216
1 DEVLET ABDULLAH ÖCALAN ABDULLAH ÖCALAN SOSYAL BİLİMLER AKADEMİSİ YAYINLARI

SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

  • Upload
    others

  • View
    17

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

1

DEVLETABDULLAH ÖCALAN

ABDULLAH ÖCALANSOSYAL BİLİMLER AKADEMİSİ YAYINLARI

Page 2: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

2

Basım tarihi: Şubat 2007Basım yeri: Matbaası

Page 3: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

3

İÇİNDEKLİLER

Önsöz ……………………………………………………………...7

Giriş ………………………………………………………………...9

BİRİNCİ BÖLÜMDEVLET ………………………………………………………..…13

A) Doğal toplum ………………………………………………….15

—Evrene yaklaşım paradigmamız ………………………………...15—İlk toplumsallaşma biçimi olarak doğal toplum ………………...20

B) Hiyerarşik devletçi toplum- Köleci toplumun doğuşu ………...23

—Hiyerarşinin üzerinde geliştiği zemin olarak kadın ve gençli ……23—Sonuç olarak ………………………………….………………...36

C) Devletçi toplum- Köle toplumun oluşumu ……………..……….38

—Devletin kurumlaşmasında Sümerlerin rolü ………………...…..39—Devlet bir zorunluluk muydu? …………….……………………46—Devletçi paradigmanın zihniyet yapısı …………………………48—Sonuç olarak ……………………………………………………58

D) Feodal devletçi toplum- Olgunlaşmış kölelik toplumu ………..62

—Sonuç olarak ………………………………………………..…..75

E) Kapitalist devlet ve toplum uygarlığının krizi ………………...79

—Rönesans ………………………………………………………..80—Komünalite ve iktidar mücadelesinde kazanan kapitalizm ……....87—Sonuç olarak ……………………………………………………98

Page 4: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

4

F-Teorik çerçevemizin özü nasıl olmalı ………………………..103

—Sosyal bilimlerde yeniçağ ……………………………………...105__Sonuç yerine ………………………………….……………..136

İKİNCİ BÖLÜM

ORTADOĞU KAOSUNDA DEVLET VE OLASI ÇÖZÜMLER

Giriş …………………………………………………………….141

A) Ortadoğu'yu doğru kavrayabilmek sorun nedir ve nasıl gelişti ..145

—Aile ………………………………………….………………..155—Etnisite …………………………………………………..…….157—Ulus ve ulus devlet ………………………………….………157—Vatan ……………………………………..……………………158—Sınıf ……………………………………………………….…..159—Mülkiyet ………………….……………………………...…….161—Hanedanlık ve tarikat ……………………………………...…..164—Diktatörlük ve Şiddet …………………………………………166—Kadın …………………………………………………..174—Ekonomi ………………………………………………………176

B) Çözüm gücü olarak demokratikleşmek …………………….. 186

C) Türkiye Cumhuriyetinde Reform Ve Toplumsal Dönüşüm …203

Page 5: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

5

Gerçek yaşam sadece yürüyüş değil, İvmeli yürüyüştür…

Page 6: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

6

Page 7: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

7

ÖNSÖZDevlet organizasyonu kurulduğundan beri karmaşıklaşarak

gelişip, kendisini toplum için vazgeçilmez kılarak günümüze kadargelmiştir. Çokça tanımlamaları yapılmış olmasına rağmen gerçekanlamda bir tanımlamaya kavuşturulamamıştır. Sosyolojik açıdangerçeğe yakın tanımlamalar geliştirenler bile çözüm gücü olarakdevlet demekten öteye gidememişlerdir. Toplumun yaşamstandartlarını yükselterek daha adil, daha eşit, daha özgür bir toplumyaratmak için hareket eden partiler ve örgütler bu lanetli büyüyüanlayıp tanımlayamadıkları için çokça karşı oldukları sistemi koruyanve onu yaşayan konuma düşmekten kendilerini kurtaramamışlardır.

Önderliğimiz sekiz yıldan beri bulunduğu İmralı'nın ağırtecritli yaşam koşullarına rağmen, devlet üzerine köklü analizlergerçekleştirmiştir. Devletin oluşumundan, gelişimine ve günümüzekadarki süreçlerinde bütün zamanların ruhunu yaşayarak; kimi zamanİbrahimleşerek, İsalaşarak, Muhammedleşerek, Markslaşarak ve kimizaman Leninleşerek komünal demokratik toplum yaratmanınarayışçısı olmuş; ama bunun yanında bunların girdiği devlete dayalıeşitlik, adalet ve özgürlük arayışlarının yanlışlıklarına girmeyerek vedevletin özgürlüksüzlüğün, adaletsizliğin ve eşitsizliğin temel nedeniolduğunu bilimsel temellere dayandırarak ortaya koymuştur. Önderlik,

Page 8: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

8

devleti bütün şifreleriyle çözmüştür. Önderliğin daha önceleri dedevlet dışı bir sistem arayışı vardı ve devletin bütün kötülükleri içindebarındırdığını biliyordu; ama bunu tümden bir sisteme kavuşturmayısavunmalarında gerçekleştirmiştir.

Bu çalışmayı önderliğimizin AİHM savunmaları, AtinaSavunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbetteki devleti daha iyi anlayabilmemiz için önderliğin her üç savunmasınıokumamız daha anlamlı ve daha sonuç alıcı olacaktır. Çünkü önderliksavunmalarında bütün insanlara devletin kel olduğunu, devletinşapkasını çıkartarak ortaya koymaktadır. Bunun yanında insanlık içindevlet dışı bir organizasyonun oluşumunun gerekliliğini ve buorganizasyonun ne olduğu ve nasıl gerçekleşeceği konularındasosyolojik açıdan bilimsel, toplum adına hareket edenler açısındanperspektif içerikli değerlendirmeler olacaktır.

Önderliğin devlet üzerine olan görüşlerini ve devlete ideolojikbakış açısını anlamamız açısından böyle bir derlemenin olumluolacağını düşünüyoruz.

ABDULLAH ÖCALAN SOSYAL BİLİMLER AKADEMİSİ

Page 9: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

9

GİRİŞ

İdeolojik dönüşümüm ve gelişmem en açık sonuçlarını şüphesizçağdaş siyaset, devlet ve kaynaklandıkları uygarlık çözümlemesindegösterdi. Çocukluktan beri yükselmeyi hep devlet katında arayan biryolculuğa çıktığımızı samimiyetle itiraf etmeliyim. Devrimle devletyıkma faraziyelerimiz bile, yine kendi devletimizi kurmaktan öteyegidemiyordu. Tuzak buradaydı.

'Devletçi ideolojiler’ benim açımdan artık çözümlendiklerikadarıyla tamamen bir kurtuluş aracı olamazlardı. Kapitalist, sosyalist,ulusal üniter ve federalist demokratik sınıf devletleri hiyerarşiktoplumun din, cins, etnisite, çevre ve sınıf sorunlarını çözmek şuradakalsın, bu sorunların bizzat kaynağı durumundadırlar. Çözümü herbakımdan bu kaynağın dışında aramak ve ta neolitik toplumdan beriçakılıp kalmış halkların, bireyin ve tarih boyunca ailenin içine sıkışmışbulunduğu konumundan dağ başında ve çölde hala direnen aşiretolgusuna, din cemaatlerinden kadının bin bir kılıfa bürünmüş objektifdirenme gerçekliğine, toplumun temel kurumlarını savunmaktanbireyin yitik özgürlüğünü yakalamaya kadar çok yönlü bir ‘yeni yol’arayışına dayandırmak gerektiği temel bir öneme sahiptir. Çevreyi,ekolojik dengeleri altüst eden toplum ve sınıflı uygarlıktan, bilimlesıkı işbirliği temelinde ekolojik toplum arayışıyla çıkış aramakertelenmez bir görev durumuna gelmiştir

Kendi çözümümde, Batı uygarlığı dahil, Sümerlerden berisüregelen birey-devlet ikileminin tüm sorunların kaynağını teşkil ettiğive son on yıllardan beri gittikçe derinleşen bir krizi yaşadığı biçimindebir anlayışa sahibim. Bu ikilem tüm ekonomik ve ideolojik toplumyapılanmasını cenderesine alan temel çelişkiyi teşkil etmektedir.Çelişki serf-derebeyi, köle-efendi, işçi-patron arasında olmaktanöteye, tüm resmi sınıflı uygarlık sistemi ve cenderesine aldığı herkesve her kurum arasındadır. Sınıf sorunları, çevre, kadın (cinsiyet)sorunundan etnik sorunlara kadar tüm toplumsal sorunlar bu sistemçelişkisinden kaynağını alır. Fakat devlet sahibi sosyalite kendi

Page 10: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

10

sistemini kurmasına karşın, devletle çelişki halindeki tüm sosyaliteyapıları kendi bileşik sistemlerini kurmaktan uzaktırlar. Devletsistemlerinin sürekli gittikçe yoğunlaşan ve bileşik özelliklerikarşısında, söz konusu sorunları yaşayanlar, gerek uğradıkları zor,gerekse ideolojik saptırımlar yoluyla sistematik düşünce yapısına vetoplumsal kurumlara ulaşmaktan yoksun bırakılmışlardır. Bilinç veiradenin parçalanmış hali sürekliliği ve bütünsel bir kurumsallığıoluşturamamakta; tarih boyunca sergilenen büyük özverilere rağmen,sistematikliği sağlayamamaktadır. Çoğunlukla devlet sosyalitesinin iççelişkilerinin bir aleti olarak kullanılmaktan kurtulamamaktadır. Buhaliyle devlet ve dayandığı sosyalite, zayıf bacaklar üzerinde şişen birgövde ve dev başına benzemektedir. Gerçek bir toplumsalkanserleşme yaşanmaktadır.

Devletin bu haliyle yürüyemeyeceği gerçeği, sistemin motor gücüABD'nin yeni küresel hamlesine yol açmıştır. Sistem, karşıtlarıncaçözümlenemeyince, kendi içinde çözüme gitme çabasındadır. Son Irakoperasyonu bu bağlamda anlam ifade eder. Çözüm bulunacağı dakuşkuludur. Sistemin buna yetenekli olup olmadığı yoğuntartışılmaktadır. Fakat bizim tartışmamız bunu aşmak zorundadır.

Mevcut sistem dışı bir sistem tartışmasında vardığım sonuç,toplumun değişim-dönüşüm çabalarında devletçi tüm yaklaşımlarıaşmak biçimindedir. Devlete götüren tüm düşünce ve hareket yapıları,iddiaları ne denli eşitlikçi ve özgürlükçü olursa olsun, ters sonuçdoğurmaktan kurtulamazlar. Son Sovyet deneyimi iyi bir örnektir.Devletçi sosyalizmin olamayacağı kanıtlanmıştır. Marksizm'in temelzaafı bu gerçeklikte yatmaktadır. Ezilen sınıf diktatörlüğü de dahil, herdevlet doğalında eşitsizlik ve özgürlüksüzlükle sonuçlanmakdurumundadır. Çünkü devletin temel mantık ve dokularında bugerçeklik esastır. Eşitleştiren, özgürleştiren devlet olamaz. Fakat budemek değildir ki, sınırlı eşitlik ve özgürlük amacına hiç katkıdabulunamazlar. Mevzii ve dönemsel bu tür özellikleri kazanabilirler.Ama bu özellikler asli olmayıp geçici karakterdedirler. Dolayısıyladevlet dışı sosyalitenin, kendine uygun zihniyet ve siyasalyapılanmaları oluşturma görevi vardır. Tarih boyunca birçokmezhepsel ve etnik adımlar atıldıysa da, bir sisteme ulaşılamadığıaçıktır. Köleci, feodal ve kapitalist çağdaki tüm ezilenlerin hareketlerimuazzam deneyimler yaşamalarına rağmen, sistematik, sürekli

Page 11: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

11

gittikçe yoğunlaşıp kurumsallaşan geleneklere ulaşamadılar.Varolanlar parçasal ve adeta müzelik konumdadır. Buna rağmen tüminsanlığın devlet sosyalitesince yutulduğunu, hiçbir gelenekten eserkalmadığını iddia etmek sübjektivizm olur. Bu, aşırı abartma veküçülmek anlamına düşmek olur. Gerçeklik biraz daha farklıdır.

Ezilenlerin tümünün, bir dağ ve orman kovuğundan çölkabilesine, köleden işçiye, cinsiyet ezileninden çevreciye, çocuk, gençve yaşlı katmanlaşmasına kadar bileşik bir sistem arayışına hiçbirdönemle kıyaslanmayacak kadar ihtiyaç vardır. Devlet sosyalitesininzihniyet ve siyaset-askerlik yöntemlerine düşmeyen, o sınırlarakoşmayan, kendi doğalarına uygun hem zihniyet hem de politikyapılanmalarını oluşturmaları gerekir. Bu temelde tarih ve gelenek,araştırma ve bilinçlendirme, mantık kazanma çabalarıyla en genişDemokratik Ekolojik Toplum Koordinasyonlarını teşkil etmelerigerekir. Klasik sol ve liberal kalıplarla hiç vakit harcamamak,verimlilik ve boş çarpıtmalara uğramamak açısından önemlidir.Küresel sistem bunalımına karşı küresel bir demokratik ekolojikhareket insanlık için gittikçe aciliyet kazanmaktadır. Mücadelebiçimleri olarak klasik sol dönemde olduğu gibi devletle çarpışmamakkadar, devlete koşmamak da ilkesel bir değere sahiptir. Ne devletleçarpışarak, hatta onu yıkarak, ne de devletle sorunlar çözümlenir.Tersine, ‘ne kadar devlet, o kadar sorun’, yine ‘ne kadar az devlet,o kadar çok çözüm’ formülü daha gerçekçidir. Devletten uzakdurmak, gerekiyorsa demokratik-ekolojik toplum çabalarında sınırlıbir uzlaşmadan öteye gitmemek büyük önem taşır.

Son 150 yıllık sosyalizm çabalarının iflas etmesinde, devletyaklaşımları belirleyici rol oynar. Milyonlarca kahramanın ölümü,emek çabaları bu ideolojik ve siyasi körlükten ötürü sonundaemperyalizme hizmet etmekten kurtulamamıştır. Birçok ezilen ulus vesınıf hareketi bu tür yaklaşımların kurbanı olmuştur. 300 yıllık Romaİmparatorluğuna direnen yoksulların hareketi, Hıristiyanlık devleteyöneldiğinde yozlaşıp engizisyona kadar gitmekten kurtulamamıştır.Zerdüşt'ten Mani'ye, Nuh'tan İbrahim ve Muhammet'e kadar çözümaraçları, Sümer rahip devletine doğru koştukça, kurtarmak iddiasındaoldukları insanlığı aslanlara yedirmekten öteye gidememişlerdir. Buyaklaşım, Leninist tarzı bir emperyalist devlet yıkıcılığı ve proleter

Page 12: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

12

diktatörlük kuruculuğuna götürmüştür. Leninizm'in düştüğü durum daaynıdır. Maoizm ve benzerleri de aynı geleneği paylaşırlar.

Yeni demokratik-ekolojik arayış, rijit, kesin sınıf, ulus ve devletkategorilerinden hareket etmez. Umudunu salt geleceğe taşımaz. Kurubir geçmiş inancına da dayanamaz. ‘Tarih ve gelenek neyse, günümüzve gelecek odur’ büyük ilkesine göre düşünme ve davranmayı bilmekgerekir. TARİH VE GELENEĞİ NE KADAR DOĞRUBİLİYORSAN, GÜNÜMÜZ VE GELECEĞİ, BU TARİHİİÇSELLEŞTİRDİĞİN DE ÜSTÜNE EKLEYECEĞİN KADARDEĞİŞTİREBİLİR, DÖNÜŞTÜREBİLİRSİN. Değişim vedevrimin altın kuralı, bu büyük harfli formülün uygulanmasındangeçer.

Eğer bir suçum varsa, bu iktidar ve savaş kültüründen benim debiraz mikrobunu kapmamdır. Özgürlük için devlet iktidarı ve bununiçin de savaş adeta müminler için bir Kuran emri gibi anlaşılınca buoyuna dahil olacaktım. Hemen hemen tüm ezilenler adına yolaçıkanların kurtulamadıkları bir hastalıktır bu. Bu temelde sadecehakim sisteme karşı değil, adına her şeyimi ortaya koyduğumÖzgürlük Mücadelesi’ne karşı da suçluyum. Bunun özeleştirisinisadece teoride değil, yalnızlığımın soylu pratiğinde de sonuna kadargötüreceğim. Fakat ya bir toplumu, halkı kendisi olmaktan zorla vehileyle çıkarma suçunu sistem nasıl ödeyecek?

Topluma bu denli hükmeden bir sistemin doğaya karşı getirdiğiyıkım asla göz ardı edilemez.

Ekolojik ve feminist bir yaklaşım, kaybedilen doğal toplumsalyaşamla bizi tanıştıracak güce sahiptir. Halkların politik seçeneği olandemokrasiyi doğru tanımlayıp çözüm gücünü ortaya koymak enyakıcı konuların başında gelmektedir. Küreselleşmenin yeni dalgasıtam bir fetişizm haline getirdiği metaların serbest piyasasını tekseçenek olarak allayıp pullayarak sunarken, aslında en eski hırsızı,gaspçıyı sunduğunu bilerek, ekolojik ve demokratik seçeneğimizidaha da açımlayıp yeni yaşam bayrağımız olarak dalgalandıracağız.Böylece tarihte özgürlük ve eşitlik ideallerini daha güncel ve yaşanırkılarken, bu uğurda atılmış tek bir adımın boşa gitmediğini kanıtlamışolacağız. Nasıl ki doğada varolan bir şey hiç yok olmazsa, toplum içinvarolmuş bir değer de yok olup gitmez.

Page 13: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

13

BİRİNCİ BÖLÜM

DEVLET

Devlet tanımlanırken çoklukla yapılan krallık, cumhuriyet,demokrasi, monarşi, oligarşi, diktatörlük, despotluk, köleci, feodal,kapitalist, ulusal, üniter, federal vb. adlandırmalar özününkavranmasını daha da güçleştirmektedir. Lenin, “Genel bunalımdönemlerinde temel mesele devlet ve devrimdir” derken haklıydı.Kendisinden doğru bir devlet ve toplum tanımlaması bekleniyordu.20. yüzyılda tüm ezilen ve sömürülen kesimler bir peygamber çıkışıgibi inanmışlardı. Düşünce ve eylemlerinde dürüsttü. Yetenekliydi.Doğru tanımlamaya da oldukça yakınlaşmıştı. Fakat sihirli bir varlıkgibi kendisini tanımlanmaz kılmayı Lenin’de sürdürerek boşaçıkarmayı bilen yine devlet olmuştur. Tüm peygamber, bilge, filozofve günümüzün bilim adamları için devlet sanki ‘kuantum ikilemi’ gibibir durum sergilemiştir. “Olgunun yerini bilirsen zamanını, zamanınıbilirsen yerini bilemezsin” ikilemi bu. Bazı filozoflar buna ‘belirsizlikilkesi’ diyorlar. En gelişmiş duyarlık olarak ‘bilme’ için bir ilkeolabilir. Ben de şuna inanıyorum veya biliyorum: Bilme anındaykenoluşuyorsun. Yani bilmeyle oluşma aynı anda olduğu için, yarımbilmekten kurtulma çaresini çok uğraşmama rağmen bulamadım.

Page 14: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

14

Ama bu, evrenin makro ve mikro sınırlarında cereyan eden birikilemdir. Evrenin en harika oluşumlarında kendini hissettirir.

Devletin bu yönlü bir olgu olduğuna inanmıyorum. Engels’indahiyane sezdiği gibi, ‘devlet’ günü geldiğinde çıkrık malzemesi gibitarihin çöp sepetine atılacak eski müzelik malzemelerden başka birşey olamaz. Tüm talihsizlik gerçek sahibinin kim olduğu, nerede venasıl oluşturulduğu özü gereği tam olarak bilinmediği için ve sahipolunduğunda ise bambaşka bir gerçekliğe büründüğünden ötürüanlaşılması zor oluyor. Böylece sanki bir ‘kuantum ikilemiymiş’ gibibir görüntü yaratıyor.

Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimintemel kollarının özellikle geçen yüzyılda kapsamlı araştırmalarlavardığı sonuç, ilk devletli toplumun, yazılı tarihin ve uygarlığınsahibinin Sümerler olduğunu göstermektedir. Tarihin kendisinin uzunsüre devletli toplumun alt ve üst yapısında gerçekleşen kurumlarlaözdeş tutulduğu göz önüne getirildiğinde, bu gelişmeye tarihin enbüyük gelişmesi demek mübalağa sayılamaz. Devletleşme, olumlu veolumsuz yönleriyle insanlık tarihinde büyük bir sıçrama anlamınagelmektedir. Devlet, bir toplumsal araç ve en kapsayıcı kurum olarak,günümüzde de varlığını doğuşundaki ana çizgileriyle sürdürmektedir.Devletler değişen insan emeğinin ürünleri üzerine kurulan hakimiyetbiçimleridir. Bu nedenle Sümerleri tanımak, kendimizi ve günümüzütanımaktır. Sümerler keşfedilmeselerdi, bu en eski ve ana uygarlıkkaynağını unutmakla aslında kendimizi de unutacak, tarihi doğrubaşlatmayacaktık. Bu gerekçeyle Sümerler dünümüzdür ve bize düngibi çok yakındır. O halde Sümer nasıl gerçekleşti ve kapsamındahangi temel uygarlık kurumlarını barındırmaktadır? Şüphesizdevletleşmeden önceki toplumsal varlıkta yaşanan gelişmeler devletlitoplum için önkoşuldur.

Page 15: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

15

3

A) DOĞAL TOPLUM

—Evrene Yaklaşım Paradigmamız

İnsan toplumunun zaman bölünmesi esas alınan ölçülere göreçeşitli biçimlerde yapılabilir. Temel zihniyet biçimleri ölçü alınırsa,kabaca mitolojik, metafizik ve pozitif bilim çağı önemli birbölünmedir. Sınıf ölçüleri temel alınırsa ilkel komünal, köleci, feodal,kapitalizm ve sosyalizm ve sonrası ayrımı da çokça geliştirilmiştir.Temel kültürel medeniyetler ayrımı da tarihte yoğunca işlenmiştir.

Fakat benim esas almayı daha uygun bulduğum temel dönemselayrımın ölçüsü, felsefi-bilimsel değeri ağır basan niteliktedir. Evreningenel işleyiş ilkesini esas almaktadır. Hegel’in oldukça işlediği vetemel felsefesi haline getirdiği tez, antitez ve sentez üçlüsünü sistemintemeli olarak uygulanır kılmak süreçleri daha çok açıklığakavuşturacaktır. Evrendeki tüm oluşumlar düalistik (ikili) nitelikte veçelişkili bir yapıyla hareketi mümkün kılmaktadır. Tabii bu hareketkaba mekanik hareket değildir; özde değişimi, çeşitliliği oluşturanyaratıcı bir hareketlenme halidir. Örneğin evreni varlık-yoklukikilemiyle başlatmak mümkündür. Varlıkla yokluğun karşı karşıyagelişi yeni bir oluşumdur; hareketin kendisidir. Varlık, yoklukolmadan açılamaz, hareketlenemez. Özde oluş, varlığın yokluğa karşı

Page 16: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

16

direnmesidir. Varlık yokluğu, yokluk varlığı bitirmeye çalışırken,sonuçta üçüncü bir eğilim, bir nevi sentez olarak oluşum halindekievren ortaya çıkmaktadır. Buna benzer bir yaklaşım parçacık-dalgaikilemidir. Tek başına parçacık ve dalga mümkün olmamakta, ancakbirbirleriyle ilişki halinde hareketi, dolayısıyla oluşumusentezleyebilmektedir.

Yine aynılıkla çeşitlilik ikilemi de benzer sonuçlar yaratmaktadır.Aynılık ancak çeşitlilikle varlığını kanıtlayabilir. Çeşitlilik olmadanaynılık bir nevi yokluk, olmamaktır. Hangi olguya yaklaşırsak aynıdurumu görürüz. Daha anlaşılır bir ayrım canlılık ve cansız durumikilemidir. Genel canlı evrenden farklı olarak, dünya gezegenimizdehareketin zengin gelişimiyle bir eşikte nitelikçe farklı bir maddeortamından kendi kendini metabolizma ile üretebilen, geliştiren canlıbir ortam doğmaktadır. Burada evrenin sınır tanımayan gelişimgerçeği halen bilimce tam çözümlenememiş olağanüstü bir sıçramayıtemsil etmektedir. Canlılık olgusunun tam izahı giderek bilimin entemel konusu olacaktır. Gen haritası ve klonlama bu olgununçözümlendiği anlamına gelmez. Yine canlılığa yol açan moleküldüzenlenmesi de tek başına olguyu izah edemiyor. Şüphesiz canlılıkiçin uygun dış ortam (atmosfer-hidrosfer) ve moleküler düzengereklidir. Ama bu sadece canlılığın yapı taşlarıdır, maddi düzenidir.Daha önemli olan, bu maddi düzenin canlılık, anlam gibi maddiolmayan gerçeklikle bağlantısıdır. Kaba materyalizmin en önemliyanlışlığı öznelliği, yani canlılık ve anlam olgusunu maddi düzenlenişile aynı saymasıdır. Kuantum fiziğinde bile bu aynılık yıkılmaktadır.Sezgiye benzer bir izah tarzı zorunlu görülmektedir. Canlılar içindeinsandaki zekâ (beyin) durumu daha da ilginç bir hal almaktadır.İnsanın kendisi en yetkin kendini düşünen doğa olarak tanımlanabilir.

Daha da önemli olan, doğa kendini neden düşünme ihtiyacıduymaktadır? Maddenin düşünme yeteneğinin asıl kaynağı nereyekadar uzanmaktadır? Bu soruları sorarken kastımız yeni bir tanrıarama problemi yaratmak değildir. Daha çok evren, varlık, doğadenen olguların kaba gözlemlerimizle izah edilmenin çok ötesindekavramlar olarak çözümlenmeye ihtiyaç gösterdiğidir. Çok zengin,üretken, çeşitli, gelişimde sınır tanımayan bir evren anlayışı(paradigma) ile karşı karşıyayız. İnsanlığın çeşitli dönemlerdeki evrenanlayışları, örneğin mitolojik, metafizik ve pozitif bilim paradigmaları

Page 17: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

17

karşımıza çok farklı kavrayış ve yaşam duruşları ortaya çıkarır.Mitolojide her şeyin bir tanrısı varken, metafizikte ilk hareket nedeniveya tanrısı görüşü ağır basar; pozitif bilimde her şey kabamateryalizmle izah edilmeye çalışılır. Sıkı bir nedensellik ve düzçizgisel gelişme felsefesi geliştirilir. Tabii daha alt hayvanlardünyasındaki yaklaşımlar da bilinse çok ilginç olur. Sürüngenler,kuşlar ve memeliler acaba nasıl bir hisle dış ortama bakıyorlar?Halkça söylenen ‘öküzün trene baktığı gibi’ benzetmesi ilginçtir.Taşların, kum zerrelerinin bakışımı nasıldır? Onların da bir duruşuvardır. Bir bütün olarak evren, doğa bir duruştur. Hem de sınırsızhareket halindeki bir duruş.

Bu kavramsal açıklamayı şunun için yapıyorum: İnsanlık durumu,varlığı da bir olgudur. Genel bir soyutlama yaparsak, başlangıçtansona kadar bir olgu olarak varlık sürdürecektir. Karşımıza çıkanönemli soru, bu olgunun tez, antitez ve sentezini nasıl kurmalıyızsorusudur. Eğer anlam gücü en yüksek varlık olarak insanı vetoplumunu tanımlarsak, bu olgudaki temel ikilemi ve sonul sentezitespit etmek en bilimsel bir kavramlaşmaya ulaşmak anlamına gelir.Madem insanız, insanla bu kadar ilgileniyoruz, o halde bu varlığıntemel diyalektiği (diyalektik = ikilinin tartışması) nasıl seyretmekte vehangi olası senteze doğru ilerlemekte veya dönüşmektedir? Sosyalbilimlerin başlangıç itibariyle ve öncelikli olarak bukavramsallaştırmayı çözerek bunu yapması gerekir. Genel evrenseloluşumun en ilginç bir varlık durumu olan insan duruşu, bu temelkavramsal çözümlemeyi yapmadan doğru bir sosyal bilime varamaz.Bu durumda yapılacak olan, sayısız olgular dünyasında boğulmaktır.Sosyal bilimdeki kargaşanın en temel nedenlerinden biri de budur.

Daha mitolojik çağlardan başlayan, tek tanrılı dinlerle vemetafizik felsefe ile daha da karmaşık, karışık hale gelen, pozitif bilimile iyice kördüğümler bağlayan sosyal olguya ilişkin kavram,varsayım ve teoriler olup biteni izah etmekte sadece yetersiz kalmayıpbüyük yanlışlıklarla da dolu kılındılar. İnsanlığın kapitalizm gibi enkanlı ve sömürülü bir döneminin hakim hale gelmesinde bu sosyalolgu izahlarının belirleyici etkisi vardır. İnsanlık eğer öz varlık biçimiolan toplumsallığı doğru çözümlemezse sonu açık ki dinozorluktur.İki büyük savaştan sonra sosyal bilimcilerde her ne kadar bir yenilikarayışı varsa da, bunlar çok sınırlı bazı doğruları tespit etmekten öteye

Page 18: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

18

gitmeyen cılız çabalardır. Marksizm gibi en iddialı ekoller bile sınırlıçözüm katkıları yanında özellikle adına hareket ettikleri ezilen vesömürülenler dünyasını yeni bir dogma ve siyaset anlayışına bağlayıphakim toplumsal sistemin bir yedeği kılmaktan öteye roloynayamamıştır. Daha doğrusu idealini gerçekleştirememiştir.

Doğal topluma ilişkin açılması gereken bir sorun zihniyet ve ifadeediş tarzına ilişkin olabilir. İnsanın hangi zihniyet aşamasındaşekillendiği önemini halen koruyan bir konudur. Bununla ilintiliolarak öncelik zihniyete mi, yoksa yapılanma ve aletlere miverilmelidir? Bu sorunun yanıtı önemlidir. Tarih boyunca gelişenidealist ve materyalist felsefe anlayışlarının temelinde bu ikilemyatmaktadır. Bilimin en son vardığı sınırlar olarak ‘kuantum’ ve‘kozmos’ bize hayli ilginç yaklaşımlar sunmaktadır. Atomaltı parçacıkve dalga fiziği olarak kuantum bambaşka alanlar açmaktadır. Sezgili,özgür tercihli düzenlerden tutalım, aynı anda farklı iki şey olmak,insan yapısından ötürü belirsizliği asla tam aşamama kuralına kadartespitlere ulaşılmaktadır. Kaba, cansız madde anlayışı tamamen birtarafa bırakılmaktadır. Tersine son derece canlı, özgür bir evrenkarşımıza çıkmaktadır. Burada asıl muamma insanda, özelliklezihniyet durumunda yaşanmaktadır. İdealizme, sübjektivizmedüşmekten bahsetmiyoruz. Çokça işlenen benzer felsefe tartışmalarınagirmiyoruz. Evrende bu kadar çeşitliliğe kuantum sınırlarında yolaçıldığı tamamen anlaşılmaktadır.

Artık atom parçacıklarının da ötesinde, dalga-parçacık evrenindeolup bitenlerin başta ‘canlılık’ özelliği olmak üzere, varlıkların herçeşidini oluşturduğunu görmekteyiz. Kuantum sezgiselliği derkenbunu kast ediyoruz. Gerçekten bu kadar doğal çeşitlilik ancak büyükbir zekâ ve özgürlük tercihiyle mümkün olabilir. Kaba, cansızmaddeden nasıl bu kadar bitki, çiçek, canlı ve insan zekâsı türeyebilir?Her ne kadar canlı metabolizması moleküler temelde oluşmaktadırdenilse de, moleküllerin atom ve atomların parçacık, parçacıklarındalga-parçacık düzeni ve ötesinde olup bitenler izah edilmedikçe,doğal çeşitliliği yetkin izah edebilmemiz mümkün görünmemektedir.Aynı çözümleme tarzını kozmosa ilişkin de yürütebiliriz. Evreninbüyüklüğünün son sınırlarında (eğer varsa) olup bitenler de kuantumalanındaki olup bitenlere benzemektedir. Burada karşımıza canlı birevren anlayışı çıkmaktadır. Evrenin kendisi zihni ve maddesi ile bir

Page 19: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

19

canlı varlık olamaz mı? Kozmolojide gittikçe tartışılacak bir sorudurbu.

Kuantumla kozmosun orta yerinde duran insana da ‘mikrokozmos’ diyoruz. Çıkan sonuç şudur: Her iki evreni, kuantumu vekozmosu anlamak istiyorsan insanı çöz! Gerçekten insan tümalgılamaların öznesidir. Ne kadar bilgimiz varsa insan ürünüdür.Kuantumdan kozmosa kadar tüm alanların bilgisi insanlarcageliştirilmiştir. Esas incelenmesi gereken, insanın algılama sürecidir.Bu bir anlamda evrenin şimdiye kadar ölçülebilen yaklaşık 20 milyaryıllık evrim tarihidir. İnsan gerçekten bir mikro kozmostur. Çünküonda kuantum düzeni işlemektedir. Atomaltı parçacık ve dalgalardanen gelişmiş DNA moleküllerine kadar maddenin gelişim tarihinigörmekteyiz. İlaveten bitki ve hayvanların en alt evresinden insanakadar tüm gelişim süreçlerinin tarihini de görmek mümkündür.Bilimsel olarak net görülmektedir ki, insan cenini biyolojinin tümgelişim evrelerini tekrarlayarak büyümektedir. Daha sonrasını toplum,evrim tamamlamaktadır. Toplumsal evrimle de bilim bugünküseviyeye ulaşabilmektedir. Dolayısıyla insanın evrenin bir özetiolduğu bilimsel bir yargıdır.

İnsan yorumumuzu daha da geliştirirsek şu varsayımları ilerisürebiliriz: İnsanın oluştuğu tüm materyallerin canlılık, sezgisellik,özgürlük özellikleri olmasaydı, tüm bu özelliklerin toplu ifadesi olarakinsan canlılığı, sezgisi ve özgürlüğü de gelişmeyecekti. Olmayan birşeyden yeni bir şey doğmaz. Bu tespit cansız madde anlayışımızıçürütmektedir. Şüphesiz insan türü bir organizasyon ve toplumolmadan, bilgili varlık gelişmez. Ama bu organizasyon ve toplumdarol oynayan materyalin bilgisel, sezgisel, anlamsal, özgürlükselözellikleri olmadan da bilginin vücut bulamayacağı anlaşılır birhusustur. Özünde bir şey yoksa neden yaratılsın? Bu değerlendirme netam dış doğadan basit bir yansımanın, ne de insanın Descartesvari birdüşünceciliğin sonucu bilgilendiği yorumunu gerçekçi kılıyor.Doğruya daha yakın görüş, kozmos ve kuantum evrenindeki oluşumözelliklerinin insanda da yaşandığıdır. Tabii kendi özgünlüğütemelinde bu yasalar işlemektedir. Evrenler insanda dile gelmektedir.Çıkan sonuç, evrenin yetkin kavranışı insanın yetkin kavranışındangeçer. Felsefede çok ünlü ‘kendini bil’ yargısı bu gerçeği dilegetirmektedir. Kendini bilme tüm bilmelerin temelidir. Kendini

Page 20: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

20

bilmeden edinilecek tüm diğer bilmeler bir saplantı olmaktan öteyegidemeyecektir. Bu nedenle de insan toplumunda kendini bilmedenortaya çıkan tüm kurum ve davranışların sapkın, çarpık bir rolebürünmesi kaçınılmazdır. İnsanın kendi bilgisine dayanmayan bilgininyol açtığı tüm toplumsal sistemlerin anormal, çelişkili, kanlı, sömürülükarakteri bu saplantılı bilgiden ileri gelmektedir. O halde insantoplumunun kabul edilebilir doğal gelişme süreci insanın kendineözgü bilgisinden kaynaklanmalı derken, en temel evrensel, dolayısıylatoplumsal kuraldan bahsetmiş oluyoruz.

— İlk Toplumsallaşma Biçimi Olarak Doğal Toplum

Doğal toplumdan kastım, insan türünün primatlardan kopuşlabirlikte içine girdiği ve hiyerarşik toplumun ortaya çıktığı sürece kadarsüren uzun toplumsal zamanda yaşayan insan toplulukları düzenidir.Genellikle klan olarak kavramlaştırılan ve nicelikleri 20–30 dolayındaseyreden bu topluluklar için, kullandıkları taş aletleri itibariylepaleolitik ve neolitik dönem insanlığı da denilmektedir. Doğadaavcılık ve toplayıcılık temelinde hazır bulduklarıylabeslenmektedirler. Bir anlamda hazır doğa ürünleriylegeçinmektedirler. Bu diğer yakın hayvan türlerine benzeyen birbeslenmedir. Dolayısıyla bir toplumsal sorundan bahsedemeyiz.Klanımız sürekli araştıracak, bulduğunda ya toplayacak ya daavlayacaktır. Aletler ve ateş keşifleri geliştikçe ürünleri daha daartacak, arttıkça tür olarak daha hızlı gelişecek ve primatlarla aradakimesafe açılacaktır. Evrimin doğal kuralları gelişmeyi belirlemektedir.

Bu varsayım temelinde doğal toplumdaki insan bilgisinin kendiözüne ilişkin yapısı hakkında neler söylenebilir? En azından doğaltoplumdaki insan, kendisini birlikte olduğu klan üyeleriyle bir bütünolarak yaşatmak kuralına olmazsa olmaz kabilinden bağlıdır. Klanınbir üyesi diğerinden ayrıcalıklı bir yaşamı düşünemez; klan dışındayaşamı düşünemez. Avcılık yapabilir, hatta yamyamlık da yapabilir.Ama tüm bunlar klanı yaşatmak içindir. Klanda yaşam kuralı ‘ya hepya hiç’ kuralıdır. Tüm toplumsal veriler klanların bu özelliğinivurgulamaktadır. Bir kütle ve şahsiyettir. Bireylerin ondan ayrı birşahsiyeti ve hükmü düşünülmüyor. Klanın önemi, insanın ilk ve temel

Page 21: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

21

var olma tarzında yatar. İmtiyazsız, sınıfsız, hiyerarşisi olmayan,sömürü tanımayan toplum biçimidir. Milyonlarca yıl sürmüştür.Bundan şu sonuç çıkar: İnsan türünün toplum olarak gelişimi uzunsüre hakimiyet ilişkilerine değil, dayanışma ilkesine dayanır. Doğayıbağrında büyüdüğü bir ‘ana’ olarak hafızasına yerleştirir. Kendiaralarında ve doğayla bütünlük esastır.

Klan bilincinin sembolü totemdir. Totem belki de ilk soyutkavramlaştırma düzenidir. Totem dini olarak da değerlendirilen budüzen ilk kutsallığı, tabu sistemini de oluşturmaktadır. Klan toteminsimgesel değerinde kendini kutsamaktadır. İlk ahlak kavramına da buyoldan ulaşmaktadır. Çok iyi bilincindedir ki, klan topluluğu olmazsayaşam sürdürülemez. O halde toplumsal varlıkları kutsaldır ve en yücedeğer olarak sembolleştirip tapınılmalıdır. Din inancının gücü de bukaynaktan gelmektedir. Din ilk toplumsal bilinç formu oluyor. Ahlaklabütünlüklüdür. Bilinçten giderek katı bir inanca dönüşüyor. Artıktoplum bilinci din formunun geliştirilmesi biçiminde olacaktır. Din buözelliğiyle toplumun ilk temel hafızası, köklü geleneği ve ahlakınkaynağıdır. Klan toplumu pratiğiyle ne kadar bilinç geliştirse, bunu heptoteme, dolayısıyla kendi yeteneğine bağlamış oluyor. Simgesel olaraktotem gerçeğinde ise, insan topluluğunun giderek başarılı olmasısürekli kutsamayı da beraberinde getiriyor. Kutsama kutsalın, kutsallıkise toplumun gücü oluyor.

Toplumla oluşan gücün kutsallığı kendini daha açık olarakbüyücülükte gösterir. Büyücülük toplumun güçlenme denemesidir.Mevcut bilinç düzeyi ancak büyücülük biçiminde pratikleşebilir.Büyücülük bilimin de anasıdır. Sürekli doğayı gözetleyen, ondayaşam bulan doğumu tanıyan kadın bu toplum (doğal toplum) tarzınınbilgesidir. Büyücülerin daha çok kadın olması bu gerçeğin ifadesidir.Doğal toplumda olup biteni yaşam pratiği gereği en iyi bilen kadındır.Bu dönemden kalma tüm yontularda kadın izi görülmektedir. Klankadın ana etrafında oluşan bir birliktir. Doğurması, çocuk bakımı onuen iyi toplayıcı ve besleyici konumuna zorlamaktadır. Çocuk sadeceanayı tanımaktadır. Erkeğin henüz mülk olarak kadın üzerinde biretkisi yoktur. Kadının hangi erkekten gebe kaldığı bilinmediği gibi,çocukların hangi kadından olduğu bellidir. Bu doğal zorunluluk,kadına dayalı bir toplumsallığın gücünü de ortaya koymaktadır. Budönemde kavramlaştırılan kelimelerin ekseriyetle dişil karakterde

Page 22: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

22

olması bu gerçeğin diğer bir kanıtıdır. Erkeğin daha sonra gelişeceksavaşçılığı ve hakimiyeti de bu dönemdeki güçlü hayvanları avlamaözelliğinden kaynaklanır. Fiziki özellikleri erkeği uzakta av aramaya,klanı tehlikelerden korumaya daha çok zorlamaktadır. Belirleyiciolmayan bu roller erkeğin neden silik kaldığını da açıklamaktadır.Klan içinde özel ilişkiler gelişmemiştir. Toplayıcılık ve avcılıkla eldeedilen hepsinindir. Çocuklar tüm klanındır. Ne erkek ne de kadın dahaözelleşmemiştir. Bu toplum tarzına ilkel komünal denilmesi de butemel özelliklerinden dolayıdır.

Sonuç olarak klan formu, biçimi; toplumun doğuşu, ilk hafızası,temel bilinç ve inanç kavramlarının gelişme zeminidir. Ondan geriyekalan, sağlıklı bir toplumun doğal çevreye ve kadın gücüne dayalıolması gerçeğidir; insanlığın varolma tarzının kendi içinde sömürüsüzve baskısız güçlü bir dayanışmayla gerçekleştiğidir. İnsanlık biranlamda bu temel değerlerin bileşkesidir. Milyonlarca yıl süren butoplumsal deneyimin yitip gittiğini sanmak saçmadır. Doğada hiçbirşey yok olmadığı gibi, toplumsal varoluş tarzında bu eğilim daha çokgücünü sürdürür.

Bilimin tespit ettiği önemli bir husus, daha sonraki bir gelişmeninbir önceki gelişmeyi de içermesi gerçeğidir. Zıtların birbirini yokederek geliştiği doğru değildir. Diyalektiğin bu kuralında olan, tez veantitezin sentezde varlıklarını daha zengin bir oluşum içindesürdürdüğü biçimindedir. Tüm evrim bu kuralı doğrulamaktadır.

Klan değerlerinin gelişimi yeni sentezler içinde de sürmektedir.Günümüzde eşitlik ve özgürlük kavramları halen en temel kavramlardeğerinde olmalarını klan yaşam gerçeğine borçludurlar. Eşitlik veözgürlük bilinç halinde kavramlaşmadan, doğal haliyle klanın yaşamtarzında gizlidir. Eşitlik ve özgürlük yitirildiğinde, toplumsal hafızadagizli yaşayan bu kavramlar kendilerini gittikçe artan bir tempoda dilegetirip yeniden ve üst düzeyde gelişmiş bir toplumun temel ilkeleriolarak dayatacaklardır. Toplum hiyerarşik ve devlet kurumuna doğruevrim gösterdikçe, eşitlik ve özgürlük bu kurumları amansızca takipedecektir. Takip eden esasta (özde) klan toplumunun kendisidir.

Page 23: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

23

B- HİYERARŞİK DEVLETÇİ TOPLUM/KÖLE TOPLUMUNUN DOĞUŞU

—Hiyerarşinin Üzerinde Geliştiği Zemin Olarak Kadın veGençlik

İnsanlığın ilk topluluk durumuna hangi tanımlama çerçevesinde‘doğal toplum’ diyebileceğimizi bundan önceki bölümde izah etmeyeçalıştık. Yine evrene yaklaşım paradigmamızı ortaya koyduk. Klantarzı toplumsal örgütlenmenin zaman ve mekânda yayılması, giderekçeşitlilik ve hacim kazanması doğası gereğidir. Kadın-ana etrafındagiderek büyüyen ve kimliğini yetkinleştiren toplulukta erkekboyutunda rahatsızlıkların geliştiğini eldeki verilerden tespitetmekteyiz. Kadın-ananın etrafında biriken çocuklar ve kadınınkendine yardımcı olma anlamında daha çok yüz verdiği erkekler diğererkeklerin kıskançlığına ve öfkesine yol açmaktadır. Daha önemlisiana-kadın evcil düzeni geliştirmektedir. Yiyecek, giyecek ve diğeraraçsal donanımları bu evcil düzenden toplamaktadır. Gözlemleri ilebüyücü kadın durumuna da gelerek bilgelik kazanmaktadır. Bu evcildüzene ne kadar çok çocuk ve dost (yakın) erkek bağlarsa, o kadargüçlü bir ana-kadın olmaktadır. Dizginlenemez bir kadın kültününgelişmesi söz konusudur. Eldeki kanıtlar, daha yaygın tanrıça dinseldüzeni, dildeki dişil öğeler, yontular ana-kadının yükselen gücününaçık göstergeleridir. Erkeklerin önemli bir kısmı doğal olarak budüzenin uzağındadır. Ana-kadının yararlı bulmadıkları ve yaşlılarağırlıklı olarak bu sistemin dışında kalabiliyorlar.

Page 24: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

24

Başlangıçta çok zayıf olan bu çelişki giderek gelişir. Avıngelişmesi erkeğin savaş gücünü ortaya çıkarırken bilgisini de arttırır.Dışlanan yaşlılar bu temelde erkek egemen bir ideolojiye doğrugelişim gösterirler. Özellikle ‘Şamanizm’ dini bu olguyu çarpıcıolarak karşımıza çıkarmaktadır. Şamanlar daha çok erkek rahiplerinprototipini temsil etmektedir. Kadınlara karşı çok sistemli olarak karşıbir hareket, ev düzeni geliştirmek istiyorlar. Daha önce ana-kadınıngelişmiş evcil düzeni karşısında basit kulübeler, yarı-vahşi gibibarınan erkek Şamanizm ile karşı bir ev düzeni oluşturabiliyor.Şamanlarla yaşlı ve tecrübeli erkeklerin ittifakı önemli bir gelişmedir.Aralarına aldıkları bazı genç erkekler üzerinde kurdukları ideolojikgüç ile topluluk içindeki konumları giderek güçleniyor. Erkeğin güçkazanmasının niteliği daha çok önem kazanmaktadır. Hem avcılıkhem de dışa karşı klanı savunma askeri nitelikte ve öldürmeye,yaralamaya dayalıdır. Bu, savaş kültürünün başlangıcıdır. Ölüm-kalımsöz konusu olduğunda, otorite ve hiyerarşiye bağlı olmayıgerektirmektedir. En yetenekli kişi, sözü, otoritesi en yüksek kişikonumuna geliyor. Ana-kadın kültü karşısında üstünlüğünü geliştirenfarklı kültürün başlangıcı söz konusudur. Sınıflı toplumdan önceki buotorite ve hiyerarşi gelişimi tarihin en önemli dönüm noktalarındanbirini teşkil etmektedir. Ana-kadın kültürü ile nitelikçe farklıdır. Bukültürde ağırlıklı olan toplayıcılık ve daha sonraki bitki üretimi, savaşıgerektirmeyen barışçıl bir faaliyettir. Erkek ağırlıklı av ise savaşkültürüne, sert otoriteye dayanan bir faaliyettir. Sonuç ataerkilotoritenin kök salmasıdır.

Ataerkil toplumun hiyerarşik ve otoriter yapısı esastır. Hiyerarşikkavramı, şamanın kutsal otoritesi ile birleşen otoritenin yönetimanlayışının ilk örneğini anlamlandırmaktadır. Giderek toplumunüstünde yükselecek bu otorite kurumu, sınıfsallaşma yönlü gelişmeleryoğunlaştıkça devlet otoritesine dönüşecektir. Hiyerarşik otorite dahaçok kişiseldir, kurumlaşmamıştır. Dolayısıyla devlet kurumlaşmasıkadar toplumda hakimiyeti yoktur. Uyum yarı yarıya gönüllüdür.Bağlılık toplumun menfaatleri ile belirlenmektedir. Fakat başlayansüreç devleti doğurmaya açıktır. İlkel komünal toplum bu sürece uzunsüre direnir. Elinde ürün biriktiren ancak bunu topluluk üyeleri ilepaylaşırsa otoritesine saygı ve bağlılık gösterilir. Biriktirmeye büyükbir suç gözüyle bakılır. En iyi kişi birikimlerini dağıtan kişidir. Halen

Page 25: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

25

kabile toplumlarında yaygın olan ‘cömertlik’ anlayışı kaynağınıtarihin bu güçlü geleneğinde bulmaktadır. Bayramlar bile bir nevifazlayı dağıtım törenleri olarak başlamıştır. Topluluk biriktirmeyidaha başlangıçta kendi üzerlerinde en önemli tehdit olarak görmekteve ona karşı direnmeyi ahlak ve din anlayışının temeli halinegetirmektedir. Tüm dinsel-ahlaksal öğretilerde bu geleneğin izlerinigüçlü bir biçimde görmek zor değildir. Toplum hiyerarşiye ancakyararlılığı, cömertliliği bir şeyler kazandırdığında onay vermektedir.Bu yönlü hiyerarşi olumlu ve yararlı bir rol oynamaktadır.

Ana-kadına dayalı hiyerarşinin bu niteliği halen tüm toplumlardabüyük bir saygı ve otorite olarak kabul gören ‘ana’ kavramının datarihsel temelidir. Çünkü ana en zor şartlarda hem doğuran hembesleyen başat öğedir. Bu temelde oluşan kültür ve hiyerarşi, otoriteelbette büyük bağlılık görecektir. Toplumsal varlığın temelinioluşturması günümüze kadar ‘ana’ kavramının gücünün gerçekizahıdır. Sanıldığı gibi bu soyut bir biyolojik doğuruculuk özelliğindenileri gelmemektedir. ‘Ana, tanrıça ana’ en önemli toplumsal olgu vekavram olarak anlaşılmalıdır. Devlet olgusuna tamamen kapalı, onudoğurtmayan tüm özelliklerini bağrında taşımaktadır.

Bu tanımlama çerçevesinde doğal toplumu insan varlığınınbaşlangıç tezi olarak değerlendirmek gerçekçidir. İnsanlık varolmayıbu teze dayanarak başlatmıştır. Ondan öncesi hayvansı yaşamdır.Sonrası ise ona karşıtlık temelinde gelişen hiyerarşik ve devletçitoplum biçimindeki gelişimdir. Zaten bu dönemin antitez karakteridoğal toplumu sürekli bastırması ve geriletmesindenkaynaklanmaktadır. Tez olarak doğal toplum, insan yerleşiminin tümalanlarında geçerli olduğu gibi, süre olarak da başat olarak neolitikdönemin sonlarına (yaklaşık M.Ö 4.000) kadar etkin bir toplumsalsistemdir. Bastırılmış olarak da günümüze kadar tüm toplumsalgözeneklerde varlığını sürdürmektedir. Temel toplumsal kavramlardada bu süreklilik açıktır. Aile, kabile, ana, kardeşlik, özgürlük, eşitlik,arkadaşlık, cömertlik, dayanışma, bayramlar, yiğitlik, kutsallık vb.birçok olgu ve kavramlar bu toplumsal sistemden kalmadır. Bunakarşıt hiyerarşik ve devletçi toplum bu sistemi en çok gerileten,bastıran özelliğini en çok sürdüren özelliktedir. Antitez konumunu buözelliğinden almaktadır. İki toplumsal sistemin iç içeliği dediyalektiğin temel yasalarına son derece uygundur.

Page 26: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

26

Burada dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir husus, diyalektikkavrayışımızın tez ve antitezin birbirini yok etme biçiminde değil,‘bastırma ve geriletme’ karakterinde gelişmesidir. Toplumsalsistemler tüm doğada olduğu gibi tez, antitez haline geldiklerindebirbirlerini birlikte taşırlar. Aralarındaki mücadele şüphesiz önemligelişmelere yol açar. Hiçbir zaman tez eski halinde kalmaz, amaantitez de bir kadiri mutlak olarak kendi öncülünü yemez. Ondanbeslenerek ancak kendini geliştirir.

Bu noktada diyalektiği biraz daha açmakta yarar vardır. DogmatikMarksizm döneminde tez ve antitez toplumda yok etme biçimindeyorumlandı. Bu tarz bir yorum aslında yapılan en temel teorikyanlışlıklardan biridir. Biyoloji başta olmak üzere tüm bilimlerdegözlenen özellik, olguların gelişim ve dönüşümlerinde karşılıklıbesleyici yanın önem taşıdığıdır. Yok etmeye benzer durumlaristisnaidir. Hakim olan, tez ve antitez konularının birbirinibeslemesidir. Bunun en sade ifadesi çocuk-anne ikilemidir. Çocuk,ana ile çelişki halinde gelişir. Ama bundan çocuk anayı yok ediyoryorumunu çıkaramayız. Olsa olsa karşılıklı beslenme ile neslinsürdürülmesi olarak değerlendirilebilir. Uç bir nokta yılan-fareikilemidir. Burada bile olan, aşırı fare üreyişi ile yılan ender üreyişiarasında dengenin korunmasıdır. Belki de yılan olmazsa farelerdinozorlardan daha ezici tahrip rolü oynarlardı. Doğadaki varlıklarınanlamsız olmadığı, hepsinin belli bir ekolojik anlamı olduğu her geçengün daha iyi anlaşılmaktadır. Ama yine de ‘uç nokta’, ‘mutlak sınırlar’kavramı çok sınırlı bir kesitte en azından kavram olarak geçerliolabilir. Temel doğa yasasının karşılıklı bağlılık biçiminde geliştiğiartık tüm bilimlerin fark ettiği bir özelliktir.

Toplum sistemlerini değerlendirirken yapmak istediğim birdeğişiklik, zorunluluk ve rastlantılılık konusundaki yaklaşımlarailişkindir. Kökenini tanrısal yasa anlayışında bulan ve Batı düşüncesisteminde sıkı bir nedensellik ve düz çizgide kesintisiz ilerlemeanlayışı, başta açıklamaya çalıştığımız kuantum ve kozmos fiziğindekigelişmelerle artık geçerliliğini yitirmiştir. Gelişmenin diyalektiğinde‘kaos aralığı’ her olguda kendini göstermektedir. Niteliksel değişimlerbu aralığı gerekli kılmaktadır. Bu da kesintisizliğin, düz çizgidekisürekli ilerlemenin zihinsel bir soyutlama, metafizik bir yaklaşımolduğunu ortaya koyar. Aralıktan düz çizgisel bir ilerleme her zaman

Page 27: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

27

mümkün değildir. Birçok etkenin o aralıktaki ilişkileri çok sayıda veçok yönlü gelişmelere yol açabilir.

İnsan toplumunda bu aralıklara kriz bölgesi denilmektedir.Krizden nasıl bir toplumsal gelişmenin çıkacağını ondan etkilenengüçlerin mücadele düzeyleri belirleyecektir. Çok sayıda sistemçıkabilir. Daha ileriye olduğu gibi geriye doğru da çıkabilir. Kaldı ki,ileri-geri kavramı izafidir. Sürekli ilerleme evrensel kurama dauymamaktadır. Bu ilke doğru olsaydı, metafizik bir ideacılık geçerliolurdu. Mutlak doğrulardan bahsetmek evrensel oluşum ilkesi ilebağdaşmamaktadır. Doğa mutlaklar ile gelişmez. Mutlaklıkdeğişmezlik, aynılık demektir. Böyle şeylerin olmadığını varoluştarzımız kanıtlamaktadır. Doğadaki yasallığın kaos aralıklarına dayalı,insana doğru gelişiminde gayet esnek bir halde olduğu fizik, kimya vebiyoloji bilimlerindeki yasa (kanun) özelliklerindençıkarılabilmektedir. İnsan toplumunda ise yasallık son derece esnekbir karaktere sahiptir. Bunun anlamı, yasa aralıkları sık ve çok sayıdayeni yasaların gelişim kaydedebileceğidir. Bununla bağlantılı olaraközgürlük düzeyinin gelişkin olması, insan toplumundaki muazzamçeşitliliği açığa çıkarmaktadır. Esneklik özgürlüğü, özgürlük iseçeşitliliği doğurmaktadır. İnsan bu anlamda kendi yasallığını en çokve en sık yapan doğa harikası bir varlıktır. Dolayısıyla insan toplumuda aynı zenginlikte bir sıklık ve çoklukla kendi sistem yasalarınıoluşturabilmektedir.

Bu temel varsayımlarla şu hususu kanıtlamak istiyorum: Doğaltoplumdan zorunlu olarak hiyerarşik ve devletçi toplumun gelişmesidiye bir kanun yoktur. Belki bu yönlü bir eğilim olabilir. Eğiliminzorunlu, kesintisiz ve sonuna kadar olması tamamen yanlış birvarsayımdır. … Açıklayacağım gibi, sınıflı toplumun ilerlemeler içinzorunlu olduğu biçimindeki Marksist tespit (ezilen ve sömürülenleradına) yapılan en büyük yanlışlıklardan biridir. Bu, sosyalizmi peşinensınıf hakimiyetine terk etmektedir. Bu yanlış, Marksizm’in yaklaşık150 yıllık tarihinde bir kapitalizm yedeği haline getirilmiş olmasınınen temel nedenidir. Devleti, sınıfları ve zoru toplumsal gelişmenin,ilerlemenin kaçınılmaz evreleri olarak görmek, organik, doğaltoplumun günümüze kadar muazzam direnmesini küçümsemek, hattayok saymaktadır. Tarihi kendiliğinden tahakküm güçlerine hediyeetmektedir. Sınıfların varlığını kader olarak görmek, belki de farkında

Page 28: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

28

olmadan hakim sınıfların ideologluğuna alet olmaktır. Bu yönüyleezilen ve sömürülenler adına en tehlikeli bir rolü oynamaktır. Tarih butür ideolojik ve politik akımların adeta istilası altında bırakılmıştır.

Hiyerarşi ve sınıfsallık gelişim gösterebilmiştir. Ama bu gelişimbir zorunluluk değil, hiyerarşiyi, ona dayalı devletleşmeyi büyükzorbalık ve aldatmalarla yürüten güçlerle sağlanmıştır. Bunlarkarşısında esas doğal toplum güçleri bitmez tükenmez bir direnmegöstermiş ve sürekli sınırlandırılmış, en dar alan ve aralıklarasıkıştırmışlardır. Bazı alan ve aralıklara hiç sokulmamışlardır. Tümtoplumu sınıf ve devlet hiyerarşilerinden ibaret görmek, hakimsistemin en temel politikası ve propagandası ile sağlanmıştır. Kaderdenilen oyun bu pratiğin metafizik unvanı oluyor. Bu oyunabulaşmamış din, mezhep, felsefi ve bilimsel ekol neredeyse kalmamışgibidir. Bu da kökeni binlerce yıl önceye giden rahip ideolojisinin vetanrı-krallar devletinin muazzam fiziki ve zihni baskı, politika vepropagandalarının sonucudur. İsteyen bu oyuna mitoloji, isteyenfelsefe, o da olmazsa bilimsel ekol demiştir. Varılan noktadevletleşmiş ideolojiler ve bilimlerin dört dörtlük güncel durumudur.Marksizm’in bu yöndeki payı üzerinde ne kadar durulsa yeridir. Adımadım bu oyunları ve payları açıklamaya çalışacağım.

Hiyerarşik toplumun ilk kurbanı ana-kadının evcil düzeni oldu.Kadın belki de toplum sistemde ezilen kesimlerin başındagelmektedir. Tarih öncesinde yaygın olarak yaşanan bu sürecin sosyalbilimlerde yer bulamaması da çok köklü erkek egemen toplumunyerleşik değerlerinden ileri gelmektedir. Kadının hiyerarşik toplumaadım adım çekilmesi, tüm güçlü toplumsal özelliklerini yitirmesitoplumda gerçekleşen en temel karşıdevrimdir. Günümüzde yoksulemekçi bir ailede kadının durumu incelendiğinde bile, halen bu baskıve aldatmacanın boyutlarını dehşetle karşılamamak mümkün değildir.En basit nedenlerle namus ve aşk cinayetlerinin erkeğin tekelindeolması, olup bitenin ufak bir göstergesidir. Bu süreci biyolojik farklarabağlamak en temel bir yanlışlık olacaktır. Toplumsal ilişkilerdebiyolojinin rolü veya yasaları geçerli olamaz. Olsa olsa eril ve dişilözelliklerin karşılıklı ilişkileri değerlendirilebilir ki, bu da tüm türleriçin geçerli bir husustur. Ana-kadın kültü esas olarak toplumsalnedenlerle tahakküm altına alınmıştır. Uygulanan baskı ve ideoloji

Page 29: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

29

tamamen bu nedenledir. Bunu cinsel güdü ile, psikolojiyle izahetmeye çalışmak vahim bir saptırmadır.

Avcılıkta güçlenen ve çevresinde bir grup örgütleyen güçlü adam,bu gücünü iyice fark ettikten ve kabul ettirdikten sonra ana-kadınınevcil düzenini yavaş yavaş kontrolüne almıştır. Bu süreç ilk sitedevletlerin kuruluşuna kadar devam etmiştir. Bunun en şahaneaçıklamasını Sümer şehir devletlerinde görmekteyiz. Yazılı tabletlerbu gerçekliği çok çarpıcı şiirsel bir dille anlatmaktadır. Sümer şehirdevletini başlatan Uruk tanrıçası İnanna Destanı çok çarpıcıdır. Halenkadın kültü ile ataerkil kültün dengede olduğu bir dönemi yansıtan budestan çok çetin geçen bir sürecin anısını dile getirmektedir. Uruktanrıçası olarak, Eridu tanrısı olan ‘Enki’nin sarayına gidip, oradandaha öncesinde kendisine ait olan 104 ‘me’sini çeşitli yöntemlerle elegeçirmesi ve Uruk’a kaçırması bu dönemi izah etmede kilit bir rolesahiptir. ‘Me’lerle kast edilen, temel uygarlık buluşlarıdır. İnanna bubuluşların ana-tanrıça kadına ait olduğunu, bunda erkek tanrı‘Enki’nin rolü olmadığını ve kendisinden zorla ve kurnazlıklaçaldığını ısrarla vurgulamaktadır. İnanna’nın tüm çabası bu ana-tanrıça kültünü tekrar ele geçirmektir.

M.Ö 3.000’lerde bu destanların söylendiği tahmin edilebilir.Halen ana-kadının gücünün dengede olduğu bir dönemdir. Butarihlerden sonra adım adım gerileyen bu kült ve kültür o kadaracımasızlığa tabi tutulur ki, kadın daha sonra kendisini döneminuygarlık merkezi (bugünün Newyork'u) Nippur’da ‘musakkatin’denilen genelevde bulur. Bir yanda Sümer rahibi zigguratta kendisinebir harem kurarken, halk için de genelev oluşturulur. M.Ö 2.000’lerdeyazılan Enuma Eliş Destanında tanrıça Tiamat artık korkunç bircadıdır ve paramparça edilmesi gereken kadını temsil etmektedir.Korkunç bir söylem, gerçekleştirilen mahkûmiyeti yansıtmaktadır.Daha sonrasını tek tanrılı dinler ve burjuva toplum sisteminin birkafese tıktığı tatlı sesli ve süslü püslü kadın tamamlamaktadır.Tarihsel, toplumsal sistemlerde kadının içine sokulduğu statününyoğun bir ideolojinin propagandasına tabi tutulması o kadarilerlemiştir ki, artık bizzat kadın zihni bile buna kader diyebilmekte vegereklerini yerine getirmeyi kaderin gereği saymaktadır. Tek tanrılıdinler tanrı emri saymaktadır. Yunan felsefesi kadını zayıflık etkeni

Page 30: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

30

olarak göstermektedir. Kaba bir madde yığını, erkeğin sürdüğü tarlasıgibi her türlü alçaltıcı yaklaşım layık görülmektedir.

Hiyerarşik sistemle başlayan kadının içine alındığı statüçözümlenmeden, ne devlet ne de dayandığı sınıflı toplum yapıları izahedilebilir. En temel yanılgılardan da bu nedenle kurtulunamaz. Kadınbir cins olarak değil, bir insan olarak doğal toplumdan koparılıp enkapsamlı köleliğe mahkûm edilmektedir. Tüm diğer kölelikler kadınköleliğine bağlı olarak gelişmektedir. Dolayısıyla kadın köleliğiçözümlenmeden diğer kölelikler çözümlenemez. Kadın köleliğiaşılmadan diğer kölelikler aşılamaz. Doğal toplumun bilge kadını ana-tanrıça kültünü binlerce yıl yaşamıştır. Her zaman yüceltilen değerana-tanrıçadır. O zaman en uzun süreli ve kapsamlı toplum kültürünasıl bastırıldı ve günümüzün süslü püslü kafes bülbülünedönüştürüldü? Erkekler bu bülbüle bayılabilirler, ama o bir tutsaktır.En uzun süreli ve derinlikli bu tutsaklık aşılmadan, hiçbir toplumsalsistem eşitlik ve özgürlükten bahsedemez. Kadının özgürlük ve eşitlikdüzeyinin toplumun bu yönlü düzeyini belirlediği yargısı doğrudur.Daha doğru dürüst bir kadın tarihi yazılmamıştır. Kadının hiçbirsosyal bilimde yeri gerçekçi olarak konulmamıştır. Kadına ensaygılıyım diyen bile, bunu ancak kadın tutkularına alet olduğu orandageçerli bir hüküm olarak belirler. Kadın, cinselliği dışında bir insandostu olarak günümüzde bile hiçbir erkek tarafından kabul edilemez.Dostluk erkekler arasında geçerlidir. Kadından dost demek, ikinci güncinsel skandal demektir. Bu yönlü yaklaşmayı aşan bir erkeği bulmakveya yaratmak en temel özgürlük adımlarından biri olarakdeğerlendirilmelidir

Hiyerarşik toplumda tecrübeli yaşlıların gençler üzerinde kurduğubaskı ve bağımlılaştırmadan da önemle bahsetmek gerekir.Jerontokrasi diye literatüre geçen bu konu bir gerçektir. Tecrübeyaşlıyı bir yandan güçlü kılarken, diğer yandan yaşlılık onu gittikçezayıf, güçsüz kılmaktadır. Bu özellikleri yaşlıları, gençleri kendihizmetlerine almaya zorlamaktadır. Zihinlerini doldurarak bu işlemigeliştirmektedirler. Tüm hareketlerini kendilerine bağlamaktadırlar.Ataerkillik bu olgudan da büyük güç almaktadır. Onların fizikigüçlerini kullanarak dilediklerini yaptırabilmektedirler. Gençliküzerindeki bu bağımlaştırma günümüze kadar derinleşerek devametmiştir. Tecrübe ve ideolojinin üstünlüğü kolayca kırılamaz.

Page 31: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

31

Gençliğin özgürlük istemi kaynağını bu tarihsel olgudan almaktadır.Yaşlı bilgelerden günümüz bilim adamı ve kurumlarına kadargençliğe stratejik, hassas denilen bilgilerin en can alıcı kısmı verilmez.Verilenler daha çok onu uyuşturan ve bağımlılığını kalıcılaştıranbilgilerdir. Bilgiler verildiğinde uygulama araçları verilmez. Süreklibir oyalama değişmez bir yönetim taktiğidir. Kadın üzerinde kurulanstrateji ve taktiklerle ideolojik ve politik propaganda ve baskısistemleri gençler için de geçerlidir. Gençliğin her zaman özgürlükistemesi fiziki yaş sınırından değil, bu özgül toplumsal baskıdurumundan ileri gelmektedir. Ayyaş, toy delikanlı kavramlarıgençliği küçük düşürmek için uydurulan temel propagandasözcükleridir. Yine hemen cinsel güdüye bağlamak, serkeşliğeçekmek, ezbere katı doğmalara bağlamak, gençlik enerjisinin sistemeyönelmesini engellemek ve düzeni sağlamakla bağlantılıdır.

Özgürlüğe yürüyen bir gençliği tutmak zordur. Gençliksistemlerin başına en başta bela olan kesimdir. Tarih boyunca bu çokiyi bilindiği için, eğitim adı altında gençlik kurban edilmekten tutalım,akla hayale gelmez uygulamalara tabi tutulmuştur. Hiyerarşiktoplumun yükselişinde kadından sonra gençliğin bu durumadüşürülmesi belirleyici rol oynar. Gençliği kontrole alan düzeninkendini en güçlü hisseden düzen sayması boşuna değildir. Dahasonraki devletçi toplum sistemlerinin tümü gençliğe benzer biruygulamayı dayatacaklarıdır. Zihni böyle yıkanan gençlik her işekoşturulabilir. Savaş dahil en zor işi meslek edinebilir. En önde tümzor işlere sürülür. Özcesi yaşlıların zaaf ve gücünden kaynaklanangençliği bağımlılaştırma ve güdümleme ilişkisi hızından veyoğunluğundan hiç kaybetmeden hakim sistemlerin en güçlüsürdürücüleri kılınmışlardır. Tekrar vurgulamalıyım: Gençlik fiziki birolay değil toplumsal bir olaydır. Tıpkı kadınlığın fiziksel değiltoplumsal bir olgu olması gibi. Bu iki olay üzerindeki çarpıtmalarıkaynağına inerek açığa çıkartmak sosyal bilimin en temel görevidir.

Bu kapsama çocukları da almak gerekir. Zaten kadını ve gençliğitutsak kılan, çocukları da dolaylı olarak dilediği sistem altına almışsayılır. Çocuklara hiyerarşik ve devletçi toplumun yaklaşımının çokçarpık yönlerini açığa çıkarmak büyük önem taşımaktadır. Çocuklarınanadan ötürü doğru temelde eğitilmemeleri, sonraki tüm toplumsalgidişatı çarpık ve yalancı kılar. Çocuklar üzerinde de muazzam bir

Page 32: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

32

baskı ve yalanlamaya dayalı eğitim sistemi kurulur. Çok çeşitliyöntemlerle sistemin daha beşikten bağımlıları haline getirilmeyeçalışılır. Yedisinde neyse yetmişinde de o olur deyişi bu gerçeği dilegetirmektedir. Çocuklara doğal toplumun özgür yaklaşımı hep birhayal olarak bırakılır ve bu hayallerini yaşamalarına hiç izin verilmez.Çocukları doğal hayallerine göre yaşatmak en soylu görevlerdenbiridir.

Bir kez daha vurgulanmalı: Ataerkil ilişkinin güç kazanmasına birzorunluluk gözüyle bakılamaz. Ayrıca sanki bir kanun gereğiymiş gibisaf bir çıkış değildir. Sınıflaşma ve devletleşmeye giden yolda temelbir aşamayı teşkil etmesi üzerinde önemle durmayı gerektiriyor.Kadın-ana etrafındaki ilişkinin bir güç, otorite ilişkisinden ziyadeorganik dayanışma tarzında olması, doğal toplumun özüne uygundur.Bir sapmayı teşkil etmez. Devlet otoritesine kapalıdır. Organikoluşumdan ötürü zor ve yalana dayanma ihtiyacı duymaz. Bu noktaŞamanizm’in neden ağırlıklı olarak bir erkek dini olduğunu da açıklar.Şamanizm’e yakından bakıldığında, yanıltma ve güç gösterisi ağırbasan bir meslek olduğu hemen anlaşılır. Doğal toplumun saflığıüzerine yayılacak kurnazca otorite için güç ve mitoloji özenlehazırlanır. Şaman artık rahipleşme, din adamı olma yolundadır. Yaşlıatayla ilişkiler ittifaka yönelir. Tam hakimiyet için güçlü avcınınadamlarına ihtiyaçları vardır. Gücüne ve av yeteneklerine en çokgüvenen grup ilk askeri çekirdeğe dönüşme eğilimindedir. Bu üçlününelinde giderek değer ve yetenekler birikmektedir. Kadın-ananın etrafıkurnazlıkla yavaş yavaş boşaltılır. Evcil düzen gittikçe kontrol altınaalınır. Önce kadın erkeklerin etkileyici gücü, söz geçireni iken, yavaşyavaş yeni otoritenin hükmüne girer.

İlk güçlü otoritenin kadın üzerinde kurulması rastlantı değildir.Kadın organik toplumun gücü ve sözcüsüdür. O aşılmadan ataerkillikzafer kazanamaz. Daha ötesine, devlet kurumuna geçilemez. Ana-kadın gücünün aşılması stratejik bir anlama sahiptir. Eldeki verilerSümer kanıtlanmasında da gözlemlendiği gibi sürecin çok çetingeçtiği anlaşılmaktadır. Tek tanrılı dinlerde yansıtılan Lilit-Havvakadın figürü de sürecin özelliklerini oldukça çarpıcı yansıtmaktadır.Lilit boyun eğmez kadın iken, Havva teslim alınmış kadınıyansıtmaktadır. Öyle ki, erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığıiddiası ne kadar bağımlı kılındığının da ölçüsü olmaktadır. Diğer

Page 33: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

33

yandan Lilit şahsında kadına edilen lanet, iftira, cadılık, şeytanınarkadaşı benzeri tüm küfürler büyük çekişmenin varlığınıkanıtlamaktadır. Bin yılların bu yönlü kültürünü, düşünce veinançlarını ele vermektedir. Kadının toplumsal alt edilişiçözümlenmeden, daha sonraki erkek egemen toplum kültüründekitemel özellikler doğru anlaşılamaz. Erkekliğin toplumsal kuruluşuakla bile getirilemez. Erkeğin toplumsal kuruluşu anlaşılmadan dadevlet kurumu çözümlenemez. Devletle bağlantılı ‘savaş’ ve ‘iktidar’kültürü doğru tanımlanamaz. Konu üzerinde yoğunca durmamızınnedeni daha sonraki tüm sınıflaşmaların sonucu olarak gelişenkorkunç tanrı-kişilikler ve her türlü sınır, sömürü ve can almalarınagerçek bir açıklık kazandırmaktır. İnsanlığın lanetine -siyasal iktidar,devlet- kutsal paradigmasıyla bakılırsa, insanlık zihniyetinin en kirlikarşıdevrimi gerçekleşmiş olacaktır. Gelişen de bu olmuştur. Bunailerlemenin zorunlu etkeni denilmesi -Marksizm de dahil-karşıdevrimlerin en tehlikelisidir. Tarihin bu açıdan kesinlikle eleştirisüzgecinden geçirilip doğrultulması sağlanmadıkça, yapılacak herdevrim kısa sürede karşıdevrime dönüşmekten kurtulamayacaktır.

Önce kadının, onunla birlikte gençlerin ve çocukların doğaltoplum dünyasının yıkılması, üzerlerinde güce ve yalana (mitoloji)dayalı bir hiyerarşinin kurulması yeni toplumun hakim biçimi halinegelirken, bu süreçle iç içe diğer bir köklü karşıdevrim gelişir: Doğaylaters düşme, tahribe yönelme süreci. Avcı, savaşçı tarzı olmadantoplumun yaşayıp gelişemeyeceği doğru bir varsayım değildir. Etlebeslenmeyen hayvan türleri etle beslenenlerden binlerce kez dahafazladır. Çok az sayıda tür etle beslenir. Doğaya derinliğinebakıldığında, hayvansal yaşam için öncelikle zengin bir bitki örtüsüoluşmaktadır. Hayvansal gelişme bitkisel gelişmenin bir sonucudur.Diyalektik ilişki böyledir. Çünkü ilk hayvanın yiyecek bir hayvanıyoktur. O bitkiyle beslenecektir. Etle beslenmeye bir sapma gözüylebakmak gerekir. Eğer tüm hayvanlar birbirini yeseydi, canlı hayvantürü hiç oluşmazdı. Bu evrim kuralına da aykırı bir gelişmedir.Doğanın esaslı eğilimlerinden her zaman sapmalar çıkar. Amasapmaları esas haline sokarsak, hangi türe ilişkinse o türün soyu kurur.Bu olgunun en çarpıcı ifadesi toplumsal olmamak kaydıyla çiftcinsellik yaşayanlardaki durumdur. Herkes çift cinsel, dolayısıylahomoseks ilişkisinde olursa, insan soyu kendiliğinden kurur. Bu kısa

Page 34: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

34

izah bile avcı ve savaşçılığa dayalı toplumsal gelişmenin çarpıklığınıgayet iyi dile getirmektedir.

Sadece maddi açıdan değil, öldürme kültürünün manevi sonuçlarıçok daha ağırdır. Hayvanları ve hemcinslerini öldürmeyi bir yaşamtarzı -zorunlu savunma dışında- olarak kültürleştiren bir topluluk, artıksavaş makinesini geliştirmek için her türlü alet ve kurumsal düzenigeliştirmeyi temel alacaktır. Devlet en temel güç kurumu olarakhazırlanırken, savaş okları, mızrakları ve baltaları en değerli araçlarolarak icat edilip geliştirilecektir. Doğal ana-toplumdan çıkan ataerkiltoplumun tarihin en tehlikeli sapması olarak gelişmesi, günümüzekadar ki tarihin korkunç öldürme ve sömürme biçimlerinin de özüdür.Bu gelişme, bir kader ve ilerlemenin zorunlu koşulu olması şuradakalsın, tam bir sapma halidir. Aslanın krallığına benzer bir gelişmeoluyor. Yine yılan-fare diyalektiğine benziyor. Daha şimdiden devletteorilerine ‘yılan-fare’ teorisi demek doğruya daha yakın birdeğerlendirmedir. Çoğu erkeğin soyadı Aslandır. Öyle olmak çoközlenir bir husustur. Soruyorum: “Kimi yemek için?”

Bu günlerde çok kıt bilgilerimle ‘Yüzüklerin Efendisi-KralınDönüşü’ serisinin son filminin on bir Oscar ödülü aldığını öğrendim.Filmin özü iktidarı temsilen yüzüğün yok edilmesiymiş. ABD’denbeklenen bir sanallık. Belki de iktidarın maskesi düştüğü için, bir öntedbir ve daha ince küresel uygulamalar için bir beyin yıkamaaşaması. Yeni paradigmaların oluşturulma dönemi. Hazırlıkları olsagerek. Akıllılar; çünkü klasik iktidarın gerçek yüzünün açığa çıkmasıhalinde hiçbir gücünün kalamayacağını çok iyi bilmekteler. Dünyayıyöneten hakim güçler tanrısallıklarının gereğini -her şey bilgileridahilindedir, Kuran’da tanrının bir kıl kadar yakınlığından bahsedilir-yapmayı, kusursuzca geliştirmeyi en temel görevleri sayarlar.

Avcılık ve savaş kültürünün varacağı durak askeri örgütlenmedir.Askeri örgütlenme doğal, etnik toplumun dağılması oranında gelişir.Kadın-ana etrafındaki örgütlenme soy, gen, akraba ön ilişkisinigeliştirirken, askeri örgütlenme bu ilişkiden kopmuş güçlü erkekleriesas alır. Artık bu gücün karşısında hiçbir doğal toplum biçimininkarşı duramayacağı açıktır. Toplumsal ilişkilere toplumsal zor -bunamedeni ilişki de denilmektedir- girmiştir. Belirleyen güç zorunsahipleridir. Böylelikle özel mülkiyetin de yolu açılmaktadır.Mülkiyetin temelinde zorun yatması anlaşılır bir husustur. Zorla ve

Page 35: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

35

kanla ele geçirme benlik duygusunu aşırı güçlendirir. İlişkilerehükmetme olmadan, zor aracı geliştirilip uygulanamaz. Hükmetme isesahip olmayla bağlantılıdır. Hükmetmenin içeriğinde sahip olma birdiyalektik ilişkidir. Sahiplik de tüm mülk düzenlerinin öznesidir. Artıktopluluğa, kadına, çocuğa, gençlere, verimli av ve toplayıcılıkalanlarına mülk gözüyle bakma dönemi açılmaktadır. Güçlü erkekbütün ihtişamıyla ilk çıkışını yapmaktadır. Tanrı-kral olmaya azkalmıştır. Şaman-rahip artık bu yeni sürecin mitolojisini oluşturmakiçin iş başındadır. Yapılması gereken iş, bu yeni oluşumu muhteşembir gelişme olarak hükmedilen insanın zihnine yerleştirmektir.

…Meşruiyet savaşı en az çıplak zor kadar hünerli çaba

gerektirmektedir. İnsanın zihnine öyle bir inanç yerleştirilmeli ki,mutlak bir kanun değerinde olsun. Bütün sosyolojik veriler‘hükmeden tanrı’ kavramına bu süreçte erişildiğini göstermektedir.Doğal topluma eşlik eden ‘totem’ inancında hükmetme ilişkisi yoktur.Klanın simgesi olarak tabusaldır, kutsaldır. Klan yaşamı nasılsasimgesel kavramsallaştırılması da öyle yansıtılmaktadır. Klanörgütlenmesinin hayatı ve kurallarına sımsıkı bağlanmadan yaşamdüşünülmemektedir. Dolayısıyla varlığının en yüksek, en yüceyansıması olarak totem dokunulmaz ve kutsal sayılacaktır. Hürmetedilecek, saygı gösterilecektir. Nesne olarak en yararlı eşya, hayvan vebitkilerden seçilecektir. Doğada klana yaşamsallık veren nesne ne iseona inanılacak ve simgesi sayılacaktır. Böylelikle doğal toplumun dinide doğayla bütünlük arz etmektedir. Bir korku kaynağı değil,güçlendirme unsurudur. Kişilik ve güç kazandırmaktadır.

Yeni toplumda yükseltilen tanrı ise totemi aşacaktır, kamufleedecektir. Dağların doruklarında, denizin diplerinde, göklerde onamekân aranacaktır. Hakim gücü vurgulanacaktır. Yeni doğan efendilersınıfına nasıl da benziyor! Eski Ahit’te -dolayısıyla İncil ve Kuran’da-tanrının bir adı ‘Rab’, efendi anlamındadır. Yeni sınıf kendinitanrısallaştırarak doğmaktadır. Diğer tanrı adlarından en tanınmışolanı olan ‘El’, ‘Elohim’, yücelik anlamına gelip, çöl kabileleriüzerinde yükselen atayı, şeyhi müjdelemektedir. Ataerkilliğindoğuşuyla yeni tanrının doğuşu kutsal kitapların tümünde çarpıcı biriç içeliğe sahiptir. Homeros’un İlyada’sında, HintlilerinRamayana’sında, Finlilerin Kalavela’sında hep böyledir. Zihinlerde

Page 36: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

36

yeni toplumun meşruiyeti sağlanmadan yaşama şansı zordur. Hiçbiryönetilen toplum birimi inandırılmadan uzun süre yönetilemez. Zorunyönetimdeki etkisi anlıktır. Kalıcı inanç sağlamaktadır. Tarihin Sümerörneği bu yönlü eldeki ilk yazılı orijinali içermesi açısındanincelenmesi hayli ilginçtir. Sümerlerdeki tanrı yaratımı harikadır.Özellikle ana-tanrıçalığın yıkılması, ata-tanrının egemen kılınmasıtüm destanlarının özünü teşkil etmektedir. İnanna ile Enki, Marduk ileTiamat’ın mücadelesi baştan sona destanlarını işgal etmektedir. Dahasonraki tüm destanlara ve kutsal kitaplara yansımış bu destanlarınsosyolojik incelenmesi önümüze muazzam bilgiler sunmaktadır. Tarihboşuna Sümerlerden başlatılmıyor. Dinleri, edebiyat destanlarını,hukuku, demokrasiyi, devleti Sümerlerin yazılı tabletlerine dayalıolarak çözümlemek, belki de sosyal bilime çıkış yaptırabilecekdoğruya yakın temel yollardan biridir.

—Sonuç Olarak Ataerkil zihniyetin yaşadığı bu karşıdevrim belki de tarihinyaşadığı en büyük çarpıtma, saptırma girişimidir. İnsan, toplumzihninde öylesine kök salmıştır ki, halen bu etkinin aşılmasınınkenarından bile geçemiyoruz. Halen Sümer rahipleri bize hükmediyor.İcat ettikleri devlet kurumları ve meşruiyet ifadesi olarakkurguladıkları tanrılar göz açtırmamasına bizi yönetmekte; temelgörüş açılarımıza, paradigmalarımıza hakim olmaktadırlar. AlbertEinstein’ın “Alışkanlıkların, geleneklerin gücü, atomu parçalamaktandaha zordur” deyişi en çok da bu ilişkiler için söylenmiş gibidir. Busöylem değil midir ki, halen uygarlığın, devletin doğuş beşiği,Sümerlerin kutsal rahip sarayları zigguratlar yurdunda, Dicle-Fıratarasında, Irak’ta, o icatlardan beri dinmeyen acımasız savaş ve sömürühiçbir insanlık ölçüsüne sığmadan devam ediyor. Demek ki ataerkiltoplum ve devletleşmesi insanlığın hayrına olması şurada kalsın, enbüyük baş belasıymış. Bu yeni araç bazen kartopu, bazen nar topu gibigiderek etrafını yıkarak büyüyecek ve kutsallar kutsalı gezegenimizioturulamaz hale getirecektir. Eski Ahit devletin çıkışını denizdençıkan bir canavara (Leviathan) benzetir. Demek ki Kutsal Kitabın biryanı da büyük doğruyu tespit etmiş. Leviathan’la baş etmek en temelkaygı olarak sürekli vurgulanır. Bu canavar kontrol edilmezse ‘herkesiyer’ der.

Page 37: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

37

Şematik olarak göstermeye çalıştığım bu toplumsal kültürüncoğrafya ve tarihsel temellerini en iyi Zağros-Toros dağ sisteminineteklerinde ve uzantısı ovalarında görmekteyiz. Son buzul dönemininsona eriş tarihi olarak M.Ö 20.000’lerden itibaren gelişim gösterenkadın-ana odaklı doğal toplumun güçlü izlerine ve kalıntılarınayoğunca rastlanmaktadır. Ortaya çıkan heykelciklerde, evcil düzende,dokuma ve el değirmeninde hep kadın izini bulmaktayız. Dil yapısınındişil karakteri, ilk tanrıların tanrıça olması, anaya dayalı doğaltoplumun güçlü izlerini taşımaktadır.

M.Ö 4.000’lerde ataerkil otoritenin gelişmesini hızlandırdığıgözlemlenmektedir. Yeni toplumdaki askeri maiyetler güç kazanmışolup, yoğun kabile çatışmaları, imha ve boyun eğdirmelerin izleriniyoğunca görüyoruz. Aşiretlerin halen varlığını sürdürmesi bu döneminne denli çetin geçtiğine tanıklık etmektedir. Ataerkillik oraya yayılıpsınıflaşma ve devletleşmeyi doğurmaktadır. M.Ö 3.000’ler sitedevletin tarihte ilk doğuşuna tanıklık etmektedir. En parlak örneğiUruk sitesidir. Gılgameş Destanı özünde Uruk sitesinin kuruluşdestanıdır. Denebilir ki, tarihin en büyük devrimi bu site kültürününçerçevesinde yaşanmıştır. İnanna-Enki kurgusu kadın-ana toplumuylaataerkil toplumun çekişmesini görkemli bir şiir diliyle yansıtmaktadır.Gılgameş Destanı kahramanlık çağının her toplumda görülenörneğinin şahane ve ilk orijinal yapısını dile getirmektedir. İlk şehir-barbar çatışmasını da burada görmekteyiz. Kadın hala yenilmişolmaktan uzaktır. Ama güçlü erkek, askeri maiyeti ile artık toplumüzerinde hükümranlığa adım adım alıştırılmaktadır. İdeolojikkurgusuyla, dinsel kurumlarıyla ve ilk hanedanlık ve saraylarıylauygar toplumun şafağı atmaktadır.

Page 38: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

38

C- DEVLETÇİ TOPLUM - KÖLE TOPLUMUN OLUŞUMU

Hiyerarşik toplum, doğal toplumla sınıf temeline dayalı devletçitoplum arasında ara halkayı oluşturmaktadır. Otoritenin şahsi niteliği,askeri maiyetin kişiyle sınırlı olması dönemin tipik özelliğidir.Otoritenin kurumlaşması niteliksel bir dönüşümü ifade eder. Devletesas olarak kurumlaşarak süreklilik kazanan otoritedir. Tarihte belkide en tehlikeli araç devlet kurumu iken, hala en az anlaşılan olguözelliğini de korumaktadır. Bunda içerdiği kültür ve ifa ettiğiçıkarların çeşitliliği esaslı rol oynamaktadır. Hakkında söylenen veyazılan her şey devleti daha da sırlaştırmakta ve anlam güçsüzlüğünekatkı yapmaktadır. Devleti sadece bir zor aracı olarak görmek nekadar yanılgıysa, kutsal bir otorite olarak kavramsallaştırmak da odenli olup biteni gizlemeye hizmet etmektedir. Devlet tahlilleri sosyalbilimin halen altında çıkamadığı en temel konusunu teşkil etmektedir.Kapsamlı devlet çözümlemesine ulaşmadan, hiçbir sosyal olgu vesoruna çözümleyici yaklaşmak mümkün değildir. Bu çözümlemedebir kanım olarak göstereceğim ki, Lenin gibi bir devrimcinin bile entemel yanlışlığı devlet çözümlemesinde yatmaktadır.

Devlet olgusunu yeterlice tanımlayabilmek için bu çözümlemedeortaya konulanlar gayet sınırlıdır. Biraz daha zenginleştirmek gerekir.Sümer örneğini, orijinal olması ve yazılı belgelerinin bize kadarerişmesi nedeniyle hep göz önünde tutmak durumundayız. Devletkurumunu ve fikrini tanımlarken, bir kurulup bir yıkılan, yerine yenisikurulan anlayışları terk etmek gerekir. Yine çok farklı biçimlerine veyer aldığı topluluklar arasındaki mesafeye bakıp çok sayıda devlettenbahsetme anlayışı da ciddi sakıncalar taşır. Devleti toplum içindetoplum veya birinci toplum içinde ikinci toplum, diğer bir deyişle alttoplumun üst toplumu olarak genel bir kavramlaştırmaya tabi tutmak

Page 39: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

39

yararlı olabilir. İkinci yararlı bir yaklaşım, devleti kavram ve kurumolarak alt toplum üzerinde parçalanma ve sürekliliği olan bir olguolarak değerlendirmek tarzında olabilir. Tamamlayıcı diğer biryaklaşım, herhangi bir otorite değil, temelde askeri-siyasi bir otoriteolarak algılanması daha gerçekçidir. Çeşitli din, felsefe ve bilimadamlarının devlet tarifleri bakış ve çıkar tarzlarıyla bağlantılıolduğundan objektiflikten hayli uzaktır. Ayrıca hep bir yanına önemverirler. Çıkarlarına zarar verdiğinde de lanetleme gibi ağır birsübjektivizme düşüp olgusal gerçekliği bir yana bırakabilirler.Devrimcilerin yaklaşımı ise yıkarken çok kötü, kurarken çok iyi gibibir ahlaki yararlanmacı anlayışa oldukça açıktır. Devlet olgusu öylebir toplumsal araçtır ki, bizzat sorumlu kurucusu, filozofu olmayan,dayanılmaz iktidar cazibesine sürüklenip sahip olmaya çalışanıkendinden geçirerek ya ilahlaşmaya ya da imhaya götüren özelliklerihep gösterir.

—Devlet Kurumlaşmasında Sümerlerin Rolü Sümer köleci uygarlığı, halkların Verimli Hilal’de yaklaşık 10bin yıllık süre içinde geliştirdiği neolitik toplumun değerleri üzerindeyükselmiştir. Bazen ticaret, bazen şiddetle ve çoğunlukla kendiverimli sistemini ikna ederek neolitik teknolojiyi ve bilimi tümüylekendisine mal ettiği gibi, zanaat ve meslek kolları halindekurumlaştırarak kendi varlığı için olağanüstü bir zenginliğe ve verimedönüştürmüştür. Çağımızın ABD emperyalizminin halklara karşıtutumunda olduğu gibi, neolitik toplumu oluşturan halklar ve etnikgruplar da Sümer köleci uygarlığının bu yükselişi karşısında çakılıpkalmışlardır. Sümer emperyalizmi, özellikle Asur döneminde halklarıöyle alt üst etmiş ve yerlerinden atmıştır ki, Ortadoğu ve tüm dünyadaetkisi halen yaşanmaktadır. Bir yandan yere çakma, kazığa çakılma,diğer yandan dağıtma bir terör ve soykırım yöntemi haline getirilipinsanlığın belleğinde silinmez izler bırakmıştır. Sınıflı toplumdasömürü ve hakimiyetin insan türü üstünde bu ilk planlı ve sistemliyürütülmesi, günümüze kadar yetkinleşerek sürüp gelmiştir. Eğerçağımızda da planlı ve sistemli insan kırımı teknik gelişmeyle orantılıolarak daha da büyüyerek yürütülüyorsa, bu durum toplumunhafızasına bir gen olarak yerleşmiş olan bu ilk uygarlık pratiğinederinliğine bağlı olmasından ileri gelmektedir. Canlı türün, insanın

Page 40: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

40

genleri nasıl oluşup benzer örneklere yol açıyorsa, toplumsal hafızanında oluşan genleri vardır ve daha sonraki toplumlara yerleşerek benzeretkilere yol açarlar. Toplumun hakim ve sömürücü kesimi sürekli şişipbir fazlalığa yol açarken, sömürülen ve yönetilen kesimlerzayıflayarak hep bir eksikliği yaşarlar. İnsan türündeki zalimliğin vesömürünün diyalektiği bir kurulmaya görsün, bu çarkın durdurulmasıhenüz mümkün olamamaktadır. İnsanlık atomu parçalıyor, ama buçarkı parçalamaktan hala uzaktır. Toplum için hem fazlalık hemeksiklik aslında gereksizdir. İkisi olmadan toplum daha dengeli vemutlu olabilecektir.

Devletin sınıflı toplumun özeti ve kimliği olarak Sümer’dedoğuşu gerçekten olağanüstü ve muhteşemdir. Bu öyle bir araçtır ki,gerçekleştirmediği bir hayal yok gibidir ve halen devletin ağır basanyanı böyle görülür. “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” deyişi çarpıcıdır;devletli adam, devletli ulus, kendini Allah’tan her hakkın doğal sahibigibi görür ki, anlamı bu kadar derindedir.

Devletin bu gücü nereden aldığını ortaya koyan Sümer örneği, ilkve taze olduğu için uygarlığın çözümlenmesinin en uygun aracınıvermektedir. Bir defa hem bireye ve çoğunlukla birlikte anıldığı etnikgruba, hem de devlet dışı kalmış tüm toplum kesimlerine karşıolağanüstü ve kıyaslanmaz bir güçlenme söz konusudur. Bu güçsürekli yetkinleştirilecektir. Sümer rahiplerinin devletin oluşumundakihem çok kurnazca hem de ustaca ideolojik buluşları toplumunzihniyetini oluşturup, bu zihniyetle devlete göksel düzenin yerdekişekillenmesi olarak bakmaları harikuladedir. Zaten söylence (mitoloji)ve tanrı bilimlerinin ana amacı, kutsal ve ebedi bir sınıflı toplumundoğuşunu doğanın düzeni diye egemen kılmaktır. Tanrı otoriteleri,aslında yeni yükselen krallık hanedanlığıdır. Ama bunu doğrudansöylemeleri ve topluma açıktan sunmaları inandırıcılığınısağlayamayacağı gibi, kuruluş ve sürdürülmesini de mümkün kılmaz.Devlet önce ideolojide kurulmak ve kazanılmak durumundadır.İdeolojik kazandırmayla neolitik toplumun teknolojisi artı ürünsınırında birleştirildiğinde devlet doğuyor. Birincisinin sağlanmasıylaikincisi elde ediliyor; ikisi birleştirildiğinde, o döneme kadargörülmemiş verime yol açıyor.Sümer tapınağının devletin ana rahmini teşkil ettiği çok açıktır. Yanidaha sonra iddia edildiği gibi devlet usun, insan aklının bilimsel

Page 41: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

41

ifadesi değil, teolojik, dogmatik ifadesidir. Yeni ve yalın bir tanımsunuyorum: Uygarlık ve onun özü olarak devlet, sınıflaşmanın ilkelaşamasında bilimsel düşüncenin oluşmadığı dogmatik kavrayışınteolojik ifadesidir. Temelinde bilim değil, inanç dogması yatmaktadır.Belki de bu anlamda en çağdışı araç devletin kendisidir; onunözellikle halklaşamayan klasik biçimleridir.

Devlet ile tanrı, merkeziyetçiliği aşırı gelişmiş devletle tek tanrıdüşüncesi ve inancı arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Tanrıyı ne kadargüçlü, tüm sıfatların -ki, bunlar uygarlığın temel özellikleridir- sahibi,ulaşılmaz ve anlaşılmaz kılarsanız, devleti ve içine gizlendiği uygarlıkmaskelerini o denli güçlü, korkutucu, anlaşılamaz ve ulaşılamazkılmış olursunuz. Bu hususlar aynı zamanda kralların özellikleridir.Kral eğitiminin özü, bu özellikleri kazandırmaktır. Tanrınıntemsilcisine bu yaraşır, bu gerekir. Sınıflı toplumdan önce totem,temsil ettiği topluluğun özet kimliği, bir nevi soyadıydı. Toplumunsömürücü karakteri olmadığı için, bunların öyle ürkütücü bir yanlarıyoktu. Tanrı da değillerdi. Ne zamanki kabile şeflerinin sömürücükarakterleri gelişir, totemin de yavaş yavaş tanrısal yüceliğetırmandığı görülür; yeryüzünden gökyüzüne yer değiştirir. Yakın,dokunulur, korkulmaz sıfatlarından soyulur; uzak, ulaşılmaz, ürkütücüsıfatlar kazanır. Toplumda sınıflaşmanın ihaneti de özüne karşı böylebaşlar. Hiçbir ideoloji, Sümer mitolojisi kadar insan üzerinde bu denlietkili olma şansına kavuşmamıştır. Sümerlerin bu mitolojileri nasıloluşturup teoloji haline getirdiklerine, buna bağlı olarak bir devlet veideoloji olarak düzenleyip nasıl daha sonraki tüm dinsel ve felsefiakımların, dolayısıyla bilimlerin dayanağı ve başlangıç kaynağıyaptıklarına şaşırmamak işten bile değildir.

Sümer uygarlığını incelediğimizde, bir olgu daha çözümlenmesinivazgeçilmez kılıyor. Mitoloji ve ondan kaynaklanan tanrıbilim -Grekçe teoloji, Arapça ilahiyat- tahlili, en az Karl Marks’ın devlet vepara tahlilleri kadar önemlidir. Marks’ın teorisi bilimselliğe değerlikatkılarda bulunmuştur. Ama bana öyle geliyor ki, Marks’ın devletinkökenindeki ideolojik gücü basit bir yansıma olarak değerlendirmesi,teorisinin en ciddi eksik ve o denli de tehlikeli yanıdır. Çok sıradan vebasitmiş gibi dine “toplumun afyonudur” deyip geçmesi, bir türlübaşarıya gidememesinin de temel nedenlerinden biridir. Bana göre enaz ‘Para’ ve ‘Devlet’ tahlili kadar, bir ‘İlahiyat’ tahliline ihtiyaç vardır.

Page 42: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

42

Sümer gerçeği bunu çok çarpıcı göstermektedir. Sümer uygarlığınıçözmek için mutlaka onun ilahiyatını çözümleyeceksiniz. Tanrıbilim,Sümerlerin sınıf mücadelelerinin bilimidir. Kavram ve kuramlarıylatanrıbilimin toplumsal izdüşümlerini tahlil etmeden, Sümerideolojisini, dolayısıyla ona dayanan tüm antik dünyayı çözemezsiniz.Tek tanrılı dinleri çözemezseniz, klasik ve Ortaçağların, hattagünümüz toplumlarının zihniyet ve edebiyat yapılarını çözemezsiniz.Tüm toplumların zihniyetlerinde ilahiyatın imzası vardır. Bu imzayıdeşifre edip kazımadan, bilimsel temellerde pozitif toplumukuramazsınız. Daha sonra kapsamlı incelemeyi düşündüğüm ‘reelsosyalizmin’ en büyük eksiği ve hatası, toplumun tarihsel ve ideolojikalanının yanından bile geçememesi ve devlet tahlillerindeki tekyanlılıktır. Sadece para ve sermaye çözümlemesiyle toplumsalgerçeklik tam izah edilemeyeceği gibi, tersine bu çokça eleştirdiğiidealizmin değişik bir biçiminin kucağına düşmesine yol açar. Tıpkı‘reel sosyalizmin’ sermayenin kucağına kendiliğinden teslim olmasıgibi. Eksikli Marksist düşüncenin buraya götürmesinin, izah etmeyeçalıştığımız nedenlerden dolayı kaçınılmaz olduğu görülüyor.

Sümerlerin çeşitli derecelerde insanı kurban etme ibadetleri veinanışları köleliğin ideolojik gücüyle yakından bağlantılıdır. Egemensömürücü sınıflaşmanın tüm uygarlık tarihi boyunca uyanan insan aklıve iradesi karşısında sürekli gerekli olan yenilenmeyi, revizyonuyaparak sürdürdüğü şey bu ideolojik egemenliktir. Zincir bir an bilekoparılmamış, sürekli yenilenerek güçlendirilmiştir. Sümer devletaygıtı bunun en saf ve inanılan aracı iken, daha sonraki egemenlerinkendileri inanmadıkları halde alt tabakalar için inandırıcı kılınansayısız ideolojik egemenlik biçimleriyle düzeni sürekliyetkinleştirmeleri söz konusudur. İnsanlık günümüze kadar düşünceve irade beyan etme özgürlüğü için çok büyük çabalar harcamışsa da,köleliğin bu biçiminin egemenliği kırılmaktan çok uzaktır. Tersine,daha inandırıcı kılan ve pekiştiren eğitsel kurumlarla genelleştirme,kalıcı kılma çabalarıyla yetkinleştirilmiştir. Modern teknolojiylegenlere kadar hükmetme gücünü yakalaması söz konusudur. Sümersomutunda daha çok kolektif tapınak köleliği biçiminde gelişimgösteriyor. Roma ve Atina’da ise, daha çok özel kölelik egemendir.

İdeolojik yaratım ve kurumlaşmalar insanoğlunun zihniyetyapısının değişiminde ve gelişiminde en önemli yere sahiptir.

Page 43: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

43

Sümerlerin mitolojik yaratımları ve ibadet biçimleri, toplumun alt veüstyapı kurumlarının işleyişinde benzin ve yağlama rolünüoynamaktadırlar. Sümer yönetici eliti, özellikle rahipler sınıfı,döneminin çarklarını döndürecek ideolojik tasarıları ve toplumabenimsetme biçimlerini yaratmadan, oluşturulan sınıflı toplumu vedevleti yönetip sürekliliğini sağlayamayacağının tam bilincindedir.Neolitik toplumun, basit tarım ve hayvancılığa dayalı köy toplumununsoy örgütlenmesi ve yönetimi de basit olup, karmaşık düşünce veyönetim kurum ve kurallarına pek ihtiyaç göstermez. Zengin birmitoloji kaynağına gereksinim fazla gelişmemiştir.

İdeolojinin ilahiyat biçiminin gücü paradan daha az olmadığı gibi,devlet gücünden de az değildir. Kaldı ki, üçü de iç içedir, birbirininiçine sızmıştır. Belki de tarihte hiçbir üçlü bu kadar iç içe sızıp enbüyük gücü teşkil etme imkânına sahip değildir. Bu biraz da “baba,kutsal ruh ve oğul” ilişkisine benziyor. Benziyor değil, oluşum tarzlarıaynıdır. Birisi giderek maddileşirken, diğeri manevileşiyor. İşte buüçlü Sümer’de birbirine yapışıktır. Bir üçlüden birinden dünya gücü,diğerinden ahiret gücü doğuyor. Çok ilkeldir dediğimiz Sümerler busafsataya inanmıyorlar; onları yarattıklarını çok iyi biliyor ve nasıl işeyaradıklarını da çok iyi anlıyorlar. Tuhaftır ama en yobazı ve softasıgünümüzün bilimi ve bilim adamları oluyor. Nasıl Sümer insanıgünümüz biliminden uzaksa, günümüzün bilimli insanı da Sümerilahiyatından o kadar uzaktır. Burada softalık izafidir. Gerçeklik heriki taraftadır. Arayıp bulmaktan ve yerli yerine oturtmaktan başkaçıkış yolu gözükmüyor. Oğul nasıl anasız tanımlanamazsa, bilim deilahiyatsız tanımlanamaz.

Burada ilahiyata bir çağrı yoktur. Dogmatik düzenlerinmilyonlarca kurbanlarını önleyememekten sorumlu olan bilim,ilahiyat çözümlenmesini, dolayısıyla devlet ve uygarlıkçözümlenmesini birlikte yapmadığı için, kendi büyüsü kurbanı olanbüyücünün durumuna düşmüştür. Bilime dayalı olduğunu iddia edençağdaş toplum ideologları, ancak ilahiyat-devlet-para üçlüsünün iç içegeçmiş tüm etkileyici yanlarını dengeli ve özünde yattığı gibi tahliledip buna göre toplum projelerini oluştururlarsa, belki amaçlarınaulaşır ve kendilerini büyülerinin yıkıcı etkilerinden kurtarırlar.

Sümer ideolojik tasarımları bugün bile hayranlık ve şaşkınlıkuyandırmaktadır. Tanrıbilimi (teoloji) ve edebiyatın temelini oluşturan

Page 44: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

44

mitolojik yapılarının uygarlık tarihinin ideolojik yapısını en çoketkileyen tasarımlar olduğu, araştırmalar geliştikçe daha iyianlaşılmakta ve teslim edilmektedir. Tüm dogmaların temelinde deSümer düşünce yapısı önemli bir yer işgal etmektedir. Bu anlamdaSümeroloji, önemi artan bir tarih dalı durumundadır. Düşüncebiçiminin dogmatik yapısı, diyalektik dönüşüme oldukça açık vezengin bir yaratım kaynağıdır.

…Sümer rahibinin devlet benzeri kurumlaşmaya giderken, yaptıkları

devleti anlamak açısından bizlere belki de en gerçekçi bilgilerivermektedir. Önce ziggurat adlı tapınağını kurmakta, onu göğe doğruyükseltmekte, üst katı tanrıya alt katı kullarına adamaktadır. Arabölmeleri orta sınıf temsilcilerine açmaktadır. Tapınağın etrafındakievler, araziler bir eki durumundadır. Üretim teknolojilerini tapınağınbir bölümünde depolar. Verimli üretimin hesaplarını özenle yapar.Açık ki, bu kuruluş yeni bir toplumdur. Hem de daha öncekihiyerarşik ve doğal toplumun unsurlarının bir özeti gibidir. Hem butoplumların hem de yeni toplumun kuruluşunda yararlı olabilecekparçalarını alır; yararlı olmayan, engel teşkil eden parçalarını isedışlar. Tam kutsal bir toplum mühendisi gibi çalışıyor. Aracıkurduktan sonra başlangıçta herkes memnundur. Bayram hali sözkonusudur. Büyük çark kurulmuştur; Dicle-Fırat sularıyla adetadöndürülerek tarihte ilk defa en bol ürünü yaratmaktadır. İnsanlık içinbundan daha büyük bayram mı olur? En büyük tanrısallık budüzenleme değil de nedir?

Şüphesiz bu kuruluşun esas gıdasını Zağros-Toros eteklerindekişahane kuruluş, neolitik doğal toplum vermektedir. Üretim araçları,bitki, hayvan türleri binlerce yıl oralarda ana-kadın toplumu tarafındankültür haline getirilmiştir. Rahibin mahareti, bunlardan üst bir toplumyaratacak biçimde yeniden düzenleyip verimli aşağı Dicle-Fırathavzasında sulama tekniğiyle yeni üretim tarzını başarmasındayatmaktadır. Tarihin müthiş icadı özünde böyledir. Daha sonrakisüreçler binaya yeni katlar ilave etmek veya yeni temeller üzerindetekrarlamaktır.

Bu üst toplumun mekânı kent olmaktadır. Medeni, sivil, uygartoplum da denilen bu mekân insanlığın zihniyetinde olduğu kadarmaddi üretim yapısında da büyük devrimci değişiklikler

Page 45: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

45

getirmektedir. Daha doğrusu, doğal topluma göre büyük birkarşıdevrimin temelini teşkil etmektedir. Kent-devlet zihniyeti henüzçözümlenmiş olmaktan uzaktır. Akıl düzenini, yazıyı, birçok zanaatı,sanatı geliştirmiştir. Ancak ne pahasına? Kent devrimi mi, karşıdevrimmi yargısı, üzerinde kapsamlı düşünmeyi gerektirecek kadar öneminihalen korumaktadır. Unutmamak gerekir ki, başta büyük tek tanrılıdinler olmak üzere birçok tarihi çıkış, bu yapılanmaya karşıgeliştirilmiştir. İnsan soyunu içine soktuğu cendere cennetten çokcehenneme benzemektedir. Daha doğrusu çok azına cennet, eziciçoğunluğa cehennem yaşamı getirdiği, günümüze kadar ki örnekleriaçıklayıcı niteliktedir. Kent-devlet toplumu her bakımdan hakimiyet,mülkiyet, baskı davet eden bir içeriğe sahiptir. Doğal toplum insanınıbu düzene alıştırmak kolay olmamıştır. Bir yandan tüm kentinsanlarının zihnine korkutucu tanrılarla hükmetmek, diğer yandankadını baştan çıkarıcı bir araç halinde sunmak -ilk fahişelik- busistemin olmazsa olmazlarıdır. Kulluğu benimsetmek günlük denetimkadar ancak bu köklü kurumlarla mümkün olmaktadır. İki kurum daköklü afyonlama özelliklerini taşırlar.

Kent-devlet toplumunun bu ilk orijinali etrafında oluşan zihniyetyapısıyla üretim yapısı daha sonraki süreçte ve tüm alanlarda sürekliyetkinleştirilmiştir. Sümer’de doğup kaybolmamıştır. Zincirlemehalkalar halinde günümüze kadar erişen yapıdır, zihniyetidir. Mısır,Hitit ve Yunan sitelerindeki örnekler bu orijinalin biraz daha değişikversiyonlarıdır. Bu üçlü yapının ilk halka olarak Sümer orijini esasaldıkları tarihsel belgelerle gittikçe kanıtlanmaktadır. Bu üçlühalkadan sonraki ilaveler ise Çin, Hint ve Roma halkaları olarakevrenselliğe ulaşacaktır. Amacımız tarih yazma olmadığı için busüreçleri işlemeyeceğiz. Kanıtlamak istediğimiz, devletin tekliği vesürekliliğidir. Varlık anlamında teklik, zaman bakımından süreklilikdevlette çok etkindir. Tekrarlamalara ayrı ayrı devlet kuruluşu demekfazla çözümleyici değildir. Aynı özü tekrar tekrar çözmek anlamıgeliştirmez. Sadece tekrarlar.

Page 46: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

46

—Zor Aracı Olan Devletin Gelişimi Bir Zorunluluk Muydu?

Sümer örneği yakından incelendiğinde, devlet toplumunda dahabaşlangıçtan itibaren iki işlevin iç içe geçtiği görülmektedir: Birincisibaskı, otorite aracı olarak devlet; ikincisi, tüm siteyi besleyen kamusalüretim düzeni olarak devlet. Bu çifte niteliği devletin temel çelişkisiolarak insanları hep meşgul edecektir. Ne onunla olunur, ne olunmaz.Baskı, tahakküm aracı olarak tahammülü en güç kurumdur. Fakatkamusal güvenlik ve üretim aracı olarak vazgeçilmez bir araçtır.Burada temel sorun daha başlangıcından beri kamusal -toplumunortak yararı- güvenlik ve üretimin baskı ve otoriteyi gerektiripgerektirmediğidir. Devlet olmadan toplumun ortak güvenlik veüretimi mümkün değil mi? Mümkünse, o zaman zor aygıtı olarakdevlete gerek yoktur. Sorunun can alıcı noktası burasıdır. Devletadeta iyi bir yiyeceğin içine bir miktar uyuşturucu koyarakbüyük çıkar aracına dönüştürülmüş bir kurum halinegetirilmiştir. Rahip devlet düzeninin inceliği, bu ayrımı örtbas edereksömürücü parazit bir kesimin ortaya çıkmasına yol açmasındadır.Bakunin gibi devleti mutlak bir ‘kötülük’ olarak gören bir anarşistteorisyen bile, buna zorunlu, gerekli kötülük diyebilmiştir. Marksizmde gerekli bir aşama olarak değerlendirmiştir. Oysa …. baskı, zor aracıolarak devlet ne zorunlu bir ilerleme aracı, ne de zorunlu birkötülüktür. Baştan beri bela, gereksiz, hiç zorunlu olmayan, giderektam bir soyguncu çeteye dönüşen bir araçtır. Bu yönüyle devletindoğduğu ilk günden itibaren kesilip atılması, teşhir ve tecrit edilmesigereken toplumsal bir ur olarak değerlendirilmesi en doğru tanımdır.Toplumun ortak güvenlik ve üretim aracı olarak değerlendirilmesi,klasik anlamda devlet denilmeyecek bir toplumsal araç olaraktanımlanması daha doğru bir yaklaşımdır. İlerideki bölümde dahakapsamlı tanımlayıp açımlayacağımız gibi, bu tarz toplumsal oluşuma‘demokrasi’ demek daha uygun ve gerçekçi olacaktır.

Tahakkümcü zor aygıtına devrimci içerik sığdırmak aslanadevrimci rol vermekten farksızdır. Devlet tanımını bir yanıyla buyönlü geliştirirken, toplumsal biçimlenişler üzerindeki etkilerini inkâretmek anarşizme götürür. Devlet her iki yönüyle bir olgudur ve son

Page 47: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

47

sözü söylemede hep belirleyici olmuştur. Bu yönlerini ortayakoymadan çok eksik bir tanımlamaya yol açarız. Yapmayaçalışmamız gereken, devlet iktidarının gereksiz yanlarıyla gerekliyanlarını ayrıştırmak olmalıdır. Ne gerekli zorunlu kötülük, ne kutsalyüce varlık olarak bu olguya yaklaşamayız. İnsan anlığındaki enbüyük yanlışlıklar bu yönlü tek yanlı yaklaşımlarla yakındanbağlantılıdır.

Devletin temel özelliği aynı kalmıştır derken, biçim değişikliğineuğramadığını söylemek istemediğimiz açıktır. Bilakis öz aynılığıbiçim değişikliğini zorunlu kılmaktadır ki, her olguda bu diyalektikilke geçerlidir.

Demokrasinin prototipini doğal toplumdaki yararlı hiyerarşidegörmek mümkündür. Birikime ve mülkiyete dayanmayan topluluğunortak güvenliğini, yönetimini sağlayan gerek ana-kadın gerek yaşlı-tecrübeli erkek son derece gerekli ve yararlı temel öğelerdir.Topluluğun bu öğelere gönüllü saygınlığı yüksektir. Fakat bu durumistismar edilip gönüllü bağımlılık otoriteye, yararlılık çıkaradönüşünce, toplum üzerinde her zaman gereksiz zor aygıtı ortayaçıkmaktadır. Zor aygıtının kendini ortak güvenlik ve kolektif üretimyöntemleriyle gizlemesi, tüm sömürücü ve baskıcı sistemlerin özünüteşkil etmektedir. İcat edilen en uğursuz oluşum budur. Bu öylesinebir icattır ki, daha sonra geliştirilecek tüm kölelik biçimleri, korkutucumitolojik ve dinsel formları, sistemli imhaları ve talanları, yakıp yoketmeleri beraberinde getirecektir.

Marksizm bu sürecin doğuşunu izah ederken, eski geri toplumunbağrından ileri bir toplumun doğuşu biçiminde ‘zor’a ebelik rolüvermektedir. Hepimizin paylaştığı bu yaklaşım tüm devlet-devrim,demokrasi anlayışımızı ve örgüt-eylem uygulamalarımızı kökündensakatlamaktadır. Bir özeleştiri cümlesi olarak bu yaklaşımı aşmak,sanırım şimdiye kadar bu kapsamda hiçbir özgürlük ve eşitlik akımınanasip olmamıştır. Halklar, ezilenler adına kurgulanan her ekol, tarikat,kurulan devletler, siyasal hareketler bu sakat anlayış nedeniyle tamtersi sonuçlara yol açmaktan kurtulamamışlardır.

Tahakküm aracı olarak devlet geleneği gerçekten Leviathanbenzetmesinden de anlaşılacağı gibi kana, sömürüye doymayan bircanavardır. Her hücresi kanla beslenen bir varlıktır. Birçok örnektegöreceğiz ki, bu canavar, kendine sahip gibi görünen kişiler de dahil,

Page 48: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

48

en değerli varlıklarını gözünü kırpmadan imha etmekte, kurbanvermekte, toplumun tüm ahlaki geleneklerini silindir gibi ezipgeçmekte tereddüt uyandırmamaktadır. Bir Osmanlı sultanı ‘devletinselameti’ adına on yedi kardeşini bir gecede boğarken, bu araca sahipolanın bağlı olduğu kuralın gereğini yaptığını iyi bilmektedir. TümRoma tarihi, İran tarihi, keyfi zor aracı olarak devlet tarihleri sayısızvahşet örneklerini kamuflaj ideolojileri sayesinde sergilemeyi görevbileceklerdir.

—Devletçi Paradigmanın Zihniyet YapısıDevlet olgusunun şekillendirdiği zihniyet ve sosyal

kurumlaşmaları derinde incelemek büyük önem taşımaktadır.Zihniyetin doğaya yabancılaşması, akla hayale sığmayansınıflaştırmalar, özel birçok örgütler, askeri kurumlaşma hep bu zoraygıtının icatlarıdır. Çalışmayı tamamen hor gören, ganimet ve talanıyücelten bir kültürden tutalım, sürekli istediklerini yapmayı emredenbir tanrı anlayışından, sahte cennet ve cehennem ütopyalarına kadaruzanan bir parazitler dünyası, en yüce sultan, kayser, şah, raca,imparatorlar olarak tanrı katına yüceltilmişlerdir. Bin yıllardır olukoluk akıttıkları kan hep bu özü olmayan yücelikler adına olmuştur.

Devleti en uzun süreli ve derinleştiği köleci toplumda gözlemekbilgilerimizi daha da zenginleştirecektir. En saf haliyle kölecidevletleri ilk Sümer ve Mısır toplumunda görmekteyiz. Sümer veMısır köleci devlet formu toplumsal gelişmenin zihniyet, sosyal veekonomik kurumlaşma tarzlarına köklü değişiklikleri yerleştirmiştir.Doğal toplumun zihniyet dünyası canlı bir doğa anlayışına dayanır.Her doğa olgusunun bir ruhu var sayılır. Ruhlar canlılığı sağlayanözellik olarak düşünülür. Totemik din anlayışlarında kendilerindenfarklı, hükmeden dışardan bir tanrı anlayışı henüz gelişmemiştir.Doğanın ruhlarıyla, yani kuvvetleriyle anlaşmaya büyük özengösterilir. Ters düşmek ölümle eştir. Doğaya temel bakış açısı buolunca, olağanüstü uyum gereği ortaya çıkar. Ekolojinin en temelilkesine göre yaşamla karşı karşıyayız. Toplumsal yaşamın doğagüçlerine ters düşmesi en çok sakınılan konudur. Din ve ahlaklarınıgeliştirirken gözetilecek temel ilke çevreyle, doğa güçleriyle bu uyumilkesidir. Yaşamın bu ilkesi o kadar derinliğine zihinlere yerleşmiştirki, bir din ve ahlak geleneği olarak başköşeye oturtulur. Aslında bu

Page 49: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

49

doğal yaşamın genel bir akış ilkesinin insan toplumuna yerleşimidir.Çevresini esas almayan hiçbir oluş yoktur. Kısa süreli sapmalar daakışla birlikte yeni iç ve dış koşullar altında süreçle bütünleşir; aksihalde tümüyle sistem dışı kalarak varoluşlarını yitirirler. Ekolojiilkesinin insan toplumundaki önemi doğanın bu temel öznelliğindenileri gelir.

Köleci devletçi toplumun oluşumu bu hayati ilkeden ciddi birsapmaya yol açar. Çevre, ekolojik sorunun oluşumunun bu yönlüoluşan toplumla, uygarlık başlangıcıyla sıkı bir bağı vardır. Sınıflıtoplum uygarlığı doğayla çelişen toplumdur. Bu olgusal sorununtemel nedeni, yeni toplumun köklü bir karşıdevrimle oluşan kölecizihniyet dünyası-paradigmasıyla ilgilidir. Doğal toplumda tümtopluluk üyeleri yaşam bütünlüğünde organik olarak yer alırlar.Herkes toplumun dürüst, içten bir parçasıdır. İnanç ve duyuşlarıortaktır. Yalan ve aldatmaca kavramları hiç gelişmemiştir. Doğaylaadeta aynı çocukça dili konuşur gibidirler. Doğaya hükmetmek, kötükullanmak, yeni geliştirdikleri toplum yasaları olarak ahlak vedinlerine karşı en büyük günah -tabu- ve kötülüktür. Yeni kölecidevlet toplumunda tersyüz olan, bu temel dini ve ahlaki anlayıştır.Toplumsal meşruiyetin sağlanması zor kadar yalana da ihtiyaçgöstermektedir. Yalnız zorla köleci sistemin yürütülmesi olanaksızdır.Toplumu köklü inançlara bağlamadan sistemi sürdüremezsiniz.

İşte Sümer ve Mısır rahiplerinin tüm tarihi kaplayan ve halenetkisini sürdüren en temel ideolojik buluşları bu tarihsel evrededevreye girmektedir. Yarattıkları yeni kavramlarla kurguladıklarımitolojik düşünme tarzı sistem için en temel meşruiyet -kabul etme-dayanağı olur. Bu mitolojilerin -mitoloji, Yunanca söylence, efsaneanlamındadır- en temel özelliği, doğal olayların üstüne çıkardıklarıyeni tanrılar dünyasıdır. En, Enlil, Ra ilk tanrılar olarak yeni yükselenefendiler -Rablar- dünyasını mükemmel biçimde yüceltip gizlerler.Oluşan köleci sınıf hükümranlığı tanrılaşmayla iç içedir. Yeniefendiler nasıl çalışmadan sadece hükümranlıkla misli görülmemiş birtaht-saraylı yaşam sahibi iseler, kurgusal simgeleri olarak tanrıları daöylesine tüm doğa güçleri üzerine oturturlar. Toplumsal hakimiyetdoğasal hakimiyete yansıtılmıştır. Doğal ruhçuluk dini üzerineemreden tanrılar dini egemen kılınmıştır. Doğal süreçleri ruhlarla izah

Page 50: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

50

etmek yerine tanrılarla izah etme süreci en köklü zihniyet değişimioluyor.

Buna devrim değil, karşıdevrim dememin anlaşılır nedenleri var.Çünkü tarihte en tehlikeli, olumsuz bir süreci başlatma özelliğinesahiptir. Konuyu biraz derinliğine açmakta hayati yarar var. Canlıdoğa anlayışı günümüz bilim çevrelerinde de en çok tartışılan birkonudur. Kuantum fiziğini tanımlarken kısaca değinmiştik. Gerçekten,doğal toplumdaki gibi olmasa da, her doğal olgunun bir öznelliği -içinde hareket ettiği yasası, anlam düzeyi- olduğu kabul gören endevrimci görüşlerden biridir. Maddileşmiş özdeği yöneten öznellik,sahip olduğu enerjidir. Enerji, madde olmayan gerçekliktir; biranlamda maddenin ruhudur. Her geçen gün değişik enerji türleriyledoğaya açılım görülmemiş boyutlara tırmanmaktadır. Gelecekkuantum fiziğinin, ‘nanoteknoloji’nin olacaktır denilirken bu gelişmekast edilmektedir. Sonuçta değişik de olsa, ilk toplum tarzı doğalakışla uyum içinde, doğru bir anlayışla, ekolojiyle yaşamı esasalmaktadır. Günümüzde çevre sorununu en büyük tehlike olarakinsanlığın karşısına çıkaran, bu temel ilkeden kopuş gerçeğidir.Kopuşun da temelinde sınıflı toplum uygarlığının zihniyet ve üretimtarzı yatmaktadır.

Konuyla bağlantılı ikinci önemli husus, duygusal zekâyla analitikzekâ arasındaki kopuşun büyük ve tehlikeli bir sıçramayıgerçekleştirmesidir. Duygusal zekâ tüm canlılara mahsus olan zekâdır.Bir anlamda doğal süreçlere özgü olan öznellik, zihin durumudur.Duygusal zekâ evrim zincirinin insan türüne doğru gelişimindeanalitik zekâya doğru bir eğilim belirir. Analitik zekâda daha hızlıseçim, dolayısıyla değişim yapma yeteneği yüksektir. Fakat sapmacıyönü de benzer bir oranı teşkil etmektedir. Duygusal zekâ basitolmasına rağmen, içgüdülere has bir kesinliğe sahiptir. Şartlıreflekslerin şartsız reflekslere dönüşümü anlamına gelir.

Güdüler öğrenmenin en basit biçimleri olmasına karşın çokistikrarlı yapılardır. Yüz binlerce yıl yaşanan deneyimlerinürünüdürler. Bu nedenle kolay kolay yanılmazlar. Diğer bir özellikleri,yaşamla çok sıkı ilişki içinde olmalarıdır. Yaşamı tehdit eden veyailgilendiren iç ve dış koşullara anında tepki verirler. Fakat bu yönlerihızla analitik zekâ rolünü oynamalarına ket vurmaktadır. Yine deyaşam için geçerli olan esas olarak duygusal zekâdır. Yorumlamaz,

Page 51: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

51

yaşatır. Yorumlama ne kadar çok gelişmişse, sapma oranı da o denliartar. Analitik zekâ ise daha çok yorumlayarak duygusal zekâya yeniyönler, davranış biçimleri biçmeye çalışır. Daha çok gelişkin insantürüne aittir. Zaten insan türünün toplumsal tarzda yaşaması daanalitik zekânın gelişim seviyesiyle bağlantılıdır. Hızlı toplumsalgelişmeyi sağlayan analitik zekâdır. Fakat duygu boyutundan yoksunolduğu için, serbest kaldığında çok tehlikeli olur. Özellikle iktidar vesavaş kültürüne alışıldıktan sonra analitik zekâ korkunçlaşır. Bu zekâen çarpıcı ifadesini yakın çağların imha savaşlarında göstermiştir.Adeta bir makine düzeninde çalıştığı için acı, korku, sevgi gibiduygulardan yoksunluğu, empati ve sempatiyi tanımaması bu imhacıözelliğini çok tehlikeli kılmaktadır. Buna karşın duygusal zekâylauyum içinde çalıştığında en sağlıklı, çözümleme yeteneği yüksekbirey ve toplulukların oluşumunda belirleyici rol oynamaktadır.

Köleci devlet toplumunda gelişen, bu iki zekâ arasındaki büyükkopuştur. Belki de üst boyutta ilk defa doğal topluma egemen olanduygusal zekâdan koparak sadece baskı ve sömürü sanatındayoğunlaşan bir sınıf zekâsı, aklıyla karşı karşıya gelmekteyiz. Bu çoktehlikeli sonuçlar doğuracak bir gelişmedir. Neolitik toplumdasağlanan artı-ürüne dayanarak gelişen köleci üretimin daha bol artı-ürünü bu sınıfsal oluşumun maddi temelidir. Sadece üretimi yöneterekbüyük oranda ürünlere el koymaktadır. O zaman geriye bu tarz üretimisavunmak için yeni zihniyet durumunu yaratmaya sıra geliyor. Yenihükmeden tanrılı mitolojiler bu zihniyet arayışının sonucudur. Köklübir analitik zekâ süreci söz konusudur. Kulları yönetecek kurallarıbulmak, ölümsüz tanrı buyrukları gibi göstermek bu zekâ tarzınınüzerinde en çok çalıştığı konudur. Sümer ve Mısır rahiplerininbüyüklüğü bu konunun insanlık tarihindeki büyük öneminden ilerigelmektedir. Doğal toplumdan ve yaşamdan kopan zekâları muazzambir mitolojik kurgusal sistem yaratmıştır. Kulları bunlara inandırmakiçin daha da büyüleyici okul sistemleri, tapınaklar, heykelleryaratmışlardır. Doğal toplumun tehlikeli olmayan ruhçu dinleri yerine,hükmeden tanrı ağırlıklı dinleri geçirerek boyun eğmelerini sürekligeliştirmişlerdir. Korku duygusunu saptırarak bu yeni tanrılardanneden korkmaları gerektiğini, dediklerine tam uyarlarsa mükâfatlarınınasıl göreceklerini özenle anlatmışlardır. İlk defa cennet ve cehennemiçerikli ütopyalar icat etmişlerdir. Aslında yeni efendiler sınıfına tam

Page 52: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

52

uyum için ideolojik sistem geliştirilmektedir. Düşünce tarzınınmitolojik olması dönemin ruhuna uygundur. Canlıcılık (animizm) diniaslında özgürlükçü ve eşitlikçidir. Mitolojik ağırlıklı yeni din ise birsınıf dini, eşitsizlik ve kölelik dinidir. Mutlak boyun eğmeyi, tanrıları -efendileri- esas almayı emretmektedir.

İnsanlık tarihinde gerçekleşen bu zihniyet karşıdevrimi gerçektenanalitik zekânın en büyük çıkışlarından biridir; sınıfsal aklıngelişmesidir. Artık tarih, edebiyat, sanat, hukuk ve politika bu sınıfzihniyetiyle yeniden üretilecektir. Sümer ve Mısır mitolojisinde busürecin en güçlü ve orijinal halini görmekteyiz. Egemen sömürgensınıf ideolojisi artık bir üst toplum, devletçi toplum olma yolunagirmiştir. Bu yönlü atılacak her adım tüm toplum adına atılacak, onamal edilecektir. Doğal toplumdan kalma ana-tanrıça ideolojisi gidereksömürülerek, içeriğinden boşaltılıp asimile edilerek erkek-tanrılardüzeninin hizmetine koşturulacaktır. Tıpkı kadının erkeğin hizmetine -genel ve özel fahişeliğe başlangıç- koşturulması gibi. Doğal tümtoplumun eşit-özgür üyeleri yeni kul sınıfına dönüşecektir. Bir Sümerefsanesi insanların tanrıların ‘dışkısından’ yaratıldığını söyler. Kadınınerkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı yine ilkin Sümer efsanesindegeçer. Sümer mitolojisi gerçekten olağanüstü bir başarı olupkendisinden sonra gelen tüm mitolojileri etkileyerek, tek tanrılıdinlerin, edebiyatın ve hukukun da ilk kaynağını teşkil etmiştir.Destanda Gılgameş özelliği benzer bir etkiyi tüm dünya destanlarındayansıtmıştır.

Sümer zihniyet yapısının kapsamlı çözümü konumuzolmadığından, öz itibariyle tarihin, dolayısıyla uygarlığın sadecebaskıyla değil, analitik zekâyla başlatılmasının en temel kaynağıolduğu tartışmasızdır. Daha sonraki metafizik düşüncenin kökenini buzekâda aramalıyız. Üstte bir avuç efendi cennet gibi bir sarayyaşamında sadece günlerini yaşamıyorlar. İnsanlığı sürekli oyalayacakefsaneler, ütopyalar dünyasının da temellerini atmaktadırlar.Gerçekleşen, büyük toplum yalanı’nın tüm insanlık zihninde köksalarak güçlü kurumlara kavuşturulmasıdır: Her tür mitoloji, destan,tapınak ve okullarıyla.

Tarihin en köklü zihniyet dönüşümü olarak Sümer toplumundagerçekleşen karşıdevrim, başta Ortadoğu toplumunu olmak üzereinsanlığın paradigmasını -doğaya evrene temel bakış- kökünden

Page 53: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

53

değiştirmiştir. Doğal toplum, canlı doğa-evren anlayışı renkli veüretkendir. Doğayı bir öcü, zalim olarak görmez. Bir ana gibi görür.Sümer dilinde özgürlük sözcüğü olan ‘Amargi’, aynı zamanda anayadönüş anlamına gelmektedir. Bu sözcük bile gerçekleşenkarşıdevrimci zihniyetin niteliğini çok iyi açığa vurmaktadır. Yenimitolojik bakış açısında ise doğa-evren hükmeden, cezalandırantanrılarla doludur. Doğanın dışına yükseltilen ve gittikçe kendinigizleyen -aslında baskıcı ve sömürücü despotlar- tanrılar adeta doğayıkurutmuş gibidir. Ölü bir doğa, madde anlayışı geliştirilmektedir.Tanrıların dışkısından yaratılan kullar gibi tüm canlı varlıklar dagiderek aşağılatılmaktadır. Bu paradigma, giderek derinleşerek,bugünkü Ortadoğu toplumunun zihnini adeta felç ederek bir türlükendine gelememesinin de en temel nedeni olarak görülmelidir.Avrupa toplumu ancak Hıristiyanlığı reforma tabi tutarak Kopernikdevrimiyle bu paradigmayı yıkmıştır. Giordano Bruno gibi birRönesans dehası canlı doğa anlayışının güçlü savunuculuğundan ötürücanlı canlı yakılmıştır. Çin, Japonya gibi ülkelerin toplumunda buparadigma yansımadığı için olumlu gelişmelere daha hızlı adapteolmaktadırlar. Bunda canlı evren anlayışları temel rol oynamaktadır.Grek-Roma uygarlığının gelişmesinde felsefi düşünce tarzının Sümer-Mısır kökenli mitolojileri aşmaları, onun yerine metafizik, diyalektikkurgulamaları esas almaları benzer bir rol oynamıştır.

Devlet kavram ve çerçeve olarak rahip tapınaklarının dölyatağında oluşurken, esas kurumlaştırıcı ve iktidar gücü haline getiren,hiyerarşik toplumun yaşlılar meclisiyle askeri şefin maiyetidir. Devletiktidarı bu üçlü arasında yoğun ve uzun süreli ilişki ve çelişkilerlebelirlenir. Başlangıçta rahip-kral egemenken giderek yerini önceyaşlılar meclisine -ilkel demokrasi- bırakacak, daha sonra gücün nihaibelirleyici olduğu askeri şefin hakimiyeti gelişecektir. GılgameşDestanında bu süreç şiirsel mitolojik bir dille yansıtılmaktadır.Gılgameş'in kendisi askeri şefi, kahramanı temsil etmektedir. Eskiningüçlü rahip ve rahibeleri iyice silik kalmışlardır. Enkidu barbarlardanderlenen etnisite dışı asker devşirmenin bilinen ilk örneği olarakkarşımıza çıkmaktadır. Akrabalık dışı bir örgütlenme gelişmektedir.

Gücün büyüleyici etkisi hem ilk defa boyun eğdirmeciliğe, hemartı-ürünün sahibi olarak kendini tanrı-krallar olarak yansıtmalarınayol açıyor. İnsan egosunun kendini en büyük ilan etme çağı

Page 54: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

54

başlatılıyor. Artık doğa ve toplum tanrı-kralın bir eseri olarakyansıtılır. Tüm mitolojiler bu anlatıma öncelik vermektedir. ‘Her şeyinsahibi tanrı’ anlayışı, kökenini bu Sümer ve Mısır mitolojilerindenalmaktadır. Kutsal kitaplara bu kaynaklardan yansıtılacaktır. Böylecedevlet iktidarı sonsuz kılınacaktır. Halen bir slogan olarak kullanılan‘Ebed-müddet devlet’ anlayışı da buradan gelmektedir. Eğer devletgelişmeseydi, özellikle mitolojiyle donanmasaydı, basit bir eşkıyakurumu, örgütü olmaktan öteye gitmezdi. Devlet iktidarının dönemiçin çok kârlı olması, onu olağanüstü bir tanrısal kurum olarakyansıtmaya ve tüm zihinlere egemen kılmaya götürmüştür. Buanlamda en ince bir gasp örgütlenmesi olarak anlaşılabilir. İdeolojiningücü bu noktada karşımıza çıkıyor. Büyük gasp örgütünün tanrısal biremrin kutsal bir kurumu olarak tanınmasını sağlıyor. Bir yerde devletiktidarı ne kadar yüceltilerek allanıp pullanıyorsa, orada büyük birsoygunun, çıkarın gizlendiğini anlamak durumundayız. Tanrı-krallarkendini yansıtırken, bu gerçeğin farkında olarak kurumlaşırlar.Görkemli saraylar, en güçlülerden oluşan askeri maiyetler, iyi biristihbarat, etkileyici bir harem, nam salan bir hanedan, hangi tanrıkökeninden geldiğine dair şecere, soy kütüğü, dalkavuk vezirler vetapan kullar bu kurumlaşmanın vazgeçilmez öğeleridir. Piramitmezarlar daha kalıcı bir dünya sarayıdır aslında. Elbise, asa, mühürüzerlerinde eksik olmayan aksesuarlardır. Artık tüm toplum üyelerine,kullarına düşen, bu yüce tanrısal kuruluşa sürekli tapınmak,şükretmektir. Kutsal kitaplardaki tanrı sıfatlarına ilişkin çok sayı dakavramlar ilk Sümer, Mısır tanrı-krallarının sıfatlarının hem tekrarıhem kısmen değiştirilmiş versiyonlarıdır.

Ölümleri -daha doğrusu öte dünyaya gitmeleri- halinde, tümmaiyeti canlı olarak kendileriyle birlikte gömülür. Çünkü maiyet kralbedeninden ayrı düşünülemez. Asıl bedenle birlikte gömülmeleri ötedünyada hizmetleri için gereklidir. Dünyada kalan zürriyetleri dekendisinin varlığını sürdürmeye devam ederler. ‘Ölümsüzlük’kavramı biraz da böyle doğmuştur. Analitik zekânın gerçeklerdenkopmasıyla toplumu nasıl dönüştürdüğü bu örnekte çok çarpıcıyansımaktadır. Yalnız bir piramidin yapımı yüz binlerce kölenin ölümçalışmasını gerektirmektedir. Kurulan devlet iktidarı insan türününbaşında patlayan en kalıcı ve yıkıcı deprem olmaktadır. Artık insanlıklügatında zulüm, mahşer, kurtarıcı kavramları oluşmaya başlamıştır.

Page 55: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

55

Özgürlük savaşçıları olarak peygamberlik kişiliği bu koşullar altındaşekillenmektedir. Peygamberler bu büyük felaketin kurtarıcıları olarakortaya çıkacaklardır. Kaynak yine Sümer toplumudur.

Doğal toplumla birlikte büyük kaybeden bir kesim de kadınlarolmaktadır. Sümer mitolojileri kaybeden kadının ağıtları gibidir.İnanna kültü hem daha önceki dönemlerin kadın eksenli toplumundanizler taşımakta, hem de erkek egemen topluma karşı büyük birmücadelenin verildiğini yansıtmaktadır. İlk site tanrılarının önemli birkısmı kadın kökenli iken, giderek tümü yerlerini erkek kimliklitanrılara bırakır. Kadın düşüşünün hazırlandığı kurumların başındayine tapınaklar gelmektedir. Başlangıçta ana-tanrıça İnanna adınayaygın kadın rahibelerin yönetimindeki tapınaklar adım adım elegeçirilerek sonunda geneleve dönüştürülür. Doğal toplumun ana-kadınetrafındaki evcil düzeni farklı bir kurumdur. Kadının sahibi olmadığıgibi, ana-kadının kendisi çocuklarının ve dilediği erkeğinyöneticisidir. Klasik anlamda karılık-kocalık kurumu gelişmemiştir.Devlet kurumu temelinde erkek egemen toplumun şekillenmesiyleerkek yönetimindeki ataerkil aile yaygınlaşır. Aile kurumu nitelikdeğiştirerek günümüze kadar sürecek ilk şekillenmesini kazanır.Kadının sahibi erkek olduğu gibi, çocuklar da onundur. Kadın giderekgüçten düşürülüp kendisi mal haline getirilmektedir. İçine girilen aileözünde bir kafestir.

Erkek yönetimindeki aile kadar derinliğine ve süreklilik kazanmışbaşka tür bir köleliğin bulunmadığı önde gelen sosyologların ortak birtespitidir. Toplumun kölelik düzeyini çözümleyebilmek, kesinliklekadının kölelik düzeyinin çok yönlü çözüme kavuşturulmasıylamümkündür. Kadında gerçekleşen yalnız zihni ve fiili bağımlılıkdeğildir. Tüm duyguları, fiziki hareketleri, ses düzeni, giyim kuşamıkölelik tarzıyla bağıntılı kılınmıştır. Burnuna, kulağına, el ve ayakbileklerine halkalar takılmıştır. Bunlar kölelik zincirinin simgeleridir.Ortaçağlarda bekâret kemeri de takılır. Tek taraflı bir namus, ahlakanlayışı gerçekleştirilir. Kadın ideolojik olarak hiçleştirilir. Elindekitüm değerler alınıp kendisi mal durumuna getirilir. Başlık parasına(değerine) bağlanır.

Kaynağını köklü bir biçimde Sümer toplumundan alan kadınköleliği el atılmamış bir konudur. Hiyerarşik toplumda başlayanbağlanma, rahip tapınağından geçirilip erkeğin kulübesi içine tıkılarak,

Page 56: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

56

en ağır statüye sokularak tamamlanır. O dönemden beri geliştirilenhep bu statü olmuştur. Bütün duygu ve davranışlarıyla -düşünce gücüasgariye indirilerek- erkeğine nasıl hizmet edeceği edebiyatın,eğitimin, ahlakın temel konusudur. Erkek köle daha çok artı-ürünsağlayarak, kaba gücü kullanılarak statü kazanmıştır. Ekonomikiçerikli bir kölelik ağır basar. Kadın ise tüm beden, ruh vedüşüncesiyle köleleştirilir. Erkek köleyi serbest bıraksanız özgür birinsan olabilir. Ama bir kadını serbest bıraksanız, daha beter birköleliğe konu olur. Bu gerçeklik bile derinliğine işlenmiş köleliğiyansıtmaktadır. Dikkatli bir gözlemci kadına baktığında, her şeyiylenasıl amansızca erkeğin her istediğine göre şekillendirildiğini farketmekte güçlük çekmez. Ses düzeninden yürüyüşüne, bakışındanoturuşuna kadar ‘ben bitirildim’ der gibidir. Kadın kölelikçözümlemelerinin geliştirilmeyişinin en önemli nedeni, erkeğin bukonudaki obur iştahı, diktatörce tatmin ruhudur. Toplumdaki tanrı-kralın evdeki prototipi kadının efendisi olarak erkektir. O bir kocadeğil sadece, ‘tanrı-koca’dır. Bu nitelik özünde hiçbir şeykaybetmeden günümüze kadar etkisini sürdürmüştür.

Köleci devlet toplumu ekonomik alanda büyük bir fabrikagörünümündedir. Modern fabrikalardan teknik ve sahiplik bakımındanfarklıdır. Köleler sürü halinde çalıştırılır. Toprakta, taş ocaklarında,inşaatlarda korkunç bir köle emeğinin kullanıldığı halen bu arkaikdönemden kalma yapıtlardan anlaşılmaktadır. Köle yönetimi hayvanyönetiminden daha şiddetlidir. Köle çalışan bir hayvandır. Mülkkonusudur. Sadece bir üretim aracıdır. Köleler hukuki kapsamındışındadırlar. Sanki duyguları olmayan bir eşyadırlar. Analitik zekânınerkekte vardığı biçim köle gerçeğinde çok daha çarpıcıdır.

Köleci devlet toplumunda mülkiyet kurumu da sağlam birbaşlangıç yapar. Sistemin özü üst toplumun alt toplumu her şeyiylemülkleştirmesine dayanır. Tanrı-krallar ve yardımcıları her şeyinsahibidirler. Sahiplik, hakimiyetin doğal sonucudur. İnsan egosugelişme imkânı buldu mu, sınır tanımaz özellikler taşır. Sisteminkuruluş döneminde sınırlayıcı etkenlerin olmayışı tanrı-krallık kültüneyol açmaktadır. Doğal toplumun tanık olmadığı mülkiyet düzenidevlet mülkiyetinden başlayarak aileye dek her kuruma sızar.Herkeste mülk duygusu yaratır. Mülkiyet devletin temeli sayılır,kutsallaştırılır. Artık bundan sonra yapılması gereken tüm dünyanın

Page 57: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

57

mülkleştirilmesidir. Devlet sınırları, hanedan arazileri, vatan sınırlarıolarak mülkiyet sınırları çeşitli biçimler altında günümüze doğruneredeyse bir tanrı vergisi olarak insanların benliğine kazınır. Aslındabir rant kaynağı olarak mülkiyet gerçekten hırsızlıktır. Toplumunkolektif dayanışmasını en çok bozan kurumdur. Ama üst toplumunbeslenmesi için en temel kurum olarak vazgeçilmezdir.

Doğal toplum ekolojik toplumun kendiliğinden bir hali olaraktanımlanmaya çalışılmıştı. Ekolojik toplumun devlet toplumununderinlik ve genişlik olarak gelişmesiyle adım adım geriletilmesi,günümüze kadar en temel toplumsal çelişkilerden biridir. Toplumun iççelişkisi ne kadar gelişmişse, dış ortamla çelişkisi de o denliartmaktadır. İnsana tahakküm doğaya tahakkümü getirmektedir.İnsana acımayan bir sistemin doğaya her kötülüğü yapmaktançekinmeyeceği açıktır. Zaten hakimiyet, fetih en gözde olgular olarakegemen sınıf ahlakında yer bulmaktadır. Doğaya hükmetmek insanahükmetmek kadar bir hak, soylu bir davranış olarak görülmektedir.Doğal toplumun doğa canlıcılığı, kutsaması yok sayılmıştır. Birdüşman gibi fetih konusudur. Devletçi toplumun zihniyet vedavranışlarına bu kavramlar egemen olunca, artık günümüzde devboyutlara ulaşan çevre felaketlerine ardına kadar yol açılmış demektir.

Devletçi toplumun kuruluş aşamasındaki tanımlanmasına ilişkinbu değerlendirmeler yeterli sayılmalıdır. Dikkat çeken konu şudur ki,neden köleci değil, köleci devlet toplumu kavramını kullandığımızsorulabilir. Devleti bir üst toplum olarak alınca, bu kavramıkullanmanın daha somut ve amaca hizmet edeceği kanısındayım.Devlet olmadan kölecilik düşünülemez. Temel koşul devlet erkidir.Devlet soyut bir kurum değildir. Baskı ve sömürü araçlarınınhakimiyetini ele geçirenlerin ortak örgütlenmesidir. Herkes içingerekli genel güvenlik ve diğer kamusal hizmetler gerçekörgütlenmeyi örten ve daha çok toplum nazarında meşruiyete yol açanyardımcı hizmetler olarak görülmelidir. Devletçi toplum denmesinindiğer önemli bir gerekçesi, feodal ve kapitalist toplum formlarının daaynı devlete dayanarak varlık kazanıp gelişmelerini sürdürmeleridir.Baskı ve sömürü gruplarının ortak ve vazgeçilmez kurumları devletolarak örgütlenmedir. Baskı ve sömürü için hiçbir kurum devlet kadaretkili ve verimli olmamıştır.

Page 58: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

58

—Sonuç olarakDevletli toplumu tarihen de izlemekteyiz. Büyük tapınak kültünün

etrafında hem şehir hem devlet kurumunun iç içe doğuşunugörmekteyiz. Marksizm’de dinin üstyapı kurumu olduğu, sonradanaltyapı olarak ekonomik düzeni yansıttığı biçimindeki tanımın dahadoğrusunu Sümer örneğinde vermek mümkündür. Tapınağın kendisihem tanrı kavramlarının üretim alanı (“zigguratın üst katı tanrısal, altkatı insansal ve üretimseldir”), hem de ekonomik üretim merkezidir.Üst kat Panteon’dur. Alt kat üretim araç ve stoklarıyla doludur. Arakatlar çalışanlarla dolup taşmaktadır. Tapınağı günümüz camileri vekiliseleri gibi göremeyiz. Doğuş çağlarında esas olarak yeni zihniyetve maddi üretim merkezleri olarak rol oynamaktadır. Bu yaklaşımındoğruluğunu eldeki veriler açıkça göstermektedir. Unutmayalım ki,tapınağın kurucusu rahip kişidir. Bu olgu bile şehir ve devlet kadarüretim altyapısal devriminde de zihniyetin öncelik taşıdığınıgöstermektedir. Tapınak, zihniyeti esas alan bir kurumdur. Tapınakzihniyetine de Helen dilinde teori denilmektedir. Teori Helence’de‘tanrısal bakış’ -temel paradigma- anlamındadır. Çarpıcı olarak Sümertapınağı zigguratlar hem teorik-siyasi, hem de teknik-ekonomikmerkezler olarak, daha sonra gelişecek olan şehrin prototipini debağrında taşımaktadır.

Zigguratlar şehrin ve devletin tohumudur. Orada rahibin kafasındahiyerarşik toplumun çıkarları sentezlenip daha kapsamlı gelişmeleriiçin teorik model oluşturularak hazır pratik araçlarla hayatageçirilmektedir. Bir tapınaktan bir şehir, bir şehirden bir uygarlık, biruygarlıktan bir devlet, bir devletten bir imparatorluk, birimparatorluktan bir dünya doğmaktadır. Bundan daha büyük mucizeolur mu? Boşuna bu topraklara mucizeler diyarı denilmemiştir. Sümertoplumunun ilk krallarının rahip kökenli olduğunu tarih deyazmaktadır. Kurgusal sistemimizde başka tür olması beklenemez.Rahip-kralın potansiyeli, devlet kurumlaşıp bürokrasisini geliştirdikçesınırlanmak durumundadır. Politika, yani büyüyen şehrin yönetimsorunları öne çıkmaktadır. Devletin kutsal niteliğinden seküler-dünyevi niteliğine doğru bir gelişme yaşanır. Rahip daha çok teorikişlerle uğraşırken, politik unsur pratikle uğraşmaktadır. Sıkı bir içiçelik taşıyan bu durum giderek politikacıyı öne çıkaracaktır. Büyüyen

Page 59: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

59

şehir büyüyen politikacıdır. Onun bir adım sonrasında şehrin özellikledış güvenliği önem kazandıysa komutanın rolü ön plana çıkar. Krallıkböylece üç kaynaktan da beslenmiş olur. Üçü de tanrısallığı esasalırlar. O günden beri gelişen sadece bu modelin çoğalması ve birazçeşitlenmesidir. Devletin kök hücresi tapınaktır. Sonrası yeni hücreler,dokular, organlar ve sistemlerdir. Tıpkı insan gibi.

Toparlarsak, bütün bu oluşum üstyapı olarak devleti ifade eder.Mitolojide devlet kurumsal olarak bir altın tahta benzetilir. Üzerindede ölümsüz tanrılar misali krallar bağdaş kurar, bir daha bu yaşamdanayrılmamacasına soylarını -sınıflarını- insanlardan ayırırlar. Yönetimibir hanedanlık olarak sürdürdükleri için kendi soylarını ölümsüzolarak ilan ederler. Böylece ölümsüz tanrılar olarak krallar tarihtekibaş köşelere oturmuş oluyorlar. Daha çarpıcı olanı, bu sosyalbölünmeden daha sonraki dönemlerin tüm ipuçlarını bulmamızdır.Tek tanrılı dinler, edebiyat başta olmak üzere sanatlar, politika,orijinal çıkışın yol durakları olarak tarih sahnesine çıkarlar. Devletiktidarının kaynağını iyi incelediğimizde, neden kesintisiz, yoğun veaman tanımaz biçimde yaşanmak zorunda olunduğunu da daha iyianlamış oluruz.

Yeni tarihsel toplum sisteminde komünal toplumla olan zıtlık, üsttoplum olarak kendini biçimlendirmiştir. Derinliği ve farkıbüyütmüştür. Konumuz açısından can alıcı soru, bu biçimlenmeninzorunluluk arz edip etmediğine ilişkindir. Birçok toplumsal teorisınıflı toplumun doğuşunu ilerlemenin şartı sayar. Daha yakıncevaplar gelişmenin dinamiklerine bakılarak çözümlenebilir. Tapınaketrafında geliştirilen sulamayla artık ürün daha çok insanı üretimebağlayabilmektedir. Binlerce kişinin daha verimli çalışabileceğikoşullar mevcuttur. Sulama kanallarının büyüklüğü, arazisiningenişliği, tunçtan demir araçlar, kanal ve ırmak gemileri büyük çaplıüretimi ve ticareti mümkün kılmaktadır. Tüm bu faktörlerin birleşimişehir yerleşmesi anlamına gelir. Rahiplerin yönetimi, başlarda ilkelkomünizme çok yakındır. Buradan şehrin devleti zorunlu kılmadığısonucu çıkar. Devlet esas olarak politik ve askeri tipin baskınçıkmasıyla oluşacaktır. Bunun da nedeni, büyüyen şehrin yönetimzorluklarıyla hem çöl, hem dağ kabile topluluklarının şehrinsavunmasını önemli bir sorun haline getirmesidir. Bir toplum içingüvenlik ve idare devlet biçimi olmadan sağlanamaz mı? Birçok

Page 60: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

60

şehrin öz savunma biçiminde -özellikle Atina örneği- devlet değil,demokratik yönetimin başarılı uygulama gücü sağlayabildiğigörülmektedir. Sümer toplumunda bu modele başlangıç aşamasındarastlanmaktadır. Önde gelen kabile sorumlularından oluşan bir meclisidareyi oluştururken, şehrin gençlerinden gerekli oldukça savunmagrupları oluşturulmaktadır. Görevlerin gereklerine göre bir komutanseçilmektedir. Atina toplumunda bu gelişmeyi daha somut vesistematik olarak görmekteyiz.

O halde devletin doğuşunu bir zorunluluk olarak tarihin temelineyerleştirmek olgularla bağdaşmamaktadır. Devleti bir yönetim vebaskı aracı olarak kullanmak, daha çok artan ürün imkânına elkoymak olarak değerlendirmek daha doğru bir tanımlama olmaktadır.Bunu yaparken, kamusal idare ve genel güvenliği bir kamuflaj, birpromosyon aracı olarak kullanmaktadır. Kamusal idare -toplumunortak yararı- ve genel güvenlik rahatlıkla şehrin demokratik meclisiylesağlanabileceğine göre, bu imkânı istismar etmek, zorunlulukolmaktan öteye bir el koyma, bir karşıdevrim olarak değerlendirmekönemli bir saptama olarak karşımıza çıkmaktadır. Demokrasiylekarşılanabilecek şehrin ortak yarar ve güvenlik işleri bahane edilerekkendini dayatan gücü, tarihin başlangıcından itibaren tutucu, zorbagüç olarak tanımlamak gerçekçidir. Günümüzde bile ihtiyaçtan fazlapolitikacı ve güvenlik gücü, atıl özelliğinden dolayı despotik özelliklerkazanmaktan öteye gitmemektedir. Bu güç artık değer üzerindefazladan bir yük olarak değerlendirilmek durumundadır. Oyununbaşlangıcında da olup biten özünde pek farklı değildir.

Fakat tarih boyunca büyüyen demokratik yönetim gücü değil,despotik güç yönetimi olmuştur. Devleti despotik güç birikimi olarakgeliştiren her adım, bir gelişme zorunluluğu olması şurada kalsın,tarihin en gerici, tutucu, çarpıtan gelişmelerinin özü olmaktadır. Daranlamda iktidar ve savaşı devlet içinde kendini iyi kamufle etmiş bugeleneğin temel tutkusu, akıl ve iradesi olarak görmek son dereceönemli ve gerçekçi bir yaklaşımdır. Yine bu anlamda politika veaskerlik sanatını genel idare ve güvenlik olgusundan ayırmak gerekir.Bilimsel ve pratiksel sezgisi olan kimse bu ayrımı görmeden edemez.Devlet çözümlemesinde bu ayrımın yapılmamasının sonuçları sonderece olumsuzdur. Demokratik yönetimle despotik -keyfi bireysel

Page 61: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

61

çıkar- yönetimi hem teorik hem pratik boyutlarıyla ayrıştırmak tarihselyaklaşımımızın temeli olmak durumundadır.

Köleci devlet toplumunun orijinal formları daha çok Sümer veMısır örneği iken, ikinci halka olarak tekrarlanan Hitit, Çin, Hintörnekleri tekrarlama niteliğindedir. Özde aynı kurumlar biçimdeğişiklikleriyle kendini yeniden oluşturmaktadırlar. Daha özgün İran,Grek-Roma örneği zihniyet alanında önemli bir dönüşümüsağlamıştır. Felsefi düşünce biçimiyle özgürlük ahlakı yolunda önemligelişmeler sağlanmıştır. Kölelik kurumlarında sınırlı yumuşamalaryaşanmıştır. Sistem klasik biçimlerini M.Ö 1.000-M.Ö 300’lerdealmıştır. Olgunluk dönemini M.Ö 2.000-1.000 arasında yaşamıştır.M.Ö 3.000-2.000 arkaik, ilkel kuruluş dönemidir.

Devletin köleci toplum formunun genelde M.Ö 250-500’lerdekrize girdiğini ve üst form olarak feodal toplumun hakimiyetiylesonuçlandığını görmekteyiz. Bunda dıştan doğal toplum özelliklerinesahip ‘barbar’ saldırılarıyla içte yozlaşma ve Hıristiyanlığınmücadelesinin etkisi belirleyici olmuştur. Fakat çözülen devlet değil,onun köleci formudur. Devlet kendini daha da güçlendirerek feodaldevlet formuna kavuşturacaktır.

Page 62: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

62

D- FEODAL DEVLETCİ TOPLUM -OLGUNLAŞMIŞ KÖLELİK TOPLUMU

Tarihte devleti bir zihniyet ve kurumsal akış olarak görmek büyükönem taşır. Doğup batan, hızla kurulup yıkılan, sınıf veya gruplarcayeniden kurulan, dinsel veya ulusal kavramsallığına dayanan devlettanımlamaları, bizleri olgusal gerçeğine yaklaştırmaktan çok, bulanıkve kopuk bir görünüm anlayışına sokar. Toplumun en temel kavramdüzeniyle en kesintisiz kurumsal gerçeği olarak devleti, gittikçebüyüyen ve etrafında bazen dondurup bazen yakan ‘kartopuna, nartopuna’ benzetmek daha öğretici olabilir. Oluşmasından itibarendevlet günümüze kadar gelişiyle çoğalmış, çeşitlenmiş, ama özitibariyle değişmediği gibi kesintiye de uğramamıştır. Bu öylesine birgerçekliktir ki, iki saniyelik bir kesintiden bile bahsedemeyiz. Kesintiolursa yok oluş sürecine girer. Bu husus tıpkı ruhun bedendenayrılışına benzer. Ruh bir saniyede çıktıktan sonra, o beden artıkvarlığını sürdüremez. Bir saniye sonra ruhu çağırıp bedene tekrarkoyamayız. Devlet de böyle canlı bir varlıktır. Çeşitliliği ve hacimkazanmasını ise familya türlerine benzetebiliriz. Aynı bitki veyahayvan familyasından birçok tür ve çoğul hacimler oluşabilir. Amatemel özellikler aynı kalır. Daha iyi veya kötü türlerinden bahsetmekde aynı izah tarzına aykırı değildir. Lenin ‘burjuva devlete karşıproleter devlet’ derken, dürüst ve doğru bir tanım yaptığını sanıyordu.Halbuki toplumsal form olarak devletin ‘proleteri’ olamaz. BunuSpartaküs’ten beri çok kimse denedi, hepsi boşa çıktı. Sovyetdeneyimi bile dünyanın üçte birini kaplamasına rağmen, kendikendine çözülmekten kurtulamadı. … Devlet formu esas olarakbaskıcı ve sömürgen grup ve sınıfların yaşam formudur. Öyleoluşturulmuştur. Baskıya ve sömürüye uğrayan grup vesınıflaştırmaların eşit ve özgür formu olamaz. Özü buna uygunolmadığı gibi, biçimi de eşitliğe ve özgürlüğe terstir.

Sümerlerden yola çıkan kartopu, nar topumuz giderek büyüdü.Birçok veri, Güney Amerika ve Çin örnekleri de dahil, bu modelden

Page 63: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

63

beslendiğini kanıtlamaktadır. Şüphesiz bölgelerin malzemeleri ilebeslenerek. Ama fikir ve kurum olarak esinlenen örnek büyük orandaSümer rahip devletidir. Dolaylı ve dolaysız bu modelin tanrısal esinkaynağı rolü oynadığı genel bir bilimsel kabuldür. Bu süreci bilimselverilere dayalı olarak incelemek tarihçilerin işidir. Bizim yapmamızgereken, işin esprisini, ruhunu doğru okumak ve açıklamaktır. Sümerve Mısır’dan başlayıp Hitit, Medya, İran, Hint, Çin, Grek, Roma,Aztek ve daha alt düzeyde, zaman ve mekânda ortaya çıkan devletinilkel köleci modeli, büyüyen ve çoğalan familya misali olgunlukaşamasına feodal formla varır. Bu aşamaya kadar doğal toplumun tümzerrelerine sızmaya çalışmış, birçok yeni alan oluşturmuş, boyuneğdirme ve sömürmeyi görkemli bir sanat haline getirebilmiştir.‘Politika ve askerlik sanatı’ adı altında yapılan, aslında sistemli insanöldürme, bastırma ve her tür sömürü işlerinde kullanma sanatıdır. Busanatın meşruiyet temelini hazırlarken başvurulan temel sanatlarmitoloji, destanlar, kısmen kutsal kitapların içeriği, heykel, resim vemüzik başta olmak üzere çeşitli etkinliklerdir. Şüphesiz bu sanatlarındoğuşu köleci sınıfın yaratımı değildir. Ama çıkarlarına adapte etmedebüyük maharet gösterdikleri de çok iyi bilinen bir gerçektir: İnsanzihniyetini temelden dönüştürme sanatı. Hem de insanlığın büyükemekleriyle binlerce yılda oluşturduğu bu temel maddi ve maneviyaşam araçlarını kullanarak. Köleci sistemin olumlu yaratıcı katkısıdeğil, saptırması, çarpıklaştırması söz konusudur. Bu yönlü hem deeşitlik ve özgürlük adına yapılan yanlış yorumlara tekrar da olsaönemle dikkat çekmek, her zaman yerine getirilmesi gereken birözgürlük ve eşitlikçi insanlık görevidir.

Feodal devlet aşamasına kadar geldiğimizde, devlet kurumunanelerin sığdırıldığına kısaca dikkat çekelim. Sümer ve Mısır tanrı-kralları ölümlerinde binlerce kadın ve erkek hizmetçiyi sonrakiyaşamlarında da kendilerine hizmet etsinler diye diri diri kendileriylebirlikte gömmüşlerdir. Her bir mezarlarının yapımı için yüz binlerölümüne çalıştırılmıştır. Bir grup iktidar çevresi için cennetten birköşe yapılırken, gerisine sürüden beter muamele yapılmıştır. Köleliğekarşı çıkan her klan, kabile gibi sosyal yapıları imha etmeyi temelsiyaset bellemişlerdir. İnsan kellesinden kaleler ve surlar örmek şanlıbir iş sayılmıştır. Hiçbir doğal yanı olmayan planlı öldürme sanatınıilk defa insan toplumu içinde icat etmişlerdir. Kadınların kafese

Page 64: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

64

tıkılmasını başarıyla sağlamışlardır. Çocukların tüm doğal hayallerineket vurmuşlardır. Özgürlük adına insanları çöllerin, dağların,ormanların derinliklerinde yaşamak zorunda bırakmışlardır. Köleleryalnız emekleri ile değil, tüm bedenleriyle ekonomik üretim araçlarınadönüştürülmüştür. Analitik zekâdan yalana dayalı muhteşem birmitoloji oluşturmuşlardır. Efendilerin çıplak zoru ve sömürüsüyetmiyormuş gibi, bir de rahiplerin tanrılar dünyasının manevi baskıve sömürüsünü insanlık zihniyetinin temel inanç ve ibadet öğesiyapmışlardır. Ahlak ve sanatın sürekli kendilerini yüceltmesini,güzelleştirmesini temel kılmışlardır. Doğal çevreyle insan toplumunucanlı evren anlayışı yerine, cansız ve cezalandıran yeraltı ve göktanrılarıyla doldurmuşlardır. Efendiler grubu için asla kıtlıkdüşünülmezken, diğer gruplar sürekli hastalık ve açlıktankırılmışlardır. Eğlencelerinde bile insanların öldürülmesine dayalıtörenleri, oyunları esas almışlardır.

Bu tablo daha da çeşitlendirilebilir. Ama köleci devletin içininböyle doldurulduğu tüm anıları ve kalıntılarıyla gözler önünde vebilincimizdedir. İstisnasız büyüğünden küçüğüne tüm zamanaralıklarında ortaya çıkan her devlet çeşidi bu genel tablonungereklerini yapmaktan ve kendince bir şeyler katmaktan geridurmamış, bunu politik ve askeri sanatlarının gereği saymıştır. YalnızRoma ve Bizans imparatorlarının yaptıkları sıralansa, ortaya çıkacakdehşet tablosuna ortalama insan vicdanı ve aklının dayanmasınıngüçlüklerini hatırlarsak, gerçek biraz daha aydınlatılmış olur. KutsalKitap köleci devlet olgusuna ‘Leviathan’ derken doğru bir tanımlamayapmıştır.

Devletin bu toplumsal biçiminin çözülmesinin incelenmesikonumuzun gereği değildir. Fakat dıştan hala doğal toplumözelliklerini taşıyan ve ‘barbar’ denilen kabilelerin direnmeleri vesaldırmaları sonucu güçten iyice düştüklerini bilmekteyiz. Köleciuygarlık merkezleri olarak doğuda Çin, Hint ve İran, batıda Romaİmparatorlukları; kuzeyde Germenler, Hunlar ve İskitler, güneydeAraplar ve Berberiler başta olmak üzere, çeşitli adlar altındaki çeşitlikabile ve kavimlerin direnme ve saldırılarıyla eski biçimde varlıklarınısürdüremez duruma sokulmuşlardır. Bu gruplara ‘barbar’ demekköleci bir literatür gereğidir. Özünde özgürlüğe ve eşitliğe daha yakıngelişmeleri yaratan temel devrimci güçler olarak adlandırmak daha

Page 65: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

65

gerçekçidir. Kabile ve kavim şeflerinin köleci efendilere özenmeleriniesas kitleden ayrı değerlendirmek büyük önem taşır. İçerden iseHıristiyanlık, Manizm ve İslam başta olmak üzere, ağırlıklı olarakyoksullara ve özgürlüğe koşanlara dayanan dinsel gnostik akımlarköleci toplum sisteminin dibini oyup sürdürülemezliğinisağlamışlardır. Bu hareketlerin bilinçli bir özgürlük-eşitlik akımınadayandığını söylemek zorsa da, özünde kölecilikten kurtulmakistedikleri kesindir. Kurtuluş ve kurtarıcı en gözde kavramlardır. Hz.İsa’nın diğer adı ‘Mesih-Kurtarıcı’dır. Mani’nin kendisi tam bir barış,çok renklilik havarisidir. İslamiyet kelime olarak ‘Barışa teslim’anlamına gelmektedir. Sistemin çözülüşünde rol oynayan temeltalepler barış ve kurtuluş olmaktadır. Formüle ediş tarzlarının diniolması dönemin zihniyet yapısından ötürü kaçınılmazdır. Bu yüzdensınırlı kurtuluşa ve barışa yol açmaları anlaşılır bir husustur.

İmparatorlukların gölgesinde büyüyen bu gnostik din, mezhep vefelsefe ekollerinin sistemden hem zihniyet, hem de politik ve askeriyönden etkilenecekleri açıktır. Bir kez daha klasik köleciliğikurmayacaklardır. Onu şiddetle lanetlemişlerdir, iyice tanımaktadırlar.Fakat neyi nasıl kuracaklarını da tam kestirememektedirler. Kaldı ki,köleci sistemi sanat düzeyinde benimsemiş birçok kişilik bu dinlerisiyaseten kabul edip kendi meşru tabanı haline getirmekte güçlükçekmeyeceklerdir. Nitekim Büyük Konstantin M.S 312’deHıristiyanlığı kabul temelinde Roma’ya girecek, kendini yeniimparator ilan edecek ve başkentini de bugünkü İstanbul’a taşıyacak,325 yılında ise Hıristiyanlığı resmi din ilan edecektir. Üç yüz yılköleciliğe karşı savaşan din köleci sistemle uzlaşmaya girmiştir.Mani’nin kendisi Sasani hanedanının ikinci büyük imparatoruŞahpur’un himayesine girecektir. Daha radikal olan Hz. Muhammedise, büyük oranda Yahudi ve Hıristiyan teolojisiyle Bizans ve Persimparatorluklarının mirası üzerinde kendi sistemini temellendirecektir.Tümü köleliğin klasik sistemini bilinçli olarak karşılarına alıpmücadele edecekler, bu sistemi aşma gücü göstereceklerdir. Amaiçine girdikleri genel kalıplar Sümer icadı rahip devlet kalıbıdır. Onubiraz daha esneterek insanlık için katlanılabilir bir aracadönüştüreceklerdir. Yoksa doğal toplumu yeni koşullar altındayenilemek akıllarına bile gelmez. Hatta bu sistemi köleci sistemdendaha çok ‘putçuluk’ adı altında mahkûm edeceklerdir. Bu yönleri bile

Page 66: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

66

karşımıza çıkacak yeni devlet olgusunun eskinin biçim değiştirmişhali olduğunu göstermeye yeterlidir. Doğal topluma daha yakın olanbarbar topluluklarına gelince, çoktandır kölelik sistemi ile müşerrefolmuş şefleri vasıtasıyla onlar da katlanılabilir bir yeni devlet formunarazı olmaktan kurtulamayacaklardır. İnsanlık tarihinin köklü bir altüstoluş süreci olan bu dönem yaklaşık olarak M.S 5. ve 6. yüzyıllardagerçekleşir. Benzer bir süreç, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarında klasik kölezihniyetine karşı Buda, Konfüçyüs, Zerdüşt ve Sokrates’in ahlak vefelsefi çıkışlarında yaşanacaktı. Sonucu Grek, Roma, İran, Hint ve Çintoplumsal sistemlerinde daha gelişkin formların gelişimgöstermesiydi.

Marksizm bu tür tarihsel gelişmelerde belirleyici rolü üretimaraçları ile ilişkilerine verir. Zihniyet savaşımına tali bir rol verir. Yineetnisite ve dinsel grupların mücadelesine gerekli ağırlığı vermez.Diyalektik yöntemin dogmatik yorumu olarak, bu yaklaşımlarlatarihin kavranışı bütünlüklü olmaktan uzaktır. Toplumun zihniyet vesiyaset anlamına gelebilecek büyük hareketlenmesini görmedikçe,ekonomik yorumla gerçeğin sınırlı kavranışı kaçınılmazdır. Büyüktoplulukların hareketlenmesine bir anlam vermeden değişim gücüolarak tekniğe ve üretim yapısına ağırlık vermek, farkında olmadandevlet çerçevesine mahkûm olmaya yol açar. Dinlerin ve etnisitenin -kabile, aşiret ve kavim gerçeği- büyük hareketlerini çözmeden tarihiyorumlamak, hem yöntem hem de içerik olarak ciddi yanlışlara ve gözardı etmelere yol açar. Marksist yöntemle yapılan tarih yorumlarınınkısır olmasında ve yanlış sonuçlara yol açmasında bu gerçeğin büyükrolü vardır. Geleneksel üst toplumun yüceltilmesine dayananidealizmi aşalım derken, tersi olarak çok dar sınıf ve ekonomik yapıçözümü ile kaba materyalizme düşülmüştür.

Aydınlatılması gereken diğer bir tarihsel toplumsal sorun,geçmişin aşılmasından neyin anlaşılması gerektiğine ilişkindir.Doğada değişim ile biyolojideki evrimin kanıtladığı gelişim yasası, birönceki olgunun bir sonrasındakinde devam ettiğidir. Örneğin birhidrojen atomu ikileştiğinde helyum olur. Hidrojen helyumda devametmektedir. Eğer helyum atomu parçalanırsa hidrojen tekrar açığaçıkar. Fakat helyum biçiminde niteliksel değişmede bu gerçeklikbaşka bir olgudur. Biyolojideki halkaların üst üste binmesi de benzerbir süreçtir. Bir önceki sonrakinde mündemiçtir. Toplumda da buna

Page 67: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

67

benzer bir değişim vardır. Üst toplum altını bağrında taşır. Fakat tersidoğru değildir. Alt toplum üstünü içermez. Çünkü yeni olgu yoktur.Dolayısıyla feodal toplum köleci sistemin dıştan ve içten gelensaldırılar sonucunda yeni yüklenimler alarak gelişmesiyleşekillenmektedir. Bağrında birçok köleci sistem değerinibarındırmaktadır. Eski biçimleriyle olduğu gibi değil, yeni değerlerlekurulan sentez sonucu oluşan yeni formlar olarak yaşamaktadırlar.Ortadan kalkma değil, şekil değiştirerek varolmaya devametmektedirler. Nitekim Roma köleci sistemi, barbarların veHıristiyanların taze kanıyla yenilenme gücü bulabilmiştir. Diyalektiğidogmatizme boğmadan tarihsel sürece uygulayarak doğru anlama yolaçması ancak bu tarzda mümkündür.

Doğal topluma karşı zihniyet dönüşümü derinleşerek feodaltoplum sisteminde de devam etmektedir. Analitik zekâ yoluyla büyükaçılımlar sağlanmıştır. Hem dini hem felsefi düşünce biçimi yenitoplumun hakim zihniyetini oluşturmaktadır. Her iki düşünce biçimieski toplumun dönüşen unsurlarında tekrar hakimiyete geçmektedir.Nasıl ki Sümer toplumu neolitik toplumun değerlerini kendi yenisisteminde sentezlemişse, feodal toplum da hem eski sisteminiçyapılarındaki hem de dış çevrelerindeki ezilen sınıflarla direnenetnisitenin manevi değerlerini sentezlemiştir. Bu süreçte pratik akışbelirleyicidir. Pratik bir anlamda zamanın bir güç gibi oluşturucuvarlığıdır. Zaman, oluşan pratiktir. Zihniyet mitolojik özelliklerini dinive felsefi kavramlarla yenilemektedir. Yükselen imparatorluk gücüzayıf ve güçsüz çok tanrı yerine, evrensel gücü temsil eden en büyüktanrıya doğru bir evrim biçiminde yansıtılmaktadır. Maddi hayattaolup bitenler zihniyette de karşılığını bulmaktadır. Birbirini karşılıklıgüçlendirme vardır. Dinlerde çok tanrılığın yerini tek tanrıyabırakması bu süreçle ilgilidir. Binlerce yıllık devlet pratiği artık tanrı-kral kavramını aşındırmıştır. Özellikle İskender ile başlayan Doğu-Batı sentezi bu anlamda önemli bir aşamadır. Aristo zihniyeti ileyetişmiş İskender tanrı-kral fikrinin tamamen farkındadır. Bizzatkendisi bu fikrin yapaylığını etrafındaki yazıcılarına hissettirmektedir.Buna mukabil otoritesini korumak açısından yararlanmayı sürdürür,tanrısallığını ilan ettirir. Direnen Atina’ya bunu zorla kabul ettirir.Roma imparatorları döneminde tanrı-krallık kültü artık son dönemini

Page 68: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

68

yaşamaktadır. İmparatorlar öldüğünde tanrı katına yüceldi denilmeklefarkın yavaş yavaş açıldığı görülmektedir.

Hz. İsa’da tanrısallık kavramının üçlü karakteri tarihte büyükçalkantılara yol açmıştır. İsa ile başlayan zihniyet devrimi büyük birgelişmedir. Tanrı-krallar ile insan-krallar dönemi arasındaki büyükgeçiş sürecini teşkil etmektedir. O güne değin krallar kendini tanrıolarak sunarken, Kudüs krallığına öykünen Hz. İsa da bu etki altındatanrının kendisi olmasa da oğlu olarak hareket etmektedir. KutsalKitaptaki tanrının oğlu kavramı aslında derin sosyolojik bir anlamasahiptir. Tanrı olmak yerine, oğlu olmak yeni bir gelişmedir. Kutsalruh, tanrı soyu anlamına gelmektedir.

Dönemin zihniyet yapısı içinde doğan Hz. İsa, özünde bu yapıdabir reform denemesine girişmektedir. Dolayısıyla hem Roma’nın hemde Yahudilerin din kültünde farklılaşmaya yol açmaktadır. HemYahuda Krallığı, hem de Roma Valisinin işbirliği halinde Hz. İsa’yıçarmıha germeleri yeni çıkışın devrimci özelliğinden ileri gelmektedir.O dönemin büyümüş yoksul ve işsiz insan kütleleriyle alt düzeyde dinadamları ve devlet memurları İsa’ya ilgi duymaktadırlar. Zaten Hz.İsa, bir günde ortaya çıkmıyor. Dönemin çok önemli ‘Esseniler’tarikatı ile ilişkilidir. Yine bir peygamber olarak anılan Hz. Yahya’nınelinden halifeliği almıştır. Yahya’nın, İsa’nın çarmıha gerilmesindenönce başı kesilecektir. Bu dönemde yoğun olarak işsiz ve yoksulkitlesi sürekli büyümektedir. Kısacası köleci sistemin önemli bir krizsüreci yaşanmaktadır. Hıristiyanlık biçimindeki zihniyet devrimibirkaç yüzyıllık evrimin sonucudur. Bir nevi yakın çağın Marksist,sosyal demokrat ve sosyalist hareketine benzemektedir. HıristiyanlıkRoma’nın izinde yürüyen, adeta onun gölgesi gibi hareket eden biryayılım göstermiştir. Tarihin en kapsamlı ilk yoksullar partisi olarakda düşünülebilir. Etnisiteyi değil, hümanizmi esas almıştır. Buyönüyle de Roma kozmopolitizmini takip etmiştir. Romaimparatorlarına karşı en önemli direnme iddiaları, imparatorun tanrıolamayacağı söylemidir. Tanrı baba vardır, Hz. İsa onun oğludur. Bucümlede Roma imparatorluk zihniyetinin çözdürülmesi esastır.Görünüşteki din savaşı özünde bir siyasi savaştır. İlk başta havariler,daha sonra birçok aziz ve azize, rahip ve rahibenin büyükfedakârlıklarıyla Roma’nın manevi zihniyeti fethedilir. BüyükKonstantin’le siyasi fetih tamamlanır. Hıristiyanlık artık yeni devletin,

Page 69: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

69

Bizans’ın resmi ideolojisidir. Baştan sona çok şiddetli birmezhepleşme kavgası yaşamıştır. Bu günümüzde de hala devam edenbir rekabettir. Özünde ise farklı sınıflar ve etnik yapıların çıkarsavaşları söz konusudur.

Hıristiyanlığın Museviliğin bir mezhebi olarak geliştiği,Museviliğin de Sümer ve Mısır tanrı-krallarına başkaldıran peygambergeleneğinin güçlü bir geleneği olan İbrahim Peygamberdenkaynaklandığı, Hz. Musa’yla bir çıkışa geçtiği, Davut ve İşaya gibibüyük halkalardan sonra Hz. İsa’yla anlatıldığı gibi devam ettiği,teolojide yoğun işlenen bir konudur. Son bir mezhebi de İslamolacaktır.

Peygamberlikler zihniyet yanı ağır basmakla birlikte, siyasitoplum yanları güçlü olan hareketlerdir. Arkaik -tanrı-krallar- köleliğekarşı daha yumuşak, katlanılabilir bir sistem arayışı içindedirler.Sümer ve Mısır mitolojilerinden şiddetle etkilenmişlerdir. Fakatmitolojilerin birçok kurgusunu, tanrı anlayışını zamanın da etkisiylemodası geçmiş saymaktadırlar. Arkaik köleliğin olduğu gibi sürmesinikatlanılmaz bulmaktadırlar. Ayrıca tüccar ve zanaatkâr oluşumunanefes aldırmak, sınıfsal gelişmelerine özerk bir alan sağlamakhedeflenmektedir. Bunun için gerekli ideolojik malzemeyi eskimitolojilerde bulmaktadırlar. Şehrin alt kesimlerinden geldikleri için,kırsal alandaki doğal toplumda yer bulmaktadırlar. Günümüzünküçük-burjuva kesimlerine benzemekteler. Köklü bağımsız birideolojileri, yapıları gereği mümkün değildir. Eklektik bir ideolojileriolacağı beklenebilir. Bir nevi orta sınıf ideolojisidir kurguladıklarızihniyet. Hem alt hem üst tabakadan devşirme bir ideoloji sözkonusudur. Alt sınıfın, etnik grupların eşitlik ve özgürlükkavramlarıyla üst yönetici sınıf yönetim kavramlarını ekleyerek kendizihniyet sistemlerini gelenekselleştirmişler, bir farklı kültür halinegetirmeyi başarmışlardır.

Geleneğin İslam versiyonu analitik zekâya daha çok yervermektedir. Kral-tanrı iddiasından tümüyle kopulmuştur. Hz. İsatanrının oğlu olarak değil, tanrı elçisi bir peygamber olaraktanımlanmaktadır. İnsan-tanrı ayrımı çok güçlü ve yetkincevurgulanmaktadır. Kutsal Kitap Kuran’ın temel iddiası evrensel tanrıanlayışıdır. Çok soyut bir tanrı tasviri vardır. Bir nevi evrenin enerjisiolarak algılanmaktadır. Fakat bu kavramın da ağır basan yönü

Page 70: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

70

toplumsal gerçeklikle olan ilgisidir. Merkezileşen ve soyutlanan devletkavramının tekliğiyle yeni soyut tanrı anlayışı arasında sıkı bir bağvardır. ‘El’in gelişimi ‘Allah’la en yetkin konuma yükselmiştir. EsastaSümer teolojisi en son aşamasına gelmiştir. Mitolojik varlıklar olarakbaşlayan tanrılar serüveni, her buyruğu kesin bir yasa olan Allah’ınvarlığıyla sona ermiştir. Hz. Muhammed’in son peygamber kavramınabu haliyle yaklaşıldığında anlaşılır nedenleri vardır. Artık yeni dinleriçin Sümer mitolojisinin kullanılamayacak kadar içi boşalmıştır.Dönemin metafiziği artık geliştirilecektir. Artan toplumsal pratikdoğayı daha fazla tanımış, doğal süreçleri bilimsel olarak tanımlamayabaşlamıştır. Dolayısıyla feodal sistemin zihniyet yapısı artık ‘dünya işiayrı, din işi ayrı’ noktasını esas alma noktasına gelmiştir. Tanrınınyeryüzü elçileri, gölgesi, insanlığın zihniyetine daha uygundur.İnsandan tanrıya inandırmak zordur. Tanrının insan, insanın tanrıolamayacağı bütün gelişkin dinlerin vardığı bir sonuçtur. Doğayı izahtanrısal kavramlarla değil, akıl kavramlarıyla geliştirilecektir. Dünyevive ahiretsel yaşam iyice ayrıştırılacaktır. Fakat yine de insanın tümhareketlerini kontrol eden, iyi ve kötü amellere karşılığını veren birtanrı anlayışı varlığını güçlü biçimde korumaktadır. Aslındamerkezileşen soyut devlet kurumunun bir yansıması tanrı kavramıylayoğun iç içe geçirilmiştir.

Hegel, 19. yüzyılda “Devlet tanrının cisimleşmiş yeryüzündekihalidir” derken, bu gerçeği daha açık dile getirmektedir. Kişiselkrallardan iyice kopup soyutlaşan ve güçlü merkezi bir yapıyakavuşan devlet kavramı ile çok tanrıdan tekleşen ve güçlü merkezi birkonum kazanan tek tanrılı din anlayışları arasında sıkı bir bağlılıkvardır. Gerek Hıristiyanlık, gerek İslam bu yönüyle aslında birmerkezi devlet teorisi geliştirmektedir. Nitekim daha Hz.Muhammed’in sağlığında gelişen İslam devleti ile papalığın tanrıdevleti bu teoriyi pratikleştirecektir.

Feodal zihniyetin diğer birçok konuda kavram yenilemeleri,dogmaları eski mitoloji ve Yunan, Zerdüşt felsefe ve ahlakı ile içiçedir. Üçünün eklektizmidir. Cennet-cehennem tasvirlerinden evrenanlayışına, iyi-kötü amelden melek-cin kurgularına, ibadetbiçimlerinden hukuk kurallarına kadar temel kaynakları Sümermitolojisi, Grek felsefesi ve Zerdüşt özgürlük ahlakıdır. Bu zihniyetyaklaşık M.S 4. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar başat ideolojik rol

Page 71: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

71

oynayacaktır. Temel uygarlık alanlarında hakimiyetini sürdürecektir.Başta Avrupa olmak üzere tüm kıtalara yayılacaktır. Ancak 15.yüzyılda başlayan Rönesans’la, yeni bir zihniyet devriminin başlamasıile gerileme sürecine girilecektir. Fakat bu ortaçağ zihniyetinintümüyle aşıldığını söylemek mümkün değildir. Başta Ortadoğu olmaküzere varlığını birçok alanda yeni görünümler altında sürdürmeyeçalışmaktadır.

Feodal devlet toplumunun siyasi ve askeri kurumlaşması dabenzer bir olgunluk sürecini temsil edecektir. Devlet kendinden sonderece emindir. Tanrının yeryüzündeki en kutsal varlığıdır. Askerleride Allah’ın savaşçılarıdır. Kutsallık maskesi iyice oturtulmaktadır.Birinci kuvvet politik, ikincisi dini temsilci, üçüncüsü asker,dördüncüsü bürokrasidir. Devletin temel kurumları iyice oturmuştur.Hanedanlar gelip gitmekle birlikte, devlet kurumsal değerinden bir şeyyitirmemektedir. Esas olan hanedanlar değil kurumlardır. Kişiler içinde aynı durum geçerlidir. Yeryüzü yine hükümranların Tanrıtarafından bağışlanmış mülkleri olarak düşünülmektedir. Kullar bunarıza göstermeli, hatta sürekli şükretmelidir. Savaşlara kutsallık yaftasıgeçirilmiştir. Bu, tanrısal düzen adına yapılmaktadır. Eşitlik veözgürlüğe, insanlığa bir bütün olarak hitap edilmesine rağmen,ganimet ve haraç temel sömürü kurumlarıdır. Bu yönüyle klasikköleliği sürdürmektedir. Orduları daha düzenli ve sürekli kılınacakbiçimde hazırlanmaktadır. Maiyet savaşçılığından kurum olarakorduya çoktan geçilmiştir. Pers, Helen ve Roma ordu sistemleri esasalınarak, Ortaçağın nicel ve nitel olarak daha büyük ordularıkurulmuştur. Süvari ve kılıç bu dönemin ordu simgeleridir. Şövalyelikkurumu, tüm haşmetiyle dönemini yaşamaktadır.

Bürokrasi kurumlaşmıştır. Bakanlar ve memurların statüsübelirlenmiştir. Askeri ve ilmiye sınıfları ayrımlanmıştır. Vergilersağlam esaslara bağlanmıştır. Haberleşme-istihbarat kurum olarakyaygınlaşmıştır.

Savaşlar bir üretim biçimi olarak düşünülmektedir. Fetihlerönemli kâr kaynaklarıdır. Yeni toprakların fethi, yeni artık-ürünlerdemektir. En güçlü devlet, en iyi savaşan ve fetheden devlettir. Kan vesömürü ile beslenme sınır tanımamaktadır. Allah adına savaş ancakbütün dünyanın fethiyle tamamlanabilir. Bu ise evrensel ve sonsuzcihat anlamına gelmektedir. Devletçi sistemin bundan daha fazla

Page 72: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

72

açılması, dolayısıyla olgunlaşması olamaz. Büyümenin son aşamasınagelinmiştir. Bu ise, devlet kurumunun tarihsel süreç içinde olgunlukaşamasına erişmesi demektir. Bir sonraki süreç ancak kriz durumuolabilir.

Toplumsal yaşamda kulluk Allah’tan gelen doğal bir durumsayılmaktadır. Kulluk terimi yaşamın doğuştan halidir, sonradan olmabir şey değil. İnsanlar kul olarak doğar ve ölür. Kulluk dışında başkabir yaşam biçimi düşünülemez. Bir Allah vardır, bir de kulları.Aradaki melek ve peygamberler emirleri getiren elçilerdir. Sosyolojidiline çevirirsek, Allah kurumsallaşmış soyut devlet otoritesini temsiletmektedir. Melekler memurlar ordusunu, peygamber ve baş meleklerise bakanları, üst bürokrasiyi simgelemektedir. Toplumun yönetilişikorkunç bir simgeler sistemi’yle sağlanmaktadır. Görünür yönetimlesimgesel yönetim arasında sıkı bir ilişki vardır. Yönetimin simgeselyanı ile somut yanı arasındaki bağı çözmeden, sağlıklı bir toplumkavrayışına ulaşılamaz. Toplumun çıplak yönetimini anlamakistiyorsak, üzerindeki Panteon -tanrı sistemi- perdesini kaldırmakgerekir. O zaman görülecektir ki, bin yıllardır kutsallık adı altındabaskıcıların ve sömürücülerin çirkin ve zalim yüzü gizlenmiştir.

Toplumsal kulluk sadece sınıfsal bir olgu değildir. Despot dışında-o da sistemin tutsağıdır- herkes, tüm toplumsal sınıf ve tabakalarbağlanmıştır. Köleci sistemden daha derinlikli gizlenmiş bir boyuneğdirmecilik düzeni vardır. Yumuşatma, sistemin derinleşmesianlamına da gelmektedir. Toplumun temel paradigması, öncesi vesonrası olmayan bir kulluk sistemidir. Ezelden ebede -bu iki kavramdaha çok olgunluk dönemi devletine aittir- kadar düzen olduğu gibisürecektir. İmtihan ve değişme yeri öte dünyaya ilişkindir. Sistemesadece fiili kalkışma biçiminde değil, ruhen ve fikren karşı olmak bileen büyük günahtır. En iyi kulluk mutlak itaat etmesini bilen içinerdemin, yetkinliğin ta kendisidir. Doğal toplumda ve olumlu hiyerarşidönemindeki kahramanlık çağlarında topluluğa en iyi hizmet edenyaratıcılar, kulluk çağında tanrıya -efendilere- karşı en tehlikeli,günahkâr ve cezalandırılması gereken şeytani kişilikler olaraklanetlenmektedir. Şeytanilik kavram olarak köleliği reddeden insangrupları için geliştirilmiştir. Ortadoğu kökenli bu kavram, sistemlebütünleşmeyen halk grupları için kullanılmaktadır. Bu yüzden tektanrılı dinlere girmeyen Kürtlerin doğal yaşam geleneklerine bağlı

Page 73: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

73

kesimlerine ‘şeytana tapanlar’ denilmektedir. Bu Kürt kesimininşeytanı kutsaması oldukça anlamlıdır.

Olgunluk döneminin kulluk sisteminin gözünde dünya her angünah işlenecek bir yerdir. Yaşamdan kaçınmak gerekir. Ne kadaryaşamak istersen, o kadar günaha girersin. Her şeyiyle ölümehazırlanmak en mükemmel yaşam biçimidir. Bu yaklaşım doğayı hiçyaklaşılmaması gereken bir ölü maddesi gibi görürken, peşinenyaratıcılığı imkânsızlaştırmıştır. Canlı doğa anlayışı kullar içindüşünülemez. Aslında bu sistematiğin doğuşunda dehşetli baskı vesömürü izleri vardır. Bugün bile Ortadoğu toplumunun kendinegelememesinin en temel ruhsal nedeni doğaya bu tür yaklaşımıdır.Buna karşılık efendiler dünyası için yeryüzünde cenneti aratmayancıvıl cıvıl bir dünya vardır. Onlar ve aynı adları -Rab- taşıyan tanrıları-yönetim kavramları-, gayet hoşnut bir biçimde yaşamlarını ‘binbirgece masallarına’ denk yaşamaktadır. Binbir gece masalları Ortaçağınolgun devlet sisteminin mitolojik anlatımıdır.

Kadının kafesteki durumunda sadece sesin ve süsün geliştirilmesianlamında değişiklikler vardır. Köleliğin inanılmaz boyutlardaderinleştirilip gizlenmesi söz konusudur. Ortaçağın kadını cinsiyetçitoplumun ikinci büyük kültürel kırılmasına uğratılmıştır. Birincibüyük kültürel kırılmayı köleci devletin doğuş aşamasında tanrıçaİnanna -İştar- kültüründe gözlemlerken, olgunlaşan sistemin kadınayönelik kültürel kırılmasını Musa’nın ablası Mariam, Hz. İsa’nınannesi Meryem ve Hz. Muhammet’in eşi Ayşe örneğinde çarpıcı birbiçimde gözlemleyebiliriz. Artık hiçbir tanrıçalık izi kalmadığı gibi,şeytana en yakın bir yer olarak düşünülmektedir. En ufak bir itirazıonu şeytanın kendisi yapabilir. Ruhunu her an şeytana satabilir. Erkeğibaştan çıkarabilir. Cadılıktaki durumu cayır cayır yakılmasınıgerektirmektedir. Kız çocuklarının canlı gömülmeleri, cinsel baştançıkarmalar, kalabalığın taşlayarak öldürmesine kadar gidebilen birkatliam kültürü söz konusudur. Toplumda en derinleşmiş kölelikdurumu bin yıllardan beri süzüle süzüle altından kalkılamaz boyutlaravarmıştır. Sistemin kölelik düzeyi gerçekten kadın çözümlenemedenanlaşılamaz. Her tarafına bağlanan halkalar, başlık paraları, süslenmeeşyaları kölelik kültürünü yansıtmaktadır. Dili adeta koparılmış gibidüşüncesiz kılınmıştır. Kuru bir ana, erkeklerin diledikleri biçimdekullanabilecekleri bir tarladır. Çoktan özne olmaktan çıkmış, nesne

Page 74: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

74

haline gelmiştir. Doğal toplumun tanrıçalığından eser kalmamıştır.Çocukların, gençlerin bilge yöneticisi kadından, erkeklerin etrafındadöndüğü kadından eser bile kalmamıştır.

Çocuk ve gençlerin durumu da daha çok kadına benzemektedir.Genel kulluk düzeni doğal çocuğun daha yedi yaşına basmadanruhunu adeta kesmiştir. Delikanlılık çağı sistemin olağanüstü eğiticiyöntemleriyle dört dörtlük bir uydu kişilik üretmektedir. Tümdavranışları önceden ayarlanmıştır. Kelimeler düzeyinde bile özgürlükdüşünülemez.

Bir bütün olarak bu dönemi toplumun ruhen, fikren silinmesiolarak değerlendirebiliriz. Sadece üst toplumun ‘Allah, nal ve kılıç’sesleriyle gümbürdeyen sesi vardır. Tüm destanlarının öldürme vefethetme üzerine kurulu dramatiği vardır. Bu tablo belki abartılıdır.Ama dönemin ruhsal gerçeğini özüne uygun biçimde yansıtmaktadır.Arkaik köleliğin yerini daha oturaklı klasik kölelik sistemi almıştır.Devlet ve temsil ettiği toplum en üst aşamasında, olgunluk dönemindeyaşamaktadır. Sisteme ilişkin tüm temel kavram ve kurumlaroluşturulmuştur. Cami, kilise ve havra her gün sistemin kutsamasınıezan ve çanlarla ilan etmektedir. Bundan sonra gelişme gücügösterecek kapitalist devlet her ne kadar daha güçlü gibi görünse de,özünde genel kriz sürecine girecek toplumun son aşamasını teşkiledecektir. Bilindiği üzere en görkemli dönemlerin ardılı krizliçözülmeler dönemidir. Doğanın bu genel yasası toplumsal süreçleriçin de fazlasıyla geçerlidir.

Diğer bir kavramlaştırma biçimi olarak ortaçağ, serflik, köy vekent kavramlarını fazla kullanmadık. Sınıfsal tahlil denilen yöntem vesonuçları bilindiği için tekrarlamadık. Şüphesiz bu yöntemle de bazıgerçekler belirginleştirilebilir. Serf, köylü, tüccar, kentli, zanaatkâr,sanat ve bilimle uğraşanlar, toplumun çeşitli kesimleri olarakkavramlaştırılabilir. Üretim aracı olarak toprak ve üzerindeki mülkiyetilişkileri, gelişen hukuk kapsamlı ele alınmayı gerektirebilir. Toprağınen önemli üretim aracı olduğu, kavgaların, savaşların toprak fethiniesas aldığı, orta sınıfın güç kazandığı, toplumsal gelişmelerde önemlirol oynayabileceği önemle işlenmeye değerdir. Fakat bizim amacımızdevletin toplu bir tanımlanmasını esas aldığı için, tabloyuilgilendirdiği yönleri ve ana hatlarıyla vermeyi daha uygungörmektedir.

Page 75: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

75

Ortaçağ köleci devlet sisteminin çözülüşüne yol açan etkenler esasolarak içerdendir. Çözülmesi için dıştan yeni etnik saldırılara, içtenyeni dinlere ihtiyaç yoktur. Çözülüşün potansiyelleri içerde yeterincebirikmiştir. Devlet sınırları içine alınmış etnisitenin üst düzeyi, yeniyükselen burjuva orta kesim, dinsel mezhepler ve ayrı kavimler adınabaşkaldıran kesimler olarak, mutlak devlet olarak düşünülenmonarşiye başkaldıracak temel güçtürler. Etnisite hareketinin ulusaldevlet talebiyle kentin orta sınıfının, özellikle ticaret burjuvazisininulusal sınırlar talebi çakışarak, tarihin en büyük dönüm noktalarındanolan ulusal devleti ve kapitalist toplumu doğuracaktır. Yaklaşık M.S15. yüzyıldan günümüze kadar gelişen bu süreç üstyapı toplumuolarak devletin son aşamasını teşkil edecektir. Zihniyet ve madditeknikteki gelişim düzeyi, artık toplum için devlet tarzı -en azındanarkaik ve klasik biçimiyle- örgütlenmeyi gereksiz, ayak bağı birkurumsal süreç olarak irdeleyebilecektir.

—Sonuç OlarakSosyolojik anlatımdan yoksun teoloji -ilahiyat- söylemi, büyük bir

külliyatı -eser koleksiyonu- elinde bulundurmasına rağmen, insanlıktarihini de en çok etkileyen peygamberlik kurumunun toplumsalgerçekliğini açıklamamaktadır. Dönemin dili zihniyetini ifade etmeklebirlikte, günümüze tercüme edilmeden can sıkıcı, zihni körelten birezbere anlatım olmaktan öteye gidemez. Aslında Sümer ve Mısır antikköleciliğine karşı sosyal ve bireysel özgürlükçü, adaletçi yanı esasalan kurumun doğru tanımı büyük önem taşımaktadır. Halklarındönemin zihin yapısı olan din görünümü altında büyük sosyalmücadelelerini yansıtmaktadır. Peygamberlik ilk büyük sosyalönderlik kurumudur. Kullandıkları kavram ve düşünceleri -o dönemindünya bakışına hakim olan ve genel geçer zihniyet kalıplarını-sentezleyerek bir üst aşamaya sıçratmaları nübüvveti -peygamberliği-kazanma anlamına gelmektedir. Resmi köleci mitoloji ve dindenkoptukları oranda sosyal özgürlükçü bir rolü oynamaktadırlar.Şüphesiz her dönemde sıkça görüldüğü gibi, düzenle radikal kopuşlarıolduğu gibi uzlaşmaları da mümkündür.

Dinin sosyolojik tarihinden beklenen, her peygamberi -önemliolanları- dönemin zihniyet, iktidar, sosyal ve ekonomik yanları baştaolmak üzere kültürel ortamı içinde çözümlemektir. Tarih anlatımı bu

Page 76: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

76

temelde önemli bir bütünlük kazanacaktır. Sadece saltanat,kahramanlık -ganimet çapulculuğu- menkıbeleri olmaktan çıkarıpsosyal, halkçı, etnik boyutları olan daha gerçekçi bir tarih yazılacaktır.Günümüzdeki laiklik tartışmaları da böylelikle anlam kazanacaktır.Yüz binlerce kadro ve bütçelerin neye hizmet ettiğini iyi anlamakgerekir.

Özcesi savaşçı-iktidar gücüne karşı içten sosyal bir gelenek olarakgelişen peygamberlik hareketi, genelde insanlık tarihinde, özeldeOrtadoğu tarihsel toplum sisteminde demokratik duruşa daha yakındurmaktadır. Yoksulluk boyutunu da eklediğimizde, adeta tarihin ilk‘sosyal demokrat’ hareketini temsil etmiş oluyorlar. Gerçekte sınıftemelleriyle -orta sınıf: zanaat, tüccar, özgür çiftçi, kabile- günümüzsosyal demokrasi hareketleriyle benzerliği kurulabilir. Bu benzerlikdaha da ileri götürebilir. Sosyal demokratlar nasıl sistemi birazyumuşatsalar da yedeği olmaktan kurtulamamışlarsa, peygambersosyal demokratlığı da er veya geç kurulu sınıflı toplum sistemlerineentegre olmaktan, onların benzer bir modelini kurmaktankurtulamamıştır. Katı ilkçağ köleliğine karşı yol açtıkları sistemortaçağ feodalizmidir. Şüphesiz bilinçli bir feodal sistem arayışıdeğildir onların yolu. Barış ve adaleti tüm insanlık içinistemektedirler. Ama hakim sistemin büyük dönüştürücü gücü,peygamberlerin tanrı devletini de asıl sisteminkinden pek farklıkılmamaktadır.

Tek tanrılı Ortadoğu dinlerinin esas ürünü ortaçağın feodaldevletidir. Klasik köleciliğe göre daha yumuşatılmış ‘serf’ köleliği,diğer anlamıyla geliştirilmiş köleliktir. Kölelikte bir basamak üsteçıkmadır. Serf olmayan kölelikte de gelişme yaşanır. Sultan -savaşçı-iktidar gücü- tanrının gölgesi sayılmaktadır. Tanrı-kral kültünündevamı olarak düşünülmelidir.

İlkçağ ve klasik dönem köleciliğine karşı binlerce yıllık bir direnişgeleneği, zihniyet, politika, sosyal ve ekonomik alanda önemlikazanımlar sağlamıştır. Yazılı tarih her ne kadar bu kazanımlarıayrıştırmasa da, gerçekliğinden kuşku duyulamaz. İnsanlık kültürübüyük ölçüde bu iki direniş kanalından beslenmiştir. Bunlar tümsanatların başta gelen konuları olmuşlardır. Mabetsel anıtları tümgörkemiyle günümüze kadar gelmişlerdir. Toplumsal ahlaktankırıntılar kalmışsa, yine bu gelenekten ötürüdür. Ölümsüz destanlar,

Page 77: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

77

azizler, evliya menkıbeleri büyük insanlık duruşlarını yansıtırlar. Onyıllarca inzivaya çekilen, zindanda çürüyen, çarmıhlara gerilen, birdilim ekmek, zeytin, üzüm ve hurmayla kendini terbiye eden, insanacısını duyan, bilgeliğe en yüce değeri veren bu geleneklerdir.Bireyciliğe değil, komün yaşamına, manastır düzenine, bilgibirikimine, sanat ve zanaatın gelişimine tam bir okul değeri veren yinebu geleneklerdir. Savaşçı-iktidar kliğinin öldürmekten ve ölmektenbaşka bir şans tanımadığı insanlığa barışı düşündürten, insan onurunukoruyan, yardımlaşmayı esas alan, kardeşliğe vurgu yapan,evrenselliğe açılım sağlayan yine bu soylu gelenek kanallarıdır.Sınıfsız toplumu getirememişlerdir; hakim toplumsal sistemin içindeçoğunlukla erimekten de kurtulamamışlardır. Kendileri de bazen eskiefendileri kadar hiyerarşik ve devletçi kesilmişlerdir. Fakat insancadeğerlerden günümüze bir şeyler kalmışsa, bu hareketlerin bundakipayını düşünmek gerçeğe hakkını vermekle eştir. Günümüzdekidemokratik duruş, özgürlük-eşitlik, doğal çevre arayışı, insan hakları,kültürel kimlikler iki büyük geleneğin katkısı düşünülmeden izahedilemezler. En az çağdaş bireysellik kadar demokrasi içinvazgeçilmez bir zemin olan kamusal alan bu iki büyük hareketin baştagelen mirası olarak düşünülürse, geleneğin olumlu etkisi dahagerçekçi ve çözümleyici olarak anlaşılacaktır.

Savaşçı-iktidar grupları büyük boğuşmalar pahasına sisteminhakim gücü olmayı başardılar. Bunda zihniyet ve kurum olarak devletolgusunun geleneksel gücü belirleyicidir. Örgütleniş ve yönetiş tarzıilkel, yarım demokratik oluşumlara fırsat tanımayacak kadaryetkinliğe sahiptir. Daha önemli olan, hakim olmalarından ziyade,tarihin bu yönünün büyük boğuşmalarla iç içe yürüdüğüdür.

Aşırı propagandayla kabul ettirilen ‘Allah’ın gölgesi, yücesultanlık’ baştan sona entrika, zorbalık ve talanla örülü devletin binmakyajlı yeni figürüdür. İslam’da ve Hıristiyanlık’ta Roma vePerslerden devralınan ve kartopu-nar topu olarak benzettiğimizsavaşçı-iktidar gücü, Ortaçağ feodalizminde dini elbiselere bürünerekkendini kalıcı kılarken, iddia ettiğinin tersine, Roma ve Persİmparatorluklarını zulüm ve talanda çok geride bırakan nitelikleresahipler. Buna karşın hiyerarşileri tarafından kendilerine ihanet deedilse, geride ve altta bırakılan yoksul etnisite, manastır ve sapkınmezhep-tarikat hareketleri sanıldığından daha fazla demokratik,

Page 78: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

78

komünal ruhlu toplum ve halk gerçekliğini temsil eder, nitelerler.Günümüzü anlamak için daha önceki çağlar kadar ortaçağ gerçekliğinibinlerce yıldır egemenler tarafından takılan at gözlükleri ve tenekeyüreklerle değil, bu tanımlamalar bağlamında anlamak ve duymak,özgürlük ruhu ve bilinci için büyük önem taşır. Ruhunda ve bilincindetarihi doğru yaşamayanlar hiçbir özgürlük ve eşitlik iddiasındabulunamazlar. Demokrat olamazlar.

Page 79: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

79

E- KAPİTALİST DEVLET VE TOPLUM -UYGARLIĞIN KRİZİ

Kapitalizmi yaşıyoruz. Kapitalizmin motor gücü ABD de devleteküresel çapta küçültme savaşı açmaktan geri durmuyor. BahsettiğimizYüzüklerin Efendisi’nde yüzük yok edilirken, aslında büyük engelhaline gelmiş aşırı iktidara bir eleştiri yapmış oluyor. Ama dünyayıdevlet olarak sarmaktan da geri durmuyor. Demek ki, sorunsallık tümşiddetiyle üst toplumun tepesinde de devam ediyor. Birer valilik gibiolması gereken diğer devletlerin durumu herhalde daha parlakçözümlenmiş olamaz. Devlet konusunda reform düşünmeyenhükümet yok gibidir. İşin tuhafı, her reform bunalımı daha daşiddetlendirmekten öteye sonuç vermiyor. Son Ortadoğu macerasınında amacı ‘Büyük Ortadoğu Reform Projesi’dir. Tüm dünyanıngündeminde; ama alınan mesafenin ileriye doğru mu geriye doğru muolduğu, çözüm mü çözümsüzlüğün daha da derinleşmesi mi olduğutam kestirilemiyor.

Kanımca tüm bu belirlemeler ve belirsizlikler temelde aynısorundan, devleti tanımlamaya cesaret edemediğimizdenkaynaklanıyor. Tanımı geliştirmesi gereken sosyal bilimcilerindurumu yıldız hareketlerinden insanların kaderini bilmeye çalışanSümer rahiplerinden daha ileri değildir. Yalnız 20. yüzyılın dehşetbilançosu tüm tarihin savaş ve şiddet bilançosundan kat be kat fazlaiken, aslında sistemin bir yan ürünü olan sözde birey ve örgütterörizmine dair ciltler dolusu yalan üretmekten geri durmuyorlar.Sanki tüm yaptıkları örgütlenmiş şiddet olarak devletinanlaşılmamasını sağlamaktır. En iyi niyetlilerin bile tanımlamadüzeyleri fili kıllarıyla tarif etmekten öteye gitmiyor. Yöntem adıaltında bütünlüklü olgusal gerçekliği paramparça ederek tanımaz halegetirdiklerinin farkında değillermiş gibi duruş sergiliyorlar.

İşin ilginç yanı, devletin doğru tanımlanmaması devletin başına dabela olmuş gibidir. Kendini bazen gizleyerek, bazen çekici kılarak,çoklukla da korkutarak, cezalandırarak tanınmaz hale getiren devlet,

Page 80: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

80

toplumsal bunalımın temeli haline gelmiştir. Dünyanın her köşesindebunalımın bu niteliğini görmemek olası değildir. Yalnız başınadevletin doğuş beşiği olan Aşağı Mezopotamya'da güncel olarak olupbitenler bile, sanki lanetli bir geçmişten intikam almaktadır. Yılanınbaşı, çok uzun olan kuyruğunu ısırır gibidir. Kutsal Kitabın diliyle,Leviathan doğduğu yerde kuyruğundan ısırarak bizzat kendisikendisinin sonunu getirme savaşını verir gibidir.

—RönesansHer baskıcı ve sömürücü toplumsal sistemde olduğu gibi

kapitalizmin doğuşu da devletsiz olmaz. Feodal sistemin dogmatizmidinsel nitelikliydi. Arkaik köleliğin ise mitolojikti. Birinde tanrı bizzatkral ve hanedanın şahsında somutlaşmış iken, daha sonrakinde tanrıkendini devletin soyut varlığında görünmez kılarak temsil ediyordu.İnsanlığın zihniyet çağları bunu gerektiriyordu.

İslam dininin zihniyet yapısında, M.S 12. yüzyılın sonlarınageldiğimizde, bilim ve felsefe dini dogmatizme yenik düşecekti.İçtihat kapıları resmen kapanıp, dogmaların kalıpları cehalet ağlarıgibi Ortadoğu toplumunun zihniyetini çepeçevre saracaktı. Avrupa’daise M.S 12. yüzyıldan itibaren devşirdikleri Doğu ve Grek mirasıylatarihsel bir zihniyet devriminin temellerini atmaya başlayacaktı.Hıristiyanlık tüm bastırma yönlerine rağmen, bir yönden de bilmemerakını körüklemekten geri kalmayacaktı. Doğal toplumun halencanlı olan anı ve kalıntılarıyla Hıristiyanlığın yoruma çok açıkdogmalarını aşmak İslam ümmetininki kadar zor olmayacaktır. Doğaltoplumun taze anıları nasıl bir dönem Roma İmparatorluğuna yenikdüşmediyse, Hıristiyan dogmatikliğine de yenik düşmeyecek ve doğaanlayışındaki ölü madde anlayışına karşı canlı, umut veren doğabakışına erişecektir. Kapitalizmin Batı Avrupa'da neden başarıyaulaştığına dair çok sayıda teori vardır. Benim kanımca en temel neden,dogmatizmin Ortadoğu’daki kadar kök salmaması, buna fırsatbulmamasıdır. Engizisyon üç kesimi cezalandırdı: Bunlar heretikler(mezhep sapkınları), simyacılar (bilimin öncüleri) ve cadılardı (bilgekadın artıkları). Üçünün varlığı dogmatizmin panzehiriydi. Binlercesiyakılan küllerinden Rönesans zihniyeti doğacaktır.

Zihniyet devrimlerinin en büyüklerinden olan bu süreçtenkapitalist toplum sisteminin doğuşu kader değildi, kesinlikle

Page 81: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

81

kapitalizmi içermiyordu. Fakat nasıl oldu da bu devrimdenyararlanarak hakim sistem olabildi?

Tarihte zihniyet devrimleriyle toplumsal sistemler arasında düzçizgisel, kesinlikli bağlar kurmak, üzerinde önemle durmayıgerektiren bir düşünce ve inanç tarzıdır. Bu, Kutsal Kitaptaki ‘Levhi-Mahfuz’ anlayışının bilimsel düşünceye yansıtılmış biçimidir. Halktabirince ‘yazılan başa gelir’ dogmatik inancı bu tarzın ne kadaryaygınlaştırıldığını göstermektedir. Yapmaya çalıştığımızçözümlemelerde özenle vurguladığımız husus, bu anlayışın hiyerarşikdevletçi iradenin yönetim anlayışıyla olan bağlantısıdır. ‘Emir’düzenini ilahi yasa olarak topluma özümsetmeyi esas alan biryaklaşımdır. Kanun ve yönetmelik taslağı olarak düşünülmelidir.Binlerce yıllık gelenek bundan ‘altın çağdan’ başlayıp ‘mahşer’ ve‘cennet-cehennem’le biten çizgisel bir gelişim modelinin ortayaçıkmasına yol açtı. Kadercilik düşüncesi de bu anlayışın gereğidir.İslam dünyasında Mutezilecilerle Levhi-Mahfuzcular arasındaalevlenen bir tartışmadır. Özgür tartışma gereğini, çok seçenekli özgürirade tercihini anlamsız kılan bu anlayışın temeli daha eskidir.Doğaüstü tanrıların tüm olayları yarattığına ve yönettiğine inanılanmitolojik çağlara kadar gider; felsefi idealizmle devam eder. Avrupauygarlığında Rönesans’la başlayıp günümüze kadar süren biçimi isedüzgüsel ilerlemeci bir anlayıştır. Aydınlanma sürecinin ‘ilerlemeye’güçlü imanıyla, Marksizm’in ‘komünizme zorunlu gidiş’ inancınınkökeni de aslında bu dogmatik düşünce tarzına dayanır.

Atomaltı, yani kuantum fiziğinin kanıtladığı olgular bu düşüncetarzının gücünü kırmıştır. Doğasal ve toplumsal gelişmenin düz,kesintisiz bir çizgi halinde değil, kaos aralığında, atomaltı dünyasındaözgürlük seçeneği olan çoklu tercihlere açık bir gelişmenin yaşandığıgerçeği en büyük düşünce devrimlerinden biri olarak karşımızaçıkıyor. Aslında atomaltı fiziğine gerek olmadan da, sezgisel vekurgusal yoldan da bu düşünce tarzına ulaşabiliriz. Tüm olay veolgular dünyasında özgür tercihe yer bırakan bir gelişme gücüolmazsa, ortaya çıkan sonuç sınırsız evren-doğa çeşitliliğini izahedemeyiz. Çeşitlilik özgürlük gerektirir. Düz-çizgisel yaklaşımaynılığı, dolayısıyla seçimsizliği zorlar.

Bu bilimsel felsefi düşünce tarzına, 15. yüzyıldan itibaren daha dahızlanan ve kapitalizmin zaferiyle sonuçlanan sürece daha yaratıcı

Page 82: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

82

yaklaşımı mümkün kılmak için başvuruyoruz. Özcesi kapitalizminzaferi bir kader olmayabilirdi. Kapitalizmin başarısının nedenlerinidaha doğruya yakın değerlendirmek gerekir. Bizleri etkileyenMarksizm’in, kapitalizmi ve ondan önceki sınıflı toplum biçimlerini‘tarihin zorunlu ilerleme hattı’ olarak ilan etmesi, farkında olmayarak,inançları ve umutlarının hilafına, karşısında çok savaştığı kapitalizmeen büyük katkısı olmuştur. Bu savunmada dile getirdiğimdüşüncelerin özünde, “Toplum sistemlerinde, Marksizm de dahil,temel düşünce biçimlerinin söylediği gibi bir zorunluluk ilkesi yoktur”biçiminde bir kanım yatmaktadır. Üst toplum biçimlerine ilişkin olsun,devlete ilişkin olsun dile getirilen ‘zorunlu gelişme’ iddiaları binlerceyıldır sürüp gelen resmi propagandaların izini taşımaktadır. Eskininkader anlayışı, günümüzün ‘zorunlu toplum yasaları’ adı altında,bilimsel bir kılıf altında sürdürülmektedir.

Toplumsal dönüşüm dinamikleri farklı çalışmaktadır; sadece altve üst yapılara dayanılarak açıklanamaz. Dönüşümler çok karmaşıketkenler altında gerçekleşmektedir. Özellikle çağdaş aydınların büyükkısmını etkileyen diyalektik materyalizmin dogmatik yorumu, ‘reelsosyalizm’in çözülüşünde kanıtlandığı gibi gerçekçi çıkmamış, umutbağlayanlarında büyük hayal kırıklıklarına yol açmıştır.

Tarihsel toplum sistemlerini zorunlu yasaların sonucundan ziyade,dönemlerin ideolojik, politik ve ahlaki duruşlarının mücadele tarzıylabağıntılandırmak daha çözümleyici bir yaklaşımdır. İnsan bireyi vetoplumu olgularında yasallık hem çok esnek, hem de hızlı dönüşümsergileyebilme özelliklerine sahiptir. Fizik, kimya ve biyolojiolgularında gözlemlenen katı yasallık ancak fizik, kimya vebiyolojinin sınırlarında geçerlidir. Gerisini insanın beyin yapısı vetoplum olgusu belirler. Bu nedenlerle insanı ve toplumu kadercianlayışlara bağlamamak, özgürleşme şansı ve olanakları açısındanbüyük önem taşımaktadır. Gerek peşin önyargılar, gerekse kadercisonulcu yargılar özgür yaratım dinamiklerine ket vurmaktadır. Sosyalbilim söz konusu olduğunda, söylenenlerin büyük kısmının hakimtoplumsal sistemlerin bin yıllardan beri süzülüp gelmiş ve herdönemde farklı kılıflara bürünmüş olduğunu, günümüzde de bilimcilikmaskesi altında taraf rolünü oynadığını her zaman ve her yerde gözönüne getirmek gerekir.

Page 83: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

83

Bu çerçevede 15. yüzyıldan itibaren büyük bir hız ve derinlikkazanan Rönesans zihniyet devrimiyle kapitalist toplum ilişkisinideğerlendirmek daha açıklayıcı olacaktır. Batı Avrupa toplumundakiiki özellik Rönesans zihniyetinin doğuşunda etkili olmuştur. Devletkültürünün zayıflığı ve doğal toplum zihniyetinin taze anıları, yaratıcıözgür düşünce için elverişli koşulları oluşturmuştur. Hıristiyanlığınkatı dogmaları bu koşulları durduramamaktadır. Haçlı seferlerisonucunda Ortadoğu’dan gelen bilgi kültürüyle, Grek-Romakültürünün birleşik etkisi aynı koşullarla bütünleşince, Hıristiyandogmatizminin aşılması imkân dahiline girmektedir. Hıristiyanlığın13. yüzyıldaki mezhepleşme süreci de hem bu gelişmelerin sonucu,hem nedeni olarak rol oynamaktadır. Dominiken ve Fransiskenmezhepleri dikkate değer gelişmelerdir. İslam’da bu dönemde benzermezhepselleşmeler -Mutezile, İşrakiyum- bastırılmıştır.

Coğrafi keşiflerin sağladığı yenidünya gözlemlerinin katkıları daönemlidir. İki yönlü bu gelişmeler, yani devlet kültürünün zayıflığı vedoğal toplum anılarıyla İslam ve Hıristiyanlığın olumlu mirası -Musevilik daha kök bir kültür olarak etkilidir-, Grek-Roma kültürü vecoğrafi keşiflerin sentezi Rönesans zihniyetini doğurmaktadır.Rönesans’ı insanlık tarihinin üçüncü büyük anlama gücü olarakdeğerlendirebiliriz. İlki M.Ö 4.000 yıllarında Zağros-Toros sistemininiç kavisinde zirveye erişen neolitik zihniyet aşamasıdır. İnsanlığınuygarlığa geçiş yapabilmesi için gerekli bütün teknik aygıtların buaşamada oluştuğunu görüyoruz. Tekerlek, dokuma, çift sürme aletleri,büyük köyler, belirginleşen diller, etnik yapılar, kahramanlıkdestanları kadın-ananın büyük üretken gücü etrafında harikalaryaratmaktadır. Tanrıça dini aslında büyük bir zihniyet yücelmesidir;kadının üretkenliğinin kutsanmasıdır. Bu dönemden kalma bütünbuluntular bu gerçeği doğrulamaktadır. Halen yıldız anlamına gelen‘Star’, dönemin çağ doğuran dili ve kültürü olan Aryence’de kadıntanrıça anlamına gelmektedir. Alanın dili olan Kürtçe’de bugün bile‘ya Allah’ anlamına gelen ‘ya Star’ önemi büyük bir hayreti, azametive inanç gücünü ifade etmektedir. Bu o kadar eski bir yaratımdır ki,bütün Aryen kökenli dillerde varlığını değiştirilmiş biçimde de olsasürdürmektedir. Denilebilir ki, dünyanın cenneti ilkin bu kavisteyaratılmıştır. İnsanlık üretimde, sosyal yaşamda yüzlerce ‘ilki’yaşamaktadır. O dönemin müzik kalıpları ve aletleri, halen en ürpertici

Page 84: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

84

ve derinden sarsıcı etkilerini ruhumuza sarmalamaktadırlar.Buralardan aşağı Dicle-Fırat ve Nil, Pencab vadilerine yayılınca, bukültürün Sümer ve Mısır uygarlıklarına yol açtığını, böylecezincirleme uygarlık çağlarını başlattığını yapılan araştırmalargöstermektedir.

İkinci büyük zihniyet dönemi M.Ö 600-300 yıllarında EgeDenizinin her iki kıyısında gerçekleşmiştir. Köleci mitolojiye karşıfelsefe ve bilim zihniyetinin büyük sıçrama yaptığı bir aşamadır bu.‘Hikmetler yüzyılları' da denilmektedir. O dönemin Batı Avrupa’sıaslında Batı Anadolu’dur. Doğudaki uygarlık dalgasının Egekıyılarındaki yankısıdır. Avrupa’da Hıristiyanlığın oynadığı rolü,Hitit, Med, Mısır ve Girit uygarlıklarının birleşik rolü oynamaktadır.Burada da devlet geleneğinin köklü olmayışı, doğal toplumkültürünün güçlü varlığı, üretken güzel coğrafya, harikulade deniz veadalar varlığı yeni zihniyetin doğuşunun etkin faktörleridir. Şüphesizekonomik olarak Troya kalıntılarından anladığımız büyük Doğu-Batıticareti de önemli etkendir.

Batı Avrupa Rönesans’ının temelinde öncelikle bu iki büyükRönesans yatmaktadır. Toros-Zağros eteklerindeki Rönesans’ıanlamadan Ege kıyılarındaki Rönesans’ı, bunu da anlamadanAvrupa’dakini anlayamayız. Daha da derinleştirirsek, aynı kavistenoluşan neolitik Aryen devrimi, kültürü ve dilinin M.Ö 5000-4000yıllarında Çin’den Avrupa’ya, Kuzey Afrika’dan Kafkasya’yayayılımı olmadan, bu alanlardaki neolitik toplumlarla daha sonrakiuygarlıkların oluşumunu anlayamayız. Tarihin bu yönlü zincirlemeakışını anlamak büyük zihniyet devrimlerini, dinleri ve toplumsalyapıları anlamak açısından büyük önem taşır. Bu hususları şunun içinbelirtiyorum: Her bir Avrupalı ve torunu için uygarlık denince en çokGrek-Roma ve Rönesans aklına gelmektedir. Bir de Hıristiyanlık.Halbuki bu alanlardaki gelişmeler binlerce yıllık uygarlık çağlarınındibine vura vura, etrafını genişlete genişlete, önünü aça aça, üstünüyücelte yücelte akan kutsal ırmağının birer durağından ibarettir.

Rönesans zihniyetinin en önemli özellikleri Ortaçağın yok ettiğiinsan ruhunu tekrar kazanma, alabildiğine kötülenen dünyaya, doğayadönüş, dogmalardan kopuş ve insan aklına güveniştir. Bilme tekelidaha Sümer rahiplerinden beri devlet tekeline alınarak güçlenmeninen temel araçlarından biri kılınmıştır. Sadece artı-ürünler, gelişkin

Page 85: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

85

üretim araçları değil, en faydalı bilgi ve taşıyan sahipleri de hemendevlet kurumuna taşınır. Yeni bilimin özgür alan yaratmasına olanaktanınmaz. Özgür bilim alanı yeni bir toplum demektir. Köleci devletindoğası gereği bu tür yapılanmaları tehdit olarak görüp saldırmasıyla yaele geçirmesi ya da yok etmesi kaçınılmazdır.

Kilisenin bu dönemde Engizisyonu devreye sokması anlamlıdır.Birey ruh kazanırken özgürleşmektedir. Daha çok mezhep sapkınlığıolarak yargılananlar, din dogmatizmine karşı özgür düşünenlerdir.Cadı diye tabir edilen kadınlar Hıristiyanlaşmamış kimlikleritaşıdıkları için yargılanmaktadır. Simyacılar ise mevcut olandan farklıbilgiler aramaktadır. Üç akım da dogmatizmde gedik açacakniteliktedir. Sanat akımları yaşamı olanca güzelliği ile yansıtırken, ölümadde ve doğa zihniyeti aşılmaktadır. Resim, müzik, mimari,edebiyat hem içerik hem de biçim olarak birey ruhunu yenidenşekillendirmektedir. Yeni ruh ve düşünce kazanan birey cıvıl cıvılkabına sığmayan insan demektir. Bu bireyle sadece coğrafya değil,doğa da fethedilmeye (kazanılmaya) çalışılmaktadır.

Dönem aynı zamanda yeni ütopyaların tasarlanmasında tahrikedicidir. Eski elbiselere sığılmamaktadır. Fakat maddi koşullarelvermediğinden sadece sistemli ütopyalar kurulmaktadır. Eskidünyanın kasvetli havasına bir daha dönülmek istenilmiyor. Yenidünyanın kapısını ise nasıl açacaklarını tam bilememektedirler.

Bu arayış yeni felsefe ve bilim arayışına zorlayacaktır. Eskidünyadan ne kadar kopuş olsa, yenisine o denli açılmaktadır.Cusomus dinden felsefeye açılırken, Kopernik bilimsel devriminkapısını aralamaktadır. Descartes madde-ruh ikilemi ile tanrıyı işekarıştırmadan felsefi devrimin temel adımını atmaktadır. GalileoGalilei bilime ölçüyü sokarak zincirleme devrim sürecine en güçlükatkıyı yapmaktadır. Newton ile evren tanrıdan bağımsız, kendiyasaları ile devinebilme gücünü kazanmaktadır. 15. ve 17. yüzyıllararası felsefi, bilimsel ve sanatsal devrimin kökleştiği dönemdir.Durmak bilmeyen engizisyon çarkına rağmen, Protestanlıkla katıkilise dogmatizmine bir darbe daha vurulacaktır. Din bireysel inançkonusunda serbestliğe kavuşacaktır. Kiliseden kopuş özünde devletiktidarından kopuştur. Katolik kilisesinin hem kendisi devlettir, hemde feodal devleti saran, koruyan en büyük zırhtır. Kilisesiz devletdüşünülemez. Kilise esasında devlet adına savaşmaktadır.

Page 86: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

86

Zihniyet devriminin bireyi özgürleştirmesi, devlet kulluğununçözülmesidir. Ayrı mezhep görünümünde de gerçekleşse, yıkılanfeodal devletin meşruiyetidir. 18. yüzyıldaki gelişme Rönesans’ınkitle temelinin genişlemesidir. Zihniyet devrimi, bir avuç insanın yenidüşünce, umut ve ruhu olmaktan çıkmış, kitlesel bir taban kazanmıştır.Tıpkı yeni bir din gibi -Hıristiyanlık, Müslümanlık- kendi kitlesinekavuşmuştur. Batı Avrupa’nın her ülkesinde bu denli özgür birkitlenin varlığı, gerek Katolik kilise (ruhban) devleti, gerek krallıkdevletleri için büyük bir tehdittir. Artık engizisyonla bu kitleninhakkından gelmek zordur. Savaş gereklidir. Yüzyıl, Gül ve Otuz YılSavaşları bu gerçeğin ifadesidir. Uyanan Avrupa ulusları karşısındayenik düşecek olan Katolik kilisesi ve krallık rejimleri olacaktır. 1640İngiliz, 1776 Amerikan, 1789 Fransız Devrimleri ile ulusal mezheplerve devletlerin zafer çağı başlayacaktır.

Devrim tanımlamalarını yeniden gözden geçirmek, krizsüreçlerini demokratik eğilim lehine çözmek açısından önemtaşımaktadır. Avrupa devrimlerini genel olarak ‘burjuva devrimleri’olarak değerlendirmek, Marksizm’in dar sınıf yaklaşımının birürünüdür; proletercilik yapalım diye adeta burjuvaziye sunulmuş birhediyedir. Bunda şüphesiz diyalektik materyalizmin dogmatikyorumunun büyük etkisi vardır. Bunu tarihin ‘Levhi-Mahfuz’ anlayışıile düz bir çizgide kararlaştırıldığı gibi geliştiğini varsayan kaderciinancın yeni çağa taşınmış biçimi olarak değerlendirirsek, somutgerçeğe daha çok yaklaşmış olabiliriz. Kendimin de yoğun etkisiniyaşadığım bu dogmatizmi aşmadan, gerçeğin olağanüstü zenginiçeriğini çözümleyemeyiz.

Hiçbir kapitalist sınıf kitabında, ne İngiliz-Amerikan ne de FransızDevrimine ilişkin bir düşünce, teori ve programı yazılmaz. Budevrimlerde rol oynayanlar kendilerini burjuva sınıfının temsilcisiolarak ilan etmemişlerdir. Bu devrimlere katılan kitleler çoğunluklayoksuldular ve özgürlük-eşitlik taleplerini öne çıkarıyorlardı. Dahaönceki Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma hareketini burjuvasınıfının esas aldığını iddia etmek büyük abartmadır. Sınıf olarakburjuvazi yükselirken -tüm çabası olarak-, kâra dayalı sermayebirikiminden başka bir şey düşünmüyordu. Şüphesiz kâra giden yolundevlet erkiyle bağının bilincindeydi. İktidarı etkilemek ve elegeçirmek için çaba içindeydi. Ama elinde bir devrim teorisi ve pratiği

Page 87: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

87

bile özel anlamda yoktu. Devrimlerin temelindeki objektif koşullartarihin uzun bir evriminin ürünüydü. Sübjektif öğeler olarakdüşünürler ve siyasal aktivistlerin özel bir burjuva devrim programı,hatta partileri yoktu. Eğilim halindeydiler. Bazı zenginlerden himayegörüyorlardı, çoğunluğu da feodal karakterli, bilim ve sanata ilgisiolan zenginlerdi. Öne çıkarılan talepler genelde hümanist, özgür veeşit bir dünya özlemiydi.

—Komünalite Ve İktidar Mücadelesinde Kazanan KapitalizmYazılan tüm ütopyalar kapitalizme zıttı. O halde nasıl oldu da bu

düşünürler ve militanlar burjuva sayıldı, devrimler de burjuvadevrimleri oldu? Burjuvazinin süreç içinde yeni sınıf olarak hakimolmak isteyen her gücün yaptığını yaparak, iktidarı ya tamamen yakısmen ele geçirerek bunu başardığını biliyoruz. Tüm hiyerarşik vedevletçi güçlerin ‘politika’ denilen sanatın gereklerine dayanarakbinlerce kez iktidara gelip düştüğünü, ama bu gaspın ve sömürü içinçok elverişli aracın kesintisiz varlığını sürdürdüğünü, en son yükselenbenzer gücün de başka türlü davranmayacağını iyi bilmek gerekir.Devrimlerin tümü halkların eseridir. Zaman zaman halkların eylemineeski veya hiyerarşik-devletçi güçler de katılır. Özellikle devrimin zafergünlerinde çok akıllı ve girişkendirler. Ezilenlerin taleplerini istismaretmede ustadırlar. Bütün devrimlerde, ister başarılı olsun isterolmasın, benzer çabalar hiç eksik olmaz. Örneğin Hz. İsa eyleminidüşünürken, Bizans İmparatorluğu kurulsun diye düşünmüyordu.Özde de imparatorluk kültüne karşıydı. Ama yol açtığı hareket enentrikacı imparatorlara sahne olan bu devlet formuna alet olmaktankurtulamadı. Hz. Muhammed düşünce ve eylemi ile devirdiği Mekkearistokrasinin hem de Ehlibeyt’ini imha ederek imparatorlukkurmasına -Emevilere- alet olmaktan kurtulamadı. Hiç kimse Hz.Muhammed’in feodal bir imparatorluk planladığını iddia edemez.Benzer yüzlerce örnek gösterilebilir. “O halde halkların başarılıolduğu hiçbir devrim yoktur” denilebilir. Bu konuyu bundan sonrakibölümde kapsamlıca işleyeceğimizi belirtirken, olgunun farklıçözümlenmesi gereğini açıklayacağız. Sadece ne halkların çabası boşagitmiştir, ne de iktidar sorunu çözümlenmiştir diyeceğiz. Busavunmanın esas amacı bu kördüğümü kırmaktır. Çıkarılması gereken

Page 88: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

88

en önemli bir ders de, tahakküm ideolojisinin delinmesi en serttoplumsal zırh olduğunu bilmektir.

Avrupa devrimlerinin en genel özellikleri olan ‘özgürlük,kardeşlik, eşitlik’ gibi talepler, tahakküme ve sömürgenliğe karşıhiyerarşinin kuruluşundan beri ileri sürülen taleplerle aynı özdedir.Devlet iktidarı nasıl zincirin halkaları gibi gelişim göstermişse,halkların buna karşı hareketleri de kendi özgün gelişim tarihinesahiptir. İki diyalektik olgu ilişki ve çelişkileri ile sürekli etkileşimiçerisindedir. Toplumsal diyalektiğin bu ikilemini tarihi gelişimsürecinde özgünlükleri ve genellikleri içerisinde görmeden, soyutgenellemelerle başta devrim süreçleri olmak üzere temel toplumsaldönüşümleri kavramak çok zordur.

Avrupa’ya özgü uygarlığın temel formları olan ulus ve kapitalisttoplum ilişki içinde olmakla birlikte, birbirlerini zorunlu kılmazlar.Ulus oluşumu ile kapitalist toplum biçimlenmesi farklı mantığasahiptir. Aynı dönemde şekillenmeleri aynı mantığa sahip olduklarınıgöstermez. Burjuvazinin ulusun önder gücü olarak kendini göstermesiideolojik, politik ve ekonomik amaçları ile yakından bağlantılıdır. Bubağlar ideolojide ‘milliyetçilik’, politika ve ekonomide ‘liberalizm’dir.Hem devleti hem de halkı etkilemek açısından ideal silahlardır. İkisifiktif-kurgusal olgulardır, propaganda araçlarıdır. Burjuvazinin en çokbu araçlarla iktidara yükseldiğini ve sürdürdüğünü iyi bilmekteyiz.Avrupa’yı Avrupa yapan Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanmahareketlerinde bu slogan araçlarının yeri çok sınırlıdır. 19. ve 20.yüzyıla doğru geldiğimizde ise, bunlar ortalığı kasıp kavuracaktır.Ezilen, sömürülen kesimlerin ‘proletarya, komünizm’ kavramları dabenzer biçimde kullanılacaktır. Özü gereği iktidar sanatında aynıbaşarıyı gösteremezler.

Şunu özenle söylemek istiyorum: Toplumların dönüşümlerindeönemli kırılma ve yeniden yapılanma anları olan devrimler, 19. ve 20.yüzyılın sağ ve sol mantık yapıları ile gerçekçi olarak kavranamazlar.İnsanlık adına bu en büyük fedakârlık hareketlerini doğru tanımlamakönemini korumaktadır. Sovyet Devrimi uğruna milyonların büyükfedakârlığını, çözülüş tarzına ve sonuçlarına bakarak yenidentanımlama ihtiyacının ne kadar önemli olduğu anlaşılırdır. Son ikiyüzyılın modernlik adına deryalar kadar acısı, kanı, şiddeti ortayaçıktıktan sonra, özellikle ikinci dünya savaşının dehşetiyle iktidar,

Page 89: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

89

şiddet ve ideolojik kamuflaj araçları sınırlı olarak tartışma gündeminegeldi.

Kapitalizmin temel sınıf formu olan burjuva gerçekliğini buçerçevede anlamak gerekir. Baskıcı ve sömürücü yeni sınıf demekleözgün bir şey anlatılmıyor; tüm iktidar sınıflarının bir özelliği dilegetiriliyor. Burjuva sınıfının özgünlüğü; toplumsallığa karşıbireyciliği, analitik zekâyı azami kullanarak, toplumu saran ahlakiörgüyü hiçbir iktidar gücünün yapamadığı kadar çözmedekibaşarısındadır. Doğal toplum da çözülüşünün başlangıcında toplumaleyhine değer birikimine şiddetle karşıydı. Biriken değerleri en çokdağıtan, en değerli birey sayılıyordu. Birikimin tehlikesininfarkındaydı. Hiyerarşik toplum ve devlete geçişten sonra birikimmümkün olabildi. Bu da ancak özel iktidar gücünün varlığıylamümkündü. Birikim hem bu gücün kurulmasına, hem de bu güçtarafından kurulmasına yol açan süreci başlattı. Zincirlemereaksiyonun mantığı böyle varlık buldu. En çok değer biriktirenler ençok iktidar gücüydüler. Daha yakından bakıldığında, birikim bir nevitoplumdan hırsızlıktı. Değeri toplumsuz düşünmek mümkünolmadığından bu böyleydi. Doğal toplumun algılaması doğru olmaklaen temel ahlak ilkesini de belirlemiş oluyordu. Mademki tümdeğerlerin belirleyicisi toplumdur, o halde onun rızası olmadan -kendiçıkarı dışında- bireysel ve grupsal birikimler olamaz.

Aslında tüm savaşlarda görülen, talan ve ganimet bu anlayışınsınıflı toplumdaki soysuzlaşmasıdır. İktidar sahipleri birbirlerinigüçsüz düşürmek için değerlerin birikiminden yoksunlaştırmayı temelilke edinmişlerdir. Gücün temel kaynağı konusunda yanılmazlar.Burjuva tipi sınıflaşmanın prototipi olan zanaatkâr ve tüccar kesimleriher uygarlığın başından beri var olmalarına rağmen, hep tehlikeligörülerek kontrole alınmışlardır. Denetimleri sürekliydi ve sık sıktalana uğramaktan kurtulamıyorlardı. Toprak mülkiyetine dayananköleci ve feodal devlet gücü, köle ve serfler dışında üçüncü birkategorinin oluşumuna hep kuşkuyla bakarak denetimlerini eksiketmemişlerdir. Uygarlık tarihi kul sınıfından başka bir oluşumudoğaya aykırı buluyordu. Burjuva sınıf gerçeğine dayalı uygarlığakadar süren bu sistemde oturmuş bir ahlak ve dünya görüşü vardır.Savaş ve iktidarın çok temelli kuralları vardı. Kendi içinde kurulandenge binlerce yıl sürdürülebilir nitelikteydi. Toplumu yönetmede zor

Page 90: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

90

ve hukuk olmakla birlikte, sınırlı bir uygulama kapasitesine sahipti.Toplumu esasta ahlaki örgü ayakta tutuyordu. İktidar gücünün ahlakısürekli aşındırmasına rağmen, bu özelliğini korumayı bildi. Bundatoplumun hacmi karşısında azınlık konumu da elverişli bir zeminsunuyordu.

Burjuva sınıf doğuşu ile birlikte bu büyük dengeyi yıktı. Bu hemiktidar gücü, hem sömürü gücü olarak toplumun kaldıramayacağıhacimde bir sınıftır. İktidar ve sömürüsünü gerçekleştirmek için tümtoplumu istismar etmek zorundaydı. Marksizm’in haklı olarak onu soniktidar ve sömürücü sınıf olarak ilan etmesi bu nedenleydi. Sınıfolarak gelişebilmesi toplumun sürekli dağıtılmasından geçer. Bununiçin en başta temel korunma örgüsü olan ahlakın toptan yırtılmasıgerekir. Temelinde doğal toplumun eşitlik ve özgürlük duygusu olanahlak yırtılıp atılmadan kapitalist toplum oluşamaz. Marks’ınKomünist Manifesto’da çarpıcı olarak ifade ettiği “Burjuvazi eskidenkalma ne varsa hepsini sildi süpürdü” değerlendirmesi doğru olmaklabirlikte, bu devrimci bir eylem değil, yıkıcı ve toplum karşıtı bireylemdir. Toplumu savunamaz duruma getirmek devrimci bir hareketdeğil, olsa olsa insanlık karşıtı bir harekettir. Burjuvazinin elindeiktidar ve sömürü gücü, toplumun bağrına sızmış bir kanserhastalığıdır. Yaygınlaşan bireysel kanser ve AIDS vb. hastalıkların butoplumsal kanserle bağını tespit etmek için bilim adamı olmakgerekmiyor. Hobbes, kapitalist toplumun doğuş koşullarında iktidar(devlet) ihtiyacını tanımlarken, ‘insanın birbirinin kurdu olmasınıönlemek’ olarak değerlendirir. Bu tersinden doğru bir saptamadır.Kapitalizm, insanı insanın kurdu yapmak için iktidarını kurar. Moderngerçeklikte insan sadece birbirinin değil, tüm doğanın kurdukesilmiştir. Azami kâr ve birikim peşinde koşan, azgınlaştıran güçolan iktidara konduktan sonra, bu sınıf istismar için toplum ve doğaiçinde geriye ne bırakabilir?

Marksizm’in oldukça çözümlediği değer, kâr, emek, paylaşım,emperyalizm, savaş gibi kavramların kapitalizmdeki işlevini buçerçevede anlamak daha öğreticidir. Din kitaplarında geçen mahşereyakın ‘deccal gelecek’ tabiri bu sınıf gerçekliğine oldukça denkgelmektedir. Hiçbir hakim toplum sistemi bu denli toplumuntemellerine ve doğal çevresine karşı bir saldırı ve tahrip gücüolamamıştır. Ulusal olgudan ırkçı milliyetçiliği ve faşizmi, doğaya

Page 91: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

91

hakim olma olgusundan ekolojik felaketi, kâr olgusundan muazzamişsizliği doğuran burjuva sınıf gerçekliği artık kendini yemeaşamasındadır. Her geçen gün öz niteliklerini yitirerek yokolmaktadır. Kendisine karşı devrimi proletarya değil kendisiyapmaktadır. Yeni toplumsal zaman bu sınıfsal gerçekliğinsürdürülemez, dolayısıyla çözülmesi temelinde ancak kendisinikurabilir.

Savunmamız tez niteliğinde olduğundan, kapitalizmin kendindenönceki sistemleri kendine katması, devletleşmesi, bilim ve sanatıiktidara bağlaması, emperyalistleşmesi, dengesiz gelişmesi, savaşmasıbaşta olmak üzere, temel süreçleri işleme pozisyonunda değildir. Herbiri ayrı kitaplara konu olabilecek bu süreçlerin temel mantığınıişletmektir önemli olan.

Sınıf tanımımızı başka boyutlarda da geliştirebiliriz. Reelsosyalizmi çözmesi, ulusal kurtuluş hareketlerini ve devletlerini yedekgücü haline getirebilmesi, sosyal demokratları kullanabilmesi önemlibir işlevdir. Bilim ve teknolojiden insan toplumuna en gereksizkonularda bile reklamlarla kendisine kâr üretmesi, spor ve sanatetkinliklerini bir uyuşturucu rolünde kullanabilmesi, proletarya veaydınlarını kendine isyancı konumdan çıkartarak kendine iş içinyalvartması, kutsallık adına ne varsa hepsinin içini boşaltması,Rönesans’ın cıvıl cıvıl canlı dünya imgesinin yerini robot bakışınaterk etmesi yeni hakim sınıf gerçekliğimizin maharetlerindendir.

Kapitalizmin iktidar yapısına taşıdığı yeniliklerin başındakurumsal niteliğinin derinliği gelmektedir. Kişiye bağlanmışiktidardan iktidara bağlanmış kişiler, partiler, hatta toplumlarsistemine geçilmiştir. İktidarın görünmez, soyut niteliği geliştirilmiştir.Bunda ideoloji, politika ve ekonomi katlı işlevlere sahiptir. Uluskavramından türetilen milliyetçilikle tüm bir ulus iktidarın kendisineait olduğuna inandırılmıştır. Özünde hiçbir zaman iktidar ulusunolamaz. Her yerde ve her zamanda etnik grupların, hanedanların,ulusların azınlık kesimi iktidarın gerçek sahibidir. Fakat öyle birsistem yaratılır ki, en alttaki ezilene kadar her birey bir anlamdakendini iktidar sahibi kılmak durumundadır. En alttaki bir ailede enyoksul bir koca karısı karşısında kendini ‘küçük imparator’ rolünderahatlıkla görebilir. Karı da zincirleme tarzda çocuklarına karşı bu rolüoynar. Ya çocuklar? Onlar büyürlerse aynı sistemi oynamaktan başka

Page 92: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

92

ne yapabilirler? İktidarlaşma zincirinin böyle kurulması sistemin birözelliğidir.

Partiler de birey gibi iktidara göre kurulmuştur. Devleti topluma,toplumu devlete taşımak temel işlevdir. Toplumun kendisi devletinkılınmıştır. Devlet en görünmez tanrı gibi toplumun başına, hertarafına binmiştir. İdeolojinin yarattığı iktidar zihniyeti belki de enbüyük yalanlaştırıcıdır. Politika sanatının işlevi toplumda bahsedilenkendini devlet sahibi sanma, hizmet gereğine inandırma, özündepolitik demagojinin en gelişkinini sunmaktır. Politika öyle sanıldığıgibi iktidarlaşma aracı değildir. İktidarı savunma, yayma,kalıcılaştırma aracıdır. Demokrasiye karşı politikanın rolü özellikleböyledir. Politika sanatı kadar demokrasiyi inkâr ettiren başka birolgudan söz etmek zordur. Ta Atina döneminden beri politikanındemokrasinin inkârı olduğu bilinmektedir. Ekonomi her zamandandaha fazla iktidarla bütünleşmiştir. Ekonomi yönetimi bir politik-ekonomidir. Ekonomi silahı ile hizaya getirilemeyecek bir birey vegrubun olamayacağı bir çağ yaşanıyor. Paranın sökemeyeceği birdeğer, elde edemeyeceği bir güç yoktur deyimi bu çağın en gözdesloganıdır.

İktidarlaşmanın özüne ilişkin tanımlamayı ulus-devlete ilişkindaha da geliştirmek mümkündür. Ulus devlet eski çağlardan kalmarahip, hanedan, dini devlet adlandırmalarının çağdaş biçimidir.İktidarın özüne vurulan damgalardır. Kapitalizmin gelişim aşamasındaortak dil ve geleneklerle çevrili bir sınır, ideal birikim için tercihedilen coğrafi büyüklüklerdir. Kutsal vatan anlayışı değil, elverişli kâr,birikim alanı kavramı esastır. Dış rakiplerine kapatılan bu alansermaye birikimini güvene almak, iktidarını güçlendirmek içinidealdir. Milliyetçiliğin doğuşu bu maddi gelişmenin sonucudur.Laiklikle -dünyalaşma- dini zihniyetin gerilemesi yeni bir ideolojikörtüye ihtiyaç gösterir. Milliyetçi ideoloji ulus olgusu ile bağlantısınedeniyle hızlı gelişme gösterir. Özünde eskinin etnik -aşiret-duygusunun daha geliştirilmiş bir biçimi olarak düşünülmesi gerekenmilliyetçilik, ortak etnik duygu ve dinin yerini tutan bir inanç hizmetigösterir. İçerde farklı etnik, mezhep, din vb. ideolojik unsurlar,dışarıdan ise diğer benzer olgu ve toplumsal sistemlere karşı baskı vesömürü başlatılınca, milliyetçilik üst ırk anlayışına büründü. Birzamanların üstün din anlayışı yerini üstün ulus-ırka bıraktı. Bilimsel

Page 93: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

93

zihniyetin aydınlattığı toplumu milliyetçilik tekrar din gibi karartmayabaşladı. 19. ve 20. yüzyılın milliyetçilikle yüklü zihniyeti, kutsal savaşanlayışı gibi toplumları her tür şiddet ve savaşa kaldırmaya en elverişlimeşruiyet aracı rolü oynadı. 17. ve 18. yüzyıllar nasıl yoğunluklaulusların doğuş yılları ise, 19. ve 20. yüzyıllar da milliyetçiliğinşahlandığı dönem oldu. Devlet iktidarının en zirvesine ikinci dünyasavaşında ulaşan milliyetçilik çağı, yol açtığı yıkımla kapitalizmingenel ve sonul krizinin de başlangıcı oldu. Milliyetçilikle insanlığınbir arada yürüyemeyeceği anlaşıldı. Sistemin erkenden bunalımçağına girmesi sadece gücünü yitirmesi anlamına gelmez. Daha kuraltanımaz, azgınlaşma tehlikesine yol açar.

1968 başkaldırıları sistemin en kapsamlı eleştirisidir. İster reelsosyalizm ister faşizm biçiminde total bir otorite anlayışına erişenkapitalizm sürdürülemezliğini böylece kanıtlamış oluyordu.Sürdürülemezlik, kriz demektir. İnsanlığın yaşadığı budur. Kaos dadiyebileceğimiz bu süreç Rönesans’tan farklıdır. Rönesans feodaltoplumunun krizinden çıkış iken, kapitalizmin 1970’lerde içine girdiğisüreç kaostur. Ne tür yenilikler ve farklılıkların çıkacağını verilecekmücadelelerin niteliği ve gücü belirleyecektir. Dikkat edilmesigereken, bu sürecin temel dünya görüşüne -paradigmasına- getirdiğideğişimdir. Toplumun iç yapısındaki tüm ahlaki değerlerin çözülüşü,milliyetçiliğin tüm zihniyetleri doldurması ve dışarıdan ekolojiktahribatın sonuçları robotumsu aynılık, gri, zevksiz, umutsuz, inançsız,amaçsız bir dünya görüşünü yaygınlaştırır. Stres, hiddet, nefret, şiddet,aşırı güdüsellik, bireysel yalnızlık, toplumsal değersizlik, tamamençıkara kilitlenmiş ilişki mantığı, vefadan yoksunluk, hümanizme ilgiduymama, aşırı bencillik, yaşamın giderek kutsal anlamını yitirmesi,krizin hakim psikolojisini ve sosyal atmosferini oluşturur. Köklü yeniarayışlar ancak bu tür ortamlarda boy verir. Bunalımın kalıcı niteliğibunu gerektirmektedir.

Kapitalist iktidarın emperyalizm ve ulusal-sınıfsal baskı sistemidünyanın tümünü katlayacak büyüklüğe tarihte ilk defa ulaşır. İşgaledilmedik yer kalmamıştır. 19. yüzyılın sonlarında bu gerçeklikyaşanır. Ulusal, sınıfsal, etnik, dini, cinsi temelde tahakküm, eritme vehatta jenosit tarihte en yaygın aşamaya ulaşır. İnsanların en çokbirbirlerinin kurdu olduğu çağdır. İmparatorluk pratiği açısındanbakıldığında da ABD ile sonul bir aşamaya gelinmiştir. Son

Page 94: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

94

imparatorluk çağındayız. Teorik açıdan bu yönetim, devlet iktidarınınbir şehir, bir ülke, bir ulus sınırını aşma, tek kişide yoğunlaşma vesürekli yayılma, durdurulma ve gerileme, yıkılış aşamaları biçimindecereyan eder. Toplum sistemine yerleşmesi zincirleme etki yaratır.Her yeni iktidar daha öncekinin izleri üzerinde imparatorluk olmayazorlanır. M.Ö 2350’lerde -yazılı tarihte bilebildiğimiz- SümerlerdeAkad sülalesinden başlayan bu tarihsel süreklilik, günümüzde ABDdevletinde Bush’un sülalesi ile devam etmektedir. İşin ilginci, ilkimparatorluğun doğduğu alanda son imparatorluk çatışma halindedir.Demek ki burada bitkilerin kendi kökleri üzerinde kuruma ilkesinidüşünebiliriz.

İmparatorluk gerçeğinde tam bağımsız devlet, ulus, toplumanlayışına yer yoktur. Daha doğrusu tam bağımsızlık idealizeedilebilir. Ama çok ender uygulama özelliğine sahiptir. Egemenrealite, hakim imparatorluk çerçevesinde bağımlılıktır. Düzeyler farklıolabilir, ama gerçeğin hakim biçimini değiştirmez. Yaklaşık 4350yıldır toplumsal yapılar üzerinde etkili olan imparatorlukta, hegemondevletle dolaylı veya dolaysız bağımlısı olan en yakın müttefikindenen önemsiz uydu devletine kadar irili ufaklı birçok iktidar grubumevcut sınırları içinde bağımlılık halindedir. En bağımsız geçinenulus-devlet -esasında ulusta azınlık- çağında bu gerçeklik daha dageçerlidir. Hegemon güçten tam bağımsızlık, milliyetçiliğin birtoplumu etkileme, politik iddiası ve oyunudur. Hegemon demek engüçlü zihniyet, iktidar, sosyal ve ekonomik yapıyla askeri güce, bilimve tekniğe sahip olmak demektir. ABD’nin varlığı bu tanıma denkdüştüğü için günümüzün birincil hegemon gücüdür. Ama sistemintüm krizinin, onun yönetiliş tarzının ve sonuçlanışının da en sorunlutaraflarından başta gelenidir.

Sistemin toplumsal özelliklerini en çok da kadında çözümlemeninöğretici değeri yüksektir. Baştan söylenmesi gereken bir husus da,herhangi bir toplumsal olguyu kendi başına siyasal, toplumsal,ekonomik, kültürel vb. ayrımlar altında incelemek ciddi sakıncalariçerir. Tarihsel bir bütünlük halinde sürekli oluşumu yaşayantoplumların tüm alt ve üstyapı sistemleri bir saatin parçaları gibi bütünhalinde çalışır. Aşırı parçalara bölme hastalığı, Batı bilimciliğinin olgubütünlüğünü yitirmek özelliğinden kaynaklanır. Bilimsel olarak da

Page 95: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

95

gerçeğin kavranmasını önemli oranda zorlayan bu yaklaşımıkullanırken, bütünselliği göz ardı etmemek çok önemlidir.

Kadın adeta tüm sistemin bir özeti olarak görülmeli ve öyleçözümlenmelidir. Kapitalist toplum nasıl tüm eski istismarcıtoplumların devamı ve zirvesi ise, kadın da tüm bu sistemlerinköleleştirici etkisinin zirvesini yaşar. En eski ve en yoğunlaşmışhiyerarşik ve devletçi toplumun baskı ve sömürü cenderesindebiçimlenen kadını anlamadan, toplumu doğru tanımlayamayız. Etnik,ulus ve sınıf köleliğinin doğru anlaşılmasının yolu kadın tanımındangeçer. Sosyal bilimin adeta mızrak çuvala sığmazken azıcık bilimkonusu yapmaya çalıştığı kadın konusundaki incelemeler 20. yüzyılınson çeyreğine mahsustur. Feminist hareket, çevre, savaş ve iktidarlarınkorkunç yıkımı tarih ve egemenliğin cinsiyetçi karakterinidüşündürtmeye başlamıştır. Bu husus bile, en objektif olması gerekensosyal bilimler de dahil, tüm bilimsel yapının cinsiyetçi karakterinigösterir. Bilim cinsiyetçidir.

Kapitalizmin en başta özgürlük getirmesinin sistemin özüne tersolduğunu iyi belirlemeliyiz. Kapitalizm gelenekleri yırttığı içinkadının etrafındaki zincirler de parçalanmıştır iddiası aldatıcı yanıyüksek bir çarpıtmadır.

Tahakkümcü sistemlerin özgürlükle ilişkisi, nasıl daha kaba veince yöntemlerle sürdürülebilir biçimindedir. Adına çok aşk destanıdüzülen kadınla en kaba ve çirkin köleliğe maruz kalan kadın aynıdır.Kadın kafese -erkek hakimiyetindeki ev- alınan kanarya misalidir.Belki sevimlidir, ama tutsaktır. Kuş bırakıldığında nasıl arkasınabakmadan uçar giderse, eğer kadın biraz bilinçlenir ve gideceği özgürbir yeri olduğunu bilirse, kaçamayacağı ev, saray, zenginlik, güç veinsan kişiliği yoktur. Hepsinden kaçma potansiyeli vardır. Hiçbirvarlık kadın kadar tutsaklığa -özgür gelişmenin objektif ve sübjektifkoşullarını bastırma ve yok etme- mahkûm edilmemiştir. Tümtoplumsal tahlillerin tutmamasının, plan ve programlarınyürümemesinin, insanlık dışı gelişmelerin ortaya çıkmasının dakadının kölelik düzeyiyle bağlantısı vardır. Bu nedenle kadın çözümü,özgürlüğü ve eşitliği sağlanmadan, hiçbir toplumsal olgunun yetkinçözümü ve özgürlük-eşitliği sağlanamaz.

Kapitalizmin sisteme eklemesi ile ortaya çıkan kadın görünümünümetalaştırma düzeyinde görmek gerçeğe daha çok yaklaştırabilir.

Page 96: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

96

Klasik kölecilikte kadının pazarlarda en çok alınıp satıldığını iyibiliyoruz. Bu durum cariyeler biçiminde feodal kölelikte de yaygıncasürdürülmüştür. Burada satılan bütün olarak kadındır. Başlık, siyasirant bu işlemin aile içine kadar yansımış biçimleridir. Kapitalizmdeise kasap misali gövde parçalara ayrılarak her kısmına fiyat biçme gibiunsurlar eklenmiştir. Saçından topuklarına, göğsünden kalçalarına,göbeğinden cinsel organına, omzundan dizlerine, belinden baldırına,gözünden dudaklarına, yanağından boynuna parçalanıp değerbiçilmeyen hiçbir yeri kalmamış gibidir. Ne yazık ki ruhu var mı yokmu, varsa ne eder sorusu akla getirilmez. Beyince de o ezeli ‘eksikakıllı’dır. Özel ve genelevlerin zevk veren metasıdır. Çocukmakinesidir. En zor işlev olan çocuk doğurma emekten sayılmaz. Çokzor bir iş olan çocuk büyütmenin hiçbir ücreti yoktur. Tüm önemliekonomik, sosyal, siyasal, askeri kurumlarda yeri numunelikdeğerindedir. Reklâmların vazgeçilmez malzemesidir. Cinsiyeti ençok metalaştırılıp piyasaya sunulan yegâne varlıktır. En çok sövgü vedövgü konusu yapılandır. Aşk yalanına en çok alet edilendir. Herşeyine karışılandır. Kadınca konuşması için özgün bir dil-deyim, sesdüzeni biçimlendirilen kimliktir. İnsanca arkadaşlık yapılamayaninsandır. En değme erkeğin bile yanında saldırı duygusundanvazgeçemediği insandır. Her erkeğin üzerinde kendini imparatorsandığı nesnedir kadın artık.

Tanım daha da zenginleştirilebilir. İşin ilginç yanı, bu kadarolumsuz özellikleriyle bezenen bir kimliğe karşı erkek egementoplumun onunla rahat yaşayabileceğini sanmasıdır. Demek ki, çokuysallaşmış bir köle sayılmaktadır. Aslında onurlu bir erkek insan içinbu kadar olumsuzluğa örgütlenen bir olguyla ortaklaşa yaşamakmüthiş zor ve alçaltıcıdır. Her ne kadar Eflatun kadını devlet vetoplumdan tümüyle dışladığı için eleştirilse de, yaklaşımında bualçaltıcı özellikler etkindir. Birçok filozofta olan bu hususu doğruokumak gerekiyor. Örneğin Nietzche’de bu özelliklerle ortak yaşamakkişiyi kesinlikle bozar. O halde neden kadın düşkünlüğü toplumlardaçok güçlüdür? Çünkü bu toplumlar düşürülmüştür de ondan; erkekdüşürülmüştür de ondan. Bu, köleliğin geçişken özelliğinden ilerigelmektedir. Bu kadar yararlı bir köle, köleliğe alıştırılan insanlar içinelbette en çok aranan ortak olacaktır. Dolayısıyla batırılan kadın,batırılan toplumdur; düşürülen erkektir. Böyle başa böyle tarak.

Page 97: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

97

Özcesi kadınlık olgusu yetkince aydınlatılmadan, doğal toplumunözgür ana-kadınlığı ile sınıflı uygarlığın özgür bilinçli kadınlığıbütünleştirilmeden, dengeli ortak yaşam arkadaşı yaratılamaz. Bununeş benzeri erkeklik de yeniden oluşturulmadan bu birlikteliksağlanamaz.

Toplumsal alandaki kapitalizmin oluşturma, yönetme tarzınıbirçok olguda, özellikle erkekte, ailede, işte, memuriyette, yine eğitim,sağlık, hukuk ve benzeri birçok alanda gözlemleyebiliriz. Aile içinkısa bir tanımlama yaparsak, hiyerarşik ve devletçi toplumun temelkurumu olan bu ocak sistemin hücresi, en küçük molekülüdür.Tepedeki imparatorun ailedeki yansıması ‘küçük imparator’dur.Toplumdaki köleliğin yansıdığı esas tezgâhtır. Ailedeki köleliktoplumsal köleliğin temel güvencesidir. Sistem adeta her gün, her saatailede yeniden üretilmektedir. En ağır yükünü de aile çekmektedir.Aile hiyerarşik ve devletçi toplumun uysal eşeğidir. Sürekli binilebilir,kendini taşıtabilirsin. Genelde dağılan kapitalist sistemin en çarpıcıizdüşümünü ailede yansıtması aralarındaki bu sıkı bağlantıdandolayıdır.

Kapitalizmin ekonomisi demeye pek gerek yoktur. Kapitalinkendisi ekonominin özüdür. O esasta en istismarcı, vahşi rekabetli, kâriçin her şeyi göze alabilen sistemdir. Toplumun metalaştırılmayanhiçbir olgusu yoktur. Metalaştırılan toplum, elden çıkarılmak istenentoplumdur. Böylesi bir toplum yaşam ömrünü dolduran, dolayısıylabitirilmesi gereken bir düzendir.

Bilim ve sanatla sistem kendi ömrünü uzatmak için olağanüstüçaba içindedir. Sanıldığının aksine, bu çaba bilim ve sanatı (teknikdahil) geliştirmek için değildir. Bilim ve sanatın olağanüstü gelişmişgücüyle kendi bitmişliğini sürdürmek içindir. Yaşamının sonlarınagelmiş bir hastanın iyileştirilmesi için tüm bilim ve tekniğinimkânlarının kullanıldığı bir ilgileniş tarzını andırmaktadır. Bilim vesanat, sistemlerin bu süreçlerinde, kaosunda daha çok yenidenyapılanır ve yeni yaşanabilir sistemlerin oluşturulmasındavazgeçilmez belirleyici rol oynar.

Page 98: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

98

—Sonuç Olarak1990’larda kapitalist sistemle birlikte zıtlarının dağıldığına ilişkin

verilerin dökümü oldukça fazladır. Sermayenin küreselleşmesinindaha çok finans alanında yoğunlaşması ilk işaretlerden biridir. Finanssistemi, paranın para getirmesidir. Yani bir kumar durumunaerişilmiştir. Ancak dağılma unsuru olabilir. Finans kapital yerleşikyapıları hallaç pamuğu gibi atmaktadır. Ulusal kurumlar devletlerdenideolojilere, ekonomiden sanata kadar öz iradeleriyletutunmamaktadır. Ama gücün küreselleşmesi, ABD İmparatorluğudünya çapında eski dengelerin, yapıların anlamsızlığını, kendiaçısından geçersizliğini yansıttıkça, dünyanın birçok bölge ve ulusdevletinde krizlere, darbelere, kanlı etnik-dini çatışmalara yolaçmaktadır. Bu gerçeklik de sistemle ilgilidir ve kaos niteliklidir.

Sistem kendi içinde gerginliğini bir türlü giderememektedir.ABD-AB, ABD-Japonya-Çin, AB-Japonya-Çin başta olmak üzere,sürekli bir gerginliği, dengesizliği yaşamaktadır. Kuzey-Güneyçelişkisi denilen en yoksul-en zengin ülkeler bölünmesi derinleşerekdevam etmektedir. Her iki olguda da yaşanan, sürekli bir kriz ve kaosniteliğidir. Halkların devlet kurumundan kopuşu giderekderinleşmektedir. Binlerce yıldır tanrı-kral, tanrı-gölge ve tanrınınkendisi (Hegel’de burjuva devlet) gibi benimsetilen devlet denilenolgunun özünde savaşçı-iktidar gücünü gizlediği, sömürü ve baskı-şiddetin kaynağını teşkil ettiği anlaşıldıkça tecridi gün be güngelişmektedir. Adeta “Anne bak, kral çıplak” deyişinde olduğu gibi,halklar da çocuğun çıplak kralı görmesi gibi devleti bütünçıplaklığıyla görmeye başlamışlardır. Bu önemli bir kaosbaşlangıcıdır.

Çok önemli bir konu muazzam işsizlik durumudur. Yapısal birkarakteri olan işsizlik sistem sürdükçe artmaktadır. Sistemin kendisiişsizliğin çığ gibi artması demektir. Hiçbir toplum sisteminde nüfus budenli işsizliğe düşmemiştir. Dolayısıyla krizin kaos niteliğini en iyiaçıklayan olgunun başında işsizlik gelmektedir. Nerede işsizlik çokyoğun olsa, orada o denli gelişmiş bir kaos durumu var demektir.İşsizlik birçok olumsuzluğun yanında, özünde toplumsal olmaktançıkma durumudur. Bir nevi toplumun iflas ettirilmesidir.

Diğer yandan müthiş üretim teknikleriyle arz fazlasıemilememektedir. Sorun kıtlık değil tersidir. Bir yandan kıtlıktan beter

Page 99: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

99

açlık yaşayan muazzam bir nüfus, diğer yandan dağ gibi yığılmış arzfazlası her şey. Bundan daha çarpıcı kaos niteliği oluşamaz. Yinekanser gibi büyüyen şehirleşmeler söz konusudur. Sosyolojik anlamdaşehirle alakası olmayan toplumsal kanserleşmenin en açıkörneklerinden biri şehir büyümeleridir. Şehirler hem köyleşerek hemde anlamı dışında büyüyerek şehir olmaktan çıkıyor. Kaos şehirdedaha yoğun yaşanmaktadır. Toplum toptan metalaşmaktadır. Alımsatım konusu olmayan hiçbir değer kalmamıştır. Kutsallık, tarih,kültür, doğa, her şey metalaşıyor. Bu gerçeklik de toplumsalkanserleşmedir ve kaosa götürür.

Diğer bütün kaos niteliklerinin bir sonucu olarak çevre kirlenmesi,tahribi, artık kaos özelliğinin çevreyi de sarmış bulunduğunukanıtlamaktadır. Sera etkisi, ozon delinmesi, suların ve havanınkirlenmesi, türlerin aşırı yok olması birer simgedir. Asıl ekolojik birolgu olan toplumla doğa arası ilişkinin bir uçuruma dönüşmesidir. Biran önce bu uçurum kapatılmazsa, sonuç toplumsal dinozorlaşmadır.Nüfus patlamasını da sistemin genel çelişik yapısının bir sonucuolarak görmek gerekir. Kapitalizmin nüfus politikası, ‘insan ne kadardeğersizleşirse o kadar çoğalır’ ilkesine dayanmaktadır. Kapitalizmvaroldukça nüfus sorunu ağırlaşarak devam edecektir. Nüfuspatlaması kaosu büyüten özelliklerin başında gelmektedir.

Sistemin zıt kutbunda yer alan toplum yapılanmaları da benzer birdökülmeyi, karmaşayı yaşamaktadır. En başta aile, tarihinde en yoğundağılma sürecindedir. Evliliklerin yarıya yakını bozulmakta, ahlakiolmayan kontrolsüz cinsel ilişkiyi çığ gibi büyütmektedir. ‘Kutsalevlilik’ bitmiş sayılmaktadır. Çocuk, yaşlılar, ana baba ilişkileri,aileyle bağlantılı dağılmanın acı kurbanları olarak, toplumsal açıdanen anlamsız, bozuk duruma düşmüş bulunmaktadır. Kadın üzerindekien eski baskı ve istismarlar açığa çıktıkça, kadın sorunu da tam birkrize dönüşmektedir. Kadın kendini tanıdıkça, düşürülmüşlüğüneduyduğu öfkeyle tam bir kaos ilişkisinin en etkili nesnesine dedönüşmektedir. Kadın çözülmesi toplum çözülmesine, toplumçözülmesi de sistem çözülmesine yol açmaktadır.

Toplumsal ahlakın çok kıt durumu da genel ahlaksızlığa göstergeolmaktadır. Tüketilen ahlak kurumu adeta zincirinden boşalmış birbireyciliğe ve toplumsal değerlerin tahribine yol açmaktadır.Ahlaklılık kapitalizm açısından ‘enayilikle’ eş tutulmaktadır. Ahlaki

Page 100: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

100

temelini, yani vicdanını yitiren bir toplum ancak kaos halini ifadeeder. Başka türlü tanımlanamaz. Devletin sosyal politikalarlaönlemeye çalıştığı toplumsal sorunlar kaynak kıtlığı ve kapitalizmingenel yapısı nedeniyle çözüm bulamamakta, sorunlar daha dabüyümektedir. Devletin tek anlamlı faaliyeti olan ‘kamusal yararlılık’özü tümüyle yitirilmektedir. Toplumun ‘genel güvenliği’ de benzertehditler altındadır. Kapitalizmin ‘herkesi herkesin kurdu halinegetirmesi’ genel bir güvenlik sorununa yol açmaktadır. Toplumsalgüvenlik artık sadece dıştan, eşkıyalarca veya hukukla belirlenmişsuçlarla bozulmamakta; sistemin yol açtığı açlık, işsizlik başta olmaküzere, temel güvenlik nedenlerini beraberinde getirmektedir. Eğitimve sağlık bir yandan artan maliyetler, diğer yandan artan nüfustanötürü çözüm bulamamaktadır. Kanser, AIDS, stres başta olmak üzerekaosvari hastalıklar türemektedir. Her türlü çevre, konut, sağlık,eğitim, iş, güvenlik başta olmak üzere, vazgeçilmez yaşamunsurlarından kopmayla yüz yüze gelen toplum tarihinde ilk defaköklü çözüm bulamamanın, yani kaos’un cenderesine girdiğini farketmektedir. Çözümsüzlüğün baş döndürdüğü bir süreçtir bu.

Tarihsel toplum sistemlerinde bu süreçlerde daha çok devreyegirmesi gereken savunma mekânizmaları, sanat ve bilim-teknik, aşırıresmi iktidar tekelliğinden ötürü rolünü oynayamamaktadır. Komünaldayanışma çözüldükçe geleneksel savunma güçsüzleşmekte, yerinibireysel şiddete ve çete şiddetine bırakmaktadır. İktidar terörüne karşıkabile, aşiret terörü canlanmaktadır. Devletin bünyesindeki savaşçı-iktidar gücü çıplak hale geldikçe, toplumun meşru savunma durumudoğmaktadır. Hukuk devletinin en genel eşitlik kurallarıuygulanmadıkça, insan hakları ve demokratik ifade tarzları ambargokoydukça, zorunlu olarak hakları savunma güçleri oluşmakta, bu daortamı karşılıklı şiddet sarmalına sokmaktadır. Krizden çıkış yerinedaha da şiddetlenmesine katkıda bulunmaktadır. Devlet milliyetçiliğiaşırı tırmandırıldığında etnik milliyetçilik geliştirilmektedir. Şiddetinbir kanalı da bu olmaktadır.

Spor ve sanat gibi maddi çelişki ve ilişkileri yumuşatıp anlaşılırkılmada ve çözüme katkıda bulunmada işlev yüklenmesi gerekenkurumsal etkinlikler tersine uyuşturma araçlarına dönüştürülerek,sahte bir durumun doğmasına katkıda bulunmaktadır. Din, mezhep vetarikatlara benzer işlevler yüklenerek toplumun gerçeği görmesine

Page 101: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

101

engel teşkil etmekte, ‘öte dünyalar’ yanında tutucu cemaatleroluşturularak gerçek çözüm yolunda engel konumuna getirilmektedir.Spor, sanat, din üçlüsü tarihsel toplumsal özlerinden kopartılarak atgözlüğü ve teneke yürekliliği ile bakıp duyarsızlaştırılmakta; sahte,hayali paradigma yaratılarak topluma çözümsüzlük bir kader gibidayatılmaktadır. Kaosa karşı bu tür direnme tersine sonuç verip, kaosudaha da derinleştirmektedir.

En çok bu dönemlerde aydınlatıcı, yeniden yapılandırmada yolgösterici ve olanak sunucu rol oynayan bilim ve teknik, ağır iktidartekelinden dolayı toplumsal çözüme yansıtılmamaktadır. Fili kılıylatarif etmek, fareyi fille ezmek gibi bir rolde tutulmaktadır. Muazzamçözüm olanakları anlamsız silahlanma ve savaşlara, toplumun temelihtiyaçlarına uygun olmayan salt kâr amaçlı ürünler elde etmeyeyönlendirilerek olumsuzluğa yol açılmakta, dolayısıyla kaosungelişiminde kullanılmaktadır.

Sistemin tüm toplumu katarak yol açtığı kaos tanımımızı daha dageliştirmek mümkündür. Ama amacımızı karşılamada da butanımlama bile oldukça aydınlatıcıdır. Kaos durumunu anlaşılırkılmadan, sanki normal düzende yaşıyormuşuz gibi düşünür vedavranırsak temel yanlışlara düşmekten, dolayısıyla çözüm yerineçözümsüzlüğü tekrar yaşamaktan kurtulamayız. Entelektüel çabaya budönemdeki gereklilik diğer dönemlerden kat be kat daha fazladır.Özellikle olup bitenin eski bilimsel yapılarla -üniversite, din-anlaşılmak yerine yanlış anlaşılmasına yol açması, gerçektenaydınlatıcı entelektüel çabanın değerini artırmaktadır. İktidara bağlıbilim ve din, ortamı çarpık göstermede, sahte paradigmalar sunmadason derece etkinleşir. Bilim ve dinin, sanatın, sporun karşıdevrimcirolünü bu dönemlerde daha iyi görmeliyiz. Yanıltmayan, toplumagerçek projeler ve paradigmalar sunan bilim ve bilim yapılanmalarına-sosyal bilim okul ve akademileri- ihtiyaç arttıkça artar. Mücadeleöncelikle entelektüel alanda, yani zihniyet alanında kazanılmalıdır.Zihniyet devriminin belirleyici önem kazandığı bir süreçyaşanmaktadır.

Kapitalizmin tarihteki yeri tahakkümcü sistemlerin sonuncusuolmasından ileri gelir. Hiyerarşik toplumdan beri gözenekleri olansistemin, Rönesans’ın açtığı özgürlük ortamından yararlanarak başatduruma gelmesi, tüm potansiyelinin açığa çıkmasını da beraberinde

Page 102: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

102

getirir. Hem içerik hem de biçim yönünden daha fazla gelişmeaşaması olası görünmemektedir. Toplum ve doğanın istismaredilmedik yanı kalmamıştır. Yapılanlar nicelikselliği aşmamaktadır.Toplumun bu kadar aşırı oynanmasına dayanması, şiddetin atomunpatlatılmasına kadar eşi görülmemiş boyutlardaki uygulanımındanileri gelmektedir. Hiçbir sistem şiddet ve savaşla bu denli iç içe yürürolmamıştır. Toplum ve birey rodeo atına binmiş misali hareketetmektedir. İlerleme yok, sadece inip çıkma var. Bireyde de mevcuthakim toplumsal koşulların aşılmaması halinde yenilik arayışı, umut,yön bulma, yaratıcı yetenek olma tıkanmıştır. Sistemin devletyurttaşlığı anlam ve yapı olarak çözülüş halindedir.

Biçimsel açıdan ABD önderlikli kapitalizmi aşacak yeni topraklarve toplumlar dünyamızda yoktur. Avrupa sistemin büyük tahribatınınözeleştirisi sürecindedir. Sonuna kadar öyle gitmek durumundadır.Latin Amerika’da ikinci ABD olmanın ne tarihsel ne toplumsalkoşulları mevcuttur. Kaderleri ABD’nin sonuna bağlıdır. Afrika dahageriden benzer konumdadır. Okyanus kıyılarının batısı, Çin, Japonyaen çok sistemin sürdürülmesinde ABD’ye yardımcılık yapabilir. Yeniyaratıcı bir kapitalizm için ne iddia ne de olanakları vardır. Onun eniyi uygulayıcıları olabilirler. Rusya, Sovyetler yenilgiyi stratejik olarakkabul etmiş, ABD yardımlarıyla ilerlemeyi yeni politika olarakbenimsemiş durumundadır.

Geriye belalı Ortadoğu kalıyor. Ortadoğu’nun coğrafya ve kültürüile sistemin baş belası olması tesadüf değildir. Toplumun kökhücreleri buradadır. Uygarlık başlatıcıları ve sürdürücülerinin kökleriburadadır. İlahları buralıdır. Er geç evlat baba ocağına dönecek,evdeki hesaplar yeniden görülecekti. ABD’nin misyonuna yaraşır burol Büyük Ortadoğu Projesi ile artık uygulama safhasına girmiştir.Giderek yoğunlaşacak ilişki ve çelişkiler kaostan neyin çıkacağınıbelirleyecektir. Şimdiden söylenebilecek olan, Ortadoğu’dakigelişmelerin sistemin sondan çözülüşe doğru gitmesiyle ilgiliolduğudur. Onun için çok önemli ve doğru çözümlenmeyigerektirmektedir. Çelişkilerin kırılma noktaları, kaosun yoğunlaştığıalanlardır. Bu alanlar da çoğunlukla yeniliklere rahim görevi vebeşiklik rolü oynarlar. Sümer rahip tapınaklarının kalıntılarında dahaönce doğurduğu uygarlığın bu sefer mezarı mı hazırlanmaktadır?

Page 103: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

103

F- TEORİK ÇERÇEVEMİZİN ÖZÜ NASIL OLMALI

Moda deyim olmakla birlikte, özünde doğru olan ‘bilgi toplumu’çağında yaşadığımız söylenir. Bu deyimle kast edilen, gerekli bilgigücü olmadan, değil toplumsal dönüşüm gibi anlam ve yapılanmasorunları kapsamlı olan olgular, sıradan olguların bile çözüm veyönetimi güçtür. El yordamıyla çözmeye, yürümeye çalışmanınsonucu ise çoğunlukla hüsrandır. Şansa bağlı bir başarı ise er geçsahibini yenilgiye götürme riskini her zaman taşır. Alışılageldikyürüyüş, yaşam ise gerçek yaşamın giderek anlam yitimidir.

Dolayısıyla kriz toplumlarında, yetkin ve amaca uygun teorikperspektif tarafından aydınlatılıp yönlendirilmeden, temel dönüşümçabalarının boşa çıkması ve ters sonuç vermesi güçlü olasılıktır.Tarihin bu tür dönemlerinde büyük düşünce yoğunluklarına tanıkolmamız yaşanan gerçeğin bu tür özelliğinden ileri gelir. Uygarlıklarınortaya çıkışı, yeni sistemlerin oluşumu öncesi ve sonrasında büyükdüşünce ve inanç ekollerine tanık olmamız yine aynı nedenledir.

20. yüzyılın muhalif geleneğine damgasını vuran Marksizm-Leninizm olduğu için, sıkça üzerinde durmamız gerekir. Şahsen debizi en çok etkileyen bu anlayışın temel yanlışını bulmadan yolalınamayacağı, üzerinden 70 yıl geçmeden de anlaşılmalıydı.

Demokratik ve ekolojik toplum olarak kavramsallaştırmayaçalıştığım sistem anlayışımı, temel olarak devlet iktidarı dışındaoluşturmayı teorik yaklaşımımın özü olarak koyuyorum. Sadecekapitalist sistemin iktidar anlayışı dışında değil, tüm devletlitoplumlardaki klasik hiyerarşik devlet iktidarlarının dışında çözümaramak, teorik perspektifimin özüdür. Sanıldığının aksine buyaklaşımın ütopik değil, son derece toplumsal gerçekliğe bağlı birteorik yaklaşım olmasını mücadelemin en önemli kazanımı olarakgörüyorum. Kişisel ve toplumsal temelimin benim teorik güce

Page 104: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

104

ulaşmamda rolü olmakla birlikte, esas etken tarihsel toplumu tümsistematik yapısı içinde anlayabilmemdir. Anlayabilmenin altında ise,yaşadığım mücadelenin özellikleri ve sorumluluk sahibi olmayıbaşarabilmem yatmaktadır. Büyük dinlerin ve düşünce ekollerininoluşumunda onlarca yıl süren inzivalar, zindanlar, ihanetler ve acılarınyeri tartışmasızdır. Doğal toplum değerlerinin, etnisitenin, yoksullarınvarlık savaşları da bu düşünce yapısında vazgeçilmez yere sahiptir.Tarihi siyasal iktidarın etrafındaki önemli olayların kroniği olarakkavramanın tarihsel temelimiz olamayacağı açıktır. Ancak sisteminbütünlüklü kavranması ve ders alınmasında değeri olabilir.

Esas almamız gereken tarih, hiyerarşik ve sınıflı toplumsalgelişmede zıt kutbu yaşayanların tarihidir. Tüm resmi siyasi tarihlerbu tarihin varlığından ya hiç bahsetmezler ya da bir anarşi grubu,hikmeti olmayan kalabalıklar, amaçları için her istismara layık sürülerolarak görürler. Kuru, soyut, idealist olduğu kadar zalimce duygusalbir anlayıştır bu tarih. Tarihimiz, doğal toplumdan başlayıphiyerarşiye ve siyasal iktidara karşı duran etnisite, sınıf, cinsiyetmahkûmlarının her tür düşünce ve eylemlerine dayanarak anlambulabilir.

Teorimizin tarihsel temelini böyle tanımlarken, diğer önemliboyutu toplumdaki bilme gücünün en üst sınırını kapsaması gereğidir.Doğru tarih anlayışımızı bilmenin en üst sınırlarıylabütünleştiremezsek, geleceğe ilişkin anlama gücümüzü ve yapılanmatarzımızı yetkince belirleyemeyiz. Tüm sistemin bilme kapasitesinibilmenin ufkuna alamayan bir teorinin eksik olduğunu ve karşıtteorilerin ufku içinde erimekten kurtulamayacağını temel ideolojikmücadele gerçeği olarak anlamalıyız.

Demokratik ve ekolojik toplum sistemine ilişkin teorik çerçeveninböyle konulması ilk adımdır. İçini ne kadar doldurur ve pratiğinigeliştirirsek, gelişecek olan sistem o kadar daha özgür ve eşitolacaktır. Öngörülebilir ki, bu yönlü gelişen bir sistem ne eskininhiyerarşik ve klasik devletçi sistemidir, ne de yenik, ezilip sömürülentoplumun köleci sistemidir. Doğayla sürdürülebilir diyalektik ilişkiyikurmuş, kendi içinde tahakküme dayanmayan, ortak yararı doğrudandemokrasiyle belirleyen ahlaki bir sistemdir.

Page 105: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

105

—Sosyal Bilimlerde Yeniçağ

Sosyal bilim alanındaki diğer birçok ekolün ilk ve orta çağlardakifelsefe ve din gruplarından daha başarılı olamadıkları, olup bitenlerkarşısındaki rollerinden gayet iyi anlaşılmaktadır. Savaşların jenositboyutlarında, dizginlenemeyen kâr hırsları ve tahrip edilen ekolojidesosyal bilim ve kurumlarının payı temel önceliğe sahiptir. Sosyalbilim ve kurumları tarihin hiçbir dönemiyle kıyaslanmaz biçimdesiyasal iktidar ve savaşın hizmetinde olup esas sorumlukonumundadır. Siyasal iktidarı ve savaşları durduramamak, sınırsızkâr hırsına set çekememek sosyal bilim ve kurumlarının sadeceiflasını değil, insanlığa karşı ihanetini kanıtlamaktadır. Dolayısıylainsanlığın temel problemlerine karşı yeni ve yeterli bir sosyal bilimanlayış ve yapılanması en değerli ve başat çalışma olarak gündemdeyerini tutmak zorundadır. Eylem, örgütlenme ancak bu temelde doğrubir yer ve alan bulabilir.

Geliştirmek istediğimiz sosyal bilim anlayışına bu çerçevedeyaklaşılmalıdır. Temel kavram ve varsayımlar bu doğrultudadenemeler niteliğinde görülmelidir. Giderek artacak bu çabalarkurumlaşarak çözüm olanaklarını arttırabilirler. En genelkavramlaştırma denememize de bu temelde yaklaşılmalıdır.

Sosyal bilimin en temel eksikliklerinden biri, tarih boyuncadoğalında diyalektik bir ikilemi yaşaması gereken hiyerarşik ve devletbağlamlı toplumların diğer ucunu -partneri göstermemesidir. Sankitarih çelişkisiz, hakim toplumsal sistemin çizgisel gelişimindenibarettir. Her olgusal gelişmede gözlemlendiği gibi, tarih boyuncahiyerarşik ve devletli toplum da zıddı rolünde olan doğal toplumsaldeğerlerle çelişki halinde gelişir. Onunla beslenerek büyür, gelişir,çeşitlenir. Doğal toplumun gücünü küçümsememek gerekir. Butoplum ana kök hücre rolündedir. Nasıl ki kök hücreden diğer tümdoku hücreleri doğarsa, doğal toplumdan da dokusu niteliğindekikurumları doğar. Yine nasıl dokulardan organ ve sistemler doğarsa,doğal toplumun ilkel kurumlarından -ilkel hiyerarşik kurumlar- dadiğer gelişmiş organlar ve toplumsal sistemleri doğar. Doğal toplumbastırılabilir, geriletilip kıstırılabilir, ama asla yok edilemez. Çünkü ozaman toplum olmaktan çıkılır. Sosyal bilimin bu tespiti yapamamasıbüyük eksikliktir. Hiyerarşi ve devleti besleyen, doğal toplumların

Page 106: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

106

milyon yıllara dayanan oluşum gerçeğidir. Diyalektik ikilem başkanasıl doğabilir? Toplumsal analizleri dar sınıfsal veya ekonomikaraçlarla yapmak, gerçeğin asli, temel öğesini baştan itibaren dıştabırakmak demektir. Bu büyük hata, yanılgı ve yanlış yapılmıştır. HeleMarksizm gibi iddialı bir yaklaşımın komünal dedikleri doğal toplumusanki ömrü binlerce yıl önce bitmiş, yok olmuş bir sistem gibialgılamaları bu olumsuzluğu daha çok körüklemiştir.

Doğal toplum hiçbir zaman bitmedi. Zıtlarını beslemesine rağmentükenmedi. Kendini hep var edebildi. Etnisite, köle ve serflerindayanakları olarak, işçi sınıflaşmasının aşılması ve yeni toplumunyükseldiği zemin olarak, çöldeki ve ormandaki göçebe toplum olarak,özgür köylü ve ana varlıklı aile olarak, tüm tahriplere rağmentoplumun yaşayan ahlakı olarak varlığını hiç eksik etmedi.Sanıldığının aksine toplumun ilerletici motoru sadece dar sınıfmücadelesi değil, komünal toplumsal değerlerin büyük direnmesidir.Sınıf mücadelesini inkâr etmek doğru olmaz. O sadece tarihindinamiklerinden biridir. Başat rol oynayan, hep gezgin orman, dağ,çöl göçebesidir. Form olarak yaşadıkları etnisite -kabile, aşiret, halk-hareketleridir. Etnisitenin binlerce yıldır her tür amansız saldırılara vedoğal zorluklara dayanarak ayakta kalma gücüdür. Yarattıklarıdirenme kültürü, destanları, dilleri, saf, soylu insani değerleri,ahlaklarıdır.

Toplumsal varlığın oluşumundaki komünal nitelik, biçime değilöze ilişkin bir husustur. Toplumun ancak komünal tarzda varlığınısürdürebileceğini kanıtlar. Komünal niteliğin yitirilmesi toplumolmaktan çıkmakla özdeştir. Komünal değerlerin aleyhindeki hergelişme toplumdan bir takım değerlerin kaybı anlamına da gelir. Ohalde komün halindeki yaşamı temel yaşam biçimi olarakdeğerlendirmek gerçekçidir. İnsan türü varlığını bu yaşam biçimiolmadan sürdüremez. Bu gerçeği şu yanlış kanıların anlaşılması içinısrarla vurguluyoruz: Uygarlık söylemine göre toplumu yaşatan,yücelten hiyerarşi ve iktidar değerlidir. Gerisi güdülmesi gerekensürüdür. Denebilir ki, bu anlayış en eski olduğu kadar zihinleri en çokişgal eden ilk büyük ve sistematik yalandır. Toplum bu ideayainandırıldıkça, aleyhine olan süreci de meşrulaştırmış olmaktadır. Buöylesine güçlü bir ideadır ki, günümüzde de buna kanmayanneredeyse yok gibidir. Komünal düzenin toplumun varoluş tarzı

Page 107: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

107

olmasına rağmen, yaşatan ve yücelten değerin hiyerarşik ve iktidargücüne mal edilmesi, çözülmesi gereken çelişkilerin başındagelmektedir. Toplumsal tarihin çarpıtılmasını sağlayan bu söylemtarih, edebiyat ve politika başta olmak üzere tüm üstyapının da temelanlayış normu oluyor. Sonunda toplumun gerçek varoluş tarzı dilsiz,söylemsiz bir nesneye dönüşüyor.

İlkel topluma ‘ilkel’ demekten kurtulmadıkça, sosyal biliminbütün tespitleri yanlış üzerine bina edilmekten kurtulamaz. Kök hücrebenzetmesine yine başvurmalıyız. Tüm çeşitlilik kazanan hücreleregöre ana hücre ilkel olabilir. Ama bu ilkellik, gerilik, aşınması gerekenanlamda bir ilkellik olmayıp, ilke, esas anlamında bir ilkelliktir.Komünal toplum değerlerine bu yönlü bakmadıkça, diğer tümkurumlarının analizi köksüz, kendi başına ciddi anlam yoksunluğuiçinde değerlendirilecektir.

Demek ki toplumsal mücadelede tutarlı olmak istiyorsak,öncelikle toplumun varolma tarzına saygılı olmalı ve gerçekçibakmalıyız. En radikal çağdaş toplumcuların sadeceçözümlemelerinde değil pratiklerinde de komünallikten kaçış var.Kendisi özel, düşüncesi komünal demek bir aldatmacadır. Bu,kapitalist sistemin toplumu ahlaktan yoksun bırakmasının birsonucudur. Neredeyse 20. yüzyılın sonlarına kadar etnisite-kabile-aşiret-halk sosyal bilimin dışında gibi göründü. En az siyasal iktidarkadar etnisiteye değer vermeden, toplumsal sorunlara anlam vermekve doğru çözümlere gitmek olası değildir. Komünal özün formu enyoğunluklu olarak etnisitede ifade bulur. Etnisiteyi ortadankaldırdığımızda toplumdan geriye ne kalır? Daha düne kadarMarksizm de dahil tüm çağdaş düşünce ekolleri etnisiteyi işleviolmayan, arkaik bir form olarak değerlendiriyorlardı. Komünal özüdaha da iğreti, geriliğe özgü bir nitelik gibi yansıtılıyordu. Bireycilikne kadar öne çıkarsa, toplumsal değerlere hakim olursa o denli önemli,onurlu sayılır oldu. Sosyal bilimciler rahiplere göre çok olumsuzdurlarderken, çok önemli bir husustan bahsediyoruz. Toplumun önde gelenşuurlusu olarak rahip, düşünüp inandığı gibi toplumla toplum içinyaşar. Bilgisinin doğruluğu temel kıstas değildir. Toplumunkomünalliğine bağlılığı esas kıstastır. ‘Sosyal bilimci’ ise, bilgisinindoğruluğu ne olursa olsun, toplumsal komünalliği esas almaz. Birteknik eleman gibi yaklaşır. Felaket de böyle başlar. Genelde tüm

Page 108: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

108

bilimciler, özelde sosyal bilimciler toplum komünalliğinin kutsallığınıtanıyıp ölümüne bağlı kalmadıkça, haklı olarak ‘büyük ahlaksızlarsınıfı’ olarak adlandırılmaktan kurtulamayacaklardır. Toplumkomünalliğine bağlı olunsaydı, ne savaş ve iktidar, ne de sömürü veistismar yaşanan boyutlara gelirdi. Atom bombasını hangitoplumsallıkla izah edebiliriz?

Fakat tarih boyunca büyüyen demokratik yönetim gücü değil,despotik güç yönetimi olmuştur. Devleti despotik güç birikimi olarakgeliştiren her adım, bir gelişme zorunluluğu olması şurada kalsın,tarihin en gerici, tutucu, çarpıtan gelişmelerinin özü olmaktadır. Daranlamda iktidar ve savaşı devlet içinde kendini iyi kamufle etmiş bugeleneğin temel tutkusu, akıl ve iradesi olarak görmek son dereceönemli ve gerçekçi bir yaklaşımdır. Yine bu anlamda politika veaskerlik sanatını genel idare ve güvenlik olgusundan ayırmak gerekir.Bilimsel ve pratiksel sezgisi olan kimse bu ayrımı görmeden edemez.Devlet çözümlemesinde bu ayrımın yapılmamasının sonuçları sonderece olumsuzdur. Demokratik yönetimle despotik -keyfi bireyselçıkar- yönetimi hem teorik hem pratik boyutlarıyla ayrıştırmak tarihselyaklaşımımızın temeli olmak durumundadır.

Hiyerarşik ve devletli toplum sistemlerinde demokratik öğeylesavaş-iktidar kliği arasındaki çekişme temel politik olgudur.Toplumun varoluş tarzına -komünalite- dayanan demokratikunsurlarla hiyerarşi ve devlet kılıfına bürünen savaş-iktidar grubuarasında daimi bir mücadele vardır. Tarihin motoru bu anlamda darsınıf mücadelesi olmayıp, sınıf mücadelesini de kapsayan demos’un(halk) varolma tarzıyla, onun bu tarzına yönelerek kendini beslemeyeçalışan savaşçı-iktidar kliği arasındaki mücadeledir. Toplumlar esasolarak bu iki kuvvete dayanarak yaşamsallaşırlar. Zihniyet kazanma,otorite yaratma, sosyal düzen, ekonomik araçlar bu iki güç arasındakisavaşım düzeyiyle belirlenir. Savaşım düzeyiyle bağlantılı, çoğunluklaiç içe üç düzlem tarih boyunca karşımıza çıkar. Birinci düzlem,savaşçı iktidar kliğinin tam yengisi durumudur. Görkemli askerizaferlerini en büyük tarihsel olaylar olarak sunan fatihlerin dayattıklarıtam köleleştirme düzenidir. Savaşçı-iktidar grubu dışındaki herkes veher şey bir kanun gücünde emirlerinde olmalıdır. İtiraza, muhalefeteyer yoktur. Zihnen bile egemen tasarım biçimine ters düşülemez.Dayatıldığı gibi düşüneceksin, çalışacaksın ve öleceksin! Alternatifsiz

Page 109: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

109

hakim düzenin zirvesi esas alınmaktadır. Özellikle imparatorluk,faşizm ve her tür totalitarizm uygulamaları bu örneğe girer. Krallıkmonarşizmi de bu sistemi hedefler. Bu tarihte en yaygın sistemlerdenbiridir.

İkincisi, bunun tam karşıtı olan halk -klan, kabile ve aşiretlerdenoluşan dil, kültür benzerliği olan gruplar- toplumunun, hiyerarşik vedevlet örtüsündeki savaşçı-iktidar oligarşisine karşı özgür yaşamdüzenidir. Yenilmemiş, direnişçi halk tarzını ifade etmektedir. Çöl,dağ ve ormanlarda saldırılara karşı direniş halindeki her tür etnisite,oligarşiye dayanmayan dinsel, felsefi gruplar, esas olarak butoplumsal yaşam tarzını temsil ederler. Etnisitenin fiziki yanı ağırbasan duygusal zekâlı direnişçi yaşamıyla dinsel ve felsefi gruplarınanalitik zekâ ağırlıklı direnişçi yaşamları, toplumsal özgürlük veeşitlik mücadelesinin esas gücüdür. Tarihin özgürlüksel akışı, budirenişçi yaşam tarzının sonucudur. Toplumda yaratıcı düşünce, onur,adalet, hümanizm, ahlakilik, güzellik, sevgi gibi önemli kavram veolgular daha çok bu yaşam tarzıyla bağlantılıdır.

Toplum sistemindeki üçüncü düzlem, ‘barış, istikrar’ durumuolarak adlandırılan düzen tarzıdır. Bu düzlemde her iki gücün çeşitlidüzeylerde aralarında kurdukları bir denge durumu mevcuttur. Süreklisavaş, çatışma ve gerginlik durumu, toplumun sürdürülebilirliğinitehlikeye atar. Taraflar sürekli tehlike, savaş hali durumunu karşılıklıolarak çıkarlarına uygun bulmayabilirler. Aralarında çeşitlikonsensüslerle -uzlaşmalar- bir ‘barış ve istikrar’ paktında uzlaşmayagiderler. Her iki tarafın da tam istediği düzlem olmasa da, koşullargereği uzlaşma, ittifak kaçınılmaz olur. Yeni bir savaşa kadar durumböylece yönetilir. Barış ve istikrar denen düzen, aslında dibindesavaşçı-iktidar gücüyle halkın tam yenilmemiş gücü, direnişi yatanyarı-savaş halini ifade eder.

Savaş-barış ikileminin denge durumuna yarı-savaş demek dahadoğrudur. Savaş ve barış sorununun olmadığı dördüncü bir düzlem,ancak iki tarafı ortaya çıkaran koşulların ortadan kalkmasıyla oluşur.Ya hiç bu koşulları yaşamamış, ya da ilkel komünal doğal toplumdüzeniyle savaş-barış düzenini aşmış olgun komünal toplumda kalıcıbarış söz konusu olabilir. Aslında bu tür toplumda barış ve savaşkavramlarına da yer yoktur. Barış ve savaş olgularının olmadığıdüzende, kavram ve düşüncelerine de yer yoktur. Tarih, hiyerarşik ve

Page 110: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

110

devletli toplum sistemleri geçerli olduğu zaman, aralarında üç düzlemide dengesiz olarak yaşar. Hiçbir düzlem yalnız başına, tarihsel birsistem olarak tek başına işlevsel olamaz. Zaten o zaman tarih olmaz.‘Mutlak egemenlik’ düzlemiyle ‘mutlak özgürlük ve eşitlik’ düzlemiiki uç olarak düşünülmeli; daha çok idealistik, kavramsal düzey olarakanlaşılmalıdır. Doğal dengede olduğu gibi, toplumsal dengedurumunda da iki uç hiçbir zaman tam geçerli olamazlar. Mutlaklık,doğanın özünde sadece kavramsal ve çok kısa bir zaman ve mekâniçin söz konusu olabilir. Aksi halde evrensel düzen yaşayamaz. Dengeve simetri kavramlarının olmadığını düşündüğümüzde, tek taraflıakışla aslında evrenin sonunun gelmesi gerekirdi. Böyle bir sonlulukgerçekleşmediğine göre, demek ki mutlaklık sadece düşünce tarzındavarolup, olgular aleminde geçerli değildir. Denge haline yakındiyalektik ikilemlerin sürekli zenginleşerek veya yoksunlaşarakakışması, toplum da dahil evrensel sistemin dili, mantığı olmaktadır.

Toplumsal sistemin geçerliliği ve karmaşıklığı çok çeşitlitopluluklarda geçerli olan düzlemi, yarı savaş-barış hali olarak ‘barışve istikrar’ durumudur. Tüm halk ve savaşçı-iktidar güçleri budurumu daha çok lehlerine çevirmek, kendi siyasi, sosyal, ekonomik,hukuk, sanat ve zihniyet konumlarını geliştirmek için sürekliideolojik-pratik mücadele içinde olurlar. Savaş bu sürecin en kritik veşiddetli halidir. Savaşı esas olarak savaşçı-iktidar gücü dayatır. Çünküvarlık nedeni halkın elindeki birikimlere bu yolla en kestirmeden elkoymaktır. Halklar-sınıflar ise, yaşamak için zorunlu olarak direnişsavaşıyla bu talancı dayatmaya karşı az çok varlığını korumak içincevap verir. Savaşlar halkların seçeneği değil, varlıklarını koruma,onurları ve özgür yaşam düzeyleri için gerekli olan mecburiyetlerdir.

Tarihsel sistemlerde demokrasinin durumunu gözlerken buçerçeveden bakmak hayli öğreticidir. Günümüze kadar hakim tarihanlayışları esas olarak savaşçı-iktidar grubunun paradigmasıyladüzenlenmiştir. Talan ve ganimet için katliam seferlerine kutsal savaşkulpu rahatlıkla takılabilmiştir. Savaşı emreden tanrı anlayışlarıgeliştirilmiştir. Savaşlar en görkemli olgular olarak anlatım bulmuştur.Savaşlarla her şey hak edilirmiş gibi bir tutum günümüze kadargelmiştir. Özcesi savaşla elde edilen hak edilendir. Hak, hukukanlayışının temeline savaşın yerleştirilmesi devletlerin hakim varoluştarzlarıdır. “Hakkın savaştığın kadardır” mantığı genel bir yöntem

Page 111: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

111

haline gelmiştir. Hak arayan savaşmasını bilmelidir biçimindeki buzihniyet, ‘savaş felsefesi’nin özüdür. Bu zihniyetin tüm din, felsefe vesanat ekollerinde yüceltilmesi, bir avuç gaspçının eylemine ‘en kutsaleylem’ sıfatının takılmasına kadar ilerletilmiştir. Kahramanlık,kutsallık bu gasp eyleminin unvanı haline getirilmiştir. Böylesineyüceltilerek hakim anlayış haline getirilen savaşlar, tüm toplumsalsorunların çözüm aracı olarak düşünülmüştür. Sanki savaş dışı çözümyolları mümkün değilmiş, olsa bile pek makbul sayılmazmış gibi birahlak anlayışı toplumu bağlamıştır. Sonuç, en kutsal çözüm aracışiddettir. Bu tarih anlayışı yıkılmadıkça, toplumsal olgunun gerçekçideğerlendirilmesi ve sorunlarına savaşsız çözüm aranması zordur. Enbarışçıl ideolojilerin bile kendilerini savaştan alıkoymamaları buzihniyetin gücünü gösterir. Sürekli barış isteyen büyük dinlerle,çağdaş sınıf ve ulus hareketlerinin bile savaşçı-iktidar kliğinin tarzıylasavaşmaktan kendilerini alıkoyamamaları bu gerçeğin diğer birkanıtıdır.

Savaşçı-iktidar zihniyetiyle baş etmenin en etkili yolu halklarındemokratik duruş tarzına erişmesidir. Bu kavramla dişe diş,anladıkları dilden cevap verme anlayışından bahsetmiyoruz.Demokratik pozisyon, içinde şiddeti de barındıran bir savunmasistemine sahip olsa da, esas olarak hakim zihniyetle savaşarakkendini bizzat özgürce oluşturma kültürünü kazanmasıdır. Direnme vesavunma savaşlarını çok aşan bir yaklaşımdan bahsediyoruz. Bu,temelinde devlet odaklı olmayan bir yaşam anlayışında yoğunlaşmave pratikleşmedir. Her şeyi devletten beklemek, savaşçı-iktidarkliğinin oltasına takılmak gibidir. Belki bir yem sunulur, ama busadece avlamak içindir. Devlet konusunda halkları aydınlatmakdemokrasinin ilk adımıdır. Daha sonraki adımlar kapsamlı demokratikörgütlenme ve sivil eylemliliktir. Demokratik savunma savaşlarıancak bu bağlamda zorunluluk arz ederse gündemleşir. İlk adımlarıatmadan savaşmak, tarihte çokça örnekleri görüldüğü gibi gaspçısavaşın aleti olmakla sonuçlanır.

Demokratik varoluşun tarih içindeki gelişim süreci,çözümlememizin temel amaçlarından biridir. Doğru birdemokratikleşme mücadelesi, doğru bir tarih anlayışıyla mümkündür.

O halde tarihte demokrasi nerede diye bir soruya verilecekkarşılık, öncelikle etnisitenin devlete, uygarlığa karşı kendi komünal

Page 112: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

112

özelliklerini korumak ve özgür tutmak için sağladığı duruş vedireniştedir denilebilir. Sosyologların bu gerçeği tespit edemeyişleri,şehir kültürünün içinden binlerce defa pişmişlikleriyle bağlantılıdır.Sanıldığından daha fazla bilimciler burjuvazinin modern rahipleridir.Kutsal Kitaba bağlılık gibi şehir değerlerine bağlıdırlar.

Etnisitenin varoluş tarzını, eğer yenilmemişse, yarı-demokrasiolarak da tanımlayabiliriz. Buna bir de ‘ilkel’ sıfatını eklemek gerekir.Etnisite, ilkel demokrasidir. İçte komünal değerlere bağlılık, dışarıdatahakkümcü devlete direniş halk gruplarını demokratik, özgür ve eşitilişkiler içinde bulunmaya zorlar. İlişkilerin bu karakteri olmadandirenişin anlamı kalmaz. Ortadoğu’da demokratikleşme tanımlanırkenbüyük bir yanlışlık yapılmaktadır. Sanki etnisite demokrasiyeengelmiş gibi. Batı uygarlığındaki bireye dayalı demokrasi tek başınatanımı belirleyemez. Demokrasiyi yalnız bireye dayandırmak, devletedayandırmak kadar önemli yanlışlıklar içerir. Toplumda topluluk veözgür birey çoğulcu demokrasinin gereğidir. Birbirine benzeyen bireyve topluluk anlayışı demokrasiler için ne gerekli ne de güvencedir.Farklılığın korunarak yeni bileşimlere erişilmesi demokrasilerinayrıcalığıdır, temel özelliğidir.

Etnik toplulukları demokrasinin bir ayrıcalığı olarakdeğerlendirmek onun gerçek uygulanmasıyla olur. Devlet yönetimieğer kendi kriterleri temelinde oy avcılığını demokratik yarış olarakbellerse, ortaya çıkacak sistem demagojidir. Etnik zenginliğidemokrasinin şansı, olanağı olarak görmek önem taşır. Özgürbireyden daha çok demokrasiye hizmet edebilir.

Binlerce yıllık bir direniş kültürünü içselleştirmiş halk duruşlarınıçağdaş demokratik ölçülerle bütünleştirmek günlük demokratikpolitikacıların işidir. Yanlış olan, Ortadoğu toplumunun demokrasipotansiyelini engel gibi görmektir.

Toplumların ulusal olgular biçiminde şekillenmesinin doğrudankapitalizmin bir ürünü olmadığını kavramak gerekir. Bu konuda dasanki kapitalizm ulus yaratır gibi bir ideacılık ciddi bir yanlıştır. Buyanlışlıkta Marksizm’in payı da vardır. Toplumlarda klan, kabile,aşiret, milliyet ve millet şeklindeki süreç kendine özgü bir diyalektiğesahiptir. Sınıflı toplumun ürünü olarak doğmazlar. Kapitalizmolmadan da ulus olunabilir. Ulus şekillenmesinde dil, kültür, tarih vesiyasal güç daha belirleyici rol oynar. Uluslar eşit-özgür ve

Page 113: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

113

demokratik toplumsal yapılarda daha sağlıklı gelişebilirler. BatıAvrupa’da ulusların 12. yüzyıldan itibaren şekillendiklerinigörmekteyiz.

Sistemlerden hangisinin uluslar içinde hakim olacağı ancak 18.yüzyılın sonunda burjuvazinin zaferi ile belirlenir. Kapitalizmin ulusiçindeki zaferi, aynı zamanda milliyetçiliği dinin yerine egemenideoloji haline getirmesiyle birlikte yürür. Hem içte pazarı geliştirmek,hem dışa doğru açılmak güçlü bir milliyetçilikle yakındanbağlantılıdır. Güçlü milliyetçiliğin bu özelliği ulus-devlete götürür.Ulus-devlet dinsel ideolojik örtünün laiklikle aşılmasıyla gelişir.Özünde tüm ulusun devleti diye bir kavram kökünden yanlıştır.Toplumun ulusallığından, ulusal bütünlüğünden bahsetmek belli birgerçekliği yansıtır. Ama devletin ulusallığı daha çok ideolojik biryargıdır; toplumsal realite değildir. Çünkü tüm toplumsal devletinsahibi olamazlar. Devlet her zaman ulusal bir azınlığın emrinde vehizmetindedir. Devletin yaptığı, ulusal olguyu -tıpkı din olgusundaolduğu gibi- ideolojik bir olguya dönüştürerek meşru temelsağlamaktır. Tüm 19. ve 20. yüzyıl milliyetçilikleri toplumsalmeşruiyet ideasıyla bağlantılıdır. İçte sınıf çelişkilerini gizlemede, dışadoğru saldırganlığı teşvik etmede milliyetçilik büyük rol oynar.Milliyetçiliği kapitalist devletin ideolojik silahı olarak anlamak,yayıldığı dönemleri doğru kavramak açısından önemlidir.

Milliyetçilik aynı zamanda devletteki merkeziyetçiliği güçlendirir.Daha demokratik federal yapılara karşı devlet milliyetçiliği, merkezi-üniter yapılara kayar. Buradan faşist ve totaliter devlet anlayışınageçilir. Toplumsal hastalığın histeriye dönüşmesi, kapitalist sisteminfaşist ve totaliter devlet biçimine yönelmesiyle at başı gider. Sonuç,kapitalizmin intiharıdır. Birinci ve ikinci dünya savaşları bu anlamdamilliyetçilik dozajının aşırı kullanılmasından doğan sistemin intihareylemleri olarak da düşünülebilir. Kendisi uygarlık krizi olankapitalizmin en genel ve derinlikli krize, kaosa girme sürecidir.

Kapitalist toplum sistemine daha kapsamlı ve bütünlüklü bir teorikperspektiften bakıldığında, insan toplumu içine sızmış en istismarcıöğeler toplamı olduğu görülür. İstismarcılık, her şeyi anında çıkarınadönüştürme fırsatçılığı olarak değerlendirilebilir. Fırsatçılığın sanatdüzeyinde geliştirilmesidir. Hedefi öncelikle maddi değerlerdir. Ancakmaddi gelişmeye hizmet ettiği oranda manevi değerler

Page 114: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

114

diyebileceğimiz fikir, inanç, sanat değerlerine yönelebilir. Toplumsalolgu adına ne varsa hepsinden bir kâr beklemek temel felsefesidir.Verili olan ister doğal komünal olsun, ister hiyerarşik-devlet değerleriolsun, istismar etmede ayrım tanımaz. Toplumsal bünyeye girmiş açkurt veya kanser virüsü benzetmesi bu niteliğiyle ilgilidir. Ağacınkurdu ağaçtandır benzetmesini de çağrıştırır. Benzetmelere dayanarakyine belirtmeliyiz ki, kurt tüm sürüye dalmadıkça, virüs bünyeyisarmadıkça, kurtçuk ağacı devirecek kadar kemirmedikçe, kontrolaltında tutularak ilgili olgular varlığını sürdürebilir. Hakim sistemhaline gelmeyle birlikte aşırı biçimlere kaydığında -doğasında bu var-,kapitalizm en tehlikeli aşamada sayılır. Faşizm ve totalitarizm denenolgu budur. Bu durumda toplumda sürekli savaş durumu yaşanır.Sadece birinci ve ikinci dünya savaşları gibi küresel resmi askerisavaşlar değil, daha vahimi toplumun içinde tüm kurum veilişkilerinde savaş yaşanır. “İnsan insanın kurdudur” denen mantıktam işlemeye başlar. Savaş eşler, çocuklar ve tüm doğal çevreye kadaryayılır. Atom bombası bu gerçekliğin sembolik ifadesidir. Toplumuntümünde içten içe yavaş yavaş ama sürekli bir atomlama yaşanır.

Ulusal devlet ve küreselcilik sürecine baktığımızda durum dahasomuttur. Ulusal olguyu aşırılaştırıp devleti tümüyle ele geçirdiktensonra, önce güç kazanmış olan birey adeta ‘karıncalaşma’ döneminegirer. Rönesans’la büyümüş insanlık -hümanizm- ve birey tersine birsürece konu olur. Adeta saldırı hedefi haline gelirler. Bu gerçeklik biletek başına kapitalizmle Rönesans değerleri arasındaki aykırılığıgöstermeye yeterlidir. Kapitalist büyürken birey küçülür. Hümanizmiçi boş bir kavrama veya küreselcilik adı altında büyük şirketlerinazgın fetih savaşları karşısında utanılacak bir kavrama dönüştürülür.Ulusal devlet dışındaki tüm diğer kurumlar eritilmesi,sömürgeleştirilmesi gereken olgular haline gelir. “Hiçbir değer ulus-devletten daha yüce olamaz” ilkesi bu hale getirilmekle, hiçbir çağdevletinin ulaşamayacağı bir kutsallık zırhına bürünür. Her şey millidevlet için! Aslında milli devlet kisvesi veya kurnazlığı altında her şeykapitalist içindir. Devlet, özellikle ulusal devlet, o kadar kestirmedenkâr, aşırı kâr getirme sihrine sahiptir ki, ulus-devlet ideolojisi olarakmilliyetçilik, hiçbir mitolojik, felsefi ve dini kavrayış ve inancınerişemeyeceği boyutlarda bir inanç ve iman akımı haline getirilir. Tümilgili gözleri ve yürekleri adeta kör eder. Milli gerçekliğin abartılmış

Page 115: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

115

figürleri dışında hiçbir değer anlamlı gelmez. Kutsallık yalnız millideğerlerin abartılmış unsurlarında gizlidir. Buna karşılık yurttaş olarakbirey adeta ortaçağ tarikatlarına üye yapılır gibi, ‘devlet tarikatına’bağlanmaya çalışılır.

Yurttaşlık gerçeği çok iyi çözümlemesi gereken bir kavramdır.Aslında ilk ve ortaçağlardaki birey-devlet bağı olan köle-serfilişkisinin yerine ikame edilmiştir. Bir nevi burjuvaziye -devlete-kölelik ilişkisine dönüşümü ifade eder. Devlet yurttaşlığı, köleninmodern biçiminin düzene hazırlatılmasıdır. Bu, burjuva sınıfı için işeyarar hale getirilmiş bireydir. Asker, vergi başta olmak üzere birçokyükümlülüğe konu olur. Devlete ve egemen sınıfa ihtiyacı olan gücüdoğururlar. Çocuk yapma burjuvazi için masrafsız bir iş halinedönüştürülmüştür. Lafta her ne kadar ekonomik, sosyal, siyasal,kültürel haklarından bahsedilse de, özünde bu hakları kullanan ezicibiçimde egemen sınıftır.

Kapitalizmin bilim ve sanata el atışı daha vahim sonuçlar doğurur.Genelde bilim ve sanat devlet iktidarının bir aleti kılınmıştır.Kapitalizmle birlikte iktidar-bilme işi, bilim devriminin gücüylegörülmemiş boyutlara varmıştır. Bilim ve sanatın tekelleştirilmesikorkunç bir egemenlik ve sömürü gücüne yol açar. Bireyi istediği gibişekillendirme, yararlanma imkânını verir. Sadece zihniyet yapısını,temel paradigmaları kendi özel dünyasına göre dönüştürmeklekalmaz, “At gözlü ve tekne yürekli yapar.” Bu göz ve yürekle insanlaren sığ, menfaatçi, egoist, nemelazımcı, zalim, duygusuz, soyut,robotumsu varlıklar haline getirilir. Rönesans’ın cıvıl cıvıl, canlıkutsal dünya ve insanın bakış açısı, yerini böylesine gri, cansız,kutsallığını yitirmiş, derin heyecan ve merak uyandırmayan, gergin vebezgin bir dünya ve toplumsal ortama bırakır. Toplumun emekçi-ücretli kesimleri adeta yumurtlayan tavuğa dönüştürülmüştür.Yaşamın tek anlamı olan yumurtlayacak bir yemle -ücretle- talimettirilir. Eko-insan tipi karın doyurma üzerine her şeyini kurgular.Daha vahimi, sistemin tarihte en büyük işsiz bırakma yeteneğidir.Sürekli ucuz işçi için işsizler ordusunu büyütür ve hazır tutar.Burjuva-işçi ilişkisi öyle bir duruma getirilir ki, başlangıçtaki isyancıişçi kuzu gibi, efendisine ortaçağ serfinden daha bağımlı hale getirilir.İşçi, adına devrim düzenlenen bir sınıf olmaktan çıkar; büyük işsizlikve daha düşük ücret tehlikesi karşısında patronuna bağlı kölelere özgü

Page 116: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

116

uydu bir kişiliğe dönüşür. Bu durumda işçi kendi başına bir değer değil,patronun, kurumunun bir ekidir. Onlar neyse o da odur.

En vahim durumda yaşayan kesimlerden kadın, çocuk veihtiyarların durumu daha da acımasız bir hal alır. Hiyerarşininkuruluşundan beri egemen erkeğin doymak bilmez iştahı veduyarsızlığıyla kaba gücü altında ezim ezim inleyen kadın, kapitalistsistem altında bir kat daha zincirlerle örülür. Erkeğin hakkında en çokyalan uydurduğu varlık kadındır. Söylenir ki, cinsiyet üzerine enkapsamlı çalışma yürüten Freud’un bile ölürken ağzından çıkan sonsözler “Kadın ne demek?” yönlüdür. Bu durum olağan değildir. Bu,kadın etrafındaki korkunç erkek egemenlik ideolojisinin yarattığı birdurumdur. Kadını hiç tanımak istemeyen erkek egemen, bu durumunuörtbas etmek için önemli silahlarından biri olan sahte aşk edebiyatınabaşvurur. Egemen erkek için aşk eşittir yalanın gizlenmesi, örtüksaygısızlık, bilincin körlüğü, kör içgüdünün alan ve süreklilikkazanmasıdır. Kadının bunu yutacak duruma getirilmesi, baskı altındaçaresizliğin derinliği ile ilintilidir. O denli maddi ve manevi yaşamkoşullarından koparılmıştır ki, erkeğin en aşağılık sözlerini, saldırılarını,doğal hak olarak kabul etmek zavallılığındadır.

Kişi olarak şahsen ben kadının geliştirilmiş ‘statü’ altında yaşamayınasıl kendisine yedirdiğine hep şaşarım. Fakat şunu sezdiğimi açıkçaitiraf etmeliyim: Kasaplar hayvanı kesime alırken, hayvan aslındakesileceğini fark eder ve tir tir titrer. Kadının erkek karşısındaki duruşubana hep bu titremeyi hatırlatır. Kadın karşısında titremedikçe erkekrahat olmaz. Egemen olmanın baş koşulu budur. Kasap bir defa keser, otüm ömrü keser. İfşa edilmesi gereken gerçek budur. Bunu aşkşarkılarıyla gizlemek aşağılık bir harekettir. Uygarlık altında en değersiznesne ve kavram aşka dair söylenenlerdir. Bir erkeğin hiç başaramadığı,başarmak istemediği, bir kadına olağanca doğallığı içinde yaklaşabilmegücüdür. Ben şahsen böylesi bir tavrı gösterebilecek erkeği gerçekkahraman olarak değerlendirmek durumundayım. Sorun basit zaaf,biyolojik cinsiyet farkından doğmuyor. Hiyerarşik devletli toplumun ilkkatmanlaşma nesnesi olarak kadını en alta yerleştirmesindenkaynaklanıyor. En derin toplum sorunu olması, toplumda yerleştirilmişstatünün özelliklerinden ileri geliyor. Sosyolojinin çok sınırlı ve geçolarak konuya ilgi duyması kapitalizmin kriz süreciyle ilgilidir.

Page 117: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

117

Her şey açığa çıkarken, kadın olgusunun da kendini gittikçe tümyönleriyle göstermesi beklenebilir. Kapitalist sistemin kadınlık olgusunaeklediği baskı-sömürü unsurları daha kapsamlı anlaşılmayı gerektirir.Kadın adeta sözde en değerli metadır. Hiçbir sistem, kadını bu denlimetalaşmaya tabi tutmamıştır. İlk ve ortaçağlarda genel köleliğin birparçası olarak kadın köleliği, cariyeliğinden sistem açısından bir farkyoktur. Sadece kadına özgü bir kölelik veya metalık bir durum sözkonusu değildir. Erkek haremlilikler de vardır. Hadımlaştırılmışerkekler de vardır. İç oğlanları vardır. Sistemin cinsiyet anlayışında asılen büyük farkı kapitalizm koyar. Adeta metalaştırılmamış tek organıyoktur. Sözüm ona bunu edebiyat, roman aracılığıyla sanat süsü vererekyapar. Ama bu sanatın temel işlevi sistemin dayanılmaz yükününçekilmesinde kadının azami pay sahibi kılınmasıdır. Her çalışmaya birücret biçilirken, en ağır iş olan hamilelik, çocuk büyütme, evin her türlüişi ücretsizdir. Erkeğin seks kölesi olmanın da bir ücreti yoktur.Genelevde olan ücret kadar bile birçok özel evde değer kadınagösterilmez.

Evlilik namusu, onuru denilen şey, esasta ‘küçük imparatorun’bütün kahrının çekilmesidir. Nasıl ki büyük imparator onuru saydığıdevlet mülküne bir şey olduğunda bunu savaş nedeni sayarsa, küçükimparator da onuru saydığı mal olarak kadına bir şey yapılırsa bunubüyük namus meselesi, dolayısıyla kavga nedeni sayar. Daha da ilginçolan, kadının ruh olarak tamamen boşaltılması, biçimsel olarak da aşırıkadınsı, süslü-sesli bir ‘kafeste kuş’ haline getirilmesidir. Ses ve makyajdüzeni; doğal kadının çok dışında öz kimliğinin ezici biçimde inkârınadayanan, kişiliğini öldüren bir durum arz eder. Kadıncılık kadının özelolarak kişiliksizleştirilmesidir. Bir erkek icadı ve dayatmasıdır. Böyleolduğu halde, sanki kadının doğal duruşu buymuş gibi suçlamaktan gerikalmaz. Tüm reklam, teşhir malzemesi olarak kullanılmasından bizzatsistem sorumlu olduğu halde, bu da kadının doğal özüne yakıştırılır.Kadın onuru kapitalizmle en dip noktasına oturmuştur. Kadınınkimliğinde dibe vuran, aynı zamanda komünal toplum değerleridir.Sistemin mantığı hem buna muhtaçtır, hem de oldukça becerilidir.

Pornoyla her tür kutsallığından soyutlanan kadın cinsi, kapitalizmdebaşlangıçtaki primata indirgenmiş olur. Kadının uygarlık tarihi boyuncatoplumdan silinmesi hiyerarşik ve sınıfsal gelişmeye bağlı olduğu kadar,erkeğin egemen erkek toplumu yüceltmesine de bağlıdır. Yine kadın

Page 118: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

118

toplumda ne kadar etkinliğini yitirmemişse, komünal değerlerden de odenli uzaklaşmış olur. Kadının doğası komünal toplum değerlerine dahayakındır. Zekâsı doğanın özelliklerine karşı daha duyarlı ve gerçekçiolduğundan duygusal zekâ ön plandadır. Analitik zekâ daha çokkurgusal olduğundan yaşamla bağları sınırlıdır. Erkeğin analitik zekâgelişkinliği toplumsal konumundaki hileli, baskılı karakter unsurlarıylailişkilidir.

Çocuklar dünyası üzerindeki sistem ağırlığı geneli yansıtır. Hayaldünyasında yaşayan çocuklar sistemin buz gibi hesaplar dünyasınakökünden zıttır. Çocuk ve kapitalizm bağdaşmaz. İhtiyarlar yaşlanmışçocuk gibidir. Eskinin saygı gören kutsal bilgesi kapitalist üretim içinbir yük durumundadır, gereksiz bir nesnedir. Çocuklar büyüyerekyararlı kılınabilir. İhtiyarlar ise öleceklerinden bir değer ifade etmezler.İhtiyarın şahsında toplum yüceliğinden, kutsallığından iyice soyutlanır.Yaşlılarevine bırakıldığında, sistemin zalimliği kadar anlamsızlığı çirkinsuratını tüm yönleriyle gösterir. İhtiyarlık sorunu bile birçok yönüylesistemin toplum için gereksizliğini rahatlıkla kanıtlayabilecek soruişaretleriyle doludur.

Kapitalizmin metropolünde her şeye doymuş insanlarına karşılık,çevre insanı her yönüyle yoksunluk ve açlık içindedir. Sistemin aşırı kârözelliği şişman insanla zayıf, neredeyse kemikleri çıkmış insanarasındaki diyalektik ilişkiyi iyice somutlaştırır. Toplumun içbünyesindeki çelişkilerin daha fazla gelişme potansiyeli kalmamışgibidir. Ya aşırı tekrar ya da bazı kurumlarında dökülmeler krizinkalıcılığının ve kaos durumunun içine girildiğinin kesin kanıtı gibidir.Tüm doğal olaylar zincirinde görüldüğü gibi halkanın kırılacağı anagirilmiştir. Eski yasallık geçersizleşmektedir. Yapılar işlev yitimindenötürü anlamsızdır. Yeni anlam yasalarının ve gerekli kıldıkları yapılarınkurma zamanına gelinmiş sayılır.

Toplumsal ekoloji sorunu uygarlıkla başlar. Doğal toplum biryanıyla ekolojik toplumdur. Toplumu içten kesen güç, doğayla anlamlıbağı da keser. İçten kesilme olmadan olağandışı bir ekolojik sorundoğmaz. Anormal olan, tüm doğal süreçlerde yaşanan anlamlılığınuygarlık toplumunda yitimidir. Sanki çocuk ana memesinden kesilmişgibi bir hal doğar. Duygusal zekânın büyüleyiciliği yavaş yavaş silinir.Vicdan ve doğanın dilinden sıkça uzaklaşan analitik zekâ, kurguladığıyapay dünyasında gittikçe çevreyle olan çelişkisini geliştirir. Yaşamın

Page 119: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

119

doğayla bağı puslanır. Bunun yerine soyut fikirler, tanrılar geçer.Yaratıcı doğa yerini yaratıcı tanrıya bırakır. Ana şefkati olarakanlaşılması gereken doğa, zalim doğa damgasını yer. Artık dilsiz vezalim doğaya yüklenmek insan kahramanlığı haline gelecektir.Hayvanlar ve bitkilerin her tür dengesiz imhası, toprak, su ve havasınınkirletilmesi, sanki insan toplumunun en temel hakkıymış gibi alışkanlıkkazanır. Doğal çevre artık ölü, umut vermeyen geçici bir yaşam alanıolarak körleştirilir. Canlı doğanın sınırsız umut kaynağı doğa, artık kör,anlayışsız, kaba madde yığınından başka bir şey değildir.

Rönesans’la yıkılan bu doğa anlayışı kapitalist sistemde toplumiçinde olduğu gibi ardına kadar artık sömürü, istismar konusudur.Dünya insanlığının fethini doğanın fethiyle tamamlamak ister. Onadilediği her tür istismarı yapmayı bir hak, bir yetenek sayar. Sanayidevrimi ve sonrasında sonuç, toplum için vazgeçilmez yaşam koşuluolarak doğal çevrenin sigortasının atmasıdır. Akılsız olanın doğa değilsistem olduğu anlaşılmıştır. Ama artık geç kalınmıştır. Çevre sürekliSOS işaretleri vermektedir. Mevcut toplumsal sistemikaldıramayacağını bas bas bağırmaktadır. Bu yönüyle de sistemin krizikaos aralığına girmiş gibidir. Ekolojik tartışma ekolojik toplumu anlamve yapısallık olarak çözmedikçe, kaostan çıkma şansı artık yoktur.

Toplumsal sistem değerlendirmelerinde içine düşülmemesi gerekenbir anlayış aşırı genellemeciliktir. Örneğin kapitalizmi tanımlarkensanki toplumun her şeyi, ta kendisi olduğu gibi bir sonuç son dereceyanlıştır. Hiçbir hakim sistem toplumun tamamını oluşturmaz. Bu,diyalektik ikilemin gerçeğine de aykırıdır. Kendi zıddını geliştirmeden,tek yanlı gelişmeler idealist, olgusal geçerliliği olmayan bir yaklaşımdır.Sanıldığının tersine, hakim sistemlerin dışında geniş bir toplumsal alanbulunur. Burada eski sistemlerin artığı, hakim sistemin zıtları ve gelecekalternatifler iç içe bulunur. Toplum son derece canlı bir işleyiş içindeolup, daha sık yasallıklar geliştirerek değişimini sürekli kılar. Sistemlerişemalaştırmak anlamı kolaylaştırdığından yararlıdır. Ama tümgerçeklerin yerine konulma riski birçok dogmatik yaklaşıma da nedenolabilir. Dolayısıyla şematikleştirmeyi gerçekliğin son derece karmaşıkyapısıyla özdeşleştirmemek gerekir.

Sistemin gelişim sürecinin ne çok eksikli ne de abartılı olmasınadikkat etmek objektif değerlendirmeler için önemlidir. Ne birkadercilikle gelişim modeli doğrudur, ne de kaçınılmaz sonuçlar gibi

Page 120: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

120

kehanetle gelecek kestirilebilir. Toplumsal yasallıkların aralığı kısadır.Anlam geliştirme ve bağlantılı olarak yapılandırmalar da sıkçamümkündür. Yine de kaderciliğe ve kehanete başvurmadan sistemleriöz dinamikleri içinde yakalamak, anlamı somutluk üzerinde edinmekbilimsel bilginin avantajıdır. Fakat felsefe mitolojiyle de anlamzenginliğine katkıda bulunabilir. Toplum gibi doğal evrimin tümünübağrında taşıyan bir olguyu basit fizik yasaları gibitanımlayamayacağımız açıktır. Kendimiz de bu olgunun yakın birparçası olduğumuzdan, birçok belirsizlikten kaçınamayacağımızkuantum fiziğinde de kanıtlanmış bir gerçektir.

Rönesans aralığından sadece kapitalist sisteme taşıyan değerleralınmadı. Hayli zengin olan malzemesinden kolektif toplumyapılanmaları için gerekli anlam gücünü bulmak da olasılıklardanbiriydi. İlk ütopyacılar Campanella, Thomas Moore, Francis Bacon,daha sonraları Fourier, Robert Owen, Proudhon çok sayıda komünaltoplumsal sistemleri tasarlıyor, yer yer örgütlenmelerine girişiyorlardı.Aydınlanma döneminde yine birçok filozof oluşacak yeni toplumunnitelikleri üzerinde kafa patlatıyorlardı. Başta gelen devrimlerin hep solaaçık, bitmemiş bir yanları vardı. Kapitalist sistem yerleşmiş haliylehiçbir önemli düşünürün tasarımı olarak oluşmamıştır. Ciddidüşünürlerin peşinde koştukları toplumsal ütopyaları kolektifkarakterlidir. Ahlaka belirleyici bir rol tanınmaktadır. Buna rağmenkapitalizmin başarısında devlet kültünün gücü, eski aristokrasininolanca ağırlığı, yeni burjuva sınıfın kendi zıddından daha gelişkinliğigibi objektif nedenler etkili olmuştur. Eski hakim toplumun izleriniyoğunca üzerinde taşıyan yeni toplumcuların kolayca istismarıanlaşılırdır. Devlet-iktidar sistemini aşacak düşünce gücü veyapılandırma programı olmadan yapılacak her iktidar savaşımı, ‘seninyerine ben’ köşe kapmacılığından öteye anlam ifade etmez. Tarihsel birtemeli olan ganimet peşinde koşma, coğrafi keşiflerin sağladığımuazzam servetler, bilimsel keşiflerle manifaktürden sanayi devriminegeçiş, siyasal devrimden iktidara tırmanma, merkantilist devletçiliktenulus-devletin güç merkezine yerleşme, sistemin özündeki kâr vesermaye birikimini sistem hakimiyetine taşıyan temel faktörlerdi. 19.yüzyılda ütopyacıların beklentilerini boşa çıkaran sermayenin sanayidevrimiyle sistematize olması, ona karşı daha köklü, ayağı yere basanteorik bir çıkışa ve siyasal bir mücadeleye ihtiyaç gösteriyordu. Karl

Page 121: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

121

Marks ve Friedrich Engels’in peygamberliği bu aşamada devreyegirecektir.

Uygarlık sisteminde kapitalizmin zaferini kesinleştirdiği 19. yüzyıl,ona karşıt düşüncenin de sistemlice gelişmesi ve siyasi eylemegeçmesiyle karakterize edilebilir. Her iki hareketin de temelindeRönesans, Aydınlanma ve sanayi devrimi vardır. Dinsel bakış açısıhakimiyetini yitirmiş, laik dünya görüşü ağırlık kazanmıştır. Bilimseldevrim ve modern sanat akımları bu gelişmeler için gereken ölçüt veperspektifleri rahatlıkla esinleyebilecek yetkinlikteydiler.

Sisteme karşıt düşünceler içinde gittikçe yükselen akımMarksizm’di. Karl Marks ve Friedrich Engels kendi düşünceyapılarından önceki muhalif akımlara ‘ütopik sosyalistler’ der;kapitalizmin hakim üretim biçimi haline gelmemiş olmasının bundatemel rol oynadığını belirtirler. Düşünce sistemleri katı bir ekonomikdeterminizme bağlılığıyla diğerlerinden farkını koyar; Hegel’indiyalektik düşünme sistemini esas almakla birlikte, onu baş aşağılıktanayağı üstüne diktiklerini iddia ederler. İngiliz ekonomi politiğini veFransız ütopik sosyalizmini diğer temel esin kaynakları olarakbelirtirler. Tabii Almanya’nın payına düşen felsefi esinlenmedir. Kendidönemleri için güçlü bir sentezi yakaladıkları açıktır. Sistemli birtoplum karşılarında zaferini yaşarken, buna karşı muhalefeti böylesinesistemli oluşturmak, gerçekten öngörü ve sorumluluk duygusu yüksekbir çabadır. Çabalarının ilk ürünü ‘Komünist Manifesto’dur. Adeta birparti programı gibidir. Zaten kısa bir süre içinde komünistliğin(partisinin) programı olarak ilan edilir. K. Marks ve F. Engelskendilerini diğer sosyalistlerden ayırt etmek için ‘bilimsel sosyalist’olarak vasıflandırırlar.

Kapitalizmi tanımlamada dönemleri içinde en gerçekçi biryaklaşımı geliştirdikleri açıktır. K. Marks’ın başyapıtı olan ‘DasKapital’i kocaman bir kapitalizm tanımı olarak değerlendirmekmümkündür. F. Engels’in ‘Ailenin, Özel Mülkiyetin ve DevletinKökeni’ yapıtında da tarihsel toplum analizini en geniş çerçevedeyaparak düşünce sistemlerini tamamlamaya çabalarlar.

Yaklaşık 1850’lerden günümüze kadar Marksist kökenlisosyalizmin sonuçları, sistem analizinin yetersizlikleri ve yanlışlarıylabirlikte doğrularını da yeterince açığa çıkarmıştır. Toplumsal sistemçözümlemelerini daha iyi tanıyabilmek için tarihsel benzerleriyle

Page 122: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

122

kıyaslamak öğretici olabilir. Yazılı kaynaklardan öğrenebildiğimiz ilkmanifesto ‘On Emir’ düzenidir. Hz. Musa’nın Mısır ilkçağ kölecisisteminden çıkışını formüle eder. Firavun Akhenaton’un tek tanrı -güneş tanrısı- mezhebinden esinlenmek kadar, ata dini ‘Yah-weh’Yahudacılıktan da etkilendiği bilinmektedir. 10 Emir ile toplumuna -İbrani kabilesi- düzen vermeye çalışmaktadır. M.Ö 1.300’lerdeaçıklandığı sanılan bu manifestodan günümüze kadar büyüketkilenmeler olduğu bilinmektedir. Kutsal Kitabın ilk bölümü Ahdi-Atik, On Emirle gelişen bir külliyattır. Kendi içinde birçok ara bölümeayrıştırılabilecek Ahdi-Atik, tüm kritik dönemlerde peygambermanifestolarıyla Hz. İsa’ya kadar bir bütün olarak gelir.

İkinci büyük manifesto olarak ‘İncil’i alabiliriz. Hz. İsa’ya dayalı bugelenek köleci Roma’ya karşı, özünde baskı altında tuttuğu tümyoksullar, işsizler adına yayınlanmış -geliştirilmiş- bir bildirgedir.Ezilen sınıflar adına belki de bir ilktir. Hıristiyanlık genel adı altında yolaçtığı sonuçlar günümüzde de en az tarihte olduğu kadar etkilidir.Peygamberler geleneği kadar bir ‘aziz ve azizeler’ geleneğine sahiptir.İslam evliyaları gibi bu aziz ve azizelerden halen öğrenilebilecek birçokders vardır.

Tarihin üçüncü büyük manifestosu ‘Kuran’dır. Hz. Muhammed’inkendi dönemindeki Arap kabile ve aşiret toplumu hakkındakigözlemleriyle Tevrat’ın -Ahdi Atik- bir kitabı ve İncil yorumunubirleştirmesinden kaynaklanan bu yapıt bir nevi ortaçağ feodaltoplumun ‘şartlar’ bildirgesidir. Avrupa İncil’le şartlanırken, OrtadoğuKuran’la şartlanmaya çalışılır. Dinsel örgülü (zihniyetli) de olsa, buörnekleri toplumsal çözüm ve manifestoları olarak tanımlamakgerçekçidir.

Das Kapital için sorulabilecek en önemli husus, kapitalizmi yıktı mıyoksa daha da güçlendirdi mi sorusudur. Soru benzer sistemmanifestoları için de geçerlidir. Konuya daha açıklık getirmek içindiyalektik düşüncenin temeli olan tez, antitez ve sentez sürecini anlaşılırkılmak gerekir. Başta da belirttiğim gibi, evrensel sistemde düalistiközellik, bir’in iki’ye bölünümüdür. Enerji-madde ilişkisinde birlik (1)kanıtlanmış gibidir. E=mc2 formülü oldukça yol göstericidir. Enerjimaddeyi hareketlendiren, değiştiren unsur olarak beliriyor. Daha serbestkalmış öz olarak tanımlanabilir. Işığın hız durumundaki maddeparçacığı olarak ‘foton’, özünde maddeden kopmuş enerjidir. Maddenin

Page 123: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

123

tümünün fotonlaşması ışık haline gelmek demektir. Radyoaktiflik busüreci ifade eder. Ama yine de madde-enerji ikilemi bir gerçekliktir.Özdeki aynılık ikilem haline gelmeyi önlemiyor. Asıl sır gibi kalanbir(1)’in neden veya nasıl ikileme itildiğidir. ‘İkileme’ eğilimininkendisi nedir veya nasıl oluşuyor? Atom içinde olan bitenin tümçeşitliliğe, hareketliliğe biçim verdiği güçlü bir olasılıktır. Sonaraştırmalardan, düşünülmesi bile çok zor çok küçük ve hızlı ve çokkısa süreli parçacık oluşum ve dönüşümünün atomlaşma sürecinibelirlediği, atomların molekülleri, moleküllerin bileşimleri, böyleliklefarklı element ve bileşimleri ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bunda farklımanyetik ortamların da rol oynadıkları tahmin edilebilir.

Doğadaki bu sürecin topluma uyarlanması kaçınılmazdır. Toplumyasallığı çok farklı olmakla birlikte, aynı sisteme tabi olmasıbeklenebilir. Toplumsal sistem dönüşümlerinin de ‘bir’den, ‘klan’dantürediğini ana hatlarıyla bilmekteyiz. Klandan hiyerarşik toplumun,ondan da devletli toplumun kapitalizme kadar bazı biçimlerinin boyverdiğini iyi bilmekteyiz.

Diyalektikteki zıtlık kavramını, ikilemlerden birinin diğerini yoketmesi biçiminde değil, onunla yüklenerek daha üst düzeyde farklı biroluşuma dönüştüğü biçiminde yorumlarsak, olguları anlayabilmeimkânımız daha çok artar. Fakat bu konuda daha da önemli olan düz,çizgisel bir dönüşümün olmadığı gerçeğidir. Zıtların dönüşümü axb=abbiçiminde değildir. Klasik mantığın bu formülü çok sınırlı bir aralıktageçerli olabilir. Olgular dünyasında dönüşüm daha çok zikzaklı,helezonvari, saçaklı, bazen hızlı bazen yavaş, öncesiz-sonsuz olmaktançok, anlık-sonsuzluk gibi özellikler taşıyabilir. Çizgisellikten küreselliğekadar kaos aralıklarıyla değişen özellikler ihtiva ettiği varsayılabilir.

O halde kapitalizme karşı bir zıtlık belirdiğinde, onun çizgiselolarak kapitalizmi yok edip, tasarımlanan topluma yani sosyalizmeulaşacağı ancak soyut bir varsayım olabilir. Gerçeğin kendisi çokfarklıdır, oluşumları da daha farklı cereyan eder. Başat sistem zıddınıeritebilir, sömürgeleştirebilir, eş ortak kılabilir, çok az güç kaybıylauzun erimli bir dönüşümle evrim gösterebilir. Sert bir kırılmayla da yenibir sistemin malzemesi olabilir.

Marksist çizgideki gelişmeler için söylenebilecek temel husus, teorive pratiğinin kapitalizmin içinde erimekten kurtulamadığıdır. Erime üçyoldan olmuştur: Sosyal demokrasi, reel sosyalizm ve ulusal kurtuluş.

Page 124: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

124

Bu üç yoldan veya olgudan kapitalizmin hiç değişmediği söylenemez.Önemli değişmeler yaşanmıştır. Oldukça liberal değişmelergörülmüştür. Fakat sistem varlığını bu yollar sayesinde daha dauzatmayı başarmıştır. Bunu karşıdevrimlerle izah etmek doyurucuolmaz. Konu daha derinliklidir. Benimsenen sosyalizm anlayışındakitemel niteliklerle bağlantılıdır.

Hataların veya yanlışlığın temelinde kapitalist-işçi ayrımıyatmaktadır. Kapitalist-işçi ayrımı, bir köleci Roma malikânesindekiefendi-köle ayrımından öz olarak farklı değildir. Serf-ağa ilişkisi için debenzetme geçerlidir. Bir aile içinde -ataerkil- erkeğin örgütleniş biçimive dayanaklarıyla, bağlı kadının örgütleniş ve dayanaklarını karşıkarşıya getirdiğimizde, çatışmanın galibi baştan bellidir. İstisnalar hariçtutulursa, belli bir kavganın galibi olarak erkek, kavganın sonundahırpalanmış kadından daha güçlenmiş olarak varlık sürdürür. Daha fazlakadın erkeğin olmuştur. Çelişki yine vardır. Ama dönüştüğü kadarıylaerkek-egemen sistem içinde bir adım daha erimiştir. Örneği tümtoplumsal sisteme yaygınlaştırabiliriz. Sınıflı toplum uygarlığı, hattadaha öncesinin hiyerarşik toplumu içinde, kadının binbir bağla erkeğinegemenliği altında bulunduğu koşullarda, bir teori ve pratik biçimuyarlayıp kadından kurtuluş beklemek hayalcilikten öteye, ‘daha çokdövül, daha çok bağlan’ demekten öteye anlam ifade etmez. Kadınkarılaşmayı kabul ettiği andan itibaren zaten kaybetmeye yatırılmıştır.Kasabın elindeki kuzu didinip de ne kadar kurtulabilir? Kuzununyaşama şansı kasabın insafına, çıkarına bağlıdır. Süt, yün koyunu dakılınabilir, kesilebilir de.

Sanıldığının aksine, kapitaliste karşı işçi, antagonist denilen çelişkitürü içinde değildir. Günümüz kapitalizmine baktığımızda, iyi bir işi veücreti olan işçi, toplumun kaymak tabakasından sayılır. Sistemden asıldarbe yiyenler muazzam işsizler ordusu, sömürge halklar, etnik ve dinigruplar, ezici kadın kesimidir; yine çocuklar ve gençlerin durumu,ihtiyarlık, eko-çevre sistemi iç çelişkileri, kapitalist toplum içinde çıkarağlarındaki kademe çelişkileri, köy-kent, büyük-küçük kent, bilim-iktidar, ahlak-sistem, asker-siyaset vb. yüzlerce çelişki odağı sistemibelirlemektedir. Tüm bu olguları temel almadan sistemin en rahatyönetebileceği, ayrıcalıklı işçiye dayanan bir devrim-değişim teorisininfazla şansı olmayacağı derinlikli bir toplum anlayışıyla fark edilebilir.

Page 125: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

125

Marksist yaklaşımın daha temelli yetersizlikleri vardır. Uygarlığı birbütün olarak çözümlememiştir. Engels’in denemesi çok sınırlıdır. Sınıflıtoplumla doğal kolektif toplum arasındaki temelli çelişkiyi çoktanaşılmış ve geri biçim olarak saymaktadır. Halbuki kapsamlı tarihseltanımlamamız da gösterdi ki, komünal demokratik duruşla hiyerarşik vedevletçi duruş arasında sürekli ve kapsamlı bir mücadele vardır.Komünal-demokratik değerler geri ve yok olmak şurada kalsın, tümsistem oluşumlarında ‘dinamik’ role sahiptir. Buna kapitalizm dedahildir. Kapitalist sistemde doğuş, gelişme ve çözülüş krizinde en çokişleyen çelişki komünal-demokratik değerlerle ilişkili olanlardır. Sistemişçi, köylü vb. gibi birçok kesimi içinde tutup yönetebilir. Hatta iyi birmüttefik yapabilir. Bireyciliği körükleyerek yönetimini daha dagörünmez kılıp sürdürebilir. Ama toplumun kendisini toplum olmaktançıkaramaz. Toplum da esas olarak komünal ve demokratiktir. Öyleolduğunu bildiği içindir ki, kapitalizm bireyciliği toplumun aleyhineşahlandırır. Güdüleri ayaklandırır. İnsan toplumunu birçok yönüyletersinden primat toplumuna -toplumun maymunlaştırılması- dönüştürür.Toplum direndikçe ve sonunda bir bütün olarak çözüldükçe, yenininortaya çıkma şansı doğar. Toplumsal dönüşüm projeleri baştaçelişkilerin bu temel yönünü dikkate aldığında başarı şansı kazanabilir.

Bağlantılı olarak kapitalizmin sistematik olarak yıktığı ahlaki örgüesas alınmadan, hiçbir çelişkinin teknik olarak çözüm şansı olamaz.Toplumsal ahlak olmadan, yalnızca hukuk, siyaset, sanat ve ekonomikyöntemlerle hiçbir toplumu yönetme veya değiştirme olanağı yoktur.Ahlakı, toplumun kendiliğinden varoluş biçimi olarak algılamakgerekir. Dar geleneksel ahlaktan bahsetmiyorum; toplumun kendiniyürütüş vicdanı, yüreği olarak tanımlıyorum. Vicdanını yitirmiş toplumbitmiş toplumdur. Kapitalizmin ahlakı en derinden tahrip eden sistemolması anlamlıdır. Sonul sistem olması onun toplumsal vicdanı tahripetmesini anlaşılır kılar. Sömürü ve baskı sisteminin potansiyelinitüketmesinin somut ifadesi, ahlakın sistemlice tahribi anlamına gelir. Ohalde kapitalizmle mücadele zorunlu olarak etik -bilinçli ahlak- çabagerektirir. Bunsuz mücadele başından kaybedilmiş mücadeledir.

Marksizm’de kişilik bir bütün olarak kapitalist yaşam değerleriiçinde yaşar. Kentlilik ağır basar. Kentin egemen özeti bir yaşam tarzıbireyi binbir bağla kapitalist sisteme bağlar. Marks’ın kendisinin bilebinlerce bağla sistem içi olduğunu iyi bilmek gerekir. Hıristiyanlıkta,

Page 126: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

126

Müslümanlıkta sistemden koparak onlarca yıl inzivaya, manastıra,dergâha çekilen onca insan bile ancak sınırlı bir etkiye yol açmıştır.Marksist mücadelecilerin çoğu bu yönlü bir ahlaki oluşumun bilefarkında değiller. Kapitalizmin şu veya bu versiyonuyla yaşayıp teorik-pratik savaşla sonuç alacaklarını sanırlar.

Marksist kuramın siyasal devrim ve sonrasına ilişkin tezleri ise,daha vahim olarak hiyerarşik ve devletçi karakter taşır. Savaş,proletarya diktatörlüğü, devletçilik kavram olarak neredeysekutsallaştırılır. Halbuki devlet-iktidar, savaş-ordu sınıflı toplumuygarlığının ürünü olup, mutlak anlamda egemen sömürücü kesiminvazgeçilmez yaşam aygıtlarıdır. Bu araçları proletaryanın eline vermekdemek, daha başından kendini onlara benzetmeye karar vermekdemektir. Nitekim reel sosyalizmde bu araçların hepsi en yetkincekullanıldı. Zafer elde edildi. Fakat 70 yıl sonra anlaşıldı ki, kapitalizminen çapulcu biçimi -Batı Avrupa kapitalizmi onun yanında adeta yedisuyla yıkanmıştır- kurulmuştur. Kapitalizmin en totaliter,antidemokratik biçimi söz konusudur. Bu olgunun altında devletanlayışı yatmaktadır. Engels’te ‘yavaş yavaş sönmesi gerekir’ denilendevlet, en güçlü aşamasına reel sosyalizmle ulaşmıştır. Burada art niyet,karşıdevrim aramak fazla anlamlı değildir. Başvurduğu araçlar -devletdört dörtlük ele geçirilse de- sosyalizme değil kapitalizme götürür.Sosyalizm sosyalist araçlar gerektirir. Onlar da baştan sona demokrasi,çevre hareketi, kadın hareketi, insan hakları, toplumun öz savunmamekânizmalarıdır. .

…iktidar tanımı, öz olarak o kadar çekici olmasını toplumsaldeğerler birikimine en çok sahip olma avantajını vermesine borçludur.İktidar olmak birikmiş zenginliklere, onları daha da artırmanın kurumve kurallarına, gücüne ve yöntemlerine sahip olmayı ifade ediyor. Süslülaflarla onunla özgürlük, eşitlik, kalkınma getireceğim demek, bilerekveya bilmeyerek kendisini, çevresini ve dayandığı toplumu aldatmak veoyalamak demektir. İktidarlarla ne devrim yapılır, ne değişim sağlanır.İktidarla değer gasp edilir, bölüşülür. Ayrıca iktidar değer üretmeninyeri değil tüketmenin yeridir. İster vergi biçiminde ister zorla,toplumdan alıp mensupları arasında dağıtır. Yatırım ve üretime geçmeside, yani devlet ekonomisi de talanın, değer elde etmenin değişik biryolu olmasından öteye fazla bir anlam taşımaz. Denilebilir ki, Leningibi bir emekçi sınıf politikacısı neden bu gerçeği göremedi? Kapsamlı

Page 127: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

127

izahlar gerekir. Ama çok kısaca belirtelim ki, bütün sosyalizmin yüzelliyıllık tarihi iktidara gelme paradigması üzerine kurulmuştu. Lenin’inyaptığı en kestirmeden bu paradigmayı uygulamaya geçirmek, onun yolve yöntemlerini doğru kestirmekti. Her ne kadar “Sosyalizme engelişmiş demokrasiden gidilir” demişse de, kendi ve partisi en kısaproletarya diktatörlüğü yoluyla sosyalizme gitmeyi temel bir taktik hatolarak görmüşlerdi. Emperyalizm koşullarında parti-iktidar olmadanayakta durulamayacağını bir temel anlayış olarak bellemişlerdi. Fakattarih bu görüşün doğru olmadığını aradan yetmiş yıl geçse de ensonunda göstermiştir.

Bu gerçeklik Leninizm’in, Marksizm’in her şeyiyle yanlış olduğunugöstermez. Sadece parti-iktidar tezlerinin yanlışlığını, sosyalizmegötüremeyeceğini kanıtlar. Marks’ın, Engels’in konumu şüphesizteorisyenlikle sınırlı olduğu için devlet ve iktidar için konumları tamkestirilemez. Ama devleti kısa süreli bir tahakküm aracı olarakburjuvaziye karşı kullanmak gereğinden bahsetmişlerdir. Devletçiolmayan anarşistler de vardır. Birçok ütopyacı da vardır. Devletçiolmayan demokrasiler de birçok alanda ve dönemde uygulanmıştır.Birçok sosyalist devleti eleştirmiş, hızla sönmesi gereğindenbahsetmiştir. Sovyet Rusya bunun da tarihi örnekleriyle doludur. Sonuçolarak devlet ve devlet iktidarını kurtuluş, özgürlük ve eşitlik içinhedeflemek, kullanmak amaca ulaştırmıyor, uzaklaştırıyor. Gerçektenbu amaçlara bağlılık ve başarıları isteniyorsa, temel mücadele aracı olanparti ve koalisyonları için başka siyasi modeller tasarlamak, teorik veparadigmatik görüş haline getirmek vazgeçilmez tarihi bir önemehaizdir. Yeni partiler ancak bu sorunun cevapları doğru verildiğindeanlam taşıyabilir.

İktidarla bağlantılı sorulması gereken soru şudur: İktidar gücününereden alır; bu kadar nimete konma, değerlere hükmetme nasılgerçekleşmektedir? Bu sorular bizi iktidarın kaynağının güç olduğu,gücün de savaşta belirlendiği hususuna götürür. Devletin, dolayısıylaiktidarın kaynağında toplumsal aklın değil gücün, savaşın yattığını iyigörmek gerekir; devlet değil gücün, savaşın yattığını iyi görmek gerekir.Devlet ve iktidar toplumsal sorunların çözüm araçları olarak oluşmazlar.Sorun çözme kaynağı olarak kamusallıkla, tahakküm ve istismar gücüolarak devlet ve iktidarını ayırt etmeden her tür karışıklığa düşeriz.Günümüzde iktidarın karışmadığı hiçbir toplumsal etkinlik yok gibidir.

Page 128: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

128

Aileye dek devlet sızmıştır. Küresel kapitalizmin geldiği aşama, devletihem en yoğun uygulanan hem en gereksiz duruma düşen araçkonumuna düşürmüştür. Devletin en gereksiz konuma düşmesizayıfladığı anlamına gelmez. Tersine dişini tırnağına takarak vegerektiğinde en tavizkar politikaları kullanarak etkinliğini sürdürmeyeçalışır. Devlet iktidarının bu durumu totalitarizm olarak adlandırılır.Belki eskisi gibi bir faşist totalitarizm veya reel sosyalist versiyonuaşılmıştır. Fakat yine de devlet totaliterdir. Günümüzde totaliterolmayan devlet yoktur. Bu durum kapitalizmin gerekleri, içinden geçtiğikriz ve alternatiflerinin devreye girişiyle bağlantılıdır.

Özcesi devletin kurulduğundan beri dayandığı güç, savaş olgusuhalen devam etmektedir. Savaş iktidarın temelidir. İktidar olmak, savaşkültürüne dayanarak toplumu her düzeyde biçimlendirmek ve statükodatutmak demektir. Başlıca belirleyen olarak devlet iktidarı kendiniyadsıma anlamına gelebilecek özgürlük ve eşitlik idealleriyle örtüşmez.Uygulamalarıyla o ideallere hizmet etmez. Tersini yaparak işlevinisürdürmek ister. Dolayısıyla bu aracı hedefleyen partilerin özgürlük veeşitlik idealleri, iyi niyetli de olsalar, devlete ulaşıldığında ancak boşaçıkar.

O halde yeni özgürlük ve eşitlik partileri tutarlı olmak istiyorlarsa,devlet odaklı olmayan siyaset ve toplum biçimlerini programlamakdurumundadırlar. Devletin alternatifi demokrasidir. Devleti demokrasidışı alternatiflerle karşılamanın şimdiye kadar takip edilen bütün yollarıboşa çıkartmıştır. Demokrasi sanıldığı gibi kapitalist devletin bir biçimideğildir. Ayrıca demokrasi dışında hiçbir rejim devleti sınırlamaz,hukuk içinde tutmaz, daraltmaz ve küçültmez. Bir devleti yıkmak,devlet kültürünü aşmak anlamına gelmez. Yerine her an yenisi kurulurveya başka biri boşluğunu doldurur. Sadece demokrasi devletle alanpaylaşır, onu sınırlayarak toplumun özgürlük alanını genişletir. Elkoyduğu değerleri azaltarak eşitliğe biraz daha yaklaştırabilir.Demokrasiyi tanımlarken, onu devlet dışı toplumun kendini yönetmehali olarak belirtebiliriz. Demokrasi, devlet olmayan yönetim demektir;toplulukların devletsiz kendini yönetebilme gücüdür. Sanıldığınınaksine, insan toplumu oluştuğundan günümüze kadar daha çok devletideğil demokrasiyi yaşamıştır. Belki genel bir ülke veya ulusdemokrasisi durumu yoğun yaşanmamıştır. Ama toplumun varoluşşekli komünal ve demokratik pozisyonludur. Komünalite olmadan,

Page 129: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

129

demokratik reflekse sahip olmadan toplumun yalnız devletleyürütülmesi olanaksızdır. Devlet ancak komünalite ve demokrasialeyhine büyüyerek hükmedebilir. Devletin içinden yükseldiği veyaşadığı zemin toplum komünalitesi -biraradalık gereği- ve demokratikduruştur. İkisi arasında diyalektik bir bağ vardır. Dolayısıyla toplumlauygarlık bir araya geldiğinde, temel çelişki devletle demokrasiarasındadır. Birinin azı diğerinin çoğudur. Tam demokrasi devletsizlikhalidir. Tam devlet egemenliği ise demokrasi yoksunluğudur. Buradançıkaracağımız sonuç, demokrasiyle devlet arasındaki ilişki birbiriniyıkma değil, aşma tarzındadır.

Devleti ancak devlet yıkabilir. Demokrasi devleti yıkmaz; reelsosyalizm gibi ancak daha yeni bir devletin yolunu açabilir.Demokrasinin temel işlevi böylelikle ortaya çıkar. Devleti sınırlayarak,küçülterek, toplum üzerindeki ahtapot misali kollarını kırparak ancaközgürlük ve eşitlik olanaklarını artırabilir. Sonuna doğru ise belki devlettümüyle gereksizleşerek söner. Engels’in, kısmen Lenin’in anlayışı daböyle olmakla birlikte, teoriyi tam geliştirdikleri de söylenemez.Demokrasili devletlerde de şüphesiz devletin biçiminde önemlideğişimler ortaya çıkar. Giderek toplumun ‘genel güvenlik’ ve ortakyarar alanları olarak ‘kamusal alan’ dışında tüm gereksiz kurum vekurallarını terk etmek zorunda kalır. Özellikle AB ülkelerinde geç veçok yavaş da olsa, farkına varılan ve uygulanan bu tarz bir devlet vedemokrasi uygulamasıdır. Bir nevi tüm insanlık adına devlet vedemokrasi konusunda özeleştiri yapmaktadır.

Bu kısa değerlendirme ile göstermek istediğimiz husus, devletodaklı parti olmanın baştan itibaren dünya görüşümüzde temel biryanlışlık içerdiğidir. İster devlet kursun, ona erişsin, ister kurmasın veerişmesin, bu partiler demokratik, özgür ve eşitlik amaçlarını devletyoluyla gerçekleştiremezler. Bu yoldan dönülmedikçe, yeni özgürlükçüve eşitlikçi parti olunamaz. Kısaca demokratik ve sosyalist partiolmanın yolu devlet odaklı teori, program, strateji ve taktiklerdedönüşüm yaparak yenilenmeyi sağlamaktan geçer. Devlet odaklıolmayan bir demokratik sosyalist teoriye, program, strateji ve taktiklereihtiyaç vardır. Özeleştiri bu temelde gelişirse anlam ifade eder. Aksihalde yenilik adı altında tekrar eski konumlara düşmek kaçınılmazdır.Reel sosyalizm, sosyal demokrasi ve ulusal kurtuluş partilerinin durumubu gerçekliği gayet açık olarak doğrulamış bulunmaktadır.

Page 130: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

130

Marksizm’e yöneltilecek diğer bir eleştiri konjonktürle ilgilidir.Marks dönemindeki, kapitalizmin olgunluk aşamasıdır. Marks’ın veEngels’in bundan çıkardığı sonuç kapitalizmin kaçınılmazlığıdır.Kapitalizm adeta sosyalizmin önünü açan bir buldozer rolündedir. Dahada genelleştirirsek, sınıflı toplum uygarlığını kaçınılmaz bir ilerlemeolarak görmekte ve idealize ettikleri sistemlerinin kurulması için buaşamaların gereğine iman etmiş bulunmaktadırlar. Buna köklü biryanlışlık olarak yaklaşılması gerektiğini daha önce açmıştık. Sınıflar veyönetimin egemenlik aracı olarak devletin zorunlu güvenlik -toplumcavazgeçilmez-, kamusal yönetim dışındaki tüm varlıkları, oluşum vekurumlaşmaları sadece gereksiz değil, tutucu ve engel konumundadır.Devlet kapitalizmi başta olmak üzere bürokrasiyi büyüten içte ve dıştakiaşırı egemenlik, sosyal devlet gibi birçok kurum gerçek toplumsaldemokrasinin ve çevrenin önünde engeldir. Ahlaki açıdan da savaş-ordu-zorunlu demokratik savunma dışında- reddedilmesi gerekenkurumlardır. Marks’ın kendisi “Sınıf savaşı teorisini Fransıztarihçilerden aldık” derken, aslında kullandığı aracın niteliğini doğalveri olarak almaktadır. Egemen sınıfların savaş tarzını olduğu gibikurumsal olarak kabul etmektedir. Proletarya diktatörlüğü kavramındada bu böyledir. Tarihteki diktatörlük uygulamalarını olduğu gibialmakta mahzur görmez.

Lenin ve Stalin dönemindeki diktatörlük sürekli devlet durumuolur. Demokrasi hiç uygulanmadan inkâr edilmiş oluyor. HalbukiLenin, “Sosyalizme ancak demokrasiden gidilebilir” derken doğruyadaha yakındı. Daha sonraki süreçlerde hakim sınıf tarzı ve politikalarıdaha da merkezileşir. Devlet-parti özdeşliği doğar. Parti içte ve dıştatümüyle antidemokratik bir kuruma dönüşür. Sistem içindeki savaş vebarış politikaları artık kapitalizmin değirmenine su taşımaktan öteyegidemez. Ancak daha da çoğaltabileceğimiz bu tür temel hata veyanlışlıklar, yetmiş yıl geçse de doğal sonucuna varmaktan, kapitalizmiüretmek ve güçlendirmekten öteye köklü değişikliklere olanaktanımazlar.

…Çağdaş partiler daha çok 19. ve 20. yüzyılda gelişen kapitalisttoplumdan kaynaklanır. Onun sınıfsal, sosyal kategorilerine dayanırlar.Başta temel sınıflar olarak burjuva-işçi ikilemini esas alırlar. Yığınla daara sınıf olarak ‘küçük-burjuva’ partiden bahsedilir. Bu partilerin hepsiiçin devlete erişmek temel hedeftir. İster devrimci yöntemlerle ister

Page 131: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

131

seçim yöntemleriyle olsun, her partide devlet konumlarına -baştaparlâmento ve hükümet olmak üzere- ulaşmak, yer edinmek başarıanlamına gelmektedir. Bu devlet ister kurulu bir devlet olsun, isterkurulmak istenen bir devlet olsun, hepsi için geçerlidir. Devletleşmek;yücelmek, nimetlere konmak, gelişiminin motoru başına geçmekleözdeş sayılmaktadır. Ayrıca bu tanım ayrım yapmaksızın tüm sınıflariçin geçerlidir.

Tüm 19. ve 20. yüzyılın parti-cephe çalışmalarının bu doğrultudagerçekleştirilmesi de bu varsayımımızı doğrulamaktadır. Sorulacaktemel soru, partileşmenin bu tarzıyla amaçlarına ulaşıp ulaşmadığıdır.Her sınıf ve ulus adına kurulan partilerin devletleşmesi sağlandığına veyeterince iktidar zamanları da olduğuna göre, amaçlarına ulaştıklarısöylenemez. Bu gerçeği tespit etmek için fazla kanıt göstermekgerekmez. 19. ve 20. yüzyılın savaşların, eşitsizliklerin, zulmün,yıkımın en çok gerçekleştiği yüzyıllar olduğu açıktır. İnsanoğlununensesine atom bombası dayatılmıştır. Baskı ve katliamların,asimilasyonların her türü denenmiştir. Sonuç 2000’lerin başında dahaeşitsiz, savaşlı, özgürlük yoksunu, fakir-zengin uçurumlu, çevrekirlilikli, toplumsal cinsiyetçi bir uygarlığın sürüp gitmesidir. Büyükamaçlarla kurulan proletarya partileri de bu sonuçtan en az burjuvapartileri denenler kadar sorumludur. Reel sosyalizmin deneyimlerininklasik burjuva deneyimlerinin daha gerisinde sonuçlar doğurduğubilinmektedir. Bundan da önder parti olarak komünist partilerin sorumluolması tabiidir.

O halde devlet odaklı bir irade olarak partileşmenin kendisisosyalizm olarak niteleyebileceğimiz eşitlik ve özgürlük idealine terstir;onunla çelişki halindedir. Devlet olmayı amaçlayan partilerin eşitlik veözgürlük idealine ulaşması beklenemez. Aksine onunla arayı daha daaçması yaşanan pratiklerin kanıtladığı bir husustur. Bu çelişkiyiçözmenin aracı, devlet odaklı bir irade taşımaktan vazgeçmektir. Yanidevlet=özgürlüksüzlük, devlet=eşitsizlik tanımında buluşarak devletodaklı parti olmayı ilkesel olarak aşmaktır. Devlet adına parti olmakveya devlet sahibi olmak için parti kurmak bir temel yanlışlık olarakgörülüp samimi bir özeleştiri ile bu tür partileşmeden vazgeçmek endoğru tutum olmaktadır. Hem devletleşme hem özgürlük ve eşitlikideali birlikte taşınamaz. Biri diğerini aşmayı gerektirir. Dikkat edelim:Yıkmaktan, altüst etmekten bahsetmiyorum. Aşmak kavramı Engels’in

Page 132: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

132

daha 19. yüzyıl sonlarında dikkat çektiği ‘devletin sönmesi’ kavramıylabağlantılıdır. Sosyalizm için devlet yavaş yavaş söndürülmesi gerekenbir ateş topudur. Ben buna ‘kartopu nar, topu teorisi’ demiştim. Binyılların yuvarlana yuvarlana çığ gibi büyümüş bu kartopunun değilsosyalizm olarak eşitlik ve özgürlüğü getirmesi, tahakkümü altınaaldıklarının eşitsizliğini ve özgürlüksüzlüğünü daha çok geliştirmesi sözkonusudur. Devlet en eski bir hiyerarşik ve sınıflı toplum geleneğiolarak özgürlük ve eşitlik elde etmenin bir aracı olarak seçilemez.

Sosyalizm ve her tür eşitlik ve özgürlük ideali için devlet tercihi enbüyük hatayı teşkil etmiştir. Tarihin derinliklerine indiğimizde de buhatanın büyüklerini görmekteyiz. Roma İmparatorluğuna karşı üçyüzyıl savaşan Hıristiyanlık bile devletleştikten sonra yoksulların eşitlikve özgürlük ideali olmaktan uzaklaşmıştır. Kendisi sınıflı bir toplumsalimparatorluk olmuştur. Büyük göçlerin komünal ve demokratikpozisyonlu halkları devletleştikten sonra hızla eşitlik ve özgürlükkonumlarından uzaklaşmıştır. Büyük Cermen, Arap ve Türk göçebertoplumları, üst tabakaları devletleştikten sonra eski komünal demokratikve eşitlikçi yapılarını yavaş yavaş yitirmişlerdir. Tarih bu tarz özgürlükve eşitlik yitirimlerinin sayısız örnekleriyle doludur. Neden o haldedevlet tercihi üstün çıkıyor sorusuna vereceğimiz cevap onun iktidarözüyle ilgilidir.

O halde iktidarı çözmeliyiz. İktidar nedir? İktidar devlet kurumununicraya geçmiş halidir. Dönemsel devlettir. Devletin dönem sınıf vetabakalarıyla, etnisite, din, kavim üst tabakalarıyla içinindoldurulmasıdır. Kurumlarına yeni sınıf, etnisite, hanedan, mezhep, ulusgibi kategorilerden örgütlü grupların hakim olmasıdır. Bu kategorilerinilişki, örgüt ve eylemlerinin tahakküm ve sömürücü güç olarakbelirmesi devlet anlamına gelir. Öyle devletçi ideolojilerin iddia ettiğigibi devlet ne tanrının kendisi ne de gölgesidir, ne kutsal ana ne kutsalbabadır, ne tanrı-kral ne de aklın en yüce somutluğudur. Artı-değer veürünler başta olmak üzere, toplumların binbir emekle biriktirdiklerinezorba ve yalancı bazı grupların tarihin ilk hiyerarşik ve sınıflıtoplumundan beri el koyma faaliyetleridir. Bu faaliyetlerin gerçekleştiğikurum ve kurallardır. İktidar işte bu kurum ve kuralları istedikleri gibidolduran, işleten grupların eylemi olarak işlev kazanmaktır.

Şüphesiz Marksizm yine de eşitlik-özgürlük mücadelesinde büyükve tarihi bir deneyimdir. Toplumsal mücadelede zengin bir katkıdır.

Page 133: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

133

Toplumbilimine ekonomi ve sınıf ağırlığını taşımıştır. Burjuvaziyiulusal kurtuluş, insan hakları, sosyal devlet konularında daha yumuşakbiçimlere zorlamıştır. Demokrasiye çok dar taktiksel yaklaşımı,ekolojiyi ve kadın özgürlüğünü kapitalizmden farklı göremeyişi, temelyaşam paradigması olarak da burjuva kalıplarını aşamaması sistemledaha kolay eklemlenmesine yol açmıştır. Marksizm’den esinleniş vereel sosyalizmin etkisi altında başarıya gitmiş olan sosyal demokrasi veulusal kurtuluş mücadeleleri, daha zayıf sosyalist versiyonlarkapitalizmden zaten hiç kopmadılar. İçlerindeki kesimler daha çokkapitalist gelişme yanlısıdırlar. Tabanlarına farklı bir yaşamın değil,mevcut yaşamdan daha çok yararlanmasının mücadelesini veriyorlardı.Kalkınmacılık ve bölüşüm sorunu tamamen sistemin hukuku ilebağlantılıdır. Aslında reel sosyalizm, sosyal demokrasi, ulusal kurtuluş,liberalizm ve muhafazakârlığa kapitalizmin en büyük mezheplerigözüyle bakmak daha gerçekçi bakış açısı sağlar. İslam’ın,Hıristiyanlığın, Yahudiliğin mezhepleri temel olgularından ne kadarfarklıysalar, kapitalizmden doğmuş bu mezhepler de kök kapitalizmdeno kadar farklılar. Daha doğrusu, fark aynı familyanın değişik türlerikadardır. Dinin daraltılmış olarak devam etmesi, anarşizm gibi akımlarkapitalizmde marjinal olmaktan öte anlam ifade etmez.

İkinci dünya savaşı sonrası ‘antifaşist’ zafer havası fazla sürmedi.1968 devrimci perspektifleri ve gençlik hareketleri önemli paradigmadeğişikliklerine yol açtı. Sisteme bir bütün olarak nefret gelişti. Reelsosyalizm, ulusal kurtuluş ve sosyal demokrasinin beklentilerine cevapveremeyeceği anlaşılmıştı. Vaat edilen dünya eskisinden daha iyideğildi. Denilebilir ki, 1970’ler, 1848 Devriminden beri Marksizm’lebağlanmış birçok entelektüel akımın gücünü yitirmesiyle, yeni sol,ekoloji, kadın hareketi başta olmak üzere birçok yeni akımla tanışmadönemi oldu. Kapitalizm kadar reel sosyalizm ve versiyonlarınaduyulan derin güvenin sarsılmasıyla ve 1950’ler sonrasının ikinci büyükbilimsel devrimiyle sosyal bilim ve kültürel alandaki yeni gelişmeler deberaberinde feminizme, ekolojiye, etnolojiye geniş açılımlar getirdi.

1989’da reel sosyalizmin çözülüşü, sanıldığının aksine kapitalizminlehine değil aleyhine bir gelişme oldu. Bu, sistemin en temelhalkalarından birinin kopması anlamına geliyordu. Soğuk savaşla kendikitlesini tutan, reel sosyalizm ve ulusal kurtuluş devletleriyle dedünyanın diğer halk yığınlarını adeta oyalayan sistem çökmüştü.

Page 134: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

134

Devletçi toplumdan ilk defa dünya çapında bir soğuma, çözüm aracıolmayacağına dair köklü kanılar doğdu. Ulusal devlet ve milliyetçilik deoyalayıcı yeteneklerini önemli oranda yitirdiler. Gelişmiş kapitalistülkelerdeki sosyal refah devleti de kısa dönem dışında etkinliğini çoğuülkede kaybetti. Sistem her bakımdan yeni bir evreye girdi.Kapitalizmin tarihine baktığımızda, Rönesans kaos aralığından en derlitoplu çıkış yapan toplumsal sistemlerden biriydi. Siyasal devrimlerdenustaca yararlandı. Sanayi devrimiyle olgunluğunun zirvesine erişti.Dünya çapında yayılımını tamamlayan ilk sistem oldu. 19. yüzyılınsonu ve 20. yüzyılın başlarında ancak dünya savaşlarıyla çelişkileriniçözebilecek köklü bunalımlarla karşılaştı. Aslında kapitalizmin genelbunalımı tüm 20. yüzyılı doldurdu. Birinci ve ikinci dünya savaşlarıaraları, önceleri ve sonralarıyla sistemin ancak savaşlarla ayaktatutulabileceğini gösteriyordu. Reel sosyalizm ve versiyonlarıkutuplaşmayı arttırınca, savaşın niteliği sıcaktan soğuğa dönüştü. 1989çözülüşü bu imkânı da elinden alınca, sistem kendini adeta boşluğuniçinde buldu. Saldıracak taraf bulamıyordu. Yeni düşmanlar üretmeyeihtiyacı vardı. Bunu Ortadoğu kökenli İslam’da bulacaktı.

Yeni dönemin terminolojisinde artık ‘küreselcilik’ ve ABDİmparatorluğu kavramlarına sıkça rastlanır oldu. Küreselcilik,sistemlerin yayılma olgusu anlamına gelir ki, yeni hiçbir yanı yoktur.İlkel klanlardan günümüze tüm sistemler küreselcidir. Başarılı olan hersistem az veya çok yayılma şansına sahiptir.

İmparatorluk da eski kavramlardandır. Site devletlerin çoğalmasıyladevlet de sitelerin tüm devleti haline gelince, imparatorluğun koşullarıdoğmuş demektir. Siteler sürekli çoğaldığına göre, imparatorluktagenişlemeler kaçınılmazdır. Belirgin imparatorluk alanı ve tarzlarıdoğar. Sümer şehir siteleri üzerinde Akad istilasıyla başlayan Sargonimparatorluk geleneği o günden beri habire gelişti. Köleci Romaİmparatorluğu dünyanın o güne dek tanıdığı en geniş ve güçlüimparatorluğuydu. Yerine kurulan feodal Bizans ve Osmanlılar,geleneği devam ettirdi. Çin ve Hint’te benzerleri kuruldu. Kapitalizmdaha kuruluş aşamasında önce Portekiz, sonra İspanyol, ardından güneşbatmayan İngiliz İmparatorluğuyla, geleneği ikinci dünya savaşınınsonuna kadar taşıdı. Savaştan sonra gerginlik içindeki ABD ve RusyaSovyet İmparatorluğu ikilemi 1989’da ABD lehine tekleşti. KapitalizmRoma’sının önünde artık hiçbir engel kalmamıştı.

Page 135: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

135

İmparatorlukların bir karakteri vardır: Üniter, merkeziyetçi yapıdançok eyaletler biçiminde bölünmeler esastır. Önceki dönemden kalmabirçok eski devlet geleneğini özümsediğinden ötürü, gevşek birfederasyon eğilimi de sıkça görülür. Dışa doğru ne kadar çok gücüegemenliği altına alsa da, içte birçok valilik, eyalet ve bağımlı devletdurumları da o denli artar. Küresel çapta yayılma olunca bu gelenekartarak tekrarlanır.

ABD imparatorluk dönemi içte ve dışta benzer ikili engel durumlakarşılaşır. Şu husus iyi bilinmelidir ki, ABD sıfırdan imparatorlukkurmuyor; bin yıllardan beri varolan geleneği sürdürüyor. Sürdürmekzorundadır. Dünya devletler sistemi imparatorluksuz olmaz. Birbirindentam bağımsız devletler durumu bir varsayımdır. Gerçekte yoktur.Geçerli olan, devletlerin birbirleri karşısındaki bağımlılık durumlarıdır.Sistem içindeki en güçlüden en zayıflara doğru bu bağımlılıklar, bazıgruplarda imparatorluğa dönüşür. İçlerinden sistemce en güçlüsü, enbüyük imparatorluk olarak sözü en geçerli güç konumuna erişir.ABD’nin en son İngiliz ve Rusya Sovyet İmparatorluğundan devraldığıbu gelenektir. İçinde yüzlerce dil, kültür, siyasal oluşum, ekonomikbiçim barındıran geniş bir coğrafyada, çeşitli düzeylerde egemenliğiniderinliğine ve genişliğine yaymak durumundadır. Sistemin kâr, azamisermaye birikimi bu süreci sürekli zorlar. Kâr dengesini tutturmakyayılmayla bağlantılıdır. Çok sayıda gücün çıkarları bozulduğundanilişkileri gerginleşir. En güçlü olma kuralı nedeniyle bu gerginlik ikincibir kutba yol açamaz. Bu, sistemin mantığına aykırı olur.

1990’lar sonrasında küreselcilik ve ABD İmparatorluğu buçerçevede denge aramaktadır. Kapitalizmin yaşadığı ‘sistem kaosu’,krizin eski tür aşılamazlığını gösterir. Dolayısıyla dönem küreselciliğikrizli bir ortam içinde geçecektir. Krizi yoğunlaştıran etkenler eskidönemden kalmakla birlikte, şiddetini artırma eğilimindedir. Tümtedbirlere rağmen azalan kâr kanunu, çevre kirliliğinden, vergilerdendolayı artan maliyetler, sosyal devlet uygulamalarından doğanmasraflar, artan demokratik muhalefet sistemin sermaye birikim oranınıdaraltır. İç ve dış kavramları arasındaki ayrım iyice azalır. Küreselcilikadeta tek devlet gibi hareket etmeye zorlar. Bu aşamada sistem ilemüttefikleri arasında yeni düzenlemeler kaçınılmaz olur. Kapitalizmindoğuş ve olgunluk aşamalarında sınırlı bağımsız nitelik gösteren ulus-

Page 136: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

136

devlet artık bir engeldir. Gerek en büyük güç olma, gerek küreselciliğinekonomik karakteri eski ulusçuluk ve ulus-devleti kaldıramaz.

Özellikle Fransız devrim geleneğine bağlı cumhuriyetçi gelenekdaha da zorlanır. Tutuculuğun -direngenliğin- yeni örneği olur. ABD-AB çelişkisi kaynağını bu gerçeklikten alır. Avrupa cumhuriyetçiliği vedemokrasisi eski bağımsızlığı konusunda kıskançtır. Yine eskikolonyalizmini hatırlatmaktadır. Kapitalizmin onun Kabe’si olduğunuunutmaz. Dolayısıyla ABD-AB gerginliği ciddidir. Kapitalizmin yeniboy atma alanı olarak düşünülen Pasifik Çin ve Japon gerçeği üçüncübir odak olma potansiyeli taşımakla birlikte, ancak kısmi birbağımsızlığı koruyabilirler. Bu gruptakiler sistemleri tek veya karmahalde taklit etmede ustadırlar. Rusya, Brezilya gibi ülkeler de benzer birsınırlı bağımsızlıkla yetinmek zorundadırlar. Sistemin güç mantığı bunugerektirmektedir. Türkiye gibi iki arada bir derede ülkeler daha çokzorlanacak durumdadır.

Hizaya gelmeyen asi veya serseri denilen devletler grubu ise,sistemin askeri, ekonomik ve kültürel gücüyle hizaya getirilmekdurumundadır. Sistem karşısında tam eritilmekten uzak olan Ortadoğu -güçlü uygarlık geleneği, İslamlık, ağır ekonomik sorunlar- bütünüyle asibir duruş arz eder. Soğuk savaşın ‘komünizmi’ artık yeriniOrtadoğu’nun ‘yeşil Otoriterizmi’ne bırakmıştır. İslami örtü altındakibüyük tutucu, otoriter yapılar artık parçalanmak zorundadır. Dünyagücündeki etkili Yahudi -İbrani kabilesi- lobisi, İsrail’den ötürü binyıllık rüyasını ve hesaplarını görmek durumundadır. Sistemin mantığımevcut haliyle artık Ortadoğu’yu taşıyamaz. Karışık ve komplolu 11Eylül 2002 İkiz Kuleler saldırısıyla başlayan yeni dönem sadeceOrtadoğu’nun değil, sistemin kaderini de yeniden belirleyecekdinamiklerle karşı karşıyadır. Uygarlığın doğuş beşiğindeki en eski ileen yeninin karşılaşması, aslında uygarlığın alacağı yeni biçimlenmeyide belirleyecek sürprizlerle dolu gibidir.

Sonuç YerineTarihte bilgeler ve peygamberler en büyük savaşın insanın kendi

nefsiyle yaptığı savaş olduğunu söylerler. Büyük İskender’in, kendirızasıyla Hindistan’dan yanına gelen bilge Kalanos’un şenlik öncesindekendini yakmak istediğini ve ısrarla eylemden vazgeçmeyeceğinigörünce şöyle dediği söylenir: “O benden daha büyük rakiplerini

Page 137: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

137

yenmiştir.” İskender tarihin en büyük savaşçısıdır. O bile bilgesavaşçılığının kendininkinden daha büyük anlam taşıdığını bilmektedir.Hz. Muhammet’in de ordular arası savaşı “cihad-ı suğra=küçük savaş”olarak adlandırırken, insanın nefs savaşını, bir anlamda iç zihniyetsavaşını “cihadı ekber=büyük savaş” olarak adlandırması aynı anlamagelmektedir. Tutarlı ve gerçekten dönüştüren bir özeleştiri birey için enbüyük savaş anlamına gelir. Özeleştiri insanın kendi zaaflarına,yetmezliklerine, yanlışlıklarına karşı yürüttüğü savaştır. Daha bilimselbir ifadeyle, analitik zekânın duygusal zekânın yanlış olan güdüselizlerini aşma, onu analitik zekânın doğru belirlediği konuma tabi tutmasavaşıdır. Zaten aklın gelişimi dediğimiz olay da budur. İnsanla hayvanarasındaki fark aslında analitik zekânın bilgelik tarzında gelişmesindenkaynaklanır.

Yeni paradigma ile olgulara bakıldığında büyük bir farkı görmekmümkündür. Slogancı ve şematik düzeyi aşmamış sözün gücünü epeyyitirdiği, pratik yaşamın kendiliğindenliğe kaydığı durgun ve anlamsızbir duruş sergileniyordu. Hemen her dünya görüşündeki köklüdönüşümlerin yol açtığı değişimlerin bir benzeri söz konusudur. Dahaönceki zihniyetin anlam vermediği birçok gelişme adeta düşüncedünyama sağanak gibi yağıyordu. Duygu düzeyi düşmüş veyagelişmemiş kuru mantık yerine, söz-anlam-olgu arasındaki diyalektikçok canlı bir dünya sunuyordu. Neredeyse taşların bile bir aklı var, çokyavaş da olsa bu akıl, yasa özelliklerine göre yürüyordu. Doğa vetoplum arasındaki farklılıklar ve bağlılıklar büyük heyecan veriyordu.20 milyar sanılan evren tarihini insanda gözlemek, aslında 60-70 yıllıkömrün izafiliğini de ortaya koyuyordu. Bu tür zaman saymalar yerine,önemli olanın anlam zamanı olduğu, ne kadar anladıysan o kadaryaşadığın gibi bir sonuç da çıkarmak mümkün oluyordu. Bu paradigmaile nereye, hangi olguya ne zaman bakılsa büyük bir anlam zenginliğinigetiriyordu. Daha önceki bakış açılarıyla kıyaslanmaz bir üstünlüktaşıyordu. Artık günümüzle tarih, tarihle gelecek arasında bağ kurmakçok daha gerçekçiydi. Tarihten kopmayla hiçbir şeyin doğrutanımlanamayacağı, dolayısıyla sağlıklı bir dönüşümün görülemeyeceğiaçıktı. Tarih yalnız ibretlik bir ayna değil, yaşadığımız gerçekliğinkendisiydi. Eskiyi kolay reddetmenin gerçeği kaybetmek anlamınageldiği, her şeyi geleceğe saklamanın yaşayan gerçekliği hayallere terketmek olduğu netçe anlaşılıyordu. Dün-bugün-gelecek arasında pek

Page 138: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

138

uzun bir mesafe ve zaman olmadığını, olsa da büyük bir değişmeanlamına gelmediğini görmek daha gerçekçi, yaşanılan ana daha saygılıolmayı dayatıyordu.

Paradigmanın yol açtığı bir önemli düşünce değişikliği de, çağa tamdamgasını vuran Avrupa uygarlığına ve devlet merkezli ütopyalaradalmanın özgürlük getirmesi şurada kalsın, kendine saygıyı bilekaybettirdiğiydi. Yaşanılan birçok değer alt üst oluyor, tersine birdoğrulma mantığı gelişiyordu. Tüm insani yetenekleri, temelindeAvrupa'nın damgasını vurduğu ve devletin çekim merkezini teşkil ettiğikavram ve kuramlara doğru seferber etmek, ilerleme ve özgürlükkazanımı değildi; kendi toplum geleneğini küçük görerek, başındanitibaren bir teslimiyet konumuna düşmek demekti. Uygarlıklar farkınıgörememek, özgücünü yitirmek, sentez yerine ya karşıtlık ya da onamahkûm olmaya götürüyordu. Yeni paradigma ile Avrupa uygarlığıylasentez arama ve keskin devlet çekiciliği kadar zıtlığına düşmeden,siyasal, sosyal ve ekonomik modeller kurmak mümkündü. Avrupa vedevlet merkezli düşünceden kopuş, her şeyin sonu olmadığı gibi, yenibir yaratıcılık sürecine de yol veriyordu.

Bu zihniyetle dünün siyaset ve ulusal sorunlarına baktığımızda, nekadar kısır kalındığı ortaya çıkıyordu. Devletçilik, ulusallık, savaş, sınıf,parti gibi toplumsal kavramların pek gerçekçi olmadığı ve ağırdogmatik yaklaşımlara yol açtığı görülüyordu. Kavramlar yaşamın,gerçeğin yerine konulmakla tehlikeli de olabiliyordu. Siyaset ve ulusalsorunlar dünyasında daha gerçekçi olmak mümkündü ve yollarıbulunabilirdi. Gerçek ak ve karadan ibaret olmayıp, sonsuz renkdeğişimini içeriyordu. Büyük özgürlük tutkularımızı, uygarlığın kanlıaraçlarına ve demagojik kavramlarına dayandırmakla, sonuçta onaihanet eder duruma düşüyorduk.

Özgürlük, amaçları kadar araçlarının da temiz olmasını gerektirir.Hiyerarşik ve sınıf temelli uygarlık ve devlet aygıtlarını ezilenler vesömürülenlerin kullanımına açmak, yozlaşma ve yeni egemen-sömürücü tabakayı ortaya çıkartır; devletin sönmesine değil, daha daazgınlaşmasına yol açar. Proletarya diktatörlüğü, sosyal devlet vbkavramların birer safsata ve aldatma araçları olduğu, denendiği ülkepratiklerinden yeterince açığa çıkmıştır. O halde devlet amaçlı parti,hareket inşa etmenin amaçlarıma uygunluğu şurada kalsın, tersliği sözkonusuydu. En temel kopuşu bu ilkede yapmıştım. Yine ulusal, sınıfsal,

Page 139: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

139

halk, demokrasi gibi kavramlara sağlam tanımlanmış ölçüler içindebakmak, bir temel mantık esası olmalıydı. Aksi halde ‘Allah'a kadargiden soyut kavramlara mahkûm olmak kaçınılmazdı. Ortadoğuinsanının dogmatik zihniyeti bu kavramlarla daha da yüklü olup, hiçbiryaratıcılığa yol açamayan pratiğin kör yürüyüşçüsü haline getirilmişti.Sonu bitmez din, hanedan savaşlarıyla etnik savaşların bu zihniyetleyakından bağlantısı vardı. Özünde gizlenilen ise, artı-ürün ve değergaspıydı. Doğru olan, yeni paradigmanın siyaset, örgüt ve eylem tarzınıda aynı yaratıcılıkla geliştirmekti. Doğru teori ve program ortayakoymak yetmez. Onları boşa çıkarmayacak örgüt ve eylem hattını dabüyük bir özenle seçmek şartı vardır.

Bulunacak çözümlerin kapitalizmin hegemonik sisteminin dışında,onun devlet yönetimine düşmeyen, sınıfa karşı sınıf, zora karşı benzerzor, aynı dilden cevap verme ve benzeri tuzak kavramlara düşmedengeliştirilmesi gerekir. Çözümün sistem dışında geliştirilmesi, yeni Berlinduvarları inşa etmek anlamına gelmez. Bu ne kör bir çatışma, ne de güçyetmeyince içinde erime anlamına gelir. Devlete karşı tavırda da, yaonu amaçlarımız için yıkmak, ya da bir parçasına konmak amaçlanmaz.Devletten uzak durmak ve ancak koşullar doğduğunda sınırlarıölçülmüş geçici uzlaşılara gitmesini bilmek demokratik yaşamıngereklerindendir. Son 150 yıllık sosyal mücadelenin ve sosyalizminlayık olmadığı sonuçlara yol açması, devlet sorununa yanlış yaklaşımile yakından bağlantılıdır. Devlet dışı siyaset, demokrasi anlayışındaönemli yenilikleri gerektirir. Demokrasinin sınıf, grup iradelerindenoluşmakla yetinemeyeceği, ezilen ve hegemonik güçler dengesiniyönetmek ve dönüştürmek gibi görevlerini kavramanın ve pratiktetemsilinin ayrım kabul etmez bir militanlık tarzına ihtiyaç gösterir.

Meşruiyet geliştirirken yasallığa uyum kadar, antidemokratikyasallığın aşılmasını bilmek de büyük önem taşır. Demokrasinin,toplumun tüm güçlerinin sorunlarını açığa vurduğu ve çözüm aradığı birpolitik sistem olduğu sürekli göz önüne getirilmelidir. Demokrasideçözülemeyecek bir sorun yoktur. Yalnız temel felsefesine, kural veyaratıcılık esaslarına bağlı kalmak kaydıyla bu çözüm gücünü ortayakoyar. Demokrasinin ciddi bir entelektüel kültür gerektirdiğini, fırsatçıve demagojik yöntemlerle bir araç gibi kullanılmayacağını iyi bilmekgerekir. Aynı zamanda demokraside ‘tabu’ sorunları yoktur. Hatta entabu gibi görünen sorunların panzehiri demokrasidir. Bir başka önemli

Page 140: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

140

husus, demokrasiyi bir sınıf, ulus, etnik veya dini grubun aracı olarakdeğerlendiremeyeceğimizdir. Demokrasi, her grubun gücünebakmaksızın kendini özgür ifade etme hakkına sahip olduğu bir siyasirejimidir. Demokrasi tanımında anlaşmaksızın, bir ülke, devlet veyatopluluk içinde demokratik yöntemlerle sorunlara çözüm bulmak zorolduğu gibi, ortamı yozlaştırıcı bir demagojiye bırakır.

Zihniyet dönüşümünün en önemli bir parçası, demokrasi rejimindekararlılık oluşturmaktır. Şüphesiz başka çözüm rejimleri de vardır.Kapsamlı savaşlar ve ayaklanmalar da önemli sorunları çözmeyehizmet edebilir. Bunu geçmişte ben de denedim. Ama gerçek, buyöntemlerin karakterime en uzak yaklaşımlar olduğudur. Söz konusumeselenin kaba güçle mi, mantık ve idrak gücüyle mi olduğuylayakından bağlantılıdır. Sanıldığının aksine, gücü veren orduların veayaklanmaların hareketi değil, demokrasilerin idrak yüklü gücüdür. Bugücü yaratanların kazanması önlenemez. ABD'nin bile son tahlildeüstün çıkmasına (hegemonik güçler arasında) yol açan, demokratikzemininin eskiden kalma gücüdür. Sovyetlerin kaba gücü, ABD'ningerisinde değildi. Savaşmadan kaybetmesinde esas etken, demokrasidenhiç anlamamasıydı. Dünyada birçok halk güçlerine kaybettiren deözünde demokrasilerini geliştirememeleridir. Bu konuda tam bir netlikve kararlılık içindeyim. Kürt olgusundaki krize ve çözümüneyönelirken, eski kuşkuculuğu geride bırakmış, kendine güvenen bir yapıiçinde kendimi yenileyip yaratıcı kıldığımı belirtebilirim.

Page 141: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

141

İKİNCİ BÖLÜM

ORTADOĞU UYGARLIĞINDA DEVLET KAOSUVE OLASI ÇÖZÜMLER

GİRİŞ:

Ortadoğu toplumu, devleti gerçek anlamda bir sorunlar yığınıdır.Kadim tarihten beri biriken ve bastırılan çeşitli sorunlar toplumunefessiz bırakmıştır. Çözüm bulsunlar diye kapitalist sistem tarafındandayatılan rejimlerin kendileri sorunların kaynağı haline gelmişlerdir.Ne kendileri çözümleyici olabiliyor, ne de iç ve dış çözümleyicigüçlere imkân veriyor. Sorunu sadece İslam’ın krizi ile adlandırmakbüyük eksikliktir. Tek tanrılı dinleri de aşan, kökü neolitik dönemekadar giden zihniyetler vardır. Ulus olgusuyla tanımlanamayacakbirçok toplumsal doku ve sistem oluşmuştur. Değil her aşiret,neredeyse her aile bir devlet sorunu gibi karmaşıklık taşımaktadır.Kadın ve erkek arasındaki uçurum, toplumla devlet arasındaki uçurumkadar yabancılaşmayı yaşamaktadır. Adeta efsanede anlatılan BabilKulesi dibinde birbirinden anlamayan bir körler, sağırlar ve dilsizlerkaosu yaşanmaktadır. Efsane aynı yerde sanki canlanmıştır. Yetmişi

Page 142: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

142

aşkın ulus gücü çaba harcıyor. Ama her geçen gün kargaşa daha daartıyor. Firavunlar döneminden kalma Arap-Yahudi savaşı hızındanbir şey kaybetmemiştir. Sümer krallarından beri Kurtilere (Kürtler)karşı düzenlenen operasyonlar da aynı hızla sürmektedir.

O halde şu soruya daha net cevaplar aramak gerekir: SorunlarOrtadoğu’da nasıl böylesi bir hal alıyor?

Ortadoğu toplumu, toplumların kök hücresidir. Gücünü buniteliğinden almaktadır. Kök hücre teorileri toplumlar için degeçerlidir. Kapitalist sistem Amerika kıta kültüründen Pasifik-Avustralya, oradan Hint, Çin ve Japon kültürüne; Afrika’dan Rusya-Güney Sibirya kültürlerine kadar yayılma yeteneği göstermiştir. Birnevi kültürler ve uygarlıklar savaşını kazanmıştır. Fakat Ortadoğu’da1800’lerden beri çok sayıda girişime rağmen sistemin fethi söz konusudeğildir. Belki de dünya savaşlarından daha sorunlu geçen durumlaryaşanmaktadır; asimetrik savaşları da aşan öğeler taşımaktadır.Zorlanmaların temel nedeni açık ki toplumsal dokudankaynaklanmaktadır. Fransız Devriminin çözdüğü krallık vefeodalizmle, Rus Devriminin çözdüğü Çarlık ve feodalizm benzerolup, doku derinliği olmayan bir üstyapıyla uğraşmışlardır. Bu yapılarıteşhis ve çözmeleri yine de büyük zorluklar içermiştir. Kaldı ki, budevrimler üstyapıda cereyan edip azami kapitalist sistemlebütünleşmekten kurtulamamıştır. Ortadoğu toplumuna ve üstyapısınabu modeller dayatılarak sorunları çözmek şurada kalsın, daha daderinleştirmekle sonuçlanmıştır. Geriye uygarlıklar savaşının doğasınıiyi anlamak gereği kalıyor. Daha doğrusu, Ortadoğu uygarlığını bukadar direngen ve çözümsüz kılan nedir? Neden dünyanın bilinen vemüdahale edilen tüm uygarlıklarında sonuç alınıyor da, Ortadoğuuygarlığında benzer çözümler başarılı olamıyor?

Sorunun cevabı ana uygarlık gerçeğinde yatmaktadır. Ana çocuğadeğil, çocuk anaya nasıl benzemek durumundaysa, bir nevikendilerinden doğdukları ana uygarlığı da çocuk uygarlıklarkendilerine benzetemezler. Kendileri ana uygarlığa en azından bazıyönleriyle benzemek zorundadır. Yine kök hücre örneğine dönersek,ana hücreden türemiş tüm hücrelerin genetik yapılarını bulmakmümkündür. Ama türemiş hücrede ana hücrenin tüm genlerinibulmak mümkün değildir. Şüphesiz toplumsal olguyu, biyolojikolgularla aşırı kıyaslamak büyük hatalara yol açar. Ama yine de

Page 143: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

143

trendleri doğru anlamak açısından önemli kolaylıklar sağlarlar.Kapitalist sistem uygarlığının Ortadoğu uygarlığına daha derinlikli veözgün yaklaşması gereği açıktır.

Ortadoğu uygarlığı çözümlemelerine girişirken, öncelikle zihniyetyapısına bakmak gerekir. Üç tek tanrılı zihniyet yapısının doğuş vekökleşmesi bölgenin temel gerçeklerindendir. Din sosyolojisinin bualanda çözmesi gereken birçok temel konu var. Yine bu çabanınedebiyat ve diğer sanat yaklaşımlarıyla somutlaştırılması gerekir.Bölgede hala etkili olan neolitik toplum değerlerini ayrıştırmadanzihniyet haritasını çizmek önemli bir eksiklik taşıyacaktır. Diğeryandan iktidarla bütünleşmiş kavim ve din olgularının alt birimleriolarak yoğun mezhep, kabile ve aile yapıları halen yaşanan birgerçektir. Kapitalizmin yol açtığı zihniyet kalıpları bölgede adetakırılmaya uğrayarak anlam bulurlar. Zihniyet kalıplarının kökenlerinitarihin başlangıcında, hatta öncesindeki çok tanrılılıkta, mitolojikdünyada, özellikle de Sümer mitolojisiyle ilişkisi içinde ele almak,birbirine geçmiş zihniyet örgülerini daha iyi anlamamıza katkısunacaktır. Ortadoğu güncelinde söz ve pratik, kavram ve olgu, hayalve gerçek, din ve yaşam, bilim ve ideoloji, felsefe ve din, ahlak veyasalar arasında muazzam bir kargaşa, iç içelik, bozulma ve siliklikyaşanmaktadır. Neredeyse insanlığın tanıdığı tüm zihniyet tabakalarıyol açtıkları kirlilikle birlikte sorun yığınları halinde istiflenmiş olarakdurmaktadır. Gerek eski gerek yeni dil yapıları da zihniyetdurumlarını tüm tutuculukları içinde yansıtmaktan geridurmamaktadır. Son yüzyıllarda oluşan sınırları çizilmiş memleket,vatan, ulus, devlet gibi kavramlarda yoğun bir cehalet ve dargörüşlülük yaşanmaktadır. Çağdaş zihniyet unsurlarıyla ortaçağ vearkaik çağ zihniyet unsurları arasında en şaibeli bir evlilikyaşanmaktadır. Ortadoğu zihniyet yapılarını bombalamadan,yapılacak fiziki yapı -politik, sosyal, hukuki, ekonomik-bombalamaları günümüzde de tanık olduğumuz gibi özünde zihniyetyanları ağır basan resmi ve gayri resmi vahşet boyotlarındaki terör,katliam ve işkenceli uygulamalardan başka sonuca yol açmaz.

Ortadoğu’daki iktidar yapılanmaları da dünyanın diğeralanlarından önemli farklılıklar gösterir. Savaş ve iktidar olguları dazihniyet örgülerinden az karmaşıklık göstermez. Bölgenin en eskikurumlarından olmalarına rağmen, savaş ve iktidarla toplumsal ve

Page 144: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

144

ekonomik yaşam arasında müthiş bir kopukluk, paradoks yerleşmiştir.Karşılıklı ilişkiler en incesinden en kabasına kadar her demagojiye vebaskıya açıktır. Rasyonalite en az anlam bulan kârdır. Sosyoloji de -sosyal bilim de- çözümlenmiş olmaktan uzak bir olgu olarak, iktidarve savaş dinsel, etnik, ekonomik, sınıfsal, siyasal bağlamları içindeadeta sırlanmış gibidir. En soyut tanrısal bir kavramdan en kaba bircop darbesine indirgenmiş haliyle iktidar ve savaş çözümlemesi doğruyapılmadan, Ortadoğu’nun gerçekçi bir görünümünü elde etmekzordur.

Sosyal yapı kurumları ve özellikle aile olgusu en az iktidar kadarkarmaşıklık taşır. Ortadoğu erkeği ve kadını özgün bir çözümlenmeyigerektirecek bir karmaşıklık taşır. Genel sosyolojik kalıplarlayapılacak bir aile, kadın ve egemen erkek çözümlemesi önemlieksiklikler taşıyacaktır. Siyasal, ideolojik ve ahlaki gerçeklik en katıve karanlık yanlarıyla erkek ve kadında yansıtılır. Aile kurumundakiçelişkiler devlet kurumundaki çelişkilerden az değildir. Aile sosyal birkurum olmanın ötesinde anlamı olan, adeta toplumların ‘kara deliği’gibidir. Kadını mercek altına aldığımızda, belki de tüm insanlıkdramını okumak mümkün olabilecektir.

Page 145: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

145

A- ORTADOĞU’YU DOĞRU KAVRAYABİLMEKSORUN NEDİR ve NASIL GELİŞTİ?

Hiyerarşi ve devlet kurumlaşması, çözümlenmesi en güçtoplumsal olgulardır. Ortadoğu kültürüne nüfuz edebilmek, siyasikültürün dilini çözmekle mümkündür. Hiyerarşi ve devletinyükselişiyle sınıflaşma, dinsellik, hanedanlık, aile, aşiret ilişkileriarasında kurulan örgü, toplumsal sistemi adeta mekân ve zamanındışına çıkarır. Mitolojik ve dini söylem, sınıf ve etnik söylemlerleolguların gerçek mahiyetini daha da alacalı kılar.

İlkel komünal toplumun neolitik evresine merkez teşkil etmişbölge, bu dönem kültürünü en derin toplumsal hafıza olarak yaşar.Maddi olarak da neolitik yapılanmanın varlığı hala yaygındır.Köylülük düne kadar neolitik merkezler olmaktan öteye fazlafarklılaşmış değildi. Köleci ve feodal toplum sistemleri de bölgeninköklü kültür değerleridir. Bu kültürel toplamın üzerine eklenen Batıkültürü cila olmaktan öte anlam taşımaz. Dolayısıyla cilaya bakıptoplumsal çözümler yapmak hayli yanıltır.

Hiyerarşinin diğer adı olan ataerkilliğin sızmadığı toplumsalgözenek yok gibidir. Belki de binlerce yıl devlet kurumundan önceataerkil gelenekler toplumu yönetti. Ataerkilliğin gücü belki dedünyanın hiçbir bölgesinde Ortadoğu’daki kadar kuşatıcı, boğucudeğildir. Halen yaşayan değerler olarak, kadın ve erkek kişiliği, etnikkültür, aile ve namus anlayışı üzerinde ataerkilliğin gücü çokbelirgindir. Karşı kültürü geliştirmesi gereken şehirler, kırsalın,dolayısıyla ataerkilliğin derin izlerini taşırlar. Kırsal okyanus içindeadacık gibi kalırlar.

Devlet binlerce yıllık ataerkil kültür üzerinde yükselir.Oluşumunda sınıfsal öğelerden çok, güçlenmiş ataerkil gruplar esasrol oynar. Bu gruplar içinde daha çok belirgin olan figür ihtiyarbilgedir. Kabilenin tecrübeli yaşlısı olarak bilge belki de en eskiotoritedir. Muhtemelen bilge ananın rol oynadığı tarımsal devrimden

Page 146: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

146

sonra adım adım gelişen tecrübeli ihtiyar bilgenin, şaman-şeyh-peygamber olarak toplumsal statüsü giderek artmıştır. Toplumdasınıflaşma gelişip ataerkil kurumdan devlete doğru bir gelişme olunca,bilge müttefikleriyle birlikte hanedanlığa ve ona dayalı olarak krallığaerişir.

Muhtemelen şamandan rahip, vurucu gençlerden de askerimüfreze oluşturup bir üst makama sıçrama yapar. Rahip yenimakamın ideolojik kurgusunu geliştirirken, askeri müfreze de gittikçeordulaşır. Bu tip bir devletleşme modeli bölgede daha gerçekçidir.Önceden hazır bir köleler ordusu olduğuna dair veriler yoktur.Köleleşme ancak devlet kurumu güçlendikten sonra gelişmiştir. Mısırve Sümer örneğinde uzun bir dönem önce rahip ve kabilelerin etkingücünü görmekteyiz. Köleleştirme kolay olmamıştır; çok sertmücadelelerle iç içe yürütülmüştür. Toplumu köleliğe alıştırmak belkide Ortadoğu kültüründe en çok izlenmesi ve çözümlenmesi gerekenbir süreçtir. Sümer ve Mısır rahip ideolojisi olarak mitolojinin büyükönemi devletleştirmedeki rolünden ileri gelir. Tıpkı kapitalizminmilliyetçilik, liberalizm gibi ideolojiler uğruna yürüttüğü mücadelenasıl ki kapitalist devlet formunu ortaya çıkarmışsa, mitolojiksöylemin gücü de ilkçağ kölelik formunu yaratmıştır. Eğer mitolojiksöylemin toplum üzerindeki meşrulaştırıcı gücü olmasaydı, herhalde omüthiş tanrı-kral hanedanlıkları oluşamazdı. Oluşsa bile o denli köklüve kalıcı olamazlardı.

Firavun ve Nemrut deyimleri Ortadoğu kültüründe tam da tanrı-kralları ifade eder. Tanrı-kral bir Ortadoğu yaratımıdır. Bir şahısolmanın ötesinde bir kültür, bir kurumdur. Toplumun tüm üyelerinintanrı-kral kişiliği karşısındaki yerleri erzak taşıyan karınca misalidir.Tanrı-kral ve öteleşen toplum arasındaki fark o denli abartılı vetersyüz edilmiştir ki, sonunda iki soy belirmiştir: Ölümsüzler olaraktanrı-krallar ve ölümlüler olarak insanlar. Mitolojik kurnazlık veyayetkinlik, devletleşen tabakayı insandan saymamaya özengöstermiştir. Kurum olarak devletin hakimlerin yaşamı için arz ettiğisüreklilik, sanırım bu ‘ölümsüzler’ sıfatının oluşumunda belirleyici roloynamıştır. Tanrı fikrindeki ‘ölümsüzlük’ kavramının devletkurumundaki süreklilikle bağı çok açıktır. Devletleşmeden öncekitanrılar için de ölüm düşünülürdü. Neolitik dönem tanrılarında ve onutemsil ifadelerinde her yıl tanrı doğuş ve ölümleri için özel günler

Page 147: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

147

vardır. Yaygın söylence ve ritüellerle -ibadetler- kutlama ve yastörenleri düzenlenirdi. Ne zaman ki devlet kurumu süreklilik -şahıslargeçici, devlet kalıcı- kazandı, o zaman tanrılar da ölümsüz kılındı.Burada tanrı-kralların soy ve hanedanlarını ayrıcalıklı kılmanın rolüde önemlidir. İnsandan sayılmama ve ölümsüzlük, olağanüstü birbüyüklük ve farklılık sağlar. Devletliler sınıfı böylece tanrılaşarakölümsüz bir soy haline getirilince, öteki insanlara -diğer tüm topluminsanları- düşen de ona kulluk etmektir.

Bu kulluk daha sonraki Grek ve Roma köleliğinde görülenbağımlılık türünden oldukça faklıdır. Efendisine bağlılıkla tanrıyabağlılık arasındaki fark gibi. Tanrısal bağlılıkta güçlü bir inanç veibadet bütünlüğü vardır. Rahip geleneğinde tanrı-kral olarak devletbağlılığı o kadar büyük bir deha ile işlenmiştir ki, köleler-kullarordusu karıncalaşarak yük taşıyacak denli küçültülmüş ve hizmetçikılınmıştır. Sümer mitolojisinde insan, tanrıların dışkısından veya biradım daha ileride topraktan (çamur) yaratılmış gibi gösterilir.Tanrıların en aşağı tarzda insan yaratması inceleşerek günümüzekadar gelir. Kadın, tanrıdan yaratılamayacak kadar unutulmuştur. Onabiçilen paye erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmış olmasıdır. Buanlatımlar devlet tabakasının ilk doğuşundaki büyük ideolojik düzenigöstermesi bakımından önemlidir. İnsanların bölünmesi o denliişlenmiştir ki, nesiller boyu toplumun ezici çoğunluğu devlettabakasının tanrısallığını sadece onaylamıyor, ibadet ediyor ve enağırından çalışmayı bir tanrı emri olarak algılıyor. İdeolojik derinlikbu kadar gelişmiş oluyor. Aslında temeli zorbalık ve yalan olan birkurumsal özellik, en yüce, tapınılan ve uğruna her tür çaba gösterilenbir metafizik, soyut fetiş -tapınılan şey- haline getiriliyor.

Ortadoğu kaynaklı uygarlıksal çıkışın bu temel özellikleri dalgadalga tüm dünyaya yayılıyor. Özellikle bölge kültürünün çok zenginve değerli olan neolitik özelliklerini bastırarak, en gerici düşünce veinançlara zemin olabilecek bir mitolojik yaratımı da aynı kanallardanbaşta bölge toplumu olmak üzere gelişmiş toplumların büyük birkısmına yayıyor. Bu öylesine güçlü bir etkidir ki, idealist felsefenin enbüyük son temsilcisi Hegel’de “Devlet, tanrının cisimleşmiş halidir”dedirtecek türde devam ediyor. Halen devletin ebediliği, yüceliği,kutsallığı hakkındaki güncel söylem kaynağını bu en eski kulluksisteminden almaktadır.

Page 148: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

148

Mitolojik kökenli devlet ideolojisinden, tek tanrılı din ideolojisinedayalı devlet kavramına geçişte önemli bir değişme söz konusudur.Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğuyla sembolik nitelikteki başçelişkisi, imparatorun tanrı olamayacağının ve Hz. İsa-Mesih’intanrının oğlu olarak kabul edilmesidir. Bu söylem özünde tüm tektanrılı dinler için geçerlidir. Peygamberlik geleneğinin varlık nedenitanrı-kralların reddi, peygamberlerin tanrı elçisi olarak kabulüdür.Tanrı-krallık ideolojisinden köklü bir kopuş sağlanıyor. İlk ve ortaçağlardaki toplumsal zihniyete hakim olan tanrısal dünya görüşünügöz önüne getirdiğimizde, toplumsal bir zihniyet devrimigerçekleştirilmektedir. Somutta bu olgu Firavun ve Nemrut kültünden,dolayısıyla devletinden kaçıştır. Diğer deyişle hicrettir. Başta Hz.İbrahim, Musa, İsa ve Hz. Muhammed’de olmak üzere peygamberlikpratiğinde aynı eğilimi görmekteyiz. Sosyal yönü kadar siyasi yanı daaçık olan bu eylemler, dönemlerinde ciddi devrimler olarakgörülmelidir. Temel ideolojik sloganları “İnsanlar tanrı olamazlar,ancak tanrının elçisi olabilirler” biçimindedir. Daha dasomutlaştırırsak, tanrı-kralın yumuşamasını, kendi toplumlarının enazından bir kesimi ile uzlaşmasını dayatmaktadırlar. Tanrı-kralımdiyen bir despotun -dilediğini yapan- sınırsız tasarruflarına bir sınırgetirilmek istenmektedir.

Tanrı-kralım demekte ısrar eden bir despot uzlaşma bir yana,kullarının sesini bile duymak istemez. Hz. Eyüp öyküsü bu konudason derece ilginç ve öğreticidir. Kutsal Kitaptaki Eyüp maddesininderinlikli yorumunu yaptığımızda şu tespiti yapmak özün ifadesiolarak anlaşılmalıdır: Bilindiği üzere Hz. Eyüp her şeyini kaybetmiş,büyük acılar ve yaralarına kurtçuklar girmiş olarak bir köşede -veyazindanda- inim inim inlemektedir. Tanrı-kral -yani Urfa’daki Nemrut-,kullarının acı duyabileceklerine de anlam vermez. Tanrı-krallarnezdinde kul sessiz sedasız, hiç acı duymadan, kendisine hizmet ilemükelleftir. Acı duymak bile suçtur. Bu durumda Hz. Eyüb’ün enbüyük eylemi, tanrı-krala -yani devlete- acı duyduğunu kabulettirmesidir. Yani ilk defa tanrı-kral bir kulun acı duyduğunu anlar. Bu‘anlamak’ işi bir devrimdir. Eyüb’ün şahsında aslında halkın acı veyoksulluk çektiği sembolize edilmektedir.

Sümer ve Mısır tanrı-kral mezarları açıldığında, bazılarındabinlere varan insan ölüsüne rastlanmıştır. Çoğu da kadındır.

Page 149: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

149

Anlaşılmaktadır ki, kral öldüğünde etrafındaki tüm maiyeti canlıolarak birlikte gömülmektedir. O dönem krallık anlayışına göre,maiyetinin kralınkinden ayrı bir canı olamaz. Kol, bacak nasıl krallabirlikte ölmüşlerse, maiyeti de bir nevi kol ve bacakları olarak ölmüşsayılmaktadır. Genelde de mutlakıyet ve benzeri totaliter rejimlerdebaştaki monarkla uyrukları etle tırnak gibi -daha doğrusu vücut kılları-bedende bir sayılmaktadır. Ayrı bir yaşamları kabul edilmemektedir.Bu kural yumuşamış da olsa, bütün devletlerin uyruklarındanbeklediği ‘altın kuraldır’. Tanrı-krallık-kul anlayışı özündedeğişmeden günümüze kadar gelmiştir. Ancak sınırlı olarak Batıuygarlığında bir değişim yaşanmıştır.

Eyüb’ün devrimi artık insanların ızdıraplarını dile getirerek enzayıf bir başkaldırıya giriştikleri dönemi ifade etmektedir. Kutsallığıburadan ileri gelmektedir. Küçümsenmemelidir. Belki de tarihteinsanların devlete karşı itirazlar ileri sürdükleri ilk devrimdir. Devletinne kadar yumuşadığını iyi bilmesek de, çığ gibi büyüyenpeygamberlik kültü, M.Ö 1000 yıllarında Hz. Davut ve Süleyman’ınşahsında bilinen ilk devletlerini kurar. Davud’un devlet kurması çokilginçtir. Ne gariptir ki, Davut devlet kurduğunda bugünküFilistinlilerin rolündedir. Yerel beyliklere karşı savaşarak kendibeyliğini kurmaktadır. Bugüne hayli benzeyen bir süreçte, tanrı ilekral artık ayrışmıştır. İkisi farklı varlıklardır. Her ne kadar kralatanrının gölgesi deniliyorsa da, aslında tanrı yükselen yeni krallığınsoyut bir figürüdür; kavramsal ifadesidir.

Tek tanrılı dinlerde ‘Zılullah-tanrı gölgesi’ meselesini iyikavramak gerekir. Devlet gücünde meydana gelen değişiklikönemlidir. Ama özün değişmediğine çok dikkat etmek gerekir. Göğeyükseltilen krallık oradan da tehlikeli emirler yağdırabilir. Dahagörünmez bir figür olarak, kulların gözünden tamamen kaybolmuşolarak dilediğini daha sinsi ve kurnazca yaptırabilir. Gölgeleri olansultanla sadece tanrıya karşı sorumluyuz deyip daha dasorumsuzlaşabilir. Dikkat edilmesi gereken bir husus, tanrının göğeyükseltilişi ile devletin soyut kurumlaşması arasındaki artan ilişkidir.Devlet soyut bir kurumsal varlık -kişilerden bağımsız- haline geldikçe,ideolojik yansıması olarak tanrı anlayışı da daha çok soyutlukkazanmaktadır.

Page 150: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

150

Hz. İbrahim ve Musa’da iyice gelenekselleşen bu anlayış, Hz.Muhammed’de neredeyse Kuran’a hakim olan ana teorik varsayımdır.Hz. Muhammed’in en büyük tanrı katkısı; tanrının birliği,görünmezliği, ama her yeri görebilirliği, ulaşmadığı yerinolamayacağı, hem rahman hem cezalandıran olduğu, asla ortak kabuletmediği vb. biçiminde 99 sıfatla silahlandırıp kemale erdirmesidir.Burada da karşımıza çıkan, devlet kurumunun soyutlaşma derinliğidir.Ne kadar kurumsallık, o kadar soyut tanrısallığa denk gelmektedir.Hz. İsa ve Hz. Muhammed öncesi peygamberler daha çok kölecitoplum koşullarında muhalefet yürütüp çok sınırlı olarak kendi siyasisistemlerini -bir nevi kabile yönetimi, kısa süreli devletçikler-kurmuşlarsa da, son iki peygamber aslında feodal devletin çıkışınazemin hazırlamışlardır. Daha doğrusu, büyük mücadeleleri amaçlarınatam uygun düşmese de, daha geniş bir uzlaşma olarak feodal devletkurumunun temeline oturtulmuştur. Tek tanrılı dinler daha genişlemişorta sınıf gerçekliğine denk düşmektedir. Tanrı-krallık dinleri ataerkilve köleci devletin doğuş süreçlerine denk düşerken, kabileler halindeneolitik koşullarda ve yine aşağı sınıfların varlık koşullarında kişiseltanrılık ve çok tanrılılık denk düşmektedir.

Tanrısallığın, gelişen toplumsal kimlik ve iradenin kolektif soyutifadesi olduğunu hiç akıldan çıkarmadan, ilahiyatla toplum ve siyasetarasındaki ilişkiyi daha iyi kavrayabiliriz. Ortaçağdaki Ortadoğudevleti orta sınıfı da kapsamına alırken, despotik karakterinde ciddi birdeğişim gözlenmemektedir. Kralın yeni unvanı sultanlık, iktidarınşahısla temsilidir. Sultanı tanrıdan başka bağlayan bir irade yoktur.Tanrı emirlerini yorumlayan ilmiye sınıfı, kapıkulunun birkategorisidir. Kendileri sultanın iradesinden başka bir şeyi temsiletmemektedir. Devlet üst toplumu kendini anlayış ve ahlak olaraktopluma ezici bir biçimde egemen kılmıştır. Kent üzerinde varlığınıdaha güçlü yaşatan devlet kırsal alanda da yaygınlaşmıştır. Hemİslamlık hem Hıristiyanlık’ta ortaçağ devleti en güçlü döneminiyaşamıştır. İlkçağ köleliğinin yozlaşmış en son biçimleri olan Sasanive Bizans İmparatorluğunda, M.S 6. ve 7. yüzyıllarda feodalizmedoğru bir geçiş süreci yaşanmıştır. İslam devleti belki de feodalizmeen radikal ve sert haliyle çıkış yapan devletlerin başında gelmektedir.Ortadoğu kültürünün yeni bir aşaması olarak da değerlendirilebilir. Engüçlü temsil dönemlerini Emevi, Abbasi ve Selçuklu Türklerinde

Page 151: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

151

bulan Arap-İslam devleti, Moğolların doğudan, Haçlıların batıdansaldırısıyla önemli oranda gücünü yitirmiştir. Eyyubi Hanedanlığının1250’lerde dağılmasıyla duraklama dönemine girilmiştir. Osmanlılarıyarı-Bizans, yarı- İslam devleti olarak görmek daha gerçekçidir. İkidevletin de feodal özellikleri Osmanlıda bütünleştirilmiştir.Despotizmin en katı biçimini uygulayan her iki devlet, feodaltoplumun çöküşünü durdurmak için büyük çaba harcamakla birlikte,daha taze bir güç olan Osmanlılar geniş uzlaşmalarla ömürlerini ençok uzatan son Ortadoğu devleti olarak tamamlamıştır.

Çin, Hint ve Avrupa’da da benzer süreçlerine tanık olduğumuzfeodal devlet, demokrasiye yabancıdır. Halkların bu dönemdekisloganı, “Bu dünyada en büyük saadet, devletten uzak yaşamaktır”biçimindedir. Devlet-toplum yabancılaşması dinin tüm uzlaştırıcıçabalarına rağmen devam etmiştir. Etnisite ve sapkın -resmiyete karşı-mezhepler komünal ve demokratik duruşun en son sığınakları olarakdağda, çölde, manastır ve dergâhlarda varlıklarını büyük zorluklarpahasına devam ettirmişlerdir. Devlet asiliği daha çok bu toplumlaraözgü olup, direnişçilik bir yaşam tarzı olarak varlık bulmuştur.

Ortadoğu uygarlığında devleti tanımlamaya çalışırken hedefimizbugüne ışık tutmaktır. Batı uygarlığında devletin var oluşu kökenolarak Ortadoğu’ya bağlı olmasına karşılık, süreç içinde kendiniayrıştırmıştır. Atina ve Isparta dönemindeki devletle başlayan buayrışma, Helenizm’le Roma’ya taşınmıştır. Tanrı-krallık iddiası haylizayıflamış olarak devam etmiştir. Konstantin’in Hıristiyanlığı kabulüile ayrışma tamamlanmıştır. Tanrının bin yıllık devleti iddiası eski birOrtadoğu mahşer söylencesinin devamıdır. Ortadoğu formuna göredaha dünyevidir. Devlet kutsallığı derinleştirilememiştir. Devlete karşıkavimler göçünün ezici darbeleri altında Roma İmparatorluğuçökerken, varolan saygınlığını daha da yitirmiştir. Devleti daha aztanımış Cermen boyları, devletin dünyevi yüzünün açığa çıkmasındaönemli roller oynamıştır. Roma İmparatorluğundan devraldıklarıdevleti, ortaçağda her ne kadar Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğuadı altında canlandırmak istemişlerse de, kent devletçikleri vemonarşik krallıklar tanrısal zırhlarından iyice boşalmışlardır. Devletinniteliği daha çok kavranmaya başlandıkça halkların ve uluslarındemokratik ve ulusal nitelik taşıyan siyasi oluşumları devreyegirmiştir. İngiliz, Amerikan ve Fransız Devrimleri devletin laik

Page 152: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

152

niteliğini egemen kılmada daha da ileri gitmişlerdir. Anayasalarlasınırlama artık despotik devleti tarihe gömmüştür.

Ortadoğu’da ise devlet geleneğinde bu tür değişimler yaşanmadığıgibi, daha da tutuculaşma ve gerileme sürecine girmiştir. Osmanlı veİran devletinin tüm yaptıkları, yükselen Batı devletleri karşısında sonsavunmalarla varlıklarını biraz daha sürdürmektir. Ortadoğu devletidağılırken, Batı devletinin sömürgeciliği ise tam yerleşmekten uzaktır.19. ve 20. yüzyıl Ortadoğu için kriz dönemini ifade eder. Yarı ve yenisömürgecilik olarak nitelendirilebilecek bu yüzyıllardaki siyasioluşumların dünyanın diğer alanlarından farklı bazı yanları vardır.Kısa tarihsel tanımlama bu farkları açığa vurmaktadır. Özellikletoplumla devlet arasındaki ilişkinin değişime karşı son derece dirençliolması, krizden kısa süreli çıkışlara imkân vermemektedir. Nekapitalist devletin formlarını hızla özümseyecek koşullar vardır, ne dekendi geleneğinin hızla dağılması söz konusudur. Toplumsal gelenekher iki tür gelişmeye de yanıt verebilecek yaratıcı dinamikleritaşımamaktadır. Daha doğrusu, geleneğin gücü toplumsal tabanda taneolitik dönemden beri adeta yere çakılmış olduğundan kolaycakendine gelememektedir. İşbirlikçiliği aşmayan üst tabaka girişimleriise topluma mal edilmekten, onu çözmekten çok uzaktır. Batı tarzıgelişme yoluna girmek için ne Amerika türü, ne Pasifik Japonya türügerçekleştirilebilir.

Burada engel sadece İslami kalıplar değildir. Bir bütün olarakuygarlık değerleri dirençlidir. Neolitik toplum değerlerinden tutalım,Sümer ve Mısır kölelik değerlerine, İslami değerlerden tutalım çokzengin etnik değerlere kadar bir karmaşa hüküm sürmektedir.Ortadoğu uygarlığı dönüşüm için kolay yabancı aşı kabul etmez; birazda yaşlanmış bir ağacın aşı kaldıramaması gibi. Yeni için ya eski ağacıtümüyle devireceksin, ya da bir aşı türü bulacaksın. Her ikisi deolmuyor. İlk aşı denemesini 1900’lerde Jöntürk ve Kemalist Türkiyeyapmak istedi. Tıpkı reel sosyalizmin tutmaması gibi, Batı aşısınıniyice milliyetçilik sosuna bandırılmış hali de, aradan seksen yıl geçmişolmasına rağmen tutmuş olmaktan uzaktır. İran, Afganistan Şahlıklarımodernist çehre takınınca hızla yıkılmaktan kurtulamamıştır. Arapmilliyetçiliği ise can çekişmektedir. Irak’ta yaşadığı durum,cenazesinin bile kaldırılmasının ne kadar güç olduğunukanıtlamaktadır. Siyonist İsrail milliyetçiliği de benzer bir konumda

Page 153: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

153

olup, İsrail-Filistin sorununu tam bir vahşete dönüştürmüştür. Radikalve yeniden İslam’a sarılış ise, kapitalizmin en büyük küreselhamlesine karşı umutsuzluğun doğurduğu intihar eğilim veçırpınışlarından başka bir anlama gelmemektedir. Farklı bir gücü veçözümü ortaya çıkarması söz konusu olamamaktadır.

Ana kavramlarda kısa bir tarih özeti bile Ortadoğu sorunlarınıntemelinde devlet olgusunun yattığını göstermektedir. Batı uygarlığıOrtadoğu kökenli devlet muammasını çözmek için büyük mücadelelerverdi. Rönesans bir yanı ile devlet üzerindeki ideolojik örtüyükaldırdı; zihniyet devrimi ile mitolojik ve dini zırhları paramparça etti.Gerçeğin daha çıplak görülmesini sağladı. Reformasyon aynı devletinkilisece savunulan tanrı-devlet ideolojisi ve bürokrasisinindokunulmazlık ve bütünlüğünü parçaladı. Toplum üzerindeki korkusaltanatını kaldırdı. Herkesin kendi inanç tarzını özgürcetanımlayabilmesine yol açtı. Ortadoğu’da ise tersine, Mutezile vebenzeri anlayışlar saf dışı edildi. Dinsel saltanatın yıkılması düşünceve inanç hürriyetini hızlandırdı. Aydınlanma süreci gelişmeleriboyutlandırarak kitlelere taşıdı. Objektif olarak her üç eğilim devletetrafındaki dokunulmazlık zırhlarını parçalarken, toplumundemokratik gücünün önünü açtı. İngiliz, Amerikan ve Fransızdevrimleri klasik devleti parçalayıp hem ideolojik, hem bürokratikyenilenmesine yol açtı. Anayasa ve insan hakları ile sınırlarını daraltıptoplumsal güçlerin inisiyatifini hızlandırdı. Böylece 19. ve 20.yüzyıldaki büyük uygarlıksal gelişmeler yaşandı.

Ortadoğu’da ise süreç bu yüzyıllarda tersine işledi. Baştan beridevletin ‘toplumun’ genel güvenlik ve kamusal yarar gereksinmesinikötüye kullanıp gaspçı bir savaşçı-iktidar kliği olarak kendileriniörgütleyen güçler, korkunç bir çabayla kendilerini tümüyle egemenkıldılar. Tümüyle despotikleşen devlet, toplumun sırtına bir kene gibiyapıştı. 15. yüzyıl sonrası bu sürecin trajik öyküsüdür. Batı MagnaCharta’dan modern anayasalara doğru tırmanırken, Ortadoğu ve tümDoğu despotizmin envai türlerini geliştirdi. “Osmanlıda oyun çoktur”halkçı özdeyişi bu dönemden kalmadır. “Bu dünyada en büyük saadet,devletin uzağında yaşamaktır” deyişi de bu gerçeği yansıtır. Ortadoğutoplumu, Ortadoğu devletinin elinde kıskıvrak bağlanmış bir avnesnesi gibidir. En ufak bir tüylenme işareti yolunmasını da

Page 154: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

154

beraberinde getirir. Devletin değil yasal anayasal sınırlanması,dinozorlaşması gelişir.

İçte topluma, dışta Batıya karşı daha da büzülerek tutuculaşanOrtadoğu devletinin 20. yüzyıldaki milliyetçi kılıfla kendini örtmesi,problemlerin daha da ağırlaşmasına yol açtı. Milliyetçilikle, sınırlıbazı reformlarla küçük bir azınlık devlet desteği ile modernleşirken,toplumdaki taassup, gerilik adeta mekân ve zaman dışı en hastalıklı,alık, uçuk bir zihniyet yarattı. Geleneksellik tüm kutsallığını yitirirken,çağdaşlık ancak devlet etrafında objektif ajan bir tabakayı oluşturdu.Ortadoğu devleti tümüyle çözülmedi. Karakterinden beklenen ajanlıkkurumuna yanıt verdi. Batı bunu kısa vadeli çıkarları için yeterligördüğünden yıkılmasını istemedi. Bıraksa kendi halinde yıkılacakolan Osmanlı ve İran monarşilerini, özel dengelerle iki yüzyıl boyuncaayakta tuttu. Batıda egemen hale gelen kapitalist sistemin dünyaçapında geliştirdiği ‘komprador kapitalizmi’ de bu ajanlaşmanınekonomik temeli için idealdi. Fakat toplumun hiçbir problemi değilçözümlenmek, görülmek bile istenmedi. Adeta tanrı-kral devletinçağdaş bir versiyonu yaşandı. Batıdan alınan askeri teknik güç,Ortadoğu devleti için bir can simidiydi. Onunla kendini toplumunakarşı rahatlıkla ayakta tutabilirdi. Efendileri de arkasında oldukça,savaşçı-iktidar kliğinin ömrünü uzatması zor değildi. Kapitalistsistemin yedek araçları olan reel sosyalizm, sosyal demokrasi veulusal kurtuluş mezhepleri ile cilalandıkça, kendini daha da sağlamaalınmış sayabilirdi.

Sözde reform olarak değerlendirilen bu süreç, 1990’larda reelsosyalizmin çözülüşüyle hızlanan kapitalist-emperyalist küreselciliğingenel kriz-kaosu karşısında tel tel dökülmeye başladı. ABDönderliğindeki kaos imparatorluğu bu yapılarla yürüyemez. Bu,sistemin mantığına terstir. Sistem kârı ve güvenliği esas alırken,Ortadoğu devleti yeni durumda her iki işlevi de adeta dinamitlemesürecine soktu. Ortadoğu devleti demek, güvensizlik ve boşmasrafçılık demektir. Halk yığınlarından kopması, güvensizlik vemasrafçılığı katlanılamaz boyutlara taşıdı. Üstten küresel kapitalizmin,alttan neolitikten beri biriken sorunlarla boğuşan halkların taleplerikarşısında, despotizmin bu yamalı bohça ve cilalanmış biçimiyle yanıtoluşturabilmek çok zordur.

Page 155: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

155

—AileEn az devlet sorunu kadar ağırlaşan bir sorun da aile ve kadın

etrafından şekillenen toplumsal zihniyet ve davranışlardır. Üstte devletaltta aile, cennet ve cehennem ikilemi gibi bir diyalektik bütünlükoluştururlar. Devlet mikro modelini ailede gerçekleştirirken, büyüyenaile talepleri de makro modelini devlet olarak tasarımlar. Her aile idealçözümünü devletleşmede bulur. Devlet despotunun ailedeki yansıması‘küçük despot’ olarak ‘aile reisi’ erkektir. Büyük devlet despotu nekadar etkili, yetkili, keyfi tutumlarla aleme nizam vermeye çalışırsa,küçük reis de birkaç kadın ve çocuk üzerinde aynı mutlak nizamiyatişleriyle uğraşır.

Ortadoğu uygarlığında aileyi devletin mikro modeli olarakçözmeden, yetkin bir toplumsal çözümlemeyi yapmak çok eksikbırakır. Günümüz Ortadoğu toplumunda kadın sorunu en az devletsorunu kadar ağırlaşmışsa, bunun altında yine devletin tarihi kadaruzun ve karmaşık bir kadın kölelik tarihi yatar. Kadın-aile-erkekBermuda üçgenini haritada iyi göstermeden, yanından geçen hertoplumsal çözüm gemisini batırması işten bile değildir. Bermudaüçgeni toplumsal okyanusta Ortadoğu’daki mikro devlet olarakailedir. Hiyerarşi ve devlet yükselirken, kendi izdüşümlerini demutlaka aile kurumunda yansıtmadan edemezler. Ailede yankıbulamayan bir hiyerarşi ve devlet, yaşama şansını güçlü kılamaz vesürdüremez. Ortadoğu uygarlığında bu diyalektik ikilem özenledokunur ve hiç ihmal edilemez.

En eski tutsaklığa alınmış cins, soy ve sınıf olarak kadını ele alıpsınırlı da olsa sosyolojik bir çözümlemeye tabi tutmadan, aile veerkeği, dolayısıyla başka bir yönden devleti ve toplumu kavramadabüyük eksiklikler olacağından, kısaca bir kadın kölelik tarihinitasarımlamak gerekir. Kadın tanımını önceki bölümde vermeyeçalıştığımızdan tekrarlamayacağım.

Günümüz Ortadoğu ailesinde yaşanan sorunların devletteyaşananlar kadar önem taşımasının bu kısa tarihsel anlatımla daha iyiaçığa çıktığı kanısındayım. İki yönlü baskı, problemi daha daşiddetlendirmektedir. Tarihten gelen ataerkil ve devlet toplumununyansımalarıyla Batı uygarlığından yansıyan modern kalıplar bir sentezdeğil, bir kördüğüm yaratmaktadır. Devlette yaratılan tıkanıklık ailededaha da düğümlenmektedir. Çok çocuklu ve eşli bağlar ekonomik

Page 156: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

156

olarak aileyi sürdüremez bir durumda bırakmaktadır. Büyüyençocuklarla genç nüfus iş bulamamakta, bu da aileyi işlevsizkılmaktadır. Ekonomiye ve devlete ayarlı aile, iki yandan da eski tarzbağlarla yürünemeyeceği bir çıkmaza saplanmıştır. Ne Batı tarzı aile,ne de Doğu tarzı aile yaşanmaktadır. Ailede erozyon bu koşullardagerçekleşmektedir. Daha hızlı çözülen toplumsal bağlara nazaranailenin hala gücünü koruması, tek toplumsal sığınak olmasındanötürüdür. Aileyi kesinlikle küçümsememek gerekir. Yaptığımızeleştiriler ailenin kökten reddini gerektirmemektedir. Yeniden anlamve yapılanma gereğini ortaya koymaktadır.

Kadından daha ağır olarak erkek sorununu gündemleştirmekönemlidir. Erkekteki egemenlik, iktidar kavramının çözümlenmesi,kadın köleliğinden daha az önemli değildir. Belki de daha zordur.Dönüşüme yanaşmayan kadın değil, daha çok erkektir. Egemen erkekfigürünü terk etmesi halinde, sanki devletini kaybetmiş hükümdar gibibir duyguya, yitikliğe kendini uğramış hissetmektedir. Aslındaegemenliğin bu en kof biçiminin onu da özgürlükten yoksunbıraktığını, tam bir tutucu kıldığını göstermek gerekir.

Önce devlet sorunu, sonra aile sorunu demek doğru bir yaklaşımdeğildir. Diyalektik bir bağ içindeki bu iki olgu birlikte ele alınıpçözümlenmeyi gerektirir. Reel sosyalizmde önce devleti hal edelimsonra sıra topluma gelir denmesinin yol açtığı sonuçlar ortadadır.Hiçbir ciddi toplumsal sorun bir tanesine öncelik tanınarakçözümlenemez. Bütünsellik içinde bakmak, her soruna diğeriyleilişkisi içinde anlam vermek, çözüme giderken de aynı yöntemleyaklaşım göstermek daha doğru bir yöntemdir. Zihniyeti çözmedendevleti, devleti çözmeden aileyi, kadını çözmeden erkeği çözmek nekadar eksikse, tersini yapmadan çözüm peşinde koşmak da o denlieksik kalacaktır.

Ortadoğu sorunsallığında tanımlanması gereken bazı temel olgulardaha vardır. Etnisite, ulus, vatan, şiddet, sınıf, mülkiyet ve ekonomivb. olgular kavramsal düzeyde tanımlanmış olmaktan uzaktır.Olguların tanımlanma düzeyleri olarak kavramlaştırma hala şovenistideolojik zırhlarından arınarak yapılamamaktadır. Ortadoğukültüründe bu olguların gerçek değeri bilimsel olarak ortayakonulmamaktadır. Ya dinsel ideolojinin, ya da şovenist milliyetçiliğingözlükleriyle bakılmakta, kendilerine göre çözümsüzlük yüklü

Page 157: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

157

sonuçlar çıkarılmaktadır. Toplumsallık gerçeğinde etnisite, ulus,vatan, şiddet ve mülkiyet-ekonominin değeri, yeri, ağırlığı nedir,aralarındaki ilişiler ne ifade etmektedir gibi sorular sorulmamaktadır.Gerçeklik, ideolojik perspektife kurban edilmektedir. Politika bundanda beter bir perspektifle daha saldırgan ve bencil davranmaktadır.Rasyonel, adaletli ve demokratik yaklaşıma şans tanınmamaktadır.Olguların ideolojik-politik dışı bilimsel yaklaşımlarla aydınlatılmasısanki tüm oyunlarını bozacakmış gibi bir hisse kapılmaktadır.Ortadoğu’da gerçeklerin karanlıkta bırakılması önemli bir eğitim vepolitika görevidir. Başarılmadan iktidar sanatı icra edilemez. Sihrinbozulması şeffaflıktan geçer.

—EtnisiteEtnisite Ortadoğu’da halen ağırlığını eskisi kadar olmasa da

koruyan bir gerçekliktir. Kırsal alanda daha güçlüdür. Kentlerde yerinitarikat vb. cemaatlere bırakmaktadır. Tam yurttaşlık ve demokrasiyaşanmadığından, herkesin hemen bir etnisite ve cemaat aidiyetivardır. Devletler aileler kadar etnisitenin diğer varlıklarını dagözetirler. Aşiretlerin gücünü hesaba katmadan politikanın başarılıolması zordur. Ne sınıflaşma, ne de uluslaşma içinde tamerimediğinden toplumsal kargaşayı artırmaktadır. Fakat tarihseldireniş öğesi olarak soy kültürünü taşımaları açısından önemlidir.Kuru bir retçilik gerçekçi ve yararlı değildir. Etnik bağlara özengöstermek ve doğru çözümleme gereğini etnisiteyi temel alan mikromilliyetçi ve dar politikacılığa düşme eğilimlerinden ayırmakönemlidir. İlki ne kadar doğru sonuçlara götürürse, ikincisi o denliyanlış sonuçlara götürebilir.

—Ulus ve ulusçuluk Ortadoğu toplumunda çözümden çok sorun yanı ağır basan

kavramlardır. Kapitalizmin doğuş aşaması olan merkantilizm -ticarikapitalizm- döneminde ulusal pazar ihtiyacı, eski dil sınırlarındanönce ulus, sonra ulusçuluk türetilerek çözümlenmek istendi. Ulus,ümmet -bir dine bağlı topluluk- anlayışının dil sınırlarına çekilmişanlamını ifade eder. Özünde sosyolojik olmaktan çok politik birkavramdır. Politik amaçlı yaklaşılır. Daha sağlam sınırlar altındadevlet olma talebini karşılar. Devletler için ulus, etnik temelinden

Page 158: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

158

ziyade politik temelinden ötürü önemlidir. Saf ulus arayışında bilepolitik gerekçeler belirleyicidir. Tabii bu politikanın altında da pazarsorunu belirleyicidir. Pazar ve politika ulusun rahmidir. Sosyolojikolarak değeri etnisite kadar güçlü değildir. Etnisite en güçlü sosyolojikolgulardan biridir. Kavim olarak etnisite ulus gibidir. Kavmin ulustanfarkı, pazar ve politik değerinin henüz gelişmemiş olmasına dayanır.Ortadoğu’da ulustan ziyade ulusçuluğa daha çok sarılınır. Ulusçulukya da milliyetçilik zayıflayan dini bağların yerini tutmaktadır. Bir neviseküler-dünyevi- dindir. Devletin en temel meşruiyet aracıdır. Dine vemilliyetçiliğe dayanmadan devleti yürütmek zordur. Din zatendevletin genidir. Milliyetçilik de onun modern biçimidir.

Ulus ve ulusçuluğun günümüz açısından toplumsal çözüm değeriyoktur. Bilakis sorunları ulus ve milliyetçi örtü altında gizleyerekçözümlerini zorlaştırır. Geçmişi yüz yılı bile bulmayan bu olgu vekavramları da kendi gerçekliği içinde tanımlamak, değerlendirmekönemlidir. Salt ulusçuluğa ve ulusa dayalı politik ve ideolojikyaklaşımlar birçok yanlışlığa götürebilir. Şovenizme varanulusçulukların 19.-20. yüzyıl savaşlarında oynadıkları roller açıktır.Ortadoğu’da, yine genelde tüm milliyetçiliklerin, özelde Arap-İsrailmilliyetçiliğinin politikada kullanılmasının ne tür çıkmazlara, kanlıeylemlere ve büyük acılara götürdüğü gözler önündedir. Politikada veideolojik faaliyetlerde milliyetçiliği hiç kullanmamak, ulus olgusunuise toplumsal çözümlere katkı sunduğu oranda baz almak önemlidir.Aksi halde Avrupa’da olduğu gibi Ortadoğu’da da temeli zaten güçlüolan ideolojik şartlandırmalardan ötürü kaosu derinleştirmekten öteyesonuç vermeyecektir.

—VatanVatan kavramı yerleşim yeri olarak eskilere dayanmakla birlikte,

ulus-devletin dayandığı coğrafya olarak yenidir. Etnik sınırlardanziyade siyasi sınırları esas alır. Ortadoğu’da, Avrupa’da çizildiğindenfarklı olarak, ulus sınırlarını dil sınırları değil, devletin dayandığısınırlar çizer. Vatan bu durumda siyasi bir olgu oluyor. Her devletçağdaş anlamda bir vatan demektir. İdeolojik ve siyasi bir yaklaşımlavatanın doğru bir tanımını yapamayız. Yine sadece dil sınırları davatan teşkil etmeye yeterli değildir; kültürel bir kavram olarakdeğerlendirmek gerçeğe biraz daha yakındır. Siyasal ulusçuluğu aşan,

Page 159: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

159

ondan daha eski halkların uzun tarihleri boyunca yerleşmiş olduklarıcoğrafya alanlarına vatan denilebilir. Her halk için bir vatan denildiğigibi, iç içe geçmiş halkların ortak vatanları da olabilir.

Ortadoğu’yu bir bütün olarak aldığımızda, Avrupa tarzı sınırlarabölmek büyük zorluklar ortaya çıkarır. Bütünlük ve özgünlükleroldukça oturmuştur. Ekonomik, sosyal bağlar nereye hangi memleketdenileceğini belirlemiştir. Zoraki siyasi bölmeler, tarihen yaratılmışdeğerler kadar güçlü değildir. Birinci dünya savaşı sonunda çizilensiyasi sınırlar vatan kavramının çarpıtılmasına, daha doğrusu gerçekvatan sorunlarının doğmasına yol açmıştır. Ortadoğu’nun bütünlüklüsiyasi gerçekliği bugünkü siyasi haritayı gerçekçi kılmıyor. Siyasetdinamiği daha değişik coğrafya alanlarının bütünlüğünü gerektiriyor.Mevcut durum uluslararası çatışmayı gerektiriyor, milliyetçiliğikışkırtıyor. Örneğin Filistin-İsrail ve Irak Kürdistan’ı. Ortadoğuimparatorluk geleneği daha çok federalizme yakındır. İlkimparatorluklardan son Osmanlı İmparatorluğuna kadar bölgedekiidari, siyasi ve ekonomik yapılanma federatiftir. Geniş özerk bölgeleredayalı bir federasyon günümüz ABD’sine benziyor. Ortadoğu’nunvatan konusundaki temel sorunu geleneksel federal konumagelmemekten ve gereksiz birçok ulus-devlet arasında gerçekçiolmayan parçalanmadan ileri gelmektedir. Bu konum aşılmadan dahagerçekçi vatan ve vatandaşlık anlayışına ulaşmak zordur.

—SınıfToplum sistemlerinde sınıf olgusu sanıldığından daha az

sosyolojik anlam taşır. Toplumu derinden etkileyen bağlar, ideolojik,siyasi, etnik ve diğer cemaatsel niteliktedir. Sınıf bilinçli hareketliliksınırlıdır. Hiyerarşik ve devletçi toplumlarda sınıflaşma zorunludur.Sınıf olgusu oluşmadan, hiyerarşi ve devlet gelişemez. Fakat hiçbirhiyerarşi ve devlet yapısı da kendisine altta dayanak yaptığı sosyalsınıf tarafından yok edilemez. Sınıflaşmayla devletleşme birbirinizorunlu kılar. Aralarında şiddetli bir mücadele olabilir. Sonuçtauzlaşma kaçınılmazdır. Devlete hakim sınıfla mahkûm sınıf diyalektikbir ikilem taşırlar. Devlet bu ikilem arasındaki statü, duruş halidir. Biriolmadan ayakta duramaz. Sınıf olmadı mı devlet de olmaz.Sınıfsallıkta ısrar devlette ısrardır. Ezilen sınıf övgüsü sonuçta birbiçimde benimsediği devlet övgüsüne dönüşür. İşçi sınıfı devleti

Page 160: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

160

kavram olarak yanlıştır. İşçi sınıfı devleti demek, burjuvazimi kendimyaratıyorum demektir. Sovyet deneyimi bunun çarpıcı kanıtıdır. Sınıfmücadelesinin en doğru biçimi, sınıflaşmayı ideolojik ve pratik olarakyaşamamaktır. Bunun da adı özgür birey, etnik grup veya herhangi bircemaat gibi yaşamaktır. Geriye devletten ‘genel güvenlik ve kamusalyarar’ denilen toplumun ortak iradesiyle belirlenen bir koordinasyonkurumu kalır.

Ortadoğu uygarlığında saf sınıflaşma Sümer ve Mısır uygarlığınındoğuşunda en orijinal haliyle yaşanır. Mitolojide tanrısallık veçamurdanlık yaratımları olarak anlam bulur. Bu köklü bir ayrımdır.Tek tanrılı dinlerde bu ayrım peygamberler ehli ‘ehlibeyt’ ve ümmetbiçimine dönüşmüştür. Hz. Musa İbrani kabileleri arasında kendineyakın kabileye ‘kâhinlik’ yetkisi vererek, kendine özgü birsınıflaşmayı başlatmıştır. Hz. İsa, daha çok yoksulların kâhin sınıfınakarşı başkaldırısını başlatma biçiminde bir konuma sahiptir.Hıristiyanlık da daha sonra Roma İmparatorluğunun izleri üzerinde birsınıflaşmayı yaşamıştır. Kilisenin en üst düzeyi dinsel devletikurarken, altta halkın arasında kendine özgü bir sınıflaşmayı dini örtüaltında geliştirebilmiştir. İslamiyet’te sınıflaşma daha değişikyaşanmıştır. İdeolojik derinliği olmayan, daha çok Bizans ve Sasanidevlet artıklarından halifeler aracılığıyla İslami devleti oluştururken,geniş inananlar grubu olarak ümmeti de bu devletin temel dayanağıkılmıştır. Ümmet İslami devletin iyice inanmış, tam itaate alıştırılmıştoplum kesimini ifade eder. Ümmet örtüsü gerçek sınıflaşmayıörtmekte, uzlaştırmaktadır.

Tek tanrılı dinlerin sosyal demokrat kimliği burada karşımızaçıkmaktadır: Sınıf uzlaştırmacılığı. Hz. İsa aslında radikal bir sınıfdevrimcisidir. Hıristiyanlık’ta özellikle devletleşme dönemindeAriusçuluk yoksulların müthiş sınıf direnmesini temsil eder. Aynıeğilim, İslamiyet’te Sünni mezhep devletleşirken, Alevimezhepleşmesinin aynı zamanda yoksulları, ezilen halk gruplarınıtemsil etmesi olgusunda yaşanır. Ortadoğu’da sınıflar çıplakyapılarıyla ortaya çıkmazlar. Hep etnik ve dini, mezhebi örtülergiyinmiş olarak karşımıza çıkarlar. Sınıflaşmayı derin ideolojik, etnik,mezhebi örtüler içinde bulmak gerekir. Mücadeleleri de aynıözellikleri gösterir. Etnik, dini, mezhebi ve herhangi bir cemaat vefikir mücadelesinde daima sınıfsal bir öz vardır. Toplumsal olgu

Page 161: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

161

çözümlemesine yaklaşırken, bu gerçeği sürekli göz önünde tutmakgerekir. Günümüz Ortadoğu’sunda sınıfsallık -örneğin Irak’ta- devletüzerinde çekişirken, Arap Alevi-Şia ve Sünni mezhepleriyle Kürtetnisitesi ve diğer azınlık cemaatleri arasındaki ilişki ve çelişkilerdeyaşanır. Sınıfsallık devletin ve tebaa olarak halkın ideolojik, dinsel,etnik yapısının derinliklerinde yaşanır. Bundan dolayı Batı tarzı açıksınıf partileri fazla anlam taşımaz. Sınıflaşmayı asla göz ardı etmeden,ama kendine özgü somutlaşmasını da gerçekçi bir biçimdegözleyerek, fazla indirgemeciliğe, kaba sınıfçılık -işçi ve köylü sınıfıgibi- anlayışına düşmeden çözümlemek ve pratikler geliştirmek dahasonuç alıcıdır. Aksi halde günümüzde de yaşandığı gibi sınıfsallıkolgusu çözümsüzlüğün derinleşmesinde bir araç olur.

Klasik komünist, sosyal-demokrat ve ulusal kurtuluş partilerimodern sınıf yaklaşımları nedeniyle yenilmekten kurtulamamışlardır.İran’da, Irak’ta, Türkiye’de, Mısır ve Suriye’de komünist, sosyaldemokrat ve radikal milliyetçi partilerin bir türlü başarılıolamamasında, tersine önemli çabalarına karşın iktidar mücadelesindedini örtüyü ustaca kullanan -Şia, Müslüman Kardeşler, HAMAS,Hizbullah vb.- akımlara yenik düşmesinde bu kaba yaklaşımlarınbelirgin rolü vardır.

—MülkiyetMülkiyet olgusu da toplumsal gelişmenin sınıflaşma aşamasında

daha belirgin olmakla birlikte, toplumsal aidiyet ve kimlikduygularının derinliklerinde oluşur. İki tür mülkiyeti ayırt etmekyararlı olabilir. Kolektif mülkiyet, esas olarak organik bir topluluğunyaşamsallığı anlamında ortaklaşa gereksinim duyduğu her şeyüzerindeki tasarruf iradesi olarak tanımlanabilir. Topluluğun her bireyibu şey üzerinde aynı hakka, tasarrufa -kullanım iradesi- sahiptir.Aslında bu niteliğinden ötürü tam mülkiyet de denilmez. Kolektivizmözel mülkiyetin inkârı demektir. Özel mülkiyet ise genel, kolektifmülkiyet aleyhine birey ve bireyler grubunca artan tasarruf, kullanımiradesi demektir. Ortadoğu uygarlığı, sınıflaşmayı en eski yaşayanniteliğinden ötürü, mülkiyeti de en eskiden tanıyan toplumu temsileder. Devletleşme kendi etrafında hem kolektif hem özel niteliği iç içeyaşayan bir mülkiyeti tesis etmekle birlikte oluşmuştur. Yani önceözel mülkiyet sahipleri, sonra devleti ele geçiriş modeli değil,

Page 162: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

162

devletleşmeyle iç içe bir kolektif-özel mülkiyet düzeni oluşmuştur.Üst tabaka ne kadar devletleşmişse, o kadar mülkiyete sahip olmuştur.Devlet demek, hakim olduğu sınırları kendisine mülk olarak ilanetmek demektir. Devletin kendisi en büyük mülkiyet ortaklığıdır. Özelmülkiyet birimidir. Daha altta ve orta kesimlerde sınırlı bir özelmülkiyet varlığına izin gösterilir. O da sık sık müsadere edilmektenkurtulmaz. Bu açıdan özel mülkiyet fazla gelişmez. Devlet dışındakiözel mülkiyetin fazla güvencesi yoktur. Bu durum Batıda olduğu gibineden özel mülkiyetin gelişmediğini de izah eder. Devletin oluşumtarzı mülkiyetleşmenin nasılını da belirleyen temel etkendir.

Batı devletinin baştan özel mülk konumu güçlü olan aristokratburjuva kesimlerce sınırlandırılması, özel mülkiyet kurumunun dahagüçlü oluşmasına olanak sunmuştur. Özel mülkiyetin devletmülkiyetinden daha çok yaratıcı olduğu Batı uygarlık deneyimindekanıtlanmıştır.

Toplumun en derinliklerinde kolektif mülkiyet ise daha çok aile,kabile, mezhep vb. cemaat topluluklarında yaşanmaya devam etmiştir.Bu kolektif mülkiyet olgusuyla devletteki kolektif-özel mülkiyetolgusunu karıştırmamak büyük önem taşır. En gerici, asalak veyaratıcılıktan uzak mülkiyet türü devletteki mülkiyettir. Ortadoğu’dakiekonomik geriliğin en önemli bir etkeni olarak devlet mülkiyetindekiaşırılıkta görmek gerekir. Adeta toplumsal bir ur gibi büyüyen devletve devlet mülkiyeti düzeni topluma nefes aldırmaz. Zaten mülkiyet vedevletin anlamı çoğunlukla özdeştir. Mülk-melik-malikiyetin iç içeliğibu olguyu gösterir. Daha da kategorik genelleme yaparsak, tanrı=herşeyin sahibi, tanrı-kral devleti=her şeyin sahibi tanrı-kral, tanrı-kral=devlet kurumu, devlet kurumu=her şeyin sahibi devlet şeklindebir sonuca ulaşabiliriz. Devlet ve mülkiyet arasındaki bu ilişki optimaldüzeyde çözülmedikçe, toplumsal gelişme çok zor olur. Sağlıklı bireyve toplum ilişkisini kökünden köstekleyen devlet ve el koyduğutasarruflar bütünü olarak mülkiyettir.

Ekonomi kavramı evrenseldir. Tüm canlılar alemindemetabolizma olayındaki madde alışverişinin düzenlenmesi olarak engenel bir tanıma kavuşturulabilir. Cansız maddeden canlandırıcımadde elde etmek ve bunu tüketerek tekrar cansız maddeyedönüştürmek ekonomik faaliyetin özüdür. Toplumun da oluşum vevarlığını sürdürmede bu faaliyetten yoksun kalamayacağı açıktır.

Page 163: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

163

Fakat diğer bağlantılı gerçek, canlılık olmadan da -zihniyet, ruh olarakanlamlandırılır- ekonomi olmaz. Dolayısıyla yalnız bir unsura ağırlıkvererek çözümlemek yanlış sonuçlara götürür. Zihniyet ve ekonomiyiiç içe -ara toplumsal gruplar, devlet ve ailedir, daha genel olaraksiyasal ve sosyal olgulardır- çözümlemek en doğru yöntemdir. Yalnızbaşına ekonomi veya zihniyet analizleri fili kıllarla tarif etme hatasınagötürür. Zihniyet ne kadar üretkense, ekonomik etkisinin de o denliverimli olacağı açıktır. Neolitik devrimin yaşandığı M.Ö 6000–4000yıllarında insan zihniyetinin en verimli dönemlerinden birininyaşandığı -Verimli Hilal denilen Amanos-Toros-Zağros içeteklerindeki- tarihsel örnekten bellidir. Ege kıyılarındaki ekonomikverimlilik Girit, Grek ve Roma uygarlığını doğurmuştur. Bağlantısıdüşünsel, felsefi ve bilimsel devrimlerdir. Rönesans zihniyeti büyükAvrupa ekonomisini doğurmuştur. Etkiler karşılıklı ve besleyicidir.

Ortadoğu uygarlığındaki zihniyet gelişiminin yol açtığı ekonomikçağlar belirgindir. Buna karşın zihniyette meydana gelen olgulardünyasından kopma, metafizikte gittikçe fizikten kopma, ucu belliolmayan tasarımlar, hayaller dünyasına dalma, ekonomik olarakverimliliği düşüren en temel etkendir. Ortadoğu metafiziği, -mitolojik,dinsel ve felsefi- olgular dünyasından kopup ne kadar soyutkavramlarla uğraşmışsa, o denli ekonomik gerilemeye yol açmıştır.İlahiyattaki yoğunlaşma, özellikle doğal dünyanın doğru tanımınagötürmeyen felsefeye düşmanlık eğilimi, felsefi ve bilimsel düşünceyigeliştirmeme, ekonomide de daha derinliğine bir çözümsüzlüğe,gelişmemeye, binlerce yıl öncesinin neolitik yöntemlerinde saplanıpkalmaya yol açmıştır. Rönesans, reformasyon ve aydınlanma türüzihinsel bir gelişme Ortadoğu’da yaşanmadıkça, kalıcı, kurumsal birekonomik gelişme yaşanamaz. İster devlet eliyle ister özel bireyleryoluyla kalkınmacılığın tutturulamaması, kitlelerin muazzam sefaletve işsizliğinin temelindeki bu gerçeklikte yatar. Kaynaklar açısındançok zengin olan bölge, köklü zihniyet devrimini yaşamadan ekonomidevrimini başaramaz. Dolayısıyla işsizlik, yoksulluk gibi muazzamsorunların üstesinden gelinemez. Ortadoğu’da ekonomik çözümünmerkezine zihniyet ve demokrasi devrimini almadan bir çözümaramak sonuç vermeyecektir. Ortaya çıkacak gelişmeler pansumanrolünü oynamaktan öteye gitmeyecektir. Ekonomi ile zihniyet ve

Page 164: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

164

demokrasi arasındaki diyalektik ilişkiyi esas almak, kalıcı çözümlerebu temelde gitmek en doğru yöntemdir.

—Hanedan ve TarikatBazı kavramlara açıklık getirirken, devlet ve dinle bağlantılı

hanedan ve tarikat olgularını da aydınlatmak önem taşır. Ortadoğuuygarlığında hanedan ve tarikatların rolünü aydınlatmadan,tamamlayıcı bir tanımlamayı yapmak eksiklik taşıyacaktır.

Hanedanlık, aile ve devlet içinde yükselen, içeriğinde etnik vemitolojik dinsel öğeler bulunan çarpıcı bir olgudur. Aile ve devletlerinyükseliş ve çöküşlerinde bir hanedanlık her zaman önemli roloynamıştır. Hanedansız devlet düşünmek nadirdir. Günümüzde bilebu kural büyük ölçüde geçerlidir. Neden olarak ataerkil aile yapısınıngücünü göstermek mümkündür. Ataerkillik devletin genidir.Dolayısıyla en güçlü ataerkil aile hanedan devletine yükselebilir.Hanedanın kendisi devlet olur. Hanedanlık öyle bir kurumdur ki,binlerce yıl ötesine götürülebilir. Devlette ve toplumda çok kalın izlerivardır. Hakim sınıf, etnik grup ve dinsel inancın adeta bileşkesidir. Birdiğer avantajı, sülale yoluyla uzun zamanları etkilemesidir. Yinehanedanlar arası evlilikler yoluyla mekânsal yayılım için deelverişlidir. Bu nitelikler neden devletin öncelikle hanedanlar içindekurulduğunu da açıklıyor. Toplumsal gelişmede olduğu kadar,devletsel gelişmede de güçlü bir odak oluşturması, hanedanlıkkurumunu göz ardı etmemeyi gerektirir. Ortadoğu uygarlığı biranlamda hanedanlar üzerinde taşınır. Özellikle devlet hanedanlarıtarihte en çok iz bırakan örneklerdir. Batı uygarlığında daha çok devletdışı hanedanlar ağırlık taşırken, Doğuda devletle bağlantılıhanedanların parlaklığı söz konusudur. Hanedanlık aynı zamanda birokuldur; toplumsal modeldir. Önemli gelişmeler hanedan okul veyamodelinde yaşandıktan sonra topluma taşınır. Etnik gruplar, uluslarbile sık sık hanedan adları ile tanınır. Başat rol oynamaları az görülenolaylar değildir. En güçlü etnisiteler ve uluslar, içlerinden çıkardıklarıhanedanlıkların gücüyle ve adıyla anılırlar. Emeviler, Abbasiler,Eyyubiler, Selçuklular ve Osmanlılar, Barmekiler aynı zamanda Arap,Türk, Kürt ve Fars ulusu demektir.

Günümüzde zihniyet ve maddi ortamda halen varlığını sürdürenhanedan gerçekliğine, ne inkârcı ne çok yüceltici yaklaşmak gerekir.

Page 165: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

165

Toplumsal bir olgu olarak yaklaşım gösterip normal demokratiktoplumsal zemine çekmek en gerçekçi yoldur. Hanedanlık sevdasınadüşmemek kadar, toplumsal bir realite olduğunu bilerek çözümleyiciyaklaşmak önemlidir. Aksi halde ciddi siyasi ve toplumsal sorunlarayol açabilir, krizleri derinleştirebilir. En son Irak’taki Saddamhanedanlık hastalığının nasıl korkunç trajedilere yol açtığınıgösterirsek, konunun önemi daha iyi anlaşılır.

Tarikatçılık da hanedanlık gibi olup, daha çok dinsel-mezhepselalanda yaşanır. Dinin genel ilkelerinin somut yerel ve zamansaldönemlerine uygulanmasına dayanırlar. Dinin genel örgütlenmesininzayıflığı tarikat örgütlenmesi ile giderilir. Dinler daha çok tarikat vemezheplerle somut örgütsel güç haline gelirler. Dinin olduğu heryerde mezhep ve tarikatların da olması doğaldır. Tarikat, dinin dahayoğun ve örgütlü yaşanması olayıdır. Böyle olunca, tarikat başı veörgütleyicilerin kişilikleri önemli rol oynar. Nerede bir boşluk varsaorada bir tarikat türer. Özellikle devletin tatmin etmediği kitlelertarikat tipi örgütlere koşarlar. Ailenin dar, devletin de ulaşılmazolduğu koşullarda, arada daha güçlü sosyal örgütlenmeler yoksa,tarikat örgütlenmesi güçlü bir olasılıktır. Mezhep örgütlenmesitarikatın daha geniş ve gelenekselleşmiş halidir. Devletten korunmakve ailelerin dar sınırlarını aşmak için yarı-gizli olma gereğini duyanbirçok tarikat vardır. Bazıları devlet güdümlü olurken, bazıları şiddetlekarşı çıkarlar. Ortadoğu adeta tarikatlar toplumudur. Etnisiteninözellikle şehirlerde tam yanıt olamadığı, ailelerin dar kaldığı, diğeryandan devletin tek başına kendini her şey sandığı tarihi dönemlerdedevreye giren tarikatlar önemli roller oynamışlardır. OrtaçağdaBatıniler, gizlenmiş denen tarikatlar aslında yoksulların sınıfpartileridir. En meşhurlarından Hasan Sabah’ın Batini tarikatı -1100-1250- hakim hanedan ve mezhep olan Selçuklu sultan ve vezirlerinekan kusturmuştur. Hariciler, Fatımiler, Aleviler benzer geleneği temsilederler. Tarikatlar ve benzeri cemaatler Ortadoğu toplumunun bir nevisivil toplum kuruluşlarıdır.

Tarikat olgusu sosyal bir boşluktan kaynaklandığı için objektifdeğerlendirmeyi gerektirir. Yarı sosyal ve siyasi kuruluşlarolduklarından, hem iktidar hem muhalefet açısından rolleri önemlidir.Bilimsel gelişmenin sınırlı olduğu, demokrasi anlayışının gelişmediğidönem ve yerlerde bu tip örgütlenmeler kaçınılmazdır. Bunları

Page 166: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

166

aşmanın yolu sosyal bilimi ve demokratik mücadeleyi geliştirmektir.Günümüzde birçok çıkar ilişkisinin şirket gibi aracı olan ve oldukçayozlaşan tarikatlarla uğraşmanın doğru yolu, halka bilim vedemokrasiyi götürmektir. Bunun için en az tarikatçıların inancı kadarbilime inanmak, değer vermek, demokrasi için sürekli, azimli, kararlıbir duruş sergilemek gereği vardır. Kökeni yüzyıllarca öncesine gidencemaatçi grupları inkâr etmeden, demokraside onlara da yer olduğunubilerek demokratik yaklaşım göstermek tutuculuğu çözmede etkiliyöntemdir.

Daha geniş anlamda modern tarikatlar da diyebileceğimiz siviltoplum ve siyasi parti örgütlenmelerinin bazıları için de benzeryaklaşımlar geliştirilebilir. Aile, kabile, inanç bağları ile daha genelideolojik bağların iç içe girdiği koşullarda, sivil toplum olgusuna genişaçıdan bakmak günümüzde önem kazanmaktadır. Klasik sivil toplumunsurları ile çağdaş unsurları birleştirmek daha verimli sonuçlarverebilir. Geçmişe, geleneğe dayanmayan sivil toplum kuruluşları köksorunu yaşayabilirler. Dolayısıyla hızla kuruma tehlikesi vardır.Gelenekle ilişki kuramayan hiçbir ideolojik, siyasal, sosyal ve sanatsalhareketin başarı şansı kalıcı olamaz; moda gibi iğreti olmaktankurtulamaz. Özellikle geleneği küçümseyen solun başarısızlığındanders çıkararak, yeniden gelenekle bağ kuran geniş yelpazeli bir siviltoplum ve demokratik siyasi hareketlilik krizden çıkmadaçözümleyici, dolayısıyla başarılı olabilir.

—Diktatörlük ve Şiddet:Devlet bağlamında işlenmesine rağmen, iktidarın biçim ve şiddete

ilişkin çözümlenmesi daha derinlikli bir tanımlamayıgerektirmektedir. Genelde de devletin özü her yerde aynıdır. Artı-ürünve artı-değer üzerine kurulmuş geleneği temsil eder. Biçimlenmesi sözkonusu olunca büyük değişiklikler gösterir. Bunda zaman vemekânsal koşullar rol oynar. Farklı dönem ve koşullarda farklı birçokdevlet biçimleri doğar. Fakat Doğu-Batı ikileminde yine de iki geneleğilim göze çarpar. Batıda daha sık cumhuriyetçi ve demokratikbiçimlere rastlanırken, Doğuda temel biçim despotizmdir.

Cumhuriyet hem klasik köleci sistemde, hem de ortaçağın bazısite devletlerinde ve yeniçağ Avrupa’sında daha sık görülür.Cumhuriyetle despotizm arasındaki temel fark hukuk alanındadır. Her

Page 167: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

167

iki biçimde de köleci hakim tabakalar rol oynasalar da,cumhuriyetçilikte sıkı bir sosyal mücadele ile belirlenmiş kurallargeçerlidir. Dinamik bir sosyal yapı vardır. Hukuklarının ne olduğunubilirler. Gerektiğinde hukuklarını şiddetle savunurlar. Cumhuriyetdinamik toplumu temsil eder. Despotizmde ise tersi geçerlidir. Bir kişikeyfi eylemini tek taraflı kural biçiminde topluma dayatır. Aslındamonarşiden pek farkı yoktur. Fark monarşinin belirlenmiş hanedanadayalı, belirli kurallarla içlerinden kimi monark yapacaklarının dahageleneksel bir ifadeye kavuşmuş olmasıdır. Yönetim kurallarıgelenekseldir. Olağanüstülük ara sıra kaos durumlarında ortaya çıkar.O zaman ya yeni bir hanedan, ya da eskisi kural değiştirerek hükmünüicra etmeye devam eder. Despotizmin kuralları ise kendindenmenkuldür. Sıkça keyfi kurallar koyar, değiştirir. Ortadoğu’dakimonarşizm despotizme daha yakındır. Fermanname özünde despotikbuyruklardır. Her ne kadar kanun değerinde muamele görseler de,sosyal mücadelenin ürünü olarak hukuk ile ilişkisi yoktur.

Diktatörlük daha farklı bir biçimdir; imparatorların önkoşulu ya daprototipidir. Siyasi elidin olağanüstü yetkilerle donattıkları bir veyabirkaç kişi tarafından icra edilir. Despottan farkı, etrafındakidenetleyici gücün ağırlık teşkil etmesidir. Diktatörün hesap vereceğibir çevre her zaman olmuştur. İmparatorluk kalıcı bir rejim olduğuhalde diktatörlük geçicidir. Olağanüstü durumlarda başvurulur.Ortadoğu’nun devlet biçimlenişi despotizme çok yakın olmasınarağmen, monarşi ve imparatorluğa da hayli yakındır. Denebilir kidespotizm, monarşizm ve imparatorluk Ortadoğu devlet reisindebirleşmiştir. Bu gerçeklik kendini devletle özdeş sayan reisin ne kadaretkili olduğunu gösterir. Belki de en etkili ve yoğun irade temsiliOrtadoğu’nun devlet reisliğinde yaşanır. Devletin özüyle de ilişkilidir.Güçlü ataerkillik, şeyhlik, beylik, efendilik geleneği devlet reisliğindebirleşerek azami bir güç halinde yeniden oluşur. Dolayısıyla Ortadoğudevletinde cumhuriyetçi ve demokratik biçimler aramak istisnakabilinde bile çok zordur. Devlet adeta özüyle hareket eder gibidir.Biçimi tek kılarak gücünü kanıtlamak ister. Ayrıca değişmez devletimajını, biçimi hiç değiştirmeden baki kılmayı siyasi yetkinlik, erdemsayar.

Tanrısal-kral ve devlet anlayışının yüzyıllarca toplum hafızasınakazınmış olması da cumhuriyetçiliğin gelişmemesinde etkin rol

Page 168: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

168

oynamıştır. Tanrı-devletin işine kul-insanların karışması geleneğeaykırıdır. Tanrının -devletin- işine karışmak en büyük günahtır. Kutsalkitaplarda çok yoğun işlenen “Tanrının işine karışmayın, tanrıdanhesap sorulmaz, tanrıya ortak koşmayın” söylemi; aslında “Devletreisinin işine karışmayın, ondan hesap sormayın, yetkilerine ortakolmayın” demenin dinsel ifadesidir. İddia edilir ki, Kutsal Kitapözünde İbrani kabilesinden bir hükümdarlık çıkarmak üzerinegeliştirilmiştir. Bu, doğruluk payı olan bir görüştür. Hz. Musa’nınMısır prensliğinden geldiği bile söylenir. Kendi hükümranlıktasarımını Tevrat’la açıklaması anlaşılırdır. Yine Hz. İsa’nın kendisi“Sion’un Kızı” dediği Kudüs’ün hükümranlığını ele geçirmeyeçabalarken yakalandı, tutuklandı. Daha açık anlatım Kuran’da vardır.Hz. Muhammed’in en yoğun işlediği “Tanrıyı şirk koşmayın, tanrıişine karışmayın, tanrı hepimizden hesap sorar, kimseye hesapvermez” mealindeki sünnet ve ayetleri, bilerek veya bilmeyerekortaçağın sultanlık, padişahlık, emirlik gibi devlet reisliğinin önünüaçmıştır. Kuran bu yönüyle bir devlet bildirgesidir. Hem deolağanüstü bir öngörü ile sanki daha sonraki yüzyılları yönetecekmişgibi bir yönetim tasarımı belirlemekte ve bildirmektedir. Kuran’ınsiyaset teorisi temelinde çözümlenmesi hayli öğretici sonuçlarverebilir. Tabii ümmetin Allah’a bağlılıkla devlete bağlılık arasındakikonumu çok daha açık ve öğreticidir. Tüm ortaçağın hem İslam, hemHıristiyan ve Çin, Hint gibi Uzakdoğu din bildirgeleri, doğacak yenidevletin ön açıklamaları gibidir. Tanrı adına muştulanan, haber verilenortaçağ devletinin doğuş ve gelişim öyküsüdür.

Günümüz Ortadoğu’sunda devleti despotik karakterdenuzaklaştırmak, başarılması gereken çok zor bir görevdir. Ortadacumhuriyet denen bazı devletler var ise de, bunların despotikniteliklerini aştıklarını söylemek zordur. Cumhuriyetçilik sınıflar arasıkonsensüsü gerektirir. Tarihte hiçbir Ortadoğu ülkesinde toplumsalkonsensüsle belirlenmiş bir anayasal devlet veya cumhuriyet yoktur.İleri veya geri konumlarına bakmaksızın, tek kişi iradesine dayalırejimler olduklarından cumhuriyetle bağdaşmazlar. Cumhuriyette birkişinin değil denk kuvvette birçok kişinin irade uyuşması, uzlaşmasıesastır. Bunda toplumsal sınıfların zayıflığı, siyasi iradegeliştiremeyişleri, geleneksel devlet kulluğu, cumhuriyetçi gelenekyokluğu önemli yer tutup rol oynar. İsimleri ne olursa olsun, tüm

Page 169: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

169

Ortadoğu devletlerinde aralarında derece farkı bulunsa da, devletindespotik niteliğini aşmadığını belirtmek ve bilmek, verilecekdemokratik siyaset ve cumhuriyetçilik mücadelesi açısından büyükönem taşır.

Ortadoğu uygarlığında şiddet kültürünü çözümlemek daha dabüyük önem taşır. Denilebilir ki, Ortadoğu toplumunda şiddetingirmediği ve belirlemediği tek bir gözenek, kurum yok gibidir. Genelolarak da siyasal, toplumsal, hatta ekonomik yapılanmada şiddetinbelirleyici rol oynadığı bir görüş olarak ileri sürülür. İktidar veşiddetin ikiz kardeş oldukları belirtilir. Ama hiçbir yerde Ortadoğutoplumunun hem alt hem üstyapısında oynadığı rol kadar belirgindeğildir. Şiddetin etkisinde kalmadan biçimlenmiş bir kuruma zorrastlanır.

Şiddeti tanımlarken, biyolojik ve hatta doğasal tezlere başvurmayıanlamsız buluyorum. Şiddetin toplumsal kökeni açıktır. Artı-ürün veartı-değere dayalı sınıflaşma ve devlet iktidarıyla bağları da açıktır. Buhususlar sosyal bilimde genel kabul görmüş görüşler olarakpaylaşılabilir.

Şiddete ilişkin önem taşıyan, konu hakkında çok az belirlemeyapılmasıdır. İktidarla tanışmış toplumlarda şiddetin payı belirginolduğu halde sanki önemsiz, istisnai bir olguymuş gibi ele alınır.Şiddetin en yoğunlaşmış ifadesi olarak savaşların hiçbir hayvantoplumunda bile gözlemlenmeyen bir vahşet olduğu belirtilmez. Hepneden gerekli olduğuna dair gerekçeler uydurulur. Savaşın tekgerekçesi, zorunlu nefsi savunma, varlığını koruma ve özgür kılmadışında toplumsal birikim değerlerine el koyma, talan etme, egemenolma ve sürekli devlet iktidarı olmayla topluma hükmetme veçıkarlarına göre ona biçim vermedir. Cevap bu kadar yalın ve anlaşılırolduğu halde, bin dereden su getirircesine örtbas edici yaklaşımlareksik ve yanlış tanımlamalarla gizlenmeye çalışılır. Hiçbir olgu iktidarve şiddetin gerçek kaynakları kadar yanlış gösterilmemiş vegizlenmemiştir. Mitoloji, din, felsefe ve en son sözde sosyal bilimin deen çok çarpıttığı ve gizlediği olgu, şiddet’in en insanlık dışı, amatahakkümcü ve sömürücü sosyal asalakların en vahşi eylemiolduğudur.

Genel için doğru olan bu tanımlama, Ortadoğu toplumsalgerçekliği için daha da doğrudur. “Dayak cennetten -egemenlerin

Page 170: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

170

adası- çıkmadır”, “Şiddet baldan tatlıdır” gibi deyimler kaynağını iyiizah eder. Toplumun çarpık ve nefessiz kalmasında şiddetin payıbelirleyicidir. Tüm hiyerarşik ve devletli toplum sistemlerinde şiddetedayanılarak statüler oluşturulmuş, kurumlar zırhla korunmuştur.Şiddetin sarmalamadığı hiçbir kurumun yaşama şansı yoktur.

Bu koşullarda özgür toplum veya sivilleşmenin gelişemeyeceğiaçıktır. Fikirler bile ancak şiddet süzgecinden geçtikten sonra kabulgörür. Böylesi ortamda yaratıcı düşünce oluşmaz. Kabul görmüşbasmakalıp sözlerle dünya işleri yürütülür. Başta devlet ve aile olmaküzere, reisleri güçlerinin otorite ve şiddetlerine bağlı olduğunu iyibilirler. “Aleme nizamat verelim” derken kastedilen araç zordur.Toplumun tüm gözeneklerine etkisi sızdırılan şiddet anlam gücünefazla yer bırakmaz. Dolayısıyla toplumsal kurumlar şeklen varolur.Anlama yer bırakılmadığı için yaratıcılıktan uzak, ancak dıştandürtülmeyle kımıldanacak haldeki kurumlarla oluşan bir toplumdanözgür gelişme beklenemeyeceği açıktır.

Toplumun şiddetle beslenme geleneği en alt birim olarak ailededaha da nefes aldırmaz düzeydedir. Özellikle kadın üzerindegörünmez bir savaş halidir. Şiddetten titremeyen tek bir kadın hücresiyok gibidir. Çocukların durumu da aynıdır. Temel eğitim yöntemişiddettir. Şiddetle terbiye edilmiş çocuktan, büyüdükten sonraaynısının bekleneceği açıktır. Şiddete dayalı egemenlikten gururduyulur, haz sağlanır. İktidar ve şiddete dayalı güçlülük duygusununen tehlikeli toplumsal hastalık olarak değerlendirilmesi gerekirken, enyüce ve keyifli duygunun kendisi olarak ilan edilir. Lanetlenmesigereken bir olgu, en çok yüceltilen bir erdem olarak sunulur.

Günümüzde de istisnasız tüm Ortadoğu toplumunun kurumlarışiddetsiz düşünülemezler. Devlet şiddetinden aile içi şiddete, devrimciörgüt şiddetinden faşist, dinci, milliyetçi şiddete kadar her türlü temelproblem çözme aracı olarak devreye sokulur. Diyalog, laf ebeliğiolarak anlaşılır. Söz gücüne pek anlam verilmez. Halbuki Batıuygarlığının üstünlüğünü sağlayan tersi konumudur. Önce söz, sonunakadar anlamlı diyalog olduğu, çare kalmadı mı ancak şiddet yöntemhaline getirildiği için başarı şansları yüksek olmuştur. Batı Doğuyanazaran kendi şiddetini çözmüş ve dersini çıkarmıştır. AB bu konudahayli özeleştirisel ve dikkatlidir. ABD aslında şiddeti kullanırken sonderece çözümseldir. Rasgele kullanmaz. Başarılarını yine çözümleme

Page 171: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

171

gücüne borçlu olduğu gibi, başarısızlıklarının da yanlışçözümlemeden kaynaklandığını iyi bilir. Derslerini iyi almıştır.

Ortadoğu toplumunu şiddetten arındırmak çok kapsamlı veeğitimle oldukça bağlantılı bir sorundur. Anlam gücüne güvenmek,şiddeti ancak zorunlu ve sonuç alıcı koşullarda uygulamak başarılıolmak için esastır. Sadece savaş, devrim ve karşıdevrim şiddeti değil,her alana ilişkin şiddetin kapsamını doğru değerlendirmek, ona karşıçıkarken doğru ve sonuç alıcı karşı şiddeti hazırlamak, uygulamakbüyük ustalık ister. Binlerce yıllık şiddet geleneği ile kavrulmuş birtoplumu adeta yeniden diriltirken, çok zorunlu ebelik rolü dışındaşiddete güvenmemek; anlam, diyalog ve örgütlenme gücüne daha çokyer vermek kaostan çıkışta çözümleyici yöntem olarak düşünülmeli veuygulanmalıdır.

Ortadoğu’da devlet iktidarı zihniyetin de önünü kapatan,toplumun açılımına sivil inisiyatif tanımayan karakteriyle tam birengel konumundadır. Tarihsel tanımı bugünü de aydınlatmaktadır.Despotik karakterini milliyetçilik, cumhuriyetçilik, sosyalistlik gibiçağdaş cilalarla örtmeye çalışsa da pek değişmemiştir. Son ikiyüzyıldaki duruşu özgücünden ötürü değildir. Batının kendi içindekiçekişmesi bunda temel rol oynar. Yirminci yüzyılda ise, Sovyet vefaşizm denemelerinde oynadığı denge hesapları ile varlığınısürdürmüştür. Aslında dünyadaki temel iktidar blokları ile en kırılgandengeleri yaşamaktadır. Asi veya serseri devlet tabiri bu konumundanileri gelmektedir. Sovyet çözülüşünden sonra kırılganlık yeriniokyanusta yüzen buz bloklarına benzeyen sallantılı iktidar, hükümetbloklarına bırakmıştır. Bu konumları ile tehlikelidirler. Savaşlardayenen ve yenilen taraflar yeni bir dengede çözüm bulabilirler.Ortadoğu iktidarı çözüme kapalı durmayı temel iktidar sanatısaymaktadır. Belki de en despotik çıkar adına bunu yapıyor. Amaadına ‘yüce ulusal çıkar’, ‘devlet ve vatanın birliği ve bütünlüğü’,‘toplumun esenliği’ diyerek etkili bir kamuflaj gerçekleştirmektedir.Halkı en çaresiz, ülke harabe halinde, ulus ve toplum esenlikten uzakolmuş, hiç umurlarında değildir. Siyasetin en etkili yöntemidemagojidir. Demokrasi adına popülizmin en ince yöntemlerigeliştirilmiştir. Devletin gerçek uğraşlarını en büyük yalanlarla örtme,politika sanatının ustalığı sanılmaktadır. Halkı futbol topu gibi birodaktan diğerine savurma etkili yönetim olarak bellenmektedir.

Page 172: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

172

Siyaset toplumun hayati sorunlarını çözme sanatı olduğu halde,güncel Ortadoğu gerçeğinde en ustaca tıkama gerçeğinedönüştürülmüştür. Tutucu siyaset değerinde bile değildir. Faşizmkendi koşullarında çözüm olarak gelir. Ortadoğu’da faşizm olmaktanöte, daha arkaik biçimler söz konusudur. Talihsizlik şuradadır ki, tamyıkılacakken, yıkılması gerekiyorken, denge hesapları boş yereömrünü iki yüzyıldır uzattı. Buna bir de modern askeri teknolojikdonanımı ekleyince, gerçek bir Leviathan olup çıktı.

Devletin temelinde teokrasi vardır. Hiçbir döneminde bundanvazgeçilmiş değildir. Teokratik devleti şekli olmaktan öte özdegörmek gerekir. Ortadoğu’da rahip tapınağının etrafında yükselen bukurumun mayasındaki ideolojik özü görmek önemlidir. Zihniyettekiinandırıcılık bağı olmadan, çıplak zorla binlerce kişiyi tapınağınhizmetinde uzun süreli çalıştırmak zordur. Devletin ilahi, kutsi niteliğibu ihtiyaçtan ileri gelir. İster mitolojik, ister dinsel inanca dayansın,hakim zihniyete dayanmadan, meşruiyet sağlanmadan devlet binasısağlam kılınamaz, uzun ömürlü olunamaz. Tek tanrılı dininoluşmasında büyük rol oynayan İbrani kabilelerindeki otorite olma,her iki tarafında büyük bir heybetle duran Mısır ve Sümer devletindenfarklı bir devlet kurma ihtiyacı, Ahdi Atik’in -Kutsal Kitap- temelkaygısıdır. Bir nevi İbrani Krallığının ideolojik temelidir. ÖzellikleSamuel-1 ve Samuel-2 bölümleri adeta Yahuda devletinin -tanrıdevlet- kuruluş manifestosu gibidir. Pers-Med İmparatorluğununtemelinde Zerdüştlük belirleyici dini etkendir. Hıristiyanlık Romasonrası tüm Avrupa devletlerinin ortak genidir. İslam devleti dahadoğuşunda dinin kendisidir. Tüm ortaçağ İslam devletleri kendileriniolmazsa olmaz kabilinden din devleti sayarlar. Zerdüştlük yerinegeçen Şia İslam’ı halen devletin resmi ideolojisidir. Tüm Arapülkelerinde devletin dini, resmi ideoloji olarak İslam’dır. Kendini laikilan eden Türkiye Cumhuriyeti en geniş Diyanet -resmi Sünni İslamideolojisi- kadrosuna sahiptir. İslam resmi devlet dinidir. Pakistan veAfganistan resmi İslam devletleridir. İsrail din devletidir.

Laik devlet ideası köklü bir devrimden geçmedikçe ütopik birideadır. Ancak örtük veya açık dinli devletten bahsedilebilir. Devlet nezaman şeffaf, genel güvenlikle zorunlu kamu yararlı bir kurumadönüştüğünde, ancak dinsel örgülerinden sıyrılıp gerçek laik birniteliğe kavuşabilir.

Page 173: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

173

Toplumun çağdaş hiçbir rejimde görülmeyen devletleştirilmesisöz konusudur. Toplum aleyhinde devlet ne kadar büyütülürse, o denlikendini güçlü saymaktadır. Güvencesini, gücünü totaliter devlettegörmektedir. Geleneksel, kutsal, ana, baba devlet sıfatları eksikedilmemektedir. ‘Devletten yemlenme’ klasik bir tabir halinegetirilmiştir. Devlet önce milletten çalıyor. Sonra dilenciye sadakadağıtır gibi velinimet olarak kendini sunuyor. En değme hırsızdandaha tehlikeli oluyor. Devlete dayanarak yapılmayacak kötülükyoktur. Gerçek Leviathan günümüz devletidir derken nedenlerimizçoktur. İşin acı tarafı, bu devlet halka en temel iş, aş kapısı gibigelmektedir. Her şeyi kurutan devletten her şeyi var eden hizmetlerbeklenmektedir.

Ortadoğu devleti çözümlenmeden hiçbir ekonomik, toplumsalsorunun üstesinden gelinemez. Ne Batının yöneldiği demokratikduyarlılığı yüksek devlet, ne de örtük olmayan açık faşist devlet gibiolabilen bu güncel devlet tüm sorunların kaynağıdır. Yenidenyapılanması şarttır. Sorun çokça konulduğu gibi ‘üniter, yerel, federe’gibi ayrımlara dayalı çözümler değildir. Çözüme duyarlı devletgerekiyor. En azından bireyin özgürleştirilmesi, toplumundemokratikleşmesi önünde engel konumundan çıkarılması gerekiyor.Sadece küçülmesi değil, işlevsel kılınması gerekiyor. Rasyonel, genelgüvenlik ve gerçek kamu yararlılığı dışında, fazladan tüm kurum vekurallarını terk etmesi gerekiyor. Devlet reformu bu temellerdegeliştirilmeden, el atılacak her sorun ağır, hantal devlet nedeniyleçözümsüzlüğe itilmekten kurtulamaz.

Her dönemden daha yakıcı bir devlet iktidarı sorunu ile karşıkarşıyayız. Yakın geçmişin sosyal demokrat, ulusal kurtuluş ve reelsosyalist devlet hastalığına düşmeden, ne yıkarak yenisini ne deuzlaşarak kendisini ele geçirme gibi aldanmalara düşmeden, devleteyönelik ilkeli bir demokratik uzlaşım veya çözüm olanağını yaratmaken temel görev olmaktadır. Tüm politik eylemin hedefine bu görevalınmak durumundadır.

Ortadoğu’da toplumsal dokular, krizin en yoğun yaşandığıalanlardır. Aile, aşiret, kent, köylülük, işsizlik, dinsel cemaat, aydınlar,sağlık, kitle eğitimi başta olmak üzere, sosyal kurumlar en nihilist vekrizli dönemlerini yaşamaktadır. Üstte hakim ideoloji ve iktidar ilekuşatılan, alttan hiç yetmeyen bir ekonomi tarafından sıkıştırılan

Page 174: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

174

toplumsal gövde şişman -obez hastayı andırmaktadır. Tabii bu obezlikABD ve AB’deki gerçek obezlik değildir. Afrika’daki karnı şiş çocukobezliğine benzer. Sosyal doku olarak bu kurumlarda insanlar büyükoranda işlevselliğini yitirmişlerdir. Kurumların anlamlı bir rolükalmamıştır. Yalnız başına kahvehaneler bile gerçeğin ne olduğunuanlatabilir. Birey için bir sosyalleşme aracı olması gereken kurumsalgerçeklik adeta insan avlayan tuzağa dönüşmüştür. Olmayan sağlığıve sosyaliteyi daha da yozlaşmaya, krizlere götürür. Arabesk bugerçeğin bir hasta sanat yansımasıdır. Dıştan gelen sosyal dokunitelikli değildir. Saldırılara karşı hiçbir savunma mekanizması dagelişmemiştir. Bunun için gerekli zihniyet ve moral donanımı yoktur.Sosyal yapılanma, siyasal yapılanma tarafından belirlendiği için,sosyal devrim refleksleri de büyük oranda körelmiştir. Devlet vedemagojik siyasetten kaynaklanmayan, kendiliğinden olan bir sosyalhareketlilik çok nadir olur. Sosyalite siyasallığın, devletinborazanlığından öte bir işleve zor gelir, öyle alıştırılmıştır. İlke şöyleişler: “Ekonomi sıkıştırır, devlet konuşturur.“ Toplumun kendiçıkarları temelinde, sivil toplum olarak arayış ve çözüm çabasısınırlıdır.

Siyasal acımasızlığın, çözümsüzlüğün belirlediği sosyal trajediyien çok kadın gerçeğinde gözlemlemek mümkündür. Beş bin yıllık birdevlet ve hiyerarşik geleneğin tutsağı olarak, günümüzde kadınolmaktan zor olan başka bir yaşam düşünülemez. Zorluk sadecegelenekten kaynaklanmıyor. Avrupa uygarlığının ürettiği kadınsıdeğerler de en az dogmatik gelenek kadar tahrip edicidir. Pornoyavardırılmış bir kültürle kapkara çarşafa büründürülmüş kadına yönelikkültür arasında dehşete düşen kadın, gerçekten en büyük şaşkındurumundadır.

—KadınOrtadoğu kadını devletten daha eski yapay bir figürdür. Kadın

olmanın tüm erdemleri tersine çevrilmiştir. Gurur duyulabilecek,paylaşılabilecek nesi varsa ahlaki yasanın tahakkümü altındadır.Dinsel geleneğin kendisi olmaktan çıkardığı erkeğin en değerli mülkühaline getirdiği kadın için tek etkinlik, erkeğinin isteklerine mutlakuyumdur. Bir devlet için imparator neyse, genelde erkek ve özelolarak koca, kadın için odur. Kadınla ortak karar, uzlaşma erkekliğin

Page 175: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

175

lügatında ayıp kaçar. Kocasına en çok ve hiç ilke tanımayan bağlılıken yüce erdem olarak ahlakta ifadesini bulur. Kendisinin bir bedeni veruhu olduğunu özgürce savunabilecek konumdan uzaktır. Siyasi,ekonomik ve sosyal dokularca o denli zayıf kılınmış ve dışlanmıştırki, kendine kölece bağlanabilecek bir erkeği bile dört gözle arar.Yalnız, ölümden beter kılınmıştır. Hemcinsleri de kendisi gibi olduğuiçin kendilerini anlayabilecek, gerçekten insanca yaşam için umutverecek birileri yok gibidir. Bu kültürel kuşatılmışlık gerçeği kadınısürekli teslimiyete zorlar. Ne kadar dirense de, intiharı düşünmedikçekırılması kesindir. Ondan sonra kadınsılığın bütün düşkünce modlarıtakınılır. Her tarafına bu modlardan bir işaret çakılır. Kadınlıkgerçekten en zor zanaattır. Bekârlık süreci aç kurtlar sofrasında birmeze gibi geçerken, analık süreci çok sayıda doğumun bitmez acılarıile geçer. Her çocuk büyütme gerçek bir işkenceye dönüşür. Ayrıcaçocuğu için hiç umut vaat etmeyen bir dünya hep hayallerini kırar.Acılar üzerine acılar eklenir. Ortadoğu’da kadının toplumsal statüsüen zalim uygulamaların başında gelir. Halkların köleliğinin benzeriöncelikle kadında gerçekleştirilir.

Kadın gerçekliğinin büyük oranda toplumsal gerçekliği belirlediğidoğru bir önermedir. Ortadoğu toplumundaki aşırı erkeksilik ilekadınsılık diyalektik bir ikilemdir. Bu ilişki tarzından erkeğe dönenkarşı özellikler kof egemen erkekliktir. İktidarın erkeğe uyguladığıegemenliği, erkek kadına, kadın da çocuklara yansıtır. Dolayısıylatepeden tabana doğru egemenliğin geçirgenliği tamamlanır. Kadınınkölelik düzeyi bu mekanizmada en olumsuz koşulu sürekli üretmekte,yani toplumun kölelik düzeyini geliştirmektedir. Böylelikle doğankadınsı toplumu en üstteki iktidar kayışı kolayca yönetebilmektedir.Kadın iradesi dışında en büyük zulmü yaşadığı halde, topluma da dahafazlasını yaşatmanın aracı kılınmaktadır. Ortadoğu’yu dıştanteslimiyete zorlayan ilişkiler kadar, içten kadına dayatılan ilişkilerlezorlandığı açıktır. Kadının özgürlük eylemine dayanmayan hiçbirhareketin özlü ve kalıcı özgür topluma götürme şansı bu nedenlerlesınırlıdır. Önce iktidar, sosyalizm, ulusal kurtuluş vs. gibiyaklaşımların özleneni verememesi de bu gerçeklikle bağlantılıdır.Kadının özgürlük çalışması, cinsiyet eşitliğini çok aşan geneldemokratik, insan hakları, çevre, toplumsal eşitliğin özünü teşkil eder.

Page 176: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

176

Kadının özgürlüğünde atılması gereken ilk adım, kadını öz eylemgücü haline getirmektir; üzerindeki mülkiyetçi yaklaşımdan uzakdurmaktır. Ağır mülkiyet duyguları ile yüklü moda aşk yaklaşımlarıbağrında birçok tehlikeyi taşır. Hiyerarşik ve devlet geleneklitoplumda aşk, yanıltmacaların en büyüğüdür; uygulanan suçu örtbasetme etkenidir. Kadına saygı ve özgürlüğüne destek, öncelikleyaşanan gerçekliğin itirafından ve özgürlük lehine aşılmasında samimive dürüst davranabilmekten geçer. Kendi egemen erkekliğini -adınane derse desin- kadında yaşayan bir erkek sağlıklı bir özgürlük değeriolamaz. Kadının fiziksel, ruhsal ve zihinsel güçlenmesini sağlamakbelki de devrimci çabaların en değerlisidir. Bir dönemlerin ana tanrıçakültüne merkezlik etmiş Ortadoğu kültüründe, kadını tekrar gelişmiştoplumsal değerlerle birlikte bağımsız karar verme, tercih yapmagücüne kavuşturmak, buna katkıda bulunmak gerçek bir özgürlükkahramanlığını gerektirir.

—EkonomiEkonomik olgunun genel zihniyet, iktidar ve sosyal statüsü

içindeki yeri toplumsal bütünlüğü tamamlayıcı niteliktedir. Liberalekonominin gelenekler ve güncellik içinde yeri yoktur. En büyük tekeldevlet olup, ekonomiyi siyasi iktidarla birlikte yürütmenin imkânınıverir. Batı uygarlığında kısmen iktidarı ekonomi belirlerken, Ortadoğuekonomisinde asıl belirleyici iktidardır. Ekonominin kendine hasvarsayılan yasaları bölge jeo-kültüründe pek geçerli sayılmaz. Biryandan neolitik dönemden kalma küçük ev aile ekonomisi, diğeryandan devlet ekonomisi. Ortası devlet bağımlısı esnaf ve tüccardır.Orta sınıfın ekonomik gücüne dayalı olarak devleti ve politikalarınıetkileme şansı sınırlıdır. Ekonomi yönetmenin vazgeçilmez kaynağıolduğundan, devlet onsuz yürütülemez. Ancak Ortadoğu devletitümüyle Batı modelinde yeniden yapılandırılırsa, ekonomideki etkisiazalır. Ekonomideki bu gerçeklik tarih boyunca tüccar devletkavramını da açıklar. Birçok savaşın ticaret yollarına dayalı gelişmesi,ticaret yollarının kesilmesiyle yıkılması, ekonomik karakteriyleilgilidir. Batı devleti asıl gelişmesini sermaye birikimi vesanayileşmeye dayalı olarak sağlarken, Doğu devleti ticaret ve elkoyma, rant üzerine sağlar. Birikim ve sanayiye dayanma yerine,topladığı değerleri devleti yürütmek için kullanır. Hatta toplumun olan

Page 177: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

177

her şeyi, vatanı, tüm alt ve üst kaynaklarını, insanı kendi öz mülkügibi görüp satmaya çalışması, en eski politika kurnazlığıdır. Hırsızındağıtım tarzına çok benzer.

Bu tanımlamalar ışığında Ortadoğu’da ekonomik gelişme ancaktoplumda varolan statükonun çözülmesiyle sağlanabilir. Küreselekonomiyle bütünleşebilmesi mevcut devlet yapılanması altında zorgerçekleşir. Tam bir kriz-kaos halini yaşayan düzenin ekonomikyapısının artık mevcut haliyle toplumun hızlanan çözülmesinidurdurması çok zordur. Zaten en katı despot yöntemlere ihtiyaçduyulması da bu çözülmeyi durdurmaktan kaynaklanır.

…………Ulus-devlet çağının geçtiğini söylemek, küresel emperyalizmi

onaylamak değildir. Daha çok küresel ekonomi, askeri ve siyasigerçekliğin bu modeli verimli görmediği, bir ayak bağı olarakdeğerlendirdiğidir. Ulus-devlet, milliyetçi söylemin aksine, tambağımsızlığın gerçekleştiği devlet değildir. Kaldı ki, hiçbir olgulardünyasında tam bağımsızlık diye bir kavram yoktur. Bağlılık içindeolmak evrensel bir kategoridir. Karşılıklı bağımlılık içinde olmayanhiçbir nesne ve özne yoktur. Ulus-devlet bağımsızlığını fetişleştirmekbir küçük-burjuva ütopyasıdır. Ne devletlerin, ne uluslarınbağımsızlığı gerçekleşmiş bir olgudur. Her birisinin diğerine değişiközellikler altında bağımlılığı vardır. ABD’nin dayattığı imparatorlukeğilimi en esnek bağımlılık türüdür. Katı sömürgecilik, etnik temizlik,dinsel bağnazlık gibi demode yöntemleri esas almamaktadır. Yenisömürgecilikten bile daha postmodern bağımlılık biçimlerinidenemektedir. Kaldı ki, çok sayıda ulus-devlet, yönetim yapılarıgereği, ABD’ye bağımlılığı bir ödül gibi kavramaktadır. Ulus-devletortadan kaldırılmıyor. Ama serserice hareketlerine de eskisi kadarmüsaade edilmiyor. Yeni küreselleşme döneminde ulus-devletlerinyeniden mevzilenmesi kaçınılmazdır. AB’den Çin’e kadar bu süreçdevam etmektedir. Yeni bir savaş için değil, sürdürülen savaşınsonuçlandırılması veya sistem için kârlı mecralara dökülmesi içinyapılmaktadır. Gerektiğinde ekonomik, gerektiğinde askeri yollarlasistemin kaos yönetimini, ya mevcut durumunu koruyarak,gerilemesini durdurarak, ya da daha verimli yeniden yapılandırmalaragiderek yürütmektedir. Kendi alternatif planlarını kaostan çıkmışgüçlü çözümlerle realize etmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede

Page 178: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

178

Ortadoğu gerçekliğine yaklaştığımızda olası gelişmeleri nasılöngörebiliriz?

ABD’nin olgusal dünyaya bakışını arkasındaki bilimsel devrime,dinsel, felsefi gerçekliğin kendi yorum tarzına dayandırdığını iyibilmek gerekir. Binlerce düşünce kuruluşunu -think thank- devreyesokarak, sürekli verileri kontrol ederek, dogmatizme fazla düşmeden,sık sık düzeltmelere giderek kendi model, proje ve planlarınıgeliştirmektedir. Yine tarihi gelişmeyi göz ardı etmeden, kendimodellerinin tarihsel dayanaklarını bularak anlam vermeyeçalışmaktadır. Tüm bunlar bol seçenekli esnek bir proje, plananlayışına imkân sunmaktadır.

Güncelleşen deyimle Büyük Ortadoğu Projesi; emperyalizminyakın dönem analizlerini yapan, güncel sorunları çözmeye çalışan biriçerikle 1990 sonrasını esas almaktadır. Fransa ve İngiltere’nin birincidünya savaşı sonrası inşa ettikleri düzeni yetersiz ve hatalıbulmaktadır. İkinci dünya savaşı sonrası kendi uygulamalarını daistikrar ve güvenlik adına despotizmi güçlendirdiği için özeleştiriselbir tavırla hatalı bulmaktadır. Bölge halkının aşırı fakirleşmesinisistem için zararlı ve tehlikeli bulmaktadır. Dolayısıyla ekonomikgelişme, bireysel özgürlükler, demokratikleşme ve güvenlik iç içegeliştirilmek istenmektedir. Bu modelle hem kronikleşmiş Arap-Filistin, Kürt-Arap, Türk-İran sorunlarını, hem de despotizminboğduğu toplumsal dokuyu çözmek, böylelikle yeni patlamalarıönlemek istemektedir. Bir nevi bölgeye uyarlanmış yeni bir Avrupa veJaponya Marshall Planı söz konusudur. Eğer bölge sistem için çokönemliyse -ki, öyledir- ve kaos benzeri bir süreçten geçiyorsa, buamaçlara dayalı bir proje fikri gerekli ve gerçekçidir. Hatta bunda geçkalınmıştır. Sistem tarafından atılan tüm adımlar giderek bir planeksenine dönüşmektedir. Proje-plan çalışmaları yoğunlaşmaktadır.

Fakat projenin önündeki en büyük zorluk, Ortadoğu’nun yıkılmışbir Japonya ve Avrupa’dan çok farklı konumudur. Ortadoğu’daaydınlanma ve sanayi devrimi yaşanmamıştır. Demokratikleşmegündeme sokulmamıştır. Faşizmin ötesinde milliyetçilik, dincilikleyüklü mezhepçi ve etnik dokulu despotik siyasi sistemler yıkılmadan,Avrupa veya Japonya tarzı yenilenme mümkün değildir. Yürürlüktekirejimlerin kendileri sürekli kriz üretmektedir. Çok kurnaz olan yereldevlet blokları en çok kendi varlıklarını her ne pahasına olursa olsun

Page 179: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

179

korumak konusunda uzmandırlar. Sisteme muhalifim diye ortayaçıkanlar da aynı despotizmin yedek lastiğidir. Devlet savunuculuğutemel hedeftir. Tanrı-devlet anlayışının kalıntıları sanıldığından dagüçlüdür. Mevcut devletin içi boştur. Herhangi bir tarihsel işleviyoktur. Bir nevi cemaatlerin en güçlüsüdür. Bireyler onu, o bireyleriüretmektedir. En devrimci geçinen muhalefet, devleti nasıl kendisininiyi yöneteceğinden öteye bir amaç gütmez.

Diğer yandan bölge tarihsel olarak federatif bir karakter gösterir.Onlarca ulus-devleti kaldıramaz. Mevcut devletlerin sayısı bileçözümsüzlük üretir. Mezhep, etnik yapı, tarikatlar ve diğer cemaattürü gruplar devleti kendilerine bağlayarak karşılıklı beslenmesürecine girerler. Çıkmaz bu yapıdadır. Batılı devletlerin hepdesteklediği de bu yapılardır. Eğer proje öngörülen sonuçları almakistiyorsa, öncelikle bu rejimlerin gözden çıkarılması gerekir.

ABD kelimenin tam anlamıyla bir çıkmazla karşı karşıyadır. 11Eylül sonrası öyle bir adım attı ki, birinci ve ikinci dünya savaşınagirmesinden daha ağır sonuçlar doğurabilir. Birinci dünya savaşındansonra doğan sonuçlar fazla derinlikli ve sistemin kaderini etkileyecekboyutlarda değildi. ABD’nin önemini ortaya koymuştu. Savaştayenilseydi bile, kendi kıtasına çekilip rahatlıkla varlığınısürdürebilecekti. İkinci dünya savaşından sonra karşısına çıkan Sovyetsistemini kuşatabildi. Bazı mevzii savaşları kaybetse de, gücünükorudu ve geliştirdi. Her iki durumda da daha modern devletyapılarıyla uğraşıyordu. Aynı Hıristiyan kültürünü paylaşıyorlardı.Uygarlık çatışmasını derinleştirebilecek etkenler sınırlıydı. Kaosetkenleri uç verse de, sistemi tehdit edecek boyutlarda değildi.Ortadoğu’da bu sonuçları çağrıştıracak etkenler bulamayız.1250’lerden beri tutuculaşan bir despotik sistemle ya savaşmayı gözealacak ya da geri çekilecek. Afganistan ve Irak benzeri savaşlaryetmez. İktidar blokları bölgede kırılmadan, atılacak her adım dahaağır başarısızlık demektir. Bir despotik devlete dayanıp diğerini çözmetaktikleri verimli olmaktan uzaktır. Ortadoğu kültürü bu durumlardadespotizm üretmekte yeteneklidir. Tümünü yıkmayı hedeflese, halkyığınlarının kontrolü sorunu çıkar. Aslında Irak çıkmazı olup bitenlerkadar olup bitecekleri izah edebilecek derslerle doludur. Uzun sürerejim desteklendi. Sonuç daha da ağırlaşan sorunlar oldu. Yıktı, amaaynısına benzer yapıları besleyecek kültürel ortam ve iktidar blokları

Page 180: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

180

var. Kültürel ortamın Batı bireyciliğiyle aşılması zor bir olasılıktır.İktidar bloklarını parçalamak ise gerçek devrimci hamle anlamınagelecektir. Çıkmazın diyalektiği böyledir.

Dolayısıyla BM ve NATO’nun devreye girmesi zorunluluk arzetmektedir. Fakat bu giriş Afganistan veya Somali’deki gibi yüzeyselolamaz. Kalıcı ve kapsamlı olması koşullar gereğidir. Ortadoğu’yuçözümlemek daha yeni yeni önemini ortaya koymaktadır. Sovyetsisteminden kat be kat zorluklar içeren çözülme sorunlarıylakarşılaşılacaktır. Sekiz yüz yıldır sürekli tutuculaşan zihniyet veiktidar kalıplarını kırmanın getireceği sonuçlar dünyanın hiçbirbölgesine benzemez. Serbest kalacak birey, kabile ve cemaatsosyalitesi adeta serseri mayın gibi ortalıkta sürüklenip duracaktır.Hangi zihniyet ve ekonomik devrimle bu küçük despotik bloklarparçalanıp, yerine yeni zihniyet ve ekonomik yapılar inşa edecektir?Köklü bir Rönesans, reformasyon ve aydınlanma geleneğine dayalıAvrupa bireyi ile Ortadoğu’nun tanımlanan bireyi arasında köklüfarklar neyle ve nasıl aşılacaktır? Doğu Avrupa kültürü Avrupa’nıngenel kültür yapısından çok uzak olmadığı halde, reel sosyalizm gibioldukça modernleştiren bir sistemden liberal sisteme geçişi çeyrekasırlık değişimlerden sonra daha yeni yeni başarmaktadır. Sistem içibir çözüm söz konusudur. Ortadoğu’daki çözülmenin sistem içindeçözüme kavuşması çok tartışılacak bir ideadır. Açık ki, sorunlarlayüklü bir gelecek bekliyor.

ABD önderliğindeki koalisyonun başarısızlığı ise daha stratejiksorunlar doğuracaktır. ABD için küresel çapta bir darbe olacak,imparatorluğunun gerileme süreci hızlanacaktır. Ortadoğu’dakaybeden ABD, tüm Asya, Avrupa ve Afrika’da da kaybetmesürecine girecektir. Güney Amerika, Meksika ve Kanada’yı bile eskisigibi tutamayacak, ikinci bir Rusya konumuna düşecektir. Mevcut güçdengesinde ABD’nin bu konuma düşmeyi kabul etmesi iktidargerçekliğine aykırıdır. Dolayısıyla stratejik bir duruş kaçınılmazdır.Ne kadar masraflı olsa ve dünya çapında itirazlarla da karşılansa,kalmak ve bazı çözümleyici sonuçlar almak zorundadır.

Batı kapitalist sistemin çözmek zorunda kalacağı uzun, orta vekısa vadeli sorunları tahmini bir sıralamaya tabi tutarsak, kısa vadedeAfganistan ve Irak vardır. Demokratik federasyon idea edilmektedir.Bölgenin yeni model ülkeleri olarak düşünülmektedir. Hazırlanan

Page 181: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

181

anayasal taslaklar kâğıt üstünde Demokratik Federal Sistemönermektedir. İdealli ve yenilik içeren bir yaklaşım olduğu açıktır.Uygulamanın nasıl seyir izleyeceği merakla beklenmektedir. Çoksayıda etnik, dini grup barındıran kültürlerin demokratik federalizmletanışması büyük bir uygarlık dönüşümüdür. Bir nevi Ortadoğu’nunFransız ve Rus Devrimleri etkisini yaratacaktır. Eski despotikrejimlerin restorasyonu çok düşük bir ihtimaldir. Kaos imparatorluğukoşullarında demokratik federalizm büyük güçlüklerle yürüyebilecekbir yapılanmadır. Buna öncülük edecek güçler nerede bulunabilir? Enaz geçmiş rejimler kadar despotik nitelik taşıyan iktidar taliplisigüçler, etnik ve mezhebi karakteri olumlu bir senteze taşırabilecekzihinsel ve siyasal formasyondan uzak bulunmaktadır. Henüz liberal,özgür birey çok sınırlı bir gelişme içindedir. Demokratik ve sosyalistidealistler yok denecek kadar azdır. Geçmiştekiler ise kendilerini biletaşıyamayacak sığlıktadırlar. Daha çok BM, NATO, AB ve koalisyongüçlerine güvenilmektedir. Dışarıya sürekli bağlı bir yapılanmanındemokratik federalizmi hayli tartışmalı olacaktır.

Orta vadede diğer en önemli sorunlar Arap-İsrail ve Kürt-Arap,Kürt-İran ve Kürt-Türkiye ilişkileridir. Tarihsel bir temelde gelişen busorunları çözmede şüphesiz yeni BM, NATO, Koalisyon ve AB’ninözgün çabaları hızlandırıcı bir etkide bulunacaktır. Fakat ikisi de çetinsorunlardır. Uygarlığın derinliğinde yattıkları kadar, modernizmleilişkileri de hayli çelişkili ve gerginliklerle doludur. Arap-İsrailsorununun çözümü büyük oranda bölgede barış vedemokratikleşmenin güçlenmesine bağlıdır. Sanıldığının aksine, önceFilistin-İsrail sorunu çözülsün demek, bir elli yıl daha ertelemetehlikesini taşır. Sorunun temelinde demokratikleşmeyen Araptoplumu ve devletleri gelmektedir. Her ikisindeki demokratikleşmeFilistin-İsrail barışının koşullarını hazırlayacaktır. Aksi halde Filistin-İsrail çatışması Arap toplumu ve devletlerindeki -demokratik, özgürve eşitçi gelişmeden uzak- tutucu zihniyet ve yapıları daha dagüçlendirecektir. Günümüze kadar güçlendirdiği gibi.

Kürt sorunu ise, daha karmaşık ve çok yönlüdür. Arap, İran veTürkiye devlet ve toplum yapılanmasıyla derin sorunları vardır. Enbasit medeni haklarından bile yararlandırılmamaktadır. Siyasal veekonomik hakları gündeme bile getirilmemektedir. Kültürel birsoykırım yaşamaktadır. ABD’nin son dayatmaları belki de bazı

Page 182: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

182

kıpırdanmaları getirebilir; çok sınırlı bazı açılımları doğurabilir.Özellikle Irak Kürdistan Federesi tahrike açıktır. BM, NATO veKoalisyonun etkisi altında daha da alevlenmeler beklenebilir. MevcutKürt statüsü isyana zorlamakla eştir. Eğer sürdürülebilir, anlamlı birdemokratik çözüm tarzıyla yaklaşım gösterilmezse, İsrail-Filistinçatışmasını geride bırakacak kanlı bir coğrafya beklemektedir. 40-50milyonluk bir Kürt kitlesiyle en sarp coğrafyada girişilecek çatışmalarbölgedeki sorunları daha da ağırlaştıracaktır. Bölgeyi her türgelişmelere açık hale sokacaktır.

Uzun vadeli çözüm; İran, Pakistan, Türki Cumhuriyetler ve Arapdevletleriyle toplumlarında insan hakları ve demokratikleşmeyle,ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesiyle mümkündür. Devlet vetoplum yapılarındaki tutuculuk, güçlü çıkar blokları oldukçadireneceklerdir. Ancak halka ulaşılabilir, çözümleyici alternatiflersunulursa ve hakim sistem baskısını eksik etmezse, sistem içi birdönüşümü sınırlı olarak gerçekleştirebilir.

Her üç vade içinde yüklü miktarda askeri ve ekonomik güçgereklidir. Ortadoğu Projesinin yürütülebilmesi askeri ve ekonomikoperasyonları sürekli gerekli kılacaktır. Bununla birlikte sözü çokedilen kadın özgürlüğü ve liberal bireyler yetiştirilmesi vazgeçilmezöneme sahiptir. Kadın uyanmadan ve asgari özgürleşmeyi yaşamadan,diğer tüm çabalar sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bireyselözgürleşme kadın-erkek ayrımı yapmadan genelde sağlanmadan, baştakadın olmak üzere toplumsal tüm kesimlerin özgürleşmesisağlanamaz.

Zihniyet devrimiyle kastedilen özgür toplum bilinci ve inancıdır.Bilinç sadece olup biteni bilme değildir. Nasıl yapılacağını dabilmektir. İnanç ise, bildiğine inanmak ve gereklerini yapmaktır.Uygulama gücünü, kararlılığını ifade eder. Ortadoğu toplumunaegemen kılınan zihniyet yapılarını iyi tanımadan, aşılması gerekenyanlarıyla miras alınması gereken yanları ayırt etmeden, yine karşımücadele verilmesi gereken zihniyet kalıplarını tanımadan doğru,yetkin bir ideolojik mücadele verilemez. Zihniyeti kazanmak demek,donanmamız gereken toplumsal bilinci ve inancı büyük bir emek veahlaki duruşla elde etmek demektir. Zihniyet dünyasını büyükkılmayan, uzun süreli özgürlük mücadelesini yürütemez. Yozlaşmanınbaşladığı an ve yer, zihniyetin boşaldığı ve bittiği yer ve andır.

Page 183: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

183

Ortadoğu’nun tüm bilge ve peygamberlerinin yaptıkları özündezihniyet savaşıdır. Zihniyet ahlakla bağlantılı kılınmadıkçadeğersizdir. Ahlak, bilincin aydınlattığı rotada tüm engellere veyetersizliklere rağmen yürüme gücüdür. Toplumun olmazsa olmazvicdani değerlerinde ısrardır. Bilinçle ahlak arasında bağın kopması,serseriliğin, avareliğin kol gezmesidir. Zihniyetimiz karşı tarafınzihniyetini de yakalamalı ve ihtiyacı kadar ondan beslenmelidir.Devlet gücünün zihniyeti her zaman güçlü örgütlenmiştir.Küçümsenemez. Bu zihniyeti kuşatmadan, başarılı bir çıkış, çözümgeliştirilemez. Zihniyet ve ahlaktan kopuk politika ve eylem -askeriolanı da dahil- her zaman serseri bir mayın gibi altımızda patlayabilir.Politika ve eylemlerimiz her zaman zihnimizin aydınlığında ve ahlakitutumumuzun kesinliğinde seyretmelidir. Aksi halde karşızihniyetlerin politik hamlelerinin aleti olmaktan kurtuluş sağlanamaz.Zihniyet savaşları bu ana başlıklar altında başarıyla yürütülmeden,politik hamlelere girişmenin sakıncalarını sürekli belirtiyoruz. Tarihinbüyük çilecileri biraz da insanlığa ders vermek için, bu sakıncalarıntekrarını önlemek için büyük inzivalara çekilerek gerekli zihin gücünükazanmaya çalışırlar.

Tarikatları çözmeden, daha genelinde yeniden canlananİslamcılığın toplum üzerindeki etkisini araştırmadan, doğru birzihniyet mücadelesi verilemez. Aynı şey milliyetçilikler içingeçerlidir. Bir nevi çağdaş etnisitecilik olan milliyetçi zihniyetintoplumdaki geçerliliğini, nasıl örgütlenip doğduğunu anlamadan,Ortadoğu’da yetkin bir ideolojik ve pratik mücadele yürütülemez.Halen varlığını sürdüren ailecilik, kabilecilik türü etnik gücünzihniyetini de iyice kavramak ve yanıt vermek gerekir. Tüm buzihniyetlerin kavranıp kuşatılması, ilgililerine ihtiyaçları olan gerçekzihniyet değerlerinin verilmesi, pratik savaşımlardan kat be kat zorama gerekli öncül görevler olarak anlaşılmalıdır.

Ortadoğu’da zihniyet savaşına girerken, tıpkı Hz. Musa gibi İbranikabilesini yürütmek, Hz. Davut gibi Golyat’la savaşmak, Hz. İsa gibihavarilerini seferber etmek, Hz. Muhammed gibi müminlerini işekoşturmak gerekir. Yine Sokrates heyecanıyla “kendini bil”, Periklescoşkusuyla “demokrasiye değer ver”, Aristo’nun bilimiyle “İskender’eyol aç” demesini bilmek gerekir. Ortadoğu’da zihniyet kazanmakdemek; Rönesans heyecanıyla doğaya koşmak, insanı sevmek, bilime

Page 184: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

184

susamak; reformasyonla dinsel dogmaları delip geçmek, özdekigerekli inancı elde etmek; aydınlanmayla bilimi, felsefeyi ve sanatıhalka taşımak, grup grup aydınlar hareketini özgürlük uğruna seferberetmek demektir.

Ortadoğu’da yürürken düşünmek, düşünürken yürümek ancakböyle tanımlanabilen bir zihniyetle birlikte olursa anlam taşır. Ozaman neolitik çağların doğal canlılığı, her şeye kutsal coşkuluyaklaşım gücü kazanılır. Uygarlık çağlarının derslerle dolu mitolojikdüşüncesi, yine hikmetlerin kitapları bir bir açılır önümüze.İnsanlaşmanın, uygarlaşmanın o korkunç ve kutsal, donduran veheyecanlandıran, yaşamı yücelten ve aşağılatan tarihi okunur. Kutsalkitapların o büyük peygamber tecrübelerinin gerçek anlamı canlanır.Kurumuş uygarlık derelerinin bir bir canlanışı, harabelerinkentleşmesi, höyüklerin canlanmış saf köylülüğü belirir. Enzaliminden en zenginine, Nemrut’undan Karun’una, Eyüb’ündenMazlum’una, Ferhat’ına ve Kemal’ine kadar kara ve ak değerlerdökülür ortaya. Zihniyet savaşı tüm bu değerlerin dile gelişidir.Kafamızda ve yüreğimizde yeşermesidir. O zaman hiçbir güç vehayatın hiçbir adi gereksinimi, oyalama gerekçemiz olamaz. Hepsiniderya kadar bilinç, sel kadar coşkulu irademizle çözer, aşar gideriz. Ozaman politikaymış, askerlikmiş dahice üzerinde durur ve destansıcevabını veririz.

Ortadoğu’nun güncel zemin ve zamanında klasik sağ ve sol dinci,milliyetçi duruşlarla bir menzile varılamaz; peygamberce deyişleküfür’den kurtulunamaz. Yeni solla, ayağı yere basmayan siviltoplumculukla, tarihten ve emekten habersiz kadın hareketiyle de biryere varılamaz. Daha çok sıkışmış, iflas ettirilmiş şehir küçükburjuvalarıyla, bu tür zihniyetsiz ve imansız yürüyüşlerle ancakpikniğe çıkılabilir. Hele hele rantçılığa batmış, koltuk sevdasınakapılmış ucubelerle ne bir düşüncenin ne de bir inancın savunusuyapılabilir. Ortadoğu’nun çok güngörmüş, binlerce yerinden vurulmuşinsanına, halklarına hiç yanıt olunamaz.

Ortadoğu’nun toplumsal gerçekliği üzerinde harekete geçerken,tanımı böyle yapılabilen bir zihniyetin içini doldurarak yürümek biziyerlere gömülü tarihine götürecek, küllenmiş yüreğinekavuşturacaktır; ışık arayan gerçeğine kavuşturacaktır. İşte o zamangerçek tarihine ve özgürlük sevdalılarına yaraşır soylu mücadelenin

Page 185: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

185

içine girilecektir. Hiç durdurulamayacak, saptırılsa da ihanete uğrasada, katledilse de, yine bir yerlerden sökün edip hedefine yürüyecektir.O zaman tarih bizim olacak, yürek hep bizlerle çarpacaktır. Toplumsalgerçeğimiz var eden tanrısallığımıza dönüşecektir. Halklarımız binyılların özlemini duydukları ve hak ettikleri özgürlüklerinin sahibiolacaktır.

Ortadoğu toplumunun kaos çıkışındaki politik seçeneği sadecebölgesel değil, evrensel düzlemde de özgürlük problemine yanıt teşkiledebilecek nitelikleri taşımak durumundadır. Bölgede küreselhamlenin kaderi çizilmektedir. ABD önderliğindeki sistemin başarısıdünyanın tüm geleceğini belirlediğinden ötürü bu böyledir. 20.yüzyılda feodal güçlerden derlenen iktidar bloklarınındönüştürülmeden devamı, gerçekleşmesi en zor olasılık olduğundan,toplumun geleneksel olarak ağır tahakküm yaşayan geniş tabanı birbiçimde devreye girmek zorundadır. Yeniden yapılanmak isteyenküresel kapitalist güçler gereksindiği için de bu böyledir. Amauyanacak yığınların bu istemlerle sınırlandırılabileceği de çokkuşkuludur. Pandora’nın Kutusu’ndan nelerin çıkacağı belirsizdir.Belirsizliği giderecek olan, kaos aralığındaki yaratıcı, özgürleştiriciçabanın kendisi olacaktır. Tarihin hiçbir dönemiyle kıyaslanamayacakbir pratik değişim dönemi yaşanacaktır. Tıpkı yeni kentler kurulur gibitoplumun yeniden yapılanması tarihin gündemindedir. Ortadoğu’dakizorlukların temelinde bu gerçeklik yatıyor. Hakim sistemin yenidenyapılandırılmasıyla, halkların, toplumun özgürlük güçlerinin yenidenyapılandırma mücadeleleri büyük bir ilişki ve çelişki ortamındayürütülecektir.

Page 186: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

186

B- ÇÖZÜM GÜCÜ OLARAK DEMOKRATİKLEŞMEK

Yeniden yapılandırılacak bloklara gelmeden önce politik tanımıbölge özgülünde yeniden yapmak gerekir. Toplumların pratikyönetimi olarak politikanın güncel veya süreli tanımları kapsayabilir.Tutucu politika söz konusuysa toplumu yerinde saydırma, sıçramayaptıracaksa atılım politikası olarak da tanımlanabilir. Üçüncü birtanıtım boyutu içerikle ilgili olabilir. Devlet bloğunu ilgilendiriyorsadevletçi politika, devlet dışı yığınları ilgilendiriyorsa demokratikpolitika olarak da tanımlanabilir. Ekonomi, siyaset, kültür, sosyal,sanat gibi alan boyutlarında da tanıma uğrayabilir. Toplumla ilgili enüst değişimler yüksek politika, daha sınırlı dar alanla ilgili olanlarınataban veya sığ politika denilebilir. Bütün bu tanımların ortak noktası;toplumsal yürütme, değişim ve dönüşümün sanatına politikadenildiğidir. Politik faaliyet toplumların yapım işleridir. Zihniyetçabası, ütopya, proje, plan ve program çalışması ise, politik çaba daeğitim, örgütlenme ve eylem çalışmasıdır. Zihniyet çalışmalarınıpolitik çalışmalarla karıştırmamak kadar, tersini de karıştırmamakbüyük önem taşır. Mimar, usta ve işçilik toplumsal alanda çok dahaözen isteyen bir sanat olarak -politik sanat- tanımlanabilir. Demek kipolitika yapmak zihniyet alanında kendini hazırlamış olmayı, pratikalanda ise toplumun yürütme, değişim ve dönüşümü için gerekli güçledonanmayı, yani eğitim, örgütlenme ve eylem yeteneğini gerektirir.Politikaya boşuna tanrısal sanat denilmiyor. Tanrı-kral, tanrı-gölgesisultan, tanrının biçimlenmiş hali olarak devlet derken, aslında tanrısalsanata vurgu yapılmaktadır. Dini ve mitolojiyi çözümlerken,sosyolojiyi veya sosyal bilimi yetkin okumak gerekir.

Page 187: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

187

ABD ve seçkin ortakları için Ortadoğu’da askeri-politikyapılanma yoğunca yürütülmektedir. Yalnız askeri pratiği politikadanayırmamak gerekir. Kızgın, silahlı bir mücadelenin olduğu birortamda politikanın adı askerlik-savaştır. Esas belirleyici olan, buortamlarda savaşçılıktır. Politika silahların sustuğu ortamda ordubağlantılı çalışmanın uzantısı olarak karşımıza çıkar. YaniClausewitz’in formülünün tersi geçerlidir. Savaşı belirleyen politikadeğil, politikayı belirleyen savaştır. Irak’ta bu gerçek çok açıktır.Irak’ta politikanın yolu -yeni politika- açan, ABD’nin son teknolojisavaşıdır. Kaldı ki, tüm Mezopotamya tarihinde politikanın yolbaşında hep savaş olmuştur. Son savaş tarihsel gerçeği sadıkaneyansıtmaktadır. Savaş düşük yoğunluklu olduğunda ya da tümüyledurduğunda, onun devamı olarak politik faaliyet hız kazanır. Demekki politika, savaşın silahlı olmayan bölümüdür. Eğitim, örgütlenme veeylemliliğin silaha başvurmadan, ama arkasındaki zihniyete dayalıolarak yürütülen kısmı oluyor. Bu anlamda ABD ve ortakları yoğunaskeri destek altında, başta Irak ve Afganistan olmak üzere tümOrtadoğu genelinde ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ zihniyetini temel alarakpolitik yeniden yapılanmayı yürütmekte, değiştirmekte vesürdürmektedir. Önceki kısımda üç senaryo halinde bu çalışmalarıözetledik.

Buna karşın tahakküme karşı çıkan özgürlük güçlerinin halk vetoplum savunması temelinde ne tür politik mücadeleyle görevliolduklarını açıklığa kavuşturmak büyük önem taşır. Bunun içingerekli ve öncelikli zihniyet tanımlamamızı yaptık. Politiktanımlamayı da yaptık.

Somut politikanın kendisine geldiğinde birinci plandaki görev,halkların devlet odaklı olmayan komünal toplum ve demokratikduruşundan kalkarak demokratikleşmeyi yürütmek, geliştirmek veniteliksel kılmaktır. Devlet odaklı olmamayı ilkesel olarak ele almakgerekir. Toplumsal özgürlük devlet odaklı çalışmayla çelişir. Devletodaklı çalışma ancak tahakkümcü güçler adına yürütülebilir.Özgürlüğü esas alan toplumsal güçlerin tahakkümle ilişkili olmakdeğil, karşı olmak gibi temel bir görevi olduğundan, devlet dışıpolitika olarak demokratizme odaklanmaları gayet anlaşılırdır.Demokrasi tanımlamamızı devletin bir burjuva örtüsü olarakdemokrasiden ayırt ediyoruz. Daha Atina ve hatta ilk Sümer site

Page 188: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

188

demokrasilerinden beri gerçek demokrasiyle devletin birbirlerininuzantısı olamayacağını, birinin çoğalmasının diğerinin azalmasıolduğunu, birinin bitmesinin diğerinin tam zaferi olduğunu iyice ayırtetmek gerekir. ABD ve ortaklarının dayattıkları demokrasi, yoğunaskeri-iktidar aygıtına dayalı çok sınırlı bir çevrenin burjuva-feodaldemokrasisidir. Toplumsal özgürlük güçleri ise, asgari bir toplumusavunma gücüne dayansalar da, daha çok demokratik politikayı temelçalışma sayarlar. Demokratik politika ise, tahakküm altındaki tümtoplumsal birey ve grupların eğitim, örgütlenme ve eylem -politik,hukuki, ekonomik amaçlı gösteri, miting, protesto, ayaklanma vesavaş (koşullar zorunlu kılarsa)- faaliyetlerini kapsar. Bu faaliyetler yagünlük yürütme çalışmalarıdır, ya sıradan reform, değişimçalışmalarıdır. Daha niteliksel değişim içeriyorsa devrimselçalışmalardır. Hakim sistemin iktidar ve demokrasi çalışması ne denliyoğunlaşırsa, özgürlük güçlerinin demokrasi çalışması da o denli içiçe ve bazen karşı karşıya kalınarak yürütülür.

Tarihte İngiliz, Fransız ve Rus Devrimlerinin içine girdiklerihataları yapmamak çok önemlidir. O da her iki tarafın demokratikçalışmalarının ne birbirini inkâr ve yok etmek, ne de birbirlerininiçinde erimek gibi bir faciaya, büyük tarihsel bir yanlışlığa -zorakidoğruluk da denebilir- düşmemeye büyük özen göstermek gerekir. İkidemokrasi arasında hem ilişki hem çelişki olabilir. Yine iç içe birarada olabilecekleri gibi karşı karşıya da olabilirler. Esas olan, inkârcıve yok etme eğilimiyle iç içe eriyerek tekleşme tehlikesinedüşmemektir. Biraradalığın ve karşı karşıya olmanın kural vekoşullarını, ilke ve esaslarını çok iyi belirlemek gerekir. Tekleştirmedemokrasilerde her zaman tehlikelidir. Ardından demokratik inkârıgetirir. Her grubun içte ve dışta kendine özgü demokratik seçeneğineözen göstermek demokratik dehanın üstün yanıdır. Tersi Eflatonikfilozof kralla mitolojik tanrısal-kral politikasıdır; faşizmin,totalitarizmin, hiyerarşinin, despotizm ve her tür diktatörlüğünpolitikasıdır. Sonuçta tüm tahakkümcü sistemlerinantidemokratizmidir.

Ortadoğu’da gelişecek demokrasinin karma bir nitelikte olmasıgüçlü bir olasılıktır. Hem burjuva-feodal, hem toplumsal emekçisınıfların, grupların taleplerini iç içe içermesi söz konusudur. Tekbaşına burjuva demokrasisi dönemi geçmiştir. Zaten hiçbir zaman saf

Page 189: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

189

haliyle uygulanmamıştır. Tek başına toplumsal halk güçlerinindemokrasisi de yalnız başına uygulanmamıştır. Tabii bu tanımlartoplumsal-halkçı demokrasilerle burjuva demokrasilerinin ayrı ayrı hiçolmayacağı anlamına gelmez. Her halk grubu kendi demokrasisiniyoğun yaşar, yaşamalıdır. Ne kadar kendi öz demokrasisiniiçselleştirirse, diğer grup ve sınıflarla ortak bir demokrasiyi de o denlidaha ilkeli ve tecrübeli yürütebilir, değiştirebilir, dönüştürebilir.

Ortadoğu’da toplumsal olgularla demokrasi arasındaki ilişkiyidaha yakından görelim. Devletin demokratikleştirilmesi kavramınındoğru bir kavram olmadığını gördük. Doğru olan devletindemokrasiye duyarlı olmasıdır. Duyarlılık demokratik zihniyeti,yapılanmayı ve uygulamalarını kabul etmektir. Denilebilir ki, devletingücünü ve büyüklüğünü bu durum sınırlar. Doğrudur. Zatendemokrasinin varlığı devletin sınırlandırılması ve küçültülmesidir.Demokrasinin etkin işlediği ülkelerde devlet zorunlu ‘genel güvenlik’ve aynı nitelikte ortak kamusal alandaki ihtiyaçların örgütlenmesi vekurumlaştırılması biçiminde yeniden tanımlanmak durumundadır.Demokrasilerde klasik tahakkümcü devlet olamaz. Devletledemokrasi bu temel çerçevede ancak birlikte bulunabilir. Mevcut çağkoşullarında ne tümüyle klasik devlet, ne tümüyle demokratik yönetimolanakları vardır. Bu anlamda çağımız da devletten demokrasiye geçişçağıdır diyoruz. Geçiş çağlarında genellikle geçmişle gelecektekitemel kurumlar bir arada yaşarlar. Feodalizmle kapitalizmin iç içeyaşadığı dönemler gibi.

Ortadoğu somutunda demokrasinin gelişimi oldukça sınırlıdır.Fikri ve refleksleri henüz tam uyanmamıştır. Grupların derin özlemiolmakla birlikte, binlerce yıllık ceberut devlet çok sert bastırmalarlabu özlemleri uykuya yatırmıştır. Zaman zaman patlamalar, asiliklerhalinde kendini gösterse de, devletin acımasız despotik karakteritekrar tekrar bu özlemleri yerin dibine gömdürür. Fakat çağ gerçekliğiile bu devlet yapısının köklü bir çelişki içine girmesi demokratik,özgür ve eşitçi özlemleri uyandırmaktadır. 20. yüzyıl bu yönlügelişmenin işaretleriyle dolu geçti. 21. yüzyılda ise özlemdengerçekleştirmeye doğru bir gelişme güçlü bir olasılık olarakbelirmektedir. En geriden seyreden coğrafya Arap ülkeleridir. Dinselve etnik yapının devlete bağımlı kılınması, üst tabakasının devletçikarakterinin çıkar temelinde güçlü bağlarla bağlanması, demokratik

Page 190: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

190

refleksin uyanmasını ve harekete geçmesini zorlamaktadır. Dıştanmüdahaleye ihtiyaç duyulmaktadır.

İsrail’in Arap bağrında gelişmesi şimdiye kadar Arapmilliyetçiliğini ve dinciliği güçlendirmişse de, artık tersine bir etkiyeyol açmanın ağzına gelip dayanmıştır. Kronik Arap-İsrail çatışmasınınmilliyetçilik ve dincilikle çözümlenemeyeceği dünyaca da iyiceanlaşılmıştır. Milliyetçi ve dinci liderliğin aşılması, demokratikönderler grubunun ortaya çıkması ancak mevcut kilitlenmeyi açabilir.Hem iç hem dış koşullar Kıbrıs örneğinde görüldüğü gibi demokratikçözüm yönlü eğilime güçlü olanak tanımaktadır. Bunun için BüyükOrtadoğu Projesi daha somut planlarla devreye girmektedir. ÖzellikleSuudi Arabistan ve Mısır’ın demokratikleşmesi önemli görülmektedir.Diğer küçük Arap devletleri Irak’tan ders almışçasına demokrasiyeilgi duymak durumunda kalmıştır. Dıştan dünya kamuoyu, içtenbinlerce yıldır bastırılıp saptırılan komünal toplum ve demokratikduruş özlemleri uykudan uyanmak üzeredir. Despotik Arap devletininbu iki olguya uzun süre direnmesi ve demokrasiye alan tanımamasıbeklenemez. Krallık ve cumhuriyet unvanını taşımış olmaları,demokratikleşme açısından fazla önem arz etmez. İkisi de despotizmeeğilimlidir. Önemli olan demokrasiye duyarlı olmaları ve devletinsınırlandırılmasına ve küçülmesine açılmalarıdır.

Geleneksel denge sistemlerine bağlı bu devletlerin varlığı 1990sonrasında güçleşmiştir. ABD’nin bölgedeki hegemonik varlığı onlarıdaha çok eyalet statüsüne zorlayacaktır. ABD ölçülerinde birdemokrasiye yönelmeleri devlet olarak yaşamaları için güçlü birolasılıktır. ABD ve daha önceleri İngiltere, Fransa ve hattaOsmanlılara dayalı blok iktidarlarını önümüzdeki dönemdesürdürmeleri her geçen gün daha da zorlaşacaktır. Zaten BüyükOrtadoğu Projesi bu zorluktan kaynaklanmaktadır. Demokratikyapılanmalar her ülke sınırlarında değişiklik gösterse de, benzerlikleride olacaktır. İnsan hakları, sivil toplum örgütleri, seçimler, çokpartililik, medyada farklılaşma, parlamentoların güçlendirilmesi,bireyselleşmenin gelişmesi ortak gelişmeler olarak gündemi giderekişgal edecektir. Anayasal ve yasal etkinliklerde de gelişmeler beklenir.Gelişecek demokrasi ne tam burjuva-feodal ne de halk demokrasisibiçiminde olacaktır. Devlet karşısında sınırlı, ama toplumu giderekkapsayacak etkinlikler biçiminde açılımlar gösterebilir.

Page 191: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

191

Din ve etnisite olgusu demokratikleşme evresinde değişimgöstermek durumundadır. Din ve etnisite biraz daha modern siyasi vesivil toplum örgütleri halinde temsil edilebilir. Klasik anlamda din veaşiretler yerini demokratik ve siyasi yapılanmalara taşırabilir. Ne dineve etnisiteye dayalı devlet ve demokrasinin, ne de tümüyle bu olgularıyadsıyan oluşumların fazla şansı olur. Özellikle Avrupa tarzı liberal vesol eğilimlerin taban bulamamalarının en önemli nedeni, dini veetnisiteyi doğru çözememeleri ve bağ kuramamalarıdır. Halbukitoplumsal örgü büyük oranda bu iki olguya dayanır. Din ve etnisiteyeyönelik köklü yaklaşım ve yapılanmalar geliştirmeksizin, geneldesiyaseti özelde demokratik siyaseti başarılı kılmak zayıf bir olasılıktır.Ancak üstten çok şiddetli bir devrimci veya karşıdevrimcidiktatörlükle bu gerçekleşebilir. Ama kalıcılığı da hayli kuşkulu olur.Tarikat ve mezheplere de bu çerçevede yaklaşım göstermek gerekir.İki olguda da ortaçağların bir nevi manastır düzenini görebiliriz. Siviltoplumun ortaçağ biçimleri gibidir. Günümüzde de varlıklarınısürdüren bu kurumları demokrasiye döndürmek özgün çabalargerektirir. İnkâr ve bastırma yerine, sosyolojik bir olgu olarak görüpözgürlük eğilimine bağlamak en doğrusudur. Kadın hakları veözgürlüğü de olmazsa olmaz bir gelişme olarak demokratik süreçteönemli rol oynayacaktır. Bu konuyu ayrıca değerlendireceğiz.

Arabistan sahasında İsrail ve Suriye iki stratejik öğe olarakdemokratikleşme açısından daha çok önemlidir. İsrail’in oldukçaoturmuş bir demokrasisi vardır. Bu İsrail için zayıflık değil, güçlüolmanın önemli bir etkenidir. Aynı şeyi Suriye için söylemek zordur.Suriye ciddi bir yol ağzındadır. Ciddi reformlarla demokratikleşmedeadımlarını hızlandırıp İsrail ile sorunlarını çözemezse, ikinci bir Irakdurumuna düşebilir. Demokratikleşme ve İsrail’le barış, Suriye’dekirejimin zora başvurmaksızın dönüşümünü sağlayabilir. Güçlüaydınların varlığı, farklı etnik ve mezhep yapısı, orta ve yoksulsınıfları ortaklaşa bir demokraside daha verimli bir gelişme sürecinisağlayabilirler. Suriye Kürtlerinin rolü Irak Kürtleri gibi değil de,liberal demokratik dönüşümün bir olanağı olmaya daha yatkındır.Bunu devletin duyarlı yaklaşımı belirleyecektir. Kuzey Afrika’daBerberiler benzer bir rolü oynayabilir.

Irak daha çok Arapların ve hatta Ortadoğu’nun demokrasilaboratuarı olmaya adaydır. Hemen hemen bölgedeki tüm etnik, dini,

Page 192: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

192

mezhebi, siyasi, sosyal olguları bağrında toplaması bu laboratuar olmaözelliğini pekiştirmektedir. ABD ve ortaklarının giderek derinleşecekçabalarıyla alttan çeşitli etnik, mezhebi ve sosyal grupların artandemokratikleşme inisiyatifleri, bu ülkeyi demokrasi açısından stratejikbir konuma getirmektedir. Zengin bir tarih ve petrol doğru kullanılırsa,demokrasi için de bir fırsat olabilir. Kürtlerin demokratik federalizmidayatması, varlıklarının ötesinde bölge çapında önemli sonuçlara yolaçacaktır. Demokratik Irak Federasyonu ileride daha da kendiniduyuracak Demokratik Ortadoğu Federasyonunun prototipi olabilir.Bu nedenle gelişmeler çok önem taşımaktadır. Irak’taki çözümlerOrtadoğu çapında genelleşebilir.

İran’da demokratikleşme giderek güncelleşmektedir. Klasikdevletin güçlü geleneği artık çağla uyumunu sürdürmekte gittikçezorlanmaktadır. İran halkında demokratik heyecan ve özlemleryoğunlaşmaktadır. Irak’tan sonra demokratik federalizm İran için degündemleşebilir. İran’ın bölünmekten çok federalizme yatkınlığı dahagüçlüdür. 2500 yıllık devlet geleneğinde de federalizme benzer öğelerhakimdir. Halkın yoğunlaşan özlemleri ile çağdaş bir federalizmbütünleşirse, İran bölgenin en güçlü demokratik federasyonu olabilir.Bir nevi ikinci Rusya gibi olur. ABD’nin artan baskıları karşısındaSaddamvari bir direniş yerine, demokratik federalizme doğru birkayma İran için gerçek ve kalıcı bir seçenek olabilir. Dinin aşırısiyasallaşması demokratikleşmeyi olumsuz etkilemektedir. Dinselideolojinin etkinliği giderek ters tepebilir. İran kültürüdemokratikleşmeye daha yatkındır. Tarihsel direniş gelenekleri,Zerdüşt’ten Mazdek’e, Babek’ten Hasan Sabah’a kadar birçok tarihişahsiyet daha çok demokrasi kültürüne altyapı oluşturur.

Yakın dönemdeki çok renkli muhalefet deneyimi hastalıklarındanarınarak tutarlı bir demokratizmi geliştirebilir. İletişim teknolojisisüreci hızlandırabilir. Eğer yönetim gerekli esnekliği gösterirse,İspanya benzeri bir demokratikleşme İran için de somutlaşabilir.

Pakistan’da dinin rolü daha olumsuzdur. Anti-Hintçiliğin veaşiretçiliğin beslediği dincilik devleti de, toplumu da adeta tutsakalmıştır. Fakat ABD’nin dinden desteğini çekmesi ve Afganistandeneyimi dinsel örgüyü zayıflatıp seküler bir demokrasiyigeliştirebilir. Başka türlü Hindistan ve İran’la, Afganistan’la başedemez. Pakistan modeli hızla dönüşmesi gereken bir modeldir.

Page 193: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

193

Afganistan deneyimi tüm Orta Asya için Irak benzeri bir prototipolabilir. Orta Asya’yı en çok değişime zorlayacak etkenAfganistan’daki demokratikleşme deneyimi olacaktır. TürkiCumhuriyetlerin demokratikleşmesi Rusya’ya daha yakındır. Fakatçevresi daha özgün gelişmelere yol açabilir.

Ortadoğu’nun politik yapılanması parçalanmış zihniyet vedevletlerden ötürü AB türü bir gelişmeye kolay yönelmese de, tarihselzemin ortaklaşmayı daha rasyonel kılmaktadır. İslam Konferansı pekişlevsel değildir. Demokratik Ortadoğu Federasyonu idealizeedilebilir. ABD ve ortaklarının demokratikleşmeyi çıkarlarına dahauygun bulmaları bu yönlü gelişmelerin şansını artırmaktadır. 1990öncesinde esas desteklenen güçler antidemokratik despotik güçleriken, yeni dönem tersini gündemleştirmektedir. Çağın demokrasiyedoğru ivme kazanması, bölgenin daha uzun süre çağdışı devletyapılanmalarıyla yönetilmesini kaldıramaz. Sovyet-ABD dengesinedayanan son 50-60 yıllık ulus-devlet olguları artık küreselleşmenintahammül gösteremeyeceği verimsiz ve çözümsüz modellerdir. Sistemkadar alttaki halk gruplarını dinleyebilen ve buna göre demokrasiyeduyarlı, küçülmüş ve sınırlandırılmış devlet gerçeği güçlü birolasılıktır. Ortadoğu’nun demokratik uygarlık çağına geçişi buetkenler nedeniyle dünyanın dönüşümünde de önemli katkılaryapabilecektir.

Ortadoğu’nun yakın dönem somutlaşması olarak bu öngörüleraçık ki halkın demokratik ve komünal sistemi açısından ideal olanıvermemektedir; bir dönemlerin sosyalist ütopyası gibi idealkalmaktadır. Ama daha gerçekçi bir idealdir. Mühim olan, toplumsalözgürlük ve eşitlik davasında olanların kendi ilkeli tutumlarını devletodaklı çözümlere -aslında çözümsüzlüklere- kurban etmemeleridir. Builkeli tutumu reel sosyalizm, ulusal kurtuluşçu ve sosyal demokratlarınyaptığı gibi tavizler karşılığında terk etmemeleridir. Demokraside ısrarderinlik, özgürlük ve eşitlik için en emin yoldur. Lenin’in dediği gibi,çok geç de olsa ancak bu yaklaşımla yani en geniş ve solukludemokratikleşmeyle sağlanabilecektir.

Ortadoğu uygarlığında kadın olgusu tüm toplumsal sorunlarınçözümünde odak durumundadır. Kısa tarihsel gelişmesinitekrarlamaksızın önümüzdeki dönem için temel sloganımız, bu seferiçin üçüncü büyük cinsel kırılmayı erkek aleyhine gerçekleştirmek

Page 194: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

194

olmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan hiçbir özgürlük veeşitlik talebi anlam bulamaz ve gerçekleşemez. Demokratikleşmeninen kalıcı ve kapsamlı unsuru yine kadın özgürlüğüdür. Kadını öncemallaştıran, günümüzde ise her şeyiyle korkunç metalaştıran sisteminen zayıf yanı kadın sorunudur. Bir dönemlerin işçi sınıfı denilen olgurolünü en iyisinden kadın soyu yapmak durumundadır. Sınıfsallıktanönce kadın soyluluk çözümlenmelidir ki, sınıfsallık ve ulusallık dahaiyi kavranıp çözümlenebilsin. Gerçek bir kadın özgürlüğü, üzerindekikoca, baba, aşık, kardeş, dost vb. köleleştirici duygu ve iradelerinkaldırılmasıyla mümkündür. En iyi aşk en tehlikeli mülkiyettir.Kadına yönelik erkek egemen dünyasının ürettiği tüm düşünce, din,bilim ve sanat kalıplarını çok sıkı bir eleştiriden geçirmeden özgürkadın kimliği açığa çıkarılamaz. Kadın öncelikle kendinin olmalı ki,mal olmaktan çıksın. Mal, mülkiyet haline düşmüş kadın, erdemlierkek olmayı da önler. Böylesi kadınla düşüp kalkmak özgür erkeğinönündeki engeldir de. Böylesine düşürülmüş kadın, tersten de olsadüşürülmüş erkektir.

Toplumların özgürlük düzeyinin kadın özgürlük düzeyinebağlılığı doğru bir belirlemedir. Konuya estetik açıdan baktığımızda,özgür olmayanın estetiğinin de olamayacağı açıktır. Dolayısıylaestetik olmayan bir yaşam ancak primat sınırlarında gerçekleşir. Kadınolgusuna bir sanat olgusu olarak bakmak daha gerçekçi veyaşamsaldır. Ne mal mülk, ne işçi-köylü gibi. Kadını doğanın enişleyen duyarlı parçası olarak görmek, belirli bir kutsallığı taşıdığınıfark etmek, erkek egemen diliyle hitap etmemek, kadının sırlarlayüklü dilini anlamak estetik bir yaşam açısından çok önemlidir. Enkötü toplumsal pratik kadına dayatılan erkek egemenliği, onunhodkâmlığıdır. Hiçbir şey çaresiz durumda bırakılmış kadınüzerindeki hoyrat erkek tavrı kadar kaderci olamaz. Bana göre engüçlü, olgun, duyarlı, eşit ve özgürlükten anlayan, dolayısıylademokrat erkek ve onlara dayalı toplum, kadına karşı tanımladığımızölçülere bağlı olmak ve gereklerini yaratmayı bilmekle gerçekleşir.Kölelikte en derinleşmiş toplum kadını en çok küçümseyentoplumdur. Yaşamaktan en anlamayan toplum da kadınla rasgeleyaşamayı kabul eden toplumdur. Yine en kötü, duyarsız, heyecan veanlamdan uzak yaşam da köle kadınla gerçekleştirilen yaşamdır.

Page 195: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

195

Tüm bu tanımlamaların ışığında Ortadoğu toplumunabaktığımızda neden geri, anlamsız, zalim, çirkin ve anlayışsız biryaşamın hüküm sürdüğünü daha iyi anlamış oluruz. Kadınlarına karşıbu kadar basit, estetikten yoksun, değersiz, mal ve hatta baştansavrulması gereken bir dert olarak yaklaşım gösteren bir erkektoplumunun iflah olamayacağı, barıştan yoksun ve çirkin yaşayacağıçok açıktır. Böylesi erkek toplumları yaşam kutsiyetini, anavatanyüceliğini, gerçek erdemi, anlamlı canlı bir doğa yaklaşımınıyaratamazlar. Yaratamayınca da bahane olarak sık sık ‘şeytan kadını’gösterirler. Şeytan ve eksik denilen kadın, aslında kaybetmiş erkektoplumun en aşağılık bir yalanıdır. Erkek egemen ideolojiye, ahlakave toplumsal güç ve bireylere karşı güçlü bir savaşım verilmedenözgür yaşam kazanılamaz. Gerçek bir demokratik toplum yaratılamaz.Dolayısıyla eşitlik olarak sosyalizm de gerçekleştirilemez. Halklarınpolitik seçeneği sadece demokratik değil, demokratik ve cinsiyetözgürlüklü toplumdur.

Somut olarak kadın özgürlük mücadelesi kendi öz partisinikurmaktan kitlesel kadın hareketine, tüm sivil toplum örgütlenmesine,demokratik siyaset yapılanmalarına kadar iç içe yürütülmekdurumundadır. Erkek egemenliğinin ve toplumunun elinden ne kadarkurtulur ve bağımsız inisiyatifiyle hareket edip güç kazanırsa, kadın odenli özgür kişilik, kimlik sahibi olabilir. Erkenden baş bağlama enzalim bir köleliktir. Hiç başını -aklını- bağlamama en soyludavranıştır. Çarşaftan, türbandan tutalım pornoya kadar erkek eliylekadına dayatılan uygulamaların alçaklığı hiçbir sınıf ve ulus kötülüğükadar olamaz. Dolayısıyla kadının öfkesine, özgürlük bilincine vehareketine destek vermek en yüce yoldaşlık ve insanlık değeridir.Ortadoğu en güçlü tanrıça kültü kadar en derin kadın köleliğininyaşandığı, uygarlığa tanıdık bölgedir. Üçüncü büyük cinsel kırılmayısağlayarak, kadın lehine büyük bir yürüyüşe de tarihine yaraşırbiçimde yer vermek durumundadır. Büyük düşüşlerin kalkışı dabüyük olur. Bu temelde adeta yeni bir tanrıça dininin müminleri gibiyaklaşırsak, hak edilmiş kutsal analığa ve aşk kadınlığına ulaşabiliriz.

Ortadoğu’nun alternatif toplumunda ekonomi, sınıf vesosyalleşmenin nasıl olması gerektiğini fazla anlamlı bulmuyorum.Daha çok çözümlenmesi gereken konular ele alınanlardır. İşçiliği-işsizliği ve köylülüğü tanımak değil, tanımamak gerçek devrimciliktir.

Page 196: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

196

Bu sınıfsallıkları ağa ve patronun kulları olarak düşünmek gerçeğedaha iyi yaklaştırır. Özgürlük, işçiyi ve köylülüğü ekonomik olmasabile, zihniyet ve demokratik politikada aştığı oranda gerçekleşir.Zorunluluktan ötürü işçi ve köylü olunur. Özgürlük zorunluluğunaşılması ise, o zaman işçi ve köylü olmayı aşacaksın. Gerçek sınıfmücadelesi bu zihniyetle ve demokratik tarzla yürüdüğünde, eşitlikolarak sosyalizm de o zaman gerçek anlamını bulur. İşsizlikdemokratiksizliğin ürünüdür. Demokratik olmasını bilen bir toplumişsiz üretemez. Nerede çok işsizlik varsa, orada o kadardemokrasisizlik var demektir. İşsizlik olgusu genelde sınıflı uygarlığınbir illeti, hastalığıdır. Ona karşı çıkmayı bilen insan ve topluluklarhiçbir zaman işsiz kalamaz. Hiçbir iş bulunamazsa, en yüce iş,demokrasi işi olduğuna göre herkese de en yüce iş var demektir. İyibir demokrat ol, özgürlük için savaş; göreceksin ki, ömründe bir saatbile avare, işsiz kalamıyorsun. Demokrasi savaşını veremeyen halklar,topluluklar her zaman avare, ırgat ve işsiz olacaklardır. O halde birtoplumu, bir bireyi ne kadar demokrasi mücadelesi için eğitipörgütleyerek eyleme sokarsak, o denli işsizliğe, avareliğe, ayyaşlığa vetembelliğe karşı mücadeleyi kazanmış olacağız.

Ortadoğu halkları demokrasi için ayağa kalkmadıkça, asırlıkmiskinlik, tembellik ve işsizlikten de kurtulamayacaktır. Demokratikolmasını bilen toplumlar vatanlarına, her tür kaynaklarına, emeklerine,kültürlerine de sahip olurlar ki, o zaman sadece verimli insan emeğikalır. Bilim-teknik çağıyla bu emek birleştiğinde, herhalde açlıktan veişsizlikten eser kalmayacaktır. Tekrar vurguluyorum: İşsizlik vetembellik demokrasisizliğin ve köleliğe alışmanın bir ürünüdür.Ortadan kalkması isteniyorsa devlete, patrona -ikisi de işsizliğin ve hertür düşkünlüğün temel kaynağıdır- yalvararak değil, demokratik örgütve eylemi dayatarak sonuç alacaksın. Gerçek ekonomik mücadele budenli demokratik eyleme bağlıdır. Diğer yollar sarı sendikacılığın vepatron ajanlığının bir oyunudur; ucuz tavizlerle ömür boyu işçi veköylü köleliği olarak kalmaktır. Demokrat olmasını bilen ülkeler vetoplumlar tarihte -Atina- ve günümüzde -İsviçre ve İngiltere- enzengin ve başarılı olmuş toplumlardır.

Tarih de Ortadoğu’da ekolojinin -çevrebiliminin- iyice öldüğününde tarihidir. Sınıflı toplum uygarlığı doğaya yabancılaştığında,çevrenin kalıcı tahribatı da gün gün, ay ay, yıl yıl, yüzyıl yüzyıl, binyıl

Page 197: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

197

binyıl gelişip durdu. Bütün ormanları ve toprakları neredeyse çöledönüştü. O orman ve topraklar ki, insanlığın en verimli atardamarınıoluşturdu. Üzerindeki bitki ve hayvanlarla uygarlığın yolunu açan entemel alanlardı. İnsan insana kulluğu dayattığında, doğaya da tahribatı,acımasız baltasını dayattı. Cennet hayalini yaratan alanları çöleçevirdi. Orman kalmayınca toprak, toprak kalmayınca bitki, hayvan veinsan kalmadı. Aç kaldı, susuz kaldı; kalamadı. Sonuçta en zengintopraklar, en yoksul, göçülen topraklar haline geldi. Bir dönemlerindört yönden akın edilen toprakları, dünyanın dört yanına kaçılantopraklara, bozkırlara ve çöllere dönüştü. Ortadoğu’da ekolojinintarihi de kadının tarihi gibi yazılmamıştır. Nasıl özgür kadın için kadıntarihini bilmek gerekiyorsa, ekolojik toplum için de ekolojinin tarihinibilmek gerekir. Çevre bilinci ve eylemine dayanmayan bir demokrasive cinsiyet özgürlükçü bir toplum halkların gerçek seçeneği olmaz.

En kabasından büyük bir ormanlaştırma ve erozyona karşıyeniden topraklandırma hareketine dayanmayan bir demokrasi vecinsiyet özgürlükçü hareketin diğer erkek tahakkümlü dünyadan farkıolamaz. Ekolojik hareket kuracağımız yeni toplumun olmazsaolmazlarındandır. Ekoloji sadece ekonomi değildir. Bir zihniyet,kaybettirilmiş canlı ve kutsal doğa anlayışına yeniden dönüştür. Cıvılcıvıl, bizimle konuşan, bizimle varolan, bizi var eden bir doğa bilinciolmadan, ölüm gibi kara toprak, cansız ve kutsallığını yitirmiş birdoğada yaşam büyük oranda değerden düşmüş yaşamdır. Çevre bilincisadece kirli su ve hava için olamaz. Tümüyle doğa ile olma, parselparsel olmuş doğadan bütünleşmiş doğaya dönüştür. Bu dademokratik ve sosyalist topluma varıştır. Bu denli iç içelik sözkonusudur. İnsanı üreten evrim zincirine saygıdır.

İlkel komünal toplumun kendiliğinden sağladığı doğal toplumubilim ve teknoloji ile günümüzde daha bilinçli yaratabiliriz. BelkiOrtadoğu’nun kanlı sorunları karşısında ekolojik sorunlar fantezi gibigelebilir. Ama unutmamak gerekir ki, bu kanlı, açlıklı ve işsizliklisorunlara ekolojiye ihanet edilerek gelindi. Hekimliğe dayanmadannasıl sağlıklı bir tedaviden bahsedilemezse, ekolojiye dayanmadan dasağlıklı bir toplumluluktan bahsedilemez. Dolayısıyla demokratik veözgür cinsiyetli toplum kurulamaz.

Ortadoğu toplumları tüm halklarıyla yol ağzına dayanmışbulunmaktadır. Hegemon güç ABD’nin imparatorluk eğilimi çözüm

Page 198: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

198

getirmekten uzaktır. Ona karşı yeni Vietnam’lar gerçekçi bir yaklaşımdeğildir. Yeni bir 1920’ler Türkiye’si de söz konusu olamaz. Baştadenge gücü Sovyetler olmadığından, daha önemlisi emperyalizmeskisi olmadığından, eskisi gibi bir Türkiye ulusal kurtuluşçuluğu,Vietnam kurtuluşçuluğu olamaz. Her tarihsel dönemin koşul vehedefleri, dolayısıyla örgütlü savaşları da farklı olur. Günümüz ABDve ortaklarına karşı en anlamlı tavır, halkın ve toplumun tüm özgürlükgüçlerini tutarlı, uygulanabilir bir demokratik, özgürlükçü ve ekolojikprogramla ve geniş örgütlenme ağlarıyla bütünleştirerekhareketlendirmektir. Belki az kanlı, ama en bilinçli ve sonuç alıcısavaş böyle olur.

Gerektiğinde ilkeli uzlaşmalarla, bu olmazsa kendi özdemokratikleşmemizi öz savunma güçlerimize dayanarak köyde,kentte, dağda ve çölde gerçekleştirebiliriz. Kendinidemokratikleştiremeyen halkların başarı şansı olamaz. Halklar engenelinde iradelerini temsil eden kongreleri ile, her tür sivil toplum,kooperatif ve komün çalışma grupları ile harekete geçtiğinde,başaramayacakları bir toplum davasının olmadığını göreceklerdir.Ortadoğu’nun yeni tarihi döneminde halkların ayağa kalkışı butemelde olduğunda, sadece eskinin emperyalizm dayatmalarınınbenzerlerini boşa çıkarmakla kalmazlar; anlamlı, ilkeli uzlaşmalarladaha barışçıl demokratikleşmelere de öncülük edebilirler. Tarihseluygarlıklarına yaraşır bir ayağa kalkmayı böyle gerçekleştirebilirler.

Devrimcilerin rolü nerede kaldı denilirse, her şeyden önceçizmeye çalıştığımız bu sosyal bilim gerçeklerine ulaşmayı bilmelerigerekir. Sosyal bilimsiz devrimcilik veya toplumsal dönüşümcülükbazen farkına varmaksızın cinayet ve hıyanetlere karışabilir. Bunuönlemenin yegane yolu, sosyal bilimimizi iktidar-bilme güçlerininelinden kurtarıp yeniden yapılandırmaktır; kendi sosyal-bilimokullarımızı ve akademilerimizi kurmaktır. Politikamızın arkasınasosyal bilime dayalı zihniyetimizi esas kılmaktır. Belki de hepsindenen önemlisi, toplumsal ahlakı egemen kılmaktır. Ahlaki politikadadoğrusu çizilen yolda sonuna kadar yürüme sabır, inanç ve iddiasıdır.Dönmemek, ihanet etmemek, bunlar için bahane bulmamaktır. Ahlak,bilimle yoğrulmuş zihniyet dünyamızla anı anına uyumluolabilmektir. Bilinçle sürekli yaşamaktır. O halde bilim, politiklik veahlak el ele verdiğinde, genelde insanlığın ve özelinde onun ayrılmaz

Page 199: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

199

parçası olan bölgesel halklarımızın hizmetinde başarılamayacak,üstesinden gelinemeyecek bir toplumsal davamızın olmadığınıgöreceğiz. Tarih ve toplumun vicdanı olarak ahlakımız, herzamankinden daha fazla bu yönlü bilinçle yüklü politikayı yürütmeyi,onunla arzulanan, öngörülen toplumsal değişimi ve dönüşümüsağlamayı emretmektedir.

Özetle Ortadoğu halklarının demokratik uygarlığa geçiş çağındabelli başlı üç seçeneği bulunmaktadır.

Birincisi, varolan statükonun -kurulu düzen- olduğu gibi devametmesidir. 20. yüzyılın denge sisteminden yararlanarak varlığınısürdüren düzenin sonuna gelinmiştir. Reel sosyalizmin çözülüşüylehem hızlanan, hem de tek kutupluluğun ağırlık kazanmasına yol açangüncel kriz durumu ABD’nin hegemonyası altında kaosimparatorluğuyla aşılmaya çalışılmaktadır. Üçüncü büyükküreselleşme hamlesi bu döneme denk gelmektedir. Bilim veteknolojik devrimle çığ gibi büyüyen arz fazlalığı yoksul kitleengeline takılmaktadır. Küreselleşme bu çelişkiyi çözmeden amacınaulaşamaz. En temel engel olarak ulus-devletin statükocu yapısıgörülmektedir. Bu yapıların bireyselleşme, liberalleşme vedemokratikleşme temelinde aşılarak yeniden yapılanması giderekağırlık kazanmaktadır.

Halk yığınları için hem olumlu hem olumsuz yanları olan bugelişme, demokratik uyanışı ve hareketlendirmeyi hızlandırmadaobjektif bir etken olarak görülebilir. Dolayısıyla hem sisteminhegemonik gücü, hem de alttan halkların artan uyanışı ve hareketliliğistatükoyu gittikçe sürdürülemez kılmaktadır. Çözümsüzlüğü biryaşam tarzı haline getirmeye çalışan, zorlanınca yüzüne makyaj çalanve zaman zaman provokasyonlarla ömrünü uzatmaya çalışan statükogittikçe tecrit olmaktadır. Eskiden olduğu gibi arkasında ABD veRusya’ya dayalı sistemlerin desteğini bulamadığı için daha dahırçınlaşan düzen, adeta patinaj yaparak zaman öldürmektedir.

Eskinin sahte sağ ve solcu demagojilerini kullanarak da sonuçalması mümkün görünmemektedir. Ne faşizm ne de totalitarizmledevletin ve toplumun kontrolü eskisi gibi destek bulabilir. Halklarıngün geçtikçe desteğini yitiren statükocu ulus-devletin giderekçözülmesi, üst tabakasının yeni hegemonik yapıyla bütünleşmesi,alttaki halk yığınlarının ise demokratik düzen arayışları bu zoraki

Page 200: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

200

seçeneği devre dışı bırakacaktır. Ortadoğu’da güncel olarak yoğunyaşanan bu süreç, gittikçe ağırlaşan sorunların çözümüne tamgötürmese de, engel konumundan çıkartması mümkündür. ÖzellikleMısır başta olmak üzere tüm Arap devletleri, Pakistan, Türkiye ve İranstatüko ile değişim arasında bocalayıp durmaktadırlar. Önlerindekisürece ilişkin net kararlarını verememektedirler. Fakat üstten ABD’ninBüyük Ortadoğu Projesinin, alttan hakların demokratik, cinsiyetözgürlükçü ve ekolojik toplum projesinin yoğunlaşan etkisi altındadeğişim sürecine girmeleri güçlü bir olasılıktır.

İkinci seçenek, pratik yanı ağır basan sınırlı karma demokratikdüzen seçeneğidir. Emperyalizmin geçmişte tek taraflı iradesi ileyapılandırdığı düzen kurma çağı geçmiştir. Yeni hegemonik güçolarak ABD’nin benzer tek taraflı iradesi ile düzen kurup sürdürmesizor bir olasılıktır. Buna karşılık çeşitli ulusal toplulukların yakın çağdakurdukları ulus-devlet düzenleri de sorun çözme yeteneklerinikaybettikleri gibi, hem içte hem dışta sorunların kaynağına dönüşmüşbulunmaktadır. Sistemler arası denge döneminde bir arada tambağımsız duruşlar gittikçe zorlaşmaktadır.

Çağ karşılıklı bağımlılığı öne çıkarmaktadır. Üçüncü büyükküreselleşme hamlesi bu süreci hızlandırmaktadır. Uluslararası dönemyerini şirketler arası döneme bırakmaktadır. Ulus-devlet şirket-devletedönüşmektedir. Ulusal sermaye yerini şirketler arası sermayeyebırakmaktadır. Diğer yandan yerel kültürler büyük canlılıkgöstermektedir. Yerellik yükselen bir değer olmaktadır. Dönem buetkenler altında küresellik ve yerelliğin öne geçtiği çağ olaraktanımlanabilir. Bu olguya denk gelen siyasi sistem ise, ne eskiningelişmiş ulus burjuva demokrasileri ve faşizm, ne de geri ulusların reelsosyalizm ve ulusal kurtuluş totalitarizmleri olabilir; iç içe iki düzeninbir arada yaşamasına dayanan karma nitelikli demokrasiler olabilir.Ulusal ve yerel ölçekli toplumsal grupların demokratik ittifakları engeçerli yöntem olmaktadır. Sağ ve solun eski tek partili kendi iç vedevlet yönetimleri yerini çok partili, demokratik etkili yönetimlerebırakmaktadır. Böylelikle temsil kabiliyeti bulan her grup küreselsistemle daha yakından temas edebilmekte, akışkanlık artmakta, arzfazlası emilmektedir.

Dünya genelinde yaşanan bu süreç Ortadoğu ülkeleri için gittikçedaha çok olasılık haline gelmektedir. En eski statükolu yapıların

Page 201: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

201

aşılma zorunluluğu bu seçeneği güncel kılmaktadır. ABD’nin BüyükOrtadoğu Projesi bu önemli ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Ortadoğuhalklarının ise tek başına öz demokrasilerini geliştirebilecek bilinç veörgütlülükte olamayışları, iradelerinin oldukça parçalanmış olması,yeni uyanma ve harekete geçme durumları tek taraflı bir demokratikseçenek oluşturmalarını güçleştirmekte, geleceğe yönelik ütopyaolarak bırakmaktadır. Buna rağmen ilkeli uzlaşma için kendi içdemokrasilerini özenle ve yetkin olarak geliştirmelerini ertelenemezve vazgeçilmez kılmaktadır. Kaos aralığının özgür ve yaratımcıözellikleri geçiş çağının önemini artırmakta ve karma demokrasilerdehalkların başat duruma geçmesine fırsat tanımaktadır.

Üçüncü seçeneğimiz daha çok geleceğe yönelik bir ütopya olarakhalkların devlet odaklı olmayan, ahlaka öncelik tanıyan demokratik,cinsiyet özgürlükçü ve ekolojik toplumudur. Ütopya yanının ağırbasması, günümüzde hiç yaşanmayacağı anlamına gelmez. Bilakismütevazı adımlarla bu soylu davanın yürütülmesi her zaman ve heryerde güncel görevdir. Bazı dönem ve yerlerde az ve çok yoğunluktayaşanabilir. Halkların ve çeşitli özgür toplulukların iç demokrasilerinigeliştirerek, toplumsal cinsiyet özgürlüğünü sağlayarak ve ekolojiktoplumun ihtiyaçlarını karşılayarak yaşamayı öğrenmeleri, her geçengün bizleri bu toplum ve demokrasisine daha da yakınlaştıracaktır.Devlete dayanmadan kendilerini yönetemeyen halk toplulukları,arzuladıkları özgürlük ve eşitliği asla gerçekleştiremezler. Devlettenbeklenen demokrasi ve sosyalizm gerçekte demokrasinin vesosyalizmin inkârıdır. Tarihte yüzlerce kez denenen bu yöntem herzaman tahakkümcü ve istismarcı güçlerin güçlenmesine yol açmıştır.Devlet odaklı olmayan demokrasilerde halk toplulukları kendi özsavunmalarını da kendileri sağlamak durumundadır. Halk savunmamilisleri gerekli olan her yerde -köyde, kentte, dağda, çölde, baştahalkın demokrasisi olmak üzere korunması gereken bütün değerlerinigaspçılara, zorbalara ve hırsızlara karşı korumasını bilmelidir.

Ekonomik olarak komün, kooperatif ve diğer çeşitli çalışmagruplarıyla metalaşmaya dayanmayan, halk sağlığına uygun, çevreyezarar vermeyen bir ekonomi geliştirmek mümkündür. Sömürüdüzenlerinin yapısalcı bir özelliği olan işsizlik, halkın demokratik veekolojik toplumunda sorun olamaz. Hukuk yerine ahlakın esasta roloynadığı, yaratıcı bir eğitimle yaşam tutkusu gelişkin olan, kendi

Page 202: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

202

içinde savaşı tanımayan, kardeşçe ve dostça ilişkilerin egemen olduğubu toplum eşitlikle yüklü sosyalizme geçişin en doğru yoludur.Ortadoğu halklarının tarihte uzun süre yaşadıkları komünal toplum veeşitliğe yakın etnik düzenleri günümüzün bilim ve teknolojikolanaklarıyla birleştirilirse, daha gelişkin demokratik, cinsiyetözgürlükçü ve ekolojik toplumunu yaşamak en soylu değer olarakanlam bulacaktır.

Devlet olgusunun şekillendirdiği zihniyet ve sosyalkurumlaşmaları derinden incelemek büyük önem taşımaktadır.Zihniyetin doğaya yabancılaşması, akla hayale sığmayansınıflaştırmalar, özel birçok örgütler, askeri kurumlaşma hep bu zoraygıtının icatlarıdır. Çalışmayı tamamen hor gören, ganimet ve talanıyücelten bir kültürden tutalım, sürekli istediklerini yapmayı emredenbir tanrı anlayışından, sahte cennet ve cehennem ütopyalarına kadaruzanan bir parazitler dünyası, en yüce sultan, kayser, şah, raca,imparatorlar olarak tanrı katına yüceltilmişlerdir. Bin yıllardır olukoluk akıttıkları kan hep bu özü olmayan yücelikler adına olmuştur.

Page 203: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

203

C- TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE REFORM VETOPLUMSAL DÖNÜŞÜM

TC Devleti tüm toplumsal sorunlara güvenlik açısındanbakmaktadır. Nasıl bu durumlara gelindiğini ‘Türkler ve devlet’başlığı altında biraz daha ayrıntılı değerlendirmekte yarar vardır. OrtaAsya’dan kalkıştan beri Türkler kendilerini ancak savaşçılıklakoruyabileceklerinin tamamen farkındadır. Kaldı ki, kendi aralarındada sürekli kabile çatışmaları halinde bir yaşam sürdürülmüştür.Ortadoğu’ya doğru attıkları her adımda, bir dost ve bir düşmanlakarşılaşmadan ve çatışmadan, ileriye veya geriye dönüş mümkündeğildir. Her gelişmeyi savaşmanın yasaları belirlemektedir. Savaşsızvarlık sürdürmek olası görülmemektedir. Çünkü OrtadoğuSümerlerden beri savaş ve iktidarla hüküm sürdürülen alanlarınbaşında gelmektedir. Her karış toprak, alan denetimi savaş ve iktidarıgerektirmektedir. Türk kabile boyları bölgeye yeni geldiklerinde, buyasa daha da şiddetlenmiş biçimde hüküm yürütmektedir.Selçuklularla başlayan savaş temelli yayılma eskinin daha dar sosyalkabile göçlerinden faklıdır. Selçuklulardan itibaren Türk boyları adetadevletleşerek ilerlemektedir. Bu yürüyüş ilk siyasal ve askeriyoğunlaşmanın gerçekleştiği Merv kentinden en batıdaki ilerleme olanMacaristan’daki Zigetvar Kalesine kadar hep böyledir. Geriye dönüşde savaşa savaşa olmuştur. İkinci Viyana kuşatmasından İkinci BalkanSavaşına kadar geri çekilişlerin tümünde savaş yasaları geçerlidir.Türkler sadece kendi içini değil, hükümranlıkları altındaki hertopluluğu esas olarak askeri otoriteyle yönetmektedir. Siyasi güçgelişmemiştir. Sultan askeri olarak bir imparator konumundadır.Ferman dediğimiz günlük emirlerle devlet ve toplumu yönetmektedir.

Cumhuriyet döneminde de askeriyenin öncülüğü esastır.Cumhuriyet savaşla kurulduğu gibi, daha sonraki tüm temel siyasi vesosyal kurumlaşmalar askeriyenin yakın denetimi altındagerçekleşecektir. Herhangi bir ülke, kavim ve ulustan daha çok, Türk-devlet ilişkilerinde bu gerçeklik hakim bir rol oynamaktadır. Kavim veulus olarak devletçilik sanki Türklerin genlerine işlemiştir. Devletçiliksadece devlet sınıflarının her şeyi olmamaktadır. Toplumun her kesimiiçin de onsuz olunamayacak bir olgudur. Nasıl Allahsız olunmazsa,

Page 204: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

204

devletsiz de olunmaz. Devlet ne kadar güçlü, şiddetli olursa,kendilerini o denli güvende hissetmektedirler. Devletin zayıflığı veyaçöküşü kendileri için imha ve ölüm anlamına gelmektedir. Abartılı biryaklaşım, ama tarihsel toplumsal nedenler bunu zorunlu kılmaktadır.İktidarlar kendi bünyelerinde kurulmayıp hep başkalarının elindenalındığından, ellerinden gitmesi de başkalarının eliyle olacaktır.Dolayısıyla arkadan her tür imha ve ölüm tehlikesi gelebilir. Builişkiyi Türkler için bir tarihsel diyalektik gerçeklik olarak belirlemekbu nedenlerle anlaşılırdır.

Cumhuriyet de hem bu kültür üzerine kurulmuştur, hem kendiside ‘yedi düvele’ karşı bir savaşımın sonucu oluştuğundan, kendisi vetoplum için güvenliğe hep birinci önceliği verecektir. Batıtoplumlarından durum birçok faklı gelişmeyi içermektedir. Birçoktopluluk varlığını savaşla değil, savaşçı-iktidar bloğuna karşı tavırlageliştirmiştir. Sürekli savaşçı-iktidar bloğunu daraltmaya çalışmıştır.Bu kültür daha kolay sivil toplum ve demokrasiye götürür. İnsanhaklarına öncelik verir. Ama yine de savaş ve iktidar geleneğitoplumsal ilişkilerde belirleyicidir. Farklılık yoğunlukta ve felsefianlayıştadır. Türklerde devlet hem çok yoğun, hem de en kutsalfelsefi, dini yorumlarla yaşanır. Dolayısıyla devleti sınırlama anlamınagelebilecek her tür davranış, sivil toplum, insan hakları, hatta evrenselhukuk ve siyaset kuralları devlete yönelik bir tehdit olarak algılanır.Halen demokrasiye özünde güvenilememekte; devleti zayıflatıpçökerteceğinden korkulmaktadır. 1945’lerden beri yürütülmeyeçalışılan iki oligarşik partili demokrasicilik oyunu bile tam birgüdümlülük altında yürütülmeye çalışılmıştır. Demokrasi devletinönünde bir tuzak gibi düşünülmektedir. Onun için sıkı kontrol hiçeksik edilmez.

Devlet odaklı toplumsal bakış açısı kendisini her kurumdahissettirir. Yükselmenin, gelişmenin tüm yolunun devletten, özellikleaskeriyeden geçtiği varsayılır. Devlet kurumlarında olmak hem onur,hem en güvenceli hayat kazanım yoludur. Bu kadar devlet odaklıtoplumun kendisine özgüveni ve yaratıcılığının gelişemeyeceğiaçıktır. Devlet adına adeta kendisini unutan ve kendisine erdemtanımayan toplum, doğal olarak sivil toplum, hukuk, ekonomik güç veyaratıcı siyaset kurumları geliştiremez. Türklerdeki bu devletyaklaşımı en kötü etkisini kriz süreçlerinde göstermektedir. Devlet

Page 205: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

205

krize düştüğünde, başka çözüm gücü devreye girmediğinden felaketolarak değerlendirilmekte; ölüm kalım anı sayılmaktadır. Halbuki herşeyi devletten beklemeden, devleti yük olmayacak bir sınırda tutmak,hem devlet hem de toplum için çağdaşlığın temel ölçütlerindendir.Avrupa devlet anlayışını bu çerçevede düzenleyerek en verimlistatüyü tutturabilmiştir.

Başlı başına bir konu olarak işlenmesi gereken devlet ve siyasalpartiler sorunu çok daha vahimdir. İstisnasız tüm partiler ya bilinçli yada objektif olarak devlet odaklı olmayı esas almaktadır. Toplum gibipartiler de birinci önceliği devlete vermekle fonksiyonlarını baştanyitirmektedir. Partiler toplum taleplerini devletle dengelemekurumlarının başta gelenleri olup, sürekli toplumu esas alma,bilinçlendirme ve örgütlemeyle görevli olmaları gerekirken, hepdevletten ya devrim beklemekte, ya politik destek aramakta, daha çokda devleti rant kapısı olarak görmektedir. Bu yaklaşım demokrasileriçin vazgeçilmez kurumlar olarak partileri başından itibarenantidemokratik kılmaktadır. Partileri adeta ikinci bir gölge devlethaline getirmektedir. Bir devlet yetmiyormuş gibi, her parti bir devletmodeli olmaktadır. Herkes kendini devlet adamlığı yerinekoymaktadır. Dolayısıyla kendisini ve etrafını devletle beslemeyi esasalarak aslında devleti de ağırlaştırmakta ve zararını daha daartırmaktadır. Hiçbir ülkede Türkiye’de olduğundan daha güçlü‘devlet partileri’ geleneği yoktur. Olsa da bu kadar yaygın ve içtendeğildir. Tüm değerlerin merkezine devleti koymak partilerin siyasetüretme, ekonomik politika geliştirme, demokrasiyi geliştiripgüçlendirme, topluma en az devlet kadar çözümleyici bir araç sunmayeteneklerini köreltir. Dolayısıyla hem devlet hem toplum için işlevsizhale gelirler. Halk da bu durumların farkında olduğu için, her devletikurtarmak isteyen partiyi seçimlerde sandığa gömerekgereksizliklerini kanıtlar.

Partiler bunalım çözümleyici değil bunalımı geliştirme araçlarıolmuşlardır. Özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında demokrasininçağdaş ölçülerde gelişmeyişinde, partilerin bu tür güdümlü olmalarıtemel bir etken olmuştur. Toplumda da demokrasi kültürününgelişmeyişine, her şeyi devletten beklemeye yol açmıştır. Günümüzdepartiler sınırlı dönemler -muhalefetteyken- dışında hep devletçiolmakla günümüz siyasi ve ekonomik krizlerinin temel nedeni

Page 206: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

206

olmuşlardır. Cumhuriyetin kurucu partisi CHP bugün siyasi daralmave muhalefet geliştirememenin temel nedenidir. Bu durum özelliklePKK’ye ve daha önce de devrimci sol hareketlere karşı tümüyle devletpolitikalarının gönüllü savunucuları olmalarından kaynaklıdır.Sorunlar için politika üretmek yerine, devletin propaganda veajitasyon kolu olmalarını tercih ederek, hem kendilerini hem dedevleti çözümsüz bırakarak sorunların dağ gibi büyümesine yolaçmıştır.

Türklerde devletin bu tarz oluşum ve işleyiş tarzı kendini en çokKürt olgusu ve sorununda gösterir. Kürt olgusu ve sorunu devletianlamak açısından en gizli, açık göstergelerin başında gelmektedir.Devlet farkını ortaya koyuşundan sorunsallığına kadar Kürtleri tam birgüvenlik sorunu olarak algılar. Yaklaşım ya Kürtleri yok saymakta, yada en ufak bir özgürlük taleplerinde başları ezilmesi gereken korkunçbir tehdit olarak algılamaktadır.

Devletin bu yaklaşımının altında milliyetçi ideolojinin çıkmazıyatmaktadır. Milliyetçilik bir hastalık olarak bulaşmasaydı, Kürtolgusuna bu yönlü bakılmazdı. Tarihte de görüldüğü gibi, yakınbirliktelik eğilimi daha güçlüdür. Kürtlerin devlet yaklaşımı Türklerkadar olmasa da, dış tehditlere karşı devleti ortak bir araç olarakbenimseme eğilimindedir. Osmanlı dönemi ve Cumhuriyetin kuruluşyıllarında bu durumu gördük. Milliyetçiliğe dayalı tek tarih, tek dil,ulus ve devlet anlayışı, isyanların da etkisiyle Kürtlerin payına zorakiasimilasyonun düşmesine yol açmış; sistemin ekonomik, sosyal vesiyasal gelişmelerinin dışında tutulmayı getirmiştir. Artık Kürtler herbakımdan bir tehlike kaynağı olarak görülecektir. En iyi Kürt ölüKürt’tür. Yüzde yüz Türklerin lehine çözüm bile bu tehditanlayışından kurtulamaz. Kürtlerin en ufak kıpırdanışı, sosyal vesiyasal istemleri ‘bölücülük’ olarak damgalanır. Bu yaklaşımdabilimsellik, çağdaşlık, hatta ortaçağlık bile yoktur. Bu, milliyetçiliğinen ufak bir farklılığı ya tehdit ya da yutma nedeni saymasından başkabir şey değildir. Dolayısıyla tüm askeri, siyasi ve ekonomik, sosyal vekültürel araçlarla mücadele edilmekten başka bir çare düşünülmez.

PKK önderlikli Kürt Özgürlük Hareketi döneminde bu politikahem devlet hem toplum tarafından siyasetin sağı ve soluyla kutsal biramaç olarak benimsendi. Her şey ulusal birlik ve bütünlük adınadenilerek, karşı tarafın taleplerine ilişkin en demokratik çıkışlar bile

Page 207: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

207

bölücülük olarak damgalandı. Buna bir de ‘terörist’ politikası eklendi.20. yüzyılın son çeyreğinde dış politikada her şey, devletin tümolanakları PKK’yi terörist ilan etmeye dayalı olarak sarf edildi. Sonuç,1990’lardan itibaren içine girilen kriz ve kaos oldu. Topyekunseferberlik ilan edildi. Hukuk yerle bir oldu. Ekonomi borç batağınasokuldu. Siyaset yalnız güvenlik politikalarının aracı kılındı.Korucular ve tarikatlar da devreye sokularak Kürtlerde aşiretçilik,tarikatçılık yeniden güçlendirildi. Güneyde ilkel milliyetçi Kürtgrupları desteklenerek Federe Kürt Devletine kadar gidildi. KürtNakşi şeyhleri devletin içine taşındı. Cumhuriyet karşıtlarının elinecumhuriyetin en temel kurumları teslim edildi. Buna ‘Pirus zaferi’ biledenilemez; kör milliyetçi politikanın iflası denilir. ABD’nin yeniBüyük Ortadoğu Projesiyle tekrar başa dönüldü: Ya Kürt’le yürürsün,ya da durdurulursun! Çağdaş dünyanın yeni koşullarında başka türlüyol alma da mümkün değildir.

Fazla gerekçelendirmeden, bu noktada bir ‘Cumhuriyet reformu’geliştirmeden ilerlemek bir yana, var olan yapı bile korunamaz. Sonbir iki yıllık deneyim bu gerçekliği göstermiştir. Devlet sözde birçokreform yapmaktadır. Ama reformların anasına dokunmadığı için hepsikadük kalmaktan kurtulamamaktadır. Çünkü onları tıkatan temelsorun olduğu yerde durmaktadır. Aslında büyük açılım yapmanıneşiğindeki toplum da Kürt sorunu nedeniyle içine tıkıldığı darlıktankurtulamamakta, sürekli sağa yaslanmaya zorlanmakta, tarihi birdönüşümden kendisini alıkoymaktadır. Devlet odaklı partiler yine busorun nedeniyle sürekli tasfiye olmakta ve demokratik araçlarolmaktan çok gerçek demokratikleşmenin önündeki engellerkonumuna düşmektedir. Cumhuriyette ve toplumdaki tıkanmanın artıkbireyin, çocukların zihniyetine kadar yansıdığı bir noktayadayanılmıştır. Sağ muhafazakârlığın cumhuriyet devrimciliğininkaderi olmaması gerektiği anlaşılamamaktadır. Mustafa KemalAtatürk’ün kendi döneminde nedenleri olabilecek bir politikayıdeğişmez tabu haline getirmenin acı ve kayıpları yaşanmaktadır.Politikasızlık ve lidersizliğin sonuçları tüm toplumun öfkesini en ilerinoktalara taşımıştır. Açık ki, eğer gerçek bir demokratikleşmeisteniyorsa, devlette reform ve toplumda dönüşüm tarihi bir aşamaolarak anlam bulacaksa, bunun cumhuriyetin asli öğelerinden olanKürtlerin özgürlüğünden geçtiği anlaşılmak durumundadır.

Page 208: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

208

Tarih bir kez daha geçmişin stratejik dönemlerine uygun olarakTürk ve Kürt özgür birlikteliğine dayalı bir çıkışa ihtiyaçgöstermektedir. Ortadoğu’nun kaotik durumunun aşılmasında engerçekçi model, Türk-Kürt özgür birlikteliğine dayalı olmaktangeçmektedir. ABD önderliğindeki küresel koalisyonun getirebileceğiçözümlerin kendi başına yeni sorunlara kaynaklık etmesi güçlüolasılıktır. Arapların durumu çözümden çok çözümsüzlük üretmeyedaha yakındır. Mevcut siyasi ve ekonomik statüko çelişkileriderinleştirmekten öteye sonuç vermez. İsrail’le düğümlenenpolitikaların aşılması yakın sürede pek beklenmemektedir. İran’ınkendisi dünya hakim sistemiyle problemlidir. İran’la krizlerin daha dabüyümesi yüksek olasılıktır.

Geriye Türkiye kalıyor. Türkiye Kürt takıntısından olumlutemelde kurtulmadıkça, kendisi de krizlerle sık sık karşılaşmaktankurtulamaz. Sonuç ABD’nin Kürtlere dayalı politikasınınderinleşmesidir ki, bu da kendi başına yeni İsrail-Filistin’leryaratmaktan geri durmayacaktır. Bütün tarih, yakın tarih ve güncellik,bölgenin demokratik dönüşümüne en yakın seçeneğinin, Kürtsorununa demokratik çözüm üretebilecek bir Türk-Kürt yeni ilişkisistematiğinin kurulmasını gerektirmektedir. Bu çözüm seçeneğibilimsel sosyolojik bir anlayışla irdelendiğinde, Türkiye’nin gerçekçibir ulusal bütünlük ve devlet birliğine tehlike olmak şurada kalsın,kalıcı bir katkı sunduğu görülecektir. Bunun için şovenmilliyetçilikten uzaklaştırılmış, farklılıklara birer zenginlik olarakbakan Türkiye anlayışıyla, devleti anlamsız şişkinliklerden kurtaran,‘genel güvenlik ve kamusal alanla’ sınırlandıran bir ‘cumhuriyetreformu’ ve toplumsal cinsiyet özgürlüğü, ekolojik toplumu dakapsayan demokratik toplum ve siyaset anlayışına dayalı -toplumsaldönüşüm- temel argümanlar olarak kabul görmelidir. Bu üç temelalanda gerçekleştirilecek zihniyet dönüşümüyle birlikte, siyasal reformve toplumsal dönüşümün Ortadoğu’daki kaostan çıkışının en doğru,ahlaki çözümünü vermesi güçlü olasılıktır.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti ve toplumunun önündeki Kürtsorununa dayalı reform ve dönüşüm sürecinde üç yol ve üç eğilim,tarafların ilişkileri ve çelişkileri arasındaki mücadeleyle kalıcı olmayaçalışacaktır. Hangi yol ve eğilimin başat ve kalıcı olacağını taraflar

Page 209: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

209

arasındaki akıl, ahlak ve politik (eğitim, örgütlenme ve eylem)mücadeleyle belirlenecektir.

a) Birinci yol ve eğilim, yakın dönemde uygulanan ve halen güçlüetkisini sürdüren statükocu, içe kapanık, ayrılıkçı ve şiddet doğuranmilliyetçi paradigma ve pratiklerdir. Bu eğilim Türk tarafında ırkçı birmilliyetçilikle yüklü, çok katı devletçi ve toplumsal olarak sağ-solayırımı yapmadan muhafazakâr bir tutuculukla kendini sürdürmeyeçalışır. Devlet ve ulus, hatta toplum olarak -sürekli paranoyak biralgılamayla- son Türklük kalesinin de düşmek üzere olduğunu, din veimanın elden gittiğini sanacak kadar şizofrenik bir tutuma sahiptir.Günün yirmi dört saatinde ‘Türk’e Türk propagandası yapmayı’ temelgörev beller. İslamiyet’in gereklerini de ihmal etmez; bu zihniyetledurumu kurtaracağını sanır. Sırası geldiğinde Atatürkçülüğe desarılmaktan geri kalmaz. Halbuki Atatürkçülük denen olgu 20.yüzyılın en önemli değişim projelerinin başında gelmektedir. Buözüne hiç anlam vermeksizin, fetişçi bir Atatürkçülük daha çok işinegelir. Özellikle çağdaşlık, kadın, bilim, cumhuriyetçilik başta olmaküzere birçok yönüyle çeliştiği halde, bu istismarcılık en güçlü biryöntem olarak sürdürülür. Özde değil lafta bir Atatürkçülük, hemresmi devlet kurumlarında hem toplumsa alanda yaygın bir tutumdur.

Özellikle siyasal alanda rol oynayan her iki kanat partilerinde,CHP ve DP geleneğinde iyice tutuculaşan bu eğilim, Kürt ÖzgürlükHareketindeki yükselişle birlikte 1990’lardan sonra kontrgerillaeyleminin siyasi uzantısına dönüştü. Birçok hukuk dışı saldırıyımaskelemeye çalıştı. Toplum adına siyaset yapmayı unutarak, sözdedevleti kurtarmayı temel görev bellediler. Sonuç daha derin bir devletve toplum krizi oldu. Kendileri de CHP, DYP ve MHP başta olmaküzere, bu krizlerle birlikte tarihen bitmiş oldular. Bu durumu dahagerçekçi değerlendiren sermaye çevreleri, AKP ile yeni bir sürecibaşlattılar. Sonuçta çok güvendiği ABD tarafından da stratejik olarakterk edilip kaderiyle baş başa bırakıldı. ABD bu eğilimi faşist tırmanışhalinde 1950’den sonra sürekli destekledi: Hem AP hem MHP vebirçok antikomünist kuruluş olarak. Fakat 1980’lerdeki yeni küreselhamlede aşırı tutuculuklarını, devletçiliğini görerek, önce kısmen,sonra tamamen desteğini çekip, ANAP ve 2000’lerden sonra da AKParti’yi destekleyerek tutum tazeledi. Geriye Cumhuriyetin en tutucubloğu olarak devletçi iktidar kesimleri kaldılar. Bunlar devlet ve

Page 210: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

210

toplumda reform karşıtı olup, ‘cumhuriyet muhafazakârları’ olarak daadlandırılabilir. Son dönemde moda deyimle ‘Kızıl elma’ ittifakı ismide verilmektedir. Devrimci Cumhuriyeti halk karşıtı, şoven ulusçu,devlet kapitalisti bir muhafazakâr bloğa dönüştürdüler. BöyleceAtatürk dönemindeki otoriter cumhuriyetten iki bloklu bir iktidaryapılanmasının, oligarşik cumhuriyetin sonuna gelindi.

Bu eğilimin Kürt politikasına yansıması inkârcılık, küllendirme,tümüyle Kürtleri sistem dışında tutma, başını kaldırdıklarında sürekliezme biçiminde olmuştur. Kürtlüklerine ihanet etmiş gelenekselişbirlikçi bir kesimi halkın başında kontrol aracı olarak bırakma da bupolitikanın önemli bir öğesidir. PKK’nin geliştirmek istediği KürtÖzgürlük Hareketine karşı tüm sağı ve soluyla bu sistem yekparehareket etti. İç ve dış politikada tek ses olmayı ‘kutsal politika’ olarakbenimsediler. Hukuku, ekonomiyi, siyaseti, sanat ve sporu askeriseferberlik ruhuyla kullandılar. Toplum tümüyle şoven milliyetçi,saldırgan bir bloğa dönüştü. Türk-Kürt ilişkilerinde görülmemiş birdönem, bir yol, bir eğilim yarattılar. Aslında bunun adından çok sözettikleri Atatürkçülükle de alakası yoktur. Mustafa Kemal Atatürk’ünKürt politikasını antiemperyalist konumu belirler. Antiemperyalizmdışında özgür Kürtlüğe bir düşmanlığı olduğunu kanıtlayacak belgeyoktur. Belki Kürtlerin emperyalizmin elinde bir cumhuriyeti yıkma,sultanlığı ve halifeliği geri getirme rolünü abartmış olabilir. Amapolitikasının özünün bu olduğunu kimse inkâr edemez.

Muhafazakâr, şoven ulusçu, cumhuriyetçi geçinenlerin tümpolitikaları ise Atatürk’ün bu yaklaşımına terstir. Başta ABD ve ABülkeleri olmak üzere, Türkiye’yi onların her tür bağımlığına sokarak,Kürtlerin özgürlük mücadelesine karşı desteğini alıp ezmek istediler.PKK karşıtlığı temelinde ekonomik, politik, diplomatik ve askeribağımlılık alabildiğine gelişti. En son ilkel milliyetçi ve feodal Kürtunsurların ABD ve İsrail ile birlikte oluşturdukları Federe KürdistanDevletinin oluşumunda Türkiye yöneticilerine ebelik rolü yaptırdılar.Devlet içinde de tarikatçı bir kesime geniş örgütlenme imkânıtanıdılar. Tüm bu gelişmelerin anti-Kemalist olduğu açıktır.

b) İkinci eğilim ve yol, birincisinin içinden ayrışarak ortayaçıkmıştır. Cılız liberal burjuva yol da denilebilir. Asıl açılımını 1980sonrası kapitalist küreselleşme hamlesinde yapmıştır. Başını TurgutÖzal’ın çektiği ANAP deneyimi bu eğilimin ilk versiyonudur. İçe

Page 211: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

211

kapanmacı, aşırı milliyetçi devlet kapitalizmi olarak özetlenebilecek,statükoculuğa karşıt olarak gelişen bu yeni yol ve eğilim dışa açılma,liberal ve farklılıklara müsamahayla bakan özellikler taşır. Uluslarüstü küresel eğilimle eklemlenmeyi hedef beller. DP ve AP’yi aşar,ama onların yeni çağdaş versiyonu olarak hareket etmeyi esas alır.Anti-oligarşik değildir. Demokrasiye tümüyle açık olmaktan uzaktır.Fakat statükocu muhafazakâr cumhuriyetçilerden de dahaçözümleyicidir. Sorunlara çağdaş yaklaşmaya açıktır. Esas olarakTürk kapitalizminin sanayici kesiminin eğilimi olmakla birlikte, diğerkesimlerini de ortak paydada birleştirme kabiliyetindedir. TÜSİAD bueğilimin ciddi sözcülerinin başında gelmektedir. AK Parti bu eğiliminikinci versiyonu olma yolundadır. ABD, AB ve Japonya tarafındandesteklenmektedir. Fakat halen kendi çizgilerinde de olsa, devletreformu toplumsal dönüşüm projelerinde ciddi bir başlangıçyapmaktan uzaktır. Devletin önemli odaklarından çekinmekte,bürokratik aygıtları aşamamaktadır. AK Parti’nin Özal kadar etkiliolması bir ihtimal olmakla beraber kesinlikten uzaktır. Turgut Özal’ındonanımı, cesareti R.T. Erdoğan’da pek yansımamaktadır. R. T.Erdoğan’ın bürokrasiye teslim olma ihtimali az değildir. ÖzellikleKürt sorunundaki yaklaşımında maskesinin düşmesi güçlü birihtimaldir. Uzun süre kaçak güreşmesi mümkün değildir.

Bu eğilimin Kürt politikası sınırlı bir çözümleyiciliğe açıktır.Özellikle Turgut Özal cumhuriyet tarihinde liberal bir yaklaşımla bazıadımlar atmak istedi. Bu da sonunu getirdi. Ölümünden sonraTürkiye’nin yaşadığı kaos durumu bu çelişkiyle bağlantılıdır. Uzunsüre Birinci ve İkinci Cumhuriyetçilerin çatışması da denilen bu süreç,Abdullah Öcalan’ın İmralı süreciyle yeni bir aşamaya girdi. Kriz dahada derinleşti. Klasik inkârcı yaklaşımı esas alan B. Ecevit önderlikliDSP-ANAP-MHP Hükümetinin politikaları tüm toplumu ayağakaldırdı. Geliştirilen ateşkes süreci değerlendirilemedi. Sürecikavramaktan uzak oldukları anlaşıldı. Sandığa gömülerekstatükoculuğun büyük bir darbe daha yemesine yol açtılar.

Yerine geçen AK Parti’nin Kürt politikasına ilişkin hiçbir ipucuyoktur. ABD ile uyumlu olmak istese de, tek başına bu konudapolitika oluşturacak ve yürütecek güçte değildir. Tüm umudunuABD’nin PKK-KOMA GEL üzerine yürümesine bağlamıştır. Bir deaynı tarikat kardeşliğini (Nakşi) paylaştıkları birçok Kürt işbirlikçinin

Page 212: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

212

hem Güney Kürdistan’da Federe Devletteki ağırlıkları, hem deKuzeydekilerin TC içinde ağırlıklı bir yer kapmaları ABD’ninşemsiyesi altında bir çözüme yatırılabilir. Yarı gizli, takıyyeci birmantıkla bazı gelişmelerin sağlanmak istendiği giderek açığaçıkmaktadır. Kürt sorununun aşırı hassasiyetinden ötürü hem Kürtdevrimci halk güçlerinden, hem de Türk devletçi muhafazakârkurumlardan gizli bir yönelim için ekonomik, sosyal, dini görünümleraltında hareket etmeleri beklenir. Son yerel seçimlerde bu zımni ittifak(Talabani ve Barzani AK Parti’yi desteklemeye açık çağrı yaptılar)kendini kısmen açığa vurdu. Böylesine kapalı, maskeli bir yönelimleKürt sorununun çözümlenemeyeceği, her an şiddetli patlamalara yolaçabileceği güçlü bir olasılıktır.

ABD ve AB tarafından güçlü maddi, diplomatik destek sağlananbu eğilimin en tehlikeli yanı, Kuzey Irak’taki Federe Kürdistanmodelinin ilkel Kürt milliyetçiliğini körükleyerek Suriye, İran veTürkiye’ye de dayatılması olayıdır. Tıpkı PKK’nin terörist ilanı gibiKOMA GEL’i de terörist ilan edip Türkiye’yi sözde yatıştırmayaçalışıyorlar. Bu yönlü güvence veriyorlar. Aslında bu yaklaşımtehlikeyi iki kat büyütmektedir. Bir yandan ilkel milliyetçilik büyükbir güçlenmeyi yaşayacak; diğer yandan PKK-KOMA GEL mevcutçelişkili konumdan fazlasıyla yararlanarak büyük açılımlarsağlayacaktır. Sonuç çok korkulan ikinci bir Ortadoğu Filistin-İsrailtarzı cepheleşmenin Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin bağrındagelişmesi olacaktır. İki tarafta da milliyetçi eğilimlerin güçlenmepotansiyeli bu yönlü gelişmeleri olası kılmaktadır.

c) Üçüncü yol ve eğilim toplum odaklı, halkların ortakdemokrasiler altında özgürlük ve eşitlik arayışlarına dayanmaktadır.Üst kimlik olarak Türkiye ulusu kavramı, şoven ırkçı ulus anlayışınıkırarak, tüm kültürlerin ortak bir paydası olabilir. Soy esaslı uluskavramı yerine, ülke esaslı ulus kavramı dünyanın birçok ülkesindegeçerlidir. ABD, İsviçre, İngiltere başta olmak üzere, ulusların eziciçoğunluğu çok dilli ve kültürlü oldukları halde, tek ulus-devlet çatısıaltında bütünleşebilmektedir. En çok kullanılan bir dilin resmi bir dilolması sorun teşkil etmez. Ama diğer dillerin her tür öğrenim vekullanımı, haklarına kısıtlama getirilmemesi de tüm dünyada çağdaşve yaygın bir uygulamadır.

Page 213: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

213

Devlet reformunun temelinde devletin ideolojik olmaktan çıkıpteknik bir servis aracı haline getirilmesi yatmaktadır. Tarihselkurtarıcı, fetihçi anlayış, toplumunun özgüven ve yaratıcılığı önündeengeldir. Her şeyi tanrıdan bekler gibi devletten beklemeye yolaçmaktadır. Bunun için genel dış güvenlik ve toplumun her kesimineuygun görülen zorunlu kamu hizmetleri dışındaki tüm alanlardançekilmesi köklü bir reform için esastır.

Türkiye’de devletin şişkinliği gerçekten toplumun çok gerisindemuazzam tutucu bir rol oynamaktadır. Herkes devletten her iş içinçözüm beklemektedir. Ancak köklü bir devlet reformuyla bubürokratik ve toplumsal tutuculuk aşılabilir. Devletin vatandaşlararasında ayrım yapmayan, uluslararası antlaşmalarla da güvence altınaalınmış kültürel varlıklarını özgürce ifade edip yaşamaları, etnik birkesime kendini dayandırmaması, yine dini ve mezhebi ayrımgütmemesi reform gerektiren hususlardır. Reformun anayasal birgüvenceye kavuşması da temel bir şarttır. Yasalarda gerekli değişiklikve yeni yasalar aynı amaca hizmet etmelidir.

Toplumsal dönüşümün temelinde toplumsal cinsiyetçiyaklaşımları eşit ve özgür kılmak yeter. Kadını bir mülk olarak görenanlayış ve uygulamalara karşı etkin tedbirler gereklidir. Kadınözgürlüğü için gerekli kültür evleri -sığınma evleri değil- kapsamlı birproje olarak geliştirilmek durumundadır.

Türban gibi sahte tartışmaları bırakmak gerekir. Ayrıca ekolojiktoplum ağırlığını her geçen gün hissettiren bir konudur. Özgür toplumancak ekolojik olmakla mümkündür. Bilimin son verileri ışığındaekolojiye uyumlu toplum anayasal bir düzeye taşırılmalıdır. Özgür birtoplumda işsizlik, yatırımsızlık, gelir uçurumu gibi olgulara yeryoktur. Toplumun sağlıklı beslenmesini esas alan, doğal gıdaya dayalıbir ekonomiye öncelik vermek gerekir. Kârı esas alan bir ekonomidensağlıklı beslenme ve çağdaş bir yaşama el veren, metalaşmanıngiderek azaldığı, kullanım değerli bir ekonomiye geçiş esasalınmalıdır.

Ana hatlarını böyle belirleyeceğimiz devlet reformu ve toplumsaldönüşümlü bu yol ve eğilimin Kürt sorununun çözümüyle yakındanbağlantısı vardır. Eğilimin Kürt sorununa yansıması, barış vedemokratik çözümün kabulüdür. Barış için öncelikle karşılıklı birateşkes gereklidir. Demokratik çözüm için olası iki gelişmeden

Page 214: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

214

bahsetmek gerekir: Birinci tarz çözüm, Türkiye demokratikleşmesiyleiç içe gelişmedir. Bunun için kısaca belirtmeye çalıştığımız devletreformu gereklidir. Kürtlerin kendi demokratikleşmeleri önüne gizlive açık engeller koymaktan vazgeçilmeli, yasalar engel olmaktançıkarılmalıdır. Halen Kürtçe toplantı bile yapmamak yasaların engelgücünü göstermektedir. Fiili olarak daha ciddi engeller vardır.Özellikle Kürt, Arap, Asuri, Ermeni, Rumeli ve Kafkas kökenli birçokgeleneksel inkârcı işbirlikçiye dayalı devlet kadrolaşması anlayışı artıkbırakılmalıdır. Bir nevi çağdaş yeniçerilik olan bu tip ‘dönme vedevşirme’ kadro anlayışı kraldan çok kralcı bir anlayışla ırkçımilliyetçilikleri körüklerken, alttan da azınlık milliyetçiliğine primvermektedir. Gerçek bir yurtseverliği, halkların özgür ve demokratikbirlikteliğini bozmaktadır. Osmanlı’nın çözülmesinde olduğu gibiCumhuriyetin yozlaşmasında da bu kişiliklerin payı küçümsenemez.Demokratik bir çözüm bu kadrolarla yürümez. Tarikatçı kimliklikadrolarla da demokratikleşme bağdaşmaz. Tarikatçılık demokrasiyikullanır, ama erdemlerine katılmaz. Türk ve Kürt halklarının ortak birdemokratik platformda buluşması bazı düzenlemeleri gerektirir.Azınlıklar korunmalıdır.

Demokratik çözümün ikinci yolu, Kürtlerin kendi demokrasilerinibizzat kurmalarıdır. Birinci yol tıkalı kalırsa, doğal olarak içinegirilecek yol demokratikleşmelerinin kural ve kurumlarını kendileriningeliştirmesidir. Son milletvekili ve belediye seçimleri bir kez dahagösterdi ki, Kürtler kendi adaylarını seçmelerine rağmen,antidemokratik yasalar ve devletin maddi ve zoraki araçlarla koyduğuengeller, bu seçimlerin sonuçlarına saygılı olmamakta ve uygulamagücü kazandırmamaktadır. Önümüzdeki dönemde bu kısıtlamalardevam ettikçe, Kürtlerin öz demokratik deneyimleri hız kazanacaktır.KOMA GEL’le başlayan süreç giderek ete kemiğe bürünecektir.Kendi yerel yönetimlerini ve üst koordinasyon aracı olarak KOMAGEL’i düzenli olarak oluşturmak Kürt demokratikleşmesinin özünüteşkil edecektir. Bu demokratik hareketin Kürt Federe Parlamentosuile benzerliği yoktur. Federalizm feodal-burjuva devlet anlayışını esasalmaktadır. KOMA GEL devletçiliğe ilkesel anlamda karşıdır.Demokratikleşme ile devletleşme diyalektik bir zıtlık içindedir.KOMA GEL inisiyatifinde demokratik kuram ve kurumlaşmalarfederatif değil, demokratik Kürdistan’ı oluşturacaktır. Demokratik

Page 215: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

215

Kürdistan Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin devlet ve ülkebütünlüğüne karşı değildir. Onlardan sadece demokratik uzlaşmayadayalı bir bütünlüğe imkân verilmesini istemektedir. DolayısıylaDemokratik Kürdistan, Demokratik Türkiye, Iran, Irak ve Suriye’dir.Milliyetçilikler temelindeki boğazlaşmayı ancak bu modelleengelleyebiliriz. Yeni Filistin ve İsrail’ler yaratılmasının önünegeçebiliriz. Bunun dışındaki her iki yol bastırma, inkâr, buna karşıisyan ve savaştır. Tarih bu konuda yeterince öğretici ders sunmaktadır.

Türkiye’de demokratikleşme ve demokratik çözümün sesleriyükselmekle beraber, henüz siyasi gündeme oturmamıştır. Halbukitüm Avrupa ülkeleri, hatta birçok Asya, Afrika ve Amerika ülkeleridemokratik modeli halk ve kültür sorunlarına yoğuncauygulamışlardır. Dünyanın gidişatı hep bu yönlüdür. En son örnekKıbrıs çözümüdür. Yılların kangren olmuş sorunu iki ortaklı birdemokrasiyle çözüme gitmektedir. Kürt sorununun demokratikçözümü için de hayli öğretici olabilir. Bask, İrlanda, İskoçya, İsviçre,Belçika modelleri de çözüme katkıda bulunabilir.

Türk yönetiminin Kürtleri eski tarz yönetemeyeceklerini iyianlaması gerekir. İkinci bir Irak istemiyorlarsa, demokratik çözüm vebarış üzerinde ciddiyetle durmaları gerekir. Bu çözümün MustafaKemal Atatürk’ün özgürlük yaklaşımının gerçekçi bir uygulamasınaters düşmediğini iyi bilmek gerekir. Atatürk’ün özgür Kürtyurttaşlığına ve kendi ortaklaşa veya ayrı demokratik organlarınadüşman olduğunu, Kemalizm’in Kürt düşmanlığı demek olduğunuiddia etmek, milliyetçi tuzaklara düşmek anlamına gelir. Demokratikve özgür Kürdistan Türkiye’nin devlet ve ülke bütünlüğünün kalıcı,kardeşçe, gerçek bir teminatıdır. Tarihte olduğu gibi güncelde destratejik bir dayanaktır. İnkâr edilmiş bir Kürt ve Kürdistan süreklisorun, isyan ve dış müdahale tehlikesi demektir. TC ve toplumun tümmaddi, manevi olanaklarını tüketmesi ve krizlere sürüklenmesidemektir. Ortadoğu, Avrupa ve dünyada itibar ve gücünü yitirmesidemektir. O halde Ortadoğu kaosunda Türk-Kürt ortaklaşademokratikleşmesine dayalı bir çıkışın en az tarihteki benzer stratejikçıkışlar kadar bir anlamı vardır. Bunu görmemek ve uygulamamakiçin ya halk düşmanı ya da vatan haini olmak gerekir. Dünya, bölge,Türkiye ve Kürdistan’daki tüm gelişmeler barış ve demokratikçözümünü dayatmaktadır.

Page 216: SAVUNMALARDAN DEVLET DERLEMESİ · Savunması ve Bir Halkı savunmak adlı eserlerinden derledik. Elbette ... Arkeoloji, etnoloji ve teoloji başta olmak üzere toplumsal bilimin

216

2000’lerde hız kazanan yeni kapitalizm sürecinin, AB ve ABD ileilişkilerini en üst düzeye çıkararak aşama kaydetme isteği yoğundur.DP dönemine benzer bir göstermelik demokrasi hamlesine sığınmayızorunlu görmektedir. Hem AB için hem orduya karşı bu zırha ihtiyacıvardır. Tutarlı bir demokratik çizgiye ne birikim ne de öz olarakdonanım sağlaması mümkündür. İslami ideolojiyi “MuhafazakârDemokrat” olarak sunması takıyyeci etkiden tümü ile arınmışolmaktan uzaktır. İçteki ve dıştaki sert mücadele süreçlerinin yol açtığıkırılmadan güç alarak devlet içinde büyük bir ağırlığa sahip olmuştur.Önümüzdeki süreçte sosyal ve siyasal ağırlığını netleştirip gerçekyerini bulması söz konusudur.

Türkiye kapitalizminin bu son hamlesi karşısında tüm Türkiyehalkının, özelde ise Kürt halkının son derece duyarlı düşünüp hareketetmeye ihtiyacı vardır. İlk iki aşamada sürekli kaybeden taraf olarak,bu üçüncü aşamada hiç olmazsa yarı-yarıya kazanması gereken birsüreci oluşturması hem mümkündür, hem de çığ gibi büyüyen işsizlikve yoksulluk karşısında başvurulacak tek kurtuluş çaresidir.

Türkiye halkının temel gündemi kendi öz demokratik duruşunuörgütlü ve eylemli bir harekete dönüştürmeyi başarmasıdır. Reelsosyalist (TKP vb) ve milliyetçi sol akımlar her üç aşamada da devletodaklı hareketler olmaktan kurtulamadıkları için, objektif olarakkapitalizm sürecini güçlendirmekten öteye bir rol oynayamamışlardır.Fakat güçlü özgürlükçü ve eşitçi bir mirasın var olduğu da birgerçektir. Sorun bu mirastan tutarlı bir demokratik, özgür ve eşitliğedayalı kitle tabanlı hareket oluşturmaktır. Ayağa kalkmış demokratikKürt hareketi bunda en büyük katkıyı yapabilecek durumdadır. Esasgerekli olan, tüm Türkiye sol gruplarının devlet odaklı hareketlerolmaktan çıkıp tutarlı bir demokratizme kavuşması, bu temelde birlikkurabilmesidir.