Download pdf - OBJEKTIF 05.2012

Transcript
Page 1: OBJEKTIF 05.2012

> >

Ilan - Haber icin irtibat tel : +336 25 94 20 29 / Reklam icin irtibat tel : +337 77 30 89 [email protected]

Mayıs / Mai 2012 - N°71

Herkesin yanında ve herkese eşit mesafede

Objektif Actuwww.twitter.com/ObjektifFRBizi sosyal medyada takip edin !

23 Nisan Coşkuyla Kutlandı

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarıyla ilgili haberler iç sayfalarımızda.

Avrupa Psikoloji Merkezi Artık Fransa ve İstanbul’da

Psikolog Erdinç Üstündağ, gelişmeleri değerlendirdi.

>Kuaför Melisa Kehl’de Açıldı

Yılların tecrübesiRukiye Aslan, Kehl’de kuaför salonu açtı.

Dj Kabus’tan İlk Albüm

TORNADEÜnlü Dj Kabus, yeni çıkan albümüyle ilgili ilk açıklamaları Objektif’e yaptı.

SalihBİRCAN’dan Veda yazısı...

23 Nisan

Sayfa 38’de. Sayfa 9’da.

Sayfa 13te.

Sayfa 14 ve 15’te.

FRANSA’DA İLK TURUN GALİPLERİ HOLLANDE VE SARKOZY

Fransa seçimlerine ilişkin haber ve yorumlar iç sayfalarda.

YENİ KONSOLOSLUK BİNASI İÇİN İMZA TÖRENİ

Başkonsolos Sibel ALGAN ile Strasbourg Belediye Başkan Yardımcısı Philippe BIES tarafından yıllardır beklenen imza atıldı. Binanın 2014 yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda hizmete girmesi planlanıyor.

ELİT KUYUMCUSUHer türlü altın alınır ve değiştirilir

Pa

zar h

ariç

her

gün

10

:00

- 19:

00 a

rası

açı

k

22,18,14 ayar - set - bilezikZincir - yüzük - künye - küpe...

Hauptstr. 115 D-77694 Kehl (ana cadde)TEL: +49 7851 48 55 79 CEP: +49 151 240 118 79

Sayfa 40’ta.

Düşük Fiyatlı Ulusal ve Uluslararası

Aramalar İçin Ön Ödemeli Sim Kartı

Page 2: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 3: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

WINDOW TECHNIC

3

Page 4: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

ADAYLARIN BİZE BAKTIĞI GİBİ BAKARIZ ONLARACUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ

VE BİZLER

Fransa’da Cumhurbaşkanlığı ilk tur seçimleri yapıldı, en çok oy alan iki adaylı ikinci tur seçimleri 6 Mayıs’ta

yapılacak ve Cumhurbaşkanı seçilecek. İlk tur seçimlerinden çıkan sonuçları kısaca değerlendirirsek:Fransa tarihinde ilk kez mevcut Cumhurbaşkanı ikinci kez aday olurken ikinci sıraya düştü.Fransa tarihinde ilk kez ırkçı aşırı sağ FN-Ulusal Cephe-lideri bu denli yüksek oy aldı.Sol Cephe-Front de Gauche lideri Mélenchon heyecan yaratarak yeni bir umut kaynağı olmaya başladı.Seçime katılanlar, klasik sağ ve solun beklentilerine yeterince cevap verme-diklerini düşünerek radikal hareketlere yöneldiler.Her kriz döneminde olduğu gibi toplumun en örgütsüz ve zayıf halkası olan işçi, yabancı ve göçmen kökenliler ırkçı ve sağ partilerce toplumsal sorunun nedeni gösterilerek, ırkçı-şoven duygular körüklenerek oy avcılığı yapıldı.Sonuç olarak, 36 milyon 585 bin 858 yurttaşın %79.47 katılım oranıyla oy kullandığı seçimde ;

Sosyalist aday François Hollande oyların % 28.63, UMP’nin sağ adayı ve şu andaki Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy %27.18, ırkçı parti Ulusal Cephe -FN’in adayı Marine Le Pen % 17.90, Sosyalit Sol Cephe adayı Jean Luc Mélenchon % 11.11, merkez sağ –Modem adayı François Bayrou % 9.13 oy aldılar.

Bu sonuçlarla ikinci tura sol aday olarak François Hollande, sağ aday olarak da Nicolas Sarkozy kaldı ve ikisi arasında seçim yapılacak. Sadece kendileri-ne ilk turda verilen oylarla kazanma sansları olmadığını bildiklerinden diğer adaylara oy verenleri kendilerine çekmeye çalışıyorlar.

Alman Başbakanı Bayan Merkel ile iyi anlaştığı görünümü veren Sarko-zy’ye Merkel’in MER’i, Sarkozy’nin KOZY bölümlerinden MERKOZY adını takan diplomasi ve basın, ilk tur akşamı Le Pen’in aşırı sağına göz kırpan Sarkozy’ye Le Pen ‘in PEN’i ile PENKOZY adını vermeye başladılar. Ne de olsa Sayın Penkozy aşırı sağın yabancı düşmanlığına dayanan görüşleriyle ırkçıların hoşuna gidecek şoven « Millet, vatan, güvenlik, önce Fransa,.. » gibi sloganlar kullanmaya başladı. Ayrıca sosyalist aday Sayın Hollande’ın programında öngördüğü « Yabancılara oy hakkı »nı savunduğunu özellikle ön plana çıkararak kullanmaya başladı. Sayın Hollande’ın cesaretli tavrı ile « İlk turda da ikinci turda da yabancılara oy hakkını savunuyorum » demesi içimizi biraz rahatlattı tabii.

Fransız vatandaşı olmayan ama uzun süredir Fransa’da yaşayan yabancılara oy hakkının verilmesi, insan hakları savunucusu ve göçmen kökenli der-neklerce çoktandır savunuluyordu.1992’deki Maastrich Anlaşması gereği Avrupa Birliği yurttaşları, yerel ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde diğer Avrupa ülkelerinde oy kul-lanma hakkına kavuştular. Altı aydan beri o ülkede oturuyor olmaları oy kullanmaları için yeterli.

Fakat, 50-60 yıldır bu ülkede yasayan, burada çalışıp vergisini ödeyen, çocukları Fransız vatandaşı olan yabancı kökenlilere bu hak verilmiyor. Avrupa’daki birçok ülke epeyden beri örnek teşkil edecek adımlar attılar tabii ; Lüksemburg, Belçika, Lütenya, İsveç, Danimarka, Finlandiya, Hol-landa, İrlanda,.. Artık diğer ülkelerin de gerçek yurttaşlık hakkını tanımaları gerekiyor. Bu anlamda sosyalist aday Hollande’a destek olmamak mümkün değil.

FN lideri Bayan Le PEN seçim sonuçlarını, « Bu bir ideolojik zaferdir » diye değerlendiriken, Temmuz’da yapılacak milletvekili seçimlerinde kendileriyle « işbirliği »yapılması kaydıyla UMP adayı Sarkozy’yi destekleyebileceklerini belirtti.

Öte yandan « gerçek iş » sloganıyla Sarkozy 1 Mayıs günü büyük bir gös-teri yapacağını açıklayınca, sendika ve sol partilerin tepkisini çekti. İşçileri birbirine karşı kamplara ayırmaya çalışmakla Sarkozy’yi suçlayan Hu-manité gazetesi , onu Alman faşizmi ve Hitler’le işbirliği yapan Petain ile kıyaslamaktadır.Yeşillerden milletvekili olan Noel Mamer ise Sarkozy’yi « Ülkesininin onu-runu yok etmektedir » diye eleştirdi. UMP’nin ortaklarından sağ merkezdeki Radikal Parti milletvekilerinden bazıları da UMP’yi terk etmekten bahsetti.

İkinci tur seçim çalışmalarından birazcık uzaklaşacağım. 15 kişilik liseli öğrenci grubumla memleket havası almak üzere İstanbul’da olacağım. Bu süre içinde Sarkozy’nin PENKOZYleşeceğinden şüphem yok. Yabancılar, kaçaklar, göçmenler, güvenlik, önce Fransızlar, …gibi aşırı sağın kavramları meşruluk kazanacak.

Ya biz, göçmen, yabancı kökenliler ikinci turda ne yapacağız ? Biz Türkiye kökenliler ikinci turda kime oy vermeliyiz ? Hâlâ kafanız net değil mi ? O zaman şu afişi izleyin… 25/04/2012

GENEL SAĞLIK SİGORTASI (2) YURTDIŞINA EĞİTİME GİDENLER

T.C. vatandaşı olup yurt dışına lisans, master, doktora eğitimi için gidenlerden çalışmayan ve sigortası olmayanlar ne ya-pacak? Onlar adına aile yakını gelir testine başvurabilecek mi?

Bu durumdaki kişilerin de kendileri ya da Türkiye’deki yakınları tarafından ikametgâhlarının Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nden (ADNKS) yurtdışındaki adres olarak güncellenmesi gerekmektedir. Bu durumda söz konusu kişiler, ikametgâhları yurt dışında olduğundan genel sağlık sigortası kapsamında tescil edilmeyecekler-dir. Ancak Türkiye’de bulundukları sürede bakmakla yükümlülük durumları yok ise gelir testine başvurarak gelir testi sonucuna göre genel sağlık sigortası hükümlerinden yararlanacaklardır.

Eğitim için yurtdışına giden ve sağlık sigortaları oradaki devlet veya okullar tarafından karşılanan vatandaşlar ne yapacaktır?Bu durumdaki kişilerin de kendileri ya da Türkiye’deki yakınları tarafından ikametgâhlarının Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nden (ADNKS) yurtdışındaki adres olarak güncellenmesi gerekmektedir. Bu durumda söz konusu kişiler, ikametgâhları yurt dışında olduğundan genel sağlık sigortası kapsamında tescil edilmeye-ceklerdir.

Devlet tarafından resmi burslu olarak eğitime gönderilmiş, 25 yaş üstü olup, Türkiye’de sigortası bulunmayanlar ne yapacak?Bu durumdaki kişilerin de kendileri ya da Türkiye’deki yakınları tarafından ikametgâhlarının Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nden (ADNKS) yurtdışındaki adres olarak güncellenmesi gerekmektedir. Bu durumda söz konusu kişiler, ikametgâhları yurt dışında olduğundan GSS kapsamında tescil edilmeyeceklerdir.

Yabancı bayraklı gemilerde ve uluslararası sularda çalışan gemi adamlarının durumu ne olacaktır? Türkiye’ye döndüğü zaman mı sigorta kapsamına girecek?Yabancı bayraklı gemilerde çalışan Türk vatandaşları, sosyal güvenlikleri yönüyle ikili sosyal güvenlik sözleşmelerine göre işlem yapılacaktır. İkili sosyal güven-lik sözleşmesi yoksa 5510 sayılı Kanun hükümlerine tabi olamayacaklardır. Genel sağlık uygulaması yönüyle Türkiye‟ye dön-düklerinde genel sağlık sigortası kapsamına gireceklerdir.Ancak Türk bayraklı gemilerde çalışan ve uluslararası sularda bulunan gemi adamları ise 5510 sayılı Kanuna göre (4/a) kapsamında zorunlu sigortalı olmaktadır. Bu kapsamda çalışıp sefer esnasında işe alınanların sigortalılık işlemleri, sigortalıların işe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde yapılması gerekmektedir. 18 YAŞ ÜSTÜ ÇOCUKLAR 18 yaşın üzerindeki çocukların durumu ne olacaktır?18 yaşın üzerindeki erkek çocuklar, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim görmesi durumunda ise 25

yaşını doldurmamış ve evli olmayanlar, ana veya babasının sağlık güvencesinden yarar-lanmaya devam edecektir. Yani, bu kişilerin her yıl öğrenci belgelerini sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezine göndermesi yeterli olacaktır.1.10.2008 öncesi bakmakla yükümlü olunan kişi olarak sağlık yardımlarından faydala-nan kız çocukları ise 1 Ocak 2012 tarihin-den itibaren de sağlık yardımlarından, daha önce olduğu gibi sigortalı veya evli olmadığı sürece yaş şartı aranmaksızın faydalandırılacaktır.

18 yaşın üzerinde çalışmayan/okumayan veya 25 yaşın üzerinde okuyan/okumayan/çalışmayan erkek çocukların durumu ne olacaktır?Bu kişiler, 1.1.2012 tarihi itibarıyla 5510 sayılı Kanunun 60 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine göre tescil edi-lecektir. Bu kapsamdakiler, gelir testi yaptırmaları için ikametlerinin bulunduğu yerdeki sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfına başvurmaları gerekmektedir. Gelir testi sonucuna göre de prim ödeme yükümlüsü, devlet ya da kendileri olacaktır.

Bakmakla yükümlülük durumu sona eren çocukların gelir testinde ana ve babasının gelirleri mi yoksa kendi gelirleri mi dik-kate alınacaktır?Gelir tespitinde aile olarak aynı hane içinde yaşayan ve nüfus kayıtlarında yer alan eş, yaşlarına bakılmaksızın evli olmayan çocuk ve genel sağlık sigortalısı olarak tescil edilecek kişinin ana ve babası esas alınmaktadır. Buna göre; ana ve/veya babasıyla aynı adreste ikamet eden ve yaş koşulları nedeniyle ana/babanın bakmakla yükümlüsü konumunda olmayanların gelir testi yapılırken ana, baba ve çocuğun gelir-leri hesaplamada dikkate alınmaktadır.Ancak nüfus kayıtlarında göre ana ve babasından ayrı ikamet eden bakmakla yükümlülük durumu sona ermiş olanların gelir testi, ayrı olarak yapılacaktır.

Öğrenim görmesi nedeniyle ailesi ile aynı hanede yaşamayan 25 yaşından küçük çocuklar, gelir testi yapılırken dikkate alınacak mıdır?Aynı hanede yaşamayan ve öğrenimi nedeniyle başka bir hanede yaşayan evli olmayan çocuklardan öğrenim gör-mesi nedeniyle 25 yaşını doldurmamış olanlar, gelir testinde aynı aile içinde değerlendirilecektir.

18 YAŞ ALTI ÇOCUKLARAna ve babasının sosyal güvencesi ol-mayan çocuklar ne yapacaktır?Ülkemizde yaşayan herkes zorunlu ola-rak genel sağlık sigortalısı kapsamında tescil edileceğinden, bu kişilerin 18 yaşın altındaki çocukları da bakmakla yükümlü oldukları çocuk olarak Kanunun (60/g) bendi kapsamında tescili olan ana/babası üzerinden sağlık yardımlarından faydalandırılacaktır. 18 yaşın altındaki tüm çocuklara 30 gün prim ödemiş olma ve prim borcu bulunmaması şartları aranmaksızın sağlık hizmeti verilmeye devam edilecektir.18 yaşını tamamlamadan evlenenler ile bunların çocukları genel sağlık sigortası kapsamına nasıl alınacaktır?

Türk Medeni Kanununa göre evlenmeyle kişi ergin olacağından, 18 yaşından küçük ve herhangi bir sosyal güvencesi olmayan kişiler de Kanunun (60/g) bendine göre genel sağlık sigortalısı olmak için Kuruma müracaat edenler, müracaat tarihi itibariyle tescil edilecek ve bunlar da ikametlerinin bulunduğu vakfa başvurmak suretiyle gelir testi sonucuna göre işlem yapılacaktır. ( Devam edecek )

YAZ

IYO

RU

M

Ali BAŞARAN

Eğitimci - [email protected]

Arif KOPUZ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi

Page 5: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

5

5

Page 6: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Fransa Türk Federasyon’un 10. Büyük Kurultayı’nda Namık Şahin başkanlığa seçildi. Metz’de düzenlenen ve yoğun bir kartılımın olduğu kurultayda Namık Şahin, başkanlığı önceki başkan Nihat Bozdağ’dan devraldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de katıldığı kurultayda ülkücü camianın sevdiği sanatçılar şarkı ve türküleriyle salonu şenlik havasına büründür-düler.

Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin kurultay konuşma-sında öne çıkan başlıklar şöyle:

MHP Genel Başkanı Bahçeli, soykırım inkarını suç sa-yan ve Fransa Anayasa Konseyi’ne takılan ‘inkar yasa-sını’ Fransa’da sert bir şekilde eleştirdi.

Bahçeli, Anayasa Konseyi tarafından reddedilen ya-sanın, “iftira ve boş olduğunu ve hüsnü kuruntudan ibaret olduğunu”ifade etti. MHP Genel Başkanı Bah-çeli, “Ermeni diasporasının teşvikiyle milletimizi sanık sandalyesine oturtmak isteyenler hayal kırıklığı ya-

şamıştır. Ermeni diasporası artık akıllanmalıdır”dedi. Türk milletinin tarihinde gizlediği ve sakladığı hiçbir ayıp olmadığını kaydeden Bahçeli, “Bizim kimseden öğrenecek hiçbir şeyimiz yok”dedi.

Bahçeli, “Fransa, Ermeni diasporasının taşkınlıklarına göz yumarken, yasaya çıkan ve gösteri yapan bizim vatandaşlarımızı fişlemeye çalışması özgür düşünceye aykırı bir durumdur” ifadesini kullandı. MHP lideri, yasaya karşı çıkan Fransa’daki Türk vatandaşlarına düzenledikleri gösteriler ve tepkilerini ortaya koyma-larından dolayı teşekkür etti.

DİASPORA AKILLAN-MALI

Bahçeli, ‘’Ermeni diasporasının teşvi-kiyle milletimizi sanık sandalyesine oturt-mak isteyenler hayal kırıklığı yaşamıştır. Ermeni diasporası artık akıllanmalıdır’’dedi.

FİŞLEME ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE AYKIRI

Bahçeli, ‘’Fransa, Ermeni diasporasının taşkınlıklarına göz yumarken, yasaya çıkan ve gösteri yapan bizim vatandaşlarımızı fişlemeye çalışması özgür düşünceye aykırı bir durumdur’’ifadesini kullandı.

İSLAMİ TERÖR TEPKİSİ

Konuşmasında batı kamuoyunda ‘’İslami terör’’ ifade-

sinin sık bir şekilde kullanılmasına sert tepki gösteren Bahçeli, ‘’İslam ile terör ve İslam ile terörizmi aynı çerçeveye oturtmak gayretinde olanlar var, bu büyük bir hatadır’’dedi.

Fransa’nını Toulouse kentindeki saldırlarının ardından polis operasyonu sonucu ölü ele geçirilen Cezayir asıl-lı kişiye de üstü kapalı atıfta bulunan Bahçeli, “Burada Cezayir asıllı teröristin günahını İslam’a alet etmek insansızlıktır, terör şiddet ideolojisidir”ifadesini kul-landı,.

Konuşmasında PKK’ya Avrupa’da verilen desteğe de karşı çıkan Bahçeli, “Başka coğ-rafyada teröristlere destek vermek hatadır. PKK Cudi de kan dök-tü Paris’te ağırlandı. Yüksekova’da kan döktü, Avrupa’da hür-metle karşılandı. Tüm bunlar küresel planda terörle mücadeleyi

zorlaştıran unsurlardır”dedi.

Bahçeli, Fransa’da yaşayan ve bu ülkenin vatandaşlığı-na da geçen Türkler‘in oy hakkına sahip olmaları ha-linde mutlaka seçim sandığına giderek oy kullanma-larını istedi. Bahçeli, yine burada yaşayan Türkler‘in Fransızca dilini iyi öğrenmelerini ve yaşadıkları ülkeye iyi uyum sağlamalarını tavsiye etti.

Strasbourg Sendika Evi «Pınar Selek Davası ve Türkiye’de Yargı Sorunları» başlıklı toplantıya ev sahipliği yaptı.

18 Nisan tarihinde gerçekleştirilen etkinlik, Türkiye kökenli Yurttaş Dernekler Birliği (RACORT) ve üye dernekleri (Strasbourg’da Kültürlerarası Yurttaşlar Haraketi ASTU, Paris’te Türkiye kökenli Yurttaşlar Meclisi, L’ACORT ve Metz’de Moselle Türkiyeli İşçiler Derneği) girişimiyle düzenlendi.

Strasbourg Üniversitesi’nden tarihçi ve siyaset bilimci Samim Akgönül’ün yönettiği toplantı, Avrupa Birliği Türkiye Karma Parlamenter Komisyonu Başka-

nı Hélène Flautre’un mesajı ile başladı. Toplantıya konuşmacı olarak Pınar Selek’in babası ve avukatı Alp Selek, Avukat Akın Atalay, Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) sorumlusu avukat Martin Pradel, Felsefe profesörü-yazar Zeynep Direk, gazeteci-yazar Oral Çalışlar, gazeteci-yazar Karin Karakaşlı katıldı.

Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Başkanı Barbara Lauchbihler, yaptığı açılış konuşmasında, bir kitap projesi için birlikte çalıştığı Pınar Selek’le ilgili yargı sürecini yakından takip ettiklerini ve yayınladıkları

ilerleme raporları ile Türkiye’nin ifade özgürlüğü sü-recine olumlu katkı sağlamayı sürdüreceklerini ifade etti.Pınar Selek’in babası ve avukatı Alp Selek, 14 yıldır sürmekte olan davadaki hukuksuzlukları ayrıntılarıy-la gözler önüne serdi. Alp Selek, Kürt hareketine yö-nelik bilimsel çalışmasına el konulduktan sonra Mısır Çarşısı komplosu ile kuşatılan Pınar Selek’in patlama-nın gaz sızıntısından olduğu ve hakkındaki ifadelerin işkence altında alındığının anlaşılmasına rağmen ısrarla mahkum edilmeye çalışıldığını ifade etti.

Avukat Akın Atalay, işkence altında verdiği Pınar Selekle işbirliği yönündeki ifadeyi mahkemede red-

deden Abdülmecit Öztürk’ün beraat kararının temyiz edilmemesine karşın, 3 kez beraat eden Pınar Selek üzerinden davanın ısrarla devam ettirilmeye çalışıl-masının anlaşılmazlığını vurgulayarak, hukuk müca-delesine devam ettiklerini belirtti.

Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) sorumlusu avukat Martin Pradel, bağlı bulunduğu kuruluş adına bu davanın özel olarak ve yakından izlendiğini ifade etti.

Felsefe profesörü-yazar Zeynep Direk, Selek’in cinsel

ve etnik kimliği yüzünden şiddet gören insan grupla-rına yönelik ve özgür sorular sorarak çalıştığını, resmi ideolojiyi eleştirdiği oranda da sistem tarafından tehlikeli görüldüğünü vurguladı.

14 yıldır davayı yakından takip eden gazeteci-yazar Oral Çalışlar, hedef gösterici manşetler ve polis işbirliği içerisinde başlayan medya sürecinin aradan geçen zamanda gerçeklere yer veren, dayanışmacı bir noktaya nasıl evrildiğini anlattı.

Başta Alp Selek’in basın temasları olmak üzere, Pınar Selek için adalet isteyen bütün kesimlerin dayanışma çalışmalarının etkili olduğunu belirten Oral Çalışlar,

yurtdışından da konuya destek ve duyarlılık istedi.

Son olarak söz alan gazeteci-yazar Karin Karakaşlı, Pınar Selek’le kendisini Hrant Dink’in tanıttığını belir-terek, barış için mücadele edenlerin hedef gösterilme süreçlerini, Türkiye’de mahkemede tecelli etmeyen adaleti çesitli platformlarda kamu vicdanında arama gerekliğinin önemine değindi.

Yoğun ilgi gören etkinlik, benzer dayanışma çalışma-larının arttırılması mesajıyla sonlandı.

TÜRK FEDERASYON’DA NAMIK ŞAHİN DÖNEMİ

SELEK DAVASI PENCERESİNDEN TÜRKİYE’DE YARGI SORUNLARI

Page 7: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 7

Page 8: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

22 Nisan 2012 Pazar günü Fransa’nın Toul kenti Valcourt salonunda biraraya gelen vatandaşlar, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamanın coşkusunu yaşadılar.

Törende, öğretmen Salih Bircan’ın beş yıllık görev süresinin sona ermesi sebebiyle yaptığı veda konuşmasıyla duygulu an-lar yaşandı.

Strazburg Başkonoslosluğu görevlisi ola-rak gelen Metin Seçkin’in, Besançon din görevlisi Erdoğan Akkuş’un, Neufchate-au öğretmeni Mehmet Ali Uysal’ın ve Toul din görevlisi Hamdi Dilsiz’in davetli olarak katıldığı programda Fransızca, Ermenice, Çince şarkılar ve iki Türkçe türkü seslendiren karma yabancılar ko-rosu büyük alkış aldı.

“Çemberimde gül oya” ve “Turnalar” adlı türküleri söyleyen yabancı koro, Türk vatandaşlarına böyle bir bayrama ço-cuklar adına katılmaktan memnuniyet duy-duklarını belirtirken kendileriyle uyum içinde çalışan ve aralarına sazıyla katılan öğretmen

Bircan’a teşekkürlerini sundular.

Association Culturelle Franco- Turque de Toul tarafından kendilerine birer gül verilerek teşekkür edilen yabancı müzisyenler memnu-niyet içinde sahneden ayrıldılar.

Öğrencilerimizin çeşitli gösterileriyle devam eden program ilgiyle izlendi ve hafızalara unutulmayacak fotoğraf karelerini de kazıya-rak sona erdi.

Mulhouse ve çevresi Türkçe ve Türk Kültürü dersleri öğretmenleri Abdullah KÖSEOĞLU, Hasan Hüseyin UĞURLU, Aysel VATANSEVER , Şeref ÇIRAK ve Müzeyyen KILIÇ tarafından hazırlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Ege-

menlik ve Çocuk Bayramı, “Mulhouse Parc des Expositions” gösteri salonunda muhte-şem bir tören ile kutlandı.

Bu kutlamaların organi-zasyonu için birçok ku-rum ve kuruluş yardım-da bulundu. Mulhouse Belediyesi’nin yanı sıra, Mulhouse ve civarında faaliyet gösteren Türk dernekleri; Mulhouse DİTİB, Mulhouse Milli Görüş, St Louis DİTİB, Mulhouse ATB, Gueb-willer DİTİB, İstikbal Vakfı, Mulhouse COJEP,

Thann ASS Des TURCS, Altkirch DİTİB ve Türk Hava Yolları destek veren kurum ve kuruluşla-rın başında geldi.

Mulhouse ve çevresindeki tüm der-neklerin ortak desteği ile bu kutla-maların yapılması, Türk haklının milli meselelerde tam bir birlik ve bera-berlik içinde olabileceğinin güzel bir göstergesidir.

Strazburg Başkonsoluğu’nu temsilen Muavin Konsolos İlhan GÜNEŞ ve Mulhouse Belediyesi’nden yetkililerin de katıldığı kutlamalarda, Türkçe ve

Türk Kültürü öğrencileri şiirler okuyup, halk oyunu gösterileri yaptılar. Fransız ve Cezayirli öğrencilerin de gösteriler yaptığı şölene yak-laşık 4 000 kişi izleyici olarak katıldı.

Sevgili Aileler, çocuklardan önce kendimizi eğitelimBilinçsiz çocuk yoktur, bilinçsiz aileler vardır

Sevgili Anneler Babalar,

Yazının başlığında belirtildiği gibi, evvela kendimizi eğitmeliyiz diye düşünüyorum. Meseleye hem çocuklar açısından bakmak istiyorum, hem de anneler açısından. Çok beğendiğim bir atasö-zünden burada bahsetmek istiyorum. Bu söz bir babanın sözü, baba “çocuklarım için yaptığım en güzel şey annelerini sevmem-dir” diyor.

Bu arada hep değinmeye çalıştığım aile içinde baba anneye değer veriyorsa, ona söz hakkı veya yaşam hakkı tanıyorsa çocuklar da hem daha mutlu hem de kendine güvenli ve başarılı olmaktadırlar.

Çocuklar en ufak yaşlarından itibaren anne ve babalarını örnek alırlar. Anne ve baba gibi olmaya çalışırlar. Hatta önce doğrudan doğruya anne ve babalarını taklit ederler. Sonraları bu taklit özüm-lenir. Tamamen bu defa kendi davranışları olarak gösterilir.

Çocuklar anne ve babalarını örnek alırlar. Bu örnek alma toplum kurallarını öğrenmede, ahlak ve değer yargılarını kazanmada on-lara yol gösterici olur. Çocuklar anne va babalarının neler istedikle-rine, nelere dikkat ettiklerine, nelere önem verdiklerine çok dikkat ederler.

Çocuk eğitimi ve çocuklarda başarıyı yakalamak birkaç ay ders vermekle olmaz

Bu önceleri kendilerini anne ve babalarına sevdirmek, beğendir-mek, onlardan aferin almak için yapılır. Sonra artık bu davranışlar onların kendi davranışları haline gelir. Çocuğun kendi doğasından gelen bir tepki ile nasıl suya ve havaya ihtiyacı varsa anne va ba-basının sevgi, ilgi, yakınlık ve desteğine de böyle ihtiyacı vardır. Bu doyum ve haz veren bir olaydır.

Ev içinde olsun, yabancı ortamlarda olsun çocukların hem başarılı hem mutlu olmalarını istiyorsanız mutlaka karı koca ilişkilerinizi karşılıklı güzel bir halde tutmalısınız. Eğer çocuğun annesine baba değer vermiyor, isteklerini düşünmüyorsa, çocuklar da annelerini saymayacaktır. Bu zincir kardeşlerine, arkadaşlarına, hatta öğret-menlerine kadar uzanacaktır.

Eğitim ailede başlar ve bir ömür sürer. Nasıl her gün yemek yiyorsak, her gün öğrenmeliyiz

Bizim istediğimiz korkuları içine sinmiş çocuklar değil, sevdikleri; sevdikleri için rahat olan, istediklerini, düşüncelerini, korku ve kay-gılarını rahatça açıp konuşabilen, kendine güvenen, kendi ayakları üzerinde durabilen çocuklara sahip olmaktır. Eğer aile içinde sorunlar varsa bir psikologla konuşun, çözümleyin. Bu ne utanılacak ne de çekinilecek bir durumdur. Şiddet ve çözüm-süzlük, sağlıksız çocuklar yetiştirmenizi ve üzülmenizi getirecektir.

Soru – Cevap

Erdinç Bey, Fransa’da yaşayan bir aileyiz. Beyim tek maaşla çalışan fakat sürekli şans makinesi oynayan birisi. Parasal imkansızlık yaşanyor bazen ve kendisi de bırakmak istediğini söylüyor. Yardımınızı bekliyoruz. Sayın Ailemiz ; ne yoğunlukta ve nasıl oynadığını bilmiyoruz. Mutlak surette bir sıkıntısı var ki makine karşısında bunları unutup deşarj oluyor ve sürekli oynuyor. Aranızda konuşun sorunlarınızı, şayet farklı bir sebebi varsa, alışkanlığa varmışsa destek gerekir.

NCE

SA

ĞLI

K Erdinç ÜSTÜNDAĞ

Psikolojik Danışman

[email protected]: 0049 7851 496 15 03

TOUL’DA 23 NİSAN ŞARKILARLA KUTLANDI

MULHOUSE’DA MUHTEŞEM “23 NİSAN”

Page 9: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Rukiye ASLAN’ın sahibi olduğu MELİ-SA KUAFÖR, Honsell str. 2 77694 Kehl adresinde (Yağmur Boutique’in yanı ) açıldı.

1 Nisan 2012 Pazar günü yapı-lan açılışa başta T. C. Strasbourg Başkonsolosluğu’ndan Nursel ÖZ-DEMİR ve Emin ÖNCÜ, T.H.Y. Basel İstasyon şeflerinden Hale THOMAS HAKSUN, Psikolog Erdinç ÜSTÜN-DAĞ ve Grup Turquoise’ın yöneticisi Mehmet KABA olmak üzere, Rukiye Hanım’ın ailesi, akrabaları, arkadaş ve dostlarından kalabalık bir davetli grubu katıldı.

Açılış esnasında birer konuşma yapan Mustafa ASLAN (Babası ), İskender AŞIK ve Rukiye AS-LAN, şu görüşleri dile getirdiler :

Mustafa ASLAN: 1973’de tornacı olarak Fransa’ya geldim; sonra, Allah’a şükür, birinci kuşak olarak çocukları yetiştirdik. Şimdi de kı-zımın bu kuaför salonunu açma-sının mutluluğunu yaşıyoruz; ha-yırlara vesile olmasını diliyorum. Sizler de davetlimizsiniz, hoşgeldiniz, şeref verdiniz, hepinize çok teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz kızım birkaç gün önce ağır bir trafik kazası geçirmişti; o nedenle biraz da heyecanlıyım. Tekrar sizle-re teşekkür ediyor, kızıma başarılar diliyorum.

İskender AŞIK: Ben de hepinize hoşgeldin diyor, ASLAN ailesi adına teşekkür ediyorum. Rukiye Hanım kızımıza da işlerinde başarılar ve bol kazançlar temenni ediyorum. Sağlık ve uzun ömür diliyorum. Geçirmiş olduğu kaza sebebiyle de kendisine geçmiş olsun diyorum.

Rukiye ASLAN: Hepinize hoşgeldiniz diyorum, geldiğiniz için çok memnun

oldum, çok teşek-kür ediyorum.

Bu arada Melisa Kuaför’le aynı ad-reste bir çalışma ofisi açan Objek-

tif Gazete’nin eski Genel Yayın Yönet-meni Fahri Ekmekci de “büro ortağı” olarak Rukiye Hanım’a başarılar ve bol kazançlar dileyip geçmiş olsun dilekle-rini sundu.

Kurumlarını temsilen değil de Rukiye Hanım’ın birer arkadaşı ve akrabası olarak burada bulunduklarını söyleyen Nursel ve Hale hanımlar da herkes gibi hayırlı-uğurlu olsun dileklerini ifade ettiler. Bu arada, Yağmur Boutique adına Ayhan KAYA’nın büyük bir ince-lik örneği olarak her iki şirkete de ( Me-

lisa Kuaför ve Objektif Gazete ) verdiği çiçekler göz kamaştırdı.

Bu konuşma-lardan sonra, Rukiye Hanım ve yakınlarının, özellikle de annesinin ha-zırlamış olduğu zengin bir büfe eşliğinde sohbet eden davetliler,

güzel ve anlamlı bir gün geçirmenin hoşnutluğuyla mekândan ayrıldılar.

Biz de açılış kampanyası olarak zengin bir promosyon listesiyle hizmete giren MELİSA KUAFÖR’e ve sahibesi Rukiye ASLAN’a başarılar diliyoruz.

( Tel : 0049-7851 600 54 73 / 06 11 47 86 31 )

Rukiye ASLAN Kimdir ?Aslen Kayserili olan Ru-kiye ASLAN, 1976’da Bis-chwiller’de doğdu. Evli ve iki çocuk annesi. 1996’dan bu yana kuaför-lük yapan ASLAN, Bis-chetti Kuaförlük Okulu’nda okudu. Daha sonra sırasıyla Jacques Dessange, Tope Model salonları, Schip Coif-fure, Serge Comptesse,

Ciseaux d’Or ve Star Hair’de çalıştıktan sonra, kendi işyeri olan MELİSA KUAFÖR’ü açtı. Yılların tecrübeli kuaförü

olan Rukiye ASLAN, 2001-2002 yıllarında, mesleğini geliştirmek üzere Paris’te formasyon gördü.

MELİSA KUAFÖR KEHL’DE AÇILDI9

* Aylık haber, ilan ve reklam gazetesi/Journal mensuel d’infos,

d’annonces et de publicités.

* İmtiyaz sahibi/Edité par: ACTIF SARL

* Genel Yayın Yönetmeni/Directeur de la Publication:

Tuncer KIRÖMEROĞLU [email protected]

* Haber Müdürü: Ömer AYDIN

[email protected]. : 00 336 25 94 20 29

* Grafik-Dizayn: Ömer AYDIN 1. Sayfa ve Logo: Berkay KIR

* Dağıtım/Distribution: ACTIF SARL

TEMSİLCİLERİMİZ

HAGUENAU-BISCHWILLER ve çevresi için Emel SARMAŞIK +33 6 47 45 77 65

SAİNT-DİE, EPİNAL, NANCY ve çevresi Mustafa GÜÇLÜ

Tel : +33 6 07 61 09 24

KARLSRUHE ve çevresi: Hasan BELLİKLİ

Tel : +49 1795 592 171

MANNHEIM ve çevresi: Şahismail KAYA

Tel : +49 1797 843 183

SAVERNE-SARREGUEMINES-

LUNEVILLE-BOUXWILLER-

WISSEMBOURG ve çevresi

Kemal ERGÜL

Tel : +33 6 70 47 09 02

METZ ve çevresi: Recep GÜNEŞ

Tel : +33 6 67 11 87 89

PARIS ve çevresi: Gizem KABADAYI

+33 6 30 21 45 03

VÖLKLINGEN-SAARBRÜCKEN ve çevresi

Bedreddin AKCA + 49 160 94 68 68 66

*Baskı adedi/Tirage:12000

*Baskı/Imprimé par:

Imprimerie des Dernières Nouvelles d’Alsace

*Objektif Gazete basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

/Objektif promet à respecter les principes et les lois concernant le métier de presse.

*Objektif Gazete’de yayımlanan yazı, haber ve fotoğraflardan kaynak gösterilerek alıntı

yapılabilir./Toute reproduction de nos articles, textes d’annonces ou publicités parues dans notre journal est libre sous l’obligation de citer le

nom du journal.

*Dépôt Légal: Mai 2012

BANKA BİLGİLERİ IBAN : FR76 1760 7000 0170 2167 5415 462

SWIFT ( BIC ) : CCBPFRPPSTR

SIRET No : 539 864 06600011

Mayıs / Mai 2012 * N° 71

2

10, rue Contades 67300 SchiltigheimTel: 03 88 85 83 66

www.objektifgazete.fr

Page 10: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Yaklaşık 900 civarında Türk nüfusu barındıran Saint-Dizier şehrinde; bu yıl yine çok eğlenceli ve hareketli bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bay-ramı kutlaması gerçekleştirildi.

28 Nisan 2012 Cumartesi günü saat 15.00’dan itibaren Louis Aragon Sa-lonunda coşkuyla kutlanan bayrama; Fransız ve Türkler’den oluşan kalabalık bir seyirci topluluğu katıldı.

Programa ayrıca T.C. Strazburg Başkonsolosluğu’nu temsilen Muavin Konsolos Nevzat Erdem ATILGAN’ın yanı sıra, Belediye Başkanı ve millet-vekili François Cornut GENTİLLE ve

yardımcısı, dernek başkanları, okul müdürleri, öğretmenler de iştirak etti. Saint-Dizier ve Çevresi Türkçe ve Türk Kültürü Dersleri Öğretmeni İbrahim MERAL’in öncülüğü ve Okul Aile Birliği Derneği’nin de katkılarıyla gerçek-leştirilen 23 Nisan kutlamasında; halk oyunları, Keloğlan tanıtımı, Judo gös-terisi, skeçler, gösteriler, şiirler, yarış-malar, Türk Mutfağı ve çekiliş yer aldı.

Her bayram kutlaması için amaç edini-len memleketimizin önemli bir değeri-ni tanıtma anlamında ise bu yıl ki kutla-mada; Keloğlan tema olarak seçilmişti. Keloğlan resimlerinden oluşan bir slayt, Türkçe ve Fransızca anlatım ve iki oyunla Keloğlan Fransız misafirlere ta-nıtılmış oldu. Ayrıca konuyla ilgili bölge gazetesine de bir haber yaptırıldı.

Belediye başkanı konuşmasında Keloğlan’a özel ilgi gösterirken, ko-nuşmasına Türkçe ‘’Merhaba’’ diyerek başladı ve Haute Marne bölümünde 5 yılını doldurup bu öğretim yılı sonunda Türkiye’deki görevine dönecek olan

Türk Öğretmeni İbrahim MERAL’e de teşekkür ederek konuşmasını Vive La Turquie (Yaşasın Türkiye) diyerek bi-tirdi. Belediye Başkanı GENTİLLE; bu

güzel konuşmasıyla ve yaptığı jestleriy-le tüm seyircilerin beğenisini kazandı ve seyircilerden güzel bir alkış aldı.

Saint-Dizier Türk Okulu öğrencilerinin yanı sıra bayramda Fransız ekipleri de yer aldı. Marnaval Judo Kulübü’nün yaptığı judo gösterisinin yanında, bir Türk ve 3 Fransız öğrenciden oluşan bir diğer ekip de mini konser ile programa renk kattılar. Programda ayrıca Fran-sız seyircilere hitap etmesi açısından Fransızca şiirler, dans gösterileri de yine Türk Okulu öğrencileri tarafından gerçekleştirildi.

Bu yıl ilk defa küçük öğrencilerden oluşturulan bir Mehter ekibi sahne aldı ve başta Belediye Başkanı olmak üzere herkesin beğenisini kazandı.

Programda kendini yetiştirmiş bir Türk lise öğrencisi kız tarafından seyircilere halk türkülerinden oluşan mini bir kon-ser verildi.

Yaklaşık 100’ün üzerinde öğrencinin bizzat görev aldığı kutlamada; Türk öğ-retmeni İbrahim MERAL de duygulu bir veda konuşması yaparak velilerden helallik istedi. Ardından kendisi tara-fından hazırlanan 5 dakikada 5 yıl slaytı izlenerek duygulu anlar yaşandı. Okul Aile Birliği de kendisine görevi süresin-ce gösterdiği başarı ve katkıdan dolayı

plaket takdim etti.

İki bölümden oluşan kutlamaya verilen arada; öğrenciler yararına salon dışın-da kurulan üç çadırda teyzelerin yaptığı gözlemenin yanı sıra, tatlı, çay, kahve ve içecek satışı yapıldı.

23 Nisan çocuk Bayramı kutlamasının ikinci bölümüne; yine birbirinden heye-canlı danslar, oyunlar ve yarışmalarla devam edildi.

Geçen yıl başlanan bir uygulamayla, derslerinde başarılı olan ve Türk öğret-meni tarafından örnek olarak seçilen öğrencilere hediyeleri verildi. Yine Eği-tim Ataşeliğimiz tarafından hazırlanan Tebrik ve Teşekkür Belgeleri, kutla-malara katkı sağlayan Okul Aile Birliği Derneği başkanı ve grup çalıştıran veliler sahneye alınarak çiçek eşliğinde Türk Öğretmeni İbrahim MERAL tara-fından kendilerine takdim edildi. Programın sonunda Türk öğretmeni ve dernek başkanı katılımcılara ve bu güzel bayramın oluşmasına katkı sağ-layanlara teşekkür ettiler.

Kapanış ise; salonda bulunan bütün öğrenci ve çocukların sahneye gelerek ellerinde Türk ve Fransız bayraklarıyla müzik eşliğinde yaptığı bir gösteriyle gerçekleştirildi.

10

Dünyanın çocuklara armağan edilmiş tek bayramı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Strasbourg’ta bu yıl cumartesiye denk gelen 21 Nisan günü kutlandı.

Semra BOZ yönetimindeki Maison des Enfants ( Çocuklar Evi ) tarafından organize edilip bölgedeki Türkçe ve Türk Kültürü dersi öğretmenlerince hazırla-nan bayram etkinliği, Esplanade semtindeki Parc des Citadelles’de, öğretmen Faruk BOZKOYUN’un sunucu-luğuyla gerçekleştirildi.

Yağışlı ve soğuk havaya karşın yüzler-ce vatandaşımızın doldurduğu park alanındaki etkinlik, saygı duruşu ve iki ülkenin ulusal marşlarının okunmasıy-la başladı.

Daha sonra söz alan protokol üyele-rinden Michèle SEILER ( Strasbourg Belediye Başkan Yardımcısı ), Fabi-enne KELLER ( Eski Belediye Başkanı,

senatör ) ve Jean-Philippe MAURER ( Milletvekili ), Türkçe kelime ve cümlelerle süsledikleri konuşma-larında günün önemi-ni belirterek coşkuya ortak oldular. Son olarak kürsüye gelen T. C. Stras-bourg Başkonsolosluğu’ndan Muavin Konsolos Nevzat Erdem ATILGAN, iyi dileklerini sunup çocukların bayramını kutladıktan sonra, mazereti nedeniyle bayrama katılamayan Başkonsolos Si-bel ALGAN’ın mesajını okudu ( Bu me-sajın tam metinin aşağıdaki satırlarda okuyabilirsiniz ).

23 Nisan bayramı coşkusu, daha sonra çocuklarımızın öğretmenleriyle birlikte hazırladıkları çeşitli dans, folk-lor, şarkı-türkü, skeç ve şiir gösterileriyle devam etti. Birçok yabancı ülke çocuklarının da aktif olarak katıldı-ğı bu güzel bayram, yorulmalarına karşın mutlulukları gözlerinden okunan çocuklarımızın sevinç nidalarıyla son buldu. Tüm emeği geçenleri ve katılımcıları biz de kutluyor, çocuklara nice 23 Nisan bayramları diliyoruz...

Saint-Dizier’de Keloğlan Tanıtımlı 23 Nisan

STRASBOURG’TA 23 NİSAN COŞKUSU

Page 11: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Bu yıl 23 Nisan’da Strasbourg’da bir ilk yaşandı. Stras-bourg Başkonsolosluğu koltuğuna bu yıl ilk kez yapı-lan bir düzenleme ile 3 öğrenci oturdu. Yarınların bü-yükleri olarak bu 3 öğrenciye başkonsolosluk makamı emanet edildi. 7 yaşındaki Sılanur Altan, 9 yaşında olan Mina Özkan ve 10 yaşındaki Abdülkerim Kızılgü-ney, sırasıyla Başkonsolos koltuğuna oturdular.

Çocuklar Evi Derneği (Maison des Enfants) Başkanı Semra Boz’un inisiyatifiyle gerçekleşen “koltuk deği-

şim töreninde” küçük Başkonsolos’lara duygu ve düşünceleri soruldu. Klasik dans ve bale kursuna giden 7 yaşındaki Sılanur, daha iyi Türkçe öğre-nebilmek için daha çok Türk öğretmeni istediğini söylerken; Mina Özkan, “çocukların daha çok mut-lu olmaları için, 23 Nisan Şenliklerinin daha çok ve uzun olmasını” istedi. 10 Yaşındaki Abdülkerim Kızılgüney ise, öğretmenlerine; özellikle de Faruk öğretmenine teşekkür etmek istediğini belirterek, “çocuklar daha çok mutlu olsun istiyorum” dedi.

Tören boyunca çocuklar ve velileriyle ilgilenen Başkonsolos Sibel Algan, yarınlarımızın güvencesi çocuklarımız herşeyin en iyisini hak ediyorlar.

Bu uygulamayı Çocuklar Evi Derneği’nin teklifiyle Strazburg’da ilk kez gerçekleştirdik. Umarım çocukla-rımız büyüdüklerinde bu koltuklara sürekli otururlar. Bunun için iyi bir eğitim alır ve başarılı olurlar dedi.

Çocuklar Evi Derneği Başkanı Semra Boz da, “ilk kez böyle bir uygulama yapıldı. Başkonsolosumuz Sibel Algan’a derneğimize ve projelerimize desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Kendisiyle çok başarıyla ve zevkle çalıştık. Destekleriyle 23 Nisan kutlamaları-nı başarıyla gerçekleştirdik” dedi.

Başkonsolos koltuğuna oturan çocuklara Sibel Algan tarafından hediyeler verilirken, toplantıda hazır bu-lunan veliler, öğretmenler ve çocuklar Başkonsolos Algan’la hatıra fotoğrafı çektirdiler.

Mustafa GÜÇLÜ - Saint Die Des Vosges

Türk-Fransız Dostluk Cemiyeti ve öğretmen Abdul-lah YÜCEL’in 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması, belediyenin tahsis ettiği Espace François Mitterand Salonunda gerçekleştirildi. Havanın da güzel olması sebebiyle 500’e yakın kişi

kutlamayı takip etti.

Öğretmen Abdullah YÜCEL’in bir sene boyunca hazırladığı çocuklar programda çeşitli etkinlikler gerçekleştirdi. Aileler çocuklarının gösterilerini izle-mek için yerlerini aldılar. Program, Türk ve Fransız milli marşlarının çalınmasıyla başladı. Başkonsolos Sibel ALGAN’ın kutlama mesajı okundu ve bütün çocukların bayramını kutladı.

Bu seneki program daha farklı ve renkli geçti. Centre Lucie Aubrac’ın katılımıyla etkinlik ayrı bir renk kazandı. Çocukların gösterilerinin yanı sıra kadın kollarının hazırladığı oyunlar beğeniyle karşılandı. Gösteri yapan çocuklara çeşitli hediyeler verildi.

Saint Die Belediye Başkanı Christian PIERRET ve meclis üyeleri yanı sıra Sosyalist Parti‘den milletvekili ve Saint Die bölgesinden gelecek seçimde aday olan Jack LANG da 23 Nisan kutlamasına katıldılar. Program sonunda, tombala çekilişi yapıldı ve 150’ye yakın hediye dağıtıldı. Bugünün büyük sponsoru olan

Mozaique de France’ın sahibi Ziya ÖZKAN verdiği destekle kutlamalara ayrı bir renk kattı. Ziya ÖZKAN çekilişe 1 kişilik Türkiye tatili hediye etti. Başkan Hamit DEMİREL sponsorlara maddi ve manevi destek oldukları için teşekkür etti ve herkesi selamlayarak etkinliği sonlandırdı.

11

BAŞKONSOLOS KOLTUĞU ÇOCUKLARIN

Saint Die‘de 23 Nisan Kutlandı

Mustafa GÜÇLÜ – Molsheim

Fransa’nın Alsace bölgesinde bulunan Molsheim şehri muhte-şem bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamasına ev sahipliği yaptı.

Molsheim Okul Aile Bir-liği ve öğretmen Nihat

ÖZTÜRK öncülüğün-de yapılan kutlamaya ilgi büyük-

tü. 23 Nisan kutlaması için Molsheim şehir merkezinde yürüyüş yapıldı ve gösteriler düzenlendi.

Bu yıl halkın çok geniş bir katılımı ile gerçekleştirilen kutlamalar spor salonunda yapıldı.

Bölgedeki Türk dernekleri-nin çoğunun ve hayırsever işadamlarının desteği ile gerçekleşti-rilen kutlamada bölgede görev yapan Türk öğretmeni Nihat ÖZTÜRK ile Türk okulu öğrencilerinin gösterileri halk tarafından coşku ile izlendi.

Okul Aile Birliği Başkanı İsa BAŞAR ve yönetim, başarılı bu organizasyondan dolayı öğretmen Nihat ÖZTÜRK’ü tebrik etti.

MOLSHEIM’DA 23 NİSANA YAKIŞIR KUTLAMA

En GüzEl Düğün FotoğraFları İçın GEç KalmaDan rEzErvasyon yaptırın ! İletişim : 00336 25 94 20 29

Page 12: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

ÇOCUK; OYUN VE OYUNCAKLAR

1/ Oyun oynamanın çocuk gelişimi-ne faydaları.2/ 0-12 yaş oyuncak seçimi ve dikkat edilmesi gerekenler.3/ Birlikte oyuncak yapalım.“Çocuğa küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur.” -Etienne Gilson- OYUN OYNAMANIN ÇOCUK GELİŞİMİNE FAYDALARI

Uzman Pedagog Didem KÜT, oyun için şunları söylüyor. “Oyun çocuğun ruhsal yaşamını dengeleyen, kişilik yapısını geliştiren, hayatı tecrübe etmesini sağlayan, sevgiden sonra gelen en önemli gereksinimdir.

Oyun sadece çocuğun ruhsal ve zi-hinsel gelişimini etkilemez, çocukta biriken enerjinin boşalmasını da sağlar. Bu enerjinin harcanmaması çocuğumuzun içe dönük ve alıngan bir yapıya sahip olmasına sebep olur.

Birlikte oynanan oyunlarla işbirliği içerisinde nasıl hareket edileceğini gören çocuk, vermeyi ve almayı da öğrenecektir. Oyun, çocuğun sosyal bir varlık olarak beklemeyi, işbirliği yapmayı ve sosyalleşmenin gerekle-rinin öğrenildiği en doğal ortamdır.

Anne babaya ve eğitimcilere düşen en büyük görev çocuğun gelişim özelliklerine uygun uyarıcı, düşün-dürücü ve eğitici oyuncakların tercih edilmesidir. Pahalı ve süslü oyun-caklar yerine işlevselliği ön planda olan oyuncaklara öncelik verilmeli-dir.”

Çocukların duygusal ve düşsel yaşamı oyunlarına yansımaktadır. Bizler; bu konuda, onları çok iyi göz-lemleyebilirsek, birçok ipuçlarına ulaşabiliriz.Gelişim kuramcılarından Piaget oyunları üç başlık altında ele almış-tır.1/ Alıştırma oyunları: Bu oyun-lar çocukların gelişiminde duyusal motor dönem olarak isimlendirilen doğumdan yaklaşık iki yaşına kadar olan bölüme uyar. Bu dönemde bebek yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştır.

Zihinsel olarak da, beş duyusu ile çevreden aldığı uyaranları birleşti-rip sınıflandırmaya çalışmaktadır. Bebek sesleri, renkleri müziklerin ritmini alır ve sınıflandırır. ( Devam edecek )

Yunus Sevgisi, Mevlana Gerçeği (2)

Hacı Bektaş Yunus’u Taptuk’un tekke-sine göndermiş. Yunus gidip Taptuk’a başvurur. İlk Bektaşi tekkeleri bir çeşit uygulamalı okul idi. Her derviş bir iş görür. Kimi toprakta, kimi işlikte çalışır, kimi duvar örer, kimi aş pişirir: Yunus’a da odun taşıma işi verirler. Kırk yıl sırtın-da odun taşır, tekkesinin ocağına, özene bezene. Her getirdiği odun dop-doğru dümdüzdür. Soranlara: Tekkeye odunun bile eğrisi giremez der.

Bir başka söylenceye göre Taptuk güzel saz çalarmış ve Yunus ona sazı için bağ-lanmış. Yunus uzun süre tekkeye hizmet etmiş, sonunda bıkmış ve kaçmış. Yolda erenlerden yedi kişiye rastlamış, yoldaş olmuşlar. Her akşam erenlerden biri içinden geçirdiği bir ermiş adına Tanrı’ya dua ediyor hemen bir sofra geliyormuş ortaya. Sıra Yunus’a geldiği akşam o da: Yarabbi, demiş, bunlar hangi kulun adına dua ettilerse ben de onun adına yalvarıyorum sana, utandırma beni demiş. O akşam iki sofra birden gelmiş. Erenler şaşırıp kimin adına dua ettiğini sormuşlar. Yunus önce siz söyleyin de-miş. Erenler de Taptuk’un dervişlerinden Yunus diye biri var, onun adına demişler. Yunus bunu duyar duymaz hiçbir şey söylemeden tekkeye geri döner ve ana-bacıya, şeyhin karısına sığınır.

Söylence bize burada tekkede kadının rolünü yerini ve önemini tekrar hatırla-tır. Anabacı der ki: Yarın sabah tekkenin eşiğine yat. Taptuk abdest almak için dışarı çıkarken ayağı sana takılır .Gözleri iyi görmediği için bana: Kim bu eşikte yatan? diye sorar ben de Yunus, derim. Hangi Yunus derse çekil git, başka bir tekke ara kendine, başının çaresine bak. Ama bizim Yunus mu? derse anla ki gönlünden çıkarmamış, hala seviyor seni. O zaman kapan ayaklarına, bağışla suçumu de.

Yunus Anabacının dediğini yapar, kapının eşiğine yatar, ertesi sabah olan olur Taptuk: Kim bu adam? diye sorunca Yunus, der anabacı, Taptuk “bizim Yunus mu? diye sorunca Yunus ayağına kapanır sevincinden ağlar.İki insan arasındaki bağlılığı, ayrılıp ka-vuşmanın tadını, güveni bu kadar güzel anlatabilen söylence azdır dünyada. İnsanlık bu “bizim” sözünün içindedir.

Bir ülkü uğruna canlarını koyanların hepsinin yaşadıkları bir insanlık dramı-dır bu. Anlamayan beri gelsün. İşte dup duru bir su gibi Yunus’un sevgisidir bu. ( S. Eyüboğlu ).

Yunus yeniden tekkeye girer. Bir başka söylentiye göre Yunus Taptuk’un kızını sevdiği için döner tekkeye. Taptuk bilir Yunus’un bunun için dönmediğini. Ama dervişlerinin böyle bir dedikoduya kulak vermeleri karşısında ne yapsın? Kızını versin mi, vermesin mi Yunus’a? Taptuk, dervişlerini yalancı çıkarmamak için kızını Yunus’a verir. Ama yine söylen-ceye göre Yunus ömrünün sonuna dek bu güzel kıza dokunmuyor. Yunus’un ozanlığa başlamasının öyküsü de şöyle: Yunus yıllar yılı tekkeye ağızsız dilsiz hizmet eder.

Günlerden bir gün Taptuk’un sofrasında bir güzel muhabbet olur. Taptuk sevinçli coşkuludur. O gün Yunus-ı Guyende adında bir ozana: Bize bir şeyler söyle der. O ozanın dili tutulur o gün, hiçbir şey bulup söyleyemez. Bunun üzerine Taptuk oduncu Yunus’a dönüp: Haydi sen söyle der. Ve Yunus birden başlar içinde birikenleri söylemeye, esip savur-maya. İncileri dökmeye...

Burhan Toprak’ın deyimiyle ”Yunus Emre’nin bu altın destanı bize kendisi kadar, Anadolu halkınında yüreğini ve özlemini anlatır. Halk Yunus için Mevlana’ya “Manevi konakların hangi-sinin önüne vardıysam bir Türkmen ko-casının izini buldum, onu geçemedim.” dedirtmiştir.

Bir buluşmalarında Yunus, Mevlana’ya: Mesnevi’yi çok uzun yazmışsın, ben olsam şu söze sığdırırdım hepsini:”Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” der.

Yunus şiirinde Mevlana’yı sevgi ve say-gıyla anar:Mevlana şiir ve eserlerinin hepsini Farsça yazmıştı. Yine halktan yana düşünüyor, halka sesleniyordu. Bunu çok iyi bilen oğlu Sultan Veled baba-sının düşüncelerini Türkçe’ye aktarır. Hacı Bektaş ocağı ve Yunus, tasavvufu, o çağın en yüksek kültürünü Anadolu halkının Türkçesiyle söylemiştir. Onlar çağdaş dilimizin, kültürümüzün gerçek öncüleridir. Kimliğimizi yaratanlardır. Onlar özümüzü hamurumuzu yoğuran-lardır. Bizi biz edenlerdir .

S. Eyüboğlunun deyişiyle ”Ama Yunus’un ve halkın soluğu Kaygusuz’lar, Pir Sultanlar, Karacaoğlan’lar, Aşık Veysel’lerle için için bu güne dek gel-miş ve ancak bu günün Türk devletinde

Anadolu Türkçesini en aydın şairlerimize devretmişlerdir. Halk, halktan uzaklaşan kültüre karşı her zaman direnmiştir.

Yunus’tan kalmış bir tek yazılı söz olma-ması bir yana, Anadolu’da sözlü kültür bu gün bile bir Aşık Veysel’i yetiştirecek güçtedir.” Bektaşi tekkeleri tasavvufun en ince kavramlarını bile sözle geceli gündüzlü aylarca, yüzyıllarca İnsanların beyinlerine, yüreklerine hep aktarmış, ekmiş oya gibi işlemiştir. Okur yazar olsun olmasın, Yunus Emre halkın sözlü kültürünün adamıdır, kendi çağının en ileri düşünüşünü halkına kendi öz diliyle ulaştırmıştır.

Yunus ayrıca çağın okur yazarlarına, mollalarına karşı savaş açmış bir kültür taşıyıcısıdır. Şiir ustasıdır, gönül adamı-dır, sevgi denizidir.

Rivayete göre:Yunus’un yaşadığı yıllarda Molla Kasım diye biri varmış. Bu Molla Kasım’a Yunus’un şiirlerini yazılı olarak getirmişler. Başlamış okumaya. Her okuduğu şiiri dine, şeriata aykırı bularak yakıyormuş. Binlercesini yaktıktan son-ra üst tarafını da suya atmaya başlamış. Şiirleri yakmış suya atmış, atmış, atmış derken bir şiirde, Yunus:“Yunus Emre bu sözü eğri büğrü söy-lemeSeni sigaya ( sorguya) çeken bir Molla Kasım gelir.”demiş, demiş ya Molla Kasım bunu görür görmez Yunus’a boyun eğmiş ve yakmadığı suya atmadığı şiirleri bir hazine gibi saklamış. Söylenceye göre bunun için şiirlerinden binlercesini göklerde melekler, binlercesini deniz-lerdeki balıklar, kalan binlercesini de insanlar söylermiş. Yunus’un hak ve halk şairi olduğunu anlatmak bakımından tarihçilerden daha bilimsel, daha ileri bir düşünüşle yüklüdür.

ESERLERİ : Divan (Şiir) - Risaletü’n – Nushiye (Öğüt Kitapçığı )

İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektirSen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır

Okumaktan murat ne, kişi Hak’kı bilmektirÇün okudun bilmezsin, ha bir kuru emektir

Yunus Emre der hoca, gerekse bin var haccaHepisinden iyice, bir gönüle girmektir…--------------------------------------------------------------------------------------Ben yürürüm yane yane, aşk boyadı beni kaneNe akilem ne divane, gel gör beni aşk neyledi

Gah eserim yeller gibi, gah tozarım yollar gibiGah akarım seller gibi, gel gör beni aşk neyledi

Ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beniÇok ağlattın güldür beni, gel gör beni aşk neyledi

Ben Yunus’u bi çareyim, aşk elinde avareyimBaştan ayağa yareyim, gel gör beni aşk neyledi

Sélestat ve çevresinin başarılı seyahat acentası IZMIR VOYAGES, 2012 yılı Mart ayının başında ikinci şubesini Strasbourg’a açarak müjdeyi vermişti. Strasbourg şubesi çok kısa bir sürede ilgi gören IZMIR VOYAGES, hesaplı fiyatları ve kaliteli hizmeti ile dikkat çekmeye başladı. Strasbourg’daki şubesini merkez tren istasyonunun hemen yakınına, 21 Bou-levard de Nancy adresinde açan IZMIR

VOYAGES yetkilileri, bu yeni yerin ula-şımının rahat olması ve otopark sorunu

bulunmamasi nedeni ile de vatandaşlar-ca tercih edildiğini belirtiyorlar.

Bilet kazanma şansı

Bu arada, Strasbourg şubesinini açılışı dolayısıyla bedava bilet kam-panyası düzenleyen acenta sahipleri, talihli yolcunun 20 Mayıs’ta yapılacak çekilişle belli olacağını ifade ederek, katılmak isteyen tüm yurttaşlarımızı şubeye katılım kuponu doldurmaya

davet ettiklerini söylediler.

( Strasbourg tel : 03 88 16 29 58 )

ÇOCU

K D

ÜN

YASI

Hatice YILDIRIM

Araştırmacı

[email protected]

Meryem Şenocak

TRT Türk Halk Müziği Ses Sanatçısı

[email protected]

IZMIR VOYAGES STRASBOURG ŞUBESİ’NİN AÇILIŞ KAMPANYASI İÇİN SON AY

Fotoğraf & tasarım 06 25 94 20 29

Page 13: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 13

VEDA

Veda etmek her zaman çok zordur. O zor an-lardan birini yaşıyorum. Fransa’da son dem-lerim… Öğretmen arkadaşlar iyi bilirler. Her yıl sonu karneler verilip herkes dağıldıktan sonra öğretmen sandalyesine oturur, çocuk-ların boşalttığı sıralara bakakalır. Öğrencile-rin biraz önce cıvıltılarla doldurdukları o dört duvar arasındaki boşluğu dinler bir süre.

Koca bir yılın yorgunluğuyla içini kaplayan hüzünlü sessizlikte, çantasını toplar. Sınıfın kapısından çıkarken de şöyle bir dönüp son kez bakar boş sıralara. Ve şimdiden özleme-ye başlar küçük yaramazlarını.

Tarif et deseler öğretmenliği elbette herkes farklı şekilde ifade eder. Bense kaleme aldı-ğım şu mısralarla dile getireceğim.

Cehalet taşının altında elim

Ben bir öğretmenim bu sevda benim

Karanlığa meydan okur bir sesim

Ben bir öğretmenim bu sevda benim

Beyaz bir sayfa karşımda derim

Her güne bir resim çizer giderim

Gün olur tabloda belirir rengim

Ben bir öğretmenim bu sevda benim

Yurtdışı görevini kazandığım günlerde değer-li bir hocamız şöyle demişti: “Beş yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçer, gözünüzde büyüt-meyin yılları”. Hepimiz gülümsemiştik; “Yap-mayın hocam, beş yıl dile kolay” demiştik. Ama görüyorum ki haklıymış. Zaman su gibi akıp gidiyor ve işte beşinci yıl. Ve beş yıllık görev sürem bitmek üzere.

2007 yılı Ekim ayında gelmiştim. O zaman eğitmeye başladığım çocuklardan bazıları şimdi lise çağındalar. Birlikte birçok başarıya imza attık. Yıl 2012, işte yolun sonuna yak-laştık.

Görevim süresince yaşadığım duygularımı, izlediğim yolu ve amacımı çok iyi anlatan bir hikayeyi sizlerle paylaşacağım. Belki birço-ğunuz bu hikayeyi biliyor ya da duydunuz bir yerlerden.

Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yak-laşınca, bu kişinin sahile vuran denizyıldızla-rını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:

- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyor-sun? Genç adam yanıtlar;

- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.

Yazar sorar; - Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var. Ne fark eder ki? Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır. - Onun için fark etti ama... Yurtdışında görev yaptığım sırada gördüm ve anladım ki : O okyanus bir Türk Kültür Okyanusu’ydu … Denizyıldızıydı her biri öğ-rencilerimin…

Gurbet denilen kuvvetli rüzgarlar dev dalga-lar oluşturmakta ve savurmaktaydı kıyılara küçücük denizyıldızlarını. Vakit öğlen olmak-ta, güneş yükselmekteydi. Üstelik vatanın-dan uzakta, kültüründen uzakta, ana dilin-den, Türkçesinden uzakta, çok uzakta…

İşte amacım o denizyıldızlarını Türk Kültür Okyanusuna kavuşturmaktı.

Kimine saz oldum türkü türkü

Kimine kitap, okudu öykü öykü…

Asker ettim yürüdü, bayrak açtı kimisi

su döktüm toprağına su

suladım sevgi tohumunu

Naçizane dostlar, hüsn-ü niyetim buydu

Bir denizyıldızı için fark ettiyse ne mutlu

Bir denizyıldızı için fark ettiyse ne mutlu.

Hoşça kalınız.

Salih BİRCAN

[email protected] Çocuklar, Değerli Öğret-menlerim, Saygıdeğer Anne ve Babalar, Sayın Konuklar,

Bugün ulusal egemenliğimizin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 92. yıldö-nümünü kutluyoruz.

Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ulusumuzun birlik içinde bağımsız yaşayabilmesi için bizzat örgütleyerek baş-lattığı Kurtuluş Savaş’ımızın en önemli kararlarından biri Meclis’in açılışıdır. Böylelikle 20. yüzyılın en büyük lideri Mustafa Kemal, halkın iradesine güven-men in, ulusal bağımsızlığın en önemli koşulu olduğunu göster-miştir. Bu inançla birçok Avrupa ülkesinden ve Fransa’dan önce kadınlara da seçme ve seçilme hakkının tanınmasıyla ulusal irade tamamlanmıştır.

Sevgili çocuklarımız sizlerin ve hepimizin umudu ve geleceği-dir. Çocuklarımıza bağladığımız bu umut öylesine anlamlı ve güçlüdür ki, Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Atatürk Ulusal Egemenlik ile çocuklarımızın geleceğini beraber değerlen-direrek bugünü onlara bayram olarak armağan etmiştir ve çocuk bayramını kabul eden ilk ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Bugün milli iradenin ve milli egemenliğin tek temsilcisi ve temel dayanağı olan Türkiye Bü-yük Millet Meclisi’nin 92. açılış yıldönümünü ve Büyük Önder Atatürk’ün sevgili çocuklarımıza armağan ettiği bayramı kutla-maktan sevinçli ve heyecanlıyız. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hepimize kutlu olsun.

Yurdumuzdan uzakta, milletçe, milli birlik, beraberlik, huzur ve güven içinde aynı duygu ve düşünceleri paylaşmaktan, bu güzel günleri aynı coşkuyla yaşa-maktan mutluyuz ve gururluyuz.

Değerli anne ve babalar,

Çocuklarımızın iyi eğitim alma-ları, kendileri için, siz anne ve babaları için ve milletimiz için övünç ve gurur kaynağı olacak-tır. Anne ve babalar olarak on-larla ilgilenirken ve öğretmen-leriyle işbirliğini sürdürürken, yapmanız gereken en önemli katkı onların eğitimlerine maddi ve manevi olarak sonuna kadar destek vermektir.

İyi bir eğitim hayatı onların is-tikbalinin, refahının ve toplum içindeki saygınlığının teminatı olacaktır. Bu, aynı zamanda içinde yaşadığımız toplumun çocuklarımıza sağlayacağı sayısız olanakların kapısını açacaktır. Çocuklarımızın iyi yetişmeleri, onların bu toplumda huzur için-de, hem kendi değerlerine bağlı, hem de bu topluma uyumlu bireyler halinde yaşamalarını sağlayacak yegâne yoldur.

Saygıdeğer vatandaşlarım,

23 Nisan Bayramı vatandaşları-mızın bulunduğu tüm şehirlerde kutlanmaktadır. Bu Bayramda aranızda bulunamadığım için üzgünüm. Başka bir vesileyle sizlerle bir araya gelmeyi ümit ediyor, bu değerli gününüzü, he-pimizin geleceği olan sevgili yav-rularımıza armağan edilen bu Bayramınızı sevinç, heyecan ve coşkuyla kutluyor, en içten sevgi ve selamlarımı sunuyorum.

T. C. Strasbourg Başkonsolosu Sibel ALGAN’ın 23 Nisan Mesajı

Ünlü saz ve ses ustası Mehmet KABA yönetimindeki Grup TUR-QUOISE, 7 Nisan 2012 tarihinde, Neuhof’taki Django Reinhardt Kültür Merkezi salonunda verdiği konserde yine dinleyicileri büyüledi.

Salonu dolduran Türk ve Fransız müzikseverlere bir buçuk saat

boyunca enfes müzikal dakikalar yaşatan Turquoise grubu, sevilen türkü ve şarkıları, saz semailerini seslen-dirmenin yanısıra, Daniel Rottenberg tarafından çevirisi mükemmel bir şekilde yapılan eser-lerden bazılarının Fransızca sözlerini de yabancı konuklar

için dillendirdiler.

Mehmet Kaba yönetimindeki grupta, bu konserde Ragıp Ege, Marie-Annic Guillemin, Barış Ayhan, Aytekin Babayiğit, Soner Ulukaya, Selma Deveci ve Sibel Meşeci yer aldılar.

Dinleyicilerden tam not alan grup üyeleri, bu başarılarını sürekli

çalışmalarına ve müziği çok sevmelerine bağlıyorlar. Müzikseverler de, bölgede böylesi bir grubun bulunmasının kendileri için bir şans olduğunu belirterek, Turquoise’ı sahnelerde daha fazla görmek istediklerini ifade ediyorlar.

2 Haziran’da Elsau’da

Bu arada, Grup Turquoise, dört elemanıyla, 2 Haziran’da Elsau semtinde yapılacak Fête du Quar-tier ( Mahalle Bayramı ) etkinliğine katılacak. Öğlen saatlerinde başlayıp aksam 22.30’a kadar süren bir festival ha-vasnda geçecek olan bu şenliğin bu seneki konusu : Su.

Grup Turquoise’ın yarım saatlik bir performansla katılacağı bayram-da, bir derneğin müzik ekibi vurmalı çalgılar ile bir gösteri yapacak,

ayrıca iki tane müzik okulu da kon-ser verecekler. Şenlik esnasında semtte büyük bir havuz kurulacak, su ile ilgili birçok oyun sunulacak.

GRUP TURQUOISE’DAN MUHTEŞEM BİR PERFORMANS DAHA

Page 14: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

“1984 Kars doğumluyum. 15 yaşındayken, o ünlü deprem oldu 1999’da; depremde Babam’ı kaybet-

tik, ben de tedavi için Annem’le Almanya’ya, Dort-mund yakınlarına geldim. Daha sonra, Fransa’da olan Teyzem’in yanına geldik; zaten kuzenim olan Dinçer Büdüş de Belediye’de çalışıyordu; onların teşvikiyle 1999’da Strasbourg’a yerleştik.

Burada önce bir-iki seneyi okul ve formasyonla ( reklamcılık ve dil alanlarında

) geçirdikten sonra, kendimi müziğe verdim. Bu müzik tutkusu daha çocukluğumdan beri var olan bir şeydi ama buraya geldikten sonra farklı bir anlamı olmaya başladı; daha bir içten ve istekli ola-rak uğraşmaya başladım.

Beste yapmak, bazı sanatçıların albüm altyapılarını hazırlamak, arkadaşlar arasında ufak-tefek eğlenceler derken, bir gün bir konser nedeniyle işlerin akışı değişti : Stras-bourg’taki bir konserde, o zamanın belki de tek Dj’si olan Nihat arkadaş, âdet olduğu üzre, katılanların telefon numaralarını almıştı. Aradan bir süre geçmişti ki, Dj Nihat’tan bir Lost Week-end eğlencesi da-veti aldım; ben de kendisine, ‘Ben de Dj’yim, istersen yardım edebilirim’ diye cevap verdim, o da kabul etti. Bu dediğim bundan 8-9 yıl önce oluyor; henüz profe-syonel manada Dj değilim.

Neyse, Nihat o gece yaptıklarımı beğendi ve tamam dedik, bundan sonra birlikte çalışalım.

İşte o andan itibaren yavaş yavaş profesyonel Dj hayatına başlamış oldum. Önce bu çevrede, sonraları da daha yaygınlaşarak işi sürdürdüm; sadece Fransa’da değil, Almanya, Belçika, Hollanda’da da adım duyulmaya başlandı. Bu adımın duyulması da , tamamen gecelerde gösterdiğim performans sayes-inde oluyordu : bizi bir kere dinleyen, bundan son-raki gecelerine bizi çağırıyor ya da kulaktan kulağa yayılıyordu.

Bir yerde bir kere çıktığım zaman, orası artık bizim elimizdeyde diyebilirim...

Almanya’daki çok sayıda Dj’ye karşın, Fransa’da bu işle uğraşan hâlâ çok az; bir elin parmaklarının sayısını geçmez diyebilirim bu işi adam akıllı yapa-bilen Dj’ler Bir de yeni yeni başlayan genç bay-bayan arkadaşları görüyorum. Bayanların başlama sebebi olarak da kendi aralarında eğlenen hanımların erkek Dj istememelerini gösterebilirim.

Bu işin pratikteki püf noktası, ortamın nabzını ölçmektir. Örneğin yabancıların bulunduğu bir

gecede, Türkçe müzik yapmak olmaz; en fazla belki Tarkan’dan çalarsın birkaç parça, yoksa adamlar sana bön bön bakarlar. Ayrıca, birçok şeyi hesaba katmak gerekir : ritmler, parçaların hareketlililği, parçanın vuruşları, parçadan parçaya geçişlerin ayarlanması gibi...

Bizi tanıyanlar zaten nasıl müzik yaptığımızı bili-yorlar : genelde gençlere yönelik, günün moda

parçalarını çalıyoruz. Bir bu nedenle, yani yaptığımız müziğin insanların hoşuna gitmesi ve ihtiyaçlarına cevap vermesi nedeniyle, bir de benim kişiliğimden kaynaklanan, insanlarla hemen kaynaşmam, o sıcaklığı hissettirmem sayesinde bu kadar

tutulduğumu düşünüyorum ve herkese bu nedenle de teşekkür ediyorum.

Bir de insanları eğlendirirken kendinin de eğlenmesi, o işten zevk alması çok önemli. Ne

kadar moralin bozuk olsa da, onu hissettirme-mek ve eğlenceye de- vam etmek

zorundasınız; sahnede, şov dünyasında bu altın bir kuraldır.

Sen eğlenemezsen zaten kimseyi eğlendiremezsin; olay burada bitiyor...

İyi bir Dj’nin önce müzik içinde olacak; kısa süreli heveslerle bu iş olmaz, sabretmek gerekir. Belli bir yere gelmek için epey bir seneyi gözden çıkarmak lâzım. Bir de, bu iş genelde gece yapıldığından, aile-sinin de arkasında olması şart; aile desteği olmadan bu iş olmaz. Ayrıca, tabii ki müzik bilgisi, sevgisi ola-cak, insanları eğlendirmeye becerecek, konuşmayı bilecek ( buna animasyon yeteneği diyebiliriz ), milletle diyaloğu olacak ( utangaç olmayacak ).

Bu işin bir de ters yönleri var her işte olduğu gibi, akla gelmeyen aksilikler çıkabiliyor. Hiç unut-

mam bir düğünde, salonun fazla ısıtmalarından kaynaklanan önemli bir sorun çıkmıştı, hiçbir âlet çalışmıyordu. Gelinle damat geldi, düğün başlayacak ama çare bulamıyoruz bir türlü. O anda öldüm bit-tim, ecel terleri döktüm ama sonunda yedek malze-meyle filan toparladık da durumu kurtardık Binlerce parça var benim repertuarımda, bunlar beynimde de kayıtlı sanki!

O nedenle sahne öncesi parça seçimi için özel bir hazırlık yapmama gerek kalmıyor; tiyatrodaki

doğaçlama gibi bir şey bu, tüm parçalar yanımızda olduğundan, o anki ortama giden ya da istek yapılan parçaları ânında sunuyoruz. Bu işlerde bana yardımcı olan bir ekibim var; gereğine göre 3 ila 5 kişilik bir ekiple çıkıyoruz. Zaten bildiğiniz gibi teknoloji de çok ilerledi; ismini

yazdığınız an şarkı geliyor otomatikman...

Neden Kabus ismini seçtiğime gelince..

İstedim ki akılda kalsın, unutulmayan bir isim

olsun. Böyle de oldu; Kabus deyince hemen dikkat çe-

kiyor... Zaten çok daha öncelerden arkadaşlar arasında kendimize isim beğenmece

oynarken, herkes tuhaf isimler önerdiğinde,

benim de aklıma bu gelmişti. Şimdi çok tanınıp tutuldu bu isim; öyle ki

taklitlerimiz bile çıktı, sosyal medyada binlerce Dj Kabus var, resimlerimi bile kullananlar mevcut ama tabii ki hiçbirisiyle ilgim yok. Şimdiye kadar belki binlerce düğün-nişan-kına yaptım, gözlemim odur ki bizim insanlarımız içinde en iyi eğlenenler, eğlenmesini bilenler Kayserililer; zaten nerdeyse sadece eğlenmek için geliyorlar oraya... Buna, hiç tereddütsüz, bir de Bischwiller çevresinde yaşayan vatandaşlarımızı ekleyebilirim, onlar da çok güzel eğleniyorlar.

Benim müzikle olan ilgim sadece Dj’likle sınırlı değil; dediğim gibi beste yapma, ses, gitar

çalma, şarkı sözü yazarlığı, parçaların altyapılarını hazırlama ve ayrıca da grafik-dizayn üzerine de epey tecrübem bulunuyor.

DJ KABUS’UN İLK ALBÜMÜ ÇIKTI : TORNADE

Son yılların Avrupa’daki en önemli Dj’lerinden KABUS, “TORNADE” ismini

verdiği ilk albümünü müzik severlerin beğenisine sundu. Geçtiğimiz Nisan ayı

başında piyasaya çıkan albümü vesilesiyle, biz de sizlere hem Dj KABUS’u

hem de albümünü tanıtalım istedik.

Yeni hizmete açtığımız Kehl’deki büromuzda konuk ettiğimiz Dj KABUS,

tüm sorularımıza içtenlikle ve açıklıkla cevap vererek, merak edilen hususlar

hakkında bilgiler verdi. Aşağıda bu güzel

söyleşiyi keyifle okuyabilirsiniz.

Page 15: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 15

Bir de şu soru var akıllarda : neden son yıllarda insanlar orkestralar yerine Dj’leri tercih eder

oldular eğlencelerinde ? Bence şundan : bir kere geniş orkestralar veya gruplar çok daha pahalı gelm-eye başladılar, Dj’ler bunun nerdeyse yarı fiyatına. Artı, Dj’ler, orkestraların çalmadığı ya da çalamadığı, repertuarında olmayan tüm parçaları çalabiliyorlar.

Bir de, gelen orkestranın diyelim solistinin sesinin

beğenilip beğenilmeyeceğinin bir garantisi yok, ama Dj’lerin çaldığı parçalar orjinal olduğundan, böyle bir risk mevcut değildir. Son olarak da insanların sonsuz bir seçme hakkı bulunuyor bizde; kim ne istiyorsa onu çalabiliyoruz. Gelelim albüme...

Aslında bundan üç ay kadar önce de, aynı isimde ( TOR-

NADE ) bir albüm çıkarmıştım kimsesiz çocuklar yararına; bu, o anlamda ikinci versiyonu oluyor. İlkinde 22 parça varken, bunda 13 parçamız bulunuyor. Nisan 2012 başlarında pi-yasaya çıkan bu albümümüzde, Türkiye’de birlikte çalıştığımız, anlaştığımız sanatçıların remiksleri var; örneğin Mustafa Sandal’ın, Gülben Ergen’in, rahmetli Kâzım Koyuncu’nun parçalarının disko versiyonları.

Satış fiyatı 10 € olan al-bümümüzle ilgili her

türlü bilgiye www.djkabus.com adresinden ve facebook hesabımızdan ulaşabilirler. Albümümüz genelde türkü barlarda, Kehl’de Desdina Butik’te, Kayser Coiffure’de, Snack Efes (Obernai), İstanbleu (Mutzig), Lara Türkü Evi (Kehl) vb. yerlerde bulunmaktadır.

Bu albüm yapma fikri, fotoğraf çektirmek için gittiğim VIP

Production’da çıktı bir gün. Muammer Yılmaz arkadaşım önerdi; ben de zaten her zaman bir albüm için hazırırmdır, sürekli şarkı biriktiririm bir albüm çıkarmak isteğiyle; prodüktörlüğü ve masrafları da VIP üstlenince, tamam dedik; albüme VIP’in reklamını da koyduk, hazırlıkları tamamlayarak albümü çıkardık. Muammer Yılmaz’a bir kez daha teşekkür etmek isterim...

Albüm çıkalı çok az olmasına rağmen bayağı bir talep ve beğeni oldu; satışlar iyi gidiyor şimdilik;

memnunuz yani... Eğer böyle giderse, birkaç ay sonra yeni bir albüm yayınlamayı düşünebiliriz.

Gelecekle ilgili tüm projelerim de hep müzik ve Dj’likle ilgili; başta kendi yazdığım şarkı

sözlerinden oluşan bir albüm ve ünlü sanatçılarla yapacağımız çalışmalar olmak üzere, bu uğraşa devam... Yakında büyük bir albüm çalışması için İstanbul’a gideceğim zaten, gelişmelerden vatandaşlarımızı aracılığınızla haber-

dar edeceğiz.

İsmal YK, Rafet El Roman, Selçuk Şahin gibi bir-çok tanınmış sanaçıyla aynı sahneyi defalarca

paylaşmışlığımız, onlara Dj’lik yapmışlığımız ve Avrupa kanallarında yayınlanan programlara ( Baykuş, Karasu vb. ) katılmışlığımız var; halkımızı bizi bu mecralardan da görmüş olabilir.

Gençlere bu işi, eğer müziği ve insanları eğlendirmeyi seviyorlarsa tavsiye ederim; ama

önce okullarını okusunlar. Her konuda olduğu gibi burada da eğitim şart! İnsanın bir işi yapabilmesi için önce bilgili ve araştırıcı olması gerekiyor; sonra gerisi kendiliğinden geliyor. Bu işten para kazanabilirler, tabii ki yasal olarak yapmaları da çok önemli, bunu mutlaka resmî olarak yapsınlar derim çünkü kaçak olarak yapıldığı zaman, yakalandığınızda her şey biter.

Mesela ben bu işi şirketimin üzerinden yapıyorum : Kabus Production. Bu nedenle

bizim yaptığımız her şey kağıt üzerinde deklaredir. Diyelim bir malî kontrol gelse de ben evrakımı beyan edemesem, orada o an hayatım kayar! Ayrıca, Sacem’le de çalışmak şart ( benim albümde var imzası ); onun onayı olmadan bir şey yapamazsınız. Vatandaşlarımıza Dj çağıracakları zamanlar için bir önerim şu olabilir : bu konuda parayı fazla dikkate almayın, üç kuruş az olsun diye düşünmeyin; eğer gecenizin güzel geçmesini istiyorsanız kaliteyi arayın ve masraftan kaçınmayın. Yoksa, gece kötü geçerse, siz pişman olursunuz...

Ayrıca bu söyleşi için de Objektif ailesine çok teşekkür ediyorum.

Ben müzik manyağı bir insanım, müzikle yatar kalkarım, her türlü müziği dinlerim. Dinlerken de örneğin içindeki sazlara bakarım, adamların neler kullandığına, işin kaliteli olup olmadığına dikkat ederim. Bir de şöyle bir özelliğim var : bir albümü veya şarkıyı bir kez dinlediğimde, onun tutup tutmayacağını hemen anlayabilirim.

Albümlerin genelde internetteki tanıtımlarından dinlerim, sonra da hoşuma giden bir şeyse satın

alırım. Remiks albümlerde kullanacağımız parçalar için de sanatçıların albüm şirketlerinden izin isteriz, bu da normalde sorun teşkil etmez çünkü hem sanatçıların o paralara ihtiyaçları yoktur hem de onların disko ve clublerde reklamı olmuş olur. Bu izin-ler yoksa zaten Sacem de sana albüm çıkarma onayı

vermez.”

Gençlere bu işi, eğer müziği ve insanları

eğlendirmeyi seviyorlarsa tavsiye ederim; ama

önce okullarını okusunlar. Her konuda olduğu gibi

burada da eğitim şart! İnsanın bir işi yapabilm-

esi için önce bilgili ve araştırıcı olması gerekiyor;

sonra gerisi kendiliğinden geliyor.

Page 16: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 17: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 17

6 Mayıs Pazar Saat 15:00 Orhan Hakalmaz Konseri

Page 18: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 19: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 19

Bașarı Motivasyonu & Motivasyon bașarıyı getirecek

Profesyonel, Kaliteli,Bilimsel ve Bireysel

destek veriyoruz

Avrupa Psikoloji Merkezinin Kurucusu Uzman: Erdinç Üstündağ katkısıyla

Uzman Erdinç Üstündağ Güvencesiyle

Biz geliyoruz, çünkü Eğitimdeki bașarısızlığı görüyoruzve nedenlerini biliyoruz. Sizin çocuklarınızın bașarısızlığına göz yumamayız.

Fransada kendini kanıtlamıș olan Öğretim Üyeleri çocuklarınıza ders verecek. HERȘEY DAHİL: - Motivasyon & Konsentrasyon desteği - Psikolojik yardım - Ders anlama teknikleri - Özgüven seansi Matematik, Fransızca-Almanca, İngilizce ders yardimlari

KEHL´de

Okul Derslerinde bașarıyı getiriyoruz

www.nachhilfe-akademie.com

Rhein Str. 49

+49 7851/886 70 29

NACHHILFE

EĞİTİM AKADEMİSİ hizmete giriyor

AKADEMIE

Page 20: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 21: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 21

Page 22: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 23: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 23

Page 24: OBJEKTIF 05.2012
Page 25: OBJEKTIF 05.2012

FOTOĞRAFLARLA 23 NİSAN

Dünyanın çocuklara armağan edilmiş tek bayramı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, birçok şehirde düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Yarınlarımızın güvencesi çocuklarımız ve kendini çocuk hisseden her-kesin şenliklere koştuğu bu günlerde, öğrenci velileri ve öğretmenler de hayli yoruldu.

Ayrıntılarını gazetemizin sayfalarında okuyabileceğiniz 23 Nisan törenleriyle ilgili kendi çektiğimiz veya değerli okurlarımız tarafından çekilip bize ulaştırılan fotoğraflar-la kısa bir «Bölge Bölge 23 Nisan Turu» atıyoruz. Tören-ler boyunca tanıştığımız birbirinden yetenekli öğrenci-leri ön plana çıkarmaya çalıştık.

Page 26: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 27: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 27

Fransız-Türk Kültür Olimpiyatları muhteşem bir finalle Strasbourg’da tamamlandı. 10. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’na Fransa’dan katılacak isimler belli oldu.

Strasbourg’da yapılan pro-grama, yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Sunuculuğunu Leyla Kayaoğlu ve Samanyolu Televizyonu’ndan Reha Yeprem’in yaptığı olimpiyat finali, 4 saatten fazla sürdü.

‘Fransızca Şarkı’, ‘Fransızca Şiir’, ‘Anadil Seviye Şiir’ ve ‘Anadil Seviye Şarkı’, ‘Temel Seviye Şarkı’, ‘Temel Seviye Şiir’ olmak üzere 6 farklı kategoride hünerlerini sergileyen öğrencileri izlemek için başta veliler olmak üzere, binlerce kişi salonu doldurdu.

Strasbourg Kongre Merke-zi’ndeki organizasyona Stras-bourg Başkonsolosu Zeynep Sibel Algan, Strasbourg Belediye Başkan Yardımcısı Serge Oethler, Strasbourg Halk Hareketi Birliği (UMP) Milletvekili Jean Philippe Maurer, Wahlenheim Belediye Başkanı Paul Adam ve Strasbourg Başkonsolosluğu’ndan Muavin Kon-solos İlhan Güneş katıldı.

Dereceye giren isimler, 30 Mayıs-14 Haziran 2012 tarihlerinde 10. Uluslararası TürkçeOlimpiyatları’nda Fransa’yı tem-silen Türkiye’de yarışacak. 45 öğrencinin yarıştığı Fransız-Türk Kültür Olimpiyatları, Fransa’da yaşayan Türklerin gurur kaynağı

oldu. ‘En güzel Türkçe’ için yarışan öğrencilerin performansları ayakta alkışlandı.Öğrencilerin heyecanına ortak olan organizasyon görevlileri, alkışlar karşısında zaman zamanduygulandı.

3 KATEGORİDEN BİRİNCİLER TÜRKİYE’YE GİDECEK‘Fransızca Şarkı’, ‘Fransızca Şiir’, ‘Anadil Seviye Şiir’ ve ‘Anadil Seviye Şarkı’, ‘Temel Seviye Şarkı’, ‘Temel Seviye Şiir’ kategorilerinde yarışan öğrenciler, 12 kişiden oluşan jüri heyetinin kararını büyük heyecanla bekledi.

‘Fransızca Şiir’ kategorisinde birin-cilik ödülünü Pınar Günaçar alırken, Sara Tüysüz ikinci, Açelya Kumarcı üçüncü oldu. ‘Fransızca Şiir’ dalında dereceye giren öğrencilere madalyalarını Strasbourg Belediye Başkan Yardımcısı Serge Oethler takdim etti.

‘Fransızca Şarkı’ kategorisinde birincilik ödülünü Cansu Partıgöç alırken, ikinci Merve Mert, üçüncü Elif Biçer oldu. Dereceye giren öğrencilere madalyalarını Wahlen-heim Belediye Başkanı Paul Adam verdi.

‘TÜRKÇE ŞİİR’ DALINDA BİRİNCİLİĞİ İKİ İSİM PAYLAŞTI‘Türkçe Şiir’ kategorisinde birinci-

lik ödülü, Zehra Özyiğit ve İlayda Cerenoğlu’na verildi. Muhteşem düetleriyle salondakileri hayran bırakan ikili, jüriden tam puan aldı.Süheyla Baki’nin ikinci olduğu kategoride, Şeyma Özcan üçüncü, Ayşe Yalçın ise dördüncü oldu.

Dereceye giren öğrenciler madalyalarını Muavin Konsolos İlhan Güneş’in elinden aldı. Özel-likle şiir dalında birinci olacak ismi seçmek için jüri heyeti,oldukça zorlandı.Olumlu tepkiler Strasbourg Belediye Başkan Yardımcısı Serge Oehler, pro-fesyonel sanatçıları aratmayan öğrencilere hayran kaldığını ifade etti.

UMP Strasburg Milletvekili Jean Philippe Maurer “Gençler, geleceğimizdir. Onlara güvenme-liyiz ve onlara güvenebileceğimizi bugün burada gördüm.” diye konuştu.Geçtiğimiz sene Türkiye’de Fransa’yı temsil eden Imane Oulo-cheik final gecesine renk kattı.

Son Gelişmeler Üzerine…Herkese merhaba,

Artık normal lig bitti ve Spor Toto Süper-final başladı. Dört büyükler dediğimiz Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor ve Besiktaş, ilk dörde girmeyi başardılar ve yine Türkiye’nin 4 lokomotifi olduklarını kanıtladılar.

Avrupa ligi Süperfinal’ine ise Sivasspor, Bursaspor, İstanbul Büyükşehir Bele-diyespor ve Eskişehirspor girdi. Ben Gençlerbirliği’nin de burada olmamasına gerçekten şaşırdım. Bence çok iyi bir takım ve Fuat Çapa gibi deneyimli bir teknik ada-mı var. Ama futbol öyle bir şey ki; adalet diye hiçbir şey yok. Aynen son G.Saray-F.Bahçe maçı gibi. Aslan oynadı, Kanarya

kazandı.

Bu günlerde, sessiz sedasız, bir kişi ülke-mizi terk etti. Adam gibi adam diyebile-ceğimiz birisi. Bence Türkiye’ye gelen en iyi yabancı teknik direktörlerden. Sayın Carlos Carvalhal. Ona kariyerinde başarılar diliyorum ve inşallah birgün tekrar ülkemi-ze gelir diyorum. Bank Asya’ya da değinmek isterim. Bu lig gerçekten karmakarışık, kimin ne zaman ne yapacağı belli değil. Ve bu yüzden çok büyük bir heyecan var. Kim Süper Lig’e çıkacak, kim ilk 6’ya girecek play off için, kim dùsecek? 3 hafta kaldı ve daha çok şeyler olacak. Benim tahminim, Elazığs-por ve Konyaspor çıkar; play off için Rize, Kasımpaşa, Akhisar veya Adana ya da Bolu olur. Güngören ve Sakarya düştü. Ama son düşecek takım daha belli değil. Göztepe, Tavşanlı Linyit ve Giresun arasında geçe-cek. Ama fikstürlere baktığımızda, Giresun en avantajlı takım bence. Son olarak, ululararası arenada Türkiye’yi temsil eden hakemimiz Cüneyt Çakır’ı ve yardımcılarını takdir etmek gerek. Adam,

Barcelona-Chelsea gibi çok önemli bir maçı yönetiyor ve olağanüstü bir performans gösteriyor. Bütün Avrupa medyası onu mest etti. Türkiye liginde o kadar kolay düdük çalamıyorlar ama Avrupa’da başka oluyor, nedense? Bizim medya mı dersiniz, baskı mı dersiniz, bilmem ama bunu kendi-mizin sorgulamamız lazım.

Neyse, bizim yine bundan gurur duymamız gerek ve tek bir şey söyleyelim : HELAL OLSUN! En azından bizi Avrupa şampiyo-nasında temsil edecek tek kişi ( yardımcı-larıyla).

Görüşmek üzere, hoşçakalın.

FranSız-TÜrk kÜlTÜr OlİMPİYaTları Fİnalİ

FUTB

OLJ

EKTİ

F

Suat SARAYDEMİR

[email protected]

Page 28: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

GÖRÜŞLERİNE KATILINMADIĞI GİBİ, Bİ KÖŞEDE Bİ BAŞINA GASTE OKUMASINA MÜSAADE DE EDİLMEYEN ADAM

yalnızlığı seviyom ben.. yalnız yaşamayı, bi yerlerde bi başıma oturmayı, çoğunluk ken-dimle kalmayı, sahillerde tekçe dolanmayı, yaz-kış kumsala inip yalın ayak yürümeyi.. hayat benim, zevk benim.. kime ne imiş murat benim, şevk benim.. eh yaaani tablo benim, renk benim.. gavlaki’yem şeyim şeyime denk benim.. ne güzel şiir oldu ülen du-rup dururken, tööbe estafurullah.. şiir yazmalarda diğilim şimdik, aklımı karıştırmayın.. yalnızlık diyodum, yalnızlık.. bayılıyom işte, gayet şahsen bişeyler atıştırıp, kahvaltılar yap-maya.. gözlerden ırak bi mekana tüneyip pek gasteler okumaya.. şu apo evden çıksa da derhal yağsam deyu bekleyen yağmurlarda boy-num büküp serçe gibi ıslanmaya.. gece vakti bunları demekle şeyettimse de o gadar şey etme-dim.. siz de üzülüp kendinizi boş yere şeyetmeyin.. **** **** pastaneden yeni çıkmış peynirli poaça almak ne güzel bişidir.. adamın hem elleri, hem burnu ısınır.. evden lüzumsuzca erken çıkmış olurum da bi pastane tezgahı önünde bulurum kendimi bazen.. benden duymuş olmayın, ama tezgah önünde öylesine bakınmak giresun erkeğine özgü bi davranış biçimidir.. dünyanın neresi olursa olsun, bi gıda dükkanına girip, camlı dolapların önünde hiçbişi yapmadan bekleyen adam, bilin ki

direkt giresunludur.. ben de öylesine duruyodum he-rhal.. -‘’buyur apo abi, günaydın, hoş geldin’’ dedi tezgahtar ali.. irkilip, kendime geldim; -‘’iki tane peynirli sar goçum’’.. almışım nevalemi, azıcık yürüyüp, çay ocağındaki en köşe masaya oturmuşum.. garsona sesleniyom; -‘’dünyada henüz görülmemiş açıklıkta bi çay.. ve süreklilik arz etsin bardak denen kurum, ben kalkana kadar ardı arkası kesilme-sin’’.. -‘’tamam apo abi’’.. şimdi siz de şeyetmeyin yaani, çayımı içecem .. **** **** yaymışım yerel gasteleri önüme.. hem tıkınıyom, hem çayımı höpür-detiyom.. okuyom da bi yandan pür dikkat.. noolmuş şehrimde bakışları fırlamış gitmiş özümden.. önce bi çift ayakkabı, sonra bi çift kalın bacak giriyo kadrajıma.. kafamı kaldırıyom hafiften, bayaa bi göbek, eyvallah, uzun bi boy.. sırıtan bi dost.. gözgöze gelinmiş durumdayız artık.. -‘’afiyet olsun gürsel’ciğim’’.. -‘’sağol kardeşim’’.. -‘’geçen günkü köşe yazına katılmıyorum dostum’’.. eyvah.. konu nedir.. ne yazdım.. neredeki, hangi yazım.. nere-sine katılmıyo.. sanki, bunları bilmek, hadi olmadı, hissetmek zorundayım.. yarım saat kadar konuşuyo dos-tum.. gasteler, önümde açık, du-ruyo, mundar oluyo sabah keyfim.. yine de dostumun lafı bitmiyo.. sevmediğim biri de diğil ki, har-flerimi tek tek demet eyliyip, çen-gellerini gtüne sokayım.. normalde yazdıklarım üçün taviz vermem, mecbur alttan alıyom; -‘’tabii, haklı olabilirsin, dur o yazıyı evde buliyim de, bi daha gözden geçireyim’’.. **** **** şehir merkezinde kahvaltı keyfi sürmek zor işmiş.. her gittiğim yerde başıma hemen hemen aynı işler geldiğinden bi-liyom bunu.. bi sabah, yine evde

barkta bunalıp sokağa atmışım bü-nyemi.. atmışım da kent dışındaki salaş biyerde açık büfe kahvaltıya gitmişim.. kalp benim mide benim.. kim ne karışır mısır ekmeği benim kıymalı pide benim.. ehh o vakit çaya istediğimi atarım, kesme şeker de benim akide de benim.. gavlaki’yem ipimle kuşağım bu yıl da yerinde benim.. ne esaslı bi şiir oldu durup dururken, vesupanallah.. aklımı karıştırmayın, yalnızlık diyo-dum yalnızlık.. almışım açık büfeden tabaklar dolusu yiyecek.. açık büfe kavramını tamamen zedelemişim.. yaymışım önüme cumhuriyet gastemi.. noolmuş acep memle-kette bakışlarım fırlamış gitmiş gözümden.. önce bi erkek kıçı giriyo kadrajıma, sonra kalınca bi ense.. önümdeki masada oturuyo ol eski-meyen dostum.. garsona; ‘’mümkün mertebe açık bi çay, mütema-diyenlik arz etsin lütfen bardak denen müessese, hesabı ödesem de ardı arkası kesilmesin’’ diye seslenen seimden tanıyo beni.. masama geliyo.. yanyana gelinmiş durumdayız artık.. -‘’afiyetler olsun apo.. geçen hafta-ki yazına katılmıyorum kardeşim’’.. eyvah.. konu nedir.. hangi yazım.. haftalıkmış, nerdeki yazım.. nere-sine katılınmıyo.. hiçbişi belli diğil.. ne yanıt vereyim.. belli belirsiz sırıtıyom mecbur.. normalde yazdıklarımdan ödün vermem.. kıvırmam.. yazdım ulan, siz de başka bi yere yazıverin, ben de sizi okuyim deyu posta bile koyarım adama.. ilk aklıma geleni mi yazıyom ben, kaç tane imbikten süzüyom bre deyyus diye döverim bi de.. sevmediğim biri diğil ki yanımdaki; -‘’zaten geçen haftaki yazıyı biraz tereddütlü yazdım idi, dur evde bi de senin gözünle değerlendiriyim’’.. **** **** şehir dışında gaste okuma keyfi ne müşkül işmiş.. başıma geldi de oradan biliyom, yoksa nerden bileyim.. bi sabah yine sıkılıp bunalmışım da bu kahpe dünyadan, iki tane simit

alıp mendireğe atmışım kendimi.. balıkçı abilerden çay almışım.. almışım da kayalıkların üstüne mi-zah dergilerimi yaymışım.. denize nazır karikatürlere dalmışım.. kulak benim göz benim.. mamafih kelam benim söz benim.. varsın uçuşsunlar havada zerre benim toz benim.. gavlaki’yem istediğim ga-dar kebap yaparım maşşak benim köz benim.. ne yaman şiir oldu du-rup dururken, maşallah süpanallah.. aklımı karıştırmayın, yalnızlık diyo-dum.. bi gölge giriyo kadrajıma birden.. karikatürlerin üstü kararıyo.. ge-len hiç de eskiyeceğe benzemeyen pek kadim bi dostum.. -‘’günaydın lan’’ diyo bana kısaca.. o da aynı balıkçı abilerden çayını kapmış gelmiş.. simidimin tekine de el koyuyo.. -‘’günaydım kardeşim.. seni de mi evden attılar’’ diyom.. susuyo bi müddet.. sonra; -‘’son yazdıklarına katılmıyom apo-cum’’ diyo.. eyvah.. bu, hiçbirine katılmıyo gibi.. mundar oluyo sabah keyfim, deniz keyfim, mizah keyfim.. bizimkisi 45 dakika hiç susmuyo.. yine de nelere, neden katılmadığı tam anlaşılamıyo.. normalde, geri adım atmam yazdıklarımdan.. o gasteyi veya dergiyi bulur, rulo yapar, neyse.. -‘’peki kardeşim, daha dikkatli, daha sevecen yazarım’’ diyom.. siz de şimdi şeyetmeyin yaani.. **** **** sanırım en güzeli evde kahvaltı et-mek imiş diye düşünüyodum güya.. bu sabah uyandım, dişlerimi fırçaladım falan.. eşim masayı donatırken, minicik bi duş alma derdindeyim.. tam da duşa gire-cekken üst kat komşumuz da tuva-letteydi.. tesadüf işte.. hanımına seslenirken kulağıma geldi; -‘’yahu ben bu alt kattaki gürsel’in son yazısına hiç katılmıyom’’.. çıkışta, mutfakta gaste okumaktan vazgeçirdi beni bu söz.. siz de şeyetmeyin şimdi..

Her sene geleneksel olarak yapılan Hamzalarlılar Şöleni’nin 8’cisi bu sene

Almanya’nın Frankfurt şehrinde 8 Nisan 2012 pazar günü yapıldı. Çeşitli gösteriler ve oyunlarla keyifli vakit geçiren Avrupa’daki Hamzalarlılar, bu şöleni yaparak se-nede bir kez de olsa tüm Avrupa’daki hemşehrileriyle görüşme fırsatı yaratmış oluyorlar.

Hamzalarlılar, şölenin amacının akrabalık bağlarının kopmaması

ve en azından gurbette olmanın buna engel olmadığını göstermek olduğunu dile getirdiler. Akrabalık, kardeşlik gibi değerlerin unutulmak üzere olduğu bu zamanda

biz de Avrupa’daki Hamzalarlı kardeşlerimizi tebrik eder, bu geleneksel buluşmalarını devam ettirmelerini temenni ederiz. ayşe ŞaŞkın

MİZAH YAZISIO

ĞU

LBA

LI

Gürsel EKMEKÇİ

GELENEKSEL HAMZALARLILAR ŞÖLENİ YAPILDI

Page 29: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Hasan KARAKAYA / Strasbourg

İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları’nın organizasyo nuyla ikinci sömestre tatilini değerlendirmek amacıyla onbeş günlük tatillerini Mekke ve Medine’de geçirmek üzere Eyyub Sultan’da toplanan mukad-des belde yolcuları gözyaşları arasında dualarla uğurlandılar. Camii İmamı Halim Hocanın dualarıyla yolcu yakınlarının amin sesleriyle inleyen

hep bir ağızdan Lebbeyk Allahümme Lebbeyk diyerek adeta mukaddes beldeleri içimizde yaşamış olduk. Daha çok gençlerin ilgi duyduğu Umre ziyaretlerinde bu yılki grupta da ilk göze çarpan gençlerdi. Bu grup içerisinde sadece Türk vatandaşları değil, başka milletlere mensup Arap kardeşler de çoğunluktaydı. Milli Görüş Teşkilatları’nın tartışılmaz Hac ve Umre organizasyonu göz doldurmaya devam ediyor

Hasan KARAKAYA / Strasbourg

İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı’na bağlı Strasbourg Eyyüb Sultan Camii, genç bir Fransız gencinin İslama girişinin ilk temeli olan Kelime-i Şehadet getirme-sine şahitlik etti. Umre yolcularını uğurlamak üzere Eyyüb Sultan Camii’nde toplanan kalabalık bir cemaatin tekbir ve selavatları eşliğinde İslamı kabul eden Gabriel ismindeki genç, Mehmet Çelik Hoca’nın ikrarının tekrarını yaparak İslam dinini kabul etti. Uzun zamandır Eyyüb Sultan gençliğinde görevli Mikail Şişman’ın da arkadaşı olan

genç, İslama girmenin huzurunu yaşadığını bildirdi. Bundan sonra yeni kabul ettiği İslamı yaşayarak bu yolda yürümesi dileğiyle…

14 Nisan 2012 Pazar Günü, Barr Belediye Konferans Salonu’nda düzenlenen konfer-ansa, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanlarından, Mehmet KAPUKAYA konuşmacı olarak, Obernai Dernek Başkanı Ethem YILDIZ ve Din görevlisi Adem KUŞ, Se-lestat Din görevlisi Ali KAHRAMAN, Molsheim Dernek Başkanı Ahmet BULUT, Türkçe ve Türk Kültürü Dersleri Öğretmeni Ahmet Ziver BERKAN, Barr Kadınlar Derneği Başkanı Serpil YILDIZ ve 300’e yakın vatandaş izleyici olarak katıldılar.

Sunuculuğunu Hasan BİLEN’in yaptığı pro-gramda, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından, Obernai Din Görevlisi Adem KUŞ tarafından Kur’an ı Kerim’den bir aşr-ı şerif okundu. Ardından Din Görevlisi Murat KARANCI tarafından düzen-lenen “Kutlu Doğum” adlı sinevizyon gösterisi yapıldı.

Barr Türk-Fransız Kültür Derneği Başkanı Hü-seyin AKKUŞ, Hz. Muhammed’in 1441. doğum yıldönümü nedeniyle kutlanan Kutlu Doğum Haftası ile ilgili bir açılış konuşması yaptı. AKKUŞ, “Hepinizin malumu olduğu üzere 1989 yılından bu yana Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nca her sene Peygambe-rimizin doğduğu hafta ’Kutlu Doğum Haftası’ olarak kutlanmaktadır. Bu kutlamalarda ise Hz Peygamberin daha iyi tanınması ve anlaşılması hedeflenmektedir” dedi.

Daha sonra “İnsanlık tarihinin en önemli ha-diselerinden biri Hz Muhammed’in risaletidir” diyerek söze başlayan Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Mehmet KAPUKAYA, “Allah Resulü,

yeryüzüne numune- i imtisal olarak gönderilmiş bir peygamberdir. Çünkü ebedi risaletin sahibi Hz Peygamber, insani bütün meziyetleri kendi-sinde toplamış müstesna bir şahsiyettir” diye konuştu.

KAPUKAYA, sözlerine devam ederek, “Müslümanların aynı imanın potasında eriten kardeşliği zaman zaman unuttuğunu, aynı Allah’a, aynı peygambere, aynı kitaba iman etmenin bize kazandırdığı kardeşliği zaman zaman ihmal ettiğimizi, sevgili Peygamberi-mizin bizi bir tek insan cesedine benzettiğini unuttuğumuzu söylemek istiyorum. Bizi bir tek imanın tuğlasına benzetip, biri çekildi mi hepsi-nin yıkılacağını anlatan sözlerini unutuyoruz.

Zaman zaman millet olarak, aynı tarihi, kültürü ve coğrafyayı paylaşan kardeşler olduğumuz, aynı toprak parçasına vatan dediğimizi, aynı sevinç ve üzüntüleri paylaştığımızı unutuyo-ruz. Birbirimizi affedip, birbirimizi bağışlamayı bilmeliyiz. Öfkeye öfkeyle, nefrete nefretle, kötülüğe kötülükle asla karşılık vermemeliyiz. Tıpkı sevgili Peygamberimiz gibi bağışlayıcı olmalıyız.” diye konuştu.

Konferansın sonunda Barr Kız İlahi Grubu sahneye çıkıp, çeşitli ilahiler ve şiirler okudu-lar. Özellikle öğrencilerden Esra ERÇİÇEK’in “ Rahmeti Bol Peygamber”, Şeyme KARANCI’nın okuduğu “Kutlu Doğum Haftası”, Müge ATA-SOY’un “Ya Resullullah”, Dilek AKKAYA’nın “Vicdanlar Sağrdı” adlı şiirleri büyük alkış aldı. Program, iki semazen kız öğrencinin sema gösterisiyle ve gelen misafirlere çeşitli yiyecek ve içecek ikramıyla sona erdi.

Mustafa GÜÇLÜ - Saint Die Des VosgesSaint Die Espace François Mit-terand Salonu‘nda Peygamber sevdalısı yüzlerce kişi sa-lonu doldurdu. Kutlu Doğum etkinliği yüzlerce kişinin katılımıyla kutlandı.

Açılışı Saint Die Türk Dostluk Cemiyetinin Din Görevlisi İsmet GENCER yaptı. İstiklal Marşı‘mız ve Kur‘an ı Kerim‘in ardından program Mehmet Akif Camii çocuk ilahi grubunun okuduğu ilahiler ile devam etti. Luneville öğrencilerinin sema gösterisi etkinliğe renk kattı.

Türk - Fransız Cemiyeti Başkanı Mikail KI-LINÇ yaptığı açılış konuşmasından sonra, Doç. Dr. İbrahim Hilmi KARSLI konfe-rans verdi ve Müslümanlar‘ın yaşadığı beldelerde Peygamberimiz Hz. Muham-med‘in doğumunun yüzyıllardır coşkuyla kutlandığını söyledi. Eşref-i mahluk olan insanın en şereflisi olan Hz. Muhammed‘in doğumunun sıradan bir olay olmadığını belirten KARSLI, „Yerin, göğün, melekle-

rin kısacası bütün alemlerin sevinçle karşıladığı bu olaya biz Müslüman ümme-tinin kayıtsız kalması akıl kârı değildir“ diye konuştu.

Program sonunda, ünlü ilahi sanatçısı Sedat UÇAN sahne aldı ve dinleyicileri ilahileriyle mest etti. Mehmet Akif Camii çocuk ilahi grubu ve Luneville sema grubu sahnede Sedat UÇAN‘a eşlik ettiler. Saint Die Din Görevlisi İsmet GENCER de Sedat UÇAN‘la muhteşem duet gerçekleştirdi, ikisinin de sesleri uyum içindeydi ve mi-safirlere ilahi ziyafeti çektiler. Çocuklar Sedat UÇAN‘a bol bol çiçek hediye ettiler. Başkan Hamit DEMİREL de gelen misafir-lere hediyeler takdim etti ve geldikleri için teşekkür etti.

29

Mukaddes Beldelere Umre Yolcuları Strasbourg’un Barr Kasabası’nda Kutlu Doğum Haftası Coşkusu

Saint Die’de Kutlu Doğum EtkinliğiSedat Uçan Kutlu Doğum‘a ayrı bir neşe getirdi

Eyyüb Sultan Camii Yine Bir Şahadete Tanıklık Etti

İmam Hatip Okulu Kampanyası

Hasan KARAKAYA / Strasbourg Yıllardır Afrika ülkelerini sadece sömü-ren batılı ülkeler bir insanlık dersi veren Osmanlı’nın torunları, şimdilerde de Mali’de bir İmam Hatip Okulu kurmak için durmadan çalışıyorlar. İfagat BOZDEMİR isimli bir hanım, kendi çabalarıyla toplam kırk bin euroya mal olacak İmam Hatip okulunun para-sını toplamak için gece gündüz çalışı-yor. Okul yararına geçtiğimiz günlerde Hautpierre’de bulunan Galia kapalı spor salonunda bir kermes düzenleyen BOZ-DEMİR, gelirin tümünü okul için kullana-cağını söyledi.

Bundan önce de kendi evinin bahçesin-de iki kez daha okul yararına yaptığı bu çalışmalardan bahseden BOZDEMİR, az da olsa günden güne biriken meblağ ile yakın zamanda okulun tamamlanmasın-da büyük mesafe katedileceğini söyledi.

Kermeste yiyeceklerden giyeceklere, pasta ve böreklerden tatlılara, elişlerin-den kitaplara, mutfak eşyalarından süs eşyalarına kadar her şey vardı. Sadece kendi dilimizi konuşan insanlar değil, Fas’tan Cezayir’e, Tunus’tan Mısır’a her çeşit topluma mensup insanların katıldığı kermese ilgi olağanüstü idi. İfagat BOZDEMİR’in ayrıca bir de işa-damlarımıza çağrısı vardı : “Bu çorbada bütün insanların insanlığa katkısı olsun diyerek en büyük sadaka-ı cariye budur, birer tuğla da sizlerin olsun. Okulun kurulacağı yerin banka hesap numaraları aşağıdadır veya benimle irtibata geçerek vatandaşlarımız yardımcı olabilirler.”

( Banka Hesap Numarası : Hamadou Bangue 30003 Guıchet 023690* Compte 00050966078 İrtibat : İfagat Bozdemir 06 12 45 42 07 )

Page 30: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

KUTLU DOĞUM

Adem aleyhisselam, Arşta gördüğü nurun mahi-yetini sual etti Hak teâlâ buyurdu ki: (Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed de-nilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmaz-dım) [Mevahib-i ledüniyye]

Müslümanlar arasında en çok bilinen hadisi kutsi olarak (Ey Habibim sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım) diyen Yüce yaratıcımız ahir zaman Peygamberi Hz Muhammed Mustafa (sav) kainat için, insanlık için, dünya ve dünyadakiler için velhasıl ahiret hayatı için de ne kadar önemli olduğunu anlamamız açısından Rab’bımız bize ne kadar önemli bir meseleyi anlatmaya çalışıyor.

’’Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.’’(ahzap 56 ) İşte Kur’anı Kerim’de buna benzer yüzlerce ayet ve hadis ki-taplarında Peygamberimize sevgi ve rahmet dolu Rabb’ımızın övgüleri ile dolu; henüz Hz Adem (as) yaratılmadan ruhlar aleminde ilk önce kendi ruhundan Peygamberimiz Sav’in ruhu yaratılmış-tır. Hz Adem cennetteki bir zelleden dolayı ilahi takdir gereği yeryüzüne indirilince, Yüce Rabbı-mıza yalvarıp yakarırken arşın üzerinde

Làilaheillallahmuhammedürresulullah ismini görünce, duasında der ki Yarabbi “O” isminin yanındaki isim hürmetine bağışla der ve Yüce Rabbimiz de Hz Adem (as)’i bağışlar.!! Biz ahir zaman Peygamberi Hz Muhammed Mustafa (sav)’nın ümmeti olarak, dünyaya gelmiş geçmiş en kıymetli ümmet olma şerefine ermişiz.

Bizler “O” kutlu insanı göremedik ama onun getirdiği her ilahi emri “O”nun devrinde yaşamış gibi kabul ettik, “O”nun hayatına tatbik ettiği her yaşantıyı kendi hayatımıza tatbik etmeye çalıştık, yapamadık ama en azından hulusi kalp ile canı gönülden istedik inandık, iman ettik, önümüze olmadık engeller çıkardılar, aşmaya çalıştık, her defasında bir başka yoldan mümin ve Müslüman-lara başka şeyler yapıştırmaya çalıştılar, hayatı yaşantımızı içimize hapsettik, kimselere derdimi-zi anlatamadık, anlamadılar bizi.

Kimileri çağdışı dedi, kimileri örümcek kafalı dedi, oysa insanlığın Efendisi hem insanların hakkını koruduğu gibi hem de mahlukatın hakla-rını en güzel şekilde korudu, hem kadına “Cennet anaların ayağı altında” buyurdu. Cenabı Hak Kur’anı Kerim’inde Peygamber Efendimiz’le ala-kalı ayeti kerimede bakın ne diyor :“ Ey inananlar! And olsun ki, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir.” (tevbe suresı 128)

Elhamdulillah bugün bu yazımızın yazılmasında en büyük etken de memleketimizde bir Pey-gamber sevdasının alevlenmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başlatmış olduğu « Kutlu Doğum Haftası » adı altında bir hafta süreyle, dünyanın her yerinde Peygamberimizle alakalı en ince ya-şantısının öğrenilmesi, öğretilmesi takdire şayan bir güzelliktir.

Bundan dolayı bu yılki işlenecek konularda ’’Biriz, Birdeniz, Kardeşiz’’… sloganı adı altında Kar-deşliği, Sevgiyi, Merhameti öğreneceğiz, çünkü “O” nun merhamet denizinden bir damla da olsa nasiplenmek ümidiyle “O”nunla ünsiyet kurmak, “O”nun haliyle hallenmektir, “O”nun hayatına uyguladığı her türlü güzellikleri hayatımızda uygulamaktır. İnşallah Yüce Rabbim !

Bu güzel dileklerimle hepinizin Peygamber’imizin1441. doğum yılını kutlar, sizle-ri Allah’a emanet ederim. Dualarımla!!!

TÜRKLER’İN 50 YILLIK AVRUPA SERÜVENİ... (1) Avrupa göçünün hayat serüvenini anlatıp ve de şu an Avrupa’da dördüncü nesil olarak kalıcılığını koruyan bir nesil ve nesillerden bahsedeceğim... I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya, başlattığı yeniden kalkınma programlarında öngörülen hedeflerine 1950’li yıl-ların sonlarında büyük oranda ulaşmıştı. Ancak sahip olduğu genç nüfusun çoğunu savaşta yitiren ülke, ekonomiyi ayakta tutabilecek işgücünü bulabilmekte zorlanınca çareyi göçmen işçileri ülkelerine getirme kararında buldu. İtalya, Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan ve başka ülke vatandaşları derken Türkiye de göçmen işçi tedarik eden ülkeler kervanına katıldı.

1960’larda ismen çağırma sistemiyle Avrupa’ya gidenler için ikili anlaşmalar yapıldı. Avrupa’ya ilk nesilin adım atışı ; yıl 1961, aylardan Kasım, Sirkeci Garı’ndan ellerinde tahta bavullarla ve çantalarıyla aynı istikamete farklı hayallerin peşinden giden 20’li-35’li yaşlardaki bir sürü gencin amacı para biriktirip geri dönmekti. Kimi tarladaki sabanını traktöre çevirmek için, 10-15 koyununa yenilerini eklemek için gitti Almanya’ya. Kimilerininse bir ev, tarla almak içindi gitme nedeni veya giderken kurulan hayeller, ama çoğu dönemedi veya dönmedi. Temel amaçları kısa zamanda para kazanıp geri dönmekti memlekete, hayallerine ulaştılar. Buna rağmen ülkelerine dönmediler, Avrupa’da hayatlarını sürdürmeye devam ettiler. Gittikleri ülkede emekli oldular, torun sahibi oldular. Avrupa’da Türkler’in sayısı binler, 20 binler, 200 binler derken milyonları buldu. İlk gidenler bayrağı çocuklarına, onlar da kendi çocuklarına devretti .

Geçici işçilik, kalıcı vatandaşlığa dönüştü. Avrupa’da evler aldılar, iş kurdular, geleceklerini Avrupa’da devam edecek şekilde biriktirmiş oldukları sermayelerini harcadılar. Belki hayallerinden de vazgeçtiler. Avrupa’ya ayak basınca gerek yaşam şartları, gerekse yeni fı rsatlar, onları esas hayallerini gerçekleştirmemeye yöneltti. Bazıları gerçekleştirdi, bazıları pes etti, bazıları kurduğu hayallerle yetinip döndüler, bazıları ise hiçbir hayaline kavuşamadan göçtüler ebediyete. İşte hayallerinden vazgeçip ya da başka hayallerin peşine düşen Avrupalı vatandaşlarımızın şu anki 50. yılını geride bıraktığını görüyoruz. Almanya’daki ve diğer Avrupa ülkelerindeki gurbetçilerimiz-den bahsediyorum. Çünkü daha sonraki yıllar ise Fransa’ya, Hollanda’ya ve diğer Avrupa ülkelerine de kısım kısım göçler yaşandı. Almanya’ya gelen ilk grupta yalnızca 2700 civarında kişi vardı. Çok değil 3-4 yıl sonra 1964-1965te Almanya’daki Türkler’in sayısı 1 milyonu buldu. Aradan yarım asır geçti. Avrupa genelinde 5 milyona yakın nüfusuyla gurbetçiler kâh filmlere kâh romanlara konu oldular. Kendi ülkelerinde Almancılar diye de adlandırdılar, farklı alanlarda da ön plana çıktılar. Yeri geldi Türk vatandaşlarımız ırkçı saldırılara maruz kaldılar, yeri geldi bulundukları ülkelerin sosyal güvenlik harcamalarına yük olarak görüldüler. Peki nedeni neydi?

Göçün başlangıcındaki niyete göre, her iki kesim de «işgücü» olarak Avrupa’ya başvuruda bulundu ve de göçmen gözüyle baktı Almanya. Her iki ülke de Almanya ve Türkiye, göç-menlere işgücü olarak bakmıştı, süreci geçici görmüşlerdi, kimse düşünemezdi kalıcı olacağını, hem Türkler hem de Avrupa’daki siyasi liderler. Almanya bu durumu başından beri sosyal sorumluluk projesi olarak algılamamıştır. Durum, tıpkı işçiler gibi algılanmış, sürece geçici bir zaman biçilmişti, geri dönüş mutlaka olacak gözüyle bakıldı. Benzer durum Türkiye tarafında da geçerliydi.

Zira giden vatandaşlarının korunması amacıyla Almanya’yla hiçbir sözleşme yapılmamış, kendi kaderlerine bırakılmıştır. Dil yok, yol yok, ülke hakkında hiçbir bilgisi olmayan, gittiği yerin yabancısı olan, kendi sıkıntılarıyla, mücadelesiyle Avrupa’da yaşamaya ve yaşam koşullarına ayak uydurmaya başladılar. Çok zordu, çok çetin yollardan geçtiler, özlemle yandılar, ailelerinden uzak kaldılar ama sabırla üç-beş harçlık çıkarmak niyetiyle dayandılar, ayakta durmaya çalıştılar. Şehirlerin dışında yapılan barakalara yerleştirilen Türkler sanayide çalıştırılmaya başlandı.

Giden işçiler daha önce karşılaşmadıkları bir ortamın içine düştüler. Sanayi bölgelerinde üretim sahiplerinin istediği iş gücü; şehirlerde ise halkın gözünde birer yabancı olarak görüldüler. Belki ezildiler, belki en yorucu işleri yaptılar, en önemlisiyse çalışkanlığını elden bırakmadılar, buldukları işi bilmeseler de kısa sürede öğrenip o işlere sarıldılar.( Devam edecek )

Şikenin Gerçekleri

Temmuz 2011’den bu yana şike ile kalkiyor şike ile uyuyoruz, basınımız haber üstüne haber yapıyor. Gönlüm isterdi ki sizlere saha içinden bilgiler aktarayım ama maalesef gündemimiz yoğun olduğundan bunları sizlere aktarmak gerek.

Hepinizin bildigi gibi sevgili başkanım Olgun Peker şikeden yargılanmıyor, mahkeme başkanı bunu zaten her duruşmada söyledi; sayın Olgun Peker de şikeden yargılanmadığını defa-larca kamuoyuna bildirdi.

Peki neden yargılanıyor, neden halen Silivri cezaevinde tutuk-lu bulunmakta? Kimse bu sorunun cevabını bilimiyor. Aslında bütün olay 2010’da patlak vermişti : Olgun Peker Giresunspor klüp başkanlığı yaparken bir yerel televizyon-da iktidar partisinin Giresun belediye başkanından destek göremediğini söylemişti, bence doğruları söylüyordu, takım 5. Sıradaydı, 2. ve 3. ile arasında sadece 2 ile 3 puan fark vardı . Giresunspor’un stadı bakıma alınacaktı, bu yüzden belediyeden destek isteyen Olgun Peker belediyeden ret cevabı almıştı, tesisler bakıma alındı, belediye yine yardım etmedi. Aslında belediye başkanı Hurşit Yüksel pek o dönem Giresunspor’a sahip çıkmadı, eski Giresunspor başkanı olan Fatih Kitapçı’yı da istifaya sürükleyen kendisidir. Belediye başkanı Ankara ne derse onu yapıyordu, yani anlayacağınız Giresun şehri politikaya yenik düştü.

Yıllardan beri kalkınma gösteremeyen iller arasında maale-sef fındığın başkenti, ana yeri olan Giresun şehri yavaş yavaş yanlış politikalar yüzünden bu varlığını kaybetmek üzeredir. Fındık İşletme Kooperatifleri Birliği olan Fiskobirlik Entegre tesislerinin bile Giresun’dan alınıp Ordu’ya verilmesi bekleni-yor, bu da Ankara’nın güzel bir senaryosudur.

Güzelim şehrin, mazisi destanlarla dolu olan bir şehrin hazin öyküsüdür bu…

Giresunpor klübü düşmemeye oynuyor son haftalarda, formda olsalar bile hakemler canını çok yakıyorlar, hakem 4 dakika uzatıyor, rakip 90 + 6’da gol buluyor ; aşağı yukarı 4 maç böyle bitmiştir.

Diyeceksiniz ki neden bunları yazdin ? Ben de söylüyorum işte : Olgun Peker bunların hepsini biliyordu ve karşı koyuyor-du. Entegre tesisleri için mücadele verdi, artı kendisi Nihat Özdemir’le Hes projesine girdi ve işletmeye koymadan aforoz edildiler ; Giresun yaylasına yapılacak Hes ihalesini doğulu bir işadamına verdiler, bu da enteresan.

Ve bu da yetmezmiş gibi kendisinin yurt dışında olduğu bir anda şike patlak veriyor, hakimlere her şeyi ıspatladı ama ha-len içerde tutukludur. Başkaları futbolcuya 150 bin tl veriyor, futbolculu da aliyor, onlar elini kolunu sallayarak hapishane-den beraat ediyorlar, olayla ilgisi yokken Olgun Peker halen içerde tutuluyor.

Biz Türk toplumu tuhaf milletiz, önce idam ederiz, sonra havaalanına ismini koyarız, hapse atarız, sonra başbakan yaparız… Daha fazla bilgi vermeye gerek yok, oynanan oyunlar bellidir ! ( Bu yazıdaki kimi bilgiler, Olgun Peker’in avukatı Serdar Ökten’den alınmıştır ; kendisine teşekkür ederim.)

30

Hasan KARAKAYA

BİR SÖZDEN BİR ÖZDENAdem GÜRSAL

[email protected]

SPOR YAZILARI

[email protected]

GÖzaYDınlıĞıMulhouse’un sevilen esnafı, MEUBVET’in sahibi

Cemalettin GÜnDOĞDU’nun oğlu ve gelinirâfi ile ayşe

28 nisan 2012 tarihinde dünya evine girdiler.Gündoğdu ve Şimşek ailelerini kutlar, genç çifte

ömür boyu mutluluklar dileriz.

Objektif Gazete

GEÇMİŞ OlSUnYazarımız Basri ÇİÇEK

13 Nisan 2012 tarihinde talihsiz bir kaza geçirmiştir.Kendisine geçmiş olsun diyor, bir an önce aramıza

katılacağını umuyoruz.

Objektif Gazete

Page 31: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Tehlikeli bir yoldayız! Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gerçekleştirdi. Beklenildiği gibi 2. tura Sosyalistlerin adayı François Hollande ve Nicolas Sarkozy

kaldı. Asıl sürpriz 3. sıra ve oy oranından geldi. Aslında Fransız halkının az bir farkla Hollande’ı seçmesi, ona güvendi-ğinden, heyecan verdiğinden değil sırf Sarkozy karşıtlığından dolayıdır. Fransa tarihinde hiçbir Cumhurbaşkanı 2. tura 2. sırada girmedi. Hiçbir Cumhurbaşkanı bu kadar popülaritesini kaybetmedi. Hiçbir Cumhur-başkanı bu kadar söz verdiği halde, sözünden geri dönmedi.

Seçildiği ilk günden bu yana sürekli zenginlerin yanında oldu. Ek ver-gi indirimleri, iş dünyası ile yakınlıkları, rüşvet ve yargıya müdahale suçlamaları, seçim kampanyası finansmanı 5 yılda en çok konuşulan konular oldu. Daha önce İçişleri Bakanı iken Müslümanlarla yakınlaşma politikası izlemişti. Hatta yıllardır bir türlü hayata geçirilemeyen Müslümanlar Konseyi’ni kurdu. 2007’de aday olduğunda etrafında birçok Müslü-man şahsiyet vardı. 3 Müslüman asıllı bakan atadı. Danışmanları ara-sında bile Müslümanlar vardı. Ama rüya fazla sürmedi. Önce bakanla-rın ( laik kesimden), sonra da danışmanların görevine son verildi.

Ve Müslümanlar hedef tahtası haline geldi. Ekonomi berbat şekilde idi. İşsizlik rekor kırıyordu, cari açık, dış ticaret açığı tehlikeli boyutlara ulaştı. Uluslararası arenada Fransa itibar kaybetti. Almanya karşısında ezilen, Amerika’nın emrinde bir ülke gibi görünmeye başladı. Tüm bu sorunlar var iken Sarkozy gündem değiştirerek olayı örtbas etti. Çarşaf yasağı, sokakta namaz yasağı, Helal et tartışmaları, göçmenlik, Mohammed Merah olayı, Libya saldırısı, Ermeni Yasası her şeyi unuttur-du. Sırf Libya’ya saldırması popülaritesini 2-3 puan arttırdı.

Mohammed Merah olayının ardından sözde aşırı dinci (yani terörist(!)) İslamcılar tutuklandı. Aralarında bir Türk imam da bulunmak üzere bir çoğu yurtdışı edildi. Ve ancak bu sayede oy oranının yerlerde sürünme-sini kurtardı. Ama şu bir gerçek ki bu politikaları yıllardır savunan aşırı sağcı lider Ma-rine Le Pen var. Babası ırkçı çıkışlarıyla biliniyordu. Yahudiler ve Müslü-manlar hakkında çok ağır sözler söylerdi. Hep sistem dışı kalmayı tercih etmişti. Ancak kızı çok daha akıllı davrandı. Bir kere Yahudiler hakkın-da hiç konuşmadığı gibi İsrail’e gitmeye bile çalıştı. New York’ta Siyonist lobilerle buluştu. Aday olabilmesi için gerekli imzaların bir bölümünü İsrail’den aldı. (Fransa’nın yurtdışında da seçilmişleri var). Böylece sis-teme dahil oldu ama Müslümanlara karşı savaşını arttırdı.

Popüler politika ile halkı kandırdı. Avro’dan çıkıp Frank’a döneceğiz dedi. AB’ye son dedi ve göçmenliğe son vereceğini, patronlara Fran-sızları işe alma mecburiyeti getireceğini vaat etti. Tüm anketlerde tam tersi olan Komünist aday Mélenchon ile birebir gidiyordu. Ama sonuçlar şok etkisi yaptı. Tarihinde ilk defa aşır sağ %20 oy alırken, komünistler yarısını zor aldı. Merkezde bulunan ve 2007’de 3. Adam olan Bayrou bile 5. sıraya düştü. Yani Fransız halkı iyice bölündü. Bir tarafta yabancıları terörist gören, onlara yaşam hakkını bile çok gören sağ ile göçmenleri sadece iş gücü olarak gören, sadece insani açıdan bakan sol ortaya çıktı. Her insanın dini özgürlüğü olduğunu savunan, başörtü yasağını istemeyen, Ermeni yasasına karşı çıkan partiler %3 bile alamadılar.

Ve Sarkozy seçim akşamı yaptığı konuşmada nasıl bir politika izleyece-ğini anlattı. Fransız halkına “sizi anladım” diyen Sarkozy, “biliyorum kendinizi, kendi ülkenizde gibi hissetmiyorsunuz, yaşam tarzınızı korumak istiyorsunuz” diyerek göçmenliği, güvenliği ön plana çıkarta-cağını ilan etti. Çünkü Sarkozy’e 2. turda oy verecek başka seçmen kitlesi yok. Merkez sağdan Bayrou 2007’de resmi olarak tarafsız kalmış ama Sarkozy karşıt-lığını iyice belirgin hale getirmişti. Sarkzoy’nin aşırı sağ politikalarını da her zaman eleştirmişti. Dolaysıyla Sarkozy’nin tek ümidi aşırı sağ oylar. Sonuçta bu oyları almak için Müslüman düşmanlığını ön plana çıkar-tacak, Hollande ile tartışmalarında göçmenlik ile Fransızları kor-kutacak. Hollande tartışmayı kabul eder mi bilmiyorum ama Sarkozy karşısında hiçbir varlık gösteremeyeceği kesin.

Fransalı Türk ve Müslümanları zor günler bekliyor. Açık ve net bir şekilde islamofobisini dile getiren bir adam çok tehlikeli. Çünkü seçildiği tak-dirde hem söylediklerini uygulayacak hem de ilerde diğer partiler ar-tık dini özgürlükleri , göçmenleri savunamaz hale gelecek ve islamo-fobi yasal bir eylem haline gelecek. En önemlisi sözde insan hakları, demokrasi ve dini özgürlüğün beşiği Fransa’da halk biz artık kendimizi ırkçılık yaparak koruruz mesajını vermiş olacak. Kesinlikle müslümanların geleceği için Sarkozy ve onu temsil eden ırkçı faşist zihniyet seçilmemeli. 23/04/2012

31

Fatih KARAKAYA

[email protected]/fkarakayaFR

AN

SA G

ÜN

DEM

İ

Seçim Sonuçlarını Nasıl Okumalı ?

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu yapıldı ve aşağı yukarı beklenen sonuçlar ortaya çıktı. Sonuçlara göre Sosyalist Parti’nin adayı Hollande % 28, UMP adayı Sarkozy ise % 26 ile ikinci tura kalmayı başardılar. Seçimlerin üçüncü gücü ise tahmin edildiği gibi % 18 oyla aşırı sağcı ve ırkçı aday Marine le Pen oldu.

Öte yandan işçi ve emekçilerin, göçmenlerin, hak ve eşitlikten yana olan demokrasi güçlerinin birle-şik cephesi olarak tarif edebileceğimiz Sol Cephe (Front de Gauche) ve adayı Melenchon ise yakla-şık % 12’lik oy oranı ile dördüncü güç olmayı ve gelecek için daha geniş halk yığınlarının etrafında birleşebileceği bir umut odağı olmayı başardı.

Şimdi, halk 6 Mayıs’ta ikinci tur için Hollande ile Sarkozy arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kalmış durumda. Bana sorarsanız kırk katır mı, kırk satır mı seçeneği gibi bir şey bu.

Bir yanda işçi ve emekçi düşmanı politikaları ile bilinen ve seçilmek için her türlü ırkçı argümana başvurmaktan geri durmayan bir siyaset cambazı olan Sarkozy; öte tarafta ise emek düşmani neo liberal politikaların bir uzantısı haline gelmiş olan sözde sosyal demokrat bir parti ve adayı Hollan-de.

Sosyalist Parti hakkında böyle bir değerlendirme-yi kimileri peşin ve aşırı bulabilir. Fakat onyılların yaşanmış acı tecrübeleri göstermiştir ki sadece Fransa’da değil tüm Avrupa’da ve hatta dünyada sosyal demokrat partiler kapitalist neo liberal düzenin girdabına girmiş ve bu düzenin sol ayağı durumuna gelmiş durumdalar.

Hatırlatıcı birkaç örnek!

1998’den 2000 yılına kadar olan Sosyalist Par-tili Jospin hükümetinin politikalarını yakından izleyenler bilir ki en fazla özelleştirmeler ve işten atmaların olduğu, işgüvenliğinin yok edildiği dönem Jospin hükümeti dönemidir. Almanya’da emekçilere yönelik neo liberal saldırı politikalarının en yoğun yaşandığı dönem yine bir sosyal demokrat hükümet olan Schreder dönemi-dir.

Yunanistan’da, İspanya ve Portekiz’de krizin acı faturasını sermaye kesimine değil halka ve emek-çilere ödettiren hükümetler sosyal demokrat hükümetlerdir.

Yine Tùrkiye’de muhalefette olmasına rağmen sosyal demokrat CHP’nin birçok konudaki tutumu sağ muhafazakar partileri aratmayacak kadar gerici ve tutucu bir durumdadır.

Yaşanmış bunca sosyal demokrat acı tecrübe-ler gösteriyor ki bir sosyal demokrat aday olan Hollande ve Sosyalist Parti’ye şüphe ile bakmakta haksız sayılmayız.

Ama şunu da biliyoruz ki siyaset aynı zamanda karşınıza çıkacak olan somut bir duruma karşı somut tutum almayı gerektirir. Sarkozy mi, Hol-lande mı seçeneği ile karşı karşıyayız. Üçüncü bir seçenek olarak hiçbiri diyebilme hakkınız da var elbette. Fakat bugünkü siyasal realiteye baktığı-mızda böylesi bir tutumun durumu değiştirici bir karşılığı olmadığı da bir başka gerçek.

Sol cephenin önemi!İşte tam da böylesi bir siyasal güç dengeleri denk-leminde % 12’lik gücü ile Sol Cephe’nin varlığı daha da önem kazanacaktır. Sosyalist Parti’nin ikinci tur için Sol Cephe’nin desteğine hayati derecede ihtiyacı var. Egğr Sol Cephe vereceği bu destek karşılığında emekçiler lehine bazı iyileş-tirmeler dayatır ve bunların takipçisi olabilirse, en azından Sosyalist Parti üzerinde baskı kurup emekçilere yönelik saldırı politikalarının bir kıs-mında caydırıcı bir rol oynayabilir.

Hele bir de bu moral ve motivasyon rüzgarını arkasına alan Sol Cephe, haziranda yapılacak olan milletvekili seçimlerinden daha büyük bir güçle çıkabildiği taktirde ve bu gücünü de emekçilerin hak ve eşitlik mücadelesiyle birleştirip onların parlamentodaki güçlü bir sesi haline gelebildiği taktirde, bu durum muhtemel bir Sosyalist Parti iktidarı üzerinde daha etkili bir baskıya dönüşe-bilir, daha da ötesi sermaye düzeninin neo liberal saldırı politikalarına karşı da önemli bir barikat oluşturup bu olumsuz gidişatı tersine çevirme şansını bile yakalayabilir.

Kısacası, Sol Cephe’nin varlığı, gücü ve oynaya-cağı rol emekçiler, göçmenler ve tüm demokrasi güçleri için yaşamsal bir değere sahiptir. Yeter ki birliğini koruyup daha da güçlenerek yoluna devam edebilsin.

Mayıs ayına girerken tüm emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramı bütün insanlığa kutlu olsun…

İbrahim BALCI

DIDF Yön. Kur. Üyesi

[email protected]

HA

YAT

IN E

MEK

YA

KA

SI

ÇİÇE

K P

ASA

JI

Basri ÇİÇEK

[email protected]

Yazarımız Basri ÇİÇEK, ge-çirmiş olduğu kaza sonra-sında hastanede yatmakta olduğundan, bu ayki yazı-sını yazamamıştır.

Page 32: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

İş ArıyorumFırın ustasıyım ; ekmek, etli pide, lahmacun, pizza, simit, açma, su böreği, kuru pasta ve

benzerleri konusunda ustayım. Tel : 07 86 93 32 36

( Ciddî olanlar arasınlar lütfen )

SATILIK FOND DE COMMERCE

PIZZERIA LIVRAISON – EMPORTER – SUR PLACE3 motor ve 1 araba

İşlek ana caddede bulunan 70m² Pizzeria. Yılda 4 kere büyük pazar kuruluyor. 5 yıldır müşterisine servis vermekte. Pizzacı formasyonu verilecektir.

FİYATI UYGUNDUR Tel : 06 23 90 70 83

Satılık fond de commerce Strasbourg’ta, 20 rue de Faubourg de Pierre adresinde, Place des Halles’in hemen arkasındaki işlek caddede, müşterisi hazır Speedwich Döner Pizze-

ria uygun ve cazip fiyata satılıktır. Tel : 06 43 29 32 80

Satılık fond de commerceColmar’da bulunan Pamukkale Restaurant ( 10, route de Neuf-Brisach 68000 Colmar), ailevi sebeplerle satılıktır. Şehir merkezinde, işlek yerde, müşterisi hazır, 40 kişilik + 15

kişilik teras, tüm malzemesiyle birlikte satılıktır. Kirası : 1 300 € TTC.

Tel : 06 74 97 74 49 / 09 53 86 42 20

FEGERSHEIM’DA SATILIK DÖNER DÜKKANISADECE EMPORTER, ÇOK İDEAL YERDE

BİLGİ İÇİN: 06-84-46-69-52

Satılık fond de commerce

Boutique de retouche

Tel : 03 89 89 37 85 / 06 71 79 78 72 Adres : 10, place Abatucci 68330 Huningue

Satılık fond de commerceSt. Avold’da bulunan ERİSNACK satılıktır. 800 m2 iş alanı bulunuyor. Müteahhitler veya ortak olmak isteyenler,

eğer ciddilerse hemen arayabilirler. Tel : 03 87 91 19 74

ERSTEIN’DA SATILIK PİZZA DÖNER

130 M2 BİLGİ İÇİN: 06-73-05-14-51

Şef Aşçı İş Arıyor34 yıllık birinci sınıf şef aşçıyım. Tam yetkiyle çalışa-bileceğim birinci sınıf restoranlarda şef aşçı olarak iş

arıyorum.( Lütfen dönerciler ve snacklar aramasın.)

Tel : 06 52 91 93 92

Satılık Mülk ( Dükkân ve daireler )Sainte Marie Aux Mines’de, ana yol üstünde bulu-

nan 2 dükkân + 3 daire sahibinden satılıktır.Toplam fiyatı : 190 000 €

Tel : 03 89 58 74 46

Satılık fond de commerce + MurHaguenau’da, çok işlek caddede, iyi

işler durumda ve müşterisi hazır olan SOFRA RESTAURANT fon ve/veya

mülk olarak satılıktır.200 metrekare, içerde 85 + terasta 30

kişilik yer, odunlu fırını var, profesyonel yepyeni malzeme.

Tel : 06 21 05 03 43 / 03 88 80 90 57

İş ArıyorumAğır vasıta şoförüyüm, 5 yıllık tecrü-bem var. Bir firmada da çalışabilirim.

Tel : 06 10 76 84 64 / 03 88 92 07 53

Fond a vendre Boulangerie – Patisserie –

Salon de the30 places, 140 m2, matériel récent, plus un véhicule neuf, dans quartier Europe

à Obernai. Prix : 150 000 € Tel : 06 75 13 28 53

Satılık Fond de CommerceMulhouse’da bulunan Au Soleil d’İstanbul isimli restaurantın fonu

satılıktır. 70 kişilik + 70 kişilik teras. İyi işler durumda, müşterisi hazır, lisenin ve iş alanlarının olduğu bölgede. 3-6-9 kira kontratı

2008’in 7. ayında yenilendi. Kirası 864 € ( şarjlar hariç ). Fiyatı : 115 000 € ( tartışılabilir ).

Tel : 03 89 32 26 80

Satılık Fond de CommerceStrasbourg merkezde 11 rue de la division Leclerc adresinde bulunan

PaMUkkalE 2 satılıktır. İşlek caddede, 20 kişilik salon + 15 kişilik teras tüm malzemesiyle satılıktır.

Tel : 06 63 90 49 30

İlan vermek için : 06 25 94 20 29

Satılık Fond de CommerceTuristik Obernai şehrinde, 40

kişilik, müşterisi hazır, işlek yerde bulunan, 100 m2’lik dönerci,

tüm malzemesiyle birlikte satılıktır.Tel : 06 08 84 11 77 / 03 88 50 31 38

Satılık Bar – PMU – SnackHaguenau’da, işlek cadde üzerinde, müşterisi

hazır, 200 m2 .Ciddi olarak ilgilenenlere

tel : 06 17 40 32 14

Satılık ArabaSnack kamyoneti olarak kullanılan, havalandırmalı, buzdolaplı, 2 adet fritözü ile plağı ve ızgarası olan, 1989 model ve 250 000 km.’deki kamyonet satılıktır. Fiyatta anlaşılabilir.

Tel : 06 13 71 34 21

Aşçı AranıyorTürk mutfağından anlayan, işinde titiz, tecrübeli ve ciddî olarak

çalışacak aşçı aranıyor.Tel : 06 13 71 34 21

SATILIKFonds de commerce

Brumath'da, tam merkez'de, ana cadde üzerinde, müşterisi hazır,

tüm malzemeleri yeni, iyi çalışan ve çevresinde otopark alanı

olan döner dükkanı yalnızlıktan dolayı acilen satılmaktadır.

(30m²)Kira: 600€ TTC Charges

dahil. Fiyat: 55000€ (fiyatı konuşulabilir).

Tel: 06.09.30.36.95

SATILIK ÇOK TEMİZ SNACKBISCHWILLERDE, ŞEHİR MERKEZİNDE, İŞLEK

YERDE, MÜŞTERİSİ HAZIRPIZZERIA 1.SINIF MALZEME SÜPER MEKAN MAS-

RAFSIZ 100M2 ARTI 20M2 TERAS.YALNIZLIKTAN SATILIKTIR

FİYAT : 62 000 € OTOMOBIL İLE TAKAS DA MÜMKÜN

TEL : 06 65 67 23 78

Mulhouse’da

Satılık fonds de commerce

45 m2, 30 kişilik oturma yeri, Cezaevi ve Mahkeme’ye, Al-location Familial’e çok yakın, işlek yerde, müşterisi hazır, 7 yıllık döner dükkânı ailevî nedenlerle satılıktır. 50 000€ (à débattre)

Kirası : 700 €

Tel : 06 33 97 12 55 03 89 59 39 20

Strasbourg - Satılık fond de commerce Katedralin hemen arkasinda, rue de la Division Leclerc caddesinde bulunan

Mega Döner, sağlık sorunları nedeniyle satılıktır. 35 kişilik iç mekanı, 30 kişilik terası ile hizmet vermektedir.

Tel : 03 88 32 34 42

Satılık Fond de Commerce

Strasbourg merkezde, 7 rue de la Division leclerc adresinde bulu-nan libertine kebap satılıktır.

İşlek yerde, müşterisi hazır, 30 kişilik + 30 kişilik teras, 55 m2, tüm malzemesiyle satılıktır.

Tel.: 06 43 77 88 12 / 07 61 59 63 64

32

ACil

Page 33: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Brumath’da Satılık Fonds de Commerce : Döner Dükkani Ana cadde üzerindeki Döner Dükkanı satılıktır.

İyi işler durumda ve müşterisi hazırdır. Tél : 06 73 53 15 56

Satılık fond de commerce Döner + Oyun salonu

Molsheim’da, Merkez Tren İstasyonu’nun hemen yanında, işlek yerde, müşterisi hazır, 150 metrekarelik dönerci + oyun salonu + 25 metrekare cave, iş değişikliği nedeniyle satılıktır.

Tel : 03 90 40 90 98

ELEMAN ARANIYORBilgisayar ve cep telefonu deblokajından anlayan eleman aranmaktadır.İş için ilgilenenlerin, Yılmaz Saz Evi, 14 Rue Faubourg National 67000

Strasbourg adresine şahsen başvurmaları ya da 03 88 52 07 67 nolu tele-fonla irtibata geçmeleri rica olunur.

YILMAZ SAZ EVİ STRASBOURG

Kuaför AranıyorKehl’deki Charisma Kuaför, Cum ave Cumartesi günleri çalışacak tecrü-

beli kuaförler arıyor. Yarım gün de olabilir.Tel : 0049 7851 636 64 80 / 0049 162 196 95 11 )

KÜÇÜK İLANLARINIZI BU SAYFALARDA DEğERLENDİRİN

Normal küçük ilan : 25€Resimli veya renkli çerçeveli : 50€

Satılık İŞ YERİ Fond de commerceBesançon'da Restaurant, 120 m2 ( 90 m2 / 44 kişilik + 30 m2 / 20 kişilik ), 24 kişilik teras, klimalı ve su arındırıcılı, şehir merkezinde, yaya yolu üzerinde, lise-kolej ve hastane yakınında, kısa süre içinde yakına ticaret merkezi açılacak, fiyatı 200 000 € anlaşılabilr.

Tel : 06 89 27 22 96

Satılık fond de commerce + daireDettwiller’de, Belediye’nin karşısında, işlek cadde üzerinde ( Saverne’e 10 km uzaklıkta ), 1. kat, 100 metreka-relik dublex daire. Giriş kat 1 lokal 70 metrekarelik restaurant döner, 3. 6. 9 kira kontratı. Kira geliri senelik toplam: 14.400 € (şarjlar hariç)

Taxe foncier 650€ Fiyat tartışılabilir. 170.000 € Tel: 06 03 07 79 63

Satılık fond de commerceVend bail tout commerce à Saverne (actuellement restaurant) Axe passant, centre ville, proche cinéma et autre commerces, sans frais d’agence80m² en 2 salles + réserve / Cuisine et matériel professionnel compris / Ter-rasse

Loyer 800 euros charges comprises / Pas de porte 35000 euros

Tel : 06.79.70.02.51

Satılık Sandalye Kılıfı

Tüm düğünler, özel günler ve organi-zasyonlar için, kaliteli, hazır sandalye

kılıfları satılıktır.

Tel : 06 20 61 67 14 / 06 17 77 65 10

SATILIK Fond de commerce Restaurant Strasbourg Grand rue’de, çok işlek, yaya bölgesinde, müşterisi hazır, yüksek cirolu, 20 kişilik + 26 kişilik terası

olan restoran satılıktır.Restoranın bitişiğindeki fırını da satın almak mümkündür.

Tel : 03 88 21 81 06 ( 11h00 – 23h00 arası )

Kiralık İşyeri - DepoStrasbourg’un yanıbaşındaki Reichsett’te (67116), 1 rue de l’Artisanat

adresindeki 360 metrekarelik, her işe müsait işyeri / depo kiralıktır.Ciddi olarak ilgilenenler için tel : 03 88 29 14 84

Kiralık Daire ( 2 adet ) Bischwiller’de, sakin bir mahallede, iyi durumdaki 78 metrekarelik, F3 ( üç odalı ) iki apart-man dairesi kiralıktır. Katlardan birisi giriş katı, değeri birinci kat. Isıtma gaz ile yapılıyor. Daireler 1 Temmuz 2012’den itibaren kullanıma hazırdır. Kira, her bir daire için 510 € ( şarjlar dahil ). Tel : 06 83 22 55 27

Satılık dükkân + stüdyoKoenigshoffen’de, toplam 186,5 m2 tutan 2 dükkân + 1 stüdyo, içinde kiracıları

hazır, iyi durumda, 900 € aylık kira geliri. Fiyatı : 135 000 € ( tartışılabilir )Tel : 06 184 184 28

Satılık fond de commerce – MarketColmar – Strasbourg arasındaki Selestat şehrinde bulunan Market satılıktır.

Marketin 230 m2 satış alanı, kasap reyonu ve tüm diğer malzemesi mevcuttur, çok geniş park alanı vardır. Mahalle arasında olan market iyi işler durumdadır, carte de fidelite’si de olan müşterisi hazırdır. Yıllık 292 000 € cirosu olan mar-

ketin kirası da aylık 1 500 €’dur.Tel : 06 73 75 05 88

SATILIK RESTORAN PİZZACI2 katlı – 250 m2

Zemin kat : Mutfak +vestiyer+ büro+ tualet ve duş.İkinci kat : Yemekhane + 60 kişilik büyük teras self servis şeklinde.

Malzemelerle ve asansörle beraber.Fiyat 60 000 € bail commercial ve pas de porte.

Adres : Avenue de l’Europe / Cité la Province 54520 LAXOU (Nancy yakını) Tel : 06 70 74 74 41

( Veya çalıştırmak üzere restoran ve pidecilikten anlayan eleman aranıyor )

Satılık Evler ve Döner Kebap1/ Saarland’da 3 daireli ve kirada olan ev satılıktır. Fiyatı : 100 000 €

2/ Saarland’da döner dükkanı, üstteki ev ile beraber devren satılıktır. Kirası ev ile beraber 1 400 €, günlük kasa ortalama 500 €.

Tel : 0049 / 176 228 20 449

Satılık fond de commerceMarmoutier’de vend fond de commerce très propre. 50 000 € à débattre.

Equipé Döner kebap.Tel : 06 70 14 84 45

Satılık fond de commerce - RestaurantAlsace Bölgesi’nin tam merkezindeki Selestat şehrinde bulunan restoran kesin

dönüş nedeniyle satılıktır. 100 m2, 40 kişi + teras kapasiteli, müşterisi hazır ve iyi işler durumdaki restoranın kirası aylık 900 €’dur.

Tel : 03 88 57 38 33

Kira, alım-satım, eleman arama, duyuru gibi küçük

ilanlarınızı Objektif Gazete’de d e ğ e r l e n d i r i n

Her ay 100 bin kişiye ulaşın! Telefon : 06 25 94 20 29

Satılık fond de commerce – Restoran39, rue Faubourg National 67000 Strasbourg adresinde bulunan Grill National isi-mli 30 kişi kapasiteli, her türlü ekipmanı mevcut Restoran, Pizzacı, Döner Kebap

satılıktır. Müşterisi hazır ve iyi işler durumdadır.Tel : 03 88 23 24 88 / 06 14 73 34 33

33

fiyatlar

Page 34: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Röportaj : Mahmut BİLEN

Değerli okuyucularımız, bu sayıda sizlere vefakâr bir sanat insanını tanıtmak istiyorum : Şahin ÇOKBİLİR.

Onunla daha önceki sayılarımızın birinde de bir röportaj yapmıştık. O dönemlerde İstanbul Unkapanı mü-zik dünyasında albüm yönetmeni, besteci, tonmeister, klip yönetmeni olarak çalışmalarını yürütüyordu. Hayatının neredeyse bütün kısmını kültüre ve müziğe adamış bir dos-tumuzdur Şahin ÇOKBİLİR. Yapmış olduğumuz röportajda Unkapanı piyasasından bahsetniştik.

Şahin ÇOKBİLİR, 23 Nisan 2012 tarihinde yaptığımız bu söyleşide ise Worms kentinde açmış olduğu müzik ve okul yardımı dershane-sinde müzik kayıtları ve klip çekimleri çalışmalarını sürdürmektedir.

Şahin Bey, daha önce sizinle yapmış olduğum röportajda bahsetmiştiniz, fakat yeni okuyucularımız için de kendinizi tanıtır mısınız?

1963 yılında, Gaziantep/ Yavuzeli/ Miseyri (Kuzuyatağı) köyünde doğmuşum. Köyde ilko-kula başladım. Fakat 6 yaşındayken Gaziantep’e taşınmamızdan dolayı ilkokuldan liseye kadar Gaziantep’te tahsil yaptım.

Henüz ilkokuldayken bağlama çalmaya çalışıyordum. Kolumu bağlamanın sapı, böğrünü de bağlamanın döşü yapıp bağlamayı çalmaya çalışıyordum. Daha sonra gitarla tanıştım ve gitarı tek teliyle tıngırdatmaya çalıştım. Ben bu arada böğrüme böğrüme vurmaya da devam ediyordum. Babam benim durmadan böğrüme vura vura bağlama çalmaya çalışmama dayanamadı. Bana bir bağlama almaya karar verdi.

İlk bağlamamın teknesi ağaçtan değildi, Anadol Marka arabaların kaportasının malzemesine ben-ziyordu. Artık elimde bağlama vardı ve onun böğrüne böğrüne vurmaya başlamıştım bile. Zaman ilerledikçe ortaokul ve lise yıllarında başka bağlamalarla tanıştım. Lise bittikten sonra 4 yıl Almanya’da bulundum ve 1984 yılında Dokuz Eylül Üniversi-tesi Buca Eğitim Fakültesi Almanca Bölümünde okumak için İzmir’e dön-düm.

1985’te İzmir Karşıyaka Belediyesi Halk Müziği Konservatuarı Bölümünde Nimet Oğuz ve Şinasi Özkan’dan Halk Müziği ve nota dersleri almaya başladım. Üniversite bitimine kadar, İzmir Sanat Araştırma Derneği (İSAD) yönetim kurulu üyeliği yanısıra, Halk Müziği Korosu, Bağlama Kursu ve Halk Oyunları çalışmaları yaptım. Ayrıca Sencar Sağdıç yönetimindeki Küçük Tiyatro’da çocuk oyunları oynadım.

1991 yılında «Yunus İle Pir Sultan İle Bir Gönüle

Girmek» adlı kaset çalışmasını yaptım. Üniversi-te bitince müzik çalışmaları için Almanya’ya dön-düm. Almanya’da çeşitli müzisyenlerle ve kültür derneklerinde uzun yıllar müzik çalışmaları yaptım. Hamdi Tanses ile çocuklar ve gençler için

hazırlanan iki müzik CD ve kaset albümünde düzenleme, kayıt ve çalgı konusunda emek harcadım.

İkinci albüm olan KÖY TÜRKÜLERİ 1 albümü de 2011 sonlarında tamamlanarak yayınlandı. Şu anda Worms kentinde açmış olduğunuz dershanenizde ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz ? Bir de 79 yaşında olduğunu öğrendiğimiz Za-rife Fırat teyze hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz ?

Worms ve çevresinde yaşayan insanlara mü-zik konusunda ve okul dersleri konusunda

yardımcı olabilmek için ERSTE LERNHILFE WORMS adı altında bir dershane açtım. İlkokul çağlarındaki çocukların derslerindeki bilinen ge-nel sorunların (Matematik, Almanca vb.) dışında birçok sorunlarıyla ilgilenerek yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bunun dışında bağlama, gitar, mey ve temel nota dersleri veriyoruz. Kurslarımız sabit günlerle sınırlı değil. Önceden bildirmek koşuluyla gün ve saat seçilebiliyor. Genelde 6 yaş ve üzeri herkes derse katılabiliyor. Yaş ko-nusuna değinmişken 79 yaşındaki Zarife Fırat teyzenin azminden, istek ve çabasından bahset-

mek gerekiyor. Daha önce gitmiş olduğu kursta onunla ilgilenmemişler. Şimdi bizde ders alıyor ve yaşına göre gayet iyi. Derslerine düzenli gelip gidiyor. Dersler ister Almanca isterse Türkçe veya iki

dilde de olabiliyor.

KÖY TÜRKÜLERİ 1 adında yeni bir albüm yaptınız. Bu albümde yepyeni Antep türküleri tanıdım. Antep havaları olarak bildiğimiz barak havaları ve bazı türküleri duymuştuk. Bu CD’deki türkülerde yeni Antep türkülerinden bahsede-bilir miyiz ? Albümdeki türküler bilinen Antep türkülerinden epeyce farklı. Benim tarafımdan derlenmiş olan bu türküler, Fırat nehri kıyısında yaşayan Çepni’lerin türküleridir. Çeşitli vesilelerle düğünlerde, der-neklerde de söylenen bu türküler yöresel alandan çıkıp ulusal alana doğru yol alıyor artık. Gaziantep türküleri kapsamında yer almaya da yavaş yavaş başlamış sayılır. O an-

lamda yeni Antep türkülerinden bahsedebiliriz.

Albüm piyasasındaki son durumları nasıl değerlendiriyorsunuz ? Albüm piyasası eskisi gibi değil herkesin bildiği gibi. Fakat her inişin çıkışı, her çöküşün bir yükselişi olduğu gibi, müzik piyasasının da bir dirilişi olacaktır. İnternet ortamının sanatçıya ve emeğe vurduğu darbe yerini ona desteğe bırakacaktır mutlaka. Fakat bu, dinleyicilerin sanata ve emeğe olan saygılarının artması, çoğalmasıyla olacaktır. Üretenleri aptal, salak, keriz yerine koyan halkın dönüp aynaya bakma vakti çoktan gelmiştir. Bedava ve kolay yoldan

elde edilen hiçbir şeyin gerçek değeri yoktur. Sanatçının yolunu kapatan her türlü hırsızlığa karşı dur demedikçe sonuca ulaşamayız. Sevgili halkımdan ricam, sevdiğiniz sanatçıların al-bümlerini satın alarak onlara destek olun. İnternetten bedava indir bindir yaparak onlara ne kadar saygısızlık yaptığınızın farkına varın artık.

Yeni albüm çalışmaları var mı? Her ne olursa olsun tüm olumsuz-luklara rağmen sanatçı üretmek zorundadır yoksa yaşayamaz. Ben de bundan dolayı üretmeye devam ediyorum. Öncesinden hazırlamış olduğum kendime ait, yani besteleri, sözleri bana ait ve müziklendirdiğim eserlerden oluşan albüm de bitmek üzere.

İnsanlığı ilgilendiren konuların daha çok yer aldığı eserlerden oluşmaktadır albüm. Umarım kısa zaman içerisinde yayınlanır.

Başka iletmek istediğiniz bir şey var mı? Tüm müzikseverlere, sanatseverlere tekrarla-mak istiyorum : Sanatçılara ve onların vermiş olduğu emeklere saygı gösterin. Destekleyin. Bize ayırdığınız zaman için teşekkür ediyorum. Umarım bu röportaj müzik ve klip çalışması yapmak isteyenlere faydalı olur.

ŞAHİN ÇOKBİLİR YENİ ALBÜMÜNÜ ANLATIYOR

Page 35: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 35

Page 36: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 37: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 37

Page 38: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

T. C. Strasbourg Başkonsolosu Sibel alGan, 11 Nisan 2012 tarihinde, avrupa Psikoloji Merkezi’ne bir nezâket ziyaretinde bulunarak, Psikolog Erdinç ÜSTÜnDaĞ ile görüşecekti. Ancak, Başkonsolosumuzun ani bir Türkiye seyahati nedeniyle bu ziyaret ertelenmek zorunda kaldı.

Basın mensuplarının toplanmasını fırsat bilen ÜSTÜnDaĞ, çalışmalarına ilişkin son dönem gelişmeleriyle ilgili olarak gazetecilere bilgi verdi. “Sayın Başkonsolosumuz maalesef gelemedi ama ileriki bir tarihte bu ziya-reti yapacaklarını da belirtmeyi ihmal etmedi. Kendisine şimdiden teşekkür ediyorum. Biz de zaten gelişmelerle ilgili olarak gelecek hafta bir basın toplantısı düzen-leyecektik; hazır sizler de buradayken, bunu biraz öne çekmiş olduk.

Fransa Bürosu Öncelikle Avrupa Psikoloji Merkezi olarak vatandaşlarımıza desteğe de-vam ettiğimizi, ilk olarak da Fransa şubemizin açıldığını müjdelemek iste-rim. Bischwillerdeki Dr. aysel ÖSME Hanım’ın 3 rue de la Gare adresindeki kabinesinde seans vermeye başlıyoruz.

Bu hizmetimizden yararlanmak isteyen vatandaşlarımız randevularını Kehl büromuzdan alabilirler.

İstanbul Bürosu Okuyucularınıza ve vatandaşlarımıza il-etmek istediğimiz diğeri konu, İstanbul Bahçeşehir’de bir şubemizin açılacağını

duyurmaktır. Bir diğer deyişle, avrupa Psikoloji Merkezi, 2 Mayıs 2012 ta-rihinden itibaren artık İstanbul’da da hizmet vermeye başlayacak ve ben de altı haftada bir gidip orada çalışacağım. Oradaki hizmetimiz daha çom menage-ment dedikleri yaşam koçluğu ( bir tür imaj makerlığı, örneğin basın önünde nasıl konuşmak gerektiği vb.) üzerine olacak. Şu anda sporculara ve ünlü sanatçılara bu hizmeti zaten vermek-teyiz.

Güncel olarak 17 adet üst klasman sanatçıyla çalışmaktayız ve bunların bi-rkaç haftada bir buraya gelmeleri kolay olmuyor, ayrıca kendilerini tanıyanların rahat bırakmamaları gibi durumlar ola-biliyor; bu nedenlerle bu servisimizi İstanbul’a taşımaya karar verdik. Kısacası İstanbul’da 2 Mayıs itiba-riyle büromuz, saatlerimiz, telefon numaramız hazır; artık işleyişe geçmeyi bekliyoruz.

Herkesin tanıdığını sandığım, Millî Takım’ımızın Avrupa’daki temsilcile-rinden ( genç yetenekleri izlemek ve bunları Türk futboluna kazandırmak için ) Erdal Keser’le de ilişki içindeyiz; bunun gibi, altyapı antrenörleri Feyyaz Uçar ve Tolunay Kafkas’la da irtibat halindeyiz. Diyebilirim ki İstanbul mesaimizin ağırlıklı kısmını Millî Takım oyuncuları teşkil edecek. Buna, yukarıda değindiğim ünlü sanatçıları da eklemeyi unutmamalıyız.

Markalaşmak Aslında hedefimiz tabii ki markalaşmak; diğer bir deyişle, avrupa Psikoloji Merkezi tüm Avru-pa’ya açılıyor diyebiliriz; bize bu-rada, Kehl’de yardımcı olan çalışma arkadaşlarımızla iki senedir bayağı bir yol katettik, ama halen daha mütevazı bir şekilde birinci basa-makta olduğumuzun da farkındayız. Adım adım, sindire sindire ilerlemek gerektiğinin bilincindeyiz; bunlar da zaman alıyor ister istemez. Zaten markalaşmak denilen olay da çok kolay bir iş değil; biz bunun atılımları için-deyiz. Eğer Belçika’dan, Danimarka’dan, Avusturya’dan dahi insanlar bize ge-liyorsa, bunun bir sebebi olsa gerek-tir, bu insanlar bir şey biliyor ki bize uğruyorlar. Biz de tüm bu insanlarımıza burada yardımcı olmaya gayret ediyo-ruz.

Merkez’de Bir Psikiyatr Bizim işimiz öncelikli olarak psiko-loji doğal olarak; depresyondu, panik ataktı, A’dan Z’ye psikolojik alanda ilgileniyoruz vatandaşlarımızın sorunlarıyla. Ayrıca, 30 Mart 2012 ta-rihinden bu yana bünyemize bir de psi-kiyatr arkadaşımızı dahil ettik : Bayan ıklEF. Zaten bir psikiyatri merke-zinde çalışmakta olan Bayan ıklEF, Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi gün-leri de bizimle birlikte olacak. Kendisi Fransızca ve Almanca konuşuyor, bu meslekte 36 yıllık bir tecrübeye sahip; özellikle obsesyon, paranoya ve epi-lepsi alanlarında son derece deneyimli birisi. Yani adım adım kaliteli bir şekilde hizmetlerimizi artırmaya çabalıyoruz.

Bu arada beyinsel iletişimi ölçen EEG ölçüm aletimizi de sipariş ettik; bizim de sorumluluğumuz ve gözetemimiz altında bu ölçümleri Bayan ıklEF yapacak.

İşbirliği Yaptığımız Doktor arkadaşlarımız Şunu da belirtmek isterim ki, Fransa’da yıllardır birlikte çalıştığımız doktor arkadaşlarımız bulunuyor; bunlar arasında Strasbourg’ta Münevver DU-Man akkaBak, Marcel kOHEn, pediatr Gürsel aCEr, Colmar’da Muradiye alTUnCU, Bischwiller’de pediatr aysel ÖSME’yi sayabilirim. Bu doktor arkadaşlarımızla gerekli hallerde birbirimize yardımcı oluyoruz teda-vilerde. Buradan kendilerine teşekkür etmek isterim. Bildiğiniz üzere, bize tüm Avrupa’dan olduğu gibi, örneğin Azerbeycan’dan da gelen insanlar var ve bunların bura-lara kadar gelmeleri zor oluyordu; bun-

dan böyle bu kişiler direkt Türkiye’den de hizmetimizi alabilecekler.

Diğer Gelişmeler ve Etkin-likler Bu arada, Euro D kanalında, iki haftada bir perşembe günleri, saat 10’da, Za-man Eylem’le Aksın programında canlı yayına çıktığımızı da duyurmak isterim. Kadına şiddete Son konulu seminer-lerimiz de devam ediyor. En son, 7 Nisan günü Bühl Alevi Derneği’nde idim; çok geniş katılımlı, güzel bir toplantı oldu. Birçok Avrupa ülkesinde gerçekleştirdiğimiz bu seminerler ile-ride de devam edecek. Şu an için Fran-sa’daki üç şehirde daha organize edil-mesi hususunu Din Ataşesi Prof. Fazlı

araBaCı ile görüşmekteyiz. Son olarak da, iki ay önce katıldığım bir formasyon sonrası, çocukların konsan-trasyonu alanında (ADHS ) ekstra bir sertifika daha aldığımı eklemek isterim. Bu, birçok ailenin muzdarip olduğu bir problemdir; özellikle çocukların dersle-re konsantre olamaması, öğrendiklerini uygulayamaması, evde çalıştığını sınavda unutması gibi yönleriyle belirgeşen bu sorun konusunda da artık ailelere yardımcı olmaya çalışacağım.

Halkımıza Teşekkür Fransa ve Almanya’da yaşayan tüm ailelere, vatandaşlarımıza bize göstermiş oldukları ilgiden ve des-tekten dolayı teşekkür ediyorum. Açıldığımızdan bu yana geçen sürede on üç bin seansı aşmış olduğumuzu da duyurmak isterim. ( avrupa Psikoloji Merkezi İstanbul şubesi adresi : / Tel : 0090 212 506 48 74 )

Hasan BEllİklİ / karlsruhe

Karlsruhe Türk Kültür Merkezi, 30. dönem Yönetim Kurulu‘nu seçti. 1 Nisan 2012 tarihin-de yapılan seçimde başkanlığa yine Mehmet Ali SEZGİN seçildi. İki yıldır görevini başarıyla sürdüren SEZGİN, birlik ve beraberlik içinde çalışan Yönetim Kurulu‘na teşekkür etti.

Karlsruhe Kültür Merke-zi‘nin 30. dönem Yönetim Kurulu‘na seçilenler şu

isimlerden oluşuyor : Başkan Mehmet Ali Sezgin, Başkan Yardımcısı ve Muhasip Ali Solmaz, Başkan

Yardımcısı Şaban Gönal, Sekreter Ah-met Doğan, Sekreter Yardımcısı Furkan Sulu, Gençlik Kolları Başkanı Fahri Çelik, Sosyal Faaliyetler Sorumluları Varol Baran ve Necef Ka-raca.

Danışma Kurulu : Sezayi Yaşaroğlu, Tahir Bulunmaz, Cafer Gökçe, Halil Akdağ. Denetleme

Kurulu : Bilal Bayrak, Hacı Bayram Çoruh, Yaşar Akdağ. Disiplin Kurulu : Ali Çelik, Hayati Duman ve Yusuf Aktaş. Biz de kendilerini kutluyor, başarılar diliyoruz.

AVRUPA PSİKOLOJİ MERKEZİ ARTIK FRANSA VE İSTANBUL’DA

MEHMET ALİ SEZGİN GÜVEN TAZELEDİ

Page 39: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 39

Page 40: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Yalnızlık…

Yalnızlığı bilmekle aynı şey değildir yalnız kalmak. Gerçek yalnız, paylaşa-cak kimsesi olmayan değil, paylaşmak isteyebileceği kimsesi olmayandır. Ve gerçek yalnız, yalnız kalmaz, kendini yalnızlığa mahkum eder.

İçimi dolduran boşluğu dolduramadım, boşluklarla doldum yalnızlığımda. Kendim olmanın bedelini, yalnızlıkla ödedim. Yılların ağırlığını ayaklarıma bağlayıp, iç denizlerimde boğuldum, kıyılarıma tutundum acılarımla. Uyur-ken sarılacak bir hayalim bile olmadı. Her uzun cümlede kendimi bir parantez içine sakladım. Bugüne dönüştüğünde dünü özleten yarınlarımla, kalabalıklar içinde yalnızlığa yakalandım. Yalnızlık kimseyi reddetmez ey yar. Saça yapışan bir sakız gibidir. Bedeli birkaç saç teli olur her zaman. Baştaki özgürlüğü, yalnızlığa dönüşür zamanla insanın.

Ey yar! Yalnızlık kimsesizlik değil, sensizlik düpedüz bu...

Yalnızlığım, pasif gücüm benim…

Yokluğuna özlem duyup, varlığına katlanamadığım, fikrimin ıssız limanı. Yüzümün en sevdiği gölge. Batık ha-lim ıssız okyanuslarda. Issız bir adada-ki adamken, zamanla adanın kendisine dönüştüğüm. Acılarımın bağımlılık hali. İstemediğim dokunulmazlığım. Kusursuz uçurumum. İçinden hüzün sızdıran kapım. Yalnızlığım, aşırı dozsa ölüm. Yalnızlığım, parmaklarımı sayıp sayıp, kendimi kalabalık hissettiğim…

Şimdi bir yokluktan düşerken, bir başka yokluğa tutunuyorum. Al beni vur bana. Sağır edecek kadar çok ses-sizlik verdin zaten. Ben de seni dile gelmemiş kelimelere bırakıyorum. Bir cevabın yok, sadece bilmecelerin var biliyorum. Gözümü bir aralasam içine karanlık sızacak. Ölümün hizasında duruyorum. Günüm düne aydın. Günah gibi işlendi yalnızlığım.

Herkes kendi yalnızlığını seçtiği için ben bu kadar yalnızım. Ve yalnızlık, yaşamla ölüm arasında seçim yapama-yanların çaresidir yar! Her gün kendi evimin kapısında kayboluyorum. Yal-nız kendimin değil, yalnızlığıma ortak olamamış tüm yalnızların yalnızlığı adına konuşuyorum.

Yalnızlıktan kaçanlar kendine taham-mül edemeyecek kadar kendine yaban-cı kalır. Bu yüzden hiçbir yalnızlıktan kaçmadım. Kaçsam ne olurdu ki? De-pozitolu bir yalnızlıktı benimkisi, kim

alsa geri getirirdi. Ey kalabalıklardan kaçışlarımın yenik yorgunlukları, beni yalnızlığa biriktiren o yarin adı, alınyazımın imla hatası-dır…

PRATİK BİLGİLER

LEZZETLİ HAZIR ÇORBALAR

Hazır çorbaları hazırlarken içle-rine biraz soğan doğrayıp, ince kıyılmış nane veya maydanoz ilave edebilirsiniz. Böylece çorbanızın hem görünümü hem de lezzeti değişecektir. Öte yandan hazır çorbaların yağ oranı düşüktür. Eğer yağ ilavesi yapmak istiyorsanız, çorbaniza, ocaktan indirmeye yakın kızgın yağ gezdirin.

KAŞAR PEYNİRİ ZİYAN OLMA-SIN

Buzdolabında uzun süre kalan kaşar peyniri kurur ve tadı bozu-lur. Bu tür peynirleri atmak ye-rine değerlendirmek istiyorsanız; kaşar peynirini rendeleyip küçük poşetlere doldurarak dipfrizde don-durun. Böylece kurumuş ve atmak üzere olduğunuz kaşar peynirini atmak yerine, böreklerde kullanmış olursunuz.

PİLAV NASIL TANE TANE OLUR?

Pişireceğiniz pilavın tane tane ve beyaz olmasını sağlamak için; pilav tenceresinin içine pişirme esnasında incecik dilimlenmiş bir limon koyun. Sonuç, her zaman olumlu olacaktır.

CİĞER KIZARTMADAN ÖNCE

Ciğer tava yapmadan önce ciğerleri batıracağınız una bir miktar karbo-nat ekleyebilirsiniz. Ayrıca yağı iyi-ce kızdırırsanız, Arnavut ciğerinizin tadı çok daha lezzetli olur. Ciğerleri yarım saat kadar süt içinde de bekletebiilrsiniz.

BUZDOLABINDA OLUŞAN KÖTÜ KOKULAR

Buzdolabınıza sinen ve bir süre sonra kötüleşen kokulardan kurtulmanın çaresi ; küçük bir kaba bir miktar süt koyup ağzı açık şekilde dolapta bulundurmaktır. Göreceksiniz süt bir süre sonra bütün kötü kokuları emmeye başlayacaktır.

T. C. Strasbourg Başkonsolosluğu’nun yeni inşa edilecek binasının arsasına ait satış sözleşmesi, 30 Nisan 2012 Pazar-tesi günü, Strasbourg Belediye bina-sında, Başkonsolosumuz Sibel ALGAN ile Belediye Başkan yardımcılarından

Philippe BIES tarafından imzalandı.

Noter huzurunda ve kalabalık bir med-ya grubunun katılımıyla yapılan imza törenine, yetkili yerel mimarlık şirketi Le Plan Libre’i temsilen mimar Meh-

met DAVAZ ile diğer konso-losluk ve belediye yetkilileri de tanıklık ettiler.

İmzalardan önce yapılan ko-nuşmalarda, Sibel ALGAN, bu güzel projede işbirliği yapan tüm taraflara, bu arada özel-likle Strasbourg Belediye Baş-kanı Roland RIES ile yardım-cısı Philippe BIES’e ve Le Plan Libre mimarlık bürosu adına Mehmet DAVAZ’a teşekkür ederek, bu projeyi çok güzel bulduğunu söyledi ve bölgede yaşayan Türk toplumu için

hayırlı olmasını diledi.

Philippe BIES ise, sözleşmeyi Belediye Başkanı RIES adına imzalayacağını be-lirterek, herkesin elinden geleni yaptığı

uzun bir süreç sonunda ortaya çıkan bu projenin her kesim ve özellikle Türk toplumu için iyi olacağını ifade etti.

Konuşmalardan sonra karşılıklı olarak imzalar atıldı ve proje şerefine kadeh-ler kaldırılarak tören sonlandırıldı.Tören sonrası görüşlerine başvurdu-ğumuz mumar Mehmet DAVAZ da teknik planda bilgiler vererek, bilhas-sa projenin Türkiye’deki asıl yapıcısı olan, Ağa Han ödüllü ünlü mimar Han TÜMERTEKİN’den övgüyle söz etti. Mehmet DAVAZ’dan aldığımız bilgile-rin ayrıntılı şeklini, gelecek sayımızda okuyabileceksiniz ( imza töreni tam gazetemiz baskıya gireceği sırada yapıldığından, detayları gelecek sayıya bırakmak zorunda kaldık ).

YENİ BAŞKONSOLOSLUK BİNASI İÇİN İMZALAR ATILDI

YEM

EKLO

PED

İ

Hasan ALAKUŞ

[email protected]

Page 41: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

« EFENDİM SANA » 1

Dünyaya geldin de güldü yüzümüz Arındı tertemiz oldu özümüzTek oldu bir oldu herbir sözümüzÖzüm de sözüm de sensin Efendim.

Pazara çıksam da kimse almıyor! Söylenen sözlerim sırda kalmıyor Yapıştı yakama asla salmıyor Gönlümde hasretin kaldı Efendim.

Gül kokunu alsam yürekte özlem!Her taraf yokuş da neresi düzlem ?Bir işaret buyur açılsın gözlem,Bu sine bu ruha yüktür Efendim.

Asırlar sonrası bir aşk haliyle,Sevgiler yollarım sevda diliyle,Bir işaret buyur kutlu eliyle,Yoluna turabım yolda Efendim.

Ne bir kelam yeter ne söz anlatır,Sedece içimde ’’hasret’’ kaynatır,Bu nefsim dünyada gönül oynatır,Elimden tutmazsan benim Eefendim.

Dünya ‘’sana’’ hasret sema’da aşık,Hayatım çözülmez karmakarışık,Sensin bana rehber sen bana ışık,Sensiz dünya zindan bana Efendim.

Bilmem ki bu sevda nasıl bitecek ?Nefsim beni bitmez nara itecek,Seni gören gözler elbet gülecek!Bir kez olsun bana görün Efendim.

Şairsen şiire besteye getir,Al beni nefsimden hasrete götür,Dayanamam artık bu işi bitir,Yaşamak dünyada zordur Efendim.

Hasan KARAKAYA 26 05 2011 Strasbourg

BİLMEM NEDENDİR...

Dağların dumanı süzmez oldu,Bilmem nedendir bu sene.Yarim bana gülmez oldu,Bilmem nedendir yar bu sene.

Lale sümbül açmaz oldu,Acep nedendir bu sene?Yar buradan geçmez oldu,Nedendir bilmem bu sene.

Ne baharim ne de yazım,Kör olmuştur iki gözüm,Elimde bir kırık sazım,Çalmaz oldu dost bu sene!

Ali Pise bir fıkaradır,Nereye gitse biçaredir,Eller muradını aldı,Bekar kaldı yar bu sene!..

Başıma Ördüler Çorap

Hayatıma bakın harap

Az da bana acı ya Rab

Başıma ördüler çorap

Çıkam dedim çıkamadım

Hayat güzel pes etmedim

Çok vurdular ses etmedim

Vuranlara kin tutmadım

Bakam dedim bakamadım

Hep ezdiler ezim ezim

Sanki küçük bir üvezim

Bana da yaşamak lâzım

Küsem dedim küsemedim

Yırtmadım düştüğüm ağı

Fidan’la kopardım bağı

İçimde duran sancağı

Asam dedim asamadım

Fidan ÇOLAK

Merhametine muhtacız

Duy işit bu acı sözleriBeyaza çevir bu kara yüzleriYakma günaha ağlayan gözleriMerhametine muhtacız Yarabbi

Günahtan koru bu genç nesilleriGeri çevirme göğe kalkan elleriYakma seni zikreden şu dilleriMerhametine muhtacız Yarabbi

Kulluğun kıymetini hiç bilemedikAkıldan nefsin arzularını silemedikNamazı doğru dürüst kılamadıkMerhametine muhtacız Yarabbi

Affet de bizleri feraha kavuşalımHuzur bulup rahata kavuşalımDoğruyu bilip İslama kavuşalımMerhametine muhtacız Yarabbi

Merhamet edip bağışla bizleriİman ateşiyle yak bu özleriYok olsun bedenden bu günah izleriMerhametine muhtacız Yarabbi

Sen olmazsan kul yana yan kül olurBahçede susuz kalmış bir gül olurHep hazin hazin öten bülbül olurMerhametine muhtacız Yarabbi

Seytana uyup hatalara düştükSeni bırakıp onunla sık sık görüştükİsyan eden bir topluma dönüştükMerhametine muhtacız Yarabbi

Âşık Abdullah kulunu da affetEyle yenik düşen gönlüne hidayetSana kul olmak ne güzel bir nimetMerhametine muhtacız Yarabbi

Abdullah KELEŞ / 24.04.12/

Lahr-Schwarzwald

41

Dostoyevski ve « Yeraltı » Dostoyevski’ yi tanıma yolculuğum farklı farklı şehirlerde sürdü, sanırım bu şekil-de sürmeye de devam edecektir. «Suç ve Ceza»yı Sivas’ta, «Budala»yı Ankara’da , «Yeraltından Notlar»ı Mulhouse’da ve bir başyapıt olarak gördüğüm «Karamozov Kardeşler»i Strazburg’da okudum. Farklı senelerde ve farklı şehirlerde okunmuş bu eserler üzerimde aynı etkileri yarat-mıştır her nedense. Son on yıldır sürekli yer değiştirmem sebebiyle her şehirde kendime küçük bir kütüphane oluşturup sonra da onları dağıtmak zorunda kaldığımdan artık kitap satın almak yerine nerede kitap bulursam okuyup yerine teslim ediyo-rum. İşte «Karamazov Kardeşler»i de Strazburg Başkonsolusluğu Eğitim Ata-şeliği kütüphanesinden alıp okumuştum. Ve şimdi şu tesadüfe bakın ki «Yeraltı» filminin gösterildiği şu sıralarda elimde «Ölü Evinden Anılar»ı okuyordum. Durur muyum? Tabii koşa koşa filmi seyretme-ye gittim. Okuduğum bütün bu eserleri saymamın nedeni izlediğim filmde Dostoyevski’nin neredeyse bütün eserlerinde ortak özel-

lıklerı gösteren «o» kahramanını görmüş olmam. O aşağılanmış, dışlanmış, has-talıklı, takıntılı, kendini ifade edememiş ya da yanlış ifade etmiş, ruhu yarıklarla dolu kahramanını. Örneğin taze okumakta olduğum «Ölü Evinden Anılar»da yazar, Sibirya’da sürgün hapishanesindeki katilleri, hır-sızları, kaçakları anlatırken bir batakta bile insanın var olma çabalarını farkeder. Tiksinti veren karakterlerin, böcekler gibi yerlerde debelenen mahlukların nasıl kişiler olduklarını anlamaya çalışır. “Ölü bir ev diye düşünürdüm. Tutuklula-ra dikkatle bakar, yüzlerini, hareketlerini inceleyerek, onların nasıl insanlar olduk-larını, huylarını anlamaya çalışırdım.” der anlatıcı. Zeki Demirkubuz’un Türk insanına uyar-ladığı bu “Yeraltı” insanı, Muharrem’in suretinde ortaya çıkar. İyi olmaya çaba-ladıkça bataklığa gömülen bir adamın hikayesidir “Yeraltı”. Kendini işe yara-mayan bir böcek gibi görür Muharrem. Yaşadığı eski, kirli, duvarlarının sıvaları yer yer dökülmüş daire de ancak hamam böceklerinin, tahta kurularının var oldu-ğu bir yerdir zaten. Sıradan memurluk hayatında dişe dokunur bir şey yapma-mış, bir şey üretmemiştir. Arkadaşları ta-rafından sevilmez. Takıntılıdır, korkaktır, kıskançtır, komplekslidir, içinden geçen-leri karşısındakilere söyleme isteğini bile gerçekleştiremez, bulunduğu ortamda sürekli arıza çıkarır. Muharrem monologlarında şöyle der:

“kendine karşı acımasız olan insan gururludur, oysa ben hem kendime karşı acımasız, hem de gurursuzum... “ Roman ödülü alacak arkadaşları için gece düzenleyen mesai arkadaşlarına, istenmediğini bile bile, gurursuzluk ya-parak zorla kendini davet ettirir. İçinden bu davete katılmayacağını söylese de, o gün geldiğinde koşa koşa arkadaşla-rından önce gider davete. Ödül alacak arkadaşının da yemeğe gelmesiyle grup tamamlanır. “Ankara Sıkıntısı” adlı ro-manıyla ödül alacak arkadaşına “Yazdık-larının başkalarından aşırma olduğunu, fikir hırsızlığı yaptığını” söylemek istese de (ki romanın adı Baudelaire’in ‘Paris Sıkıntısı’ndan esinlemedir, yönetmen belki de bir gönderme yapmak istemiştir ) baştan bir şey söyleyemez ama aldığı alkolün etkisiyle de eski hesaplar açılır ve yemek büyük bir rezaletle biter. Aslında kendisini aşağılayan, hor gören toplumun normal gözüken bu arkadaşla-rı da yalancıdır, iki yüzlüdür. (Toplumun büyük bir çoğunluğunu da bu normal gözüken insanlar teşkil eder. Uzakla-ra değil, çevremize bakmak yeterlidir sanırım.) Muharrem, kendini fuhuş batağına gönderir egosunu tatmin etmek için. Varoluşsal acı çeken bu kişinin belki de varolduğunu hissettiği tek yerdir fuhuş odası. Aslında Muharrem tümüyle kötü değil-dir. Örneğin evini temizlemeye gelen kapıcı kadın Türkan’ın dert ortağıdır. Onu dinler, acılarını paylaşır. Sorunlarına

çözüm arar, hatta öylesine çözüm arar ki, Türkan’ın ona sürekli dert yandığı apartmanın başka bir sakini olan (sanı-rım) yöneticisinden kurtulması için onu öldürmesini söyler. Oysa çevresindeki bu insan da iki yüzlü, çıkarcıdır. Öldürmeye çalıştığı insanla evlenmeyi kabul eden Türkan, Muharrem’e çoktan arkasını dönmüştür bile.. Filmdeki gölge gösterisi muhteşemdi. Sinema boyunca dikkat çeken diğer bir unsur ise, film boyunca Muharrem’in yanından ayırmadığı “patates” simgesi. İlk başlarda anlayamadığım bu sembole sonradan bir anlam yükledim elbet-te, “patates” insan egosuydu. Çünkü o patatesle işe yarar bir şey yapmıştı Muharrem. Bir gece komşu apartmanda çıkan eğlen-celi gürültüye uyanan Muharrem onları susturmak için önce bağırmış, sonra yu-murta fırlatmış fakat susturmayı başar-mayı bırakın, sesini bile duyuramamıştı. Oysa mutfaktan eline geçirdiği patatesle gürültü gelen evin camını kırmayı başar-mış, oradaki insanları korkutmuştu. Bir anlamda egosu tatmin olabilmişti. Zaten patatesi de tatmin işlerinde kullanmaya devam etti. Fakat “gerçekler” her şeyin önündeydi. Hatta insan egosunun bile. Ve eve dönüp kapıyı her açışımızda “farklı bir şey olsun “ beklentisi insanın en önemli tragedyasıdır aslında… 19/04/2012

Ali

PİSE

/ Fr

ansa

-Col

mar

Nurbanu KABLAN

Page 42: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Fransa Alevi gençliği, Saint Etienne’e bağlı Unieux kasabasında Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu (FUAF) Gençlik Komisyonu’nun düzenlediği üç günlük gençlik kampında 7-8-9 Nisan günleri biraraya geldi.

Bu kampla ilgili olarak, Sélestat Alevi Kültür Merkezi’nden Hamza Kaya, Ob-jekitf Gazetesi’ne şu açıklamaları yaptı. « Gençlik Komisyonu tarafından dü-zenlenen kampta alınan kararlarla önümüzdeki dönemde daha güçlü ve örgütlü Alevi gençliği yaratılacağı vurgulandı.

Fransa’nın dört bir yanından yol aşkı için yüzlerce kilometre kat edip gelen gençlerin kamp yerine varmasıyla karşılama ve kayıt işlemlerine geçildi. Gençlerin odalarına yerleşmesinden sonra toplu olarak öğle yemeği yenildi ; sıcak ve dostça bir sohbet ortamında geçen yemekte kampa yeni katılanlar birbirleriyle tanışırken, eski kampçılar ise hasret giderdi.

Öğle yemeğinin ardından toplantı sa-lonuna geçildi. Burada kampa katılan gençler kendilerini birer birer tanıttı. Gençlik Komisyonu tarafından ilk ola-rak seçilen Divan’da FUAF 2. Başkanı Erdal Kılıçkaya, FUAF Gençlik Komi-syonu Sorumlusu Engin Kelleci, FUAF Gençlik Komisyonu 2. Başkanı Şahzade

Kamçı, Gençlik Komisyonu Saymanı Ferhat Öztürk yerlerini aldı.

Kampın açılış konuşmasını yapan En-gin Kelleci herkese “hoşgeldiniz” dedi. Engin Kelleci’nin ardından söz alan Şahzade Kamçı ise FUAF Gençlik Ko-misyonu adına kamp organizasyonu hakkında bilgi vererek, üç günlük programı katılımcılara anlattı.

Programın onaylanmasından sonra FUAF 2. Başkanı Erdal Kılıçkaya gen-çleri selamlayarak kendini tanıttı ve FUAF olarak gençlere verdikleri öneme değindi. Erdal Kılıçkaya, Gençlik Komi-syonu’ndan Federasyon olarak beklen-tileri ve hedefleri hakkında katılımcıları bilgilendirdi ve birlik-beraberlik mesajı verdi.

Programın birinci oturumda FUAF Gençlik Komisyonu üç yıllık dönem değerlendirmesi ve durum tes-piti yapıldı. Engin Kelleci Fransa Alevi gençlik hareketinin üç yıllık değerlendirmesini gençlere sunarken, bu üç yıl boyunca Fransa genelinde yapılan faaliyetler hakkında bilgi verdi. Fransa’nın çeşitli şehirlerinden kampa katılan gençler ise durum tespiti ya-parak, kendi AKM’lerinde gençlik ile ilgili yürüttükleri faaliyetler hakkında bilgi verdi ve FUAF Gençlik Komisyo-nu’ndan beklentilerini dile getirdiler.

İkinci oturumda FUAF Gençlik Komi-syonu’nun hedefleri ve üç yıllık çalışma programı belirlendi.

FUAF Genel Başkanı Durak Arslan kamp yerine gün ortasında katılarak selamlama konuşmasını yaptı, gençle-re yollarına sahip çıktıkları için teşekkür etti. Daha yolun uzun olduğunu, Alevi-lilerin hak ettiği yerde olması için gen-çlere büyük görev düştüğünü, gençleri desteklediklerini ve onlara güvendikle-rini belirti.

Daha sonra bir grup çalışması yapılarak Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu Gençlik Komisyonu’nun kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri belirlendi, belirle-nen hedeflere ulaşabilmek için projeler üretildi. Gruplar birer birer projelerini sundu ve önümüzdeki üç yıl için bir çalışma programı belirlendi.

Kampın ikinci gününün ilk oturumunda ise Fransız ve Avrupalı kurumlara Aleviliğin ve Alevi örgütlenmesinin tanıtımı yapıldı. Moselle AKM’den Özgü Tan canımız, Alevi kurumlarımızı Fransız ve Avrupalı kurumlara nasıl tanıtabileceğimiz hakkında bir sunum yaptı. Durak Arslan da gençlerin bu konuda sorularına cevap vererek bilgi verdi.

İkinci bolümde ise FUAF Gençlik Komisyonu sorumluları profilleri hakkında bilgi verildi, üç yıllık çalışma programına uygun kadrolar seçildi ve bu komisyona aday listesi belirlendi. Daha sonra hazırlık komitesi tarafından hazırlanan bir bilgi yarışmasında gen-çler hoş vakitler geçirdi.

Kampın son gününde FUAF sorumluları ve gençler genel bir değerlendirme yaparak kamp hakkında düşüncelerini belirttiler, dilek ve temennilerden sonra YOL TV deki Fransa yansımaları programı için katılımcılar ile çekimler yapıldı. Üç gün süren kampta akşamları ise muhabbet gecesi düzenlendi. Gençler yollarına her zamankinden daha çok sahip çıkacaklarının ve Fransa Alevi hareketini daha güzel yerlere getire-ceklerin sözünü vererek kamp yerin-den ayrıldılar.

Bu kampın düzenlemesinde emeği geçen FUAF Gençlik Komisyonu’na, kamp hazırlık komitesine, FUAF Basın-Yayın Komisyonu’na, FUAF Başkanı Durak Arslan ve FUAF 2. Başkanı Erdal Kılıçkaya’ya katılımlarından ve gen-çlere verdikleri bilgilerinden dolayı teşekkür ediyoruz. »

42

FRANSA ALEVİ GENÇLİĞİ 4. KAMPINI DÜZENLEDİ

Haber / Mahmut BİlEn

Karsruhe Gençlik Spor Klübü ( GSK ) genel ku-rulunda yeni yönetim seçildi. Uzun yıllar başkanlık yapan Murat DEDE bu sene aday olmadı ve üyelerin talebi üze-rine Karlsruhe Gençlik Spor Klübü’nün ilk başkanlarından nurettin kÜÇÜk başkan seçildi. Yeni yönetim ilk toplantısını da yaparak, önümüzdeki dönemde yapacağı faaliyetleri de belirledi. Buna göre, ilk olarak 15-16-17 Haziran 2012 tarihle-rinde açık hava spor ve çayır güreşi festivali düzenlenmesi kararlaştırıldı. Ayrıca, 11-12-13 Mayıs 2012’de de

Karadeniz yayla şenliği düzenleneceği bildirildi ( Adres : Hermann Schneider allee 5 - 76189 Karlsruhe / Daxlanden ).

Bu meyanda, sporla ilgilenen gençlere cağrı yapılarak, bu bölgede bizim vatandaşlarımıza

ait böy-

le klüplerin çok az olmasından dolayı, vatandaşlarımız çalışmalara katılmaya davet edildi.

Güreşle ilgilenen sporcularımız şu telefondan bil-gi alabilirler : Mahmut Bilen / 0049 176 653 992 66.

Karlsruhe Gençlik Spor Kulübü Seçimleri Yapıldı

Page 43: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

2012 yılının belki de en sevindirici haberi GSM operatörleri arasında yaşanan rekabet oldu. Piyasaya yeni giren firmalar sayesinde fiyat-lar inanılmaz oranda düştü. Özel-likle ocak ayında GSM piyasasına giren Free, çıkardığı sınırsız (illimi-té) abonmanlar sayesinde dengeleri alt üst etti.

Komünikasyon fiyatlarını 5-6 kat oranında düşüren Free’den etkile-nen Orange, SFR ve Bouygues gibi sektörün dev firmaları da ücretlen-dirmelerini yeniden gözden geçirdi. Geçen seneye kadar yalnızca 1-2 saatlik abonmanlar için ödenen miktarlara bugün artık tüm ope-ratörleri sınırsız arayabileceğiniz abonmanlar mevcut.

GSM sektörüne son giren firma Simple Mobile oldu. Simple Mo-bile’i diğer firmalardan ayıran özellik sınırsız aramalara Türkiye’yi de eklemesi. Fransa’daki tüm telefonlarla sınırsız görüşmenin

yanı sıra Türkiye’deki cep ve sa-bit telefonlarını 7 gün 24 saat arama imkanı sunuyor. Fransa’daki Türkler için büyük bir avantaj su-nan firmanın ortaklarından biri de Avrupalı bir Türk: Mehmet KURT.

Simple Mobile’in genç patronu Me-hmet KURT, Fransa’daki telefon tarifelerindeki düşüşün nedenini iletişim teknolojisindeki gelişmelere ve tüketici beklentilerinde yaşanan değişime bağlıyor. Fransa’nın ilk GSM operatörü olan Orange ile par-tnerlik anlaşması imzalayan KURT, Simple Mobile’in iletişim kalitesin-den ödün vermeden tarifelerini en düşük seviyeye indirdiğini belirtiyor. “Fransa içerisindeki operatörlere sınırsız konuşma imkanını artık bütün operatörler sunuyor. Biz farkımızı Avrupa’daki Türk toplumu-na hitap eden abonman ile ortaya koymak istedik. Türkiye ile Fransa arasındaki ücret farkını ortadan kaldırdık.

Müşterilerimiz cep telefonlarından Türkiye’deki yakınlarını cep ve ev telefonlarından arayıp limitsiz şekilde görüşme imkanına sahipler. Bunun yanında müşteri servisimizi Türkçe yaptık. İlk iki haftada göste-rilen ilgiden son derece memnunuz. Doğru bir karar verdiğimizi görmüş olduk. “ şeklinde konuşan Mehmet KURT, nisan ayında 29,99 €’dan başlattıkları kampanyaya yakın zamanda yenilerinin ekleneceğini ifade ediyor.

Cep telefonu pazarında fiyatların ucuzlamaya devam edeceğini ön-gören KURT, Simple Mobile olarak kâr marjını düşük tutarak en cazip fiyatları sunmaya devam edecekle-rini dile getiriyor. Hali hazırdaki abonmanlarından memnun olmayan kullanıcıların önünde iki seçenek bulunuyor. Ya kendi operatörlerinin müşteri servisleriyle görüşerek tarifelerinde in-dirim talep edebiliyorlar ya da sözleşmelerini sonlandırıp cazip fiyatlı yeni operatörlere geçiş yapıyorlar.

Bu bağlamda 2008 yılında

kabul edilen Chatel yasası abonele-rin önündeki sözleşme engelini de ortadan kaldırdı. Herhangi bir operatöre 12 aydan daha uzun süre müşteri olmuş bir kullanıcı sözleşmesinin sona ermesini bekle-meden yeni bir operatöre geçiş yapabiliyor. Eski operatörüne kalan ayların yalnızca yüzde 25’ini öde-mesi yeterli.

Free’nin patronu Xavier Neil, ocak ayında startını verdiği kampanyasında sert bir giriş yapmış, cep telefonu kullanıcılarını “pigeon” olmakla ihtam etmişti. Fiyatları aşırı derecede aşağı çe-ken Neil’e karşı Orange, SFR ve Bouygues ortak dava açmış an-cak mahkeme Free lehine alınan kararla sonuçlanmıştı. Üç büyük

firmadan 3 ay içerisinde to-plam 500.000’in üzerinde

müşterinin Free’ye geçtiği biliniyor.

Siyasetin Finansmanı

Belki de bizler çoktan “içeriyi hallet-tik” de, dünyaya çekidüzen vermeye çalışıyoruz ya, ondandır.. Böyle konu-ları artık tartışmıyoruz bile.. Ya da hiç tartıştık mı? Ben hatırlamıyorum. İngiltere’den, hafta sonunda gelen bir haber, aslında İngilizler ve İngiliz siyasi yaşamını değil, tüm dünyada siyasetin yapılış biçimini ve ilkelerini ilgilendir-mesi açısından son derece önemlidir. Olayı özetlemek gerekirse : İktidar ortağı Muhafazakar Parti’nin saymanlarından biri olan Peter Crud-das, (ki kendisi de 750 milyon Sterlin gibi bir servete sahip çok zengin bir işa-damıdır) kendilerine “Çok zengin işa-damı” süsü veren The Sunday Times gazetesi muhabirlerinin gizli kamera ile kaydettikleri bir görüşme sırasında, “250.000 Sterlin karşılığında, Başba-kan David Cameron ile özel görüşme ayarlanabileceğini ve böylece hükü-met politikalarında etkili olabilmek olanağının bulunduğunu. Sistemin böyle çalıştığını..” söylemişti. Bu banttaki sözlerin yayınlanması üzerine, hükümet zor durumda kaldı ve Başbakan Cameron, “Parti sayma-nının ifadelerinin doğru olmadığını ve savunulamaz olduğunu” söyledi. Daha da ileri giderek, “nüfuz ticare-

tinin söz konusu olmadığını” savun-makla birlikte Muhafazakar Parti’ye bağış yapan çok önemli zenginlerle bugüne kadar Başbakanlık Konutu’nda yenilen özel yemeklerin bir dökümünü yayınlamak zorunda kaldı. Başbakan, “siyasetin finansmanı” konusunda yeni ilkelerin belirlenmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini de söyledi. Buraya kadar, başlangıcı tatsız olsa da, son derece güzel biten ve “örnek” bir hikaye var karşımızda.. Değil mi? Keşke, öyle olsaydı.. Bu haber, ya da son derece önemli gazetecilik başarısı, bizlere “Batılı demokrasiler” ve onları taklit eden rejimlerde, siyasetin finansmanı ko-nusunun ne kadar “alengirli” ve hatta “kirli” bir mevzu olduğunu bir kez daha göstermektedir. Parlamenter demokrasiler, doğal ola-rak farklı görüşlerden ve ideolojilerden partilerin, kendilerini destekleyen kit-lelerden veya zümrelerden alacakları yardımlar ile iktidar olmalarına olanak sağlamaktadır. Bu da, kimi ülkelerde belli ilke ve mik-tarlara bağlanmıştır. Örneğin İngiltere için bu miktar, yani Yüksek Seçim Kurulu’na bildirilmesi zorunlu olan 7.500 Sterlin (Bir Sterlin = Yaklaşık 2.90 TL) ve üzerindedir. Bunun altında isteyen istediği miktarda (tabii mak-buz karşılığı olmak kaydı ile) yardım yapabilir. Bunun dışında, siyasi partilerin hazine-

den alacakları ödenekler de, partilerin son seçimdeki oy dağılımlarına bağlı belli bir skalaya göre belirlenmektedir. Yani, vergi mükellefleri de, hazineye ödedikleri ile siyaseti finanse etmekte-dirler. Peki bu, “siyasi mücadelede” ve par-lamenter demokraside “adil yarışma-nın” sağlanması için yeterli midir? Bir yanda, milyarlarca Sterlin (Dolar, Euro, Türk Lirası her neyse) tutarın-da işlerini görebilmek için, bunun bir kısmını ödeyerek iktidarı belirleme (ve tabi sonrasında da karşılığını almak isteme) olanağına sahip zümreler, bir yanda ise sadece meydana doluşup “Yaşa varol, iktidar ol, bizi de gör” demekten başka bir şansı olmayan başkaları. Bunun adı da, “eşit ve adil yarış”… Öyle mi? İşte Kapitalizmin en büyük açmazların-dan biri, bu son olay vesilesi ile günde-me bir kez daha gelmiştir. Bir yanda bilmem kaç beygir gücünde bir otomobil, diğerinde ise insanların arkalarından kol gücü ile iteklemeye çalıştıkları bir araç.. Aynı parkurda yarışma durumundalar. Hemen hatırlatalım: Geçmişte, İngilte-re örneğinde İşçi Partisi de (Tony Blair 1997 ve 2002’de kazandığı iki seçim) iktidara gelirken, Muhafazakarların bağışçısı para babalarından destek alarak seçim kazanmıştı. Daha önceki İşçi Partisi iktidarları ise, genellikle sen-dikaların (ki o zaman yasalar müsaitti) parasal desteği ile seçim kazanabiliyor-

du. Sonradan bu yasalar değiştirildi. Şimdi Muhafazakar iktidar, “Tamam” diyor “Biz de sınırlı yardım alalım, hazine yardımını da kaldıralım. Ama işçiler de İşçi Partisine yardım ede-mesin..” İngiltere’yi iyice inceleyip bir yana bırakırsak.. Canım Türkiyem’de bu konu ne kadar tartışıldı ve ne kadar incelendi bugüne kadar? İstisnasız bütün partilerin kimden ne karşılığı ne kadar aldığı ve ne verdiği şeffaf biçimde biliniyor mu? Sadece partilerin değil, milletvekillerinin de tek tek ne gibi finansal ilişkiler içinde oldukları?.. Örneğin kampanyalarına kimin des-tek olduğu, kimden ne zaman ne satın aldıkları? Aldıkları malın mülkün sonradan değer kazanmasının ardında neyin yattığı? Parti kasalarının kime emanet olduğu (bkz. Saadet-Refah vs. partilerin mirası) , giren çıkanın, kaydı kuydunun ne alemde olduğu? Kayıp trilyon davası.. Yabancı fonların getirip götürdükleri sıcacık paraların ne işlerde kullanıldığı? Ya da CHP veya MHP.. Gelir kaynakları ve giderleri.. İlişkileri? Bilmeye hakkımız yok mu? Yani mesela Beşşar Esad’ın eşi Esma’nın satın aldığı mücevher veya pahalı çanta, parfüm vs. haberleri ka-dar ilgileniyor muyuz bunlarla? Umurumuzda mı, yani?

43

CEPTE DENGELER ALTÜST

İsmail Cem FERİDUNOĞLU

M

Page 44: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

TOMBala ÇEkİlİŞİnDE kazanan BİlETlEr

kazanan Biletler kazandıkları

SARI 62 Un télécopieur de marque « Brother » YEŞıl 04 Coupe + brushing homme ou femme offert par « Touch Finale » à ChâtenoisSarı 71 Coupe + brushing homme ou femme offert par « Touch Finale » à ChâtenoisSarı 19 Coupe + brushing homme ou femme offert par « Touch Finale » à ChâtenoiskırMızı 22 Appareil photo ‘’trust’’ 1.3mxp kırMızı 06 Un coffret de parfum de marque « Hugo Boss » SARI 39 Un fer à repasser de marque « Elta » kırMızı 68 Cafetière électrique de marque « Dunway » YEŞıl 02 Cafetière électrique de marque « Team international » YEŞıl 100 Grande cafetière électrique, marque « Delonghi » YEŞıl 11 Une bouilloire électrique de marque « Team » MaVı 90 Deux horloges murales ovales de marque « Quarts clock » SARI 28 Service à café en porcelaine pour 6 personnes ‘’Britta’’ 18 piéces kırMızı 27 Service à café 8 pièces kırMızı 74 Un service de table pour 6 personnes 24 pièces « Meran » kırMızı 86 Lot de 6 assiettes Sarı 15 Une veste homme imperméable à manches longues MaVı 30 2 tableaux décoratif « bouquet des fleurs » Jaune et rouge MaVı 19 Un set « poivrier et porte serviette décoration olives k.rEnGı 92 Deux parapluies de poche roses kırMızı 90 Menus du jour avec boisson offerts par le café restaurant « Apacci » à SélestatkırMızı 29 Menus du jour avec boisson offerts par le café restaurant « Apacci » à SélestatSARI 24 Menus du jour avec boisson offerts par le café restaurant « Apacci » à SélestatkırMızı 51 Un lot (t-shirts, casquettes, stylo, magnet) offerts par le café restaurant « Apacci » à Sélestat.k.rEnGı 24 Un lot (t-shirts, casquettes, stylo, magnet) offerts par le café restaurant « Apacci » à Sélestat.MaVı 27 Un lot (t-shirts, casquettes, stylo, magnet) offerts par le café restaurant « Apacci » à Sélestat.YESıl 42 Un lot (t-shirts, casquettes, stylo, magnet) offerts par le café restaurant « Apacci » à Sélestat.SARI 04 Un lot (t-shirts, casquettes, stylo, magnet) offerts par le café restaurant « Apacci » à Sélestat.kırMızı 04 - Bol de préparation ,4 piéces YESıl 23 Un lot de 3 petits bols ovales en plastique SARI 72 Un lot de 3 petits bols rectangulaires en plastique kırMızı 75 Sachet1, accessoire Enfenty-vifelkırMızı 16 Accessoire Enfant 2SARI 26 Montre enfant

Sélestat – İstanbul Lise öğrencilerinin İstanbul hayali

SElESTaT

Helal Market ; 24 rue de la Filature Bizim Market ; 67 route de Strasbourg Snack appaci, 10rue des Franciscains association franco-turque de Sélestat , route d’Orschwiller restaurant aYlEM – 10 rue d’ıena Entreprise aydin : adresse : 7avenu de Sweis-guth Epicerie antep du Centre-6, rue du Martea kaVak, Entreprisede Platrerie 8, rue du Dr. Oberkirch Piknik restaurant, 2 rue des Serruriers Marché d’ıstanbul, 1 neubruchweg

MarCkOlSHEıM

Pamukkale Restaurant-26 Rue Clemenceau Ferronnerie Saylık : Adresse : 4rue des Turenne Construction ISIK, 1é Rue de l’Europe Centre Alsace Chaufage :: 4 rue des Artisans

COlMar

Boulangerie apaydın ; 69 rue de Val St Gre-goire rıED automobile, 21 rue de l’alma EDa Market - 30 rue des Trois Chateaux

ET D’aUTrES

Coiffure Touche Finale-5, rue du Luberon 67730-Chatenois Sofak Lorraine : 6 Boucle des Dinandi-ers 57290 Fameck UETD France Restaurat Mer Noire-Wittisheim KAVAK, Entreprisede Platrerie 8, Rue du DR. Oberkirch AS Construction, 12 Rue des Chevaliers 68750-Bergheim

SPOnSOrlarıMıza TEŞEkkÜrlErİMİzlE

Bu hayal, bizlere inanan, destekleyen sponsorlarımız sayesinde gerçek oluyor. 27 Nisan-3 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da olacağız. Aşağıda, geçen ay söz verdiğimiz gibi, tombala bileti alarak bizi destekleyenlerden

kazananların numaraları ve bizi destekleyen sponsorlarımızın listesini bulacaksınız. Hepinize çok teşekkür ediyoruz.

YOlUMUz İSTanBUl’a

Öncelikle vatanımıza gideceğimiz için çok mutluyuz. Biraz hüzünlüyüz ailelerimizden ayrı kalacağız diye ama sağlık olsun, İstanbul gibi bir şehri görmeye değer. Bize böyle bir fırsat sundukları için bütün bu seyahate vesile olanlara teşekkür ederiz.

İstanbul bizim için bir hayaldi ve gerçekleşeceği için de çok mutluyuz.

Orada özel tarihi yerleri göreceğimiz için de sevinçliyiz.

İlk başta İstanbul seyahatini bizlere sunduklarında çok sevindik, kulaklarımıza inanamadık.

Hayallerimiz gerçek oldu. Darısı gitmek isteyenlere inşallah.

Heyecanla günlerimizi sayıyoruz. Merakla bekliyoruz ne göreceğiz diye, sürekli hayal kuruyoruz ve o günün gelmesini bekliyoruz...

rukiye Canlı

Emel EĞİlMEz

Elif EĞİlMEz

Page 45: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 45

Epinal, Remiremont ve Le Thillot derneklerinin ve Türk Okul Aile Birlikleri bir araya gelip, bu anlamlı günü en iyi bir şekilde organize etmeye

çalıştılar. Türkçe öğretmenleri Veysel YAKIN ve Selahattin GÜÇLÜ, 4 aydır çocuklarla görkemli bir kutlama hazırladıklarını söylediler.

Epinal’in Auditorium de la Louviere Salonu’nda düzenlenen etkinlik, Fransa’nın Vosges Bölgesi’ndeki Türk toplumunu ve Fransız ailelerini biraraya getirdi.

Etkinlikte, Vosges Bölgesi’ndeki farklı Türk okulları ve kurslarından gelen öğrenciler sahne aldı. Birbirinden güzel halk oyunları sunuldu, şiirler okundu, şarkılar söylendi, dans ve tiyatro gösterileri sahne aldı.

Türk cemiyetlerinin çocuklar için süslenmiş salonunda yerlerini alan minikler, abla ve ağabeylerinin gösterilerini izleyip kendilerine armağan edilen bu günü doyasıya, bayram tadında yaşadılar.

Bu anlamlı günde sadece küçüklere değil, öğretmenler tarafından büyüklere de bir sürpriz yapıldı. Salondan gelen gönüllü misafirlerle sandalye oyunu, tabakta yoğurt yeme oyunları yapıldı

ve akabinde onlar için hazırlanmış hediyeler ikram edildi. Bu gösteri büyük bir ilgi ve kahkahayla seyredildi.

TC Strasburg Başkonsolosluğu’nu temsilen Sayin Muzaffer İMRE bey geldi. Sayın Başkonsolosumuz’un göndermiş olduğu yazılı mesaj okundu. Epinal Belediye Başkanı ve milletvekili sayın Mr Michel HEINRICH de katıldı, böyle sosyo-kültürel faaliyetleri daima destekleyeceğini beyan etti.

Epinal Türk Fransız Dostluk Derneği yan salonda bir de kermes düzenledi. Derneğin Kadın Kolları’nın hazırladıkları yemek, tatlı ve pasta çeşitleri misafirler tarafından yoğun ilgi gördü.

Fotoğraf ve Haber : Mustafa ÖzÇElİk

EPinAL, REMiREMonT vE LE ThiLLoT 23 nİSAn’i KUTLADi

Hasan karakaYa

Her sene farklı derneklerin düzenlediği kermesler sezonu açıldı. Önceki yıllara nazaran, daha geniş kapsamlı ve her ihtiyaca karşılayacak şekilde dü-zenlen kermesler büyük ilgi görüyor. Yoğun hafta içi iş temposundan kurtulmak, dostlarla sohbet etmek ve hayır yapmak için kermeslere katılan vatandaşlar oldukça memnun.

Kermes sezonu açan ilk derneklerden Terre de Paix Eğitim ve Kültür Merkezi, 20-22 Nisan arası 3 gün boyunca Olympique Strasbourg futbol ta-kımının katkısı ile 2. Hayır Pazarını (kermesini) Cronenbourg futbol sahasında düzenledi.

2011 yılı sonu 18 Ave-nue Mendes France Schiltigheim’da+ki yeni binasına kavuşan derneğin, Eğitim merkezinin yararına düzenlemiş olduğu kermese ilgi büyüktü. 3 gün boyunca vatandaşlar sunulan ikram-lardan faydalandı, hanımlar ucuz alış verişin keyfini çıkardı. Eğitim Merkezi’nin öğrencilerinin marşları, ila-hileri programa ayrı bir renk

kattı.

Terre de Paix Eğitim ve Kültür merkezi 2007 yı-lında kurulup çeşitli eğitim, basım yayım, kültürel hizmetleri yürüt-mekte. Bunların arasında Fransız asıllı müslümanlara haftalık soh-betler, üç ayda bir çıkan ve 3000 baskılı « Islam magazine» dergisi, Strasbourg ve civarındaki çocuklarla yetişkinlere, bay ve bayanlara dini ve kültürler öğrenim ve öğretim, Fransa ve frankofon ülkelere yönelik islami eserler kazandırma çalışma-

ları, Afrika’da çeşitli insani yardım ve su kuyusu çalışmaları yürütmekte.

Dernek ayrıca sene boyunca bay ve bayanlara özel kamplar, yaz aylarında gerek merkezinde gerekse Türkiye’de eğitim imkanı sağlıyor. Derneğin faaliyetlerinni www.terredepaix.com internet sitesinden takip edebilir, ayrıca Fransızca İslami ve tasavvufi makaleler ve ki-taplara ulaşabilirsiniz. Dernek birçok kitabı Fransızca’ya tercüme ederek büyük bir hizmet sunuyor.

Hasan BEllİklİ / karlsruhe

T. C. Karlsruhe Başkonsolosluğu Hukuk Danışmanı avukat Cüneyt kÖrOĞlU, Başkonsolosluk’taki görevini başarıyla sürdürü-yor.

2005 yılından bu yana bu görevini devam et-tirmekte olan kÖrOĞlU, Cuma günleri saat 8.30-13.00 arası Konsolosluk’ta hukuksal konu-larda vatandaşlarımızı bilgilendirip, sorunlarına çözüm yolları bulmaya çalışıyor.

Başkonsolosluk bölgesindeki vatandaşlarımız

tarafından takdirle karşılanan bu hizmeti büyük bir memnuniyetle yerine getirdiği-ni belirten kÖrOĞlU, kapısının herke-se açık olduğunu vurguluyor.

Bu hususta daha geniş bir bilgi almak is-teyenler, Karlsruhe Başkonsolosluğu’nu 0721 984 40 55 numaralı telefondan ara-yabilirler.

Biz de sayın Cüneyt kÖrOĞlU’na te-şekkür ediyor, başarılar diliyoruz.

TERRE DE PAIx EğİTİM vE KüLTüR MERKEzİ KERMESİ

AvUKAT CüNEyT KÖROğLU’NDAN BAşARILI PERfORMANS

Page 46: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 47: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 47

Page 48: OBJEKTIF 05.2012
Page 49: OBJEKTIF 05.2012

Ça y est enfin ! Les bagages sont bouclés, les papiers rassemblés,

les guides en poche : demain c’est le départ pour Istanbul. Ce sera mon premier voyage en Turquie. J’at-tends avec impatience de découvrir Istanbul la capitale culturelle du pays, à la porte de l’Orient. Istanbul est pour moi une ville de fantasmes, joyaux posé entre l’Europe et l’Asie, traversée par le détroit de Bosphore,

entre la mer Noire et la mer de Mar-mara. De nombreux écrivains ont célébré Istanbul. De Mark Twain à Hans Christian Andersen, de Gérard de Nerval à Sait Faik de Pierre Loti et son « Istanbul » à Orhan Pamuk prix Nobel de littérature en 2006 (1er turc à être distingué par ce prix) en passant par Ernest Hemingway, tous ont chéri, magnifié, célébré cette ville pour sa beauté, sa richesse et la fascination qu’elle exerce sur qui-conque foule son sol.

Mon premier contact avec la Turquie ne fut pourtant guère

si enthousiaste. -ne m’en tenez grief- Comme pour beaucoup d’européens et d’américains, j’ai découvert à l’aube des années 80 le film de

l’américain Alan Parker « Midnight express ». Pour le moins traumati-sant… Il résumait la Turquie à un pays violent, archaïque ou les droits de l’homme étaient bafoués. Tant et si bien que visiter le pays ne me ten-tait aucunement et me glaçait plutôt le sang. Plus tard seulement viendra pour moi la découverte de l’incroya-ble fortune de l’Histoire…

Idiot me direz-vous, sans doute, mais l’ignorance la peur et

les préjugés ne sont-ils pas toujours mauvais conseillers ? Française parce que je suis née en France, parce que mes parents sont nés en France, par hasard donc, mes racines me portent et m’aident dans les moments de doute. Elles me permettent à la fois de me retourner et d’avancer, d’aller à la rencontre des autres, de l’autre. Parce qu’elles exis-tent et sont reconnues. Dans le lycée où j’enseigne bon nombre de mes élèves sont turcs ou d’origine turque. Je vois souvent dans leurs yeux une fierté hélas masquée à l’évocation de la

Turquie, une déception aussi de ne pas pouvoir partager la richesse de leurs racines au sein de l’école de la république… Ah les programmes ! Tant d’échanges humains galvau-dés ! Mais c’est sans compter sur Ali Basaran. Ali, enseignant, transmet à nos –vos- chers bambins l’amour de la langue turque, les éveillent à leur culture d’origine, partage avec eux ce petit plus qui fait la différence. Il

les rend fiers de leurs racines, de leur histoire, fier de leur richesse d’être franco-turcs.

C’est ainsi que j’ai vécu la naissance de ce projet.

La volonté de faire décou-vrir à nos élèves, grâce à un guide passionné, Istanbul, Byzance et Constantinople, leurs racines ! J’ai immédia-tement souscrit au projet. Je n’allais pas manquer cette communion. Les élèves se sont investies, ont fait preuve d’imagination, de volonté et de persévérance afin de mener à bien ce dessein et je reste ébahie par le soutien qu’elles

ont obtenu au sein de la commu-

nauté turque. Entraide et solidarité ne semble pas des mots vide de sens. Elles ont réussi à financer une bonne

partie du projet. Alors demain, nous nous nous retrouverons à l’aéroport afin de découvrir une ville aux mille facettes, riche d’une Histoire excep-tionnelle à travers les siècles dans une toute jeune république.

J’ai hâte de me trouver ainsi au centre du monde, au centre de

civilisations aussi riches qu’attiran-tes. Alors, d’Alexandre Le Grand à l’empire romain, de la Byzance grec-que à Constantinople, de Constan-tinople à Istanbul, nous irons flâner et humer les parfums et ambiances de la cité stambouliote. L’endroit du monde ou l’occident rejoint l’orient, entre religions et laïcité, tradition et modernité.

Je suis avide de partager ce mo-ment avec des élèves franco

turques et heureuse de rendre hom-mage à leurs origines, à l’heure où l’ « étranger », l’autre, est sans cesse stigmatisé, accusé de tous les maux et lâché à la vindicte popu-laire. Quelle meilleure réponse à la haine, aux discours xénophobes que le voyage, la découverte de l’autre, de l’ailleurs et de l’Histoire ?

Tania FRIEDERICH

Page 50: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Groupe TURQUOISE va donner un petit concert à la Fête du Quartier de l’Elsau, organisée par le Centre

Socio Culturel de l’Elsau, et qui aura lieu le samedi 2 juin 2012 de 14h00 à 22h00 au bord de l’eau – 90 rue Martin SCHONGAUER 67200 Strasbourg –Elsau.

THEME : L’EAU

Le thème de la fête de cette année est : l’EAU

Comme chaque année, la fête com-mencera à 14h00 pour terminer à 22h00.

Lors de la fête où participeront le Groupe TURQUOISE, deux écoles de musiques, et

des autres associations, il y aura nombreuses anima-tions d’eau pour les enfants dans une piscine artifi-cielle musique, chants, danses, concerts…

Possibilité de petite restauration sur place à partir de 14h00.

Vous êtes tous invités.

GRATUIT

Pour plus d’informations, adressez-vous à la direc-trice Pierrette SCHMITT ( Tél : 03 88 30 11 96 / Mail : [email protected] )

À partir du 1er juillet, tous les automo-bilistes devront en être équipés.

À compter du 1er juillet, automobilistes et usagers des deux-roues devront obli-gatoirement avoir un éthylotest avec eux. Selon un décret publié en mars dernier, le défaut de possession sera sanctionné par une amende de 11 euros à partir du 1er novembre 2012.

Qui est concerné?

Les automobilistes et les usagers des deux-roues sont concernés. Précisons que les conducteurs de véhicules élec-triques ou sans permis devront aussi se procurer un éthylotest. Seuls les déten-teurs de cyclomoteurs (ne dépassant

pas les 50 cm³ et 45 km/h) échap-pent à cette obligation.

É t h y l o t e s t chimique ou électronique?L’usager de la route peut re-courir aussi bien à l’éthylotest chimique - tra-ditionnellement appelé le ballon et à usage uni-

que - ou à l’éthylotest électronique. Le premier qui est d’une durée de vie de deux ans, coûte environ 1,50 euro. Pour le second, il faut compter entre 100 et 200 euros. Dans un premier temps, le prix guidera le choix des usagers de la route qui vont surtout acheter du ma-tériel chimique.

Mais si le conducteur contrôle fréquem-ment sa consommation, il aura tout intérêt à investir dans un équipement électronique, comme le souligne Jean-Pierre Marchandise, responsable des ventes chez Alcolock-France, spécialisé dans ce genre de matériel.

Quelle marque se procurer?

«À ce jour, les produits sur le marché français sont coréens, chinois, cana-diens, français, allemands ou améri-cains», indique Daniel Orgeval, prési-dent de l’Association nationale pour la promotion du dépistage d’alcoolémie et des drogues. Comment faire son choix?

La seule obligation faite à l’usager est d’acheter un produit certifié «NF». Une marque qui garantit la justesse de la mesure. «Attention aux commandes faites sur Internet: le matériel n’a pas toujours cette certification», met en garde Daniel Orgeval.

Peut-il y avoir un risque de pénurie?Avec cette annonce, les carnets de commandes des fabricants explosent littéralement. La société Contralco, numéro un mondial des éthylotests chimiques, reconnaît même avoir des difficultés pour faire face à la demande. «On fabriquait 12 millions d’éthylotests en 2010 avec 67 salariés, cette année on devrait en fabriquer 50 millions avec 140 personnes», explique son directeur du marketing, Guillaume Neau.

Par ailleurs, les points de vente se multi-plient: «10 % des pharmacies vendaient des éthylotests en 2010, elles sont 70 %

actuellement, et les tabac-presse com-mencent à vendre ces produits», signa-le le même responsable. Mais, déjà, de nombreuses pharmacies parisiennes sont en rupture de stock. Comment s’en servir?

Après une consommation d’alcool, il est impératif de patienter entre 30 minutes environ avant d’utiliser l’éthylotest. Un temps nécessaire pour que l’alcool pas-se dans le sang. En ne respectant pas cette attente, le risque est d’être «né-gatif» au moment de prendre la route et d’être déclaré positif une demi-heure plus tard par les forces de l’ordre, en cas de contrôle.

Pourquoi une telle mesure?Devenu depuis 2006 première cause de mortalité avant la vitesse sur nos rou-tes, l’alcool est à l’origine de 31 % des accidents mortels en France. Un chiffre qui, selon le délégué interministériel à la Sécurité routière, Jean-Luc Névache, n’a pas évolué depuis 10 ans. À titre de comparaison, cette proportion est de 17 % chez les Anglais et 10 % chez les Allemands. D’après les services de la Sécurité routière, si le taux légal (0,5 g par litre de sang) avait été respecté par tous, 1150 vies auraient été sauvées en 2010.

50

GROUPE TURQUOISE A LA FETE DE QUARTIER A ELSAU

L’ALcOOTEST ObLIGATOIRE DAnS LES véhIcULES !

- Les chiffres officiels pour Istanbul, Izmir et Ankara PLus de 4500 frAnçAIs vIvAnt en turquIe ont Pu voté Lors d’eLectIon Au 1er tour

turquIe Istanbul Izmir Istanbul + Izmir voix % voix % voix % Inscrits Lec 2905 671 3576 votants 1304 44,89% 201 29,96% 1505 42,09% nuls/blancs 8 0,28% 4 0,60% 12 0,34% exprimés 1296 44,61% 197 29,36% 1493 41,75% francois Hollande 531 40,97% 79 40,10% 610 40,86% nicolas sarkozy 251 19,37% 43 21,83% 294 19,69% J-Luc Mélanchon 195 15,05% 29 14,72% 224 15,00% francois Bayrou 179 13,81% 28 14,21% 207 13,86% eva Joly 89 6,87% 3 1,52% 92 6,16% Marine Lepen 26 2,01% 10 5,08% 36 2,41% Philippe Poutou 13 1,00% 1 0,51% 14 0,94% n. dupont-Aignan 7 0,54% 1 0,51% 8 0,54% nathalie Artaud 4 0,31% 2 1,02% 6 0,40% J. cheminade 1 0,08% 1 0,51% 2 0,13% total 1296 100% 197 100% 1493 100%

éLEcTIOnS PRéSIDEnTIELLES, PREMIER TOURLes résultats du premier tour pour Ankara : nombre d’électeurs inscrits à l’ouverture du scrutin : 708 Nombre d’électeurs inscrits à la fermeture du scrutin (après la prise en compte des éventuelles inscriptions/radiations sur déci-sion de justice intervenues pendant le scrutin) : 714 nombre de votants (=nombre d’émargements) : 235 Nombre d’enveloppes de scrutin et de bulletins sans enveloppe trouvés dans l’urne : 1 Nombre total des enveloppes de scrutins annulés et de bulletins annulés : 0 Total des suffrages exprimés : 234 nombre de suffrages exprimés par candidat JOLY Eva 10 LE PEN Marine 16 SARKOZY Nicolas 31 MeLencHon Jean-Luc 32 POUTOU Philippe 5 ARTHAUD Nathalie 0CHEMINADE Jacques 1 BAYROU François 29 DUPONT-AIGNAN Nicolas 1 HoLLAnde françois 109 TOTAL 234

Meriem draman / Le Petit Journal

Page 51: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Même si le taux de participation était inférieur à celui de 2007 où il y a eu un record, en 2012 aussi les français se sont déplacés massivement aux urnes pour voter.

Ainsi 79.48% des électeurs se sont exprimés pour désigner leur candidat. Le vote blanc n’étant pas pris en compte, il y a eu 701 190 voix annulées (double bulletin, texte sur le bulletin, etc..)

Comme attendu, le candidat du parti socialiste est arrivé en tête avec 28.63% des voix et le prési-dent sortant a l’a suivi de près avec 27,18%. Il est à noter que seulement 500 000 voix séparent les candidats.

Par contre, aucun institut de sondage n’avait pré-dis le score aussi élevé de la candidate Marien Le Pen qui s’installe en 3ème position avec 17,90%. François Bayrou qui était le 3ème en 2007 n’arrive qu’en 5ème position avec 9,13% derrière Jean Luc Mélenchon qui fait un bon score avec 11,10%

Tous les autres candidats ne dépassent pas les 5% synonymes de remboursement des frais de cam-pagnes.

Par ailleurs, dans la majorité des régions, Fran-çois Hollande arrive en tête alors que Nicolas Sarkozy le devance dans les régions de l’Est notamment l’Alsace et celles du Centre. Quand à Marine Le Pen, elle arrive en-tête uniquement dans le Gard. Cette région essuie souvent des intempéries et des sécheresses qui font d’elle une des régions la plus pauvre.

Le second tour sera fait le 6 mai pour désigner le nouveau président de la République. Les 2 can-didats en lisse sont à la conquête des électeurs du FN pour remporter le scrutin. Nicolas Sarkozy a considérablement durci sa position contre les immigrés et les musulmans qui les accusent de vouloir voter François Hollande.

Pour l’instant Marine Le Pen n’a pas donné de consigne de vote mais les électeurs FN sont très déçus de Sarkozy qui n’a pas tenu ses promesses et n’est pas assez dur avec l’immigration.

Quand à François Bayrou, il a demandé des éclaircissements sur les programmes des deux candidats mais n’a pas encore choisi son candi-dat.

Le crIf appelle à voter sArKoZY

Dans une tribune publiée dans le journal israélien le Haaretz, Richards Prascquier appelle la communauté juive à voter Nicolas Sarkozy et accuse François Hollande d’être trop « amis » avec des antisionistes.

Il blanchi également Marine Le Pen, en disant qu’elle ne représente plus un danger pour les juifs de France étant donné que son seul combat est contre les Musulmans. Par ailleurs, aucune mosquée n’a donné de consigne de vote. Elles appellent toutes leurs fidèles à voter mais ne se prononcent pas en faveur d’un candidat.

Seul l’intellectuel musulman Tariq Ramadan, très écouté dans la communauté, appelle clairement à voter contre Sarkozy mais n’affiche pas son soutien à François Hollande.

n’oubliez pas les législati-ves

Les législatives permettent la dési-gnation des députés qui siègeront à

l’assemblée nationale. Elles sont le second ren-dez vous électoral le plus suivi après l’élection pré-sidentielle. La participa-tion est de 60% à 65% en moyenne. Les 10 et 17 juin, les français seront amenés à élire un nouveau parle-ment.

Législatives 2012

Les élections législatives 2012 feront suite à la présidentielle qui jouera d’ailleurs probablement un rôle de catalyseur pour le parti du candidat vainqueur. Ce fût le cas notamment lors des scrutins de 2002 et de 2007.

nouveau découpage électoral

Ces législatives 2012 seront marquées par un nouveau découpage électoral. Le nombre de députés reste inchangé (577) mais la répartition des députés à élire varie.

concrètement quel était le problème?

Historiquement un département devait compter au moins deux députés; Cette logique a été cas-sée et le nouveau découpage a été établi pour permettre une meilleure représentation démo-graphique. Certaines circonscriptions étaient en effet surreprésentées par rapport à leur nom-bre d’habitants et d’autres sous-représentées. Ainsi une voix d’un électeur du département

de la Lozère «valait» plus de trois voix d’un électeur du département des Bouches-du-Rhô-ne. Des circonscriptions ont disparu, d’autres on été créées ou agrandies.

La gauche accuse le gouvernement en place de vouloir favoriser la droite en modifiant les cir-conscriptions.

calendrier 2012: date 1er et 2ème tour

Mi Mai• - Dépôt des candi-datures.

10 Juin• - Premier tour de l’élection législative.

17 Juin• - Second tour de l’élection législative.

fin Juin• - Constitution du nouveau gouvernement.

elections législatives et financement des partis politiques

Les élections législatives servent certes à dé-signer les députés qui siègeront à l’assemblée nationale mais elles permettent également de fi-nancer en partie les partis politiques. A chaque siège de député correspond une somme gagné par son parti politique (44.000 Euros en 2007). D’autre part si un parti politique présente au moins 50 candidats dans autant de circons-criptions et qu’il réalise au minimum un score de 1% des voix, chaque voix lui rapporte 1,63 euros par an pendant la durée du mandat (5 ans sauf en cas de dissolution de l’assemblée).

triangulaires et quadrangulaires

Le mode de scrutin spécifique permet la présen-ce de 3 ou 4 candidats au 2ème tour de l’élec-tion. En effet, contrairement à la présidentielle où seuls les 2 candidats arrivés en tête au 1er tour sont admis au 2nd (En cas d’absence de majorité absolue bien sur), il «suffit» pour les candidats des législatives, d’obtenir 12,5% des électeurs inscrits pour pouvoir se maintenir. On parle alors de triangulaires ou de quadrangulai-res. A noter: Un candidat est élu dès le premier tour s’il obtient la majorité absolue (Plus de 50% des suffrages exprimés) à la condition que l’abstention ne dépasse pas les 50%.

51

LES FRAnçAIS OnT vOTé MASSIvEMEnT !

Page 52: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

L’unique fête dédiée aux enfants dans le monde, la Fête Nationale des Enfant a été célébrée Stras-bourg cette année le samedi 21 avril.

Malgré un mauvais temps froid et pluvieux, la célébration qui a eu lieu au Parc Citadelle où il y avait des centaines de personnes, a com-mencé par le chant des hymnes nationaux de France et de Turquie.

L’adjoint-maire de Strasbourg Michèle SEILER , l’ancien maire de Strasbourg et le sénateur Fabienne KELLER et le député Jean-Philip-pe MAURER ont partagé l’enthou-siasme de cette journée digne avec ses discours ornés de mots turcs.

Le Vice-consul de Turquie à Stras-bourg M. Nevzat Erdem ATILGAN, a félicité la journée des enfants qu’y

sont présents, a partagé le message du Consul de Turquie Mme Sibel ALGAN qui n’a pas pu assister à cette grande journée pour ses rai-sons personnelles.

LE MESSAGE dE MAdAME zEyNEP SIbEL ALGAN CONSUL GENERAL dE TURQUIE à STRASbOURG

Mesdames, MessieursAvant de vous raconter en quel-ques mots l’histoire du 23 avril, je voudrais d’abord vous remercier pour avoir l’amabilité de partager cette journée de fête avec nous. Le 23 Avril 1920 est la date où La Grande Assemblée Nationale de Turquie, pilier de la République qui sera proclamée un peu plus tard, en 1923, a été fondée. Mus-tafa Kemal Atatürk a offert cette journée de fête aux enfants qu’il a

toujours considéré comme l’avenir de la patrie et a proclamé le 23 Avril comme la fête des enfants. Ce fut une première au monde.

Atatürk a attaché beaucoup d’im-portance à l’éducation des enfants, dès la fondation de la jeune Répu-blique turque.

Nous continuons à croire que les enfants qui maîtrisent bien la lan-gue, la culture et l’histoire de leur pays, ainsi que celles de leur pays d’accueil pourront plus facilement s’intégrer à la société dans laquelle ils vivent. Pour nos enfants, une éducation bien solide présente une valeur sûre, pour un avenir solide et plein d’opportunités.

La France propose par ailleurs avec ses institutions bien spécialisées, des opportunités éducatives pro-mettant de bonnes carrières pour

l’avenir.

Le 23 Avril est célébré chaque an-née avec le plus grand enthousias-me à l’étranger comme ici à Stras-bourg, ainsi que dans bien d’autres villes en France et en Europe et naturellement en Turquie où ont lieu les plus grandioses cérémonies avec la participation des enfants venus de chaque côté du monde, pour partager notre joie et pour ainsi contribuer à renforcer les liens d’amitié et de paix.

En saisissant cette occasion pour souhaiter à toutes et à tous un ex-cellent après-midi, je vous présente mes meilleures salutations.

En guzeli sizin olsun >>> 06 25 94 20 29

GRAnD EnThOUSIASME DE LA FETE DES EnFAnTS A STRASbOURG

Page 53: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 53

Page 54: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 55: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 55

Page 56: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 57: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 57

Page 58: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Des valeurs, des saveurs

moona bölge bayi olarak, Sos ve mechouia (hakiki zeytin yağli, közlenmiş sebzeler) mammülleri

Sadece helal üretim yapan imalathanemizde, üretilen mamullerimiz, şoksuz, elle kesim yapilan etlerden imal edilmektedir

GAMME MOONA : sauce, méchouia

CHARCUTERIE : a la coupe, libres services

100 çeşit şarkuteri (sosis, salam), taze mamulleri’ile sistemli biçimde, haftalık servis yapilmaktadır. SERVIS ARAÇLARIMIZ SADECE TAZE MAMUL TAŞIMAKTADIR

z.a de florivoie 88640 GRANGES – SUR-VOLOGNES Tel 03.29.51.69.36 fax 03.29.51.69.37 www.oz-tat.com

Page 59: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 59

SURGELES : SELAM

SURGELES SUPERFRESH : pates, légumes

SURGELES ORIENTAL VIANDES : viandes, plat cuisines

öz-tat firmasının yan markası , ORIENTAL VIANDES, hazır helal yemekleri özellikle elle kesilen, etlerden üretilmisdir

Tanınmış markası’ile, güvenli ve kaliteli SELAM helal, mamülleri

turkiye’nin ilk dondurulmuş gıda markası SUPERFRESH, şimdi fransa’da

Superfresh, selam, oriental viandes bölge bayisi olarak, 70 çeşit dondulurlumuş mamulleri’ile sistemli biçimde servis yapilmaktadır. SERVIS ARAÇLARIMIZ SADECE DONDURULMUŞ MAMUL TAŞIMAKTADIR

Tavuk sosis Tavuk burger Akcaabat köfte

Adana kebap Inegöl köfte Cevapcici

Urfa kebap

Tekirdag köfte

Page 60: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 61: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 61

Page 62: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected]

Page 63: OBJEKTIF 05.2012

Mayıs / Mai 2012 * N° 71 [email protected] 63

Page 64: OBJEKTIF 05.2012