78

TEMEL EĞİTİM DERSLERİ - mucadelebirligi.netmucadelebirligi.net/arsiv/pdf/kitaplar/TED.pdf · Birçok ütopik sosyalist yetiþmekle birlikte en önemlileriSaintSimon ... Marx ve

  • Upload
    phamnga

  • View
    235

  • Download
    4

Embed Size (px)

Citation preview

TEMEL EĞİTİMDERSLERİ

1

2

Broşür Dizisi-4TEMEL EÐÝTÝM DERSLERİ

Baskı: Estet Ajans MatbaacılıkMerkezefendi Mah. Fazılpaşa Cad. 4. Zer San.Sit.No: 16/26 Topkapı / İst. Tel: 212 565 17 74

Telif Eserleri Kanunu gereğince bu eserin bütün haklarıYeni Dönem Yayıncılık’a aittir

Yeni Dönem YayıncılıkSofular Cad. Sofular Mah. 8/3 Fatih / İstanbul

Tel&Fax: 212 533 32 57www.mucadelebirligi.com

3

Bu çalýþma, sýnýflar mücadelesinde safýný emekten yana belir-leyen her devrimcinin bilmesi gereken temel bilgileri içermektedir.Bu çalýþmanýn konusu üzerine ülkemizde daha önce de onlarcakitap yayýnlandý. Dünya sosyalist hareketinin birikimlerini yans-ýtan bu kitaplar, yeni baþlayanlar için öteden beri okunmuþ ince-lenmiþtir. Ama hemen bizi böylesi bir çalýþmaya iten asýl etken,ülkelerimizin içinde bulunduðu süreçtir.

90’lý yýllarda artan devrimci kriz ve her geçen gün þiddetlene-rek süren iç savaþ, bu savaþýn taraflarýndan birisi olan, emekçilerinteorik açýdan donanýmlý olmasýný kaçýnýlmaz kýlmaktadýr.

Bu donanýma temel oluþturan onlarca kitabýn incelenmesi iseuzun zaman istemektedir. Bu zaman kaybýný önlemek; pratiðin öneçýktýðý, ciltler dolusu kitabý okuma fýrsatý býrakmadýðý, sýnýflar mü-cadelesinin iç savaþ halini aldýðý bu ortamda, devrimci saflara kat-ýlan her bireyin teorik bakýmdan geliþimine katkýda bulunmak; herbirinin teorik donanýmýna temel hazýrlamak amacýyla, dünya ko-münist hareketinin birikimlerini, mücadeleyle tanýþan herkesin an-layabileceði yalýn bir anlatýmla ortaya koyan bu çalýþma,proletaryanýn mücadelesine katýlan herkesin elinde bir rehber ola-caktýr.

4

5

Devrim NedirDevrim; toplumsal devrimler ve siyasal devrimler diye birbi-

rinden ayrýlan iki yönlü bütünsel bir eylemdir.Toplumsal Devrim; ekonomik ve toplumsal sistemin daha ileri

bir sistemle yer deðiþtirmesi,Siyasal Devrim ise; politik iktidarýn bir sýnýfýn elinden daha

ileri bir sýnýfýn eline geçmesidir.Bir sosyo-ekonomik kuruluþtan bir diðerine geçiþ, her zaman

hangi sosyo-ekonomik kuruluþun yerini bir diðerine býrakmasýnýnilk örneði, ilkel komünal toplumun yerine köleci toplumun geç-mesiydi. Bu geçiþin özgül özelliði sýnýflar öncesi toplum biçimininyerini sýnýflý toplumun almýþ olmasýdýr.

Ýlkel komünal toplumun yerini elan köleci toplumda, köle sa-hipleri ile köleler arasýndakilerin yaný sýra, büyük toprak sahiplerive tefeciler ile küçük köylülerin ve diðer özgür küçük mülkiyet sa-hiplerinin devrimci hareketlerine yol açtý. Köleci toplumdaki diðerbir devrimci hareketler dalgasý da köleler ile köle sahipleri arasýn-daki savaþýmdan doðdu. Ýlk çaðýn en büyük köle ayaklanmasý, yüz-binden fazla kölenin katýldýðý Spartaküs ayaklanmasýydý.

Her ne kadar ilk çað toplumlarýnda feodalizme geçiþin ön ko-þullarý doðmuþsa da, bu geçiþi gerçekleþtirebilecek devrimci birsýnýf henüz yoktu. Bu yüzden köleci toplumdaki bunalýmlar, bazýdevletlerin kendilerinden daha güçlü devletlerin boyunduruðu alt-ýna girmelerine yol açtý; diðerini boyunduruk altýna girmelerine yolaçtý; diðerini boyunduruk altýna alan devlet ise çok geçmeden ken-disi yeni bir bunalým dönemine giriyordu. Bunlarýn en güçlüsü olanRoma Ýmparatorluðu, içte kölelerin ve sömürgelerin ayaklanma-

6

larýyla sarsýlýp zayýfladý ve çevredeki barbar kabilelerin þiddetlisaldýrýlarýyla çöktü.

Özgül koþullarý ne olursa olsun, köleci toplumdan feodal top-luma geçiþ, bir sosyo-ekonomik kuruluþtan bir diðerine geçiþin ev-rimci yollardan deðil, ancak ve ancak köhneleþmiþ düzenintemelinden yýkýlmasýyla olanaklý olacaðýna iliþkin bir genel öner-meyi doðrulamaktadýr.

Feodal topumda, köylü hareketleri, köle ayaklanmalarýndandaha yüksek bir geliþim düzeyinde gerçekleþti, ancak bunlarýn dazayýflýðý kendiliðindenlikleriyle ve örgütsüzlüklerinde yatýyordu.Zaman, henüz feodal toplumun kapitalist toplum tarafýndan orta-dan kaldýrýlmasý için olgun deðildi. Ancak, feodal toplumunbaðrýnda kapitalist iliþkiler doðmaya baþladýðýnda ve feodal sistemüretim güçlerinin geliþimini engelleyici bir hale gelip derin bir bu-nalým dönemine girdiðinde gereksinilen sýnýf ortaya çýktý. Burjuvadevrimlerin ön koþullarý iþte bu dönemde olgunlaþmaya baþladý.

Feodalizmin bunalým, kapitalizmin ise yükselme dönemindekidevrimler kent burjuvazisinin önderliðinde oluþtu. Kent burjuvazisikimi zaman feodal güçlerle uzlaþmalara girdi, kimi zaman da bugüçlerin tamamen ortadan kaldýrýlmasýna yönelik kesin savaþýmlaragirmekten geri kalmadý. Örnek; 1789 Fransýz Burjuva Devrimi...Burjuva devrimlerin özgül bir özelliði, bunlarýn ana amaçlarý vepolitik üst yapýsýnýn, feodal toplumun baðrýnda geliþmiþ olan ka-pitalist ekonomi sistemine ayak uydurmasýný saðlamak ve bu eko-nomi sisteminin engelsiz geliþimi için zorunlu koþullarý güvencealtýna almak olan -göreceli olarak hýzlý gerçekleþen devrimler ol-masýdýr. Bu nedenle burjuvazinin politik erki ele geçirmesiyle bur-juva devrimleri de bitiyordu.

Sosyalist devrim politik alanda iþçi sýnýfýný iktidara geçirir veonun diktatörlüðünü kurur. Bunun gerçekleþmesi için yalnýzca bur-juvaziyi yönetimden uzaklaþtýrmak yetmez, ayný zamanda emek-çilerin baský altýnda tutulmasýna yarayan eski devletmekanizmasýnýn tümünü daðýtýp, yerine kökten yeni bir erk örgütügeçirmek de gerekir.

Ne var ki, politik erkin ele geçirilmesi, sosyalist devrimin ta-mamlanmasý deðil, yalnýzca baþlangýcýdýr. Politik erkten yararlan-ýlarak toplum, onun ekonomisi ve kültürü köklü bir dönüþümeuðratýlýr. Yeni devlet erki, daha önceki devrimlerde olduðu gibi

7

yalnýzca köhnemiþ sistemi ortadan kaldýrmaz, ayný zamanda yenitoplumu da kurar.

Sosyalist ekonominin kuruluþu, proletaryanýn siyasal erki elegeçirmesinden sonra baþlar. Siyasal devrim, bir kaç hafta, ay ya dayýl içinde gerçekleþebildiði halde, ekonominin sosyalist tarzda dö-nüþüme uðratýlmasý uzun bir zaman alýr. Örneðin; proletaryanýnönderlik ettiði Ekim Devrimi, kapitalizmin egemen olduðu Rusya‘da ilk defa gerçekleþmiþ, siyasal devrimin gerçekleþmesindensonra gündeme gelen toplumsal devrim 1917-1936 yýllarý arasýn-daki süreci kapsayan uzun bir dönemi almýþtýr.

Siyasal devrimin gerçekleþmesinden sonra, toplumsal devrimingerçekleþmemesi bu doðrultuda adýmlar atýlamamasý sonucu siya-sal iktidarýn da tekrar kaybedilmesine yol açar. Örneðin, 1974 Por-tekiz Devrimi; proletarya önderliðinde kurulan halk cephesi zoryoluyla faþizmi yýkmýþ, yerine demokratik bir devlet inþa etmeyeçalýþmýþ ancak toplumsal devrimini gerçekleþtiremediðinden siya-sal iktidarýn yine tekellerin eline geçmesiyle sonuçlanmýþtýr.

-Nikaragua Devrimi; Sandinist hareket tek baþýna iktidara gel-miþ, toplumsal devrimi gerçekleþtirmek için hýzla adýmlar atýlmýþama bunu gerçekleþtiremediðinden, burjuvazinin bir kýsmýnýn ik-tidarý ele gerçekleþtiremediðinden, burjuvazinin bir kýsmýnýn ikti-darý ele geçirmesine engel olmuþtur.

- El Salvador; 1990’lý yýllarda geliþen iç savaþ sonucu burju-vazi iktidarý temelli kaybetme tehlikesi karþýsýnda, emekçi sýnýflarlaittifaka gitmiþ, toplumsal devrim doðrultusunda hiç bir adým atýl-madýðýndan hiç bir dönüþüm saðlanamamýþtýr.

- Ýran Devrimi; Þah’ýn faþist diktatörlüðüne karþý, siyasal dev-rim gerçekleþtirilerek iktidar yerle bir edilmiþ, iktidarý ele geçirenmollalarýn toplumsal dönüþüm gibi bir amacý ve yönelimi ol-madýðýndan hýzla gericileþmiþtir.

Sýnýf NedirTarihsel olarak belirlenmiþ bir üretim sürecinde, üretim araç-

larý karþýsýndaki konumlarý üretim içindeki yerleri, üretimden aldýk-larý paylarý ve bu paylarý alýþ biçimlerine göre birbirinden ayýrtedilebilen istikrarlý insan topluluklarýna sýnýf denir.

Bu özellikler arasýnda en temel olaný, üretim araçlarý ile olaniliþkilerdir. Sýnýflarýn toplumsal üretimde aldýklarý yer ve oynadýk-

8

larý rol, saðladýklarý geliri elde etme biçimi ve bu gelirin miktardýüretim araçlarýyla olan iliþkilerine baðlýdýr. Sýnýflar baþlangýçsýz vesonsuz deðillerdir. Ýlkel toplumda sýnýf yoktu. O çaðlarda, üretimingeliþim düzeyinin çok düþük olmasý, insanlarýn ancak açlýktan öl-memeleri için özel mülkiyetin, sýnýflarýn, sömürünün ortayaçýkmasý için hiç bir olanak yoktu.

Fakat daha sonralarý, üretim güçlerinin yaygýnlaþmasý ve iþüretkenliðinin yükselmesi nedeniyle insanlar tükettiklerinden dahafazlasýný üretmeye baþladýlar. Maddi servetleri biriktirme, üretimaraçlarýna sahip olma olanaðý ortaya çýktý. Ticaretin ve iþbölümü-nün geliþmesiyle özel mülkiyet tarih sahnesinde belirdi.

Özel mülkiyetin geliþmesi ve ortaklaþa mülkiyetin silinip git-mesiyle, insanlar arasýndaki ekonomik eþitsizlik büyüdü. Kimileri,özellikle soylu ailelerden gelme olanlar zenginleþerek, topluluðunüretim araçlarýný ellerine geçirdiler. Diðerleriyse bu araçlardan yok-sun edildikleri için, bunlarýn sahipleri hesabýna çalýþmak zorundabýrakýldýlar. Böylelikle, ilkel toplum parçalandý, sýnýf farklýlýklarýortaya çýkmaya baþladý. Bu süreç uzlaþmaz sýnýf farklýlýklarý ortayaçýkmaya baþladý. Bu süreç uzlaþmaz sýnýflarýn ve sömürünün ortayaçýkmasýyla tamamlandý.

Sýnýflar her þeyden önce tarihsel olarak sýnýrlarý belli birüretim sistemi içindeki yerlerine göre birbirlerinden ayýrt edi-len insan gruplarýdýr. Bu, her sýnýfýn, onu doðuran üretim tarzýylabirlikte ele alýnmasýný gerektirir ve uzlaþmaz çeliþkiler barýndýranher üretim tarzý, toplumlarý köle sahipleri ile köleler, feodal beylerile serfler, kapitalistler ile proleterler gibi kendine özgü bir tarzdasýnýflara böler.

Her üretim sisteminde sýnýflar birbirlerinden farklý ve hatta bir-birlerine tamamen karþýt yerler alýrlar; bu yeri belirleyen onlarýnüretim araçlarýyla olan iliþkileridir. Bilindiði gibi, bünyesindeuzlaþmaz çeliþkili sýnýflar barýndýran toplumlardaki üretim iliþkilerisömürü, egemenlik ve boyunduruk iliþkileridir. Üretim iliþkilerininbu karakterini, egemen sýnýfýn üretim araçlarý üzerindeki tekeliaçýklar; ezgi altýndaki sýnýfýn elinde üretim aracý namýna bir þeyyokken egemen sýnýfý üretim araçlarýný tümüne ya da en azýndan enönemlilerine sahiptir. Toplumun bir kesiminin üretim araçlarýný te-kelleþtirdiði durumda, iþçi kendi varlýðýný sürdürebilmek için ge-rekli olan çalýþma süresi dýþýnda, ayrýca üretim araçlarý sahibinin

9

geçimini saðlayacak ek bir çalýþma süresi de harcamak zorundadýr.Sýnýflarýn üretim araçlarýyla olan iliþkileri onlarýn toplumsal iþ

örgütlenmesindeki rollerini de belirler. Sýnýflar, toplumsal üre-timde çeþitli iþlevleri yerine getirirler. Uzlaþmaz çeliþkili toplum-larda sýnýflardan biri üretimi sev ve idare eder, ekonomiyi ve tümtoplumsal iþleri denetler ve özellikle zihinsel çalýþma ile uðraþýrken,diðerleri üstlerine zorla yýkýlan aðýr bedensel çalýþmayý sürdürmekzorundadýr.

Sýnýflý toplumda, üretimin denetimi çoðunlukla üretim araçlar-ýna sahip olan sýnýfýn elindedir. “Kapitalist sanayi yöneticisi ol-duðu için kapitalist deðildir, tersine kapitalist olduðu için sanayiyöneticisidir. Týpký feodal çaðda din adamlýðý ve hakimlik iþlevinintoprak mülkiyetinin nitelikli olmasý gibi, sanayinin yönetimi de ser-mayenin bir niteliðidir.” Marx.

Üretim iliþkileri köhneleþip üretim güçlerinin geliþmesine engelolmaya baþlayýnca, egemen sýnýfýn toplumsal iþ örgütlenmesindeoynadýðý rol de deðiþikliðe uðrar; üretimdeki örgütleyici iþleviniyitirerek, toplumun bedenine yapýþmýþ bir asalak durumuna gelir.Bu eskiden toprak sahibi aristokratlar için geçerliydi; bugün de ör-gütleyici iþlevlerini sevk ve idarecilere, en önde gelen teknik ele-manlara vb. terk eden burjuvazi için geçerlidir.

Sýnýflar ayný zamanda toplumsal gelirden aldýklarý payýn bü-yüklüðüne ve kaynaðýna göre de birbirlerinden ayýrt edilirler. El-bette, sýnýflar arasýndaki bu bölünme büyük bir öneme sahiptir,ancak yine de belirleyici bir etken deðildir. Eðer sýnýflarýn neden çe-þitli gelir kaynaklarý ve bunun sonucunda da çeþitli yaþam koþul-larý olduðu sorusunu soracak olursak, bunu kolayca anlayabiliriz.Gelir kaynaklarýndaki ve yaþam koþullarýndaki çeþitliliðin balýcanedeni, sýnýflarýn toplumsal üretim sistemi içindeki konumlarýndayatar.

Toplumun ekonomik yapýsýna dayanan sýnýflara bölünmüþlük,toplumun politik sistemine ve manevi yaþamýna da yansýr.

Sýnýflara bölünme, bütün toplumsal iliþkiler sistemini etkile-mek suretiyle toplum yaþamýný baþtanbaþa kapsar. Bu iliþkilermaddi ve ideolojik olmak üzere ikiye ayrýlýrlar. Sýnýflar arasýndahem maddi, hem de ideolojik iliþkiler vardýr. Sýnýflar, sömürücüsýnýflara, sömürülen sýnýfýn çalýþmasýna sahip çýkma olanaðý verenbelli iliþkilerle birbirine baðlanmýþlardýr. Bu iliþkilerin tümü, top-

10

lumun sýnýf yapýsýný biçimlendirir; sýnýf savaþýmýnýn maddi, eko-nomik temelini oluþturur. Ama sýnýflar arasýndaki iliþkiler yalnýzcaekonomi alanýna hapsedilemez; en yoðun dile gelme biçimlerinipolitika alanýnda kazanýrlar. Sonuç olarak, sýnýflar arasýndaki ili-þkiler, sýnýf savaþýmý, ideoloji alanýnda, toplumun manevi yaþamýiçinde ortaya çýkarlar. Kapitalist üretim iliþkilerinden kaynaklananproletarya ile burjuvazi arasýndaki karþýlýklý tüm toplumsal yaþamiçinde kendini gösterir. Bu karþýtlýk bu sýnýflarýn yaþam koþul-larýnda, aile iliþkilerinde, ayný zamanda iþçilerin burjuvalardan de-ðiþik fikirlere, görüþlere, törelere ve ahlaksal ilkelere sahipolmalarýnda ve deðiþik politika izlemelerinde görülür. Sýnýflarýngünlük yaþamdaki, eðitim ve kültür alanýndaki, fikirlerindeki,inançlarýndaki, toplumsal psikolojilerindeki vb. konumlarýný ka-rakterize eden farklýlýklar, ekonomik iliþkilerinden türemiþlerdir.

Bilimsel Sosyalizm NedirBilimsel Sosyalizm; iþçi sýnýfýnýn kurtuluþ öðretisidir. (Mark-

sizm-Leninizm).Bütün bilimler, insanýn doðayý ve toplumu tanýma; doðadaki,

toplumdaki deðiþim ve geliþim yasalarýný ortaya çýkarma; ortayaçýkan bu yasalara uygun bir biçimde geleceði iliþkin çalýþmalarýnýyönlendirme amaç ve çabalarýna hizmet ederler. Doðadaki geli-þmeleri ve yasalarýný inceleyen bilime Doða Bilimleri diyoruz.Zooloji, Botanik, Jeoloji, Fizik vb. bilimler doðayý ve onun yasa-larýný incelerler. Ýnsan Toplumunu, yaþam biçimlerini ve insan dav-ranýþlarýný inceleyen bilimlere de Toplum Bilimleri diyoruz.Sosyoloji, Psikoloji vb. bilimler de insaný, toplumu ve bunlardakihareketlerin, davranýþlarýn, geliþmelerin yasalarýný incelerler.

Bilimsel Sosyalizm de toplum bilimlerinden birisidir. BilimselSosyalizmin ilk kuramcýlarý ve pratisyenleri olarak Marx ve En-gels ve hemen sonra da Lenin, bu bilimin ortaya çýkýp geliþme-sinde çok büyük emekler harcadýklarý, bu bilimin temelinioluþturan yasalarý ortaya çýkarýp uyguladýklarý için bilimsel sosya-lizme Marksizm-Leninizm adý da verilir.

Bundan yüzelli yýl kadar önce ortaya çýkan bu bilim, toplum-larýn geliþiminin temel yasalarýný ortaya sergilediði gibi, iþçisýnýfýnýn içinde bulunduðu ezilmiþlik ve sömürüden nasýl kurtula-

11

caðýnýn yollarýný da göstermiþtir. Kendilerine bu bilimi kýlavuz edi-nen iþçi sýnýfý, dünyamýzýn üçte birinde artýk insanýn insaný sömür-mesine son vermiþtir, sýnýfsýz topluma, Komünizme giden yoldaçok önemli taþlar döþemiþlerdir.

Bilimsel Sosyalizmin Kaynaklarý NelerdirBilimsel Sosyalizme kaynaklýk eden geliþmeler Almanya,

Ýngiltere ve Fransa’da ortaya çýkmýþtýr. Hemen her olay, her sorungeliþip olgunlaþmasýný tamamladýkça çözülemediði için, bu ülke-lerdeki geliþmeler, ancak Marksizm-Leninizm’in ortaya çýkýþýnakaynaklýk edebilmiþtir. Bu kaynaklarý sýrasýyla incelersek:

Alman Felsefesi:Marx öncesi dönemde Avrupa’nýn felsefi alanda en iyi düþü-

nürleri Almanya’dan çýkmýþlardý. Bunlarýn en önemlileri LudwigFeuerbach (1804-1872) ve Hegel’dir (1770-1831).

Feuerbach, materyalist bir düþünürdür. Ancak ayný zamanda dametafiziktir. Ýdealizm ve dini bir yana iten Feuerbach, felsefeninsalt düþünce çerçevesi içinde kalmasý gerektiðini, görevinin do-ðayý, insaný incelemek olduðunu söylüyordu. Doðayý hareket ha-linde incelemeye çalýþmasýna karþýn, felsefesi bütün olarakmetafizik materyalizm çerçevesi dýþýna çýkmýyordu. Feuerbach’ýntoplumun geliþmesi üzerine idealistçe bir görüþü vardý. Toplum-daki esas itici gücün ahlak, insanlar arasýndaki manevi iliþkiler ol-duðunu kabul ediyor; bunlarýn ekonomik iliþkilerden, üretimiliþkilerinden dolayý ortaya çýktýðýný anlayamýyordu.

Hegel ise diyalektik yönetimin kurucusudur. Fikir ve düþünce-lerin geliþiminin temel diyalektik yasalarýný oluþturmuþtur. He-gel’in diyalektiði felsefi düþünce için büyük bir kazanç olmaklabirlikte, ciddi yanlýþlarý da içeriyordu. Hegel’e göre, diyalektik ya-salarýn belirttiði geliþmeyi gösteren, maddi evrenin nesne ve olay-larý deðil, onlarýn þeklini alan düþünceydi. Ayný þekilde geliþmesüreci üzerine de dar bir görüþe sahipti. Ona göre, doða, zamaniçinde geliþmez, yalnýz mekân içerisinde yayýlýr. Toplumun geli-þmesini yalnýz geçmiþte görüyordu. Hegel, toplum içerisinde sürüpgiden çeliþkilerin mücadeleyle deðil, uzlaþmayla çözüleceðinidüþünüyordu. Marx ve Engels, Hegel’i idealizmi yüzünden þid-detle eleþtiriyor, diyalektiðe ise yüksek bir deðer veriyorlardý. He-

12

gel’in felsefesini idealizm örtüsünden sýyýrdýktan sonra, diyalektikve tarihi materyalizmin oluþturulmasýnda kullandýlar.

Ýngiliz Ekonomi Politiði:Marx öncesi dönemin ekonomi politiðin en geliþkin olduðu

ülke Ýngiltere’dir. Ýngiliz ekonomi politiklerinden özellikle AdamSmith (1723-1790) ve David Ricardo (1772-1823) kapitalizmintahlili üzerine durmuþ, araþtýrmalar yapmýþlardýr. Bu iki bilimadamý deðerin kaynaðý üzerine araþtýrmalarýyla tanýnýrlar. Vardýk-larý sonuç bugün Emek-deðer teorisi olarak adlandýrýlýr. Bunagöre deðeri yaratan emektir. Bu bilim adamlarý deðerin kaynaðýnýdoðru olarak tespit etmiþler ancak kapitalizmde sömürünün nasýlolduðunu bulup açýða çýkaramamýþlardýr. Bunu Marx Artý-deðerteorisini geliþtirip ortaya koyarak gerçekleþtirmiþtir.

Fransýz Ütopik Sosyalizmi:Marx öncesi dönemde sosyalizm teorisinin en geliþkin olduðu

ülke Fransa’dýr. Birçok ütopik sosyalist yetiþmekle birlikte enönemlileri Saint Simon (1760-1825), Charles Fourier (1172-1837)ve Robert Owen (1771-1858)’dir.

Planlý ekonomi, emeðe göre ürün veya eþit iþe eþit ücret gibiiki temel konu ve özellikle de sosyalist paylaþým temeli olan“emeðe göre ürün” prensibi ütopik sosyalistlerden alýnmýþtýr.Ancak bu düþünürlerin ütopyalarýný gerçekleþtirmek için baþvur-duklarý yollar hiçte saðlýklý deðildi. Onlara göre; iyi niyetli burju-valar iþçilerin ne kadar büyük bir yoksulluk ve sefalet içindeyaþadýklarýný ve ne kadar kötü þartlarda çalýþtýklarýný görecek vemerhamet gösterecek sorun çözümlenmiþ olacaktý. Ütopyacýlar,kendi zamanlarýnýn toplumda, onu ortadan kaldýracak temel araç-larý göremediler ve eleþtirdikleri toplum ile hayal ettikleri toplumarýsýndaki baðlarý bulup çýkaramadýlar. Kapitalizmin çöküþündeproletaryanýn oynayacaðý zorunlu rolü keþfedemediler.

Marx ve Engels, ütopiklerden planlý ekonomi ve paylaþým pren-siplerini alýp geliþtirerek kendiliðinden sýnýf olan proletaryayý kendiiçin sýnýf haline getirip, ona kurtuluþ yollarýný gösterdiler.

13

Bilimsel Sosyalizmin Bileþenleri NelerdirÝngiliz Ekonomi Politiði ve Fransýz Ütopik Sosyalizminin kay-

naklýk ettiði Bilimsel Sosyalizmin kurucularý olan Karl Marx(Alman, 1818-1883) ve Fredreic Engels (Alman, 1820-1895) bubilim adamlarý ve düþünürlerin öne attýðý tezleri incelemiþ, var olanyanlýþlarýný sergileyip, doðru olan yanlarýný ve eksiklerini geliþtiriptamamlayarak, iþçi sýnýfýna kurtuluþun gerçek yolunu göstermiþlerve yaþamlarý boyunca da bu uðurda mücadele etmiþlerdir.

Marx ve Engels’in kurduklarý Bilimsel Sosyalizm üç bileþen-den oluþur:

- Felsefe- Ekonomi Politik- Sosyalizm

Bu üç bileþenden ilki olan Felsefe; dünyanýn ve evrenin mey-dana gelmesinin nasýl olduðunu ve insan düþüncesinin sistema-tiðini inceler, yol ve yöntemler gösterir.

Ýkinci bileþen Ekonomi Politik; genel olarak ekonomiyi, özelolarak da insanlýk tarihi boyunca üretim iliþkilerini inceleyen bi-limdir.

Üçüncü bileþen Sosyalizm ise, dünyamýzda bugüne kadar yaþa-nan geliþmeleri, mücadele stratejisi ve taktikleri açýsýndan inceler,devrimini yapmýþ ülkelerdeki devrim deneyimlerini inceler, yasa-larýný ortaya çýkarýr, sosyalist teori ve birimimin iþçi sýnýfýnýn kur-tuluþu yolunda nasýl kullanýlacaðýnýn belirlenmesine çalýþýr.

14

I. BÖLÜM: Felsefe

Felsefe NedirFelsefe, doðaya, topluma ve insan düþüncesine yön veren en

genel yasalarý inceleyen sistemli bilgidir.Bir düþüncenin felsefi olabilmesi için ele alýnýp incelendiði

bütün olgu ve olaylarý ayný bakýþ açýsýyla deðerlendirmelidir.Doðaya maddi, insana ise dini açýdan yaklaþan -veya tersi de ola-bilir- düþünce hiç bir zaman felsefe olamaz. Yani felsefe; bütünolgu ve olaylarý sistemli bir yöntemle inceler.

Felsefe; kelime kökeni olarak antikçað Yunanistan’dan gelir.Philo, sevgi-seven, soph ise bilgi anlamýndadýr. Ýkisinin birleþti-rilmesi ile ortaya çýkan felsefe ise “bilgi seven” anlamýna gelir.

Felsefe, özgül bir içeriðe ve biçime sahip, kendisine ilkelerininve vardýðý sonuçlarýn teorik dayanaklarýný saðlayan bir dünya gö-rüþüdür. Ýþte felsefeyi, doðaüstü güçlere inanmaya baþlayan ve ha-yallerle duygularý kullanarak gerçeðe büyülü biçimler veren bilimdýþý dünya görüþünden ayýrt eden de budur.

Felsefi bir dünya görüþü, evrene, doðaya, topluma ve insanailiþkin, son derece genelleþtirilmiþ, teorik görüþlerin oluþturduðubir sistemdir. Felsefe yaþamýn toplumsal, politik, bilimsel, ahlak-sal, estetik vb. alanlarýnda, insanýn düþüncelerine ve davranýþlarýnabelli bir yön vermeye çalýþýr.

Felsefi dünya görüþü yalnýzca ilkelerini ortaya atýp, insanlarýnonlara inanmalarýný saðlamaya çalýþmaz. Bu ilkelerin mantýksalaçýklamalarýný da verir.

15

Ýnsanýn dünyayý tanýmasý çeþitli bilimler aracýlýðý ile olur. Vedaha iyi bir yaþam için mücadele eden emekçiler bilimsel bir dünyagörüþüne sahip olmak zorundadýr. Bu bilimsel dünya görüþü, mark-sist felsefedir, diyalektik materyalizmdir.

Marksist felsefe, insanlýk tarihinde düþüncenin geliþimininvardýðý en yüksek aþama ve bu geliþmenin bir sonucudur. Bu fel-sefe yüzyýllar süren geliþmesi boyunca insanlýðýn yarattýðý en iyi veen ileri ne varsa her þeyi özümleyip korumuþtur. Bunun yaný sýradiyalektik ve tarihsel maddeciliðin doðuþu felsefede nitelikçe birsýçramayý, devrimci bir dönüþümü ifade eder.

Marx ve Engels’in devrimci, iþçi sýnýfýnýn dünya görüþü olarakoluþturup geliþtirdikleri felsefe, burjuvazinin egemenliðini dev-rime, kapitalizme son verme ve tarihte eþine rastlanmadýk, en ile-rici, en hakça toplum düzeni olan yeni, komünist toplumu kurmagibi tarihsel görevler üstlenmiþ iþçi sýnýfýna, yalnýzca dünyanýn ta-mamen bilimsel bir açýklamasýný yapmakla kalmaz, ayný zamandaonun dönüþtürülmesini saðlayacak teorik aracý da verir.

Emekçiler, marksist felsefeyi öðrenmek zorundadýr. Sömürücüsýnýfý, sömürüyü devam ettirmek için yalana muhtaçtýr, devrimcisýnýf ise, sömürüye son vermek için hakikate muhtaçtýr. Devrimcigörevini yerine getirebilmesi için bu sýnýfa gerekli olan þey, doðrubir dünya görüþüdür.

Felsefenin Temel SorunuAntik (köleci) çaðdan bu yana dünyanýn bütün filozoflarý temel

sorun üzerine düþünmüþ ve düþünceler üretmiþlerdir. Bu sorun ev-renin ve dünyanýn insan tarafýndan tanýnýp tanýnmayacaðý üzerine-dir. Yani sorun; Evreni tanýyabilir miyiz? Biçiminde konulabilir.Bu temel sorunda filozoflar iki ayrý cevap vermiþlerdir. Bazý filo-zoflara göre insanýn evreni, dünyayý hayatýn kökenini anlayabil-mesinin, tanýyabilmesinin imkâný yoktur. Ýnsan aklý bunualgýlayabilecek, cevaplayabilecek düzeyde deðildir. Bu felsefiakýma Agnostizm (bilinemezcilik) adý verilir.

Evrenin, dünyanýn ve hayatýn tanýnabileceðini, anlaþýlabile-ceðini öne süren iki ayrý felsefi akým da vardýr. Bunlardan birin-cisi, Allah’ýn, Tanrý’nýn ya da Kutsal Ruh’un yarattýðý bu evreninyine o güç tarafýndan yaratýlan, insanýn akýl ve inanç yoluyla onukavramasýný, anlamasýný saðlar. Yani evren ide (ruh-düþünce) ta-

16

rafýndan yaratýlmýþtýr. Ve yine Ýde’ye dayanarak bu evren kavra-nabilir. Bu akýma felsefede Ýdealizm denir.

Bir diðer felsefi yaklaþým ise; evrenin ve yaþamýn kökenininmaddeye dayandýðýný; maddeden oluþtuðunu öner sürer. Bu felsefigruba Materyalizm denir.

Bizim biraz önce açýklamaya çalýþtýðýmýz Agnostizm üzerindeuzun uzun durmak istemiyoruz.

Diðer iki felsefi akým üzerinde incelememizi sürdürelim.

Ýdealizm NedirÝde; kelime anlamýyla ruh, düþünce demektir. Biraz önce kýsaca

söylediðimiz gibi evrenin bir ide tarafýndan yaratýldýðýný ve ideningücüne dayanarak onun anlaþýlabileceðini, insan ve evrenin bu ide-nin bir yansýmasý, görüntü biçimi olduðunu öne sürerler. Ve bir ba-ðlamda ideye olan baðýmlýlýk ve inanç insanýn ona yaklaþmasýnýve evreni kavrayabilmesini getirecektir. Ýdealizmin ne olduðunuanlayabilmek için Ýde yani Düþünce nedir onu inceleyelim.

Düþünce birçok biçimde tanýmlanýr. Kaba materyalistler dü-þünceyi tanýmlarken karaciðer için safra ne ise beyin için düþünceodur diyerek, düþünceyi beynin bir salgýsý haline getiriyorlardý.Yine, kimi sözde bilim adamlarýna göre, bilgisayar teknolojisi vesibernetik alanýndaki geliþmeler sonunda düþünebilen robotlar vemakineler yapýlabilir gibi mesnetsiz teoriler ortaya atýlýyor. Ýdea-listlere göre ise, düþünce insandan kopuk bir ideye özgüdür. Yaninesnel deðildir. Nesneden baðýmsýz olarak vardýr ve nesneyi ya-ratýr.

Bu yaklaþýma karþý, Lenin, alaycý bir söylemle “beyinsiz fel-sefe” söylemini kullanmýþtýr. Düþüncenin en olgun tanýmýný yinemateryalist filozoflardan Karl Marx’ta buluruz:

“Düþünce, özel þekilde organize olmuþ madde olarak insanbeyninin en yüksek ürünü; insan beynine taþýnan, iletilen gerçekhareketin yansýmasýndan baþka bir þey deðildir.”

Yani, düþünce, maddenin bir ürünüdür ancak, özel þekilde or-ganize olmuþ, en üst düzeyde geliþmiþ madde olan beynin bir ürü-nüdür. Düþünce, bizim dýþýmýzda varolan nesnel gerçeðin insanbeynine taþýnan, iletilen nesnel gerçeðin yansýmasýdýr.

Yani, düþüncenin ortaya çýkabilmesi için düþüncenin konusuolan nesnenin maddenin ortaya çýkmasý ve yine düþünerek madde

17

olan özel organizma beynin varolmasý gerekmektedir. Yani dü-þünce, düþünülen ve düþünen nesne olarak iki yönüyle de maddeyebaðýmlý, maddenin bir ürünüdür. Maddesiz düþünce, maddedenayrý, maddeden kopuk düþünce olamaz. Düþünceyle madde sýkýsýkýya birbirine baðlýdýr.

Öznel ÝdealizmBu tür idealist filozoflara göre evrendeki her þey insanýn kendi

düþüncesinin yansýsýndan baþka bir þey deðildir. Yani, insan ken-disi düþündüðü için nesneler, maddeler vardýr. Bu düþünürlerin enönde gelenlerinden ortaçaðýn karanlýk dönemindeki Berkeley söy-lenebilir. Bu felsefi akýma göre madde fikirlerin bir “terkibi” (bi-leþeni)dir. Yani, insanýn düþüncesinden baðýmsýz hiç bir maddeyoktur, insan düþündüðü için dünya ve evren vardýr. Bu felsefiakýmýn vardýðý sonuç Descartes’in deyimiyle “düþünüyorum öy-leyse varým” biçiminde ifade edilir. B tür bilim dýþý, akýl dýþý filo-zoflara en güzel cevap büyük ozan Nazým Hikmet’in deyimiyle“eldivensiz cinsinden bir kaç tokat”la vermek ve onlara benim senitokatlamadýðýmý düþün, bu tokadýn acýsýný hissetmezsin demek ye-terlidir.

Din NedirSosyal bakýmdan, tarihsel bakýmdan þartlandýrýlmýþ geçici bir

olgu olan din, tarihi süreç boyunca ilkel insanýn geliþiminin belirlibir devresinde kavranýlamayan bazý tabiat güçleri karþýsýnda, in-sanýn güçsüzlüðünün bir sonucu olarak çýkmýþtýr. Dinin kökenleri,bilinçsizlik, korku ve çaresizlikte yatar. Modern çaðda din Lenin’insözleriyle “sürekli baþkalarý hesabýna çalýþmaktan bunalmýþ halkkitlelerinin yalnýz baþlarýna kalýþlarýndan ve sefaletlerindendoðan, onlar üzerinde aðýrlýðýný her an hissettiren manevi baskýformlarýndan biridir.”

Dinin ilk ortaya çýkýþýnda ilkel insanýn doða olaylarý karþýsýnda,bilinçsizliði yine bu olaylar karþýsýnda çaresizliði ve korkusu vardýr.Ýlkel insan yaþadýðý ortamda en düzgün zemin olan sel yataðýna,barýnaðýný veya kulübesini yapar. Sel geldiðinde hem barýnaðýnýyýkar hem kendisine zarar verirdi. Bunun sonucu, ilkel insan suyutanrý ilan etti. Ayný þekilde yangýn karþýsýndaki çaresizlik ateþtanrýsýný doðurdu. Ýnsanlýðýn geliþimiyle birlikte doða olaylarýn

18

insan tarafýndan çözümlenmesi ve tedbirlerinin alýnmasýyla tanrýlarda biçim deðiþtirdi. Su, aðaç, ateþ tanrýlarý yerini yer, gök, güneþtanrýlarýna devretti. Bilimsel geliþmeler sonucunda yer, gök vegüneþ tanrýsý da ruhsal olaylara dayanan tanrýlara, mesihlere terketti yerini. Bugünün modern toplumunda din, bu dünyada sefaletiçinde yaþayan insanlara boyun eðme ve teslimiyete karþýlýk ötedünya cennetini vaat etmekten öte bir þey yapmayarak egemensýnýfý olan burjuvazinin sömürüsüne hizmet etmekten baþka bir iþeyaramaz.

Materyalizm NedirFelsefe tarihinin dünyayý doðru anlamak ve insanýn doða üze-

rindeki gücünü artýrmakta yararlý, ilerici sýnýf ve tabakalarýn dünyagörüþü olarak tanýmlanýr. Materyalistlere göre dünyanýn ve evreninkökeninde madde vardýr. Ýnsanlar maddeyi tanýyýp çözdükçe ev-reni ve yaþamý da tanýrlar.

Madde NedirKaba materyalistlere göre madde; “gözle görülen, elle tutulan

ve uzayda yer kaplayan her þeydir.” Bu taným okul kitaplarýna dagirmiþtir. Ancak bu taným bilim ve teknolojideki geliþmeler sonucugözle görülmeyen, elle tutulmayan maddelerin varlýðýnýn da an-laþýlmasýyla yetersiz kalmýþ; idealist burjuva düþünürlerin, mater-yalistlerle tartýþmalarýn da demagoji malzemesi haline gelmiþtir.

Maddenin felsefi anlamýndaki en güzel tanýmý yine büyük ustaLenin tarafýndan yapýlmýþtýr: “Ýnsan iradesinden baðýmsýz olarakvarolan, duygu organlarýmýzca algýlanabilen, duyu organlarýmýzýetkileyerek biz de yeni duyumlar uyandýran her þeye” denir.Ancak bu tanýmda, ifade edilen bir kaç özelliðin üzerinde durmakgerekir.

Maddenin birinci özelliði tanýmda da belirtildiði gibi insanlarýnbilinçlerinden veya istemlerinden baðýmsýz olarak varolmasýdýr.Yani, insanlar istediði veya istemediði için madde var veya yokolmaz. Bilimdeki son geliþmelerin bir kez daha ortay koyduðu gibimadde vardan yok olmaz, yoktan varolmaz. Evrendeki toplammadde miktarý sabittir. Ancak madde enerjiye, enerji maddeye dö-nüþebilir. Evrende varolan ýþýk, ýsý radyo dalgalarý vb. hep madde-nin çeþitli görüntü biçimleridir. Yine bilimin yaptýðý tespitlere göre

19

bize okul kitaplarýnda öðretildiði gibi maddenin üç hali deðil, beþhali vardýr. Katý, sývý, gaz halinin yaný sýra, plazma ve enerji demaddenin halleridir. Maddenin bütün görüngü normlarý harekete vezamana ve mekâna ayrýlmaz bir þekilde baðlýdýr. Madde bütünvarlýk derecelerinde nicelik ve nitelik anlamýnda sonsuzdur.

Hareket NedirFelsefe tarihinin en önemli sorunlarýndan biri de Hareket’dir.Hareket nedir sorusuna felsefeciler iki ayrý cevap verir. Bun-

lardan ilki olan metafizikçiler hareketi týpký bir daire üzerindedönen bilyeye benzetirler.

Hareket sürekli birbirini takip eden veya tekrarlayan daireselbir düzlem üzerindedir. Yine bu kategorideki filozoflar evrenin veinsanýn tarihini deðerlendirirken, “tarih tekerrürden ibarettir” der-ler.

Bir diðer grup ise diyalektikçilerdir. Bunlara göre hareket mad-denin en temel özelliði ve varoluþ biçimidir. Hareket olmadanmadde düþünülemez. Hareket deðiþmedir, geliþmedir. Objelerarasýndaki karþýlýklý etkileþimdir. Evrende deðiþmeyen tek þey ha-rekettir ve sonsuzdur.

Hareketin biçimi metafiziklerin dediði gibi dairesel bir düz-lemde deðil, helezonik (spiral) bir eðriye benzer. Yani sürekli bi-çimde geniþleyen ve yükselen bir eðri çizer. Hiç bir þey evrendeeski biçimiyle tekrarlanmaz. Bunu dünyadaki ilk diyalektikçi ola-rak bilinen Heraklitus “ayný suda iki defa yýkanýlmaz” derkensuyun gerek kendi iç etkileþimi gerekse dýþarýdan gelen tepkileregeçirdiði deðiþime iþaret ediyordu.

Diyalektik antik Yunanca’da diyalekt sözcüðünden gelir. Ke-lime anlamýyla karþýlýklý tartýþarak doðruyu bulma anlamýndadýr.

Lenin’e göre diyalektik; “geliþmeye iliþkin en kusursuz, enderin ve en kapsamlý öðreti; durmadan geliþen maddenin bizeyansýmasýný saðlayan insan bilgisinin görülebileceðinin öðreti-sidir.”

Diyalektik; evrende, maddede ve insan düþüncesindeki de-ðiþimin, geliþimin ve hareketin genel yasalarýný ve bu geliþmeningerçekleþmesinin iþleyiþini ortaya koyan bir yöntemdir. Yani di-yalektik yöntem doða bilimlerinde, toplumsal bilimlerde uygula-nan gerçek bilimsel yöntemdir.

20

Diyalektiðin YasalarýNicel birikimler sonucu ani bir sýçramayla yeni bir niteliðe geçiþ

ve orada yeniden nicel birikimlere baþlangýç yasasý. Ya da kýsacanicelikten-niteliðe geçiþ yasasý.

Diyalektik geliþme anlayýþýnýn ayýrt edici özelliði varolanýnazalma, çoðalma gibi basit bir deðiþimi deðil, eski olanýn çürüyüp,yýkýlýp gitmesi yeni olanýn, geliþip güçlenmesi biçiminde bilimselbir süreç olarak kavranýþýdýr.

Diyalektiðin birinci yasasý olan nicelden-nitele geçiþ yasasýnýkavrayabilmek için, nicel, nitel sýçrama gibi kavramlarý incelemekgerekir.

NitelikBir nesnenin ölçülebilir, sayýlabilir özelliklerine nicelik denir.

Nicelik kavramý, nitelikten belli bir soyutlamayý zorunlu kýlar. Birnesne hakkýnda bilgi edinirken önce onun nitel özelliklerini kav-rarýz. Ancak bundan sonra o nesne ile ilgili nitelikler kendini ortayakoyar. Sayýca büyüklüklerinde belli yönlerinin geliþim derecele-rinde, yoðunluðunda zaman, mekân özelliklerinde, renklerindenkendini ortaya koyan özellikler anlaþýlmalýdýr. Ancak bu nicel özel-liklerin belirli bir birikimi o nesnenin nitel bir deðiþim geçirme-sine neden olur. Örneðin, bir nesnenin ýsýsýný belirli bir noktayakadar yükselttiðimizde o nesnede temel bir deðiþiklik gerçekle-þmez. Fakat belirlenmiþ ýsý derecesini aþtýðýmýz zaman o nesneninözü deðiþir. Yani 100 derecede kaynayan suyun buhara dönüþmesisonucu, su artýk buhar olmuþtur.

SýçramaNicelik birikimlerinin belirli bir aþamasýnda o nesnenin geliþi-

minde bir kesiklik ani bir dönüþüm olur ve nesne nitel bir deðiþimeuðrar. Ýþte bu kesiklik ve ani deðiþiklik Sýçrama olarak adlandýrýlýr.Nitelik deðiþimlerinin tümü sýçrama biçiminde olur. Sýçrama belirlibir süreci sona erdirir, yeni bir süreci baþlatýr. Sýçramadan sonranesne bir önceki konumuna bir daha dönemez.

Nicelden, niteliðe geçiþ yasasý ile ilgili olarak þunlarý söyleye-biliriz. Baþlangýçta hissedilmeyecek kadar yavaþ ve küçük nicelikdeðiþimleri geliþimin belirli bir noktasýnda nesnenin niteliðinindeðiþmeden kalmasýndaki dayanaklýlýk noktasýný aþar. Bir dizi ke-

21

sintiyle (sýçramayla) temel nitelik deðiþimine yol açarlar. Bu sü-reçte nesnenin nicelik ve nitelik deðiþimine yol açarlar. Bu süreçtenesnenin nicelik ve nitelik yanlarýnýn karþýlýklý baðlantýlarýný ve et-kileþimlerini bu yasa gösterir. Bu deðiþimler nesnenin özüne, bi-çimlerine geliþmenin koþullarýna baðlý olarak sýçramalar biçimindegerçekleþir.

Bu yasal olgularý, nicelik ve nitelik yanlarýnýn bütünlüðünü elealýp incelememizi, bu yanlarýn karþýlýklý iliþkilerini olduðu kadar,bu iliþkilerde ortaya çýkan deðiþimleri de görmemizi saðlar.

Buna doða olaylarýndan örnek verecek olursak, yaðmuru ala-biliriz. Doðadaki herhangi bir olayý da ele alabiliriz, ama yaðmurörneði en basit gözlemle dahi anlaþýlabilir olduðundan bunu tercihettik. Hava sýcaklýðýnýn etkisiyle göllerde ve denizlerde bulunankirli ve tuzlu su buharlaþarak yaðmur bulutlarýna dönüþür. Göðünyüksek tabakalarýnda soðuyan su buharý yeniden su halinde yer-yüzüne iner ancak bu yere inen su deðiþikliðe uðramýþ, doðal yol-lardan arýtýlmýþtýr. Artýk denizlerin tuzlu ve kirli suyu deðil, temizsu durumundadýr. Denizlerdeki su buhar haline gelmiþ içindekisoda, tuz vb. minerallerden arýnmýþ ve eski deniz suyu olma özel-liðini tamamen kaybetmiþ, yeni bir biçim almýþtýr.

Toplumsal olaylardan bir örnekle incelersek; 1789 Fransýz Bur-juva Devrimi verilebilir. 1789 öncesi Fransa’sýnda aristokratlarýnyönetimde bulunduðu feodal toplum içerisinde kapitalist üretiminöðeleri yavaþ yavaþ ortaya çýktý, geliþiminin belirli bir aþamasýndafeodalizm artýk geliþmesini engeller hale geldi. Çünkü kapitaliz-min temelinde “özgür” iþçiler olmak zorundaydý. Ama feodalizm,köylülerin iþçileþmesini önlüyor, onlarý topraða baðlý yaþamak zo-runda býrakýyordu. Feodallerin bu dinamizmini deðerlendiren bur-juvazi, “adalet, özgürlük, eþitlik” sloganlarýyla aristokratlara karþýayaklandý. Yeni yeni doðmakta olan proletarya ve köylülük de bur-juvazinin önderliðindeki ayaklanmaya katýldý. Aristokratlarla veonlarýn kurulu düzeni feodalizmle girdikleri kesin savaþ sonucundaaristokratlar devrildi ve burjuvazi iktidara geldi. Köylülüðün top-raða baðýmlýlýðýna son verdi, kapitalizmin geliþimi önündeki bütünengelleri ortadan kaldýrdý.

Her iki örnekte, deniz suyunun buharlaþmasýyla, feodalizmiçinde kapitalizmin yavaþ yavaþ geliþmeye baþlamasý nicelik biri-kimi ifade eder. Su buharýnýn soðuyarak yaðmura dönüþmesi ve

22

burjuvazi önderliðindeki ayaklanma sýçrama‘yý gösterir. Artýk ya-ðmur ve feodalizmi yýkan kapitalizm yeni bir niteliktir. Ne yaðmursuyu eski deniz suyudur, ne de kapitalist Fransa eski feodal Fran-sa’dýr. Her ikisi de geri dönülmez bir deðiþim ve geliþimeuðramýþtýr.

Karþýtlarýn Birliði Ve MücadelesiEvrende her bütün iki karþýttan oluþur. Bu karþýtlar her feno-

mende (olgu, nesne, olay) hem birlikte hem de mücadele halinde-dir. Bu mücadeleden hareket doðar.

Evrende varolan her bütün, kendi içinde kendini olumlayan vereddeden iki yön barýndýrýr. Elektrikte pozitif ve negatif yükler,dünyada kuzey ve güney iki kutbun olmasý, her bir canlýda aynýanda kimi hücreler doðarken kimi hücrelerin ölmesi, bunun gös-tergeleridir. Hatta maddenin en küçük birimi olan atomlarda nega-tif yüklü (-) elektronlarla, pozitif yüklü (+) protonlarýn bir aradabulunmasýnýn zorunluluðu bilimsel bir gerçektir ve evrende bulu-nan her þeyin temelinde madde, onun da temelinde atomlar vardýr.

Evrendeki her bütünün içinde yer alan bu organik karþýtlýða çe-liþme adý verilir. Yani her organik bütün içinde karþýtlýk taþýr. Bukarþýtlýðý oluþturan iki ayrý taraf arasýnda bir mücadele vardýr. Bumücadelenin sonucunda hareket ortaya çýkar. Yani hareket (meka-nik anlamdaki hareket deðil) maddenin kendi dinamizminde ve va-roluþunun temelinde vardýr.

Bu karþýtlarýn karþýlýklý baðýmlýlýðý diyalektik çeliþmenin ken-dine özgü özelliklerinden biridir. Bir diðer özelliði ise, bir aradabulunan bu karþýtlarýn karþýlýklý olarak birbirlerini altetmeye, dýþla-maya çalýþmasý, olumsuzlamasýdýr.

Karþýtlar arasýndaki bu olumsuzlamayý evrenin her hücresinde,her biriminde görürüz. Atomun temelinde varolan (+) yüklü pro-tonlar ile (-) yüklü elektronlar birbirlerini dýþlarlar. Evrendeki gökcisimleri karþýlýklý olarak birbirlerini çekerler, buna karþýn güneþsistemindeki bütün gezegenler güneþin soðumasý sürecinde ondankoparak uzaklaþmaya baþlayan cisimlerdir. Ve bu durumda yanihem güneþten uzaklaþma hem de güneþle gezegenlerin karþýlýklýbirbirlerini çekme durumu güneþ sistemindeki dengeyi ortayaçýkarmýþ ve bugün yeryüzünde varolan yaþamýn doðmasýnýn te-melini hazýrlamýþtýr.

23

Canlýlarda daha önce de söylediðimiz gibi ölüm ve yaþam, yaniyeni doðan hücreler aðýrlýkta olduðu için canlý yaþamýný sürdür-meye devam eder. Eðer ölen hücreler yeni doðan hücrelerden dahahýzlý ve çoksa bunun sonucunda canlý ölür.

Tabii bu örnekler hemen hepimizin bildiði doðadaki örnekler-dir. Bir de insan topluluklarýnýn varoluþ sürecinde bu yasalarýn nasýliþlediðine bakalým.

Toplumlarý incelerken, insanlýðýn geliþiminin belirli bir nok-tasýnda sýnýflarýn ortaya çýktýðýný göreceðiz. Sýnýflý toplumlarýn hep-sinde mutlaka bir ezen ve bir de ezilen sýnýf vardýr. Bu sýnýflararasýnda sürekli bir mücadele vardýr. Ezen sýnýf sömürüsünün de-vamýný ve bunu saðlamak için de egemenliðinin devamýný saðla-maya çalýþýr. Ezilen sýnýf ise ezilmeye karþý çýkýp, sömürüyüazaltmaya, giderek ortadan kaldýrmaya çalýþýr. Ýþte bu iki sýnýfarasýndaki karþýtlýk ve bu karþýtlarýn arasýndaki mücadeleden in-sanlýk tarihi dediðimiz süreç ve geliþme ortaya çýkmýþtýr.

Gerek doðada gerekse insan toplumlarýnda karþýtlarýn bütün-lüðü süreci koþullu, geçici süreli ve görecelidir. Karþýlýklý olarakbirbirini olumsuzlayan karþýtlarýn birbiriyle mücadelesi ise mut-laktýr. Týpký geliþimin, hareketin mutlaklýðý gibi... Lenin; “geliþmekarþýtlarýn birbiriyle mücadelesidir” derken bu gerçekliði iþaretediyordu.

Bu yasa diyalektik geliþmenin temel özelliklerinden birisidir.Geliþme ve hareket, kendi kendine geliþme ve kendi kendine ha-reket biçiminde gerçekleþir. Bunun anlamý olgularýn itici gücünün,hareket kaynaðýnýn kendi içlerinde varolan çeliþmeye dayan-masýdýr.

Doðada, kendi kendine hareket ve kendi kendine geliþmeninöðretisi olan diyalektik materyalizme pek çok düþünürün karþýçýkmasýnýn nedeni bu yasanýn özünde ifade edilmesindendir.Çünkü diyalektik materyalizm doðada varolan hareketin dýþarýdanyani doða dýþýndan ulu, mistik bir yaratýcý güce ihtiyaç duymaz.Diyalektik materyalizme karþý çýkan burjuva filozoflarýn bir kýsmýçeliþmeyi kabul ederler ama kapitalist toplumun çeliþmelerinin çö-zülemez, ortadan kaldýrýlamaz olduðunu öne sürerler. Bazýlarý ise,bu çeliþmeleri en aza indirmeyi, gizlemeyi, yok saymayý tercihederler. Ama bunlarý birleþtiren temel nokta diyalektiðe karþýçýkýþlarýdýr. Diyalektik materyalizm sadece çeliþmenin varol-

24

duðunu göstermez; bu çeliþmelerin oluþum süreçlerini ve çözüm-lerini de gösterir.

Çeliþme hareketsiz ve deðiþmez deðildir. Ortaya çýktýðýnda ken-dine özgü biçimde geliþir ve belirli aþamalardan geçer. Ancak busüreç tamamlandýktan, çeliþmeler tamamen açýða çýktýktan sonraçözülür ve bir yenisine dönüþür. Bu süreç kendi içinde iki aþamayaayrýlýr.

Nesnelerin ve olgularýn içinde bulunan çeliþmelerin geliþimi vekendilerini açýða çýkarmalarý; bu çeliþmelerin çözülmesi ve ortadankaldýrýlmasý.

Bilimsel sosyalizmin büyük önderi Marx’ýn Kapital’inde budurum kapitalist toplum açýsýndan çok net incelenmiþtir. Kapita-list daha çok kar elde etmek için toplumsal üretimi artýrmak zo-rundadýr.

Bu da üretimin daha çok kolektivizasyonuyla mümkündür.Üretim artýp, kolektif hale geldikçe, kapitalist özel mülkiyetle

arasýndaki çeliþme daha da yoðunlaþýr ve giderek bu özel mülkiyet,toplumsal üretimin geliþmesini engellemeye baþlar. Artýk ikinciaþama yani, özel mülkiyetle kolektif arasýndaki çeliþmenin orta-dan kalkmasý, yani kolektif mülkiyetin gerçekleþtirilmesi kaçýnýl-mazdýr.

Toplumda ortaya çýkan çeliþmeler, bu çeliþmelerin iki karþýt ta-rafý arasýndaki duruma baðlý olarak deðiþkenlik gösterir. Kölelerile köle sahipleri, köylülerle feodal toprak sahipleri, proletarya ileburjuvazi arasýndaki çeliþme uzlaþmaz (antagonistik) çeliþmedir.Çeliþmenin bu özelliði geliþmenin biçimini ve giderilme yöntem-lerini de belirler.

Biraz önce saydýðýmýz sýnýflar arasýnda bu, kaçýnýlmaz olarakkarþýt yanlar arasýnda süren kesin bir mücadeleyle ve bunlarýn ku-tuplaþmasýyla sonuçlanan çeliþkilerin derinleþmesini getirir. Vebunun ortadan kaldýrýlmasý da bu iki sýnýf arasýndaki savaþý vebunun sonucunda sürecini tamamlamýþ olan eski sýnýfýn egemen-liðine son veren, toplumsal devrimlerdir. Toplumsal yapýda varo-lan çeliþmeler kendi içlerinde birkaç ayrý biçimde ortayaçýkabilirler. Bir sistemin baþýndan sonuna kadar varolan ve onunözünü belirleyen çeliþmeye temel çeliþme diyoruz. Bugün ya-þadýðýmýz kapitalist toplumda burjuvaziyle, proletarya arasýndaböyle bir çeliþme vardýr. Yani emekle sermaye arasýndaki çeliþme

25

temel çeliþmedir. Yine kaynaðýný esas olarak bu temel çeliþmedenalan yan ya da ikincil çeliþmeler de vardýr. Sermayenin emek üze-rindeki egemenliðini devam ettirmek amacýyla baþvurduðu faþizmsorunu böyledir. Yine ayný þekilde, bizim ülkemizde görülen ezi-len ulus-ezen ulus sorunu da böyledir.

Karþýtlarýn birliði ve mücadelesi yasasýnýn özü, tüm nesneler,olgular ve süreçler kendi içlerinde iki ayrý kutbun oluþturduðu birbütündür. Bu karþýtlarýn aralarýnda hem karþýlýklý bir baðýmlýlýk,hem de birbirlerini olumsuzlama biçiminde bir mücadele vardýr.Bu mücadele geliþme için bir iç dürtü, bir iç dinamizm saðlar. Veeskinin çürüyüp yok olduðu yeninin doðup geliþtiði belirli bir aþa-mada bu karþýtlýk ortadan kalkar. Bu yasanýn bilinmesi, kavran-masý dünyada ve etrafýmýzda ortaya çýkan olaylarý ve süreçlerikavramamýzý eleþtirel bir deðerlendirme yapmamýzý saðlar. Ancakbunu gerçekleþtirebildiðimiz ölçüde eskiyen ve çürüyenin ne ol-duðunu, onun yerini alacak geliþmeye ve yeniye nasýl ulaþa-caðýmýzý görebilir, kavrayabiliriz. Bu yasayý kavrayabildiðimizoranda devrimin geliþimini görebilir, devrimci mücadeleye katýla-biliriz.

Olumsuzlamanýn Olumsuzlanmasý(Ýnkarýn Ýnkarý Ya Da Yadsýmanýn Yadsýmasý Yasasý)Nicelden nitele geçiþ yasasý nasýl bize hareketin biçimini, karþýt-

larýn birliði ve mücadelesi hareketin nedenini veriyorsa, bu yasada bize geliþmenin ve hareketin doðrultusunu verir.

Nicelden nitele geçiþ ve karþýtlarýn birliðini incelerken zatenolumsuzlamayý görmüþtük. Nicelik birikimi kendini olumsuzla-madan yeni bir niteliðe dönüþemez. Yine aný biçimde iki karþýtarasýnda var olan çeliþmenin sonucunda taraflardan biri diðeriniolumsuzlamadan bu çeliþme çözülemez, mücadele sürer. Marx;“Hiç bir alanda, daha önceki varoluþ biçimini yadsýmadan birgeliþme meydana gelemez.” derken de bu gerçeðin altýný çiziyordu.

Olumsuzlama nedir? Günlük yaþantýmýzda bir þeyi reddetmeanlamýnda kullanýlýr. Zaten reddetme olmadan olumsuzlama daolmaz. Ama diyalektik olumsuzlama daha derin bir anlam içer-mektedir. Diyalektik olumsuzlama, bir nesneyi yok sayma ya dageliþi güzel yok etme deðildir. Diyalektik olumsuzlama, daha ileribir aþamanýn kaçýnýlmazlýðýný da beraberinde barýndýrýr. Diyalek-

26

tik geliþmenin özü de buradadýr.Diyalektik olumsuzlama iki temel özellik taþýr: Birincisi; yeni

olanýn, geliþenin, daha üst boyutta ve daha yetkin biçimde ortayaçýkmasýnýn bir ön koþuludur. Ýkincisi ise; yeninin, geliþenin eskiyiaþmasýdýr. Yani yeni olanýn ortaya çýkabilmesi, egemen olmasý içineskiyi olumsuzlamasý þarttýr. Olmazsa olmaz koþuldur. Ama aynýzamanda yeni olan; eskinin bazý yönlerini de içinde taþýmak, devamettirmek zorundadýr.

Buðday tanesi topraða düþtüðünde buðday tanesini olumsuzla-mazsa kaçýnýlmaz olarak çürüyüp toprak olur. Olumsuzlama saye-sinde yeni bir bitki olmuþ, buðday tanesini aþmýþtýr. Ancak bundansonra baþaða durup çoðalabilir. Ama artýk eski buðday tanesiniaþmýþ geliþmiþ çoðalmýþtýr.

Bu yasanýn iþleyiþ biçimi, gerek doðada, gerekse toplumda aynýözelliði gösterir. Bu örnekte olduðu gibi geliþmenin her bir üst ev-resinde ayný þey tekrarlanýr, yani olumsuzlama tekrarlanarak devameder. Buðday örneðini irdelemeye devam edelim; buðday tanesininiçindeki canlý hücre embriyo, topraða düþüce, tanede bulunan be-sini kullanarak geliþmeye baþlar. Yani buðday tanesini olumsuz-lar. Filizlenme baþladýðý anda artýk embriyo kendini olumsuzlamýþ,topraðýn üzerine çýkmýþ, bitki olmuþtur. Bir süre sonra baþaðadurup, bitki olma özelliðini kaybetmiþtir. Yani yeniden olumsuz-lama gerçekleþmiþ; buðday tanesi önce bitki, sonra bir avuç bu-ðday olmuþtur.

Olumsuzlamanýn olumsuzlanmasý yasasýnýn bir diðer temelözelliði ise, geriye iþlemezliði, geri dönüþsüzlüðüdür. Bunu çevre-mizde ve doðada bulunan birçok olguda olayda görürüz. Az ön-ceki buðday örneðinde; filizlenmeye baþlayan tohum, artýk eskitohum olabilir mi? Ya da baþak yeniden bitki haline dönüþebilirmi? Yaydan fýrlayan ok, hedefine varmadan tutulabilir mi?

Ancak bu ilerlemeyi, geliþme,i basit bir mantýkla düz bir çizgihalinde ele almak mümkün deðildir. Karþýtlar arasýndaki müca-dele sürer. Karþýtlardan birinin diðerini alt etmesiyle devam edengeliþme, alt edilen taraf için geriye düþme demektir. Elbette vesüreç içinde yok olup gider. Geliþme çizgisi basitten karmaþýða,aþaðýdan yukarýya bir eðri çizer. Bu eðri zaman zaman bir öncekiaþamanýn üzerinden geçer gibi yanýlsamalý bir görüntü verir. Amabunu bir helezonik eðri olarak ifade ettiðimizi hatýrlarsak, hiç bir

27

zaman ayný noktadan geçmediðini daha iyi anlarýz.Evrendeki her olgunun, nesnenin, düþüncenin her birinin ken-

dine özgü bir geliþimi olduðunu biliyoruz. Ama bütün bunlarýnhepsinde iþleyen yasa, bu diyalektik yasasýdýr. Geliþme eðrisininçok çeþitliliði ve biçimi elbette gerçekliktir. Engels’in de belirttiðigibi; “Her çeþit nesne, geliþmeye neden olacak bir þekilde, ken-dine özgü bir tarzda olumsuzlanýr ve bu durum her çeþit anlayýþve fikir için aynýdýr.”

Bu yasanýn iþleyiþini bir de toplumdan inceleyelim:Bugün içinde yaþadýðýmýz insanýn insaný sömürüsüne dayanan

son toplum olan kapitalizm ortaya çýkarken feodaliteyi olumsuz-layýp yýkarak toplumsal devrimi gerçekleþtirip egemen oldu. Amaegemen olduðu andan itibaren kendi karþýtý olan proletaryayý dageliþtirdi. Kapitalizmin mezar kazýcýsý proletarya, burjuvaziyi ka-pitalizmi olumsuzlamadan kendi kurtuluþunu saðlayamaz. Prole-taryanýn iktidarý ele geçirmesi demek proletaryanýn gerek kendini,gerekse insanlýðý geliþme yolunda devam ettirmesi demektir.

Bir baþka açýdan bakmak gerekirse; ilkel komünlerde üretimaraçlarý üzerinde bir mülkiyet yoktu. Üretimin kolektifliði söz ko-nusuydu ve insanýn insaný sömürüsü de yoktu. Geliþimin belirli biraþamasýnda, bu sistem olumsuzlanýp toplumsal sýnýflar olarak ezen-ler ve ezilenler ortaya çýktý. Üretim araçlarý ve teknolojinin bugünvardýðý aþamada üretici güçlerin geliþim düzeyi artýk sýnýflarý olum-suzlamaya baþlamýþtýr. Çünkü üretim süreci binlerce iþçiyi kapsa-yan modern sanayiyi ve kolektif üretimi zorunlu hale getirmiþ,giderek yaygýnlaþtýrmaya da devam etmektedir. Üretimdeki ko-lektifleþme, artýk üretim araçlarý üzerindeki özel mülkiyeti olum-suzlamaya baþladý ve bu süreç devam ediyor. Özel mülkiyetin,üretim araçlarý üzerindeki özel mülkiyetin, üretim araçlarý üzerin-deki özel mülkiyetin her biçiminin ortadan kaldýrýlmasýyla da ta-mamlanacaktýr. Böylece olumsuzlamanýn olumsuzlanmasý sürecitamamlanmýþ ve insanlýk bir üst boyutta eski yaþam biçimini aþmýþolacaktýr.

Ancak bu süreçte görmemiz gereken bir yön daha var. Prole-tarya eskinin olumlu ve geliþen yönünü alacaktýr. Bu yön, üretimaraçlar, teknoloji ve bilimsel geliþmelerdir. Bunu da bir üst boyuttageliþtirmeye devam edecek olan proletarya, burjuvaziyi olduðugibi, kendini, yani proletaryayý da ortadan kaldýrýp olumsuzlayarak

28

komünizme varacaktýr. Sonuç olarak olumsuzlamanýn olumsuz-lanmasý, olumsuzlanan ile onu olumsuzlayan arasýndaki baðý ko-þullayan sürekliliði saðlayan bir yasadýr. Bu nedenle diyalektikolumsuzlama; kendinden önceki duruma ait tüm var olaný redde-den deðil, onun içinde var olan, geliþen yönü açýða çýkarýp, bir üstgeliþme aþamasýnda yeniden üreten, yani eskiyi aþan ve genel ola-rak geliþen, ilerici olan ne varsa bunu kendinde barýndýran bir ka-rakter taþýr.

Diyalektiðin Temel ÖnermesiBuraya kadar gördüðümüz diyalektiðin yasalarýnýn bir ortak

özelliði var. Evrende bulunan her þey birbirine baðlýdýr. Her geli-þme ve deðiþme hem kendini hem de çevresindekileri kaçýnýlmazbiçimde etkileyip deðiþtirir.

29

II. BÖLÜM: Ekonomi Politik

Ekonomi Politik Nedir?Ekonomi Politik bir toplum bilimidir. Ýnsan yaþamýndaki temel

özellikleri inceler. Ýnsanlar arasýndaki üretim iliþkilerini, mülkiyetþekillerini, üretim sürecindeki ve maddi mallarýn paylaþýmýnda roloynayan farklý toplumsal gruplarýn durumunu, onlar arasýndaki ili-þkileri inceler.

Marksist-Leninist ekonomi politik, diyalektik ve tarihsel ma-teryalizmin temel ilkelerinin, toplumun ekonomik yapýsýnýnaraþtýrýlmasýnda kullanýlmasýna dayanýr.

Marksist-Leninist Ekonomi Politik Bize Neler Öðretir?Marksist-Leninist ekonomi politik bizi, ekonomik geliþme ya-

salarýnýn bilgisi ile donatýr. Ýçinde bulunduðumuz yoksulluk ve se-faletin nereden kaynaklandýðýný öðretir. Ýþçi sýnýfýnýn veemekçilerin baský altýnda tutulmasýnýn ve sömürülmesinin ne ka-dere ne de bazý patronlarýn kötü olmalarýna baðlý olmadýðýný, aksinebunun nedeninin içinde bulunduðumuz kapitalist sistemden kay-naklandýðýný öðretir. Bunlardan dolayý ekonomi politik, iþçi veemekçilere “Proletarya Diktatörlüðü”nün kurulmasýnýn zorun-luluðunu gösterir. Ayrýca Marksist-Leninist ekonomi politik, sos-yalizmi kurmak için mücadele eden iþçi ve emekçilerin ellerindegüçlü bir silahtýr.

Burjuvazinin ideologlarý ekonomi politiði bilim olarak kabuletmezler. Ekonomi ile politika arasýndaki doðrudan baðý koparta-rak, iki ayrý bilim gibi ele alýp incelerler. Bunun nedeni ise, “iþçisýnýfý ve ezilen sýnýflar ekonomi ile politikayý birbiriyle ba-

30

ðlantýlý olarak görmesinler, bizim dünyada yarattýðýmýz cen-netimiz sür-git yaþasýn” diyedir.

Ekonomi ile politika arasýnda birbirinden koparýlamaz biçimdedoðrudan bir iliþki vardýr. Çünkü ekonomik gücü elinde bulundu-ran sýnýfý ya da sýnýflar her zaman politikalarý da kendileri belirler-ler.

Ekonomi Politik’i Ýnceleme Yöntemi OlarakTarihi MateryalizmÝþçi sýnýfýnýn önderleri, ideologlarý her olguya yaklaþýrken, Marx

ve Engels’in geliþtirdiði felsefi düþünce sistemi olan DiyalektikMateryalizm diyoruz. Ýnsanýn varoluþundan bu yana, tarih bo-yunca nasýl yaþadýðýný neler ürettiðini, bunlarý toplum yaþamýndanasýl paylaþtýklarýný incelediði için tarihseldir.

Bu inceleme esnasýnda, ilk olarak maddeleri alýp incelediði için,yani tarih boyunca yaþayan insanlardan kalan tarihi eþyalarý, üre-tim araçlarýný, nasýl yaþadýklarýný gösteren bulgularý, resimleri, yaz-ýlarý ele alýp incelediði için de materyalisttir.

Birçok bilim adamýnýn yaptýðý gibi, yalnýz kral mezarlarýndançýkarýlan altýn, gümüþ, süs eþyasý ve takýlarý deðil, normal insanlarýnyaþadýklarý, bulunduklarý bölgelerden çýkarýlan eþyalarý ve kalýnt-ýlarý, incelemelerinin esas noktasýna oturtup, araþtýrmalarýný yapanbilim adamlarý bize, o insan topluluklarýnýn yaþam biçimlerihakkýnda daha doðru ve ayrýntýlý bilgi vermiþlerdir.

Türlerin Ve Ýnsanýn KökeniEkonomi Politik, insan topluluklarýný ve yaþam biçimlerini in-

celediðine göre, önce insan topluluklarýný çevreleyen evreninoluþumuna kýsaca bir göz atmak gerekiyor.

Binlerce yýldan bu yana insanoðlu çevresini ve kendisini tan-ýmaya çalýþýyor. Ancak son bir kaç yüzyýldaki doða bilimleriningeliþimi konusunda ortaya atýlan birçok görüþ var. Bizim bilim çev-relerinde en çok kabul göreni üzerinde duracaðýz.

Uzayda olan-bitenin izlenmesi ve gözlenmesinin verdiði ipuç-larýna göre, yaþadýðýmýz dünyanýn da bir parçasý olduðu güneþ sis-temi, uzaydaki kozmik parçacýklarýn bir bölgede yoðunlaþmasýylaNebula dediðimiz gaz ve toz bulutlarýný meydana getiriyor.

31

Bu gaz ve toz yýðýnlarý maddenin çok bilinen katý, sývý, gaz halidýþýndaki dördüncü hali olan Yýldýz Taþý veya Plazma halinde biraraya geliyor ve halen güneþte görülen kozmik patlamalar veýþýnýmlar saçarak dönüyor. Bu dönüþ sýrasýnda, dünyanýn da içindebulunduðu 9 gezegen merkezde bir güneþin bulunduðu güneþ sis-temi oluþuyor. Evren, zaman içinde bir anda oldu denilebilecek buevrim yüz milyonlarca yýlda tamamlanýyor.

Dünyanýn dýþ kabuðu yeterince soðuyup sertleþince, etrafýndagaz halinde bulunan birçok element de soðuyup üzerine düþüyor.Bu süreçte buhar halindeki suyun, sývý haline geçmesiyle denizleroluþuyor. Eldeki verilere göre, dünya yüzeyindeki kara kütlesininyekpare olduðu, soðuyan dýþ kabuðun alt tabakalarýnda meydanagelen magma yýðýlmalarý ve patlamalarý sonucunda parçalanýp bir-birinden ayrýldýðý tahminleri giderek doðruluk kazanýyor. Bunuanakaralarýn kýyý boylarýndaki benzerliklerin yaný sýra, deniz dip-lerindeki vadi tabanlarý da doðruluyor.

Bilim adamlarý radyoaktif hesaplama yöntemiyle, dünyanýnyaþýný 4 ile 4,5 milyar arasýnda tahmin ediyorlar. Bunun son iki-yüzelli milyon yýlýnda canlýlarýn yaþadýðý tespit edilebilmiþ du-rumda.

Ýkiyüzelli milyon yýl önce, kara kütleleri henüz tek parça ha-lindeyken ilk olarak sularda tek hücreli canlýlar ortaya çýkýyor.(Belli þartlar yaratýldýðýnda, bilim adamlarý bugün, bu canlý orga-nizmalarý laboratuvarlarda da elde edebiliyorlar).

Ýþte ikiyüzelli milyon yýl önceki tek hücreli canlýlardan bugünkü insana nasýl gelindi?

Bu konuda ortaya atýlan birçok teori var. Son iki asýrda bilim-deki geliþmeler ve buluþlar, Darwin’i ve evrim kuramýný giderekdaha çok doðruluyor.

Darwin’in kuramýna göre, sularda ortaya çýkan bu tek hücrelicanlýlar, beslenme þartlarý olgunlaþtýkça yavaþ yavaþ çok hücrelileregeçiyorlar. Çok hücrelilerde de giderek organlar ortaya çýkýyor.Yaþam þartlarýna göre, bazýlarýnda daha hýzlý hareketi saðlamak içinkuyruk, yüzgeç vs. biçiminde, bazýlarýnda da deniz dibinde kaya-lara tutunmak için vantuz vb. biçiminde...

Bitkiler sularda serbestçe gezerken, sularýn çekilmesi, hem tu-tunmak, hem de toprak altýndaki suyla beslenmek için köklerinmeydana gelmesine, hayvanlarda ise ayaklar veya o iþlevi görecek

32

baþka organlar geliþmesine yol açýyor. Bu süreç içerisinde kara ya-þamýna ayak uyduramayan birçok canlý türü de yok olup gidiyor.

Hayvanlar ve bitkiler âleminin geliþim sürecinde anakaralarýnparçalanýp daðýlmasý ve yerkürenin zaman zaman buzullarla kap-lanýp açýlmasý, bu canlý türlerinin bazýlarýný tamamen ortadankaldýrýrken; bazýlarýnýn daha da geliþmesine ve türlerin çoðalmas-ýna yol açtýðý da bir gerçektir.

Günümüzden yüz milyonlarca yýl önce yaþanan bu evrim,omurgalý hayvanlarýn Primatlar adlý türünü oluþturuyor. Primatlarda kendi içlerinde dört birime ayrýlýyorlar. Birisi yarý maymunlara,diðeri bugünkü gorillere, üçüncüsü þempanze türü maymunlara ev-rilirken, dördüncüsü de bugünkü insana evrilerek kendi türününyok olmasýnýn önüne geçiyor.

Hepimizin bildiði gibi, bugünkü þempanzeler, goriller vs. tür-ler hayvanlar âleminde insana en çok benzeyen türlerdir. Primat-larýn bundan 100-70 milyon yýl kadar önce ilk olarak ortayaçýktýklarý biliniyor. Bu tür canlýlar genellikle aðaçlarýn üstünde ya-þýyor, ama yere indikleri zaman 4 ayak üzerinde oldukça hýzlý koþu-yor, sulardaki canlýlar kadar deðilse bile yüzüyor, uçamýyor amasýçrayýp atlayarak aðaçlarýn arasýnda dolaþýyor, bu özellikleriyle deyerde, sularda ve havada avlanma, beslenme þansýna sahip oldu-ðundan hem çabuk çoðalýyor, hem de bulunduðu ortama dahakolay uyum saðlýyordu. Dünyanýn ekvator kuþaðý ve ýlýman kuþakdiye bilinen çok geniþ bir alana daðýlmýþ bulunuyorlardý.

Ancak dünyanýn zaman zaman ciddi mevsim ve sýcaklýk de-ðiþiklikleri yaþadýðý da biliniyor. Bu iklim deðiþimi sonucunda, tro-pikal ormanlarla kaplý bu bölgelerin bitki örtüsünde de deðiþimortaya çýkýyor. Böylece savan denilen daha seyrek aðaçlarla kaplýdüzlükler oluþuyor. Bu durumda aðaçlarda yaþanan Andropoidlerbesin bulmak için yerlere inmek ve zamanlarýnýn büyük bölümünüyerde geçirmek zorunda kalýyorlar. Bu bölgelerde yaþayan ve do-ðayla iliþkisi tek yönlü olan birçok canlý türü de yok oluyor. Yereinen Andropoidlerin, korunmak, avlanmak ve geniþ bir arazi üze-rinde yaþamak zorunda oluþu, gövde yapýsý üzerinde bir arazi üze-rinde yaþamak zorunda oluþu, gövde yapýsý üzerinde deðiþiklikyaratýyor, ön ayaklar daha da güçleniyor, gövde biraz daha büyü-yüp güçleniyor, aðýrlaþýyor. Ön ayaklar artýk yavaþ yavaþ yürümeyibýrakýp kollaþýyor. Yani avlanma ve beslenme için daha fazla önem

33

kazanýyor. Böylece Andropoid ilk kez, ÝKÝ AYAÐI üzerine kalk-ýyor. Maymundan kalkan Andropoidlerin kafatasý içinde beyin ge-riye doðru kayýyor, beyine giden kan basýncýnda bir düþüþ oluyorve beyin geliþmeye baþlýyor.

Ayný süreç içerisinde çene ve diþ yapýsý da bir evrim geçiriyor.Besinlerin çeþitlenmesi, diþlere, parçalamanýn yaný sýra çiðneme-nin önemini de artýrarak bir görev yüklüyor. Yani, sindirimin aðýzdabaþlamasýný zorunlu hale getiriyor. Bu da diðer maymunlardanfarklý olarak, çene kemiðinin öne doðru olan çýkýntýsýný biraz dahageriye doðru çekiyor. 3 Kesici diþten birisi de kayboluyor.

Evrimin bu döneminde Andropoidler, maymun olmayan, amahenüz insan da olmayan bir durum gösteriyorlar.

Bilim adamlarýnýn Afrika’da Klimanjaro civarýnda 1959-1960yýllarýnda bulduklarý kafataslarý, iskelet kalýntýlarý üzerinde yaptýk-larý incelemeler, bunlarýn 2,5 milyon yýl öncesinden 1 milyon yýlöncesine dek deðiþen zamanlardan kaldýðýný belirliyorlar. Bukalýntýlarýn ilk ayýrt edici özelliði olarak, kafatasý içerisindeki beyinboþluðunun büyüklüðü. Daha öncekilerden 100 cm küp dahabüyük. Yine bu kalýntýlardan anlaþýlan; bu canlýlarýn iki ayak üze-rindeki durumlarýnýn daha dik hale geldiði ve el-kol yapýsýnýn deði-þtiði. Yani, baþparmaðýn, diðer parmaklardan baðýmsýz bir hareketserbestisi kazandýðý tespit ediliyor. Yine bu buluntular arasýnda bu-lunan taþlarýn bir kenarý ya da uç kýsýmlarý kýrýlarak balta, býçak vs.türünden ilk biçimleriyle de olsa aletler yapýldýðý görülüyor.

Ýþte, insan ilk kez doðada bulunan taþýn bir kenarýný kýrarakamaçlý bir faaliyet içerisine giriyor. El, taþý kavrayýp kullanýyor,beyin bunu öðrenip, geliþtiriyor. Ve insan balta ya da býçak olarakkullanacaðý taþlarý yapmaya baþlýyor.

Bunun sonucu olarak, insanýn kullandýðý besin maddelerininçeþitleri artýyor, elde ediliþi kolaylaþýyor. Ýnsan, bitki aðýrlýklý besinyerine et aðýrlýklý besine geçiyor. Bu besin türü hem beynin geliþi-mini hýzlandýrýyor hem de insanýn sindirim sistemini ve anatomi-sini deðiþtirip geliþtiriyor. Yani, insan doðayý, doða da insanýdeðiþtiriyor.

Ýnsanlar, kendi yaþam süreci içinde giderek daha geniþ toplu-luklar oluþturmaya baþlýyorlar. Bu da insanlarýn birbirleriyle ha-berleþmesinin zorunluluðunu ortaya çýkarýyor. Birbirleriniçaðýrmak, tehlikeden korunmak için, insanoðlu bir takým sesler

34

çýkarmaya baþlýyor. Bu zorlama insanýn gýrtlak ve aðýz yapýsýndayavaþ yavaþ bir deðiþimin ortaya çýkmasýna yol açýyor.

Ýçinde bulunduðumuz zaman diliminde etrafýmýza bir bakar-sak, hayvanlarýn hiç birinin yaþamý boyunca birbirlerine anlatacakpek bir þeyleri olmadýðýný görüyoruz. Hiç bir hayvan bu nedenlekonuþma ihtiyacý duymaz. Ama köpek veya at gibi insanlarla dahayakýn iliþkisi olan hayvanlarda bu durum diðerlerinden farklýdýr.En azýndan bazý sesleri diðerlerinden ayýrt edebilirler. Ama bu bileonlarda konuþma yetisini (kabiliyetini) doðurmamýþtýr. Bunun tekistisnasý bir kuþ türü olan papaðandýr. Özellikle papaðanla içli-dýþlýolanlar bilirler ki, kýzdýrýldýðý zaman küfreden bu kuþ, yiyecek is-teyeceði zaman da týpký bir dilenci gibi davranýr. Ama papaðan dabunu ancak, insanla iliþki içerisinde ve uzun zamanda öðrenebilir.

Ýþte insanýn evrimi sürecinde, el-emek ne zaman ortaya çýkýpgeliþmeye baþlamýþsa, konuþma ihtiyacý ortaya çýkmýþ, bu da in-sanýn anatomik yapýsýnda bir deðiþimi doðurmuþ, gýrtlak geliþmiþ,ilkel sesler çýkaran insan, yavaþ yavaþ bir anlamý olan kelimelersöylemeye baþlamýþ, yani insanýn evriminde ikinci büyük aþamaolarak DÝL ortaya çýkmýþtýr.

“Önce emek ve onunla birlikte dil “ancak bu iki önemli” dür-tüyle “bir maymun beyni”... yetkin bir insan beynine doðru geli-þmiþtir.” (Engels, Doðanýn Diyalektiði, Sf.221),

Toplum yaþamý içinde artýk insanýn alet kullanmaya baþlamasý,onun görme yeteneðinde de geliþmeler yarattý. Hemen hayvanlarýnhepsi renkleri ayýrt edemediði gibi, uzaklýk ve derinliði de diðergörüntülerden ayýrt edemezler. Ayný þekilde, bütün hayvanlardadokunma duyusu da yok denecek kadar az geliþmiþtir. Ancak insandokunmayla bir nesnenin birçok özelliðini bilebilir.

Dil ve duygu organlarýnýn ele-emeðe eþlik etmesiyle insan bey-ninin geliþimi ve onun da yeniden elin-emeðin iþlevini güçlendir-mesi: Bu diyalektik geliþim dilin geliþimini daha da artýrdý.

Süren evrim zinciri, günümüzden 300 bin yýl kadar öncesi Ne-andertal adamý adý verilen bir aþamaya geliyor. Neandertal adamý,Avrupa’da, Almanya, Yugoslavya, Ýngiltere ve Fransa yörelerin-deki kalýntýlardan anlaþýldýðýna göre, bundan 40 bin yýl öncesinekadar varlýðýný sürdürüyor. Bugünkü insanýn atasý olarak kabul edi-liyor. Neandertallerin üretim-sürü iliþkileri çok daha geliþkin.Kalýntýlarýn gösterdiðine göre, 60-70 civarýnda alet geliþtirmiþler

35

ve besin çeþitleri çok artmýþ durumda. Neandertal adamý, ilk kezdoðada var olanýn ötesine geçerek, ateþ yakmayý öðreniyor. Bu dabesinlerin piþirilip yenmesine, sindirimin kolaylaþmasýna ve iç or-ganlarda yeni bir evrime denk düþüyor.

40 bin yýl kadar önce dünya Riss buzul devri denen bir dönemegiriyor. Bugünkü Avrupa’nýn buzlar altýnda kaldýðý bilinen bir ger-çek. Neandertal adamý, kullandýðý 60 kadar alet ve ateþ sayesindedoða karþýsýnda daha güçlü hale geliyor. Özellikle ateþin hiç sön-memesi büyük bir önem kazanýyor. Ýnsan kuru yosun, çakmak taþý,kav aracýlýðýyla ateþin daha kolay yandýðýný buluyor. (Halk arasýnda“ocaðýn tütsün” ya da “ocaðýn sönmesin” deyimi de buradan geli-yor).

Ateþ, giderek daha önemli hale geliyor. Aðaç mýzraklarýn ucu-nun yakýlarak sivriltilmesi, sertleþmesi, býçak, mýzrak ucu, baltayapýmý için taþlarýn ýsýtýlarak parçalanmasý ateþin öneminin artýþnedenini açýklýyor. Neandertal adamý, taþ balta yapýmýnýn o dö-neme dek, en ileri örneklerini veriyor. Çakmak taþlarý, yaprak bi-çiminde kývrýlýp, arka kýsýmlarý delinerek yapýlan saplý baltalar varkalýntýlar arasýnda. Bu da insanlarýn artýk alet yapmak için, alet kul-landýklarýný gösteriyor. Ayný tür baltalara Orta-Afrika’da ve Pekincivarýndaki kalýntýlarda da rastlanýyor. Bu aletlerin yaþlarý 150-200bin yýl arasýnda deðiþiyor.

40 bin yýl öncesine gelinceye dek bu aletler ancak bir kaç böl-gede kullanýlýrken, bu tarihten sonra çok yaygýn halde kullanýld-ýðýna rastlýyoruz.

Neandertal adamý, Büyük Sahra’dan Sibirya’ya, Kuzey Avrupatundralýklarýndan Güneydoðu Asya’ya dek çok geniþ bir bölgeyeyayýlýyor. 160 cm boylarýnda, güçlü bir kas-iskelet-sinir sisteminesahip, çok hýzlý koþan, düþünen, konuþan, elinde baltasýyla avla-nan 15-25 kiþilik gruplar halinde yaþayan yeni bir canlý türü varartýk doðada.

Bunlar 40-50 bin yýl kadar öncesi, Neandertal adamýnýn Homo-Saphiens’e evrildiðini görüyoruz. Homo-Saphiens (düþüneninsan), bugünkü insan Neandrophus düzeyine yaklaþýyor.

Homo-Saphienslerin boyu, 180 cm’ye kadar ulaþýyor, kafatasýhacmi 1590 cm küp dolaylarýnda geniþliðe sahip. Artýk daha ön-cekilerde olan kaþ kemerlerinde çýkýntýlar tamamen silinmiþ, çe-neler, özellikle alt çene incelmiþ, yüz hatlarý bugünkü insana benzer

36

bir hal almýþtýr. Bu dönemde Avrupa’da sarýþýn, uzun boylu, As-ya’da biraz daha kýsa, esmer ve Afrika’da da zenciler biçimindeýrksal bir deðiþim baþlamýþtýr.

Bölgenin doðal farklýlýklarýnýn geliþimine neden olduðu ýrksalayrýþma, insanlarda gerek fiziksel, gerek tinsel anlamda bir üstün-lük ya da eksiklik ortaya çýkarmamýþtýr.

Bundan 25-10 bin yýl öncesine kadar kullanýlan daha ilkel taþaletler yerini daha sert lav taþlarýndan yapýlmýþ iki aðýzlý ve saplýbýçaklara, keskin kenarlý, sivri uçlu mýzraklara, daha kullanýþlý vekeskin baltalara býrakmýþtýr.

Homo-Saphiensler, elle atýlan mýzraklarý ok haline getirmiþ, ke-mikleri iþleyerek ok ve mýzrak ucu, balýk oltasý, dikiþ iðnesi vs.gibi çok çeþitli aletler yapmýþlardýr. Ýlk defa insan gücünün öte-sinde yayýn mekanik gücü insanýn emrine girmiþ ve ok ortayaçýkmýþtýr.

Neandertal adamýnda 60-70 kadar olan alet çeþidi; Homo-Sap-hienslerde birden artarak 200 civarýna çýkmýþtýr. Ýðnenin kullanýmý,artýk elbisesiz geçmelerin önüne geçmiþ, post, elbiseye, barýnakolarak kullanýlan maðara, çadýra dönüþmüþtür. Ateþ yakma tekniðigeliþmiþ, bacalý ocaklar ortaya çýkmýþtýr.

Homo-Saphienslerin yaþamý çok yönlü bir geliþim gösteriyor.Hem üretim alet ve yöntemleri, hem barýnak, hem de kültürel yapýçok hýzlý bir deðiþim içerisinde karþýlýklý etkileþimle geliþimihýzlandýrýyor.

Ýnsan yaþamýnýn giderek zenginleþip karmaþýklaþan iliþkileri,yaþadýklarý deneyimleri, olaylarý daha sonrakilere aktarma ihtiyacýolan konuþma dýþýnda bir ifade biçimi geliþtirmeye baþladý. Ýlk in-sanlardan bu yana, maðaralarýn duvarlarýna resim yaptýlar, gör-düklerini birbirlerine anlatýrken, topraða bir takým þekiller çizdiler.Bu resimler ve þekiller, insan iliþkilerinin karmaþýklaþmasýyla be-raber yetmemeye ya da çok uzun zamanlar almaya baþladý. Budurum, insanlarda resimleri basitleþtirmeyi, giderek soyutlayýpþekilleþtirmeyi geliþtirdi. Böylece insanýn evriminde çok önemlibir aþama olarak YAZI’nýn bulunduðunu görüyoruz. Yazý ilk kez,günümüzden 7000 yýl kadar önce Sümerler tarafýndan (Mezopo-tamya’da) kullanýlmýþtýr. Hemen sonra Mýsýr’da da kullanýlmayabaþlamýþtýr. Sümerlerin Çivi yazýsý, çamur ya da taþ tabletler üze-rine bugüne kadar kalmýþtýr. Yine Mýsýrlýlar da papirüsler üzerinde

37

hiyeroglif denilen bir yazý türü kullanmýþlar ve bunlardan da bu-güne kadar kalanlarý mevcuttur.

Her iki yazý biçimi de, ayrý yer ve zamanlarda ortaya çýkmas-ýna karþýn, benzer bir bir evrim yaþamýþlardýr. Uygulanmasý veöðrenilmesi çok zor olan binlerce resimden, zaman içinde soyut-lamalarla sýnýrlý sayýda þekillerin ortaya çýkýþý... ve YAZI.

Örneðin; Uruk tarihi kent kalýntýlarýndaki en eski çamur tablet-lerinde, 2000 kadar þekil-resim kullanýlýrken, zamanýmýzdan 3000yýl kadar öncekilerde 800 kadar iþaretle, 2500 yýl öncekilerde de600 kadar iþaret-harfe inmiþlerdir.

Günümüzden 5000 yýl kadar önce Sümer çivi yazýsý da Mýsýrhiyeroglifi de resim yazý olmaktan çýkmýþ, sesli yazý, yani okuna-bilecek yazý haline gelmiþtir.

Maymundan insana geçiþte üç evrim yaþanmýþtýr:1- Maymun, iki ayak üzerine kalkmýþ; bu kafatasý içerisinde

beynin geriye doðru kaymasýný ve beyne giden kanýn basýncýnda birdüþüþü getirmiþ ve beynin geliþmesinin önünü açmýþtýr.

2- Ýnsansýlar, sürü yaþamý içinde birbirlerini ve yavrularýný teh-likeden korumak, çaðýrmak için sesler çýkarmaya baþlamýþ; bugýrtlak ve aðýz yapýsý üzerinde bir deðiþime yol vermiþ ve dilin or-taya çýkmasýný saðlamýþtýr.

3- Ýnsanlar, kýsa yaþamlarýnda edindikleri tecrübeleri nesillereaktarma ihtiyacý duymuþ; bu da resimlere ve giderek yazýnýn bu-lunmasýna yol açmýþtýr.

Her üç devrimin temelinde de emek belirleyici rol oynamýþtýr.Maymundan insana geçiþi belirleyen ve insanýn varolmasýnýn, ol-mazsa olmaz koþulu olan Emek‘tir.

Ýnsan NedirÝnsanýn kökeni ve evrimi üzerine biraz durduk, ama insanýn en

olduðu sorusuna henüz bir cevap bir cevap veremedik. Bu soruyabilim adamlarýndan olduðu kadar, diðer çevrelerden de çok deðiþikcevaplar gelmiþ ve bu güne kadar. Bir kaç örnek; bir din adamýaçýsýndan insan, “Tanrý’nýn bir kulu” olarak görülürken, sanatçýlarise çok farklý yönleri üzerinde durmuþlar, bazýlarý insaný, “iyilikle-rin kaynaðý” bazýlarý “kötülüklerin kaynaðý” olarak tanýmlayabil-miþlerdir. Düþünürlerin kimilerine göre “konuþan bir hayvan”

38

olarak görülebilmiþtir. Bilim adamlarý, insanýn salt fizyolojikyapýsýyla ilgilenince, onu, “omurgalý hayvanlarýn memelilersýnýfýnýn en üst biçimi” olarak görmüþ ve tanýmýþlardýr.

Bütün bu tanýmlar, insanýn yalnýzca bir yönünü ele almýþ, diðeryönlerini inceleyemediði için de hep eksik ya da yanlýþ sonuçlaragitmiþtir. Bir insaný yaþadýðý çevreden, ailesinden, iþinden, eðiti-minden, arkadaþlarýndan koparýp ele aldýðýmýzda onu tanýmamýz,dolayýsýyla da tanýmamýz mümkün olmuyor. Ýþte insaný çevresiyleele aldýðýmýzda tanýmlamak ve yerine oturtmak mümkün oluyor.

Ýnsan deyince, bir toplumsal iliþkiler bütünü anlatýlýr. Bu top-lumsal iliþkiler bütünü içinde insan, insandýr. Çevresinden, iliþki-lerinden soyutlanan insan, yalnýz baþýna hiç bir þey ifade edebilirmi? Bir bebeðin ailesinden koparýlýp, insanlardan yalýtlanýp, doðalkoþullarýn en elveriþli olduðu bir ortamda yetiþtirildiðini varsa-yalým. Bu bebek büyüdüðünde insan davranýþlarýndan hangisinesahip olacaktýr? Örneðin, konuþamaz, duyduðu sesleri yeterinceayýrt edemez, duyularý geliþmiþtir, ama yeterince ayýrt edemez, du-yularý geliþmiþtir, ama yeterince eðitilmediði için, cisimleri ayýrtetmede acemi kalacaktýr. Düþünceleri, avlanmak, doymak, ýsýnmakve doðadaki tehlikelerden korunmak için neler yapmasý gerektiðiile sýnýrlý olacaktýr.

“Ýnsanlarýn varlýðýný belirleyen þey, bilinçleri deðildir; ter-sine, onlarýn bilincini belirleyen, toplumsal varlýklarýdýr.” diyenMarx, insanýn çevresinin onu belirlemede ne kadar önemli ol-duðuna dikkat çekiyor.

Yaþamýn Temel UðraþýÝnsanlar varolduklarýndan bu yana, temel olarak yaþamak ve

kendilerinden sonra da soylarýnýn sürmesini saðlamak için çalýþm-ýþlardýr. Çevremizde bulunan bütün canlý türleri de ayný çabayý gös-terirler. Bitkiler, kuþlar, balýklar, kýsacasý bütün canlýlar. Ancakinsanlarla diðer canlýlar arasýnda çok temel bir fark vardýr. Bu farkabirazdan döneceðiz.

Ýnsanlar yaþayabilmek, soylarýný sürdürebilmek için, her þey-den önce bazý þeylere ihtiyaç duyarlar; yiyecek, barýnak, içecek,giyecek gibi, insan yaþamýnýn olmazsa olmaz nesneleridir bunlar.Marx bunlara zorunlu gereksinimler adýný veriyor. Bu zorunlu nes-neler dýþýnda da insanlarýn bazý þeylere gereksinimleri vardýr. Kitap,

39

sanatsal etkinlikler, eðitim, dinlence, eðlence, moda vs. þeylerdirbunlar. Yani insan yaþamý için olmasý þart olmayan ama insana ya-þamýnda tat veren, yaþamý renklendiren bu tür gereksinimlere dezorunlu olmayan gereksinmeler diyoruz. Ýnsanlýðýn geliþimi, bilimve teknolojinin insanýn günlük yaþamýna giderek daha fazla gir-mesiyle, daha önce zorunlu olmayan bazý þeyler giderek daha zo-runlu gereksinmeler arasýna giriyor. Radyo, TV, buzdolabý, çamaþýrmakinesi vs. çok kýsa bir süre önce lüks eþyalar sayýlýrken, þimdihemen her aile için zorunlu bir gereksinme haline gelmiþ bulunu-yor.

Ýnsanlar bütün gereksinimlerini iki yoldan karþýlarlar. Bu nes-neleri ya kendileri üretir, ya da baþkalarýnýn emek ürünü olarakhazýr alýrlar. Bir fýrýncý ekmek ihtiyacýný kendisi üreterek karþýlarama diðer gereksinimlerini hazýr almak zorundadýr.

Ýnsanlarýn gereksinimlerini karþýlama yollarýna göre, bu nesne-ler dolaylý gereksinimler, dolaysýz gereksinimler diye ayrýlýyor.Ýnsanýn kendi emeðinin ürünü olan nesneler dolaysýz gereksinme-ler, baþkalarýnýn emek ürünleri tarafýndan karþýlananlar ise dolaylýgereksinimler adýný alýyorlar.

Üretim, Üretim Araçlarý, Üretim Ýliþkileri

A- ÜretimÝnsanlar gerek zorunlu, gerekse zorunlu olmayan gereksinme-

lerini karþýlayabilmek için üretim yaparlar. Daha önce insanýn ev-rimini incelerken, evrim sürecinin belli bir aþamasýndan sonra aletkullanmaya baþladýklarýný görmüþtük. Ýþte insan, alet kullanmayabaþladýðý andan itibaren, hayvanlarla arasýna çok önemli bir ayrýmkoyup üretim yapmaya baþlar. Daha önce doðada var olaný olduðugibi alýp tüketirken, alet kullanmaya baþlamasýyla artýk doða üze-rinde bir deðiþiklik yaratmaya, ona egemen olma çabalarýna gir-miþtir.

Üretim denilince; insanýn alet kullanarak bilinçli ve amaçlý biretkinlikle doðayý deðiþtirme çabasýný anlýyoruz.

B- Üretim AraçlarýÝnsanlar, bu amaçlarýný sürdürmek için, bazý þeylere gerek du-

yarlar. Üretimin geliþmesi hangi aþamada olursa olsun, üretim için

40

ilk þart insanýn olmasýdýr. Ancak soyut anlamda insan da yetmez.Üretimin geliþim düzeyine ve teknolojik düzeyine göre, bulunu-lan aþamadaki üretime uygun bilgi ve becerileriyle eðitilmiþ, yeti-þtirilmiþ insan gereklidir.

Üretim yapabilmek için, insanýn varlýðý yetmez. Üretim yapa-bileceði, üzerinde çalýþacaðý nesnelere ve aletlere de gerek vardýr.Çiftçi olmadan, toprakla saban, toprak olmadan çiftçi hiç bir þeyifade etmez. Veya dokuma ustasý, pamuk, dokuma tezgâhý olmadannasýl kumaþ yapabilmek için yeterli deðildir. Bu bütün üretim alan-larý için geçerli bir kural. Üretim yapabilmek için, insanýn yaný sýramakinelere, aletlere, yani üretim araçlarýna gerek duyarýz. Fabri-kalar, makineler, binalar yollar ve insanýn üretim esnasýnda veürünlerin daðýtýmýnda kullandýðý büyük araç, gereç ve nesneler üre-tim araçlarýný oluþtururlar.

Üretim araçlarýný kendi içinde iki ayrý kategoriye ayýrabiliriz.1- emek konularý veya üretim nesneleri.2- Ýþ aletleri, üretim aletleri veya emek araçlarý,Bir marangoz, en mükemmel bir usta da olsa, makineleri, çe-

kiçleri, testereleri de olsa, aðaç olmadan en basit bir masayý bileyapamaz. Ýplikçi için pamuk, yün, dokumacý için ip bir emek ko-nusudur. Üretime konu olan malzemedir, hammaddedir.

Emeðin üzerinde uygulandýðý bütün þeylere, Emek Nesnesiveya Emek Konusu diyoruz.

Madencinin maden yataðýndan çýkardýðý kömür, demir, bakýrvs. emek nesneleridir.

1- Emek Konularý veya Üretim Nesneleri : Madencininçýkardýðý demir cevheri yüksek fýrýnlarda iþlenir, bir baþka üretimdalýnýn yine emek konusu olur, iþlenen demir-çelik ürünü, tornatezgâhý, araba, maþa vs. haline getirilir. Görüldüðü gibi, her üre-tim aþamasýnda emek nesneleri hammadde halindedirler. Ancaktoprak, su, maden yataklarý gibi doðada hazýr olan þeyler ham-madde olarak ele alýnamazlar. Bunlar doðada hazýr bulunan nes-nelerdir, doðal deðerlerdir. Hammadde üretimi için rezervkaynaðýdýrlar. Ancak doðadan alýnýp iþlenince hammadde halinegelirler.

41

2- Emek Araçlarý (Üretim ya da Ýþ Aletleri) : Emek konu-larýnýn iþlenmesinde insanýn kullandýðý her þeydir.

Ýster çok basit bir yöntemle çalýþan el zanaatçýsýnda olsun, is-terse devasa yüksek fýrýnlarda en karmaþýk makinelerle donatýlmýþfabrikalarda olsun, emek araçlarýnýn iþlevi hemen fark edileceðigibi, emek nesnelerinin iþlenmesinde insan tarafýndan kullanýlmasý,insana yardýmcý olmasýdýr.

Emek araçlarý ile emek nesnelerinden oluþan üretim araçlarý ileinsan emeði, bütün üretim aþlamalarýnda, üretimin vazgeçilmezþartýdýr. Bunlar birlikte, toplumun üretici güçlerini meydana geti-rirler.

Toplumsal geliþmenin bütün aþamalarýnda, toplumun elindeüretim araçlarýyla, emek-gücü vardýr. Üretim araçlarý, insanlýk ta-rihinin geliþimi boyunca, ilkel insanýn elindeki kýrýk taþtan, günü-müzün en modern fabrikalarýna kadar çok uzun bir geliþmegöstermiþlerdir. Ýnsanýn çalýþmasýný saðlayan bilgi ve becerisi de,üretim araçlarýnýn bu geliþmeyle beraber bir geliþme göstermiþtir.Ancak þunu da hemen belirtelim; bu geliþimi koþullayan, geliþi-min itici gücünü oluþturanlar emek araçlarýdýr.

Emek araçlarý üzerinde yapýlan yeni bir buluþ, modernleþtirme,onu kullanan insanýn da bilgi birikimi ve deneyiminin artmasýna,yani entelektüel bikrimin artmasýna neden olacaktýr. Sonuçta dahamodern araçlarla ve iþinin ehli kiþilerde emek konularýnýn iþlen-mesi saðlanacak, insanýn doða üzerindeki egemenliði biraz dahaartacaktýr.

Daha önce söylediðimiz gibi, insanýn doða karþýsýndaki sa-vaþýdýr. Üretim araçlarýnýn geliþkinlik düzeyi ve insanýn entelek-tüel birikimin artmasý insanýn doða üzerindeki savaþýnda giderekdaha baþarýlý olmasýný saðlýyor.

Buraya kadar gördüðümüz bölümden çýkacak önemli bir sonuçvar: Bütün üretim aþamalarý için ilk þart, insan emeði veya insandýr.Toplum üretici güçlerinin temeli, emekçilerdir, üretici sýnýflardýr.

C- Üretim Ýliþkileri :Ýlkel insan, bugünkü modern insandan, fiziki güç olarak daha

güçlüydü, ama doðadaki yýrtýcý hayvanlar, diðer tehlikeler, kýsa-casý doða karþýsýnda, bugünün insaný gibi donanýmlý deðildi. Elin-deki sopasý veya taþýyla sýnýrlýydý bütün silahý. Doðadan gelecek

42

her türlü tehlikeye karþý tek çaresi vardý; toplu yaþamak. Ýnsanlýktarihi bu nedenle toplumlarýn tarihidir de ayný zamanda.

“Varlýklarýn toplumsal üretiminde, insanlar, aralarýnda zo-runlu, kendi ifadelerine baðlý olmayan, belirli iliþkiler kurarlar,bu üretim iliþkileri adýný alýr” (MARX).

Toplumsal geliþimin her evresinde bu iliþkiler birbirindenkopuk, parça parça deðil, bir sistem halindedir. Her üretim iliþkisisistemi içinde, toplumun temel sýnýflarý arasýnda süren bu iliþkininyaþamsal önemi vardýr. Günümüz kapitalist toplumunda belir-leyici olan iliþki, proletarya ile burjuvazi arasýndaki iliþkilerdir.

D- Üretim Biçimi :Üretici güçlerle, üretim iliþkilerinin karþýlýklý baðýmlýlýklarý

Üretim Biçimi’ni verir. Biz üretim biçiminden bahsettiðimizde,hem üretici güçlerin geliþim evresini, hem de bu evreye denk düþenüretim iliþkilerini biriliðini anlarýz.

“Maddi hayatýn üretim tarzý, genel olarak toplumsal, siyasalve entelektüel hayat sürecini koþullandýrýr.” Derken Marx, üretimbiçiminin meydana getirdiði ekonomik temel üzerinde; ahlak,hukuk, sanat, din ve felsefeyle birlikte devletin de meydana getir-diði üst yapý kurumlarýnýn yükseldiði bir bütüne dikkat çekiyordu.

Bu ekonomik temelle maddi ve ideolojik üst yapýyý oluþturandevlet, hukuk, politika, din, ahlak, bilim, sanat ve felsefeden mey-dana gelen bütüne, toplumsal ekonomik oluþum (sosyo-ekonomikformasyon) veya Üretim Sistemi diyoruz.

Hangi toplumsal üretim sisteminde olursa olsun, üretim biçimi,üst yapý ile uyum halinde ise, o toplumda geliþme sürüyordur. Üre-tici güçler geliþmelerinin belirli bir aþamasýnda, artýk eski üretimiliþkilerinin hukuken ifadesinden baþka bir þey olmayan mülkiyetiliþkileriyle karþý karþýya gelir, eski üretim sistemiyle ters düþerler.“… üretici güçlerin geliþmesinin biçimleri olan bu iliþkiler, on-larýn engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çaðýbaþlar. Ýktisadi temeldeki deðiþme, kocaman üst yapýyý büyük yada az bir hýzla alt üst eder.” (Marx).

Ýnsanlýðýn tarihi boyunca yaþadýðý üretim sistemlerini incele-meye baþlamadan önce, ekonomi politiðin gerekliliði üzerinde dur-mak istiyoruz.

Ekonomi Politiðin bir toplum bilimi olduðunu, tarih boyunca

43

insan topluluklarýnýn üretim biçimlerini ve üretim iliþkilerini ince-lediðini söylemiþtik. Ekonomi politik üretim biçimi ve üretimdekullanýlan araçlarý inceler. Bu üretim araçlarýnýn teknolojik yapýsýbizim konumuz deðil, ama üretim araçlarýnýn mülkiyeti ve üretimiliþkilerini durumu, üretilen toplumsal mallarýnýn paylaþýmýnýn nes-nel yasalarý bizim konumuzdur. Ekonomi politik, iþte bu nesnel ya-salarý ve bu yasalarýn iþleyiþ kurallarýný ortaya çýkarýr.

Ekonomi politik, tarihsel geliþim süreci içerisinde ekonomininnesnel yasalarýný bulur, açýða çýkarýr. Bu yasalar insan iradesindenbaðýmsýz olarak iþleyen yasalardýr. Týpký doðanýn yasalarý gibi.Nasýl ki, insan doðada var olan diðer bütün canlýlar gibi doðuyor,büyüyor, geliþiyor ve ölüyorsa, ekonominin yasalarý da týpký bunungibi bizim irademizden baðýmsýz olarak iþlerler. Biz, bu yasalarýirdeleyip tanýdýðýmýz ölçüde, toplumsal geliþmenin de yasalarýnýçözümler, o nesnellikler üzerinde hareket edebiliriz.

Eðer biz, kapitalizmi belirleyen nesnel yasalarý tanýyamaz, ka-pitalizmin, toplumun geliþimin dinamiklerini ve çeliþkilerini de-rinlemesine irdeleyip, çözümleyemezsek, toplumsal geliþmeninhýzlandýrýlmasýnda sýnýf olarak üzerimize düþeni de yapamayýz.

Ekonomi politik bu anlamda taraf tutar. Ekonomi politik sýnýfsalbir karakter taþýr.

“Marksist ekonomi politik, tüm karmaþýklýklarý içinde, ikti-sadi yaþamýn bütün yönlerinin, iþçi sýnýfý açýsýnda bilimsel biraçýklamasýný verir, proletaryanýn sýnýf çýkarlarý, toplumsal iler-leme çýkarlarý ile örtüþür. Bu nedenle, iþçi sýnýfý, toplumsal geli-þme yasalarýnýn en eksiksiz ve olanaklý olan, en belirginbilgisinden” (L. Leontiev, Marksist Ekonomi Politiðin Ýlkeleri,Sf.32) yararlanmak onlarý öðrenmek durumundadýr.

44

Toplumlar

Genel BakýþÝlk insanýn yerküremizde görülüþünden bu yana, insanlýk tarihi

5 temel toplumsal sistem görmüþ, yaþamýþtýr. Bunlar sýrasýyla;- Ýlkel Komünal Toplum- Köleci Toplum- Feodal Toplum- Kapitalist Toplum- Komünist ToplumBu toplumsal sistemlerden sonuncusu olan komünizm, hemen

dünyanýn hiç bir yerinde insanlarýn eriþemediði bir toplumsal sis-temdir. Ancak, komünizmin ilk evresi, ya da alt aþamasý olaraksosyalizm, dünyanýn üçte birinde yaþanýyor. Bugün varolan sos-yalizm, eksiðiyle, yanlýþýyla da olsa, bize önemli kazanýmlar, de-ðerler yaratarak, komünizme giden yolda, önemli taþlar döþedi,döþüyor.

Ýnsanlýk tarihinin gördüðü, yaþadýðý bu 5 toplum biçimi, klasikbiçimiyle Avrupa anakarasýnda yaþanmýþtýr. Ýstisnalar hariç, hemendünyanýn her tarafýnda, küçük deðiþikliklerle yaþandý, yaþanýyor.

Bu toplumsal sistemlerin birincisi Ýlkel Komünal Toplum vesonuncusu Komünist Toplum dýþýnda kalan toplum biçimlerininhepsi sýnýflý toplumlardýr. Yani, sýnýflar, tarihi geliþimin berilli birevresinde ortaya çýkmýþlar ve yine tarihin ilerleyen evrelerinde yokolup gideceklerdir.

Ýnsanlýk tarihi bu süreç içerisinde, bazý istisnalar yaratarak, butoplumsal sistemlerin üzerinden atlanabileceðini de gösterdi. Ame-rika anakarasý bu açýdan özel bir durum gösterir.

45

Avrupa 15. yüzyýlda yaþadýðý denizaþýrý keþifler ve sömürgelerarayýþýnda Amerika anakarasýný buluyor. Ancak, Avrupa’da üre-tici güçler kapitalist aþamaya varmýþ durumdayken, Amerika’nýnkuzeyinde ilkel komünler, orta ve güneyinde ise Mayalar, Aztek-ler gibi Antik çaðýn köleci imparatorluklarý yaþýyorlardý. Av-rupa’dan Amerika’ya giden iþgalci ve sömürgeci güçler, kendiyaþam biçimlerini de götürdüler oraya. Böylece, Amerika’nýn birbölümü köleciliði ve feodalizmi, diðer bir bölümü ise feodalizmihiç yaþamadan, kapitalist aþamaya atlamýþlardýr. Ancak bazý böl-gelerde kapitalistler köle emeðinden faydalanmýþlardýr.

Yine baþka bir istisna olarak Moðolistan, özel bir konum gös-teriyor. Burada da Ekim Devrimi’nin hemen arkasýndan 1925’teiktidara gelen Moðolistan Demokratik Halk Partisi, henüz feoda-lizmin yaþandýðý, kapitalizmin girmediði bir ülkede, SSCB’nin dedestek ve yardýmlarýyla, kapitalizmin üzerinde atlayarak sosya-lizmi kurmayý baþarmýþtýr. Tabi ki, bu süreç, geliþkin kapitalist birülkede olduðu gibi, nispeten daha az bir süreyi kapsamamýþ, dahaaðýr bir seyir izleyerek ancak 1960’lý yýllarda sosyalizmin zaferineerebilmiþtir.

Ýlkel Komünal ToplumÝnsan evrimini incelerken, üretim araçlarýný neler olduðunu gör-

müþtük. Sürüler halinde yaþayan insanlar, özellikle mýzrak, ok-yaygibi üretim araçlarýnýn geliþimiyle, doðal bir iþ bölümüne uðradýlar.Yaþamlarýnda önemli bir yer tutan bitki kökleri, meyvelerin top-lanmasý, ürünlerin daðýtýmý gibi iþler kadýnlar tarafýndan yapýlýr-ken, daha çok güç isteyen avcýlýk, erkekler tarafýndan yapýlýyordu.Yaþam deneyimi diðer topluluk üyelerinden daha fazla olan yaþl-ýlar da ateþ yakýlmasý, üretim araçlarýnýn yapýmý gibi bilgi isteyeniþleri yapmaya baþladýlar.

Cinsiyete dayalý bu Doðal Ýþbölümü yapýlan iþlerde uzmanla-þmayý ve üretici güçlerde bir atýlýmý saðladý. Üretici güçlerin sevi-yesi ve doðal iþbölümü, kan baðýna dayalý sosyal örgütlenmeleriyarattý. Sürü yaþamýnda var olan grup evliliklerinden sonraki ilkaile biçimi olan Gens’ler ortaya çýktý. Gens; kadýnýn, ekonomikönemi ve doðurganlýðý nedeniyle soy sürümünün kendisine baðlýolduðu; gens biçiminde kendi çocuðu olmayan erkeklerle evli bu-lunduðu; 15-25 kiþilik gruplardýr. Gensin geliþimi, kardeþler ve ço-

46

cuklarla evliliðin önüne geçti, gens içi evlilik yasaklanarak, dýþ ev-lilikler yapýldý.

Üretim özellikle avcýlýk için gens erkeklerinin yetersizliði bir-kaç gensin bileþimi olan Klan’larý ortaya çýkardý. Klan; temeli kanbaðýna dayalý, merkezdeki ana gens etrafýnda çocuk genslerdenoluþan sosyal yapýlardý.

Üretim araçlarý çok kaba saba aletler ve üzerinde yaþanýlan, av-lanýlan topraklardý. Gensler arasýndaki iliþkilerde üretim iliþkile-rini oluþturuyordu. Üretici güçlerin düþük düzeyi, bütün topluluküyelerini gücü ve yeteneði ölçüsünde üretime katýlmaya, üründeneþit pay almaya ve üretim araçlarýnýn ortaklaþa mülkiyetine zorlu-yordu Gensdeki anakadýn, barýnak civarýnda çalýþýyor, çocuklarýyetiþtiriyordu. Topluluðun yaþadýðý ekonomik ve sosyal iliþkilerkadýnýn toplumda daha ön planda olmasýný getiriyor, anaerkil aile,anaerkil düzenle karþýlanýyordu.

Üretici güçlerin düzeyi, yedek besine imkân tanýr tanýmaz, gö-çebe klanlar yerleþik köylere geçmeye baþladý. Bunu saðlayan, in-sanlarýn topraðý ekip biçmeyi öðrenmesi oldu. Ayný süreçte köpek,keçi, inek, domuz gibi bazý hayvanlarý da evcilleþtirdi. Birinci Top-lumsal Ýþbölümü olarak tarýmla hayvancýlýk birbirinden ayrýldý.Hayvanlarýn yetiþtirildiði alanlar çitlerle çevrilmeye, aðaç evleryapýlmaya, yeni tarlalar açýlmaya baþlandý.

Yerleþik hayata geçiþ, insanlarýn sosyal örgütlenmelerini dedeðiþtirdi. Komþu klanlar, tarlalarýný, sürülerini, köylerini vahþihayvanlara, diðer klanlarýn saldýrýlarýna karþý korumak üzere yanyana gelerek kabileleri oluþturdular.

Tarýmla hayvancýlýðýn ayrýlmasý, bazý kabilelerin ellerindekitarýmsal, diðerlerinin elinde de hayvansal ürün fazlasýna yol açtý.Böylece ilk kez, ürünlerin karþýlýklý deðiþimi, Mübadele ortayaçýktý.

Tarýmla birlikte topraðý kazmaya baþlayan insan, madenleribuldu. Önce bakýrý, sonra demir gibi sert madenleri iþlemeyiöðrendi. Madenciliðin geliþimi, Ýkinci Büyük Toplumsal Ýþbö-lümü olarak tarým ve hayvancýlýkla zanaatçýlýðýn ayrýlmasýný ge-tirdi.

Üretici güçlerde görülen bu deðiþim, üretim için gereken fizikigüce daha fazla ihtiyacý doðurdu. Gerek tarým, gerek hayvancýlýk,gerekse de zanaatçýlýk, tesadüfî avlara baðlý olan erkeðin üretim-deki rolünü arttýrdý, kadýnýn rolü azaldý, ikinci plana düþtü. Sonuç,

47

toplumsal yaþamda erkekle eþit olan kadýn, ekonomik alanda ol-duðu gibi, bu alanda da ikinci plana düþmeye baþladý. Anaerkil aileyerini ataerkilliðe, soy sürümü de anaya baðlýlýktan babaya baðl-ýlýða dönüþtü. Poli-andri evlilik, yerini erkeðin çok eþli evliliðine;tersinden söylersek kadýnýn tek eþli evliliði olan poli-gamiyebýraktý. Bu süreç kadýnýn ezilmiþliðinin baþlangýcýný oluþturur.

Erkeðin toplumsal yaþamda öne çýkýþý; ihtiyaçtan fazla ürününüretilmeye baþlanmasý, kabile reislerinin, büyücülerin (saðlýk vedin adamlarý) üretmeden tüketebilmelerine yol vermiþ ve bunlarilk kez kabile üyelerinden ayrýcalýklý hale gelmiþlerdir. Devlet nüvehalinde ortaya çýkmaya baþladý.

Tarýmda, hayvancýlýkta, özellikle zanaatçýlýkta geliþmeler, üre-tim araçlarý üzerindeki ortaklaþa mülkiyet zorunluluðunu ortadankaldýrmýþ, üretimin bireyselliðiyle, tüketimin kolektif yapýsý, ge-liþimin önünde engel haline gelmeye baþlamýþtý. Ýlkel komünal top-lumun yýkýmýný bu çeliþme saðlamýþtýr.

Köleci ToplumÜretici güçlerdeki geliþmeler, kabile reisleri ve büyücüler

dýþýnda, kabile ileri gelenlerinin de çalýþmadan yaþamalarýna ola-nak verecek kadar geliþti. Yani ürün fazlasý arttý. Bunu saðlamanýnyolu daha çok insanýn çalýþmasý, ürünlerinin elinden alýnmasý idi.Sadece aç kalýnca diðer kabilelere saldýrý düzenleyenler bu kez,diðer kabile üyelerini esir alýp kendi tarlalarýnda çalýþtýrmak içinsaldýrmaya baþladýlar. Ýlkel komünler yerini, ilk sýnýflý topluma, kö-leciliðe býraktý. Üretim araçlarý önceleri kabilenin ortak mülkü ol-duðu için, kölelerde bütün kabilenin köleleri haline getirildi. Süreçüretim araçlarý ve topraklarý özel mülkiyetle beraber, kölelerin özelmülkiyetini ve kabile içinde yoksullaþanlarýn da köle haline geti-rilmesine yol verdi.

Tarihte ilk kez iki sýnýf ortaya çýktý; köleler ve köle sahipleri(Pratisyenler). Çok sayýda kölesi olanlar Partici, az olanlara da Plepdenildi. Köleler, boðaz tokluðuna ve kýrbaç zoruyla bütün günçalýþtýrýlýyor, mal gibi alýnýp satýlýyor, efendinin her isteðine boyuneðiyordu. Efendi istediðini yapmakta özgürdü, köleyi öldürse bilekimseye hesap vermezdi.

Ýnsanlýk tarihi, sýnýflar ortaya çýktýðýndan bu yana, sýnýf sa-vaþýmlarý tarihidir. Sýnýf tarihinin belirli bir evresinde nasýl ortayaçýktýysa, ilerleyen evrelerinde de yok olup gidecektir.

48

Köle sahipleri, daha çok köle için gittikçe daha uzaklara sefer-ler düzenleyen ordular kurdular. Birkaç kabilenin birleþmesiyleoluþan topluluklarda iliþkiler artýk kan baðýna göre deðil, üretim-deki yerine göre þekillendi. Askerlik köle sahiplerine ait bir ayr-ýcalýktý.

Sýnýflarýn ortaya çýkmasý, köle sahipleri, din adamlarý, eðitimi,mahkemeyi ve yasalarýyla, kurumlarýn bütünü olan devleti do-ðurdu. Bir sýnýfýn diðerleri üzerindeki baský aracýndan baþka hiçbir þey olmayan devlet, nasýl sýnýflarla beraber ortaya çýktýysa, yinesýnýflarýn yok olmasýyla beraber yok olup gidecektir.

Ýlkel komünlerde ortaya çýkan mübadele, geliþerek mallarýneþdeðeri olan parayý yarattý. Bu eþdeðer önceleri, koyun, post vs.iken, sonralarý madenler, nihayet de altýn ve gümüþ oldu. Devletinortaya çýkýþý da bu madeni külçeden basýlý sikkeler haline getirdi.Ülkeler arasýnda mübadeleyi saðlayan tacirler de yine bu süreçteortaya çýktýlar. Üçüncü Büyük Toplumsal Ýþbölümü olan tacirle-rin ortaya çýkmasý, bu insanlarýn alýp sattýklarý mallarýn deðerininbir kýsmýný kendilerine mal etmeleriyle oldu.

Zanaatçýlar ve tacirler önemli yol kavþaklarýna, su baþlarýna yer-leþtiler ve þehirler geliþmeye baþladý. Þehirlerin geliþmesi (þehirdevletlerini) siteleri getirdi. Ýlk kez Mezopotamya’da ortaya çýkansiteler, Yunanistan’da en geliþmiþ hallerini yaþadýlar. Yunan siteleriüç ayrý devlet biçimi yaþadýlar. Monarþi, Aristokrasi, Demokrasi.Aristotales, monarþiyi, bir kiþinin; aristokrasiyi, bir grubun; de-mokrasiyi de köle sahiplerinin ülkeyi yasalara göre yönetmesi ola-rak tanýmlar. Bu yönetimlerin yasa tanýmaz hale gelmelerine isesýrasýyla, tiranlýk, oligarþi ve anarþi adýný veriyor. (Aristo’da Dev-let)

Antik Yunan sitelerinde bilim, teknoloji, felsefe ve sanat alan-larýnda çok büyük ilerlemeler kaydedilir. Bunu saðlayan da köleemeði. Kayýtlara göre o çaðda Atina’da 50.000 köle sahibinekarþýlýk 470.000 köle yaþýyordu.

Üretici güçlerin geliþimi, yeni yeni tarlarýn açýlmasýný saðl-ýyordu. Bir süre sonra bu tarlalarýn ekimi için bentlere, su kanal-larýna ihtiyaç doðdu. Siteler bunu karþýlayamayýnca yýkýlýp gittiler.Sitelerin yerini antik çaðýn köleci imparatorluklarý aldýlar. Çin’deHindistan’da ve Mýsýr’da ilk kez oraya çýkan bu imparatorluklarýnen geliþmiþi Roma Ýmparatorluðu’dur.

49

Bu dönemde, baharat ve köle ticareti en üst boyutlara vardý.Ýpekyolu gibi çok uzun ticaret yollarý yapýldý. Denizcilik ilerledi,Asya, Afrika ve Avrupa’yý birbirine baðlayan kara ve deniz yoluþebekeleri yapýldý. Ticaret kolonileri kuruldu. Tarým için su kanal-larý, bentler, yollarda köprüler, kervansaraylar yapýldý. Bilimde vesanatta çok hýzlý ilerlemeler kaydedildi. Bu eserlerden günümüzdeMýsýr Piramitleri halen hayranlýk uyandýrýyor.

Toplumda üretim temeli olan kölelerin en vahþiyane yöntem-lerle sömürülmeleri sýk sýk köle isyanlarýný neden oluyor, isyaneden köleler su kanallarýný, bentleri vs. yýkýp yakýyorlardý. Köle sa-hiplerini daha sýk askeri seferlere zorlayan bu durum, Pleplerinzaten az olan kölelerinin de kaybolmasýna ve iyice yoksullaþma-larýna yol açtý. Plepler bu durum karþýsýnda devletten bazý istem-lerde bulundular, çalýþmayan, ama maaþ alan insanlar halinegeldiler ve bunlara Proleius denildi. Sonuç; Roma Ýmparator-luðu’nun kalbi Ýtalya’yý kaplayan çok geniþ lâtifundialarda (çokbüyük çiftlikler) yapýlan, köle emeðine dayalý üretim de artýk ye-terince verimli olmuyordu. Köleler her fýrsatta kaçarak isyancýlarakatýlýyorlardý.

Köleci üretimin temel çeliþmesi, hayvan muamelesi gören kö-lelerle, köle sahipleri arasýndaki çeliþmedir. Gittikçe yayýlan köleisyanlarýna karþý süren savaþlar ve yeni edinmenin daha da zorla-þmasý, köleci imparatorluklarýn ekonomik, askeri ve siyasi gücünüzayýflatmaya baþladý.

“Genel yoksullaþma, ticarette, küçük sanayide, sanatta geri-leme, nüfusun azalmasý, kentlerin gerilemesi, tarýmýn daha aþaðýbir düzeye düþüþü, Roma dünya hegemonyasýnýn vardýðý sonuçbu oldu.” (Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Sf.178).

Üretimin sonucuyla hiç bir baðý olmayan köle emeði, üreticigüçlerin geliþimi önünde engel haline geldi; birçok büyük tarýmalanlarý küçük parçalara bölündü, köleler kaçarak ya da azat edile-rek, topraða baðlý köylüler haline geldiler. Köleci ekonomininbaðrýnda yeni bir sistem filizlenmeye baþladý.

En büyüðü 3 yýl süren Spartaküs köle isyaný olan isyanlar ku-zeyden gelen barbar kavimlerin (Ostrogotlar, Vizigotlar vs.) saldýr-ýlarý, köleciliðin son kalesi Roma Ýmparatorluðu’yla beraber, kölecisistemi de yerle bir etti.

Feodal ToplumSýnýflý toplumlarýn ikincisi olan feodalizm, þu ya da bu özellik-

50

leriyle hemen hemen dünyanýn her tarafýnda yaþandý. Çin’de 2000yýl süren feodalite, Batý Avrupa’da 1200-1300 yýl kadar hükümsürdü.

Daha köleci imparatorluklar zamanýnda büyük toprak mülki-yeti, küçük köylü iþletmelerinin hemen hepsini yutmuþ, malikâne-ler ve yurtluklar þekillenmeye baþlamýþtý. Köleci imparatorluklarýnyýkýlmasýyla, zaten birer kapalý ekonomi haline gelmiþ bulunan buyurtluk ve malikâneler, tek geçerli toplumsal sistem halini aldý.

Feodal toplumda aile yapýsý, yine poligami (erkeðin çok eþlievliliði) aile tipidir. Bu hem senyörler hem de serfler için böyle.Ancak serfler, evlenebilmek için senyörden izin almak zorundaydýve her bakire, evliliðinin ilk gecesini “ilk gece hakký” olarak sen-yörle geçirmek yani bekâretini senyöre vermek zorundaydý.

Kölelikten kalan su deðirmeni, kanatlý çark eklenerek yel de-ðirmenine dönüþtü. Demirciliðin geliþmesi, saban vs. tarým aletle-rinin kullanýmýný yaygýnlaþtýrdý. Yeni topraklar tarýma açýldý.Baðcýlýk geliþti ve bunun sonucu, þarapçýlýðýn ortaya çýkýþý oldu.Hayvancýlýktaki geliþim, peynir ve yað üretiminin ortaya çýkýþýnayol verdi.

Bu çaðýn en önemli üretim aracý olan toprak, senyör, derebeyive feodal aða adý verilen sýnýfa aitti. Topraðýn iþlenmesi ve ürününkaldýrýlmasý için gerekli alet ve hayvanlar da yine bu sýnýfýn mül-kiyet tekeli altýndaydý. Senyörün topraklarý üzerinde yaþayan köy-lüler (serfler), topraðý iþlemek zorundaydý. Bunlar toprakla birliktealýnýp satýlan, topraða baðlý köylülerdi. Ýþte bu iki sýnýf, derebeyi,senyör veya feodal sýnýfla, köylü veya serf adý verilen sýnýf, feodaltoplumun iki temel sýnýfýný meydana getirirler.

Köleciliðin çöküþ sürecinde tarýmdan ayrýlan zanaatçýlýk, yeni-den tarýmla kaynaþtý. Senyörün ve köylünün (silahlar, saban vs.)zanaat mallarýna olan gereksinimleri yerel üretimle karþýlandý. Üre-tilen her þeyin kendi üretim bölgesinde tüketildiði bu kapalý üretimayný zamanda doðal bir ekonomi özelliði de taþýyordu.

Üretilen her þey köylü emeðine dayanýyor ve ürenler, paylaþýmsürecinde üç kýsma ayrýlýyordu. Senyörler tarafýndan el konulankýsým, köylünün ve ailesinin yaþamý için gerekli olan kýsým ve ye-dekler. Senyörün el koyduðunun dýþýnda kalanlar gerekli ürünü,senyörün el koyduklarý ise artý ürünü, bu artý ürün de feodal rantý,yani feodalizmin sömürüsünü oluþturur. Ýþte bu rantýn gerçekleþme

51

biçiminde ortaya çýkan sömürü, feodal toplum boyunca deðiþik ev-reler geçirir. Önce, serfler, senyörlerin topraklarýnda hem senyörehem de kendilerine çalýþýrdý. Senyörün gösterdiði bölümde kendi-sine çalýþabilmek için, önce senyörün iþini yapmak, kalan zamandakendisine çalýþmak zorundaydý. Yani sömürü, efendinin angarya-larýný yerine getirme biçimindeydi ve özü Emek Rant’a dayan-ýyordu. Bir süre sonra, üretimin geliþimiyle beraber, bu durumüretim süreci sonunda efendinin payý ayrýldýktan sonra kalanlarýnköylüye ve ailesine kalmasý biçimini aldý. Bu kez sömürü ÜrünRant biçimini aldý. Geliþim sürdü ve efendinin payý, ürün kaldýrýlýpsatýldýktan sonra ödenen para haline geldi. Buna da Para Rant adýverilir.

Feodal senyörün elinde bulunan topraðýn ve iþ aletlerinin mül-kiyet tekeli, serfin senyöre olan baðýmlýlýðýný daha da arttýrýyordu.Ama onu senyöre çalýþmaya asýl zorlayan neden, serfin senyörekiþisel baðýmlýlýðý, bulunduðu topraklarý terk edememesi ve eko-nomi dýþý baský ve zor biçimleriydi.

Feodal ekonomide, serfin köleden ayrýldýðý temel, ailesinin vekendine ait küçük bir ekonomisinin varlýðýydý. Bu nedenle serf,emeðinin sonucuyla doðrudan ilgiliydi. Bu da feodal toplumun üre-tici güçlerinin geliþmesinin temelini oluþturur.

Ýki ya da üç yýllýk almaþýk ekim sistemi, bahçe tarýmýna daya-nan meyve ve sebze üretimi, köylü ailesinin baþka iþlere ayýrabi-leceði zamaný arttýrdý. Zanaatçýlýk böylece geliþmeye baþladý. Öncedemircilik ve çömlekçilik geliþim gösterdi. Su deðirmenlerini ge-liþip yaygýnlaþmasý ve yel deðirmeni üretimin geliþiminihýzlandýrdý. Mimarideki geliþim sonucu büyük taþ yapýlar kurul-maya baþladý. Senyörlerin yünlü kumaþý pamukluya tercih etme-leri, dokumacýlýðýn geliþimini artýrdý. Bazý köylüler, tarýmý býrakýptamamen zanaatçýlýkla uðraþmaya baþladý. Senyöre ödeyeceðirantý, ya zanaat mamulleri olarak ya da bunun satýþýyla elde ettik-leri paralarla vergi olarak ödemeye baþladýlar. Kendi köylerininbütün ihtiyacýný karþýlýyor olmalarý, zanaatçýlarý diðer köylülerdenyavaþ yavaþ ayýrdý, ellerinde az da olsa para birikmeye baþladý.

Kölecilikten beri, bayramlarda, þatolar veya manastýr yakýn-larýnda kurulan panayýrlar, zanaatçýlýðýn geliþimiyle daha bir önemkazýndý, ama yine de bu tarým ekonomisiyle zanaatçýlýðý esas ola-rak ayýrmýyordu. Zanaatçýlar, senyöre bir miktar para ödeyerek

52

hammaddelerin daha kolay bulunduðu, daha kolay satýþ yapabile-cekleri nehir yollarý ve önemli karayolu kavþaklarýna büyük ma-nastýrlarýn yakýnlarýna yerleþmeye baþladýlar. Köylülerin bir kýsmýda bu zulümden kaçýp buralara yerleþmeye baþladýlar, çünkü bu-ralarda hamallýk ve manavcýlýk gibi geçim yollarý bulabiliyorlardý.Böylece bugünkü þehirlerin ilk biçimi olan Burglar ortaya çýkmayabaþladý. Ýlk burglar, 8. yüzyýl Ýtalya’sýnda görülüyor ve bütün Av-rupa’ya yayýlýyor.

Burg denilen kentlerde yoðunlaþan zanaatçýlar emek ürünlerinikorumak ve mesleklerinin devamýný saðlamak için Lonca örgütle-rini kurdular. Loncalar, ürünlerin kalitesini ve satýþýný düzenliyor,ustalýk statüsünü belirliyor, ustalarýn yanýnda çalýþan kalfalarýn veçýraklarýn çalýþma koþullarýný denetliyorlardý. Önceleri zanaatçýlýðýngeliþme ve korunmasýna hizmet eden loncalar, her yerleþik kurumgibi, geliþiminin belli bir evresinde gericileþmiþ, üretici güçlerinönünde engel haline gelmiþtir. Geleneksel üretim biçimini savun-duðu için, bilimsel ve teknolojik geliþimin önünü týkayan loncalýkkurumu; yeni üretim araç ve tekniklerinin kullanýmýný yasaklýyor,loncalarý kontrol edenlerin çocuklarý ve yakýnlarý dýþýnda kimseyeustalýk izni vermiyor, civar kent ve köylerden gelen mallarýnsatýþýný engelliyorlardý.

Senyörlerin, zanaatçýlarýn ürettiði lüks mallara olan düþkün-lükleri, onlarýn daha sýk büyük pazarlara ve buralara gitmelerinigerektiriyor, köylülerden daha çok para istemelerine ve bu amaçlabaskýyý artýrmalarýna neden oluyordu. Köylüler, ürettikleri ürünükentlerdeki pazarlarda satmaya geliyorlar, buralardaki yaþamýyavaþ yavaþ tanýyorlar, elde ettikleri paralarý senyöre veriyorlardý.Artýk toplumda Pazar için üretim, yani meta üretimi yavaþ yavaþgeliþmeye baþlýyordu.

Toplumsal üretim, ikili bir yapý göstermeye baþladý: Bir yandatarýmsal üretim, öte yanda zanaatçýlýk. Ýkili üretim yapýsý, ürünle-rin takasýyla uðraþan yeni bir toplumsal tabaka olarak tacirlerin or-taya çýkmasýný getirdi. Bunlar zanaatçýlarýn ürününü satýn alýyor,pazarda satýyor ve zanaatçýlarýn hammadde ihtiyacýný karþýlýyor-lardý. Bütün bunlarý yaparken, bir ketten diðerine, bir panayýrdandiðerine dolaþýp duran tacirler, yol boyunca birçok senyörün top-raklarýndan geçmek zorundaydýlar. Senyörler, tacirlere geçiþ izniiçin ya mallarýnýn bir kýsmýna el koyuyorlar ya da oldukça keyfi

53

bir belirlemeyle vergi dedikleri haraçlarý istiyorlardý. Buna razý ol-mayan tacirler, daha güçlü senyörlere ödeyecekleri vergikarþýlýðýnda, kendilerini diðerlerinin baskýlarýndan korumalarýþartýný getirdiler. Bu ekonomik destekle daha da güçlenen bu sen-yörler, diðerlerini kontrol etmeye baþladýlar. Bu geliþimin doðalsonucu, feodal krallýklarýn ortaya çýkmasý oldu. Mutlak monarþibiçimindeki bu krallýklar, bugünkü ulusal devletlerin ilk biçimi ol-dular. Ekonominin kendi yasalarý, insan iradesinden baðýmsýz ola-rak iþliyor, daha feodalizm içinde kapitalizm yeni yeni doðarken,uluslaþma süreci de baþlýyordu. Buna ileride yeniden döneceðiz.

Ticaretin geliþimi, toplumsal ekonomide pazarýn önemini dahada arttýrdý. Pazarda dolaþým, altýn, gümüþ ve bakýr sikkelerle sa-ðlanýyordu. Bunu devamlýlýðýnýn saðlanmasý için altýn ve gümüþgenellikle dýþ ticaret ve fetihlerde dýþarýdan getiriliyordu. Böylecedeniz aþýrý seferler baþladý. Bu seferler, büyük keþiflerin yapýlmas-ýna yol verdiler. Dýþ pazarlardaki fiyatlarý bilen tüccarlar, karlarýnýartýrmaya baþladýlar ve bunlarýn ellerinde ticaret sermayesi büyü-meye baþladý.

Feodal üretimin esas belirleyeni, kapalý bir doðal ekonomi ol-masýydý. Üretimin amacý, üreticilerin kendi gereksinimlerini kar-þýlamalarýydý ve bu süreçte dýþ etkenleri kullanmadan üretimyapýlmasýydý. Elde edilen ürünün pazara çýkmasý, yine üreticinindiðer gereksinimlerini karþýlamak amacýný taþýdýðý için, onun buözünü deðiþtirmiyordu. Üreticinin esasen kendi gereksinimlerinikarþýmasý amacýyla yapýlan bu üretime Basit Meta Üretimi deni-yor ki, bu konuya ileride döneceðiz.

Kendi krallýklarýnýn güçlenmesi için paraya ihtiyaç duyan kral-lar, yalnýz senyörlere özgü bazý ayrýcalýklar karþýlýðýnda, tüccarlar-dan kredi almaya baþladýlar. Bu yolla burglarýn yönetiminde bazýözerklikler elde ederek daha da güçlenen tüccarlar, burglardaki za-naatçýlarý hem maddi hem de ürünlerinin satýþý yoluyla kendilerinedaha da çok baðladýlar. Giderek güçlenen bu tüccarlara burglardayaþayan anlamýna gelen Burjuvalar denildi. Burjuvalar, kentlerde,özerk yönetim organlarý olan belediyeleri kurdular, kendi silahlýmilis güçlerini oluþturmaya baþladýlar.

12.ve 13. yüzyýllarda yapýlan Haçlý Seferleri, Akdeniz ticaretinigeliþtirdi. Bu seferlerden tüccarlar daha da güçlenerek çýktýlar. Yü-zeyde görünen amaç, Hýristiyanlýkla Müslümanlýk arasýnda gibi

54

olmasýna raðmen, asýl amaç, Akdeniz ticaretini kontrol edebil-mekti. Biraz daha güçlenen tüccarlar, toplumsal yaþantýda, þehir-lerin önemini de arttýrarak güçlenen taraf oldular.

15. ve 16. yüzyýlda, simyacýlarýn altýn elde etmek amacýylayaptýklarý araþtýrmalar, kimyacýlýkta büyük buluþlara yol açtý. Budiðer bilim alanlarýna da sýçradý ve bilimsel geliþmelerin hýzlan-masýnýn zeminlerini hazýrladý. Bir yandan bilimsel geliþmeler, biryandan da özellikle pusulanýn bulunmasýyla artan denizaþýrý sefer-ler, keþifler ve fetihler, özellikle de Amerika’nýn keþfi, Avrupa pa-zarýna korkunç bir altýn ve gümüþ yýðýlmasýna neden oldu. Buyýðýlma, bir anda fiyatlarda büyük tartýþmalara neden oldu, sen-yörler iflas ettiler, yoksullaþtýlar. Denizaþýrý seferlerdeki yaðmalarve ticaret yoluyla ellerinde büyük sermaye toplanan burjuvalar,krallara verdikleri destek karþýlýðýnda bazý mallarýn üretim ve satýþtekelini de satýn aldýlar. Senyörlerden kaçýp, kente yerleþen köylü-lerle, tüccara baðýmlýlýk nedeniyle giderek yoksullaþan zanaatçýlarve loncalardaki kast nedeniyle orada çalýþamayan kalfalarla çýrak-larý da yanlarýna alan tüccarlar, bu üretim dallarýnda üretim yapaniliþkiler kurmaya baþladýlar. Bu iliþkilere Manifaktür adý verili-yor.

Akdeniz ticaretinin merkezi halindeki Ýtalya’da para iþleri ha-liyle yoðunlaþtý ve yine ilk defa Ýtalya’da özellikle de Floransa’dabankalar ortaya çýkmaya baþladýlar. Bu bankalar, sadece para alýþ-veriþi yapan iþletmelerdi.

Feodallerle iþbirliði halindeki kilise (yani din) insanlarý ba-þkaldýrmamaya, senyörlere itaat etmeye çaðýrýp duruyordu. Zamanzaman bazý aydýn din adamlarý çýkýyor, köylülere yol göstermeyeçalýþýyorlardý. Bunlarýn önderlik ettiði köylü isyanlarýna feodal top-lum tarihi boyunca rastlanýr. Bu, dini isyan görünümü altýndakiayaklanmalarýn en önemlileri olarak Avrupa’da Müncer, Rusya’daHecev ve Osmanlý’larda Þeyh Bedrettin isyanýný sayabiliriz.

12. yüzyýldan baþlayarak, önce Ýtalya’da baþlayýp giderek bütünAvrupa’yý etkisi altýna alan Rönesans ya da Aydýnlanma Çaðý de-diðimiz bir dönem yaþandý. Önce sanatta baþlayan bu yenilikçiakým, bilimlerde, felsefede, teknolojide vs. birçok yeni buluþ vegeliþmeye ön ayak oldu. Bugün bile, Rönesans devrinden kalma,birçok mimari eser, heykel, resim ve benzeri eserler canlýlýk ve ih-tiþamýný koruyor.

55

Feodal toplumun temelinde yatan çeliþme, serflerle senyörlerarasýndaki çeliþmedir. Ancak, Loncalarda, ustalarla kalfalar veçýraklar arasýndaki çeliþme; senyörlerle tüccarlar arasýndaki çeli-þme; kendisini Engisizyon biçiminde açýða varan dini tutuculuklabilimsel geliþme arasýndaki çeliþmelerle, yine bu topluma özgüikincil çeliþmelerdir.

Feodalizmin baðrýndan doðan kapitalizm, üretimin toplumsalüretimdeki payý büyüyüp, egemen hale gelince, artýk kendi içindeayak baðý olmaktan öte hiç bir anlamý kalmayan feodalizmin dev-let yapýsýný da ortadan kaldýrmak zorundaydý. Yeni olan, geliþenve toplumu yeniden örgütleme yeteneðine o tarihte sahip olan teksýnýf burjuvazi ayaða kalktý. Özgürlük, Adalet, Eþitlik, Laiklik slo-ganlarýyla peþine taktýðý halk kitleleriyle beraber, temelleri çökmüþfeodalizmi yerle bir etti. Ýlk burjuva devlet 1789 Fransýz Ýhtilali’ylekurulan burjuva cumhuriyettir.

UlusUluslaþma sürecinin, daha feodalizmin içinde kapitalist üreti-

min nüveleriyle beraber baþladýðýný yukarýda söylemiþtik. Bu sü-reci belirleyen bazý özellikler var. Birincisi; coðrafi olarakbelirlenmiþ belli bir toprak birliðinin varlýðý gerekir. Yani, ulusunüzerinde yaþadýðý bir toprak olmasý gerekir. Ýkincisi; bu toprak bir-liði üzerinde yaþayan insanlarýn kullandýðý ortak bir dil olmasý ge-rekir. Dil birliði olmadan ayný bölgede yaþamayý býrakalým, aynýevde yaþayan insanlarýn dahi anlaþmasýnýn ne kadar zor olduðunubiliriz. Üçüncüsü; ayný dili konuþup, ayný topraklarda yaþamanýnyaný sýra bu insanlarýn ekonomik yaþam sistemlerinin de ortak özel-likler taþýmasý gerekir. Yani ayný üretim biçiminin hâkim olmasý,ayný ortak pazarda bulunmalarý gerekir. Bir toplumun bir bölümükapitalist üretim yaparken, diðer bir bölümü köleci veya sosyalistveya feodal üretim yapamazlar. Ancak bazen, birinden diðerine ge-çerken, zaman zaman bazý etkilerinin diðer üretim biçimi altýnda dabulunduðu görülse de bu geçici ve istisnai bir durumdur.

Bu üç özelliðin bir arada ve uzun bir tarihsel süreç boyunca obölgede yaþayan insanlar arasýnda, manevi anlamda da bir takýmortak deðerler yaratmýþ olmasý gerekir. En kýsa biçimiyle ulus nedirsorusuna þu yanýtý verebiliriz:

Toprak birliði, dil birliði ve iktisadi yaþam birliði temelleri üze-

56

rinde yükselmiþ, ruhi þekillenmenin tarihsel olarak meydana ge-tirdiði insan topluluklarýna Ulus diyoruz.

Uluslaþma sürecinde, feodalizmde var olan iç gümrükler orta-dan kalkmýþ, pazar birliði saðlanmýþ; bu pazarda kullanýlan ortakbir dil oluþmuþ; kültürel bir geliþme saðlanmýþtýr. Bir topluluðunulus olabilmesi için bu özellikleri taþýmasý zorunludur. Amerika’ylaÝngiltere ayný dili konuþur, ama bu yetmez. Yahudiler dünyanýnbirçok yerinde ayný gelenekler ve ayný ortak dillerini yaþatmýþlardýr.Ama bu da yetmez bir Amerikan Yahudi’siyle bir Polonya Yahu-di’sinin ayný ulusa mensup olmasýna.

Bir topluluðun ulus olabilmesi için, yukarýda da belirttiðimizgibi, öncelikle vataný oluþturan, sýnýrlarý coðrafi olarak belirlenmiþtoprak birliðinin; bu topraklar üzerinde yaþayan insanlar arasýndaticareti ve anlaþmayý saðlayan dil birliðinin; bu topraklar üzerindeyaþayan ve ayný dili konuþan bu insanlar arasýndaki üretim iliþki-lerinin yani üretim biçiminin de ayný olmasý gerekmektedir. Bu dayetmez, bu üç ortak temel üzerinde uzun yýllar birlikte yaþamanýnverdiði kültürel vb. biçiminde geliþmiþ bir ruhi þekillenmenin ol-masý da gerekmektedir.

Kapitalist Üretim TarzýKapitalist üretim tarzýnda her þey (insanýn emek-gücü de dahil)

metadýr. Kapitalist düzen toplumu öyle bir biçimlendirmiþtir ki,artýk insanlar arasýndaki iliþkiler bile basit çýkar iliþkileri biçiminedönüþmüþtür. Marx’a göre meta, burjuva toplumun bir ekonomikhücresidir. Yani kapitalist üretim tarzýnýn incelenmesine meta vemeta üretimi ile baþlayacaðýz.

Meta Ve Meta ÜretimiKiþisel kullaným ve tüketime deðil, satýþ ve pazarda deðiþim

için ayrýlan ürünlerin üretimine “Meta Üretimi” denir. Bu ürün-lere de “meta” denir. Meta üretimi ilkel topluluðun son dönemle-rinde ortaya çýkmýþ, köleci ve feodal toplumlarda da varlýðýnýsürdürmüþtür. Ama bu üretim tarzlarýnda belirleyici olan “doðalekonomi”dir. Yani satýþ için deðil, kiþisel tüketim için ürün üretil-mesi ve üretilen yerde tüketilmesi geçerlidir. Bu “doðal ekonomi”tipinde, her üretici kendi gereksinimi olan þeyleri üretmek için,hammaddeyi saðlar, bunu iþler ve bu hammaddeleri kullanýlabilir

57

hale getirinceye kadar ki bütün iþlerle kendisi uðraþýrdý. Üretim so-

nucunda sadece fazla ürünler deðiþtirilirdi.

58

Kapitalist üretim iliþkilerinin geliþmeye baþlamasýyla birliktebelirleyici olan üretim iliþkisi meta üretimi olmuþtur. Kapitalist top-lumda, iþçinin emek-gücü de bir metadýr. Üretim araçlarýna sahipolan bir kapitalist, iþçisine ancak kendisinin ve ailesinin geçimi içingerekli olan geçim araçlarýný, yani meta almasýný saðlayacak birücret öder. Bundan dolayý da iþçi ile kapitalist arasýndaki üretimiliþkileri meta iliþkisi biçimindedir.

Meta’larýn üretilmesi, belirli koþullarý içerisinde olur. Meta üre-timinin olmasý için birinci koþul; toplumsal iþbölümüdür.

Yani toplumda, ürünlerin üretiminin farklý birey ya da gruplartarafýndan paylaþýlmasý gerekmektedir. Mesela, bazýlarý ayakkabý,bazýlarý elbise, bazýlarý tuz, þeker vb. üretmeleri gerekir. Buradaayakkabý üretenin tuza, tuz üretenin ayakkabýya ihtiyacý vardýr. Vebu üreticiler ürettikleri ürünleri deðiþtirmek durumundadýr. Ýkincikoþul ise, üretim araçlarýnýn farklý kimselere ait olmasýdýr. Dahadoðrusu, üretim araçlarýnýn özel mülkiyeti gerekmektedir. Çünkübir kiþinin ürettiði ürünün sahibi olabilmesi için o ürünü, kendineait üretim araçlarý ile üretmesi gerekir. Ýlkel komünal toplumda üre-tilen ürünler ve avlanan hayvanlar topluluk tarafýndan paylaþýl-ýyordu. Çünkü üretim araçlarý tüm topluluðun malýydý. Dolayýsýylameta ve meta üretimi de yoktu.

Meta üretimi, basit ve kapitalist meta üretimi olarak iki biçimaltýnda olmuþtur. Kapitalist meta üretimi, basit meta üretimi temeliüzerinde oluþmuþtur. Basit meta üretimini küçük köylüler ile za-naatçýlar temsil ederler. Bunlarýn üretimi kiþisel emek üzerine ku-rulmuþtur. Kendileri çalýþýr, üretir ve iþçi çalýþtýrmazlar. Dolayýsýylabaþkasýný sömürmezler. Kendilerine ait üretim araçlarýna sahiptir-ler ve sadece kendi ihtiyaçlarý için üretim yapmakla yetinmeyip,pazar için, satýþ ve deðiþim için de üretim yaparlar. Basit meta üre-ticileri, üretim araçlarýna sahip olduklarý için kapitalist’e, kimseyisömürmeyip kiþisel emek üzerinde üretim yaptýklarý için de prole-tarya’ya yakýndýr. Günümüzde, özellikle de kapitalizmin tekelciaþamasýnda, tekellerin rekabetine dayanmayan, pazardan pay ka-pamayan bu küçük üreticiler, her geçen gün proleter saflara dahaçok yakýnlaþmakta ve katýlmaktadýr. Bundan dolayý tekellerekarþýdýrlar. Ve bu özellikleri nedeniyle Demokratik Halk Devri-mi’nde proletaryanýn müttefiki olacak güçlerden biri konumun-dadýr.

59

Metanýn Kullaným Deðeri Ve Deðiþim DeðeriMetalarýn insanýn herhangi bir ihtiyacýný karþýlama niteliðine,

“Metanýn Kullaným Deðeri” denir. Bu ihtiyaçlar çeþitli biçim-lerde olabilir. Ekmek, elbise, vb. çok önemli ihtiyaçlarý da gidere-bilir, araba, mücevher gibi lüks tüketim için de olabilir.

Peki, metalarýn deðerini belirleyen þey nedir?Metalarýn yararlýlýðý arz ve talep konusu, az bulunmasý ve be-

lirli bir emek sonucu ortaya çýkmasý özellikleri, bütün metalardaaz veya çok bulunan niteliklerdir. Ýlk bakýþta metanýn deðerini,onun yararlýlýðý belirler gibi gözükür. Gerçekten de bir meta nekadar yararlýysa, deðeri artar. Ama biraz düþünürsek, “yararlýlýðýn”metanýn deðerini belirlemediðini anlarýz. Mesela; hava insan içinçok yararlý ve gerekli bir þeydir; ama parasýzdýr. Su çok yararlýdýrama çok ucuzdur. Veya bunun tersi olarak altýn yararlý bir meta ol-madýðý halde çok pahalýdýr. Öyleyse, metanýn deðerini belirleyenþey onun yararlýlýðý deðil. Ama bu demek deðildir ki, metanýn ya-rarlýlýðý onun deðeri üzerinde etki yapmaz. Etki yapar ama deðerinkaynaðý deðildir.

Arz ve talep de ilk bakýþta metanýn deðerini belirler gibi gözü-kür. Çünkü bir metaya talep artarsa, o metanýn fiyatý artar. Ya da birmetanýn arzý arttýkça fiyatý azalýr. Ama aslýnda metalarýn deðeri nearza ne talebe baðlýdýr. Örneðin; þeker ile tuzun arz ve talebi birbi-rini dengelese bile 1 kg þekerin fiyatý 1 kg tuzun fiyatýndan kat katfazladýr. Demek ki, arz ve talep metanýn fiyatý üzerinde etkili olurama metanýn deðerini belirleyen etken deðildir.

Metalarýn azlýðý da onun deðerini belirler gibi görünür. Mesela;altýn az bulunduðundan dolayý pahalýdýr. Ama su çok olduðu içinucuzdur. Ama bir metanýn az bulunmasý onun deðeri üzerinde etkiyapsa da deðerini belirleyemez. Mesela; kurak geçen bir yýlda, ya-ðmura ihtiyaç fazladýr. Buna raðmen yaðmur para olarak ifade edi-lecek deðere sahip deðildir.

Bütün bu özelliklerden sonra geriye bir tek emek kalýyor. Ger-çekten de metanýn deðerini belirleyen özelliði onun “emek” ürünüolmasýdýr. Bir meta üretmek için fazla emek harcanýrsa o metanýndeðeri artar. Altýn örneðini tekrar ele alýrsak; altýnýn deðerini belir-leyen þey, ne azlýðý, ne yararlýlýðý ne de ona olan talebin çokluðu-dur. Altýnýn aranýp bulunmasý, temizlenip iþlenmesi, kömürden vebuðdaydan daha fazla emek gerektirdiði için deðeri de fazladýr.

60

Sonuç olarak þunu söyleyebiliriz: Bir metanýn deðerini, onun içindemaddeleþmiþ (billurlaþmýþ) “toplumsal-emek” belirler.

Metanýn deðerinin yanýnda bir de “kullaným deðeri” vardýr.Metayý üreten kiþiyi asýl ilgilendiren kullaným-deðeri deðil, deðe-ri’dir. Ama metanýn deðer olarak ifade edilebilmesi için de kul-laným deðeri olmasý gerekir. Yani insanlarýn herhangi bir ihtiyacýnýgidermesi veya toplum tarafýndan talep edilmesi gerekmektedir.

Somut Ve Soyut EmekÇeþitli emek türleri (kunduracýnýn emeði, terzinin emeði, inþa-

atçýnýn emeði vb.) bunlarýn amaçlarý, kullandýklarý aletler ve eme-ðin sonuçlarý dolayýsýyla birbirinden ayrýlýrlar. Kunduracý; çekiç,çivi, örs vb. aletler kullanýr ve sonuçta ayakkabý üretir. Terzi; iðne,iplik, dikiþ makinesi, makas kullanýr ve bunlarýn yardýmýyla elbiseüretir. Böylece farklý metalarýn kullaným-deðerlerinde farklý emektürleri maddeleþir. Belirli bir biçimde harcanmýþ emek, somutemektir. Somut emek, metanýn kullaným-deðerini arttýrýr. Yani birterzinin kullandýðý makine, alet vb. geliþmiþ ise ve terzi de mesle-ðinde uzmanlaþmýþ, usta biriyse iyi ve kaliteli elbise dikecektir.Bundan dolayý o elbiseye talep artacaktýr. Bu ise onun kullaným-deðerinin yükseldiði anlamýna gelir.

Bunun yanýnda meta üretirken genel olarak insan emeðinin har-canmasý, yani emek-gücünün, kaslarýn, beynin çalýþtýrýlmasý isesoyut emektir. Soyut emek ise, metanýn deðerini yaratýr.

ParaPara ortaya çýkmadan önce metalar takas usulü ile deðiþtirili-

yorlardý. Herhangi bir meta üreticisi, üretmiþ olduðu metayý, kendiihtiyacý olan baþka bir metayla pazarda takas usulü ile deðiþtiriyorböylece kendi ihtiyacýný gideriyordu. Fakat bu yöntem zorluklarý daberaberinde getiriyordu. Örneðin; bir marangoz ürettiði masa, san-dalye vb. metalarý pazara getiriyor. Bu marangozun buðdaya ihti-yacý olduðunu varsayalým. Marangoz her þeyden önce masa vesandalyeye ihtiyacý olan bir buðday üreticisi bulmak zorundaydý.Bunu yaný sýra eþdeðer sayýlan metalarýn bölünmesi de sorun ya-ratýyordu. Bir sandalyenin 10 kg buðdaya eþdeðer kýlýndýðýný düþü-nürsek, 15 kg buðdaya ihtiyacý olan bir marangozun 1,5 sandalyevermesi gerekmektedir. 1,5 sandalye olamayacaðýna göre ya fazla

61

buðday alýp (mesela 20 kg) 2 sandalye verecek ya da ihtiyacýndanaz buðday alacak (mesela 10 kg), 1 sandalye verecek.

Bu gibi zorluklar, insanlarý evrensel bir deðiþim aracý geliþtir-meye itti. Ve sonunda bu evrensel deðiþim aracý bulundu: Para!

Ýlk önceleri bakýr, tuz, tahýl, keçi, koyun, para olarak kullanýl-ýyordu. Daha sonra bunlarýn yerini altýn aldý. Altýn para, hemenhemen bütün halklarda uzun süre kullanýldý. En sonu çeþitli ma-denlerden ve kâðýttan para kullanýlmaya baþlandý.

Meta ekonomisinin geliþmesiyle birlikte paranýn birçok fonk-siyonlarý ortaya çýktý. Bunlar;

1- Deðerlerin Ölçüsü Olma Özelliði:Paranýn deðer ölçüsü olma özelliði, bütün metalarýn deðerini

ölçmekten oluþur. Bütün metalar, deðerleriyle orantýlý olarak pa-rayla ifade edilebilir. Metalarýn para olarak ifade edilen deðerine,o metanýn fiyatý denir. Yani fiyat, metalarýn deðerinin para olarakifadesidir. Para, bütün metalarýn fiyat biçimini ifade eder, fakatkendi fiyatý olmayan bir metadýr.

2- Dolaþým Aracý Olma Özelliði:Paranýn ortaya çýkmasýndan önce, basit deðiþ tokuþ yöntemi

kullanýlýrdý. Yani bir nesne ile baþka bir nesne doðrudan deðiþtiri-lirdi. Paranýn ortaya çýkmasýndan sonra, bir meta para karþýlýðýsatýlýr, sonra da para ile baþka bir meta satýn alýnýrdý. Meta deðiþi-minin para aracýlýðýyla yapýlmasýna META DOLAÞIMI denir. (M-P-M). Böylece para sürekli dolaþýr. Metalarýn dolaþýmýnda paranýndolaþým aracý olma rolü böyle olur.

3- Biriktirme Aracý (Servet Biriktirme Aracý)Olma Özelliði:Herhangi bir meta üreticisi, ürettiði metalarý satýp, elinde biri-

ken parayý deðiþik metalar almak için kullanmazsa, yani parayý do-laþým alanýndan çýkarýrsa, biriken bu para servet olur. Meta üreticisibiriktirdiði bu parayý daha sonra, iþini geniþletmek, ev, araba almakvb. iþlerde kullanabilir.

62

4- Ödeme Aracý Olma Özelliði:Meta ekonomisinin geliþtiði dönemde, metalar her zaman peþin

satýlmaz. Meta alým satým iþleri krediyle yapýlabilir. Krediyle satýþyapýldýðýnda alýcý peþin para ödemeden metanýn sahibi olur. Ödemeönceden saptanmýþ bir tarihte yapýlýr. Burada paranýn ödeme aracýolma özelliði açýkça görülür.

Sermaye Ve Artý-Deðer

Kapitalizmin Ortaya Çýkýþ KoþullarýKapitalizmin ortaya çýkabilmesi için koþul gereklidir:1- Birey olarak özgür olan fakat üretim araçlarýndan yoksun ol-

duðu için emek-gücünü satmak zorunda olan insanlarýn olmasý.2- Üretim araçlarýnýn ve bol miktarda paranýn ufak bir azýnlýðýn

elinde birikmesi gerekmektedir.Bu iki koþul, feodal üretim tarzýnýn baðrýnda doðmuþtur.

Sermayenin Ýlkel BirikimiSermayenin ilkel birikimi ilk olarak Ýngiltere’de ortaya

çýkmýþtýr. Buradaki toprak beyleri, köylülerin topraklarýn zorla el-lerinden alýyorlardý. Yeni geliþen burjuvazi, hem devlet topraklarýnýmülk ediniyor hem de kilise mallarýný yaðmalýyordu. Topraklarýellerinden alýnan köylüler, sanayi merkezlerine göç ediyorlar vesefalet içerisinde yaþýyorlardý. Köylülerin topraklarýnýn ellerindenalýnmasý, kapitalizm açýsýndan iki olumlu sonuç meydana getiri-yordu:

1- Topraklar, az sayýda kiþilerin özel mülkiyeti hali geliyor,2- Topraklarý ellerinden alýnan ve sanayi merkezlerine göç eden

köylüler, sanayi için muazzam bir emek-gücü oluþturuyordu. Busonuç ayný zamanda, kapitalizmin doðuþu için gerekli birinci ko-þuldur.

Marx’a göre büyük kapitalist iþletmelerin kurulmasý için ge-rekli büyük parasal zenginliklerin yaratýlmasý þu yollarla olmuþtur:

1- Sömürge Sistemi: Bu yolla Asya, Afrika ve Amerika’nýnyerli halklarý köle haline getirilmiþ ve yaðmalanmýþtýr.

2- Mali Sistem: Vergi, kira, vb.3- Himayecilik sistemi: Devletin, kapitalizmin geliþmesi için

uyguladýðý kolaylýklar.

63

4- Zor yoluyla sömürü.

64

Paranýn Sermayeye DönüþmesiSermaye nedir diye sorulduðunda hemen herkes birikmiþ pa-

raya, eve, arabaya, tarlaya vb. þeylere sermaye diyecektir. Oysa bu,artý-deðer sömürüsünü gizlemek için uydurulmuþ bir aldatmacadýr.Eðer para üretim sürecine sokulmuþsa ve bundan artý-deðer eldeediliyorsa sermaye adýný alýr.

Kapitalizmden önce meta dolaþýmý M-P-M (Meta-Para-Meta)formülü ile yani, baþta bir meta satýn almak için meta satma þek-lindeydi. Kapitalizmde, sermayenin hareketi, P-M-P (Para-Meta-Para) yani satmak için satýn almak þeklinde formüle edildi.

Artý-DeðerArtý-deðer, iþçi sýnýfýnýn kapitalistler tarafýndan sömürülmesi

sonucu ortaya çýkar. Ýþçi, kendi emek-gücü deðerini üretmek içingerekli olandan daha fazla çalýþtýrýlýr. Artý-deðer, bu fazlaçalýþtýrýlma sürecinde iþçi tarafýndan üretilir.

Örneðin; 10 iþçinin çalýþtýðý bir konfeksiyon atölyesini ele alýr-sak, atölye sahibinin bu 10 iþçiyi 3.000.000 TL aylýkla çalýþtýrdýðýnývarsayalým. Astar, kumaþ, iplik, fermuar vb. maddeleri 10.000.000TL’ye aldýðýný düþünelim. Elektrik, binalarýn yýpranmasý, makine-lerin eskime payý olarak da 5.000.000 TL kabul edersek, atölye sa-hibi bir ay için toplam olarak 45.000.000 TL ödeme yapacaktýr.Bir iþçi tek baþýna 3.000.000 TL’lik deðer yaratýyorsa, 10 iþçininyarattýðý deðer 30.000.000 TL olacaktýr. Ýþçiler kendilerine ödenenücretin deðerini 15 günde üretmiþlerdir. Oysa patron onlarý 30 güniçin kiralamýþtýr. Ýþçiler bu diðer 15 günde 30.000 TL’lik bir deðerdaha yaratýrlar. Ýþte bu 15 günde yaratýlan deðerler artý-deðeri olu-þturur. Yani baþlangýçta patron 45.000.000 TL ödeme yapmýþtý.Üretim sonucunda ortaya çýkan metalarýn deðeri ise, iplik, astar vs.10.000.000 TL, makine yýpranma payý, elektrik vs. 5.000.000 TLiþçilerin yarattýðý deðer ise 60.000.000 TL, üretim sonucunda or-taya çýkan metalar satýlýrsa 75.000.000 TL para elde edilecektir.Buna göre:

Satýþ sonucu elde edilen: 75.000.000 TLBaþlangýçta ödenen: -45.000.000 TL

————————————30.000.000. TL

Patrona giden, iþçinin ürettiði artý-deðerdir.

65

Gerekli-emek zamanýnda iþçi, emek-gücünün deðerini, yanikendisi ve ailesi için gerekli geçim araçlarýnýn deðerini üretmekiçin çalýþýr. Gerekli emek-zamaný, iþçiye kapitalist tarafýndan ücretolarak ödenir.

Ek-emek zamanýnda ise iþçi, artý-emek harcayarak üretim so-nucunda kapitalistin el koyduðu artý-deðeri üretir. Yani ek-emekzamanýnda üretilen artý-ürünler kapitalistler tarafýndan el konulanartý-deðer biçimini alýr.

Deðiþen Sermaye Ve Deðiþmeyen SermayeBir kapitalistin herhangi bir iþletme kurarken, sermayesinin bir

kýsmýný iþletme (fabrika) binasýnýn yapýmýna, hammaddelere, yak-ýta vb. þeylere yatýrýr. Bu sermaye üretim sürecinde deðiþmez.Ancak üretim süreci içerisinde yavaþ yavaþ üretilen ürünlere ak-tarýlýr. Üretim araçlarý (makine, alet, hammadde) satýn almak içinharcanan ve üretim sürecinde büyüklüðünü deðiþtirmeyen bu ser-mayeye Deðiþmeyen Sermaye denir.

Kapitalist, üretim araçlarýndan baþka, sermayesinin bir bölü-müyle de bu araçlarý kullanarak meta üretecek olan emek-gücünüsatýn alýr. Üretim süreci sonunda kapitalist, iþçiye ödediði ücrettendaha fazla bir deðer elde eder. Bu artý-deðerdir. Bundan dolayý,emek-gücü satýn almak için harcanan bu sermayeye Deðiþen Ser-maye denir. Üretim süreci sonunda baþlangýçtakinden fazla deðerüreten yalnýzca deðiþen sermaye, yani emek-gücüdür.

Sermayenin bu þekilde bölünmesini burjuva iktisatçýlarý kabuletmezler. Onlar, sömürüyü gizlemek için sermayeyi sabit ve dönersermaye olarak ikiye ayýrýyorlar.

Sabit Sermaye: Ýþletme binalarýna (fabrika binalarý), makine-ler, aletler vb. sabit sermaye denir. Çünkü bunlar kendi deðerlerini,kullandýkça, süreç içerisinde ürünlerine katarlar.

Döner Sermaye: Hammaddeler, yakýta, yardýmcý maddelereve emek-gücüne döner sermaye denir. Bunlar da, üretim süreci so-nunda metalarýn satýlmasýyla, para olarak yeniden kapitaliste döner.Bundan dolayý döner sermaye olarak adlandýrýlýr.

Sermayenin bu þekilde bölünmesi emek-gücünün üretimdekirolünü ve sömürüyü gizler. Burada emek-gücü, hammaddelerle,yakýtla, yardýmcý maddelerle ayný bölüme alýnarak, sanki emek-gücünün onlardan farký yokmuþ gibi gösterilmeye çalýþýlýr. Böy-

66

lece artý-deðerin yaratýcýsý olan emek-gücünün rolü ve artý-deðersömürüsü gizlenmiþ olur.

Sömürü Derecesini Yükseltmenin Ýki Yolu

1- Mutlak Artý-DeðerKapitalist sistemde emek-zamaný ikiye bölünmüþtür.1- Gerekli-emek zamaný2- Ek-emek zamanýÝþçi, kendisi ve ailesi için gerekli geçim araçlarýnýn deðerini ge-

rekli-emek zamanýnda, kapitaliste artý-deðer olarak giden deðerlerise, ek-emek zamanýnda üretir. Bundan dolayý kapitalist sürekli ola-rak ek-emek zamanýný artýrmak ister.

Ýþgününün uzatýlmasýyla elde edilen artý-deðere mutlak artý-deðer denir. Örneðin, 10 saat çalýþýlan bir fabrikayý ele alalým. Buiþyerinde 5 saat gerekli-emek zamaný, 5 saat de ek-emek zamaný ol-duðunu varsayalým. Eðer bu iþyerinde iþgünü saati 13 saateçýkarýlýrsa, gerekli-emek zamaný deðiþmeyecek ama ek-emek za-maný 8 saate çýkacaktýr.

Kapitalizmin yeni geliþtiði dönemlerde bu yöntem sýk kul-lanýlýrdý. Ama iþçi sýnýfýnýn savaþýmý sonucu kapitalistler, bu yön-temden vazgeçmek zorunda kaldýlar. Bunun yerine sömürüyüartýran fakat daha gizli yöntemler kullanmaya baþladýlar.

2- Nispi Artý-DeðerBu yöntemde iþgünü süresi uzamaz, fakat gerekli-emek zamaný

kýsaltýlarak ek-emek zamaný uzatýlýr. Bu, þu yöntemle olur. Gerekli-emek zamaný, iþçinin ve ailesinin yaþamasý için gerekli geçim araç-larýný üretmek için ayarlandýðýna göre, tüketim maddeleri üreteniþkollarýnda emek üretkenliði artarsa, tüketim maddeleri (yiyecek,giyecek vb.) fiyatý düþecektir. Bu sayede emek-gücünün deðeridüþecektir, yani gerekli-emek zamaný kýsalacaktýr. Ýþgünü süresiayný kaldýðý için de ek-emek zamaný artacaktýr.

3- Ek Artý-DeðerBu yöntem nispi artý-deðerin bir türüdür. Bu yöntemle kýsa sü-

reli artý-deðer elde edilir. Herhangi bir kapitalist, iþletmesinde tek-nolojinin yeni geliþtirdiði bir makineyi ilk olarak kendisi alýr ve

67

iþletmesinde çalýþtýrýr. Bu sayede, ayný iþkolundaki diðer kapita-listlerden daha ucuz meta üretir ve daha çok kar elde eder. Ama erya da geç diðer kapitalist iþletme sahipleri de bu makineyi alýr veüretime geçirirler. Böylece aralarýndaki fark kapanýr. Kýsa süreliolmasý bu nedenledir.

Kapitalizmin Temel ÇeliþkisiKapitalizmin geliþmesiyle birlikte, üretim giderek toplumsal-

laþmýþtýr. Yani daha önceki küçük atölyelerin yerine binlerce iþçi-nin beraber çalýþtýðý dev fabrikalar kurulmuþtur. Kapitalizmdeüretimin bu þekilde toplumsal olmasýna raðmen, fabrikalar, üretimaraçlarý, topraklar, yeraltý ve yerüstü zenginlik kaynaklarý özelmülktür. Üretimin toplumsal olmasýna raðmen, üretim sonucu or-taya çýkan metalara da kapitalist el koymaktadýr. Ýþte çeliþki bura-dadýr:

“Üretimin toplumsal niteliði ile mülk edinmenin kapitalistözel biçimi” kapitalizmin temel çeliþkisidir.

Artý-Deðerin Kara DönüþmesiVe Çeþitli Sömürücü Gruplar Arasýnda DaðýlýmýSermayenin hareketi iki dolaþým ve bir üretim aþamasýna bölü-

nür. Burada kesin rol üretimdedir. Çünkü artý-deðer üretimde ya-ratýlýr. Sermayenin hareketinin durmasý ya da yavaþlamasý demekartý-deðerin azalmasý veya yok olmasý demektir.

Birinci aþamada sermaye, para olarak dolaþým alanýndadýr. Birkapitalist, üretim yapmak için gerekli olan üretim araçlarý ve emek-gücünü para ile satýn alýr. Bu, þu þekilde formüle edilir:

EP-M (P-Para, M-Meta, E-Emek, Üa-Üre-

tim araçlarý)Üa

Ýkinci aþamada sermaye, dolaþým alanýna yeniden döner. Ýkinciaþamada, yani üretim sürecinde üretilen metalar pazarda parayaçevrilir. Buradaki sermayenin hareketi þu þekildedir.

EM Ü…… M’

68

ÜaÜçüncü aþamada sermaye, dolaþýn alanýna yeniden döner.

Ýkinci aþamada, yani üretim sürecinde üretilen metalar pazarda pa-raya çevrilir. Buradaki sermayenin hareketi þu þekildedir:

M’- P

Sermayenin hareketi para olarak baþlamýþtý ve yine para olarakdönüþerek sonuçlandý. Ama sonuç elde edilen para ilk baþtaki pa-radan daha fazladýr. Formüllerdeki (M’) veya (P’) ifadesi bu de-ðiþikliði belirtir. Sermayenin bütün hareketi þu þekilde formüleedilir:

EP-M ...Ü…M’…P’

Üa

Yani, kapitalist, parasýyla ilk baþta metalar (emek-gücü ve üre-tim araçlarý) satýn alýyor. Emek-gücü ve üretim araçlarýnýn üretimesokulmasý sonucu bir ürün elde ediliyor. Ürün pazara götürülünceiçerisinde artý-deðeri barýndýran baþlangýçtakinden farklý bir metahalini alýyor. Ve pazarda satýlýp paraya çevriliyor. Bu para da ba-þlangýçtaki paradan farklý (fazla) oluyor. Çünkü artý-deðeri içeri-yor.

Farklı Sermaye Þekilleri ve Kapitalist GruplarYukarýda da gördük ki, sanayi sermayesi üç aþmaya giriyor. Ve

buna da üç sermaye þekli denk geliyor. Para þekli, üretim þekli vemeta þekli. Sermayenin farklý þekilleri, burjuvazinin farklý grup-larýna denk düþer, bunlar; sanayiciler, tüccarlar, bankacýlardýr.

Sanayiciler, iþçilerin ürettiði artý-deðere el koyar. Tüccarlar, üre-tilen metalarý paraya çevirir. Bankacýlar ise, parayý toplar ve uygunyerlere yatýrýrlar. Bu guruplardan hepsi de iþçi sýnýfýnýn yarattýðýartý-deðerden pay alýrlar. Bunlardan baþka bu sömürücü gruplaradahil olan bir grup da toprak sahibidir. Bu grup da artý-deðerdenpay alýr.

Peki, sermayeci kapitalist, artý-deðeri neden diðer gruplarlapaylaþýr?

Kapitalist sistemde üretilen metalar satýþ için yani Pazar için

69

üretilirler. Metalarýn sadece üretilmesiyle iþ bitmez, metalarýn tü-keticiye ulaþtýrýlmasý gerekir. Sanayici bu görevi tüccara býrakýr.Çünkü bu iþi tüccara býrakmasaydý, ürettiði metalarý tüketiciyeulaþtýrmak için her bölgeye; ile, ilçeye vs. yerlere maðazalar açýpsatýþ elemaný yetiþtirmek zorunda kalacaktý. Bu ise ek bir sermayeve yatýrým yapmasý anlamýna geliyordu. Bunu yapmak istemeyensanayici, bu görevi tüccara býraktý. Böylece, tüccarlar da artý-de-ðerden pay almaya baþladýlar. Tüccarlarýn bu yolla elde ettiklerikara Ticari Kar denir.

KAPÝTALÝST TOPRAK RANTIKapitalist sistemdeki toprak rant’ý, eþit olmayan verimliliklere

sahip topraklarýn ürünlerinin eþit fiyata satýlmasýyla oluþur. Yani,düþük verimlilikteki (bakýmsýz, kýraç topraklardaki) toprakta üre-tilen ürünün maliyet fiyatý daha yüksek olur, ama bu verimli birtoprakta daha ucuza mal olur. Bu durumda, toplumun gereksin-mesi, üretilen ürünlerin tümünün tüketilmesini zorunlu kýldýðý sü-rece, ürünlerin satýþ fiyatý, üretim maliyeti en yüksek olana görebelirlenecektir. Ýkisi arasýndaki fark rant’ý oluþturur.

Kapitalist sistemdeki toprak rant’ý, feodalizmdeki toprakrant’ýndan farklýdýr. Feodalizmdeki toprak rant’ý, iki sýnýf arasýn-daki, yani toprak sahibi (senyör) ile serf (köylü) arasýndaki feodalüretim iliþkilerini ifade eder. Kapitalizmdeki toprak rant’ý ise üçsýnýfýn iliþkilerini ifade eder. Bunlar; toprak sahipleri, kiracý kapi-talistler ve ücretli tarým emekçileridir.

1- Farklılık RantıFarklýlýk rant’ý diðerlerine göre daha iyi koþullar içinde bulunan

tarým iþletmelerinde elde edilen ortalama kar’ýn üstündeki kar faz-lasýdýr. Farklýlýk rant’ýný saðlayan üç etken vardýr:

a) Topraklar Arasýndaki Verimlilik Farklarý: Verimli top-raklar, kýraç topraklara oranla daha iyi ürün verir. Verimli topraktaüretim yapanlar farklýlýk rant’ýna sahip olurlar.

b) Pazarla Ýliþkisi Bakýmýndan Topraklar ArasýndakiKonum Farklarý: Üretilen tarýmsal ürünleri pazara ulaþtýrmak çe-þitli zorluklarý ve belli miktarda maddi kaybý içerinde barýndýrýr.Bu nedenle, yol üzerinde olmayan, dað baþýndaki bir tarla ile yolkenarýnda veya pazara yakýn tarlalar arasýda farklýlýklar oluþur.

c) Topraða Yatýrýlan Ek Sermayeden Saðlanan Verim Fark-larý: Modern teknikle üretim yapýlan topraklarda, klasik üretim

70

aletleriyle (çapa, kazma vb.) üretim yapýlan topraklar arasýndaverim farký oluþur. Bu da farklýlýk rantý’dýr.

2- Mutlak RantTopraðý iþlemek üzere kiralayan kapitalistler, toprak sahibine

topraðý kullanmak için peþin ödeme yaparlar. Toprak üzerindekimülkiyetinden dolayý, toprak sahibinin peþin olarak aldýðý bu pa-raya Mutlak Rant denir.

Emperyalizm, Tekelci Kapitalizm1800’lü yýllarýn sonlarýna doðru kapitalizm, en yüksek ve en

son aþamasý olan emperyalizmin özelliklerini göstermeye ba-þlamýþtýr. Kapitalizmin geliþim dönemindeki serbest rekabet bu dö-nemde yerini tekellerin egemenline býrakmýþtýr. Serbest rekabeteson veren tekelcilik, rekabeti tümden ortadan kaldýramaz, onun üs-tünde ve yanýnda yer alýr. Serbest rekabetin yerini de tekeller arasýrekabet alýr. Üretici güçlerin geliþmesi, yeniliklerin bulunmasý,hafif sanayiden aðýr sanayiye geçiþ, üretimde yoðunlaþmaya nedenoldu. Bunun yanýnda kapitalizmin çeliþkileri de keskinleþti ve arttý.Üretimin yoðunlaþmasýyla beraber artan fazla üretim, kapitalizminbunalýmlarýný da daha sýk hale getirdi. Tabi ki, bu bunalýmlardanen fazla etkilenen emekçiler oluyordu. Üretimde ve teknikteki tümmuazzam geliþmelere karþýn, emekçilerin durumu her geçen gündaha da kötüye gidiyordu.

Emperyalizmin incelenmesi ve tahlilinin yapýlmasýný Lenin,1916’da yazdýðý “Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aþa-masý” adlý yapýtýnda baþarýyla yerine getirmiþtir. Bu, sömürüdenkurtulmak için savaþan iþçi sýnýfýnýn elinde teorik bir silahtýr.

Kapitalizmin tekelci aþamadaki ekonomik belirtileri þunlardýr:1- Üretimde ve sermayede yoðunlaþma tekelleri yaratmýþtýr.2- Banka sermayesiyle sanayi sermayesi iç içe geçmiþ ve böy-

lece oluþan “mali sermaye” üzerine “mali oligarþi” kurulmuþtur.3- Meta ihracýndan baþka sermaye ihracý da baþlamýþ ve önem

kazanmýþtýr.4- Dünyayý aralarýnda paylaþan uluslar arasý tekelci kapitalist

birlikler kurulmuþtur.5- Tekeller tarafýndan dünyanýn toprak bakýmýndan paylaþýl-

masý tamamlanmýþtýr.

71

1- Üretýmýn Yoðunlaþması Ve TekellerEmperyalizmden önceki kapitalizmin geliþme döneminde ser-

best rekabet egemendi. Ayný metalar birçok kapitalist tarafýndankar amacýyla üretiliyor ve satýlýyordu. Bu dönemde güçlüler zayýf-larý yutarak geniþlediler ve zenginleþtiler. Zayýflarý iflasa ve yýkýmasürükleyen, zengin ve güçlüleri daha da zenginleþtiren serbest re-kabet üretimin yoðunlaþmasýna neden olur. Üretimin yoðunlaþmasýdemek üretimin, yüzlerce hatta binlerce iþçinin çalýþtýðý çok büyükiþletmelerde yapýlmasý demektir.

Sermayenin yoðunlaþmasý beraberinde sermayenin merkezile-þmesini getirir. Birçok sermayenin tek bir sermaye olarak kayna-þmasý sonucunda sermayenin daha az kiþide toplanmasýnaSermayenin Merkezileþmesi denir. Sermayenin merkezileþmesi,anlaþma ile þirketlerin birleþmesi sonucunda ve büyük sermayeninyoðunlaþmasý ve merkezileþmesi sonucu büyük iþçi kitleleri, deviþletmelerde toplanýr. Bu, iþçi sýnýfýnýn sermayeye karþý sa-vaþýmýnda birleþmesini ve örgütlenmesini kolaylaþtýrýr.

Tekel ÞekilleriÜretimin yoðunlaþmasý sonucu tekellerin doðuþu, sermayesi

büyük olan bu büyük iþletmelerdeki rekabetle birbirlerini yenme-lerinin zorluðunu da beraberinde getirir. Bu durumda tekeller,sürüm alanlarýný (pazarlarý), hammadde kaynaklarýný paylaþmakve alým-satým fiyatlarýný belirlemek üzere anlaþýrlar. Çünkü bu,kendi aralarýndaki rekabetten daha kar’lýdýr. Baþlýca tekel þekilleriþunlardýr:

a) KartelKartel, üretimlerin paylaþýlmasý ve satýþ fiyatlarý üzerinde an-

laþma yapýldýðý gruplaþmadýr. Kartel’e üye olan iþletmeler, ürünyapým ve satýþýnda baðýmsýzdýrlar.

b) SendikaSendikaya baðlý iþletmeler tamamen baðýmsýz üretim yaparlar,

ama ticari özerkliklerini kaybederler. Sendika üyeleri tek baþlar-ýna hammadde satýn alamazlar ve ürünlerini tek baþlarýna sata-mazlar. Hammadde alým ve ürünlerini satýþý ortaklaþa yapýlýr.

c) TröstBu tekel þeklinde, bütün iþletmelerin mülkiyeti ortak hale geti-

rilir ve iþletmelerin sahipleri birer hisse sahibi olurlar. Hisse senet-leri oranýnda da kar alýrlar.

72

d) KonsorsiyumEn büyük tröstlerin, bankalarýn, sigorta þirketlerinin, büyük

iþletmelerin ortak bir mali baðýmlýlýk temeli üzerinde birleþmesidir.

Tekeller ve RekabetTekellerin ortaya çýkmasý rekabeti ortadan kaldýrmaz. Çünkü

tekeller rekabetle varolurlar. Tekellerin rekabeti dört þekilde görü-lür:

a) Tekeller ile Tekel Olmayan ve Tekele Katýlmayan Kapi-talist Ýþletmeler Arasýndaki Rekabet: Bu ikisi arasýndaki rekabet,tekellerin tekele baðlý olmayan iþletmeleri, tekele girmeye zorla-mak veya kesin olarak onlarý ortadan kaldýrmak için her çareye ba-þvurulmasý þeklinde geçer.

b) Tekellerin Kendi Arasýndaki Rekabet: Bu rekabette, kar-tellere ve sendikalara katýlanlar, en iyi pazarlarý almak ve üretimdeen büyü payý ele geçirmek için savaþýrlar. Tröst ve konsorsiyum-lar ise, kilit noktalarý tutmak ve büyük hisse senetleri ele geçirmekiçin rekabet ederler. Bu savaþýmlar çoðu kez gizli þekilde olurancak, aðýr bunalým dönemlerinde iyice açýða çýkar.

c) Ayný Üretim Dalýndaki Tekeller Arasýndaki Rekabet: Burekabet þekli, ayný üretim dalýnda birçok tekel bulunduðu zamanolur.

d) Farklý Üretim Dallarýndaki Tekeller Arasýndaki Reka-bet: Farklý üretim dallarýndaki tekeller, birbirlerine mümkün ol-duðunca pahalý meta satmak isterler. Örneðin; bir otomobil lastiðitekelinin otomobil üreten tekelle arasýndaki rekabet gibi.

Tekellerin kendi aralarýndaki ve tekele katýlmayan iþletmelerlearalarýndaki rekabette kullandýklarý savaþ yöntemlerinin belli baþl-ýlarý þunlardýr:

a) Hammaddeden yoksun býrakmak.b) Ulaþtýrma (taþýma) araçlarýndan yoksun býrakmak.c) Yalnýzca tekellerle alýþveriþ yapmalarý için müþterilerle an-

laþmak.d) Sistemli bir biçimde fiyat indirmek. (Bu yöntem tekel-dýþý

olan iþletmeleri iflasa sürüklemek için en ideal yöntemdir).

73

e) Kredileri kesmek. (Bankalar, tekellere ait olduðundan, iste-diði zaman istediði iþletmeye verilen kredileri kesebilir).

f) Boykot.g) Bu yöntemlere Amerikan usulünü, yani iþletmelerin dina-

mitlenmesi, havaya uçurulmasý, teknolojinin çalýnmasý yönteminide eklemek gerekir.

Mali Sermaye ve Mali OligarşiBankalar ilk olarak basit birer aracý kurum olarak ortaya çýktýlar.

Tasarruf sahiplerinin paralarýnýn güvenlikte olduðu ve karþýlýðýndabir miktar faiz alarak yatýrdýklarý kurumdu. Üretimin ve sermaye-nin yoðunlaþmasý-merkezileþmesi sonucu sanayi tekellerinin or-taya çýkmasý, banka sermayesinin yoðunlaþmasýný ve bankatekellerinin oluþmasýný beraberinde getirdi. Bankalar arasýndakisavaþ ve rekabet, týpký sanayide olduðu gibi büyük ve güçlü ban-kalarýn küçükleri yutmasý ya da iflasa sürüklemesi sonucuna vardý.Küçük bankalarýn ortadan kalkmasýyla birlikte, büyük bankalararalarýnda anlaþarak banka tekellerini oluþturdular.

Banka tekelleri, sanayi, ticaret, sigorta, ulaþým tekellerindenhisse senetleri alarak bu sanayi ve ticaret tekellerinin ortaklarý ha-line geldiler. Ayný zamanda bu sanayi ve ticaret tekelleri de, ortakolduklarý bankalarýn hisse senetlerini aldýlar. Böylece, tekelci bankasermayesiyle tekelci sermaye iç içe girmiþ oldu. Bu iç içe geçiþmali sermayeyi oluþturur.

Banka sermayesiyle sanayi sermayesinin iç içe giriþi özelliklepersonel birliði þeklinde görülür. Yani ayný kiþi birçok sanayi veticaret ve banka tekelinin baþýna geçer. Banka yöneticileri sanayiiþletmelerinin yönetim kuruluna girerler, sanayi tekellerinin yöne-ticileri de banka yönetimine katýlýrlar.

Mali OligarşiMali Oligarþi, birkaç finans kralýnýn egemenliði ve iktidarýdýr.

Tekellerin ve mali sermayenin geliþmesi, ülkenin ekonomi ve po-litikasýnda, en büyük bankacý ve sanayicilerden oluþan bir grubundenetimi ele geçirmesi sonucunu ortaya çýkarýr. Ekonomik alandaolduðu gibi politik alanda da mali oligarþi söz sahibi olur. Tekeller,hükümet aygýtýyla bütünleþir.

74

3- Sermaye İhracıEmperyalizmden önceki dönemde, çeþitli ülkeler arasýndaki

ekonomik iliþkilerin en belirgin biçimi, meta ihracýydý. Emperya-lizm döneminde meta ihracýndan baþka sermaye ihracý da baþladýve meta ihracýndan daha büyük önem kazandý.

Sermaye Ýhracý Neden ve Nasýl Olur?Sanayi bakýmýndan geliþmiþ ülkelerde aþýrý kar’dan dolayý ser-

maye fazlasý oluþur. Tekeller her þartta kar, daha fazla kar amacýnýgüttüklerinden tabi ki, bu sermaye fazlasýný emekçi halkýn yaþamdüzeyini yükseltmek için kullanmazlar. Tekeller bu sermaye faz-lalarýný, kar’larýna daha büyük kar’lar eklemek üzere, az geliþmiþülkelere ihraç ederler ve bu ülkeleri sömürürler. Sermaye, yabancýülkelere iki þekilde ihraç edilir.

a) Ýkraz SermayesiÝkraz sermayesi ihracý, baþka ülkelerin (genellikle az geliþmiþ

ülkelerin) hükümetlerine veya kapitalist iþletmelerine borç (kredi)verilerek olur. Kredi alan bu ülkelerin hükümetleri ya da kapita-listleri, aldýklarý bu kredi karþýlýðýnda belirli bir faiz öderler. Kredialan ülkelerin proleterleri tarafýndan yaratýlan artý-deðer böylece,sermaye ihraç eden ülkelere akar.

b) Üretici SermayeÜretici sermaye ihracý, kapitalistlerin baþka ülkelere fabrikalar,

iþletmeler vb. kurduklarý zaman olur.Sermayenin bu iki þekilde ihracý, en çok az geliþmiþ ülkelere

yapýlýr. Çünkü buralarda toprak ucuz, hammadde bol, ücretler dü-þüktür. Bütün bunlar fazla kar için her þeyi yapacak olan sermaye-nin iþtahýný kabartýr. Her ne kadar burjuva ideologlarý, az geliþmiþülkelere yapýlan bu sermaye ihraçlarýný “yardým”, “iyilik” olarakgöstermeye çalýþsa da asýl amaçlarý bu ülkeleri sömürgeleþtirmekdaha doðrusu köleleþtirmektir!

4- Dünya’nın Kapitalist Birlikler ArasındaEkonomik Bakımdan PaylaþılmasıKapitalist ülkelerin tekelleri, her þeyden önce iç pazarda ege-

menlik kurmaya çalýþýrlar. Ýç Pazar tekeller arasýnda paylaþýlýr veanlaþma yapýlarak fiyatlar yüksek tutulur. Ýç pazarý paylaþan bu te-keller, pazarlarýný yabancý tekellerin rekabetine karþý korumak için

75

aralarýnda anlaþýrlar ve devlet bu amaçla gümrük vergilerini yük-sek tutar, bazen de bazý metalarýn ithalini resmen yasaklar. Güm-rük vergisinin yüksek tutulmasý sonucu, satýþ fiyatý çok yüksekolacaðýndan bu pazara yabancý tekeller meta ihraç edemezler. Böy-lece tekellerin iç pazardaki egemenliði saðlanmýþ olur.

Fakat yapýlan aþýrý üretim sonucu ortaya çýkan metalarý sadeceiç Pazar ememez (tüketemez). Bundan dolayý tekeller, dýþ pazarayönelmek zorundadýrlar. Ama bütün tekeller kendi pazarlarýný ko-rumak için gümrük vergilerini yüksek tuttuklarýndan dolayý baþkapazarlara meta ihracý çok zordur. Bu durumda tekeller, gümrük ver-gilerinden kurtulmanýn en iyi yolu olan sermaye ihracýna baþvu-rurlar. Baþka ülkelere üretici sermaye (fabrika, iþletme) ihraç edenkapitalistler, bu ülkelerde bol miktarda meta üretirler ve bunlarýucuza satarak bu ülkelerdeki rakiplerini çökertmeye çalýþýrlar. Ra-kiplerini çökerttikten sonra fiyatlarý istedikleri gibi yükseltirler. Dýþpazarlar uðruna bu savaþýmýn sonucunda dünyanýn çeþitli bölge-leri farklý tekellerin egemenlik bölgeleri olarak ekonomik bakým-dan paylaþýlýr.

Bir üretim dalýndan birçok tröst veya sendika, kapitalist dün-yada kesin bir rol oynamaya baþladýðý zaman, uluslararasý tekelle-rin oluþma koþullarý yaratýlmýþ olur. Uluslararasý tekeller, çeþitliülkelerin en büyük tekelleri arasýnda, hangi Pazar kime ait olacak,hammadde kaynaklarý nasýl paylaþýlacak, ne kadar meta üretilecekve hangi fiyattan satýlacak vb. üzerinde anlaþmalarý demektir.

Dünya’nın Toprak Bakımından PaylaþılmasıEmperyalizme geçiþ döneminde geliþmiþ kapitalist ülkeler, geri

kalmýþ ülkeleri sömürge haline getiriyorlardý. Bu dönemde en fazlasömürgesi olan ülke Ýngiltere’ydi. Emperyalist devletler, sömür-geleþtirdikleri ülkelerin yeraltý ve yerüstü bütün kaynaklarýný sö-mürürler. Ve bu sömürülerini haklý göstermek için, sömürgeülkelere uygarlýk götürdüklerini, kültür yönünden ilerlettiklerinivb. þeyleri ileri sürerler. Gerçekte ise amaçlarý, bu ülkeleri sömür-mek ve daha fazla sömürmektir. (Bugün de emperyalistler, Birle-þmiþ Milletler aracýlýðýyla, bazý ülkelerdeki iç çatýþmalarý bahaneederek buralara sömürü amacýyla müdahale etmektir.

Emperyalizme geçiþ döneminin baþlamasýyla birlikte, gerikalmýþ ülkeler, geliþmiþ kapitalist ülkeler tarafýndan tamamen sö-mürge haline getirildiler. Artýk dünyanýn toprak bakýmýndan pay-

76

laþýlmasý tamamlanmýþtý. Yani artýk sahipsiz toprak (paylaþýlmýþtopak) kalmamýþtý. Bu dönemden sonra geliþecek ve sömürge sa-hibi olmak isteyen bir ülke, bu amacýna ancak bir savaþ sonucu ka-vuþabilirdi. Bu amaçla yapýlan I. Ve II. Dünya Savaþlarý, bireremperyalist paylaþým savaþlarýdýr.

Emperyalizmin üç temel özelliði vardýr:

a) Emperyalizm, Tekelci KapitalizmdirEmperyalizmin baþlýca özelliði tekellerin egemenliðidir. Lenin,

tekelci kapitalizmin dört kategorisini ortaya çýkarmýþtýr.1- Tekeller, üretimin ve sermayenin yoðunlaþmasý sonucu ortay

çýkmýþtýr. Tekelci gruplarýn kendi aralarýnda oluþturduklarý kartel-ler, sendikalar, tröstler ve konsorsiyumlar kapitalist ülkelerin eko-nomisinde belirleyici rol oynarlar. Üretimin ve sermayeninyoðunlaþmasý sonucu ortaya çýkan ve kapitalist ülkelerin ekono-misinde belirleyici rol oynayan tekellerin oluþmasý, emperyaliz-min bir niteliðidir.

2- Tekeller, önceleri basit birer aracý kurumken, daha sonragüçlü ekonomik merkezler haline gelen bankalardan doðmuþtur.Geliþmiþ kapitalist ülkelerdeki büyük 4-5 banka, sanayi sermaye-siyle iç içe geçerek mali sermayeyi ve mali oligarþiyi oluþturur.Mali sermaye oligarþi ülkenin ekonomik ve politik yaþamýný iste-diði gibi yönetir.

3- Tekeller pazarý, hammadde kaynaklarýný, sermaye yatýrýmalanlarýný ellerinde toplar ve aralarýnda paylaþýrlar. Denetimlerialtýnda bulunan yerler bütün bir ülkeye, kýtaya veya dünyanýn çe-þitli bölgelerine yayýlabilir.

4- Tekeller, emperyalist devletlerin az geliþmiþ, geri kalmýþ ül-keleri sömürge haline getirmelerinden doðmuþtur. Emperyalizmegeçiþ dönemindeki az geliþmiþ ülkelerin zor yoluyla, topraklarýnýiþgalle sömürgeleþtirmenin yerini (bu ülkelerin uluslarýnýn tepkigöstermesi ulusal kurtuluþ savaþlarýnýn patlak vermesinden dolayý)bu ülkelerin ekonomik ve politik yönden denetim altýna alýnarak,yani mali sermaye ve meta ihracý yoluyla sömürme almýþtýr.

b) Emperyalizm, Asalak Ya Da Çürüyen KapitalizmdirEmperyalizmin asalaklýðý, kendini, kapitalist üretimle hiç bir

þekilde iliþkisinin bulunmamasýnda ifade eder. Bilindiði gibi kapi-talizmin geliþme aþamasýnda küçük üreticiler vardý ve bu küçük