22
COĞRAFİ KEŞİFLERİN İKİNCİ AŞAMASI: 17. YÜZYIL-BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARASI DÖNEMDE YÜKSEK KUZEY’İN KEŞFİ Harun GÜMRÜKÇÜ Güneş ERSOY Özet 15. yüzyılda Vasco da Gama ile Portekiz Hindistan’da, Columbus ve Magellan ile İspanya Amerika Kıtası’nda kurdukları sömürgelerle birer küresel güç haline gelmiştir. Küresel ekonomik dengeleri alt üst eden denizaşırı bu atılımlar, sonraki tarihlerde Büyük Britanya, Hollanda, Rus Çarlığı ve Norveç Krallığı gibi Kuzey ülkelerine ilham kaynağı olmuştur. Bu ülkeler; Japonya’ya, Çin’e ve Hindistan’a o zamanlar kullanılan yollar dışında ulaşılabilecekleri yeni bir yol olabileceğini düşünmüşlerdir. Buradan hareketle Avrupa ve Asya’yı 'Yüksek Kuzey' 1 üzerinden birbirine bağlayan bir güzergâh bulma arayışına girişmişlerdir. Bu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler ve iklim değişikliği de dikkate alınarak ilk yıllarından Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar gösterdiği gelişimi ve bu gelişimin Kuzey ülkelerine yansıyan ekonomik, siyasi ve bilimsel etkileri analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Büyük Britanya, Hollanda, Rus Çarlığı, Norveç Krallığı, Kuzeybatı ve Kuzeydoğu Geçidi THE SECOND STAGE OF THE AGE OF DISCOVERY: THE HIGH NORTH IN THE PERIOD BETWEEN THE 17 th CENTURY AND THE FIRST WORLD WAR Abstract In the 15th century thanks to Vasco da Gama, Portugal became a global power with colonies established in the Far East and Latin America. Spain with Columbus and Magellan also established colonies in the America and gained a global power. Their spurts which overturned the global economic balances inspired the Northern countries such as Great Britain, Netherlands, Russian Tsardom and Kingdom of Norway in the next period. Thus, they sought to find a new way to reach Japan, China and Prof. Dr., Akdeniz Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü. Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans Mezunu, Uzman Araştırmacı. 1 Yüksek Kuzey terimi (High North, European High North ve the Northern Areas olarak da kullanılır) akademik söylemin kelime dağarcığına oldukça yeni bir ektir ve 1980’li yıllarda Norveççe Nordområdene yani Kuzey Bölgeleri kelimesine eş anlamlı bir kavram olarak tanıtılmıştır. Bu kavram ‘Arktika’nın eş anlamı değildir. Arktika’nın günümüzde birkaç anlamı olsa da kesin olarak tanımlanabilen bir alanı kapsadığı bilinmelidir. Coğrafi olarak bakıldığında 66°33’’ Kuzey enlemi ile Kuzey Kutup Noktası arasında kalan, 8 milyon km 2 ’lik kara parçasını ve yaklaşık 18 milyon km 2 ’lik deniz alanını kapsayan dünyanın en kuzeyindeki alan olarak kabul edilmektedir (Spohr vd., 2013: 11). İklimsel olarak bakıldığında ise ortak tanıma göre Arktika, ormanların kuzey sınırlarındaki topraklar ve adalar ile deniz buzunun oluştuğu en güney enlemlerden itibaren başlayan ve Kuzey Kutup Noktası’na kadar devam eden alanı içermektedir (Skagestad, 2010: 3). Arktika ve Yüksek Kuzey bir dereceye kadar birbirleriyle örtüşebilen iki kavram olmasına rağmen Yüksek Kuzey’in coğrafi terimlerle kesin olarak açıklanabilecek bir sınırı yoktur. Kısaca bu kavram literatürde genel olarak şu şekilde tanımlanmaktadır: “Coğrafi tanımının ülkelerin niyetlerine bağlı olarak değiştiği Yüksek Kuzey genel olarak Barents Avro- Arktik Bölgesi, Norveç Denizi, Barents Denizi ve Kuzey Kutup Denizi’nin güney kısımlarını da kapsayan bir alan için kullanılmaktadır” (Czarny, 2015: 7-8).

kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

COĞRAFİ KEŞİFLERİN İKİNCİ AŞAMASI: 17. YÜZYIL-BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARASI DÖNEMDE YÜKSEK KUZEY’İN KEŞFİ

Harun GÜMRÜKÇÜ

Güneş ERSOY

Özet15. yüzyılda Vasco da Gama ile Portekiz Hindistan’da, Columbus ve Magellan ile

İspanya Amerika Kıtası’nda kurdukları sömürgelerle birer küresel güç haline gelmiştir. Küresel ekonomik dengeleri alt üst eden denizaşırı bu atılımlar, sonraki tarihlerde Büyük Britanya, Hollanda, Rus Çarlığı ve Norveç Krallığı gibi Kuzey ülkelerine ilham kaynağı olmuştur. Bu ülkeler; Japonya’ya, Çin’e ve Hindistan’a o zamanlar kullanılan yollar dışında ulaşılabilecekleri yeni bir yol olabileceğini düşünmüşlerdir. Buradan hareketle Avrupa ve Asya’yı 'Yüksek Kuzey'1 üzerinden birbirine bağlayan bir güzergâh bulma arayışına girişmişlerdir. Bu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler ve iklim değişikliği de dikkate alınarak ilk yıllarından Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar gösterdiği gelişimi ve bu gelişimin Kuzey ülkelerine yansıyan ekonomik, siyasi ve bilimsel etkileri analiz edilmiştir.Anahtar Kelimeler: Büyük Britanya, Hollanda, Rus Çarlığı, Norveç Krallığı, Kuzeybatı ve Kuzeydoğu Geçidi

THE SECOND STAGE OF THE AGE OF DISCOVERY: THE HIGH NORTH IN THE PERIOD BETWEEN THE 17th CENTURY AND THE FIRST WORLD WAR

AbstractIn the 15th century thanks to Vasco da Gama, Portugal became a global power with

colonies established in the Far East and Latin America. Spain with Columbus and Magellan also established colonies in the America and gained a global power. Their spurts which overturned the global economic balances inspired the Northern countries such as Great Britain, Netherlands, Russian Tsardom and Kingdom of Norway in the next period. Thus, they sought to find a new way to reach Japan, China and India. In this study, by taking into account new technological developments and climate change the development of the High North from the early years of the discovery to the beginning of the First World War, seen as the second stage of the age of discovery was analyzed. Furthermore we examined the economic, political and scientific impacts of this development reflected in the northern countries.Keywords: Great Britain, Netherlands, Russian Tsardom and Kingdom of Norway, Northwest and Northeast Passage

Prof. Dr., Akdeniz Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü. Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans Mezunu, Uzman Araştırmacı.1 Yüksek Kuzey terimi (High North, European High North ve the Northern Areas olarak da kullanılır) akademik

söylemin kelime dağarcığına oldukça yeni bir ektir ve 1980’li yıllarda Norveççe Nordområdene yani Kuzey Bölgeleri kelimesine eş anlamlı bir kavram olarak tanıtılmıştır. Bu kavram ‘Arktika’nın eş anlamı değildir. Arktika’nın günümüzde birkaç anlamı olsa da kesin olarak tanımlanabilen bir alanı kapsadığı bilinmelidir. Coğrafi olarak bakıldığında 66°33’’ Kuzey enlemi ile Kuzey Kutup Noktası arasında kalan, 8 milyon km 2’lik kara parçasını ve yaklaşık 18 milyon km2’lik deniz alanını kapsayan dünyanın en kuzeyindeki alan olarak kabul edilmektedir (Spohr vd., 2013: 11). İklimsel olarak bakıldığında ise ortak tanıma göre Arktika, ormanların kuzey sınırlarındaki topraklar ve adalar ile deniz buzunun oluştuğu en güney enlemlerden itibaren başlayan ve Kuzey Kutup Noktası’na kadar devam eden alanı içermektedir (Skagestad, 2010: 3). Arktika ve Yüksek Kuzey bir dereceye kadar birbirleriyle örtüşebilen iki kavram olmasına rağmen Yüksek Kuzey’in coğrafi terimlerle kesin olarak açıklanabilecek bir sınırı yoktur. Kısaca bu kavram literatürde genel olarak şu şekilde tanımlanmaktadır: “Coğrafi tanımının ülkelerin niyetlerine bağlı olarak değiştiği Yüksek Kuzey genel olarak Barents Avro-Arktik Bölgesi, Norveç Denizi, Barents Denizi ve Kuzey Kutup Denizi’nin güney kısımlarını da kapsayan bir alan için kullanılmaktadır” (Czarny, 2015: 7-8).

Page 2: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

1 Genel Bakış15. yüzyılda Avrupa’dan Uzak Doğu’daki altınlara, fildişine, değerli taşlara, ipek

kumaşlara ve yemekleri lezzetlendiren baharatlara ulaşmak oldukça yorucu ve kayıplarla dolu deniz yolculukları gerektiriyordu. Batı’nın bu zenginlikleri elde edebilmesi için dört alternatif yol vardı. Birincisi Afrika’nın güney ucunda yer alan Ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan’a varmak; ikincisi Atlas Okyanusu’nu aşarak Güney Amerika’ya ulaşmak ve sahil boyunca güneye doğru devam ettikten sonra Magellan Boğazı’ndan Hint Okyanusu’na açılmak; üçüncüsü Kızıldeniz’den Hindistan’a geçiş yapmak; dördüncüsü ise bugünkü Ukrayna, Rusya Federasyonu ve Afganistan toprakları üzerinden Hindistan’a ulaşmaktı. İlk iki yol, çok sayıda insanın hayatına mal oluyor, hayatta kalanlar ise çileli bir seferi arkalarında bırakarak ülkelerine geri dönebiliyorlardı. Gemilerin seferler sırasında kaybolmaları denizcileri ve ülkelerini büyük masraflara sürüklüyordu. Üçüncü yol, Müslümanların ve Türklerin egemenliği altındaydı ve Avrupalı tüccarlar yüksek vergiler ödemedikleri sürece onlara geçiş hakkı tanınmıyordu. Dördüncü yol ise Moskova ve Moğol hükümdarları tarafından kontrol ediliyor ve güvenlik açısından oldukça riskli bir bölgede yer alıyordu. Kendi bilgileri olmadan bu yolları kullanmak isteyen Avrupalı tüccarlar ya geri gönderiliyor ya da canlarından oluyorlardı.

Keşifler Çağı’na kadar insanlığın coğrafya bilinci genel olarak Avrupa, Anadolu, Kuzey Afrika, Arap Yarımadası, Orta Asya ve kısmen de Uzak Doğu ile sınırlıydı ve dolayısıyla kıtalararası ekonomik ilişkiler de bu sınırlar içerisinde yoğunlaşıyordu. (Küçükkalay, 2001: 301). Ancak, Keşifler Çağı’nın başlamasıyla Avrupalılar tarafından bilinmeyen coğrafyalar keşfediliyor, yeni deniz yolları oluşturuluyordu. Japonya’ya, Çin’e ve Hindistan’a söz konusu bu alternatiflerden başka ulaşılabilecek yeni bir yolun var olup olmadığı tartışılmaya başlanıyordu. Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan bir güzergâh bulunabilirse, o zamana kadar kullanılan yollar eski önemini yitirecek ve o yollar üzerindeki engellerin Avrupa ekonomisine yansıyan olumsuz etkileri azalacak ve/veya ortadan kalkacaktı.

Bu çalışmanın amacı, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler ve iklim değişikliği de dikkate alınarak ilk yıllarından Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar gösterdiği gelişimi ortaya koymaktır. Bununla birlikte bu sürecin Kuzey ülkelerine yansıyan ekonomik, siyasi ve bilimsel etkileri de analiz edilecektir. Arktika Bölgesi’ne yönelik tarihi, siyasi, ekolojik ve bilimsel bilgilerin Türkçe literatür taraması yapıldığında yetersiz olduğu görülmüştür. Dolayısıyla bu çalışmayla literatürdeki boşluğun doldurulması da amaçlanmaktadır.

2 Yüksek Kuzey Üzerinden Avrupa-Asya Arası Yeni Deniz Yolları’nın AranmasıDünyayı ekonomik, siyasi ve kültürel anlamda etkileyebilecek niteliğe sahip olan

kutupların keşfedilmesi sürecinin Coğrafi Keşifler Çağı’nda başladığı bilinse de, söz konusu bölgeler ile ilgili yapılan araştırmalar M.Ö. 300’lü yıllara kadar geriye gitmektedir. Örneğin M.Ö. 330’da Britanya’yı ve İskoçya’nın kuzeyindeki suları araştıran Yunan asıllı tüccar Pytheas (M.Ö. 350- M.Ö. 285), Britanya’nın kuzeyinde yer alan ve altı günlük deniz yolcuğuyla ulaşabildiği adayı tarif ederek, bu adaya ‘Thule’ adını vermişti (Gilberg, 1976: 83). M.S. 870’te Norveçli Viking Flóki Vilgerðarson (830-?) Kuzey’e yaptığı keşif gezisinde bugünkü İzlanda olarak bilinen yeni topraklara ulaşıyordu. Kendisi Norveçli olduğu halde İzlanda’da yetişen, kızıl saçları ve zor karakteriyle ‘Erik the Red’ olarak bilinen Erik Thorvaldsson (950-1003) da Kuzey’i araştırmaya yönelerek 983’te Grönland’ı keşfetmişti (Ogilvie vd. 2000: 35; Francis, 2011: 16).

Yaklaşık 2350 yıllık araştırma geçmişi olan kutupların sistematik olarak keşfedilmesi, Hindistan örneğinde görüldüğü gibi, Coğrafi Keşifler Çağı’nda başladı. O tarihlerde Afrika’nın en uç noktası olan Ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan’a varmak için yürütülen denizcilik faaliyetleri Portekizlilerin öncülüğünde gerçekleşirken, Kuzey Avrupa ülkeleri de Doğu’ya ulaşmak için kuzeyden pek çok keşif gezisi düzenliyorlardı. İtalyan araştırmacı Giovanni Caboto 1490’lıların sonunda, Fransız denizci Jacques Cartier 1535’te, İngiliz denizci Martin Frobisher 1576’da Kanada üzerinden efsanevi Kuzeybatı Geçidi’ni bulmaya çalışanlar arasındaydı (Marsh ve Panneton, 2008).

Page 3: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

Benzer şekilde Hollandalı denizci Willem Barents (1550-1597) de Kuzey Buz Denizi üzerinden Kuzeydoğu Geçidi’ni aramak için 1594-1596 yılları arasında üç sefer düzenlemişti. 1596’da Winthont isimli gemiyle çıktığı son seferinde günümüzde stratejik önemi bulunan Spitzbergen/Svalbard Takımadaları’nın güneyinde yer alan Ayı Adası’na (Bear Island) ulaşarak o coğrafya hakkında bilgiler elde ediyordu (Brown, 1919: 311; Zeeberg vd., 2002: 330; Nuttall, 2005: 201).2 Ayı Adası’ndan doğuya doğru yelken açan Barents ve mürettebatı iklim koşulları nedeniyle Novaya Zemlya’nın donmuş kıyılarında mahsur kalmışlar ve kış aylarını orada geçirmişlerdi. Bu zorlu sefer esnasında zarar görmüş gemiden kamara yapmaya çalışıyor; açlık ve iskorbüt3 ile mücadele etmek zorunda kalıyorlardı. İklim koşullarının oldukça sert olmasına rağmen bu araştırmacılar Arktika’nın iç kısımlarında kış mevsimini geçirerek hayatta kalabilen ilk Batı Avrupalılar olmuşlardı. Ancak mürettebatıyla birlikte Haziran 1597’de üstü açık iki botla geri dönmeye çalışan Barents, arkadaşlarının çoğunun sağ kalmasına rağmen kısa zaman sonra amacına ulaşamadan ölmüştü (Markham, 1896: 488; Brown, 1919: 311; Nuttall, 2005: 201-202).

Yüksek Kuzey üzerinden Japonya’ya, Çin’e ve Hindistan’a ulaşmak esas olarak 1588’de İspanyol Armadası’nı Manş Denizi’nde yenilgiye uğratarak oyun belirleyici bir aktör olmaya başlayan Büyük Britanya tarafından yürütülüyordu. Barents’in Kuzey’e yaptığı keşif gezisinden kısa bir süre sonra, 1607’de, Kraliçe’nin hizmetinde çalışan İngiliz kâşif ve denizci Henry Hudson (1565-1611) Asya’ya giden ve Arktika Okyanusu üzerinden geçen Kuzeybatı Geçidi’ni bulmak amacıyla 11 mürettebatı ve Hopewell isimli gemiyle Kuzey’e doğru yöneldi. Bu yolculukları esnasında (1607-1608 yılları arasında) Grönland ve Spitzbergen/Svalbard Takımadaları’nın doğu sahillerine tesadüfen ulaştı. Aslında hedefi Grönland’ın kuzey sahillerine varmaktı. Ancak kopan buzul parçaları güzergâhını engellediği için rotasını değiştirmek zorundaydı (Degroot, 2015: 78). Farklı bir güzergâh üzerinden yoluna devam eden Hudson 82° Kuzey enlemine kadar çıkarak o zamanki koşullarda kırılması mümkün olmayan bir rekora imza atmıştı. Bir başka Avrupalının böyle bir başarı elde etmesi uzun yıllar gerektirecekti.

Hudson keşif gezilerinden elde ettiği bilgiler sonucunda, Kuzey’den Doğu’ya açılan bir geçiş olduğunu; ancak Arktika’nın dondurucu havası ve yaşama uygun olmayan iklim koşulları nedeniyle bu geçişin kullanılamayacağını düşünüyordu. Nitekim mürettebatıyla birlikte Novaya Zemlya’ya ulaşmak için Hollandalı Doğu Hindistan Şirketi’nin (Dutch East India Company) maddi desteğini arkasına alarak Half Moon isimli gemiyle 1609’da çıktığı üçüncü seferinde alışılmamış bir soğukla karşılaştı (Nuttall, 2005: 881). Kuzeybatı Geçidi’ne giden yollar kalın buzullarla kaplıydı ve gemiler o yollardan geçecek donanımdan yoksundu. Kuzeybatı Geçidi’ne ulaşmak için verdiği mücadeleler başarısızlıkla sonuçlanmış, Hollandalı şirket de onunla birlikte çalışmaktan vazgeçmişti. Buna karşın İngilizler Hudson’a kendi ülkesinin bayrağı altında olan bir geminin kaptanı olması için tekrardan teklif getirmişti. İngiliz denizci bu kez Kuzeybatı Geçidi’ni geçmeden geri dönmemeye kararlıydı. Ona göre, uçsuz bucaksız Kuzey’in bir noktada bitmesi gerekiyordu. Batıya doğru devamlı yol alarak Atlantik Okyanusu’na ulaşılabilirdi.

Discovery adlı büyük bir gemiyle Kanada çevresindeki Kuzeybatı Geçidi’ni bulmak için yeniden yola çıktı. Bir süre sonra İzlanda’yı geçti, Grönland’ın güney ucundan yavaşça kuzeye doğru çıkmaya başladı ve Amerika sahillerine ulaştı. Durmaksızın yoluna devam eden Hudson bu kez rotasını batıya doğru çevirdi. Karşısına gözünün alabildiğine büyük bir boğaz çıkmıştı. 1610’da, onun ismini taşıyan Hudson Koyu’na kadar ilerleyerek oradaki kıyıları araştırıp haritalandırmış ve yeni bilgiler elde etmişti (Conway, 1900: 123; Brown, 1919: 312; Geographicalj, 1969: 617). Ne var ki tüm bu denemeler sonucunda asıl amacı olan Kuzeybatı Geçidi’ni bulamamıştı.2 Spitsbergen/Spitzbergen ismi, Takımadaları’nın jeolojik özelliklerinden ilham alınarak kullanılmaya

başlanmıştır. İngilizce dilinde ‘Spits’ veya Almanca dilinde ‘Spitze’ ‘sivri’, ‘uç’ veya ‘zirve’; Almanca dilinde Berg ise ‘dağ’ demektir. Takımadalarına Norveçliler tarafından verilen ‘Svalbard’ ismi de ‘serin kıyı’ ya da ‘serin uç’ anlamına gelmektedir. Norveçlilerin bu takımadalarını Svalbard olarak adlandırması politik bir durumdur. Ancak söylenişinin daha kolay olması sebebiyle Norveçli olmayanlar tarafından da günümüzde sıklıkla kullanılmaktadır.

3 İskorbüt C vitamini eksikliği nedeniyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Halsizliğe, kırgınlığa ve hastanın kuvvetten düşmesine neden olmaktadır.

Page 4: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

İngiliz kâşif, gemisi James Körfezi’ndeki buzlar arasında kaldığı zaman mürettebatıyla beraber kışı geçirmek üzere Hudson kıyılarına çıktı. İlkbahar aylarında buzlar erimeye başladığında araştırmalarına devam etmek istiyordu. Fakat mürettebatının büyük bir kısmı geri dönme arzusu içerisinde olduğundan ona başkaldırmışlardı. Sonuç olarak Hudson’u, oğlu ve ona sağdık olan birkaç sefer mensubu ile beraber küçük bir tekneye erzak ve su vermeden bindirip denize gönderdiler. O tarihten sonra Hudson ve arkadaşlarından bir daha haber alınamadı (Geographicalj, 1969: 617).

Hudson’dan sonra bazı denizciler gemileriyle Kuzeybatı Geçidi’ni aramaya devam ettiler. İç içe girmiş ve buzullarla kaplı bu adalar sarmalının beklenenden de karmaşık olduğu yıllar içinde anlaşılmıştı. Kuzeybatı Geçidi’ni arama çalışmalarıyla bilinen bir diğer İngiliz kâşif William Baffin (1584-1622) Grönland’ın batı kesminde yer alan ve onun ismini taşıyan Baffin Körfezi’ne kadar gidebilmiş ve oradan şöyle seslenmişti: “Kuzeybatı Geçidi yüksek buzul dağlarıyla kaplı olduğu için onu daha fazla aramak mantıksızdır” (Braun, 1912: 9; Zedtwitz, 1938: 20).

2.1.Küçük Buzul Çağı ve Yüksek Kuzey’e Düzenlenen Seferlerin Geçici Olarak EngellenmesiKorkulan donuk beyazı aşmak zannedildiği kadar kolay değildi. Birçok araştırma gemisi

Yüksek Kuzey üzerinde hangi güzergâhı kullanmaya çalışırsa çalışsın hep başarısız oluyordu. Çok sayıda insanın hayatı sona eriyor, ekonomik anlamda büyük zararlar ortaya çıkıyordu. Hedeflerine ulaşamadan geri dönen denizciler, Kuzey Buz Denizi’nden Doğu’ya giden bir güzergâh olmadığını savunmaya başlamışlardı. Hatta bir adım daha ileri gidiliyor, Novaya Zemlya ile Grönland’ın bir kıtayı oluşturdukları ve aralarında Doğu’ya açılan bir kanal olmadığı görüşü giderek yaygınlaşıyordu (Klaussmann, 1909: 4). İngiliz Deniz Donanması’nın zorluklarla dolu Kuzeybatı Geçidi’ni geçebilen ilk kâşife 400.000 marklık ödül vaadinde bulunması bile denizcileri cesaretlendiremiyordu (Braun, 1912: 6). Aslında İtalyan araştırmacı Giovanni Caboto’nun Kuzey’i araştırmak için düzenlediği seferlerde başlayan ve Henry Hudson’un keşif gezilerinde devam eden başarısızlıkların altında yatan sebep çok farklıydı.

1300 ila 1800’lü yıllar arasında, bölgesel ölçekte soğuk iklim koşullarının hâkim olduğu ‘Küçük Buzul Çağı’ yaşanıyordu (Şekil 1). Bunun iki safhası vardı. İlki, iklimin değişmesine ve Ortaçağ Sıcak Dönemi’nin (900-1110) bitmesine neden olan 1300’lü yıllar ile 1400’lü yıllar arasında; ikincisi ise iklimin bölgesel ölçekte tamamen bozulması ve havanın önemli oranda soğumasına neden olan 1650-1800 tarihleri arasında gerçekleşmekteydi.

Page 5: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

Şekil 2: Kuzey Yarım Küre ve Büyük Britanya için 1000- 2000 Yılları Arasındaki Tahmini Sıcaklık Değişimi

Kaynak: Rafferty ve Jackson, 2016.

Bu zaman dilimlerinde dünya genelindeki sıcaklık günümüzdeki sıcaklık ortalamasından 1°C daha soğuktu (Oosthoek, 2015). Yine de mevcut küresel ısınma ve iklim değişikliğinin aksine, Küçük Buzul Çağı’nın etkileri bölge olarak sınırlıydı ve çoğunlukla Kuzey Yarım Küre’nin yüksek enlemlerinde iklim değişimlerine sebep oluyordu (Guardian, 2011). Örneğin; belirtilen bu tarih aralığında Kuzey Atlantik Bölgesi’ndeki atmosferik dolaşımın değişmesi sonucunda Baltık Denizi donmuştu. Orta Avrupa’daki kış aylarında olağandışı bir sıcaklık artışı gözlenirken, İzlanda’daki kış ayları ise çok sert ve soğuk geçiyordu (Mann, 2002: 3-4). Hollandalı ünlü ressam Abraham Hondius (1625-1691), bir eserinde o zamana kadar donmamış olan Thames Nehri üzerinde buz pateni yapan insanları resmetmişti (Şekil 3). Kuzey Kutbu’nda kışlar daha erken başlıyor, daha düşük enlemlerde buzullar görülüyor ve dolayısıyla daha önce kullanılabilen yollar kalın buz tabakalarıyla hızlı bir şekilde kapanıyordu.

Resim 1: Abraham Hondius’un Eseri

Page 6: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

Kaynak: National Geographic Resmi İnternet Sitesi, 2017.

Küçük Buzul Çağı ilk olarak Matthes tarafından, Pleistosen buzul dalgalanmalarına benzeyen fakat daha dramatik bir şekilde dağ buzullarının geri çekilmeleriyle ilişkili olan 4000 yıllık iklim aralığını (Geç Holosen) tanımlamak amacıyla 1939’da kullanılmıştı (Mann, 2002: 1). Dolayısıyla bilimsel araştırmalar yapmak için Yüksek Kuzey’e giden Coğrafi Keşifler Çağı’nın denizcileri ve kâşifleri aynı zamanda Küçük Buzul Çağı’nda yaşadıklarının farkında değillerdi. O nedenle, 18. yüzyılda başlayan ve 19. yüzyılda hızlanarak devam eden Sanayi Devrimi’nin de etkisiyle Avrupa Alplerindeki buzullar eriyinceye dek Kuzey Kutup Noktası’na ulaşabilmek için düzenlenen hiçbir yolculuk amacına ulaşamayacaktı.4

2.2.Yeni Aktörlerin Ortaya Çıkışı ve Yüksek Kuzey’in Keşfinde Rekabet YarışıSoğuk iklim koşullarına rağmen Yüksek Kuzey’i araştırmaya yönelik keşif gezileri kısa

bir aradan sonra daha büyük bir katılımla kaldığı yerden devam ediyordu. Artık bu geziler Avrupa ülkeleri tarafından yürütülen çalışmalarla sınırlı değildi. Keşiflerin İspanya, Portekiz ve Britanya gibi ülkeleri kalkındırması, Büyük Petro (1672-1725) döneminde modernleşme sürecine giren Çarlık Rusya’yı (1721-1917) da etkilemişti. Gemi sanatında ilerleme kaydeden Ruslar kendi topraklarına yakın olan alanları yavaş yavaş öğrenmeye başlamıştı. Hudson Koyu’nun keşfedilmesinden yaklaşık 100 yıl sonra, Bahriye Nezareti hem kara hem de deniz yoluyla gerçekleştirilmek üzere Sibirya’nın kıyılarından Kuzey Doğu Geçidi’ni bulmaya yönelik Büyük Kuzey Seferleri’ni organize ediyordu (Lightfoot, 2003: 15). Ruslar tarafından görevlendirilen Danimarkalı Vitus Bering (1681-1741), Rusya İmparatorluğu (1721-1917) ile Amerika kıtası arasındaki geçişi bulmak amacıyla 1725’te Okhotsk’tan yola çıkarak Kamchatka Bölgesi’ne ulaşmıştı (Gillesberg, 2007: 39). Bu yolculuk sırasında Sibirya’nın kıyılarının binlerce kilometresi haritalandırılıyor ve çok sayıda koylar, körfezler, burunlar ve adalar bulunuyordu.5

4 O tarihlerde Yüksek Kuzey üzerinden özel olarak Hindistan’a genel olarak ise Asya’ya ulaşmak için yapılan keşif yolculukları amacına tam anlamıyla ulaşamıyordu. Ancak ticari anlamda bir başarı elde edilmişti. Hudson’un keşif gezileriyle başlayan ve 18. yüzyılda da devam eden araştırmalar esnasında Kuzey Buz Denizi’nin deniz memelileri açısından oldukça zengin bir alan olduğu ortaya çıkmıştı. O coğrafyadaki çok sayıda balina ve mors (denizaygırı) gibi hayvanlar değerli kaynaklar olarak görülüyordu. Bu hayvanlar sabun, deri yapımı ve tekstil ürünlerinin renklendirilmesi için Avrupa pazarlarında satılıyordu (NPI Resmi İnternet Sitesi, 2015). Britanya ve Hollanda gibi bu durumu fırsat bilen Kuzey ülkeleri, kısa süre içerisinde Kuzey Buz Denizi çevresinde ekonomik faaliyetlerine başlayarak önemli kazançlar elde ediyorlardı (Numminen, 2011: 7; Vasanth, 2015: 1).

Page 7: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

1733’te ikinci seferine çıkan Bering, araştırmaları sırasında Bering Boğazı’nı ve Aleutian Takımadaları’nı keşfetti (Lightfoot, 2003: 15). Rusya İmparatorluğu ile Amerika kıtası arasındaki deniz yolu bağlantısını bulmak amacıyla 1733-1741 yılları arasında düzenlediği ikinci seferinde Amerika Kıtası’nın kuzeybatı kıyılarına ulaşmayı başardı. 1941 yılında çıktığı seferinde kısa bir süre içinde fırtınaya yakalanarak dalgalar tarafından Alaska Körfezi’ne doğru sürüklendi (Gibson, 1982: 439). Sefer sonrasında, Rus hükümeti bölgeyi keşfetmek ve haritalamak, orada bilimsel gözlemler yapmak ve imparatorluk bayrağını dikebilmek için Kuzey Pasifik’e donanma gönderdi (Lightfoot, 2003: 16).

Rus fizikçi ve felsefeci Mihail Lomonosov (1711-1765) yirmi yıl boyunca görev aldığı Büyük Kuzey Seferleri’nde ‘Rus Columbus’ olarak tanıttığı Bering gibi Kuzey’i araştırmaya başladı (Sokolov, 1992: 501). Özel kutup araştırmaları düzenliyor, her tekneyi gerekli malzemelerle donatıyor, denizcilerine fizik ölçümlerinin nasıl yapılması gerektiğini öğretiyordu. Elde ettiği bilgiler sonucunda da Arktika Okyanusu’ndaki akımların haritasını çıkarıyor, deniz buzlarını sınıflandırıyor, Güneş’in rolünü açıklıyor ve Arktika Bölgesi’nin haritasını Kuzey Kutbu’ndaki okyanusu da içine alacak şekilde genişletiyordu.

Keşifler Çağı’nda zamanın en büyük hegemonu olan ve kutuplara dönük çalışmaları sistematik olarak yürüten Büyük Britanya, bu bölgelerin keşfini yeni aktörlere bırakmama konusunda kararlıydı. Buradan hareketle, İngiliz hükümeti tarafından Venüs’ün Güneş önünden geçişini gözlemlemek ve yeni topraklar keşfetmek amacıyla görevlendirilen James Cook (1728-1779) 1768 yılında Britanya’dan güneye doğru sefere çıkmış ve bir yıl sonra Tahiti’ye ulaşmıştı (Burnett, 1999: 23). Ancak astronomik ölçümlerde büyük hatalar yapılması nedeniyle çıktığı seferden bu anlamda başarılı bir sonuç elde edememişti. Yine de iki adadan oluşan Yeni Zelanda’nın ve Avustralya'nın doğu kıyısının ayrıntılı bir haritasını çıkarmıştı (Burnett, 1999: 23).

1772-1775 yılları arasında çıktığı ikinci yolculuğunda Antarktika’nın çevresini dolaşıyor, ancak bölgede çok fazla sis olması nedeniyle Güney Kutbu’na ait topraklara ulaşamıyordu. Buna karşın sefer esnasında New Caledonia, Georgiani Candlemas, Sandwich Adaları ve Aurora Australis’i keşfediyordu (Bernacchi, 1935: 177). Avrupa ile Asya arasında kuzeyden bir bağlantı olup olmadığını araştırmak için 1776-1779 yılları arasında çıktığı üçüncü keşif girişiminde Alaska’ya ulaşmıştı. Fakat iklim koşulları nedeniyle yolculuğuna devam edemeden Hawaii’ye geri dönmek zorunda kaldı ve orada yaşayan yerli halklarla aralarında çıkan tartışma sonucu öldürüldü (Bernacchi, 1935: 184). Cook’un keşfettiği alanlar sayesinde başta Britanya olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri dünyanın 1/3’ünü daha öğreniyordu. Ayrıca, gidilen yerlere İngiliz kültürü de götürülüyor ve o alanların İngiliz kolonisi olmasının önü açılıyordu.

Üzerinde güneşin batmadığı bir ülke haline gelen Büyük Britanya İmparatorluğu, Cook’un ölümünden sonra Kuzeybatı Geçidi’ni bularak sömürgesi haline getirdiği Hindistan’a ulaşmayı ülkenin çıkarları için vazgeçilmez olarak görmeye başlıyordu. Bu geçidi bulmak için bir kaptana ihtiyaçları vardı. 1800-1815 yılları arasında Avrupa’yı kasıp kavuran ve keşif gezilerinin duraksamasına neden olan Napolyon Savaşları’ndan sonra Avrupa’ya barış gelince ve iklimin değişmeye başladığı gözlemlenince tekrardan ümitlenen denizciler tarafından kutup araştırmaları kaldığı yerden daha sistematik ve hızlı bir şekilde devam ediyordu (Brown, 1959: 99; Maclaren, 1985: 39). Buna göre, 1813-1858 yılları arasında kuzeye doğru yaklaşık 30 sefer düzenlenmişti (AAAS, 1887: 452).6

Kuzeybatı Geçidi’ni keşfetmek için 19. yüzyıldaki ilk keşif gezisi İngiliz hükümetine bağlı olan İskoç deniz subayı ve araştırmacı David Buchan (1780-1838) tarafından düzenlendi. 1806’da Kraliyet donanmasına teğmen olarak atanan Buchan, 1808-1817 tarihleri arasında Grönland çevresinde araştırmalar yapıyordu. Benzer şekilde o tarihlerde 5 Keşfedilen birçok yer, orada araştırma yapan deniz subaylarının adlarıyla isimlendiriliyordu. Barents Denizi,

Hudson Körfezi, Baffin Körfezi, Bering Denizi Chelyuskin Burnu, Malygin Boğazı, Ovtsyn Burnu, Skuratov Burnu ve Steligov Burnu bunlardan bazılarıydı.

6 İngiliz William Parry (1790-1855), İngiliz John Ross (1777-1856), İngiliz George Francis Lyon (1795-1833), İngiliz William Scoresby (1789-1857) ve İngiliz John Franklin (1786-1847) Arktika Bölgesi ile ilgili bilgimizi geliştirirken, İngiliz James Weddell (1787-1834), Rus Fabian Gottlieb von Bellingshausen (1778-1852), İngiliz John Biscoe (1794-1843), İngiliz John Balleny (?-1857), Amerikan Charles Wilkes (1798-1877) ve Fransız Jules Dumant D’urville (1790-1842) gibi kâşifler Antarktika Denizi’ni araştırıyordu.

Page 8: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

bir başka keşif gezisi İngiliz deniz subayı ve araştırmacı John Ross’un (1777-1856) kumandası altında yürütülüyordu. Ross, Ağustos 1818’de Baffin Adası'nın kuzey ucundaki Lancaster Boğazı’na ulaşmış ve oradan ilerleyerek Kuzeybatı Geçidi’nin bir doğu kapısı olduğunu düşünmüştü. Batı güzergâhında birkaç mil ilerlemiş, ancak boğazın sonuna doğru bir çıkış bulamadığından rotasını değiştirerek Büyük Britanya’ya geri dönmek zorunda kalmıştı. İki denizcinin de o tarihlerde yaptıkları araştırmalar buzulların onlara geçit vermemesi nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Buchan’ın başarısızlığı İngiliz kamuoyunda anlayışla karşılansa da günah keçisi olarak Ross hedefe konuyor, yalancılıkla suçlanıyor ve onun tarafından yazılan raporların yanlışlarla dolu olduğu görüşü kabul ediliyordu.

Ross'un İngiliz içki üreticisi Felix Booth’un maddi desteğiyle Kuzeybatı Geçidi'ni aramak için düzenlediği 1829-1833 yılları arasındaki yolculuğu, 19. yüzyıldaki Kuzey’e dönük en dikkat çekici seferlerden biriydi (Holland ve Savelle, 1987: 66). Lancaster Boğazı aracılığıyla batı yönünde ilerledikten sonra Prince Regent Koyu’nun güneyine inen Ross, kış aylarını Boothia Yarımadası'nın doğu kıyısında yer alan Lord Mayor Körfezi'ndeki Felix Limanı’nda (Felix Harbour) geçiriyordu. İlk seferi gibi 1830-1831, 1831-1832 tarihleri arasında düzenlediği keşif gezilerinden de istediği sonuca ulaşamamıştı. Ancak bu yolculuklardan önemli bilgiler elde etmişti. O ve yeğeni James Clark Ross, Boothia Yarımadası ve Kral William Adası genelinde araştırmalar yapmış ve Boothia Yarımadası'nın batı kıyısında bulunan Adelaide noktasında kuzey manyetik kutup yerini bulmuştu. Aynı zamanda, Inuit halkı ile iletişim kuran ilk kâşif olmuşlardı. Kaptan Ross’un bu başarısı ve ayrıca olağanüstü cesareti Londra’ya geri döndüğünde ona şövalyelik unvanını kazandıracaktı (Holland ve Savelle, 1987: 67).

1800’lü yıllarda en önemli keşif gezilerine öncülük edenlerin başında yer alan bir diğer isim ise İngiliz donanmasına bağlı görev yapan Tuğamiral William Parry idi. 1819’da Britanya’dan sefere çıkan Parry ve mürettebatı ilk olarak Lancaster Boğazı’na ulaşmış ve oradan batıya doğru ilerlemeye devam etmişlerdi. Ancak güzergâhları üzerinde bulunan buzulların keşif araştırmalarını engellemesi nedeniyle Melville Adası'nın güney kıyısındaki limana geri dönmüş ve kış aylarını orada geçirmek zorunda kalmışlardı. Bu olay, Kraliyet donanmasına ait gemilerin Arktika’da ilk defa kışı geçirdiği anlamına geliyordu (Parry, 1984: 67; Brown, 1959: 105).7 Orada konserve yemekler ve su geçirmeyen kıyafetler ilk defa deneniyor, soğuk ve açlık ile ilgili yaşamsal sorunlara çözüm üretiliyordu (Parry, 1984: 67). İngiliz tuğamiral kış bittikten sonra yoluna devam etmiş ve Lancaster Boğazı’nı geçerek uzun arayışlar sonucu onun ismini taşıyan Parry Kanalı’nı keşfetmişti. Bu, Kuzeybatı Geçidi’nin bulunması ile ilgili o zamana kadarki muhtemelen en verimli yolculuktu. Nitekim bu yolculuk esnasında 112°51’ Batı boylamına ulaşması nedeniyle Britanya’ya döndüğünde 110° Batı boylamını geçen ilk insan olarak Parlamento’dan 5.000£ ödül almıştı (Brown, 1959: 101; Parry, 1984: 67).

1821-1823 yılları arasında çıktığı ikinci seferinde amacı Hudson Körfezi’nin kuzeybatı ucunda bir geçiş bulmaktı. Christopher Middleton’ın 1742 tarihli seferinde geçilemez olduğunu iddia ettiği Frozen Boğazı’na yöneldi ve bu boğazı geçerek Repulse Körfezi’ne ulaştı (Brown, 1959: 104; Lindsay, 1989: 11). Mayıs 1824’te Fury ve Hecla adlı iki gemiyle çıktığı üçüncü yolculuğundaki amacı ise 1819’da buzlar tarafından engellendiği için ulaşamadığı Baffin Adası’nın batı ucundaki Prens Regent Koyu idi. Ancak bölgedeki iklim koşulları nedeniyle Eylül 1824’te Lancaster Boğazı’na kadar ulaşabildi. Uzun uğraşlar sonucu yılın son aylarında ise Prens Regent Koyu’na vardı. Bu yolculukta Fury adlı geminin buzullar nedeniyle kullanışsız hale gelmesi sonucunda tüm mürettebat Hecla gemisiyle Britanya’ya geri dönmek zorunda kaldı (Brown, 1959: 106). 1827 yılında düzenlediği son seferinde ise Spitzbergen/Svalbard Takımadaları üzerinden kuzeye doğru yol alıyordu. Bu yolculuğunda 82°45’ Kuzey enlemini geçerek Arktika Bölgesi’nin o zamana kadar gidilen en kuzey ucuna ulaştı. Parry ve mürettebatının düzenlediği seferlerden yeterli bilimsel verilerle Britanya’ya geri dönmesi, hükümet ve halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştı (Parry, 1984: 67).7 Aslında, Barents 1500’lü yılların sonunda çıktığı keşif gezilerinde kış aylarını Arktika Bölgesi’nde geçirmişti.

Ancak askeri anlamda ilk defa böyle bir tecrübe elde ediliyordu.

Page 9: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

19. yüzyılın ilk çeyreğinde Yüksek Kuzey’in araştırılmasında büyük katkıları olan bir diğer isim İngiliz kâşif John Franklin’di (1786-1847). 1819’da kuzeyde yer alan kara ve nehirleri keşfetmek amacıyla ilk seferine çıkan Franklin, kısa bir süre sonra Kugluktuk’un (eski adıyla Coppermine Nehri) doğu kıyılarına vardı ve karaya ayak bastı. Haziran 1821’e kadar Kugluktuk’u geçerek Kanada sahilleri boyunca doğuya doğru ilerlemiş ve bu güzergâh üzerinde yaklaşık 900 km yol kat etmişti (Davis, 1985: 338).

1800’lü yılların ortasına gelindiğinde, Yüksek Kuzey üzerinden özel olarak Hindistan’a, genel olarak da Asya’ya ulaşma fikri değerini koruyordu. 1845’te Kraliyet Deniz Kuvvetleri adına keşif gezisine rehberlik etmek için görevlendirilen Franklin, bu gezisinde ilk olarak Grönland’a, oradan Lancaster Boğazı’na, sonrasında ise Alaska’ya ulaşarak Kuzeybatı Geçidi’ni keşfetme ve Yüksek Kuzey’in en üst noktasına ulaşma misyonunu yerine getirmeye çalışmaktaydı (Rondeau, 2010: 1). Aradan üç ay geçtikten sonra İngiliz kâşif Arktika sularında balina avcılığı yapan gemiler vasıtasıyla bu keşif gezisinde elde ettiği bilgileri Londra’ya iletmişti. Bu ondan alınan son haber olacaktı.8

Franklin ile iletişimin kesilmesi sonucunda hem Britanya hem de ABD tarafından arama kurtarma çalışmaları düzenlendi. Bu yolda birçok gemi batıyor ve çok sayıda gemici hayatını kaybediyordu. Yıllar sonra Franklin’in son seferinde kendisinin komutasında olan iki gemiye (Erebus ve Terror) ulaşılmıştı. Sonraki yıllarda düzenlenen seferlerde ise keşif ekiplerinin Franklin’in Kuzeybatı Geçidi’ne yalnızca birkaç kilometre mesafe kala öldüğü varsayıldığından, Kuzeybatı Geçidi’nin Franklin tarafından keşfedildiği kabul edildi.

3 Yüksek Kuzey’de Sistematik olarak Bilimsel Araştırmaların BaşlamasıAmerikalılar ve İngilizler tarafından uzun yıllar gerçekleşen arama kurtarma

faaliyetlerinde amaç yalnızca Franklin ve takım arkadaşlarının akıbetini öğrenmek değildi. Bu gezilerle aynı zamanda Yüksek Kuzey’e dönük daha geniş bilgiler de elde ediliyordu. Nitekim bu sayede Grönland’ın kuzeyi hakkında çok önemli coğrafi bilgilere ulaşılmıştı. Ancak Yüksek Kuzey üzerinden Asya’ya açılan bir deniz yolunun varlığı sorgulanmaya başlanmıştı. Böyle bir rota bulunsa bile, onun ticaret gemileri için elverişli olmayacağı tezi her geçen gün daha çok geçerlilik kazanıyordu. Kaldı ki böyle bir deniz rotasını kullanarak Avrupa’dan Asya’ya bir yıldan önce varılamayacaktı (Klaussmann, 1909: 6). Onun yerine Güney Afrika’da yer alan Ümit Burnu ya da Güney Amerika’da yer alan Patagonya üzerinden Hindistan’a varmanın o zamanın şartlarında daha ucuz olacağı düşünülmüştü (Klaussmann, 1909: 6-7).

Ayrıca 1869’te Akdeniz ile Kızıldeniz arasında Süveyş Kanalı’nın açılması ile Avrupa-Asya arasındaki deniz yolu iyice kısalıyor ve bu kanalın güvenli bir güzergâh üzerinde olduğu düşünülüyordu. Bu arka plandan bakıldığında Yüksek Kuzey üzerinden Asya’ya varmak o tarihlerde ekonomik cazibesini kaybetmişti. Bu yol üzerindeki deniz ticaretinin önemi azalıyor, bilimsel araştırmalar ve güvenlik sorunları daha ön plana çıkıyordu. Kuzey Kutbu’nun en üst noktasına ulaşmak artık ana hedef olmaya başlamıştı. Bunun için Kuzey Kutbu seferlerini sistematik bir şekilde yürüten İngilizler ile bu bölge ile ilgilenmeye başlayan özellikle Amerikalılar ve Norveçliler arasında bir keşif yarışı başladı.9

8 Franklin ve 138 kişiden oluşan mürettebatı, Kral William Adası’nın batısında yer alan Victoria Boğazı’ndaki buzullara sıkışarak Haziran 1847’de öldüler. Franklin’in cesedi üzerindeki kalıntılarda görülen kesik işaretlerine bakılarak, ölüm nedenlerinin benzer amaçlarla keşfe çıkan ve ölen diğer denizci ve kâşiflerden farklı olduğu tartışılmaktadır. Bunun sebebi, Inuk (Arktika Bölgesinde yaşayan ve Inuit olarak bilinen yerli halkların her birine verilen isim) muhbirleri tarafından Rae'ye (1953), Hall’a (Nourse 1879) ve Schwatka'ya (Stackpole 1965) yamyamlıkla ilgili verilen kanıtlardır. Franklin hakkında öne sürülen yamyamlık ile ilgili ilk raporlar Arktika’nın merkezinde 1854’te araştırma yapan Dr. John Rae'nin Pelly Koyu'nda In-nook-poo-zhejook adlı bir Inuk ile karşılaştığı zaman ortaya çıkmıştı (Beattie ve Savelle, 1983: 103; Maclaren, 1986: 28; Keenleyside vd., 1995: 41). Rae, 23 Ekim 1854'te Times of London'da yayınlanan İngiliz Amiralliği raporunda şu ifadeleri kullanıyordu: “Cesetlerinin çoğunun parçalanmış halinden, zavallı vatandaşlarımızın varlıklarını sürdürmenin bir yolu olarak yamyamlığa yönlendirildikleri ortadadır." (Keenleyside vd., 1995: 41). Daha sonraki bir zamanda, tarih öncesinde de yamyamlığın olduğunu gösteren arkeolojik bulgulardan yola çıkan Keenleyside ve arkadaşları da Franklin’in ölümünün yamyamlıkla bağlantılı olduğunu belirtmişti (Keenleyside vd., 1995: 36).

9 Elisha Kent Kane’nin Arktika Bölgesi ile ilgili romantik imge ve nesir üzerinde çizimlerinin yer aldığı üç kitabı yayınlaması bu rekabetin başlamasında etkili olan unsurlar arasındaydı. Kısa süre içerisinde ‘çok satanlar’

Page 10: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

1879 yılında Arktika seferini yürüten Amerikan deniz subayı George Washington DeLong’un (1844-1881) içinde yer aldığı Jeannette isimli gemi sefer sırasında buzlar arasında sıkıştıktan kısa bir süre sonra hasar aldığı için batmıştı. Geminin enkazı birkaç yıl sonra battığı yerden 2.900 mili aşan bir uzaklıkta, Grönland’ın güneybatı kıyısında bulundu. Bu olay, Norveçli bilim insanı ve araştırmacı Fridtjof Nansen’in (1861-1930) Arktika’dan Sibirya’ya buzları götüren bir okyanus akımı olması gerektiğini düşündürüyordu (Whiteley, 2006: 1654). Bunu ispatlamak amacıyla, Fram adlı özel bir gemi hazırlayarak sefer planları yaptı. Bu gemi buzulların arasında kaldığında bile o basınca dayanacak kadar güçlü, kalın ağaç parçalarından oluşmaktaydı. Ayrıca yuvarlak bir dibe sahipti ve bu dip, yüzer buz tabakalarının geminin gövdesini sıkıştırdığı zaman buzlardan çıkması için ona yardımcı olacaktı (Christensen, 1961).

Norveçli kâşif, zamanın en çalışkan ve cesaretli gemicisi olan Otto Sverdrup ve mürettebatıyla birlikte Norveç’in Bergen şehrinden 1893 yılında yola çıktı. Novaya Zemlya Takımadaları’nın güneyinden kıyı şeridini takip ederek Asya’nın kuzeyinde yer alan Yeni Sibirya Adaları’na ulaştı. Üç ay geçtikten sonra, gemi 78° Kuzey enleminde buzlar arasında sıkışmış ve yaklaşık üç yıl boyunca buzlar aracılığıyla kuzeye doğru ilerlemişti. Ancak Nansen ve mürettebatı 84° Kuzey enleminden daha kuzeydeki bir noktaya geçememişlerdi. Bunun üzerinde o ve yakın arkadaşı Frederick Johansen gemiyi terk edip kayıklar, kızaklar ve erzaklar ile Kuzey Kutbu’na ulaşmaya çalıştılar. Bu esnada Fram deniz akıntısı nedeniyle Kuzey’in soğuk sularında sürüklenmeye devam ediyordu. Nansen ve Johansen 85°14’ Kuzey enlemine kadar çıkabildiler. Ancak, buz sıradağlarına kadar ilerledikten sonra, güneyde yaklaşık 400 mil uzaklıkta bulunan Franz Josef Toprakları’na yönelmek zorunda kaldılar. Yiyecek ve içeceklerinin iyice azalması nedeniyle de 1896’da Norveç’in Tromso şehrine geri dönerek seferlerini sonlandırdılar.

Nansen bazı Norveçli şirketlerin maddi desteklerini arkasına alarak Sverdrup’un kaptanı olduğu Fram ile 1898’de yeni bir sefere çıktı. Bu kez hedef Yüksek Kuzey’in en üst noktasına ulaşmak değil, Yüksek Kuzey’in körfezlerini ve kıyılarını da kapsayan bir şekilde harita çalışmalarını modernleştirmek ve mükemmelleştirmekti. Sverdrup’un da öncüsü olduğu bu çalışma, gelecekteki kutup araştırmalarının temelini oluşturacak ve özellikle Dr. Cook’un Kuzey Kutbu’na ulaşmasında yol gösterici olacaktı. Eylül 1909’da Kopenhag’da gazetecilerin de bulunduğu bir toplantıda Sverdrup için şu cümleleri söyleyecekti: “Sizi gördüğüm için çok şanslıyım. Hayatımın en büyük başarısını size borçluyum. Sverdrup hayatını Kuzey Kutbu’nun çevresini haritalandırmaya adamıştır. Bu oldukça zor bir görevdir. Onun haritaları sayesinde Kuzey Kutbu’nda oldukça hızlı bir şekilde yol alabildik” (Klaussmann, 1909: 15). Nansen ve Sverdrup’un Yüksek Kuzey’in en üst noktasına ulaşmaktan ziyade bölge üzerinde bilimsel çalışmalara ağırlık vermesi modern oşinografik ekipmanların geliştirilmesine katkıda bulunması açısından oldukça önemliydi. Nitekim bu başarıların ardından Nansen Büyük Britanya’dan sorumlu Norveç bakanı olmuş, Londra’daki ilk Norveç büyükelçisi olarak görev yapmış ve 1922’de Nobel Barış Ödülü’nü almıştı.

Kuzey Kutup Noktası’na varmak için Kuzey ülkeleri arasında devam eden yarış ve bu hedefe ulaşmak için verilen uğraşlar 20. yüzyılın ilk yıllarında da devam ediyordu (Klaussmann, 1909: 1). Arktika araştırmacılarının yayınladığı raporları inceleyerek 1880’li yılların ortasından itibaren Yüksek Kuzey seferleri planlayan Amerikalı Robert Peary (1856-1920) 1886-1907 yılları arasında Grönland ve Kanada’nın kuzey sahillerine beş sefer düzenledi.10 1905-1906 yılları arasında Arktika’nın araştırılmasına dönük çıktığı yolculuğu dönemin ABD Başkanı Roosevelt tarafından destekleniyordu. Ancak o tarihlerde buzulların kendisine geçit vermemesi nedeniyle Kuzey Kutbu’na yaklaşık 175 mil mesafe kala seferini sonlandırmak zorunda kalmıştı.

listesine giren bu kitap serisi Amerikalıların hayal gücünü yakalıyor, kutuplara yönelik ilgisini artırıyordu (Dick, 2004: 7). Öte yandan, Vikinglerin torunları olan, yüzyıllardır buzullarla yaşamayı bilen ve yeni bir ulus devlet olma yolunda adımlar atan Norveçliler de kutup araştırmalarında tarihsel geçmişinden faydalanarak Yüksek Kuzey’de var olmaya çalışıyordu.

10 Peary’nin Kuzey Kutbu’na dönük seferlerinin ayrıntılı bilgileri için Peary tarafından 1909’da kaleme alınan ve Amerikalı yayımcı Frederick A. Stokes Şirketi tarafından 1910’da yayımlanan The North Pole adlı kitaba bakınız.

Page 11: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

1909’da Roosevelt tarafından desteklenen bir başka sefere çıkmıştı. Bu kez yanında 24 gemici, 19 kızak ve 133 köpek vardı. Sefer sırasında donan ayak parmaklarını kaybettiği için araştırma gezisine parmakları olmadan devam etse de, bu kez Kuzey Kutup Noktası’na ulaşmak için tüm imkânlarını zorluyordu. 6 Nisan 1909’da Matthew Henson ve dört Eskimo ile birlikte Kuzey Kutbu’na ayak bastığını iddia etmiş ve hedefine ulaştığını belirtmişti (Peary, 1910: 7; Dick, 2004: 10). Ayrıca, bu zorlu yolculuk esnasında Grönland’ın bir ada olduğunu kanıtlamış, bilinmeyen toprakları haritalandırmış ve Kuzey Kutbu’ndaki denizler, gelgit olayları ve rüzgârlarla ilgili çok sayıda bilimsel veriler toplamıştı.

Kuzey Kutup Noktası’na düzenlenen seferlerin belki de en çalkantılı sonucu Alman kökenli Amerikalı araştırmacı, etnograf ve Doktor Frederick Cook’a (1865-1940) aitti.11 Cook, 1890’da New York’taki Doktorlar ve Cerrahlar Koleji’nden mezun olmuş ve yalnızca bir yıl sonra eşini doğum sırasında kaybetmişti. Bu trajik olaydan sonra Amerikalı araştırmacı kendini kutup çalışmalarına adamıştı (Gibbons, 1983: 382). İlk etapta Peary’nin 1891-1892 yılları arasında ve 1902’de Arktika’ya düzenlediği seferlerde gemide onun cerrahı olarak yer alıyordu.

1907’de, pek çok kutup seferinin kaptanı olan Peary’den bir yıl önce, ilk durağı olan Grönland için bu kez kendisinin kumanda ettiği bir sefer düzenledi. Şubat 1908’de Alman asistanı Rudolph Francke, 10 Eskimo, 11 kızak ve 105 köpek ile birlikte Grönland’ın kuzeybatı kıyısında yer alan Annoatok’tan ayrılarak Ellesmere ve Axel Heiberg Adası’na oradan da Sverdrup Adaları’na vardı. Üç günlük yorucu bir yürüyüşün ardından iki Inuk (Ahpellah ve Etukishook) ile birlikte 21 Nisan’da Kuzey Kutup Noktası’na vardığını ilan etti (Gibbons, 1983: 382; Sfraga ve Stephens, 1999: 379).

Eylül 1909’da her iki kâşif de Yüksek Kuzey’den dönmüşlerdi. 7 Eylül 1909 sabahı New York Times okuyucuları çarpıcı bir ön sayfayla uyanmıştı: "Peary 23 Yıl İçinde Sekizinci Denemeden Sonra Kuzey Kutbu’nu Buluyor”. Bir hafta önce ise, New York Herald’ın sayfasında bir başka iddia ortaya atılmıştı: "Kuzey Kutbu Dr. Frederick A. Cook tarafından keşfedildi” (Henderson, 2009). Cook zafer kutlamalarının ilk durağı olan Kopenhag’da ağırlanırken, Peary Grönland'daki Eskimolardan Cook’un kutup noktasına yakın herhangi bir yerde olmadığını duyduğu için rakibinin iddialarını kınamış ve onu yalancılıkla suçlamıştı (Hunt, 1984: 48). Bu sansasyonel haber neticesinde Amerikan ve Avrupa gazetelerinin ön sayfalarında tartışmalar haftalarca sürmüştü. Kuzey Kutbu’nun en üst tepesine ilk olarak kimin vardığı ya da ikisinin birden orada olup olmadığı konusu, yüzyılın en ilginç tartışmalarından biriydi. Çoğu kutup tarihçisi ve ansiklopedi editörü, Cook’un Kuzey Kutbu’na asla ulaşamadığını, oraya ayak basan ilk insanın Peary olduğunu savunuyordu (Hunt, 1984: 48; Sfraga ve Stephens, 1999: 385).12

Nansen’den sonra kutupların en önemli kâşifi olan Norveçli kutup araştırmacısı Roald Amundsen’in (1872-1928) Kuzeybatı Geçidi’ni geçmek için düzenlediği seferler Kuzey Kutbu’nun keşfinde bir dönüm noktası oldu.13 Günümüzde Güney Kutbu’na ulaşan (1911) ilk insan olarak bilinse de Amundsen’i yakından tanıyanlar onun gizli hedeflerinden birinin ve asıl amacının Kuzey Kutbu’nun en üst noktasına ulaşmak olduğu konusunda hem fikirlerdi (Zedtwitz, 1938: 147). Erken yaşta Franklin seferinin sonucunu öğrenmek

11 Cook’un hayatı ve Kuzey Kutbu’na dönük seferlerinin ayrıntılı bilgileri için Horwitz tarafından 2014’te kaleme alınan Cook Die Entdeckung eines Entdeckers adlı kitaba bakınız.

12 Cook’un Yüksek Kuzey’e ulaşmak için izlediği yol Peary’nin güzergâhından oldukça farklıydı. Buzullar Nansen Boğazı’na gidiş yolunu kesmiş ve Cook ile ekibini güneye doğru sürüklemişti. Bu nedenle Jones Boğazı’na gitmek zorunda kalan Amerikalı araştırmacı oradan Amund Ringnes Adası’nın doğu kıyılarına sonrasında ise Hassel Boğazı’na ilerleyerek Haziran 1908’de Sverre Burnu’na kadar ulaşmıştı (Nuttall, 2005: 82). Sverdrup Eylül 1909’da verdiği bir röportajda konu ile ilgili şu cümleleri kuruyordu: “Dr. Cook Kuzey Kutbu’nun en üst noktasına ayak basan ilk insandır ve bunu farklı bir şekilde başarmıştır. Seçtiği yol buzulların asgari düzeyde olması sebebiyle denizcilerin yüksek enlemlere ulaşması için en doğru olan yoldur.” (Klaussmann, 1909: 15). Sverdrup’tan önce Kuzey Kutup Noktası’na giden en iyi yolun burası olduğuna 1865 yılında İngiliz denizci ve kaptan Sherard Osborn (1822-1875) da dikkat çekmişti (Klaussmann, 1909: 16). Cook’un bu iddiası Sverdrup, Herbert, Zavatti ve Treshekenov gibi kutup uzmanları tarafından savunulmaktadır. Ancak Kuzey Kutup Noktası’na ulaşan ilk insanın kim olduğu sorusu üzerindeki tartışmalar o tarihlerden günümüze değin canlılığını korumakla beraber bu kişinin Peary olduğu literatürde genel olarak kabul görmektedir.

13 Amundsen’in hayatı ve kutuplara dönük araştırmaları ve seferleri için Bomann-Larsen tarafından kaleme alınan Amundsen Bezwinger beider Pole Die Biographie adlı kitaba bakınız.

Page 12: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

amacıyla düzenlenen arama kurtarma faaliyetleri ile ilgili bulabileceği her kitabı okumuştu. Bu faaliyetler daha öncede belirtildiği gibi yalnızca Franklin’in kaderini tespit etmiyor, aynı zamanda Kuzeybatı Geçidi’nin keşfedilmesine de öncülük ediyordu. Buna rağmen hiçbir denizci buzullarla kaplı tehlikeli sularda ilerlemeyi başaramamıştı (Sverdrup, 1959: 222). Bu durum onu kaptanı olduğu bir gemiyle yıllardır başarılamayan Kuzeybatı Geçidi’ni baştan sona geçmek için cesaretlendiriyordu.

İlk etapta, manyetik ölçümler hakkında bilgi alabilmek ve planlarını sunmak için karasal manyetizma alanında dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan ve Hamburg’ta görev yapan Dr. G. von Neumayer’in yanında gitti (Sverdrup, 1959: 223). Birkaç ay boyunca onun yanında kalarak gözlemler, araç ve yöntemlere ilişkin tavsiyeler aldı. Artık Kuzey Kutbu’ndaki manyetik alan hakkında bilgi sahibiydi. Bu amacına ulaşmak için bir sonraki adımı buzullara dayanıklı bir gemi bulmaktı. Ayrıntılı bir incelemeden sonra 45 tonluk Gjøa adlı bir gemi satın aldı.

Kuzeybatı Geçidi’ni baştan sona geçebilmek için tüm hazırlıklar bitmişti. Altı kişilik küçük bir grup ile birlikte 1903 yılında Arktika seferine başladı. Sırasıyla Baffin Körfezi’ni, Parry Kanalı’nı, Peel, James Ross, Simpson ve Rae Boğazı’nı geçerek Kral William Adası’na ulaştı ve adada iki kış geçirdi. Orada yerli halklardan kutup şartlarında hayatta kalabilmek için bilgiler alıyordu. Örneğin, kızak köpeklerini mal nakliyesi için kullanmayı ve ıslak olduğunda ağırlaşan yünlü parkalar yerine hayvan derilerini giymeyi öğrenmişti. Bu bilgiler sonraki yıllarda düzenlediği Antarktika seferlerinde ona yardımcı olacaktı. 1906 yılına gelindiğinde Atlantik ve Pasifik Okyanusu’nu birbirine bağlayan Kuzeybatı Geçidi’nden geçmişti. Ondan önce Grönland’ı boydan boya geçen Norveçli Nansen gibi o da artık ülkesinin ulusal kahramanlarından biri olacaktı.

Benzer tarihlerde, yani 1909 öncesinde, Amundsen’in arkadaşı olan Cook Kuzey Kutbu’nun en üst noktasına varmak için çoktan yola çıkmıştı. Bu durum onu fazla rahatsız etmiyordu. Cook’un kumandası altındaki geminin gerekli donanımı olmadığı için Amundsen onun bu seferinin başarılı olmayacağını düşünüyordu. Ona göre Cook amacına ulaşamadan geri dönmek zorunda kalacaktı. Amundsen’in bu hedefine varmasında ikinci rakip Peary idi. Daha önce birçok sefere çıkan ancak hiçbirinde amacına ulaşamayan Peary artık yaşlanmıştı ve kendisine bir rakip olamazdı. En nihayetinde Amundsen çocukluğundan beri Kuzey Kutbu’nun en üst noktasına ulaşmak için hazırlık yapıyor ve oraya kendisinden önce kimsenin varamayacağını düşünüyordu. Bu başarı yalnızca ona ait olacaktı. Bu sebeple düzenleyeceği keşif gezisi çok iyi hazırlanmalı, ilk girişimi başarılı olmalı ve ikinci bir yolculuğa gerek kalmamalıydı. Norveç Parlamentosu da Amundsen’in bu projesini biliyor ve onun düşüncesini destekliyordu (Zedtwitz, 1938: 147). Ancak, Eylül 1909'da Cook ve Peary’nin Kuzey Kutbu'na ulaştığına dair haberler yayılmaya başladığında Amundsen'in planları alt üst olmuştu. Hazırlıklar devam etmiş ancak hedef değişmişti. Kuzey Kutbu’na kendisinden önce ulaşılması onu Güney Kutbu’na yönlendirecekti.

4 SONUÇ15. yüzyılda Vasco da Gama ile Portekiz, Columbus ve Magellan ile İspanya Uzak Doğu

ve Latin Amerika’da kurdukları sömürgelerle birer küresel güç haline gelmişti. Portekiz ve İspanya’nın 400 yıl önce küresel ekonomik dengeleri alt üst eden denizaşırı bu hamleleri benzer tarihlerde Büyük Britanya başta olmak üzere Hollanda, Rus Çarlığı ve Norveç gibi Kuzey ülkelerine ilham kaynağı oldu. Bu ülkeler Avrupa-Asya arasında güvenli olan yeni bir ticaret yolu keşfetmek istiyorlardı. Yüksek Kuzey’in keşfinde ilk etapta, Kuzey Buz Denizi’ni araştırmak, coğrafi bilgileri artırmak ve yerküreyi daha iyi tanımak yerine, onun üzerinden Uzak Doğu’daki altın madenlerine ve değerli baharatlara ulaşma hırsı belirleyici olmuştu. Güzergâh üzerindeki balina ve kürk avcılığı gibi ülkelere ekonomik kazanç sağlayan unsurlar da bu sınırsız hırsı destekliyordu.

Hedefe varma hırsı, öğrenme ve araştırma güdüsü, insanları hayatlarını riske atma, gemileri sefer esnasında gözden çıkarma, önemli oranda zaman ve para ayırma gibi fedakârlıklara itiyordu. Korkulan donuk beyazı aşmak için önemli kayıplar veriliyor, seferler başarısızlıkla sonuçlanıyor ancak buna rağmen keşif gezileri devam ediyordu. Başarısız olan her yolculuk, kâşiflere ve denizcilere yeni bir tecrübe kazandırarak bir sonraki

Page 13: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

seferleri için onlara ipucu oluşturuyordu. Dolayısıyla Yüksek Kuzey’in keşfi bir kişinin cesareti ve kararlılığıyla değil, kendinden önce yüzlerce kişinin elde ettiği küçük ama önemli başarıların toplamının bir sonucuydu.

1800’lü yıllardan itibaren; Sanayi Devrimi’nin hız kazanması, iklimin belirgin oranda değişmesi, buna paralel olarak buzulların erimeye başlaması ve aynı zamanda elde edilen tecrübeler sonucunda Yüksek Kuzey’in üst noktalarına ulaşılıyordu. Artık sembolik değerden başka bir anlamı olmayan Kuzey Kutbu, Kuzey ülkeleri arasında sistematik bilimsel araştırmalara yönelik yarışlara sahne oluyordu. Franklin’in ve takım arkadaşlarının akıbetini öğrenmek amacıyla başlayan arama kurtarma çalışmaları ile bölge hakkında daha geniş bilgiler elde ediliyordu. Canından olma pahasına Yüksek Kuzey’i keşfeden kutup kahramanları tarafından okyanus akımları, rüzgârlar, gelgit olayları, manyetizma, astronomi ve uzay bilimleri ile ilgili incelemeler yapılıyor, modern haritalar çiziliyordu.

Savaşları ve çatışmaları hariç tutarsak, tarihte ilk kez bir tepeye ulaşmak için bu derece büyük uğraşlar verilmiş ve tarif edilemeyecek acılara göğüs gerilmişti. İnsanoğlunun yalnızca bilimsel merakını gidermek için mi tüm bu fedakârlıklara katlanılmıştı? Britanya, Hollanda, Norveç ve en nihayetinde Rus Çarlığı gibi Kuzey ülkelerindeki ticaret erbapları neden Kuzey Kutbu’na doğru yelken açan gemileri finanse etmişlerdi? Vikinglerin torunları yalnızca atalarından miras kalan bir geleneği devam ettirmek için mi insan hayatını riske sokan böyle zorlu seferleri organize ediyorlardı? Kuzey Amerikalılar Kuzey’e doğru yürüyüşlerini karşılaştıkları amansız zorluklara rağmen neden devam ettirmişlerdi? Dün olduğu gibi bugün de bu bölgenin tahmin edilemeyecek büyüklükteki zenginlikleri, kara ve deniz alanlarının uçsuz bucaksız oluşu onları hep Kuzey’e doğru yönlendiriyordu.

İnsanoğlu kutupların keşfi için 200 yılı aşkın bir süre içinde çeşitli uğraşlar vermişti. Bu coğrafyanın bilinmeyen en üst ve en alt tepelerine varmak için yukarıda da vurgulandığı gibi, çok büyük meşakkatlere katlanıyor ve acılar çekiyordu. Bu arada, daha önce hiç görülmemiş büyük kahramanlıklar sergileniyordu. Bu uğraşlar insan neslinin kilitlendiği bir hedefe varmak için ne gibi zorluklara katlanabileceğinin, onları aşmak için nasıl planlar geliştireceğinin ve başarıya ulaşmak için ne tür acılara göğüs gereceğinin birer örneğini oluşturmaktaydı.

Kutupların en üst ve en alt tepelerine ilk olarak ulaşan kâşifler için bu durum bir sporcunun elde edebileceği en önemli başarı ve bu başarıyla duyabileceği en büyük haz olsa gerekir. Ne var ki bu başarılar için kutup kahramanlarının ödediği bedeller de vardır. Dr. Cook örneğinde görülebileceği gibi onun Yüksek Kuzey’in en üst noktasına varan ilk insan olduğu belgelerinin kaybolması nedeniyle ispatlanamadığı için halen daha sorgulanmaktadır. Aynı şekilde Peary’nin Kuzey Kutup Noktası’na yaptığı yolculuk esnasında bu güzergâhtaki mesafeyi ölçerken kullandığı metotlar halen tartışılmaktadır. Çektiği fotoğraftaki gölgenin kısalığına ve uzunluğuna bakılarak onun Kuzey Kutbu’na varmadığı iddia edilmektedir. Bunların yanında Peary’nin, Dr. Cook’un elinde bir belgesi olmaması için çadırını çalması ve Dr. Cook’u haksız olarak yalancılıkla suçlaması bir soru işareti olarak akıllardadır.

Birinci Dünya Savaşı ve yaklaşık 20 yıl sonra gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı gibi küresel ölçekli yıkımlara sebep olan olaylar, bu amansız mücadeleler için verilen uğraşları geçici bir süreliğine engellemiştir. Ancak insanoğlu tarihte çok az rastlanan bu kendine özgü kahramanları saygıyla anıp, düşünceli, heyecanlı ve sabırlı bir şekilde yeni hedeflerine doğru ilerlemeye ve 200 bin yıl önce çıktığı yolculuğunu sürdürmeye devam etmektedir.

EK 3: ZAMAN TABLOSUM.Ö. 330 Yunan asıllı tüccar Pytheas’ın Yüksek Kuzey’e dönük araştırma gezisi ve Thule

adını verdiği Britanya’nın kuzeyinde yer alan (İzlanda veya Norveç toprakları olduğu tahmin ediliyor) adaları keşfetmesi;

870 Norveçli Viking Flóki Vilgerðarson’ın Kuzey’e doğru yaptığı keşif sonucunda bugünkü İzlanda olarak bilinen topraklara ulaşması;

983 Kendisi Norveçli olduğu halde İzlanda’da yetişen Erik Thorvaldsson’ın Grönland’ı keşfetmesi;

Page 14: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

1594-1596 Hollandalı denizci Willem Barents’in Kuzeydoğu Geçidi’ni bulmak amacıyla sefere çıkması ve günümüzde stratejik önemi olan Spitzbergen/Svalbard Takımadaları’na ulaşması;

1588 İspanyol Armadası’nı Manş Denizi’nde yenilgiye uğratan Büyük Britanya’nın uluslararası ilişkilerde yeni bir aktör olarak ortaya çıkması;

1607 İngiliz kâşif ve denizci Henry Hudson’ın Arktika Okyanusu üzerinden Asya’ya açılan Kuzeybatı Geçidi’ni bulmak amacıyla yola çıkması ve Spitzbergen/Svalbard Takımadaları’na tesadüfen varması;

1608 Hudson’ın ikinci yolculuğu sırasında 82° Kuzey enlemine kadar çıkarak o zamanki koşullarda kırılması mümkün olmayan bir rekora imza atması;

1609 Hudson’ın Hollandalı Doğu Hindistan Şirketi’nin maddi desteğini alarak Kuzey’e dönük üçüncü seferine çıkması, ancak iklim koşulları nedeniyle bu seferin başarısızlıkla sonuçlanması;

1610 Hudson’ın Kuzeybatı Geçidi’ni bulmak amacıyla son seferine çıkması ve sefer sırasında günümüzde onun ismini taşıyan Hudson Körfezi’ni keşfetmesi, o alanın ayrıntılı haritasını çıkarması ve oraya dönük yeni bilgiler öğrenmesi;

1650’liler1300-1800 yılları arasında bölgesel ölçekte soğuk iklim koşullarının hâkim olduğu Küçük Buzul Çağı’nın en etkin olduğu dönem;

1725 Büyük Petro döneminde Çarlık Rusya’nın modernleşmeye başlaması ve gemi sanatında ilerleme kaydedilmesine istinaden Büyük Kuzey Seferleri’nin organize edilmesi, Danimarka asıllı Bering’in Rusya ile ABD arasında bir geçiş bulmak amacıyla yola çıkması, bölgenin ayrıntılı haritasının çıkarılması; koyların, adaların, körfezlerin ve burunların bulunması;

1733-1742 Bering’in Kuzey’e dönük ikinci seferine çıkması ve günümüzde onun ismini taşıyan Bering Boğazı’nı ve Aleutian Takımadaları’nı keşfetmesi; Rus fizikçi Mihail Lomonosov’un Kuzey’e dönük yaptığı seferlerden elde ettiği bilgiler sonucunda Arktika Okyanusu’ndaki akımların haritasını çıkarması, deniz buzlarını sınıflandırması, Güneş’in rolünü açıklaması ve Arktika Bölgesi’nin haritasını Kuzey Kutbu’ndaki okyanusu da içine alacak şekilde genişletmesi;

1768 Venüs’ün Güneş önünden geçişini gözlemlemek ve yeni topraklar keşfetmek amacıyla İngiliz hükümeti tarafından görevlendirilen James Cook’un Britanya’dan güneye doğru yola çıkması ve bir yıl sonra Tahiti’ye ulaşması; Yeni Zelanda ve Avustralya’yı keşfetmesi;

1772-1775 Cook’un çıktığı ikinci seferinde Antarktika’nın çevresini dolaşması ancak bölgede çok fazla sis olması nedeniyle Güney Kutbu’na ait toprakları göremeden Kuzey’e doğru yönelmesi ve Alaska’ya ulaşması, buna karşın Güney’de yer alan New Caledonia, Georgiani Candlemas, Sandwich Adaları ve Aurora Australis’i keşfetmesi;

1800-1815 Avrupa’yı kasıp kavuran Napolyon Savaşları’nın başlaması ve kutuplara dönük araştırma gezilerinin duraksaması;

1819 İngiliz Tuğamiral William Parry’nin 1819’da Britanya’dan sefere çıması, Lancaster Boğazı’na ulaşması ve oradan batıya doğru ilerlemeye devam ederek Melville Adası'nın güney kıyısına ulaşması, yolculuğu esnasında 112°51’ Batı boylamına ulaşması nedeniyle Britanya’ya döndüğünde 110° Batı boylamını geçen ilk insan olarak Parlamento’dan 5.000£ ödül alması;

1819-1822 İngiliz kâşif John Franklin’in kuzeyde yer alan kara ve nehirleri keşfetmek amacıyla ilk seferine çıkması, kısa bir süre sonra Kugluktuk’un (eski adıyla Coppermine Nehri) doğu kıyılarına varması, Kugluktuk’u geçerek Kanada sahilleri boyunca doğuya doğru ilerlemesi ve bu güzergâh üzerinde yaklaşık 900 km yol kat etmesi;

1821-1823 Parry’nin Hudson Körfezi’nin kuzeybatı ucunda bir geçiş bulması amacıyla ikinci seferini düzenlemesi, Christopher Middleton’ın 1742 tarihli seferinde geçilemez olduğunu iddia ettiği Frozen Boğazı’na, yani batıya doğru yönelmesi ve bu boğazı geçerek Repulse Körfezi’ne ulaşması, ancak buzulların geçit vermemesi nedeniyle seferini sonlandırması ve Britanya’ya geri dönmesi;

Page 15: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

1824-1825 Parry’nin Fury ve Hecla adlı iki gemiyle çıktığı üçüncü yolculuğunda 1819’da buzlar tarafından engellendiği için ulaşamadığı Baffin Adası’nın batı ucundaki Prens Regent Koyu’na ulaşmayı amaçlaması; ancak Fury adlı geminin buzullar nedeniyle kullanışsız hale gelmesi sonucunda tüm mürettebatın Hecla gemisiyle Britanya’ya geri dönmek zorunda kalması;

1827 Parry’nin düzenlediği son seferinde Spitzbergen/Svalbard Takımadaları üzerinden kuzeye doğru yol alması, bu yolculuğunda 82°45’ Kuzey enlemini geçerek Arktika Bölgesi’nin o zamana kadarki gidilen en kuzey ucuna ulaşması, Parry ve mürettebatının yeterli bilimsel verilerle Britanya’ya geri döndükten sonra hükümet ve halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılanması;

1831 John Ross ve yeğeni James Clark Ross’un, Boothia Yarımadası ve Kral William Adası genelinde araştırmalar yapması ve Boothia Yarımadası'nın batı kıyısında bulunan Adelaide Burnu'ndaki kuzey manyetik kutup yerini bulması, Inuitler ile iletişimde bulunan ilk kâşifler olması;

1845 Kraliyet Deniz Kuvvetleri adına keşif gezisine rehberlik etmek için görevlendirilen Franklin’in, ilk olarak Grönland’a, oradan Lancaster Boğazı’na, sonrasında ise Alaska’ya ulaşarak Kuzeybatı Geçidi’ni keşfetme ve Yüksek Kuzey’in en üst noktasına ulaşma misyonunu yerine getirmeye çalışması, ancak seferin başarısızlıkla sonuçlanması ve Franklin’den bir daha haber alınamaması;

1863 Almanya’nın Yüksek Kuzey’e keşif gezileri düzenleyen devletlerarasına katılması ve Kuzey Avrupa’nın güçlü ülkeleri arasında yerini almaya başlaması;

1866 Almanya’nın Yüksek Kuzey’e araştırma yapmak için yaptığı ön hazırlıkların bitmesi ancak oraya gidecek geminin yola çıkmadan önce tersanede meydana gelen büyük bir patlamayla kullanılamaz hale gelmesi ve keşif gezisinin başlamadan bitirilmesi;

1869 Akdeniz ile Kızıldeniz arasında Süveyş Kanalı’nın açılması ile Avrupa-Asya arasındaki deniz yolunun iyice kısalması, bu kanalın Avrupalılar açısından güvenli bir güzergâh üzerinde olduğunun düşünülmesi ve bu nedenle Yüksek Kuzey üzerinden Asya’ya giden deniz yolunun ekonomik cazibesini kaybetmesi ve bu yol üzerindeki deniz ticaretinin öneminin azalması, bilimsel araştırmalar ve güvenlik sorunlarının ön plana çıkması;

1869 Almanların Kuzey Kutup Bölgesi’ni araştırmaya dönük düzenlediği ikinci keşif gezisinin Germania ve Havna isimli gemiyle başlaması, ancak Kuzey Kutbu’nun en uç noktasına ulaşma amacı taşıyan bu seferin başarısızlıkla sonuçlanması;

1878 Baron Nordenskiöld’un, Kuzeydoğu Geçidinin ilk başarılı navigasyonunu tamamlaması;

1879 Arktika seferini yürüten Amerikan deniz subayı George Washington DeLong’un (1844-1881) içinde yer aldığı Jeannette isimli gemi ile Bering Boğazı üzerinden Kuzey Kutbuna ulaşmaya çalışması, ancak geminin buzlar arasına sıkıştıktan kısa bir süre sonra hasar aldığı için batması;

1882-1883 Amerikalı kutup araştırmacısı Adolphus Greely’in, Arktika Bölgesi’nde yeni bir gözlem istasyonu kurmak için Birinci Uluslararası Kutup Yılı’nın bir parçası olarak Ellesmere Adası'na bir Amerikan seferi başlatması;

1893-1895 George Washington DeLong’un (1844-1881) içinde yer aldığı Jeannette isimli gemiye ait enkazın birkaç yıl sonra battığı yerden 2.900 mili aşan bir uzaklıkta, bulunması sonrasında Norveçli bilim insanı ve araştırmacı Fridtjof Nansen’in (1861-1930) Arktika’dan Sibirya’ya buzları götüren bir okyanus akımı olması gerektiğini düşünmesi ve zamanın en çalışkan ve cesaretli gemicisi olan Otto Sverdrup ve mürettebatıyla birlikte Fram adlı gemiye binerek Norveç’in Bergen şehrinden Yüksek Kuzey’e doğru yola çıkması; 85°14’ Kuzey enlemine kadar çıkması, ancak buz sıradağlarına kadar ilerledikten sonra, güneyde yaklaşık 400 mil uzaklıkta bulunan Franz Josef Toprakları’na yönelmek zorunda kalması;

1898 Nansen’in Sverdrup’un kaptanı olduğu Fram ile yeni bir sefere çıkması, Yüksek Kuzey’in körfezlerini ve kıyılarını da kapsayan bir şekilde harita çalışmalarını modernleştirme ve mükemmelleştirmeye çalışması, bu çalışmaların gelecekteki

Page 16: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

kutup araştırmalarının temelini oluşturması ve özellikle Dr. Cook’un Kuzey Kutbu’na ulaşmasında yol gösterici olması;

1903-1906 Erken yaşta Franklin seferinin sonucunu öğrenmek amacıyla düzenlenen arama kurtarma faaliyetleri ile ilgili bulabileceği her kitabı okuyan Norveçli kutup araştırmacısı Roald Amundsen’in sırasıyla Baffin Körfezi’ni, Parry Kanalı’nı, Peel, James Ross, Simpson ve Rae Boğazı’nı geçerek Kral William Adası’na ulaşması ve orada iki kış geçirmesi, yerli halklardan kutup şartlarında hayatta kalabilmek için bilgiler alması ve en nihayetinde Atlantik ve Pasifik Okyanusu’nu birbirine bağlayan Kuzeybatı Geçidi’nden geçmesi;

1905-1906 Arktika araştırmacılarının yayınladığı raporları inceleyerek 1880’li yılların ortasından itibaren Yüksek Kuzey seferleri planlayan Amerikalı Robert Peary’nin Kuzey Kutbu’na ulaşmak için sefere çıkması, ancak o tarihlerde buzulların kendisine geçit vermemesi nedeniyle Kuzey Kutbu’na yaklaşık 175 mil mesafe kala seferini sonlandırmak zorunda kalması;

1908 Alman kökenli Amerikalı araştırmacı, etnograf ve doktor Frederick Cook’un Alman asistanı Rudolph Francke, 10 Eskimo, 11 kızak ve 105 köpek ile birlikte Grönland’ın kuzeybatı kıyısında yer alan Annoatok’tan ayrılarak Ellesmere ve Axel Heiberg Adası’na oradan da Sverdrup Adaları’na varması, üç günlük yorucu bir yürüyüşün ardından iki Inuk (Ahpellah ve Etukishook) ile birlikte 21 Nisan’da Kuzey Kutup Noktası’na vardığını ilan etmesi;

1909 Peary’nin Matthew Henson ve dört Eskimo ile birlikte Kuzey Kutbu’na ayak bastığını iddia etmesi ve ayrıca bu zorlu yolculuk esnasında Grönland’ın bir ada olduğunu kanıtlaması, bilinmeyen toprakları haritalandırması ve Kuzey Kutbu Bölgesi’nde denizler, gelgit olayları ve rüzgârlarla ilgili çok sayıda bilimsel veriler toplaması.

KAYNAKÇAAAAS. (1887): “The Exploration of the Antarctic Regions”, Science, 9(223), 452-455.Beattie, O.B. ve Savelle, J.M. (1983): “Discovery of Human Remains from Sir John Franklin's Last Expedition”,

Historical Archaeology, 17(2), 100-105.Bernacchi,L.C. (1935): “Antarctic Exploration Past and Present”, Geography, 20(3), 176-190.Bomann-Larsen, T. (1993): Amundsen Bezwinger beider Pole Die Biographie, Mare Verlag.Braun, G. (1912): Die Erforschung der Pole. Theod, Thomas Verlag, Leipzig.Brown, R.N.R. (1919): “Spitsbergen, Terra Nullius”, Geographical Review, 7(5), 311-321.Brown, R.N.R. (1959): “Sir William Edward Parry”, Arctic, 12(2), 98-112.Burnett, D.G. (1999): “Geographical Exploration”, Microsoft Encarta, 1-30.Christensen, C.A.R. (1961): “Fridtjof Nansen a Life in the Service of Science and Humanity”,

https://www.fni.no/getfile.php/132260/Filer/Publikasjoner/nansen.PDF. (Erişim Tarihi: 9 Şubat 2017).Conway, M. (1900): “Hudson's Voyage to Spitsbergen in 1607”, The Geographical Journal, 15(2), 121-130.Czarny, R. M. (2015): The High North Between Geography and Politics, Springer, İsviçre.Davis, R.C. (1985): “John Franklin (1786-1847)”, Arctic, 38(4), 338-339.Degroot, D. (2015): “Exploring the North in a Changing Climate The Little Ice Age and the Journals of Henry

Hudson, 1607–1611”, Journal of Northern Studies, 9(1), 69–91.Dick, L. (2004): “Robert Peary's North Polar Narratives and the Making of an American Icon”, American Studies,

45(2), 5-34.Francis, C.S. (2011): The Lost Western Settlement of Greenland, 1342, California State University, Sacramento.Geographicalj. (1969): “Polar Travel Old and New”, The Geographical Journal, 135(4), 617-618.Gibbons, R.W. (1983): “Frederick A. Cook (1865-1940)”, Arctic Institute of North America, 36(4), 382-383.Gibson, J.R. (1982): “Vitus Bering (1681-1741)”, Arctic, 35(3), 438-439.Gilberg, R. (1976): “Thule”, Arctic Journal, 29(2), 83-86.

http://arctic.journalhosting.ucalgary.ca/arctic/index.php/arctic/article/view/2793/2770. (Erişim Tarihi: 19 Ocak 2017).

Gillesberg, T. (2007): “Vitus Bering and the Rediscovery of America”, Economics, Eylül, 38-43.Guardian Resmi İnternet Sitesi (2011): “What was the little ice age?”,

https://www.theguardian.com/environment/2011/sep/29/little-ice-age. (Erişim Tarihi: 22 Şubat 2017).Henderson, B. (2009): “Who Discovered the North Pole?”, http://www.smithsonianmag.com/history/who-

discovered-the-north-pole-116633746/ (Erişim Tarihi: 26 Mart 2017).Holland, C. ve Savelle, J.M. (1987): “My Dear Beaufort: A Personal Letter from John Ross’s Arctic Expedition of

1829-33”, Arctic, 40(1), 66-77.Horwitz, T. (2014): Cook Die Entdeckung eines Entdeckers, Piper Verlag, München.Hunt, W.R. (1984): “Confrontation in Montana: Dr. Frederick A. Cook & the Mount McKinley Controversy”,

Montana: The Magazine of Western History, 34(1), 46-56.

Page 17: kutupcagi2019.antalya.edu.tr · Web viewBu çalışmada, Coğrafi Keşifler Çağı’nın ikinci aşaması olarak görülen Yüksek Kuzey’in keşfinin, yeni teknolojik gelişmeler

Keenleyside, A., Bertulli, M. ve Fricke, H.C. (1995): “The Final Days of the Franklin Expedition: New Skeletal Evidence”, Arctic, 50(1), 36-46.

Klaussmann, A. O. (1909): Die Endeckung des Norpols, Brandusschen Verlagsbuchhandlung, Berlin.Küçükkalay, A.M. (2001): Coğrafi Keşifler ve Ekonomiler Avrupa ve Osmanlı Devleti, Çizgi Kitabevi Yayınları,

Konya.Lightfoot, K.G. (2003): “Russian Colonization: The Implications of Mercantile Colonial Practices in the North

Pacific”, Historical Archaeology, 37(4), 14–28.Lindsay, D.J. (1989): Science in the Sub-Arctic: Traders, Trappers and the Smithsonian Institution, 1859-1 870,

Faculty of Craduate Studies of the University of Manitoba.Maclaren, I.S. (1985): “The Aesthetic Mapping of Nature in the Second Franklin Expedition”, Journal of

Canadian Studies, 20(1), 39-57.Maclaren, I.S. (1986): “John Franklin”, Profiles In Canadian Literature 5, Heath, J.M. (eds.), Dundurn.Mann, M.E. (2002): “Little Ice Age”, John Wiley & Sons, Ltd, Chichester.Markham, A.A.H. (1896): “The North Polar Problem”, The North American Review, 162(473), 486-496.Marsh, J.H. ve Panneton, D. (2008): “Sir Martin Frobisher”,

http://www.thecanadianencyclopedia.ca/en/article/sir-martin-frobisher/. (Erişim Tarihi: 27 Mart 2017).National Geographic Resmi İnternet Sitesi, “Little Ice Age Shrank Europeans, Sparked Wars”,

http://news.nationalgeographic.com/news/2011/10/111003-science-climate-change-little-ice-age/#/41266.jpg (Erişim Tarihi: 29 Mart 2017).

NPI Resmi İnternet Sitesi. (2015): “Svalbard History”, http://cruise-handbook.npolar.no/en/svalbard/history.html (Erişim Tarihi: 21 Ocak 2016).

Numminen, L. (2011): “A History and Functioning of the Spitsbergen Treaty”, D, Wallis ve S, Arnold. (eds.), The Spitsbergen Treaty Multilateral Governance in the Arctic, 7-20.

Nuttall, M. (2005): Encyclopedia of the Arctic, Routledge.Ogilvie, A.E.J., Barlow, L.K. ve Jennings, A.E. (2000): “North Atlantic climate c. AD 1000: Millennial

reflections on the Viking discoveries of Iceland, Greenland and North America”, Weather, 55, 34-45.Oostrhoek, K.J. (2015): “Little Ice Age”, https://www.eh-resources.org/little-ice-age/ (Erişim Tarihi: 25 Şubat

2017).Parry, A. (1984): “William Edward Parry (1790- 1855)”, Arctic Profiles, 66-67. Peary, R.E. (1910): The North Pole, The Plimpton Press, ABD.Raffety, J.P. ve Jackson, S.T. (2016): “Little Ice Age (LIA)”, https://global.britannica.com/science/Little-Ice-Age

(Erişim Tarihi: 17 Şubat 2017).Rondeau, R.M. (2010): “The wrecks of Franklin’s ships Erebus and Terror; their likely location and the cause of

failure of previous search expeditions, The Journal of the Hakluyt Society, 1-11.Sfraga, M. ve Stephens, D. (1999): “The Great Polar Controversy: Dr Cook, Mt. Mckinley, and the Quest for the

Poles”, http://darchive.mblwhoilibrary.org/handle/1912/1919. (Erişim Tarihi: 26 Mart 2017). Skagestad, O.G. (2010): “The ‘High North’ An Elastic Concept in Norwegian Arctic Policy”, Fridtjof Nansen

Institute, Norway.Sokolov, Y. (1992): “Columbus, the Discovery of America, and Russia”, Geojournal, 26(4), 497-502.Spohr, A.P., Höring, J.S., Cerioli, L.G., Lersch, B. ve Soares, J.G.A. (2013): “The Militarization of the Arctic:

Political, Economic and Climate Challenges”, UFRGS Model United Nations Journal, 1, 11-70.Sverdrup, H.U. (1959): “Roald Amundsen”, Arctic, 12(4), 221-236.Vasanth. (2015): “Discovery of Spitsbergen by Willem Barents - June 17, 1596”, Discovery, 32(141), 1.Whiteley, W. (2006): “Fridtjof Nansen (1861–1930)”, J Neurol, 253, 1653–1654.Zedtwitz, F. (1938): Im Banne der Pole, Ein Heldenbuch von Polarforschern und ihren Fahrten, Büchergilde

Guterberg, Berlin.Zeeberg, JJ., Flore, P.M., Maat, G.J.R. ve Gawranski, J.H. (2002): “Search for Barents: Evaluation of Possible

Burial Sites on North Novaya Zemlya, Russia”, Arctic, 55(4), 329-338.