ de 2’ye ayırabilmek mümkündür.

Gerçekleşmemesi, her türlü muhakeme faaliyetine engel olan şartlara, dava şartları denilmektedir.

Bunun yanında gerçekleşmemesi, sadece yargılamaya engel olan şartlara yargılama şartları denilmektedir. Burada dava açılmakta ama yargılama aşaması yapılamamaktadır.

Yargılama esas itibariyle duruşma aşamasında yapılmaktadır.

Dava şartlarında bütün muhakeme etkilenmektedir. Bu soruşturmanın da kovuşturmanın da yapılamayacağı anlamına gelmektedir.

Ama yargılama şartlarında soruşturma yapılmakta, deliller toplanmakta, hatta iddianame düzenlenmekte, dava da açılmakta ancak durmaktadır. Yani yargılama yapılamaz hale gelmektedir.

Muhakeme Şartlarının Sonuçları

(Pratik Çalışma Kitabı sayfa 44)

Bu konuda kamu davasının açılmış olup olmamasına göre bir ayırım yapılmalıdır.

Soruşturma Evresi:

Bu evrede, şartın gerçekleşmediği, ancak gerçekleşme ihtimali olduğu anlaşılırsa durma kararı verilir.

10

Page 11: CezaUsul 4.Hafta

Örneğin takibi şikâyete bağlı bir suçun işlendiği haberi gelmiştir. O ana kadar bu suçun şikâyete bağlı olduğunu bilmek mümkün değildir.

Daha sonra araştırma yapılmış, soruşturmaya başlanmıştır. Aradan 1 ay geçtikten sonra elde dilen delillere göre, bu suçun şikâyete bağlı bir suç olduğu ortaya çıkmıştır.

Suç, şarta bağlı bir suçtur.

Peki, şartın gerçekleşme ihtimali var mıdır?

Şikâyette, fiil ve failin öğrenildiği andan itibaren 6 aylık süre vardır. Örnekte kişi 6 ayın içerisindeyken, 1 ay sonra öğrenmiştir. Bu durumda şartın gerçekleşme ihtimali vardır. Bu durumda durma kararı vermek gerekmektedir.

Durma kararı verilecektir çünkü henüz 5 aylık şikâyet süresi vardır. Suçtan zarar gören gelip şikâyette bulunabilir.

Örneğin suçun şarta bağlı olduğu ortaya çıkmış, fakat bu 7 ay sonra anlaşılmıştır. Bu durumda şartın gerçekleşme ihtimali ortadan kalkmaktadır. Fiil ve fail öğrenildikten itibaren 6 aylık süre dolmuştur dolayısıyla artık şartın gerçekleşme ihtimali yoktur.

Bu durumda CMK m. 172gereğince, takipsizlik kararının verilmesi gerekmektedir. Yani kovuşturmama kararı verilmelidir.

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar

Madde 172 – (1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.

(3) (Ek: 11/4/2013-6459/19 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi üzerine, kararın

11

Page 12: CezaUsul 4.Hafta

kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır.

Bu kamu davasının açılmadığı yani soruşturmanın devam ettiği haldir.

Kovuşturma Evresi:

Örneğin ilk başlarda re’ sen kovuşturulan bir suç olarak ortaya çıkan suçun, dava açıldıktan sonra, şarta bağlı olduğu ve şartın da gerçekleşme ihtimalinin hala daha devam ettiği anlaşılabilmektedir.

Burada durma kararı verilmesi gerekmektedir. Çünkü durup, gerçekleşme ihtimali olan şartın gerçekleşmesi beklenmelidir.

Şartın gerçekleşme ihtimalinin olmadığı anlaşılırsa, bu durumda düşme kararı verilecektir. Çünkü artık dava açılmıştır ve ortadadüşecek bir dava vardır.

Oysa soruşturma evresinde dava henüz açılmamıştır. Bu aşamada düşecek bir dava olmadığı için,takip etmeme, kovuşturmama kararı verilmektedir.

Yine aynı konuda, aynı sanık için önceden açılmış bir dava veya verilmiş bir hüküm varsa, ret kararı verilmektedir. Bu non bis in idem ilkesinin bir sonucudur.

Örneğin Ankara’da açılmış bir dava vardır. Aynı konu, aynı tarafa karşı İstanbul’da da bir dava açmak istenirse, İstanbul mahkemesinin ret kararı vermesi gerekecektir.

Çünkü aynı konuda, aynı sanık için devam eden bir yargılama söz konusudur.

Bu konularda yasal dayanak CMK m. 223/7-8’dir.

Duruşmanın sona ermesi ve hüküm

Madde 223 –

(7) Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.

(8) Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya

12

Page 13: CezaUsul 4.Hafta

kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.

Şartın gerçekleşmediği anlaşıldığı anda, derhal beraat kararı verilebilecek durumdaysa, ne durma, ne düşme kararı verilecek, doğrudan beraat kararının verilmesi mümkün olacaktır.

Muhakeme Şartları

Şikâyet

Muhakeme şartları arasında en sık karşılaşılan şart, şikâyettir.

Şikâyet, suçtan zarar gören kişiye verilmiş bir haktır. Şikâyet, suçtan zarar gören kişinin failin cezalandırılması isteğini, kanunun saydığı mercilere bildirmesidir.

Kanun koyucu hafif suçlarda böyle bir hakkı suçtan zarar gören kişiye vermiş olabilir.

Nitekim Türk ceza muhakemesi sisteminde kural re’ sen kovuşturma, istisna ise, takibin şikâyete bağlanmasıdır. Bu tip suçlara, takibi şikâyete bağlı suçlar denilmektedir.

O halde takibi şikâyete bağlı bir fiilden zarar gören kişinin, TCK m. 73’te belirtilen süre içerisinde failin cezalandırılması isteğini, kanunun saydığı mercilere bildirmesi gerekmektedir.

Türk Ceza Kanunu

Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar(1)Madde 73- (1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

Fiil ve failin öğrenildiği andan itibaren 6 aylık bir süre tanımıştır.

Kişinin 6 aylık süre içerisinde yazılı olarak yetkili makamlardan failin cezalandırılmasını isteyen beyanını bildirmesi şikâyet olarak kabul edilmektedir.

Şikâyet karşımıza hem muhakeme şartı olarak, hem de suçun öğrenilmesi şekli olarak çıkmaktadır. Çünkü şikâyete bağlı suçların yetkili mercilere bildiriminden söz edilmektedir. Dolayısıyla şikâyet, süreci de başlatan bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.

13

Page 14: CezaUsul 4.Hafta

Şikâyet konusunda dikkat edilmesi gereken noktaların en başında, ortada takibi şikâyete bağlı bir suçun olması gelmektedir.

Örneğin;

Türk Ceza Kanunu

Kasten yaralama (3)Madde 86-

(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi  üzerindeki  etkisinin basit  bir  tıbbî  müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Maddede ‘’mağdurun şikâyeti üzerine’’ ifadesi kullanılmıştır.

Kanunda yer alan suç düzenlemelerinde, şikâyete bağlı olan suçlar mutlaka örnekte görüldüğü gibi belirtilmiş durumdadır.

Fakat bazen suçun, sadece düzenlendiği fıkra veya hüküm itibariyle şikâyete bağlı olmadığı söylenemez. O bölümde geçen suçların takibinin şikâyete bağlı olduğuna dair başka bir hüküm var olabilir.

Örneğin hakaret suçu TCK m. 125’te düzenlenmiştir. 125.maddede şikâyete bağlılıktan söz edilmemiştir. Oysa TCK m. 131’de genel bir düzenleme ile suç şikayete bağlanmıştır.

Soruşturma ve kovuşturma koşuluMadde 131- (1) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır.

Şikâyet etmesi gereken kişi, suçtan zarar gören kişidir. Fakat bunun dar yorumlanması gerekmektedir. Kişiye sıkı sıkıya bağlı birtakım haklar vardır.

Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar devredilemezler ve bu haklardan vazgeçilemez. Dolayısıyla bu hakların kural olarak mirasçılara geçmesinden söz edilemez.

Ancak istisnai bir durum vardır. Hakaret suçlarında mağdurun şikâyet hakkını kullanmadan önce ölmesi durumunda, ikinci dereye kadar alt ve üst soyuna, kardeşlerine, eşine bu hak,süresi içinde kullanılmak şartı ile geçebilmektedir.

14

Page 15: CezaUsul 4.Hafta

Türk Ceza Kanunu

Soruşturma ve kovuşturma koşuluMadde 131-

(2) Mağdur, şikâyet etmeden önce ölürse veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikâyette bulunulabilir.

Şikâyet, süresi (6 ay) içerisinde kullanılabilmektedir. Fiil ve failin öğrenildiği andan itibaren 6 aylık süre başlamaktadır. Sadece fiil öğrenilmiş ise şikâyet hakkı doğmakta, süre failin de öğrenilmesiyle birlikte başlamaktadır.

Bu konuda üst sınır, zamanaşımı süresinin dolmasıdır.

Şikâyet kural olarak yazılı şekilde yapılmaktadır. Fakat tutanağa geçirilmek üzere sözlü beyan da yeterlidir.

Sözlü beyan kabul edilmektedir çünkü herkes okuma, yazma bilmeyebilir. Dolayısıyla tutanağa geçirilmek üzere yapılacak sözlü beyan da yeterli kabul edilmiştir.

Kişinin illa ki ‘’şikâyetçiyim’’ demesine gerek yoktur.

‘’İhbar ediyorum’’, ‘’cezalandırılmasını istiyorum’’, ‘’bildiriyorum’’ şeklindeki ifadeler de bu talebin yerine getirildiği anlamına gelmektedir.

Şikâyetin konusu fiil, yani olaydır. Dolayısıyla özellikle iştirak halinde işlenen suçlarda,faillerden sadece birinin biliniyor olması durumunda yapılan şikâyet, diğer tüm faillere de yansıyacaktır.

Yani diğer failleri ismen, cismen bilmiyor olmak önemli değildir. Çünkü faili bulmak devletin işidir.

Bu ilkeye ‘’şikâyetin sirayeti ilkesi’’, ‘’şikâyetin yayılması ilkesi’’ya da ‘’şikâyetin bölünmezliği ilkesi’’denilmektedir.

Bu ilke, yapılan şikâyetin, olaya katılan tüm faillere yansıması anlamına gelmektedir.

Şikayetin hangi makamlara yapılacağı CMK m. 158’de düzenlenmiştir.

İhbar ve şikâyet

15

Page 16: CezaUsul 4.Hafta

Madde 158 – (1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.

(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.

(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

(5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.

(6) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.

Maddede mahkeme, savcılık, kolluk, sulh hâkimliklerineşikâyetin yapılabileceği düzenlenmiştir.

İdari mercilere yapılan başvurular da kabul edilmektedir.

Örneğin valiliğe, kaymakamlığa başvurulması mümkündür.

Şikâyetten Vazgeçme / Şikâyetin Geri Alınması

Bu iki işlem birbirinden farklıdır. Bu iki işlemin çalışabilmesi için de farklı bir prosedür gerekmektedir.

Şikâyetten vazgeçme, henüz süresi içerisinde yapılmamış olan şikâyetin, artık yapılmayacağının beyan edilmesidir. Şikâyetten vazgeçme, tek taraflı bir işlemdir çünkü öncesinde yapılan ve karşı tarafı bağlayan bir irade açıklaması yoktur.

Kişi, ‘’ben şikâyet hakkımı kullanmayacağım’’ demektedir. Kişi bu şekilde bir beyanda bulunursa, bu şikâyetten vazgeçmedir. Tek taraflıdır ve karşı tarafı bağlamaz.

Şikâyetin geri alınması ise, önceden yapılan irade açıklamasının geri alınmasıdır.

Yani kişi artık o failin cezalandırılmasını istemediğini beyan etmektedir.

16

Page 17: CezaUsul 4.Hafta

Şikâyetin geri alınması 2 taraflı bir işlemdir. Yani mutlaka karşı tarafın da kabulüne ihtiyaç vardır.

Karşı taraf, faildir. Yani soruşturma evresinde şüpheli, kovuşturma evresinde sanık olan kişidir. Ancak onun kabulüyle şikâyetin geri alınması hayata geçebilir.

Çünkü karşı taraf, yani şüpheli veya sanık, aklanmak isteyebilir. Sanık, şikâyet eden şikâyetini geri aldığı için değil, gerçekten bu suçu işlemediği için aklanmak istiyor olabilir.

Sanık şikayetin geri alınmasını kabul etmediği takdirde, sürece devam edilmesi gerekmektedir.

Eğer fail tek değil, birden fazla kişi ise, örneğin A, B ve C’nin iştirak halinde bir suç işlediği düşünülecek olursa, kişi A hakkında şikâyetini geri alırsa, bu B ve C’ye de yansıyacaktır.

Nasıl ki şikâyet bütün faillere yansır, sirayet ederse, şikâyetin geri alınması da diğer faillere yansıyacak, onlar için de geçerli olacaktır.

ÖRNEK:

14.01.2014 tarihinde suç işlenmiş ve aynı zamanda fiil ve fail de öğrenilmiştir.

Bu tarih şikayet süresinin başlangıcıdır. Yani 6 aylık süre, bu tarihte başlayacaktır. Bu 6 ay, 14.07.2014 tarihinde tamamlanacaktır. (TCK m. 73 gereğince)

04.04.2014 tarihinde kişi şikayet hakkını kullanmıştır.

06.06.2014 tarihinde şikayet geri alınmıştır. Şüpheli/sanık şikayetin geri alınmasını kabul etmiştir.

Cumhuriyet savcısının,şikâyetin geri alınması beyanı üzerine, nasıl bir karar vermesi gerekmektedir?

Ortada şikâyete bağlı bir suç vardır. Öncelikle şikâyetin gerçekleşme ihtimali var mı yok mu buna bakılmalıdır. Şartın gerçekleşme ihtimali varsa durma, yoksa takipsizlik kararı verilecektir.

Burada bu iki kararın verilebilmesinden söz edilecektir çünkü cumhuriyet savcısının nasıl bir karar vereceği sorulmuştur.

Soruşturma evresinin amiri cumhuriyet savcısıdır.

17

Page 18: CezaUsul 4.Hafta

Eğer mahkemeninnasıl bir karar vereceği sorulsaydı, o zaman davanın açılmış olduğunu ve kovuşturma evresinde olunduğunu söylemek gerekecekti. Bu durumda şüpheli değil, sanığın kabulü gerekecektir.

Örnekte takipsizlik kararı verilecektir. Çünkü şikayet, bir kez kullanılmakla tüketilen bir haktır. Dolayısıyla şartın gerçekleşme ihtimali kalmadığı için, her ne kadar süre olsa dahi burada takipsizlik kararı verilmesi gerekmektedir.

73.maddenin 7.fıkrasında bir ayırımın yapıldığı görülmektedir.

Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar(1)Madde 73-

(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.

Maddede şikâyetten vazgeçme ile şikâyeti geri alma durumları karışmıştır. Kanun koyucu geri almadan bahsederken, ‘’vazgeçme’’ ifadesini kullanmıştır.

Bu ifadeyi ‘’geri alma’’ olarak anlamak gerekmektedir.

Şikâyet geri alındığında, eğer bütün hukuki haklardan da vazgeçiliyorsa, artık hukuk mahkemesinde dava açmak da mümkün olmayacaktır.

Sadece şikâyet geri alınıyorsa ve bir zarar ortaya çıkmışsa, hukuk mahkemesine gidilip, tazminat davası açmak mümkün olabilecektir.

ÖRNEK:

Takibi şikâyete bağlı bir suç ortaya çıkmış ve ilk başta bu suçu A ve B faillerinin işlediği anlaşılmıştır. Cumhuriyet savcısı şikâyet üzerine araştırma ve soruşturma yapmış, tamamlamış, A ve B hakkında ‘’takibi şikâyete bağlı bir suç işlenmiştir’’ şeklinde iddianame düzenleyip görevli ve yetkili mahkemeye göndermiştir. Duruşma başlamış, duruşma sırasında A ve B’yi C’nin azmettirdiği ortaya çıkmıştır.

Acaba C hakkında aynı oturumda yargılama yapılması mümkün müdür?

CMK m. 225 ileşöyle bir düzenleme getirilmiştir:18

Page 19: CezaUsul 4.Hafta

Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi

Madde 225 – (1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.

(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.

İddianamede fail olarak gösterilmiş kişiler A ve B’dir. Bu iddianameye C’yi eklemek mümkün değildir. Bu ancak ek iddianame ile mümkündür.

A ve B hakkındaki iddianame ile C hakkında yargılama yapmak mümkün değildir. İddianameyle bağlılık ilkesi, buna engeldir. Ek iddianame düzenlenerek, birleştirilmek üzere A ve B hakkında uyuşmazlığın görüldüğü mahkemeyegönderilmesi söz konusu olabilir.

Talep

Talep, resmi şikâyettir. TCK’da düzenlenen bazı suçlarda Adalet Bakanlığı’nın talebi üzerine yargılama başlamaktadır.

Talep, hem suçun öğrenilme şekli, hem de bir muhakeme şartı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Talep üzerine dava açma zorunluluğu vardır. Şikâyette ise yeterlilik varsa dava açma durumu söz konusu olabilmektedir.

Talebin şikâyetle süre bakımından da farklılıkları vardır. Şikâyette süre vardır. Talep de ise herhangi bir süre söz konusu değildir.

Müracaat

Belli suçlarda özellikle yabancı devletlerin şikâyet hakkından söz edilmektedir.

TCK m. 340’ta yabancı devlet başkanına karşı ve şikâyete bağlı suçlara yer verilmiştir.

Müracaatla şikâyet arasında da süre bakımından, geri alma bakımından bir takım farklılıklar vardır. Müracaatta ne süre, ne de geri alma söz konusudur.

19

Page 20: CezaUsul 4.Hafta

İzin

İzin de bir muhakeme şartı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kanun koyucu, bazı suçların takibinde tereddüde düşmüştür.

Kanun koyucunun bir başka merciinin görüşünü istediği durumlarda istediği bu şarta, izin şartı denilmektedir.

Bu durum özellikle Anayasa m. 129 ve Memurların Yargılanmasına İlişkin Kanun m. 3 ve 4 ilebağlantılıdır.

2. Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence

MADDE 129-

Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır.

Memurların Yargılanmasına İlişkin Kanun daha dar bir düzenleme getirmiştir. Kanunda yer alan düzenlemede şu ifade geçmektedir:

‘’Görevleri nedeniyle işledikleri suçlarda izin şartı getirilmiştir.’’

Örneğin bir memur eşini öldürürse yani adi suç olarak tanımlanan bir suç işlerse, elbette ki Vergi Dairesinde çalışan bir memur için, İçişleri Bakanlığı’na izin talebinde bulunulamayacaktır.

Memurların adi suçlar hariç, görevleri nedeniyle işledikleri suçlar söz konusu olmalıdır.

Örneğin memur, kamu bankasında çalışıyorsa zimmet suçları, rüşvet suçları en sık karşılaşılan suçlar olarak karşımıza çıkabilecektir. Memur bu suçları görevi nedeniyle işlemektedir ve bu suçlar izin şartına bağlıdır.

İzin vermeme kararı, geri alınabilir.

Yani daha sonra başka delillerle başvuru yapıldığında, izin verilebilir. Çünkü daha önceki izin vermeme kararını geri almak mümkündür.

Ancak verilen izin geri alınamaz.Verilen izinin geri alınamamasının sebebi, verilen izin üzerine muhakemenin başlatılmış olmasıdır. İzni ise idari merciler,yani yürütme organı vermektedir.

Dolayısıyla verilen izin üzerine yargı mekanizması işlemeye başlamaktadır. Eğer iznin geri alınması mümkün olursa, yürütmenin

20

Page 21: CezaUsul 4.Hafta

yargıya müdahalesi söz konusu olacaktır. Yani yürütme, yargının bir işlemi üzerine tasarruf yetkisi kazanmış olacaktır. Bu mümkün değildir.

Olumsuz Muhakeme Şartları

Muhakemenin devam edebilmesi için bu engellerin ortadan kalkması gerekmektedir.

En sık karşılaşılan olumsuz muhakeme şartı, dokunulmazlığın bulunmaması şartıdır. Dokunulmazlığın bulunmaması gerekmektedir ki, yargılama yapılabilsin.

Milletvekili dokunulmazlığı yargı şartları arasındadır çünkü Anayasa m. 83, dört muhakeme işleminden muaf olunacağını söylemektedir. Anayasa m. 83’e göre milletvekilleri dokunulmazlık süresince tutulamaz, sorgulanamaz, tutuklanamaz ve yargılanamaz.

Yargılama, duruşma aşamasında yapılmaktadır.

Yani milletvekilleri hakkında soruşturma yapılabilmekte, dava açılabilmektedir ancak durma kararı verilmesi gerekmektedir.

Durma kararı verilebilmesi için öncelikle şarta bağlılığın olup olmadığına bakılması gerekmektedir.

Olaydaki yargılama, olumsuz bir şarta bağlıdır. Dokunulmazlığın bulunmaması gerekir ki muhakemeye devam edilebilsin.

Daha sonra bakılması gereken ise, şartın gerçekleşme ihtimalinin var olup olmadığıdır. Yani dokunulmazlığın kaldırılması ihtimalinin olup olmadığına bakılması gerekmektedir.

Milletvekili süresi bitince yeniden seçilmezse,en nihayetinde dokunulmazlık zırhı kalkacaktır. Yani şartın gerçekleşme ihtimali vardır.Dolayısıyla durma kararı verilmesi gerekmektedir.

Yine aynı şekilde sanığın akıl hastası olmaması gerekmektedir. Ama bu muhakeme sürecindeki akıl hastalığıdır. Eğer suçu işlediği sırada bir akıl hastalığı söz konusu ise, bu failin cezai sorumluluğuna yansıyacaktır.

Bu bir muhakeme şartı olarak tanınmıştır çünkü eğer kişi akıl hastalığına yakalanmışsa, kendisini istediği gibi savunamayacaktır. Yani bireysel savunmayı yerine getiremeyecektir.

Bu nedenle sanığın akıl hastalığına sahip olmaması gerekmektedir ki, muhakeme devam edebilsin.

21

Page 22: CezaUsul 4.Hafta

Bu da bir yargılama şartıdır. Yine aynı şekilde kovuşturma yapılamaz. Yani dava açılabilir ama yargılama yapılamaz.

Sanığın gaip olmaması aynı şekildedir. Dava açılabilir ama yargılama yapılamaz.

Şarta bağlı ise, şartın gerçekleşme ihtimali var mıdır, yok mudur buna bakılması gerekmektedir.

Şartın gerçekleşme ihtimali varsa durma kararının verilmesi, şartın gerçekleşmesinin beklenmesi gerekmektedir.

Şartın gerçekleşme ihtimali yoksa durmanın da bir anlamı olmayacağı için soruşturma evresinde takipsizlik, kovuşturma evresinde düşme kararı verilmelidir.

Bütün muhakeme şartlarının hukuki sonuçları da bu mantığa bağlı olarak gerçekleşmektedir.

22