2
>> 4 Gezi Direnişi dünyayı sarıyor >> 3 AYLIK YEREL SÜRELİ YAYIN ISSN 1301–9031 Uluçınar Basın Yayın Reklam Sanat Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. adına sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü: Onur Balcı Sıraselviler Cd. Billurcu Sok. Ocaklı Han No: 3/6 Beyoğlu - İstanbul 0212 245 28 11 Baskı: Yön Matbaası Davutpaşa Cd. Güven San. Sit. B Blok K 1 No:366 Topkapı - İstanbul 0212 544 66 34 43 yıl önce 15-16 Haziran 1970’te İstanbul ve Kocaeli’nde Türkiye işçi sını sendikal haklarının gasbedil- mesine karşı Devrimci İşçi Sendika- ları Konfederasyonu DİSK’in öncülü- ğünde sokağa çık. İşçi sınının öesi öylesine büyük- tü ki, yürüyüşe geçen işçileri dur- durmakta dönemin polis kuvvetleri yetersiz kaldı ve devreye tanklarıyla birlikte ordu girdi. İşçiler tankları da aş. İstanbul iki gün boyunca sosya- list, devrimci par ve çevrelerin, üni- versite öğrencilerinin, emekçi semt sakinlerinin, aydınların desteğini alan yüz bin işçinin denemine girdi. İşbirlikçi büyük burjuvazinin ve bü- yük toprak beylerinin o günkü tem- silcisi Adalet Parsi (AP) hüküme, büyük işçi ayaklanmasını basrmak için son çare olarak sıkıyönem ilan e. Öncü işçileri tutukladı. Büyük patronlar kara listeye aldıkları dev- rimci işçileri işten alar. Kazanım Yine de direnişin büyüyeceğinden korkan egemenler, geri adım atmak zorunda kaldı. Anayasa Mahkemesi DİSK’i fiilen kapatan andemokrak sendika kanununu iptal e. Direnişi düzenleyen DİSK ayakta kaldı. 12 Mart faşizmi 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Dire- nişi, 1960’lardaki devrimci yükselişin doruk noktasıydı. ABD emperyalizmi ve işbirlikçi büyük burjuvazi, kitlesel halk harekenin durgunlaşmasından yararlanarak 12 Mart 1971’de ordu- yu işçi sınının, devrimci gençliğin ve halk harekenin üzerine sürmeyi başardı. 12 Mart 1971 faşizmi toplu tutuklamalar, işkence ve idamlarla nitelenen bir dönem oldu. Yine de işçi sını ve halk harekeni durdura- madı. Alım dönemi 1974-1980 arasında işçi sını ve ge- nel halk hareke büyük bir alım yap. DİSK, kitlesel 1 Mayıs ming- leri, büyük grevler, faşizme karşı ih- tar eylemi ve Devlet Güvenlik Mah- kemesi DGM’ye karşı eylem gibi ge- nel grevler düzenledi. Güncel gelişmelerden haberdar olmak için: www.yenidunyagazetesi.com >> 2 Günlerdir hükümen diline pelesenk eği ‘marjinaller’ tanımlaması üzerine düşünmek gerek. En basit ifadeyle ‘ay- kırı’ anlamına gelen bu sözcük, söylen- diğinde ürkütücü bir etki yarayor olsa gerek ki, hükümet tarandan oldukça sık kullanılıyor. Önceleri direnişe kalan herkesi ‘marjinal’ olarak nitelerken, yüz binlerce insanın bir anda marjinalleşe- meyeceğinin farkına varıp (!), direnen kitleyi “marjinaller” ve “masum insan- lar” olarak ayıran ikdarın tek çabası, meseleyi “Gezi Parkı”na indirgeyip di- renişi kırmak ve yoluna kaldığı yerden devam etmek. Bu direnişin güzelliği sosyalisnden ulu- salcısına, çevrecisinden futbol taraſtar- larına kadar herkesi en insani talepler doğrultusunda bir araya germesi. Biz bir araya geldiğimizde barış içinde ya- şayabileceğimizi de gördük, bu zamana kadar salık medya tarandan empoze edilenlerin doğru olmadığını da. Şimdi ise ikdarın tek korkusu halkın uyanışı. Çünkü halk uyandığında yeni bir dünya- nın temellerini atmaya başlayacak ve bu yeni dünyada halk düşmanlarına yer ol- mayacak. Bu nedenle, bunu bilen ikdar önce sert yüzünü gösterdi ama karşısına aldığı kitlenin giderek kalabalıklaşması karşısında kısmen geri adım a. Aynı zamanda tehditkâr söylemlerden de vazgeçmedi. Halka öncülük edebilecek, sınıf bilincine sahip kitleleri marjinal ola- rak niteleyip, ötekileşrme çabası ise tutmuyor. Orada marjinaller değil, halk var ve çoğunluğu işçi, memur ya da öğ- renci olan bu halk; nerede olduğunu, ne istediğini, ne yapğını çok iyi biliyo. Bu direnişin TOMA’nın önünde gitar ça- lan genç adamıyla, bu güne kadar ezeli rakip olan taraſtarların omuz omuza yü- rümesiyle, Taksim Meydanı’nda piyano çalan piyanisyle, kırmızı elbiseli kadı- nıyla, yaracı duvar yazılarıyla, polislere kitap okuyan genciyle, her şeyin ücret- siz olduğu Devrim Market’iyle, ücretsiz sağlık hizme sunan doktorlarıyla, aile- sine kavuşan sokak çocuklarıyla oldukça ‘orijinal’ olduğu söylenebilir. Taksim Gezi Parkı’nda sadece direniş- çiler yok. Gezi Parkı ezilen grupların en savunmasızlarından olan sokak çocuklarının da ark çok önemli bir yaşam alanı hâline geldi. Peki kimdir sokak çocukları; Sokak çocukları; ailesi veya aile yeri- ne geçen kurumlarla ilişkisini kısmen veya tamamen kesmiş, günün önem- lice bir kısmını sokaklarda geçiren, madde ile ilişkisi yaygın ve suçla iliş- kisi yoğun olan 18 yaşından küçük bireylerdir. Sokak çocukları ile çalışan mesleklerden biri olan sosyal hizmet uzmanlarının tespitleri doğrultusun- da; çocuklarımızın karşılaşkları risk- leri değerlendirdiğimizde; Örneğin fiziksel gelişimleri risk aln- dadır: Karşılaşkları temel fiziksel ge- lişim riskleri; barınma, güvenlik, bes- lenme hastalık gibi sorunlar iken Gezi Parkı’nda bulunan sokak çocuklarının bunları asgari düzeyde yaşadığı görü- lüyor.. Çünkü Gezi Parkı’nda yemekler ücretsiz veriliyor, sağlık sorunları üc- retsiz olarak çözülüyor. Yani Gezi Par- kı’nda para geçmiyor. Bu durum en çok sokak çocuklarının işine geliyor. Duygusal gelişimleri de risk alnda- dır: Sokak çocuklarının sistem taran- dan dışlanması ve yok sayılması, çoğu insanın onları görmezden gelmesi sokak çocuklarında duygusal tutarlılı- ğın az olmasına, kaygı, depresyon ve güven eksikliğine neden olmaktadır. Ancak Gezi Parkı’nda durum öyle de- ğil pkı diğer ezilen gruplar gibi sokak çocukları da var ve onların gözünün içine bakılıyor, karşılıksız bir güven ve sevginin de olduğunu görüyorlar ve böyle bir dünyanın da mümkün oldu- ğunu, dayanışma ve kolekvizmin ne demek olduğunu o çocuk akıllarıyla anlıyor ve ruhlarında hissediyorlar. Gezi Parkı yaşam alanı insanın insana yabancılaşğı, bireycileşği, bencil- leşği kendisine benzemeyeni dışla- dığı bu sistem içerisinde aslında insa- nın doğasından ne kadar uzaklaşğını bir durup farketmemizi sağladı, yani nefes almamızı sağladı. Aslımızın hoş- görülü, anlayışlı ve kolekf olduğunu haturla ve bu algıyı hayata geçire- rek içselleşrmemizi sağladı. Ve ço- cuklar başta olmak üzere toplumun her kesimi en temiz saf ve masum duyguları ile bunu asla unutmayacak- lar, bu yaşam onların zihinlerine kazı- nacak ve bu dünyaya sımsıkı tutuna- caklar. Bunu birmek isteyenlere ise birleşerek dayanışarak mutlaka bir cevapları olacakr. Gezi Ailesi’nin çocukları 1970’ten 2013’e direniş 1970’ten 2013’e direniş Marjinal yok, orijinal var halk gazetesi www.yenidunyagazetesi.com Kurucusu: Mustafa Suphi (1883-1921) 15 Haziran 2013 direniş özel sayısı: 8 >> 4 Marjinal yok, orijinal var Gezi Ailesi’nin çocukları

Yenidünya Özel Sayı 8

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Gezi Direnişi Özel Sayı (15 Haziran 2013)

Citation preview

Page 1: Yenidünya Özel Sayı 8

>> 4

Gezi Direnişidünyayı sarıyor

>> 3

AYLIK YEREL SÜRELİ YAYIN ISSN 1301–9031

Uluçınar Basın Yayın Reklam Sanat Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.adına sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü: Onur BalcıSıraselviler Cd. Billurcu Sok. Ocaklı Han No: 3/6 Beyoğlu - İstanbul0212 245 28 11

Baskı: Yön MatbaasıDavutpaşa Cd. Güven San. Sit. B Blok K 1 No:366 Topkapı - İstanbul0212 544 66 34

43 yıl önce 15-16 Haziran 1970’te İstanbul ve Kocaeli’nde Türkiye işçi sınıfı sendikal haklarının gasbedil-mesine karşı Devrimci İşçi Sendika-ları Konfederasyonu DİSK’in öncülü-ğünde sokağa çıktı.

İşçi sınıfının öfkesi öylesine büyük-tü ki, yürüyüşe geçen işçileri dur-durmakta dönemin polis kuvvetleri yetersiz kaldı ve devreye tanklarıyla birlikte ordu girdi. İşçiler tankları da aştı. İstanbul iki gün boyunca sosya-list, devrimci parti ve çevrelerin, üni-versite öğrencilerinin, emekçi semt sakinlerinin, aydınların desteğini alan yüz bin işçinin denetimine girdi.

İşbirlikçi büyük burjuvazinin ve bü-yük toprak beylerinin o günkü tem-silcisi Adalet Partisi (AP) hükümeti,

büyük işçi ayaklanmasını bastırmak için son çare olarak sıkıyönetim ilan etti. Öncü işçileri tutukladı. Büyük patronlar kara listeye aldıkları dev-rimci işçileri işten attılar.

KazanımYine de direnişin büyüyeceğinden korkan egemenler, geri adım atmak zorunda kaldı. Anayasa Mahkemesi DİSK’i fiilen kapatan antidemokratik sendika kanununu iptal etti.

Direnişi düzenleyen DİSK ayakta kaldı.

12 Mart faşizmi15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Dire-nişi, 1960’lardaki devrimci yükselişin doruk noktasıydı. ABD emperyalizmi ve işbirlikçi büyük burjuvazi, kitlesel

halk hareketinin durgunlaşmasından yararlanarak 12 Mart 1971’de ordu-yu işçi sınıfının, devrimci gençliğin ve halk hareketinin üzerine sürmeyi başardı. 12 Mart 1971 faşizmi toplu tutuklamalar, işkence ve idamlarla nitelenen bir dönem oldu. Yine de işçi sınıfı ve halk hareketini durdura-madı.

Atılım dönemi1974-1980 arasında işçi sınıfı ve ge-nel halk hareketi büyük bir atılım yaptı. DİSK, kitlesel 1 Mayıs miting-leri, büyük grevler, faşizme karşı ih-tar eylemi ve Devlet Güvenlik Mah-kemesi DGM’ye karşı eylem gibi ge-nel grevler düzenledi.

Güncel gelişmelerden haberdar olmak için:

www.yenidunyagazetesi.com

>> 2

Günlerdir hükümetin diline pelesenk ettiği ‘marjinaller’ tanımlaması üzerine düşünmek gerek. En basit ifadeyle ‘ay-kırı’ anlamına gelen bu sözcük, söylen-diğinde ürkütücü bir etki yaratıyor olsa gerek ki, hükümet tarafından oldukça sık kullanılıyor. Önceleri direnişe katılan herkesi ‘marjinal’ olarak nitelerken, yüz binlerce insanın bir anda marjinalleşe-meyeceğinin farkına varıp (!), direnen kitleyi “marjinaller” ve “masum insan-lar” olarak ayıran iktidarın tek çabası, meseleyi “Gezi Parkı”na indirgeyip di-renişi kırmak ve yoluna kaldığı yerden devam etmek.

Bu direnişin güzelliği sosyalistinden ulu-salcısına, çevrecisinden futbol taraftar-larına kadar herkesi en insani talepler doğrultusunda bir araya getirmesi. Biz bir araya geldiğimizde barış içinde ya-şayabileceğimizi de gördük, bu zamana kadar satılık medya tarafından empoze edilenlerin doğru olmadığını da. Şimdi ise iktidarın tek korkusu halkın uyanışı. Çünkü halk uyandığında yeni bir dünya-nın temellerini atmaya başlayacak ve bu yeni dünyada halk düşmanlarına yer ol-mayacak. Bu nedenle, bunu bilen iktidar önce sert yüzünü gösterdi ama karşısına aldığı kitlenin giderek kalabalıklaşması karşısında kısmen geri adım attı. Aynı zamanda tehditkâr söylemlerden de vazgeçmedi. Halka öncülük edebilecek, sınıf bilincine sahip kitleleri marjinal ola-rak niteleyip, ötekileştirme çabası ise tutmuyor. Orada marjinaller değil, halk var ve çoğunluğu işçi, memur ya da öğ-renci olan bu halk; nerede olduğunu, ne istediğini, ne yaptığını çok iyi biliyo.

Bu direnişin TOMA’nın önünde gitar ça-lan genç adamıyla, bu güne kadar ezeli rakip olan taraftarların omuz omuza yü-rümesiyle, Taksim Meydanı’nda piyano çalan piyanistiyle, kırmızı elbiseli kadı-nıyla, yaratıcı duvar yazılarıyla, polislere kitap okuyan genciyle, her şeyin ücret-siz olduğu Devrim Market’iyle, ücretsiz sağlık hizmeti sunan doktorlarıyla, aile-sine kavuşan sokak çocuklarıyla oldukça ‘orijinal’ olduğu söylenebilir.

Taksim Gezi Parkı’nda sadece direniş-çiler yok. Gezi Parkı ezilen grupların en savunmasızlarından olan sokak çocuklarının da artık çok önemli bir yaşam alanı hâline geldi.

Peki kimdirsokak çocukları;

Sokak çocukları; ailesi veya aile yeri-ne geçen kurumlarla ilişkisini kısmen veya tamamen kesmiş, günün önem-lice bir kısmını sokaklarda geçiren, madde ile ilişkisi yaygın ve suçla iliş-kisi yoğun olan 18 yaşından küçük bireylerdir. Sokak çocukları ile çalışan mesleklerden biri olan sosyal hizmet uzmanlarının tespitleri doğrultusun-da; çocuklarımızın karşılaştıkları risk-leri değerlendirdiğimizde;

Örneğin fiziksel gelişimleri risk altın-dadır: Karşılaştıkları temel fiziksel ge-lişim riskleri; barınma, güvenlik, bes-lenme hastalık gibi sorunlar iken Gezi Parkı’nda bulunan sokak çocuklarının bunları asgari düzeyde yaşadığı görü-lüyor.. Çünkü Gezi Parkı’nda yemekler ücretsiz veriliyor, sağlık sorunları üc-retsiz olarak çözülüyor. Yani Gezi Par-kı’nda para geçmiyor. Bu durum en çok sokak çocuklarının işine geliyor.

Duygusal gelişimleri de risk altında-dır: Sokak çocuklarının sistem tarafın-

dan dışlanması ve yok sayılması, çoğu insanın onları görmezden gelmesi sokak çocuklarında duygusal tutarlılı-ğın az olmasına, kaygı, depresyon ve güven eksikliğine neden olmaktadır. Ancak Gezi Parkı’nda durum öyle de-ğil tıpkı diğer ezilen gruplar gibi sokak çocukları da var ve onların gözünün içine bakılıyor, karşılıksız bir güven ve sevginin de olduğunu görüyorlar ve böyle bir dünyanın da mümkün oldu-ğunu, dayanışma ve kolektivizmin ne demek olduğunu o çocuk akıllarıyla anlıyor ve ruhlarında hissediyorlar.

Gezi Parkı yaşam alanı insanın insana yabancılaştığı, bireycileştiği, bencil-leştiği kendisine benzemeyeni dışla-dığı bu sistem içerisinde aslında insa-nın doğasından ne kadar uzaklaştığını bir durup farketmemizi sağladı, yani nefes almamızı sağladı. Aslımızın hoş-görülü, anlayışlı ve kolektif olduğunu haturlattı ve bu algıyı hayata geçire-rek içselleştirmemizi sağladı. Ve ço-cuklar başta olmak üzere toplumun her kesimi en temiz saf ve masum duyguları ile bunu asla unutmayacak-lar, bu yaşam onların zihinlerine kazı-nacak ve bu dünyaya sımsıkı tutuna-caklar. Bunu bitirmek isteyenlere ise birleşerek dayanışarak mutlaka bir cevapları olacaktır.

Gezi Ailesi’nin çocukları

1970’ten2013’edireniş

1970’ten2013’edireniş

Marjinal yok,orijinal var

halk gazetesiwww.yenidunyagazetesi.comKurucusu: Mustafa Suphi (1883-1921)

15 Haziran 2013 direniş özel sayısı: 8

>> 4

Marjinal yok, orijinal var Gezi Ailesi’ninçocukları

Page 2: Yenidünya Özel Sayı 8

AKP referandum trenini kaçırdı

31 Mayıs 2013’te Taksim’de patlayan büyük halk direnişi

AKP’nin halka hesap verme vaktinin

geldiğini gösteriyor.

2 3

AKP’nin tarihsel yapıları ve doğal güzellikleri yağmaladığı, sermayeye peşkeş çektiği, birer rant alanına dönüştürdüğü geçen 10 yıllık süreç içerisinde görüldü.

Eğer öyle olmasaydı; Emek Sineması’na dokunmazlardı, AKM’yi hâlâ yıkacağız demezlerdi. Hasankeyf, Halfeti, Al-lonoi gibi yaşayan tarihî mekânların sular altında kalmasını önlerlerdi. Doğal yaşam alanlarımız olan ormanların, akar-suların kökünü HES projeleri ile kurutmazlardı.

Taksim Gezi Parkı’na yeniden inşası öngörülen Topçu Kış-lası'na Tayyip Erdoğan, önce AVM ve rezidans (zenginlere konak) yapılacağını söylemişti; Taksim Gezi Direnişi'nin ar-dından ise kent müzesi yapılabileceğini belirtti.

Halkın haklı, cesur ve kararlı direnişi sonunda da AKP hükü-metinin bir adım daha geri atması sağlandı. Böylelikle AKP, referandum demek zorunda kaldı. Ancak referandum öneri-sinin Taksim Gezi Parkı ile başlayan halk hareketlenmesinde devede kulak misali bir öneri olduğu apaçıktır.

Yüzde 64'ü Gezi Parkı’naTopçu kışlası istemiyor

Kamuoyunun yüzde 64,1’i Topçu Kışlası Projesi’ne sıcak bak-mıyor. Referandum konusunda yapılan araştırmaya katılan-ların yüzde 48,2‘si bu projeyi “kesinlikle olumsuz” bulurken; yüzde 17,8’i “olumsuz” buluyor. Yani kamuoyunun yüzde 64'ü Gezi Parkı’na Topçı Kışlası yapılmasını istememektedir.

Bütün bunlar içinreferandum yapılabilir mi?

Peki toplumun kaçta kaçı mesela HES projelerini istemekte-dir veya istememektedir? Tarihsel mekanların yağmalanma-masını isteyenlerin oranı kaçtır? Peki AKM ne olacak? Bütün bunlar için referandum yapılabilir mi? Mümkün mü?

Ayrıca yasal olarak reddedilmiş bir kararın ne referandumu? Halkın rahatsız olduğu sadece Gezi Parkı mı? Ülkenin dört bir yanına yayılmış direniş neden sadece İstanbul'a indirge-niyor?

AKP artık hiçbir konuda referandum yapabilecek durumda değildir. Halk artık AKP'nin hep aynı sömüren, yağmalayan, yok sayan, yakan yıkan zihniyetini reddediyor. Daha doğru-su artık halk AKP'nin varlığını reddediyor.

Brezilya’da ulaşım ücretlerine yapılan zam halkı isyan ettirdi. Sokaklara dökülen binlerce insana göz yaşartıcı gaz ve plastik mermiyle müdahale eden polis, halkı kon-trol altına almaya çalışıyor. Orada da gözaltına alınanlar ve yaralananlar var. Birkaç gündür devam eden gösteri-lerin sloganı ise “Aşk bitti, burası artık Türkiye”.

Yine bir Latin Amerika ülkesi olan Venezüella’da neo-liberal politikalarla artan yoksulluk, işsizlik, gelir ada-letsizliği gibi sosyal sorunlar her yeni İMF paketi ile bü-yümüş, 1989’a gelindiğinde ulaşım ücretlerine yapılan zam son damla olmuş ve binlerce insanın sokaklara dökülmesine yol açmıştı. Bir hafta süren olaylarda yak-laşık 3000 insan devlet tarafından katledildi ama diğer taraftan bu süreç Bolivarcı devrimin miladı oldu. Son-rasında ise halk, Hugo Chavez ile birlikte daha adil bir dünya yarattı ve yarattıklarını korumaya ve geliştirmeye de devam ediyorlar. Buradan anladığımız, kapitalizmin dünyanın her yerinde aynı şekilde işlediği ama halkın is-tediğinde bundan kurtulabileceğidir.

Gezi Direnişi’nde meselenin artık “iki ağaç”tan ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. Halk artık gerçek; temsili değil katılımcı bir demokrasi istiyor, özgürce düşünmek ve yaşamak istiyor, kamu mallarının satılmasını serma-yeye peşkeş çekil-mesini istemiyor, doğanın tahrip edilmesini, her şeyin rant olarak görülmesini iste-miyor. Halk artık insanca bir yaşam istiyor. Sadece Türkiye halkları değil, dünyanın her yerinde; Orta-doğu’da da, Latin Amerika’da da, Yunanistan’da da halklar bunu isti-yor. Brezilya halkı ise bizi iyi anlamış, darısı tepemiz-deyken anlama-yanların başına.

Gezi Direnişi

12 Eylül faşizmiÜlkeyi emperyalizme, faşizme ve işbirlikçi kapitalizme karşı bir halk devriminin eşiğine getiren toplumsal muhalefeti bastırmak için, yerli ve yabancı egemenler 12 Eylül 1980’de orduyu bir kez daha halkın üzerine sürdüler. 12 Eylül faşizmi tam bir karşıdevrim ve gericilik dönemi oldu.

AKP için hesap vaktiBugünkü Amerikan İslamcısı AKP iktidarına giden yolu 12 Eylül re-jimi açtı. AKP bu halk düşmanı rejimin yeni efendisi olmayı be-cerdi. Laiklik, demokrasi, adalet, bağımsızlık ve barış düşmanı AKP, tam boy gerici-lik, vurgunculuk ve savaş prog-ramını 11 yıldır sürdürüyor. 31 Mayıs 2013’te Taksim’de patla-yan büyük halk direnişi AKP’nin halka hesap ver-me vaktinin geldiğini gösteriyor.

15-16 Haziran’ınbaşarısı

Taksim’de başlayıp İstanbul’a ve ülkenin dört bir yanına yayılan Mayıs-Haziran 2013 genel halk direnişi, 15-16 Haziran 1970 bü-yük işçi direnişinin mirasçısıdır. 15-16 Haziran’da işçi sınıfı, sen-dikası DİSK’in çağrısı ve örgütle-mesiyle, üretimden gelen gücü-nü kullanmıştı. İki gün boyunca üretimi durdurmuş, fabrikaları topluca terk etmişti. Sokaklara, meydanlara çıkarak hem ekono-mik açıdan büyük kapitalistlerin canını yakmış, hem siyasal iktida-rı titretmişti.

Mayıs-Hazirandirenişinde eksik olan

İşçi sınıfı Mayıs-Haziran genel halk direnişinde de büyük rol oynuyor. Bugün-kü genel halk direnişine işçi sı-nıfının yeni pro-letarya olarak adlandırabilece-ğimiz iyi eğitim-li, beyaz yakalı kesimi öncülük yapıyor.

Ne var ki, işçi sı-nıfının bütünsel

kitlesi bu direnişe henüz üre-timden gelen gücünü kullanarak değil, iş saatlerinden sonra poli-tik yurttaş niteliği ve semt sakini kimliğiyle katılıyor. İşçi sendikala-rı henüz üretimi durdurma çağrı-sı yapmıyor. Dolayısıyla, bugünkü direniş AKP iktidarını köşeye sı-kıştırıyor ancak büyük sermayeyi doğrudan doğruya etkilemiyor, onun canını ekonomik açıdan yakmıyor.

Halk hareketininyaygınlığı

Kamu emekçileri, üniversite ve lise öğrencileri, küçük işletme sahipleri, orta tabakalar Mayıs-

Haziran dire-nişinin temel bileşenleri ara-sında yer alıyor. AKP’nin neo-liberal vurgun politikalarından zarar gören-ler, laikliğe ve çağdaş yaşam

tarzına yönelik gerici-faşist da-yatmalarından bıkanlar, AKP’nin yeni-Osmanlı sevdasıyla giriştiği emperyalist savaş maceralarını durdurmak isteyenler, AKP’nin ayrımcılığından kurtulmak iste-yenler harmanlanıyor ve direnişe olağanüstü bir kitlesellik kazandı-rıyor.

Kritik adımGenel halk direnişini işçi sınıfının üretimden gelen gücüyle birleş-tirmek, kitlelerin “Hükümet is-tifa” sloganıyla özetledikleri de-mokratik, laik, sosyal, bağımsız ve laik bir ülkeye kavuşma özlemi açısından en kritik adımı oluştu-ruyor.

15-16 Haziran 1970 direnişinin yıldönümünde sendikaların bu doğrultudaki katkılarına büyük ihtiyaç var.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederas-yonu DİSK 15-16 Haziran’ı Antalya’dan Samsun’a, Edirne’den Gaziantep’e ülke-nin birçok yerinde miting, yürüyüş, basın açıklaması ve toplantılarla kutlayacak. İstanbul’daki kutlama 15 Haziran Cumar-tesi günü saat 18.00’de bugün ülkemiz-deki halk direnişinin merkezi hâline gelen Taksim Gezi Parkı’nda kurulu DİSK çadırı önünde yapılacak.

Geriye dönüp baktığımızda bundan 43 yıl önce 15-16 Haziran 1970’te işçi sınıfı sokaklara dökülmüş, zamanın iktidarının zorbalığına karşı isyan etmişti. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetin yenemeyeceği tam 43 yıl önce bir kere daha kanıtlanmıştı.

Gebze’den, Kocaeli’nden işçiler dalga dalga Kadıköy’e; Bakırköy, Topkapı’dan işçiler Cağaloğlu’nda bulunan İstanbul Valiliği’nin önüne; İstinye, Levent, Me-cidiyeköy hattındaki fabrikaların işçileri Taksim’e akmıştı. Egemenler, o zaman işçi sınıfının üç kolunun birleşmesini ön-lemek için Galata köprüsünü ulaşıma kapatmış ve Anadolu yakası ile Avrupa yakası arasında çalışan vapur seferlerini durdurmuştu.

Egemenler, bugün de Gezi Parkı Direnişi başladığında yine halkın Taksim’e ulaşma-ması için vapur, tünel ve metro seferlerini durdurdular. Ancak zorba AKP hükümeti-nin aldığı bütün önlemler halk direnişini durdurmaya yetmedi, yetmeyecek.

İşçi sınıfının 15-16 Haziran’da taleplerinin arkasında sıkıca durması, DİSK’i etkisiz-leştirmek isteyen dönemin hükümetine geri adım attırmıştı. Onlarca işçinin yara-landığı 15-16 Haziran’da üç işçi de şehit olmuştu.

O günün zorba hükümetine geri adım at-tıranlar bugün yine meydandalar. Bugün itibarıyla üç şehidimiz, binlerce yaralımız var. Ancak aynen o günkü gibi talepleri-mizin arkasında sıkıca durursak, zorbala-rın buyruk ve fermanlarını yırtıp atarsak, kazanabiliriz.

15-16 Haziran’lardan Taksim Direnişi’ne

dünyayı sarıyor