194

komunist darwin

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA

Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Ad-nan Oktar, 1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve li-se ö¤renimini Ankara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stan-bul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakülte-si'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ö¤re-nim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel vesiyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›-

ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n ge-çersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karan-l›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri bulun-maktad›r.

Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yerald›¤› toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 57farkl› dile çevrilmifltir.

Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücade-le eden iki peygamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yadetmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Ya-zar taraf›ndan kitaplar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührününkullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤iile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son kitab› veson sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›-n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda,Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehber edinmifltir.

Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temeliddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yönelti-len itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"üsöylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hik-

met ve kemal sahibi olan Resulullah'›n müh-rü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas›olarak kullan›lm›flt›r.

Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortakhedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulafl-

t›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›nvarl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel

imani konular üzerinde düflünme-ye sevk etmek ve inkarc› sistem-

lerin çürük temellerini ve sap-k›n uygulamalar›n› gözler

önüne sermektir.Nitekim Harun Yah-

ya'n›n eserleri Hindis-

tan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹span-ya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹talya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadardünyan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce, Frans›zca, Almanca,‹talyanca, ‹spanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnakça, Uygurca,Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullan›-l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor),Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt d›fl›nda genifl bir okuyucukitlesi taraf›ndan takip edilmektedir.

Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insan›niman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitaplar› oku-yan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun,ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice ver-me, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üze-rinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sap-k›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bun-dan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklard›r, çünkü fikri dayanak-lar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya Külliyat› karfl›s›ndafikren ma¤lup olmufllard›r.

Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklanmak-tad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zca Allah'›n hi-dayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›ndaherhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir.

Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmeleri-ni sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çokönemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.

Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmaflameydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve keskin biretkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve zaman kayb›naneden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamayayönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa,Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymakoldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›ngenel kanaatinden anlayabilirler.

Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektiklerieziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yolu ise,dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran ahlak›-n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden günedaha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda buhizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi haldeçok geç kal›nabilir.

Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n izniy-

le, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk ve ada-

lete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.

Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›

"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.

Birinci Bask›: Ekim 2000 / ‹kinci Bask›: Eylül 2005 / Üçüncü Bask›: Ekim 2005

Dördüncü Bask›: Kas›m 2005 / Beflinci Bask›: Temmuz 2008

ARAfiTIRMA YAYINCILIK

Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi ‹brahim Elmas ‹flmerkezi

A. Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul Tel: (0 212) 222 00 88

Bask›: Seçil Ofset / 100. Y›l Mahallesi MAS-S‹T Matbaac›lar Sitesi 4. Cadde No: 77

Ba¤c›lar-‹stanbul Tel: (0 212) 629 06 15

w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t

O K U Y U C U Y A* Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n nedeni,bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›ylaAllah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 140 y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya dakuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu¤unu gözler önünesermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi isezorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle herkitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.* Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitaplar›nda ima-ni konular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve ya-flamaya davet edilmektedir. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüpheveya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r. * Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmifle herkestaraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar "bir so-lukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›rsergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤ru-lu¤unu inkar edememektedirler.* Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, karfl›l›kl› birsohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucununkitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarma-lar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.* Bunun yan›nda, sadece Allah azas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na ve okunmas›nakatk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edi-ci yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapla-r›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.* Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli sebepleri var-d›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktan hofl-land›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹manive siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.* Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kaynaklara dayal›izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu verenümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.

‹Ç‹NDEK‹LER

G‹R‹fi: 20. YÜZYILA ACI GET‹RENLER

DARWIN‹ZM’‹N KISA TAR‹H‹

DARWIN'‹N IRKÇILI⁄I VE SÖMÜRGEC‹L‹K

DARWIN VE FAfi‹ZM‹N KORKUNÇ ‹TT‹FAKI

KOMÜN‹ST VAHfiET‹N DAYANA⁄IDARWIN‹ZM

KAP‹TAL‹ZM VE EKONOM‹DEYAfiAM MÜCADELES‹

DARWIN‹ZM'‹N GET‹RD‹⁄‹ AHLAK‹ ÇÖKÜNTÜ

SONUÇ: DARWIN‹ZM BATAKLI⁄ININKURUTULMASI fiARTTIR

EK BÖLÜM: EVR‹M YANILGISI

8

12

26

56

98

146

158

166

169

eride b›rakt›¤›m›z 20. yüzy›l, belalar›n, ac›lar›n, katliam-

lar›n, sefaletin, büyük y›k›mlar getiren savafl ve çat›flma-

lar›n yüzy›l›yd›. Milyonlarca insan bir hiç u¤runa, sap-

k›n ideolojilere hizmet ad›na öldürüldü, katledildi, açl›-

¤a ve ölüme terk edildi, bak›ms›z, evsiz barks›z, korumas›z b›rak›ld›. Mil-

yonlarcas›, hayvanlara bile reva görülmeyecek, insanl›k d›fl› muamelelere

maruz kald›. Tüm bu ac›lar›n ve belalar›n alt›nda ise hemen her zaman

despotlar›n ve diktatörlerin imzas› oldu: Stalin, Lenin, Trotsky, Mao, Pol

Pot, Hitler, Mussolini, Franco… Bu isimlerden kimi ayn› ideolojiyi payla-

fl›rken, kimi de birbirine ölümüne düflmand›. ‹deolojilerinin birbirlerine

karfl› olmas› nedeniyle kitleleri çat›flmaya sürüklediler; kardefli kardefle

düflman ettiler; savafllar ç›kartt›lar; bombalar att›rd›lar; arabalar›, evleri,

dükkanlar› yak›p y›kt›rd›lar; mitingler düzenlettiler; ellerine silah vererek

hiç ac›madan gençleri, yafll›lar›, kad›nlar›, çocuklar›, erkekleri öldüresiye

dövdürttüler; kurfluna dizdirdiler… S›rf baflka bir fikri savunuyor diye

bir insan›n yüzüne silah do¤rultup, gözlerinin içine bakarak öldürebildi-

ler; bafl›n› ayaklar› ile ezebilecek kadar ac›mas›zlaflabildiler; kad›n, çocuk,

yafll› demeden insanlar› evlerinden, yurtlar›ndan sürdüler...Geçti¤imiz

yüzy›l›n belalar tablosu özetle böyledir. Karfl›t fikirleri savunan birkaç

ideoloji ve bu ideolojilerini savunmak u¤runa insanl›¤› ac›ya ve kana bo-

¤an insanlar….

‹nsanl›¤a karanl›k günler yaflatan bu ideolojilerin bafl›nda faflizm ve

komünizm gelir. Bunlar birbirine düflman ve birbirini yok etmeye çal›flan

fikirler olarak görülür. Ne var ki, ortada son derece ilginç bir gerçek bu-

lunmaktad›r: Bu ideolojilerin hepsi tek bir fikri kaynaktan beslenmekte, o

kaynaktan güç ve destek almakta ve o kaynak sayesinde kitleleri ikna

ederek kendi saflar›na çekebilmektedirler. Bu kaynak, ilk bak›flta kesinlik-

le dikkat çekmemifl, bugüne kadar hep perdenin arkas›nda kalm›fl, insan-

lara hep masum görünen yüzünü göstermifltir. ‹flte bu kaynak materyalist

GG ‹‹ RR ‹‹ fifi 9

Harun Yahya (Adnan Oktar)

GG

felsefe ve onun tabiata uyarlanm›fl hali olan DARWIN‹ZM'dir.

Sümerler'den ve Eski Yunan'dan kalma bir efsanenin, 19. yüzy›lda

Charles Darwin isimli amatör bir biyolog taraf›ndan tekrar flekillendiril-

mesiyle ortaya ç›kan Darwinizm, o tarihten bu yana, insanl›k için ne ka-

dar zararl› ideoloji varsa, onlar›n hepsinin fikri altyap›s›n› oluflturdu. Söz-

de bilimsel bir görünüm çizerek, bu ideolojilere ve taraftarlar›n›n uygula-

malar›na sahte bir meflruiyet kazand›rd›.

Bu sahte meflruiyetle evrim teorisi, k›sa bir sürede biyoloji ve paleon-

toloji gibi bilim dallar›n›n d›fl›na ç›karak, insan iliflkilerinden tarihin yo-

rumlanmas›na, politikadan toplum hayat›na kadar birçok alanda etkili ol-

maya bafllad›. Darwinizm'in özellikle baz› iddialar›, 19. yüzy›lda hareket-

lenmeye ve flekillenmeye bafllayan birçok fikir ak›m›n› destekledi¤i için

bu çevrelerden genifl bir destek ald›. Özellikle do¤ada canl›lar aras›nda

bir "yaflam mücadelesi" oldu¤u ve bu mücadelenin sonucunda "güçlü

olanlar›n yaflad›klar›, di¤erlerinin ise ezilerek yok edildikleri" fikri, insan

davran›fllar›na ve düflüncesine de uygulanmaya çal›fl›ld›. Darwinizm'in

"do¤an›n bir mücadele ve çat›flma yeri oldu¤u" iddias› toplumlara ve in-

sanlara uyguland›¤›nda Hitler'in üstün ›rk› oluflturma saplant›s›, Marx'›n

"insanl›k tarihi s›n›f çat›flmalar›n›n tarihidir" iddias›, kapitalizmin "güçlü-

lerin zay›flar›n üzerine basarak daha da güçlenmelerini" öngörmesi,

üçüncü dünya ülkelerinin ‹ngiltere gibi emperyalist ülkeler taraf›ndan sö-

mürülmeleri, insanl›k d›fl› muamelelere maruz kalmalar›, zencilerin hala

›rkç› sald›r›lar ve ayr›mc›l›kla yüz yüze olmas› meflruiyet kazanm›fl olu-

yordu.

The Moral Animal (Ahlak Sahibi Hayvan) isimli kitab›n yazar› Robert

Wright, bir evrimci olmas›na ra¤men evrim teorisinin insanl›k tarihine ge-

tirdi¤i belalar› flöyle özetler:

Evrim teorisi, insan iliflkilerine karfl› uzun ve oldukça kirli bir tarihe

sahiptir. Yüzy›l›n sonlar›na do¤ru politik felsefeye de kar›flt›r›lan

teori, "Sosyal Darwinizm" adl› bir ideolojiye dönüfltürülmüfl ve

›rkç›lar›n, faflistlerin ve en ac›mas›z kapitalistlerin elinde koz ol-

mufltur.1

Bu kitapta tüm delilleri ile görülece¤i gibi, Darwinizm, birçok insa-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR10

n›n sand›¤› gibi sadece canl›l›¤›n kökenine dair bir aç›klama getirmek ile

u¤raflan ve sadece bilimin ilgi alan›na giren bir teori de¤ildir. Darwinizm,

bilimsel olarak geçersizli¤i kesin olarak ispatlanm›fl olmas›na ra¤men ba-

z› ideolojilerin taraftarlar›nca hala körü körüne savunulan bir dogmad›r.

Günümüzde birçok bilim adam›, siyasetçi, fikir adam›, Darwinizm'in ka-

ranl›k yüzünü bilerek veya bilmeyerek bu dogman›n savunuculu¤unu

yapmaktad›r.

Zalim diktatörlere, ac›mas›z, insaniyetsiz, ç›karc› zihniyetlere ve fikir

ak›mlar›na kaynakl›k eden bu teorinin bilimsel olarak geçersizli¤inin tüm

insanlarca bilinmesi, tüm bu zarar getiren ideolojilerin sonu olacakt›r. Kö-

tülü¤ü yapanlar ve düzenleyenler art›k "ama bu do¤an›n bir kanunudur"

diyerek kendilerini savunamayacaklard›r. Ellerinde, sahip olduklar› ç›-

karc›, bencil ve ac›mas›z dünya görüflünü dayand›rabilecekleri sözde bi-

limsel bir dayanaklar› kalmayacakt›r.

Zararl› ideolojilerin kökeni olan Darwinizm'in fikren çökertilmesi ile,

ortada sadece tek bir gerçek kalacakt›r. O da, tüm insanlar› ve kainat›

Allah'›n yaratt›¤› gerçe¤idir. Bunu anlayan insanlar, tek gerçe¤in ve tek

do¤runun O'nun indirdi¤i hak kitapta yaz›l› oldu¤unu da kavrayacaklar-

d›r. ‹nsanlar›n büyük bir ço¤unlu¤u bu gerçe¤i kavrad›¤›nda, yeryüzün-

deki ac›lar, s›k›nt›lar, katliamlar, belalar, adaletsizlikler, yoksulluklar gide-

cek, ayd›nl›k, ferahl›k, zenginlik, bolluk, sa¤l›k, bereket gelecektir. Bunun

içinse bat›l olan, insanl›¤a zarar getiren her fikrin, hak olan, insanl›¤a gü-

zellik getirecek olan fikir ile çürütülmesi ve ma¤lup edilmesi gerekir. Ta-

fla karfl›l›k tafl atmak, yumru¤a karfl› yumrukla cevap vermek, sald›rgana

karfl› sald›rgan olmak çözüm de¤ildir. Çözüm, bunlar› yapanlar›n fikirle-

rini çökertmek ve yerine koymalar› gereken tek do¤ruyu sab›rla ve güzel-

likle onlara anlatmakt›r.

Bu kitab›n yaz›l›fl amac›, karanl›k yüzünü görmeden Darwinizm'in

savunuculu¤unu yapanlara, bilerek ya da bilmeden asl›nda nelere destek

verdiklerini göstermek ve gerçekleri görmezden geldikleri müddetçe na-

s›l bir sorumluluk alt›na gireceklerini aç›klamakt›r. Bir di¤er amac› ise,

Darwinizm'e inanmayan, ancak Darwinizm'i insanl›k için bir tehlike ola-

rak görmeyenleri uyarmakt›r.

GG ‹‹ RR ‹‹ fifi 11

Harun Yahya (Adnan Oktar)

arwinizm'in dünyaya getirdi¤i ac›lara ve belalara

geçmeden önce k›saca tarihine bakal›m. Pek çok

insan evrim teorisini, ilk olarak Charles Darwin'in

ortaya att›¤›, sa¤lam bilimsel delillere, gözlemlere

ve deneylere dayal› bir teori zanneder. Oysa evrim teorisinin ilk fikir ba-

bas› Darwin olmad›¤› gibi, teorinin kayna¤› da bilimsel deliller de¤ildir.

Mezopotamya'da putperest dinlerin hakimiyetinin bulundu¤u bir

dönemde, canl›l›¤›n ve evrenin kökeni hakk›nda birçok bat›l inanç ve ef-

sane yayg›nd›; bunlardan biri de "evrim" inanc›yd›. Sümerler'den kalan

Enuma-‹lifl adl› yaz›tta anlat›ld›¤›na göre, ilk baflta bir su karmaflas› vard›

ve bu su karmaflas›n›n içerisinden birdenbire Lahau ve Lahamu adl› tan-

r›lar ortaya ç›km›flt›. Bu bat›l inan›fla göre, ibadet edilen bu putlar ilk ön-

ce kendi kendilerini var etmifller, daha sonra da evrimleflerek di¤er mad-

deleri ve canl›lar› oluflturmufllard›. Yani Sümer efsanelerine göre canl›l›k,

cans›z su kaosundan birdenbire oluflmufl ve evrimleflerek geliflmiflti.

Görüldü¤ü gibi bu inan›fl, evrim teorisinin, "canl›lar›n cans›z madde-

lerden olufltu¤u ve evrimleflti¤i" iddias›yla çok büyük bir uyum göster-

mektedir. Buradan da anl›yoruz ki, evrim fikri Darwin'e de¤il, ilk olarak

Sümer putperestlerine aittir.

Evrim efsanesi, daha sonra bir baflka putperest medeniyet olan Eski

Yunan'da hayat sahas› buldu. Eski Yunan'›n materyalist filozoflar›, mad-

deyi yegane varl›k say›yorlard›. Sümerler'den miras kalan evrim efsane-

sine ise, canl›lar›n nas›l olufltu¤unu aç›klamak niyetiyle baflvurdular. Böy-

lece materyalist felsefe ve evrim efsanesi, Eski Yunan'da birleflti. Oradan

da Roma kültürüne tafl›nd›.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 13

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR14

Putperest kültürlere ait birer efsane olan bu iki kavram,gündemine

18. yüzy›lda yeniden girdi. Eski Yunan kaynaklar›n› inceleyen baz› Avru-

pal› düflünürler, materyalizmi benimsediler. Bu düflünürlerin ortak yönü,

din aleyhtar› olmalar›yd›.

Bu atmosfer içinde evrim teorisini ilk kez detayl› olarak ele alan ki-

fli, Frans›z biyolog Jean Baptiste Lamarck oldu. Lamarck, geçersizli¤i son-

radan anlafl›lacak olan teorisinde, tüm canl›lar›n yaflamlar› boyunca ufak

de¤iflimlerle birbirlerinden evrimlefltiklerini öne sürmüfltü. Lamarck'›n

iddias›n› biraz daha farkl› bir biçimde tekrarlayan kifli ise, Charles Dar-

win'di.

Darwin, teorisini 1859'da ‹ngiltere'de yay›nlad›¤› Türlerin Kökeni ad-

l› kitab›nda ortaya koydu. Kitab›nda, eski Sümer'den beri gelen evrim ef-

sanesini detayland›rm›flt›. Tüm canl› türlerinin, suyun içinden tesadüfen

do¤an ortak bir atadan geldiklerini ve yine tesadüfen gerçekleflen küçük

de¤iflimlerle birbirlerinden farkl›laflt›klar›n› iddia ediyordu.

Darwin'in bu iddias› dönemin bilim adamlar› aras›nda yayg›n bir

kabul görmedi. Özellikle fosil bilimciler, Darwin'in iddias›n›n bir hayal

ürününden baflka bir fley olmad›¤›n›n fark›ndayd›. Ancak buna ra¤men

Darwin'in teorisi farkl› çevreler içinde giderek daha fazla destek buldu.

Çünkü Darwin bu teoriyle birlikte, 19. yüzy›l›n hakim güçlerine bulun-

maz bir temel sa¤lam›fl oluyordu.

Sümerlerin sözde sutanr›s›n› sembolizeeden bir resim. Darwinistler de ayn›Sümerler gibi, canl›l›-¤›n tesadüfen sudanolufltu¤una inan›rlar.Yani suyu, canl›l›koluflturan bir ilah gibigören sapk›n bir inan-ca sahiplerdir.

Darwinizm'in Kabul Görmesinin Nedeni ‹deolojiktir

Darwin'in, Türlerin Kökeni isimli kitab›n› yay›nlad›¤› ve evrim teori-

sini ortaya att›¤› dönemde bilim son derece geriydi. Örne¤in, bugün son

derece kompleks bir sisteme sahip oldu¤u bilinen hücre, o dönemde kul-

lan›lan ilkel mikroskoplarda sadece bir leke olarak görülüyordu. Dolay›-

s›yla Darwin, canl›l›¤›n cans›z maddelerden tesadüfler sonucunda olufltu-

¤unu iddia etmekte bir sak›nca görmemiflti.

Ayn› flekilde o dönemde fosil kay›tlar› son derece yetersiz oldu¤u

için geçmiflte canl›lar›n küçük de¤iflimlerle birbirlerinden türedi¤ini iddia

edebilmiflti. Oysa bugün kesin olarak anlafl›lm›flt›r ki fosil kay›tlar›, -biraz

önce de belirtti¤imiz gibi- Darwin'in canl›lar›n birbirlerinden türeyerek

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 15

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Darwinistler, putperest toplumlar gibi, canl›l›¤›n su içinde tesadüfen geliflendo¤a olaylar› sonucunda olufltu¤una inanmaktad›rlar. Bu saçma iddiaya göreyukar›daki temsili resmi görülen "ilkel çorba" içinde fluursuz atomlar kendikendilerine biraraya gelerek karar alm›fl ve canl› varl›klar› oluflturmufllard›r.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR16

meydana geldikleri iddias›n› destekleyecek tek bir delil dahi

sunmamaktad›r. Yak›n bir zamana kadar evrimciler, karfl›la-

r›na ç›kan bu ç›kmaz› "ileride bir gün bulunur" temen-

nileriyle geçifltirmeye çal›flt›lar. Ancak gü-

nümüzde, art›k bu aç›klaman›n da

ard›na s›¤›namaz duruma geldi-

ler. (Detayl› bilgi için bak›n›z.

Evrim Aldatmacas› bölümü)

Ne var ki, Darwinist-

ler'in evrim teorisine ba¤l›l›k-

lar›nda bir de¤ifliklik olmad›.

Darwinizm taraftarlar›, Darwi-

nizm'e olan sadakatlerini 150 y›l-

d›r birbirlerine miras gibi aktararak

günümüze kadar geldiler.

Peki Darwinizm'in, bilimsel olarak geçersizli-

¤i aç›kça ortada olmas›na ra¤men, ortaya at›ld›¤› günden bu yana birta-

k›m çevrelerce benimsenmesinin ve yo¤un olarak propagandas›n›n yap›l-

mas›n›n nedeni nedir?

Darwin'in teorisinin en belirgin özelli¤i, bir Yarat›c›'n›n varl›¤›n› in-

kar etmesidir. Evrim teorisine göre, canl›l›k cans›z maddelerden, tesadüf-

ler sonucunda, kendi kendine oluflmufl-

tur. Darwinizm'in bu iddias›, baflta ma-

teryalist felsefe olmak üzere tüm ateist

felsefelere sahte bir bilimsel destek sa¤-

lamaktad›r. Çünkü 19. yüzy›la kadar bi-

lim adamlar›n›n büyük bir ço¤unlu¤u,

bilimi Allah'›n yaratt›klar›n› ö¤renme-

nin ve keflfetmenin bir yöntemi olarak

görüyordu. Bu gerçe¤e olan inanc›n

yayg›n olmas› nedeniyle, materyalist ve

19.yüzy›l-da sahipolunanmikroskop-lar bugüne k›-yasla oldukça il-keldi ve hücreyiresimde de görül-dü¤ü gibi sa-dece bir lekeolarak görebili-yorlard›.

Charles Darwin

ateist felsefeler geliflmek için kendilerine uygun bir ortam bulam›yorlar-

d›. Ancak evrim teorisinin, Yarat›c›'n›n varl›¤›n› inkar ederek, ateist ve

materyalist inanca göstermelik bilimsel bir destek oluflturmas›, onlar için

bulunmaz bir f›rsat oldu. Bu nedenle, Darwinizm'i hemen benimsediler

ve her biri bu teoriyi kendi ideolojisine uygulad›.

Darwinizm'in Allah'›n varl›¤›n› inkar etmesinin yan›nda, 19. yüzy›-

l›n materyalist ideolojilerine destek ç›kan bir iddias› daha vard›: "Canl›la-

r›n geliflimi do¤adaki yaflam mücadelesine ba¤l›d›r. Bu mücadeleyi güçlü

olanlar kazan›r. Zay›flar ise ezilerek yok olmaya mahkumdurlar."

Darwinizm'in dünyaya ac›lar ve belalar getiren ideolojilerle iflbirli¤i

iflte bu noktada aç›kça karfl›m›za ç›kmaktad›r.

Sosyal Darwinizm: "Orman Kanunlar›n›n‹nsan Davran›fllar›na Uyarlanmas› Bilimi"

Evrim teorisinin en önemli iddialar›ndan biri, canl›lar›n geliflimini

do¤ada var olan "yaflam mücadelesi"ne dayand›rmas›yd›. Darwin'e göre,

do¤ada ac›mas›z bir yaflam mücadelesi, daimi bir çat›flma vard›. Güçlüler

her zaman güçsüzleri alt ediyor ve geliflme de bu sayede mümkün olu-

yordu. Türlerin Kökeni kitab›na koydu¤u altbafll›k da, onun bu görüflünü

özetliyordu: Türlerin Kökeni kitab›na koydu¤u altbafll›k da, onun bu gö-

rüflünü özetliyordu: "Türlerin Kökeni, Do¤al Seleksiyon ve Yaflam Mücadele-

sinde Kay›r›lm›fl Irklar›n Korunmas› Yoluyla".

Darwin'in bu konudaki ilham kayna¤› ise, ‹ngiliz bir ekonomist olan

Thomas Malthus'un An Essay on the Principle of Population (Nüfus Prensibi

Üzerine Bir Deneme) adl› kitab›yd›. Bu kitap insan ›rk›n› oldukça karanl›k

bir gelece¤in bekledi¤ine iflaret ediyordu. Malthus kendi bafllar›na b›ra-

k›ld›klar›nda, insan nüfusunun çok h›zl› artt›¤›n› hesaplam›flt›. Her yirmi

befl y›lda say›lar› iki kat›na ç›k›yordu. Ancak besin kaynaklar› hiçbir flekil-

de bu h›zla ço¤alm›yordu. Bu durumda insan nesli sürekli olarak bir aç-

l›k tehlikesi ile karfl› karfl›yayd›. Nüfuslar› kontrol alt›nda tutan bafll›ca et-

kenler ise savafl, k›tl›k ve hastal›k gibi felaketlerdi. K›sacas› baz› insanla-

r›n yaflayabilmeleri için di¤erlerinin ölmesi gerekiyordu. Var olma, "sü-

rekli savafl" anlam›na geliyordu.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 17

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Darwin, do¤adaki yaflam mücadelesi fikrini Malthus'tan ald›¤›n›

kendi ifadesiyle flöyle aç›klar:

Ekim 1838'de, yani sistematik bir flekilde araflt›rmalar›ma bafllad›ktan 15 ay

sonra, s›rf merak›mdan Malthus'un nüfusla ilgili çal›flmas›n› okumaya bafl-

lad›m. Ve hayvanlarla bitkilerde sürekli gözlemledi¤im hayatta kalma mü-

cadelesini düflündü¤ümde, bir an fark›na vard›m ki, bu koflullar alt›nda uy-

gun varyasyonlar korunacak ve uygun olmayanlar yok edilecekti. Bunun

sonucunda ise yeni türler ortaya ç›kacakt›. Burada, sonradan üzerinde çal›-

flabilece¤im bir teoriyi sonunda elde etmifltim.2

19. yüzy›lda Malthus'un fikirleri oldukça genifl bir kitle taraf›ndan

benimsenmiflti. Özellikle, Avrupal› üst s›n›f›n entelektüelleri Malthus'un

fikirlerini destekliyordu. "Nazilerin Bilimsel Arka Plan›" isimli makalede,

19. yüzy›l Avrupas›'n›n Malthus'un popülasyon ile ilgili görüfllerine ver-

di¤i önem flöyle aktar›lmaktad›r:

19. yüzy›l›n ilk yar›s›nda Avrupa'da yönetici s›n›f›n üyeleri, yeni keflfedilen

'nüfus art›fl› problemi'ni tart›flmak ve fakirlerin ölüm oranlar›n› artt›rmak

için, Malthus'un fikirlerini uygulaman›n yöntemlerini planlamak üzere bi-

raraya geldiler. Vard›klar› sonuç özetle flöyleydi: "Fakirlere temizli¤i tavsiye

etmek yerine tam tersi al›flkanl›klara teflvik etmeliyiz. fiehirlerimizdeki so-

kaklar› daha dar yapmal›y›z, daha fazla insan› evlere doldurmal›y›z ve ve-

bay› getirmeye çal›flmal›y›z. Ülkemizde köylerimizi durgun sulara yak›n

yapmal›y›z, batakl›klarda yaflamay›

teflvik etmeliyiz vs...3

Bu zalimce uygulaman›n sonu-

cunda, yaflam mücadelesinde güçlü

olanlar zay›f olanlar› ezecekler ve bu

flekilde h›zla artan nüfus da denge-

lenmifl olacakt›. ‹ngiltere'de 19. yüz-

y›lda söz konusu "fakirleri ezme"

program› gerçekten uyguland›. 8-9

yafl›ndaki çocuklar›n günde 16 saat

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR18

Dünya nüfusunun h›zl› art›fl›n›n savafllarve k›tl›kla dengelendi¤ini öne sürerek

Darwin'i etkileyen Thomas Malthus

kömür ocaklar›nda çal›flt›r›ld›klar› ve binlercesinin kötü flartlar nedeniyle

öldü¤ü bir endüstri düzeni kuruldu. Malthus'un teorik olarak gerekli bul-

du¤u "yaflam mücadelesi", ‹ngiltere'de milyonlarca fakir insana azap do-

lu bir ömür yaflatt›.

Darwin, Malthus'tan etkilenerek bu görüflü tüm do¤aya uygulad› ve

bu var olma savafl›nda güçlü olanlar›n ve en iyi uyum sa¤layanlar›n galip

geleceklerini öne sürdü. Darwin'in bu iddias›, tüm bitkileri, hayvanlar› ve

insanlar› içine al›yordu. Dahas›, söz konusu yaflam mücadelesinin do¤a-

n›n meflru ve de¤iflmez bir yasas› oldu¤unu özellikle vurguluyordu. Bir

yandan da yarat›l›fl› inkar ederek insanlar› dini inançlar›n› terk etmeye

davet ediyor ve böylece "yaflam mücadelesi"nin ac›mas›zl›¤›na engel ola-

bilecek tüm ahlaki k›staslar› hedef alm›fl oluyordu.

Bu nedenle Darwin'in teorisi, duyulur hale geldi¤i andan itibaren

önce ‹ngiltere'deki sonra da tüm Bat›'daki kurulu düzenin deste¤ini arka-

s›nda buldu. Kurduklar› siyasi ve sosyal düzeni "bilimsel" yönden meflru

hale getiren bir teoriyle karfl›laflan emperyalistler, kapitalistler ve tüm di-

¤er materyalistler, bu teoriyi sahiplenmekte gecikmediler. Evrim teorisi

k›sa zamanda, sosyolojiden tarihe, psikolojiden siyasete kadar insan top-

lumlar›n› ilgilendiren her alanda tek kriter haline getirildi. Her alanda te-

mel fikir "yaflam mücadelesi" ve "güçlü olan kazan›r" slogan›yd› ve siyasi

partiler, uluslar, yönetimler, ticari flirketler, fertler art›k bu sloganlar ›fl›-

¤›nda yaflamaya bafllad›lar. Topluma hakim olan ideolojiler Darwinizm'i

benimsedi¤i için, e¤itimden sanata, siyasetten tarihe kadar her alanda üs-

tü kapal› Darwinizm propagandas› yap›lmaya baflland›. Her konu Darwi-

nizm'le iliflkilendirilmeye ve Darwinist bak›fl aç›s› ile aç›klanmaya çal›fl›l-

d›. Bunun sonucunda insanlar Darwinizm'i bilmese bile, Darwinizm'in

öngördü¤ü hayat› yaflayan toplum modelleri oluflmaya bafllad›.

Darwin'in kendisi de, evrime dayal› görüfllerinin ahlaki anlay›fllara

ve sosyal bilimlere uygulanmas›n› onayl›yordu. 1869'da H. Thiel'e yazd›-

¤› bir mektupta Darwin flöyle diyordu:

Türlerin de¤iflimiyle ilgili bak›fl aç›ma benzer baz› fikirlerin, ahlaki ve

sosyal sorunlar üzerinde uyguland›¤›n› görüyorum. Bu konuyla çok ilgi-

lendi¤ime inanmal›s›n. Önceleri, kendi görüfllerimin bu kadar farkl› ve

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 19

Harun Yahya (Adnan Oktar)

önemli konulara uyarlanabilece¤i bana pek gerçekleflebilir gibi gelmemiflti.4

Do¤adaki çat›flman›n insan›n da do¤as›nda oldu¤unun kabul edil-

mesiyle, ›rkç›l›k, faflizm, komünizm, emperyalizm ad›na yap›lan çat›flma-

lar, güçlü milletlerin zay›f gördükleri milletleri ezerek yok etmeye çal›fl-

malar› art›k bilimsellik kisvesine bürünmüfl oluyordu. Barbarca katliam-

lar yapanlar, insanlara hayvan gibi davrananlar, milletleri birbirlerine dü-

flürenler, ›rklar›ndan dolay› insanlar› hakir görenler, haks›z rekabetle kü-

çük iflletmeleri kapatt›ranlar, fakirlere yard›m eli uzatmayanlar art›k k›-

nanmayacak veya engelleneme-

yecekti. Çünkü onlar bunu "bi-

limsel" bir do¤a kanununa uya-

rak yap›yorlard›.

Bu yeni bilimsel aç›klama-

n›n ad› ise "Sosyal Darwinizm"

olarak belirlendi.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR20

21

TÜM DÜNYADA ZULÜM

Darwinizm ile, çat›flma ve mü-cadelenin insan›n do¤as›ndaoldu¤u yalan› kabul edildi. Bu-nun ac› bir sonucu olarak, dün-yan›n birçok yerinde katliam-lar, savafllar, cinayetler, barbar-l›klar sözde bilimsel bir kisve-ye büründü ve 20. yy ac›lar›nve ac›mas›zl›klar›n yüzy›l› oldu.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR22

Sosyal Darwinizm'e göre zay›f, fakir, hastave geri olanlar elenmeli ve ac›madan yokedilmelidir. Söz konusu kifliler bunun, in-sanl›¤›n evrimi için bir flart oldu¤unu dü-flünürler. ‹flte 20. yy'da Bosna'dan, Etiyop-ya'ya kadar milyonlarcainsan›n yard›m ça¤r›la-r›na cevap gelmeme-sinin nedenlerindenbiri de, toplumlaraac›mas›zl›¤› empozeeden bu ideoloji idi.

Günümüzdeki evrimci bilim adamlar›n›n en tan›nm›fllar›ndan biri

olan Amerikal› paleontolog Stephen Jay Gould, bu gerçe¤i afla¤›daki söz-

leriyle kabul eder:

1859 y›l›nda Türlerin Kökeni'nin yay›mlanmas›ndan sonra esaret, kolonilefl-

me, ›rk farkl›l›klar›, s›n›f mücadelesi ve cinsel roller hakk›ndaki tart›flmalar

bilim bayra¤› alt›nda yürütülmeye baflland›.5

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta bulunmaktad›r: ‹n-

sanl›k tarihinin her döneminde savafllar, barbarl›k, ac›mas›zl›k, ›rkç›l›k,

çat›flmalar yaflanm›flt›r. Ancak insanlara her zaman için bu fiilerin yanl›fl

oldu¤unu ö¤reten ve onlar› bar›fla, adalete ve huzura davet eden ‹lahi bir

din olmufltur. ‹nsanlar bu ‹lahi dinin varl›¤›n› bildikleri için, fliddet uygu-

lad›klar›nda, en az›ndan bunun yanl›fl oldu¤unu kavrayabilecekleri bir

k›stasa sahiptirler. Ancak 19. yüzy›ldan itibaren Darwinizm, her türlü ç›-

kar mücadelesini ve adaletsizli¤i bilim kisvesi alt›nda meflru göstermifl,

tüm bunlar›n insan›n do¤as›nda oldu¤unu, insan›n atalar›ndan kalan

vahfli ve sald›rgan dürtüler tafl›d›¤›n›, hayvanlar aras›nda nas›l en güçlü

ve en sald›rgan olan hayatta kalmay› baflar›yorsa, ayn› kanunlar›n insan-

lar için de geçerli oldu¤unu söylemifltir. Bu düflüncenin benimsenmesiy-

le, savafllar, ac›lar ve katliamlar dünyan›n çok büyük bir bölümünü etkisi

alt›na alm›flt›r. Darwinizm, dünyaya ac›, kan ve bask› getiren tüm hare-

ketleri desteklemifl, teflvik etmifl, makul ve meflru göstermifl ve bu uygu-

lamalar›n tümüne hak vermifltir. Bu sözde bilimsel destek neticesinde

tüm bu tehlikeli ideolojiler katlanarak güçlenmifller ve 20. yüzy›la "ac›lar

ça¤›" damgas›n› vurmufllard›r.

Tarih profesörü Jacques Barzun, Darwin, Marx, Wagner isimli kitab›n-

da günümüzde dünyan›n ahlaki çöküntüsünün bilimsel, sosyolojik ve

kültürel sebeplerinin de¤erlendirmesini yapmaktad›r. Barzun'un kitab›n-

da yer alan flu yorumlar, Darwinizm'in dünya üzerindeki etkisi aç›s›ndan

dikkat çekicidir:

…1870 ve 1914 y›llar› aras›nda her Avrupa ülkesinde silahlanmay› isteyen

bir savafl partisi, ac›mas›z bir rekabeti isteyen bireyci bir parti, geri kalm›fl

insanlar üzerinde serbest bir el isteyen emperyalist bir parti, yabanc›lara

karfl› içten tasfiyeyi sa¤layacak olan sosyalist bir parti vard›… Bu partilerin

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 23

Harun Yahya (Adnan Oktar)

tümü zaferi kutlad›klar›nda ya da yenildiklerin-

de hatta daha önce, bilimin tekrar canlanmas› an-

lam›na gelen Spencer (Sosyal Darwinizm'in ku-

rucusu) ve Darwin'i desteklemifllerdi. Irk biyolo-

jikti, sosyolojikti; Darwinciydi.6

19. yüzy›lda Darwin canl›l›¤›n yarat›l-

mad›¤›, tesadüfen olufltu¤u ve insan›n hay-

vanlarla ortak bir atadan tesadüfler sonu-

cunda meydana gelmifl olan en geliflmifl or-

ganizma oldu¤u iddias›n› ortaya att›¤›nda,

belki ço¤u kimse bu iddian›n sonuçlar›n›

tahmin edememiflti. Ancak 20. yüzy›lda bu

iddian›n sonucu çok ac› tecrübelerle yaflan-

d›. ‹nsanlar› geliflmifl bir hayvan gibi gören-

ler, zay›f olanlar›n üzerine basarak yükselmekten, hasta ve zay›f olanlar›

bir flekilde yok etmekten, farkl› ve afla¤› gördükleri ›rklar› ortadan kald›r-

mak için katliamlar yapmaktan hiç çekinmediler. Çünkü bilim maskesi

takm›fl teorileri, onlara bunun "do¤an›n bir kanunu" oldu¤unu söylüyor-

du.

‹flte Darwinizm'in dünyaya getirdi¤i belalar bu flekilde bafllad› ve

h›zlanarak tüm dünyaya yay›ld›. Oysa 19. yüzy›lda materyalizmin ve ate-

izmin, Darwin'den ald›klar› destekle güçlenmesine kadar, insanlar›n bü-

yük bir ço¤unlu¤u tüm canl›lar› Allah'›n yaratt›¤›na ve insan›n di¤er can-

l›lardan farkl› olarak Allah'›n yaratt›¤› bir ruha sahip oldu¤una inan›yor-

lard›. Hangi ›rktan, hangi milletten olurlarsa olsunlar, insanlar Allah'›n

yaratt›¤› birer kul olarak görülüyordu. Darwinizm'in getirdi¤i ve güçlen-

dirdi¤i dinsizlik ise, rekabetçi ve ac›mas›z bir dünya görüflünün, ahlaka

önem vermeyen, kendisini ve insanlar› geliflmifl hayvanlar olarak gören

kitlelerin oluflmas›na neden oldu. Allah'a karfl› sorumlu olduklar›n› red-

deden insanlar, her türlü bencilli¤in meflru görüldü¤ü bir kültür meyda-

na getirdiler. Bu kültürün içinden pek çok "izm" do¤du ve bunlar insanl›-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR24

"Darwin, Marx, Wagner"kitab›n›n yazar› tarih pro-fesörü Jacques Barzun

¤a gerçek anlamda birer "bela" oldu.

‹lerleyen sayfalarda, Darwinizm'in meflruiyet kazand›rd›¤› söz ko-

nusu ideolojileri, bu ideolojilerin Darwinizm ile olan yak›n ilgilerini ve bu

birlikteli¤in dünyada nelere maloldu¤unu inceleyece¤iz.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN KK II SS AA TT AA RR ‹‹ HH ‹‹ 25

Harun Yahya (Adnan Oktar)

arwin'in yak›n arkadafl› olan Prof. Adam Sedgwick,

evrim teorisinin gelecekte sebep olabilece¤i tehlikele-

ri görebilen kiflilerden biriydi. Türlerin Kökeni'ni oku-

du¤unda, "Bu kitap toplum taraf›ndan genel bir ka-

bul gördü¤ü takdirde dünyada daha önce hiç görülmemifl flekilde insan

›rklar›nda bir soyk›r›m yaflanacakt›r" demiflti.7

Gerçekten de zaman, Sedgwick'in endiflelenmekte

hakl› oldu¤unu gösterdi. 20. yüzy›l, insanlar›n s›rf

›rklar› veya etnik kökenleri nedeniyle soyk›r›mla-

ra u¤rat›ld›¤› kara bir ça¤ olarak tarihe geçti.

Elbette etnik ayr›mc›l›k ve buna dayal› olarak

yap›lan soyk›r›mlar, Darwin'den çok önce de in-

sanl›k tarihinde vard›. Ancak Darwinizm bu ay-

r›mc›l›¤a sahte bir bilimsel sayg›nl›k ve sahte

bir hakl›l›k kazand›rd›.

"Kay›r›lm›fl Irklar›n Korunmas›…"

Günümüzdeki Darwinistlerin ço¤u, asl›nda Darwin'in ›rkç› olmad›-

¤›n›, ancak ›rkç›lar›n kendi görüfllerini desteklemek amac›yla Darwin'in

fikirlerini tarafl› olarak yorumlad›klar›n› iddia ederler. Türlerin Kökeni

kitab›n›n alt bafll›¤›nda yer alan "Kay›r›lm›fl Irklar›n Korunmas› Yoluyla" ifa-

desinin ise sadece hayvanlar için kullan›ld›¤›n› iddia ederler. Ancak bu

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 27

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD

Prof. Adam Sedgwick

iddialar›n sahiplerinin göz ard› ettikleri fley, Darwin'in ‹nsan›n Türeyifli

isimli kitab›nda, insan ›rklar› için söyledikleridir.

Darwin'in bu kitapta ortaya koydu¤u görüfllere göre, insan ›rklar›

evrimin farkl› basamaklar›n› temsil ediyordu ve baz› insan ›rklar›, di¤er

insanlara göre daha çok evrimleflmifl ve ilerlemifllerdi. Baz›lar› ise, nere-

deyse hala maymunlarla ayn› düzeydeydi.

Darwin, "yaflam mücadelesi"nin insan ›rklar› aras›nda da geçerli ol-

du¤unu öne sürmüfltü. "Kay›r›lm›fl ›rklar" bu mücadelede üstün geliyor-

lard›. Darwin'e göre kay›r›lm›fl ›rklar, Avrupal› beyazlard›. Asyal› ya da

Afrikal› ›rklar ise, yaflam mücadelesinde geri kalm›fllard›. Darwin daha

da ileri giderek, bu ›rklar›n dünya üzerindeki "yaflam mücadelesi"ni ya-

k›n zamanda tamamen kaybederek yok olacaklar›n› ileri sürmüfltü:

Belki de yüzy›llar kadar sürmeyecek yak›n bir gelecekte, medeni insan ›rk-

lar›, vahfli ›rklar› tamamen yeryüzünden silecekler ve onlar›n yerine geçe-

cekler. Öte yandan insans› maymunlar da… kuflkusuz elimine edilecekler.

Böylece insan ile en yak›n akrabalar› aras›ndaki boflluk daha da geniflleye-

cek. Bu sayede ortada flu anki Avrupal› ›rklardan bile daha medeni olan ›rk-

lar ve flu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile da-

ha geride olan babun türü maymunlar kalacakt›r.8

Darwin, yine ‹nsan›n Türeyifli isimli kitab›n›n baflka bir bölümünde

afla¤› ›rklar›n yok olmalar› gerekti¤ini ve geliflmifl insanlar›n onlar› yaflat-

mak ve korumak için çal›flmalar›n›n gereksiz oldu¤unu iddia etmifl ve bu

durumu dam›zl›k hayvan yetifltiricileri ile karfl›laflt›rm›flt›:

Yaban›l insanlar›n vücutça ve kafaca zay›f olanlar› eleniverir; ve sa¤ ka-

lanlar, ço¤unlukla, gerçekten sa¤l›kl› kimselerdir. Öte yandan biz uygar in-

sanlar, elenme sürecini engellemek için elimizden geleni yapar›z; geri zeka-

l›lar, sakatlar ve hastalar için bak›mevleri kurar›z; yoksullar› koruma yasa-

lar› ç›kar›r›z; t›p uzmanlar›m›z, her hastay› yaflatmak için en son ana dek bü-

tün ustal›klar›n› gösterir… Böylece uygarlaflm›fl toplumlar›n zay›f bireyleri

kendi soylar›n› sürdürmektedir. Evcil hayvan yetifltiricili¤i yapm›fl hiç kim-

se bunun insan ›rk›na büyük bir zarar verece¤inden kuflku duymaz.9

Görüldü¤ü gibi Darwin ‹nsan›n Türeyifli isimli kitab›nda, Avustralya

yerlilerini ve zencileri gorillerle ayn› seviyede görmüfl ve bu ›rklar›n yok

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR28

olacaklar›n› ileri sürmüfltü. Di¤er "afla¤›" gördü¤ü ›rklar›n ise ço¤almala-

r›n›n engellenmesi ve böylece bu ›rklar›n yok edilmeleri gerekti¤ini sa-

vunmufltu. ‹flte günümüzde halen kal›nt›lar›na rastlad›¤›m›z ›rkç› ve ay-

r›mc› uygulamalar, Darwin taraf›ndan bu flekilde onaylanm›fl ve meflru-

laflt›r›lm›flt›r.

Darwin'in bu ›rkç› fikirlerine göre "medeni insana" düflen görev ise,

ileride detaylar›n› görece¤imiz gibi, bu evrimsel süreci biraz daha h›zlan-

d›rmakt›. Bu durumda zaten yok olacak olan geri kalm›fl ›rklar›n flimdi-

den yok edilmelerinin "bilimsel" aç›dan hiçbir sak›ncas› kalmam›flt›!

Darwin'in ›rkç› yönü, birçok yaz›s›nda ve tespitlerinde de etkisini

göstermifltir. Örne¤in, 1871'de ç›kt›¤› uzun gezide gördü¤ü Tierre del Fu-

egolu yerlileri tan›mlarken de ›rkç› ön yarg›lar›n› aç›kça ortaya koymufl-

tur. Yerlileri, "ç›r›lç›plak, boyalara batm›fl, yaban›l hayvanlar gibi ne yaka-

layabilirse yiyen, yönetimsiz, kendi kabileleri d›fl›ndakilere karfl› ac›ma-

s›z, düflmanlar›na iflkenceden zevk alan, kanl› kurbanlar sunan, çocukla-

r›n› öldüren, kar›lar›na köle gibi davranan, a¤›r bat›l inançlarla dolu" can-

l›lar olarak tasvir etmiflti. Oysa ayn› bölgeyi, ondan on y›l önce gezen

W. P. Snow isimli araflt›rmac›, ayn› yerlileri "güzel, güçlü, çocuklar›na

düflkün, baz› özgün el sanat-

lar›na sahip, baz› eflyalarda

özel mülkiyeti tan›yan, en

yafll› birkaç kad›n›n otorite-

sini kabul etmifl" insanlar

olarak anlatm›flt›.10

Bu örneklerden de

anlafl›ld›¤› gibi Darwin

tam bir ›rkç›yd›. Nitekim

What Darwin Really Said(Darwin Gerçekte Ne Söy-

ledi) kitab›n›n yazar› Benjamin

Farrington'›n ifadesiyle de, Dar-

win ‹nsan›n Türeyifli kitab›nda "in-

san ›rklar› aras› eflitsizli¤in apaç›k-

l›¤›" hakk›nda birçok yorum yapm›flt›r.11

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 29

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Darwin'in ›rkç› yönü ç›kt›¤› gezi-lerde de kendini gösteriyordu.Örne¤in baflka araflt›rmac›lar›nkültür ve yeteneklerinden bah-setti¤i bir kabile için Darwin,"yaban›l hayvanlar" s›fat›n› uy-gun görmüfltü.

GÜNEY ATLANT‹K

OKYANUSU

GÜNEY OKYANUSU

Ayr›ca Darwin'in teorisinin Allah'›n varl›¤›n› inkar ediyor olmas›, in-

san›n Allah'›n yaratt›¤› bir varl›k oldu¤u ve her insan›n birbirbiriyle eflit

olarak yarat›ld›¤› gerçe¤inin de göz ard› edilmesine neden oldu. Bu da

›rkç›l›¤›n yükseliflini ve dünyada kabul görmesini h›zland›ran etkenler-

den biriydi. Amerikal› bilim adam› James Ferguson, yarat›l›fl›n reddedil-

mesinin ›rkç›l›¤›n yükselifli ile do¤rudan ba¤lant›l› oldu¤unu flöyle aç›k-

lar:

19. yüzy›l Avrupas›'nda geliflen yeni antropoloji, insan›n kökeni hakk›ndaki

iki z›t düflünce ekolünün savafl alan› haline geldi. Bunlar›n daha eski ve kök-

lü olan›, "tek kökenlilik"ti. Bu görüfl, tüm insano¤lunun renk ve özellik far-

k› olmadan, do¤rudan Adem'in soyundan geldi¤i ve Allah'›n tek bir fiili ile

yarat›ld›¤› inanc›na dayan›yordu. Ancak bu dönemde "çok kökenlilik" ola-

rak bilinen ve dini inanca karfl› koyufltan do¤an rakip bir teori (evrim te-

orisi) geliflti. Çok kökenlilik, farkl› insan ›rklar›n›n farkl› kökenleri oldu¤u-

nu savunuyordu.12

Hintli antropolog Lalita Vidyarthi ise Darwin'in evrim teorisinin, ›rk-

ç›l›¤› sosyal bilimlere nas›l kabul ettirdi¤ini flöyle aç›klar:

Darwin'in ortaya att›¤› 'en güçlülerin hayatta kalmas›' düflüncesi, insano¤-

lunun kültürel bir evrim sürecinden geçti¤ine ve en üst kademenin Beyaz

Adam'›n medeniyeti oldu¤una inanan sosyal bilimciler taraf›ndan coflkuyla

karfl›land›. Bunun bir sonucu olarak, 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndaki Bat›l›

bilim adamlar›n›n çok büyük bir k›sm› ›rkç›l›¤› fliddetle benimsediler.13

Darwin'den sonra gelen Darwinistler ise, onun ›rkç› görüfllerini is-

patlama çabas› içine girdiler. Bu u¤urda birçok bilimsel çarp›tma ve sah-

tekarl›k yapmaktan ise çekinmediler. Çünkü bunu ispatlad›klar› takdirde,

kendi üstünlüklerini ve di¤er ›rklar› ezme, sömürme ve hatta gerekti¤in-

de yok etme "haklar›n›" bilimsel olarak ispatlam›fl olacaklar›n› düflünü-

yorlard›.

Stephen Jay Gould da The Mismeasure of Man (‹nsan›n Yanl›fl Ölçü-

mü) isimli kitab›n›n 3. bölümünde, baz› antropologlar›n, beyaz ›rk›n üs-

tünlü¤ünü kan›tlamak için verileri çarp›tt›klar›n› belirtmektedir. Go-

uld'un belirtti¤ine göre, en çok baflvurduklar› yöntem, bulduklar› kafata-

s› fosillerinin beyin hacimleri konusunda çarp›tmalar yapmalar›d›r. Go-

uld kitab›nda birçok antropolo¤un, do¤ru bir ölçü olmamas›na ra¤men,

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR30

beyin hacmini zeka ile ilintili gösterdiklerini ve buna ba¤l› olarak, özellik-

le Kafkasyal›lar'›n beyin hacimlerini abartt›klar›n› ve zencilerle K›z›lderi-

lilerin kafataslar›n› olduklar›ndan daha küçük gösterdiklerini anlatmak-

tad›r.14

Gould, Ever Since Darwin (Darwin'den Bu Yana) isimli kitab›nda ise,

Darwinistler'in, baz› ›rklar› afla¤› bir tür olarak göstermek için girifltikleri

sapk›n iddialar› flöyle aç›klar:

Haeckel (Alman Darwinist) ve çal›flma arkadafllar› da, Kuzey Avrupal› be-

yazlar›n ›rksal üstünlü¤ünü göstermek için rekapitülasyon teorisini (yinele-

meli oluflum teorisi) kulland›. ‹nsan anatomisi ve davran›fl›na iliflkin bulgu-

lar› tarayarak, beyinlerden göbek deliklerine kadar bulabildikleri herfleyi

kulland›lar. Herbert Spencer flöyle yazd›: '‹lkellerin zihinsel özellikleri(…)

uygarlar›n çocuklar›nda görülen özelliklerdir.' Carl Vogt 1864'te ayn› fleyi

daha güçlü bir flekilde ifade etti: 'Büyümüfl zenci, zihinsel yetiler yönünden

çocu¤un do¤as›n› paylafl›r. (…) Baz› kabileler kendilerine özgü organizas-

yonlara sahip devletler kurmufllard›r. Ama geri kalanlara bakarak, bu ›rk›n

geçmiflte ya da günümüzde, insanl›¤›n ilerleyifline hiz-

met etmifl ya da korunmaya de¤ecek hiçbir fley yapma-

d›¤›n› çekinmeden söyleyebiliriz.' Frans›z t›bbi anato-

mi bilgini Etienne Serres gayet ciddi bir flekilde, siyah

erkeklerin ilkel oldu¤unu çünkü göbek deliklerinin se-

viyesinin düflük oldu¤unu ileri sürmüfltü.15

Darwin'in ça¤dafl› evrimci Havelock Ellis de

1894'de "Birçok Afrikal› ›rkta çocuklar, Avru-pal› çocuklara göre belki biraz daha az zeki-

dir. Ama Afrikal› büyüdükçe aptallafl›rve bütün toplumsal yaflam› dar görüfllübir rutine dönüflür; oysa Avrupal›, can-l›l›¤›n› korur."16 diyerek, üstün ve

afla¤› ›rk ayr›m›n› sözde "bilimsel"

bir aç›klamayla desteklemiflti.

Frans›z Darwinist antropolog Vac-

her de Lapouge ise, Race et Milieu Social: Es-

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 31

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Stephen Jay Gould veDarwin'in ›rkç› yönünüaç›klad›¤› kitab›

sais d'Anthroposociologie (Irk ve Sosyal Çevre: Antropo-sosyoloji Üzerine Dene-

meler) (Paris 1909) adl› yap›t›nda beyaz olmayan s›n›flar›n, uygar yaflama

uyum sa¤layamam›fl vahflilerin çocuklar› ya da kan› bozulmufl s›n›flar›n

soysuz temsilcileri olduklar› görüflünü ortaya att›. Paris'in afla¤› ve yuka-

r› s›n›flar›n›n mezarl›klar›ndaki kafataslar›n› ölçerek sonuçlar ç›kard›. Bu

sonuçlara göre; insanlar kafataslar›na göre zengin, kendilerine güvenli,

özgürlük e¤ilimli iken, di¤er k›sm› tutucu, azla yetinen, iyi uflak niteli¤i

tafl›yan kimseler oluyorlard›; s›n›flar toplumsal ay›klanman›n ürünleriy-

di; toplumun yüksek s›n›flar› yüksek ›rklarla çak›fl›yordu; zenginlik dere-

cesi ile kafatas› endeksi orant›l› gidiyordu. Lapogue en sonunda bir keha-

nette bulundu: "Benim görüflüm odur ki, önümüzdeki y›llarda insanlar

birbirlerini kafataslar› yuvarlak ya da sivridir diye bo¤azlayacaklar" dedi

ve bu kehaneti kitab›n ilerleyen sayfalar›nda detaylar›yla görece¤imiz gi-

bi do¤ru ç›kt› ve 20. yüzy›l ›rkç›l›k nedeniyle yap›lan katliamlara tan›k ol-

du!…

Yaln›z antropologlar de¤il, entomolojistler (böcek bilimcileri) dahi

Darwinizm'in körükledi¤i ›rkç›l›k kervan›na sapk›n iddialarla kat›ld›lar.

Örne¤in, 1861 y›l›nda, bir ‹ngiliz entomolojisti dünyan›n çeflitli yerlerinde

yaflayan insanlar›n bedenlerinden bit toplat›p bunlar› inceledikten sonra

renklerinin ve büyüklüklerinin farkl› olduklar›, bir ›rk›n bitinin bir baflka

›rk›n bedeninde yaflayamayaca¤› gibi bugünün bilim düzeyinden bak›ld›-

¤›nda tek kelimeyle safsata olan bir sonuca ulaflm›flt›.17 Bilim adam› s›fat-

l› kifliler bile böyle aç›klamalar yapt›ktan sonra, baz› dogmatik ›rkç›lar›n

"zencilerin bitleri dahi zenci" gibi ak›l ve mant›k d›fl›, hiçbir anlam› olma-

yan sloganlar kullanmalar› pek yad›rganmad›.

Özetle, Darwin'in teorisinin ›rkç› yönü 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda

kendine çok elveriflli bir zemin buldu. Çünkü o dönemde Avrupal› "beyaz

adam", tam da böyle bir teorinin kendi suçlar›n› meflrulaflt›rmas›n› bekli-

yordu.

‹ngiliz Sömürgecili¤i ve Darwinizm

Darwin'in ›rkç› görüfllerinden en çok ç›kar sa¤layan ülke, Darwin'in

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR32

kendi vatan› ‹ngiltere oldu. Darwin, teorisini ortaya att›¤› y›llarda, ‹ngil-

tere dünyan›n bir numaral› sömürge imparatorlu¤unu kurmufl durum-

dayd›. Hindistan'dan Latin Amerika'ya kadar uzanan dev bir co¤rafyan›n

tüm do¤al kaynaklar›, ‹ngiliz ‹mparatorlu¤u taraf›ndan sömürülüyordu.

"Beyaz adam", kendi ç›kar› için dünyay› ya¤mal›yordu.

Ama elbette baflta ‹ngiltere olmak üzere sömürgeci ülkelerin hiçbiri

"ya¤mac›" olarak görülmek ve tarihe öyle yaz›lmak istemiyorlard›. Bu ne-

denle yapt›klar› ifli hakl› gibi gösterecek bir aç›klama ar›yorlard›. Bu aç›k-

lama, sömürülen insanlar› "ilkel insanlar", hatta "hayvan›ms› canl›lar" gi-

bi gösterebilmekti. Böylece katledilenler veya insanl›k d›fl› muameleye

maruz b›rak›lanlar, insan de¤il, yar› insan yar› hayvan canl›lar olarak gö-

rülebilecek ve onlara karfl› yap›lanlar bir suç teflkil etmeyecekti.

Asl›nda bu aray›fl yeni de¤ildi; dünya üzerinde sömürgecili¤in ilk

yay›l›fl dönemi olan 15 ve 16. yüzy›llara kadar dayan›yordu. Baz› ›rklar›n

yar› hayvan özelli¤i gösterdi¤iyle ilgili iddialar, ilk olarak Christopher

Columbus'un Amerika yolculuklar›nda ortaya at›lm›flt›. Bu iddialara gö-

re, Amerikal› yerliler gerçek birer insan de¤il, geliflmifl bir hayvan türüy-

dü. Bu nedenle de ‹spanyol sömürgecilerin hizmetine koflulabilirlerdi.

Her ne kadar Amerika'n›n keflfi hakk›nda çevrilen filmlerde

Columbus'un yerlilere karfl› çok insanc›l ve s›cak bir yaklafl›m› oldu¤u

imaj› verilse de, gerçekte Columbus yerlileri insan olarak görmüyordu.18

Christopher Columbus, büyük bir katliam› ilk bafllatan kifli oldu.

Keflfetti¤i yerlerde ‹spanyol kolonileri oluflturan Columbus yerlileri köle-

lefltirdi ve ilk olarak köle ticaretini bafllatt›. Columbus'un yerlilere uygu-

lad›¤› bask› ve sömürü politikas›n›, onu izleyen ‹spanyol "fatihleri" de-

vam ettirdiler; yap›lan katliamlar çok ileri boyutlara ulaflt›. Örne¤in, Co-

lumbus ilk geldi¤inde nüfusu 200 bin olan bir adada 20 y›l geçmeden sa-

dece 50 bin, 1540 y›l›nda ise sadece bin kifli kalm›flt›. ‹spanyol fatihlerinin

en ünlüsü Fernando Cortés ise 1519 fiubat'›nda Meksika'ya ayak bast›¤›n-

da toplam K›z›lderili nüfusu 25 milyonken, 1605 y›l›nda 1 milyona inmifl-

ti. Hispaniola adas›nda 1492'de 7-8 milyon olan nüfus 1496'da 4 milyon,

1570 y›l›nda ise sadece 125 kifliye düfltü. Tarihçilerin verdikleri rakamlara

göre, Columbus'un k›taya ayak basmas›ndan sonraki bir yüzy›ldan daha

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 33

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR34

az bir süre içinde 95 milyon yerli sömürgeciler taraf›ndan katledildi. Co-

lumbus, Amerika'y› keflfetti¤inde k›tada 30 milyon K›z›lderili yafl›yordu.

O zamandan bugüne gerçekleflen katliamlar neticesinde ise 2 milyon nü-

fuslu kay›p bir ›rk haline geldiler.

Bu katliamlar›n bu kadar ac›mas›z boyutlara ulaflmas›n›n nedeni, K›-

z›lderililerin insan olarak görülmemeleri, hayvan olarak kabul edilmele-

riydi.

Ancak sömürgecilerin bu iddialar› fazla taraftar toplamad›. Çünkü o

dönemde Avrupa'da, tüm insanlar› Allah'›n eflit olarak yaratt›¤› ve hepsi-

nin tek bir atadan, Hz. Adem'den geldikleri gerçe¤i yayg›n bir kabul gö-

rüyordu. Hatta Katolik Kilisesi, bu ya¤mac› istilac›lara karfl› kesin bir ta-

v›r koymufltu. Bunun en bilinen örneklerinden biri Chiapas psikoposu

Bartolome de Las Casas'›n, Columbus ile birlikte Yeni Dünya'ya ayak ba-

san kolonicilerin "yerliler bir tür hayvand›r" iddias›na karfl›l›k, yerlilerin

"gerçek birer insan" olduklar›n› söyleyerek verdi¤i yan›tt›r. 1537 y›l›nda

KIZILDER‹L‹ KATL‹AMI

Christopher Columbus'unAmerika'y› keflfi ile korkunç birK›z›lderili katliam› bafllad›.

ise Papa III. Paul yay›nlad›¤› bir fermanda yerlilere yap›lan vahfli muame-

leyi lanetlemifl, K›z›lderililerin iman etme yetene¤ine sahip gerçek insan-

lar olduklar›n› aç›klam›flt›r.19

Oysa 19. yüzy›la gelindi¤inde durum de¤iflti. Materyalist felsefenin

yay›lmas›yla ve toplumlar›n dinden uzaklaflmas›yla birlikte, insanlar›

Allah'›n yaratt›¤› gerçe¤i de göz ard› edilmeye baflland›. Bu, önceki sayfa-

larda da de¤inildi¤i gibi ayn› zamanda ›rkç›l›¤›n da yükselifli idi.

Darwinist-materyalist felsefenin 19. yüzy›lda yükselmesiyle, ›rkç›l›k

da güçlenmiflti ve bu da Avrupa'n›n emperyalist düzenine büyük bir des-

tek sa¤lam›fl oluyordu.

Oxford, Stanford, Harvard gibi üniversitelerde y›llarca tarih profe-

sörlü¤ü yapm›fl olan James Joll, halen üniversitelerde ders kitab› olarak

okutulan "Europe Since 1870" (1870'den Bu Yana Avrupa) isimli kaynak

kitab›nda, Darwinizm ile emperyalizm ve ›rkç›l›k aras›ndaki ideolojik ilifl-

kiyi flöyle anlat›r:

Emperyalizm kavram›na ilham veren fikirlerin en önemlisi, "Sosyal Darwi-

nizm" bafll›¤› alt›nda s›n›fland›r›labilecek olanlard›r. Bu fikir-

ler; devletler aras›ndaki iliflkiyi daimi bir mücadele olarak ka-

bul eder. Bu mücadelede baz› ›rklar di¤erlerine göre "üstün"

say›lm›fl ve bir evrimsel süreç içinde güçlülerin kendilerini sü-

rekli ortaya koymalar› gerekti¤i kabul edilmifltir.

‹ngiliz do¤abilimci Charles Darwin, 1859'da yay›nlanan Tür-

lerin Kökeni onu 1871'de takip eden ‹nsan›n Türeyifli adl› ki-

taplar›yla büyük bir tart›flma bafllatm›fl ve Avrupa düflüncesi-

nin farkl› dallar›n› ayn› anda etkilemifltir… Darwin'in fikirle-

ri, ve onun ‹ngiliz felsefeci Herbert Spencer gibi baz› ça¤-

dafllar›n›n düflünceleri, çok h›zl› bir biçimde bilim d›fl›n-

daki alanlara da uygulanm›flt›r… Darwinizm'in top-

lumsal geliflmeye en çok uygulanabilir olan yönü ise,

dünyada do¤al kaynaklar›n besleyemeyece¤i bir nu-

füs fazlas› bulundu¤u ve bunun her zaman güçlü-

lerin veya "uygunlar›n" galip ç›kaca¤› daimi bir

yaflam mücadelesi gerekti¤i yönündeki inanç-

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 35

Kraliçe Victoria ve üsttekatliamlar›n›n bafl aktörü‹spanyol Fernando Cortés

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR36

t›r. Baz› sosyal bilimciler için, bu noktadan hareketle, en "uygun" kavram›-

na ahlaki bir mana katmak ve dolay›s›yla yaflam mücadelesinde üstün gelen

türlerin veya ›rklar›n ahlaken üstün olduklar›n› savunmak çok kolay olmufl-

tur.

Dolay›s›yla do¤al seleksiyon doktrini, kolayl›kla Frans›z yazar Arthur Gobi-

neau taraf›ndan gelifltirilen bir baflka fikir ekolüyle de birleflmifltir. Gobine-

au, 1853 y›l›nda ‹nsan "Irklar›n›n Eflitsizli¤i Üzerine Bir Makale" adl› çal›fl-

may› yay›nlayan kiflidir. Gobineau geliflmedeki en önemli etkenin ›rk oldu-

¤unu savunmufl ve di¤erlerine üstünlük sa¤layan ›rklar›n, kendi ›rksal saf-

l›klar›n› en iyi koruyabilenler oldu¤unu ileri sürmüfltür. Gobineau'ya göre,

tarihteki bu yaflam mücadelesinde en üstün gelen ›rk, Aryan ›rk› olmufltur…

Bu fikirleri bir aflama daha ileri götüren kifli ise, ‹ngiliz yazar Houston Ste-

wart Chamberlain'dir… Hitler yazara (Chamberlain'e) o kadar hayranl›k

beslemifltir ki, onu 1927 y›l›nda ölüm döfle¤inde ziyarete gelmifltir.20

Görüldü¤ü gibi Darwin'den ›rkç› düflünürlere, emperyalistlere ve

oradan da Hitler'e kadar uzanan bir ideolojik zincir vard›r. Darwinizm,

hem 19. yüzy›lda dünyay› kana bulayan emperyalizmin hem de 20. yüz-

y›lda ayn› ifli gerçeklefltiren Nazizm'in ideolojik temelidir.

Kraliçe Victoria'n›n ad›yla an›lan Viktorya Dönemi ‹ngilteresi, arad›-

¤› sözde bilimsel zemini Darwinizm'de bulmufltu.

‹ngiltere sömürgecilikten büyük bir kazanç sa¤l›yordu ve sömürge-

lerinde yaflayan insanlar› kendi menfaatleri için belalara u¤ratmaktan çe-

kinmiyordu. ‹ngiliz emperyalizminin bu kirli siyasetinin örneklerinden

biri Çin'e karfl› aç›lan "Afyon Savafllar›" oldu. ‹ngiltere, Hindistan'da ye-

tifltirdi¤i afyonu 19. yüzy›l›n ilk çeyre¤inden itibaren Çin'e kaçak olarak

sokmaya bafllad›. D›fl ticaretindeki a盤› kapatmak için yapt›¤› bu afyon

kaçakç›l›¤›na giderek h›z verdi. Uyuflturucunun ülkeye s›zmas› ise bir

yandan Çin devletinin kendi topraklar› üzerindeki otoritesini derinden

sarsm›flt›. Toplumdaki yozlaflma k›sa sürede ciddi boyutlara ulaflt›. Çin

hükümetinin uzun süre tereddüt ettikten sonra ç›karmak zorunda kald›-

¤› afyon yasa¤›, ilk Afyon Savafl›'na (1838-1842) yol açt›. Bu savafl ülkeyi

kesin olarak y›k›ma sürükledi. Çin, yabanc› güçlerle her karfl› karfl›ya ge-

liflinde ordusunun yetersizli¤i yüzünden boyun e¤mek ve onlar›n giderek

artan isteklerini kabul etmek zorunda kald›. Bat›l›lar 1842 y›l›ndan itiba-

ren yavafl yavafl Çin topraklar› içinde gerçek nüfuz bölgeleri edindiler;

Çinlilerin elinden büyük liman mahallelerini (imtiyazlar) ald›lar, tarlalar›

kiralad›lar ve ülkenin kendilerine en çok yarar sa¤layacak flekilde d›flar›

aç›lmas›n› flart kofltular. Tüm bunlar›n sonucunda ülkede yaflanan sefalet,

hükümetin zaafiyeti ve Çin topraklar›n›n yavafl yavafl elden gidiyor olma-

s› birçok ayaklanmaya yol açt›.

Çin'de yaflananlar, ‹ngiltere'nin politikas›n›n sonuçlar›ndan sadece

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 37

PILTDOWN ADAMI SAHTEKARLI⁄I

ngiliz emperyalizminin evrim te-

orisinden ald›¤› ilham›n en ilginç

göstergelerinden biri, Piltdown

Adam› skandal› oldu.

1912 y›l›nda ‹ngiltere'nin Piltdown böl-

gesinde garip bir kafatas› fosili bulundu.

Fosili bulan Charles Dawson adl› bilim

adam› ve ekibi, bunun yar› maymun yar›

insan bir canl›ya ait oldu¤unu ilan etti. Fo-

sili inceleyen tan›nm›fl evrimci anatomist

Arthur Keith de bu sonucu do¤rulad›.

Ancak Dawson'›n ve Keith'in özellikle

vurgulad›¤› bir nokta vard›. Bulunan fosi-

lin beyni, aynen günümüz insanlar›n›nki

kadar büyüktü. Çene ise maymunsu özel-

likler gösteriyordu.

Piltdown fosilinin bu büyük beyni, ‹n-

gilizleri bir anda ilginç bir gurur duygusu-

na kapt›rd›. Bu kafatas› ‹ngiltere'de bulun-

du¤una göre, ‹ngilizlerin atas› olmal›yd›.

Fosilin beyninin büyük olmas› ise, ‹ngiliz-

lerin tüm di¤er insan ›rklar›ndan çok daha

önce evrimlefltikleri, yani onlardan üstün

olduklar› fleklinde yorumlanm›flt›.

‹flte bu nedenle Piltdown buluflu ‹ngil-

tere'de büyük heyecan meydana getirdi.

Gazeteler ateflli bafl-

l›klar att›. Kalabal›k-

lar, ‹ngiliz gururunu

okflayan bu buluflu

coflkuyla kutlad›. ‹n-

giliz hükümeti ise, bu

büyük bulufltan dolay› Arthur Keith'e flö-

valyelik ünvan› verdi.

Tan›nm›fl evrimci paleontolog David

Johanson, Piltdown fosilinin ‹ngiliz emper-

yalizmiyle olan iliflkisini flöyle aç›klar:

Piltdown Adam› son derece Avrupa

merkezli bir geliflmeydi. Bu sayede sadece

beyin üstünlük sa¤lam›fl olmuyordu, ayn›

zamanda ‹ngilizler üstünlük sa¤lam›fl olu-

yordu.*

‹ngilizlerin Piltdown'dan ald›klar› üs-

tün ›rk ilham›, 1953 y›l›na kadar devam et-

ti. Ancak o y›l fosili detayl› olarak in-

celeyen Kenneth Oakley adl› bilim adam›,

bunun 20. yüzy›l›n en büyük sahtekarl›¤›

oldu¤unu ortaya ç›kard›. Fosil, bir insan

kafatas›na, bir orangutan çenesi eklen-

mesiyle üretilmiflti.

*Don Johanson, In Search of Human Origins,1994 WGBH Educational Foundation

‹‹

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR38

biriydi. 19. yüzy›l boyunca Güney Afrika, Hindistan, Avustralya gibi co¤-

rafyalarda ‹ngiliz emperyalizminin sömürüsü en ac› boyutlar›yla yaflan-

d›.

‹ngiltere'nin bu sömürü düzenini meflrulaflt›rmak, hakl› gibi göster-

mek ifli ise, baz› ‹ngiliz sosyal bilimcilerine ve bilim adamlar›na düflmüfl-

tü. ‹flte Charles Darwin, bunlar›n en önemlisi ve etkilisi oldu. Evrim süre-

cinde "ileri ›rklar" oldu¤unu öne süren, bunlar›n "beyaz ›rk" oldu¤unu id-

dia eden ve beyazlar›n di¤erlerini sömürmesini "do¤a kanunu" olarak

gösteren Darwindir.

Darwin'in sömürgeci ›rkç›l›¤a kazand›rd›¤› bu meflruiyet nedeniyle,

‹sviçre Federal Teknoloji Enstitüsü Yerbilimleri Bölüm Baflkan› ünlü Çin

kökenli bilim adam› Kenneth J. Hsu, Darwin'i "Victoria Dönemi ‹ngiltere-

si için ideal bir bilim adam›, Çin'e zorla afyon satabilmek için bu ülkeyi ifl-

gal eden, bunu da serbest ticaret ve 'en güçlülerin hayatta kalmas›' kura-

l›na dayand›ran ülkenin bilimsel dayana¤›" fleklinde tarif eder.21

Darwin'in Türk Düflmanl›¤›

‹ngiliz sömürgecili¤inin 19. yüzy›l›n sonlar›nda kendisine seçti¤i en

önemli hedef, Osmanl› ‹mparatorlu¤u'ydu.

Osmanl› Devleti, o dönemde Yemen'den Bosna-Hersek'e kadar uza-

nan dev bir co¤rafyan›n hakimiydi. Ancak as›rlard›r bar›fl, huzur ve istik-

rar içinde yönetti¤i bu co¤rafyay› kontrol etmekte zorlan›yordu. H›risti-

yan az›nl›klar ba¤›ms›zl›k amac›yla ayaklan›yor, Rusya gibi büyük askeri

güçler de Osmanl›'y› tehdit ediyordu.

Osmanl›'y› tehdit eden güçler aras›na, yüzy›l›n son çeyre¤inde ‹ngil-

tere ve Fransa da kat›ld›. Özellikle ‹ngiltere, Osmanl›'n›n güney eyaletle-

rine göz dikti. 1878'de imzalanan Berlin Anlaflmas›, Avrupa'n›n sömürge-

ci güçlerinin Osmanl›'y› paylaflma kararlar›n›n bir ifadesiydi. Befl y›l son-

ra, 1882'de, ‹ngiltere bir Osmanl› topra¤› olan M›s›r'› iflgal etti. ‹ngiliz sö-

mürgecili¤i, daha sonra da Osmanl›'n›n Ortado¤u'daki eyaletlerini ele ge-

çirme planlar›na giriflti.

‹ngiltere bu emperyalist politikalar›n› her zaman oldu¤u gibi ›rkç›l›-

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 39

¤a dayand›r›yordu. ‹ngiliz hükümeti kas›tl› olarak Osmanl›'y› ve özellik-

le Osmanl›'n›n asli unsuru olan Türk milletini sözde "geri" bir millet ola-

rak göstermeye çal›fl›yordu.

‹ngiliz Baflbakan› William Ewart Gladstone, aç›kça "Türkler insanl›-

¤›n insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekas› için onlar› As-

ya steplerine geri sürmeli veya Anadolu'da yok etmeliyiz" diyordu.22

Bu ve benzeri sözler, ‹ngiliz hükümeti taraf›ndan on y›llar boyunca

Osmanl›'ya yönelik bir propaganda malzemesi olarak kullan›ld›. ‹ngilte-

re, Türk Milletini, Avrupal› ileri ›rklara boyun e¤mesi gereken sözde geri

bir ›rk olarak göstermeye çal›flt›.

Bu propagandan›n sözde bilimsel dayana¤› ise Charles Darwin'di!...

Darwin'in Türk Milleti hakk›ndaki yorumlar›, 1888 y›l›nda yay›nla-

nan The Life and Letters of Charles Darwin (Charles Darwin'in Hayat› ve

Mektuplar›) adl› kitapta yer al›yordu. Darwin, do¤al seleksiyon sonucun-

Charles Darwin, ‹ngiltere'nin Osmanl›'yayönelik siyasi planlar›na katk›da bulun-mak amac›yla, teorisini kullanm›fl veTürk Milleti'ni geri bir ›rk olarak göster-meye çal›flm›flt›r. Günümüzün Türk düfl-manlar› hala Darwin'in bu hezeyanlar›n-dan destek almaktad›r.

DARWIN'‹N ÖZEL MEKTUPLARIN-

DA

da sözde "geri ›rklar"›n elenerek medeniyetin geliflmesine katk›da bulun-

du¤unu öne sürüyor ve sonra da Türk Milleti hakk›nda aynen flunlar›

söylüyordu:

Do¤al seleksiyona dayal› kavgan›n, medeniyetin ilerleyifline sizin zannetti-

¤inizden daha fazla yarar sa¤lad›¤›n› ve sa¤lamakta oldu¤unu ispatlayabi-

lirim. Düflünün ki, birkaç yüzy›l önce Avrupa, Türkler taraf›ndan iflgal edil-

di¤inde, Avrupa milletleri ne kadar büyük risk alt›nda kalm›flt›, ama art›k

bugün Avrupa'n›n Türkler taraf›ndan iflgali bize ne kadar gülünç geliyor.

Avrupa ›rklar› olarak bilinen medeni ›rklar, yaflam mücadelesinde Türk

barbarl›¤›na karfl› galip gelmifllerdir. Dünyan›n çok da uzak olmayan bir

gelece¤ine bakt›¤›mda, bu tür afla¤› ›rklar›n ço¤unun medenileflmifl yüksek

›rklar taraf›ndan elimine edilece¤ini (yok edilece¤ini) görüyorum.23

Darwin'in bu hezeyan›, ‹ngiltere'nin Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nu y›k-

ma politikas›na destek vermek için yaz›lm›fl bir propaganda malzemesiy-

di. Nitekim bu propaganda malzemesi etkili oldu. Darwin'in "Türk Mille-

ti yak›nda yok olacakt›r; bu evrimin kanunudur" anlam›na gelen sözü, ‹n-

gilizlerin Türk düflman› propaganda kampanyalar›na sözde bilimsel bir

destek verdi.

‹ngiltere'nin Darwin'in kehanetini gerçeklefltirme hevesi, as›l olarak

I. Dünya Savafl›'nda hayata geçti. 1914'de bafllayan bu büyük savafl, bir

yanda Almanya ve Avusturya-Macaristan, di¤er yanda ise ‹ngiltere-Fran-

sa-Rusya ittifaklar›n›n aras›ndaki ç›kar çat›flmalar›ndan do¤mufltu. Ancak

savafl›n içindeki en önemli hesaplardan biri, Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nu

y›kma ve paylaflma hedefiydi.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR40

ÇANAKKALE SAVAfiI

Çanakkale Savafl›'nda TürkOrdusu, 250 bin flehit vererek‹ngilizlerin bafl›n› çekti¤i düfl-man kuvvetlerine karfl› kah-ramanca çarp›flt›.

‹ngiltere, iki ayr› yönden Osmanl› ‹mparatorlu¤u'na sald›rd›. Birinci

yön, Osmanl›'n›n Ortado¤u'daki topraklar›n› ele geçirmek amac›yla aç›-

lan Kanal, Filistin ve Irak cepheleriydi. ‹kinci yön ise, I. Dünya Savafl›'n›n

en kanl› muharebelerinden birinin yafland›¤› Çanakkale cephesi oldu. Ça-

nakkale'deki Türk ordusu, ‹ngilizlerin bafl›n› çekti¤i düflman kuvvetleri-

ne direnmek için 250 bin flehit vererek kahramanca çarp›flt›. ‹ngilizler ise,

sözde "afla¤› ›rk" olarak gördükleri Türklere karfl› savaflmak üzere, kendi

askerlerinden çok, Hintli askerleri ya da Avustralya, Yeni Zelanda gibi sö-

mürgelerinden devflirdikleri Anzak birliklerini göndermifllerdi.

Darwin'in Türk düflmanl›¤›n›n yank›lar›, I. Dünya Savafl›'n›n ard›n-

dan da devam etti. Bugün Avrupa'daki soydafllar›m›za karfl› haince sald›-

r›lar düzenleyen Avrupal› neo-Nazi gruplar›, hala Darwin'in Türk Milleti

hakk›ndaki hezeyanlar›ndan ilham al›yorlar. Bu Türk düflman› ›rkç› grup-

lar›n internet sayfalar›nda, Darwin'in Türkler hakk›ndaki sözleri yer al›-

yor. (Bkz. Hitler ve Darwin'in Kanl› ‹ttifak› bölümü)

Amerika'da Irkç›l›k ve Sosyal Darwinizm

Sosyal Darwinizm sadece ‹ngiltere'deki de¤il, dünyan›n di¤er ülke-

lerindeki emperyalistlere ve ›rkç›lara dayanak sa¤l›yordu. Bu nedenle

tüm dünyada h›zla yay›ld›. Teoriyi benimseyen-

lerin bafl›nda, ABD Baflkan› Theodore Roosevelt

geliyordu. Roosevelt, K›z›lderililere karfl› "teh-

cir" (bir yerden zorla göç ettirmek, sürmek) ad›

alt›nda uygulanan etnik temizlik program›n›n

en önde gelen uygulay›c› ve savunucusuydu.

The Winning of The West(Bat›n›n Zaferi) adl› kita-

b›nda katliam›n ideoloji-

sini kurarak, K›z›lderili-

leri ortadan kald›racak

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 41

ABD Baflkan› T. Roosevelt,Bat›n›n Zaferi isimli kitab›ndakatliam›n ideolojisini kurdu vesonra bu katliam› uygulad›.

›rksal bir savafl›n kaç›n›lmaz oldu¤unu anlatm›flt›. En büyük dayana¤› ise

kendisine yerlileri ilkel bir tür olarak tan›mlama imkan›n› veren Darwi-

nizm'di.24

Roosevelt'in öngördü¤ü gibi K›z›lderililerle yap›lan anlaflmalar›n

hiçbirine sad›k kal›nmad› ve buna da "ilkel ›rk" safsatas› ile sahte bir mefl-

ruiyet sa¤land›. Kongre, K›z›lderililerle yap›lan tüm anlaflmalar› 1871 y›-

l›nda bir kenara atm›fl ve onlar› içinde ölümü bekleyecekleri ölü toprakla-

ra sürmeye karar vermiflti. Karfl› taraf insan olarak alg›lanmad›ktan son-

ra onlarla yap›lan anlaflmalar›n nas›l bir de¤eri olabilirdi?…

Roosevelt ayr›ca ‹ngilizce konuflan insanlar›n (Anglo Saxonlar›n)

tüm insan ›rklar›n›n en ilerisi olduklar›n› öne sürmüfl ve Anglo Saxonlar

ile di¤er ›rklar aras›nda kaç›n›lmaz bir savafl olaca¤›n› öngörmüfltü.25

Anglo Saxon ›rkç›l›¤›n›n önde gelen savunucular›ndan Amerikal› ev-

rimci Protestan Rahip Josiah Strong da ayn› mant›klar› kullan›yordu. Bir

keresinde flöyle yazm›flt›:

Dünya nüfusunun ›rklar›n son mücadelesini zorunlu k›laca¤› zaman yakla-

fl›yor. Birleflik Devletler de do¤al olarak, kendi kurumlar›n› insanl›¤›n geri

kalan bölümüne empoze edecek güce sahip olmal›d›r. Kimse kuflku duya-

maz ki, ›rklar aras›nda bu çat›flma, en güçlülerin ayakta kalmas› ile sonuç-

lanacakt›r.26

Sosyal Darwinizm'i kullanarak kendilerine meflruiyet sa¤lamaya ça-

l›flan ›rkç›lar›n aras›nda zenci düflmanlar› baflta geliyordu. ‹nsan ›rklar›n›

derecelere ay›ran ve en üstününü beyaz ›rk olarak tan›mlarken, en ilkeli-

ni de siyah olarak gösteren bu ›rkç› teoriler evrim kuram›na dört elle sa-

r›ld›lar.27

Evrimci ›rkç› teorisyenlerin bafl›nda gelen Henry Fairfield Osborn,

"‹nsan Irklar›n›n Evrimi" bafll›kl› bir makalesinde "ortalama bir zencinin

zeka yafl›, Homo Sapiens (günümüz insan›) türüne ait on bir yafl›ndaki bir

çoçu¤un zekas›na ancak ulaflabilir" diye yaz›yordu.28

Bu mant›¤a göre zenciler insan bile say›lm›yorlard›. Evrimci ›rkç› dü-

flüncenin en bilinen savunucular›ndan bir di¤eri olan Carletoun Coon ise

1962'de yay›nlad›¤› Origins of Races (Irklar›n Kökeni) adl› kitab›nda, siyah

›rkla beyaz ›rk›n henüz Homo erectus döneminde birbirinden ayr›lm›fl iki

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR42

ayr› tür oldu¤unu öne sürüyordu. Coon'a

göre beyazlar bu ayr›flmadan sonra evrim-

sel olarak öne geçmifllerdi. ‹flte ABD'de zen-

cilere karfl› ayr›mc›l›¤› savunanlar, uzun sü-

re bu sözde bilimsel aç›klamay› kulland›lar.

Kendilerini destekleyen bilimsel bir te-

orinin varl›¤›, Amerika'da ›rkç›l›¤› h›zla t›r-

mand›rd›. Irk ayr›m›na karfl› olmas›yla ta-

n›nan W. E. Dubois, 20. yüzy›l Amerikan

›rkç›l›¤›n› flöyle tan›mlar:

20. yüzy›l›n bafll›ca sorunu renk ayr›m› sorunu-

dur. Yeryüzünün en büyük demokrasisi olmay›

isteyen ve baz› aç›lardan da bunu baflarm›fl olan

bir ülkede ›rkç›l›k sorununun bu derece yayg›n

biçimde ortaya ç›km›fl olmas› onun paradoksla-

r›n›n en önemsizi de¤ildir. Köleli¤in kald›r›lma-

s› siyah ve beyaz halk aras›nda kardeflli¤in ku-

rulmas›na yetmemifl, k›sa süre içinde tesis edi-

len resmi ayr›mc›l›k günümüzde hala ç›k›fl yol-

lar› aranan hukuki ve fiili bir durum haline dö-

nüflmüfltür.29

"Jim Crow Yasalar›" ad›yla tan›nan ilk

›rk ayr›mc› yasalar›n ortaya ç›kmas› da bu

döneme rastlar. (Jim Crow, afla¤›lamak

amac›yla beyazlar taraf›ndan siyah-

lara tak›lan isimlerden biriydi).

Zencilere, kesinlikle insan gibi

davran›lm›yor, her yerde

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 43

Amerika'da 19. yy sonu ve 20. yüzy›lbafllar›nda zengin beyazlar zencilerekarfl› son derece ac›mas›zd›. Uygu-lamalar ve kanunlar zencilerin insanolarak görülmedi¤ini aç›kça gösteri-yordu. Kendileri büyük bir zenginlikiçinde yaflarken, zencilere insanl›kd›fl› muamelelerde bulunuyorlard›.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR44

afla¤›lanarak hor görülüyorlard›; üstelik bu ›rkç› tav›r birkaç kiflinin tavr›

de¤il, Amerikan devletinin yasalar ile bizzat belirledi¤i bir tav›rd›. Demir-

yollar› ve tramvaylarda ›rk ayr›m›n› benimseyen ilk yasa 1875'de Tenes-

see'de kabul edildikten hemen sonra, tüm

Güney eyaletlerinde birden demiryollar›n-

da ›rk ayr›m› uygulamas›na gidildi. Her

yere "Sadece Beyazlar ‹çin" ve "Siyahlar"

tabelalar› as›ld›. Asl›nda bunlar›n hepsi

mevcut durumun resmiyet kazan-

mas› anlam›na geliyordu.

ZENC‹LERE YAPILAN ZULÜM

Ku Klux Klan, zencilere yönelik enac›mas›z sald›r›lar› yapan ›rkç› grup-tu. Yandaki resimde gösterilen zin-cir, zenci kölelerin birbirlerine ba¤-land›klar› bir zincirdir.

Farkl› ›rklardan olanlar aras›nda evlilik yasakland›. Yasalara göre ayr›m

hastanelerde, cezaevlerinde, mezarl›klarda zorunluydu. Uygulamada ise

bu, otelleri, tiyatrolar›, kütüphaneleri ve hatta asansör ve kiliseleri de kap-

s›yordu. Ayr›m›n en a¤›r biçimde hissedildi¤i alan ise okullard›. Çünkü

bu, siyahlar›n aleyhine en a¤›r sonuçlar› veren uygulamayd› ve onlar›n

kültürel gelifliminin önündeki en büyük engeldi.

Irk ayr›m› uygulamalar›na yayg›n bir fliddet dalgas› efllik etti. Linç

edilen siyahlar›n say›s›nda h›zl› bir art›fl oldu. 1890-1901 y›llar› aras›nda

1300'ü aflk›n siyah linç edildi. Bu uygulamalar›n sonucunda birçok eyalet-

te siyahlar›n ayaklanmalar› bafllad›.

Bu sürece ›rkç› düflünce ve teoriler efllik etti. Amerikan biyolojik ›rk-

ç›l›¤› da k›sa bir süre sonra kendini R. B. Bean'in kafatas› ölçümü yoluyla

vard›¤› sonuçlarla ifade edecek ve yeni k›ta halk›n› denetim d›fl› bir göç

dalgas›ndan koruma bahanesi alt›nda, özel türde bir Amerikan ›rkç›l›¤›

ortaya ç›kacakt›. The Passing of the Great Race (Üstün Irk›n Sona Ermesi) ki-

tab›n›n yazar› (1916) Madison Grant; "iki ›rk›n kar›flmas›n›n afla¤› türden

ilkel bir ›rk›n ortaya ç›kmas›na yol açaca¤›n›" yazd› ve ›rklar aras› evlilik-

lerin yasaklanmas›n› istedi.30

Irkç›l›k, Amerika'da oldu¤u gibi tüm dünyada da Darwin'den önce

vard›. Ancak, daha önce de belirtildi¤i gibi, 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan

sonra Darwinizm, ›rkç› görüfl ve uygulamalara göstermelik bir destek

sa¤lad›. Örne¤in, bu bölümde de yer verildi¤i gibi ›rkç›lar görüfllerini ifa-

de ederlerken Darwinizm'in iddialar›n› slogan gibi kulland›lar. Dar-

win'den önce ac›mas›zl›k olarak görülen fikirler, Darwin'den sonra do¤a

kanunu olarak kabul edilmeye baflland›.

Darwinist Irkç›lar›n ‹nsanl›k D›fl› Uygulamalar›

Aborijin Soyk›r›m›

Avustralya'n›n yerli halk› "Aborijinler" olarak bilinir. K›tada binlerce

y›ld›r yaflamakta olan bu insanlar, Avrupal› göçmenlerin ülkede yay›lma-

s›yla birlikte tarihin en büyük soyk›r›mlar›ndan birine maruz kald›lar. Bu

soyk›r›m›n ideolojik temeli ise, Darwinizm'di. Darwinist ideologlar›n

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 45

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR46

Aborijinler hakk›ndaki görüflleri, bu

insanlar›n maruz kald›klar› vahfletin

teorisini oluflturdu.

Londra bas›lan Antropological Re-view'den evrimci antropolog Max

Muller, 1870'de insan ›rk›n› yedi kate-

goriye ay›rm›flt›; Aborijinler en altta

yer al›yordu ve Avrupal› beyazlar›n

soyu olan Aryan ›rk› en üst s›rada idi.

Ünlü bir sosyal Darwinist olan H. K.

Rusden ise Aborijinler hakk›nda 1876

y›l›nda flöyle bir aç›klamada bulundu:

En uygunlar›n yaflamas›, kuvvetin hakl›

oldu¤u anlam›na gelir. Bu nedenle afla¤›

›rk olan Avustralyal›lar› ve Maori ›rk›n›

yok ederken ac›mas›z ve de¤iflmeyen do-

¤al seleksiyon kanunlar›n› yerine getiri-

riz… ve miras›n› so¤uk kanl›l›kla

kabul ederiz.31

Tazmanya Royal Soci-

ety'nin baflkan› olan James

Barnard ise 1890'da; "yok et-

me ifllemi evrim ve en uygun-

lar›n yaflama kanununun bir

aksiyonudur" dedi ve "bu ne-

denle Avustralyal› Abori-

jinleri öldürme konu-

sunda suçlamay› hak

eden herhangi bir se-

bep yoktur" diye de-

vam etti.32

Darwin'in bes-

ledi¤i bu ›rkç›, ac›-

ABOR‹J‹N KATL‹AMI

Avustralyal› yerlilerAborijinler, evrimcilertaraf›ndan geliflmemifl birinsan türü olarakgörüldüler ve katledildiler.

mas›z ve vahfli görüfller sonucunda, Aborijinleri yok etmeye yönelik kor-

kunç bir katliam bafllat›ld›. Aborijinler öldürüldükten sonra, kafataslar›

istasyon benzeri yerlerin kap›lar›na as›ld›. Aborijin ailelerine zehirli ek-

mek verilerek öldürüldüler. Avustralya'n›n birçok yerindeki Aborijin yer-

leflim birimleri 50 y›l içinde vahfli bir biçimde ortadan kalkt›.33

Aborijinlere yönelik uygulamalar, katliamlarla da bitmedi. Bu ›rka

mensup pek çok insan, denek hayvan› muamelesi gördü. Washington

D.C.'deki Smithsonian Enstitüsü çeflitli ›rklardan 15.000 kiflinin kal›nt›la-

r›n› elinde tutuyordu. Hayvandan insana geçiflte "kay›p halka"y› olufltu-

rup oluflturmad›klar›n› gözlemlemek amac›yla ise 10.000 Avustralya

Aborijin yerlisi gemiyle British Museum'a götürüldü.

Müzeler sadece kemiklere ilgi duymakla kalmam›fl, ayn› zamanda

Aborijinlere ait beyinleri saklayarak yüksek fiyata satm›fllard›. Ayr›ca ör-

nek (numune) olarak kullan›lmak amac›yla Avustralya Aborijinlerinin öl-

dürüldüklerine dair kan›tlar da vard›r. Afla¤›da verilen bilgiler, bu ac›ma-

s›zl›¤›n göstergeleridir:

* "1866'da Bowen, Queensland'›n Belediye Baflkan› olan Korah Wills, bilim-

sel bir numune edinmek amac›yla, 1865 y›l›nda yerli kabile üyesini nas›l

parçalayarak öldürdü¤ünü aç›k bir flekilde, çizimlerle anlatm›flt›.

* Sidney'deki Avustralya Müzesi'nin müdürü Edward Ramsey (1874-1894),

Aborijinler'i "Avustralya hayvanlar›" olarak adland›rd›¤› bir müze kitap盤›

yay›nlad›. Kitapç›kta ayn› zamanda henüz öldürülmüfl örneklerin cesetleri-

nin nas›l çal›naca¤› ve kurflun yaralar›n›n nas›l t›kanaca¤› konusunda da ta-

limatlar yer al›yordu.

* Alman evrimci Amalie Dietrich (takma ad› Kara Ölüm Mele¤i'dir) Avust-

ralya'ya gelmifl ve Aborijinleri öldürüp derilerinin içini doldurarak sakla-

mak için izin istemiflti. K›sa süre içinde de amac›na ulaflm›flt›.

* Yeni bir Güney Galler misyoneri, Aborijin erkekleri, kad›nlar› ve çocukla-

r›ndan oluflan bir grubun atl› polis taraf›ndan katledilifline tan›k olarak deh-

flete düflmüfltü. Ard›ndan da 45 kafatas› kaynat›lm›fl ve aralar›ndan en iyi 10

kafatas› denizafl›r› ülkelere gönderildi.34

Aborijinlere uygulanan soyk›r›m 20. yüzy›lda da devam etti. Bu soy-

k›r›m›n yöntemleri aras›nda, Aborijin çocuklar›n›n ailelerinden zorla ko-

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 47

Harun Yahya (Adnan Oktar)

par›lmas› da vard›. Philadelphia Daily News gazetesinin 28 Nisan 1997 ta-

rihli say›s›nda, Alan Thornhill taraf›ndan haz›rlanan haberde, Aborijinle-

re karfl› kullan›lan bu yöntem flu flekilde anlat›lm›flt›:

ABORIGINE FAMILIES RECEUNT SEIZURES

(Aborijin Aileleri Kaç›r›lmalar›n Hesab›n› Soruyor)

Associated Press-Avustralya'n›n terk edilmifl Kuzeybat› çöllerinde yaflayan

Aborijinler, çocuklar›n›n devletin sa¤l›k yetkilileri taraf›ndan al›nmamas›

için, aç›k renk derili olanlar› kömür ile boyuyorlard›.

Kaç›r›lan çocuklardan biri y›llar sonra flöyle diyordu: "Yetkililer bulduklar›

anda sizi al›p götürüyorlard›, halk›m›z bizi sakl›yor, kömürle derilerimizi

boyuyorlard›."

Çocukken kaç›r›lm›fl bir iflçi; "Moola Bulla'ya götürüldü¤ümde sadece 5 ya

da 6 yafl›ndayd›m."

Onun hikayesi, "çal›nan nesil" ile ilgili soruflturma bafllatan Avustralya ‹n-

san Haklar› ve Eflit F›rsatlar Komisyonu taraf›ndan dinlenen binlerce ifade-

den yaln›zca birisiydi. 1910 y›l›ndan 1970'lere kadar Aborijin ailelerden

100.000 kadar çocuk kaç›r›lm›flt›... Aç›k tenli Aborijin çocuklar ailelerinden

kaç›r›larak, evlatl›k olarak beyaz ailelere veriliyordu. Kara derili olanlar ök-

süzler yurduna yerlefltiriliyordu.

Görüldü¤ü gibi yap›lan insanl›k d›fl› muameleler, katliamlar, ac›ma-

s›zl›klar, vahflet ve soyk›r›m, hep Darwinizm'in "do¤al seleksiyon", "ya-

flam mücadelesi", "güçlü olan›n elenmesi" tezleriyle meflrulaflt›r›l›yordu.

Aborijin yerlilerinin yaflad›klar› tüm bu korkunç olaylar ise, Darwi-

nizm'in dünyaya getirdi¤i belalar›n yaln›zca küçük bir bölümünü olufltu-

ruyordu.

Ota Benga

Darwin ‹nsan›n Türeyifli adl› kitab›yla, insan›n maymunlarla ortak bir

atadan evrimleflti¤ini iddia ettikten sonra, bu senaryoyu destekleyecek fo-

sil aray›fl› bafllad›. Ancak baz› evrimciler "yar› maymun-yar› insan" canl›-

lar›n sadece fosil kay›tlar›nda de¤il, dünyan›n farkl› bölgelerinde canl›

olarak da bulunabilece¤ine inan›yorlard›. 20. yüzy›l›n bafllar›nda bu "can-

l› ara geçifl formu" aray›fllar› baz› vahfletlere neden oldu. Bu vahfletlerden

biri, Ota Benga adl› pigmenin hikayesiydi.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR48

Ota Benga, 1904 y›l›nda Samuel Verner adl› evrimci bir araflt›rmac›

taraf›ndan Kongo'da yakalanm›flt›. Ad›, kendi dilinde "dost" anlam›na ge-

len yerli, evli ve iki çocuk babas›yd›. Ama bir

hayvan gibi zincirlendi, kafese kondu ve

ABD'ye götürüldü. Buradaki evrimci bilim a-

damlar›, St. Louis Dünya Fuar›'nda onu çeflit-

li maymun türleriyle birlikte kafese koyarak

"insana en yak›n ara geçifl formu" olarak tefl-

hir ettiler. ‹ki y›l sonra ise New York'taki

Bronx Hayvanat Bahçesi'ne götürdüler ve bir-

kaç flempanze, Dinah ad› verilen bir goril ve

Dohung ad› verilen bir orangutan ile birlikte

"insan›n eski atalar›" ad› alt›nda sergilediler.

Hayvanat bahçesinin evrimci müdürü Dr. Wil-

liam T. Hornaday, bu nadide "ara

geçifl formu"na sahip olman›n

kendisine verdi¤i gurur hakk›nda

uzun konuflmalar yapm›fl, ziya-

retçiler de kafese konan Ota Ben-

ga'ya s›radan bir hayvan gibi

davranm›fllard›. New York Times

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 49

OTA BENGA

Ota Benga, Afrikal› biryerliydi. Evrimci araflt›r-mac›lar taraf›ndan, birhayvan gibi yakaland›, ka-fese kondu ve maymun-larla birlikte bir hayvanatbahçesinde sergilendi.

gazetesinin o dönemde yay›nlanan bir nüshas›nda ziyaretçilerin tavr›

flöyle aktar›l›yordu:

... parkta 40.000 ziyaretçi vard›. Bu kalabal›ktaki hemen hemen her erkek,

her kad›n ve her çocuk parktaki Afrikal› vahfli adam› görmek için maymun

kafesini ziyaret ediyordu. Uluyarak, alay ederek, ba¤›r›p ça¤›rarak pigmeyi

rahats›z ediyorlard›...35

New York Journal gazetesinin, 17 Eylül 1906 tarihli nüshas›nda ise, bu

uygulaman›n evrimi kan›tlamak için yap›ld›¤›, ancak büyük bir haks›zl›k

ve zulüm oldu¤u flöyle vurgulan›yordu:

… Bu insanlar düflüncesizce ve ak›ls›zca bir maymun kafesinin içerisinde

Afrika'dan getirilen küçük bir insan cücesini sergilemifllerdi.

Onlar›n düflüncesi muhtemelen evrimdeki baz› derin dersleri insanlara

ö¤retmekti. Asl›nda baflar›lan tek sonuç, bu ülkenin beyazlar›ndan, en az›n-

dan sempati ve nezaketi hak eden Afrika ›rk›n›n vahflet gösterilerine maruz

kalmas›, ard›ndan da hor görülmesidir.

Ayn› güç taraf›ndan yarat›lan, hepimizi ayn› yere yerlefltiren, ayn› hisleri ve

ayn› ruhu lütfeden Allah'a karfl› fiziksel eksikli¤i olan bir insan› maymun-

larla bir kafese kapatmak ve bunu alay konusu edinmek çok ay›p ve i¤renç-

tir...36

New York Times gazetesi de, evrimi kan›tlama amac›yla Ota Benga'n›n

hayvanat bahçesinde sergilendi¤i konusuna yer verdi. Hayvanat bahçesi-

nin, Darwinist müdürünün yapt›¤› savunma ise son derece vicdans›zcay-

d›:

Geçen hafta New York hayvanat bahçesinde, ayn› kafeste bir Afrikal› pig-

meyle bir orangutan›n sergilenmesi çok fazla elefltirinin ortaya ç›kmas›na

neden oldu. Baz› kifliler zenciler ve maymunlar aras›ndaki yak›n bir akra-

bal›¤› göstermek için bunun müdür Hornaday taraf›ndan gerçeklefltirilen

bir teflebbüs oldu¤unu deklare ettiler. Dr. Hornaday bunu inkar etti. ''E¤er

bu küçük adam bir kafesin içerisindeyse oras› en konforlu yer oldu¤u için-

dir ve biz de onunla ilgili baflka ne yapaca¤›m›z› bilmedi¤imizdendir. Ota

Benga hiçbir manada bir tutuklu de¤ildir, fakat hiç kimse yan›nda birileri ol-

madan flehirde dolaflmas›na izin vermenin ak›ll›ca oldu¤unu söyleye-

mez…37

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR50

Ota Benga'n›n hayvanat bahçesinde gorillerle birlikte, bir hayvan gi-

bi sergilenmesi birçok çevrede rahats›zl›k oluflturdu. Baz› kurulufllar, Ota

Benga'n›n bir insan oldu¤unu, bu flekilde davran›lmas›n›n büyük bir ac›-

mas›zl›k oldu¤unu belirterek, bu uygulaman›n durdurulmas› için yetkili-

lere baflvurdular. Bu baflvurulardan biri New York Globe gazetesinin 12

Eylül 1906 tarihli nüshas›nda flöyle yer almaktayd›:

Globe'un editörüne;

Güneyde y›llarca yaflam›fl biriyim ve sonuçta zencilere karfl› fazla müsama-

hakar biri de¤ilim. Fakat onun insan oldu¤una inan›yorum. Bu büyük fleh-

rin yetkililerinin Bronx park›nda flahit olunan böyle bir görüntüye- zenci bir

erke¤in bir maymun kafesinin içerisinde sergilenmesine- izin vermelerinin

bir ay›p oldu¤una inan›yorum...

Bu pigme meselesi bir araflt›rma ve incelemeyi gerektirmektedir... A. E. R.

New York, 12 Eylül

Ota Benga'n›n normal bir insan muamelesi görmesi için yap›lan bafl-

vurulardan bir di¤eri ise flöyleydi:

‹nsan ve Maymun Gösterisi Papazlar Taraf›ndan K›nand›

Dr. Macarthur Serginin Onur K›r›c› Oldu¤unu Düflünüyor

Dr. MacArthur: ''Bu gösteriden sorumlu olan kifli, Afrikal›y› oldu¤u kadar

kendisini de alçak bir duruma düflürüyor. Bu küçük adam› bir hayvan yeri-

ne koymaktansa, Allah'›n ona verdi¤i yeteneklerin geliflimi için onu bir oku-

la yerlefltirmesi gerekirdi..."

Dr. Gilbert serginin büyük bir ay›p oldu¤unu düflünüyordu, kendisinin ve

di¤er papazlar›n Ota Benga'y› maymun kafesinden kurtar›p baflka bir yere

yerlefltirmek konusunda Dr. MacArthur'la iflbirli¤i yapmas›na karar vermifl-

ti...38

Tüm bu insanl›k d›fl› muamelenin sonucu ise Ota Benga'n›n intihar

etmesi oldu. Ancak burada problem bir insan›n hayat›n› kaybetmesinden

çok daha büyüktü. Bu olay, Darwinist ›rkç›l›¤›n uygulayabilece¤i ac›ma-

s›zl›¤›n ve vahfletin çok aç›k bir örne¤iydi.

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 51

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR52

nlü Arktik araflt›rmac›s› Ro-

bert Peary 1897 senesinde

New York City'ye bir grup

Kutup Eskimosu getirdi. Bu grubun en

küçü¤ü ise Minik ad›nda bir çocuktu.

Minik ve babas›n›n da içinde bulundu-

¤u grup uzun bir süre Amerikan Do¤a

Tarihi Müzesi'nde sergilendiler. Bu esna-

da Minik'in babas› hastal›ktan dolay› ha-

yat›n› kaybetti Minik ise kimsesiz ve ko-

rumas›z olarak New York'ta kald›. Ve bir

gün Minik, babas›n›n iskeletinin "türü-

nün bir örne¤i olarak" Amerikan Do¤a

Tarihi Müzesinde sergilendi¤ini gördü.

Babas›n›n cesedini istemesine ra¤men

müze yetkilileri bu iste¤ini geri çevirdi-

ler.

Minik'in hayat› ile ilgili dikkat çe-

ken bir baflka nokta ise, Eskimolar›

Amerika'ya getiren araflt›rmac› Robert

Peary'nin ›rkç› görüfllere sahip olmas›y-

d›. Eskimolar›n aras›nda yaflamas›na

ra¤men Peary,

aç›kça bu insan-

lar›n kendisi ile

eflit olmad›kla-

r›n› düflünü-

yordu. Peary'ye göre zenciler ve Eski-

molar afla¤› ›rklar›n mensuplar›yd›.

Güçlü, bilgili ve güvenilir aile geçindi-

ren insanlar olmalar›na ra¤men beyaz

adam kadar iyi de¤illerdi... Bir keresin-

de flöyle yazma küstahl›¤›nda bulun-

mufltu: 'S›kl›kla bana flu soru sorulmufl-

tur: 'Eskimolar›n dünyaya ne faydalar›

var?' Ticari teflebbüsler için herhangi bir

de¤erleri olamayacak kadar uzaktalar

ve üstelik baflarma ya da elde etme tut-

kular› yok... Yaflama verdikleri de¤er an-

cak bir tilki ya da bir ay›n›n, sadece içgü-

düsel olarak hayata verdi¤i de¤er ka-

dar." Peary'nin Eskimolar› Amerika'ya

getirme amac› ise, konuyu araflt›ran bir

yazar taraf›ndan flöyle aç›klan›yordu:

"Peary'nin bu alt› Eskimo'yu New York'a

getirme sebepleri neydi? … Muhteme-

len bu alt› Eskimo daha önce toplad›¤›

kafataslar› ve iskeletler gibi sadece birer

numuneydiler, ama damarlar›nda hala

kan dolaflt›¤› için daha ilginçtiler. Ayn›

zamanda ismen tan›d›¤› di¤er Eskimola-

r›n vücutlar›na karfl› marazi bir yak›nl›-

¤› da vard›; önceki sene bunlar› mezarla-

r›ndan ç›karm›fl ve müze salonlar›n›

onurland›rmak üzere güneye tafl›m›flt›."*

Minik, Ota Benga ve daha ismi bi-

le bilinmeyen birçok insan, baz› ›rklar›

"afla¤› ›rk" olarak gören sözde bilim

adamlar› taraf›ndan, bu ve benzeri flekil-

lerde insanl›k d›fl› muamelelere maruz

kald›lar.

*Ken Harper, Give Me My Father's Body,Steerforth Press, South Royalton, Vermonts.22

ÜÜ

ESK‹MOLAR VE IRKÇIUYGULAMA

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 53

DARWIN‹Z‹M ‹LE GÜÇ BULAN IRKÇI Z‹HN‹YETVARLI⁄INI HALA SÜRDÜRÜYOR...

Milli Gazete 9/04/00

Üstünlük Soya De¤il, Ahlaka Göredir

Darwin'in, insanlar› geliflmifl bir hayvan türü olarak göstermesi ve

baz› insan ›rklar›n› ise, henüz geliflimini tamamlayamam›fl, hayvana daha

yak›n türler olarak tan›tmas›, insanl›k tarihi için son derece tehlikeli ve

tahrip edici olmufltur. Darwin'in bu iddias›n› kendilerine rehber edinen-

ler, geçti¤imiz yüzy›l boyunca farkl› ›rklar› hiç ac›madan sömürmüfller,

onlar› çok zor koflullarda yaflatm›fllar, hatta soyk›r›ma u¤ratm›fllard›r.

Nitekim Brave New World (Cesur Yeni Dünya) kitab›n›n yazar› Bryan

Appleyard, ›rkç›l›¤›n temelinde yatan bu zalim anlay›fl› ve sonuçlar›n›

flöyle aç›klar:

Ne sebeple olursa olsun, ister bat›l inançla isterse bilimsel olarak bir kere si-

zin afla¤› bir yarat›k oldu¤unuza karar verilirse, size yapacaklar› vahfletin

bir s›n›r› olmaz. Ve bu vahfli uygulamalar›n› hakl› görürler, çünkü bir insa-

n›n afla¤› oldu¤una inan›ld›¤›nda onun kötü ve tehlikeli oldu¤u ve üstün

olanlara bir tehdit oluflturdu¤u kabul edilir. Hatta baz›lar› daha da ileri gi-

derek, afla¤› olanlar›n bütün insan ›rk›n›n sa¤l›¤›n› tehlikeye soktu¤unu id-

dia ederler. O zaman afla¤› ›rktan olanlar› k›s›rlaflt›rmay›, evliliklerini s›n›r-

lamay› veya cinayeti savunabilirler...39

Oysa yarat›l›fl olarak her insan birbirinin ayn›s›d›r. Her insan› Allah

yaratm›flt›r. Kuran'da insanlar›n yarat›l›fl› flöyle bildirilir:

Ki O, yaratt›¤› herfleyi en güzel yapan ve insan› yaratmaya bir çamurdan

bafllayand›r. Sonra onun soyunu bir özden (sülale'den), basbaya¤› bir su-

dan yapm›flt›r. Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üf-

ledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az flükrediyorsu-

nuz? (Secde Suresi, 7-9)

Yukar›daki ayetlerde bildirildi¤i gibi insanlar, Allah'›n Kendisi'nden

üfledi¤i ruhu tafl›maktad›r. Her insan –hiçbir ›rk ayr›m› olmaks›z›n- dü-

flünür; hisseder; sevinç, ac›, heyecan duyar; sevgiyi, flefkati, merhameti bi-

lir ve yine her insan zalimli¤i, afla¤›lanmay›, s›k›nt›y› da tan›r. Bu neden-

le tarih boyunca, farkl› ›rklardan insanlar› yar› geliflmifl hayvanlar zanne-

derek, onlara kötü muamelelerde bulunanlar, tek bir kifliyi dahi bu gerek-

çe ile incitenler, ezenler, sömürenler ve ayn› zamanda bu uygulamalar›

yapanlar› ürettikleri sahte delil ve teorilerle destekleyenler, cehalet içinde

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR54

büyük bir suç ifllemifllerdir.

Günümüzde de hemen her k›tada medeniyet olarak çok fazla gelifl-

memifl insan topluluklar› mevcuttur. Bu insanlar tüm insani özellikleri ta-

fl›makta, fakat teknik ve kültürel aç›dan bugün dünyaya genel olarak ha-

kim olan kriterlere sahip olamamaktad›rlar. Birçok topluluk yaflad›¤› ik-

lim ve do¤a koflullar› nedeniyle, dünya toplumlar›n›n genelinden tecrit

olarak yaflam›fl ve çok daha farkl› kültürler gelifltirmifltir. Ancak her birin-

de insanl›¤a ait tüm özellikler, gelenekler, al›flkanl›klar mevcuttur. Art ni-

yet tafl›yanlar, ›rkç›l›kta ç›kar görenler, Darwin'in teorisine dört elle sar›l-

m›fllar ve di¤er insanlardan hiçbir fark› olmayan bu insanlar› afla¤› bir ›r-

k›n mensuplar› ve hatta birer hayvan olarak kabul etmifllerdir. Bu görü-

flün sonucu olarak geri kalm›fl kifli ve topluluklar› yeterince evrimlefleme-

dikleri gerekçesiyle günümüzde bile ezen ve hor gören insanlar ortaya

ç›km›flt›r.

Oysa, Allah ›rkç›l›¤› kesin olarak yasaklar. Allah her insan› farkl›

renklerde ve farkl› diller ile yaratm›flt›r. Bu, Allah'›n yarat›fl›ndaki sanat ve

çeflitlili¤in bir göstergesidir:

Göklerin ve yerin yarat›lmas› ile dillerinizin ve renklerinizin ayr› olma-

s›, O'nun ayetlerindendir. fiüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler

vard›r. (Rum Suresi, 22)

Allah Kat›ndaki tek üstünlük ise insan›n takvas›, yani nefsini her tür-

lü günah ve isyandan, bozulma ve sapmalardan korumas›, bundan kay-

naklanan üstün ahlak›d›r. Takva d›fl›nda hiçbir insan›n hiçbir insan üze-

rinde, herhangi bir özelli¤inden dolay› üstünlü¤ü olamaz. Allah bunu bir

ayetinde flöyle bildirir:

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir difliden yaratt›k ve birbi-

rinizle tan›flman›z için sizi halklar ve kabileler (fleklinde) k›ld›k. fiüphe-

siz, Allah Kat›nda sizin en üstün (kerim) olan›n›z, (›rk ya da soyca de¤il)

takvaca en ileride olan›n›zd›r. fiüphesiz Allah, bilendir, haber aland›r.

(Hucurat Suresi, 13)

DD AA RR WW II NN '' ‹‹ NN II RR KK ÇÇ II LL II ⁄⁄ II VV EE SS ÖÖ MM ÜÜ RR GG EE CC ‹‹ LL ‹‹ KK 55

Harun Yahya (Adnan Oktar)

azizm, I. Dünya Savafl›'ndan yenik ç›kan Almanya'n›n

karmaflas› içinde do¤du. Nazi Partisi'nin lideri, h›rsl›

ve sald›rgan bir kiflili¤e sahip olan Adolf Hitler'di.

Hitler'in dünya görüflünün temelini ise ›rkç›l›k olufltu-

ruyordu. Hitler Alman milletinin asli unsurunu oluflturan Ari ›rk›n, di¤er

tüm ›rklardan üstün oldu¤una ve onlar› yönetmesi gerekti¤ine inanm›flt›.

Ari ›rk›n yak›nda bin y›ll›k bir dünya imparatorlu¤u kuraca¤›n› hayal

ediyordu.

Hitler'in bu ›rkç› teorilerine buldu¤u bilimsel dayanak ise, Darwin'in

evrim teorisiydi.

Hitler'in en önemli fikri dayana¤›, ›rkç› Alman tarihçi Heinrich von

Treitschke idi. Treitschke, Darwin'in evrim teorisinden fliddetle etkilenmifl

ve ›rkç› görüfllerini de Darwinizm'e dayand›rm›flt›. "Uluslar ancak Dar-

win'in yaflam kavgas›na benzer fliddetli bir rekabetle geliflebilirler" di-

yordu ve bunun da sürekli ve kaç›n›lmaz savafl demek olaca¤›n› belirti-

yordu. Ona göre "k›l›ç ile fetih, uygarl›¤›n barbarl›¤a, akl›n bilgisizli¤e

üstünlük sa¤lamas›n›n bir yolu" idi. "Sar› uluslar sanat yeteneklerinden

ve siyasal özgürlük anlay›fl›ndan yoksundurlar. Siyah ›rklar›n yazg›s›

beyazlara hizmet etmek ve sonsuza dek beyazlar›n tiksintilerine hedef

olmakt›r…" diye düflünüyordu.40

Hitler de teorilerini gelifltirirken, Treitschke gibi, Darwinizm'den,

özellikle Darwin'in "yaflam mücadelesi" fikrinden ilham ald›. Ünlü kitab›

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 57

Harun Yahya (Adnan Oktar)

NNDarwin ve Hitler'in Kanl› ‹ttifak›

Kavgam'›n ad›n›, bu yaflam mücadelesi fikrinden esinlenerek belirlemiflti.

Hitler de ayn› Darwin gibi, Avrupal› olmayan

›rklar› maymunlarla ayn› statüye koyuyor ve

flöyle diyordu: "Kuzey Avrupa Almanlar›n›

insanl›k tarihinden ç›kar›n, geriye maymun

dans›ndan baflka bir fley kalmaz".41

Hitler, 1933 y›l›nda, Nürnberg toplan-

t›s›nda "yüksek ›rk›n afla¤› ›rklar› idare

etti¤ini, bunun tabiatta görülen bir

hak oldu¤unu ve tek mant›kl› ger-

çek oldu¤unu" ileri sürdü.42

Ari ›rk›n›n üstünlü¤ünü savu-

nan Hitler, bu ›rk›n üstünlü¤ünün do¤a

taraf›ndan verildi¤ine inan›yordu. Yara-

t›l›fl Araflt›rmalar› Enstitüsü eski baflkan›

Prof. Henry M. Morris Hitler'in Kavgamadl› kitab›ndaki ifadelerine bir çal›flma-

s›nda flöyle yer vermifltir:

Nordik ›rk, biyolojik kal›t›m taraf›n-

dan asaletle kutsanm›flt›r… Tarih, do¤a tara-

f›ndan kurulan ›rksal hiyerarfliye uygun yeni

bir bin-y›ll›k imparatorluk kuracakt›r.43

‹nsanlar›n geliflmifl hayvanlar oldu-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR58

Hitler ve ide-olojisini an-latt›¤› kitab›Kavgam

¤una inanan Hitler, insan ›rk›n› gelifltirme saplant›s›yla sözde evrim sü-

recini kontrol etmesi veidareyi kendi elinde tutmas› gerekti¤ine inan›yor-

du. Nitekim Nazi hareketinin nihai hedefi de buydu. Bu hedefe ulaflmak

için ilk ad›m, afla¤› ›rklar›, üstün ›rk oldu¤una inand›klar› Aryan ›rk›ndan

ay›rmak, izole etmekti.

‹flte Naziler bu noktada, Darwinizm'i uygulamaya geçirdiler ve ken-

dilerine yine Darwinizm'den kaynaklanan "öjeni teorisi"ni örnek ald›lar.

Öjeni Teorisi Darwin'in Fikirlerine Dayan›r

20. yüzy›l›n ilk yar›s›nda çok say›da taraftar toplayan öjeni teorisi,

sakat ve hasta insanlar›n ay›klanmas› ve sa¤l›kl› bireylerin ço¤alt›lmas›

yoluyla bir insan ›rk›n›n "›slah edilmesi" anlam›na geliyordu. Bu sapk›n

teoriye göre, nas›l sa¤l›kl› hayvanlar birbirleriyle çiftlefltirilerek iyi hay-

van cinsleri oluflturuluyorsa, bir insan ›rk› da ›slah edilebilirdi.

Öjeni kuram›n› ortaya atan kifliler, tahmin edilebilece¤i gibi Darwi-

nistler'di. ‹ngiltere'deki öjeni ak›m›n›n bafl›n›, Charles Darwin'in kuzeni

Francis Galton ve o¤lu Leonard Darwin çekiyordu.

Öjeni fikrinin, Darwinizm'in do¤al bir sonucu oldu¤u çok aç›kt›. Ni-

tekim öjeni kavram›n› savunan yay›nlarda bu gerçek özellikle vurgulan›-

yor, "Öjeni, insan›n kendi evrimini kendisinin yönlendirmesidir" deniyor-

du.

Washington Üniversite-

si'nden t›p doktoru ve tarih pro-

fesörü Kenneth M. Ludmerer'in

belirtti¤ine göre öjeni fikri Pla-

ton'un "Devlet" adl› ünlü eseri

kadar eskiydi. Ancak Ludme-

rer, 19. yüzy›lda bu fikre olan il-

ginin artmas›n›n nedeninin

Darwinizm oldu¤unu belirtir:

...günümüze ait öjenik düflünce yal-

n›zca 19 yy'da uyand›. Bu yüzy›l s›ras›nda öjeniye ilgi-

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 59

Solda Francis Galton'un,sa¤da ise Leonard Dar-

win'in resmi görülüyor.

Harun Yahya (Adnan Oktar)

nin oluflmas›n›n bir kaç nedeni vard›r. En önemli

neden ise evrim teorisidir. Öjeni terimini de kefl-

feden Francis Galton fikirlerini kuzeni Charles

Darwin'in doktrinine dayand›r›yordu.44

Öjeniyi Almanya'da ilk benimseyen ve

yayan kifli ise, tan›nm›fl evrimci biyolog Ernst

Haeckel oldu. Haeckel, Darwin'in yak›n bir

dostu ve destekçisiydi. Evrim teorisini destek-

lemek için, farkl› canl›lar›n embriyolar›n›n bir-

birine benzedi¤ini öne süren "rekapitülasyon"

adl› iddiay› ortaya atm›flt›. Haeckel'in bu iddiay›

ortaya atarken çizim sahtekarl›klar› yapt›¤› ise

daha sonra anlafl›ld›.

Haeckel, bir yandan bu tip bilim sahtekarl›klar› yaparken, öte yan-

dan da öjeni propagandas› yürütüyordu. Yeni do¤an sakat bebeklerin za-

man geçirilmeden öldürülmesini, böylece toplumun evriminin h›zland›-

r›lmas›n› önermiflti. Daha da ileri gitmifl ve cüzzaml›lar›n, kanserlilerin ve

ak›l hastalar›n›n da ac›s›z bir biçimde öldürülmeleri gerekti¤ini, yoksa bu

kiflilerin topluma yük olacaklar›n› ve evrimi yavafllatacaklar›n› savun-

mufltu.

George Stein, Haeckel'in evrim teorisine olan körü körüne ba¤l›l›¤›-

n› flöyle özetlemifltir:

Haeckel Darwin'in do¤ru oldu¤unu iddia ediyordu... ‹nsan türü sorgulan-

mayacak bir flekilde hayvanlar aleminden evrimleflmiflti. ‹nsanlar›n sosyal

ve politik varl›¤› Darwin'in gösterdi¤i gibi evrim kanunlar›, do¤al seleksi-

yon ve biyoloji ile idare ediliyordu. Bunun tersini savunmak bat›l inançt›.45

Haeckel 1919 y›l›nda öldü. Ama fikirleri Naziler'e miras kald›. Hitler

iktidara geldikten k›sa bir süre sonra, resmi bir öjeni politikas› bafllatt›.

Ünlü kimya profesörü A. E. Wilder-Smith, Man's Origin, Man's Destiny(‹nsan›n Kökeni, ‹nsan›n Kaderi) adl› kitab›nda Hitler'in kendi a¤z›ndan

bu yeni politikas›n› anlatt›¤› sözlerine flöyle yer vermektedir:

Devlet için, zihin ve beden e¤itiminin önemli bir yeri vard›r, ancak insan se-

çimi de en az bunun kadar önemlidir. Devletin, genetik olarak hastal›kl› ve-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR60

Ernst Haeckel

ya alenen hasta olan bireylerin üreme için uygun olmad›klar›n› deklare et-

me sorumlulu¤u vard›r... Ve bu sorumlulu¤u hiçbir anlay›fl göstermeden

ve baflkalar›n›n da anlamalar›n› beklemeden ac›mas›zca uygulamal›d›r...

600 y›ll›k bir zaman dilimi boyunca vücudu sakat olan veya fiziksel olarak

hasta olan kimselerin üremesini durdurmak... insan sa¤l›¤›nda bugün el-

de edilemeyen bir geliflim sa¤layacakt›r. E¤er ›rk›n en sa¤l›kl› olan üyeleri

planl› bir flekilde ürerlerse sonuçta bugün hala tafl›d›¤›m›z hem ruhsal hem

de bedensel aç›dan bozuk tohumlar›n olmad›¤›.... bir ›rk oluflacakt›r.46

Hitler'in bu politikas›n›n gere¤i olarak, Alman toplumu içindeki ak›l

hastalar›, sakatlar, do¤ufltan körler ve kal›tsal hastal›klara sahip olanlar,

özel "sterilizasyon merkezleri"nde topland›lar. Bu kiflilere, Alman ›rk›n›n

safl›¤›n› ve evrimsel ilerleyiflini bozan parazitler olarak bak›l›yordu. Nite-

kim bir süre sonra toplumdan soyutlanan bu insanlar, Hitler'den gelen

gizli bir talimata dayan›larak öldürülmeye baflland›.

Genetik olarak afla¤› kabul edilenler "yarars›z" ve milletin geliflimine

engel olarak nitelendirilince bu cinayetler makul gösterildi. Afla¤› ›rk ola-

rak görülen gruplara yavafl yavafl çeflitli ›rklar ve milletler dahil edilmeye

baflland›. Daha sonra sa¤l›ks›z yafll› insanlar, saral›lar, ciddi ak›l kusurla-

r›na sahip olanlar, sa¤›rlar ve dilsizler, hatta bellirli ölümcül hastal›klara

sahip olan kifliler de dahil edildiler. 1936 Berlin Olimpiyat oyunlar›nda

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 61

Hitler'inöjeni politi-kas›yla öl-

dürülenyafll› ve sa-kat insanlar

Amerikal› zenci atlet Jesse Owen dört alt›n madalya kazand›ktan sonra

Hitler, ödül alan tüm yar›flmac›lar› kutlad›¤› halde, Jesse Owen'› kutlama-

y› reddederek stad› terketti. Baz› evrimciler kad›nlar›n erkeklerden daha

afla¤› oldu¤unu savundular. California'da önde gelen bir nöroloji profesö-

rü olan Dr. Robert Wartenberg, kad›nlar e¤er erkekler taraf›ndan korun-

mazlarsa yaflayamayacaklar›n› söyleyerek kad›nlar›n afla¤› oldu¤unu ka-

n›tlamaya çal›flt›. Kad›nlar›n, bu koruma nedeniyle daha yavafl elimine ol-

duklar›n› ileri sürdü. Bu fikirler do¤rultusunda Nazi Almanyas›'nda ka-

d›nlar›n baz› mesleklere girmeleri aç›kça yasakland›.47

Almanya'da ›rkç› bilim adamlar› Darwinizm'in ve öjeni fikrinin ge-

liflmesinden itibaren, "istenmeyen üyelerin öldürülmesi" gerekti¤ini aç›k-

ça savunmaya bafllam›fllard›. Bu bilim adamlar›ndan Adolf Jost 1895'de

yay›mlad›¤› Das Recht auf den Tod (Ölme Hakk›) isimli kitab›nda istenme-

yen insanlar› t›bbi olarak öldürmeye ça¤›r›yordu. Jost, "sosyal organiz-

man›n sa¤l›¤› için devletin bireyleri öldürme sorumlulu¤unu almas›

gerekti¤ini" iddia ediyordu. Adolf Jost, yaklafl›k 30 y›l sonra siyaset sah-

nesinde boy gösterecek olan Adolf Hitler'in ak›l hocas›yd›. Hitler de "Dev-

let yaln›zca sa¤l›kl› çocuklar›n

olmas›n› sa¤lamal›. Görülür fle-

kilde hasta olanlar›n ve salg›n

hastal›k tafl›yanlar›n uygun ol-

mad›¤› ilan edilmeli" diyordu.48

1933 y›l›nda ç›kart›lan bir

yasa ile 350 bin ak›l hastas›, 30

bin çingene ve yüzlerce zenci ço-

cuk, had›m etme, x ›fl›nlar›, en-

jeksiyon, genital bölgeye elektrik

verilmesi gibi yöntemlerle k›s›r-

laflt›r›ld›lar. Bir Nazi subay›,

"Nasyonal sosyalizm uygulama-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR62

1936 Berlin Olimpiyatlar›nda alt›nmadalya kazanan ancak zenci oldu-

¤u için Hitler taraf›ndan kutlanmayanJesse Owens

l› biyolojiden baflka bir fley de¤ildir." diyordu.49

Hitler masum insanlara yönelik bu cinayetlerle ve ac›mas›z uygula-

malarla Alman ›rk›n›n sözde evrimini h›zland›rmaya çal›-

fl›rken, bir yandan da öjeninin bir di¤er flart›n› yerine geti-

riyordu. Alman ›rk›n› temsil etti¤i kabul edilen sar›fl›n ma-

vi gözlü genç erkek ve kad›nlar, iliflki kurup çocuk yap-

maya teflvik ediliyorlard›. 1935 y›l›nda bu amaçla özel

üreme çiftlikleri kuruldu. Irk kriterlerine uygun genç k›z-

lar›n yerlefltirildi¤i bu çiftlikler, sürekli olarak SS birlikle-

ri taraf›ndan ziyaret ediliyordu. Çiftliklerde do¤an gayri-

meflru çocuklar, kurulmas› hedeflenen bin y›ll›k Alman

krall›¤›n›n askerleri olarak yetifltirilecekti.

Naziler'in Ari Irk Saplant›s›

Naziler, Ari ›rk›n üstünlü¤ünü sözde ispat-

lamak için, yine Darwinist kavramlar› kullan›-

yorlard›. Darwin, insanlar›n evrim geçirdikçe

daha büyük kafataslar›na sahip olduklar›n› öne

sürmüfltü. Bu fikre fliddetle ba¤lanan Naziler,

Alman ›rk›n›n üstün oldu¤unu gösterebilmek

için kafatas› ölçümlerine girifltiler.

Nazi Almanyas›'n›n dört bir yan›n-

da, Alman kafataslar›n›n, di¤er ›rkla-

r›n kafataslar›ndan büyük oldu¤unu

gösteren karfl›laflt›rmalar yap›l›yor-

du. Difller, gözler, saç gibi di¤er

özellikler de yine evrimci k›staslarla

de¤erlendiriliyordu. Alman ›rk›-

n›n ölçülerine ayk›r› bulunan bi-

reyler, öjeni prensipleri do¤-

rultusunda imha edilecekti.

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 63

Hitler, sar›fl›n, renkli gözlü olan Alman genç k›zlar› birkampta toplay›p, onlar›n SS subaylar›yla birlikte olma-lar›n› sa¤l›yordu. Bu yolla üstün ›rk oluflturma hayal-leri kuruyordu.

Tüm bu ç›lg›nl›k, Darwinist prensipleri

topluma uygulamak ad›na yap›l›yordu. Nazi

Doktorlar› adl› kitab›n yazar› olan Amerikal›

tarihçi Michael Garaudin bu gerçe¤i flöyle

aç›klar:

Nazi ideolojisi, toplumsal Darwinizm ve yir-

minci yüzy›l›n bafllar›nda geliflen ›rk ar›nd›-

r›lmas› kavramlar› aras›nda kusursuz bir

uyum vard›.50

Amerikal› araflt›rmac› George Stein ise,

American Scientist dergisine yazd›¤› bir ma-

kalede bu konuyu flöyle aç›klamaktad›r:

Nazizm gerçekte, Darwinist devrimin bilim-

sel gerçeklerine tamamen uygun olan biyo-

lojik bir politikay›, tüm bir topluma uygula-

mak için yap›lm›fl ilk genifl çapl› ve bilinçli gi-

riflimdir.51

Tan›nm›fl bir evrimci olan Sir Arthur Ke-

ith ise, Hitler'i flöyle yorumlar:

Alman Führer'i bir evrimciydi. Almanya'n›n

tecrübesini, evrim teorisine uygun hale getir-

mek için bilinçli olarak çal›flt›.52

Darwin: Before and After (Darwin: Öncesi

ve Sonras›) kitab›n›n yazar› Robert Clarck ise,

Hitler için: "Muhtemelen çocukluk dönemin-

den itibaren evrim ö¤retisiyle büyülenmiflti...

Üstün bir ›rk›n her zaman afla¤› ›rk› fethedece-

¤ini söylerdi." demifltir.53 Nazi Almanyas›'n›n

siyasi felsefesi de, Hitler'in bu inançlar› do¤-

rultusunda flekillenmiflti.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR64

ÜSTÜN IRK SAPLAN-

Evrimci fikirlerle e¤itilen Nazi subaylar›,insanlar›n kafataslar›n›, burunlar›n›,al›nlar›n› ölçerek üstün ›rk› (!) arad›lar.

J. Tenenbaum, Almanya'n›n siyasi felsefesinin evrimsel geliflmenin

önemi üzerine infla eldildi¤ini flöyle belirtir:

... mücadele, seçme ve en uygunlar›n yaflamas› ile ilgili bütün fikirler ve

gözlemler Darwin taraf›ndan gelifltirildi... Ama 19. yüzy›l›n Alman sosyal

felsefesinde bol meyveler verdi... Böylece Almanya'n›n üstün gücü ile dün-

yay› yönetme hakk› oldu¤una dair Alman doktrini geliflti. Bu doktrine göre

Almanya ve zay›f milletler aras›ndaki iliflki, çekiç ve örs aras›ndaki iliflkiye

benziyordu.54

Adolf Hitler, "ideolojik evrim savafl›"nda Nazi liderleri aras›nda yal-

n›z de¤ildi. Gestapo'nun bafl› Heinrich Himmler, "Do¤a kanunu olaca¤›-

na varmal› ve en uygun olanlar yaflamal›d›r" sözleriyle evrim teorisine

olan inanc›n› dile getirmiflti. Asl›nda tüm Nazi liderleri, o karanl›k y›llar-

daki birçok Alman bilim adam› ve sanayici gibi, hem evrime hem de Al-

man ›rkç›l›¤›na körü körüne inan›yordu.55

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 65

Ayn› Hitler gibi, Gestapo'nun bafl› Heinrich Himmler vedi¤er Nazi Subaylar› da Darwinist görüfle ve bu görü-flün getirdi¤i ›rkç› ve ac›mas›z fikirlere sahip kiflilerdi.

O, ifl bafl›na geçti mi (ya da s›rt›n› çevirip

gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk ç›kar-

maya, ekini ve nesli helak etmeye çaba har-

car. Allah ise, bozgunculu¤u sevmez.

(Bakara Suresi, 205)

Hitler'in Din Düflmanl›¤›

Hitler'in evrim teorisine büyük önem vermesinin bir di¤er nedeni

ise, bu teoriyi dini inançlara karfl› bir silah olarak görmesiydi. Hitler, ‹la-

hi dinlere karfl› büyük bir nefret besliyordu. ‹lahi dinlerin emretti¤i flefkat,

merhamet, tevazu gibi ahlaki erdemler, Naziler'in oluflturmak istedikleri

ac›mas›z ve savaflç› Ari ›rk modeline büyük bir engel teflkil ediyordu. Bu

nedenle Naziler, iktidara geldikleri 1933 y›l›ndan itibaren, Alman toplu-

munu eski putperest inançlar›na geri çevirmeye çal›flt›lar. Eski putperest

kültürlere ait bir sembol olan gamal› haç, bu dönüflümün bir simgesiydi.

Almanya'n›n dört bir yan›nda düzenlenen Nazi törenleri, antik putperest

ayinlerin bir tekrar›yd›. Putperest kültürlerin bir miras› olan evrim dü-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR66

flüncesi, iflte bu nedenle Nazizm ideolojisine çok büyük bir uyum sa¤la-

d›. Hitler H›ristiyanl›kla ilgili düflüncelerini aç›kça flöyle dile ge-

tirmifltir:

Din yok edilmesi gereken organize bir yaland›r. Devlet mutlak

yönetici olarak kalmal›d›r. Gençken, dini dinamitle yok etmenin

gerekli oldu¤una inan›yordum. Ancak flu anda daha kurnazca

yöntemler kullan›lmas› gerekti¤ini düflünüyorum... En sonunda

dine inanan birkaç yafll› insan kalacak... Genç ve sa¤l›kl›lar bi-

zim taraf›m›zda… ‹nsanlar›m›z din olmadan yaflamay› baflar-

m›fllard›. Alt› SS bölümünden hiçbirinin dinle bir ba¤› yok.56

Daniel Gasman The Scientific Origins of National So-cialism (Nazizmin Bilimsel Kökenleri) adl› kitab›nda

Hitler'in din düflmanl›¤›n›n nedenlerini flöyle aç›kl›yor-

du:

Hitler biyolojik evrim düflüncesinin geleneksel dine

karfl› kullan›lacak en güçlü silah oldu¤una inan›yor

ve evrim teorisini benimsemedi¤i için H›ristiyanl›-

¤› suçluyordu… Ona göre evrim, günümüze ait

bilim ve kültürün en önemli sembolüydü.57

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 67

Nazi tören-leri antik

putperestayinleri

and›r›yordu.

Hitler'in kulland›¤› gamal› haç da eski put-perest kültürlere ait bir semboldü.

Asl›nda 20. yüzy›la say›s›z bela getiren as›l neden, Hitler ve Naziler

gibi dinsizlerin ac›mas›z karakterleriydi. Allah'›n varl›¤›n› inkar eden ve

insanlar›n evrimleflerek geliflmifl hayvanlar olduklar›na inanan bu insan-

lar, kendilerini bafl›bofl, kimseye hesap verme sorumlulu¤u olmayan var-

l›klar olarak görüyorlard›. Allah'tan ve ahiretten korkmad›klar› için ah-

laks›zl›kta ve zalimlikte s›n›r tan›mam›fl, milyonlarca insan›n can›na bu

nedenle ac›mas›zca k›ym›fllard›. Dinsizli¤in hüküm sürdü¤ü bir toplum-

da ne tür s›k›nt›, zorluk ve ac›lar olaca¤› asl›nda Hitler örne¤inde aç›kça

görülmektedir. Yaln›z Hitler de¤il, ileride görece¤imiz gibi, 20. yüzy›l› ka-

na bo¤an Stalin, Mao, Pol Pot, Franco, Mussolini ve di¤erlerinin tamam›

dinsizlikleri ile tan›n›yordu. Bu elbette ki dinsizli¤in kabusunu ortaya ç›-

karan ibret al›nmas› gereken bir tablodur.

Oysa Allah'tan korkan, Kuran ahlak›n› yaflayan insanlar, bir topluma

daima bar›fl, huzur, güvenlik, bereket, mutluluk ve ayd›nl›k günler geti-

rir. Allah'›n dinine ba¤l› olan insanlar yeryüzünde bozgunculuk ç›kar-

maz, aksine her zaman flefkati, merhameti, dostlu¤u, fedakarl›¤›, yard›m-

laflmay› teflvik ederler.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR68

Hitler döneminde yap›lanafifllerde, onun ad›na yap›lankatliamlar sembolize edil-mekteydi.

Hitler, milyonlarca insan›n katledilmesine,milyonlarcas›n›n evsiz ve kimsesiz kalma-s›na neden oldu. ‹nsanl›k d›fl› ideolojisini

ise Darwin'in üstün ›rk ve afla¤› ›rk tezleri-ne dayand›rd›. Afla¤› ›rk olarak gördük-

lerini ise öldürtmekten çekinmedi.

Bu resimler, Hitler'in ve onun anlay›fl›ndaki insanlar›n insanl›¤a çektirdi¤i ac›, korku, ka-bus ve s›k›nt›lar›n bir özeti gibidir. Bu kabuslar›n as›l kayna¤› olan Darwinizm kökenliideolojiler hala, dünyan›n dört bir yan›nda insanl›¤a ac› çektirmeye devam etmektedir.

Darwinist-Faflist Mussolini'nin Getirdi¤i Belalar:

Nas›l Hitler, Darwinizm'i kullanarak politikas›n› belirlediyse,

ça¤dafl› ve müttefiki Benito Mussolini de ‹talya'y› emperyalist ve

faflist temeller üzerine oturtmak için ayn› Darwinist kavramlar-

dan ve iddialardan faydaland›.

fiiddetin tarihte itici güç oldu¤una ve savafl›n devrim ge-

tirece¤ine inanan Mussolini tam bir Darwinistti. ‹mparatorlu-

¤unun zay›flamas›n›, "evrimin en önemli itici gücü olan sa-

vafltan kaçmaya çal›flmas›na" ba¤l›yordu.58

Frans›z hükümetinden ald›¤› mali destekle kurdu¤u IlPopolo d'Italia adl› gazetenin bafl›na "Demire sahip olan ekme¤e

de sahip olur" ibaresini koymufltu. Yani insanlar›n kar›nlar›n›

doyurabilmeleri için, savafl gücüne ihtiyaçlar› oldu¤unu bu fle-

kilde halk›na duyuruyordu. Mussolini, faflizmin ve faflist par-

tisinin sembolü olarak da "balta"y› seçmiflti. Çünkü balta savafl›,

fliddeti, ölüm ve katliam› simgeliyordu.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR72

Mussolini'nin her faflistte olan sald›rgan ve fliddet yanl›s› tutumu,

onun hakk›nda haz›rlanan bir kitapta flöyle tarif edilir:

Mussolini'nin de¤iflmez inançlar›ndan biri zorbal›kt›r ve… fliddete baflvur-

mak sahip oldu¤u esas içgüdüdür.59

Di¤er Darwinist-Faflistler gibi Mussolini'nin de savaflç›, sald›rgan,

bask›c› politikalar› birçok insan›n katledilmesine, evsiz, ailesiz kalmas›na

ve ülkenin harap olmas›na neden oldu. "Kara Gömlekliler" ad›n› verdi¤i

her türlü fliddet ve zorbal›k eylemlerini gerçeklefltiren yar› askeri birlikler

oluflturdu. Kara Gömlekliler vas›tas›yla sadece kendi ülkesinde de¤il, di-

¤er ülkelerde de fliddet ve bask› uygulad›. 1935 y›-

l›nda Etiyopya'y› iflgal ederek 1941 y›l›na kadar 15

bin insan› katlettirdi. Etiyopya iflgalini, Darwi-

nizm'in ›rkç› görüflleriyle destekleyerek makul

göstermekten de geri kalmad›. Mussolini'ye göre

Etiyopyal›lar siyah ›rktan olduklar› için afla¤›yd›-

lar ve ‹talyanlar gibi üstün bir ›rk taraf›ndan yö-

netilmek onlar için bir fleref olmal›yd›.

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 73

Mussolini'nin katliam mangalar› olan Kara Gömleklikler. Üstteki afiflte ise faflistlerinkatliamlar› k›nanmaktad›r.

Di¤er yandan 3 Ekim 1911 y›l›nda, ‹talya'n›n Libya'y› iflgal etmesiyle

bafllayan ve Müslümanlara karfl› yap›lan zulmü devam ettirdi, hatta Müs-

lümanlara yönelik sald›r›lar› daha da art›rd›. ‹flgal ancak Mussolini'nin

ölümü ile 10 fiubat 1947 y›l›nda yap›lan bir anlaflma ile sona erdi. Bu süre

içinde 1,5 milyon Müslüman flehit edildi, yüzbinlercesi de yaraland›.

Ac›mas›zl›¤› ve zalimli¤i ile tarihe geçen Mussolini, bir sözünde

savundu¤u ve uygulad›¤› faflizmi flöyle tarif etmiflti:

Faflizm özgürlük de¤il, zalimin hakimiyetidir. Milletin güvencesi de¤il, özel

ç›karlar›n savunmas›d›r. Bunu herkes bilir.60

Hitler ve Mussolini örneklerinde görüldü¤ü gibi,

güçlülerin ve zalimlerin hakl› ve üstün

oldu¤u, kaba kuvvetin, fliddetin, sald›-

r›n›n ve savafl›n geliflmenin ve baflar›n›n

tek yolu olarak görüldü¤ü faflizm, Dar-

win'in "Güçlü olan yaflar, zay›flar ölür,

yaflamak için k›yas›ya mücadele gere-

kir" iddialar›n›n bir uygulamas›yd›, ve

milyonlarca insana eziyet edilmesine

neden oldu.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR74

Mussolini'nizulmetti¤iEtiyopyahalk›ndangörüntüler.

Faflist Franco ve ‹spanya'da Yaflatt›¤› Zulüm

20. yüzy›l› kan gölüne çeviren faflist zalimlerden biri de Franco idi.

Darwinist- faflistler Hitler ve Mussolini'nin deste¤i ile ‹spanya'da "Falanj"

hareketini örgütleyen Franco, ‹spanya halk›na büyük bir zulüm ve ac› ge-

tirdi. Halk›n› bir iç savafla sürükleyen Franco, ülkede kardefli kardefle, ba-

bay› o¤ula düflürdü. ‹spanya ‹ç Savafl› s›ras›nda Madrid'te günde ortala-

ma 250 kifli, Barcelona'da 150, Seville'de 80 kifli öldürülüyordu. ‹damlar-

dan baz›lar› ise kafalar›na çivi çak›larak gerçeklefltirildi. Ülkenin her ya-

n›nda ac›mas›z katliamlar yap›ld›. Ör-

ne¤in Madrid'in kuzeyindeki küçük bir

da¤ köyünde, 31 köylü Franco'ya oy

vermedikleri için tutuklanm›fllar, bun-

lardan 13'ü ise bir kamyonla köyün d›-

fl›na ç›kar›larak yol kenar›nda öldürül-

müfllerdi. Seville yak›nlar›nda 11.000

nüfuslu bir kasabaya giren faflistler bu-

rada da 300'den fazla insan› öldürmüfl-

lerdi. Bu flekilde devam eden fliddet

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 75

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Mussolini aleyhinde konuflma yapan bir milletvekli güpegündüz kaç›r›l›pöldürülmüfltü. Resimde, bu milletvekilinin bir süre sonra ormanda bulunan ceseditafl›n›rken görülüyor.

olaylar› sonucunda, iç savaflta yaklafl›k olarak 800 bin kifli, idamlarla ise

200 bin kifli Franco'nun talimatlar›yla öldürüldü. Milyonlarca insan ise

yaraland› veya sakatland›.

Franco, Hitler'e Yeni Silahlar›n› Denemesi‹çin Bir Kasaba Dolusu ‹nsan Hediye Etti!

Faflist Franco'nun iç savafl s›ras›nda en büyük destekçileri Hitler ve

Mussolini idi. Franco, müttefiklerinin yard›mlar›n› da karfl›l›ks›z b›rak-

mam›fl ve insanl›k tarihinin en zalim ve en ac›mas›z anlaflmalar›ndan bi-

rini yapm›flt›: Nazilere yeni silahlar›n› denemeleri için Guernica gibi ka-

sabalar› hediye etmiflti!

5 May›s 1937 sabah›, küçük Guernica kasabas›n›n halk›, Nazi teknolojisinin

yeni harikalar›yla, dev bombard›man uçaklar› ve tonlarca bomban›n getirdi-

¤i ölümle uyand›. Küçük kasaba, Nazi uçaklar›n›n deneyine Franco taraf›n-

dan terkedildi.61

Bu olay, insanlar› denek hayvan› gibi gören bu sapk›n anlay›fl›n

ürünlerinden sadece biridir. Binlerce insan›, sadece silahlar›n›n gücünü

denemek için ölüme terkeden, binlercesinin sakatlanmas›na,

yaralanmas›na, fliddetli ac›lar çekmelerine sebep olan bu an-

lay›fl günümüzde de farkl› flekillerde devam etmektedir. ‹n-

sanlar›n bir hayvan türü oldu¤unu ve savafl›n ilerlemenin

en etkin yöntemi oldu¤u iddia eden Darwinist felsefe

ayakta tutuldu¤u sürece bu ve benzeri zulümler de de-

vam edecektir.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR76

Franco'nun neden ol-du¤u ‹spanya iç sava-fl›nda, çocuklara dahiac›nmad›. ‹nsanlar, hiç-bir gerekçe gösterilme-den evlerinden al›narakkurfluna dizildiler. Ma-sum insanlar öldü, sa-kat kald›, ailesini vesevdiklerini kaybetti.Bunlar, hep faflist ac›-mas›zl›¤›n günlük ha-yata yans›malar›yd›.

Darwinizm'in I. ve II. Dünya Savafllar›'n›nHaz›rlanmas›ndaki Rolü

Ünlü ‹ngiliz tarih profesörü Ja-

mes Joll, "Euro-pe Since1 8 7 "

(1870'den Bu

Yana Avrupa) isimli

kaynak kitab›nda, I. Dünya

Savafl›'n› haz›rlayan faktörlerden biri-

nin, o dönemdeki Avrupal› yöneticilerin Dar-

winistik düflüncelere olan inanc›n› oldu¤unu

anlat›r:

Darwinistik fikirlerin 19. yüzy›l sonlar›nda

emperyalizm ideolojisine ne kadar büyük bir

etkide bulundu¤unu görmüfltük. Ayn› zaman-

da, yaflam mücadelesi ve güçlülerin hayatta kal-

mas› doktrinlerinin, I. Dünya Savafl› öncesinde-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR78

ki y›llarda Avrupal› liderler taraf›ndan gerçekten ne kadar tutuldu¤unu an-

lamak da çok önemlidir. Örne¤in, Avusturya-Macaristan'›n Baflkomutan›

General Franz Baron Conrad von Hoetzendorff, savafltan sonraki an›lar›nda

flöyle yazm›flt›r:

‹nsan sevgisini ön plana ç›karan dinler, ahlaki ö¤retiler ve (bu gibi) felsefi

doktrinler, bazen gerçekten insano¤lunun yaflam mücadelesini zay›flatabi-

lirler. Ama hiçbir zaman bu mücadeleyi dünyan›n itici gücü olmaktan ç›ka-

ramayacaklard›r… Dünya savafl›n›n büyük felaketi, bu büyük prensiple tam

bir uyum içinde gerçekleflmifltir. ‹nsanlar›n ve devletlerin hayatlar›n›n ana

gücüyle oluflan bu savafl, aynen boflalmas› gereken bir y›ld›r›m yükü gibi,

do¤an›n bir kural›d›r.

Bu gibi bir ideolojik altyap›ya sahip olan Conrad'›n neden Avusturya-Maca-

ristan'› bir savafl bafllatmaya sürükledi¤ini anlamak zor de¤ildir.

Bu gibi düflünceler dönemin sadece askeri flahsiyetleriyle s›n›rl› kalmam›fl

ve örne¤in (sosyolog) Max Weber uluslararas› yaflam mücadelesi kavram›y-

la çok ilgilenmifltir. Yine Kurt Riezler, yani Alman fiansölyesi Theobald von

Bethman-Hollweg'in kiflisel dan›flman› ve s›r dostu, 1914 y›l›nda flöyle yaz-

m›flt›r:

Mutlak ve ezeli düflmanl›k, insanlar aras›ndaki iliflkilerin do¤as›nda vard›r.

Her yerde gördü¤ümüz daimi nefret… insan tabiat›n›n bozulmas›ndan kay-

naklanmamaktad›r, aksine do¤an›n ve yaflam›n kayna¤›n›n özünde zaten

bu vard›r. 62

I. Dünya Savafl› generallerinden Friedrich von Bernardi ise, savafl ve

do¤adaki savafl›m kanunlar› aras›ndaki ba¤lant›y› flöyle kurmufltur:

Savafl biyolojik bir gereksinmedir, do¤adaki unsurlar›n çat›flmas› kadar ge-

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 79

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Sol sayfada: II. Dünya Savafl›'nda Alman uçaklar›taraf›ndan bombalanan Londra'n›n durumu. Alttabir Alman bombard›man uça¤›.

reklidir; biyolojik yönden yerinde sonuçlar verir,

çünkü bu sonuçlar, varl›klar›n temel özellikleriy-

le ilgilidir.63

Görüldü¤ü gibi, I. Dünya Savafl›, sa-

vaflmay›, kan dökmeyi, ac› çekmeyi ve çek-

tirmeyi bir tür "geliflme" olarak gören, bun-

lar› de¤iflmez bir "do¤a kanunu" sanan Av-

rupal› düflünür, general ve yöneticilerin yü-

zünden ç›km›flt›r. Tüm bu kufla¤› bu kökten

yanl›fl fikirlerle y›k›ma sürükleyen ideolojik

kaynak ise, Darwin'in "yaflam mücadelesi"

ve "kay›r›lm›fl ›rklar" kavramlar›ndan baflka

bir fley de¤ildir. Bernardi bu sözleri söyle-

dikten iki y›l sonra "biyolojik" geliflmeyi

sa¤layacak (!) olan Birinci Dünya Savafl›

bafllad› ve ard›nda 8 milyon ölü, yüzlerce

harabeye dönmüfl flehir ve milyonlarca ya-

ral›, sakat, evsiz ve iflsiz insan b›rakt›. Bun-

dan 21 y›l sonra bafllayan ve ard›nda yakla-

fl›k 50 milyon ölü b›rakan Nazi savafl›n›n te-

meli de Darwinizm'e dayan›r.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR80

20. yüzy›l savafllar› insanlara büyük bir y›k›mgetirdi.

Hitler, hem soyk›r›m hem de savafl politikalar›nda Darwinci düflün-

ceye s›k› s›k›ya ba¤l›yd›. Savafl›, yaln›zca zay›f ›rklar› elimine etti¤i için

de¤il, üstün ›rk›n zay›f üyelerini saf d›fl› b›rakt›¤› için de önemli bir güç

olarak görüyordu. Nazi Almanyas› k›smen bu sebepten aç›kça savafl› övü-

yordu; çünkü onlar›n sapk›n inanc›na göre savafl, ›rk›n ilerlemesi için ge-

rekli olan bir ad›md›.

Hitler'in politikas›n› dayand›rd›¤› "savafl›n insan› gelifltirdi¤i inan-

c›"n› evrimci A.E. Wiggam 1922'de yay›nlanan kitab›nda flöyle aç›kl›yordu:

…bir zamanlar insanlar›n beyinleri, kuzenleri olan insan›ms› canl›lardan

çok az daha büyüktü. Ama tekmeleyerek, ›s›rarak, savaflarak... ve düflman-

lar›n› kurnazl›kla altederek ve bunlar› yapacak kapasiteye sahip olama-

yanlar› öldürerek, insanlar›n beyni büyüdü ve hacim olarak olmasa da çe-

viklik ve ak›l bak›m›ndan geliflti.64

Wiggam gibi evrimcilerin bu tür aç›klamalar› ile destek bulan Hitler,

yaflamak isteyenler için savafl› bir zorunluluk olarak gördü¤ünü, Kavgam

kitab›nda aç›kça dile getiriyordu:

Do¤a, güçlüler ile zay›flar aras›nda bir savafl, güçlülerin zay›flar üzerindeki

mutlak galibiyetidir. E¤er böyle olmasayd›, do¤ada sürekli bir bozulma

olurdu... Yaflayan savaflmak zorundad›r. Sürekli savafl›n bir yaflam kanunu

oldu¤u bu dünyada, savaflmak istemeyen yaflam hakk›na sahip de¤ildir.

Baflka türlü düflünmek do¤ay› küçümsemektir. Izd›rap, mutsuzluk ve has-

tal›klar, bu insan›n alaca¤› karfl›l›klard›r.65

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 81

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR82

Savafl›n insanl›¤› ilerletece¤ine inanan Darwinist dikta-törler ve despotlar, 20. yüzy›l› kan gölüne çevirdiler.Dünyan›n dört bir yan›na zulmü yayd›lar.

Darwinistler'in, yaflam mücadelesi sonunda güçlülerin ayakta kald›-

¤› ve bu yolla türlerin geliflti¤i iddias› insan toplumlar›na uyarlan›nca, sa-

vafllar insanl›¤›n geliflmesi için bir zaruret olarak görülmeye baflland›. Ör-

ne¤in Hitler Almanya'n›n büyüklü¤ünü, as›rlard›r zay›f üyelerini savafl

yoluyla elimine etmesine ba¤l›yordu. Almanlar savafla yabanc› olmama-

lar›na ra¤men bu yeni "bilimsel" savunma onlara savaflç› politikalar›n›

destekleyecek bir güç verdi.

Hitler, bir baflka sözünde ise, "e¤er devaml› bir savafl olmasayd›, in-

san medeniyeti olmazd›" diye iddia etmiflti.66

Haeckel ise savafl konusunda, Eski Yunan flehir

devletlerinden birini oluflturan Spartal›lar›n vahflice

uygulamalar›n›n örnek al›nmas› gerekti¤ini öne sü-

rüyordu:

Spartal›lar sa¤l›kl› ve güçlü çocuklar d›fl›ndakileri öldü-

rerek devaml› güç ve baflar› elde etmifllerdi.67

Savafl, sadece Almanya'da de¤il tüm Avru-

pa'da "nüfusun kaç›n›lmaz bir düzenleyicisi" ola-

rak görülüyordu. Sosyal Darwinist F. Von Bern-

hardi: "E¤er savafl olmasayd› afla¤› ve dejenere

›rklar›n sa¤l›kl› ve genç olanlar›n yerini ald›¤›n›

görürdük. Savafl›n üretkenlik de¤eri bunun alt›nda

yat›yor, çünkü seçime neden oluyor, bu nedenle savafl biyolojik bir gerek-

liliktir" diyerek, Darwinistler'in savafla bak›fl aç›lar›n› özetliyordu.68

Buraya kadar anlat›lanlardan anlafl›ld›¤› gibi, Hitler ve onu destekle-

yen Nazi ideologlar›, Darwinizm'den ald›klar› ilhamla savafl› bir gerekli-

lik olarak görmüfllerdi. Ve bu gereklili¤i uygulayarak 2. Dünya Savafl› ile

gerek halklar›na, gerekse di¤er dünya halklar›na çeflitli ac›lar yaflatm›fllar-

d›. Bu aç›dan 2. Dünya Savafl›'nda yaflanan ac›lar›n bafll›ca sorumlular›

aras›nda Charles Darwin'in de bulundu¤unu söylemek son derece do¤ru

bir tesbit olacakt›r.

Prof. Dr. Jerry Bergman, Darwinizm'in 2. Dünya Savafl›'n›n üzerinde-

ki etkisi hakk›nda flöyle bir tespitte bulunmaktad›r:

Darwinci fikirlerin Alman düflünce sistemi ve uygulamas› üzerinde çok bü-

yük bir etkiye sahip oldu¤una dair deliller çok aç›kt›r...Asl›nda Darwinci fi-

kirlerin II. Dünya Savafl›'n›n ç›kmas›, 40 milyon insan›n ölümü ve yaklafl›k

olarak 6 trilyon dolar›n kaybedilmesinde çok büyük bir etkisi vard›. Evri-

min gerçek oldu¤una kesin olarak inanan Hitler kendisini insano¤lunun

günümüzdeki kurtar›c›s› olarak görmüfltü... Daha üstün bir ›rk üretmek su-

retiyle, dünya Hitler'e, insanl›¤› evrimin daha üst bir seviyesine ç›karm›fl

olan adam olarak bakacakt› 69

Elbette Darwin teorisini ortaya atmadan önce de dünyada say›s›z sa-

vafl yaflanm›flt›r. Ancak, evrim teorisinin etkisiyle savafl ilk kez, bilim ta-

raf›ndan sahte bir onay görmüfl ve desteklenmiflti. Max Nordau, Ameri-

ka'da genifl bir yank› uyand›ran "The Philosophy and Morals of War"

(Savafl Ahlak› ve Felsefesi) isimli makalesinde Darwin'in savafllar konu-

sunda oynad›¤› kötü role flöyle dikkat çekiyordu:

Tüm savafl taraftarlar›n›n en büyük otoritesi Darwin'dir. Evrim teorisi ilan

edildi¤inden beri do¤al barbarl›klar›n› Darwin ismiyle kapatarak, sahip ol-

duklar› zalim içgüdülerinin bilimin son sözü oldu¤unu iddia etmektedir-

ler.70

Darwin, Marx, Freud gibi materyalist ideologlar›n fikirleriyle flekille-

nen 19. yüzy›l›n ard›ndan, dünyan›n en kanl› savafllar›n›n yafland›¤› 20.

yüzy›l›n gelmesi bir rastlant› de¤ildir. Darwinizm, savaflla sonuçlanacak

her türlü fikri ve sözde bilimsel zemini haz›rlam›fl ve savafl› insanl›¤›n yü-

celmesinin vazgeçilmez bir flart› olarak gören despotlar, her iki dünya sa-

vafl›nda toplam 60 milyon insan öldürmüfltür.

83DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR84

V‹ETNAM SAVAfiI

Her iki taraftan da bir mil-yondan fazla insan›n öldü-¤ü veya yaraland›¤› Viet-nam Savafl›, ard›nda ac›çeken birçok insan b›rakt›.Üstelik bu insanlar›n birço-¤u kendi topraklar›ndanbinlerce kilometre uzaktabir yerde savaflmaya zorlan-m›fllard›.

Savafllar Tüm Dünyada

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 85

Hükümet güçlerinin Vietkong gerilla-lar›n› kovalamalar› s›ras›nda öldürü-len çocu¤unu, Güney Vietnaml› as-kerlere gösteren bir baba...

Yol, ancak insanlara zulmeden

ve yeryüzünde haks›z yere 'teca-

vüz ve haks›zl›kta bulunanlar›n'

aleyhinedir. ‹flte bunlara ac›kl›

bir azab vard›r.

(fiura Suresi, 42)

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR

Bosna'da ve Kosova'da çok yak›n bir geçmiflteyaflananlar hiçbir zaman unutulmamal›d›r. SadeceMüslüman olduklar› veya farkl› bir kültüre veyasoya sahip olduklar› için katledilen masum vesavunmas›z insanlara merhamet edilmemesi, on-lara yard›m ve flefkat elinin uzat›lmamas› veAvrupa'n›n ortas›nda y›llarca bu masum insanlarazulmedilmesi, 20. yy'da dünyaya hakim olan kötüahlak›n ve ac›mas›zl›¤›n anlafl›lmas› aç›s›ndan sonderece önemlidir.

BOSNA VE KOSOVA

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 87

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR88

KORE SAVAfiI

1950-1953 y›llar› aras›n-da meydana gelen KoreSavafl›'nda yine masuminsanlar, yafll›lar ve ço-cuklar zarar gördüler. ‹n-sanlar, gözlerini dahik›rpmadan masum in-sanlar›n üzerine bombaya¤d›racak kadar zalim-lefltiler.

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II

JAKARTA

Jakarta'da, May›s ihtilalis›ras›nda flehir morguölülerle doldu. Ülke içindeç›kan çat›flmalardaflehirler talan edildi, ara-balar atefle verildi.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR90

KUZEY ‹RLANDA

‹rlanda Cumhuriyet Or-dusu ve ‹ngiltere ara-s›nda on y›llard›r de-vam eden çat›flmalar,terörist eylemler netice-sinde harabeye dönensokaklar ve ezilen, kor-ku ve sefalet içindeyaflayan insanlar.

Üstteki resimdeKuzey ‹rlan-

da'n›n 1972 y›-l›ndaki durumu,yandaki resim-de ise 1986 y›-l›ndaki hali gö-

züküyor.

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 91

L‹BERYA

‹ç çat›flmalar nedeniyle s›kçagörülen dehflet manzaralar›

Neo-Naziler

Hitler, Mussolini gibi faflist liderler ve onlara ba¤l› olan Nazi örgüt-

lenmeleri (SA, SS, Gestapo vs.) veya Mussolini'nin "Kara Gömleklileri"

bugün tarihe kar›flm›fl gibi görünseler de, onlar›n fikirlerini izleyen neo-

faflist örgütler hala faaliyet halindeler. Özellikle son y›llarda, Avrupa'n›n

birçok ülkesinde ›rkç› ve faflist hareketler yeni bir uyan›fl içindeler. Bu ha-

reketlerin en bafl›nda ise Almanya'daki neo-Naziler geliyor.

Neo-Naziler, iflsiz-güçsüz sokak serserilerinden, uyuflturucu müpte-

lalar›ndan, cani ruhlu insanlardan oluflmaktad›r ve faflist karakterin tüm

özelliklerini üzerlerinde tafl›maktad›r. neo-Naziler hakk›nda haz›rlanan

bir haberde, kana ve fliddete olan düflkünlükleri flöyle anlat›lmaktad›r:

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR92

Faflizm, günümüzde de de-vam etmektedir. Özellikle Al-manya'daki neo-Naziler yap-t›klar sald›r›lar ve ç›kard›klar›huzursuzluklarla s›k s›k gün-deme gelmektedirler. Dar-win'i internet sayfalar›ndaöven neo-Naziler, Türk düfl-man›d›rlar.

Kan, fleref ve fanatizm… Faflist Olympia Örgütü'nün üyelerinin ba¤l›l›k

duyduklar› de¤erleri iflte bu üç sözcükle özetlemek mümkün… Bugün ör-

gütün 35 bin üyesi var. Ve hepsinin gözünde yükselme h›rs› okunuyor.71

Neo-Naziler de ayn› "büyükleri" Hitler ve di¤er Naziler gibi Darwi-

nist anlay›fl› benimsemifl durumdalar. Nazi ve ›rkç›l›k propagandas› ama-

c›yla haz›rlad›klar› internet sayfalar›nda, Darwin'in sözlerine ve Darwin'e

yönelttikleri methiyelere rastlamak mümkün. Çünkü Darwin, ›rkç› ve sal-

d›rgan neo-Nazilerin tüm hareket ve düflüncelerini destekliyor. Bu neden-

le sayfalar›nda, Darwinizm'in delile gerek duyulmadan kabul edilmesi

gereken bir teori oldu¤unu duyuruyorlar.

Neo-Nazilerin uygulad›klar› katliamlar ve sald›r›lar ise son derece

ac›mas›zca. ‹nsanlar› yakarak öldürmekten, korkutmaktan, küçük çocuk-

lara iflkence uygulamaktan zevk alan neo-Nazilerin en baflta gelen hedef-

lerinden biri ise Türkler. Türklere duyduklar› nefreti ve düflmanl›¤› inter-

net sitelerinin her köflesinde duyuran neo-Naziler, bu nefretlerini eyleme

dökerek de gösteriyorlar. Bir neo-Nazi sitesinde Türkler için flu ifadelere

yer verilmifl:

Mesela ben de bugün elimde olsa Türklerin büyük bölümünü gaz ocaklar›n-

da görmeyi isterim.72

Neo-Nazilerin, Türklere olan düflmanl›klar›n› dayand›rd›klar› isim

yine Charles Darwin. Türk düflmanl›¤›n›n konu edildi¤i bölümde yer ve-

rilen Darwin'in Türk Milleti hakk›ndaki tutars›z ve ak›l d›fl› iddialar›ndan

al›nt›lar yapan neo-Naziler böylece Türk düflmanl›klar›na sözde bilimsel

bir aç›klama getirdiklerini zannediyorlar. Arka sayfada neo-Naziler'in

Darwin'i öven ve ayr›ca Türk Milleti hakk›nda söylediklerini gösteren in-

ternet siteleri görülüyor.

Son dönemde neo-Naziler'in hem Türklere hem de di¤er insanlara

karfl› sald›r›lar› yine artm›fl durumda. Bir gazetede, neo-Nazilerin 2000 y›-

l›n›n yaz aylar›nda gerçeklefltirdikleri sald›r›lar›n bilançosu flöyle aktar›l›-

yor:

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 93

Harun Yahya (Adnan Oktar)

* Haziran ay› sonlar›nda Thüringen Eyaleti'nin Gera flehrinde bulunan "El

Rahman Camii'nin camlar› k›r›ld›.

* Baden-Württemberg Eyaleti'nin Eppingen kasabas›nda ise bir Türk cami-

ine iki adet molotof kokteyli at›ld›.

* Pinneberg'in Utersen semtinde bulunan Yeflil Camii'ne molotof kokteyli

at›ld›.

* Memingen'de Türklerin oturdu¤u bir bina kundakland›.

* Bocholt'da bir Türk kahvesi ve Lübnanl›lar'›n bulundu¤u bina kundaklan-

d›. Biri a¤›r olmak üzere 14 yaral›.

* Do¤u Almanya'n›n Chemnitz flehrinde Irakl› bir ailenin 7 ayl›k bebe¤i neo-

Naziler taraf›ndan yere at›ld›. Betona çarpan bebek surat›ndan yaraland›.

* Düsseldorf'ta bulunan bir Türk'ün dönerci dükkan›nda yang›n ç›kard›lar.

Yak›n geçmiflte ise çok daha vahim olaylar yaflanm›flt›. Darwin'in

Türk düflmanl›¤›n› kendilerine rehber edinen neo-Naziler 1992 y›l›n›n Ka-

s›m ay›nda Möln flehrinde Türklere yönelik bir katliam yapm›fllard›. Da-

ha sonra 1993 y›l›nda Solingen flehrinde befl Türk neo-Naziler taraf›ndan

yak›ld›. Bu sald›r› bas›nda "Alman tarihinin Nazi döneminden bu yana en

kanl› ›rkç› sald›r›s›"73 olarak duyuruldu. Bu ve benzeri sald›r›lara ilerleyen

y›llarda da s›kça rastland›. Türklerin evlerinde yang›n ç›kar›ld›, Türkler

dövülerek yaraland›lar. Almanya d›fl›nda Hollanda'da da benzeri sald›r›-

lar gerçeklefltirildi.Türklere yönelik bir sald›r›da bir Türk kad›n ve befl ço-

cu¤u öldürüldü. Bu olayla ilgili düzenlenen yas yürüyüflüne kat›lanlara

ise üzerinde gamal› haçlar›n bulundu¤u tehdit mektuplar› gönderildi.

Bu olaylar ›rkç›lar›n Türklere yönelik sald›r›lar›ndan sadece bir kaç›-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR94

1992 y›l›nda, neoNaziler, Mölnflehrinde Türklereyönelik birsald›r›da bulundu-lar.

DD AA RR WW II NN VV EE FF AA fifi ‹‹ ZZ MM ‹‹ NN KK OO RR KK UU NN ÇÇ ‹‹ TT TT ‹‹ FF AA KK II 95

d›r. Darwin'in ve Hitler gibi faflistlerin mirasç›lar› olan bu faflist gruplar

sald›r›lar›na ve katliamlar›na hala devam etmektedirler. Bu insanl›ktan

ç›km›fl güruhlar›n eylemlerinin önüne geçmekte ise adli tedbirler yeterli

olmamaktad›r. Bu zulme kesin olarak dur demenin yolu, adli tedbirlerin

yan›s›ra ciddi anlamda bir fikri mücadele yürütmektir. Irkç›l›¤› bir do¤a

kanunu olarak gören bu insanlar›n, Darwinist fikirler ilmi olarak çürütül-

medi¤i sürece, yapt›klar› zulümler de son bulmayacakt›r.

Neo-Nazilere ait in-ternet sayfalar›. Busayfalar›ndaDarwin'i öven neoNaziler, Türklere dehakaret ve tehditya¤d›rmaktad›rlar.

Sabah Gazetesi 12/08/00

Sabah Gazetesi 9/09/00

Yenibiny›l Gazetesi 3/07/00

Günefl Gazetesi 7/08/00 Milliyet Gazetesi 11/08/00

Milliyet Gazetesi 17/09/00

eride b›rakt›¤›m›z fliddet ve vahflet dolu yüzy›l›n in-

sanl›¤a en çok zarar getiren, dünyaya en fazla yay›l-

m›fl olan ideolojisi kuflkusuz komünizmdi. Karl Marx

ve Friedrich Engels adl› iki Alman filozof taraf›ndan

19. yüzy›lda tarihi zirvesine ulaflan komünizm, tüm dünyada Nazilerin

ve emperyalist devletlerin soyk›r›mlar›n› dahi geride b›rakacak kadar çok

kan döktü. Masum insanlar›n can›na k›yd›, insanlar aras›nda dehflet, kor-

ku ve ümitsizlik yayd›. Bugün bile demir perde ülkeleri ve Rusya dendi-

¤inde insanlar›n gözünde karanl›k, puslu, renksiz, cans›z sokaklar, tedir-

ginli¤in ve korkunun hüküm sürdü¤ü toplumlar canlan›r. Her ne kadar

1991 y›l›nda komünizmin y›k›ld›¤› kabul edilse de, arkas›nda b›rakt›¤› en-

kaz hala durmaktad›r. "Eski tüfek" komünistler ve Marksistlerin bir k›sm›

ise, her ne kadar "liberallefltilerse"de, komünizmin ve Marksizmin karan-

l›k yüzü ve insanlar› dinden ve ahlaktan uzaklaflt›ran materyalist felsefe-

si, bu insanlar›n üzerindeki etkisini devam ettirmektedir.

20. yüzy›lda dünyan›n dört bir köflesinde terör estiren bu ideoloji, as-

l›nda antik ça¤dan beri var olan bir düflünceyi temsil ediyordu. Bu düflün-

ce, materyalist yani maddeyi tek de¤er olarak gören felsefe idi. Komü-

nizm bu felsefe üzerine bina edilerek, 19. yüzy›lda dünya gündemine ge-

tirildi.

Komünizmin fikir babalar› Marx ve Engels, materyalist felsefeyi "di-

yalektik" ad› verilen yeni bir yöntemle aç›klamaya çal›flt›lar. Diyalektik,

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 99

Harun Yahya (Adnan Oktar)

GG

evrendeki tüm geliflmenin, çat›flma sayesinde elde edildi¤i varsay›m›yd›.

Marx ve Engels, bu varsay›ma dayanarak tüm dünya tarihini yorumlama-

ya girifltiler. Marx, insanl›k tarihinin bir çat›flmadan ibaret oldu¤unu,

mevcut çat›flman›n iflçiler ve kapitalistler aras›nda geçti¤ini ve yak›nda ifl-

çilerin ayaklan›p komünist bir devrim yapacaklar›n› iddia ediyordu.

Komünizmin iki kurucusunun en belirgin özellikleri ise, her mater-

yalist gibi dine büyük bir düflmanl›k beslemeleriydi. Her ikisi de koyu bi-

rer ateist olan Marx ve Engels, dini inançlar›n yok edilmesini komünizm

aç›s›ndan zorunlu görüyorlard›.

Ancak Marx'›n ve Engels'in önemli bir eksikleri vard›; daha genifl bir

kitleyi etkileri alt›na alabilmek için ideolojilerine bilimsel bir görünüm

vermeleri gerekiyordu. ‹flte 20. yüzy›lda yaflanan ac›lara, kaosa, toplu k›-

y›mlara, kardefli kardefle k›rd›ran eylemlere ve bölücülü¤e imza atan teh-

likeli ittifak bu noktada ortaya ç›kt›. Darwin,

Türlerin Kökeni adl› kitab›yla evrim teorisini

ortaya att›. Ne ilginçtir ki, kitab›nda öne sür-

dü¤ü temel iddialar Marx ve Engels'in ara-

d›klar› aç›klamalard›. Darwin, canl›lar›n "ya-

flam mücadelesi" sonucunda, yani "diyalek-

tik bir çat›flma"yla ortaya ç›k-

t›klar›n› iddia ediyordu.

Dahas›, yarat›l›fl› inkar

ederek dini inançlar›

reddediyordu. Bu,

Marx ve Engels için

bulunmaz bir f›r-

satt›.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR100

Komünizmin kurucular›Karl Marx ve FriedrichEngels

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 101

omünizmin kurucusu Karl

Marx kendisini derinden

etkileyen Darwin'in fikir-

lerini, diyalektik tarih sürecine uyarla-

m›flt›r. Marx'a göre toplum, tarih için-

de çeflitli evrelerden geçiyordu ve bu

evreleri belirleyen faktör de üretim

araçlar›yla üretim iliflkilerindeki de¤i-

flimdi. Bu anlay›fla göre ekonomi, di-

¤er herfleyin belirleyicisiydi. Buna gö-

re, tarih flu evrim aflamalar›ndan geç-

mekteydi: ‹lkel toplum, köleci toplum,

feodal toplum, kapitalist toplum ve

son aflama olan komünist toplum.

Ancak tarihin kendisi, Marx'›n öne

sürdü¤ü evrim sürecinin bir geçerlili-

¤inin olmad›¤›n› göstermifltir. Tarihin

hiçbir döneminde Marx'›n öngördü¤ü

s›raya göre sözde evrim süreci yafla-

yan herhangi bir topluma rastlanma-

m›flt›r. Tam aksine Marx'›n birbirinin

öncesi veya sonras› olarak belirtti¤i

birkaç sisteme ayn› anda, ayn› top-

lumda rastlamak mümkündür. Bir ül-

kenin bir bölümünde derebeylik (fe-

odalite) sisteminin benzeri sistemler

yaflan›rken, di¤er bölgelerinde kapita-

list kurallar geçerli olabilir. Dolay›s›y-

la bir sistemden di¤erine geçiflin

Marx'›n ve evrim teorisinin iddia etti-

¤i gibi evrimsel bir s›ra izledi¤ine dair

hiçbir delil yoktur.

Öte yandan Marx'›n gelecekle ilgili

kehanetlerinin de hiçbiri gerçekleflme-

mifltir. Marx'›n teorilerinin uygulana-

bilir olmad›¤›, daha Marx'›n ölümün-

den sonraki birkaç on y›l içinde anla-

fl›lm›flt›r. Marx, en ileri kapitalist ülke-

lerin birbiri ard›na komünist devrim-

ler yaflayacaklar›n› iddia etmifl, oysa

kesinlikle böyle bir süreç yaflanma-

m›flt›r. Marx'›n en büyük takipçilerin-

den biri olan Lenin bu devrimlerin ne-

den yaflanmad›¤›n› aç›klamaya çal›fl-

m›fl, sonra da Üçüncü Dünya ülkele-

rinde komünist devrimlerin yaflanaca-

¤›na dair baflka kehanetler ortaya at-

m›flt›r. Ancak Lenin'in tüm iddialar›

da tarih taraf›ndan yalanlanm›flt›r.

Günümüzde komünizmle yönetilen

ülkeler bir elin parmaklar›n›n say›s›n›

geçmeyecek kadar azd›r. Üstelik

Marksizm iktidara geldi¤i bölgelerde

de güç kullanm›fl, iktidar›n› iddia etti-

¤i gibi halk hareketleriyle de¤il, dikta-

törlük bask›lar›yla korumufltur.

K›sacas› yak›n tarih, Marksist fel-

sefenin öngördü¤ü tarihsel evrim sü-

recini tamamen geçersiz k›lm›flt›r.

Marx ve Engels gibi materyalist ide-

ologlar›n ciltler dolusu kitaplara yaz-

d›klar› "tarihin diyalekti¤i", "tarihin

evrimi" gibi teoriler, sadece bir hayal

ürünüdür.

MARKS‹ST TAR‹H ANLAYIfiININ ÇÖKÜfiÜ

KK

Marx ve Engels'in Darwin Hayranl›¤›

Darwinizm, komünizm için o kadar büyük bir önem tafl›yordu ki,

Engels, Darwin'in kitab› yay›nlan›r yay›nlanmaz Marx'a flöyle yazd›: "fiu

anda kitab›n› okumakta oldu¤um Darwin, tek kelimeyle muhteflem".74

Marx ise 19 Aral›k 1860 tarihinde Engels'e yazd›¤› cevab›nda flöyle

diyordu: "Bizim görüfllerimizin do¤al tarih temelini içeren kitap, iflte

budur."75

Marx, bir baflka sosyalist dostu Lasalle'a 16 Ocak 1861'de yazd›¤›

mektupta ise, "Darwin'in yap›t› büyük bir yap›tt›r. Tarihteki s›n›f mü-

cadelesinin do¤a bilimleri aç›s›ndan temelini oluflturuyor."76 diyerek,

evrim teorisinin komünizm için önemini aç›kl›yordu.

Marx, Darwin'e olan sempatisini ise en önemli eseri olan Das Kapital'i

Darwin'e ithaf ederek göstermiflti. Kitab›n Almanca bask›s›na el yaz›s›yla

flöyle yazm›flt›: "Charles Darwin'e, gerçek bir hayran› olan Karl

Marx'tan".77

Engels de, Darwin'e olan hayranl›¤›n› farkl› bir yerde flöyle ifade edi-

yordu:

Tabiat metafizik olarak de¤il, diyalektik olarak ifllemektedir. Bununla ilgili

olarak herkesten önce Charles Darwin'in ad› an›lmal›d›r.78

Engels, Darwin'i, Marx ile efl tutacak flekilde övüyor ve "Darwin na-

s›l organik do¤adaki evrim yasas›n› keflfettiyse, Marx da insano¤lunun ta-

rihindeki evrim yasas›n› keflfetti" diyordu.79

Engels bir baflka eserinde ise Darwin'in dine karfl› bir teori gelifltir-

mifl olmas›n›n önemini flöyle vurgulam›flt›:

Darwin, bütün organik varl›klar›n, bitkilerin, hayvanlar›n ve insan›n kendi-

sinin, milyonlarca y›ld›r olagelen bir evrim sürecinin ürünleri oldu¤unu ka-

n›tlayarak metafizik do¤a görüflüne en a¤›r darbeyi indirdi.80

Bundan baflka, Engels Maymundan ‹nsana Geçiflte Eme¤in Rolü adl› bir

kitap yay›nlayarak Darwin'in teorisini hemen benimsedi¤ini göstermiflti.

Amerikal› botanik profesörü Conway Zirckle, komünizmin kurucu-

lar›n›n Darwinizm'i neden büyük bir ›srarla benimsediklerini flöyle aç›k-

lar:

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR102

Marx ve Engels, evrim teorisini, Darwin'in Türlerin Kökeni adl› kitab› ya-

y›nlan›r yay›nlanmaz benimsediler… Evrim, komünizmin kurucular› için,

insanl›¤›n do¤aüstü bir gücün müdahalesi olmadan nas›l ortaya ç›km›fl ola-

bilece¤i sorusuna getirilen cevapt› ve dolay›s›yla savunduklar› materyalist

felsefenin temellerini desteklemek için kullan›labilirdi. Dahas›, Darwin'in

evrimi yorumlama biçimi –yani evrimin bir do¤al seleksiyon süreci içinde

geliflti¤i teorisi– onlara o zamana dek hakim olan teolojik düflüncelere karfl›

koyma f›rsat› veriyordu. Do¤al seleksiyon teorisi sayesinde, bilim adamla-

r› organik dünyay› materyalist bir terminoloji ile yorumlama f›rsat› elde

etmifl oluyorlard›.81

Tom Bethell ise, Marx ile Darwin aras›ndaki ba¤lant›n›n as›l neden-

lerini flöyle aç›klamaktad›r:

Marx Darwin'in kitab›na ekonomik sebepler dolay›s›yla hayran kalmam›fl-

t›r. Marx'›n Darwin'in kitab›na hayranl›¤›n›n en önemli nedeni Darwin'in

evreninin tamamen materyalist olmas›d›r. Bu önemli noktada Darwin ve

Marx gerçek birer yoldaflt›lar.82

Marksizm-Darwinizm ba¤lant›s› bugün herkesçe kabul edilen çok

aç›k bir gerçektir. Karl Marx'›n hayat›n› anlatan kitaplarda dahi bu ba¤-

lant› mutlaka belirtilmektedir. Örne¤in, Marksist kitaplar› yay›nlayan bir

yay›nevi taraf›ndan ç›kart›lan Karl Marx biyografisinde bu ba¤lant› flöyle

tarif edilir:

Darwinizm, Marksist felsefeyi destekleyen, gerçekli¤ini kan›tlayan ve gelifl-

tiren bir dizi gerçe¤i takdim etti. Darwinist evrimci fikirlerin yay›lmas›, top-

lumda bir bütün olarak Marksist düflüncelerin emekçi halk taraf›ndan kav-

ran›lmas› için elveriflli zemin yaratt›… Marx, Engels ve Lenin, Darwin'in dü-

flüncelerine büyük de¤er verdiler ve bunlar›n tafl›d›¤› büyük bilimsel öneme

iflaret ettiler, böylelikle bu düflüncelerin yayg›nlaflmas›nda h›z kazand›rd›-

lar.83

Görüldü¤ü gibi, Marx ve Engels, Darwin'in evrim kuram›n›n kendi

ateist dünya görüfllerine bilimsel bir destek oluflturdu¤unu zannederek

sevinmifllerdi. Ancak böyle bir sevince kap›lmakta aceleci davranm›fllar-

d›. Çünkü evrim teorisi 19. yüzy›l›n bilim aç›s›ndan ilkel ortam›nda orta-

ya at›ld›¤› için kabul görebilmifl, hiçbir bilimsel delili olmayan yan›lg›lar-

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 103

Harun Yahya (Adnan Oktar)

la dolu bir teoriydi. 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda geliflen bilim, evrim teori-

sinin geçersizli¤ini ortaya ç›kard›. Bu, Darwinizm için oldu¤u kadar ma-

teryalist ve komünist düflünce için de çöküfl anlam› tafl›yordu. (Detayl›

bilgi için bkz. Evrim Aldatmacas›, Harun Yahya) Ancak materyalist görü-

fle sahip bilim adamlar›, Darwinizm'in çöküflünün, kendi ideolojilerinin

de çöküflü demek oldu¤unu bildikleri için, Darwinizm'in çöküflünü in-

sanlardan gizlemek için her türlü yönteme baflvurdular.

Marx ve Engels'in Takipçilerinin Darwin Hayranl›¤›

Marx ve Engels'in, milyonlarca insan›n ölümüne, yüz milyonlarcas›-

n›n ac›, korku, dehflet içinde yaflamas›na neden olan takipçileri de, evrim

teorisini büyük bir coflku ve ilgi ile benimsemifllerdi.

John N. Moore, Marx ve Engels'in fikirlerini Rusya üzerinde tatbik

eden Sovyet liderlerin evrime olan ba¤l›l›klar›n› flöyle dile getirmektedir:

SSCB'nin liderlerinin düflüncelerinin kökleri çok derin evrimci bir bak›fl aç›-

s›na dayanmaktad›r.84

Marx'›n hayal etti¤i komünist devrim projesini hayata geçiren ki-

fli, Lenin'di. Rusya'daki komünist Bolfle-

vik hareketinin lideri olan Lenin,

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR104

ülkedeki Çar rejimini silah zoruyla y›kmay›

amaçl›yordu. I. Dünya Savafl›'n›n karmafla-

s›, Bolfleviklere arad›klar› f›rsat› verdi. Le-

nin'in önderli¤indeki komünistler Ekim

1917'de iktidar› silah zoruyla ele geçirdiler.

Rusya, devrimin ard›ndan komünistler ve

Çar yanl›lar› aras›nda geçen üç y›ll›k kanl›

bir iç savafla sahne oldu.

Lenin de di¤er komünist liderler gibi

Darwin'in teorisinin, savundu¤u diyalektik

materyalist felsefenin temel dayana¤› oldu-

¤unu s›k s›k vurguluyordu. Bir sözünde

Darwinizm'e bak›fl aç›s›n› flöyle ifade etmifl-

ti:

Darwin, hayvan ve bitki türlerinin birbirleriyle ilgisi olmad›¤›,

onlar› Allah'›n yaratt›¤› ve bu yüzden de¤iflmez olduklar› inanc›na

son vermifltir.85

Bolflevik devriminin Lenin'den sonraki en büyük mi-

mar› say›lan Trotsky de yine Darwinizm'e büyük önem veri-

yordu. Darwin'e olan hayranl›¤›n› flu sözlerle ifade etmiflti:

Darwin'in buluflu, tüm organik madde alan›nda diyalekti¤in en büyük zafe-

ri oldu.86

Lenin'in 1924'de ölümünün ard›ndan, Komünist Parti'nin bafl›na

dünyan›n en kanl› diktatörü say›lan Stalin geçti. Stalin 30 y›l süren iktida-

r› boyunca, adeta komünizmin ne denli ac›mas›z bir sistem oldu¤unu is-

patlamaya çal›flacakt›.

Stalin'in ilk önemli icraat›, Rusya nüfusunun yüzde 80'ini oluflturan

köylülerin tarlalar›na devlet ad›na el koymak oldu. "Kollektivizasyon" ad›

verilen ve özel mülkiyeti yok etmeye yönelik bu politika gere¤i, Rus köy-

lülerinin bütün mahsulü silahl› görevliler taraf›ndan topland›. Bunun so-

nucunda, korkunç bir açl›k baflgösterdi. Yiyecek hiçbir fley bulamayan

milyonlarca kad›n, çocuk ve yafll› açl›ktan k›vranarak yaflam›n› yitirdi. Sa-

dece Kafkasya'daki ölü say›s› 1 milyondu.

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 105

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Lenin ve Trotsky

Stalin, bu politikas›na direnmeye çal›flan yüzbinlerce insan› ise, Sibir-

ya'n›n korkunç çal›flma kamplar›na yollad›. Tutsaklar›n çok a¤›r flartlarda

ölesiye çal›flt›r›ld›klar› bu kamplar, bu insanlar›n ço¤una mezar oldu. Öte

yandan on binlerce insan, Stalin'in gizli polisi taraf›ndan idam edildi. Ara-

lar›nda K›r›m ve Türkistan Türkleri'nin de bulundu¤u milyonlar, Rus-

ya'n›n uzak köflelerine zorla göç ettirildi.

Stalin, tüm bu kanl› politikalar› sonucunda yaklafl›k 20 milyon insa-

n› katletti. Tarihçilerin bildirdi¤ine göre, bu vahfletten özel bir zevk duyu-

yordu. Kremlin'deki çal›flma masas›na oturup, toplama kamplar›nda öl-

dürülen ya da idam edilen insanlar›n say›lar›n› içeren listeleri incelemek-

ten büyük keyif al›yordu.

Stalin'i bu denli ac›mas›z bir

katil haline getiren etken, kiflisel

psikolojik durumunun yan›s›ra,

inand›¤› materyalist felsefeydi.

Bu felsefenin en temel dayana¤›

ise, Stalin'in kendi yorumuyla,

Darwin'in evrim teorisiydi. Dar-

win'in fikirlerine verdi¤i önemi

flöyle aç›kl›yordu:

Genç nesillere… üç fleyi ö¤retmeli-

yiz: Dünyan›n yafl›n›, jeolojik orijini-

ni ve Darwin'in ö¤retilerini.87

Stalin henüz hayatteyken

yay›nlanan Landmarks in the Lifeof Stalin (Stalin'in Hayat›ndaki Dö-nüm Noktalar›) isimli kitapta, Sta-

lin'in nas›l ateist oldu¤u yak›n bir

çocukluk arkadafl› taraf›ndan

flöyle anlat›l›yordu:

Çok erken yafllarda, henüz H›risti-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR106

Onmilyonlarca insan›n katledilmesine, açl›k-tan ve sefaletten ölmesine, milyonlarcas›n›nevsiz ve iflsiz kalmas›na neden olan, tarihinen eli kanl› isimlerinden Stalin.

yan kilisesinde bir ö¤renci iken yoldafl Stalin elefltirel bir mant›k ve devrim-

ci bir duygu gelifltirdi. Darwin'i okumaya bafllad› ve bir ateist oldu.88

Stalin'in gençlik arkadafl› G. Glurdjidze ise, Stalin'in art›k Allah'a

inanmad›¤›n› ve bunun nedeni olarak da kendisine Darwin'in kitab›n›

gösterdi¤ini, okumas› için kendisine de bask› yapt›¤›n› aktar›r.89

Stalin'in evrim teorisine körü körüne ba¤l›l›¤›n›n önemli bir göster-

gesi ise, yönetime geldi¤i dönemde Sovyet e¤itim sisteminin Mendel'in

genetik kanunlar›n› reddetmesiydi. 20. yüzy›l›n bafl›ndan itibaren bütün

bilim dünyas› taraf›ndan kabul edilen bu kanunlar, Lamarck'›n ortaya at-

t›¤› "kazan›lm›fl özelliklerin sonraki nesillere aktar›lmas›" iddias›n› geçer-

siz k›l›yordu. Bunun evrim teorisine karfl› büyük bir darbe ve ayn› zaman-

da büyük bir tehlike oldu¤unu gören Lysenko adl› Rus bilim adam›, dü-

flüncelerini Stalin'e açt›. Lysenko'nun fikirlerinden etkilenen Stalin onu

resmi bilim kurumlar›n›n bafl›na getirdi ve evrime darbe vuran genetik bi-

limi, Stalin'in ölümüne kadar Sovyetler Birli¤i'nin hiçbir bilim kurumun-

da ya da okulunda kabul görmedi.

Stalin dönemindeki Sovyetler Birli¤i, bir anda milyonlarca insan için,

hayat›n›n her an tehlikede oldu¤u, hiçbir suçu olmad›¤› halde her an al›-

n›p götürülebilece¤i, görülmemifl eziyetler görebilece¤i bir kaos ortam›na

dönmüfltür. Sadece komünizm de¤il, ayn› zamanda faflizm tarihi de bu

tür tav›rlarla doludur.

Lenin, Stalin, Mao, Hitler, Mussolini gibi kanl› liderlerin ve savun-

duklar› ideolojilerin hepsinin ayn› kaynaktan beslendikleri, her birine

vahflet ve ac›mas›zl›¤›n ayn› kaynak taraf›ndan meflru ve tek yol olarak

gösterildi¤i son derece aç›k ve kesin bir gerçektir. K›sacas› söz konusu ki-

flilerin arkas›nda baflka bir suçlu daha vard›r. Bu dengesiz ve insanl›ktan

uzak liderlerin pefllerinden milyonlar› sürükleyerek onlara suç ifllettire-

bilmelerinin nedeni, materyalist felsefenin ve Darwinizm'in onlara verdi-

¤i göstermelik "bilimsel" güç ve destektir.

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 107

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR108

Darwin'in ve Marx'›n Çin Elçisi: Mao Tse Tung

Stalin'in totaliter rejimi sürerken, Darwinizm'i kendisine bilimsel da-

yanak sayan bir baflka komünist rejim de Çin'de kuruldu. Mao Tse

Tung'un önderli¤inde komünistler, uzun bir iç savafl sonucunda 1949 y›-

l›nda iktidara geldiler. Mao, kendisine büyük destek veren müttefiki Sta-

lin gibi, bask›c› ve kanl› bir rejim oluflturdu. Çin, say›s›z politik idama

sahne oldu. ‹lerleyen y›llarda ise Mao'nun "K›z›l Muhaf›zlar" ad›n› verdi-

¤i genç militanlar, ülkeyi tam bir terör ortam›na sürükleyecekti.

Mao, kurdu¤u bu düzenin felsefi dayana¤›n› ise, "Çin sosyalizminin

temeli, Darwin'e ve Evrim Teorisi'ne dayanmaktad›r" diyerek aç›kça be-

lirtmiflti.90

Bir Marksist, ateist ve evrimci olan Mao, "ileriye do¤ru büyük s›çra-

ma" olarak isimlendirdi¤i hareketin okuma materyallerinin Charles

Darwin'in eserleri ve ayr›ca evrim teorisini destekleyen di¤er materyaller

olaca¤› emrini vermifltir.91

Çin komünistleri 1950'lerde iktidara geldiklerinde evrim teorisini

ideolojilerinin temeli olarak ald›lar. Hatta Çinli entellektüeller evrim te-

orisini çok önceden kabul etmifllerdi:

19. yüzy›lda Bat›, Çin'i, izole

olan ve eski gelenekleri

sürdüren bir uyuyan dev

olarak görüyordu. Çok az

Avrupal›, Çinli entellek-

tüellerin Darwin'in evrim

teorisini hevesle benimse-

diklerini ve de¤iflim için

ümid vaat etti¤ini kavra-

Mao Tse Tung

d›klar›n› anlad›. Çinli yazar Hu Shih'e göre 1898'de Thomas Huxley'in

Evrim ve Etik kitab› yay›mland›¤›nda Çinli entellektüeller taraf›ndan

h›zla onayland›. Zengin kifliler ucuz Çin yay›mlar›na sponsorluk ettiler,

böylece kitlelere genifl bir flekilde yay›labildi.92

‹flte Uzakdo¤u'nun bu büyük ülkesinde komünizmi sahiplenen ve

komünist devrime öncülük eden kifliler, Darwinci fikirleri "hevesle be-

nimseyen" bu entellektüeller oldu.

Çin gibi, çok say›da köklü panteist inanca sahip, köklü geçmifle sa-

hip bir ülkenin dahi Darwinizm'in ve komünizmin k›skac›na girmesi zor

olmad›. Kanadal› Darwinist filozof Michael Ruse New Scientist dergisinde

yay›nlanan bir makalesinde, yirminci yüzy›l›n bafl›ndaki Çin için flu de-

¤erlendirmeyi yapar:

Bat›da evrim teorisi dini ve entelektüel bir engel ile karfl›laflm›flt›. Ancak

Çin'de böyle olmad› ve Darwinizm bir kerede köklendi. Asl›nda, baz› aç›-

lardan Darwin neredeyse bir Çinli gibi kabul ediliyordu! Taoist ve Neo-

Konfüçyüsçü düflünce her zaman insanlar›n "eflyal›¤›n›" vurgulam›flt›r. Var-

l›¤›m›z›n hayvanlar›nkiyle ayn› olmas› fikri onlar için büyük bir flok olma-

d›... Bugün resmi felsefe (bir çeflit) Marksizm-Leninizmdir. Fakat, Darwi-

nizm'in seküler materyalist yaklafl›m› (flimdi yayg›n olan felsefe anlam›n-

da) olmadan, taban Mao'ya ve onun devrimcilerine ba¤lanamazd›.93

Michael Ruse'un yukar›da ifade etti¤i gibi, Darwinist anlay›fl›n kök-

lü olarak yerleflmesiyle Çin, komünizmi çok kolay benimsedi. Tarihin en

az›l› katillerinden biri olan Mao Tse Tung'un tüm katliamlar›na, Darwinist

telkinlerle uyutulan Çin halk› daima seyirci kald›.

Ancak komünizm, yaln›zca Çin'de de¤il, daha pek çok ülkede geril-

la mücadelelerine, kanl› terör eylemlerine ve iç savafllara neden oldu.

Bunlar›n aras›nda Türkiye de vard›. 1960'l› ve 70'li y›llarda Türkiye'de ko-

münist bir devrim yapma hayaliyle devlete karfl› silaha sar›lan örgütler,

ülkeyi karanl›k bir terör ortam›na sürüklediler. Komünist terör, 1980 son-

ras›nda ise, bölücülük ak›m›yla birleflti ve on binlerce vatandafl›m›z›n ölü-

müne, polis ve askerimizin flehit olmas›na neden oldu.

150 y›ld›r dünyay› bu flekilde kana bulayan komünist ideoloji, her

zaman için Darwinizm'le içiçe oldu. Bugün de hala komünistler, Darwi-

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 109

Harun Yahya (Adnan Oktar)

nizm'in en önde gelen savunucular› konumundad›r. Hemen her ülkede,

evrim teorisini ›srarla savunan çevrelere bak›ld›¤›nda, Marksistlerin hep

en ön safta olduklar› görülür. Çünkü evrim teorisi, Karl Marx'›n söyledi-

¤i gibi, do¤a bilimleri aç›s›ndan komünist ideolojinin temelini olufltur-

maktad›r ve komünizmin dinsizli¤ine en önemli sahte bilimsel deste¤i

vermektedir.

Darwinizm-Komünizm ‹ttifak›n›n Temeli:Din Düflmanl›¤›

Materyalistlerin ve komünistlerin Darwinizm'e olan ba¤l›l›klar›n›n

en önemli nedeni daha önce de belirtildi¤i gibi, Darwinizm'in ateizme

sa¤lad›¤› göstermelik dayanakt›r. Materyalist felsefe tarih boyunca varol-

mufl, ancak 19. yüzy›la dek baz› filozoflar›n teorik kitaplar›yla s›n›rl› kal-

m›flt›. Bunun en önemli nedeni, bu döneme kadar bilim adamlar›n›n bü-

yük bir bölümünün Allah inanc›na sahip, Yarat›l›fl gerçe¤ine inanan in-

sanlar olmalar›d›r. Ne var ki, 19. yüzy›lda materyalist felsefe Darwin'in te-

orisi ile birlikte do¤a bilimlerine uygulanm›fl oldu. Darwinizm, 19. yüzy›-

la damgas›n› vuran ve sosyal etkilerini en çok 20. yüzy›lda gösteren din-

d›fl› materyalist kültürün en büyük dayana¤›yd›.

Bu materyalist kültürden do¤an ideolojiler ise, buraya kadar ele al-

d›¤›m›z gibi, iki büyük dünya savafl›n›n, say›s›z iç savafl ve terör eylemi-

nin, soyk›r›mlar›n, sömürü ve vahfletlerin ateflleyicisi oldular. Bu belalar

nedeniyle on milyonlarca insan yaflam›n› yitirirken, yüzmilyonlarcas› in-

sanl›¤a yak›flmayacak flekilde zulüm gördüler, en kötü muamelelere ma-

ruz b›rak›ld›lar.

Darwinist-materyalist görüflü benimseyen teröristler, ilkel atalar› ol-

du¤unu iddia ettikleri hayvanlar gibi da¤lara ç›kt›lar, ma¤aralarda rezil

koflullarda yaflad›lar. Hiç düflünmeden adam öldürebildiler, bebeklerin,

yafll›lar›n, masumlar›n canlar›na k›yabildiler. Ne kendilerini ne de di¤er

insanlar›, Allah'›n yaratt›¤›, bir ruha, akla, vicdana ve anlay›fla sahip var-

l›klar olarak görmedikleri için, hayvan›n hayvana yapt›¤›n›, birbirlerine

yapt›lar. Stalin'in y›kt›rd›¤› onlarca kilise ve cami ise, komünizmin din

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR110

düflmanl›¤›n›n göstergelerinden sadece bir tanesiydi...

David Jorafsky, Sovyet Marksizmi ve Do¤a Bilimi isimli kitab›nda bu

iliflkiyi flöyle aç›klar:

Bilimsel yetersizli¤ine ra¤men evrimin ileri sürdü¤ü bilimsel karakter her

türlü Allah karfl›t› sistemi ve uygulamalar› hakl› ç›karmak için kullan›ld›.

fiimdiye kadar bunlardan en baflar›l›s› komünizm gibi gözüküyor ve bütün

dünyadaki taraftarlar› komünizmin evrim bilimini temel ald›¤› söylenerek

kand›r›lm›fllard›r.94

Komünizmin ve materyalizmin din düflmanl›¤›, Bolflevik ihtilali ve

sonras›nda tüm fliddetiyle kendini gösterdi. Kilise ve camiler y›k›ld›, "ye-

ni sosyalist toplumun" d›fl›na itilen toplumsal kategoriler aras›nda din

adamlar› da önemli bir yer tutuyordu. Toplumun büyük ço¤unlu¤u din-

dar olmas›na ra¤men, insanlar›n ibadetlerini yerine getirmeleri engelleni-

yordu. H›ristiyanlar›n kiliseye gittikleri pazar gününü devreden ç›kar-

mak için ortak tatil günü kavram› kald›r›ld›. Herkes befl gün çal›flacak,

herhangi bir gün tatil yapacakt›. Komünistler, bu önlemin "dinin kökünü

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 111

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR112

kaz›maya yönelik savafl› kolaylaflt›raca¤›n›" düflünüyorlard›.95 Bu uygula-

malar›n ard›ndan, 1928 ile 1930 y›llar›nda din adamlar›n›n ödedikleri ver-

gi on kat art›r›ld›, yiyecek karneleri el-

lerinden al›nd›, tüm sa¤l›k hizmetle-

rinden mahrum edilmeleri demek

olan medeni haklar›ndan yoksun b›-

rak›ld›lar, s›k s›k tutukland›lar, yerle-

rinden edildiler, sürgüne gönderildi-

ler. 1936 y›l›na gelindi¤inde camilerin

% 65'i, kiliselerin % 70'i yak›l›p y›k›l-

m›flt›.

Din karfl›t› uygulamalar›n en

fliddetlilerinden biri de Arnavutluk'ta

yafland›. Arnavutluk'un komünist li-

deri ve dinsizli¤i ile tan›nan Enver

Hoca 1967'de Arnavutluk'u dünyan›n

ilk dinsiz ülkesi ilan etti. Din adamla-

r› sebepsiz yere gözalt›na al›nd›lar, bir

k›sm› gözalt›ndayken öldürüldü. 1948

y›l›nda iki piskopos 5000 din adam›

ile birlikte kurfluna dizildi. Ayn› flekil-

de müslümanlar da öldürülüyorlard›.

Ülkenin Nendori gazetesi de, 327'si

Katolik mabet olmak üzere, toplam 2

bin 169 cami ve kilisenin kapat›ld›¤›n›

duyurdu.

Tüm bu uygulamalar›n nedeni

kuflkusuz, komünizmin Allah'›n varl›-

¤›n› körü körüne inkar eden, dinden

tamamen kopmufl, sadece maddeye

inanan ve maddeye de¤er veren top-

lumlar oluflturma hedefiydi. Asl›nda

Bolflevik ihtilali s›ras›nda ve sonras›ndadine yönelik birçok sald›r› oldu. Kiliselerve camiler y›k›ld›. Yukar›daki resimlerdede görüldü¤ü gibi, kiliselerdeki sanat eser-leri ya¤ma edildi.

komünizmin en büyük amaçlar›ndan biri buydu çünkü komünist liderler,

ancak makineleflmifl, duygusuz, duyars›z, en önemlisi Allah'tan korkma-

yan kitleleri diledikleri gibi yönlendirebileceklerini, onlara istedikleri ka-

dar cinayet ifllettirerek zulüm yapt›rabileceklerini biliyorlard›. Bu nokta-

da evrim teorisi, ateizmi sözde bilimsel bir gerçek gibi göstererek, komü-

nizme büyük bir destek sa¤lad›. Darwinizm'in ateizmi destekleyen ve di-

ne göre yasak olan her türlü zulüm, bask›, çat›flma ve k›y›m› meflrulaflt›-

ran iddialar›, 20. yüzy›l›n bütün kan döken, insan hayat›n› hiçe sayan ide-

olojilerini bu flekilde teflvik etti. Geçti¤imiz yüzy›l, iflte bu nedenle ard› ar-

kas› kesilmeyen savafllar, katliamlar, ayaklan-

malar, fliddet eylemleri, kavgalar ve düflman-

l›klarla doludur.

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 113

Allah'›n mescidlerinde O'nun isminin an›lmas›n› en-gelleyen ve bunlar›n y›k›lmas›na çaba harcayandandaha zalim kim olabilir? Onlar›n (durumu) içlerine

korkarak girmekten baflkas› de¤ildir. Onlar için dün-yada bir afla¤›lanma, ahirette büyük bir azab vard›r.

(Bakara Suresi, 114)

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Darwinist Komünistlerin DünyayaGetirdikleri Zulüm ve Dehflet

Anarfli ve terör Marksizmin ve komünizmin vazgeçilmez bir yönte-

midir. Marksizmin terör ve fliddete olan e¤ilimi, ünlü Paris Komünü de-

neyimiyle birlikte Marks henüz hayatta iken ortaya ç›km›flt›r. Terör özel-

likle de Marks'›n teorisini prati¤e döken Lenin'le birlikte komünist ideolo-

jinin ayr›lmaz parças› haline gelmifltir. Dünyan›n dört bir yan›nda komü-

nistler milyonlarca insan›n kan›n› dökmüfl, terör örgütleri kurarak insan-

lara ac›, korku ve dehflet yaflatm›flt›r. ‹lerleyen sayfalarda da görülece¤i gi-

bi, bugün tüm komünist liderler, yapt›klar› zulüm ve k›y›mlarla hat›rlan-

maktad›rlar. Ancak buna ra¤men baz› çevreler hala, bu eli kanl›, ac›mas›z

katillerin resimleri ile duvarlar›n› süsleyebilmekte, hala bu sadist ruhlu

insanlar› kendilerine yol gösterici olarak kabul edebilmektedirler.

Her ne kadar baz› komünistler fliddetin ve terörün komünizmin bir

uygulamas› olmad›¤›n›, ancak baz› kiflilerin uygulamas›nda yer alarak

komünizme mal edildi¤ini iddia etseler ve komünizmi aklamaya çal›flsa-

lar da, ortada inkar edilemez bir gerçek vard›r: Komünizmin kurucular›

fliddeti ve terörü bizzat savunmufllar ve ideolojileri için zaruri görmüfl-

lerdir. Amerikal› siyaset bilimci Samuel Francis, bu konuda flu yorumu

yapar:

Marx ve Engels, devrimin her zaman kuvvet zoruyla olaca¤›n› savunurlar.

Devrimcilerin, hakim güce karfl› fliddet kullanmak zorunda olduklar› konu-

sunda ›srarl›d›rlar ve her zaman terörizme verdikleri deste¤i aç›kça belirt-

mifllerdir.96

Karl Marx, "Ayaklanma savafl kadar bir savaflt›r" demifl ve kendine

"devrimci siyaset"in en önde gelen isimlerinden olan Danton'›n flu sözle-

rini düstur edinmifltir: "Sald›r, sald›r, gene sald›r!"97 Terörün sistemli ola-

rak kullan›lmas›n›n gereklili¤i konusunda Lenin'in de çok aç›k ifadeleri

vard›r. Bunlardan birkaç› flöyledir:

Propogandac›lar her grubu basit bomba formülleriyle donatmal›lar. Onlara

iflin mahiyeti hakk›nda aç›klamalar yapmal› ve gerisini onlara b›rakmal›lar.

Gruplar derhal askeri e¤itimlerine, operasyonlara kat›larak bafllamal›lar. Ba-

z›lar› bir casusun öldürülme iflini veya bir polis karakolunu basma görevini

üstlenmeli. Bir k›sm› ise banka soymal›.98

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR114

Komünist ihtilali çokkanl› oldu. On mil-yonlarca insan katle-dildi, ac›mas›zca öl-dürüldü. Komünist li-derler, kendilerinekarfl› gelen herkesinkatledilmesi emriniverdiler.

Biz politik öldürmelere kesinlikle karfl› de¤iliz… Sadece genifl halk kitle-

leriyle do¤rudan ba¤lant›l› olan bireysel terörist hareketler de¤er tafl›rlar.99

Baz› kimseler bizi zalimli¤imiz sebebiyle ay›plad›klar› zaman, bu kiflilerin

en basit Marksist prensipleri dahi nas›l unutabildiklerine hayret etmekte-

yiz.100

Bir iflçi toplant›s›nda söz ald›¤›nda ise Lenin, terörün kendileri için

ne kadar vazgeçilmez oldu¤unu flu dehflet verici ifadeleriyle aç›klam›flt›r:

E¤er kitleler kendili¤inden aya¤a kalkmazsa, hiçbir fley baflaramay›z. Spe-

külatörlere karfl› terör uygulamad›¤›m›z -hemen orac›kta kafalar›na bir kur-

flun s›kmad›¤›m›z- sürece hiçbir yere varamay›z.101

Rusya'daki Ekim Devrimi'nin en önemli liderlerinden biri olan

Trotsky ise Lenin'in ifadelerini pekifltirecek flekilde flöyle söyler:

Fakat ihtilal, ihtilalci s›n›ftan emrindeki bütün yöntemlerle gayesine varma-

s›n› talep eder; e¤er gerekirse silahl› bir ayaklanma ile, e¤er mecbur olur-

sa terörizmle.102

Trotsky bir baflka konuflmas›nda ise daha da ileri giderek flöyle de-

mifltir:

Partimiz iç savafl içindir. ‹ç savafl ekmek için mücadeledir… Yaflas›n iç sa-

vafl.103

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR116

RUS ZULMÜ

Rus ihtilali s›ras›ndayaflanan zulüm re-simlere yans›m›flt›r.

Lenin ve Trotsky gibi

komünist teorisyenlerin bu

kuramlar›, Rusya'daki Bol-

flevik devriminde prati¤e

döküldü. Devrim sürecinin

yafland›¤› 1917 sonbahar›n-

da genifl çapl› katliamlar,

ya¤malamalar ve vicdana

s›¤mayan bir vahflet bafllad›.

Devrime karfl› olanlar veya karfl› olaca¤›ndan

flüphe edilen insanlar sebepsiz yere toplan›-

yorlar, tutuklan›yorlar, kurfluna diziliyorlard›;

evler ya¤ma ediliyor, yak›l›p y›k›l›yordu. Le-

nin ve Trotsky ile bafllayan terör, Stalin y›lla-

r›nda katlanarak devam edecekti.

New York Times'tan Harrison E. Salis-

bury, Sovyet sistemi terör ve esir kamplar› ile

ilgili olarak flu yorumu yap›yordu:

Bir k›taya hakim olan terör… Yüzbinlerce kifli

idam edildi. Sovyet teröründe milyonlarca kifli

öldü, bunlar›n yan›nda Çar bile daha masum

kald›. Y›lda 3-4 milyon kad›n ve erkek tutukla-

n›p sürgüne yollan›yordu ve suçlar›n›n ne ol-

du¤unu bile bilmiyorlard›. Düflünmenin bile

ürküttü¤ü, sistemli ve aral›ks›z devam eden

fleytani bir uygulama hüküm sürüyordu.104

Özellikle K›r›m Türkleri, Orta Asya Türkleri, Ka-

zaklar gibi Rus olmayan halklar Sovyet rejiminin terörü-

ne maruz kald›lar. Rus toplumunu Kazaklar'dan ar›nd›r-

makla görevli özel mahkemeler olan "troyka"lar kurul-

du. Sadece 1920 y›l›n›n Ekim ay›nda dahi bu troykalar

6.000'den fazla kifliyi ölüme mahkum etti ve bu kararlar

derhal infaz edildi. Rejime karfl› ç›kan ve yakalanmayan-

Rusya'da komünistrejimin sebep oldu¤u1921-22 k›tl›¤›n›n so-nuçlar› çok ac› olmufl-tu. Resimlerde açl›k-tan ölen insanlar›nresimleri görülüyor.

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 117

Harun Yahya (Adnan Oktar)

lar›n aileleri, hatta bazen komflular› sistematik flekilde rehin al›nd› ve top-

lama kamplar›na kapat›ld›lar. Ukrayna kamplar›ndan birinin flefi Martin

Latsis, raporlar›ndan birinde bunlar›n gerçek birer ölüm kamp› oldu¤unu

flöyle itiraf ediyordu:

Maykop yak›nlar›ndaki bir kampta toplanan rehineler -kad›nlar, çocuklar

ve yafll›lar- çamur içinde ve Ekim so¤u¤unda korkunç flartlarda yafl›yor…

Sinekler gibi ölüyorlar… Kad›nlar ölmemek için herfleyi yapmaya haz›r.

Kamp› korumakla görevli askerler bu kad›nlar›n ticaretini yapmak için bu

durumdan yararlan›yorlar.105

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR118

Ukrayna'da köylünün ürünlerine el koyan Rus hükümeti, insanlar›nk›tl›ktan ölmelerine neden oldu.

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halk› zalim olanbu ülkeden ç›kar, bize Kat›ndan bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize

Kat›ndan bir yard›m eden yolla" diyen erkekler, kad›nlar ve çocuklardan zay›f b›rak›lm›fllar ad›na savaflm›yorsunuz?

(Nisa Suresi, 75)

Darwinizm'in etkisindeki komünist ihtilalciler, gözü dönmüfl bir fle-

kilde insan k›y›m› yap›yorlard›. O döneme ait belgelerden anlafl›ld›¤›na

göre, tek amaç toplu katliamd›. Ne kadar çok insan öldürürlerse o kadar

çok baflar› elde edeceklerine inan›yor gibiydiler. Komünist devrime karfl›

oldu¤undan flüphelendikleri herkesi yoketmeyi amaçlad›klar›, ald›klar›

bir kararda flöyle aç›klanmaktad›r:

… Pyatigorsklu Çekac›lar (Karfl› Devrimle Savafl ‹çin Ola¤anüstü Komite),

ç›lg›nca bir tutuklama ve idam e¤lencesine dald›. Lander'e göre "K›z›l Terör

Meselesi" kolay bir flekilde çözüldü. Pyatigorsklu Çekac›lar bir günde 300

kifliyi idam etme karar› ald›. Piyatigorsk flehri ve çevre kasabalar için kota-

lar oluflturuldu ve parti örgütlerine idam listeleri haz›rlamalar› emredildi…

Daha iyi bir fikir olmad›¤›ndan, hastanede bulunan insanlar›n öldürül-

mesine karar verildi.106

Komünist taraftar› bir gazete olan Krasn›y Meç'in ilk say›s›n›n baflya-

z›s›nda okuyuculara aç›kland›¤› gibi komünistler herfleyi mübah görü-

yorlard› ve K›z›l bayra¤›n renginin oluflmas› için "kan" ak›t›lmas› gerekti-

¤ine inan›yorlard›:

… Bize göre herfley mübah, zira biz dünyada zulmetmek ve kölelefltirmek

için de¤il, insanl›¤› zincirlerinden kurtarmak için ilk k›l›ç çekenleriz… Kan

m›? Oluk oluk aks›n! Çünkü yaln›zca kan korsan burjuvazinin kara bay-

ra¤›n› devrimin bayra¤› olan K›z›l sanca¤a ebediyen boyayabilir. Çünkü

yaln›zca eski dünyan›n ölümü bizi çakallar›n dönüflünden ebediyen kurta-

rabilir.107

Tüm bu iflkencelerin yan› s›ra Stalin taraf›ndan, köylülerin ürünleri-

ne zorla el koyan "zoral›m birlikleri" kurdu. Bu birlikler de halka türlü zu-

lümde bulunuyordu. 14 fiubat 1922'de bir müfettifl flunlar› yaz›yordu:

Zor al›m birliklerinin haks›z uygulamalar› ak›l almaz boyutlara ulaflt›. Tu-

tuklanan köylüler sistematik biçimde so¤uk hangarlara kapat›l›yor, k›rbaç-

la dövülüyor ve ölümle tehdit ediliyor. Teslim etmeleri gereken kotan›n ta-

mam›n› dolduramayanlar, elleri kollar› ba¤lan›p, ç›plak bir flekilde köyün

ana caddesi boyunca koflmaya zorlan›yor ve sonra da so¤uk bir hangara t›-

k›l›yor. Çok say›da kad›n bay›lana kadar dövüldükten sonra ç›plak olarak

karda aç›lan çukurlara konuluyor…108

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 119

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Stalin taraf›ndan, iflken-celerin yan› s›ra, köylü-lerin ürünlerine zorla elkoyan "zoral›m birlikle-ri" kuruldu. Bu birliklerde halka türlü zulümdebulunuyordu. Elindehükümet görevlilerineverecek ürünü bulun-mayanlar türlü iflkence-lerle öldürülüyorlard›.Yan sayfa: Komünizmyönetimi alt›ndakihalk›n periflan durumu.

Stalin, ‹spanya'n›n da SSCB için f›rsatlar sundu¤una ve bu ülkeye de

müdahale etmenin fayda getirece¤ine inan›yordu. Bu nedenle ‹spanya ‹ç

Savafl›'na komünistleri destekleyerek taraf oldu. Ancak bununla birlikte

SSCB'deki terörü ‹spanya'ya da tafl›d›. Burada yap›lan iflkence ve zulüme

bir örnek ise, 1938 y›l›n›n bafl›nda 200 anti-Stalinist'in tutuldu¤u bir top-

lama kamp›yd›. Buradan kurtulan tutuklulardan biri bu kamp› flöyle an-

lat›yordu:

Stalinciler buray› bir Çeka yapmak istedikleri s›rada, biz küçük mezarl›¤› te-

mizliyorduk. Çekac›lar›n akl›na fleytani bir fikir geldi; aç›k mezarlar›yla, is-

keletleriyle ve kokuflmaya bafllayan yeni cesetleriyle mezarl›¤› oldu¤u gibi

b›rakt›lar. Ve en yola gelmez mahkumlar›, geceler boyunca buralara gömdü-

ler. Bundan baflka, daha vahfli iflkenceler de uyguland›: Birçok mahkum

günler boyunca ayaklar›ndan bafl afla¤› as›ld›. Di¤erleri zar zor nefes alabil-

sinler diye yüz hizas›nda birkaç küçük delik bulunan darac›k dolaplara ka-

pat›ld›… Çok daha kaba bir iflkence yöntemi daha vard›: Çekmece ad› veri-

len bu yöntemle mahkumlar, kapal› sand›klar›n içinde çömelerek duruyor

ve günlerce bu pozisyonda kalmak zorunda b›rak›l›yordu. Baz›lar› bu du-

rumda sekiz on gün k›m›ldayamadan kald›.109

Papa XI. Pius ise, 1931 tarihinde Quadragesimo Anno bafll›¤›n› tafl›yan

papal›k bildirisinde komünizmin dünyaya getirdi¤i fliddet için flöyle de-

miflti:

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 121

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Komünizm, ö¤retisinde ve eyleminde, gizlenmeden ve dolambaçl› yollara

sapmadan, aç›kça ve en fliddet içerenleri de dahil bütün olanaklar›n› kulla-

narak ulaflmaya çal›flt›¤› çifte bir amaca sahip: Amans›z bir s›n›f savafl› ve

özel mülkiyetin tamamen ortadan kald›r›lmas›. Bu amac›n peflinde koflar-

ken, korktu¤u ya da sayg› duydu¤u hiçbir fley yoktur; iktidar› ele geçirdi¤i

yerde, inan›lmas› güç ve ola¤anüstü derecede vahfli ve ac›mas›z görünüyor.

Do¤u Avrupa'n›n ve Asya'n›n birçok ülkesinde üst üste yapt›¤› korkunç

katliamlar ve y›k›mlar buna tan›kl›k ediyor.110

Yukar›daki al›nt›da da ifade edildi¤i gibi, komünizmin ana amaçlar›,

amans›z bir s›n›f savafl› ve özel mülkiyetin tamamen ortadan kald›r›lma-

s›yd›. Yani amaç Darwin'in biyoloji alan›nda uygulad›¤› evrim teorisinin,

insan toplumlar› içinde de uygulanmas› ve insanlar›n do¤adaki vahfli

hayvanlar gibi bir çat›flma, savafl içinde olmas›yd›. Komünizm belas›n›n

s›çrad›¤› ülkeler bu fikirlerin ac›s›n› y›llar boyunca çok yo¤un flekilde ya-

flad›lar.

Komünizmin getirdi¤i belalar, Rusya ile s›n›rl› de¤ildi. S›çrad›¤› ül-

keler içinde en çok zarar görenlerden biri de Çin oldu.

Darwinist Mao Tse-Tung ve Katliamlar›

Çin'in komünist lideri Mao'nun iki önemli rehberi vard›; daha önce

de de¤indi¤imiz gibi, bunlardan biri Darwin, di¤eri ise Stalin'di. Mao'nun

flahs›nda birleflen bu iki tehlikeli isim, Çin tarihinde de büyük trajedilere,

karanl›k ve uzun bir döneme damgas›n› vurdu.

Mao Tse-Tung'un direktifleriyle 6 ila 10 milyon aras›nda kifli do¤ru-

dan öldürüldü, on milyonlarca karfl› devrimci ömürlerinin önemli bir bö-

lümünü cezaevlerinde geçirdi ve 20 milyonu buralarda öldü. 1959-1961

y›llar›nda "‹leriye Do¤ru Büyük S›çrama" diye adland›r›lan dönemde, tü-

müyle Mao'nun afl›r› projelerinin feci bir sonucu olarak 20 ile 40 milyon

aras›nda insan ise açl›ktan öldü. Tiananmen Meydan›'nda Haziran

1989'daki katliam (1000 civar›nda ölü) ise Çin'in yak›n geçmiflte yaflad›k-

lar›n›n bir örne¤idir. Do¤u Türkistan'da Müslüman Türkler'e uygulanan

zulüm ve soyk›r›m ise hala devam etmektedir.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR122

Çin'de gerçekleflen komünist devrimde

büyük vahfletler ve insanl›k d›fl› olaylar ya-

fland›. Adeta toplu bir hipnozun etkisi alt›na

giren halk, her türlü vahfleti destekliyor, katli-

amlar› seyrederken destek verdiklerini gösteren

naralar at›yorlard›. Çok korkunç ve dehflet verici

bir ortam hakimdi. Tarihçilerden ve ö¤retim üyele-

rinden oluflan bir ekip taraf›ndan haz›rlanan ve ko-

münizm ad› alt›nda ifllenen suçlar›n biraraya topland›-

¤› Le Livre Noir du Communisme (Komünizmin Kara Ki-

tab›) isimli kitapta, komünizmin vahfli uygulamalar›

flöyle tarif edilmiflti:

Hepsi ölüme mahkum edilen devrim karfl›tlar›, bütün hal-

k›n davet edildi¤i aç›k duruflmalarda, K›z›l muhaf›zlar tara-

f›ndan parçalan›yorlard›. Halk ise bu esnada "öldür öldür!"

diye ba¤›r›yordu. K›z›l Muhaf›zlar bazen parçalar› k›zart›p

yiyor ya da hala canl› olan mahkumun gözleri önünde ai-

lesine yediriyordu; herkes

"eski mülk sahibi"nin kara-

ci¤erinin ve kalbinin yendi-

¤i ziyafetlere ve konuflma-

c›n›n yeni kesilmifl kafalar-

dan yap›lm›fl bir kaz›k dizi-

si önünde konufltu¤u top-

lant›lara davetliydi. Çin'de

yamyaml›¤a varacak kadar

fliddetlenen nefret ve vah-

flet hakimdi.111

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 123

Mao yanl›s› komünistler, içsavafl s›ras›nda kendilerinekarfl› gelenleri ac›mas›zyöntemlerle cezaland›r›yor,halk›n önünde küçük düflü-rüldükten sonra idamediyorlard›.

Kapitalist olmakla suçlanan Çinli parti liderlerinin, önce halk önünde saçlar› ke-siliyor ve ard›ndan da idam ediliyorlard›.

Wang Souxin ad›ndakiÇinli kad›n›n idam›. K›-z›l Çin'de idam s›ras›n-da kullan›lan mermile-rin paras› da mahku-mun ailesindenal›n›yordu.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR126

1975-79 y›llar› aras›nda, Pol Pot

yönetimi s›ras›nda 7 milyon nüfu-

sa sahip Kamboçya'da 2 milyon

insan katledildi. Tamamen komü-

nist bir devlet kurma idealinde

olan Pol Pot'un katliamlar›, nüfusa

oranla düflünüldü¤ünde, Hitler ve

Stalin'in katliamlar›ndan çok daha

büyüktü. Pol Pot'un as›l olarak he-

def al›p öldürttü¤ü

kitle doktorlar,

mühendisler,

bilim adamla-

r›, ö¤retmen-

ler, k›sacas›

ülkenin ay-

d›nlar› idi.

Hatta "göz-

lük takan her-

kesin öldürül-

mesi" emri veril-

miflti. Bu insanl›k d›fl› cina-

yetlerin sonucunda y›llarca orta-

dan kald›r›lamayan "ölüm tarlala-

r›" olufltu.

K›z›l Kmer subaylar›n›n katli-

amlar›n› meflrulaflt›rmak için kul-

land›klar› mant›k ise flu sözlerinde

özetleniyordu: "Sizi yaflatmak hiç-

bir fley kazand›rmaz. Kaybetmek

ise bize hiçbir kay›p getirmez."

Kendilerince gereksiz ve zararl›

gördükleri, hatta böyle olduklar›n-

dan flüphelendikleri herkesi öl-

dürdüler. Her aileden en az bir ki-

fli bu katliamlarda hayat›n› kay-

betti.

‹nsan hayat›n› hiçe sayan Pol

Pot, aile kavram›n› da radikal sos-

yalizm hedeflerinin önünde bir

engel olarak görüyordu. Aileleri

birbirlerinden ay›rarak ve insanla-

r› komün yerlerinde yaflamaya

zorlayarak, aile kavram›n› ortadan

kald›rmaya çal›flt›. Ayn› uygulama

Stalin taraf›ndan Rusya'da da uy-

gulanm›flt›. Hatta köylülerin elle-

rinden önce topraklar› al›nm›fl,

sonra geri verilen küçük alanlar,

özellikle da¤›n›k ve birbirinden

çok uzak yerlerden verilmiflti. Bu-

nun sonucu olarak bir aile çok kü-

çük parçalardan oluflan tarlalar›n›

sürebilmek için ayr› yerlerde yafla-

mak zorunda kal›yordu.

Robert Templer, "Pol Pot's legacy

of Horror", The Age, 18 Nisan 1998,

http://dithpran.org/PolPotegacy.htm

POL POT VE KIZIL KMERLER‹N ÖLÜM TARLALARI

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 127

Pol Pot ve K›z›lKmerler, ülkeyi"Ölüm Tarlas›"naçevirdiler.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR128

Komünist Vahfletin Ac› Bilançosu

Komünizmin girdi¤i Kamboçya, Kuzey Kore, Laos, Vietnam, Do¤u

Avrupa ve Afrika ülkeleri gibi ülkelerin hepsinde benzeri vahflet örnekle-

ri yaflanm›flt›r. Komünizmin bu kanl› bilançosu, "Komünizmin Kara Kitab›"

adl› eserde flöyle özetlenmektedir:

Kimi uygulamalar belli rejimlerde daha ön plana ç›ksa da, suç iflleme yön-

temleri önemli ölçüde benzerlik tafl›yordu. Farkl› yöntemlerle katletme, kur-

fluna dizme, asma, suda bo¤ma, sopayla döverek ve kimi durumlarda zehir-

li gaz ya da araba kazas›yla öldürme, açl›k yoluyla imha; k›tl›k oluflturarak

ya da açlara yard›m etmeyerek; sürgüne gönderme, yolda (uzun mesafele-

rin yaya ya da yük vagonlar›yla katedilmesi s›ras›nda) ya da zorunlu ikamet

yerinde ve/veya çal›flma kamplar›nda (bitap düflme, hastal›k, açl›k, so¤uk

yüzünden) meydana gelen ölümler. "‹ç savafl" olarak adland›r›lan dönemle-

rin durumuysa daha karmafl›kt›r. Neyin isyanc›lar ile hükümet güçleri ara-

s›ndaki çat›flmalar›n sonucu, neyin sivil halk›n katli oldu¤unu ay›rdetmek

kolay de¤ildir.

Bununla birlikte her ne kadar asgari rakamlara dayal› olsa ve uzun aç›kla-

malar gerektirse de yine de bir s›ralama yapmam›za ve konunun vehameti-

ni aç›kça görmemize imkan sa¤layacak bir ön bilanço ç›karmam›z mümkün-

dür:

SSCB, 20 milyon ölü

Çin, 65 milyon ölü

Vietnam, 1 milyon ölü

Kuzey Kore, 2 milyon ölü

Kamboçya, 2 milyon ölü

Do¤u Avrupa, 1 milyon ölü

Latin Amerika, 150 bin ölü

Afrika, 1,7 milyon ölü

Afganistan, 1,5 milyon ölü

Uluslararas› komünist hareket ve iktidarda olmayan komünist partiler,

10.000 civar›nda ölü.

Toplam ölü say›s› 100 milyona yaklaflmaktad›r."112

Tüm bu farkl› komünist rejim ve örgütlere ortak bir psikoloji hakim-

di: Ac›ma, flefkat, merhamet gibi insani duygular ve vicdan hassasiyeti ta-

mamen kaybolmufltu. ‹nsan toplumlar›, bir anda vahfli hayvanlar›n yafla-

mak ve beslenmek için elde etmeye çal›flt›klar› savafl ve katliam arenala-

r›na dönüflmüfltü. Nas›l vahfli bir hayvan besin ve yerleflim yeri elde et-

mek için kendi türüyle k›yas›ya bir çat›flmaya giriyorsa, iflte bu insanlar

da ayn› flekilde "hayvanlar" gibi davran›yorlard›. Çünkü Darwin'in dog-

mas›, onlara asl›nda bir hayvan olduklar›n› ve hayvanlar nas›l yaflam için

mücadele ediyorlarsa kendilerinin de öyle davranmas› gerekti¤ini ö¤ret-

miflti.

Bu insanl›k d›fl› hareketlerinin sahte bir bilimsellik maskesi ile maku-

liyet kazand›¤›n› zannediyorlard›. Bolflevik liderlerin, sald›rganl›k, terör

ve katliamlar konusunda bu kadar aç›k ve cüretkar konuflabilmelerinin

tek nedeni Darwin'in evrim teorisinden ald›klar› onay idi. P. J. Darlington,

bir evrimci olarak, Evolution For Naturalists (Natüralistler ‹çin Evrim)

isimli kitab›nda vahfletin, evrim teorisinin do¤al bir sonucu oldu¤una ve

hatta bunun meflru bir davran›fl oldu¤una dair inanc›n› flöyle itiraf eder:

Birinci nokta bencillik ve vahflet içimizdeki do¤al bir fleydir, en uzak atam›z-

dan bize miras kalm›flt›r… O zaman vahflilik insanlar için normaldir; evri-

min bir ürünüdür.113

Bir evrimcinin bu itiraf›ndan da anlafl›ld›¤› üzere, Darwin'in evrim

teorisini yol gösterici olarak kabul eden komünist ideolojinin, di¤er insan-

lar› hayvan olarak alg›lamas›, onlara hayvanlara uygun gördü¤ü muame-

leler göstermesi, onlara zulmetmesi son derece do¤ald›r. Çünkü bu kifli,

komünist-Darwinist ideolojiyi benimseyerek, bir Yarat›c›s› oldu¤unu,

yeryüzünde bulunufl amac›n› ve hesap günü dünyada yapt›klar›ndan

O'nun huzurunda hesap verece¤ini unutur. Bunun sonucu olarak da

Allah korkusu ortadan kalkan her insan gibi yaln›zca kendi ç›karlar›n›

düflünen bir bencil, ac›mas›z bir zalim hatta gözü dönmüfl bir katil haline

gelir. Allah böyle insanlar›n durumunu ve karfl›laflacaklar› sonu flöyle ha-

ber verir:

Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haks›z yere 'tecavüz ve

haks›zl›kta bulunanlar›n' aleyhinedir. ‹flte bunlara ac›kl› bir azab vard›r.

(fiura Suresi, 42)

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 129

Harun Yahya (Adnan Oktar)

1968 y›l›nda sol ideoloji dünyan›n dört bir yan›nda özellikle üniversite gençli¤ini etkisialt›na ald›. Mitingler düzenlendi, gençler kendi vatandafllar›na, polislerine, askerlerinekarfl› k›flk›rt›ld›. Kardeflin kardefle sald›rd›¤›, flehirlerin yak›l›p y›k›ld›¤› bu olaylar es-nas›nda tüm dünya bir anda kargafla alan›na döndü.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR132

er ne kadar Sovyetler

Birli¤i'nin da¤›lmas›yla

komünizmin siyasi bir

rejim olarak çöktü¤ü kabul edilse de,

komünist ideoloji ve uygulamalar›

hala devam etmektedir. Hala K›z›lor-

du zihniyetinin hakim oldu¤u Rus-

ya'n›n Çeçenistan'da, Çin'in ise Do¤u

Türkistan'da yürüttü¤ü uygulamalar

bunun en önemli göstergelerinden-

dir. Bugün Do¤u Türkistan'da yafla-

yan Müslüman Türkler, Mao'nun K›-

z›l Çini'nde yaflananlar›n tekrar›n›

yaflamaktad›rlar. Gençler sebepsiz

yere tutuklanmakta, rejime karfl› ol-

duklar› iddias› ile idama mahkum

edilerek kurfluna dizilmekte, Müslü-

manlar›n ibadetlerini topluca yap-

malar› engellenmekte, kazançlar› ac›-

mas›z vergilerle ellerinden al›nmak-

ta, halk açl›k tehlikesiyle ölümün efli-

¤inde yaflamakta, yan›bafllar›nda ya-

p›lan nükleer denemelerle ölümcül

hastal›klara yakalanmaktad›r.

Do¤u Türkistanl› Müslüman

Türkler, yaklafl›k 250 y›ld›r Çin ege-

menli¤i alt›nda yafl›yorlar. Çinliler,

bir ‹slam topra¤› olan Do¤u Türkis-

tan'a "kazan›lm›fl topraklar" anlam›-

na gelen "Sincang" ad›n› koydular ve

buray› kendi topraklar› olarak tan›m-

lad›lar. 1949 y›l›nda Mao önderli¤in-

deki komünistlerin Çin'in yönetimini

ele geçirmelerinin ard›ndan, Do¤u

Türkistan üzerindeki bask›lar eskisi-

ne oranla daha da artt›. Komünist re-

jim politikas›, asimile olmay› redde-

den Müslümanlar›n fiziksel olarak

imhas›na yöneldi. Katledilen Müslü-

man say›s› çok ileri boyutlara ulaflt›.

1949-1952 y›llar› aras›nda 2 milyon

800 bin; 1952-1957 aras›nda 3 milyon

509 bin; 1958-1960 y›llar› aras›nda 6

milyon 700 bin; 1961-1965 y›llar› ara-

s›nda 13 milyon 300 bin kifli ya Çin

ordusu taraf›ndan öldürüldüler ya

da rejimin do¤urdu¤u k›tl›k sonu-

cunda öldüler. 1965'ten sonraki katli-

amlarla birlikte, öldürülen Do¤u

Türkistanl› say›s› 35 milyon gibi çok

yüksek bir rakama ulaflt›.

Rejim, 1949 y›l›ndan itibaren

Müslümanlar› imha ederken bir yan-

dan da bölgeye sistemli bir biçimde

Çinli göçmen yerlefltirdi. Çin hükü-

metinin 1953 y›l›nda bafllatt›¤› bu

kampanyan›n etkisi son derece dü-

flündürücüdür. 1953 y›l›nda bölgede

% 75 Müslüman, % 6 Çinli yaflarken

bu oran 1982 y›l›nda % 53 Müslü-

man, % 40 Çinli'ye yükseldi. 1990 y›-

l›nda yap›lan nüfus say›m›nda ulafl›-

lan % 40 Müslüman, % 53 Çinli nüfus

oran› bölgedeki etnik temizli¤in bo-

yutlar›n› göstermesi aç›s›ndan son

derece önemlidir.

DO⁄U TÜRK‹STAN'DAYAfiANAN ZULÜM

HH

Harun Yahya (Adnan Oktar)

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 133

Bu arada Çin yönetimi, Do¤u

Türkistanl› Müslümanlar› nükleer

denemelerinde kobay olarak kullan-

m›flt›r. Bölgede ilk olarak 16 Ekim

1964 tarihinde bafllat›lan nükleer de-

nemelerin olumsuz etkileri yüzün-

den bölge insan› ölümcül hastal›kla-

ra yakalanm›fl, 20 bin özürlü çocuk

dünyaya gelmifltir. Nükleer dene-

meler nedeniyle ölen Müslüman sa-

y›s›n›n 210 bini buldu¤u bilinmekte-

dir. Binlerce insan ise sakat kalm›fl,

binlercesi de sar›l›k vebas›, kanser

gibi hastal›klara yakalanm›flt›r.

Çin 1964'den günümüze kadar

Do¤u Türkistan topraklar›nda elliye

yak›n atom ve hidrojen bombas›

patlatm›flt›r. ‹sveçli uzmanlar, 1984

y›l›nda yap›lan yeralt› nükleer dene-

mesinde 150 ton gücündeki bomba-

n›n Richter ölçe¤iyle 8.8 fliddetinde

yer sars›nt›s›na sebebiyet verdi¤ini

tesbit etmifllerdir.

Çin'in Uygur Türklerine uygula-

d›¤› zulüm bunlarla bitmemektedir.

1997 y›l›n›n fiubat ay›nda tekrar

alevlenen olaylar s›ras›nda yaflanan-

lar, Çin zulmünün bir özeti niteli-

¤indedir. Kamuoyuna yans›yan ha-

berlere göre Çin milis güçleri, 4 fiu-

bat'a rastlayan Kadir gecesinde,

Kandil nedeniyle bir mescitte topla-

nan 30'un üzerindeki kad›n›, Kuran

okurlarken demir sopalarla dövdü-

ler ve sürükleyerek emniyet merke-

zine götürdüler. Mahalle sakinleri

ise merkeze giderek kad›nlar›n ser-

best b›rak›lmalar›n› istedi. Bunun

üzerine iflkence ile öldürülen 3 kad›-

n›n cesedi önlerine at›ld›. Bunun

üzerine galeyana gelen halk ile Çin-

liler aras›nda çat›flmalar bafllad›. 4-7

fiubat aras›nda 200 Do¤u Türkistan-

l› hayat›n› kaybederken, 3500'den

fazla Uygur Türkü kamplara kapa-

t›ld›. 8 fiubat sabah›nda ise Bayram

namaz› için camilerde toplanan hal-

k›n namaz k›lmas› güvenlik güç-

lerince engellendi. Bunun üzerine

çat›flmalar tekrar alevlendi ve sonuç

olarak Nisan-Aral›k 1996 aras›nda

58 bin olan tutuklu say›s›, bir anda

70 bini geçti. 100 kadar genç ise

meydanlarda kurfluna dizilirken, 5

bin Uygur Türkü ç›r›lç›plak soyu-

larak 50'fler kiflilik gruplar halinde

meydanlarda teflhir edildiler.

Do¤u Türkistan örne¤i 20. yüz-

y›lda yaflanan ac›lardan sadece bir

tanesidir. 20. yüzy›lda, farkl› din, ›rk

veya ideolojilere sahip insanlar dün-

yan›n her bir yan›nda birbirlerini öl-

dürerek, yok etmifllerdir. Bu k›y›m-

lar› yapanlar›n ideolojilerinin hepsi-

nin ard›ndan Darwin'in dünya gö-

rüflünün ç›kmas› ise bir rastlant› de-

¤ildir. Çünkü Darwin teorisi ile in-

sanlar›n vicdani bir rahats›zl›k duy-

madan birbirlerini öldürmelerini

kolaylaflt›rm›fl ve ifllenen cinayetleri

sözde meflru bir zemine oturtmufl-

tur.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR134

O zulmedenler, azab› gördüklerinde, onlara ne (azab)

hafifletilecek, ne süre tan›nacak.

(Nahl Suresi, 85)

Hay›r, zulmedenler, hiçbir bilgiye dayanmaks›z›n kendi

heva (istek ve tutku)lar›na uymufllard›r. Allah'›n

sapt›rd›¤›n› kim hidayete erdirebilir? Onlar›n hiçbir

yard›mc›lar› yoktur.

(Rum Suresi, 29)

Milli Gazete 14/08/00

Yeni fiafak Gazetesi 26/08/1999

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR136

usya'n›n Çeçenis-

tan'› 1991 y›l›ndaki

fiili iflgali, merhum

Cahar Dudayev taraf›ndan berta-

raf edilmesine ra¤men, 1994 Ka-

s›m'›ndaki ciddi tacizler ayn› y›l›n

11 Aral›k'›nda fiili bir savafla dö-

nüfltü. 100 binin üzerinde Çeçen

bu savaflta hayat›n› kaybederken,

10 binlerce insan göç etmek zo-

runda kald›. Çeçenya, tarihi ve

ekonomik yüzlerce kayna¤›n› bu

savaflta yitirdi. Rusya Çeçenistan'›

"iç meselesi" olarak dünya kamu-

oyuna lanse ederken, d›fl dünya-

dan ciddi bir tepki görmedi.

Tüm Çeçenya'da her

metrekareye ton-

larca bomba

düfltü. T›pk›

bugün de oldu¤u gibi, kullan›l-

mas› yasak olan kimyasal silahlar-

la insanlar dünya tarihinde efli gö-

rülmemifl bir soyk›r›ma tabi tutul-

du. Ancak tüm bu zorluklara ra¤-

men 1996 A¤ustos ay›na gelindi-

¤inde hiçbir flekilde y›lmam›fl ve

kendi topraklar› için herfleyleriyle

mücadele eden Çeçenlere karfl›

Ruslar yenilgiyi kabullenmek du-

rumunda kald›lar.

1996 A¤ustos'unda ve 1997

May›s'›nda en üst düzeyde imza-

lanan anlaflmalarla Çeçenistan'›

ayr› bir devlet olarak kabul etmek

durumunda kalan Rusya, 2001 y›-

l›n›n sonuna kadar bu durumu

benimsemifl gözüktü. Ne var ki,

1999 y›l›n›n Ekim ay›nda Ruslar,

Çeçen topraklar›na girerek, kad›n,

RRÇEÇEN‹STAN'DA

D‹NMEYEN ZULÜM

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 137

çocuk ya da yafll› demeden ac›ma-

s›zca katletmeye bafllad›lar. Aylar-

dan beri sivil hedefler kesintisiz

bombard›mana tutuluyor. Halk›n

direniflini k›rmak için de özellikle

hastaneler, do¤umevleri, çarfl›lar,

mülteci konvoylar› hedef olarak

seçiliyor. Son olarak ise Ruslar'›n

Çeçenlere karfl› kimyasal bomba-

lar, scud ve napalm füzeleri kul-

land›klar› belirtiliyor. Bunun yan›-

s›ra Ruslar birçok Çeçen köyünün

kulland›¤› Argun nehrine zehir

katt›. Zehirli sudan içen kad›n ve

çocuklar›n büyük ço¤unlu¤u ölür-

ken, yüzlercesi de hastane kap›s›n-

da ölümü bekliyor. Sular›n zehir-

lenmesi nedeniyle içecek ve kulla-

n›lacak su bulamayan sivil halk

çok zor günler geçiriyor.

Mültecilerin durumu da endifle

verici boyutlarda. Mülteci bölgele-

rinde yap›lan incelemeler insan

haklar› ihlallerinin çok büyük bo-

yutlarda oldu¤unu gösteriyor. Sa-

vafltan kaçan Çeçen mültecilerin

iki yüz elli bini ‹ngufletya'da, di-

¤erleri de komflu bölgelerde ko-

runmaya devam ediyor. Bu savafl-

lar esnas›nda Çeçenistan, nüfusu-

nun dörtte üçünü kaybetti. Mülte-

ciler alt› ay› aflan savafl› da protes-

to ediyor. Bir k›sm›ysa Çeçenis-

tan'a geri dönmek için s›n›rda

kuyruklar oluflturuyor.

Rusya operasyon için flimdiye

kadar üç yüz seksen befl milyon

dolar harcad›¤›n› aç›klad›. Çeçen-

ler geçen y›l Eylül ay›ndan bu y›l›n

25 Temmuz tarihine kadar 1460

Çeçen askerin ve 45 bin sivilin öl-

dü¤ünü bildirdiler. Rusya'n›n pla-

n› ise 2000 y›l›n›n Kas›m ay›na ka-

dar kendileriyle mücadele eden

tüm Çeçen askerleri yok etmek.

Asabi Gazetesi 8/10/1999

Takvim Gazetesi 7/01/00

Akit Gazetesi 7/08/00

Milli Gazete 11/03/00

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR140

omünizm, günümüz

insanlar›yla k›yas ya-

p›ld›¤›nda 1800' lerde

yaflayan ve bilimsel yönden "cahil"

olarak nitelendirilebilecek kifliler

taraf›ndan ortaya at›lm›fl bir ide-

olojidir. Teflhis ve iddialar›n›n ge-

çersiz oldu¤u defalarca ispatlanan

ve dahas› insanl›¤a yarar de¤il za-

rar getirdi¤i aç›k olan böyle bir

ideolojinin, baz› ülkelerde genifl

halk kitleleri taraf›ndan k›sa süre-

de benimsenmesinin en önemli

nedenlerinden biri ise, yine bu

ideolojiyi kabullenen insanlar›n

cehaletidir.

Endüstri devriminden sonra

belli bir kesimden insan›n fliddetli

bir yoksulluk içinde olmas›, bu-

nun yan›nda di¤er bir kesimin de

refah seviyesinin k›yaslanmaya-

cak kadar yükselmesi, ço¤u ülke-

de halk kitleleri üzerinde ajitatas-

yona aç›k bir gerilim meydana ge-

tirdi. Hala tar›m toplumu düze-

yinde yaflayan Rusya, Çin gibi ül-

kelerde de ayn› gerilim geliflti.

Hak ve adalet aray›fl› içindeki kit-

leler, kendilerine hak ve adaleti

getirmeyi vaat eden ilk ideolojinin

peflinden, hiç düflünmeden, sonu-

cunun nereye varaca¤›n› hesapla-

yamadan, liderlerini ve savunduk-

lar› ideolojiyi tahlil etmeden, adeta

büyülenmifl gibi sürüklendiler. So-

nuç ise kendi aleyhlerine döndü.

Eskisinden çok daha zor ekono-

mik koflullarda, bir yandan açl›k-

tan ölmemek için k›vran›rken, bir

yandan da her an öldürülmenin,

iflkenceye u¤raman›n, sürülmenin,

ya¤malanman›n korku ve dehfleti

ile yaflad›lar.

Temelini dinsizli¤e, çat›flmaya,

çat›flma ve savafl›n geliflmenin ye-

gane temeli oldu¤una, insan›n as-

l›nda bir hayvan oldu¤una, aile,

vefa, ba¤l›l›k gibi manevi de¤erle-

rin gereksiz ve yersiz oldu¤u sap-

k›nl›¤›na dayand›ran bir ideoloji-

nin, insanlara huzur, güven, mut-

luluk ve adalet getirmeyece¤i

aç›kça ortadayd›. Ancak bu kitlele-

rin bunlar› de¤erlendirerek tahlil

edecek görüfl ve anlay›fllar› yoktu.

Onlar, Marx ve Engels'in foto¤raf-

lar›na bak›p, onlar›n son derece

"derin", "anlafl›lmaz", "bilge" düflü-

KOMÜN‹ST DARWIN‹ST ‹DEOLOJ‹N‹N BÜYÜSÜ KALKMAKTADIR

KK

Harun Yahya (Adnan Oktar)

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 141

nürler olduklar›n› zannettiler. On-

lar›n savunuculu¤unu yapanlar›n

göstermelik olarak tak›nd›klar› bi-

limsel ve a¤›r görünümlerine, a¤-

dal› üsluplar›na bakarak, komü-

nizmin ve materyalizmin büyüsü-

nün alt›na girdiler. Oysa bugün

hayatta olsalar, her bir komünist

liderin son derece kaba ve ilkel bir

anlay›fla sahip, cahil insanlar ol-

duklar›n› anlarlard›.

Kendilerine önder kabul ettik-

leri bu insanlar›n hiçbiri ileri gö-

rüfllü davranamam›fl, kitleleri an-

cak a¤›r hakaret ve korku ile ken-

dilerine ba¤layabilmifl, dehfleti,

vahfleti, ac›mas›zl›¤› ve cinayetleri

kendilerine yöntem edinmifl, kaba

ve yoz düflünen insanlard›. Bugün

pek çok "eski tüfek" komünist,

geçmiflte ne kadar büyük bir hata

yapt›¤›n›n fark›na varm›fl ve pifl-

man olmufltur. Her biri bofl ve so-

nuçsuz bir idealin, daha do¤rusu

içi bofl bir gürültünün peflinden

fluursuzca gitti¤ini anlam›fl du-

rumdad›r. Baz›lar› ise yenilgiyi ve

y›llar›n›n bofla gitti¤i gerçe¤ini ka-

bullenmemek ve "y›k›lmad›k

ayaktay›z" diyebilmek için hala

ideolojisinden vazgeçmedi¤ini

göstermeye çal›flmaktad›r.

Ne var ki, bilimin ve özgür bil-

ginin her an her yere ulaflabildi¤i,

gerçeklerin ve do¤rular›n her in-

san taraf›ndan eskisine oranla da-

ha kolay farkedilebildi¤i bir ça¤a

bafllam›flt›r. Böyle bir ortamda, ko-

münistlerin, materyalistlerin ve

Darwinistler'in bir büyüyü and›-

ran telkin yöntemleri, t›ls›ml› söz-

leri ve savafl ça¤r›lar› art›k etkisini

kaybetmifltir. Komünizm, mater-

yalizm ve Darwinizm gibi biraz

bilgi ve biraz düflünme ile hemen

büyüsü bozulabilen içi bofl ideolo-

jilerin, insanlar›n üzerindeki etkisi

h›zla kalkmaktad›r. Bunun sonucu

olarak insanl›k için daha ayd›nl›k,

huzurlu ve refah dolu günler gele-

cektir. En baflta Darwinizm aldat-

macas›n›n tüm delilleriyle ortaya

ç›kmas›, bu ideolojilerin de sonu-

nu getirecektir.

Sonuç: Komünizm, Dinsizli¤in‹nsanlara Yaflatt›¤› Bir Dehflettir

Komünistlerin, Nazilerin veya sömürgecilerin yapt›klar› katliamlar›,

iflledikleri cinayetleri, insanlara kas›tl› olarak yaflatt›klar› ›zd›raplar› dü-

flünenler, bu fikirlerin savunucular›n›n nas›l olup da insanl›ktan bu kadar

ç›kabildiklerini düflünecektir. ‹flte bu liderlerin yaflatt›¤› vahfletin ve zul-

mün temelindeki tek neden dinsizlik ve bu insanlar›n Allah korkular›n›n

olmay›fl›d›r. Allah'tan korkup sak›nan ve ahiretin varl›¤›na kesin olarak

iman eden bir insan, buraya kadar anlatt›¤›m›z zalimliklerin, haks›zl›kla-

r›n, adaletsizliklerin, cinayetlerin hiçbirini kesin olarak yapamaz. Üstelik

Allah'a ve ahirete inanan bir insan, ne kadar yo¤un telkin edilirse edilsin,

böyle sapk›n bir ideolojinin pefline tak›l›p sürüklenemez.

Fakat dinsiz ve Allah'tan korkmayan insanlar hiçbir konuda s›n›r ta-

n›mazlar. Kendisinin ve tüm di¤er canl›lar›n tesadüfler sonucunda cans›z

maddelerden evrimleflti¤ine inanan, atalar›n›n hayvanlar oldu¤unu zan-

neden, madde d›fl›nda hiçbir varl›¤› kabul etmeyen bir insan, biraz telkin-

le her türlü ac›mas›zl›¤› kolayl›kla gerçeklefltirilebilir. Belki bu tip insan-

lar ilk bak›flta kimseye zarar getirmiyor gibi görünebilir; ancak ortam›

olufltu¤unda bir anda toplu katliam yapan bir caniye, s›rf kendi fikrini ka-

bul etmiyor diye insanlar› ac›mas›zca döven veya açl›ktan öldüren bir ka-

tile, nefret, kin ve fliddet dolu bir insana dönüflebilir. Çünkü inand›¤› dün-

ya görüflü ve de¤erler bunu gerektirmektedir.

1970 Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Rus yazar Alexander I. Solz-

henitsyn, 1983'de Londra'da yapt›¤› bir konuflmada, Rus halk›n›n bafl›na

neden bu kadar fleytani olaylar geldi¤ini flöyle aç›klam›flt›:

Yar›m yüzy›l önce henüz bir çocukken, yafll›lar›n Rusya'n›n bafl›na gelen fe-

laketlerin nedeni için flöyle dediklerini hat›rl›yorum: "‹nsanlar Allah'› unut-

tular, tüm bu felaketlerin nedeni bu." O zamandan beri, 50 y›ld›r devrimi-

mizin tarihi üzerinde çal›flt›m, yüzlerce kitap okudum, yüzlerce flahit dinle-

dim, sekiz cilt kitap yazd›m. Ama 60 miyon insan› yok eden devrimin ana

sebebini formüle etmemi isterseniz flunu tekrarlamaktan baflka bir fley yapa-

mam: ‹nsanlar Allah'› unuttular; tüm bu felaketlerin nedeni bu.114

Solzhenitsyn'in bu tesbiti son derece isabetlidir. Gerçekten de bir top-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR142

lumu bu derece dehflete sürükleyecek, her türlü zulme göz yummas›na,

seyirci kalmas›na neden olacak tek fley, Allah'› unutmas›d›r. Oysa Allah,

asla unutmayan ve yan›lmayand›r. Komünizmin ac›mas›z liderleri, ken-

dilerince dünyada bir sistem kurup kitleleri yönettiklerini, büyük bir güç

ve kudret sahibi olduklar›n› zannetmifllerdir. Hatta gizli toplant›lar yap-

m›fllar, daha çok güç ve kudret sahibi olmak için insanlara yapacaklar› zu-

lümleri f›s›ldaflm›fllard›r. Ancak onlar tüm bunlar› yaparken Allah kendi-

lerinden haberdard›r ve yapt›klar›n›n karfl›l›¤›n› verecektir. Kuran'da flöy-

le bildirilir:

Allah, hepsini diriltece¤i gün, onlara neler yapt›klar›n› haber verecektir.

Allah, onlar› (yapt›klar›yla bir bir) saym›flt›r; onlar ise O'nu unutmufllar-

d›r. Allah, herfleye flahid oland›r. Allah'›n göklerde ve yerde olanlar›n tü-

münü gerçekten bilmekte oldu¤unu görmüyor musun? (Kendi aralar›nda

gizli toplant›lar düzenleyip) F›s›ldaflmakta olan üç kifliden dördüncüleri

mutlaka O'dur; beflin alt›nc›s› da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok ol-

sun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yapt›k-

lar›n› k›yamet günü kendilerine haber verecektir. fiüphesiz Allah, herfleyi

bilendir. (Mücadele Suresi, 6-7)

Bir de bu ac›mas›z liderlerin peflinden giden, onlar›n ard›ndan sü-

rüklenen kitleler vard›r. Bunlar›n durumu da Kuran'da bildirilmifltir. Bir

ayette "fiüphesiz Allah, insanlara hiçbir fleyle zulmetmez. Ancak insan-

lar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44) diye haber ve-

rilir. Yani bu insanlar da Allah'›n dinini unutarak ve Darwinist liderlerin

pefline tak›larak kendi kendilerine zulmetmifllerdir. Yine bir baflka ayette

yeryüzünde meydana gelen kötülüklerin, insanlar›n kendileri yüzünden

oldu¤u flöyle bildirilir:

‹nsanlar›n kendi ellerinin kazand›¤› dolay›s›yla, karada ve denizde fesad

ortaya ç›kt›. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yapt›klar›n›n bir k›s-

m›n› kendilerine tadd›rmaktad›r. (Rum Suresi, 41)

Bu belalar›n tekrar insanl›¤a zarar getirmelerini engellemenin tek

yolu ise, insanlar›n Allah'a ve ahiret gününe iman ederek yapt›klar›n›n tü-

münden hesap verece¤ini unutmadan yaflamalar›d›r. Allah'›n tüm insan-

lara indirdi¤i Kuran'a tabi olarak, orada emredilen sevgi, flefkat, merha-

KK OO MM ÜÜ NN ‹‹ SS TT VV AA HH fifi EE TT ‹‹ NN DD AA YY AA NN AA ⁄⁄ II DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM 143

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR144

MA⁄DUR HALK

Bu resimler, komünist ideolojinin insanl›k üzerine getirdi¤ikabusun bir k›sm›n› özetlemektedir. Açl›ktan, susuzluktan veimkans›zl›klardan bitap düflen, sefalet yaflayan muhtaç du-rumdaki insanlar...

met, fedakarl›k gibi güzel ahlak özelliklerine sahip olmalar›d›r.

Erkek olsun, kad›n olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulu-

nursa, hiç flüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaflat›r›z ve onlar›n karfl›l›-

¤›n›, yapt›klar›n›n en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

Darwinist-komünist anlay›fla sahip biryönetim halk›na de¤er vermez. Onlar›göz göre göre ölüme ve sefalete terk e-der. Rusya buna aç›k bir örnektir.

apitalizm terimi, sermayenin egemenli¤ini öngören, ser-

best, s›n›rs›z, mutlak kazanca dayal› ve toplumun bu kri-

terler içinde k›yas›ya bir rekabet içinde oldu¤u ekono-

mik bir sistemi ifade eder. Kapitalizmin üç önemli unsu-

ru vard›r: Bireycilik, rekabet ve kazanç sa¤lamak. Kapitalizmde bireycilik

önemlidir, çünkü insanlar kendilerini bir toplumun parças› olarak de¤il,

kendi bafllar›na ayakta duran ve kendi hayatlar›n› kazanmalar› gereken

"bireyler" olarak görürler. "Kapitalist toplum" ise, bireylerin son derece çe-

tin ve ac›mas›z koflullarda birbirleriyle rekabet ettikleri bir arenad›r. Bu,

ayn› Darwin'in tarifini yapt›¤›, sadece güçlü olanlar›n yaflayabildikleri,

güçsüz ve zay›flar›n ise ezilerek yok olduklar›, ac›mas›z bir rekabetin hü-

küm sürdü¤ü bir arenad›r.

Kapitalizmin temelini oluflturan bu mant›¤a göre, her birey -bu bir

insan da, bir flirket veya bir ulus da olabilir- yaln›zca kendi geliflimi ve ç›-

karlar› için savaflmal›d›r. Bu savaflta en önemli kriter üretimdir. En iyi üre-

ticiler ayakta kal›r, zay›flar ve yetersizler elenip yokolurlar. Düzen bu fle-

kilde olunca, k›ran k›rana mücadelede elenip yok olanlar›n, yoksullu¤a

düflerek ezilenlerin "insan" olduklar› göz önünde bulundurulmaz. Dikka-

te de¤er görülen insan de¤il, ekonomik geliflme ve bu geliflmenin ürünü

olan eflyad›r. Dolay›s›yla kapitalist zihniyet, ezerek üzerine ç›kt›¤› insan›n

yok olmas›na, zorluk içinde yaflamas›na karfl› ahlaki ve vicdani bir so-

rumluluk duymaz. ‹flte bu, Darwinizm'in, toplumun ekonomik yönüne

eksiksiz bir flekilde uyarlanm›fl halidir.

KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 147

Harun Yahya (Adnan Oktar)

KK

Sosyal Darwinizm'in en önde gelen kuramc›lar›, toplumun her ala-

n›nda rekabetin körüklenmesi gerekti¤ini öne sürerek ve zay›f olanlara

sa¤l›k alan›ndan ekonomiye kadar hiçbir alanda imkan ve destek sa¤lan-

mamas› gerekti¤ini aç›klayarak, kapitalizme "felsefi" ve "bilimsel" bir des-

tek haz›rlam›fllard›r. Örne¤in Darwinist-kapitalist zihniyetin en önde ge-

lenlerinden Tille'ye göre, fakirli¤i önlemeye kalk›p "yenik düfl-

müfl s›n›flar"a yard›m etmek, sözde evrimi sa¤layan do¤al se-

leksiyon yasas›na set çekmek anlam›na geldi¤i için büyük

bir yanl›flt›r.115

Darwin'in prensiplerini sosyal yaflama tan›tan ve

Sosyal Darwinizm'in bafll›ca teorisyeni olan Herbert

Spencer'a göre ise, e¤er bir insan fakirse bu onun hatas›-

d›r; hiç kimse bu insana yükselmesi için yard›m etmemeli-

dir. E¤er bir insan zenginse, bunu ahlaks›zl›kla elde etmifl

olsa bile bu, onun becerisidir. Bu nedenle, fakir biri ortadan si-

linirken zengin biri yaflamaya devam eder. ‹flte bu görüfl, günü-

müzde toplumlar›n hemen hemen tamam›na hakim olan görüfltür ve Dar-

winist-kapitalist ahlak›n bir özeti niteli¤indedir.

Bu ahlak›n savunucusu olan Spencer, 1850 y›l›nda Social Statistics(Sosyal ‹statistikler) adl› çal›flmas›n› tamamlam›fl, devletin sa¤lad›¤› her

türlü yard›m sistemine, sa¤l›k koruma tedbirlerine, devlet okullar›na, zo-

runlu afl› uygulamalar›na karfl› ç›km›flt›r. Çünkü Sosyal Darwinizm'e gö-

re sosyal düzen, güçlünün hayatta kalmas› prensibiyle oluflmufltur. Zay›f

olan›n desteklenerek yaflat›lmas› bu prensibe ayk›r›d›r. Zenginler daha

uygun olduklar› için zengindir; baz› uluslar di¤erlerini yönetir, çünkü on-

lardan daha üstündür; baz› ›rklar di¤erlerini boyunduruk alt›na alm›flt›r,

çünkü onlardan daha ak›ll›d›r. Spencer, bu tezinin insan toplumlar›na da

uygulanmas›n› fliddetle savunmufltur: "E¤er yaflamak için yeterli derece-

de tamamsalar, yaflarlar ve yaflamalar› da iyidir. E¤er yaflamak için yeter-

li derecede tamam de¤illerse, ölürler ve ölmeleri de en iyisidir." sözleriy-

le Sosyal Darwinizm'in insanl›¤a bak›fl›n› özetlemifltir.116

Yale Üniversitesi'nde politika ve sosyal bilimler profesörü olan Wil-

liam Graham Sumner ise, Sosyal Darwinizm'in Amerika'daki sözcüsüy-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR148

Herbert Spencer

dü. Bir yaz›s›nda insan toplumlar› hakk›ndaki düflüncelerini flu sözleri ile

özetliyordu:

Herhangi birini yükseltmek istiyorsak kald›raça ve bir reaksiyon noktas›na

ihtiyac›m›z var. Toplumda bir insan› yukar› kald›rmak demek, baflkas›n›n

üzerine basmak demektir.117

New York Amerikan Do¤al Tarih Müzesi'nin Do¤al Tarih Dergisi'nin

üst editörü olan Richard Milner, "William G. Sumner'›n milyonerlerin top-

lumda en uygun bireyler oldu¤unu ve onlar›n imtiyaza lay›k oldu¤unu

düflündü¤ünü" ve "onlar rekabet kab›nda tabi olarak seçilmifllerdi" dedi-

¤ini yazar.118

Bu aç›klamalardan anlafl›ld›¤› gibi, Sosyal Darwinistler Darwin'in

evrim teorisini kapitalist toplumlar›n "bilimsel" yorumu olarak kulland›-

lar. Bunun üzerine insanlar aras›nda, dinin getirdi¤i yard›mlaflma, hay›r-

severlik, dayan›flma gibi kavramlar geçerlili¤ini yitirmeye bafllarken, bu

erdemler yerine bencillik, kurnazl›k, f›rsatç›l›k ön plana ç›kart›ld›. Sosyal

Darwinizm'in en önemli kuramc›lar›ndan biri olan Amerikal› Profesör

E. A. Ross'a göre, "H›ristiyanl›¤›n ortaya att›¤› toplumsal yard›mlaflma ve

hay›rseverlik kültü, gerizekal›lar›n ve aptallar›n üremelerine ve ço¤alma-

lar›na yarayan koruyucu bir kalkan›n geliflmesine" neden olmufltur. Yine

Ross'a göre, "Devlet, sakatlar›, örne¤in sa¤›r dilsizleri koruma alt›na al-

makta, sonra da bunlar üreyerek sakat bir ›rk oluflturmakta"d›r. Tüm bun-

lara do¤al evrimsel geliflmeyi engelledikleri için karfl› ç›kan Ross'a göre,

"dünyay› cennet yapman›n yegane yolu, tüm aptallar›, beceriksizleri ve

sakatlar›" kendi hallerine b›rakarak, do¤al seleksiyon süreci içinde ay›k-

lanmalar›n› beklemektir.119

Görüldü¤ü gibi Darwinizm, dünyadaki bütün kapitalist ekonomik

düzenlerin ve bunlara göre flekillenen siyasi sistemlerin felsefi alt yap›s›-

n› oluflturmaktad›r.

Kapitalist-Darwinist görüflün en büyük destekçileri ise iflte bu ne-

denledir ki sermaye sahipleri olmufltur. Art›k güçlülerin zay›flar›n üzeri-

ne basarak yükselmeleri, ac›ma, yard›m ve merhamet duygular›ndan

uzak ekonomik politikalar izlemeleri k›nanmayacakt›r, çünkü, bu davra-

n›fllar›n›n "bilimsel aç›klamalara" ve "do¤a kanunlar›na" uygun oldu¤u

kabul edilmifltir.

KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 149

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Social Darwinism in American Thought (Amerikan Düflüncesinde Sos-

yal Darwinizm) kitab›n›n yazar› Richard Hofstadter'in belirtti¤ine göre,

19. yüzy›l demir yollar›n›n büyük patronu Chauncey Depew, New York

flehrinde flöhret, servet ve güç kazananlar›n, üstün yetenek ve adaptasyon

ile en uygun olan›n yaflamas›n› temel edindi¤ini öne sürmüfltür.120 Bir bafl-

ka demiryolu baronu James J. Hill, "demiryolu flirketlerinin servetlerinin

en uygun olan›n yaflanmas› kanunu ile belirlendi¤ini" söylemifltir.121

Amerika'n›n di¤er büyük sermaye sahiplerinden Andrew Carnegie

ise, otobiyografisinde evrime olan inanc›n› "evrim gerçe¤ini buldum" söz-

leriyle ifade eder.122 Carneige baflka bir yerde ise flöyle yazar:

Rekabet kural› burada; bazen ondan sak›n›r›z; onun yerini tutacak bir fley

bulunamad›; ve bu kural bazen birey için zor olabilse de, soy için en iyisidir,

çünkü her departmanda en uygun olan›n yaflamas›n› garantilemektedir.123

Evrimci bilim adam›, Kenneth J. Hsu, "Darwin's Three Mistakes" (Dar-

win'in Üç Hatas›) isimli makalesinde, Amerika'n›n önde gelen kapitalist-

lerinin Darwinist düflüncelerini flöyle aç›klar:

Darwinizm ayn› zamanda rekabetçi bireycili¤in ve bunun do¤al bir sonucu

olarak ‹ngiltere ve Amerika'daki laissez-faire kapitalizminin (salt rekabete

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR150

SOKAKTA YATANLAR

Zenginlik ve refah içinde bir ülkenin so-ka¤a terk edilmifl fakir insanlar›...

dayal› kapitalizmin) savunmas›nda kulllan›lm›flt›. Andrew Carnegie "‹yi ol-

sun ya da olmas›n rekabet kanunu buradad›r ve ondan kaçamay›z" diye

yazm›flt›. Rockefeller "Büyük bir iflin büyümesi, tamamen en güçlü olan›n

hayatta kalmas›d›r ve do¤an›n bir kanununun ifllemesidir" iddias›nda bulu-

narak bir ad›m daha ileri gitmiflti.124

ABD'de Rockfeller ve Carneige gibi, büyük kapitalist hanedanlar ta-

raf›ndan kurulan Rockfeller Kuruluflu ve Carneige Enstitüsü gibi vak›fla-

r›n evrim araflt›rmalar›na çok önemli finansal destek vermeleri ise son de-

rece ilgi çekicidir.

Buraya kadar anlat›lanlardan anlafl›ld›¤› gibi kapitalizm, insanlar›

sadece paray› ve para ile gelen gücü kendilerine ilah edinmeye sürükle-

mifltir. Evrimci telkinleri benimseyen toplumlar her türlü dini ve ahlaki

de¤eri hiçe sayarak, maddi iktidar› önemsemeye bafllam›fl, ac›ma, merha-

met ve fedakarl›k duygular›ndan uzaklaflm›fllard›r.

Günümüz toplumlar›n›n neredeyse tamam›na yak›n›nda bu kapita-

list ahlak hakimdir. Bu nedenle fakirlere, düflkünlere, sakatlara sadaka ve-

rilmez ve bu insanlar korunup kollanmazlar. En a¤›r ve ölümcül hastal›-

¤a yakalansalar dahi onlar› koruyacak, tedavi ettirecek bir kurulufl veya

insani bir yard›m bulunmaz. Fakir olan insan bu hastal›¤› ile ölüme terk

edilir. Küçük çocuklar›n ac›mas›zca çal›flt›r›lmalar›, birçok ülkede sosyal

haklardan mahrum b›rak›lmalar› gibi adaletsiz ve insaniyetsiz uygulama-

lara yo¤un olarak rastlan›r.

KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 151

Bugün Etiyopya gibi ülkelerin kurakl›¤a ve açl›¤a yenik düflmeleri-

nin nedeni de bu kapitalist ahlak›n hakimiyetidir. Birçok ülke yard›mlar›

ve destekleri ile bu aç insanlar› kurtarabilecekken, bu insanlar› açl›k ve se-

falete terk etmifllerdir.

Kapitalist toplumun bir baflka özelli¤i de, kendi içinde de eflitsizlik-

leri bar›nd›rmas›d›r. Bu tarz toplumlarda zenginlerle fakirler aras›ndaki

fark giderek aç›l›r, fakirler fakirlefltikçe, zenginlerin zenginlikleri artar.

Amerika gibi dünyan›n en geliflmifl ülkesinde dahi milyonlarca evsiz in-

san›n olmas› ve bu insanlar›n insanl›k d›fl› koflullarda yaflamaya terk edil-

meleri kapitalist ahlak›n bir sonucudur. Amerikan toplumunun bu insan-

lar›n hepsini korumaya, ifl imkanlar› sa¤lamaya elbette ki gücü yeter. An-

cak anlay›fl, fakiri kalk›nd›rmak de¤il de, fakiri ezerek yükselmek oldu¤u

için bu insanlara hiçbir çözüm sunulmamaktad›r. ‹flte bu, Sosyal Darwi-

nistler'in, "yükselmek için üzerine basacak bir kald›raça ihtiyaç oldu¤u"

yönündeki iddialar›n›n uygulamas›n›n sonucudur.

Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir: Zay›flar›n ve fa-

kirlerin ezildi¤i, sadece maddiyata önem verildi¤i, egoistli¤in, ç›karc›l›¤›n

ve sahtekarl›¤›n güçlü ve zengin olman›n tek yolu olarak görüldü¤ü top-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR152

KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 153

lumlar, tarih boyunca hep var olmufllard›r; geçmiflte de yaln›zca madde-

ye de¤er veren ve güzel ahlak özelliklerinden tamamen uzaklaflm›fl insan-

lar yaflam›flt›r. Ancak 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren, bu anlay›flta-

ki insanlar öncekilerden daha farkl› bir sürece girmifltir. Son 150 y›ld›r bu

ac›mas›z yap›ya sahip insanlar ve toplumlar, art›k di¤erleri gibi k›nan›p

yerilmemeye bafllam›fllard›r. Çünkü yapt›klar› haks›zl›klara, adaletsizlik-

lere, duyars›zl›klara, ac›mas›zl›klara sahte bir bilimsel maske takm›fllar-

d›r. Bu davran›fllar› art›k, do¤an›n bir kanunu olarak kabul edilmeye bafl-

lam›flt›r. ‹flte bu noktada Darwinizm, ahlaks›zl›klara ve ac›mas›zl›klara bir

anda meflruiyet sa¤layan bat›l bir din haline gelmifltir.

Robert E. D. Clark, bu durumu flöyle aç›klar:

K›saca evrim kötü fleyler yapanlara kendi vicdan›yla bir soluk verdi. Rakip-

lere karfl› yap›lmas› gereken zalimlikler art›k savunulabiliyordu; fleytan iyi

olarak adland›r›labilirdi.125

H. Enoch ise flöyle der:

Sürekli uygulanan Darwinizm iyili¤i, yaflama de¤erleri ile ölçer. Bu, olabi-

lirli¤in do¤ru oldu¤u ve en uygun olanlar›n yaflad›¤› bir orman kanunudur.

Kurnazl›k ya da ac›mas›zl›k, korkakl›k veya hilekarl›k bireyin yaflamas›na

olanak sa¤layan ne olursa olsun bu, birey ve toplum için iyi ve do¤ru-

dur.126

AÇLIK ÇEKEN ‹NSANLAR

Bugün dünyada çok genifl imkanlar olmas›nara¤men, kapitalist zihniyet yüzünden milyonlarcaçoçuk açl›¤a terk edilmifl durumda.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR154

Onlar›n mallar›nda dilenip-isteyen (ve iffetinden dolay› is-temeyip de) yoksul olan için de bir hak vard›.

(Zariyat Suresi, 19)

Ortado¤u Gazetesi 16/09/00

Yeni Mesaj Gazetesi 14/09/00

Sizden, faziletli ve varl›kl› olanlar, yak›nlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmas›nlar, affetsinler ve hoflgörsünler.

Allah'›n sizi ba¤›fllamas›n› sevmez misiniz? Allah, ba¤›fllayand›r, esirgeyendir.(Nur Suresi, 22)

Görüldü¤ü gibi, dünyaya özellikle son 150 y›ld›r s›k›nt›, zorluk, ac›,

fakirlik, umutsuzluk getiren bütün insanlar›n, tüm sistemlerin ve ideolo-

jilerin ard›nda dinsizlik ve dinsizli¤i körükleyen Darwinizm vard›r. Din-

sizli¤in getirece¤i bencil ve ac›mas›z ortamda kendi ç›karlar›n› koruyabi-

leceklerini zannedenler, Darwinizm'i kendileri için bir kurtar›c› olarak

görmüfllerdir. Darwinizm'in "güçlülerin yaflayarak zay›flar›n yok olduk-

lar›" tezini ise kendilerine bir hayat felsefesi olarak benimsemifllerdir.

Tüm insanl›¤a büyük bir tuzak kurduklar›n› zanneden bu insanlar,

fark›nda de¤ildirler ancak as›l tuza¤› kendi kendilerine kurmufllard›r.

Çünkü istedikleri kadar yaflam mücadelesinde bulunup ayakta kalmaya

çal›flsalar da, gerek kendilerinin, gerekse bütün dünyan›n, sahip olmaya

çal›flt›klar› herfleyin, ba¤land›klar› önderlerinin, ideologlar›n, inand›klar›

izmlerinin asl›nda tek bir hakimi, tek bir sahibi ve tek bir Efendisi vard›r.

Tek hakim ve güç sahibi olan Yüce Rabbimiz Allah't›r. Bu dünyada insan-

lara verilen geçici güç ve imkanlar ise, onlar›n mücadele ederek, insanla-

r› ezerek, "kendi bileklerinin hakk›yla", ac›mas›zca kazand›klar› fleyler de-

¤ildir. Onlar her ne kadar kendilerini zay›flar›n elendi¤i güçlülerin ise ka-

zand›¤› bir mücadele arenas›nda zannetseler de, asl›nda her insan, Al-

lah'›n kendisi için yaratt›¤› imtihan› yaflar. Kendi kazand›¤›n› zannetti¤i

zenginlik, güç ve iktidar ise, Allah'›n insan› denemek için ona verdikleri-

dir. Allah, insanlar› dünyada verdi¤i imkanlarla denedi¤ini bir ayetinde

flöyle bildirir:

fiüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki fleyleri ona bir süs k›ld›k; onlar›n han-

gisinin daha güzel davran›flta bulundu¤unu deneyelim diye. (Kehf Sure-

si, 7)

Sahip olduklar›n› "yaflam mücadelesi"nin sonucu olarak kazand›¤›n›

zannedenler, ahirette gerçeklerle yüz yüze geldiklerinde nas›l bofl bir dü-

flüncenin peflinden gittiklerini görerek, büyük bir piflmanl›k ve telafisi ol-

mayan, yüreklerini parçalayan bir s›k›nt› duyacaklard›r:

Cennet halk›, atefl halk›na (flöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in vadet-

ti¤ini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içle-

rinden seslenen biri (flöyle) seslenecektir: "Allah'›n laneti zalimlerin üze-

rine olsun." "Ki onlar Allah'›n yolundan al›koyanlar, onda çarp›kl›k ara-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR156

yanlar ve ahireti tan›mayanlard›r." (Araf Suresi, 44-45)

"Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tan›d›klar› (ileri ge-

len birtak›m) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplam›fl

olman›z, ne büyüklük taslaman›z (istikbar›n›z) size bir yarar sa¤lamad›."

(Araf Suresi, 48)

Darwinist-kapitalist düflüncenin etkisine girmemifl, dünyada bulu-

nufl amaçlar›n› ve Allah'›n varl›¤›n› unutmam›fl olan insanlar ise, di¤er in-

sanlar› da Allah'›n yaratt›¤› varl›klar olarak görürler. Allah'›n kendilerine

emretti¤i gibi di¤er insanlara daima güzellikle davran›r; flefkat, merhamet

duyar, hoflgörü gösterir, onlar›n üzerindeki zorluklar›, s›k›nt›lar› gider-

mek için ellerinden gelenin en fazlas›n› yaparlar. ‹nsanlara daima sözün

en güzelini söyler, aç olan› doyurur, yetime bakar, hastaya, sakata yard›m

eder, onlar› koruyup kollarlar. ‹flte böyle insanlar Kuran'da bildirilen tak-

va sahipleridir ve Allah Kat›nda en üstün olanlar onlard›r; zenginlikleri-

ne, ›rklar›na, renklerine, s›n›flar›na, ideolojilerine, felsefelerine bak›lmak-

s›z›n…

KK AA PP ‹‹ TT AA LL ‹‹ ZZ MM VV EE EE KK OO NN OO MM ‹‹ DD EE YY AA fifi AA MM MM ÜÜ CC AA DD EE LL EE SS ‹‹ 157

Harun Yahya (Adnan Oktar)

arwinizm'in insanl›¤a getirdi¤i en büyük bela hiç kufl-

kusuz, insanlar› dinden uzaklaflt›rmas›d›r. Din

ahlak›ndan uzaklaflm›fl toplumlarda ise, k›sa sürede flid-

detli bir ahlaki ve manevi y›k›m oluflur. Günümüz top-

lumlar›nda da bunun pek çok örne¤i yaflanmaktad›r.

Bu noktada baz› kimseler, insanlar›n dinsizliklerinden Darwinizm'in

sorumlu tutulamayaca¤›n›, çünkü dinsiz bir hayat yaflayan insanlar›n bü-

yük bir bölümünün Darwinizm'in iddialar›ndan habersiz oldu¤unu söy-

leyecektir. Bu itiraz›n ikinci k›sm› do¤rudur da. Günümüzde Darwinizm'i

bilinçli olarak savunan insanlar›n say›s› k›s›tl›d›r. Ancak bu k›s›tl› az›nl›k

toplumun fikrine hemen her alanda yön veren kiflilerdir. Toplum üzerin-

de oluflturduklar› etki say›s›z insana ulaflmaktad›r. Kendi dünya görüflle-

rini büyük bir kitleye telkin etme imkanlar› vard›r. Sözgelimi, en ünlü

üniversitelerin profesörleri, ünlü sinema yönetmenlerinin büyük bir bölü-

mü, dünyaca ünlü yay›nevleri, gazete ve dergilerin editörleri a¤›rl›kl› ola-

rak evrimcidirler ve do¤al olarak ateisttirler. Dolay›s›yla bunlar›n hitap

ettikleri kitleler de, onlar›n telkinlerini almakta, onlar›n evrimci ve din

karfl›t› düflüncelerini benimsemektedirler. Sonuç olarak da ortaya bu sap-

k›n fikirlerin yayg›n olarak kabul gördü¤ü toplumlar ç›kmaktad›r.

Tan›nm›fl evrimcilerinden olan Harvard Üniversitesi'nden biyolog

Ernst Mayr evrim teorisinin toplum hayat›ndaki yeri için flöyle der:

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ AA HH LL AA KK ‹‹ ÇÇ ÖÖ KK ÜÜ NN TT ÜÜ 159

Harun Yahya (Adnan Oktar)

DD

Darwin'den beri herkes insanlar›n maymundan geldi¤i ile hemfikir... Evrim

insanlar›n düflüncelerini her yönden etkiliyor: Felsefesini, metafizi¤ini, ah-

lak›n›...127

Darwinistler'in sosyal yaflamdaki bu genifl çapl› hakimiyeti, insanlar

üzerinde adeta çok güçlü bir "hipnoz" oluflturmaktad›r. Özellikle herhan-

gi bir dünya görüflüne, hatta yüzeysel bir bak›fl aç›s›na dahi sahip olama-

yacak kadar tecrübesiz olan genç jenerasyonun büyük bir bölümü, bu tarz

telkinlere kolayca kap›labilmektedir. Okuduklar› dergiler, seyrettikleri

filmler, izledikleri tiyatrolar veya müzik klipleri, dinledikleri müzik ve en

önemlisi okulda ald›klar› e¤itim arac›l›¤› ile bu insanlar› istenilen düflün-

ce yap›s›na getirmek son derece kolay olmaktad›r. Zaten insanlar›n evrim

teorisini, bütün aldatmacalar›na ve bilimsellikten uzak yap›s›na ra¤men

150 y›ld›r gerçek zannetmelerinin nedeni de bu telkinlerdir.

Dikkat edilirse günümüzde dinsizlik hemen hiçbir zaman aç›kça

propaganda edilmez, kimse kimseye aleni olarak dinsiz olmas›n› telkin

etmez. Ancak bunun için ilk bak›flta sezilmeyen sinsi yöntemler kullan›l›r.

Dinle, dini konular ile veya dindarl›¤› ile tan›nan insanlarla alay edilme-

si, flark› sözlerinde, romanlarda, filmlerde, gazete bafll›klar›nda, f›kralar-

da Allah'a, kadere ve dine isyan anlam›na gelen sözler kullan›lmas›, bu

sinsi yöntemlerden sadece birkaç›d›r.

Darwinizm'in konular› ise, dinsizlik propagandas›n›n en s›k kullan›-

lan malzemeleridir. En ilgisiz konularda dahi, insan›n atalar›n›n may-

munlarla ortak oldu¤u yalan› s›k s›k vurgulan›r. ‹nsan psikolojisinin tah-

lilinde bile evrim teorisinin iddialar› sat›r aralar›nda telkin edilir. Böylece,

soruldu¤unda Allah'a ve dine inand›¤›n› söylese bile, asl›nda dini, ahire-

ti, ahlaki sorumluluklar› hafife alan, düflünmeyen, Allah'tan korkmayan

ve gerçekte de O'na inanmayan insan topluluklar› oluflur. Allah korkusu-

na ve imana sahip olmayan insanlar ise, hiçbir konuda s›n›r tan›maz ve

atalar› oldu¤unu zannettikleri hayvanlara benzer bir hayat yaflamaya bafl-

larlar.

Örne¤in Allah'tan korkup sak›nmayan insanlar›n iffetlerini koruma-

lar› beklenemez; çünkü bunun için riayet etmeleri gereken bir s›n›r olma-

d›¤›n› düflünürler. Di¤er insanlar›n gözünden sakland›klar› sürece her

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR160

türlü ahlaks›zl›¤› yapmaya aç›k hale gelirler. Nitekim günümüzde özel-

likle gençler aras›nda ve toplumun belirli kesimlerinde, giderek s›n›r› da-

ha da aflan, ahlaki de¤erleri, Allah'›n hükümlerini hiçe sayan bir anlay›fl›n

yayg›nlaflmas›, insanlar›n Darwinizm gibi telkinler sonucu dinden uzak-

laflmalar›n›n bir sonucudur. Kendilerini bafl›bofl b›rak›lm›fl gören ve kim-

seye hesap vermeyeceklerini zanneden insanlar, her geçen gün daha da

taflk›n bir yap› göstermektedirler. Dikkatlice bak›lacak olursa, cinayetin,

fuhuflun, doland›r›c›l›¤›n, sahtekarl›¤›n her türlüsü, rüflvet almak, rüflvet

vermek, yalan söylemek; k›sacas› bilinen tüm ahlaks›zca davran›fllar›n te-

melinde dinsizlik oldu¤u görülür. Bu dinsizli¤in yay›lma yöntemlerinin

en etkilisi ise, Darwinizm'in "bafl›bofl, tesadüfler sonucu oluflmufl insan"

yalan›n›n topluma fliddetle telkin edilmesidir.

The Lie: Evolution (Yalan: Evrim) isimli kitab›n yazar› Ken Ham, Dar-

winizm'in sebep oldu¤u dinsizli¤i konu edinerek flöyle demektedir:

E¤er Allah'› inkar eder ve onun yerine flans ve rastlant›larla dolu olan baflka

bir inanç koyarsan›z, yanl›fl ve do¤ru için bir temel kalmaz. Kurallar, siz na-

s›l yapmak isterseniz öyle olur. Mutlakl›k yoktur, tutulmas› gereken pren-

sipler yoktur. ‹nsanlar kendi kurallar›n› yazarlar.128

Tan›nm›fl evrimci Theodious Dobzhansky ise, Darwinizm'in temel

olan "do¤al seleksiyon" düflüncesinin ahlaki yönden dejenere bir toplum

oluflturdu¤unu flöyle kabul eder :

Do¤al Seleksiyon egoizmi, zevk düflkünlü¤ünü, cesaret ye-

rine korkakl›¤›, sahtekarl›¤› ve istismar› tercih eder. Top-

lum eti¤i ise "do¤al" tav›rlar› yasaklar ve bunlar›n aksi olan

nezaket, cömertlik ve hatta di¤erlerinin, toplumun,

milletin ve nihayet tüm insanl›¤›n iyili¤i için

kendini feda etmek gibi özellikleri yücel-

tir. 129

R. Clark ve J. Bales ise Why Sci-entists Accept Evolution? (Bilim

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ AA HH LL AA KK ‹‹ ÇÇ ÖÖ KK ÜÜ NN TT ÜÜ 161

Harun Yahya (Adnan Oktar)

The Lie: Evolution (Yalan: Evrim) kitab› veyazar› Ken Ham

adamlar› Neden Evrimi Kabul Ediyorlar?) isimli kitaplar›nda flöyle yazar-

lar:

Darwinizm açgözlülü¤e ve bencil tutkulara bilimsel onayla insanlar›n daha

da vahflileflmesine yard›mc› oluyor.130

Günümüzde çevremize flöyle bir bakarsak, Darwinist ahlak›n neden

oldu¤u derin ve son derece önemli tahribatlar›n izlerini hemen görebili-

riz. ‹nsanlar›n birbirlerinden kopuk, yard›mlaflma, fedakarl›k, sayg› ve

sevgi ba¤lar› olmadan yaflamalar›n›n, ilerlemenin, geliflmenin, uygarlafl-

man›n bir sonucu oldu¤u toplumlara empoze edilmektedir. Daha fazla

üretim ve geliflme için böyle bir sonuca katlan›lmas› gerekti¤i telkini s›k

s›k verilmektedir. Oysa bu, geliflmenin ve uygarl›¤›n de¤il, insanlar›n

kendilerini "hayvan statüsü"ne getirmelerinin bir sonucudur.

Gerçekte ise, insan bir hayvan türü de¤ildir ve hiçbir hayvandan tü-

rememifltir. ‹nsan, Allah'›n ak›l, bilinç, vicdan ve ruh sahibi olarak yarat-

t›¤›, tüm di¤er canl›lardan bu özellikleri ile tamamen ayr›lan bir varl›kt›r.

Ancak Darwinist-materyalist ahlak›n büyüsü alt›ndaki insanlar bu özel-

liklerini unuturlar ve ço¤u zaman hayvanlarda dahi görülmeyecek kü-

çüklüklere, ahlaks›zl›klara, vicdans›zl›klara ve fluursuzluklara tenezzül

ederler. Sonra da "bizim soyumuz zaten hayvan, bunlar da onlardan ka-

lan genetik miras" diyerek, kendi iradesizliklerine ve fluursuzluklar›na

sözde bilimsel bir zemin haz›rlarlar.

Birçok Darwinist davran›fl bilimci, bu mant›ktan yola ç›karak, insan-

lar›n suça e¤ilim göstermelerinin nedeninin, hayvan olan atalar›ndan

kendilerine kalan bir miras oldu¤unu iddia etmektedir. Tan›nm›fl bir ev-

rimci olan Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin (Darwin'den Bu Yana)

isimli kitab›nda ilk olarak ‹talyan fizikçi Lombroso taraf›ndan öne sürü-

len bu iddiay› flöyle aktar›r:

Suçlulu¤a iliflkin biyolojik kuramlar pek yeni say›lmazd›, ama Cesare

Lombroso (‹talyan bir hekim) bu tart›flmaya yepyeni, evrimsel bir yön ver-

di. Do¤ufltan suçlular sadece zihinsel dengesi bozuk ya da hasta de¤illerdi;

daha önceki bir evrimsel aflamaya geri düflmüfl, sözcü¤ün tam anlam›yla so-

ya çekmifllerdi. ‹lkel ve maymunsu atalar›m›z›n kal›tsal özellikleri genetik

repertuar›m›zda korunur. Baz› bireyler normalden çok fazla atasal özelli¤e

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR162

sahip olarak do¤ar. Davran›fllar› geçmiflin baz› yaban›l toplumlar› için uy-

gun olsa bile, bugün bu davran›fllara suç diyoruz. Do¤ufltan suçluya ac›ya-

biliriz çünkü kendine hakim olamaz…131

Yani Darwinistler'in iddialar›na göre, bir insan›n di¤erini öldürmesi,

ona ac› çektirmesi, h›rs›zl›k yapmas›, kavga ç›karmas›, ona, sözde hayvan

atalar›ndan genetik olarak aktar›lm›fl bir mirast›r. Dolay›s›yla bu iddiaya

göre, iflledi¤i suçlar o insana ait de¤ildir ve mazur görülmelidir.

Bu iddialardan da anlafl›ld›¤› gibi, Darwinist düflünce, insan›n sahip

oldu¤u vicdan›, iradeyi, karar verme, muhakeme etme yeteneklerini ta-

mamen hiçe sayar ve insan›, ayn› hayvanlar gibi içgüdüleri ile hareket

eden, ak›ls›z bir canl› olarak kabul eder. Bu anlay›fla göre vahfli bir aslan

nas›l içindeki sald›rganl›¤› dizginleyemez, öfkesini yenerek, affederek, sa-

b›r göstererek erdemli bir tav›r gösteremezse, insan da ayn› flekilde dav-

ranmaktad›r. Bu tür zihniyete sahip insanlar›n bar›nd›¤› bir toplumun hu-

zursuz, güvensiz, kargafla, kavga, çat›flma içinde olaca¤› aflikard›r.

Darwinizm'in ‹nsanlara Sundu¤u Amaçs›zve Karamsar Yaflam Modeli

Darwinistler'e ve materyalistlere göre tüm evren, insanlar da dahil

olmak üzere kaosun ve rastlant›lar›n eseridir. Bu anlay›fl›n toplumlara tel-

kin edilmesiyle, bafl›bofl oldu¤unu zanneden, sorumsuz insanlar oluflur.

Amac› olmayan bir insan ise düflünmez, kendisini gelifltirmeyi hedef

edinmez; umursuzdur, alayc›d›r, vurdumduymazd›r, hiçbir fleyden etki-

lenmez, vicdan›n› kullanmaz, hiçbir s›n›r ve kural tan›maz. Sahip oldu¤u

hiçbir erdem ve güzellik olmaz. O da kendi sapk›n anlay›fl›na göre, ken-

disi gibi geliflmifl bir hayvan olan di¤er varl›klar›n yapt›¤› flekilde bu dün-

yada besinini bulabilmeli, üreyebilmeli, baz› ihtiyaçlar›n› karfl›lad›ktan

sonra, mümkün oldu¤unca zevk ve e¤lencesine bakarak, ölümü bekleme-

lidir. Bu hayvanlar aleminin yaflant›s›n›n insana uyarlanm›fl bir versiyo-

nudur. Dikkat edilirse her ne kadar insanlar›n büyük bir bölümü Darwi-

nizm'in detaylar›n› bilmese de, Darwinistler'in insanlar için öngördükleri

bu hayat› yaflamaktad›rlar.

Bu insanlar bir yandan da amaçs›z ve yokolup gidecek bir hayat› ya-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ AA HH LL AA KK ‹‹ ÇÇ ÖÖ KK ÜÜ NN TT ÜÜ 163

Harun Yahya (Adnan Oktar)

fl›yor olmaktan dolay› müthifl bir karamsarl›¤a ve ümitsizli¤e kap›l›rlar.

Ölümle birlikte herfleyin yok olup hiçlik olaca¤›n› düflünmek bu insanla-

r›n içlerine kapanmalar›na, mutsuz olmalar›na neden olur. ‹ntiharlar›n,

psikolojik sorunlar›n, depresyonlar›n ard›nda yatan nedenlerden biri de

Darwinist büyünün insanlar›n psikolojileri üzerindeki bu olumsuz etkile-

ridir.

Bunun bir örne¤ini, günümüzün en koyu evrim savunucular›ndan

Richard Dawkins aç›klamaktad›r. Dawkins, insanlar›n bir gen makinas›

olduklar›n› ve varolufllar›n›n tek amac›n›n bu genleri bir sonraki nesle ak-

tarmak oldu¤unu iddia eder. Dawkins'in bu sapk›n fikirlerine göre ne ev-

renin ne de insan›n varoluflunun baflka bir amac› yoktur. Tüm evren ve in-

sanlar rastlant›lar›n ve kaosun ürünüdürler. Böyle bir iddiaya kanan in-

sanlar ise, kolayl›kla ümitsizli¤e ve karamsarl›¤a kap›labilmektedirler.

Hayat›n›n tek amac›n›n genlerini aktarmak oldu¤una inanan, ölümle bir-

likte herfleyin yokolup gidece¤ini, dünyada yapt›klar›n›n hiçbir anlam›

olmad›¤›n›, dostluklar›n, sevginin, iyiliklerin, güzelliklerin geçici olaca¤›-

n› zanneden bir insan yaflam›n amaçs›z ve gereksiz oldu¤unu düflünecek

ve hiçbir fleyden zevk alamayacakt›r. Nitekim Dawkins, Unweaving The

Rainbow (Gökkufla¤›n› Çözmek) isimli kitab›n›n önsözünde, insan hayat›-

n›n amac›na dair iddias›n›n insanlar üzerinde oluflturdu¤u olumsuz ve

karamsar tesiri flöyle itiraf eder:

‹lk kitab›m›n yay›mc›s›, kitab› okuduktan sonra, verdi¤i so¤uk ve kasvetli

mesajdan çok bunald›¤›n› ve üç gece boyunca uyuyamad›¤›n› itiraf etti.

Baz›lar› da bana sabahlar› uyanmaya nas›l katlanabildi¤imi soruyor. Uzak

bir ülkeden bir ö¤retmen ise bana sitem dolu bir mektup gönderdi. Mektu-

bunda, ayn› kitab› okuyan bir ö¤rencisinin kendisine gözyafllar› içinde gel-

di¤ini ve hayat›n bofl ve amaçs›z oldu¤u düflüncesinin onu olumsuz yön-

de etkiledi¤ini yaz›yordu. Ö¤retmen, di¤erlerinin de ayn› "hiçlik karam-

sarl›¤›"ndan etkilenmemeleri için, ö¤rencisine kitab› baflkalar›na gösterme-

mesini tavsiye etmifl.

Bu tür suçlamalar yayg›nd›r ancak bilim adamlar› bunlar›n üstesinden ko-

layl›kla gelirler. Meslektafl›m Peter Atkins, The Second Law (1984) isimli ki-

tab›na flöyle bafllar:

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR164

"Biz kaosun çocuklar›y›z ve de¤iflimin temel yap›s› bozulmaya do¤ru gider.

Temelde bozulma ve kaos vard›r. Amaç yoktur, yön vard›r. Evrenin derin-

liklerine indikçe kabullenmek zorunda oldu¤umuz kasvetle karfl›lafl›-

r›z."132

Hayat›n bir hiçlik oldu¤unu öne sürerek hayata karamsar bir bak›fl

aç›s› getiren bir baflka Darwinist ise, üstün ›rk tezleriyle Hitler'e felsefi aç›-

dan destek sa¤layan Alman felsefeci Nietzsche'dir. Nietzsche'nin öne sür-

dü¤ü ve nihilizm yani "hiçlik" olarak bilinen düflünce k›saca flöyledir: ‹n-

san›n bir yaflama amac› olmal›d›r. Ancak Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Ni-

etzsche'ye göre bu amaç, Allah'›n insan› yaratm›fl olmas›yla ilgili de¤ildir.

Dolay›s›yla Nietzche'nin felsefesinde insan hep amac›n› arar ancak bula-

maz ve bunun do¤urdu¤u karamsarl›¤›, ümitsizli¤i yaflar. ‹nsan›n varolufl

amac›n› araflt›rmas› do¤ru oland›r. Ancak e¤er insan, Nietzsche'de oldu-

¤u gibi, as›l amac›n› kesin olarak reddederek, gerçek d›fl›nda bir amaç ara-

maya kalkarsa, elbette ki bunu bulamayacakt›r. Ayr›ca belirtmek gerekir

ki, Nietzsche delirerek ölmüfltür.

Allah'›n kendilerini bir amaç için yaratt›¤›n› unutan toplumlar, ahla-

ki ve manevi çöküntüye u¤ramalar› kaç›n›lmazd›r. Zenginlik, refah, eko-

nomik kalk›nma ise bu insanlara hiçbir flekilde huzur ve güvenlik getir-

mez. Temiz ak›lla düflünmeyen, vicdan›n›n emirlerine uymayan, kendisi-

ni bafl›bofl ve amaçs›z bir varl›k olarak gören insanlar› dünyada mutsuz-

lu¤a, ümitsizli¤e, karamsarl›¤a kapt›ran çok say›da sebep vard›r. Bunlar›n

ba›nda gelenlerden biri de ölümle birlikte yok olup gideceklerini zanne-

den bu insanlar›n, öldükten sonra karfl›laflacaklar› as›l hayat› görünce du-

yacaklar› piflmanl›kt›r.

Oysa, Allah'a ve ahiretin varl›¤›na inanan bir insan, ne kadar önem-

li bir sonuç için yaflad›¤›n›n bilincindedir. Daima Allah'›n r›zas›n› ve cen-

netini kazanman›n ümidini ve sevincini tafl›r. Her olayda Allah'a tevekkül

eder; dolay›s›yla hiçbir zaman ümitsizli¤e ve karamsarl›¤a kap›lmaz.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ AA HH LL AA KK ‹‹ ÇÇ ÖÖ KK ÜÜ NN TT ÜÜ 165

Harun Yahya (Adnan Oktar)

avafllar, zulümler, katliamlar, çat›flmalar tarih boyunca hep

olmufltur. Ancak geçen yüzy›lda bunlar›n say›s›n›n ve getir-

di¤i belalar›n çap›n›n bu kadar büyük olmas›n›n nedeni,

Darwinizm'in bu katliamlara, k›y›mlara ve çat›flmalara bi-

limsel aç›dan sahte bir meflruiyet k›l›f› haz›rlam›fl olmas›d›r. Darwinizm'in

canl›l›¤›n kökeni hakk›ndaki tamamen yanl›fl iddialar› bu ideolojilerin söy-

lemleri ile paralel oldu¤u için, katiller, diktatörler, sadist ideologlar yapt›kla-

r› uygulamalar için "do¤a kanunu toplumda da ifllemektedir" diyerek kendi-

lerini hakl› göstermeye çal›flm›fllard›r.

Günümüzde de evrim teorisi yine felsefi ve ideolojik amaçlarla savunul-

maktad›r. 19. yüzy›l›n evrim teorisi ile fliddetlenen sömürgecili¤i, Nazi Al-

manyas› ya da Sovyetler Birli¤i tarihe kar›flm›flt›r. Ama bunlara temel olufltu-

ran Darwinist-materyalist felsefe hala birtak›m çevreler taraf›ndan ›srarla sa-

vunulmakta ve bu felsefenin y›k›c› etkileri dünyan›n dört bir yan›nda yaflan-

maya devam etmektedir.

Kenneth Hsu bir evrimci olmas›na ra¤men, Darwinizm'in dünyaya ge-

tirdi¤i belalar› de¤erlendirerek flöyle yazm›flt›r:

Bireyler, s›n›flar, milletler ya da ›rklar aras›ndaki rekabetin do¤al seleksiyo-

nun do¤al kanunlar› ve üstün olan›n afla¤› olan› yok etmesinin de do¤al

oldu¤unu varsayan hain sosyal ideolojinin ezdi¤i insanlar›z. Do¤al selek-

siyon kanunu, sizi temin ederim, bilim de¤ildir. Bu bir ideoloji, hem de kö-

tü bir ideolojidir.133

Adli veya fiziki tedbirler almak elbette gereklidir. Ancak bu tedbirler söz

SS OO NN UU ÇÇ :: DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM BB AA TT AA KK LL II ⁄⁄ II NN II NN KK UU RR UU TT UU LL MM AA SS II fifi AA RR TT TT II RR 167

Harun Yahya (Adnan Oktar)

SS

konusu ideolojinin açt›¤› yaralar›n sadece üzerini örtebilir. Kesin çözüm ise

yaran›n ilmi ve kültürel yönden tedavisidir. Darwinizm'in kültürel ve bilim-

sel anlamda çöküflü, ondan güç alan felsefeleri de yok edecektir ve bu,

Allah'›n izniyle dünyadan zulmün kalkmas› anlam›na gelmektedir.

Bu nedenle vicdan ve iman sahibi, milli ve manevi de¤erlerinin bilincin-

de insanlara önemli sorumluluklar düflmektedir. Darwinizm'in özellikle geç-

ti¤imiz yüzy›lda dünyaya getirdi¤i belalar›, insanlara ve toplumlara yaflatt›-

¤› ac›lar› görmezlikten gelmek veya önemsememek büyük bir hata olur. Bu

konunun aciliyetini kavrayan her insan›n, önemli bir kültür ata¤› için elinden

geleni yaparak, 150 y›ld›r devam eden bu aldatmacaya bir son vermesi gere-

kir.

Bu aldatmacaya gerçek anlamda son verebilecek, insanl›¤›n yaflad›¤› bu

sorunu temelinden çözümleyebilecek olan ise, yaln›zca Kuran ahlak›n›n ya-

flanmas›d›r. ‹nsanlar hak dine yöneldikleri, Kuran'›n insan hayat›na getirdi¤i

güzellikleri, sevgiyi, flefkati, merhameti, adaleti, fedakarl›¤›, yard›mlaflmay›,

hoflgörüyü yayg›n olarak yaflad›klar› zaman bu belalar da son bulacakt›r.

Allah'›n ayetinde bildirdi¤i gibi "hak gelecek" ve "bat›l yok olacak"t›r:

De ki: "Hak geldi, bat›l yok oldu. Hiç flüphesiz bat›l yok olucudur." (‹sra

Suresi, 81)

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR168

arwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl gerçe¤ini reddet-

mek amac›yla ortaya at›lm›fl, ancak baflar›l› olamam›fl bi-

lim d›fl› bir safsatadan baflka bir fley de¤ildir. Canl›l›¤›n,

cans›z maddelerden tesadüfen olufltu¤unu iddia eden bu teori, evrende ve

canl›larda çok aç›k bir "tasar›m" bulundu¤unun bilim taraf›ndan ispat edil-

mesiyle çürümüfltür. Böylece Allah'›n tüm evreni ve canl›lar› yaratm›fl oldu-

¤u gerçe¤i, bilim taraf›ndan da kan›tlanm›flt›r. Bugün evrim teorisini ayakta

tutmak için dünya çap›nda yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçekle-

rin çarp›t›lmas›na, tarafl› yorumlanmas›na, bilim görüntüsü alt›nda söylenen

yalanlara ve yap›lan sahtekarl›klara dayal›d›r.

Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim teorisinin bi-

lim tarihindeki en büyük yan›lg› oldu¤u, son 20-30 y›ld›r bilim dünyas›nda

giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle 1980'lerden sonra

yap›lan araflt›rmalar, Darwinist iddialar›n tamamen yanl›fl oldu¤unu ortaya

koymufl ve bu gerçek pek çok bilim adam› taraf›ndan dile getirilmifltir. Özel-

likle ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farkl› alanlardan gelen çok

say›da bilim adam›, Darwinizm'in geçersizli¤ini görmekte, canl›lar›n kökeni-

ni art›k "yarat›l›fl gerçe¤iyle" aç›klamaktad›rlar.

Evrim teorisinin çöküflünü ve yarat›l›fl›n delillerini di¤er pek çok çal›fl-

mam›zda bütün bilimsel detaylar›yla ele ald›k ve almaya devam ediyoruz.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR170

DD

Ancak konuyu, tafl›d›¤› büyük önem nedeniyle, burada da özetlemekte yarar

vard›r.

Darwin'i Y›kan Zorluklar

Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti olmas›na kar-

fl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teoriyi bilim dünyas›n›n gün-

demine sokan en önemli geliflme, Charles Darwin'in 1859 y›l›nda yay›nlanan

Türlerin Kökeni adl› kitab›yd›. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farkl› can-

l› türlerini Allah'›n ayr› ayr› yaratt›¤› gerçe¤ine karfl› ç›k›yordu. Darwin'e gö-

re, tüm türler ortak bir atadan geliyorlard› ve zaman içinde küçük de¤iflim-

lerle farkl›laflm›fllard›.

Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanm›yordu; kendi-

sinin de kabul etti¤i gibi sadece bir "mant›k yürütme" idi. Hatta Darwin'in ki-

tab›ndaki "Teorinin Zorluklar›" bafll›kl› uzun bölümde itiraf etti¤i gibi, teori

pek çok önemli soru karfl›s›nda aç›k veriyordu.

Darwin, teorisinin önündeki zorluklar›n geliflen bilim taraf›ndan afl›la-

ca¤›n›, yeni bilimsel bulgular›n teorisini güçlendirece¤ini umuyordu. Bunu

kitab›nda s›k s›k belirtmiflti. Ancak geliflen bilim, Darwin'in umutlar›n›n tam

aksine, teorinin temel iddialar›n› birer birer dayanaks›z b›rakm›flt›r.

Darwinizm'in bilim karfl›s›ndaki yenilgisi, üç temel bafll›kta incelenebi-

lir:

1) Teori, hayat›n yeryüzünde ilk kez nas›l ortaya ç›kt›¤›n› asla aç›klaya-

mamaktad›r.

2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim mekanizmalar›"n›n, gerçekte evrimleflti-

rici bir etkiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir bilimsel bulgu yoktur.

3) Fosil kay›tlar›, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo or-

taya koymaktad›r.

Bu bölümde, bu üç temel bafll›¤› ana hatlar› ile inceleyece¤iz.

Afl›lamayan ‹lk Basamak: Hayat›n Kökeni

Evrim teorisi, tüm canl› türlerinin, bundan yaklafl›k 3.8 milyar y›l önce

ilkel dünyada ortaya ç›kan tek bir canl› hücreden geldiklerini iddia etmekte-

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 171

Harun Yahya (Adnan Oktar)

dir. Tek bir hücrenin nas›l olup da milyonlarca kompleks canl› türünü olufl-

turdu¤u ve e¤er gerçekten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden bunun iz-

lerinin fosil kay›tlar›nda bulunamad›¤›, teorinin aç›klayamad›¤› sorulardan-

d›r. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basama¤›

üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nas›l ortaya ç›km›flt›r?

Evrim teorisi, yarat›l›fl› reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdahaleyi kabul et-

medi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasar›m, plan ve düzenleme olmadan, do-

¤a kanunlar› içinde rastlant›sal olarak meydana geldi¤ini iddia eder. Yani te-

oriye göre, cans›z madde tesadüfler sonucunda ortaya canl› bir hücre ç›kar-

m›fl olmal›d›r. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlar›na ayk›r› bir iddi-

ad›r.

"Hayat Hayattan Gelir"

Darwin, kitab›nda hayat›n kökeni konusundan hiç söz etmemiflti. Çün-

kü onun dönemindeki ilkel bilim anlay›fl›, canl›lar›n çok basit bir yap›ya sa-

hip olduklar›n› varsay›yordu. Ortaça¤'dan beri inan›lan "spontane jeneras-

yon" adl› teoriye göre, cans›z maddelerin tesadüfen biraraya gelip, canl› bir

varl›k oluflturabileceklerine inan›l›yordu. Bu dönemde böceklerin yemek ar-

t›klar›ndan, farelerin de bu¤daydan olufltu¤u yayg›n bir düflünceydi. Bunu

ispatlamak için de ilginç deneyler yap›lm›flt›. Kirli bir paçavran›n üzerine bi-

raz bu¤day konmufl ve biraz beklendi¤inde bu kar›fl›mdan farelerin oluflaca-

¤› san›lm›flt›.

Etlerin kurtlanmas› da hayat›n cans›z maddelerden türeyebildi¤ine bir

delil say›l›yordu. Oysa daha sonra anlafl›lacakt› ki, etlerin üzerindeki kurtlar

kendiliklerinden oluflmuyorlar, sineklerin getirip b›rakt›klar› gözle görülme-

yen larvalardan ç›k›yorlard›.

Darwin'in Türlerin Kökeni adl› kitab›n› yazd›¤› dönemde ise, bakterilerin

cans›z maddeden oluflabildikleri inanc›, bilim dünyas›nda yayg›n bir kabul

görüyordu.

Oysa Darwin'in kitab›n›n yay›nlanmas›ndan befl y›l sonra, ünlü Frans›z

biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu inanc› kesin olarak çürüttü.

Pasteur yapt›¤› uzun çal›flma ve deneyler sonucunda vard›¤› sonucu flöyle

özetlemiflti:

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR172

"Cans›z maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddias› art›k kesin olarak ta-

rihe gömülmüfltür." 134

Evrim teorisinin savunucular›, Pasteur'ün bulgular›na karfl› uzun süre

direndiler. Ancak geliflen bilim, canl› hücresinin karmafl›k yap›s›n› ortaya ç›-

kard›kça, hayat›n kendili¤inden oluflabilece¤i iddias›n›n geçersizli¤i daha da

aç›k hale geldi.

20. Yüzy›ldaki Sonuçsuz Çabalar

20. yüzy›lda hayat›n kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü Rus bi-

yolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu y›llarda ortaya att›¤› birtak›m

tezlerle, canl› hücresinin tesadüfen meydana gelebilece¤ini ispat etmeye ça-

l›flt›. Ancak bu çal›flmalar baflar›s›zl›kla sonuçlanacak ve Oparin flu itiraf› yap-

mak zorunda kalacakt›:

"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanl›k

noktay› oluflturmaktad›r." 135

Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayat›n kökeni konusunu çözüme

kavuflturacak deneyler yapmaya çal›flt›lar. Bu deneylerin en ünlüsü, Ameri-

kal› kimyac› Stanley Miller taraf›ndan 1953 y›l›nda düzenlendi. Miller, ilkel

dünya atmosferinde oldu¤unu iddia etti¤i gazlar› bir deney düzene¤inde bir-

lefltirerek ve bu kar›fl›ma enerji ekleyerek, proteinlerin yap›s›nda kullan›lan

birkaç organik molekül (aminoasit) sentezledi. O y›llarda evrim ad›na önem-

li bir aflama gibi tan›t›lan bu deneyin geçerli olmad›¤› ve deneyde kullan›lan

atmosferin gerçek dünya koflullar›ndan çok farkl› oldu¤u, ilerleyen y›llarda

ortaya ç›kacakt›. 136

Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kulland›¤› atmos-

fer ortam›n›n gerçekçi olmad›¤›n› itiraf etti. 137

Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20. yüzy›l boyunca yürütülen

tüm evrimci çabalar hep baflar›s›zl›kla sonuçland›. San Diego Scripps Enstitü-

sü'nden ünlü jeokimyac› Jeffrey Bada, evrimci Earth dergisinde 1998 y›l›nda

yay›nlanan bir makalede bu gerçe¤i flöyle kabul eder:

Bugün, 20. yüzy›l› geride b›rak›rken, hala, 20. yüzy›la girdi¤imizde sahip ol-

du¤umuz en büyük çözülmemifl problemle karfl› karfl›yay›z: Hayat yeryü-

zünde nas›l bafllad›? 138

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 173

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Hayat›n Kompleks Yap›s›

Evrim teorisinin hayat›n kökeni konusunda bu denli büyük bir açmaza

girmesinin bafll›ca nedeni, en basit san›lan canl› yap›lar›n bile inan›lmaz de-

recede karmafl›k yap›lara sahip olmas›d›r. Canl› hücresi, insano¤lunun yapt›-

¤› bütün teknolojik ürünlerden daha karmafl›kt›r. Öyle ki bugün dünyan›n en

geliflmifl laboratuvarlar›nda bile cans›z maddeler biraraya getirilerek canl› bir

hücre üretilememektedir.

Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rastlant›larla

aç›klanamayacak kadar fazlad›r. Hücrenin en temel yap› tafl› olan proteinle-

rin rastlant›sal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik ortalama bir

protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük olas›l›klar

pratik olarak "imkans›z" say›l›r. Hücrenin çekirde¤inde yer alan ve genetik

bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inan›lmaz bir bilgi bankas›d›r. ‹nsan

DNAs›n›n içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤›da dökülmeye kalk›lsa, 500'er sayfadan

oluflan 900 ciltlik bir kütüphane oluflturaca¤› hesaplanmaktad›r.

Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vard›r: DNA, yaln›z birtak›m özel-

leflmifl proteinlerin (enzimlerin) yard›m› ile efllenebilir. Ama bu enzimlerin

sentezi de ancak DNA'daki bilgiler do¤rultusunda gerçekleflir. Birbirine ba-

¤›ml› olduklar›ndan, efllemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de ayn› an-

da var olmalar› gerekir. Bu ise, hayat›n kendili¤inden olufltu¤u senaryosunu

ç›kmaza sokmaktad›r. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü evrimci

Prof. Leslie Orgel, Scientific American dergisinin Ekim 1994 tarihli say›s›nda

bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:

Son derece kompleks yap›lara sahip olan proteinlerin ve nükleik

asitlerin (RNA ve DNA) ayn› yerde ve ayn› zamanda rastlant›sal

olarak oluflmalar› afl›r› derecede ihtimal d›fl›d›r. Ama bunlar›n bi-

risi olmadan di¤erini elde etmek de mümkün de¤ildir. Dolay›s›y-

la insan, yaflam›n kimyasal yollarla ortaya ç›kmas›n›n asla müm-

kün olmad›¤› sonucuna varmak zorunda kalmaktad›r.139

Kuflkusuz e¤er hayat›n do¤al etkenlerle ortaya ç›kmas› imkans›z ise, bu

durumda hayat›n do¤aüstü bir biçimde "yarat›ld›¤›n›" kabul etmek gerekir.

Bu gerçek, en temel amac› yarat›l›fl› reddetmek olan evrim teorisini aç›kça ge-

çersiz k›lmaktad›r.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR174

Evrimin Hayali Mekanizmalar›

Darwin'in teorisini geçersiz k›lan ikinci büyük nokta, teorinin "evrim

mekanizmalar›" olarak öne sürdü¤ü iki kavram›n da gerçekte hiçbir evrim-

lefltirici güce sahip olmad›¤›n›n anlafl›lm›fl olmas›d›r. Darwin, ortaya att›¤› ev-

rim iddias›n› tamamen "do¤al seleksiyon" mekanizmas›na ba¤lam›flt›. Bu me-

kanizmaya verdi¤i önem, kitab›n›n isminden de aç›kça anlafl›l›yordu: Türlerin

Kökeni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...

Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam mücadelesi

içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canl›lar›n hayatta kalaca¤› düflüncesine

dayan›r. Örne¤in y›rt›c› hayvanlar taraf›ndan tehdit edilen bir geyik sürüsün-

de, daha h›zl› koflabilen geyikler hayatta kalacakt›r. Böylece geyik sürüsü,

h›zl› ve güçlü bireylerden oluflacakt›r. Ama elbette bu mekanizma, geyikleri

evrimlefltirmez, onlar› baflka bir canl› türüne, örne¤in atlara dönüfltürmez.

Dolay›s›yla do¤al seleksiyon mekanizmas› hiçbir evrimlefltirici güce sa-

hip de¤ildir. Darwin de bu gerçe¤in fark›ndayd› ve Türlerin Kökeni adl› kita-

b›nda "Faydal› de¤ifliklikler oluflmad›¤› sürece do¤al seleksiyon hiçbir fley ya-

pamaz" demek zorunda kalm›flt›.140

Lamarck'›n Etkisi

Peki bu "faydal› de¤ifliklikler" nas›l oluflabilirdi? Darwin, kendi dönemi-

nin ilkel bilim anlay›fl› içinde, bu soruyu Lamarck'a dayanarak cevaplamaya

çal›flm›flt›. Darwin'den önce yaflam›fl olan Frans›z biyolog Lamarck'a göre,

canl›lar yaflamlar› s›ras›nda geçirdikleri fiziksel de¤ifliklikleri sonraki nesle

aktar›yorlar, nesilden nesile biriken bu özellikler sonucunda yeni türler orta-

ya ç›k›yordu. Örne¤in Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türemifllerdi,

yüksek a¤açlar›n yapraklar›n› yemek için çabalarken nesilden nesile boyun-

lar› uzam›flt›.

Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kökeni adl› kitab›n-

da, yiyecek bulmak için suya giren baz› ay›lar›n zamanla balinalara dönüfltü-

¤ünü iddia etmiflti. 141

Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20.yüzy›lda geliflen genetik bilimiyle kesin-

leflen kal›t›m kanunlar›, kazan›lm›fl özelliklerin sonraki nesillere aktar›lmas›

efsanesini kesin olarak y›kt›. Böylece do¤al seleksiyon "tek bafl›na" ve dolay›-

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 175

Harun Yahya (Adnan Oktar)

s›yla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kalm›fl oluyordu.

Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar

Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'lar›n sonla-

r›nda, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yayg›n ismiyle neo-Darwinizm'i

ortaya att›lar. Neo-Darwinizm, do¤al seleksiyonun yan›na "faydal› de¤ifliklik

sebebi" olarak mutasyonlar›, yani canl›lar›n genlerinde radyasyon gibi d›fl et-

kiler ya da kopyalama hatalar› sonucunda oluflan bozulmalar› ekledi.

Bugün de hala dünyada evrim ad›na geçerlili¤ini koruyan model neo-

Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canl› türünün, bu can-

l›lar›n, kulak, göz, akci¤er, kanat gibi say›s›z kompleks organlar›n›n "mutas-

yonlara", yani genetik bozukluklara dayal› bir süreç sonucunda olufltu¤unu

iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz b›rakan aç›k bir bilimsel gerçek vard›r:

Mutasyonlar canl›lar› gelifltirmezler, aksine her zaman için canl›lara zarar

verirler.

Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu

molekül üzerinde oluflan herhangi rastgele bir etki ancak zarar verir. Ameri-

kal› genetikçi B. G. Ranganathan bunu flöyle aç›klar:

Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararl›d›rlar. Çok ender olarak

meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik,

mutasyonlar›n evrimsel bir geliflme meydana getiremeyece¤ini

gösterir. Zaten yüksek derecede özelleflmifl bir organizmada

meydana gelebilecek rastlant›sal bir de¤iflim, ya etkisiz olacakt›r

ya da zararl›. Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir de¤i-

flim kol saatini gelifltirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar ve-

recek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacakt›r. Bir deprem bir flehri

gelifltirmez, ona y›k›m getirir. 142

Nitekim bugüne kadar hiçbir yararl›, yani genetik bilgiyi gelifltiren mu-

tasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutasyonlar›n zararl› oldu¤u görüldü.

Anlafl›ld› ki, evrim teorisinin "evrim mekanizmas›" olarak gösterdi¤i mutas-

yonlar, gerçekte canl›lar› sadece tahrip eden, sakat b›rakan genetik olaylard›r.

(‹nsanlarda mutasyonun en s›k görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip

edici bir mekanizma "evrim mekanizmas›" olamaz. Do¤al seleksiyon ise, Dar-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR176

win'in de kabul etti¤i gibi, "tek bafl›na hiçbir fley yapamaz." Bu gerçek bizlere

do¤ada hiçbir "evrim mekanizmas›" olmad›¤›n› göstermektedir. Evrim meka-

nizmas› olmad›¤›na göre de, evrim denen hayali süreç yaflanm›fl olamaz.

Fosil Kay›tlar›: Ara Formlardan Eser Yok

Evrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmam›fl oldu¤unun en

aç›k göstergesi ise fosil kay›tlar›d›r.

Evrim teorisine göre bütün canl›lar birbirlerinden türemifllerdir. Önce-

den var olan bir canl› türü, zamanla bir di¤erine dönüflmüfl ve bütün türler

bu flekilde ortaya ç›km›fllard›r. Teoriye göre bu dönüflüm yüz milyonlarca y›l

süren uzun bir zaman dilimini kapsam›fl ve kademe kademe ilerlemifltir.

Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde say›s›z "ara tür-

ler"in oluflmufl ve yaflam›fl olmalar› gerekir.

Örne¤in geçmiflte, bal›k özelliklerini tafl›malar›na ra¤men, bir yandan

da baz› sürüngen özellikleri kazanm›fl olan yar› bal›k-yar› sürüngen canl›lar

yaflam›fl olmal›d›r. Ya da sürüngen özelliklerini tafl›rken, bir yandan da baz›

kufl özellikleri kazanm›fl sürüngen-kufllar ortaya ç›km›fl olmal›d›r. Bunlar, bir

geçifl sürecinde olduklar› için de, sakat, eksik, kusurlu canl›lar olmal›d›r. Ev-

rimciler geçmiflte yaflam›fl olduklar›na inand›klar› bu teorik yarat›klara "ara-

geçifl formu" ad›n› verirler.

E¤er gerçekten bu tür canl›lar geçmiflte yaflam›fllarsa bunlar›n say›lar›-

n›n ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olmas› gerekir. Ve bu ucube

canl›lar›n kal›nt›lar›na mutlaka fosil kay›tlar›nda rastlanmas› gerekir. Darwin,

Türlerin Kökeni'nde bunu flöyle aç›klam›flt›r:

E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan say›s›z ara-geçifl

çeflitleri mutlaka yaflam›fl olmal›d›r... Bunlar›n yaflam›fl olduklar›-

n›n kan›tlar› da sadece fosil kal›nt›lar› aras›nda bulunabilir. 143

Darwin'in Y›k›lan Umutlar›

Ancak 19. yüzy›l›n ortas›ndan bu yana dünyan›n dört bir yan›nda hum-

mal› fosil araflt›rmalar› yap›ld›¤› halde bu ara geçifl formlar›na rastlanama-

m›flt›r. Yap›lan kaz›larda ve araflt›rmalarda elde edilen bütün bulgular, evrim-

cilerin beklediklerinin aksine, canl›lar›n yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 177

Harun Yahya (Adnan Oktar)

kusursuz bir biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göstermifltir.

Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci olma-

s›na karfl›n bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:

Sorunumuz fludur: Fosil kay›tlar›n› detayl› olarak inceledi¤imizde, türler ya

da s›n›flar seviyesinde olsun, sürekli olarak ayn› gerçekle karfl›lafl›r›z; kade-

meli evrimle geliflen de¤il, aniden yeryüzünde oluflan gruplar görürüz.144

Yani fosil kay›tlar›nda, tüm canl› türleri, aralar›nda hiçbir geçifl formu

olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya ç›kmaktad›rlar. Bu, Darwin'in

öngörülerinin tam aksidir. Dahas›, bu canl› türlerinin yarat›ld›klar›n› gösteren

çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canl› türünün, kendisinden evrimleflti¤i hiç-

bir atas› olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya ç›kmas›n›n tek aç›kla-

mas›, o türün yarat›lm›fl olmas›d›r. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog Douglas

Futuyma taraf›ndan da kabul edilir:

Yarat›l›fl ve evrim, yaflayan canl›lar›n kökeni hakk›nda yap›labilecek yegane

iki aç›klamad›r. Canl›lar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksik-

siz bir biçimde ortaya ç›km›fllard›r ya da böyle olmam›flt›r. E¤er böyle olma-

d›ysa, bir de¤iflim süreci sayesinde kendilerinden önce var olan baz› canl›

türlerinden evrimleflerek meydana gelmifl olmal›d›rlar. Ama e¤er eksiksiz

ve mükemmel bir biçimde ortaya ç›km›fllarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir

ak›l taraf›ndan yarat›lm›fl olmalar› gerekir. 145

Fosiller ise, canl›lar›n yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir biçimde

ortaya ç›kt›klar›n› göstermektedir. Yani "türlerin kökeni", Darwin'in sand›-

¤›n›n aksine, evrim de¤il yarat›l›flt›r.

‹nsan›n Evrimi Masal›

Evrim teorisini savunanlar›n en çok gündeme getirdikleri konu, insan›n

kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün yaflayan modern in-

san›n maymunsu birtak›m yarat›klardan geldi¤ini varsayar. 4-5 milyon y›l

önce bafllad›¤› varsay›lan bu süreçte, modern insan ile atalar› aras›nda baz›

"ara form"lar›n yaflad›¤› iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senar-

yoda dört temel "kategori" say›l›r:

1- Australopithecus

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR178

2- Homo habilis

3- Homo erectus

4- Homo sapiens

Evrimciler, insanlar›n sözde ilk maymunsu atalar›na "güney maymunu"

anlam›na gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canl›lar gerçekte soyu tü-

kenmifl bir maymun türünden baflka bir fley de¤ildir. Lord Solly Zuckerman

ve Prof. Charles Oxnard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anato-

mistin Australopithecus örnekleri üzerinde yapt›klar› çok genifl kapsaml› çal›fl-

malar, bu canl›lar›n sadece soyu tükenmifl bir maymun türüne ait olduklar›-

n› ve insanlarla hiçbir benzerlik tafl›mad›klar›n› göstermifltir. 146

Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhas›n› da, "homo" yani insan

olarak s›n›fland›r›rlar. ‹ddiaya göre homo serisindeki canl›lar, Australopithe-

cuslar'dan daha geliflmifllerdir. Evrimciler, bu farkl› canl›lara ait fosilleri ard›

ard›na dizerek hayali bir evrim flemas› olufltururlar. Bu flema hayalidir, çün-

kü gerçekte bu farkl› s›n›flar›n aras›nda evrimsel bir iliflki oldu¤u asla ispat-

lanamam›flt›r. Evrim teorisinin 20. yüzy›ldaki en önemli savunucular›ndan

biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kay›pt›r" diyerek

bunu kabul eder. 147

Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sapi-

ens" s›ralamas›n› yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atas› oldu-

¤u izlenimini verirler. Oysa paleoantropologlar›n son bulgular›, Australopithe-

cus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'n›n farkl› bölgelerinde ayn› dö-

nemlerde yaflad›klar›n› göstermektedir. 148

Dahas› Homo erectus s›n›flamas›na ait insanlar›n bir bölümü çok modern

zamanlara kadar yaflam›fllar, Homo sapiens neandertalensis ve Homo sapiens sa-

piens (modern insan) ile ayn› ortamda yan yana bulunmufllard›r. 149

Bu ise elbette bu s›n›flar›n birbirlerinin atalar› olduklar› iddias›n›n ge-

çersizli¤ini aç›kça ortaya koymaktad›r. Harvard Üniversitesi paleontologla-

r›ndan Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmas›na karfl›n, Darwinist

teorinin içine girdi¤i bu ç›kmaz› flöyle aç›klar:

E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farkl› hominid (insan›ms›) çiz-

gisi varsa, o halde bizim soy a¤ac›m›za ne oldu? Aç›kt›r ki, bunlar›n biri di-

¤erinden gelmifl olamaz. Dahas›, biri di¤eriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda evrimsel

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 179

Harun Yahya (Adnan Oktar)

bir geliflme trendi göstermemektedirler. 150

K›sacas›, medyada ya da ders kitaplar›nda yer alan hayali birtak›m "ya-

r› maymun, yar› insan" canl›lar›n çizimleriyle, yani s›rf propaganda yoluyla

ayakta tutulmaya çal›fl›lan insan›n evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli ol-

mayan bir masaldan ibarettir.

Bu konuyu uzun y›llar inceleyen, özellikle Australopithecus fosilleri üze-

rinde 15 y›l araflt›rma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve sayg›n bilim adamlar›n-

dan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmas›na ra¤men, ortada maymunsu

canl›lardan insana uzanan gerçek bir soy a¤ac› olmad›¤› sonucuna varm›flt›r.

Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalas›" yapm›flt›r. Bilimsel olarak ka-

bul etti¤i bilgi dallar›ndan, bilim d›fl› olarak kabul etti¤i bilgi dallar›na kadar

bir yelpaze oluflturmufltur. Zuckerman'›n bu tablosuna göre en "bilimsel" -ya-

ni somut verilere dayanan- bilgi dallar› kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlar-

dan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en

ucunda, yani en "bilim d›fl›" say›lan k›s›mda ise, Zuckerman'a göre, telepati,

alt›nc› his gibi "duyum ötesi alg›lama" kavramlar› ve bir de "insan›n evrimi"

vard›r! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu flöyle aç›klar:

Objektif gerçekli¤in alan›ndan ç›k›p da, biyolojik bilim olarak varsay›lan bu

alanlara -yani duyum ötesi alg›lamaya ve insan›n fosil tarihinin yorumlan-

mas›na- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herfleyin müm-

kün oldu¤unu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin

çeliflkili baz› yarg›lar› ayn› anda kabul etmeleri bile mümkündür. 151

‹flte insan›n evrimi masal› da, teorilerine körü körüne inanan birtak›m

insanlar›n bulduklar› baz› fosilleri ön yarg›l› bir biçimde yorumlamalar›ndan

ibarettir.

Darwin Formülü!

fiimdiye kadar ele ald›¤›m›z tüm teknik delillerin yan›nda, isterseniz ev-

rimcilerin nas›l saçma bir inan›fla sahip olduklar›n› bir de çocuklar›n bile an-

layabilece¤i kadar aç›k bir örnekle özetleyelim.

Evrim teorisi canl›l›¤›n tesadüfen olufltu¤unu iddia eder. Dolay›s›yla bu

iddiaya göre cans›z ve fluursuz atomlar biraraya gelerek önce hücreyi olufl-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM '' ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR180

turmufllard›r ve sonras›nda ayn› atomlar bir flekilde di¤er canl›lar› ve insan›

meydana getirmifllerdir. fiimdi düflünelim; canl›l›¤›n yap›tafl› olan karbon,

fosfor, azot, potasyum gibi elementleri biraraya getirdi¤imizde bir y›¤›n olu-

flur. Bu atom y›¤›n›, hangi ifllemden geçirilirse geçirilsin, tek bir canl› olufltu-

ramaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" tasarlayal›m ve evrimcilerin asl›nda

savunduklar›, ama yüksek sesle dile getiremedikleri iddiay› onlar ad›na "Dar-

win Formülü" ad›yla inceleyelim:

Evrimciler, çok say›da büyük varilin içine canl›l›¤›n yap›s›nda bulunan

fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementlerden bol mik-

tarda koysunlar. Hatta normal flartlarda bulunmayan ancak bu kar›fl›m›n için-

de bulunmas›n› gerekli gördükleri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Ka-

r›fl›mlar›n içine, istedikleri kadar amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin

bile rastlant›sal oluflma ihtimali 10-950 olan) protein doldursunlar. Bu kar›fl›m-

lara istedikleri oranda ›s› ve nem versinler. Bunlar› istedikleri geliflmifl cihaz-

larla kar›flt›rs›nlar. Varillerin bafl›na da dünyan›n önde gelen bilim adamlar›-

n› koysunlar. Bu uzmanlar babadan o¤ula, kuflaktan kufla¤a aktararak nöbet-

lefle milyarlarca, hatta trilyonlarca sene sürekli varillerin bafl›nda beklesinler.

Bir canl›n›n oluflmas› için hangi flartlar›n var olmas› gerekti¤ine inan›l›yorsa

hepsini kullanmak serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yaps›nlar o variller-

den kesinlikle bir canl› ç›kartamazlar. Zürafalar›, aslanlar›, ar›lar›, kanaryala-

r›, bülbülleri, papa¤anlar›, atlar›, yunuslar›, gülleri, orkideleri, zambaklar›,

karanfilleri, muzlar›, portakallar›, elmalar›, hurmalar›, domatesleri, kavunla-

r›, karpuzlar›, incirleri, zeytinleri, üzümleri, fleftalileri, tavus kufllar›n›, sülün-

leri, renk renk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlarca canl› türünden hiçbirini

oluflturamazlar. De¤il burada birkaç›n› sayd›¤›m›z bu canl› varl›klar›, bunla-

r›n tek bir hücresini bile elde edemezler.

K›sacas›, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluflturamazlar.

Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda baflka ka-

rarlar al›p, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yap›s›n› bu mik-

roskop alt›nda izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancak Allah'›n

üstün yaratmas›yla hayat bulur. Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise,

akla tamamen ayk›r› bir safsatad›r. Evrimcilerin ortaya att›¤› iddialar üzerin-

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 181

Harun Yahya (Adnan Oktar)

de biraz bile düflünmek, üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i aç›kça göste-

rir.

Göz ve Kulaktaki Teknoloji

Evrim teorisinin kesinlikle aç›klama getiremeyece¤i bir di¤er konu ise

göz ve kulaktaki üstün alg›lama kalitesidir.

Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nas›l görürüz?" sorusuna k›saca ce-

vap verelim. Bir cisimden gelen ›fl›nlar, gözde retinaya ters olarak düfler. Bu

›fl›nlar, buradaki hücreler taraf›ndan elektrik sinyallerine dönüfltürülür ve

beynin arka k›sm›ndaki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulafl›r.

Bu elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu merkezde görün-

tü olarak alg›lan›r. Bu bilgiden sonra flimdi düflünelim:

Beyin ›fl›¤a kapal›d›r. Yani beynin içi kapkaranl›kt›r, ›fl›k beynin bulun-

du¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranl›k, ›fl›¤›n

asla ulaflmad›¤›, belki de hiç karfl›laflmad›¤›n›z kadar karanl›k bir yerdir. An-

cak siz bu zifiri karanl›kta ›fl›kl›, p›r›l p›r›l bir dünyay› seyretmektesiniz.

Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzy›l teknoloji-

si bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤layamam›flt›r. Örne¤in flu anda

okudu¤unuz kitaba, kitab› tutan ellerinize bak›n, sonra bafl›n›z› kald›r›n ve

çevrenize bak›n.

fiu anda gördü¤ünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü baflka bir yerde

gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size dünyan›n bir numaral› tele-

vizyon flirketinin üretti¤i en geliflmifl televizyon ekran› dahi veremez. 100 y›l-

d›r binlerce mühendis bu netli¤e ulaflmaya çal›flmaktad›r. Bunun için fabrika-

lar, dev tesisler kurulmakta, araflt›rmalar yap›lmakta, planlar ve tasar›mlar

gelifltirilmektedir. Yine bir TV ekran›na bak›n, bir de flu anda elinizde tuttu-

¤unuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite fark› oldu¤unu göreceksi-

niz. Üstelik, TV ekran› size iki boyutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyut-

lu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.

Uzun y›llard›r on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün

görme kalitesine ulaflmaya çal›flmaktad›rlar. Evet, üç boyutlu bir televizyon

sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu görmek müm-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR182

kün de¤il, kald› ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulan›k, ön taraf

ise ka¤›ttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü¤ü kadar net ve ka-

liteli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görüntü

kayb› meydana gelir.

‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan mekanizman›n te-

sadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. fiimdi biri size, odan›zda duran te-

levizyon tesadüfler sonucunda olufltu, atomlar biraraya geldi ve bu görüntü

oluflturan aleti meydana getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce kiflinin bira-

raya gelip yapamad›¤›n› fluursuz atomlar nas›l yaps›n?

Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluflturan alet tesa-

düfen oluflam›yorsa, gözün ve gözün gördü¤ü görüntünün de tesadüfen olu-

flamayaca¤› çok aç›kt›r. Ayn› durum kulak için de geçerlidir. D›fl kulak, çevre-

deki sesleri kulak kepçesi vas›tas›yla toplay›p orta kula¤a iletir; orta kulak al-

d›¤› ses titreflimlerini güçlendirerek iç kula¤a aktar›r; iç kulak da bu titreflim-

leri elektrik sinyallerine dönüfltürerek beyne gönderir. Aynen görmede oldu-

¤u gibi duyma ifllemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleflir.

Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ›fl›k gibi sese de ka-

pal›d›r, ses geçirmez. Dolay›s›yla d›flar›s› ne kadar gürültülü de olsa beynin

içi tamamen sessizdir. Buna ra¤men en net sesler beyinde alg›lan›r. Ses geçir-

meyen beyninizde bir orkestran›n senfonilerini dinlersiniz, kalabal›k bir orta-

m›n tüm gürültüsünü duyars›n›z. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin

içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizli¤in hakim oldu¤u görü-

lecektir.

Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nas›l kullan›l›yorsa,

ses için de ayn› çabalar onlarca y›ld›r sürdürülmektedir. Ses kay›t cihazlar›,

müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi alg›layan müzik sistemleri bu çal›fl-

malardan baz›lar›d›r. Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide çal›flan binlerce

mühendise ve uzmana ra¤men kula¤›n oluflturdu¤u netlik ve kalitede bir se-

se ulafl›lamam›flt›r. En büyük müzik sistemi flirketinin üretti¤i en kaliteli mü-

zik setini düflünün. Sesi kaydetti¤inde mutlaka sesin bir k›sm› kaybolur veya

az da olsa mutlaka parazit oluflur veya müzik setini açt›¤›n›zda daha müzik

bafllamadan bir c›z›rt› mutlaka duyars›n›z. Ancak insan vücudundaki tekno-

lojinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir insan kula¤›, hiç-

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 183

Harun Yahya (Adnan Oktar)

bir zaman müzik setinde oldu¤u gibi c›z›rt›l› veya parazitli alg›lamaz; ses ne

ise tam ve net bir biçimde onu alg›lar. Bu durum, insan yarat›ld›¤› günden bu

yana böyledir.

fiimdiye kadar insano¤lunun yapt›¤› hiçbir görüntü ve ses cihaz›, göz ve

kulak kadar hassas ve baflar›l› birer alg›lay›c› olamam›flt›r.

Ancak görme ve iflitme olay›nda, tüm bunlar›n ötesinde, çok büyük bir

gerçek daha vard›r.

Beynin ‹çinde Gören ve Duyan fiuur Kime Aittir?

Beynin içinde, ›fl›l ›fl›l renkli bir dünyay› seyreden, senfonileri, kufllar›n

c›v›lt›lar›n› dinleyen, gülü koklayan kimdir?

‹nsan›n gözlerinden, kulaklar›ndan, burnundan gelen uyar›lar, elektrik

sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitaplar›nda bu

görüntünün beyinde nas›l olufltu¤una dair birçok detay okursunuz. Ancak,

bu konu hakk›ndaki en önemli gerçe¤e hiçbir yerde rastlayamazs›n›z: Beyin-

de, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak alg›layan kimdir?

Beynin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duymadan tüm bunlar› alg›layan

bir fluur bulunmaktad›r. Bu fluur kime aittir?

Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakas› ve sinir hücreleri-

ne ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden ibaret oldu¤unu zanne-

den Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememektedirler.

Çünkü bu fluur, Allah'›n yaratm›fl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek

için göze, sesi duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunlar›n da ötesinde dü-

flünmek için beyne ihtiyaç duymaz.

Bu aç›k ve ilmi gerçe¤i okuyan her insan›n, beynin içindeki birkaç san-

timetreküplük, kapkaranl›k mekana tüm kainat› üç boyutlu, renkli, gölgeli ve

›fl›kl› olarak s›¤d›ran Yüce Allah'› düflünüp, O'ndan korkup, O'na s›¤›nmas›

gerekir.

Materyalist Bir ‹nanç

Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla aç›k-

ça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teorinin hayat›n kökeni hak-

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR184

k›ndaki iddias› bilime ayk›r›d›r, öne sürdü¤ü evrim mekanizmalar›n›n hiçbir

evrimlefltirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdi¤i ara formlar›n yafla-

mad›klar›n› göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime ay-

k›r› bir düflünce olarak bir kenara at›lmas› gerekir. Nitekim tarih boyunca

dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düflünce, bilimin gündeminden ç›-

kar›lm›flt›r. Ama evrim teorisi ›srarla bilimin gündeminde tutulmaktad›r. Hat-

ta baz› insanlar teorinin elefltirilmesini "bilime sald›r›" olarak göstermeye bi-

le çal›flmaktad›rlar. Peki neden?..

Bu durumun nedeni, evrim teorisinin baz› çevreler için, kendisinden as-

la vazgeçilemeyecek dogmatik bir inan›fl olufludur. Bu çevreler, materyalist

felsefeye körü körüne ba¤l›d›rlar ve Darwinizm'i de do¤aya getirilebilecek

yegane materyalist aç›klama oldu¤u için benimsemektedirler.

Bazen bunu aç›kça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden ünlü bir

genetikçi ve ayn› zamanda önde gelen bir evrimci olan Richard Lewontin,

"önce materyalist, sonra bilim adam›" oldu¤unu flöyle itiraf etmektedir:

Bizim materyalizme bir inanc›m›z var, 'a priori' (önceden kabul edilmifl,

do¤ru varsay›lm›fl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir aç›klama ge-

tirmeye zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve kurallar› de¤il. Aksine, mater-

yalizme olan 'a priori' ba¤l›l›¤›m›z nedeniyle, dünyaya materyalist bir aç›k-

lama getiren araflt›rma yöntemlerini ve kavramlar› kurguluyoruz. Materya-

lizm mutlak do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girme-

sine izin veremeyiz.152

Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤l›l›k u¤runa yaflat›lan

bir dogma oldu¤unun aç›k ifadeleridir. Bu dogma, maddeden baflka hiçbir

varl›k olmad›¤›n› varsayar. Bu nedenle de cans›z, bilinçsiz maddenin, hayat›

yaratt›¤›na inan›r. Milyonlarca farkl› canl› türünün; örne¤in kufllar›n, bal›kla-

r›n, zürafalar›n, kaplanlar›n, böceklerin, a¤açlar›n, çiçeklerin, balinalar›n ve

insanlar›n maddenin kendi içindeki etkileflimlerle, yani ya¤an ya¤murla, ça-

kan flimflekle, cans›z maddenin içinden olufltu¤unu kabul eder. Gerçekte ise

bu, hem akla hem bilime ayk›r› bir kabuldür. Ama Darwinistler kendi deyim-

leriyle "‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girmemesi" için, bu kabulü savunmaya

devam etmektedirler.

Canl›lar›n kökenine materyalist bir ön yarg› ile bakmayan insanlar ise,

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 185

Harun Yahya (Adnan Oktar)

flu aç›k gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canl›lar, üstün bir güç, bilgi ve akla sahip

olan bir Yarat›c›n›n eseridirler. Yarat›c›, tüm evreni yoktan var eden, en kusur-

suz biçimde düzenleyen ve tüm canl›lar› yarat›p flekillendiren Allah't›r.

Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili Büyüsüdür

Burada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yarg›s›z, hiçbir ideolojinin etki-

si alt›nda kalmadan, sadece akl›n› ve mant›¤›n› kullanan her insan, bilim ve

medeniyetten uzak toplumlar›n hurafelerini and›ran evrim teorisinin inan›l-

mas› imkans›z bir iddia oldu¤unu kolayl›kla anlayacakt›r.

Yukar›da da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, büyük bir varilin

içine birçok atomu, molekülü, cans›z maddeyi dolduran ve bunlar›n kar›fl›-

m›ndan zaman içinde düflünen, akleden, bulufllar yapan profesörlerin, üni-

versite ö¤rencilerinin, Einstein, Hubble gibi bilim adamlar›n›n, Frank Sinatra,

Charlton Heston gibi sanatç›lar›n, bunun yan› s›ra ceylanlar›n, limon a¤açla-

r›n›n, karanfillerin ç›kaca¤›na inanmaktad›rlar. Üstelik, bu saçma iddiaya ina-

nanlar bilim adamlar›, profesörler, kültürlü, e¤itimli insanlard›r. Bu nedenle

evrim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifadesini

kullanmak yerinde olacakt›r. Çünkü, dünya tarihinde insanlar›n bu derece

akl›n› bafl›ndan alan, ak›l ve mant›kla düflünmelerine imkan tan›mayan, göz-

lerinin önüne sanki bir perde çekip çok aç›k olan gerçekleri görmelerine en-

gel olan bir baflka inanç veya iddia daha yoktur. Bu, eski M›s›rl›lar›n Günefl

Tanr›s› Ra'ya, Afrikal› baz› kabilelerin totemlere, Sebe halk›n›n Günefl'e tap-

mas›ndan, Hz. ‹brahim'in kavminin elleri ile yapt›klar› putlara, Hz. Musa'n›n

kavminin alt›ndan yapt›klar› buza¤›ya tapmalar›ndan çok daha vahim ve ak›l

almaz bir körlüktür. Gerçekte bu durum, Allah'›n Kuran'da iflaret etti¤i bir

ak›ls›zl›kt›r. Allah, baz› insanlar›n anlay›fllar›n›n kapanaca¤›n› ve gerçekleri

görmekten aciz duruma düfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayet-

lerden baz›lar› flöyledir:

fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez;

inanmazlar. Allah, onlar›n kalplerini ve kulaklar›n› mühürlemifltir; göz-

lerinin üzerinde perdeler vard›r. Ve büyük azap onlarad›r. (Bakara Sure-

si, 6-7)

…Kalpleri vard›r bununla kavray›p-anlamazlar, gözleri vard›r bununla

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR186

görmezler, kulaklar› vard›r bununla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir,

hatta daha afla¤›l›kt›rlar. ‹flte bunlar gafil olanlard›r. (Araf Suresi, 179)

Allah Hicr Suresi'nde ise, bu insanlar›n mucizeler görseler bile inanma-

yacak kadar büyülendiklerini flöyle bildirmektedir:

Onlar›n üzerlerine gökyüzünden bir kap› açsak, ordan yukar› yükselseler

de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmifl bir toplulu-

¤uz" diyeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)

Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olmas›, insanla-

r›n gerçeklerden bu kadar uzak tutulmalar› ve 150 y›ld›r bu büyünün bozul-

mamas› ise, kelimelerle anlat›lamayacak kadar hayret verici bir durumdur.

Çünkü, bir veya birkaç insan›n imkans›z senaryolara, saçmal›k ve mant›ks›z-

l›klarla dolu iddialara inanmalar› anlafl›labilir. Ancak dünyan›n dört bir ya-

n›ndaki insanlar›n, fluursuz ve cans›z atomlar›n ani bir kararla biraraya gelip;

ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, ak›l ve fluur gösterip kusursuz bir sis-

temle iflleyen evreni, canl›l›k için uygun olan her türlü özelli¤e sahip olan

Dünya gezegenini ve say›s›z kompleks sistemle donat›lm›fl canl›lar› meydana

getirdi¤ine inanmas›n›n, "büyü"den baflka bir aç›klamas› yoktur. Nitekim,

Allah Kuran'da, inkarc› felsefenin savunucusu olan baz› kimselerin, yapt›kla-

r› büyülerle insanlar› etkilediklerini Hz. Musa ve Firavun aras›nda geçen bir

olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Firavun'a hak dini anlatt›¤›nda, Fira-

vun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile insanlar›n topland›¤› bir yer-

de karfl›laflmas›n› söyler. Hz. Musa, büyücülerle karfl›laflt›¤›nda, büyücülere

önce onlar›n marifetlerini sergilemelerini emreder. Bu olay›n anlat›ld›¤› ayet

flöyledir:

(Musa:) "Siz at›n" dedi. (Asalar›n›) at›verince, insanlar›n gözlerini büyü-

leyiverdiler, onlar› dehflete düflürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getir-

mifl oldular. (Araf Suresi, 116)

Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yapt›klar› "aldatmacalar"la -Hz.

Musa ve ona inananlar d›fl›nda- insanlar›n hepsini büyüleyebilmifllerdir. An-

cak, onlar›n att›klar›na karfl›l›k Hz. Musa'n›n ortaya koydu¤u delil, onlar›n bu

büyüsünü, Kuran'daki ifadeyle "uydurduklar›n› yutmufl" yani etkisiz k›lm›fl-

t›r:

EE VV RR ‹‹ MM YY AA NN II LL GG II SS II 187

Harun Yahya (Adnan Oktar)

Biz de Musa'ya: "Asan› f›rlat›ver" diye vahyettik. (O da f›rlat›verince) bir

de bakt›lar ki, o bütün uydurduklar›n› derleyip-toparlay›p yutuyor. Böy-

lece hak yerini buldu, onlar›n bütün yapmakta olduklar› geçersiz kald›.

Orada yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak tersyüz çevrildiler.

(Araf Suresi, 117-119)

Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanlar› büyüleyerek etkileyen

bu kiflilerin yapt›klar›n›n bir sahtekarl›k oldu¤unun anlafl›lmas› ile, söz konu-

su insanlar küçük düflmüfllerdir. Günümüzde de bir büyünün etkisiyle, bi-

limsellik k›l›f› alt›nda son derece saçma iddialara inanan ve bunlar› savunma-

ya hayatlar›n› adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler tam

anlam›yla a盤a ç›kt›¤›nda ve "büyü bozuldu¤unda" küçük duruma düflecek-

lerdir. Nitekim yaklafl›k 60 yafl›na kadar evrimi savunan ve ateist bir felsefeci

olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Malcolm Muggeridge evrim teorisi-

nin yak›n gelecekte düflece¤i durumu flöyle aç›klamaktad›r:

Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uyguland›¤› alanlarda, gelece¤in

tarih kitaplar›ndaki en büyük espri malzemelerinden biri olaca¤›na ikna

oldum. Gelecek kuflak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inan›lmaz

bir safl›kla kabul edilmesini hayretle karfl›layacakt›r. 153

Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yak›n bir gelecekte insanlar "tesa-

düfler"in ilah olamayacaklar›n› anlayacaklar ve evrim teorisi dünya tarihinin

en büyük aldatmacas› ve en fliddetli büyüsü olarak tan›mlanacakt›r. Bu flid-

detli büyü, büyük bir h›zla dünyan›n dört bir yan›nda insanlar›n üzerinden

kalkmaya bafllam›flt›r. Art›k evrim aldatmacas›n›n s›rr›n› ö¤renen birçok in-

san, bu aldatmacaya nas›l kand›¤›n› hayret ve flaflk›nl›kla düflünmektedir.

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR188

Dediler ki: "Sen Yücesin, bize ö¤retti¤inden baflka bizim

hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herfleyi bilen, hüküm

ve hikmet sahibi olans›n."

(Bakara Suresi, 32)

Harun Yahya (Adnan Oktar)

189

1- Robert Wright, The Moral Animal, VintageBooks, New York: 1994, s.7

2- Anton Pannekoek, Marxism and Darwinism,Çeviri: Nathan Weiser, Chicago, Charles H.Kerr &Company, 1912, http://csf.colora-do.edu/psn/marx/Other/Pannekoek/Arc-hive/1912-Darwin/

3- Theodore D. Hall, The Scientific Backgroundof the Nazi Race Purification Program,http://www.trufax.org/avoid/nazi.html)

4- Francis Darwin, The Life and Letters of Char-les Darwin, D. Appleton and Co., 1896, cilt 2,s.294

5- Stephen Jay Gould, The Mismeasure of Man,W.W. Norton and Company, New York, 1981,s.72

6- Jacques Barzun, Darwin, Marx, Wagner, Gar-den City, NY: Doubleday, 1958 s.94-95, s. 70

7- A.E. Wilder-Smith, Man's Origin Man's Des-tiny, The Word for Today, s.166

8- Charles Darwin, The Descent of Man, 2. bas-k›, New York, A L. Burt Co., 1874, s. 178

9- Charles Darwin, ‹nsan›n Türeyifli, s. 171

10- J.H.M. Beattie, R. Godfrey Lienhardt, Stu-dies in Social Anthropology: Essays in Me-mory of E.E. Evans Pitchard, Oxford: Claren-don Press, 1975, s.10-11

11- Benjamin Farrington, What Darwin ReallySaid, London: Sphere Books, 1971, ss. 54-56

12- James Ferguson, The Laboratory of Racism,New Scientist, vol. 103, 27 Eylül 1984, s. 18)

13- Lalita Prasad Vidyarthi, Racism, Scienceand Pseudo-Science, Unesco, France, Vendô-me, 1983. s. 54

14- Rebekah E. Sutherland, Social Darwinism,http://www.rebsutherland.com/SocialDar-winism.htm

15- Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin, W.W. Norton & Company, New York 1992, s.217

16- Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin, s.218

17- Alaeddin fienel, Irk ve Irkç›l›k Düflüncesi,Ankara:Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1993

18- Jacques Attali, 1492, Çev: Mehmet Ali K›-l›çbay, 1.b. ‹stanbul: Yap› Kredi Yay›nlar›,Ekim 1992, s.197

19- François de Fontette, Irkç›l›k, Çev., HaldunKaryol, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 1991, s.40-41

20- James Joll, Europe Since 1870: An Internati-onal History, Penguin Books, Middlesex,1990, s. 102-103

21- Kenneth J. Hsu., Geology, Nisan 1987, s. 377

22- Süleyman Kocabafl, Hindistan Yolu ve PetrolU¤runa Yap›lanlar: Türkiye ve ‹ngiltere, 1.bas-k›, ‹stanbul: Vatan Yay›nlar›, 1985, s. 231

23- Francis Darwin, The Life and Letters of Char-les Darwin, Vol.I, 1888. New York D. Apple-ton and Company, s.285-286

24- Henry Morris, The Long War Against God,8.b. Michigan: Baker Book House, Mart 1996,s. 70

25- Henry Morris, The Long War Against God, s.70

26- Thomas Gossett, Race: The History of an Ideain America, Dallas: Southern Methodist Uni-versity Press, 1963, s.188

27- Alaeddin fienel, Irk ve Irkç›l›k Düflüncesi,Ankara:Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1993, s. 85-90

28- Henry Fairfield Osborn, The Evolution ofHuman Races, Natural History, Ocak/fiubat1926; Natural History yeniden bas›m, Nisan1980, s. 129

29- François de Fontette, Irkç›l›k, Çev., HaldunKaryol, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 1991, s.101

30- François de Fontette, Irkç›l›k, s. 105

31- Jani Roberts, How new-Darwinism justifi-ed taking land from Aborigines and murde-ring them in Australia,http://www.gn.apc.org/inquirer/ausra-ce.html

32- Jani Roberts, How new-Darwinism justifi-ed taking land from Aborigines and murde-ring them in Australia,http://www.gn.apc.org/inquirer/ausra-ce.html

33- Jani Robert, How new-Darwinism JustifiedTaking Land From Aborigines and Murde-ring Them in Australia,http://www.gn.apc.org/inquirer/ausra-ce.html

34- Creation ex nihilo, Vol 14, No. 2, March-May 1992, s. 17

35- Philips Verner Bradford, Harvey Blume,Oto Benga, The Pygmy in the Zoo, Canada,Ekim 1993 s. 269

36- Philips Verner Bradford, Harvey Blume,Oto Benga, The Pygmy in the Zoo, Canada,Ekim 1993, s. 267

37- Philips Verner Bradford, Harvey Blume,Oto Benga, The Pygmy in the Zoo, Canada,Ekim 1993, s.266

38- Philips Verner Bradford, Harvey Blume,Oto Benga, The Pygmy in the Zoo, Canada,Ekim 1993, s. 259

39- Bryan Appleyard, Brave New Worlds, Har-

NOTLAR

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR190per Collins Publishers, London 1999, s. 49-50

40- Burns, Ça¤dafl Siyasal Düflünceler 1850-1950,s.446; Alaeddin fienel, Irk ve Irkç›l›k Düflünce-si, Ankara:Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1993,ss.62-6

41- Carl Cohen, Communim, Fascism and De-mocracy, New York: Random House Publis-hing, 1967, ss.408-409

42- www.trueorigin.org/holocaust.ht

43- L.H. Gann, Adolf Hitler, The Complete Totali-tarian, The Intercollagiate Review, Sonbahar1985, s. 24; Henry Morris, The Long War Aga-inst God, 8.b. Michigan: Baker Book House,Mart 1996, s. 78

44- K. Ludmerer., Eugenics, In: Encyclopedia ofBioethics, Edited by Mark Lappe, The FreePress, New York, s. 457, 1978; www.trueori-gin.org/holocaust.htm

45- G. Stein., Biological science and the roots ofNazism, American Scientist 76(1):s. 54, 1988;Jerry Bergman, Darwinism and the Nazi RaceHolocaust, http://www.trueorigin.org/holo-caust.htm

46- Adolf Hitler, Mein Kampf, München: VerlagFranz Eher Nachfolger, 1993, s. 44, 447-448;A.E. Wilder Smith, Man's Origin, Man's Des-tiny, The Word For Today Publishing 1993, s.163, 164

47- Jerry Bergman, Darwinism and The Nazi Ra-ce Holocaust, http://www.trueorigin.org/ho-locaust.htm)

48- http://www.trufax.org/avoid/nazi.htmlscientific background of nazizm

49- Henry Morris, The Long War Against God, s.78; Francis Schaeffer, How Shall We Then Li-ve?, New Jersey, Revell Books, Old Tappan,1976, s. 151

50- John J. Michalczyk (editor), Nazi Medicine:In The Shadow of The Reich (belgesel film),First Run Features, New York, 1997

51- George Stein, American Scientist, vol. 76,Ocak/fiubat 1988, s. 52

52- Sir Arthur Keith, Evolution and Ethics,1947, s. 246

53- Robert Clark, Darwin: Before and After,Grand Rapids International Press, Grand Ra-pids, MI, 1958. s.115

54- J. Tenenbaum., Race and Reich, TwaynePub., New York, p. 211, 1956; Jerry Bergman,Darwinism and the Nazi Race Holocaust,http://www.trueorigin.org/holocaust.htm

55- Francis Schaeffer, How Shall We Then Live?,Old Tappan, N.J.Revell, 1976, s. 151; HenryM. Morris, The Long War Against God, s. 78

56- Adolf Hitler, Hitler's Secret Conversations

1941–1944, With an introductory essay onThe Mind of Adolf Hitler by H.R. Trevor-Ro-per, Farrar, Straus and Young, New York, s.117, 1953; Jerry Bergman, Darwinism and theNazi Race Holocaust, http://www.trueori-gin.org/holocaust.htm

57- Daniel Gasman, The Scientific Origins of Na-tional Socialism: Social Darwinism in Ernst Ha-eckel and the German Monist League, NewYork: American Elsevier Press, 1971, s. 168

58- Henry Morris, The Long War Against God:The History and the Impact of the Creation, Evo-lution, Conflict, 8.bask›, Michigan: Baker Bo-ok House, Mart 1996, s. 81

59- Denis Mack Smith, Mussolini, s. 14

60- John P. Diggins, Mussolini and Fascism, s. 15

61- Ça¤dafl Liderler Ansiklopedisi, 2. cilt, s.669

62- James Joll, Europe Since 1870: An Internati-onal History, Penguin Books, Middlesex,1990, s. 164

63- Anthony Smith, ‹nsan, Yap›s› ve Yaflam›,Remzi Kitapevi, ‹stanbul, 1979, s. 33

64- A.E. Wiggam, The New Dialogue of Science,Garden Publishing Co., Garden City, NY, p.102, 1922; Jerry Bergman, Darwinism and theNazi Race Holocaust, http://www.trueori-gin.org/holocaust.htm

65- Robert Clark, Darwin: Before and After,Grand Rapids International Press, Grand Ra-pids, MI, 1958., s. 115-116; Jerry Bergman,Darwinism and the Nazi Race Holocaust,http://www.trueorigin.org/holocaust.htm

66- http://www.trueorigin.org/holoca-ust.htm

67- Earnst Haeckel, The History of Creation: Orthe Development of the Earth and Its Inhabitantsby the Action of Natural Causes, Appleton,New York, 1876, s. 170; Jerry Bergman, Dar-winism and the Nazi Race Holocaust,http://www.trueorigin.org/holocaust.htm

68- Theodore D. Hall, The Scientific Backgro-und of the Nazi Race Purification Program,http://www.trufax.org/avoid/nazi.html

69- http://www.fixedearth.com/hlsm.html

70- Max Nordau, The Philosophy and Morals ofWar, North American Review 169 (1889):794cited in hofstadter, social darwinism, s.171)

71- Tempo, 14 Temmuz 1991

72- http://chefsseite.tsx.org/

73- San Francisco Examiner, 1 Nisan 1997

74- Conway Zirkle, Evolution, Marxian Biologyand the Social Scene, Philadelphia; the Uni-versity of Pennsylvania Press, 1959, s.527

75- Marx ve Engels, Mektuplar, s. 426

Harun Yahya (Adnan Oktar)

NN OO TT LL AA RR 19176- Marks Engels, Mektuplar, cilt 2, s.126

77- Conway Zirkle, Evolution, Marxian Bi-ology, and the Social Scene (Philadelphia:University of Pennsylvania Press, 1959), ss.85-87.

78- Engels, Ütopik Sosyalizm-Bilimsel Sosyalizm,Sol Yay›nlar›, 1990, s.85)

79- Gertrude Himmelfarb, Darwin and the Dar-winian Revolution, London: Chatto & Win-dus, 1959, s. 348

80- Marx-Engels, Seçme Yap›tlar 3, Sol Yay›nla-r›, s. 156

81- Conway Zirkle, Evolution, Marxian Biologyand the Social Scene, Philadelphia; the Uni-versity of Pennsylvania Press, 1959, s.85-86

82- Tom Bethell, Burning Darwin to Save Marx,Harper's Magazine, December 1978, s.31-38

83- Karl Marx Biyografi, Öncü Yay›nevi, s. 368

84- John N. Moore, The Impact of Evolution onthe Soc›al Sciences, Impact No. 52,www.icr.org/pubs/imp/imp-52.htm

85- http://www.fixedearth.com/hlsm.html

86- Alan Woods, Ted Grant, Marxism and Dar-winism, London:1993

87- Kent Hovind, The False Religion of Evoluti-on, http://www.hsv.tis.net/….ke4vol/evol-ve/ndxng.html (Bu kitap sadece internetteyay›nlanm›flt›r.)

88- E. Yaroslavsky, Landmarks in the Life of Sta-lin, Moscow: Foreign Languages Publishinghouse, 1940, s. 8.; Paul G. Humber, Stalin'sBrutal Faith, Vital articles on Science/Creati-on ekim 1987, ‹mpact No. 172

89- E. Yaroslavsky, Landmarks in the Life of Sta-lin, ss. 8-12.

90- K. Mehnert, Kampf um Mao's Erbe, Deutsc-he Verlags-Anstalt, 1977

91- http://www.fixedearth.com/hlsm.html

92- Robert Milner, Encyclopedia of Evolution1990 s.81

93- Michael Ruse: The Long March of Darwin,New Scientist 103 (16 A¤ustos 1984): 35;Henry M. Morris, The Long war Against God,s.85-86

94- David Jorafsky, Soviet Marxism and NaturalScience, 1961 s.4

95- N. Werth, "Le Pouvoir soviétique et l'Egli-se ortnodoxe de la collectivisation à la Cons-titution de 1936", Revue d'études comparati-ves Est-Quest, 1993, no.3-4, s.41-49 (StéphaneCourtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Panné,Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Jean-

Louis Margolin, Komünizmin Kara Kitab›, Do-¤an Kitapç›l›k A.fi., s. 227)

96- Samuel T. Francis, Sovyet Strategy of Terror,s. 54

97- V.I. Lenin, Marks-Engels–Marksizm, Ankara:Sol Yay›nlar›, Çev: Vahap Erdo¤du, 1976, s.428

98- V. ‹. Lenin, Collected Works, Moscow, Cilt 9s. 346

99- V. ‹. Lenin, Collected Works, Moscow, cilt 35,s. 238

100- Pravda Gazetesi, 26 Ekim 1918

101- V.‹. Lenin, Polnoye sobraniye soçineniy,Moskova, 1958-1966, cilt XXXV,s.311 (Stépha-ne Courtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Pan-né, Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Je-an-Louis Margolin, Komünizmin Kara Kitab›,Do¤an Kitapç›l›k A.fi., s. 82)

102- Ann Arbor, Leon Troçki, Terörizm ve Komü-nizm, University of Michigan, 1963, s. 58

103- Protokoli, zasedanii VS‹K 4-soz›va(MYK'nin 4. oturumunun Protokolleri,) Mos-kova, 1918, s. 250

104- Harrison E. Salisbury, "Reading The Gu-lag Archipelago is like no other reading ex-perience of our day," Book-of-the-MonthClub NEWS, Midsummer, 1974, ss. 4,5.

105- Komünizmin Kara Kitab›, s. 134-135

106- Komünizmin Kara Kitab›, s. 135

107- Krasniy Meç, no.1, 18 A¤ustos 1919, s.1

108- Komünizmin Kara Kitab›, s. 159-160

109- Julian Gorkin, Les Communistes contre larévolution espagnole, Belfond, 1978, s.181Komünizmin Kara Kitab›, s. 439

110- Komünizmin Kara Kitab›, s. 48

111- Komünizmin Kara Kitab›, s. 617

112- Komünizmin Kara Kitab›, s. 17

113- P.J. Darlington, Evolution for Naturalists,1980, s. 243-244

114- 6 Edward E. Ericson, Jr., "Solzhenitsyn -Voice from the Gulag", Eternity, October1985, ss. 23, 24.

115- Alaeddin fienel, Irk ve Irkç›l›k Düflüncesi,Ankara: Belem ve Sanat Yay›nlar›, 1993, s. 61

116- Herbert Spencer, Social Status, 1850, s.414-415

117- The Challenge of Facts and Other Essays,as quoted in Mason Drukman, Communityand Purpose in America: An Analysis ofAmerican Political Theory, New York:McGraw-Hill, 1971, s. 202.]

DD AA RR WW II NN ‹‹ ZZ MM ’’ ‹‹ NN ‹‹ NN SS AA NN LL II ⁄⁄ AA GG EE TT ‹‹ RR DD ‹‹ ⁄⁄ ‹‹ BB EE LL AA LL AA RR192

118- R. Milner, Encyclopedia of Evolution 1990s:412

119- Thomas F. Gossett, Race: The History of anIdea in America, Dallas: Southern MethodistUniversity Press, 1963, s. 170

120- Chauncey Depew, My Memories of EightyYears, (NY:1922), s.383-384

121- James Hill, Highways of Progress (NY:1910)s. 126, 137

122- Andrew Carneige, Autobiography, Bos-ton 1920, s. 327, bkn. Hofstadter Social Dar-winism, s.45

123- Andrew Carneige, Wealth, North AmericanReview 148, 1889, s. 655-657

124- Kenneth J. Hsu, Darwin's Three Mistakes,Geology, vol.14, June 1986, ss.532-534

125- Bolton Davidheiser, W E Lemmerts (ed)Scientific Studies in Special Creationism,1971 s. 338-339.

126- H. Enoch, Evolution or Creation, 1966 s.145

127- Erns Mayr, "Interview", Omni, Mart/Ni-san 1988, s. 46; Henry M. Morris, John D.Morris, The Modern Creation Triology, 3.cilt,s. 12

128- Ken Ham, The Lie Evolution, 15. Bask›,Master Books, Nisan 1997, s. 84

129- Theodosius Dobzhansky, Ethics and Valu-es in Biogical and Cultural Evolution, Zygon,the Journal of Religion and Science, Los An-geles Times'da yay›nland›¤› flekliyle al›nm›fl-t›r, bölüm 4 (Haziran 16, 1974), s. 6; (ThatTheir words, s.413)

130- Robert T Clark ve James D Bales, Why Sci-etist Accept Evolution, 1966, s. 64

131- Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin, s.223

132- Richard Dawkins, Unweaving The Rain-bow, Houghton Mifflin Company Newyork,1998, s. ix)

133- Earth watch, Mart 1989, s. 17; Henry Mor-ris, The Long War against God, s. 57

134- Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolu-tion and The Origin of Life, New York: MarcelDekker, 1977. s. 2

135- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936)New York, Dover Publications, 1953 (Rep-rint), s.196

136- "New Evidence on Evolution of Early At-mosphere and Life", Bulletin of the American

Meteorological Society, cilt 63, Kas›m 1982, s.1328-1330.

137- Stanley Miller, Molecular Evolution of Life:Current Status of the Prebiotic Synthesis ofSmall Molecules, 1986, s. 7

138- Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998, s. 40

139- Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth,Scientific American, cilt 271, Ekim 1994, s. 78

140- Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Univer-sity Press, 1964, s. 189

141- Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Univer-sity Press, 1964, s. 184.

142- B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylva-nia: The Banner Of Truth Trust, 1988.

143- Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Univer-sity Press, 1964, s. 179

144- Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Re-cord", Proceedings of the British GeologicalAssociation, cilt 87, 1976, s. 133

145- Douglas J. Futuyma, Science on Trial, NewYork: Pantheon Books, 1983. s. 197

146- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower,New York: Toplinger Publications, 1970, ss.75-94; Charles E. Oxnard, "The Place of Aust-ralopithecines in Human Evolution: Grounds forDoubt", Nature, cilt 258, s. 389

147- J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: ErnstMayr", Scientific American, Aral›k 1992

148- Alan Walker, Science, vol. 207, 1980, s.1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1st ed.,New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s. 221; M.D. Leakey, Olduvai Gorge, vol. 3, Cambrid-ge: Cambridge University Press, 1971, s. 272

149- Time, Kas›m 1996

150- S. J. Gould, Natural History, vol. 85, 1976,s. 30

151- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower,New York: Toplinger Publications, 1970, s. 19

152- Richard Lewontin, "The Demon-HauntedWorld", The New York Review of Books, 9 Ocak,1997, s. 28.

153- Malcolm Muggeridge, The End of Chris-tendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980,s.43