48
YECDER KiTAPLARI YECDER •• l.ULUSAL DIN GüREVLILERI \J SEMPOZYUMU TEBLIGLERI (22 2010)

YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

YECDER KiTAPLARI

ı

YECDER

• •• • • l.ULUSAL DIN GüREVLILERI

• \J •

SEMPOZYUMU TEBLIGLERI

(22 Mayıs 2010)

Page 2: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

3- YAYGIN DİN EGİTİMİ AÇlSINDAN DİN HİZMETLERİNDE

İLETİŞİM BECERİLERi VE EMPATİ

Dr. Hayati TETİK- Eğitim Merkezi Öğretmeni 1 Erzurum

Giriş

İslam Dini, başlangıçtan itibaren bir eğitim-öğretim faali­

yetidir. Din ise bir fert ve toplum gerçeği olup, manevi hayah

zenginleştiren, derinleştiren faktörlerin başında gelir.

Din eğitiminin önemli faaliyetlerinden biri olan "Yaygın Din

Eğitimi" nin başlangıçtan günümüze kadar din hizmetlerinde

önemli bir yeri vardır.

Dünyanın hızla değiştiği bir çağda, değerleri ve ihtiyaçları

sürekli değişen bir insanlıkla karşı karşıya bulunmaktayız. Bu

değişim karşısında din hizmetlerini, bu değişimden uzak tuta­

rak, sağlıklı bir iletişim kurmadan sürdürmek mümkün değildir.

İletişim, tarih boyunca insan hayahnın pratiğinde hep var

olmasına rağmen, özellikle günümüzde çok daha önem kazanmış ...

ve bir bilim dalı haline gelmiştir. Zira bu alandaki bilgi, teknik ve

tecrübeleri kullanmadan halkımıza din hizmetlerini verimli ve

kaliteli bir şekilde sunmak mümkün değildir.

İletişimin, sözlükte, "yüz ifadesi, ses tonu, jest, tavır,

konuşma ve yazı, telefon, telgraf, radyo, televizyon gibi araçlar­la düşünce veya duyguların bir kimseden başka bir kimseye geçişi" (Alaylıoğlu ve Oğuzkan, 1976:138) gibi anlamlara geldiği,

İngilizce karşılığının ise, ll communication ll sözcüğü olduğu, bilgi

Page 3: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

(The New Webster, 1968: I, 167) bilinmektedir.

Genel manada iletişim uBireyler arasında tek ya da iki yönlü

olarak oluşan, düşünce, duygu ve haber alışverişidir" (Önder,

1992:30). Diğer bir ifadeyle, uDavranışlarda değişim meydana

getirmeyi amaçlayan bilgi alışverişidir" (Bilgin, 1992: 35). Aynı

zamanda iletişim, uBireyler arasında ortak bir simgeler sistemi­

yle gerçekleşebilen anlam ve bilgi alışverişi" (Ana Britannica,

1988: XI, 520), uBir kişi ya da bir grubun başka bir kişi ya da

guruba bir düşünce içeriğini aktarması" (Sosyal Bilimler Ansik­

lopedisi, 1988: XI, 520) şeklinde tarif edilebileceği gibi, uHaberin,

bilginin ve kültürün insan topluluklarına dağıtımı olgusudur"

(Oktay, 1993: 2, 75) şeklinde de tanımlanabilir.

Yukarıdaki tanımlarından da anlaşılacağı gibi sosyal bir süreç

olan iletişim, sadece bilgi verme, bilgilendirme faaliyeti değildir

(Önder, 1992: 24). Bir tutum ve davranış değişikliği veya gelişimi

için kişilerin duygu ve düşüncelerine hitap etmeyi, onları yön­

lendirmeyi ve ikna etmeyi de amaç edinınektedir (Önder, 1992:

164-165).

İletişimin tanımıyla ilgili bu açıklayıcı bilgiyi verdikten sonra,

din hizmetlerindeki öneminin daha da iyi anlaşılacağı kanaatin­

deyiz. Çünkü iletişimin olduğu her yerde etkileşim, etkileşimin

olduğu her yerde de iletişim vardır. Bu kavramlar birbirlerinden

vazgeçilmez iki olgunun parçalarıdır (Batlaş, 2007: 19). İnsanın

olmadığı bir yerde iletişim gerçekleşemeyeceğinden burada zik­

redilen etkileşim bireyler arasında kurulan bir ilişki sürecidir. Bu

etkileşimi sağlamada dilin çok önemli fonksiyonu olduğu ve ile-

Page 4: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygıılamaları • 187

tişimin öncelikle bir dil sistemine ve kodlarına ihtiyaç duyduğu

unutulmamalıdır. Çünkü dilin de en temel işlevi iletişimdir ki

(Lazar, 2001: 75), bu işlev din hizmetleri alanında olunca da ileti­

şimin önemini daha da arhrmaktadır.

Dinin esasını fert ve topluma doğru bir şekilde öğretmek, ka­

biliyetleri geliştirmek, dengeli ve sıhhatli kişilik sahibi fertlerden

müteşekkil bir toplum oluşturmak için, din hizmetlerinde iletişi­

min etkili bir şekilde kullanılınası gerekmektedir.

Hz Peygamber'in yirmi üç yıl süren insanları aydınlatma ça­

lışması, O'nun bütün hayahnın bir iletişim süreci içinde geçti­

ğini ortaya koymaktadır. O, bu insanlaratarihte eşi ve benzeri­

nin görülmediği yeni bir inanç sistemi, yeni bir anlayış, yeni bir

yaklaşım tarzı getirmiş ve onlarla iyi bir iletişim kurmuş, onların

büyük çoğunluğunu ikna etmeyi başarmıştır. (Macit, 2006: 12).

Onun örneklik vasfı Kur'an-ı Kerimde: uAndolsun ki, sizin için;

Allah'a ve ahiret gününe kavuşacağını uman ve Allah'ı çok zik­

redenler için Allah'ın RasUlü'nde üsve-i hasene (en mükemmel

bir örnek) vardır" (Ahzab, 33/21) şeklinde vasıflandırılmışhr.

Bulunduğu toplum karşısında örneklik durumunun şuurunda ... olan Hz. Muhammed (s.a.s), sadece abdest, dua, namaz, oruç ve

hac gibi ibadetlerin uygulamasında değil, birçoğu sünnet olarak

algılanacak davranışlarını ashabına fiilen talim ve tatbik etmiş

ve hayatm pratikleriyle ilgili örneklik sergilemiştir (Erot 2003:5).

O kendisine gönderilen mesajları en doğru bir şekilde insanlara

aktarmakla görevlendirilmiş olduğunun devamlı bilincinde ola­

rak hareket etmiştir. nAllah beni ancak tebliğci olarak gönderdi"

(Tirmizi, 1981: Tefs!r, 66) veya uBen bir muallim olarak gönde­

rildim" (İbn Mace, 1992: Mukaddime, 17) hadis-i şeriflerindeki

Page 5: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

188 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

"tebliğci" ve "muallim" kavramları, bu görevin önemini ortaya

koymaktadır. İşte Hz. Peygamber ile din hizmetini verenler ara­

sındaki benzerlik, tam bu noktada ortaya çıkmaktadır. Zira din

hizmeti verenler dedinin esasını fert ve topluma doğru bir şe­

kilde öğretmek, anlatmak ve aktarmakla sorumludurlar. Diğer

taraftan iletişim biliminin verilerini takip ederek kendilerini ye­

tiştirrneli, hedef kitle ile kuracakları sözlü ve sözsüz iletişim tek­

nikierine dikkat etmeli, duruşu, yürüyüşü ve oturuşu ile vakur

bir kimlik sergilerneli, tuturn-davraruşlarıyla toplum içerisinde

izlendiğini ve toplumda saygın bir yerinin olduğunu unutma­

malıdır. Bu dururnda Hz. Peygamber'in İslam dinini tebliğ es­

nasında kullanmış olduğu her türlü iletişim metot ve teknikler,

din hizmeti verenlerin önünde ihmal ederneyecekleri önemli bir

örnektir.

Arnacı ve üslubuna dair gerekli bilgiyi verdikten sonra iletişi­

min unsurlarını şöyle açıklayabiliriz:

İLETİŞİM UNSURLARI

Her iletişimde ileten, iletilen, ileti, iletişim biçimi olmak üze­

re dört temel iletişim unsuru bulunmaktadır. Bu öğeler sırasıyla;

1. İleten (Kaynak): İletişim sürecini başlatan, iletiyi gönderen

unsurdur. Din hizmetleri iletişiminde kaynak din görevlisidir.

Kaynağın temel özelliklerini şu şekilde açıklayabiliriz:

a. Güvenirlilik: Mü'min, güvenen, güven veren insan de­

mektir. Toplum olarak büyük ölçüde kaybettiğimiz değerlerden

biri de "güvenilir olma" vasfıdır. Bugün, toplumumuzda var

olan birçok sıkıntının temelinde, fertlerin birbirlerine güvenleri-

,--- . ..,

Page 6: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 189

nin yok denecek kadar azalması yatmaktadır. Her şeyden önce

mü'min ismi, bu vasfı öne çıkarmaktadır. Bir hadislerinde Allah

Resfrlü (s.a.v.), mü' mini tarif ederken uMü'min, insanların mal­

ları ve canları konusunda kendisine güvendiği kişidir." (Tirmizi,

1992: İman, 13; Nesru, 1992: İman, 8) buyurarak, mü'min olan

bir kişinin, başkalarının mallarına, canlarına, namuslarına zarar

veremeyeceğini belirtmiştir.

Bilindiği gibi, Peygamberlerin sıfatlarından biri de

"Emanet"tir. Allah'tan aldıkları vahyi, insanlara olduğu gibi ak­

tarma görevi olan peygamberlerin bu vasfı, yani "güvenilirlik"

vasfını taşımaları oldukça önemlidir. Hz. Peygambere uel-Emin"

sıfah, peygamberliğinden önce verilmiştir. Toplumda herkes,

O'nun doğru sözlü, kendisine güvenilen bir kişi olduğunda bir­

leşmekteydi. Bu durum inkara şartlanmış olanlar dışında Hz.

Peygamberin görevini yerine getirmede kendisine inananların

bir anda çoğalmasına sebep olmuştur.

Yüce dinimizin ismi olan "İslam" kelimesi de kök olarak ba­

rış, esenlik, güven anlamlarını taşımaktadır. Bir hadislerinde Hz.

Peygamber, bu manayı vurgulamak üzere: uMüslüman, diğer in-~.

sanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir" (Buhar!, 1992:

İman 4, 5; Müslim, 1992: İman, 64, 65) buyurmaktadır. Kendisine

inanmayanların bile en kıymetli eşyalarını ona teslim etmeleri

onun ne kadar emin olduğunu göstermektedir.

Toplumsal hayatımızda işlerin düzgün gitmesi, birbirimize

olan güven duygumuzla doğru oranhlıdır. Bir toplumda fertleri

birbirine güvenen kişiler çoğaldıkça o toplum, hem maddeten

hem de manen ilerler. Tam aksine, fertleri birbirine güvenmeyen

Page 7: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

190 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

insanlar çoğaldıkça da toplumda huzur, mutluluk ve kalkınma

sağlanamaz.

Etkili bir iletişim için, kaynağınsahip olması gereken pek çok

nitelik sayılsa da bunlardan özellikle güvenilirlik ve çekiciliğe

vurgu yapılmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1988: 168-169; Doğan, 1991:

522). Din hizmeti sunanların "güvenilir" olabilme~i; özel alan

(meslek) bilgisi, eğitme-öğretme formasyonu ve genel kültür yö­

nüyle uzman olması yanında; dürüst ve tarafsız olması, sunduğu

hizmette farklı niyet ve maksatlar taşımaması, makam, mevki,

çıkar, şöhret elde etme amacı gütmemesi; yani samimi olması ile

ilişkilidir (Koç, 2008:154). Nitekim çağdaş araştırmalar, kayna­

ğın konuşulan konuda "uzman" olarak algılanmasının, herhangi

bir çıkarı olmamasının yani "güvenilir-inanılır'' olmasının daha

fazla tutum değişimi yaplığını göstermektedir (Kağıtcıbaşı, 1988:

109; Cüceloğlu, 1991: 523).

b. Doğruluk-Dürüstlük: Doğruluk; düşüncede, sözde, ni­

yetle, iradede, azimde, vefa ve arnelde doğruluk şeklinde teza­

hür eder. Bütün bunların kaynağı, Kur'an ve Sünnet'tedir. Zira

Rasillullah (s.a.s.): "Dosdoğru ol" mesajı ile "Hud suresi beni ko­

cattı" (Hud,ll/112) buyurarak doğruluğun önemini ve insana

yüklediği sorumluluğu ifade etmiştir (Yazır, 1971: IV, 2829).

Din hizmetine muhatap olanların bu hizmeti sunanlardan

beklentileri; temiz ve düzenli, özü ile sözü bir olmaları, dini gü­

zelce anlatmaları, her kesimle iletişim kurup, hedef kitleye rehber

olabilmeleridir. (Tosun, 2002: 140). Bir sahabe Hz. Peygamber'e

"Ey Allah'ın Rasulü bana İsliim'ı öyle tanıt ki, senden baş­

ka birine sorma ihtiyacını duymayayım" deyince, RasUlullah:

Page 8: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 191

~~llah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol" (Müslim,1992: İman,

62; Ahmed b. Hanbel, 1992: III, 413), başka bir hadis-i şerifte de

"Doğru olunuz ki, kurtuluşa eresiniz" (İbn Mace, 1992: Tahare,

4) buyurmuştur.

Her şeyden önce doğruluk, müslüman inanorun bir tezahürü­

dür. Hz. Peygamber: uDoğruluk insanı iyiliğe yöneltir, hayırlı işler

de cennet'e kılavuzluk eder. Bir kimse, doğruluğu prensip edinirse

sıddık olur. Yalancılık da insanı kötülüğe ve fiicura sürükler. Kö­

tülük de cehennem'e götürür. Bir kimse yalancılığı prensip edinir­

se Allah'ın divanında kezzap (yalancı) defterine yazılır" (Buhan,

1992: Edeb, 69; Müslim, 1992: Birr, 103, 104) buyurmuştur.

Din hizmetlerinde görev alanlann topluma örnek olma mecbu­

riyetleri vardır. Zira her bir hareketi toplum tarafından izlenmek­

tedir. Hitap ettiği topluma doğru olmanın, iyi ve güzel bir dav­

ranış olduğunu söyleyen ve bunun aksini sergileyen bir görevli,

hem ilahi birikaza marıiz kalır (Saf!, 61/2), hem de bulunduğu

toplum içinde yadırganmaktan da öte kınamr. Kısaca denilebilir ki,

toplumsal hayatımızın her alanında, aile hayatında, iş hayatında,

tahsil hayatında hele hele din hizmetleri alanında kişilerin "doğı;u

olma" vasfı önem taşımaktadır.

c. Uzmanlık: Hangi meslek alanı olursa olsun kişi yapbğı işte

uzman olmalıdır. Bu saha dinhizmetleri olunca bunun önemi daha

da artmaktadır. Çünkü bu bir ehliyet, liyakat olayıdır.

Kur'an-ı Kerimdeve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani

alanının uzmanı olan kimselere verilmesi, görev yerlerinin emanet

olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması hususuyla ilgili

şöyle buyurulur:

Page 9: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

192 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

'~llah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara verme­

nizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davran­

manızı emreder." (Nisa, 4/58).

"Biz emaneti (dinin emir ve yasaklannı), göklere, yere ve

dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (so­

rumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok

zalim, çok cahildir" (Ahzab, 33/72).

Ebu Hün~yre'den (r.a.) nakledilen bir hadis-i şerifte ise bir

bedevinin kıyamet ne zaman kopacak sorusuna Hz. Peygamber,

işin ehil olmayanlara verilmesi sonucunda kıyiimetin beklen­

mesi gerektiğini söylemiştir (Buhar!, 1992: İlim, 2, Rikak, 35; İbn

Hanbel, 1992: Müsned, II, 361).

Bunun için her konuda olduğu gibi devlet işlerinde de bi­

rine görev verirken gerçek kıstası ümmetine sunan Rasulüllah

(s.a.v.), rastgele kişileri iş başına getirmemiş, takvayla birlikte li­

yakat ve ehliyet aramışhr. Ebu Zer el-Gıffar1 (r.a.) bir gün O'na:

"Ya ResUlallahi Bana bir görev vermez misin?" diye ricada bu­

lunduğunda, Efendimiz ona şöyle demiştir: "Ya Ebii Zer! Doğ­

rusu sen zayıfsın, görev ise bir emanettir ve herhalde kıyamet

günü o rüsvaylık ve pişmanlıktır. Ancak bu emaneti hakkıyla

alıp yürütenler müstesna ... " Bunun gibi amcası Hz. Abbas (r.a)

bir yere amir olarak görevlendirilmesini talep ettiğinde, bu işin

çok mesuliyetli olduğunu hatırlatarak vazgeçmesini söylemişti

(Yıldırım, 2008: II, 1349-1350).

Yüce Allah emanetin ehline verilmesini emretmekle, asaZet

unvanı ölçüsünü kaldırmış, yerine ehil olma ölçüsünü koymuş­

tur. Bu emriyle Allah (c.c.), bilgi ve beceriyi öne çıkartmış ve

Page 10: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 193

buna uyulmasını hükme bağlamışhr. Hz. Peygamber bu uygu­

lamayı Zeyd b. Harise'yi Mute Savaşı'na ordu kumandanı ata­

makla tatbik etmiştir. Bilindiği gibi Zeyd kölelikten azat olmuş

bir insandı. Onun bu durumu ordu kumandanı olarak atanma­

sına engel olmamışhr. Yüce Allah (c.c.) da peygamberlik unva­

nını ehil olana vermek için seçim yaplığını söylemektedir (Al-i

İmran,3/33). Demek ki emaneti ehline vermek, hemAllah'ın sün­

neti hem de insanlara olan emridir. İleri toplum olabilmek için

hangi çağda yaşandığı önemli değildir, önemli olan görevlerin

hangi ölçüye göre dağıhldığıdır. Kamu görevlerinde adam ka­

yırmacılık gibi ölçüler veya anlayışlar rol oynuyorsa, o toplum

ilkellikten kurtulamamış demektir. Eğitim-öğretim faaliyetleri

bu kabil görevlere ehil olanları yetiştirmek içindir. Bunu yerine

getirdiğinde eğitim, toplumsal görevinin bir bölümünü yapmış

olur. Her zaman işe göre adam seçmelidir. O eleman o işe layıksa

o iş ona verilmeli, layık değilse, layık olan aranmalıdır (Ba)rraklı,

2008: V, 175-181). Diğer taraftan işlerin ehil olanlar tarafından

yapılması bilhassa kul hakları ve dürüstlükle ilgisi dolayısıyla

dinimizce son derece önemli bir ahlaki ödev olarak görülmüştür.

Zamanımızda mesleklerin çoğalması mesleki eğitimin önemipi

daha da arhrmışhr. Her meslek sahibi, toplumsal bir hizmeti ye­

rine getirmekte ve bir ihtiyacı karşılamaktadır. Bu ihtiyacı karşı­

lamanın en makul yolu ise her meslekten insanın özellikle de din

hizmeti sunanların kendi mesleklerini en iyi şekilde icra etmeleri

ve bunun sorumluluğunu taşımalarıdır.

2. ileti (Mesaj): Bilginin kaynak tarafından kodlanmış halidir.

Diğer bir ifadeyle kaynaktan hedef kitleye aktarılan bilgi, duygu,

düşüncelerin abartılardan uzak, özlü olarak olduğu gibi anlahl-

Page 11: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

194 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

masıdır. Din hizmetlerinde ise mesaj, dinleyenlere ulaştırılmak

istenen dini bilgi, beceri, dini inanç, dini duygu ve dini tutum

demektir (Kaya,1998: 85). O halde hatip, hitap ettiği toplum tara­

fından daha iyi anlaşılabilmek için, mesajı etkili bir şekilde dinle­

yicilerine ulaşhrmalıdır. Mesajın, değerleri ve ihtiyaçları sürekli

değişen bir topluma, içerik ve konu önceliğine göre verilmesi

daha iyi anlaşılınasını sağlayacakhr.

3. İletişim biçimi (Araç-Oluk): Mesajların hedef kitleye ulaş­

masını sağlayan araçtır. Mesela televizyon, gazete bir kanaldır.

Din hizmetlerinde iletiliş biçimi (oluk); iletilen mesajı kaynaktan

alıcıya ulaştıran yoldur. Bunu başarmanın yöntemi de hem söy­

lenen iletiye hem de onun söyleniş şekline bağlıdır.

4. iletilen (Hedef Kitle-alıcı): İletişim sürecinde kaynağın

gönderdiği iletiye hedef olan kesimdir. Din hizmetlerinde ileti­

len (alıcı); gönderilen iletiyi algılayanlardır.

Kaynağın aktardığı mesaja muhatap olan kitleye hedef kitle denir. Misal, vaizin anlattıklarını, verdiği öğütleri dinleyen ce­

maat, hedef kitledir.

Bu bakımdan hedef kitlede şu unsurlara dikkat edilmesi

gerekir:

a- Değerlere ve kültüre,

b- Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, ekonomik duruma,

c- Hedef kitlenin kim veya kimler olduğuna göre davranılmasına.

Dini iletişimde esas olan sevgi ve merhamettir. Diğer bir ifa­

de ile sevgi, saygı ve içt-enliktir. Hz. Peygamber de,-bu konuda;

uKolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettir-

Page 12: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 195

meyiniz" (Buhari, 1992: İlim, ll; Müslim, 1992: Cihad, 6,7; Ebu

Davftd, 1992: Edeb, 17) buyurarak, ilahi emirler anlatılırken, ko­

laylık gösterilmesi, güçlük gösterilmemesi, müjdenin esas ölçü

alınıp, nefretten kaçınılmasını istemiştir. Resill-i Ekrem (s.a.v.)'in

bu emri, İsl8.miyet1e şereflenmiş herkesi muhatap almaktadır.

Zira hadis-i şerilie; u ••• Siz kolaylık göstermekiçin gönderildiniz,

zorluk çıkarmak için değil" (Buhar!, 1992: Vudu', 58; Müslim,

1992: Taharet, 98, 100) buyrulmaktadır. Böyle bir durumda <:lin

hizmeti veren herkesin, kendisini Hz. Peygamber (s.a.s) tarafın­

dan İslamiyet' i öğretmek üzere görevlendirilmiş biri olarak dü­

şünmesi gerekmektedir. Karşırnızdaki hedef kitleye din hizme­

ti sunarken kolaylık göstermeli, zorluk çıkartılmamalı ve Yüce

Rabbimiz'in Peygamber Efendimiz' e söylediği şu irşad prensibi­

ni de hiç unutmamalıdır: n sen onlara kaba ve katı, yürekli olsay­

dın, etrafından dağılıp giderlerdi" (Al-i İmran, 3/159).

Her milletin kendine göre önem verdiği ve kutsal saydığı de­

ğer yargıları vardır. Bu değer yargıları Müslüman toplumlarda,

hele hele bizlerde daha da bir anlam kazanmıştır. Bazı değer yar­

gıları bir ülkeyi ilgilendirir .. Örneğin, bizim için değerli olması

sebebiyle bayrağa hakaret edilemez. Hindistan'da Hindularıfı.

bulunduğu bir bölgede kutsal olduğundan inek kesilemez. Bazı

değerler de aynı inancı taşıyan bütün insanlığı ilgilendirir. Aynı

zamanda ülkemizin bazı yörelerinde yaşayan vatandaşlarımızın

kendilerine göre farklılıkları vardır. İşte bu farklılıklar o insanla­

rın değer yargılarını ortaya koymaktadır. Eğer bu değer yargıları

ve kültür farklılıklarına dikkat edilmezse, kişiler ve ülkeler arası

demokratik oluşurnlar başlamadan biter ve onarılınası güç so­

nuçların meydana gelmesine sebep olabilir.

Page 13: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

196 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

Her yörenin kendine has adet ve gelenekleri olması sebebiy­

le din hizmetlerini yürüten din adamları, bölgesel ve mezhepsel

farklılıkları göz önünde bulundurarak ona göre bir iletişim ağı

kurmalıdır lar.

İletişim açısından yaş faktörü de önemlidir. Yetişkinlerin ya­

nında gençler, çocuklar ve zaman zaman kadınlar vaazın hedef

kitlesinin bir parçası olabilmektedir. Yetişkinlerdeki özelliklerle

gençlerdeki özellikler bir değildir. Olayları anlama ve yorumla­

maları farklılıklar gösterir. Hz. Peygamber'in cemaatln farklılığı­

na göre hareket etmesi sebebiyle yetişkinlere anlatılacak konular

gençlere, gençlere anlatılacak konular da yetişkinlere anlatılma­

malıdır.

İletişim açısından cinsiyet faktörü de hedef kitleyi etkileyece­

ğinden örf ve adetlerimiz gereği bayanların bulunduğu yerlerde

daha dikkatli ve daha düzenli konuşulmalıdır.

"İnsanlar kendilerine sunulan bilgileri bir sünger gibi değil,

filtre gibi alırlar." Yani sadece kendilerini ilgilendiren ve işleri­

ne yarayan bilgilere açıkhrlar (Köylü, 2006:160). Dolayısıyla se­

çilen konular öncelikle güncel ve ikna edici olmalı ama sevdirici

bir üslupla verilmelidir (Bayraktar, 1997: 83). Bunun yanında,

dinleyicilerde merak ve ilgi uyandırmalıdır. "İlginin; cemaatin

yaşamakta olduğu güncel veya ilk kez duyacağı konularla ola­

bileceği gibi, sık tekrarlanan bir konunun farklı bir yaklaşımla

sunulması ile de temin edilebilirliliği" (Tosun, 2000: 73) sağlan­

malıdır.

Hedef kitle analizleriyle din görevlisinin etkili bir iletişim için,

bütün bu ayrıntılar üzerinde durarak kendisini karşısındakinin

Page 14: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 197

yerine koyması, vakıalara muhataplarının bakış açısıyla bakma­

sı, kaynakla alıcı arasındaki iletişimi sağladığı gibi, cemaatin se­

viye, ilgi, istek, ihtiyaç ve beklentilerini de karşılamış olacaktır.

5. Geri bildirim (Feedback): Alıcının kaynaktan gelen me­

sajlara verdiği tepkidir. Bunun da müspet veya menfi yansıması

vardır. Örneğin, kişi yolda gördüğü arkadaşına gülümseyerek

selam verir. Bu selama iletişim dilinde "İleti" denir.

Hedef kitleye gülümsemenin bir anlamı vardır. Çünkü gü­

lümseme hedef kitleyle ilgili düşünceleri ve duyguları iletme va­

sıtasıdır. Gülümsernede kişinin "kodlanmış"54 duygu ve düşün­

celeri vardır. Hedef kitle ise, kodlanmış iletimi alıp çözmekte ve

gülümsemenin ardındaki duygu ve düşüncelerinizi anlamakta

ve karşı bir ileti göndermektedir. Bu eylemlerin tümü sistemli

bir birleşim meydana getirdiğinde iletişim meydana gelmekte­

dir. Bunu şu şekilde gösterebiliriz:

Din hizmetleri sunulurken mesajın hedef kitleye (muhatapla­

ra) olumlu yansıması için korku yerine müjdeleme ve teşvik edi­

ci konuşmalar esas alınmalıdır. Çünkü devamlı korkutma etki

yerine tepkiyi doğurmaktadır. Zira yapılan bazı araştırmalarda

aşırı ve ölçüsüz korkunun şüphe ile karşılandığı, hedefin verilen

55Kodlama: Bir bilginin, düşüncenin, duygunun veya kanının iletime uygun ve hazır bir ileti biçimine dönüştürülınesidir.

Page 15: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

198 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

mesaja karşı savunmaya geçtiği, rahatsız olduğu ve bu sıkın­

tılı durumdan kurtulmak için iletişimi reddettiği görülmüştür

(Kağıtçıbaşı,1988:183-185). Dolayısıyla adalet ve ilisanı emre­

den (Nahl, 16/90) kaba ve kah yürekli olmayı yeren (.Al-i İmran,

3/159) bir dinin mensuplarının ve görevlilerinin, hedef kişi veya

kitleye yönelik söylemlerinde, tutum ve davranışlarında göze­

tecekleri ilk husus adalet ve sonra da ilisan sahibi olmalarıdır

(Güngör, 1995: 115). Aynı zamanda telkin ettiği hususları önce

kendi nefsinde harfiyen uygulamalıdır. Pek tabidir ki; söyledik­

leri ile tutum ve davranışları arasında uyum olmayan bir hatibin,

dinleyicilere müspet manada bir etkisi olmadığı gibi menfi tesir­

lerinin de yansıması kaçınılmazdır (Soysaldı, 2008: 145). Kısaca

dine davet eden kişilerin, en güzel ahlaka sahip olmanın yanında

din eğitimeisi olduklarını da unutmamaları gerekmektedir. Bu bakımdan dini bilgileri öğrenmek isteyenlere de yumuşak dav­

ranmalı, onlara karşı tatlı dilli olmalı, ürkütüp kaçırmamalı ve

din hizmetlerinde olumlu sonuçlara ulaşılabilmesi için de, irşad

ve tebliğ faaliyetlerinde hedef kitlenin yaş, cinsiyet, zeka ve öğ­

renim düzeyi dikkate alınmalıdır. Çünkü değerlendirmeyi yapa­

cak olan konuşanlar değil, dinleyicilerdir. Konuşulan her söz,

dinleyenlerin anlayışına göre değer taşır. Aksine hatibin güzel

konuşması dinleyenler tarafından anlaşılmazsa, o konuşmanın

zaman israfından öteye geçmeyeceği göz önünde bulundurulma­

sı gereken bir husustur.

Page 16: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 199

İLETİŞİM TÜRLERİ

İletişim tarz ve türleri hususunda farklı sınıflandırmalar ya­

pılmışhr. Bunlardan yaygın olarak kullanılanlardan biri şu şekil­

dedir:

1- Kişi-içi İletişim: İnsanın kendi kendisiyle konuşmasını ve

insanın kendini tanımasını ifade eder. İnsanın çevresiyle kuraca­

ğı iletişim, kendi içinde başlar (Dökmen, 1998: 21). Kendisini ek­

sileri ve arhlarıyla bütüncül bir şekilde tanımaya çalışan, duygu,

düşünce ve bilgi birikiminin hangi kriteriere dayandığını anla­

yabilen, çevresindeki olaylardan nasıl etkilendiğinin ve bu etki­

leşime nasıl katkıda bulunduğunun farkında olan kişilerin daha

düzeyli ve etkin bir iletişim meydana getirmeleri muhtemeldir.

2- Kişiler-arası İletişim: Genel bir tanımlamayla, kaynağını

ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimiere "kişilerarası ile­

tişim" adı verilir.

a- Sözlü iletişim: Kişiler arası konuşmaların olduğu iletişim

~dür. Bunun temeli de dile dayanmaktadır. Zira dil insanın

ve hayahn en canlı parçasıdır. EtkileşimleriınİZin çoğu, konuş­

madaki sözlerle gerçekleşmektedir ki, bu da dili, toplumsal ya­

şamın temeli yapmaktadır (Lazar, 2001: 54). Dil, aynı zamanda,

uygarlığın gelişmesi, insanoğlunun kendini geliştirmesi ve ya­

yılmasında en önemli araçtır. Kelime ile hayat arasında çok ince

damar ve sinir ağlarıyla örülü ilişkiler vardır. Bir Arap şairinin

dediği gibi "insan ancak kalbi ve diliyle insandır" (Kayaalp,

1998: 124).

İnsanların bilgi birikimi, bu bilginin oluşmasında besiendikle­

ri kaynakların ve bunun sonucunda da dünya görüşlerinin farklı

Page 17: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

200 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

olması sebebiyle sırf nesnel bir anlahm hiç bir zaman mümkün

değildir. Bir bilgiyi veya haberi sunan kişi, aynı zamanda onunla

ilgili kanaatini de yansıtmaktadır. Asıl objektiflik, kişinin kana­

atini, kendisine ait olduğunu belirterek ifade etmesidir.

Bir yerde dil ya da dile tekabül eden işaretler olmaksızın dü­

şünmenin olması da imkansız (Koç, 1995: 90) olduğu gibi, el­

bette çıkarılan her ses de konuşma değildir. Çünkü konuşma­

dan maksat karşımızdakinin bizi anlaması için mesajımızı net ve

anlaşılır bir Şekilde iletebilmemizdir. Bu sebeple konuşmada ses

hacmi, ses perdesi, hız, kalite, tonlama ve telaffuzda stil önem

arz eder (Köknel, 1997: 84; Zıllıoğlu, 1993: 188-189).

Öğretim faaliyetlerinde din hizmetini sunanlar, çoğu zaman

farkına varmaksızın kullandığı kavram ve deyimlerin, alıcı (mu­

hatap) tarafından aniaşılıp aniaşılmadığını devamlı kontrol et­

mek durumundadır. Bu sınama yı yapmayan bir kaynak (hatip),

alıcıların anlamagüçlüğünün sebeplerini başka yerlerde araya­

bilir ve dolayısıyla da yanılabilir. İletişim bilgisini iyi kullanan

bir din görevlisi, vaaz ve sohbetlerinde kavramları ve deyimleri,

dinleyenlerin anlayabilecekleri bir dile dökmeyi asla ihmal etıne­

melidir.

İletişim, tek yanlı bir bildirmeden ibaret değildir, cevaplandır­

ma ve karşı tavır sağlanmadıkça tamamlanmış sayılmaz. Özel­

likle din hizmeti sunanların muhataplarından gelecek sorulara

karşı hazırlıklı ve anlayışlı olması gerekmektedir. İletişim almış

bir din görevlisi, cemaatin tutumlarını sözsüz davranışlarından

da anında fark edebilir ve onları doğru olarak değerlendirebi­

lir. Hatta din görevlisi bazen bir adım daha ilerieyebilir ve önce

Page 18: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 201

davranarak cemaati, tutumlarını açığa vurmaya yöneltebilir (Bil­

gin,l997:37). Böylece gizlideki huzursuzluk, tam zamanında ifa­

deye dökülebilir ve karşılıklı hoşgörü içinde çözümlenebilir.

Bilgileri, duyguları, düşünceleri anlatmanın ve paylaşma­

nın en etkili yolu olan sözlü iletişim, dilli iletişimdeki en etkili

yoldur. Zira Kur'an bu yolla indirilmiş ve yayılmışhr. Hz. Pey­

gamber (s.a.s)'in sözleri de ilk önce sözlü iletişim yoluyla rivayet

edilmiştir.

Kur'an'ın inciirildiği dönemde sözlü iletişim alhn çağını yaşa­

maktaydı. Kur'an-ı Kerim sözün doğru (Nisa, 4/9; Ahzab, 33/70),

güzel (Bakara, 2/83; Nisa, 4/8), yumuşak ( Taha, 20/44; İsra)7/28)

ve ruhlara işieyecek şekilde tesirli ( Nisa, 4/63) olması gereği üze­

rinde durmuştur. Bu konuda Kur'an'ın, Firavun gibi ilahlık dava­

sında bulunan büyük bir azgına bile, yumuşak söz söylenınesini

tavsiye etmesi dikkat çekicidir. Böylece, iletişimin yumuşak bir

üslupla yapılması sayesinde Firavunun ibret alması, ya da yüce

Allah'tan korkması umulmuştur (Taha, 20/43-44). Hz. Musa da,

Firavuna gitmesi ve ilam mesajı iletmesi için görevlendirildiğin­

de, hazırlık yapmış ve: uRabbim benim göğsümü aç (risillet göre-.. vini yüklenebilmesi için yüreğimi genişlet). Bana işimi kolaylaş-

tır, dilimin düğümünü çöz ki, sözümü anlasınlar. Bana ailemden

bir vezir ver; Kardeşim Harun'u"( Taha, 20/25-30); uKardeşim

Harun, o, dil bakımından benden daha güzel konuşur. Onu da be­

nimle beraber, beni doğruZayan bir yardımcı olarak gönder. Zira

ben, beni yalanlayacaklarından korkuyorum" (Kasas, 28/34) di­

yerek dua ehniş; anormal tutum ve davranışlar sergilemekten çe­

kinmeyen Firavunun karşısına cesaretle ve sözlü iletişimde güçlü

olarak çıkmak istemiştir ( Macit, 2006: 60-91).

Page 19: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

202 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

Sözlü anialımda sözcüklerin hakkım vererek doğru seslendi­

rilmesi, iletilen tarafından fazla kullamlmadığı bilinen sözcükle­

rin seçilmemesi, kelimelerin cümledeki konumuna doğru yerleş­

tirilmesi, cümlelerin anlamayı zorlaştırmayacak biçimde düzenli

bir şekilde kurulması, anlamayı zorlaştıracak dev:rik cümleler­

den kaçınılması, dilbilgisinin gerektirdiği kurallara uyulması,

mahalli şivelerin bir tarafa bırakılması iletişimi kolaylaştırdığı

gibi konuşmanın etkisini de arbrır.

İnsanlar arası ilişkilerde önemli olan husus, beraber olduğu­

muz kişilerle gerçek ilişkiler geliştirmek ve bu kişilerin varlıkla­

rından zevk alır hale gelmektir. Zira, duyguların söylenınesi ve

başkasına aktarımı, birikimi önler ve insanı rahatlabr (Işık, 1994:

151-152).

Din görevlileri tarafından, iletişimin gücü fark edilip, dinl

söylemlerin hedef kitleye nasıl daha etkili ve tesirli sunulabile­

ceği hususunda zihinsel egzersizler yapılmalı, anlahm teknikleri

yerli yerince kullamlmalı hatta bunu icra edebilmek için özel eği­

tim alınmalıdır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s), bulunduğu toplum­

da, konuştuğu dilin bütün inceliklerine vakıf bir şekilde, son de­

rece pürüzsüz, acele etmeden yavaş ve sade, kulağa hoş gelecek

bir şekilde konuşması yanında, edebiyabn zirvede olduğu bir

dönemde, mecaz, kinaye, teşbih gibi bütün aniabm tekniklerini

kullanmış ve sonuçta onu dinleyenler, sözünü hemen ezberleye­

bilmişlerdir (Buhar!, 1992: Menakıb, 23).

Hiç şüphesiz dini söylemler dikkat ister. Bu söylemlerin din­

leyiciler tarafından doğru anlaşılması için de anlaşılır olması

gerekir. Zira Hz. Muhammed (s.a.s)'in ,sözün iyice anlaşılması

Page 20: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 203

için bazı kelime ve cümleleri üç defa tekrar ettiği, hatta namaz

kıldınrken bile, dikkat çeken ayetleri, iki veya üç defa tekrar­

ladığı (Tirmizi, 1992: Menakıb, 9) belirtilmektedir. Hz. Aişe ise, Peygamberimizin konuşmalanna işaret ederek, kelimeleri­

ni saymak isteyen bir kişinin sayabiieceği kadar ağır ve tane

tane konuştuğunu rivayet etmiştir. (Ebu Davud, 1992: İlim,7).

Gereğinden uzun ve bağırıp çağırarak konuşmak, alıcının me­

sajı kaynağa (göndericiye) geri çevirmesine neden olabilir. Do­

layısıyla sözü dolandırmaya gerek yoktur. Az ve öz konuşmak,

Hz. Peygamberin en belirgin özelliklerinden biridir. Hatta O, bir

sözünde, Cevamiu'l-kelim55 ile gönderildiğini ifade etmektedir

(Buhar!, 1992: Cihad, 122).

Hz. Peygamber'in konuşmalarındaki hedefin, gerçekleri, mu­

hataplarına, onları usandırmadan anlatmak, yaldızlı söz söyle­

yerek gerçekleri abartmak ve insanların takdirini kazanmak ol­

madığı unutulmamalıdır (Özbek,1997: 127).

Kısaca denilebilir ki, dini iletişimde en etkili yol, sözlü ileti­

şim yani konuşma yoludur. Daha önce de ifade edildiği gibi, Hz.

Peygamberin mesajı da ilk önce sözlü iletişim yoluyla olmuştur.

Yüce Kur'an'da da sözün doğru (Nisa,4/9; Ahzab, 33/70), güzel

( Bakara, 2/83; Nisa, 4/8), yumuşak ( Taha, 20/44; İsra, 17/28) ve

ruhlara işieyecek şekilde tesirli (Nisa, 4/63) olmasının gereği üze­

rinde durmuştur (Çakan, 1992: 42-47). Dolayısıyla din görevlileri

sözlü ifadelerini sade, anlaşılır, doğru, güzel ve tane tane sun­

malı, cemaatiyle iyi bir iletişim sağlaması için de bazı kelimele­

ri yerinde ve zamanında kullanmalıdır. Şöyle ki; "Sizi ve gay­

retierinizi takdir ediyorum", ''il.caba sizin düşünceniz nedir?",

56Ceviiıniu1-kelirn; Az sözle çok kelarn ifade etmektir.

Page 21: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

204 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

"Lütfen", "Teşekkür ederim" gibi (Çamdibi, 1994: 87) anahtar

sayılabilen sözler, din hizmetini sunanla alan arasındaki iletişimi

kolaylaşhracak, dolayısıyla, aralarında sevgi, saygı ve hoşgörü­

ye dayalı bir otoritenin sağlanmasına yardımcı olacaktır (Tetik,

2008: 55). Bu da din hizmeti sunanla alan arasında etkili ve ve­

rimli bir iletişimin oluşmasına vesile olacakhr.

b- Sözsüz iletişim: Bu tip iletişimde konuşmalar yerine duy­

gular ve beden dili hakimdir. Sözsüz iletişim, kişinin duygu ve

düşüncelerini~ isteklerini, karşısındakine bilinçli veya bilinçsiz,

sözsüz olarak aktarmasıdır. İletişim, bütün bir bedenin katıldığı

karşılıklı etkileşimdir. Bu itibarla eğitim-öğretimde, duyguları

ve etkileşimi de göz önüne alma zorunluluğu kaçınılmazdır.

"Sözlü iletişim, akıl ve mantığı, sözsüz iletişim ise duygu ve

ilişkileri en etkili ifade etme aracıdır" (Çamdibi, 1994: 85). Çün­

kü beden dili jestler ve mimiklerle gerçekleşir. Kişinin zihnin­

de bulunan bir anlamı ifade etmesi ya da bir anlam oluşturması

amacıyla yüz kaslarını kullanımı, mimikleri yani yüz ifadesini;

ayak-bacak, el-kol, baş hareketleri ya da bedenin tümünün kul­

lanımı da jestleri oluşturur. İyi bir konuşmacı söylediği sözlerin

etkisini mimik ve jestleriyle artırır.

Sözsüz iletişim araçları, sözlü olanlar kadar kişinin kont­

rolünde olmadığından, daha doğru, daha gerçek, daha önemli

bilgiler verir. Nitekim bir iletişim sürecinde, ortalama olarak

kelimelerin sözle ifadesinin % 10, ses tonunun % 30 ve beden

dilinin ise % 60 rol oynadığı belirtilmektedir (Batlaş, 2007: 30;

Doğan, 2000: 73).

Beden dili, jestlerle ve mimiklerle gerçekleşir. Zira Hz. Pey-

Page 22: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 205

gamber, bakışlarıyla muhataplarıru etkilemiş, örneğin sevindik­

lerinde gözlerini yumarak (Tirmizi, 1992: Şemail, 250) mutlulu­

ğunu ifade etmişlerdir. İyi bir konuşmacı da söylediği sözlerin

anlamını mimik ve jestlerine yansıtır. Bunun en güzel örneğini

ise, Hz. Peygamberin, yapılan bir işten veya söylenen bir sözden

memnun kalıp kalmadığı, yüzündeki ifadeden anlaşılabildiği

gibi, ses tonu ve vurgusundan da anlaşılabilmiştir ( Tirmizi,1992:

Şemail, 360).

Dil vasıtasıyla sözlerin nakledilmesinin mümkün olduğu

gibi, davranışlar vasıtasıyla da bedenin kendini ifade etmesi

mümkündür. Din hizmetini sunanlar cemaatin tavır ve hareket­

lerine, yüz ifadelerine dikkat etmelidirler.

Genel olarak, bilinç dışı ve kontrolsüz dediğimiz iletişim bi­

çimini oluşturan bu haller, etkilerin %50' sini oluşturmaktadır.

Böyle sözsüz, bilinç dışı ve kontrolsüz etkileşimin, sözlü ve bilinç

dışı etkileşimi doğruladığı, onunla paralel yürüdüğü durumlar­

da etki büyük olur. Sözsüz iletişimde ise, söylenenlerin tam tersi­

ni gösterdiği durumlarda tehlike büyük olur. Misal, samirniyet­

ten ve iyilikseverlllikten söz eden bir öğreticinin, davranışlarıy!a

riyakarlık ve düşmanlık ifadeleri göstermesi, onun sözlerinin ya­

lan olarak anlaşılınasına sebebiyet verir (Bilgin, 1991: 36).

Bundan dolayıdır ki, bilginin, öğrenilmiş kabul edilebilmesi

için davranışlara ve ruhi hayata yansıması gerekmektedir. Bil­

gi ve prensipierin sözden ibaret olmayıp, ahlaki hayatta fiili bir

düzenleyici değeri ifade etmeleri, davranışlar haline gelmeleriy­

le sağlanır. Bu hususu Gazan şöyle ifade etmektedir: uLisan-ı

hal ile söylemek, sözle söylemekten daha fasihtir; insanın ta-

Page 23: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

206 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

biatı sözlere uymaktan ziyade arnellerde müşahedeye daha me­

yillidir" (Gazali, t.y. :5 ). Mevlana ise, sözün bahane olduğunu

belirttikten sonra, uBir insanı diğer bir insana doğru çeken şey

söz değil, belki ikisinde mevcut olan ruhi birlikten bir parçadır"

(Mevlana, 1992: 12) derken sözsüz iletişimin önemine işaret et­

miştir.

Diğer taraftan bir topluma hitap eden bir hatip ile onu dinle­

yenler, hitap süresince birbirlerine bakmalıdırlar. Bunun sebebi,

gözlerden onları birbirlerine bağlayan bir çeşit akımın geçmesi­

dir. Eğer dinleyici hitap edene bakrnıyorsa, dikkati ve düşünme

gücü azalmış olur (Souche, 1977: 259-260). Örneğin, din görevli­

si, hitap esnasında cernaatle göz iletişimini yitirrnernelidir. Ce­

rnaat hatibin kendisiyle ilgilendiğini ve kendisine hitap ettiğini

bu göz iletişimi sayesinde anlarnış olur. Dolayısıyla hatibin, ce­

rnaati uyanık ve dikkatli tutabilrnesine yardırncı olan göz ileti­

şimidir. Ancak bunu çok iyi ayarlamak gerekir. Camide sürekli

olarak sadece bir yöne bakmak, diğer taraflara bakmamak doğru

bir hareket değildir. Din görevlisi gücü ruspetinde camide cerna­

atiyle zaman zaman göz göze gelmeye çalışmalı ve kalpten gelen

sevgisini bütün cemaate gözleriyle yansıtrnalıdır.

İletişimin bu kadar önem kazandığı bir çağda din hizmetini

yürütenler öncelik ve özellikle, Hz. Muhammed (s.a.s)'in örnek

hayatından kendilerine yön verecek esasları rehber edinmelidir­

ler. Diğer taraftan iletişim biliminin verilerini takip ederek ken­

dilerini yetiştirrneli, hedef kitle ile kuracakları sözlü ve sözsüz

iletişim tekniklerine dikkat etrneli, duruş, yürüyüş, oturuşu ile

vakur bir kimlik sergilerneli, tuturn-davranışlarıyla toplum içeri­

sinde izlendiğini ve toplurnda saygın bir yeriniri olduğunu unut-

Page 24: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 207

mamalıdır. Zira kişiliği sağlam ve dengeli, mesleğini çok seven,

samimi ve yüreği sevgiyle dolu din görevlileri, cemaatin üzerin­

de derin etki bırakırlar. Böyle din görevlileri gerek sözlü ileti­

şimi, gerek sözsüz iletişimi cemaatleriyle çok rahat kurabilirler.

3- Örgüt içi İletişim: İş ve işlev bölümü yaparak, bir otorite

hiyerarşisi içinde ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya

gelmiş insanların faaliyetleridir ( Dökmen, 1998: 37).

4- Kitle iletişimi: Birtakım bilgilerin/sembollerin, birtakım

hedefler tarafından üretilmesi, geniş insan topluluklarına iletil­

mesi ve bu insanlar tarafından yorumlanması sürecine "kitle ile­

tişimi" adı verilir (Dökmen, 1998: 38).

İletişim türleri hakkında bu açıklayıcı bilgiyi verdikten

sonra, kişiler arası iletişimde karşımıza çıkan iletişim engellerini

şöyle izah edebiliriz;

3. İLETİŞİM ENGELLERİ

a. Aşın Genellemeler: Belli bir durum veya özelliğin her yer­

de, herkes için geçerli olduğunu düşünmek, genelleme yapmak;

hr. Genelleme yapan kişiler, "herkes", uher zaman", udaima",

u asla" gibi sözcükleri pek severler. İletişimde aşırı genellemeler

kutuplaşmayı beraberinde getirir. Örneğin ff_Araplar pistir" de­

diğimiz zaman bütün Arapları pi~ olarak tasavvur etmiş oluruz.

Elbette ki, her milletin temizinin de pisinin de var olması muh­

temeldir. Diğer taraftan uannesine bak kızını al, kenarına bak

bezini al" ( Dökmen, 1998: 87) diye bir deyim vardır. Bu sözün

genelde haklılık payı vardır. Çünkü annelerine bakınca kızlarıy­

la ilgili bir ipucu alınabilir. Yapılan bu genelleme bütün dünyada

Page 25: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

208 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

böyle olmak zorunda değildir. Zira iletişim çağında annesillin

ilkokul mezunu bile olmayıp kızının doktora yapbğı birçok kişi

vardır. Yapılan bir yanlıştan dolayı bütün bir camiayı ayru ka­

tegoride görmek de böyledir. İşte aşırı genellemeler kitle veya

kitleleri her zaman sıkınbya sürükleyip, iletişimin kesilmesine

neden olabilir.

b. Kutuplaşbrma: iletişimi engelleyen faktörlerden biri de ku­

tuplaştırmadır. Olaylara ve insanlara yönelik tutumlarımız sade­

ce uç (ekstrem) noktalarda olduğunda kutuplaşmış oluruz. Ku­

tuplaştıran kişi için ya siyah vardır, ya da beyaz; ya çok severler,

ya da nefret ederler. Örneğin, çok iyi arkadaş iken aralarının bo­

zulması ile birbirlerine ateş püskürmeleri gibi (Dökmen, 1998: 89).

Kutuplaştırma eğilimi yüksek kişilerin, iki kutup arasında

gidip geldikleri görülür. Böyle davranınakla bir yere varılama­

yacağı ortadadır. Elbette ki her insanın hem yaniışı hem de doğ­

rusu vardır. Önemli olan doğru ve yanlışlardan gerekli derslerin

çıkarılmasıdır. Bir tarafı devamlı överkendiğer tarafı yerrnek di­

ğer bir iletişim engeli olarak karşımıza çıkmaktadır.

c. Mutlakçılık: Mutlakçılık da iletişimi engelleyen sebepler­

den biridir. Gelmeli, gitmeli, kalmalı, olmalı, yapmalı gibi mut­

lakçılık ifade eden bu gibi yaklaşımlar kişiler arası iletişim engel­

lerine sebep olabilmektedir.

Kalıplaşmış düşüncelerimizden birisi de edindiğimiz bir ta­

kım kuralların asla değişmeyeceğini düşünmektir (Dökmen,

1998: 90). İnsanlar, sosyalleşmelen sırasında, büyük ihtimalle

ana-babalarından öğrenerek, u ana-baba benlik durumlarının"

bir parçası durumuna getirdikleri bir takım iç kurallara sıkı sıkı­

ya sarılır ve edindikleri kuralların mutlak olduğu ve asla değiş-

Page 26: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 209

memesi gerektiği şeklinde bir düşüneeye sahip olurlar. Kendileri

bu kurallara uydukları gibi, çevrelerini de bu kurallara uymaya

zorlarlar. Daha da kötüsü, kafalarının icindeki bu kuralları on-, ,

ların da okuyup hissetmelerini beklerler. Zira bu 0 -meli, -malı" kelimeler ve düşüncelerle mükemmeli yakalamak mümkün ol­

masa gerek. Çünkü herkes çok mükemmel, çok iyi veya istediği­

miz gibi olmak zorunda da değildir ki buna hakkımız da yoktur.

d. Değiştirme Gayreti: Değiştirme gayreti kişilerin kendi de­

ğişimini gerçekleştirmeden dünyayı değiştirme gayretlerinden

kaynaklanmaktadır. Eğer değişimin gerçekleşmesi gerekiyorsa

bu eyleme öncelikli olarak kişinin kendisinden başlaması ge­

rekir. Zira Cenab-ı Hak; nEy inananlari Yapmayacağınız şeyi

niçin söylersiniz?" (Saff, 61/2) buyurarak kişinin muhataplarını

değiştirme amacıyla birtakım tavsiyelerde bulunurken, ilk ola­

rak kendisini göz önünde bulundurmasını, fiilieriyle sözlerinin

arasında tezat oluşturucu davranışlarda bulunmamasını; tavsi­

yelerle amaçlanan değişime kişinin kendinden başlamasını öğüt­

lemektedir.

Çevremizdeki insanların bizim gibi düşünmelerini, bizim is­

tediklerimizi kendi istekleriymiş gibi yapmalarını istediğimiz{ie,

onları değiştirmeye çalışıyoruz demektir. İnsanları değiştirmeye

hakkımız olduğunu düşündüğümüzde, onlarla çahşma ihtima­

limiz artar. uBen aynı kalayım, o değişsin" düşüncesine sahip

olan kişilerin birlikte yaşamaları, önemli sorunları beraberinde

getirir (Dökmen,l998: 91).

Kişinin kendisini düzelimeden başkalarını düzelimesi

mümkün değildir. Sigara içen birinin başkalarına içmemeyi tav­

siye etmesi, yalan söyleyen ebeveynin çocuklarına söylememeyi

Page 27: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

210 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

öğütlernesi değiştirme gayretini başarısızlıkla sonuçlandırır.

Tasavvufta da önemli olan, kişinin değişime önce kendi nef­

sinden başlamasıdır. Çünkü insan kendini değiştirmeden Allah

o kişiyi değiştirmez. Zira ayette ; uBir millet kendini değiştir­

medikçeAllah onlann durumunu değiştirmez" (Ra' d, 13/11) buy­

rularak ilk önce değişime kişinin kendi nefsinden başlanmasına

işaret edilmektedir.

Toplumun geniş bir kitlesi tarafından benimsenen güzel bir

söz vardır: uHerkes dünyayı değiştirmeye çalışır, hiç kimse ken­

disini değiştirmeyi düşünmez". uBen aynı kalayım, o değişsin"

düşüncesine sahip kişilerin ilişkilerinde önemli sorunlar kaçınıl­

mazdır. nİnsanlar kendilerini değiştirsinler" derken, u çatışmayı

önlemek için başkalannın şekline, güdümüne girsinler" anlamı

çİkarılmamalı, aksine başkalarının duygu, düşünce ve davranış­

ıarına eleştirel baktıkları kadar, kendi duygu, düşünce ve dav­

ranışıarına da eleştirel bakmaları ve ona göre hareket etmeleri,

din hizmeti sunanla-alan arasındaki iletişimi kolaylaşhrdığı gibi

muhtemel zıtlaşmayı da ortadan kaldıracakhr.

e. Keşkecilik: İslam'ın tabiatma aykırı olan keşkecilik, geç­

mişe hayıflanarak, geleceği gerektiği gibi değerlendirememektir.

Zira güzel bir söz vardır: unu günümüzü çalan iki hırsız var­

dır. Birisi geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız, diğeri ise; geleceğe

ilişkin kaygılanmız". Bu iki durum bu günümüzü alıp götürür,

bugünkü var oluşumuzun gerekliliklerini yapmayı da engeller.

Sıklıkla ukeşke" demek veya ukeşke" diye düşünmek, sadece

içimizde sorunlar meydana getirmekle kalmaz, diğer insanlarla

ilişkilerimizide olumsuz yönde etkiler. Bu düşünme tarzı artan

gerilimlere ve dolayısıyla da beklenmeyen, aniaşılamayan (ge-

Page 28: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulanıaları • 211

cikmiş) tepkilere yol açarak ilişkilerimizi bozar (Dökmen, 1998:

94).

Dünya imtihan sahnesidir. İnsan da ölüm noktasına doğru

hızla ilerlemektedir. Bu gidiş esnasında çok değişik etkilerle,

olaylarla karşılaşacakhr. Olumlu-olumsuz bütün olaylar karşı­

sında mü'min, L'Allah'a kul olma" vasfını korumakla yüküm.,.

lüdür. Bunun için de önce inanış olarak sonra da bünye olarak

güçlü olmak zorundadır. Müslümanlığı umutluluk yarışı" diye

yorumlayacak olursak, bu yarışta güçlü, kuvvetli, eğitimli, disip­

linli, istekli ve şuurlu olmanın gereği kendiliğinden ortaya çıkar.

Mü' mini güçlü kılacak her işe ve tedbire sarılmak, bu konuda

Allah' tan yardım dilemek, yılmamak, acz göstermernek gerekir.

Zira, Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resillullah

(s.a.v.): uKuvvetli mü'min, (Allah katında) zayıf mü'minden

daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde

de hayır vardır. Sen, sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış.

Allah'dan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına bir şey ge­

lirse, ttşöyle yapsaydım, böyle olurdutt diye hayıflanıp durma.

ttAUah'ın takdiri bu, O, ne dilerse yapartt de. Zira tteğer şöyle

yapsaydımtt sözü, şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açM"

(Müslim, 1992: Kader 34; İbn Mace, 1992: Mukaddime, 10) bu­

yurmuştur. Bundan dolayıdır ki, bu gayretleri etkisizliğe uğra­

tacak, uKeşke şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım ... " gibi birta­

kım faydasız ve karamsar hesaplara girmemek, L'Allah'ın takdiri

böyleymiş" deyip teslimiyet göstermek ve yine mü'min olarak

kulluk çizgisinde yapılması gerekenierin peşinde olmak ukuv­

vetli mü'min"in tavrı olarak öğütlenmektedir. Zira insan ueğer

şöyle şöyle yapsaydım" gibi ihtimaliere yakasım kaphrırsa,

Page 29: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

212 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

rızasızlık, kadere karşı çıkma ve Allah' ı inkar gibi imanla taban

tabana zıt bir hale düşebilir (Nevevi, 2001: I, 406). Çünkü kişinin

başına gelen olay kişinin ya kendi durumundan kaynaklanmıştır

ya da bir imtihanın sonucudur. Zira ayette: u sana ne iyilik gelir­

seAllah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir (Nisa,

4/79) ve uMuhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan,

canlardan, ürünlerden biraz eksiitmekle deneriz, sabredenleri

müjdele!" (Bakara, 2/155) ayetleri aslında keşgeciliğin dinde ye­

rinin olmadığını ve mü'mine olaylar karşısında yıkılmama, yıl­

ınama ve İslam' ın mensuplarından bağlılık ve heyecanla devam

ettirmesini istediği tabii çizgisini koruma gücü verecektir. Din ve

dünyaya faydası bulunan işleri başarmak için gayret göstermek

gerekmektedir. Hele din hizmeti sunarken böyle olumsuzlukları

bir tarafa bırakarak iletişimi engelleyecek durumlardan kaçınıl­

malıdır.

f. Toptancılık: Taptancılık kişiler arası ilişkileri bozan önemli

bir çahşma kaynağıdır. Eğer kişi sahip olduğu özellikleri ve rol­

leri toptan/yekpare olarak algılıyorsa, bu özellikler ve roller ara­

sında bir ayırım yapamıyorsa, bu kişinin "toptancı" eğilime sahip

olduğu söylenebilir (Dökmen, 1998: 95). Örneğin; ders çalışma

şekli eleştirilen bir öğrenci, uben tembel bir öğrenciyim" yargısı­

na ulaşıyorsa; yaphğı işlerden biri beğenilmeyen bir adam, uben

işe yaramaz bir insanım" yargısına varıyorsa veya hitap tarzın­

daki üslubundan dolayı eleştirilen bir hatip, uben verimli olamı­

yorum" kanısınavarıyorsa taptancılık yapıyor demektir ..

İnsan değerli bir varlıktır. Bir insan bir yönüyle hatalı olabilir

ama bu onun bütün yönlerinin kötü olduğunu göstermez. Zira

insanlar yetiştikleri aile ortamları ve yakın çevresinin özellikleri-

Page 30: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulanıaları • 213

ne ve doğuştan getirdikleri potansiyeliere göre birbirinden fark­

lıdırlar. Beden yapısı, düşünce, duygu ve davranışları birbirinin

aynı olan iki insan bulmak imkansızdır. Kişinin kendisinin ve

diğer insanların farklı olmasının tabii olduğu, öncelikli olarak

bilinmesi ve kabullerrilmesi gereken bir durumdur.

İşte toptancılık, kitle veya kitleleri her zaman başarısızlığı,

eldeki değerlerin tam olarak kullanılamamasına, sıkıntıya sü­

rükleyip, iletişiınin kesilmesine neden olabileceği için üzerinde

dikkatle durulması gereken unsurlardandır. ·

g. Önyargı (Peşin Hüküm): İnsanlar kendileri farkında olma­

sada birtakım önyargılara sahiptirler. Bu önyargılar düşünce ve

davranışları etkilemektedir. Ön yargıda genellikle olumsuz bir

duygu ve kalıplaşmış bir hüküm vardır.

Önyargı kişinin belli bir konuda konuşmaya, tartışmaya baş­

lamadan önce o konu ile ilgili peşin hükümlerini savunmasıdır.

Ön yargılı kişiler, karşısındakinin sözlerini dinlemeden, ·o ne

söylerse söylesin kendi fikrini savunmayı sürdürür. Kişiler arası

iletişim çatışmalarında farklı iletişim türleri birlikte sergilene­

bilir. ·En çok önyargılı ve tümden reddetme çatışmaları birlikte

sergilenir. ...

· Kendisine saygısı az, kendi kültürüne inançları zayıf olan

insanlarda önyargıların daha etkili olduğu kabul edilmektedir.

Kaynak ne olursa olsun önyargılar insanın hem kendisini ve

özellikle de diğer insanları anlamasında önemli bir engel oluş­

turmaktadır.

Einstein, uBen atomu parçaladım ama önyargıları parçalaya­

madım" demiştir. İnsanlar önyargılarını aştıkları zaman iletişim

başlar. Eğer önyargılı hareket ederlerse iletişim başlamadan ke-

Page 31: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

214 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

silir. Yaratam yaratandan dolayı sevmek insanların önyargısını

ortadan kaldırır. Ayette de: "Kim sabredip bağışlarsa, bu ancak

büyüklerin yapabileceği değerli bir davranıştır" (Şura, 42/43)

buyrularak, esas olanın ayıplama değil, bağışlama olduğu ve ha­

diste de: "Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi

sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız .. ;" (Müslim, 19: İman,

93; Ebu Davı1d, 1992: Edeb, 131) buyrularak bu işin temelinde

sevginin olduğu gerçeği dile getirilmiştir.

Netice itibariyle denilebilir ki, Hz. Peygamber insanlara ön­

yargılı davranmamış ve affedici olmuştur. Dolayısıyla kişiler arası

iletişim engellerini ortadan kaldırmak veya asgari düzeye indirmek

için, belli bir durum veya özelliğin her yerde, herkes için geçerli ol­

duğunu düşünınemeli, her insanın hem yaniışı hem de doğrusu­

nun olabileceğini, insanları istediğimiz gibi düşünmeye veya bizim

gibi hissedecek şekilde değiştirmeye hakkımızın olmadığını düşü­

nerek ona göre hareket etmelidir.

Kişiler Arası İletişimde Başarılı Olabilmek İçin:

1. Gülümseyiniz: Gerçekten birçoğumuz, küçük şeyleri "iyilik"

olarak değerlendirmernek yanılgısına düşeriz ve böylece dindeki

iyilik imkftnlarını kullanamayız. Bu ise, giderek yozlaşan bir gün­

lük yaşantıyı gündemimize getirmektedir. Oysa iman uyanıklığı ve

şuuru içinde yaşayanlar, kimsenin tahmin etmediği birçok nokta­

da iyilik ve hayır işleme fırsatı bulurlar. Zira Hz. Peygamber(s.a.s),

Ebu Zer (r.a)'e hitaben: "Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi

(tabii) bir iyiliği bile sakın küçük görme!" (Müslim, 1992: Birr, 144;

Ebu Davı1d, 1992: Libas, 24; Tirmizi, 1992: Et'ime, 30) buyurarak gü­

ler yüzlülüğün bir iyilik olduğunu belirtmiştir.

Din kardeşini güler yüzle, neşeli bir şekilde karşılamak onu

Page 32: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulaınaları • 215

sevindirir ve içini rahatlahr. Bir mü'mini gülümsemeyle de olsa

sevindirmek, hiç şüphesiz başlı başına bir iyiliktir.

Gülümsemek öyle bir şeydir ki, taşı suya attığımızda yayılan

dalgalar gibi yüzden yüze yayılır ve iletişime değer katar. Bir

Çin Atasözünde dendiği gibi; uyüzü gülmeyen, dükkiin açma­

sın!" Çünkü yüzü asık olan insanların başarılı olmaları zordur.

Güler yüz sadece ticaret yapanları değil, diğer meslek sahiplerini

de ilgilendirmektedir. Bu dinin temelinde hoşgörü, güler yüzlü­

lük olduğundan müftü, vaiz, din görevlisi ve din hizmet sunan

herkesin bu olguya elinden geldiğince dikkat etmesi gerekir.

2. isimlerle Hitap Ediniz: Bu aşamada amaç; tanışİna, se­

lamlaşma ve başkalarına isimleriyle hitap etmenin öneminin

kavranmasıdır. Çevredeki diğer insanlarla tanışmak, ilişki kur­

manın başlangıcı olduğundan önemlidir. Günümüzde iletişim

kurabilmek için tanışmak ve tanışhğımız kişiye de ismiyle hitap

etmek önemli bir girişimdir. Zira selamlaşma ve tanışma, sosyal

ilişkilerin başlamasında ilk adımdır. Birbirleri ile ismen tanışan,

selamlaşma davranışı gösteren kişi veya kişiler arasında daha

olUII).].u sosyal ilişkiler ve arkadaşlıklar gelişebilir.

3. Dinleyiniz: Dinleme muhatabın, ona gönderilen mesajı yo­

rumlama süreddir. Kişiler arası ilişkilerde sağlıklı bir iletişi.min

olması için de zaruridir. Dinleme, iletişimin alt birimlerinden biri

olduğu için, kendimizi doğru ifade edebilmek, etrafımızı doğru

algılayabilmek için sağlıklı iletişim kurabilme becerilerimizi ge­

liştirmeliyiz.

Mesajların iletilmesi kadar alınması da önemlidir. Yanlış edi­

nilmiş bilgiler, yarım yamalak duyulmuş mesajlar gereksiz za­

man kaybına, verimliliğin düşmesine ve moral bozukluğuna yol

açar (Ian, 1977: 10).

Page 33: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

216 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

İletişim kurma durumunda olan herkes, konuşmayı bildiği

gibi, karşısındakileri dinlemeyi de bilmelidir. Çocuk, eş, arkadaş

ve din hizmeti sunulan kişilerin "can kulağı" ile dinlenilmesi

onların mutlu olmasını sağlayacakhr. Dinlemek, anlamak için

önemli olduğu gibi, karşıınızdakine saygı duymak, dolayısıyla

güven telkin etmek açısından da çok önemlidir. Biz ,başkalarını

dinlemediğimiz zaman başkaları da bizi dinlemeyebilir. Bu tak­

dirde insanlar arasındaki diyalog kopar, iletişim de kesilir. Bu ise

din görevlisi için istenilmeyen bir durumdur. Zira Peygamberle­

rin varisieri olan din görevlileri, muhatabını reddeden değil, da­

ima onları sabırla dinleyen iyi bir dinleyici olmak zorundadırlar.

4. Empati

Empati, kişiler arası ilişkilerin olumlu olması için gerekli ko­

şullardan biri olup, psikoloji ve psikiyatride adı sıklıkla geçen bir

kavramdır. Psikolojide önemli bir yeri olan empati kavramı, hü­

manist psikologların önem verdikleri, insanları anlama, tanıma,

kişiler arası ilişkileri geliştirme ve iletişim psikolojisi açısından

önemle üzerinde durulan bir yaklaşım tarzıdır (Baymur, 1992:

304).

Empati, duygusal olarak kendimizi başkasının yerine koy­

mak, olaylara onlar açısından bakabilmek ve onlar gibi düşüne­

bilmektir. (Dökmen, 1998: 135) Diğer bir ifadeyle; 0 Empati, bir

kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak, o kişinin duy­

gularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve

bu durumu ona iletmesi sürecidir" (Dökmen, 1998: 129). İletişim

stratejilerinden önemli bir aşaması olan karşı tarafın hislerini an­

lamaya çalışmak ve ona hitap edebilmek için, onun bakış açısın­

dan olayı değerlendirmek ve görmek önemlidir.

Page 34: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 217

Konuya din hizmetleri açısından bakacak olursak empati, bi­

reyler arası ilişkilerde sadece muhatabı ya da ötekini anlamak

değil aynı zamanda anladığını herhangi bir şekilde ona iletmek

suretiyle, karşı tarafı psikolojik olarak rahatlatarak verilecek tep­

kiyi belirlemek ve ona göre davranmakhr.

Sosyal ilişkiler ve iletişimin daha sağlıklı bir şekilde kurula­

maması, gerek din hizmetleri alanında gerekse diğer alanlarda

istenilen başarının elde edilememesinin sebeplerinden biridir.

Çünkü empatik etki bırakmanın başlıca iki yolu vardır. Bunlar­

dan birincisi, yüzümüzü ya da bedenimizi kullanarak onu an­

ladığımızı ifade etmek; diğeri ise sözlü olarak onu anladığımızı

ifade etmek. Empatik etki bırakmanın en etkili yolu, herhalde

ikisini birden kullanmakhr. Böylece daha etkili bir şekilde ama­

cımıza ulaşabiliriz.

Empatik yaklaşımla; dini danışmanın, kendini karşıdaki kişi­

nin yerine koyarak onun sorununu anlamaya çalışması (Aşıkoğ­

lu, 2008: 546), rahatsızlıkların sebeplerini keşfetmesine ve onun

rahatlamasına yardımcı olacakhr. Eğer kendi bakış açımızı, ben­

cil duygularımızı tatmin etmeyi bir tarafa bırakarak, kendimizi

başkalarının yerine koyarak, meselelere bu açıdan bakarsak, 0

takdirde sosyal bütünlük içerisinde (Şentürk 1997: 54), kendi­

mize tanıdığımız hakları başkalarına da tanımak suretiyle sosyal

uyum sağlanmış olacaktır.

Hz. Peygamberin: u sizden biriniz kendisi için istediğini baş­

kalan için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamaz."

(Buhar!, 1992: İman, 7; Müslim, 1992: İman, 71-72; Tirmizi, 1992:

Kıyame, 59) buyurması, inananların bencil davranmamaları, bir

menfaat söz konusu olduğunda sadece kendilerini düşünme-

Page 35: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

218 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

melerini ve empati yapmalarını istemektedir. Dikkat edilirse

burada Hz. Peygamber (s.a.s), sağlıklı bir iletişim kurulabilme­

si ve insanların birbirini anlayıp uzlaşabilmeleri için birbirleri­

nin dertleriyle ilgilenmelerini istemektedir. Diğer taraftan Hz.

Peygamber (s.a.s), bütün insanlara nezaket, sevgi ve şefkatle

muamele etmiş, düşmanlarına bile rahmet peygamberi olması­

nın bir gereği olarak sert ve ölçüsüz davranmamıştır. Bu husus

Kuran'da, uo vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak

davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz,

etrafından dağılıp giderlerdi." (.Al-i İmran, 3/159) buyrulması, din hizmeti sunanların nasıl hareket etmeleri gerektiğini Hz.

Peygamberin şahsında bizlere göstermektedir. Hadis-i şerifler­

de ise, uMüminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve

birbirlerine şefkat göstermede bir vücut gibidirler. O vücudun

herhangi bir organı rahatsızlandığında, diğer organlar da uyku­

suzluk ve rahatsızlık gibi nedenlerle etkilenir ve hastalanırlar"

(Buhar!, 1992: Edeb, 27; Müslim, 1992: Birr, 66; İbn Hanbel, 1992:

IV, 270), uKomşusu açken kendisi tok olan kimse, olgun bir mü­

min değildir." (Buhar!, 1992: Edebü1-Müfred, 61) buyrulmakta­

dır. Bu hadislerde Hz. Peygamber (s.a.s), bütün Müslümanların

kendilerini mürnin kardeşinin yerine koyarak, birbirlerine karşı

empati kurarak muamele etmelerini teşvik etmektedir.

Sağlıklı ilişkiler kurulabilmesi ve iletişim sağlanabilmesi için

kişiler arasında güven duygusunun oluşması şarttır. Kişilerin

güvenli olmaları ise onların başkalarıyla aynı duygu, düşünce

ve inana paylaşmalarıyla mümkündür. Zira Hz. Peygamber' in:

uMüslüman elinden ve dilinden diğer Müslümanların selamet­

te kaldığı, zarar görmediği kimsedir" (Buhar!, 1992: İman, 4-5;

Page 36: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulanıaları • 219

Müslim, 1992: İman, 64) buyurması, empatik yaklaşımı sadece

tavsiye etmekle kalmayıp, kendi davranışlarıyla da bunu hayata

geçirdiğinin bir göstergesidir.

Empati içgörüyü içeren bir eylemdir; diğer bir ifade ile kar­

şıdakinin ruh dünyasına nüfuz etme ve duygularını okuyabil­

me çabasıdır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s)'in, yanına kendisiy­

le konuşmak için gelen bir adamın korkudan tir tir titrediğini

görünce, ona: '~rkadaş titreme! Ben kral değilim. Ben güneşte

kurutulmuş tuzlu et yiyen bir kadının oğluyum." ( İbn Mace,

1992: Et'ime, 30) buyurması insanlara verdiği değeri ve onların

ruh dünyasına nüfuz etme ve duygularını okuyabilme çabasıdır.

Aynı zamanda din hizmeti sunanlara da muhataplarıyla nasıl bir

iletişim kurmaları gerektiğinin en güzel örneğidir.

Daha önce de izah edildiği gibi, empati otomatik bir tepki

değil, zihinsel ve duygusal bir çabadır. Ötekini anlamak için sa­

bırlı ve arzulu olınayı gerektirir. Empati yoluyla kurulan ilişki­

lerde hata yapma oranı azdır. Zaten empati kurmanın amacı da

bireysel ve toplumsal ilişkilerde duygusal. ve çevresel etkilerin

altılı.da kalarak yanlış yapmayı önlemek, doğru tepkiyi belirle­

mektir. Çünkü empatinin varlığının, tutum ve davranışlar üze­

rinde olumlu ve yararlı, olınayışının ise olumsuz etkileri vardır

(Ağırman, 2006: 23-24). Nitekim Kureyş kabilesinden bir genç,

Hz. Peygamber (s.a.s)'in huzuruna gelerek, "Ey Allah'ın elçisi,

bana zina etmek için izin ver" dediğinde sahabeden bazıları, bu

ifadeleri İslam terbiyesine aykırı görerek genci azarlayıp üzerine

yürüdüler. Hz. Peygamber (s.a.s) ise son derece sakin bir şekilde

delikanlı ya seslendi ve "Yanıma gel, otur" diye yer gösterdi. Son­

ra onunla sohbet etmeye başladı:

Page 37: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

220 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

"Söyle bakayım; bir başkasının senin annenle zina etmesini ister

misin?

-Yoluna feda olayım, hayır kesinlikle istemem.

-Zaten hiç kimse annelerine böyle bir şey yapılmasını istemez.

Bir başkasının senin kızınla zina etmesine razı olur musun?

-Hayır, uğrunda öleyim ey Allah'ın elçisi, razı olmam.

-Öyleyse hiç kimse kızlarıyla zina edilmesine razı olmaz."

Hz. Peygamber delikanlıya kız kardeşi, halası ve teyzesiy­

le zina edilmesine razı olup olmayacağını sordu. Delikanlı hep

"Yoluna feda olayım, hayır istemem" diye cevap veriyordu. Ar­

hk hatasını anladığını görünce Hz. Peygamber (s.a.s), elini bu

gencin omzuna koyarak, ''Allah'ım! Bunun günahını affet, kal­

bini temizle ve uzuvlarını günah işlernekten koru!" (İbn Hanbel,

1992: V, 257) diye dua etti. Hz. Peygamber (s.a.s), delikanlıya zi­

nanın Kur'an'daki hükmünü anlatabilir ve onu korkutabilirdi.

Ama bunu yapmak yerine gencin duygularına seslenip, yapmak

istediği şeyin yanlışlığını, kişisel zekayı kullanarak ona öğret­

miştir. Öncelikle sorular sorarak gence muhakeme yaphrmış,

daha sonra empati kurmayı öğreterek başkalarının duygularını

da anlamasını sağlamıştır. Bir insanı etkilemek, inanç, görüş ve

düşüncelerini değiştirmek, hemen birdenbire gerçekleştirilebile­

cek bir mesele değildir. Buna zaman, sabır, teenni ve tahammül

gerekir. Unutmamak gerekir ki, duygu ve düşüncelerin değişti­

rilmesi bir süreç işidir. Sabırsız ve aceleci bir yaklaşımla hemen

netice almaya kalkılırsa, her an olumsuz bir tepki ile karşılaşmak

mümkündür (Saka, 1991: 181).

Din hizmeti sunanların, davranışların değiştirilmesinde önce

muhatabın inanç yapısını ve o inancı besleyen temel faktörleri

Page 38: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 221

iyice bilip teşhis etmesi gerekir. Çünkü insan çeşitli zaafları ve

temayülleri olan bir varlıktır. Her insanın kavrayış derecesi ve

kültür düzeyi bir olmadığı gibi, sosyolojik, psikolojik ve ekono­

mik şartlar açısından da herkes aynı durumda değildir. Bütün

bu faktörler insanı birçok yönden etkilediği gibi, inanç ve dav­

ranışların değişmesinde de önemli ölçüde etkili olmaktadır. Hi­

tap edilecek fert ve toplumun yapısı bilinmeli, ona göre kelime,

üslup ve metod (Richard ve Crutchfield, 1970: 102) kullanılmalı­

dır. Çünkü muhatabın durumunu iyi bilmeden onun görüşlerini

değiştirmeye kalkışmak, hastalığı teşhis etmeden önce hastayı

tedavi etmeye çalışmak manasma gelmektedir.

Cenab-ı Hak, hitap ettiği toplumun fikri, sosyal, dini vb. ya­

pısını dikkate almış, dolayısıyla Kur'an'ı Arapların anadili üzere

ve onların anlayabilecekleri bir açıklık ve sadelikte göndermiş­

tir. Hatta Mekkelilere hitap eden ayet ve surelerle, Medinelilere

hitap eden ayet ve sureler, o toplumların dil, edebiyat ve kültür

düzeylerine göre bir takım farklılıklar arz etmektedir. Örneğin,

Mekke'de nazil olan ayet ve sureler daha kısa ve edebi sanat­

lar yonünden daha zengindir (Zerkfuıl 1988: 189-197). Çünkü

Mekkeliler fesahat ve belağah anlayan kimselerdi. Yine müşrik­

leri ikna etmek için kullanmış olduğu delillerle, Kitap ehli için

kullanmış olduğu deliller, her grubun inancındaki bozuk yönleri

ortaya koyacak ayrı ayrı özellikler içermektedir. Kur'an, muha­

taplarının bu durumunu dikkate alarak vermiş olduğu örnekle­

ri, hep onların tanıdığı ve bildiği varlıklardan seçmiştir (Bakara,

2/266; En'am, 6/99; İsra, 17/91). Bu konuda Hz. Aişe'den nakle­

dilen uRasUlullah (s.a.s)'in konuşması, herkesin anlayacağı şe­

kilde açık ve seçikti" (Ebu Davfid, 1992: Edep 18) hadisi, Allah

Page 39: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

222 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygıılamaları

Raslilü'nün herkesin düzeyine göre ve anlayabileceği bir dil ve

üslupta insanlara hitap etmek üzere gönderildiğini ifade etmek­

tedir. Konuşulan her söz muhatap tarafından kolayca anlaşıl­

malıdır ki, ona göre bir tepki verilsin. Zira muhatabı tanıma ve

onun anlayacağı bir şekilde diyaloga girmesi açısından Hz. Pey­

gamber (s.a.s)'in şu ikna yöntemi güzel bir ömektir:/'Karısından

şüphelerren bir adam Hz. Peygambere gelerek ~Ya Resulallah,

karım siyah bir çocuk doğurdu' dedi. Aynı zamanda 'kendisi­

nin ve karısının da siyah olmadığını ifade ederek, çocuğun zina

mahsulü olup olmadığı hususunda şüphelendiğini' belirtti. Hz.

Peygamber, ~senin develerin var mı?' Adam, 'evet var.' ~Renkleri

nasıldır?' Adam, ~sarıdır.' Hz. Peygamber, ~peki bu nereden gel­

di?' Adam, ~elki damara çekmiştir.' Hz. Peygamber, 'bu da öyle,

belki damara çekmiştir' (Buhan, Sahih, 1992: VII. 68-69) buyura­

rak adamın anlayabileceği bir dille ona hitap etmiş ve onu en gü­

zel bi:ıı şekilde aydınlatmıştır." Diğer taraftan Hz. Peygamberin

(s.a.s), çocuk olsun yetişkin olsun, diğer insanlarla olan ilişkile­

rini empati temeli üzerine bina ettiği, yani kişilerle yaşına, konu­

muna, anlayış kapasitesi ve benzeri durumlarına göre konuştu­

ğu ve ona göre davranış sergilediği görülmektedir. Zira empati

kurabilmenin en önemli unsurlarından biri de sevgi, şefkat ve

merhamettir. Bu güzellikler sevgi ve merhamet abi d esi olan Hz.

Peygamberin hayatında doruk noktasına ulaşmış, oğlu İbrahim

vefat ettiğinde ağlamış, "Sen de mi Ey Allah'ın Rasulü?" dedik­

lerinde, "Evet, ben de! Bu rahmet ve şefkatin ifadesidir. Şüphesiz

göz ağlar, kalp mahzun olur ... Ey İbrahim! Bizler senin ayrılı­

ğınla pek mahzun ve kederliyiz" (Buhar!, 1992: Ceniliz, 43) bu­

yurmuştu. Kızının evine gittiğinde, "Oğullarımı bana çağırın!"

---- .. --- . ..,

Page 40: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 223

der, torunlarını getirtip kucağına alır, onları okşar, sever, koldar­

dı (Tirmizi, 1992: Menakıb, 30). Bir gün, Rasillullah (s.a.v.) torunu

Hasan' ı öperken yanında Akra' b. Habis adında biri vardı. Onun

bu hareketini tuhaf karşılayarak, nBenim on tane çocuğum var.

Fakat onlardan hiçbirini öpmedim" dediğinde bunu duyan Hz.

Peygamber onun bu ha.Iine üzülerek nMerhamet etmeyene mer­

hamet olunmaz" (Buhar!, 1992: Edeb, 18; Müslim, 1992: Fedilit

65; Tirmizi, 1992: Birr, 12) buyurması, çocuklara olan bu sevgi ve

şefkat dolu yaklaşımı, onları öpüp okşaması ne kadar empatik

ise, söz konusu bedevi ve Akra' b. Habis'in çocuklarını hiç öpüp

okşamaması da empatiden o kadar uzak; çocukları anlamamak,

duygularına nüfUz edememektir. Günümüzde ayrı ana-baba­

nın çocuklarına bu sevgiyi verememeleri ve yetim çocukların bu

sevgiden yoksun olmalarının onlar üzerinde bırakhğı psikolojik

etkiyi hiçbir şeyin karşılaması mümkün değildir. Oysa onların

da sevgiye, okşanmaya ve ana-baba sevgisine ihtiyaçları vardır.

İşte din hizmetini sunanların toplumun bu yarasına merhem ola­

bilmesi için bu alanda üzerine düşen vazifeyi ihmal etmemeleri

gerekir.

Hz. Peygamber (s.a.s) çocuklara yaşlarına göre davra.nı:ru.ş,

onlarla karşılaşhğında selam vermiş (Buhar!, 1992: İsti'zan, 15),

imkan bulduğu her alanda seviyelerine inmiş, konuşmuş; kuca­

ğına alarak, öpmüş ve okşamıştır (Buhar!, 1992: Edeb, 22). Bazen

onlarla şakalaşmış, bazen de oynamışhr ( Buhari, 1992: İlın, 18).

Hz. Peygamber'in çocuklar arasında ayırım yapmayarak onlarla

tek tek ilgilendiği, hatta kendisine hizmet eden bir Yahudi çocu­

ğun hastalandığını duyunca kalkıp ziyaretine.gittiği de rivayet

edilmiştir (Buhar!, 1992: Cenaiz, 80; Ebu Davfid, 1992: Cenaiz,

Page 41: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

224 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

5). Yine bir gün namaz kılarken, torunları Umame bt. Zeyneb

ve Ebu'l-'As b. Rabia yanına gelmiş, ikisini de sırtına alarak,

secdeye gittiğinde onları ineitmeden yere koyduğu, kalktığında

yine sırtına aldığı rivayet edilmektedir (Buhar!, 1992: Salat, 106;

Müslirn, 1992: Mesacid, 41 -43; Ebu Davlid, 1992: Salat, 165). Bu

ve bunun gibi hadis-i şerifler Hz. Peygamber'in çoc,uklara karşı

ne kadar empatik davrandığım, onların seviyelerine inip duygu­

larına göre hitap ettiğinin en güzel göstergelerinden biridir.

Bugün bazı yörelerimizde camiye gelen çocukların camiyi

kirletir veya konuşur gerekçesiyle camilerden kovulmaları veya

camiye alınmamaları, Hz. Peygamber (s.a.s)in onlara gösterdi­

ği yaklaşımlarla katiyen bağdaşmamaktadır. Din görevlileri bu

konuda toplumu aydınlatmalı, toplumun bu konudaki yanlış

telakkilerini elinden geldiğince düzeltmeye çalışmalı ve bu ko­

nuda görevinin, kendisine yüklemiş olduğu gerekli hassasiyeti

göstermelidir.

Sonuç olarak denilebilir ki, dünyanın hızla değiştiği bir çağ­

da, değerleri ve ihtiyaçları sürekli değişen bir insanlıkla karşı

karşıyayız. Bu değişim karşısında din hizmetlerini, bu değişirn­

den uzak tutarak, iletişim kurmadan sağlıklı bir şekilde sürdür­

mek mümkün değildir.

Dün olduğu gibi bugün de nitelikli, ihlaslı, fedakar, söz ve

fiilieri birbirine uyumlu din görevlilerine ihtiyaç vardır (Aydın,

M.Zeki, 2008: 32). Din hizmetiyle amaçlanan hedefe ulaşabilmek

için, mesleki bilgisi yeterli, görevini seven ve görevi için hiçbir

fedakarlıktan kaçınmayan, dini öğrenim görmüş, kültürel farklı­

lıkları bünyesinde harmanlayabilmiş, modem dünyanın toplum

üzerindeki etkilerinin farkında olup, teknolojinin imkanlarından

Page 42: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 225

faydalanarak hedef kitleye hizmet sunan, rnesleğiyle ilgili yeterli

bilgi ve yetenek donanırnına sahip görevliler gerekmektedir. Bu

amaçla Diyanet İşleri Başkanlığı, bu alanlarda halkın dini bilgi

ve davranışlarını doğru, kalıcı ve kolay bir şekilde ternin ederek

nitelikli din hizmeti verebilmek, teşkilat bünyesinde hizmetlerin

aksaklığa uğrarnamasını ternin edebilmek amacıyla iyi organize .

olmak ve bu alanların özel şartlarına uygun şekilde görev yapa­

cak yetişkin elemanlara sahip olmak için gerekli çalışmaları en

üst seviyede sürdürmektedir.

Ernpati, farklı duygu, düşünce ve kişileri daha iyi anlama

imkarn sunmaktadır. Ernpatiyi diğerlerini anlama çabası olarak .

içselleştirrniş birey, her konuda kendini ötekinin yerine koyabil~

me kabiliyetini kazanır. Farklılıkları, arada uzlaşmayı ve din hiz~

metinin verimli bir şekilde sunulmasını yok eden birer uçurum

değil, aksine ortak bir noktada buluşmayı ternin eden zenginlik­

ler olarak görecektir. Bundan dolayıdır ki ernpati yapma beceri­

si gelişmiş birey, her konuda kendini ötekinin yerine koymayı

becerdiğinden dolayı, kendisinden farklı olanları kolay kolay

ötekileştirerek ezrneyi, yok etmeyi düşünerneyecek, onlara karşı

böylesi olumsuz duygular geliştirerneyecektir. Bunu başaran 'bi­

rey, çahşrnaksızın/uzlaşarak bir arada yaşayabilmek için herke­

sin kendisi gibi olmasını şart koşrna yanlışlığına düşmeyecektir

(Aydın, 2009: 23). İşte bunu başarabilen birey din hizmetlerinde

istenilen hedefe ulaşmayı kolaylaşhracaktır.

Zamanımızda din hizmetini yürütenlerin; toplum nezdinde

kendi değerlerine, gelenek ve göreneklerine uygun yapıcı gün­

dem oluşturmak, zaman ve mekan ayırımı yapmaksızın dinamik,

aktif bir yapıyla aktüaliteyi yakalamak amacıyla Hz. Peygamber

Page 43: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

226 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

örneğinde olduğu gibi, toplumla iç içe olarak her aşamada d:inl,

manev1 ve toplumun edinmiş olduğu müspet değerleri temsil

eden bir kişiliğe sahip olmaları gerekmektedir. Diğer taraftan

din hizmetleri sunulurken, mesajın hedef kitleye (muhataplara)

olumlu yansıması için korku yerine müjdeleme ve teşvik edici

konuşmalar esas alınmalıdır. Bu da ancak bu hizmeti sunaiıların,

din hizmeti alanların seviyesinden haberdar olması ve kişilere

akılları seviyesinde hitap etmeleriyle mümkün olabilir.

Din hizmetlerinde verimliliği yükseltmek için yapılacak iş­

lerden biri de din görevlisinin iletişim tekniklerini kullanarak

insanlara kendini sevdirmesi, her konuda onlara rehber olması,

dini, hurafelerden arındırarak anlatması, anlattığı konuları ilk

önce kendisinin yaşaması, kişileri şüpheye düşürecek hareketler­

den ve sözlerden de kaçınmasıdır. Zira toplumun, iyi ve doğru

olanı söz ve fiilieriyle gösterecek, problemlerine çözüm önerileri

sunabilecek, sıkıntılı anlarında empati yapabilmeyi becerebilen

nitelikli din görevlilerine ihtiyacı vardır.

Page 44: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 227

KAYNAKÇA

Ağırrnan, Cemal (2006). "İdeal Bir Davranış Biçimi Olarak 'Em­

pati' ve Hadislerde 'Empati' Örnekleri", Cumhuriyet Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, X/2: 23-53.

Alaylıoğlu, Ruşen ve Oğuzkan, A. Ferhan (1976). Ansiklopedik

Eğitim Sözlüğü, İstanbul: İnkılap Kitapevi.

Ana Britannica GenelKültür Ansiklopedisi (1988), CiltXI. İstanbul.

Aşıkoğlu, Nevzat Yaşar (2008), "Din Hizmetleri Sunumunda Al­

ternatif Yöntem: Dini Danışmanlık", I. Din Hizmetleri Sempozyu­

mu, 3-4 Kasım 2007, Ankara.

Aydın, M. Şevki (2009). " Günümüz Din Eğitiminin Önleyeceği

Hususlardan Empati ", Diyanet Aylık Dergi, Mart, s.23.

Aydın, M. Zeki (2008), "Verimli ve Kaliteli Din Hizmeti Nasıl Ol.,. .....

malıdır?", I. DinHizmetleri Sempozyumu, 3-4 Kasım 2007, Ankara. . .

Batlaş, Zuhal ve Baltaş, Acar (2 .. 007). Bedenin Dili. İstanbul: Remzi

Kitapevi. •.

Baymur, Feriha (1992). Genel Psikoloji. İstanbul: İnkılap Kitabevi . .. Bayraklı, Bayraktar (2008). Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tef­

siri. İstanbul: Bayraklı Yayınlan.

Bayraktar, M. Faruk (1997). Türkiye'de Vaizlik Tarihçesi ve Prob­

lemleri. İstanbul: M. Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınlan.

Bilgin, Beyza ve Selçuk, M. (1991). Din Öğretimi. Ankara: Akid

Yayıncılık.

Bilgin, Beyza (1992). Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi. İstanbul:

Page 45: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

228 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

A.Ü.İ.F. Yayınları.

Buhar!, EbuAbdullahMuhammed b. İsmail (1992). el- Cami'u's­

Sahih. İstanbul: Çağrı Yayınları.

Bünyamin, Erol (2003). "Hz. Peygamber'in insanlarla İletişimin­

de Beden Dilini Kullanımı" Diyanet Aylık Dergi, S~yı:156.

Cüceloğlu, Doğan (1991). İnsan ve Davranışı. İstanbul: Remzi

Kitapevi.

Çakan, İsınan L. (1992). Hakkı Tavsiye Metod ve Vasıtaları. İs­

tanbul: Büşra Yayınları.

Çamdibi, H. Mahmut (1994). "Beşeri Münasebetler", Din Eğiti­

mi Araştırmaları Dergisi, 1, 87.

-----------, (1994). Din Eğitiminin Temel Meseleleri. İstanbul: MÜ­

İFAV. Yayınları.

Doğan, Orhan (2000). Kişiler Arası İlişkiler. Ankara: Somgür Ya­

yınları.

Dökmen, Üstün (1998). İletişim Çatışmaları ve Empati. İstan­

bul: Sistem Yayınları.

Ebu Davild, Süleyman b. Eş'as es-Sicistani (1992). Sünen. İstan­

bul: Çağrı Yayınları.

Gazili, Muhammed.b. Muhammed (t.y.). Bidayetü"l-Hidaye.

Mısır.

Güngör, Erol (1995). Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak. İstan­

bul: Ötüken Yayınları.

Ian, Mackay (1977). Dinleme Becerisi. Çev.,Aksu Bora ve Onur

Page 46: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 229

Cankoçak. Ankara: İlkaynak Yayınları.

Işık, Zeynep (1994). "Etkili İletişim Teknikleri" M.Ü. Eğitim Bi­

limleri Dergisi, 6, 149-153.

İbn Hanbel, A. (1992). Müsned. İstanbul: Çağrı Yayınları.

İbn Mace, Ebu Abdiilah Muhammed b. Yezid el-Kazvinl(1992).

Sünen. İstanbul: Çağrı Yayınları.

İmam Nevevi (2001), Riyazü's-Salihin. Çev., M. Yaşar Kandemir,

İ. Lütfi Çakan, Raşit Küçük. İstanbul: Erkarn Yayınları.

Judith, Lazar (2001). İletişim Bilimi, Çev., Cengiz Anık. Ankara:

Vadi Yayınları.

Kağıtçıbaşı, Çiğdem (1988). İnsan ve İnsanlar. İstanbul: Evrim

Yayınları.

Kaya, Mevlüt (1998). Din Eğitiminde İletişim ve Dini T,utum.

Samsun: Etüt Yayınları.

Kayaalp, İsa (1998). İletişim ve Dil. Ankara: Türkiye Diyanet

Vakfı Yayınları.

Koç, Ahmet (2008), "Etkili İletişim ve Öğretim Teknikleri Açı­

sından Vaaz", I. Din Hizmetleri Sempozyumu, 3-4 Kasım 2007,

Ankara.

Koç, Turan (1995). Din Dili, Kayseri: İz Yayıncılık.

Köknel, Özcan (1997). İnsanı Anlamak. İstanbul: Altın Kitaplar

Yayınları.

Köylü, Mustafa (2006). Psiko-Sosyal Açıdan Dini İletişim. An­

kara: Ankara Okulu Yayınları.

Page 47: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

230 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları

Krech, David ve Richard, S. Crutchfield (1970). Sosyal Psikoloji.

Çev.,Erol Güngör. İstanbul: Ötüken Yayınları

Macit, Yusuf (2008). "Din Hizmetlerinde Sözlü ve Sözsüz İleti­

şim", I.Din Hizmetleri Sempozyumu 3-4 Kasım 2007, Ankara.

---------, (2006). İletişimde Model Olarak Hazreti Muhammed, İz-. '

mir: Yeni Akademi Yayıncılık.

Mevlana (1992). Fihi Mafi.h. Çev.,M.Ülker Aınbarcıoğlu, İstan­

bul: MEB Yayınları.

Müslim, Ebu Hüseyin Müslim b.Haccac (1992). Sahih. I-ID. İs­

tanbul: Çağrı Yayınları.

Nesm A.B~Ş. (1992). Sünen. İstanbul: Çağrı Yayınları.

Oktay, Mahmut (1993). "Demokratik Sürecin Sağlıklı işleyişi

Açısından Siyasal İletişimde

SosyalSorumlulukMeselesi" Marmaraİletişim Dergisi, Sayı: 2,77.

Önder, N. Kemal (1992). Öğretimde Program, İlkeve Yöntemler.

İstanbul.

Özbek, Abdullah (1997). Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed,

İstanbul: Esra Yayınları.

Saka, Şevki (1991). Kur'an-ı Kerim'in Davet Metodu. İstanbul:

Seha Neşriyat.

Sosyal Bilimler Ansiklopedisi (1991). İstanbul: ilisale Yayınları.

Souche, Aime (1977). Yeni Pratik Pedegoji. Çev., Selahaddin

Odabaş, Ankara: MEB. Yayınları.

Soysaldı, Mehmet (2008). "Cami İçi Din Hizmetlerinden Vaazın

Page 48: YECDER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D194465/2010/2010_TETIKH.pdf · 186 • Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları ve haber veren mesaj veya doküman anlamlarında kullamldığı

Yaygın Din Eğitimi ve Uygulamaları • 231

Hazırlanışı ve Sunuluşunda Dikkat Edilecek Hususlar", I.Din

Hizmetleri Sempozyumu, 3-4 Kasım 2007, Ankara.

Şentürk, Habil (1997). Din Psikolojisi. İstanbul: Esra Yayınları.

Tetik, Hayati (2008). Din Görevlilerinin Fonksiyonları (Yaygın

Din Eğitimi Açısından). İstanbul: Aktif Yayınları.

The New Webster Dictionary of the English Laonguage (1968),

U.S.A.

Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa (1992), Sünen, İstanbul: Çağrı

Yayınları.

Tosun, Cemal (2000). "Eğitim Yöntemleri IşığındaVaazda Yön­

tem", Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, İstanbul: MEB. Yayın­

ları.

----------, (2002). Din Hizmetlerinde İletişim, Eskişehir: Anadolu

Üniversitesi Yayınları.

Türkçe Sözlük (2005). Ankara: Türk Dil Kurumu.

Yazır, Elmalılı Harndi (1971). Hak Dini Kur'an Dili. İstanbul: Eser

Kitabevi.

Yıldırım, Celal (2008). İlmin Işığında Asrın Kur'an Tefsiri. İstan­

bul: Anadolu Yayınları.

Zerkam, Muhammed Abdula.Zım (1988). Menahilü'l-İrfan fi fUlumi'l-Kur'an. Beyrut.

Zıllıoğlu, Merih (1993). İletişim Nedir?. İstanbul: Cem Yayınları.