64

KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr
Page 2: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Bu S

KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Ýki Ayda Bir YayýnlanýrYaygýn Ulusal Süreli

ISSN:1302-0803

YIL:11 SAYI: 55

MART - NÝSAN 2005

Basým Yeri ve TarihiAnkara - 01 Nisan 2005

ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝVAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ

A.Þemsettin ATEÞ

GENEL YAYIN YÖNETMENÝÝsmail PALAKOÐLU

YAZI ÝÞLERÝNDEN SORUMLU MÜDÜRAhmet DEMÝR

REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER Adem ÖZYILMAZ - Ahmet KARACA

Þükrü ÞAHÝN - Ali KARABACAKÝbrahim GÖKMEÞE

KAPAK Hücre-i Saadet

TEKNÝK YAPIM

Ajans B/ Darende Tel:615 17 55

BASIM-YAYIM-YÖNETÝMDAÐITIM-PAZARLAMA

VÝSAN Ýktisadi ÝþletmesiZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

44700 Darende / MALATYATel: (422) 615 15 00 Fax: (422) 615 28 79

http//www.somuncubaba.net

DAÐITIM DPP

RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72

GMK Bulvarý 53/6 Maltepe/ANKARA

BASKIBüyük Sanayi Cad. Alibey Ýþhaný No: 99/1

Ýskitler/ANKARAPoyraz Ofset (312) 384 19 42

Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý MesuldürKaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir.

Somuncu Baba

ADANA (322) 457 66 54AMASYA (358) 218 20 28ANKARA (312) 324 40 75 BURSA (224) 254 53 26ÇAYCUMA (372) 615 19 21 G.ANTEP (342) 234 21 45GÖLCÜK (532) 579 47 03 GEREDE (533) 385 66 01

ÝSTANBUL (216) 472 08 92ÝZMÝR (535) 616 95 93 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 221 00 26K.MARAÞ (344) 221 98 99ELBÝSTAN (532) 572 50 47 KARABÜK (542) 240 67 63KONYA (535) 597 53 05

MALATYA (536) 437 58 50MERSÝN (324) 320 06 11OSMANÝYE (328) 812 78 21 SAKARYA (264) 274 34 38 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝVAS (346) 224 53 08 TOKAT (356) 212 24 63TURHAL (356) 275 80 07

20

Ýrtibat Telefonlarý

Prof. Dr. Ali AKPINAR

PeygamberimizdenBize Kalanlar

Sadýk YALSIZUÇANLAR

Devran-ýRasulullah

8

Prof. Dr. Ali YILMAZ

Bir Na’t

19

Page 3: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Sayýda 55

32Vedat Ali TOK

ÞiirimizdeHz. Muhammed

Âþýk Ruhsatî'nin Hz. Muhammed'iKonu Alan Þiirleri

Sýnav KaygýsýylaBaþa Çýkma

56

Mustafa AKYOL

Musa TEKTAÞ

Saadetli Bir Bakýþ

28

Dr. Doðan KAYA36

Yayýncýdan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4Baþyazý / A.Þemsettin ATEÞÖvülen ve Sevilen . . . . . . . . . . . . . . . . . . .5Mektubat’tan11.Mektup . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6Prof. Dr. Ali AKPINARPeygamberimzden Bize Kalanlar . . . . . . . .8 Ýsmail PALAKOÐLUSahabeyi Kiramdan Hatýralar . . . . . . . . .13 Muhsin Ýlyas SUBAÞINa’t-ý Þerif . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .15Özcan ÜnlüHani O Býrakýp Giderken Bizi . . . . . . . . . .16Prof. Dr. Ali YILMAZBir Na’t-ý Þerif . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19Sadýk YALSIZUÇANLARDevraný Rasulullah . . . . . . . . . . . . . . . . .20Alim YILDIZO’na Selamýmý Bari Sen Ulaþtýr . . . . . . .24Bekir OðuzbaþaranPeygamberimi Seviyorum . . . . . . . . . . .26Musa TEKTAÞSaadetli Bir Bakýþ . . . . . . . . . . . . . . . . . .28Vedat Ali TOKÞiirimizde Hz. Muhammed . . . . . . . . . . .32Dr. Doðan KAYAAþýk Ruhsati’nin Hz. Muhammed’i KonuAlan Þiirleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .36Necmettin SARIOÐLUSeyyid Halil Hamdi Paþa (K.S) . . . . . . . .38M. Halistin KUKULNa’t . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .39Ýbrahim ÞAHÝNSalavat-ý Þerife . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40 Yrd. Doç. Dr. Zülfikar GÜNGÖRKültür ve Edebiyatýmýzda Nevruz . . . . . .42Resul KESENCELÝAziz Mahmut Hüdayi-II . . . . . . . . . . . . . .46Ümit Fehmi SORGUNLUAltýn Taç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .49Örnek Hayat / Muhammed HALICIMus’ab Bin Umeyr . . . . . . . . . . . . . . . . .52Raziye SAÐLAMÝstanbul’un Sahibi var . . . . . . . . . . . . . . .54Mustafa AKYOLSýnav Kaygýsýyla Baþa Çýkma . . . . . . . . .56Rýfat ArazDavet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .58Nuran ÖZDENSaadet Yuvasý . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .59Kevser BÂKÝTelevizyon ve Çocuklarýmýz . . . . . . . . . . .60Sýdýka SARIYemek Tarifi - Karnýyarýk . . . . . . . . . . . . .63

Page 4: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Mart - Nisan 2005

Yayýncýdan

Somuncu Baba 4

Sevgili Somuncu Baba Dostlarý...

e-mail: [email protected]

Page 5: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 5

Baþyazý

Övülen ve Sevilen..

Page 6: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 20056

Ey gözüm nuru Ömer, Hazma, Hasan, Size bir hayr-ý cezîl ü ahsen

Tavsiye etmeðe ettim niyetYani her hâl üzre emniyet

Can ile raðbet eden eden ehl-i vefâOla indinde Hudâ’nýn âlâ

Çünkü Mevlâ’yý Azîz-i alâmEder ol kimseye elbet ikram

Kim ki hayr üzre olur hayrý severHayr iþi iþlemeðe dâim ever

Cedd-i pâkim o veliy-yi EkremYani Þeyh Hamid-i gavsý a’zâm

Himmeti âleme gün gibi âyânKadr-i menziletine yok pâyân

Nice erbâb-ý kerem sa’y ü beliðEderek kadrini kýldý terfi

Yine bugün de vefâ ehli tamamEttiler halli halýnca ikram

Ne güzel her yaný ta’mir olduBenzeyüp cennete tenvîr oldu

Yalnýz kaldý gaslhâne harâbYa’ni tâmirine ister esbâb

Aradýk çâre yüz urduk her anÇâresiz derd ile kaldýk her an

Kýrk tabak üstüne çinko lâzýmOlmadý kimse bu hayra âzým

Çün gönülden bu doðup geldi dileBî-garaz u bî-maraz sýhhat ile

Sizin emniyet idüp gönlünüzeÇâreye arz-ý tevessül ile size

Böyle can ile teþebbüs kýldýk Size yazmaðý muvâfýk bulduk

Ger kabûle görülürse þâyân Câna minnet bilüp eylen ityân

Zâyi olmaz ebedi hizmet olurBâis-i devlet olur rahmet olur

Yapýlan hizmetiniz câna deðerCan olur zülfü perîþâna deðer

Sizden akdem gider olur rahmetNe sa’âdet ü ne devlet elbet

Bâkî hürmetle muhabbetle selamEylerem çokca du’â hatm-ý kelam

“ve teâvenû ale’l-birri ve’t-takvâ”

Âyet-i celilesi hükmünce maddi vemanevi yardýmlarýnýz bizim gibi ayrýlýkderdine düþmüþ bir köleniz hakkýnda de-ðil midir zaten? Eðer periþan halimiz þim-diye kadar bir kez hayal edilseydi elbettehikmetli ve þanlý aðzýnýzdan edilecek iç-ten duanýzla þu dünyanýn karýþýklýðýndan,duyulan endiþeden kurtulup sizinle birlik-te olmak þerefine nail olurduk lakin öylebir kul deðiliz mekansýz kuþlara yuva olangönlünüzde muhabbetimiz yerleþmiþ

“Ýyilik ve takva hususunda birbirinizleyardýmlaþýn.” (Maide,2)

11. MektupMektubat’tan

Page 7: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 7

olup bir an hayalimiz ya gönlünüzden ve-yahut eþyanýn hakikatine göre gözleriniz-den geçsin ve o bir anlýk hayalin neticesi(mahsulü) bizim gibi isyan ile dopdolu ku-lunuz köleniz için bir baðýþlanma (maðfi-ret) sebebi olsun.

Ey ruhum câným!

Bilirsiniz ki Allah’a asi olan herkes gü-nahýndan kurtuluþ için alemin kýblesi-Hz.Ýbrahim’in bina ettiði- Kâbe’ye koþar.O tecelli mekaný, o asiler güruhunun(topluluðunu) günahkarlarý pislikten vegünahtan temizler. Benim gönlüm aleminkýblesi Beytullah’a yöneldi. Yarýn her nefe-si ona bir tecelli onun bir nefhasýdýr. Ýþteben de bu isyan yükümü Kâbe’ye ilete-yim o Harem-i Þerif’in eþiðine yüz koyup:

“Ey alemin sýðýnaðý, uyanýklarýn gönlü-nün kýblesi diyeyim.”

Bildim ki benden daha günahkar vesenden daha büyük sýðýnak yoktur. Dahabüyük sýðýnýlacak da yoktur. Ben bu ulugünahýmý sana getirdim ve Ýsmail’in canýgibi bu can da sana kurban olsun. Bu gü-nahkarý baðýþlamak senin lütfun olsun.

Hacýnýn zâde-yi aþk olduðu fahrýnda idiÞimdi telvîs-i sivâ kayd-ý meþâðýl görünür

Hilye-i nakd-i rýzâ mâderi kadrinde idiNeylese her ameli fiiline bâtýl görünür

Ol analar anasý râzý deðilse andan Fayda ne bence ona sûret-i kâmil görünür

Ne kadar zengin olup mal ile Kârun olsaYevme tüblâda boþ el yüz kara sâil görünür

Ömer’im daðda gezer baðda rýzâ yoldaþýNerede anda bu hasâil bu fezâil görünür

Ne yakasýn açacak müþkülü var ne halliNe revân-bahþýna bin fikri tesâsül görünürSaracak baðrýna yâr olsa sarar yâresineNerde ol merd-i muhayyel akd-i galâil görünür

Yediði balý alýp gözönüne baksa o merdKendi kendince hep ümm-i rezâil görünür

Perde açýldý sanýr veçh-i nigârý göremezAna her gördüðü dil-dârý ne hâil görünür

Kana karýþtýracak olsa amel-i þeytânîNiçe bin tâ’at eder Hak yola bâtýl görünür

Aradan çýkmasa gayriyi çýkarmak müþkülKendi yok olsa kamû hall-i mesâil görünür

Söz ile bâþa çýkýp yâhut ayaða insen Amelin hâline hep þâhid-i âdil görünür

Sen desen de demesen de iþin âyine sanaHer kulun ettiði boynunda hamâil görünür

Çeþme-i âb-ý hayâta atýlýp Hýzr olanýnBir ilim bahþ olunur âleme fâzýl görünür

Pâk-dillikle erüp hazreti Selmân katre Ehl-i beyt zümresine gör nice dâhil görünür

Dedim ey zâr Hulûsî yine mest-i gamsýnDedi yârin yine ol lutfuna nâil görünür

*. Bu mektubun bir bölümü, Zonguldak’ta bulunanBalabanlý Davut Ömer, Hazma Seher ve AraboðluHasan Efendi’ye, bir bölümünü de, Balabanlý Antepeski hatim hocasý H. Mehmet Koçer’e yazmýþlardýr.

Mektubu günümüz Türkçe’siyle sadeleþtirenler:Yrd.Doç.Dr.Cemil GÜLSEREN Yrd.Doç.Dr.Halil Ýbrahim HAKSEVER

Dipnotlar:

Page 8: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 20058

Din ve Hayat

ugün toplumumuzda eksik ve yanlýþ din anlayýþlarýnýn biruzantýsý olarak farklý Allah ve Peygamber anlayýþlarýnarastlamak mümkündür. Þöyle ki; insanüstü bir varlýk ha-line getirilerek, hayatý bizler tarafýndan yaþanýlamaz birütopyaya dönüþtürülen peygamber anlayýþý yanlýþ ve sa-kattýr. Bu anlayýþ peygamberi uçurup buharlaþtýrmýþ veonun hayatýný ütopya haline dönüþtürmüþtür. Sonuçta, ‘Opeygamberdi, öyle yaþamak zorundaydý, biz onun gibiolamayýz, onun yaptýklarýný yapamayýz’ gibi anlamsýz sa-vunma mekanizmalarý geliþtirilmiþtir.

Peygamberi sýradan bir insanmýþ gibi gören, onu birpostacý seviyesine düþüren ve onu devre dýþý býrakan pey-gamber anlayýþý da yanlýþ ve sakattýr. Buna göre, Peygam-ber týpký bir postacý gibi, Allah’tan aldýðý ilâhî mesajý in-sanlara ulaþtýrmýþ ve onun iþi bitmiþtir. O’nu tanýmaya,onu anlamaya, onu izlemeye gerek yoktur. Hz. Peygam-ber yirmi üç yýllýk peygamberlik hayatýnda sanki hiç ko-nuþmamýþ gibi, onun sözleri etrafýnda tereddüt ve þüpheuyandýran bu anlayýþ da peygamberi basite indiren yanlýþbir anlayýþtýr.

Prof. Dr. Ali AKPINAR

Bize Kalanlar

B

Peygamberimizden

Foto

: Hul

ûsi G

ÜLS

EREN

Page 9: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 9

Doðru peygamber anlayýþý ise, peygamberi bi-zim gibi bir insan gören, ama onu sýradan bir insanseviyesine düþürmeyen anlayýþtýr. Evet peygamberbizim gibi bir insandýr. Bize, bizim aramýzdan seçi-lip gönderilmiþ bir insan. Ama o kendisine vahyedi-len, Yüce Allah ile iletiþim kuran bir insandýr. O birbeþerdir, ama sýradan herhangi bir beþer deðildir.Týpký taþlar içerisindeki yakut taþý gibi, deðerli, kýy-metli ve seçkin bir beþerdir. “De ki: Ben de sizin gi-bi bir insaným. Þu kadar var ki bana, ilahýnýzýn sade-ce bir tek ilah olduðu vahyediliyor..”1

O, Allah’ýn en seçkin kulu ve son peygamberidir.Fizikî, aklî, ahlakî tüm güzellikler O’nda toplanmýþtýr.Ýnsanlýk sevdalýsý O insan; insanlýðý, çaðýrdýðý hayatýen güzel þekilde önce kendi yaþamýþ ve bu konuda engüzel örnekler sunmuþtur. “And olsun ki, Allah’a veahirete kavuþmayý uman ve Allah’ý çokça anan kimse-ler için, Allah’ýn Rasülü en güzel örnektir.”2

Allah’ýn son elçisi Hz. Muhammed (s.a.v), Allahkelamý Kur’ân’ý bize en doðru ve en güzel bir bi-çimde açýklayan ve onun nasýl hayata geçirileceðinibize gösteren bir rehberdir. Ona Kitap ile birliktehikmet de verilmiþtir. Hikmet, her þeyden önceKur’ân’ý doðru anlamak, anlatmak ve uygulamaktýr.Hz. Peygamberin söylediði her söz ve davranýþýndayanaðý Kur’ân’dýr. O, Kur’ân’a aykýrý ve ona tersdüþen bir þeyi ne söylemiþ ve ne de yapmýþtýr. Nite-kim bu konuda Said b. Cübeyr þunlarý söyler: “Hz.Peygamberden bana ulaþan her hadisin tasdikiniben, Allah’ýn kitabýnda gördüm. Peygamber ne söy-lemiþse o, Kur’ân’da mevcuttur.”

3

Peygamberimiz de þunlarý söyler: “Ýlerde sizdenbiri, koltuðuna kurulur, yanýnda benden bir hadis ri-vayet edildiðinde þöyle diyecektir: ‘Bizimle sizinaranýzda Allah’ýn kitabý var, biz onda helal gördü-ðümüzü helal, haram gördüðümüzü de haram kabulederiz..’ Dikkat edin! Allah Rasülünün haram kýldý-ðý da aynen Allah’ýn haram kýldýðý gibidir.”4

“Size iki þey býrakýyorum. Onlara tutunduðunuzsürece sapýtmazsýnýz. Onlar, Allah’ýn Kitabý ve benimsünnetimdir.”5

Çoðu insanýmýzýn yanlýþ ve eksik peygamber an-layýþýnýn sonucu bugün Hz. Peygamber (s.a.v) gere-ði gibi tanýnmýyor, yahut ona gereken deðer verilmi-yor, yahut da ona verilen deðer þu birkaç maddeninötesine geçmiyor. Ýþte ondan bize kalanlar ve insaný-mýzýn peygamber anlayýþý:

Page 10: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200510

Anlaþýlmadan okunan MuhammedîEzanlar, Tevhid ve Þehâdet Sözleri:

Her gün en az beþ kere tekrarlanan ve Ýslam’ýnþiârý (Müslümanlýk göstergesi) olan Ezân, Ýslam’ýntemellerini en veciz bir biçimde özetleyen cümleler-den oluþur. Bu cümlelerden biri de, ezanda iki kere

tekrarlanan “Eþhedü enne Muhammeden Rasülul-lah” (Ben tanýklýk ederim ki Hz. Muhammed Al-lah’ýn Rasülüdür) ifadesidir. Müslümanlýða giriþgöstergesi olan Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Þeha-det’te de bu cümle tekrarlanýr. Sýk sýk tekrarlanan bucümleleri, kaçýmýz bilinçli bir biçimde okuyup söy-lüyor acaba! Söz gelimi hayatýmýzýn her alanýnda‘En büyük Allah’ oluyor mu, yoksa baþka büyüklerede mi yer veriyoruz? Allah’ýn Rasülü/elçisi olan Hz.Muhammed (s.a.v) gerçekten bizim de önderimiz,rehberimiz oluyor mu? Ezandaki ‘Haydin namaza,haydin kurtuluþa’ çaðrýsý bizi Allah ve Rasülünün be-lirlediði zamanlarda bizi namaza / cemaata götürebi-liyor mu?

Hýrka-ý þerifine ve diðer eþyalarýna saygý:Ona ait olan her þey, önemli ve saygýdeðerdir.

Ama onun eþyalarýna gösterilen saygýdan daha faz-lasýný onun kendisine göstermemiz, ona ümmet ol-mamýzýn gereðidir. Unutmayalým ki oðlunun isteðiüzere Peygamber döneminin baþ münafýðý Abdullahb. Übey’in cesedi, Hz. Peygamberin hýrkasýyla ke-fenlenmiþtir. Ama bu hýrkanýn ona bir faydasý olma-yacaktýr. Peygamberin yolunda gitmeyenlere dePeygamberin eþyalarý bir þey yapamaz. Nitekim bukonuda Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur: “Göm-leðim ve onun üzerine kýldýðým namaz, onu Rab-bimden gelecek azaptan kurtaramayacaktýr. Fa-kat ben, böyle yapmakla, onun kavminden pekçok kiþinin kalbini kazanýp Müslüman olmasýnýsaðladým.”

6

Hýlye-i Saadeti/ Þemâil-i Þerifine saygý:Hz. Peygamberin güzelliklerinin, isimlerinin,

onun râþid halifelerinin ve ehl-i beytinin isimlerininyazýlý olduðu tablolara hýlye denir.

7

Eskiden beri Müslüman evlerini onun hýlyelerisüsler, týpký bir peygamber posteri gibi. Ama onungüzelliklerini en güzel bir biçimde özetleyen bu tab-lolarý da anlamayýz çoðumuz. Bunlarý sadece bir sa-nat eseri ve süs aracý olarak asarýz duvarlara. Oysabize onu tanýtan þemâil-i þerifler, onu örnek ve mo-del almak için okunmalýydý. Onun Kur’ân ahlaký,bizim ahlakýmýz olmalýydý. Güvenilirliði, dürüstlü-ðü, vefakârlýðý, fedakârlýðý, yardýmseverliði, dostlu-ðu, adaletseverliði, aydýnlatýcýlýðý, hayasý, edebi,zühdü, takvasý ve diðer tüm güzellikleriyle o, bizle-re örnek olmalý, hayatýmýza misafir olmalýydý.

Na’t-ý Þerif ve Mevlid-i Þerîfine Saygý:Onu anlatan pek çok güzel þiir yazýlmýþtýr ki

bunlara Na’t adý verilir. O’nun için yazýlan mevlid-ler de bu cümledendir. Doðumundan vefatýna kadarO’nun hayatýný anlatan en güzel mevlidleri Türktoplumu olarak biz yazmýþýz ve mevlidi coþkulu birbiçimde en güzel biz okuyup dinleriz. Çoðu zamanO’nun na’t, mevlid ve kasidelerini anlamadan okurve dinleriz. Oysa onu tanýtan bu güzel þiirler diriruhlara, canlýlýk kazandýrmak için okunmalýydý, bizise ölü ruhlara okumayý gelenek haline getirmiþiz.Mevlide O’nun doðum anlarý anlatýlan dizelerde týp-ký bir büyüðümüzü karþýlarcasýna ayaða kalkarýz.

Türkiye’de 2 milyon 826 bin 306 kiþi

Mehmet, 2 milyon 87 bin 134 kiþi

Mustafa, 1 milyon 734 bin 871 kiþi

Ahmet, 1 milyon 674 bin 448 kiþi Ali,

1 milyon 345 bin 828 kiþi Hüseyin

adýný taþýyor. Kadýnlarda ise Fatma,

Ayþe, Emine, Hatice ve Zeynep

isimlerinin en çok kullanýlan isimler

arasýnda olduðu görülüyor. Kadýnlarýn

4 milyon 199 bin 600’ü Fatma, 3

milyon 184 bin 45’i Ayþe, 2 milyon

509 bin 480’i Emine, 2 milyon 154

bin 569’u Hatice, 1 milyon 4 bin

704’ü Zeynep adýný taþýyor. Bkz. Bu

rakamlara Peygamberimizin ve

ashabýnýn diðer pek çok ismi dahil

deðildir.

Page 11: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

de Allah ve Peygamberinin ölçülerine uymayý hiçdüþünmeyiz, o tablolardaki hakikatleri anlamayý vegereklerini yerine getirmeyi hiç akýl etmeyiz..

O halde Peygamberden bizde kalanlarla, Pey-gamberden bizde olmasý gerekenleri bir kere dahagözden geçirip, yanlýþlarýmýzý düzeltmemiz, eksik-lerimizi tamamlamamýz gerekmektedir. Bunu, ka-birde hepimize sorulacak olan ‘Peygamberin kim’sorusu sorulmadan yapmamýz ise kaçýnýlmazdýr. Osoruya gerçek anlamda Müslüman olanlar “Pey-gamberim Muhammed’dir, ben onun peygamberli-ðine tanýklýk ederim, O bize Allah katýndan açýk bel-geler getirdi, ben onlara inandým ve gereklerini ye-rine getirdim” diye cevap verecektir. Ýnanmayanlaryahut münafýklar ise “Ben Muhammed’i fazla taný-mýyorum, insanlarýn onunla ilgili söyledikleri bazýþeyleri ben de söyledim” diyecekler ve bu cevap on-larý kurtaramayacaktýr.9

Þimdi kendimize, bizim Peygamberimizle ilgilibildiklerimiz, kulaktan dolma bilgiler mi, yoksa ger-çek bilgiler mi, sorusunu soralým!

Gerçek Anlamda Kutlu Doðum Nasýl Kutlanmalýdýr?

Hz. Muhammed, çok yönlü büyük bir insan, liderve önder. O’nun hayatý birkaç saate sýðmaz. O, Yü-ce Allah’ýn ününü/sanýný yücelttiði bir büyük kimse-dir.10

O, bir hakikat tanýðý, bir müjdeci, bir uyarýcý veher zaman herkese ýþýk saçan bir kandil olarak gön-derilmiþ bir peygamberdir.11

O’nun tanýklýðý, O’nun hakikat þahidi olmasý, Al-lah’ýn birliðine ve ahiretin varlýðýna tanýk olmasý ya-nýnda insanlarýn da üzerine bir tanýk olmasý demek-tir. O, alemlere rahmet olarak gönderilmiþ bir pey-gamberdir.12

Dolayýsýyla O’nun doðumunu tüm alemler kutla-malýdýr. O, Allah’ýn müminlere lütfudur.13

O’nun doðumu, doðum gününe sýðmayacak ka-dar kutlu ve bereketli bir doðumdur. O’nu her an an-malý, yaþamalý ve yaþatmalýyýz. O’na sunacaðýmýzen güzel doðum hediyesi, O’na yaraþýr bir ümmetolmak, O’nun sünnetlerini hayata geçirmektir. O,her namazda “Allah’ýn selam, rahmet ve bereketiüzerine olsun ey, Nebi!”; “Allahým, Muhammed’eve onun âline selam olsun.. Allah’ým, Muhammed veâlini bereketli kýl” diye andýðýmýz, kendisine selam

ve dua ettiðimiz bir kimse. O, ayný zamanda YüceAllah’ýn ve meleklerinin kendisine selam ettiði birkimsedir. Doðrusu Allah ve melekleri peygambereselam ederler. Ey inananlar! Siz de tam bir teslimi-yetle ve içtenlikle ona selam ve dua edin.”14

O’na selam ve salât okumak, O’na baðlý olduðu-muzu, onun izinde ve yolunda olduðumuzu belirt-mek demektir. O halde, onun izinde gidenler olaraksalatlarýmýzýn gereðini yerine getirelim.

Nitekim O’nun doðumunu kutlamaya tüm cihankatýlmýþtý. Göller çöl, çöller göl olmuþ, yeryüzü sü-perlerinin saray sütunlarý yýkýlmýþ, sönmeyen þirkateþleri sönmüþtü. Bu yüzden O’nun kutlu doðumucamilerden salonlara, oradan da hayatýn tüm alanla-rýna taþmalý. Doðduðu geceden tüm gece ve gündüz-lere yayýlmalýdýr. Her soluduðumuz hava, her yu-dumladýðýmýz su, her yediðimiz lokma nasýl bizdeyeni bir hücrenin oluþmasýný saðlýyorsa; Peygam-berle ilgili olarak duyduðumuz her bilgi, O’nun ha-yatýndan her kesit bizde yeni bir eyleme dönüþmeli-dir.

Tekrar tekrar okuduðumuz ve duyduðumuz bubilgilerden aldýðýmýz ve alacaðýmýz enerjiyi, ruhu,havayý her yere taþýmalý, herkese ulaþtýrmalýyýz. Olaki ulaþtýrdýðýmýz kimseler bizden daha anlayýþlý ola-bilir ve bizden etkilenip onlarýn gereðini daha iyi ye-rine getirebilirler.

Yer sofrasýnda, sað elimizle yemek yemeyi; ye-mek tabaðýný sýyýrmayý sünnet olarak gündemde tut-tuk da; helalinden yemeyi, baþkalarýyla paylaþarakyemeyi hiç aklýmýza getirmedik.

Sakal koymayý, misvak kullanmayý sünnetlerinbaþýna koyduk, ama O’nun gibi düþünmeyi, O’nungibi insanlýðýn problemlerini çözmek için kafa pat-latmayý, O’nun gibi kendimizi insanlýðýn saadetineadamayý hiç düþünemedik.

Oysa O’na itaat, kuru kuruya O’nu taklit deðil-dir. Rol yapmak hiç deðildir. O’na itaat O’na uymak-týr, O’nu izlemektir. O’nu anlamak, neyi niçin, hangiamaçla, kim için yaptýðýný fark etmek. O’nun yaptýk-larýný içselleþtirerek hayata taþýmaktýr. O’ndan alaca-ðýmýz ilhamý, asrýn idrakine söyletmektir. Bu iseO’nu doðru bir þekilde tanýmakla mümkün olur. Yap-týklarýný doðru bir biçimde anlamak ve anlamlandýr-makla olur.

O’nu her þeyimizden fazla sevmek de, O’nunemirlerini herkesin ve her þeyin önüne geçirmektir.

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 11

Page 12: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200512

Hiçbir konuda Allah ve Rasülünün önüne geçme-mektir. O’nun sesi, tüm seslerin önünde ve üstündeçýkmalýdýr. Ýsteklerimiz O’nun isteklerinin önüne ge-çerse, sesimiz O’nun sesinin üstüne çýkmýþ olur. Buise Peygamberi üzmektir ve iyi amellerimizin boþagitmesi demektir. “Ey inananlar! Allah ve Rasülü-nün önüne geçmeyin… Ey iman edenler! SesleriniziO Peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin.. Yoksahiç farkýnda olmadan amelleriniz eriyip gider.”15

O’nun uðruna verecek bir þeyi olmayanlar, Hz.Enes’in annesi gibi, hayatlarýný ve çocuklarýný O’nunuðruna vakfetmesini bilmelidirler. Yarým hurmayla daolsa kendilerini cehennem ateþinden korumaya çalýþ-malýdýrlar. Hz. Meryem’in annesi gibi “Rabbim! Kar-nýmdakini azatlý bir kul olarak sýrf sana adadým. Ada-ðýmý kabul buyur. Þüphesiz (niyazýmý) hakkýyla iþitenve (niyetimi) bilen sensin”16 diyebilmelidir.

Týpký O’nu karþýlamak için çoluk çocuk, genç ihti-yar, kadýn erkek tüm Medinelilerin yollara dökülüp,“hoþ geldin, hoþ geldin, bize buyur, bize buyur ey Al-lah’ýn Rasülü!’ dedikleri gibi, O’nu karþýlayalým veevimize, iþ yerimize, hayatýmýza O’nu ve O’nun yaþa-yýþýný buyur edelim. O’nun doðum haftasýnda küsleri-miz barýþsýn, birbirimize ziyaretlere gidelim, evlerimi-ze ve dostlarýmýza hediyeler alalým, O’nunla ilgili ge-niþ çaplý bir eseri okumaya baþlayalým. Þimdiye kadartanýþmadýðýmýz O’na ait deðerlerle tanýþalým.

Biz dünya ve ahirette mutlu bir hayat için Al-lah’a muhtacýz. “Ey insanlar! Siz hepiniz Allah’amuhtaçsýnýz. Allah’ýn ise, hiç kimseye ihtiyacý yok-tur, O övülmeye layýktýr.”17

Allah’ý bulabilmemiz ve doðru bir þekilde bilebil-memiz ise, Peygamber sayesinde mümkündür. Birdüþünüre vapurda sormuþlar: ‘Ýnsan akýllý bir varlýk,pekala aklýyla doðrularý bulabilirdi, peygambere negerek vardý?’ diye. Hemen cevap vermiþ: ‘Vapura ni-ye bindin, gideceðin yere yüzerek gitseydin ya!’ Ger-çekten de Peygamber, doðru bir hedefe, en kolay vedoðru bir biçimde, kazasýz belasýz ulaþma aracýdýr.Eðer insan kendi kendine yetseydi, insanlýk bugüngeldiði noktada olmaz, ahlakî kirlenmelerin içerisin-de bulunmazdý. Nasýl yüzyýllardýr doðan, ýþýtan veýsýtan güneþ eskiyip demode olmuyorsa, peygamber-ler ve onlarýn bize ulaþtýrdýklarý evrensel deðerler deeskimez, pörsümez ve demode olmazlar.

O halde gelin þu kutlu doðum günlerinde Pey-gamberimize içimizi dökelim, O’na olan baðlýlýðý-

mýzý, sevgi ve saygýmýzý tazeleyerek yenilenelim. Ey efendim, ey önderim, ey Peygamberim! Seni

çok özledik, Sana hasretiz. Senin güzelliklerini öz-ledik, güzel sözlerini özledik, Senin güzel ahlakýnaözlem duyuyoruz. Sohbetlerini özledik, sohbetlerin-le yetiþen sahabeni özledik.

Hani Sen, hutbe okumak için üzerine çýktýðýnhurma kütüðünü býrakýp, yeni yapýlan minbere çý-kýnca hurma kütüðü Senin hasretinle inlemiþti, senonun yanýna gelip onu dindirmiþtin.

18

Þimdi bizim iniltilerimizi kim dindirecek? EyNebi! Sünnetinle gel hayatýmýza, ahlakýnla gel, Eh-li Beytin güzellikleriyle gel, ashabýnýn özellikleriy-le gel. Gel, nurlandýr evlerimizi, hayatýmýzý, týpkýMedine’ni nurlandýrdýðýn gibi.

“Þimdi Sen’i ananlar, anýyor aðlar gibi.. Ey ye-timler yetimi, ey garibler garibi! Düþkünlerin kana-dýydýn, yoksullarýn sahibi... Nerde kaldýn ey Rasül,nerde kaldýn ey Nebi?... Vicdanlar sakat çýkmadanyarýna... Ýyilikler getir, güzellikler getir Adem oðul-larýna!.. Gel ey Muhammed, bahardýr... Dudaklar ar-dýnda saklý âminlerimiz vardýr... Hacdan döner gibigel, Mirac’dan iner gibi gel, bekliyoruz yýllardýr...”

19

Yazýmýzý Akif’imizin þu dizeleriyle bitirelim:“Dünya neye sahipse, O’nun vergisidir hep,Medyun O’na cemiyeti, medyun O’na ferdi.Medyundur O Masum’a bütün bir beþeriyet,Ya Rab, bizi mahþerde bu ikrar ile haþret.”

20

1- 18 Kehf 110.2- 33 Ahzab 21.3- Taberî, TTeeffssîîrr,, XII, 19; Suyutî,

TTeeffssîîrr,, IV, 411.4- Ebû Davud, Sünnet 6; Tirmizî,

Ýlim 110; Ýbn Mace, Mukaddime2; Darimî, Mukaddime 49; Ah-med, II, 367.

5- Ebû Davûd, Menâsik 56; Ýbn Ma-ce, Menâsik 84; Muvatta’, Kader3; Ahmed, III, 26.

6- Bkz. Asým Köksal, ÝÝssllaamm TTaarriihhii,,XVI, 421-425.

7- M. Zeki Pakalýn, OOssmmaannllýý TTaarriihhDDeeyyiimmlleerrii vvee TTeerriimmlleerrii SSöözzllüüððüü,, I,842.

8- Türkiye’de 2 milyon 826 bin 306kiþi Mehmet, 2 milyon 87 bin 134kiþi Mustafa, 1 milyon 734 bin871 kiþi Ahmet, 1 milyon 674 bin448 kiþi Ali, 1 milyon 345 bin 828kiþi Hüseyin adýný taþýyor. Kadýn-larda ise Fatma, Ayþe, Emine, Ha-tice ve Zeynep isimlerinin en çokkullanýlan isimler arasýnda olduðu

görülüyor. Kadýnlarýn 4 milyon199 bin 600’ü Fatma, 3 milyon184 bin 45’i Ayþe, 2 milyon 509bin 480’i Emine, 2 milyon 154 bin569’u Hatice, 1 milyon 4 bin704’ü Zeynep adýný taþýyor. Bkz.Bu rakamlara Peygamberimizinve ashabýnýn diðer pek çok ismidahil deðildir.

9- Bkz. Ýbn Kesîr, Tefsîr, II, 534-535.10- 94 Ýnþirah 4.11- 33 Ahzab 45-47.12- 21 Enbiya 107.13- 3 Alu Imran 164.14- 33 Ahzab 56.15- 49 Hucurat 1-2.16- 3 Alu Imran 35.17- 35 Fatýr 15.18- Asým Köksal,, ÝÝssllaamm TTaarriihhii,, VIII,

138-140, XVI, 11-14.19- Arif Nihat Asya, Na’t.20- Mehmet Akif Ersoy, Safahat, VII,

Bir Gece, s, 407.

Dipnotlar:

Page 13: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

K adýn veya erkek,çocuk veya bü-yük bir Müslü-

man, Resûlullah (s.a.s) Efendimiziçok az da olsa bir kere görmüþse;kör olan, bir kere konuþmuþsa veîmân ile vefat etmiþse buna“Sâhib” veya “Sahâbî” denir. Bir-kaç tanesine “Ashâb” veya “Saha-be” yâhud “Sahb” denir. Peygam-berimiz (s.a.s)’i, kâfir iken görüpde, Resûlullah (s.a.s)’ýn vefatýndansonra îmâna gelen veya Müslümaniken, sonra mürted olan (Müslü-manlýktan çýkan) sahâbî deðildir.Sahâbî olduktan sonra mürtedolup, Resûlullah (s.a.s)’ýn vefatýn-dan sonra, tekrar îmâna gelen, sa-hâbî olur. Peygamber Efendimiz(s.a.s), cin sýnýfýna da peygamberolduðu için, cinler de sahâbî olur.

Ashâbý kiram, dînî hükümler hu-susunda en muteber otoritedir. ÇünküKur’âný Kerîm’i, Peygamberimiz(s.a.s)’den öðrenip, kendilerindensonrakilere öðretmiþler ve açýklamýþ-lardýr. Peygamberimiz (s.a.s)’in yap-týklarý ve söyledikleri hakkýnda bilgi-ler, bunlarýn bizzat görerek ve duya-rak naklettikleri þeylere dayanýr. Ýþtebunlarýn bütün olarak naklettikleri hü-kümler, hadîsi þeriflerin temelini teþ-kil etmiþtir. Ýslâmiyet’te icmâý ümmet,yâni âlimlerin sözbirliði, ancak

ashâbýn zamanýnda tam ve mü-kemmel bir þekilde gerçekleþmiþ-tir. Ayrýca ashâbýn herbiri, dindesözü senet, vesîka olan müctehidâlimlerdendir. Sonra gelen mücte-hidlerden üstündür.

1

Osman Hulûsi Efendi çeþitli soh-betlerinde sahabe-i kiramýn hayatla-rýndan örnek tablolar anlatýrlardý.

Osman Hulûsi Efendi Anka-ra’da ziyaretine gelen bir arkadaþatalebi üzerine ders tarif eder. Ogenç birkaç gün sonra OsmanHulûsi Efendi’yi ziyarete gelir. Birmüddet oturduktan sonra izin alýpgider. Osman Hulûsi Efendi buyu-rur ki: “Bu genci gözüm tutmadýgönlümden buna muhabbet gelmi-yor.” der ve sohbetine þöyle devameder: “Resûlullah (s.a.s), sahabeyeþöyle nasihat ediyordu: ‘Mazlum-lara yardým ediniz ve zalimlere deyardým ediniz.’ Sahabe sordu: ‘YaResûlallah (s.a.s) mazlumlara yar-

dým edelim, ama zalimlere niçin,nasýl yardým edelim.’ Resûlullah(s.a.s) buyurdular ki: ‘Mazlumlarýnmazlumiyetine binaen yardým eder-siniz, zalimlere de zulmünü iþleme-sine mani olursunuz ona da o þekil-de yardým etmiþ olursunuz,’ diyenakletmiþlerdir.” Bu sohbette bazýarkadaþlarýn gönlüne gelen “Acabagözüm tutmadý dediði gence derstarif etmesinin hikmeti neydi?” su-alinin cevabý mý yatmaktaydý?.2

Osman Hulûsi Efendi bir soh-betlerinde þöyle anlatýrlar: ÝslâmOrdusu Mute Savaþý’na hazýrlan-mýþtý. Resûlullah (s.a.s) Efendimizbuyurdu ki: “Sancak Zeyd b. Hari-se (r.a.)’de, kumandan O. Zeyd(r.a.) þehid olursa sancaðý Cafer(r.a.) alsýn. O da þehit olursa sanca-ðý Abdullah b. Revaha (r.a) alsýn.O da þehid olursa aranýzdan sanca-ða yakýn olan biri, sancaðý alsýn”diye buyurdular. Savaþ baþlayýnca,bir müddet sonra Zeyd (r.a.) þehitoldu. Sancaðý Abdullah (r.a.) aldý.O da þehit olunca, sancaðý Cafer(r.a) aldý. Savaþ kýzýþmýþtý, Cafer(r.a)’in sancaðý tutan sað kolunukestiler, sancaðý sol eline aldý. Solkolunu da kestiler, sancaðý bacakla-rýnýn arasýna aldý. Sancaðý düþürme-mek için bir süre mücadele etti. Oda þehit olunca, Halid b. Velid (r.a)

Ýsmail PALAKOÐLU

Sahabe-i Kiramdan HatýralarOsman Hulûsi Efendi’nin Dilinden

Hatýra

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 13

“Ashabým yýldýzlargibidir, hangisine

uyarsanýz hidayetibulursunuz.”

Hadis-i Þerif

Page 14: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200514

sancaðý kaptý ve kahramanca sa-vaþtýlar. Resûlullah (s.a.s) Efendi-miz, savaþý ashabýna gözyaþýylaþöyle anlatýyordu: “Þu anda savaþbaþladý, Zeyd (r.a) þehid oldu, san-caðý Abdullah (r.a) aldý, o da þehidoldu, sancaðý Cafer (r.a) aldý. O dabu þekilde þehid oldu. Þu anda Ca-fer (r.a)’e iki kanat takýlmýþ, cen-nete uçarak girdiðini görüyorum,”diye savaþý naklediyordu. Cafer(r.a.)’e Caferi Tayyar denilmesininsebebi ona kesilen kollarýnýn yeri-ne iki kanat takýlmýþ olmasýndan-dýr, diye buyururlar.3

Bir baþka sohbetlerinde de þöy-le buyururlar: “Bilali Habeþi (r.a.)Resûlullah (s.a.s)’ýn vefatýndansonra hiç ezan okumamýþtý. Birgün Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüse-yin (r.a.): ‘Ya Bilal (r.a.) çoktandýrezan okumadýn, senin ezan oku-maný özledik. Bize bir ezan oku’diyerek rica ettiler. Onlarýn ricala-rýný kýrmamak için ezan okumayabaþladý. Fakat “Eþhedü enne Mu-hammede’r-Resûlullah” deyincedüþüp bayýldý. Bilal (r.a.)’ýn sesiniiþiten Medine halký koþarak Mes-cide geldiler. Acaba Resûlullah ye-niden teþrif mi etti diye. Bütünhalk aðlamaya baþladý. Bu durumaHalife Hz. Ömer (r.a.) müdahale

ederek: ‘Ya Bilal (r.a.) sen bizimyaremizi, hüznümüzü tazeledin,biz buna dayanamayýz. Sen bura-dan hicret et, Þam’a git’ dedi.Onun üzerine Bilali Habeþî (r.a.),Þam’a hicret etti, orada vefat etti,”diye buyurmuþlardýr.4

Bir arkadaþ anlatýyor: 1987 yýlýHac ziyaretimizde birgün MescidiNebî’de, hurma bahçesinin olduðuaçýk yerde oturuyorduk. OsmanHulûsi Efendi’nin mahdumu Ah-met Aðabeyle beraber, duvarda ya-zýlý olan sahabelerin isimlerini oku-yorduk. Osman Hulûsi Efendi’ye“Efendim Ebu Hüreyre Aþerei Mü-beþþere’den mi?” dedim. OsmanHulûsi Efendi “Hayýr oðul o deðil,kaðýt kalem ver yazayým.” buyurdu.Bir kaðýt verdim, el yazýsýyla yazýpverdiler:

Çârý yarý dahi Zübeyir ve Talha,Abdurrahman, Sad, Said, Ubeyde

“Ýþte Aþere-i Mübeþþere bunlar.Biz küçükken bir rüya görmüþtük.Rüyamda on kiþiyle beraber birsofrada yemek yedik. Tek tek bu onkiþiyle görüþtüm, ellerini öptüm.Ýsimlerini de beyit hâlinde yazmýþ-tým. Sabah olunca rüyamý annemeanlattým. Annem: ‘Oðlum, ne güzelbir rüya görmüþsün. Bu görüþtüðün

kimseler, Resûlullah (s.a.s) tarafýn-dan dünyada iken cennetle müjde-lenen Aþerei Mübeþþere denilen sa-habelerdi’ dedi. Ýþte bu yazdýðýmbeyit o zamanki rüyamda yazdýðýmbeyit” diye buyurdular.

5

Dinimizin güzelliklerini hayat-larýyla bize gösteren sahabenin birnumune davranýþýný Hulûsi EfendiHazretleri bir sohbetinde þöylenakleder: Hz. Ömer (r.a.) Efendi-mizin zamanýnda, taþradan birMüslüman, Medinei Münevve-re’ye gelir. Öðle vakti, sýcaktanyorgun, bir bahçenin kenarýnda,dinlenmek için bir aðacýn altýnauzanýr. Atýný da aðaca baðlar. Oarada atý aðacýn dalýna uzanýp, aða-cýn dallarýndan yemeðe baþlar. Bu-nu gören bahçe sahibi atýn dallarýyemesini engellemek için, ata birtaþ atar. Taþ, atýn baþýna isabetedince at düþüp, ölür. O da hýrs ileyerden bir taþ alýp, bahçe sahibineatar. Taþ bahçe sahibinin baþýnadeðince, o da ölür. Durum mahke-meye intikal eder. Bahçe sahibigayrimüslim bir kimsedir. Çocuk-larý davacý olurlar. Mahkeme, ka-rarý kýsasa kýsas verir. Katilin asýl-masýna karar verilir. Katil: “Benkararýnýza saygý duyuyorum, fakatbenim bir mazeretim var, benim

Çârý yarý dahi Zübeyir ve Talha,Abdurrahman, Sa’d, Said, Ubeyde“ ”Osman Hulûsi Efendi (k.s)

Page 15: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 15

bakmakla mükellefi olduðum iki tane yetimim var. Onla-rýn bende bulunan emanetlerini vermek için, bana iki günmüsaade eder misiniz?” der. Hz. Ömer (r.a.) Efendimizbuyurur ki: “Biz sizi tanýmýyoruz, ya gider de gelmezsenne olacak?” Adam der ki: “Ben yalan söylemiyorum, gi-der gelirim.” Hz.Ömer (r.a.) Efendimiz: “O zaman bizebir kefil gösterirsen sana iki gün müsaade ederiz” der.Adam Sahabeyi Kiramýn içerisine bir göz gezdirir, taný-dýðý bir kimse yok, içlerinden yaþlý bir zatý göstererek;“Bu zat bana kefil olur” der. Sahabeyi Kiramýn içerisin-den Ebu Zeri Gýfari (r.a.)’yi iþaret eder. O da: “Peki buyabancýya ben kefil olayým” der. Hz. Ömer (r.a.): “YaEbu Zer bu adam gelmezse, onun yerine seni asarýz, onagöre kefil ol” demesi üzerine, Ebu Zer (r.a.): “Tamam, buadam gelmezse beni onun yerine asarsýnýz” diye cevapverir. Adama iki gün müsaade verilir. Bir ata atlayanadam oradan uzaklaþýr. Ýki gün sonra daraðacý kurulup,halk toplanýr, heyecanla vaktin dolmasýný beklemeyebaþlarlar. Vakit yaklaþýr, Hz. Ömer (r.a.), Ebu Zer’e (r.a.)iþaret ederek, daraðacýna çýkmasýný söyler. Ebu Zeri Gý-fari (r.a.) de daraðacýna çýkar, vakit gelir, boynuna ipi ta-karlar. Tam asacaklarý anda uzaktan dört nala birinin gel-diðini görürler. Bakarlar ki katil geliyor. Hemen infazýdurdururlar. O adamý daraðacýna çýkarýrlar. Hz. Ömer(r.a.) Efendimiz, katile sorar: “Ben ömrümde böyle ölü-me dörtnala gelen bir kimseyi görmedim, bunun sebebinedir?” der. O adam da: “Ben buranýn yabancýsýyým, buolay baþýma geldi, dinimizin gereði þer’i hükme göre be-nim asýlmam gerekiyordu. Fakat mazeretimden dolayýgitmem için bu zat beni tanýmadýðý hâlde bana kefil oldu,þimdi ben buna güvenilir Müslüman kalmadý mý dedirtti-reyim, onun için, vaktinde yetiþeyim diye böyle acelegeldim” der. Sonra Hz. Ömer (r.a.) Ebu Zeri Gýfarî(r.a.)’ye sorar: “Ya Ebu Zer bu adamý tanýmadýðýn hâldeniçin kefil oldun?” O da: “Bu zat bu beldenin yabancýsýy-dý. Bu kadar sahabenin içinde benim kefil olmamý istedi.Ben de burada itimat edilir Müslüman kalmadý, demesin-ler diye kefil oldum” diye cevap verir. Bu olaylarý görenmaktülün çocuklarý: “Ya Ömer, bu ne güzel bir din! Bizbabamýzýn davasýndan vazgeçerek bu adamýn baðýþlan-masýný diliyor, Müslüman olmak istiyoruz” diye söyler-ler. Bunun üzerine onlar Müslüman olurlar, katili de ba-ðýþlarlar. Bunlar dinimizin güzellikleridir.

6

1. Yeni Rehber Ansiklopedisi, c. 7, s. 27-29.2. Somuncu Baba Araþtýrma Kültür Merkezi Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/981.3. S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/982.4. S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/983.5. S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/984.6. S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/233.

Bir gönül mevsimi kapýna geldim,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim.Seninle aðladým, Seninle güldüm,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim…

Zamanýn dilinden gönlüme aktýn,Kaç hamý piþirdin, erittin, yaktýn,Beni benden aldýn bana býraktýn,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim...

Hüsnündeki nûru gördü melekler,Sýrrýný bizlere verdi melekler,Seninle murada erdi melekler,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim...

Güneþ ellerinde olsun her sabah,Arayan gölgeni bulsun her sabah,Ýnsanlýk kapýný çalsýn her sabah,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim...

Na’t-ý Þerif

Dipnotlar:

Muhsin Ýlyas SUBAÞI

Page 16: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200516

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum,belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bu-luþamayacaðým.”

Dinlemedik sözünüzü…

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ýnsanlar! Bugünleriniz nasýl mukaddes bir gün ise,bu aylarýnýz nasýl mukaddes bir ay ise, bu þehriniz(Mekke) nasýl mübarek bir þehir ise, canlarýnýz,mallarýnýz, namuslarýnýz da öyle mukaddestir, hertürlü tecâvüzden korunmuþtur.”

Kýymetini bilmedik…

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ashabým! Muhakkak Rabbinize kavuþacaksýnýz. Oda sizi yaptýklarýnýzdan dolayý sorguya çekecektir.Sakýn benden sonra eski sapýklýklara dönmeyiniz vebirbirinizin boynunu vurmayýnýz! Bu vasiyetimi bu-rada bulunanlar bulunmayanlara ulaþtýrsýn. Olabi-lir ki, burada bulunan kimse, bunlarý daha iyi anla-yan birisine ulaþtýrmýþ olur.”

Kaale almadýk…

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ashabým! Kimin yanýnda bir emanet varsa, onuhemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeþidikaldýrýlmýþtýr. Allah böyle hükmetmiþtir. Ýlk kaldýrdý-ðým faiz de Abdulmuttalib’in oðlu (amcam) Ab-bas’ýn faizidir. Lakin ana paranýz size aittir. Ne zul-

Özcan ÜNLÜ

Hani O BýrakýpGiderken Bizi…

Foto: Hulûsi Gülseren

Page 17: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 17

mediniz ne de zulme uðrayýnýz.”

Bugüne kadar hep zulmettik…

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ashabým! Dikkat ediniz, ca-hiliyeden kalma bütün adetlerkaldýrýlmýþtýr, ayaðýmýn altýn-dadýr. Cahiliye devrinde güdü-len kan davalarý da tamamenkaldýrýlmýþtýr. Kaldýrdýðým ilk kandavasý Abdulmuttalib’in torunu Ýl-yas bin Rabia’nýn kan davasýdýr.”

Biz kan davamýza devam ettik...

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ey insanlar! Muhakkak ki, þeytan þu topraðýnýzdakendisine tapýnmaktan tamamen ümidini kesmiþtir.Fakat siz bunun dýþýnda ufak tefek iþlerinizde onauyarsýnýz bu da onu memnun edecektir. Dinimizi ko-rumak için bunlardan da sakýnýnýz.”

Þeytandan sakýnmadýk…

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ey insanlar! Kadýnlarýn haklarýný gözetmenizi vebu hususta Allah’tan korkmanýzý tavsiye ederim. Sizkadýnlarý Allah’ýn emaneti olarak aldýnýz ve onlarýnnamusunu kendinize Allah’ýn emri ile helal kýldýnýz.Sizin kadýnlar üzerinde hakkýnýz, kadýnlarýn da sizinüzerinizde hakký vardýr. Sizin kadýnlar üzerindekihakkýnýz yataðýnýzý hiç kimseye çiðnetmemeleri,hoþlanmadýðýnýz kimseleri izniniz olmadýkça evinizealmamalarýdýr. Eðer gelmesine müsaade etmediði-niz bir kimseyi evinize alýrsa Allah size onlarý ya-taklarýn yalnýz býrakmanýza ve daha olmazsa hafif-çe dövüp sakýndýrmanýza izin vermiþtir. Kadýnlarýnda sizin üzerinizdeki haklarý, meþru örf ve adete gö-re yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.”

Kadýnlarýmýzýn üzerine titremedik…

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ey müminler! Size iki emanet býrakýyorum, onlarasarýlýp uydukça yolunuzu hiç þaþýrmazsýnýz. O ema-

netler Allah’ýn kitabý Kur’an-ý Kerim vePeygamberinin sünnetidir.”

Emrettiðin veçhile uymadýk...

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Müminler! Sözümü iyi dinle-yiniz ve iyi belleyiniz. Müslü-man, müslümanýn kardeþidir

ve böylece bütün müslümanlarkardeþtirler. Bir müslüman kar-

deþinin kaný da, malý da helal ol-maz. Fakat malýný gönül hoþluðu ile

vermiþse o baþkadýr.”

Mallarýmýzý paylaþmayý beceremedik…

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ey insanlar! Cenab-ý Hak, her hak sahibine hakkýnývermiþtir. Her insanýn mirastan hissesi ayrýlmýþtýr. Mi-rasçýya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin dö-þeðinde doðmuþ ise ona aittir. Zina eden kimse içinmahrumiyet vardýr. Babasýndan baþkasýna ait soy id-dia eden soysuz yahut efendisinden baþkasýna intisabakalkan köle Allah’ýn meleklerinin ve bütün insanlarýnlanetine uðrasýn. Cenab-ý Hakk bu gibi insanlarýn netövbelerini ne de adalet ve þahadetlerini kabul eder.”

Bu korkunç lanetten de korkmadýk...

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanýz da birdir.Hepiniz Adem’in çocuklarýsýnýz. Adem ise toprak-tandýr. Arab’ýn Arap olmayana Arap olmayanýn daArap üzerine üstünlüðü olmadýðý gibi kýrmýzý tenli-nin siyah üzerine, siyahýn da kýrmýzý tenli üzerindebir üstünlüðü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Al-lah’tan korkmaktadýr. Allah yanýnda en kýymetli ola-nýnýz O’ndan en çok korkanýnýzdýr. Azasý kesik si-yahî bir köle baþýnýza amir olarak tayin edilse siziAllah’ýn kitabý ile idare ederse onu dinleyiniz ve ita-at ediniz. Suçlu kendi suçundan baþkasý ile suçlana-maz. Baba oðlunun suçu üzerine oðlu da babasýnýnsuçu üzerine suçlanamaz.”

Uyardýn ama biz hiç korkmadýk…

***

Page 18: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200518

Buyurdunuz ki Efendim;

“Dikkat ediniz! Þu dört þeyi kesinlikle yapmayacak-sýnýz: Allah’a hiçbir þeyi ortak koþmayacaksýnýz. Al-lah’ýn haram ve dokunulmaz kýldýðý cani haksýz ye-re öldürmeyeceksiniz. Hýrsýzlýk yapmayacaksýnýz.Ýnsanlar ‘la ilahe illallah’ deyinceye kadar onlarlacihat etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyle-dikleri zaman kanlarýný ve mallarýný korumuþ olur-lar. Hesaplarý ise Allah’a aittir.”

Þaþýrdýk gerçek hesabý ve dersimizi unuttuk…

***

Buyurdunuz ki Efendim;

“Ýnsanlar! Yarýn beni sizden soracaklar ne diye-ceksiniz?”

Ýþte o zaman sustuk. Bugünkü ümmet daha dasustu.

Bir tek çevrenizde toplanan yüzbinler ayaðakalktý Arafatta. Gözyaþlarý içinde uyandým sefil uy-kumdan ve onlarla birlikte fýrlayýp kalktým. KatýldýmSahabe-i Kiram’a ve hep birden þahadet getirdik:

“Allah’ýn elçiliðini ifa ettiniz, vazifenizi hakkýyla ye-rine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz.”

Bunun üzerine þahadet parmaðýnýzý kaldýrdýnýz,gözyaþlarýyla çerçevelenmiþ gözünüzle süzdünüzher birimizi ve adeta okþadýnýz saçlarýmýzý ve ses-lendiniz o mübarek sesinizle ve dilediniz O’ndan:

“Þahid ol Yarab! Þahid ol Yarab! Þahid ol Yarab!”

***

Ya þimdi Efendim, ya bugün…

Bu yetimliði, bu çaresizliði, bu sahipsizliði, buterkedilmiþliði, bu bereketsizliði.. neye yoralým?!..

Gül AArarken

Bin kerre secde etse yeridir, garip baþým;Seni taþtan, topraktan çýkarýp gönderene. Belki, seni görmeden daðýlýr mezar taþým; Ve belki Rabbim verir, gülünü gül derene!.

A.Tevfik Ozan

Page 19: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

1. Ey Allah’ýn Rasûlü! Þenin aþkýn yolunda sabýrsý-zým ve hiç tahammülüm yok. Seni gerçekten se-ven kim varsa. ben onun yerinde olmak isterim.

2. Ey Allah’ýn Rasûlü! Beni mübârek çevrende birkomþu olarak kabûl et de, yalnýzlýk çekmeye-yim. Biliyorsun, kendi þehrimde, (senden uzakbir halde) kimsesiz bir zavallýyým.

3. Ey Allah’ýn Rasûlü! Yüzünün güzelliðinin ver-diði aydýnlýðý, Kâbe’yi tavâf ediyormuþ gibi bü-yük bir arzu ile seyr etmek, mutlaka yapmamgereken bir vazîfedir. Çünkü sana karþý gerçekbir hasretle nasiplendim.

4. Ey Allah’ýn Rasûlü! Gözüm yaþ, gönlüm aþk iledopdolu. Görünüþte senden uzaðým, ammâmânevî olarak hemen yakýnýndayým.

5. Ey Allah’ýn Rasûlü! Hakîkat mektebinde kâbili-yetsiz, beceriksiz bir çýraðým. Kelimelerin öte-sindeki mânâyý ifâde etme sanatýnda ise, iyi birustayým.

6. Ey Allah’ýn Rasûlü! Allah’ýn rýzâsýný kazanmak,

O’nun emrettiklerini yapýp yasakladýklarýndankaçýnmak husûsunda, gönül tahtasý bomboþ.Buna karþýlýk, birçok hatâ ile rengârenk karalan-mýþ bir sayfa gibiyim.

7. Ey Allah’ýn Rasûlü! Senin öðüldüðün bahçedeþakýyan bir bülbülüm. Sana kavuþma arzusuylainlememi, beni kabul edip dinleyen kulaðýndakigüle yakýn eyleyiver.

8. Ey Allah’ýn Rasûlü! Senin vasýflarýný tanýtmamutluluðu benim bahtýma yardým ederse yerin-de bir þey olur. O zaman ben, bu âlemde, eli açýkbirinin iyiliklerine kavuþmuþum demektir.

9. Ey Allah’ýn Rasûlü! Senin vasýflarýný açýkladýk-ça, gönülleri kendime çeksem ne iyi olur. Zîrâsana olan hasretimle hastalanmýþken, gönüllerindoktoru oldum.

10. Ey Allah’ýn Rasûlü! Ben bal ve kuru üzümyemiþ gibi, dilim de seni öðmenin lezzetini ala-rak, Nazîm ismimde þiir gibi, tatlandý.

1. Reh-i aþkýnda bî-sabr u þekîbim, Yâ Rasûla’llâh!Seni her kim severse ben rakîbim, Yâ Rasûla’llâh!

2. Kabûl eyle civâr-ý izzetinde, çekmeyem gurbet;Bilürsin kendi þehrimde garîbim, Yâ Rasûla’llâh!

3. Tavâf-ý Ka’be-i þevk-ý cemâlin farz-ý aynýmdýr.Nasîb-i hasretinden bâ-nasîbim, Yâ Rasûla’llâh!

4. Gözüm eþkile mâ-lâ-mâl, gönlüm aþkla memlû;Baîdim sûretâ, ma’nen karîbim, Yâ Rasûla’llâh!

5. Debistân-ý hakîkatde olup þâkird-i nâ-kâbil;Velî fenn-i mecâzîde edîbim, Yâ Rasûla’llâh!

6. Rýzâda, zühd ü takvâda, hemân levh-ý derûn sâde;Hatâda, safha-i pür-nakþ u zîbim, Yâ Rasûla’llâh!

Bir Na’t-ý Þerif

Nazîm Yahyâ (h. 1062 – 1140 / m. 1652 – 1727)Dîvân, Dârü’t-tibâati’l-Âmire, Ýstanbul 1257, s. 35.

Prof. Dr. Ali YILMAZÞiir

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 19

7. Karîn eyle gül-i gûþ-ý kabûle, nâle-i þevkým.Riyâz-ý midhatinde andelîbim, Yâ Rasûla’llâh!

8. Revâdýr, tâliimde devlet-i evsâfýn elverse. Felekde mahzar-ý keffi’l-hasîbim, Yâ Rasûla’llâh!

9. N’ola, þerh eyledikçe vasfýný cezb-i kulûb etsem;Senin bîmârýn olmuþken tabîbim, Yâ Rasûla’llâh!

10.Nazîm-âsâ olup þîrîn-mezâk-ý lezzet-i na’týn,Zebâným; mâil-i þehd ü zebîbim, Yâ Rasûla’llâh!

Page 20: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200520

EdebiyatSadýk YALSIZUÇANLAR

“Her demde sürülmez bu devrân-ý ResulûllahHer demde kurulmaz bu divân-ý Resulûllah

Her dîdeye yüz açmaz her göz o yüze kaçmazHer merhaleden geçmez kervân-ý Resulûllah

Bin yýllýk ömür deðmez bir lahzâsýný anýnHer cana nasib olmaz ihsân-ý Resulûllah

Deryâ-yý maariften dürr al dil-i âriftenPür-hikmet-i sâriften der kân-ý Resulûllah

Erkân-ý Karibullah bürhân-ý KaribullahHer þân-ý Karibullah hep þân-ý Resulûllah

Kulluk gele þânýna gevher dola kanýnaEre dil ü cânýna dermân-ý Resulûllah

Her emre itaatte her vech ile taatteMeydân-ý sadakatte merdân-ý Resulûllah

Hulusi ne devlettir bin lütf u inâyettirOlmak ne saadettir kurbân-ý Resulûllah”

Allah dostlarýnda Peygamber sevgisi son derece güçlüdür. Onlar, Allah Resulü’nün,kimilerinin sandýðý gibi bir ‘postacý’ olduðuna inanmazlar. Onlar, kainatýn yaratýcý ilkesi

olarak ilkin Nur-ý Muhammedi’nin (sav) yaratýldýðýný, varlýðýn o nurdan halkedildiðini bilirler.

Devran-ýRasulullahEs-Seyyid Osman Hulusi Efendi’nin Divaný’nýnbirinci cildinin Harfü’l-He bölümünde gazelformunda yazýlmýþ bir na’t yer alýr:

Page 21: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 21

z. Peygamber(sav)’in velâyetininvarislerinden olan

Osman Hulusi Efendi’nin þiirin-de, hem ondaki Peygamber aþký-ný hem de bu aþkýn geleneðiniçinden gelen ifadesini buluyo-ruz.

Gazelin her beyti bir taç beyitolarak okunabilir nitelikte.

Allah dostlarýnda Peygambersevgisi son derece güçlüdür. On-lar, Allah Resulü’nün, kimileri-nin sandýðý gibi bir ‘postacý’ ol-duðuna inanmazlar. Onlar, kaina-týn yaratýcý ilkesi olarak ilkinNur-ý Muhammedi (sav)’nin ya-ratýldýðýný, varlýðýn o nurdan halkedildiðini bilirler. Bu bilgi, Mu-hammedi Nur’un vârisi olma yo-lunda onlarý ilerletir. Bu çaba ileyola çýkarlar. Fakat O’na vârisolmak her himmet sahibinin eri-þeceði bir nimet deðildir. Zira bubir lütuftur, bir ihsan, bir atâdýr.

Hz. Peygamber’in ilminin va-rislerine ârif/âlim, velâyetininvârislerine ise velî denir.

Onlarýn en seçkinleri, kendiçaðýnýn vetedidir, sütunudur. ÝbnArabi, evtad tabir edilen bu kiþi-lerin, dünyayý tutan sütunlar ol-duðunu belirtir. Onlar, dünyadakiilahi dirlik ve düzenin de taþýyýcý-larýdýr.

Es-seyyid Osman HulusiEfendi, Resul aþkýný dile getirdi-ði gazeline bir özlem ateþinin ya-kýcýlýðýyla girer:

Resulullah’ýn çaðýnýn devrâný,o çaðýn güzelliði biriciktir, herzaman sürülemez.

Allah Elçisi (sav)’nin divânýbir kez kurulmuþtur, her zamankurulamaz.’

Burada, hem bir hakikat dile

gelirhem de örtükbir hasret. Haki-kat, Allah Elçi-si’nin altýn çaðýnýn bir kez yaþan-dýðý, yaþanacaðýdýr. O, tekrarla-namaz bir güzellik, bir hakikattir.

Þair, bu gerçeði dile getirir-ken, örtük olarak da o çaðda ya-þama özlemini ifade etmektedir.

Devrân kelimesi, burada birgüzellik süreci olarak, bir dem,bir devrân, bir çað, bir nimet ola-rak kullanýlmakta, çaðrýþým im-kanlarýnýn tümünden yararlanýl-maktadýr. Divân ise, Resulul-lah’ýn sohbet meclisi anlamýndadüþünülmüþtür. Divan da zenginbir anlam dünyasýna sahiptir. Bukelime ile, Allah Elçisi (sav)’nin‘sultan’ oluþuna imâ vardýr. Busaltanat, gönüllere taht kurmuþbir saltanattýr. Dünyevi bir sul-tanlýk deðildir.

Ýkinci beyitte mazmunlar kar-þýmýza çýkar:

‘Her göze yüz açmaz, her gö-ze görünmez, her göz o yüze kaç-maz, her göz, o yüze bakmaz, ba-kamaz. Her merhaleden, her ev-reden geçmez Allah Elçisi(sav)’nin kervaný.’

Göz, feyz kaynaðýna yönel-menin, o kaynakla iliþki kurma-nýn aracýdýr. Yüz, vahdet’in (bir-lik) mazmunudur. O, öylesine birbirlik hakikati, bir feyz kaynaðý-dýr ki; her göze kendisini göster-mez. Nitekim Allah Elçisi(sav)’nin getirdiði nurdan kendiçaðýnda, kendi yakýnlarýndan bile

çoðuinsani s t i f a d eedememiþtir. Çünkü bu da birbaðýþ, bir lütûftur.

O yüz, yani feyz kaynaðý ken-disini açsa, gösterse bile, her göz,o yüze yönünü çeviremez, yöne-lemez. Burada, yaþamýn bir sýnavoluþu dile gelmektedir. Cenab-ýHakk (cc) nurundan bir parýltýgösterir, o nuru Elçisi’nin çehre-sinden yansýtýr, ne ki, her göz bu-nu göremez. Bakmak ile görmekarasýnda bir fark vardýr. ‘Onlarýngözleri vardýr göremezler’ nitele-mesine de bir gönderme bulmakmümkündür bu beyitte.

Allah Elçisi (sav)’nin kervaný,her menzile, her duraða uðramaz,her mekândan geçmez. O, öylesilütuf kervanýdýr ki, her yerO’nunla þenlenmez. Bu, Ýlâhitakdirin akýlla kavranýlmasý im-kânsýz bir sýrrýdýr. Allah, dilediði-ne hidâyet eder. Bir haberde þöy-le denir: “Meleklerin sevinerekyazdýðý birçok amel, hesap gü-nünde sahiplerinin yüzüne çarpý-lýr.”

Hidâyet kýldan ince, kýlýçtankeskin bir yoldan geçmektedir.Ýhlâs sýrrýna ermeksizin, AllahResulü’nün getirdiði nurdan isti-fâde imkansýzdýr. Bu sýrdan olsagerek, Kuran’ýn en önemli sure-

H

Page 22: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200522

lerinden birine Ýhlâs adý veril-miþtir. Ýhlâs Suresi, ‘De ki, Allahtektir’ diye baþlar ve yine Al-lah’ýn mutlak tekliði/ehadiyyetiile biter. Allah (cc), çokluk ale-minde/tecellî aleminde ‘birlik’niteliðiyle tecelli eder. Ayân ale-minde ise tekliðiyle vardýr. Birile tek arasýnda böylesi bir ayrýmsöz konusudur. Resulullah’ýnkervanýna katýlmýþ olanlar, Al-lah’ýn kesret alemindeki birliktecellisini müþahade etmiþ, onuaþarak, O’nun mutlak teklik ha-kikatinin de sýrrýna ulaþmýþlardýr.Bu yüzden ibadetlerini, Allah’ýgörür gibi ifâ ederler. Bu ihlâstýr.O’nun rýzasýndan baþka bir amaçgütmeksizin yapýlan güzel ey-lemlerin arkasýnda, ehadiyyethakikatine baðlý bir ihlâs sýrrýsaklýdýr.

Es-seyyid Osman Hulusi Efen-di, bizi böylesi bir anlam deryasý-na taþýdýktan sonra, Resul (sav)’ünizini takip ederek þöyle der:

‘Resulullah ile birlikte geçiri-len bir an, bin yýllýk ömürden da-ha deðerlidir. Ama bu her cananasip olmaz bir ihsandýr, bir ba-ðýþtýr.’

Burada, Allah Resulü (sav)’nünsohbetinin feyzine iþaret edilmek-tedir. Bediüzzaman Hazretleri, Sa-habilere Dair Risalesinde, niçinmüçtehid imamlarýn, büyük velile-rin ve ariflerin sahabilerin makamý-na yetiþemediklerini açýklarkenþöyle der: “Sohbet-i Nebevi nurânîbir iksirdir. O’nun bir anýna maz-har olanlarýn ulaþtýðý manevimertebeye, gayretle hiç kimseulaþamaz.” Bu, suyu, pýnarýnkaynaðýndan, gözesinden iç-mekle, bir çeþmeden, kaynaðauzak bir yerinden içmek arasýn-daki farka benzer. Allah Elçisi

(sav)’nin nurânî sohbetinde biran bulunmak, gerçekten de bin-lerce yýllýk bir ömürden daha de-ðerli olmalýdýr. O anýn mânevîzenginliði bakýmýndan deðeri,maddî bakýmdan ölçülemez birpahadadýr.

Allah Resulü, hakikatin nuru-dur, Nur-u Muhammediyye(sav), kainatýn yaratýldýðý bir ha-kikat, bir arketiptir. Eðer kainat-tan Nur-u Muhammediye, Haki-kat-i Muhammediye bir an içinçekilse, tüm varlýk karanlýða dü-þer. O Nur’un kendisinden sonra-ki zamanlarda velî ve âriflerdeparýldayýþý yüzündendir ki; dün-ya nizâmý sürmektedir.

Her cana bu nimet nasip ol-maz, herkes bu baðýþa uðrayamaz.

Sonraki beyitte, Es-seyyidOsman Hulusi Efendi, az öncedeðinilen hakikatin izini sürmek-tedir:

‘Ýrfan denizinden, ariflerin di-linden inci al. Saf, mutlak hik-metin kaynaðý olan Allah Resu-lü’nden hikmet edin.’

Ârif, maarifete ulaþmýþ kim-sedir. Ýrfân, ilmin bir boyutu, birdüzeyidir. Marifetullah, velîninmânevî gezisinde uðradýðý men-zillerden biridir. Bu düzeye eri-þen kimseye ârif denir. Ârif, bi-len, irfân sahibi, maarifetin kayna-ðýna ulaþmýþ olan anlamýndadýr.

Þair, irfân ve hikmetin kayna-ðý olarak Allah Resulü’nü iþaretetmektedir.

Burada, hem bir kaynaðýn ha-kikati dile gelmekte, hem de ‘üm-metimin âlimleri, beni-Ýsrail’inpeygamberleri gibidir’ Nebevihaberine bir atýf yapýlmaktadýr.

Tüm âlimler ve ârifler, Hz.Peygamber (sav)’in getirdiði hik-

Es-seyyid OsmanHulusi Efendi, biziböylesi bir anlam

deryasýna taþýdýktansonra, Resul (sav)’ün

izini takip ederekþöyle der:

“Resulullah ile birliktegeçirilen bir an, binyýllýk ömürden daha

deðerlidir. Ama bu hercana nasip olmaz birihsandýr, bir baðýþtýr.”

Page 23: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 23

metin varisleri ve izleyicileridir.Hikmet, Ýlahi hakikat bilgisi

anlamýnda kullanýlmaktadýr. Birtarihsel dönemde, ‘felsefe’ karþý-lýðý olarak da kullanýlmýþ olan bukavram, Es-seyyid Osman HulusiEfendi’nin na’týnda, Ýlahi hikmetmanasýnda ele alýnmýþtýr. Ýlâhihikmet, ayný zamanda, Cenâb-ýHakk’ýn yarattýðý ilk hakikat olanHakikat-i Muhammediyye’nin deifadesinde kullanýlýr. “Âdem su ilebalçýk arasýndayken ben peygam-ber idim” hadisinden öðrendiði-mize göre, tüm semâvî öðretiler,aslýnda Muhammedi Hakikat(sav)’in toplamýdýr. Bu geleneðead olmak üzere, Ýlâhi Hikmet tabi-ri kullanýlmaktadýr. Bu hikmetinkaynaðý Ýlâhi’dir, yanký yeri Haz-ret-i Peygamber’dir. Þair sanýrýmbu hakikate iþaret etmektedir.

Beþinci beyitte bu gerçeðe ye-niden vurgu yapýlýr: “Allah’a ya-kýn olmanýn, Allah’a yakýnlýðýnerkânýnýn, bürhânýnýn, belirtisi-nin, delilinin ve þanýnýn bir örne-ði, Allah Resulü’ne yakýn olmak,O’nun þanýndan olmaktýr.’

‘Eðer O’nu (Allah Elçisi’ni)seviyorsanýz, O’na ittiba ediniz,O’nun sevdiðini seviniz, O’nungetirdiðine uyunuz’ ilâhi emri, bubeyitte ahenkli ve revnaktar birbiçimde dile gelmektedir. Þan ke-limesi hem ‘onur, erdem, güzel-

lik, kemâl ve güzel þöhret’ anla-mýnda hem de ‘þe’n’, ‘ilâhi emr,ilâhi iþ’ anlamýnda kullanýlmýþ ol-malýdýr. Allah Resulü, Allah’a ya-kýnlaþmanýn aracýdýr, bürhânýdýr.Bize Yaratýcý’mýzý tarif eden üçbüyük muarriften biri O’dur. BiriKuran, diðeri kainatttýr. Allah Re-sulü’nün getirdiði öðreti sayesin-de biz Rabbimizi tanýdýk.

Kimi arifler, Bakara suresininbaþýndaki mukattaa harflerin bubeyitte dile gelen manayý simge-lediðini söylerler: Elif, Lam,Mim. Elif, Allah’ý simgeler;Mim, Muhammed’i, Lam ise, iki-si arasýnda bir berzah, bir elçiolan ve Kuran’ý getiren Cebrail’i.

Bir sonraki beyitte Þair bize,‘Þan’ýn nasýl gerçekleþeceðini ha-ber verir: Kanýna, kaynaðýna, özüneincinin, gevherin, güzelliðin dol-masý ancak kullukla mümkündür.Kulluk, þandýr. Böylece gönlüne vecanýna Allah Resulü’nden dermangelecektir.

Eðer, Allah Elçisi’nin tarif etti-ði veçhile ibadet eder, Rabbimizibize tanýttýrdýðý gibi tanýr ve bilir-sek, o zaman her türlü derdimizederman bulmuþ, gönlümüz ve ru-humuzu Ýlahi hakikatin nurlarýylayýkamýþ oluruz. Bu, hem erdemliolmanýn yoludur, hem de fýtratý-mýzdaki Ýlahi soluða sadýk kalma-nýn...Allah’ýn bize verdiði emane-te ihanet etmeden yaþayabilmenintek yolu budur. Ýnsanlar arasýndatemiz bir kimlikle yaþamamýz an-cak böyle mümkündür. Ýnsanýnebede namzet olan gönlünü ve ru-hunu ancak bu doyurabilir. Bizlerbu dünyada birer konuðuz. Rabbi-mizin bize vermiþ olduðu istidatla-rýn asýl tecelli yeri ebedî hayattýr,ahiret yurdudur. O halde derdimi-zin dermaný Nebevi haberdir.

Þair, devamýndaki beyitte,merdan ve meydan kelimeleriylehem birkaç edebi söz sanatý yap-makta, hem de bir hakikati dil-lendirmektedir. Yiðitlerin çýktýðýsadakat meydaný... Ýnsan neye sa-dýk kalmalýdýr? Allah’a verdiðisöze, ahdine. Bu meydanda AllahResulü’nün yiðitleri, hem an iba-det ve taat hali içerisinde buluna-rak, her ilâhi emre itaat ederek,ahitlerine sadýk kalýrlar.

Nihayet son beyte geldiðimiz-de gazel boyunca bir gülün yap-raklarý gibi katlana katlana büyü-yen anlam goncasý taçlanýr:

‘Ey Hulusi! Allah Resulü’nekurban olmak, canýný ve ömrünüO’nun getirdiði Ýlahi hakikateadamak ne saadettir, ne devlettir,ne lütûf ve inâyettir!’

Burada kâmil insana iþaretedilmektedir. Kâmil insan, canýnýve hayatýný Allah Resulü’nün ha-berine vakfeden, O’nun getirdiðinurla yýkanan, O’nun izini takibeden, O’nun yolundan gidenkimsedir. Ýnsan, nefsini kurbanetmeli, adamalýdýr. Nefsini kur-ban eden yani kiþisel algýsýný si-len kimsenin gönlü, artýk Ýlâhihaberin telkinine açýk ve hazýrhale gelmiþtir.

“Ey Hulusi! Allah

Resulü’ne kurban

olmak, canýný ve

ömrünü O’nun

getirdiði Ýlahi

hakikate adamak

ne saadettir, ne

devlettir, ne lütûf

ve inâyettir!”

Page 24: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200524

O’na Selamýmý Bari... Sen Ulaþtýr

Alim YILDIZ

Page 25: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 25

ilindiði gibi pey-gamberler, insanlararasýndan Allah’ýn

seçtiði müstesna kiþilerdir. Al-lah’la insanlar arasýnda elçilik gö-revi yaparlar. Yaratýlan ilk insanayný zamanda ilk peygamberdir.Ýlk peygamber Hz. Adem’den iti-baren farklý kavimlere çeþitli ara-lýklarla peygamberler gönderilmiþ-tir. Bugüne kadar insanlýða kaçpeygamber gönderildiði kesin ola-rak bilinmemektedir. Kur’an-ý Ke-rim’de bu peygamberlerden sadeceyirmi beþ tanesinin ismine yer ve-rilmiþtir. Her ne kadar peygamber-lerin sayýsýný bilmiyorsak da ilkpeygamberin Hz. Adem (as), sonpeygamberin ise Hz. Muhammed(sav) olduðu malûmumuzdur. Ýn-sanlarý iyiye, doðruya ve güzelliðeçaðýran bu peygamberler, hayatlarýboyunca Allah’ýn kendilerine ver-miþ olduðu görevleri yerine getir-mek için uðraþmýþlar, bu uðurdaçeþitli eziyetlerle karþýlaþmýþlardýr.Ýnsanlarýn daha güzel bir dünyadayaþamalarý için, hayatlarýný dahifeda eden bu seçilmiþ elçilere kar-þý tüm insanlýðýn vefa borcu vardýr.Allah’ýn, kâinâtý yüzü suyu hürme-tine yarattýðý sevgili peygamberi-miz, bu âleme gelmiþ insanlarýn enmükemmelidir. Peygamberlerin enbüyüðü ve en sonuncusudur. Pey-gamber sevgisi her müslümanýngörevlerinden biridir. Sevgili pey-gamberimiz bir hadislerinde “Al-lah ve Rasulünü malýnýzdan, caný-nýzdan, çocuklarýnýzdan... Velhasýlher þeyden çok sevmedikçe imanetmiþ olmazsýnýz” buyurduklarýn-da orada bulunan Hz. Ömer “EyAllah’ýn peygamberi, ben seni herþeyden çok seviyorum fakat ken-dimden çok sevemiyorum.” diyecevap vermiþ, bunun üzerine pey-gamberimiz “Kendinden de çok

sevmedikçe iman etmiþ olmazsýn”buyurmuþlardýr. Bu cevaptan sonraHz. Ömer “Artýk kendimden deçok seviyorum.” demiþtir. Yunus Emre bu sevgiyi bir þiirindeþöyle ifade eder:

Caným kurban olsun senin yolunaAdý güzel kendi güzel MuhammedGel þefaat eyle kemter kulunaAdý güzel kendi güzel Muhammed

Yunus’un “Caným kurban olsun se-nin yoluna” demesi sadece bir þiirmýsrasý deðildir. Ýslam Tarihinde,hem Hz. Peygamberin hayatta ol-duðu dönemde hem de vefatýndansonraki dönemlerde bu sözün doð-ruluðunu hayatlarýyla ispat eden,sayýlamayacak kadar çok peygam-ber aþýðý bulunmaktadýr. Bu konu-da çok çarpýcý bir örnek “Reci Va-kasý” diye bilinen bir hadisedir.Hicaz bölgesindeki Lihyan oðulla-rý Müslümanlara zarar vermek içinbir plan hazýrlamýþlar ve Hz. Pey-gamber’e: “Biz Müslüman olmakistiyoruz. Bize Ýslamiyet’i öðrete-cek bir heyet gönderin” diye habersalmýþlardý. Altý veya on kiþilik biröðretmenler grubu topraklarýnaulaþtýklarýnda, ani bir baskýnla on-larý pusuya düþürerek bir kýsmýnýþehit etmiþ, bir kýsmýný da BedirSavaþýnýn yenilgisini sindiremeyenve intikam yeminleri eden Mekke-li müþriklere büyük paralar karþýlý-ðýnda köle olarak satmýþlardý.Kâinâtýn Efendisi’nin iki âþýðý Hu-beyb ve Zeyd, köle olaran sahabe-den ikisiydi. Mekkeliler bu iki sa-habeyi yanlarýna alarak, büyük birseyirci topluluðu ile birlikte Mek-ke dýþýndaki bir yere, daha önce-den hazýrladýklarý daraðaçlarýnýnyanýna getirerek baðladýlar. EbûSüfyan, Zeyd’in yanýna yaklaþa-rak: “Söyle Zeyd!” dedi “Þimdi

sen çoluk çocuðunun yanýnda ol-san, Muhammed de þu senin bu-lunduðun yerde bulunsa ve biz se-nin yerine onun boynunu vursakdaha iyi olmaz mýydý?”Zeyd hiç tereddüt etmeden: “Bençoluk çocuðumun arasýndayken,Muhammed aleyhisselamýn deðilburada olmasýný istemek, Medi-ne’de ayaðýna bir diken batmasýnabile gönlüm razý olmazdý” cevabý-ný verdi.Bunun üzerine Hubeyb’in yanýnagiderek, dininden dönecek olursakurtulacaðýný söylediler. Hubeyb:“Dünyayý verseniz bile, asla di-nimden dönmem.” dedi. Hubeyb’in tek arzusu vardý. Hz. Pey-gamber’e selam göndermek. Amakiminle gönderebilirdi ki, yanýndabir tek Müslüman bile yoktu. Baþýnýsemaya çevirdi: “Allah’ým! Buradaselamýmý Resûlüne ulaþtýracak hiçkimse yok. O’na selamýmý bari senulaþtýr!” diye niyazda bulundu.O sýrada ashabýyla bir yerde otur-makta olan Efendimiz’in: “Vealeyhi’s-selâm” dediði duyuldu.Ashâb-ý Kirâm: “Yâ Rasûlallah!Kimin selamýný aldýn?” diye sor-duklarýnda: “Kardeþiniz Hu-beyb’in” buyurdu Efendimiz. Mekkeliler Zeyd ve Hubeyb’i iþ-kencelerle þehit ettiler. Hatta, baba-larý Bedir savaþýnda öldürülen kýrkçocuðun eline mýzraklar vererek,“Babalarýnýzý öldüren bunlardýr.Haydi intikamýnýzý alýn!” dediklerive bu çocuklarýn ellerindeki mýzrak-larla bu iki sahabeyi þehit ettikleride rivayet edilmektedir.Þehit edilirlerken Hubeyb’in söyle-diði þu sözler ne kadar mânidârdýr:“Müslüman olarak öldükten sonra,þöyle ya da böyle ölmek negam!...”

B

Page 26: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

’nun baðlýsý olan bir büyük þâirimiz O’nuniçin; “O Ki O Yüzden Varýz” diyor, “Çöleinen Nur” diyor... Þu güzel sözü de o söy-

lüyor: “Peygamberi sev. Ne kadar? O’na Allah de-meyecek kadar...”

“Mukaddes Hayattan Levhalar”, altmýþ üç çarpýsonsuzdur... O, “mukaddes hayât”ýn sahibidir.

O, Habîbullah olduðuna göre, Allah’ýn Sevgilisiolduðuna göre, Sevgililer Sevgilisi olduðuna göre,O’nu sevmek ne haddimize... Fakat O’nu sevme-mek de ne mümkün... O’nu sevmek, O’nun yaptý-ðýný yapmak, yapmadýðýný yapmamakla olur. O’nusevmek, O’nun sevdiðini sevmek, sevmediðini sev-memekle, O’nda fânî olmakla olur...

Sevgili Peygamberim, Yol Göstericim, Kýlavu-zum, Müjdecim, þefaatçim, Rehberim, En BüyükÖðretmenim; Küstahlýðýmý baðýþla, ama itiraf etmekzorundayým; Âcizane, naçizane, belki nasýl sevileceði-ni bilmeden, eksiklerimle, noksanlarýmla, kusurlarým-la, hatalarýmla olsa bile, yine de Sen’i çok seviyorum.Peygamberini kim sevmez ki, diyebilirsiniz, haklýsýnýz,ama Yunus Emre’nin dediði gibi: “Sevdiðimi söylemez

Somuncu Baba Mart - Nisan 200526

O

MuhabbettenMuhammed oldu hâsýlMuhammedsizMuhabbetten ne hâsýl?

Bekir OÐUZBAÞARAN

PeygamberimiSeviyorum

“Sancaðýnýn gölgesindebana da yer ver. Þefaatini

benden ve bütünbaðlýlarýndan

esirgemeyecek kadarcömert olduðunu biliyor ve

buna bütün kalbimleinanýyorum. Benim gibi

günâhý çok olan ümmetinedaha fazla acýyacaðýndan

eminim.”

Page 27: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

isem/Sevmek derdi beni boðar”. Aynen öyle. O’nudilimle seviyorum, gönlümle seviyorum, kalbimleseviyorum, bütün varlýðýmla seviyorum.

Sen, sevilmeye en fazla lâyýk olan bir kul ve el-çi olmasaydýn, Sen’i Yüce Yaratýcý kendisine sevgi-li olarak seçer ve bunu bütün insanlara, melekle-re, cinlere, canlý ve cansýz varlýklara ilan eder miy-di?

Demek ki, Allah’tan sonra sevilmeye en fazlalâyýk olan Sen’sin. Bu sebeple Sen’i çok, hem de ke-limenin kâmil mânâsýnda çok seviyorum. Allah, Sa-na olan sevgimi, Sana layýk olan kývama erdirsin. Sa-na olan sevgimi imkânlar âleminde olabildiðince ar-týrsýn.

Sevgili Peygamberim, Sen’i eþim de çok seviyor,çocuklarým da... Seni rahmetli babam da çok se-verdi. Ne zaman Allah’ýmýzýn ve Sen’in adýn geçsehüngür hüngür, çocuklar gibi aðlamaya baþlardý.Seni merhûme annem de pek çok severdi. “Cen-net, analarýn ayaklarý altýndadýr.” buyurduðun mü-barek kadýn. “Merhametlilerin En Merhametli-si”nin Sevgilisi olan Sevgili Peygamberim, hepimi-zin Mabûd’unun hatrýna, onlara þefaat et.

“Sevdiklerinize, kendilerini sevdiðinizi söyle-yin, açýklayýn,” diye Sen buyurmadýn mý? Ýþte bende bu sözünden cesaret alarak Sana olan sevgimisöyleyebiliyorum. Seni gerçekten çok seviyorum.Bütün samîmiyyetimle, bütün içtenliðimle, bütünhücrelerimle. Ve Senin ümmetinin en âciz bir fer-di olmakla da iftihar ediyorum. Bununla, bu üstünrütbe ile ne kadar övünsem az deðil mi?

Sen, çocuklarýn, orta yaþlýlarýn ve ihtiyarlarýn,fakirlerin ve zenginlerin, düþkünlerin ve güçlüle-rin, kuvvetlilerin, sivillerin, askerlerin, hürlerin,kölelerin, beyazlarýn, sarýlarýn, siyahlarýn, erkekle-rin, kadýnlarýn, âlimlerin, ümmîlerin, yöne-tenlerin, yönetilenlerin, öksüzlerin, yetimlerin,bütün mazlumlarýn, gözü yaþlýlarýn, maðdurlarýn,mahzunlarýn, saðlamlarýn, engellilerin, güçsüzle-rin, kimsesizlerin, sahipsizlerin, gariplerin, ezil-miþlerin, çilekeþlerin... velhâsýl herkesin, insanla-rýn ve cinlerin, kâinatýn Peygamberisin. Herkes veher þey Sen’den ister, Sen’den bekler. Çünkü, ina-nýr ki, Sen’in kefil olduðun, iki cihanda kurtulmuþ-tur. Senin arka çýktýðýn, büyük affa, maðfirete, rah-mete, merhamete kavuþur. Sen’den uzak düþen

ise -Allah muhafaza- ebedi hüsrandadýr.

Binlerce Arap, Ýranlý, Türk ve her milletten þâir,asýrlardýr beni öven, Seni medheden þiirler söyle-miþ, yazmýþlardýr, Sayýsýz edip, manzum-mensur na-atlar kaleme almýþlardýr. Fakat iþin gerçeði þu ki, Se-ni Sana lâyýk biçim ve içerikte hiçbir kimse medhe-demez. Çünkü Seni hakkýyla medheden, ahlâkýnýöven, “Kur’ân”dýr, Allah Kelâmý’dýr. Yani bizzat Al-lah’týr.

Böyle olmakla beraber yine de þunu tespit et-mekte yarar var: Ýnsanlýk tarihinde hiç kimse Se-n’in gibi ve Sen’in kadar övülmemiþtir. Sen, düþ-manlarýnýn bile takdirini kazanmýþ en büyük in-sansýn. Sen,”Rahmet rüzgarý”sýn... Sen, “Ahmed üMahmud u Muhammed’sin”, “Hak’tan bizeSultân-ý Müeyyedsin”, “Dahîlek Ya Resûlallah!”,Sen, sularýn kývrým kývrým aktýðý fazilet deryâsýsýn.Sen, kendini düþünmeyen, her güçlüðe göðüs ge-ren, Sen ümmetini düþünensin. Sen, insanlarý ka-yýransýn. Hak ile batýlý ayýransýn. Sen, Rahmetpeygamberisin. Sen, Hâtemü’l-Enbiyâsýn. Sen,Muhammed Mustafâ’sýn.

Sancaðýnýn gölgesinde bana da yer ver. Þefaati-ni benden ve bütün baðlýlarýndan esirgemeyecekkadar cömert olduðunu biliyor ve buna bütün kal-bimle inanýyorum. Benim gibi günâhý çok olanümmetine daha fazla acýyacaðýndan eminim.Âhir zaman ümmeti olmanýn, ümmeti kalma-nýn, “dinde sabýr göstermenin” , “kor ateþiavuçta tutmaktan daha zor olduðunu “biz-zat Sen beyân ediyor, bir Hadis-i þerifindebuyuruyorsun. Biz ise, ibâdetlerimize, se-vaplarýmýza, oruçlarý-mýza ve namazlarý-mýza deðil, Sen’inbu üstü örtülüvaadine güveni-yoruz...

Ey SevgililerSevgilisi, YüceHabib!

Bütün sevgiler,bütün saygýlar,bütün selâmlarSana olsun!..

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 27

Page 28: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

evgili Peygamberimizle ilgili ifadeler kullanýlýrkenhürmeten; Mescidine; Mescid-i Saadet,Yaþadýðý zamana; Asr-ý Saadet,Üst giysisine; Hýrka-ý Saadet,Ayakkabýlarýna; Nalin-i Saadet,Evine; Hane-i Saadet,Kabrine; Hücre-i Saadet,

Ve mübarek sakal tellerine de; Lihye-i Saadet de-nilmektedir.

Saadetli bir ümmete saadetler getiren saadet pey-gamberine binlerce salât ve selam olsun…

Peygamberimizin “Mescid-i Saadetinin” ecdadý-mýz Osmanlýlar devrindeki tamiratý esnasýnda çýkanhafriyatýn, toprak, taþ ve diðer tuðla, mermer gibimalzeme artýklarý ayakaltýnda çiðnenmesin diye; Me-dine civarýnda etrafý çevrili bir mahalle dökülmüþ veinsanlarýn buraya basmalarýna müsaade edilmemiþ,böylece hürmetli bir þekilde muhafaza edilmeye çalý-þýlmýþtýr.

Mescidinden çýkan bir parçaya bu kadar ihtiramgösteren ümmeti, mübarek sakalýnýn tellerini de yeredüþürmemiþ, baþlarýnda, sarýklarýnýn arasýnda sakla-

SSaadetliBir Bakýþ

Musa TEKTAÞ

Somuncu Baba Mart - Nisan 200528

Lihye-i Saadet Bohçasý

Page 29: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 29

mýþ, camilerin, evlerin en mutena köþelerine koyup,O’na hürmet ederek bereketinden istifade etmiþlerdir.

Cenab-ý Peygamber týraþ olduðu zaman, saç ve sa-kal telleri ashab tarafýndan toplanýr, hatýra olarak sak-lanýrdý. Enes bin Malik (r.a.) Hazretlerinin “Bir defa-sýnda berberi Hz. Peygamber (s.a.v.)’i týraþ ederkengörmüþtüm. Ashabý etrafýný sarmýþ, kesilen saçlarýnýhiçbir telini yere düþürmüyorlar, kapýþýrcasýna alýyor-lardý.”(Müslim, Hac 322-3264/1812; Ahmed b. Hanbel,3/133,137) þeklin-deki izahatý bu hususu açýklamaktadýr.

Ashabý Kiram tarafýndan muhafaza edilen Lihye-iSaadetler (Sakal-ý Þerifler) nesilden nesile gelerek gü-nümüze kadar ulaþmýþtýr. Bugün birçok tarihi camidehatta ailelerin elinde Sakalý Þerif bulunmaktadýr. Sa-kal-ý Þerifler ekseriyetle kristal þiþelerde veya mercekvarî cam tabakalar arasýnda muhafaza edilir, kýrk katbohçaya sarýlarak saklanýr. Mübarek gün ve gecelerdesalâvatý þerifeler okunarak ziyarete açýlýr, gönüllerdekiPeygamber sevgisi tazelenir, dünya gözüyle görmedenkendisine iman edenler bir nebze olsun hasret giderir-ler. (Bkz;Hilmi Aydýn, Mukaddes Emanetler, ss. 102-105, Ýst, 2004.)

Camilerde Lihye-i Saadetler (Sakal-ý Þerifler) min-berlerin son basamaðýndan sonraki sahanlýkta yüksekbir iskemle üzerine, bir kutuya konulmuþ þiþe içindeve üstü yeþil örtülü olarak bulundurulur. Lihye-i Sa-adetin bulunduðu þiþe kýrk bohçaya sarýldýktan sonrakutuya konulur ve Lihye’nin bulunduðu kutu camiler-de minberin en üst sahanlýðýnda, konaklarda da kona-ðýn en hürmetli bir yerinde bulundurulur. Ziyaret sýra-sýnda salât-u selâm ile yerinden alýnarak mihrabýnönünde adam boyunca bir sehpa üzerine konularak ca-miin imamý tarafýndan cemaata ziyaret ettirilir. Ziyaretbittikten sonra tekrar bohçalara sarýlýp kutuya, kutu daeski yerine konulur. (M. Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Te-

rimleri Sözlüðü, 2/366, M.E.B Yay, Ýst,1993.)

Hilye-i Saadette Lihye-i SaadetPeygamberimizin kutlu vasýflarý ile mübarek güzel-

liklerini anlatan eserlere Hilye-i Saadet denir. Hz. Mu-hammed (s.a.v)’in fiziki, ahlaki, ruhi ve insani özellik-lerinin güvenilir kaynaklardan derlenmesiyle meydanagetirilen bu eserler, asýrlar boyu halk arasýnda makam-la okunmuþ muhteþem klasiklerimizden birisidir.

Hakanî Mehmed Bey’in kaleme aldýðý Hilye-i Sa-adet’in “Sakalý sýk idi” diye baþlayan bölümünde man-zum olarak sakalý þerifleri þöyle tarif edilmektedir:

Ol hudâvend-i hudâvendânýn Ya’ni ol zât-ý azîmü’þ-þânýnO Efendiler Efendisi’nin, yani o þaný yüce peygamberin...Rîþ-i pâkinde usûlü çok idi

Katý çok târ beyazý yok idi...mübarek sakalý zaman zaman muhtelif biçimlerde

görünürdü. Baþlýca özelliði karalýðýndaki koyulukolup beyazlamamasýydý.Ol mübarek sakalýndan bunu bil Ancak aðarmýþ idi onyedi kýlÖmrü boyunca o mübarek sakalýnda yalnýzca on yedikýl aðarmýþtý.Dahi icmâ’ ile merdân-ý Ýlâh

Demiþ “Ol lihye-i müþgîn-i siyahSahih araþtýrmacýlarýn hepsi ittifak ile demiþlerdir ki:“O siyah misk gibi olan sakal...Ne kývýrcýk ne dýrâz idi katý

Ý’tidâl üzre idi her ciheti...ne kývýrcýk, ne de çok uzun idi. Her bakýmdan (uzun-luðu, dalgalýlýðý vs.) orta görünümlü idi.Hûb idi top-ý zenahdâný anýn

Sâid-i sun’ idi cevgâný anýn...Çene yuvarlaðý çok güzel bir top gibi görünürdü.Öyle ki o topun çevganý yaratýcýlýk baldýrý idi.Etti ol çâh-ý zekân nice zaman

Yusuf’un baþýna Mýsr’ý zindanSanki o çenedeki çukuru, Yusuf’un baþýna Mýsýr’ý zin-dan eden kuyu idi.Þeb-i Kadr idi o rîþ-i makbul Ya meðer sûre-i “Ve’l-leyl” idi olO deðerli sakal sanki bir kadir gecesi; yahut da Velleylsuresi gibi kara idi.Hüsnüne vermiþ idi revnak u fer

Lem’a-i nûr-ý siyah idi meðerKara renk onun güzelliðine sanki bir parýltý ve ýþýk ver-miþti. Belki de siyah bir nurun ýþýðýydý.Az idi süblet-i ferhundeleriMülk-i Rûm’un nitekim müþg-i teri

Bununla beraber kutlu kirpikleri seyrek idi. Anadoluülkesinde taze misk kadar seyrek...Ol saadetti mehilsin el-hak Tib-i Arþ ile idi müstaðrak

O mübarek güzellikler bütünü (kaþlar, kirpikler, sa-kallar ve saçlar) Arþ’ýn ilahi kokusunu taþýrlar idi. (Hakanî

Mehmed Bey, Hilye-i Saadet, s.128-130, (Haz: Ýskender Pala), L&M Yay, Ýst, 2002)

Sahabelerin muhafaza ettikleri ve canlarýndan çoksevdikleri Hz. Peygamber(s.a.v)’in izini taþýyan Lih-ye-i Saadet ve bunun gibi kýymetli hatýralar, nesildennesile ayný sevgi ve hürmet hissiyle korundu.

Page 30: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200530

Eskiden önemli törenlerde ve açýlýþlarda Sancak-ýÞerifle birlikte Lihye-i Saadet de bulundurulurdu. 23Nisan 1920 Cuma günü Türkiye Büyük Millet Mecli-si açýlýþý hususundaki bir kararda þu ibareler geçmek-tedir: “Büyük Millet Meclisi’nin yevmi küþadýný Cu-ma’ya tesadüf ettirmekle yevmi mezkûrun mebrukiye-tinden istifade ve bilumum meb’usini kiram hazaratiile Hacý Bayram-ý Veli Camii Þerifi’nde Cuma nama-zý eda olunarak, envari Kur’an ve salattan da istifazaolunacaktýr. Badessalât Lihye-i Saadet ve Sancak-i Þe-rifi hamilen daireyi mahsusaya gidilecektir. Daireyimahsusaya dahil olmazdan evvel bir dua kýraatiylekurbanlar zebholunacaktýr.” Bu ifadelerden anlaþýldýðýveçhile milletimiz Lihye-i Saadete olan saygýsýný herhususta göstermiþtir. Onun nurundan her vakit istifadeetmiþtir. Onun þerefiyle þeref-yâb olmuþtur.

Darende’deki Lihye-i Saadetler(Sakal-ý Þerifler)

Darende’de halen camilerde bulunan ve bayramgünlerinde ziyaret edilen dört tane Lihye-i Saadetmevcuttur.

Darendeli Sadrazam Ýzzet Mehmet Paþa, sadaretidöneminde Darende’ye evkaf dairesinden temin ettiðiiki “Lihye-i Saadet” vakfetmiþtir. Bunlardan biri ÞeyhHamid-i Veli Cami-i Þerîfi’ne, biri de Hacý HüseyinPaþa Camii’ne konulmuþtur. Daha sonra Hüseyin PaþaCamii’nin harabeler içerisinde kalmasý nedeniyle“Lihye-i Saadet” tahrib olmak üzere iken, Ýbrahim Pa-þa camiine nakledilmiþtir.

Yine kaynaklara göre Cebecizâde Mehmet Paþa,Darende’de bir cami, medrese, kütüphane, köprü, han,hamam, çeþme yaptýrmýþ ve bu eserlerinin yollarýnakaldýrým yaptýrmýþtýr. Caminin yanýna bir medrese ve

kütüphane yaptýrarak hayratýný bir külliye haline getir-miþtir. Hazine-i Evkaf’tan getirmiþ olduðu “Lihye-iSaadeti” kendi camiine koymuþtur. Sadefle müzeyyengayet zarif bir sandýk içerisinde mahfuz olduðu söyle-nen “Lihye-i Saadet” daha sonraki tarihlerde ZaloðluHacý Ahmed Aða tarafýndan yaptýrýlmýþ olan Çarþý Ca-mii’ne nakledilmiþtir. (Ahmet Akgündüz/Said Öztürk/Yaþar Baþ, Da-

rende Tarihi, ss-739-745, Ýst, 2002)

Merhum Hacý Hasan Akyol’un gayretleriyle yeni-den inþa edilen Darende Kurtbaðý (Yeni) Camii’ne; Ýh-ramcýzâde Ýsmail Hakký Toprak Efendi (k.s)’nin veHulûsi Efendi (k.s)’nin baðlýlarýndan, Gaziantep eþra-fýndan, Haksallarýn yeðeni Enver Kayalý Bey, Mer-sin’den temin ettiði bir Lihye-i Saadet getirir. Yüceemanet için tanzim ettiði “Þahadetname “ 26 Haziran1961 tarihini taþýmaktadýr. O tarihten itibaren bu Lih-ye-i Saadet’te Darende’de ziyaret edilmektedir.

Öteden beri büyük zatlara ve önemli þahsiyetlereintikal etmiþ Lihye-i Saadet’lerinin muhafazasý için,büyük konaklarýnýn en üst katýnda özel olarak yaptýrýl-mýþ ayrý bir daire vardý. Lihye-i Saadet dairesi, birodadan ibaret olabildiði gibi büyükçe bir cami gibi ya-pýlmýþ diðer bir odasý ile ona uygun bir sofasý da bulu-nabilirdi. Lihye-i Saadet odasýnýn tavana yakýn, ýþýkalacak iki-üç penceresi olur, içi tamamen yeþile boya-nýrdý. Odada kapaklarý iþlemeli, içi yeþil kadife ilekaplanmýþ bir dolap, ziyaret sýrasýnda üstüne Lihye-iSaadet’i koymak için yeþil boyalý ve yaldýzlý bir sehpave muhafaza için kadife üzerine gümüþ kabaralarlasüslenmiþ bir çekmece bulunurdu. Lihye-i Saadet’inkendisi ya altýn çerçeveli akikten yapýlmýþ ufak bir ku-tu ya da özel yapýlmýþ ufak silindir biçiminde billûr birzarf içine konur, en iyi cins þaldan veya üzeri sýrma iþ-li ve iç astarý beyaz canfesten, kenarlarýna sýrma saçakdikilmiþ, birbirinden uzak otuz/kýrk kadar bohçaya,önce en ufaðýndan baþlamak üzere, sýra ile sarýlýrdý.

Kurtbaðý Camii’inde bulunan Lihye-i Saadet

Darende Çarþý Camii’inde bulunan Lihye-i Saadet

Page 31: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 31

Sonra da hepsi birden Harem-i Þerif puþidesinden birparçaya sarýlarak adý geçen çekmece içinde dolabakaldýrýlýrdý. Cami þekline sokulmuþ olan odada, Lihye-i Saadet ziyareti, mübarek gecelerde yapýlýrdý.

Bir Bayram SabahýndakiSaadetli Aydýnlýk

Darende’de bulunan dört Sakalý Þeriften birisininÞeyh Hamid-i Veli Camiinde olduðunu baþta söyle-miþtik. Bir bayram sabahýnda yaþadýðýmýz Lihye-iSaadet ziyaretini tarif ederek yazýmýzý bitirelim:

Her bayram olduðu veçhile, yýllarca Es-Seyyid Os-man Hulusi Efendi(k.s)’nin yaptýðý gibi, tekbirlerleminbere çýkýp, yeþil bir örtüye sarýlmýþ Sakal-ý Þerif’ibüyük bir ihtimam ve ta’zimle öpüp, baþýnýn üzerindetutarak merdivenlerden yavaþ yavaþ inen H. Hamidet-tin Ateþ Efendi, estetik bir sanat anlayýþýyla yaptýrýlanel iþçiliði ve ceviz aðacýndan yapýlmýþ, yüksek sehpaüzerine koyar. Zaten böyle bir ulvi vazifeyi yapan veEvlad-ý Rasul olarak, ceddinin maneviyatýný iyi bilip,takdir eden bu büyük zatýn huzurunda Lihye-i Saadetziyareti ayrý bir önem kazanýr. H. Hamidettin AteþEfendi, yeþil örtü açýldýktan sonra, Lihye-i Saadet’inbulunduðu sedef kakmalý küçük sandukayý açarak, gü-zel kokulu temiz bir bezle cam tabakayý sildikten son-ra, ziyarete baþlanýr. Minberler yapýlýrken, hem sanataçýsýndan hem de bu tür ziyaretler açýsýndan ta’zimlegeçilecek insan baþ seviyesinde basýk olarak yapýlýr.

Minber koridorundan geçen cami cemaati Peygambe-rimizin huzurunda bulunmuþ gibi, onu ziyaret etmiþolma zevki ve duygusu içinde, O’nun mübarek bir par-çasý olan Lihye-i Saadeti ziyaret ederken; O ÂlemlerinEfendi’sine, O’nun âline, ehli beytine ve ashabýnasalâvatlar getirir. Camide bulunan bütün cemaat, tekerteker bu ziyareti yaptýktan sonra Sakal-ý Þerif büyükbir hürmetle küçük sandukaya konularak yeþil örtüsü-ne sarýlýp, yine H. Hamidettin Efendi tarafýndan üç de-fa öpüldükten sonra salâvatlarla ve tekbirlerle tekraryerine konur.

Bizim birkaç satýrda anlatmaya çalýþtýðýmýz buduygu ve maneviyat dolu anlar, asr-ý saadetten birmevsim gibi yaþanýr.

Darende Þeyh Hamid-i Veli Camii’inde Lihye-i Saadet Ziyareti

Ýbrahim-Yusuf Paþa Camii’inde bulunan Lihye-i Saadet

Page 32: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200532

arih boyunca þiir, insanoðlu için vaz-geçilmez bir sanat olmuþtur. Yüreðinesýðmayan engin ve mistik duygularý,

gönlündeki kývýlcýmlarý, ölçülerle, kafiyelerle il-mek ilmek iþleyip, özge yüreklere aktarma ihti-yacýný hissetmiþtir

Büyük þâirlerimizden Mevlânâ: “Þâirlik, pey-gamberlikten bir cüz’dür.” diyerek þâire insanlýknâmýna, en büyük ve en ulvî vazifeyi yüklerken,Fuzûlî de bu vazifelerin ilimsiz yapýlamayacaðýhükmüne varmýþtýr.

Yine tarih boyunca þiir, çeþitli târiflerle bir ka-yýt altýna alýnmaya çalýþýlmýþsa da týpký aðýndankurtulan bir kuþ gibi yeni ufuklara doðru kanat

çýrpmýþtýr. Geçmiþten günümüze doðru þiir serü-venini gerek muhteva, gerekse þekil bakýmýndanþöyle bir gözden geçirecek olursak, þiir san’atý-nýn gerçekten bir kayýt altýna alýnamadýðýný, hattâalýnmamasý gerektiðini rahatlýkla anlayabiliriz.

Dîvân Edebiyatçýlarý: “Mevzûn u mukaffâsözdür.” diyerek þiiri kýsaca vezinli ve kafiyelisözler topluluðu olarak görmüþlerdir. PeyamiSafâ þiir için “Bütün ruh hâllerinin toptan ifâde-sidir” der. Necip Fâzýl: “Arý bal yapar, fakat balýizah edemez. Aðaçtan düþen elma da yer çekimikânunundan habersizdir.” diyerek þâiri, þiiri veokuyucuyu bir muammânýn içine sokar. YahyaKemâl hâlis þiiri bulma yollarýný ararken kararýný

Þiirimizde

Hz. Muhammed

Edebiyat

T

Vedat Ali TOK

Page 33: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 33

verir: “Mýsraýn ayaklarý yerden kopmazsa ve uç-mazsa…” þiirden söz etmek mümkün deðildir.

Görüldüðü gibi þiir için birtakým târifler yapýl-mýþ, herkes kendi dünyasýndaki þiiri yakalayýp onuanlatmýþtýr.

Þiir ve þâir hakkýnda Kur’an-ý Kerîm’de çeþitlihükümler vardýr. Meselâ Þu’arâ Sûresi’nde (224,225, 226, 227. âyetler ) þu hükümlere yer verilmiþ-tir: Þâirlere gelince onlara da sapýklar uyarlar. On-larýn her vâdide þaþkýn þaþkýn dolaþtýklarýný ve ger-çekte yapmadýklarý þeyleri söylediklerini görmedinmi? Ancak îman edip iyi þeyler yapanlar, Allah’ý çokananlar ve haksýzlýða uðradýklarýnda kendilerinisavunanlar baþkadýr. Haksýzlýk edenler nereye dön-dürüleceklerini yakýnda bileceklerdir.”

Bilindiði gibi Câhiliye Dönemi Araplarýnda þiir,çok büyük itibar gören bir san’attý. Bu yüzden pa-zarlara, panayýrlara bile çýkabilen bir metâ durumu-na gelmiþtir. Kabileler arasýnda sýk sýk þiir yarýþma-larý düzenlenir, kýyasýya mücadeleler olurmuþ. Bumücadelelerde gâlip gelen þiirler Mekke’de Kâbeduvarýna asýlýrmýþ. Bu þiirlere “muallaka” adý veril-miþ olup bunlarýn en güzelleri de “Yedi Muallaka”adý ile anýlmýþtýr. Arap þâirlerinin o zamanki þiirle-rinde kuvvetli bir âhenk ve belâgat olmasýna rað-men konularý bakýmýndan, sadece kadýn güzelliði,içki gibi konular müstehcen bir dille kaleme alýndý-ðý için, sonradan pek hoþ karþýlanmamýþtýr. Nitekimbu çok ustaca yazýlmýþ þiirler Kur’an-ý Kerîm’in nü-zulünden sonra yerle bir edilmiþtir; çünkü Kur’an-ýKerîm’deki Ýlâhî kelâm ve ifadelerdeki âhenkbirçok þâirin þiir yazmaktan vazgeçmesine sebep ol-muþtur. Ýslâm güneþinin doðuþundan sonra Müslü-man olan þâirler, artýk bu yeni dinin ýþýðýnda sözlersöyleyip, Câhiliye Dönemine ait imajlarýný terk et-miþlerdir.

“Kasîde-i Bürde” Hz. Muhammed (sav)’i med-heden meþhur bir þiirdir. Hz. Muhammed (sav), þi-irini dinledikten sonra, þâir Ka’b b. Züheyr’e hýrka-sýný hediye etmiþtir. Enes b. Mâlik þöyle bir hadisenaklediyor: Resulullah (sav) Mekke’ye giderken,deve ile önlerinden giden Ýbni Revaha’nýn beyitlerokuduðunu duyan Hz. Ömer “Yâ Ýbni Revaha! SenResulullah’ýn önünde þiir mi okuyorsun!” diye hid-detlenir. Müþrikleri kýzdýracak mahiyette þiir oku-duðunu duyan Resulullah (sav) “Ýbni Revaha’ya do-kunma yâ Ömer! O beyitler kâfirlere atýlan oklardandaha tesirlidir.” diyerek Hz. Ömer’i ikaz eder.

Ýslâm Tarihine baktýðýmýz zaman þunu anlýyoruz

ki þiir yüklendiði misyona göre ya övülmüþ ya dazemmedilmiþtir. Yani Ýslâm’a ve insanlýða zarar ver-meyen þiir yasak edilmemiþtir, diyebiliriz.

Câhiliye Dönemi þiirinden sonra Müslümanlararasýnda þiir, ayrý bir güzellik ve deðer kazanmýþtýr.Bu, biraz da Hz. Muhammed (sav)’in þâirlere gös-terdiði hoþgörü neticesinde olmuþtur. Bu yüzdenArap, Fars ve Türk edebiyatlarýnda peygamberimiziövücü þiirler -na’tlar- yazýlmýþtýr. Türklerin Ýslâmi-yeti kabulü ve bu yeni dini sindirmelerinden sonraTürk-Ýslâm þâirleri de diðer Müslüman milletlerinþâirleri ile boy ölçüþecek dereceye gelmiþtir. Hattâdenilebilir ki; Dîvân þâirleri Hz. Muhammed (sav)ile ilgili þiirlerinde, daha içten, daha samimi, dahalirik ifadeler kullanmýþlardýr. Bu sebepledir ki asýr-lardýr en okumamýþ kesimlerde bile mevlidlerdenbeyitler duyulur. Hz. Muhammed (sav) ile ilgiliduygu yüklü mýsralar, makamlarla söylenir. Mukad-des gecelerde, düðünlerde, cenazelerdeki mevlid te-gannîlerinde, âdeta þiirle Hz. Muhammed (sav) öz-deþleþtirilir, O’nun mübârek yaþantýlarý manzumolarak dile getirilir.

Dîvân þâirleri, þiirlerini topladýklarý dîvânlarýnýtertiplerken Allah’ýn birliðini tasdik ve O’na yalva-rýþtan sonraki bölümü Kâinatýn Efendi’sine ayýrmýþ-lar; bu, klâsik bir kural olarak asýrlarca devam ede-gelmiþtir.

Türk edebiyatýnda Hz. Muhammed (sav) için sa-yýsýz þiirler yazýlmýþtýr. Dîvân edebiyatýnda Hz. Mu-hammed (sav) hakkýnda yazýlan na’tlarda O’nun do-ðumu, hayatý, peygamberliði, peygamberlikte çekti-ði sýkýntýlar, mi’racý, mûcizeleri … gibi konular iþ-lenmiþtir. Bu yazýmýzda O’nun doðumu ve mi’râcýile ilgili olan birkaç beyit üzerinde duracaðýz:

Doðumu Ýle Ýlgili Þiirler:Babasý Abdullah, daha kendisi doðmadan vefat

etmiþtir. Bu yüzden O, yetim doðmuþtur. Hz. Mu-hammed (sav)’in Milâdî 571 senesinde dünyayý teþ-rif etmesiyle yeryüzünde çeþitli olaðanüstülüklergörülmüþtür. Mevlid þâiri Süleyman Çelebi, eserin-de bu hâdiseleri þu beyitlerle zikreder:

Hem Kiliseler dahi yýkýldý çokKaldý altýnda keþiþler oldu yokSâve bahri yire geçti serteserKimse andan bulmadý sudan eserTâk-i Kisrâ öyle çatladý katiK’iþitenin gitdi akl ü tâkati

Page 34: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

(Hz. Muhammed (sav)’in doðduðu gece birçokkilise yýkýlmýþ, bu kilisenin altýnda kalan nice keþiþ-ler can vermiþtir. Hýristiyan âleminin sularý birden-bire kuruyup, herkesi hayretler içinde býraktý. Meþ-hur Tâk-i Kisrâ kendiliðinden yýkýlýp gitti. Duyanla-rýn aklý gitti.)

Süleyman Çelebi bu kutlu doðumun diðer iþaret-lerini de :

“Ol gice hep putlar oldu ser-nigûnCânýna þeytânýn uruldu dügün”

beytiyle haber verir. ( O gece putlar yerle bir ol-muþ; þeytan da ne yapacaðýný þaþýrmýþtýr.)

Hz. Muhammed (sav)’in doðumu esnâsýnda yer-yüzünde meydana gelen bu deðiþikler, “Ýsken-dernâme” þâiri Ahmedî’nin dilinden þöyle ifâde edilir:

Secdeye indi cümle bütler ser-nigûnGeldi diyü ol Nebiyy-i reh-nümûnSa’venün suyý kururdu ol gice Söyünüp ateþ-gede uçdan ucaDüþdü Nuþirevân’un eyvâný yireToldu cinn âvâzý iller yeksere(Yol gösterici Peygamber dünyaya geldi diye, bü-

tün putlar yýkýlýp yerle bir oldu. O gece kiliselerin su-larý kurudu, ateþleri söndü, ateþe tapanlar yok oldu.Nûþirevan’ýn yaptýrdýðý Tâk-i Kisra sarayý yýkýlýve-rip, ortalýkta cin âvazýndan baþka bir ses kalmadý.)

Taþlýcalý Yahyâ Bey, Hz. Muhammed (sav)’indoðduðu geceyi þöyle anlatýr:

Gökler yüzü bir gice gülistân idi gûyâHer encüm-i tâbende idi bir gül-i hamrâ

(Bir gece gökyüzü sanki bir gül bahçesi gibiydi.Her parlak yýldýz sanki bir gül idi.)

Hz. Muhammed (sav)’in dünyayý teþrifi ile dün-ya madden ve mânen nûra gark olmuþtur. Onun içinO’na çok parýltýlý, aydýnlýk veren anlamýna gelen“Venhac” denmiþtir. “Muhibbî” mahlâsýyla þiirleryazan Kânûnî Sultan Süleyman da buna iþaret eder:

Kaplamýþdý âlemi zulmet serâser virdi nûrÞem’-i ruhsârý anunçün didiler venhâc anaRûþen etdün bu cihân zulmetini nûrun ileZindedür âb-ý ‘atân ile bugün bâg-ý vücûd

Þâir Fuzûlî ise, Hz. Muhammed (sav)’in yaratý-lanlarýn efendisi olduðu, doðumu ile dünyada meyda-na gelen olaðanüstü hallerle belli olduðunu düþünür:

Bundadýr bak niþân-ý mûciz-i hayrü’l-beþerTâk-i Kisrâ nüsha-i milk-i mülûk-ý gam-kâr…

Mi’râcý Ýle Ýlgili Þiirler:Hz. Muhammed (sav) Recep ayýnýn 27. gecesi

Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’teki Mes-cid-i Aksâ’ya gelmiþtir. Peygamber Efendimizin buyolculuðu “mi’raç” diye bilinir. Buna “Ýsra” da de-nilir. Dîvân edebiyatýnda mi’raçla ilgili hususî þiir-ler yazýlmýþtýr. Bunlara “mi’râciye” denilmiþtir.Bunlarýn dýþýnda telmih yoluyla müstakil beyitler deyazýlmýþtýr.

Fuzûlî mi’raç hâdisesinin sadece Hz. Muham-med (sav)’e has bir durum olduðunu baþka hiçbirkimsenin bunu yaþamadýðýný, yaþamayacaðýný þubeyitle dile getirir:

Gitdün oraya ki gitmek olmazYitdün oraya ki yitmek olmaz

Süleyman Çelebi “Anda ol gördügün âdem gör-medi/ Kimse hem ol irdügüne irmedi” derken,Fuzûlî ile ayný þeyleri söylemektedir.

Necm Sûresi 9. âyette belirtildiðine göre, Hz. Mu-hammed (sav)’in, mi’raçta Allah (cc)’a yakýnlýðý biryay aralýðý kadardýr (kâbe kavseyn) veya daha da az-dýr (ev-ednâ). Bu durumu Fuzûlî þöyle tasvir ediyor:

Ref’ oldu sana hicâb-ý mâbeynNüzhetgehün oldý “kâbe kavseyn”

Somuncu Baba Mart - Nisan 200534

Page 35: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 35

(Sana yüce Allah (cc) katýnýn perdesi açýldý.“Kâbe kavseyn” sözüyle anlatýldýðý gibi, Allah katý-ný gördün.)

Yine Fuzûlî mi’rac hâdisesinin çok kýsa birmüddet sürdüðünü:

Germ idi henüz hâbgâhun/ Cünbüþle gubâr-ý hâk-i râhun (Ey Muhammed, yataðýn henüz sýcaktý ve se-fer sýrasýnda yolundan kalkan tozlar uçuþmaktaydý.)Bunun da çok þaþýrtýcý bir hâl olduðunu: Ýnsâf hemînol seyâhat/ Böyle sefer ile istirahat (Doðrusu bir ge-zide, yolculuk ve dinlenme ancak bu kadar birlikteolabilir.) beyitleriyle ifâde etmektedir.

Ahmedî ise bu seyâhatin bir gece içinde vesür’atle gerçekleþtiðini þu beytiyle anlatýyor:

Bir gecede kýldý arþ u ferþi tayyÝrdi ana kim oldurur Kayyûm u Hayy

Taþlýcalý Yahyâ Bey, mi’raçta Hz. Muhammed(sav)’in Allah’tan, ümmetini temennî ettiðini söylüyor:

Makbûl duâ gibi varup Hazret-i Hakk’aEl götürüben ümmetini kýldý temennâ

[Kabul olmuþ duâ gibi Allah (cc)’ýn huzurunavarýp elini kaldýrarak ümmetini (ümmetinin baðýþ-lanmasýný) diledi.]

Yûnus Emre:

Yedi kat gökleri seyrân eyleyenKürsînün üstünde cevlân eyleyenMirâcýnda ümmetini dileyenAdý güzel kendi güzel Muhammedmýsralarýyla ne güzel anlatýr mi’râcý… Yûnus

Emre mi’râcýn, Müslümanlar için bir düðün olduðu-na iþaret eder:

Gör Muhammed neyledi gökleri seyreylediÜmmetini toyladý arþa hemîn varýcak

Mi’râç önemli bir durumdur. Gidilen yer çokuzaktýr. Fakat bu yolculuk sanki bir anda olup bit-miþtir. Bu hâdise karþýsýnda Yûnus Emre de týpkýFuzûlî gibi hayranlýk ve þaþkýnlýk içindedir:

Mi’racdan döndü yine girü geldi evineGeldi gördü henüz kim döþeciði ýsýcak

Hz. Muhammed (sav) mi’râçtan dönüþünde as-habýna müjdeler getirdi. Bunlardan birisi “dînin di-reði” olarak bilinen “namaz” dýr. O, namaz emriniMüslümanlara teblið edince “Ýþittik.” dediler. Taþlý-

calý Yahyâ Bey bu hâdiseyi þu beyitle ifâde ediyor:

Ashâbýna geldikde salât emrini kýldýDedi iþiten cümle “semi’nâ ve eta’nâ”

Mi’râç, Müslümanlarýn hayatýnda önemli birhâdise, Müslümanlar için âdeta müjdeler gecesi ol-duðu için, ayrýca bu hâdisenin çok hýzlý bir þekildegerçekleþtiði için, Çaðatay þâiri Ali Þir Nevâyî bugeceye “gece” kavramýný yakýþtýramaz ve “sabah”sözünün daha uygun olacaðýný söyler:

Visal subhý diben yok uruc akþamý kimSabah dik idi ol berk nûrý birle mesâ

(Göðe yükselme akþamý deme, kavuþma sabahýde; çünkü gece þimþek nûruyla sabah gibi aydýnlýktý.)

Bugün sâdece Dîvân edebiyatýnda yüzlerce þa-ir, yüzlerce na’t, binlerce beyitle Hz. Muhammed(sav) sevgisini dile getirmeye çalýþmýþtýr. Böylelik-le kimi þairler Dîvân þiirinin klasik kalýplarýna uy-manýn, kimileri ise O’na olan muhabbetini dile ge-tirmiþ olmanýn huzurunu yaþamýþtýr. Biz de bunlarýmevzu-ý bahis ederek sevgili Peygamberimizin mu-habbeti ile gönlümüzü nurlandýrmak istedik. Yazý-mýzý adý unutulmuþ bir þairin meþhur beytiyle nok-talayalým:

Muhabbetten Muhammed oldu hâsýl

Muhammedsiz muhabbetten ne hâsýl

Page 36: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200536

1835’te Kangal’ýn Deliktaþ köyünde doðmuþtur.Asýl adý Mustafa’dýr. Babasýnýn adý Ahmet olup anne-sinin isminin Safiye olduðu söylenir. Dedesi ise Altýn-yayla ilçesindendir. On iki yaþýnda öksüz ve yetim kal-mýþ, bu bakýmdan kuvvetli bir tahsil görememiþtir.Dört kere evlenmiþ (Mihri, Ayþe, Fatma, Mühime) vebu evliliklerden yirmi üç çocuðu olmuþtur. BunlardanMihri, oðlu Âþýk Minhacî’nin annesidir. Ruhsatî, uzunmüddet Deliktaþ aðalarýndan Ali Aðanýn yanýnda azapdurmuþtur. Kimi zaman Tecer’deki deðirmenlerin suiþlerinde çalýþmýþ, kimi zaman da köyünde kiracýlýk,rençberlik ve çobanlýk yapmýþtýr. Bazen de inþaatlardabennelik (duvarcýlýk) yaptýðý olmuþtur. Zaman zamangurbete çýkan Ruhsatî, ömrünün sonlarýnda köyündeimamlýk yapmýþtýr. Ömrü fakirlikle geçen Ruhsatî,ufak-tefek yardýmlar haricinde kimseden arzuladýðýnýbulamamýþtýr. Fizikî olarak uzun boylu, beli bükük, çilyüzlü, çakýr gözlü, sarý sakallý bir yapýya sahip olanRuhsatî, karakter itibariyle de ideal insan vasýflarýna

sahiptir. Basiret, kanâat, tevazu ve iz’an sahibidir. Ha-ramdan, koð-gýybetten kaçýnmýþ; sýr saklamasýný bil-miþtir. Kimsenin azýna çoðuna karýþmamýþ; kimseninmalýna göz dikmemiþtir. Samimi bir Müslüman olup,Ýslam Peygamberini aþk derecesinde sevmiþtir. Önce-ki kaynaklarda Bektaþî olduðu ileri sürülmüþse deRuhsatî, kendisinin de pek çok þiirinde belirttiði gibiNakþýbendî Tarikatine mensup bir âþýktýr. 1911’de kö-yünde vefat etmiþtir ve mezarý Deliktaþ’tadýr.

Ruhsatî bâdeli bir âþýktýr. Bir gün Kertme köyümezrasýnda uyuyakalmýþ ve bu sýrada pirlerin verdiðibadeyi içmiþtir. Mahlasýný ise, Þeyh Ýbrahim Efendivermiþtir. Bazý þiirlerinde her ne kadar Ýcadî ve Cehdîmahlaslarýný kullandýðý söyleniyorsa da, bu mahlaslasöylediði þiirine rastlanmamýþtýr. Ýrticali olan, fakatsaz çalmayan bir âþýktýr.

XIX. yüzyýlýn seçkin halk þairlerinden olan Ruh-satî, þiirlerinin çoðunu hece vezni ile yazmýþtýr. En çok

Dr. Doðan KAYA

Konu Alan Þiirleri

Âþýk Ruhsatî'nin

Hz. Muhammed'i Dilde ezber kalbte envar Mustafa’dýr MustafaÜmmetine olan rehber Mustafa’dýr MustafaLeyl ü nehar ezberimdir ezkarimdir hep varýmYerde gökte olan serdar Mustafa’dýr Mustafa

Mustafa nurundan oldu kevkeb ile asumanMustafa nurundan oldu þems ile mahýtabanMustafa olmazsa âlem halk olmazdý bu cihanÞefaatçi yarýn mahþer Mustafa’dýr Mustafa

Þanýnda “Levlak” denildi hamd olsun Yezdan’ýmaAhmed Mahmud u Muhammed Mustafa Sultan’ýmaMahþer günü ümmetinin eriþir dermanýnaSahib-i liva-i bihter Mustafa’dýr Mustafa

Mustafa’nýn aþký ile RUHSAT oluyor deliMustafa’ya “Hu” çekerler cümle melek hep veliBen de bir can ile baþý meydana koydum beliDihaný nur hadisi nur Mustafa’dýr Mustafa

Page 37: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 37

11 ve 8 heceli þiir söylemiþtir. Ancak Âþýk Ömer, Dert-li, Emrah, Seyrânî gibi geleneðe uyarak aruz vezni ya-hut hecenin 14 ve 15’li þekilleri ile þiirler yazdýðý da ol-muþtur. Söz geliþi; Uðru ile Kadý Hikayesi’ni aruz vez-ni ile yazmýþtýr. Ne var ki, pek çok halk þairinde rastla-dýðýmýz gibi aruz vezninde baþarýlý olamamýþtýr. Hecevezninde olan divanlarý 7+7 yahut 8+7 duraklýdýr. Ruh-satî, bu tür þiirlerde genellikle olaylara ve mistik düþün-celere yer vermiþtir. Her ne kadar divan adýný verdiði-miz bu þiirlerde veciz sözler söylemiþse de Ruhsatî, asýlbaþarýsýný hece vezinli þiirlerde göstermiþtir.

Ruhsatî’nin dili sadedir, þiirlerinde zorlama yoktur.Hece, durak, kafiye ve rediflerde titiz davranmýþ; an-lam bütünlüðüne dikkat ederek daha güçlü, daha kalý-cý þiirler söylemiþtir. Kelimeleri seçerken tesadüflereyer vermemiþtir. Söz geliþi, “çalar” döner ayaklý þii-rinde Türkçeyi nakýþ nakýþ iþlediðini görmekteyiz. Þiirtekniði güçlü bir âþýktýr. Anlatmak istediði düþünceyi,þiirlerinde gayet ustalýkla dile getiren Ruhsatî, þiirlerin-de tasvire fazla yer vermiþtir. Bir köy þairi olduðu için,pek çok þiirinde aðýz özelliklerine baðlý kalmýþ, olduk-ça fazla yekûn tutacak kadar mahalli kelime kullanmýþ-týr. Þiirlerinde genellikle köy hayatýnýn özellikleriniyansýtmýþtýr. Duygu ve düþünce âlemi, köyde gördüðüintibâlarla doludur. Bunun yanýnda duyduðu ve bildiðikonulara da yer verdiði olmuþtur. Þiirlerinin mihverinihalk kültürü ve kendi intibâlarý oluþturur. Hemen herkonuda deyiþi vardýr. Pek çok âþýkta rastladýðýmýz baþ-ta aþk, tabiat ve gurbet, öðüt, taþlama ve tenkit, mistikdüþünce fânilik olmak üzere dert, þikâyet, dilek konu-lardaki þiirleri Ruhsatî’de de bulabilmekteyiz.

En çok Karacaoðlan, Âþýk Ömer ve Gevherî’nin et-kisinde kalan Ruhsatî, þiirleriyle pek çok aþýða ustalýkyapmýþtýr. Ondan etkilenen âþýklarýn baþýnda oðlu Min-hacî gelir. Öyleki halk, çoðu zaman ikisinin þiirini bir-birine karýþtýrýr olmuþtur. Her ikisinin þiiri de dil, üslûpve konu bakýmýndan oldukça benzerlik gösterir. AncakMinhacî’nin þiirlerinde daha yanýk ve daha içli bir edâhakimdir. Minhacî’den baþka Meslekî, Zakirî (Nok-sanî), Emsalî ve Tabibî gibi âþýklar da Ruhsatî’den et-kilenmiþlerdir. Ayrýca Bekir Kýlýç, Gafilî, Hamza, Hi-tabî, Ýsmeti, Kelamî, Kenanî, Memiþ Eroðlu, Muzaffer,Nedimî ve Zakir gibi günümüz þairlerinin âþýk olmala-rýnda Ruhsatî’nin þiirlerinin etkisi olmuþtur. Bu etki-lenmede asýl sebep, onlarýn Ruhsatî’yi usta kabul etme-leridir. Sözünü ettiðimiz âþýklar, pek çok þiirlerindeRuhsati’nin iþlediði konularý iþlemiþler, ayný kafiyeyikullanmýþlardýr. Edebiyatýmýzdaki âþýk kollarýndan bi-risinin de Ruhsatî Kolu olmasý onun ne derece güçlübir âþýk olduðunu göstermektedir.

Dilimde ezkarým virdimBir Allah bir de MuhammedHer nere varýrsam derdimBir Allah bir de Muhammed

Var amma yetmiþ bin perdeHýzýr’dýr anýlsa nerdeYedi kat gökte hem yerdeBir Allah bir de Muhammed

Derim Ya Kayyum Ya HayBin birdir ismini var sayBilmeyenin baþýna vayBir Allah bir de Muhammed

Kulak ver olma gel saðýrÝþitir dem be dem çaðýrTerazide gelen aðýrBir Allah bir de Muhammed

Zikreden bulur rahmetiÞükreden bulur cennetiSýdk ile çaðýr RUHSATîBir Allah bir de Muhammed

Eþiðine süre idim yüzümüHediyem yok candan gayrý MuhammedSenden baþka kime edem nazýmýBildiðim yok senden gayrý Muhammed

Beni sana bulaþtýrmaz bu kemâlAman ey yüzü ay lebleri zülalGer ümmetim demez isen n’ola halYaþ dökeyim kandan gayrý Muhammed

Gâhi akýllýyým gâh mecnun deli

Gâhi harý sevdim gâhi de gülü

Ebubekir Ömer Osman ve Ali

Bildiðim yok bundan gayrý Muhammed

Herkes ikna oluyorlar suçunda

Rücu eder kusurunun ucunda

RUHSAT gibi ümmetinin içinde

Sefil yoktur andan gayrý Muhammed

Page 38: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200538

arikat-ý Nakþibendiye'nin 34. Piridir. Da-ðýstanlý Seyyid Yahya Daðýstanî Hazretleri-nin oðlu olup, paþa rütbeli bir asker iken

muhterem babalarýnýn Mekke-i Mükerreme’ye hicretetmesinden dolayý beraberlerinde giderek, baþta Ab-dullah-i Mekkî (k.s.) hazretlerine, daha sonra da pede-ri Seyid Yahya Daðýstani (k.s.) hazretlerine hizmet et-miþtir. Her iki pirimizden de feyz almýþ olup, uzun se-neler tarikat-ý aliyyenin incelik ve sýrlarýný talim etmiþ-tir. Kendileri edebin timsali idiler. Pirlerimizden Tokat-lý Mustafa Haki (k.s.) hazretleri ve onun þeyhi olan Ço-rumî Mustafa Rûmi (k.s.) hazretleriyle beraberlikleri ol-muþ, hatta Hâki Efendi'ye manevi tesirleri olmuþtur.Babasý Seyyid Yahya Daðýstanî (k.s.) Efendi'nin irtiha-linden sonra, hilafete geçerek irþada baþlamýþtýr. Doðu-mu ve irtihali hakkýnda kesin bir tarih yoktur. Ne var kiTarikat-ý aliyeye olan hizmetleri nakledilmiþ olup, bil-hassa letaifler ve Nakþibendiye'nin inceliklerini en kü-çük teferruatýna kadar anlatan kitabý "Ýrþadûr-raðýbîn"eþsizdir. Bu eser halen kütüphanelerde mevcuttur.Kendileri yazmýþ olduklarý bu kitabýn baþýnda; besme-le, hamdele ve salveleden sonra þöyle derler :

"Bu abd-i aciz bir fanî, hadimül fukara, Halil Ham-di Daðýstanî, mücaviri harem-i Mekkizâde, elle Þerhan;ihvan-ý müslimîne tezkere ve yadigar kalmak niyazýylatarikat-ý aliyeyi nakþibendiye'nin usül ve fevaidini cami,Türkçe bir muhtasar risale cem ve tahrîr eyledim."

Yine Tarikat-ý aliyedeki günlerinden bahisle :

- "Pederim Cennet mekanýn emriyle, mürþidi bu-lunan ârif-i billah Þeyhimiz, Þeyh Abdullah-i Mekkî(k.s.) hazretlerinin hizmetiyle müþerref oldum. Yedisene miktarý huzuru aliyelerinde kesb-i tarikat rýzasý-ný tahsil eylediðimde, Þeyh Mekki hazretleri; Mevla-na Halid-i Baðdadi (k.s.) hazretlerinden bizzat me-zun olduðu gibi, bendelerini dahi mezun ve halîfebuyurdular. Enfas-ý Kudsiyelerinden "Cava, Malezyave Anadolu" vesair cihetlerde hayli din kardeþleri bufakirin vasýtasýyla tarikat-ý aliyeye intisab etmiþlerdir.Kýrk sene müddet din ve devlete hizmetten hâli ol-madýðýma ziyadesiyle þükrederim. Eslâfým ümerayýDaðýstan'dan olup, Selâtin-i celile-i Osmaniye'den;cennetmekan ulu Hakan Abdulhamid Han ve Sul-tan Mustafa Han hazretlerinin hizmetlerini ifa ve il-tifatlarýna mazhar oldum."

Bu ifadelerinden sonra, muazzam eserine tari-kat-ý Nakþibendiye'nin letaiflerini seyr-i sülük ve ve-layet mertebelerinin son makamýna kadar izah et-miþtir. Bu mevzularý anlatýrken Ýmam-ý Rabbani(k.s)'nin beyanlarýný kaynak olarak kullanmýþtýr.

Bize böyle bir eseri býraktýðý için bu pîrimize mü-teþekkiriz. Kendileri Mekke-i Mükerreme'de med-fundur. Himmet ve ruhaniyetlerinin hoþnud olmasý-ný dileriz.

Altýn SilsileNecmettin SARIOÐLU

Halil Hamdi Paþa (K.S.)

Seyyid

“Kýrk sene müddet din ve devlete hizmetten hâli olmadýðýma ziyadesiyle þükrederim. Eslâfýmümerayý Daðýstan'dan olup, Selâtin-i celile-i Osmaniye'den; cennetmekan ulu Hakan Abdulhamid

Han ve Sultan Mustafa Han hazretlerinin hizmetlerini ifa ve iltifatlarýna mazhar oldum.”

T

Page 39: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Ey muhabbet menbâýnýn rehberi! Ey Sevgili! Ýki Cihan Serveri!

Ey mürþidi, seyyidi, efendisi, Cümle Adem neslinin tek incisi!

Gelmiþ, geçmiþ ve gelecek herkesten Bir tek Sensin, en üstünü, bir tek Sen!

Methetmeðe yetmez Seni tâkadým; Yolun üzre bulunmaktýr maksadým.

Seni medhe olunur mu muktedir? Seni medhe muktedir söz kimdedir?

Mü’min kalbde yýldýz yýldýz yanarsýn; Sen, Allah’ýn övgüsüne mazhârsýn!

Bu sevgiye mazhâr olmak kolay mý? Alemlere rahmet olmak kolay mý?

Sen, Allah’ýn resulüsün, Efendim! Gönüllerin tek gülüsün, Efendim!

Öncelerin meþhurusun, Efendim! Sonralarýn mezkûrusun, Efendim!

Sen, þefaat deryasýsýn, Efendim! Sen, nasihat kaynaðýsýn, Efendim!

Güzellerin güzelisin, Efendim! Yetimlerin incisisin,Efendim!

Ýyilikte birincisin, Efendim! Ýki cihan sevincisin, Efendim!

Doðrulukta tek öncüsün, Efendim! Mü’minlerin övüncüsün, Efendim!

Seninle ulaþýlýr darlýktan geniþliðe; Gafletten, dalâletten, hidâyete, Efendim!

Söz ve hareketlerin hikmetlerle doludur; Yolunda kavuþulur saadete, Efendim!

Bizim ki, fânilikte, maksadýmýz ne ola! Maksadýmýz Allah’ý tanýmaktýr, Efendim!

M. Halistin Kukul

Nâ’t

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 39

Page 40: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Cenab-ý Hak Kur’an-ý Kerim’de Peygam-ber Efendimiz (sav)’in hayatý üzerine ye-min etmiþ, yüce ismini, onun ismiyle birlik-

te zikretmiþ ve zatý uluhiyyesine imaný, onun nübüvveti-ne iman þartýna baðlamýþtýr. Huzurunda seslerin yüksel-mesine razý olmamýþ, mübarek isminin sýradan bir isimgibi zikredilmesini istememiþ, bütün bunlara ilavetenkendisinin ve meleklerinin onu yad ile çokça salat ü se-lam ettiklerini bildirerek Ümmet-i Muhammedin de aynýþekilde ona bol bol salat ü selam getirmelerini ferman ey-lemiþtir.

Nitekim ayet-i kerimede: “Allah ve melekleri, pey-gamberi çok salat ederler, Ey müminler! Siz de ona sala-vat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (El-Ah-zab-56) buyurduðu veçhile o yüce varlýða salat ü selamgetirmek müminler için ilahî bir emirdir.

Ýslamî âdâba göre dualar da, Allah’a hamd ve Rasu-lullah’a salavat ile baþlayýp yine onlarla nihayete erdiri-lir. Zira Peygamber (as) hakkýnda Cenab-ý Hakk’a birdua ve niyaz hükmünde olan salavat-ý þerifenin reddedil-meyeceði yolunda bir kanaat mevcuttur. Dualarýmýzýnbaþýný ve sonunu salat u selam ile süslemek de bu gerçek-ten kaynaklanmaktadýr. Yani kabul edileceði umulan ikiduanýn arasýna kendi dualarýmýzý sýkýþtýrmak onlarýn dakabulünü saðlamak düþüncesiyledir. Hz. Ömer (ra) bu-yurmuþtur ki:

“Duâ sema ile arz arasýnda durur. Rasulullah’a salavatgetirilmedikçe Allah’a yükselmez.” (Tirmizi)

Hazret-i Ali (ra) kerremallahu vecheden þöyle rivayetolunmuþtur. Ayetin baþýndaki ya eyyuha’nýn “ya”sý ney-se “Eyyu”su kalbe, “Ha”sý ruha hitabtýr sanki Cenab-ýHak habibime salat ederken onun þanýný yalnýz dilinizledeðil, nefislerinizle, kalplerinizle, ruhlarýnýzla da tâzimve taksim edin buyurmuþtur. Miþkatül Envar’da þöylegeçmektedir, Allahümme salli alâ Muhammed demek“Ya Allah Muhammed’in zikrini âli, davetini galip ve þe-faatini daim kýlmak suretiyle onu dünyada da, ahirette deterkim ve tâzim buyur, onu ümmeti hakkýnda þefaatçi kýl.

C

Salavat-ýÞerife

Ýbrahim ÞAHÝN

Somuncu Baba Mart - Nisan 200540

Page 41: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 41

Salavatý þerife hakkýnda varid olan pek çok ha-disi þerifler mevcuttur. 1- Her dua semaya çýkmadan memnudur. Buna sa-

lat vasýl olursa o dua yükselir. 2- Yanýnda ben anýldýðým halde üzerime salat et-

meyen kiþinin burnu yere sürtülsün. (Müslim) 3- Kim bana bir kere salat ederse Allah ona on sa-

lat eder, onun on günahýný siler, onun on kat de-recesini artýrýr. (Beyhaki)

4- Cebrail’e mülaki oldum da bana þöyle dedi: Sa-na müjde ederim Allah diyor ki: ‘Kim sana se-lam verirse Ben ona selam veririm. Kim sanasalat getirirse Ben ona salat ederim.’ (Hakim,Beyhaki)

5- Ýnsanlardan bana en yakýn olaný, bana en çoksalavat getirendir.

6- Her cimriden daha cimri olan adam ben yanýndaanýlýp da üzerime salat getirmeyendir. (Buhari)

7- Kim kabrimin yanýnda bana salat ederse benonu iþitirim. Kim uzakta bulunarak üzerime sa-lat getirirse o bana ulaþtýrýlýr. (Beyhaki)

8- Cuma günü benim üzerime salatý çoðaltýn, zirasizin salatýnýz bana o gün arz olunur.

9- Allah’ýn yer yüzünde seyahat eden meleklerivardýr. Ki onlar ümmetimden bana selam tebliðederler. (Nesei)

Bu ayet Peygamberimize (sav) nazil olunca kendi-sine selam verilmesini ashabýna emretti, onlardan son-ra gelenler de gerek Peygamber (sav)’in kabrini ziya-rette, gerek ismi âlîleri anýldýðý zaman ona selam ver-mekle memur olmuþlardýr.

Aleyhissalatü vesselam buyurmuþtur ki: “Burnu sürtülsün o adamýn ki yanýnda ben zikro-

lunmuþum da bana salavat getirmemiþtir.” Yine buyur-muþtur ki:

“Allah Teala bana iki melek müvekkel kýldý ben birmüslimin yanýnda anýldýðýmda bana salavat getirdi mibehemehal o iki melek ona Allah seni baðýþlasýn der-ler. Allah Teala ve sair melaikesi de o iki meleke ceva-ben Amin derler.

Bir müslümanýn yanýnda zikrolundum da bana sa-lavat getirmedi mi behemehal o iki melek Allah sanamaðfiret etmesin derler. Allah Teala ve sair melaikeside o iki meleðe cevaben amin derler.”

Binaenaleyh Rasulullahýn hali hayatýnda nasýltâzim lazýmsa, hali vefatýnda ism-i celili zikrolundu-ðunda dahi kemali tazim ve ihtiram lazýmdýr. ÇünküPeygamberimiz (as) insanlýk için bir mürþid-i kamil-

dir. Ehl-i imaný imana davet eden ve hidayetlerine ye-gane sebep olan Rasulullah olduðundan böylesi nimet-lerin karþýlýðý ve ümmet olmamýz hasebiyle þükranensalavat-ý þerifelerle dua ve ihtiramda bulunmak hermümin üzerine vaciptir.

Salavat-ý þerife vesilesiyle pek çok mükafata nailolacaðýmýz bellidir. Hatta salavatý þerifenin ahirettepeygamberimizin þefaatýna ecir ve mükafata vesileolacaðýna inanýrýz.

Devr-i Saadet’te bir Yahûdi, bir Müslümana iftiraederek Peygamberimiz’e þikâyette bulundu:

-Bu adam benim devemi çaldý. Bu deve benimdir,iþte þahidlerim, diyerek iki de münâfýklardan yalancýþahid gösterdi.

Gerekli inceleme yapýldý, durum Müslümanýn aley-hine tecelli ederek devenin Yahûdinin olduðuna hük-molundu ve deve Müslümandan alýnarak Yahûdiyeteslim edildi.

Bununla kalsa iyi. Hýrsýzlýk yaptýðý için o Müslü-manýn ayrýca eli de kesilecekti. Hadiseden çok müte-essir olan o sahabî ellerini açarak:

-Ya Rabbi! Sen her þeyi bilensin, görüyorsun kiYahûdi yalancý þahidler göstererek devemi aldý. Þimdide elim kesilecek. Her gece okuduðum Salavat-ý Þeri-fe’nin yüzü suyu hürmetine sen beni bu belâdan kur-tar! Þu anda beni kurtaracak hiçbir merci yok, diyerekAllah’a hulûs-i kalb ile yalvardý.

Daha Huzur-u Saadet’ten ayrýlmadan deveye Ce-nab-ý Allah lisan ihsan etti, deve konuþmaya ve haki-katý olduðu gibi söylemeye baþladý:

-Ya Resûlellah! Ben bu Yahûdinin deðil Müslü-manýn malýyým. Beni sahibime iade et ki, adalet tecel-li etsin, diyerek sahibinin huzuruna varýp diz çöktü.

Ýnsana konuþma hassasýný veren Allah deðil mi? Ne-ye kadir deðil ki, bir Yahûdinin karþýsýnda bir Müslü-maný küçük düþürmekten korudu ve deveye lisan bah-þetti. Deve sahibine verildikten sonra Cenab-ý Peygam-ber Efendimiz, orada bulunanlar da bilsin diye bu Müs-lümana ne ile bu dereceye eriþtiðini sordu. O sahabî de:

-Ya Resûlellah! Ben her gece sana 10 defa salavatokumadan yatmam! Burada da o salavatýn yüzü suyuhürmetine Allah’tan yardým diledim. Allah Celle Cela-lühü hamdolsun ki benim yüzümü kara çýkarmadý, dedi.

Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s):-Ne mutlu sana, salavat hürmetine dünyada elin ke-

silmekten kurtulduðun gibi, ahirette de cehennem aza-býndan kurtulacaksýn, buyurdular.

Orada bulunan münâfýklarýn çoðu îmanlarýný yeni-lediler, kalblerini temizlediler, mü’minlerin ise bir katdaha îmaný ziyadeleþti...

Page 42: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200542

Milletlerin hayatýnda önemli yeriolan gün ve bayramlar vardýr. Bu günve bayramlarýn kutlanmasý, milletleri

meydana getiren fertler arasýndaki dayanýþmave sevginin geliþmesine katkýda bulunur. Aynýzamanda bu kutlamalar, milletlerin ayakta kal-masýnda ve hayatiyetlerini devam ettirmesinde-ki en önemli sebeplerden biri olan kültürel do-kularýnýn saðlamlaþmasýnda da mühim bir fak-tördür.

Kaynaklarýmýzda yer alan bilgilere göre; milletolarak sosyal hayatýmýzda küçümsenmeyecek biryere sahip olan günlerden birisi de nevrûzdur.Nevrûz; yeni anlamýna gelen nev ile, gün anla-mýndaki rûz sözcüðünden oluþan yenigün anla-mýnda Farsça bileþik bir isimdir. Zaman olaraknevrûz; güneþin hamel (koç ) burcuna girdiði vegündüz ile gecenin eþit olduðu 21 Mart günüdür.

Bu gün, eski Ýranlýlar ve Türklerce yýlbaþý olarakkabul görmüþtür.

Nevrûzun Menþei Ýle Ýlgili Rivâyetler

Kaynaklarýmýzda Ýran’da iki ayrý güne nevrûzadý verildiði nakledilmektedir. Buna göre, Güneþtakviminin ilk ayý olan Ferverdin’in birinci günü-ne “nevrûz-ý âmme”, sözkonusu ayýn altýncý gü-nüne ise “nevrûz-ý hassa” denilmektedir. Efsane-ye göre; Cenâb-ý Hak âlemi ve Hz. Adem’i Fer-verdin’in ilk gününde yaratmýþ ve bütün yýldýzlarbu gün dönmeye baþlayarak koç burcundangeçmiþlerdir. Bu günle ilgili bir baþka rivayetegöre; Ýran’ýn efsânevî krallarýndan Cem, bütündünyayý dolaþarak Azerbeycân’a gelmiþ ve orayýbeðenerek büyük bir taht kurdurarak burayayerleþmiþtir. Mücevherlerle süslü elbise ve taçgiyerek tahta oturmuþ, güneþin doðuþuyla birlik-

NevruzKültür ve Edebiyatýmýzda

KültürYrd. Doç. Dr. Zülfikar GÜNGÖR

“Türkler genel olarak nevrûzu, “Nevrûz-ý Sultânî” veya“Sultan Nevrûz” adlarýyla anmýþlardýr. Türklerde nevrûzlailgili görülen önemli bir rivayet de, bu günün bir kurtuluþ

günü olarak görülmesidir.”

H

Page 43: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 43

te taht ve taçtan yayýlan ýþýklar etrafý aydýnlatmýþ-týr. Bu durumu gören kiþiler ‘bugün her zamandanfarklý yeni bir gün’ diyerek, bu güne nevrûz adýnývermiþlerdir. Yine efsaneye göre; Cem, Ferver-din’in altýncý günü insanlarý toplayarak bu günüAllah’a ibadet günü olarak ilan etmiþtir. Ýþte eski-den Ýran’da Ferverdin ayýnýn 1-6. günleri arasýndaeylenceler düzenlenir, muhtaçlarýn ihtiyaçlarý gi-derilir ve kýrlara çýkarak bu süre bayram olarakkutlanýrdý.

Ýslâm sonrasý dönemde de hem Ýran, hem deTürk dünyasýnda nevrûzun önemini koruduðu gö-rülmektedir. Kültürlerin birbirlerinden etkilenmesidoðal bir olaydýr. Bu nedenle nevrûzun Ýran etki-siyle bize geçmiþ olmasý yadýrganacak bir durumdeðildir. Bizim de, Ýran veya baþka ülkelerin kültür-leri üzerinde birçok etkimiz olmuþtur ve olacaktýr.

Nevrûzun menþei ile ilgili rivayetler, Ýslâm son-rasý dönemde yeni bir muhteva kazanmýþ veÝslâmî rivayetler önplana çýkmaya baþlamýþtýr. Hertoplum, kendi bünye ve kültür yapýsýna, inançla-rýna uygun bir tarzda bu güne anlam vermiþtir.Nevrûzla ilgili kaydedilen Ýslâmî rivayetlerden ba-zýlarý þöyledir:

1. Bütün âlem ve Hz. Adem, bu günde yaratýl-mýþtýr.

2. Hz. Adem ve Havva, cennetten yeryüzüne in-dirilince, nevrûz günü Arafat’ta birbirlerine ka-vuþmuþlardýr.

3. Hz. Nuh, tufan sonrasý nevruzda karaya ayak

basmýþtýr.

4. Hz. Yusuf, kardeþleri tarafýndan atýldýðý kuyu-dan bu gün kurtarýlmýþtýr.

5. Hz. Musa ve ona inananlar, asanýn dokunmasýsonucu Kýzýldeniz’in yarýlmasýyla Firavun’unzulmünden nevrûz günü kurtulmuþlardýr.

6. Hz. Yunus balýðýn karnýndan yine bu gündekurtulmuþtur.

Bazý tarikat ve mezhep çevrelerince de, bu gü-nün menþei ile ilgili olarak kendi inanç ve felsefe-lerine uygun rivayetlerin zikredildiðini görüyoruz.Bu rivayetlerden bazýlan ise þunlardýr:

1. Alevî ve Bektâþîler, nevrûzu Hz. Ali’nin doðumgünü olarak kabul ederler ve bu günü bayramolarak kutlarlar. Bektâþî þairlerinden birininsöylediði nefes’te yer alan þu dörtlük bu inancýifade etmektedir:

Bu günkü gün oldu ol Þâh-ý Merdân Batn-ý Fâtýma’dan gün gibi ýyan Harem-i Ka’be’den oldu nümayan Ziya verip Ali Nevrûz-ý Sultan

2. Yine Bektâþilere göre, Hz. Ali ile Fatýma’nýn ev-lilik günü de nevrûzdur.

3. Ýmâmiyye’ye göre ise; Gadir-hum’da Hz.Ali’nin Peygamberimiz tarafýndan halife ilanedildiði gün de nevrûzdur.

Türkler genel olarak nevrûzu, “Nevrûz-ýSultânî” veya “Sultan Nevrûz” adlarýyla anmýþlar-dýr. Türklerde nevrûzla ilgili görülen önemli bir ri-vayet de, bu günün bir kurtuluþ günü olarak gö-rülmesidir. Bu rivayeti kabul eden çevrelercenevrûz, Ergenekon veya Bozkurt Bayramý olarakkutlanmaktadýr.

Biz bu yazýmýzda nevrûzu kültürel bir olgu ola-rak ele aldýðýmýz için bu rivayetlerin sýhhatini de-ðerlendirecek deðiliz. Ancak nevrûzla ilgili yukarý-da kaydetmiþ olduðumuz Ýslâmî rivayetlerin bü-yük bir çoðunluðunun aþure günü ile ilgili olarakda zikredildiðini belirtmenin yararlý olacaðý kana-atini taþýmaktayýz. Bize göre, bazý günlerle ilgiliyukarýda zikrettiðimiz benzeri rivayetlerin halkarasýnda kabul görmesinin sebebi; insanlarýn uy-gulamalarýna meþruiyyet zemini aramalarýnýn daötesinde, bunlarý kutsallaþtýrma gayretleridir.

Page 44: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200544

Türklerde Nevrûz Kutlamalarý

Nevrûz, baþta Orta Asya olmak üzere bütünTürk toplumlarýnda büyük kabul görmüþ ve çeþit-li etkinliklerle kutlanmaktadýr. Bu kutlamalar neti-cesinde bu günle ilgili olarak bazý örf ve âdetleroluþmuþtur. Bu kutlamalar çerçevesinde; gökböri,atyarýþý, cirit, kýlýç sallama, güreþ, yamba kapmave sinsin gibi sportif oyun ve yarýþmalar düzenlen-diði de bilinmektedir.

Osmanlý Devleti’nde de nevrûzun bir bayramolarak kutlandýðýný görmekteyiz. Her sene, yýlbaþýolarak kabul edilen nevrûzda baþta sadrazam ol-mak üzere, vezirler, eyalet valileri ve önemli kiþi-ler, padiþaha hediyye-i nevrûziyye adý verilen he-diyyeler takdim ederlerdi. Ayrýca müneccimbaþý-lar, bu gün sebebiyle tertip ettikleri takvimleri pa-diþah ve sadrazama sunarak nevrûziyye adýylaatiyyeler alýrlardý. Hekimbaþýlar da, bu günde an-ber, afyon hülasasý vesair kokulu bitkilerdennevrûziyye ismi verilen kýrmýzý renkli ve kokulumacunlar yaparlar ve bunlarý porselen kaplar için-de padiþah ve diðer devlet ricaline takdim ederekkarþýlýðýnda hediyyeler alýrlardý. Nevrûziyye tak-dim eden hekimbaþýya padiþah huzurunda kürkgiydirilmesi de âdettendi.

Ý. Hakký Uzunçarþýlý’nýn naklettiði bu bilgiler-den Osmanlý Devleti’nde nevrûzun bir devlet tö-reni þeklinde kutlandýðýný öðrenmekteyiz.Nevrûzla ilgili bir kitabý yayýmlanan AbdulhalukÇay da, Cumhuriyet’in ilk yýllarýnda nevrûzunresmî bir bayram olarak büyük törenlerle kutlandý-ðýný kaydetmektedir. Sonraki yýllarda devletin kut-lamalarýna katýlmadýðý nevrûz, sonyýllarda özellikleSovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliði’nin çökü-þüyle baðýmsýzlýklarýný kazanan kardeþ Türk Cum-huriyetleriyle yakýnlaþmalarýmýz neticesinde yeni-den önem kazanmýþtýr. Devlet büyüklerimiz en üstdüzeylerde gerek yurdumuzda, gerekse kardeþTürk Cumhuriyetlerinde düzenlenen törenlere ka-týlarak nevrûzun yeniden millî bir bayram niteliðikazanmasýna katkýda bulunmuþlardýr.

Edebiyatýmýzda Nevrûz ve Nevrûziyeler

Türk Edebiyatý’nda nevrûzun önemli bir yerivardýr. Þairlerimiz tarafýndan nevrûz, bahar baþ-langýcý ve bayram olarak kabul edilmiþtir. Divan

Edebiyatý’mýzýn en meþhur þairlerinden biri olanZâtî (ö. l546)’nin þu sözleri, gün ile gecenin eþithâle geldiði gün olan nevrûzun dost ve düþmanýnbir araya gelmesiyle bir bayram olarak (îd-inevrûz) kutlandýðýný ifade etmektedir.

“Misk ile Yûsuf’ý tartar gibi çekdi nevrûz Bir biri ile ikisi geldi ber-â-ber þeb ü rûz

Oldý nevrûz birikdi yine a’dâ ile dostBir olupdur gicemüz gündüzümüz veh ki henüz

Îd-i nevrûz benimle ide ol yâr eðer Tali’üm ferrûh-u-ferhunde vü bahtum pîrûz

..............................................”

“Osmanlý Devleti’nde de nevrûzunbir bayram olarak kutlandýðýný

görmekteyiz. Her sene, yýlbaþý olarakkabul edilen nevrûzda baþta

sadrazam olmak üzere, vezirler,eyalet valileri ve önemli kiþiler,

padiþaha hediyye-i nevrûziyye adýverilen hediyyeler takdim ederlerdi.”

Page 45: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 45

Yine Divan Edebiyatýmýzýn en önemli mümessil-lerinden biri olarak kabul edilen mutasavvýf þairÞeyh Galip (ö. 1799) de Hüsn ü Aþk adlý meþhureserinde, nevrûzun bahar baþlangýcý ve hayatýn ye-niden canlanýþý olduðunu þu þekilde anlatmaktadýr:

“.........................................Cennet gibi sebze cûþ-ber-cûþEyler gül ü lâle nûþ-der-nûþ

Her kûçede bir behâr-ý fîrûzHer goncede bir kabâ-yý nevrûz

Bilmem ne þerâb içürdü hurþîdEtfâl-i çemen oldý Cemþîd...........................”

Edebiyatýmýzda ayrýca, nevrûzda mükafat (ca-ize) almak amacýyla devlet büyüklerini öven veteþbîb bölümünde nevrûzdan bahseden kasideleryazýlmýþtýr. Bu kasidelere nevrûziyye adý veril-mektedir. Þair sadrazamlarýmýzdan Râmi Paþa’nýnoðlu Refet Bey’in, Damat Ýbrahim Paþa için yazdý-ðý meþhur nevrûziyenin bazý beyitleri þöyledir:

“ Hayat-ý tâze verip dehre makdem-i nevrûzHoþa eriþti meþâm-ý deme dem-i nevrûz

Daðýttý leþker-i sermâyý sahn-i gülþendenKurunca bâr-gehin þâh-ý ekrem-i nevrûz

Nizâm-ý tâze bulup mülket-i çemen þimdi Yetiþti vakt-i ƒerah-zâ-yi hurrem-i nevrûz

Divan edebiyatýmýzda methiye ve hicviye þairiolarak bilinen Nef’î (ö. 1635)’nin nevrûz redifligazeli, edebiyatýmýzda nevrûzla ilgili yazýlan þiirle-rin en güzel örneklerinden biridir. Yazýmýzý bu þi-irle bitirmek istiyoruz.

“Eriþti bahar oldý yine hem-dem-i nevrûz Þâd etse n ‘ola dilleri câm-ý Cem’i nevrûz

Gül gibi cihân oldý yine hurrem u handânGör neyledi feyz-i eseri-i makdem-i nevrûz

Yýlda bir dem olur bu dem-i ferhûnde aceb mi Olmazsa her eyyâmda ger âlem-i nevrûz

Rind isen eger ko heves-i bað-ý beheþti Cennet mi degil bezm-geh-i hurrem-i nevrûz

Nef’î yaraþur bu gazele eylese taksîm Bülbül gibi bir mutrib-i mu ‘ciz-dem-i nevrûz

Bezm-i þehe bu nazm ile olsan güher-efþânGuyâ ki gül-istâna düþer þebnem-i nevrûz

Arâyiþ içün bezmini Sultan Murad’ýnEriþdi bahar oldý yine hem-demi nevrûz”

Kaynaklar

1. Çay, Prof. Dr. Abdulhaluk M., Türk Ergenekon Bayramý Nevrûz,Ankara 1989.

2. Gölpýnarlý, Abdülbâki, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler veAtasöz1eri, Ýstanbul 1997.

3. Nef’î, Divân-ý Nef’î, Ýstanbul 1269.4. Pakalýn, M. Zeki, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri

Söz1üðü, Ístanbul 1993.5. Þeyh Galib, Hüsn ü Aþk, (Haz. Abdülbâki Gölpýnarlý), Ýstan-

bu1968.6. Tâhirü’l-Mev1evî, Edebiyât Lügatý, Ýstanbul 1973.7. Uzunçarþýlý, Ord. Prof. Dr. Ý. Hakký, Osmanlý Devletinin Saray

Teþkilatý, Ankara 1984.8. Wensinck, A. J., “Âþûrâ”, Ýslâm Ansiklopedisi, MEB. Yay., Ýstan-

bul 1978, I/710-711.9. Yavuz, Yusuf Þevki, “Âþûrâ”, DÝA, Diyanet Vakfý Yayýný, Ýstanbul

1991, IV/24-26.

Page 46: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Ýstanbul’daki Dönemi ve Osmanlý DevletiÜzerindeki Etkileri

Aziz Mahmut Hüdayi HazretleriTrakya’da bir müddet kaldýktan sonraÞeyhülislam Hoca Sadettin Efendinin

vasýtasýyla Ýstanbul’a geldi. Küçük Ayasofya CamiTekkesinde hocalýk yaptý. Burada talebelere hadis, fý-kýh, tefsir dersleri verdi. Bu sýrada Üsküdar’da bir yersatýn aldý. Buraya dergâhýný inþa etti. Yüzlerce talebeyetiþtirdi. Buradan tüm insanlara yardýmcý oluyor, has-ta kalplere þifa daðýtýyordu. Tüm Ýstanbul halký kendi-sine hürmet ediyor, devrin padiþahlarý da hürmette, ta-zimde kusur etmiyorlardý.

Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri III. Murat, III.Mehmet, I. Ahmet, II. Osman, IV. Murat’a nasihatler-de bulunmuþ, hatta IV. Murat Han’a saltanat kýlýcýnýkuþatmýþtýr.

Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri 1595 yýlýndakiTebriz Seferine Ferhat Paþa ile katýlmýþtýr. Zaman za-

man da padiþahlarýn davetlisi olarak saraya gidip on-larla sohbet etmiþ, onlarý yönlendirmiþ ve müþkülleri-ni çözümlemiþtir. Sarayýn önde gelen bazý isimleri isekendine baðlanmýþtýr. Bunlar; Sadrazam Halil Paþa,Dilaver Paþa, Þeyhülislam Hoca Sadedin, ÞeyhülislamHocazade Esad, Okçuzade Mehmet, Ýbrahim Aða veNevizade Atâyi’dir. Bu þekilde sarayla da baðlantýlýolan Hüdayi Dergâhý Ýstanbul’un en önemli kültürmerkezlerinden biri haline gelmiþtir. Osmanlý’da 20yýl tahtta kalan III. Murat Aziz Mahmut Hüdayi Haz-retlerine büyük bir muhabbet besler, yapacaðý iþlerdeonunla istiþarede bulunur, tüm tavsiyelerine uyardý.III. Murat vefat ettiðinde Aziz Muhmut Hüdayi Haz-retleri þu beyiti yazmýþtýr.

Yalancý dünyaya aldanma ya huBu dernek daðýlýr, divan eðlenmez

Sultan I. Ahmet ile ÝliþkisiI. Ahmet’le baðlantýsýnýn temeli bir rüyaya baðla-

nýr. I. Ahmet bir rüya görmüþ ve rüyayý hiç kimse ta-

Somuncu Baba Mart - Nisan 200546

TarihResul KESENCELÝ

Aziz Mahmud HüdâyiHazretleri-II

A

Somuncu Baba’nýn (Þeyh Hamid-i Veli)Osmanlý Devletine Etkileri ve Yetiþtirdiði Talebelerinden

Page 47: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 47

bir edememiþtir. Tüm ulema ve rüya tabircileri rüyayýaçýklamakta aciz kalmýþlardýr. Bazý ilim adamlarý isebu rüyayý Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerinin tabiredebileceðini söylemiþlerdir. Rüya ise þu þekildedir:“I.Ahmet Avusturya Kralý ile güreþ tutar, fakat kendisisýrtüstü yere düþer, sýrtý topraða gelir.” Padiþah birmektup yazarak haberciyle Hüdayi Dergâhýna gönder-miþ, tabir edilmesini istemiþtir. Haberci süratle Üskü-dar’a gitmiþ Hüdayi Dergâhýna varýnca kapýyý çalma-dan Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerinin elinde birzarfla dýþarý çýktýðýný görmüþ. Hemen habercinin elin-deki mektubu alýp zarfý ona vermiþtir. Zarfý alan ha-berci süratle padiþahýn huzuruna çýkmýþ ve gördükleri-ni anlatmýþtýr. I. Ahmet kendisine gönderilen bu mektu-bu heyecanla okumuþtur. Mektupta þunlar yazmaktadýr:“Allahu Teala insan vücudunda sýrtý, cansýz mahlûklardaise topraðý en kuvvetli olarak yarattý. Sýrt ile topraðýn bir-birine deðmesi bu iki kuvvetin bir araya gelmesi demek-tir. Böylece Padiþahýmýzýn sýrt üstü yere yatmasý ile buiki kuvvet birleþmiþtir. Dolayýsýyla düþmana karþý zaferkazanýlacaktýr.” Bu tabir padiþahýn hoþuna gitti ve he-men 1000 altýn hediye gönderdi. Bu sýrada Aziz MahmutHüdayi Hazretlerinin hanýmý ise yokluktan dert yanýyor,doðacak çocuðuna dahi bir þey alamadýðý için sýzlaný-yordu. Kendisine kadýlýðý terk ettiði için de sitem ediyor,serzeniþte bulunuyordu. Tam bu sýrada kapý çaldý. Hüda-yi Hazretleri “Hatun Allahu Teala istediðin dünyalýðýgönderdi.” buyurdu. Ertesi gün ise padiþah geldi eli öp-tü ve talebesi olmak istedi.

Bir gün Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri çarþýday-ken I. Ahmet denk geldi. Hemen atýndan indi ve hoca-sýnýn binmesini istedi. Hocasýný atýna bindirdi ve ken-disi de atýn arkasýndan yürüdü. Aziz Mahmut HüdayiHazretleri yedi adým sonra attan indi. Padiþaha “Sulta-ným! Sýrf hocam Üftade Hazretlerinin duasý ve emriyerine gelsin diye bindim, çünkü o padiþahlar rikabýn-da (arkasýnda) yürüsün diye dua etmiþtir” buyurdu.

Ata tekrar I. Ahmet’i bindirdi. I. Ahmet ise bu olaydansonra þu beyitleri söylemiþtir.

Varýmý ben Hakka verdim gayri varým kalmadýCümlesinden el çeküp pes dü cihaným kalmadý

Çünkü hubbullah eriþti, çekti beni kendineAçtý gönlüm gözünü, gayri gümaným kalmadý

Evliyanýn himmeti yaktý beni kül eylediSafiyim, buldum safayý dü cihaným kalmadý

Ahmedî der “Ya ilahi sana þükrüm çok durur”Hamdülillah aþk-ý hakta gayrý varým kalmadý

I. Ahmet büyük bir cami yaptýrmak istiyordu. Ka-rarýný verdi ve yerini tespit ettirdi. Temel atma merasi-mi için Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerini davet etti.Caminin temeli atýldý ve kurbanlar kesildi. Cami ta-mamlanýnca Cuma Hutbesi için Aziz Mahmut HüdayiHazretleri tekrar davet edildi. Fakat o gün çok þiddet-li yaðmur yaðýyor, büyük fýrtýnalar çýkýyor, denizdeçok büyük dalgalar oluþuyordu. Bu þartlar altýnda Üs-küdar’dan Sarayburnu’na geçmek mümkün deðildi.Fakat Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri Üsküdar’a gel-di ve bir kayýk kiraladý. Kayýða birkaç talebesi ile bir-likte bindiler. Bu sýrada fýrtýna olanca hýzýyla devamediyordu, fakat kayýðýn sað, sol, ön, arka taraflarýndanbir kayýk mesafede deniz sükûn haline geliyor, dalga-lar kayýða hiç tesir etmiyordu. Bu durumda HüdayiHazretleri ve talebeleri güvenle karþýya geçtiler. Buyola “Hüdayi Yolu” dendi. Üsküdar’la Sarayburnuarasýndaki bu yol güvenle gidilen deniz yolu oldu.

Bu sýrada I. Ahmet’in oturduðu kasra yýldýrým düþtü.Padiþah zor durumda kaldý. Kasr yýkýlmaya baþladý. AzizMahmut Hüdayi Hazretleri padiþahý çökmekte olan bukasrdan kurtardý. Padiþahýn kasrdan çýkmasýyla büyük bi-na yerle bir oldu. Sonra büyük bir alayla Sultan AhmetCamiine gelindi. Cami büyük bir mürþid-i kâmilin hayýrduasýyla ibadete açýldý.

Bir gün I. Ahmet hocasý Aziz Mahmut Hüdayi Haz-retlerini ziyarete gitmiþti. Bir müddet sohbetten sonraatlarýna binerek gezintiye çýktýlar. Karaca Ahmet Me-zarlýðýnýn yanýndan geçerken Aziz Mahmut HüdayiHazretleri padiþaha dönerek “Sultaným ister misiniz bu-gün size bir þey göstereyim” diye sordu. I. Ahmet “Ýste-rim” dedi. Bunun üzerine kabristana dönerek “Kalký-nýz” diye hitap etti. Bunun üzerine bütün ölüler arpa ba-þaðý gibi kabirlerinin içinde dikiliverdiler. Padiþah bu

“Yarabbi kýyamete kadar bizimyolumuza katýlan, bizi seven ve ömründe

bir kere türbemize gelip bize fatihaokuyanlar bizimdir. Bize talebe olanlardenizde boðulmasýnlar. Ömürlerinin

sonlarýnda fakirlik görmesinler. Ýmanlarýnýkurtararak gitsinler. Öleceklerini bilip haber

versinler.”

Page 48: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200548

hali gördükten sonra Hüdayi Hazretleri “Dönünüz” em-rini verince kabir ehli yine eski hallerine döndüler.

Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleriyle padiþah sohbetediyordu. I. Ahmet “Efendim! Seyyid AbdulkadirGeylanî hazretlerinin kýyamet günü talebelerine vepek çok günahkâr mümine þefaat edeceði hakkýnda ri-vayetler var. Bu rivayetlerin doðruluðu hakkýnda nebuyurursunuz?” diye sordu. Aziz Mahmut HüdayiHazretleri bir müddet murakabe halinden sonra “Busöz doðrudur.” buyurdu. Sonra padiþah “Efendim!Acaba zat-i âlinizin bizlere bir vadi ve müjdesi yokmudur?” diye sorunca Aziz Mahmut Hüdayi Hazretle-ri ellerini kaldýrarak “Yarabbi kýyamete kadar bizim yo-lumuza katýlan, bizi seven ve ömründe bir kere türbemi-ze gelip bize fatiha okuyanlar bizimdir. Bize talebe olan-lar denizde boðulmasýnlar. Ömürlerinin sonlarýnda fakir-lik görmesinler. Ýmanlarýný kurtararak gitsinler. Ölecek-lerini bilip haber versinler.” diye duada bulundu. Dahasonraki dönemlerde ulema ve evliyaullahdan kimselerbu yola mensup olanlarýn denizde boðulmadýðýný ve öle-ceklerini bildiklerini haber vermiþlerdir.

I. Ahmet 1617 senesinde hastalandý, öleceðini ön-ceden haber verdi. Vefat ettiðinde cenazesinin yýkan-masý için hocasý Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri da-vet edildi. Ancak o “Sultanýmý çok severdim. Þimdidayanamam. Ýhtiyarlýðým sebebiyle mazur görün.” bu-yurdu. Talebelerinden Þaban Dede’yi cenazeyi yýka-masý için gönderdi.

Sultan II. Osman ile ÝliþkisiII. Osman (Genç)’ýn Aziz Mahmut Hüdayi Hazret-

lerine büyük saygýsý vardý. Padiþahýn nikâhýnda vekilolmuþ. Bazý devlet erkânýna karþý þefaatçi olmuþtur.Yani sarayda kendi aleyhinde olabilecek olaylarý vefitneleri engellemiþ, tehlikeleri ortadan kaldýrmýþtýr.

II. Osman bir gece rüyasýnda Kur’an-ý Kerim okur-ken Peygamberimizin gelip elinden Kur’an-ý Kerim’i al-dýðýný ve kendisini tahttan indirdiðini görmüþtür. Rüya-nýn tabirini Hüdayî Hazretlerine sorunca Aziz MahmutHüdayi Hazretleri rüyayý hayra yormamýþ tahtý, varlýk vedünya hayatý ile yorumlamýþtýr. Tahttan indirilmesi iseiktidarý kaybedeceði anlamýna gelmektedir. Bunun üze-rine padiþah olabilecek olumsuzluklarý engelleyebilmek,kötülük ve þer iþlerden uzak durabilmek maksadýyla sa-dakalar daðýtýp kurbanlar kesmiþ, Ýstanbul’daki büyükvelilerin türbelerini ziyaretlerde bulunmuþtur.

Bu sýrada Yeniçeriler taþkýnlýk yapmakta, baþýboþhareketlerde bulunmaktadýr. II. Osman’ýn düþüncesiyeniçerileri ortadan kaldýrmaktýr. Bunun için Hac yol-culuðunu bahane edip Anadolu’ya geçecek buradanasker toplayýp (Akýncý, Týmarlý, Sipahi vb.) Ýstanbul’adönecek ve Yeniçerileri kaldýrýp, disiplini saðlayacak-týr. Kendisinin Anadolu’ya hareketi gecesi Yeniçerile-rin durumdan haberi olmuþ ve isyan etmiþlerdir. Bu is-yanda II. Osman tahttan indirilmiþ Yedikule zindanla-rýna hapsedilmiþ ve burada yeniçeriler tarafýndan öl-dürülmüþtür. Kaný dökülerek öldürülen ilk OsmanlýPadiþahý II. Osman (Genç)’dýr.

SonuçAziz Mahmut Hüdayi Hazretleri 1628 yýlýnda hakiki

âleme göçtü. Vefatýndan önce talebeleriyle ve tanýdýkla-rýyla helalleþti. Son nefesinde kelime-i þahadet getirerekruhunu teslim etti. Türbesi Ýstanbul’da Üsküdar’dakidergâhýndadýr ve tüm insanlýðýn ziyaretine açýktýr.

Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri orta boylu, seyreksakallý, tatlý dilli bir zattý. Evliya Mehmet, MustafaEbrar, Ali Murtaza ve Abdulvahid adlarýnda dört oðlu;Ayþe ve Ümmügülsüm adýnda iki kýzý vardýr. Bütün er-kek çocuklarý kendi hayattayken vefat etmiþ, nesli kýz-larý vasýtasýyla devam etmiþtir. Torunlarý ilmiye sýnýfý-na veya tasavvufa intisab ederek Osmanlý eðitim ve ir-þad tarihinde önemli tesirler býrakmýþlardýr. Kendisi,yetiþtirdiði talebeleri ve nesebinden gelenlerin Os-manlý devleti, ilim, kültür ve edebiyat üzerinde büyüketkileri olmuþtur.

Ýnsanlarýn ehlisünnet üzerine yaþamalarý ve ibadet-lerini doðru yapmalarý, Allah yolundan ayrýlmamalarýiçin çok sayýda eser yazmýþtýr. Bu eserlerin insanlarüzerindeki etkileri halen görülmektedir.

Bibliyografya

1- Aziz Mahmut Hüdayi ve Celvetiye Tarikatý.2- Evliya Çelebi Seyahatnamesi, c. 1.3- Evliyalar Ansiklopedisi, c. 3, Ýstanbul 1992.4- Evliyalar Ansiklopedisi, c. 1, Ýstanbul 1990.5- Ferit Develioðlu, Osmanlýca-Türkçe Ansiklopedik Lugat.6- Ýslam Ansiklopedisi, c. 4.7- Ýstanbul ve Anadolu Evliyalarý, c. 1.8- Külliyat-ý Hazret-i Hüdayi.9- Menakýb-ý Aziz Mahmut Hüdayi.10- Pýnar Saygý, Aksiyon Dergisi, “Somuncu Baba’nýn Sýrrý”,

s. 215.11- Sefinetü’l-Evliya, c. 2.

Page 49: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 49

"Kiþi sevdiði ile beraberdir"

nunla okulun kayýt oda-sýnda tanýþtýk. Berrak,temiz bir eylül güneþi,

pencerelerden içeri giriyor, duvar-da asýlý Türkiye haritasýný parlakýþýnlarýyla yer yer aydýnlatýyordu.Bense oturduðum masanýn baþýn-da, sýkýntýyla büzüldükçe büzülü-yor, alnýmda beliren ter tomurcuk-larýný ikide bir mendilimle silmeyeçalýþýyordum.

Hafýz okuluna yeni geliþimdendolayý çektiðim acemiliði belirt-memeye çalýþmama raðmen, diðerHoca Hanýmlarýn küçümseyen,alaycý bakýþlarýndan kurtulamýyor-dum. Oysa ilk hocalýðým da deðil-di bu. Yýllarca köy ve kazalarda,cami, ev ve Kuran kurslarýnda sa-yýsýz Kur’an dersleri vermiþtim,ama ilk kez merkez yatýlý Kur’ankursuna atanmýþtým. Ne de olsabozkýrýn verdiði taþracýlýk tabirikolay kolay atýlmýyordu insanýnüzerinden. “Hangi kazalarda okut-tunuz, hangi Ýmam Hatipten ve Ýla-hiyattan mezunsunuz?” gibi alýþýl-mýþ sorulara cevap vermeye çalýþý-

yordum. O, cana yakýn, gülümseyen ba-

kýþlarla, annesiyle birlikte içeri gir-diði zaman, canýma can gelmiþti.Hemen:

- Hoþ geldiniz dedim. Cývýl cývýl neþe içinde:- Hoþ bulduk hocam, nasýlsýnýz?.Ýlk kez onun sesiyle birlikte ra-

hatsýz edici bakýþlardan kurtulmuþ,derin bir nefes almýþtým. Baþ örtü-sünün saklayamadýðý, soluk bir ey-lül yapraðý rengindeki uzun sarýsaçlarýnýn çevrelediði, beyaz yü-zün ortasýnda, yukarý doðru çýkanküçücük bir burnun hemen biti-minde, saðlý sollu ayrýlýp, hilal gibikavis çizerek uzayan ince kaþlarýnaltýndaki, bir çift mavi göz, insanýbüyüler gibiydi. Gül kurusu elbise-nin içindeki ince zayýf bedeninikoltuklardan birine býraktýðý za-man hâlâ gülüyordu.

- Ben iyiyim. Ya sen nasýlsýnküçüðüm.

- Kayýt olmaya geldim, ama

eðer beni hemen hafýz yapmazsa-nýz kayýt olmam dedi.

Kolundan çekiþtirerek annesiaraya girdi.

- Kusura bakmayýn Hoca Ha-ným, kafasýna taktýðý bir þeyin he-men olmasýný ister.

Gülümsedim. Tavýrlarýyla, ha-reketleriyle sanki büyük bir insangibi pazarlýk yaparak konuþmasýhoþuma gitmiþti.

- Yoo. Hayýr ne kusuru. Bilakisöðrenme hýrsýný gösterir bu tavýrlarý.

Sonra kendisine dönerek:- Merak etme abla, sen istedik-

ten sonra hafýz da yaparýz, hoca da. O küçük mavi gözleri güneþ gi-

bi parladý birden. - Hocam, “Hafýz olanlara Pey-

gamber Efendimiz cennette taçgiydirecekmiþ,” doðrumu dedi.

Hayranlýkla ona baktým. Annesitekrar araya girdi.

- Hocam köyde namazlýk öð-rendiði imamdan duymuþ, ille deben hafýz olacaðým diye tutturdu.

Ümit Fehmi SORGUNLU

O

Hadis-i Þerif

Page 50: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200550

Ne derece doðru olduðunu siz da-ha iyi bilirsiniz.

Küçüðün gözlerinin içine baka-rak:

- Tabii dedim. Hem hafýzlarýnanne ve babasýyla on kiþiye þefaathakký var.

Bu sözlerimden sonra daha birsevindi. Neredeyse kalkýp boynu-ma sarýlacaktý.

- Yaþasýn hafýz olmak ne güzelþey. Hemen kaydýmý yapýn hocam.

On beþ dakikalýk kayýt boyun-ca, ancak merkeze yakýn bir köy-den ve isminin Zeynep olduðunuöðrenebildim. Nedense onunla ko-nuþurken rahatlamýþ, huzura kavu-þur gibi olmuþtum.

Zeynep’le daha sonraki konuþ-malarýmýz esnasýnda, neþeli gö-zükmeye çalýþan mizacýn altýndabir ruh burkuntusu içinde olduðu-nu anlamýþtým. Ýçimde hiç bilme-diðim, þimdiye kadar hiç tanýþma-dýðým bir his beni ona doðru itiyor,onu diðer öðrencilerimden farklýtutuyordum. Çoðu kez yalnýz kal-mayý tercih eden, aðýr baþlý, uysalve gülecen bir kýzdý. Her ders ara-sýnda ve nöbetçi olduðum günler,yatakhanede, bana bir anne gibi,zaman zaman, parça bölük, kýrýkdökük kendinden bahsediyordu.Bir sene önce babasýný kaybetmiþ.Babasýnýn tek arzusu kýzýný iyi birhafýz olarak yetiþtirmekmiþ. Diðerakrabalarý babasý öldükten sonraonlarla ilgilenmez olmuþ. Annesibabasýnýn vasiyeti üzerine Zey-nep’i hafýz yapmak için kolundakibileziði bozdurup buraya yazdýr-mýþ. Köyde iki odalý küçük bir ev-de kalýyorlarmýþ. Ýki inekleri var-mýþ, onlarýn sütüyle geçimlerinisaðlýyorlarmýþ. Bütün bunlarý ale-lade, her gün dinlediðimiz bir olaygibi anlatmaya çalýþýrken, kendineacýnmasýný istemeyen maðrur birifade takýnýyordu. Ama içindeki

ruh fýrtýnasýný dindirmeyi de birtürlü beceremiyordu. Bana öylegeliyor ki, bu anlattýklarýnýn hari-cinde kendi iç dünyasýndan birþeyler gizliyor, o mavi gözlerindenruhuna gizli bir geçit açýlýyor veben bu geçitten içeri giremiyor-dum. Arada bir dalýp giden gözleriduygularýný ele veriyordu.

Hoþuna giden küçük bir þeyolunca, bazen aþýrý bir sevinç gös-teriyor, olmadýk þeylerle kendinimutlu etmeye çalýþýyor; bazen degerçekten olumlu hadiseler bileonu etkilemiyor, yüzünü bir hüzünbulutu kaplýyordu. O an, onunlakonuþmayý, tartýþmayý ve onu böy-lesine üzen olaylarý öðrenmeyi okadar çok istiyordum ki, bununiçin ömrümün yarýsýný verebilir-dim.

Çoðu kez onu geceleri de dersçalýþýrken görüyordum. Bir günyanýma yaklaþýp:

- Hocam hâfýz olmak içinKur’an’ýn hepsini bitirmek mi la-zým, diye sordu.

- Elbette bitirmek lazým. Yoksanasýl hafýz olacaksýn.

Bu cevabým onu çok üzmüþebenziyordu. Birden beyaz lekesizyüzü bulutlandý, mavi gözleri bu-ðulanýr gibi oldu. Yüreðinde ula-þýlmaz bir dalý kýrdýðýmýn farkýnavardým. Konuþmak istedim, ko-nuþmadý. Arkasýný dönüp sessizceuzaklaþtý. Kur’an’ýn tamamýný ez-berleyemeyeceðinden mi korku-yordu acaba diye düþündüm. Oy-saki zeki ve çalýþkan bir kýzdý.

Zaman geçtikçe, Zeynep aradabir hastalanýyor ve revire gidip geli-yordu. Son zamanlarda bu revir zi-yaretleri sýklaþmaya baþlamýþtý. sor-duðum zamanlar net cevap vermek-ten kaçýnýyor, üþüttüm herhalde di-ye geçiþtiriyordu. Yine bir gün ya-takhanede onu üzüntülü gördüm.Lekesiz beyaz yüzü limon gibi sap-

sarý olmuþtu.- Herhalde gurbet sana iyi gel-

medi küçüðüm. Anneni mi özledinyoksa? Seni biraz köye gönderelimmi? Diye takýldým.

Gözleri doldu:- Hayýr dedi. - O zaman niye moralin bozuk,

sýk sýk da hastalanýyorsun. Biraz-cýk hava deðiþiminden bir þey kay-betmezsin.

O buðulu mavi gözleri birdenyaðmur gibi boþalmaya baþladý.

- Hayýr hocam, inanýn ki anne-mi falan özlemedim. Ben buradangidersem, her gün Allah’ýn sedasý-nýn okunduðu bir mekaný terk etti-ðim için Rabbimin yüzüne nasýlbakarým.

Bu sefer dolukma sýrasý banagelmiþti. Kendimi birden suçluhissettim. O küçücük yürektekiimana hayran kalmýþtým.

- Öyleyse neden üzülüyorsunküçüðüm dedim.

- Korkuyorum dedi. Þaþýrmýþtým. Kimden ve neden

korkuyordu. -Ya hafýz olamazsam, ya

Kur’aný bitiremezsem, PeygamberEfendimiz herkese taç giydirirkenben ne yaparým diye, daha bir aðla-maya baþladý.

Ýçim yandý. Yüreðimden onadoðru bir þeyler akýp gitti. Ondakio büyük imaný kýskanmadým der-sem yalan olur. Teselli etmek içinkarýnca hikayesini anlattým.

- Karýnca bir gün hacca gitmekistemiþ ve yola koyulmuþ. Diðerhayvanlar ona sormuþ. “Sen buadýmlarla hacca nasýl gideceksin?”karýnca cevap vermiþ, “Hacca gide-mezsem de o yolda ölürüm ya” de-miþ. Nitekim bir süre sonra ölmüþ.Ama hayvanlar arasýnda ilk haccagiden karýnca ünvanýný almýþ. Me-rak etme, sen bu okula girdikten

Page 51: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 51

sonra bitiremezsen de hafýz ünvaný-ný alýrsýn. Ameller niyetlere göredirküçüðüm.

Gözlerindeki yaþ birden durdu.Bulutlarýn ardýndan güneþ açar gibimavi gözlerinin içi güldü.

- Taç da giyer miyim hocam. Teselli etmek için konuþmamý

sürdürmeye devam ettim. - Elbette küçüðüm, elbette o ta-

cý da giyeceksin. Birden gelip boynuma sarýldý. - Çok teþekkür ederim hocam,

ben seni çok seviyorum, dedi. Buðulu gözlerle ben de ona sým

sýký sarýldým. - Ben de seni yavrum, ben de

seni çok seviyorum dedim. Bu konuþmamýzdan bir hafta

kadar sonraydý. Öðrencilerimdenbiri koþarak geldi.

- Zeynep fenalaþtý hocam dedi. Telaþlandým. Koþarak yatakha-

neye gittim. Ambulans çaðýrýp,hastanede tanýdýðým bir doktor ha-nýma götürdüm. Arkadaþým birçok tahlillerden sonra beni bir ke-nara çekip;

- Derhal bu öðrenciyi köyünegönder, dedi.

Þaþkýnlýkla;- Neden, diye sordum. - Bu öðrenciyi sevdiðini biliyo-

rum, ama metin olmak zorundasýn.Zeynep kan kanseri.

O an yüreðimin yere düþüp par-çalandýðýný sandým. Toplum içi fa-lan demeden hýçkýrarak aðlamayabaþladým. Kendi öz evladým olsaancak bu kadar üzülürdüm.

Hastaneden ayrýlýrken Zey-nep’e belirtmemeðe çalýþýyordum.O ise halimi anlamýþ gibi beni ya-nýna çaðýrdý.

- Hocam dedi. Azrail hafýzlaraiyi davranýr deðil mi?

Dik dik yüzüne baktým. Gözyaþlarýmý silerken:

- Sen hastalýðýný baþtan beri bi-liyordun deðil mi? Dedim.

- Evet hocam, beni hafýz yap-madan köyüme gönderirsiniz diyesakladým.

- Sen artýk hafýz oldun küçü-ðüm. Dedim.

O gözlerindeki mavi derinlik-lerden ruhuna açýlan gizli geçittennihayet çeri girmiþ ve onunla öz-deþleþmiþtim. Þimdi artýk onunlaaðlýyor, onunla acý çekiyor, onunlaüzülüyordum. Annesi gelip eþyala-rýný toparlarken, o yanýma yaklaþtý.

- Bana kýzmadýn deðil mi ho-cam. Eðer hasta olduðumu söyle-seydim benim kaydýmý yapmaz-dýn. Lütfen, hakkýný helal et!

Kendimi tutamayýp ona sýký sý-kýya sarýlýp aðlamaya baþladým.

- Helal olsun küçüðüm. YalnýzCennete girerken beni unutma.

Kýsa zamanda kendini o kadarçok sevdirmiþti ki, bütün arkadaþ-larý ve okulun diðer hocalarý onuuðurlamak için dýþarý çýkmýþtý. Gel-diði güne inat, güneþsiz, ýslak, pus-lu, dumanlý bir ikindi vaktiydi. Ma-vi gözlerinden süzülerek inen ikidamla yaþ, lekesiz beyaz yanakla-rýndan kayarak, yaðmurla akýp gitti.Zeynep mahzun, buruk, tükenmiþumutlarla ayrýlýrken gün aðlýyordu.

Zeynep gittikten sonra da,onunla olan iliþkimiz sürdü. Sýksýk telefonlaþýyor, onu teselli etme-ye çalýþýyordum. Hemen her tele-fonunda hafýzlýk tacýnýn nasýl oldu-ðunu, Peygamber Efendimizin onunasýl giydirdiðini soruyordu. Herseferinde de onu teselli etmek için:“Bunu ancak sen öðrenebilirsin,çünkü o tacý sen giyeceksin. Öðre-nince bana da söyle diyordum.

Son bir haftadýr ondan telefonalamýyordum. Merak ve çaresizlik

içinde kývranýyordum. Bütün yol-larý aþmak ona ulaþmak istiyor-dum. Ýzin alýp köyüne gitmeyi dü-þünürken telefonum çaldý. Zey-nep’in annesiydi. Annesi ilk keztelefon ediyordu. Þimdiye kadarhep kendisiyle konuþurduk. Mera-kým bir kat daha arttý. Korktum.

- Zeynep’e bir þey mi oldu yok-sa dedim.

Annesi beni teselli etmeye çalý-þýyordu, ancak fazla dayanamayýpaðlamaya baþladý.

- Hoca Haným Zeynep’i kay-bettik. Rica etsem bir hatim okurmusunuz? Deyince, tepemden aþa-ðý bir kaynar su dökülür gibi oldu.Ben de aðlamaya baþladým.

- Topraða verdiniz mi, dedim. - Bu gün vereceðiz dedi. Hýçkýrarak:- Ne olur beni bekleyin, geliyo-

rum dedim. Ýki Hoca Hanýmla alel acele yo-

la çýktýk. Daðlarýn arasýnda yemye-þil bir yerdi köyleri. Zeynep’i top-raða verdikten sonra bir ara annesiyanýma yaklaþtý.

- Hoca Haným, dedi. Son gün-lerde acýlarý iyice çoðalmýþtý. Yal-nýz iki gün önce sabahleyin güle-rek uyandý. “Hocama söyleyin, ha-fýzlýk tacý sandýðýmdan daha çokgüzelmiþ. Bu gece ResulullahEfendimiz bana ýþýl ýþýl yanan, al-týn bir taç giydirdi. ‘Yanýma gelir-ken bunu tak da gel’ dedi.” Nedentelefonla sen söylemiyorsun de-dim. “Hocam sesimden aðrýlarýmýhissederse üzülür” diye açmak is-temedi. Sizi bir haftadýr onun içinarayamýyordu.

Göz yaþlarýmý dindirecek, beniteselli edecek asýl haber buydu.Gülümsedim. Çünkü “kiþi sevdiðiile beraberdi.”

Page 52: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200552

ahabe-i Kiram; “Al-lah yolunda öldürü-lenleri ölü zannetme-

yin. Þüphesiz onlar diridirler” (Âli

Ýmrân - 169) ayet-i kerimesine imanetmiþler, iþittik ve itaat ettik diye-rek içlerinde bir dirhem þüphe ol-madan kalben inanmýþlardý. Zama-nýn þartlarýna göre zenginlik, ihti-þam, konfor ve lüks içinde bir ha-yattan Allah ve Rasulü aþkýna herþeyinden vazgeçip, Uhud’da ölüm-lerin en güzeliyle Rabbýna kavuþa-na dek maddi anlamda neredeysesadece hiçbir þeysiz diyebileceði-miz bir hayatý tercih etmiþlerdir.

Hem anne ve hem de baba tara-fýndan Mekke’nin en zengin ve enasil ailesine mensup olan Mus’ab

bin Umeyr yakýþýklý ve güzel giyi-nen bir gençti. Anne ve babasý üze-rine titrer zengin olduklarýndan do-layý gayet rahat hayat sürmesi içinhiçbir fedakârlýktan kaçýnmazlar-dý. Özellikle Mekke’nin en zengin-lerinden olan annesi, oðluna en gü-zel elbiseler giydirir en güzel ko-kularý sürerdi. Mekkeliler de onuhayranlýkla seyrederlerdi. Öyle yaký-þýklý ve öyle zengindi ki Mus’ab’abir bakan bir daha bakar, giydiði el-biseden tavýrlarýna kadar yaptýðý herþey, Mekke’de adeta bugünkü mana-da moda olurdu. Bir defasýnda Hz.Peygamber de onun hakkýnda þöylebuyurmuþtu: “Mekke’de Mus’ab binUmeyr’den daha güzel giyinen, da-ha yakýþýklý ve nimetler içinde yüzen

baþka bir genç görmedim”.Mus’ab müslüman olduðunu ai-

lesinden gizlemek zorunda kalmýþ-tý. Ama O, yine de Peygamberimizigizlice ziyaret etmeyi de ihmal et-mezdi. Ne var ki Mus’ab’ýn namazkýldýðýný gören Osman b. Talha, du-rumu annesi ile akrabalarýna bildir-miþti. Mekke’nin bu nazlý ve zengingenci için artýk çile dolu zor günlerbaþlamýþtý. Hayatý birden deðiþmiþeski servet ve zenginliðin yerini fa-kirlik, rahat ve güzel hayatýn yeriniçile ve iþkence dolu günler almýþtý.

Âilesi Mus’ab’ý dîninden dön-dürmek için evlerindeki bir mahzenehapsederek günlerce aç ve susuz bý-raktýlar. Arabistan’ýn yakýcý güneþialtýnda aðýr ve tahammülü zor iþken-

Muhammed HALICIÖrnek Hayat

Mus'ab Bin UmeyrAllah ve Rasûlü Aþkýna Bütün Varlýðýný Terkeden Sahabi:

Acýmasýz iþkenceler karþýsýnda sabýr ve sebât gösteren Mus’abinancýndan asla dönmedi. Her seferinde bütün gücüyle “Lâ ilâhe illallâh

Muhammedün Rasûlullâh” diye haykýrýyordu.

A

Page 53: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 53

celer yaptýlar. Bu aðýr ve acýmasýz iþ-kenceler karþýsýnda sabýr ve sebâtgösteren Mus’ab inancýndan asladönmedi. Her seferinde bütün gücüy-le “Lâ ilâhe illallâh MuhammedünRasûlullâh” diye haykýrýyordu.

Habeþistan’a hicret eden ilk ka-fileye katýlýncaya kadar hapiste tu-tulan, çeþitli sýkýntý ve iþkenceleremâruz kalan Mus’ab bin Umeyr,dinini daha rahat bir þekilde yaþa-yabilmek için Rasûlullah’ýn izniy-le Habeþistan’a hicret eden mü-minler arasýnda yer aldý. O dünya-nýn bütün nimetlerini bir kenaraiterek Rabbine inanmýþ bu yoldabütün varlýðýný kaybetmiþti.

Habeþistan dönüsünde Hz.Mus’ab’ýn durumu tamamen de-ðiþmiþ ve o nazlý ve nazik delikan-lýnýn yerini, kalbi Ýslam ve imanladopdolu, iradesi güçlü kuvvetli,Allah ve Rasûlü’nün aþkýyla yananmetin bir genç almýþtý. Annesi on-daki bu kararlýlýk ve metaneti gö-rünce, üzerindeki baskýsýný birazhafifletmek zorunda kaldý.

Birinci Akabe biatiyle Müslümanolan bir grup Medineli kendilerineÝslâm’ý anlatmak ve Medine’de diðerinsanlara da teblið yapmak için Rasu-lullah’tan bir öðretici istediler. Hz. Pey-gamber de bu önemli görev için Hz.Mus’ab b. Umeyr’i görevlendirerek:

“Medinelilere Kur’ân-ý Kerimokumasýný, Ýslâmiyetin emir ve ya-saklarýný öðretmesini, namazlarýnýkýldýrmasýný” emretti.

Kaynaklarda yer alan ifadeyegöre Medine’ye ilk hicret eden veMedine’de ilk Cuma namazýný kýl-dýran Mus’ab idi. Kýsa zaman son-ra Medine’ye vararak ilk Müslü-manlardan Es’ad bin Zürare’ninevine yerleþen Mus’ab bin Umeyrhemen Medinelilere Kur’an-ý Ke-rim okutmaya ve Ýslam’ý anlatma-

ya baþladý. Mus’ab bin Umeyr’inbüyük gayret ve hizmetleri netice-sinde Ýslâmiyet, Medine’de sür’at-le yayýldý. Öyle ki, Ýslâmiyet hereve girmiþ, neredeyse îmân etme-yen kalmamýþtý ve bir yýl sonraMekke’ye, hac mevsiminde yanýn-da yetmiþ kiþi ile gelerek ikinciAkabe biatinde bulundu. Bedir sa-vaþýnda Muhacirlerin sancaðý onaverilmiþ “Rasûlullah’ýn bayrakta-rý” olarak ün yapmýþtý.

Uhud’un bahadýrlarý arasýndada yer alan Mus’ab bin Umeyr mü-minlerin sancaðýný taþýma þerefiyleyine kendisi þerefyab oluyordu. Busavaþta Peygamberimizin yanýn-dan hiç ayrýlmayarak saldýranlarakarþý O’nu koruyordu. Ýki zýrh gi-yinmiþti. Bu hâliyle Peygamberi-mize benziyordu.

Zaten inananlar içinde iki cihangüneþi Aleyhüsselatü vesselem’a ençok benzeyen þahsiyette Mus’ab tý.

Müþriklerden Ýbn-i Kâmia Pey-gamberimize saldýrýrken birdenkarþýsýna Mus’ab bin Umeyr çýktý.Bir kýlýç darbesiyle sað kolu kesi-len Mus’ab sancaðý hemen sol ko-luna aldý. O esnada “Muhammed(aleyhisselâm) ancak Rasûldür.Ondan evvel daha nice peygam-berler gelip geçmiþtir” (Âli Ýmrân -

144) meâlindeki ayeti okuyordu.Ýkinci bir darbe ile sol kolu da ke-silince, vücuduyla sancaða sýmsýkýsarýldý ve yukarýdaki ayeti okuma-ya devam etti. Bu hâliyle kendiniPeygamberimize siper yapanMus’ab bin Umeyr aldýðý yaralararaðmen ölene kadar düþürmedi Al-lah ve Resulunun isimleri yazýlýolan sancaðý. Çölün sýcak kumlarýüzerine saplayýp öyle býraktý kendi-ni, öyle teslim etti ruhunu melekül-mevte… Müminlerin sancaðý har-bin sonuna dek hiç düþmemiþti. Oöyle yüce bir þahsiyetti ki, sancak

onun suretindeki bir melek tarafýn-dan dalgalandýrýlarak yükseklerdetutulmuþtu. Mus’ab’ýn þahadetindenhenüz haberdâr olmayan Rasûlullah(S.A.V) sancaðý taþýyana hitaben“Ýleri git yâ Mus’ab” buyuruncamelek dönüp Vech-i Saadete bakýn-ca sancaktarýn melek ve Mus’ab’ýnþehid olduklarýný anlamýþlardý.

Mus’ab yaþadýðý gibi, yine hiçbir þeyi olmadan yürümüþtü Rab-bine. Bir zamanlar zenginlik ve re-fah içinde yaþayan bu deðerli insa-ný tamamen örtecek bir kefeni dahiolmamýþtý. Sadece bir hýrkasý var-dý. Ayaðýný örtsen baþý açýk kalý-yor, baþýný örtsen ayaklarý açýða çý-kýyordu. Resûlullah sahabeye:

-Onu baþ tarafýna çekiniz!Ayaklarýný otlarla kapatýnýz! bu-yurdular.

Daha sonra Rasûlü EkremEfendimiz yanýna geldiðindeMus’ab, eski bir hýrkanýn içindesaçlarý daðýlmýþ, vücudu kýlýç vemýzrap darbeleriyle parçalanmýþbir vaziyette yatýyordu. Peygam-berimiz (S.A.V.) mübarek na’þýnýnbaþucunda oturarak: “Mü’minler-den öyle er kiþiler vardýr ki, Al-lah’a verdikleri sözde sadakat etti-ler. Kimi adaðýný ödedi þehid oldu.Kimi de (þehid olmayý) bekliyor.Onlar verdikleri sözü asla deðiþtir-mediler”(Ahzab - 23) ayetini okudu-lar ve üzüntülü bir halde; “SeniMekke’de gördüðümde, sendendaha güzel giyinen, senden dahayakýþýklý bir kimse yoktu. Þimdiise, kefen olarak sarýlmýþ hýrkadanbaþýn dýþarýda kalýyor.” buyurdu-lar.Ve bir kabir açýlarak bu müba-rek sahabeyide Uhud þehitleri ara-sýna defnettiler.

O þehadet þerbetini yudumlayansahabelerden yalnýzca biriydi. OMus’ab tý, Ümeyr in oðlu Mus’ab.

Page 54: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Nadide, gecenin karanlýðýnda gözlerinidenize dikmiþ öylece duruyordu. Uzunzamandýr hemen her gece bu þekilde sa-

atlerce durur, uykuya dayanamayacak hâle gelinceoturduðu sedirde bir süre dalar, daha sonra irkilerektekrar gözlerini açardý. Uzaktan düþman gemilerininyanan ýþýklarý görünüyordu. Þimdi geceydi. Karanlýk-ta deniz de kapkara görünüyordu. Ama Nadide’ye öy-le geliyordu ki gündüz de deniz ayný karanlýk hâlinisürdürüyordu. Dört bir yandan iþgale uðramýþ milletinolduðu gibi koca deryanýn da içi kan aðlýyordu sanki.

1. Dünya Savaþý’nýn sonunda imzalanan MondrosMütarekesi ile aslýnda vatan ve milletin ölüm ferma-

ný imzalanmýþtý. Babasý, aðabeylerinden biri ve eþiRefik Selim Bey, yurt savunmasýna katýlmak içinAnadolu’ya geçmiþlerdi. Daha birkaç ay önce baba-sýnýn þehit olduðu haberi gelmiþti. Bir süredir aðabe-yinden de haber alamýyorlardý. Her aileden birer iki-þer þehidin olmasý, olaðan bir durum olmuþtu. Yürek-ler bu acýyla yanarken en zoru da aziz vatan topraðýn-da düþman askerlerinin kendi mallarýymýþ gibi rahatrahat dolaþýp halka maddi manevî eziyet etmeleriydi.

Nadide hamileydi ve kendini doðmamýþ çocuðu-na karþý suçlu hissediyordu. Ecdad yâdigârý bu top-raklara sahip çýkamamanýn verdiði bir suçluluk... Ay-ný duygularla sýk sýk Fatih Camii’ne gidiyordu. An-

HikâyeRaziye SAÐLAM

Ýstanbul'un Sahibi Var

Somuncu Baba Mart - Nisan 200554

J

Page 55: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

nesi onu yalnýz býrakmaz, birliktebüyük taþ avluda aðýr aðýr yürür-ken Peygamber Efendimiz’in‘Konstantin fetholunacaktýr. Onufetheden kumandan..’ hadis-i þe-rif’ini hatýrlar ve göz yaþlarýna ha-kim olamazdý. Küçükken babasýþöyle anlatmýþtý.

‘Jüstinyen þanýný sürdürmekiçin o zamanki adýyla Konstan-tin’den bu þehre çok büyük, muhte-þem bir kilise yaptýrmak istemiþ.Kiliseyi yapmýþlar, fakat kubbesinibir türlü oturtamamýþlar. Devrinbütün usta mimarlarý bunu baþara-mamýþ. En nihayeti akýllý biri,‘Arap Yarýmadasý’nda bir peygam-ber var. Ona gidip danýþalým.’ de-miþ. Çaresiz kalýnca Jüstinyen birelçisi ile iki adamýný PeygamberEfendimiz’e göndermiþ. Peygam-ber Efendimiz, onlarý dinlediktensonra sað eliyle yerden bir avuçtoprak almýþ ve gelen elçilere “Bu-nu götürüp harcýna karýþtýrýn.” de-miþ. Onlar gittikten sonra ashaptanbiri, “Efendim, adamlar kilise yapý-yorlarmýþ. Acaba ne sebepten onla-ra yardýmcý oldunuz?” diye sorun-ca Peygamber Efendimiz gülümse-yerek “Gün gelecek, benim ümme-tim orada namaz kýlacak.” demiþ. ‘

Nadide, Fatih Sultan MehmetHan’ýn türbesine vardýðýnda hepbunlarý hatýrlýyor ve göz yaþlarýnahakim olamýyordu. O büyük sulta-nýn huzurunda dualar okuduktansonra baþýný yere eðerek içinden:

‘Biz emanete sahip çýkamadýk.Huzurunuzda yüzümüz kara.’ diyegeçirip af diler gibi uzun bir süreöylece kalýyordu.

Bu arada, ülkenin her yerindeiþgallere karþý Türk milleti topye-kûn büyük bir mücadele veriyor-du. Bir süre sonra bazý cepheler-

den iyi haberler, zafer müjdelerigelmeye baþladý. Yüreklerde yeþe-ren umutlarla birlikte Ýstanbul vedaha birçok yerin hâlâ iþgal altýn-da olmasý bu umuda gölge düþürü-yordu. Bu arada bir oðlu olanNadide, doðumdan sonra çokuzun bir süre kendini toplayamadý.Hissettiði suçluluk duygusuylabirlikte, ülkesi için bir þey yapa-mamanýn aðýrlýðý ile kendini bil-mez bir þekilde öylece yatýyordu.Baþucunda bekleyen annesi:

- Kýzým, yavrum! Aç gözünü.Bak, bebeðinin sana ihtiyacý var,diye konuþup aðlýyordu. Nadide,tüm konuþulanlarý sanki bir duva-rýn arkasýndan geliyor gibi dinliyor,ama deðil kalkýp çocuðuna bak-mak, gözünü açacak gücü bulamý-yordu kendinde. Sýk sýk cephedeçarpýþan aðabeyini, eþini görüyor,yaralý olanlara yardým etmek içinkoþmak istiyor, ne kadar uðraþsa dabir þey yapamýyordu. Arada aðla-yan bebeðinin sesini de duyuyordu,ama hiçbir þey onu daldýðý derinuykusundan uyandýramýyordu.

Bir sabah annesi baþucuna gel-diðinde, Nadide’nin hem çok ter-lediðini, hem de kapalý gözlerin-den yaþ süzüldüðünü gördü. Birbezle alnýný, yüzünü silerken,onun gözlerinden yaþ akmaya de-vam ediyordu. Nadide, o sýradakendini Fatih Camii’nin iki avlu-sundan, yaz kýþ hep serin olan av-lusunda görüyordu. Etrafta büyükbir kalabalýk vardý. Ýnsanlar umutve sevinçle ayný yöne bakýyordu.Nadide de onlarýn baktýðý yöne ba-kýnca ileriden büyük ve heybetlibeyaz bir at üzerinde PeygamberEfendimiz’i gördü. PeygamberEfendimiz, kalabalýða doðru gü-lümseyerek bakarken yüzü bir de-ðiþip Fatih Sultan Mehmet’in yü-

zü gibi oluyor, sonra tekrar kendimuhteþem güzelliðine dönüyordu.Etrafýnda da ayný þekilde at üstün-de baþka güzel insanlar vardý.Nadide, ‘Onlar da ashabý olmalý,’diye düþünürken yüreðinin bir kuþgibi çarptýðýný hissediyordu. Bü-tün Fatih, hatta tüm Ýstanbul ger-çek sahibine kavuþmuþ gibiydi.

O sýrada boncuk boncuk terle-yen Nadide’nin annesi terini siler-ken ‘Ýyi olacaksýn kýzým, Ýnþaal-lah.’ diye dua ediyordu. Beþikteanalý babalý öksüz gibi yatan be-bek aðlamaya baþladý. Annesi be-beðe bakmak üzere aðýr aðýr kal-karken Nadide gözlerini açtý vebitkin bir sesle:

- Anne, Ýstanbul’un sahibi var.Ýstanbul’umuz kurtulacak, dedi.

Annesi gözyaþlarý içinde kýzýnýkucaklarken:

- Elbette kýzým. Çok þükür, sengözünü açtýn ya, bugünleri göste-ren Rabbim bize Kurtuluþ Günü’nüde gösterir, Ýnþaallah!... dedi.

Gerçekten de bir süre sonracephelerden iyi haberler gelmeyebaþladý. Türk Milleti çok aðýr ka-yýplar vermiþti; ama mübarek va-tan topraðýný düþmandan temizle-miþti. Ordularýmýz, tarih boyuncayaptýðý gibi kahramanlýðýný bir kezdaha tüm dünyaya ispat etmiþti.

Nadide bu defa boðazý izlerkendemir alan düþman gemilerininsessiz sedasýz yol almasýnýn ardýn-dan denizin coþku ile çaðladýðýnýgörüyordu. Deniz de onun gibi es-ki canlýlýðýna kavuþmuþtu.

Þimdi Fatih Sultan MehmetHan’ý ziyarete giderken yanýndaoðlu Fatih de vardý. Ona þimdidenecdâdý tanýtýp bu topraðýn azizliði-ni anlatmak istiyordu.

55Mart - Nisan 2005 Somuncu Baba

Page 56: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Sýnav

Somuncu Baba Mart - Nisan 200556

apýlan araþtýrmalar sonucu kýz öðrenci-lerde sýnav kaygýsý; erkek öðrenciler-den fazla çýkmýþtýr. Bu sonuç araþtýr-

macýlar tarafýndan kýzlara okumak için verilen þan-sýn erkeklerden daha az olduðu yönünde yorumlan-mýþtýr.

Sýnav Kaygýsýyla Nasýl Baþa ÇýkýlabilirGevþemenin Öðrenilmesi

Bu bölümü okuduktan sonra þu sorularýn cevap-larýný vereceksiniz1. Yüksek kaygý öðrenmeyi ve baþarýyý engeller

mi?2. Gevþemenin öðrenilmesinin eðitimin baþarýsýna

katkýsý var mýdýr?3. Bedeni kontrol etmedeki birinci basamak nedir?4. Bedensel tepkilerle ruhsal durum arasýnda nasýl

bir iliþki vardýr?5. Ýyi nefesin özellikleri nelerdir?6. Ýyi nefes nasýl alýnýr?7. Diyafram nefesi almayý alýþkanlýk haline getir-

mek için alýnacak önlemler nelerdir?Bütün stres azaltma tekniklerinin son amacý,

stresin yol açtýðý istenmeyen sonuçlarý tersine çevir-mek ve böylece stresin olumsuz sonuçlarýný ortadankaldýrmaktýr.

Beden olarak gevþemiþ insan, ruhsal olarak sa-kin ve huzurludur. Bedensel olarak gergin bir insanruhsal olarak endiþeli ve sýkýntýlýdýr.

“Derin Gevþeme” duygusu gevþekliðin bedenseldurum ve özelliklerine baðlý olarak ortaya çýkabilir.Gerçekten gevþemeyi baþarmýþ bir insanýn, solunu-mu derin ve rahat, elleri ve ayaklarý sýcak ve aðýr,

kalp vuruþlarý sakin ve düzenli, karný sýcak, alný se-rindir.

Eðer insan yukarýda anlatýlan gevþeme cevabýnýnözelliklerinden birini gösterebiliyorsa, stresin yarat-týðý fizyolojik ve biyokimyasal kýsýr döngü kýrýlmýþ,onun yerine gevþemenin fizyolojik ve biyokimyasalkýsýr döngüsü kurulmuþ olur.

Bedeni Kontrol Etme Yolunda Birinci BasamakSolunumun Kontrolü ve Nefes Egzersizleri“Önce nefes almayý öðrenin”Bedeni kontrol etme yolundaki çabalarýn ilk adý-

mý solunumu kontrol etmektir. Çünkü solunum biryönüyle, istediðimiz zaman nefes aldýðýmýz, istedi-ðimiz zaman nefesimizi tuttuðumuz için irademizleyönlendirdiðimiz bir faaliyettir.

Yukarýda sayýlan sebeplerden ötürü otonom fa-aliyetleri kontrol etmek “solunumu kontrol etmek-ten” çok anlamlýdýr. Ayný zamanda doðru ve derinnefes almayý öðrenmek, gevþemeyi öðrenme yolun-da atýlan en önemli adýmdýr.

Kaygýsýyla Baþa Çýkma

Programý

EðitimMustafa AKYOL

Y

Page 57: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 57

Nedir nefes almayý önemli kýlan?Doðru ve derin nefes almanýn kendisinin doðru-

dan damarlarý geniþletme ve kanýn (dolayýsýyla ok-sijenin) bedenin en uç ve derin noktalarýna kadarulaþmasýný saðlama özelliði vardýr.Sýkýntý ve kaygý sýrasýndaki solunumSukunet ve rahatlýk sýrasýndaki durum

Ýyi Nefesin ÖzellikleriÝyi nefes aðýr, derin ve sessiz olmalýdýr. Bunun

içinde denge, ölçü ve uyum gerekir. Ýyi bir nefes al-mak, iyi nefes vermekle baþlar. Ýyi bir nefes, yavaþalarak burundan alýnýr, sessiz olur ve akciðerin bü-tününü doldurarak diyaframý aþaðý iter. Ýyi nefes,alýndýðýnýn iki katý sürede verilir.

Diyafram: Ciðer boþluðunu, karýn boþluðundanayýran kas.

Uzakdoðu’da “insaný tanýmak için nefesini din-le” derler. Sakin ve olgun insanlar aðýr ve dengeli,sinirli insanlar sýk ve düzeysel; huzursuz ve endiþe-li insanlar düzeysel ve kesik kesik; hýrslý insanlardengesiz ve düzensiz alýrlar.

Temel Nefes EgzersiziÝyi bir nefes almak her zaman iyi bir nefes ver-

mekle baþlar. Nefes alma iþleminin bütünü zihinselolarak denetlenmeli ve aðýr, derin ve sessiz olmalý-dýr.1. Nefes alma egzersizine önce sað avucunuzu, gö-

beðinizin hemen altýna; sol elinizi göðsünüzünüstüne (meme hizasýna) koyun ve gözlerinizi ka-patýn.

2. Nefes almadan önce ciðerinizi iyice boþaltýn (ne-fesi verirken ciðerler zorlanmamalý ve nefes itil-meden kendiliðinden çýkmalýdýr.)

3. Ciðer kapasitenizi hayali olarak ikiye bölün ve

“biir”, “ikii” diye içinizden sayarak ciðerinizinbütününü doldurun. Kýsa bir süre bekleyin, bir –iki diye sayarak nefesinizi aldýðýnýzýn iki katý sü-rede boþaltýn. Sað eliniz göðüs kemiklerinizinhareketlerinin, hareketli bir köprü gibi, yanadoðru açýldýðýný hissetmeli… Yeni bir nefes al-madan iki saniye bekleyin.

4. 2 ve 3. maddede yazýlanlarý tekrarlayarak bir de-rin nefes daha alýn ve verin. Eksersizi bir keredaha tekrarlayýncaya kadar mutlaka en az 4-5normal nefes alýn.

DiyaframGünde 40-50 defa diyafram nefesi almayý alýþ-

kanlýk haline getirmek kaygý düzeyini düþürür. Bu-nun için bazý durumlarda nefes alma davranýþýný eþ-leþtirmek ve hatýrlatýcýlar kullanmak yararlýdýr.

Fizik Egzersizin Sýnav Baþarýsýna EtkisiFizik Egzersizinin Saðladýðý Yararlar

- Kas gevþemesi- Zihinsel gevþeme- Yapýlan iþe etkinliðin artmasý- Enerji artýþý- Duygusal boþalma ve rahatlýk- Daha iyi uyku- Kendine güven artýþý- Endiþelerde azalma- Daha iyi bir saðlýk- Bel ve sýrt aðrýlarýndan korunma- Kalp hastalýðý riskinin azalmasý

Sýnava Hazýrlanýrken Fizik EgzersizSýnava hazýrlanýrken düzenli olarak yapýlan gün-

de 10-20 dakikalýk egzersizin öðrencilere saðlaya-caðý faydalar:

1.Kaygýyý azaltmasý2.Öðrenme etkinliðini artýrmasý

Düzenli fizik egzersiz programýnýn temelinde be-denin mümkün olduðu kadar çok oksijen yakmasývardýr.

Gerginlik, Öðrenmeyi Zorlaþtýrýr.Gerginlik, damarlarda daralmaya sebep olduðu

için hücrelere giden kan miktarýnda azalmaya yolaçar. Sýnav stresini yoðun olarak hisseden öðrencinindurumu budur. Bu da hücrenin yetersiz beslenmesidemektir.

Page 58: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200558

Böyle bir oluþum öðrenmeyi iki açýdan etkiler:1- Gerginlik ve kaygý sýrasýnda beden kimyasýndamevcut olan adrenalin, öðrenme iþlemi için gerekliprotein zincirlerinin kurulmasýný engeller.

Düzenli fizik egzersiz, adrenalin kullanýlarak tü-ketilmesini saðladýðý için kaygýyý azaltýr ve dolayý-sýyla öðrenmeye elveriþli bir zeminin doðmasýnaneden olur.2- Hücrelerin kapasitelerini yeterince kullanmama-larýdýr.

Fizik Egzersiz Öðrenmeyi KolaylaþtýrýrDüzenli fizik egzersiz, öðrenme için uygun zihin-

sel ortamýn doðmasýna imkân verir.Endiþelerle dolu bir zihin dikkatin daðýlmasýna ve

çalýþma süresinden yeterince yararlanmamaya se-bep olur.

Buna karþýlýk, huzurlu, sakin ve dinlenmiþ bir zi-hin öðrenme için gerekli motivasyonun da eklenme-siyle en üst düzeyde verimliliðin gerçekleþmesinisaðlar.

Uyku Üzerine EtkisiDüzenli bir fizik egzersiz uygulamasýnýn saðla-

dýðý önemli etkenlerden biriside uyku üzerindedir.Özellikle sýnava yakýn dönemlerde gençler arasýndauyku bozukluklarý ciddi bir problem olmaktadýr.Düzenli bir fizik egzersiz programý bu problemiönemli ölçüde çözebilir.

Sürekli spor (egzersiz) yapanlar daha iyi uyurlar.Fakat düzenli egzersiz yapmayan birinin günün bi-rinde yaptýðý tek egzersiz, uykuyu iyileþtirme yerinebozar.

Sabah erken saatte yapýlan egzersizin gece uyku-suna katkýsý çok azdýr. Ayný þekilde hemen yatma-dan önce yapýlan egzersiz, uykuyu olumsuz olaraketkiler.

Uyku açýsýndan en uygun egzersiz zamaný öðle-den sonra veya akþamüstüdür.

SonuçSonuç olarak fizik egzersiz konusunda çok

önemli bir kural hatýrlatmak istiyoruz.Hangi türden olursa olsun bir fizik egzersiz

programýný tamamladýðýnýz zaman, kendinizi din-lenmiþ hissetmeniz gerekir. Eðer egzersizden sonrakendinizi yorgun hissediyorsanýz, mutlaka bir þeyiyanlýþ yaptýnýz demektir.

Ocak - Þubat 2005 19

Kudret elinde bir yürek; En güzeli olsa gerek... Tazim eyler cümle melek; Bir nur olan cana doðru...

Aklýna bak, orda sýrat! Gönül derya, can kâinat... Hak yolunda kanat kanat; Süzül halktan yana doðru...

Duy varlýðý olma saðýr; Emanettir, yükün aðýr. Al sevdayý canla yoður; Yönel dört bir yöne doðru.

Gönül dolsun, bulut bulut; Yaðsýn býrak doðsun umut. Özünü süz, sözün arýt; Diller açsýn güne doðru...

Þan, þöhreti, yellere ver; Gözyaþýný sellere ver; Bir kulluðun sýrrýna er; Caný pakla, tene doðru...

Kul Rýfat'ým, budur çaðrý; Budur derman, budur aðrý... Derilmeden yerin baðrý, Gel gidelim O'na doðru...

Rýfat ARAZ

Davet

Page 59: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 59

Aile

Bizim toplumumuzda ailenin ne ka-dar önemli olduðunu, ailede karþýlýklýiliþkilerin nasýl olmasý gerektiðini hep

yazdýk. Bundan sonra da yazmaða devam edeceðiz.Saðlýklý bir toplumu aileler oluþturur.

Bu yazýmýzda da Peygamber Efendimiz’in kutludoðum haftasý nedeniyle O’nun, o büyük insanýn ai-le hayatýndan haddimiz olmayarak bahsetmek isti-yoruz.

Peygamber Efendimiz, Hz. Hatice Validemiz’leevlendiðinde 25 yaþýndaydý. Evlendiði günden Hati-ce Validemiz’in vefatýna kadar geçen zaman içindebirbirlerini hiç kýrmadan, sevgi ve saygý içindeyaþamýþlardýr. Hatice Validemiz öyle büyük bir sev-giyle baðlandý ki; onun dýþýnda hiçbir dilek ve düþün-cesi kalmadý. Onun þefkati, sevgisi, baðlýlýðý, maddîve manevi desteði karþýsýnda hiç þüphesiz Peygam-ber Efendimiz de kendisine yakýþýr þekilde karþýlýkvermiþtir. Hatta vefatýndan sonra Hatice Validemiz’inakrabalarýndan bir kadýnýn hatýrýný sormasýný merakeden Aiþe Validemiz’e ‘O Hatice’nin akrabasýydý, bi-zim eve gelip giderdi,’ diye cevap vermiþtir.

Din alimlerine göre kadýnlarýn eþlerine hizmeti,muhabbet ve izzeti Hatice Validemiz’in sünnetidir.Peygamber Efendimiz Hira’ya devam ettiði sýralardaHatice Validemiz de O’na yiyecek taþýrdý.

Bu sýralarda bir gün Cebrâil (A.S.) gelerek; ‘YaResulullah! Ýþte þu uzaktan sana doðru gelen Hati-ce’dir. Yanýnda, içinde yemek bulunan bir kap var.Yanýna geldiði zaman, ona Rabbi’nden ve bendenselam söyle! Cennette inciden yapýlmýþ bir sarayýnkendisine verileceðini müjdele. Onun içinde ne gü-rültü, ne patýrtý, ne de çalýþmak, çabalamak vardýr.’dedi.

Peygamber Efendimiz’in kýymetli eþi Hatice Va-lidemiz için ‘Bu ümmetin kadýnlarýnýn en hayýrlýsýHatice’dir.’ diye boþuna söylemediðini görüyoruz.

Âlemlere Peygamber olarak gönderilen o büyükinsanýn eþi için söyledikleri ve eþinin ona gösterdiðihürmet, hizmet ve sevgisi hepimize örnek olmalýdýr.

Aiþe Validemiz, Peygamber Efendimiz gibi eþineduyduðu sevgi, gösterdiði sadakat ve dürüstlük, yap-týðý hizmetler ve sonsuz itaati ile Âlemlerin Efendi-si’nin ‘Aiþe benim cennette de zevcem.’ diye bahset-tiði kusursuz bir eþ olmuþtu. Tabii Aiþe Validemizde:

- Acaba bu dünyada benim Rasulûllah’la mesut ol-duðum kadar kim mesut olabilmiþtir?, diyerek Efendi-miz’le yaþadýðý hayatýný belirtmek istemiþtir.

Peygamber Efendimiz çocuklarýný da çok sever-di. Onlarla oynar, onlarý sever, okþardý. Hazreti Ha-san küçükken, bir gün Allah Resulu’nün yanýna gel-di. Rasulûllah secde hâlindeyken mübarek sýrtýnabindi. Peygamber Efendimiz çocuk oradan kendisiininceye kadar secdeyi uzattý. Hatice Validemiz ve-fat ettiðinde, Hazreti Fatýma daha dokuz yaþlarýn-daydý. Annesinin vefatý onu o kadar çok üzüyorduki, babasý evlerinde hizmetçi olduðu hâlde iþleriyleoyalanýp üzüntüsünü biraz olsun unutur diye Hz. Fa-týma’nýn evde iþ yapmasýna müsaade buyurmuþtu.Evin bir köþesine çekilip üzülmesine yüreði dayana-mamýþ, ev iþleriyle oyalanarak üzüntü ve kederleriniyenmesini daha uygun görmüþlerdi.

Kâinatýn Efendisi her hareketiyle insanlýða örnekolmuþtur. Gözünün nuru Fatýma’yý yanýndan hiçayýrmazdý. Ara sýra dýþarýya çýkýp gezdirir, gözyaþla-rýný elleriyle siler, yedirir, içirir ve uyuturdu. Fatýmada babasýna öyle bir sevgi ve alâkâ ile baðlýydý ki,bedenen zayýf ve yorgun olduðu hâlde babasýna yar-dým eder ve O’nun iþlerini görmeye çalýþýrdý.

Nuran ÖZDEN

Saadet Yuvasý B

Page 60: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

elevizyon icat olduðu günden bu yana,insanlar üzerindeki tesirini devam et-tirmektedir. Kitle iletiþim aracý olarak

kullanýlan televizyon evlerimizin baþ kösesinde otur-makta ve karþýsýndaki milyonlarca kiþiyi ayný anda et-kisi altýna alabilmektedir. Bu nedenle günümüz ço-cuklarý üzerinde dikkat edilmediði müddetçe aile veokul kadar önemli bir etkiye sahiptir. Kolay ulaþýlabi-lir olmasý nedeniyle de çocuklar tarafýndan erken yaþ-ta kullanýlmaya baþlanmaktadýr. Burada üzerindendurduðumuz nokta televizyon seyredilmesi veya sey-redilmemesi deðildir. Önemli olan televizyonu ne ka-dar seyredeceðimiz ya da çocuklarýmýza bu konudanasýl yardýmcý olabileceðimizdir. Televizyon görsel veiþitsel duyulara yönelik etkili bir araç olmasý nedeniy-le verimli iþlevinin yaný sýra iyi deðerlendirilmediðin-de verimsiz bir araç olabilmektedir. Çocuklarýn za-manlarýnýn büyük bölümünü televizyon izleyerek har-camalarý, özellikle çocuklara yönelik program sayýsý-nýn az olmasý ve çocuklarýn daha çok yetiþkinler içinhazýrlanan programlarý izlemeleri olumsuz etkilereneden olabilmektedir.

Okul öncesi çocuklarýnýn bir çoðu için televizyonelektronik bir çocuk bakýcýsý niteliðinde kullanýyor.Bebekler daha 6-7 aylýk olmadan reklamlarýn cazibe-sine kapýlarak pür dikkat izlemeye baþlýyor. Aylar iler-ledikçe bu durum yemek yedirme problemi olan anne-lerin hoþuna gidiyor. Çocuðun midesi besinle dolarkentazecik beyni de ilk yýldan itibaren boþ ve lüzumsuzþeylerle dolmaya baþlýyor. Yine okul öncesi çocuðu,evde biraz koþuþturup ortalýðý daðýttýðýnda ya da kü-çük kardeþini hýrpaladýðýnda annenin çözümü basit :

‘’ Bak þu kanalda çizgi film var hadi onu seyret ‘’veya ‘’sana þu çizgi film cd’ sini koyalým onu seyret’’vb talimatlarla çocuk zorunlu olarak televizyona yön-lendiriliyor. Televizyonun insan hayatýna etkileri üze-rine yapýlan araþtýrmalarda en çok etkilenen gurubunçocuklar olduðu ortaya çýkmýþtýr. Çocuklar arasýndayapýlan sýnýflamada ise 3-6 yaþ gurubun en hassas gu-rup olduðu belirlenmiþtir. Neden 3-6 yaþ gurubununcevabý ise ;

1 Bu dönemde birçok çocuðun okul öncesi bir ku-rumdan yararlanmayarak gününü evde geçirmekzorunda kalmasý.

2. Çocuklarýn beyin geliþiminin büyük bir kýsmýnýn 7yaþýna kadar tamamlanýyor olmasýdýr.Acaba günümüzün kaç saatini televizyon karþýsýn-

da geçirmekteyiz? Televizyon karþýsýnda geçirdiðimizsaatlerin ne kadarýnda ailemizden ve çocuklarýmýzdanhaberdarýz? Yine televizyon karþýsýnda geçirdiðimizsaatlerde neler kaybediyoruz?

Ve bu saatler daha verimli nasýl deðerlendirilebilir?Þöyle bir düþünelim ve televizyona alternatif me-

totlar, malzemeler oluþturalým. Kendi kendimize mu-hasebe yapalým: En son ne zaman bir hasta ziyaretin-de bulunduk?

En son ne zaman bir fakiri sevindirdik?En son ne zaman bir akrabamýzý ziyarete gittik?En son ne zaman çocuk eðitimiyle ilgili bir semi-

nere veya konferansa katýldýk?En son ne zaman ailemizle bir yemeðe veya pikni-

ðe gittik?En son ne zaman çocuðumuzla ilgili eðitimci veya

psikologla konuþtuk?

Kevser BÂKÝ

Somuncu Baba Mart - Nisan 200560

Çocuk la r ýmýzTelevizyon ve

T

Page 61: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu BabaMart - Nisan 2005 61

En son ne zaman kendimizi yenileyici manevi birsohbete katýldýk?

En son ne zaman kitap okuduk, aile toplantýsý yap-týk, televizyonu açmama kararý aldýðýmýz gün hangiayýn kaçýncý günüydü ?

Bu vb sorulara açýk yüreklilikle verdiðimiz cevap-larýn tümü televizyonun hayatýmýzdaki yerini daha iyianlamamýzý saðlayacaktýr.

Televizyonun tesirini kýsa, orta ve uzun vadede ol-mak üzere 3’e ayýrabiliriz. Ve televizyonun acý sonuç-larýný açýklamada Hiroþimo ve Nagasaki’ye atýlanatom bombalarýný örnek verebiliriz.

Atom bombasý atýldýðýnda kýsa vadede yüzbin in-san öldü,orta vadede þehirler yaþanamaz hale geldi,uzun vadede ise radyasyonun etkisiyle sakat çocuklardünyaya geldi, baþta kanser olmak üzere çeþitli hasta-lýklar ortaya çýktý. Kýsacasý atom bombasý yýllar sonrabile izlerini gösteriyordu.

Televizyonun kýsa vadede görünmeyen vahim so-nuçlarý tarihin derinliklerinde Türk kavimlerine bir iþ-kence þekli olarak uygulanan Mankurt efsanesini ha-týrlatmaktadýr. Bu efsaneye göre, insanlarýn kafasýnaýslak koyun derisi geçirilerek güneþin altýnda bekletili-yor. Yavaþ yavaþ kuruyan deri kiþinin kafasýna müthiþbir basýnç yapýyor. Gittikçe kafasý sýkýþan kiþi dayanýl-maz acý ve ýstýrabýn tesiriyle kiþiliðini, benliðini, in-sanlýðýný, ideallerini, þahsiyetini ve deðerlerini kaybe-diyor. Þuuru kaybolarak yönlendirilmeye açýk, geçmi-þine hissiz, geleceðinden ümitsiz, duygularýndan yok-sun bir hale geliyor. Ve sonunda mankurtlanarak sahi-binin her dediðini yapan, þartsýz olarak baðýmlý bir ro-bot haline geliyor.

Televizyonun orta ve uzun vadede oluþturduðu et-kilerinin sonucu mankurt haline getirilenlere benze-mektedir.

Lakin birisi acý çekerek, diðeri ise zevk alarak ay-ný sonuca gitmektedir.Televizyon karþýsýnda saatlercesavunmasýz kalan kiþiler orada gördüklerinin tesiri al-týnda kalmakta, ekranda gördüklerini model olarak al-makta, kendisini onlarla kýyaslamakta. Artýk bazý kül-türler bazý adetler top tüfekle yerleþtirilip, bazý deðer-lerin üzeri tankla kapatýlmýyor. Ama televizyon saye-sinde sistemli bir biçimde yavaþ yavaþ sindirerek, aþý-lanýyor. Televizyona baðlý mankurt haline geliyor. Veböylece kültürel bir kimlik taþýyan fakat kiþiliði olma-yan belli deðerlere duyarsýz içi boþaltýlmýþ topluluklarmeydana geliyor. Ýþte televizyonun etkisi binlerce in-sanýn bir anda bir bombayla ölümü gibi deðil, milyon-larca insanýn uzun vadede yavaþ yavaþ ölümüdür.

Televizyonun çocuklar üzerindeki zararlarý :1. Televizyonun çocuklarda saldýrgan davranýþlar ge-

liþtirdiði araþtýrmalar sonuncu ortaya konulmuþ-tur. Ýlköðretim öðrencilerinin büyük çoðunluðu-nun þiddet içerikli programlar izledikleri belirlen-miþtir.

2. Televizyon, çocuklarýn serbest zamanlarýný veoyun saatlerine ayýracaðý zamaný etkilemektedir.

3. Çocuklarýn dil ve zihinsel geliþimi olumsuz yöndeetkilenmektedir.

4. Televizyonun; deðerler, inançlar üzerine olumsuzetkileri olmaktadýr. Sihirli dizileri seyreden çocuk,sihrin var olduðuna inanabilmekte ve uygulamayaçalýþmaktadýr.

5. Çocuklar pek çok yanlýþ davranýþ biçimi öðren-mektedirler.Dizi ve haber programlarýnda suç tek-niklerini görerek öðreniyorlar.

6. Çocuklarýn gizli kalmýþ duygularý küçük yaþlardanitibaren ortaya çýkýyor. Erken yaþlarda kýz- erkekarkadaþlýðý telaþýna düþmektedirler.

7. Özellikle kadýn ve çocuklar marka ve tüketim çýl-gýnlýðýna sürükleniyor.

8. Çocuklar küçük yaþta zararlý alýþkanlýklara özen-diriliyor.

9. Aþýrý televizyon izleyenler gerçek hayatý film gibialgýlýyorlar.

10. Uzun süre televizyon seyretmek kelime hazinesinidaraltýyor.

11. Gayri ahlaki görüntüler çocuðu ve aileyi olumsuzetkiliyor.

12. Kültürel deðerlerimizin yozlaþtýrýlarak baþka kül-türlere özendiriliyor.

13. Aile fertlerinin birbirleriyle olan münasebetleriniazaltmasý, beraberce geçirecekleri zamaný çalýyor.

14. Önemli olacak olaylara karþý duygusuz ve hissizhale geliyor.

15. Ýnsanlarýn çaresizlikleri ve onlarý karamsarlýðaiten reyting malzemesi olarak kullanýlýyor.

16.Ýnsanlara yalancý cennetler oluþturularak, gerçek-lerden koparýlmaya çalýþýlýyor.

17. Çalýþarak helal kazanç yerine ‘’ çalýþmadan köþe-yi dön ‘’ anlayýþý yerleþtiriliyor.

Ve sayamayacaðýmýz daha nice zararlarý…Nesillerimizin koflaþmasýný engellemek, çocuklarý-

mýzý televizyonun zararlý tesirlerinden kurtarmak vekendi öz deðerlerimize sahip çýkmak istiyorsak, tele-vizyonun iyi yönde ve bilinçli kullanýlmasý için LÜT-FEN gereken gayreti sarfedelim.

Page 62: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Somuncu Baba Mart - Nisan 200562

Bir Hadis;Abdullah Bin Ömer (R.A)’den rivayetedildiðine göre Rasulullah (S.A.V) Þöylebuyurmuþtur;

“Çocuðun babasý üzerinde üç hakkývardýr: Onu iyi terbiye etmesi, güzel birisim vermesi ve evlilik çaðýndaevlendirmesidir.

Þiir

Seviyorsan canýnýVücuduna iyi bakKuvvetlendir kanýnýÝstersen çok yaþamak

Vakitli yat erken kalkÇok dikkat et zamanaNe güzeldir çalýþmakDinçlik verir insana

Sen yaþarsan bu vatanAncak yaþar yükselirBuna böyle inanVarlýk saðlýktan gelir

Vehbi Cem AÞKUN

Saðlýk Öðüdü

Torununuz ÖdesinBir lokantanýn önünden geçerken, “girin istediðiniz kadar yiyin, hesabý torunu-nuz ödesin” yazýsýný okuyan adam “Tam bana göre” diyerek içeri daldý. Lokan-tadaki bütün yemeklerden patlayýncaya kadar yedi. Çýkmak üzereyken ayaða

kalktýðýnda, elindeki hesapla garson çýkageldi. Adam “olur mu böyle rezalet, hem cemekana he-sabýnýzý torununuz ödesin, diye yazýyorsunuz, hem de utanmadan para istiyorsunuz.” diye çýkýþýn-ca garson “haklýsýnýz efendim” dedi. “Bugün yediklerinizin parasýný tabii ki torununuz ödeyecek.Benim size getirdiðim hesap dedenizin yiyip içtikleri”

Fýkra

Bilmeceler1. En aðýr balýk hangisidir? 2. En çokmendil kullanan balýk

hangisidir? 3. En huzursuz çiçek hangisidir? 4. Dört aðaðý olduðu halde bir ayakucu

olan þey nedir?5. Dünyanýn en tuhaf insanlarý kimlerdir?

1.Ton2.Sümüklü Böcek3.Gül4.Karyalo5.Tuhafiyeciler

Page 63: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Sýdýka SARI & Mesude SARI

Somuncu BabaOcak - Þubat 2005

Hazýrlanýþý:Patlýcanlar saplarý kesilip ala-

ca soyulduktan sonra bir saattuzlu suda bekletilir. Patlýcanlaryýkanýp kaðýt havlu ile kurulanýr.

Kýzdýrýlmýþ sývý yaðda patlý-canlarýn ve biberlerin iki tarafýda kýzartýlýr. Kýzarmýþ patlýcanlaryaðýný çekmesi için kaðýt havlu-

nun üstünde 7-8 dakika bek-letip bir tepsinin içine dizilir.

Baþka bir tavada küçükdoðranmýþ kuru soðan ve üçtane sivri biber, kýyma ile bir-likte karýþtýrýlarak kavrulur. Ký-zarttýðýnýz yaðdan üç dört ka-þýk yað koyabilirsiniz.

Kabuðu soyulmuþ iki tanedomates küp þeklinde doðra-yarak kavrulan içe karýþtýrýlýr.5-6 dakika daha piþirdiktensonra ince doðranmýþ mayda-noz, tuz, karabiber ve bibersalçasý ilave edilir. Hepsini bir-likte iyice karýþtýrdýktan sonra

ocak söndürülür.Ýç biraz soðuduktan sonra ký-

zartýlan patlýcanlarýn ortasý birçatalla açýlýp içleri doldurulur.Üstüne yarým ay þeklinde dilim-lenmiþ domatesler ve kýzarmýþsivri biberler dizilir.

Bir bardak suda domates sal-çasý biraz tuzla eritilerek karný-

yarýklarýn olduðu tepsiye dökü-lür. Hafif kýsýk ateþte kaynadýk-tan sonra 5-6 dakika sonra altýsöndürülür.Not: Arzu ederseniz ayný þekilde fýrýn-da da yapabilirsiniz. Fýrýnda yaparken

dilimlenmiþ domatesleri biberlerin üs-tüne dizin.

63

MALZEMELER

6 kiþilik6 tane orta boy patlýcan350 gr kýyma3 baþ orta boy soðan8 tane sivri biber5-6 tane domates1 demet maydanoz1 tatlý kaþýðý biber salçasý1 yemek kaþýðý domates salçasý1 bardak su1 çay kaþýðý kara biber-tuz

Karnýyarýk

Page 64: KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝsomuncubaba.net/pdf/eskisayi/ · Bu S KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr