32

Sİ Kızıl Bayrak 11-19

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2011-19 / Mayıs

Citation preview

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak  11-19
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERKürt halkına karşı kirli ittifak! . . . . . . . 3Düzen partilerinin ortak ekseniemperyalizme uşaklıktır!.... . . . . . . . . . . 4CHP sosyal demogojiyle yelkenlerinişişirmeye çalışıyor... . . . . . . . . . . . . . . . . 5Irkçı-faşist MHP’nin seçim yalanları . . 6Kürt halkı gerillalar için ayakta! . . . . . . 7Kürt halkı hayatı durdurdu . . . . . . . . . . . 8Kürt halkına dönük baskı ve terör dinmiyor. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9 Kürt halkıyla dayanışmaya! . . . . . . . . 10Yiğit devrimci İbrahim Kaypakkayaölümsüzdür! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11Devrimci seçim kampanyasıçalışmalarından... . . . . . . . . . . . . . . . . . 12Birleşik Metal Kocaeli Şube SekreteriTelat Çelik ile konuştuk... . . . . . . . . . . 13MİB MYK Mayıs ayı toplantısıgerçekleştirildi . . . . . . . . . . . . . . . . 14-15

Ontex/Canbebe ve PTT işçileri

direniş süreçlerini anlatıyor… . . 16-17

Ontex ve PTT işçilerinden

Boğaz Köprüsü eylemi. . . . . . . . . . . . . 18

Kubatoğlu’nda direniş ateşi . . . . . . . . . 19

İşçi sınıfının düşmanlarına

oy yok! / TMMŞP . . . . . . . . . . . . . . . . 20

Binlerce emekçi hakları ve gelecekleri

için Ankara’da buluştu . . . . . . . . . . . . . 21

Kirli ellerinizi üniversitelerimizden

çekin! / Ekim Gençliği . . . . . . . . . . . . . 22

Ekim Gençliği seçimleri tartıştı... . . . . 23

Yemen’de isyan sürüyor... . . . . . . . . . . 24

Bahreyn despotundan Siyonist

yöntemler… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Nakba sürüyor,

direniş de!.. - E. Bahri . . . . . . . . . . . . . 26

Nakba gününde öfke sokaklara taştı… 27

Eğtim Sen’de eylem ve etkinlikler . . . . 28

Paşalı’nın katiline ceza vermekle

düzeninizi aklayamazsınız! . . . . . . . . . 29

Geç olmadan dünyayı kapitalislerin

elinden kurtaralım! . . . . . . . . . . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs Nisan 2011

Önümüzdeki dönem mücadelenin hararetininartacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü seçim oyunugibi tezgahların kurularak emekçilerin ilgisininmücadeleden alıkonulduğu şu dönemde dahi, yaygın vemilitan bir sokak hareketliliği tablosu var. Düzengüçleri bu mücadele dinamiklerini yatıştırmak içinmanevra yapma imkanlarına da sahip değildir. Bunedenle de tüm olanaksızlıklarına rağmen sınıf ve kitlehareketi istikrarlı ve kararlı bir biçimde yolundangitmektedir.

Mevcut sokak hareketliliği içerisinde en ileri odağıhiç kuşkusuz Kürt halkı oluşturmaktadır. Hak veözgürlük talepleri, geleneksel inkar ve imhapolitikasıyla ile karşılanan Kürt emekçileri, tam birisyan ruhuyla sokakları doldurmaktadırlar. Geçtiğimizgünlerde de devlet terörü karşısında sinmeden, geriadım atmadan bu kez katledilen gerillalara sahipçıktılar. Kurulu düzeni fazlasıyla zorlayan eylemleriyle,Kürt sorununu çözmekte aciz olan devlete teslimolmayacaklarını gösterdiler. Halihazırda eylemleryatışmış gibi görünse de, Kürt halkı büyük birmücadele azmi özgüveni ve düzenle köprüleriatabilecek bir güce sahip olduğunu da göstermektedir.Dolayısıyla bu gibi ara soluklanmalara rağmen hareketistikrarlı bir çizgide ilerlemektedir. Bu haliyle demücadele gücü ve ruhuyla Ortadoğu’daki halkisyanlarının ruhunu ülke topraklarına taşımaktadır.

İşçi sınıfı cephesinden ise mevzi direnişler devametmektedir. Yaygın ve militan biçimler kazananeylemleriyle direnişçiler sınıfın bugünkü dağınıktablosuyla gelecekteki birleşik-militan hareketi arasındaköprü rolü oynamaktadırlar. Mevzi mevzi direnereksermayeye ve uşaklarına karşı, anlamlı bir mücadeledeneyimi yaratmakta, arkadan gelecekler için yolaçmaktadırlar. Direnişçi işçilerin eylem veetkinliklerinin ancak bir kısmını gazetemizden yerverebildik. Ama bu kadarı dahi oldukça geniş bir yertutuyor. Bu kadarı dahi sınıfın en zor şartlarda dahi birdirenme kapasitesinin olduğunu gösteriyor.

Diğer taraftan ise faşist baskı ve teröre karşımücadele de sürüyor. AKP ve düzenin diğer efendileriiktidarlarını korumak ve toplumu dizginleyebilmek

üzere baskı ve terör cenderesini her geçen gün daha dasıkıyorlar. Yaygın ve sınırsız polis terörüne cüppeliterör eşlik ediyor, her türlü demokratik hak ve özgürlükkaba biçimde çiğneniyor. Ancak birçok örnekte olduğugibi baskı ve terörün artması, mücadeleyi boğmayayetmiyor. Aksine sokaklara daha kararlı çıkılıyor,polisin üzerine daha kararlıca gidiliyor. Düzeninkoyduğu sınırlar aşılıyor, yasaklar çiğneniyor. Enönemlisi devrimci değerlere güvenle sahip çıkılıyor, budeğerler düzenin baskısına rağmen kararlıcasavunuluyor. Gazetemizde bu gündemle bağlantılıeylem ve etkinlik haberleriyle birlikte çeşitli makalelereyer verdik.

Son olarak belirtelim, tüm bu tablo rüzgarındevrimden yana estiğini gösteriyor. Kararlılık, direnç,değiştirme isteği, azmi ve umudu büyüdükçe, tümbunların gereği sokakta yapıldıkça bu rüzgar daha dagüçlenecektir. Bu bilinç ve ruhla dönemeyüklenmeliyiz.

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Şırnak Uludere’de gerçekleştirilen askerioperasyonlarla 12 gerillanın katledilmesi, devlettarafından Kürt halkına yönelik açık bir meydanokumanın, aynı zamanda kapsamlı bir tasfiyeoperasyonunun önemli bir işareti oldu. Bu saldırı,militan eylemlerle YSK darbesini püskürten Kürthalkının mücadele kararlılığını boğmakdoğrultusunda son MGK toplantısında alınmışkararların bir gereği olarak gerçekleştirildi.

Ancak bu saldırı ters tepmekle kalmadı, Kürt halkkitlelerinin daha büyük bir öfke ve kararlılıkladevletin karşısına dikilmesine yolaçtı. Kurşunlaragöğsünü gererek operasyon bölgesine giden binlerceinsan, gerillalara sahip çıkarak devletin savaşmakinasına karşı durdu. Hemen ardından Kürtillerinden batıdaki metropol kentlere kadar yayılankitlesel ve militan halk gösterileri dalgası ortayaçıktı. Devletin tüm baskı ve terör aygıtlarınıkullanarak üzerine gelmesine rağmen, Kürt halkıkararlılığından ve mücadelesinden geri adım atmadı.Bir yandan çatışmaların ortasında dağlarda öldürülengerillaları almasını bildi, diğer yandan öfkesinimilitan ve kitlesel sokak eylemleriyle ortaya koydu.Kürt halkının her geçen gün büyüyen öfke ve tepkisikarşısında düzen cephesi tam bir acz ve çaresizlik

içerisinde kaldı.Düzen güçleri Kürt halkının bu görkemliayağa kalkışını yok saymak ve gözden

düşürmek için elinden geleni yaptı veyapıyor. Bu bakımdan

medyanın tutumuoldukça dikkatçekici. Yandaşı vemuhalifiyle tümdüzen medyası Kürthalkının bu haklıisyanını görmezden

gelmek içinolağanüstü birçaba sergiliyor.

Özellikle dinci gerici medya AKP hükümetinin askerioperasyonlardaki sorumluluğunu saklamak veyaşananları AKP’ye yönelik bir komplo gibigöstermek için gerçekleri çarpıtmaya çalışıyor.Ancak bu çabalarında başarılı olmaları mümkündeğil. Çünkü orduyu dize getirmekle övünen AKPşeflerinin açıklamaları henüz tazeliğini korurken,başlatılan saldırganlığın MGK merkezli planlandığıda yeterince açıktır.

Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlikistemlerine yanıt veremeyen, “Kürt açılımı”politikası çöken düzen güçleri, çareyi baskı ve zorundozunu arttırmakta bulmaktadır. Böylece Kürthalkının son dönemde kazandığı politik moral gücüzayıflatmayı hedeflemektedir. Savunmakonumundaki gerilla güçlerine yönelik sınır ötesi birsaldırının başka bir açıklaması yoktur. Aylardırkesintisiz bir biçimde süren devlet terörü daha daboyutlandırılarak, kapsamlı bir savaş hazırlığınınişaretleri verilmektedir. Erdoğan ve bakanları peşpeşe tehditler savurmakta ve diş göstermektedirler.Böylece kurulu düzeni fazlasıyla zorlayan Kürthalkının isyan havasındaki hareketini bastırabilmeyiummaktadırlar. Ancak baskı ve zorun yetmediği,oyalama ve kandırma amaçlı politikaların dahükmünün ve inandırıcılığının kalmadığı koşullarda,giderek daha büyük bir batağın içerisinesaplanmaktadırlar.

AKP şefleri bu zor durumdan çıkabilmek içinçareyi Amerikan emperyalizminde arıyorlar. ÇünküAKP’nin iflas etmiş bulunan “Kürtaçılımı” politikasının gerisinde ABD bulunuyor, 5Kasım 2007’de Bush’la yapılan görüşmedekararlaştırılan çizgi uygulanmaya çalışılıyordu. Yenidönemde ise, ABD Ankara’daki işbirlikçilerininönüne yeni bir talepler listesi koyduğu için, PKK’nintasfiyesi için efendinin desteğini almak istiyorlar.ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya yönelikhazırladığı yeni karanlık planlarında üstlenilecekrolün karşılığında masaya Kürt hareketinintasfiyesini koyuyorlar.

Son günlerde gerçekleştirilen iki “diplomatik”

görüşme, AKP şefleri eliyle sermaye devletinin böylebir yolda olduğunu alenen ortaya koymuştur. CIAbaşkanının birkaç ay önce gizlice Ankara’ya gelipbeş gün kalmasının ardından Amerikan ordusunun ikinumaralı ismi de ordunun üst düzey yöneticileriylegünler süren görüşmeler yaptı. Amerikan Büyükelçiside aynı sıralarda Tayyip Erdoğan’la bir helikopterpistinde apar topar biraraya geldi. Bu görüşmelerdekigündemin Suriye ve bölgesel gelişmeler ile “terörlemücadele” olduğu duyurulurken, Amerikanbüyükelçisi Beyaz Saray’ın isteklerini ilettiğiniaçıkladı.

Tüm bunlar AKP’nin, hem Kürt halkınınmücadelesini bastırabilmek hem de bir uşak olarakbaşka bir çaresi olmadığı için, ABD hesabına büyükbir batağın içerisine girmeye hazırlandığınıgöstermektedir. Kürt hareketinin tasfiyesi de bu ağırsuç ortaklığının karşılığı olarak ABD’nin önüne birpazarlık malzemesi olarak konulmaktadır.Dolayısıyla, bölgeye yönelik kirli planlarında uşağınıdaha etkin bir biçimde kullanmak isteyen ABDemperyalizminin Kürt halkına yönelik baskı veterörün, gerisinde durduğuna şüphe yoktur.

ABD ile süren pazarlıklar üzerinden Ankara’dakiuşaklar bölgede yeni roller üstlenmeye, “etkintaşeronluk” hizmetini daha ileri düzeyde yerinegetirmeye hazırlanmaktadır. İçeride Kürt halkınayönelik topyekün baskı ve teröre dışarıda kardeşhalklara karşı Amerikan hesabına saldırı ve savaşpolitikalarında koçbaşılık eşlik edecektir.Emperyalistlerin ve tekelci burjuvazinin açıkdesteğiyle ve türlü düzenbazlıklarla seçimlerdenkonumunu koruyarak çıkmanın hesabını yapan AKP

hükümetinin, önümüzdekidönemde baskı veterörü daha da

yoğunlaştıracağı açıktır.Gerek Kürt halkına yönelik

pervasız saldırganlığın gereksebölge halklarına yönelik kirli

emperyalist planlara suç ortaklığınınbu denli rahat hayata geçirilebilmesinin

gerisinde, işçi sınıfının siyasal mücadelealanına çıkamamış olması vardır. Bu durum

şovenizmin toplumu yönetmede etkili birsilah olarak kullanılmasını

kolaylaştırmaktadır. Bir yandan Kürt halkınayönelik kirli bir savaş yürütülürken, diğer

yandan şovenizmi tırmandırmak yoluyla Kürtdüşmanlığı körüklenerek toplumu yönetme

olanakları artırılmak, emperyalizme uşaklık çizgisiengelsizce icra edilmek istenmektedir.

Bu hesapları boşa çıkarmak, emperyalizmindesteğinde devletin yoğun saldırısına uğrayan Kürthalkıyla tam bir dayanışma içerisinde olmak, bununiçin dayanışma duygusu ve bilincini işçi sınıfı veemekçiler içerisinde yaymak büyük bir önemtaşımaktadır. Bu çerçevede Kürt halkına yöneliksaldırganlığı, bu saldırıların gerisindeki gericihedefleri ve işbirliğini teşhir etmek, genelde siyasalsınıf faaliyetinin, özelde de devrimci seçimkampanyasının en önemli görevlerinden biridir.Yanısıra, ileri ve öncü güçlerinden başlayarak işçisınıfını Kürt halkıyla eylemli dayanışma içerisinesokmak, ertelenemez bir diğer görevdir.

Kürt halkına karşı kirli ittifak!

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Seçim meydanlarında nutuk atma yarışını sürdürensermaye partilerinin liderleri, olmadık vaatlerle işçisınıfı ve emekçileri aldatmak için çırpınıp duruyorlar.Birbirlerine ağır ithamlarda bulunuyor, mevcut tümsorunlardan kişi veya partileri sorumlu tutuyor, sömürüve kölelik düzeni kapitalizme ilişkin ise tek kelimeetmiyorlar. Oysa tüm sorunları üreten bizzat sisteminkendisidir.

Parti liderlerinin meydanlarda attıkları nutuklardakullandıkları her söz, verdikleri her vaat, emekçilerialdatıp oylarını devşirmeyi hedefliyor. Bu uğursuzçabanın bir diğer hedefi ise, bu kokuşmuş Amerikancıdüzen dışında bir seçeneğin bulunmadığı safsatasınıyaymaktır. Zira bu partilerin tümü burjuvazinin şu veyabu kesiminin temsilcileri oldukları için, işçi veemekçilerin düzen dışı alternatif arayışından büyük birkorku duyuyorlar.

Kapitalist asalakların siyasal temsilcisi olmak,sadece sömürü ve köleliği savunmayı değil, yanı sıraemperyalist güçlere yardakçılık yapmayı da zorunlukılıyor. İşbaşındaki AKP’nin icraatları her gün bugerçeği yeniden teyit ederken, CHP ile MHP’nin AB,ABD ve NATO’ya ilişkin yaklaşımları veya kritikolaylar karşısında takındıkları tutumlar da,emperyalizme uşaklık etme konusunda aralarında kaydadeğer bir fark olmadığını gözler önüne seriyor.

Hepsi Amerikancı, AB’ci, NATO’cu!

Erdoğan ve AKP’nin Amerikancı olduğu kimse içinbir sır değil. Hiçbir sıfatı yokken bile dönemin ABDBaşkanı Bush’la Beyaz Saray’da görüşme ayrıcalığınanail olan Erdoğan, sıkıştığı her anda yüzünüWashington’a dönüyor.

AKP şefinin, tezkere kazasından sonradanışmanlarını Washington’a gönderip, “çukurasüpüreceğinize kullanın” mesajını Beyaz Saray’dakiefendilerine iletmesi hafızalardan silinmiş değil. Ozaman yüzüne kapanan Beyaz Saray’ın kapılarınıaçmak için, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’unayağına gitmesi de, Erdoğan ile müritlerininemperyalizme hizmet etme noktasındaki sadakatlerininibret verici göstergelerinden biri olmuştur.

AKP hükümeti döneminde öne çıkarılan “bölgelideri”, “bölgede etkin güç” olma söylemi deAmerikancılığın bir diğer göstergesidir. Bölgede “etkintaşeron” olmak, özünde ABD emperyalizmininOrtadoğu planlarına hizmet ederken, bölgedekizenginliklerin yağmalanmasından pay alma çabasındanibarettir.

Tezkere kazasına rağmen Irak işgaline verilen çokyönlü destek, Afganistan işgaline etkin katılım,Lübnan’a asker göndermek, son olarak savaş aygıtıNATO’nun Libya saldırısında suç ortaklığı yapmak…Tüm bunlar, sermaye devleti ile AKP hükümetininPentagon’daki savaş baronlarına hizmet ettiğinin somutkanıtlarından bazılarıdır.

Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun Türkiyetopraklarında “füze kalkanı” kurmasına onay verenkararın altına imza atan da AKP hükümetidir. ÜlkeninOrtadoğu halklarına karşı savaş üssü olmasına onayvererek, emperyalist güçlerle suç ortaklığını daha dapekiştirdiler.

Ortadoğu’daki halk isyanları karşısında aldığıtutum, AKP ve Erdoğan’ın Beyaz Saray’ı “esas kıble”kabul ettiklerini kanıtlayan bir başka örnektir. İsyanlar

dünya gündemine yerleştiği halde tek kelime edemeyenErdoğan, Obama’dan “vahiy” gelince, medya karşısınageçip Hüsnü Mübarek’e nasihat çekmeye başlamıştır,elbette Washington’daki efendileriyle aynı teldençalarak. Libya konusunda ise, “NATO’nun Libya’da neişi var” diye üst perdeden nutuk atan AKP şefi, on günsonra İzmir’i Libya’ya saldıran NATO’nun üssü halinegetirdi. Bahreyn, Yemen ve Suriye konusundakitutumları da, Beyaz Saray’la uyum içindedir.

Başta AKP olmak üzere sermaye adına siyasetyapanların tümü, hükümeti kuracak partininWashington’dan destek almak zorunda olduğunubilirler. Üçüncü kez hükümet kurmak için çırpınıpduran AKP şeflerinin Amerikancılığa dört ellesarılmalarının önemli nedenlerinden biri de budur.

Seçim meydanlarında AKP hükümeti ve Erdoğan’aetmedik laf bırakmayan Kemal Kılıçdaroğlu ile DevletBahçeli ise, sıra emperyalizme hizmet etmeyegeldiğinde ya sus-pus oluyor ya da AKP’ye destekveriyorlar. Zira, dış politika alanına girildiğinde, esasmuhatap özelde ABD genelde emperyalist güçlerdir.Emekçiler karşısında demagoji yapıp sahte vaatlerdebulunmak kolay, ama emperyalist efendiler karşısında“dürüst” olmak zorundadırlar. Aksi haldeWashington’dan onay ve destek almaları söz konusubile olamaz. Dolayısıyla tüm sermaye partileriAmerikancılık, NATO’culuk, AB’cilik konusundabirbirleriyle yarışmaktadırlar. AKP hükümetininemperyalistlerle giriştiği suç ortaklıkları CHP ve MHPtarafından da onaylanmaktadır. Ermenistan ve Kıbrıs’lailgili bazı tumturaklı laflar dışında AKP’yieleştirmekten kaçınan ırkçı-şoven MHP, “AB’ye tamüyelikten aşağısını kabul etmeyiz” havalarındadır.

AKP-CHP-MHP üçlüsünün emperyalistlerle suçortaklığı yapma konusunda mutabık olduklarınıanlamak için salt NATO’nun Libya saldırısına bakmakbile yeterlidir. Kirli emperyalist çıkar hesaplarının yanısıra, Arap dünyasındaki halk isyanlarını yozlaştırmak,hedeflerinden saptırmak ve giderek etkisizleştirmekamacıyla Libya’ya karşı girişilen NATO saldırısına“banko destek” vermeleri, düzen partilerininemperyalistlerle giriştikleri alçaltıcı suç ortaklığını tümaçıklığıyla ortaya koymuştur.

Sahte vaatler ve AKP’ye muhalefet üzerinden seçim

propagandası yürüten CHP ve MHP, hükümetinemperyalistlere sunduğu etkin hizmete bu nedenledeğinmiyorlar. AKP’ye saldırmak için epey malzemeolduğu halde, böyle bir tutumun bindiği dalı kesmekolacağını biliyorlar.

Varlık gerekçeleri içeride sermayeye dışarıdaemperyalistlere hizmet etmek olan düzen partilerininemekçilere yönelik tüm vaatleri sahtedir. Zira hemsermaye ve emperyalistlere hem emekçilere aynı andahizmet edilemez. Birine hizmet etmek diğerine karşımücadele etmek anlamına gelir ki, sermaye veemperyalistlere hizmet eden düzen partilerinin kuracağıhükümetin işçi sınıfı ve emekçilere saldıracağındanzerre kadar kuşku duyulmamalıdır.

"En büyük körlükbilinçsizliktir! "

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın görme engelli birişçiye "Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz,daha ne yapalım? Para kazanmak istiyorsanmüteahhit şirketlerin yanında çalışmaya devamedeceksin" sözleri 17 Mayıs günü SES İzmir Şubetarafından protesto edildi.

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü önünde yapılaneylemde “En büyük körlük bilinçsizliktir. Ayrımcı-lutufçu-tüccar Sağlık Bakanı istemiyoruz / SESİzmir Şube” pankartı açıldı.

Görme engelli SES İşyeri Temsilcisi Fatihİyibaşlar'ın konuşmasıyla başlayan eylemdeİyibaşlar, AKP’nin acımacı, lütufçu, himayeci,sadakacı bir zihniyete sahip olduğunu söyledi.Konuşmasının sonunda bakanı istifaya çağırdı.

Ardından SES Şube Başkanı Veli Atanır'ınokuduğu basın açıklamasında görme engelli geçiciişçi Nurullah Mehmetoğlu'nun Akdağ'a yönelttiği"Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz. Koşullarıniyileştirilmesini istiyoruz. Müteahhit şirketlerinelinden ne zaman kurtulacağız?" sorusuhatırlatıldı. Ortaya dökülen cümlelerin, “Yaşamakistiyorsan taşeron firmalara kul köle olacak, işgüvencesiz ortamda taşeronu daha da zenginedeceksin” anlamı içerdiği söylendi.

Düzen partilerinin ortak ekseniemperyalizme uşaklıktır!

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/1 * 20 Mayıs 2011

Düzen partileri şu günlerde varını yoğunu ortayakoyarak seçim çalışması yapıyorlar. Esasında dahabugünden aşağı yukarı belli olan oy oranlarını veseçmen desteklerini bir parça daha arttırmak böylecemeclisten birkaç koltuk daha fazla kapmak içinsöylenmedik yalan bırakmıyorlar. Emekçi kitlelerikandırmak için yalan söylemek ve sahte vaatlerdebulunmak seçimlerde adettendir. Dönemin öne çıkardığıve toplumun en fazla duyarlı olduğu sorunlar nelersedüzen partileri de yalan vaatlerini ona göre sıralıyorlar.Etkileri hala daha geride bırakılamayan ekonomik krizve AKP’nin 9 yıllık hükümeti döneminde uygulanansömürü programları zaten temelde var olan kroniksosyal sorunları daha da boyutlandırdı. Bu nedenleemekçiler bu seçim döneminde özellikle işsizlik,yoksulluk ve güvencesizlik temel başlıkları üzerindenyedeklenmeye çalışılıyor.

AKP, CHP ve MHP tarafından sosyal sorunlarüzerinden ifade edilen yalan ve demagojide gözlegörülür bir yarış içinde olmalarına karşın bu alandaCHP herkesten hızlı ve daha fütursuz davranıyor. Dahaseçim tarihi resmi olarak netleşmemişken CHP seçimprogramını şatafatlı gösteriler ve medyanınparlatmalarıyla parça parça açıklamaya başlamıştı bile.En başta aile sigortası, yoksullara 600 liralık yardım vetaşeronluğu bitirecekleri iddiası geliyordu. Bunlarıesnafa, çiftçiye, örgenciye ve başka kimin neye ihtiyacıvarsa onu vaadeden söylemlerle tamamlıyorlardı. Seçimatmosferinin güçlenmesine paralel olarak bu söylemlerşimdi daha da yaygınlaşıyor. Burjuva medyanın birkısmının da desteğiyle gündemde tutulmaya veemekçilerde beklentilerin karşılanacağı yanılsamasıgüçlendirilmeye çalışılıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığına gelmesiylebaşlayan CHP’deki değişim süreci seçim dönemindeatılan güçlü adımlarla devam ettiriliyor. Yoksulluğutarihe gömeceğiz vaadi, temiz siyaset söylemi vebaşka toplumsal sorunların çözümüne dönük aldatıcıvaatler sistematik biçimde kullanılıyor.Kılıçdaroğlu; “Her yoksula 600 lira vermek devletharcamalarının 1.7’si demektir, bu devlet kendihalkına bunu veremeyecek de ne yapacak,yoksulluğu çözmek için uğraşmıyorsan o paralarınereye harcıyorsun” diye soruyor AKP’ye.Taşeronluğu bitireceğini söylüyor. Elbettesözkonusu siyasal hasmı olunca laf söylemekkolay ve bunun bir ölçüsü de yok. Nasılsa herkesbirbirine demediğini bırakmıyor ve kimse de kimseyeniye böyle dedin diye sorma ihtiyacı duymuyor. Çünküherkes birbirinin söylediğinin yalanve aldatmacadan öteye gitmediğini,ancak yalana dayalı olarakemekçilerin desteklerini alıpoturacakları koltuk sayısını biraz dahaarttırabileceklerini biliyor.

Emekçilerin sosyal taleplerinin seçimvesilesiyle istismar edilmesi ve ölçüsüz birdemagoji malzemesi haline getirilmesi elbette tekbaşına bir amaç değildir. Bu yalnızca düzenin CHP’yebiçtiği rolün yerine getirilmesi açısından mevcutkoşullarda en uygun ve en sonuç verici alandır sadece.Zira AB’ye girme hayalleri, düzenindemokratikleştirilmesi safsatası ve ileri demokrasi

propagandası ömrünü tüketmiş bulunuyor. Katmerlisömürü, çıplak devlet terörü tırpanlanan haklar vebunun üstüne eklenen ekonomik krizin emekçilerdebiriktirdiği tepki bunların kullanılmasına artık pekimkan vermiyor. Buna karşın emekçilerde biriken öfkeve tepkinin açığa çıkmadan, sosyal sorunların istismarıüzerinden ve CHP aracılığıyla düzen kanallarındatüketilmesi işin önemli bir yanını oluşturuyor. Elbettebunların yanında bugünlerde kısık sesle tartışılsa biledaha güçlü geleceği tahmin edilen ekonomik krize karşıCHP gibi “sol kimliğiyle” pazarlanan bir partiyleşimdiden hazırlanmak da var. Yukarıda saydıklarımızlabirlikte bütün bunlar sosyal sorunların CHP tarafından

yoğun bir biçimde kullanılmasına olanak veriyor vedüzen de buna şimdilik pek ses çıkarmıyor. Nihayetindeişler onların istediği gibi yürüyor onlar açısından önemliolan da bu.

Düzenin empoze ettiği ortalama bilincin ilerisindemuhakeme yeteneğine sahip olan emekçiler açısındanCHP’nin gerçek kimliğine dair bir bilinç açıklığı vardır.Ancak bu açıklık, sınıfın ileri ve sınırlı bir kısmıtarafından gösterilebiliyor şimdilik. Burjuva bilincinprangalarıyla zihinleri kuşatılmış milyonlarca emekçiise bu partiden medet umuyor. Hele hele de söz konususosyal ve sınıfsal sorunlara dair çözüm umutlarıysaCHP’nin de parlatılmasına paralel olarak bu beklentidaha da güçleniyor. Düzenin emekçilerde yarattığıgeleneksel halkçı CHP algısı eskisi gibi güçlü ve kolayyutturulur değilse bile gücünü hala önemli orandakoruduğu da somut bir olgu.

Sorun verilen vaatlerin gerçekte yapılıpyapılmayacağı ya da bunların mümkün olupolamayacağı değil emekçilerde yarattığı temelsizumutlardır. Düzenin esas kaygısı beklentiye sokulanemekçinin haklarını söke söke alabileceği bilincinindumura uğratılmasıdır. Yarın kendi talepleri uğrunasokakları doldurma potansiyeline sahip öfkenin CHP’yebağlanan umutlar sayesinde yatıştırılabilmesidir.Düzenin CHP’yi bu amaçla kullandığı ve bir hayli desonuç alabildiğini tarihsel deneyimlerimizden yeterincebiliyoruz.

İşte bu nedenlerle, sürdürdüğümüz seçim çalışmasıiçerisinden CHP’yi etkili bir teşhir ve mücadeleninkonusu haline getirmek biz sınıf devrimcileri açsısındanözel bir önem taşıyor. Sosyal reformizmin devrimcipotansiyel ve imkanları düzen içi kanallarda hebaetmesine benzer bir rolü CHP de oynamaktadır. ÜstelikCHP sınıf mücadelesinin çeşitli imkanlarını düzene

bağlamakla da sınırlı kalmayıp emekçilerin gündeliktaleplerle sokağa çıkmasının da önüne geçmektedir.

Bu yönüyle CHP’nin düzenin has partisi olduğugerçeğini emekçilere anlatmak, oynadığıuğursuz rolleri teşhir etmek ve emekçi düşmanıkimliğini güncel veriler üzerinden de anlatmakgerekiyor. ATO başkanı Sinan Aygün gibi birburjuvanın CHP adayı olduğunu, Umut Oran

gibi bir tekstil patronunun CHP’nin tepeyöneticisi olduğunu, iki karşıt sınıfınçıkarlarının uzlaşamayacağını ifade etmeliyiz.Kılıçdaroğlu’nun taşeronluğun kaynağı olan

TOBB gibi bir burjuva örgütle yaptığı toplantıları,onlardan aldığı alkışı ve sömürü ve yoksulluğunkaynağı olan kapitalistlere dair tek söz etmediğini

emekçilere hatırlatmalıyız. Bunlarınyanısıra halkçı CHP’nin Mısır, Tunus,Libya ve Lübnan da direnen halklara

karşı ikiyüzlü tutumu veemperyalistlere uşakça sadakatini teşhiretmeliyiz. Daha da somutlanacak olursa

hemen yanı başımızda CHP’ye bağlıbelediyelerde sendikal haklar talep eden ve

taşeronluğa karşı mücadele eden işçilerin kapı önünekonulduğunu işçi ve emekçilere anlatmalıyız. Emekçisemtlerinde önemli muhataplarımızdan biri olacağıölçüde güncel verilerimizi daha da çeşitlendirerekCHP’nin hakkından gelmeliyiz.

CHP sosyal demogojiyle yelkenlerini şişirmeye çalışıyor...

Sermaye uşaklarından emekçiye hayır gelmez!

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Seçimler6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

MHP’nin seçim hazırlıkları sürüyor. Faşist parti biryandan şovenizmden oy devşirmeye çalışırken, bununyetersiz kalması ölçüsünde de diğer düzen partilerigibi sosyal demagojiye başvuruyor. Öyle ki MHPseçim bildirgesinde bolca vaatte bulunuyor. “Hilalkart” vb. projeleri öne çıkararak oy oranını artırmayaçalışıyor.

MHP’nin seçim bildirgesinde “Bağımsız ve Millibir ‘Üreten Ekonomi Programı’ uygulamayakonulacağı, küresel rekabet gücünün yükseltileceği,küresel rekabet gücünün yükseltildiği koşullarda, aynızamanda emek-sermaye arasında ‘hakkaniyetlipaylaşım’ sağlanacağı” iddia ediliyor.

Her yıl 700 bin işsize iş verileceği belirtiliyor.İşsizlik ve yoksulluğun azaltılacağı, istihdam dostusürdürülebilir bir büyümenin sağlanacağı sözüveriliyor. Rekabet gücü yüksek bir üretim ekonomisitesis edileceği, sermaye piyasalarının gelişiminindestekleneceği iddiasında bulunuluyor.

MHP, ‘hilal kart’ ile her tür alışverişi bedavayapabilecekleri vaadi ile işçi ve emekçileri kandırmayaçalışıyor.

MHP’nin bu söylemleri koca bir yalandan ibarettir.İtalyan ve Alman faşist partileri gibi faşist MHP de busöylemleri demagojk bir çerçevede, geniş emekçikesimlerin desteğini almak için kullanmayaçalışmaktadır.

MHP’nin Dokuz Işık Programı da sermayeninkorunması programıdır. Çünkü bu program mülkiyetilişkilerine dokunmaz. Farklı sınıf ve katmanları“millet” söylemi adı altında tek bir potada eritir.Toplumsal eşitsizlikleri meşru görür.

Özel mülkiyetin kutsanması yanında, MHP’ninprogramı sınıfların varlığını kabul etmez. FaşistMHP’ye göre sömürücü asalak ve alınteri göz nuru ileyaşayan ağır sömürü altında bulunan sınıflar arasındaherhangi farklılaşması söz konusu değildir. Onlar birmilletin organik parçasıdırlar. Milletin çıkarlarıöndedir, sınıfların çıkarları diye bir şey yoktur. İşçi veemekçilerin haklarını almak için örgütlenmesi, sendikakurması, grev yapması en büyük suçtur.

MHP seçim bildirgesinde ulusal sanayi ve ulusalsermayenin önündeki tüm engelleri kaldıracağını vaatetmektedir. Faşist MHP hiçbir zaman kapitalizmegerçek anlamda karşı çıkmayı aklından bilegeçirmemiştir. Türkiye’de egemen olan sermayedüzeni tarafından emeğin korunması mücadelesinekarşı saldırı gücü olarak kullanılmıştır. Faşist sermayedevletinin sağladığı finansmanları kullanarak

mücadele eden birçok işçi bölüğüne saldırmıştır. Grevve direniş kırıcılığı için maşalık yapmıştır.

MHP seçim bildirgesinde hükümet olduğukoşullarda zam ve soygun politikalarına geçitvermeyeceğini, IMF paketlerine karşı çıkacağını,özelleştirme yapmayacağını, yapılan özelleştirmelerinbir kısmını erteleyeceğini belirtmektedir. MHP’nin buvaatlerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Zira MHP’nin1999-2002 yılları arasında koalisyon ortaklığı yaptığıdönemdeki icraatları ortadadır. Hükümet ortağı olduğudönemde MHP IMF’nin ekonomik-sosyal yıkımprogramlarını uygulamak için üzerine düşen bütüngörevleri harfiyen yerine getirmiştir. Zam soygunpaketlerinin uygulanması için çaba göstermiştir.Tahkim’e onay vermiş, tüm özelleştirmeleri onaylamış,dahası savunmuştur. Telekom özelleştirmesine karşıtutum alıp, IMF memuru Kemal Derviş ile tartışanbakanını istifa etmeye mecbur bırakmıştır. Tüm buolaylar MHP’nin seçim bildirgesinde yer alan genişemekçi kesimlerin sorunlarına çözüm bulma vaadininne denli sahte olduğunun en açık kanıtıdır.

MHP seçim bildirgesinde başı dik dış politikasöylemleri öne çıkmaktadır. AKP’nin ABD’nin desteğiile ayakta durduğu vurgusu kapalı ifadelerle dilegetirilmektedir. Fakat MHP’nin ipleri hep ABD’ninelinde olmuştur. NATO eliyle örgütlenen kontr-gerillanın toplumsal mücadeleyi bastırmak için yaptığısaldırıların en önemli ayaklarından biri olarak CIAtarafından organize edilmiştir.

Faşist partinin seçim bildirgesinde yer alan“Bağımsız ve egemen devlet”, “Milli ekonomi”, “Milliordu” söylemlerini boşa çıkaran birçok olayın altındaimzası bulunmaktadır. MHP her dönem bağımsızlıkmücadelesini sürdüren devrimci güçlere saldırmış, budoğrultuda birçok katliamın altına imza atmıştır.

IMF’nin hükümranlığına, emperyalist kapitalistlereyer altı ve üstü kaynakların peşkeş çekilmesine yönelikpek çok anlaşmanın altında MHP’nin imzasıbulunmaktadır.

Faşist partiye verilen her oy, emekçilerinköleleştirilmesi ve halkların kırılması politikasına güçkazandıracaktır. Kapitalist sömürünün devamına,emeğin örgütsüzlüğe mahkum edilmesine dayananburjuva sömürü düzenine güç katacaktır.

12 Haziran seçimlerinde özelde MHP’nin geneldetüm düzen partilerinin yüzündeki maskeleri yırtıp, işçive emekçilere kurtuluşun biricik yolunun devrim vesosyalizm olduğunu göstermek sınıf devrimcilerinin entemel görevidir.

Irkçı-faşist MHP’nin seçim yalanları

Kürt halkı sınırötesinden gerillacenazelerini aldı

Kürt halkı gerilla cenazelerinin kendilerineverilmemesi üzerine sınırı geçerek cenazelerinialdı. Türk ordusunun ateş açarak, taş atarak vetehdit ederek cenazeyi almaya gelen kitleyisindirmeye çalışması ise ters tepti. Kürt halkıoldukça militan bir şekilde cenazelerinisahiplendi ve ölüm pahasına onları bırakmadı.

15 Mayıs günü sınırı geçen kitle ayazarağmen geceyi dışarıda geçirdi. Sabahısloganlarla karşılayan kitle gün doğumuylabirlikte Bilican tepesinden sınırı aşarakcenazeleri aramaya koyuldu. Yol üstündebulanan Bilica Komanda Taburu arasındatartışma yaşandı. Köy korucularıyla cenazeleringönderilmesi teklifini reddeden kitle gerillacenazelerine işkence yapıldığını hatırlatarak“onları kulaklarını kestikten sonra mıgöndereceksiniz” tepki gösterdi. Bu tartışmanınardından yaklaşık 200 kişi cenazeleri almak içinçatışmanın olduğu bölgeye ilerledi.

Askerler ise tepelerde bulunan askerimevzilerden ateş açarak kitleyi geridöndürmeye çalıştı. Ayrıca askerler tepedenkitlenin üstüne büyük taşlar yuvarladı.Cenazelere 30 metre kala ilerlemeyi başarankitle askerlerin yoğun taşlı saldırısı sonucucenazeleri alamadı.

Bir süre beklendikten sonra yenidenharekete geçen kitle 50’şer metre ara ile 3gerillanın cenazesine ulaştı. Cenazeleribattaniyeye sararak geri getiren halk asker vekorucuların saldırısına maruz kaldı. Saldırınedeniyle yavaş ilerleyen kitle, sık sık askeribarikat ile durdurulurken 3 cenazeyi alarak,geri dönen halk asker engeline takıldı. Cenazeyivermeyen kitleye askerler havaya ateş açarakve gaz bombası atarak saldırdı. Saldırıyarağmen yüzlerce kişi omuzlarına aldıklarıcenazeyi Yemişli Köyü’ne getirmek için yürüdü.

Aroş’ta sınırı geçen kitle bir gerillanın dahacenazesine ulaştı.

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Kürt halkı Türk devletinin operasyonları sırasındakatledilen gerillalarına sahip çıktı. Gerilla cenazeleriningeçtiği güzergahta çeşitli ilçe ve illerde cenazeleronbinlerce kişi tarafından karşılandı, kitleselyürüyüşlerle memleketlerine uğurlandı. Aynı biçimdegerillalar onbinlerin katılımıyla “Şehît namirin!”sloganları eşliğinde defnedildi.

Canşêr’i 30 bin kişi uğurladı Adem Aşkan’ın (Canşêr Çempîrî) cenazesi 17 Mayıs

günü 30 bin kişi tarafından “Şehîd namirin!” sloganlarıeşliğinde toprağa verildi. Hakkari’de kepenklertamamen kapatılırken cenaze töreninde büyük bir öfkevardı.

Canşêr’in cenazesini Hakkari Devlet Hastanesimorgundan alan 30 bin kişi, Solan Mezarlığı’na kadarsloganlarla yürüdü. “Katil Erdoğan biz de puşiliteröristiz”, “Kiryar dewlet e, dewlet dê hesab bide”pankartların açıldığı yürüyüşte “İntikam” sloganıyankılandı. Yürüyüş güzergahı boyunca mahallelerdensürekli katılım sağlandı. Yürüyüşe katılanları, olası birmüdahaleye karşı yüzleri puşili olan ve kendilerine “özsavunma güçleri” diyen gençler korumaya alırken, polisise kitlenin yürüyüşe geçmesinin ardından geri çekilereksokakları boşalttı.

Mezarlık girişinde cenazenin araçtan çıkarılmasısırasında onbinlerce kişi hepbir ağızdan “Şehîdnamirin!”, “İntikam!”, “Katil Erdoğan!” sloganlarınıattı. Sarı, kırmızı ve yeşil renkler ile PKK bayraklarınınsarıldığı Aşkan’ın cenazesi omuzlarda taşındı. Definişlemi sonrasında saygı duruşunda bulunuldu ve hep birağızdan “Çerxa Şoreşê” marşı okundu.

Aşkan’ın ailesi oğullarıyla gurur duyduklarınıbelirterek, başlarının dik olduğunu söylediler. Aşkan’ınKürt halkının şehidi olduğunu dile getirdiler. BDP’liyöneticilerin konuşmalarının ardından uğurlama sonaerdi. Onbinler kent merkezine kadar yürüdükten sonradağıldı.

Berxwedan’a militan uğurlamaHanefi Aydın’ın (Berxwedan Malazgirt) cenazesi

Muş’un Malazgirt İlçesi Hasretpınar (Tendurek)Köyü’nde 20 bin kişi tarafından toprağa verildi.

Malazgirt girişinde binlerce kişi tarafındankarşılanan cenaze Aydın’ın doğduğu köy olanHasretpınar (Tendurek) Köyü’ne götürüldü. Yürüyüşeyol boyunca katılımlar olurken köye ulaşıldığındakitlenin sayısı 20 bini buldu. Konvoy köye vardığındaköyün girişinde toplanan binlerce kişi Aydın’ı “ÇerxaŞoreşê” marşı ve “İntikam!” sloganıyla karşıladı.Buradan köy mezarlığına “AKP polisini sokaktan çek.Ordu askerini dağdan çek” pankartı, Aydın’ın veAydın’la beraber yaşamını yitiren 4 HPG gerillasınınfotoğraflarıyla yüründü.

Ancak mezarlığın etrafında askerlerin beklediğinigören kitle, yürüyüşü durdurarak askerlerin çıkmasınıistedi. Kısa süreli görüşmenin ardından askerler, köyündışına çekilerek beklemeye başladı. Askerlerin çıkışınınardından yürüyüş devam etti.

Aydın’ın defnedileceği mezarın başına gelindiğindesaygı duruşunda bulunuldu. Saygı duruşunun ardındanAydın’nın cenazesi defnedilirken annesi ve kızkardeşleri gözyaşlarına boğuldu. Aydın’ın bir kız kardeşiise baygınlık geçirdi. Baba Faruk Aydın da, definişleminin ardından mezarın üzerine kapanarak ağlamayabaşladı.

Cenaze töreni sürerken köy dışında bekleyenaskerler ve cenazeye katılan gençler arasında çatışmayaşandı. Askerler kitlenin üzerine gaz bombası ataraküzerlerine gerçek mermilerle ateş açtı. Uzun süreliçatışmanın ardından kitle askerlerin üzerine taş atarakköyün 6 kilometre dışına çekilmesini sağladı. Köy savaşalanına döndü.

“O haklı bir dava için canını verdi”HGP gerillası Sami Piranoğlu (Dijwar Guyi)

Uludere’de toprağa verildi. Şırnak’ta binlerce kişiPiranoğlu’nu “Şehît namirin” sloganlarıyla uğurladı.Cenaze ilçe girişinde alkış, zılgıt ve sloganlarlakarşılandı.

Kitle, mezarlık güzergahında bulunan devlethastanesi yanında polisleri taş yağmuruna tuttu. Busırada polis gaz bombaları ile kitleye müdahale etti.Kısa süreli çatışmaların ardından yola devam edenbinlerce kişi mezarlığa geldi.

Piranoğlu sloganlarla toprağa verildi. Piranoğlu’nunannesi Naciye Piranoğlu, “Oğlumla gurur duyuyorum, ohaklı bir dava için canını verdi. Tüm Kürdistan’ın başısağolsun” dedi.

Cenaze törenine BDP Eş Genel Başkanı Filiz Koçali,Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu adayları GültanKışanak, Hasip Kaplan, Diyarbakır BüyükşehirBelediye Başkanı Osman Baydemir, BDP Şırnak İlBaşkanı Abit İke, BDP il ve ilçe belediye başkanları dakatıldı.

“Abdulkadir Ay tüm Kürt halkınınşehididir”

Abdulkadir Ay’ın (Kahraman Rodi) cenazesiBingöl’de binlerce kişi tarafından defnedildi.

Konvoy Bingöl-Genç yolu üzerinde binlerce kişitarafından “Şehîd namirin!”, “İntikam!” sloganlarıylakarşılandı. Konvoy Bingöl merkezden geçtiği sıradapolis barikatıyla durdurulmak istense de kitlenin kararlıtutumu ile yoluna devam etti. Konvoyun geçtiğigüzargahta bulunan köylerden çıkan emekçiler cenazeyialkış ve zılgıtlarla selamladı. Konvoy Ay ailesinin evinegetirildi.

Cenaze binlerce kişi tarafından mezarlığa getirildi.Ay, 2008 yılında çatışmada yaşamını yitiren 2 gerillanınyanına gömüldü ve defin işlemi tamamlandıktan sonrasaygı duruşu gerçekleştirildi.

Ardından konuşan Selahattin Demirtaş, AKP’ningençlerin kanı üzerinden oy almak istediğini belirterek“Burnundan gelsin. Haram, zehir, zıkkım olsun” dedi.Demirtaş’ın konuşması sık sık “Katil Erdoğan!”sloganlarıyla kesildi.

Demirtaş’ın ardından anne Ayten Ay, güçlükleyaptığı konuşmasında “Abdulkadir sadece benim değil,tüm Kürt halkının şehididir” diyebildi.

Kürt sorunu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/1 * 20 Mayıs 2011

Kürt halkı gerillalar için ayakta!

12 HPG gerillasının katledilmesini protestoetmek için 16 Mayıs günü Galatasaray Lisesiönünde toplanan öfkeli kalabalığın üç tarafı polisbarikatıyla kapatıldı. Taksim ve Tünel taraflarındayer alan TOMA’lar sürekli çalıştırılarak kitleprovake edilmeye çalışıldı. İstiklal Caddesi’ninTünel ile Taksim yönüne bakan iki tarafının yanısıraGalatasaray Lisesi tarafında kurulan polis barikatıarasında başlayan oturma eylemi yaklaşık 2 saatsürdü. İstanbul’un birçok ilçesinden yüzlerce kişipolis engellemesine rağmen Taksim’e akın etti.

Aralarında BDSP’nin de bulunduğu ilerici vedevrimci güçlerin de destek verdiği oturma eylemiuzun süre devam etti. “AKP’nin siyasi ve askerioperasyonlarını özgürlük mücadelemizle yeneceğiz”pankartının açıldığı eylemde üzerinde 12 karanfilinbulunduğu siyeah bir pankart da taşındı.

Oturma eylemi sırasında Emek, Barış veDemokrasi Bloku milletvekili adaylarından MustafaAvcı, Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel ve SebahatTuncel kitleye seslenerek konuşmalar yaptılar.

Gençler ve kadınların katılımının göze çarptığıoturma eyleminin ardından BDP İstanbul İl

Başkanlığı binasının bulunduğu Tarlabaşı civarındauzun süre devam eden çatışmalar yaşandı. Sokakaralarına kadar yayılan çatışmalar sırasında onlarcakişi yaralanıp gözaltına alındı. Hızını alamayanpolis, Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nünbulunduğu sokaktaki BDP binasını gaza boğdu.Binanın içerisinde bulunan yüzlerce kişi gazdanetkilendi. Kolluk güçleri ayrıca BDP’nin seçimotobüsünün de lastiklerini patlattı. Üzerinekazıyarak “TC” yazdı.

Polisin azgın terörüne molotoflarla karşılıkveren kitle polisle çatıştı. Birçok görgü tanığı polissaldırısı sırasında gerçek mermilerin kullanıldığınıifade ederken, evlerin pencerelerinden olaylarıizleyen emekçiler de polisin gaz bombalısaldırısından etkilendi.

BDP binası önünde oturma eylemi başlatan kitle,polis saldırısını protesto etti. Sırrı Süreyya Önderve Sebahat Tuncel bina önünde yaptıklarıkonuşmalarda polis terörünü kınadılar. Kürthalkının haklı ve meşru mücadelesinin süreceğinibelirttiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İstanbul’da polis terör estirdi

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Şırnak’ın Uludere ilçesinde 12 HPG gerillasınınkatledilmesinin ardından Kürt halkı öfkesini militansokak eylemleriyle gösterdi. Azgın polis terörüne konuolan eylemlerde Kürt halkı gerillalara sahip çıktığınıgöstererek, devletin katliamcı yüzünü ve imha-inkarpolitikalarını lanetledi.

15 ve 16 Mayıs günlerinde Kürdistan genelindehayat adeta dururken, birçok kentte kepenkler kapatıldı.Öğrenciler okulları boykot etti, araçlar kontak kapattı.

Diyarbakır Diyarbakır genelinde eczane ve fırınların dışında

esnaf kepenk açmazken, çok sayıda öğrenci okullarıboykot etti. Kontakların da kapatıldığı kent genelindeadeta yaşam durdu.

Taziye evleri olarak kullanılacak seçim bürolarına 12HPG’liyi simgeleyen 12 gülün üzerinde yer aldığı siyahbezler asıldı. Öğrencilerin okulları boykot etmesininyanı sıra belediye ve özel kişilere ait otobüsler dekontak kapattı. Seçim büro açılışlarına ara verildi. EmekCaddesi üzerinde binlerce kişi oturma eylemigerçekleştirdi.

Diyarbakır’ın Hani, Silvan, Viranşehir ilçelerindeeylemler de gerçekleştirildi. Silopi’de ise askeriaraçların geçişi sırasında yolda bulunan bir grup gençkonvoyu taş yağmuruna tuttu.

Çınar’da askeri operasyonları gece yürüyüşleprotesto eden kitleye polis gaz bombaları, tazyikli su ilemüdahale ederken, gerçek mermi kullanılması dikkatçekti.

AntepYaşamını yitiren gerillalar için Antep’te başta BDP il

ve ilçe binaları olmak üzere birçok eve siyah bez asıldı.

BatmanBatman’da tüm il ve ilçelerde bulunan seçim

büroları siyah bezler asılarak taziye evine çevrildi.Batman’da banka şubeleri dahil esnaf kepenkleriaçmadı. Hasankeyf, Gercüş’te basın açıklaması veyürüyüşler yapıldı.

SiirtSiirt’te Gap, Ulus, Alan, Affetevler, Yeni, Çakmak,

Conkbayır, Helvacılar Çarşısı ve Eruh durağındabulunan bütün esnaflar kepenklerini açmadı. BDP ilbinasına siyah bez asılırken, ilçe minibüsleri de kontakkapattı.

Siirt ve Batman minibüs durakları da kontakkapatarak esnafa destek verirken, okullardaki boykotoranı da yüzde ellinin üstünde oldu. İlçe genelindeki

tüm düğünler iptal edilirken, çarşı merkezi başta olmaküzere tüm mahallelerdeki kepenk kapatma eylemi 90’lıyıllardaki günleri hatırlattı.

MardinMardin ve ilçeleri Nusaybin, Mazıdağı, Midyat,

Dargeçit’te BDP binalarına ve seçim irtibat bürolarınasiyah bezler asıldı. Kentlerde 3 gün boyunca yapılacakolan tüm düğün ve eğlenceler iptal edildi. ÖzellikleNusaybin, Kızıltepe ve Derik ilçelerinde eczane vefırınların dışında esnaf kepenk açmadı.

Midyat ilçesinde 15 Mayıs günü 10 bini aşkın kişi“Şehîd namirin” sloganlarıyla yürüyüş düzenleyerekoturma eylemi yaptı. Kızıltepe ve Derik ilçelerinde de15 Mayıs Kürt Dili Bayramı kapsamında yapılanyürüyüş operasyonların kınandığı mitinge dönüştü.Yürüyüşlere onbinlerce kişi katıldı.

Şırnak İl merkezi ile Beytüşşebap, Güçlükonak ve

Uludere’de 3 günlük yas ilan edildi. Hayatın durduğuŞırnak ve ilçelerinde kepenkler açılmadı. Öğrenciler

derse girmeyerek okulu boykot ederken, ilçede bütünaraçlar da kontak kapatma eylemi başlattı.

15 Mayıs günü İdil’de demokratik çözüm çadırındabuluşan binlerce kişi yürüyüş ve oturma eylemininardından tekrar çadıra dönerken polisin saldırısınauğradı. Yürüyüşe gaz bombaları ile müdahale edenpolisle kitle arasında çatışma çıktı.

Silopi ilçesinde esnaflar kepenk açmadı. Cizre’de esnafın tümünün kepenk kapatması, araçlarınkontak kapatması ve öğrencilerin okulları boykot etmesinedeni ile ilçe hayalet kente dönüştü. Yüzlerce kişi BDPilçe binası önünde bir araya geldi. Polisin kitleninyürüyüşüne izin vermemesi üzerine çatışmalar çıktı.İdil-Cizre yolu gençler tarafından trafiğe kapatıldı.

VanVan’da esnafların büyük bölümü kepenk açmadı.

Kepenklerin kapatıldığı kentte, okullar da boykot edildi.Bostaniçi Beldesi ve Başkale ilçesinde esnaf kepenkaçmadı. Belediye binasına siyah bez asıldı.

HakkariHakkari merkez, Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca

ilçelerinde kepenkler açılmadı. Araçların kontakkapattığı ve çocukların ders başı yapmadığı merkez veilçelerde hayat tamamen durdu.

MuşKepenklerin açılmadığı Muş’un Malazgirt ilçesinde,

yaşamını yitiren gerillalar için yüzlerce kişi yürüyüşdüzenledi.

Kürt sorunu8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Kürt halkı hayatı durdurdu

18 Mayıs 2011 /Izmir

İzmir BDP İl İzmir Örgütü, askeri operasyonları

protesto etmek için 18 Mayıs günü Fuar BasmaneKapısı önünden Konak eski Sümerbank önüneyürüyüş düzenlemek istedi. Ancak, yürüyüş içinBasmane Meydanı’na iki koldan giden kitle, polistarafından abluka altına alındı.

12 HPG’liyi temsilen üzerinde 12 gül bulunansiyah pankart taşınan eylemde, ölüm yıldönümleriolan İbrahim Kaypakkaya ile Haki Karer de anıldı.

Bu arada Basmane tarafında kitle ile polisarasındaki gerginlik çatışmaya dönüştü. Polis bibergazı sıkarken, kitle ellerindeki pet şişelerin vepankart sopalarıyla polise karşılık verdi.

İzmir 2. Bölge Milletvekili Avcı, Basmane’deyaptığı açıklamada, halkın demokratik taleplerinidile getirme haklarının zorla ellerinden alındığınısöyledi. Avcı “Polis kitlenin birleşmemesi basınaçıklamasını yapmaması yönünde tutum sergiliyor.Üçüncü kez basın açıklamamız sağlıklı içeriğinidolduracak şekilde yapmamız engelleniyor. Busebepten dolayı basın açıklaması yapmaktanvazgeçtik. İzmir valiliği ile emniyetinin bututumunu protesto ediyoruz” dedi.

Daha sonra kitle gözaltına alınan kişininserbest bırakılması için tekrar oturma eylemibaşlattı. Gözaltına alınan kişi götürüldüğükarakolda serbest bırakıldı.

Ayrıca eyleme katılmak üzere Kadifekale’denBasmane Meydanı’na yürüyen yüzlerce kişi depolis tarafından abluka altına alındı. Kitle buradada sloganlarla polis engelini protesto etti.Yürüyüşe izin verilmemesi üzerine kitle sloganlarlayeniden Kadifekale’de yürüdü.

MersinMersin’de HPG gerillalarının öldürülmesini

protesto eden binlerce kişi Toroslar ilçesi KurdaliMahallesi’nde bir araya geldi. Kitle buradanAkdeniz ilçesi Güneş Mahallesinde bulunanDemokratik Çözüm Çadırlarına meşalelerleyürüdü.

Polis ablukasının yoğunluğu dikkat çekerkenkitle çadıra yaklaşık bir buçuk saate ancakvarabildi.

Yürüyüş boyunca gruplar şeklinde yenigruplarında katlımı ile birlikte, kitlenin öfkesigiderek daha da sertleşmeye başladı.Tahammülsüzlüğünü burada da gösteren polisçadırlara yakın bir yerde gaz ve biber bombaları ileTOMA’lar eşliğinde kitleye saldırmaya başladı.Gençlerin taş ile karşılık vermesi üzerine kısa sürelibir çatışma yaşandı. Çatışmada 10 kişi çeşitliyerlerinden yaralandı. Kitlenin öfkeli tepkisinigören polis geri çekilmesi üzerine, kitle alkışlararasında çadır alanına girdi.

Burada çeşitli konuşmalar yapıldı. Gruplarhalinde dağılan kitleye polis ikinci kez saldırdı.Saldırıda yaşları 18’den küçük 15 kişi gözaltınaalındı. Kalabalık kitle saldırının düzenlendiği alanadoğru yönelince polis geri çekildi ve bunun üzerineolaylar sona erdi.

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Kürt sorunu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/1 * 20 Mayıs 2011

Kürt çocukları özel hedefTürk sermaye devletinin imha-inkar politikaları ve

dizginsiz terörüne karşı örülen militan eylemlerdeyerlerini alan Kürt çocukları, azgın polis saldırılarınınözel hedeflerinden oluyor.

Mardin’in Nusaybin ve Kızıltepe ilçelerinde 17-18Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen eylemlerde 3 çocukpolislerin attığı gaz bombasıyla ağır yaralandı.

Nusaybin 27 Mayıs Caddesi’nde yola barikat kurangençler ile polisler arasında çıkan çatışma sırasında 15yaşındaki Muğdat Muğdatoğlu başına isabet eden gazbombasından ağır yaralandı. Demiryolu bölgesindeevlerinin önünde oynayan 3 yaşındaki Zehra Altun dapolislerin hedefi oldu. Altun başına aldığı gaz bombasıfişeği yüzünden ağır yaralandı.

Kızıltepe Tepebaşı Mahallesi’nde yapılaneylemlerde ise polislerin gençlere gaz bombalarıylamüdahale etmesi üzerine çatışma çıktı. DemokratikÇözüm Çadırı’na gaz bombasının atılmasıyla çadırdabulunan 12 yaşındaki Roni İldem yüzünden yaralandı.Yaklaşık 10 metreden atılan gaz bombası İldem’in sağgözüne çarptı.

1 günde 253 gözaltıUludere’de HPG gerillalarının katledilmesinin

ardından sokaklara çıkan Kürt halkına azgınca saldırandüzen güçleri, ev baskınları ve bunları takip edengözaltı-tutuklama terörünü de tırmandırıyor.

ANF ve DİHA’da çıkan haberlerden yapılanderlemeye göre yalnızca 16 Mayıs günü 253 kişi evbaskınları ve gösterilere yapılan saldırılar sonucugözaltına alındı.

17 Mayıs günü ise İstanbul’un Bağcılar ilçesindekibirçok mahallede ev ve işyeri baskınlarıgerçekleştirildi. Terörle Mücadele Şubesi polislerincegerçekleştirilen baskınlarda 22 kişi gözaltına alındı.Adliyeye sevk edilenlerden bir Kürt çocuk tutuklandı.

Urfa’nın Eyyubiye Mahallesi ve merkeze bağlıÖrbek Köyü’nde jandarma ve polis tarafından birçokeve baskın yapıldı. Baskınlarda aralarında 6 çocuğunda bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı.

Kürt halkına dönük baskı ve terör dinmiyor

Polis rejimi uygulamalarına hız veren sermayedevleti, baskı ve zora o kadar fazla başvurdu ki,emniyet teşkilatının gaz bombası ve mühimmatıtükendi.

Geçtiğimiz yıl yaptığı ihaleler sonucunda2011’de kullanılacak yeterli miktarda gaz bombasıve mühimmat satın alan Emniyet GenelMüdürlüğü’nün stokları azalınca, teşkilatınyardımına Başbakanlık koştu. Başbakanlığın,“örtülü ödenekten” verdiği yaklaşık 2.3 milyonliralık destek ile Emniyet Genel Müdürlüğü, 170bin gaz bombası ve yangın söndürme aparatı satın

almak için harekete geçti. Eğitim ve sağlık gibi temel alanlara yeterli

kaynak aktarmayan Başbakanlık, koyu polisrejimini daha koyu hale getirmek için keseninağzını açtı.

Sermayenin kolluk gücünün yaşadığımühimmat sıkıntısı, son dönemde artan polis terörüuygulamalarının da boyutunu gösterdi. Özelliklesivil itaatsizlik eylemlerine azgınca saldıran kollukgüçlerinin kullandığı gaz bombası ve aparatlarınınbüyük bölümününün Kürt illerinde oluşturulanbölge depolarına aktardığı öğrenildi.

Polise ‘örtülü’ takviyesi

Katiller serbest, protestoculara ceza

Muş Bulanık’ta 15 Aralık 2009 tarihinde Turan Bilen adlı JİTEM bağlantılı bir kişinin DTP’nin kapatılmasınıprotesto eden kitleye açtığı ateş sonucu 2 kişi hayatını kaybetmişti. Türk devleti, gönüllü köy korucusu TuranBilen ve kardeşi Metin Bilen’in yargılandığı davada katillerini aklamıştı.

Bu kararıyla ulusal haklarına sahip çıkan Kürt emekçilerinin katlinin vacip olduğunu bir kez daha gösterendevlet, gösteri organize ettiği iddiasıyla tutuklanan Adem Artıkboğa ile Ercan Kocamış’a ise 12’şer yıl hapiscezası verdi.

Gerekçeli kararda sanıkların, PKK’nın şehir yapılanması olan KCK’nın Muş’ta oluşması için kentegönderildikleri iddia edildi.

Polis dipçikle katletti!2009 yılında DTP’nin kapatılmasının ardından başlayan eylemler sırasında katledilen Seyfullah Turan’ın

polis tarafından dipçikle katledildiği belgelendi. 23 Nisan 2009’da, kafasına Özel Harekât polisince dipçikle vurulan ve o dönem 17 yaşında olan Seyfullah

Turan’la ilgili Adli Tıp raporunda, ölümün dipçik darbesine bağlı olarak gerçekleştiği yazıldı. Raporda, Turan’ın yaralarının basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı,

vücudundaki kemik kırıklarının da hayat fonksiyonlarını orta derecede etkileyecek nitelikte olduğuvurgulandı.

Turan ailesinin avukatı Münip Ermiş konuyla ilgili şöyle konuştu: “Sanık polisin eylemi hem ’adamöldürmeye teşebbüs’ hem de ’çocuğa karşı nitelikli işkence’ suçunu oluşturmaktadır. Yargılamayı yapacakmahkeme Isparta Ağır Ceza Mahkemesi’dir.”

Turan’ı katleden polisle ilgili açılan dava da benzer davalarda olduğu gibi sürüncemede bırakılıyor. Olayınyaşandığı ilde değil, güvenlik gerekçesiyle Isparta’da görülüyor.

HPG yaptığı açıklamayla Uludere kırsalında songünlerde yaşanan çatışmalarla ilgili bilgilendirmedebulundu. HPG Anakarargah Komutanlığı tarafındanyapılan açıklamada, çatışmanın Türk ordusununsınırı geçerek düzenlediği kapsamlı saldırınınsonucunda gerçekleştiği bilgisi verildi. Çatışmalarsırasında 10 gerillanın hayatını kaybettiğiniaçıklayan HPG, çatışmalar sırasında 8 askerin deöldüğünü duyurdu. Ayrıca hayatını kaybedengerilaların kimliklerine ilişkin ayrıntılı bilgiler verdi.

Açıklamada halkın duruşunun gerillaların enbüyük güç kaynağı olduğu şu şekilde ifade edildi:

“Bu süreçte halkımızın en değerli evlatları olanböylesine kahraman on yoldaşımızı şehit vermeninen derin acısını halkımızla paylaşıyoruz. Bu şehityoldaşlarımıza bağlılık onların gösterdikleri büyükdirenişe sahip çıkmaktan geçtiğinin bilinciyle buyoldaşlarımıza layık bir pratiğin sahibi olacağız.

Yine başta evlatlarının cenazesini alabilmek içinKürdistan dağlarına ve düşmanın mevzisine

kahramanca yürüyen başta Botan halkımız olmaküzere, günlerdir sokaklarda şehidine layık olmanın,onu sahiplenmenin en anlamlı duruşu olanserhıldanlarla şehidini karşılayan halkımızıselamlıyor, şükranlarımızla birlikte onların buduruşunun gerilla mücadelemizin en büyük güçkaynağı olduğunu belirtiyoruz”

HPG’den açıklama

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Türk sermaye devleti Kürt halkına yönelik yeni birtopyekün saldırı başlatmış bulunuyor. Bu saldırı içinbir süredir yoğun bir hazırlık yapılıyordu. Nihayet sonyapılan MGK toplantısı ile birlikte saldırının startıverildi. Katliamcı Türk ordusu hiç vakitgeçirmeksizin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Kürtsorunu yoktur’’ söylemi eşliğinde Kürdistan’daoperasyonlara başladı. Operasyonlar her geçen günbiraz daha yoğunlaşıyor. Bunu polisin dur durakbilmeyen gözaltı ve tutuklama terörü izliyor. Heryerde yaşlı-genç, kadın-çocuk, neredeyse her Kürtgözaltına alınıyor, tutuklanıyor.

Sözkonusu olan giderek acımasız boyutlar kazananbir devlet terörüdür. O kadar ki, son dönemlerdeözgürlük ve eşitlik istemi ile yapılan hemen hereyleme azgınca saldırılıyor. Kürt milletvekilleri dedahil, insanlar acımasızca coplanıyor, yer yer de hedefgözetilmeksizin halka ateş açılıyor. Yani, Kürdistan’dayeniden yaygın biçimde kan akıtılmaya başlanmıştır.Şırnak-Uludere’de 12 gerillanın alçakça katledilmesiile bu kanlı saldırılar iyiden iyiye tırmandırılmıştır.

İşçiler, emekçiler!Sermaye devleti uzun yıllar zulüm ve zorbalıkla

sorunu çözmeye çalıştı, ama başaramadı. AKPhükümetinin işbaşına gelmesi ile bu kez Osmanlı’yaözgü hileye, riyakarlığa ve aldatmacaya başvurdu.Doğrusu ilk başlarda dayanaksız hayallere yol açan veadına ‘’Kürt açılımı’’ denen bu saldırının ömrü deuzun sürmedi. Zamanla bunun gerçekte tam biroyalama ve tasfiye planı olduğu anlaşıldı. Gelinenyerde, bizzat kendi deneyleri ve sezgileriyle, Kürtemekçileri de bunu anlamış bulunuyor.

Kürt halkı bugüne dek ne kazandıysa olağanüstübir fedakarlığın ürünü ve ifadesi olan militanmücadelesi sonucunda kazandı. Olaylar ve gelişmelerbugün onu yeniden bu çizgiye getirmiş bulunuyor.Kürt halkı günümüzde, üstelik de her gün ve her saatsokaklardadır. En önemlisi de bu kez ardı arkasıgelmeyen operasyonlara, gözaltı ve tutuklamaterörüne, işkence ve sürgünlere ve katliamlara rağmensokağı terketmiyor. Büyük bir direnme iradesi ortayakoyuyor. Sömürgeci sermaye devletini çılgına çevirenbudur. Onun acımasızlığının gerisinde de, yine,kendisini tam bir acz ve çaresizlik içinde bırakan budurum yatmaktadır.

Kürt emekçileri, kardeşler!Türk sermaye devleti bölgenin İsrail’den sonraki

en Amerikancı devletidir. İşbaşındaki AKP hükümetigelmiş geçmiş en Amerikancı hükümettir. Dahası o,bugüne kadarki en sinsi ve en kalleş bir kirli savaşhükümetidir. Düne kadar açılım adı altında bir

oyalama politikası izliyorlardı, onların bugün bunadahi tahammülleri kalmamıştır. En sıradan bir haktalebi dahi azgın bir devlet terörü ile ezilmeyeçalışılmaktadır.

Öte yandan ne seçim, ne meclis ve ne de yeni biroyalama ve aldatmaca manevrası olan anayasalarınında bir hükmü yoktur. Ne o, ne bu, bunların hiçbiriçözüm değildir. Çözüm TEKEL direnişi sırasında veen son 1 Mayıs’ta, iki ulustan işçi ve emekçilerarasında kurulan kardeşlikten, demek oluyor ki,ezilenlerin ve halkların sermaye düzenine karşıgerçekleştirdikleri büyük buluşmadan geçmektedir.Meclisleri de, seçimleri de, sözde yeni anayasaları daonların olsun. Çözüm sokakta ve militanmücadelededir. Çözüm devrimdedir, kurtuluşsosyalizmdedir.

Avrupa’daki tüm uluslardan işçiler, emekçilerve devrimciler!

Gerçek şu ki, sermaye devleti yine başadönmüştür. O günümüzde, bir kez daha, Kürt halkınınözgürlük ve eşitlik mücadelesi karşısında tam bir aczve çaresizlik durumunu yaşamaktadır. Bu nedenledirki bugün yine inkar, imha ve tasfiye politikasına geridönmüş ve bunda ısrar etmektedir. Öte yandan,sermaye devleti bu çabasında yalnız değildir. Tamtersine, dün olduğu gibi bugün de, başta ABD olmaküzere tüm emperyalistler, sömürgeci Türk devletinidesteklemektedir. ABD Genelkurmay İkinci BaşkanıJames Cartwringht’in alelacele Türkiye’ye yaptığıziyaret ve bu esnada yaptığı açıklamalar da bunun enyeni kanıtıdır.

Kardeş Kürt halkı tüm bu güçlerin çok yönlükuşatması altındadır. Buna karşın, gerçekten boğucuolan bu kanlı ve kirli kuşatmaya karşı, onurlu vehayranlık verici bir militan mücadele ve direnmekapasitesi ortaya koymaktadır. Bunun kendisi, kardeşKürt halkıyla enternasyonal tam bir dayanışmaçağrısıdır.

BİR-KAR olarak, bir kez daha, Kürt halkınınkendi kaderini tayin hakkının kayıtsız koşulsuzsavunucusu olduğumuzu ilan ediyor, yerli-göçmen,doğulu-batılı tüm uluslardan işçi, emekçi, ilerici vedevrimci güçleri, sömürgeci Türk devletinin saldırı vekatliamlarını protesto etmeye ve Kürt halkıyla tamdayanışmaya çağırıyoruz.

Kahrolsun sömürgecilik!Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!Kahrolsun emperyalizm ve her türden gericilik!Yaşasın devrim ve sosyalizm!

BİR-KAR (İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu)

18.05.2011

Kürt sorunu10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Kürt halkıyla dayanışmaya!  

Bielefeld’de Mayısşehitleri anması 

BİR-KAR Bielefeld gerçekleştirdiği etkinlikleMayıs şehitlerini andı.

Mayıs ayında ölümsüzleşen devrimcilerinanıldığı etkinlikte, onların bıraktıkları mirasa sahipçıkma çağrısı yapıldı. Etkinlikte kapitalist sisteminyıkılması gerekliliği bir kez daha vurgulandı.

40 kişinin katıldığı anma etkinliği saygıduruşuyla başladı. Sonrasında günün anlam veönemine kapsamlı bir şekilde değinen konuşmametni okundu. İlgiyle dinlenen konuşmanınardından iki yoldaşımız, Nazım Hikmet’in Nazifaşizmine karşı şanlı bir direniş sergileyen 28Sovyet askerinin öyküsünü anlatan “28’lerinTürküsü” okundu.

ADHK (Avrupa Demokratik HaklarKonfederasyonu) adına da bir konuşmanın yapıldığıetkinlik türkü ve marşların ardından sona erdi.

BİR-KAR / Bielefeld

Binler Haki Karer’i andı

PKK’nin öncü kadrolarından Haki Karer, binlercekişi tarafından vurulduğu yerde anıldı. Anmada,katledilen HPG gerillaları da anıldı, operasyonlarprotesto edildi.

Haki Karer’in ölüm yıldönümü nedeniyleAntep’in Şahinbey İlçesi’nde BDP binası önünde onbini aşkın kişi toplandı. Kitle buradan Karer’invurulduğu Cengiz Topel Caddesi’ne Haki Karerposterleri, “PKK intikam”, “İntikam”, “Katil TC”pankartlarıyla yürüdü. Yürüyüşte Türk ordusununoperasyonu sırasında katledilen HPG gerillalarınınfotoğrafları ve Abdullah Öcalan’ın posterleri detaşındı.

Karer’in vurulduğu yerde kitleye seslenenEmek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu AntepMilletvekili Adayı Akın Birdal “Burası 34 yıl önceHaki Karer’in katledildiği yer. Karer ve Kemal Pir,Türk ve Kürt halklarının kardeşliğinin sembolüdür.Bugün onları burada anıyoruz halkımız yapılankatliamları unutmaz, bu halkı görsünler şimdi”dedi. Konuşmadan sonra Karer’in vurulduğu yerekaranfiller bırakıldı.

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Kaypakkaya mezarı başında anıldıDevrimci önder İbrahim Kaypakkaya 14 Mayıs

Çorum’un Sungurlu ilçesi Karakaya Köyü’ndekimezarı başında anıldı. Yaklaşık 100 kişinin katıldığıanma BDSP, DHF, Partizan, BDP Ankara İl Yönetimi,SDP, TÖP, Alınteri, Ankara 78’liler Girişimi tarafındanörgütlendi. Çorum PSAKD, Karakaya köylüleri deanmaya destek verdi.

Otobüslerden inildikten sonra en önde “İbrahimKaypakkaya ölümsüzdür” pankartının arkasındakortejler oluşturuldu. Jandarma bölgeyi abluka altınaalırken anma öncesinde üst araması ve GBT kontrolüyapıldı. Sloganlarla İbrahim Kaypakkaya’nın mezarınayürüyen ilerici ve devrimci güçler mezar başında anmaetkinliği gerçekleştirdi. Önce bir şehit annesi söz alarakduygularını paylaştı ve İbrahim Kaypakkaya’nınmücadelesini sonuna kadar sürdüreceğini vurguladı.

Denizler’in, Mahirler’in, İbrahimler’in,Mazlumlar’ın bayrağının hala dalgalandığının ve bubayrağın bugün işçi sınıfının, ezilen Kürt halkının,yoksul köylünün ve kadınların ellerinde dalgalanmayadevam edeceği söylendi. Şiirlerin de okunduğu anmada“İbrahime Ağıt” türküsü söylendi.

AnkaraAnkara’da devrimci ve ilerici güçler devrim

şehitlerini andı. Anmayı Alınteri, BDSP, BDP Ankara İlÖrgütü, DHF, Partizan, 78’ler Girişimi, Sosyalist Parti,Dev-Lis, TÖP, Dev-Genç Birliği, SDP ve ÖGDörgütledi. ESP, EHP, Halkevi, Kızıl Hareket, Kaldıraçve Odak ise destek verdi.

Yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylem için kitleYüksel Caddesi’nde toplandı. Kitle “Bu çelik aldığısuyu unutmayacak” şiarının yer aldığı pankart arkasınasıralandı. Sloganlarla Yüksel Caddesi’nden ZiyaGökalp Caddesi’ne geçen kitle bir süre bu caddeyitrafiğe kapadı. Oradan etkinliğin yapılacağı SakaryaCaddesi’ne geçildi.

Etkinliğin yapılacağı alana gelince devrim şehitlerianısına saygı duruşuna geçildi. Saygı duruşununardından devrim şehitlerinin adı okunarak“Ölümsüzdür!” sloganları atıldı. Daha sonra kurumlaradına hazırlanan metin okundu.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “İbrahimKaypakkaya’yı, Haki Karer’i ve Dörtler’i ölümsüzlükyıldönümlerinde özlemle ve saygıyla anıyoruz.

Mayıs ayı şehitlerinin ezilen milyonlara bıraktığıenternasyonalist mücadele bilinci ve kararlılığınıonurla taşıyoruz”

Basın metninden sonra şiir dinletisine geçildi.Şiirden sonra Bakış Kültür Sanat Merkezi MüzikTopluluğu sahne aldı.

Müzik dinletisi ile etkinlik son buldu.

İstanbulDHF ve Partizan’ın çağrısıyla biraraya gelen

devrimci ve ilerici kurumlar İbrahim Kaypakka’yıandılar. Aralarında BDSP’nin de bulunduğu devrimcive ilerici güçler, Kaypakkaya’yı övmenin suç değilaksine bir onur olduğunu dile getirdiler. Onun devrimcimirasına sahip çıktıklarını vurguladılar.

Tünel Meydanı’nda toplanan devrimci ve ilericigüçler “İbrahim Kaypakkaya’yı savunmak onurdur!”şiarlı pankart eşliğinde Taksim Meydanı’na doğruyürüyüşe geçtiler. Kitlenin “Kaypakkaya’yı savunmakonurdur!” şiarlı İbrahim Kaypakkaya’nın resmininbulunduğu ortak dövizler taşıdığı yürüyüşte, pankartınarkasında imzacı kurumların birer flaması da yer aldı.

Oldukça coşkulu bir atmosferde geçen yürüyüşsırasında çevredeki birçok emekçi de eylemealkışlarıyla destek verdi.

Yürüyüşün ardından Taksim Tramvay Durağı’ndabasın açıklaması gerçekleştirildi. Kaypakkaya’nınmücadelede yaşamaya devam edeceğine vurgu yapılanaçıklama şu sözlerle noktalandı:

“İbrahimleri, Denizleri, Mahirleri katlederekdevrimci mücadelelerini bastırabileceğini, yokedebileceğini düşünen sömürü düzeninin sahipleri; yüzbinlerce, milyonlarca İbrahim’in, Deniz’in, Mahir’inkavga alanlarını doldurmasıyla gerici emellerine

ulaşamadılar. Ulaşamayacaklar!”Basın açıklamasının ardından sanatçı Pınar Sağ ve

Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu temsilcisitarafından birer konuşma yapıldı.

Konuşmaların ardından hep bir ağızdan “İbrahimYoldaş” türküsü söylendi.

BursaOsmangazi Metro İstasyonu önünde biraraya gelen

ilerici ve devrimci kurumlar, “Kaypakkaya’yısavunmak onurdur” pankartı arkasında sloganlarlayürüyüşe geçti.

Yürüyüşün sonunda Kent Meydanı’na varıldığındakurumlar adına bir açıklama yapıldı. Kaypakkaya’nınve diğer devrimci önderlerin “terörist” olmadığının, asılteröristlerin düzenin efendileri olduğunun belirtildiğiaçıklama “Kaypakkaya mücadelemizde yaşıyor,yaşayacak!” sözleri ile bitirildi. Kaypakkaya şahsındatüm devrim şehitleri anısına yapılan saygı duruşu ileeylem sona erdi.

Eylemi DHF, Partizan, BDSP, ESP, SDP, BDP veSODAP örgütledi.

Adana18 Mayıs 1973’te faşizmin işkencehanelerinde

yiğitçe direnen İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin38. yıldönümünde Adana’da biraraya gelen devrimci veilerici güçler ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

5 Ocak Meydanı’nda toplanan kitle sloganlarlaİnönü Parkı’na yürüdü. İnönü Parkı’nda okunan basınaçıklamasında İbrahim Kaypakkaya’nındüşüncelerinden ve mücadelesinden bahsedilerek,bugünkü mücadelenin önemine dikkat çekildi.Açıklamada şunlar söylendi: “İbrahimler’i, Denizler’i,Mahirler’i katlederek devrimci mücadelelerinibastırabileceğini, yok edebileceğini düşünen sömürüdüzenin sahipleri; yüzbinlerce milyonlarca İbrahim’ in,Deniz’ in, Mahir’ in kavga alanlarını doldurmasıylagerici emellerine ulaşamadılar. Ulaşamayacaklar”denildi. Basın açıklaması atılan sloganlarla son buldu.

Eylem, DHF, ÖDP, Halkevleri, Devrimci YoldaÖzgürlük, ESP, ÇAĞRI, PARTİZAN, BDP, DİSK,KESK, Sosyalist Yeniden Kuruluş Parti Girişimi,EMEP, Öğrenci Kolektifleri, Liseli Genç Umuttarafından örgütlendi. Eyleme BDSP de destek verdi.

Kızıl Bayrak / Ankara - İstanbul Bursa - Adana

Devrim şehitleri Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/1 * 20 Mayıs 2011

Yiğit devrimci İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

“Çelik aldığı suyu unutmayacak!”

Devrimci önder İbrahim Kaypakkaya, HakiKarer ve Diyarbakır zindanının karanlığınıbedenlerini tutuşturarak aydınlatan Dörtler (FerhatKurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin, Eşref Anyık)Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’ndegerçekleştirilen ortak bir eylemle anıldı.

İbrahim Kaypakkaya ve Haki Karer’inresimlerinin olduğu “Şehitlere devrim sözümüz var”pankartı açılarak kampüsün merkezi noktalarıdolaşıldı. Yürüyüşün ardından yemekhane önünegelinerek burada devrim şehitleri anısına birdakikalık saygı duruşu yapıldı. Daha sonra basınmetni okundu.

Açıklamada şehitlerin yarattığı direniş geleneği

ve siper yoldaşlığı selamlandı. Ardından sermayedüzeninin geçmişte olduğu gibi bugün de haklarınıarayan işçi ve emekçilere, geleceği ve özgürlüğü içinmücadele eden öğrenci gençliğe ve haklı ve meşrutalepleri için mücadeleyi sürdüren Kürt ulusunaazgın bir devlet terörüyle saldırdığı söylendi.

Daha sonra Bakış ve Argon Tiyatro Topluluklarıortak hazırladıkları skeci oynadılar. Tiyatrogösterisinin ardından şiir ve müzik dinletisi desunuldu. Ayrıca “Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi” adlıbelgeselin gösterimi de yapıldı.

Eylemi DPG, DYG, EHP, Ekim Gençliği,Öğrenci Kolektifleri, SGD, YDG örgütledi. Eyleme80 kişi katıldı.

Beytepe’de Kaypakkaya ve Dörtler anması

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

İzmirİzmir’de seçim çalışmaları 1 Mayıs’ın hemen

ardından gerçekleştirilen seçim gündemli seminer ilebaşladı. Seçim çalışmasını yürütecek güçlerinağırlığını oluşturduğu seminerde iki sunumgerçekleştirildi.

İlk olarak seçimlere nasıl bir atmosferde girildiğianlatıldı. İkinci sunumda ise seçimlerden devrimciamaçlarla yararlanma perspektifinde sol hareketin vekomünistlerin tutumları tartışıldı. Sunulan perspektifinardından reformist bloklara ve boykot taktiğine dairtartışmalar yapıldı. Son olarak ise komünistlerin buseçimlere dair taktiği anlatıldı.

Sunumların ardından soru-yanıt bölümüne geçildi.Ağırlıklı olarak komünistlerin bu seçimlere dairtaktiğinin “boykot” ile aynılaşma tehlikesi üzerineduruldu. Genel olarak ise aday çıkarılsa da çıkarılmasada esas amacın işçi sınıfını düzen dışı bir mecrayaçekmek olduğu belirtilerek adaylı ya da adaysız buamaçla yol yürüneceği söylendi.

Yine aday çıkarılamamasının yaratacağı zorluklarve bunları aşma yönlü çabalara dair canlı tartışmalargerçekleştirildi.

Yaygın bildirge dağıtımları

Seçim bildirgeleri emekçi mahallelerinde ve işçiservis duraklarında, işçi havzalarında dağıtılmayabaşlandı.

Buca’da 4 bin kadar bildirge Kürt ve Aleviemekçilerin ağırlığını oluşturduğu Çamlıkule veKuruçeşme mahallelerine dağıtıldı. Çiğli’de deağırlıklı olarak işçilerin oturduğu Küçük ÇiğliMahallesi’ne de bildirge dağıtıldı.

Bakırçaydaki demir çelik fabrikalarına ve Çiğliorganize sanayine çalışmaya giden işçilerin servisgüzergahları olan Serinkuyu, Soğukkuyu, Balatçık,Asarlık ve Atasanayi’ye gerçekleştirilen dağıtımlardayüzlerce bildirge işçi ve emekçilere sesli ajitasyonlareşliğinde ulaştırıldı. Aynı zamanda yine sabahsaatlerinde Çiğli merkez ve metro çıkışında yoğunbildirge kullanımı gerçekleştirildi.

Seçim afişlerinin kullanımına da Çiğli merkezdebaşlandı.

Panel hazırlıkları

29 Mayıs Pazar günü bir panel gerçekleştirilecek.

Seçimlere dair sol hareketin tutumunun ve devrimcigörevlerin tartışılacağı panele araştırmacı yazar VolkanYaraşır ve BDSP temsilcisi katılacak. Ayrıca solunfarklı tutumlarının temsilcileri de panele davet edildi.Blok adına bir konuşmacının ve DHF’nin panelekonuşmacı olarak katılması bekleniyor.

Panel Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi EgeSalonu’nda gerçekleştirilecek.

TuzlaTuzla Evliyaçelebi ve Yayla Mahallelerinde

yaygın bir dağıtım yapıldı. Toplam 3 bin bildirgeulaştırıldı. Ardından Pendik Esenyalı bölgesindekiAhmet Yesevi Mahallesi’ndeki sitelere ve evleregidilerek bildirge ulaştırıldı. Toplam 2 bin bildirgekullanıldı. Ayrıca Tuzla Aydınlı bölgesinde düzenliolarak seçim gündeminin ajitasyon konuşmalarıylaişlendiği gazete satışları gerçekleştiriliyor.

Ümraniyeİstanbul Ümraniye’de 15 Mayıs Pazar günü

“Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde” yazılı BDSPönlüklerini giyen sınıf devrimcileri kitlesel bir şekildeSarıgazi sokaklarında bildirge dağıtımı gerçekleştirdi.Ayrıca aynı gün öğleden sonra Sarıgazi Meydanı’ndaajitasyon konuşmaları eşliğinde bildirge dağıtımı yaptı.

Fabrika dağıtımlarına başlanırken önümüzdekisüreçte seçimle ilgili toplantılar ve etkinlikler deyapılacak.

KüçükçekmeceSefaköy İnönü Mahallesi, Yenibosna Zafer

Mahallesi, Yenibosna Pazar pazarı, İkitelli AtatürkMahallesi ve Bağcılar Yeni Mahalle’de bildirgelerindağıtımı yapıldı. Mahallelerde devrimci şiarların yeraldığı önlüklerle kapı kapı dolaşılarak gerçekleştirilendağıtımlarda onlarca emekçiyle sohbetlergerçekleştirildi.

Dağıtımlarda aynı zamanda 29 Mayıs günü“Düzenin seçim oyununa karşı devrimci sınıfmücadelesi!” şiarıyla gerçekleştirilecek pikniğinçağrısı da yapıldı.

Kartal13 Mayıs günü Kartal Meydanı’nda, Ortadoğu’daki

emperyalist işgale ve Türkiye’de bulunan ABD veNATO üslerinin kapatılması için imza standı açıldı.BDSP’nin seçim bildirgesini emekçilere ulaştıranBDSP’liler 19.00-20.00 arasında Kartal Meydanı’ndaajitasyon konuşmaları eşliğinde bildirgeleri emekçilereulaştırdılar. İmza standı emekçiler tarafından ilgiylekarşılandı.

Emekçilerle seçim süreci üzerine tartışmalaryürütüldü. Bildirgeyi alan bir emekçi, maddi desteksunarak devrimci faaliyete katkıda bulundu.

AdanaŞakirpaşa, Uçak ve Ova mahallelerinde 5 bine

yakın bildirge emekçilere ulaştırılırken, Meydan veGülpınar mahallelerinde 3 bine yakın seçim bildirgesikullanıldı.

Sincan16 ve 17 Mayıs günlerinde seçim bildirgeleri

Ankara Sincan’da işçi servislerine dağıtılarak işçilermücadeleye çağrıldı. Dağıtımlarda olanaklı olduğu

ölçüde işçilerle seçimler üzerine kısa sohbetlergerçekleştirildi.

GebzeGebze Akse Sapağı işçi servis güzergahında seçim

önlükleriyle bildirgeleri işçi-emekçilere ulaştıranGebze BDSP çalışanları, Çayırova Mahsuni ŞerifParkı, Can Emlak işçi servis duraklarında dağıtımgerçekleştirdiler. Ayrıca Sarkuysan ve Kroman Çelikfabrikaları önünde metal işçilerine seçim bildirgeleriulaştırıldı.

EskişehirAdalar Migros önünde yaygın bildiri dağıtımı

gerçekleştiren sınıf devrimcileri, “Amerikancı düzenpartilerine oy verme hesap sor” çağrısını yükseltti.BDSP önlükleriyle ve sesli ajitasyonlarla yapılanbildiri dağıtımı bir saatten fazla sürdü.

Kızıl Bayrak / İzmir – İstanbul – Adana - Ankara- Gebze – Eskişehir

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Devrimci seçim çalışmalarından...

Grev iradesi zafergetirdi

Pratt&Whitney THY Teknik Uçak Motoru BakımMerkezi Limited Şirketi’nde (TEC) 13 Mayıs günübaşlayan grev patrona diz çöktürdü.

Grev uygulamasının başlamasının hemenardından sendika ve patron arasında yapılangörüşme sonucunda sendikanın tüm talepleri kabuledildi.

Gazetemize konuşan Hava-İş İstanbul AnadoluYakası Şubesi Başkanı Sezgin Uzun, “İşçilerin enbüyük silahı grevdir. İşçinin başka silahı yoktur.Örgütlenme sürecinde zorlu evrelerden geçtik.İşçilerin dik durmasının sonucu olarak bu kazanımıelde ettik” dedi. Uzun, işçilerin birlik ve beraberlikiçerisinde hareket etmeleri durumunda kazanım eldeedeceklerini sözlerine ekledi.

Grev nedeni olarak saydıkları taleplerintamamının kabul edildiği bilgisini veren Uzun, grevinkazanımlarını anlattı. Şube Başkanı’nın verdiği bilgiye göre şirket yönetimi;

- Kapsam dışı personel sayısının kabuledilemeyecek bir sayıya yükseltilmesi,

- Yeni işe alımlarda şirket kıdemi yerine, alınacakişçinin diğer çalıştığı işlerdeki kıdemi dikkate alınarakücret verilmesi,

- Ödül ve buna bağlı performans sisteminin topluiş sözleşmesine girmesi,

- Bakanlıkça bu işyeri için Kasım 2009 tarihindesendikaya verilen yetki dolayısıyla, hukuken 2009Kasım ayı olması gereken sözleşme yürürlük tarihibaşlangıcının 2011 yılının Ocak ayına ötelenmesitaleplerinden vazgeçti.

Ayrıca örgütlenme sürecinde işten atılan 3 işçinin,işe iade davalarının sonuçlanmasının ardından işbaşıyaptırılmaları kararı da imzalanan anlaşmaya eklendi.İşçilerin ücretlerine ise %6-%7 oranında zam yapıldı.

Diğer yandan, Türk-İş ve DİSK’e bağlı çeşitlisendikaların yöneticileri ile direnişteki Deri-İş üyesiKampana Deri ve Birleşik Metal-İş üyesi CasperBilgisayar işçileri de greve destek verdi.

Kızıl Bayrak / Kartal

16 Mayıs 2011 / Umraniye

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

- Aylara yayılan MESS grup TİS sürecini nasıldeğerlendiriyorsunuz?

- Bu dönem MESS’le kavga edeceğimizibiliyorduk. Sürecin bizi bir noktaya getireceğinin defarkındaydık. Bu yüzden bir yıl öncesindenhazırlanmaya başladık. MESS süreci işverenleraçısından da çok kritik bir döneme denk geldi. Krizsonrası olması ve bizim süreci uzatmamız (MESS’tegreve çıkış tarihleri Türkiye sanayisinin imalattrendinin en yoğun olduğu sürece denk geldi) avantajyarattı.

İşverenlerin, her dönem olduğu gibi BirleşikMetal’in, yine gürültü patırtı çıkartıp en sonunda TürkMetal’in imzaladığı sözleşmeyi imzalayacağı yönündekanıları vardı. MESS’in ve işbirlikçi sarı sendikalarında böyle bir kanısı vardı. Gerek işverenler, gerek TürkMetal, gerekse de MESS bütün stratejilerini vepolitikalarını; “Birleşik Metal tantana eder. Bağırırçağırır gider imzalar” üzerine kurdular. Bizimstratejimizin temel kaynağı, işverenlerin böyle birgreve hazır olmamaları ve işçilerin kararlılığı oldu. Enbüyük silahımız buydu.

Nitekim, grev ilanlarını işyerlerine astığımızdaişverenlerde bir telaş yoktu. Ne zaman ki, grevuygulama kararlarını alıp işyerlerine asmaya başladık,işte o zaman, 1990 Bahar Eylemleri’ni saymazsak 30yıldan beri olmayan grevin fabrikaların içerisinegirmekte olduğunu anladılar. Grev oylamaları istediler.Bazı işyerlerimizde grev oylamaları oldu. Bu süreçteçeşitli işyerlerinde kısmen sorun yaşandı. Buişyerlerindeki işçiler diğer işyerlerindeki işçiler gibidüşünemediler. Onlar greve hayır dediler ama büyükçoğunluk “greve evet” çıktı. Eskişehir’deki SüslerDoruk grevi bu anlamda milattır. Eskişehir’de greveçıktığımızda işçiler de işveren de inanamadı. Son günbile ‘çıkamazlar’ telaşı vardı. Ondan sonra MESS’inpolitikalarının dışında işverenler bireysel olarakgelmeye başladılar. “MESS’in politikası böyle olabilirama biz işletmemizi ateşe atamayız” dediler. Bizetalebimizi sordular. O dönemde İzmir’de Delphiişyerinde toplu sözleşme yapmıştık. O toplusözleşmenin bizim isteklerimiz açısından uygunolacağı açığa çıktı. Biz de bunu kanıksadık. İşverenlerde 51 kuruşu veriyoruz dediler. Yıllardır işçilereyaptıkları böl, parçala, yönet politikasını bu sefer bizyaptık. İşyerlerinde o bütünselliği bozduk. Birer, birerhepsini kırdık ve sonuçta MESS Grup TopluSözleşmesi’nde Türk Metal ve Çelik-İş’in imzalamışolduğu TİS’in tam iki katını imzaladık. Birleşik Metal-İş Sendikası Maden-İş geleneğinden gelmektedir.Maden-İş’in zirvede olduğu dönemlerde “DGM’yiyıktık sıra MESS’te” sloganı vardı.

Bu dönem Birleşik Metal-İş Sendikası, kendindenbeklenmeyecek bir hamle yaptı. Bizim imzalamışolduğumuz toplu sözleşmenin bütün metal işçilerineuygulanmasını istedik ve hala istiyoruz. “Çıkamazlar,kandırıyorlar, son dakika imzalarlar, fotokopiye imzaatarlar” diyerek politika yapanlar ve kendilerine stratejigeliştirenleri hayal kırıklığına uğrattık. Onlarda büyükbir çöküntü yarattık. Şu andaki sessizliğin nedeni debudur.

Bence bu sessizlik, fırtına öncesi sessizliktir. Çünküartık onların işyerinde de işçiler “başbakan her ne kadargreve çıkmak deli gömleği giymektir” dese de grev,işçilerin en önemli ve onurlu silahıdır. İşçilergerektiğinde bu silahı kullanmalıdır. Bu dönemkiMESS Grup TİS süreci grev silahının aslında ne kadaretkili bir silah olduğunu Türkiye işçi sınıfına öğretti.

Katıldığım panellerde bana, “MESS Grup Toplu İşSözleşmesi sürecinde Türkiye’nin 30-40 yıllıkavukatlarının o kalın kitaplarda yazan 2821-2822 sayılıGrev Lokavt Kanunu’nu altüst ettiniz. Herkesin ezberibozuldu. Demek ki yıllardan beri anlatılan, avukatlarındillendirdiği ve mahkeme kararlarına soktuklarıyasaların hepsi gerçek dışıymış. Bunu neye göreyaptınız?” sorusu yöneltildi. Ben de; “Biz bunu 2823’egöre yaptık” deyince bunun hangi kanun olduğunusordular. 2823 bir ‘Orman Kanunu’dur. Biz bunuorman kanununa göre yaptık. İşçiler kendi güçleriyleyeni bir kanun yazdı. 2823 Türkiye işçi sınıfınaarmağan olsun. Bunu Birleşik Metal-İş Sendikası,işçinin gücüyle, inançla yazdı.

“Grev silahının önemi görüldü”

- Grup sözleşmesi sürecinin ardından taraflarındurumunu nasıl görüyorsunuz?

- İsmet Sipahi’nin (MESS Genel Sekreteri) imzayıatarken bir sözü var: “Bu 30 yılda bir olacak birdurumdur. Siz 30 yıl sonra bunu başardınız amaönümüzdeki 30 yıl boyunca sıra bizde” Amayanılacağını görecek. Artık Türkiye’de Grup TİSdüzeni hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Artık süreçTürkiye’de işçiler, sendikalar, Metal SanayicileriSendikası ve sarı sendikalar açısından da eskisi gibiolmayacak. İşçiler, kararlı olunduğunda, mücadeleedildiğinde, grevi önüne bir silah olarak koyduğundaaçılamayacak kapı olmadığını gördüler. Bize dayatılanıkabul etmek zorunda değiliz ve hak ettiğimiziistemeliyiz. Bunu herkes öğrendi. Bundan sonra sarısendikaların işi bizden çok daha zor. Onlar her bayramarefesinde imzalayıp, 10 günlük tatili fırsat bilip işçilerisattılar, yarı yolda bıraktılar. Bundan sonra bunuyapamayacaklar. Artık onların da mücadeleyi, grevi,adam gibi sendikacılığı önlerine koymaları gerekiyor.Ya bunu önlerine hedef olarak koyacaklar ya da tarihinçöp sepetinde yerlerini alacaklar.

“En sert yanıtı vereceğiz”

- MESS’in yeni saldırılarına karşı nasıl karşıkoyuyorsunuz?

- Bizim üyelerimiz sarı sendikaların üyelerinebenzemez. Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi olmak her

işçiye nasip olmaz. Bu onur, önemli bir mücadeleyi,bedel ödemeyi göze alıp yola çıkan insanlarındır.Birleşik Metal yeni bir iş başardı. Türkiye işçi sınıfınayeni bir çığır açtı. Birleşik Metal’in, toplu sözleşmesürecinde göstermiş olduğu performans diğerişkollarındaki toplu sözleşmeleri de etkileyecek. Enbelirgin örneği Hava-İş’in sağladığı kazanımdır.Dolayısıyla işverenler ve MESS bu başarıyı ortayaçıkartan kadrolara yönelecektir. Bu süreci yönetenekibe yönelik refleksler ortaya koyacaklardır. Bunuşimdi Bekaert’te deniyorlar.

Biz sendikacılar olarak Türkiye’de ilk defa işçiçıkartılmasıyla karşılaşmıyoruz. Bekaert’te işçiçıkartımı ilk değil, son da olmayacak. Bekaert’te işçiçıkartılmasının denk geldiği zamanlama, bunun, MESStandanslı operasyon olduğunu çok net olarakgösteriyor. Bizim de, 9 işçinin işten atılmasınagösterdiğimiz tepki abartı olarak algılanabilir ama bubir abartı değildir. Bu, sürece emek veren süreciyöneten insanlara yönelik saldırılara sendikanın en sertşekilde verdiği cevaptır. Bu saldırıları planlayanlar, buhain planları ortaya koyanlar bilmelidir ki BirleşikMetal-İş Sendikası, en sert şekilde gerekli yanıtıverecektir. O yüzden Bekaert’teki kavgamızabartılmasın. Buradaki duruş, tamamen bir sınıfduruşudur. İşveren sınıf duruşu sergiliyor, biz de sınıfızve buna uygun davranıyoruz. MESS sürecindenbaşarıyla çıkmış sendikanın burnunu sürtmeoperasyonu yapıyorsanız biz işçileri daha çokkenetleyip başka bir operasyon çekeriz.

“En iyi savunma saldırıdır”

- Bundan sonra hareket nasıl ilermeli, nasıl birhat izlenmeli?

- Sendikada, bu saldırılar karşısında duraklayan,panikleyen, bulunduğum yeri koruyayım ve savunmadakalayım anlayışı yok. Birleşik Metal-İş Sendikasıbüyüyecek. Grup TİS sürecinden başarıyla çıkansendika kongreleriyle ve ardından örgütlenmeleriylebüyüyecek. Türkiye’de metal işkolunda belirleyicisendikalardan biri olacak. Büyümekten başka çaresiyok. En iyi savunma saldırıdır. Saldırmadığın sürecesadece pozisyonunu korumaya çalışırsın vekaybedersin. Ama sen saldırdığında mevcut gücündenbir şey kaybetmezsin ve kendine güç katarsın. BirleşikMetal’in bundan sonraki politikası böyle olacak. Bizdaha çok ve Türkiye’nin her yerinde örgütleneceğiz. Enbüyük fabrikalarda örgütleneceğiz. Gözümüzü daldanbudaktan esirgemeyeceğiz.

Biz bundan sonra daha çok mücadele edeceğiz.Başka şansımız yok. Geri durursak bu yaptıklarımızıbizim yanımıza bırakmazlar. Çünkü su uyur düşmanuyumaz. Bu yenilgiden ve diz çökmüşlükten sonramutlaka bir şeyler yapmak isteyeceklerdir. Biz bunubiliyoruz. Bunun farkındayız ve buna göre birhazırlığımız da var.

- Hazırlıklarınız neler?- Hazırlığımız var. Kimse bizi hor, hakir, hazırlıksız

saymasın. Bizim bir görünen yüzümüz olur, bir degörünmeyen yüzümüz olur. İşverenler bazengörünmeyen yüzümüzü görmek isterler. İsteyenlere de,Bekaert’te, MAS-DAF’ta olduğu gibi gösteriyoruz.Başkası da görmek istiyorsa ona da gösteririz. Doğangün, batan gün, gece karanlığı, gündüz aydınlığı negetiriyorsa kabulümüzdür.

Kızıl Bayrak / Kocaeli

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/1 * 20 Mayıs 2011

Birleşik Metal Kocaeli Şube Sekreteri Telat Çelik ile konuştuk...

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Metal İşçileri Birliği (MİB) Merkezi YürütmeKurulu Mayıs Ayı toplantısı gerçekleştirildi.

Toplantıda yapılan değerlendirmeler ile çıkarılansonuçları şöyle özetleyebiliriz:

- 1 Mayıs üzerine değerlendirme:1. 2011 1 Mayısı ülke çapında kitlesel ve coşkulu

gösterilere sahne oldu. Taksim 1 Mayısı ise gerekkitleselliği, gerek coşkusu ve gerekse de politikniteliğiyle öne çıktı. Sadece Türkiye’de değil, dünyadada en ileri 1 Mayıs oldu. Tüm bunlardan hareketlesöyleyebiliriz ki, işçi sınıfı 1 Mayısı kazanmıştır. 1Mayıs sermayeye karşı emeğin gücüne ve diğertoplumsal kesimlerle dayanışmasına sahne olmuştur.Görev 1 Mayıs’taki bu dayanışma ruhunu ve coşkusunusınıf mücadelesinin her anına ve alanına taşıyabilmektir.

2. 1 Mayıslar sınıf mücadelesinin aynasıdır.Mücadelenin o anki düzeyi ve güçler tablosu buaynadan net biçimde görülebilir. 2011 1 Mayısıaynasına baktığımızda işçi sınıfının bugünkü gerçeğiolduğu gibi ortaya çıkmıştır. Öyle ki toplamdaki katılımne olursa olsun, işçi sınıfı kendi kolektif kimliğini,taleplerini ve mücadele iradesini alana yansıtmaktanuzak kalmıştır. Bu işçi sınıfının bugün sermayeye veiktidarına karşı birleşik bir mücadele hattındanuzaklığına, mücadeleye yön verebilecek bağımsız tabaninisiyatiflerinden yoksunluğuna bir göstergesayılmalıdır.

Diğer taraftan ise 1 Mayıs’ta direnişçi işçi bölükleribir kez daha sınıfımızın içerisindeki parçalı da olsagüçlü mücadele dinamiklerine sahip olduğunu dagöstermiştir. Dolayısıyla bu, işçi sınıfının sermayeye vesendikal bürokrasiye teslim olmadığına bir kanıttır.Bunun için 1 Mayıs işçi sınıfına gelecek için umutvermektedir.

3. Son olarak 1 Mayıs aynasından işkolumuzda,metal işçilerine baktığımızda, işçi sınıfının geneldurumundan farklı bir tablo yoktur. Son derecehareketli ve dahası sendika yönetimi tarafından büyükbir tarihsel zafer olarak gösterilen grup TİS sürecininardından, ortaya başka türlü bir sonuç çıkabilmeliydi.Fakat bu da aslında TİS sürecinde yaşananlarıngerçekliğinin yeni bir doğrulaması olmuştur. Şöyle kigrev sürecine giren metal işçilerinin büyük ölçüdehareketsiz bırakıldığı ve konulan hedeflerin gerisinedüşülen TİS süreci sunulanın aksine, metal işçilerininmücadele gücünü ve iradesini arttıran bir işlevgörmemiştir. Bu nedenle de alanlara çıkanların sayısısınırlı kalmıştır. Türk Metal cephesinden ise Bursa gibibirkaç istisna dışında 1 Mayıs’a katılım sembolikkalmıştır. Olduğu kadarıyla da kortejlerine gerici politikhava egemen olmuştur.

Diğer taraftan belirtmek gerekir ki 1 Mayıs önsürecinde fabrikalara inen bir çalışma yapılmamıştır.Sendika yönetimleri genellikle kayıtsız kalmışlardır.Öncü-devrimci güçler ise onları aşan bir etkinlikiçerisinde olamamışlardır. Bu da haliyle 1 Mayıshavasının fabrikalara taşınmasını güçleştirmiştir.

- İşkolunda durum üzerinedeğerlendirme:

1. Geçtiğimiz haftalarda sonuçlanan MESS grup TİSsüreci, hala da işkolunun ana gündemi durumundadır.Öyle ki yıllar sonra greve çıkılan ve geriye çok önemlidersler ve deneyimler bırakan bu sürecin mücadeleninbundan sonraki seyri üzerinde nasıl etkilerde

bulunacağı ortaya çıkacaktır. Çünkü TİS süreci bitse desınıf mücadelesi sürmektedir ve böylesi kritik evrelerdealınacak tutumlar mücadelenin geleceğini debelirleyecektir.

Kuşkusuz mücadelenin tarafları ortaya çıkansonuçları, kendi lehlerine değerlendirebilmek,mevzilerini güçlendirebilmek ve varsa rakibinin eldeettiklerini geri almak için kesintisiz bir mücadeleiçerisinde olacaktır. Bugün de halihazırda yaşananlarıbu çerçevede anlayabiliriz.

2. Şu durumda açık olan şudur ki, TİS sürecindegrev kararlılığı gösteren metal işçilerinin sendikasınınyönetiminde oturanların iddialarının aksine 30 yıllık birdüzen yıkılmamıştır. Elbette MESS-Türk Metal kirliittifakı tarafından kuralları belirlenen toplu sözleşmedüzenine karşı çıkılmış ve bu düzeni yıkmak için birirade ortaya konulmuştur. Bu yoldan gidildiğindenelerin yapılabileceği gösterilmiştir. Fakat sonuna kadargidilmemiş, düzeni tümden yıkacak, MESS’i ve TürkMetal’i ezecek güçlü bir irade ortaya konulamamıştır.Bu ölçüde de mücadelenin bu ileri hedeflerindenuzaklaşılmış ve çözüm adı altında kısmi bazıkazanımlarla yetinilmiştir. Süreç içerisinde de metalişçileri bu ara çözüme yönlendirilmiş, kararlı birmücadele içerisine girmekten alıkonulmuşlardır.

3. İşte bundan dolayı mücadeleyi bazı kırıntılarkarşılığında sönümlendirenler köşelerine çekilmişken,MESS cephesi karşı saldırıya geçmiştir. Amaç metalişçilerinin bu süreçte kazandıkları özgüveni yıkmak,moral değerleri çökertmektir. Kırıntı düzeyindesonuçlar üretse de, metal işçisinin bu mücadeleyi birbaşlangıç haline getirmesinin önüne geçmek, daha ilerimücadele dayanakları oluşturmasına engel olmaktır.Bunun için de TİS sürecinde güçlü mücadeledinamikleriyle öne çıkan fabrikalara saldırmıştır.Standard Depo’dan sonra Bekaert’te işçi kıyımınagirişmiştir. Halihazırda özellikle bu ikincisinde işçilerkararlı biçimde direnmeye çalışıyorlar.

4. Diğer taraftan Birleşik Metal cephesinden sürecinekonomik bazı kazanımlar karşılığında bitirilmişolması, Türk Metal cephesini de rahatlatmıştır. Şudurumda Türk Metal’de örgütlü metal işçilerinisarsacak, uyaracak ve ileri çıkmalarını dayanakolabilecek bir sonuç yoktur. Bu nedenle de tabandakitüm rahatsızlığa ve öfkeye rağmen Türk Metal şimdilikde olsa duruma egemendir.

5. Tüm bunlar olduğu kadarıyla mücadelenin moralve siyasal kazanımlarını korumak için dişe diş birmücadele vermek gerektiğini göstermektedir. Aksihalde bu sınırlı kazanımlar da kaybedilecek ve MESS-Türk Metal ittifakı, konumunu sağlamlaştıracak ve yenimevziler kazanacaktır. Bunun için metal işçilerini

uyarmak, mücadele saflarını toparlamak ve kararlı birmücadele içerisine sokmak hedefiyle davranılmalıdır.Bu bakımdan saldırıya uğrayan mevzilerin kararlılıklave birleşik bir direnişle sahiplenilmesi büyük önemtaşımaktadır. Bunun için seferber olmalı ve kararlı birmücadeleye hazırlanmalıyız. Eğer başarılı olursakbugün ufuksuz ve iradesiz sendikal anlayışlar eliyleheba edilen olanaklar fazlasıyla telafi edebilir vemücadelenin geleceği için daha ileri dayanaklarkazanılabilir.

6. İşkolunda ayrıca güçlü örgütlenme eğilimi vemevzi direnişler sürmektedir. MYK bu direnişlerledayanışma görevinin altını bir kez daha çizmektedir.

Diğer taraftan ise bu arada mevzi direnişleriçerisinde, son yılların en ileri ve militan pratiğine imzaatan Çel-Mer mevzisi düşürülmüştür. İşgal gibimilitanca bir direniş gerçekleştirerek yaratılan bumevzi, sermaye ve devletin elbirliğiyle yoğunsaldırısına uğrarken, Birleşik Metal yönetimi izlemekleyetinmiş, böylelikle de saldırıya ortaklık etmiştir.Çünkü bu saldırı, bağımsız taban örgütlenmesinedayanan ve bağımsızlığını sendika yönetimine boyuneğmeden koruyan bu işçi bölüğünden kurtulmak içinfırsat olmuştur.

Çel-Mer işçileri yaklaşık on günlük yoğun vekesintisiz saldırı karşısında direnmeye çalışsalar dabaşarılı olamazken, geriye çok önemli dersler bıraktılar.Bunların başında ise, mevzi kazanmak ve bunukararlılıkla korumak için, sermayeye, devletine vesendikal bürokrasiye karşı kesintisiz biçimdeörgütlülüğü güçlendirmek ve her an sert bir mücadeleyehazır olma görevi gelmektedir. Tüm bunlarla birlikteMYK, Çel-Mer’in hesabını sormakta kararlıdır veönümüzdeki dönemde özellikle sendikal bürokrasiyekarşı mücadelesinde bunu özellikle gözetecektir.

- Genel kurul süreci üzerinedeğerlendirme ve planlama:

Bir dizi alanda mücadelenin geleceğini belirleyecekgelişmelerin yaşandığı bir dönemde Birleşik Metal-İşSendikası genel kurula gidiyor. Sendikaların en ilerikarar organları olan genel kurulların, mücadelesüreçlerinin deneyimlerinin masaya yatırılması vegeleceğin planlanması bakımından taşıdığı önemaçıktır. Elbette hakkıyla değerlendirilebilir vebürokratların koltuk pazarlıklarının gölgesindenkurtarılabilirse. İşte bu anlayışla genel kurul sürecinideğerlendirmelere konu eden MYK, sürece ilişkinpolitika ve pratik görevlere ilişkin bir dizi sonuççıkarmıştır:

1. MESS grup TİS sürecinin hemen arkasından

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

MİB MYK Mayıs ayı toplantısı...

Değerlendirme ve kararlar

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Sınıf hareketiSayı: 2011/1 * 20 Mayıs 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

MAS-DAF yürüyüş sonaerdi, direniş sürüyor…

Birleşik Metal-İş üyesi MAS-DAF işçilerinin iştenatma ve sendikasızlaştırma saldırısına dikkatçekmek için 10 Mayıs günü Düzce’den başlattıklarıyürüyüş 18 Mayıs günü MAS-DAF’ın İstanbulAtaşehir’deki merkez ofisi önünde sona erdi.

Adapazarı’nda karşılama

Yürüyüşün 3. gününde (12 Mayıs) Adapazarıgirişinde çeşitli sendikalar, kitle örgütleri ve solgüçler tarafından karşılanan işçiler geceyi Lastik-İşSendikası Adapazarı Şubesi’nde geçirmelerininardından 13 Mayıs sabahı destekçi güçler tarafındanuğurlandılar.

Bekaert’te dayanışma buluştu

MAS-DAF işçileri, yürüyüşlerinin 5. gününde,Bekaert fabrikasına ziyaret gerçekleştirdi.Eylemlerini sürdüren 400 işçiyle tel örgüler arasındabuluştu. DİSK Yönetim Kurulu üyeleri, BirleşikMetal-İş yöneticileri, DİSK’e bağlı Lastik-İş, Genel-İş,Nakliyat-İş, Türk-İş’e bağlı Petrol-İş sendikalarınınKocaeli Şube yöneticileri ile BDSP de fabrikaönündeydi. MAS-DAF yürüyüşçülerinin Bekaertönüne gelişinden önce “Ontex, PTT, Bekaert, MAS-DAF... Zafer direnen işçilerin olacak/BDSP”pankartını açan BDSP’liler sloganlarla fabrikagirişine yürüdüler.

MAS-DAF yürüyüşçüleri, İzmit şehir merkezineyaklaşık 2 saat süren bir yürüyüş gerçekleştirdiler.BDSP’lilerin de flamalarla katıldığı yürüyüş merkezegirildiğinde coşkulu sloganlarla devam etti.

Gebze’de coşkulu karşılama

MAS-DAF yürüyüşçüleri 16 Mayıs günüGebze’de konakladılar. Birleşik Metal-İş SendikasıGebze Şube’ye bağlı Yücel Boru ve Arevafabrikalarında çalışan işçiler tarafından karşılandılar.

Gebze’den Kartal’a yürüyüş

MAS-DAF işçilerinin yürüyüşünün 8. gününde E-5 üzerinden Çayırova yönünde ilerleyerek 28 km yolkatettiler. İşçilerin yürüyüşleri ise Kartal’danoktalandı. BDSP’liler MAS-DAF işçilerine Fen-İşköprüsüne kadar eşlik etti. ÖDP de yürüyüşe destekverdi.

Ayrıca Bericap işçileri de direniş alanlarından E-5üzerine çıkarak alkışlarla MAS-DAF işçileriniselamladılar. Birleşik Metal’in örgütlü olduğuAkkardan fabrikasından işyeri temsilcileri de MAS-DAF işçilerini selamladı.

Yürüyüşün Tuzla kısmında işçiler Tuzla BDSPçalışanları ve Kubatoğlu direnişçisi tarafındankarşılandılar.

Yürüyüşte son gün

Geceyi, Birleşik Metal-İş’in Kartal Şube binasındageçiren işçiler E-5 güzergahı üzerinden Bostancı’dakisendika binasına yürüdüler.

BDSP’lilerin destek verdiği yürüyüş boyunca, E-5üzerinden geçen araçlardan büyük destek aldılar.Direnişlerinin selamlanmasından büyük coşku vemutluluk duyan işçiler Bostancı’daki genel merkezbinası önünde ise toplanan kitle tarafındankarşılandılar.

Kızıl Bayrak / Kocaeli-Gebze-Kartal-İstanbul

gerçekleştirilecek olan genel kurullar, her şeyden öncebir muhasebe ve hesaplaşma zemini olacaktır. Sürecintüm olumlu deneyimi irdelenerek özümsenecektir, amadiğer taraftan ise bu süreç içerisinde sergilenen önderlikzaafiyetleriyle, bu zaafiyetin kaynağı olan sendikalanlayışla hesaplaşmak gerekmektedir. Bilinmelidir ki buhesaplaşma bir sonraki grup TİS sürecini kazanmak içinde olmazsa olmazdır. Metal işçileri bu önderlikzaafiyetleri ve ona yol açan anlayışla hesaplaşmadan,gerektiği gibi bir mücadele hazırlığı yapamaz, geleceğikazanamaz.

Hesaplaşmanın konusu sadece MESS grup TİS sürecide değildir. Çel-Mer başta olmak üzere yaşanan sendikalihanet örnekleri de genel kurulların en önemlihesaplaşma konusu olacaktır.

2. Bununla birlikte MİB bu süreçte sosyal diyalogcu,icazetçi ve işbirlikçi sendikal anlayışlar karşısındadevrimci sınıf sendikacılığının ilkelerinibayraklaştıracaktır. Bu ilkelerin kararlı bir savunusuylabirlikte ise ileri ve öncü işçileri bu bayrak altındatoplamaya çalışacaktır. Böylelikle yaratacağı sonuçtanbağımsız olarak genel kurul sürecini devrimci birönderlik iradesini şekillendirmek, bu doğrultudakazanımlar elde edebilmek üzere değerlendirecektir.

3. Bu süreç aynı zamanda metal işçilerinin tabandanörgütlenmesine, söz-yetki ve karar hakkını kullanarakileri çıkmalarına, sendikal yaşama etkin biçimdekatılmalarına vesile olmalıdır. Eğer bu bakımdan canlı vedinamik bir süreç işletilebilirse, genel kurullarmücadelenin geleceği bakımdan ileri sonuçlardoğurabilecektir. İşte bundan dolayı MYK, liberalsendikal anlayışın ve sözde muhalefet odaklarının aksine,süreci fabrikalardan başlayarak yürütülecek bir tartışmasüreci olarak örgütlemeyi hedeflemektedir.

4. Bu anlayış ve hedeflerle genel kurul hazırlıklarıbaşlatılacaktır. Hazırlıklar kapsamında ileri-öncü metalişçilerinin katıldığı tartışma zeminleri oluşturulacak,böylelikle genel kurul süreci olabildiğince canlı ve aktifbir tartışma süreci olarak örgütlenmeye çalışılacaktır. Busüreç içerisinde de mücadelenin ihtiyaçlarını

karşılayacak bir mücadele programı ile birlikte onunarkasında duracak bir örgütlü sınıf inisiyatifiyaratılacaktır.

5. Bununla birlikte ise genel kurulun her aşamasında,sendikal bürokrasinin ve genel kurulları seçimaritmetiğine indirgeyen ve bunun için türlü ayakoyunlarına başvuranlara karşı durulacak, etkili bir teşhirve mücadele kararlılığıyla bu pratiğin sahipleriylemücadele edilecektir.

MYK bu genel çerçevede ifade edilen tutumuayrıntılandırmak ve somut bir çalışma planındasomutlamak üzere gereken adımları en kısa zamandaatacaktır.

- Seçimler üzerine değerlendirme veplanlama:

Gündemdeki genel seçimleri değerlendiren MYK,sermayenin emek üzerindeki egemenliğine dayanankapitalist düzende, burjuva parlamentosunun ve buparlamento için yapılacak seçimlerin gerçek sınıfilişkilerini ve iktidar sistemini perdelemeye hizmet ettiğidüşüncesini paylaşmaktadır. İşçi sınıfı için kurtuluşuseçimlerde ve parlamentoda değil, bu temsil sistemininde içerisinde olduğu burjuva sınıf iktidarını devrimyoluyla yıkmaktan geçer. Eşitliğe ve özgürlüğe dayalı birtoplumsal düzen olan sosyalizm de ancak böyleliklekurulabilir. MYK bu düşüncelerden hareketle işçisınıfının ve emekçilerin dikkatlerini sınıfmücadelesinden ve görevlerinden uzaklaştıran bualdatmacaya karşı, tüm işçi ve emekçileri seçimsandığına gerçek çözümün devrimde ve sosyalizmdeolduğunu belirten pusulalar atmaya, ileri ve öncü sınıfgüçlerini de etkin bir mücadele yürütmeye çağırmaktadır.

MYK bu anlayışla seçim sürecinde bu düşüncelerifabrika fabrika taşımak üzere etkin bir çalışma yürütmeküzere gerekli pratik planlamaları yapacaktır.

(...)Metal İşçileri Birliği

12 Mayıs 2011

Kocaeli Alikahya’da kurulu Bekaert fabrikasında9 işçinin atılmasının ardından başlayan direniş 15.gününde sona erdi.

Birleşik Metal-İş’e bağlı fabrikada, 16 Mayısakşamı 22.00’de üretimin durmasının ardındanpatron yeni bir teklif sundu.

Sendikanın genel merkez yöneticileri ve 8 işçi ilebirlikte patronun yaptığı toplantıdan sonuç çıktı.Görüşmenin ardından patron son olarak 4 işçininkıdem tazminatları dışında 45 bin lira atılmatazminatı, fabrikada bir yılını dolduran bir işçiye ise

kıdem tazminatı ve 20 bin lira verilerek iştençıkartılması, geriye kalan 3 işçinin (Kamuran EmreÇiçek, Erhan Metiner, Deniz Erza) ise işe alınmasıteklifini verdi. Bir işçi ise kendi isteği ile daha önceayrılmıştı.

Sendika yöneticileri fabrikadaki işçilere, verilenteklifi sundu. İşçiler 8 arkadaşlarının teklifi kabuletmesi halinde kendilerinin de kabul edeceğinibelirtti. Yapılan toplantıda patronun teklifi kabuledilerek direnişe son verildi.

Kızıl Bayrak / Kocaeli

Bekaert’te anlaşma sağlandı

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Ontex’in İstanbul Yenibosna’daki fabrikasındaişten atılan Selüloz-İş üyesi işçiler ve TopkapıAVPİM’de işten atılan PTT taşeron işçileriyle, omuzomuza yürüttükleri direniş süreci üzerine konuştuk.Son haftalarda yaşanan yeni gelişmelerle beraberdireniş süreçlerini değerlendiren işçiler, sermayeye vesendikal bürokrasiye karşı mücadele kararlılıklarınıdile getiriyorlar…

“Bizi işten attıran sendika-patronortaklığıdır”

- 3 ayı geride bırakan direniş sürecinizin sonaşamasında önemli hamleler yaptınız. Dayanışmagecesi, Türk-İş işgali ile 1 Mayıs son süreçtekigelişmeler oldu. Bu süreci anlatır mısın?

- Gamze Kayhan (Ontex/Canbebe direnişçisi):Direnişimize 92 gündür fabrika önünde devamediyoruz. 1 Mayıs’ın hemen öncesinde Türk-İşziyareti gerçekleştirdik. PTT işçileri ve Ontex işçileriolarak ortak gerçekleştirdiğimiz ziyarette birtakımtaleplerimiz oldu. Talebimiz işe geri dönmek vesendikaların direnişlerimizi sahiplenmesiydi. Haber-İş,Selüloz-İş sendikalarının bizleri sahiplenmesigerektiğini belirterek Türk-İş yönetimi üzerinde baskıkurmaya çalıştık. Sendikaların, taşeronlaştırmaya karşıçalışma yürütmesini istedik. Kendi temsilcilerimizindeğişmesini ve bizi bu zamana kadar sahiplenmeyenşube başkanımızın görevden alınmasını istedik. Butaleplerle Türk-İş’e gittik ve direnişimizin 72. günüolan 29 Nisan’da Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi FarukBüyükkucak’la görüştük. Büyükkucak, “Çalışmalaryaparız” diyerek bizi geçiştirmeye çalıştı. Bizimkararlı olduğumuzu görünce Ankara’yla, Türk-İşGenel Merkezi’yle görüşmeye başladı.

Bu zamana kadar adımızı dahi ağızlarınaalmayanlar, bize herhangi bir görüşme sağlamayanlaro gün bizi arayıp, “Arkadaşlar yapmayın, etmeyin.Burası sizin kendi evinizdir. Böyle bir şey olmasın.Bugün gidin pazartesi günü gelin” diyerekgeçiştirmeye çalıştılar. Biz de, “Evet burası bizimevimizdir. Biz zaten evimizi ziyarete geldik” dedik. 72gündür gelip gidiyorduk ama herhangi bir sonuçalamıyorduk. “Artık bizi sahiplenmenizi istiyoruz.

Bizi sahiplenmeden buradan çıkmıyoruz” dedik.Türk-İş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Cemail

Bakındı geldi. Bakındı, direnişimizi sahipleneceklerinive yardımda bulunacaklarını, taleplerimizin birkısmını kabul edeceklerini söyledi. Bu taleplerimiziçerisinden; uluslararası destek örgütlemek, maddidestek vermek, Türk-İş başta olmak üzere Selüloz-İşve Haber-İş’in direnişlerimizi sahiplenmesi içingerekenleri yapacakları yönünde sözler verdiler. Busözleri basın önünde yapacakları açıklamayladuyurmalarını istedik. 30 Nisan günü de basın önündebunları açıkladık ve eylemimizi -ziyareti-sonlandırdık.

Ardından 1 Mayıs kürsüsünde de sesimizi binlerceişçi ve emekçiye duyurduk. Konak, PTT ve Ontexişçilerinin direndiğini, direneceğini de 1 Mayıskürsüsünden duyurduk. Türk-İş’in bize vermiş olduğubir söz vardı. 1 Mayıs’tan sonra direnişçi işçileriziyaret edeceklerini söylemişlerdi. 4 Mayıs günükonfederasyona bağlı birçok sendikanın şubeyöneticileriyle birlikte Ontex fabrikası önüne gelipbizi ziyaret ettiler. Türk-İş Genel TeşkilatlandırmaSekreteri Cemail Bakındı, Türk-İş 1. Bölge TemsilcisiFaruk Büyükkucak, Deri-İş Genel Başkanı Musa Servive Selüloz-İş İstanbul Şube Başkanı AydınParlakkılıç’ın da yer aldığı bu ziyaretin ardındanOntex patronuyla bir görüşme gerçekleştirildi.

Görüşme sonrasında ortaya iki çelişki çıktı. MusaServi ve Faruk Büyükkucak, “Bir ılımlılık var.İlerleme olabilir” demişlerdi. Sonrasında şubebaşkanımız Aydın Parlakkılıç bunun tam tersinisöyledi. İşverenin oğlu da olsa, çocuğu da olsa bizikesinlikle işe geri almayacağını söylediğini aktardı.Sadece tazminatlarımızı ve işsizlik parasını veripdavayı çekmemiz koşuluyla bizle pazarlığa oturmakistediler. Ziyaretten sonra her konuşmamızda bupazarlık gündeme geldi. Biz de, bu pazarlığın sadecebizim üzerimizden yapılamayacağını, işten atılan 16kişiyle konuşup tazminatını almayı kabul edenleringidip alabileceğini söyledik.

Dün (17 Mayıs) Aydın Parlakkılıç yanımıza geldi.Pazarlıkla ilgili düşüncelerimizi sordu. Bizimamacımızın işe geri dönmek olduğunu, işe geri dönenekadar da eylemimizi sürdüreceğimizi, amacımızınsadece tazminatlarımızı almak olmadığını söyledik.Bizler işimize geri dönmek için geçtiğimiz günlerdeBoğaz Köprüsü’nde eylem yaptık. Parlakkılıç bize,“Arkadaşlar zorluyoruz olmuyor. Adamlaryanaşmıyor” dedi. Bu zamana kadar ne zorladın kiolmuyor diyorsun. Biz sıkıştırmasaydık bu pazarlıkbile gündeme gelemeyecekti. Türk-İş ve köprüeylemlerinin yanısıra boykot eylemlerini yapmasaydıkbugün bu pazarlıklar olmazdı. Daha düne kadar “benonlarla kesinlikle görüşmem” diyen patron“Tazminatını, işsizliğini ve 90 günlük zamanın datutarını vereyim” diyebiliyor. İşverenin karşısınagittiğinde “Bu insanlar haksız yere işten atılmıştır. Buinsanlar emeği, onuru için direndiler ve direniyorlar.Biz bu işçilerin arkasındayız” deme cüretini

gösteremediler. Her zaman dile getirdiğimiz gibi,Aydın Parlakkılıç’ın böyle bir tutumu yoktu. Türk-İş’izorlamamız ve oradaki başkanların da Parlakkılıç’ızorlamasından kaynaklı böyle bir tutum almakzorunda kaldı. Yine de, kim olduğunu ve neye hizmetettiğini bir kez daha bize göstermiş oldu.

Bundan sonra kesinlikle pazarlığaoturmayacağımızı söyledik. Bizim, patrontemsilcileriyle görüşme talebimiz vardı. Aramızdan birveya iki sözcü arkadaşımızın da yer aldığı toplantıdaişverenle pazarlık masasına biz oturacağız dedik. 90gündür ne yaptığımızı en iyi anlatacak olan bizlerizdedik. Bunu kabul etmediler. İşveren istemiyordediler. Aydın Parlakkılıç gelmeden (17 Mayıs) öncegenel müdürle konuşarak görüşme talebimizi ilettik.Bu talebimiz karşısında “Sendika başkanınız gelecek.O gelince konuşuruz” yanıtını aldık. Aydın Parlakkılıçise, “babam dahi olsa işe almam diyen birisi sizinlenasıl görüşür” tarzında yaklaştı. Biz de, iplerin artıkkoptuğunu, işe geri dönmek için artık her şeyiyapacağımızı söyledik. Bunun sorumlusunun kendisiolacağını ve artık onun kim olduğunu herkesin dahaiyi anladığını yüzüne karşı söyledik. Artık kim içinçalıştığını saklayamayacak duruma geldi. Bizi iştenattıran, sendika ve işveren ortaklığıdır. Bundan sonrada her türlü meşru eyleme başvuracağız. “Bizimcanımız acıdıysa ve 90 gündür zor koşullardamücadele veriyorsak biz de bunun için mücadelemizidevam ettiriyoruz” dedik.

“Sendikaya dokunmakpatrona dokunmak demek”

- Selüloz-İş’in tutumunu nasıldeğerlendiriyorsun?

İbrahim Ok (Ontex/Canbebe direnişçisi): Biziişten attıranın sendika olduğu çok açık biçimde ortayaçıkmış durumda. Biz daha önce patron temsilcileriyleyaptığımız görüşmelerde, bizim asıl derdimizinsendikayla olduğunu söylemiştik. Öyle bir tablo ki,sendikaya dokunduğun zaman patrona da dokunmuşoluyorsun. Bunların arasında o kadar sıkı bir ilişki varki -23 yıllık bir ilişki- işçiyi ne kadar çokçalıştıracaklarına birlikte karar veriyorlar. İşçilerinatılması veya alınması konusunda birbirlerine sadıklar.

CMYK

Ontex/Canbebe ve PTT işçileri direniş süreçlerini an

“Sınıfın gücünü

“Sınıfın gücünü 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Bu yüzden sendika temsilcilerinin değişmesini veseçim yoluyla göreve gelmesini istemiştik. Bu nedenlede işten atıldık. Aldığımız duyumlara göre, kapıdabildiri dağıtılmasaydı bile 5-6 kişi işten atılacaktı.Daha sonra buraya gelen Türk-İş yöneticileri, bizimsendika tarafından işten attırıldığımızı gördü. Belki birşeyler değişir diye 2 hafta bekledik ama hiçbir şeydeğişmedi.

Aydın Parlakkılıç dün (17 Mayıs) direniş çadırınageldi ve yüzsüzce “Ben sizi işe aldırmak için gelmem.Pazarlık için gelirim” dedi. “Gücüm yok” diyerekbahaneler uydurdu. Örgütlü olduğu fabrikada gücümyok diye bahaneler sunuyor. Daha önce “fabrikayıdökerim sizi işe aldırırım” diyen birisi şimdi bunusöylüyor. Bizden korkuyor çünkü biz içerigirdiğimizde onun saltanatını, egemenliğini yıkacağız.Evet biz öyle yapacağız. Bundan sonra boşdurmayacağız. Eylem takvimini hayata geçireceğiz.TEKEL direnişi sürecinde de görüldüğü gibi bunlarsatılmış sendikacılar. Ortada kalmış bir direniş var vebu direniş sendika tarafından sahiplenilmiyor. Onlarıngözünde biz neyiz, kimiz? Buraya bizimle pazarlıkiçin gelen bir sendika başkanı olabilir mi?

“Ziyaret moral kazandırdı”

- Sendikaların ziyaretini ve maddi yardımınıyeterli buluyor musunuz? Beklentileriniz neler?

- İbrahim Ok: Her cumartesi eylemimiz oluyor.Boykot kampanyamıza ciddi biçimde destekverilmesini bekliyoruz. Bu kampanyanın bütünfabrikalara, her yere girmesi gerekiyor. Deri-İşBaşkanı Musa Servi gibi birtakım ilerici sendikacılarvar ama bu kişilerden bir şeyler görmek istiyoruz.Çünkü bizim sendikamız Türk-İş’e bağlı. Onlarındestek vermesi, içeride bir basıncın oluşması demektir.Bu ziyaret, moral açısından iyi oldu. İnsanların, doğruyolda ilerlediğimizi görmeleri açısından önemli biretkisi oldu. İçerideki arkadaşlarımız iyi bir tepkigösterdi. İçerideki arkadaşlarımızın birçok konudabilgisi yok. Arkadaşlarımız, buraya Türk-İş’ingeldiğini, bir arkadaşımızın düğününe gittiğimizdeöğrendiler. Aydın Parlakkılıç’ın gerçek kimliğini tamanlamıyla görmüş değiller. Bu nedenle insanlarçekimser davranıyor. Arkamızda böyle bir gücünolduğunu kavrasalar yapacakları çok şey var amakorktukları için hiçbir şey yapamıyorlar.

“Sınıfın gücünü herkese göstereceğiz”

- PTT işçileri olarak mücadelenizi uzun birsüreden beri Ontex işçileriyle omuz omuzayürütüyorsunuz? Bu dayanışma ve beraberlik nasılilerliyor, süreci nasıl görüyorsun?

- Rıza Soylu (PTT taşeron direnişçisi): PTT’deçalışırken taşeronlaştırmaya karşı mücadele hattıoluşturmuştuk ve taşeronluk sistemine karşı mücadelebayrağı açmıştık. Bu mücadeleyi direniş çadırımızda

sürdürüyoruz. Taşeronluk sistemini teşhir ediyoruz.Bir dizi eylem ve etkinlik gerçekleştirdik. Bu süreçteOntex işçileri de ciddi bir mücadele hattıoluşturmuşlardı. Sendikalarındaki ihanetçi vebürokratik çizgiye, son toplu sözleşme sürecindekomitelerini oluşturup müdahale edince sendika vepatron işbirliği ile işten atıldılar. Direnişimizinbaşlamasının ardından Ontex işçileri bizi ziyaretetmişlerdi. O dönem sözleşme süreçleriydi ve topluolarak sendikaya gidip geliyorlardı. Bu süreçte iştenatılınca direnişe geçtiler. Başka da çareleri yoktuçünkü sermaye sana karşı bir silah kullanıyorsa sen deona karşı kendi silahlarını kullanmak, meşrueylemlilik hattını oluşturmak zorundasın.

Ontex’teki direnişin başlamasının ardından yapılaneylemlere biz de dahil olmaya başladık. Direnişleribirleştirdik ve her cumartesi Taksim eylemleriyapıyoruz. Bu eylemlerde ortak pankart arkasındayürüyoruz. Bu mücadeleler birleşmediği sürecebaşarıya ulaşılamıyor. Direnişler birleştiğinde ise

farklı bir heyecan katıyor. Sınıf adına güven oluşuyor.Eylem süreçlerimiz devam ederken kendine ilerici,

devrimci, demokratım diyen sendikaları da ziyaretettik ama bunlar bizleri dinlemek yerine Selüloz-İşSendikası’nın şube başkanını dinlemeyi tercih ettiler.Bu gerçekleri daha iyi anlatabilmek için 1 Mayıs’ınhemen öncesinde Türk-İş işgali gerçekleştirdik. Budirenişe 70 gündür gözünü, kulağını kapayan Türk-İşyönetimi ve Selüloz-İş Sendikası’nı teşhir etmek içinTürk-İş’i işgal ettik. Aynı zamanda, taşeronlaştırmayakarşı da mücadele çağrısı yaptık. Bizim işkolumuzagiren Türk-İş’e bağlı Haber-İş Sendikası İstanbul 1No’lu Şube’yi de göreve çağırdık. Kendisini ilerici,devrimci diye tanıtan Şube Başkanı LeventDokuyucu’nun yapmaktan kaçtıklarını bir kere deTürk-İş işgaliyle anlatalım dedik.

TEKEL sürecinde işgal deneyimi yaşayan Türk-İş

yönetimi bizim eylemimizin başlamasının ardındanhareketlendi. TEKEL sürecindeki işgal eyleminindersleriyle, Türk-İş yönetimi biraz daha dikkatli adımattı. Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucaktelefonuna sarılarak Türk-İş yöneticileriyle görüştü.Oradan gelen talimatlar doğrultusunda Cemail Bakındıgece yarısı Türk-İş binasına geldi. Burada yaptığımızgörüşmede taleplerimizi ilettik. Türk-İş yönetiminin,direnişe destek vereceği ve uluslararası düzeydegörüşeceklerini ve maddi destek sunacağı söylendi.Türk-İş yöneticileri bu görüşmelerin ardından bir adımattılar. Ontex’teki direniş alanına gelerek ziyarettebulundular. Verdikleri sözleri tutacaklarını ifade ettiler.Ontex’te patron ile görüşen sendikacıların yüzlerinindeğiştiğini gördük. İlerici olarak gördüğümüz Deri-İşBaşkanı Musa Servi de yapılan görüşmelerin ardındangerçekleri gördü. Selüloz-İş’in ihanetçi kimliğinipatronun ağzından duydular. Bundan sonraki süreçteOntex işçileri bunu değerlendirecektir. PTT işçileriolarak Ontex işçileriyle beraber sürdürdüğümüz bumücadeleyi büyüteceğiz. Bir dizi eylemler yapıyoruz.Türkiye’de burjuva medyanın ve kalemlerinin bu tarzdirenişlere nasıl baktıkları ortadadır. Patronlar nekadar izin verirse o kadar görüyorlar. Son olarakBoğaz Köprüsü’nde eylem yaptık. Bu eylem sırasındapolis terörüyle karşılaştık. Devletin kolluk güçleribiber gazları, tekmeler ve darplarla bize müdahaleettiler. Onlar kendi sınıfına hizmet ediyorlar veyapmaları gerekenleri yapıyorlar. Biz deeylemlerimize devam edeceğiz. Sınıfın gücünüherkese göstereceğiz. Herkes, direnenlerinyenilmezliğini görecek. Bunu herkese kanıtlayacağız.

Kızıl Bayrak / İstanbul

CMYK

nlatıyor…

ü göstereceğiz!”

ü göstereceğiz!” Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011 * Kızıl Bayrak * 17

İstanbul-Yenibosna’da kurulu, hijyenik ped,çocuk ve hasta bezi üreten ve uluslararası dev birşirket olan Ontex’te çalışan 16 işçi işyerlerindekiyoğun sömürüye, uzun çalışma saatlerine, düşükücret politikalarına karşı çıktıkları, işyerindeimzalanan toplu sözleşmeyi kabul etmedikleri için,16 Şubat 2011 tarihinde işyeri patronusendikacıların işbirliği ile işten atıldı. İşten atılanişçiler bu saldırıya anında direnişle karşılık verdiler.17 Şubat’tan beri kendi işyerlerinin önündekurdukları çadırda direniyorlar.

İşlerine son verilen işçilerin ilk talepleri, işlerinegeri dönmektir. Bunun yanısıra, işyerindeki kölelikkoşullarının değişmesini ve kendi geleceklerihakkında kendileri karar vermek istiyorlar. İlerisürdükleri bu taleplerin tümü de, haklı ve meşrutaleplerdir. Onların direnişi de haklı ve meşru birdireniştir. Bu nedenledir ki, başta fabrikada birlikte

çalıştıkları işçiler olmak üzere, diğer tüm fabrika veişyerlerinde çalışan işçiler, emekçiler ve ilerici kişi,kurum ve kuruluşlarca destekleniyorlar.

İşten atılan Ontex işçileri sadece kendileri içindeğil, tüm işçi ve emekçilerin hakları ve geleceğiiçin direniyor. Tüm bu nedenlerle, işten atılanOntex işçilerinin direnişi her türlü desteği haketmektedir.

Biz aşağıda imzası bulunan kurumlar, Ontexişçilerinin taleplerini son derece haklı ve meşrutalepler olarak görüyor ve bu talepler içindirenişlerini destekliyoruz.

Yaşasın enternasyonal sınıf dayanışması!İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu (AGİF)

Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu (ATİK)Almanya Demokratik Haklar Federasyonu

(ADHF)

Hakları ve gelecekleri için direnen Ontexişçilerinin yanındayız!

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Direnişteki Ontex/Canbebe ve PTT taşeronişçileri, mücadele karalılıklarını Boğaz Köprüsü’ndenhaykırdılar. 13 Mayıs günü Boğaz Köprüsü’ne çıkarakyolu trafiğe kapatan direnişçi işçiler, kazanana kadardirenmeye devam edeceklerini ve sermayeninsaldırılarına karşı mücadelelerini büyüteceklerini birkez daha yinelediler.

Köprü trafiği kilitlendi

Saat 13.30’da Boğaz Köprüsü’nün ortasındaaraçtan inerek eylemlerini başlatan işçiler, “İşimizi geriistiyoruz! / Ontex-Canbebe-Helen Harper ve PTTTaşeron İşçileri” pankartını açarak yolu trafiğekapadılar.

Direnişçi işçilerin eylemi nedeniyle köprü trafiğikilitlenirken, yolun Beşiktaş istikameti tarafında uzunaraç kuyrukları oluştu. İstanbul’un AnadoluYakası’ndan Avrupa Yakası’na geçmek için diğer yönükullanan araçların sürücüleri de işçilerin eylemini takipetmek için yavaşladılar.

Kararlılıkla sloganlarını haykıran direnişçi işçiler, kajitasyon konuşmaları da gerçekleştirdiler. İşten atılmasüreçlerine ve bunun karşısında ördükleri direnişlereilişkin bilgilendirmede bulunan işçiler, saldırılara karşıbirleşik mücadeleyi büyütme çağrısında bulundular.

Direnişçi işçilere polis terörü

Kendilerini, köprüdeki yolun orta kısmındabulunan korkuluklara zincirleyen direnişçi işçilerbirbirlerine kenetlenerek sloganlarına burada da aravermediler.

Kısa süre sonra direnişçi işçilerin yanına ulaşanyunus timleri, resmi köprü polisleri ve sivil polislergözaltı terörünü devreye soktular. Direnişçi işçilerinzincirlerini makaslarla kesen polisler, işçilere azgıncasaldırdılar. Üzerlerine biber gazı sıkılan ve yerlerdesürüklenen 2’si PTT işçisi olmak üzere 8 direnişçi işçive eyleme destek veren 2 BDSP çalışanı darp edilerekgözaltına alındı. İşçiler polisin gözaltı saldırısına da“Direne direne kazanacağız!”, “Baskılar biziyıldıramaz!” sloganlarıyla karşılık verdiler. Saldırıcısonucu direnişçi işçilerden Gamze Kayhan baygınlıkgeçirirken, bazı işçiler de vücutlarının çeşitliyerlerinden yaralandılar.

Yaka paça gözaltına alınan direnişçi işçiler BoğazKöprüsü Karakolu’na götürüldüler. Bir süre gözaltındatutulan işçiler hakkında Kabahatlar Kanunu’nadayanılarak ‘trafiği engellemek’ gerekçesiyle paracezası kesildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Ontex ve PTT işçilerinden Boğaz Köprüsü eylemi

“Direnen işçilere polis terörü!”

İşçiler mücadeleyibirleştiriyor

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) iledirenişteki Ontex ve PTT işçileri, 14 Mayıs günü

Kubatoğlu Alüminyum direnişçisiyle MAS-DAFişçilerine destek ziyaretleri gerçekleştirdi.

Kubatoğlu işçisi yalnız değil

Kubatoğlu işçisi Cafer Timtik’in direnişinin 3.gününde gerçekleşen ziyaret coşkulu bir atmosferdegeçti. Direniş alanına yakın bir noktada toplananişçiler yolu trafiğe kapatarak yürüyüşe geçtiler.Fabrika önüne gelindiğinde ilk sözü alan Kubatoğludirenişçisi Cafer Timtik, fabrikadaki çalışma koşullarınıanlattı ve “İşe geri alınana kadar” direnişe devamedeceğini belirtti. Ardından direnişteki Ontex ve PTTişçileri adına konuşan Gamze Kayhan, direnişçiişçilerle dayanışma içerisinde olduklarını, kendilerininde direnişlerini sonuna kadar sürdüreceklerini söyledi.Boğaziçi Köprüsü’nde gerçekleştirdikleri eylemdepolis tarafından biber gazlı saldırıya uğradıklarınıhatırlatan Kayhan, saldırı ve gözaltılara rağmendireniş kararlılığını yineledi.

Ücret hakları gaspedildiği için direnişe geçenTürkmen Temizlik işçileri adına bir kadın işçi ise,ücret haklarını kazanana kadar direnişe devamedeceklerini belirtti. Ziyarette BDSP adına yapılankonuşmada, birçok alanda sermayenin kölelikdayatmalarına karşı direniş bayrağının yükseldiğini,Kubatoğlu’nda başlayan direnişin nicelik olarak zayıfgörünse dahi kölece yaşam ve çalışma koşullarınameydan okuması açısından önemli bir yerde durduğubelirtildi. Her direnişin olduğu gibi Kubatoğlu Fıratpenişçisinin de yanında olunacağı belirtildi.

Direniş çadırında yapılan sohbetler sırasında çekimyapan sivil polislere müdahale edilerek çekimyapmaları engellendi. Sohbetten sonra şarkı vetürküler eşliğinde halaylar çekildi. Ancak bu esnadaçekim yapmak isteyen polislerle yeniden gerilimyaşandı. Polisin üzerine sloganlarla yürüyen kitlegörüntü alınmasını engelledi.

MAS-DAF işçilerine ziyaret

Kubatoğlu’ndaki ziyaretin ardından Ataşehir’deMAS-DAF merkez ofisi önünde işlerine geri dönme vesendika hakkı için direnen Birleşik Metal-İş üyesiişçiler ziyaret edildi.

Ataşehir Migros önünde pankartlar açarak direnişalanına doğru sloganlarla yürüyüşe geçildi. BDSP’lilerile Ontex ve PTT işçileri direnişteki MAS-DAF işçileritarafından alkışlarla karşılandı. BDSP adına yapılankonuşmada, direnişlerin birleşmesi gerektiği belirtildi.MAS-DAF işçileri kendi süreçlerini ayrıntılı bir şekildeanlatırken, Ontex ve PTT işçileri kendi deneyimleriniaktardı.

Ontex/Canbebe işçileri ve PTT taşeron işçileri,geleneksel hale getirdikleri Cumartesi eylemlerinin10. haftasında yine Beyoğlu İstiklalCaddesi’ndeydiler.

14 Mayıs günü Galatasaray Lisesi önündetoplanan işçiler, Burger King’e yürüdüler. Köprüeylemi sırasında maruz kaldıkları gözaltı terörünüprotesto ettiler.

DİK, Tekstil Sen, Ekim Gençliği ve BDSP’nin dedestek verdiği yürüyüş boyunca, direnen işçilereyönelik polis terörü sloganlarla protesto edildi.Ontex, PTT, Casper, Konak, Kampana, MAS-DAF,Desa gibi direnişler sayılarak “direniyor” denilenyürüyüşte direnen işçilerle dayanışmayı yükseltmeçağrısı yapıldı.

İstiklal Caddesi üzerindeki Rumeli Han önünegelindiğinde ise direnişçi işçileri Grup Emeğe Ezgikarşıladı. Devrimci şarkı ve marşlarını direnenişçilerle paylaşan grubun dinletisi çevrede toplanankalabalık tarafından ilgiyle takip edildi.

Yürüyüşün ardından Taksim Meydanı’ndakiBurger King önünde basın açıklamasına geçildi.Direnişçi işçiler adına konuşan Ontex işçisi Mustafa

Bozkurt, konuşmasına, köprü eylemi sırasında maruzkaldıkları polis saldırısını protesto ederek başladı.Birçok işçinin, polis saldırısı sırasında vücutlarınınçeşitli yerlerinden yaralandığı belirtildi.

Direniş kararlılığı

“Bu mudur bu ülkede yaratanlara, nasırlı ellerereva görülen?” diyerek karşı karşıya kaldıklarıhukuksuzluğa tepki gösteren Bozkurt, hakkını arayanve direnen işçilerin baskıyla karşılaştığını dilegetirdi. Boykot çağrısına destek taleplerini yineledi.Direnişlerle dayanışma çağrısında bulunanBozkurt’un ardından Tekstil Sen ve DİK adınakonuşmalar yapıldı.

Eylemde, İstanbul Üniversitesi’nde soruşturmave ceza terörüne karşı direnişini sürdüren EkimGençliği okuru Caner Burç Başkaya da söz aldı.İşçiler gibi öğrencilerin de özgürlükleri vegeleceklerine sahip çıktıklarında baskılarlakarşılaştığını söyleyen Başkaya, soruşturma vecezalara dikkat çekti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Gözaltı terörü protesto edildi

14 Mayıs 2011 / Tuzla

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

İstanbul Tuzla’daki Deri Organize Sanayi Bölgesi’ndekurulu Fıratpen tedarikçisi Kubatoğlu Alüminyum Camşirketinde işten atılmasının ardından fabrika önünedireniş çadırı kuran Cafer Timtik’in direnişi sürüyor.Polisin engelleme girişimine rağmen direniş çadırınıkuran Timtik, işçilerin yoğun ilgisiyle karşılandı.

Fabrikada çalışan işçilerin direniş çadırına uğradıktansonra işbaşı yapması ise patronun tepkisine neden oldu.Timtik’le konuşan işçileri işten atmakla tehdit edenpatron, fabrikadaki baskı koşullarını arttırdı.

Timtik, fabrikadaki baskı ve sömürü koşullarınınyanısıra direnişe çıkış sürecini anlattı.

Kubatoğlu’nda direniş kazanacak!

İstanbul Tuzla’daki Deri Organize Sanayi Bölgesi’ndeyer alan Fıratpen tedarikçisi Kubatoğlu Alüminyum Camşirketinde geçtiğimiz hafta 15 işçinin kriz gerekçesiyleçıkarılacağı ilan edilmişti. Fakat yoğun siparişlernedeniyle fazla mesailerin ve sabahlamaların çokçaolduğu fabrikada kriz söyleminin gerçekliğibulunmamaktadır. İşçiler içerisinde bunun üzerineyapılan tartışmalarda Kubatoğlu’nda sömürünün birparçası olarak keyfi işten çıkarmaların belirli periyodlarlahayata geçen bir uygulama olması vurgulanmıştır.

Yeri geldiğinde siparişleri yetiştirmek için raporluişçiyi bile işe çağıran, sigortasız çalışmayı, düşükücretleri “Burası Kubatoğlu” diyerek savunan bir düzenoturtulmuştur. Hatta patronun kar hırsı artık öyle birnoktaya gelmiştir ki fazla mesailere ödenen ücret normalmesai ücretlerinin dahi altındadır.

Kubatoğlu patronu işten çıkarmalarda öncelikle karşı

çıkmadan razı olacakları ve hakkını arayan işçileri listeyealmıştır. 15 işçi arasından isimleri ilk açıklanan 4 işçiden3’ü içerisinde engelli işçinin bulunması bundan dolayıdır.Kar hırsıyla engelli işçilerin zar zor buldukları bu işkırıntısı bile patrona çok gelmiştir. Atılan dört işçiden biriolan ben ise fabrikada haksızlıklara karşı hakkımısavunarak “işten atmaların keyfiyetine, fabrikadakihaksızlıklara karşı artık yeter” diyerek direniş bayrağınıaçtım.

Pazartesi günü ihbar süresinin başladığını ifade edenmüdür, Salı günü direniş kararlılığını diğer işçilere ilaneden bildiri dağıtımı sonrası çıkışı hemen yapmıştır.Çarşamba günü iş çıkışında yapılan basın açıklamasıyladireniş başlatılmıştır. “Düşük ücretlere, fazla mesailere,işten atmalara karşı direne direne kazanacağız” diyenozalitin açılması sonrasında Kubatoğlu işçilerine birkonuşmayla seslendim. Kapıda tek başına işe dönmekiçin değil Kubatoğlu’ndaki sömürü koşulları karşısındahaklı taleplerin mücadelesini yükseltmek için direnişebaşladım. Yapılan basın açıklamasına Ontex, PTT,Kampana direnişlerinden işçilerin de katılmasınınsa ayrıbir anlamı oldu. Böylece birlikte direnerek kazanılacağıda gösterildi.

Perşembe sabahı direniş çadırını kurmak için evdençıktığımdaysa patronların bekçisi sivil polisler yolumukestiler. Cevabını bildikleri “Nereye gidiyorsun?Ellerindekiler ne?” vb. soruları sorarak baskı kurmayaçalıştılar. İşe gitmek üzere olan çevredeki işçi veemekçilere seslenen konuşma sonrası geri adım atarakçekilen polisler bir kez daha kime hizmet ettiklerinikanıtladılar.

Çadırın kurulmasından sonra birçok işçi direnişalanına uğrayarak işbaşı yaptı. İlk gün, işçilerinsahiplenen tutumları ve sohbetleriyle başladı. Öğleyemeğine çıkıldığında Kubatoğlu işçilerinin direnişçadırına gelmelerini hazmedemeyen patron kapılarıkilitleterek işçileri yalıtmaya çalıştı. Çevre fabrikalardanişçiler de direniş alanını ziyaret ettiler. Partizan’dan ikiarkadaş da ilk günün ziyaretçileri arasında yer aldı. İşçıkış saatinde servislerin kalkması üzerine çadır toplandı.

İkinci gün de aynı şekilde başladı. Hem fabrikadanhem de çevreden birçok işçi direniş çadırına uğrayıp işbaşı yaptı. Kampana direnişçileri de bunlar arasındaydı.Kampana’dan 4 işçi çadıra gelip sohbet ettiler. Öğleyemeği için kumanya bıraktılar. Cumaya giden işçilerinçadıra uğraması tüm baskılara rağmen işçilerin direnişçadırıyla ilişkisinin kesilmemesi patronu daha dakızdırmış görünüyor.

Kubatoğlu direnişi ikinci gününü de geride bırakırkenhaklarımız ve geleceğimiz için direnmekten başka yolyok diyerek yolunda yürümeye devam edecek.

İşten atılan Kubatoğlu işçisiCafer Timtik

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Türkmen Temizlik’te direniş kazandı!

Türkmen temizlik işçileri ücret alacaklarıiçin yürüttükleri mücadeleyi 18 Mayıs günükazanımla sonuçlandırdılar.

Türkmen Temizlik taşeronundan haklarınıalamayan işçilerin asıl patronlardan birisiolan Varyap’ın önündeki eylemli bekleyişleri18 Mayıs günü sonuca ulaştı. Varyapyönetimi ve Hikmet Türkmen işçilerin bütünalacaklarını ödemek zorunda kaldı.Başlangıçta işçileri duymayan, haklarınıkırpmak için uğraşan Hikmet Türkmen veVaryap bu mücadele karşısında diz çöktü.Daha öncesinde bin türlü ayak oyunuylaişçileri oyalamaya ve ücretlerini eksiködemeye çalışanlar işçilerin kararlı tutumusayesinde geri adım attılar. Ücretler işçilerinbelirttiği miktarda ve direnişe katılmayanlardahil tamamının ödenmesiyle sonuçlandı.

Akşam ücretler alındıktan sonra Varyapönünde yapılan konuşmalar ve atılansloganlarla direniş sonlandırıldı. İlk olarakişçiler yaptıkları konuşmayla mücadelesonucunda haklarını kazandıklarını ifadeederken bu süreçte yanlarında olan ilerici vedevrimcilere teşekkür ettiler. Sonrasında isearalarında BDSP'nin de bulunduğu ilerici vedevrimci kurumlar konuşmalar yaptılar.BDSP temsilcisi işçilerin mücadelesiniselamlayarak kazanımın bu sayede eldeedildiğini ifade etti. Benzer sorunlarınbundan sonra çalışacakları yerlerde dekarşılarına çıkacağını söyleyerekmücadelenin sürekliliğine vurgu yaptı. Sonolarak bütün işçileri direnişin deneyimleriylemücadele etmeye çağırdı.

Bu konuşmalar sırasında “Birleşen işçileryenilmezler!”, “Direne direne kazandık!”,“Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları atıldı.

Sonrasında ise Ataşehir’de bekleyenMAS-DAF İşçilerine bir ziyaretgerçekleştirildi. “Mas-Daf işçileri yalnızdeğildir! / Türkmen Temizlik İşçileri”ozalitini taşıyan işçiler sloganlarla yürüyerekMAS-DAF işçilerinin yanına geldiler. Yürüyüşsırasında “MAS-DAF işçisi yalnız değildir!”,“Yaşasın sınıf dayanışması!”, “İşçilerin birliğisermayeyi yenecek!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Tuzla

CHP’li Konak Belediyesi’nde çalışırken iştenatılan taşeron işçilerinin direnişi sürüyor. KonakBelediyesi taşeron işçilerinin işe geri alınma, işgüvencesi ve sendikal örgütlülük talepleriyle 3 ayayakındır yürüttükleri mücadele değişik eylembiçimleri ile devam ediyor. Taleplerininkarşılanmaması üzerine 13 Mayıs’ta açlık grevinebaşlayan Konak Belediyesi taşeron işçileri bu eylemiölüm orucuna dönüştürdüler.

Taleplerin kabul edileceğine dair söz verenyetkililerin işçileri oyalaması üzerine Konak

Belediyesi direnişçi taşeron işçileri tepkilerini açlıkgrevini ölüm orucuna dönüştürerek gösterdiler.

Ölüm orucuna başlayan işçilerin isimleri şunlar:Yüksel Eren, Vedat Korkmaz, Ahmet Yıldırım,Selçuk Kamiloğlu, Coşkun Özkurt, Yaşar İren.

“Ekmeğimiz ve onurumuz için bedenlerimiziölüme yatırıyoruz” diyen direnişçi işçiler, tümemekten yana güçlerden daha fazla duyarlılıkbeklediklerini belirterek sınıf dayanışmasınınyükseltilmesini istiyorlar.

Kızıl Bayrak / İzmir

Konak işçileri ölüm orucunda

Kubatoğlu’nda direniş ateşi

6 Nisan 2008 / Kadıköy

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Seçimler yaklaşırken vaat yarışları, çılgın projeler,kasetler, hakaretler, suçlamalar birbirini izliyor. Burjuvasiyasetinin yüksek tansiyonu içinde düzey gittikçedüşmeye devam ediyor. Seçim sonuçlarının oluşturacağıtablonun ötesinde, bu parlamenter tiyatroda oynananoyun gereği eskiyen ya da yıpranan sistem politik olarakgüç tazelemek, kendi meşruiyetini yeniden üretmekzorunda.

Seçimlere doğru giderken meydanlarda atılannutuklarıyla, yalanları ve düzeysiz kavgalarıylakarşımıza çıkanlar on yıllardır bu ülkeyi yöneten veyaşadığımız sefaleti yaratanlardan başkası değildir.Yüzler değişse bile burjuva siyaseti bir bütündür.Yaratılan suni taraflaşma ile toplumun tüm beklentileriseçimlere endekslenirken sandık ve parlamento bir umutkapısı olarak gösterilmektedir.

Oysa ki seçimler, aşınan sistemin yenilenmesidemektir. Ortaya konulan her sandık “millet iradesi”safsatasına alet edilerek kitlelerin “demokratik” birşekilde yönetime katıldığını salık verir. Ancak sandıkdışında söz hakkı tanınmayan, örgütlenme hakkı elindenalınan, bırakın fikir açıklamayı düşünmesi bile suçsayılan yığınlar sandıkta bir mühür, bir oy pusulası ileavutulmaktadır. Kaldı ki toplumun muhalif kesimlerinebu bile fazla görülmektedir. Bağımsız adaylardan haraçkeser gibi alınan fahiş ücret ve Kürt siyasetçilerinekoyulan ambargo bunun en açık kanıtıdır. TersindenKürt hareketinin bu ambargoyu tam da sokakta yırtıpatması çözümün sandıkta değil mücadelede, sokaktaolduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koymuştur.

Açıktır ki AKP bugün cumhuriyet tarihinin enpervasız hükümeti olarak yarattığı seraplarla emekçilerikandırırken, tetikçiliğini yaptığı sermaye sınıfı da enkapsamlı saldırı programının uygulamaya koyulmasıiçin beklemektedir. Torba yasa ile temelleri atılan esnekve güvencesiz çalışma uygulamaları ile iş güvencesinintamamen ortadan kaldırıldığı, taşeron sisteminin ve özelistihdam bürolarının yaygınlaştığı bir dünya, işçi sınıfınıbeklemektedir. Esnek çalışma hiçbir dönem bu kadaraçıktan dillendirilmemişken AKP’nin buna koyduğuisim “güvenceli esneklik” olmaktadır. 4/C, 4/B gibidüzenlemelerin mucidi olarak AKP sermayeye yaptığıhizmetin karşılığını da fazlasıyla almaktadır. AncakAKP’nin en büyük rakibi CHP’nin konuyla ilgili tutumuhiç de farklı değildir. Bizzat seçim bildirgesinde bu ifadeedilmektedir. Seçimin ve büyük ihtimalle önümüzdekidönemde meclisin ilk iki partisinin ayrıştığı konular nekadar fuzuliyse aynılaştığı konular işçi sınıfı için okadar hayatidir. Üzerine pazarlık edilen bizimgeleceğimizdir.

AKP iktidarı seçime doğru bir dizi “çılgın proje” ilekafa bulandırmaya çalışıyor. Kentlerin yağmalanmasıkonusunda özellikle İstanbul’a biçilen kefen tümkamuoyuna utanmadan “hayırlı bir işmiş” gibi sunularaktürlü demagojilerle sermayeye yeni rant alanları açılıyor.Nükleer santraller ve HES’lerle somutlaşan doğakatliamı da görülmemiş bir pervasızlıkla yapılmayadevam ediyor. Tüm enerji politikalarını ranta göreplanlayan AKP iktidarının gelecek kuşakların hayatlarınışimdiden karartmak konusundaki ısrarına hepimiz şahitoluyoruz. CHP ve MHP açısından da durum farklıdeğildir. Konuyla ilgili net bir ifade kullanmaktankaçınan bu partiler meseleyi popülist söylemlerlegeçiştirmeyi tercih etmektedir. Bu ortaklaşma dagöstermektedir ki yapacağımız seçimin yarınlarımız içinhiçbir karşılığı olmayacaktır.

Kapitalizmin yaşadığı dönüşümün bize yansımasıhızlanırken düzen partilerinin tümünün de bu saldırınınparçası olmak için can attığını bilmemiz gerekiyor.Mesleki dönüşüm konusunda mühendis, mimar ve şehirplancılarının geçtiğimiz döneme damgasını vurantartışması durumundaki “yetkin mühendislik” genelbaşlığı altında toplanan tüm neo-liberal düzenleme veçalışmaların patenti bu iktidara aittir. Yabancı mühendisyasası, TMMOB yasası gibi bizi doğrudan ilgilendirenbir dizi başlık kısmen gündeme gelse de seçimsonrasında bu alana dair de kapsamlı bir saldırı olacağıbilinmektedir. CHP’nin “yaşam boyu eğitimi”bildirgesine alması ise yine bu gidişatın da bir sermayepolitikası olduğunu ve parlamenter bir koro eşliğindehayatımıza girmek üzere olduğunu göstermektedir.

Siyasal planda ise süren bir anayasa tartışması vebunun ekseninde gelişen bir demokratikleşmemünazarası sürerken, dış politikada da emperyalizmehizmet konusunda düzen partileri birbirleriyleyarışmakta, deyim yerindeyse kıran kırana bir mücadelesürdürmektedir. Daha birkaç ay önce Libya’nın işgalineelbirliği ile parlamentodan “evet” diyenler, bu tezkereyibile beklemeden, hem de öncesinde aslan kesilipkabadayı edasıyla meydan okumasına rağmen, Libya’yaasker gönderen hükümet, AB diye yanıp tutuşanlar yinekarşımıza geçip bizden oy istiyorlar. Üzerine söz bilesöylemeye gerek olmayan bu yüzsüzlük,demokratikleşme masalıyla farklı bir boyuta taşınıyor.Her geçen gün azalan özgürlükler, kolluk gücünün artanyetkisi ve pervasızlığı, hukuk adına en ufak bir kırıntınınkalmaması, toplam muhalefete dönük kaba baskı hergeçen gün yeni bir boyut kazanırken“demokratikleşiyoruz, özgürlükler genişliyor” yalanınınhala söylenebiliyor olması siyaset tarihine geçecek bir

riyakarlık ve yalancılık örneğidir. Kürt halkına ve onunmücadelesine dönük saldırı hemen her cephedensürerken “Kürt sorunu yoktur” diyebilmek, yine aynışekilde Alevi ve Romanlara her fırsatta engel çıkarmakve buna rağmen açılımlar yapmakla övünmek insanıdehşete düşürdüğü gibi bunu güzelleyebilme becerisi de,bilgi deformasyonu ve çarpıtma konusunda yeni bir çığıraçan Nazileri bile hayrete düşürecek cinstendir. Kadınsorunu konusunda da durum farklı değildir. Meclisefazla sayıda kadın aday sokmakla övünen partiler hergeçen gün artan kadın cinayetlerine sessiz kalmayadevam etmektedir. Siyasete hâkim erkek egemen dil,küfürler hakaretlere ek olarak emekçi kadınlara dönüktoplumsal baskı da gerici siyasal iklimden beslenerekartmaktadır. Bizzat bakan eliyle dillendirilmeyebaşlanan kadının eve hapsolması gerektiği söylencesi,kadının sadece başörtüsü çekişmesiyle hatırlanması vetartışmaya meze edilmesi kadına dönük politikalarınözetidir.

Gittikçe muhafazakârlaşan ve sağa yatan birtoplumda çocuk istismarı, taciz, tecavüz, nefret suçlarıgibi toplumsal çürümenin en net ifadesi olan suçlarınartışı da kapitalizmin yarattığı kaosu ortayakoymaktadır. Tüm suçlar toplumsaldır ve çok derinkökleri vardır. Söylenenin aksine yaşanan ahlaki birçöküş değildir yaşanan kapitalizmin yükselişidir. Gericiuygulamalarla veya adli/polisiye tedbirlerle sorunçözülemez. Çözülebileceğini söylemek pisliği halınınaltına süpürmekten başka bir şey değildir. Burjuvasiyasetin de yaptığı tam da budur.

Seçim tüm bu gerçeklerin karartılması anlamınagelmektedir. Seçim ile umut pompalanan kitleler birsonraki seçime kadar gazları alınmış bir şekilde itinaylakapitalizmin döngüsü içine yerleştirilebilir halegetirilirler. Seçim, kitlelerin enerjisini emen onlarıterbiye ederek edilgen kılan birer araç olarak tariflenmişbir illüzyondur. İşçi sınıfı cephesinde bu yanılgıyıderinleştirecek her türden eylem de en az seçimaldatmacası kadar tehlikelidir. Sol ve emek adınaseçimlere giren ve çözüm için parlamentoyu adresgösterenler işçi sınıfını ve onun önderliğinde hareketeden kitleleri/katmanları düzene yedeklemek gibiuğursuz bir rol oynamaktadır. Şekli ve biçimi değişikolsa bile seçimlere bu perspektifle hazırlanmak ortakpaydasında buluşan ve hiç de azımsanmayacak biryekûn tutan bu sol ekip işçi sınıfının düşlerinikarartmakta, hedef şaşırtmaktadır. Benzer bir misyonlaseçime girmese bile hedefe sadece AKP iktidarını çakananlayışlar da aynı rolü başka bir cephedenoynamaktadırlar. Oysa ki sorun dönemsel değildir,yapısaldır. Yapısal bir sorunu da ancak o yapıyı yıkarakçözebilirsiniz.

Özetle mevcut tablo böyleyken 12 Haziran’da seçimsandığı bir kez daha önümüze konacak. Aslında tüm butablo kapitalizmin değişmeyen içsel krizleriniörneklemek dışında yeni bir anlam etmiyor.Kapitalizmin eşitsizlik üreten çalışma sisteminin önemlibir parçası olan seçimlerin kitleler üzerindeki dağıtıcıetkisine karşı işçi sınıfının bayrağının altında toplanmakbir tercih değil zorunluluktur. Teknik elemanların da busaflaşma içinde düzen içinde mevzi tutmasısavunulamaz. Toplumcu Mühendis, Mimar ve ŞehirPlancıları olarak bizler, çözümün ne sandıkta neparlamentoda olduğunu söylüyor tüm teknik elemanlarısandığa oy pusulası değil işçi sınıfının devrimcişiarlarını atmaya çağırıyoruz. Çözüm seçimde değil budüzeni baştan aşağıya değiştirmekte, sosyalist bir dünyainşa etmektedir.

Toplumcu Mühendis, Mimar & Şehir Plancıları

(TMMŞP)

13.05.11

Seçimler20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

İşçi sınıfının düşmanlarına oy yok!

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

TMMOB’nin gerçekleştirdiği “Haklarımız,geleceğimiz, halkımız, ülkemiz için söyleyeceksözümüz var” mitingi 15 Mayıs günü Ankara’dagerçekleştirildi. Binlerce mimar, mühendis ve şehirplancısı taleplerini dile getirdi. Saat 10.00’daAnkara Garı’nda toplanmaya başlayan kitle11.00’de Sıhhiye Meydanı’na doğru yürüyüşegeçti. Oldukça kitlesel ve coşkulu bir yürüyüşünardından Sıhhiye Meydanı’nda mitinggerçekleştirildi.

Kortejlerin en önünde TMMOB’ye bağlımeslek odaları yürüdü. Gıda Mühendisleri Odası,İnşaat Mühendisleri Odası, Makine MühendisleriOdası, Jeofizik Mühendisleri Odası, JeolojiMühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası,Metalurji Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası,Orman Mühendisleri Odası, Çevre MühendisleriOdası, Maden Mühendisleri Odası, TekstilMühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası,Petrol Mühendisleri Odası, Peyzaj MühendisleriOdası ve Şehir Plancıları bu kolda pankart, flama vetaleplerini içeren dövizlerle yerlerini aldılar.

Odaların ardından KESK, TTB, DİSK’e bağlıBirleşik Metal-İş, Emekli-Sen, Genç-Sen ve Türk-İş’e bağlı sendikalardan Petrol-İş, Tek Gıda-İş veTez-Koop-İş sıralandı. KESK temsili bir katılımsağlarken Birleşik Metal 100’ü aşkın kitlesiyle dikkatçekti.

Oda ve sendikalardan sonra siyasi partilerle ilericive devrimci kurumlar mitinge katılım sağladılar.EMEP, ÖDP, TKP, SDP, EHP, ESP, Halkevleri, HKP,Devrimci Yolda Özgürlük, DEK, Kaldıraç, GençlikMuhalefeti, Tüm-İGD, Halk Cephesi, Artı İvmeDergisi, DHF, DDSB mitinge pankartlarıyla katılankurumlardı.

BDSP’liler de mitinge katılım sağladı. Yaklaşık 3bin adet BDSP’nin seçim bildirgesinin dağıtımıyapıldı. Ayrıca Kızıl Bayrak ve Ekim Gençliği satışıgerçekleştirildi. Siyasal parti ve örgütlenmelerinkatılımı oldukça zayıf kalırken ÖDP’nin katılımı isedikkat çekti.

Gençlik kortejlerinincoşkusu alana yansıdı

Mitinge damgasını vuran ise Kürt illerinden gelenşubeler ve gençlik kortejleri oldu. Özellikle İMO ve

MMO kortejlerinde Kürtçe ve barışvurgulu pankart ve sloganlar dikkat çekerken gençlikkortejlerinde Şerzan Kurt’u anan pankartlar dikkatçekiciydi. Kürt illerinden gelen katılımcılarınoluşturduğu kortejler oldukça canlı ve kalabalıktı.

Gençlik kortejleri alana diplomalı işsizlik, yetkinmühendislik karşıtı talepler ve eşit, parasız, bilimsel,anadilde eğitim talepleri ile çıktılar. Gençliğinenerjisi ve görselliği alana yansırken, özellikle İMOGenç yaklaşık 800 kişilik korteji ile en dikkat çekengençlik korteji oldu.

Ankara yerel kurultaylarının ertelenmesine tepki

Ankara’da yerel kurultayların ertelenmesi sonucuoluşan tepki alana yansıdı. Yerel kurultay çalışmasıyürüten güçlerin “Ücretli, İşsiz Mühendis, Mimar,Şehir Plancıları, Kadın Mühendis, Mimar, ŞehirPlancıları” imzası ile yaptıkları çağrı alanda“Üretenlerin Birliği İçin Yürüyoruz” pankartı ilekarşılık buldu.

Yaklaşık 60 kişinin yürüdüğü kortejde“Güvencesiz çalışma istemiyoruz!”, “Ücretli köleolmayacağız!”, “Çift mesai tek maaş istemiyoruz!”,“Eşit işe eşit ücret!”, “Kadınlar artık susmayacak!”,“Milyonlar aç milyonlar işsiz kahrolsun sömürüdüzeniniz!” sloganları atıldı.

Ücretli ve işsiz teknik elemanlardan yoğun katılım

Alana hakim gündem güvencesizlik olurken,mitinge katılımın ağırlığını ücretli ve işsiz mühendis,

mimar ve şehir plancıları oluşturdu. Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir

Plancıları alana “Çözüm Ne Seçimde, Ne Mecliste,Çözüm Devrimde Kurtuluş Sosyalizmde! TeknikElemanların Düzen Partilerine Verecek Oyu Yok!”pankartını astı.

Ayrıca talep ve şiarlarını pul ve kuşlama gibiaraçlarla alana taşıdılar.

Sıhhiye Meydanı’na gelindiğinde ilk olarakdevrim şehitleri anısına saygı duruşu gerçekleştirildi.Daha sonra mitinge destek veren kişi ve kurumlarateşekkür edildi. Bu sırada CHP’li Çankaya BelediyeBaşkanı’nın da miting alanında olduğuna dair yapılan

anons dikkat çekti. Daha sonra konuşmalara geçildi.Genel olarak geleceksizlik ve güvencesizlik vurgusuolan konuşmalarda “sandıkta hesap sorma” çağrısıda sık sık tekrarlandı. Konuşmalar seçim gündeminesıkışmasıyla beraber reformizmin rengini verdiği birmiting gerçekleşti. Kürsüden tek yapılan konuşmaTMMOB Yönetim Kurulu Başkanı MehmetSoğancı’nın oldu. Soğancı konuşmasında mevcutsiyasal gündemi seçim eksenli yorumlarken, konuşmasalt AKP karşıtlığı üzerine kuruluydu.

13 binini TMMOB üyelerinin oluşturduğuyaklaşık 15 bin kişinin katıldığı miting Bandista’nınsahneye çıkmasının ardından son buldu.

Kızıl Bayrak / Ankara

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Binlerce emekçi hakları ve gelecekleriiçin Ankara’da buluştu

Dinamit patlaması Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine 20 kilometre

uzaklıktaki Dağdemirli Köyü yakınında özel şirketeait krom madeni ocağında meydana gelen dinamitpatlaması sonucu yaralanan Halil İbrahimKarakoyun, İbrahim İnci ve İsmail Yalçın,ambulanslarla Tavşanlı Doç. Dr. Mustafa KalemliDevlet Hastanesine kaldırıldı.

Karakoyun’un hayati tehlikesinin bulunduğu,diğer 2 işçinin sağlık durumlarının iyi olduğuöğrenildi.

Burdur’da iş cinayeti Burdur’un Karamanlı ilçesi Kılçan Köyü’ndeki

krom madeninde meydana gelen göçükte bir işçihayatını kaybetti.

Özel bir şirkete ait krom madeninde işcinayetine kurban giden Hasan Uysal (31) isimliişçinin cesedi göçük altından çıkartıldı.

İşçinin beyin ölümü gerçekleşti Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde kurulu bulunan

Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’nda 14 Mayıs akşamıyaşanan “iş kazası”nda ağır yaralanan 44 yaşındakiMuhammet Başarır’ın beyin ölümü gerçekleşti.

“Kaza”, 8 sene önce taşeron firmadan kadroyaalınan Başarır’ın 1100 derece sıcaklıktaki kazanıniçinde bulunan metalleri eritmek amacı ile oksijenborusunun üzerindeki skal olarak adlandırılan metalparçalarını temizlediği anda gerçekleşti. Başarır’ınelindeki manivela kurtularak kafasına çarptı.

Hastaneye götürülmek üzere ambulansla yolaçıkarılan Başarır’ın, yapılan ilk tetkiklerinde beyinkanaması geçirdiği anlaşıldı. Başarır’ın yaşammakinesinin fişinin çekilip çekilmemesi kararınıailesi verecek.

TMMOB: Mücadelemiz sürecekTMMOB, yaptığı yazılı açıklamayla mitingideğerlendirdi. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı MehmetSoğancı imzalı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “TMMOB’nin örgütlü gücünü bir kez daha gösterdik.Mitingin düzenlenmesinde emeği geçen tümarkadaşlarıma, oda başkanları ve yönetim kuruluüyelerine, İKK sekreterlerimize, TMMOB ve odaçalışanlarına, mitingimize katılan bütün üyelere, destekveren emek meslek örgütü, siyasi parti ve platformtemsilcilerine Yönetim Kurulumuz adına teşekkürediyorum. TMMOB, bundan sonra da eşitlik, özgürlük, bağımsızlık,demokrasi ve bir arada yaşamdan yana mücadelesiniörgütlü gücüyle sürdürecektir”

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Gençlik hareketi 22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Faşist saldırıya yanıtEskişehir’de 11 Mayıs günü Anadolu Üniversitesi

İİBF’de devrimci öğrencilere saldıran eli bıçaklı faşistler;ilerici, devrimci ve yurtsever öğrenciler tarafındanokuldan kovulmuşlardı. Gündüz yaşanan bugelişmelerden sonra, gece saat 23.00’te bir grup faşisttekbir getirerek Halk Cephesi üyelerinin kaldığı evesaldırdı. Üniversitede faaliyet yürüten gençlik örgütlerifaşist saldırıya, 12 Mayıs günü gerçekleştirdikleri kitleseleylemle yanıt verdi.

Faşist saldırıya kitlesel yanıt

Kurusıkı silahlarla havaya ateş ederek bir taraftan daevin pencerelerini taşlayan gözü dönmüş faşistler,Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi binasınınarkasında bulunan Bağlar Mahallesi’nde terör estirdiler.Evi taşladıktan hemen sonra kaçarak uzaklaştılar.

Faşist saldırı 12 Mayıs günü kitlesel eylemle protestoedildi. Sabah saatlerinde okulda biraraya gelen devrimci,demokrat, yurtsever öğrenciler kampüsteki tümfakülteleri dolaşarak afişlerle ve ajitasyonkonuşmalarıyla eylem hazırlıklarına başladılar. Ardındanfaşist saldırının başladığı İİBF’de toplanarak yürüyüşegeçtiler. “Faşizme karşı omuz omuza” ve “Faşizme geçityok” pankartlarının taşındığı eylemde, faşistlerinsaldırdıkları evin fotoğrafları taşındı.

Rektörlük önüne gelindiğinde okunan basınmetninde yaşananlar anlatıldı. Sistemli bir şekilde polis,ÖGB, sivil faşist işbirliği içinde gerçekleştirilen saldırılarıngençliğin mücadelesine engel olamayacağı belirtildi.Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün tüm bu yaşananlarkarşısında sessiz kalmasına dikkat çekilerek bu durumdarektörlüğün açıkça saldırıların tarafında olduğu söylendi.

Ekim Gençliği, DGH, Devrimci Proletarya, Alınteri,EHP, ESP, Eskişehir Gençlik Derneği, Genç-Sen, GençlikMuhalefeti, Öğrenci Kolektifi ve TKP tarafındanörgütlenen eyleme DÖB ve DYG destek verdi.

Şehir merkezinde eylem

Faşist saldırılar 16 Mayıs akşam saatlerinde deprotesto edildi. İl Sağlık Müdürlüğü’nden başlayanyürüyüş sırasında devlet-polis-faşist işbirliği teşhir edildi.

Basın açıklaması Adalar Migros önüne gelindiğindeyapıldı. Açıklamada artan faşist saldırıların devletkorumasında yapıldığı, ilk saldırının üzerinden 5 güngeçmesine ve saldırıda kullanılan aracın plakasınınbilinmesine rağmen hiç kimsenin yakalanmadığıhatırlatıldı.

BDSP, DPG, DHF, Halk Cephesi, YDG tarafındanörgütlenen eyleme EHP, TKP, ESP, Öğrenci Kolektifleri,Halkevleri destek verdi.

Suç duyurusu

Faşistler hakkında öğlen saatlerinde de suçduyurusunda bulunuldu. Adliye önünde buluşanöğrenciler suç duyurusunda bulunmadan önce bir eylemgerçekleştirdi. “Faşizme karşı omuz omuza” pankartıaçılıp sloganlar atıldı.

Ekim Gençliği / Eskişehir

Geleceğimize ve üniversitelere göz koyanlar 27-29Mayıs’ta “Yükseköğretim Kongresi”nde buluşuyor...

Kirli ellerinizi üniversitelerimizden çekin!

Ege Üniversitesin’de İzmir Gençlik DerneğiGirişimi ve Yurtsever Gençlik arasında sürmekteolan gerginlik 13 Mayıs akşamı çatışmaya dönüştü.

İzmir Gençlik Derneği Girişimi tarafındandüzenlenen Canan Kulaksız Şenlikleri ve Yurtseveröğrenciler tarafından düzenlenen Şerzan Kurtşenlikleri hafta içi iki grup arasında gerginliğesebep olmuştu. Şenliğin tarihi ve yapılacağı alanüzerinden yaşanan anlaşmazlık Salı günü yurtseveröğrencilerin Gençlik Derneği’ni alandançıkarmaları ile sürmüş, durumu teşhir edenler deYurtseverler’in saldırısına hedef olmuştu. Yaşanansaldırı sırasında araya giren ilerici ve devrimcigruplar da hedef olmuştu. Canan Kulaksızşenlikleri ise farklı bir alana taşınmıştı.

Akşam ise Grup Yorum konseri sırasında İzmirGençlik Derneği Girişimi temsilcisinin yaşanansaldırıyı teşhir eden bir konuşma yapması ve “Kürtmilliyetçisi” bir grubun saldırısından bahsetmesigerginliğin tırmanmasına sebep oldu. Sözlerinardından alanda bulunan pek çok yurtsever öğrenciKürtçe sloganlar atarak alanı terkettiler ve konseralanının dışında toplandılar. Bu sırada konseralanında PKK karşıtı sloganların da atılmasıçatışma ortamı yarattı.

Devrimci öğrencilerin çabalarına rağmen

yurtsever öğrenciler sayıca kalabalıklaşarakkonserde özür dilenmesini talep ettiler. Konseralanından atılan “Yaşasın halkların kardeşliği” ve“Bijî biretîye gelan!” sloganları da ortamıngerginliğini azaltmaya yetmedi. Dışarıda yaklaşıkiki saat boyunca Kürtçe marşlar söyleyen vesloganlar atan kitle ile Gençlik Derneği temsilcileriarasında yaşanan tartışmalar da çözümsüz kalıncayurtsever öğrenciler konser alanına doğru yürüyüşegeçtiler.

Devrimci grupların araya girme çabaları dasonuçsuz kaldı ve yurtsever öğrenciler arayagirenleri de tartaklayarak sahneyi işgal ettiler.Yaşanan kargaşa sırasında grup Grup Yorumüyeleri kürsüden uzaklaştırıldı, kısa süreliçatışmalar yaşandı. Sahne malzemeleri parçalandı.Mikrofonu alan yurtseverler kısa bir konuşmayaptılar.

Uzun süren sahne işgali boyunca yer yerçatışmalar yaşandı. Konser kitlesinin attığı“Faşizme karşı omuz omuza” sloganı da gerginliğiarttırdı. Yurtsever kitle bir süre sonra sahneyiterketti ve ardından alandan ayrıldı.

Grup Yorum konseri ses sistemi olmadansöylenen birkaç parçanın ardından sona erdi.

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği

Ege Üniversitesi’nde gerginlik!

Sermaye ve uşakları 27-29 Mayıs günlerinde,üniversitelere dair yeni dönemdeki hedeflerini(kendi deyişleriyle yönelişlerini) tartışmak üzere biraraya gelecekler. “TC Cumhurbaşkanı AbdullahGül’ün himayesinde”, “YükseköğretimKongresi”nde buluşacaklar. Swissotel’in toplantısalonlarında üniversiteleri ve gençliğin geleceğinimasaya yatıracaklar.

Bu toplantıda atacakları her adımdaüniversitelerin ticarethane haline getirilmesiniplanlayacaklar. Alacakları her kararla eğitim hayatınıyarıda bırakan işçi ve emekçi çocuklarının sayısıartacak. Eğitim sermaye için daha karlı, bizler içindaha pahalı olacak.

Atacakları her adım, düşüncelerini ifade eden,hakkını arayan öğrencilerin ellerine tutuşturduklarısoruşturma kağıtlarının, uzaklaştırma cezalarınınsayısını arttıracak. Baskı ve yasakları, polisi veÖGB’siyle sermayenin üniversitelerdeki ablukasınıgüçlendirecek.

Atacakları her adımla sermayenin üniversiteyönetiminin doğrudan parçası olacağı bir işleyişioluşturacaklar. Mütevelli heyeti vb. formlar içinde,sermaye gruplarının ve sözcülerinin üniversiteyönetiminde olmalarını sağlayacaklar.

Atacakları her adımla eğitim müfredatını bilimselihtiyaçlardan uzak, meslek edindirme temelindeteknik bir programa dönüştürecekler. Çünkü,üniversitelerde eğitim müfredatı sermayeninihtiyaçları doğrultusunda şekillendiriliyor.

Müfredatta bilimsel yöntem adına geride hiçbir şeybırakılmıyor. Bunun yerine ise eğitim süreciiçerisinde “alamadıklarını” tamamlaması için kişininönüne yaşam boyu eğitim programları konuluyor.

İşte bunun için Swissotel’de konuşacakları hercümle, üniversitelere, geleceğimize, eğitim hakkınapervasızca bir saldırı ilanı olacaktır.

İşte bunun için geleceğimizin düşmanlarının bubuluşması sırasında, üniversitelerden, sokaklardangençliğin sesi yükselmelidir. Geleceğimizi ipotekaltına almaya çalışan sermayeye teslim olmamalı,üniversiteleri teslim etmemeliyiz.

Bizler üniversitelerin sermayenin değil toplumunhizmetinde olması, baskıcı-yasakçı uygulamalarınson bulması, soruşturma-ceza terörününpüskürtülmesi, eşit-parasız-bilimsel-anadilde eğitimhakkı için birleşik ve militan mücadeleyiyükselteceğiz.

Üniversitelere ve geleceğimize dair kararlaralmak, haklarımızı gaspetmek için bir arayagelenlere İstanbul’u dar edeceğiz. Üniversiteleringerçek sahipleri olarak nasıl bir üniversite, nasıl bireğitim istediğimizi üniversitelerde, sokaklardakuracağımız kürsülerden, eylem alanlarındanhaykıracağız.

Başta üniversite gençliği olmak üzere, tüm işçive emekçileri bu mücadeleye ortak olmayaçağırıyoruz.

Ekim Gençliği17.05.2011

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

İstanbul Ekim Gençliği yaklaşan seçimler üzerine“Ne seçimde ne mecliste çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde!” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.

Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’ndeyapılan söyleşinin ilk bölümünde parlamentarizm ileparlamentoyu devrimci amaçlarla kullanmakarasındaki farka vurgu yapan bir tartışma yürütüldü.Sunum ve tartışmalarda, burjuva diktatörlüğündeparlamentonun işlevi ve bunun karşısında soliçerisinde düzenin sınırlarını aşmayan bir çözümprogramı sunanların parlamentarist hayallerekapılmaktan öteye gidemediği belirtildi. Seçimlersürecinde çözüm arayışı noktasında ilgisi artanişçilere, emekçilere ve gençliğe devrimci bir örgütündevrimci bir çözüm programı ile gitmesi gerektiği, busorumlulukla bir seçim politikası üretmesi gerektiğisöylendi.

İkinci bölümde güncel koşullarda Türkiye’dekisınıf hareketi ve toplumsal mücadelenin durumuüzerine konuşuldu. Bağımsız adaylık başvurusu içinverilmesi gereken fahiş miktardaki haraca dikkatçekilerek, komünistlerin bu haracı vermeyi reddediğive bu imkanı devrimci seçim çalışmasına aktarmayıtercih ettiği dile getirildi. Bu kapsamda işçilere,emekçilere, gençliğe ve ezilen halklara sınıfındevrimci programını sahiplenerek oy pusulalarına“Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde” yazma

çağrısı yapılacağı ifade edildi. Söyleşinin uzun tartışmalarından birisi ise

komünistlerin bugün ortaya koyduğu taktikselyaklaşım ile boykot arasındaki fark üzerine oldu.

Seçim çalışmalarındanİstanbul Ekim Gençliği 14 Mayıs Cumartesi günü

İstiklal Caddesi’nde, 17 Mayıs Salı günü iseKadıköy Eminönü İskelesi önünde BDSP’nin seçimbildirgesinin dağıtımını gerçekleştirdi. Düzenpartilerinin ve düzenin teşhirinin yapıldığı ajitasyonkonuşmaları eşliğinde militan dağıtım yapan EkimGençliği okurları, insanlarla yapılan ikili sohbetlerdeseçimlerde oy pusulalarına “Çözüm devrimde kuruluşsosyalizmde” yazılmasını istedi.

İTÜ Maçka Fakültesi’nde 17 Mayıs Salı günüseçim çalışmalarına başlandı. BDSP’nin seçimbildirgelerinin dağıtımının gerçekleştirildiği MaçkaKampüsü’nde öğrencilerle yapılan sohbetlerdeseçimlere katılan tüm düzen partilerinin gençliğingelecek ve özgürlük talebini karşılayamayacağıbelirtilerek örgütlü militan mücadelenin gerekliliğinevurgu yapıldı. Ayrıca düzen partilerinin hepsinin aynıprograma sahip olduğu bu programın Amerikancı veIMF’ci olduğu vurgulandı.

Ekim Gençliği / İstanbul - İTÜ

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Şerzanvurulduğu yerde anıldı

12 Mayıs 2010 tarihinde Muğla’da polis kurşunuylakatledilen Şerzan Kurt, vurulduğu yerde anıldı. Kitleselbir yürüyüşün yapıldığı eylemde Şerzan’ın katillerininaklanmasına izin verilmeyeceği belirtildi.

Eyleme Şerzan Kurt Özgür Gençlik Derneği’yleEmek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu’ndaki bileşenlerikatıldı. Yapılan açıklamada Şerzan’ın polis GültekinŞahin tarafından hedef gözetilerek vurulduğuna dikkatçekildi. Bununla beraber Şerzan cinayetinin aklanmayaçalışıldığını belirtilerek yurtsever Kürt halkının vegençliğinin Eskişehir’de görülen duruşmalarakatılacağı, baskı ve zora rağmen davanın takipçisiolunacağı söylendi. İktidardan ve iktidar güdümündekikurumlardan güç alarak Kürt gençlerini katleden faşistzihniyete karşı direnileceği belirtildi.

Açıklamanın ardından Kürtçe bir metin okundu.Eylem Şerzan’ın vurulduğu yere yapılan kitlesel

yürüyüşle devam etti. “Hepimiz Kürdüz! HepimizŞerzan’ız!” Pankartı ve Şerzan Kurt’un posterleriarkasında Şerzan’ın vurulduğu yere kadar meşalelerleyüründü. Yürüyüşün ardından Şerzan’ın vurulduğuyere karanfil bırakıldı ve saygı duruşu yapıldı.

ODTÜ’de gelenekselDevrim Yürüyüşü

ODTÜ’de 12 Mayıs Perşembe günü bir kez dahakitlesel bir şekilde devrim yazısı yazıldı.

Fizik kantini önünde biraraya gelen öğrencilerburadan devrim stadyumuna yürüyüş gerçekleştirdi. İlkolarak devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düşendevrimciler şahsında 1 dakikalık saygı duruşundabulunuldu. Saygı duruşunun ardından yürüyüşbaşlatıldı. En önde ODTÜ öğrencileri “Başkaldırıyoruz”pankartı ile yer alırken, eyleme katılan bileşenleralfabetik sırayla bu pankartın arkasında sıralandı.Yürüyüş boyunca tüm kortejlerde canlı bir atmosferinolması dikkat çekiciydi.

Genç komünistler “Bu çürümüş düzenin tekalternatifi sosyalizmdir! Gençlik gelecek geleceksosyalizm!” pankartı ile yürüyüş kolunda yerini aldı. Yolboyunca devrim ve sosyalizm mücadelesine çağrıyapan sloganlar atıldı. Ontex ve PTT direnişlerinin sesigençliğe taşındı. Ekim Gençliği imzalı yazılamalaryapıldı. Statta ise gençliğe BDSP’nin seçim bildirgeleriulaştırıldı.

Yürüyüşün ardından kitlesel bir biçimde “devrim”yazısı yazıldı. Grup Yorum’un sahneye çıkması ile stadınbüyük çoğunluğu “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”sloganını haykırdı. Grup Yorum üyelerine yapılangözaltı terörü teşhir edilirken “Baskılar bizi yıldıramaz!”sloganı atıldı. Yorum’un türkülerine hep birlikte eşlikeden gençlik çekilen halaylarla da alana coşkusunuyansıttı. Etkinlik saat 22.30’da sona erdi.

ODTÜ’den Ekim Gençliği okurları

Ekim Gençliği okuru Caner Burç Başkaya’nınsoruşturma ve ceza terörüne karşı İstanbulÜniversitesi önünde sürdürdüğü direniş 18 Mayısgünü gerçekleştirilen etkinlikle son buldu.

Etkinlik, 29 gündür Beyazıt Ana kapı önündedirenişini tek başına sürdüren Başkaya’nın basınaçıklamasını okumasıyla başladı.

Açıklamanın temel gündemi soruşturma vecezalardı. Üniversitede eğitim hakkınınengellediğinden ve cezalarla sol içerikli, devrimcisiyasal çalışmanın önüne geçilmeye çalışıldığındanbahsedildi. Faşist saldırılara, gözaltılara, ilerici vedevrimci kurumlara dönük son dönemkioperasyonlara değinildi.

18 Mayıs’ta katledilen devrimci önder İbrahimKaypakkaya anıldı ve onun mirasını devamettirenlerin bugün fabrikada, okulda, zindanda,hayatın her alanında direnenler olduğu vurgulandı.

27-29 Mayıs’ta Swissotel’de toplanan“Uluslararası Yükseköğretim Kongresi”nden de sözedildi. Üniversite-sermaye işbirliğine, diplomalıişsizliğe ve geleceğimizin karartılmasına karşımücadele çağrısı yapıldı.

Açıklamanın ardından Adalılar müzik grubununezgilerine geçildi. Eyleme katılanlar söylenentürkülere halaylarla eşlik ettiler. Adalıları GrupEmeğe Ezgi izledi. Emeğe Ezgi de marşlarlaetkinliğe renk kattı. Etkinliğin son bölümünde isekenardaki çimlik alana geçilerek “ÜniversitedeÖzgürlük” başlığında bir sohbet gerçekleştirildi.

Genç-Sen, Üniversite Öğrencileri (Çayhane) veEkim Gençliği’nin örgütlediği eyleme; DemokratikYurtsever Gençlik, Sosyalizm Gençliği, EmekGençliği, Öğrenci Kolektifleri, Beyazıt Gastesidestek verdi. Etkinliğe yaklaşık 50 kişi katıldı.

Ekim Gençliği / İstanbul Üniversitesi

İÜ direnişi sona erdi

Ekim Gençliği seçimleri tartıştı...

Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde!

Gençlik hareketi

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Diktatör Abdullah Salih ve onun rejimine karşıYemen’de patlak veren halk isyanı, dördüncü ayınagirdi. Zorba rejimin taciz, saldırı, katliam ve oyalamataktiklerine rağmen isyan hem kitlesellik hem militanlıkbakımından gücünü koruyor. İsyana, “Değişim DevrimiGençliği” ve emekçilerden oluşan milyonlarca Yemenlikatılmaktadır.

Milyonlarca insan aylardır ayakta olmasına rağmen,medya tekelleri Yemen’deki olayları “sıradan vaka”şeklinde sunuyorlar. Bir süre öncesine kadar olaylarageniş yer veren El Cezire kanalı da, son günlerdeYemen’deki ayaklanmayı önemsiz sayan bir yayınçizgisi izlemeye başladı. Yetişkin nüfusun yarıdanfazlasının ayaklanmaya katılmasına rağmen medyatekellerinin böyle bir tutum sergilemesi,emperyalistlerle bölgedeki gerici güçlerin isyan edenhalkın zafere ulaşmasından duydukları korkudankaynaklanıyor.

Hiçbir güç Yemen diktatörünü kurtaramaz

Diktatör Salih ve suç ortakları, yönetimdençekilmemek için tüm kirli yöntemleri denediler.Yüzlerce cinayet işlediler, isyancı güçleri sayısız kezsilahlı çeteleri kullanarak taciz ettiler, iç savaş ve kaostehdidi savurdular, “anlaşırsak yönetimden çekiliriz”dediler vb. Bu manevraların hiçbiri isyanın önünegeçemedi.

Yemen gençliği ile emekçiler, rejimin estirdiğidevlet terörüne, katliamlara, provokasyonlara, oyalamataktiklerine, zaman kazanma girişimlerine rağmen,başkent Sana’daki “Değişim Meydanı”nı terk etmediler.Aden, Taiz gibi güney kentlerinde de meydanları işgaledip direnişi daha da yükselttiler. Cuma günleri ise,Yemen’in belli başlı tüm kentlerinde eylemleryapılmaktadır.

Abdullah Salih ve rejiminin tetikçiliğini yapançeteler, isyanı silahlı çatışma zeminine çekmeyeçalışıyorlar. İşlenen sayısız cinayet ve provokasyon,genç kuşaklarla emekçileri silahlı çatışma zeminineçekmeyi amaçlıyordu; fakat bu kirli yöntemler detutmadı.

Zira planlanan kirli oyunun farkında olan “DeğişimDevrimi Gençliği”, silahlı çatışmadan kaçınıyor. Çünküböyle bir çatışma için ne örgütsel, ne programatik neaskeri açıdan donanımlılar. Dahası isyan silahlıçatışmalara sürüklenebilseydi, olayların seyrininLibya’ya benzeme riskinin yüksek olacağını da tahminedebiliyorlar.

Genç kuşaklarla emekçilerin bu tuzağa düşmemesi,rejimin “iç savaş/kabile savaşı” tehdidini ektisizleştirdi.İsyan halen silahsız, militan, kitlesel ve net taleplerlecoşkuyla devam ediyor.

Körfez ülkelerinin uğursuz rolü…

Suriye’deki olaylarla ilgili olarak ikide bir açıklamayapan emperyalist rejimlerin şefleri, Yemen’le ilgilikayda değer söz söylemekten özenle kaçınıyorlar. Zirabu Amerikancı rejimin halk isyanı ile yıkılmasınıistemiyorlar. Bu da emperyalistlerle işbirlikçilerinin nekadar ikiyüzlü olduklarını, bu vesileyle de gözler önünesermektedir.

Yemen’deki isyanla en çok ilgilenenler, başınıkokuşmuş Suudi Arabistan rejiminin çektiği Körfezİşbirliği Örgütü (KİÖ) üyesi devlet(çik)lerdir. Bu ilgihayra alamet değil elbet. Zira Riyad’daki ortaçağkalıntısı şeriatçı rejim, ne pahasına olursa olsun,diktatör Salih’in yönetimini kurtarabilmek için adetaçırpınıyor.

Bu telaş boşuna değil elbet. Zira Suudi Arabistan’lauzun bir sınırı bulunan Yemen’deki isyanın diktatörüalaşağı etmesi, sıranın Riyad’daki Amerikancı zorbayada geleceğinin habercisidir. Bundan dolayı ecel terleridöken gericilik kalesi Suudi rejimi, haftalardan beriAbdullah Salih’le muhalefet partilerini barıştırmak içinuğraşıyor.

Ancak emekçilerin direnme kararlılığı, Suudimerkezli, ABD-İsrail-Türkiye destekli bu gericigirişimin fiyaskoyla sonuçlanmasını sağlıyor. Zira“Değişim Devrimi Gençliği”, diktatörün derhalistifasını içermeyen görüşmelerin baştan reddedildiğinisık sık ifade ediyor.

Genç kuşaklarla emekçilerin DeğişimMeydanı’ndan yansıyan iradesine rağmen, diktatörSalih rejimini kurtarma girişimlerini sürdüren Suudirejimi, rüşvet, tehdit, yağcılık… kısacası her yolabaşvurarak Yemenli emekçilerin isyanının zaferlesonuçlanmasını önlemek istiyor. Bu istek, ABD-İsrailikilisinin talepleriyle de tam bir uyum içerisindedir.Belirtelim ki, Türk devleti de bu gerici planıdesteklemektedir. Suudi yetkililerle görüşen TürkDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Yemen’in muhalefetpartilerine diktatör Salih’le anlaşmaları yönündeçağrıda bulundu.

Son gelen haberlerde, muhalefet partilerininAbdullah Salih’le anlaşma imzalayacağı iddia edilse de,Değişim Meydanı’ndaki yüzbinler, taleplerin netolduğu, diktatör Salih’in bir an önce istifa etmesini vehem kendisi hem yakın çevresinin halka karşı işlenencinayetlerden yargılanmasının vazgeçilmez olduğunuözellikle vurguluyorlar. Milyonların direnme kararlılığısadece Suudi rejimini değil, emperyalist/siyonist güçleride endişelendiriyor. Onlar da, Salih diktatörü kadarsadık bir uşak bulmanın mümkün olmayacağınınfarkındalar.

Genç kuşaklarla emekçiler zafere ulaşmakta kararlı…

Tahtını henüz terk etmemiş olsa da, diktatör Salih’inhalk nezdinde zerre kadar saygınlığı kalmadı. BaşkentSana’daki tahkim edilmiş üssüne sıkışan Amerikancıdiktatör, uzatmalara oynayarak bir çıkış yolu arıyor.Emperyalist merkezlerdeki şeflerin doğrudan veyadolaylı desteğinden güç alsa da, diktatör Salih’in tahtınıkoruma şansı bulunmuyor.

4. ayına giren isyanın baskı, oyalama vealdatmacalarla bastırılması veya yozlaştırılması olasıgörünmüyor. İç ve dış gerici güçler Yemen halkınıaldatma ve oyalama taktikleri uygulasa da, bu girişimlerşu ana kadar kayda değer bir sonuç yaratamadı.

Bazı burjuva muhalefet partilerinin uzlaşmadanyana tutum alması ise, isyanı etkileme gücündenyoksun görünüyor. Bu güçlerin esas dertlerinin

iktidardan pay almak olduğu biliniyor. Nitekim bugirişimler, gençlik tarafından açıkça reddediliyor.Meydanlardan gelen basıncın farkında olan muhalifpartiler ise bu konuda fazla ileri gidemiyorlar. Ziraböylesi bir tercihin kitlelerle karşı karşıya gelmelerineyol açacağını tahmin ediyorlar.

İsyanı kararlılıkla sürdüren genç kuşaklarlaemekçiler, haftada iki gün genel greve gidiyor. HerCumartesi ve Çarşamba günleri gerçekleştirilen genelgrev özellikle eski Güney Yemen’in başkenti Aden veTaiz kentlerinde etkili oluyor. Bununla birlikte başkakentlerde de genel greve katılım gerçekleşiyor. Önümüzdeki günlerde Değişim Meydanı’ndanbaşkanlık sarayına doğru yürüyüş başlatmayahazırlanan genç kuşaklarla emekçiler, diğer devletkurumlarını da kuşatma altına almaya hazırlanıyor.Diktatörü alaşağı etmek için rejimin kurumlarını felçetmeyi hedefleyen genç kuşaklarla emekçiler, Filistindirenişinin “Devrim, zafere kadar devrim!” şiarınıyükselterek kararlılıklarını dosta düşmana ilanediyorlar.

Ortadoğu24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Yemen’de isyan sürüyor

Yemen’de anlaşmaAylardır işsizlik ve yoksulluğa karşı meydanları

dolduran Yemenli emekçilerin ve gençlerinmücadelesi, Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’e geriadım attırdı. “Muhalefet” ve Salih anlaştı.

Onurlu bir yaşam için yapılan gösterilerdeyüzlerce insanın katledildiği Yemen’de, toplumsalmuhalefetin gücü gerici iktidarın taviz vermesinesebep olsa da, muhalefetle yapılan anlaşma gereğiSalih yaptıklarının hesabını vermeden rahatçayaşamını sürdürmeye devam edccek.

Emperyalistlerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dakieylemleri ince manevralarla sönümlendirmeyeçalıştığı biliniyor. Yemen’deki anlaşmanın kapsamı busınırları aşmıyor.

Muhalefet yetkilisi olarak tanımlanan Yahya EbuUsbua’nın “ABD’li ve Avrupalı diplomatların katkısıylagerçekleşen bazı değişiklikler sonucunda anlaşmametni üzerinde uzlaşma sağlandı” ifadeleri de bugerçekliği doğruluyor.

Yemen’de Devlet Başkanı Ali AbdullahSalih ve muhalefetin, iktidarın devrini öngörenanlaşmayı imzalama konusunda mutabık kaldığıaçıklandı. Körfez ülkelerinin arabuluculuğunda varılananlaşmanın gereği Salih ve çevresine dokunulmazlıktanınacak. Yıllardır emekçilere dayattığı sömürü vezulüm Salih’in yanına kar kalacak. Bununla beraberSalih’in istifasından sonra iki ay içinde devletbaşkanlığı seçimi yapılacak ve referanduma sunulmaküzere yeni bir anayasa hazırlanacak. Böylesi biranlaşma karşısında emekçiler talepleri için mücadeleetmezse iktidardaki isim değişirken, işsizliğin veyoksulluğun kaynağı sistem baki kalacak.

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Arap dünyasındaki halk isyanlarına karşıemperyalist saldırı Libya’dan önce Bahreyn’debaşlatılmıştı. Bahreyn 5. Filosu’nu buradakonuşlandıran ABD ve sıranın kendisine gelmesindenölümüne korkan uşağı Suudi kralı için büyük birönem taşıyor. Siyonist rejimle yakın işbirliği içindebulunan El Halife despotunun ayakta kalması, elbetteİsrail’in de öncelikleri arasında yer alıyor.

Bahreyn kralı El Halife, halen Ortadoğu’nun engayr-ı meşru despotudur. Zira kanla bastırılanBahreyn’deki isyana katılım, ülke nüfusuylakıyaslandığında tarihte eşi-benzeri olmayan birkitleselliğe ulaşmıştı. Ülke nüfusunun yüzde 70’tenfazlasını oluşturan Şiilerin büyük bir çoğunluğuisyana katılırken, ilerleyen günlerde despot rejimemuhalif Sünni emekçilerin de katılımıyla halkhareketi muazzam boyutlara ulaşmıştı. İsyan,mezhepsel kimliğinden bağımsız olarak işçi, memur,gazeteci sendikaları, meslek örgütleri, insan haklarısavunucuları, akademisyenler, öğrenci gençlik, siyasiparti ve dernek üyeleri tarafından da desteklendi.Yani El Halife despotu ve onun etrafındaki yiyiciuşak takımı azınlık dışında, toplumun eziciçoğunluğu, ortaçağ kalıntısı rejime karşı sokaklaraindi.

Devşirme polis ordusunun estirdiği teröre karşıbiriken öfke, eylemlerin daha da militanlaşmasınısağladı. Sonunun yaklaştığını fark eden El Halifedespotu, Pentagon şefi Robert Gates’inmüdahalesiyle yaklaşan sonunu biraz öteleme fırsatıbuldu. Devşirme polis ordusunun yanı sıra askeriorduyu da silahsız halkın üzerine salan El Halife, bugüçlerle ayaklanmayı bastırmanın mümkünolmadığını görünce, Suudi ordusunu yardıma çağırdı.Yani yabancı ülkelerden devşirilmiş bir kısmı Arapçabilmeyen polis ordusunun yanına işgalci Suudiordusunu da katan ABD uşağı/İsrail işbirlikçisi ElHalife, ölçüsüz bir vahşetle halka saldırarak İnciMeydanı’nı boşalttı. İnci heykelini de yerle bir etti.

Vahşi saldırıyla İnci Meydanı’nın boşaltılmasınınhemen ardından, El Cezire başta olmak üzere medyatekelleri Bahreyn halkı üzerinde estirilen terörünüstünü örten bir yayın politikası izleyerek, ABDemperyalizmi destekli gerici saldırıyla suç ortaklığıyaptılar. Medya tekellerinin sağladığı kirli örtününardına sığınan El Halife despotu, Pentagon onayı veSuudi desteği ile sürek avına girişti. Ayaklanmadaaktif rol alan gençler, parti, örgüt, sendika liderleri,halkın safında yer alan aydın, sanatçı, yazar,akademisyen ve insan hakları savunucuları, saldırıdalgasının ilk hedefi oldular. Binlerce kişi tutuklandı,işkence gördü, onu aşkın kişi ise işkencede katledildi.

Saldırı dalgasının ikinci hamlesinde aktifmuhalefet yapan parti veya örgütler yasadışı ilanedildi, uyduruk gerekçelerle liderleri tutuklandı,muhalif gazeteler baskı altına alındı, devlet terörünüteşhir eden insan hakları savunucuları ve internetüzerinden haber yayınlayanlar tutuklandı... Bu sürekavının bir parçası olan El Halife despotunun emriyleçalışan savcılar, işi isyan hareketinin bazı liderleriniidama mahkum edecek boyutlara taşıdılar.

Bu aşamadan sonra Siyonist İsrail’in alamet-ifarikası olan icraatlar gündeme geldi. İsyana katılanbüyük şirket veya banka çalışanları, devletmemurları, kamu kurumları bünyesinde çalışanhukukçu ve doktorlar işten atıldı. Binlerce emekçininişine son veren kokuşmuş El Halife rejimi, ömrünüuzatmak için bu vahşi icraatlar dışında elinde hiçbiraraç kalmadığını dünya aleme gösterdi.

Bu kadarı, Suudi destekli despotun kendini

güvende hissetmesine yetmemiş olmalı ki, ırkçı-siyonistlerin bilinen bir diğer icraatına başvuruldu;azgın teröre boyun eğmeyen muhaliflerin ev veyaişyerleri yıkılmaya başlandı. Filistin topraklarınagiren İsrail ordusu gibi dozerlerle mahalle ve köyleregiren işgalci Suudi askerleri ile Bahreyn ordubirlikleri, çok sayıda ev ve işyerini yerle bir ettiler.

Kaba mezhepçi bir temele dayalı olan El Halifedespotluğu, halk isyanını “İran destekli Şiikalkışması” olarak damgalamaya çalıştı. Oysa isyanınpatlak vermesinde mezhepsel baskıya karşı birikentepkinin önemli bir payı olsa da, şiarlar ulusalnitelikteydi. İlerleyen günlerde Sünni emekçilerinisyana destek vermesi de, hareketin taleplerininmezhepsel olmanın ötesinde olduğunu kanıtlıyor.

Hal böyleyken, emperyalist güçler veya bölgeselgericilerin hizmetindeki medya, Bahreyn’deki halkisyanını “mezhepçi” diye yaftalamaya devam ediyor.Oysa tam bu günlerde El Halife rejiminin mezhepçibaskıları doruğa çıkmış durumda. Suudi destekliAmerikancı El Halife rejimi, Şiilere ait cami vetürbeleri de yıkmaya başladı. 50’ye yakın cami vetürbeyi yıkan rejim, gözü dönmüş bir kudurganlıksergiliyor.

Şeriatçı Suudi rejiminin başını çektiği Körfezİşbirliği devletleri, bir oldu/bitti kararla Ürdün’übirliğe dahil ettiler. Buna göre Ürdün vatandaşlarıvizesiz bir şekilde körfez ülkelerine geçip ikametedebilecekler. Bundan önce Suudi Arabistan ve diğerülkelerden Sünni ithal eden El Halife rejimi,Ürdün’den devşirilecek Sünnilerle Bahreyn’indemografik yapısını değiştirmeye hazırlanıyor.Emperyalistlerin desteğiyle gerçekleştirilen bu ırkçı-rezil icraatlar, Bahreyn halkının demokratik hak veözgürlükler uğruna yükselttiği mücadeleyi ezip,ortaçağ kalıntısı rejimi ayakta tutmak içindir.

Suudi ordusunun aktif katılımıyla sergilenendevlet terörü öyle bir boyuta vardı ki, Obama bile,Bahreyn’deki uşağını uyarmak zorunda kaldı. Ziramedya tekellerinin Bahreyn’e uyguladığı karartmayarağmen toplu tutuklamalar, işkence, yıkım vekatliamlar gizlenemedi. Uluslararası Af Örgütü ilediğer insan hakları örgütleri, El Halife despotununinsanlığa karşı suç işlediğini ilan etmek durumundakaldılar.

Bu gözü dönmüş saldırganlık, şimdilik isyanı

bastırmış gibi görünse de, Amerikancı rejim hiçbirsorunu çözmüş değil; tersine, halkın rejime duyduğunefret bir kat daha artmıştır. Halk isyanı şeklindeolmasa da, vahşi devlet terörüne rağmen Bahreyn’deeylemler devam ediyor. Zira isyan eden ve ağır birbedel ödeyen Bahreyn halkı, El Halife despotuylahesaplaşmaktan vazgeçmiş değil.

Ortaçağ kalıntısı El Halife rejimi şimdilik ABDonayı, Suudi desteği ile ayakta kaldı. Buna rağmenvurgulamak gerekiyor ki, El Halife despotu ve onunsuç ortakları, tarihin çöplüğüne atılana kadar -ki busürenin uzun olması olası değil- diken üstündekalmaya mahkûmlar.

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011..

Tunus’ta 10 günde1400 kişi tutuklandı

Tunus yönetiminin uygulamaları, ocak ayındayaşanan gösteriler ile devrilen diktatör ZeynelAbidin Bin Ali’nin dönemini aratmıyor.

Tunuslu emekçiler taleplerini kabul ettirmeninyolunun sokaktan geçtiğini bilerek çeşitli eylemlergerçekleştirirken, burjuvazi ise eylemleri şiddetlebastırma yolunu izliyor. Tunus’ta hükümet karşıtıgösterilere karşı devreye sokulan sokağa çıkmayasağı sürerken son 10 günde 1400 kişi tutuklandı.

Tunus resmi haber ajansı TAP ise tutuklamalarımeşrulaştırmak için demagojiye başvuruyor.Tutuklamaların gerekçesini ülkede yaşanan suçoranı artışları olarak yansıtıyor. TAP, sekiz kişinincinayet, 62 kişinin şiddet ve saldırı, 100 kişinin‘terörist’ suçlaması ve geri kalanların da hırsızlıksuçlaması ile tutuklandığını aktardı.

Diğer taraftan hükümet karşıtı gösteriler deözellikle bu ayın başında yoğunlaşmaya başladı. Buprotestoların en genişi 8 Mayıs’ta patlak verdi vepolis göstericilere biber gazı ve coplarla müdahaleetti.

Tunus’taki taksiciler ise ülkede yaşananekonomik ve toplumsal huzursuzluğu protestoetmek amacıyla Pazartesi ve Salı günleri grevyaptı. Taksiciler ana yolları kapatarak çalışmakoşullarının iyileştirilmesini istediler.

Bahreyn despotundan Siyonist yöntemler

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

14 Mayıs 1948; bu uğursuz gün, siyonist İsrail’inemperyalistler eliyle kurdurulduğu tarihtir. Bu tarih,Filistin halkının devam eden büyük felaketinin,Nakba’nın başlangıcıdır aynı zamanda. 63 yıldır, İsraildevletinin resmen kuruluşunun ertesi günü olan 15Mayıs, Nakba’nın yıldönümü olarak anılıyor. İkinciemperyalist paylaşım savaşı sırasında Yahudi halkınıayrımsız bir şekilde katleden kapitalist/emperyalistsistem, katliamdan arta kalan Yahudilerin bir kısmınıkullanarak, Filistin halkını katledip yerinden yurdundansürmüştür.

Siyonistlerin Filistin’de Yahudi devleti kurmafantezisi, başta Büyük Britanya olmak üzereemperyalistlerin onayı, desteği ve yol göstericiliğiolmadan gerçekleşemezdi. Balfour deklarasyonununyayınlandığı 1917’den İsrail devletinin BM kararıylakurulduğu 1948’e kadar geçen 31 yıl boyunca,siyonistlerin, İsrail devletinin kurulabilmesi için zeminhazırlamalarına destek veren Britanya emperyalizmi,buna karşı 1936’dan 1939’a kadar üç yıl süren Filistinayaklanmasını baskı, zorbalık ve katliamla bastırmıştır.Emperyalistler, Ortadoğu’nun merkezinde, “ilerikarakol” işlevi görecek siyonist bir devletinkurulmasını, sefil çıkarları açısından uygun bulurken,Naziler dahil emperyalist güçlerle işbirliği yaparakYahudi devletini kurmaya çalışan siyonistler ise, buuğursuz emellerine ulaşmak için en iğrenç yöntemlerebaşvurmaktan geri durmadılar.

Birleşmiş Milletler’in rezil kararıyla kuruluşu ilanedilen İsrail devletine, Filistin topraklarının % 50’sindenfazlası bahşedilmişti. Bununla yetinmeyen siyonistler,Filistin devletinin üzerinde kurulacağı toprakların da %78’ini de yıkım ve katliamlar eşliğinde işgal ederekİsrail devletine kattılar. Batı Şeria, Gazze Şeridi veDoğu Kudüs dışında kalan Filistin topraklarını gaspedenırkçı-siyonist güçler, o günden bu yana emperyalistlerinözel himayesi altında bulunuyor; İsrail devleti de, buözel himaye sayesinde ayakta durabildi. Nükleer silahlardahil her türden askeri teçhizatla donatılan siyonistdevlet, yüz milyarlarca doları bulan karşılıksızyardımlar da almaktadır emperyalistlerden.

Nakba Filistin topraklarını Filistinliler’den

arındırma saldırısıdır

Nakba, Arap aydını Konstantin Zureyk tarafındanAğustos 1948’te geliştirilen bir tanım. “Filistin halkınınplanlı/bilinçli yıkımı ve sürekli bir felakete maruzbırakılması”nı anlatmak için kullanılarak, Filistinhalkının devam eden trajedisinin sembolü olmuştur.

İsrail devletini kurmak amacıyla yolaçıkan siyonistler, “topraksız halka halksıztoprak” safsatasını dayanak yapmaya

çalıştılar. Bu söylemin zırvadan ibaret olduğuherkesin malumu idi. Zira Filistin’debinlerce yıldan beri yaşayan Arap halkı

mevcuttu. Kentleri, kasabaları, köyleri,gelişmiş tarımsal üretimi, kültürel mirası vb.

ile Filistinler, Akdeniz’deki saygın halklardanbiriydi.

Bu gerçeklik, siyonistlerin önüne“Filistin topraklarını halksızlaştırma”

sorununu çıkardı. Bu vahşi planı uygulamakkolay değildi. Ne Yahudi burjuvazisininsermayesi, ne siyonistlerin ırkçılık ve

zorbalıktaki pervasızlığı bu hedefe ulaşmayayeterdi. Dolayısıyla emperyalist güçlerin onayı vedesteği şarttı. Emperyalist güçlerin Ortadoğu’dakivurucu gücü olmaya hevesli olduklarını her fırsatta dilegetiren siyonistler, Büyük Britanya’nın desteğini alarakemellerine ulaştılar.

Onlarca yıl süren “Filistin topraklarını ele geçirme”çabaları, kayda değer bir sonuca ulaşmaya yetmedi. ZiraBeyrut’ta ikamet eden birkaç soysuz aristokrat dışında,siyonistlere toprak satan olmadı. Emekçiler ise,topraklarını savunmak için ayaklanarak üç yıl direndiler.Ayaklanma, ancak İngiliz emperyalizmi ve siyonistçetelerin saldırıları ile bazı gerici Arap güçlerininihanetiyle bastırılabildi.

Her şeye rağmen İsrail BM kararıyla kurulduğunda,Yahudilerin elindeki topraklar 5’te 1’e dahiulaşamamıştı. Oysa BM kararı, toprakların % 50’denfazlasını (üstelik verimli toprakların çoğu da bunadahildi) Yahudilere vererek Filistin halkına ağır birdarbe indirmiştir. Filistin halkını sırtından hançerleyenBM kararı (Türk devleti bu kararı tanıyanlar arasındayer aldı), siyonistler için yeterli değildi. Filistindevletinin üzerinde kurulacağı toprakların % 78’ini deterör estirip katliam yaparak ele geçiren ırkçı-siyonistler, 1967’de Batı Şeria, Gazze Şeridi ve DoğuKudüs’ü de işgal ettiler.

Emperyalistlerin desteğiyle Filistin halkınıtopraklarından süren siyonistler, dinsel kimliği Yahudiolanları İsrail’e çekebilmek için kampanyalar yürüttüler.Dünyanın dört bir tarafındaki Yahudiler gasbedilenFilistin topraklarına çağrıldı. İsrail devletininkurulmasının hemen ardından saldırıya geçensiyonistler 500’ü aşkın Filistin köyünü haritadan silip700 bin Filistinliyi yerinden yurdundan ederek, “halksıztoprak” zırvasına gerçeklik kazandırmaya çalıştılar.Günümüzde 4 milyon 700 bin Filistinlinin mültecidurumuna düşmesine neden olan bu vahşet, 1967’densonra da devam etti. Bu tarihten sonra Filistintopraklarını gaspetmenin aracı Yahudi yerleşimlerikurmaktır. Toprak gaspı Doğu Kudüs ve Batı Şeria’dahalen pervasızca sürdürülüyor.

Direniş ve belleğin zaferi...

“700 bin Filistinli yerlerinden edilmeseydi birYahudi devletini kurmak mümkün olmazdı. Dolayısıylaonları sürmek gerekliydi. Tarihte etnik temizlikleri haklıkılan bazı koşullar/anlar vardır...” 2004’te bu açıklamayıyapana Benny Morris adlı siyonist tarihçi, ırkçı-siyonistzihniyeti tüm iğrençliği ile gözler önüne sermektedir.Vurgulamak gerekiyor ki, siyonistlerin kabarık suç

dosyalarında buna benzer sayısız itiraf mevcuttur. Siyonist devletin kurulması gibi, ayakta kalması da

emperyalist güçlerin sağladığı “özel himaye” sayesindemümkün olmuştur. Her tür yasa, kural ve ahlaki değeri63 yıldır ayaklar altında çiğneyen emperyalist/siyonistgüçler, sürgün edilen kuşağın fiziki ölümüyle Nakba’nınunutulacağını, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkınıngündemden düşeceğini sanıyorlardı. Oysa ne baskılar neasimile etme çabaları ne rüşvetler Filistin halkınıbelleksizleştirmeye yetti. Tersine, kuşaktan kuşağaaktarılan Nakba’nın anıları halen tazeliğini koruyor.Akıl almaz zorbalıklara maruz kalan Filistin halkı nedirenmekten, ne geriye dönüş hakkından vazgeçti.Emperyalist/siyonist güçlerle yardakçılarının, “geridönüş hakkı fiilen uygulanamaz” söylemi vedayatmasına rağmen, tüm Filistinliler, BM’nin de kabuletmek zorunda kaldığı bu hakkın arkasında duruyorlar.

63 yıldır devam eden direniş, Filistin halkınınbelleğini güçlendirmekle kalmamış, geri dönüş hakkınahalklar nezdinde meşruluk da kazandırmıştır.

“Geri dönüş” süreci başlamıştır...

Nakba’nın 63. yıldönümü, Tunus ve Mısır’dadiktatörleri alaşağı eden Arap dünyasındaki halkisyanları dalgasının devam ettiği günlere denk düştü.Mısır’da siyonist rejimin suç ortağı Hüsnü Mübarekyönetiminin devrilmesi, El Fetih-Hamas ikilisinin iseFilistin halkının basıncıyla parçalanmaya son vermesi,Arap dünyasında Nakba’nın yıldönümünde kitleselgösterilerin yapılması... Tüm bunlar, ırkçı-siyonist rejimetrafındaki cenderenin daralmaya başladığına işaretederken, tersinden ise Filistin direnişinin moral vemeşruluk yönünden daha da güçlenmesini sağlıyor.

Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’nin yanısıraKahire, Beyrut, Amman gibi Arap başkentlerinde de,Nakba’nın yıldönümünde yapılan eylemlerde Filistinhalkının geri dönüş hakkı savunuldu. Binlerce kişininkuşatma altındaki Gazze’ye yürüme kararlığını ifadeettiği eylemlerden yansıyanlar, Filistin davasının Araphalkları tarafından daha güçlü ve somut eylemlerlesavunulmaya başlayacağının ilk işaretlerini veriyor.Sembolik de olsa, Filistin topraklarına yürümeeylemlerini, geri dönüşün başlangıcı saymakmümkündür.

Bu davayı zafere ulaştırmak kolay değil elbet. Ziraartan bir basınç altında olmasına rağmen ırkçı-siyonistrejimin pervasızlığı devam ediyor. Bu küstah rejim,halen Yahudi yerleşimleri kurarak Filistin halkınıntopraklarını gasbetmeye devam ediyor. “Kudüs’üAraplardan arındırma” politikasını da sürdüren İsrail,halen emperyalist güçler tarafından destekleniyor.

Siyonist rejimin güçlü silahlara sahip olması, artıkne vahşi yüzünü örtmeye yetiyor ne gayr-ı meşruduruma düşmesini engelleyebiliyor. İlerici-devrimcihareketler ve Arap halklarının emekçi kesimlerinindesteğini alan Filistin halkının meşru/kararlı,militan/birleşik direnişi, siyonist rejim üzerinde basınçuygulamanın en etkili yoludur. Bu direniş, Siyonistideoloji ile sersemletilmiş Yahudi emekçilerin içinehapsedildikleri cendereyi parçalamaya başlayabilmeleriaçısından da büyük bir önem taşıyor. Zira ırkçı-siyonizmi yenilgiye uğratmak, Yahudi emekçilerin enazından belli bir kesiminin bu cendereyi kırabilmesinide gerektiriyor. Nakba’nın 63. yıldönümü ile bu sürecinbaşladığını söylemek abartı olmayacaktır.

Ortadoğu26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Nakba sürüyor, direniş de!..

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Filistinliler’in “Nakba”, yani “Felaket günü”adını verdikleri İsrail’in Filistin topraklarınınişgalinin 63. yıldönümünde, Ortadoğu’da yaygıngösteriler yaşandı. Siyonist devletin bastırmayaçalıştığı gösterilerde çok sayıda kişi yaralanırken birgenç de hayatını kaybetti. Gösteriler Ürdün veMısır’da da devam ederken siyonist işgale yöneliköfke de büyüyor.

13 Mayıs günü başlayan gösteriler 16 Mayısgününe kadar devam etti. Eylemlerin ilk günündeKudüs’ün birçok mahalle ve beldesinde yüzlerceFilistinli genç ile İsrail askeri güçleri arasındaçatışmalar yaşandı. Özellikle Cuma namazısonrasında şiddetlenen gösteriler Kudüs’ün Tur,Silvan ve İseviyye mahallerinde yoğunlaştı.Gösteriler sırasında 16 yaşındaki Milad Said Ayyahadındaki genç midesinden vuruldu. Hastaneyegötürülen gencin öldüğü açıklandı.

14 Mayıs günü Eski Kudüs çevresinde, Şufatmülteci kampı yakınlarında toplanan Filistinliler ileİsrail polisi arasında çatışmalar yaşandı. Polisin gazbombası ve plastik kurşun kullandığı çatışmada,Filistinliler de kendilerini taşlarla savundular.

Çatışmalar El Fetih’in kontrolündeki Batı Şeria’ya dayayıldı.

Mısır ve Ürdün’de binlerce kişi sokaklarda

Filistin dışında en büyük gösterilerin gerçekleştiğiÜrdün’ün başkenti Amman’da yüzlerce kişi, İsrail’iprotesto ederken, egemen bir Filistin devleti vemültecilere dönüş hakkının verilmesini talep etti.Ürdün’de, İsrail işgali sonrasında Filistin’denayrılmak zorunda kalan yüzbinlerce mülteci yaşıyor.

Gösterilerin bir diğer adresi ise Mısır. Mübarek’ideviren Mısır halkı sokaklara çıkarak Filistinhalkının yanında olduğunu gösterirken İsrail işgalinide lanetledi. Kahire’de binlerce kişi sokaklara çıktı.İlerleyen saatlerde gerilim yükselirken binlerce kişiİsrail’in Kahire Büyükelçiliği’ne yürüdü. Binayagirmek isteyen halkı durdurmak için havaya ateşaçılırken, olayda yaralananlar oldu. Gösteride İsrailbüyükelçisinin sınır dışı edilmesi talebi öne çıktı.

Mısır’da Nakba günü nedeniyle yapılangösterilerde 186 kişi gözaltına alındı. Mısır polisi,gözaltına alınanların askeri mahkemelerdeyargılanacağını açıkladı. Yapılan açıklamadatutuklananların ülkede huzursuzluk oluşturmaksuçuyla sorgulanacağı belirtilirken; tutuklanankişilerin askeri mahkemede yargılanacağı eklendi.

Suriye’de İsrail terörü

15 Mayıs günü Filistin ve Lübnan’da yapılaneylemlere de azgınca saldıran İsrail devleti,gösterileri zorbalıkla dağıtmaya çalıştı. Gazze’dekiErez Sınır kapısında toplanan binlerce Filistinliİsrail’i protesto ederken, İsrail silahlı güçlerigöstericilere göz yaşartıcı gazla saldırdı.

Bununla beraber İsrail ordusu, işgal altındatuttuğu Suriye’nin Golan tepelerinden, Suriyetarafından protesto eylemi yapan Filistinli veSuriyeli göstericilere ateş açtı. 11 kişinin öldüğüsaldırı sonucunda onlarca kişi de yaralandı.

İsrail ordusu “uyarı ateşi” açtığını iddia etti.Saldırıya gerekçe olarak göstericilerin Golan’daİsrail’in diktiği bariyerleri yıkarak, İsrail askerlerininkontrol ettiği bölgeye girmeye çalıştığı belirtildi.

İspanya’damilitan gösteriler

İspanya’da “kemer sıkma” adı altında

gündeme getirilen sosyal yıkım poitikalarınayönelik öfke büyüyor. Ülkenin 50 farklı şehrinde 15Mayıs günü biraraya gelen yüzlerce kişi hükümetiprotesto etti. Gösteriler sırasında zaman zamanpolisle çatışmalar yaşandı.

Alanda yapılan konuşmalarda şu ifadeler dikkatçekmekteydi: “Birçok diplomamız var, birçok dilkonuşuyoruz, ancak aldığımız maaşlar korkunç. Birdaire almaya gücümüz yetmiyor, kira ödemek bilebizim için güç. Biz bir şeyler yapana kadar, hiçbirşey değişmeyecek.”

Gösteriler 16-18 Mayıs tarihlerinde de devametti.

Ağırlığını gençlerin oluşturduğu kitle geceyiçeşitli meydanlarda sabahlayarak geçiriyorlar.

Küresel kapitalist krizin etkilerinin ağır biçimdesürdüğü İspanya’da işsizlik oranı yüzde 21.3’übuluyor. Yani 4,9 milyon kişi işsiz. İspanya’dagösterilerin büyümesi bekleniyor.

Çin’de iş cinayetiMadenlerde yaşanan ölümlü “iş kazalar”ında

dünyada birinci sırada yer alan Çin’de 17 Mayısakşamı 7 işçi daha iş cinayetine kurban gitti.

Yunnan eyaletinin Veyşin kasabasında birkömür madeninde meydana gelen patlamasısırasında madende çalışan 20 işçiden 13’ü sağkurtuldu.

13 Mayıs günü Suriye yine kitlesel gösterileresahne oldu.

‘Öfke Günü’nde Suriye çapında göstericilersokaklara döküldü. Geçtiğimiz günlerde tanklarınkonuşlandırıldığı Hama’da binlerce kişi Esad karşıtıgösteri düzenledi. Suriyeli insan hakları eylemcileri,

Humus’ta gösterileri ateş açarak dağıtmaya çalışankolluk güçlerinin bir göstericiyi öldürdüğünübelirttiler. Başkent Şam’daki gösterilere katılanprotestoculardan bazılarının tutuklandığı da ifadeedildi.

Kürtlerin oluşturduğu binlerce kişi, ülkenindoğusunda gösteri düzenledi. Kamışlı ile Türkiyesınırındaki Amuda ve Derabasiye’de de gösterilerinpatlak verdiği belirtiliyor.

Suriye’nin Tel Kelak şehrinde 27 kişi öldü

Suriye Tel Kelak’ta tankların desteğiyle üçgündür yapılan saldırılarda ölenlerin sayısı 18Mayıs günü 27’ye çıktı.

Suriye’de silahlı güçlerinin sınır şehri TelKelak’ta tankların desteğiyle üç gündür yaptığısaldırılarda ölenlerin sayısının 27 olduğu bildirildi.

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Nakba gününde öfke sokaklara taştı…

“Siyonist işgale son!”

‘Öfke Günü’nde halk sokakta

16-18 Mayıs 2011 / Ispanya

18 Mayıs 2011 / Çin

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Eğitim Sen Genel Kurulu sona erdiKESK’e bağlı sendikalar içerisinde en fazla üyeye

sahip Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EğitimSen) 8. Olağan Genel Kurulu 13-14-15 Mayıstarihlerinde ülkenin birçok ilinden gelen delegelerinkatılımı ile Ankara’da Anadolu Gösteri Merkezi’ndegerçekleştirildi.BDP Genel Başkanı Hamit Geylani’nin yanısıraHalkevleri, ÖDP, TKP, EMEP, İHD temsilcilerinin dekatıldığı genel kurulun ilk gününde konuşan Eğitim-SenGenel Başkanı Zübeyde Kılıç genel kurula katılanlarıTürkçe ve Kürtçe selamlayarak konuşmasına başladı.Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun salondaolmadığına dikkat çeken Kılıç YGS’den kaynaklıgençlerin öldüğünü MEB’in ise bu duruma sessizkaldığını belirtti.

Türkiye ve dünyada yaşanan gelişmelerle ilgilideğerlendirmelerde bulunan Kılıç “Eğitim sistemi artıkcila dahi tutmuyor, neresinden tutsak dökülüyor” dedi.Okullara ödenek ayıramayan devletin çılgın projelerenasıl kaynak ayırdığını merak ettiğini söyleyen Kılıçherkes için, kamusal, bilimsel, nitelikli, parasız, laik,demokratik, anadilde eğitim taleplerini her yerdeyineleyeceklerini söyleyerek sözlerini sonlandırdı. KESK Genel Başkanı Döndü Taka Çınar’ın da söz aldığıgenel kurulda konuşan BDP Genel Başkanı HamitGeylani’nin, konuşmasına Kürtçe başlaması üzerine,salonda bulunan CHP Genel Başkan Yardımcı İzzetÇetin salonu terk etti.

Geylani, anadilde eğitim hakkını savunduğu içinyargılanan Eğitim-Sen’i selamladı. Kuzey Afrika’dabaşlayan halk ayaklanmalarının Suriye’de devam ettiğinisöyleyen Geylani kendini halka açmayan yönetimlerinyok olmaya mahkum olduğunu söyledi.

Üç güne yayılan genel kurul son gün yapılanseçimlerle tamamlandı. Yapılan seçimler sonucundaDSD, DEMEP, DKÇ ve Sendikal Birlik gruplarınınoluşturduğu liste yönetime seçildi.

Seçim sonucuna göre yeni yönetim kurulunda şuisimler yer aldı: Ünsal Yıldız, Tuğrul Culfa (DSD),Mehmet Bozgeyik, Abdullah Karahan, Sakine EsenYılmaz (DEMEP), Betül Korkut (DKÇ) ve MustafaEcevit (Sendikal Birlik).

Koltuk pazarlıklarının öne çıktığı genel kurulda,Emek Hareketi yönetim dışında kalırken, Sendikal Birlikiçerisinde de çatlaklar yaşandı.

Yönetim hesapları dışında genel kurulda bazı önemlitüzük değişiklikleri de yapıldı. Bu değişiklikleriçerisinde en önemlisi daha önce kapatma davası içingerekçe yapıldığı için tüzükten çıkarılan anadilde eğitimhakkı talebi idi. Tüzük değişiklikleri içerisinde ayrıcagüvencesiz eğitim emekçilerinin örgütlenmesi ileyönetimlerin meclisler biçiminde çalışması da var.

Eğitim Sen ve öğrencilerden tepki Eğitim Sen İstanbul 7 Nolu Şube Atatürk

İlköğretim Okulu’nda ve Halil Akkanat Lisesi önündeeylem gerçekleştirerek üyelerine dönük baskıları veşiddeti protesto etti.

Atatürk İlköğretim Lisesi önünde yapılan eylemlebir öğretmenin müdür ve müdür yardımcısı tarafındandarp edilmesi ve okula yeni atanan müdürünöğretmenlere, velilere ve öğrencilere karşı uyguladığıbaskılar protesto edildi.

Eğitim Sen adına okunan açıklamada müdür veidareci olma yetisine sahip olmayan okul müdürününbaskıların tonunu arttırdığı ve kendi iş arkadaşını darpettiği söylendi. Esenkent Atatürk İlköğretim Okulu’ndaçalışma barışı ve huzurunun yok edilmesinin birincisorumlusunun Esenyurt İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüolduğu belirtildi.

Atatürk İlköğretim Okulu ve Halil Akkanat Lisesiöğrencileri ve Esenkent’te oturan emekçiler de eylemeyoğun bir katılım sağladı. Açıklamanın ardındansloganlarla yürüyüşe geçilerek Halil Akkanat ÇokProgramlı Lisesi önüne gelindi.

Sürgüne kitlesel protesto

Bu lisede sendika temsilcisi öğretmen Suat Ünal’ayönelik baskılar, soruşturma ve sürgün terörüne tepkibüyüktü. Kitle lisenin önüne geldiğinde katılanöğrencilerin sayısı arttı. Eylem, gerçekleştirilenkonuşmaların ardından oturma eylemiyle devam etti.Öğrenciler bu esnada bir süreliğine yolu trafiğekapattı.

Bir BDSP’li yaptığı konuşmayla Suat Ünal’ayönelik saldırıların gerisinde onun ilerici kimliğininyattığını ifade etti. Halil Akkanat Lisesi’nde sürdürülenmücadeleye dikkat çektiği konuşmasında baskılarınsökmediğini vurguladı.

Eğitim Sen’in flamalarıyla katıldığı eyleme BDSPve Devrimci Liseliler Birliği de (DLB) destek verdi.DLB eylemde “Eşit, parasız, bilimsel, anadildeeğitim”, “F Tipi lise istemiyoruz”, “Parasız eğitimistiyoruz” dövizlerini açtı.

Sivil polislerin eylem alanının etrafında yoğun birbiçimde bulundukları gözlemlenirken yürüyüş ve basınaçıklaması boyunca katılım 200 üzerindeydi. Liseöğrencilerinin ağırlığını oluşturduğu eylemde EsenkentAtatürk İlköğretim Okulu ve Halil Akkanat Lisesi’denEğitim Sen üyesi öğretmenler katıldı. EsenkentMahallesi’nden emekçiler de eylemde yer aldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kamu emekçileri28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Eğitim Sen’de eylem ve etkinlikler

Demiryolu emekçileri

kazandıHaksızlığa, ayrımcılığa ve adaletsizliğe karşı 11 Mayısgünü Edirne, Gaziantep, İzmir, Kars, Samsun veDiyarbakır garları olmak üzere ülkenin 6 noktasındanbaşlatılan demiryolu yürüyüşü sonuç getirdi. BTS ileTCDD yönetimi arasında yapılan görüşmeninardından BTS’nin taleplerinin büyük ölçüde kabuledildiği duyuruldu.

Çadıra polis engeli

16 Mayıs günü öğle saatlerinde Ankara’ya ulaşanyürüyüş kolları Ankara Garı’nda KESK’e bağlı BirleşikTaşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) üyeleri veKESK’e bağlı sendikaların yöneticileri tarafındankarşılandı. Burada gerçekleştirilen basın açıklamasınınardından TCDD Genel Müdürlüğü önüne çadırkurmak isteyen BTS’lilerle polis arasında gerginlikyaşandı.

TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’lagörüşerek taleplerini iletmek isteyen BTS’liler, şehirdışında olan Karaman’la görüşene kadar genelmüdürlük önüne çadır kurmak isteyince BTS’lilerepolis engel oldu. Kendilerine verilen “emir”doğrultusunda çadır kurulmasına izinvermeyeceklerini belirten kolluk güçleri ile yaşanantartışmaların ardından demiryolu emekçileri oturmaeylemi başlattı.

Talepler kabul edildi

16 Mayıs gecesi geç saatlerde başlayangörüşmede BTS heyeti ile TCDD Genel MüdürüSüleyman Karaman ve tüm daire başkanları yer aldı.Sabaha karşı 03.00’te biten toplantıda yasaldüzenleme gerektiren maddeler dışında BTS’nintalepleri kabul edildi. TCDD yönetimi ve BTS 10 güniçerisinde bir toplantı daha gerçekleştirerekgelişmeleri masaya yatıracak.

BTS Genel Başkanı Yavuz Demirkol bunun önemlibir kazanım olduğunu dile getirdi. Demiryoluemekçileri oturma eylemlerini sonlandırdılar.

Demiryolculara uluslararası destekBTS’nin yürüyüşüne Uluslararası Taşımacılık

Çalışanları Federasyonu (ITF) ve Avrupa TaşımacılıkÇalışanları Federasyonu’ndan (ETF) destek geldi.

155 ülkede 4.6 milyon üyesi olan ITF ve ETFyürüyüşü desteklerken ve Başbakan TayyipErdoğan’a, Ulaştırma Bakanına ve TCDD GenelMüdürüne protesto mektubu gönderdi.

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011 Kadın sorunu

Ayşe Paşalı bugüne kadar polise suç duyurusundabulunduğu halde korunmayan ve öldürülenkadınlardan yalnızca biriydi. Geçtiğimiz günlerdecinayet ile ilgili açılan davanın sonuçlanmasıylagündeme yeniden girdi. Katile kadın cinayetlerivakalarında şimdiye dek pek görülmeyen, müebbethapis cezası verildi. Bu ağır hapis cezasının verilmişolması medya tarafından devleti aklamanın vesilesiyapıldı. “Polis korumadı ama işte mahkeme decezasını verdi” düşüncesi işlenmeye çalışıldı. Ancakmahkemenin bu kararı ne kadına yönelik şiddetiazalttı, ne de bu karar bundan sonra benzer davalardabenzer sonuçlar çıkacağı anlamına gelmiyor. Öyle kiTürkiye’de kadın cinayetlerinin son 7 yılda yüzde bin400 arttığı gerçeğini böylelerine anımsatmak dahi nedemek istediğimizi anlatmaya yeter.

Ayşe Paşalı’nın hikayesi bu düzende pek çokkadının yaşamak zorunda olduğu trajediyi özetliyor.Ayşe Paşalı boşanmak istediği için sürekli tehdit edilenve şiddet gören bir kadındır. Eski eşi İstikbal Yetkintarafından feci biçimde dövüldükten sonra tecavüzeuğrar. Ancak İstikbal Yetkin cinsel saldırıda bulunduğuhalde mahkemede “Eşimi çok seviyorum, pişmanım”deyince tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır.Boşanma Haziran 2010’da gerçekleşir. Buna rağmentehditler ve şiddet bitmez ve Ayşe Paşalı savcılığa suçduyurusunda bulunur. Savcılık ise bunu dikkate almaz.Ayşe Paşalı bu kez de avukatı aracılığıyla mahkemeyebaşvurarak “koruma” talebinde bulunur. Mahkeme,aralarında evlilik birliği kalmadığı gerekçesiyle bunureddeder. Bu gelişmeler yaşanırken 7 Aralık’ta İstikbalYetkin, Ayşe Paşalı’yı 10 yerinden bıçaklayaraköldürür.

Ayşe Paşalı’nın ancak ölümüyle “sesini” duyurmuşolması bu ülkede kadınların maruz kaldığı şiddeti birkez daha gözler önüne sermektedir. Ayşe Paşalıcinayeti sermaye devletinin kadına bakışını da tümyönleriyle ortaya koyuyor. Şiddet gören kadını tekrarevine gönderen polisiyle, koruma talebi istediği haldebu talebi reddeden mahkemeleriyle tipik bir devletgerçeği önümüzde duruyor. Ayşe Paşalı cinayetikadınların bu düzende karşı karşıya kaldığı şiddetindevlet eliyle katmerleştirildiğini tüm açıklığıyla ortayakoyuyor.

Bu cinayet medyaya taşındığı, kamuoyuoluşturmak için sürekli eylem ve etkinliklerin konusuolduğu için mahkeme de Ayşe Paşalı’nın katiline,benzerlerinden farklı olarak ilk defa ağırlaştırılmışmüebbet hapis cezasını olağanüstü bir hızla, 5 ay gibibir süre içerisinde verdi. Buna benzer pek çok davayıllarca sürerken bu davanın hızla sonuçlanmasındakuşkusuz kamuoyu baskısı oldukça önemlidir.

Bu kararı burjuva medya tam bir ikiyüzlülüklekadına yönelik şiddetin cezasız kalmadığı yönündekidüşünceyi işlemek için kullandı. Oysa ki kadınayönelik şiddet konusunda bu düzenin ve devletin sicilihiç temiz değildir ve bu son karar da bunu temizeçıkarmaya asla yetmez. Çünkü Ayşe Paşalı örneğindeolduğu gibi kadınları korumayan bir devlet gerçeğiolduğu yerde duruyor. Ayrıca bu karar, aynımahkemelerin haksız tahrik, iyi hal indirimleri ile pekçok katili ve tecavüzcüyü serbest bıraktığı ya dagöstermelik cezalar verdiği gerçeğini de unutturmuyor.

Bir katilin cezalandırılması mağdurun yakınlarınıve avukatlarını bir nebze sevindirebilir. Ancak bu hiçbir şekilde bu düzende kadınların yaşadıkları şiddet

konusunda devletin ikiyüzlü tutumunu ortadankaldırmaz. Çünkü devlet, Ayşe Paşalı’nın geliyorumdiyen cinayetinin önünü açmıştır. Bundan dolayıdır ki,Ayşe Paşalı’dan sonra da benzeri cinayetler işlenmeyedevam etmiştir. Kadın cinayetlerini önlemek için halenortada hiçbir somut adım yoktur.

Tüm bunlara rağmen devlet, tam bir ikiyüzlülük vepişkinlikle Ayşe Paşalı’nın geride kalan çocuklarına“devlet elini” uzatmasıyla övünebilmektedir. Devlet,bu cinayetteki doğrudan rolü ortadayken, çocuklaraekonomik ve psikolojik destek vererek “büyüklüğünü”de göstermiştir.

Esasta devletin kadın sorununa nasıl baktığınıgösteren bir dava ise geçtiğimiz günlerde sonuçlandı.Bu, 2006 8 Martı’nda İstanbul’da kadın emekçilereyönelik terör uygulayan polislerle ilgili davadır. 54polisten sadece 6′sı, “kasten yaralamak” ve “aşırışiddet kullanmak” suçlarından 5 ay ile 1 yıl 9 ayarasında değişen çeşitli hapis cezalarına çarptırılırken,48 polis ise yine mahkeme tarafından aklandı. Şiddetuygulayan polisin aklanması düzen mahkemelerininbir klasiğidir. Burada da aynısı tekrarlanmıştır.

Ayrıca bu düzende, toplumsal yaşamda egemenolan geri ve feodal baskılar kadın üzerindeki şiddetiarttırmaktadır. Son dönemde sermaye hükümeti AKPgericiliği eliyle bunun önünü daha da açılmıştır.Kadına yönelik şiddetin özellikle AKP hükümetidöneminde yüzde 1400 artması bundan dolayı birtesadüf değildir. AKP hükümeti önümüzdeki dönemdesiyasal ve kültürel alanda yapmak istedikleriyle bununönünü daha da açmak niyetindedir. Kadına yönelikşiddeti derinleştiren, önlem almak adına kadının hakve özgürlüklerini baskılayan bir düzende yeni kadıncinayetlerinin artacağından şüphe duyulmamalıdır.

Bu nedenle emekçi kadınlar, bu düzenin her türdensömürüsüne, ayrımcılığına ve şiddetine karşı örgütlümücadele yolunu seçmelidir. Kadını aşağılayan, horgören, cinsel metaya indirgeyen bu düzene karşı ancakörgütlü bir güç ile durulabilir. Ancak şuunutulmamalıdır ki, tüm gerici kurumlarıyla birliktekurulu düzenin tamamen yıkılıp, yerine sömürüden,şiddetten arınmış bir düzeni yani sosyalizmi kurmakgerekmektedir. Çünkü ancak o zaman gerçek anlamdatüm insanlar için eşit ve özgür bir yaşam mümkünolacaktır.

Paşalı’nın katiline ceza vermekledüzeninizi aklayamazsınız!

İş güvenliği Allah’a havaleGenel Maden İşçileri Sendikası ve düzen

partileri, geçtiğimiz yıl Zonguldak’ın KilimliBeldesi’nde bulunan TTK Karadon Müessesesi’ndemeydana gelen işçi katliamını ‘dualarla’ andı.

Geçtiğimiz yıl 30 madenci iş cinayetine kurbangitmiş, 2 işçinin cesedi ise aylar sonra göçüktençıkarılabilmişti. Türkiye ölümlü iş kazalarındaAvrupa’da birinci, dünyada ise üçüncü sıradaykenmaden işçilerinin katılımıyla yapılan anmada GMİS‘kazasız bir iş hayatı için’ kurban kesti’. Ardındanda Kuran okutuldu.

Türkiye’de meydana gelen iş cinayetlerinin%98’i gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliğiönlemlerinin alındığı taktirde önlenebilecekken,ilgili sendika işçilerin bilinçlerini bulandırıyor.Gerekli önlemlerin alınmasını istemek yerineişçilere “ölümlerin kader” olduğunu salık veriyor.Sermaye devletine ve kapitalistlere yönelteceğitalepleri Allah’a havale ederek muğlaklaştırıyor.

Eyüp Alabaş ayrıca kazanın sorumluluğunu dadolaylı olarak işçilerin üzerine attı. “Gençarkadaşların işe alındığında kazaların fazlasıylaarttığını görmekteyiz. Bunun başlıca nedeni yeraltışartlarının kendine özgü ağır koşullarıdır.Dolayısıyla yeraltında çalışmak, bilgi birikimi,tecrübe ve yüksek düzeyde disiplingerektirmektedir” dedi.

4 Yılda 269 madenci katledildiMaden Mühendisleri Odası tarafından

düzenlenen 22. Uluslararası MadencilikKongresi’nde konuşan DİSK Genel SekreteriTayfun Görgün madenlerdeki iş cinayetleriyle ilgiliçarpıcı bilgiler verdi. 4 yılda 269 madencininyaşanan “kazalar”da hayatını kaybettiğini ifadeeden Görgün iş cinayetlerinin yıllar geçtikçearttığına dikkat çekti. Buna göre 2008’de 48maden işçisi hayatını kaybederken, 2009 yılındabu sayı 92’ye ve 2010 yılında ise 105’e yükseldi.2011 yılının sadece üç ayında ise iş cinayetlerinekurban verilen maden işçisi sayısı 24.

Görgün madenlerdeki iş cinayetlerinin nedeniolarak özelleştirme ve kar uğruna yapılan kuralsızverimlilik artışları olduğunu ifade etti.

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

Kapitalizmin daha yüksek rantlar elde edebilmekadına insan sağlığını umursamazlığının ve çevreyeverdiği tahribatın son örneği Kütahya’da görüldü. EtiGümüş AŞ’ye ait işletmede atık havuzlarından birininçökmesiyle 15 milyon ton siyanürün çevreyekarışması ihtimali üzerinde duran yetkililer, böyle birdurumda siyanürün Porsuk çayından Karadeniz’ekadar ulaşabileceğini belirtiyorlar. Her ne kadarişletme yönetimi ve hükümet cephesinden“korkulacak bir şey yok”, “her şey kontrolümüzünaltında” yalanları sıralansa da son bilgiler siyanürüntoprağa karıştığını kanıtlamaktadır. İşletmenin 5kilometre uzağındaki bir çeşmeden alınan suyunanalizini yapan uzmanlar suda siyanüre rastlandığınıaçıklayarak korkulanın gerçekleşmekte olduğunukanıtladılar.

Çeşme sularında siyanür bulunması, Eti Gümüşyöneticilerinin ve Kütahya Valiliği’nin “işletmeçevresinde korkulacak bir şey yok” açıklamalarınacevap olmuştur. Sadece onlara değil. Çevre BakanıVeysel Eroğlu’nun da daha hiçbir analiz yapılmadan“korkulacak bir şey yok” demagojisine sığınmasıkapitalistleri nasıl iki yüzlülükle savunduklarınınkanıtıdır.

1986 yılında faaliyete geçen Eti Gümüş o gündenbu yana bölgede siyanürle maden çıkarmaktadır. 2004yılında AKP hükümeti tarafından özelleştirilen madenşirketi o dönem için bedava denilebilecek bir fiyatasatılmıştı. O günden bu yana işletme maden çıkarmahacmini yükseltirken, işçi sayısını ve iş güvenliğinigeri plana iterek daha yüksek kar elde etmek içinuğraşıyordu. Gümüş çıkarmada Türkiye’de tekelolarak değerlendirilen işletme, pazar payının dörtteüçüne sahiptir. Asgari ücretlerle çalıştırılan işçiler,yüksek üretim ve gümüşe olan yüksek talepişletmenin üretim kapasitesini artırmasına ve fahişkarlar elde etmesine olanak sağlamaktadır.

Gümüş fiyatlarının son zamanlarda neredeysedörde katlanması, daha yüksek karlar elde edebilmekuğruna üretime yüklenmeye neden olmuştur.Üretimdeki artış atık çıktısı olarak kullanılan depolarıdoldurmuş ve setlerde aşırı zorlanma yaşanmıştır. Atıkdeposundaki setlerden çeşitli zehirli kimyasallarınçevreye yayılması ise ilk değildir.

Bugün siyanür sızıntısıyla gündeme gelen şirketaslında yıllardır çevrede yaşayan köylülerizehirlemektedir. Fabrikanın 500 metre yakınındabulunan Dulkadir Köyü’nde, köy muhtarının verdiğiverilere göre bugüne kadar 100 ü aşkın kişi kanserdenölmüştür. Köy nüfusunun büyük çoğunluğuişletmenin varlığından dolayı göç etmek zorundabırakılmıştır. Kalanlarsa çeşitli kanser türlerineyakalanarak ölmüştür. Tüm bu ölümlerin sorumlusubizzat işletmenin oradaki varlığıdır. Siyanürün birdamlası bile insan hayatına son vermeye yeterken buişletme yaklaşık 25 yıldır çevreye siyanüryaymaktadır. Çevreye verilen zarar doğrudan ya dadolaylı şekilde olmaktadır. Siyanürle maden çıkararaksudaki arsenik oranının yükselmesine nedenolunmasının insan sağlığını etkilediği uzun zamandıruzmanlar tarafından dile getirilmektedir.

Setlerdeki sızıntı ise sanıldığı gibi yenigerçekleşmemekte uzun zamandır bölge halkısızıntıların varlığından şikayet etmektedir. Setlerintümden yıkılıp doğaya karışması ise önüne geçilmesi

güç sonuçlar doğuracaktır. Bu tür işletmelerin hertürlü faaliyetleri bir an önce durdurulmalıdır.

Kapitalistler doğal yaşamı ve insan hayatını zerrekadar umursamıyorlar. Amerika ve Afrika kıtasındaaltın, pırlanta, zümrüt gibi doğada zorbulunan madenlerde yüzlerce yılinsanlar kölece çalıştırılmış vemadenlerin ele geçirilmesi adınamilyonlarca insan katledilmiştir. Bugün de yöntemselfarklılıklar dışında değişen bir şey olmamıştır.Maden çıkartmak adına (ki bunlar insanhayatını kolaylaştırmaktan çoksüslenme aracı olmaktadır) çevrenintahribatı devam etmektedir.Kütahya’da, İzmir-Bergama’dasiyanürle maden arama devametmektedir. Devlet ise sermayeye hertürlü kolaylığı sağlamaktadır.

Eti Gümüş’teki siyanürlü gümüşarama kapitalist dünyanın insanhayatına biçtiği değeri göstermektedir.Son yıllardaki Meksika Körfezi’ndekipetrol sızıntısı, Macaristan’daki kızılçamur sızıntısı, Japonya’dakiradyoaktif sızıntılar kapitalistlerinaşırı kar elde edebilmek adınaneden oldukları çevrefelaketleridir.

Geç olmadan dünyayıkapitalistlerin elindenkurtaralım!

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı veDilovası Belediye Başkanı, Prof. Dr. OnurHamzaoğlu hakkında Kocaeli CumhuriyetSavcılığı’na şikâyet dilekçesi verdi.

Kocaeli halkını yavaş yavaş zehirleyen,emekçilere ölümü dayatan kapitalistlere karşı el

pençe divan duran bu zatlar, emekçileri uyaranHamzaoğlu karşısında ise zorba kesildi. Dilovasıhalkının Organize Sanayi Bölgesi nedeniylezehirlendiğini, anne sütünde bile zehir bulunduğunuortaya çıkaran halk sağlığı uzmanı Onur Hamzaoğlumahkeme süreci başlatılırsa 2 ile 4 yıl arasındahapis istemiyle yargılanacak.

Hamzaoğlu hakkında, “Kan ve dışkıları bırakın,doğum yapıp çocuk emziren annelerin sütünde bileçinko, demir, alüminyum, kurşun, kadmiyum tespitettik, tehlike büyük” dediği, basın yoluyla bubilgileri açıkladığı ve bu vesileyle “Haberin genişhalk kitlelerine ulaşmasını sağladığı, araştırmasonuçlarını halk arasında panik yaratmak amacıylakullandığı” iddiasıyla yargılanması için KocaeliCumhuriyet Savcılığı`na şikayet dilekçesi verildi.

Savcılık ise hazırladığı dosyayı, söz konusufiilin incelenmesi amacıyla Kocaeli ÜniversitesiRektörlüğü’ne gönderdi. Üniversite izin verdiğitakdirde Hamzaoğlu, TCK’nin 213. maddesiuyarınca 2 ila 4 yıl arasında hapis istemiyleyargılanacak.

Hamzoğlu’nun meslektaşları, bilim insanlarıHamzaoğlu’na destek için internette bir imzakampanyası başlattı. Kampanyaya katılmak ve dahafazla bilgiye ulaşmak içinwww.onurumuzusavunuyoruz.org ziyaret edilebilir.

Çevre30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/19 * 20 Mayıs 2011

Hamzaoğlu için imza kampanyası

Geç olmadan dünyayı kapitalislerinelinden kurtaralım!

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak  11-19

“Halil bize iki çay’’Kahvehanede oturalı yarım saat olmuştu ki, Rıfkı

bir saat önce ısmarlarım dediği çayı söylemişti.Kahvehanedekilerin hemen hepsi kadrolu işsizdi. Okeymesaisi(!) daha başlamadığı için, içerdekilerleselamlaşabildik. Rıfkı, her zaman devrimcilere benimüzerimden yüklenmeye çalışırdı. Seçimlere az kaldığıiçin gündem seçimlerdi.

Ne zaman söze başlayacak diye bekliyordum.Çayından ilk yudumu alıp söze başladı. Sesinikahvehanedekilere duyurmaya çalışıyordu.

“Muammer CHP’ye söylediklerine olur öyle desembile, şimdi CHP Kılıçdaroğlu ile halkçı oldu. Farkıgörmüyor musun?”

Rıfkı soruyu bana sordu ama, çevredekilerebakıyordu; onların onayını almak istiyormuş gibiydi.Çevredekiler de kafa sallayarak Rıfkı’yı onayladı.Rıfkı’da dahil herkes bana bakıyordu şimdi.

“Kılıçdaroğlu yıllardır CHP’de değil miydi?’’“Öyleydi.”“Daha düne kadar Baykal’ın adamı, demeyeyim

ama yanında değil miydi?’’ Yani Baykal’ın aldığıhemen her kararda onunda imzası var.’’

“Ama ne yapsın, o zaman rengini veremiyordu.’’“Baykal’ın porno kaseti ortaya çıktıktan sonra mı

rengini verebildi. Sarıgül’e iyi demiyorum ama onungibi Baykal’la çatışıp da genel başkan olsaydı, busöylediğine inanılırdı belki. Ama Kılıçdaroğlu’nu aynıCHP başkan yaptı. Halkçı dediğin Kılıçdaroğlu,patronlara Özal’ı örnek alacaklarını söyledi. RıfkıÖzal’la akraba olacak kadar ona sövdün. O kadarsövgüden sonra, belimizi büktü derdin.”

“Hala diyorum.’’“Ya Özal da halkçı, ya da Kılıçdaroğlu halkçı

değil.”Ben de çevreye bakındım, ama onaylayan bir bakış

göremedim. Bakışlarda belirgin bir soru işaretioluşmuştu.

Bu kez genç biri sordu.“Muammer abi en iyisi bağımsız adaylara oy

verelim. Onlar da emekten özgürlükten bahsediyor.”“Onlar iyi şeyler söylüyorlar. Çoğu inanarak da

söylüyor. Onlara herhangi bir şey demeden öncesorarım size, bu ülke, gerçekten meclisten miyönetiliyor.’’

“Yok Amerika ve patronlar ne diyorsa o oluyor.’’“Açıkçası bu söylediğini herkes biliyor. O halde

bizim sorunlarımızı meclis çözemez. 550 milletvekilisorunlarımızı çözmek istese bile, çözemez. AKP’yeiktidar haline geldi diyorsak, devlet kurumlarında, enönemlisi poliste kendi kadrolaşmasını yaptığı içindiyoruz. Birincisi bu. İkincisi ise bu ülke üç darbeyaşadı. Meclis gerçek iktidar organı olsa, darbeolmazdı. Demem o ki gözüm, meclisi çözüm aracıolarak sunmak niyetten bağımsız, yalan söylemektir.Gerçekliği olmayan bir şey söylemektir. Meclisteancak, sorunları ve çözüm için yapılması gerekenleri

dillendirebilirsin. Sokakta örgütlülüğün, gücün yoksabunu bile yapamazsın. Sokaktaki gücüne meclis çözümyeri dersen onları kandırırsın. Dahası gücünü hebaedersin.

Sadece anayasal hak deyip sendikalaşmaya çalışanişçiler işsiz kaldı. Ama mücadele ederek sendikalı olanişçilerse kazandı. Yasalar yaşamda ne ise, mecliste o.Meclis haklarımız için mücadele etmenin bir aracı, birsıçrama tahtası olmuyorsa engeldir. Arkadaşların niyetiçok iyi olsa bile, meclisi çözüm gibi göstererek oyistemek mücadeleyi engellemektir. Öyle ya o arkadaşımeclise gönderdiğimde, sorunumu çözecekse mücadeleetmek yerine oy vereyim yeter. Atacak taşım varsa daatmam o zaman, nasılsa mecliste atılıyor. Bugün taşatabilecekken, 4 yıl sonra belki oy atacak gücübulamam. Yani meclis elimdeki taşı bıraktırıyorsa,tehlikelidir. Olması gerekense taşı daha uzağaatabilecek sapan olması. O arkadaşlar meclisi, böylekullansalar ben bile onlara oy veririm. Ama onlar taşıbıraktırıyor.

“Diyorsun ki, onlara da oy verme.’’ Bunu söyleyenRıfkı’ydı.

“Taşı elinden bıraktıracak, ya da taşı almanısağlamayacaksa oy verme, evet oy verme’’

“Ne yani seçimi boykot mu edelim.’’“Sandığa gitme demiyorum sandığa iradeni götür

diyorum.’’“Nasıl yani’’“ Yani, kendi haklarını, kendi çıkarlarını, yani kendi

iradeni evde bırakmadan sandığa git. Oy pusulasınainsanca yaşamak istiyorum yaz. Daha bir sürü şeyyazabilirsin.

“Kim okur ki.’’“Böyle yazan 1-2 kişi olursa okunmaz. Ama bir

düşün milyonlarca kişi yazsa okumak zorundakalırlar.’’

“Bu çözüm mü?’’“Hayır, ama onların çözüm diye sunduğu şeyi artık

yutmadığımızı görürler. Asıl çözüm örgütlümücadelede, taşlarda, sokakta.’’

“ Ah be Muammer yine hayal kuruyorsun.’’Bir ikisi hariç kahvedeki herkes Rıfkı’yı onayladı.

Okey mesaisi başlıyordu. Herkes “işinin’’ başına geçip,taş dizmeye başladı. Rıfkı da mesaisine başladığı içinmasada yalnız kaldım. Rıfkı’yı onaylamayan tek kişi,Cemal abi yanıma geldi.

“Muammer 10 yıl önce aynı şeyleri dediğinde sanaherbir yerimle gülmüştüm, işten atılıp, dımdızlak ortadakalana dek güldüm. Ama şimdi o zaman güldüğüm heryerim acıyor. Senin doğru söylediğini geçen yıl iştenatılınca anladım. Bu sefer dediğini yapacağım. Şimdiben kağıt toplamaya gidiyorum. İlk günlerutanıyordum, ama artık utanmıyorum. Kal sağlıcakla.’’

Cemal abi sözünü tamamlar tamamlamaz kalktı,gitti.

Diğerleri ise arada bir bana bakıp gülüyordu.M. Kurşun

CMYK

“Sanal”da terörİlerici ve sol basına yönelik saldırılar internet

üzerinden de devam ediyor. Son olarak BirGün,Bianet ve sendika.org “kaynağı belirsiz” sanalsaldırılara maruz kaldı.

En az 200 farklı IP üzerinden “zombi atak” adıverilen saldırılara uğrayan birgun.net safyaları birsüre kullanılamaz hale geldi. Site daha sonrayoğun çabalarla eski yayın düzenine geçebildi.

17 Mayıs günü ise saldırıların hedefibianet.org oldu. DdoS adı verilen saldırıyauğrayan bianet.org da bir süre yayınlarına aravermek zorunda kaldı. Akşam saatlerinde ise bukez saldırının hedefi sendika.org oldu.

Sansüre kitlesel tepkiİnternette sansüre tepki gösteren onbinlerce

kişi 15 Mayıs günü sokağa çıktı. Binlerce kişi“Yasaklamak yasaktır” ve “İnternetimedokunma” dedi.

Taksim’de gerçekleştirilen eylem oldukçakitlesel geçti. Gençlerin ağırlığını oluşturduğueyleme onbinlerce kişi katıldı. Eylemdenhaberdar olmayan fakat o an Taksim’de olanbirçok insan da eyleme katıldı. DövizlerTünel’deki heykele de asıldı. Eylemeklavyeleriyle katılanla da oldu.

Çoğunluğunu Ekşisözlük ve İncisözlüküyelerinin oluşturduğu iki grup GalatasarayLisesi ile Tünel arasında bulunan St. AntoineKilisesi önünde buluştu. Burada internettesansürüne karşı sloganlar atıldı.

Ankara’daki eylemin adresi ise SakaryaMeydanı’ydı. Sakarya Caddesi’nde toplanançoğunluğunu gençlerin oluşturduğu yüzlerce kişiattıkları sloganlar ve taşıdıkları dövizler ilgiodağı oldu.

Erişimine yönelik kısıtlamaların özgürlüklebağdaşmayacağı söylendi.

BTK’nın düzenlemesinin hukuka aykırıolduğu dile getirilerek 22 Ağustos’tauygulamaya konulacak düzenlemenin “sansür vekontrol mekanizması” olduğu belirtildi.

Eskişehir’de ise Adalar Migros önündetoplanan 500’e yakın kişi internette sansüre karşıyürüdü. Çoğunluğunu lise öğrencilerininoluşturduğu kitle Adalar Migros önünde toplanıpcaddenin sonuna yürüyüp tekrar aynı yere gerigeldiler.

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Sansür ve baskıya son!Kahvede sohbet...

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak  11-19