146
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2009/191 CELSE NO :70 CELSE TARİHİ :04.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002 Mahkeme Heyeti Başkan Köksal Şengün ile Üye Hâkimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 4 Haziran 2010 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, Levent Ersöz, Durmuş Ali Özoğlu ve İbrahim Şahin dışındaki tutuklu sanıklar, cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanık Emin Şirin ile sanıklar müdafilerinden Sanıklar Hasan Atilla Uğur, Mustafa Levent Göktaş, Hüseyin Vural Vural, Birol Başaran ve Adil Serdar Saçan müdafi Av. Celal Ülgen, Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ruşen Özmen, Sanık Tuncay Özkan müdafi Av. Ahmet Çörtoğlu, Sanıklar Adnan Bulut ve Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Seçil Özdikmenli, Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet Haberal müdafi Av. Yasemin Antakyalıoğlu, Sanık Muzaffer Öztürk müdafi Av. Kıyasettin Azaklı, Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Ali Rıza Dizdar’ın geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Bu Oturumunda Diğer Sanık ve Müdafilerin Alınacak Beyan ve Talepleri Dikkate Alınarak Sanık Levent Ersöz’ün Sorgu ve Savunmasının Video Konferans Yoluyla Tespitine Devam Edilemedi. Sanıklar ve Müdafilerin Beyan ve Taleplerinin Alınmasına Geçildi. Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Ali Rıza Dizdar söz istedi verildi:” Sayın Başkanım teşekkür ederim bir talebim var. Ben biraz rahatsızım öğleden sonra çok geç gelebilirim, bu rahatsızlığımdan ötürü de tahliye

Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2009/191CELSE NO :70CELSE TARİHİ :04.06.2010

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002

Mahkeme Heyeti Başkan Köksal Şengün ile Üye Hâkimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 4 Haziran 2010 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, Levent Ersöz, Durmuş Ali Özoğlu ve İbrahim Şahin dışındaki tutuklu sanıklar, cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Tutuksuz sanık Emin Şirin ile sanıklar müdafilerinden Sanıklar Hasan Atilla Uğur, Mustafa

Levent Göktaş, Hüseyin Vural Vural, Birol Başaran ve Adil Serdar Saçan müdafi Av. Celal Ülgen, Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ruşen Özmen, Sanık Tuncay Özkan müdafi Av. Ahmet Çörtoğlu, Sanıklar Adnan Bulut ve Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Seçil Özdikmenli, Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet Haberal müdafi Av. Yasemin Antakyalıoğlu, Sanık Muzaffer Öztürk müdafi Av. Kıyasettin Azaklı, Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Ali Rıza Dizdar’ın geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Bu Oturumunda Diğer Sanık ve Müdafilerin Alınacak Beyan ve Talepleri Dikkate Alınarak

Sanık Levent Ersöz’ün Sorgu ve Savunmasının Video Konferans Yoluyla Tespitine Devam Edilemedi.

Sanıklar ve Müdafilerin Beyan ve Taleplerinin Alınmasına Geçildi. Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Ali Rıza Dizdar söz istedi verildi:” Sayın Başkanım

teşekkür ederim bir talebim var. Ben biraz rahatsızım öğleden sonra çok geç gelebilirim, bu rahatsızlığımdan ötürü de tahliye talebi ile ilgili görüşlerimi yetiştiremeye ve söyleyemeyebilme durumu ile karşı karşıyayım. Savunma yapmayacağım, çünkü henüz çapraz sorgu bitmedi müsaade ederseniz ben söz alıp müvekkilim hakkındaki tutuklananın kaldırılması ile ilgili görüşlerimi bildirmek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Buyurun efendim.”Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Ali Rıza Dizdar:”Sayın Başkan Sayın Değerli üyeler,

öncelikle ben mahkeme heyetine ve sizlere teşekkür etmek istiyorum. Sebebine gelince bu son 15 gün evvel geçirdiğim ameliyattan sonra sizlerin üstün algılamaları sebebiyle müvekkilimin konferansla savunmasının alınmasını sağladınız bize. Savunma makamı olarak gerçekten yansız olduğunuza ve tarafsız olduğunuza inandığım ben bir hukukçu kimliğiyle öncelikle size gerçekten idare amiri Kalender beye 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kaleminde çalışan tüm çalışanlara meslektaşlarım Filiz, Cavit, Şule, Sedef, Burcu sekreterim Neslihan’a öğrenci Gökhan’a ve öğrenci Nuran’a ve Avukat Zeki’ye çok teşekkür ediyorum ve ayrıca da Silivri hukukçu platformdaki arkadaşlarım gerçekten bizi çevrelediler. Sayın Başkan Sayın üyeler,

Page 2: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:2

şimdi şöyle der hiçbir fert teslim olmamalı, geri çekilmemeli veya safını terk etmemeli bilakis gerek muhaberede veya bir mahkemede gerekse diğer herhangi bir yerde olursa olsun memleketinin ve vatanının emrettiği şeyi yapmadılar veyahut da onların doğru hakkındaki doğru telakkilerini, görüşlerini değiştirmeleri onları ikna etmelidir. Bu Sokrat’ın savunmasında ki bir sözdür. Sokrat’ın savunmasında Poteedonun sözüdür tarihte bu böyle geçmiştir. Şimdi sizin huzurunuzda benim müvekkilim yargılanmakta hakkındaki kanıtları Sayın iddia makamı ortaya koydu. İnsan asker doğar sözünü Kostantin Simenof söylemişti. Kostantin Simenof müthiş Petersburg Linirhgrat savunmasında 2. Dünya Savaşında Hitler’e karşı direnen ordu mensuplarıyla halkın bu direnişini anlatır burda. Benim müvekkilimde dün sözünü bitirirken tabi siz monitörde görmüyordunuz ama ben oturduğum yerde görüyordum arkasında bir tüp vardı o tüp kan içinde doluydu. Çünkü boynundan gelen kan oradan akıyordu ve saatlerce benim müvekkilim gördüğünüz gibi olduğu yerden hiç kalkmadı sorgusu 8 saati yani savunmasını 8 saate yakın verirken yanındaki monitöre baktığım zaman tansiyonu yükseliyordu basınç oranı 174, 172, 179’lara çıktığı zaman makineye basıyordu. Çünkü burasında prostatından dolayı bir tane torba beri tarafında ayağındaki şişten dolayı ki bugün tahmin ediyorum ameliyat olacak tekrardan yahut da orayı kesecekler. Oradaki ağrılarına rağmen hiç yerinden kalkmadı ve sürekli yattığı yerden devam ederken sözlerine şöyle dedi; Ben asker bir babanın oğluyum ve ben bir askerim asker gibi yaşadım asker gibi öleceğim dedi. Yani kendisinin son söylediği buydu. Cumhuriyet, Mustafa Kemal vatan için emperyalizme karşı anti laik bir yapımla ben ölmeye razıyım dedi. Şimdi onuruyla yaşıyor onuruyla dimdik ayakta. Şimdi ben bunun savunmasını yapmayacağım çünkü gerçekten sizlerin üstün gayretleriyle buraya geldik. Ama beri taraftan bir şey anlatmak istiyorum iki temel ilke açısından. Öncelikle jandarma ne? Ya bunu bilmekte yarar var. Kendisi dedi ki bu dosyanın içinde o ayrıntılara girmemekle beraber benim 6 tane telefon konuşmam var dedi. Emekli olduktan sonra da 2 tane telefon konuşmam var dedi. Teker tekerde isimlerini cisimlerini söyledi. Ama bir birleştiğimiz nokta var Sayın iddia makamı ile benim müvekkilimde delil elde edilmedi yani aleyhe delil denilen husus benim müvekkilimde hiç elde edilmedi benim müvekkilimde elde edildiğini söyleyen varsa şu suçtur desin çünkü diyemez suçtur dediklerini bana teslim ettiler. Ben bir torba ile terörle mücadele şubesinden bundan 2 ay evvel çıktım. Fakat o bana teslim ettikleri gün değil hemen ertesi günü 2 gün sonra 3 gün sonra Sayın Öz’ün talimatı ile talebiyle daha doğrusu talimat diyemeyeceğim talimatta verebilir aslında gecikmesinde sakınca olan hususlarda biz bunu bilmeliyiz savcının da talimatı olabilir. Sayın Öz’ün istemi doğrultusunda hastanede arama yapıldı arama yapılırken de arama tutanağının ilginç bir noktası vardı. Ergenekon terör örgütü ile ilgili belge, bilgi, delillerin toplanması amaçlı 10 yere yapılan 10 tane yere yapılan yaşlı annesinin evine emlakçı abisinin dükkanına yahut da eski askerinin yerine meslektaşlarının yerine yapılan baskınla delil arandı. Fakat bu delil aranma sırasında benim müvekkillimde herhangi bir şey hiçbir şey yakalanmadı yani zaten yakalanması da mümkün değildi o çünkü bir askerdi. O yasaların çerçevesi içinde hareket etti. O yasaların çerçevesinin dışına çıkmadı. Ama dün basit bir şekilde bir şeyi algıladım bende öğrendim bir belgede 428 tane hata buldu hataları da tek tek yazdı söyledi. Şimdi Sayın Başkan Saygıdeğer üyeler, şimdi benim bu müvekkilim jandarma. Şimdi kanunu açtığımız zaman jandarma kanununun 3. maddesinin tanımına göre jandarma silahlı askeri bir güvenlik ve kolluk kuvvetidir. Gene jandarma kanununun diğer bir maddesine göre Jandarma Genel Komutanı Jandarma Genel Komutanı doğrudan doğruya bakana bağlıdır. Gene bir maddesine göre jandarma 7. madde mülki, adli görevleri ile askeri kanun ve nizamlarına gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığının belirlediği görevleri yapmak kuvvet komutanlıklarının emrine sadece sıkıyönetim halinde Genelkurmay Başkanlığının lüzumu halinde girer der. Şimdi bunun anlamı şu, Diyelim ki Kara Kuvvetleri Komutanlığı bir darbe hazırlığında, 7. maddeye göre sen askersin bunu dinleyeceksin sözü olmaz. Jandarma doğrudan doğruya bu husus çok altı çizilecek bir husustur jandarma doğrudan doğruya İçişleri bakanlığına bağlı olduğu için o darbenin karşıtı olur.

2

Page 3: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:3

İçerisinde yer alamaz bu çok enteresan bir şeydir çünkü kanun bunu böyle emrediyor. Diyor ki sıkıyönetim olduğu takdirde diğer kuvvetlerin emrine girebilir emrinden emri doğrultusunda hareket edebilir. Ama onun dışında hiçbir şey yapamaz diyor. 9. madde cümlesi her ne kadar kaldırılmış olsa bile jandarma görevini yaparken yapanları yargılarken onu bilmek ve tanımak zorundayız. Çünkü jandarmanın çalışma ilkeleri farklıdır madde 12’de bunu anlatıyor şimdi böyle bir kimseyi biz yargılıyoruz ve şekle göre yazılı bir kanun mensubunu yargılıyoruz. Müvekkillerimin ifadesini ispat etmek ve ortaya koymak Sayın iddia makamına aittir bunu ayrıntılı daha ilerde sorulardan sonra tabi ki açacağım. Ama benim gördüğüm hususları burda anlatırken ortaya şöyle birtakım durumlarda çıkıyor. Sayın Başkan benim müvekkilimle ilgili benim müvekkilimle ilgili birtakım bir takım gizli tanıkların ifadeleri var. Şimdi bizim kanunumuz çok açık. 43. maddede tanıkların kim olduğu söylenirken şöyle bir cümleyi okuyayım size sanık tanık olamayacağı gibi tanıklık görevi yargıçlık ve savcılık müdafiinin önde gelmesi der. Şimdi dosyanın içine bakıyoruz Sayın iddia makamı benimle de ilgili gizli bir tanığı ortaya çıkardığımdan ötürü suç duyurusunda bulundu ve bu suç duyurusundan ötürü de siz takdir ve ifası için mecburen mahalli savcıya gönderdiniz adalet bakanlığı çok süratli bir şekilde benim hakkımda da suç duyurusu fezlekesi tanzim etti şu anda benim hakkımda bir suç duyurusu fezlekesi var. Sayın Başkan, şimdi hadi sanıklardan vazgeçtik diyemeyiz ama savunma makamını görevini yapan benimle de ilgili bu karar verildiği zaman kanun burda çiğneniyor sanık tanık olamayacağı ilkesi çiğneniyor bu dosyanın içinde sanıklar tanıklık yapıyor olmaz böyle bir şey. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu bırakın evrensel hukukta bile böyle bir şey olmaz. Sanık sanıktır eğer sanık itirafta bulunmak istiyorsa elbette açıktır. Sanık itirafta bulunmak istediği zaman gizli duruşma isteyebilirse elbette yargıç buna karar verebilir ve gizli duruşma yapabilir. Hatta ve hatta sanık kalkar o pişmanlık yasasından yararlanırken yargıç delillerin ve söylediklerinin doğru olup olmadığını araştırır. Kaçakçılık ve diğer hususlarda önceden bu şekilde muhbirler kullanılır ama muhbiri de nedense biz hukuk sistemimizde muhbirle gizli tanığı birbirinden ayırt edemiyoruz. Gizli tanık olayı doğrudan doğruya 5 duyusu ile algılayan bilen muhbir ise görevlendirilendir. Bizim bu dosyanın içinde benim her yerini okuduğum zaman muhbir denen bir zatı muhterem veyahut da zatı bir bayan yok yani bir muhbir yok ama nedense sapla saman karıştırılır gibi hukuk sistemimizde birbirine karıştırılmış durumda. Muhbir denen kişi devletin görev verdiği kişidir dün benim müvekkilim bunu anlatmaya çalıştı. Yani kendi teşkilatı MİT müsteşarlığının teşkilatı onlar muhbir kullanabilirler muhbire görev verirler. Muhbir gider bir çetenin yahut da darbe yapacak bir kurumun yani kişilerin arasına girer onlardan aldığı bilgileri belgeleri götürür verin muhbirin eğer yargılanması söz konusu olursa o muhbirin yargılanmasını ortadan kaldırmak için müessese kalkar bir dilekçe verir derki o benim mensubumdu. Siz hemen durursunuz orda bakınız yıllarca evvel benim başıma böyle bir olay geldi Bakırköy’de bir yargılama sırasında ağır cezadayız daha yeni avukatlar dönemindeyim, içeriye bir kişi geldi gelen kişi DEAT mı DEAY mı diyorlar Amerikalı birisi geldi dedi ki; şu sanık benim muhbirimdi ben onu gönderdim dedi uyuşturucu kaçakçılığı için anında mahkeme o kişiyi tahliye etti anında. Hiç yapacak bir şey yoktu hiç yapacak bir şey yoktu çünkü muhbir görevlidir işte bizim burada ise sanık. Ha sanığın muhbir olduğuna dair bizim dosyaya hiçbir bilgi, belge hiçbir şey gelmedi. Yüksel Dilsiz’miş, kardan adammış, karsız adamsız, ondanmış, bundanmış, yok Gürbüz Osman’mış, yok Gürbüz bilmem neymiş. Bunların, bunların tanık olabilmesi için tanık değil muhbir olabilmesi için resmi kurum ve makamlardan yazı gelmesi lazım. Yok böyle bir yazı böyle bir yazı, böyle bir yazı olmadığına göre şimdi Sayın mahkemeye ben dönüp başka bir şeyde söylemek istiyorum Sayın mahkeme Sayın Başkanım Sayın üyelerim gerçekten ben inancımla söylüyorum inandığım için söylüyorum. Düşünce tarzımız hukukta farklılıklar olabilir biz insanız bizim de okuduğumuz okul aynı bizim kitaplarımızda aynı ama hukuki görüşlerimiz farklı olabilir bugün farlıdır yarın bu farklılıklar değiştirilebilinir. Bu gün farklıdır benim de görüşüm değişebilir. Yani bunlar farklıdır ama bazı hususlar vardır ki hiç değişmez. Nedir o hususlar

3

Page 4: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:4

bakınız. Şimdi savunmaya girmiyorum usul olduğu için şekil olduğu için tutuklamanın uzaması sebebi olduğu için anlatmak zorundayım. Şimdi Sayın başkan CD çözümleri alınıyor. Güzel CD çözümleri alınıyor. Bu CD çözümleri ile ilgili Sayın İsmail Malkoç Yargıtay onursal üyesi Sayın Mert Yüksektepe Yargıtay tetkik hakimi, gerçekten 2008 senesinde çıkarmış oldukları kitabın Ceza Mahkemesi Kanununun 63. maddesinde 63. maddesinde bir içtihat var. 11. ceza dairesinin tam 3 sayfalık İçtihatı. Ben bunu teker teker okumaya kalkarsam vaktimizi de alırız insanları da sıkarız yargıyı da yorarım kendimde yorulurum. Ama bir yerini okumak zorundayım. Bilgisayarın diskine bazı bilgilerin yazılması, değiştirilmesi veya silinmesini önlemek söz konusu diskin bütünlüğünü sağlamak için bilgisayarda virüslü dosya üzerinde inceleme yaparken ilk işlem olarak söz konusu dosyanın bir sektör baytı sektör yedeğinin alınması orijinalinin dosya üzerinden yapılmaması, ikinci olarak birer yedeğinin değiştirilmesi e posta ile gönderilen İP adresinin bulunması örneğin şikayetçiye gelen. Hangi tarihte, hangi şirkete ait, hangi saatte, bahse geçen adresine gönderilmesi, İP adresinin belirtilen tarih, saatte hangi abone tarafından veyahut abone açık adresi yoksa bilgilerinin araştırılıp bulunması. Sanıkla bağlantısının araştırılması söz konusu bilgisayarın virüslü dosya veya dosyaların orijinalinin e-posta, e-posta gönderenlerin bilirkişi raporunun doğrultusunda tespiti deyip 11. ceza dairesinin 2007 tarihinde çok geniş kapsamlı bir yazısı var. Şimdi ne yapmış Sayın savcılık, filan bilgisayardan filan şey aldık, tamam. Değerlendirmesi, değerlendirmesini emniyet mensuplarına vermiş. Şimdi emniyet mensupları da bir değerlendirme yapmış aslında bu değerlendirmeyi yaparken Sayın savcılık suç işliyor çünkü Ceza Muhakemesi Kanununa göre il adli yargı adalet komisyonlarınca bilirkişi listesinin düzenlenmesi hakkındaki yönetmeliğin 4. maddesine aykırı. Bu bilirkişiler listelerden seçilir ve onlara verilir. Nitekim siz bunu yaptınız yani ben bir hukukçuyum tabi ki görevim icabı neler yaptığınızı izleyebiliyorum. Siz aylarca bu kaleme isimlerini de biliyorum. Bilirkişi listesinden gelen kişilerle CD’lerin ses analizlerini hepsini teker teker teker ama bu görev sizin değildi. Şimdi sizin ama bu görev sizin değildi. Şimdi bir iddianame açılırken 161. maddeye baktığımız zaman bu iddianame açılırken, Sayın savcılık enine boyuna enine boyuna ayrıntılı bir şekilde bilirkişi incelemesi yapması icap ederse tanık dinlemesi icap ederken sanıkların yakalama çıkarttırabilmesi, gözetim altına alınan kişilerin sorgularının yapılmasındaki titizlikten sonra olayı genişletilmesi, olasılık olaylarının yakalanması. Hayır bunlar yapılmadı. Ne oldu? Şimdi emekli olan bir yargıcın da söylediği gibi ya koskocaman dosyaları gönderiyorlar ben bunu anla ne zaman anlayacağım diyor. Doğru, ama bir bakıyorsunuz bu dosyalar tekrar tekrar, tekrar tekrar, tekrar tekrar derken tutuklama süresi tekrar tekrar, tekrar tekrar derken 2 yıla geldi. Şimdi 2 yıla geldiği zaman haklı olarak buradaki insanlar ne zaman tahliye edileceğiz? Size sormuyorlar öncelikle bize soruyorlar ben diyor sorguya girip çıkıyorum Allah kimsenin başına vermesin hiç temenni etmem. Benim müvekkilimin hasta kızının sürekli mesajları geldi. Hasta, hasta Allah kimsenin çocuğuna böyle bir şey vermesin. Ben bunu söylüyorum yani habire mesaj atıyor çıkıyorum mesaj giriyorum mesaj babam, babam, babam, babam, babam e baban yargılanıyor. Baban diyor ki ben yargıya güveniyorum. Adalet eninde sonunda tecelli edecektir diyor. Ama şimdi bu uzayınca böyle gidiyor, böyle gittiği zamanda insanlarda kuşku başlıyor mesela bir şeyi anlatamadım dün. Anlatmaya çalıştım kardeşim sorgu tamamlandıktan sonra yani ifade verdikten sonra ifadenin bitiminde bir kural yok Ceza Muhakemesi Kanununda bir kural yok. Yargılamanın işleri yoğun bu yoğun işleri arasında bir planlama yapmış tatil gününü bize vermiş. Bir Çarşamba günü belki evinde oturacak karısıyla çocuklarıyla konuşacaklardı ona da duruşma günü koydular. Makine mi bu, makineler bile çatlıyor. İnsanlar bir gün tahsis ettiler şimdi bu plan dairesinde çapraz sorguları var. Elbette soracaklar ama bugün soramıyorlar. Niye? Diğer kişilerin haklarının zedelenmesin diğer avukat arkadaşların hakları zedelenmesin Cuma güne sarkıtmışlar şimdi Cuma güne sarkıtılan bir şeyde bu sorgu yapılmadı tahliye edilemez veya tahliye talebi reddedilir diye bir kural yok. Sorgu sorsaydı da tahliye talebini kabul edebilir sorgu sorsaydı da tahliye talebini reddedebilir. Ben dün bunu anlatamıyordum. Anlatabilmek için

4

Page 5: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:5

bu yani ameliyatlı boğazımla gırtlağım çatladı anlatmaya çalışırken anlatamıyorum yakınlarına. Yani diyelim ki tahliye oldu bir sanık mesela Gürbüz Çaban yarın çağıramaz mısınız? Çağırırsınız Adil Serdar Saçan’ı, Birol Başaran’ı çağıramaz mısınız? Çağırısınız, gel ya bir belge çıktı, bir bilgi çıktı veyahut Celal Ülgen’e sorarsınız ne bileyim. Ya çağırırsınız çağırdığınız zaman soru sorarsınız. Çünkü Ceza Muhakemesin denin en temel ilkelerinden biri yargı sentez yapmak sorunda. Yargının görevi çok ince, iddia iddiasında bulunur ben verdim der savunmada savunmasında bulunur ben savundum der. Şimdi ne yapacak? Geçenlerde bir cinayet davasında 2. ağır ceza mahkemesinde sanığın biri diyor ki o ateş etti öbür sanıkta diyor ki öbürü ateş etti. E öbürü de diyor ki o ateş etti gördüm diğeri de diyor ki bir polis memuru bize de öyle demedi öbürünün ateş ettiğini söyledi diğer sanık. Şimdi kendi şivesiyle çok güzel konuştu 2. ağır ceza mahkemesinin başkanı. Ha biz dedi bunu araştıracağız, araştıra, araştıra Konya’ya da varırız dedi. E doğru şimdi o diyor o, o diyor ki o başka görgü tanığı da yok. Bir görgü tanığı bu diyor polis de diyor ki bu bana bunu değil öbürünü söyledi diyor. E şimdi yargıç şimdi bunun kararını verecek. Ya eninde sonunda yargı makamı gereği düşünüldü duruşmaya son verildi dedikten sonra hüküm kısmında kararını verecek. Şimdi onun için yargılama makamının biz yansız, tarafsız olduğuna inanıyoruz. Ancak gelinen noktada bazı hususlar var ki tabi ki iddia makamından müştekiyiz iddia makamlarından müştekiyiz. Ya bir bakıyorsunuz adalete tesir etmek iddiasıyla meslektaşlarımız gözaltında. Bir bakanımız geçmişteki bakanımız gözaltında şimdi şey uzadığı müddetçe uzadığı müddetçe tutukluluk süresi uzadığı müddetçe çaresiz insanlar çare peşinde de koşarlar. Bu da normaldir çaresiz insanlar çare peşinde de koşabilirler. Ya herkes herkese bir şey söyleyebilir. Ama ben biliyorum ben kendi inancımla biliyorum herkeste duysun iddiasında diyeyim biliyorum bu mahkemeye kimse tesir edemez. Tanrı ölüm getirirse Tanrı ölümle tesir eder. Onun dışında kimse tesir edemez ben kendi inancımı söylüyorum bu beni bağlar bu beni bağlar. Ama ben bunu görüyorum ha kararlar doğrudur kararlar yanlıştır bu da benim sizin düşüncenizi değiştirme çabalarıdır. Sayın Başkan Sayın üyeler Sayın savcılarım, siz dün monitörde benim müvekkilimi izlediniz. Benim müvekkilim monitörde izlediniz. Benim müvekkilimi izlerken birtakım sesler duyuyordunuz. Sayın üyem burda olsaydı o ordaydı yaşıyordu ama üyemin de görmediği bir kısmı ben görüyordum. Çünkü ben müvekkilimin yanında oturuyordum müvekkilimin yanında otururken şunu görüyordum. 1, gizlenmiş bir torba var idrarını ordan yapıyor, 2,ayağına buradan gidiyor ama 3.’sü çok önemliydi o sesler tansiyonun kalp atışlarının ritminin artmasıydı ve doktor gelip kesiyordu ve arada bir ilaç veriyordu. Bir taraftan da görmediğiniz bir husus vardı benim aldığım Adli Tıp kanununun 21. maddesine uygun olarak gidip müracaat ettiğimiz doktor raporlarından da sabit, majör depresyonu olduğu için her an psikolojik olarak ne yapacağı belli olmadığı için gelip kontrol yapıyorlardı ve anti depresan ilacı veriyordu. Fakat monitörden sizlerin göremediği o odada ki göremediğini ben görüyordum. Buradan kan alınıyordu buradan. Buradan kan alınıyordu çünkü burası açık yaraydı. Beyne giden pis kan alınıyordu. O süzülüyordu ama ben ona dedim ki müvekkilime ayakta dur. Savunmanı bitir, öleceksen burda öl bunu söyledim. Üzgünüm ama söyledim söylemek zorundaydım. Çünkü temel ilkem değil hukukun temel ilkesi buydu savunma savunmasını vermek zorundadır. Şimdi Sayın Başkan Sayın üyeler, şimdi birtakım hususları yani benim bu dosya ile ilgili felsefi temel birtakım hususları söyleyip sözlerimi bitiyorum. Hiç uzatmak niyetinde değilim. Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmesi üzerine toplumda yavaş yavaş insanlar arasında bir kaynaşma başladı. Bu kaynaşma büyük bir şeffaf top halinde büyüdü. Bu toplum içine farklı farklı insanlar girdi. Farklı farklı kesimden insanlar geldi. Bu farklı farklı kesimden gelen insanların içinde bilim adamları, gazeteciler, emekli askerler, siyasetçiler bazı parti temsilcileri işçiler kısacası toplumun her kesiminden insanlar geldi, bunların tek bir felsefesi vardı. Vatanseverlik, vatanseverliği geliştirmek için de kendilerine tek bir önder seçtiler Mustafa Kemal Atatürk. Bu felsefenin kabul edilebilirliğinin de ana temel amacının da unsurunu da Kurtuluş Savaşını ortaya koyan kişinin düşünce tarzını aldılar.

5

Page 6: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:6

Kurtuluş Mücadelesinin yapılmasının nedeni emperyalist işgal güçlerine karşı mücadele verilirken çok önemli bir hususu söyleyeceğim onların işbirlikçisi şeriat ve hilafeti savunanlara karşı verilmişti. Tarih hep böyledir. Tarihte hep böyle gitmiştir. Bizim ülkemizde 1969 senesinin 12 Şubatını hatırlayan var mı diye sorsam belki çok az hatırlarlar. Çünkü 12 Şubatı hatırlayamamanın nedeni şudur. Bir isim söylersem hatırlarlar Tuncay Özkan bile 12 Şubat’ı belki hatırlamaz ama isimi söylediğim zaman hatırlar. Kanlı Pazar. Kanlı Pazarın yapılmasının nedeni ise o gün biz orda NATO’ya ve SENTO’ya ABD’ye hayır mitingi yapıyorduk ama bize saldıranlar çember sakallı şeriatçılardı. Bizim orda insanlarımızı katledenler onlardı. Kanlı Pazarı kimse tertiplemedi onlar tertiplendi. İşte AKP iktidara geldiği zaman ise herkeste bir kuşku başladı. Bir korku başladı şimdi bu korku karşısında demokratik olarak insanların bir araya gelmeleri lazımdı. Şimdi demokratik olarak insanlar bir araya gelirken bir güç nasıl gelir sendikalara anlatırsın, öğrencilere anlatırsın, Atatürk mitingleri yaparsın, Cumhuriyet yaşasın seslerini yükseltirsin. Çünkü bunlar iktidara gelirken çok enteresan bir şekilde geldiler. Milli görüşün içinden çıkan Amerika’da okumuş temiz çocuklar bir hoca efendiye dayanarak diğer hoca efendinin fişini çektiler. Halbuki diğer hoca efendi bizler gibi milli demokratik devrimi savunuyordu. Bizler 68’de milli demokratik devrimi savunduk bu ülke bağımsız olmadığı müddetçe ülkenin 1935 senesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği İzmir İktisat Kongresinin temel ilkesi olan yeraltı yerüstü varlıklarımız hiçbir yabancıya peşkeş çekilmez ilkesinin temelinde olduğumuz için, bu temel ilkede gittiğimiz için biz yabancılara peşkeş çekilmesine karşıydık ve emperyalist güçlerin de bizim ülkemize gelip sömürmesine karşıydık. Ama bakınız bu iktidar zamanında hiç kimse farkına varılmadı. Yabancı şirketlerin gayrimenkul satın almaları için kanun çıktı MHP bile bunu çok zor fark etti yani Ağrı dağının eteklerinde uluslar arası bir şirketin gelip, gelip bir büro açabildiği açabilmesi için gayrimenkul satın almasıyla ilgili bir yasa çıktı. Şimdi bütün bu iş deryasında bir başladı bir yutturmaca olayının geçilmesine ve bizi bize eksiden şunu söylenirde halk kitlelerine benim rahmetli babam koyu Menderesçiydi halbuki benim babam kapıcıydı. Yani Menderesçi niçin oldu babam bilmem? Bende Beyoğlu’nda büyüdüğüm için şerbetçi ailesinin içinde bir tek şerbetçi ailesinin içinde Gence Erkalp bana yol gösterdi Nazım Hikmet’i tanıdık o zaman çocukluğumuzda. Ama babam nedense Menderes diye tutturdu Menderes, Menderes, Menderes derdi halbuki İsmet İnönü derdi ki bizim istibdattan demokrasiye geçiyoruz Sayın Başbakan siz demokrasiden istibdatta geçmek istiyorsunuz demişti Menderes’e kürsüden. Yani öyle bir gelişme içendeydik ki biz bize NATO, NATO, NATO komünistler geliyor, komünistler geliyor, komünistler geliyor diye Amerika girdi şimdi de bize şunu empoze ediyorlar, İran gelecek, İran modeli. Aslında bu yalan. Bakınız İslamiyet’le işbirlikçiliğini birbirinden ayırmak lazım. İslamiyet farklı İran Cumhurbaşkanı Ahmet Necef Sultan Ahmet’e geldiği zaman ben onu takdirle karşıladım. Benim için İstanbul halkına eziyet mi veriliyor dedi? Ahmet Necef o İslam ABD emperyalizmi ile işbirliği yapmıyor. Onun düşüncesi İslami düşünce ben buna saygı duyarım. Bizi bununla karıştırıyorlar diyorlar ki İran gelecek. Yahu eğer İslam Cumhuriyeti ile bunları karıştırmaya kalksak emperyalizm ile karıştırtırız, ABD ile işbirliği yapmadı. Irak ABD ile işbirliği yaptı Saddam kendini astırdı. Ürdün kendisini mahvetti ama oraya baktığımız zaman Yemen İslam ama işbirliği yapmıyor şimdi bunu birbirine karıştırıyorlar, ben bunu birbirini karıştırmayalım diyorum şimdi buraya gelecekte tehlike şu. ABD bakınız İsrail vurdu insanların ölümüne sebep oldular Sayın Başkan daha düne kadar benim topraklarıma giren Türkiye’nin askerlerini şiddetle buradan kovarız diyen Barzani’yi karşılıyorlar. Nasıl iş bu? Nerden çıktı Barzani Cumhurbaşkanı katına çıkıyor? Amerika işbirlikçisi Kürt ajanı şimdi bizim ülkemizde bu temel ilkelerle bir iktidar var. İşte bu temel ilkelerle iktidar demokrasinin ve Cumhuriyetin, Cumhuriyetin yok edilmesi çabasında olacakları düşünen insanlar bir araya gelebilirler bu.”

Mahkeme Başkanı :”Avukat bey toparlar mısınız? Süre doluyor.”Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Ali Rıza Dizdar:”Bitireceğim, bitireceğim tabi kaç.”

6

Page 7: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:7

Mahkeme Başkanı :”Süre doldu zaten.” Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Ali Rıza Dizdar:”Oo sizin Saygıdeğer şeyinizi bir daha

atlatmak istiyorum.”Mahkeme Başkanı :”Lütfen buyurun toparlayın.”Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Ali Rıza Dizdar:”Toparlıyorum yalnız bir şey söyleyip öyle

toparlayacağım. Şimdi Sayın Başkan, ben insanlara güvenmek istiyorum. Ben örnek vererek ben kendimden örnek vererek insanlara güvenmek istiyorum. Küçük bir odada çok küçük bir odada ve bende bu tarihe tanıklık yapıyorum küçük bir odada idam cezalarının kaldırılması ile ilgili bir il başkanı ile konuşuyordum. Heyetin başı bendim çağdaş hukukçular derneği başkanıydım. Bu kişi bana dedi ki aynen şunu söyledi, yok kardeşim dedi idam cezaları kalkmaz. Fatih Sultan Mehmet kanunları gelecek bu ülkeye dedi. Fatih Sultan Mehmet kanunlarını tatbik edeceğiz dedi. Bu kişi sonra girdi seçim kaybetti. Seçim kaybedince rahmetli hakime ana avrat küfür etti hakimde şikayetçi buldu bulundu hakimin de avukatlığını ben yaptım. Yıllarca evvel bu kişi ilk defa cezaevini tattı. Bu kişi Sayın Başbakanımız Erdoğan’dır. O düşünce nasıl oldu da bugün değişti diye bakamıyorum. Şimdi benim müvekkilim tutuklu kaçabilecek durumda değil, kaçma ihtimali hiç mi hiç yok zaten artık o hastaneye, hastaneye bağımlı bir insan. Kelebek kovalayamaz, çoluğunu çocuğunu en çok sevdiği torununu alıp parkta yürüyemeyecek yürüme olanağı yok. Bacağının kestirilmemesi için uğraşıyor. Şimdi bütün raporlar sizde 7.6’da da biliyorsunuz sizin üstün gayretlerinizle hatta çok teşekkür ediyorum hakikaten kaleme teşekkür ediyorum araç gönderdiler hastaneden raporları aldılar elden teslim aldılar adli tıpa bir daha gidiyor. Ama ben adli tıp kurumuna güvenmiyorum. Net konuşuyorum, net konuşuyorum bu davada bu davada bu davada müdahil durumunda olan müdahil durumunda olan bir profesörün bulunduğu ana bilim dalına götürdüm ben bütün evrakları Şebnem Kuru fincancı o ana bilim dalı inceledi A’dan Z’ye kadar inceledi ve A’dan Z’ye kadar inceledi ve benim müvekkilimin cezaevi koşullarında olamayacağını yazdı. Ölüm tehlikesi içinde olduğunu söyledi, intihar riskinin çok yüksek olduğunu söyledi, tedavisinin mümkün olmadığını söyledi, takip edilmesini söyledi. Siteni var bacağından kesilme tehlikesi var nekrotitan fasit, eğer şu anda hastanede durdurmazsa vücuda yayılacak onu durduruyorlar. Beyine giden damarlarda sakatlık olduğu için ameliyat edildi bir taraftan da prostatı var. Dünde savunmasını bitirdi. Şimdi temel ilke 109. maddeye dönüyorum ben 109. madde de CMK’da her ne kadar sınırlı gösteriliyorsa da sınırsız bölümü de var sınırsız kısmı da var. Derki, yukarıdaki şık nazara alınmayıp böyle rahatsızlıkların olan dönemlerde yurtdışına çıkma yasağıyla belli bir teminatla. Teminat talep edemiyorum çünkü dün Sayın yargıçta ordaydı gördü bizden gene para istediler yok ki parası arkadaşları topladı 5 milyar lira, o 5 milyar lirayla konferans verildi. Herkes cebinden 50 lira, 100 lira koydu evet maalesef. Şimdi kefalet desem kefalet verecek parası yok sadece askeri onuru var. Yurtdışına çıkışını da anlattı görevle gitmişti yurtdışına gelişini de anlattı. Kendi hakkında gözetim ve yakalama kararı çıktığı için yurda geldi ve ameliyatını olup gelecekti, ama arkasından bir şey ilave etti maalesef bir şey ilave etti. Üzülerek söyleyeyim GATA olabilir başka yer olabilir ama hastalıkları ordan kaptı ve kaptığı hastalıklarla bugün perişan durumda ama ayakta gözleri dik başı yüksek tahliyesini talep ediyorum tedbirle tahliyesini talep ediyorum bana bu olanağı da verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.”

Sanık Cengiz Köylü söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, Heyetinize saygılarımı sunuyorum. Sayın Başkanım, 15 yaşında Türk Silahlı Kuvvetlerine katıldım. Ne yaptığım dakikası dakikasına günü gününe kayıtlarda mevcut. Türkiye’nin en önemli kurumunun bir mensubuyum yıllarca takip edildim sicil amirlerim tarafından ve bir sabah iftira ile uyandım. Tam 4 yıl geçti yaklaşık 4 yıl olacak. Yani koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri var, bunun istihbarat teşkilatı var, askeri yargısı var, sivil yargısı var ve bana bu atılan iftiranın ortaya çıkmasını komployu kuranların ortaya çıkmasını bu güne kadar bekledim ve 18 aydır tutukluyum ve 2, 3 ay var neredeyse 2 yıl olacak Sayın Başkanım ifademi yapmaya. Mahkemenize buraya geldiğim

7

Page 8: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:8

günden itibaren iddia makamının yapmamış olduğu soruşturmayı gerçekleri bir türlü ortaya çıkaramadı sadece MİT’in bir raporu ile 18 aydır tutukluyum Sayın Başkanım ve benimle beraber bu iddia edilen faaliyetleri yaptığı iddia edilen 44 kişi var, hiç birinin ifadesi alınmadı. Bunlar nerde? Lider olarak bir tane imam ilkokul mezunu imam oldu ondan direktif aldığım ileri sürülüyor, imam yok ortada. Yani bunla yalnız başıma suçsuzluğumu sizlere ispat etmeye çalışıyorum. Yani buraya geldiğimden itibaren Genelkurmay Başkanlığından taleplerimiz oldu, hava kuvvetleri askeri savcılığından taleplerimiz oldu MİT’e defalarca yazı yazdık. MİT artık tamam diyor ya diyor ben diyor bir şey yazdım yok diyor bu açık bir şekilde yazılırda mevcut. Elimde diyor bir somut delil yok diyor bu bir ham duyumdu, ihbardı. Ben bunu ikaz mahiyetinde teyit etmeden gönderdim diyor ve iddia makamı bunu bildiği halde hiçbir soruşturmayı derinleştirmeden beni aldı tutukladı 18 aydır buradayım tutukluyum. Daha ne kadar süreceğini bilemiyorum ve ne yazık ki askeri savcılık tarafından bu derinlemesine soruşturuldu ben 7 ay önce oradaki dosyanın getirilmesini talep ettim. Yani oraya baksanız herkesin ifadesi var. Bütün resmi makamlarla yazışmalar var gerçek ortada tam 1 sene önce 2 tane askeri savcı Başsavcı bir tane bilgi notu hazırlıyor Sayın Başkanım lütfen o bilgi notunu talep edin bir okuyun Genelkurmay Başkanına arz edilmiş bu bilgi notu ve bu bilgi notunda söylediği özetle şu biz bunu araştırdık bu bir komplodur Cengiz Köylü’nün hiçbir suçu yoktur diyor Başkanım. Yani koskoca silahlı kuvvetlerin başsavcısı bunu bu komplodur diyor. Hiçbir suçu yoktur diyor gerçekten ben iddia edilen faaliyetler sırasında yurtdışındayım. O İbrahim Arslan denilen lideri tanımıyorum nerde bu, böyle birinin olmadığı o iş yerinde çalışmadığı ortaya çıktı. Harp okuluna askeri öğrencileri aldığım iddia ediliyor. Hiç birini tanımıyorum ortaya çıktı. Ben yurtdışındayım o iddiaların yapıldığı zaman. Görev yaptığım harp akademisindeki ilişkilerim yani bir örgütsel irtibat olarak sunulmaya çalışıyor onlarla dahi benim telefon irtibatım yok sadece 2, 3 kişi var görevim gereği 1 defa, 2 defa konuşmuşum. TİB’ten bir çok dökümler geldi HTS kayıtları geldi ve 1 yıllık baz istasyonum geldi yani gerçekten 1 yıllık baz istasyonları incelediğinizde evimden dışarı çıkmamışım dakika dakika gözüküyor. Harp okulunun olduğu Yeşilyurt’a bir tane kaydım yok. O öğrencilerin ifadeleri var dosyada hepsi hiç biri beni tanımadığını söylüyor. Akademide eğitim amacıyla gelen öğrencilerin ifadeleri var hiçbiri beni tanımadığını söylüyor. Bu faaliyetlerin alevi kesimle yürütüldüğü ileri sürülüyor nerde bu alevi kesim, kim bu Balabanlılar ben tanımıyorum Sayın Başkanım tanımıyorum nerde bu niye burda değil? Ben suçsuzluğumu burda tek başıma nasıl ifade edeceğim? Sadece sizin adaletinize sığındım 18 ya geçti ve gerçekten bunun sonucunda hiçbir suçumun olmadığı ortaya çıkacak yani sabırla ifade vermeyi bekliyorum ama 18 ay geçti yani hesap ediyorum daha 3 ay en az önümde lütfen bu hava kuvvetleri askeri savcılığının dosyasını bir an önce inceleyin o bilgi notunu yani bu soruşturmayı yapan 2 savcıda nasıl olduysa hakkında dava açıldı. Yani somut hiçbir şey yok delil yok Başkanım ortada hayalet hepsi iftira ses kayıtlarım var yani vereyim 21 tane 24 tane ses kayıt var baştan sona günlerce dinliyorum bu ses kaydını dinleyen iddia makamında nasıl bir vicdan nasıl bir kalp varda beni 18 ay burda tutuyor. Her gün isyan etmiştim suçsuzluğuma iftirayı uğradığımı ortaya koyuyorum bu insanları tanımadım diye her ses kaydında böyle bağırıyorum. Uğradığım iftira karşısında yani bütün deliller ortada Başkanım geçen duruşmada bu hava kuvvetleri başsavcısının işte soruşturma yürütülüyor tanımıyorum kendisini yürütmüş şimdi uğraşıyor onun verdiği ifadeleri isteyin bilgi notunu isteyin lütfen 4 yıl oluyor tam 4 yıl nasıl gerçekleşmez. Yani sırada ben simitçi, gazozcu değilim devletine ibadet eden gibi hizmet etmiş bir kurmay albayıyım. Her dakikam belli nerede görev yaptığım belli yani bir insanın suçlusu siz olduğu çıkmaz mı? İddia makamı bir ham duyuma istinaden beni tuttu attı bu kazanın içerisine 18 aydır yatıyorum. Saygılarımı sunuyorum.”

Sanık Mustafa Dönmez söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Sayın mahkeme heyeti, 07 Ocak 2009 tarihinde Sapanca sözde aramalarında bulunduğu iddia edilen Porsait marka makineli tabanca çıkmıştır, silah görüntüsünü açabilir miyiz?”

8

Page 9: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:9

Mahkeme Başkanı :”Sürenizi iyi kullanın.”Sanık Mustafa Dönmez:”Anlaşıldı Başkanım silah görüntüsü, silah görüntüsü üzerinde

yazan F5’e basabilir miyiz bunu büyütelim. Sapanca’da bulunduğu iddia edilen bu Porsait marka Mısır menşeli makineli tabancanın namlusu derin karıncalı ve bakımsız olduğu. Yine Sapanca’da bulunan malzemenin üzerinde adli emanet mühürlerinin çıkmış olması bu silahın adli emanet depolarında bekletildiğini hatıra getirmektedir. Antalya’da 2006 yılında Hayalet 1 operasyonunda bir adet Porsait marka Mısır menşeli tabanca ele geçirilmiştir. Sapanca’da bulunan tabancayla birebir aynı olmasına rağmen bu bilgi gizlenmiştir ekspertiz raporunda Sapanca’da yapılan aramada ele geçen tabancanın seri numarası mevcuttur. Antalya’da ele geçen aynı tip ve aynı menşeli tabanca karşılaştırıldığında seri numaraları aynı olduğunda ki bu tabanca Türkiye’de başka hiçbir olayda adı geçmeyip kolay temin edilebilecek bir tabınca değildir ve Türkiye’de araştırdım tek olay 2006 yılında Hayalet operasyonuna kadar Türkiye’de bu silah hiçbir adli olaya karışmamış. Çünkü mermisi özel. Bu olay iki silah karşılaştırıldığında gerçek ortaya çıkacaktır. İki farklı yerde bulunduğu iddia edilen silahın sis kutusu mühimmatında olduğu gibi birebir aynı çıkacağını düşünüyorum. Bu nedenle bu konudaki istemim 7 Ocak 2009 tarihinde Sapanca sözde aramalarında bulunduğu iddia edilen Porsait marka Mısır menşeli makineli tabancanın üzerinde bulunan tanıtıcı bilgiler yerinde görüp kıyaslamak maksadıyla Antalya’da 2006 yılında Hayalet 1 operasyonunda ele geçen bu silahın kıyaslandırılmasını mahkeme heyetince veya görevlendireceği Naip Hakim tarafından yapılmasını talep ediyorum. Zir vadisinde bulunan mühimmat görüntüsünü açalım. Büyütebilir miyiz?”

Salonda Zir vadisine ait fotoğraf gösterildi.Sanık Mustafa Dönmez:” Zir vadisinde 12 Ocak 2009 tarihinde aramaya başlar başlamaz

resimde de görüldüğü gibi mühimmat çıkacağı bilinmiş ve naylon dahi hazırlanmıştır ve 19 tane televizyon kanalı hazır edilmiştir polisin yaptığı bir operasyondur bu. Tüm diğer aramalarda jeolojik hangi tarihlerde gömüldüğüne dair bu mühimmatların jeolojik rapor alınmıştır ama Zir vadisinde alınmamıştır. Aynı zamanda topraktan çıkartılan mühimmatlar üzerinde bulunan materyallerden fiziksel ve biyolojik raporlar olup olmadığı tespit edilmiştir. Ben bunların Emniyet Genel Müdürlüğünden sorulmasını talep ediyorum. Sayın Başkanım. Bu meyanda bunlar tabiî ki soruşturma safhasında CMK’nın 170. maddesinin 5. fıkrasında incelenmesi gerekirdi. Ancak ben bu kovuşturma safhasında bunun yapılmasını talep ediyorum. Çünkü mühimmatın toprağa gömülmüş olduğu yaklaşık zaman diliminin jeolojik rapor ile tespitinden sonra sinyalsel adreslerinin ilgili telefon firmalarından sorulmasına çünkü ben bir senedir teknik takiple izleniyormuşum. Eğer bunun bu rapor alınır ise gömüldüğü tarih var ise benim o tarihlerde orda olup olmadığım da kayıtlarda çıkmış olacaktır o yüzden sadece benim bu gömülerin dışında sadece benim bununla ilgili araştırmamam yapılmamıştır bunu talep ediyorum Sayın Başkanım. Kroki görüntüsünü açabilir miyiz? Defterimde iddia edilen, çizildiği iddia edilen kroki bu şekildedir Sayın Başkanım. TÜBİTAK’ta mevcut teknoloji kullanılarak defterde mevcut diğer yazılar ile aynı zamanda veya farklı zamanlarda yazılıp yazılmadığının tespiti yapılabilmektedir. Ben bunu talep ediyorum TÜBİTAK’a gönderilerek çünkü bu teknoloji TÜBİTAK’ta mevcutmuş. Aynı zamanda mı çizilmiş bunlar? Yani bu yazının hemen arkasında çizildiğine göre sıkıştırıldığına göre aralarında yazılma ve çizilme zaman farkı var mı Sayın Başkanım onun tespit edilmesini istiyordum. El bombası görüntülerini açabilir miyiz?”

Salonda Sapanca ev aramasına ait fotoğraf gösterildi.Sanık Mustafa Dönmez:”Sayın Başkanım 7 Ocak 2009 tarihinde Sapanca’da sözde ev

aramasında mühimmat bulunduğu bildirilmiştir. Bulunduğu iddia edilen mühimmatların yanında el bombası fünyelerinin de bulunduğu bildirilmiştir bakınız el bombaları ve fünyeleri var. Bunlar çıplak gözle bile birbirlerine uymadığı görülmektedir. Fünyeler M204A2’dir gövdeler farklıdır. Bulunan malzemeler arasında gövdeler ve fünyeler birbirine uyumlu hale getirecek adaptörde çıkmamıştır. Bu duruma göre bulunduğu iddia edilen fünyeler gövdeleri patlatamaz. Bir sonraki

9

Page 10: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:10

yansıya gelelim. 2 gün sonra da Gölbaşında bulunan fünyeler ekranda görüldüğü gibidir Sayın Başkanım üzerindeki kafile numaraları silinmiştir ben bunların da yine bir polis operasyonu olduğunu orda bulunan fünyelerin oraya koymuş oldukları fünyelerin 2 gün sonra Gölbaşında bu fünyelerin silindiğini düşünüyorum. Devam edelim. Şimdi bu ekranda görünen 126248 sicil numaralı bomba uzmanı bu mühimmatların patlayacağını, bu mühimmatların sağlam olduğunun raporunu vermiştir. Daha önceki 12 Mart toplantısında celsede arz etmiştim. Bu mühimmatlar patlayacak durumda değillerdir ben bunu bir uzman olarak söylüyorum bununla ilgili de verilen raporun sahteliğini bu polislerin bunları baştan sağma hazırladıklarını ve 3 ayrı yerde bulunan yerde aynı saatte ve aynı günde aynı kişi tarafından rapor hazırlanmasında tesadüf olmayacağını biliyorum. İçlerinde olduğu söylenen mühimmat olduğu söylenen mühimmatlarında ekspertiz raporlarını da savunma da çok net arz edeceğim, farklı olduğunu bunların Sayın savcıları Sayın yargıçları nasıl yanılttıklarını göstereceğim. Dolayısıyla bu konuyla ilgili istemim Sapanca’da bulunduğu iddia edilen fünyelerin aynı yerde bulunduğu iddia edilen el bombaların gövdeleri ile uyumlu olup olmadığının bilirkişi vasıtasıyla tespitinin yapılmasını talep ediyorum. Çünkü fünyeler M204A2 gövdeler M204A1’in gövdeleridir bunlar adaptör olmadan kullanılamazlar aynı zamanda bir geriye gelelim bir daha geriye gelelim. Bakınız fünyelerin üzeri açıktır açıkta olan bir mühimmat bir ay sonra kullanılamaz bu talimatta yönergesinde de bu sabittir. Nasılsa bu yapılan tespitte de bunların üstlerinin açık olduğunu yazılmıştır dolayısıyla bunlarda polislerin adli emanet depolarında getirildiğini düşünüyorum bu çok nettir bu mühimmatlar patlatılamaz. Bir de bu gibi ben binlerce rapor hazırladığımın için mahkemelere bilirkişi olarak çok net ifade edebilirim burda. Bu gibi mühimmatlar denenmeden patlayacağı anlaşılamaz. Dolayısıyla hiçbir fünye bu gün itibariyle söylüyorum bundan sonra bununla ilgili de polisler önlem alacaktır. Denemeden rapor vermişlerdir bu rapor verenlerin de ne denli bilgili olduklarını konuyla ilgili nasıl rapor hazırladıklarını da belirtmek durumundayım. Bu konuyla ilgili 2. istemim Sapanca, Gölbaşı, Poyrazköy aramalarında bulunduğu iddia edilen tüm fünye ve gövdelerinin bir araya getirilerek kamera ve fotoğraf çekimlerinin yapılmasını talep ediyorum çünkü bu malzemeler aynı malzeme ordan alıp bu şeylerin bohçaları gibi polisler bunları taşımaktadır artık bunu çok net biliyorum. Sapanca, Gölbaşı ve Poyrazköy aramalarında bulunduğu iddia edilen tüm fünye ve gövdelerinin bir araya getirilmesi üzeri kazınarak kafile numaraları silinen fünyelerin mevcut teknoloji ile açığa çıkarılması maksadıyla TÜBİTAK ve üniversitelere gönderilerek incelettirilmesi. Çünkü bu teknoloji de mümkünmüş Sayın Başkanım ve hem üniversitelerde hem TÜBİTAK’ta olduğunu öğrendim. Çünkü bu malzemeler aynı malzemeler tekrar arz ediyorum bir araya geldiğinde bu oyun ortaya çıkacaktır getiremeyeceklerdir sis kutusunda yaptıkları gibi getiremiyorlar. 5. maddede belirtilen biraz evvel arz etmiş bu kriminal raporlarla ilgili sahte belge sunan sorumlular hakkında da evrakta sahtecilik, suç delillerini yok etme, gizleme, değiştirme adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmekten işlem yapılmasını talep ediyorum. Sayın Başkanım, 3 hafta oturumda sis kutusu ile ilgili talep etmiştim, emanet makbuzları ile ilgili bununla ilgili şahsıma verilen sis kutusu ile ilgili emanet makbuzunda incelediğimde, Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma defter numarası 1498, esas defter numarası da 151’di. Ben bu mühimmatlarla ilgili de ilk duruşmaya çıktığım günden beri savcılarla mutabık aynı konuda fikirde olduğumuz bir konu vardı o konuda gerçekten bir örgüt var. Onlar bizim olduğumuzu söylüyor bende bunu bunu yapanların buraya koyanların olduğunu söylüyorum. Şimdi bunun belgesi şu anda yapa verdiğiniz bu emanet makbuzunda gerçekten bu örgüt polislerden oluşan maalesef içinde savcılardan da bir kısım savcıların da oluştuğu bir grup insan, insanın belgesi bu. Şöyle ki, emanet makbuzları yönergeye baktığımda şöyle diyor Sayın Başkanım; Teslim alınan suç eşyası emanet makbuzu tanzim edildikten sonra etiket üzerine soruşturma ve esas defterine sıra defterine sıra numarası yazılmak suretiyle suç eşyası esas defterine kaydedilir. El konulan suç eşyasına makbuz 4 nüsha düzenlenir bir nüshası soruşturma evrakına bağlanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir bir nüsha

10

Page 11: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:11

ilgili kolluk birimine verilir ve diğer nüshaları kartonda saklanır demektedir 6. maddesinde. Türk dil kurumunun Türkçe sözcüğünde belge karşılığına baktığımda da şöyle bir tanım var efendim. Bir gerçekliğe tanıklık eden yazı demektir. İçeriğinin hukuki bir kıymet taşıması ve hukuki bir sonuç doğurmaya elverişli olması gerekir. Sayın mahkemenize gönderilen bu belge üzerinde İstanbul Cumhuriyet savcısı Sayın Zekeriya Öz’ün ve 2 görevli memurun imzası vardır. Bu durumda gönderilen belgeler gerçek kabul etmek durumundayız eğer gerçek kabul edeceksek Gölbaşı aralarında bulunduğu ve İbrahim Şahin’e ait olduğu iddia edilen malzemelerin emanet makbuzlarının da üzerinde soruşturma defter numarasında 1498 esas defter numarasında da 751 yazmaktadır. Aynı malzemeler farklı kişiler üzerine kayıtlıdır Sayın Başkanım. Aramalarda bulunan malzemeler bir bütündür Sayın Başkanım farklı mühimmatlar yoktur. Tek bir mühimmat grubu vardır aynı mühimmatlar farklı zamanlarda farklı yerlerde bulunmaktadır. Aramalarda bulunan malzemelerin tamamı bir araya getirilecek olsa yapılan komplo çok net ortaya çıkacaktır aynı malzemeler sürekli yer değiştirmektedir. İşte sis kutusu sıkıntısı da burada ortaya çıkmaktadır. Diğer mühimmatlar için imha edilmiştir gerekçesi zaman içinde sorumluluktan kurtulabilmektedir. Ancak açık yeşil renkli sis kutusu yok edilememektedir. Zira orta yerde somut kamera çekimi ve belgeler vardır. Sıkıntılar da bu noktada başlamaktadır. Şimdi Sayın Başkanım evrakta nasıl sahtecilik yaptığı maalesef Sayın Cumhuriyet savcısının da buna alet olduğunu belge üzerinde göstermek istiyorum. Rapor 1’i açabilir miyiz? Evet rapor 1. Sayın Başkanım, bir maddi delilde 2 tane unsur var biri nitelik biri nicelik. Nicelik bildiğimiz gibi sayısal ifade nitelikte malzemenin kafile numarası stok numarası imal tarihi gibi bilgileri içerir yani bu bir mühimmatın veya bir silahın kimlik bilgisidir. Ancak tanımlamadır ve bunlar değiştirilmemesi gerekir ve bunun her biri içtihatlara bakıyorum bir bozma nedenidir. Ama bakın Sayın savcı Zekeriya Öz nasıl belgeler üzerinde oynamaktadır. Şimdi adli emanet makbuzunda nicelik üzerinde oynamışlardır maddi delil üzerinde tamam eğer bu doğruysa şimdi niteliği ile oynamaktadırlar. Bir maddi delilin o da kırmızı işaretle gösterdiğim 11 adet makine kimya sis kutusu 12’dir onu değiştirdiler şimdi bakınız o yine kırmızı işaret edeyim. Makine kimya 08A001003 denilen ibare bu mühimmatın kimlik bilgisidir. Şimdi açık yeşil renk sis kutusunu aynı anda 3 tane bir araya getiremedikleri için bunu 2006 olarak değiştirmişler. Oysa bakınız bu raporda 7 Temmuz 2009 tarihli rapordur bu rapor burada aynı mühimmatın 08 olduğunu gösteriyor yani şu andaki bize verdikleri rapor da bunu 06 olarak değiştirmişler. Bir sonraki rapor bu da makine kimyanın tespit ettiği rapordur burda da 08 yazmaktadır. Yani dolayısıyla makine kimyanın, emniyet müdürlüğünün, Sayın yargıçlarımızın, tespit ettiği mahkeme kararlarla şimdi Sayın Savcı Zekeriya Öz gönderdiği evrakta bunun niteliğini de değiştirmiş oluyor. Bu da ibretlik bir vesikadır. Emniyet Genel Müdürlüğü daha önce vermiş olduğu aydınlatma mühimmatlarında da 5 ayrı isim vererek 5 ayrı rapor hazırladıklarını arz etmiştim mahkemeye gerçek durumda var olan bir malzemeyi ilgili birimlerinde kayıt edilmiş olduğu ve envanterlerinde gözüktüğü halde bilinen resmi isimlerinden farklı isim kullanarak menşur yoktur envanterde bulunmamaktadır şeklinde rapor alınmaktadır ve bunu maalesef Emniyet Genel Müdürlüğü bizzat yapmaktadır. Bununla ilgili bir mühimmatın aydınlatma mühimmatının 5 tane takma isim verilmiştir ve makine kimya gibi kurumlardan yanlış raporlar alınmıştır ve bu belgeler şu anda Sayın mahkeme üyelerinin önündedir. Sadece bu aydınlatma mühimmatı için bu raporun ismi şudur aydınlatma tuzağı, aydınlatma mayını, bubi tuzağı, bubi tuzaklı bomba, tuzaklı aydınlatma fişeği ve Makine Kimya’da buna böyle bir mühimmat yoktur diyor. Gerçekten de bubi tuzağı denilen bomba daha henüz Dünya literatürüne girmemiştir. Böyle bir bomba yoktur çünkü bu konu ile ilgili istemlerim farklı zamanlarda farklı yerlerde bulunduğu iddia edilen mühimmatlar aynı dava kapsamında yargılama yapıldığından bir araya getirilmesini ve mühimmatların topluca korumaya alınmasını bu çok önemli Sayın Başkanım. Çünkü zaman içinde bunları yok ediyorlar. Bulunduğu iddia edilen mühimmatların tamamının zaman geçirilmeden topluca kamera ve fotoğraf çekimi yapılmasını imha görüntülerinin alınmasını eğer imha edilmiş ise verilemeyen görüntüler için

11

Page 12: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:12

bizzat mahkeme heyeti veya atanacak Naip Hakim ile konuyla ilgili yapılmış tüm imhaların imha yerleri dahil olmak üzere imhayı yapanların ve hazırlanmış belgelerin araştırılmasını talep ediyorum. Mühimmat üzerinde yazılı olan kimlik bilgilerinin bir bütün olarak incelenmesini bazı mühimmatların üzeri kazınmış ve kimlik bilgileri silinmiştir ancak yapılan tetkik ile orijinal bilgilerini ortaya çıkaran teknolojinin TÜBİTAK’ta var olduğunu bu nedenle de bu yönde inceleme yapılmasını talep ediyorum. Bir başka talebim bu konu ile ilgili, bulunduğu iddia edilen mühimmatların kimler üzerinde kayıtlı olduklarının gerçek durumlarının ortaya konulması noktasında mahkeme heyeti tarafından Sapanca, Gölbaşı, Zir vadisi, Poyrazköy’de çıkan malzeme emanet makbuzlarının ilgili savcılık ve adalet emanet dairesinden istenerek incelenmesini. 2009, 9 tarihinde hazırlanan şahsımın İbrahim Şahin ve Poyrazköy sanıklarının tamamının sis kutuları ile ilgili orijinal emanet makbuzlarının istenilmesini. Orijinal derken 2010 yılının emanet makbuzunu değil 2009 yılında tutulan emanet makbuzunun fotokopisini talep ediyorum Sayın Başkanım. Bu konuda bu yönde sayın mahkemenin 17 Nisan 2010 tarihinde almış olduğu karar yazısının Emniyet Genel Müdürlüğüne tekit edilmesini ve zamanında Sayın mahkemeye Sayın mahkemeye bu konuda bilgi vermeyen personel hakkında da işlem yapılmasını talep ediyorum ve Sayın mahkemeye başta savcı Zekeriya Öz olmak üzere suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, görevi kötüye kullanmak, iftira atmak, suç uydurmak, kamu görevlerinin suçu bildirmemesi, suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme, muhafaza görevini kötüye kullanma, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, yargı görevi yapanı etkileme ve soruşturma sonunda tespit edilecek diğer suçlarla ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını talep ediyorum. Sayın Başkanım savunma zamanım yaklaştı. Sizlere vermiş olduğum taleplerim bir dökümünü çıkarttım bunların yüzde 40’ına hiçbir işlem yapılmadı yüzde 80’ine yüzde 60’ın yüzde 80’i de maalesef CMK’nın 332. Türk Ceza Kanununun 257. maddesini hatırlatmanıza rağmen maalesef Emniyet Genel Müdürlüğü bu raporları veya diğer kurumlar mahkemeye göndermemektedir oysa bunlarla ilgili işlem yapılması gerekir. Birinci madde olarak sunacağım sizlerin sizlere de kolaylık olması açısından bunları döküm haline getirip teferruatlı olarak raporu konuşmamım sonunda size arz edeceğim ama özet olarak şöyle arz etmek istiyorum. Görüntü 1’i açabilir miyiz? 19 Şubat 2010 tarihinde Sayın mahkemeye vermiş olduğum dilekçede özetle. Görüntü 1, 15 yazıyor evet 1. belgeyi açalım. 19 Şubat 2010 tarihinde vermiş olduğum dilekçe özetle. Sapanca ve Yenikent lojman aramalarında çekilmiş polis kamera çekim kasetleri var ise Emniyet Genel Müdürlüğünden istenmesi talebime Sayın mahkeme uygun bularak 2 Mart 2010 tarihinde karara bağlamıştı ancak Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Sapanca’daki evimde görüntü alınıp alınmadığı bildirilmemiştir. Aşağıda görülen belge Ankara’da yapılan ev aramasında herhangi bir görüntü ve fotoğraf çekimi yapılmadığını söylemektedir 19 Mart 2010 tarihli. Ancak Sapanca’da yapılan ev aramasından bahsedilmemektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü bu konuda yaklaşık 3 ay geçmiş olmasına rağmen sayın mahkemeye bilgi vermemiştir oysa bu konuda Sayın mahkemenin talimatı vardır. Sayın mahkemenin 2 Mart 2010 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğüne vermiş olduğu talimatın tekit edilmesi 3 ay önce verilen talimatın yerine getirilerek Sapanca’da yapılan aramalarda görüntü alınıp alınmadığının İstanbul il emniyet müdürlüğünden sorulmasını talep ediyorum Sayın Başkanım. 2. görüntüyü açabilir miyiz? Sayın mahkemeye 7 Mayıs 2010 tarihli vermiş olduğum dilekçede Emniyet Genel Müdürlüğünün Sayın mahkemede DVD içinde göndermiş olduğu Zir vadisi aramalarına ilişkin kamera çekimlerinin orijinal olup olmadıklarını çekimlerin üzerinde kesinti veya ekleme yani montaj yapılıp yapılmadığını anlaşılması için TÜBİTAK Gebze yerleşkesi Başkanlığına gönderilerek incelenmesini talep etmiştim. Bu yönde Sayın mahkeme çekimlerin orijinal olup olmadıklarını çekimlerin üzerinde kesinti veya ekleme yapılıp yapılmadığının anlaşılması için 27 Ekim 2009 tarihinde TÜBİTAK Gebze yerleşkesi başkanlığına gönderilerek çekimlerin izlenmesi, incelenmesi kararını almış idi. Ancak 7 Mayıs 2010 tarihli istemime Sayın mahkeme tarafından 14 Mayıs’ta verilen ara kararda şu ifade vardır. Zir vadisi aramaları ile ilgili kamera çekimlerine

12

Page 13: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:13

ait orijinal görüntü kopyaları mahkememize gönderildiği ancak bu görüntüler ile ilgili olarak bilirkişi işlemlerinin henüz tamamlanamadığının sanığa bildirilmesine. Emniyet Genel Müdürlüğünün orijinal kamera kayıtları yaklaşık 8 ay önce Sayın mahkemeye göndermiş olduğu bu şu anda yansıda görülen belgeden anlaşılmaktadır 8 ay önce gönderilmiştir Sayın Başkanım. Ancak Sayın mahkeme bilirkişi işlemlerinin henüz tamamlanamadığını sanığa bildirilmesini demektedir. Bu konuda Sayın mahkemenin eksik bilgilendirildiğini düşünüyorum. Bu konu ile ilgili istemim bir sonraki yansıya gelelim. Zir vadisi aramalarına ilişkin polis kamera çekimleri Sayın mahkemenin 27 Ekim 2009 tarihli vermiş olduğu karar gereği orijinal olup olmadıkları, çekimler üzerinde kesinti veya ekleme yapılıp yapılmadığının anlaşılması için TÜBİTAK Gebze yerleşkesi başkanlığına gönderilmesini ayrıca kamere kayıtlarının üzerinde ses ve anlam incelemelerinin de yapılmasını talep ediyorum. Sayın Başkanım, şimdi bu 8 ay önce mahkemenize gönderilen evrak 13 Kasım 2009 tarihlidir. Bir sonraki yansıya gelelim. Bakınız Sayın mahkeme bunu 8 ay önce incelemiş ve yine muhtemel Başkan olarak sizin imzanız var Başkanım incelenmiş ve gönderilmiş bu DVD’ler Emniyet Genel Müdürlüğüne. Devam edelim, şimdi aradan 6 ay geçtikten sonra tekrar isteniyor aynı DVD. Dolayısıyla bu konuda bir karışıklık var bir yanlış anlaşılma var. Ben bunun TÜBİTAK’a gönderilmesini talep ediyorum zaten mahkeme bu konuda karar aldı. Dolayısıyla buradaki evraklarında görüldüğü gibi yani sürekli Emniyet Genel Müdürlüğünden isteniyor, geliyor tekrar gönderiliyor oysa bunun TÜBİTAK’a gönderilmesi lazım. Zaten mahkemenin de bu konuda kararı var. Bir sonraki yansıya geçelim. Evet, bir sonraki 19 Şubat 2010 tarihinde Sayın mahkemeye vermiş olduğum dilekçede özetle 12-13 Ocak 2009 tarihleri arasında Zir vadisi olay yerine jandarma bölgesi olmasına rağmen jandarmadan önce gelerek tertip ve düzen alan polislerin olay tarihinden bir gün önce olay yerine çok sayıda kişiler ve araçlar ile geldikleri bilgisi Ankara Yenikent köylüleri tarafından Ankara il jandarma komutanlığına bildirildiği. Bu yönde Ankara il jandarma komutanlığının hazırlamış olduğu soruşturma raporu olduğu söz konusu olayla ilgili hazırlanmış soruşturma raporundan bir suretin savunmamda kullanılmak üzere şahsıma verilmesini talep etmiştim. Sayın mahkeme bu talebime 2 Mart 2010 tarihinde dilekçede Jandarma Genel Komutanlığından celbi istenen soruşturma raporunun araştırılarak bir örneğin sanığa verilmesi şeklinde karar vermişti. Ancak aradan 3 aydan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen Jandarma Genel Komutanlığından konuyla ilgili Sayın mahkemeye herhangi bir cevap gelmemiştir. Bu konu ile ilgili istemim Sayın mahkeme tarafından Jandarma Genel Komutanlığına verilen talimatın tekit edilmesini talep ediyorum. Yine 22 Ekim 2009 tarihinde Sayın mahkemeye verilen dilekçede plakalar bulunduğunu ve bu plakalarla ilgili 06 FDA 97, 34 DZR 68 olarak belirtilen 2 değişik araç plakalarının hakiki olduklarını tespit edilmiştir. Bulunduğu iddia edilen söz konusu plakaların kimlerin adına kayıtlı olduğu ve adli sicilinin araştırılarak menşein ortaya çıkartılmasını talep etmiştim. Sayın mahkemede bu talebimi 27 Ekim tarihinde söz konusu plakaların suç tarihi itibariyle kimin üzerine kayıtlı olduğunun araştırılmasını tescil bilgilerinin istenmesini ve trafik şube müdürlüğüne yazı yazılması şeklinde karar vermişti. Şimdi bununla ilgili Ankara İl emniyet müdürlüğü Ankara plakalı araç kaydına rastlanmadığına dair bu yansıda görülen belgeyi göndermiştir. Bir sonraki belgeye gelelim. İstanbul plakalı için araç için 94 senesinin trafiğe çıktığını Sayın mahkemeye bildirmişti 20 Kasım 2009 tarihinde bir sonraki yansı. Bu konuyla ilgili sayın mahkemeye tekrar dilekçe vermiştim 19 Mart 2010 tarihinde 2. dilekçemi vermiştim. Bununla ilgili demiştim ki Sayın mahkemeden bu plakaların hangi araca kimin üzerine kayıtlı olduğunun geriye dönük sorgulama yapılmasını. İstanbul plakalı ile ilgili olarak da bir kişinin de hakiki bir plakayı bu şekilde basamayacağına göre geçmişte söz konusu plakanın ne zaman hangi gerekçeler ile kimin üzerine kayıtlı iken veya hangi kurum ve kuruluşlar üzerine kayıtlı görünüyorken çoğaltıldığını tespit edilmesini talep etmiştim. Sayın mahkeme bununla ilgili 19 Mart 2010 tarihinde almış olduğu karar ile tekrardan plakaların durumunu Emniyet Genel Müdürlüğünden istemiştir. Gelen bilgiler bu sefer değişmiştir Sayın Başkanım. Biraz evvel 94

13

Page 14: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:14

yılında trafiğe çıktığı söylenen plaka 5 ay önce 5 ay sonra 2009 yılına kadar 3 kişinin elinde olduğunu yani 94 yılına gitmiş ve 3 kişinin olduğunu söylemektedir. Yani 5 ayda 14 yıl geriye gidilmiştir. Bir geriye gelelim bakınız ilk verilen rapor 20 Kasım 2009 tescil tarihi aynı plakanın 13 Ocak 2009 5 ay sonra Sayın mahkeme 2. benim talebime uygun olarak 2. raporu istedi devam edelim bir sonraki. Bakınız burda da 14 yıl geriye gidiyorlar Sayın Başkanım yani Emniyet Genel Müdürlüğüne bu olayla ilgili 2. talepte bu sefer farklı rapor veriyorlar. Şimdi bunlarla ilgili Sayın mahkemenin vermiş olduğu karar arasından 8 ay geçmiştir. Şu ana kadar da 06 FDA 97 plakalı aracın akıbeti ile ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hiçbir bilgi Sayın mahkemeye verilmemektedir. Oysa Türk Ceza Kanunu 205. maddesinde soruşturma ve kovuşturma kapsamında istenen belgenin verilmemesi halinde resmi belgenin gizlenmesi değil suç delillerinin gizlenmesi suçunun işlendiği kabul edilmek gerekir denilmektedir ve Türk Ceza Kanununun 281. maddesi işaret edilmektedir. Aynı madde devamında gerçeğin ortaya çıkarılmasını engellemek amacıyla hareket edilmesi gerekir denmektedir. Sayın mahkeme Emniyet Genel Müdürlüğünden 2. istemde bulunmasaydı talimat vermeseydi 34 DZR 68 plakalı aracın 2009 yılında trafiğe çıktığı bilinecekti. Sayın mahkemenin 2. talimatı sayesinde söz konusu aracın 94 yılında trafiğe çıktığı anlaşılmıştır. Emniyet Müdürlüğünün bu şekilde yanlış beyanları ortaya çıkmış iken konunun daha fazla üzerine gidilmesi gerekir. Zira bu şekilde bu kanun maddesine göre gerçeğin ortaya çıkarılması engellemek amacıyla hareket edildiği açıktır. Her ne kadar belgeden söz edilen durumlarda yazılı bir kağıdın varlığı gerekli ise de bazı durumlarda belgenin varlığını kabul için yazının kağıt üzerinde bulunması gerekmez. Bir metal levha üzerine yazı yazılması halinde belgenin varlığı kabul edilir bu itibar ile araç plakaları resmi belge olarak kabul edilir denmektedir Türk Ceza Kanunu 204. maddesinde. Yine aynı madde içinde belgede sahtecilikten söz edebilmek için düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir denmektedir. Ortada Sayın mahkemenin talimatına 8 aydır Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından cevap verilemeyen bir durum vardır. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü 20 Kasım 2009 tarihinde hazırlamış olduğu raporda 5 ay içinde 2 farklı rapor verebilmiştir. Dolayısıyla bunlarla ilgili Sayın mahkemenin 27 Ekim 2009 tarihli oturumda karara bağladığı 2 farklı plakanın kimin üzerine kayıtlı olduğu talimatının yerine getirilmesi için söz konusu plakaların tescil bilgilerinin mevcut istihbarat kurumlarından yıllara sair kullanılma durumları dahil olacak şekilde MİT, Emniyet, KOM, Jandarma Genel Komutanlığından somut olarak sorulmasını talep ediyorum Sayın Başkanım. Ankara plakalı araç için ise ne zamandan beri ve kimler tarafından trafikte kullanıldığının Emniyet Genel Müdürlüğünden sorulmasını talep ediyorum. Bir başka talebim de bununla ilgili Sayın mahkemenin talimatına 8 aydır cevap vermeyen Ankara İl Emniyet Müdürlüğü ilgili personeli hakkında görevi kötüye kullanma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme maddelerinden bu kapsamda gerekli işlemin yapılmasını talep ediyorum Sayın Başkanım. Çünkü 8 aydır ortaya çıkartılması geciktiriliyor savunma zamanı da yaklaşmıştır bu plakalar kimin olduğunun ortaya çıkması lazım. Bu olay bu şekilde geçiştirilmemesi lazım. İstanbul plakalı araç için ise çelişkili bir bilgi vermekten ve resmi evrakta sahtecilik yapmaktan İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ilgili personel hakkında işlem yapılmasını talep ediyorum. Bir başka konu Sayın Başkanım, 26 Ekim 2009 tarihinde Sayın mahkemeye bir dilekçe vermiştim bu dilekçe kısaca 7 Ocak 2009 tarihinde Sapanca 12 Ocak 2009 tarihinde Zir vadisinde bulunduğu iddia etilen mühimmat ve suç malzemeleri ekspertiz raporlarında bulunduğu belirtilen, parmak ve avuç içi izlerinin şahsımın parmak ve avuç içi izlerine uymaması nedeniyle bulunan kriminal izlerin gerçek sahiplerinin ortaya çıkması maksadı ile aramaya katılan polislerin mukayeseli parmak ve avuç içi izlerinin alınarak mühimmatların üzerinde ekspertiz raporlarına göre bulunan parmak ve avuç içi izleri ile karşılaştırma yapılmasını talep etmiştim. Sayın mahkeme sanığın askeri mahkemede suça konu askeri eşya ile ilgili olan dava dosyasının istenilmesine, bu dava dosyası incelendikten sonra söz konusu mühimmat üzerinde inceleme yapılması hususundaki

14

Page 15: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:15

taleplerinin değerlendirilmesine şeklinde karar vermişti. Sayın Başkanım Sayın mahkeme tarafından istenilen mahkeme dosyası askeri mahkemeden gelmiştir ve alınan karar üzerinden de 8 aydan fazla zaman geçmiştir. Savunma zamanı da yaklaşmıştır. Mühimmatlar üzerinde bir çok parmak ve avuç içi izi bulunmuştur mühimmatlar şahsımın olduğu iddia edilmektedir ancak hiçbir suç malzemesinde şahsımın parmak izi avuç içi veya herhangi bir kriminal bulgusu yoktur. Her memurun kendi kurumunda parmak izi numunesi vardır istenildiği anda söz konusu bilgiler Emniyet Müdürlüğünden alınabilir. Bu bir tuşa basılması gerekir. Gerçek suçlular sözde aramayı yapanlardır. Bu konuyla ilgili talebim bu aramaya katılan polislerin parmak izlerinin bulunan parmak izleri ile mukayeselerinin yapılmasını talep ediyorum Sayın Başkanım. Bir başka madde Sayın Başkanım verdiğim dilekçeye yapılmayan bir işlem polislerin mobil haline getirerek.”

Mahkeme Başkanı :”Toparlayın.”Sanık Mustafa Dönmez:”Sağa sola koydukları mühimmatlardan birisi olan ve kendi

tabirleri ile her şeyi ile aynı olan açık renkli yeşil sis kutusunun bulunduğu tutanakta bir sonraki yansıya gelelim. 32 kişinin imzası vardır Sayın Başkanım yansıda görüldüğü gibi ve tarihi 9 Ocak 2009’dur. Bir kişi tek başına bu tutanak mümzilerini yok sayarak belge hazırlayamaz Sayın Başkanım. Bir sonraki yansı. Bakınız aradan 400 gün geçmiştir 27 Şubat 2010’da Sayın baş komiser Serdar Yıldız bu raporu hazırlamıştır Sayın Başkanım böyle bir şey olabilir mi 400 gün sonra bu belgeyi değiştiriyor. Bir sonrası. Serdar Yılmaz resimde görülen arkadaştır bu aramalarda aktif olarak rol oynayan Serdar Yıldız’dır. Bir kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak bir olayı kendi huzurunda gerçekleşmiş gibi bir beyanı kendi huzurunda yapılmış gibi göstererek bir belge düzenlemesi halinde resmi belgede sahtecilik oluşur. Ayrıca bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi hakkında yasal işlem yapılacağı bildirilmiştir Türk Ceza kanununun 207/1. maddesinde. Sis kutusu örneğinde olduğu gibi somut olarak her şey ortadadır. Tüm suç malzemeleri yasadışı faaliyetle bulunan söz konusu polislerindir. Şimdi telaşa kapılmışlar ve geçmişte tamamıyla ortadan kaldıramadıkları nesnel delileri şimdi belgelerle ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Bu konudaki istemim Gölbaşı olay yeri tutanağı tek başına değiştirilmiştir bir geriye gelebilir miyiz? Bu belge Gölbaşı olay yeri tutanağıdır ve tek kişi hazırlamış olduğu belgeyle bu raporu değiştirmektedir. 32 personelin tanzim edeceği gerçeğe uygun yeni bir belge hazırlanmasını talep ediyorum. Aynı zamanda bununla ilgili savcı mütalaaları Ankara yargıcı Süleyman İnce imzalı mahkeme kararı da vardır bu mahkeme kararı da 11 adet olarak.”

Mahkeme Başkanı :”Toparlayın lütfen.”Sanık Mustafa Dönmez:Evet 5 dakikam var Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı :”Geçti 5 dakika geçti.”Sanık Mustafa Dönmez:”Peki Başkanım. Bir sonraki maddem devam edelim bir sonraki

evet. Sayın Başkanım, resimde görülen malzeme detaşittir. Bu malzeme hiçbir şekilde bozulmayan yılara sair suyun altında dahil yıllarca saklanabilecek bir malzemedir. Bu malzeme Gölbaşı’nda amirallere suikastta bulunan şeylerdir. Ben başından beri iddia etmiyorum ben bunu biliyorum ama konuşurken şimdi belgeleri ile ispatlayabildiğim için artık bunu polisler yaptı diyebiliyorum. İddia ediyordum diyordum ki bu malzemeler polisin ve adli emanet depolarından getiriliyor. Sayın Başkanım şimdi öğreniyorum ki bu detaşit malzeme ortadan kaldırılmış amirallere suikast diye bulunmuştu teğmenlerin üzerinde çıkmıştı. Tek tek delilleri yok ediyorlar Sayın Başkanım bunların korunmaya alınmasını talep ediyorum. Tüm malzemelerim konuyla ilgili bir sonraki yansıya gelelim. Bakınız aynı zamanda burada Sapanca’da korunaksız evde bulunduğunu iddia ettikleri bakınız ne kapısı vardır ne kilidi vardır hiçbir şey olmayan bir yerde mühimmat saklandığını ifade etmektedirler. Burası rahmetli annemin, babamın sağlıkları için kaldıkları yerdi ve onlar rahmetli olduktan sonra da kullanılmamaktadır. Burada mühimmat çıktığı iddia edilmektedir. Böyle uydurma şeylerle senaryolarla hazırlamaktadırlar. Bunların koymuş oldukları mühimmatlar bir araya gelse bu olay ortaya çıkacaktır dolayısıyla bunların koruma

15

Page 16: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:16

altına alınmasını talep ediyorum ve bunu da ayrıntılı olarak size biraz sonra sunacağım listede tam olarak vardır. Şimdi savcı nezareti olmadan Hasdal askeri cezaevinde 20 Ocak 2009 tarihinde bir sonraki yansıya gelelim. Polisler tarafından el yazı örneklerim alınmıştır. Şahsımdan alınan el yazı örneklerine Emniyet Genel Müdürlüğü kriminal rapor hazırlamıştır. Kriminale giden yazı örnekleri krokiyi çizen polislerin el yazı örnekleridir yada raporu hazırlayanlar evrakta sahtecilik yapmaktadır, ikisi de mümkündür. Bununla ilgili Ceza Muhakeme Kanununun 251. maddesi 250. madde kavramına giren suçlarda soruşturma Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır demektedir. Savcı tarafından alınmayan el yazı örneklerine rapor verilmesi uygun değildir Sayın Başkanım. Benim polisler tarafından el yazı örneklerim alınmıştır ben Sayın mahkeme tarafından veya görevlendireceği bir Naip Hakim tarafından el yazı örneklerimin alınması ve buna uygun raporunda üniversitelerde mukayese yapılmasını talep ediyorum adli tıp kurumu da bu konuda artık gerçeğe aykırı belge çıkarttı basında yer almıştır. Bu hayati konuda beni bu mühimmatlarla bağlayan önemli bir dayanaktır bu kroki dolayısıyla CMK’nın 251. maddesinin 1 fırkasının yerine getirilmesini talep ediyorum. 9 Nisan.”

Mahkeme Başkanı :”Diğer talepleriniz yazılı mı? Alalım onları.”Sanık Mustafa Dönmez:”Evet”Mahkeme Başkanı :”Yazılı talebiniz varsa alalım süre çok geçti.”Sanık Mustafa Dönmez:”Sayın Başkanım, zaman yaklaştığı için son bir cümle olarak bir

şey arz etmek istiyorum. Bundan sonra 20 tane daha talebim var evet zaman yeterliliğinden bunu şey yapamıyorum ama biraz önce arz etmiş olduğum gibi bunlar soruşturma safhasında Sayın savcıların 127, 170. maddede yapması gereken 5. fıkrasında yapması gereken araştırması gereken deliller. Ancak araştırılmadı ben bunların araştırılmasını talep ediyorum. Bunlar maddi delillerdir şimdiye kadar yapılanlar için teşekkür ediyorum ama dün itibariyle bir istatistik çıkardım bu güne kadar nesnel delilerimle ilgili Sayın mahkemenin bana verdiği bilgi yüzde 8’dir. Savunma zamanımda yaklaşmıştır bu taleplerin sizlere kolaylık olsun diye 40 sayfalık bir dilekçe hazırladım bunun incelenmesini sizin verdiğiniz yazıların da bir özeti var burda. Bu şekilde karar verilmesini talep ediyorum teşekkür ediyorum efendim.”

Sanık Mustafa Özbek söz istedi verildi:”Sayın Başkan Değerli üyeler, Ergenekon terör örgütüne üyelik iddiasıyla Ankara’da hukuk dışı evim arandı hukuk dışı tutuklanarak buraya getirildim. İstanbul savcılığınca yani Ankara savcılığının, mahkemelerinin hiç ilgisi olmadan. 17 aydır malumunuz buradayız 17 ay oldu. Suçum örgüt üyeliği örgüt üyeliği ile ilgili 17 aydır iddia makamının henüz ortaya koyduğu bir delil yok. Yani şu örgüte üyedir üyelik kağıdı budur üye olma şeyi budur imzası budur örgüt vardır veyahut ya örgüt var mı yok mu? Hayali bir örgüt hayali bir üyelik çok özür dilerim hayali bir mahkemeyle gidiyoruz. Neyden yargılandığımızı, niye burda olduğumuzu inanın buradaki arkadaşların çoğu bilmiyor. Bu nasıl iş böyle bu nasıl hukuk, bu nasıl adalet ve bu nasıl devlet diyeceğim ben? Yani devlet sizsiniz arkanızda yazıyor adalet mülkün temelidir. Hangi adalet, hangi mülkün hangi temeli? Niye biz buradayız, niye 17 aydır ben buradayım, bana deyin ki senin suçun şu, tamam ben yatayım Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı :”Duyuyoruz sizi.”Sanık Mustafa Özbek:”E müsaade edin o kadar da olsun heyecan Sayın Başkan. Yani

bir suç yok iddia yani şimdi bir insan iddiayla 17 ay yatabilir mi, tutulabilir m, hürriyetinden yoksun edilebilir mi? Ailesinden, hastasından, sayrısından, ölüsünden uzak tutulabilir mi? Bu hangi vicdan, hangi adalet bu? Olmayan bir örgüt, nasıl örgüt bu? Örgütün bir eylemi olur. Sayın Başkan Değerli üyeler, bir eylemi olur bir icraatı olur bir şeyi olur var bu örgütün bir eylemi yok. Falan toplantıları filan toplantıları bilmem ne toplantılarını hayali toplantılar. Peki, bu toplantılarla benim bir ilgim var mı? Yok. Sayın Özese, yok. Benim hiçbir şeyle bir ilgim yok. Örgütün finansal sahibi dediniz, sendika denetlendi Sayın Başkan 8 ay 9 ay hiçbir delil yok ve savcılık raporu hazırladı avukatımız burada gel dedi raporu al hiçbir şey yok. Gitti avukatımız raporu almaya efendim ya birde şubeleri denetleyelim ya denetlediniz 8 ay 9 ay bir şey çıkmadı. Yok ki yani ben

16

Page 17: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:17

şurda kime para vereceğim Allah aşkına Sayın Başkan? Yani sendikanın parasını şurda hangi kişiye vereceğim ben? Yani bu kadar ben aklını yemiş bir kişi mi olarak görülüyorum sizin karşınızda? Böyle şey mi olur? Şu mahkemeyi siz görüyorsunuz yargılamayı görüyorsunuz ifadeleri görüyorsunuz yani nasıl bu mahkeme de ben yargılanıyorum onu bilemiyorum yani. Ama olmayan bir örgütten dolayı burada 17 aydır tutukluyuz. Örgüt PKK örgütü son 1 ayda 38 şehit verdi bu memleket 38 şehit verdi. Kime PKK örgütü şehit etti. İşte daha geçen gün geldi İskenderun’a 6 askerimizi şehit etti hainler. 6 askerimizi koğuşunda terör işte Akdeniz’de işlendi. İsrail terör örgütü İsrail ordusu Dünya’nın en büyük terör örgütü geldi insanları yardım götüren gemiyi bombaladı şu kadar insanın ölümüne sebep oldu şu kadarını yaraladı terör bu. Terörün bir icraatı olur bir vurduğu olur bir kırdığı olur bir yaptığı olur bir icraatı olur bizim hiçbir şeyimiz yok, üyeliğimiz de yok örgütte yok. Hayali bir yargılama hayali bir iddia savcılık makamı bunu hangi iddiayla hangi savla ortaya koydu anlamak zor. Biz bu örgüt işleri ile uğraşıyoruz birbirimize düşmüşüz efendime söyleyeyim yazık oluyor Türkiye’ye Sayın Başkan. Birlik beraberlik içerisinde el ele gönül gönüle verip ülkemizi bu 21. yüzyılın en güçlü ülkesi yapmamız gerekirken şu ülkedeki çekişmeye bakın Allah aşkına. Niye bizler mağdur ediliyoruz niye bu insanlar mağdur ediliyor? Ne yaptıkta mağdur ediliyoruz bir suçu olur insanında tamam ben arkadaş bu suçu yaptım cezamı çekeceğim der böyle bir şey yok. Olmayan örgütten yargılanıyoruz olmayan örgütten burada şey yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti İran Cumhuriyeti ile hiçbir zaman denk tutulamaz. Bizim İslamiyet anlayışımızda İran’ın İslamiyet anlayışı ayrıdır Sayın Başkan. 5 tane kitap yazdırdım ben sendika olarak ta Tacikistan’dan Arnavutluk’a kadar 3 ay 3 buçuk ay gezdi sendikanın minibüsü ile bir bizim gazetecimizi bir de dışardan gazeteci o dışardan gelen gazeteci bana şunu söyledi. Sayın Başkan size bir şey söyleyeceğim dedi. Buyur söyle kardeşim dedim. İran’ı dedi gezdik dedi eğer dinsiz bir insan olarak ben İran’a gitseydim Hıristiyanlığını kabul eder gelirdim dedi İran’daki Müslümanlık bu. Onun için İran’la efendim Türkiye’yi asla karşılaştırmamak lazım. Türkler Türkiye İslam’ın hamisidir İslamın temelidir İslamın gerçek İslamın uygula. Bugün Suudi Arabistan’da bile Türkiye’deki uygulanan İslam yoktur. Peygamberimizi tanımaz onlar. Onun için dinimize, devletimize laikliğimize iyi sahip çıkalım. Bu noktaya laiklik sayesinde Osmanlı döneminde bile hiçbir padişah din işlerine karışmamıştır. Dini alet etmemiştir bugün de içinde bulunduğumuz sıkıntının temeli de bu noktadadır. Onun için Türkiye’mizin kıymetini bilelim. Ülkemizin kıymetini bilelim ülkemizin varlığına yeraltı, yer üstü servetine sahip çıkalım el ele verip gönül gönüle verip bu ülkeyi ayağa kaldıralım bizim yapacağımız iş budur. Şimdi benim aklıma birde Sayın Başkan iddianamede Avrasya haber ajansı müdürü Cengiz Güven’in masasında aynen söyle yazıyor iddianamede. Avrasya haber ajansı müdürü Cengiz Güven’in masasında çıkan gizli belgeler. Neymiş işte maliye ile ilgili TEDAŞ’la ilgili bilmem askeriyeyle ilgili. Banane, Allah aşkına bundan banane. Yani Avrasya haber ajansının müdürü değilim ki ben. Veya da Avrasya haber ajansından çıkan birtakım belgeler bugün hangi televizyona gitseniz buna benzer belgeler bulursunuz yani haber müdürlerinin masalarında. Ha bu belgeler ben suçlanıyorum Sayın Başkan. İşte aynen de böyle yazıyor Avrasya haber ajansı müdürü Cengiz Güven’in masasında çıkan gizli belge. E Mustafa Özbek’in ne ilgisi var bununla? E oğlu ART’nin başındaymış, yani bu olacak şey değil yani bu olacak şey değil. Olacak şey değil yani iddianın da bir tutarlı tarafı olur. İddianın da bir geçerli tarafı olur iddianın da bir asla esasa dayanan doğruya hakka hukuka dayanan tarafı olur. Yani Köroğlu evin yıkılsın, Köroğlu geçiyor köyden bir gözü ama kadın ah Köroğlu evin yıkılsın. Diyor ki nine niye Köroğlu ne yaptı sana? Valla herkes öyle diyor bende öyle diyorum yavrum diyor. Bizim iddianame inanın bu hazırlanmış gelmiş yani bir senaryo yazılmış ve bu mahkeme oyalanıyor bununla. Bu mahkemeyi oyalıyorlar. Şu ana kadar savcılarımız burda heyetiniz burda Sayın Başkanınız ve Saygıdeğer üyeler Allah aşkına benimle ilgili 17 aydır ne belge geldi ne delil geldi? Bir tane delil varsa 17 aydır ya bir insan hangi hukuk devletinde Dünya’da hangi hukuk devletinde var Sayın Başkan? 17 ay bir insan tutulurda

17

Page 18: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:18

hakkında hiçbir delil olmaz mı? Ama biz tutuluyoruz hakkımızda delil yok. Ama iddia var delil, delil yok. İşte sendika denetim gibi sendika denetleniyor hiçbir şey çıkmıyor efendim şubeyi denetleyelim. E şubenin hesapları merkezin hesapları içinde değil mi? Evet. Denetlenmedi mi? Evet. E birde şubelere bakalım yani bu kadar bilmiyorum ama çok kötü çok kötü. Denetimse yaptınız varsa sendikamda denetimsizlik varsa bir usulsüzlük başımı yere eğer burada otururum. Başımı yere eğer hiç konuşmam burda inan hiç çıkıp konuşmam da. Biz anlaşık insanız. İşte denetlendi sendika bir şey var mı yok e şunu da yapılım. 17 ay oldu insaf el insaf ha bu kadar hukuk ayaklar altına alınmamalı, bu kadar yasalar çiğnenmemeli. Benim hakkımda ne kadar iddia varsa hepsi asılsız Sayın Başkan Değerli üyeler hepsi asılsız hiçbir asla, esasa dayanan hiçbir iddia yok, hiçbir iddia yok. Hepsi asılsız. Şudur, şudur nedir hepsi asılsız, mesnetsiz, delilsiz iddialar ve biz burada yatıyoruz. Şimdi ben şunu sormak istiyorum Sayın Başkan Değerli Üyeler 2 üyemiz, siz hakimsiniz yıllardır hakimlik yaptınız insanları yargıladınız, cezalar verdiniz, affettiniz, çıkardınız, şu kadar ceza verdiniz, bu kadar ceza verdiniz. Yani insanları dinlerken bende 40 yıl sendikacılık yaptım gelip bana meramını anlatan insanlarla ilgili bir kanaat sahibi edinir yönetici. Sizde hakimsiniz Sayın Başkan Değerli üyeler. Yani buradaki insanlarla ilgili sizin hiç kanaatiniz oluşmuyor mu Allah aşkına? Yani bu 40 yılı boşa mı yaptınız 30 yılı 25 yılı boşa mı hakimlik yaptınız siz? Yani insanlar hakkında hiç mi kanaatiniz oluşmuyor? Ya bu insanlar böyle suçlama oluyor ama bakın bu diyecek Allah aşkına hiçbir şeyiniz olmuyor mu sizin? Yani diyorlar diye diyorlarla bizi ne kadar yatıracaksınız Allah aşkına daha? Yani ben adalet istiyorum Sayın Başkan Değerli üyeler adalet istiyorum adalet istiyorum adalet istiyorum. Teşekkür ederim”.

Sanık Ayhan Atabek söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Sayın üyeler kıymeti hazirun, bundan önceki vermiş olduğum duruşmaların ilgili celselerine oturumlarında vermiş olduğum beyanlara tekrarla dosyadan da anlaşıldığı üzere benim İbrahim Şahin böyle tanışmamış olduğum anlaşılmaktadır. Vermiş olduğum beyanlara istinaden dosyamın tekrar gözden geçirilmesini defaten size arz etmiştim. Söyleyecek herhangi bir şey ancak (bir kelime anlaşılmadı) olarak kabul etmezseniz size bir şey söylemek istiyorum çünkü bu zamana kadar sürekli hep aynı şeyleri söyledim kıymetli hazirun Dünya yuvarlaktır efendim. Dünya’nın üstünden ve altından hafif baskı vardır Dünya kendi etrafında 24 saatte döner bunda gündüzler olur 24 saate gece ve gündüz oluşur sonra Dünya güneşin etrafında döner 365 günde onda da mevsimler oluşur efendim. Efendim ben İbrahim Şahin’İ tanımıyorum İbrahim Şahin’le bir samimiyetim yok İbrahim Şahin beyle daire başkanımız aradığı için kendisi ile görüştüm daire başkanım beni ne maksatla aradı? İbrahim Şahin geliyor diye ne maksatla aradı onu bilmiyorum fakat İbrahim Şahin koruma, korumaları var bildiğiniz gibi il koruma komisyonu kararıyla koruma tahsis edilmiş kendisine. Elazığ bölgesine geldiği için belki de bir tehdit algılaması oldu tahmin ediyorum. Belki de onunla ilgili aradı onu da bilemiyorum ama ben bir şekilde Behçet Oktay başkanın vasıtasıyla İbrahim Şahin beyle görüşme durumunda kaldım. İbrahim Şahin beyle görüşme tarihim 29 Ağustos 2008’dir. 29 Ağustos 2008 tarihinde ilk defa görüşmüş olduğum İbrahim Şahin ile evinde ikametinde elde edilen belgede tedhiş planı başlığı atılmış son derece gizli belgede aleni olarak bulunan tedhiş planı Ali Balkız isimli belgede ismim geçmektedir. Fakat Sayın Ali Balkız vermiş olduğu ifadesinde de 2008 Ocak ayında bahse konu adresi boşalttığını söylemektedir. Sayın Başkanım, bunları ben sürekli size söylüyorum tekrar beyan ediyorum tekrar söylüyorum benim İbrahim Şahin’le herhangi bir samimiyetim bir bağlantım İbrahim Şahin beyle yoktur, bir tanışıklığım yoktur. İbrahim Şahin beyi ben sadece eski özel hareket dairesi başkanı olması hasebiyle biliyorum. Bir daire başkanı emniyet şube müdürünü arayıp da İbrahim Şahin Bey değil de her hangi başka bir şahısla ilgili misafir olarak ya şunu ilgilen karşıla bak dediğinde kim olursa olsun ben yine aynı şeyi yapacaktım veya ben olmasaydım orda başka bir şahıs olmuş olsaydı rahmetli Behçet Oktay başkanım ona söylemiş olacaktı bu sefer o onunla ilgilenme durumunda kalacaktı. Başkanım tekrar söylüyorum ben bunları her zaman hep ayrı

18

Page 19: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:19

şeyleri söylüyorum; Dünya yuvarlak efendim kendi etrafında dönüyor sonra Güneş sistemi etrafında dönüyor mevsimler oluşuyor. Başkanım bu nasıl doğruysa benim anlattıklarımda budur tahliyemi talep ediyorum saygılarımla.”

Sanık Murat Çavdar söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, ne zaman yargılanacağımızı dahi bilmeden 17 aydır cezaevinde yatmaktayız. Hakkımızda ki tek delil olan S1 listesinin kim tarafından ne amaçla ve ne nasıl oluşturulduğu ortadadır. Bu listelerin resmi bir görev dışında farklı bir amaç için oluşturulduğu gösteren en küçük bir delil dahi bulunmamaktadır. Kişisel bilgilerimi ve resmi kurum sicilimi vermek suretiyle terör örgütüne üye olduğum gibi mantık bir iddianın karşısında nasıl savunma yapacağımı dahi bilmiyorum. Bu listede yazılı olan görev yeri, doğmuş yeri doğum tarihi, kan grubu TC kimlik numarası ve sicil numarası bilgileri resmi bir işlem dışında başka ne gibi bir amaç için kullanılabilir? Terör örgütüne üye olmak gibi bir suçlama yapılırken daha ciddi deliller aranması gerekmez miydi? Yıllarını terörle mücadeleye vermiş canı pahasına bu vatana hizmet etmiş insanlara terörist demek bu kadar basit mi? Yıllardır gittiğimiz görevlerden sağ salim dönebilecek miyiz diye yollarımızı bekleyen analarımız eşlerimiz çocuklarımız şimdi neyin bedelini ödüyorlar? Biz bu davadan beraat ettiğimizde onlara ne söylemeyi düşünüyorsunuz. Zamanı geri çevirmeye gücünüz yetecek mi? Bir günümüzü bize geri verebilir misin? Bunun adına nasıl adalet diyeceksiniz? Bu Dünya’da hakkımı alamayacağımı biliyorum sadece haksızlığa bir dur demenizi ve tahliyemize karar vermenizi talep ediyorum teşekkür ederim.”

Sanık Fahri Süslü söz istedi verildi:” Sayın Başkan Değerli Üyeler, heyetinizin en son vermiş olduğu ara kararla ilgili bir talebim olacak benim. 14.05.2010 tarihli ara kararınızda 4 sıra numarasında sanık Fahri Süslü’nün benzer nitelikli talebi doğrultusunda 17.04.2010 tarih ve 7 A tire küçük a sayılı ara kararı ile değerlendirme yapıldığı anlaşıldığından mükerrer nitelikli talebin reddine. Heyetinizin tarih ve sıra numarasını belirterek değerlendirdim dediği ve benim taleplerim nelerdir, bakalım? 17.04.2010 tarihli ara kararırız bu kararın 7 sıra numarasında Sanık Fahri Süslü’nün talepleri ile ilgili olarak A tire küçük a 09.04.2010 havale tarihli dilekçesinde belirtilen Ali Balkız, Kazım Genç, Nimas Durmaz Güler ve Mesrof Mutafyan’a yönelik olduğu iddia edilen suikast planlarından ilk olarak ne zaman haber alındığını, hangi tedbirlerinin alındığını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasına. Benim taleplerim ise o tarihli taleplerim ise 07.05.2010 tarihli dilekçemdeki taleplerim ise 4 başlık altında toplamışım. Gerekli açıklamayı yaptıktan sonra bu konuyla ilgili talebim diyerek talebimi iletmişim. Bu taleplerim 1, 07.01.2009 tarihinden itibaren 15 gün boyunca S1 listesinden isimleri bulunan asker ve polislerle ilgili hangi tedbirlerin alındığı ilgili kurumlarla yazışma ve çalışma yapılıp yapılmadığının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasını talep ediyorum. İkinci olarak, iddianamede delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi bölümünde sanığın her ne kadar kendisine yapılan teklifin resmi bir yurtdışı görevi olduğu yönünde savunmada bulunmuş ise de savunmasının gerçeği yansıtmadığı derken savunmamın gerçek olup olmadığı yönünde Emniyet Genel Müdürlüğünden bilgi alınıp alınmadığının iddia makamından sorulmasını talep etmişim. 3. olarak gene iddianamenin aynı bölümünde çalıştığı birimdeki amirlerinin bilgisi dışında derken iddia makamının hangi amirlerimin bilgisine başvurduğunun iddia makamından sorulmasını talep etmişim. 4. olarak gene iddianamenin aynı bölümünde resmi yollardan duyurusu ve başvurusu yapılmayan bir görevin yasal olmadığını bilebilecek bir durumda olduğundan şüphe dahi bulunmaktadır derken. Emniyet Genel Müdürlüğü özel hareket daire başkanlığından bilgi alınıp alınmadığının iddia makamından sorulmasını talep etmişim. Değerlendirilen kararla benim taleplerimin hiçbir alakası yoktur, hiçbir benzerlikte yoktur. Oysa talebimin net bir şekilde anlaşılabilmesi için gerekli açıklamayı yaptıktan sonra, bu konu ile ilgili talebim diyerek talepte bulundum. Sade, yalın, kısa cümleler kullandım hem yazılı olarak verdim yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için hem de sözlü olarak ilettim. Heyetiniz tarafından çok net anlaşılacağını beklerken değerlendirilen kararla taleplerim arasında benzer tek bir cümle dahi yok iken

19

Page 20: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:20

mükerrer talebin reddine şeklinde verdiğiniz kararı anlamakta zorlanıyorum. 4 madde halinde sıraladığım talepleri 2009’un 10’uncu ayından beri taleplerimde belirtmekteyim. Verilen kararlarda gerekçe dahi gösterilmeden değerlendirilmeye alınmamıştır sonunda değerlendirilmeye alınmış. Ancak bu defa da verilen kararla dilekçem arasında benzer tek bir cümle dahi yok iken mükerrer nitelikli talebin reddine diyen verilen karar yasaya aykırıdır. İddia makamının kanunları yok sayan tavırlarına karşı gerçeğe ulaşmak haklılığımızı anlatmak için taleplerimizi iletirken, birde heyetinizin hiçbir kanuni dayanağı bulunmayan değerlendirmelerine maruz kalıyoruz. Bir konuda heyetinizin kanunlara kanunlarla kendisine yüklenen görevi burada yerine getirmesini istiyorum. Çünkü Anayasa ve kanunlara göre bizlerin tutukluluğunu devam ettirmesi için hakkımızda kuvvetli şüphe bulunduğunu belirtmek yeterli değildir. Gerek Anayasa ve gerekse Ceza Muhakemeleri Kanununda tutukluluğumuz devam ettirilebilmesi için kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığını gösteren olaylar ve olguların bizlere açıkça söylenmesi emredilmiştir. Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 101. Buna ilaveten kuvvetli şüpheye yol açan olaylar gösterilse bile eğer kaçacağımıza veya delilleri karartacağımıza dair somut göstergeler yok ise mahkemenizin hakkımızda tahliye kararı vermek zorunda olduğu yine kanunlarımızda yazılıdır. Anayasanın 19. maddesi Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 100, 101. Aynı durumda olduğumuz halde S1 listesinde isimleri bulunanlardan bir kısmı için verdiğiniz karar uyarınca su vasfının değişme ihtimali, resmi görevde olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmaması diyerek; bir kısım tutukluları faydalandırırken diğer tutukluların bu haktan mahrum edilerek birer aylık zaman dilimindeki tahliyelerin tutar sızılığı değil hukuku bilmek hukuk kitabını uzaktan bile görmemiş insanların dahi algılayabileceği bir hukuksuzluk sergilenmekte ve bir kısım avukatların bu salonda yargılama değil infaz yapılmaktadır ve yine Sayın Mustafa Balbay’ın burası “Silivri toplama kampıdır” sözlerinin haklı çıkarılmasına sebebiyet vermektesiniz. Bu bakımdan mahkemenizin bizleri halen tutuklu olarak yargılamaya devam etmesi çelişkilerin ötesinde bir durum yaratmaktadır. Tarafıma düzenlenen iddianame ve eklerine vakıfım yaptığım taleplerle asılsız iddiaları çürütmüş bulunmaktayım. Tek bir gün dahi tutuklu olmamam gerekirken 499 gündür buradayım. Benim bilmediğim ve heyetinizin bildiği bir suçum var ise bilgilendiriniz hesabını vereyim. Veya dosya kapsamının dışında bir şüpheniz var ise sorunuz açık yüreklilikle cevaplayayım. Demin 4 madde olarak sıraladığım aynı tarihli taleplerinde iddianamemde Ceza Muhakemeleri Kanununun ilgili hiçbir bölümüne uymadığını gerekçeleri ile açıklamıştım. Her Cuma olduğu gibi o Cuma’da kamu adına mütalaa veren iddia makamı tutukluluğum devamını istemişlerdir ve devamında Sayın savcı bir kısım sanıkların savcılara yönelik hakaret ettikleri suç işlediklerine yönelik mütalaa verdiklerini ancak mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmadıklarını bu vesile ile tutanaklar çıktığında resen soruşturma başlatacakları dile getirmişlerdir. Bu vesile ile öğrenmiş bulunmaktayım ki Sayın savcı sadece sanık olan benim soruşturmamda Ceza Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümlerini uygulamamanın ötesinde kendi yetkilerin kullanımından bile bihaber olduğu ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 170 kamu davasını açma görevinin kime verildiği bellidir. Sayın savcı görevinin gereğini yapmak yerine mahkemede bir yerlere mesaj vermek ister gibi hem sitem hem tehdit savurmaktadır. Eğer bu tehdit heyetinize ise çok vahimdir bu ikrarın başka nasıl bir amacı olabilir ki? Gerek soruşturulmam gerekse yargılamama aşamasında nasıl ki Ceza Muhakemeleri Kanunu yok sayılamaz ise ki yok sayılmıştır. Sayın savcıların kamu adına, Yüce Türk milleti adına mütalaada bulunma yetkisi keyfi olarak kullanılamaz. Savcılar ancak kanunlara uygun mütalaa veriyorlarsa o zaman kamu adına yetki kullanabilirler. Sayın savcıların bizlere suçlamayı yöneltirken dayanakları delilleri incelemeden iddianameye koydukları ve halen bu delilleri incelemedikleri kendi beyanları ile sabit bulunmaktadır. Bu söylediğimin delili de resmi belge olarak aleniyet kazanmıştır incelenmeyen delil üzerinde karar vermeleri keyfiyet değil midir? İstanbul 2. hukuk mahkemesinin Sayın hakimliğine cevap veren Sayın savcımız Mehmet Ali Pekgüzel; verdiği

20

Page 21: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:21

cevabın 4. sayfasında gerek tape edilen gerekse tape edilmeyen telefon görüşmeleri ses kayıtları tarafımdan dinlenmemiştir. Dinlenmesi de yine yukarıda açıklamalarım uyarınca mümkün değildir. Halen de bu kayıtları dinlemiş değilim. İkrar etmiştir Sayın Başkanım. Tamam bu söylediğimin delili de resmi belge olarak aleniyet kazanmıştır. Tamamen aynı şartlara hayız olmamıza rağmen isimleri aynı listede olanlardan ikisine Sayın iddia makamının suç vasfının değişme ihtimalini aynı suç vasfının diğerleri üzerinde de değişmesi gerekirken, sadece 2 kişi üzerinde kullanarak tahliye talep etmeleri verdikleri kararın keyfi kullanıldığında ispatı değil midir? Aynı şekilde mahkemenizin tahliye kararları verirken benimle aynı durumda olan kişiler tahliye edilip benimle ilgili tutukluluğum devamı kararı vermesi de yasalara ve yasa önünde eşitlik ilkesine aykırıdır. Başka bir ifade ile keyfi uygulamadır. Bu itirazlarım dikkate alınmasıyla durumumun bu açıdan tekrar incelenmesini ve tutukluluğumun kaldırılmasını istiyorum.”

Sanık Servet Kaynak söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, biz burda yargılanırken bu süreç içerisinde Habur’da bir yargılama olayı olmuştu ve burda bazı sanıklar ve onların müdafileri buna bir tepki vermişlerdir. Bu bir skandaldır ülkenin doğusu ile batısı arasında farklı yargılama var şeklinde tepkiler verilmişti. Ben bu sanıklara da müdafilere de katılmıyorum ülkenin batısındaki doğusundaki yargılama aynıdır şöyle ki örneklendireyim. 2 hafta öncede basında yer alan ülkemizde tüm yargılamalara emsal olacak bir yargılanma ya da daha doğrusu yargılanmama olayını Sayın heyetinize arz etmek istiyorum. 26 Kasım 2009’da Zaman gazetesinden Yasemin Budak ve Elif Kaya’ya verdiği röportaj sebebiyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca Fener Rum Kilisesi papazı Dimitri Bartelemeus’a dava açılmak istenmiş ancak papaz Bartelemeus’un kimlik bilgileri temin edilemediği gerekçesiyle dava açılamamıştır. Bütün gayrimüslimlere ait ibadet yerlerinin yöneticileri veya din adamlarının kimlik bilgileri ve adres bilgilerinin güvenlik şube müdürlüklerinde ve istihbarat şubelerinde bulunduğu polis olmam ve güvenlik şubede çalışmış olmam nedeniyle çok net biliyorum. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan herkesin muhtarlıklara ve TUİK’te bu bilgilerin bulunması yasal zorunluluktur. Sayın savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in işbirlikçi kelimesi kullanılarak suç işlendiğini 14 Mayıs 2010 tarihli duruşmadaki mütalaasında söylemişti bizde öğrenmiştik. Ben o kelimeyi yine kullanmayacağım ama eminim Sayın savcı papaza neden dava açılmadığına dair tecrübelerine dayanarak bir açıklama yapar. Yoksa şunu mu anlamamız gerekiyor, Fatih Sultan Mehmet’in yargılandığı Mustafa Kemal Atatürk’ün hapis yattığı bu ülkede papaz yargılanamaz mı? Ya da bu ülkede yargıdan muaf olmak için İslam’a ve Türklüğe hakaret etmek mi gerekiyor? İkinci olarak yakın tarihimizden bazı şeyleri dikkatinize sunmak istiyorum. Yıl 1984, eylemlerine yeni başlayan PKK komser İbrahim Şahin ve ekibinin önünde diz çöktü. Yıl 1993 bugün devlet başkanı sıfatı ile karşılanan Mesut Barzani ve Celal Talabani Kuzey Irak’ta Yüzbaşı Levent Göktaş’ın önünde diz çöktü, yıl 1997 bugün mecliste sözcüleri olan BDP milletvekilleri komiser yardımcısı Servet Kaynak’ın önünde diz çöktü. Yıl 1994, 98 yılları arası Çelik 1, Çelik 2, Çekiç, Şafak, Şehit Üsteğmen Ahmet Konuksever, Murat, Fırtına Serisi, Güneş yapılan bu operasyonlarla bebek katili Abdullah Öcalan, Mesut Barzani ve Celal Talabani diz çöktüler. Yıl 1999, bebek katili Abdullah Öcalan albay Hasan Atilla Uğur’un önünde diz çöktü. Yıl 2005 bölücü terör örgütü PKK’nın yönetici kadrosundan Murat Karayılan yanındaki büyük bir kuvvete rağmen Hakkari Şemdinli kırsalında operasyon yapan salondaki arz sayıdaki özel harekatçı önünde diz çöktü. Yıl 2008, 2009, 2010 yukarıda saydığım operasyonları destekleyen aydınlar, yazarlar, sivil toplum kuruluşu liderleri hukukçular, siyasi partiler, medya sahipleri ile bu operasyonları yapan kilit görevlerde bulunup büyük kuvvetleri sevk ve idare eden gazi asker ve polisler Silivri cezaevinde tutukludurlar ve tarih 15 Mayıs 2010’u gösterirken BDP’li vekillerin beyan ve tehditleri bu halkın önünde diz çökeceksiniz, ülkeyi cehenneme çeviririz bu cümlede kast edilen halk ve terör örgütü PKK oldu. Zannedersem salondaki herkes tarafından anlaşılmıştır. Yorum ve takdir Yüce heyetinizindir saygılarımla.”

21

Page 22: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:22

Sanık Ali Oktay Şahbaz söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Sayın mahkeme üyeleri, yaklaşık 17 aydır tutukluyuz fakat burda polis arkadaşlarda bizlerde sürekli aynı şeyleri tekrar etmekteyiz bundan tutukluluğumuz devam ettiği sürece yaptığımız savunmalar yada taleplerde bundan farklı olmayacaktır çünkü suçlanma nedenlerimiz yaklaşık olarak aynıdır. Ben 24.01.2009 günü Sayın hakimimiz Resul Çakır’ın üzülerek sizi tutukluyorum sözü ile 17 aydır tutukluluğum devam etmektedir. Tutuklanma sebebim hayatım boyunca kendisini görmediğim, tanımadığım isminin kim olduğunu mahkeme sürecinde öğrendiğim İbrahim Şahin’in evinden kimlik bilgilerimin bulunduğu gerekçesidir. Ben sürekli olarak burda arz ettiğim üzere olduğu gibi kendisini tanımadığım gibi kendisine ya da bir başkasına kimlik bilgilerimi dahi vermedim. Kısaca çok popüler olan S1 suikast listesinden de değinmek istiyorum. Kim tarafından, ne zaman, nerede, nasıl hazırlandığı belli olmayan üzerinde tutuklu ve tutuksuzlar dahil kimsenin parmak izi bulunmayan el yazısı örnekleri ile uyuşmayan bir plan. Bu plan öyle bir plandı o adresten bir yıl önce taşınmış olan Sayın Ali Balkız’a sözde suikast planı yapılacağı iddia edilmektedir. Bizler ki Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bulunan ve bir mesajla toplanması imkansız kişileriz. Sizlerin de bildiği üzere yıllık plan izinlerimiz 1 sene önceden polis ve askerlerin de olduğu gibi 1 sene önceden planlanmaktadır. Yani 1 sene önce kullanacağımız planları 1 sene önceden planlanmaktadır. Bir kaldı ki görev yoğunluğu nedeniyle basen izinlerimizi kullanmamakta bazen yıl dolduğu içinde iptal edilmektedir. Yanmaktadır izinlerimiz kaldı ki buna rağmen bir mesajla biz bu suikastı gerçekleştirmek için toplanacağız bu ne kadar akla uygundur o takdirlerinizi Sayın mahkemenize bırakıyorum. Bizler komutanımızın izni olmadan bırakın bir ilden bir ile gitmeyi kışlanın nizamiyenin dışına çıkamayız. Kaldı ki günlük gazetelerin 24 saat sonra geldiği Türkiye’nin basını bile bir gün sonradan takip eden Çukurca gibi bir ilçeden bir mesajla yola çıkacağım ve bu hiç tanımadığım birbirimizle burada tanıştığımız subay astsubay olmasına rağmen burada tanıştığımız ve hiç birimiz aynı yerde görev yapıp da tanımadığımız özel hareket dairesinde görevli polis arkadaşlarla bu suikast planlarını gerçekleştirmemiz ne kadar mümkündür takdir Sayın mahkemenizindir. Sayın Başkanım hamaset yapmak istemiyorum ancak ben ülkem için milletim için ülkemin ebedi bekası için savaşmış ve gazi olmuş bir personelim. Bir jandarma astsubayıyım. Sayın mahkemenizce tutuklu kaldığım süre dikkate alınarak tahliyeme karar verilmesini ve Çukurca’da görev yerime birliğime dönmemi sağlamanızı saygılarımla talep ediyorum.”

Sanık Oğuzhan Sağıroğlu söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Sayın heyet Sayın savcılar, yaklaşık 18 aydır tutuklu bulunmaktayım tutuklu olmanın gerekçesi İbrahim Şahin’in kiracısı olmam dolayısıyladır. Buradaki çoğu sanık İbrahim Şahin’i tanımıyor bir belge üzerinden isimleri olması dolayısıyla burada tutuklu bulunuyorlar bense kiracısıyım yaklaşık 10 yıldır da tanıyorum ailecek görüştüğüm bir insandı herhangi bir yasadışı eylem içerisinde veyahut da o konu üzerinde herhangi bir diyaloğumuz olmadı. Ama yapmış olduğumuz bir sohbet içerisinde kurulacak müsteşarlıktan bahsetmesi üzerine benim o müsteşarlığa inanmam müsteşarlığa geleceği görevinden dolayı 2 tane birini hiç tanımadığım birini de Tokat’ta öğrenci iken tanıdığım 2 teğmenin ismini vermemden dolayı buraya getirildim. Ev araması yapılırken bir konuya değinmek istiyorum ev araması 3 defa yapıldı ilk arama yapıldı hiçbir şey alınmadı bir telefon konuşması yaptı baş komiser ikinci arama yapıldı yine bir şey alınmadı baş komiser bir telefon görüşmesi daha yaptı üçüncü aramayı söyleyince polis memurlarından ikisi tepki gösterdi. Dedi ki baş komiserim evde bir şey yok ki ne alacağız? Onun üzerine baş komiser dedi ki hocam dedi sizin herhangi bir fotoğrafınız falan var mı çekilmiş fotoğrafınız? Bende dedim ki yani benim herhangi biriyle çekilmiş fotoğrafım yok. Yalnız cüzdanım içerisinde arkadaşlarımın, anne babamın bulunduğu vesikalık fotoğraflar var. Görebilir miyim hocam dedi? Çıkartım onu verdim. Onun içerisinden anne ve babamın fotoğrafını ayrıldı geriye kalan 5 tane fotoğraf iddianameye suç unsuru olarak kondu. Bu insanlardan birisi çok enteresandır Erzurumlu aşık Fuat Çerkezoğlu’nun oğlu Erhan Çerkezoğlu kendisi de aşıklık yapmakta ve şuanda iddianamede yer

22

Page 23: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:23

alıyor. Diğer 4 tanesi de benim Tokat’tan tanıdığım çok samimi olduğum kardeşlerim ve arkadaşlarım. Evden onun üzerine dergiler alındı Aktüel dergileri yaklaşık 15, 20 tane dergi alındı. Dergilerden büyük bir kısmı geri iade edildi. 2, 3 tanesi de yanılmıyorsam iddianameye konuldu suç unsuru diye. Ki ben daha öncede ifade ettim mevcut dergilerin hiç birisi bana ait değil. İbrahim Şahin’in kendi el yazısıyla kendi kütüphanesinde bulunan kitaplığında bulunan yazılar alınarak bana yazıldı. Ben savcı beye de söyledim hoş alınan belgeler içerisinde veyahut dergiler içerisinde suç unsuruna rastlanacak herhangi bir şey de yok çünkü Aktüel dergi ne olabilir ki? Türkiye’nin her tarafında satılan bir dergi. Bu da deliller kısmına yazıldı benim şahsıma ait olan bir telefon 5 tanede vesikalık fotoğraf. Vesikalık fotoğrafta iddianameye terör örgütüne kazandırılacak kişiler olarak verildi. Şimdi ben bu insanları nasıl açıklayacağım onu bilmiyorum veyahut da nasıl tarif edeceğim? Birisi öğrenci, birisi maliye bakanlığında çalışıyor birisi saz çalan biz aşık ve bunlar hepsi terör örgütü üyesi diye iddianameye girdi. Ha onlar çok şükür elhamdülillah onlar şey değil şu anda suçlu konumunda değil. Onlarda gelseydi herhalde bizim halimiz daha yaman olacaktı. Bütün şeyi incelediğimde yani suç olarak ne suç işledim onu bilmiyorum. İbrahim Şahin’in kiracısıyım onunla konuşup görüşmem kadar veyahut onunla diyalogda olmam kadar doğal bir şey olabilir mi sizce? Yapmış telefon görüşmelerinde ben daha öncede ifade ettim o isimleri neden verdiğimi ki Ali Balkız suikast listesi içerisinde ismim geçiyor oraya da soyadımı yanlış yazmışlar Sağıroğlu soyadını Sarıoğlu diye yazmışlar. Ali Balkız’ı tanımıyorum Ali Balkız listesi içerisinde ismi geçen Muhammed Sarıkaya ile ne görüşmüşlüğüm var ne tanışmışlığım var Muhammed üsteğmenle arkadaşla burada tanıştık. Ayhan Atabek kendisi burda hayatım boyunca ilk defa buraya gelince görüştük ve daha önce ve görüşmüşlüğüm var ne tanışmışlığım var. Ben öğretmenim suikasttan anlamam. Yani polis memurları alınıyor her şey bir denge içerisinde bir yere getirilmeye çalışılıyor. Tabiri caizse Kurtlar Vadisi mantığında bir plan hazırlanıyor hazırlayan kim bilmiyoruz. Bu tuzak mı yani tuzak belli de kimin kurduğunu da bilmiyoruz. Ama emin olduğumuz bir şey var tuzak kuranların en hayırlısı Cenap Allah’tır. Mutlaka bu tecelli edecektir bugün veyahut yarın. 18 aydır tutuklu olmam dolayısıyla kaçma, delilleri karartma efendime söyleyeyim herhangi bir durumum söz konusu değildir. Tahliyemi talep ediyorum saygılarımla arz ederim.”

Sanık Ersin Gönenci söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Sayın mahkeme heyeti, iddianamenin 1444. sayfasında yer alan İbrahim Şahin ile yaptığı telefon görüşmesinde işi içinde hazır Başkanım her şey bekliyoruz emrinizdeyiz bir emriniz olursa buralardayız dediği. Verilecek her türlü iş ve emri yerine getirmeye hazır olduğunu bildirmek suretiyle şüpheli İbrahim’e bağlı olarak Ergenekon silahlı terör örgütüne içinde yer aldığına ve faaliyette bulunduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır denilmektedir. Sayın Başkanım ben bu konuşmayı daha önceki oturumlarda size bu konuşmanın içeriğinin yöresel yemeğimiz Ginniş’in hazır olduğunu yaşça benden büyük olmasından misafirperver bir konuşma olduğunu açıklamıştım. Sadece bu konuşmadan iddianameye göre terör örgütü üyesi olmakla suçlanmaktayım. Sayın Başkanım izin verirseniz bu konuşmayı mahkeme heyetinize dinletmek istiyorum.

Salonda Ersin Gönenci ile İbrahim Şahin arasındaki telefon kaydı dinlettirildi.Sanık Ersin Gönenci:” Sayın Başkanım, Gınniş hazır diye konuştuğum telefon

görüşmesinde hiçbir suç unsuru bulunmayan içeriğinde farklı bir anlam verilmesini hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum. Sayın Başkanım Sayın Değerli üyeler İbrahim Şahin Sivas’a evime Sivas’a geldiğinde evime ilk defa geldiği için adresimi bilmiyordu. Bende Sivas’ın en merkezi ve işlek yeri olan Aynalı çarşı önüne gelmelerini söylemiştim. Bu yer bu yer valilik civarında olan sürekli polis devriyelerinin bulunduğu insanların sürekli gelip geçtiği bir yerdir. Bu bile niyetimizin kötü olmadığının ispatıdır. Yanımda ise o sırada öğrenci arkadaşım Gökhan karhan bulunmaktaydı. Birlikte Şeyh Şamil mahallesinde bulunan evime geçtik. Sayın Başkanım, İbrahim Şahin geldiğinde belirttiğim üzere yanımda öğrenci arkadaşım Gökhan Karhan bulunmaktaydı. Fakat bu dava kapsamında gözaltına alınıp tutuklanan Oğuz Bulut bu

23

Page 24: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:24

bahsettiğim yemek davetinde yoktu. İbrahim Şahin Sivas’ta sadece benim evime geldi başka da kimseyle görüşmedi. Ama mahkemede biz tutuklanmadan önce bu konu sorgu aşamasında Oğuz Bulut’a sorulup görüşmediğini beyan etmesine karşın iddianamede yer almıştır. Bu konuya da açıklık getirmek istedim. Sayın Başkanım. Gökhan Karhan’ınsa eve gel evime gelmesinin sebebi öğren gurbetçi öğrenci olduğu için annemin onunda getirmemi istemesidir Başkanım, 15.11.2008’de ben Gınniş hazır diye arıyorum yemeğe davet ediyorum. 16.11.2008’de İbrahim Şahin beni arıyor Çarşamba, Perşembe’de annene yemek işini diyor. 19.11.2008 Çarşamba günü evimize geliyor size arz etmiş olduğum telefon dökümlerinde mevcuttur. Sayın Başkanım, Oğuz Bulut uzun zamandır görüşmediğim bir insandır. İbrahim Şahin’le çekmiş olduğum mesajla ve evime yemek daveti için yaptığım telefon konuşmalarıyla bir alakası yoktur. İddianamedeki telefon konuşmalarında ismi hiç geçmemektedir. Dinlemeye maruz kaldığım süreçte Oğuz Bulut ile hiçbir telefon kaydım bulunmamaktadır. Yakın dönemde bir irtibatımızın ve diyalogumuzun olmadığı da dosyada bellidir. Aslında Gınniş hazır olan görüşmem tahrip edilerek kendisi ile bir alakası olmayan bu dinletmiş olduğum konuşma Oğuz Bulut’un hukuki durumun değerlendirme kısmına iş hazır yazılarak birlikte yasadışı bir durum gerçekleştireceğimiz olgusu kurgulanmaktadır. İbrahim Şahin ile yaptığımız telefon görüşmesinde Oğuz Bulut’un adının yer almadığı size arz ettiğim iletişim tespit tutanaklarında görülmektedir. Oğuz Bulut’un mahkemenizden talep edip aldığı fiziki takip tutanağında bir suç unsuruna da rastlanmamıştır bu fiziki takip tutanağından Oğuz Bulut ile birlikte olmadığımız resmi olarak ortaya konmuştur. 19.11.2008 tarihinde bir arada olmadığımızın ispatıdır. Sayın Başkanım, İbrahim Şahin ile iddianamede konu olan 4 telefon görüşmesi ve bir adet mesajdan ibarettir. Bu kadar iletişim kurmaktan terör örgütüne üye olmakla suçlanmam mantıksal bir temele dayanmayan gerçekle bir ilişkisi olmayan bir durumdur. Sayın Başkan, benim ailemden ve yakın çevremden örgüt üyesi çıkmaz. Ancak öğretim üyesi çıkabilir. Tutukluluk haliminde eğitim hayatımı aksattığını bir kez daha açıklamak zorunda kaldım. Sayın Başkanım Sayın mahkeme heyeti, insanlar sıkıntı çekmeye aç kalmaya sefalet içinde yaşamaya milleti için arkadaşları için ailesi için sevdikleri için her çeşit kötülüğü göğüslemeye tahammül edebilirler ama bir şeye asla tahammül etmezler haksızlığa ve adaletsizliğe. Sayın Başkanım, yaklaşık 18 aydır bu zulme ve hukuksuzluğa tahammül etmek zorunda bırakılıyorum. Bu adaletsizliğe son verilip tutuksuz yargılanmamı saygılarımla arz ederim.”

Sanık Oğuz Bulut söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Sayın mahkeme heyeti; Başkanım, 7 Ocak 2009 tarihinde Sivas’ta gözaltına alınarak İstanbul’a getirildim ve o tarihten bu yana 18 aydır tutukluyum. İddianamede Türk Ceza Kanununun 134/2. maddesi Türk Ceza Kanununun 174/1. maddesi ve 6136 sayılı yasaya muhalefet suçundan suçlanıyorum. Başkanım, terör örgütüne üyelik suçlamasının delili olarak iddianamenin 1451. sayfasında 3. iddianamenin son sırasında delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi başlığı adı altında örgüt üyeliğine delillerim sıralanmıştır. Örgüt üyesi olduğumun delili olarak da 2 husus belirtilmiştir bu hususlardan bir tanesi Sivas nöbetçi sulh ceza mahkemesinden alınan fiziki takip kararına istinaden yapılan fiziki takip raporu. İkincisi de az önce Ersin Gönenci’nin izah ettiği İbrahim Şahin’le Ersin Gönenci arasında geçen telefon görüşmeleri benim örgüt üyeliğine delilim olarak örgütsel irtibatım olarak iddianameye yazılmıştır. Bunun haricinde iddianamede benimle ilgili bölümde hiçbir telefon tapesi bulunmamaktadır. Bu iddialara ilişkin olarak mahkemenizin 17.04.2010 tarihindeki duruşmasında verdiği ara kararla Sivas Emniyet müdürlüğünden hakkımda yapılan fiziki takip raporu istenilmiştir. Sivas emniyet müdürlüğü de gönderdiği resmi yazıda hakkımda hiçbir fiziki takip yapılmadığı ayrıca yapılan telefon dinlemelerinde de suç unsunu içeren hiçbir husus bulunmadığı için tape edilmediği belirtilmiştir. Sivas emniyet müdürlüğünün bu yazısından da anlaşıldığı gibi iddianamede yazdığı gibi 15.11.2008 tarihinde İbrahim Şahin’le Ersin Gönenci ve Oğuzhan Sağıroğlu ile görüştüğüme dair bir fiziki takip yoktur. Bu hususun iddianameye bu şekilde yazılmasının sebebi de çıkarıldığımız nöbetçi 13. ağır ceza

24

Page 25: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:25

mahkemesi hakimi Sayın Ömer Diken’in yaptığı bir hata soncu bu husus iddianameye örgütsel irtibatım olarak yazılmıştır. Sayın Başkanım, Beşiktaş adliyesinde hakim huzuruna çıkarıldığımızda hakim Ömer Diken tarafından bana Sivas’ta bu tarihte İbrahim Şahin, Oğuzhan Sağıroğlu ve Ersin Gönenci ile görüştüğüne dair fiziki takip raporu var bu hususta ne diyorsun diye soruldu. Bende kesinlikte görüşmediğimi o tarihte İbrahim Şahin ve Ersin Gönenci ile 3 yıldan bir fazla bir zamandır görüşmediğimi izah ettim. Fakat hakim ısrarla bu konuda fiziki takip raporu olduğunu söyledi sorgum bitip avukatla birlikte mahkeme salonundan ayrılırken hakim Ömer Diken tarafından İstanbul barosu avukatlarından Erdoğan Soruklu avukatım tekrar huzura çağırıldı. Maddi bir hata yapıldı Oğuzhan Sağıroğlu ismiyle Oğuz Bulut isminin karıştırıldığını benimle ilgili bir fiziki takip raporunun olmadığını Oğuzhan Sağıroğlu’na ait bir raporu yanlışlıkla benim dosyama koyup okuduğunu izah etti ve bu hususu zabıtlarda düzelteceklerini söylediler. Fakat iddianame çıktığında gördük ki bu husus düzeltilmemiş hakim Ömer Diken’in yaptığı hata Oğuzhan Sağıroğlu ismiyle Oğuz Bulut ismini karıştırarak fiziki takip raporlarını karıştırıp benim dosyama koyması sonucu benimle ilgili bir fiziki takip yapılmış ve orda görüşmüşüm gibi bir husus ortaya çıkmıştır. Fakat emniyet müdürlüğünün yazısı ile benim verdiğim beyanın doğru olduğu ve sayın hakimin kendisinin de izah ettiği gibi maddi bir hata yaptığı ortaya çıktığı halde iddianamede örgütsel irtibatım olarak gösterilen 2 husustan biri budur ve bu durumda bu şekilde çürütülmüştür. İkinci husus ise Ersin Gönenci ile İbrahim Şahin arasında geçen telefon görüşmesinde az önce ses kaydı dinletilen telefon görüşmesi iddianamede benimle ilgili örgütsel irtibat bölümünde nokta nokta iş içinde hazır Başkanım emriniz olursa buralardayız şeklinde konuşularak verilecek her işi Oğuz Bulut ile birlikte yerine getirmeye hazır olduğu saptanmıştır deniliyor. Sizin de az önce dinlediğiniz gibi ve benim dilekçe ekimde iletişim tespit tutanağında ek olarak sunduğum üzere göreceksiniz ki İbrahim Şahin’le Ersin Gönenci arasında yapılan görüşmede kesinlikte benim ismim geçmiyor. Benim ismim hiçbir şekilde geçmediği gibi zaten bu konuştukları İbrahim Şahin ile Ersin Gönenci’nin konuştuğu husus Gılniş isimli bir yemeği Ersin Gönenci’nin evinde yaptırıp İbrahim Şahin’i de yemeğe davet etmesi, fakat Gılnişte Gıl kısmı silinmiş nokta nokta iş olarak belirtilmiş ve benimde ismim geçmediği halde ismim iddianamede bu telefon tapesinde varmış gibi yazılarak örgütsel irtibatım olarak konulmuştur. Sayın Başkanım size arz etmiş olduğum, mahkemeye arz etmiş olduğum dilekçede dosyamın bu dava dosyasından tefrik edilerek mahal mahkemesi olan Sivas’taki yetkili mahkemelere dosyamın gönderilmesi hususunda dilekçe arz ettim. Talebimin gerekçelerini de detaylı olarak yazdım ve ekleri ile birlikte sundum ve ayrıca da sözlü olarak da net bir şekilde anlaşılması için izah ediyorum. Sayın Başkanım, bu bahsettiğim 2 örgütsel irtibatta sizlere sunduğum resmi yazılarla çürütülmüştür. Kesinlikle bu davayla alakalı olarak yargılanmam için örgüt üyeliği ile yargılanmam için hiçbir irtibatım bulunmadığı açıkça ortadadır. Bu sebeple de dosyamın bu dava dosyasından tefrik edilmesi gerekmektedir. İbrahim Şahin ve Ersin Gönenci’yle 3 yıldan fazla bir süredir görüşmüyorum. 2000 ve 2006 yıllarında Sivas’ta ülkü ocakları il başkanlığı yaptım. Bu süreçte İbrahim Şahin’i 2003 yılında Sivas’a akrabalarını ziyarete geldiği bir süreçte bir vesile ile tanıdım. Bu zaman sonrasında da birkaç keresinde Sivas’a geldiğinde İbrahim Şahin’le görüştüm 2006 yılında ülkü ocakları başkanlığından ayrıldıktan sonrada yüz yüze bir daha hiç görüşmedim. Sadece İbrahim Şahin’le bayramlarda veyahut da başka böyle kutlama günlerinde mesajlaşma veya telefonla hal hatırımız olmuştur bu da çok uzun değildir ve telefon dinlemelerim yapıldığı dönemde de İbrahim Şahin’le de Ersin Gönenci’yle de hiçbir görüşmem yok bu sebeple de iddianamede benimle ilgili bölümlerde hiçbir telefon tapesi bulunmamaktadır. Ersin Gönenci ile yine ülkü ocakları başkanlığı yaptığım dönemde, Sivas’ta ülkü ocaklarına gelip giden birisi olarak tanıdım irtibatımız ondan ibarettir. Tahmin ediyorum 2005 yılında Ersin Gönenci Sivas’tan ayrıldı ,uzun bir süre Çanakkale’de çalışmaya gitmiştir. O dönemden sonra da 2005 yılından sonra da bir daha yüz yüze hiç görüşmedik. Ama ne hikmetse bu iddianamede ben bu iki kişiyle ilişikli olduğum gerekçesiyle örgütsel irtibatım olarak gösterilmiş ve tutuklandım.

25

Page 26: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:26

Sayın Başkanım bu arz ettiğim nedenler karşısında örgüt üyeliği ile hiçbir irtibatım sözde örgütle hiçbir irtibatımın olmadığı açıkça ortadadır. Bu sebeple dava dosyamın tefrik edilmesini talep ediyorum. Diğer hususlarda suçlandığım 174. madde ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçları ile ilgili de Sivas’taki yetkili mahkemelerce yargılanmak istiyorum. 174/1.maddesinde TCK’nın 174. maddesi ile ilgili olarak evimde yapılan aramada bulunan iki adet el bombasıyla ilgili olarak yargılanıyorum ve evinden alınmış 1 tane ekmek bıçağı ve 2 tane de kama bulunmaktadır bunlardan dolayı da 6136 sayılı kanuna muhalefetten yargılanıyorum. Sayın Başkanım bu 2 tane el bombası 2 ay önce mahkemenizden ekspertiz raporu ve imha raporlarını talep ettim mahkemeniz ara kararında bunların bana verilmesini karara bağladı fakat 2 aydır bu raporları ben almadım. Bu el bombalarının sağlam olup olmadığını sıhhatli bir konu değil şu anda. Bunları alış sebebimi savcılık ve emniyet ifademde ayrıntılı olarak belirttim. Bunlar kesinlikle süs amaçlı alınmış, kapsül olarak alınmış el bombası kapsülleridir. İçlerinin dolu veya boş olduğu da ekspertiz raporu verilmediği için bunları bilmiyorum. Bıçaklar konusunda ise biri evimden alınmış ekmek bıçağı bir diğeri Kosova’da askerlik yapan bir arkadaşım Kosova’nın simgesi olan kartal işlemeli bir hançer. Bir diğeri de Afganistan’da doktor olarak görevli olan bir arkadaşım Afganistan’dan oranın el işi olan kemik saplı bir bıçak getirmiş onu hediye olarak bana getirmiştir. Bunları evinde bulundurduğum için onlardan dolayı da 6136 sayılı yasaya muhalefetten suçlanıyorum. Sayın Başkanım, bıçak herkesin evinde bulunabilir. Bulunabilir değil herkesin evinde de vardır. Bunlardan dolayı bunu bulundurmaktan dolayı üzerinde taşımıyorsun evinin bir köşesinde bulunurken bundan dolay bu yasadan yasaya muhalefetten yargılanacağımı zannetmiyorum. Diğer husus ise 2 tane el bombası kapsülü bunlar mutlaka TCK’da yerini bulmuştur bunun bir cezası varsa çekilecektir ama ben savcılık ve emniyet ifademde detaylı olarak izah ettiğim gibi kesinlikle bunları başka bir amaçla kullanmak amaçlı veyahut da daha başka bir amaçla temin etmedim. sadece bunları süs amaçlı olarak boş kapsül olarak temin ettim ve evimde o şekilde bulunuyordu. Bunu savunmamda da izah edeceğim. Fakat şu var Başkanım örgütsel dosyamın tefrik edilmesi ile ilgili gerekçelerimi açıkladığım için bunları söylemek zorundayım. Şimdi arz ettiğim gibi örgütsel irtibat olarak iddianamede belirtilen hususların hepsi resmi yazı ile çürütülmüştür. Bir tanesi çıkarıldığım nöbetçi mahkeme hakiminin Sayın Ömer Diken’in maddi bir hatası sonucu olmayan bir raporu varmış gibi başka isim karıştırarak okuması ve zabıtlarda düzelteceğim dediği halde düzeltmemesi sonucu iddianameye yansıması. İkincisi de benim dışımda 2 kişinin arasında geçen bir telefon görüşmesinde ismim hiçbir şekilde yer almadığı halde benim ismim geçiyormuş gibi iddianamede belirtilmesi örgütsel irtibatım oluyor. Bunlar çürüdüğü için dava dosyamın ayrılması gerekir aksi halde Türkiye’de emniyetin veyahut da jandarmanın çeşitli sebeplerle yaptıkları operasyon, aramalar vesaireler de patlayıcı madde veyahut da bıçak bulunabiliyor. Eğer benim dosyam bu dava dosyasından ayrılmıyorsa o zaman Türkiye genelindeki bütün bu patlayıcı madde ve kesici alet bulunduran herkesin Ergenekon davasına dahil edilmesi gerekir. Çünkü onlardan artı benim hiçbir irtibatım yoktur bu davayla ilgili olarak. Ya diğer yakalanan o Türkiye’de de bütün illerde patlayıcı madde ve kesici aletle ilgili yakalanan herkesin bu dava dosyasına dahil edilmesi gerekir veyahut da benim bu dava dosyasından tefrik edilmem gerekir. Sivas’ta biz 20 kişi gözaltına alındık Sayın Başkanım. Bunların çoğunluğu Milliyetçi Hareket Partisinde Sivas’ta başkanlık yapmış insanlar, yöneticilik yapmış insanlar ve ben de 2 kişi de Sivas’ta ülkü ocakları başkanlığı yapmış 2 kişi vardık toplam 20 kişi gözaltına alındı. Bu insanların hepsi Sivas’ta serbest bırakıldı sadece 2 kişi olarak biz getirildik iddianamede isme geçen Ermeni asıllı vatandaş Minas Güler Durmaz’ı kesinlikle tanımıyorum. Sivas’ta böyle bir vatandaşın Ermeni asılı bir vatandaşın yaşadığından da haberdar değilim. Hiç kimseyle de aramda bu kişinin ismi ile ilgili bir görüşmem geçmemiştir. İddianamede bahsedilen iddia edilen S1 belgeleri tedhiş planları veyahut da başka hiçbir yerde ismim geçmemektedir. Bunların hepsi gösteriyor ki iddia edilen örgütle ilgili hiçbir yerde benim bağlantım yoktur. Zaten iddianamede

26

Page 27: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:27

Minas Durmaz Güler isimli şahısla ilgili bir suikast yapılacağı böyle bir planlama yapıldığına dair de detaylı hiçbir cümle yoktur. Sadece bir cümleyle Sivas’ta bu kişiye yönelik suikast yapılacağı ihbarı alınmıştır deniyor ama bunun nerden alındığı, kimin yapacağı bizimle bağlantısı nedir? Hiçbir şekilde bir açıklama yoktur ben hayatımda ilk daha duyduğum bir insanla ilgili ona suikast hazırlığı içinde olduğum şüphesi ile tutuklanmış bulunuyorum. Bu sebeplerle arz ettiğim sebeplerle ki eklerini de size arz ettim Yüce mahkememize arz ettiğim dilekçenin ekinde de resmi yazılar bulunmaktadır. Bunların değerlendirilmesini iddianamenin benimle ilgili bölümünün tekrar incelenmesi ve dosyamın bu dava dosyasından tefrik edilmesini talep ediyorum. Eğer bu talebim reddedilirse benim örgüt üyesi suçlaması ile ilgili olarak resim yazı ile bu irtibatlarım çürütüldüğü için eğer dava dosyam tefrik edilmez ise savcılık tarafından örgütsel irtibatlarım konusunda ek beyanda bulunulmasını talep ediyorum ki ben buna göre savunma hazırlayayım. Arz ederim.”

Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada tutuksuz sanıklardan Emre Baltacı ve Birol Başaran ile Baro gözlemcileri Av.

Ömer Yassa, Av. Hasan Murat Topçuoğlu ve bir kısım sanıklar müdafileri Av. Hikmet Kale, Av. Hasan Gürbüz, Av. Gizem Duygu Öcalan, Av. İsmet Koç, Av. Mehmet Eren Turan, Av. Mustafa Hisar, Av. Kazım Yiğit Akalın, Av. Filiz Esen, Av. Zeki Aksoy, Av. Hikmet Fırat Arslan, Av. Ilkay Sezer, Av. Esra Baran Baltacı, Av. Osman Topçu, Av. Mustafa Karslı, Av. Aydın Metin, Av. Ayhan Okutan, Av. Hakan Coşkuner, Av. Erdem Olgun, Av. Nurettin Dicle ve Av. Cavit Subaşı’nın geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Beyanının Alınmasına Devam Olundu.Sanık Hasan Ataman Yıldırım söz istedi verildi:"Sayın Başkanım, Sayın mahkeme heyeti,

Sayın savcılar ve salonda bulunan herkesi saygıyla selamlarım. Ben hazırladıklarımı yazılı olarak da vereceğim daha sonra. Efendim madde madde, kısa kısa açıklayacağım şimdi. Sayın Başkanım madde bir olarak, 75. ek klasörde PDF sayfası 218-219/262’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından benim tutuklanmam için hazırlanan 6 Ocak 2009 tarihli İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan yazıda arama el koyma inceleme yazısında, özellikle el konulacak dijital verilerle ilgili olarak 5271 sayılı CMK’nın 134. maddesinin uygulanacağı ve bu uygulamadaki detaylar çok açık olarak o yazıda hazırlanmış durumda bunu ek olarak size takdim edeceğim. Yine bu yazının ekinde de 9. Ağır Ceza Mahkemesinin aranacak işte el konulacak arama yakalama ve de o belgeyle ilgili olarak 14 şüphelinin adı var benim adım da var. Burada özellikle ikamet, iş yeri ve altını çizerek söylüyorum araçlarının da aranması özellikle belirtilmiştir ve yine CMK 134’e göre el konulan dijital verilerinin imajlarının çıkartılması vesaire hatta CD ve DVD’lerin ve disketlerinde seri numaralarının da mutlaka yazılacağı da orada belirtilmiştir. Yani en son bu CMK’yı falan bilmeleri gerekmiyor bizi aramaya gelenlerin. Ellerindeki belgede de evrakta da bunlar ayrı yeten yazılı olarak verilmiş durumda bilmemek suç değil ama ayrı yeten ellerine verilmiş durumda. Ben şirkete gelirken o sabah polisler şirketin önündeydi ve benim araçla geldiğimi aracıda şirketin önüne park ettiğimi gördüler, arama bittikten sonra da ben aracımda burada aracımı da arayın dedim. Yok yok dediler gerek yok dediler aracımı ayrı yeten belirtmeme onlarında bilmelerine rağmen aramadılar. Yine bu konan sahte o CD, DVD’lerle ilgili olarak seri numaraları da kesinlikle yazılmadı. Tabi ben ilk defa aranıyorum ben bunları bilmem onlar bu işi devamlı yapıyorlar ellerinde talimat da var, onların bilmesi gerekiyordu. Veya ellerindeki kağıdı okumaları gerekiyordu. Aracıda hatırlattım araca da bakmadılar. Bu olay şunu gösteriyor; zaten beni tutuklayacak kadar onlar sahte bir şeyler hazırlayıp koymuşlar, bildikleri içinde fazla detayla uğraşmadılar kendilerini de yormadılar. Benim zaten hiçbir telefon tapemde yok. Bu demek ki aramadan evvel o gün gelene kadar, ortada bırakın kuvvetli bir suç şüphesini herhangi bir şüphe olması mümkün değil. Aramadan sonra şirketime koydukları sahte belgeler üzerinden sonradan beni işte tutukladılar. Eski bir subay olmamdan dolayı silahlı kuvvetlerine

27

Page 28: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:28

bilhassa deniz kuvvetlerine karşı, dijital belgelerden bir komplo hazırlanmış durumda. Dolayısıyla hiçbir suçum yokken sahte delillerden yatıyorum içeride ve masumiyetimi ispat edeceğim diye burada uğraşıyorum. Şimdi madde 2’de 2. maddeye geçiyorum. Madde 2, 14 Mayıs 2010 tarihli Cuma günkü 65. oturumda ben bu CD ve DVD’lerle ilgili olarak çeşitli bilgisayar hatalarının detaylı olarak anlatmıştım. Yani bunların sahte olduğu ortada ve bunu da detaylı o günkü dilekçemde vermiştim. O gün onları ben teknik olarak anlattım ama bugün çok daha basit olarak şöyle söyleyeyim; cebimde 100 lira var nakit para. Gidiyorum mahallede Şen bakkala nakit olarak 80 liralık alış veriş alıyorum, yiyecek içecek bir şeyler aldım. En son bana bakkal bir makbuz verir Şen bakkal diye üzerinde yazar, şirket olarak hangi şirket olduğunu. Ondan sonra alınan malların miktarı, cinsleri, tarih saati yazar birde bana para üstü olarak 20 lira verir. Ben bakkaldan çıktığımda cebimde 20 lira param olur. Bunu anlatmamın sebebi bu CD’lerde raporlara göre o gün teknik anlattığımda CD ve DVD’lerde 100 birimlik bir alan var, 100 birim alanın 80’i kullanılıyor bakıyoruz yine 100 birim kalmış. Başka bir CD’ye bakıyoruz, 80’i kullanılmış 80 kalmış. Başka birinde 70 kalmış, 60 kalmış ama öyle bir CD DVD hazırlamışlar ki kullan kullan bitmiyor. Yani parada böyle bir şey olmaz bu CD DVD’lerde nasıl olur? Bunlar mümkün değil tabi. Yine bakkalın Şen bakkal diye verdiği Slıp’in üzerinde o şirketin adı olması gerekirken orada 03/17/03 ondan sonra saat var tarih saat yazıyor, mümkün değil. Esasında bunların bu şekilde hatalı olmasının sebebi, Microsoft’un Windows programları kullanılarak değil iki yöntemli olabilir. Ya kes yapıştır yöntemiyle resimler üzerinde oynanmıştır veya diskler üzerine CD’ler üzerinde oynamalardan dolayı, bozukluklardan dolayı bunlar bozuk olarak gelmiştir bu bilgiler. Çünkü sonradan eklenen programlar normal windows’un çalışmasını engellemiştir. Veya sahte bir program yaparak ekran görüntüleri hazırlanmış oraya elle bilgiler doldurulmuş bilgiler. Fakat dolduran kişiler İngilizce bilmedikleri için şirket adı yerine tarihi, bir şey mi var? Sayın Başkanım, yani benim burada anlatmak istediğim; bunlar sahte programlarla bunlar hazırlanmış yani normal işletim sistemiyle değil işletim sistemini baypas ederek başka programlarla CD’ler DVD’ler üzerinde ilaveler yapılmış oynamalar yapılmış. Onun için sistemin kendisi bozulmuş olabilir veya kendileri tamamen İngilizce bilmeyen kişiler ekran görüntüleri hazırlamışlar onun için bu tip hatalar olmuştur ve bu bakımdan demiştim ki; bunların hiç değilse bu belgeler üzerinden kağıt üzerinden, üniversitelerden işte Boğaziçi üniversitesi, İstanbul teknik üniversitesi, Yıldız üniversitesi gibi üniversitelerde incelenmesini talep etmiştim. Bunlar kabul edilmedi. Bunların benle hiçbir ilgisi yoktur bu sahte belleklerin. Ben sırf bunların üzerinden yani burada 17 aydır tutukluyum. Şimdi madde 3’e geliyorum. Yine benim 14 Mayıs’taki bu duruşmada isteklerime karşılık alınan ara kararda 12/A’da şöyle yazıyor; sanık Hasan Ataman Yıldırım talepleriyle ilgili olarak CD DVD’ler üzerinde inceleme yapılması talebinin mevcut bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra gelen rapor dikkate alınarak yeniden talep Halinde değerlendirmesinde taleplerin bu aşamada reddine, diye yazıyor. Şimdi benim buradaki yorumum; bilirkişi kim? Yani kimler yapacak yani daha evvelden de bilirkişi olarak yapılmış şayet aynı emniyet bilirkişi olarak bu işi yapacaksa oradan bir netice çıkmayacak. Çünkü daha evvelde ilk dilekçemde ilgili o dilekçemde belirtmiştim. Ek klasör raporlarında bunlar çok açık olarak bariz bir şekilde hatalar belli. Zamandan tasarruf edilmesi için çünkü gelgit hep zaman uzuyor evraklar. Bu üniversitelerin birinde paralel olarak bu işi paralel olarak bu işin incelenmesini istiyorum. Madde 4, yine benim bu sahte dijital verileri hazırlayanlar hakkında bir suç duyurusunda bulunmuştum, o gün dilekçemde. Yine alınan kararda o günkü duruşma salonunda; 12/B’de şöyle yazıyor: suç duyurusu talebinin CMK 205. maddesi dikkate alınarak reddine. Bizzat suç duyurusunda bulunmasında muhtariyetine yazılıdır. Doğru CMK 205’e göre sizin bu kararı vermeniz doğru. Ancak buradaki olay bu hatanın incelenmesi olayı esasında benim direk şahsımla ilgili de değil sade oradaki hata çıksa ben buradan tahliye olsam fark etmez ben kendimi kurtarmış olabilirim. O da zaten aylar sürecek. Ancak benim burada söylemek istediğim bu dava, tamamen hukuksuz ve sahte deliller üzerine kurulmuştur. Bunların

28

Page 29: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:29

tespiti halinde bu dava çökecektir. Bu benim sorunum değildir. Bu mahkemenin sorunudur, ülkenin sorunudur. Çünkü bütün ülke bu Ergenekon davası, bu siyasi dava üzerine herkes bütün gün gazetelerde yazıyor, televizyonlarda çıkıyor. Ama biz hep sahte belgeler üzerine burada yargılanıyoruz. Dolayısıyla bu sahte belgelerin bir an evvel iyice tespit edilmesi ve mahkemenin daha öncelikle karar vermesi, esasında ben sizleri kurtarmış olurum bu yükten sizi kurtarmış oluyorum. Yani ben o bakımdan bunları istiyorum. Veya siz şöyle de yapabilirsiniz; deliller hakkında hukuki değerlendirmeyi öncelikli yaparak CMK 134’e aykırı olarak gelen delillerin hiçbirini kabul etmediğiniz zaman bundan sonraki dalgalarda da, bu tertibi hazırlayanların böyle sahte belge hazırlamasının önüne geçmiş olursunuz. Bu bakımdan önemli. Madde 5, yine 14 Mayıs 2010 tarihli dilekçem ve duruşma sonunda alınan karar gereğinde; 21. madde, İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü bileşim suçları ve sistemleri şube müdürlüğüne yazı yazılarak dava dosyasında sanık olan adı geçen kişilerden elde edildiği belirtilen CD, DVD, hard disk ve diğer dijital araçlarla ilgili incelemenin ne şekilde yapıldığı, incelemenin usulünün ne şekilde olduğunun sorulmasına, el konulan dijital araçlara el konulması sonrasında şubeye ne şekilde ve veya hangi şube tarafından gönderildiğinin bildirilmesinin istenilmesine diye yazılı. Benim bu husustaki yorumum; bu durumun tespiti için geçen zamanda benim tutukluluğum devam edecek ve gelecek cevaplarda sorunu ortaya çıkarmayacak. Zaten cevapta ilgili tatmin edici bir cevapta olmayacaktır. Gelen başkalarının yazıların görüyoruz hep sallama, biz bunu söylüyoruz onlar başka cevap veriyor. Hep zamana oynanıyor. Ama buradaki insanlar tutuklu kalıyor. Madde 6, Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün yakın silah arkadaşı Türkiye’yi demokrasiye geçiren Sayın İsmet İnönü’nün sözü; bu ülkede namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır. Son olarak CHP genel başkanı Sayın Deniz Baykal’a da yapılan kaset komplosundan sonra 22 Mayıs 2010 CHP kurultayında genel başkanlığa Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesiyle rüzgar namuslulardan yana fırtına olarak esmeye başladı. Tabi bunu fırtınanın estiğini görenlerden biri de Nazlı Ilıcak. 29 Mayıs 2010 Cumartesi Sabah gazetesinde yazdığı yazının çok ufak bir kısmını okuyorum: ergenekon sanıklarıyla empati kurdum. Onların çoluk çocuklarını yakınlarını düşündüm. Acaba bir zulüm mü var diye tereddüt etmeye başladım. Zulüm varsa zalimin yanında olmak istemem. Keşke insanlar tutuksuz yargılansa, keşke ancak mahkum olduklarında cezaevlerine girseler. Tabi hayret ettim, yani bu kişinin şimdiye kadar olan tavrı falan ortada. Böyle bir şey yazmaları demek ki fırtınadan korkmaya başladı, fırtına başka tarafa doğru esiyor. AKP gidecek başkaları gelecek diye korkuyor. Yine burada Sayın parti başkanım Yeni Partinin başkanı Sayın Tuncay Özkan’da böyle bir fırtına yarattığı için o da burada. Yakında Kılıçdaroğlu’nu tutuklayıp buraya getirirlerse şaşırmam tabi. Adalet Bakanlığını da filan getiriyorlar. Koğuş arkadaşım aynı zamanda, emekli albay Mustafa Levent Göktaş’a ait olduğu iddia edilen o meşhur 51 Numaralı DVD’nin başına gelenlerin hepsini biliyoruz. En son 21 Mayıs 2010 tarihli bütün gazetelerde burada yandaş yanaşma bütün gazetelerde hepsinde çıktı. Bu sahte 51 numaralı DVD’nin bilirkişi raporuna göre; 7 Ocak 2009’da aramada el konulmadan bir hafta evvel emniyette kopyasının bulunduğu haberleri yazıldı. Bilmiyorum siz daha evvelden emniyete gidip verdiyseniz nasıl oldu bu iş? Ona da hiç aklım ermedi. Sadece bu bir tek DVD’nin bu davanın komplo olduğunun belgesi olup, bütün tutukluların derhal tahliye edilmelerini gerektirir diye düşünüyorum. Yine yüce mahkemenizin masum tutukluları serbest bırakmasıyla işleri azalmayacak. Sahtekarlıkları yapan namussuzlar yakında Silivri’de yargılanacağı için bu davayı hızla sonuçlandırarak Silivri’de yani hapishanede yer açmanız gerek diye düşünüyorum. Madde 7, 21 Mayıs 2010 günü gazetelerde; 13. Ağır Ceza Mahkeme Başkanı Sayın Köksal Şengün’ün Sayın Başkanım sizin için. Yargıtay 8. daire üyesi Hamdi Yağver Akdağı’ndan talimat aldığı şeklinde sözde konuştuğu iddia edilen sahte komplo ses kasetinin internette dolaşması ve altını çizerek söylüyorum, yandaş basında taraf bulması. Mahkemeyi etkilemeye yöneliktir. Sayın Başkanımın da gazetelere yaptığı açıklamada, benim kimseyle kavgam yok. ama bana kimse gözdağı veremez, ucuza pabuç bırakmam sözleri de haber olmuştur manşet olmuştur.

29

Page 30: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:30

Sayın Başkanım, bu tip komplolardan etkilenmeyecek kadar cesur olduğunuza dair inancım tamdır. Ben bu davada sahte komplo belgelerle tutuklandım yani diğer bir ifadeyle damdan düştüğüm için, komployu gayet iyi anlıyorum. Sayın Başkanım da gerçekleri görerek tahliye talepleri istediği için, tertip merkezi başkanı da damdan düşürmek istedi. Mahkeme heyetinin diğer üyelerine tertip merkezi şimdilik komplo hazırlamıyor. Ancak tahliyeleri verirseniz yani diğer iki üyeler için söylüyorum. Tertip merkezinin de sizlere de sahte komplolar kurması artık olağandır bunları da beklemek lazım. Ergenekon davasının başsavcısı Recep Tayyip Erdoğan, davanın avukatı olan Sayın Deniz Baykal’a yapılan montaj komplo seks kasetinin arkasında Ergenekon olduğunu söylendiği haber yandaş Sabah gazetesi 22 Mayıs 2010 manşetten. Bakın şunu gösterebiliriz gözüküyor mu? manşetten Baykal kaseti Ergenekon’dan başlığı altında ana sayfada; “Başbakan Erdoğan bu kirli tezgahın sorumlularını gitsinler avukatlığını yaptıkları mafya ve çetelerin içinde arasın” haberini, ayrı yeten bu haberin devamında sayfa 28’de de kasetin sorumlusunu Ergenekonda arasın diye detaylı çok uzun haberler var. Bu davanın artık siyasi olduğu bir kere daha kanıtlanmış oluyor. Benim bunlara yorumum; böyle bir komplo olması mümkün mü? Yani Ergenekon Baykal’a komplo yapacak. Davada bizlere en fazla desteği veren siyasi lidere mecliste bulunan tabi siyasi lidere Deniz Baykal’a. Böyle bir ergenekon örgütü olsa örgüt yokta olmuş olsa, komplo yapar mı, yani insan bindiği dalı keser mi? mümkün değil. Bu beyanatıyla da sözce Başsavcı hem suçlu hem güçlüdür. Madde 8, hayatının en verimli çağında 51 yaşında vefat eden merhum Erhan Göksel’i sadece ben televizyon programlarından tanıyorum. Şimdi söyleyeceğim kısa bir takım haberleri de çeşitli gazetelerden toparladım. VERSO adlı araştırma şirketinin sahibi siyaset analizcisi kamuoyu araştırmacısı değerli bir insan, Ergenekon şüphelisi olarak 22 Ocak 2009’da gözaltına alınırken, el konulan 8 telefonu; teknik altyapısı yani bilgisayarda şirketinde bulunan teknik altyapısı ve bütün arşivlerine el konuldu. Çıktığı televizyon programları da engellenince mecburen üç ülkedeki ofislerini kapatıp Türkiye’deki şirketini de askıya aldı ve işten çıkarmak zorunda olduğu 18 çalışanına tazminatlarını ödeyebilmek için iş bulduğu ABD’ye çalışmaya gitti. Ölümünden 10 gün önce hakkında takipsizlik kararı tebliğ edildi ama artık çok geç olmuştu. Zaten polis el konan hiçbir şeyini de geri vermemişti. Yani bütün onun analizci olduğu için bütün belgesi şirketin sermeyesi demektir belgelerin. Sonunda vatanında ve ailesinden uzakta yalnız başına bir otel odasında 21 Mayıs 2010 sabahı altını çizerek söylüyorum, olayların stresi nedeniyle kahrından kalp krizi geçirip Bizans entrikalarıyla dolu bu dünyadan ayrıldı. Türkiye’de evinde ailesinin yanında olsaydı ilk müdahale yapılıp kurtulması mümkündü. Cenazesi 26 Mayıs 2010 Çarşamba günü Ankara Kocatepe’den kaldırılırken çeşitli partilerden de kalabalık bir siyasi gurup katıldı. Çalışmaları içinde özellikle de OFER adına TÜPRAŞ hisselerini şaibeli satışı ve Galata Port gibi tartışmalı ihaleleri onun sayesinde öğrendik. Daha da ilginci OFER’leri Türkiye’ye getiren isim olmuş ancak sonradan midesi bulanmıştı. ABD’nin Türkiye’ye bakışıyla ilgili çarpıcı açıklamalardan biri de yine bu Erhan Göksel’in 11 Mayıs 2010 tarihli Hürriyet Yalçın Bayar köşesinde “Erdoğansız AKP, Baykalsız CHP” başlığıyla yayınlandı. Ertesi gün saat 21:00’da Baykal ile ilgili kaset www.habervaktim.com’da yayınlandı. Yani bunlar hep Amerikan komplosu olarak ortaya çıkıyor, bunlar belli. Deniz Baykal’ı istifaya götüren sürecin başında ABD’( bir kelime anlaşılamadı) dönmeden evvel Kemal Kılıçdaroğlu ile bir kahvaltıda bir araya geldiğini ve Türkiye parçalanıp gidiyor umut sen olacaksın korkma beyaz bayrak yürüyüşünü başlat diye bir konuşması olmuş, adaylık tavsiyesinde bulunmuş. Kimi Erhan Göksel gibi kalpten, kimi Kuddusi Okkır gibi kanserden, kimi de Deniz yarbay Ali Tatar gibi intihar ederek gidiyor. Bunlar terörist olmayan temiz insanların üstesinden gelebileceği travmalar değil. Aslında temiz cinayetler bunlar. Madde 9, Sayın Başkanım uzun yılların verdiği tecrübe neticesinde bu davayı çok iyi analiz ettiğinizi düşünüyorum. Savunmamı yaptıktan sonra benim içinde verdiğiniz tahliye talebiniz için özellikle teşekkürlerimi arz ediyorum. Diğer tutuklular gibi tahliyelerin hep ikiye bir oylamayla heyetinizce kabul edilmemesi olağanüstü bir durum, olağan üstü bir durum olarak

30

Page 31: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:31

gözükmektedir. Bağımsız mahkemenizin bu hususu bir kere daha dikkatle inceleyeceğini umuyorum. Yeni CHP genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu demişti ki; özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız. Ben diyorum ki bu özel yetkili mahkemeler kaldırılmadan evvel Sayın mahkeme heyeti tüm tutuklular için vereceğiniz acil tahliye kararlarıyla tarihteki olumlu yerinizi alınız. Madde 10, bu benim elime yeni geçtiği için ancak söylüyorum daha doğrusu yeni inceleme fırsatım oldu. Birinci Ergenekon davasıyla ilgili olarak 3 Mart 2009 tarihinde 59. celse sayfa 30’da sayfa 30. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel; Erkut Ersoy’a soru soruyor, Ataman Yıldırım ile ilgili yani bir sene evvel. Tanıyor musun diye, he diyor tanıyorum, Mail gurubumun üyesidir çok kısa geçiyorum. Kendisi Mail gurubumdan tanışırım, orada daha çok Mail üzerinden ve MSN üzerinden Mail olarak haberleşiriz. Şimdi bu kişi beni tanımadığı çok iyi tanımadığı zaten devam edeceğim ama hemen burada söyleyeyim. Mail dediği guruba Mailleşiyoruz benim direk Erkut Ersoy ile Mailleşmem yok olsaydı zaten bunlar çıkardı. MSN diyor yani Microsoft’un MSN diye Türkçe’siyle, ben MSN’i hiç kullanmıyorum hayatımda hiç kullanmadım. Olsaydı MSN ile ilgili bir takım kayıtlar çıkardı. Ama Erkut başkalarına yaptığı haberleşmeden benimle de öyle yaptığını zannediyor. Beni çok iyi tanımıyor. Yine bir defa yüzyüze galiba toplantımıza gelmişti diyor, hafızam beni yanıltmıyorsa. Bir de diyor ki demokrasi platformu Ankara’da bir dernek demokrasi platformu derneği olarak orada tanışmıştık diyor. Şimdi burada iki hata var, Ankara’da bir toplantıda ben Erkut ile bir araya gelmedim. İkincisi, demokrasi platformu çünkü bana burada sormuşlardı hatta Sayın Özese sormuştu. Dernek mi diye, yok dedim dernek değil internet üzerinde platform ve onları nereden geldiğini anlamamıştım soruların şimdi anlıyorum sorunun nereden geldiğini. Erkut Ersoy onu dernek zannediyormuş. Değil. Yani bu kişiyle bizi aynı örgüte koyuyorlar irtibat var diyorlar. Benim irtibatlı olduğum kişiler diyorlar şurada 10 satırlık bir ifadesi var benimle ilgili orada üç tane hata var. Ankara’da tanıştığımız demokrasi platformunun dernek olduğunu birde MSN üzerinden haberleştiğimiz sakın onun dışında, başka bir şeyde yok. Bir de onun gurubu normal internet üzerinde 4-5 bin kişi arasında bir kişi ben olarak o guruba üye olmuşum. Yani bunlar hepsi gösteriyor ki, burada örgüt diye bir şey yok. insanlar birbirini tanımıyor. Birine selam vermiş olsan örgüt üyesi diye buraya geliyorsun. Neticede en son taleplerime geliyorum. Talep 1, suç duyurusu bulunduğu iddia edilen ve benimle hiç ilgisi olmayan 5 CD ve 1 DVD’yi içerik olarak alıp görmek zaten istemiyorum benimle hiç ilgisi yok. İlgimi de çekmiyor. Ancak buradaki sahtekarlığı teknik olarak ortaya çıkarmak için ve birazda zamandan kazanmaz için ben ve naip hakimle beraber, beraber bir inceleme yapalım, görelim onu istiyorum. İkinci talebim ve mümkünse bu CD ve DVD’lerin kağıt üstünden veya mümkünse imajlarının çıkartılarak İTÜ, Boğaziçi veya Yıldız teknik üniversitelerinin birinde incelenmesini sırf o benim dediğim hatalarım ortaya çıkarılması yani buna sahte sonradan yapılma uydurma bilgiler bellekler olduğu ortaya çıkarılmasını istiyorum. Üçüncü talebim, deliller hakkında hukuki değerlendirmenin öncelikle yapılarak CMK 134’e aykırı delillerin kabul edilmemesini talep ediyorum. Bunu hep başından beri bütün avukatlar herkes söyledi ama biz bu saçma sahte deliller üzerinden gidersek bu dava hiç bitmeyecek ve devamlı yeni sahtelikler üretecekler. Dördüncü talebim, 7 Ocak 2009’dan beri yani 17 aydır tutukluyum. Tahliyemi talep ediyorum ama Sayın mahkeme heyetinin üyelerinden özellikle bir talebim var. Oy birliğiyle tahliyemi talep ediyorum, saygılarımı sunarım.”

Sanık Hüdai Ünlüer söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, Sayın heyet, ben hayatım boyunca milli ve manevi duygularla yaşamaya çalışan biri olarak 18 ay önce tutuklandığım güne kadar gecesini gündüzüne katarak ailesine devletine milletine hayırlı işler yapmak, faydalı olabilmek için mücadele eden helal noktasında rızkını kazanmaya çalışan bir insanım. Hayatım boyunca vatan sevgisinin dinimin emri olduğunu bilerek devletin kutsal olduğuna inanarak yaşadım. Çocuklarımı da bu bilinçle bu imanla yetiştirdim. Sizlere tüm kalbimle ve suçsuzluğumla konuşuyorum. Bana yüklenmek istenen söz konusu terör örgütü üyeliğiyle hiçbir ilgim yoktur. Öyle sapıkça düşüncelerle sapıkça terör örgütleriyle ne işim olur. Kutsal bildiğim

31

Page 32: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:32

devletime ihanet etmedim etmem hiçbir güçte ettiremez. Devlet düşmanı sapık örgütlere sapık amaçlara hizmet eden bir terörist olarak tanıtılmak vicdanlara sığar mı? Medya tarafından peşinen suçlu ilan ediliyorum. Benim 18 aydır tutuklu olmama rağmen delilsiz mesnetsiz bizim tarafımızdan kim olduğu bilinmeyen sapık şizofren birisinin asılsız beyanıyla benim sahibi ve yetkilisi olduğum Erzincan’daki entegre et tesislerinde kazı yapılarak silah mühimmat bomba aranmaktadır. Ben oraya alın terimi gömdüm Sayın Başkanım. Ben oraya 30 yıllık emeğimi gömdüm. Sevgimi gömdüm. Üstüne de iki yüz tane gül fidanı yüz tane de meyve ağacı diktim. Ama yani kim olduğu bilinmeyen ne olduğu bilinmeyen bunu ne amaçla yaptığı bile bilinmeyen birini asılsız bir ihbarıyla ben benim ailem firma ismim iki gün televizyonlarda flash haber olarak işte entegre et tesisinde kazı yapılıyor Ergenekon’un silahları mühimmatları aranıyor gibi haberlerle iki gün boyunca linç edildik. Yani ne amaçla yaparlar bunu ne isterler bilmiyorum. Ben oraya alın terimi gömmüşüm. Oraya gidip arama yapan orayı kazan bir şeyler arayan insanlar o tesise sadece kapıdan girdiklerinde bir baksalardı gerçekten sadece vicdanlarıyla biraz baksalardı yani orda hiçbir şey olmadığını orda helal kazanılmış alın terinin gömülü olduğunu görürlerdi Sayın Başkanım. Yani orası öyle bir tesis. Şu anda yani hakikatten şu anda da oraya bakan ağlar içi sızlar. 18 aydır ben burada tutukluyum ve bu 2 gün boyunca ben cezaevinde televizyonlardan acımasızca beni, ailemi, şirketimi linç eden beni ve ailemi terör örgütü üyesi gibi tesislerimi cephanelik gibi gösteren ve hakkımda yüce mahkemenizden önce hüküm vermeye kalkan medya. Bu iki günlük kazının sonucunda yani sadece otuz saniyelik sanki görevlerini yapıyorlarmış gibi otuz saniyelik kısa bir haberle işte Erzincan’daki entegre et tesisi temiz çıktı. Hiçbir suç unsuruna rastlanmadı diye otuz saniyelik bir haberle görevlerini yaptıklarını sanıyorlar. Çamur atın izi kalsın. Ben o iki günlük haberin lekesini pisliğini en azından sokaktaki insanların gözünde otuz sene daha emek versem temizleyemem Sayın Başkanım. Onurumuzla şerefimizle otuz sene çalışmışız gecemizi gündüzümüze katmışız. Bu kadar basit mi insanların onuruyla haysiyetiyle ailesiyle çoluk çocuğuyla iki tane kızımız var gelinlik kızımız var oğlumuz var. Otuz sene soy ismimizle şirket kurmuşuz otuz sene bir yere getirmişiz. Yani hasbelkader restoranımıza gelip işte bir iftar yemeği yerken bizimde tanışmamız sonucu hasbelkader adımız böyle bir davaya karıştı. Ne ergenekonu Ergenekon kimdir? Nedir? Böyle bir şey var mıdır? Tutuklandığım güne kadar bilmiyorum Sayın Başkanım. Hasbelkader girmişiz 18 aydır ben cezaevinde yatıyorum ve 18 ay sonunda ben nasıl bir teröristim nasıl bir örgüt üyesiyim ki, 18 aydır yattığım cezaevinde 120 dönümlük benim tesisimde 18 ay sonra yani birinin bir ihbarıyla kazılar yapılıyor bir şeyler aranıyor. Sanığı bile olmadığım bir davadan dolayı bir ihbardan dolayı. Bunu hangi vicdan kabul eder. Yani bu Allah razı olur mu buna, buna kul razı olur mu? Hangi hukuka adalete sığar bu? Takdirinize bırakıyorum Sayın Başkanım yani gerçekten bu zulme bir dur demek lazım. Buna dur diyebilecek olan makam sizsiniz bizim başka derdimizi anlatabileceğimiz kimsemiz yok. Yani buna mutlaka bir dur demek lazım Sayın Başkanım. Bu kadar zulüm olmaz. Sayın Başkanım Sayın heyet, tabi medya bunu yapıyor. Medyanın işi bu medya bunu yapıyor da burası da Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti böyle bir zulmü linç edilmeyi böylesine acımasızca yıkımı gerçekten hangi vicdan kabul eder ben bunu bilmiyorum. Çünkü söz konusu olan benim ailem, şirketim, geleceğim yani hayatım. Hayatımın bütünü insanın onuruyla şerefiyle böylesine oynamak bu kadar basit olmamalı. Yüce mahkemenizin adaletinden hiçbir şüphem yoktur. Gizli tanık terörü ve asılsız ihbarları yapanların yanına kar mı kalacak onlar adalet önüne çıkmayacaklar mı? Sayın Başkanım, Sayın heyet, ben niye suçla neyle suçlandığımı 18 aydır niye yattığımı gerçekten bilmek istiyorum. Çünkü anlayamıyorum. Ben ne yaptım da buradayım? Suçum ne neyle yargılanıyorum ben bunu bilmek istiyorum. Tutuklanmadan iki üç ay önce işletmesi bana ait olan restoranıma müşteri olarak Mehmet Koral ile İbrahim, Mehmet Koral’ın İbrahim Şahin’i iftar yemeğine getirmesi ve benimle de tanıştırması esnasında Erzincanlı olduğumu söyledim. İbrahim Şahin askeriye vereceğini söyleyerek o bölgede bir bayanın adresini sordu bulabilir miyiz diye. Ben de bakarız abi dedim. Telefon

32

Page 33: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:33

tapelerinde bunlar mevcut. Daha sonrasında beni arayıp da Ankara’dayım askeriye vereceğim temin ettin mi dediğinde o mesajı ben o adresi mesaj yoluyla İbrahim Şahin’e bildirdim. Ben İbrahim Şahin’i terörle mücadele eden üst düzey bir emniyet müdürü olarak biliyorum. Önceden tanımam. Tutuklanmadan yedi ay önce Mehmet Koral ile tanışmıştım. İbrahim Şahin ile yemeğe gelmeleri sonucu tutuklanmadan üç ay önce de İbrahim Şahin’i tanıdım. Sadece iki sefer restoranıma yemeğe geldiklerinde görüştüm. İki tane de telefon görüşmem var. Bir tanesi bu mesajla ilgilidir. Biri de işte Ankara’dan arayıp o adresi istemesidir. Mehmet Koral ve İbrahim Şahin de huzurdadır, salondadır. Bunlardan da bunlar sorulabilir. Benim başka türlü bir görüşmemiz olmuş mu bir şeyimiz olmuş mu? Ev ve işyeri aramalarımda herhangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır. Hakkımda bütün deliller toplanmış ve tedbir altına alınmıştır. Kaçma ve delilleri karartma şüphem yoktur sabit ikametgah adresi sahibiyim. Sayın Başkanım, Sayın heyet ailem ve işlerim gerçekten perişan. Sizler de mahkeme reisliğinin yanında aynı zamanda aile reisisiniz. Sizlerin de çocuklarınız var. Bir babanın biricik kızına mahkeme salonunda veya cezaevinde işte damadıyla birlikte düğün tarihi vermesi veya düğün günü vermesi 18 ay beklettikten düğünü erteledikten sonra nasıl bir şey olduğunu takdir edersiniz. Mutlaka bunu anlarsınız. Yani gerçekten anlatılacak gibi değil. Huzurunuzda yani farklı şeyler söylemek istemiyoruz. Kendimizi acındırmak istemiyoruz ama burada bir zulüm var Sayın Başkanım. Suçlu olsak niye burada olduğumuzu bilsek inanın yatalım biz yargılamanın sonucunda mutlaka adaletin yerini bulacağını biliyoruz. Heyetinizden hiçbir şeyimiz yoktur yani adaletinizden şüphemiz yoktur ama yani artık bir şeye varması lazım bunun. Son talepler bölümünde Sayın Başkanım siz üç dört aydır tahliyemizi istiyorsunuz. Son talepler bölümümüzde Sayın iddia makamı da tahliyeme karar verilmesi yönünde bilgi arz etmişti. Ben Sayın üyelerin de sizlerin kararına uyarak tutuksuz yargılanmak üzere tahliyemi talep ediyorum arz ederim.”

Sanık Mehmet Koral söz istedi verildi:”Sayın Başkanım yaklaşık 18 aydır tutukluyuz. Biraz önce Hüdai beyin anlattığı gibi sadece bir iftar yemeğine gitmekle, iftar yemeğinde İbrahim Şahin’i ağırlamamız neticesinde burada örgüt üyesi olarak karşınızda isnat edilen suçtan dolayı bulunmaktayız. Fakat ne hayatımın bu gününe kadar ne de bundan sonra hiçbir örgütün bırakın üyesi olmayı mensubu olmayı veyahut örgüt olarak bildiğim insanların karşısında duruşumu nasıl sergileyeceğimi yaşantım zaten bundan önceki yaşantım gösteriyor. Hiçbir zaman örgütsel faaliyetleri tasvip etmediğimiz ki seksen öncesi de benim yaşadığım doğduğum memlekette siyasi olay olmamıştır. Türkiye de tek siyasi olayın girmediği ildir netice itibarıyla da lanetlediğimiz bir şeyin ömrümüzce de lanet ettiğimiz bir oluşumun içerisine girmemiz söz konusu değil. Ben çoluk çocuk sahibi bir insanım. İş adamıyım ve tanıştığım kısa bir süre önce tanıştığım bir insanı iftar yemeğine davet ettim. O da kendisini de iftara patron götürmüyorsun dediği için davet ettim. Dolayısıyla benim yüzümden Hüdai beyin burada mağdur olması mağduriyetini ben çok iyi biliyorum benim mağduriyetim keza öyle ve benim öbür gün Pazar günü kızımın düğünü var. Bizler burada yargılanalım defalarca da söyledim. Bize atılan bu lekeyi zaten temizlemeden bizim insanların yüzüne bakma veya sokakta dolaşma veya kafamızı kaldırıp kendimizi ifade etme şansımız yok. Ben milli ve manevi duygularla çocuklarıma da aileme de her şeyi bu memleket için aşılamış bir insan olarak kesinlikle ve kesinlikle bundan kaçan bir insan da değilim. Hakkımda bütün deliller toplanmıştır. Karartacak hiçbir delilim yok. Netice olarak ben yargılanıp sonuna kadar da yargılanıp burada karşınızda beni serbest bıraksanız da arka bölümde yerimi alacağım. Arka bölümde yerimi alacağım çünkü bu lekeyi aklamak zorundayım. Hiç kimsenin vicdanında değilse ben toplumun vicdanında kendimi aklamak zorundayım. Dolayısıyla hakkımda hiçbir delilde yoktur bu suçlarla ilgili. Olmayan delillerden dolayı buradayım. Ben sağlık sorunlarımı da defalarca dile getirdim. Tutuklandıktan sonra yoğun bir şekilde şeker hipertansiyon kalp hastalığı akut hale geldi. Burada dilekçemde ekte de acil olarak bir hafta içerisinde kaç sefer hastaneye kaldırıldığım mevcut. Kullandığım ilaçların listesi artık böbreklerim başladı ağrımaya. Yani en sonunda diyalize böbreklerimi

33

Page 34: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:34

yitirmek zorunda kalacağım. İlerlemeden ben hastalığımı tedavi ettirmek ve karşınızda sağlam dimdik olarak yargılanmak istiyorum. Bu nedenle adli tedbir kontrolleri alınarak tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmemi talep ediyorum saygılarımı sunuyorum.”

Sanık Muzaffer Öztürk söz istedi, verildi:” Sayın Başkanım, Sayın üyeler, aslında çok fazla söylenecek bir şey olduğunu da tahmin etmiyorum ama, çok fazla bir şey söylenecek olduğunu tahmin etmiyorum beş aydır Sayın iddia makamı ifademi verdiğim günden itibaren tahliyemi istiyor. Yani ben kendimi ifade edemedim artık diye hiçbir şey düşünmüyorum. Sayın Başkanım sizde o günden itibaren tahliyemi istiyorsunuz. Şimdi örgütsel irtibatlara baktığınızda hiçbir şeyim yokta zaten şimdi örgütsel irtibatlara baktığın zaman hiçbir şey yok. Yani telefon görüşmesi var. Bu telefon görüşmesi içeriği yok. Keşke içeriği olsa. Bu telefon abimin üzerine kayıtlı diyorum ki son bir iki yıldır bunu kullanıyorum. Bu telefonla birçok görüşmeyi abim yapmış Arif Doğan ile. Benim mahallemde ikamet ediyor. Benim mahallemde ikamet eden bir insandan bu davada birinci ikinci üçüncü dördüncü gelecek dava hiçbir davada kimseyi tanımıyorum. Kimseyle bir irtibatım yok. Ben mahallemizde benim gibi yirmi otuz kişi kahvehane, kahvehane ortamında kendisiyle oturup kalkan yirmi otuz kişiyle ellinin üzerinde telefon görüşmesi var. Dostane yani kandillerde bayramlarda bunu ispat edeyim isterseniz telefon numaralarını vereyim arkadaşların. Yani burada benim örgütsel bir irtibatım yok. Örgütsel bir irtibatım yok. Yani örgütsel ben bu davaya niye ben burada niye yargılanıyorum? Örgütsel irtibatım yok niye yargılanıyorum çünkü delil yok bir şey yok. Şimdi yazılı kira kontratı olmadığı için yani Arif Doğan’ın bir kamyon eşyasını yani bunu açıklamayı yaptık bu eşya, eşyanın içerisinden çıkan birkaç tane silahtan ben sorumlu tutuluyorum. Yani onları biliyorum veya saklıyorum. Şimdi ben eğer ki, gerçekten Arif Doğan’a örgüt üyesine veya örgüt üyesine bir hizmet yapmış olsam ben eşek miyim affedersiniz yani o zaman giderim kendimi sağlama alırım giderim yazılı kontrat yaparım. Yazılı kontrat yaparım o zaman niye bir sözlü kontrat yapayım. Ya bu zaten daha önce amcamın oğlunun şeyin abimin dükkanında bunlar parası ödenerek durmuştur. Ha burada ne var burada güven var itimat var. Ya ben ya ben yıllarca kendisiyle amcaoğulları kardeşlerim akrabalarım oturup kalkmışız. Komşuluk ilişkisinde bulun ben bu eşyalarla ne alakam var. Yani burada şeyde tutanakta yazıyor zaten bunlar kapalı kilitli. Yani bunları şey polis arama yaparken inşaat demir büyük levye demirle kilitleri kırıldı açıldı. Bunların hepsi şey yani bunların içindeki malzemeyi nereden bileceğim ben. bu içinden çıkan beş altı yüz şişe şarap çıktı viski çıktı. Halısı kilimi çıktı pantolonu gömleği çıktı. Ben onları nereden bileyim. Eşyam var dedi koyduk onları yani güven var burada başka bir şey yok burada. Yani ben bunları saklamadım gizlemedim. Gerçekten saklamadım gizlemedim benim yani ben gerçekten alakam yok ya. Yani benim bu mahallemde bu eşyaları hangi insanın yanına hangi insanın deposuna koysan burada, burada olacaktı. Yani altı ay önce olsaydı abim olacaktı bu veya amcaoğlu olacaktı. Veya bi mahallemizin bir bireyi olacaktı burada. Ya bu nasıl bir suçlama Sayın Başkanım, Sayın üyeler. Ya gerçekten yani ya benim hiçbir alakam yok Sayın yani Arif Doğan hakkında hiçbir bilgim yok. Adam emekli olmuş emekli olmadan olmadan gelmiş arsa almış bacanağına komşu olmak için. Emekli bir sene içerisinde amcaoğluna bir sene sonra gelmiş eşyalarını emekli olmuş İstanbul da emekli olduktan sonra eşyalarını toplamış depolamış. Bu kirasını da ödemiş. Yani bunlar buraya yedi yıl kaldıktan sonra ben depoma koymaya niye ne bir sakınca görebilirim ki Sayın Başkanım. Yani bu önce kiralamış olduğu depoların bir tanesi ilk kiralamış olduğu depo büyüktü. E oradaki gelişmeye göre kiralar artınca daha küçük depoya abimin depoyu tuttu. Onunla da anlaşamayınca daha küçük bir depoya geçti. Yani bu buradaki değişim budur. Yoksa herhangi bir saklama gizleme böyle bir şey olmaz. Yani sonra bir kamyon eşyanın iki tane silahımı saklayacağım Sayın Başkanım. Böyle bir mantıksızlık olur mu yani bir mantığınızla düşündüğünüz zaman bir kamyon içerisine iki tane silah saklanır mı? Ya gerçekten 23 ay oldu Sayın Başkanım. Yani iki sene neyin cezasını yatıyorum. Anlatamıyorum yani Sayın üyelere anlatamıyorum bunu. Ne yaptım ben? Gerçekten bir şey bir suçum yok ya hiçbir suçum yok.

34

Page 35: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:35

Cezaevinde günler geçmiyor artık. Acı, acı duyuyoruz artık. Babam öyle annem öyle kardeşlerim öyle herkes öyle tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Hasan Atilla Uğur söz istedi, verildi:”Sayın Başkan, değerli üyeler, yaklaşık 10-12 dakikalık süre içerisinde taleplerimi iletmek istiyorum. İçinde bulunduğumuz dönemi yargısıyla.”

Mahkeme Başkanı:" Yazılı vereceksiniz onları değil mi?”Sanık Hasan Atilla Uğur:”Hayır sadece.”Mahkeme Başkanı:" Sözlü mü yapacaksınız?”Sanık Hasan Atilla Uğur:”Sözlü yapacağım efendim. İçinde bulunduğumuz dönemi

yargısıyla polisiyle siyasetçisiyle oyunları ve ahlaksız tezgahlarıyla millete Türk kamuoyuna tekrar anlatmak artık farz olmuştur. Ülkemizde kendilerine tam hakimiyet sağlamak arzusunda olan seviyesizler bağımsız ve namuslu hakim ve Cumhuriyet savcıların karşı çeşitli montaj ses kayıtlarıyla kumpaslar kurmaktadırlar. Bunları internet ortamında televizyonlarda ve yandaş yalaka gazetelerinde çarşaf çarşaf yayınlayarak, itibarsızlaştırma ve töhmet altında bırakma gayretindedirler. Bu bütün milletin dikkatindedir. Kimsenin dikkatinden de kaçmamaktadır. Sayın Başkan, hiç kimse bunların saldırıda ahlak ve sınır tanımadıklarını çok iyi bilmelidirler ve unutmamalıdırlar. Bunlar kendi dümen sularına girmeyen adam gibi görevini yapmaya gayret eden hakim ve Cumhuriyet savcılarına karşı her türlü iftirayı atabilecek kadar küçük ve iğrençtirler. Kendileri halen ve geçmişlerinde her türlü gayri ahlakiliğin içinde bulundukları halde bunları unutturmaya çalışırlar. Herkesin seve seve yerine getirdiği vatandaşlık görevinden uyduruk bahanelerle kaçmayı marifet sayarlar. Ellerinde bulunan devlet imkanlarını her türlü kumpası yaratmak için kullanmaktan asla çekinmezler. Birbirlerine müthiş destek verirler. Tabiri caizse kanka gibi hareket ederler. Ancak en ufak bir sendelemede hiç kimse bunu unutmasın hemen birbirlerini satarlar. Bunun böyle olduğunu kısa sürede eminim herkes anlayacaktır. Bunlar için sahte delil üretmek çocuk oyuncağı gibidir ve meşrudur. Kendileri de birçok hususun uydurma olduğunu çok iyi bildikleri halde ballandıra ballandıra anlatırlar savunurlar ve milleti kandırmaya çalışırlar. Sayın Başkan, geçen söz alışımda arz etmiştim taleplerimi ifade ederken İmralı da birebir tanık olduğum hukuki süreçten her defasında izninizle bahsedeceğim demiştim. Türk milleti Türk kamuoyu orada verilen hukuk dersini hukuk adamlığı örneğini unutmasın diye tekrar söylüyorum. Cumhuriyet savcılarının karşısında kırk bin insanın ölümünden sorumlu bir teröristbaşı vardı. O savcılardan birinin bu çok önemli yeğeni terörle mücadelede şehit olmuştur. Yani iddianamesini hazırladığı bebek katili kendi canını da yakmıştı. Ancak o savcı o Cumhuriyetin savcısı iddianameyi hazırlarken asla uydurma deliller ve düzmece gizli tanık ifadelerine itibar etmedi. İddianameyi okurken kin ve nefret kokan bir tavır sergilemedi. İddianameyi okurken büyük keyif aldığını anlatan tavır ve hareketlerde bulunmadı. Teröristbaşının avukatları bunu geçen hafta da söyledim tekrar söylüyorum. Teröristbaşının kendisi savcıları ve hakimleri töhmet altında bırakılacak bunları tahrik edecek şeyler yapmalarına rağmen onlar hakkında suç duyurusunda bulunmadı. Salondan sesler çıktığı zaman hafifçe yerinden doğrulup salona korkutmak amaçlı bakışlar fırlatmadı. Sadece Cumhuriyet savcılığının gereğini yaptı. O teröristbaşının karşısında bile kendisini tuttu. Buna birebir ben tanık oldum ve bundan da gurur duyuyorum. Yine kendilerine selamlarımı arz ediyorum. Sayın Başkan, Saygıdeğer üyeler, şunu herkes çok iyi bilmelidir ki, bu dava büyük bir tezgahın ürünüdür. Tamamen emir ve talimatlarla oluşturulmuştur. Dün hasta yatağında Sayın Levent Ersöz sözde darbe planlarının HAKDER adlı dernek tarafından bir yabancı misyon temsilciliğine gönderildiğini oradan da Faruk Demir adlı şahsın alarak kendisine getirdiğini zamanını ve tanıklarını bildirerek anlattı. Dilerim heyetiniz bu Faruk Demir isimli şahıs ile HAKDER adlı derneğin ne gönderdiğini ne yaptığını dilerim araştırırsınız çünkü net olarak bunları tanık ve zaman bildirerek ifade etti. Cumhuriyet çalışma grubu adıyla kurgulanan fırtınanın bir balon olduğunu ifade etti. Maddi delillerle bunları izah etti. Zaten Cumhuriyet çalışma grubu uydurmasına sizde inanmadınız ki, Albay Mustafa Koç’u tahliye ettiniz ve

35

Page 36: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:36

Cihandar Hasanhanoğlu’nu albayı ise tutuksuz yargılıyorsunuz. Bu davanın trajikomik bir biçimde devam etmesi yemin ederim ve eminim, İmralı’daki bebek katili başta olmak üzere Atatürk Cumhuriyet ve millet düşmanı bütün ucubeleri müthiş bir şekilde mutlu etmektedir. Sayın Başkanım ben artık sizlere CMK 134’den tahliyeler ve tutukluluk devamlarındaki emsal sanıklar arasındaki eşitsizliklerden söz etmeyeceğim. Diğer arkadaşlarımın da haklarını dakika olarak yemek istemiyorum çünkü önceki haftalarda bunları size belgeli ve bilgili bir şekilde tüm detayları ile anlatmış olmama rağmen nezdiniz de önem arz etmediğini görmüş bulunuyorum. Sayın Başkan, ünlü bir düşünür önemli olan büyük işler yapmak değil gereğini yapmaktır diyor. Ben sizlerden dünyadaki hukuk sistemlerinin vazgeçilmez hükmü olan şüpheden sanık yararlanır ilkesini uygulamanızı istiyorum. Ola ki şahsıma karşı siz yada üyelerin kin ve nefret besliyor olsanız bile böyle bir şeye ihtimal vermiyorum ama ola ki öyle olsa bile bir hakim olarak bunu bir tarafa bırakıp ortaya çıkmış olan bu şüphe durumunun hukuki anlamda gereğini yapması, yapmanızı talep ediyorum. Sayın Başkan, aylardır bunu söylemem artık elzem olmuştur. Aylardır jandarma genel komutanlığı istihbarat başkanlığının 2003-2004 dönemindeki çalışmaları bir teröristlik ve bir darbe faaliyeti gibi gösterilmek istenilmektedir. Bu kanaatin oluşması için bu oyunu planlayan ve icra edenler maalesef büyük bir gayret içerisindedirler. 2003 yılında Genelkurmay başkanlığı ve içişleri bakanlığının emir ve onaylarıyla kurulan benim başında bulunduğum teknik daire başkanlığı yasa ve yönergelerde de açıkça belirtildiği gibi üstüne basarak söylüyorum bölücü, irticai, yıkıcı faaliyetler organize suç örgütleri ve kadrolaşma tekrar söylüyorum kadrolaşma bu konuları incelemekle görevli bir dairedir. Bakınız bu çalışmalarda ülkemizin elde ettiği bazı kazanımlar şunlardır. Şimdi ifade edeceğim somut bilgiler devletimizin kayıtlarında da mevcuttur. 2003 yılında örgüte katılmak üzere kandırılmış ve PKK simsarlarının elinde bulunan 23 genç dağa gönderilmek üzereyken yaptığımız çalışmalar neticesinde yakalanmış dağda terörist olarak ölmeleri veya güvenlik güçlerimizi şehit etmeleri engellenmiş yargı önüne çıkarılmış ülkeye ve ailelerine kazandırılmışlardır. Yine 2003 yılında Şırnak da eylem hazırlığında olan bir terörist grubun nokta ve zaman olarak yeri tespit edilmiş ve etkisiz hale getirilmeleri sağlanmıştır. Anı yılın sonunda Diyarbakır da eylem hazırlığında olan Hizbullah terör örgütü mensuplarının yerleri tespit edilmiş ve zamanında harekete geçerek eylem yapamadan yakalanmaları sağlanmıştır. 2003 yılında İstanbul Balıkesir Kocaeli Sakarya ve Adana da beş organize suç örgütü çökertilmiştir. Yine 2003 yılında yaptığımız titiz çalışmalar neticesinde dünya uyuşturucu ile mücadele tarihinde ilk kez altı ton baz morfin ve uluslar arası uyuşturucu şebekesi Sakarya TEM otoyolunda ele geçirilmiştir. 2004 yılı başında Şırnak, Bitlis, Siirt ve Hakkari de nokta ve zamanları sıfır hata ile tespit edilen toplam 28 teröristin etkisiz hale getirilmesi sağlanmıştır. Sayın Başkan, değerli üyeler küçük bir bölümünü arz ettiğim bu hususlardan da anlaşılacağı üzere jandarma genel komutanlığı teknik dairesi gece gündüz demeden ve özveri ile çalışarak birçok başarıya imza atmıştır. Bu yoğun çalışma tempo ve sürecinin arasına sokuşturulmak istenilen çetecilik teröristlik ve darbecilik iddiaları haksızlık vicdansızlık ve densizliktir. Bakınız 2003-2004 döneminde verdiğimiz şehit sayısı çok büyük bir kısmı trafik kazaları olmak üzere 20’dir. Son bir senede ulaştığımız rakam maalesef yüze yaklaşmıştır. Mardin milletvekili Emine Ayna hepinizin dikkatini çekmiştir ama bunu burada söylemek benim borcumdur. İskenderun da verilen şehitlerden sonra aynen şu demeci vermiş. Ben İskenderun’daki eylemden aynen şunu okudum, artık bu savaş sadece Kürdistan’da olmayacak gerçekler acıdır acıtır. Savaş tüm Türkiye’ye yayılacaktır. Sayın Başkanım, bu nasıl bir açıklamadır bu nedir ne oluyoruz? Burada biz kendi enerjimizi kendi kendimize tüketirken dünyanın her tarafında kabul görmüş bir terör örgütünün uzantıları Türkiye’yi perişan etme noktasına getirmişlerdir. Açılım safsatası bizi bitirmek üzeredir. Ben bunları söylemek zorundayım çünkü ben bu işi bilen bir adamım. Bilmediğim konuda konuşmam ama ben bu konunun uzmanıyım konuşuyorum. Terör ve organize suç şebekeleriyle yıllarca mücadele etmiş olmam teröristbaşını teslim alarak sorgulamış olmam. Ölüm listelerinde bulunmam ve özel

36

Page 37: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:37

koruma statüsünde bulunmak nedeniyle kendimi ve ailemi korumak için aslında emin olun kabus gibi olan sıra dışı yaşamım komutanlarımın emirlerini yerine getirmem ki Levent Ersöz de dün bunu söyledi suç mudur? Bu iş bu kadar ucuz mudur? Bana neyin bedeli ödettirilmek istenmektedir? Uzun yıllar görevim gereği mücadele ettiğim ve yargı önüne çıkmalarını sağladığım birçok terör ve organize suç örgütü mensubu ile aynı konumda cezaevinde tutuklu olarak bulundurulmam haksızlıktır insafsızlıktır. Yaklaşık iki yıldan bu yana tutukluluk sürecim devam etmektedir. Kalp ve nörolojik rahatsızlıklarım dayanılmaz boyutlara ulaşmış ve iyice ilerlemiştir. Bütün gücümle bu işkence sürecine dayandım ve dayanmaya da devam edeceğim. İnadına bir gün daha felsefesiyle yaşama tutunacağım. Ellerini ovuşturarak kötü sonu bekleyenleri de sevindirmeyeceğim. Bunları size söylememin nedeni asla ağlamak ve sızlamak değildir. Kamuoyu bilsin ve kayıtlara geçsin diye söylediğimi belirtmek istiyorum. Sayın Başkan, değerli üyeler sözlerimi bitirirken geçen hafta terör saldırılarında ve İsrail tecavüzünde kaybettiğimiz insanlarımıza Allah’tan rahmet yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. İsrail’in haksız saldırısı ile meydana gelen duruma gösterilen büyük tepkinin hemen her gün bayrağa sarılı gelen şehitlerimiz ve Irak da katledilen kadın ihtiyar çocuk binlerce insan içinde gösterilmesini temenni ediyorum teşekkür ederim.”

Sanık Emcet Olcaytu söz istedi, verildi:”Son kararın ara kararın içerisinde yanlış hatırlamıyorsam bu sorgu safhasında sanıkların 314/2’lerin bir tam gün 314/1 ve daha ağır ceza istenenlerin de iki tam gün ile sorgu safhasını sınırlayan bir ara kararı vermiştiniz. Taleplerime o konudaki talebimi bildirerek başlamak istiyorum Cuma günleri de sorgu dışında sanıkların ve müdafilerin taleplerini almak için ayırıyorsunuz. Avukat arkadaşlar için bilmiyorum ama bizim için yarım saat ile sınırlı. Benim taleplere bağlayacağım efendim.”

Mahkeme Başkanı:" Müdafileriniz için de öyle.”Sanık Emcet Olcaytu:”Efendim?”Mahkeme Başkanı:" müdafileriniz için de öyle.”Sanık Emcet Olcaytu:”Onlar içinde mi o daha fena demek ki. Şimdi şu mukayeseyi

yapmak istiyorum. Burada savunma yargılamada esas olan makamlardan birisi savunma makamı, yarım saatle sınırlanmanın nedeni nedir? Görünüşe bakılırsa herkese zaman kalsın diye. Ama siz sorguları da belli bir sınırla belirleyince benim aklıma şu geldi. Burada sanık bende çıktım sorgumu verdim. Orda işte şimdiki gibi süre yoktu ama şimdi süre var. Ben sorgumu üç saatte tamamladım. Ama iki tane savcı bana altı saat boyunca ne kadar alakasız ne kadar yani tabirimi mazur görün bunu kullanıyorum ne kadar ipe sapa gelmez konu varsa oralardan soru ürettiler. Bende bunların yüzde doksanına iddianamede var mı diye iddianameden bunu göstermelerini isteyerek itiraz ettim. Ama savcılar bundan hiç alınmadılar kendileri için hala bir ders çıkarmış değiller görüyoruz benden sonra üç beş kişinin daha sorgusu tamamlandı. Benim durumumda olan birisi çıkacak bir duruşma günü içerisinde bunu bitirecek. Peki, heyetiniz bu sorgudan sonra savcıların sanıklara yönelteceği sorularla ilgili bir zaman kısıtlaması uygulayacak mı? Bu nereden çıktı biliyoruz, işte yeni CMK 205 de orda doğrudan soru sorulabilir denmiş. O da buradaki yargılamada bilemiyorum ben üç yılı aşkın süre yargılamaların uzağında kaldığım için mesleki faaliyetimi tatil ettiğim için diğer davalarda da böyle mi bir 205. madde oraya kondu diye savcılar hatta bana iddianameyle alakasız soruyorsunuz dediğimde savcılar 205. maddeye dayanarak soruyoruz dediler. Hiçbir alaka yok. 205. madde iddianame dışından savcılar soru sorabilir mi diyordu. Hayır. Ben bunu da anlatamadım anlamak istemediler. Efendim orada doğrudan soru sorulur. E zati doğrudan soruyorsunuz dedik. Yani şunun için bu örneği veriyorum biz burada Cuma günü yarım saatle sınırlı neden aman zaman kalsın. Sorgular bir gün ve duruma göre iki günle sınırlı neden uzamasın. Ama heyetinizin halletmek zorunda kaldığı olduğu daha önemli bir şey var. Siz hep savunmadan gidiyor bu. Hep bizim sermayeden. Savcılar yine bir günde sanık tamamlayacak ama iki gün üç gün savcılar soru sorabilir mi? Sorabilir. O da yetmiyor. Savcılar bitiyor heyetin soruları başlıyor. Ben kendi sorgumdan yine

37

Page 38: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:38

hareketle söyleyim. Burada savcıların sorduğu sorulara ben iddianamede olmadığı için itirazlarımı bildirdim ama savcılar hiç aldırış etmediler. Hatta sonunda zorlayarak da olsa ben onlardan bunun iddianamede olmadığı beyanlarını da zapta geçirmeye çalıştım. Orada da direndiler ama bir iki yerde geçti zapta. O bitti sonradan heyetin soruları başladı. Şimdi orada yani mahcubiyetimden söyleyemedim şimdi yeri geldiği için söylüyorum aynı şey orda da devam etti. İddianamede olmayan bir şey bana burada sorguda iki gün sürdü benim yarım üç saat benim kendi irademle yaptığım savunma, bir buçuk günü de savcıların ve heyetin davayla alakasız iddianamede olmayan konulardan hareketle bana yönelttikleri sorularla geçti. Şimdi şurada da ben yarım saat içerisinde bütün şu talep konusu yapacağım konuları sıkıştırmak zorundayım.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim 15 dakikanız geçti.”Sanık Emcet Olcaytu:”Çok önemli değil çünkü yarım saatte de zaten bitmeyecek o.”Mahkeme Başkanı:" Buyurun devam edin.”Sanık Emcet Olcaytu:” Ben şu derdimi anlatsam yine de amacıma ulaşmış sayacağım

kendimi. Yani bu bakımdan heyetin savcıların sınırsız alakasız iddianame dışı hatta tekrarlıyorum ipe sapa gelmez soruları için namütenahi zaman kullanılacak biz savunma yaparken de taleplerimizi bildirirken de zamanımız sınırlı olacak bunun nedeni de aman yargılama uzuyor olacak. E o zaman burada yargılamanın bir anlamı kalmıyor ben Nisan ayından beri buraya çıktığım zaman diyorum ki bu yargılamanın ciddi bir tarafını araştıralım. Neresidir ciddi tarafı. Son 14 Mayıs zannediyorum o zaman da yine bu konuda bir hassasiyet gösterdi heyet onu hesaba katarak dedim ki bu defa da ben belki ön yargılı bakıyorum soruşturma safhasında kovuşturma safhasında ciddi bulmadığım şeyleri söyledim. Bu defa ters taraftan bir bakıyım yargılamada dosyada soruşturma safhasında ciddi olan neler var. Ha ciddi belgeyi arayım. Aradım, şimdi onunla ilgili sonuçları size bildirmek istiyorum. Soruşturma dosyasında aslında soruşturma dosyası değil o dava açıldıktan sekiz ay sonra buraya gönderildi. Bir liste gördüm. Burada işte Emcet Olcaytu adlı şahıstan çıkan evrakların dizi pusulası diye 12 sayfalık bir pusula daha yollamışlar. Bunun iki hafta önce talep konusu yaptığım için belki siz hatırlamayacaksınız 128. sıra numaralı satırda inceleme ve değerlendirme raporu altında gizli belgelere ait rapor 29 sayfa. Ciddi mi bu? Hayır. Burada bir ciddiyet bulamadım. Ayrıca yani ciddi bir tarafı olmadığı gibi yargılama başladıktan sekiz ay sonra benim sorgum yapıldıktan iki ay sonra dosyaya giren bir belgeyi ben istesem de ciddiye alamam çünkü burada savunmada buna cevap verememiş oldum. Onu da bir tarafa bıraktık bunun altına savcılar gizli belgelere ait rapor diye yazmışlar. Şimdi siz kendinizi benim yerime koyun bunu ciddiye alın. Benim iddianamemde gizli belgelerle ilgili bir suçlama var mı? Yok savcı bunun farkında değil. Benimle ilgili 314’deki o maşallah herkes için zaten 135 ve 134 kişisel verileri kaydetme efendim özel hayatın gizliliğine müdahale, suçlama bu. Peki, bu nedir? Gizli belgelere ait rapor. Ek iddianame mi tanzim etmiş savcılık. Buraya gizli belge yazmaya hakkı var mı savcının? Burada maalesef elimiz boşta kaldı. Burada da ciddiye alacak bir taraf bulamadık. Şimdi aynı ciddiyet araştırmasını 7 Mayısta benim talebime konu olan naip hakim tayini talebime konu olan belge üzerinden değerlendirelim. Savcılık tutanağını da size daha önce sunmuştum bunu şimdi takdim ediyorum, yani anlaşılması bakımından burada bir tutanak koymuş savcı diyor ki, Emcet Olcaytu’dan elde edilen belgelerden 97-100 sıra numaradaki belgeler kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ilişkin görüldüğünden emanete alınmıştır diyor. Burada biraz ciddiyet var gibi göründü, çünkü kişisel verilerin hukuka olarak hukuka aykırı olarak kaydına ilişkin bir suçlama var ama emanete alınan belge sizden 7 Mayısta yazılı dilekçe verdim. O da on satır uzun yazmayalım zor olmasın anlaşılmasın dedik. Dedim ki, buraya böyle söyleniyor ama bu doğru değil. Ben o belgeyi biliyorum ne olduğunu. Polis ifadesinin 35. sayfasında zaten söylemiş 72-73 olarak numaralandırılan doküman içeriğinin İstanbul emniyet müdürlüğü tarafından DGM Cumhuriyet başsavcılığına yazılmış 16.7.2001 tarih ve 2001/585 sayılı

38

Page 39: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:39

Fethullah Gülen ve grubu konulu organize suçlar şube müdürü Doktor Adil Saçan imzalı çok gizli ibareli iki sayfalık yazının olduğu tespit edilmiştir. Sizinle birlikte aynı suçtan gözaltında bulunan Adil Serdar Saçan poliste soruyorlar, bunu bana ya belgenin içeriğiyle ilgili işte okuduğum gibi bilgi var burada. İmzalı çok gizli ibareli bu belgeyi nereden ve kimden nasıl temin ettiniz. Bulundurma maksadınız nedir? Cevabını verdim ben onun. Burada ne den söz konusu ediyorum. Bunu gizli belge diye savcılık alıp emanete koyuyor da e bu polis ifadesinden belli bunun o suçlamaya dayanak olamayacağı. Burada bir ciddiyet bulabilir misiniz benim yerime kendinizi koyun. Yok. Burada da ciddiyet yok. Bununla ilgili ben naip hakim tayin edilsin, içeriği saptansın diye talepte bulunuyorum, bakın savcı o talepte bulunduğum gün ne mütalaa veriyor. O da işin başka bir gayri ciddi tarafı. Buradan savcının mütalaasından okuyayım. 7 Mayıs 2010 tarihli mütalaa 16. sırada mütalaanın şöyle diyor savcı. Sanık Emcet Olcaytu’nun 7.5 havale tarihli dilekçesinin ek talepleri kabul edilerek 125 nolu klasörün 97-100 sayfalarında bulunan kişisel verilerin kaydı niteliği taşıdığı iddiasıyla emanete alınan belge içeriklerinin naip hakim aracılığıyla incelenmesine karar verilmesine. Yani talebimin kabulü yönünde mütalaa bildirmiş. Görünüşte bu sanki savcı hani hukuka uygun bir mütalaa vermiş. Bir laf var ya bizde özrü kabahatinden büyük diye. Şimdi savcı bakın benim bu talebime karşı çıkıp da bunun içeriği şudur diyemiyor. Kendisi de merak ediyor. Tamam yollayalım naip hakime neymiş bakalım bir görelim demiş oluyor, bu mütalaayı vererek. Oysa bu benim tespitini istediğim belge benimle ilgili suçlamanın dayandığı tek belge bu. Şimdi bunu abartma gibi görmeyin lütfen. Savcı kalkıp böyle bir mütalaa vermekle bu sorumluluktan kurtulabilir mi? Bu şunun itirafıdır ben bu emanete alınan belgeleri incelemedim. Bir bakalım neymiş. Olur. Yani iyi oldu bu talepte bulunduğunuz bizde öğrenelim mahkeme de anlasın. E savcı emanete alınan belgelerin içeriğinden habersiz. E başka dava nedeniyle kendi imzalı beyanlarından şunu anlıyoruz. Biz telefon dinlemeleri falan bunları polis seçiyor getiriyor bizde iddianameye koyuyoruz. Peki, telefon görüşmelerini incelemiyorsunuz. Hala da incelemedim o dinlemedim diyor. Emanete alınan belgeleri savcılık okumaz, telefon dinlemeleri tapeleri polisin değerlendirmesiyle iddianameye girer. E bilgisayar verileriyle ilgili dijital verilerle ilgili saçma sapan raporlar var polis tarafından düzenlenmiş ne olduğu belli değil. E bunlardan savcı haberdar değil. Şimdi savcı işini ciddiye mi almış. O da ciddi değil. O açıdan ben 7 Mayıs tarihli talebimde bugün neden buna yer veriyorum? Şu nedenle yer veriyorum. Şimdi söyleyeceğim nokta tabi daha üzücü. Ben bu talepte bulunuyorum. Mahkeme 14 Mayısta şu kararı veriyor bana. Savcının uygun mütalaasına rağmen. 14 Mayıs 2010 tarihli ara kararının ikinci sırasında A bendinde. Yapılan incelemede 125. klasör üzerinde 72-73 rakamları bulunan İstanbul emniyet müdürlüğüne ait iki sayfalık yazı üzerinde çok gizli kaşesinin bulunduğu, çok gizli kaşeli sayfaların örneğinin üzerindeki şerh dikkate alarak sanığa alınarak sanığa verilmesine yer olmadığına. Talebim orda çıkartın bir tek yerinde bana örneğini verin demiş miyim ben onun? Onu elle burada yazdım gerçekten el yazısıyla on satır o dilekçe. Orada diyorum ki ben bu iddiaya dayanan iddianın dayanağı olarak gösterilen belge içeriği kişisel veriyle alakalı değildir. Naip hakim tayin edelim. Naip tayin, tespit etsin onun içeriğini. E heyetin verdiği karar bu. Gizli olduğundan sanığa verilmesine yer olmadığına. Benim böyle bir talebim yok ki. Şimdi ben bunu ciddiye mi alıyım. Bunu mu istiyorsunuz. Biz nasıl bir mahkemede yargılanıyoruz. Savcılar soruşturma dosyasını bilmiyor. Biz burada talepte bulunuyoruz. On satırlık dilekçemizdeki talebin ne olduğu okunmadan ara kararına yazılıyor. Söyledim zapta geçti. 14 Mayıs tarihli ara karar. Benim de 7 Mayıs tarihli dilekçem lütfen yan yana koyun bakın bakalım orada ben onun örneğini mi istemişim ne yapacağım ben onun örneğini o zaten bende çıkmış. Ayrıca aleni belge onlar yayınlanmış ben istesem o yayınlanan nüshadan tekrar alır bakarım. Yani heyet de dosyadan ancak bu kadarıyla haberdar. Ama biz bütün bunları yarım saatte anlatmak zorundayız. Sorgumuz geçti ya. Bütün o taleplerimizle ilgili yerli yersiz verilen kararları da burada yarım saate sıkıştırmak zorundayız. Onun için söylenecek şey var ama geçiyorum. Burada ben bir dönem Aralık, Ocak, Şubat aylarında ısrarla hakkımızda

39

Page 40: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:40

başka soruşturmalar yürütüldüğüne dair dosyada belgeler var. Savcılığı yazılsın sorulsun bu soruşturmayla ilgili belge varsa bir kere göndermiş olması lazımdı hadi göndermedi, hiç olmazsa bu safhada göndermek zorundadır dedim. 4 Mayıs 2010 tarihli duruşmanın sonunda siz teskere cevaplarını zapta geçirirken benim o taleplerim demek ki üç ayrı tarihte yapılmış üçü için de ayrı yazı yazılmış. Onların cevaplarını zapta geçirirken dediniz ki, bakın üç defa aynı şeyi bize yazdırmışsınız. Hani bir serzenişte bulundunuz işte hiçte bir şey yok. Gördünüz mü dediniz hatta dışarıda arkadaşlar da şaka yollu dediler ki ya mahkemeyi meşgul ediyorsun bizim taleplerimizle uğraşacak vakit kalmıyor. Üç defa aynı şeyi yazdırdınız dediniz zabıtta var. Neydi o gelen cevaplar hiçbir belge yoktur. O kadarını hatırlıyorsunuz çünkü zaten bir belge var dese orda göreceğiz ne olduğunu. Ben bu soruşturmanın kovuşturmanın ciddi tarafını arama faaliyetine devam ederken bununla ilgili de belgelere rastladım. Savcılık bizi ciddiye almıyor da heyeti ne kadar ciddiye alıyor acaba. Size başka bir belge yok diye yazı yolladılar. Ben klasörleri karıştırırken şunu buldum. Benim hakkımda iki üç dört beş altı ayrı tarihte gizli izleme kararı almışlar. 8 Şubat 2008 tarihinden başlıyor bu aynı zamanda telefonların dinlenme kararı. 5.5.2008’e kadar altı defa gizli izleme kararı benimle ilgili almışlar. Son satırlarından birkaç ibare okuyayım. Yukarıda yazılı bilgiler çerçevesinde şüphelinin kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerini ve işyerinin teknik araçlarla izlenmesine gizli olarak ses ve görüntü kaydı alınmasına karar verildi. 7 defa, 6 defa. Nerede bunların raporları. Ben bulamadım dosyada. Yok. Gizli izleme kararı alıyor musunuz alıyorsunuz. Peki onun o zaman bir raporu olması lazım şuraya gitti şurda şunu yaptı. Filan kişiyle görüştü vesair. Nerede bunlar? Yok. Şimdi bunu benim fark etmem yargılamanın başlamasından 11 ay sonra. Olabilir ben hiç fark etmeye bilirim. Ama heyetin bunu 11 ay fark etmeme hakkı var mı? Benim hakkımda gizli izleme kararı almışlar siz beni burada 11 aydır tutuklu yargılıyorsunuz. Taleplerimizi karşılarken diyorsunuz ki kuvvetli suç şüphesi devam ettiğinden tutukluluğu da sürsün. Bunu da söylüyorsunuz. E peki bunu incelemek öğrenmek zorunda değil mi heyet? Benim tutukluluğumun devamına karar verirken şu izleme raporlarından hiç olmazsa kendi kararını destekleyici bir iki cümle kullanmak açısından da mı önemi yok bunun? Niye bunların sonuçları yok? Bilmiyorum. Ben savcılıktan talepte bulunurken bunu bilmiyordum. Ama savcılık bize o yazıyla hiçbir evrak kalmamıştır diyecek. Sonra bu raporları dosyaya koymayacak. Neden koymadı. Şimdi iki ihtimal var. Bir izlemeyi yaptı altı defa zahmet etmeyip de çünkü her defasında emniyetin talimatıyla zaten savcılık ve mahkeme bu kararları vermiş. Talimatı diyorum. Çünkü bir rapor gelmeden öbür raporu kararı vermiş. Bir hafta izlediniz efendi ne oldu nedir elinde ne sen bunun uzatılmasını istemek için şu raporunu bir göreyim yok öyle bir şey de yok ona da rastlamış değilim. Bunları siz kararları vereceksiniz. Raporları araştırmayacaksınız. E o zaman biz nasıl ciddiye alacağız bu kovuşturmayı soruşturmayı? Almak zorundayız burada tutuklu olduğumuz için çıkıp bu taleplerde bulunuyoruz aslında bu talepte bulunmak da komik gelmeye başladı çünkü talepte bulunuyoruz on satırlık yazımız yanlış anlaşılıyor. Örnek istemişiz gibi hemen gizli de bide bunu öğrenmiş oluyoruz. Gizli belge verilmez. O da yalan daha doğrusu düzeltiyorum o da yanlış. Bir belgenin üzerinde gizli belge yazıyor diye bu sanığa verilmez. Böyle bir şey olur mu? Devlet sırrı mı bu? Bende yazarım buraya çok gizli diye o zaman hakim de vermez. O işin başka acı tarafı. Bu raporların celbini istiyorum. Eğer bu izni aldılar hakkımda gizli takipte bir delil bulamadılarsa bu benim lehime delildir. Bunu savcı saklayamaz. Gizleyemez. Bu kararları aldılar gerekil takibi yapmadılarsa o zamanda görevlerini ihmal etmişlerdir. En hafif değerlendirmeyle. Öyle şey olur mu? Yani yargıçlarla eğleniyor mu savcılar emniyetçiler. Altı defa yedi defa gizli izleme kararı alacaklar sonra hiçbir şey yapmayacaklar. Bir ihtimal bu. E izlediyseniz o zaman raporu vereceksiniz. Bunu savcı bu karaları talep edecek raporlarını takip etmeyecek. Biz neresini ciddiye alalım savcı kendi yaptığı işi ciddiye almıyorsa eğer niye alalım yani bunun için bir sebep var mı? Yok. Süre durumu nedir ona göre bir tercih yap.”

Mahkeme Başkanı:" Süreniz doldu.”

40

Page 41: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:41

Sanık Emcet Olcaytu:”Doldu mu o zaman hemen hemen bir önemli konuya daha değineyim bütün bu yürütülen soruşturmada bizim gayri ciddi diye nitelendirdiğimiz olaylara başka bir şey eklendi. Hafta başında adalet eski bakanı Seyfi Oktay gözaltına alındı, ben şimdi o Seyfi Oktay’ın neden gözaltına alındığını söyleyim. Basının tabi ki bunu değerlendirmesi mümkündü ama Seyfi Oktay bu soruşturmayı yürüten Zekeriya Öz hakkında soruşturma açtıran adalet bakanı. Ben size üç dört ay önce adalet bakanlığı ceza işleri genel müdürlüğüne yaptığımız şikayetle ilgili soruşturmaya gerek yoktur belgesini okurken, bir bölümü dikkatinizi çekerek okumuştum. Orada 1995 yılında adalet teşkilatını güçlendirme vakfıyla ilgili şikayetler üzerine şifreli olmasın söyleyim bizim bilgimiz dahilinde çünkü oradaki diğer savcıya bu teşkilat adalet güçlendirme vakfı paralarını paylaşma teklifinde bulunduğu için şikayet edildi. O zaman yer değiştirme cezası verildi. Çine’den Mutki’ye zaten başka türlü gidilmez. Artı Zekeriya Öz tempo dergisine röportaj verirken Mutki de göreve başladığını söyledi. Bunun da yalan olduğu çıktı. Haa işte Seyfi Oktay’dan ancak bir intikam alma operasyonu. Diğer gelişmeler de bu söylediğimi doğruluyor. Başsavcı dosyayı Zekeriya Öz’den niçin aldı. Bu intikam operasyonunu benim kadar net teşhis edemese de burada bir usulsüzlük döndüğünü tahmin veya tespit etmiş olsa gerek. Son cümlelerimi söylüyorum. Bütün bu işlemlerden şikayet eden sadece biz değiliz. Mahkemenin terörüne maruz kaldım diyen bir Cumhuriyet başsavcısı. Gazeteden gösteriyorum bunlar iddia değil yalanlanmış da değil zaten kendisi söyledi. Bir tane daha aynı başsavcının bir lafı beni eşkıya buraya kapattı diyor. Bu eşkıyanın kim olduğu konusunda herkesin elbette bir fikri var. Onu müsaadenizle ben söylemeyeyim. Bütün bu cesaretin nedeniyle ilgili belgeyi takdim edip sözlerimi bitireceğim. Takdim edeceğim belge şudur. 2008 yılının 25 Şubatında o dönemin adalet bakanı bakın nasıl bir açıklama yapıyor. Zaman gazetesinde yayınlanan söyleşi. Adalet bakanı olarak yargı mensuplarına şu güvenceyi vermek istiyorum. Hiçbir şeyden çekinmeyin her şeyin üstüne gidin hükümet arkanızdadır. Yargı mensuplarına hiçbir mağduriyete uğramayacaksınız teminatını vermek durumundayım. İşte onu öyle dediğiniz zaman bu iş nereye gidiyor bir başsavcı beni buraya eşkıya kapattı demek zorunda kalıyor. Bu söyleşiyi internetten ben çıkarttım gazete kupürüne ulaşma imkanım yok çünkü. Son cümlesini okumamıştım şimdi de onu okuyorum bitiriyorum sözlerimi. Savcılardan sonuna kadar gidin diyor ya. Onların sonuna kadar gitmesi için ne ihtiyacı varsa bunu karşılayacak olan bir iktidar iş başında. Bunu şu nedenle söyledim; Hangi sanığın dosyasında arama tutanağına baksanız teknik ve fiziki imkansızlıklar nedeniyle imajı alınamadı onun için bilgisayarı kucakladı götürdüler. Teknik ve fiziki imkansızlıklar kadro yetersizliği nedeniyle telefon görüşmelerini vesaireyi polis hazırlıyor o bize yolluyor. E burada siz, siz savcı olarak adalet bakanının sözüne güvenmiyor musunuz? Sonuna kadar gidin hiçbir mağduriyete uğramayacaksınız lafını pekala kullanıyorsunuz. Başsavcıları alıyorsunuz beni buraya eşkıya kapattı diyecek muamelelere maruz bırakıyorsunuz ama her türlü imkanı ihtiyacınızı karşılayacak bir iktidar iş başında lafı peki niçin göz ardı ve devre dışı bırakılıyor? Bizim bilgisayarlarımızdan kopya almaya gelince fiziki teknik imkansızlık, telefon tapelerini okumaya gelince kadro yetersizliği, filan olunca yoğun iş. İsteyin o zaman kadro verilsin. Vaktiyle bunu eski Yargıtay başsavcısı buraya otuz kırk savcı tahsis etmek lazım dediği zaman havalara zıpladılar. E bu kadar şeyde artık kimin neyi ne kadar ciddiye alacağını gösteren yeteri kadar zannediyorum kanıt kayda geçmiş oldu. Ben size bu taleplerimi içeren dilekçemi ve eklerimi sunuyorum. Lütfen bunları değerlendirin kabul edilecek taleplerimle ilgili kararı mahkemenin kararını bekliyorum. Teşekkür ederim.”

Sanık Adil Serdar Saçan söz almadan konuştu:”Başkanım, başkanım bu konuyla ilgili bir şey söyleyebilir miyim?”

Sanık Mustafa Ali Balbay söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım, son üç aydır savunmamın tamamlanmasının ardından savunmama ek olmak üzere ana bölümleri tekrar mercek altına yatırıp hem benden sonra savunma yapanların durumu biraz daha netleştirmesinden de güç alarak savunmama ekler yapıyorum. Bu kez Sayın Başkan, Sayın üyeler öncelikle sizin

41

Page 42: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:42

şahsınızda heyeti ve bütün salonu saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, bana yönelik suçlamaların özeti şu, meclisi ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek. Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek. Halkı isyana teşvik etmek ve silahlı terör örgütüne üye olmak. Ama tıpkı gerek bu soruşturmalar süresince gerekse biraz önce Sayın Olcaytu’nun da söylediği gibi gerçekten bize yönelik suçlamalarla bizimle ilgili iddianame de ve eklerinde yer alan deliller arasında hiçbir bağlantı yok. Ben burada özellikle sormak istiyorum şu anda bizi hangi eylemimizle silahlı terör örgütüne üye olmaktan yargılıyorsunuz. Ben normal yaşamda hatta havaalanında yada benzer yerde üzerinizde silah var mı diye sorduklarında hep elimi cebime atar ve kalemimi gösterirdim başka hiçbir şey tanımadım. Ama şu anda biz hayatta en son ilgimizin olabileceği bir şeyle suçlanmaktayız. Yine halkı isyana teşvik etmek burada beni izleyen gerektiğinde kitaplarımı okuyan konferanslarda beni dinlemiş olan insanlar var. Ben halkı değil silahlı isyana silahsız isyana bile teşvik etmeye yönelik bir düşüncem olmadı. Çünkü her şeyin demokrasiyle ve halkın bu parlamenter sisteme inanmasıyla çözebileceğine inanan bir kişiyim. Ve yine bana yönelik suçlamalarda meclisi ortadan kaldırmanın iddia makamının da sorularında böyle bir soru dahi ortaya atılmadı siz şu eylemde bulundunuz diye. Ama bütün bunlardan sonra Sayın Levent Ersöz’ün sorgusuyla birlikte ben kendi açımdan özellikle bana yönelik suçlamalarda siz kimi görüşmeler yapmışsınız bu görüşmelerde darbe planlarının parçası olmuşsunuz gibi iddiaların bence daha bir netlik kazandığına inanmaktayım. Sayın Ersöz’ün söyleyeceklerine herhangi bir ekleyeceğim yada kendisine soracağım bir şey yok ancak yaptığı açıklamaların ardından bir dört beş dakika hem bu soruyu Sayın Balbay’a yöneltiyorum dedi. İki yerde bana soru yöneltti. Bir de genel benim notlarla ilgili bir kez daha açıklama yapma gereği duyuyorum. Sayın Başkan her şeyden önce Sayın Balbay’a sormalı dediği Sayın Balbay’ın savcılık ifadesinde yer alan bir bölümü soruyorum dedi. Ben bunun fotokopisini çıkardım eğer Aydın bey verebilirse üç adet gerçekten özellikle dikkat etmenizi diliyorum. Üç adet çıkardım Sayın heyet üyelerine de bu iddianamenin nasıl hazırlandığını bizim yerine göre gerçekten kes yapıştır denilmiştir birbiriyle alakası olmayan şeyler konmuştur iddiamızın ne ölçüde doğru olduğunu ortaya koyan bir durum. Ben iddia makamına da Sayın savcıların da dikkatlerine sunuyorum. Şimdi Sayın Başkan 3. sayfada çünkü diyor ki soruldu cevaben, soruldu cevaben böyle geliyor. Lütfen dikkat buyurun. 3. sayfada soruldu. Soruldunun karşısında şu var Sayın Başkan, soruldu. Erdal Şenel Levent Ersöz, Engin Aydın, Hurşit Tolon, Şener Eruygur’un katıldığı aylık veya haftalık toplantıların bazılarına katılırım bu toplantıların farklı kişiler organize eder bu toplantıları bazen otellerde restoranlarda olur her zaman bu toplantının yeri zamanı değişir ben yemeklere katılanlardan yemek ücretlerini yemeklere katılanlardan yemek ücreti kendilerinden alınır. Neresi sorun. Şimdi efendim lütfen 5. sayfayı rica ediyorum. şimdi 5. sayfada efendim soruldu diyor. Mustafa Balbay’a soruldu. Sizin 5.7.2008 tarihli savcılık beyanınızda Levent Ersöz isimli şahısla ilgili olarak Eruygur’un jandarma genel komutanlığı olarak görev yaptığı dönemde tahminimce 1 Mart teskeresi sürecinde gazeteci kimliğiyle jandarma genel komutanlığına görüşmek için gitmiştim. Anımsadığım kadarıyla kendisiyle görüşmemden önce de o dönemde istihbarat dairesi başkanı Ersöz bir albay ile kısa bir kahve içimi görüşme yaptım. Ersöz de bunun dışında birkaç kez gazeteci kimliğimle telefonla görüştüm. Bunun dışında görüşmem bulunmadığı dediğiniz fakat Ersöz isimli şahsın 16.1.2009 tarihli mahkeme sorusunda Sayın Mustafa Balbay’ı gazeteci olması sebebiyle tanırım, bu bir iki defa ziyaretime geldi Cumhuriyet gazetesinde genç subaylar rahatsız diye bir haber çıkmıştı. Genel komutanın takdirleri üzerine kendini çağırdım. Haber ile ilgili görüştük dediği tespit edilmiştir. Bu çelişkili ifadeler hakkında detaylı bilgi veriniz. Sayın Başkan cevaben bu toplantılara Levent Ersöz’ün katıldığını hatırlamıyorum. Bu Kent otel toplantıları belirli bir grup değil sürekli değişken kişiler katılırdı. Levent Ersöz’ü bu toplantılara katıldığını hatırlamıyorum dedi. Sayın Başkanım, soru ne, cevap ne. İşte inanın belgeler de bilgiler de ortaya konanlarda hepsi böyle. Benim ifademle Ersöz’ün ifadesi arasında çelişki bulmuş iddia makamı bana çelişki

42

Page 43: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:43

soruyor. Benim Kent otel toplantılarına Levent Ersöz’ün katıldığını hatırlamıyorum dediğimi koyuyor. Ama iki sayfa önce ne diyor. Ersöz her hafta gelirdi demişim. Şimdi ben bunu demiş isem orda savcının sorması gerekmez mi Sayın Balbay iki sayfa önce her hafta gelirdi dedin şimdi katılmıyorum dedin demesi gerekmez miydi? Böyle olmadı çünkü. Bakın 3. sayfada diyor ki soruldu soru değil benim cevabım gibi yer almış. 5. sayfada da bana ifadenin arasında çelişki var diyor. ben Kent otele Levent Ersöz katılmazdı diyorum diyor. Ben buradaki çelişkileri sorgum sırasında da ayrıntılarıyla aktarmıştım. Öteki sayfalarda da çok çelişki var Sayın Başkanım. Yine burada diyor ki Kemal Kılıçdaroğlu ile ilhan gazete içinde telefonla görüşmüştür Cumhuriyetin santralından bunun devamında bu görüşme nasıldır diye bana soruluyor. Devamında bunlar vardı. Burada da Sayın Ersöz’ün sorusu üzerine bir kez daha gündeme geldi ve bunu özellikle bu iddianamenin nasıl hazırlandığını iddia makamının ne kadar ciddiyetle baktığını dikkatinize sunmak istiyorum Sayın Başkanım. Şimdi bu böyleyse siz öteki yani bizim huzurumuzda bizim bilgimiz dahilinde alınan ifade böyleyse öteki belgeleri bilgileri iddiaları nasıl alt alta konulduğunu sizin takdirinize bırakıyorum. Sayın Ersöz yine Balbay ile görüşmem için emir verildi görüştüm diyor. Sayın Başkan Sayın üyeler, ben gazeteci olarak Ankara da pek çok kesimle görüştüm. Başta cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Yargıtay başkanı Eraslan Özkaya, dönemin SPK başkanı Doğan Cansızlar, kuvvet komutanları, jandarma genel komutanı dahil, Genelkurmay, MİT müsteşarı Şenkal Atasagun bunlarla görüşen bugün gazetelerde manşet yapıyor. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay başkanı, cumhurbaşkanı görüştü belgeyi şu belgeyi sundu diyor. Şimdi bunu bu görüşmeyi yapan gazeteciler şu anda ödüllendiriliyor ben cezalandırılıyorum. Sayın Ersöz dedi ki, üç Ankara temsilcisiyle görüştüm dedi. Demek ki, sadece hani görüşen ben değilim ve yine Ersöz gazeteci kimliği dışına çıkmayan bir tek Balbay’dı dedi. Ötekiler başka şeyler söylemiş. Kurumunun artısını eksisini söylemiş. Ben bu görüşmenin gıyabımda gizli kamerayla kayda alınmasından üzgünüm. Ama şu gelinen noktada Sayın Başkan Sayın üyeler, iyi ki çelişmiş diyorum. Ben kendi gıyabımda benim dışımda böyle tamamen kapalı karşımda askeri yetkilerin olduğu bir ortamda neler dediğimi görüyorsunuz. Kayıtları iyi ki dökümleri yapılmış. En ileri sözüm en ileri sözüm Sayın Başkan şu, ben sokaktaki insanla konuşuyorum evet ben sokağa çıkıyorum. Ben gazeteciliği sırça köşklerde yapmıyorum. Plazalarda yapmıyorum. Sokakta yapıyorum ve insanlar bana diyorlar ki, şu içinden geçtiğimiz süreç biz atmışı yetmişi sekseni gördük eğer bir darbe ortamıysa bu en beteriydi diyorlar. Ben sokak öyle diyor diyorum. Bu gazetecinin görevidir ve gizli çekimde en gizli çekimde dediğim bu ve ama diyorum kendi görüşüm bu oyun sahasında oynanmalı diyorum. Siyaset dilinde oyun sahası meclistir. Ben bir kez daha o dönemdeki bütün gazeteciliğimle övünüyorum. Ben ne gördümse onu aktarmaya çalıştım. Bir başka ileri söylediğim Cumhuriyet gazetesinin satışını arttıramaz mıyız? Şimdi iddia makamı bunu medyayı ele geçirme faaliyeti olarak anlatıyor. Ben Cumhuriyet gazetesini Sayın Başkan daha güçlü olması için çırpındım. Ben Cumhuriyeti her iki Cumhuriyeti de aşkla seviyorum ve bir fazla satsın diye üniversitelerde indirimli satılabilir mi diye bir plan yaptık. Hacettepe evet dedi yüzde elli indirimle öğrencilere sattık. ODTÜ evet dedi yüzde elli indirimle sattık. Ankara üniversitesi evet dedi sattık. Acaba kışlalara da olabilir mi diye bir hayal kurdum. Kışlaya Cumhuriyet giremez mi? Eğer bizim yüzde elli indirimli satışlarımız olursa biz orda Cumhuriyeti satamaz mıyız? Buradan nasıl suç üretirler? Eğer burada bir darbe iddiası varsa iddia makamının demokrasiye darbesi var. Düşünce özgürlüğüne darbesi var. Ben bağımsız bir gazetenin bir holdingden sırtımızı bir holdinge dayayıp üç kuruş yani ordan üç milyon yada birkaç milyon para alıp gazeteyi güçlendirmeyi çok iyi bilirdik ama onu istemedik halkı gazetenin satışı daha çok artsın dedik. Ben bunun için çırpındım. Ailemle görüşme, görüşmelerimi geç saatlerde eve gelecek ve bir saat bile benim kızımla eşimle görüşmem çok kıymetli olduğu halde akşamın geçine kadar olmadık toplantıya katıl gerçekten gazete biraz daha satar mı biraz daha güçlenir mi bunun yanında ben gazetecilik olarak biraz belge alabilir miyim, biraz bilgi alabilir miyim diye çırpındım. Size verdiğim kitaplar Sayın Başkan, Sayın üyeler

43

Page 44: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:44

2005-2006-2007 yılı baskısı. O yıllarda edinebildiğim devletin değişik katlarından aldığım belgeler çünkü suçlandığım konulardan biri bu. Ben sorgusu sırasında öğrendim. Levent Ersöz 2004 Ağustosunda görevinden ayrılmış. Nasıl belge verebilir bana. Emekli olmuş. Ben 2000, 2006 yılında örneğin bir belgeyi haberleştirmişim kitap yapmışım 2007 yılında kitap yapmışım. Benim hiçbir zaman belge kaynağım olmadılar. Diyelim ki oldu yani başka kaynaklardan da aldım şu anda belgeye dayalı gazetecilik suç mu? Sayın Başkan, Sayın üyeler, ben yeri geldiğinde gazeteciliğin gelişimini internetin gidişini sizlerle paylaştım. Şu anda öyle bir şey yapıyorsunuz ki örneğin gizli belgeye ulaşmak. Hatta bana yönelik suçlamalar 326. 334. madde açıklanmaması istenen bilgilere ulaşmak maddesi Sayın Başkan şu anda yeryüzünde her beş yılda bir mevcut bütün bilgiler ikiye katlanıyor. On yıl sonra her yıl bütün belgeler bütün bilgiler ikiye katlanacak. Yirmi yıl sonra Sayın Başkan yetmiş günde bir bütün bilgiler ikiye katlanacak. Böyle bir dünya giderken gizli bilgi diye bir şey çok komik kalıyoruz ve bu internet bilgisayar ortamı için dünyanın tanımı artık şu yedinci kıta. Bir kıta artık orası böylesine bir dünya ve Sayın Başkan devleti ele geçirebilirsiniz, medyayı ele geçiremezsiniz. Çünkü medya böyle bir dünya oluyor artık ve bizi tirajı atmış yetmiş bin olan Cumhuriyetin Ankara temsilcisini bu medyayı ele geçirmek, geçirmek çabasıyla suçluyorsunuz. Hiçbir mantığı hiçbir gerçekçi zemine oturur tarafı yok bunun Sayın Başkan. Ve şu da olsa canım yanmayacak Sayın Başkan, Sayın üyeler, keşke kışlada satabilseydik iki Mehmetçik de Cumhuriyet okusaydı. Hani daha ucuz satabilseydik. Olmadı. Planları olabilir mi diye konuştuğumuz hiçbir şey olmadı. Bunu şöyle bir örnekle noktalamak istiyorum bu konuyu yıllar önce bir validen dinledim. Kaymakamlığı sırasında bir köye ilk defa gitme kararı almış. Köy ihtiyar heyeti yeni kaymakamı karşılayacak köy ihtiyar heyeti toplanmış kaymakam bu kararı defterini yıllar sonra görmüş. Köy ihtiyar heyeti kaymakamımız geliyor ne yapacağız. Bir karar defterine yazmışlar bir, iki adet koyun kesilmesine, iki, bir kazan pilav pişirilmesine, üç, iki kazan şerbet karılması şerbet pişirilmesine, dört, iki tepsi baklava yapılmasına, beş, kasada para olmadığı için bu yemeğin iptal edilmesine karar verilmiştir demişler. Başkan jandarma genel komutanıyla ben konuştum yani Cumhuriyetin tirajı artar mı? Hep virajımız mı artacak biraz tirajımız artsın dedim. İşte gazete çeşitli posterler veriyor vesaire bunlar değişik satılır mı? Ama yok hiçbir şey yapamadık. Ama şimdi sanki bütün bunlar olmuş gibi iddia makamı bizi suçluyor. Keşke olsaydı dediğim gibi keşke gazeteyi indirimli satabilseydik. Biz bu uygulamayı halen sürdürüyoruz. Yine o gizli kayda alındığı için üzüldüğüm ama şimdi iyi ki alınmalı dediğim o kayıtların birden fazla seçenekli deşifrelerinden birinde Sayın Ersöz diyor ki, Sayın Balbay bir haber doğrulatmak istediğinizde bizi arayın diyor. Şimdi Allah aşkına bana belge veren kişi bana belgeyi verecek sonra telefon edip doğru mu bu diyeceğim. Ama kendisi zaten 11 ay görev yapmış orda onun dışında emekli olduktan sonra da hiçbir temasım olmadı. Ben bu vesileyle Sayın Ersöz’ün konuşmalarının tekrar ediyorum emir aldık Balbay ile konuşun dediler o kısımlarını bilemem. O kendi iç kurum işleyişleri nedir bilemem. Ben gazeteciyim. Yine o dönem ben MİT müsteşarıyla da görüştüm. Benim böyle bir talebim yok. Meslektaşlarımı hiç suçu olmadığı halde ama yine de adının geçmesini istemem. Eğer gerekli görüyorsanız ya Balbay doğru mu söylüyordur bir bakalım acaba bu MİT müsteşarıyla falan çünkü üç Ankara temsilcisiyle görüştüğünü bizzat kendisi Ersöz söyledi. 2002-2003-2004 MİT müsteşarı başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın izniyle kaç gazeteciyle görüşmüştür. Eğer itham şu anda heyetiniz ayrıca merak ediyorsa acaba bunlar oluyor mudur Balbay bize bunu yani abartılı mı söylüyordur diye bir düşüncesi varsa bir getirsin bir istesin çünkü bunlar gizli saklı değil altını çiziyorum başbakanın izniyle. Bütün gazetelerin temsilcileri yazarlarıyla bu tür yemekler yendi çünkü o dönem bir belamız vardı. Bu terör olgusu nasıl sıfırlanır sıfırlanmışsa nasıl büyümez. Bu eve dönüş yasası nasıl hayata geçer. Ben o dönem şöyle bir yazı yazmıştım Sayın Başkan, bu gidişle bu eve dönüş yasası dağa dönüş yasası olacak demiştim. Ama şimdi yani haksız mı çıktım. Çünkü öyle görünüyordu sonra bana sitem ettiler yani biz destek istedik sen dağa dönüş dedin. Ama dedim yani süreci göreceğiz. Şu anda maalesef gidiş o. Son bir ay

44

Page 45: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:45

gerçekten yüreğimiz yanıyor. Bütün şehitlerimize bir kez daha rahmet diliyorum ve bu konuyla ilgili de yani Ersöz’ün genel anlamda dediğim gibi söyledikleriyle ilgili değerlendirmelerim bunlar. Şimdi Sayın Başkan, son bir hafta yine gazeteci olarak ben okurken derin ah çektiğim elli yıl öncesine bakanlar bugünü nasıl görmezler dediğim bir duruma da beş dakika ayırmak istiyorum Sayın Başkan. Yassı ada davalarıyla ilgili iddialar haberler var. Bir hafta boyunca yassı ada salonları yassı ada yargılamaları nasıl yapıldığı anlatıldı. Gazetelerde dizi yazılar oldu. Ben o salonlara baktım. Sayın Başkan, bizim yargılanma şeklimiz yassı adadan daha geri. Yassı ada da baktım yan tarafta gelenlerin yakınları beraber oturuyorlar onları görüyorlar. Ben cezaevinde bir suçtan tutuklanmış yargılanmakta olan berber Sezai bizi tıraş ediyor. Sezai diyorum ensemi tıraş et. Ön tarafı boşver. Niye abi diyor. bütün ziyaretçilerimiz bizim ensemizi görüyor diyorum. Ense tıraşımız iyi olsun yeter ki diyorum. Biz görmek istersek dönüp geldiler mi yada uzaktan yada yaklaşıp böyle bakabiliyoruz. Şuradaki düzen bile gazeteciler meslektaşlarımız buranın en kötü yerinde. Yani konuşmaları alıp kim ne dedi belki de not almak isteyebilecekleri bir yer en kötü şekilde dizayn edilmiş salon. Doğrudan sizin sorumluluğunuz anlamında söylemiyorum Sayın Başkan. Ama burası yassı adadan daha kötü bir ortamda biz yargılanıyoruz ve yassı adada bir davalar başladığında dava belli. Dosya belli. Suçlamalar doğrudur yanlıştır ayrı konu ama son dakikada ek bir belge getirdik yanınıza iki tane daha sanık soktuk üç kişi daha getirdik yapılmamış. Bir çerçevesi olmuş. Ama burada bu davaya kimin ekleneceğini bilmiyoruz. Yassı adada yargılananların bir bütünlüğü var. Demokratik partililere karşı bir dava açılmış. Ama mahkeme de bir ihtilal mahkemesiydi. Ama burası bir burası bir ihtimal mahkemesi. Ne olacağı belli değil. Bir ihtimal daha var o da özgürlük mü dersin. Bir esir gibi bekliyoruz burada biz. Ve şu anda yassı ada tabi işin içine ölüm girince Sayın Başkan hiçbir şey söylenemez. Ölüm herkesi sıfırlıyor. Herkesi eşitliyor. Adnan Menderes ve idam edilen iki kişiye bir kez daha tanrıdan rahmet diliyorum. Ölüm hiçbir şeyin karşılığı olamaz. Ceza değil çünkü ölüm ceza ıslah etmek için yada belli bir şey için verilebilir. Ama o davalarda üç kişi idam edildi. Sonra üç üç diye yetmiş bire gelindi ve yitmiş birde üç kişi idam edildi. Sayın Başkan üç kişi de burada fiilen infaz edildi. Öldü. Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, Prof. Uçkun Geray. Biraz daha devam ederse burası yassı adayı da 12 Martıda geçecek Sayın Başkan. Çünkü buradaki suçlamaların somut bir şey olur ben şundan yargılanıyorum onu yanıt vermeye çalışırsınız. Sayın Mehmet Ali Pekgüzel önceki duruşmada alınganlığını söyledi hakaret sayıyorum dedi kimi söylemleri. Ama bu iddianamenin bize beş bin sayfa hakaret. Bizim yaşam biçimimiz gazete olarak Cumhuriyete sevgim Cumhuriyet Türkiye Cumhuriyeti değerleri için sadece gazeteciliği ona vakfetme duygumuz şuanda bizim suç. Bize yaşam biçimi suç diyorlar. Yassı adadan daha ağır ve daha kabul edilemez bir durumla karşı karşıya olduğumuzu bu, bu hafta bu konu çok tartışıldığı için Sayın Başkan ayrıca altını çizmek istedim. Şimdi burada bu salonun gerçekten biz şimdi buradan içeri giriyoruz. Tuvalete gitmek istedik Sayın Başkan altı tane duş kabinimiz iki tane tuvaletimiz var. Altı tane duş. Burada biz soğuk duşu yeterince alıyoruz. Ama orada bu ne dediğimizde görevliler dediler ki, abi burası spor salonu yapıldığı için spor salonu. Yani bu tablo bile spor salonundan bozmuş şu salon ortamı bile buranın ne kadar özel ve genel hukukun genel ilkeleri dışında bir mahkeme olduğunu bence göstermeye yetiyor ve o yassı adadan demokrasi ticareti yapanları buradaki gerçekleri görmeye çağırıyorum. Orda eğer kin biriktiyse burada, burada da bir kin birikmekte Sayın Başkan. Yıllar sonra yine böyle birbirimize karşı orda şuydu burada bu muydu diyeceğiz. Ama şimdi bu sürecin, bu sürecin Sayın Başkan noktalanması gerçekten benden önce zaman zaman Sayın Olcaytu’nun da söylediği gibi bu sürece bir nokta koymak bu süreci biçimlendirmek heyetinizin elinde. Çünkü buradaki yargılamalarda öyle bir cesaret var ki artık polis istediği her şeyi yapabilen istediği her türlü dosyayı hazırlayabilir bir ortamda hissediyor kendini. Şimdi burada tabi hukuk biliminin ayrıntılarına girip uzmanı olmadığım bir alanda ahkam kesmek istemem. Ama dünyada terör olgusu ortaya çıktığı andan beri bu ceza davalarında olağanüstü bir değişiklik var. Bütün ülkeler ceza davalarını değiştirdiler. Evet ve hukukta ceza

45

Page 46: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:46

hukukunun bunu içeriğindeki değişme Türkiye’de de zaman zaman tartışılmakta ve kimi ülkeler bu terör suçlarına karşı daha acımasız tutuklamadan yargılama şekline kadar daha acımasız davranmakta evet. Ama oralarda yargıçlar var. Bir eğer bir dava nasıl terör suçu nasıl değil gayet kendilerince ayrıştırıyorlar. Örneğin şu anda Avrupa da genel kabul gören terör örgütü tanımını okumak istiyorum. Terör örgütü ikiden fazla kişiden oluşan belli bir zamanda kurulan ve terörist suçlar işlemek için bir şekilde beraber hareket eden yapılandırılmış bir örgüt. Şimdi burada Sayın Başkan bu iddia edilen örgütün kuruluş tarihi belli mi? Hangimiz ortak hareket ediyoruz. Burada zaten onun olmadığını sizde zaman zaman kimi konuşmalarda hemen saptıyorsunuz. Ama bu yargılamada bu çerçevesi gayet düzgün çizildiği içinde onlar yasaların çok acımasız çıkarmışlar. Ama çerçevesini çok net çizmişler. Ama biz o acımasız kısmını almışız ama çerçeveyi boşver demişiz. Böyle bir yargılama şekli devam ediyor Sayın Başkan. Şimdi ben bu yargılamayla yassı ada arasındaki karşılaştırmayı kendim yapmayacağım Sayın Başkan. Bu köşe yazarlığında duayen de diyebileceğimiz yıllardır yazan hürriyet gazetesinden Sayın 2 Haziran tarihli hürriyetin Sayın Başkan başlık yassı adadan Silivri’ye. Bunu ana hatlarıyla okumak istiyorum. Ege Cansen’in, Ege Cansen’in. Başlık yassı adadan Silivri’ye 27 Mayıs 60 darbesi yapıldığında ODTÜ de son sınıf geçmiş sınıfa geçmiştim. Demokrat partiye sempati duyuyordum. Belki de bu yüzden CHP muhalefetinin DP’yi çıldırdığı çıldırttığı kanısındaydım. İstiklal harbi kahramanı İsmet paşayı takdir ediyor ama sevmiyordum. Meclisteki DP’lilere sizi ben bile kurtaramam diye tehdit etmesine çok kızmıştım. 27 Mayıs oldu darbenin ardından darbe yapıldı meclis lav edildi. En çirkini cumhurbaşkanı Bayar onu korumakla görevli muhafız alay komutanlar tarafından tutuklanmıştı. Milletvekilleri meclisi dağıtan cuntanın atadığı ve yetkisini onlardan alan yargıçlar tarafından meclis çalışamaz hale getirilmekle suçlanıyordu. Bu kara mizah değil kapkara bir dramdı. Yargıçlar faraza beraat kararı verse yargıçlar beraat kararı verse kapanan meclisin tekrar açılması ve herkesin eski görevine iade edilmesi gerekecekti. Bu mümkün değildi. O zaman ne yargılanıyordu. Yassı adada oynanan tiyatro beni siyasallaşan hukuktan nefret ettirdi. O gün bugündür yassı ada benzeri bir mahkeme tarafından mahkum edilmekten korkarım. Yıllar önce yassı ada hakkında ne hissetmişsem bugün aynısını Ergenekon mahkemeleri için duyuyorum. Beşer bir sayfalık kendi içinde tutarsız iddianameler gizli tanıklar ifade değiştiren itirafçı şahitler sahte hahamlar ihbar mektupları dinlenen telefonlarla mülkün temeli adalet rencide ediliyor. Diğer taraftan köstebekler tarafından sakla dosyayı gelir zamanı diye turşusu kurulan evrakın tarafgir gazetelere yedi yıl sonra servisiyle ve yaş imzasıyla eldeyken kuru kopyasıyla tuzaklar kurularak yargı propagandaya alet ediliyor. Verilmemiş mahkumiyet kararlarının fiili infazı toplumu siyasetin emrine giren hukukla dehşete düşürüp esir alıyor. Sayın Başkan, bu yazı Sayın Ege Cansen’in ki daha çok ekonomi konularına girer bu davaya bakışının bence bugün insanların yazmak istediklerinin yüzde biri. Ben bunu hissediyorum. Hafta içinde örneğin Metin Minür bir yazı yazdı dört yıl önce yazamadıklarımı usul usul yazmaya çalışıyorum dedi. Birazcık korku duvarını aştığını hissediyordu belki de ama inanın dışarıda böyle bir enerji birikiyor. Bu anlamda sorumluluğunuz var. Şimdi Sayın Başkan, burada bu sabah yine biz totomuzu oynadık. Tahliye totomuzu. Burada acaba dedik kontratsız emlakçı Muzaffer bey mi Erzincan dolaylarından Hüdai bey mi yani kim tahliye olabilir. Çünkü hiçbir kıstasımız yok elimizde. Bir yanda beni de daha iddia makamının beni de dahil etmeye çalıştığı bu Cumhuriyetçi çalışma grubunun ki Levent Ersöz o konuda da aradaki tarih farklarını ortaya koydu. Onun direktifleriyle gazetecilik yapmakla suçlanıyorum ama bütün o raporları bilgisayarında yazdığını iddia ettiğiniz iddia edilen kişi sorgusu bile yapılmadan serbest. Ama öte yanda sorgusu yapılanlar hala şüphe ile özgürlük bekliyorlar. Sayın Başkan, 2000 yıl önce Roma da bir köleyi azat edecekleri zaman onun da bir azat hukuku vardı özgürlük hukuku vardı. Ya mayistralar yada o dönem oluşturulan özel mahkeme o dönemin koşulları içinde mahkemede bir kişi kölesini azat edeceği zaman hakimin karşısına çıkıyordu. Üçüncü bir kişi bence bu kişi azat edilmeli diyordu. Diyelim ki savcı şekli diye özetleyebiliriz. Eğer köle sahibi sesini çıkarmazsa o

46

Page 47: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:47

kişi azat ediliyordu. Biz Roma hukukunun köle hukukuyla yargılandığımızı hissediyoruz. Sayın Başkan, Nizam-ül Mülk siyasetnamesinde önemli bir bölümü adalete ayırıyor. Nizam-ül Mülk Selçuklu sultanlarından biri bakmış ki adalet isteyen korkuyor. Ya başına bela başı belaya giriyor adalet istediği için güçlü kişiler onu engelliyor. Şöyle bir yöntem uyguluyor. Sarayın dış kapısına uzunca bir zincir astırıyor. Adalet isteyen diyor bu zincire vursun. Zincire vurunca o çıkan yüksek sesle saraydaki herkes bir kişinin adalet istemeye geldiğini hissediyor ve görüşülüyor. Sultan da ne olduğunu soruyor daha sonra. Bir gün yine bir gürültüyle saray çalışanları ve sultan ayağa kalkıyor. Bakıyorlar ki bir eşek vurmuş başını sonra da yürüyor. Etrafındakiler diyorlar ki ya merak etmeyin eşekmiş. Sultan diyor ki, yine de bulun o eşeği diyor. iki kişi görevlendiriyorlar ve belli bir uzaklıkta o eşeği buluyorlar. Çevreden bu eşeğin kime ait olduğunu soruyorlar. Bir kişi diyor ki benimdi. Ama ben yeterince çalıştırdım şimdi artık işe yaramıyor o yüzden bıraktım diyor sokağa. Saray görevlileri de diyor ki hayır bırakamazsın diyor. Madem yıllarca o sana baktı şimdi de sen ona bakacaksın diyor. Dönüp sultana haber veriyorlar. Diyorlar ki sultanım haklıymışsınız eşek sahipsiz birinin sahipli birininmiş sokağa bırakılmış ve iade ettik bakacak diyorlar. Sultan diyor ki, adalet isteyen eşek bile olsa verin diyor. Sayın Başkan roma hukukunun köle hukuku, Nizam-ül Mülkün eşek hukuku bilmem bizi ne yerine koyuyorsunuz onu da bilmiyorum ama biz adalet istiyoruz. Biz şu anda ben halkı isyana teşvikle suçlanıyorum. Sayın Başkan, benim şu anda tek isyanım daha doğrusu tek çabam içimdeki isyanı bastırmak. Bizi böylesine ucu bucağı belli olmayan sınırları belirsiz bir hukuksuzluk ortamında ne zaman özgür kalabilirsiniz duygusuyla daha fazla baş başa bırakmamalısınız. Burada herkes kendi yaptığı işin gerçekten burada herkes özgürlüğüne kavuştuğunda işine gidecek al işte ere geçen hafta daha doğrusu önceki duruşmada Emre Baltacı’yı tahliye ettiniz. Nereye gitti? Görev yerine gitti. Buradaki herkes görev yerine gidecek. Bende tahliye olduğumda özgürlüğüme kavuştuğumda önce aileme, sonra gazeteme teslim olacağım. Burada herkes böyle ve burada bizim tabi herkesin kendi mesleğiyle ilgili söyleyebileceği var ama Sayın Haşıloğlu 1 Haziran Salı günü öğleden sonra, Kemal Aydın’a soru yöneltirken aynen şu cümleyi kullandı; Sayın Aydın siz ihalelerle ilgili elinize bir belge gelmiş. Siz gazeteci değilsiniz. Neden size geldi dedi? Bilmiyorum belki Haşıloğlu’na Allah söyletti. Ama gazeteciye gelir onlar çünkü Sayın Haşıloğlu da biliyor. Bize de doğal olarak her türlü belge gelir bilgi gelir. Ama biz bunlar nedeniyle yargılanmamız Sayın Başkan, şu anda bunu abartarak da söylemiyorum uluslararası hukukun da daha doğrusu uluslar arası kamuoyunun da bir parçası haline gelmeye başladı. Türkiye’deki 11 gazeteci örgütü geçen ay yurtdışında bir toplantı yaptılar önümüzdeki ay tekrar bir toplantı yapacaklar cezaevlerinde bulunan gazetecilerin serbest bırakılması için uluslar arası bir kampanya başlattılar. Kaldı ki sadece gazeteciler değil ne yazık ki Türkiye’deki tutukluluk sürelerinin gerçekten hukuk dışı olduğu herkesin altını çizdiği bir durum artık. Şimdi savunma süresini kıstınız. Sayın Olcaytu dedi ki, Emcet abi Emcet Olcaytu dedi ki, iddia makamının soru süresini de kısacak mısınız? Ben de sormak istiyorum tutululuk süresini de kısmak istemez misiniz? Savunma süresini kıstınız. Bu da yargılamanın parçası olarak değerlendirilemez mi? Çünkü burada artık tutukluluk süresi insanların herkes bir yılı geçti şu anda benim de 16 ay oldu Sayın Başkan ama şu anda şu anda bizim hem yargılanma biçimimiz hem yargılanma süreci içinde iddia makamının ortaya attığı iddialarla ilgili olarak koyduğu tavır şu anda iddia makamı bizden delil üretmeye çalışıyor Sayın Başkan. Biraz kalsınlar belki bir delil daha çıkar diyor. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız ve genel anlamda önümüzdeki dönem itibarıyla karşılaştırdığımızda hem yassı ada daha sonraki yargılamalarda da ben pek çoğunu gazeteci olarak da izledim bunların. Ama en son Hasan Atilla Uğur İmralı’yı da anlattı ama hiçbir davanın böyle sınırsız ve çerçevesiz bir yanı yoktu Sayın Başkan. Bizi Sayın Başkan toparlıyorum, toparlıyorum. Bizi evet yargılayın bu noktadan sonra zaten yargılanmak istemiyoruz demiyoruz. Ama tutuksuz yargılayın özgür yargılayın ve şu anda Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tabloda hukukun emniyet teşkilatı ben polis kurumuna da saygı duyuyorum. Dışarıda da yazılarımda da yazdım ben bunu.

47

Page 48: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:48

Hukukun polisin bu kadar özgürce kullandığı bir alan haline getirmeyin Sayın Başkan. Çünkü son bir şeyi daha eklemeden geçemeyeceğim yine Avrupa’da da tartışılan bir şey var Sayın Başkan. Terör davalarındaki bu olağanüstü yetki kullanımı için şöyle bir tanım geliştiriliyor. Polis mahkemeleri. Çünkü yargıçların işlevinin azaltılması doğrudan polisin kendini bir yargı makamı gibi görmesini beraberinde getirebilir ve bu çok ciddi bir tehlikedir değerlendirmesi var. En son Sayın adalet bakanı eski adalet bakanı Seyfi Oktay’a geçmiş olsun diyorum. Seyfi Oktay ile ilgili olarak açıklama yapan Sayın Ali Balkız alevi Bektaşi dernekleri federasyonu genel başkanı oldu tekrar kutluyorum. Ali Balkız Seyfi Oktay ile ilgili şu açıklamayı yaptı. Dedi ki, bu hukuksuzluk bu kabul edilemez durum geçecek Seyfi Oktay pir sultan gibi dönecek dedi. Sayın Seyfi Oktay bu davanın Sayın Ali Balkız bu davada sizde çok iyi biliyorsunuz Sayın Başkan suikasta uğrayacağı için müdahil olarak gösterilen kişilerden biri. O bile şimdi bu operasyondan yakınıyor. Bu sözümü yabana atmayın bir gün Mehmet Ali Pekgüzel ile Nihat Taşkın da bu operasyonlardan yakınacak. Bu iş böyle bir ucu bucağı belirsiz her tarafı açık bir elektrik kablosunun fırtınanın önünde koşmasına benziyor gitmesine benziyor ve bu bağlamda da bu davaya müdahil olan herkesi müdahilliğini ciddi yapmaya davet ediyorum. Gelsinler burada gerçeği arasınlar. Madem ki kamuoyunda bir böyle suikast yapılacaktı şu tim vardı diye onlarda müdahil oluyorlar gelsinler gerçeği arasınlar burada. Gerçeği aradıklarında burada teğmenleri gazetecileri olayla belki hiç bağlantısı olmayan kişileri görecekler Sayın Başkan. Ben bu toplama kampını dağıtmanızı bizi özgür yargılamanızı talep ediyorum. saygılar sunuyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Buranın bir duruşma salonu olduğunu asla unutmayın lütfen. Asla unutmayın.”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Sayın Başkanım bende sükunete davet ediyorum, ama bu tür şeylerin yassı adada dört beş kat fazla olduğunu anımsatmak istiyorum.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan söz istedi verildi:”Sayın Başkan, Sayın heyet, saygıdeğer avukatlar, sevgili dostlarım hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sevgili dostlarım bazen bulunduğumuz yerlerin kuralları bizi sıkabilir. Bazen duygularımız bizi bulunduğumuz yerde aslında zorla oturduğumuzu yada bazı şeyleri yapmamak için büyük enerji harcamamız gerektiğini bize söyleyebilir. Ama gelin daha anlaşılır olmak için daha etkili olabilmek için suskunluğunda bir silah olduğunu unutmayalım. Şimdi silah deyince Sayın Haşıloğlu hemen bunu not eder Sayın Özese buna dikkati çeker savcılar bu konuda bir soruşturma açmak isteyebilirler Sayın Başkan gözlüğünün altından sert sert bakabilir. Buna aldırmayın çünkü bu dava kapsamında bu tür sözler çok önemli. Ama siz bu yargılamanın savunma tarafında bulunduğunuza göre yani başka bir sanık heyeti şey destekleyen heyet bulunmadığına göre siz savunmanın silahlarından birini yani alkışı ve tezahüratı lütfen derin bir sessizlik olarak mahkeme heyetine karşı kullanın. Öyle sessiz olun ki sessizliğiniz o büyük sessizlikle buluşsun o büyük çığlık buradaki acıları mahkeme heyetinin önüne koysun. O kadar derin sessizlik içinde olun. Saat beşe beş var efendim benim saatim öyle dörde beş var özür dilerim ben çok ileri gittim değil mi? Aslında çok ileri gittiğim için buradayım. İleri gitmek bazen insanlar için bir şanstır bazen bir şansızlıktır. Mesela Metin Minür diyor ki ya başbakanın evini villasını ben dört buçuk yıl önce öğrendim ama o zaman korktum yapamadım haber diyor. Biz yaptık. Villanın içinden görüntüleri de yayınladık. Havuzun, altın varaklı odaların, altın tahret musluklarını falan görüntülerini yayınladık faturalarını yayınladık. Çok ileri gittik. Herkes bana dedi ki elli bin kişi toplanırsa mitinglerde Türkiye de demokrasi bir zafer ilan eder. Biz dört milyon insana ulaştık. Demokrasi hakikatten zafer ilan etti. Kanada da ve İtalya da muhalefetler iktidar muhalifleri bu mitingleri örnek alarak yeni mitingler yaptı. Ben miting düzenlediğim için buradayım. İleri gittim ama ileri gitmek lazım. İlericilik ileri gitmek devrimcilikten daha başka bir kavram. O yüzden ilericilik kavramı toplumların gelişmesinde büyümesinde çok önemli bir şey. İktidarlar açısından da ilericilik çok önemli bir şey. Örneğin bana göre ilerici hükümet işsizlik sorununu sıfır, sıfır rakamına kadar çözebilen hükümettir. Çözülür mü bu popülizmdir bir tek kişi işsiz kalır Türkiye

48

Page 49: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:49

de herkes iş bulur bir tek kişi işsiz kalır o işsizin adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onun dışında herkesin bir işi olur. O da işsizliği çözemediği için emeklilik maaşıyla geçinen işsiz bir eski başbakan olarak yerinde kalır. Biz eğer bu ülkenin yönetimini dört yıl üstlenebilirsek sıfır işsizliğe getiririz. Popülizm diye bilenler onlar tercihlerini halktan çalışan kitlelerden yana değil halkı ve çalışan kitleleri ucuz işsizlik kümesi olarak gören onların sırtından rant elde etmeye çalışan siyasetçilerde o yüzden işsizlik var. Dünyada kapitalist ekonomilerin dışında sıfır işsizliği başarabilmiş pek çok model var. Bugün kapitalizmin sıfır işsizlikle, sıfır evsizlikle sokakta yatan sayısını sıfıra indirgeyebilecek ekonomik politikaları uygulamamaktaki sebebi ucuz işçilik gücü yaratmasıdır. İnsanların sefaleti üzerinden pirim elde etmesidir. Yoksa sıfır ekonomik sıfır rakamlarıyla işsizliği sıfır rakamıyla evsizliği çözmek mümkündür. Bunu çözemeyeceğini baştan ilan eden bir kişiyi başbakan seçip seçmemek Türk halkının takdiridir. Hükümetler alçak olabilirler. Hükümetler zalim olabilirler. Hükümetler her türlü zorbalığı yapmak isteyebilirler. Bu tür hükümetlerde çok görülmüştür. Örneğin Amerikalılar bir hükümetin alçak olabileceğini zalim olabileceğini zulmedebileceğini öngördükleri için amerikan haklar yasası diye bir yasa çıkartmışlardır, amerikan haklar yasası. Türkiye de yurttaşlar hangi haklara sahip olduklarını bilmezler. Çünkü onlar sadece yönetilmek için vardır gibi görünürler. Ama amerikan haklar yasası bakın ne diyor. Buradan okuyacağım masum insanlar işlemedikleri suçlardan dolayı cezalandırılabilir. Hükümetler sözü geçen suçla ilgisi olmayan nedenlerle sevmediklerine burayı tekrar etmek istiyorum. Hükümetler sözü geçen suçla ilgisi olmayan nedenlerle sevmediklerine iftira atabilirler. Haklar yasası davalıları korur. Kimi zaman masumu cezalandırmamak için suçlu serbest bırakılır. Bu yalnızca ahlaki bir erdem değildir. Aynı zamanda sevilmeyen görüşleri yada düşünceleri hor görülen azınlıkları baskı altında tutmak için ceza hukukunun kötüye kullanılmasını engeller. Burayı da tekrar okumak istiyorum. Ceza hukukunun kötüye kullanılmasını engeller. Bu da hata düzeltme mekanizmasının bir parçasıdır. Bu bölümü de lütfen dikkatli dinleyin. Amerikan haklar yasasını okuyorum size. Haklar yasasının birinci ve en öncelikli amacı hükümet din birliğinin hükümeti yıkacak ve dini alçaltacak olduğu inancını esas almasıdır. Yani hükümetle din arasında bir birlik oluşursa bu birlik hükümeti yıkar dini de alçaltır diyor. Türkiye ile bunların hiçbir alakası yok. Türkiye de hükümetle din arasında bir ilişki oluşturulamaz. Türkiye de hükümetler alçakça hukuku da çiğneyerek zalimce şahıslara topluluklara insanlara zulmetmezler o yüzden böyle haklar yasasına da ihtiyaç duyulmaz Türkiye de, Türkiye de Silivri olur Türkiye de yassı ada olur, Türkiye de merkez kapalı cezaevi olur orada yargılamaları yapan yargıçlar meşhur olur. Ali Elver de olursunuz, Baki Tuğ olursunuz, tarihe geçersiniz, ama fidan olursunuz, darağacında üç fidan olursunuz, Silivri de orman olursunuz yana yana bir mum gibi karanlığı yiye yiye eğer bu ülkeyi aydınlatmaya çiğnenen hak ve onuru çiğnenen şeyleri ayağa kaldırmaya çalışmazsanız bir haklar yasanız olmazsa bu zulüm devam eder gider. Bırakın üstümüzden geçsinler. Bırakın bizi toplara gübre olarak gömsünler. Bu topraktan doğacak şey asla kötü olmayacaktır. Asla kötü olmayacaktır. Belki de günün birinde buradaki yargılamaları en ağır şekilde eleştirenler beyefendilerin çocukları olacaktır. Bırakın bu yargılamalar sonuna kadar sürsün. Ama burada zulmettiğiniz yada haksızlık içinde davrandığınız kişiler sadece biz değiliz. Bizlerin ailemizde var. Benim bir televizyon şirketim vardı. Orda yüz yirmi kişi çalışıyordu ve bunun parasını ben geciktirmeden ödüyordum. Kanal biz kapandı. Artık 120 kişi çalışmıyor. Bu kadar basitçe söyleyebiliyor muyum? O insanların aileleri o insanlar nerede. Peki adalet dağıtırken hakkaniyet nerede? Neden ben o şirketin başında değilim? Neden o insanlar işsiz kaldılar? Neden ben siyasi partimin başında sokakta değilim? Neden ben siyasi propaganda yapamıyorum? Neden ben işsizliği sıfırlayacağımı ve bunun hangi ekonomik büyüme içerisinde gerçekleşeceğini ve bununla ilgili hangi önlemleri aldığımda Türk halkının artık işsizlik diye 15 milyon insanla beraber boğuşmayacağını anlatamıyorum. Neden bunu yapamıyorum? Mani olan şey nedir? Haklar yasamız olmadığı için mi? İnsanlara iftira eden bir hükümetimiz olmadığı için mi? Dini kullanarak iktidarda oturmaya

49

Page 50: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:50

çalışan bir iktidar olmadığı için mi? Bunun için mi ben bunları yapamıyorum. Süre çok güzel bir şeyde bulundunuz dediniz ki geçen seferki kararda Avrupa insan hakları kararlarından Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarından esinlenerek artık iki güne indirdik. Ben zaten uzun savunmalara çok karşıyım biliyorsunuz kendi savunmamı da mümkün olsa iki gün değil bir gün içinde bitirmek istiyorum. Herkese sıra gelsin çünkü burada biriken acıyı biliyorum. Bu insanlar sadece burada gözyaşlarını içine akıtıp dik durmaya çalışıyorlar ama içeri geçtiklerinde o insanlarla biz karşı karşıya kalıyoruz. O insanların acısını biliyorum. O acıyı yaşayan bir insanın o acıyı gören bir insanın zaten buna izin vermesi mümkün değildir. Çok güzel bir karar verdiniz dediniz ki, iki günle sınırladık. Peki, Avrupa insan hakları mahkemesinin mahkumiyetleri uzun mahkumiyetleri sınırlayan kararlarının ne yapacaksınız? Onları görmezden mi geleceksiniz? Onları yok mu sayacaksınız? Kendi adımıza düşünemiyorsak konuşamıyorsak otoriteyi sorgulamak istemiyorsak güç sahiplerinin oyuncağı oluruz. Yani ben düşünmeyeceğim, ben başıma gelen şeyi sorgulamayacağım, o zaman güç sahiplerinin oyuncağıyım ben. Eleştiri hakkımı kullandığım için yada karşı çıkma hakkımı kullandığım için nasıl suçlanabilirim. Beni nasıl suçlayabilirler? Örgütlenmek örgütlü olmak burada insanlar çıkıp konuşuyor 12 Eylül öncesinden çok büyük ders aldık bizim memlekete asla örgüt giremez biz zaten hiçbir örgüte üye değiliz biz örgü ben örgütlere üyeyim. Sivil toplum örgütü kurmak için kendimi yırttım. Sivil toplum örgütleriyle beraber hareket etmek için kendimi yırttım. Sivil toplum örgütlerinin içerisinde var olmak için her şeyi yaptım. Örgütlü olmayan sivil toplumla buluşmayan hiçbir düşüncenin değeri yoktur. Sivil toplum örgütleriyle birlikte hareket etmeyen iktidarlar o ülkeler o ülkelerin devletleri sivil toplum örgütlerinden yararlanmayan siyasi partileri yeteri gibi değerlendirmeyen ülkeler demokrasi olamaz. Halk yönetime katılamaz. Halkın yönetime katılma aracı sivil toplum örgütleridir, kooperatiflerdir, çok ortaklı şirketlerdir. Bunlar olmazsa yönetim olmaz. Bunlar olmazsa otokrasi olur. Otokrasi dediğimiz şey bir kişinin bütün hükümet etme erkini kendi başına elinde kullanmasıdır. Hani 23 Nisanda kötü emsal emsal olmaz. 23 Nisanda bir başbakan çocuğu oturttu koltuğa ne dilersen o olur hani ne istersen iste ne söylersen yaparlar dedi. O olur. Astığını as kestiğini kes. Öyle değildir. Öyle değildir. Öyle olduğu zaman karşı çıkılır. O yüzden barolar birliği anayasal teminat altındadır. O yüzden mühendis mimar odaları birliği yasal anayasal teminat altındadır. İktidarlar günün birinde bir başbakanla beraber astıklarını asıp kestiklerini kesmesinler diye. Oraları ortadan kaldırmasınlar diye ve eğer biz bugün haklarımızı korktuğumuz için kullanamıyorsak ve eğer bugün biz haklarımızı korktuğumuz için çıkıp da itiraz etme hakkımızı kullanamıyorsak bu ülkenin sonu gelir. Bu ülkeyi yok ederiz. Ben eleştiremeyeceğim hangi dünya görüşünden olursanız olun eleştiremediğiniz bir yapının içinde yaşayamazsınız. Böyle bir şey olamaz. Aile bile birlikteliğini sürdüremez. Türkiye de eleştiri olmasın isteniyor bu mümkün değildir. Eğer biz haklarımız ve onu koruyan yasalar bunun için önemlidir deyip anayasamızı anayasamızdan kaynaklanan haklarımızı burada savunamazsak o zaman biz bizim bir şey yapmamıza gerek yok. O zaman şeytan gelmiştir buradaki iktidarı ele geçirmiştir ve eğer biz ona engel olamıyorsak insanlığımızı kaybederiz. Eğer biz karşı çıkma hakkımızı eleştirme hakkımızı sivil toplum örgütü olarak varolabilme hakkımızı siyaset yapma hakkımızı iktidarlara ve güç odaklarına karşı durma hakkımızı kullanamıyorsak ölürüz. Yıllarca dünya sigara tekelleri karşısında sustu, yıllarca sustu. Sigara tekelleri istediklerini yaptılar ve milyonlarca insanın kanserden ölmesine yol açtılar. Ama bugün bakın uygulamaya hiç kimse itiraz etmiyor. Hiç kimse itiraz etmiyor. Çünkü demokrasi gelişti ve biz o tekel karşısında konuşabilme hakkını elde ettik. Belgelerimizi koyup bu insanlar kanserden ölüyor deme hakkını elde ettik. Bu zamanla gelişiyor. Bugün bizim eleştirilerimizi ileri bulabilirsiniz ama yarın inanın bugün yaptığımız eleştiriler çok daha ileriye gidecek bizi geçecek ve belki de bugün bunları yapıyoruz bu eleştirileri yapıyoruz diye bizi burada tutanlar yarın onları daha büyük eleştirilerle onlardan çok daha büyük adımlar atacaklar. O yüzden eğer hak ve özgürlük yoksa yaşam yoktur. Eğer hak ve özgürlük yok diyorsak bunu düşünüyorsak o zaman yaşam yoktur. Bizim

50

Page 51: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:51

bunu mutlak görmüş olmamız ve mutlak tescil etmemiz lazım. Peki ya biz sana hak ve özgürlük verdik git de darbe mi yap dedik kardeşim. Darbe yapma özgürlüğü mü verdik. E ispatla. Soruyorum benim suçum ne sayın başkanım. Artık savcılara sormuyorum. Onların verecekleri yanıt falan yok. Yazılı verdin gene söylemiyor. Benim suçum ne sayın başkanım bana suçumu söyleyin. Kiminle nasıl ne zaman bir araya gelmişim darbe girişiminde bulunmuşum. Türkiye Büyük Millet Meclisini ben ne zaman yok etmeye kalkmışım. Ne zaman? Hak aramak için meclise yürümek isteyen ben. Meclisin ekmeği kursağında duran ben. Meclisi her şeyden üstün görün ben. Meclise girmek için siyasi parti kuran ben ama meclisi yok etmekle suçlanan ben. Ne zaman, nerede, kiminle, hangi delil, kim görmüş, kim duymuş, kim söylüyor, gizli tanık bile razıyım? Gelsin söylesin de bari gizli tanık var adam beni suçluyor bende ona karşı bir şey söyleyeceğim derim. Nedir bu 311? Bu delilikle niye beni burada tutuyorsunuz? 311’in delili nerede burada iddianamede sayın Özese, sayın Haşıloğlu? 311’in delili nerede yazıyor bu iddianamenin hangi sayfasında var? Lütfen bana söyleyin. 312 hükümeti devirmek. Recep Tayyip Erdoğan 1800 dava açmış dört yılın içinde. Bu Kanal Türk burama geldi demiş, burama geldi. Her şeyi söylemiş her şeyi yapmış. Ben Recep Tayyip Erdoğan’a karşı eylemi ne zaman yapmışım. Ben Recep Tayyip Erdoğan’a karşı miting yaptım. Ben Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdim. Ha bunlardan dolayı buradaysam e tamam o zaman söyleyin bunu bana yeter bitti. E diyorsunuz ki 16 Aralık 2003 bak (1-2 kelime anlaşılamadı) keşke kabul etseydim yalan söyleseydim keşke. Çıkar burada aslanlar gibi içinde yazan şeyleri söylerdim. 16 Aralık 2003’ün bana belgesini delilini gösterin lütfen. Savcılık göstersin. Koysunlar belgesini delilini. Hodri meydan diyorum işte. Bekledim sabırla bekledim bunu söylemek için. Levent Ersöz de konuşsun ondan sonra konuşalım diye. Hodri meydan diyorum. Koyun hadi belgeleri ortaya. Nerede varmış 16 Aralık 2003.”

Mahkeme Başkanı:" Aramızda üç metre mesafe yok.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan:”Sesim size değil efendim siz duyuyorsunuz ama

duymayanlara duyurmaya çalışıyorum. Tutanaklara net geçsin istiyorum.”Mahkeme Başkanı:" Çok net geçiyor hiç meraklanmayın. Evet neticede bağırmanıza

gerek yok yani lütfen lütfen lütfen.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan:”Ama duymayanlar da duysun sayın başkanım. Üç dakikayı

sizden aldım sayın başkanım.”Mahkeme Başkanı:" Siz sakinleşin, biz size beş dakika veririz.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan:”Beş dakikayı da yazdım sekiz dakika oldu sayın başkanım

teşekkür ederim. Gerçekler bu salonda hayalet gibi geziyorlar. Gerçekler bu salonda birer hayalet gibi geziyorlar. Burada ilk kez bir sürü yargılamaya girdim çıktım ben yargılama şampiyonuyum. Burada ilk kez bazı savcıların hatta zaman zaman yargıçların hırsla baktıklarını gördüm. İlk kez şahsileştirdiklerini gördüm. Nihat Bey, karşılıklı bunun bir anlamı var mı? Yok. Yok bunun bir anlamı. Nihat Bey bana belgeyi koyacak. Belgeyi koyacak bana. Tuncay ben sana inanmadım. Tuncay ben sana inanmadığımı savcılıktaki adı belgedir. Belgeyi koyarsınız Tuncay o zaman ortadan kalkar. Peki Tuncay’ı iki yıl burada bağırtmanın bir anlamı var mı? Belge nerede iddianamenin neresine koydunuz bunu? Hangi sayfası söyleyin dediğim zaman bana bunu göstermemenin bir anlamı var mı? Biz bunu nasıl halledeceğiz sayın Özese. Nasıl çözeceğiz biz bunu? Ben şimdi nasıl çözeceğim sizinle ben diyalogumu nasıl kuracağım? Bana söyleyin lütfen. Niye koymuyorlar bunu belgesini efendim? Benden saklıyorlar size mi gösteriyorlar bunu? Yani bir şey var arka tarafta bir yer var bana söylemedikleri belgeleri ve belgeleri bak burada diye mi gösteriyorlar. Bana da gösterin bende bileyim. Bileyim de susayım beni susturun. Beni susturun. Beni susturun lütfen. 16 Aralık 2003 dediniz. 16 Aralık 2003 diye bir şey yoktur. Yoktur. İlk gün söyledim. Avukatım bile ya bu kadar ısrar ediyorlar belki bir yerde bir şey var yok dedim ya yok böyle bir şey. Yok böyle bir şey. Bugünde söylüyorum yoktur ve olmayacakta. Ama varsa bir şey bana söyleyin. Bende size yanıt vereyim. Bu insanlar buraya

51

Page 52: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:52

namuslu erdemli sözüne güvenilir inancını imanını sağlam tutan adam gibi bir adamın peşinden geliyoruz diye geliyorlar. Söyleyin demokrasi düşmanlığımı özgürlük ve barış düşmanlığımı ispat edin bu insanlar gelmesinler. Bu insanlara zulmetmeyin. Bu insanları üzmeyin. Bu insanların inancını sömürmeme izin vermeyin eğer ben bir inanç sömürücüsüysem. Ama yoksa kırın bu zincirlerimi ben Türkiye için çalışmak istiyorum. Gerçekleri bir hayalet şekline sokmayın. Ama yalanlar onlar çok kolay inandırılabilecek bir kisvenin altındalar. Orada bir Word belgesi var. Hayatım boyunca böyle bir şeyle böyle bir şeyi yaşamamanızı ve başınıza gelmemesi için dua ediyorum. günün birinde bir yer basılacak oradan bir Word belgesi çıkacak ve sizler hakkında birer orda bazı ithamlar yer alacak ve bunların bir kısmı hakikatten sizin yaptığınız belirli yerlerde yaptığınız konuşmalardan oluşacak. Böyle bir şey hayatınız boyunca yaşamayın. Ama burada bunu söyleyen insana da azıcık kulak verin ve bu gerçekle ilgili olarak bu sahteyi gerçekle değiştirmeyin. Buna izin vermeyin. Farklı düşüncelere karşı önyargı her zaman kötü sonuçlar doğurur ve burada bir kötü sonuç doğmuştur. Bana öyle yada böyle ceza verseniz yedi yıl ceza verseydiniz ben bu kadar yatacaktım. Neden benim hayatımdan bunu aldığınızı siyaseten neden benim burada bulunduğumu ben biliyorum o bedellerle ilgili olarak bir itirazım yok. Ama hukukçu olarak size soruyorum. Bir zan bir iddia sonucu nasıl oldu da benim hayatımdan bunu alabildiniz. Nasıl oldu da beni iki yıldır burada hiç vicdanınız kanamadan tutabildiniz? Vicdanınız kanıyorsa pansumanı neyle yapıyorsunuz? Bismarkın bir sözü var. Diyor ki, süngüyle iktidar olabilirsiniz ama o süngünün üstünde oturamazsınız diyor. Yani o iktidar sürekli olamaz diyor. Bakın Türkiye de güç hemen hemen dört buçukla sekiz yıllık bir süreç içerisinde el değiştirir. İşin kötü tarafına Mustafa Balbay değindi. Kinci intikamcı olmak. Biriktirdiğiniz bir hırsı bir sonraki iktidar değişiminde vay siz bana bunu yapmıştınız diye devam ettirmek. Gelin Türkiye’yi bundan kurtaralım. Gelin bu işler uzamasın artık. Eğer bu işler uzarsa bugün değil on sene sonra yirmi sene sonra bunlarla ilgili olarak Türkiye de çok kötü şeyler olur. Hukukun görevi kan davasını kini nefreti ortadan kaldırmaktır. Ama bu belgeyle olur. Anlattım, anlattım durdum. İnsanlar burada kalktı anlattılar. Bu 16 Aralık 2003 denilen şey yoktur diye. Ama bana 16 Aralık 2003 ile ilgili yapılan şey ilk gün işte Nihat bey burada benim sorguma katıldı. Söylesin ilk gün ne söylediysem aynı şeyi söylemiyor muyum Nihat bey. İlk gün ne söylediysem aynı noktada değil miyim? Desin ki hayır ilk gün öyle dedin böyle dedin ama böyle oldu. İlk gün ne söylüyorsam aynı noktadayım ve her gün beni doğrulayacak her geçen gün beni doğrulayacak. Ali’nin kenti Küfe’den Hazreti Ali’nin kendi Küfe’den Muaviye’nin kendi Şam’a bir deveci deve yüküyle birlikte mal satmaya gelmiş. Şam’ın girişinde bir adam Küfe’den gelen devecinin elindeki Küfe’yi almış bu benimdir iddiasında bulunmuş. Deveci demiş ki, kardeşim bak bu dişi devenin üstündeki yük de bu dişi deve de bana aittir. Adam demiş ki sen kör müsün baksana altına bu dişi değil erkek. Adam eğilmiş bakmış demiş ki kardeşim bu deve dişi deve ve bu deve benim bunun içinde de şu yükler var bu da benim. Adam ısrarla hayır bu erkek deve demiş. Bunun üzerine kavga büyümüş kavga büyüyünce demişler ki bu işi Muaviye çözer. Valiye gideceğiz. Valiye gidilmiş. Muaviye on bin kişilik bir kalabalık toplamış Şam meydanına ve mahkeme görülüyor. Adam anlatmış Küfe’den şu gün şu saatte yola çıktım devem dişidir yüküm şudur geldim kentin girişinde bu adam karşıma çıktı bunu aldı ve bu benimdir dedi. Muaviye sonunda demiş ki, kardeşim sen bunun bu devenin dişi olduğunu mu iddia ediyorsun. Evet demiş bu devenin dişi olduğunu iddia ediyorum. dönmüş kalabalığı ey Şamlılar demiş. Bakın bakalım bu Küfe’den Ali’nin kentinden gelen deve dişi midir erkek midir? Şam meydanında toplanan on bin kişi hep bir ağızdan bağırmış erkek diye. Deveci perişan yükü devesi hep beraber teslim edilmiş giderken Muaviye deveciyi çağırmış gel demiş buraya. Şimdi demiş bu deve ve yükü önemli değil. O yerine konur. Ama senin bundan sonra yapacağın şey git o Ali’ye söyle Şam da Muaviye’nin dişi deveye erkek diyen on bin kişisi var demiş. Ben soruyorum şimdi bugün kendini çok güçlü hissedenler bugün ergenekona dişi erkek diye bağıranlar hak ve adalet arama yeri burasıysa bu Ergenekon konusunda karar verin. Buradaki insanların zekasıyla dalga geçmek oluyor bazı şeyler. Şimdi

52

Page 53: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:53

ben burada işte bazı insanlar var adlarını verdiğim zaman benim aleyhime çıkıp konuşuyorlar. Onlar benim yöneticim. Ben burada olanın bitenin farkına varmayacağım. Burada insanlar niye yatıyor onu bilmeyeceğim. Onu görmeyeceğim onu algılamayacağım burada oturacağım her şeyi kabul edeceğim. Böyle bir şey olabilir mi? Hayatım boyunca mücadelesini verdiğim mafya gruplarının hayatım boyunca mücadelesini verdiğim özgürlüğün hayatım boyunca mücadelesini verdiğim demokrasinin ortadan kaldırılmasıyla suçlanacağım ve susacağım. Soruyorum Nuray Başaran John Kustater niye burada yok diye sordum. Niye Nuray Başaran’ı aldığınız zaman Nuray Başaran’a niye gittin Levent Ersöz’e, niye gittin Şener Eruygur’a Tuncay Özkan ile ilgili bir sürü yalan söyledin. Niye bunları yaptın diye niye sormadınız diye sordum. E sorar getiririz onu da alırız diyor. iki yıl geçti, iki yıl geçti. Bir alçak bir hain eline aldığı uydurma dosyalarla kapı kapı gezerek Ankara da bugün içinde bulunduğum belgeleri üretmiştir ve teslim etmiştir. Sonuç, o irticacı olduğu için takip edilen bir Ankara gazete temsilcisi ben terörist. O John Kustater diye CIA’in Ankara bölge şefinin asistanı ben terörist devlet düşmanı. Soruyorum niye bu insanlar burada yoklar. Neden yoklar? Faruk Demir niye yok? Bir gün Çukurova grubundayken grubun CİO’su bana geldi. Dedi ki amerikan büyükelçiliğinden grubun gazeteci yöneticileriyle bir görüşme talebi var. Dedim ki, olmaz. Onlar gelirler eğer amerikan büyükelçiliği diplomatik misyondan birisi görüşmek istiyorsa gelir burada ağırlarız. Dedi ki, onlar zaten seni istemiyorlar dedi. Ne demek o dedim. Diyorlar ki, dedi Tuncay Özkan’ın dışında SHOW’un ben medya grup başkanı olduğum için SHOW’un işte akşamın SKYTÜRK’ün yöneticileri gelsin ikişer kişi onlarla görüşmek istiyoruz. Ben buna şiddetle karşı çıktım. Dediler ki, ay bu Amerikalılarla ilişkiler şu bu bak işte haber alamaz ekipler bırak gitsinler falan. Bunun üzerine genel yayın yönetmenleri ve Ankara temsilcilerinin katılması koşuluyla evet dedim. Genel yayın yönetmenleri ve Ankara temsilcileri katıldılar toplantıya. Şimdi o kişinin kim olduğunu çıkartıyorum John Kustater oturuyor. Siyasi müsteşar oturuyor ve bir erkek oturuyor yanlarında. Amerikalılar gayet edepli konuşuyorlar arkadaşlardan sonra aldığım beni istemedikleri için ben katılmıyorum. Gayet edepli konuşuyorlar o erkek Türk olan erkek ve kendisini danışman olarak tanıdan erkek konuşmanın bir yerinde ya siz aptal mısınız diyor ya bu ulusalcılık mulusalcılık bu ayaklara takılmış gidiyorsunuz. Görmediniz mi anlamadınız mı kafanıza çuval geçirdik hala algılayamadınız mı diyor. Bunun üzerine arkadaşlarım tepki gösteriyorlar. O erkek şahıs görevli büyükelçiliğin danışman kadrosundan. O kişinin adı Faruk Demir. O kişinin adı Faruk Demir. Onunla ilişkide bulunan kişinin adı Nuray Başaran. Onunla ilişkide bulunan kişinin adı John Kustater. Size soruyorum bir gazeteci görevinden ayrılmış atılmış ayrılmış ne olmuşsa olmuş. Ceketimi almışım ve çıkmışım. Bir Ankara temsilcisi olduğunu iddia eden gazeteci eline bütün bu kağıtları alıp niye Şener Eruygur’a gidiyor. Ben gitmedim Şener Eruygur’a ben başvurmadım Şener Eruygur’a. Ben tanımıyorum tanımadığımı zaten Mustafa Balbay’ın bilgisayar notlarının bir yerinde geçen bir kısım bir tek cümleden anlıyorsunuz. Ya Tuncay Özkan diye birisi geldi diyo bana diyo. Tanımıyorum Cumhuriyetçiymiş falan kimdir o diyor. Ordan görebilirsiniz. Ama bağıra bağıra söylüyorum anlatıyorum burada diyorum ki Faruk Demir diye bir adam var. Nereden söylüyorum Levent Ersöz’ün yargıçlık ifadesinden söylüyorum. Niye diyorum bir gazeteci kadın eline benimle ilgili yalan belgeleri alıp Şener Eruygur’a gider. Neden Şener Eruygur’dan çıkar Levent Ersöz’e gider niye akla hayale sığmayacak yalanları benimle ilgili anlatır. Ben ayrılmışım. Ben grubumda kadına gazetecilik yaptırmadım. Çünkü çıkmayan manşeti gazetenin daha benim görüp onayladığım baskıya girmeyen manşeti hemen Mesut Yılmaz’a ve Hüsamettin Özkan’a yetiştiriyordu. Onlar da patronu arıyorlardı patron da beni arıyordu. Bu manşeti çıkart olmuyor diye. Bu yüzden kadının haber yetkisi yoktu ben elinden almıştım. Şimdi bu kadın bu belgelerle dolaşıyor ben bunu anlatıyorum söylüyorum bununla ilgili araştırma inceleme yok. Kadının ifadesine başvuruluyor. Kadın yalanlarına devam ediyor. Ama kadına en küçük bir sorgulayıcı soru yok. Neden yok? Niye yok? Ben sizi tanımam. Mehmet Ali beyi tanımam. Neden derinleştirmediniz sorguyu. Niye yapmadınız bunu? 16 Aralıkla ilgili ilk gün söyledim size ilk gün

53

Page 54: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:54

söyledim böyle bir şey yok bu uydurma dedim. Bana CD var görüntü var o var bu var dediniz çıkartın koyun dedim. Çıkartırız getiririz koyarız dedi Zekeriya bey getiremedi. Getire getire Aykut Cengiz Engin ile konuştuğum iddiası olunan bir CD getirdi. O da yalandır. Avukatım diyor ki ya Tuncay bu ses senin sesine benziyor. Yok ya bu ben değilim diyorum. Öyle bozulmuş cızırtılarla dolu bir CD. Peki bütün bunlar toplandığı zaman şimdi ben söylüyorum. Soruyorum. Hodri meydan diyorum. Savcılık bana bu belgeleri koysun. O koymuyorsa siz koyun başkanım. Ortaya dökün bende deyim ki ben artık susuyorum. Ben artık susuyorum deyim. O belge ordan mı geldi bu belge buradan mı geldi. Belgelerin hepsi bana ait. Ne olur. Bende belge olmayıp ne olacak zaten yani. Bu ne hırs bu ne intikam. Evladım gibi sevdiğim kitaplarımın beş binini parçalamak için bu ülkede ben ne yaptım. Eğer bu hırsı intikamı oluşturacak bu garezi oluşturacak bir hatam varsa da özür dilerim. Ben böyle bir şey yapmak istemem. Asla istemem. Ben Türkiye de insanların birbirine güvenmesini insanların birbirini sevmesini eğer bu ülkede ben öleceksem ve bu sorunlar düzelecekse eğer bir dakika yaşarsam namerdim. Ama ben diyorum ki, ben bütün kolumu göğsümü gönlümü açtım. Aşkla açtım. Bu ülkeyle kucaklaşmak için yolculuk yapıyorum. Ama siz beni burada niçin tuttuğunuzu söylemezseniz beni anayasal haklarımı kullandığım için beni yasalardan doğan haklarımı kullandığım için beni karşı olduğum için burada tutarsanız olmaz. O zaman kavga ederiz. Sizden rica ediyorum kararınızda benim burada niçin bulunduğumun hukuki fiili gerekçesini yazın ve bana bu iddianame ki yasaya aykırı düzenlenmiştir bu iddianamede benim suçum nerede yazıyorsa gösterin. Hangi sayfada varsa onu bana gösterin. Lütfen bunu bana söyleyin. Ben bu kadar açığım susacağım bir daha konuşmayacağım. Bugün hayatımda aldığım en kıymetli hediyeyi aldım. Avukatım Celal bey bitiriyorum sayın başkanım üç dakikamı kullanacağım. Bugün bana hayatımdaki en güzel hediyeyi getirdi bana. Bu hediye bu sakız değil. Bu sakız kutusunun içindeki sardunya. Kırmızı çiçeğiyle birlikte bir dal sardunya. Ben tam 22 ay boyunca yıldız görmedim. Ayda görmedim ve sardunya da görmedim ve hayatımın en güzel hediyesi bu özgür sardunya. Aklıma bu sardunya Can Yücel’in 71’de affa kadar tutuklu kaldığı dönemde yazdığı sardunyaya ağıt şiirini getirdi. Keskin ceza evinde yazmış şiiri. Onu okuyup sözlerimi sonlandırmak istiyorum. Bu sardunyayı ben içeri sokamam çünkü içeri yeşil girmesi yasak. Bu sardunyayı mahkemeniz bir karar verirse bu sardunyayı ya özgür bıraksın yada bunun tutukluluğuna karar verecekse o zaman vicdanlarınıza sesleniyorum bu sardunyaya siz bakın. İkindiyi saat beşte başgardiyan Rıza başta karalar bastı koğuşa ikindin saat beşte. Seyre durduk tantanayı tutuklayıp sardunyayı attılar dip kapalıya ikindiyin saat beşte. Yataklık etmiş zaar suçu tevatür ve esrar elbet bir kızıllığı var ikindiyin saat beşte. Birlik düzenlik kurulur müdür koltuğa kurulur çiçek demire vurulur ikindiyin saat beşte. Canların gözü yaşta aklı idamlık yoldaşta yeşil ölümle dalaştı ikindiyin saat beşte. İkindi vaktidir. Sardunyayı ya özgür bırakın ya ona güzel bakın. Teşekkür ederim.”

Sanık İbrahim Özcan söz istedi verildi:”Sayın başkan, sayın heyet, 14 Mayıs 2010 tarihinde söz hakkı aldığımda özel mahkemenin bazı özel yargıladığı suçları tek tek anlattım. Ama şunu gördüm bu gerçekten insanın içini acıtıyor. Niye derseniz? Savcı bey mütalaadan önce feryat ediyor bunu işte böyle böyle şundan bundan suçlanıyoruz diye. Ben bu ay dolduğu zaman üçüncü seneme gireceğim. Bu ay dolduktan sonra üç senedir tutukluyum. İddia makamı ben örgüt üyeliğinden tutuklanıp da cezaevinde örgüt yöneticiliğine terfi ettirildim dedim ki çok önemli bir şeyler yapmışım ki bu terfii yapmışım. Ama ne yazık ki sorgumda Fatih Sultan Mehmet hanın komutanı Karaca beye mevlit okutmam fotoğrafları burada gösterilip burada ne yapıyorsunuz dendi. İnancım sorgulandı. Ecdadıma saygım sorgulandı. Türk milletinin inancı sorgulandı burada. Resmi kuvai milliye törenine katılıyoruz uluslar arası bir yarışma 26 tane yarışmacı var. Kemer Golf Country de yapılıyor. Atatürk’ün 40. yıl koşusuyla beraber yapılıyor. Buraya katıldığımızda siz burada ne yapıyordunuz diyor. Bu mahkemede yargılanan iddia makamı şimdi feryatlarını söylüyor. Kaymakam Kemal beyin kabri başında ben Kadıköylüyüm anma törenine katılmamız sorgulanıyor. Mustafa Kemal’in askerleriyiz afişini dağıttığımız örgüt

54

Page 55: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:55

afişi terör örgütünün örgüt afişi olarak sorgulanıyor. Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır dağıttığımız yayınevinin dağıttığı promosyon afişleri örgüt afişi olarak terör örgütünün faaliyetleri olarak burada yargılanıyoruz. Protokol gereği sayın başkanım sayın heyet o afişleri biz Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanından muhtarına kadar gönderiyoruz. Bakın Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanından muhtarına kadar. Şimdi iddia makamına sesleniyorum. 18 Mart şehitler haftası TRT de kutlanıyor. Programda sunan ve skeçleri sunan sunucu protokolde İbrahim Şahin oturuyor TRT genel müdürü. Ondan sorumlu devlet bakan başbakan yardımcısı. Bizim üstümüzden geçeceğini söyleyen sonra da beraat ederler para verip çıkar para veririz alırlar tazminatlarını diyen Bülent Arınç oturuyor ve devlet protokolü oturuyor. Orda sunucu diyor ki mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır. Sayın savcı onlar hakkında ne yapmayı düşünüyorsun. Beni burada bundan sorguluyorsun. Örgüt afişi olarak yargılıyorsun. 3. seneme geliyorum bir ay sonra Kemal Unatıkan bunu mecliste söyledi. Kemal Unatıkan’a da gönderdim o afişten doğru bütün hükümet kabinesine gönderdim. Parlamentoya da gönderdim. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da dedi mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır. Biz gönderdikten sonra dedi o afişleri gördü. O afişlerde Mustafa Kemal var, Türk bayrağı var, başka bir şey yok. Ama burada bir şey var bir hesaplaşma var. Bu iddianameyi yazanlar Cumhuriyetin kurucu iradesiyle kurucu felsefesiyle ve kurucu ruhuyla savaşçı ruhuyla savaşıyor. Onun hesaplaşması burada iddianamede yansıyor. Eğer bunun dışında benim hakkımda bir delil varsa buraya koymak zorunda iki yıldır buradayım ben. üçüncü yılıma geliyorum. Delil olsaydı burada kordu. Katıldığım törenlerin fotoğraflarını gösterdi. Karar almanıza rağmen delil dosyamı bilgisayar kullanmadığımdan dolayı vereceğinizi söylemenize rağmen dokuz ay sonra savunma yaptım yine vermediniz. İkinci senem bitiyor üçüncü seneme geliyorum hakkımdaki delil dosyamı yine vermiyorsunuz. Ben 12 Eylül mahkemelerini gördüm sayın başkanım. Burası sayın Balbay 27 Mayısı anlattı ben de size anladım. Gerçekten 12 Eylül mahkemeleriyle burası aynı. Ama farklılıklar var. 12 Eylülde de insanlar kapalı spor salonlarında toplu yargılanıyordu. Neyden düşüncelerinden suç aletleri kitaplar düşüncelerdi. Burada da CD’ler düşünceler yaptığınız faaliyetler. Bu iddianameyi yazanlar devletin Türkiye Cumhuriyeti devletini kurucu iradesiyle tekrar söylüyorum kurucu felsefesiyle ve ruhuyla savaş halindedir. Öyle olmasa bunları suç dosyalarının arasına koymazlardı. Türkiye de beş yaşında çocuğu alın Atatürk’ün resmini verin Türk bayrağını verin bu suçtu dedirtemezsiniz. Ama sayın savcılar bunları suç delili olarak buların arasına koymuşlar şimdi de 14 Mayıstaki mütalaasında feryat ediyor sayın savcı. Millet düşman,ı Atatürk düşmanı, Cumhuriyet düşmanı, Türk Silahlı Kuvvetler düşmanı, Allah düşmanı, hain, emperyalist, işbirlikçi, kuvai milliye düşmanı diye devlet kurum ve görevlilerine hakaret ediyormuşuz. Sayın başkan iddia makamı sizin üzerinizden bize aba altından sopa gösteriyor. Ama faydasız. Sizin üzerinizden iddia makamı bize aba altından sopa gösteriyor. Dava açarım diyor. korkutmaya e bunları sen koymadın mı sayın savcı burada kabir başında hangi inanca mensup olursanız olun ister İncil’e ister Tevrat’a ister Zebur’a ister hak din Kuran’a ister ateist olun ne olursanız olun kabir başında insanlar ellerini açmış dua ederken bir resimde burada ne yapıyorsunuz denmez. Bu hangi inanç olursa olsun bu hakarettir. Benim inancıma hakaret ediyorsun. Kabir orası yazıyor Fatih Sultan Mehmet hanın donanma komutanı. Ben Türküm ecdadıma saygı şehidime saygı geçmişime hürmet ve saygı yapmak mecburiyetindeyim. Bu benim kanımda ruhumda var. Ha bunu suç diye yargılıyorsanız o zaman siz Türkiye Cumhuriyetinin dedim istiklal savaşının bir anlamı da gericilik cehalet ve hurafecilikle savaşmıştır. İstiklal savaşının bir anlamı da budur. Şimdi affınıza sığınarak mahkemenizi ve savcını tenzih ederek bir fıkra söylemek istiyorum anlatmak istiyorum bu temelin fıkrasına döndü. Temel koyunları var bahçesi var işte salıyor otlanıyor bahçesinde çitleri koyunlar atlıyor hep lahanaları yiyor. Bir iki öyle bir iki öyle kış geliyor. Lahanaları yiyor Temel de diyor ben size gösteririm. Engelleyemiyor bir türlü. Kar her taraf Temel de bu lahana saplarını kesiyor dolduruyor ağıla. Kışın geliyor ot yok bir şey yok. Koyunların önüne lahana saplarını koyuyor.

55

Page 56: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:56

Koyunlar başlıyor melemeye. Temel bir gün iki gün bakmıyor üçüncü gün bakmıyor. Dördüncü gün dayanamıyor artık bütün ağıl meliyor. Temel geliyor yok öyle diyor. Lahanaya gelince kıt kıt sapına gelince me yok. Bu iddianameye siz yazdınız bunu feryat etmeyeceksin. Bunlar hakkında da biz sizin hakkınızda suç duyuruları açacağız, açacağız. Bu iddianameye bunları koyanlar hakkında da suç duyurusunda bulunacağız. Çünkü bu Türk milletinin değerlerine hakarettir. İnançlarına hakarettir. Şehitlere hakarettir. Kaymakam Kemal Bey bu ülkede ilk milli şehittir meclisin ilan ettiği. Ben onun mezarı başına gidip fatiha okumam sorgulanıyorsa vay bu ahalinin haline hangi ülkede yaşıyoruz biz. İsrail’de miyiz dünyanın tek din devleti İsrail’dir. Tevrat’a göre yönetilen tek din devleti İsrail’dir. Biz bu faaliyetlerimiz sorgulanıyor. Bunlardan yatıyoruz yatarım. Eğer bu faaliyetlerinden dolayı burada tutuyorsa tutuyorsanız beni ben sayın mahkemenin o kanaatte olduğuna inanmıyorum eğer ondan dolayı tutuyorsanız ben ömrümün son nefesine kadar yatmaya razıyım. Bir gün de ah demem. Bir gün ah demem. Bir tane seksen yaşında anam var. O da bugün yarın Allah’ın hakkına kavuşur. Şimdi iddia makamı bunları yazıyor ondan sonra da diyor ki bize hakaret. İddia makamına soruyorum bu dosyaları siz hazırlamadınız mı? Suç delillerini siz koymadınız mı? Eğer buradaki samimi olarak burada o gün 14 Mayıs 2010 tarihinde ben samimi olduğuna inanıyorum Mehmet Ali Pekgüzel’in bu beyanını doğru kabul edersek sayın Mehmet Ali Pekgüzel; iddianameden imzanızı çekin o zaman. Çekin imzanızı iddianameden. Bu beyanınızda ben samimi olduğunuza inanıyorum. Sürprizler yaşıyorsunuz. Kuran ayeti suç çıkıyor kiminde bilmem ne çıkıyor artık. Yani bu, bu artık bir savaş inançlara değerlere karşı verilen bir savaş. Sayın her mahkeme bunu soracağım. Yine soracağım. Lütfen bana tutuklandığım tarihteki suç tarihimi ve suç yerimi söyleyin. Ben 12 Eylülde de yargılandım. Hırsızın tevkif müzekkeresinde de suç tarihi ve suç yazar bir şey yazar. Ya buraya bir şey yazın bir şey söyleyin ikisi iki yıldır tutuyorsunuz burada. El insan el vicdan ya. Söyleyin tarihi söyleyin. Bir söyleyin hangi tarihte nerede işlemişiz biz bu suçu veya teşebbüs etmişiz. Veya bir konuşmamızda darbeye hükümete yıkalım vuralım şunu yapalım nerede var sayın başkanım burada bütün her şeye açıklığıyla cevap verdim ben. ilk şahıs diye savcılığın emniyet mensuplarının ismini yazmadı hepsine de cevap verdim. Benim sorgumu farkındasınız 33 yıl önceden başlandı. Yıl 1978’den başlandı. Benim veremeyeceğim hiçbir hesabım yok. Allah’a bir can borcum var. Veremeyeceğim hiçbir hesabım yok veririm bütün hesabı veririm. Varsa cezamı çekerim. Ama ya bunu yani artık böyle bir dava yüzyılın davası artık dünyanın bütün devletleri davaya müdahil. Avrupa birliğisi Amerika’sı herkes bu dava için bir şey konuşuyor. CIA’si de açıklama yapıyor MOSSAD’I da açıklama yapıyor herkes açıklama yapıyor. Ama artık söyleyin eğer bu yargılandığım burada savcının iddia makamının onların başı başka delil varsa verin delil dosyamı vermiyorsunuz artık istemiyorum. Yani bir delil dosyası, dosyası olmadan yargılanan biri bir insan konumundayız burada. Haksızlıklar bunlanda bitmiyor. Şimdi bide yaşadığımız yerde haksızlıklar var. Silivri toplama kampında. Şimdi cezaevinde yemekler yenmiyor dökülüyor. Zaten bizden yatanların çoğu da bilir yemez. Resmi gazete 17.6.2005 tarihinde adalet bakanlığının ceza evlere bir tamim gönderiyor. Tutuklu ve yükümlülerle ilgili. Cezaevi müdüründün istedim verdi sağ olsun burada diyor ki diğerlerini okumayacağım. Elektrikli eşyalar bölümünde aydınlatma dışındaki elektrik giderleri hükümlü tarafından karşılanır. Bakın tamimi vereceğim size tarihini de veriyorum. Aydınlatma giderleri, aydınlatma dışındaki yani ortak olan tuvalet banyo dışındaki yani televizyon ketle kullandığımız prizlerin elektrik paralarını bizden alıyorlar. Ama tamimde de diyor ki hükümlü tarafından karşılanır. Şimdi bunu niye söylüyorum. Silivri toplama kampında on bine yakın insan var. Gardiyan personel falan on iki bin. Gardiyanlarda şikayetçi yemek yemiyor dökülüyor trilyonlarca lira. Ben müteahhitleri mahkemeye verdim. E sayın başkanım inanın gelin göstereyim koğuşumdaki bahçe duvarında kırk santim delik jandarmaya bakıyoruz ya. Yedi ay kaldı yedi ay sonra daha dün sıva yaptılar orayı. Cezaevinin her tarafı dökülüyor. Lavaboları mahkum alır. Lavaboları biz alıyoruz. Muslukları biz tamir ettiririz her şeyini biz. Elektrik parasını da ödüyoruz.

56

Page 57: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:57

Ama tamimde de hükümlüden alınır diyor. Ey adalet bakanı bebek katiline beş trilyon harcadın. Avrupa’dan bilmem ne duvar kağıtları getirttirdin burada Silivri de parası olmayan bir kişi bir bardak çay içemez. Bir bardak çay içemez. Çünkü fişleri çekerler. Hemen ay sonlarında dinlerler hapishanede elektrik paralarını ödemeyenlerin elektrikleri kesilecek. Adalet mi bu? Bir bardak çay içemez bırakın. Biz oldu mahkemeye gelirken kesmişler haberimiz yok. Verdik iki gün sonra açtılar. Cezaevinde Silivri toplama kampında diğer cezaevlerinde Tekirdağ’da da vardı bilmiyorum diğerlerinde de var mı parası olmayan adam bir bardak çay içemez. Televizyon seyredemez. Hangi şartlarda adaleti arıyoruz. Ben artık kanıksadım her şeyi. Paran yoksa cezaevinde çay içemezsin bir bardak. Bitti fişlerini çekerler televizyon seyredemezsin. Ama tamimde diyor ki, hükümlüden alınır. Toplanan para sayın başkanım bir hesap ettik yıllık bir trilyon eski parayla şimdi parayla bir milyon liraya yakın. Müdüre sordum paralar nereye gidiyor açık cezaevinde bir hesaba yatırıyoruz. Bilmiyorum dedi. Ama biz dedi mecburuz dedi. Kişi başına on lira ortalama ayda elektrik parası alınıyor. Hukuksuzluk kanunsuzluk ve adaletsizlik her yerde hüküm sürüyor. İnsan hakları komisyonu başkanına söylüyoruz beni ilgilendirmez diyor. O da mecliste, mecliste milletvekili. Savunmamda anlattım dönem dönem ülkelerin siyasi erklerine siyasi değişimlere göre dönem dönem düşünceler suç kabul edilir. Şimdi bizi bunlara, bu düşüncelerimizden yaptığımız yayınlardan ve faaliyetlerden dolayı yargılanıyoruz sorgulanıyoruz. Sayın başkanım cezaevinde gardiyanlar bile şikayetçi. Size mahkeme kayıtlarına geçmesi bakımından söylüyorum. Bu makbuzumuz ödediğimiz makbuzlar. Her ay ödüyoruz. Çok ilginç de bir şeyimiz var faturamız bunu da göstereyim Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir fatura var mı? Bunları kayıtlara tarihi çünkü bunlar kayıtlara geçmesini istiyorum. Evet elektrik faturamızı görüyor musunuz? Resmi elektrik faturamız. Çok gülünç değil mi cezaevinden ortalama her yıl bir trilyona yakın para şu kağıtla toplanıyor. Adaletsizlik her tarafta neyini bahsedeyim cezaevinin müteahhitleri yolları yaptı bir yılda yollar göçüyor şimdi asfalt yapıyorlar. Asfaltı Büyükşehir yapıyor müteahhit parayı aldı koydu. Asfaltı Büyükşehir yapıyor. Onun şeylerini o ödüyor. Cezaevini ben iki sefer burada da söyledim bura da çökecek dedim sayın başkanım. İki ay önce iki ay sonra da çöktü. Her taraf hırsızlık üzerine yalan ve riya üzerine hiçbir doğru inşa edilemez. Yalan ve riya üzerine asla hiçbir şey inşa edilemez. Kantinde en yani malzemeler en yüksek fiyata satılıyor. Araba deterjanlarının üstüne merdiven altı imalathaneleri üstüne bulaşık deterjanı yapmış kağıdı yapıştırmış onlarla bulaşık yıkıyoruz ne yapacaksın. Hani tabiri caizse elimiz mahkum. Öyle diyorlar alırsan al bu. Başka bir şey yok. Başka bir şey yok. Yani biz hukuksuzluğa adaletsizliğe bu davayla yaşadığımız yerde de aynı. On bin kişi mahkum var burada on bin kişi toplama kampı. Personel falan on üç on dört bin kişi. Yemiyoruz diyor personelde. Allah aşkına bu Türkiye soruyorum burada insanlar oturuyor evinde makarnayı yağda kavurup da sonra sıcak suyla haşlayan var mı ya. Böyle geliyor bunu elli bin kere söylüyoruz. Buraya gelen yemeği karıştırmayın buraya gelen yemek başka. Tabldotta çıkardıkları yemek. Söylüyoruz müdüre diyor açık cezaevi. Her şey açık her şey açık. Yani haksızlık sayın başkanım sadece iddianamede değil orada da yaşıyoruz. Her gün bunları boğuşuyoruz. Yaşıyoruz. Artık ben iddianameden hiçbir şeyine şey ettim çünkü artık bu siyasi dava olduğu en başından beri bir senedir söylüyorum bu siyasi dava siyasi atmosfer değişmeden sizin karar verme yetiniz yok. Ben buna inanıyorum. 12 Eylülde aynıydı şimdi de aynı Türkiye dönüşüm, hesaplaşma. Bu hesaplaşma anca iktidarın değişmesi veya iktidar güçlerinin yetkilerinin elinden alınması ne derseniz seçimle kaybetmesi mi ancak o zaman. Ama bu arada kazanmak için üçer beşer ikişer tahliye yaparsınız. Ama şunu tarihe geçirmek için söylüyorum bu iddianameyi yazanlar tarih önünde hesap verecekler. Ama on yıl sonra ama öldükten sonra kime nasıl öldükten sonra iadeyi itibar yapıldı bunlar yargılanacak. Türk milleti vicdanında zaten yargılıyor. Zaten yargılıyor ama bunlar tarih önünde hesap verecekler. Geçen rahatsızım ayağımda dört santim ödem oluştu ameliyat dediler olmayacağım kırılsın ayağım yine olmayacağım. Karar almıştı hastane olmayacağım. Bu yaşadığımız süreç her ne olursa olsun

57

Page 58: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:58

Balbay’ın dediği gibi kin nefret kin doğuruyor. Nefret, nefret tohumları ekiliyor. Çatışma Türkiye’yi çatışmaya götürüyor. Türkiye’yi çatışmaya götürüyor on yıl sonra da bu çatışmanın dediği gibi şeyleri su yüzüne çıkar Tuncay’ın dediği gibi doğru söylüyor Türkiye çatışma noktasına kin besliyor insanlar. Nefret besliyor. Soruyorum verin suç delilimi verin diyorum delil dosyamı verin diyorum vermiyorsunuz. Yat. Suç tarihi söyle yok. Yav teşebbüs ettiysem onu söyle yok. Yav bir telefon konuşmam deki şu telefon konuşman dolayısıyla yatıyorsun de. Deyin bunu deyin bir şey söyleyin yani. Üçüncü ay bu ay bitiyor üçüncü seneme geliyorum. Sayın başkanım bilmiyorum da biraz kul hakkına doğru gidiyor artık. Yaradan bütün her şeyi affeder ama kul hakkını asla. Ne söyleyim şimdi sözlerime son verirken biz Dante’nin hani cehennem adlı trajedisinde cehennem tanrısal komedyasında diyor ya cehennem kapısında buraya girerken umutlarınızı dışarıda bırakın. Sayın başkanım biz Türk’üz inancımız ve itikadımız gereği umutlarımızı bırakıp buraya girmedik. İnancımız gereği de ölene kadar da umudumuz hep yeşil kalacak hep yeşerecek. Bunu bilmenizi istiyorum saygılarımla.”

Sanık Fahri Kepek söz istedi, verildi:”Sayın başkanım sayın mahkeme üyeleri, 14 Mayıs 2010 tarihli 65. celsede savunma içerikli konuşmamı keserek ve beni keserek beni ve diğer sanıkları zan altında bıraktınız. Böylece en kutsal hak olarak gördüğünüz savunma hakkımı da kısıtladınız. Eğer o günkü konuşmamda bir hakaret sezdiyseniz sizden ve heyetinizden özür dilerim. Ben ilkokul mezunu olabilirim. Ancak 18 aydır cezaevinde her gün sabahtan öğleye kadar bilgisayarda çalışma çalışıyorum ve yazılarımı yazıyorum. Bundan başka her gün günlük on iki tane gazete geliyor bende bu gazeteleri dergileri iki üç günde bir tane de kitap okuyorum. Benim sayın mahkemeye verdiğim dilekçeler ve okuduğum yazılar bana aittir. Hiç kimsenin yardım almıyorum. Beni hiçbir Allah’ın kulu yönlendiremez. Sadece okuduğum dilekçeler, okuduğum dilekçelerin içeriklerinin bazı yerleri okuduğum gazete ve kitaplardan alıntı yapmamdan ibarettir. Sizlerin benim hakkımdaki duygu ve düşüncelerine tabi değilim. Bende Allah’ın bir kulu olup dokuz ay on günlüğüm. On sekiz aydır tutukluyum. Eşimden ayrılmış olmam ve psikolojik ve ailevi sorunlarım olduğundan ellerinizden öper üç tane kızım vardır. Kızlarım dahil hiçbir kimseyle 18 aydır konuşamıyorum ve de hiçbir şekilde irtibatım yoktur. Mahkemede okuduğum yazılar benim duygu düşünce ve fikirlerimi yansıtmaktadır. Fikir ve düşüncemden dolayı beni yargılayacaksanız buyurun ceza verin. Dosyamı Yargıtay’a göndermekte geç kalmayınız. Makamınıza ve de yaşınıza saygım vardır. Ben sabır taşı değilim ve bende peygamber sabrı asla yoktur. Ben sizlerden peygamber sabrı değil adalet ve de faaliyette icraat bekliyorum. Fakir bir ailenin çocuğu olduğum için sizler gibi hukuk fakültesi okuyamadım. Mesela sokak dilini, dilini çok iyi bilirim ve de uygularım. Örneğin orta okul son sınıfta orta okul son sınıfta okurken bir arkadaşım ve ben bir arkadaşım ve benim not ortalamam pekiyi idi. Arkadaşım ve ben astsubaylık sınavına başvuru yaptık. Ben maddi yönden Ankara’ya sınava gidemedim. Arkadaşım Ankara’ya gitti ve sınava katıldı. Arkadaşım şu an sekiz yıldır askeriye de astsubay olarak görev yapıyor. Beni küçümseyen ve hor gören şahıslara sesleniyorum. Bunlar deve kuşu gibi kafalarını kuma saklayınca kişiliklerini sakladıklarını mı düşünüyorlar. Bu salonda bazıları ve bazılarının avukatı kendilerince çok bilmişler hoş laflar ederek kendilerini meftun etmeye kalkıştılar. Bunlar müvekkillerine hizmet etmek yerine fakat bir hal elde edemeyince bir muhabbet görmeyince hileye sapıp utanmazlıklarını ele verdiler. Muhabbet velilere ve peygamberlere adettir. Utanmazlık ise her aşağılık kişinin sığındığı bir sanattır. Onlar hoşuz diyerek insanları kendilerine çekerler. Ama iç yüzlerine bakılırsa hiçte hoş değillerdir. Sen o nefse zahmet ve eziyet vermeden riyazetle cihat etmeden o ne uslu rahat ve vakar bir halde tutmayı mı umuyorsun. Nefsi zaptetmek her aşağılık kişiye nasip mi olur. Bu da kendilerini bilmeyenlere kapak olsun. Sayın başkanım sayın mahkeme üyeleri, benim sayın mahkemeye geldiğim zamanlarda psikolojim bozuluyor. Ben sayın mahkemeye sadece talep günü gelmek istiyorum. Benim için hakkımda karar almanızı saygılarımla arz ederim.”

58

Page 59: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:59

Sanık beyanları sırasında tutuksuz sanık Adil Serdar Saçan ile bir kısım sanıkların müdafileri Av. Rukiye Kibar, Av. Bülent Vural, Av. Dilek Gökdemir ve Av. Serkan Saçan’ın da geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Adil Serdar Saçan söz istedi verildi:”Sayın başkanım, mahkemenizi bilgilendirmek babında konuşuyorum. Emcet bey açıklama yaparken bu 2001 yılında aldığımız izinle ilgili bir iki sayfalık metnin üzerinde çok gizli olduğunu ve savcılık emanetine alındığından bahsetti ve 14 Mayısta da mahkemenin verdiği bir kararla çok gizli belgesi olduğundan kendisine verilemeyeceğini söyledi. Birincisi bu bunlar zaten bütün gazetelerde yayınlandı yani, ikincisi de ben talepte bulunmuştum. Mahkemeniz İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına yazı yazdı Turan Çolakkadı imzasıyla geldi dosyaya girdi Nisan ayında. O dosyanın tamamının sadece o iki sayfanın değil, tamamının gizliliği olmadığına dair İstanbul Cumhuriyet başsavcısının yazısı var. Yani gizliliğinin kalktığına dair benim talebim üzerine gelen bir cevap var. Bu konuda sizi aydınlatmak istedim, belki gözden kaçmıştır diye arz ederim efendim.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada daha önce verilen ara kararlar doğrultusunda yazılan yazılara gelen cevaplar

okundu.Mahkeme Başkanı:" Resen İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına yazılan 9.4.2010 tarihli

yazıya verilen cevapta, sanık Fahri Kepek’in kullanmış olduğu telefonun dinlenmesiyle ilgili kararda dinleme kararının Talat Ertan ismini kullanan ancak gerçekte Fahri Kepek tarafından kullanıldığı anlaşılan telefona ait dinleme kararı verilmiş olduğu. 21.12.2009 tarihli oturumun 2/B nolu ara kararı gereği sanık Fatma Cengiz’e ait 6 ve 14 nolu CD’ler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen raporun gönderildiği. 13.2.2010 tarihli oturumun 12 nolu ara kararı gereği 12 nolu ara kararının B-a maddesi gereği resen İstanbul 14 Ağır ceza mahkemesine yazılan yazı ile Tuncay Güney hakkında verilen dinleme kararı örneğinin gönderildiği. 7.5.2010 tarihli oturumun 11/F nolu ara kararı gereği resen TİB’den istenen görüşme kayıtlarının gönderildiği. 7.5.2010 tarihli oturumun 10 nolu ara kararı gereği sanık Fatih Hilmioğlu müdafiinin talebiyle ilgili olarak İnönü üniversitesi rektörlerinden istenen bilgilerin gönderildiği. 14.5.2010 tarihli oturumun 14 nolu ara kararı gereği sanık Cengiz Köylü’nün Köylü müdafiinin talebiyle ilgili olarak Ahmet Zeki Üçok hakkında delil karartma ve uydurmak suretiyle örgüt yapılanmasını ortaya çıkmasını engelleyecek örgüte yardım etmek suçundan Cumhuriyet başsavcılığınca 2010/857 soruşturma numarasıyla soruşturma yürütüldüğünün bildirildiği. 26.12.2009 tarihli oturumun 10/C ve 15.1.2010 tarihli oturumun 4/B ve 6/A nolu ara kararı gereği sanık İbrahim Şahin ile ilgili adli tıp kurumu raporunun gönderildiği. Bu rapor el yazısı örnekleriyle ilgilidir. 24.11.2009 tarihli oturumun 11/A nolu ara kararı gereği sanık Mustafa Levent Göktaş’a ait olduğu iddia olunan 51 nolu DVD ile ilgili ek raporun ek bilirkişi raporunun gönderildiği anlaşıldı.”

Sanık Osman Gürbüz müdafii Av. Erdem Olgun söz istedi, verildi:”Saygıdeğer başkanım muhterem heyet, efendim müvekkilim Osman Gürbüz 2008 senesi Temmuz ayı başında Ergenekon terör örgütüne üye olmak suçundan gözaltına alınmış dört günlük sorgusunun ardından da tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Yani efendim müvekkilim Osman Gürbüz tamı tamına iki yıl yani 24 ay yani 730 günden beri tutuklu olarak cezaevinde yatmaktadır. Müvekkilime iddianamede TCK’nın 314/2. maddesiyle belirtilen terör örgütüne üye olma suçu itham edilmiştir ve bu ithamı da sayın mahkeme değerlendirmeye almıştır. Ancak müvekkilim 730 günden beri tutuklu olarak yargılanmasını sağlayan delillere bakıldığında mışlardan ve muşlardan ibaret baştan aşağı iftiralarla dolu bir kısmı da hakaret içeren gizli ve açık tanıkların anlattığı hikayelerden başka bir delilin olmadığı da görülecektir. Ayrıca müvekkilim bir dönem üyesi olduğu kuvai milliye derneği başkanıyla sadece bir kez yapmış olduğu ve toplamda iki dakika kırk üç saniye süren telefon görüşmesi de maalesef iddianamede en büyük delil olarak

59

Page 60: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:60

kabul edilmiştir. Yani iki dakika kırk üç saniye süren telefon görüşmesi müvekkilimin hayatından tamı tamına 730 gün çalmıştır. Müvekkilim 730 gün tutuklu olarak kalmasını sağlayan maddi deliller ise maalesef tekrar tekrar incelememize rağmen yoktur. Yani müvekkilim resmen mışlarla ve muşlarla tutukludur. Pek muhterem başkanım sayın üyeler ortada kabul edilmiş veyahut ispatlanmış yada deşifre edilebilmiş bir örgüt var mıdır? Yada böyle bir karar var mıdır? Bunun cevabı tabi ki yoktur. Muhtemelen de olmayacaktır. Yani müvekkilim şu anda hayali Ergenekon terör örgütüne üye olma suçundan ve yine hiçbir sübut delile dayanmayan delil bile sayılmayacak tefrikalarla tutukludur. Efendim fazla vaktinizi almak istemiyorum ama kısaca bir iki tane de Yargıtay ilamı daha doğrusu ceza genel kurulu ilamı da okumakta kendimce bir sakınca görmüyorum. Efendim bu ceza genel kurulunun 2003 tarihinde almış olduğu bir karar eski kanun. Sanıklar hakkında ele geçen belgeler örgütle organik bağ içinde olduklarını kanıtlayacak nitelikte bulunmayıp her iki sanığın da eylemleri Türk ceza yasasının 169 devamına istinaden silahlı cemiyet ve çete yardım suçunu oluşturmamaktadır diyor. Yine efendim bu ceza muhakemesi kanunumuzun 225. maddesinde sizin de benden çok daha iyi bildiğinizi hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir deniyor. Yine bununla da ceza genel kurulunun 2008/11514 sayılı ilamında da der ki kısaca hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemlerden ibarettir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Şimdi efendim ben bunu niye söyledim malumunuz 314/2’den hakkımızda ceza isteniyor. Terör örgütüne üye olmaktan ceza isteniyor ama toplumda ne kadar infial uyandıracak suçlar varsa bir dönem müvekkilime yıkılmaya çalışıldı bunlara örnek verecek olursak siz benden daha iyi biliyorsunuz Gazi olayları, Hablemitoğlu, başka çeşitli olaylar ve bunların hepsinden de gerek buradaki savcılıkça gerek Antalya savcılığı gerek Ankara savcılığı buradaki savcılık sorgulandık diğerleri de gıyabımızda sorgulayarak bizim bu olaylara karışmadığımızı beyan etmiştir. Yani efendim kısaca müvekkilimin evinde üstünde iş yerlerinde bilgisayarlarında yapılan tüm aramalarda kanuna aykırı bir delil ve özellikle sözde Ergenekon örgütüne üye olduğunu bırakın kanıtlayacak ima edecek en küçük bir delil kırıntısı bile bulunamamıştır ve tüm toplanan aramada alınan eşyalar tarafımıza iade edilmiştir. Bir iki tane sim kartı henüz alamadık onu da en kısa zamanda alacağız. Yani sayın mahkeme tüm bu maddi delilleri görmezden gelip neidüğü belli olmayan tanıkların mışlarıyla muşlarıyla biten ifadeleri dikkate almıştır. Yani bir insanın 730 gün cezaevinde tutabilmek herhangi bir şahsın ya bu bunu yapmış bu bunu etmiş böyle duydum şöyle duydum laflarıyla mı sağlanacaktır? Yani bir insanın hayatından 730 günü almak bu kadar kolay mıdır efendim? Yani bizce bu kadar kolay olmaması gerekir. Yani 730 gün iki sene şöyle deyim efendim müvekkilim tutuklanmadan önce 48 yaşındaydı şimdi 50 yaşında. Müvekkilimin oğlu daha ilkokula gitmiyordu okuma yazması yoktu şimdi ilkokul ikinci sınıfı bitirecek üçüncü sınıfa başlayacak. Yani sadece mışlarla muşlarla gizli tanıklar Osman Gürbüz bunu yapmış. Osman Gürbüz bunu söylemiş. Delil yok. Maddi gerçek yok. Sen nerden biliyorsun bana da falanca falanca söyledi. E peki sen kimsin ki bunları bu kadar iyi biliyorsun. Senin sözün nedir ki bir geçmişine bakalım bir sabıkana bakalım şuna bakalım buna bakalım o da yok. Onun her söylediği aa Osman Gürbüz bunu yapmış doğrudur yapmıştır. Böyle bir mantık yoktur efendim yani en azından ben olmadığını tahmin ediyorum muhtemelen de sizde benden çok daha iyi düşünebildiğinize göre sizin de öyle düşündüğünüzü şey yapıyorum. Fazla da vaktinizi almak istemiyorum efendim. Müvekkilimin tutuklulukta geçen süreyi özellikle dikkate almanızı tavsiye ediyorum pardon özür dilerim talep ediyorum. Çünkü 730 gün iki sene efendim gerek birinci iddianamede gerek ikinci iddianamede sadece terör örgütüne üye olma suçuyla yargılanıp da bu kadar uzun süre cezaevinde kalan numunelik tek insan benim müvekkilim Osman Gürbüz’dür. Yani daha ortada böyle bir örgütün varlığı kabul edilmeden müvekkilime bu örgüte üye olmuş gibi işlem yapılıp artık tutukluluktan da çıkıp ceza infaza dönülmüştür efendim yani şu anda

60

Page 61: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:61

hüküm kurulsa beş sene ceza verseniz samimi hali şundan bundan üç senede zaten tahliye olacak üçte ikisini yatmış olacak. E müvekkilim soruyor bana ne oluyor diyor. Bilmiyorum diyorum. Ne zaman tahliye olurum, bilmiyorum. Suçum ne, bilmiyorum. Neden tutuyorlar bilmiyorum. Hakikatten de bilmiyorum efendim yani bize iddianamede Osman Gürbüz’ü bundan bundan bundan bundan dolayı biz yargılıyoruz diye iddianameye verdiler. Biz hepsini teker teker çürüttük. Hani kendi savunmalarımızla da çürütmedik efendim resmi dairelerde mahkemelerden yazı alarak çürüttük. Osman Gürbüz’ün teklif edildiği iddia edilen malumunuz gizli tanık dokuzun cezaevinde olduğunu ispat ederek çürüttük. Gizli tanık dokuz namı değer Osman’ımın yalan söylediğini kendi bilgileriyle kendi belgeleriyle çürüttük. E geriye kaldı bir tek kuvai milliye derneğinin başkanı Fikri Karadağ ile yapmış olduğu iki dakika kırk üç saniyelik telefon görüşmesi, onlar incelendiği zaman en ufak bir kanuna aykırı bir delil yok. Herhangi bir durum yok. Erdoğan Teziç’e suikast düzenlemeye çalışmışlar müvekkilim de gazetelerden okuduğu haberde diyor ki başkanım suikastı düzenleyende bizim derneğin kartı çıkmış doğru mudur diyor. Öyle bir şey yok diyor bunlar diyor Fikri Karadağ diyor bunlar diyor bizim üzerimize gelmek için yapılanlar saygılar başkanım saygılar. Öbür tarafa bakıyoruz madalyonun öbür yüzüne müvekkilimi suçlayan malumunuz Mümin Geleş namı diğer Kıskaç o iki dakika elli üç saniye Fikri Karadağ ile en ufak bir samimiyeti teması olmadan konuşuyor. Konuşurken komutanım bir emriniz var mı yanınıza gelelim şöyle yapalım böyle. Sanki kendi adamıymış gibi konuşuyor. Soruşturma bile geçirmiyor aksine hem açık tanık hem gizli tanık oluyor müvekkilimi suçluyor. Müvekkilim de hukuki hasmı olan eski karasının kocasıyla hukuki hasmı olan mahkemelik olan insanın iftiralarıyla yatıyor ve yine efendim bu mışlı muşlu ifadelerin bizce ileride delil olarak sayılmama ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Her yapılan aramalarda da müvekkilimde en ufak bir suç unsuruna rastlanmamıştır. Tekrar söylüyorum terör örgütü üyesi sıfatıyla yargılanıp da 730 gün bir fiil tutuklu kalan tek insan benim müvekkilim Osman Gürbüz’dür. Artık tutuklama bir tedbir olmaktan çıkıp işkenceye dönüşmüştür. Tüm bunları göz önünde tutarak müvekkilimin bihakkın tahliyesini talep ediyorum saygılarımı sunarım efendim.”

Sanıklar Adil Serdar Saçan ve Oğuzhan Sağıroğlu müdafi Av. Serkan Saçan söz istedi verildi:" Sayın Başkanım Değerli Üyeler, Oğuzhan Sağıroğlu’nun tahliyesi hakkında kısaca konuşmak istiyorum. Müvekkilim 7.1.2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 13.1.2009 tarihinde tutuklanmıştır. Tutuklama sebebi Ergenekon terör örgütü üyesi olmak iddiasıdır. Ancak böyle bir örgütün olup olmadığı ortada, hala olmadığı göz önüne alınırken müvekkilin bu olmayan örgütün üyesi olması demin meslektaşın belirttiği gibi savıyla tutuklu kalması bu ay 18. ayına girmek üzeredir. Müvekkilim Tokat’ta öğretmendir. Kendisi İbrahim Şahin’in grubundan diye gözaltına alınmış ve o yüzden bu iddianameye dâhil edilmiştir. Ancak müvekkil İbrahim Şahin’in kiracısıdır, yani İbrahim Şahin Tokat’tan İstanbul’a geldiği, İstanbul’dan Tokat’a geldiği zaman veya başka yerden mecburen kendi evinin altında olan kiracısına da uğruyor. Kendisinin sağlığı yerinde olmadığı için bazı telefon görüşmelerini de kiracısından rica ediyor. Müvekkilin olaya dahliyetinin sebebi bu. Birkaç tane telefon görüşmesi var zaten delil olarak. O da şimdi başkanım konuşacak İbrahim Bey konuşacak diye açıp telefonu konuşacak kimseye veriyor yani dahliyet bunla ilgili. Başka bir delil yok hakkında. Aradan 18 ay geçti gerçi 3. iddianame son sıralarında henüz savunma yapamadık, daha da çok zaman var öyle görünüyor, sanıyorum 3. davada geliyor, bizde tutuklanmadan beklenen fayda çok fazlasıyla hâsıl olmuştur. Müvekkilim çok mağdurdur. Delil karartma şüphesi yoktur. Çünkü delillerin hepsi toplanmıştır, birkaç tane telefon görüşmesidir. Başka delil ihtimali iddiası da yoktur. Müvekkilin terör örgütü tespit edilemediğine göre üye olma ihtimali de yoktur, dolayısıyla suçun değişme mahiyetinin değişme ihtimali çok kuvvetlidir. Adresinin değiştirmesi ihtimali yoktur, devlet memurudur, öğretmendir. Annesi babası bugün burada. Yani 18 aydır vatanını milletini seven düzgün dürüst bir öğretmeni gözaltına almakla devletin, hükümetin, adaletin, hakkın hukukun, bir şey kazanacağını düşünmüyoruz. Yargılamaya bizce tutuksuzda devam edilebilir. Ben şahsınızda avukatı olarak şahsen kendisine

61

Page 62: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:62

kefil olmaya da hazırım. Başka adli tedbirlerde dikkate alınabilir. Müvekkilin tahliyesi hakikaten haklı ve gereklidir. Çünkü müvekkil vatanı seven bir insandır. Milliyetçidir, mukaddesatçıdır. Bir terör örgütüne üye olması değil, terör örgütüne karşı bir insandır. Zaten Sayın mahkemeye geçen celse söylemiştim. Tecrübeleriyle Sayın mahkemeye, Sayın başkan, Sayın üyeler burada kimin ne olduğunu kimin ne yediğini bile artık bilme durumundadır, tecrübeleriniz çünkü insanlara baksanız bile baktığınız zaman bunun terörist olup olmadığını anlayacak düzeyde, kültürde bilgide üst düzey yargıçlarsınız. Müvekkilimi görüyorsunuz çok sakin, kendi halinde, ciddi dürüst bir insandır. Bizce tahliye sebepleri artık kalmamıştır. “

Mahkeme Başkanı:" Tutuklanma sebepleri kalmamış olması lazım.”Sanıklar Adil Serdar Saçan ve Oğuzhan Sağıroğlu müdafii Av. Serkan Saçan:”Gerçekten

tutuklanmasının dışarıdan yapılması tutuklanma sebepleri kalmamıştır Pardon yargılanmasının dışarıdan yapılmasını arz ediyoruz.”

Mahkeme Başkanı:" Müvekkiliniz duymasın sizi yani”Sanıklar Adil Serdar Saçan ve Oğuzhan Sağıroğlu müdafii Av. Serkan Saçan:”Sayın

pardon, tahliye sebeplerini arz ettik. Tahliyesini istiyoruz Sayın heyetinizden özelikle iki üyemizden arz ediyoruz, rica ediyoruz saygılar sunuyoruz efendim.”

Sanık Ayhan Atabek Müdafii Av. İsmet Koç:”Ayhan Atabek’e isnat edilen suç Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin 2. fıkrasında tanımlanan suç yani silahlı terör örgütüne üye olmak. Mesnedi ne İbrahim Şahin'in Elazığ’da bir sünnet düğününe katılması nedeniyle özel harekât şube müdürü daire başkanı olan Ankara’daki intihar ettiği iddia edilen Behçet Oktay’ın telefon görüşmesi ile meydana gelen buluşma. Yani benim müvekkilim Ayhan Atabek İbrahim Şahin'i Elazığ’a geldiği sırada sünnet düğününde aynı masada oturmuş olması. Ha oraya giderken yanında bir emniyet müdürü de var. Oraya giderken şoförlüğünü yapan polis memuru da var ve İbrahim Şahin'in oraya Elazığ’a gelişini müvekkil Ayhan Atabek il emniyet müdürüne telefonla bilgi vermek suretiyle İbrahim Şahin'i karşılamaya gideceğini daha doğrusu bulunduğu yere gideceğinin bilgisini veren Ayhan Atabek. Nerden buna varıyoruz Değerli Başkan? Yani Ayhan Atabek Elazığ’da görev yaparken tarih 29.08.2008. Efendim abi. Behçet, selamünaleyküm. Aleykümselâm abi ne var ne yok. Bu konuşmalar İbrahim Şahin ile Behçet Oktay arasında geçen konuşma iki şey daha okuyacağım. Şey Elazığ’da şube müdürü kim. Bizim şey Rambo Ahmet ufaklık 20. dönem ayrıca bir müdür daha var bizim Mehmet Şenoğlu da orda. Konuşma bu yani 29.08.2000 tarihi itibari ile İbrahim Şahin Ayhan Atabek’le görüşmemiş, tanımıyor nerde olduğunu bilmiyor. Arkasından 29.08.2008 saat 13.49’da yapılan bir görüşme var Değerli Başkan. Behçet Oktay daire başkanı ararda İbrahim Şahin oraya geliyor Ayhan Atabek bizim eski daire başkanımızdır, İbrahim Şahin onla bir ilgilen. Hayır, müdürüm ben daire başkanım ben onunla ilgilenemem, Ayhan Atabek bunu diyemez. Bütün bunlar sadece ön giriş olarak muhterem mahkemeye hatırlatma babında telaffuz edilmiş beyanlar olarak görülmekte. Ayhan Atabek, 16.10.2009 tarihinde el yazısı ile koğuşundan muhterem mahkemenize gönderdiği 12 sayfalık bir savunma yazısı orada anlattıklarını ve huzurunuzda talep babında ileri sürdüğü bütün taleplerde aynı ifadeyi kullanmıştır. Yani sonradan ifadesinde her hangi bir değişiklik yapmamıştır. Başkanım, bizim zamanımızda ben 38 seneyi doldurdum, sorgu yargıçlığı vardı. Bu sorgu yargıçlığında bir olayla ilgili bir soruşturma huzuruna geldiği zaman savcının, pardon savcının böyle bir soruşturmada tutuklama istemiyle sulh cezaya göndermesinin ardından dosya, dosya sorgu yargıcına teslim edilirdi. Sorgu yargıcı davanın açılıp açılmayacağına tutukluluk durumuna ilişkin tespitler yapardı. Bu bir süzgeçti şimdi bu sorgu yargıçlığı, eski tabirle CMUK. Kabul görünce, kabul edilince kaldırıldı. Bunun yerine CMK’ da bu sefer iddianamenin kabulü görevi verildi Mahkemelere. Bu Değerli Başkan, bu şudur yani sorgu yargıçlığının yaptığı incelemeyi siz yapın bu anlamdadır. Ama daha başından beri söylendiği gibi 2500 sayfayı bulan iddianamelerin 15 günlük bir süre içerisinde sorgu yargıcının yaptığı gibi incelenmesi mümkün değil. O nedenle 15 günlük süre içerisinde mahkemeniz bu iddianameyi kabul etti. Ben 1.

62

Page 63: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:63

iddianamede de bir sanığı savunuyordum. Orada söylediğimiz gibi 1. iddianame ucu açık bir iddianameydi ve o iddiamız o savunmamız doğru olarak kabul edildi ikinci geldi üçüncü geldi. Başkanım, tamamda o zaman şöyle yapmak lazım yani siz iddianameyi kabul ettiniz ama uygulamada genelde görüyoruz ki ifadesi alınmayan sanıklar hakkında tahliye yönünde çok bariz şeyler olmadığı müddetçe karar vermiyorsunuz, veremiyorsunuz. Bunu prensip haline getirmiş gibi bir algılama var ama biraz evvel arz ettiğim gibi eğer bu safhayı siz sorgu yargıcı yerine geçerek, değerlendirme yaparsanız heyet olarak ifadesi alınmadan da kişilerin tahliyesine karar verebilirsiniz. Çünkü büyük haksızlık var. Şimdi Cumhuriyetin savcılarına yönelik müthiş bir eleştiri var, Cumhuriyetin savcılarına. Değerli Başkanım, siz yargı organısınız, yanınızdaki üyeler birlikte karar vereceksiniz oy yargı ki adaleti, adaleti temsil edecek, vicdanları rahatlatacak yanınızdaki üyeler ilerde, ilerde o kürsüde başkan olarak görev alacak belki. Başkanım şunu söylemek istiyorum biraz evvel anlattım İbrahim Şahin'in müvekkilimle olan görüşmesi iki yani bir günde bir sünnet düğününde yapılan bir görüşme onun dışında her hangi bir görüşme yok. Bu yani suç şüphesinin varlığı gösteren kuvvetli, kuvvetli suç şüphesi olarak kabul görerek. 314 2 anlamında bir iddia olabilir mi? Bir somut delil olabilir mi? Şimdi bakanız ben şöyle bir şeyle girmek istiyorum. Şairin biri delikanlının sevgilisine karşı bir dize hazırlamış delikanlı diyor ki; senin tarifini istediler, lügati ezberledim vazgeçtiler. Bunun tersini ben şöyle yorumluyorum Değerli Başkan, yani o kadar gizemli ki, daha doğrusu doğrusunu şey yapayım. O kadar ki gizemlisin ki o kadar dolusun ki seni tarif etmek için lügatlerde kelimeler yetmedi. Şimdi başkanım, biraz önce hem Mustafa Balbay, hem Tuncay Özkan, hem diğer sanıklar bu iddianame ile ilgili çok şeyler söylendi. Yargılamanın başından beri çok şey söylendi, vurguladılar savunma ile ilgili olmayan birçok şeyler söylendi. Sizin hoşgörünüze sığındılar, ben hep söylüyorum bunu bakınız ben 11. ceza dairesinin Anadolu İslam federe devleti kurma amacıyla silahlı terör örgütü olduğundan bahisle yargılanan Muhammed Metin Kaplan’ın avukatıyım. Evet, ben avukatım ben kişinin şey görüşüne bakmam ve davasını kabul ederken de ben sizinle özdeşleşmem ben avukatım. Benim gözlerime çok sert bakıyorsun şeklindeki beyanına şöyle söyledim. O gözlerin arkasındaki fırtınayı bilsen ama ben avukatım savundum. Bunu yaparken de Beşiktaş’taki bazı dostlarımıza sorduk hiçbir mahsuru yok dendi. Şimdi nere getirmek istiyorum Değerli Başkan, 11. ceza dairesi görüş değiştirdi. Silahlı terör örgütünün eylem bazında hazırlık hareketi olarak gözüken bulguları eylem olarak kabul etmiyor. Bu kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Daha sonraki bozuldu ondan sonra müebbet hapse, şimdi 314’ten yargılanıyor bugün yarında kararı çıkacak. Nere varmak istiyorum Değerli Başkan, ülke hepimizin etnik kökencisiyle, her şeyiyle bu ülkede yaşıyoruz benim siyasi düşüncem, değişik olabilir bugün Türkiye’de komünist partisi var. Türkiye’deki komünist partisinin iktidar olduğu zaman olaylara değişik mi bakacağız bu kanunlar tahtında. Onun için sizin tarafsızlığınızdan asla şüphe etmedim yargılanmanın başından bu yana. Ama biraz evvel az ettiğim gibi bırakınız Rambo tarih edilen, Ayhan Atabek isim Rambo’luğunu eskiden yaptığı gibi Güneydoğu’da doğu’da, terörist gruplara karşı göstersin iade edin kendisini görevine madalyalarla dolu, taltiflerle dolu bir sicil bir silahlı terör örgütünün üyesi olması mümkün değil saygılar sunuyorum Değerli Başkan.”

Sanıklar Mustafa Levent Göktaş, Ahmet Tuncay Özkan ve Hasan Atilla Uğur müdafii Av. Celal Ülgen söz istedi, verildi:"Sayın Başkan ve Değerli Heyet; bugünkü duruşmada Sayın Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan yaptıkları konuşma ve talepler sırasında bir takım verilerden bahsettiler örneğin Sayın Balbay Yassı ada duruşmalarından söz etti. Yassı ada duruşmaları o duruşmayı yapan siyasi iktidarın duruşma aşamalarını bütün vatandaşların radyosu başında dinleyebilmesi cesaretini göstermişti. Düşünün ki buradaki yargılamada gerek sanıkların ifadelerinin gerekse avukatların savunmalarının da aynı biçimde canlı olarak yayınlanabilirliğini tartışalım. Bu cesaret ister o günkü ihtilal sonrası, sonrası iktidar bu cesareti göstermişti. Sayın Balbay ayrıca 2000 yıl önceden söz ederken köle hukuku tabirini kullandı. Köle hukukundan

63

Page 64: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:64

bugüne gelen çok sayıda hukukçu var bunlardan birisi Çiçero, birisi Papinyanus, Çiçero Roma Devletinde en üst kademelere çıktıktan sonra hatta devletin 2. adamı olduktan sonra aniden bir dönüş yaparak devlette olağanüstü güçlerle donatılan kişilerin ve o zamanki generallerin nerdeyse tanrısallığa ulaşmış olduğunu kabul ederek insanlara zulüm yaptığını görüyor ve bir demokraside gerçek bir demokraside insanların bu kadar büyütülmemesi bu kadar yetki ile donatılmaması gerektiğini söylüyor. Sonuç Çiçero’nun karşıtları onun kellesini vuruyor. Kellesini kim vurdurttu deseniz ismi anımsanmaz ama Çiçero bugün yaşıyor. Çiçero kimi temsil ediyor bugün köle hukuk dediğimiz dönemi temsil ediyor. bir başka hukukçu Papinyanus, Papinyanus’ta Roma’da. Roma tarihinin en gaddar kralı sayılan Karakalla döneminde, karakalla’nın kendi öz kardeşini iktidarı paylaşmaktan men etmek için öldürmesi sırasında Papinyanus’u yanına çağırtıyor ve ona sen büyük hukukçusun bana öyle bir gerekçe bana öyle bir mucip bul ki halk kardeşimi öldürmem konusunda bana hak versin diyor. Papinyanus karakalla’ya bakarak; size böyle bir gerekçe bulmaktansa kendi kardeşimin katili olmayı tercih ederim diyor. Sonu Papinyanus’un da kellesinin vurulmasıdır ama Papinyanus bugün yaşıyor. İşte Sayın mahkeme üyelerimizde Sayın savcılarımızda, artık Papinyanus olmak durumundadırlar. Bu ülkenin Papinyanuslara gereksinimi var, kardeşliğin, güzelliğin, dostluğun yeniden yeşermesi için, yeniden güzel bir Türkiye kurmamız için Papinyanuslar gerekiyor. Buradan kendisini temsil ettiğim Mustafa Levent Göktaş’ın 51 nolu DVD’si ile ilgili bir ek rapordan söz etmek istiyorum. 51 nolu DVD’nin daha henüz biraz sonra sanıyorum elimize ulaşacak ancak yaklaşık 7-8 gün önce basından öğrendik. Ek raporda polislerin daha DVD Mustafa Levent Göktaş’ın evinde yakalanmadan bir hafta önce imajının çıkartıldığını söylüyor. Şimdi böyle bir durumda bunu sanık konumuna getireceğimiz polislere sorduğumuz zaman ne diyecekler daha adamda yakalanmamış siz örneğini çıkarmışsınız diye sorduğumuzda sanık konumuna gelen polisler ne diyecek, sanık, şüpheli konumuna gelen Cumhuriyet savcıları ne diyecek. Diyecek ki kardeşim siz bakmayın o tarihe bilişim ürünlerinde bilgisayarlarda, disketlerde, CD’lerde, tarih geçerli değildirdir. Her zaman doğruyu yansıtmaz, peki bir ne yapıyoruz 2 yıldır biz neyi anlatmayı çalışıyoruz 2 yıldır bunu söylüyoruz. Oradan Hasan Atilla Uğur’un durumuna geçmek istiyorum. Bugün aslında Levent Ersöz’ün savunmasından sonra Hasan Atilla Uğur'un durumu daha çok güncellik kazanıyor. Hasan Atilla Uğur son günlerini sağlık sorunlarıyla geçiriyor. Halk arasında eskiden o kadar çok üzüldüm ki o kadar çok stres altında kaldım ki, verem oldum sözü vardı. Bugünlerde de ya şu olay beni kanser etti diye bir söz var ama en geçerlisi Silivri. Silivri’ye gelenler bütün sağlıklarına yitiriyorlar çünkü bu kişiler bu haksızlıklar karşısında bu duruma nasıl geldikleri sorusuna cevap verememe karşısında çaresiz durumu düşüyorlar ve sağlıklarını yitiriyorlar. Dışarıda hiçbir şeyi olmayan dışarıda hiçbir rahatsızlığı olmayan Silivri’nin kapısının içerisine adım atar atmaz, ya tansiyonu yükseliyor ya kalp riskleri başlıyor ya da bir başka rahatsızlık baş gösteriyor. Hasan Atilla Uğur 2 yıla yakın bir süredir tutuklu. Ne kadar tutukluluğunun anlamsız olduğunu, ne kadar boş olduğunu, 2 gün süren Levent Ersöz’ün savunması sırasında bir kez daha anladım. Dünyanın neresinde bir futbolcu futbol oynadığı için, suçlanabilir? Dünyanın neresinde bir istihbaratçı görev yaptığı dönemde emir kumanda zinciri içerisinde istihbarat yaptı diye sorgulanabilir? Bu sadece bizim ülkemize özgü bir durum. Şimdi bütün istihbarat yapanları, bütün istihbaratçıları, sorgulamak durumunda kalırsak jandarmada istihbarat dairesi kimin zamanında kurulmuş ise onu da buraya getirmek gerekir. Levent Ersöz savunması sırasında çokça anlattı. Alınan ses kayıtlarının ve çözümlerinin, aslında üst komutanlıklara iletildiğini, resmi kayıtlarda dosyalandığını söyledi. Üstelik Cumhuriyet savcılarımız bu bilgi ve belgeleri bu resmi kayıtlardan almak yerine, nedense nasıl ele geçirildiği belli olmayan bir yöntemle ya tahrif edilmiş ya da kes kopyala yöntemi ile nitelikleri değiştirilmiş çözümleri alarak onlara inandı ve iddianamelere kondu. Bu nedenle Sayın mahkeme öncelikle Jandarma Genel Komutanlığı’na bir yazı yazarak bu dosya kapsamında ismi geçen insanların kişilerin ses kayıtlarının orijinallerinin olup olmadığı eğer orijinalleri Jandarma

64

Page 65: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:65

Genel Komutanlığı kayıtlarında bulunuyorsa bunların delil bütünlüğü ve delil sağlığı ilkelerine uygun olarak gönderilmesini istemelidir. Bu yeter mi yetmez, bir şey daha yapmak gerekir. Eğer bu kayıtlar geldiği takdirde bu kayıtların üzerindeki bilgilerle Sayın Cumhuriyet savcılarının iddianameye koyduğu belgeler arasında bir değişiklik varsa, tahrifat varsa o takdirde geriye doğru kaynağına inerek bütün sorumluların hakkında mahkemece suç duyurusunda bulunulması gerekli. Bu dosyalarda ihbarcıdan geçilmiyor. Örneğin Hasan Atilla Uğur'la ilgili olarak Heredot Cevdet diyebileceğiz bir kardan adam. Bir ihbarnamesinde nerdeyse yüzlerce kişinin bilgisini sunuyor. Bir ihbarcı, herhangi bir konuda ihbar yaparsa bir ya da bilemediniz iki kişiyi için ihbarda bulunur. Ama bu kişi hakikaten tarih yazar gibi alıyor ve insanların ilişkilerini de kurarak yüzlerce kişiyi bir dilekçede bir ihbar mektubunda ihbar ediyor. Bütün bunlar Sayın mahkemenin artık dikkatini çekiyordur umarız. Hasan Atilla Uğur'da ele geçtiği söylenen ve içerisinde bulunan bilgiler aleyhine kanıt olarak kullanılan bilgiler aslında hep baştan beri söylediğimiz gibi CMK 134. maddesine aykırı olarak elde edilmiş bilgilerdir. Bizim buradaki aykırılık iddiamız bu bilgilerin doğruluğu konusunda, bir kuşku yaratmak amacında değildir. Bu bilgiler, CMK 134 kapsamında yanlış olmasaydı doğru olacaktı? Hayır. Bunlar tümden yanlış olan bilgiler ancak buradaki sıkıntı doğru bir bilgi sadece usulen yanlış yakalanmış değil. Buradaki sıkıntı o CD’ler yaratılmış, yaratılmış CD’ler CMK 134 kapsamında yasaya uygun şekilde elde edilmediği için içindeki bilgilerde yanlış. Peki bu kadar, bu kadar zaman bu insanlar bu bilgiler nedeniyle tutuklu kaldılar. Artık buna bir son vermek gerekir. Bu tutukluluk konusunu, yargılamanın başladığı günden beri açıkladığımız ve her defasında yinelemek istemediğimiz nedenlerle ve tutukluluğun CMK’daki statüsü gereğince artık sonlandırılması gerekiyor. Müvekkillerimden Tuncay Özkan’da Mustafa Balbay için aslında gazeteci oldukları için yargılanıyorlar ve aslında düşünceleri nedeniyle yargılanıyorlar. Kanıtlara baktığınız zaman iddiaya baktığınız zaman korkunç gerçek kendisini gösteriyor. Burada düşünce yargılanıyor. Tuncay Özkan müvekkilim konuşması sırasında bir ülkeden ve haklar bildirgesinden söz etti bizde haklar bildirgesinin olmadığını belirtti. Aslında bizde de haklar bildirgesi var. Örneğin birkaç tanesini okumak istiyorum. Anayasamıza Ceza Muhakemeleri Kanunu'na, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve taraf olduğumuz diğer uluslar arası anlaşmalara göre herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Soruşturma ve kovuşturma anayasamızda ve yasalarımızda yer alan kişiden kişiye değiştirilmeyecek emredici kurallara tabidir. Üç, anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan kanıtlarla somutlaşan ceza yargılaması kuralları keyfi olarak uygulanır ise hukuk devleti ortadan kalkar. Hukuk devletinin olmadığı yerde kişi hak ve hürriyetlerinden, yargı bağımsızlığından, yargı güvencesinden, adil yargılanmadan, kişi güvenliğinden söz edilemez. Dört, suçluluğu kesin hükümle sabit olununcaya değin herkes suçsuz kabul edilmek zorundadır. Suçsuzluk karinesi anayasamızın ve yasalarımızın güvencesi altındadır. Beş, yasama, yürütme ve yargı organları kişilerin suçsuzluk karinesinden yararlanma hakkını korumakla yükümlüdür. Basın ve yayın organları kesin hükümle mahkûm olmamış kişileri toplum gözünde suçlu ilan edecek yayınlar yapamaz. Altı, hiçbir kamu görevlisi bireylerin adil yargılanma hakkını ihlal edemez. Aksine davranan kamu görevlileri, hukuki ve cezai açıdan sorumlu olacaklarını bilmelidirler. Yedi, bireylerin savunma hakkı kısıtlandığı takdirde hukuk devleti giderilmesi olanaksız biçimde yara alır. Bu 50’ye kadar gidiyor. Bizde de haklar bildirgesi var ama bu haklar bildirgesini gazetelere İstanbul Barosu tam sayfa ilan vererek altına da ceza hukuku alanında profesörlerin imzasını alarak yayınladı. O günden bu tarafa değişen ne hiçbir şey değişmedi. Müvekkillerimin, tutuklu bulunan müvekkillerimin daha önce ayrıntılı biçimde izah ettiğim, çeşitli dilekçelerimle izah ettiğim nedenlerle tahliyesine karar verilmesine talep ediyorum, saygılar sunuyorum.

Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ahmet Çörtoğlu söz istedi, verildi:" Sayın Başkan, Sayın Heyet; bugün Sayın mahkemenize 3 adet dilekçe sunduk. Tahliye istememize ilişkin dilekçe ve bunun yanı sıra 07.05.2010 tarihli ara kararınıza Susurluk Raporunun Başbakan Mesut

65

Page 66: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:66

Yılmaz’dan ve başkanlık teşhis kurulundan istenmesine dair ara kararınızdan, rücu edilmesine ilişkin dilekçelerimize her iki üyeye de iletilmek üzere üçer adet sunmuştuk. Ancak bugün müvekkilim Tuncay Özkan’ın bana celse arasında ibraz ettiği kendisine Tekirdağ özel tip cezaevinden gelen bir mektupla ilişkin taleplerimizi içeren dilekçeyi sadece bir nüsha olarak mahkemeye sunduk. Bu mektupla ilişkin taleplerimizi dile getirerek konuşmaya başlamak istiyorum. Hatırlanacağı ve kayıtlara bakıldığında görüleceği üzerine Tuncay Özkan ifadesinde burada bulunmasının sebeplerinden bir tanesinin de AKP Diyarbakır milletvekili İhsan Arslan’ın kendisine duyduğu özel duygular olduğunu dile getirmişti. Bu konuda İhsan Arslan’ın Tuncay Özkan’a karşı açtığı iki dava vardı bir davası red olundu bir davası da devam etmektedir. Bu davanın konusu, bu davanın konusu Tuncay Özkan kanal Türk televizyonu ile yayın hayatına devam etmekte iken talimatı İhsan Arslan’dan ve onun adamı olduğu iddia edilen Orhan Aykut’tan aldığı söylenen şüpheli kişilerin kanal Türk televizyonu kurşunlanmasına ilişkindi. Kamuoyunda matkap operasyonu olarak bilinen operasyon kapsamında Tuncay Özkan bizzat kişilerden şikâyetçi olmuş ve bu kişiler hakkında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/185 esas sayılı dosyasında dava açılmıştır. Şimdi bu şahıs yani o davanın yargılanan sanığı Orhan Aykut bir örneğin dilekçemiz ekinde Sayın mahkemeye sunduğumuz 25.05.2010 tarihli bu mektubu ile direk olarak cezaevi idaresinden verilmiş ve buradaki cezaevi idaresi tarafından görüldü alınarak Tuncay Özkan’a iletilmiştir. Bu mektupta mektubu yazan Orhan Aykut Tuncay Özkan’a yapılanları bir haksızlık ve bir komplo olduğunu özet olarak, bütün yapılanların sorumluları İhsan Arslan ve Ramazan Akyürek olduğunu ve buna yapılan komplonun ne olduğuna dair Tekirdağ mahkemelerine talimaten ifade verildiğini mektupta iletmektedir. Bu nedenle eğer yanılmıyorsak 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/185 esas sayılı dosyasında Orhan Aykut’un ifadesinin celbini talep etmekteyiz. Mahkeme eğer ilgili şahıs bu ifadeyi başka bir mahkemeye sunmuş ise bunun tespiti halinde de bu mektubun aslını ya da aslının aynıdır tasdikini taşıyan bir örneğini mahkemeye sunulmak üzere elden takip yetkisi talep etmekteyim. Hatırlanacağı üzere Sayın mahkeme 7 Mayıs 2010 tarihli ara kararında Tuncay Özkan’ın evrakları arasında bulunan Susurluk Raporunun kırmızı mühürlü bir örneğinin karşılaştırma yapılmak üzere Sayın Başbakana dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’dan ve Başbakanlık Teftiş Kurulundan istenmesine talep etmiştim. Bizde 15.05.2010 tarihli duruşmada bu ara karardan rücuunu dile getirmiş, Sayın mahkememizde aynı tarihli ara kararla talebimizi reddetmiştir. Ancak o tarihten sonra gelişen hukuki bir değişim nedeniyle Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 3 Şubat 2010 tarih ve 2008/7821 esas sayılı dosyası üzerinden vermiş olduğu bir örneği tüm heyete ayrı ayrı sunulan dilekçe ekinde de bulunan bir karar nedeniyle, konuyu yeniden gündeme getirme ihtiyacı hissettik. Bizim buradaki esas amacımız Sayın mahkemenin ara karardan dönmesi değil, ilgili Yargıtay kararında açık bir şekilde ifade edinildiği üzerine suç unsurları oluşmamış bir belge üzerinde ısrarla getirttirilme talebi nedeniyle yargılanın geciktiği düşüncesindeyiz. Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu kararında diyor ki: Eğer içeri itibariyle devlet sırrı niteliğinde olan gizli kalması gereken bir belge eğer teşhir olmuş, halka açıklanmış gizliliğini ve sır olma önemini yitirmişse artık gizli belge temin etme ve devletin sırlarını bulundurma gibi bir suçun unsuru olamaz. Bu belge gizli niteliğini yitirmiş ve bu belge nedeniyle suç unsurları oluşmaz açıkça belirtmektedir. Susurluk Raporunun 22 Ocak 1998 tarihinde bizzat dönemin başbakanı tarafından halka açıklanması takiben Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporunun tam metni ibaresi ile 1998 yılı içinde Radikal Gazetesi tarafından ek olarak bütün halka dağıtılması. Bir gün sonra ilgili kitapçığından dağıtılmasının, bir gün sonrada Susurluk Raporunun tam metni diye internette yer alması nedeniyle biz bu raporu devletin gizli ve sır niteliğindeki belgeleri temin etme bulundurma veyahut açıklama gibi Türk Ceza kanununun ilgili maddelerinde yer alan bir suç oluşmadığı düşüncesiyle sizlerin deyimiyle yargılamaya yenilik getirmeyeceği için bunun yanı sıra bir süre önce İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmekte olan ve bizim 1. iddianame olarak nitelendirdiğimiz dosyada da aynı raporun

66

Page 67: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:67

başbakandan istendiği başbakanın, başbakanın mahkemeye, dönemin başbakanının mahkemeye sunduğu, Başbakanlık Teftiş Kurulundan isteneninse bizde yok gerekçesi ile mahkemeye sunulmadığı sabittir. Bu nedenle bu konuda Sayın mahkemenin yeterli ve gerekli bilgisi vardır. Kaldı ki, müvekkilim Tuncay Özkan.”

Mahkeme Başkanı:" Rapor mahkemeye ulaştı avukat bey. Yani rapor mahkemeye ulaştı. Başbakanlık tarafından ( bir kelime anlaşılamadı) o konu hakkında.”

Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ahmet Çörtoğlu:”Tamam olabilir. Ben zaten ara kararda rücu konusunda değil, ben unsurları bakamından. Kaldı ki, müvekkilim Tuncay Özkan bir kendi kendimize Sayın başkan, Sayın heyet kendi kendimize niye burada kalıyoruz sorusuna cevabını arıyoruz. Eğer bu soruların cevaplarından bir tanesi de ilgili Susurluk Raporuysa onla ilgili de açıklama ihtiyacı hissediyorum bunun için söylüyorum. Kaldı ki, müvekkilim Tuncay Özkan bu raporunu kendisinde olduğunu, raporun aslı olduğunu, üzerindeki mührün gerçek olduğunu bunları çok net bir şekilde dile getirmekte. Bu raporu bütün Türkiye biliyor. Hala internette var, gazeteler dağıtmış, başbakan televizyonda açıklamış bunların bütün belgelerini bu dilekçemizin ekinde artık raporun aleni olduğunu Tuncay Özkan’da bulunmadan önce alenileştiğini devlet sırrı olması niteliğini kaybettiğini. Böyle nedenle devlet güvenliğine ilişkin bir belge olması ihtimalinde olmadığı düşüncesiyle bu rapor geldikten sonra artık ara kararda rücu talep etmek gereksiz. Bunun ilgili suç unsurlarını oluşturmayacağını belge içeriği itibariyle de Türk Ceza Kanunun 327 ve 334’te belirtilen maddelerdeki isnatların bir delili olarak görülemeyeceğini dile getirdim. Belirttiğimiz dilekçelerin yanı sıra 03.06.2010 başlık tarihli 04.06.2010 imza tarihli tahliye istememizi, içeren dilekçenin içeriğinden de biraz söz etmek istiyorum. 15.05.2010 tarihli ara kararınızda Sayın mahkeme 11 yaklaşık 11 aydır süren yargılamada ilk defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını atıf yapmak suretiyle. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararların makul süreye ilişkin kısımlarını atıf yapmak suretiyle savunmaya bir süre sınırı getirildi. Bunu gelirken geçen hafta İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde yaşadığım bir anekdotu anlatmak istiyorum. Bir gazetecinin terör, bir savcıyı terör örgütlerini hedef göstermesi nedeni ile yapılan yargılamada gazeteci ifadesini sundu sorumlu yazı işleri müdürü ifadesini verdi yanında da sorumlu yazı işleri müdürünün vekili oturmaktaydı. Sayın 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sorumlu yazı işleri müdürünün avukatına, vekiline söz verdi, ayağa kalktı saygıdeğer meslektaşım konuşmaya başlarken sen ne yapıyorsun dedi bu dedi sorgu dedi. Bu savunma değil dedi savunma bu işin sonunda yapılacak dedi. Sorguya ekleyeceğin bir husus var mı yok mu dedi. Sayın başkan, Sayın heyet biz buradaki bütün yargılamalarda Ceza Muhakemeleri Yasamızın gösterdiğinin aksine sanığın sorgusundan sonra bir savunma yapar nitelikte bir beyanda bulunmaktayız. Ceza Muhakemeleri Yasasında böyle bir şey yok biz sadece sorguya ekleyeceğimiz husus olup olmadığını beyanla mükellefiz, sizde bunu sorabilirsiniz. Bugüne kadar gösterdiğiniz geniş anlayış görüntüsü içerisinde bu yargılamanın uzamasına belki de iyi niyetli yaklaşımınızla neden oldunuz. Şimdi sanıkların sürelerinin iki günle, konuşma sürelerinin iki günle sınırlanmasını karar altına aldınız. Benim esas ifade etmek istediğim husus sanıkların iki günle sorgulama sınırlamasında aldığınız kararına gerekçe yaptığınız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin makul süreye ilişkin kararlarıdır. Dosyamız ekinde yaklaşık 15 tane yargılama sırasındaki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin özellikle 5. maddesinin 3. fıkrasına dair karar örnekleri sunduk bu karar örneklerinin hepsinde açıkça belirttiği üzere bizim anayasamızın 90. maddesinin son bendi gereği bizim için bağlayıcı olan ve üst hukuk normu haline gelen uluslar arası sözleşmelerden kaynaklanan mahkeme kararlarında sanığın huzurdaki Tuncay Özkan gibi 21 ay süren bir savunmasından son, tutuklu kalmasından sonra artık yoğun kuvvetli suç şüphesinin, salt tek başına tutukluluğun devamına gerekçe olamayacağı. Eğer tutukluluğun devamına gerekçe olarak gösterilecek kaçma, delilleri yok etme ve karartma iddialarının ve olgularının somut bir şekilde ortaya konma gerekliliğinin. Bunun yanı sıra yargıca karar verene, hükmü tesis edene eğer makul süreyi aşmış bir yargılama varsa ya yargılayacaksın ya da

67

Page 68: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:68

bırakacaksın yönünde, pardon ya yargılayacaksın yani ceza vereceksin ya da tutukluluğuna kuvvetli suç şüphesiyle devam edeceksin yönünde bir karar veremeyeceğini aksine anayasamız ve temel insan haklarına ilişkin belgelerde belirtildiği üzere aksi sabit oluncaya kadar kişinin masumiyet ilkesinden kaynaklandığı, kaynaklanması nedeniyle makul sürenin aşılması halinde sanığın tutuksuz olarak yargılanmasına devamı gerektiği çok açık bir şekilde ortaya konmaktadır. Sayın mahkeme malumları ki bu metinleri bizlerden çok daha iyi bilmektedir incelemesi de kapsamındadır. Tuncay Özkan’ın tutukluluk hali 21 aydır devam ediyor. Bize yargılama sırasında iki tane somut delil, iddia makamının iki tane somut delil olduğu beyan edildi 25.12.2009 tarihinde iddia makamı adına gerek soru sorma yönteminde, soru soran Sayın savcı Nihat Taşkın’ın 16 Aralık 2003 tarihli belge ile ilgili soru dediğinizde Sayın Başkan, siz bizzat müdahale ederek 16 Aralık 2003 tarihli belgeyi kabul etmiyor. Bunla ilgili soru sormayın dediğinizde Sayın savcı 16 Aralık 2003 tarihli belge bizim Türk Ceza Kanunu 311 ve 312 kapsamında doğrudan delilimizdir beyanında bulundu. Sabırla bekledik Sayın Levent Ersöz’ün de ifadesinin alınmasını. Jandarma Genel Komutanlığından gelen belge 16 Aralık 2003 tarihli resmi randevu defterini de göndererek 16 Aralık 2003 tarihinde Tuncay Özkan’la her hangi bir görüşme olmadığını bu görüşmeye katılan sanık Hasan Atilla Uğur ve Levent Ersöz açık bir şekilde Tuncay Özkan’la böyle bir görüşme olmadığını Tuncay Özkan’la böyle bir görüşme yapmadıklarını buna ilişkin de her hangi bir kayıt olmadığını da dile getirmektedir. Mahkeme dosyasında bulunan, mahkeme dosyası eklerinde bulunan 16 Aralık 2003 tarihli belgeye ilişkin tutanak ne bir ses kaydıdır ne bir ses kaydının çözümüdür ne görüntü kaydı vardır ne de görüntü kaydının çözümüdür. İddia makamının hazırlık soruşturması esnasında aldatma ve kandırma yöntemi izleyerek ısrarla başka sanıklara sorduğu sorularak rağmen, başka sanıklara sorduğu sorulara rağmen bu belgenin varlığını dile getirmiş olmasına rağmen Genelkurmay Hukuk Müşavirine soruyorlar ve diyorlar ses kaydının çözümü var sonra daha ileri aşamada ses ve görüntü kaydının çözümü var diyorlar. Bugüne kadar böyle bir belge Sayın mahkemeye sunulmamıştır. 15 Mart 2010 tarihinde dosyaya gelen emniyetten gelen yazıda da artık dijital ya da yazılı hiçbir bilgi ve belgenin emniyette bulunmadığı söylenmektedir. Bu durumda açıkça ortaya çıkıyor ki 16 Aralık ha pardon. Birde Levent Ersöz ifadesinde diyor ki: Bu belge içeriği ve yazım tipi itibariyle bizim, bizim hiçbir şekilde iç yazışma yada tutanağı alma gibi usul ve esaslarımızda belirtilen ihtivayı taşımamaktadır üyelikler ihtivada değildir diyor. Biz büyük küçük harfler yazılarda kullanmayız. Biz koyu font yapmayız, o yüzden bu belgenin bizden çıkmadığı açıktır. Bunun yanı sıra mefhumu muhaliften hareketle burada bulunan sanık levent Ersöz ve sanık Hasan Atilla Uğur, diğer kişilerle yaptıkları bütün görüşmeleri çok açık ve net bir şekilde ses ve görüntü kayıtları ile var ise dosyaya sunmuş bu görüntülemeyi ve bu görüşmeleri içeriği itibariyle de kabul etmişlerdir. Eğer böyle bir görüşme olsa bunları bu görüşmeleri bu görüşme 16 Aralık 2003 tarihli Ahmet Tuncay Özkan’la yapılan görüşmeyi inkâr etmelerinin hiçbir nedeni yoktur. O metnin içeriğini biliyorsunuz etli fasulyeyi sevmekten Tuncay Özkan’ın geri dönüp dönmediğini anlatmaktan, mantık silsilesiyle de çok farklı başlayan yanlış ters başlayan enerji bakanına YÖK’le ilgili bir sorununun açıklamasıyla tutukmuş bir tutanaktır. Ahmet Tuncay Özkan 11 aylık yargılamanın her aşamasında samimi bir şekilde bunların içerik olarak bir kısmının doğru olduğunu ancak farklı farlı ortamlarda yaptıklarını, konuşmaların usulsüz bir şekilde kayda alınarak daha önce kendi yaptığı bir gazetedeki bir röportajla verdiği bilgilerle birleştirerek bir metin haline getirilip dosyaya sunulduğunu beyan etmiştir. Bizde bütün yazılarımızda bütün yazılı beyanlarımızda bunları söyledik. Sayın başkan, Sayın heyet, iddia makamının iddianame kapsamında 311 ve 312’nin somut delili olarak sunduğu 16 Aralık 2003 tarihli belgenin hiçbir hukuki ve maddi külfeti yoktur, delil niteliği taşımaz, gerçek değildir, düzmecedir, yapmadır, bir kağıt parçasıdır. Bu beyanlarımın hepsi hukuken nitelendirilmesi gerekir. 21 aydır tutuklu sanık Ahmet Tuncay Özkan’a ilişkin delillerin toplanmamış olması da gerekçe olarak gösterilemez. Sanık hakkında bütün deliller toplanmış ve İstanbul Emniyet Müdürlülüğü Terörle Mücadele

68

Page 69: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:69

Şube Müdürlülüğünün yanı sıra İstanbul Emniyet Müdürlülüğü Organize Suçlar Şube Müdürlülüğünden de gelen yazılardan anlaşılacağı üzere bizim yargılama hukukumuza çok aykırı bir şekilde mahkemede oluşan iddia makamı tarafından artık mahkeme dosyasına sunulacak delilde kalmamıştır. Yargıtay, hazırlık soruşturması esnasında Halkalıdaki depoda bir kısmının Tuncay Özkan’a ait olduğu kendi tarafından da kabul edilen ama büyük bir kısmının 15 yıllık bir arşivi içerdiği yaklaşık 250 kişiye ait olduğu depoda bulunan patlayıcı olduğu iddia edilen gerçekten ve gerçekten Sayın mahkeme getirin huzurunuzda bakın, hiçbir patlayıcı özelliği olmayan, korkutucu emniyetin raporuna göre korkutucu bomba özelliğinde olan, kandillerin ise müvekkilimin hiçbir şekilde, hiçbir şekilde tutuklu olarak yargılanmasını gerektirir nitelikte olmadığı düşüncesindeyim. Tüm bunların yanı sıra pazartesi günkü oturumda Sayın Tuncay Özkan’ın mahkemeye dile getirdiği 29 Mayıs 2010 tarihli Yeni Şafak Gazetesinde çıkan bu dosyanın tutuksuz sanıklarından bir tanesiyle yaptığı telefon görüşmesini benim büro ortağım olan ve Cumhuriyet Halk Partisi Manisa milletvekili Şahin Mengu’yle yaptığı çok farklı bir konuşma ile birleştirmek suretiyle birleştirmek suretiyle, iddianamede yer alan Cumhuriyet Halk Partisi’ni ele geçirme hareketlerine delil olarak, çarpıtarak adil yargılamayı ve Sayın mahkemeyi etkilemek üzere sunulan konuşmada o dönemin Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı olan Kemal Karataş’ın soyadı değiştirilmek suretiyle Kemal Kılınçdar olarak olarak belirtilerek, Sayın mahkeme üzerinde kanunsuz, usulsüz ve hukuksuz bir şekilde etki yapılmak, adil yargılanmanın, müvekkilimin adil yargılanmasının engellenmesi düşüncesi hareketi vardır. Sayın mahkemeye, bu Yargıtay ceza dairesinin kararını biz suç duyurusunda tazminat davası açtık suç duyurusunda bulunmadık. Bugünkü talebimizi değerlendirmenizden sonra ona göre suç duyurusunda bulunacağız. 11. Ceza Dairesi İlhan Cihaner olarak bilinen dosya kapsamında verdiği kararda Cihan, Yargıtay’da İlhan Cihaner planı başlıklı haber nedeniyle. Zaman, Star, Yeni Şafak, Bugün ve Vakit gazeteleriyle Samanyolu TV’si hakkında adil yargılanmayı etkiledikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunma kararı almıştır. Bugüne kadar olanın aksine TCK 205 kapsamında değildir. Duruşma esnasında işlenmemiştir gerekçesiyle talebimizi reddetmeden önce düşünmenizi ve talebimizi kabul etmenizi diliyorum. Çünkü buradaki amaç açıktır, içindeki sanık konumunda olan kişilerin mahkeme huzurunda iddia makamının dayanaksız iddialarını geçerli gibi göstermek amacı vardır. Bu gündemin Cumhuriyet Halk Partisi kurultayını, Cumhuriyet Halk Partisini özellikle yayınlandığı gün Cumhuriyet Halk Partisi MYK seçimlerini olması nedeniyle de gazeteye yer aldığı bizim kendi tespitimizdir. Israrla ve ısrarla talep ediyorum. Buradaki amaç açıktır, sanığı ve diğer sanıkları kamuoyu önünde suçlu gibi göstermek bütün ifadelerde açıkça var olan bir soyadı değiştirerek Karataş soyadını Kılıçdaroğlu yaparak bu konuşmanın Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanını devirmek yerine Kemal’i desteklemek Kemal’in soyadı da var yazıyor. Kemal’le oynayıp. Bu hususta şudur Sayın başkan belki şeyimiz yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi gençlik kolları seçimi yapacak, orda bir takım parti içinde her zaman olduğu gibi bir takım etkin isimler vardır. Dosya sanığı Evrim Baykara’da Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı, bununda haliyle İzmir’de yaptığı, İzmirli olması nedeniyle kendisinin etkisinde bulunan kendisini yakınında olan üstünde etki yapabileceği dört tane delege vardır. Bu delegeyle ilgili eğer yönetimi ele geçirebileceklerse yani yönetimde hâkim olmak istiyorlarsa bunlar siyaset yapıyorlar. İl başkanı Kemal Karataş’ın desteklenmesi gerektiği kendilerine ifade edilmektedir. Yoksa burada hiçbir şekilde 2008 yılında Kılıçdaroğlu’nu desteklenip Deniz Baykal’ın düşürülmesi böyle bir şey söz konusu değildir. Yayını yapan basın organı bugüne kadar tüm sanıklarla ilgili yaptığı gibi buradaki sanığı sizlerin ve kamuoyunun önünde suçlu olarak göstermek düşüncesidir. Eğer Sayın mahkeme bunlara bir dur demezse 205 kapsamında duruşma esnasında işlenmiş suçları çok dar olarak yorumlarsa kaldı ki 11. Ağır Ceza Dairesinin İlhan Cihaner dosyasında aldığı suç duyurusunda bulunma kararını size arz ettim. Bunların hepsi devam edecek. Martin Luther King ne diyor biliyor musunuz? Yasalarla halkın beni sevmesini zorlayamazsınız ama yasalarla kamuoyunun beni

69

Page 70: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:70

linç etmesini engelleyebilirsiniz. Sizlerden dileğimiz budur Sayın başkan, Sayın heyet. Açıkça ilk konuşmayı yapan saygıdeğer meslektaşım Ali Rıza Bey’in değindiği gibi bende adaleti sizlerde bu heyette arıyorum artık iddia makamına bugüne kadar yapıla gelenlerden dolayı bir hukukçu olarak görevimi yitirmiş bulunuyorum. Gündemimizde bir konu var hani her yerde diyorlar ya biz hiçbir kimseden etkilenmeyiz özellikle yürütmeden hiç etkilenmeyiz. Hayır değil tamamen yürütmeden etkileniyorlar. Yürütmenin etkisi kanımca yürütmenin etkisi ve baskısı altındalar. Pazartesi günü önceki adalet bakanlarımızdan Seyfi Oktay gözaltına alındı ve İstanbul’a getirildi. Bu arada Seyfi Oktay bir alevi yani ben olayı anlatmak için söylüyorum. Alevi milletvekilleri anında Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplandılar. Başbakana basından, Başbakana ulaştılar bu AKP’ye karşı yapılan bir komplodur. Pazar günü biten Alevilerle ilgili kurultayda Cumhuriyet Halk Partisi’nin desteklenme kararı Kılıçdaroğlu’nun desteklenme kararı alınmıştır. Bu kararla devamla devam eden o dini görüş içinde olan o inanış içinde olan insanlardan özelliği olan bir şahsın gözaltına alınması hem de 76 yaşında eski adalet bakanlığı yapmış bunu gözaltına alma emri verenlerden çok daha iyi hukuku bilen yılların hukukçusunun apar topar bu şekilde gözaltına alınması, gözaltına alınmasının kendilerine karşı yapılan bir oyun olduğunu Alevi oylarının verilmemesini, Cumhuriyet Halk Partisi’ne gideceğini düşüncesiyle Başbakana ulaşıyorlar tamamen gazete haberi. Başka ulaşıyorlar ve Başbakana bunu belirtiyorlar. Bunları yapanlar Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki Alevi kökenli milletvekilleri ve dün bugüne kadar hiç olmadığı bir şekilde Seyfi Oktay hakkında gözaltına alınma kararını gözaltına alınmışken ama yani gözaltına alınmamışken birkaç defa oldu gözaltına alınma kararından vazgeçilmesi. Gözaltına alınma kararından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı vazgeçti, davetiye çıkartıldı. Gözaltına alınan Seyfi Oktay’da hastaneye kaldırıldı. Bu açık şekilde söylüyorum, iddia makamı yürütmenin ve bence benim bilmediğim aklıma bile getiremediğim bir takım güçlerin baskısı ve etkisi altında kalıyor. Bu benim hukuki düşüncem. Samimi olarak söylediğim hiçbir şekilde kişiselleştirmediğim bir düşüncem. Bu nedenlerle diyorum ki; bizim tek umudumuz Sayın mahkeme ve bugüne kadar tüm taleplerimizce, kanımızca, hukuken geçerli olmayan ve ayrıntılı bir şekilde reddeden Sayın üyelerdedir. Yargının bağımsızlığı ve yansızlığı insanlığın bulduğu en gerçekçi çözümdür. Hukuk devletini uygulamak istiyorsak yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını bulmak zorundayız. Eğer hukuken ve adaletin uygulayıcısı bizlerin hukuk ve adalet beklediği Sayın mahkeme bizlerin nezdinde inandırıcılığını ve saygınlığını devam ettirmek istiyorsa o onun tarafsızlığa bağlıdır. O onun erdemidir tüm bu beyanlarımla birlikte Sayın mahkemeye sunduğumuz taleplerimizle içere, ayrı ayrı heyet üyelerine de arz ettiğimiz taleplerimizi de içeren gerekçelerimizi, lütfen ve lütfen değerlendirilmesi esnasında incelenmesini ve bu inceleme yapıldıktan sonra taleplerimiz doğrultusunda karar verilmesini. Tuncay’ın sardunyasına, Tuncay’ı annesine, kızına özgür bir şekilde ve Türkiye’ye bağımsız bir şekilde bu ülkenin menfaatleri demokrasinin ve hürriyetin bir temsilcisi olarak özgürlüğüne tekrardan kavuşmasını vereceğiniz tahliye kararı ile sağlanmasını talep ederim.”

Sanık Mehmet Haberal Müdafii Av. Dilek Helvacı söz istedi, verildi:"Sayın Başkan, Sayın Üyeler, Sayın İddia makamı; müvekkilimiz Mehmet Haberal’ın huzurunuzda ifade ve sorgusu tamamlanmıştır ve müvekkilimiz bu sorgusu sırasında gerek Sayın iddia makamı gerekse Sayın mahkemeniz üyelerinin kendisine yönettiği her soruya büyük bir samimiyetle cevap vermiştir ki, bu soruların büyük bir bölümü iddianamenin ekleri arasında yer almamasına ya da başka iddianamelerin konusunu teşkil etmesine ya da hukuka aykırı delil niteliği taşımasına rağmen avukatı olarak benimle dahi duruşma sırasında tartışarak bu kuvvetli suç şüphesi neyse ben bundan ayrılmak istiyorum. O nedenle yasal olsun ya da olmasın bana yöneltilen her soruyu cevaplandırmaya hazırım diyerek suç şüphesinden tamamıyla arınmıştır. Nitekim Sayın mahkemeniz başkanının müvekkilimizin sorgusundan sonra mevcut delil durumu delillerin karartılma ve kaybolma riskinin olmaması, kaçma şüphesinin olmaması ve buna ilaveten

70

Page 71: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:71

müvekkilimizin toplumdaki konumunu göz önünde bulundurularak tahliyesini talep etmesini de müvekkilimiz hakkında kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığının açık göstergesidir. Ancak müvekkilimiz bu sorgusu sırasında lütfen bana kuvvetli suç şüphesi neyse söyleyiniz diye ısrarla Sayın iddia makamına da Sayın mahkemeniz üyelerine de soru yöneltmesine rağmen Sayın mahkemeniz üyelerinin tutukluluk halinin devamına ilişkin oy çokluğu ile verdiği karara baktığımızda maalesef yine bu kuvvetli suç şüphesinin ne olduğunun belirtilmediği ve Ceza Muhakemeleri Kanununun 34 ve 101/2. maddelerine aykırı olarak tutukluluğunun devamına gerektiren hukuki ve fiili sebeplerin her bir sanık için ayrı ayrı belirtilmeksizin genel soyut gerekçelerle tutukluluk halinin devamına karar verildiği görülmüştür. Oysaki müvekkilimiz bugüne kadar üçü Sayın mahkemeniz başkanı olmak üzere toplam 16 mahkeme kararında belirtilen muhalefet şerhleriyle mevcut delil durumu itibariyle tahliyesi istenmiş bir kişidir. Aynı şekilde 6 Cumhuriyet savcısı da müvekkilimizin mevcut delil durumu itibariyle tahliyesine karar verilmesi gerektiği şeklinde mütalaa vermiştir. Şimdi aynı dosyada aynı iddianameye dayalı olarak 16 ayrı mahkeme kararında belirtilen mahkeme başkanı ve üyeleriyle 6 Cumhuriyet savcısının dosyadaki mevcut delil durumu itibariyle tahliyesini istediği bir durumda müvekkilimiz için artık aynı delillere dayalı olarak kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu kabul etmek mümkün değildir. Bu konuda gerek müvekkilimizin gerekte kamuoyunda çeşitli kişilerin bana zaman zaman sordukları soru şu; müvekkilim ifadesinden sonra bu duruşma tutanaklarını bir kitap haline getirdi ve “suçum ne” diye yayınladı. Bu kitabı okuyanlar herkes şu psikoloji içinde okuduklarını söylüyorlar. Kitabı okurken hep bir sonraki sayfasında her halde bir şey çıkacak her halde bir şey var ama 14 aydır tutuklu olduğunu göre ve bir terör örgütü yöneticisi olarak tutuklandığını göre fakat kitabın sonuna geldiğinde bunlardan dolayı bu bilim adamı 14 aydır tutuklu mahkeme başkanı ve diğer başkan ve üyelerin muhalefet şerhlerine rağmen hangi kuvvetli suç şüphesiyle tutuklu olduğu sorusunun cevabını bulamamaktadır. Açıkça söylemek gerekirse 21 yıllık bir hukukçu olarak bende müvekkilime bu sorunun cevabı veremiyorum ve müvekkilim bana acaba iki mahkeme üyesi bizim görmediğimiz bir başka iddianameye dayalı olarak mı bu yargılamayı devam ettiriyorlar. Bu önyargının sebebi nedir, hangi etkilerle böyle bir karar veriyorlar diye bana soru yönelttiğinde salt hukuka dayalı olarak bu dosyayı inceleyen biri olarak ben bu sorunun cevabını kendisine veremiyorum, anlaşılan odur ki bu sorunun cevabını Sayın mahkemenizi üyeleri de veremiyorlar ki hiçbir zaman için müvekkilimiz için tutukluluk halinin devamına ilişkin gerekçelerde somut bir kuvvetli suç şüphesi ya da tutukluluğun devamını gerektiren bir sebebi belirtmemişlerdir, bu da bu şeyin gerçek olmadığı kuvvetli suç şüphesinin ortaya koymaktadır. Nitekim müvekkilimize çapraz sorgusu sırasında gerek iddia makamı gerekse mahkemeniz üyeleri tarafından terör örgütünün yöneticisi olmaktan dolayı 14 aydır tutuklu olmasından rağmen bu konuda hiçbir soru yönetmemiştir. Sorulan sorular milli egemenlik hareketi, Bülent Ecevit’in Başkent Üniversitesindeki tedavisi ile ilgili iddialar ya da bu konu ile ilgili olarak kimlerle görüştüğü telefon konuşmaları buna dayalı olarak çeşitli sorular yönetilmiştir. Ki, bunlarla hiçbir zaman müvekkilimizin terör örgütünün yöneticisi olmayacağı açıktır. Müvekkilimiz tamamen anayasa ile her ferde tanınan haklarını kullanarak yasal sınırlar içerisinde faaliyette bulunmuştur. Müvekkilimizin aynı zamanda tutuklamanın devamını gerektirecek kaçma ve delilleri karartma şüphesi altında bulunmadığı açıktır. Müvekkilimiz uzun zamandır devlet koruması altındadır, sabit ikametgâh sahibidir, sabıkasız dünyaca tanınmış bir bilim adamıdır. Bu yönüyle de müvekkilimiz için tutuklanmanın devamını gerektiren sebeplerin mevcut olmadığı açıktır. Sayın mahkemenizin her ne kadar sorgunun tamamlanmasından sonra Sayın mahkemeniz başkanı müvekkilimizin tahliyesine yönelik muhalefet şerhi verdikten sonra verdiği kararda müvekkilimizin sağlık durumu itibariyle hayatı risk teşkil edip etmediğinin tespiti için adli tıp kurumuna sevkine karar vermiş ise de bu raporunu davaya yeni bir boyut kazandırmayacağı açıktır. Çünkü Sayın mahkemeniz daha önce adli tıp kanununun 31. maddesi uyarınca resmi bilirkişi konumunda bulunan İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsünde görevli

71

Page 72: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:72

uzmanlar tarafından düzenlenen heyet raporlarına doğru kabul ederek müvekkilimizin hayati risk altında olduğu gerekçesiyle oy birliği ile müvekkilimizin video konferans yöntemiyle ifadesinin alınmasına karar vermiştir. Sayın mahkemeniz bu kararı verdiğinde bu raporların doğruluğu konusunda en küçük bir şüphesi olmadığına kanaat getirerek bu kararı oy birliği ile vermiştir. Şimdi müvekkilimizin sorgusunun tamamlanmasından sonra eşdeğer bir bilirkişi konumunda olan adli tıp kurumundan yeniden görüş sorulmasının hukuksal hiçbir izahı bulunmamaktadır. Çünkü Yargıtay kararlarında açıkça adli tıp kurumunun sağlık konusunda tek ve son merci olmadığı üniversitelerin sağlık heyetlerince düzenlenen raporlarında eşdeğer bir nitelik arz ettiği belirtilmiştir. Sayın mahkemenizin bu ara kararından sonra konuyla ilgili olarak adli tıp kurumuna sevkine karar verilmiştir ancak kardiyoloji enstitüsü 1 Haziran tarihi itibariyle yeniden bir heyet raporu düzenlemiştir ve bu heyet raporunda da müvekkilimizdeki rahatsızlıkların halen daha ani ölüm riski teşkil ettiği açıkça belirtilmiş ve daha önce adli tıp kurumuna sevk edildiği sırada yaşanan olaylar nedeniyle orda saatlerce bekletilip bir sürü olumsuz muameleye maruz bırakılmıştır müvekkilim. Ardından orda da kalp atakları yaşamıştır nitekim duruşma sırasında da dosyaya sunmuş olduğumuz ve Sayın naip hâkim Hüsnü Çalmuk tarafından da tespit edildiği üzere yine ani ölüm riski teşkil eden ciddi kalp atakları yaşamıştır ve doktorların söylediğine göre bu ataklar birkaç saniye daha devam ettiği zaman kalbin durup ani ölüme sebebiyet veren aniden gelişen ve önceden öngörülemeyen rahatsızlıklardır. Adli tıp kurumu kardiyoloji enstitüsünün bu raporu üzerine hem bugün itibariyle Sayın mahkemenize bir yazı göndermiştir. Bu yazıda da birincisi bu ciddi katekolominerjik mentrüküler taşikardinin ani ölüm riski olduğundan, hayati risk taşıdığı belirtildiği bu raporda buna göre, kişinin iyileşerek adli tıp kurumuna gelene kadar muayenesinin ertelenmesine karar vermiştir. Adlı tıp başkanı Haluk İnce’nin yazısında müvekkilimizin halen hayati risk altında olduğu ve ani ölüm riski taşıdığı açıkça kabul edilmiştir. Şimdi bu kısır döngü içerisinde bir taraftan dosyada müvekkilimizin hayati risk altında olduğuna dair çok sayıda rapor var ve bunlar resmi bilirkişi konumundaki kurumlar tarafından düzenlenmiş. Bir taraftan adli tıp kurumu evet hayati risk altında ve ani ölüm riski teşkil ediyor bu rapora göre o zaman ben muayene edemem iyileşince bana gelsin diyor ve müvekkilimiz böyle bir ara kararına dayalı olarak Sayın mahkemeniz üyelerince delillerin halen daha toplanmamış olması gerekçe gösterilerek tutukluluk halinin devamına karar veriliyor. Bunun hukuksal hiçbir izahının olmadığı açıktır. Eğer Sayın mahkemeniz üyeleri şayet müvekkilimizin sağlık durumunu iyi niyetli bir tahliye gerekçesi olarak kullanmak istiyorlarsa adli tıp kanunu 31’e göre resmi bilirkişi konumunda olan kardiyoloji enstitüsünün raporlarıyla yetinmeleri gerektiği açıktır. Çünkü adli tıp kurumu 3. ihtisas kurulunda bir kardiyolog ve psikiyatrik uzman bulunmadığından başka kurumlardan iki üye çağrılarak önceki rapordan anlaşılacağı üzere heyet teşkil edilmesine rağmen kardiyoloji enstitüsüne düzenlenen raporlar 5 veya 6 kardiyoloji uzmanı ve bunların hepsi profesördür, onlar tarafından düzenlenmiştir. Bu nedenle eğer bu gerekçe ile isteniyorsa ve adli tıp kurumunun da bugün gelen bu yazısı karşısında Sayın mahkemenize son olarak sunmuş olduğumuz 1 Haziran tarihli rapor çerçevesinde müvekkilimizin hayati risk altında olduğu tartışmasız bir gerçektir. Kaldı ki gerek bir gerekse müvekkilimiz savunmasında biz hiçbir zaman sağlık sebebine dayalı olarak doğrudan bir tahliye talebinde bulunmadık biz mevcut delil durumu itibarıyla tutuklamayı gerektiren hiçbir sebebin bulunmadığını buna ilaveten sağlık sebeplerinin hayati risk teşkil etmesi sebebiyle tahliye nedenini gerekçesini oluşturacağını söylemiştik. Müvekkilimizde sorgusu sırasında tahliyesinin sağlık sebebine değil delil durumuna dayanması gerektiği inancını taşıdığını belirtmiştir. Nitekim Sayın mahkemeniz başkanı tarafından verilen muhalefet şerhinde de sağlık sebebi tahliye gerekçeleri arasında gösterilmemiştir. Aynı şekilde Bülent Ecevit’e Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesindeki tedavi sürecinde kendisine yaşı ile uyumlu tedavinin yapılıp yapılmadığı konusunda alınacak raporunda müvekkilimizin hukuki durumuna olumlu ya da olumsuz hiçbir katkı sağlamayacağı açıktır. Çünkü müvekkilimiz dosyadaki belgelerle ve

72

Page 73: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:73

raporlarda açıkça görüldüğü üzere Bülent Ecevit’in tedavisini yürüten sağlık ekibinde yer almamıştır. Ayrıca Sayın mahkemeniz huzurunda dinlettiğimiz Can Dündar’ın “Karaoğlan” belgesinin kamera arkası görüntülerinde Can Dündar’ın “gizli bahçe” isimli kitabında bu konuda Milliyet Gazetesinde yayınlanın röportajında da gerek Sayın Bülent Ecevit’in gerekse Rahşan Ecevit’in Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinde yanlış tedavi yapıldığı iddialarını şiddetle reddettiği ve kesinlikle burada yanlış bir tedavinin uygulanmadığını belirttiği Bülent Ecevit’in buna ilaveten bu hastanede kendisine uzun süreli bir dinlenme tavsiyesinde de bulunulmadığı belirttiği sübuta ermiştir. Bu çerçeve de adli tıp kurumu 3. ihtisas kurulundan gelen yazı cevabından Bülent Ecevit’in hastaneye yattıktan önce ve yatmasından, taburcu olmasından sonraki tüm tedavi evraklarının toplanmasının uzun zaman alacağa ve bununda yargılamaya sürüncemede bulunduracağı göz önünde bulundurularak bu ara kararının da müvekkilimizin tutukluluğunun devamına bir gerekçe olarak gösterilemeyeceğini belirtmek istiyorum. Sayın mahkemenize dosya kapsamındaki bu veriler çerçevesinde hukuki açıdan tutuklamanın devamını gerektiren sebeplerin bulunmadığını arz ettim ancak müvekkilimizle ilgili son derece önemli bir gelişmeyi de Sayın mahkemenize arz etmek istiyorum. Müvekkilimiz Mehmet Haberal, tutuklanmadan önce uluslar arası yanık derneğinin 50. yılı dolayısıyla Türkiye’de ilk düzenlenecek olan uluslar arası yanık derneği kongresinin başkanı olarak görevlendirilmiştir. Bu konuda müvekkilimizin yerel başkan olarak görev aldığı broşürler basılmış, kitapçıklar basılmış ve bu dünyanın dört bir yanına dağıtılmıştır. Müvekkilimiz bu çalışmalara başladıktan sonra maalesef tutuklanmıştır bu tutukluluk sürecinin uzaması üzerine bu komitenin başkanı tarafından bir karar alınarak müvekkilimize bu kongrenin Türkiye’de Mehmet Haberal’ın maruz bırakıldığı bu hukuka aykırı uygulamalar ve bağlı olduğu üniversitenin maruz bırakıldığı haksızlıklar telafi edilene kadar kongrenin İstanbul'da yapılmasından vazgeçilmesine karar verilmiştir ve o dönemde çeşitli basın yayın organlarında da yayınlandığı üzere müvekkilimiz bunun üzerine uluslar arası yanık derneğine bir yazılı açıklamada bulunarak bu olay ülkemle benim sorunumdur. Dış ülkelerin bunu hiçbir şekilde müdahale etmeye hakkı yoktur. Ülkemiz her zaman için güvenlidir ve ben bu kongrenin İstanbul'da yapılmasının tüm sorumluluğunu üzerime alıyorum diyerek kongrenin ülkemizde yapılmasını sağlamıştır ve bu kongre 21-25 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da yapılacaktır ve bu kongreye 47 ülkeden yaklaşık 1000 kişi katılacaktır. Müvekkilimiz hastanedeki sınırlı imkânları dâhilinde bu kongrenin hazırlanması için elinden gelen tüm gayreti göstermiş ve tüm hazırlık çalışmalarını tamamlamıştır. Bu nedenle devletine karşı Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını korumak adına kendisine yüklenen görevi layıkıyla yerine getirmenin haklı onuru içerisindedir. Ancak şunu belirtmek isterim ki, bu kongre Profesör Doktor Mehmet Haberal’ın başkanı olduğu bu kongreye gelen binlerce kişi Profesör Doktor Mehmet Haberal nerde? Sorusuna bir terör örgütünün yöneticisi olduğu gerekçesi ile 14 aydır tutuklu mahkeme başkanı ve onun dışında 16 ayrı mahkeme kararıyla tahliyesinin istemesine rağmen mahkemenin iki üyesinin oy çokluğu ile verdiği kararla tutukluluk hali devam ediyor cevabı ile karşılaşacaktır. Bu cevap açıkça söylemek gerekirse ülkemizin uluslar arası platformda itibarını ve onurunu son derece rencide edecek bir durumdur. Bu sorun artık Mehmet Haberal’ın kişisel bir sorunu değil devlet sorunu haline gelmiştir. Çünkü şayet müvekkilimiz tahliye edilerek bu kongreye katılabilmiş olsaydı, sağlık sorunları nedeniyle tabidir ki başkan olarak görev yapamazdı ama doktor refakatinde en azından o gelen binlerce konuğa ve bizim ülkemize ilk gelecek olan bu kişilere hoş geldin diyebilecekti ve ülkemizin itibarını en azından bu açıdan koruyabilecekti. Nitekim bütün dünya isimli dergide yazar Gülçin Orkut binden fazla bilim adamı geliyor ama davet sahibi Profesör Doktor Haberal hiç birine hoş geldin diyemiyor diyerek ülkemizin düştüğü ve düşeceği durumu açıkça belirtmiştir. Şunu söylemek istiyorum değil mi ki bir bilim adamı ömrünü insanlığa adamış bugüne kadar yüzlerce hekim yetiştirmiş ve binlerce hastaya şifa dağıtmış olan bir kişi dünyada ilklere imza atmış bir bilim adamı, kongreye gelen binlerce kişiye bir terör örgütünün yöneticisi olarak tutukludur cevabı verilecektir ve işte herkes

73

Page 74: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:74

gördü çapraz sorgusunda terör örgütünün yöneticisi olarak belirtilen kişiye terör örgütüyle ilgili hiçbir soru sorulmamıştır. Anayasal hakları çerçevesinde kullanmış olduğu bu hakların hiçbir zaman için suç olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Son olarak şunu belirtmek istiyorum; bu kongre ile ilgili olarak bazı dernek üyeleri müvekkilimize şöyle bir teklif getirmişler, Adalet Bakanlığına başvuruda bulunarak hastane odasından sizin açılış konuşmasını yapmanızı talep edelim bu konuda en azından bir bant yayını yapalım diye bir talepte bulunmuşlardır, bu konuda Adalet Bakanlığına yazılı başvuruda bulunmak istemişlerdir. Müvekkilimiz ise bunu avukatlarına dahi danışmadan ben ülkemi o kadar yabancı ülke karşısında küçük duruma düşüremem orda benim hastane odasında jandarmalarla görüntümün alınması benim itibarımı zedelemez çünkü benim bu zamana kadar bilim dünyasından verdiğim hizmetler açıktır ama ülkemin itibarını zedeler diyerek bize danışmadan böyle bir teklifin yapılmasını engellemiştir. Müvekkilimizin bu çerçevede iddianamede kendisine isnat edilen suçlamaların tamamen anayasal hakları çerçevesinde olduğu göz önünde bulundurularak Sayın mahkemenize Papaz Martin Niomeler’in bir dörtlüğün okumak istiyorum. Önce sosyalistleri topladılar sesimi çıkarmadım çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar sesimi çıkartmadım çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar sesimi çıkartmadım çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı. Bu olay açıkça söylemek gerekirse hepimiz için geçerli görüyoruz avukat arkadaşlarımız gözaltına alınıyor tutuklanıyor, savcılar tutuklanıyor, adalet bakanları gözaltına alınıyor. Bu süreç eğer bir kez hukuka aykırı bir süreç içerisine girildiği zaman hepimizi bugün buradayken farklı konumlarda olabiliriz hiçbir zaman için anayasal hakların kullanılması bir başka çevreyi rahatsız ediyor diye suç olarak değerlendirilmemeli ve yargı bağımsız olmalı. Çünkü hepimiz bir hukuk devletinde, demokratik bir hukuk devletinde yaşamanın güvencesi altında kendimizi hissetmemizi istiyoruz. Bu çerçevede müvekkilimizin halen kaçma, delilleri karartma şüphesi altında bulunmaması, çapraz sorgusunun tamamlanması ve 21 Haziranda başlayacak olan kongrede ülkemizin itibarının uluslar arası platformda zedelenmemesi göz önünde bulundurularak. Müvekkilimizi bihakkın ya da adli kontrole tahliyesine karar verilmesin istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Buyurun efendim.”Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Sanık Ahmet Hurşit Tolun müdafii Av. İlkay Sezer söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım

müsaade ederseniz oturarak devam etmek istiyorum.”Mahkeme Başkanı:" Buyurun.”Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer:” Sayın Başkanım, Sayın heyet, biz

bugün mahkemenize iki dilekçe verdik. Bunlarda taleplerimizi ayrıntılı olarak belirttik, bir iki ilave yapmak istiyorum. Biz geçen sene 6 Mayıs 2009 tarihinden itibaren müvekkile ait olduğu ileri sürülen birkaç tane CD’nin imajının tarafımıza verilmesi için yoğun çaba sarf ettik. Bu taleplerimiz sonucunda mahkemeniz naip Hâkim Sayın Çalmuk vasıtasıyla bazı incelemeler yaptı. Biz bu incelemeler sonucunda başka taleplerle ileri sürülen tarafımıza verilmemeye gerekçe gösterilen konuları mahkemenize izah ederek son olarak 31 Mayıs 2010 yani yaklaşık 13 ay sonra elba3 ve elba4 olarak isimlendirilen CD’lere ilişkin bazı verileri teslim aldık. Sayın Başkanım, öncelikle tarafımıza verile elba3 ve elba4 isimli CD’ler daha önce yine dosyaya sunulan 28.12.2009 tarihli bilirkişi raporlarıyla uyumsuzluk göstermektedir. Tarafımıza verilen CD’lerde olmayan dosyalar bilirkişi raporlarında var görülmektedir. Yine dosyada bulunan elba3 ve elba4 olarak nitelendirilen CD’lere ait seri numaralar ile iddianamede bulunan aynı isimli CD’lere ait seri numaralar arasında da farklılıklar bulunmaktadır. Tarafımıza gizli kaşesi olduğu için verilmeyen B.23 ve Gürtuna-Güneysu power point isimli dosyalar aslında ek klasör 186’da açık olarak mevcuttur. Dolayısıyla gizli ibaresi olduğu için tarafımıza verilmemesini biz anlayamadık. Çünkü o belirtilen belgelerin çıktıları dosyalarda var bunlar sadece iki örnek.

74

Page 75: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:75

Dilekçemizde 24 kalem belgenin de ek klasörlerde olduğunu ancak bize verilenlerde olmadığına dair bir sıralama da yaptık. Yine bu taleplerimiz neticesinde taleplerimiz arasında bulunan OGATECH isimli bir CD ile ilgili olarak Sayın mahkemenizi bir tespit yaptı. Bu CD’nin tarafımıza verilip verilmemesi için İl Emniyet Müdürlülüğüne yazı yazılarak inceleme raporunu istedi. Emniyet Müdürlüğü ilgili birimlere bu talebi bu talimatınızı yanlış anladılar ve OGATECH isimli CD’nin kopyasını gönderdiler. İki kez bu CD gitti geldi ancak en sonunda mahkemeniz şöyle bir yazı yazmak durumunda kaldı. Bize gönderdiğiniz OGATECH isimli CD ile dosyadaki CD arasında farklılıklar mevcuttur. Şimdi biz bunları alt alta koyduğumuz zaman bu CD’lerle ilgili olarak en baştan itibaren taşıdığımız şüpheler artıyor. Biz bu aşamada emniyet müdürlülüğünün OGATECH isimli CD’ye ilişkin gönderdiği CD’nin de bir suretini tarafımıza verilmesini ama öncelikle bu CD’ye ait içerisinde hangi verilerin bulunduğunu gösterir bir çizelgenin da tarafımıza verilmesini istiyoruz. Mahkemenizce ve tarafımızca tespit edilen tüm bu çelişkiler sonucu Genelkurmay Başkanlığına gönderilen ve içeriğinde gizli belge, devlet sırrı niteliğinde belge olup olmadığına dair inceleme yapılmasına istenen, yine elba3 ve elba4 numaralı CD’lere ait Genelkurmay Başkanlığına gönderilen CD içerisindeki bilgilerinde adı, boyutu, son kaydedeni gibi ciddi çelişkiler olduğunu değerlendiriyoruz. Bu nedenle Sayın mahkemenizce Genelkurmay Başkanlığına bir müzekkere yazılarak müvekkile ait olduğu ileri sürülen ve kendilerine incelemek amacıyla gönderilen CD’lerin birer örneğinin celbini talep ediyoruz. Sayın Başkanım, 21 Aralık 2009 tarihinde daha önceki ara kararlar neticesi, sanıklara verilmesi karar verilen ses kayıtlarının bir bölümünün bizde eksik olduğunu tespit etmiş ve 21 Aralık 2009 tarihli oturumun 14-F numaralı ara kararında bu ses kaydının bize verilmesine yönelik bir karar oluşturmuştunuz. İstanbul İl Emniyet Müdürlülüğünün organize suçlarla şube müdürlüğü, terörle mücadele şube müdürlüklerine yazılan yazılar sonucunda biz bu ses kayıtlarına o dönemde sahip olamadık en son terörle mücadele şube müdürlülüğü yapmıştı bu dinlemeyi. Telefon tapelerinin şube müdürlüklerince kaydedildiği ancak hiçbir örneği alınmaksızın 28 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği mahkemenize bildirilmişti. Bu bildirim, mahkemenize 1 Mart 2010 tarihinde yapıldı ancak nedense bu mahkemenize yazılan 1 Mart tarihli yazıdan yaklaşık 2 ay kadar sonra, 27 Nisanda UYAP’ta bir emanet makbuzu gördük biz. Terörle mücadele şube müdürlülüğünce düzenlenmiş ve bizim talep ettiğimiz ses kayıtlarının da dâhil olduğu, tüm dinlemelerinin tüm ses tapelerinin 27 Nisan 2010 tarihinde emanete teslim edildiğini gösteriyordu. Aynı şube müdürlülüğünün Aralık ayından itibaren bu taleplerimize, çelişkili, yanlış cevaplar vermesini biz anlayamadık. 27 Nisan 2010 tarihli emanet makbuzu ve onun öncesinde yazılmış olan bu yazılar dilekçemizde de ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere bizce savunma hakkımızın kısıtlanması bu nedenle biz bu olaya sebebiyet veren ilgililer hakkında Sayın mahkemenizce suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz. Sayın Başkanım, Sayın Heyet, son olarak bir konuyu da söylemek istiyorum bu ikinci verdiğimiz dilekçe ile ilişkili olarak. Müvekkilimiz Ahmet Hurşit Tolon’dan 1 Temmuz 2008 günü Çayyolu’nda bulunan taşınma hazırlıklarında olduğu evden birkaç CD alındı bu CD’lerden bir tanesi de; şu göstermiş olduğum CD, 14 numaralı CD. Bu CD, incelemesi yapıldı ve tarafımıza suç unsuru bulunmadığı düşüncesiyle iade edilen 111 tane CD’den birisi. Bu CD’nin içerisinde bir belge, müvekkilimizde alt tarafında kendi el yazısı ile yazdığı basın ve halka ilişkiler birimine yönlendirdiği bir mail çıktısı. Suç unsuru değerlendirilmediği için alınmadı bile dosyada görüldü ancak alınmadı. Ancak bugün geldiğimiz aşamada Albay Dursun Çiçek ile ilgili tanzim edilen iddianame mahkemenize birleştirme talepli olarak sunuldu. İddianameyi kabul ettiniz ve bir esas numarası verdiniz. Dursun Çiçekle ilgili bölümün örgütsel irtibatlar başlığını taşıyan bölümde ilk husus şu; Ahmet Hurşit Tolon’dan elde edilen 14 CD’nin içerisinde 8 sayfalık bir belge belgeyi okuyorum efendim. Genelkurmay Karargâhında görevli Ekmel Özdengil yine Deniz Piyade Kurmay Albay adına, Dursun Çiçek tarafından gönderilmiş ve örgütsel irtibata gerekçe gösterilen belge aslı burada. Komutanım dış basın haber sitelerinden alınan özetle, haftalık dış basın haber raporunu bilgi

75

Page 76: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:76

maksadıyla ekte sunuyorum arz ederim Dursun Çiçek. Ama iddianamenin hiçbir yerinde bu belgenin haftalık dış basın özetleri olduğu hiçbir husus yazmıyor. Bunun ne amaçla yazılmadığının takdirini mahkemenize bırakıyorum. Bu bizce birleştirmeye gerekçe olabilecek hele hele müvekkilimiz Ege Ordu Komutanı bu raporda o dönemde bütün ordu komutanlarına gönderilen bir mail. Her ordu komutanına gönderildiği gibi müvekkilimize de gönderilmiş ve sadece basın özetlerinden oluşan 8 sayfalık bir çıktının örgütsel irtibata bir isnat olamayacağını değerlendiriyoruz bu nedenle, bu nedenle açılmış olan o davanın bu dava ile birleştirilmemesi gerektiğini düşünüyor ve bu konuda talebimizi sunuyor.”

Sanık Muzaffer Öztürk müdafii Av. Kıyasettin Azaklı söz istedi, verildi:" Sayın Başkanım, Sayın Mahkeme Üyeleri, Muzaffer Öztürk’ün tutukluluk sebebi, daha doğrusu hakkında dava açılmasının sebebi Albay Arif Doğanla olan irtibat sebebiyledir. Arif Doğan tutuksuz yargılanmaktadır, bu dosya ile ilgili. Bugünkü konuşmamda Arif Doğanla ilgili dava dosyasında bulunan belge ve bilgilerden bir kısmına değinmek istiyorum çünkü muzaffer Öztürk’ün durumunu bu belgelerle izaha çalışacağım. Şimdi dosyadaki bilgi ve belgelere göre 12.08.2008 tarihinde bir ihbar yapılıyor ihbarda deniliyor ki, Albay Arif Doğan’a ait askeri malzemeler şu adreste bulunmaktadır. Bir gün sonra 13.08.2008 tarihinde bu adreste arama yapılıyor. Arama tutanağından aynen okuyorum; İstanbul ili, Beykoz ilçesi Polonezköy Yolu numara 117 sayılı yerde yapılan aramada bahse konu işyerinin 3 ayrı oda ve müştemilattan olduğu, en dipte bulunan 40 metrekare büyüklüğündeki odada 30-35 civarında tahtadan yapılmış kapaklı, üzerinde asma kilidi bulunan, 100x50x60 santim ebatlarında kutularda yapılan aramada. Şimdi 30-35 civarında 100x50x60 ebadındaki sandıkları hacim olarak düşünecek olursak 10 metreküpten fazla hacim teşkil ediyor. Kaldı ki bu sandıklardan 3-4 tanesi şuanda konuşmakta olduğum masa büyüklüğünde sandıklardan olup biraz sonra izahını yapacağım sebeplere o veya şimdi açıklamaya çalışayım, bunlar bu sandıkların büyük ebatlı olanları normal bir oda kapısından sığmamaları sebebiyle, iki dükkân arasındaki 8,5 santimlik tuğla duvar kırılmak suretiyle açılan bi işte bir metrekare iki metrekare bir boşluktan sandıklar duvarın bir tarafından öbür tarafına geçirilmek suretiyle bu taşıma işlemi yapılmıştır bu sebeple o duvar kırılmıştır. Hatta duvarın kırılmış olduğu ve kırılarak bir kısım sandıkların bu son bulunduğu yerde taşınma işlemi Muzaffer Öztürk tarafından ifadesi, savcılıkta ifadesi alındıktan sonra tekrar teyit için yerine gidilmiş bakılmıştır. Şimdi Sayın heyetin dikkatine sunmak istediğim çok önemli bir konu var. 30-35 civarında sandıktan söz ediyoruz. Burada bulunan eşyalardan yine tutanaktan okuyorum. Ergenekon davası kapsamında gözaltına alınan ve tutuklanan Albay Arif Doğan’a ait depoda ele geçirilen ve 8 torba içerisinde muhafaza edilen çeşitli nitelikteki evrakların kronolojik veya mantıki bir silsilede olmadığı karışık bir şekilde toplanarak muhafaza edildiği görülmüştür. Şimdi burada 7 torbada bir takım evraklar bulunmuş bunlar 7 sandık doldurur diye düşünelim diğer 2 tane kaleşnikof, 2 tane tabanca, 3 tane av tüfeği, 1000 veya 2000 tanede mermi bunların yarısı kullanılmış yarısı kullanılmamış şeklinde. Bunlarında hacim olarak bir sandığı doldurduğunu düşünelim 7 sandık bir de bu silahların bulunduğu sandık 8 sandık. 25 tane başka sandıkta neler olduğuna dair bu tutanakta her hangi bir bilgi yok. Bunu ifadelerde çok açık olarak izah ettik dedik ki diğer 25 sandık içerisinden Albay Arif Doğan’a ait özel, ev eşyası, halı, içki şişesi, takvim, ajanda, elbise, ayakkabı vesaire gibi hediyelik eşya gibi bir sürü sapa, yani bir sürü evde bulunabilecek değişik eşyalar bulunmuştur. Çok özellik arz eden bir hususu da arz etmek istiyorum. yine tutanaktan okuyorum, bulunan bu 7 çuval içerisindeki evrakın bir kısmı suç teşkil ettiği için alıkonulmuş ve dedik, hepsi de taranmıştır. Çünkü bunların tamamı Arif Doğan’ın emekli olduğu 1998 senesinden önceye ait çalışmış olduğu 15 yıllık dönemin bir takım resmi evraklarının fotokopileri, çok gizli, gizli, devlete aittir vesaire gibi evrakların fotokopileri şeklindedir. Şimdi burada yapılan bu aramada bu 7 çuval evrak içerisinde 2000 yılından sonraya hatta 1998 yılından sonraya ait hiçbir belge bulunmamıştır. Burası çok önemlidir, 2000 senesinden sonraya hatta 1998 senesinden sonraya ait bu depoda 7 çuval içerisindeki evrak

76

Page 77: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:77

arasında bir tek tane sonraya ait evrak bulunmamıştır. Tutanakta deniliyor ki yine tutanaktan okuyorum. Dokümanlar genel olarak 1987-1991 tarihleri arasında, tarihleri arasıyla 1993-1997 tarihleri arasında olup ancak 1984, 85, 86, 92 yılların ait az sayıda olsa belgenin bulunduğu tespit edilmiştir. Yine tutanaktan okuyorum; evdeki evrakların kapsamına yönelik yapılan ilk incelemede büyük çoğunluğunun tutuklu şüphelinin Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde çalıştığı, görev yaptığı dönemlerde kurumun, kurumların resmi evraklarının fotokopilerinin olduğu belirlenmiştir. Yine tutanaktan okuyorum; emekli Albay Arif Doğan bu dönemin Ağustos 90 öncesini Mardin ve Diyarbakır’da Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele Grup Komutanı görevi ifa ederken sonraki dönemde ise Ankara’da destek kıtası komutanlığı Niğde ve Yalova’da İl Jandarma Alay Komutanı olarak görev yapmıştır. Şimdi bu bilgileri tutanaktan okuduğumuza göre burada açık çok net olarak gözüken tablo şudur; Albay Arif Doğan çalıştığı döneme ait ki bu 2 kaleşnikof silah ve öbür silahlar, öbür evrakların hepsi çalıştığı döneme ait o dönemden kalma ve depolanmış, depolama amacıyla buraya getirilmiş olduğu gözükmektedir. Yani burası 2000 yılından sonra Arif Doğanın girip çıktığı kullandığı şu ya da bu şekilde irtibat ettiği her hangi bir yer değildir. Yıllar önce kendisinin özel eşyalarını burada depolamış muhafaza etmiştir. Arif Doğanın ifadelerinden birkaç satır cümle okumak istiyorum Sayın üyelerin özellikle dikkat etmesini arz ediyorum. Tabii ki Arif Doğan her ne kadar dosyada sanık sıfatı ile yargılanıyorsa da Arif Doğana desek ki yemekten önce ne yapılır, işte elimizi yıkarız yani bir takım verdiği bilgilerin doğru olup olmadığını anlamak hiç de zor değil. Buradaki ifadeleri olayı çok net çok açık bir şekilde anlatmaktadır ki muzaffer Öztürk bu olayda gerçekten ve gerçekten hiçbir taksiri, hiç kusuru, hiçbir günahı olmayan birisidir. Kendisine soruyorlar Beykoz İlçesi Polonezköy Yolu 117 sayılı yer size mi aittir size aitse ne zamandan beri bu amaçla, ne amaçla kullanmaktasınız? Cevabı şöyle efendim. Sormuş olduğunuz Polonezköy Yolu numara 117 sayılı yerde bulunan depo mülkiyeti İslam Öztürk’e aittir. Arif Doğan bu olay tarihine kadar Muzaffer Öztürk’ün adını İslam Öztürk olarak biliyor. Bu evde kendisi Turab Emlak isminde emlakçılık yapmaktadır. Emlak bürosunun arkasında boş bulunan depoyu kullanmak üzere bana verdi ben eşyalarımı oraya taşıttırdım. Yani depoda bulunan eşyalar ben ve Jandarma İstihbarat Grubunda benimle beraber görev yapana bazı rütbelilere aittir. Örneğin Cem Ersever gibi hatırladığım kadarıyla bu depoyu bir yıldır kullanmaktayım. Bu depoya taşınmadan önce kullanmakta olduğum bu eşyalara ait hemen yandaki mülkiyeti İslam Öztürk’ün ağabeyi İsmail Öztürk’e ait olan depoda bulunmaktaydı. Yani bu depoda kiracı olarak bulunmaktaydık, burasının altını çizmek istiyorum yani bu depoda kiracı olarak bulunmaktaydık. Fakat İsmail Öztürk bu yeri başka şahıslara işyeri olarak verince bu yeri boşaltmak zorunda kaldık ve İsmail Öztürk’e ait bu depoya taşındık. İsmail Öztürk’e ait depoyu ise 2006-2007 tarihlerinde kullanmıştım. Bundan öncesinde İslam’ın amcasının oğlu Hızır Öztürk’e depoyu kullandım, deposunu kullandım. Yani 2004-2005 yılları arasında kullandım. Bu ifadelerde şüphe yaratacak gerçeğe aykırı olduğunu düşünülecek hiçbir şey yok. Yine 13.08 sorulan soru şöyle 13.08.2008 günü belirtilen işyerinde yapılan aramada 2 adet kaleşnikof marka otomatik tüfek, 1 adet Smith Wesson marka tabanca, 1 adet Borning marka tabanca, 3 adet av tüfeği bulunmuştur bunlarla ilgili açıklama yapın diye soruluyor. Diyor ki; 2 adet kaleşnikof marka otomatik tüfekler kime aittir diye soruluyor? Cevap; 2 adet olarak belirtilen kaleşnikof marka tüfeklerden beyaz menevişleri renkli olan tüfek bana aittir. İkinci kaleşnikof silahın kime ait olduğunu bilmiyorum. Cem Ersever koymuş olabilir bu tüfeği bana Sayın asayiş komutanım rahmetli Hulusi Sayın Korgeneralim olağanüstü hal bölgesinde kullanmak üzere verdi ancak bu tüfeğe ait belgenin şuanda nerde olduğunu bilmiyorum hatırladım kadarıyla bu silah ve belgesi 1988-89 yıllarında bana verilmiştir. Yine soru da bu silahın size olağanüstü hal bölgesinde verildiğini belirtmektesiniz oysa silahı teslim etmediğiniz ve bunu da sakladığınız anlaşılmaktadır, silahı neden teslim etmediniz ve ne maksatlı depoda bulundurmaktasınız? Diyor ki; bahsi geçen silahın depoda bulundurulmada su-i taksirim yoktur, yani kastım yoktur. Kaldı ki bu silahla bir tane fişek atılmamıştır ve 19 yıldır da temizliği dahi

77

Page 78: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:78

yapılmamıştır ben bu silahın benden olduğunu unuttum. Şimdi Muzaffer Öztürk’ü teferruatlı dinledik Arif Doğan’ı nasıl tanıdığını öğrendik. Arif Doğan’ın bu konu da vermiş olduğu ifadeler ortada bu konuda zabıtanın tanzim etmiş olduğu tutanakta ortada yani buranın Arif Doğan'a ait çalıştığı dönemden kalma bir kısım silahları bölge özelliğine göre elinde kalmış iki tane silahı keza uyuşturucu ile bir açıklamaya yapmış ve demiş ki ben bunu o yıllarda çalıştığım yıllarda yemleme olarak kullanıyorum onu da unutmuşum böyle bir şeyin olup olmadığını kapalı sandıklar içerisine koymuş getirmiş 2000 yılından bu yana işte orda bir arsa aldığı için o maksatla önce Hızır Öztürk’ün dükkânına sonra İsmail Öztürk’ün dükkânına son altı ay veya sekiz ay kadarda sanık muzaffer Öztürk’ün dükkânında bulundurmuştur. Bu ilişkinin kira ilişkisi olduğunu tevsik ettik ve tevsikimiz yazılı belge ile oldu. Kira miktarı sayılacak oranlarda paraların havale edildiğini gördük, hem Hızır Öztürk’e, hem İsmail Öztürk’e hem Muzaffer Öztürk’e bütün bu kira ilişkisinin ispat edilmiş olması dikkate alınarak. Bu tutanaktaki açıklamalar dikkate alınarak bu yerin asker bir şahsın, askeri dönemindeki suç sayılıp sayılmaması bizim için önem arz etmiyor bir takım özel eşyası, ev eşyası olduğunu söylemek suretiyle bunlar bana ait özel eşyalarımdır demek suretiyle depolamış olduğu, kiralamış olduğu bir yere koyduğu tereddüt uyandırmayacak şekilde ortadadır. Bütün bu açık durumlar karşısında muzaffer Öztürk iki ay sonra iki yıl, 22 aydır tutuklu bulunmaktadır. Kendisi durumunu bugün dahi izah etti, tamamen suçsuzdur tamamen günahsızdır. Bu olay esnasında kendi evi, iş yeri, aranmıştır. İş yerinde, evinde, suç unsuru her hangi bir şey bulunmamıştır, Sabıkası yoktur, tutukluluk süresi çok uzun sürmüştür. Ek bir konu daha arz etmek istiyorum. Muzaffer Öztürk’ün ilk gözaltına alındığı tutuklandığı 4-5 aylık dönemde 6136 sayılı yasaya muhalefetten, birde uyuşturucu bulundurmaktan dolayı, tutuklu bulundurulmuş veya tutuklu süresi o maksatla uzatılmış. Daha sonra delil durumunda her hangi bir değişiklik olmadan davada açılmadan hakkındaki iddianame terör örgütü üyesine yardım etmek şeklinde bir isnatla huzura veya bu davaya dâhil edilmiştir. Şimdi iddianamede iki isnat var birisi terör örgütüne, terör örgütü üyesine yardım etmek. Bir diğeri ayrıca işte vahim silahlıları bulundurmaktan da ayrıca cezalandırılması şeklinde bir ifade yer almaktadır. Bu iki değişik suçlama Ceza Kanununun 42. maddesine göre biri olunca diğeri olmayacağı şeklindedir. Muzaffer Öztürk’e ait suç isnadı dâhil halen açık ve vazıh değildir. Değişecektir aslında suçlu da değildir. Bütün bunlar anlattığımız sebepler ve Sayın mahkemece takdir edilecek diğer sebeplerle Muzaffer Öztürk’ün tahliyesini talep ediyorum.”

Sanık Ali Oktay Şahbaz müdafii Av. Şükrü Bek söz istedi, verildi:" Müvekkilim Ali Oktay Şahbaz tahmin ediyorum 17 ayı buldu, hala tutuklu. Hakkındaki deliller ve isnat edilen fiillere baktığımızda özellikle telefon görüşmeleri ve S1 listesinde olması ve diğer bazı hususlardan dolayı hala savcılık makamı tutukluluğun devamını talep etmekte ve oy çokluğuyla tutukluluğu devam etmektedir. Şimdi müvekkilimin özellikle bazı hususlardaki konuşmaları iddianameye geçmemiş iddianamede kısmi olarak konuşmalara yer verilmek suretiyle konuşmalara bütün halinde konuşmalara farklı manalar yüklenmiş, bu sebeple müvekkilimin tutukluluk halinin devamı talep edilmektedir. Şimdi özellikle o konuşmaları gene her seferinde detaylı olarak söylüyorum okuyoruz ama savcılık makamı örgüt üyesi olmaya bazı konuşmaları delil olarak göstermiş fakat özellikle tapeler tam olarak okunduğunda maaşın ne kadar olacağı, fotoğrafların niçin istendiği, TC kimlik numaralarının niçin istendiği, tayin edilecek yer, görev yapılacak yer, tayinin ne zaman çıkacağı gibi konuşmaları maalesef örgüt üyesi ve örgütle hiçbir ilgisi olmadığı halde açıklama gereğini duymamışlar. Bu konuşmaların ne manaya geldiğine en ufak bir yorum katmadan direk cımbızla birkaç tane kelimeyi aradan alarak örgüt üyeliğinden müvekkilimi suçlamışlardır. Şimdi özellikle biz iddia makamından bu maaş, tayin vesair gibi hususları bir açıklamasını rica edeceğiz. Çünkü bunlar tamamen resmi görevle alakalı, müvekkilimin o konuşmaların içinde geçen özellikle iç güvenlikle ilgili yeni birimlerin kurulduğu, MİT’le birlikte çalışılacağı gibi hususlar nazara alındığında yeni bir birimde görev almak maksadıyla konuştuğu ve kiminle ne şekilde S1 listesinden zaten haberi yok. İrtibatlandırıldığını bilmeden yalnızca

78

Page 79: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:79

birkaç tane görev arkadaşının bu listelerde olabileceğini bu görevi alabileceğini, kendisine haber verildiğinden dolayı; kendisinin de evet bu yeni oluşumda varım. Tayinimiz ne zaman çıkacak, bizim buradan giderken paşaya söylenecek mi? Gibi sorularla açıkça, resmi bir görevin içinde olduğu ortaya çıkmıştır bizce. Özellikle o günlerde gazetelerde çıkan yeni oluşum, terörle mücadeledeki yeni birimlerin oluşacağı şeklindeki haberlerde nazara alındığında müvekkilimin ifadesinin hiçbir zaman örgüt veya örgütle ilişkisi olmadığı ve resmi görevlilerin tayin yoluyla tekrardan görev yerinin değişeceği şeklindeki inancını açıkça ortaya koymuştur. Şimdi dosyada dönem içerisinde bazı gelişmeler olmuştur özellikle müvekkilimin tedhiş planlarında olduğundan bahisle bazı isnatlar dosyada var idi ancak bugün dosyaya giren bilirkişi raporu var. Burada o planlardaki yazıların müvekkilime, İbrahim Şahin'e ve diğer sanıklara ait olmadığına dair bir adli tıp raporu geldi. Bunu biraz önce bir okuma imkânımız oldu detayına bakamadık ama bu müvekkilimin lehine bir durum zaten aşağı yukarı bir ay önce gelen İbrahim Şahin’e ait bir adli tıp raporu daha vardı, orda da örgütün asıl reise veya başkanı diyebileceğimiz kişinin İbrahim Şahin olduğunu ve bunun diğer kişilerle irtibat kurduğundan bahsedilmekteydi. İbrahim Şahin'in de bir ay önce gelen raporda akli melekelerinin tam olmadığı ve olayların tam bilincinde olmadığına dair, ciddi bir rapor gelmiş idi. Şimdi öyle bir durum ortaya çıktı ki müvekkilim ve bir kısım insanlar örgüt üyeliği ile suçlanmakta fakat yazılı delillerde hiç birinin dahli olmadığı ortaya çıkmakta, örgüt üyesi şey, örgüt reisi olarak iddianamede yer alan kişinin akli melekelerinin tam olmadığı ortaya çıkmakta. Bunun yanında müvekkilimin resmi bir görevinin olması ve bu görevden tayin çıkacağına dair inancı ile ilgili konuşmalar iddianamede hiçbir yerde geçmemekte ve bunlara Sayın iddia makamı da bir açıklılık getirememekte bugüne kadarda getirmiş değil bugünden sonra ben getireceğini sanmıyorum. Şimdi bu hususlar nazara alındığında müvekkilimin bir 17 aylık tutukluluk süresi var. Kendisinin ikameti belli astsubay buradan tahliye olduğunda dahi, gidebileceği tek yer Hakkâri Çukurca’daki birliğidir. Bundan önceki görev arkadaşlarının buradan tahliye olduktan sonra görevlerine döndüğü gibi kendisi de dönecektir. Özellikle bu hususların nazara alınmasını ve tutukluluk süresi delil durumu nazara alınarak özellikle son gelişmelerden sonra kendisinin bihakkın tahliyesini talep ediyoruz.”

Sanık Ali Oktay Şahbaz müdafii Av. Esra Baran söz istedi, verildi:" Sayın Heyet, biraz evvel değerli meslektaşımın da açıkladığı gibi müvekkilimiz Ali Oktay Şahbaz 17 ayı aşkın süredir tutukludur ve müvekkilimize isnat edilen suç terör örgütüne üye olduğudur. Sayın Heyet, ben 7 yıllık bir avukatım, sizlerin meslek hayatı benim iki ya üç katımdır. Örgüt davalarını çok çok fazla bir şekilde görmüşsünüzdür. Müvekkilimin üyesi olduğu iddia edilen örgüt nasıl bir örgüttür ki, her hangi bir şekilde bir arada bir eylem yapmamaktadırlar. Örgüt davalarında benim kitaplardan gördüğüm basından takip ettiğim kadarıyla duruşmalar esnasında sloganlar atılmakta, belli tip kıyafetler giyilmekte, ona uygun sakal bıyık bırakılmaktadır. Fakat burada hepsi birlikte hareket eden bir örgüt görüyor musunuz? Sayın Heyet 9 aydır, S1 listesine ve tedhiş planlarında adları geçen emniyet mensupları ve askerler, huzurlarınızda herhangi bir örgüte üye olmadıklarını söz etmektedir. Hatta birbirlerini daha tanımadıklarını beyan etmişlerdir. Geçen celselerde Oğuzhan Sağıroğlu şöyle bir soru sormuştu Sayın Heyetinize; Ben ne olduğunu bile bilmediğim, kimseyi tanımadığım bir örgüte nasıl üye olabilirim? Bugün sabahtan beri özellikle İbrahim Şahin'le bağlantı olarak emniyet mensupları ve askerleri dinlediğimizde, size sordukları soru sürekli bu. Biz hiçbir şekilde örgütle bir bağlantımız yok birbirimizi tanımıyoruz tanımış olsak bile eskiden görev yaptığımız yerler dolayısıyla bir arkadaşlığımız var. Sayın Heyet, müvekkilim Ali Oktay Şahbaz’ın 166 nolu delil klasöründe 27 Ocak 2009 tarihli Taylan Özgür Kırmızının bir dilekçesi bulunmakta, bu dilekçede Taylan Özgür Kırmızı daha evvel tahliye olan Murat Eke, İlhan Bulayır, Melih Yüksel, Emre Baltacı ve şuan huzurunuzda tutuklu bulunan Ali Oktay Şahbaz’ın haberi olmadan isimlerini İbrahim Şahin'e verdiğini beyan etmiştir. Yine bu dilekçede, Taylan Özgür Kırmızı isimlerini verdikleri kişilerin mağdur olmasına vicdanının razı olmadığını belirtmiştir. Sayın Heyet, müvekkilim Ali Oktay Şahbaz 17 aydır

79

Page 80: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:80

hürriyetinden yoksundur. Bunun yanında Taylan Özgür Kırmızıda 17 aydır vicdanından tutukludur. Daha evvel heyetiniz huzurunda defalarca bu tedhiş planlarının uygulanamayacağını, biraz evvel açıklandığı üzere tedhiş planındaki el yazısı örneklerinin hiç kimsenin el yazısı örneği ile bağdaşmadığını belirtmiştik. Fakat her nasılsa her defasında kuvvetli suç şüphesi gerekçesiyle müvekkilim Ali Oktay Şahbaz oy çokluğu ile tahliye talebi reddolunmuştur. Sayın Heyet, bizde tekrar ve tekrar yineliyoruz. Müvekkilimiz Ali Oktay Şahbaz’ın herhangi bir örgüte üye olma kastı bulunmamaktadır. Müvekkilim devlet memurudur, sabit ikametgâh sahibidir, buradan tahliye olduktan sonra gideceği yer diğer askerlerin ya da devlet memurlarının gittiği gibi görev yâridir Hakkâri Çukurca’ya gidecektir. Sayın Heyet, biraz evvel değerli meslektaşımın da açıkladığı gibi müvekkilimle ilgili olarak kuvvetli suç şüphesini gösterir herhangi maddi olgu bulunmamaktadır. Sürekli aynı şeyleri yineliyoruz burada bende farkındaysanız aynı şeyleri yineliyorum çünkü sözüm bittiği yerdeyiz diyoruz artık. Tedhiş planlarında el yazısı örnekleri yok diyoruz, herhangi bir şekilde örgüt kastının olmadığını söylüyoruz, telefon tapelerine bakıyorsunuz söylenen tek şey şu; terörle mücadele de yeni bir birim kurulacak katılmak ister misin kimi katılırım diyor, evet varım diyor, kimi komutanım siz bizimleyseniz elbette oluruz diyor. Ama buradaki tek amaç terörle mücadele. Sayın Heyet, müvekkilim Ali Oktay Şahbaz gazidir. Gazilik madalyası vardır. Fakat şuan sizin karşınızda terör suçlusu olarak durmaktadır, geçen hafta Sayın Mustafa Balbay’ın bir yazısı vardı. Müvekkil bir müvekkil tahliye olduktan sonra tekrar görev yerine dönecek ve terörle mücadele edecek diyordu ve bu arada özel harekâtçı emniyet mensuplarıyla askerler kendi aralarında konuşurlarken şunu soruyorlardı. Biz görev yerlerimize döndük ve orda bir çatışmaya girdik, girdiğimiz çatışmada vefat ettiğimizde bize şehit mi diyecekler yoksa terör örgütü üyesi mi? Burada bulunan insanları, bu ikilemde bırakıyorsunuz. Ben Sayın iddia makamına tekrar soruyorum, kuvvetli suç şüphesi yalnızca telefon görüşmelerimidir? Kuvvetli suç şüphesi hazırlanın sözde suikast planlarının örgüt üyesi olduğu iddia edilen kişilerin parmak izlerinin olmadığımıdır. Veyahut da herhangi bir parmak izi dahi yok bırakın siz bir suikast planı hazırlıyorsunuz ve bunu kurşun kalem ve tükenmez kalemle yazıyorsunuz fakat her nasılsa o kağıdı hiçbir şekilde parmak iziniz bulaşmıyor. Sayın Heyet biraz evvel izah ettiğim üzere müvekkilim Ali Oktay Şahbaz’ın bihakkın tahliyesine veyahut da adliye kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesini talep ediyorum.”

Sanık Mustafa Özbek müdafii Av. Mustafa Hisar söz istedi, verildi:" Sayın Başkanım, değerli üyeler, müvekkil hakkında iddianamede, terör örgütüne üye olduğundan bahisle Ceza Kanunumuzun 394/2 maddesiyle tecziyesi talep olunmuştur. İddianame ekinde mahkemeye sunulan delillerin önemlisinden bir tanesi bankacılık denetleme ve düzenleme kurulunun raporudur. Müvekkilim hakkında iddia olunan bu terör örgütüne üye olmasını, bu terör örgütüne finans sağlandığını, parasal kaynak aktardığı iddia olunmuş ve bu iddialarını bankacılık denetleme ve düzenleme kurulunun raporuna dayandırmıştır. Bu rapor müvekkilin tutuklandıktan 6 ay sonra düzenlenmiştir ki buna rapor demekte mümkün değildir. Biz muhterem mahkemeden bu raporla ilgili araştırma talep ettik. Bu talebimiz doğrultusunda gerek İstanbul Savcılığına gerekse Maliye Bakanlığına yazılan yazılardan bir sonuç alınamadı. Alınamaz. Neden? Maliye Bakanlığı henüz sendikada bir araştırma yapmamıştı. Ankara Savcılığı bir farklı soruşturma nedeniyle yaptığı araştırmada herhangi bir bulgu, herhangi bir usulsüzlük tespit edememiştir. Dolayısıyla bu rapor olarak düzenlenen, denetleme kurulu raporunun sonuç bölümünde sendikal faaliyet dışı harcamalardan söz edilmişti. Bu kişiler sendikanın şubelerin çalışanlarıdır, mutemetleridir. Çalışanların ücret ve maaşlarını ödemek için bankalardan çekilen paralardır bunlar bunun dışında bu kişilerin iddia olunan bu terör örgütüyle hiçbir ilgili yoktur, ilişkide kurulamamıştır iddianamede ve eklerinde bu hususta açıklama yoktur. Kaldı ki bu kişilerin hiç biri sanık da değildir, dolayısıyla bu raporu üyelik olarak yani finans sağladı, parasal kaynak aktardı yönünde delil olarak değerlendirmemiz mümkün değildir. Yine iddianame ekinde bir muhbir, bir de gizli tanık anlatımı vardır ki, müvekkilim uzun yıllar sendikacılık yapmıştır.

80

Page 81: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:81

Yargılama safahatında, kendisi sendikacılık hayatını detaylı olarak izah etti. Dönem dönem iktidarlara yönetimlere muhalif olmuştu. Tek suç budur, sendikacılık yapmaktır emeği savunmaktır, işçi haklarını savunmaktır. Dolayısıyla dönemin dönemlerin daha doğrusu iktidarları müvekkilime ve sendikalara sıcak bakmamaktadır, muhalif olarak görmektedir. Dolayısıyla bu kampanya çerçevesinde son dönemde basında yer alan haberlere katkıda bulunarak bize husumetli olan Mehmet Ali Özaltın ve Mahmut Taşdemir adlı iki eski yöneticimiz İstanbul Savcılığına gelerek bu basında çıkan haberleri de arkalarına almak suretiyle müvekkilim aleyhine beyanlarda bulunmuştur. Sayın Başkanım, bilindiği üzere usul yasamızda biz bu iki kişinin bize husumetli olduğunu usulsüz işlemleri nedeniyle Manisa Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığını yargılamanın sürdüğünü delilleriyle dosyaya ibraz ettik. Bu iki kişinin muhbir ve tanık olarak usul yasamıza göre değerlendirilmesi mümkün değildir. Delil olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Dolayısıyla anlatımlarının da gerçekle hiçbir alakası yoktur. Yine dosyamızda bu terör örgütüne finans sağladığı yolunda açıklamalar arasında Cumhuriyet Gazetesinin strateji ekinin çıkarılmasından söz edilmişti. Evet, benim müvekkilim Türk Metal Sendikasının başkanıdır. Tek başına bu eylemleri bu kararları alması mümkün değildir, sendikanın bir yönetim kurulu vardır, bir denetleme kurulu vardır, Bir de konfederasyon vardır Türk-İş. Yani sendikanın paralarını bir kuruşunu usul dışı veya bu terör örgütüne aktaracak ne görevi vardır, ne yetkisi vardır, ne imkânı vardır. Çünkü her üç ayda bir denetçiler gelir her yılda bir denetleme kurulu denetler şikâyet ve ihbar üzerine veya resen maliye gelir araştırmalar yapar. Yani çok büyük miktarda bu iddia olunan terör örgütüne finans sağladığı yolundaki iddiaların tamamen asılsız olduğu bu dosya içeriği ile açıkça sabittir. Kaldı ki tek sendikacı yargılanan sendikacı benim müvekkilimdir. Bunu diğer sanıklarla hiçbir irtibatı yoktu, yine delil olarak sunulan telefon tapelerini özellikle çok kısa zaten 20 sayfa bir şey ben muhterem heyetten bu telefon konuşmalarını tekrar okunmasını arz ediyorum. bu telefon konuşmaları benim müvekkilimin lehinedir ki, tek telefon konuşması sanıklardan Sayın Balbay’la ilgilidir ki. Balbay’la gazeteci olarak bir hukuki ilişkisi vardır. Bu konuda kendisiyle değil sendika yönetim kurulunca karar verilmiş sendikanın yetkili organları tarafından ödemeler yapılmıştır. Bu eylemlerin gizli örgüt veya yasa dışı terör örgütü bağlamında değerlendirilmesi de mümkün değildir. Bu bağlamda Cumhuriyet Gazetesini satın almak istemiştir. Yine yönetim kurulu kararıyla, başkan olarak kendisinin bir yetkisi yoktur ve Cumhuriyet Gazetesini satın alması mümkün değil vakıf olduğu için sorulmuş reddedilmiş alınmamış. Ama yine sendikanın sendikal faaliyetlerini tabana ulaştırmak bağlamında strateji ekinin haftalık çıkartılmasına karar verilmiş, yok bu ekleri çıkartılma karşılığında bir bedel ödemiştir. Bunu müvekkilimin tek başına ödemesi de mümkün değil bu strateji eklerini biz sayılarının bazılarını örnek olarak dosyaya ibraz ettik. Bunların yasadışı bir faaliyetin göstergesi olarak kabulü de mümkün değildir. Benim müvekkilim en yaşlı yargılanan sanıktır. Delillere etki etme olanağı yoktur. Çok üzücü olan bir durum, tutuklu kaldığı sürece iki kardeşi ölmüştür. Bir kız kardeşi bir de çok bir hafta önce erkek kardeşi küçük kardeşi ölmüştür ve bunların defini, son görevini yapamama üzüntüsü içerisindedir. Bu mağduriyet hangi halde giderilecek Sayın Başkanım, bu mağduriyeti gidermek mümkün değil. Zaten 70 küsur yaşında bunların üzüntüsü ve ezikliği içerisinde yani son günlerini yaşamaktadır. Biz hangi delili karartacağız, nereye kaçacağız, bizim yaşamımızın büyük bir bölümünü sendikacılık oluşturmuştur. Ne gizli örgütten anlarız, ne bilgisayardan anlarız hiçbiriyle alakamız yok diğer sanıklarla hiçbir ilgimiz yok. Bu konuda dosyada delilde yok. Bu 17 aylık tutukluluk hangi halde gerekçe olacak bizim tutukluluğumuzun hangi suç delili bizim tutukluluğumuzu haklı kılacak. Kaçma şüphemiz yok, delilleri karartma şüphemiz yok, kuvvetli suç şüphesi ortadan kalkmış, bir gün tutukluluğun uzaması dahi tahliye için gerekçedir Sayın Başkanım. Artık sorgu yapılmaması her tahliye talebi edilen celselerde tahliye talepleri esas hakkındaki savunmaya dönüşmüştür. Deliller, sanıklar, kendileri ve savunmanları tarafından irdelenmektedir. Bu

81

Page 82: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:82

nedenle biz müvekkilimizin daha fazla mağdur olmaması için tahliyesine karar verilmesine saygıyla arz ediyoruz efendim.”

Sanık Mustafa Ali Balbay müdafii Av. Aydın Metin söz istedi, verildi:" Sayın Başkanım Sayın Üyeler, sözlerimi başlamadan önce bir iki hususu Sayın mahkemenizin bilgisine sunmak istiyorum. Davanın geneline ilişkin bir genel değerlendirme yapacağım yanlış hatırlamıyorsam, yargılama 20 Temmuzda başladı. Önümüzdeki ay bir yılı doluyor. Tabi celse sayısı bakımından ele aldığımız zamanda 70. celseyi geçmiş vaziyetteyiz. Bu haliyle adliye mahkemelerini diğer mahkemelerimizi gözönüne aldığımız zaman Yüce mahkemeniz yılda olağan mahkemeler ve 5-6 duruşma yapıldığını düşürsek her halde bir 14-15 yıla tekabül edecek bir yargılama yaptınız. Bir kısım tutuklu sanıkların ifadesi alındı. Ancak geldiğimiz noktada dinledim, gerek sanıkları gerekse meslektaşlarımı geldiğimiz noktada ortak bir soru var efendim. Sanıklar ve biz müdafiiler hep şunu soruyoruz ortak bir dille suçumuz ne? Zira davanın temelini oluşturan iddianame bir bina gibi değerlendirirsek bu davayı temeli sakat ve çürük olduğu için bir türlü bu dava düzgün bir şekilde üst üste ilerleyemiyor. Zira iddianamede sanıklar hakkında suçlamalar belirtilmiş. Ancak suçlamalara dayanak teşkil eden deliller somut bir biçimde Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 170. maddesinin 4 fıkrası emrine rağmen kesinlikle ve kesinlikle yapılmamış. Şimdi biz burada bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Her kalkan sanık ya da müdafii ki bende aynı şeyi söyleyeceğim bizim suçumuz ne diyor ki, yeni öğrendim bir Sayın sanıkta bunu kitaplaştırmış. Suçum nedir diye. Siz buna cevap olarak diyorsunuz ki iddianamede yazıyor. Efendim iddianamede her şey yazıyor, ama iddianamede hangi delille ne şekilde ilişkilendirildiği, hangi sanık bakımından hangi eylemi icra ederek bu suçu işlediği ya da bu suça katıldığı açık ve net bir şekilde yazmıyor. Bunun sıkıntısını önümüzdeki günlerde ve tabi ki yıllarda hep birlikte bence yaşamaya devam edeceğiz eğer bu sorunu ortadan kaldıramazsak. İkincisi Sayın Başkanım Sayın Üyeler, bunu geçen celselerde de arz ettim. Bu da Türk hukuk tarihine geçecek bir dava birçok ilki içinde barındırıyor. Bence bu ilklerden en önemlisi herhalde böyle bir örgüt modeli, bu şekilde nitelendirilmiş ve tanımlanmakta olan bir örgüt Türk hukuk tarihinde bir daha görülemeyecektir ve bu bir tek olarak bizim hukuk tarihimize nasıl harflerle yazılacaksa o harflerle yazılacaktır. Bizim bildiğimiz diğer meslektaşlarımda arz ettiler. Yüksek Yargıtay’ımızın yerleşmiş birçok içtihadında bahsi geçen ve çok büyük bir önemle Türk Ceza Kanununun 314. maddesinde tarifini bulan suç tipine uygun olan örgütün bu örgüt olması bence mümkün değil. Önümüzdeki duruşmalarda önümüzdeki yıllarda bu gerçekte apaçık bence ortaya çıkacak. Ancak bugün siz bir kısım evrakları okudunuz ve bu evraklar çerçevesinde bizlerde öğrendik benden sonra mutlaka Sayın Şahin’in avukatı daha detaylı olarak bu konuyu ele alacaktır, bu örgütün varlığı iddia edilen bu örgütün, silahlı kanadını oluşturan bu meşhur tedhiş planları ve suikast planları çerçevesinde görev icra edecek olan arkadaşların sanıkların durumu da bu adli tıptan gelen bilirkişi incelemesi neticesinde bence biraz daha aydınlığa kavuştu. Zira bu planlar hiç kimsenin eli mahsulü değil. Hiç birinde, hiçbir plan üzerinde hiçbir sanığın parmak izi yokmuş. Bunu da bu vesile öğrenmiş olduk. Şimdi siz Yüce heyetiniz reysen görüyorum ki bir takım delilleri de toplamaktasınız gelen evraklardan okumuş olduğunuz belgelerden bunları görüyoruz. Bu celseden sonra kendi müvekkilim açısından bir karar aldım. Mutlaka ve mutlaka delillerin toplanması yönünde ve delillerin tartışılması yönünde taleplerin olacak. Zira şimdi kısaca iki hususu da arz edeyim ve sözlerimi bitireceğim Balbay hakkında, iki delile dayalı olarak iddianamede ileri sürülen bir takım suçlamalar var. Bu delillerden bir tanesi dijital veriler olarak adlandırdığımız ve her yönüyle bizim itirazımıza tabi olan delillerdi onu bir tarafa koyuyorum. İkincisi Sayın Ersöz ve Sayın Uğur’un da bulunduğu ortamda yapılan görüşmeler çerçevesinde iki tane görüşme bir tanesi 23.12.2003 diğeri de 5 Ocak 2004 tarihli görüşmeler çerçevesinde yapılan bant çözümleri ve bu yapılan bant çözümleri esas alınmak suretiyle iddianameye derç edilmiş olan bir takım suçlamalar. Şimdi Sayın Ersöz burada ifadesini verdi ifadesinde ben not aldım. Aynen şu ibareleri kullandı; Balbay’la ilgili olarak yapılan görüşmelerin çözümlerine ilişkin

82

Page 83: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:83

birçok çelişkiler vardır. Hatta yer yer benim ifade etmediğim ve görüşmede geçmeyen sözlerde bu bant çözümlerine yerleştirilmiştir. Şimdi efendim biz bu iddianamede bahsi geçen ve açıkça kanuna aykırı olduğunu bildiğimiz ve ileri sürdüğümüz bu delilin sıhhati konusunda birinci ağızdan Sayın Ersöz’ün bu beyanlarının da Yüce mahkemeniz tarafından dikkate alınmasını arz ve talep ediyorum. İkincisi gene Ersöz açıkladılar, gene iddianameye mesnet teşkil eden Balbay’ın suçlamasına dayanak yapılan bu meşhur ”genç subaylar rahatsız” isimli haberin gerek tarihler bazında gerekse bu toplantıda mahrecinin, kaynağının kendisine sorulması suretiyle iddia edildiği gibi Ersöz ve ekibi tarafından Balbay’a verilmediği ve bu şekilde bir haber yaptırılması yönünde bir talimat ya da bir varlığı iddia edilen örgüt anlamında bir dayanışmanın olmadığı da bu beyanla ortaya çıkmış vaziyette. Efendim bu deliller ki önümüzdeki celselerde bu delillerin tartışılması konusunda mutlaka ve mutlaka taleplerim olacak müvekkilimin yönünden delillerin tamamı bu şekilde tartışmalı delillere özellikle dijital verilere itiraz etmeyen bu delillerin manipüle edildiğini pardon edilmediğini ileri sürmeyen bir tek sanık veya sanık müdafii yok burada hiç kimse kalkıp da benim hakkımdaki dijital verileri kabul ediyorum diyemiyor, demiyor. Çünkü belirsiz ne oldukları nasıl yapıldıkları, nasıl üretildikleri, ne şekilde ele geçirildikleri, tamamı belirsiz. Lütfen bu nedenle Sayın Başkanım Sayın Üyeler, ben ceza yargılamasındaki teknik hukuktan ayrılmadan sizin tahliye taleplerimizin reddine yönelik mevcut delil durumu olarak adlandırdığınız gerekçenin, müvekkilim Balbay açısından kati suretle bir geçerliliğini olmadığını gözetmenizi ve hakikaten bir ceza haline gelmiş olan bu tutukluluk haline son vermenizi saygıyla arz ve talep ediyorum efendim.”

Sanıklar İbrahim Şahin, Yaşar Oğuz Şahin, Hatice Bahtiyar ve Erol mütercimler müdafi Av. Cavit Subaşı söz istedi verildi:" Sayın Başkan Sayın üyeler, önce tutuklu sanık Yaşar Oğuz Şahin hakkındaki tahliye talebimi iletmek istiyorum. Müvekkilim bir buçuk seneyi aşkın süredir tutukludur. Daha önceki celselerde de belirttiğim gibi kendisi hakkında bence İbrahim Şahin’in yeğeni olmak dışında bir suçu yoktur. Kendisi devlet memurudur. Tutuklu kaldığı süre kanunen bütün arkadaşlarımız da söylüyorlar işte tutukluluktan umulan faydanın gerçekleşmesi bu hangi faydaysa bu gerçekleşmiştir. Tutukluluktan bir fayda umulmaz ama. Kaçma şüphesi yoktur, kaçmamıştır zaten. Delilleri karartma ihtimali yoktur, karartacak bir delil yoktur. Yalnız İbrahim Şahin hakkındaki talebimi de belirttikten sonra enteresan bir şey var, delilleri karartma şüphesi olabilir bütün sanıkların onu izah edeceğim gelen resmi evraklar karşısında. Kendisinin tahliyesini talep ediyoruz. Diğer arkadaşlarında izah ettikleri gibi buradan tahliye olduktan sonra gidebileceği tek gideceği yer; özel harekat polisliğine devam edecek. Muhtemelen dağ’a bağ’a çatışmaya gidecek başka da yapacağı bir şey yoktur. Diğer taraftan İbrahim Şahin hakkında şimdi diğer arkadaşlarımın da tümü bunu tek tek açıkladılar maalesef her Cuma günleri biz burada artık, sanıklar suçsuzluklarını bizlerde müvekkillerimizin masumiyetini ispat etmeye çalışıyoruz. Bu artık talep olmaktan falan çıktı. Sürekli aynı şeyleri tekrar ediyoruz. Zaten zabıtları bakarsak bu ortaya çıkacak. Verilen kararlarda zaten sürekli aynı zabıtlara baktığımızda bu da ortaya çıkacak. Bir kısır döngünün içindeyiz. Ben İbrahim Şahin’in İstanbul’daki evinin aranmasına dönmek istiyorum, çünkü çok önemli. İbrahim Şahin’in İstanbul’daki evi 10 polis tarafından aranıyor10 tane polis ve bu polisle tarafından bir tanesi tarafından kamera kaydı yapılıyor. Fakat zabıtlarda sadece ve sadece 8 polisin isim ve imzası var. İbrahim Şahin’in eşinin ve çocuklarının ve komşularının orada gördükleri ve diğer polislerinde davranışlarından bunların polis yada başka bir amir olduğunu çıkarttıkları. Sarışın bir uzun boylu polis şu meşhur belgelerin olduğu üst kata çıkıyor, üst kata çıkıyor. Orada aramaya nezaret ediyor ve bu meşhur belgeler oradan çıkıyor. Ha bu arada alt kata ve salonun ortasına müvekkilimin ailesinin bütün özel eşyaları özellikle kızlarının iç çamaşırına kadar ortaya yığılıyor. Daha sonra da öğleden sonra da bir başka yine amir olduğunu tahmin ettikleri bir polis gelip. Polis veya neyse bir amir yetkili birisi gelip kolaçan ediyor ve gidiyor. Bu iki kişinin imzası yok. Biz ailesi olarak bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduk ve ailesi şu anda ifade için çağırıldı. Size sizin yazınıza

83

Page 84: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:84

karşı Sayın Zekeriya Öz imzasıyla gelen hiçbir şekilde arama sırasında görüntü kaydı ses kaydı yapılmamıştır yazısına karşılık. O imzaları olan polislerin içinden o görüntü kaydını yapan polisi teşhis edecekler. Şimdi bunları niçin anlatıyorum: bunları şunun için anlatıyorum efendim; malum aliniz 21.05.2010 tarihli Adalet Bakanlığı adli tıp kurumu başkanlığından gelen yazıda ki polis kriminal daha önce bizim şu evraklara çok bir katkımız olmamıştır efendim. Sayın Çalmuk ile beraber üç sayfa İbrahim Şahin’den el yazısı verdik üç sayfa. Bu arada harfleri rakamları unuttu, Sayın Çalmuk yüzüme baktı bende bunu anlatmaya çalışıyorum dedim. Bizim katkımız o olmuştur bir çuval evrak biliyorsunuz siz açtınız. Bir çuval evrak. Buna karşı polis kriminal ne demişti, yeterli örnek elimizde olmadığından imza ve yazı incelemesi yapamadık. Yaptılar. Ne diyor efendim, inceleme konusu 1. 16, 17, 18 gidiyor sayılan tanı unsurları bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu yazıların mevcut mukayese yazılarına kıyasla aynı el ürünü olmadıkları. Şimdi başlıyorum bir numara ne? Evet. Bir numara enteresan, Konya, yeri Konya Ankara karayolu noktası Gölbaşı çıkışında yapımı devam eden turistik evleri geçtikten sonra üçüncü ve dördüncü aydınlatma direklerinin kesiştiği ormanlık arazide asfalt yoldan 17-20 metre kadar içeride küçük çam ağacının dibindeki alan. Şu meşhur Gölbaşı silahlarının bulunduğu kroki. İbrahim Şahin’in elinin ürünü değil. Buradaki hiçbir sanığın elinin ürünü değil, üzerlerinde parmak izleri yok. Devam ediyoruz efendim, 16 numara, 16 numara eylemlerde kullanılacak bomba düzenekleri. Başlıyoruz devam ediyoruz, 17, 18 bunlar yine aynı şekilde temin edilecek malzemeler evet. Geliyoruz en önemlisine 27 numara, tedhiş planı Ali Balkız. Bunun üzerindeki yazılarda imza örneklerinde hiçbir şey imza diyorum pardon rakamlar. Hiç bir şey ne buradaki herhangi bir sanığa ne de İbrahim Şahin’e ait. Devam ediyoruz 46 numara tedhiş planı Mutafyan. Bunların üzerindeki hiçbir örnek İbrahim Şahin’e veya buradaki herhangi bir sanığa ne özel harekatçı ne asker değil herhangi bir sanığa ait değil. Şimdi biz bunlarla ilgili suç duyurumuzu yaptık. Çünkü neden suç duyurumuzu yaptık onu da söyleyeyim, Yargıtay’da Cihaner davasında Yargıtay’ın göstermiş olduğu hassasiyet neydi işte gazeteler, televizyon kanalları görevliler hakkında suç işleyen görevliler hakkında. Bunlar önceden sonradan işlenmiştir diye bakmadan, suç duyurusunda bulunuldu. Biz bulunduk ve bunlar ortaya çıkacak. Devam ediyoruz, şimdi bu İbrahim Şahin neyle yargılanıyor efendim? Terör örgütünün yöneticisi olmak işte meclisi kaldırmak onu yapmak bunu yapmak falan falan. Yürümekte zorlanıyor ve ben inanın şunu söylüyorum ben artık zaptedemiyorum onu da size söyleyeyim. Ben zaptedemiyorum. Burada salonda ben artık zaptedemiyorum. Onun durumunu görmek için mütehassıs olmaya gerek yok, tam 20 tane rapor var. Sayın savcılık tarafından gönderildi Şişli Etfal’deki demans hastası. Ama kabul etmediniz. Sonra üçüncü daire saydı hepsini adam hatırlamıyor, unutuyor, yürüyemiyor, düşüyor. Ama ne yapıyor terör örgütü yönetiyor. Buraya bakıyorsunuz Arslan parçalarını bunları yönetiyor. Nasıl yönetiyorsa! ve hala bana diyor ki, hala bana diyor ki, sen bana inanmıyorsun ama ben müsteşar olacaktım diyor. Ben müsteşar olacaktım sen inanmıyorsun. Çünkü bende söylüyorum diyorum İbrahim bey sizi kandırdılar. Hayır diyor senin bilmediğin şeyler var devlet sırrını ben sana anlatmam diyor, ben diyor müsteşar olacaktım diyor. Şimdi biraz önce burada hakaretler duyuyoruz. Tabi kimsenin hakkında suç duyurusu falan bulunulmasını istemiyorum yanlış anlaşılmasın. Meşhur Talat paşamız Fahri Kepek, burada bu kadar insanı yakanlardan birisi. Diğerini zaten biliyoruz Fatma Cengiz. Oyun yazıyordum diyor, yazdı. Ama ben Fatma Cengiz’in o kadar anlattığı kadar ya çok ciddi bir şizofrenlik var yada hepimizden çok zeki. Hepimizden çok zeki. İkisinin arasında bir noktada değil. Tüm bunlara bakıyoruz, tüm bunlara bakıyoruz İbrahim Şahin’i biz tekrar ne yaptık? Tabi mecbur kaldığım için ben bunları istedim çünkü biliyorsunuz gelen rapora göre herhangi bir sonuca ulaşmamız mümkün değildi. Tekrar dedik ki biz Bakırköy’e sevk edilsin. Neden onu söyledik? Adli tıp kurumundan çünkü bir senedir sağlıklı bir rapor alamıyoruz. Bakırköy’e sevk etmeseydiniz atıyorum kafamdan varsa bilmiyorum Gaziantep devlet hastanesindeki akıl hastalığı bölümüne sevk edin çok önemli değil veya Hakkari’deki bilmem ne

84

Page 85: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:85

hastanesine sevk edin o da çok önemli değil. çünkü sağlıklı bir rapor alamıyoruz. Bizim lehimize olacak diye değil. Tüm bunların karşısında sayın Başkanım, her iki müvekkilimin de tahliyesini talep ediyorum. Şimdi gelelim diğer enteresan hususa; bu hafta içinde Ersin Gönenci bana geldi buradan dedi ki beni ifadeye çağırdılar. Ben de şeyi söyledim yani avukatı değilim sadece buradan tanıyorum. Bende bana Barodan avukat istediler fakat ben kabul etmedim, oradaki Silivri’de duruşmalara giren bir avukat olsun çünkü bütün dosyaları onlar biliyorlar. Barodan gelecek avukat hiçbir şey bilmeyecek ben kabul etmiyorum dedim. Soruşturma numarasını okuyorum efendim, 2009/303. Suç, terör örgütüne üye olmak. Peki bizim ikinci iddianamemizin soruşturma numarası kaç efendim? 2009/511. Peki üçüncü iddianamenin soruşturma numarası kaç? 2009/1498. Yani 2009/303 bunların tümünden daha önce, bunlar kaç kere terör örgütü üyesi? Kaç kere terör örgütü üyesi? Bu dosyanın lütfen 2009/303 bizimle de alakalı olabileceği için İbrahim Şahin veya Yaşar Oğuz Şahin ile de çünkü kurulan kurgu böyle bizimle de alakalı olabileceği için devam etmekte olan soruşturma diyorum. Altındaki Cumhuriyet savcısı Kasım İlimoğlu 34082 ifade vermemiş. Demiş ki ben yargılanıyorum zaten ne ifadesi istiyorsunuz ve tutuklu. Şimdi kaçıncı soruşturma ne var efendim? Herkes bir fıkra anlattı bende anlatacağım avukatlık ile ilgili. Bir adamın avukat bir adamın oğlu avukat olmuş. Hukuk fakültesinden mezun olmuş ondan sonra şeyde işte Baro stajını benzer şeyleri de bitirmiş, giymiş cübbesini bi gün babası yokken bakmış bir tane duruşma var. 10 senedir 15 senedir devam ediyor. Sekreter demiş ya bu duruşma var babanızda yok ne yapacağız? Ben demiş girerim. Girmiş gitmiş duruşmaya, duruşmayı bitirmiş kazanmış hem de. Gelmiş demiş baba senin demiş 20 senedir bitiremediğin davayı bitirdim. Oğlum hangisi bitirdin? İşte şu numaralı. Ne yaptın sen demiş ya? Ben demiş seni onunla okuttum, ablanı onunla okuttum. Ondan sonra şunu şunla onunla yaptım sen demiş nasıl bitirirsin o davayı. Şimdi kaç tane soruşturma var efendim. Teşekkür ederim iyi akşamlar diliyorum.”

Sanıklar Kemal Aydın, Neriman Aydın, Hamza Demir ve Mehmet Ali Çelebi müdafii Av. Ayhan Okutan söz istedi verildi:" Sayın Başkanım Sayın heyet, müdafii bulunduğum ismini saydığım kişiler, iddianame içerik gerçeklerden uzak içi boş ciddiyetten yoksun bir iddianameyle suçlanıyorlar. Bunu tekrar tekrar söylemek istemiyorum bütün avukat arkadaşlarım ve tutuklu sanıklar defalarca tekrar ettiler. Tutukluluk süreleri artık tutuklular için eziyete dönüşmüş bulunmakta. İki yıla yakın süren tutukluluk süreleri maddi ve manevi mağduriyetlerine sebep olmaktadır. Sayın mahkemeye şunu söylemek isterim ki; maalesef hapishane; postane, pastane, meyhane gibi hoşça vakit geçirilen bir yer değil. Müdafii bulunduğum Kemal Aydın, Neriman Aydın, Hamza Demir ve Mehmet Ali Çelebi’nin özgürlüklerinden yoksun kalmalarının bedeli hiçbir şekilde ödenemeyecektir. Kendilerinin kaçma delilleri karartma ihtimalleri bulunmamaktadır. Tahliye edildikleri takdirde gidecekleri tek yer evleri ve görevlerinin başıdır. Adresleri zaten bellidir. Tutuklamadan murat edilen amaç neyse bu tamamıyla ortadan kalkmıştır. Bu nedenle hepsinin tahliyesini talep ediyorum saygılarımla.”

Sanık Ataman Yıldırım müdafii Av. Hakan Coşkuner söz istedi verildi:" Efendim siz heyet başkanı değildiniz biz dört gün savunmamızı yaptık burada. Ataman Yıldırım savunmamızı kurarken geldi dijital kayıtlara karşı söyleyeceklerimizi yaptık. Sayın Özese’de beni dinliyor, daha çok onunla muhatap olduk. Ama daha sonra düşündüğümüzde zaten davanın başından beri Ataman beyden kendi uzmanlık sahası olduğu için bu konu üzerinde odaklanıyor. Dosyada da başkaca bir delilimiz yok bizim. Dijital kayıtlar var. 5 tanesinden bahsediyor. Bizde 5 tane dijital kayıt yok. öyle bir yanımsama olmasın. 215 tane var, 5 tane kabul etmediğimiz CD bir tanesi DVD 6 oluyor, 2 tane de bellek var. Toplamda 215-20 arası bir kısmı iade edildi bir kısmı iade edilmedi. Efendim çapraz sorguda bize dijital kayıtlarla alakalı bir şey sorulmadı. Biz savunmamızı her ne kadar bu yönde yaptıysak da Ataman beyde uzmanlık sahası gereği bu yönde çok açık, çok detaylı olarak bütün çelişkileriyle beraber uzmanlığını göz önüne serdiyse de açıklıkları bulduysa da bize gerek savcılık makamı tarafından gerek hakim heyeti tarafından

85

Page 86: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:86

dijital kayıtlarla alakalı detaya inecek bir soru sorulmadı savunma yapamadık. Biz şu aşamada diğer deliller, diğer şüpheler üzerine birkaç soru aldık. Onlar daha çok tanıdığınız kişiler Ataman beyin irtibatlı olduğu kişiler, iletişimde e-posta aldığı guruptan hakeza guruptan e-posta aldığı kişiler vesaire. Efendim bunlar şüphe değil. Biz şüphe görmek istiyoruz bizim özgüvenimiz tam masum insanın masum sanığın özgüveni yüksektir. Bizim tek derdimiz şüpheleri önümüze serin ki konuşabilelim. Aksi halde konuşamayacağız savunma yapamayacağız. Açık yüreklilikle benim müvekkilim hakkında gizli bir şüphe gizli bir gündem varsa bunları savcılık makamı, mahkeme heyetinin de vasıta olarak açıklılıkla ortaya koyması gerekiyor ki biz konuşabilelim. Bizim şüpheleri kaldırmakta hiçbir tereddüdümüz yok. Bizim tek bir konuda tereddüdümüz var, biz önyargıları kıramayız. Şüphe midir önyargı mıdır buna karar verelim. Önyargıları Einstein der ki, atom çekirdeğinden ondan bile daha zor önyargıları kırmak onları parçalamak. Biz bunu yapamayız bizden bunu beklemeyin hiçbir avukatta burada yapamaz bunu. 17 aydır tutukludur efendim kendisi bu işlerde kompetandır, sözlerine itibar edilmesi gerekiyor. Çok somut konuşuyor çok ayrıntılı konuşuyor, bilirkişiye gerek yoktur efendim. Dijital kayıtlara gerek hukuken gerek fiilen artık itibar edilmemesi gerekiyor. Bütün hukuk eğitim boyunca veya pratikte de hukuktan benim anladığım tek şey var, tek bir kelime indirebileceksem bütün bu külliyatın bütün bu normların, bütün bu maddelerin, ilkelerin ve bütün yargılama pratiğini tek bir amacı var; toplumsal barış, barışı tesis etmek, huzuru korumak, toplumsal mutabakatı, asayişi, nizamı, düzeni sağlamak. Bu dava daha önceki bazı davalar gibi siyasi niteliği itibariyle bu amaca hizmet etmiyor. Barış amacına hizmet etmiyor. O kişiler asker kökenli olanlar sizden barış istemeyecekler. Ben sivil bir hukukçuyum. Çünkü onlar saldırı altında savunmaya geçerler. Ben bunu isteyebilirim çünkü hukukun temel amacı temel misyonu burnumuzun ucu bu, barışı tesis etmek. Aksi halde kinle nefretle, önyargılarla hareket edildiği zaman 10 sene sonra 20 sene sonra onların çocukları bunların çocuklarına aynı tür davalarla mahkemeler kurulacak yine yargılamalar devam edecek bu şekilde. Siyasi davalarla. Bundan neyin Türkiye’nin bir faydası yok, bu kısır döngü devam edecek. Çinliler derler ki, kriz sözcüğünü aynı zamanda fırsat anlamında kulanın. Çok doğru saptama. Sizin elinizde bir fırsat var, bu kısır döngüyü kırın. Toplumsal barış adına, hukukun temel misyonu adına burada tahliye edilecek insanları tahliye edin. Önyargılarınız var ise kırın. Önyargılarla şüpheleri karıştırmayın. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Efendim, kaçma tehlikesi derseniz oradan kaçarsınız kovalarsanız oraya gider. Oradan kovalarsanız oraya gider, oradan kovalarsanız nizamiyede bekler. Bir yere kaçacağı yok. siyaseti siyaset meydanlarında yapalım. Burada konuşmak çok keyifli böyle, gerçekten çok keyifli ama ben siyaseti siyaset meydanında yapmak istiyorum. Bana bir somut delil gösterin önyargınız varsa önyargınızı kırın ve müvekkilimi tahliye edin.”

Sanık Hüdayi Ünlüer müdafi Av. Osman Topçu söz istedi verildi:" Müvekkilim Hüdayi Ünlüer terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla yaklaşık 17 aydan bu yana tutukludur. Hakkında 3. iddianamenin 47. sırasında kamu davası açılmıştır. Duruşmaların başladığı 7.9.2009 tarihinden bugüne kadar ancak 15 kişinin sorgusu yapılabilmiştir. Bu sürede bugünden itibaren mahkemenize yeni gönderilen irtica ile mücadele eylem planı ve Erzincan Ergenekon davaları da eklenecektir. Arkadan başka dosyaların da bu davayla birleştirmek üzere zamanla önümüze gelip gelmeyeceği belli değildir. Tüm tahliye taleplerimize rağmen müvekkilimin tutukluluğuna devamına karar verilirken. Sorgusunun henüz yapılmamış olması ve delillerin toplanmamış olması gerekçe gösterilmektedir. Müvekkil yönünden üzerine atılı suç nedeniyle tüm deliller toplanmış ve dosyada muhafaza altına alınmıştır. Aleyhine veya lehine bu aşamadan sonra toplanabilecek yeni bir delil yoktur. Müvekkilin toplanan ve dosyada bulunan bu delilleri bu aşamadan sonra değiştirebilme ve etkileme şansı da yoktur. Müvekkilin sorgusunun henüz yapılmamış olması da artık bu aşamadan sonra tutukluluğun devamına gerekçe olamaz. Müvekkilin sorgusunun yapılması için yukarıda belirttiğimiz süreç göz önüne alındığında en az iki yıl daha süre gereklidir. Eğer sorgusu yapılana kadar müvekkil tutuklu kalacaksa zaten

86

Page 87: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:87

hakkında yapılan suçlamayla ilgili olarak yasada ilgili olan cezayı fazlasıyla infaz etmiş olacaktır. Tüm savunmalarımızda defalarca üzerine basa basa belirttiğimiz üzere; müvekkil yargılama sonucu aleyhinde dosyada cezalandırmasına yeterli delil olmadığı için kuvvetle ihtimalle beraat edecektir. Öğleden önce bizzat kendisinin beyan ettiği gibi, müvekkil önümüzdeki davaya imzasız ve isimsiz bir ihbar mektubuyla dahil edilmiştir. 17 aydır cezaevinde olması bu tutukluluk süresince telafisi artık bir daha mümkün olmayan maddi ve manevi büyük zararlar olması da yeterli görülmemiştir. En son bundan 10 gün kadar önce Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığında beyanı alınan gizli bir tanığın iddialarıyla müvekkilin Erzincan’da bulunan tesislerinde mühimmat aramak üzere iki gün süreyle kazı yapılmıştır. Bu iki gün süreyle müvekkil ve sahibi olduğu şirket malum basın organlarınca insafsız bir şekilde yeniden infaz edilmiştir. Müvekkilin fabrikasında ve arazisinde yapılan aramalar sonucu değil bir mühimmat bir tek paslı çivi dahi bulunamamıştır. Peki bütün bu haksız tutuklamalar ve yayınlarla özgürlüğü elinden alınan ticari itibarı sıfırlanan müvekkilin bu kayıpları nasıl telefi edilecektir? Tabi ki telafisi mümkün değildir ve telafi edilemeyecektir. Sayın Mahkeme başkanı tarafından da yaklaşık iki aydır müvekkilin tahliyesi istenmektedir. Fakat süre gelen iki birlik süreç nedeniyle müvekkil halen tutuklu olarak yargılanmaktadır. En son 14.05.2010 tarihli oturumda Sayın iddia makamı tarafından da müvekkilin tahliyesi istenmiştir. Müvekkil bir iş adamıdır. Atılı suçla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bundan sonra kaçma şüphesi delilleri karartma veya değiştirme olanağı bulunmamaktadır. Daha fazla mağduriyetine sebebiyet verilmemesi için tahliyesine karar verilmesini saygılarımla arz ederim.”

Sanık Taylan Özgür Kırmızı müdafii Av. Kazım Yiğit Akalın söz istedi verildi:" Efendim müsaadenizle bir sunum vardı dört sayfalık onun üzerinden giderek yapmayı planlıyordum, müsaade ederseniz. Efendim aslına bakarsanız sabahtan beri şunu şu önünüzde gördüğünüz sunumu hazırlamak için uğraşıyordum. Burada daha önce defalarca müvekkilimle ilgili müvekkilimi niye tahliye edilmesini gerektiğini niye suçsuz olduğuna ilişkin defalarca onlarca kez yaptığımız taleplerde içerdiğimiz konularla aynı konuları içermesine rağmen bu sefer sunuyla yapayım dedim. Ama burada bulunan sanıklar ve meslektaşlarımı konuşmalarından sonra içime sindiremediğim ve kendimi aptal konumuna düşürüldüğümü hissettiğim bir husustan sonra bu tür bir savunmayı yapmaktan vazgeçtim. Zira burada en başından itibaren yani yargılamanın en başladığı günden itibaren İbrahim Şahin diye yani İbrahim Şahin’in ekibi diye iddia edilen ve hiçbir şekilde burada hiç kimsenin ve sizinde inanmadığınıza emin olduğum bir suikast timinin 23 kişilik bir suikast timinin tahliyesi için çaba sarf ediyoruz. Ben bu yargılamanın ilk başladığı gün avukat arkadaşlara tahmin yürüttüğümüzde ilk kim tahliye olur ne şekilde tahliye olur şeklinde tahminler yürüttüğümüzde işte bu suikast timi büyük ihtimalle tahliye olacaktır. Hepsi saçma sapan çok özür dilerim ama saçma sapan iddialar içermektedir. Ben de şöyle bir şey düşünmüştüm. Bir kişiyi tahliye kararı verilse hepsine vermek zorundalar. Çünkü 23’ü hepsi birbiriyle aynı, hiçbirinin birbirinden farkı yok nasıl tutacaklar? Yani ne farkları var ki hepsine ettiren 23’üne ettirecekler. 23 kişiyi aynı anda ettiklerinde de büyük bir infial olacak ve böyle bir örgütün en önemli kanıtı olan. Yani olmazsa olmazı olan terör örgütünün olmazsa olmazı olan silahlı kanadının çökeceğinden de bunu yapamayacaklar diye kendi aramızda tahminler yürütmüştük. Ama bu beni yanılttı. Yaşanan süreç bu timden tek tek tahliyeleri gerçekleştirdiniz. Hala yani anlayamadığım bu timin burada olmasından olmasına neden olan üç tane suikast planı var. Ali Balkız, Kazım Genç, Mesrof Mutafyan. Bu üç planın iki tanesinin suikast hücre lideri tahliye ettiğiniz müvekkilim Muhammed Sarıkaya. Öbürü Mesrof Mutafyan’da gene tahliye ettiğiniz hücre lideri Kenan Temur. Rica ediyorum yani çok samimi söylüyorum kendimi aptal yerine konulmuş hissediyorum. Bunun hiçbir şekilde izahı edilemez yani ne burada ne siz, ne başkası ne üçüncü kişiler bunu izah edemez. Suikast liderlerini tahliye ettiniz. Üyeleri, üyeleri dışında AA BB CC olabilecek faraziyeleri burada tutuklu tutmaya devam etmektesiniz. Ben gencim ama aklı başında insanlarız. Yani siz biraz empati yaptığınızda bizim durumumuzu

87

Page 88: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:88

düşünebiliyor musunuz? Ya gerçekten kendimi aptal yerinde hissediyorum, konmuş hissediyorum. Şaka gibi biz burada piyango oynuyoruz bugün kim tahliye olur? Ha alttan başlarlar götürürler. Ali Oktay olur, öbür taraftan Servet Kaynak olmazda diğer arkadaşları olur. Ne farkları var? Hücre liderlerini tahliye ettik. Elemanları faraziye ile duran AA BB olabilecek elemanları burada tutuyoruz. Burada 15’ine aynı anda tahliye lazım. Ya belki çok büyük infial yaratacak. Basında tepki görecek. Lütfen yanlış anlamayın yani bu şu anda hissettiklerimi direk spontane geliştirerek söylüyorum. Bu nedenle; Sayın Başkan bu timin hepsinin tahliyesi yönünde oy kulandı. Sizlerde Sayın Üyeler Sayın Haşıloğlu, Sayın Özese; sizlerde daha önce bu timin liderlerine tahliye ettiniz. Eminim ki ya burada elbette şeyi konuşuruz hangi durumlarda tutukluluk gereklidir, tutuklu olmalıdır. Ama siz yıllarca örgüt davalarına baktığınız kimse hakimler olarak düşünün ki, suikast yapacak olan bir kişiyi hakkında kuvvetli suç şüphesi var ise onu yargılama sonuna orada tutarsınız. Hangi gerekçeyle? En azından bu kişi suikast timi timse, suikastçı ise kendisine veya başkalarına zarar verme olasılığı kuvvetli suç şüphesi olabilir. Eğer burada iki tane suikast liderini Muhammed Sarıkaya ve Kenan Temur’u tahliye ettiyseniz siz böyle bir planın olmadığını sizlerde inanıyorsunuz. Sayın Özese, Sayın Haşıloğlu sizlerde inanıyorsunuz. Burada geri kalanını sırası gelsin süreç geçsin diye onlarca yani onun üzerinde insanın vebalini almanın bizimde burada olmamızın hiçbir mantıklı izahı yok. Diyebilirsiniz ki değişmedi şartlar. Benim müvekkilim 2009 kış ayında girdi içeri. Bu ikinci yazı. Değişen bu, iki yazdır bekliyor ve bunu da anlatmak istiyorum ben bugün kendisinin konuşmasını istedim. Senin tahliye olacağını düşünüyorum çünkü önümüzde bir süre tatil olası tatil var, bir buçuk ayın üzerine duruşma olmama ihtimali var ve bugüne kadar 17 aydır içeridesin bu ay 20 ayı bulabilir. Yedi buçuk yılla yargılanıyorsun yedi buçuk yıl yani sen bunun beşini yatacaksın e yarısını yattın. En azından bunu düşünerek tahliye edebilirler. Bana şey dedi Yiğit ümitlenme dedi. Burada da kendimi kötü hissettim. Normal şartlarda nasıl olur sizlerde bilirsiniz, sanıklar devamlı ümitlidir ben ne zaman tahliye olacağım diye, avukatlar kendini telkin ederler, ümitlenme lütfen dikkatli ol, yani öyle olmayabilir. Burada konum konumlarımız ters onun ümidi yok, bana ümitlenme diyor. Sizden ne benim ne de müvekkilimin ümidini kırmamanızı ve müvekkilimi daha fazla gereksiz yere tutuklu tutmamanızı ve kendisini tahliyesine karar verilmesini arz ve talep ediyorum, saygılarımla.”

Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz istedi verildi:" Çok uzun konuşmanın artık bana göre anlamı yok, hatta konuşmanın anlamı yokta konuşalım dedik. Daha önce beyanda bulunduk çeşitli defalar dilekçelerimizde var sözlü ifadelerimizde var; CMK madde 101’i ve Anayasa madde 141/3’ü ihlal etmeyi yani suç işlemeyi bugün bırakınız dedik. Suç şüphenizi iddianızı delillere dayandırın gerekçelendirin dedik. Tutukluluğun devamı için öngördüğünüz sebepleri açıkça bildirmeye zorunlusunuz yasa ve anayasa böyle emrediyor dedik, hiçbir faydası yok. Savunmalarımızın, beyanlarımızın, dilekçelerimizin, yasaların, delillerin, gerekçelerin nezdinizde hiçbir hükmü yok. İthamların tek tek çürütülmüşlüğünün de sizde bir etkisi yok. Yasa, hukuk ne derse desin siz maalesef bunları çiğnemekte kararlı görünüyorsunuz. Tahliye talebinin herhangi bir talepte bulunmanın bir anlamı kalmadı. Bizi burada avukatları burada bir figüran haline hatta ve hatta dekor haline düşürdünüz. Bizim varlığımızı, bizim savunma faaliyetimizi anlamsızlaştırdınız. Faydası yok çünkü. Ortada bir delil göstermiyorsunuz ki o delili, o delilin aksini ispat edelim ki böyle bir zorunluluğumuz yok. Bizim müvekkillerimizin suçsuzluğunu ispat etmek müvekkillerimizde kendi suçsuzluğunu ispat etmek gibi bir yükümlülüğü yok. Buna rağmen insanlar buna çoktan razı. Ben suçsuzluğumu ispat edeyim diyor. Göster suçumun delilini de ne iddia ediyorsan onu ben ispat edeyim diyor, bu da yok. Şimdi efendim, burada ben size başka bir şey söyleyeceğim. Müvekkili ve onunla aynı durumda benzer durumda olan diğer sanıkları böyle bir buçuk yıl, iki yıl, üç yıl tutuklu bulunduran sizler; hiçbir ortada hiçbir gerçek ve geçerli delil yokken, yokken. Yasadışı delilleri ve ilgisiz delilleri reddediniz. 206. maddenin 2. fıkrasının A ve B bentlerine uygulayarak denildiği zaman,

88

Page 89: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:89

hükümle birlikte değerlendirilmesine diyerek kaplumbağaların bile belki göremeyeceği bir geleceğe atmak yolunu seçiyorsunuz. Bunu yapan siz, sizin verdiğiniz tahliye kararlarına itirazen inceleme merkezi olan mahkeme Beşiktaş’taki diğer mahkemeler, özel yetkili mahkemeler dediğimiz 9’dan 14’e kadar olan mahkemeler. Burada bizim müvekkillerimize bunları yapıyorlar da ortada hiçbir delil yok, tutukla tut içeride, tutukla tut içeride şeklinde bir muameleye tabi tutuyor da, diğer başka davalarda başka suçlardan itham altında bulunan kimseleri hem de hangi delillerle somut delillerle desteklenerek itham altında bulunan kimselere hangi süreler tutuklu tutmuş, hangi sürelerde tahliye etmiş? Bu kararlara baktığınız zaman esef ediyorum. O kararlara bakıyorum esef ediyorum. Bir kere daha kanıyor içim. Başka daha fazla konuşmak istemiyorum. Yasaları ve Anayasayı çiğnemekten vazgeçiniz, tekrar tahliye talep ediyorum. Saygılar.”

Mahkeme Başkanı:" İddia makamından soruldu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafileri

taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı mütalaasını bildiriyorum. Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Sayın Av. Ahmet Çörtoğlu’nun 4.6.2010 havale tarihli, a) 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki Susurluk Raporu konulu Mahkeme ara kararından dönülmesi talebi hakkında önceki duruşmalarda bildirdiğimiz mütalaamızın esas alınmasına, b) 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilip İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine yazı yazılarak, 2008/185 Esas sayılı dava dosyası içerisindeki Orhan Aykut isimli kişiye ait tüm aşama ifadelerinin onaylı bir örneğinin çıkartılıp Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Durmuş Ali Özoğlu’nun, 04.06.2010 havale tarihli dilekçesindeki, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığına yazı yazılarak, MİT görevlilerinin bazı dava sanıkları ile kendi inisiyatifleri ile mi ilişkide bulunduklarının ve kurum olarak dava ile ilgilerinin ne olduğunun Mahkemeye bildirilmesi talebinin, yargılamaya bir yenilik katmayacağının dosya kapsamına göre anlaşılması karşısında reddine, Sanık Fahri Kepek’in, 04.06.2010 havale tarihli, a) 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki açıklamaları içeriğine göre kalem araştırması yaptırılarak, dilekçede listelenen telefon görüşmesi ses kayıtları varlığının araştırılmasına, var ise bilirkişi tayin edilerek çözümünün yaptırılarak dosyaya eklenilmesine, bir suretinin de sanığa verilmesine, b) 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin de kabul edilip CMK. 250. Maddesi ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak sanık ifadesinin kayda alınıp alınmadığının bildirilmesi ile alınmış ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, c) 3 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki, sadece talep günleri duruşmaya gelmek istediğini içeren talebinin sanığın tutuklu olması ve geçerli bir mazeretinin bulunmaması nedeniyle reddine, Sanık Mustafa Abbas Yurtkuran müdafi Sayın Avukat Deniz Baykal’ın, 31.5.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, sanığa ait ruhsatlı mermilerin iade edilmesine, Sanık Tanju Güvendiren’in, 03.06.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, telefon görüşmesi ses kayıtlarının kendisine verilmesine, Sanık Ali Oktay Şahbaz’ın, 31.5.2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan 505 455 06 64 numaralı telefon hattının ayrıntılı HTS raporunun Excel olarak dijital ortamda gönderilmesinin istenilmesine, dilekçesinde belirttiği telefon görüşmesi ses kayıtlarının kendisine verilmesine, Sanık Oğuz Bulut’un, 01.06.2010 havale tarihli dilekçesindeki hakkındaki davanın ayrılması talebinin, iddianame anlatımı ve dosya içeriğine göre reddine, Sanık Yaşar Oğuz Şahin’in, 01.06.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin, dava kapsamında yargılandığı daha önce ilgili idari makama bildirildiğinden reddine, Sanık Hasan Atilla Uğur’un, 18.5.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, [email protected] isimli e-posta adresi konusunda yazılan yazı cevabının çabuklaştırılmasının istenilmesine, Sanık Mustafa Dönmez’in, 04.06.2010 havale tarihli, a) 1, 2 ve 3 rakamı ile işaretlenen dilekçelerindeki talepleri konusunda önceki duruşmalarda bildirdiğimiz mütalaalarımızın esas alınmasına, b) 4 rakamı ile işaretlenen dilekçesinin Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilerek dilekçe içeriğine göre gerekli

89

Page 90: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:90

araştırmanın yapılıp sonucunun Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, c) 5 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki taleplerinin kabul edilip Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazı yazılarak Ankara Zir Vadisindeki kazılar konusunda jeolojik rapor alınıp alınmadığının Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, d) 6 rakamı ile işaretlenen önceki taleplerini içerir talepleri konusunda kalem araştırması yaptırılmasına, Sanıklar Hasan Ataman Yıldırım, Fahri Süslü, Emcet Olcaytu ile Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafileri Sayın Avukatlar İlkay Sezer ve Yasemin Antakyalıoğlu’nun, 04.06.2010 tarihli dilekçelerindeki talepleri konusunda önceki duruşmalarda bildirdiğimiz mütalaalarımızın esas alınmasına, Sanık Emcet Olcaytu’nun, Sözlü beyanındaki talebinin kabul edilerek, soruşturma aşamasında hakim kararıyla kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenmesine ilişkin yapılan işlemlerin bildirilmesi için CMK. 250. Maddesi ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafileri sayın Avukatlar Köksal Bayraktar, Dilek Helvacı, Yasemin Antakyalıoğlu ve İlkay Sezer’in, 04.06.2010 havale tarihli dilekçelerindeki Mahkemenize ait 2010/106 Esas sayılı dava dosyasının iş bu dava dosyası ile birleştirme talebinin reddine karar verilmesi taleplerinin, iddianamedeki anlatıma göre reddine, Şikâyetçiler Ali Balkız ve Kazım Genç vekili sayın Av. Cemal Yüce’nin 31.05.2010 havale tarihli dilekçesindeki davaya katılma talebinin, iddianamede bu kişilerin şikâyetçi olarak gösterilmelerine, iddianame ve dosya kapsamındaki açıklamalara göre suçtan zarar görme ihtimallerine göre Ceza Muhakemesi Kanunun 237’nci maddesi uyarınca kabul edilmesine, Sanıklar Hüdai Ünlüer ve Muzaffer Öztürk’ün önceki duruşmalarda bildirdiğimiz görüşümüzdeki gerekçeler uyarınca adli kontrol altına alınarak tahliyelerine, Sanık Turhan Çömez hakkındaki yakalama emri kararının devamı ile infazının beklenilmesine, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun CMK 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek. Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Sanıklar ve müdafilerin tahliye talebi dışındaki yazılı ve sözlü talepleri hakkında

tutanaklar yazıya döküldüğünde celse arası değerlendirilerek karar verilmesine,2-Sanık Turhan Çömez’in yakalamasının beklenilmesine,3-Dosya kapsamı delil durumu suç vasfının değişme ihtimali dikkate alınarak sanık Ali

Oktay Şahbaz’ın atılı suçtan BİHAKKIN TAHLİYESİNE başka suçtan hükümlü veya tutuklu değil ise tahliyesi için yazı yazılmasına, Hakkında Yurtdışı Çıkış Yasağı konulmasına bu konuda ilgili yerlere yazı yazılmasına,

4-Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması dikkate alınarak diğer tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, ancak Sanıklardan Mustafa Ali Balbay ve Ahmet Tuncay Özkan’ın üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, tespit olunan savunmalarında ki anlatımlara, toplum içerisindeki konumlarına, isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olmasına, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığına ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol Uygulamasının düşünülebileceğine, Sanık Cengiz Köylü’ye isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada

90

Page 91: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/70.c…  · Web viewt.c. İstanbul. 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle yetkİlİ ) duruŞma tutanaĞi

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 04.06.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:70 Sayfa:91

mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, resmi görevli olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olmasına ve de gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceğine, Sanıklar Emcet Olcaytu, Mustafa Özbek ve Hasan Ataman Yıldırım isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, toplum içerisindeki konumlarına, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphelerinin bulunmamasına tutuklamada beklenilen gayenin sağlanmış olmasına, sanıkların yaşlarına ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceğine, Sanıklar Muzaffer Öztürk, Osman Gürbüz ve İbrahim Özcan’a isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine, dosya kapsamına göre suç vasıflarının değişme ihtimallerine, tespit olunan savunmalardaki anlatımlara, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olmasına, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığına ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol Uygulamasının düşünülebileceğine, Hamza Demir, Hüdayi Ünlüer, Mehmet Koral ve Ersin Gönenci’ye isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine, dosyada mevcut delil durumlarına üzerlerine atılı suç vasıflarının değişme ihtimallerine, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olmasına, bu aşamadan sonra kaçma saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığına ve de gerekirse haklarında adli kontrol uygulamasının düşünülebileceğine, sanık Mehmet Haberal’a isnat edilen suçların vasıf ve mahiyetlerine, dosyada mevcut delil durumuna, savunmasındaki açıklamalarına, suç vasıflarının değişme ihtimaline, sosyal ve mesleki konumuna, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına, tutuklanmadan beklenilen gayenin de sağlanmış olmasına, yaşına ve gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceğine, Sanıklar Mehmet Dalagan, Ayhan Atabek, Yaşar Oğuz Şahin, Zerrar Atik, Murat Çavdar, Fahri Süslü, Oğuzhan Sağıroğlu, Servet Kaynak ve Taylan Özgür Kırmızı’ya isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, resmi görevli olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphelerinin bulunmamasına tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olmasına ve de gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıklarında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla, Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına, ( Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı ) Bu nedenle duruşmanın 10.08.2010 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.04.06.2010

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KÂTİP 128002

91