125
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (KLİNİK PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN BİREYLERDE ARAYA GİRİCİ ANILARIN DENEYİMSEL ÖZELLİKLERİ, YENİDEN YAPILANDIRILMA SÜRECİ VE ALGILANAN ZAMAN MESAFESİ Yüksek Lisans Tezi Ekin Öztekin Ankara 2016

DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

  • Upload
    others

  • View
    18

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

i

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

PSİKOLOJİ (KLİNİK PSİKOLOJİ)

ANABİLİM DALI

DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN

BİREYLERDE ARAYA GİRİCİ ANILARIN DENEYİMSEL

ÖZELLİKLERİ, YENİDEN YAPILANDIRILMA SÜRECİ VE

ALGILANAN ZAMAN MESAFESİ

Yüksek Lisans Tezi

Ekin Öztekin

Ankara – 2016

Page 2: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

ii

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

PSİKOLOJİ (KLİNİK PSİKOLOJİ)

ANABİLİM DALI

DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN

BİREYLERDE ARAYA GİRİCİ ANILARIN DENEYİMSEL

ÖZELLİKLERİ, YENİDEN YAPILANDIRILMA SÜRECİ VE

ALGILANAN ZAMAN MESAFESİ

Yüksek Lisans Tezi

Ekin Öztekin

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Banu Yılmaz

Ankara – 2016

Page 3: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

iii

Page 4: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

iv

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış

ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin

gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı

ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.(……/……/20…)

Tezi Hazırlayan Öğrencinin

Adı ve Soyadı

………………………………………

İmzası

………………………………………

Page 5: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

v

Teşekkür

Gerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek

aldığım, kıymetli akademik katkılarıyla araştırma hayalime ortak olan, yaratıcılığımı

teşvik eden, sonsuz bir sabırla bana inana ve güvenen, tökezlediğim zamanlarda

yoluma ışık tutan, benim için bir tez danışmanından çok daha fazlası olan, sevgili

hocam, süpervizörüm ve tez danışmanım Doç. Dr. Banu Yılmaz’a sonsuz

teşekkürlerimi sunarım.

Tez yazım sürecim boyunca tüm nazikliğiyle değerli bilgi ve fikirlerini

paylaşan, jüri sürecinde de tezimi son haline getirmemdeki katkılarını

yadsıyamayacağım Prof. Dr. Nurhan Er’e ve jürimde yer alan, gerek tezimi son

haline getirmemde katkıları olan gerekse yeni araştırmalar yapmamda ilham verici

önerilerde bulunan Yrd. Doç. Dr. Ilgın Gökler Danışman’a teşekkürlerimi sunarım.

Otobiyografik bellek konusundaki bilgi, deneyim ve kaynaklarını benimle

paylaşan Fatma Uçar Boyraz’a yaptığı her şey için teşekkürlerimi iletiyorum. Fikir

alışverişlerimiz benim için çok kıymetli.

Manevi desteklerine mi akademik katkılarına mı daha çok teşekkür edeceğimi

bilemediğim, Ankara’daki ailem addettiğim, sevgili dostlarım Gözde Gökçe, Esra

Güven ve Meltem Karaoğlu’na en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Sevinçlerimizle,

heyecanlarımızla, absürdleşmelerimizle, eğlenmelerimizle, üzüntülerimizle ve

kaygılarımızla dolu tüm zamanlar belleğimin en kıymetli parçalarından. Varlığınıza

ve hayatıma kattıklarınıza müteşekkirim.

Page 6: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

vi

Bana koşulsuz kabulün aile bireylerine mahsus olmadığını öğreten, uzun

senelerdir ayrı şehirlerde yaşadığımızı hiç hissettirmeyen, her kaygılı anımda ışık

hızıyla desteğine ulaşabildiğim, canımın içi Betül Akyel’e varlığı ve desteği için

sonsuz teşekkürler. Hep oralarda ol.

Tez yazım sürecim boyunca kiminin duygusal kimininse hem duygusal

hemde akdemik desteklerini hissettiğim sevgili arkadaşlarım Miray Özdemir’e (ve

tabii ki kedisi Portakal’a), Mert Solkıran’a, Murat Yağan’a, Esra Angın’a, Balca

Çakıroğlu’na, Bağdat Deniz Kaynak’a, Barış Satı’ya, Onur Karakuş’a ve yüksek

lisans sınıf arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Ankara’ya alışma sürecimde desteğini hissettiğim, başım sıkıştığı zamanlarda

ilk aradığım insan olan Eren Tuncel’e, yüksek lisansa başlamamın baş mimarlarından

olan Sadiye Gül’e tüm yaptıkları için teşekkürlerimi iletiyorum.

Beni ben yapan tüm değerleri aşılayan, doğduğum günden bu yana bütün

kaynaklarıyla beni destekleyen, sevgilerini her daim hissettiğim ve aynı duyguların

mislini beslediğim canım anne ve babama, minik kuşumuz Bahti’ye ve son bir yıldır

hayatımı güzelleştiren, çekirdek ailemizin yeni üyesi minik kedim Nar’a varlıkları

için sonsuz teşekkürler ediyorum.

Page 7: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

vii

İçindekiler

BÖLÜM 1 ................................................................................................................................ 1

GİRİŞ ....................................................................................................................................... 1

1.1. Bellek Araştırmalarının Tarihçesi ..................................................................... 4

1.2. Bellek Kuramları ............................................................................................... 6

1.3. Otobiyografik Bellek ......................................................................................... 7

1.3.1. İstemli Anı ........................................................................................................... 12

1.3.2.Anılarda Kendiliğindenlik: İstemsiz ve Araya Girici Otobiyografik Anı ............. 14

1.4. Depresyon ........................................................................................................ 33

1.4.1. Depresyona Bilişsel Bakış ................................................................................... 34

1.5. Otobiyografik Bellek ve Depresyon ................................................................ 35

1.5.1.Araya Girici Anılar ............................................................................................... 35

1.6. Araştırmanın Amacı ........................................................................................ 46

BÖLÜM 2 .............................................................................................................................. 49

YÖNTEM .............................................................................................................................. 49

2.1. Örneklem ......................................................................................................... 49

2.2. Veri Toplama Araçları ..................................................................................... 50

2.2.1. Onam Formu ........................................................................................................ 50

2.2.2. Araya Girici Anı Görüşme Formu ....................................................................... 50

2.2.3. Beck Depresyon Envanteri ................................................................................... 54

2.2.4. Travma Sonrası Stres Belirtileri Ölçeği ............................................................... 55

2.3. İşlem ................................................................................................................ 56

BÖLÜM 3 .............................................................................................................................. 58

BULGULAR .......................................................................................................................... 58

3.1. Anı İçeriği Kategorilerine ve Duyusal Modalitelere İlişkin Betimsel Veriler 59

3.2. Araya Giriş Boyutu, Duygusal Tepkiler, Rahatsızlık Vericilik, Berraklık ve

Atıf Özelliklerinin Gruplararası Farklılıklarının Değerlendirilmesi ...................... 61

3.3. Depresif Özellikler, Belleğin Araya Giriş, Yeniden Yapılandırılma Süreci,

Gözlemci-Alan Perspektifi ve Algılanan Zaman Mesafesi Değişkenleri Arasındaki

İlişkilerin Değerlendirilmesi ................................................................................... 66

3.4. Depresif Özellikleri Yordayan Değişkenlerin Değerlendirilmesi ................... 68

3.5. Araya Giriş Boyutu ve Belleğin Yeniden Yapılandırılması Sürecinin Aracı

Rolü.........................................................................................................................70

Page 8: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

viii

3.5.1. Depresif Belirtiler ile Belleğin Yeniden Yapılandırılma Süreci İlişkisinde Araya

Giriş Boyutunun Aracı Rolünün Değerlendirilmesi ...................................................... 71

3.5.2. Araya Giriş Boyutu ile Algılanan Zaman Mesafesi İlişkisinde Belleğin Yeniden

Yapılandırılmasının Aracı Rolünün Değerlendirilmesi ................................................. 73

BÖLÜM 4 .............................................................................................................................. 75

TARTIŞMA ........................................................................................................................... 75

4.1. Araştırmanın Sonuçları .................................................................................... 76

4.2. Anı İçeriği Kategorileri ve Duyusal Modalite Verileri ................................... 77

4.3. Araya Giriş Boyutu, Duygusal Tepkiler, Berraklık ve Atıf Özelliklerinin

Gruplararası Farklılıkları ........................................................................................ 79

4.4. Depresif Belirtiler, Araya Giriş Boyutu, Belleğin Yeniden Yapılandırılma

Süreci, Gözlemci-Alan Perspektifi, Algılanan Zaman Mesafesi Değişkenleri ve

Duygusal Tepkiler Arasındaki İlişkiler .................................................................. 82

4.5. Araya Giriş Boyutu ve Belleğin Yeniden Yapılandırılması Sürecinin Aracı

Rolleri ..................................................................................................................... 84

4.6. Klinik Doğurgular ........................................................................................... 85

4.7. Sınırlılıklar ve Öneriler.................................................................................... 89

ÖZET ..................................................................................................................................... 92

ABSTRACT ........................................................................................................................... 94

KAYNAKÇA ......................................................................................................................... 96

EKLER ................................................................................................................................. 112

EK 1. Bilgilendirilmiş Onam Formu .................................................................... 112

EK 2. Araya Girici Anı Görüşme Formu Yönergesi ............................................ 113

EK 3. Araya Girici Anı Görüşme Formu Örnek Maddeleri ................................. 114

EK 4. Beck Depresyon Envanteri Örnek Maddeleri ............................................ 115

EK 5. Travma Sonrası Stres Belirtileri Araya Giriş Boyutu Örnek Maddeleri .... 116

Page 9: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

ix

Tablolar ve Şekiller Dizini

Tablo 3.1.İçerik ve Duyusal Modalite Dağılımları.......................….…...................65

Tablo 3.2. Anı Özelliklerinin Gruplararası Farklılıkları...........…............................69

Tablo 3.3. Anı Özelliklerinin Gruplararası Farklılıkları..................………………70

Tablo 3.4. Deneyimsel Özelliklerin Korelasyonları...........................................…...72

Tablo 3.5.Depresif Özellikleri Yordayan Değişkenler.............................................74

Şekil 3.1.Depresif Belirtiler ile Belleğin Yeniden Yapılandırılma Süreci İlişkisinde

Araya Giriş Boyutunun Aracı Rolü.........................................................78

Tablo 3.6. Belleğin yeniden Yapılandırılma süreci Üzerindeki Aracı Etkinin Nokta

Tahmini ve Bias-Corrected and Accelerated (BCa) Güven Aralığı.......78

Şekil 3.2.Araya Giriş Boyutu ile Algılanan Zaman Mesafesi İlişkisinde Belleğin

Yeniden Yapılandırılmasının Aracı Rolü................................................80

Tablo 3.7. Algılanan Zaman Mesafesi Üzerindeki Aracı Etkinin Nokta Tahmini ve

Bias-Corrected and Accelerated (BCa) Güven Aralığı.................................80

Page 10: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

1

BÖLÜM 1

GİRİŞ

“... aynı an içinde iki farklı an yaşarsın;

İçinde bulunduğun an ve hatırladığın...”

İlhami Algör, 2015, s. 25

İnsan zihninin evrim temelleri günümüzden yaklaşık 70 bin yıl öncesine

kadar uzanmaktadır. Birçok araştırmacı gündelik hayatta kullanılan iğne, kandil ve

sandal gibi çeşitli alet ve araçlarla birlikte din ve inanış gibi soyut kavramlara ilişkin

ilk emarelerin ortaya çıkışını da Homo Sapiensin bilişsel yetilerindeki gelişmeler ile

açıklamaktadır. Bazı araştırmacılar, beyni Neandertallara göre daha gelişmiş olan

Homo Sapiens türünün ortaya çıkışını genetik kodların rastgele eşleşmesi sonucu

sağlandığını öne sürmektedir. Bilişsel yetileri sayesinde homo sapiensler, daha üstün

fiziksel güçlerine karşın Neandertallardan üstün gelmiş ve Neandertal toplulukların

neslinin tükenmesine sebep olmuşlardır (Harari, 2014).

Homo Sapiensi “modern dünyanın efendisi” haline getiren zihin, edebiyattan

felsefeye bilimden sanata kadar pek çok farklı disiplinde ele alınan ve üzerine eserler

yaratılan başlıklardan biri olmuştur. Zihin üzerine söz söylediği bilinen ilk filozoflar

evrensel bilginin kaynağının zihin olduğunu ve bu bilgilerin doğumla birlikte

geldiğini iddia etmişlerdir. Aristo, Platon, Descartes gibi pek çok filozof tarafından

desteklenen rasyonelizm akımı, 17. yüzyıla, John Locke’un Tabula Rasa kavramına

değin popülerliğini sürdürmüştür (Arslan, 2015).

Page 11: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

2

John Locke (1690/2000), bilginin edinilme yöntemleriyle yani bilişsel

işlevlerle ilgilenmiştir. Descartes’ın doğuştan gelen bilgi iddiasına karşı çıkarak,

insan zihninin doğumda boş bir levha (Tabula Rasa) olduğunu “tüm bilgimiz, önünde

sonunda deneye dayanır ve deneyimden gelir” (s. 134) sözüyle ifade etmiştir.

Psikolojinin felsefeden kopup başlı başına bir disiplin haline gelmesiyle

birlikte zihinle bilimsel anlamda uğraşı süreci de ivme kazanmıştır. Wilhelm Wundt

önderliğinde kurulan yapısalcı ekol zihni oluşturan bileşenlerle ilgilenirken,

işlevselci ekol ise zihnin işleyiş biçimini konu edinmiştir (Schultz ve Schultz, 2007).

Watson’ın önderlik ettiği davranışçı ekol, psikoloji sahnesine çıkana değin zihin ve

bilişle ilgili çalışmalar sistematik olmayan bir biçimde devam etmiştir. Ancak zihinle

ilgili her şeyin yok sayılması gerektiği öğretisi üzerine kurulan davranışçı ekolün

etkin olduğu yıllarda zihin karanlık çağa girerek uzunca bir süre gündeme

gelmemiştir. Bindokuzyüzyetmişli yıllara gelindiğinde, bilişsel devrimin

gerçekleşmesiyle birlikte zihni yok sayan davranışçı ekolün tahtı sallanmış ve biliş,

küllerinden doğmuştur. Bu süreçten itibaren dikkat, bellek, algı ve dil gibi zihinsel

işlevler sistematik bir biçimde incelemeye başlanmıştır (Schultz ve Schultz, 2007).

Görüldüğü üzere, zihinle ilgili pek çok farklı, hatta kimi zaman birbirine zıt

denebilecek görüşlerin varlığı, insanlığın kendi zihniyle çok eski zamanlardan

bugüne değin farklı şekillerde uğraştığının bir kanıtıdır. Bu noktadan bakıldığında

Hearnshaw’ın bilişsel psikoloji için “hem en eski hem de en yeni ekol” iddiasının

oldukça yerinde olduğu söylenebilir (Hearnshaw, 1987, akt. Schultz ve Schultz,

2007). Bilişsel psikoloji, beynin işleyişini konu edinen psikoloji ekolüdür. Bellek

öğrenme, dikkat, karar verme ve problem çözme gibi insana dair zihinsel işlevleri

inceler (Groome ve ark., 2014). Bilişsel içerikli çalışmalar 1970’lerden bu güne

Page 12: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

3

süregelen bir ilerleme katetmektedir. Bilişsel psikolojinin en ilgi gören konularından

biri olan bellek çalışmaları ise son yirmi yılda önemli derecede artış göstermiştir.

Boyer ve Wertsch (2015) bu dönemi “bellek alanındaki çalışmaların deniz gibi

yükseldiği bir dönem” olarak adlandırmışlardır (s. 1). Bu dönemde, hatırlamanın

nörolojik temellerinden otobiyografik ve toplumsal belleğin oluşturulmasına, bilginin

zihinde saklanmasından yeniden canlanmasına kadar birçok farklı konuda yeni

modeller geliştirilmiştir (Boyer ve Wertsch, 2015).

Bu çalışmada, otobiyografik bellek türlerinden biri olan araya girici belleğin,

depresif özellikler gösteren ve göstermeyen bireylerdeki görünümlerinin ve yapısal

farklılıklarının ortaya konması hedeflenmiştir. Böylelikle, “patolojik negatif araya

girici anı”nın “patolojik olmayan negatif araya girici anı”dan farklarının

belirlenmesinin mümkün olabileceği düşünülmüştür. Buna ek olarak, araya girici

anıların doğasına ilişkin betimleyici bulguların ve işleyişine ilişkin verilerin elde

edilmesi de aynı yolla sağlanacaktır. Bu doğrultuda, katılımcılara araya girici bellek

özelliklerinin görünümünü ortaya çıkarmak amacıyla anılarının deneyimsel

özelliklerine dair ve yapısal özelliklerinin ortaya konması amacıyla da anılarının

yeniden yapılandırılma süreci ve algılanan zaman mesafesine dair sorular sorularak

bilgi alınmıştır.

Çalışmanın amacı doğrultusunda, giriş bölümünde öncelikle bellek

araştırmalarının tarihçesine, bellek yapısına ilişkin kuramlara, otobiyografik belleğe

ve otobiyografik istemli ve istemsiz anı kavramına değinilerek tezin bilişsel temeline

ilişkin bilgi aktarılacaktır. Daha sonra, depresyonun genel özellikleri ve depresyona

ilişkin temel kuramlara değinilerek tezin klinik psikoloji açısından çerçevesi

çizilecektir.

Page 13: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

4

1.1. Bellek Araştırmalarının Tarihçesi

Bellek, arkaik dönemlerden modern çağlara pek çok filozof, yazar ve bilim

insanının üzerine eserler yarattığı, araştırmalar yürüttüğü popüler konulardan biri

olmuştur.Platon’un (İÖ 360/1871) Theaetatus’unda, Sokrates, öğrencisi

Theaetatus’tan “zihnin; büyüklüğünün, berraklığının ve kıvamının kişiden kişiye

göre değişen bir balmumu tableti olduğunu” (s. 49) hayal etmesini ister. İnsanların

deneyimlerinin, bir mühür yüzüğüyle balmumu tabletlere işlendiğini ve tablet

üzerinde imgesi varoldukça bu anıların hatırlandığını, bilindiğini öne sürer. İnsanlar

bir anıyı hatırlamak istediğinde mühür yüzüğünü tablet üzerindeki -yani zihnindeki-

izlerle eşleştirmeye çalışır. Eğer başarılı olur ve doğru izle eşleştirebilirse anımsama

gerçekleşir, yanlış izle eşleştirirse de heterodoksi ve yanlış inançlar doğar. İz

silindiğinde ise anının unutulduğu, artık bilinmediği sonucuna varılır (Platon, çev.

1871).

Aristo “De memoria et reminiscentia” adlı eserinde, Platon’un balmumu

tableti metaforuna fizyolojik bir boyut kazandırmıştır. Aristo’ya göre anılar

gerçekten de bedende izler bırakmaktadırlar. Bebeklik ve yaşlılık dönemlerini

kastederek “nasıl ki akan suyun üzerine iz basılamazsa belleğe de belirgin bir imge

basılamaz küçük çocuklarla yaşlıların hafızalarının zayıf oluşu da bu yüzdendir” (s.

48) demiştir; çünkü sular çocuklukta büyümeye yaşlılıkta ise çürümeye doğru akar

(akt. Draaisma, 2007).

Ortaçağ’da,Augustinus’a göre bellek, bireylerin kişisel geçmişlerindeki

izlenimlerden meydana gelmiştir. Hatırlama eylemi de tam olarak olayların değil, bu

izlenimlerin hatırlanmasıdır (akt. İlhan, 2015).

Page 14: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

5

Bellek çalışmalarına ilk önemli bilimsel katkılardan biri 1800’lü yılların

sonunda alman psikolog Hermann Ebbinghaus tarafından yapılmıştır. Oluşturduğu 3

harfli anlamsız heceler yardımıyla öğrenme -unutma- yeniden öğrenme süreçlerini

deneysel bir yöntemle incelemiştir. Unutma Eğrisi kavramı yine onun çalışmalarıyla

ortaya konmuştur (Ebbinghaus, çev. 1913).

Ebbinghaus (1885/1913) belleği zihne geri çağırma (memory retrieval)

stratejilerine göre dörde ayırmıştır. Bu ayrıma göre, kasıtlı olarak bilince çağrılan ve

bu süreci tamamlanabilen anıya istemli anı; kasıtlı olarak bilince gelmesi istenen ama

geriye getirme sürecinin başarıyla tamamlanmadığı anıya “dilimin ucunda”

deneyimi; herhangi bir çaba olmaksızın geriye getirme süreci tamamlanan anıya

istemsiz anı ve kişilerin hem zihne getirmek için çaba sarfetmediği hemde zihne geri

getirilmesi gerçekleşmemiş ancak geçmişte yaşanmış olan anı türüne de örtük bellek

denmektedir. Ebbinghaus’un çağdaşı olan Galton, 1800’lerin sonunda ipucu sözcük

yöntemini geliştirmiştir. Bu yönteme göre katılımcıya spesifik bir kelime gösterilir

ve akabinde aklına gelen ilk anıyı aktarması istenir (akt. Brewer, 1986). Bu yöntem

üzerinden yüz yılı aşkın süre geçmesine karşın, çalışmalara uygun manipülasyonlar

yapmaya izin vermesi sebebiyle hala kullanılmaktadır.

Page 15: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

6

1.2. Bellek Kuramları

Bellek yapısına ilişkin ilk çalışmaların sonucunda, uzun süreli bellek

oluşumunu açıklamaya teşebbüs eden yapılandırma kuramı ortaya atılmıştır.

Yapılandırma kuramına göre, anılar deneyimlendikleri andan itibaren başlayan

birkaç saatlik süreçte oluşturulurlar (Besnard, Caboche ve Laroche, 2012; Nader ve

Einarsson, 2010). Bu anılar zaman içerisinde bozulma gösterebilmekle birlikte bu

olasılık daha düşüktür. Bu kuramda anıların bir kere yapılandırıldıktan sonra ilk

yapılandırıldıkları haliyle kaldığı ve değişime uğramadıkları iddia edilmektedir

(Nader ve Einarsson, 2010). Öte yandan, Lewis 1972’de yazdığı inceleme

makalesinde uzun süreli bellekte depolanan anıların yeniden değiştirilebilir hale

getirildiği çalışmalara değinerek yeniden yapılandırma kuramının temellerini atmıştır

(akt. Grigor’yan ve Markevich, 2015). Takip eden yıllarda gerçekleştirilen pek çok

insan ve hayvan araştırmasında anıların aktive edildikten sonra yeniden

yapılandırılmaya duyarlı hale gelebildiğinin açığa çıkartılması “belleğin dinamik bir

mekanizma olduğu” savının ortaya atılmasını sağlamıştır (Nader, Schafe ve Le

Doux, 2000; Rose ve Rankin, 2006; Sandrini, Cohen ve Censor, 2015). Dolayısıyla,

yapılandırma kuramı zaman içerisinde popülerliğini yitirerek sahneyi yeniden

yapılandırma kuramına bırakmıştır.

Yeniden yapılandırma kuramına göre anılar yapılandırıldıktan sonra değişime

açık hale gelebilmekte ve yeniden stabilize edilebilmektedir (Nader ve Einarsson,

2010; Besnard ve ark., 2012). Yine de yeniden yapılandırma sürecinin her anı için

geçerli olmayabileceği; fizyolojik ve psikolojik durum, anı yaşı, aktive edilecek

anının tahmin edilebilirliği, hatırlama yoğunluğu, anının aktive edilme yöntemi

(doğrudan/dolaylı) gibi “sınırlar” olarak adlandırılan çeşitli bilimsel parametrelerin

Page 16: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

7

fark yaratabileceği iddia edilmektedir (Nader ve Einarsson, 2010; Sandrini ve ark.,

2015). Bu paradigma genellikle; korku bellekleri, koşullama, öğrenme gibi çeşitli

konularda anı yaratmayı amaçlayan deneysel yöntemlerle çalışılmıştır (Björkstrand

ve ark., 2015). Bunun yanısıra, bir sonraki bölümde ele alınacak olan otobiyografik

bellek konusunu ve yeniden yapılandırılma süreçlerini kapsayan çeşitli çalışmalara

da rastlanmıştır (Schwabe ve Wolf, 2009, 2010; Kredlow ve Otto, 2015). Ayrıca,

Schwabe, Nader ve Pruessener (2014) travma bellekleri gibi patolojik durumlara

işaret eden otobiyografik anıların yeniden yapılandırılma sürecinde değiştirilmesinin

mümkün olabileceği gibi klinik çıkarımları gündeme getirmişlerdir.

1.3. Otobiyografik Bellek

Otobiyografik bellek, basitçe bireylerin başından geçen yaşantıların

belleğidir. Er ve Uçar (2004) otobiyografik bellek yapısının, geçmişte yaşanan öznel

olayların anımsanmasını, zaman zaman yeniden yaşantılanmasını ve

değiştirilebilmesini mümkün kıldığını belirtmişlerdir.

Otobiyografik bellek, bellek araştırmaları deryasında görece daha yeni ve az

yer kaplayan bir alt alandır. Araştırmacıların bir bölümü, deneysel yöntemleri

kullanarak hatırlanacak malzemenin kontrol edilmesi gerektiğini savundukları için,

kişinin kendi geçmişi karıştırıcı bir unsur olarak görülmüştür (Boyer ve Wersch,

2015; Brewer, 1986). Otobiyografik bellek çalışmalarının görece yakın tarihli olması

bu sebebe dayanmaktadır. Öte yandan, hızla gelişmekte olan ilgililiteratüre

bakıldığında nicelik açığının kısa zamanda kapancağı öngörülebilir hale gelmiştir.

Page 17: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

8

Otobiyografik bellek ile modern anlamda ilgilinen ilk araştırmacılardan olan

Tulving (1972), epizodik bellek (olaysal bellek) ve semantik bellek (anlamsal bellek)

yapılarının ve işleyiş biçimlerinin birbirinden farklı olduğunu öne sürmüştür.

Tulving’e göre (1972) epizodik bellek, insanların yaşadıkları bir olaya ilişkin

otobiyografik ögelerin içerik ve bağlam özellikleriyle birlikte korunduğu bir yapıdır.

Bu ögeler, işlemleme ve geriye çağırma süreçlerinde de bağlamdan ayrı

düşünülmemelidirler. Öte yandan, semantik bellekte ise bilgi hatırlanır ancak

bağlamsal ipuçları hatırlanmayabilir (Tulving, 1972). Diğer bir deyişle, semantik

belleği “bilinen”ler epizodik belleği ise “hatırlanan”lar oluşturur. Tulving, ilerleyen

yıllarda epizodik bellek tanımını otobiyografik belleğe eş tuttuğunu açıklayacaktır

(akt. Baddeley, 1992). Ancak epizodik bellek ve otobiyografik belleğin eş anlamlı

olduğu görüşü bu alanda çalışmakta olan araştırmacıların çoğunluğu tarafından

reddedilecektir (Larsen, 1992).

Brewer (1986) otobiyografik belleği, kişilerin benliğine ait bilgilerin toplamı

olarak tanımlamıştır. Brewer’e göre otobiyografik bellek, kişisel anı, otobiyografik

gerçek ve jenerik kişisel anı bileşenlerinden oluşmaktadır. Kişisel anı, bireylerin

kendi geçmişlerinde yaşadığı belirli bir epizodu anımsaması anlamına gelmektedir.

Bu anımsanan anıya genellikle görsel imgeler, bazen de diğer duyusal imgeler eşlik

eder. Kişi, anının geçtiği tam tarihi hatırlamasa da o ana dair fikri vardır. Hatırlayan

kişi tarafından gerçeğin aynısı olduğuna inanılır; ancak her zaman gerçeği

yansıtmayabilir. Yavru kedinin karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı ana ilişkin spesifik

durumu hatırlamak kişisel anıya örnek olarak verilebilir. Otobiyografik gerçek ise

bireyin kişisel geçmişine ait bilgileridir. Kişisel anı gibi spesifik bir zaman dilimini

ya da olayı içermemektedir. Örneğin, kişinin kedileri çok sevdiğine ilişkin bilgi bir

Page 18: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

9

tür otobiyografik gerçeklik bilgisidir. Son bileşen olan kişisel jenerik anıda ise,

bireyler spesifik bir anı hatırlamazlar; birkaç kezya da sürekli tekrarlanan bir

durumda edinilmiş bilgiler veyabir zaman periyodu zihne gelir. Örneğin kişinin kedi

ile oynamadığı durumlar vb. (Brewer, 1986).

Baddeley (1992), otobiyografik bellek kavramının, farklı durumlarda ve

bağlamlarda farklı anlamlara sahip olabilen zengin içerikli bir tanımlama olduğunu

öne sürmüştür. Öncelikle, otobiyografik belleğin fizyolojik boyutu üzerine vurgu

yapmış ve bu sistemin ayrıştırılabilir nörolojik yolakları olan spesifik bir bellek

sistemi olduğunu iddia etmiştir. İkinci olarak, bellek, benliğin oluşmasına yarayan

bilgi ve şemalar toplamıdır. Yaşanılan deneyimler, kişilere kim oldukları ya dakim

olmadıkları hakkında bilgi verici niteliktedir. Bu bilgi ve şemalar, yalnızca hatırlatıcı

faktörlerden değil, duygular ve sosyal faktörlerden de etkilenir. Son olarak ise,

otobiyografik bellek, işlemleme, depolama ve geri çağırmadan oluşan tüm süreci

kapsamaktadır (Baddeley, 1992).

Rubin, Wetzler ve Nebes (1986) otobiyografik belleğin üç özelliği üzerinde

durmuşlardır. Buna göre, anılar, öznel yaşantılar olması dolayısıyla yeniden

yapılandırılabilirler. Bu durum olayın gerçekte yaşandığı halinden farklı

hatırlanmasına neden olabilir. İkinci önemli özellik ise anının zamansallığıyla

ilişkilidir. Yaşanan bir olayın süregelen anısı, kişiye uzunca bir süre etki

edebilmekte, hatta kimi durumlarda bu etki kişinin bütün hayatına yayılabilmektedir.

Diğer bir deyişle olayın etkisi, olduğu yer, gün ve saatte kalmayabilir ve kişinin

şimdiki zaman yaşantısını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebilir. Son olarak,

otobiyografik anılar duygularla yakından ilişkilidirler. Bu durum kişinin kendine

olan duygularını, benlik algısını ve kişiliğinin yapıtaşlarını doğrudan etkiler.

Page 19: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

10

Williams ve Conway (2015), otobiyografik belleğin, epizodik bellek (insanın

yaşamındaki belirli olaylara ilişkin anılar ve bağlamlar) ve otobiyografik bilgi

dağarcığından (kişisel geçmişin kavramsal ve şematik bilgileri) oluştuğunu öne

sürmüşlerdir. Williams ve Conway’e göre (2015) otobiyografik belleğin üç önemli

işlevi göze çarpmaktadadır: Yönlendirici işlev, sosyal işlev ve kendilik işlevi.

Bireyler karşılaştıkları bir sorunu nasıl çözeceğine, bir durumu nasıl idare edeceğine

karar verirken daha önceki deneyimlerinden yola çıkarlar, geçmişe dönüp benzer

durumlarda ne yaptıklarını gözden geçirirler. Bu anlamda bellek, yönlendirici işlev

görevi görmektedir. Otobiyografik belleğin diğer bir işlevi ise kişilerarası ilişki

kurma ve güçlendirme amacına hizmet ediyor oluşudır. Gerçekten de sosyal ilişkilere

bakıldığında, gözde sohbet konularından birinin geçmiş yaşantılar olduğu rahatlıkla

farkedilebilir. Son işlev olan kendilik işlevinde ise, anıların benliği oluşturan en

temel yapı taşlarından olduğu vurgusu göze çarpmaktadır. Organik veya organik

olmayan sebeplerden ötürü geçmişlerini unutan hastaların benlik algısının

zedelendiği görülmektedir (s. 55-56). Conway ve Williams’ın modeline ek olarak, Er

ve Yaşın (2014), otobiyografik bellek işlevleri üzerine yaptıkları çalışmanın

sonucunda otobiyografik belleğin beş işlevi olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu

işlevler; geçmişle yüzleşme, ipucu temelinde geçmişi hatırlama, benlik, duygu durum

düzenleme ve geçmişten ders almadır. Otobiyografik bellek işlevlerinden

olanGeçmişle yüzleşme boyutuna bakıldığında, otobiyografik belleğin, kişilerin

kendi geçmişleri dönüp bakma ve bu geçmişe ilişkin farkındalık kazanma işlevine

hizmet ettiği iddia edilmiştir. Benzer şekilde, Baddeley’e (1992) de otobiyografik

belleğin pragmatik olması için kişinin farkındalık düzeyinin yüksek olması

gerektiğinden söz etmektedir. Kişi, daha önceki deneyimlerinden şu anda yaşadığı

Page 20: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

11

duruma bağlantı kurabiliyorsa bu işlevseldir. Örneğin, havanın bulutlu olması ve

yağmur yağması bağlantısını yaşantıyla kuran birinin, benzerliği farketmesi ve tedbir

olarak yanına şemsiye alması, otobiyografik belleğini işlevsel olarak kullanmış

olduğu anlamına gelmektedir. Baddeley geçmişten ders alma ve geçmişle yüzleşme

boyutlarını eş bir boyutta değerlendirirken, Er ve Yaşın (2014) geçmişle yüzleşme ve

geçmiş yaşantıdan ders alma işlevlerini farklı bir boyut olarak ele almışlardır.

Otobiyografik belleğin tanımına, süreçlerine ve işlevlerine ilişkin yapılan

farklı açıklamalara bakıldığında iki ortak nokta göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki,

bilgilerin belleği olan semantik bellek ile anıların belleği olan otobiyografik belleğin

kesişim noktalarına rağmen farklı yapı, süreç ve işlevlerinin daha baskın olduğu

görüşüdür. İkincisi ise, neredeyse bütün araştırmacıların, otobiyografik anıların

benlik sağlamlığı ve değişmezliği üstündeki katkısı konusunda hemfikir olmasıdır.

Otobiyografik bellek çalışmalarında farklı tekniklerin kullanımı, Galton’a

dayanmaktadır. Galton kahvaltı tekniğine katılımcılarına o sabah yaptıkları

kahvaltının görünümüne ilişkin tarif bekleyen bir yönerge vermiştir. Okul çağı

çocukları, erişkin bireyler gibi farklı örneklemleri içeren bir dizi araştırma sonucunda

evrensel ve genellenebilir bir bulguya ulaşılmıştır. Bu sonuca göre otobiyografik

anılara görsel imgeler eşlik etmektedir (akt. Brewer, 1986).Galton’ın diğer bir tekniği

olan ipucu sözcük yöntemine literatürde sıklıkla rastlanmaktadır. Daha önce de sözü

edildiği üzere ipucu sözcük yönteminde katılımcılara spesifik bir kelime sunulur ve

ardından akıllarına gelen ilk anının aktarılması istenir. Brewer (1986) bu yöntemi

çeşitli açılardan sorunlu bulmaktadır. Örneğin bu yöntem ile jenerik kişisel anı,

kişisel anı, otobiyografik gerçek gibi 3 farklı otobiyografik bellek boyutu ortaya

çıkabileceği gibi semantik bilgi ve semantik jenerik bilgi de ortaya çıkabilir. Bir

Page 21: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

12

diğer sorun ise ipucu sözcüğün belirli bir anıyla ilişkilendirildikten sonra o

görevintekrarı durumunda yine aynı anıyla ilişkilendirilme olasılığının yüksek

oluşudur (Conway ve Williams, 2008, akt. Williams ve Conway, 2015). Benzer bir

şekilde, Baddeley de ipucu sözcük yöntemini eleştirmiştir. Bu yöntem ile çalışmanın

dokunulmamış (bozulmamış) anılardan ziyade daha önce defalarca kez anlatılmış

anektodları anımsatma eğilimi taşıdığını iddia etmiş ve bu anektodların zihinde

kompakt bilgi halinde tutulduğunu ve epizodik ya da otobiyografik anı olmaktan

ziyade semantik belleğe benzediğini eklemiştir (Baddeley, 1992).

Crovitz ve Schiffman (1974), Galton’ın ipucu sözcük yöntemini

otobiyografik bellek çalışmalarında kullanmak üzere revize etmişlerdir. Bu tekniğe

göre katılımcıya çalışmanın kişisel anıları ile ilgili olduğu söylenmektedir.

Katılımcılara bir dizi kelimeden oluşan bir liste verilir ve ardından sözcüğün

anımsattığı spesifik bir anı ve ilişkili sözcüğün not edilmesi istenir. Bu işlemin

ardından anının geçtiği yaşı mümkün olduğunca gerçeğe uygun şekilde not etmeleri

beklenir. Bu yöntem ile istemli anı çalışmalarının temelleri atılmıştır.

1.3.1. İstemli Anı

İstemli anı, kişinin yaşadığı olayı bilinçli bir şekilde, çaba sarfederek aklına

getirmesi, o anıları bilinçli bir şekilde yeniden üretmesi anlamına gelmektedir. Bu tür

anılara, ilgisi olmayan imgeler değil konuyla ilgisi olan imgeler eşlik etmektedir.

(Ebbinghaus, H., çev., 1913). İstemli anı fenomeninin diğer bir ifadesi ise bireylerin

kişisel geçmişlerini istediği anda geriye getirebilme yeteneğidir (Mace, 2007).

Örneğin, kendisine önceki akşam ne yediği soruldan kişi bir önceki akşam ve/veya

Page 22: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

13

akşam yemeğinde ne yediği üzerine düşünür. İstemli anılar, genellikle, katılımcılar

ipucu sözcük adı verilen yönlendirici bir kelimenin verilmesi yoluyla çalışılmaktadır

(Rasmussen, Johannessen ve Berntsen, 2014). İpucu sözcük yöntemi oldukça fazla

sayıda laboratuvar deneyinde kullanılmıştır.İstemli anı çalışmalarıyla, gerek patolojik

gerekse patolojik olmayan bireylerde çalışılmış aşırı genelleme, kategorik hatırlama

ve ayrıntılandırma gibi farklı fenomenler ortaya konmuştur (örn. Williams ve

Broadbent, 1986; William ve ark., 1996). Yapılan özgün ve replikasyon çalışmalar

ile tutarlı bilgilere ulaşılmıştır. Örneğin, çeşitli çalışmalarda depresyondaki bireylerin

depresyonda olmayan bireylere göre “ben çocukken bisiklete binerdim” gibi daha

genel ifadelerle geçmişten söz ettikleri , “11. yaş günümde babam bana bisiklet

almıştı, bütün gün bisiklete binmiştim ve çok mutluydum” gibi belirli bir anıyı

hatırlamakta ve ifade etmekte güçlük yaşadıkları saptanmıştır (Sarp ve Tosun, 2011).

Bu fenomen “aşırı genel anı” olarak adlandırılmıştır.

Page 23: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

14

1.3.2. Anılarda Kendiliğindenlik: İstemsiz ve Araya Girici Otobiyografik Anı

“...bir parça Madlenin tadını tanır tanımaz,

Léone halamın odasının bulunduğu,

sokağa bakan eski gri ev, bir tiyatro dekoru gibi gelip

annemler için yapılmış olan, arkadaki bahçeye bakan küçük eve eklendi;

evle birlikte, sabahtan akşama, her mevsimde kent, öğle yemeğinde

beni gönderdikleri meydan, alışveriş yaptığım sokaklar ve hava

güzel olduğunda yürüdüğümüz yollar da görüntüde yerlerlerini aldılar.

Ve tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kaseye attıkları silik

kağıt parçalarının suya girer girmez çözülüp şekillenerek,

renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan

birer çiçek, ev, insan olduğu oyunlardaki gibi, hem bizim bahçedeki,

hem M. Swann’ın bahçesindeki bütün çiçekler Vivonne Nehri’nin

nilüferleri, köyün iyi yürekli sakinleri, onların küçük evleri, kilise,

bütün Combray ve civari şekillenip hacim kazandı, bahçeleriyle bütün kent

fincanımdan dışarı fırladı.”

Proust, 1928, s.51-52

Marcel Proust, “Kayıp Zamanın İzinde” adlı kitabının Madlen Epizodunda

çaya batırılmış bir parça Madlen Kekinin tadının, onu çocukluğunun geçtiği

Combray’e istemsizce döndürdüğünü anlatmaktadır (Proust, 1928). Muhtemelen,

istemsiz anının - anıların zihinde çaba sarfetmeksizin, kendiliğinden belirmesi

fenomeninin- ilk ve en lirik örnekleri Proust’a aittir.

Anının zihinde kendiliğinden belirmesi fenomeninin bilimsel anlamdaki ucu

ise 1885 yılına, Ebbinghaus’a uzanmaktadır. Ebbinghaus’a göre kendiliğinden

Page 24: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

15

hatırlanan anı, bir kere zihinde yer etmiş durumların herhangi bir irade

göstermeksizin, kendiliğinden hatırlanabilmeleri anlamına gelmektedir. Diğer bir

deyişle, istemsizce yeniden üretilirler (Ebbinghaus, H, çev. 1914).

Ebbinghaus’un 1800’lerdeki savına karşın modern bilişsel psikoloji

kendiliğinden anı kavramıyla ilgilenmeyi oldukça ihmal etmiştir (Berntsen, 1996;

Brewin ve Soni, 2011). Literatür incelendiğinde, kendiliğinden anı kavramının

bilişsel ve klinik psikoloji olmak üzere iki farklı disiplinde farklı biçimlerde ve farklı

isimlerle ele alındığı görülmektedir. Bu duruma paralel olarak, literatürdeki

çalışmalar birbirinden bağımsız ilerlemiştir (Moulds ve Krans, 2015). Kendiliğinden

zihinde beliren anı kavramı bilişsel psikoloji literatüründe uzun süre ihmal edilen bir

konu olmuştur. Pek çok deneysel çalışmada, araştırmacılar bellek performansını

ölçmek için istemli anı geriye çağırma (retrieval) görevleri kullanmışlardır (Berntsen,

1996). Kendiliğinden zihne gelen anı fenomeni ise son çeyrek asırdır bilişsel

psikoloji literatüründe yer bulmuştur. (örn. Berntsen, 1996, 2009, 2010; Mace, 2007,

2010). Öte yandan, klinik psikoloji literatüründe, kökenleri psikanalitik kurama

kadar uzanan kendiliğinden anı fenomenine daha fazla dikkat harcanmıştır (Bertnsen,

1996).

Bu bölümde bilişsel psikolojideki kendiliğinden anı, diğer bir deyişle istemsiz

anı kavramının deneyimsel ve yapısal özelliklerine, istemli anıyla farklılaştığı ve

benzerlik gösterdiği noktalara ve çalışmalarda kullanılan yöntemsel farklılıklar

ışığında araştırma bulgularına değinilecektir. Daha sonra klinik psikolojideki araya

girici anı ile farklı ve benzer noktaları üzerinde durulacaktır. Tez çalışmasının ana

konusu olan araya girici anı türüne depresyon ve otobiyorafik bellek çalışmaları

Page 25: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

16

bölümünde geniş bir şekilde yer verildiğinden bu bölümde sadece istemsiz anı ile

kesiştiği noktalar ve farkları ele alıncaktır.

Bilişel psikolojide istemsiz anı olarak sözü edilen kendiliğinden zihne gelen

anı fenomeni, kişilerin geçmişte yaşadığı olayları çaba sarfetmeksizin ve otomatik

olarak hatırlaması anlamına gelmektedir (Berntsen, 1996; Berntsen ve Hall, 2004;

Mace 2004). Diğer bir deyişle, anının herhangi bir hatırlama teşebbüsü olmadan,

istemsiz olarak, kendiliğinden zihinde belirme durumudur (Berntsen, 2010, s. 138,

akt. Moulds ve Krans, 2015). İstemsiz anı, Ebbinghaus tarafından ortaya atılmış,

ancak popüler bir araştırma alanı olması için Ebbinghaus’ın savının üzerinden 100

yılı aşkın süre geçmesi gerekmiştir. Otobiyografik belleğin önemli bir parçası olan

istemsiz anıların günlük hayatta oldukça sık deneyimlendiği belirtilmektedir

(Berntsen ve Hall, 2004).

İstemsiz anı kavramına ilişkin literatür incelendiğinde, karşılaşılan

çalışmaların büyük çoğunluğunun bu tür anıların fenomenolojik ve karakteristik

özelliklerini inceleyen araştırmalar olduğu farkedilmiştir. Buna ek olarak, istemsiz

anı kavramının görece daha fazla bilinen istemli anı kavramı ile kıyaslandığı

araştırmalar da yaygın olarak görülmektedir. Dolayısıyla, istemsiz anı sahasının

oldukça yeni bir konu olduğu gerçeğine rağmen, sözü edilen çalışmalar sayesinde bu

tür anıya ilişkin bir iskelet oluştuğunu söylemek mümkündür. Bir sonraki alt başlıkta

bu iskeletin pek çok yönüyle açıklanması amaçlanmaktadır.

Page 26: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

17

1.3.2.1. İstemsiz Anıların Özellikleri

Önceki bölümde de belirtildiği üzere istemsiz anılar günlük hayatta sıklıkla

karşımıza çıkan ve hemen herkesin aşina olduğu bir anı türüdür. Berntsen (1995)

tarafından yürütülen bir araştırmada katılımcıların %85’inin istemsiz anı kavramına

oldukça aşina olduğu ve haftada birkaç kez deneyimlediği belirlenmiştir (akt.

Berntsen, 1996). Daha sonraki yıllarda, yapılan günlük çalışmalarında istemsiz anı

sıklığının haftada birkaç ile sınırlı kalmadığı, günde birkaç defaya kadar çıkabileceği

ortaya konmuştur (Berntsen, 1996, 2001; Mace, 2004). Bir başka çalışmada da,

içeriği mutlu olan istemsiz anıların, üzgün olan istemsiz anılara göre 2 kattan fazla

görüldüğü saptanmıştır (Berntsen ve Rubin, 2002). Bununla birlikte, travmatik

anıların, aşırı derecede mutluluk veren olaylara ait anılar ile benzer oranlarda

hatırlandığı saptanmıştır (Berntsen, 2001).

Mace (2007), günlük hayatta sıklıkla deneyimlenen istemsiz anıların 3 şekilde

oluşabileceğinden sözetmiştir. Buna göre, istemsiz anıların gündelik yaşam

aktivitelerini sürdürürken, istemli/istemsiz bir başka anıyı deneyimlerken veya bir

psikopatolojik problemin semptomu olarak karşımıza çıkabileceği söylenmektedir.

Genellikle, bireylerin gündelik yaşamlarını sürdürürken sıklıkla karşılaştıkları belirli

kişiler, objeler, aktiviteler, yerler veya temalar gibi çevresel (dışsal) ipuçları veya bir

anının yarattığı başka bir istemsiz anı gibi düşünce bazındaki (içsel) ipuçları istemsiz

anıların kaynağını oluşturmaktadır (Berntsen, 2007; Mace, 2004). İstemsiz anıların

çevresel ipuçlarına dayalı olduğu durumlarda daha çok hatırlandığı bulunmuştur

(Berntsen, 1996; Berntsen ve Hall, 2004; Mace, 2005; Ball ve Little, 2006;

Schlagman, Kliegel, Schulz ve Kvavilashvili, 2009).

Page 27: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

18

Öte yandan, literatürle uyumsuz olarak, Mace’in (2004) çalışmasında içsel

ipucuların dışsal ipuculara oranla daha fazla istemsiz anı ortaya çıkardığı

saptanmıştır. Berntsen (2007), Mace’in çalışmasındaki bu farklılığın içsel ve dışsal

ipuçlarına yapılan operasyonel tanım farklılıklarından ileri geldiğini öne sürmüştür.

Mace ve arkadaşları (2015) bireysel farklılıkların istemsiz anıları tanımlama

(recognition) hususunda fark yaratabileceğini öne sürmüşlerdir. Düşünce ve dil gibi

soyut kanallar yoluyla meydana istemsiz anıların duyusal deneyimler gibi somut

kanallarla oluşan istemsiz anılara göre tanımlanmasının daha zor olacağını öne

sürmüşlerdir. Psikoloji yüksek lisans öğrencileri, psikoloji lisans birinci sınıf

öğrencileri ve diğer disiplinlerden lisans öğrencileri ile oluşturulan grupların günlük

notlarına bakıldığında, bu konuda eğitim almış olmanın soyut ipuçlarına duyarlılığı

yordadığı tespit edilmiştir. Öte yandan somut ipuçları için bireysel farklılık

saptanamamıştır (Mace, 2015).

İstemsiz anılar, zihinsel çaba gerektirmez; rutin bir işi sürdürürken dikkat

dağılması sonucunda ortaya çıkabilirler (Berntsen, 1998; Schlagman ve

Kvavilashvili, 2008). Berntsen (1998) günlük çalışımasında kaydedilen anıların

%67’sinin dağılmış dikkat halindeyken zihne geldiğini saptamıştır. Schlagman ve

Kvavilashvili (2008) istemsiz anı yaratması için tasarladıkları laboratuvar görevi

oluştururken bu paradigmadan yararlanmışlardır.

Tüm bu bulguların ışığında, tıpkı Proust’un şiirsel örneğinde olduğu gibi,

insanlar istemdışı bir şekilde geçmişlerine dönmektedirler. Bu durumun “Kayıp

Zamanın İzinde”de aktarılanın aksine nadir bir deneyim değil, hemem hemen

herkesin gündelik yaşamını sürdürürken karşılaştığı bir durum olduğu

gözlenmektedir. Ayrıca, gündelik rutin sürerken, zihnin boş kalmayı sevmediği ve

Page 28: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

19

kendine uğraşı bulma çabası içerisine girdiği söylenebilir. Öte yandan, zihnin

istemsiz anılar ile olan uğraşının aşırı boyutlara taşınması olumlu sonuçlar

doğurmamaktadır. Wervoerd ve Wessel’in (2007) araştırmasına göre, istemsiz

anıların bellek, algı ve motor işlevlerdeki bilişsel yıkımla ilişkili olduğu, Kamiya’nın

(2014) araştırmasına göre de istemsiz anı sayısındaki artışın bilişsel yıkımı (cognitive

failure) yordadığını saptanmıştır (Kamiya, 2014).

1.3.2.2. İstemli – İstemsiz Anı Farklılıkları

Konuya ilişkin literatüre bakıldığında, istemsiz anı araştırmalarının bir

kısmını, görece daha çok çalışılan ve dolayısıyla daha fazla bilgi sahibi olunan

istemli anı kavramının kıyaslamalarının oluşturduğu görülmüştür. İstemli ve istemsiz

anılar özgüllük (specifity), frekans, duygusal tepkiler, işlevsellik gibi pek çok açıdan

kıyaslanmaktadır.

Literatürdeki tüm araştırmaların, istisnasız olarak, ortak bulgusu “istemsiz

anıların istemli anılara oranla daha spesifik epizodlar halinde hatırlandığı”

bulgusudur (Berntsen, 1998; Berntsen ve Hall, 2004; Mace, 2006; Schlagman ve

Kvavilashvili, 2008; Johannessen ve Berntsen, 2010). Diğer bir deyişle, istemsiz

anılar, kişisel geçmişteki belirli bir zaman ve belirli bir lokasyonda geçen olaylara

referans olmaktayken, istemli anılar, yoğunlukla “birbirine benzer olayların

bütünü/toplamı” (jenerik anı) şeklinde hatırlanmaktadır (Rasmussen ve ark., 2014).

Bir diğer mesele ise belleğin organik tarafı ile oldukça ilişkili olan yaş

konusudur. İstemsiz anıların, bunama (dementia) ve yaşlanma gibi bellek problemi

yaratan durumlara, istemli anılara oranla daha dirençli oldukları belirtilmiştir

Page 29: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

20

(Bradley, Moulain ve Kvavilashvili, 2013). Genç ve ileri yaş olmak üzere iki farklı

yaş grubu ile yapılan bir çalışmada, ileri yaş grubunun (74.4) genç gruba (20.1)

oranla her iki anı türünü de daha az deneyimlediği saptanmıştır (Schlagman ve ark.,

2009). Ancak; ileri yaş grubu, istemli anıları genç gruba göre daha genel ve daha

yavaş anımsarken, istemsiz anılarda böyle bir farklılık bulunamamıştır (Schlagman

ve ark. 2009). Genç ve ileri yaştaki yetişkin grupların kıyaslandığı bir başka

çalışmada da, ileri yaş grubundaki katılımcıların anımsadığı istemsiz anı içeriklerinin

genç grubun istemsiz anı içeriklerine göre daha pozitif olduğu saptanmıştır

(Schlagman, Schulz ve Kvavilashvili, 2006). Yaş değişkenini dikkate almaksızın

yapılan çalışmalarda da istemsiz anıların istemli anılara oranla dugusal açıdan daha

pozitif oldukları saptanmıştır (Berntsen, 1998).

Üçüncü olarak, istemsiz anıların istemli anılara oranla daha az tekrarlandığı

öne sürülmüştür (Berntsen, 1998). Bu durum –patolojik bir olgu söz konusu olmadığı

sürece- istemsiz anıların münferit olarak hatırlandığı spekülasyonunu doğurmaktadır.

Yani istemsiz anı hatırlama eylemi, kavram olarak yaygın olsa da aynı anıyı zihne

getirme oranı düşüktür. Öte yandan, istemli anılar daha sık tekrarlanmaktadır. Daha

önce de sözü edildiği üzere, ipucu sözcük yöntemiyle dile getirilmiş istemli anıların

çok kez tekrarlanması, bu anıların bireyler için birer anektod haline gelme ve bu

anektodların zihinde kompakt bilgi, diğer bir deyişle semantik bilgiye benzer bir

bilgi halinde tutulması riskini doğurabilir (Baddeley, 1992). Rasmussen ve Berntsen

(2011) bir çalışmalarında katılımcılara mekanik bir sayaç temin ederek gün içinde

deneyimledikleri istemsiz ve istemli anı frekanslarını hesaplamalarını istemişlerdir.

Bulgulara bakıldığında, istemsiz anıların istemli anılarla oranla 3 kat daha fazla

bilince getirildiği görülmüştür (Rasmussen ve Berntsen, 2011). Bu dramatik

Page 30: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

21

farklılığın mekanik sayaç yüzünden olabileceği düşünülmüş ve çalışma yöntemi

değiştirilerek replike edilmiştir. Akıllı telefon kullanarak yapılan yeni bir araştırmaya

göre bulguların önceki çalışmayla tutarlı olduğu saptanmıştır (Rasmussen,

Ramsgaard ve Berntsen, 2015).

İstemli ve istemsiz anıların geriye getirme (retrieval) süreçlerine bakıldığında

da durum değişmemiş ve yine çeşitli farklılıklar olduğu göze çarpmıştır. Öncelikle,

istemsiz anılar istemli anılara oranla daha hızlı geriye getirilmektedir (Berntsen,

Staugaard, ve Sørensen, 2013; Schlagman ve Kvavilashvili, 2008). Ayrıca, istemsiz

anıların dikkat dağıldığında ortaya çıkma eğilimlerinin daha fazla olduğu ve olayı

hatırlatılacak çevresel bir ipuçlarının varlığında daha sık ortaya çıktıkları

belirtilmiştir (Berntsen, 1998). Bu iki durum, iki anı türünün işlemlenirken farklı

mekanizmaların devreye girdiği görüşünü desteklemektedir (Rasmussen ve ark.,

2014).

Araştırmacıların merakını cezbeden bir diğer konu ise iki anı türünün “hangi

işlere yaradığı” olmuştur. Buna göre, istemsiz anıların istemli anılara kıyasla

problem çözme becerileriyle ve sosyal paylaşımla daha az ilişkili olduğu saptanmıştır

(Rasmussen ve Berntsen, 2011). Sosyal ilişki kurma ve problem çözme gibi kişisel

insiyatifle ilişkili aksiyonların istemli anı ile ilişkili bulunması oldukça beklendik bir

durum gibi görünmektedir. Buna karşılık, istemsiz anıların gündüz düşleri kurarken

ya da sıkılganlık hallerinde kolaylıkla hatırlandığı belirtilmiştir (Rasmussen ve

Berntsen, 2011). Ayrıca, istemli anıların istemsiz anılara oranla kişinin kimliği ve

yaşam öyküsüyle daha uyumlu olduğu saptanmıştır (Rubin, Boals ve Berntsen,

2008). Son olarak, istemsiz anıların duygusal ve fiziksel reaksiyona daha yatkın

olduğu belirtilmiştir (Berntsen ve Hall, 2004).

Page 31: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

22

1.3.2.3. İstemli - İstemsiz Anı Benzerlikleri

Bilindiği üzere, istemli ve istemsiz bellek, otobiyografik belleğin parçalarıdır.

Dolayısıyla, iki hatırlama türü arasında farklılıkların olduğu kadar benzerliklerin de

olması beklendiktir. Ortak bulguların iki tür anının ortak bir kodlama ve güçlendirme

stratejisi kullandığı görüşünü desteklemekte olduğu ve aynı epizodik bellek sistemine

dayandığı söylenmektir (Rasmussen ve Berntsen, 2009). İki tür anının temel kodlama

(encoding) ve güçlendirme (maintenance) stratejilerinin benzer olduğu iddia

edilmiştir. Öte yandan, iki anı türünün kıyaslandığı çalışmalarda ortaya konan

farklılıklar (örn. anıyı zihne geri getirme süresindeki fark) geriye getirme süreçlerinin

farklılaşmasıyla açıklanmaktadır (Berntsen, 2010). Rasmussen ve arkadaşları (2014)

istemli anıların kontekste daha bağlı ve bilinçsiz işleyen bir süreçken istemli anıların

bilinçli bir süreç olduğunun altını çizmektedir.

Öncelikle, iki tür bellekte de anı tümseği (reminiscence bump) trendi- orta

yaş ve ileri yaş gruplarının genç yetişkinlik dönemine ilişkin anılarında artış-

gösterilmektedir (Berntsen ve Rubin, 2002; Schlagman ve ark., 2009). Benzer bir

şekilde, iki tür bellek türünde de çocukluk dönemi amnezisi görülmektedir (Berntsen,

2009). Aynı olayın istemli ve istemsiz anısının benzer sıklıkla hatırlandığı

bulunmuştur (Rubin ve Berntsen, 2009). İki tür bellekte de, olayın yaşandığı sıradaki

duygusal uyarılmışlık durumu takip eden anıyı yordamaktadır (Hall ve Berntsen,

2008).

Page 32: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

23

1.3.2.4. Çalışma Yöntemleri

İstemsiz anı kavramının deneysel olarak çalışılmasının problematik

olabileceği bilinmektedir. İstemsiz anılar çoğunlukla oldukça kişisel olduklarından

dolayı ihtiyaç duyulan ipuçları kişiye özgü olmakta ve bu durum genelleme yapmayı

zorlaştırabilmektedir (Bradley ve ark., 2013). Ayrıca, katılımcının anıyı zihne geriye

getirmeye çalışması anının artık istemli hale gelmesi riskini taşımakta ve fenomenin

yanlış yorumlanabilmesine yol açabilmektedir (Bradley ve ark., 2013). Olasılıkla,

sözü edilen sebeplerden ötürü literatürdeki ilk çalışmaların laboratuvar dışında ve

mümkün olduğunca manipüle edilmeden gerçekleştirildiği gözlemlenmiştir. Bu

yöntemlerden en popüleri katılımcıların istemsiz anıyı deneyimledikten hemen sonra

kaydettikleri günlük tutma yöntemidir. Literatürde karşılaşılan bir diğer teknik ise

kontrollü alan görüşmeleri tekniğidir. Bu iki yöntemin yanısıra, son birkaç yılda

istemsiz anı üretimini sağlayacak bazı laboratuvar paradigmaları geliştirilmiştir.

Berntsen (2009) bu paradigmaların gelişimini yararlı bulmakla birlikte,

metodolojinin hala problematik olduğunu ve bu alanda çalışan araştırmacıların

yöntemsel eksikler üzerine çalışmalarının önemli olduğunu belirtmiştir.

Yapılandırılmış Günlük Yöntemi

Yapılandırılmış günlük yönteminde, katılımcılar günlük rutinleri sürerken

zihinlerine gelen istemsiz anıları yanlarında taşıdıkları bir defter ya da araştırmacı

tarafından temin edilen kitapçığa kaydederler (Örn. Berntsen, 1996; Berntsen, 1998;

Berntsen ve Hall, 2004; Mace, 2004; Mace, 2005; Berntsen ve Rasmussen, 2011;

Rasmussen ve ark., 2014; Mace ve ark., 2015; Ball, 2015). Araştırmacı tarafından

temin edilen yazım materyalinde, araştırma amacına bağlı olarak anı oluştuktan

hemen sonra ya da aynı gün içerisinde farklı bir zamanda doldurulması gereken soru

Page 33: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

24

setleri bulunmaktadır. Benzer şekilde, araştırmanın amacı ve yöntemine göre farklı

olarak soru setlerinin içeriği de değişebilmektedir.

İstemsiz anılarda yapılandırılmış günlük metodunu ilk kullanan

araştırmacılardan biri olan Berntsen’in, alanın mihenk taşı kabul edilen çalışmasında

istemsiz anıların karakteristikleri değerlendirilmiştir. Bulgulara göre, ruh haline

uyumlu olan, yakın zamanda olmuş veya olağandışı olayların daha çok istemsizce

hatırlandığı saptanmıştır. Anıların çoğunlukla pozitif olarak oylandığı ve önceden

hatırlanma oranının düşük olduğu belirtilmiştir. Anıların anımsandığı esnadaki ruh

hali ile anı içeriğine ait yönün (valance) birbiriyle tutarlı olduğu saptanmıştır

(Berntsen, 1996).Yapılandırılmış günlük yöntemi, sadece istemsiz anıların

özelliklerinin araştırılmasına değil, aynı zamanda istemli anı fenomeniyle

karşılaştırılmasına da olanak sağlamıştır. Berntsen ve Hall (2004) yaptıkları bir

çalışmada istemsiz anılar ile ile bir ipucu sözcük yoluyla getirilen istemli anıların

kıyaslamasını yapmışlardır. Katılımcıların kaydettikleri her bir istemsiz anıya

karşılık istemli anı yönergesi vermişlerdir. Sonuçlara bakıldığında, istemsiz anıların

daha fazla spesifik epizod içerdiği, katılımcıların istemsiz anılara daha fazla fiziksel

tepki hissettiği ve duygudurum üzerinde daha etkili olduğu belirtilmiştir (Berntsen

ve Hall, 2004). Mace (2004) de günlük yönteminden yararlanarak sözel ve sözel

olmayan ipucu karşılaştırmasını istemsiz anı fenomenine uyarlamış ve duyusal/sözel

olmayan (somut) ipuçlarına kıyasla düşünsel/sözel (soyut) ipuçlarının daha fazla

istemsiz anı ortaya çıkardığını saptamıştır. Bu noktadan bakıldığında herhangi bir

ipucunun varlığının “istemsiz anı fenomenini”ni istemli hale getireceği iddia

edilebilir. Ancak Berntsen ve Hall’ün araştırmasında sözü edilen ipucu kavramı,

araştırmacı tarafından istemli anı yaratma amacıyla katılımcıya sunulurken, Mace’in

Page 34: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

25

çalışmasında katılımcıların gündelik hayatlarında karşısına çıkan olay ve durumların

–örneğin kişilerin o an okumakta oldukları romandan bir cümle (soyut) ya da evde

pişen kekin kokusu gibi (somut)- hangi oranlarda istemsiz anıya yol açtıkları

araştırılmıştır (Berntsen ve Hall, 2004; Mace, 2004). Mace (2005) hazırlama

(sunma) etkisinin (priming effect) istemsiz anı meydana gelişinde bir rol oynayıp

oynamadığını açığa çıkarmak için yaptığı pilot çalışmada katılımcılara 2 hafta

boyunca deneyimledikleri istemsiz anılar için günlük tutmaları yönergesi vermiş ve

bu dönemin akabinde kişilerin bilişsel aktivitelerini araştıran bir ölçek uygulamıştır.

Buna göre, önem verdiği diğerleri hakkında yoğun bir şekilde düşünen katılımcıların

karşılaştırma grubuna oranla daha fazla o kişilere yönelik istemsiz anılar

deneyimlediği belirtilmiştir. Çalışmanın ikinci kısmında katılımcılar anı kaydetme

sürecinin ortasında (7. Günde) laboratuvara çağırılarak kendi hayatlarına ait çeşitli

zaman periyodları (çalışma 1 süreci /lise/ geçen yıl/ 13 ve 16 yıl önce) sunulmuştur.

Hazırlama müdahalesinden önceki istemsiz anılar ile istemli anıların kıyaslaması

yapılmıştır. Sonuçlara bakıldığında, her iki çalışmada da hazırlama etkisinin (önem

verilen kişiyi düşünmek veyaşam periyodu hakkında düşünmek) anlamlı bir fark

yarattığı (tüm periyodlar için) gözlemlenmiştir. Araştırmacı, hazırlama etkisinin

günlük hayatta istemsiz anı yaratma konusunda önemli bir rol oynadığını öne

sürmüştür. Rasmussen ve arkadaşları (2014) laboratuvarda yaratılan istemli anı ve

günlük yaşamda karşılaşılan istemsiz anı karşılaştırılma çalışmalarının eşit

koşullarda gerçekleşmediğini ve günlük hayattaki istemli anıların farklı olabileceğini

öne sürerek kişisel ipucu, ipucu kelime, kısa mesaj ile iletilen ipucu yoluyla

hatırlatılan istemli anıları ve istemsiz anıları karşılaştırmayı amaçlayan bir çalışma

yapmışlardır. Bu çalışmada her bir anı türü farklı günlüklere kaydedilmiş akabinde

Page 35: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

26

soru setleri yanıtlanmıştır. Sonuçlara bakıldığında istemsiz anıların fenomenolojik

özelliklerinden en az farklılık gösterek anı türünün kişisel ipucu anıları koşulu

olduğu saptanmıştır. Diğer anı türlerinin ise laboratuvarda uygulanan benzerlerinden

farklı olmadığı saptanmıştır (Rasmussen ve ark., 2014). Mace ve arkadaşları (2015)

bireysel farklılıkların istemsiz anıları tanıma (recognition) hususunda fark

yaratabileceğini öne sürmüşlerdir. Düşünce ve dil gibi soyut kanallarla harekete

geçirilen istemsiz anıların duyusal deneyimler gibi somut kanallarla harekete

geçirilen istemsiz anılara göre tanımlanmasının daha zor olacağını öne sürmüşlerdir.

Psikoloji yüksek lisans öğrencileri, psikoloji lisans birinci sınıf öğrencileri ve diğer

disiplinlerden oluşturulan grupların günlük notlarına bakıldığında, bu konuda eğitim

almış olmanın soyut ipuçlarına duyarlılığı yordadığı tespit edilmiştir. Öte yandan

somut ipuçlarının farklılık yaratmadığı saptanmıştır. Ball’ın (2015) günlük

metodundan yararlanarak yaptığı çalışmada motivasyon yanlılığının istemsiz anı

içeriği üzerinde etki yaratabileceği öne sürülmüştür. Diyet yapan kadınlarınistemsiz

anı içeriklerinin yemek pişirme ve yeme gibi konularlailgili olduğu saptanmıştır.

Görüldüğü üzere istemsiz anılarda günlük yöntemi pek çok farklı amaca hizmet eden

araştırmada kullanılmıştır. Öne çıkan ilk yöntem olmasına karşın günümüzde hala

popülerliğini korumaktadır.

Laboratuvar Çalışmaları

Sürekli (Continious) Kelime Çağrışımı Görevi

Sürekli Kelime Çağrışımı Görevi, Galton’ın geliştirdiği klasik kelime

çağrışımı yönteminin modifiye edilmiş halidir. Ball (2007) tarafından geliştirilen

görevde öncelikle verilen ipucu sözcüğün bir çağrışım oluşturması sağlanır. Görev,

Page 36: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

27

her yeni gelen sözcüğün bir öncekinin çağrışımı olması hedeflenerek belirli bir

zaman dilimi boyunca sürdürülür (örneğin, kitap- defter- kağıt- ağaç vb.) .

Brewin ve Soni (2011) istemsiz anıya ilişkin atıfların cinsiyet ve ipucu sözcük

valansı gibi özelliklere göre farklılaşıp farklılaşmadığını araştırmak için yaptıkları

çalışmada sürekli sözcük çağrışımı yöntemi kullanmışlardır. Buna ek olarak istemsiz

anıların, psikoza yatkınlık (pyschosis-proneness) ve dissosiasyon düzeyi gibi kişilik

özellikleriyle ilişkili olabileceği iddia edilmiştir. Bulgulara bakıldığında, negatif

ipucu kelime görevi esnasında üretilen istemsiz anı sayısının psikoza yatkınlık

(Pyschosis-proneness) ve dissosiasyon düzeyi ile pozitif korelasyon gösterdiği

saptanmıştır.

Basit Dikkat Testi

Giambra (1989), basit dikkat testinin (vigilance test)görev ile ilgili olmayan

gündelik düşünceleri ortaya çıkarma konusunda güvenilir olduğunu ortaya

koymuştur. Basit dikkat testi, “insanlar rutin ve fazla dikkat gerektirmeyen bir

görevi yerine getirirken istemsiz anı deneyimleme şansları daha yüksektir”

bulgusundan hareketle ortaya çıkmış bir görevdir. Bu yöntemin asıl amacı

laboratuvar dışı koşullarda incelenmesi mümkün olmayan geri getirme süreçlerini

(retrieval processes) incelemektir. Katılımcılara kolaylıkla tanımlanabilir ipuçları

verilerek görev esnasında dikkatinin dağılması ve dolayısıyla farklı zihinsel

faaliyetlere ihtiyaç duyması sağlanır. Böylelikle, istemsiz anılar doğal yollardan

oluşur ve laboratuvar ortamında deneyimlenir; dolayısıyla da ölçüm almaya

elverişlidir. Difüze (yayılmış) dikkat durumu elde etmek için katılımcılarayatay

Page 37: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

28

olarak ilerleyen çizgi dizilerinin içine seyrek olarak yerleştirilmiş dikey çizgileri

tespit etmeleri gibi monoton bir görev verilir.

Schlagman ve Kavavilakkshvili (2008) basit dikkat görevini kullanarak

istemli ve istemsiz anıların geriye getirme sürecini kıyaslamayı amaçlayan bir

çalışma yapmışlardır. Buna göre, istemli anıların geri getirme sürecinin daha çaba

gerektireceği ve uzun süreceği öngörülürken, istemsiz anıların geriye getirme

sürecinin hızlı ve otomatik olacağı iddia edilmiştir. İkinci olarak, istemli ve istemsiz

anıların özgüllük (specifity), anı yaşı, tekrarlama sıklığı, valans (yön) gibi çeşitli

bellek karakteristikleri açısından kıyaslanması hedeflenmiştir. Son olarak, verilen

ipuçlarının valansının türden anının da sayısı ve içeriğini ne yönde etkileyeceğinin

ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Deneyin “istemsiz anı” aşamasında 800

denemeden oluşan basit dikkat görevi uygulanmış bu esnada katılımcının aklına bir

anı gelirse uygulamayı durdurup anıyı kaydettikten sonra göreve devam etmesi

yönergesi verilmiştir. Her bir denemeden sonra “tatile gitmek”, “bir fırsat kaçırmak”,

“karşıdan karşıya geçmek” gibi ifadeler gösterilmiş ve katılılmcılara bu sözcük

öbeklerini yoksaymaları söylenmiştir. Öte yandan, bu sözcük öbeklerinin katılımcıya

sunulması, istemsiz anılarda bu temalardan bazılarının görülmesi beklentisini test

etmek için gerçekleştirilmiştir. Anı yazılması için verilen yapılandırılmış formda

ifadeler tarafından aktive edilip edilmediğini araştıran sorular bulunmaktadır. Bir

hafta sonra gerçekleşen deneyin “istemli anı” aşamasında katılımcılara basit dikkat

testi uygulanmaksızın yeni sözcük öbekleri sunulmuş ve bu kez bu sözcüklere ilişkin

anıların aktarılması beklenmiştir. Bulgulara bakıldığında, istemsiz anıların istemli

anılara oranla daha spesifik olduğu ve daha hızlı bir şekilde zihne geri çağırıldığı

belirtilmektedir. Buna ek olarak, istemsiz anıların negatif içerikli sözcük öbekleri

Page 38: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

29

tarafından aktive edilmeye daha eğilimli oldukları saptanmıştır (Schlagman ve

Kavavilakkshvili, 2008)

Mazzoni, Vannucci ve Batool’un (2014) araştırmasına göre, katılımcılara

basit dikkat görevi esnasında resim/resmi anlatan sözcük öbekleri (örneğin “bankta

oturmak” öbeği ve bankta oturan insan figürü) sunulmuş ve bu esnada katılımcının

aklına bir düşünce/anı ya da gelecek planı gelirse uygulamayı durdurup kaydettikten

sonra göreve devam etmesi yönergesi verilmiştir. Schlagman ve

Kavavilakkshvili’nin (2008) çalışmasından farklı olarak yönerge verirken sadece

anılarla ilgilendiği izlenimi yaratılmamış, gelecek planı, düşünce gibi farklı zihinsel

süreçlere de yer verilmiştir. Basit dikkat testi deneyin ilk aşamasında görece

karmaşık kavramlarla yapılırken ikinci aşamasında top gibi basit sözcüklerle replike

edilmiştir. İki aşamada da sözel ipucu koşulunun resim ipucu koşulundan daha fazla

istemsiz anı meydana getirdiği ortaya konmuştur.

Vannucci ve arkadaşlarının(2015) basit dikkat testi kullanarak yaptıkları bir

başka çalışmada ipucu sıklığının istemsiz anı görülme sıklığıyla ilişkili olabileceğini

iddia edilmiştir. S ık/ seyrek/ seyrek+aritmetik işlemli olmak üzere 3 farklıkoşul

belirlenerek ayrı paradigmalardan temellenen 3 ayrı hipotez kurulmuştur.

Volüm hipotezi: Katılımcılara daha fazla sayıda ipucu sunmak istemsiz

anıların harekete geçmesini sağlayarak sıklığının artmasına olanak sağlar.

Bilişsel Yük Hipotezi: Daha fazla sayıda ipucu bilişsel yükü arttırarak

istemsiz anıların ketlenmesine yol açar.

Page 39: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

30

Bellek İnterferans Hipotezi: Daha fazla sayıda ipucu zihne geriye getirme, anı

oluşturma ya da aktarma aşamasında bozucu etkiye neden olarak istemsiz

anıların ketlenmesine yol açar.

Sonuçlara bakıldığında, seyrek ipucu koşulundaki katılımcılar, seyrek olmayan ipucu

ve aritmetik işlemli seyrek ipucu koşulundaki katılımcılara göre daha fazla istemsiz

anı deneyimlemişlerdir. Dolayısıyla, “katılımcılara daha fazla sayıda ipucu sunmak

istemsiz anıların harekete geçmesini sağlayarak sıklığının artmasına olanak sağlar”

hipotezi yanlışlanmıştır.

Alan Çalışmaları

Kontrollü Alan Görüşmesi

Kamiya (2014), istemsiz anı özelliklerini araştırmak amacıyla, kontrollü alan

görüşmesi tekniğini geliştirmiştir. Bu tekniğe göre, katılımcılar kampüs içinde

önceden belirlenmiş bir rotayı takip etmek ve akıllarına istemsiz anı geldiği anda

kendisini birkaç adım geriden takip eden araştırmacıya bildirmekle yükümlüdür.

Katılımcı istemsiz anının zihnine geldiğini belirtir belirtmez araştırmacı çeşitli

sorular yöneltir. Öncelikle anının içeriği, bu anıyı aklına getiren ipucunun ne olduğu

ve katılımcının anıdaki yaşı sorulmuştur. Daha sonra katlımcıdan, hatırladığı olayın

ne kadar önem arzettiği, ne kadar hoşa giden (pleasant) bir olay olduğu, ne kadar

duygusal yoğunluk içerdiği ve bu olaya ilişkin hatırlamanın ne kadar sık

gerçekleştiğinin 5’li likert tipi ölçek üzerinden puanlaması beklenmiştir. Bulgulara

Page 40: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

31

bakıldığında istemsiz anıların %93’ünün bir dışsal ipucunun varlığında meydana

geldiği belirtilmiştir. Tüm katılımcılar tarafından aynı rotanın takip edilmesi

gerçeğine rağmen anılarda görülen bireysel farklılıklar istemsiz anıların oldukça

kişisel olduğunu göstermektedir (Kamiya, 2014).

1.3.2.5. İstemsiz ve Araya Girici Anı Ayrımı

Literatür incelendiğinde, araya girici (intrusive) anı teriminin bilişsel

psikolojinin bir konusu olmaktan ziyadeklinik psikoloji alanında kullanılan bir terim

olduğu farkedilmiştir.

Araya girici anılar da, tıpkı istemsiz anılar gibi kontrolsüz bir biçimde; dışsal

ya da içsel bir uyarana bağlı olarak veya bir uyaran olmaksızın zihne gelirler. Buna

ek olarak, hatırlanan anının negatif anlam yüklü ve stres verici olması, işlevsellik

üzerinde etkisi bulunması gibi faktörler de önemlidir. Öte yandan, istemsiz anıların

kuramsal tanımı yapılırken olumsuz, stres verici veya bozucu bir içerik ya da duygu

yükü ifade edip etmemeleri bir önem arzetmez (Moulds ve Krans, 2015). Dahası,

Ball ve Little (2006) istemsiz anıların çoğunlukla pozitif içerikli olduğundan söz

etmişlerdir.

Klinik psikoloji literatüründeki kendiliğinden anı, yani -araya girici anı

terimi- (intrusive memory), klinik psikolojideki temel amacın psikopatolojide bilişsel

süreçleri araştırmak oluşuyla ilintili olarak negatif anlam yüklüdür (Moulds ve

Krans, 2015). Kendiliğinden zihne gelen anının “araya girici” olarak

nitelendirilebilmesi için kişide stres yaratması ve tekrarlayıcı bir biçimde zihne geri

gelmesi gerekmektedir (Brewin ve Soni, 2011). Özetle araya girici anılar, olumsuz

Page 41: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

32

otobiyografik yaşam olaylarının, istenmeyen, stres verici veya bozucu bir şekilde

hatırlanması olarak tanımlanabilir. Moulds ve Krans (2015) kavramın

isimlendirilirken bu tip anı deneyimleyen hastaların öznel deneyimlerini aktarırken

kullandıkları kelimelerin referans alınmış olabileceğini öne sürmüşlerdir.

İstemsiz ve araya girici anı terimlerinin farklı anlamlar ifade ettiği görüşüne

rağmen, ikibinli yıllardan sonra istemsiz anı (involuntary memory) terimi

kullanılarak depresif, disforik ve travmatik yaşantıları olan bireylerde gerçekleştirilen

anı çalışmalarının birkaç örneği ile karşılaşılmıştır (Berntsen ve Rubin, 2002;

Kvavilashvili ve Schlagman, 2011; Watson ve ark. 2012; Watson ve ark., 2013). Bu

durum, araya girici anı kavramının istemsiz belleğin bir alt türü olabileceği

spekülasyonunu doğurabileceği gibi araştırmacıların kişisel ilgi alanlarını ve

araştırmalarında kullandığı yöntemleri yansıtmakta olabilir. Bu tez çalışmasındaki

“kendiliğinden anı” gerek yöntemsel olarak klinik çalışmalarına benzediğinden

gerekse genel literatüre tutarlı olması açısından araya girici anı olarak

adlandırılmıştır.

Araya girici anılar, öncelikle travma sonrası stres bozukluğu çalışmalarında

ele alınmaya başlanmış, daha sonra ise -ana semptomu olmamasına rağmen-

depresyonda da görüldüğü farkedilerek araştırılmaya başlanmıştır. Bu çalışmanın

amacı da araya girici anıların depresif özellikler gösteren ve göstermeyen

bireylerdeki görünümlerinin ve yapısal farklılıklarının ortaya konması olduğundan,

izleyen bölümde, depresyonun psikopatoloji açısından kuramsal çerçevesi çizilerek

araya girici anı türüne ilişkin bulgular paylaşılacaktır.

Page 42: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

33

1.4. Depresyon

Depresyon, hayata karşı isteksizlik, çökkünlük, apati, aktivitelerde ve

aktivitelere duyulan ilgide azalma, düşünme ve konuşma gibi çeşitli fizyolojik

işlevlerde yavaşlama, yetersizlik, değersizlik ve suçluluk düşüncelerinin yoğun

şekilde deneyimleme, çabuk yorulma, dalgınlık, unutkanlık, iştah ve kiloda

değişimler görülmesi, uykuda azalma ya da artma gibi semptomlarla karakterize olan

ruhsal bir rahatsızlıktır (Öztürk ve Uluşahin, 2011). Duygu, davranış ve düşünce gibi

insana dair pek çok farklı alanda yeti yitimine yol açmakta ve bireylerin günlük

yaşamını sürdürerek işlevsellik göstermelerinde bozucu etkiye neden olmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (2012) verilerine göre dünya üzerinde her yaştan 350

milyonu aşkın bu rahatsızlıkla karşılaşmaktadır. Ayrıca DSÖ (2012), depresyonun

2030 yılında dünyada en çok rastlanan hastalıklar arasında birinci sırayı alacağını

öngörmüştür.

Depresyon, literatürde ilk kez Hippokrates tarafından tanımlanmıştır.

Hippokrates (M.Ö. 460 - 357) bu tablonun vücut sıvılarındaki oransal farklılıklardan

kaynaklandığını öne sürmüş; depresyonu, sebebi olarak gördüğü kara safranın

yunanca karşılığı olan “melaine chole” kelimesiyle isimlendirmiştir (Jadhav, 2000).

R. Burton, binaltıyüzlü yıllarda “Melankolinin Anatomisi” eserinde melankoli

durumunu, hipokondriyazis, yas ve aşk ve nedensiz melankoli gibi farklı kategorilere

ayırmıştır (akt., Yeşilbaş, 2008). Sigmund Freud ise depresyonun “çocukluk çağında

yaşanmış kayıplara ilişkin bilinçdışı çatışmaların rasyonel savunma mekanizmaları

tarafından telafi edilememesi” olduğunu öne sürmüştür (Freud, 1917). Analitik ve

devamında dinamik bakış açısı, bilişsel davranışçı terapilerin gündeme geldiği yıllara

değin depresyon üzerindeki etkinliğini sürdürmüştür.

Page 43: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

34

1.4.1. Depresyona Bilişsel Bakış

Duygu ve davranış bazındaki gözlemler depresyonun ilk tanımlandığı M.Ö.

460-357 Hipokrates dönemine dayanmaktadır (Jadhav, 2000). Öte yandan,

düşüncenin psikopatolojilerdeki yeri ve önemi ise 1960-70’li yıllarda bilişsel

devrimin gerçekleşmesi sayesinde anlaşılmıştır.

Bilişsel devrimin psikanalize yönelik yöntemsel eleştirilerinden rahatsızlık

duyan Aaron T. Beck psikanalitik kuramlar ile deneysel yöntemi kesiştirme çabası

içerisine girmiştir. Elde ettiği veriyi psikanalitik kuramın temel donelerine göre

yorumlama çabasının, bilimsellik açısıdan beyhude bir çaba olduğunu farketmesiyle

birlikte psikodinamik kuramdan kopuşu gerçekleşmiştir (Türkçapar, 2013). 1967

yılında depresyonun etiyolojisine ve tedavisine ilişkin ilk kitabını yayınlayan Beck’in

kavramsallaştırdığı yeni depresyon modeline göre, depresif bireyler olumsuz bir

kendilik kavramına, diğerlerine ilişkin olumsuz inançlara ve geleceği ilişkin umutsuz

ve nihilist bir bakış açısına sahiptirler. Terapilerde de, hastaların olaylara verdiği

tepkilere ve yorumlamalara neden olan bilişsel çarpıtmalara ve düşünce akışına

odaklanılır (Beck ve Alford, 2009).

Beck’in ekolünde düşüncenin psikopatolojideki önemini sık sık

vurgulanmasıyla başlayan yeni çağda, bilim ve psikoterapi parelel olarak ilerlemeye

başlamışlardır. Bilişel devrimin gerçekleşmesi ve akabinde düşüncenin önemine

değinen bir ekolün gelişmesi ile birlikte depresyon üzerine yapılan bilişsel içerikli

çalışmalar da süregelen bir ilerleme katetmektedir. Ancak yine de, literatüre

bakıldığında, düşüncenin salt duygu ve davranış alanlarına göre nispeten eksik

Page 44: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

35

olduğu gözlenmiştir. Bu alandaki çalışmaların eksikliği, diğer alanlardaki

sorunlardan daha az önemli olduğu anlamına gelmemelidir. Bilişsel ekolün temel

konularından olan dikkat, bellek, karar verme gibi alanlarda yaşanan sorunlar,

depresyondayken çalışmak ve üretmek zorunda olan modern zaman insanın

karşılaştığı önemli semptomatik güçlükler olarak karşımıza çıkmaktadır.

1.5. Otobiyografik Bellek ve Depresyon

Otobiyografik bellek özellikleri, psikopatolojik olan ve olmayan bireylerde

farklılaşmaktadır. Bunun yanısıra, otobiyografik bellek özelliklerinin farklı

patolojilere göre de farklılaştığı bilinmektedir (O’Kearney ve Parry, 2013).

Uçar ve Er (2007), literatürdeki otobiyografik bellek ve depresyon

çalışmalarının iki ana noktaya işaret ettiğini belirtmişlerdir. Öncelikle, depresif

bireylerolumsuz anıları olumlularına nazaran daha fazla hatırlama şeklinde bir bellek

yanlılığısergilemektedirler. İkinci olarak ise, depresif bireyler özel olaylara ilişkin

anılarına ulaşmakta zorlanmakta ve sıklıkla “aşırı genellenmiş anı” deneyimi

yaşamaktadırlar. Otobiyografik bellek özellikleri ve depresyon çalışmaları görece

geniş bir konu oluğundan, bu bölümde yalnızca bu araştırmada konu edilen araya

girici otobiyografik anıların depresyonla olan ilişkisinin açıklanması hedeflenmiştir.

1.5.1. Araya Girici Anılar

Araya girici imge/anı kavramı, öncelikle Travma Sonrası Stres Bozukluğunun

bir belirtisi olarak ortaya çıkmıştır. Ancak geniş bir ranjda klinik bozuklukta

Page 45: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

36

göründüğü bilinmektedir (Brewin, Gregory, Lipton ve Burgess, 2010). Bu klinik

bozukluklardan bazıları; beden dismorfik bozukluğu (Osman, Cooper, Hackmann ve

Veale, 2004), bipolar bozuluk (Gregory, Brewin, Mansell ve Donaldson, 2010),

agorafobi (Day, Holmes ve Hackmann, 2004) ve depresyondur (Brewin, Reynolds ve

Tata, 1999). Ayrıca, Brewin ve arkadaşları (1996) klinik olmayan örneklemde

yaptıkları çalışmada -araya girici düşünceler kadar fazla olmamakla birlikte- araya

girici anıların da görüldüğünü ortaya koymuşlardır. Diğer bir deyişle, araya girici

anılar ve düşünceler sadece psikopatolojiye özgü değillerdir.

Depresif bireylerin negatif yaşam olaylarını pozitif olanlara göre daha kolay

anımsadıkları bilinmektedir (Dalgleish ve Watts, 1990; Matt, Vaquez ve Campbell,

1992). Buna ek olarak, negatif yaşam olaylarının araya girici anılarının depresif

gruplarda yoğun bir şekilde görüldüğü bilinmektedir. Prevalans’ın Brewin, Reynolds

ve Tata’nın çalışmasında (1999) %73, Patel ve arkadaşlarının çalışmasında (2007)

%44, Starr ve Moulds’un çalışmasında (2006) %83 ve Newby ve Moulds’un

çalışmasında(2011) %96 olduğu saptanmıştır.

Depresyonda görülen araya girici anılar bir araştırma alanı olarak günden

güne popülerliğini arttırsa da bu tür anılar ilk olarak Travma Sonrası Stres

Bozukluğu belirtisi olarak tanımlanmıştır. Literatüre bakıldığında ilk araştırma

örneklerinin TSSB hastalarında olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla, kronolojik

olarak sonra gelen depresyon araştırmaları kuramsal ardalanını ve yöntemini TSSB

araştırmalarından almıştır. Bununla birlikte, yapılanilk depresyon araştırmalarında

çocukluk dönemi istismarı, kanser gibi insan hayatında travmatik etkileri bulunan

yaşam olayları konu edinilmiştir. Bunlardan ilki olan Brewin ve Kuyken’in (1994)

çalışmasında, çocukluk dönemlerinde fiziksel ve cinsel istismar öyküsü bulunan

Page 46: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

37

kadınların depresif epizodları sürerken istismara dair araya girici anıların yoğun bir

şekilde gözlendiği belirtilmiştir. Katılımcıların Olay Etkisi Ölçeğinin alt ölçekleri

olan kaçınma ve araya giricilik puanlarının depresyon düzeyiyle pozitif korelasyon

gösterdiği saptanmıştır (Kuyken ve Brewin, 1994). Benzer bir şekilde Spenceley ve

Jerrom’un çalışmasında (1997) ise klinik depresyon grubu, depresyon öyküsü olan

grup (recovered group) ve kontrol grubu çocuklukdönemi tramvatik yaşantıları

açısından kıyaslanmıştır. Travmatik yaşantılara ilişkin araya girişte gruplarasında

anlamı bir fark gözlendiği saptanmıştır. Depresif grup, kontrol ve iyileşmiş gruptan

daha yüksek oranlarda kaçınma ve araya giricilik göstermiştir. Şiddetli depresif grup

ile orta düzey depresif grup arasında da kaçınma ve araya giricilik açısından anlamlı

bir fark bulunmuştur. Yine literatürle tutarlı olarak, Kaynar ve Er (2014), yetişkinlik

döneminde görülen depresyon belirtilerinin çocukluk çağı örselenme yaşantıları

tarafından yordandığını ve araya giriş ve kaçınma boyutlarının bu ilişkiye aracılık

ettiğini ortaya koymuşlardır.

Brewin ve arkadaşları (1998) depresif olan ve depresif olmayan 130 kanser

hastasının yaşantılarını, özellikle de ölüm ve hastalık deneyimlerini incelemeyi

amaçlayan birçalışma yapmışlardır. Bu çalışmada hastalar ile görüşme yapılmış ve

bu görüşmelerde, anlattıkları yaşantılarına ilişkin detayların geçirdikleri hafta

boyunca kendiliğinden zihinlerine gelip gelmediği sorulmuştur. Hastaların 1/4ünün

araya girici nitelikte anı gösterdiği saptanmıştır. Anılarının %76’sının hastalık,

yaralanma ve ölümle ilgiliyken %44’ünün ise spesifik olarak kanserle ilişkili olduğu

belirtilmiştir . Araştırmacılar, depresif hastaların depresif olmayan hastalara oranla

anlamlı bir şekilde daha fazla araya girici anı deneyimlediğini belirtmiş ve bu

bulguyu da bu türdeki anıların depresyonun yordayıcısı olarak yorumlamışlardır. Bir

Page 47: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

38

sonraki yıl yapılan 6 aylık izlem çalışmasında, önceki bulguyla tutarlı olarak,

depresyonun prognozunun belirleyicilerinden ikisinin kaçınma ve araya girme

olduğu saptanmıştır. (Brewin, Reynolds ve Tata, 1999)

Takip eden yıllarda gerek travma sonrası stres bozukluğunda gerekse

depresyonda görülen araya girici anıların deneyimsel farklarının olup olmadığı, şayet

varsa bu farkların neler olduğu meselesi araştırmacıların merakını cezbetmiştir. Bu

çalışmaların öncüsü kabul edilebilecek Brewin ve Reynolds’ın çalışmasında (1999)

TSSB ve depresyonda görülen araya girici anıların frekans, içerik, netlik, terleme ve

çarpıntı gibi fiziksel duyum içermeleri, yeniden yaşantılama deneyimi, ortaya

çıkardığı stres, dissosiyatif belirtler gibi çeşitli deneyimsel özellikler bakımından

kıyaslaması yapılmıştır. Bulgulara bakıldığında, araya girici anıların TSSB

hastalarında depresif hastalardan biraz daha yoğun görüldüğü saptanmıştır. Buna ek

olarak, TSSB hastalarının anı içeriklerinde kişisel hastalık ya da taciz öyküsü

yaygınken depresif hastalarda ise aile bireylerinden birinin ölümü, hastalığı ve

kişilerarası sorunlar daha ön plana çıkmıştır (Reynolds ve Brewin, 1999). Başka bir

çalışmada, TSSB, depresyon ve kontrol gruplarını araya girici anılarının nitelikleri

bakımından kıyaslanması hedeflenmiştir. Bulgulara bakıldığında, depresif ve

TSSB’li katılımcıların kontrol grubu katılımcılarına kıyasla daha sık araya girici anı

deneyimlediği saptanmıştır. Buna ek olarak, TSSB katılımcılarından oluşturulan

gruba ait anıların içerdiği duyusal deneyim ve yarattığı stres bakımından diğer iki

gruptan anlamlı biçimde farklılaşmakta olduğu belirtilmiştir. Öte yandan depresif

grup ile kontrol grubu arasında niteliksel açıdan anlamlı bir farka rastlamamıştır

(O’Kearney ve Parry, 2013).

Page 48: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

39

İkibinli yıllara gelindiğinde depresyonda görülen araya girici anıların

deneyimsel özelliklerini konu edinen araştırmalarının ivme kazandığı gözlenmiştir.

Örneğin, Patel ve arkadaşları (2007) majör depresyon tanısı almış hastalar ile

görüşme yapmış ve bu hastaların %44’ünün bir önceki hafta içinde bir veya daha

fazla araya girici görüntüler (imge ve/veya anı) deneyimlediğini saptamışlardır.

Hastalar, bu görüntülerin kontrol edilemez ve günlük yaşantıyı bozucu etki

gösterdiğini ifade etmişlerdir. İmgelerin yeniden yaşantılama oranının yüksek olduğu

ancak dissosiasyon belirtilerinin düşük olduğu saptanmıştır. Bazı hastalar bu araya

girişin şu anki duygudurumlarını etkileyen en temel bileşen olduğunu ifade

etmişlerdir. Hastaların aktardığı görüntülerin %46’sında akraba ya da yakın

arkadaşın ölümü, yaralanması ve incinmesi, %14’ünde kişisel hastalık ya da incinme,

%24’ünde istismar veya aşağılanma ve %14’ünde kişilerarası ilişkiler ile ilgili

içeriklere rastlanmıştır (Patel ve ark., 2007). Anıların ilişkilendirildiği iki baskın

duygunun öfke ve üzüntü olduğu bulunmuştur. Ayrıca, diğer otobiyografik

anılarından daha net olarak puanlanmıştır. Buna ek olarak, Williams ve

Moulds(2007a) depresyonda görülen araya girici nitelikteki anıların bilişsel ve

deneyimsel özelliklerini inceleyen bir araştırma yapmışlardır. Araya girici anıların

deneyimsel özelliklerini saptamak için yapılan araştırmada anıların araya giriş

sıklığı, duygusal tepkiler, içeriği, duyusal modaliteleri, anının deneyimlendiği

perspektifi (birinci ve üçüncü tekil şahıs gözünden), anının netliği, neden olduğu

üzüntü, anının bağlamdan kopukluğu, yeniden yaşantılama (sense of nowness)

deneyimi gibi hem deneyimsel hem de bilişsel değişkenler açısından ele alarak

incelenmiştir. 250 katılımcının %28’i major depresyon tanısı alarak çalışmanın

depresif grubunu oluşturmuşlardır. Katılımcıların %60’ının negatif/hoşa gitmeyen

Page 49: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

40

araya girici anı gösterdiği ve bu anıların içeriklerinin Brewin’in (1996) 5 kategorisine

göre %61 oranında kişilerarası ilişkiler, %9 oranında yakın kaybı ve hastalığı, %10

oranında kişisel hastalık ya da incinme, %3 oranında istismar aşağılanma ve %17

oranında diğer olduğu saptanmıştır. %60negatif anıyla yapılan analizlere göre,

hipotezlerle tutarlı olarak, araya girici anıların yüksek derecede duyusal modalite ve

şu an yaşanıyor hissi deneyimi içerdiği saptanmıştır (Williams ve Moulds, 2007a).

Williams ve Moulds (2008) bir başka araştırmada, disforik katılımcıların aktardıkları

araya girici anıyı deneysel olarak manipüle etmişlerdir. Katılımcılardan son bir hafta

içinde deneyimledikleri otobiyografik araya girici anılarını aktarması ve alan ve

gözlemci perspektifine göre sınıflandırmaları beklenmiştir. Daha sonra tam tersi

perspektiften gözlemlemeleri için odaklanmaları yönergesi verilmiştir.

Araştırmacılar, perspektifi değiştirilen anıların diğer özelliklerinin de değişip

değişmeyeceğini anlamaya çalışmışlardır. Alan gözleminden gözlemci perspektifine

geçen katılımcılarda anının yarattığı stres ve anının netliğinde azalma kaydedilmiştir.

Bulguların duygu düzenlemede perspektifin etkili olduğu nosyonunu desteklediği

desteklediği saptanmıştır. Bir başka çalışmada ise araya girici anıların kişinin benliği

için merkez ve diğer anılar için referans noktası olduğu anıların araya giricilik ve

ruminasyon boyutunu yordadığı saptanmıştır. (Newby ve Moulds, 2011b)

Yukarıda sözü edilen deneyimsel özelliklerin gruplararası farklılıklardan

kaynaklanıp kaynaklanmadığını kontrol etmek için yapılan bir çalışmada; klinik

depresif grup, depresyon tedavisi görmüş grup ve kontrol grubunun anılarının

kıyaslanması amaçlanmıştır (Newby ve Moulds, 2011a). Sonuçlara bakıldığında

depresif grubun depresif olmayan gruba göre anıları daha net hatırladığı, daha yoğun

anılara ilişkin üzüntü hissettiği ve negatif duygu hissettiği ve kaçınma davranışının

Page 50: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

41

daha fazla olduğu saptanmıştır. Benzer şekilde, anı içeriğinin Beck’in bilişsel

üçlüsüyle tutarlılığını ortaya çıkarmayı amaçlayan Tosun’un araştırmasına göre

depresif özellikler gösteren katılımcıların anı içeriklerinin Beck’in bilişsel üçlüsü ile

uyumlu olduğu saptanırken depresif özellikler göstermeyen katılımcıların anılarında

böyle bir bulgu söz konusu olmamıştır (Tosun, 2006).

Çeşitli çalışmalarda depresif özelliklerin, araya girici anıların, bilişsel başa

çıkma stratejilerinin (kaçınma/ruminasyon) ve başa çıkma davranışlarının ilişkili

olduğu bulunmuştur. Örneğin, Starr ve Moulds (2006) araya girici anılara ilişkin

negatif yorumların bilişsel kaçınma ve depresyon düzeyi ile pozitif korelasyon

gösterdiği saptamışlardır. Ayrıca, araya giriş durumuna verilen rumunatif tepkilerin

depresyon düzeyiyle yüksek korelasyon gösterdiği saptanmıştır. Son olarak araya

girişe atfedilen olumsuz anlamın araya girme sıklığına kıyasla depresyonu daha

güçlü bir şekilde yordadığı ve varyansı daha yüksek oranla açıkladığı saptanmıştır.

Williams ve Moulds’un çalışmasında (2007b) da bilişsel kaçınma mekanizmalarının

negatif olayların duygusal işlemlenmesini engelleyerek/bozarak araya girici anıları

güçlendirbileceği hipotezi öne sürülmüştür. Bulgulara bakıldığında disforinin araya

girici anılara verilen bilişsel kaçınma mekanizma tepkileri ile ilişkili olduğu

saptamıştır. Buna ek olarak, anılarını gözlemci perspektifinden deneyimleyen

katılımcıların alan perspektifinden deneyimleyen katılımcılara oranla daha fazla

“uyuşma/hissizleşme” ve “durumdan kopma” hissettikler saptanmıştır (Williams ve

Moulds, 2007). Araya girici anılarının yarattığı negatif inançlara ilişkin davranışsal

başa çıkma stratejilerine bakıldığında, sırasıyla bilişsel dikkat dağıtma(cognitive

distraction) (başka bir şey düşünmeye çalışmak), bastırma, davranışsal dikkat

dağıtma (egzersiz) ve alkol madde kullanımı stratejilerine başvurulduğu saptanmıştır

Page 51: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

42

(Moulds, Kandris, Williams ve Lang, 2008). Newby ve Moulds (2010) sözü edilen

çalışmayı klinik popülasyonda replike etmişlerdir. Buna göre, majör depresyon tanısı

almış grup, daha önce depresyon geçirmiş bireylerden oluşan grup ve depresyon

öyküsü bulunmayan grubun araya girici anılarının yarattığı negatif inançları ve bu

inançlar ile başa çıkmak için başvurulan davranışların gruplararası farklılıkları

araştırılmıştır. Sonuçlara bakıldığında araya girici anılara ilişkin negatif inançların en

yoğun olarak görüldüğü grubun depresif grup olduğu saptanmıştır. Bu grubu sırasıyla

geçmişte depresyon öyküsü olan grup ve depresyon öyküsü bulunmayan grup takip

etmiştir. Ayrıca, depresif grubun bu inançlarla başa çıkmak için diğer iki gruptan

daha fazla pasif tepkiler (örn. oturmak) gösterdiği bulunmuştur. Bir başka çalışmada,

araya girici anılar ve bu araya girici anılara verilen rumanitif süreçleri tema ve

özellikleri açısından kıyaslayanmıştır. Sonuçlara bakıldığında, hem anıların hemde

anıya verilen ruminasyon tepkisinin yüksek derecede duyusal detaylar içerdiği ve

benzer negatif duygusal tepkilere yol açtığı saptanmıştır. Ayrıca, anıların gün

içerisinde daha sık deneyimlendiği ancak anıya ilişkin ruminasyonların daha uzun

sürdüğü saptanmıştır. Katılımcılar, anıyı deneyimleme durmunun ve anınn içeriğinin

ilişkilerini, benliklerini ve gelecek beklentilerini negatif etkilediğine dair

ruminasyonlar kurmaktadırlar (Newby ve Moulds, 2012).

Tedavi prosedüründe kullanılması için Kandris ve Moulds (2008) depresif

birey ile yürütülen bir olgu çalışması gerçekleştirmişlerdir. Negatif yaşam olayına

ilişkin araya girici anıya imajinal maruz bırakmanın depresyon tedavisinde

kullanılabileceği öne sürülmüştür. Tedavi prosedürü psikoeğitim, imajinal maruz

bırakma ve relaps önlenmesi aşamalarını içermiştir. 90 dakikalık 5 seanstan oluşuan

maruz bırakma prosedüründen sonra negatif anının sıklığında azalma, duygudurumda

Page 52: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

43

düzelme görüldüğü saptanmıştır. Bir başka tedavi prosedüründe, araya girici anı

deneyimleyen 10 depresyon hastasıyla anıyı imgesel olarak yeniden yapılandırmayı

(imagery rescripting) amaçlayan görüşmeler yapılmıştır. Bir yıl boyunca süren tedavi

prosedürünün sonunda 6 hastanın depresyon düzeyinin klinik olarak anlamlı şekilde

gelişme gösterdiği saptanmıştır (Brewin ve ark., 2009). Diğer bir tedavi prosedürü

araştırmasında ise 60 katılımcı rastgele olarak psikoeğitim ve bilgisayar temelli

bilişsel yanlılık modifikasyonu ve kontrol grubuna atanmıştır. İki deneysel grupta da

araya girici anılara ilişkin negatif atıfların değiştirilmesi amaçlanmıştır. Bulgulara

bakıldığında terapist tarafından psikoeğitim sağlanan grubun en fazla gelişmeyi

gösterdiği saptanmıştır. (Newby, Lang, Werner-Seidler, Holmes ve Moulds, 2014).

Araştırmanın, araya girici anıların doğasına ilişkin betimleyici bulguların ve

işleyişine ilişkin verilerin elde edilmesi amacı doğrultusunda, izleyen bölümlerde

sırasıyla, araya girici anıların deneyimsel özellikleri, yeniden yapılandırılma süreci

ve algılanan zaman mesafesi konularında bilgi verilecektir.

1.5.1.1. Araya Girici Anıların Deneyimsel Özellikleri

Travma Sonrası Stres Bozukluğunda görülen araya girici nitelikteki anıların

araştırılması için “Araya Girici Anı Görüşmesi” (Intrusive Memory Interview) adlı

bir görüşme tekniği oluşturulmuştur (Hackmann ve ark., 2004). Yapılandırılmış bir

görüşme olan bu teknikler, depresyon hastalarında kullanılmak üzere yazılı formata

dönüştürülmüştür (Williams ve Moulds, 2007a). Aşağıda yer alan içerik, frekans,

Page 53: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

44

duyusal modalite, berraklık, rahatsızlık vericilik, duygusal tepkiler, atıf, bağlam ve

perspektif boyutları bu formata sadık kalınarak ele alınacaktır.

İçerik: Katılımcının araya girici olarak tanımladığı anının konusudur. Açık uçlu

sorular, araştırmacılar tarafından Brewin’in (1996) tanımladığı kişilerarası ilişkiler,

yakın kaybı ve hastalığı, kişisel hastalık ya da incinme, istismar ve diğer

kategorilerine atanmıştır.

Duyusal Modalite: Katılımcının anıyı deneyimlerken hissettiği duyusal

modalitelerdir. Görsel, işitsel, koku, tat ve fiziksel duyum olarak

sınıflandırılmışlardır (Williams ve Moulds, 2007a).

Berraklık: Katılımcının anısını ne kadar berrak hatırladığına ilişkin öznel

değerlendirmesidir.

Rahatsızlık Vericilik: Katılımcının anıyı deneyimlerken yaşadığı rahatsızlık hissine

ilişkin öznel değerlendirmesidir.

Duygusal Tepkiler: Katılımcının anıya ilişkin duyguları ve bu duyguların

yoğunluğudur.

Atıf: Katılımcının anının içeriğine ve anıyı deneyimliyor olma durumuna ilişkin

yaptığı yorumlardır.

Alan ve Gözlemci Perspektifi: Otobiyografik anılar deneyimlendikleri bakış açılarına

göre ikiye ayrılmaktadır. Alan ya da birinci şahıs perspektifinde, kişinin yaşadığı

durum, olayı meydana geldiği zamandaki gibi kendi gözlerinden gördüğü şekilde

hatırlanır. Öte yandan, gözlemci ya da üçüncü tekil şahıs perspektifinde kişi

kendisini bir gözlemci gibi hisseder ve kendisini etrafındaki diğer insanlar ve objeler

Page 54: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

45

gibi olayın içinde bir aktörmüş gibi görür. Örneğin eski anılar, genellikle gözlemci

perspektifinden hatırlanır (Sarp ve Tosun, 2011).

1.5.1.2.Yeniden Yapılandırılma Süreci

Klasik bellek kuramlarına göre anılar yaşandıktan hemen sonra oluşturulurlar

ve bir kere yapılandırıldıktan sonra değişime uğramazlar (Nader ve Einarsson, 2010;

Besnard ve ark., 2012). Öte yandan modern bellek kuramcıları anıların hatırlandıktan

sonraki zaman diliminde değişime açık hale geldiğini görüşünü öne sürmüşlerdir.

Yapılan deneysel çalışmalarda anıların yeniden yapılandırılabildiklerine ilişkin

kanıtlara ulaşılmıştır (Nader ve Einarsson, 2010; Besnard ve ark., 2012). Bu kuram

Rubin, Wetzler ve Nebes tanımladığı üç otobiyografik bellek özelliğinden biri olan

“anılar öznel yaşantılar olması dolayısıyla yeniden yapılandırılabilirler; Bu durum

olayın gerçekte yaşandığı halinden farklı hatırlanmasına neden olabilir” görüşüyle

tutarlılık göstermektedir.

1.5.1.3. Algılanan Zaman Mesafesi

Otobiyografik anılar yeniden yapılandırma sürecinde çeşitli değişimlere

uğrarlar. Ross ve Wilson (2003) bu değişimlerin bir boyutunun da geçmişte yaşanmış

olayın zamansal algısına ilişkin olabileceğini iddia etmişlerdir. Diğer bir deyişle,

olayın gerçekte olduğutakvim tarihi ile kişinin bu tarihe ilişkin hissinin farklı

olabileceği, örneğin daha yakın ya da daha uzak geçmişte yaşandığının

düşünülebileceği iddia edilmektedir. Buna ek olarak, üzerinden geçen zaman süreleri

eşit olan olaylardan birinin, şu anki benlik algısı üzerinde pekiştirici veya zedeleyici

Page 55: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

46

etkisi varsa o olayın daha geçmişte kalmış ya da daha yakın zamanda olmuş gibi

hissedilebildiği öne sürülmüştür. Öte yandan, Blom ve Semin (2013) bir olayı

aktarırken sol el ve kol hareketleri kullanmanın, algılanan zaman mesafesini

uzaklaştırırken, sağ el ve kol hareketleri kullanmanın algılanan zaman mesafesini

yaklaştırdığını öne sürmüşlerdir.

Algılanan zaman mesafesi kavramının, sosyal pikoloji, deneysel psikoloji gibi

faklı alt alanlarda incelendiği gözlense de, literatüre bakıldığında, yapılan

araştırmaların bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda olduğu farkedilmiştir. Tez

çalışmasında, kavrama bilişsel-klinik perspektifinden bakılması ve literatüre farklı

bir bakış açısıyla katkı yapılması hedeflenmiştir.

1.6. Araştırmanın Amacı

Bu çalışmada, bellek konusunun önemli bileşenlerinden biri olan araya girici

otobiyografik belleğin fenomenolojik yapıtaşlarından olan içerik, duyusal

modaliteler, deneyimlendiği perspektif (birinci ve üçüncü tekil şahıs gözünden),

berraklık, neden olduğu üzüntü, duygusal tepkiler, frekans ve anıya yapılan atıflar

gib deneyimsel özellikler ve anının yeniden yapılandırılma süreci ve zaman mesafesi

algısı araştırılmıştır. Depresif belirtiler gösteren ve göstermeyen bireylere ait araya

girici anılar üzerinden yürütülen çalışma ile sözü edilen fenomenolojik ve

deneyimsel özelliklerin iki grup arasındaki kıyaslamasının yapılması ve böylelikle

“patolojik negatif anının” “patolojik olmayan negatif anıdan” ayrıldığı noktaların

belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu sayede hem depresyonun biliş boyutuna ilişkin

Page 56: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

47

betimleyici ve açıklayıcı bulgular elde edilmesi hem de patolojik ve patolojik

olmayan negatif araya girici anıların farklarının açıklanması hedeflenmiştir.

Temel olarak, çalışmanın psikoloji bilimine teorik katkı sağlayan bir

araştırma olması amaçlanmıştır. Bunun yanısıra, elde edilecek bulgulara göre

psikoterapi sürecinde göz önünde bulundurulması önerilecek implikasyonların

belirlenerek uygulamaya yönelik öneriler yapılması planlanmıştır.

Bu çalışmada şimdiye kadar yapılan çalışmalardaki fenomenolojik özellikler

toplanmış ve özgün iki hipotez daha eklenmiştir. Literatürden olan değişkenlere ek

olarak zaman mesafesi algısı, anının yeniden yapılandırılma süreci hipotezleri

eklenerek çalışma özgün hale getirilmiş ve detaylandırılmıştır. Daha önceki

çalışmalarda karşılaşılan ve bulguları etkilediği düşünülen yöntemsel problemler

giderilmeye çalışılmıştır.

Hipotezler

1. Depresif özellikler gösteren ve depresif özellikler göstermeyen bireyler, anının

deneyimsel özelliklerinden olan berraklık, rahatsızlık vericilik ve duygusal

tepkiler, araya girici anı içeriklerine yapılan atıfın yönü ve araya girici anıyı

deneyimliyor olma durumuna yapılan atıfın yönü bakımından

farklılaşmaktadırlar.

2. Depresif belirtiler ile alan perspektifi arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki

varken depresif belirtiler ile gözlemci perspektifi, araya giriş boyutu, yeniden

yapılandırma süreci ve algılanan zaman mesafesideğişkenleri arasında pozitif

yönlü anlamlı bir ilişki vardır.

Page 57: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

48

3. Anıya verilen duygusal tepkiler ve depresyon puanını yordamaktadır.

4. Depresyon puanı ile belleğin negatif olarak yeniden yapılandırılması arasındaki

ilişkiye anının araya giriş boyutu aracılık etmektedir.

5. Araya giriş boyutu ile algılanan zaman mesafesi arasındaki ilişkiye belleğin

negatif olarak yeniden yapılandırılması aracılık etmektedir.

Page 58: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

49

BÖLÜM 2

YÖNTEM

Bu bölümde, giriş bölümünde kuramsal ardalanı aktarılan araştırmaya ilişkin

hipotezlerin sınanması amacıyla ulaşılan örneklem ve kullanılan araçlar gibi

yöntemsel doneler konusunda bilgi verilecektir.

2.1. Örneklem

Araştırmanın örneklemini Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü 1, 2, 3 ve 4.

sınıf öğrencileri ile Dokuz Eylül Üniversitesi Psikoloji Bölümü 1 ve 2. sınıf

öğrencileri oluşturmaktadır. Ulaşılan 145 katılımcıdan ikisi yaş ranjı dışında kalması,

dokuzu ise yanıtladıkları ölçekte anı kısmını boş bırakması veya anı niteliği

taşımayan durumlar ifade etmesi nedeniyle değerlendirme dışı bırakılmıştır. Geriye

kalan 134 katılımcının 110’u kadın, 24’ü ise erkektir. Yaş ranjı 17-23 arasında

değişen katılımcıların yaş ortalaması 19.75 iken, aktardıkları anı yaşı ortalamasının

1106 gün olduğu belirlenmiştir. Tosun’un (2006) araştırmasında olduğu gibi, Beck

DepresyonEnvanterinden 17 ve üstü alan katılımcılar (N=29) depresif özellikler

gösteren grubu oluştururken 17 puanın altında kalan katılımcılar (N=105) depresif

özellikler göstermeyen grubuoluşturmuşlardır. Katılımcılardan toplanan verilerinin

değerlendirilmesi için IBM SPSS Statictics 20 paket programı kullanılmıştır.

Page 59: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

50

2.2. Veri Toplama Araçları

Araştırma amacına uygun verilerin toplanabilmesi için Onam formu, Araya

Girici Anı Görüşme Formu, Beck Depresyon Envanteri ve Travma Sonrası Stres

Belirtileri Araya Giriş Alt Ölçeği kullanılmıştır.

2.2.1. Onam Formu

Araştırmanın genel amacı hakkında bilgi verme, araştırmaya katılımın

gönüllülük esasına dayandığı ve rahatsızlık hissedildiği durumlarda yarıda

bırakılabileceğini açıklama, katılımcıların verdiği bilgilerin kişisel bazda

değerlendirilmeyeceği ve toplu olarak analiz edileceğini ifade etme ve çalışmanın

sonuçlarının bilimsel yayınlarda kullanılacağını açıklama amacıyla katılımcılara

onam formu verilmiştir. Açıklanan kurallar doğrultusunda çalışmaya katılmayı kabul

etmeleri durumunda ilgili kutucuğa işaretleme yapmaları beklenmiştir.

2.2.2. Araya Girici Anı Görüşme Formu

Williams ve Moulds 2007 yılında, Hackman ve arkadaşları (2004) tarafından

oluşturulan “Araya Girici Anı Görüşmesi” adlı yapılandırılmış bellek görüşmesini

yazılı bir formata dökerek form haline getirmişlerdir. Bu formda zihne istemsizce

gelen anının içerik, frekans, duyusal modalite, berraklık, rahatsızlık vericilik,

duygusal tepkiler, atıf ve alan ve gözlemci perspektifi gibi deneyimsel özellikler

hakkında bilgi alınması amaçlanmaktadır.

Bu form, gerekli izinler alındıktan sonra bir psikolog ve bir dilbilimci

tarafından 2 ayrı kopya olmak üzere türkçeye çevrilmiştir. Daha sonra, bir uzman

Page 60: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

51

klinik psikolog tarafından değerlendirilen alternatiflerden biri seçilmiş ve nihai forma

karar verilmiştir. Form, 2 kişiye pilot olarak uygulanmış, anlaşılmayan noktalar

açıklığa kavuşturulduktan sonra katılımcılara sunulmuştur. Genel olarak formun

aslına sadık kalınmakla birlikte, araştırma amaçları doğrultusunda eklenen maddeler

* işareti ile belirtilmiştir.

İçerik: Katılımcının araya girici olarak tanımladığı anının konusudur. Açık

uçlu sorular, 2 uzman klinik psikolog tarafından Brewin’in (1996) tanımladığı

kişilerarası ilişkiler, yakın kaybı ve hastalığı, kişisel hastalık ya da incinme, istismar

ve diğer kategorilerine atanmıştır.

Duyusal Modalite: Katılımcının anıyı deneyimlerken hissettiği duyusal

modaliteler görsel, işitsel, koku, fiziksel duyumsama ve düşünce olarak

sınıflandırılmışlardır (Moulds ve Williams, 2007).

Berraklık: Katılımcının anısını ne kadar berrak hatırladığına ilişkin öznel

değerlendirmesidir. 10’lu likert tipi ölçekle değerlendirilmiştir.( 0 hiç- 100 tamamen)

Rahatsızlık Vericilik: Katılımcının anıyı deneyimlerken yaşadığı rahatsızlık

hissine ilişkin öznel değerlendirmesidir. 10’lu likert tipi ölçekle değerlendirilmiştir.(

0 hiç- 100 tamamen)

Duygusal Tepkiler: Katılımcının anıya ilişkin duyguları ve bu duyguların

yoğunluğudur. Duygular (kopuk, uyuşmuş, kızgın, korkmuş, suçlu, çaresiz, üzgün,

mutlu, tiksinmiş, şaşkın, utanmış) 10’lu likert tipi ölçekle değerlendirilmiştir.( 0 hiç-

100 tamamen)

Page 61: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

52

Gözlemci ve Alan Perspektifi: Alan ya da birinci şahıs perspektifinde, kişinin

yaşadığı durum, olayı meydana geldiği zamandaki gibi kendi gözlerinden gördüğü

şekilde hatırlanır. Gözlemci ya da üçüncü tekil şahıs perspektifinde ise kişi kendisini

bir gözlemci gibi hisseder ve kendisini etrafındaki diğer insanlar ve objeler gibi

olayın içinde bir aktörmüş gibi görür. Ölçekte, alan ve gözlemci perspektifini

açıklayan kısa bir metin verilmiştir. Daha sonra, katılımcılara deneyimledikleri

anıları hangi perspektiften gördükleri sorularak 7li likert ölçek ile değerlendirmeleri

istenmiştir. (-3 Tamamen Birinci Tekil Şahıs, 3: Tamamen Üçüncü Tekil Şahıs)

Atıf*: Katılımcının anının içeriğine ve anıyı deneyimliyor olma durumuna

ilişkin yaptığı yorumlardır. İki adet açık uçlu soru ile sorulmuştur. Beck’in bilişsel

üçlüsü kapsamında 7’li likert tipi ölçekile değerlendirilmiştir. Maddeler aşağıda

verilmiştir.

Anının içeriği,

Bu anıdaki olayı / olayları düşündüğümde:

Kendime yönelik olumsuz düşüncelerim artmaktadır.

1 2 3 4 5 6 7

Hiç Bazen Sıklıkla

Başkalarına yönelik olumsuz düşüncelerim artırmaktadır.

1 2 3 4 5 6 7

Hiç Bazen Sıklıkla

Geleceğe yönelik olumsuz düşüncelerim artmaktadır.

1 2 3 4 5 6 7

Hiç Bazen Sıklıkla

Anıyı deneyimleme durumu,

Bu anıyı hala hatırlıyor olduğumu düşündüğümde:

Page 62: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

53

Kendime yönelik olumsuz düşüncelerim artmaktadır.

1 2 3 4 5 6 7

Hiç Bazen Sıklıkla

Başkalarına yönelik olumsuz düşüncelerim artırmaktadır.

1 2 3 4 5 6 7

Hiç Bazen Sıklıkla

Geleceğe yönelik olumsuz düşüncelerim artmaktadır.

1 2 3 4 5 6 7

Hiç Bazen Sıklıkla

Bu sorulara ek olarak, araştırmacıların özgün değişkenlerine ilişkin iki yeni soru

eklenmiştir:

Anının yeniden yapılandırılması*: Anıların hatırlandıktan sonraki zaman

diliminde değişime açık hale geldiği görüşünü ifade etmektedir. Araştırmada,

yeniden yapılandırma süreci göz önünde bulundurulduğunda, depresif grubun

aktardığı olumsuz araya girici anının depresif olmayan grubun anısına göre anlamlı

derecede daha fazla negatifleştirilerek güncelleneceği öngörülmektedir. Yeniden

yapılandırılma süreci aşağıdaki soruyla sorulmuştur:

Aşağıdaki cümlenin sizin için ne kadar geçerli olduğunu puanlama tablosuna işaretleyerek

belirtiniz.

“Olayı her hatırlayışımda, ilk hatırladığım zamana/zamanlara kıyasla çok daha olumsuz bir

olay yaşamış olduğumu farkediyor ve neler yaşamışım diyorum."

1 2 3 4 5 6 7

Tamamen Ne Doğru Tamamen

Yanlış Ne de Yanlış Doğru

Algılanan Zaman Mesafesi*: Zaman mesafesi algısı teorisine göre kişilerin olayın

olduğu tarihe ilişkin hislerinin olayın gerçekte olduğu takvim tarihinden farklı

olabileceğini iddia edilmiştir. (Ross ve Wilson, 2003). Araştırmada depresif grubun

Page 63: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

54

aktardıkları olumsuz araya girici olayı depresif olmayan gruba göre anlamlı derecede

normalde olduğundan daha yakın algılayacakları öngörülmektedir. Zaman Mesafesi

Algısı aşağıdaki soruyla sorulmuştur:

Bugünün tarihini belirtiniz.

__________________________

Bahsedeceğiniz anıdaki olay veya durumun gerçekleştiği tarihi belirtiniz. Eğer net tarihi

hatırlayamıyorsanız ortalama ne kadar zaman önce olduğunu belirtiniz. Örneğin ‘6 ay önce’

vb.

__________________________

Bahsedeceğiniz anı, gerçek tarihine kıyasla ne kadar zaman önce olmuş gibi geliyor? Buna

ilişkin hissinizi göz önünde bulundurarak puanlayınız.

1 2 3 4 5 6 7

Çok Uzak Olayın Çok Yakın

GerçekleştiğiTarihte

2.2.3.Beck Depresyon Envanteri

Beck Depresyon Envanteri (BDE) depresif özellikler gösteren ve depresif

özellikler göstermeyen katılımcıları farklı gruplara atama aşamasında kullanılmıştır.

BDE, 1979 yılında depresif belirtileri saptamak amacıyla Beck ve arkadaşları

tarafından geliştirilen 21 maddeden oluşan bir ölçektir. BDE, Hisli Şahin (1988)

tarafından Türkçeye uyarlanmıştır. Aşağıda “Beck Depresyon Envanteri’nin

Üniversite Öğrencileri için Geçerliği ve Güvenilirliği” çalışmasına ait bilgiler

bulunmaktadır.

Temel bileşenler ve varimax rotasyon yöntemiyle yapılan faktör analizinde

toplam varyansın %43.1’ini açıklayan umusuzluk, kişinin kendine yönelik olumsuz

Page 64: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

55

duyguları, bedensel kaygılar ve suçluluk duygulanımları adı verilen dört adet faktör

yapısı göze çarpmıştır. Ölçeğin güvenlirlik bilgisini edinmek için yapılan analiz

sonucunda madde analizi güvenlirliği .80 ve yarıya bölme güvenlirliği .74 olarak

bulunmuştur. Ölçeğin ölçüt bağıntılı geçerliği bilgisini edinmek için yapılan analiz

sonucunda MMPI depresyon altölçeğiyle .50 korelasyonu olduğu bulunmuştur.

Depresif özellikler gösteren ve göstermeyen bireyleri ayırt etme amacıyla

kullanılan bu ölçeğin kesme puanı, Tosun’un (2006) çalışmasında olduğu üzere 17

olarak belirlenmiştir.

2.2.4.Travma Sonrası Stres Belirtileri Ölçeği

Araya girişin değerlendirilmesi amacıyla tekrarlayan düşünceler alt boyutu

kullanılan Travma Sonrası Stres Belirtileri Ölçeği (TSSBÖ), Şahin, Batıgün ve

Yılmaz (2001) tarafından, Posttrauma Stress Disorder Checklist (PCL) (Weathers ve

ark., 1994), Impact of Events (Horowitz ve ark., 1979) ve Dissociative Experiences

Survey’den (Carlson ve Putnam, 1986) alınan maddelerden geliştirilmiştir. 36

maddeden oluşan ölçek, 1999 Marmara depreminin ardından, Milli Eğitim Bakanlığı

ve UNICEF tarafından yürütülen Psikososyal Okul Projesi’nde görev alan

öğretmenlerden toplanan veriler kullanılarak oluşturulmuştur.

Temel bileşenler ve varimax rotasyon yöntemiyle yapılan faktör analizinde

toplam varyansın %53.3’ünü açıklayan tekrarlayan düşünceler, fizyolojik uyarılma ,

zihinsel kaçınma adı verilen üç adet faktör yapısı göze çarpmıştır. Ölçeğin güvenirlik

bilgisini edinmek için yapılan analiz sonucunda alt ölçekler için .89 ve .91 arasında

değişen Cronbach alfa iç tutarlık katsayıları elde edilmiştir. Ölçeğin ölçüt bağıntılı

Page 65: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

56

geçerliği bilgisini edinmek için yapılan analiz sonucunda TSSBÖ toplam puanı ve alt

ölçeklerinin Kısa Semptom Envanteri ile .49 ve .69 arasında değişen anlamlı düzeyde

korelasyonlara sahip olduğu bulunmuştur.

2.3. İşlem

Araştırmanın verilerini toplamak amacıyla Onam Formu, Araya Girici Anı

Görüşme Formu, BDE ve TSSBÖ ölçekleri bir araya getirilerek bir form

hazırlanmıştır.

Başta yer alan Onam Formu kısmında araştırmanın amacı “araya girici

otobiyografik bellek özellikleri, belleğin yeniden yapılandırılması ve zaman mesafesi

algısı kavramları hakkında bilgi toplanması” olarak belirtilmiştir. Buna ek olarak,

çalışmaya katılımın gönüllülük esasına dayandığı, hiçbir kimlik bilgisi istenmediği,

yanıtların bilimsel yayınlarda kullanılma amacıyla toplandığı ve yalnızca

araştırmacıların erişimine açık olacağı konularında açıklamalara yer verilmiştir.

Onam formunun ardından gelen Araya Girici Anı Görüşme Formu’nun ilk

ölçek olarak verilmesinin amacı, TSSBÖ tekrarlayan düşünceler (araya giriş)

boyutunun aktarılan anı temelinde değerlendirilmesinin beklenmesidir. Araya Girici

Anı Görüşme Formunun yönerge sayfasında, istemli ve araya girici anı türlerinin

detaylı tanımlarına ve bu tür anılara ilişkin örneklere yer verilmiş ve katılımcılardan

araya girici anı türü aktarılması beklendiği belirtilmiştir. Buna ek olarak,

katılımcıların aktaracakları anının son bir hafta içinde istemsiz olarak hatırlanmış

olması gerektiği belirtilmiştir (Araya Girici Anı Yönergesi Ekler Bölümünde

Page 66: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

57

verilmiştir). Son bir hafta içerisinde araya girici anı türünü deneyimlemediğini ifade

eden öğrenciler çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır.

Son olarak, TSSBÖ ve BDE, sıra etkisinin önüne geçebilmek amacıyla farklı

sıralarda yer almıştır.

Uygulama kısmı bizzat araştırmacılar tarafından yürütülmüş, herhangi bir

karışıklığın önüne geçmek amacıyla yönergede sözü edilen anı türlerinin açıklaması

sözel olarak da yapılmıştır. Aktarılan anı türünün yönergede istenildiği şekilde

olması gerekiliği ve bu anının son bir hafta içinde hatırlanmış olması gerekliliği de

sözel olarak üzerinde durulan hususlardandır. Bilgilendirmeler yapıldıktan sonra,

katılımcılardan her bir soruyu dikkatli bir şekilde okuyarak içtenlikle yanıt vermeleri

istenmiştir. Uygulanması yaklaşık olarak 20-40 dakika süren ölçeklerle Kasım 2015-

Şubat 2016 tarihleri arasında veri toplanmıştır.

Page 67: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

58

BÖLÜM 3

BULGULAR

Araştırmanın bu bölümünde, giriş bölümünde aktarılan kuramsal çerçeve

ışığında ortaya atılmış hipotezlerden elde edilen istatistiksel analiz bulguları

aktarılacaktır. Sağlıklı bir analiz yapabilmek adına; bağımsız puanlayıcıların anı

olmadığı hususunda hemfikir olduğu durum ve olaylara ilişkin verilerle birlikte, anı

aktarımında bulunmadan maddeleri cevaplayan katılımcıların verileri (n=9) analiz

dışı bırakılarak toplam 134 kişiden oluşan örneklem verisiyle işleme başlanmıştır.

Öncelikle, hatalı girilen veri olup olmadığı kontrol edilmiş ve bu doğrultuda gerekli

olan düzeltmeler yapılmıştır. Akabinde, katılımcıların işaretlemeyi atladığı/unuttuğu

maddeler tespit edilmiş ve o maddelerin genel örneklem için saptanan ortalama

değerleri atanmıştır.

Analiz kısmında ilk olarak, Beck Depresyon Envanteri kesme puanı (17) göz

önüne alınarak oluşturulan depresif özellikler gösteren ve depresif özellikler

göstermeyen gruplara ait anı içeriklerinin ve anıda geçen duyusal modalitelerin

betimsel bilgileri aktarılmıştır.Ardından, depresif özellikler gösteren ve depresif

özellikler göstermeyen grupların, anının deneyimsel özelliklerinden olan berraklık,

rahatsızlık verme, duygusal tepkiler ve araya giriş puanları açısından kıyaslandıkları

tek yönlü varyans analizi bulgularına yer verilmiştir. Bununla birlikte, anının

içeriğine ve anıyı deneyimliyor olma durumuna ilişkin yapılan olumsuz atıflar

açısından kıyaslandıkları tek yönlü varyans analizi bulgularına da yer verilmiştir.

Sonrasında alan perspektifi, gözlemci perspektifi, algılanan uzaklık, yeniden

Page 68: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

59

yapılandırılma, depresyon ve araya giriş değişkenlerinin ilişkisel bulguları

açıklanmıştır. Ardından, depresyonun yordayacılarını saptama amacıyla yapılan

regresyon analizi bulgularına değinilmiştir. Son olarak, depresif belirtler ile belleğin

negatif olarak yeniden yapılandırılması süreci arasındaki ilişkide araya giriş

boyutunun aracı rolü ve araya giriş boyutu ile algılanan zaman mesafesi

değişkenlerin arasındaki ilişkide belleğin negatif olarak yeniden yapılandırılmasının

aracı rolüne ilişkin bulgulara yer verilmiştir.

3.1. Anı İçeriği Kategorilerine ve Duyusal Modalitelere İlişkin Betimsel Veriler

Hipotezlerin test edilmesine geçilmeden önce anı içeriklerinin ve anıda geçen

duyusal modalitelerin betimsel bilgileri aktarılmıştır. Tosun’un (2006) çalışmasında

olduğu üzere, Beck Depresyon envanterinden 17 ve üzeri alan katılımcılar depresif

özellikler gösteren grubu (N=29) oluştururken 16 ve altı alan katılımcılar depresif

özellikler göstermeyen grubu (N=105) oluşturmuşlardır. Puanlayıcılar tarafından

kategorilere atanan anı içeriklerinin ve anıda deneyimlenen duyusal modalitelerin

frekans ve bu frekanslara ilişkin yüzdeleri saptanarak, ilgili sonuçlar Tablo 3.1’de

gösterilmiştir.

Buna göre, depresif bireylere ait araya girici anıların %37.9’u kişilerarası

ilişkiler, %13.8’i diğerlerinin ölümü ya da yaralanması, %6.9’u kişisel hastalık ya da

yaralanma, %17.2’si kişisel aşağılanma ya da ihmal, %24.1’i diğer kategorisine dahil

edilirken, depresif olmayan bireylere ait araya girici anıların %43.8’i kişilerarası

ilişkiler, %18.1’i diğerlerinin ölümü ya da yaralanması, %1’i kişisel hastalık ya da

yaralanma, %21.9’u kişisel aşağılanma ya da ihmal, %15.2’si diğer kategorisine

Page 69: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

60

dahil edilmiştir. Bunun yanısıra, depresif bireylerin anılarının %86.5’inin görsel

detaylar, %58.6’sının işitsel detaylar, %3.4’ünün koku detayları ve %41.4ünün

fiziksel duyum detayları içerdiği saptanırken, depresif olmayan bireylere ait anıların

%86.7’si görsel detaylar, %66.7’sinin işitsel detaylar, %4.8’inin koku detayları,

%1.9’unun tat detayları ve %30.5’inin fiziksel duyum detayları içerdiği saptanmıştır.

N =134

Tablo 3.1. İçerik ve duyusal modalite dağılımları

Depresif

Grup

n=29

Depresif Olmayan

Grup

n=105

İçerik (frekans/ %)

Kişilerarası ilişkiler 11 (37.9) 46 (43.8)

Diğerlerinin ölümü/hastalığı 4 (13.8) 19 (18.1)

Kişisel hastalık/yaralanma 2 (6.9) 1 (1)

Kişisel aşağılanma/istismar 5 (17.2) 23 (21.9)

Diğer 7 (24.1) 16 (15.2)

Duyusal Modaliteler (frekans/ %)

Görsel 25 (86.2) 91 (86.7)

İşitsel 17 (58.6) 70 (66.7)

Koku 1 (3.4) 5 (4.8)

Tat 0 2 (1.9)

Fiziksel duyum 12 (41.4) 32 (30.5)

Page 70: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

61

3.2. Araya Giriş Boyutu, Duygusal Tepkiler, Rahatsızlık Vericilik, Berraklık ve

Atıf Özelliklerinin Gruplararası Farklılıklarının Değerlendirilmesi

“Depresif özellikler gösteren ve depresif özellikler göstermeyen bireyler,

anının deneyimsel özelliklerinden olan berraklık, rahatsızlık vericilik ve duygusal

tepkiler, araya girici anı içeriklerine yapılan atıfın yönü ve araya girici anıyı

deneyimliyor olma durumuna yapılan atıfın yönü bakımından farklılaşmaktadırlar”

hipotezinin test edilmesi amacıyla tek yönlü anova yapılmıştır.

Gruplararası farklılıkları saptayabilmek için öncelikle denk grupların

oluşturulması hedeflenmiştir. Buna göre, Beck Depresyon envanterinden 17 ve üzeri

alan katılımcılar depresif özellikler gösteren grubu (N=29) oluşturmuşlardır. Depresif

özellikler göstermeyen katılımcıların sayısının (N=105) depresif özellikler gösteren

katılımcıların sayısından oldukça fazla olması sebebiyle, görece denk gruplar

yaratılması için temsil edici bir alt grup oluşturulması hedeflenmiştir. Böylelikle, 36

kişi (%33) seçkisiz atanarak depresif olmayan gruba oluşturmuşlardır. Seçkisiz

atama işlemi birkaç kez tekrarlanarak bulguların anlamlılığını tesadüfi olmadığından

emin olunmuştur. Aşağıda bu seçkisiz atamalardan birinde elde edilen istatistiksel

değerler verilmektedir.

Depresif özellikler gösteren grup (N=29) ve depresif özellikler göstermeyen

grubu (n=36) anının araya giriş boyutu, verdiği rahatsızlık hissi, berraklığı, anıya

verilen duygusal tepkiler ve anının içeriğine ve anıyı deneyimliyor olma durumuna

ilişkin atıflar açılarından kıyaslamak için tek yönlü ANOVA yapılmıştır. Yapılan

varyans analizi sonucunda, araya giriş açısından bakıldığında, depresif özellikler

gösteren grubun (Ort. = 24.13, S = 6.24) depresif özellikler göstermeyen gruba göre

(Ort. = 20.13, S = 4.48) anlamlı düzeyde daha yüksek puanlar aldığı saptanmıştır

Page 71: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

62

(F1,64)= 9.35, p <.01). Benzer biçimde, depresif özellikler gösteren grubun anının

berraklığı puanlarının (Ort. = 83.44, S = 18.37) depresif özellikler göstermeyen

gruba göre (Ort. = 73.88, S = 17.11) anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu

saptanmıştır (F1,64)= 4.69, p <.05). Duygusal tepkilere bakıldığında suçluluk,

çaresizlik, utanma ve üzgünlük puanlarının depresif özellikler gösteren grupta

anlamlı düzeyde yüksek olduğu farkedilmiştir. Buna göre, suçluluk açısından

bakıldığında, depresif özellikler gösteren grubun (Ort. = 46.89,S = 35.46) depresif

özellikler göstermeyen gruba göre (Ort. = 28.61, S = 33.61 anlamlı düzeyde daha

yüksek puanlar aldığı saptanmıştır (F1,64)= 4.60, p <.05). Çaresizlik açısından

bakıldığında, depresif özellikler gösteren grubun (Ort. = 72.41,S = 31.92) depresif

özellikler göstermeyen gruba göre (Ort. = 51.6, S = 38.49 anlamlı düzeyde daha

yüksek puanlar aldığı saptanmıştır (F1,64)= 5.45, p <.05).utanma duygusu açısından

bakıldığında ise, depresif özellikler gösteren grubun (Ort. = 41.72,S = 40.09)

depresif özellikler göstermeyen gruba göre (Ort. = 40.09, S = 31.61anlamlı düzeyde

daha yüksek puanlar aldığı saptanmıştır (F1,64)= 5.66, p <.05). Son olarak, depresif

özellikler gösteren grubun üzüntü puanlarının (Ort. = 85.51,S = 17.84) depresif

özellikler göstermeyen grubun üzüntü puanlarına göre (Ort. = 63.64, S = 32.88)

anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır (F1,64)= 10.35, p <.01. Öte

yandan, rahatsızlık vericilik ve tiksinme, mutluluk, öfke, uyuşma, kopukluk, korku,

şaşkınlık duygusal tepkileri açısından gruplararası anlamlı bir farka rastlanmamıştır.

Bununla birlikte, anının içeriği ve anıyı deneyimliyor olma durumuna ilişkin

atıfların da gruplararası farklılıklar gösterebileceği düşünülerek tek yönlü varyans

analizine dahil edilmiştir. Sonuçlara bakıldığında, anı içeriği göz önünde

bulundurulduğunda depresif özellikler gösteren grubun kendilerine yönelik olumsuz

Page 72: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

63

düşüncelerindeki artışın (Ort. =4.5, S = 1.54) depresif özellikler göstermeyen grubun

kendilerine yönelik olumsuz düşüncelerindeki artışa göre (Ort. = 3.04, S = 1.66)

anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır (F1,64)=14.05, p <.01). Ayrıca, depresif

özellikler gösteren grubun geleceğe yönelik olumsuz düşüncelerindeki artışın (Ort.

=4.41, S = 2.11) depresif özellikler göstermeyen grubun kendilerine yönelik olumsuz

düşüncelerindeki artışa göre (Ort. = 3.32, S = 1.95) anlamlı düzeyde yüksek olduğu

saptanmıştır (F1,64)=4.63, p <.05). Anıyı deneyimleme durumu göz önünde

bulundurulduğunda ise depresif özellikler gösteren grubun kendilerine yönelik

olumsuz düşüncelerindeki artışın (Ort. =3.89, S = 1.77) depresif özellikler

göstermeyen grubun kendilerine yönelik olumsuz düşüncelerindeki artışa göre (Ort.

= 2.77, S = 1.55) anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır (F1,64)=7.32, p <.01).

Öte yandan, diğerlerine yapılan atıfın ve anıyı deneyimlemeye ilişkin geleceğe

yapılan atıfların olumsuzluk puanı ortalamalarında gruplararası anlamlı bir farka

rastlanmamıştır. ANOVA testinin bulguları tablo 3.2 ve tablo 3.3.’te görülmektedir.

Page 73: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

64

Tablo 3.2.

Anı özelliklerinin gruplararası farklılıkları– araya giriş,

berraklık, rahatsızlık vericilik, duygusal tepkiler

Depresif Olmayan

Grup

Depresif

Grup

M SS M SS F p

ArayaGiriş 20.06 4.48 24.13 6.24 9.33** .003

Berraklık 73.88 17.11 83.44 18.37 4.69* .034

Rahatsızlık

Vericilik

82.5 20.19 83.44 22.4 .03 .858

Duygusal

Tepkiler

Kopmuş 37.22 28.84 40 35.95 .12 .731

Uyuşmuş 35 29.9 44.82 31.91 1.63 .206

Öfkeli 48.12 37.87 52.06 34.68 .21 .643

Korkmuş 40.01 37.87 44.82 35.21 .27 .601

Suçlu 28.61 33.04 46.89 35.46 4.6* .036

Çaresiz 51.6 38.49 72.41 31.92 5.45* .023

Üzgün 63.64 32.88 85.51 17.84 10.35** .002

Mutlu 7.97 18.94 11.03 28.07 .27 .602

Utanmış 20.55 31.61 41.72 40.09 5.66* .020

Tiksinmiş 26.99 33.62 40 32.84 2.45 .122

Şaşkın 36.38 34.4 50.68 39.81 2.41 .125

*p<.05

**p<.01

Page 74: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

65

Tablo 3.3.

Anı özelliklliklerinin gruplararası farklılıkları – atıf

Depresif Olmayan

Grup

Depresif Grup

M SS M SS F p

Anı İçeriğine

Atıf

Kendisi 3.04 1.66 4.5 1.54 14.05** .000

Diğerleri 4.28 2.07 4.31 2.3 .00 .964

Gelecek 3.32 1.95 4.41 2.11 4.63* .035

Anıyı

deneyimleme

durumuna

atıf

Kendisi 2.77 1.55 3.89 1.77 7.32** .009

Diğerleri 3.88 2.16 4.06 2.18 .11 .742

Gelecek 3.22 1.97 4.24 2.14 3.95 .051

*p<.05

**p<.01

Page 75: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

66

3.3.Depresif Özellikler, Belleğin Araya Giriş, Yeniden Yapılandırılma Süreci,

Gözlemci-Alan Perspektifi ve Algılanan Zaman Mesafesi Değişkenleri

Arasındaki İlişkilerin Değerlendirilmesi

Araştırmanın bu aşamasında“Depresif belirtiler ile alan perspektifi arasında

negatif yönlü anlamlı bir ilişki varken depresif belirtiler ile gözlemci perspektifi,

araya giriş boyutu, yeniden yapılandırma süreci ve algılanan zaman mesafesi

değişkenleri arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki vardır” hipotezini test etme

amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Analizi yapılmıştır. Analiz

sonuçlarına bakıldığınında, ele alınan değişkenlerinçoğunun birbirleriyle beklenen

yönde anlamlı ilişki gösterdiği farkedilmiştir. Öte yandan, depresyon puanının alan

ve gözlemci perspektifiyle ve zaman mesafesi algısı ile anlamlı bir ilişkiye işaret

etmediği saptanmıştır. Benzer şekilde, gözlemci ve alan perspektiflerinin belleğin

yeniden yapılandırılması ve algılanan zaman mesafesi ile de anlamlı düzeyde ilişkisi

saptanamamıştır. Korelasyonel bulgular Tablo 3.4’te ifade edilmiştir.

Page 76: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

67

Tablo 3.4. Deneyimsel özelliklerin korelasyonları

Ort (SS) 1 2 3 4 5 6

1.Depresyon 11.18(7.64) _

2.Gözlemci

Perspektifi

2.76(1.83) .02 _

3.Alan

Perspektifi

5.23(1.83) -.02 -1** _

4.Araya Giriş 21.42(6.34) .32** -.21* .21* _

5.Yeniden

Yapılandırma

4.19(1.70) .21* -.15 .15 .47** _

6.Algılanan

zaman

Mesafesi

4.48(1.64) -.06 -.10 .10 .29** .35* _

Page 77: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

68

3.4. Depresif Özellikleri Yordayan Değişkenlerin Değerlendirilmesi

Araştırmanın “Anıya verilen duygusal tepkiler ve depresyon puanını

yordamaktadır” hipotezini test etmek amacıylaçoklu regresyon analizi yapılmıştır.

Anının rahatsızlık verme puanı ve anıya verilen duygusal tepkilerin depresif

özellikleri yordayabileceği düşünülmüş ve rahatsızlık vericilik puanı ile duygusal

tepkiler “enter” yöntemi ile regresyon denklemine sokulmuştur. Regresyon analizi

bulguları tablo 3.5’te görülmektedir. Buna göre, korku, suçluluk, çaresizlik ve

tiksinme duygularının depresyon varyansının %24’ünü açıkladığı saptanmıştır.

(R=.49, R2=24, F(12, 121) =3.24, p<.01). Standardize edilmiş r regresyon katsayılarına

(β) göre sırasıyla çaresizlik duygusu (β = .27, p < .05),korku duygusu (β = -.24, p <

.05) , suçluluk duygusu(β = .21, p < .05) ve tiksinme duygusunun (β = .21, p <

.05)depresyon puanı üzerinde yordayıcı etkiye sahip olduğu belirlenmiştir.

Page 78: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

69

Tablo 3.5. Depresif özellikleri yordayan değişkenler

Bağımlı Değişken Depresyon Puanı

Bağımsız Değişkenler Duygusal tepkiler, rahatsızlık vericilik

R2 = .24, F = 3.24, p < .01

Denklemdeki

Değişkenler

β T p

Rahatsızlık

Vericilik

.155 1.534 .128

Kopmuş .158 1.851 .067

Uyuşmuş -.030 -.344 .731

Öfkeli -.091 -.974 .332

Korkmuş -.241 -2.280 .024

Suçlu .213 2.046 .043

Çaresiz .279 2.230 ,028

Üzgün .046 .400 .690

Mutlu .046 .531 .596

Utanmış .217 2.280 .024

Tiksinmiş .085 .902 .369

Şaşkın -.027 -.265 .791

Page 79: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

70

3.5. Araya Giriş Boyutu ve Belleğin Yeniden Yapılandırılması Sürecinin Aracı

Rolü

Tez çalışmasının bu aşamasında, depresif özellikler ile negatif anıların

olumsuz bir biçimde yeniden yapılandırılmasında araya giriş düzeyinin aracı rolünün

değerlendirilmesi ile negatif anıların araya giriş boyutu ile algılanan zaman mesafesi

ilişkisinde anıların olumsuz bir biçimde yeniden yapılandırılmasının aracı rolünün

amaçlanmıştır. Bu hedefleri gerçekleştirebilmek için Baron ve Kenny (1986)

tarafından önerilen regresyon analizlerinden yararlanılmıştır. Sözü edilen yöntemde,

herhangi bir değişkenin aracı rolünün olabilmesi için aşağıda ifade edilen dört

koşulun sağlanması gerekmektedir. Bu yönteme göre;

Yordayıcı ve yordanan değişkenler arasında anlamlı bir ilişki olması,

Yordayıcı değişken ile aracı değişken arasında anlamlı bir ilişki olması,

Aracı değişken ile yordanan değişken arasında anlamlı bir ilişki olması,

Yordayıcı değişken ve aracı değişken eş zamanlı olarak analize alındığında,

önceden varolan yordayıcı ve yordanan değişken arasındaki ilişkinin

anlamlılığını kaybetmesi ya da anlamlılık düzeyinde düşüş olması,

gerekmektedir.

Son koşulda sözü edildiği üzere, aracı değişkeninilişkiye dahil edildiği

durumlardayordayıcı ve yordanan arasındaki ilişki anlamını kaybediyor ise modelin

“tam aracı model”; yordayıcı ile yordanan arasındaki ilişkinin anlamlılık düzeyinde

düşme oluyor ise de “kısmi aracı model” olduğu ifade edilmiştir. Bahsi geçen 4 koşul

sağlandıktan sonra elde edilen aracılık etkisinin istatistiksel olarak anlamlı şekilde

Page 80: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

71

sıfırdan farklılaşıp farklılaşmadığı, Preacher ve Hayes’in (2008) ortaya attığı

Bootstrap metoduyla değerlendirilmiştir.

3.5.1. Depresif Belirtiler ile Belleğin Yeniden Yapılandırılma Süreci İlişkisinde

Araya Giriş Boyutunun Aracı Rolünün Değerlendirilmesi

“Depresyon puanı ile belleğin negatif olarak yeniden yapılandırılması

arasındaki ilişkiye anının araya giriş boyutu aracılık etmektedir” hipotezinin

sınanmasına yönelik olarak aracı değişken analizi yapılmıştır. Depresif belirtiler ile

belleğin yeniden yapılandırılma süreci ilişkisinde araya giriş boyutunun aracı

rolünün değerlendirilmesi, Baron ve Kenny’nin regresyon modelinde (1986) önerdiği

şekilde gerçekleştirilmiştir. Buna göre, ilk adımda katılımcıların sahip olduğu

depresif belirtilerin belleğin yeniden yapılandırılma sürecinde anlamlı direkt etkisi

(B=.04, t=2.49, p<.01)olduğu saptanmıştır. İkinci adımda, depresif belirtilerin araya

giriş boyutuna anlamlı direkt etkisi (B=.30, t=4.59, p<.001) olduğu saptanmıştır.

Üçüncü adımda, araya giriş boyutunun belleğin yeniden yapılandırılması sürecine

anlamlı direkt etkisi (B=.12, t=5.58, p<.001) olduğu bulunmuştur. Son adımda ise,

depresif belirtiler ile araya giriş boyutu denkleme birlikte girildiğinde, depresif

belirtiler ile belleğin yeniden yapılandırılması süreci arasındaki ilişki anlamlılığını

yitirmiştir (B=.00, t=.49, p>.05).Bu bulgu, araya giriş boyutunun, depresif belirtiler

ile belleğin yeniden yapılandırılması süreci arasındaki ilişkiye “tam aracılık” ettiği

anlamına gelmektedir. Ayrıca, tüm modelin anlamlı olduğu (F(2, 131)=19.41, p<.001)

ve varyansın %21’ini açıkladığı görülmüştür.

Page 81: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

72

Şekil. 3.1. Depresif belirtiler ile belleğin yeniden yapılandırılma süreci ilişkisinde

araya giriş boyutunun aracı rolü

Araya giriş boyutunun tam aracılık etkisinin anlamlı olup olmadığı 1000

kişilik bootstrap örneklemi üzerinde incelenmiştir. Buna göre,araya giriş boyutunun

tam aracılık etkisinin anlamlı olduğu görülmektedir (nokta tahmin=.03, ve %95 BCa

CI [.0210, -.0623]).

Tablo 3.6. Belleğin yeniden yapılandırılma süreci üzerindeki aracı

etkinin nokta tahmini ve bias-corrected and accelerated (BCa)

güven aralığı

Değişken

Katsayılar Çarpımı

%95 BCa Güven

Aralığı

Nokta

Tahmini

SE Düşük Yüksek

Araya Giriş .03 .01 .0210 .0623

Depresif

Belirtiler

Negatif

Anının

Araya Giriş

Düzeyi

Belleğin

Yeniden

Yapılandırıl

ması

.04**(.00)

.30*** .12***

Page 82: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

73

3.5.2. Araya Giriş Boyutu ile Algılanan Zaman Mesafesi İlişkisindeBelleğin

Yeniden Yapılandırılmasının Aracı Rolünün Değerlendirilmesi

“Araya giriş boyutu ile algılanan zaman mesafesi arasındaki ilişkiye belleğin

negatif olarak yeniden yapılandırılması aracılık etmektedir” hipotezinin sınanması

amacıyla aracı değişken analizi uygulanmıştır. Negatif anıların araya giriş boyutu ile

algılanan zaman mesafesi ilişkisinde anıların olumsuz bir biçimde yeniden

yapılandırılmasının aracı rolünün değerlendirilmesi, Baron ve Kenny’nin regresyon

modelinde (1986) önerdiği şekilde gerçekleştirilmiştir. Buna göre, ilk adımda,

katılımcıların sahip olduğu negatif anıların araya giriş boyutunun algılanan zaman

mesafesi üzerinde anlamlı direkt etkisi (B=.07, t=3.49, p<.001)olduğu saptanmıştır.

İkinci adımda, araya giriş boyutunun belleğin yeniden yapılandırılması üzerinde

anlamlı direkt etkisi (B=.12, t=6.23, p<.001) olduğu saptanmıştır. Üçüncü adımda,

belleğin yeniden yapılandırılması sürecinin algılanan zaman mesafesi üzerinde

anlamlı direkt etkisi (B=.27, t=3.04, p<.01) olduğu bulunmuştur. Son adımda ise,

negatif anıların araya giriş boyutu ile belleğin yeniden yapılandırılması süreci

denkleme birlikte girildiğinde, araya giriş boyutu ile algılanan zaman mesafesi

arasındaki ilişki anlamlılığını yitirmiştir (B=.04, t=1.71, p>.05). Bu bulgu, belleğin

yeniden yapılandırılması sürecinin, araya giriş boyutuile algılanan zaman mesafesi

arasındaki ilişkiye “tam aracılık” ettiği anlamına gelmektedir. Ayrıca, tüm modelin

anlamlı olduğu (F(2, 131)=11.11, p<.001) ve varyansın %13’ünü açıkladığı

görülmüştür.

Page 83: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

74

Şekil. 3.2. Araya giriş boyutu ile algılanan zaman mesafesi ilişkisinde belleğin

yeniden yapılandırılmasının aracı rolü

Belleğin yeniden yapılıandırılması sürecinin tam aracılık etkisinin anlamlı

olup olmadığı 1000 kişilik bootstrap örneklemi üzerinde incelenmiştir. Buna göre,

araya giriş boyutunun tam aracılık etkisinin anlamlı olduğu görülmektedir (nokta

tahmin=.03, ve %95 BCa CI [.0132, -.0617]).

Tablo 3.7.Algılanan Zaman Mesafesi Üzerindeki Aracı Etkinin Nokta

Tahmini ve Bias-Corrected and Accelerated (BCa) Güven

Aralığı

Değişken

Katsayılar Çarpımı

%95 BCa Güven

Aralığı

Nokta

Tahmini

SE Düşük Yüksek

Araya Giriş .03 .01 .0132 .0617

Negatif

Anının

Araya Giriş

Düzeyi

Belleğin

Yeniden

Yapılandırıl

ması

Algılanan

Zaman

Mesafesi

.07***(.04)

.12*** .27**

Page 84: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

75

BÖLÜM 4

TARTIŞMA

Tez çalışmasında, depresif özellikler gösteren ve depresif özellikler

göstermeyen bireylerin deneyimlediği araya girici anılara ilişkin fenomenolojik

özelliklerin açıklanması ve bu türde anıların, depresif belirtilere bağlı olarak, belleğin

yeniden yapılandırılması ile algılanan zaman mesafesi değişkenleri ile ilişkilerinin

saptanmasıamaçlanmıştır.Bu hedeflerin yanısıra,anılara ilişkin gruplararası farkların

açığa çıkartılması yoluyla, patolojik negatif anının patolojik olmayan negatif anıdan

ayrıldığı noktaların belirlenmesi hedeflenmiştir.

Bu bölümde, yukarıda sözü edilen hedefler doğrultusunda kurulanhipotezlere

ilişkin bulgular ile ilgili literatürdeki bulguların bir arada değerlendirilerek

tartışılması hedeflenmiştir. Buna ek olarak, araştırmanın klinik doğurgularına ve

sınırlılıklarına değinilmiş; gelecek çalışmalara katkı yapacağı düşünülen önerilere

yer verilmiştir.

Page 85: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

76

4.1. Araştırmanın Sonuçları

1) Depresif bireylerde görülen en yaygın anı temalarının sırasıyla, kişilerarası

ilişkiler, diğer, diğerlerinin ölümü ya da yaralanması, kişisel aşağılanma ya da

ihmal ve kişisel hastalık ya da yaralanma olduğu saptanmıştır. Bunun

yanısıra, depresif bireylerin anılarının içeriğinde sırasıyla görsel detayların,

işitsel detayların, koku detaylarının ve fiziksel duyum detaylarının baskın

olduğu saptanmıştır.

2) Depresif özellikler göstermeyen bireylerde görülen en yaygın anı temalarının

sırasıyla kişilerarası ilişkiler, diğerlerinin ölümü ya da yaralanması, kişisel

hastalık ya da yaralanma, kişisel istismar ya da ihmal ve diğer kategorisi

olduğu ortaya çıkartılmıştır. Buna ek olarak, depresif özellikler göstermeyen

bireylere ait anılarınıniçeriğindesırasıyla görsel detayların, işitsel detayların,

koku detaylarının, tat detaylarının ve fiziksel duyum detaylarınınbaskın

olduğu saptanmıştır.

3) Depresif özellikler gösteren bireylerin anıya verdiği duygusal tepkilerden

olan suçluluk, çaresizlik, utanma, üzüntü duygu puanlarının depresif

özellikler göstermeyen bireylerin verdiği duygusal tepki puanlarından anlamlı

olarak daha yüksektir.

4) Depresif özellikler gösteren bireylerin, anının araya giriciliği ve anı berraklığı

puanları ve anı içeriği ve anıyı hatırlıyor olma deneyimi düşünüldüğünde

kendilerine yaptığı olumsuz atıf puanları, depresif özellikler göstermeyen

bireylerin puanlarından anlamlı şekilde daha yüksektir.

5) Depresyon puanı ile anının araya giriciliği ve belleğin yeniden yapılandırılma

süreci arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır.

Page 86: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

77

6) Duygusal tepkilerden suçluluk, çaresizlik, korku ve tiksinme tepkilerinin

depresif belirtiler üzerinde yordayıcı olduğu saptanmıştır.

7) Depresyon puanı ile belleğin yeniden yapılandırılması değişkenleri arasındaki

ilişkiye araya girişin tam aracılık etmektedir.

8) Araya giriş boyutu ile algılanan zaman mesafesi arasındaki ilişkiye belleğin

yeniden yapılandırılması tam aracılık etmektedir.

4.2. Anı İçeriği Kategorileri ve Duyusal Modalite Verileri

Mevcut araştırmanın bulgularına bakıldığında, depresif bireylere ait araya

girici anıların %37.9’unun kişilerarası ilişkiler, %24.1’inin diğer temalar,

%17.2’sinin kişisel aşağılanma ya da ihmal, %13.8’inin diğerlerinin ölümü ya da

yaralanması, %6.9’unun kişisel hastalık ya da yaralanmaile ilgili olduğu

saptanmıştır. Williams ve Moulds’unçalışmasında (2007), benzer bir şekilde,%61’lik

oranı ile kişilerarası ilişkiler temasının en yaygın karşılaşılan anı teması olduğu

farkedilmiştir. Kişilerarası ilişkiler temasını %17’lik oranla diğer temalar, %10’luk

oranla kişisel hastalık ya da incinme teması, %9 oranladiğerlerinin ölümü ve

yaralanmasıteması, son olarak da %3’lük oranla kişisel aşağılanma ve

istismartemasının takip ettiği saptanmıştır. Benzer şekilde, Reynolds ve Brewin’in

(1999) çalışmasında da, depresif hastalarda görülen en yaygın anı temalarının aile

bireylerinden birinin ölümü, hastalığı ve kişilerarası sorunlar olduğu öne

sürülmüştür. Öte yandan, Patel ve arkadaşlarının (2007) majör depresyon tanısı almış

hastalar ile yürüttükleri çalışmada kişilerarası ilişkiler teması,bahsi geçen

çalışmalarda olduğu kadar yaygın olarak görülmemektedir. Hastaların aktardığı araya

girici anıların %46’sında akraba ya da yakın arkadaşın ölümü, yaralanması temasına,

Page 87: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

78

%24’ünde istismar veya aşağılanma temasına, %14’ünde kişisel hastalık ya da

incinme temasına ve %14’ünde kişilerarası ilişkiler ile ilgili içeriklere rastlanmıştır.

Bunun yanısıra, mevcut araştırma bulgularındaki duyusal modalitelere

bakıldığında depresif bireylerin anılarının %86.2’sinin görsel detaylar, %58.6’sının

işitsel detaylar, %41.4’ünün fiziksel duyum detayları ve %3.4’ünün koku detayları

içerdiği saptanmıştır. Öte yandan, Williams ve Moulds’unçalışmasında (2007) rapor

edilen duyusal modalitelerin yalnızca %17’sinin görsel detaylar ve % 1.4’ünün işitsel

detaylar içerdiği farkedilmiştir.

İkinci olarak, bu araştırmadaki depresif belirtiler göstermeyen bireylere ait

araya girici anılara bakıldığında, bu anıların %43.8’inin kişilerarası ilişkiler,

%21.9’unun kişisel aşağılanma ya da ihmal,%18.1’inin diğerlerinin ölümü ya da

yaralanması, %15.2’sinin diğer ve %1’inin kişisel hastalık ya da yaralanma temaları

ile ilgili olduğu açığa çıkarılmıştır. Bir başka çalışmaya göre, depresif olmayan

grubun anıları incelendiğinde,%75’lik oranla kişilerarası ilişkilerin en popüler tema

olduğu farkedilmiştir. Kişilerarası ilişkiler kategorisini %15 oranıyla diğer kategorisi,

%5 oranıyla diğerlerinin ölümü ya da yaralanması ve kişisel aşağılanma ya da ihmal

kategorileri takip etmektedir (Newby ve Moulds, 2011). Ayrıca, mevcut

çalışmadadepresif olmayan bireylere ait anıların %86.7’si görsel detaylar,

%66.7’sinin işitsel detaylar, %30.5’inin fiziksel duyum detayları ,%4.8’inin koku

detayları, %1.9’unun tat detayları ve içerdiği saptanmıştır. Newby ve Moulds’un

(2011) araştırmasında ise depresif olmayan katılımcıların yalnızca %25’i görsel

detaylar deneyimlediğini ifade etmiştir.

Page 88: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

79

Tüm bu bilgiler ışığında, araya girici belleğin en yaygın temasının kişilerarası

ilişkiler olduğu göze çarpmaktadır. Bu bulgu, farklı çalışmalardan farklı örneklem

grupları ile desteklenmektedir. Kişilerarası ilişkiler kategorisinin bu denli yaygın

olmasının sebebinin, bahsi geçen diğer kategorilerden daha kapsayıcı ve genel bir

kategori olması dolayısıyla olabileceği düşünülmektedir. Buna ek olarak, çalışmalar

arası oranların değişimine rağmen, deneyimlenen en yaygın duyusal modalitenin

görsel imgeler olduğugözlenmiştir. Bu durum, negatif yaşam olaylarının araya girici

anıları ile bu anılara ilişkin görsel imgelerin birbirleriyle oldukça ilişki olduğu

sonucuna ulaştırmaktadır.

4.3. Araya Giriş Boyutu, Duygusal Tepkiler, Berraklık ve Atıf Özelliklerinin

Gruplararası Farklılıkları

Depresif özellikler gösteren ve göstermeyen bireylere ait araya girici anıların,

çeşitli açılardan gruplararası farklılık gösterip göstermediğini açığa çıkartmak için

yapılan varyans analizi sonucunda, gruplararası anlamlı farklılıklar olduğu

saptanmıştır. Buna göre, ilk olarakanının araya giricilik şiddetinin depresif özellikler

gösteren bireylerde depresif özellikler göstermeyen bireylerekıyasla daha yoğun

olduğu bulunmuştur. Bu bulgu literatürde varolan pek çok araştırmayla tutarlı bir

profil çizmiştir. Örneğin, Spenceley ve Jerrom’un çalışmasında (1997) Araya

giricilik şiddeti açısından klinik depresyon grubu, depresyon öyküsü olan grup ve

kontrol grubu arasında anlamı bir fark gözlendiği saptanmıştır. Depresif grubun,

kontrol ve iyileşmiş gruptan daha yüksek oranlarda araya giricilik gösterdiği ve

şiddetli depresyon grubu ile orta düzey depresyon grupları arasında da benzer bir

örüntü olduğu saptanmıştır. Benzer şekilde, Brewin ve arkadaşları(1998) depresif

Page 89: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

80

hastaların depresif olmayan hastalara oranla anlamlı bir şekilde daha fazla araya

girici anı deneyimlediğini belirtmiş ve bu bulguyu da bu türdeki anıların

depresyonun yordayıcısı olduğu şeklinde yorumlamışlardır. Ayrıca, TSSB,

depresyon ve kontrol gruplarını kıyaslayan bir başka araştırma bulgusuna

bakıldığında, depresif ve TSSB’li katılımcıların araya giriş puanlarının kontrol grubu

katılımcıları puanlarından anlamlı derecede fazla olduğu gözlenmiştir(Parry ve

O’Kearney, 2013).Bir başka araştırmada ise,Olay Etkisi Ölçeğinin alt ölçekleri olan

kaçınma ve araya giricilik puanlarının depresyon düzeyiyle pozitif korelasyon

gösterdiği saptanmıştır (Kuyken ve Brewin, 1994).

Araştırmanın bir diğer bulgusu ise, depresif özellikler gösteren grubun araya

girici anılarını depresif özellikler göstermeyen gruba göre anlamlı düzeyde daha

berrak hatırladığı bulgusudur. Literatüre bakıldığında, berraklık özelliğine ilişkin

bulgularının çelişkili olduğu gözlenmiştir. Örneğin, Newby ve Moulds’un

çalışmasında (2011a)depresif grubun araya girici anıları daha berrak hatırladığı

saptanırken, Parry ve O’Kearney’nin (2013) araştırmasında depresyon, TSSB ve

karşılaştırma gruplarının berraklık açısından farklılaşmadığı ortaya konmuştur.

Dahası, Williams ve Moulds (2007b) depresif belirtiler ile araya girici anının

berraklığının korelasyon göstermediğini saptamışlardır. Çelişkili bulguların varlığına

rağmen, Patel ve arkadaşları (2007), araya girici anıların diğer otobiyografik

anılardan daha berrak olarak puanlandığı öne sürmüşlerdir.

Üçüncü olarak, anıya verilen duygusal tepkiler gruplararası kıyaslama

bağlamında ele alınmış ve suçluluk, çaresizlik, utanma ve üzgünlük puanlarının

depresif özellikler gösteren grupta anlamlı düzeyde yüksek olduğu farkedilmiştir.

Newby ve Moulds’un (2011a) araştırmasında, mevcut bulguyla tutarlı olarak,

Page 90: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

81

depresif grubun araya girici anılara ilişkin üzüntü ve çaresizlik duygularını anlamlı

derecede fazla hissettiği saptanmıştır. Buna ek olarak, bir başka çalışmada

TSSBgrubundaki katılımcıların depresif katılımcılardan anlamlı şekilde daha fazla

çaresiz hissettikleri açığa çıkarılmıştır(Reynolds ve Brewin, 1999). Öte yandan,Parry

ve O’Kearney’nin (2013) araştırmasında depresyon, TSSB ve karşılaştırma

gruplarının öfke, korku, suçuluk, çaresizlik, üzgünlük ve utanç tepkileri açısından

farklılaşmadığı ortaya konmuştur.

Katılımcıların araya girici anı içeriklerine ve bu anıyı deneyimleme

durumlarına ilişkin atıfları, Tosun’un(2006) çalışmasına benzer şekilde, Beck’in

bilişsel üçlüsü bağlamında değerlendirilmiştir. Buna göre, anı içeriğine ve anıyı

deneyimliyor olma durumuna bakıldığında, depresif özellikler gösteren katılımcıların,

depresif özellikler göstermeyen katılımcılara oranla kendilerine yönelik daha olumsuz

atıflarda bulundukları ortaya çıkartılmıştır. Buna ek olarak, anı içeriği göz önünde

bulundurulduğunda, depresif özellikler gösteren katılımcıların depresif özellikler

göstermeyen katılımcılara göre geleceğe yönelik daha olumsuz atıflarda bulunduğu

ortaya çıkartılmıştır.

Sözü edildiği üzere, anılardaki depresif içeriği Beck’in bilişsel üçlüsüyle

ilişkilendirmeyi amaçlayan Tosun’un araştırmasına göre, depresif özellikler gösteren

katılımcıların anı içeriklerinin Beck’in bilişsel üçlüsü ile uyumlu olduğu saptanırken

depresif özellikler göstermeyen katılımcıların anılarında böyle bir bulgu söz konusu

olmamıştır (Tosun, 2006). Başka bir araştırmada ise, depresif özellikler gösteren

katılımcıların, anıyı deneyimleme durumunu ve anının içeriğini düşündüklerinde,

ilişkilerini, benliklerini ve gelecek beklentilerini negatif yönde etkilediğine dair

ruminasyonlar kurdukları saptanmıştır (Newby ve Moulds, 2012).

Page 91: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

82

4.4. Depresif Belirtiler, Araya Giriş Boyutu, BelleğinYeniden Yapılandırılma

Süreci, Gözlemci-Alan Perspektifi, Algılanan Zaman Mesafesi Değişkenleri ve

Duygusal TepkilerArasındaki İlişkiler

Depresif belirtilerin pek çok otobiyografik bellek değişkeni ile ilişkili olduğu

bilinmektedir. Tez çalışmasına ait bulgulara bakıldığında, bu durumun çoğunlukla

değişmemiş olduğu gözlenmektedir. Bu bölümde, depresif özelliklerin otobiyografik

bellek değişkenleri ile ilişkileri, literatürde var olan destekleyici ve çelişkili bulgular

ile birlikte ele alınmıştır.

Öncelikle, depresif belirtilerin, belleğin araya giriş boyutuyla pozitif

korelasyon gösterdiği saptanmıştır. Bu bulgu literatürde bulunan pek çok araştırma

tarafından desteklenen bir bulgudur (örn. Kuyken ve Brewin, 1994; Brewin ve ark.,

1998; Tosun, 2006; Williams ve Moulds, 2007). Dahası, Parry ve O’Kearney (2013)

depresif belirtilerin travma sonrası stress belirtileri ile eş düzeyde araya giriş ile

ilişkili olduğunu öne sürmüşlerdir. Ancak literatürde üç grubu kıyaslayan fazla

araştırmaya rastlanmaması sebebiyle bu bulgunun yeni çalışmalarla desteklenmesi

gerektiği düşünülmektedir.

Depresif belirtilerle ilişkili çıkan bir değişkenise belleğin yeniden

yapılandırılması sürecidir. Mevcut bulguya bakıldığında, depresyon puanındaki

artışın,belleğin negatif olarak yeniden yapılandırılma puanındaki artış ile ilişkili

olduğu saptanmıştır. Yeniden yapılandırılma fenomeni klinik alanda çalışılan ve

negatif anlam yüklü olan ilk örnek niteliğini taşımaktadır. Dolayısıyla yeni

araştırmalar ile desteklenmesi gerekmektedir.

Page 92: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

83

Üçünücü olarak, literatürde yaygın olarak karşılaşılan bir diğer bulgu da alan-

gözlemci perspektifi ve depresif belirtiler ilişkisidir. Mevcut araştırmada

ikiperspektifin de depresyon puanı ile ilişkili olmadığı saptanmıştır. Öte yandan, bu

bulgu literatürdeki pek çok araştırma ile çelişir niteliktedir. Örneğin, Kuyken ve

Moulds (2009), gözlemci perspektifinden anı deneyimleme eğiliminin depresyonu

puanı üzerinde yordayıcı etkisi bulunduğunu belirtmişlerdir. Buna ek olarak, disforik

örneklemde araya girici anıların gözlemci perspektifinden daha fazla deneyimlendiği

saptanmış; bu durumunda bilişsel kaçınma mekanizmasıyla ilgili olabileceği öne

sürülmüştür (Williams ve Moulds, 2007b). Perspektiflerin deneysel olarak manüple

edildiği bir başka araştırmada ise, katılımcıların alan perspektifinden gözlemci

perspektifine kaydırıldığı koşulda anıya ilişkin berraklık ve rahatsız edicilik

puanlarında düşüş olduğu gözlenmiştir (Williams ve Moulds, 2008). Bu bulgunun,

sözü edilen kaçınma mekanizması spekülasyonunu doğrulayıcı nitelikte olduğu

düşünülmüştür. Ancak yine de büyük resme bakıldığında, gözlemci perspektifinden

deneyimlenen anının anlık bir rahatlama yaşanmasını sağlamasınakarşın, uzun

vadede depresyona katkıda bulunulduğu sonucuna ulaşılabilinmektedir.

İlişkisel bulgular kapsamında ele alınan bir diğer değişken ise algılanan

zaman mesafesi olmuştur. Depresif belirtiler arttıkça, anının algılanan zaman

mesafesinin gerçekte olduğundan kısa olarak algılanacağı öngörülse de bulgulara

bakıldığında ikideğişken arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmektedir. Klinik

psikoloji literatüründe bu bağlamda yürütülmüş herhangi bir araştırma ile

karşılaşılmamış olduğundan destekleyici ya da çelişen bulgu ile tartışmak mümkün

olmamıştır. “Algılanan zaman mesafesi” değişkeni, tezin bilişsel bağlamına uygun

olarak ilerideki bölümlerde aracı ilişki kapsamında ele alınmıştır.

Page 93: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

84

Son olarak, araya girici anılara verilen duygusal tepkilerin depresif belirtilerin

üzerinde yordayıcı etkisi olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Suçluluk, korku, çaresizlik

ve tiksinme duygularının depresyon varyansının %24’ünü açıkladığı saptanmıştır.

Literatüre bakıldığında, anı duygusal içeriğine dair pek çok sayıda araştırma ile

karşılaşılsa dahi anılara verilen tepkilerin depresyonu yorudayıcı gücünün araştıran

pek fazla sayıda çalışma olmadığı farkedilmiştir. Nadir örnek olan Moulds ve

Williams’ın(2007a) çalışmasında ise duygusal tepkilerin depresyonu yordamadığı

farkedilmiştir.

4.5. Araya Giriş Boyutu ve Belleğin Yeniden Yapılandırılması Sürecinin Aracı

Rolleri

Araştırmada, araya giriş boyutunun, depresif belirtiler ile belleğin

olumsuzlaştırılarak yeniden yapılandırılması süreci arasındaki ilişkiye “tam aracılık”

ettiği saptanmıştır. Bu bulgu, anıların, depresif belirtilerin varlığında, araya giriş

sıklığına bağlı olarak, negatifleştirilerek yeniden yapılandırıldığı anlamına

gelmektedir.

Mevcut bulguya ulaşılırken, araştırmanın ana konusunu olan depresyonun,

malin bir durum olması rasyoneli üzeriden hipotez kurulmuş; dolayısıyla araya girici

anının araya giriş sıklığına bağlı olarak negatif olarak yeniden yapılandırılacağı

öngörülmüştür. Akabinde, ortaya çıkan bulgunun, bu öngörüyü doğruladığı

farkedilmiştir. Öte yandan, literatürde anıların değişime açık olduğu anda müdahale

edildiği takdirde olumlu olarak yeniden yapılandırılabileceğine ilişkin bir bulguya

rastlanmıştır. Söz konusu araştırma, TSSB yaşayan bireylerle yürütülmüş ve

Page 94: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

85

müdahalenin sonunda gruplararası anlamlı farklara rastlanmıştır (Kredlow ve Otto,

2015). Farklı perspektiflerden iki ayrı bulgunun varlığı, depresyonda meydana gelen

araya girici anıların “kendi haline bırakıldığında” psikopatolojiyi sürdürme ve

güçlendirmede etken olabileceği gibi, müdahale edildiği takdirde de bireyi olumlu

noktalara taşıyabileceği sonucuna ulaştırmaktadır.

İkinci olarak, belleğin negatif olarak yeniden yapılandırılmasının, anının

araya giriş boyutu ile algılanan zaman mesafesi arasındaki ilişkiye “tam

aracılık”ettiği saptanmıştır. Diğer bir deyişle, anıların, araya giriş oranının

yükseldikçe negatifleştirilerek yeniden yapılandırıldığı, bu durumun da olayın

gerçekleştiği tarihten daha yakın zamanda olmuş gibi algılanmasına yol açtığı

bulunmuştur. Öte yandan, bu durumun valans etkisi gözetmeksizin, yalnızca belleğin

yapılandırılması ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Araştımanın temel konusu

negatif anıların doğasını psikopatolojik bir bakışaçısıyla ele alınması olduğundan, söz

konusu bulgunun pozitif benzerleriyle karşılaştırılması mümkün olmamıştır.

4.6.Klinik Doğurgular

Bilişel devrimin gerçekleşmesiyle birlikte, depresyon üzerine yapılan bilişsel

içerikli çalışmalar süregelen bir ilerleme katetmiş, bilişsel ekolün temel konularından

olan dikkat, bellek, karar verme gibi alanlarda yaşanan sorunlar, depresyondayken

çalışmak ve üretmek zorunda olan modern zaman insanlarının karşılaştığıönemli

semptomatik güçlüklerden biri olarak karşımıza çıkar hale gelmiştir.

Bu çalışmada da, depresif özellik gösteren ve göstermeyen bireylere ait araya

girici anıların deneyimsel ve bilişsel özellikleri bakımınan bir birlerinden nasıl

Page 95: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

86

farklılaştığının açıklığa kavuşturulması hedeflenmiştir. Tez çalışmasında, bellek

konusunun önemli bileşenlerinden biri olan araya girici otobiyografik belleğin

fenomenolojik yapıtaşlarından olan, içerik, duyusal modaliteler, deneyimlendiği

perspektif, berraklık, neden olduğu üzüntü, duygusal tepkiler, frekans, tetikleyici

durumların varlığı ve tetikleyici durumlara verilen tepkiler, anıya yapılan atıflar gibi

deneyimsel özellikler ve anının yeniden yapılandırılma süreci ve zaman mesafesi

algısı araştırılmıştır. Depresif ve depresif olmayan bireylere ait araya girici negatif

anılar üzerinden yürütülen çalışma ile sözü edilen fenomenolojik ve deneyimsel

özelliklerin iki grup arasında kıyaslaması yapılmış ve böylelikle “patolojik negatif

anının” “patolojik olmayan negatif anıdan” ayrıldığı noktalar belirlenmiştir. Klinik

araştırmalarındaki yaygın eğilimin aksine, depresif belirtiler “sonuç”olarak ele

alınmamış, özellik (trait) bazında değerlendirilmiştir. Bu noktadan bakıldığında

çalışmanın daha çok teorik bilime katkıda bulunulduğu düşünülmekle birlikte, ortaya

çıkarılan ve gelecek araştırmalarla desteklenmesi gereken çeşitli bulguların,terapi

sürecinde farkedilmesive müdahale gerektiren durumlar olarak ele alınmasının önemli

olduğu düşünülmektedir.

Öncelikle, depresif özellikler gösteren bireyler, araya girici anılarını oldukça

berrak olarak hatırladıklarını ifade etmektedirler. Deneyimledikleri bu anılara yoğun

suçluluk, çaresizlik, utanç ve üzgüntü duyguları ile tepki vermektedirler. Terapi

sürecinde, psikopatolojinin varlığına karar verilirken ya da şayet varlığına karar

verildiyse doğası anlaşılmaya çalışılırken, aktarılan anıların deneyimsel özelliklerinin

klinisyen için ipucu niteliği taşıyabileceği düşünülmektedir. Buna ek olarak, depresif

özellikler gösteren bireylerin, anı içeriği ve anıyı hatırlıyor olma deneyimlerini

düşünüklerinde kendilerine yönelik olumsuz atıflar yaptığı gözlenmiştir. Bu

Page 96: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

87

durumun, bilişsel çarpıtmalar kapsamında ele alınılableceği düşünülmektedir. Öte

yandan, bu araştırma bulgularında anlamlı bir fark saptanamayan ancak pek çok

araştırmayla desteklenen perspektif fenomenine göre, depresif bireyler anılarını

gözlemci perspektifinden aktarmaktadırlar (Kuyken ve Moulds, 2009; Williams ve

Moulds, 2007b).Danışan, terapi sürecinde kendisi için önemli bir yaşam olayını

aktarmaktayken, terapistte sanki danışanın kendisi olayı yaşamamış, izlediğini bir

olayı aktarıyormuş intibası uyandırdığı noktada gözlemci perspektifinden

şüphelenilebilinir.

Son olarak, depresif belirtiler ile anının negatif olarak yeniden

yapılandırılması süreci ilişkisinde araya giriş boyutunun aracılık etkisi bulgusu klinik

uygulamalar açısından bilhassa önemli görülmektedir. Danışanların sıklıkla aynı

anıyı/anıları görüşmelere getirdiği durumlarda, müdahale edilmesi gerekli

görülmektedir. Bulguya göre, araya girici anı sıklığı arttıkça anı da daha

negatifleştirerek kaydedilmektedir. Bu nedenle, müdahalenin geciktirilmeden

yapılması önerilmektedir. Bu noktada, bilişsel yeniden çerçevelendirme gibi

tekniklerin kullanılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Danışanın günlük

hayatında sıklıkla deneyimlediği araya girici anının, terapist kontrolünde istemli

olarak zihne geri çağırılması (bu aşamada gerekirse imgeleme prosedürü

kullanılması), anının tüm detaylarına kadar aktive edildiğine emin olunduktan sonra

(yaklaşık olarak 15 dakika sonra), anı içeriğine bilişel yeniden çerçevelendirilme

kuralları doğrultusunda yeniden işlemlenmesi önerilmektedir. Müdahaleden önce ve

sonra danışanın farkındalığının arttırılması için puanlama yapılması gibi bir prosedür

uygulanmasının elde edilen faydayı arttırılabileceği düşünülmektedir.

Page 97: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

88

Page 98: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

89

4.7. Sınırlılıklar ve Öneriler

Araştırma çıktılarının değerlendirilmesi ve uygulamaya uyarlanabilecek

noktaların belirlenmesinin önemi kadar, çalışma kapsamında ele alınamamış

boyutların ve karıştırıcı faktörlerin ele alınmasının da önem arzettiği

düşünülmektedir. Sözü edilen sınırlılıkların gelecek çalışmalarda giderilmesi gereken

öneriler olarak ele alınması, ortaya çıkarılan yeni bulguların kuramsal temelleri

açısından önem arzetmektedir.

Öncelikle, çalışmada yer alan katılımcıların depresif belirtileri, yalnızcaBeck

Depresyon Envanteri puanlarıyla değerlendirilmiş, her bir katılımcıyla ayrı ayrı

tanısal görüşmeler yapmak, zaman ve imkanlar açısından mümkün olmamıştır. Bu

nedenden ötürü, elde edilen bulguların klinik depresyon örneklemlerine genellemek

mümkün değildir. İkinci olarak, araya girici anı niteliğini ölçmesi için patoloji

ölçmesi hedeflenen bir alt ölçek kullanılmıştır. Bu araştırmanın pozitif benzerleriyle

yapılması involuntary memory kapsamında ele alınması ile mevcut Involuntary

memory ölçeğinin kullanılmasının daha uygun olabileceği düşünülmektedir

Çalışmanın genelinde depresif belirtiler özellik (trait) bazında konu edinilmiş

ve bağımsız değişken olarak değerlendirilmiştir. Katılımcılardan depresif belirtilere

neden olduğu düşünülen olaya ilişkin araya girici anı aktarılması beklenmemiş;

böylesine bir beklentinin belleğin araya girici doğasını sınırlayabileceği

düşünmüştür. Öte yandan, bu durum depresif belirtilerin özellik (trait) bazında

değerlendirilmesine neden olmuştur, çünkü depresyona neden olup olmadığını

bilinmeyen anıya ait deneyimsel özelliklerinin depresyonu yordadığını iddia etmenin

mümkün olmayacağı düşünülmüştür. Değerlendirilme yapılırken kontrol edilmeyen

anıya böyle bir perspektiften bakmanın karıştırıcı bir faktör olabileceğinin

Page 99: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

90

düşünülmesi sebebiyle depresif belirtiler özellik bazında değerlendirilmiştir. Öte

yandan, bu ilişkinin çift yölü olabileceği, anıların deneyimsel özelliklerinin depresif

belirtileri yordayabileceği de düşünülmektedir. Mevcut çalışmada,yalnızca,duygusal

tepkilerin depresif özellikleri yordayıcı etkisine bakılsa da sözü edilen sınırlılıklar

dolayısıyla, bu konuda iddialıyorumyapmaktan kaçınılmıştır.

Çalışmanın diğer bir sınırlılığı ise, varolan literatürde oldukça güncel olan ve

deneysel tekniklere dayanan yeniden yapılandırılma kuramının doğasında herhangi

bir valans etkisinden söz edilmemesidir. Bu çalışmada, psikopatolojik süreçlere

müdahale edilmeksizin deneyimlenen negatif anının her hatırlanışta daha negatif

algılanacağı öngörülmüş ve destekleyici bulgular elde edilmiştir. Öte yandan, daha

önce sözü edildiği üzere, bu esnada yapılan bir müdahalenin ibreyi tam tersi yöne

çevirebileceği düşünülmektedir. Ancak bu araştırmada herhangi bir müdahale

programına yer verilmemiştir. İkinci olarak, kuramın ölçümüne yöntemsel bir eleştiri

getirmek gerekirse, yeniden yapılandırılma sürecinin“Olayı her hatırlayışımda, ilk

hatırladığım zamana/zamanlara kıyasla çok daha olumsuz bir olay yaşamış

olduğumu farkediyor ve ‘neler yaşamışım’ diyorum." maddesiyledeğerlendirildiği

görülmektedir. Bulgulara bakıldığında destekleyici sonuçlar elde edildiği saptansa da

bu ölçümün tek bir oturumla alınmasının güvenilirliği sınırladığı düşünülmektedir.

Gelecek çalışmalar için aynı anının katılımcılara hatırlatılarak bir kez daha ölçüm

alınması önerilmektedir. Son olarak, yeniden yapılandırılma kuramının ilişkili

olabileceği düşünülen kişilik özellikleri, duygu düzenleme stratejileri gibi çeşitli

değişkenlerle ele alınılmasının da bilgi sağlayıcı nitelikte olabileceği

düşünülmektedir.

Page 100: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

91

Son sınırlılık, literatüre bakıldığında algılanan zaman mesafesi (percieved

temporal distance) konusu ile ilgili yeterli bilgi sağlayacak nicelikteçalışmayla

karşılaşılmamasıdır. Öte yandan, yeniden yapılandırılma süreci içersindeki anının,

diğer bütün bileşenlerinde olduğu şekilde, zamansal olarak güncellenmesinin de

yapılabileceği düşünülerek çalışma kapsamında ele alınmıştır. Algılanan zaman

mesafesi kavramının tez çalışmasının belleğe ilişkin hipotezi içerisinde anlamlı

olduğu bulunsa da depresif belirtilerle ilişkisi saptanamamıştır. Bu noktada ruminatif

süreçlerin etkili olabileceği düşünülmektedir. Yeni değişkenlerin eklenerek replike

edilmesi önerilmektedir.

Page 101: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

92

ÖZET

TSSB ve depresyonda yaygın olarak görülen araya girici anılar, bireyin geçmişte

yaşadığı negatif yaşam olaylarının tekrarlayıcı ve rahatsız edici bir biçimde zihne

gelmesi olarak tanımlanmaktadır. Bir araştırma alanı olarak günden güne

popülerliğini arttıran araya girici anı kavramına ait geriye getirme süreçlerinin ve

deneyimsel özelliklerin diğer otobiyografik anılardan farklılaştığıbilinmektedir.

Ayrıca, araya girici anı türünün görünümünün patolojilerde farklılaştığı

bilinmektedir. Bu araştırmada literatürde çalışılmış olan tüm deneyimsel özelliklerin

depresif ve depresif olmayan bireylerdeki araya girici anı görünümlerinde yol açtığı

farklıların saptanması amaçlanmıştır. Buna ek olarak, algılanan zaman mesafesinin

ve belleğin yeniden yapılandırılma sürecinin de farklı olabileceği düşünülmüştür. Bu

doğrultuda 134 katılımcıdan oluşan örneklemden son bir hafta içinde

deneyimledikleri araya girici anılarını aktarmaları ve temin edilen deneyimsel özellik

formları doğrultusunda puanlandırılmaları beklenmiştir. Katılımcıların depresyon

düzeyini saptamak için Beck Depresyon Envanteri, anıların araya giriş düzeyini

belirlemek için de Travma Sonrası Stres Belirtileri Ölçeği Araya Giriş alt boyutu

uygulanmıştır. Araştırmanın bulgularında depresif özellikler gösteren bireylerin anı

içeriği ve deneyimledikleri duyusal modaliteler betimlenmiştir. Depresif özellikler

gösteren bireylerin anıya verdiği duygusal tepkilerden olan suçluluk, çaresizlik,

utanma, üzüntü duygu puanlarının depresif özellikler göstermeyen bireylerin verdiği

duygusal tepki puanlarından anlamlı olarak daha yüksektir. Ayrıca, depresif

Page 102: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

93

özellikler gösteren bireylerin, anının araya giriciliği ve anı berraklığı puanlarıyla

birlikte anı içeriği ve anıyı hatırlıyor olma deneyimi düşünüldüğünde kendilerine

yaptığı olumsuz atıf puanları, depresif özellikler göstermeyen bireylerin puanlarından

anlamlı şekilde daha yüksektir. Üçüncü olarak, depresyon şiddeti ile anının araya

giriciliği ve belleğin yeniden yapılandırılma süreci arasında pozitif yönde anlamlı bir

ilişki olduğu saptanmıştır. Buna ek olarak, duygusal tepkilerden suçluluk, çaresizlik,

korku ve tiksinme tepkilerinin depresyon şiddeti üzerinde yordayıcı olduğu

bulunmuştur. Son olarak, depresyon puanı ile belleğin yeniden yapılandırılması

değişkenleri arasındaki ilişkiye araya girişin tam aracılık ettiği ve araya giriş boyutu

ile algılanan zaman mesafesi arasındaki ilişkiye belleğin yeniden yapılandırılması

tam aracılık ettiği saptanmıştır. Gelecek araştırmalarda duygu düzenleme stratejileri,

kişilik özellikleri gibi değişkenlerin dahil edildiği çalışmalar yapılması

önerilmektedir.

Anahtar Sözcükler: Araya Girici Anılar, Depresyon, Otobiyografik Bellek,

Yeniden Yapılandırılma, Algılanan Zaman Mesafesi

Page 103: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

94

ABSTRACT

Intrusive memories have been seen in both PTSD and depression is defined as

the intrusions of the negative life experiences in a distressing and repetitive way.

Intrusive memories as a newly devoleped research area has been increased its

popularity ongoingly. It is known that experiential and coginitive features of intrusive

memories differ from the other type of autobiographical memories. It is also known

that the reflections of intrusive memories can be differ in acocordance with the certain

type of psychological disorder. This investigation sought to gather all the experiential

and cognitive dispositions of intrusive memories has been placed in the literature and

make comparisons in terms of the mentioned dispositions between depressive and

non-depresive participants. It is also aimed to reveal the degree of perceived temporal

distance and reconsolidation processes of intrusive memories. 134 participants are

asked to describe narratives of their intrusive memoires experienced in preceding

week. Also, Beck Depression Inventory and Post Travmatic Stress Symptoms

Inventory-Intrusion have been applied in order to determine depression severity and

intrusions of memory. It is described the most common themes and sensory

modalities seen in the narratives of depressive group in results. Secondly, it is

revealed that depressive group experience more intrusive memories, feel more guilty,

helpless, ashamed, sad when they remember the memoryand remember more vivid

than non depressive group, significantly. Also, depressive group make more negative

attributions than non-depressive group significantly. Thirdly, it is found that feeling of

guiltiness, fear, helpless and disgust predict severity of depression. Also, intrusion

serve as mediator variable in the relation between depressive symptoms and

reconsolidation processes. Finally, reconsolidation processes serve as mediator

Page 104: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

95

variable in the relation between intrusions percieved temporal distance. It is thought

that personality dispositions and emotion regulation strategies could be useful to

investigate.

Keywords: Intrusive Memories, Depression, Autobiographical Memory,

Reconsolidation Process, Perceived Temporal Distance.

Page 105: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

96

KAYNAKÇA

Algör, İ. (2015). İkircikli Biricik.İstanbul: İletişim Yayınları.

Baddeley, A. (1992). What is autobiographical memory? M. A. Conway, D C.

Rubin, H. Spnnler ve W. A. Wagenaar, (Ed.), Theoretical perspectives on

autobiographical memory içinde (s. 13-29). United Kingdom: Kluwer

Academic Publishers.

Ball, C. T. ve Little, J. C. (2006). A Comparison of Involuntary Autobiographical

Memory Retrievals. Applied Cognitive Psychology, 20(9), 1167–1179.

Ball, C. T. (2007). Can we elicit involuntary autobiographical memories in the

laboratory? J. H. Mace, (Ed.), Involuntary Memory içinde (s. 127-153).

Malden: Blackwell Publishing.

Ball, C. T. (2015) Involuntary memories and restrained eating. Consciousness and

Cognition, 30, 237-244.

Baron, R. M. ve Kenny, D. A. (1986). The moderator-mediator variable distinction

in social psychological research: Conceptual, strategic, and statistical

considerations. Journal of personality and social psychology, 51(6),

1173-1182.

Beck, A. T. ve Alford, B. A. (2009). Depression: Causes and treatment (2. baskı)

Pennsylvania: University of Pennsylvania Press.

Berntsen, D. Involuntary Autobiographical Memory. (1996). Applied Cognitive

Psychology, 10(5), 435-454.

Page 106: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

97

Berntsen, D. (1998). Voluntary and involuntary access to autobiographical

memory. Memory, 6(2), 113-141.

Berntsen, D. (2001). Involuntary memories of emotional events. Do memories of

traumas and extremely happy events differ? Applied Cognitive Psychology,

15(7), 135-158.

Berntsen, D. ve Rubin, D. C. (2002). Emotionally charged autobiographical

memories across the lifespan: The recall of happy, sad, traumatic, and

involuntary memories. Psychology and Aging, 17(4), 636-652.

Berntsen, D. ve Hall, N. M. (2004). The episodic nature of involuntary

autobiographical memories. Memory and Cognition, 32(5), 789-803.

Berntsen, D. (2007). Involuntary autobiographical memories: Specteculations,

findings and an attempt to integrate them. J. H. Mace (Ed.), Involuntary

memory içinde (s. 20-39). Malden: Blackwell Publishing.

Berntsen, D. (2009). How special are involuntary autobiographical memories?

Involuntary autobiographical memories An introduction to the unbidden past

içinde (s. 66-85). Cambridge: Cambridge University Press

Berntsen, D. (2010). The unbidden past: Involuntary autobiographical memories as a

basic mode of remembering. Current Directions in Psychological Science,

19(3), 138-142.

Berntsen, D., Staugaard, S. R., Sørensen, L. M. T. (2013). Why am I remembering

this now? Predicting the occurrence of involuntary (spontaneous) episodic

memories. Journal of Experimental Psychology: General, 142(2), 426-444.

Page 107: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

98

Besnard, A., Caboche, J. ve Laroche, S. (2012). Reconsolidation of memory: A

decade of debate. Progress in Neurobiology, 99(1), 61-80.

Björkstrand, J., Agren, T., Frick, A., Engman, J., Larsson, E. M., Furkmark, T. ve

Fredrikson, M. (2015). Disruption of memory reconsolidation erases fear

memory trace in the human amygdala: An 18 month follow up. Plos One,

10(7), 1-8.

Blom, S. S. A. H ve Semin, G. R. (2013).Moving events in time: Time-referent

hand–arm movements influence perceived temporal distance to past events.

Journal of Experimental Psychology: General, 142(2), 319-322.

Boyer, P. ve Wertsch, J. V. (Ed. ). (2015). Zihinde ve kültürde bellek. (Y. Aşçı Dalar,

Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Bradley, R. J., Moulin, C. J. A. ve Kvavilashvili, L. (2013). Involuntary

autobiographical memories. Psychologist, 26(3), 190-193.

Brewer, W. F. (1986). What is autobiographical memory? D. C. Rubin, (Ed.),

Autobiographical memory içinde (s. 25-49). Cambridge: Cambridge

University Press.

Brewin, C. R., Christodoulides, J. ve Hutchinson, G. (1996). Intrusive thoughts and

intrusive memories in a nonclinical sample, Cognition and Emotion, 10(1),

107-112.

Brewin, C. R., Watson, M., McCarthy S., Hymana, P. ve Daysonc, D. (1998)

Intrusive memories and depression in cancer patients. Behaviour Research

and Therapy, 36(12), 1131-1142.

Page 108: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

99

Brewin, C. R., Reynolds, M. ve Tata, P. (1999). Autobiographical memory processes

and the course of depression. Journal of Abnormal Psychology,108(3), 511

517.

Brewin, C. R., Wheatley, J., Patel, T., Fearon, P., Hackmann, A., Wells, A., Fisher,

P. Ve Myers, S. (2009). Imagery rescripting as a brief stand-alone treatment

for depressed patients with intrusive memories. Behaviour Research and

Therapy,47(7), 569-576.

Brewin, C. R., Gregory, J. D., Lipton, M. ve Burgess, N. (2010). Intrusive images in

psychological disorders: Characteristics, neural mechanisms, and treatment

implications. Psychological Review,117(1), 210-232.

Brewin, C. R., Soni, M. (2011). Gender, personality, and involuntary

autobiographical memory. Memory, 19(6), 559-565.

Crovitz, H. F. ve Schiffman, H. (1974). Frequency of episodic memories as a

function of their age. Bulletin of the Psychodinamic Society, 4, 517-518.

Dalgleish, T. ve Watts, F. N. (1990). Biases of attention and memory in disorders of

anxiety and depression. Clinical Psychology Review, 10, 589-604.

Day, S. J., Holmes, E. A. ve Hackmann, A. (2004). Occurrence of imagery and its

link with early memories in agoraphobia. Memory, 12(4), 416-427.

Draaisma D. (2007). Bellek metaforları, zihinle ilgili fikirlerin tarihi. (G. Koca,

Çev.). İstanbul: Metis Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1995)

Page 109: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

100

Ebbinghaus, H. (1913). Memory: A contribution to experimental psychology. (H.

Ruger ve C. E. Bussenius, Çev.). New York: Teachers College, Colombia

University.(Orijinal çalışma basım tarihi 1885)

Er, N. ve Uçar, F. (2004). Yoğun duygu yüklü yaşam olaylarında, kişisel anı

aktarımlarıve referans noktaları aracılığıyla otobiyografik bellek

örüntülerinin incelenmesi.Türk Psikoloji Dergisi, 19(53), 1-18.

Er, N. ve Yaşın, F. (2014). Otobiyografik Bellek ve İşlevlerinin Zaman Yönelimi ve

Algısıyla İlişkisi: Zaman Tünelindeki Anılar. Sözlü Bildiri, 18. Ulusal

Psikoloji Kongresi, 9-12 Nisan 2014, Bursa.

Freud, S. (1917). Mourning and Melancholia. The Standard Edition of the Complete

Psychological Works ofSigmund Freud, Volume XIV (1914-1916): On the

History of the Psycho-Analytic Movement, Papers onMetapsychology and

Other Works, 237-258.

Giambra, L. M. (1989). Task-Unrelated-Thought frequency as a function of age: A

laboratory study. Psychology and Aging, 4(2), 136-l43.

Gregory, J. D., Brewin C. R., Mansell, W. ve Donaldson, C. (2010). Intrusive

memories and images in bipolar disorder. Behaviour Research and Therapy,

48(7),698-703.

G. A. Grigor’yan, G. A. ve Markevich, V. A. (2015). Consolidation, reactivation,

and reconsolidation of memory. Neuroscience and Behavioral Physiology,

45, 1019-128.

Page 110: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

101

Groom, D., Brae, N., Edgar, G., Edgar, H.,Eysenck, M., Manly, T., Ness, H., Pike,

G., Scott, S. ve Styles, E. Introductionto Cognitive Psychology. An

Introduction to Cognitive Psychology Processesand Disorders içinde (s. 3

6). New York: Psychology Press.

Hackmann, A., Ehlers, A., Speckens, A. ve Clark, D. M. (2004). Characteristics and

content of intrusive memories in PTSD and their changes with treatment.

Journal of Traumatic Stress,17(3),231–240.

Harrari, Y. N. (2014). The Cognitive Revolution. Sapiens: A brief history of

humankind içinde (s. 10-68). Canada: Signal Books.

Hall, N. M. ve Berntsen, D. (2008). The effect of emotional stress on involuntary and

voluntary conscious memories. Memory, 16, 48-57

Hisli, N.(1989). Beck Depresyon Envanteri’nin üniversite öğrencileri için geçerliği

ve güvenilirliği. Türk Psikoloji Dergisi, 7, 3-13.

Hisli Şahin, N., Batıgün, A.D., Yılmaz, B. (2009). Debriefing with teachers after the

Marmaraearthquake: an evaluation study. Disasters - The Journal of Disaster

Studies, Policy andManagement, 33 (4), 747-761.

İlhan, E. (2015). Gelenek ve hatırlama: Belleğin kültürel olarak yeniden inşası

üzerine bir tartışma. Turkish Studies International Periodical For The

Languages, Literature and History of Turkish or Turkic,10(8), 1395-1408

Jadhav, S. (2000). The Cultural construction of Western depression. Anthropological

Approaches to Psychological Medicine, V Skultans, London: Jessica Kingsley

Publishers.

Page 111: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

102

Johannessen, K. B. ve Berntsen, D. (2010). Current concerns in involuntary and

voluntary autobiographical memories. Consciousness and Cognition,

19(4), 847-860.

Kamiya, S. (2014). Relationship between frequency of involuntary autobiographical

memories and cognitive failure. Memory, 22(7), 839–851.

Kandris E. ve Moulds M. L. (2008). Can imaginal exposure reduce intrusive

memories in depression? A case study. Cognitive Behaviour Therapy, 37(4),

216-220.

Kaynar, G. ve Er, N. (2014). Otobiyografik Belleğin Çocuklık Örselenmesini Takip

Eden Depresif Belirtilerle İlişkisi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). T.C.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümü,

Ankara.

Kvavilashvili, L. ve Schlagman, S. (2011) Involuntary autobiographical memories in

dysphoric mood: A laboratory study. Memory, 19(4), 331-345.

Kredlow, M. A. ve Otto, M. W. (2015). Interference with the reconsolidation of

trauma related memories in adults. Depression and Anxiety, 32(1), 32–37.

Kuyken, W. ve Brewin, C. R. (1994). Intrusive memories of childhood abuse during

depressive episodes. Behaviour, Research and Therapy, 32(5), 525-528.

Kuyken, W. ve Moulds, M. (2009). Remembering as an observer: How is

autobiographical memory retrieval vantage perspective linked to depression?

Memory, 17(6), 624-634.

Page 112: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

103

Larsen, S. F. (1992). Personal context in autobiographical and narrative memories.

M. A. Conway, D C. Rubin, H. Spinnler ve W. A. Wagenaar, (Ed.),

theoretical perspectives on autobiographical memory içinde (s. 53-71).

United Kingdom: Kluwer Academic Publishers.

Liu, X., Li, L., Xiao, J., Yang J. ve Jiang, X. (2013). Abnormalities of

autobiographical memory of patients with depressive disorders: A meta

anaysis. Psychology and Psychotherapy: Theory, Research, and Practice, 86,

353-373.

Locke, J. (2000). İnsanı anlama yetisi üzerine bir deneme (2. Baskı).(M. Delikara

Topçu, Çev.). Ankara: Öteki Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1690).

Mace, J. H. (2004). Involuntary autobiographical memories are highly dependent on

abstract cuing: The proustian view is incorrect. Applied Cognitive

Psychology, 18(7), 893–899.

Mace, J. H. (2005). Priming involuntary autobiographical memories. Memory, 13(8),

874-884.

Mace, J. H. (2006). Episodic remembering creates access to involuntary conscious

memory: Demonstrating involuntary recall on a voluntary recall task.

Memory, 14(8), 917-924.

Mace, J. H. (2007). What are involuntary memories? J. H. Mace (Ed.), Involuntary

memoryiçinde (s. 1-19). Malden: Blackwell Publishing.

Page 113: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

104

Mace, J. H., Bernas, R. S. ve Clevinger, A. (2015). Individual differences in

recognising involuntary autobiographical memories: Impact on the reporting

of abstract cues. Memory, 23(3), 445–452.

Matt, G. E., Vazquez, C. ve Campbell, W. K. (1992). Mood congruent recall of

affectively toned stimuli: A meta-analytic review. Clinical Psychology

Review, 12, 227-255.

Mazzoni, G., Vannucci, M. ve Batool, I. (2014). Manipulating cues in involuntary

autobiographical memory: Verbal cues are more effective than pictorial cues.

Memory and Cognition, 42(7), 1076-1085.

Moulds M. L., Kandris E., Williams A. D. ve Lang T. J. (2008). The use of safety

behaviours to manage intrusive memories in depression. Behaviour Research

and Therapy, 46(5),573-580.

Moulds, M. ve Krans J. (2015). Intrusive, involuntary memories in depression. L. A.

Watson ve D. Berntsen (Ed.), Clinical perspectives on autobiographical

memory içinde (s. 154-171). Cambridge: Cambridge University Press.

Nader, K., Schafe, G. E. ve Le Doux, J. E. (2000). Fear memories require protein

synthesis in the amygdala for reconsolidation after retrieval. Nature,

406(6797), 722-726.

Nader, K. ve Einarsson, E. Ö. (2010). Memory reconsolidation: An update. Annuals

of the New York Academy of Sciences, Issue: The Year in Cognitive

Neuroscience, 1191(1),27-41.

Page 114: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

105

Newby J. M. ve Moulds M. L. (2010). Negative intrusive memories in depression:

The role of maladaptive appraisals and safety behaviours. Journal of Affective

Disorders, 126(12), 147-154.

Newby J. M. ve Moulds M. L. (2011a). Characteristics of intrusive memories in a

community sample of depressed, recovered depressed and never-depressed

individuals. Behaviour Research and Therapy, 49(4), 234-243.

Newby J. M. ve Moulds M. L. (2011b). Intrusive memories of negative events in

depression: Is the centrality of the event important? Journal of Behavior

Therapy and Experimental Psychiatry, 42(3), 277-283.

Newby J. M. ve Moulds M. L. (2012). A comparison of the content, themes, and

features of intrusive memories and rumination in major depressive disorder.

British Journal of Clinical Psychology, 51(2), 197-205.

Newby, J. M., Lang, T., Werner-Seidler, A., Holmes, E. ve Moulds, M. L. (2014).

Alleviating distressing intrusive memories in depression: a comparison

between computerised cognitive bias modification and cognitive behavioural

education. Behaviour Research and Therapy, 56, 60-67.

Osman, S., Cooper, M., Hackmann, A. ve Veale, D. (2004). Spontaneously occuring

images and early memories in people with body dysmorphic disorder.

Memory, 12(4), 428- 436.

Öztürk, O., Uluşahin, A. (2011). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. Ankara: Nobel Tıp

Kitabevleri

Page 115: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

106

Parry, L. ve O’Kearney, R. (2013). A comparison of the quality of intrusive

memories in post-traumatic stress disorder and depression. Memory, 22(4),

408-425.

Patel, T., Brewin, C. R., Wheatley, J., Wells, A., Fisher, P. ve Myers, S. (2007).

Intrusive images and memories in major depession. Behaviour, Research and

Therapy, 45, 2573-2580.

Plato (1871). Theaetetus. (B. Jowett, Çev.). United Kingdom. (Orijinal çalışma basım

tarihi İÖ 360).

Preacher, K. J. ve Hayes, A. F. (2008). Asymptotic and resampling strategies for

assessing and comparing indirect effects in multiple mediator models.

Behavior research methods, 40(3), 879-891.

Rasmussen, A. S. ve Berntsen, D. (2009). The possible functions of involuntary

autobiographical memories. Applied Cognitive Psychology, 23, 1137-1152.

Rasmussen, A. S. ve Berntsen, D. (2011). The unpredictable past: spontaneous

autobiographical memories outnumber memories retrieved strategically

Consciousness and Cognition, 20(4),1842-1846.

Rasmussen, A. S., Johannessen, K. B. ve Berntsen, D. (2014). Ways of sampling

voluntary and involuntary autobiographical memories in daily life.

Consciousness andCognition, 30, 156-168.

Rasmussen, A. S., Ramsgaard, S. B. ve Berntsen, D. (2015). The frequency and

functions of involuntary and voluntary autobiographical memories across the

Page 116: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

107

day. Psychology of Consciousness: Theory, Research, and Practice, 2(2),

185-205.

Rose, J. K. ve Rankin, C. H. (2006). Blocking memory reconsolidation reverses

memory associated changes in glutamate receptor expression. The Journal of

Neuroscience, 26(45), 11582–11587.

Ross, M. ve Wilson, A. E. (2002). It feels like yesterday self-esteem, valence of

personal past experiences, and judgments of subjective distance. Journal of

Personality and Social Psychology, 82(5),792–803.

Ross, M. ve Wilson, A. E. (2003). Autobiographical memory and conceptions of

self: Getting better all the time. Current Directions in Psychological

Science, 12(2), 66-69.

Rubin, D. C., Wetzler, S. E. ve Nebes, R. D. (1986). Autobiographical memory

across the lifespan. D. C. Rubin, (Ed.), Autobiographical memory içinde (s.

202-221). Cambridge: Cambridge University Press.

Rubin, D. C., Boals, A. ve Berntsen, D. (2008). Memory in posttraumatic stress

disorder: Properties of voluntary and involuntary, traumatic and nontraumatic

autobiographical memories in people with and without posttraumatic stress

disorder symptoms. Journal of Experimental Psychology: General, 137(4),

591–614.

Rubin, D. C. ve Berntsen, D. (2009). The frequency of voluntary and involuntary

autobiographical memories across the lifespan. Memory and Cognition,

37(5), 679-688.

Page 117: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

108

Sandrini, M., Cohen, L. G. ve Censor. (2015). Modulating reconsolidation: A link to

causal systems-level dynamics of human memories. Trends in Cognitive

Sciences, 19(8), 475-482.

Sarp, N. ve Tosun, A. (2011). Duygu ve otobiyografik bellek. Psikiyatride Güncel

Yaklaşımlar, 3(3), 446-465.

Schlagman, S., Schulz, J. ve Kvavilashvili, L. (2006). A content analysis of

involuntary autobiographical memories: Examining the positivity effect in old

age. Memory, 14(2), 161-175.

Schlagman, S. ve Kvavilashvili, L. (2008). Involuntary autobiographical memories in

and outside the laboratory: How different are they from voluntary

autobiographical memories? Memory and Cognition, 36(5), 920-932.

Schlagman S., Kliegel, M., Schulz, J. ve Kvavilashvili, L. (2009). Differential effects

of age on involuntary and voluntary autobiographical memory. Psychology

and aging, 24(2), 397–411.

Schultz D. P. ve Schultz, S. E. (2007). Modern psikoloji tarihi. (Y. Aslay, Çev.)

İstanbul: Kaknüs Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 2004).

Schwabe, L. ve Wolf, O. T. (2009). New episodic learning interferes with the

reconsolidation of autobiographical memories. PLoS ONE 4(10), 1-4.

Schwabe, L. ve Wolf, O. T. (2010) Stress impairs the reconsolidation of

autobiographical memories. Neurobiology of Learning and Memory 94(2),

153–157.

Page 118: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

109

Schwabe, L., Nader, K. ve Pruessner, J. C. (2014). Reconsolidation of human

memory: Brain mechanisms and clinical relevance. Biological Psychiatry,

76(4), 274–280.

Spenceley, A. ve Jerrom, B. (1997) Intrusive traumatic childhood memories in

depression: A comparison between depressed, recovered and never

depressed women.Behavioural and Cognitive Psychotherapy, 25(4),

309-318.

Starr S. ve Moulds M. L. (2006). The role of negative interpretations of intrusive

memories in depression. Journal of Affective Disorders, 93, 125-132.

Tosun, A. (2006). Depresif belirti düzeyi yüksek kişilerde otobiyografik anıların

bilince istemsiz gelişleri ve depresif içerikleri. Türk Psikoloji Dergisi, 21(58),

21-33.

Tulving, E. (1972). Episodic and semantic memory. E. Tulving ve W. Donaldson

(Ed.), Organization of memory içinde (s. 381-403). New York: Academic

Press.

Türkçapar, H. (2013). Klinik uygulamada bilişsel davranışçı terapi: Depresyon.

Ankara: HYB Basım Yayın.

Uçar Boyraz, F. ve Er, N. (2007). Alzheimer ve depresyon tanılı gruplar ile normal

örneklemde, kişisel ve toplumsal olaylara ilişkin otobiyografik bellek

özellikleri.Türk Psikoloji Dergisi, 22(60), 45-64.

Vannucci, M., Pelagatti, C., Hanczakowski, M., Mazzoni, G. ve Paccani, C. R.

(2015). Why are we not flooded by involuntary autobiographical memories?

Page 119: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

110

Few cues are more effective than many. Psychological Research, 79(6),

1077-1085.

Watson, L. A., Berntsen, D., Kuyken, W. ve Watkins, E. R. (2012). The

characteristics of involuntary and voluntary autobiographical memories in

depressed and never depressed individuals. Consciousness and Cognition,

21, 1382-1392.

Watson, L. A., Berntsen, D., Kuyken, W. ve Watkins, E. R. (2013). Involuntary and

voluntary autobiographical memory specificity as a function of depression.

Journal of Behaviour Therapy and Experimental Psychiatry, 44, 7-13.

Wervoerd, J. ve Wessel, I. (2007). Distractibility and individual differences in the

experience of involuntary memories. Personality and Individual Differences,

42, 325–334.

Williams, J. M. G. veBroadbent, K. (1986). Autobiographical Memory in Suicide

Attempters. Journal of Abnormal Psychology, 95(2),144-149.

Williams, A. D. ve Moulds, M. L. (2007a). An investigation of the cognitive and

experiential features of intrusive memories in depression. Memory, 15(8),

912-920.

Williams A. D. ve Moulds M. L. (2007b). Cognitive avoidance of intrusive

memories: Recall vantage perspective and associations with depression.

Behaviour Research and Therapy, 45(6), 1141-1153.

Williams A. D. ve Moulds M. L. (2008). Manipulating recall vantage perspective of

intrusive memories in dysphoria. Memory, 16(7), 742-750.

Page 120: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

111

Williams, J. M. G., Ellis, N. C., Tyers, C., Healy, H., Rose G. ve Mackload, A. K.

(1996). The specifity of autobiographical memory and imageability of the

future. Memory and Cognition, 24(1), 116-125.

Williams, H. L. ve Conway, M. A. (2015). Otobiyografik anı ağları. P. Boyer ve J.

V. Wertsch (Ed.), Zihinde ve kültürde bellek içinde (s. 43-77).İstanbul:

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

World Health Organization. (2012). Depression (Fact sheet No. 369).

http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs369/en/ adresinden alınmıştır.

World Health Organization. (2012).

http://www.who.int/mental_health/management/depression/wfmh_paper_depression

_wmhd_2012.pdfadresinden alınmıştır.

Yeşilbaş, D. (2008). Majör depresyon tanısı konulan kişilerin depresyonlarını ifade

biçimleri(Yayınlanmamış uzmanlık tezi) T.C. Sağlık Bakanlığı Bakırköy

Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve

Araştırma Hastanesi, İstanbul.

Page 121: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

112

EKLER

EK 1. Bilgilendirilmiş Onam Formu

Gönüllü Katılım Formu

Bu çalışma, Doç Dr. Banu Yılmaz danışmanlığında yürüttüğüm Klinik

Psikoloji Yüksek Lisans Tez Projesidir. Çalışmanın amacı, katılımcıların araya girici

otobiyografik bellek özellikleri, belleğin yeniden yapılandırılması ve zaman mesafesi

algısı kavramları hakkında bilgi toplanmasıdır. Dolduracağınız ölçeklerde, kimlik

belirleyici hiçbir bilgi istenmemektedir. Cevaplarınız tamamen gizli tutulacak,

yalnızca tez projesi araştırmacılarının erişimine açık olacaktır.

Çalışmaya katılım tamamen gönüllülük esasına dayanmaktadır. Katılım

esnasında herhangi bir rahatsızlık hissederseniz ölçeği cevaplamayı yarıda

kesebilirsiniz. Çalışma hakkında bilgi almak isterseniz [email protected]

adresinden elektronik posta yoluyla iletişime geçebilirsiniz.

Ekin Öztekin

Lütfen Aşağıdaki Kutucuğu İşaretleyiniz.

Yukarıda yazılanları okudum. Araştırmaya katılmayı rahatsız hissettiğim

zaman yarıda kesebilmek koşuluyla kabul ediyorum. Verdiğim bilgilerin bilimsel

amaçlı yayımlarda kullanılmasını onaylıyorum.

Cinsiyetiniz: Kadın Erkek

Doğum tarhiniz: ___ /___ /______

Page 122: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

113

EK 2. Araya Girici Anı Görüşme Formu Yönergesi

Katılımcı #

Sayın Katılımcı,

Araştırmada istemsiz olarak akla gelen olumsuz anıların (araya girici anıların)

özelliklerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Bu amaçla, sizden bu tür bir

anınızdan söz etmeniz istenmektedir. Bahsedeceğiniz anıyı belirlemeden önce

aşağıda verilen tanımları dikkatlice okuyunuz.

Bazen, başımızdan geçen olayları istemli olarak hatırlarız. Örneğin, dün akşam ne

yemek yediğimiz sorulduğunda, istemli olarak, dün akşam ne yediğimizi hatırlamaya

çalışırız.

Bu tür anılar istemli anılar olarak adlandırılırlar.

Öte yandan, bazen, başımızdan geçen olayları çaba sarf etmeksizin hatırlarız.

Anımsamayı düşünmediğimiz bir anda, kendiliğinden zihnimizde belirirler. Örneğin,

bir süre önce bir arkadaşımızla tartıştığımızı (ne olduğu, ne söylendiği vb.), tartışma

hakkında istemli olarak düşünmeden anımsayabiliriz. Bu tür anılar ise istemsiz

olarak ortaya çıkan anılar olarak adlandırılırlar.

Anılar, geçmişte yaşadığımız herhangi bir gerçek deneyimimize dayanarak ortaya

çıkarlar. Bu nedenle, genel düşüncelerimizden ya da bir şeyler hakkındaki

endişelerimizden farklıdırlar.

Söz edeceğiniz olay ve durumun geçmişte sizin başınızdan geçmiş ve çaba sarf

etmeden zihninizde beliren belli bir olay ya da durum olması gerekmektedir.

Soruları yanıtlarken deneyimlediğiniz anının son bir hafta içinde aklınıza istemsiz

olarak gelen ve sizin için olumsuz anlam yüklü bir anı olmasına dikkat ediniz. Eğer

aklınıza birden fazla anı geliyorsa son bir hafta içinde size en fazla sıkıntı veren

anılardan en çok tekrarlayanı seçiniz.

Page 123: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

114

EK 3. Araya Girici Anı Görüşme Formu Örnek Maddeleri

3. Anıyı deneyimlerken aşağıdaki duyusal modalitelerden hangisinin/hangilerinin

farkına vardınız? İşaretleyiniz.

Görsel

İşitsel

Koku

Tat

Fiziksel Duyum

4. Bazen hatırladığımız anıyı birinci tekil şahıs gözünden görürüz. Birinci tekil şahıs

açısından hatırlanan anılarda, olayı meydana geldiği zamandaki gibi

hatırlamaktayızdır. Diğer bir deyişle, yaşadığımız durumu kendi gözlerimizden

gördüğümüz şekilde hatırlarız. Öte yandan, bazen anımsadığımız durumu üçüncü

tekil şahıs perspektifinden görürüz. Bu tür anıları hatırladığımız zaman kendimizi bir

gözlemci gibi hisseder ve etrafımızdaki diğer insanlar ve nesneler gibi kendimizi de

olayın içinde bir aktörmüşüz gibi görürüz.

Yukarıda anlattığınız anıyı hatırladığınız anda kendinizi hangi açıda gördüğünüzü

aşağıdaverilen puanlama tablosunu kullanarak değerlendiriniz.

-3 -2 -1 0 1 2 3

Tamamen Eşit Tamamen

üçüncü birinci

tekil tekil

şahıs şahıs

‘Aşağıdaki puanlama tablosunu kullanarak sonrasında verilen soruları

yanıtlayınız.’

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Hiç Tamamen

6. ‘Anıyı hatırladığınız anda:

‘Size ne kadar net ve berrak göründü?’ ______

Page 124: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

115

EK 4. Beck Depresyon Envanteri Örnek Maddeleri

BDE

Aşağıda, kişilerin ruh durumlarını ifade ederken kullandıkları bazı cümleler

verilmiştir. Her madde bir çeşit ruh durumunu anlatmaktadır. Her maddede o

ruh durumunun derecesini belirleyen 4 seçenek vardır. Lütfen bu seçenekleri

dikkatle okuyunuz. Son bir hafta içindeki (şu an dahil) kendi ruh durumunuzu

göz önünde bulundurarak, size en uygun olan ifadeyi bulunuz. Daha sonra, o

maddenin yanındaki harfin üzerine (X) işareti koyunuz.

1) a. Kendimi üzgün hissetmiyorum

b. Kendimi üzgün hissediyorum

c. Her zaman için üzgünüm ve kendimi bu duygudan kurtaramıyorum

d. Öylesine üzgün ve mutsuzum ki dayanamıyorum

2) a. Gelecekten umutsuz değilim

b. Gelecek konusunda umutsuzum

c. Gelecekten beklediğim hiç bir şey yok

d. Benim için bir gelecek olmadığı gibi bu durum değişmeyecek

5) a. Kendimi suçlu hissetmiyorum

b. Arada bir kendimi suçlu hissettiğim oluyor

c. Kendimi çoğunlukla suçlu hissediyorum

d. Kendimi her an için suçlu hissediyorum

6) a. Cezalandırılıyormuşum gibi duygular içinde değilim

b. Sanki bazı şeyler için cezalandırılabilirmişim gibi duygular içindeyim

c. Cezalandırılacakmışım gibi duygular yaşıyorum

d. Bazı şeyler için cezalandırılıyorum

9) a. Kendimi öldürmek gibi düşüncelerim yok

b. Bazen kendimi öldürmeyi düşünüyorum ama böyle bir şey yapamam

c. Kendimi öldürebilmeyi çok isterdim

d. Eğer bir fırsatını bulursam kendimi öldürürüm

10) a. Herkesten daha fazla ağladığımı sanmıyorum

b. Eskisine göre şimdilerde daha çok ağlıyorum

c. Şimdilerde her an ağlıyorum

d. Eskiden ağlayabilirdim. Şimdilerde istesem de ağlayamıyorum

Page 125: DEPRESİF ÖZELLİKLER GÖSTEREN VE GÖSTERMEYEN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32009/YLTEZSON.pdfGerek akademik kimliği gerekse insani değerleri anlamında kendime örnek aldığım,

116

EK 5. Travma Sonrası Stres Belirtileri Araya Giriş Boyutu Örnek Maddeleri

TSBÖ

Aşağıda travmatik bir olaya bağlı olarak yoğun bir stres yaşamış kişilerin zaman

zaman yaşadığı bazı durumlar sıralanmıştır. Lütfen listedeki her bir maddeyi dikkatle

okuyun ve o maddede sözü edilen durumun, sizin için ne kadar geçerli olduğunu, o

maddenin hemen altındaki ölçek üzerinde işaretleyin.

1- Olayla ilgili bazı rahatsızlık verici görüntüler, düşünceler ve anılar tekrar tekrar

aklıma geliyor.

Hiç Biraz Orta düzeyde Çok fazla

( ) ( ) ( ) ( )

2- Tekrar tekrar olayla ilgili rahatsız edici rüyalar görüyorum.

Hiç Biraz Orta düzeyde Çok fazla

( ) ( ) ( ) ( )

4- Arada sırada olay sanki yeniden oluyor sanıyorum ve bununla ilişkili bazı

davranışlarda bulunuyorum.

Hiç Biraz Orta düzeyde Çok fazla

( ) ( ) ( ) ( )

5- Herhangi bir şey, olay ya da konu olayı hatırlattığında rahatsız oluyorum.

Hiç Biraz Orta düzeyde Çok fazla

( ) ( ) ( ) ( )

6- Herhangi bir şey, olay ya da konu bana olayı hatırlattığında bedenimde değişmeler

oluyor (kalp çarpıntısı, nefes almada güçlük, terleme, vb.)

Hiç Biraz Orta düzeyde Çok fazla

( ) ( ) ( ) ( )