8
Gençlik Kurultaya yürüyor!

Kurultay Fanzin #2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

İzmir Öğrenci Kurultayı Fanzini Sayı 2

Citation preview

Page 1: Kurultay Fanzin #2

Gençlik Kurultayayürüyor!

Page 2: Kurultay Fanzin #2

21 Nisan’da gerçekleşecek olan İzmir Öğrenci Kurulta-

yı’nın çalışmalarına başlayalı 1 ayı geride bıraktık. Fanzi-

nin ilk sayısından bu yana

fakülte komitelerimiz toplan-

tılarını alıp fakülte sorunları

irdeledi. Öğrencilerin gerçek

sorunlarıyla karşılarına çık-

mak ve çözüm sunmak için

fakülte komitelerimiz önle-

rine değişik faaliyetler koydu.

Hazırlanan yerel afişlerle öğ-

rencilere seslenildi. Fanzinin

yaygın dağıtımı gerçekleşti-

rildi.İİBF Komitesi; “Yaz oku-

luna hayır, bütünleme istiyoruz!”

kampanyası ile öğrencilere mer-

haba dedi. İmza masası açan ko-

mite bileşenleri kısa süre

içerisinde binlerce imza topladı.

Kampanya bazılarını o kadar ra-

hatsız etmiş olacak ki akademis-

yenler, ÖTK’lar kampanyayı

karalamak için ellerinden geleni

ardlarına koymadılar.

Hazırlık Komitesi ise Dokuz

Çeşmeler Hazırlık Binasının

önünde masa açarak faaliyetine başladı. Ders aralarında öğ-

rencilerin dikkati çeken komite masası “nitelikli eğitim alı-

yor muyuz?” sorusunun üzerinden tartışmalar yürüttü. İlk

günden 70’den fazla fanzin dağıtan komite hazırlık binası-

nın temizlik sorunlarına da dikkat çekti. 29 Mart Perşembe

günü ise bir toplantı gerçekleştirildi.

Ege Üniversitesi’nde beraber masa

açma kararı alan Fen ve Mühendislik

Fakültesi Komiteleri faliyetlerine

dikkat çekmesi için öğrencilere deği-

şik argümanlarla gitti. “Aklın unutuşa

karşı savaşı, insanlığın iktidara karşı

savaşıdır” şiarlı resim sergisi

açan kurultay çalışanları in-

sanlık tarihi için önemli nok-

talara ve ülkemizdeki son

olaylara dikkat çekmeye ça-

lıştı. Sohbet edilen insanlar

öğrenci kurultayına davet

edildi.

Formasyon sorunu ve Yet-

kin Mühendislik üzerinden

tartışmalar yürütülerek öğren-

cilerin bu durum hakkında

bilgi sahibi olması sağlandı.

Komitelerin yerel çalışmaları-

nın yanısıra kurultay organizas-

yonu için de çabalarımız sürüyor.

Bu kapsamda başvurulan yerler-

den Fuar Gençlik Tiyatro-

su’ndan olumlu yanıt aldık ve

kurultay yerini belirlemiş olduk. Yine kurumlardan destek

almak için hazırlanan deklarasyon metni il genelindeki sen-

dika ve çeşitli kurumlara sunuldu.

Kurultay Hazırlık Komiteleri

Kurultay Fanzin 2. Sayısı ile merhaba!İlk sayımız çıktıktan sonra bizleri masada, afişlerde ve

özellikle fanzinde gördünüz. Sizlere hep hızlı koşan atın hi-kayesi anlatıldı. Aldığınız sertifikalar, eğitimler, yapacağı-nız not ortalaması, KPSS, ALES, ÜDS gibi sınavlardayüksek almanız... Kısacası sıra arkadaşınızın hayattaki “enbüyük düşmanınız” olduğu anlatıldı. Kimi zaman CEO ola-cağınız söylenirken bazılarımıza mezun olacağı zaman yahemen atanacağı atanamasa da iş fırsatlarının çok olduğusöylendi. Bunları söyleyenler ilginç ve traji komiktir bizlerihep sınavlara, elemelere tabi tuttular. Mühendislerden ser-tifika, Fen-Edebiyat Fakültesinde okuyanlardan pedagojikformasyon, İİBF’de yaz okulu parası istemeyi de hiç unut-madılar.

Bazıları bunları derken Kurultay çalışanları başka se-çeneklerin olduğunu söyledi sizlere. Sıra arkadaşımızın as-lında bizden farklı olmadığı ve aynı sorunlarla yüzleştiğini,

intihar eden öğretmen adaylarının aslında bizlerin oku-duğu sıralardan çıktığını, yaz okuluna giderken ailemizeyaptığımız yükün kişiye göre değişmediğini anlatı size.Hızlı koşmanın faydası olmadığını çünkü her zaman dahahızlı koşmak gerektiğini ve hızlanmanın faydasızlığını fısıl-dadı sizlere. İşsizlik ve geleceksizlik çukuru her geçen günderinleşiyor. Derinleşirken bazılarımızın intihar etmiş be-denlerini, kimilerimizin hayallerini, çoğumuzunda geleceğedair umutlarını içine çekmeye başlıyor.

Bizler bu çukurun kapanması gerektiğini sizlere anlat-mak için Kurultay hazırlığı içindeyiz. Bizler elimizdekikumları çukura atmaya başladık bile ve her geçen gün yenitoprak dolu eller geliyor yanımıza. Sen de sök yerdekikumu ve gel yanımıza bu çukur yutmadan seni, doldur kal-bini güneşin aç karınlarınların üzerine doğmadığı yarın-lara...

Gençlik kurultaya yürüyor!

İzmir Öğrenci Kurultayı faaliyetleri hızlanarak sürüyor...

Page 3: Kurultay Fanzin #2

3

İnsanlık tarihinin çoğu aşamasını kaydedip KarlMarks’ın öngördüğü bu distopik dünyaya son hızlayaklaşıyoruz.

Sanayi devrimi ve getirdikleri burjuvazinin büyümesiniberaberinde kapitalist toplumun inşasını getirdi. Elbettekapitalist toplum sınıf karşıtlığını ortadan kaldırmadı.Aksine artırdı. Üretim araçları üzerindeki kapitalistmülkiyete dayanan kapitalist üretim, işgücünü satan yenibir sınıf yarattı: işçi sınıfı. İlerleyen zamanlarda bilimsel veteknolojik gelişmeler artıyor, üretim hız kazanıyor, ürünlerdaha ucuza mal oluyor ama toplumsal refah artmıyor halkdaha da yoksullaşıyor. Kapitalist toplumda iş bulabilenbireyler kendi ürettikleri ürüne yabancılaşıyorlar onlar aynızamanda tüketim toplumunun birer elemanı oluyorlar.

Kapitalist toplumda üretim sadece ve sadece karamaçlıdır. Karı artırmanın yollarından biri işçiyi daha fazlaçalıştırmak, daha az ücret vermektir. Bir diğeri de değişimdeğeri olan canlı cansız herşeyi metalaştırmaktır. İnsanınemek gücü dahil olmak üzere alınıp satılabilen herşeymetalaşıyor. Temel insan hakları olan barınma, ulaşım,iletişim, eğitim ve sağlık kapitalizmin konusu halinegelmiştir. SSCB basıncıyla ve emekçi yığınlarınınmücadeleleriyle kazanılmış tüm haklar neo-liberalpolitikalarla tek tek elimizden alınıyor. Sosyal-devletpolitikaları rafa kaldırılmış bütün kaynaklar kapitalistlereaçılmıştır. Sermayenin devletine verdiğimiz vergiler bizeyol su elektrik olarak geri dönmüyor. Yolu suyu elektriğikapitalist şirketlerden satın alıyoruz.

Kar güdüsüyle hareket eden bu açgözlüler doğadaki tümkaynakları sınırsızmışçasına talan ediyor. Ekolojikdengenin bozulmasıyla bir sürü sağlık sorunu ortayaçıkıyor. Sağlık hizmetinin metalaşmasıyla sadece parasıolanlar hizmet alabiliyor. Sağlığın ticarileşmesi veözelleşmesiyle, “sağlıkta dönüşüm” adı altında yürürlüğegiren SSGSS ile artık sağlığın, tıbbın ve hekimlik

mesleğinin kuralları değil kapitalizmin “daha fazla kazanç”kuralları geçerlidir.

Eğitimin metalaşma sürecinde mevcut özel okulların,dershanelerin yarattığı eşitsizlik yetmiyormuş gibi busüreci hızlandıracak eğitimi bir hak olmaktan çıkarıptamamen alınıp satılan bir şey haline getirmek istiyorlar.4+4+4 ve öncesinde yürürlüğe konmak istenen eğitimsistemleri, Özel üniversitelerin virüs gibi çoğalması vb.bunun göstergesidir. Yürürlüğe koymak istedikleri eğitimsistemleriyle bireyi pasifize edip aklını, emeğinimetalaştırmaya çalışıyorlar. Özel üniversiteler veüniversitelerde uygulanan harç paraları, yaz okulları veolabildiğine birçok şeyden kazanç sağlamak için her şeyepaha biçerek hep bir kazanç süreci işletmektedir sistemiçin. Geçmişe baktığımızda bu sürecin günümüzde nekadar şiddetli işlediğini görebilmekteyiz. İlk zamanlar cüzibir miktar olan harç paralarının sistem içerisindegeliştirerek nasıl bir kar amacı taşıdığını göstermektedirbizlere.

Kapitalizmin metalaşma sürecinin ne denli şiddetliişlediğini ve aslında buna karşı düşüncelerimizingelişmemesi için tüm yönleriyle sistem içerisinde bizipasifize etme girişiminde bulunduğunu apaçıkgörmekteyiz. Bizi hem pasifize etmek için hem deolabildiğine kazanç sağlamak için eğitim hakkımızıkullandığını görebilmekteyiz. Sağlık hizmetlerininparasallaşmasını da kendi içerisinde türlü türlü oyunlarlabize en acımasız şekliyle göstermektedir.

Biz üniversite gençliği olarak türlü türlü oyunlara,kapitalizmin metalaşma sürecine karşı örgütlü mücadele vedayanışmayı yükseltmek, üniversiteleri eşit, parasız,bilimsel eğitim merkezleri haline getirmek için, sağlıkhizmetinin eşit, parasız, nitelikli bir hal alması içinözgürlük ve gelecek şiarımızla sizleri mücadeleyeçağırıyoruz.

Kapitalizm herşeyimetalaştırır!

“En sonunda, insanın ayrılmaz parçası olan her şeyin alış veriş ve pazarlık konusu olduğu zaman gelip çattı.

Bu, o zamana kadar el değiştiren fakat ticaret konusu olmayan, erdem, duygu, kanaat, bilgi ve bilinçgibi şeylerin de ticaret konusu olduğu bir zamandır. Tek kelimeyle her şey ticaret konusu oldu. Bu genelkokuşma ve evrensel ölçekli alış - veriş dönemidir. Eğer ekonomik terimlerle ifade etmek gerekirse, bu,

maddi olsun manevi olsun, her şeyin gerçek değerinin saptanması için pazara getirildiği bir zamandır.”Karl Marks / Felsefenin Sefaleti

Page 4: Kurultay Fanzin #2

4

Her sabah uyandığınızda eğitim hayatınızla ilgilisorularla başlarsınız güne. Sorularınızın içeriği bilimedayalı değildir. Anti-bilimsel eğitim, sözleşmeli - ücretliöğretmenlik, KPSS, Pedagojik Formasyon diye sıralanır veeğitim - bilim ilişkisinden çok, eğitim - ticaret ilişkisidirgünümüz biliminin kendisi. Kampüslerde genelimizikapsayan ve her geçen yıl öğrencilerin sırtındaki kamburubüyüten Pedagojik Formasyon aslında bizlere ne gözlebakıldığın açık bir göstergesidir.

1990’lı yılların sonuna gelindiğinde devletinüniversiteler üzerindeki ideolojik aygıtı YÖK EğitimFakülteleri’nde köklü değişikliklere gitti. EğitimFakülteleri’nde lise düzeyinde eğitim veren bölümler açıldıve bu değişikler yaşanırken Fen Fakülteleri’nde lisanseğitimi esnasında verilen formasyon eğitimi gerekçesiz birbiçimde iptal edildi.

Formasyon eğitimi 1990 yılından sonra yüksek lisansstatüsünde, “orta öğretim alan öğretmenliği sertifikaprogramı” kılıfı altında verilmeye başlandı. Bu, öncelerilisans eğitimi sırasında verilirken daha sonraları iki yarıyılaçıkarıldı. Böylece Fen Fakülteleri geleceksizlik ile karşıkarşıya bırakıldı. Artık öğretmen adayı olabilmek içingereken eğitim süresi, lisans eğitimi dahil dâhil beş yılaçıkmış oldu. Daha önemlisi, lisansüstü düzeydeki busertifika programına üniversiteler kontenjanla öğrenci

aldıklarından, mezunların çoğu öğretmen olmaya hak bilekazanamadı. Fen Fakültesi’nde formasyon ikiyüzlülüğünün başlangıcı bu uygulamalarla oldu.

2010 yılında YÖK formasyon eğitiminin eskisi gibilisans öğrenimi esnasında verilmesini kararlaştırdı. Ve2010-2011 Eğitim-Öğretim yılında sertifika programlarınıkapattı. YÖK formasyon eğitimi alabilmek için yeniuygulamalar getirdi. Mesela en az 2,5 ortalamaisteniyordu. Kısacası sıra arkadaşımızla rekabet etmemizve onu artık bir rakip gibi görmemiz bekleniyordu.

Ağustos ayında YÖK’ün gerçek planı yani ikiyüzlülüğüortaya çıktı. Üniversiteler pedagojik sertifika vermeyebaşlayacaklarını açıkladılar. Ücret olarak 3.500 TL gibi biröğrencinin vermesi mümkün olmayan faiş fiyatlar talepetmeye başladılar. Pedagojik formasyon eğitimanlayışından çıktı ve bir meta haline geldi.

Aslında bizler Fen Fakültesi’ne öğretmen olmak içindeğil bilim insanı olmak için geldik. Geleceksizliğin veticari eğitimin çukuruna düşen bizler istemeden öğretmenolmaya zorlandık. Bu da yetmezmiş gibi bizim önümüzeseçenek olarak koydukları öğretmenliği bir de paraylaalınır satılır bir duruma getirdiler. Bu aşamaları aşmayıbaşarmış arkadaşlarımız KPSS denilen hiç bir niteliğiolmayan, kopya skandalları ile burjuva medyasına bileyansıyan bir girdabın içine çekildik. Güvencesiz çalışma

Formasyon çıkmazı ve iki yüzlülüğü

Page 5: Kurultay Fanzin #2

koşulları dayatıldı ve bir dosya daha kondu masamıza:Sözleşmeli-Ücretli Öğretmenlik.

2007-2012 tarihleri arası ataması yapılamadığı içinintihar edenlerin sayısı 30! 17 Temmuz 2010 tarihindeBursa’da intihar eden Fikret Ercan adlı öğretmenin ailesinebıraktığı kısa not şöyle: “Artık yoruldum. Çalışıyorum amaolmuyor. Sizleri sıkıntıya sokacak, onurunuzu zedeleyecekbir şey yapmadım. Yaşamış olsam bile KPSS’de yinebaşarılı olamayacaktım.” Fikret Ercan ve 29 arkadaşınınyanına hergün yeni isimler ekleniyor ama çözümsüzlük FenFakülteleri’nin üstüne sis gibi çökmüş durumda. Buncaolumsuzluğa karşın bir seçenek daha var!

Atina’da Syntagma Meydanı’ndaki intiharıyla ikigündür ülke çapında sayısız eylemi tetikleyen 77 yaşındakiDimitris Christoulas’ın kızı, kamuoyuna bir mektuplasesleniyor:

“Hayatına son veren eylem de yaşamı boyunca inandığıve yaptıklarıyla tamamen tutarlı olan bilinçli bir politikeylem oldu. Ülkemizde, Yunanistan’da bu açık gerçeklerikatlediyorlar.Kimileri için, ‘Chimera’nın (imkansız sayılan düşlerin )şımarık çocukları’ olan bizler için, yaşadığımız koşullardaintiharın anlamı kaçış değil, bir uyanış çığlığıdır.

Bu nedenle babamın eylemi başka bir muhtevayabürünüyor. İlk defa babamla çok sevdiğimiz Mikis’in(Theodorakis) 1975’teki konserinde birlikte söylediğimizşarkıdaki anlamı kazanıyor. O zamandan beri daima bizimbayramlarımızda, bizim ölülerimiz için söylediğimizşarkılardaki anlamını... Sen uyu baba ve ben kardeşlerimegidiyor ve senin sesini alıyorum (burada Giannis Ritsos’unTheodorakis tarafından bestelenmiş Epitafios şiirine birgönderme var). Sen, gençler için sadece bunun düşünükuruyordun, bunu anlatmaya çalışıyordun ve sanırım

başardın.Bizi bıraktığın noktada bir gencin kaleme alıp bıraktığı

bir not var: ‘Bugün ölen insanın adı Demokrasi; ancak bizgeride kalan 11 milyon canlıyız ve bizim de bir ismimiz var,Direniş!’”

Bu mektup bize çıkış yolunu gösteriyor. 5 sene içindeintihar eden 30 öğretmen ve öğretmen adayları boşunaölmedi. Bizleri müşteri gören zihniyetin üstüne kararlılıklayürümemiz için bedenleri sonsuzluğa uğurladılar.Öğretmen kimlikleri ile yaşamlarına son verirken bile bizegerçeği öğretmeyi çalışıyorlardı. Formasyon, KPSS, bunlaröğretmen olmak için yetmiyordu. Sermaye devleti herçıkmazda yeni oyunlara başvuruyor ve sırtımıza yenisertifikalar, yeni sınavlar ve maddi yükümlülükleryüklüyor.

Çıkış yolu tüm ezilenlerin görkemli direnişindengeçiyor. Yunanistan’da, Fransa’da, İspanya’da, Şili’deöğrencilerin yaptıkları gibi. Geleceğimizi sahiplenmek içinyarının dünyasını bügünden ellerimizle kurma çabasıdırKurultay Çatısı!

5

Dokuz Eylül’de baskı ve soruşturma terörü

DEÜ’de ilerici ve devrimci öğrencilere yönelik baskılar

açılan soruşturmalar ile sürüyor. Son olarak işçi düşmanı

HUGO-BOSS şirketinin kariyer günlerine gelmesini pro-

testo eden ve TKP’nin afişlerini yırtan polisleri engelleyen

Ekim Gençliği okurlarına soruşturma açıldı. Ayrıca Hugo

Boss protestosu nedeniyle bir DGH çalışanına da soruş-

turma açıldı.

Açılan iki farklı soruşturmada, “okulda izinsiz afiş

asmak, izinli etkinliği engellemek, pankart açmak” gibi ifa-

delerle birlikte “öğretim görevlilerinin darp edildiği” yala-

nına yer verildiği görüldü.

Yine İİBF binası D blok içerisinde afişleme çalışması

yapan devrimciler İİBF Fakülte Sekreteri tarafından engel-

lenmeye çalışıldı. Ancak devrimcilerin kararlı tutumu Fa-

külte Sekreterini ve ÖGB’leri geri dönmek zorunda bıraktı.

Ege Üniversitesi’nde faşist baskılar

Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanlığı

faşizan uygulamalarını arttırarak sürdürüyor. Her Pazartesi

günü Dekanlık tarafından Mühendislik Fakültesi son sınıf

öğrencilerine verilen “liderlik, yöneticilik” temalı kredisi

olmayan, ders niteliği taşımayan eğitimlere katılan, orada

zorunlu olarak bulunan öğrenciler bir de dekanlığın imza-

ları toplarken gerçekleştirdiği kargaşa nedeniyle yoklamada

yok görünerek mağdur oldular.

Bu durum öğrenci temsilcisi tarafından Dekanlık’a ileti-

lerek öğrencilerin mağduriyeti belirtildi. Bunun üzerine 28

Mart Çarşamba günü öğrenci temsilcisi dersten çıkarılarak

bölüm başkanı Şebnem Tavman’ın odasına çağırıldı ve

“Sen öğrencilerin avukatı mısın?”, “Çok fazla konuşuyor-

sun, sesini kıs!” gibi sözlere maruz kaldı.

Bölüm Başkanlığı, daha önce de bölümdeki çoğu öğren-

ciyi Facebook üzerinden takip edip, öğrencilerin kendi ara-

larındaki iletişim kanallarını kontrolü altına almıştı.

Üniversitelerde faşist baskılar sürüyor...

Page 6: Kurultay Fanzin #2

6

İİBF Komitesi’nin başlatmış olduğu “Yaz okulu değilbütünleme istiyoruz” şiarlı imza kampanyası kampüsiçerisinde konu ile ilgili geniş bir kamuoyunun

oluşmasını sağladı. Neredeyse tüm kampüsün üzerindekonuştuğu konu haline gelen kampanya derslerde hocalarınanti-propaganda konusu haline bile getirildi. İmzakampanyasında imzacı olmanın kendisi suç olarakgösterilerek, kampanyanın kendisi ‘yaz okulu kaldırıldığıtakdirde banka hesaplarına az para gireceğini bilenAKADEMİSYENLER’ tarafından terörize edildi.

Öyle ki YÖK uzantısı olan göstermelik öğrencitemsilcilikleri bile Facebook’ta ki profillerinde durumuteşhir eden bir yazı yazma zorunluluğunda bırakıldı.Bugüne değin hiçbir öğrenci sorunuyla ilgilenmeyen,ilgileniyormuş gibi gözüken, öğrencilerin temel yaşamsalsorunlarını çözmek için mücadele edecekleri akademik-siyasi hiyerarşi karşısına takım elbiseleri, kravatlarıyla elpençe çıkan bu sözde öğrenci temsilcileri kendilerinebiçilen misyonu yerine getiriyorlar. Bunu yaparkenöğrencilerin temel yaşamsal sorunlarını konu alan, busorunların çözülmesi için mücadele eden kurultaybileşenlerini marjinal göstermeyi bizlerin, illegal unsurlar

olduğumuzu söyleyerek yapıyorlar. Sözde öğrencitemsilcilerinden birinin paylaşmış olduğu metni aynenaktarıyoruz:

“Arkadaşlar yaz okulunun kaldırılması konusundaöğrenci temsilcileri olarak bizim bir takım girişimlerimizvar. Araştırmalarımız ve çalışmalarımız sürmektedir. Fakatbu iş sanıldığı gibi çok basit bir işlem değildir. Önceliklebağıl sistemin değişmesi gerekir. Bu durumda da AA BB...FF gibi notların yerine 100 lük sistem gelecektir ve 60 (enaz) geçme notu olacaktır ki Bologna süreciyle bu geçmeno...tunun da daha yukarı çekileceği tahmin edilmektedir.Fakültemizde 12048 tane öğrenci arkadaşımız var.Çoğunluğunun bunu desteklemesi gerekiyor fakat bir takımillegal oluşumlar bu mağduriyeti sahiplenip kendilerinerant sağlamaya çalışmaktadır. Lütfen bu tür OYUNLARAgelmeyelim!!! Eğer Yönetimden, Fakültemizden ve benzerişeylerden şikayetiniz, değişmesini, yenilenmesini vegüncellenmesini istediğiniz şeyler varsa ÖĞRENCİTEMSİLCİLERİYLE irtibata geçiniz. Lütfen bu durumuarkadaşlarınıza da duyurunuz ve sayfamızı paylaşınız ! ! !Şimdiden Teşekkür Ederiz …”

Eyleme çağrı!Öğrencilerin öğrenmeyi öğrenmesi ve ontonom bir kişiliğe

sahip olması gerekirken bilgilenmeyi esas almayan, tek amacı

kazanç sağlamaya yönelik olan yaz okuluna karşı kampanya

yürüterek ‘’yaz okulu değil, bütünleme istiyoruz’’ diyoruz.

Eğitim tüm insanlar için parasız alması gereken bir haktır.

Devlet tarafından bütün olanakların sağlanması gerekirken tam

tersine yine adaletsizlikle öğrencilerden bölümlerine göre

büyük farklarla harçlar alınmaktadır. Bu sermayeci, sömürücü

kuşatmaya karşı biz İİBF komitesi olarak başlattığımız kam-

panyayla en temel hak olan eğitim hakkını daha da sömürücü

hale getiren yaz okuluna ısrarla hayır diyoruz.

İmzalarımızı rektörlüğe teslim etmek ve talebimizi yinelemek

için 19 Nisan perşembe günü saat 12.00’de Denge Cafe önünde

olacağız!

“Yaz okulu değil bütünleme

istiyoruz!” kampanyası

Bolognacıların kabusu oldu!

Page 7: Kurultay Fanzin #2

Öncelikle şunu belirtmemiz gerekiyor ki bu metni yazan öğrenci temsilcisininkendisi imza masamıza gelmiş ve bizimle tartışma yürütmüştür. Yürütülen butartışmada kendisine geniş bir perspektif sunulmuş ve söz söyleyemeden gitmiştir.Kendisinin öğrenci temsilcisi olduğunu söyleyen bu kişi ile birlikte öğrenci temsilciliğiile ilgili tartışmalar yürütülmüştür. 12048 öğrencinin bulunduğu İİBF’de kaç kişinintemsilcilik ile ilgili oy kullandığı sorulduğunda utanmayarak 300 kişi diyebilmiştir.Daha sonra kendisi masadayken imza atmaya gelen 3 öğrenciye “Fakülte öğrencitemsilcimizi tanıyor musunuz?” diye sorulduğunda, “Varlarda sanki bir iş yapıyorlar,hiçbir şey yaptıkları yok…” cevabını vermişlerdir. Ki bu cevabın yüzüne karşısöylenmesi üzerine “Fakülte Öğrenci Temsilciliğinin seçimiyle ilgili bir bilginiz varmı?” sorusuna da “Hiçbir bilgimiz yok, ne zaman olduğundan haberimizi olmuyor…”cevabını vermişlerdi. ÖTK Bu tür cevapların yüzüne teker teker vurulmasından sonramasadan uzaklaşmıştır. Aynı zamanda ÇEKO öğrenci temsilcisi de yaz okulunusavunan bir ‘akademisyen’ tarafından derse sokulmuş ve Bologna Sürecini anlatmasıistenmiş.

YÖK’ün uzantısı olan Öğrenci Temsilciliklerinin, Bologna Sürecini anlatması ironikbir durumdur. Genel olarak eğitimin ticarileşmesini amaç edinen Bologna Süreciüniversitelerdeki dönüşümlerin genel adıdır. Bu dönüşümler, eğitimin ticarileştiği,üniversitelerin ticarethaneler dönüştürüldüğü, üniversitelerin sermaye ile işbirliğine‘zorunlu’ olarak sokulduğu, üniversite eğitimin toplum için değil sermaye içinyapılmasının planlandığı geniş kapsamlı bir saldırıdır. 1999 yılında Osborne’da ilktoplantısı yapılan ve 1 yıl sonra Bologna’da deklare edilen bu süreç, bugün yaşadığımızişsizlik-geleceksizlik sorununun daha da artmasını sağlamaktadır. Yetkin mühendislik,stajyer avukatlık, sözleşmeli-ücretli öğretmenlik gibi mesleki saldırılar ile birlikte yeniaçılan üniversiteler ve kontenjanların arttırılmasının işsizlik ile geleceksizliğiarttırmasından başka bir sonucu olamaz.

Öğrenci Temsilcilikleri, tüm bu kapsamlı saldırılar içerisinde, öğrencilerin tepkisiniçekmemek ve öğrencilerinde bu sürecin bir parçası olduğunu göstermek için BolognaSüreci’nin bileşeni olan devletler tarafından kurulmuştur. Programı ve tüzüğü YÖKtarafından belirlenen öğrenci temsilciliklerinin, YÖK’e ve YÖK’ün uygulamalarınakarşı mücadele etmesi beklemek saçma olurdu zaten. Fakat az önce değindiğimizgibi görünürde tüm öğrencileri kapsayan bir öğrenci temsilciliğinin varlığıegemenler için gerekliydi ve kuruldu. Geçtiğimiz yıl gündeme gelen Jaguarlıöğrenci temsilcilerinin barınamayan, ulaşamayan, harç parasını yatırırkenzorlanan, yaz okulu için para bulamayan öğrenciler için ne kadar bir temsiliyetiolabilir ki… ‘Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok’ diyenRecep Tayyip Erdoğan’ın karşısında takım elbiseleriyle boyun bükenlerinbizlerin geleceklerine sahip çıkacağını beklemek ne kadar gerçekçi birdurumdur ki…

Tüm bu tartışmaların ardından, öğrenci temsilciliği seçimlerin birBurjuva Demokrasisi bile işletilmeden kapalı bir şekildeyürütüldüğünü söylemek, zaten bu süreci her yıl yaşayan siz öğrenciarkadaşlarımız için boş bir yineleme olacaktır.

Hiçbir öğrenci sorununa karşı gerçekçi bir mücadele vermeyen busözde temsilcilerin Bologna Süreci’ne şimdiden boyun eğmeleri, yazokulu gibi sistemli bir saldırıya karşı bizleri illegal ilan etmelerindeşaşırılacak bir yan yoktur. Bizler Bologna Sürecine karşı Ege Üniversitesi’ndeyürüyen 800 öğrenciyiz, bizler Tınaztepe Kampsü’nde ulaşım sorunu için mücadeleeden öğrencileriz, bizler %500’lük harç zamlarına karşı mücadele edenöğrencileriz, işsizliği bizlere kader olarak gösteren sisteme karşı mücadeleedenleriz ve bizler yaz okulu soygununa karşı mücadele eden öğrencileriz…Bizim illegal olduğumuzu söyleyenler, hakları için mücadele eden binlere illegaldemektedirler.

Tüm öğrenci arkadaşlarımızı digital kopyasını sayfamıza koyduğumuz imzaföyünü çoğaltmaya ve bizlerle beraber ‘illegal’ olmaya çağırıyoruz.

Öğrenci Kurultayı İİBF Komitesi 7

Page 8: Kurultay Fanzin #2

Devletin kini kurşun gibi biz öğrencilerin üzerineyağıyor ve bu kin sırayla her birimiziparmaklıklar ardında zaptetmeye çalışıyor. Bir

sabah uyandığınızda, daha dün birlikte olduğunuzarkadaşınızın evlerinin basıldığını, darmadağın edildiğini,kitaplarına/notlarına ve hatta dolabındaki puşisine suçdelili diye el konulduğunu öğreniyorsunuz. Sıra kimdediye düşünmeye gerek yok. Sıra puşisini takan, inancı içinaşuresini dağıtan birinde, sıra odasında ders notu ve kitabıolan birinde, parasız eğitim isteyende, sıra özgürlüğü içinzihinlerdeki zincirleri kırmaya çalışan her birimizde.

Neden TUTUKLANIYORUZ?Sistem, televizyon, gazete, internet, aile, okul gibi

araçlarıyla bedenlere üflediği ruhu sineye çeken yurttaşlaryaratıyor. Bu yurttaşlara üflenen ruh, sorgulamanın,düşünmenin, paylaşmanın dışlandığı, bencilliğin,rekabetçiliğin ve köleliğin taşıyıcılığını yapmaktan başkabir misyon üstlenmiyor. Sistemin bu ruhu her daimüflemesinin nedeni ise tüm çelişkilerine rağmen varlığınıdevam ettirmek. Çünkü düşünmeyen, sorgulamayan kişikendi hakları için bile olsa mücadele etmez. Her attığıadımda insanların yaşam alanlarını daraltan sistemde buşekilde sorgulanamaz hale gelir.

Olur da birileri bu ruhu kabul etmezlerse, sistemincinneti onları yutmaya çalışır. Sorgulayan, düşünen, hakalma mücadelesi verenler sistem tarafından tehlikeli-marjinal ilan edilirler. Artık tek yol onları susturmak,konuşturmamak ve ehlileştirmek olur.

Parasız eğitim istediği için tutuklanan öğrenciarkadaşlarımızdan tutun da, ders müfredatlarına dairüniversite eğitiminde köklü değişimler yaratan Bologna

Sürecine karşı mücadele eden ya da anadilde eğitimisteyen arkadaşlarımızın tutuklanmasının sebebi aynıdır.Hukuk ne kadar modern yada demokrasi ne kadar ileriolursa olsun, düşünen insanlara yönelik uygulamalardeğişmiyor, ki modern hukukun gerekliliği olan birçokargüman, öğrencilerin tutuklanması için kullanılankanıtlarla yok sayılmıştır. Yumurta, puşi ya da herhangibir kitapçıda bulabileceğiniz kitaplardan, ideolojik halayçekmeye kadar bir çok kanıt tutuklanma sebebiniz olabilir.Belki de duvarınızda, deniz kenarında arkadaşınızlaçekilmiş olduğunuz bir fotoğrafınız sizin örgütçü-örgütleyici olduğunuzun kanıtı olabilir ki bunların hepsimahkemelerde kullanılan kanıtlardır.

Aradan 22 yıl geçmesine rağmen 80 dönemindeolduğu gibi öğrenciyi korkutma, apolitikleştirmeye veşartlanmış bir yurttaşlık oluşturmaya çalışan zihniyetinürünüdür öğrenci tutuklamaları. Tutuklamaların hepsi sizuyurken gerçekleşiyor ve ağırlaşarak devam ediyor.

Nedir bu devletin damarlarından akan şiddetin, bitmekbilmeyen dozajı. Devlet bir suçunu, daha büyük birsuçuyla hafifletmeye çalışan bir tükeniş içindedir vedevlet ahlakının en yüce adaleti zulüm olmuştur.

Bugün geçmişte yapılan hatalardan dolayı devlet özürdiliyor. Bir 10 yıl sonra da geleceği çalınan öğrencilerdenözür dilenerek mi kapatılacak bu konu? Burada devletzararın neresinden dönersen adalettir politikasınıuyguluyor. Kendimizi kandırmayalım, güvende değiliz,politik atmosferin en yoğun olduğu bahar dönemlerindeise hiç güvende olmayacağız...

Bu azgın saldırganlığa karşı tutuklu öğrenciler içinduyarlılık göstermeliyiz… Yarın biz de aynı saldırganlıklakarşı karşıya kalacağız.

600’den fazla öğrenci tutuklu:

“Sıra sende”