Upload
ahmet-hakan
View
246
Download
7
Embed Size (px)
DESCRIPTION
2001-2010 yılları arasında yayınlanan, Devrimci Demokrasi gazetesi.
Citation preview
Referandum yaklafl›rken Kerkük’te gerilim t›rmand›r›l›yor
999911111111 11001100DDÜÜNNYYAARRÖÖPPOORRTTAAJJ DDÜÜNNYYAA
SSIINNIIFF TTAAVVRRII
Özgün örgütlülük, somut hedef,
kitlesel seferberlik...
‹SMA‹L UÇAR
Devletin icazet kap›s› ABD
ABD’nin yeni politikalar› vestratejik anlay›fl›nda KaradenizHavzas›’n›n önemi daha da art-m›flt›r. Karadeniz, Ortado¤u’nunüzerinde bir flemsiye gibi dur-makta olup, Hazar Havzas› ve Or-ta Asya petrol ve gaz›n›n bat› pa-zarlar›na erifliminde etkin bir böl-gedir. Ayr›ca son zamanlarda Ka-radeniz’de saptanan petrol re-zervleri, bölgenin enerji konu-sundaki önemini daha da artt›r-m›flt›r.
S A Y F A 15
Her örgüt ve örgütlülü¤ün belli bir ihtiyac›n sonucu orta-ya ç›kt›¤› herkesin üzerinde hemfikir oldu¤u genel bir gerçek-liktir. Bu örgütlülükler içerisinde tayin edici olan parti örgüt-lenmesidir. Yani s›n›f mücadelesi içerisinde Maoist parti dev-rimin stratejik silah›d›r. S A Y F A 3
Kamuoyunda oldukça kar-mafl›k bir diplomatik sorun gibitart›fl›lan Kerkük sorununda refe-randum tarihi yaklaflt›kça t›rma-nan gerilim özellikle Türk hakims›n›flar› taraf›ndan körükleniyor.
Devletin “yeni”kahramanlar›
Kültür ve sanat flöleninde buluflal›m!
Hrant Dink’in katle-dilmesinde kullan›lan te-tikçi Ogün Samast’›n ve“azmettirici” olarak isim-leri geçen Yasin Hayal veErhan Tuncel’in devletleolan iliflkileri birer birerortaya ç›k›yor. Samast’›n“kahraman” gibi elindebayrak, sa¤›nda solundapolis ve jandarmalarlaçektirdi¤i hat›ra resimleribugünlerde Dink’in katle-dilmesinin ard›ndan ençok tart›fl›l›nan konu. An-cak bütün tart›flmalardagizlenmeye çal›fl›lmas›nakarfl›n ortada bir gerçek var ki o da bu iliflkiler a¤›n›n vekatliam›n arkas›nda devletin kendisinin oldu¤u.
S A Y F A 5
Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan ‘de¤ifltirilsin’,‘kald›r›ls›n’, ‘aynen korunsun’ söylemleriyle TCK’n›n301. maddesi tekrar gündeme tafl›nd›. Tart›flmalar301’le bafllad› ve ülkenin ‘temel harc›’ olan ‘Türklük’kavram›na gelip tak›ld›.
Dink’in katledilmesinin ard›ndan artan 301. maddetart›flmalar› sürüyor. Hükümet cephesinin 301. maddeile ilgili bir sorunun olmad›¤›, uygulamadan kaynakl› so-runlar›n yafland›¤›n› söylemesi ve “de¤iflsin diyenlerinsomut önerilerle gelmesi halinde makul de¤ifliklikler ya-pabiliriz” fleklinde siparifl vermesi üzerine bir araya ge-len baz› sendikalar ve meslek kurulufllar› ise 301. mad-de için ‘de¤ifltirilsin’, ‘kald›r›ls›n’ veya ‘aynen korunsun’fleklinde öneri paketleri haz›rlamaya koyuldular.S A Y F A 3
Emekçi kad›nlar
4 Mart’ta
Kad›köy’de
D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül ve arkas›ndan GenelkurmayBaflkan› Yaflar Büyükan›t’›n geçti¤imiz günlerde ABD’yeyapt›¤› ziyaretin nedenleri ve sonuçlar› üzerine yap›lan
tart›flmalar ülke gündeminde oldukça genifl yer buldu. Bu ziyaret;Kerkük meselesi, Güney Kürdistan’daki PKK varl›¤› ve Amerikan Se-natosu’nun gündemindeki Ermeni soyk›r›m› tasar›s› gündemleriyleyüklüydü. Bunlar›n yan› s›ra ABD’nin gündeminde olan Lübnan veIrak’taki yeni ‘›l›ml›’ hükümetlerin nas›l desteklenece¤i, yahut denet-lenece¤i ve ‘ortak tehdit’ olarak lanse edilen ‹ran konular›, Türk dev-
letinin de daha genifl rol talep etti¤i konular. Türk devletinin Kerkükve PKK’ye müdahale isteklerinin, efendisi taraf›ndan ne kadar karfl›-lanaca¤›n› belirleyecek olan da, efendinin yeni aç›l›mlar›nda devletinüstlenece¤i rolün büyüklü¤ü ile do¤ru orant›l›. Bu nedenle D›fliflleriBakan› Gül’ün söz konusu ziyaretinin oda¤›nda öncelikli olarakABD’nin kendi planlar› do¤rultusunda Türk devletine verdi¤i tali-matlar yerald›. Özetle söz konusu ziyaretin Türk devleti aç›s›ndan is-tenildi¤i gibi baflar›l› geçmedi¤i ortada. Ziyaretin baflar›s›z geçmesi-nin faturas› ise klikler aras› dalaflta kullan›larak AKP’ye fatura edil-
se de, ABD ile Türk devleti aras›ndaki efendi-uflak iliflkisinin do¤alsonucu oldu¤u görülmektedir. Bu konularda ABD’ye ra¤men Türkdevletinin tek bafl›na söyleyebilece¤i bir sözünün olmad›¤› ve olama-yaca¤› aflikard›r. Zaten hükümet de bu ziyaretle özellikle cumhur-baflkanl›¤› ve genel seçimler öncesi ABD’nin deste¤ini alma hesapla-r› gütmüfltür. Ancak her fleyden önce emperyalistlerin uflak ve iflbir-likçileriyle yeni y›l›n ilk günlerinden itibaren bafllatt›klar› bu yo¤undiplomasi trafi¤ini dünya halklar›na yönelik yeni bir sald›r› hamlesi-nin haz›rl›klar› olarak görmek gerekir.
D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül ve Genelkurmay Baflkan› Yaflar Büyükan›t’›n ABDziyareti nedenlerinden öte sonuçlar› itibariyle bir icazet alman›n ötesine geçemedi
ABD’nin yeni
Ortado¤u’su:
KARADEN‹Z
‹çerisinde bulundu¤umuz süreçaç›s›ndan sistemin sald›r›lar›na karfl›dönemsel olarak ortak devrimci ta-v›r-tutum almak önemli oldu¤u ka-dar bir ihtiyaçt›r da. Türkiye-KuzeyKürdistan komünist ve devrimci ha-reketinin tarihinde çeflitli dönemler-de ‘güçbirli¤i’ veya baflka adlar alt›n-da ortak kitlesel mücadelenin olumluve olumsuz pratik örnekleri yaflan-m›flt›r. Hiç kuflku yok ki bu örnekleriçerisinde esas› teflkil eden bu ortakmücadelenin yaflanm›fl olumlu ör-nekleridir. Birçok alanda devrimci da-yan›flman›n s›n›rlar›n› dahi aflan vepratikte ayn› siperlerde yoldafllaflanbu iliflkiler ve de¤erler toplulu¤u dev-rimci hareketin taban›ndan geniflhalk kitlelerine kadar muazzam birgüven, devrimci coflku ve heyecan›ngeliflmesine neden oldu¤u gibi, siste-min sald›r›lar›na karfl› da önemli di-renç merkezleri oluflturdu. Ancak ka-bul etmek gerekir ki son y›llarda buolumlu örnekler yerini ayr›flmalara b›-rakt› ve yeterli derecede ortak sorun-lar nezdinde biraraya gelinerek or-taklaflt›r›lm›fl bir pratik mücadeleninolumlu örnekleri oluflturulamad›. SA Y F A 8
Birleflikdevrimcikitleselmücadeleüzerine
Aralar›nda Demokratik Kad›nHareketi (DKH) ve DHP’nin de bu-lundu¤u birçok demokratik kitleörgütünden kad›nlar, emekçi ka-d›nlar› emperyalizme, ezilmeye,sömürüye ve flovenizme karfl› 4Mart’ta ‹stanbul Kad›köy’de yap›-lacak olan ‘8 Mart’ mitingine ça-¤›rd›. Kad›köy ‹skele Meydan›’ndayap›lan aç›klamada, 8 Mart’›n ta-rihsel, s›n›fsal özüne uygun vebirleflik olarak 4 Mart günü Kad›-köy’de yap›lacak mitingle kutla-naca¤› aç›kland›.
S A Y F A 4
Uyuflturucu çete-
lerinden ve yozlafl-
man›n artmas›ndan
rahats›z olan Dudullu
halk›, 11 fiubat günü
Dudullu Huzur Sitesi
son durakta toplana-
rak yozlaflma karfl›t›
sloganlarla semt
merkezine yürüdü.
S A Y F A 5
Son dört y›lda 550 milyon dolarl›k yat›r›m yaparak üretim ka-pasitesini 1.5 milyon tondan, 1.9 milyon tona, üretim hacmini iseyüzde 60 ila yüzde 80 oran›nda artt›ran ülkemizdeki tek petrokimya kuruluflu PETK‹M sat›l›yor. S A Y F A 7
e-mail:[email protected]›l: 5 • Say›: 106 • 17-28 fiubat 2007 • Fiyat›: 1 YTL15 Günlük Siyasi Gazete
2006 y›l› bütçe sonuçlar›,Tayyip Erdo¤an taraf›ndanaç›kland›. Erdo¤an; son 30 y›l›nen iyi bütçe sonuçlar›na sahipolduklar›n› iddia ederek, bununhükümet ad›na yüz a¤art›c› ol-du¤unu öne sürdü. S A Y F A 6
2006 bütçesi kimin yüz ak›?2006 bütçesinin temel dayana¤›n› yoksul emekçi halk oluflturdu. 137.5 milyar YTL’lik vergi
gelirinin 78.3 milyar YTL'si, yoksul halktan al›nan ÖTV ve KDV gelirlerinden olufluyor
Halk çeteleflmeyekarfl› yürüdü
PETK‹M’in yüzde 51’i özellefltirmeyle sat›l›yor!
Türklü¤ün yeniden
kutsanmas›: 301
AHMET HACALO⁄LU K.
Yar›-feodalizmi reddedenarkadafllar›m›z da var, amaAnadolu’yu bilen insanlar içinbu iliflki hüküm süren bir iliflki-dir ve bunu, çarp›k kapitalizmolarak tan›mlayamazs›n›z.
Bush yönetimi Afganistan veIrak’›n ard›ndan ‹ran’a sald›r› sin-yali verirken, geçti¤imiz günlerdedüzenlenen 43. Münih GüvenlikKonferans›’na kat›lan Vladimir Pu-tin, ABD’yi yayl›m atefline tuttu...
ABD-RUSYA düellosu sürüyorPutin: ‘ABD haddini aflt›’
‘Reddedilemez ülke gerçe¤i:YARI-FEODAL‹TE’
17-28 fiubat 2007
DevrimciDemokrasi’den
YURT‹Ç‹ HESAP NO:
Ertafl ÖZTÜRK
Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 0094208-6
‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 1002 30000 1153314
YURTDIfiI HESAP NO:
Ertafl ÖZTÜRK
Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 3013710-9
‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 1002 301000 1107308
Emlak Bankas› ‹st. Atatürk Bulvar› fiubesi: (FRF) 00235699
Abone Süresi Yurtiçi Yurtd›fl›
6 AYLIK 12 YTL 35 EURO
1 YILLIK 24. YTL 70 EURO
2
ABONE OL - ABONE BUL
OKU - OKUT
GÜNCEL
Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan ‘derin devlet’, 301. madde vekontrollü olarak Ermeni Soyk›r›m› gündemleri tart›fl›l›r oldu hep.
‘Derin devlet’ tart›flmalar›, genel seçimlerin arefesinde sistem partileri-nin oy hesaplar›yla flekillenirken, 301. madde tart›flmalar› da bir taraftan se-çimler dolay›s›yla AKP’ye kaybettirirken, öte yandan üniter devlet arzusu-nun silahlar›ndan Türklük kavram›n›n tart›fl›lmas›na sebep oluyor. Bununtart›fl›lmas› Kemalist Türk devleti için iyi de¤il ve kuflkusuz bu tart›flmalar›nkontrollü olmas› için elinden geleni yap›yor.
‘Derin devlet’i ve meydana gelen olaylar› asl›ndan kopuk flekildeAKP’nin basiretsizli¤i fleklinde yorumlayan muhalefet partileri ile AKP, sis-tem partileri olmalar›n›n lay›k›yla ‘derin devleti’, devlet içerisine kümelen-mifl ve tasfiye edilebilecek bir güçmüfl gibi gösterme u¤rafl› içerisine girerekdevleti ak pak gösteriyorlar. Muhalefettekiler, AKP’yi devlet içine kümelen-mifl ‘karanl›k adamlar›’, ‘derin devleti’ ortaya ç›karamamakla elefltiriyorlar.Devleti bir tarafa b›rakm›fllar, herfleyi AKP üzerinden elefltirerek seçimlerdensonra kendilerini kondurmay› düflündükleri devlet makam›n› fazla zedele-memeye özen gösteriyorlar. Do¤ald›r ki yaflam bulduklar› ortam› y›pratmakiçin çabalamalar› beklenemez. Devleti yöneten AKP imifl gibi elefltiriyorlarve AKP üzerinden yapt›klar› elefltiri flu; ‘periflan devlet’. Söylemek istedikleriAKP’nin periflanl›¤› olsa da, bizim akl›m›za gelen bundan daha fazlas› elbet-te. Devlet bir yandan arkas›ndaki emperyalist güçler ve kendi militarist geli-flimiyle ‘güçlü devlet’ imaj› çiziyor ise de, esasta ‘güçlü devlet’in koflu¤unugizleyemeyecek derecede periflan.
Hrant Dink örne¤ini ele alal›m. 301’inci maddeden yarg›land›¤› dönem-lerde vitrinde hep ‘vatan haini’ olarak duruyordu. Zaten 301’inci maddedenyarg›lan›yor olmas› da devlete göre ‘Türklü¤ü afla¤›lama’ suçunu ifllemifl ol-mas›ndan kaynaklan›yordu. Ancak öyle bir ölüm yaflad› ki Dink, bütün resmia¤›zlar maymun gibi çarketmek zorunda kald›. Burada çarkeden bir bütüno-larak devletti. Katledilen Dink için, ‘kurflun Türklü¤e s›k›ld›’ diyecek kadar180 derecelik dönüflümlü bir yorum yap›ld› resmi a¤›zlardan. Eski Cumhur-baflkan› Turtgut Özal’›n ölümü de örnek olarak incelenebilir. Zehirlenerek öl-dürüldü¤ü iddialar› vard› ölümü ile ilgili olarak. Sürüncemede b›rak›larak tar-t›fl›lmad›. Bir Cumhurbaflkan›’n›n bu flekilde ölmesi, Türk devletinin içinde ol-du¤u durumun aynas›d›r ayn› zamanda.
Di¤er bir siyasetçi Ecevit’in ‘derin devlet var’ itiraf› da, kendisinin bü-ründü¤ü ‘sol’ maske gere¤i olarak bir aldatmacaya tekabül ediyor. O da hal-k› aldatma görevini üzerine alm›fl biri. Abdullah Öcalan’›n yakalan›p tutuk-lanmas› olay› gibi Ecevit’in hükümetteki dönemlerine denk gelen birçokolay, göz önündeki iliflkilerin de¤il, ‘derin’ iliflkilerin ürünüdür. Ve Ecevit debu ‘derin’ iliflkilerinden övünüyordu. Bu iliflkileri onun devlet adam› kimli¤i-ni oluflturuyor çünkü.
Mehmet A¤ar da iyi bir örnektir ‘derin devlet’ tart›flmas›na. 1001 ope-rasyon ile bafllayal›m, kurdu¤u bütün iliflkilere kadar sürdürelim incelemeyi.Bu adam›n ‘derinli¤i’ tart›fl›lmaz. Ancak söylenenlerin aksine onun gibileri,devletin içine kümelenmifl bir grubun üyesi de¤il, yani dar, marjinal bir fleyde¤il bu. Örnekler ço¤alt›labilir; bugünkü ‹çiflleri Bakan› Abdülkadir Aksu,BBP Baflkan› Muhsin Yaz›c›o¤lu, ifl adamlar›, askerler, bürokratlar, ‘ÖzelHarp Dairesi’, M‹T, J‹TEM gibi devlet kurumlar›....
Devletin periflanl›¤›na gelince, bu, AKP’nin de¤il, bütün sistem partileri-nin, devletin bütün kurumlar›n›n ve emperyalizmle gelifltirdi¤i iliflkinin duru-munun içerisinde oldu¤u bir hal. Görüntüde olanlar›n, ‘yönetimdeyiz’ iddi-as›n›n asl›d›r ‘periflan devlet’. ‘Yönetimde’ görünenlerin ve görüntüye yans›-mayanlar›n yönetememeleridir ‘periflanl›k’. ‘Derin devlet’, yani görüntüdekidevletin koyu karanl›¤› veya devletin içine kümelenmifl bir grup diye göste-rilen, görüntüde olan devletin içinde de¤il ya da bir grup de¤il, onu aflan,emperyalizmin yan›nda gerçek yüzüyle saf tutmufl oland›r. Bu da emperya-lizme uflakl›k eden Türk devletinin kendisidir.
D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül’ün geçti¤imiz
günlerde ABD’ye yapt›¤› ziyaretin nedenleri ve
sonuçlar› üzerine yap›lan tart›flmalar ülke günde-
minde oldukça genifl yer buldu.
Bu ziyaret; Kerkük meselesi, Güney Kürdis-
tan’daki PKK varl›¤› ve Amerikan Senatosu’nun
gündemindeki Ermeni soyk›r›m› tasar›s› gün-
demleriyle yüklüydü. Bunlar›n yan› s›ra ABD’nin
gündeminde olan Lübnan ve Irak’taki yeni ›l›ml›
hükümetlerin nas›l desteklenece¤i yahut denet-
lenece¤i ve ‘ortak tehdit’ olarak lanse edilen ‹ran
konular›, Türk devletinin de daha genifl rol talep
etti¤i konular. Türk devletinin Kerkük ve PKK’ye
müdahale isteklerinin, efendisi taraf›ndan ne ka-
dar karfl›lanaca¤›n› belirleyecek olan da, efendi-
nin yeni aç›l›mlar›nda devletin üstlenece¤i rolün
büyüklü¤ü ile do¤ru orant›l›. Bu nedenle D›fliflle-
ri Bakan› Gül’ün söz konusu ziyaretinin oda¤›nda
öncelikli olarak ABD’nin kendi planlar› do¤rultu-
sunda Türk devletine verdi¤i talimatlar bulun-
maktad›r. Buna mukabil devletin efendisine bek-
lentilerini iletti¤i konulara da k›saca de¤inmekte
fayda var:
Ermeni Soyk›r›m› Tasar›s›’n›n
reddi için rica
ABD Kongresi’nin alt kanad› durumunda
olan Temsilciler Meclisi’ne sunulan Ermeni soy-
k›r›m› yasa tasar›s› bir anlamda ABD’de Cumhuri-
yetçilerle Demokratlar aras›ndaki çat›flman›n da
su yüzündeki bir bölümünü temsil ediyor. Cum-
huriyetçilerin de s›cak bakmad›¤› söz konusu ta-
sar›ya karfl› Türk devleti; bu tasar›n›n yasalaflmas›
durumunda ülkedeki ABD karfl›tl›¤›n›n daha da
artaca¤›n›n uyar›s›n› yap›yor. Tüm çabalar›na ra¤-
men Temsilciler Meclisi Baflkan› Nancy Pelosi’yle
görüflemeyen Gül, konuyla ilgili olarak verdi¤i
demeçte flunlar›n alt›n› çizdi: “Türkiye’nin
ABD’yle iliflkileri baflka ülkelerden farkl›. Birbiri-
mize ihtiyaç duydu¤umuz flu dönemde, böyle bir
zehri iliflkilere ak›tmaya kimsenin hakk› yok”.
Devletin k›rm›z› çizgileri soldu
Öte yandan Türk devletinin d›fl politikada
Kerkük ve PKK’yle mücadele meselelerindeki
k›rm›z› çizgileri de soluyor. Zira ABD’nin uflakla-
r›na karfl› denge politikas› izledi¤i bu iki mesele-
de Türk devletinin ‘efendisine ra¤men harekat’
olana¤› yoktur. Kerkük meselesine dair ABD’nin
Ankara Büyükelçisi Edelman’›n a¤z›ndan,
ABD’nin resmi politikas›n›n Irak’›n siyasi birli¤i
ve toprak bütünlü¤ünün korunmas› oldu¤unun
dile getirilmesi ve Rice’›n, Kerkük’ün gelece¤ine
Irakl›lar›n karar verece¤ine iliflkin demeçleri ve
referandumun gündeme gelmesi, devleti rahat-
latmay›p, aksine kayg›land›rm›flt›r. Irak’taki mez-
hep çat›flmalar›n›n etnik çat›flmalara dönüflebile-
ce¤i kayg›s›ndan dem vurup, Türkmenlerin hak-
lar›n› savunma bahanesiyle olas› bir Kürt oluflu-
muna ayak direyen Türk devleti, Barzani’nin,
Kerkük’ü elinden almaya kimsenin gücünün yet-
meyece¤ini, Kerkük’ü Kürdistan’›n parças› ol-
maktan al›koyacak tek gücün ölüm olaca¤›n› ifa-
de etmesinin ard›ndan iyice çileden ç›km›fl du-
rumdad›r. Ancak baflta da belirtti¤imiz gibi
ABD’nin ç›karlar› gere¤i bölgede federatif bir olu-
fluma daha s›cak bakma tavr›n› sürdürmesi duru-
munda söyleyecek çok sözü kalmayan devlet, D›-
fliflleri Bakan› Gül’ün arac›l›¤›yla ABD yetkilileri-
ne, “hiç olmazsa referandumdan önce nüfus say›-
m› yap›larak kimin oy kullanabilece¤i belirlen-
sin” demekten öteye gidememifltir. Böylelikle en
az›ndan Barzani ve Talabani güçlerinin bölgedeki
Türkmenleri zorla Kürt ve Arap olarak kaydetti¤i
sav›yla konuyu gündemde tutmaya çabalayaca¤›-
n›n sinyallerini vermifltir. Gül’ün yapt›¤› “Kerkük
konusunda bizi dinlediler, kayg›lar›m›za hak veri-
yorlar” aç›klamas› da yine zevahiri kurtarmaya
dönüktür.
ABD PKK için mahcupmufl!
Güney Kürdistan’daki PKK varl›¤› konusun-
da ise ABD yetkililerinin “size karfl› mahcubuz,
üstümüze düfleni yapaca¤›z” dedi¤ini kaydeden
Gül, bu konuda çok ciddi bir tav›r gördü¤ünü be-
lirterek, kendisinin de bu tav›ra karfl›l›k, “çok
aç›k konufltuk, bunu art›k gözle görülür bir flekil-
de yap›n” dedi¤ini ifade etti. Ayr›ca bu konuda
devletin yetkili a¤›zlar›nca, “gerekirse askeri mü-
dahaleyi gündemimize al›r›z” efelenmesi de sür-
dürülmekte.
Ziyaret baflar›s›z de¤erlendiriliyor
Söz konusu ziyarete iliflkin gerek ülke, gerek-
se de uluslararas› medya taraf›ndan ziyaretin bafla-
r›s›z oldu¤u yönünde yap›lan yorumlar a¤›rl›k ka-
zanmakta. Bu durum rakipleri taraf›ndan AKP’yi
y›pratmaya vesile haline getirilmekte ve devamla
Irak’›n yeniden yap›land›r›lmas›nda Türk devleti-
nin devre d›fl› kald›¤› ve bunun sorumlusunun da
hükümet oldu¤u vurgular› öne ç›kar›lmaktad›r.
Bu çaba ayr›ca ülkenin ABD’ye olan göbek ba¤›-
n› gizlemeye dönük bir çabad›r. Oysa bu mesele-
lerin hiçbirinde Türk devletinin tek bafl›na söyle-
yebilece¤i bir sözü yoktur. Öte yandan hükümet
de bu ziyaretle özellikle Cumhurbaflkanl›¤› seçim-
leri öncesi ABD’nin deste¤ini alma hesaplar› güt-
müfltür. Bu gündemlere dair ABD’nin tak›naca¤›
tav›r AKP’nin hanesine de art› veya eksi fleklinde
ifllenecektir flüphesiz. Ancak her fleyden önce
emperyalizmin, uflak ve iflbirlikçilerinin yeni y›l›n
ilk günlerinden itibaren bafllatt›klar› bu yo¤un
diplomasi trafi¤ini dünya halklar›na yönelik yeni
bir sald›r› hamlesinin haz›rl›klar› olarak yorumla-
mak flüphesiz yanl›fl olmayacakt›r.
Hükümetin icazet kap›s› ABD
‹zmir’de anti-demokratik
uygulamalar ve sald›r›lara kar-
fl› çeflitli demokratik kitle ör-
gütleri taraf›ndan oluflturulan
‘Acil Hat’, son süreçte artan
devlet terörüne karfl› Ko-
nak’ta, eski Sümerbank önün-
de bas›n aç›klamas› yapt›.
Aç›klamada, son dönem-
de Terörle Mücadele Yasas›
(TMY) ile birlikte devlet terö-
rünün daha da t›rmand›¤›n›n
alt› çizilerek, son süreçte ya-
p›lan baz› sald›r›lar flöyle s›ra-
land›: “Hrant Dink olay›nda
tutuklanan Erhan Tuncel’in
J‹TEM’e çal›flt›¤›n› haber yap-
mas›n›n ard›ndan ANKA ha-
ber ajans›n›n ‹stanbul’daki
temsilcili¤ine giren ‘h›rs›zlar’
bilgisayarlar›n hard disklerini
ald›lar. Odak dergisi eski yaz›
iflleri müdürü Kemal Aydeniz
ve gazeteci Sinan Kara tutuk-
land›. Anadolu’nun Sesi Rad-
yosu RTÜK taraf›ndan kapa-
t›ld›. ‹zmir’de Ayhan Azg›
isimli bir kiflinin annesinin
ölümü nedeniyle evinde tazi-
ye ziyareti oldu¤u s›rada gaz
bombalar›yla operasyon dü-
zenleyen polis, aralar›nda ha-
mile bir kad›n›n da oldu¤u
birçok kifliyi yaralarken, 9 ki-
fliyi de gözalt›na ald›”.
bizim türkümüzü çal›yor çi¤dem damlac›klar›
petek özlü bahar
gererken ufku okflayan kanatlar›n›
bizim türkümüzü söylüyor
yücelere dem vurmufl yi¤itlerin
kad›nl›, erkekli tebessüm olufllar›nda...
ve kah›r
ve 盤l›k
ve bir gece kararan gökkubbe
a¤ar›r ve a¤ar›rken sevdakar günefl ülkesinde
ve yaren
ve yürek
ve mavinin esaretindeki yaban›l çiçekler
sebat ve sebat eylerken güzelin ebedi serüvenine
bizim türkümüzü söyler
ço¤al›r ve büyür b›rak›p gidenler …
ahirin yürüyüflüne nail olan sevdal›,
ya¤murun ormana süzülüflü gibi dinle
rüzgar›n munzura serzenifli gibi dinle
kabaran dalgalardaki mufltusunu aflk›n;
bizim türkümüzü çal›yor çi¤dem damlac›klar›
petek özlü bahar
gererken ufku okflayan kanatlar›n›
bizim türkümüzü söylüyor
yücelere dem vurmufl yi¤itlerin
kad›nl›, erkekli ‹SYAN olufllar›nda...
Fransa/Metz bölgesinden yoldafllar›
D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül’ün geçti¤imiz günlerde ABD’ye yapt›¤› ziyaretin neden-leri ve sonuçlar› üzerine yap›lan tart›flmalar ülke gündeminde oldukça genifl yer buldu
‹srail Baflbakan› Ehud Olmert,
‹srail ile Türk devleti aras›ndaki
ekonomik iflbirli¤i, Filistin, Lüb-
nan, Irak ve ‹ran konular›n› gö-
rüflmek üzere Ankara’ya geldi. 14
fiubat’ta ülkemize gelen Olmert,
Emperyalizme ve Siyonizme Kar-
fl› Ankara Platformu taraf›ndan
protesto edildi.
Yüksel Caddesi’nde toplanan
Platform üyeleri, “Ortado¤u
Halklar›n›n Katili Olmert Defol”
yaz›l› pankart açarak protesto ey-
lemi yapt›lar.
Eylemde yap›lan bas›n aç›kla-
mas›nda, “ABD ve ‹srail’in em-
peryalist sald›rganl›¤› karfl›s›nda
Türk egemen s›n›flar› efendileri-
ne karfl› uflakl›k rollerinden hiç-
bir zaman vazgeçmemifller, siyo-
nizmin ve emperyalizmin dünya
halklar›n›n kanlar›yla y›kanm›fl
ellerini s›kmakta tereddüt etme-
mifllerdir” denilerek, Türk devle-
tinin ‹srail’in Lübnan iflgalini pro-
testo eden devrimcileri tutukla-
yarak, F tipi hapishanelere koy-
du¤u hat›rlat›ld›.
Protesto eylemi, “Katil Ol-
mert defol”, “Siyonist ‹srail Or-
tado¤u’dan defol”, “Ortado¤u
halklar› yaln›z de¤ildir” ve “Zin-
danlar boflals›n, tutsaklara öz-
gürlük” fleklinde at›lan slogan-
larla sona erdi.
‘Acil Hat’devletterörünüprotestoetti
‘Hapishanelerde tecrit sürüyor’‹zmir Cezaevi ‹nisiyatifi (‹C‹) üyeleri, F
tipi hapishanelerde süren tecridi protesto
etmek için 3 fiubat günü Konak eski Sü-
merbank önünde bir araya gelerek ç›plak
ayaklar›yla eylem yapt›lar.
Eylemde ‹C‹ ad›na yap›lan bas›n aç›kla-
mas›nda, Adalet Bakanl›¤›’n›n genelgesiyle
F tipi hapishanelerdeki tutsaklar›n haftal›k
ortak alan kullanma süresinin, hücre ceza-
s› engeli olmamak kofluluyla befl saatten on
saate yükseltilmesine de¤inilerek, K›r›klar
F tipinde meydana gelen flu olay aktar›ld›:
“K›r›klar F tipinde ortak alan kullan›m›nda
ayakkab› aramas›n› protesto etmek için
ayakkab›s›z ç›kan tutsa¤a zorla ayakkab›
giydirilmeye çal›fl›lm›fl ve üstüne de 5 gün
hücre cezas› verilmifltir”.
Edirne F tipi hapishanesinde de ko¤ufl-
larda tutsak say›s›ndan fazla olan battaniye-
lerin toplat›ld›¤› ve tutsaklara, “Üflüyorsa-
n›z doktor raporu ile kan›tlay›n” denildi¤i
belirtilen aç›klaman›n devam›nda flu ifade-
lere yer verildi: “Hapishanelerde mektup,
aç›k görüfl, kapal› görüfl, hücre cezalar›,
hapishane içinde ayakkab›, üst arama da-
yatmas›, çeflitli yasaklar (gazete, dergi, ki-
taplar›n verilmemesi, al›flverifl engeli vs.),
her konuda dilekçe yazma dayatmas›, teda-
vi engelleri vb ile tecrit varl›¤›n› sürdür-
mektedir”.
Olmert’inziyaretiprotestoedildi
‹syan türkümüzSelda Camk›ran’›n an›s›na
BAfiSA⁄LI⁄I
ÖZGÜR
DÜfiÜN
DERG‹S‹
39.
SAYISI
ÇIKTI!
7 fiubat’ta geçirdi¤i rahats›zl›k sonucu ha-yat›n› kaybeden Fatofl Çatakçin'i an›yor,ailesine ve dostlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz
Dersim DHP
SINIF TAVRIİsmail Uçar
17-28 fiubat 2007GÜNDEM 3
BAfiYAZI
Ülkemizde y›llard›r tart›flma gündemlerinin bafl›nda
gelen konulardan biri ve baflat olan› hiç kuflkusuz ki
“derin devlet” kavram›d›r. Devlet ve onun ideologlar›
taraf›ndan ortaya at›lan bu kavram›n devleti aklamak
için üretildi¤i objektif bir gerçeklik iken, en az bunun
kadar objektif olan bir baflka gerçeklik ise, devletin, bu
kavramla amaçlad›¤› devleti aklama, halklar›m›z›n bili-
cini buland›rma amac›na büyük oranda ulaflt›¤›d›r. Öy-
le ki bu kavram devrimci, ilerici kifliler aras›nda dahi
kendisine yer edinebilmifl, belirli bir mu¤lâkl›k yarat-
m›fl durumdad›r. “Derin devlet” kavram›n›n ortaya at›l-
mas›n›n nedenlerini, bu kavramla amaçlanan›n ne oldu-
¤unu anlaman›n önkoflulu; devlet kavram›n›n ve onun
somut flartlara göre ald›¤› karakterin berrak bir flekilde
bilince ç›kart›lmas› gerekir.
Devlet, s›n›fl› toplumun, karfl›t s›n›flar aras›ndaki
uzlaflmaz çeliflkinin bir ürünü olarak ortaya ç›km›flt›r ve
tarih boyunca bir s›n›f›n di¤eri üzerindeki bask› ve zor
arac› olarak kullan›lagelmifltir. Bir baflka ifade ile devlet;
topluma d›fl›rad›n dayat›lm›fl de¤il, o, belirli bir geliflme
aflamas›nda, toplumda uzlaflmaz s›n›fsal çeliflkilerin bir
sonucu olarak ortaya ç›km›fl olan bir bask› ve tahakküm
aracad›r. Yani burjuva ideologlar›n çokça dillendirdik-
leri gibi devlet, s›n›flar üstü, s›n›flar aras›ndaki çeliflkile-
ri çözen “adalet” ayg›t›, “adil düzenleyici” olarak ortaya
ç›kmam›flt›r. Engels’in deyimiyle toplumda ortaya ç›-
kan bu uzlaflmaz karfl›tl›klar›n “ekonomik ç›karlar› kar-
fl›t olan s›n›flar›n, kendilerini ve toplumu k›s›r bir mü-
cadele içinde tüketmemeleri için, çat›flmaya gem vura-
cak, ‘düzen’in s›n›rlar› içinde tutacak, görünürde toplu-
mun üstünde duran bir güç gerekli olmufltur ve iflte,
toplummun içinden ç›kan, ama kendisini onun üstüne
ç›kartan, ona gittikçe yabanc›laflan bu güç” devlet ayg›-
t›n›n ta kendisidir.
Tarihsel, ekonomik flartlar›n zorunlu bir sonucu
olarak ortaya ç›kan devlet, “s›n›f gereksiniminden orta-
ya ç›km›fl” olmas›ndan, toplumdaki hakim s›n›f›n di¤er
s›n›f üzerindeki egemenli¤inin bekçisi olmas›ndan ötü-
rü mutlak bir flekilde söz konusu toplumdaki “en güç-
lü, ekonomik bak›mdan egemen olan, bunun sayesinde
siyasal bak›mdan da egemen s›n›f haline gelen ve böy-
lece ezilen s›n›f› yere sermek ve sömürmek için yeni
araçlar elde eden s›n›f›n devletidir.” Daha yal›n flekilde
ifade etmek gerekirse devlet; verili toplumda üretim
araçlar›n›, ekonomik ve siyasi gücü ellerinde bulundu-
ran s›n›fa hizmet eder, onun ç›karlar›n› korur. Bu ger-
çeklikten hareketle, devlet ayg›t› hangi toplumda söz
konusu olursa olsun, bir s›n›f›n di¤eri üzerindeki dikta-
törlü¤üdür. Ve her bir diktatörlük, belirli bir s›n›f için
demokrasiyi ifade eder. Proletarya diktatörlü¤ü ve de-
mokratik halk diktatörlü¤ü ezilen genifl y›¤›nlar›na de-
mokrasi, sömürücü s›n›flar üzerinde ise bir diktatörlük-
tür ki kapitalist-emperyalist-burjuva feodal sistemlerde
bir avuç sömürücü s›n›f iktidarda iken, proletarya dik-
tatörlü¤ünde ve demokratik halk diktatörlü¤ünde ikti-
dar proletarya önderli¤indeki ezilen genifl y›¤›nlar›n
elindedir. Demokrasi kavram›n›n; ço¤unlu¤un yöne-
timde olmas› anlam›na geldi¤ini göz önünde bulundur-
du¤umuzda, sömürücü devletler ile demokratik-sosya-
list devletlerin demokratiklikleri aras›ndaki fark› da net
bir biçimde görebilmekteyiz.
Ülkemiz özgülüne bakt›¤›m›zda karfl›m›za ç›kan
devlet gerçekli¤i de bu bilimsel belirlemeler çerçevesin-
dedir. Keza ülkemizdeki devlet ayg›t› da emperyalizmin
ufla¤› Türk komprador-bürokrat burjuva s›n›f› ile büyük
toprak a¤alar›n›n ellerindedir ve onlar taraf›ndan ülke-
miz yoksul halklar›n›n sömürü cenderesi içerisinde tu-
tulmas›n›n bir arac› olarak ifllev görmektedir. 1977 1 Ma-
y›s’›nda, 15-16 Haziran Büyük ‹flçi Direnifli’nde, co¤raf-
yam›zdaki yoksul-ezilen s›n›f ve katmanlar›n kurtuluflu
için mücadele eden devrimci-komünist güçlere yönelik
gerçeklefltirilen katliamlar, co¤rafyam›zdaki devlet ayg›-
t›n›n komprador-bürokrat-feodal s›n›fsal karakterine ve
halklar üzerindeki diktatörlü¤üne iflaret etmektedir.
Her milliyet ve cinsiyetten iflçi, emekçi, köylünün
karfl›s›nda gerici-sömürücü s›n›flar›n ç›karlar›n› koru-
mak için her türlü kirli, faflist, katliamc› yöntemin uygu-
lay›c›s› olarak yer alan devlet ayg›t›, süreç içerisinde bu
kesimlerin gözlerinde belli oranlarda teflhir olmakta, bu
da hakim s›n›flar› elindeki bu bask› ve zor arac›na çeflit-
li nitelik ve nicelikteki baflkald›r›lar›, mücadeleyi bera-
berinde getirmektedir. Baflka bir ifade ile devletin s›n›f-
sal karakterinin kaç›n›lmaz olarak yaratt›¤› bask›, zor ve
fliddetten kaynakl› ezilen-sömürülen genifl halk kesim-
leri ile ezen-sömüren bir avuç gerici-sömürücü güç ve
onlar›n elinde bulunan devlet ayg›t› aras›ndaki çeliflki-
ler gün be gün derinleflmekte, bu çeliflkiler yer yer top-
lumsal bazda da devlete karfl› bir tepkiyi ortaya ç›kart-
maktad›r. ‹flte son dönemlerde popülaritesi büyük
oranda artan, y›ld›z› parlayan “derin devlet” kavram›n›n
ortaya at›lmas›n›n özünde de, ezilen-sömürülen genifl
halk kesimlerinin, bu sömürünün kilit araçlar›ndan biri
olan devlet ayg›t›na yönelmelerini önlemek yatmakta-
d›r. Zira bu kavram ile ezilen-sömürülen genifl halk kit-
lelerine yönelik ülkemiz hakim s›n›flar› eliyle uygula-
nan fliddet, katliam; devletin içindeki bir tak›m “kötü”
kiflilerin oluflturduklar› iddia edilen “derin devlet”e y›-
k›lmak istenmekte, böylece bu fliddet ve katliam›n dev-
let taraf›ndan, onu ellerinde bulunduran hakim s›n›flar
taraf›ndan gerçeklefltirildi¤inin üzeri örtülmek isten-
mekte ve hedef flafl›rtmak için hayali bir suçlu yarat›l-
maktad›r.
“Derin devlet”e fatura edilen Susurluk kazas›, fiem-
dinli’deki J‹TEM sald›r›s›, Hrant Dink katliam› ve daha
say›s›z olay›n akabinde devletin sözcülerinin, “sonuna
kadar gidece¤iz, devletin içindeki bu derin odaklar› or-
taya ç›kartaca¤›z” sözlerine ra¤men her seferinde ker-
tenkelenin kuyru¤u ile yetinmelerinin ve hatta bir süre
sonra kuyru¤u da b›rakmalar›n›n nedeni, hiç flüphe yok
ki “derin devlet” denilen fleyin, devletin kendisi olma-
s›ndan ötürüdür. Zira “derin devlet”e fatura edilen Su-
surluk kazas›n›n san›klar›ndan Sedat Edip Bucak’›n “Ko-
nuflursam yer yerinden oynar, devlet büyük zarar gö-
rür” sözleri dahi bu olay›n devletle ba¤›n› ayan beyan
ortaya koymakta, “derin devlet” söylemlerinin birer al-
datmacadan ibaret oldu¤unu belgelemektedir. Susur-
luk kazas›n›n ard›ndan Abdullah Çatl›’y› kast ederek;
“Devlet için kurflun atan da, yiyen de flereflidir” diyen
dönemin baflbakan› Tansu Çiller, fiemdinli’de Umut Ki-
tapevi’ni bombalayan ve sonras›nda insanlar›n kurflun-
lanmas›na yol açan J‹TEM üyelerine hitaben; “Tan›r›m
iyi çocuktur” diyen Genel Kurmay Baflkan› Yaflar Büyü-
kan›t, yine susurlukla ad› gündeme düflen Emekli Yar-
bay Korkut Eken için yay›nlad›klar› ortak bildiride;
“Korkut Eken’in tüm faaliyetleri bilgimiz dahilinde ol-
mufltur” diyen emekli Genel Kurmay Baflkan› Do¤an
Gürefl, Emekli Orgeneral Necati Özgen, Emekli Korge-
neral Hasan Kundakç›, Emekli Tümgeneral Cumhur Ev-
cil’in bu ç›k›fllar› sizce de fazlas›yla aç›k bir flekilde “de-
rin devlet” olarak adland›r›lan kiflilerin, olgunun devlet
oldu¤una iflaret etmiyor mu? Peki ya y›llard›r ad› ortal›k-
ta dolaflan, Susurluk’a, Dink cinayetine ad› kar›flan Veli
Küçük’e bir türlü dokunulamamas› neyin iflaretidir? Ya
Susurluk da dahil her kirli olayda ad› an›lan, alttan ge-
len ve suç dosyas› hayli kabar›k olan Mehmet A¤ar’›n;
“Devletin bafl›n›n s›k›flt›¤› zamanlar vard›r, devletin ba-
fl› s›k›fl›nca birileri ç›kar, o problemi halleder. Devlet de
bunlar› derinden öper” demesinin manas› nedir?
Bütün bunlar›n anlam› gayet aç›kt›r: “Derin devlet”;
polisi, askeri, siyasi partisi, bas›n›-medyas›, patronlar›-
a¤alar›, tetikçisi-mafyas› … ile bu devletin bizatihi ken-
disidir. Evet denklem aç›k: “Derin devlet” = devlet. Ger-
çekler bu kadar aç›kt›r ve gözler önünde cereyan et-
mektedir. Bugün Tayyip Erdo¤an’›n, klik ç›karlar› gere-
¤i orduyu ve kimi di¤er sermaye gruplar›n› s›k›flt›rmak
için dillendirdi¤i “derin devlet” söylemini dün Süley-
man Demirel, Bülent Ecevit ve daha pek çok isim de
dillendirmekteydi. Çünkü bütün bu kirli sald›r›, katli-
amlar›n arkas›ndaki esas güç olan devleti aklamak için
“derin devlet”i çok uygun ve etkili bir silah olarak gör-
mekteydiler, halen de görmektedirler. Ne var ki gerçek-
ler her zaman hükmünü okumakta, yaflanan olaylar çar-
p›c› bir flekilde “derin” denilenin devletin kendisi oldu-
¤unu ortaya koymaktad›r. Bu pisli¤i temizlemenin yolu
öne sürülen kurbanlara saplan›p kalmak, kertenkelenin
kuyru¤una tak›l›p kalmak de¤il, ezilen milyonlar›n ikti-
dar›n› kurmak için güne ve ana sar›larak mücadele et-
mektir. Çözüm devrimdedir…
Devlet, s›n›fl›toplumun, karfl›t
s›n›flar aras›ndakiuzlaflmaz çeliflki-
nin bir ürünü ola-rak ortaya ç›km›fl-t›r ve tarih boyun-ca bir s›n›f›n di¤e-ri üzerindeki bas-
k› ve zor arac› ola-rak kullan›lagel-mifltir. Bir baflkaifade ile devlet;
topluma d›fl›rad›ndayat›lm›fl de¤il,
o, belirli bir gelifl-me aflamas›nda,toplumda uzlafl-
maz s›n›fsal çelifl-kilerin bir sonucuolarak ortaya ç›k-m›fl olan bir bask›ve tahakküm ara-cad›r. Yani burju-
va ideologlar›nçokça dillendirdik-leri gibi devlet, s›-
n›flar üstü, s›n›f-lar aras›ndaki çe-
liflkileri çözen“adalet” ayg›t›,
“adil düzenleyici”olarak ortaya ç›k-
mam›flt›r
‘Derin devlet’ tart›flmalar›devleti aklama gayretidir
Her örgüt ve örgütlülü¤ün belli bir ihtiyac›n sonucuortaya ç›kt›¤› herkesin üzerinde hemfikir oldu¤u genelbir gerçekliktir. Bu örgütlülükler içerisinde tayin ediciolan parti örgütlenmesidir. Yani s›n›f mücadelesi içeri-sinde Maoist parti, devrimin stratejik silah›d›r. Mücade-lenin ihtiyaçlar› çerçevesinde bir tak›m taktik, özgün ör-gütlülükler oluflturmak parti örgütlenmesini ve bununönderli¤ini yads›mayaca¤› gibi bunu güçlendiren biröneme sahiptir. Bundan kaynakl›d›r ki, idelojik ve örgüt-sel önderli¤ini Maoist ve devrimci partilerin yapt›¤›, de-¤iflik ihtiyaçlar için birbirinden farkl› örgütlülükler, ku-rumlar ve platformlar de¤iflik talepler ekseninde müca-dele yürütmektedir.
Bu en genel anlamda, s›n›f mücadelesinin, Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ise Maoist partinin önderli¤inde sür-dürülen Halk Savafl›’n›n ve di¤er devrimci partiler taraf›n-dan sürdürülen mücadelenin ihtiyaçlar› do¤rultusundagidilen örgüt ve örgütlenme biçimleridir. Do¤all›¤›nda bü-tün bu örgütlülüklerin örgütsel yap›s›, ideolojik-politik-kültürel dokusu, kitle çizgisi ve çal›flma tarz›, o hareketingenel çizgisi taraf›ndan belirlenmektedir. Yine her hare-ket ve örgütlülük, mücadele yürütürken de¤iflik çal›flmatarzlar› ve araçlar üzerinden faaliyetlerini sürdürür.
Bizler aç›s›ndan do¤ru olan faaliyetlerimizi somutplanlamalarla, hedefi, süresi belli olan kampanyalar flek-linde yürütmektir. Ki bunun ne denli önemli oldu¤una vegerekti¤ine daha önce de de¤inmifltik. Sistemin kapsaml›sald›r›lar›na karfl›, güncel geliflmeleri karfl›layacak, genelmücadelenin bir parças› oldu¤unu bilerek Halk Savafl›’n›güçlendirecek kampanyalar örgütlemek zaruridir.
Yo¤un gündemlerin ve bu gündemlerin de etkisiylebilinçlerin bulan›klaflt›r›lmaya çal›fl›ld›¤› bir süreç yafl›yo-ruz. fiüpesiz ki genifl kitlelerde ortaya ç›kan kafa kar›fl›kl›-¤›nda esasta iki etken önemli rol oynamaktad›r. Bunlar-dan birisi hakim s›n›flar›n bilinçli müdahalesi iken di¤erive as›l belirleyici olan› ise kitlelerin bilinçlerinin halenolay ve olgular› bilimsel bir flekilde analiz edip bunlardando¤ru sonuçlar ç›karabilecek derecede örgütlü olmay›fl›-d›r. Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan “milliyetçi du-yarl›l›k” ad› alt›nda yeni olmayan ama daha güçlü bir sal-d›r› furyas› bafllat›lmak isteniyor. Bu öyle san›ld›¤› gibi ba-z› milliyetçi faflist çevrelerin provokatif refleksi de¤ildir.Her ne kadar Dink’in cenazesinde at›lan “Hepimiz Erme-niyiz” slogan› gerekçe yap›lsa da bu, olay›n görünen yan›-d›r. Sald›r›n›n kumanda merkezinde Özel Harp Dairesivard›r ve bütün kurumlar›yla devlet bu sald›r› hamlesininplanlay›c›s›-tetikleyicisidir. Önümüzdeki 8-12-16-21 Martgündemi güncel sald›r›larla birlefltirilerek etkin bir politikkampanyan›n konusu yap›lmal›d›r.
Kampanyan›n ana ekseni; dostlarla ortaklaflma, kit-lelerle birleflme ve sald›r›lara karfl› kitlesel tav›r almafleklinde tasarlanabilir. Her kampanyada, o özgülde ya-flanan sorun veya tarihsel önemi öne ç›kart›l›p, bunauygun somut talepler ve kampanyan›n hedef kitlesi be-lirlenebilinir. Kampanyan›n örgütsel aya¤›n›n güçlü ola-bilmesi için merkeze ba¤l› özgün komiteler oluflturula-rak bu komiteler direkt kampanyan›n ad›yla çal›flmala-r›n› sürdürebilirler. Örne¤in önümüzdeki 8 Mart’› örgüt-lerken bunun çal›flmas›n› yürüten komiteler, “8 Mart’›Örgütleme Komiteleri” fleklinde olabilir. Sürdürülen herkampanyan›n bu flekilde direkt kampanyan›n hedefi veiçeri¤iyle ba¤› kurularak sürdürülmesi bize önemli ka-zan›mlar sa¤layacakt›r.
Birincisi; her kampanyan›n ad›n› alan bu özgün örgüt-lülükler kampanyalar› sadece belirli say›da faaliyetçi tara-f›ndan sürdürmek yerine merkeze ba¤l› çal›flan bütün fa-aliyetçilerin ve örgütlü birimlerin de kat›l›m› ve denetimialt›nda hedef kitle içerisindeki ileri olanlar› bu kampanya-n›n pratik örgütleyicileri yapacakt›r.
‹kincisi; bizim ça¤r›lar›m›zla yapt›¤›m›z eylem ve et-kinliklere kat›lan ileri kitle, sadece ça¤r›larla hareket ede-rek belirlenen tarihteki eyleme kat›lan de¤il, bir bütünolarak bu sürecin örgütleyicisi olacak ve uzun vadede ör-gütlü bir güce dönüflecektir. Dolay›s›yla bu özgün komite-ler, örne¤in “8 Mart’› Örgütleme Komiteleri” içerisinde gö-rev alanlar, kampanyan›n güçlü geçmesini beraberindegetirecekleri gibi, kampanyan›n örgütsel hedefi itibariylede tamamlay›c› bir rol oynayacaklar.
Kampanya çal›flmalar› ve kampanyalar›n kitleleriçerisindeki örgütlenmesini do¤ru bir flekilde ele ald›¤›-m›zda dönemsel olarak kampanyalar›n daha baflar›l› veuzun vadede de örgütlülü¤ün yayg›nlafl›p güçlenmesinehizmet edece¤i ortadad›r. Önemli olan bunlar› do¤ru ze-minde tart›flarak ne yapmak istedi¤imizi bilmek ve bü-tün ad›mlar›m›z› birbirini tamamlay›p-güçlendirecek fle-kilde atabilmektir. Bunu baflarabildi¤imiz oranda sade-ce önümüzdeki 8 Mart-12 Mart-16 Mart -21 Mart Newrozve 1 May›s’› de¤il, genel anlamda sürdürülen faaliyetle-rimizde de kitlelerle olan iliflkilerimiz örgütlü bir güceve bu güçle birlikte önemli baflar›lar›n kazan›lmas›nahizmet edecektir.
Özgün örgütlülük, somut
hedef, kitlesel seferberlik...
Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan
‘de¤ifltirilsin’, ‘kald›r›ls›n’, ‘aynen korunsun’
söylemleriyle TCK’n›n 301. maddesi tekrar
gündeme tafl›nd›. Tart›flmalar 301’le bafllad› ve
ülkenin ‘temel harc›’ olan ‘Türklük’ kavram›na
gelip tak›ld›.
Dink’in katledilmesinin ar-
d›ndan artan 301. madde
tart›flmalar› sürüyor. Hükü-
met cephesinin 301. madde
ile ilgili bir sorunun olmad›-
¤›, uygulamadan kaynakl› sorunlar›n yafland›-
¤›n› söylemesi ve de¤iflsin diyenlerin somut
önerilerle gelmesi halinde makul de¤ifliklikler
yapabiliriz fleklinde siparifl vermesi üzerine bir
araya gelen baz› sendikalar ve meslek
kurulufllar› ise 301. madde
için ‘de¤ifltirilsin’, ‘kald›r›l-
s›n’ veya ‘aynen korunsun’
fleklinde öneri paketleri ha-
z›rlamaya koyuldular.
‘Afla¤›lama’ yerine ‘tahkirve tezyif’ konulmas›n› öne-
riyorlar
TÜS‹AD, TOBB, MÜS‹AD, T‹SK,
Türk-‹fl, Hak-‹fl, Memur-Sen gibi kurum-
lar, TCK’n›n 301. maddesine iliflkin baz› keli-
me oyunlar›yla sorunun çözülebilece¤inde ka-
rar k›larak, ortak bir metin haz›rlad›lar. Hükü-
metin sipariflini nas›l yerine getiririz mant›¤›y-
la bir araya gelen bu kurumlar, çözüm olarak
kanunda geçen ‘afla¤›lama’ kelimesinin yerine
Farsça karfl›l›¤› olan ‘tahkir ve tezyif’ kelimesi-
nin kullan›lmas› gibi parlak(!) bir fikir ortaya
att›lar. Onlara göre, 301. madde; “1- Türklü¤ü,
Türkiye Cumhuriyeti’ni, TBMM’yi, Türkiye
Cumhuriyeti hükümetini, devletin yarg› or-
ganlar›n›, asker veya emniyet teflkilat›n› ale-
nen tahkir ve tezyif eden 6 aydan 2 y›la kadar
hapis cezas›yla cezaland›r›l›r.
2- Elefltiri amac›yla yap›lan düflünce aç›kla-
malar› suç teflkil etmez” fleklini al›rsa hiçbir so-
run kalmayacak!
Tamamen ‘kald›r›ls›n’ diyen
de var ‘kals›n’ diyen de
‹HD, Mazlum Der, Uluslararas› Af Örgütü
Türkiye fiubesi, Türk Tabipler Birli¤i, KESK,
TMMOB, Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i gibi ku-
rumlar da 301. maddenin tümden kald›r›lmas›-
n› isterken, Kamu-Sen, Türk Veteriner Hekim-
leri Birli¤i, T‹SK,
Türk Dayan›flma
Konseyi alt›nda
birleflen milli-
yetçi çevreler
ile CHP,
MHP ve
BBP gibi
p a r t i l e r
ise mad-
d e n i n
oldu¤u gibi kal-
mas›n› istiyorlar.
Milliyetçi çevrelerin ve yaklaflan
seçimlerle birlikte ben daha milliyetçiyim yar›-
fl›na girerek bu çevrelerin oylar›na göz diken si-
yasi partilerin bu flekilde görüfl belirtmesi nor-
mal karfl›lanabilir. Ancak biraz daha demokrat
bir tav›r sergileyen ve 301. madde tamamen
kald›r›ls›n diyen çevrelerin de gözden kaç›rd›¤›
çok önemli noktalar var. Bu kurumlar›n, kiflinin
ifade özgürlü¤ünün önündeki engel olarak gör-
dükleri 301. madde için kald›r›ls›n demeleri ve
maddenin tamamen kald›r›lmas› da, kiflilerin
ifade özgürlüklerinin önünü açm›yor.
301 kalksa ne fayda
TCK may›n tarlas› gibi
Mevcut TCK’da ifade özgürlü¤ünün önün-
de engel teflkil eden ve parça parça iken çok
göze batmayan, ancak toplam›na bak›ld›¤›nda
301. maddeyi bile gölgede b›rakacak 13 mad-
de daha var. TCK’n›n 84, 125, 132, 134, 215,
216, 218, 285, 286, 288, 299, 305 ve 318.
maddeleri halen düflüncenin aç›klanmas›n›n
önünde bir may›n tarlas› olarak durmakta. Örne-
¤in, 125. madde:
“Onur, fleref ve say-
g›nl›¤› rencide etme,
kamu görevlisine ha-
karet”, 218. madde:
“Bas›n yoluyla kamu ba-
r›fl›na karfl› ifllenen suç-
lar”, 299. madde: “Cum-
hurbaflkan›na hakaret”,
305. madde: “Temel
millî yararlara karfl› fa-
aliyette bulunmak
için yarar sa¤lama”,
318. madde: “Halk› asker-
likten so¤utma” ve yukar›da
bahsetti¤imiz di¤er yasa
maddeleri. 301 kapsam›nda
yarg›lanmaya neden olacak
durumlar ve görüfller pekâlâ
bu maddeler üzerinden de
de¤erlendirilebilir ve yar-
g›lamalar devam eder.
TCK’n›n d›fl›nda da
Terörle Mücadele
Yasas›, Atatürk'ü
Koruma Yasas›,
Bas›n Yasas›, RTÜK Yasas› gibi yasalar›n
varl›¤› ve hali haz›rdaki uygulamalar›n› ke-
sinlikle es geçmemek gerekir.
‘Türklük’ kavram› kutsan›yor
301. maddede yer alan ‘Türklük’ kavram›
da tart›flmalar›n bir di¤er yönünü oluflturuyor.
Maddede geçen ‘Türklük’ kavram›, Türk ulu-
suna mensup kiflileri kaps›yor. “Dünyan›n ne-
resinde yaflarsa yaflas›nlar Türklere has müflte-
rek kültürün ortaya ç›kard›¤› ortak varl›k” flek-
lindeki Türklük tan›m› yerine, Anayasa'n›n 66.
maddesindeki “Türk Devleti'ne vatan-
dafll›k ba¤› ile ba¤l› olan
herkes Türk'tür” tan›m›
öneriliyor. Böylece Türk
devletinin kuruluflundan
b e r i
y o k
sayd ›¤ ›
d i ¤ e r
uluslar ve
az›nl›klar yi-
ne yok say›l-
maya devam
edecek ve ‘tek
devlet, tek mil-
let’ tekrardan
kutsanm›fl ola-
cak.
Hükümet temsil-
cileri yaklaflan seçimleri
de dikkate alarak ve milli-
yetçi floven söylemlerin daha
çok oy demek oldu¤unu bile-
rek, 301. madde tart›flmala-
r›nda topu çeflitli dernek,
sendika ve meslek
örgütlerine ata-
rak zaman ka-
zanmaya çal›fl›-
yor. Çünkü bu ülkede Türk-
lük gibi dokunulmaz ve ülke-
nin temel harc› kabul edilen
bu kavram› ve onun geçti¤i ya-
sa maddesinin kald›ramayaca¤› veya de¤iflti-
remeyece¤i çok iyi biliniyor. Kafa kafaya ve-
ren ve “ne flifl yans›n, ne kebap” mant›¤›yla
soruna çözüm bulmak için ç›rp›nan dernek,
sendika ve meslek örgütleri de bunu biliyor.
Tart›flmalar›n ve önerilerin gidiflat›na bak›l›r-
sa konu, “Türklü¤ün” bir kez daha kutsan-
mas›yla sonuçlanacak.
Türklü¤ün yeniden kutsanmas›: 301
17-28 fiubat 2007 GÜNCEL4
Avrupa ülkelerinde Kürt ku-
rumlar›na ve göçmenlere yöne-
lik sald›r›lar art›yor. Fransa’da
Kürtlere yönelik yap›lan kurum
ve ev bask›nlar›n›n ard›ndan 14
kifli, “Örgüte finansman sa¤la-
mak için çete kurmak, kara para
aklamak ve terörizmi finanse et-
mek” suçlamas›yla tutukland›.
Tutuklananlar›n aras›nda PKK
kadrolar›ndan R›za Altun, Ne-
dim Seven ve Canan Kurty›l-
maz’›n da yer ald›¤› belirtiliyor.
5 fiubat günü Fransa’n›n bafl-
kenti Paris’te Ahmet Kaya Kürt
Kültür Merkezi’ni, Kürdistan En-
formasyon Merkezi’ni ve birçok
bölgede Kürtlere ait evleri basan
Frans›z polisi terör estirdi.
Bask›n ve tutuklamalara ge-
rekçe olarak Frans›z polisinin
geçti¤imiz yaz bir döviz büro-
sunda 200 bin Euro ile daha son-
ra ele geçirdi¤i 110 bin Eu-
ro’nun kayna¤›n›n belirtilme-
mesi gösterildi. Türk devletinin
D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül’ün
ABD ziyaretinin ard›ndan yap›-
lan aç›klamalarda ise Kürt ku-
rumlar›na yönelik sald›r›n›n
ABD’nin iste¤iyle gerçeklefltiril-
di¤i belirtildi.
Bask›n ve tutuklamalarprotesto edildi
Kurum ve evlerin bas›lmas›-
na tepki gösteren Kürtler 6 fiu-
bat günü Frans›z polisinin engel-
lemelerine ra¤men Ahmet Kaya
Kürt Kültür Merkezi’nin önünde
toplanarak Republique’ye do¤ru
yürüyüfle geçtiler. Binlerce kifli-
nin kat›ld›¤› yürüyüfle Türkiye-
Kuzey Kürdistanl› devrimci ve
komünist örgütler de kat›larak
destek verdiler.
Londra’da da aralar›nda ga-
zetemizin okurlar›n›n da yer al-
d›¤› çeflitli kurumlar›n birlikte
düzenledi¤i eylemle Kürt ku-
rumlar›na yönelik sald›r› protes-
to edildi. 11 fiubat günü Londra
Halkevi önünde yap›lan eyleme
kat›l›m yüksek olurken, eylem
boyunca s›k s›k sald›r›lar› protes-
to eden sloganlar at›ld›.
Avrupa demokrasisi gerçek yüzünü gösteriyor
Kürt kurumlar› bas›ld›
‹stanbul’un Ümraniye ‹l-
çesi 1 May›s Mahallesi’ndeki
kurumlar bir araya gelerek,
son dönemlerde mahallelerin-
de yaflanan bask›lar karfl›s›nda
sessiz kalmayacaklar›n› ve
mücadelelerine devam ede-
ceklerini söylediler.
Sald›r›lara karfl› bir araya
gelen kurumlardan DHP,
PSAKD, Partizan, ESP, Güzel-
lefltirme Derne¤i, Özgür Yurt-
tafl Hareketi, May›sta Yaflam
Kooperatifi, Al›nteri, Savafl
Yolu, DTP, EMEP ve SDP, 6
fiubat günü ‹HD’de aç›klama
yaparak, son dönemlerde
özellikle Ümraniye Emniyet
Müdürlü¤ü’nün mahallede ya-
p›lan demokratik eylemlere
sald›rd›¤›n› belirttiler. Ku-
rumlar ad›na yap›lan bas›n
aç›klamas›n› okuyan ‹hsan
Polat, en son 21 Ocak tarihin-
de Hrant Dink’in katledilmesi
ile ilgili yap›lan bas›n aç›kla-
mas›nda bizzat Ümraniye
Emniyet Müdürü’nün halk›n
üzerine panzer sürdü¤ünü
söyleyerek, “Emniyet mü-
dürü daha da ileri giderek
‘Bafllar›m Hrant Dink’ini-
ze’ fleklinde tehditler savur-
mufl ve ifli silah çekmeye
kadar vard›rm›flt›r” fleklin-
de konufltu.
Polat, aç›klaman›n deva-
m›nda, “Tunceli’de devrimci-
lere karfl› yap›lan katliama
da, Diyarbak›r’da çocuklara
s›k›lan kurflunlara da, F tipi
hapishanelerde uygulanan
tecrite de karfl› ç›kmaya de-
vam edece¤iz” dedi.
Ümraniye’de
sald›r›lara
karfl› birlik
‘Kurtlar Vadisi’ adl› dizinin ard›ndan ya-
y›nlanmaya bafllayan ‘Kurtlar Vadisi Terör’
dizisi öncekinden daha çok ses getiriyor.
Gerçekleri manipüle ederek halklar aras›n-
da yarat›lan düflmanl›¤›n derinleflmesine
hizmet eden dizinin yay›nlanmas›na tepki-
ler art›yor.
Dersim’de ‘Kurtlar Vadisi Terör’ dizisini
protesto etmek için Belediye Hizmet Binas›
önünde bir araya gelen DHP, HÖC, ESP,
DTP, EMEP, Tunceli Barosu, Dersim Kültür
Derne¤i, KESK, D‹SK, Ana Fatma Kad›n Da-
yan›flma Derne¤i ve Eflit Özgür Yurttafl Ha-
reketi üyeleri, “Susma hayk›r, halklar kar-
defltir” sloganlar›yla postaneye yürüdüler.
Postane önünde yap›lan aç›klamada,
‘Kurtlar Vadisi Terör’ dizisi için, “Ülkemiz-
de milliyetçili¤i, ›rkç›l›¤›, halklar aras›n-
da düflmanl›¤› körükleyen bir mant›¤›n
ürünüdür” denilerek, dizinin yay›ndan kal-
d›r›lmas› istendi. fiiddeti ve halklar aras›nda
düflmanlaflmay› gelifltiren bu tip yay›nlar ye-
rine, kardeflli¤i, dostlu¤u, eflitli¤i, halklar
aras›nda birlikteli¤i sa¤layacak içerikli ya-
y›nlar›n yap›lmas› istenen aç›klaman›n met-
ni RTÜK’e fakslanarak eylem sonland›r›ld›.
‹stanbul Dudullu’da artan çeteleflme ve
yozlaflmaya karfl› bir araya gelen Dudullu
halk›, “Dudullu bizimdir, çetelere geçit
yok” diyerek eylem yapt›.
Uyuflturucu çetelerinden ve yozlaflma-
n›n artmas›ndan rahats›z olan Dudullu hal-
k›, 11 fiubat Pazar günü Dudullu Huzur Si-
tesi son durakta toplanarak yozlaflma karfl›-
t› sloganlarla semt merkezine yürüdü.
“Çeteleflmeye ve yozlaflmaya geçit
yok” yaz›l› pankart aç›lan yürüyüflte, “Esra-
ra hay›r, çetelere geçit yok” slogan› at›ld›.
Yürüyüflün ard›ndan Afla¤› Dudullu
bölgesinde bas›n aç›klamas› yap›ld›. Aç›k-
lamay› okuyan Hüseyin ‹lker, “Bugün es-
rar, hap, fuhufl ortaokula kadar in-
mifl, çocuklar›m›z daha küçük yaflta
bu batakl›kla yüz yüze gelmifl durum-
da. Bizler Dudullu halk› olarak semti-
mizdeki çeteleflme ve yozlaflmadan ra-
hats›z olmakla birlikte buna izin ver-
meyece¤imizi de buradan duyurmak
istiyoruz” dedi.
Halk çeteleflmeye karfl› yürüdü
‘Kurtlar VadisiTerör’ protesto edildi
Aralar›nda Demokratik Kad›n Hareketi (DKH)
ve DHP’nin de bulundu¤u birçok demokratik kitle
örgütünden kad›nlar, emekçi kad›nlar› emperyaliz-
me, ezilmeye, sömürüye ve flovenizme karfl› 4
Mart’ta Kad›köy’de yap›lacak olan ‘8 Mart’ mitingi-
ne ça¤›rd›.
Kad›köy ‹skele Meydan›’nda yap›lan aç›klama-
da, emekçi kad›nlar›n 1857’de Newyork’ta bafllat-
t›¤› insanca yaflam için mücadelenin sürdü¤ü belir-
tilerek, 8 Mart’›n tarihsel, s›n›fsal özüne uygun ve
birleflik olarak 4 Mart günü Kad›köy’de yap›lacak
mitingle kutlanaca¤› aç›kland›.
Aç›klamaya imza atan kurumlar flöyle: DHP,
DKH, Al›nteri, BDSP, Devrimci Hareket, Divri¤i
Kültür Derne¤i, Emekçi Kad›nlar, EHP’li kad›nlar,
ESP, EKD, HÖC’lü kad›nlar, HKM, Kald›raç, Odak,
Partizan, PDD ve Tekstil-Sen.
Konya’da 8 Mart mitingi içinhaz›rl›klar tamam
Dünya Emekçi Kad›nlar Günü, Konya’da Kad›n
Meclisleri ve Demokratik Kad›n Hareketi üyelerin-
ce düzenlenecek bir mitingle kutlanacak. Baflvuru
haz›rl›klar›n›n yap›ld›¤› mitinge Koma Avaz ve Ko-
ma Asmin’in kat›lmas› kararlaflt›r›ld›. Konuflmala-
r›n yan› s›ra, fliir dinletisi ve k›sa tiyatro oyunlar› da
sergilenecek olan mitinge kat›l›m›n yo¤un olaca¤›
düflünülüyor.
Miting 8 Mart Perflembe günü Özalkent semt
pazar›nda yap›lacak.
Maoist Komünist Partisi militanlar›
Parti flehitlerini anma haftas›nda ‹stan-
bul’un Gazi Mahallesi ve Alibeyköy semt-
lerinde flehitleri ve parti önderli¤indeki
Halk Savafl›’n› selamlayan yaz›lamalar yap-
t›lar.
Maoist Komünist Partisi/Halk Kurtu-
lufl Ordusu (MKP/HKO)’nun kurucu ön-
deri ‹brahim Kaypakkaya’n›n resminin de
ifllendi¤i duvarlara, “Parti flehitleri ölüm-
süzdür ”, “‹brahim’den Cafer’e MKP’yle
zafere”, “Halk Savaflç›lar› ölümsüzdür”,
“TKP(ML) T‹KKO’dan MKP/HKO’ya bu
tarih bizim”, “Önderimiz ‹brahim Kaypak-
kaya” ve “MKP/HKO” imzal› çok say›da
yaz›lamalar yap›ld›.
MKP militanlar›
flehitleri selamlad›
Emekçi kad›nlar 4Mart’ta Kad›köy’de
Londra’da aralar›nda Yüz Çiçek Açs›n Kültür
Merkezi’nin de bulundu¤u çeflitli kurumlar ‹HD
ile dayan›flma etkinli¤i düzenlediler. 11 fiubat
günü Göçmen ‹flçiler Kültür Derne¤i’nde dü-
zenlenen etkinlikte aç›l›fl konuflmas›n›n ard›n-
dan ‹HD’nin haz›rlad›¤› ‘‹HD 20 Yafl›nda’ bafll›k-
l› sinevizyon izletildi.
Etkinlikte konuflma yapan ‹HD ‹stanbul fiube
Baflkan› Hürriyet fiener, “Türkiye’de durumun
çok fazla de¤iflmedi¤ini sizler de görüyorsu-
nuz. AB ile ilgili yap›lanmalarda bizim hare-
ketimiz aç›s›ndan önemli geliflmeler sa¤land›
ama AB’ye endeksli bir düflünceden çok da
fazla umut beklememek laz›m. Devlet bu veri-
lenleri de¤iflik yasalar ç›kartarak geri almas›-
n› bildi, terör yasas› buna bir örnektir. ‹flken-
ceyle ilgili yasalarda de¤iflmeler yap›l›yor
ama iflkence Türkiye’de bir devlet politikas›-
d›r ve sistemli yap›lmaktad›r. K›sacas› durum
hiç de iç aç›c› de¤ildir ama bizler umutluyuz
ve mücadelemize devam edece¤iz” dedi.
Devam›nda sorular›n ve görüfllerin paylafl›l-
d›¤› etkinlik kat›lanlara dayan›flmalar›ndan ötürü
teflekkür edilerek bitirildi.
‹HD ile dayan›flmaetkinli¤i
Odak dergisi eskimüdürü tutukland›
Odak Dergisi’nin eski sahibi ve yaz› iflleri
müdürü Kemal Aydeniz tutuklanarak Bayrampa-
fla Hapishanesi’ne konuldu.
Eylül 2001-Ekim 2003 tarihleri aras›nda
Odak Dergisi sahibi ve yaz› iflleri müdürü olan
Kemal Aydeniz, 6 fiubat günü gece saatlerinde
evinden gözalt›na al›nd› ve ayn› gün Fatih Adli-
yesi’ne ç›kart›ld›. Hakk›nda hapis cezas› oldu¤u
gerekçesiyle tutuklanan Aydeniz, Bayrampafla
Hapishanesi’ne gönderildi.
Konuya iliflkin yaz›l› bir aç›klama yapan
Odak Dergisi yaz› iflleri Müdürü ‹smail Kaya, Ay-
deniz’in Odak Dergisi’nde yay›nlanan “F tipi
bask› ve tecrit, devrimci iradeyi teslim alamaya-
cak” ve “F tipi ölümler istemiyoruz” bafll›kl› ya-
z›lardan ayr› ayr› 5'er ay hapis cezas› ald›¤›n› ve
verilen cezalar›n para cezas›na çevrilmifl oldu-
¤unu belirterek, Aydeniz’in derhal serbest b›ra-
k›lmas›n› istedi.
17-28 fiubat 2007GÜNCEL 5
Gazeteci Hrant Dink’in katledilmesinde kullan›lan tetikçi
Ogün Samast’›n ve “azmettirici” olarak isimleri geçen Yasin
Hayal ve Erhan Tuncel’in devletle olan iliflkileri birer birer or-
taya ç›k›yor. Samast’›n yakalanmas›n›n ard›ndan bir “kahra-
man” gibi elinde bayrak, sa¤›nda solunda polis ve jandarma-
larla çektirdi¤i hat›ra resimleri bugünlerde Dink’in katledilme-
sinin ard›ndan üzerinde en çok tart›fl›l›nan konu oldu. Ancak
bütün tart›flmalarda gizlenmeye çal›fl›lmas›na karfl›n ortada
bir gerçek var ki o da bu iliflkiler a¤›n›n ve katliam›n arkas›n-
da devletin kendisinin oldu¤udur.
Bayrak önünde
kahramanl›k pozlar›
Dink’in katledilmesinin ard›ndan Samsun’da yakalanan te-
tikçi Ogün Samast’›n Samsun Emniyet Müdürlü¤ü’nde, “Vatan
topra¤› kutsald›r, kaderine terk edilemez” yaz›l› Türk bayra¤›
önünde, elinde bayrak, sa¤ ve solunda dizilmifl polisler, jan-
darmalar ve gördü¤ü “kahraman” muamelesi tetikçinin arka-
s›ndaki gerçek faili gözler önüne serdi.
Samast ilk yakaland›¤›nda bayrak önünde çekilmifl resmi ba-
z› gazetelerde yer alm›fl ve resmin nerede çekildi¤i çok tart›fl›l-
m›fl, ancak ne polis, ne de jandarma resimlerle ilgilerinin olma-
d›¤›n› belirtmek d›fl›nda aç›klama yapmam›flt›. Son olarak orta-
ya ç›kan video görüntülerinde jandarma ve polislerin ayr› ayr›
kamera çekimleri yapt›klar› ortaya ç›kt›. Görüntülere ilk bak›fl-
ta Samast’›n arkas›ndaki bayra¤›n “kahraman” yaratmak için
oraya as›ld›¤› anlafl›l›yor, zira “güvenlik güçleri” Samast’› alarak
itinayla bu bayra¤›n önüne yerlefltiriyorlar. Jandarma ve polisin,
Samast’›n eline Türk bayra¤› vererek resim çektikleri kareler de
videoda bolca yer al›yor. Skandal› tüm aç›kl›¤›yla ortaya ç›kar-
tan görüntülerde çekimi yapan kifli, katil zanl›s› Ogün Samast'›n
nas›l durmas› gerekti¤ini, Atatürk'ün, "Vatan topra¤› kutsald›r.
Kaderine terk edilemez" sözleri bulunan afifle göre ayarl›yor.
Çekimi yapan, "O yaz›y› flöyle kafas›n›n üzerine denk getirebilir
miyiz arkadafllar" diye soruyor. "Zaten denk geliyor" yan›t› al›-
yor. Jandarmalar, daha sonra, Ogün Samast’a yakaland›¤›nda
üzerinden ç›kan Türk bayra¤›n› açt›r›yorlar. Kameraya çeken
bu kez, jandarmaya, "Keflke sen de flapkan› ç›karsayd›n" diyor.
Jandarma flapkas›n› ç›kart›yor. Bu kez "Daha iyi oldu. Saçlar›n›
düzelt" diyor. Bu görüntüleri de yeterli bulmuyor, "Bir de bu
yönden çekeyim" diye konufluyor.
Olacaklardan bir tek
Hrant’›n haberi yok
Erhan Tuncel’in polis muhbiri oldu¤u ve olay› çok önce-
sinden defalarca polise ihbar etti¤i, bu ihbarlardan birinin
Trabzon emniyetince ‹stanbul emniyetine de ulaflt›r›ld›¤› ve
böylece olacaklar›n emniyet kademelerince bilindi¤i orta yer-
de duruyor. Bunun yan› s›ra 2004 y›l›nda Trabzon’da Mc Do-
nalds’› bombalayan ve 1 y›l gibi k›sa bir süre tutuklu kald›ktan
sonra serbest b›rak›lan ve hakk›ndaki bombalama davas›n›n
halen Yarg›tay’da oldu¤u bilinen Yasin Hayal’in enifltesinin
jandarma muhbiri oldu¤u ve Dink’in öldürülece¤ini jandarma-
ya haber verdi¤i ortaya ç›kt›.
Dink soruflturmas›nda, Hayal'e silah sa¤lad›¤› kuflkusuyla
gözalt›na al›nan halas›n›n efli Coflkun ‹¤ci’nin ifadesi, jandar-
man›n da polis gibi suikasttan haberdar oldu¤unu gösteriyor.
‹¤ci polise, Hayal'in planlar›n› Temmuz’da jandarmaya aktar-
d›¤›n› söyledi.
Cinayetin arkas›nda
örgüt yok, devlet var!
‹stanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Dink cinaye-
tine iliflkin soruflturmalar sürerken medyaya yapt›¤› aç›klama-
da; “Cinayetin arkas›nda örgüt yok, siyasi bir cinayet de¤il.
Birbirini doldurufla getiren gençlerin milliyetçilik duygusu ile
iflledikleri bir cinayet” demiflti. fiimdilerde ise “Trabzon’dan
gelen istihbarattan haberim yok” diyerek kendini aklamaya
çal›flan Cerrah’›n yard›m›na ‹stanbul Emniyet ‹stihbarat fiube
Müdürü Ahmet ‹lhan Güler yetiflti. Trabzon’da çekilen görün-
tülerde flapkalar›n› ç›kart›p, saçlar›n› düzelterek resim çekti-
ren polis ve jandarmalardan sonra s›ra olay›n ‹stanbul boyutu-
na geldi. Polis muhbiri Tuncel’in, Trabzon emniyetine Ha-
yal’in Dink’i öldürece¤ine iliflkin ulaflt›rd›¤› ihbarlardan biri-
nin ‹stanbul emniyetine ulaflt›r›ld›¤› ancak herhangi bir iflle-
min yap›lmad›¤› ortaya ç›kt›. Bunun üzerine bafllat›lan sorufl-
turmada gerçeklerin daha fazla a盤a ç›kmamas› için bir kifli-
nin kurban edilmesi gerekiyordu ve kurban olarak da ‹stanbul
Emniyet ‹stihbarat fiube Müdürü Ahmet ‹lhan Güler seçildi.
Güler’e, Trabzon’dan gelen istihbarat› emniyet müdürü Cer-
rah’a kendisinin ulaflt›rmad›¤› söyletilerek, milliyetçi müdür
olarak tan›nan Celalettin Cerrah’a ve sonras›nda da daha yuka-
r›lara gidecek yol kapat›lmaya çal›fl›l›yor.
Ne var ki yaflananlar ve herkes taraf›ndan bilinenler bile,
Cerrah da dahil tüm devlet erkan›n›n cinayetin arkas›ndaki
gerçek gücü ve sorumluyu alelacele saklamak istediklerini bir
kez daha gün yüzüne ç›karm›fl oldu. Celalettin Cerrah ve dev-
letin halk› yanl›fl yönlendirmeyi amaçlayan aç›klamalar›na kar-
fl›n video görüntüleri ve Tuncel-Hayal ikilisinin ba¤lant›lar›, ci-
nayetin arkas›nda olan ve gizlenmeye çal›fl›lan azmettiriciye
iflaret ediyor: DEVLET…
Devletten bir seda yok!
Çünkü kral ç›plak!
Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan benzer olaylarda
oldu¤u gibi sonuna kadar gidece¤iz diyen devlet avanesinden
ses seda ç›km›yor. fiimdilerde her zaman kullan›lan “olay yar-
g›ya yans›m›flt›r, gerçekler yak›nda ortaya ç›kar” cümlesinin
d›fl›nda baflka ses ç›km›yor hiçbirinin a¤z›ndan. ‹çiflleri Baka-
n› Abdülkadir Aksu, Samsun Emniyet Müdürlü¤ü’nde çekilen
görüntülerin yay›nlanmas›n›n ard›ndan yapt›¤› aç›klamada;
“Görüntüleri flu verdi, bu verdi demenin bir yarar› da yok.
Gerçek yak›nda ortaya ç›kart›l›r” dedi. Bunca aç›k seçik gö-
rüntüden sonra bunlar› söylemenin, “Gerçekler yak›nda orta-
ya ç›kar” demenin manas› nedir? Gerçek zaten tüm ç›plakl›¤›
ile ortada duruyor. ‹flte katilin ‘kahraman’ pozunun çekildi¤i
Samsun Emniyet Müdürlü¤ü, iflte resmi çeken polis ve jandar-
malar, iflte hat›ra foto¤raf› çeken devletin “güvenlik” güçleri,
iflte ülkedeki Ermeni ve di¤er az›nl›k uluslar› afla¤›layarak he-
def gösteren medya, iflte “Bir Türk dünyaya bedel, Türk’ün
Türk’ten baflka dostu yoktur, Ne Mutlu Türküm diyene” ›rkç›
politikalar›n› üreten ve yayan devlet, iflte suskunlu¤a gömüle-
rek onaylayan devlet makamlar›-düzen partileri… Ortaya ç›k-
mayan gerçek kald› m›?
Devletin yeni kahramanlar› SamastlarHrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan devletin yetkililerinin manipülasyonlar›na karfl›n video görüntüleri ve Tuncel-Hayal ikilisinin ba¤lant›lar›, cinayetin arkas›nda olan ve gizlenmeye çal›fl›lan azmettiriciye iflaret ediyor: DEVLET…
Hrant Dink’in katledilmesinin
ard›ndan ›rkç› gösteriler de artma-
ya bafllad›. Daha önce birçok pro-
vakatif olay›n meydana geldi¤i
Mersin’de ortaya ç›kan Kuvay›
Milliye Hareketi Derne¤i’inin silah
ve bayrakl› ‘yemin töreni’ görün-
tüleri ›rkç›lar›n faaliyetlerinin bo-
yutlar›n› gösterdi.
Mersin’de ‘ölmek-öldür-
mek’ üzerine yemin-
ler edilirken, futbol
maçlar›nda da beyaz bereli ve ‘He-
pimiz Türk’üz’ yaz›l› pankartlar›y-
la genç ›rkç› futbol fanatikleri boy
gösteriyorlar. Mersin’de emekli
bir asker, ‘damarlar›nda Türk kan›
dolaflan’ ve ‘vatan hainlerini’ öl-
dürmek için silah kullanabilecek
‘vatan evlatlar›na’ ça¤r› yaparken,
futbol tribünlerinden seslerini du-
yuran beyaz bereli ‘vatan evlatlar›’
da ‘biz buraday›z, affetmeyiz’ di-
yerek seslerini yükseltiyorlar.
Taksim’de ›rkç› yürüyüfl
Hrant Dink’in cenaze töreninde yüz
binlerce kiflinin halklar›n kardeflli¤ini
vurgulamak için hayk›rd›¤› “Hepimiz
Hrant’›z, hepimiz Ermeniz” slogan›n›
hazmedemeyen ›rkç› bir grup ‹stanbul
Taksim’de yürüyüfl yapt›.
Galatasaray Lisesi önünde bir araya
gelen Milli Mücadele Derne¤i üyeleri,
Atatürk'ün posterleri ile Türk ve Azer-
baycan bayraklar› tafl›d›lar. Grup ad›na
yap›lan aç›klamada, Ermenilerin 3 mil-
yon Türk'ü öldürdü¤ü ileri sürüldü. Aç›k-
lamada “Türkiye Cumhuriyeti vatandafl›
olmak, Türk olmak anlam›na gelmez.
Onun ölümünden Ermeniler, Kürtler ve
küresel güçler sorumludur” denildi.
Aç›klaman›n ard›ndan Taksim Mey-
dan›’na kadar yürüyüfl yapan grup üyele-
ri s›k s›k, “Hepimiz Türk'üz, hepimiz
Atatürkçüyüz”, “Hrant'›n katili Kürt-
‹slam çetesi”, “Kahrolsun Amerika,
Kahrolsun PKK” sloganlar›n› att›.
Irkç›lar bofl durmuyor
Ankara’da Kentsel Dönüflüm Projesi kapsam›nda y›k›m
bölgesi ilan edilen Dikmen Vadisi halk›, y›k›m ekiplerine ve
polise karfl› mahalleye barikat kurdu. Y›k›m karar› al›nan 13
evi y›kmak için sabah erkenden Dikmen Vadisi’ne giden y›-
k›m ekipleri ve çevik kuvvet polisi, emekçilerin barikat›yla
karfl›laflt›. Vadinin her yerini ablukaya alan polis, tazyikli su ve
gaz bombalar›yla birlikte pervas›zca emekçilere sald›rd›. Sal-
d›r›da 14 kifli gözalt›na al›n›rken, 4 kifli de yaraland›. Öte yan-
dan Yürüyüfl dergisi muhabiri Senem Koca da kolundan ald›-
¤› darbeyle yaraland›. Y›k›lmak istenen 13 evin ard›ndan s›ra-
n›n kendi evlerine gelece¤ini bilen mahalleliler, y›k›m ekip-
lerinin y›kmak istedikleri evleri var güçleriyle savundular.
Halk Ankara Büyükflehir
Belediyesi’ne öfkeli
Gazetemize konuflan Ayfle Badak isimli bir mahalleli,
“Melih Gökçek Belediye Baflkan› oldu¤u için utans›n. Dört
gecekonduya 50 tane kepçe gönderilmez. Böyle belediye
baflkan› olmaz olsun. Bunun için mi oy verdik? Oy veren el-
lerimiz k›r›ls›n. Bize çapulcu terörist diyor. Terörist odur. Bir
senedir neler çekiyoruz, uyku uyam›yoruz. Psikolojimiz bo-
zuldu” dedi.
Y›k›ma karfl› kurulan barikatlarda yerini alan 14 yafl›nda-
ki bir ö¤renci de, “Karnemdeki derslerimin hepsi zay›f. Sü-
rekli evimiz y›k›l›rsa ne yapaca¤›z diye düflünüyorum, bu
yüzden kendimi veremiyorum derslerime. Nas›l okuyaca¤›m
diye düflünüyorum. Her direniflte buraday›m” dedi.
Dikmen Halkevleri Baflkan› Tar›k Çal›flkan da, “Bura-
ya y›k›m için de¤il hizmet üretmek için gelsinler. Buraya
y›k›m için kimse gelmesin, buradaki arkadafllar›m›z›n gide-
cek yerleri yok. Buradaki arkadafllarla sonuna kadar müca-
dele edece¤iz” dedi.
Dikmen’de y›k›ma karfl› halk direnifli
‹ETT Genel Müdürlü¤ü, Bafl›büyük
Mahallesi’nde meydana gelen olaylar›
gerekçe göstererek olaylar›n yafland›¤›
yer olan son dura¤a otobüs ç›karm›-
yor.
‹stanbul’un Maltepe ilçesine ba¤l›
Bafl›büyük Mahallesi’nde, kentsel dö-
nüflüm plan› çerçevesinde mahalleye
zemin etüdü
için gelen bele-
diye ekiplerini
halk›n kovalama-
s› ve ard›ndan polis ile
halk aras›nda ç›kan olaylar› gerekçe
gösteren ‹ETT Genel Müdürlü¤ü, oto-
büslerin mahalle son dura¤›na kadar
g i t -
mesini engelli-
yor. Minibüslerin normal gü-
zergahlar›nda çal›flt›¤› mahallede polis
ekipleri sürekli mahalle meydan›nda
bekliyor
Evleri için direnen halka otobüs hizmeti verilmiyor
Okmeydan› Demokrasi Plat-
formu, 14 fiubat günü, Hrant
Dink suikast›yla birlikte geliflen
›rkç› ve flovenist dalgay› protes-
to etmek için Dikilitafl Par-
k›’nd›n Okmeydan› Sa¤l›k Oca¤›
önüne kadar yürüyüfl düzenle-
yerek bas›n aç›klamas› yapt›.
Bas›n aç›klamas›nda, “Bu ülkeyi
Kurtlar Vadisi’ndeki çakallara
b›rakmayaca¤›z ve mücadelemi-
zi devam ettirece¤iz” denildi.
Okmeydan›’nda›rkç›l›¤a karfl› eylem
17-28 fiubat 2007 EMEK-HABER6
EME⁄‹N KÜRSÜSÜDursun Baştuğ
‹nsanl›k tarihine dönüp bakt›¤›m›zda, geçmiflten beri talan, k›-y›m ve inkarlar›n oldu¤unu görebilmekteyiz. Ama bunlar›nyafland›¤› her dönem, tüm yetmezliklerle birlikte, çeflitli araç vegereçlerle insanlar kendilerini -belli plan ve projeler dahilindeolmasa da- savunmufl; insanlar›n bu sald›rganl›¤›n önüne geçmedüflüncesi hep süregelmifltir.
Bugün ise, hakim güçler toplumsal yaflam›n›n getirdi¤i avan-tajlar›, kendi lehine çevirerek bir bütün olarak insanl›¤› kendi de-netimlerine al›p, istedikleri biçimde bir yönetim anlay›fl›yla top-lumlar› idare etmeye çal›flmaktad›rlar. Fakat toplumlar›n bu denlih›zl› gelifliminin, egemenlerin istedikleri düzeyde bir baflar› sa¤la-mas›n› engellemeye vesile oldu¤u aç›kt›r. Kimi bölgelerdeki gelifli-min zay›fl›¤› daha kolay bir denetime vesile olsa da, süreçiçerisinde denetimlerine ald›klar› o bölgelerde de ifllerin 盤›r›n-dan ç›kaca¤›na dair bir tak›m öngörüler mevcuttur.
Dünyan›n küçülmesiyle birlikte, emperyalistler istedi¤i an biryerleri vurma cüreti gösterebilmekte ya da ekonomik ve siyasalsald›rganl›klar› daha merkezi yürütebilmekteler. Fakat ezilen yok-sul halklar›n da bu noktada ciddi avantajlar elde ettikleri apaç›kortadad›r. Amerika’n›n Vietnam yenilgisinden sonra daha temkin-li ve yüzde yüz baflar›larla hareket edece¤ini düflünenler de ol-mufltur. Ama gelinen aflamada Irak’ta sapland›¤› batakl›¤› iyi gör-mekteyiz. Savafllarda manevi desteklerin önemini göz önünde bu-lundurdu¤umuzda, bu cepheden de bir çok ülkenin deste¤ini al-makla, yine de içine girdi¤i ç›kmazdan kurtulamayacak durumda-d›r. Al›nan baflar›s›zl›klar, karfl› sald›rganlar› kimi zaman daha dasald›rganlaflt›rsa da, kimi zaman revize ederek, uç ç›k›fllar›n törpü-lenmesine vesile olmaktad›r. Bugün Avrupa merkezli oluflan poli-tika da bundan kaynakl›d›r.
Yani bir tak›m y›k›p dökmelerle ciddi hasarlar yaratacak du-ruma ve güce sahip olmalar›na ra¤men, ezilen yoksul halklar› di-ze getirme ve onlara boyun e¤direrek istediklerini yapma ve son-ras›nda teslim alma durumlar› kalmam›flt›r. Genel anlamda bir de-netimleri olsa da, mevcut devrimci dinami¤i yerinden söküp ata-rak, bu güçler üzerinden bir halk› etkisizlefltiremezler. Ya daha li-beral politikalarla kendi ifllevlerini yerine getirerek, tarihsel sömü-rü rollerini oynayacaklar ya da bunlar›n bu sald›rganl›¤›na karfl›ç›kan tüm karfl›tlar›na savafl açacaklar. Bu karfl›tlar›na açt›klar› sa-vafllar›n bir y›k›m yaratmas› veya kökten imhay› amaçlad›¤›n› söy-leyebilmemize ra¤men, bir zaferin kazan›lmas›n› söyleyecek du-rumda de¤iliz. Güçlünün zay›fa uygulad›¤› yapt›r›m karfl›s›nda, za-y›f›n isyankarl›¤› bugün daha diri durmaktad›r. Bu direnifllerde ön-derlik zaaf› olmakla birlikte, ortaya ç›kan durumun emperyalistle-ri ciddi tereddütlere sürükledi¤i ortadad›r. Irak’taki direniflin kap-sam› bu boyutta olmasayd›, belki de bugün ‹ran veya baflka ülke-ler iflgal edilmifl olacakt›. Dünya çap›nda emperyalist iflgal ve sal-d›rganl›¤a karfl› ortaya konan mücadelenin küçümsenmeyecekboyutta oldu¤u aç›kt›r. Bununla birlikte dünyan›n birçok yerindeverilen halk›n kurtulufl mücadelesi de, o ülkelerdeki feodal burju-vazinin iflini bozacak ve mevcut iktidarlar›n› tehlikeye sokacak birdüzeydedir.
Fakat sorunun köklü de¤iflimlerle çözülece¤ine dair ortayakoyaca¤›m›z düflüncenin bugün aç›s›ndan uzun vadeli bir müca-delenin ürünü oldu¤unu söylemek gerekir. Çünkü yirmi birinciyüzy›lda emperyalizmin emekçi halklara daha yo¤unluklu sald›ra-ca¤› kaç›n›lmazd›r. Bu sald›r›lar›n temel aya¤› ekonomik olmaklabirlikte birtak›m etnik ve dinsel farkl›l›klardan da kaynaklanacakve ciddi problemler yaflanacakt›r. Bu ekonomik sald›r›lar tek mer-kezli olmakla birlikte, bunlar›n yerel ayaklar› olan iflbirlikçi uflak-lar da kendi alanlar›ndaki sald›r› politikas›n›n kumandal›¤›n› yapa-caklar. Ayn› anlay›fla hizmet eden bu sald›r›lar, efendi-uflak iliflki-siyle bir bütünlük ifade etmektedir.
Bugün burjuva devrimlerini yapm›fl, özellikle de Avrupamerkezli anlay›fllar›n daha esnek davrand›klar› ve bir tak›m hakve hukuk söylemlerini dillendirdiklerini de görmekteyiz. Fakatbu söylemlerin, onlar›n geçmiflteki gerçekli¤iyle alakas› yoktur.Feodalizm karfl›s›ndaki tüm ilericili¤ini yitirerek, gerici rol oyna-maktad›rlar. Halen baz› argümanlar› kullanmalar›n›n nedeni,geri kalm›fl ülkeler üzerinde yaratt›klar› sömürü düzeniyle eldeettikleri sefa saltanat›ndand›r. O kaynaklar›n kurumas›yla birlik-te, ne demokrasiden, ne de hak hukuktan bahsetme olanaklar›kalmayacakt›r. ‹flte bu gerçekleri bilmemize ra¤men, bunlar›nkurmufl olduklar› düzenle bar›fl›k yaflamak mevcut çeliflkilerintemel noktas›d›r. Bu çeliflkiyi pratikte aflarak burjuvazinin pro-letaryaya karfl› uygulad›¤› bask›, sömürü ve talan›n önüne geçi-lerek, halk›n ba¤›ms›z kurtulufl mücadelesini vermek, zaruri gö-revimizdir. Gündemdeki birçok geliflmeye karfl›n, emekçilerinsessizli¤e gömülmesinin, emekçinin omzundaki yükü hafiflet-meyece¤i, tam tersine emekçileri daha a¤›r bedeller ödemeyemecbur edece¤i kesindir. ‹flte bundand›r ki sezinlenen tüm teh-likeli geliflmelere karfl›, emekten gelen gücümüzü do¤ru kullana-rak, daha büyük y›k›mlar›n önüne geçebiliriz. Bunu yapmam›-z›n temel nedenlerinden biri, sömürü düzenine karfl› ç›karak,proletaryan›n ç›karlar›n› kollayan yeni bir iktidar mücadelesivermek iken, bir di¤eri de, yaflanacak tüm sald›r›lardan birinciderecede emekçilerin etkilenmesindendir.
Ülkemizdeki son geliflmelerin, bugünkü iktidar sahiplerininve onlar›n iktidar›n›n gerçekli¤inden ba¤›ms›z olmad›¤›, bu basi-retsizli¤in zaman-zaman daha görünür biçimde kendisini yans›ta-ca¤›, bu durumdan da birinci derecede etkilenenlerin iflçi, köylüve emekçiler oldu¤u gerçekli¤ine sahibiz. Bundan dolay›, iflçinin,köylünün ve emekçinin, ekonomik ve demokratik haklar› için da-ha fazla mücadele ederek, bu haklar›n kal›c›laflmas› için de, ken-disine ait bir iktidar›n tesisi gerekiyor. Att›¤›m›z tüm ad›mlar›n bu-raya ç›kmas› durumunda, mevcut durum daha iyi olacakt›r.
Sald›r›lar›n muhatab›
emekçilerdir
2006 bütçesi kimin yüz ak›?
2006 y›l› bütçe sonuçlar›, Tayyip
Erdo¤an taraf›ndan büyük bir flaflaa ile
aç›kland›. Erdo¤an; son 30 y›l›n en iyi
bütçe sonuçlar›na sahip olduklar›n› id-
dia ederek, bütçedeki a盤›n sadece
3.9 milyar YTL oldu¤unu ve bunun da
ülkemiz ve hükümet ad›na yüz a¤art›c›
oldu¤unu öne sürdü.
Erdo¤an’›n yüzünü a¤artan
rakamlar
Recep Tayyip Erdo¤an, Baflbakan-
l›k Merkez Binas›’nda 2006 y›l› bütçe
sonuçlar›na iliflkin bas›n toplant›s› dü-
zenledi. Toplant›ya Devlet Bakan› Ali
Babacan ile Maliye Bakan› Kemal Una-
k›tan da kat›ld›.
Erdo¤an, bütçe gelirlerinin 171.3
milyar YTL, vergi gelirlerinin 137.5
milyar YTL, faiz d›fl› fazlan›n 41.9 mil-
yar YTL oldu¤unu bildirdi. Bütçe a盤›-
n›n sadece 3.9 milyar YTL olarak ger-
çekleflti¤ini kaydeden Erdo¤an, flöyle
devam etti:
“2006 y›lbafl›nda bütçe a盤› he-
defimiz 13.9 milyar YTL idi, hedefi
böyle belirledik, gerçekleflme ise bu-
nun çok alt›nda 3.9 milyar YTL oldu.
Biz burada biraz dikkatli davrana-
l›m ve baflar›m›z› gölgelemesin dedik
ve hamdolsun bunu bu y›l baflard›k.
2006 bütçesi halk›m›z›n refah›na ve
ülkemizin kalk›nmas›na önemli kat-
k›lar›n sa¤land›¤› bir bütçe oldu. Büt-
çe sonuçlar› da ülkemiz ad›na, hükü-
metimiz ad›na yüz a¤art›c›d›r”.
Rakamlar Erdo¤an’›
yalanl›yor
Tayyip Erdo¤an 2006 y›l› bütçesini
aç›klarken, asl›nda bütün halka büyük
bir oyun yap›yor. Zira aç›klanan bütçe
sonuçlar›nda devletin birçok harcama-
s› ve borcu yer alm›yor.
Devletin, kamu hastanelerine olan
3.5-4 milyar YTL borcu, K‹T’lerin 2
milyar YTL’ye yak›n görev zararlar›, ye-
rel yönetimlere yap›lan 1.3 milyar
YTL’lik aktar›mlar, son 30 y›l›n en dü-
flük aç›kl› bütçesinde yer alm›yor! Dev-
let hastaneleri yan›nda; eczaneler, me-
dikal firmalar ve özel sa¤l›k kurumlar›-
na olan birikmifl borçlar da “yüz a¤ar-
tan” bütçenin gider kay›tlar›nda gözük-
müyor.
Bütçedeki paran›n büyük k›s-
m› bir defaya mahsus gelirler
Bütçe gelirlerinde baflar› olarak su-
nulan gerçekleflmelerin çok önemli bir
k›sm› özellefltirmeler gibi bir defaya
mahsus gelirlerden sa¤lanm›flt›r. Bu
kapsamda, Tasarruf Mevduatlar› Sigor-
ta Fonu’nun 2006 y›l›nda bütçeye ak-
tard›¤› tutar 6.2 milyar YTL, sosyal gü-
venlik prim aff›ndan elde edilen tutar
3.8 milyar YTL, Telekom’un özellefltir-
mesinden elde edilen tutar ise 2 milyar
YTL düzeyindedir ve bunlar bir defaya
mahsus gelirlerdir. Devletin elde özel-
lefltirecek bir fley b›rakmad›¤› ülkemiz-
de, önümüzdeki y›l bu gelirlerin olma-
s› mümkün görünmüyor.
Bütçe kimin yüzünü
a¤art›yor?
2006 bütçesinin temel dayana¤›n›
yoksul emekçi halk oluflturdu. 137.5
milyar YTL’lik vergi gelirinin 78.3 mil-
yar YTL'si ÖTV ve KDV'den elde edilen
gelirlerden olufluyor. Yani yoksul halk-
tan kesilen do¤rudan vergilerden elde
edilen para bütçenin omurgas›n› olufl-
turuyor. Kesilen bu vergilerin halka
yol, su, elektrik ve daha iyi bir yaflam
için yat›r›m olarak dönmedi¤i, bu ver-
gilerin büyük iflletmelere destek için,
d›fl ve iç borçlar›n ödenmesi için kulla-
n›ld›¤› art›k hepimizin bildi¤i bir ger-
çek. Sözün k›sas› bu bütçe de di¤erleri
gibi yoksulun belini bükerken, zengi-
nin yüzünü a¤artt›!
BTS üyeleri; Türkiye Cumhuriye-
ti Devlet Demiryollar› (TCDD) yöne-
timi taraf›ndan 12 makinistin göre-
vinden al›nmas›n› protesto edince,
‹stanbul Haydarpafla Gar›'nda banli-
yö trenleri ve Adapazar› Ekspresi se-
fer yapamad›.
TCDD yönetimi taraf›ndan tren
fleflerinin görevlendirilmemesi ve
ard›ndan 12 makinistin görevden
al›nmas› üzerine Birleflik Tafl›mac›l›k
Çal›flanlar› Sendikas› (BTS) ‹stanbul
fiube üyesi makinistler 5 fiubat günü
saat 16.45'ten itibaren göreve ç›k-
mama karar› ald›. Makinistlerin ça-
l›flmamas› üzerine banliyö trenleri
ve Adapazar› Ekspresi seferleri iptal
edildi. Haydarpafla Gar›'nda yap›lan
anonslarda personel s›k›nt›s› nede-
niyle banliyö trenleri ve Adapazar›
Ekspresi’nin çal›flmayaca¤› söylenir-
ken yolcular›n baflka araçlarla gide-
cekleri yerlere ulaflt›r›laca¤› belirtil-
di. Banliyö giflelerinin önüne k›rm›z›
flerit çekilirken yolcular durumdan
haberdar olmak için dan›flman›n
önünde birikti. BTS üyelerinin eyle-
mi boyunca polisin genifl güvenlik
önlemleri almas› ise dikkat çekti.
Makinistler
tren ulafl›m›n›
durdurdu
‘Enflasyon düflüyor’
fiyatlar art›yor!
AKP seçimlerin yaklaflmas›yla beraber
‘enflasyon düfltü, enflasyonu tek haneye indir-
dik’ yalan›na daha bir s›k› sar›lmaya bafllasa
da, rakamlar›n ortaya koydu¤u gerçekler bu
yalan› her gün tekrar tekrar gözler önüne seri-
yor. Zira AKP’nin hükümeti döneminde do-
mates yüzde 304, peynir yüzde 82, ekmek
yüzde 46 oran›nda zamland›!
AKP’nin, hükümete geldi¤i 2002’den
bu yana enflasyonu yüzde 30’lardan yüzde
9 seviyesine çekti¤ini söylemesine ra¤men,
halk›n direkt bütçesine yans›yan mutfakta
yaflanan enflasyonun ortalamas› yüzde
30’lar civar›nda. En yüksek fiyat art›fl› son 4
y›lda domates, salatal›k ve patl›canda ger-
çekleflti. Yoksul halk›n temel besin kayna¤›
olan ekmekteki fiyat art›fl›, 2002 y›l› sonun-
dan bu yana yüzde 45’i aflarken, peynir ve
zeytindeki ortalama fiyat art›fl› yüzde 80 ile
yüzde 112 aras›nda.
Baflta sebze ve meyve olmak üzere temel
g›da maddeleri, yap› malzemeleri, do¤algaz,
petrol gibi birçok alanda yaflanan fiyat art›flla-
r›, yoksul halk›n enflasyonunun iki haneli
seyretti¤ini gösteriyor. 2002 Aral›k’›nda 24
kurufl olan ekmek bugün 35 kurufl, 3.58 YTL
olan peynirin kilosu bugün 7 YTL, yoksulun
tad›n› çoktan unuttu¤u etin kilosu ise 8
YTL’den 15 YTL’ye ç›km›fl durumda. Düflen
enflasyona nispet yaparcas›na baklagillerin fi-
yatlar› da ortalama yüzde 50 oran›nda artt›!
Ö¤retmenler MEB
önündeydi
Ankara’da, Milli E¤itim Bakanl›¤› önünde
bir araya gelen ‹flsiz ve Güvencesiz E¤itim
Emekçileri Derne¤i (‹GEDER) üyesi ö¤ret-
menler, çal›flma saatlerinin düzenlenerek, ifl
güvencelerinin sa¤lanmas›n› istedi.
Taleplerini iletmek üzere ülkenin çeflitli
yerlerinden Ankara’ya gelen sözleflmeli ö¤-
retmenler, 9 fiubat günü Milli E¤itim Bakan-
l›¤› önünde bulufltu. Burada, ö¤retmenler
ad›na aç›klama yapan Servin Ayd›n, 100
binden fazla ö¤retmenin neredeyse sosyal
haktan yararlanmadan ifl güvencesinden
yoksun, ayda sadece 400 YTL ücretle çal›fl-
t›r›ld›¤›n› söyledi. Her y›l KPSS s›nav›na 100
binlerce ö¤retmen aday›n›n girdi¤ine iflaret
eden Ayd›n, ama buna ra¤men y›lda sadece
20 bin ö¤retmenin atand›¤›na dikkat çekti.
E¤itim sorununun bir boyutunun da ö¤-
retmen sorunu oldu¤una iflaret eden Ayd›n,
resmi olarak belirtilen ö¤retmen a盤›n›n
yaklafl›k 200 bin oldu¤unu, buna ra¤men
bakanl›¤›n büyük bir gururla 10 bin ö¤ret-
men atamas› yapaca¤›n› söyledi¤ine dikkat
çekti. Ayd›n, ö¤retmen unvan› alan herkese
s›navs›z, güvenceli ifl hakk›n›n sa¤lanmas›-
n›, sözleflmeli ö¤retmenlere de kadrolu e¤i-
timcilerle eflit ve 12 ay üzerinden ücret
ödenmesini, sigorta primlerinin zaman›nda
yat›r›lmas›n› istedi.
BOTAfi bünyesinde tafleronluk yapan
‹stanbul’daki Cerit Temizlik ve Emlak
fiirketi’nin BOTAfi’la olan sözleflmesinin
bitmesi üzerine 90 iflçi iflten ç›kar›ld›.
Genel-‹fl Sendikas›’n›n örgütlenme
faaliyeti yürüttü¤ü ve 47 iflçiyi üye yap-
t›¤› Cerit adl› firmada çal›flan iflçiler 12
fiubat sabah› Pendik’te bulunan BOTAfi
‹stanbul ‹flletme Müdürlü¤ü’ne gelerek
ifl bafl› yapmak istedikleri s›rada içeri
al›nmad›lar. Kap› önünde bekleyen iflçi-
ler, BOTAfi’›n kendilerine yeni tafleron
olan Biotem adl› flirkete geçmeleri öne-
risinde bulundu¤unu, Biotem flirketine
geçmeleri halinde sosyal haklar›n› ve
tazminatlar›n› alamayacaklar› için bu
öneriyi reddettiklerini ifade ettiler. Bur-
sa, K›rklareli, ‹zmir ve ‹stanbul’da BO-
TAfi’a ba¤l› 90 iflçiden baz›lar›n›n yeni
flirketle anlaflarak ifle devam etti¤i, yeni
flirketin ise 30 civar›nda iflçiyi ifle ald›¤›
iflçiler taraf›ndan dile getirildi.
‘Kadrolular›n iflini yap›yoruz’
At›lan iflçilerden Bülent Ya¤›z, BO-
TAfi’ta alt› y›ld›r çal›flt›¤›n› belirterek
“Cerit’ten önce Orpafl adl› firma var-
d›. 2004 y›l›nda bize bask› yaparak
Cerit firmas›na devrettiler, Orpafl ile
Cerit firmalar› ayn› aileye ait. Biz
bu iflyerinde BOTAfi’›n temizlik d›-
fl›nda tüm ifllerini yap›yoruz, çal›fl-
malar›m›z›n yüzde 30’u temizlik
ifli. Biz ucuza çal›flt›¤›m›zdan pat-
ron kadrolular›n yapaca¤› iflleri de
bize yapt›r›yor. Biz asgari ücret al›r-
ken, kadrolular 1500 – 2 bin YTL
maafl al›yor” dedi. ‹flçilerden Ercan
Paydafl ise, kendilerini BOTAfi yetkili-
lerinin ifle ald›¤›n›, BOTAfi’›n ifllerini
yapt›klar›n› söyleyerek “Firman›n bi-
zi Zonguldak’taki bir hastaneye yol-
layaca¤› söylentisi var, ama kesin
bir fley yok. Yeni firmada ifl bafl›
yapsak da iki-üç ay deneme süresi
var, ondan sonra yine ç›kart›labili-
riz ve sosyal haklar›m›z› alamay›z”
diye konufltu.
‘‹flçiler ma¤dur ediliyor’
‹flçilerin avukatl›¤›n› üstlenen Filiz
Ayd›n ise iflçilerin ifl akitlerinin henüz el-
lerine ulaflmad›¤›ndan flimdilik iflçilerin
geriye dönük alacaklar› ve tazminatlar›
için dava aç›laca¤›n›, fesih belgesi elleri-
ne geçti¤i zaman da isteyenler için ifle ia-
de davas› açacaklar›n› belirtti. Süren da-
valar boyunca iflçilerin çal›flamayaca¤›n›
kaydeden Ayd›n, “‹fle iade davalar›n›n
en fazla 4 ay sürmesi gerekir, ama ifl
yükünden dolay› bu süre 1 y›l oluyor.
Alacak davas› ise 2 y›l sürebiliyor. Bu
süre içinde çal›flmas› yasak olan iflçiler
ma¤dur ediliyor. Üstelik verilen tazmi-
natlar da çok düflük. Böylelikle iflçi ka-
çak, sigortas›z ve asgari ücretin alt›n-
da bir ücretle çal›flmaya zorlan›yor” di-
yerek uygulamay› elefltirdi.
BOTAfi’ta sendikal› iflçi av›
2006 bütçesinin temel dayana¤›n› yoksul emekçi halk oluflturdu. 137.5 milyar YTL’lik vergigelirinin 78.3 milyar YTL'si, yoksul halktan al›nan ÖTV ve KDV gelirlerinden olufluyor
17-28 fiubat 2007G Ü N C E L 7
ÖNCÜ KADINRojda Demir
Ülkedeki iç pazar›n yüzde
30’luk petrokimya ihtiyac›n› kar-
fl›layan tek flirketi Petkim’in yüz-
de 51’inin blok sat›fl yöntemi ile
özellefltirilmesi yönünde karar
al›nd›. Böylece PETK‹M de, kar
elde eden ve stratejik öneme sa-
hip olan bir kurum olmas›na kar-
fl›n özellefltirilen flirketler kerva-
n›na kat›lm›fl oluyor.
Özellefltirme ‹daresi Baflkanl›-
¤›’ndan (Ö‹B) yap›lan yaz›l› aç›k-
lamaya göre, Ö‹B taraf›ndan blok
sat›fl ifllemine iliflkin süreç en k›sa
zamanda bafllat›lacak ve Rekabet
Kurulu ve Sermaye Piyasas› Kuru-
lu nezdindeki ifllemler tamamlan-
d›ktan sonra ihale takvimi aç›kla-
nacak.
ÖYK, ald›¤› 13 say›l› karar ile
Emekli Sand›¤› Genel Müdürlü-
¤ü’ne ait PETK‹M sermayesinde
bulunan yüzde 7 oran›ndaki his-
senin ''sat›fl'' yöntemiyle özelleflti-
rilmesine iliflkin süreyi ise 9 fiu-
bat 2008 tarihine kadar uzatt›.
PETK‹M’e neden 550 mil-yon $ yat›r›m yap›ld›?
Ülkemizdeki tek petrokimya flir-
keti olan, iç talebin yüzde 30’unu
karfl›layan PETK‹M için, son dört y›l
içerisinde 550 milyon dolarl›k yat›-
r›m yap›ld›. Petrokimya alan›ndaki
ihtiyac›n sadece yüzde 30’nu karfl›la-
yabilen, bir baflka ifade ile ihtiyaçlar›-
n› tam olarak karfl›layabilmek do¤rul-
tusunda üretimini artt›rmas› gereken
bir ülkede; mevcut tesisin sat›fl› bü-
yük bir yanl›flt›r.
Son dört y›lda 550 milyon dolarl›k
yat›r›m yapan ve kredi borcu s›f›r olan
PETK‹M, kapasitesini 1.5 milyon ton-
dan, 1.9 milyon tona ç›karm›fl; üretim
hacmini ise yüzde 60 ila yüzde 80 ora-
n›nda artt›rm›fl durumda.
Önceki y›llarda enerji ihtiyac›n›
fuil-oilden karfl›layan PETK‹M, bir
süre önce do¤algaz kullan›m›na geç-
mifl ve bunun için gerekli dönüflüm
projesini gerçeklefltirmiflti. Bu dönü-
flüm ile birlikte 170 megawatt olan
elektrik üretim kapasitesini, 220 me-
gawatt’a ç›kartan PETK‹M, bu yat›-
r›mla bir yandan maliyetlerini yüzde
30 düflürürken, di¤er yandan ihtiyaç
fazlas› olan elektri¤i de satacak. Bun-
ca karl›, önemi büyük bir iflletmenin
özellefltirme kapsam›na al›nmas› bafl-
l› bafl›na bir handikap iken, özellefl-
tirme kapsam›ndaki bu iflletmeye bu
denli yat›r›m yap›lmas› ise bir baflka
handikapt›r.
Unak›tan’›n a¤z›ndan devle-
tin ‘devletçilik’i
1994-95’te DYP-SHP hükümeti
döneminde h›z verilen özellefltirme,
AKP döneminde doruk noktas›na
ulaflt›. Sürekli ‘vatan-millet-Sakarya’
edebiyat› yapan ülkemiz hakim s›n›f-
lar›n›n gerçeklefltirdikleri bu özellefl-
tirmeler, asl›nda devletin ne kadar
‘devletçi’ oldu¤unun da trajikomik
bir kan›t›! Özellefltirmenin bafl›ndaki
isim olan ve hakk›nda aç›lm›fl olan
say›s›z yolsuzluk dosyas›ndan millet-
vekili olarak, dokunulmazl›k z›rh›na
bürünerek kurtulan Maliye Bakan›
Kemal Unak›tan’›n özellefltirmeye
iliflkin sözleri, devletin gerçek karak-
terinin de tablosunu çiziyor:
“Ne banka b›rakaca¤›z, ne fabri-
ka, ne de iflletme. Liman da b›rakma-
yaca¤›z. Hepsini sataca¤›z!”
“Stratejik yer imifl. Ne stratejisi,
önemli olan müflteri bulmak. Müflte-
ri gece gelsin, pijamayla ç›kar›m kar-
fl›lar›na. Seviyorum bu iflleri arka-
dafl.”
“Kar edeni de, zarar edeni de sa-
taca¤›z!”
“Babalar gibi satar›z!”
“Ülkenin iflgal alt›na girdi¤ini
söylüyorlar. Gelsinler iflgal etsinler!”
“Paray› veren düdü¤ü çalar”
PETK‹M’in yüzde 51’i sat›l›yor!
‹stanbul’da bulunan Tuzla Tersaneler
Bölgesi'nde 40 tersanede yaklafl›k bin tafle-
ron flirkette 25 bini aflk›n iflçi çal›fl›yor. Ta-
fleron sistemi nedeni ile düflük ücret alan
iflçilerin ço¤unlu¤u sigortas›z çal›flt›r›l›yor.
Bankalar›n, 1980 y›l› bafllar›nda arma-
törlere verdi¤i sabit kurdan düflük faizli
kredilerin geri dönmemesi, dünyadaki
kriz koflullar› ile birleflince sektör 1982 y›-
l›nda ciddi bir krizle karfl› karfl›ya kald›.
Tersane iflverenleri bu koflullarda maliyet-
leri azaltarak kadroyu daraltma yolunu
seçti. Tecrübeli ustalar›n› kaybetmek iste-
meyen iflverenler, ustalar›n› tafleron flirket
kurmalar› yönünde teflvik ederek bütçeyi
azaltt›. Tersane iflverenleri böylece sendi-
kadan, k›dem tazminat›ndan ve sosyal gü-
venlik harcamalar›ndan kurtuldu. Ülke-
mizdeki özel sektör gemi faaliyetinin yüz-
de 90'›n› oluflturan Tuzla Tersaneler Bölge-
si'nde sermaye yedi ailenin elinde toplan-
m›fl durumda. Genellikle deniz tafl›mac›l›-
¤› yapan Karadenizli Kalkavan, Yard›mc›,
Sad›ko¤lu, Torlak, Bayrak, Çiçek, Üner ai-
leleri ile Koç ailesi Tuzla Tersaneleri'ne ha-
kim halde.
Tersanelerde daha önce iflçi olarak çal›-
flan ustalar›n ço¤unlu¤u tersane iflverenle-
rinin yard›m› ile ifllerinden ayr›l›p yanlar›na
ald›klar› hemfleri ve akrabalar› ile tafleron
flirket kurarak piyasaya giriyorlar. Tafleron-
lar, ucuza verilen iflleri yaparak piyasada tu-
tunmak zorunda olduklar›ndan, iflçi ücret-
lerini en düflük seviyede tutuyorlar. ‹flçi ile
tersane aras›nda bir tampon görevi yapan
tafleron firmalar, iflçi karfl›s›nda patron, pat-
ron karfl›s›nda yönetici konumunda. ‹flçile-
rin ücretlerini ödememek için sürekli iflas
gösterip tekrar firma kuran tafleronlar, iflçi-
leri tersane önlerinde ve kahvehanelerde
bekleyen hemfleri ve akrabalardan temin
ediyorlar. Tafleron uygulamas› nedeniyle
bölgede sendikas›z ve sigortas›z çal›flma ar-
t›k bir kural halini alm›fl görünüyor.
Tafleronluk sigortas›z
çal›flmaya zorluyor
Tafleronluk sisteminin neden oldu¤u
en önemli sorun da iflçilerin sigortas›z
çal›flmas›. Sigorta primleri, tafleron tara-
f›ndan artan bir maliyet olarak görüldü-
¤ünden, birçok tafleron firma, iflçinin si-
gortas›n› yat›rmayarak, iflçiyi ifle al›rken
sigorta yerine birkaç milyon fazladan ma-
afl fark› ödüyor. Kaza geçiren iflçiler ise
hastaneye gittiklerinde sigortas›z olduk-
lar›n› ö¤reniyorlar ve tedavileri güçlefli-
yor. Ölüm ve sakatl›k ile sonuçlanan ka-
zalarda ise iflçilerin ailelerine para öden-
miyor. Bu koflullarda çal›flan iflçiler, k›-
dem ve ihbar tazminatlar›n› bile alam›yor
ve hiçbir hak talep edemiyor. Sözleflme
ve sigortan›n olmad›¤› koflullarda iflçi, ça-
l›flt›¤›n› kan›tlayamad›¤›ndan, at›lma du-
rumunda ifle iade davas› açam›yor, iflsiz-
lik sigortas›ndan faydalanam›yor.
Sigortas›z çal›flmaya karfl›
kampanya
Tersane ‹flçileri Birli¤i Derne¤i Baflka-
n› Zeynel Nihadio¤lu, tersane iflçilerinin
yüzde 60'›n›n sigortas›z çal›flt›¤›n›, geri
kalan iflçilerin de asgari ücret üzerinden
sigorta priminin yat›r›ld›¤›n› söyleyerek,
tafleronluk sisteminin tersanelerde yasa-
d›fl› bir uygulama oldu¤unu dile getirdi.
‹stanbul ‹flçi Kurultay›'ndan sonra, sigor-
ta hakk› ve buna ba¤l› sorunlar› dile ge-
tirmek için kampanya bafllatt›klar›n› be-
lirten Nihadio¤lu, "Amac›m›z iflçilere si-
gorta hakk›n›n ne demek oldu¤unu ö¤-
retmek, sigortas›z çal›flman›n nelere yol
açt›¤›n› göstermek ve tersanelerde sigor-
tas›z tek bir iflçi bile kalmamas›. Bu
amaçla kampanyam›z May›s ay›na kadar
sürecek. ‹flçilere hukuki yard›m yapmak
için dernekte bir de oda açaca¤›z" dedi.
'‹flçiler örgütlenirse hak
kazan›m› olur'
Liman, Tersane Gemi Yap›m-Onar›m
‹flçileri Sendikas› (Limter-‹fl) üyesi Mustafa
Karao¤lan, Çal›flma Bakanl›¤›'n›n tersane-
lerde sigortal› iflçi say›s›n› 13 bin olarak
gösterdi¤ini, gemi iflverenlerinin de tersa-
nelerdeki iflçi say›s›n› 25 bin olarak göster-
di¤ini aktararak, çal›flanlar›n ancak yüzde
25'inin sigortal› olabilece¤ini söyledi. Kara-
o¤lan "Sigorta olmamas› nedeniyle iflçiler
çok zorluk çekiyor. Adam kaza geçiriyor,
tedavi edilmiyor, patron para vererek ge-
çifltiriyor. ‹flçilerin bütün haklar›n› gasp et-
mek için tafleronluk sistemi var" dedi.
‹flçiler sigortas›z çal›fl›yor
Tersane iflçisi Orhan ‹lda¤ ise, sigorta-
s›z çal›flt›¤›n› söyleyerek, yaflad›klar› sorun-
lara iliflkin flunlar› söyledi:
"Sigortas›z çal›fl›yoruz, baflka çaremiz
yok ki. Kaza geçirince patron al›p özel has-
taneye götürüyor ya da parayla hallediyor.
Hiçbir flekilde sigorta yapm›yor. E¤er bir
taraf›n kesilmiflse, kopmuflsa hastanenin
kap›s›na b›rak›p gidiyor, daha sonra ilgilen-
miyor. Tersanelerde do¤ru dürüst sigorta
yat›r›lmaz, baz›lar› 15 gün, baz›lar› bir gün,
baz›lar› sürekli girdi ç›kt› gösteriyorlar. Be-
nim geçen y›l 67 gün sigortam yatm›fl."
Baflka bir tersane iflçisi Murat Kaplan
ise, sigortas›n›n yatt›¤›n›, bunu takip etti-
¤ini, iflçilerin güvenilir kiflilerle çal›flmas›
gerekti¤ini dile getirerek, "Güvenilir yer-
lerde çal›flmaya özen gösteriyorum, tafle-
ronun bir yeri var m› diye bak›yoruz, so-
ruyoruz etraftan. Baz›lar›n›n yeri, adresi
yok, öylesine götürü al›yor, iflçileri ya-
n›nda çal›flt›r›p paralar›n› vermiyor, 2-3
ay geciktiriyor maafllar›n›. Burada paras›
ödenmeyen ya da sigortas› yatmayan çok
kifli var" diye konufltu.
Son dört y›l-da 550 milyon
dolarl›k yat›r›myaparak üretimkapasitesini 1,5milyon tondan,1,9 milyon to-
na, üretim hac-mini ise yüzde
60 ila yüzde 80oran›nda artt›-
ran PETK‹M,ülkemizdeki
tek petro kimyakuruluflu
Tersanelerde sömürünün ad›:
TAfiERONLUK
“Gerçek yaflam”›n d›fl›nda, çevresinde olup bitenlerdenhabersiz “yaflayan” kad›n, iflçi saflar›nda, üretim içinde yer al-mas›yla dolays›z bir flekilde gerçek yaflamla da yüzleflir. Kufl-kusuz o, dünyay› evinden, tarlas›ndan vb ibaret gören bir evkölesiyken de gerçektir. Ancak gerçek yaflam›n bilincinde ol-man›n da, kendisinin de uza¤›ndad›r. Buna karfl›l›k tüm iflçilergibi kad›n iflçi de, bu kez, yaflam›n d›fl›nda olman›n, köleli¤inveya feodal ba¤›ml›l›¤›n ya da kendine özgü haliyle ev köleli-¤inin koflullar›ndaki bilmeme, görmeme gerçekli¤inden, eme-¤inin özgürleflmesiyle ç›karken; bu kez de iflin di¤er yan›ylakarfl› karfl›ya geliyor. Çünkü “yeni özgürleflmifl kimseler sahipolduklar› bütün üretim araçlar› ile, eski feodal düzenlemelerinsa¤lad›¤› her türlü güvenceler ellerinden al›nhd›ktan sonra an-cak kendilerinin sat›c›s› haline geliyorlar. Ve onlar›n mülksüz-lefltirilmesini anlatan bu öykü, insanl›k tarihine, kandan veateflten harflerle yaz›lm›flt›r.” (Karl Marks, Kapital C.I Syf. 731)
‹flçinin emek gücünden ve emek ürününden yabanc›lafl-mas›, gerçek yaflamd›r. Bu gerçek yaflam›n fark›ndal›¤›, yaban-c›laflman›n k›r›lmas›n›n ve iflçinin yaflama ve insanl›¤›n kurtu-lufluna sahip ç›kmas›n›n zorunlu ateflleyicisi olacakt›r. Sorun,bilinçlenme ve iflçiyi bu eksende bilinçlendirme sorunudur.‹flçinin ihtiyac› olan, nas›l yaflamakta oldu¤unu “bilme” de¤il-dir. O zaten gerçek yaflam›n içinde, bunu bizzat yaflayand›r.Mesele, iflçinin yabanc›laflmas›n›n fark›na varmas›, yaflam›nbütününe iliflkin kazand›¤› siyasal bilinçtir.
Kad›n›n kad›n olmas›yla maruz kald›¤› sömürü ve bask›,ücretli köle haline geldi¤inde bir miktar daha örtülü, emek pa-zar›nda erkekle “eflit” bir pozisyon alabilse dahi (ki bunun bi-le böyle olmad›¤›n› biliyoruz), artarak sürmesiyle kad›n› biryok olufla, düflkünlü¤e ve uçuruma sürükler. Demek ki kad›-na her türlü burjuva kurtulufl ça¤r›s›n›n (feminizm vb), emek-çi kad›n› nas›l yan›ltt›¤› anlafl›lmal›d›r. Bu haliyle kad›n soru-nu aç›s›ndan çokça dillendirilen “kad›n›n ekonomik özgürlü-¤ünü elde etmesi”nin eksikli¤i ve yetersizli¤i; cinsel, politik veesasen insan olarak tam özgürleflmesi anlam›na hiç gelmedi¤ive üstelik bunu bir nihai kad›n kurtuluflu olarak sunman›n ya-n›lt›c›l›¤› ortadad›r. Kad›n bir insan olarak politik özgürleflmehalkas›nda mücadeleye at›lmad›kça, artarak devam eden birkölelik zincirinin esiri olacakt›r.
Buna karfl›l›k, iflçi kad›n›n, yani gerçek yaflamla üretim ilifl-kileri zemininde daha do¤rudan buluflan kad›n›n, kad›n ol-maktan kaynakl› sorunlar›n›n, zulüm ve sömürü düzeninceyönetilen olmaktan kaynaklanan köklü s›n›f sorunlar›yla dahado¤rudan örtüfltü¤ü de gerçekli¤in di¤er yönüdür. Bu haliyleiflçi kad›n›n kad›n kimli¤i, iflçi kimli¤ini perçinleyen, üzerinde-ki kölelik zincirini a¤›rlaflt›ran bir faktör olmakla birlikte görü-nümde arka planda kal›p, daha insani ve politik, daha gerçekve elle tutulur bir tona bürünmüfl olarak, sorunun esas kayna-¤› olan özel mülkiyet sistemini, yani gerçek yaflam› daha net-lefltirir. K›sacas› ücretli köle haline gelen ve “ekonomik ba¤›m-s›zl›k”, “eflit ifle eflit ücret” gibi düzen içi özgürleflme yan›lsa-mas›yla cinsel kurtuluflta önemli mesafe katetti¤i kand›rmaca-s›na muhattap olan kad›n; bir yandan gerçekten de cinsel kur-tuluflun esas zeminine de daha dolays›z yerleflmifl olur ve ge-nel kurtuluflla ba¤lar›n›n netleflme dinami¤i pekiflir.
Sürekli devrimci durum koflullar›nda en basit bir demok-ratik talep bile “radikalizme” yönelme zorunlulu¤una dayan›r-ken; bir avuç demokratik kitle örgütünün ve feminist çevrele-rin devrimcilerle aralar›ndaki uçurumun temel sebebi, kuflku-suz ki öncelikle iflçi kad›nla buluflmamas›, ona yabanc›l›¤›d›r.Bu s›n›f karakterlerine ra¤men bunun önemli bir sebebi dahavard›r. Kad›n›n cinsel özgürleflmesi ile iflçi s›n›f› öncülü¤ündeinsanl›¤›n genel kurtuluflu ba¤›nt›s›, demokrasinin devrim so-runu oldu¤u, yani henüz kad›n›n burjuva demokratik anlamdadahi özgürleflme yolunda mesafe katedememifl oldu¤u co¤raf-yam›zda yeterince vurgulanmamaktad›r. Bu anlam›yla da di-¤er eksikliklerinin yan›nda devrimci hareket, kad›n hareketinegüven verememektedir. Halen kad›n üzerindeki kaba feodalbask›lanman›n varl›¤› koflullar›nda, devrimcilerin yar›-feodalbir ülkede kad›n›n kurtuluflu vurgusundaki eksikli¤i, küçükburjuva demokratik ak›mlar›n devrimci hareketten uzakl›¤›n›aç›klarken; onlar›n marjinalli¤ini de dolays›z politik iktidar söy-leminin nesnel zorunlulu¤unu aç›klamaktad›r. Demek ki so-run, dolays›z politik iktidar söyleminin, kad›na cinsel kurtulu-flu somutunda da güven vermesinde dü¤ümleniyor. Bu belir-lemenin yaflamdaki en belirgin ispat›, yak›n tarihimizde gerillasavafl›nda konumlanan muazzam kad›n savaflç› oran›d›r.
Bu alternatif ve do¤ru örgütlenme ve mücadele, iflçi kad›n-lar baflta olmak üzere, tüm kad›nlara da tafl›r›lmal›d›r. Çünküdemokratik kad›n hareketi, aç›k ki kendisini politik örgütlü¤ünkarfl›tl›¤› temelinde de¤il, bizzat devrimci demokratik halk ha-reketinin ba¤r›nda gerçekten ifade edebilecektir. Bu aç›dan ifl-çi kad›nlara muazzam görevler düflüyor. Öncü kad›n, ancakiflçi ve yoksul köylü kad›nlarla buluflarak gerçek bir demokra-tik kad›n hareketinin örgütleyicisi ve öncüsü olma misyonunugerçeklefltirebilir. Ve ancak o flekilde gelece¤in DemokratikHalk ‹ktidar›’na yürüyüflte, Halk Kurtulufl Ordusu’nun ve cep-hesinin kad›n kolunu politik özgürleflmeyle de yetinmeyecekbir kad›n-insan özgürleflmesi savafl›m›n› aflamal› ve kesintisizdevrimin her an›nda vererek gerçek kurtuluflla taçland›rabilir.8 Mart vesilesiyle, emekçi kad›n›n nihai kurtuluflun kurmayla-r› olacak proletaryan›n kad›n savaflç›lar›n›, tüm iflçi kad›nlar›selaml›yoruz.
Yabanc›laflma ve
gerçek yaflam
17-28 fiubat 2007 PERSPEKT‹F8
S›n›f mücadelesi içerisinde güne müdahale etme, bu
müdahalelerin birikimiyle gelece¤i kazanma ve bu süreci
güçlendirme, yak›nlaflt›rma, en nihayetinde kazanma, sade-
ce bir s›n›f›n iste¤i, arzusu de¤ildir. S›n›flar aras›ndaki nitel
farkl›l›klardan kaynakl› bunun araç ve yöntemleri de¤iflse
de her iki s›n›f›n ve bu s›n›flar›n temsilcilerinin ortak yanla-
r›ndan birisi de kendi s›n›f ç›karlar› do¤rultusunda geliflme-
lerin seyrini de¤ifltirmek, belirlemek ve kendi s›n›f ç›karla-
r›n›n ihtiyaçlar›na cevap olacak bir iktidar kurmak veya va-
rolan iktidarlar›n›n ömrünü uzatmakt›r...
Çevremizde olup bitenlere bakt›¤›m›zda bizlere çok s›-
radan gelen hakim s›n›flar kaynakl› tart›flmalar›n, ortaya at›-
lan gündemlerin bu temel prensip etraf›nda sürüp gitti¤ini
görebiliriz. Son yaflanan önemli geliflmelerden birisi olan
Hrant Dink’in katledilmesi buna iyi bir örnektir. Zira Hrant
Dink için öncelikle, böyle olmad›¤› halde bilinçli olarak
“Türklü¤e hakaretten” hakk›nda soruflturmalar aç›lm›fl ve
devam›nda alel acele 301. madde kapsam›nda yarg›lama sü-
recine bafllanm›flt›. Ard›ndan ise milliyetçi faflist linç kam-
panyalar›yla bir süreç olgunlaflt›r›lmaya çal›fl›ld›. ‹flte bu ha-
kim s›n›flar›n güne, sürece müdahale etmeleriydi. Kendi
cephelerinden yapt›klar› yarg›lama ve örgütledikleri linç
kampanyalar› ile Dink’i ortadan kald›rman›n zeminini haz›r-
lad›lar. Sonuç olarak Dink’i katlettiler.
Yine Dink’in katledilmesiyle ayn› tarihlerde
TBMM’de yap›lan gizli oturumla ezilen
halk ve uluslara, bunlar›n mücadelelerine
karfl› ‘daha etkin’ sald›r› kararlar› al›nd›.
Kamuoyuna ‘Kerkük’ gündemi olarak yan-
s›t›lan bu gizli oturumdan ç›kan kararlar›n etki ve sonuçlar›
muhtemelen önümüzdeki günlerde daha yak›c› olarak gö-
rülecektir. Evet belki tekrar olacak ancak hakim s›n›flar
kendi aralar›ndaki bütün dalafl ve çeliflkilere karfl›n mevcut
devlet sistemlerini oldu¤u gibi korumakta her zamanki gibi
hemfikirdirler.
Hakim s›n›flar cephesinden bu ve benzeri geliflmeler ya-
flan›rken devrimci demokratik kesimler b›rakal›m kendi
gündemlerini yaratmay›, kendi iradelerine ra¤men ortaya
ç›kan geliflmelere karfl› tav›r-tutum almakta yetersiz kald›k-
lar› gibi ço¤u defa geliflmelerin arka plan›n› bilimsel bir fle-
kilde analiz etme gücünü dahi gösterememektedirler. Orta-
ya ç›kan bu olumsuzlu¤un çeflitli iç ve d›fl nedenleri olmak-
la beraber bunun esas kayna¤›n›n Marksist-Leninist-Maoist
çizgiden idelojik sapmalar ve sistemin sald›r›lar›na karfl›-
güncel geliflmelere müdahale etme noktas›nda bilimsel ve
etkili politika üretememek oldu¤unun alt›n› çizmek gere-
kir. Bütün bu olumsuzluklara karfl›n devrimci demokratik
kesimler taraf›ndan sald›r›lar›n artaca¤› tespiti yap›larak, sal-
d›r›lara karfl› daha etkin ve devrimci, kitlesel bir mücadele
hatt›n›n örgütlenmesi yönünde yap›lan ça¤r›lar› olumlu de-
¤erlendirmek ve bunun gerçekli¤e dönüflebilmesi için do¤-
ru zeminde tart›flmak gerekir.
Baz› elefltiriler ve ‘devrimci
birleflik kitlesel mücadele’
Sistemin sald›r›lar›na karfl› dönemsel olarak ortak dev-
rimci tav›r-tutum almak önemlidir. Ve içerisinde bulundu-
¤umuz süreç aç›s›ndan da bu bir ihtiyaçt›r. Ancak belli kay-
g› ve ön koflullar üzerinden sa¤lanmak istenen plans›z,
programs›z ve hedefi belli olmayan ortak tutumlar, sald›r›-
lar karfl›s›nda yeterli düzeyde etkili olamamaktad›r. Bu sade-
ce devrimle, karfl›-devrim aras›ndaki güç dengeleriyle izah
edilecek bir sorun de¤ildir. Bu olumsuz durumun nedenle-
ri daha çok içte, ‘bizde’, kendimizde aranmal›d›r.
Türkiye-Kuzey Kürdistan komünist ve devrimci hareke-
tinin tarihinde çeflitli dönemlerde ‘güçbirli¤i’ veya baflka ad-
lar alt›nda ortak kitlesel mücadelenin olumlu ve olumsuz
pratik örnekleri yaflanm›flt›r.
Hiç kuflku yok ki bu örnekler içerisinde esas› teflkil
eden bu ortak mücadelenin yaflanm›fl olumlu örnekleridir.
Birçok alanda devrimci dayan›flman›n s›n›rlar›n› dahi aflan
ve pratikte ayn› siperlerde yoldafllaflan bu iliflkiler ve de¤er-
ler toplulu¤u devrimci hareketin taban›ndan genifl halk kit-
lelerine kadar muazzam bir güven, devrimci coflku ve heye-
can›n geliflmesine neden oldu¤u gibi, sistemin sald›r›lar›na
karfl› da önemli direnç merkezleri oluflturdu. Ancak kabul
etmek gerekir ki son y›llarda bu olumlu örnekler yerini ay-
r›flmalara b›rakarak, yeterli derecede ortak sorunlar nezdin-
de bir araya gelinerek ortaklaflt›r›lm›fl bir pratik mücadele-
nin olumlu örnekleri oluflturulamad›.
Ortaklaflt›r›lm›fl pratik mücadeleler ve bu soruna yakla-
fl›m, her bir hareketin demokrasi anlay›fl›, dostlara karfl› si-
yaset, halk kitleleri aras›ndaki sorunlar›n çözümü ve iktidar
bilinci gibi önemli meselelere kaynakl›k eden o hareketin
genel çizgisinden ba¤›ms›z ele al›namaz. E¤er bir hareketin
genel çizgisi (ideolojik-politik-kültürel) Marksist-Leninist-
Maoist de¤il ise hiç kuflku yok ki bu konularda yanl›fla düfl-
mesi de kaç›n›lmazd›r. Yoldafllar›na karfl› demokratik olma-
y› beceremeyen bir anlay›fl›n, dostlar›na karfl› demokratik
olmas› düflünülemez. Dar gurupçu, güçlünün ard›nda kuy-
rukçu-liberal, zay›fa karfl› ben-merkezci, sekter tutumlar ka-
dar, dost örgüt ve partiler aras›nda fliddete kadar varan pra-
tikler de bilinen fleylerdir ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki
devrim ve demokrasi güçlerinin hemen hemen tamam›n›n
muzdarip oldu¤u bir hastal›kt›r. Son y›llarda devrimci hara-
ket içerisindeki bu birbirine yabanc›laflma, kendisi gibi dü-
flünmeyene tahammülsüzlük ve dönem dönem ise fliddete
varan pratikler, herkesi ilgilendiren sorunlar etraf›nda bira-
raya gelerek ortak bir pratik mücadelenin örgütlenememe-
sinde önemli etkenlerdir. Bunlar› söylerken hiç kimse ‘sal-
d›r›lar› birlikte gö¤üsleyelim’ fleklindeki ça¤r›lardan hare-
ketle ortak mücadelenin önüne engel ç›kartt›¤›m›z› veya
mazeret sundu¤umuzu düflünmesin. Çünkü biz bu ve ben-
zer sorunlar› esasta uzun vadeli ideolojik mücadelenin ko-
nu ve görevleri aras›nda gören, anlay›fl olarak sözkonusu or-
taklaflt›r›lmaya çal›fl›lan pratik mücadeleler oldu¤unda ayr›fl-
t›¤›m›z noktalar› de¤il ortaklaflt›¤›m›z olumlu yanlar› esas
alan, o özgülde olumsuzluklar› tali gören ve kendi talepleri-
miz kadar o birliktelik içerisinde yer alabilecek olan çevre-
lerin taleplerinin de bütün içerisinde yer almas› gerekti¤ini
demokratik bir hak olarak gören bir anlay›fl› savunmaktay›z.
Biz bu ça¤r›lar› önemsedi¤imiz gibi, bizler aç›s›ndan da as-
gari devrimci-demokratik taleplerde birleflilmifl ortak-kitle-
sel bir mücadele, sürecin ihtiyac›d›r. ‹flte tam da bu nokta-
da ihtiyaca cevap olunabilinmesi için her çevrenin bu so-
runlar› yok saymadan, bir ön koflul olarak ileri sürmeden en
az›ndan kendi içerisinde tart›flarak daha olumlu sonuçlar ç›-
kartmas› ortak mücadelenin zeminini güçlendirecektir.
Pratik mücadele bas›n
aç›klamalar›yla s›n›rland›r›lmamal›
Nas›l ki her örgütlülük bir ihtiyac›n sonucu ise, sistemin
sald›r›lar›na karfl› dönem dönem ilerici, demokratik, dev-
rimci güçlerin ortak hareketini hedefleyen devrimci
birleflik, kitlesel mücadele platformlar› da nesnellikten ha-
reketle bir ihtiyaçt›r. Fakat bu ça¤r›lar›n; gerçekli¤e dönü-
flerek sistemin sald›r›lar› karfl›s›nda, tek tek parçal› mücade-
lelerden daha etkin bir rol oynamas› bak›m›ndan eksik ele
al›nd›¤›n› da belirtmek durumunday›z. Ad›ndan da anlafl›la-
ca¤› gibi ortak platformlar ancak ve ancak her kesimin de-
mokratik, devrimci taleplerinin ortaklaflt›r›lmas› üzerinden,
ortak bir hemfikirlik üzerinden oluflturulabilinir. Ön koflul-
lu, ön flartl› ortak platformlar veya ortak mücadele zemini
yarat›lamaz. Yarat›lsa bile bu birlikteli¤in uzun vadede ger-
çek anlamda hedefine hizmet etmeyece¤i geçmiflte yaflanan
deneyimlerle de görülmüfltür.
Bugün çeflitli talepler eksenli sürdürülen ortaklaflt›r›l-
m›fl pratik mücadele daha çok bas›n aç›klamalar›yla s›n›rlan-
d›r›lm›flt›r. Evet bunun ad› o bas›n aç›klamas› özgülünde or-
tak bir tav›rd›r, ancak sadece bundan yola ç›karak talepleri
ve hedefi ortaklaflt›r›lm›fl bir ortak mücadelenin varl›¤›ndan
söz edilemez. En az›ndan bizim anlay›fl›m›za göre bunun ad›
devrimci-birleflik-kitlesel bir mücadele de¤ildir. Devrimci-
birleflik ve kitlesel bir mücadele sadece ortak bas›n aç›kla-
malar› yapmak için de¤iflik devrimci-demokratik çevrelerin
bir araya gelmesi meselesi de¤ildir. Talepleri, hedefi, çal›fl-
ma tarz› beli olan ve bir kampanya fleklinde sürdürülen ça-
l›flmalar ancak birlefltirici ve kazan›m sa¤layan bir rol oynar.
E¤er bir mücadele hatt› devrimci hareketin kitlesi içerisin-
deki yabanc›laflman›n k›r›lmas›na hizmet etmiyor ve genifl
kitleleri harekete geçiremiyorsa do¤all›¤›nda sistem karfl›-
s›nda da kazan›m-baflar› elde edilemez. Dolay›s›yla ‘sistem
sald›r›lar›n› artt›r›yor’ tespiti yaparak ‘ortak mücadele’ et-
menin önemine de¤inen kesimler, de¤erlendirmelerini sa-
dece sistemle s›n›rl› tutmayarak, bu ortak platformlarda yer
alacak çevreleri ve bunlar›n kitlesini de de¤erlendirmek du-
rumundalar ki; gerçek anlamda ihtiyaçlara cevap olabilecek
bir pratik mücadele hatt› örgütlenebilsin.
Dostlarla ortaklaflmak, kitlelerle
birleflmek düflman› zay›flat›r
Talepleri ortaklaflt›r›lm›fl bir mücadelenin baflar›l› olabil-
mesi için, do¤ru bir zemine oturtulmas› gerekir. Bugün ka-
bul etmek gerekir ki gerekçesi her ne olursa olsun devrim-
ci-demokratik çevreler ve bunlar›n kitlesi aras›nda ciddi bir
yabanc›laflma, o andaki yanl›fl› ve do¤rusuna bak›lmadan
kendinden olmayana karfl› güçlü bir tahammülsüzlük kültü-
rü geliflmektedir. Unutmamak gerekir ki devrimin dost güç-
leri, yar›n›n devrimci iktidar›n›n da ortak güçleridirler. Bu-
nun yerine siyasal rakip olarak görmek ise devrimci ittifak
politikas›nda ciddi bir sapmay› ifade eder. Böylesi sapmalar
da devrimin dost güçleri aras›nda pek çok olumsuz geliflme-
ye neden olmakta. Çünkü, ideolojik rakip olarak görmek
farkl›d›r, siyasi rakip olarak görmek ise tamamen farkl›d›r.
Bir hareket kendi d›fl›ndaki örgüt ve partileri küçük burjuva
vb olarak tan›mlad›¤›nda, bu, ideolojik bir farkl›l›kt›r ve ra-
kip ideolojik ak›mlardan biri olarak de¤erlendirilebilir ve
bar›flç›l yöntemlerle ideolojik mücadelesini sürdürür. Bu-
nun da aralar›ndaki devrimci dostlu¤u zedeler hiçbir yan›
yoktur. Aksine, yarar› vard›r. Ama, devrimin dostlar›na kar-
fl› siyasal mücadele verilmez, onun için de siyasal rakip ola-
rak görülemez. Çünkü siyasal mücadele, iktidar mücadele-
sidir. S›n›f düflmanlar›na karfl› yürütülür; fliddet dahil her
mücadele yöntemine bafl vurulur. Fakat, devrimin dost
güçlerine karfl› olsun, parti-örgütler içinde olsun, siyasi mü-
cadele yürütülmesini savunmak, yanl›flt›r. Siyasi mücadele,
sadece s›n›f düflmanlar›m›za karfl› yürütülür. Parti-örgüt
içinde ve partiler aras›nda, yani halk içi çeliflkilerde geçerli
tek do¤ru metot ideolojik mücadeledir ve bu da bar›flç›l
yöntemlerle yürütülür.
Ço¤u zaman ideolojik mücadeleyle siyasi mücadele
birbirine kar›flt›r›lmakta, ideolojik farkl›l›klar aras› bar›flc›l
mücadele yerine bu farkl›l›klara pratikte siyasi rakipler gibi
yaklafl›larak dost düflman ayr›m› mu¤laklaflt›r›lmaktad›r ve
kurumlar aras›, kurumlar›n kitleleri aras›ndaki yabanc›lafl-
ma buralardan beslenerek derinleflmektedir.
Bunlar olumsuzluktur ancak kabul etmek gerekir ki ay-
n› zamanda da yaflanan fleylerdir. Biz bunu ne oportünistçe
geçifltirebiliriz, ne de d›fl›m›zdaki devrimci-demokratik ke-
simlerle bir araya gelmemenin gerekçesi yapabiliriz. Bu du-
ruma dikkat çekmemizin as›l sebebi ortaklaflt›r›lmaya çal›-
fl›lan pratik mücadelenin bu sorunlara da cevap olabilecek
flekilde ele al›nmas› gerekti¤ine vurgu yapmakt›r.
Bugün ister her bir hareketin önderlik etti¤i tek tek mü-
cadeleler olsun, isterse dönem dönem ortaklaflt›r›lm›fl mü-
cadeleler olsun, e¤er bu mücadeleler hedefleri itibariyle ile-
rici, demokratik, devrimci kesimlerle ortak talepler çerçe-
vesinde pratikte bir araya gelmeye ve genifl kitlelerle birlefl-
meye uygun hareket etmiyorsa kendi mücadelesinde de ba-
flar›l› olamaz. Dolay›s›yla bugün tart›fl›lan ‘sald›r›lar› birlikte
gö¤üsleyelim’ ça¤r›lar›na do¤ru zeminde cevap olmak bir
görev oldu¤u kadar, bu birliktelikleri demokratik-devrimci
hareketler aras›ndaki yabanc›laflma ve sorunlar›n çözümü
noktas›nda ele almak, devrimci dayan›flma ve siper yoldafl-
l›¤›n› güçlendirecek flekilde bir planlama yapmak da bir ih-
tiyaçt›r.
Devrimci dayan›flma ve
siper yoldafll›¤›
Andaki gücümüzle iliflkilendirerek devrimci dayan›flma-
n›n ve siper yoldafll›¤›n›n tarifini yeniden yapamay›z. Mao-
istler olarak andaki gücümüz ne olursa olsun devrimci daya-
n›flmadan ve siper yoldafll›¤›ndan ne anlad›¤›m›z› dün oldu-
¤u gibi bugün de net olarak bilmek ve bütün mevzilerde bu-
nun sorumlulu¤unu gücümüz ölçüsünde pratikte de yerine
getirmek durumunday›z.
E¤er sistem bugün devrimci demokratik kurumlar›n
varl›¤›na, onlar›n mücadelelerine azg›nca yöneliyorsa, ideo-
lojik ve örgütsel farkl›l›klar gerekçe say›larak d›flar›dan sey-
redenler olunamaz. Dayan›flma ad›yla herhangi bir eylemde
oldu¤u gibi sadece ortak protesto gösterilerine kat›larak
“Yaflas›n Devrimci Dayan›flma” slogan› atmakla yetinilemez.
Bizim devrimci dayan›flma ve siper yoldafll›¤› tarifimiz ve
anlay›fl›m›z bellidir. Bugün bu anlay›fl›n pratikteki karfl›l›¤›
ideolojik ve örgütsel gerçekli¤imizi muhafaza ederek siste-
min sald›r›lar› karfl›s›nda sessiz kalmadan ve sald›r›lara he-
def olan kurumlara kendi kurumlar›m›z olarak sahip ç›kma-
y›, bu kurumlar› iktidar mücadelemizin birer mevzileri ola-
rak görmeyi ve bu mevzilerde dostlarla, siper yoldafllar›yla
devrimci dayan›flman›n da s›n›rlar›n› aflarak, pratikte yoldafl-
laflmay› zorunlu k›lar. Bu bilinçle her bir alan ve parçada gö-
revlerimize sahip ç›kmak bizler aç›s›ndan bir zorunluluk-
tur. Bugün aç›s›ndan e¤er devrimci-birleflik-kitlesel bir mü-
cadelenin örgütlenmesi tart›fl›lacaksa, bizce bu zeminde tar-
t›fl›lmal›d›r.
Somut kazan›mlar, somut taleplerle
mümkündür
Ne yaz›k ki günümüzde ortak hareketten daha çok or-
tak bas›n aç›klamalar› veya sald›r›lar›n k›nanmas› anlafl›l-
maktad›r. Meseleye bu flekilde yüzeysel yaklafl›ld›¤› için do-
¤all›¤›nda ad›na ortak denilen eylem ve etkinlikler gerçek
anlamda hedefine hizmet etmedi¤i gibi, bunlara kitlesel ka-
t›l›m da oldukça s›n›rl› kalmakta.
Sistemin sadece fiili sald›r›lar›na karfl› de¤il, bunun yan›-
s›ra ideolojik, kültürel ve ekonomik sald›r›lar›na karfl› anti-
emperyalist, anti-faflist birleflik-devrimci ve kitlesel bir mü-
cadele örgütlemek, evet önemli bir ihtiyaçt›r. Zira yukar›da
da belirtti¤imiz gibi bunun yak›c› bir ihtiyaç oldu¤unu tes-
pit edip gündemine alan demokratik ve devrimci çevreler
öncelikli olarak bir araya gelerek ortak tart›flmalarla sürecin
bütünlüklü bir analizini yapmal›d›r. Bu analiz sonucunda
süreç bütünlüklü olarak ele al›narak talepleri, hareket tarz›
ve hedefi belli kampanyalar örgütleyerek, sadece merkezi
yerlerde ortak bas›n aç›klamalar› de¤il, özelikle emekçi
semtlerinde fiili eylemlerle, panel ve söyleflilerle, kitle top-
lant›lar›yla bütünlüklü bir pratik mücadele hatt› örgütleme-
lidirler. Bu birliktelik içerisinde olacak kesimlere ait onlar-
ca kurum ve demokratik-devrimci mevzi var, buralar› do¤-
ru birflekilde kullanmak hem mücadelenin kapsam›n› genifl-
letecek, hem de kurumlar aras› yabanc›laflmay› önemli
oranda ortadan kald›racakt›r. Hedefinde bunlar›n olmad›¤›
bir ortak mücadele en nihayetinde bas›n aç›klamalar›ndan
öteye gitmemektedir ve bu tarz, kitleleri yordu¤u gibi ciddi
bir kazan›m da sa¤lamayacakt›r-sa¤lamamaktad›r.
Devrimci, birleflik, kitlesel mücadele üzerineSistemin sald›r›lar›na karfl› dönemsel olarak ortak devrimci tav›r-tutum almak önemlidir. Ve süreç aç›s›ndan da bu bir ihtiyaçt›r.
Ancak kayg› ve ön koflullar üzerinden sa¤lanmak istenen ortak tutumlar, sald›r›lar karfl›s›nda yeterli düzeyde etkili olamamaktad›r
17-28 fiubat 2007 GÜNCEL9
GENÇ YORUM
Sinan ÇAKIROĞLU
Son zamanlarda M‹T müsteflar›n›n aç›klamalar›yla ye-niden gündeme gelen ulus devlet tart›flmalar› s›n›f teori-siyle hareket eden ilerici-devrimci kesimi seyirci, esastart›flmalar› yürüten milliyetçi, muhafazakar-dinci ve libe-ral kesimleri de aktör konumuna tafl›maktad›r. Ulus dev-let tart›flmalar›, olgunun kendisinin hakim kapitalist siste-min bugünkü en belirgin-cisimleflmifl biçimi olmas› itiba-r›yla son derece önemlidir.
Söz konusu tart›flmalar esasta ulus devletin bugünkümevcudiyetinin hala geçerli olup olmad›¤› üzerine kurul-mufltur. Bu tart›flman›n taraflar›* da neredeyse tamam›y-la faydac› bir yaklafl›m içerisindedir. Her bir taraf bu tar-t›flmalarla gerek toplumsal algi düzeyinde gerekse dedevlet yap›lanmas›nda lehlerine de¤ifliklikler yaratabile-cekleri umuduyla hareket ederek meseleyi gerçek boyu-tuyla, yani ulus devleti var eden ve onu ortadan kald›ra-cak olan koflullar›n makas›nda tart›flmaktan uzaklafl›yorve bu tutumlar›yla da emperyalist manipülasyona çanaktutuyorlar. Öyleyse ulus devleti yaratan koflullar›n neleroldu¤una k›saca de¤inmek gerek.
Feodal üretim tarz›n›n cisimleflti¤i ümmete, kasta yada tarikata (tribe) dayanan devlet yap›lanmas›n›n da¤›l-maya bafllamas›na vesile olan kapitalist üretim tarz›n›nbir sonucu olan, ulusa dayal› devlet ayn› zamanda bu tar-za döl yatakl›¤› yapan bir devlet modelidir. 500 y›ll›k birtarihi olan bu model kat› feodal devlet yap›s›na alternatifolarak geliflmiflti ve bu ba¤lamda da ilerici bir misyonasahipti. Bu çerçevede geçmiflin ulus devletinin yüklendi-¤i misyon ile bugününkinin yüklendi¤i misyon büyükoranda farkl›laflm›fl olsa da ulus devletin bir biçimde ha-la bir misyona sahip oldu¤u somut gerçekli¤in kendisidir.Geçmifline göre ilerici bir misyona sahip olan burjuvazi-nin geliflmesinde etkin bir rol oynam›fl olan ulus devlet ti-pinden gelece¤ine göre gerici bir misyona sahip olan bur-juvazinin elinde statükoyu koruma misyonunu yüklen-mifl olan ulus devlete çok yol al›nm›flt›r ama anti-emper-yalist mücadele içindeki belirleyicili¤i özellikle yar› feo-dal-yar› sömürge ülkelerde hala son derece ac›kt›r. fiöyleki, günümüzde ulusal bütünlü¤ün korunmas› ya da ulus-laflma surecinin tamamlanmas› retori¤i kapitalist ülkeler-den daha çok sömürge ve yar› sömürge-yar› feodal ülke-lerin gündemindedir. Bu tamamlanma ve korunma sü-reçleri de ya emperyalizme karfl› ya da emperyalizmindeste¤iyle olmaktad›r. ‹flte ulus devletin kat etti¤i yol bu-dur. Olmas› gereken ise tarihsel bir olgu olan ulus devle-tin bu farkl›laflan yönünü reel politikan›n hizmetinde de-¤erlendirmek olmal›d›r. Bunun sonucu da ulus devletinbahsetti¤imiz gerici misyonunu göz ard› etmeden emper-yalizme kars› birlefltirici bir unsur olarak kullan›lmas›olacakt›r.**
Egemen sistem karfl›s›ndaki konumlan›fllar› itibariylehala ilerici oldu¤u düflünülen taraflar›n bu konuda yafla-d›klar› kafa kar›fl›kl›¤›n›n temel nedeni ise kapitalizmingeliflim seyrini yeterince alg›layamam›fl olmalar›d›r. Ka-baca bahsetmek gerekirse, geçen bu süre zarf›nda-kaba-ca 500 y›l- dünyan›n her yan› eflit geliflim seyri izlemedi(ki bu kapitalizmin özüne iliflkin geçen yy.da yap›lan entemel belirlemelerden biriydi), buna mukabil ulus devlettiplerinden bahsetmek zorunlu oldu. Kapitalist ülkelersömürge ve yar› sömürge-yar› feodal ülkelerden elde et-tikleri iktisadi avantajlar sayesinde kapitalist-korparatifüretim iliflkileri içinde sosyal ulus-devletler olurlarkensömürge ve yar› sömürge-yar› feodal devletler de kaç›n›l-maz olarak faflist bir devlet yap›s›na meylettiler. Netice-de ulus devlet biçimleri birbirinden farkl›laflm›fl olsa daulus devletin oluflumuna olanak sa¤layan yegane öz ‘pa-zar’ bugün hala yaflanan kapitalist de¤iflimlerin motorukonumundad›r. Hem ulusun kendisi, hem de ulus devletpazar ekonomisinin tezahürüdür. Dolay›s›yla kapitalistgeliflim seyri do¤ru alg›lan›l›rsa bilinir ki ulus devletlerdün olduklar› gibi bugün de vard›rlar/geçerlidirler. O hal-de bu kavray›fl eksikli¤inin nas›l bir argümanla kendinimeflrulaflt›rmaya çal›flt›¤›na bakal›m.
Ulus devlet tart›flmalar›
ve reel politika (1)
“Küresel Krizler ve Küresel Sorumlu-
luk” bafll›¤› ile toplanan 43. Münih Güven-
lik Konferans›’na, Rusya Devlet Baflkan›
Vladimir Putin damgas›n› vurdu.
Bush yönetimi Afganistan ve Irak’›n ar-
d›ndan ‹ran’a sald›r› sinyali verirken, geç-
ti¤imiz günlerde düzenlenen 43. Münih
Güvenlik Konferans›’na kat›lan Rusya
Devlet Baflkan› Vladimir Putin, ABD’yi
yayl›m atefline tuttu.
Putin: ABD haddini aflt›
Amerika’n›n birçok konu-
da s›n›rlar›n› aflt›¤›n› ve
tüm dünyaya kendisini
dayatt›¤›n› söyleyen Pu-
tin, “ABD’nin küresel
iliflkilere bu çok tehlikeli yaklafl›m› nük-
leer silahlanma yar›fl›n› teflvik ediyor.
ABD'nin tek tarafl› gayrimeflru eylemle-
ri hiçbir sorunu çözmedi¤i gibi insani
trajedilerle yeni gerilimlerin kayna¤›na
dönüfltü. Yerel ve bölgesel savafllar›n sa-
y›s› düflmedi. Ölenlerin say›s› azalmad›,
ama önemli ölçüde yükseldi” dedi.
Gürcistan’daki ABD destekli “kadife
devrimleri” sonras› yaflanan gerginli¤e de
üstü kapal› gönderme yapan Rusya Devlet
Baflkan›, Gürcistan’daki askerlerini geri
çekmelerine karfl›n Amerika’n›n Romanya
ve Bulgaristan’daki asker say›s›n› artt›rd›¤›
ve bu ülkelere füzelerini konuflland›rd›¤›-
n› söyleyerek tepki gösterdi.
Dünyada tek bir güç olmas›n›n fayda-
l› olmad›¤›n›, tek bir ülkenin tek bafl›na
hareket etmesinin dünyada her zaman
daha fazla ac›ya neden oldu¤unu ifade
eden Putin, “Dünyada hiç kimse kendi-
ni emniyette hissetmiyor” ifadesinde bu-
lunarak, bunun dünyada silahlanmay› da
teflvik etti¤ini ve tüm ülkelerin kitle imha
silahlar›na sahip olma çabalar›n› art›rd›¤›-
n› sözlerine ekledi.
ABD’nin Avrupa’da füze sistemi kur-
mas›n›n Avrupa ülkelerinin de ç›karlar›na
ters düflece¤ini söyleyen Putin, NATO ve
AB’yi ise flu sözlerle elefltirdi: “S›n›r›m›za
askeri altyap› konuflland›rmak neden
gerekli? Bu, günümüzün küresel tehdidi
olan terörle çok az alakal›. NATO’nun
genifllemesi bar›fl›n korunmas›na katk›
sa¤lam›yor, aksine karfl›l›kl› güveni
azaltan ciddi bir provokasyon yarat›-
yor. … AB, NATO’nun karar almas› yeter-
li de¤il, önemli kararlar› BM almal›d›r”.
Rusya Devlet Baflkan› Putin’in bu ko-
nuflmas› s›ras›nda s›k s›k ABD’li temsilciler-
le tart›flmalar yafland›. ABD Kongre üyesi
Jane Harmen’›n, Rusya’y› ‹ran’›n silah ka-
pasitesine yard›mla suçlayan sorusuna Pu-
tin; “‹ran’a teknoloji transferine en az
kar›flm›fl ülkeyiz. Ancak ‹ran’a hava sa-
vunma sistemi konusunda yard›mc› ol-
duk. Çünkü biz ‹ran’› d›fllamaktan ziya-
de ona, güvenebilece¤i dostlar›n›n oldu-
¤unu göstererek kazanmak istiyoruz”
yan›t›n› verdi.
Putin’in ç›k›fl› nas›l
yorumlanmal›?
Rusya ile ABD aras›ndaki bu söz düel-
lolar› ve Putin’in ABD’ye yönelik elefltiri-
leri yeni de¤il. Irak iflgali ve ‹ran’›n gün-
deme gelmesi s›ras›nda da Putin ABD’yi
hedef alan elefltiriler yapm›flt›. Rusya’n›n
nüfuz alanlar›n›n daralmas›yla birlikte,
Putin bu kez oldukça net ve sert bir flekil-
de ABD’ye yönelik elefltirilerini dillendir-
di. Peki ama Putin’i, dünyan›n imparator-
lu¤una soyunan ABD karfl›s›nda bu denli
cüretkar elefltiriler yapmaya iten neden-
ler nelerdi?
a) Irak iflgali ile birlikte de¤iflenenerji dengesi ve pazarlar
ABD’nin Irak’› iflgalinin ard›ndan Orta-
do¤u’ya yönelik haz›rlad›¤› ve hayata ge-
çirmek için bir dizi somut ad›m att›¤› Ge-
niflletilmifl Ortado¤u Projesi, bölgedeki
zengin enerji kaynaklar›n›n, genifl pazar›n
ve büyük orandaki ucuz iflgücünün ABD
denetimine girmesi; Rusya’n›n ekonomik-
siyasi ç›karlar›na ve otoritesine büyük
oranda zarar verdi. Zira bas›na da yans›d›-
¤› üzere Irak’taki kukla hükümet, yak›n za-
manda Irak petrol kaynaklar›n› 30 y›ll›¤›na
ABD-‹ngiliz petrol tekellerinin kullan›m›-
na açmay› tasarlamaktad›r. Yine Irak’ta üs
kurmas› ile birlikte ABD, Ortado¤u ülkele-
rine yönelik müdahalelerde ve bölgeye
dönük politikalarda daha aktif bir konuma
geçmifl oldu.
b) ABD’nin Rusya’y› kuflatmas›
Bir yandan Afganistan’› ve Irak’› iflgal
eden ABD, öte yandan Rusya’ya komflu ül-
kelerde gerçeklefltirdi¤i “kadife dev-
rimler” (siz darbe diyin) ile yaratt›¤› kuflat-
ma Rusya’y› rahats›z etmektedir. Yine
ABD’nin Romanya ve Bulgaristan’daki as-
ker say›s›n› artt›rmas› ve bu iki ülke ile
Rusya’ya komflu olan Çek Cumhuriyeti ile
Polonya’ya füze kalkan› oluflturaca¤›n›
aç›klamas› Rusya’n›n bu rahats›zl›¤›n› da-
ha da artt›rmaktad›r.
c) ABD’nin Afrika ve Ortado¤u’dakietkinli¤ini artt›rmas›
Somali’de y›llard›r yönetime karfl›, ‹sla-
mi rejim hedefi ile savaflan fieriat Mahke-
meleri Konseyi örgütünün baflkenti ele
geçirmesini bahane eden ABD’nin Soma-
li’ye asker göndermesi, Kuveyt, Katar,
Suudi Arabistan ile yaratt›¤› “iyi” iliflkiler,
Rusya’n›n Ortado¤u ve Afrika’daki ç›karla-
r›n› riske sokuyor. Putin’in, Münih’teki
Konferans’›n ard›ndan aya¤›n›n tozu ile
Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar› ziyaret
etmesi de bundan ötürüdür.
d) AB’nin, ABD güdümünde
hareket etmesi
‹ran’a, son y›llarda nükleer faaliyetleri
için gerekli malzemeleri ve teknolojiyi sa-
tan ülkelerin bafl›nda Rusya’n›n geldi¤i bi-
linmektedir. Ayr›ca ‹ran’a yönelik ihracat-
ta da Rusya ön s›ralarda yer almaktad›r.
Çin ile bir dizi alanda iflbirli¤i içine giren
Rusya, bugüne kadar gerek ‹ran’a yönelik
ABD iflgaline, gerekse de ABD’nin dünya
stratejisine karfl› çeliflkilerden faydalana-
rak AB’yi yan›na alma, bu emperyalist bir-
lik ile “iyi” iliflkiler gelifltirme gayreti içeri-
sindeydi. Ne var ki yaflanan son geliflme-
ler, özellikle AB’nin bafll›ca güçlerinden
olan Almanya’da Merkel’in temsil etti¤i te-
kelci kli¤in ABD ile içine girdi¤i ç›kar ek-
senli yak›nlaflma ve AB’nin ‹ran’a karfl› ta-
k›nd›¤› ABD paralelindeki tutum –kimi
farkl›l›klara ra¤men tutumlar örtüflmekte-
Rusya’da, AB’yi ABD’ye karfl› yan›na ala-
mayaca¤› kanaati oluflturmufl gibi görünü-
yor. Zira söz konusu Konferans’›n temel
örgütleyici güçlerinden birinin AB ülkele-
ri olmas›, Putin’in ABD’ye yönelik ç›k›fl›na
adres olarak buray› seçmesi de bu kan›y›
güçlendirmektedir. Kuflkusuz ki bu ç›k›-
fl›n bir baflka amac› da, Rusya’n›n art›k
dünya politikas›nda daha etkin olaca¤›
mesaj›n› vermek ve saflar›n netleflmesi
noktas›nda etkinli¤ini artt›rmakt›r.
e) ABD’nin Hazar Denizi çevresindeetkinli¤ini artt›rmak istemesi
Dünyan›n temel enerji kaynaklar›ndan
biri olan petrolün ve do¤algaz›n bulunma-
s›na yönelik olarak Hazar Denizi çevresin-
de yap›lan arama faaliyetlerinin ard›ndan
bölgede zengin petrol yataklar›n›n bulun-
mas›, Hazar havzas›n› emperyalistler için
fliddetle istenen bir bölge haline getirdi.
Pratik ad›mlar atarak, Rusya’n›n bölgedeki
hakimiyetini y›kmak-s›n›rlamak isteyen
ABD, kimi bölge ülkeleri ile ekonomik
antlaflmalar imzalad›. Bu kapsamda
ABD’nin en büyük 7 petrol tekeli ‘1994 y›-
l›nda petrol üretimi ve al›m› için Azerbay-
can ile “Asr›n Mukavelesi” antlaflmas›n›
imzalad›. Bu antlaflma ile birlikte Hazar
bölgesindeki önemli petrol ve do¤algaz
kaynaklar› üzerindeki ABD egemenli¤i de
artm›fl oldu. Zira söz konusu antlaflman›n
akabinde ABD’li 7 petrol tekelinin sadece
Azerbaycan’dan elde ettikleri petrol pay›
yüzde 25.536 olmufltur. Öte yandan Hazar
havzas›n›n, bölgedeki petrol ve do¤algaz
geçifl hatt› üzerinde olmas› da onu cazip
k›lan bir di¤er neden ve bundan ötürü
ABD’nin Hazar’daki varl›¤›, Rusya için bir
tehdit durumundad›r. Rus ordusu genera-
li ‹vanev, bu durumu flu sözlere ortaya
koymufltu: “ … fiimdi Kafkas petrolleri
için büyük savafl devam ediyor. Rusya
için Kafkas’› kaybetmek ne demek? Ora-
y› kaybedersek, bu bölgede kapal› kal›-
r›z. Biz Kafkas’› kaybedersek, bölgedeki
ülkeler bize dost olmayacaklar”.
Yukar›da sayd›¤›m›z bafll›ca nedenle-
rin yan› s›ra Rusya’da iktidarda bulunan Li-
koil enerji (petrol-do¤agaz) tekelinin, kar›-
n›n azalmas› ve ABD’li tekellere akmas› an-
lam›na gelen ABD’nin Kafkasya, Ortado¤u
ve Afrika’daki politikalar›na karfl› olmas›
da Putin’in bu ç›k›fl›nda etkili olmufltur.
Emperyalist ç›kar dalafl› k›z›fl›yor
Bush yönetimi Af-ganistan ve Irak’›n ar-d›ndan ‹ran’a sald›r›sinyali verirken, geçti-¤imiz günlerde düzen-lenen 43. Münih Gü-venlik Konferans›’nakat›lan Rusya DevletBaflkan› Vladimir Pu-tin, ABD’yi yayl›matefline tuttu
‹spanya’da tutuklu olan ve 6 Kas›m
2006 tarihinden itibaren ölüm orucu ey-
lemini sürdüren ETA’n›n üst düzey yöne-
ticilerinden Laki de Juana Chaos için, 81
ayr› hapishanedeki 600’e yak›n ETA mili-
tan› ölüm orucuna bafllad›. Laki de Juana
Chaos’un durumunun kötüye gitmesi ve
zorla müdahale sonucu bafllat›lan eyle-
me, Fransa hapishanelerinde bulunan
ETA militanlar› da destek veriyor. Laki de
Juana Chaos,1987 y›l›nda Madrid Koman-
do Birli¤i sorumlusu oldu¤u s›rada gö-
zalt›na al›nm›fl ve 25 asker ve polisi öldür-
dü¤ü gerekçesiyle tutuklanm›flt›. 2004
y›l›nda serbest b›rak›lan Joana Chaos, bir
gazeteye verdi¤i demeçte fliddeti savun-
du¤u gerekçesiyle tekrar tutuklanarak
12,5 y›l hapse mahkûm edildi ve 6 Kas›m
2006 tarihinde ölüm orucuna bafllad›.
Daha önce Laki de Juana Chaos’un
‘bireysel’ gerekçelerle ölüm orucuna
yatt›¤›n› belirtip destek vermeyi red eden
ETA’n›n bu ç›k›fl›, siyasal çözüme tekrar
kap› aralama olarak yorumlan›yor.
‹spanya hükümeti tedirgin
De Juana Chaos’un durumu Bask ül-
kesinde de yo¤un tepkilere neden olu-
yor. Hükümetinin keyfi davran›fllarda
bulundu¤unu söyleyen Bask halk›, kimi
devlet ve belediye binalar›n› da atefle
verdi. Zapatero hükümeti ise Laki de
Juana Chaos’un ölmesi durumunda do-
¤abilecek sonuçlardan endifle ederken
ayr›ca yerel seçimlerin yaklaflmas›yla
birlikte, tepki oylar›n›n muhalefete kay-
mas›ndan da korkuyor.
600 ETAmilitan›
ölüm orucunda
*Tabi burada ‘taraflardan’ bahsederek elefltirilerimizi yöneltti¤imizkesim misyonu-ç›karlar› gere¤i do¤rudan kapitalist dünya sistemine hiz-met eden komprador burjuvazi ve feodal güçlerin sözcülü¤ünü yapan ta-raflar de¤il elbette. Bunlar›n tutumlar› faydac› de¤il, kendilerini konumlan-d›rd›klar› yerden bak›ld›¤›nda (sosyalizme karfl›) gerçekçi ve tutarl›d›r.Elefltirilerimiz hala ilerici olarak nitelenen baflta Kürt ulusal hareketi veTürk milli burjuvazisinin sol kanad› olmak üzere çeflitli seviyelerde sol ad›-na mücadele yürüten örgütlerdir.
** Bu bak›fl aç›s› bugünün dünyas›nda yürütülen ulusal kurtulufl mü-cadeleleri içinde geçerlidir. Bu mücadelelerin ikili karakteri kesinlikle gö-zetilmeli ve kay›ts›z-flarts›z bir destekleme söz konusu olmamal›d›r. Em-peryalizm karfl›tl›¤› bu mücadelelerin desteklenmesi için aranmas› gerekenyegane koflul olmal›d›r. Yoksa mevcut ulus-devlet tart›flmalar›n›n bizi içi-ne çekmek istedi¤i türden bir yan›lsaman›n ulusal mücadele için de hiç birfaydas› yoktur. Ulusal mücadeleler için oldu¤u gibi ulus-devlet tart›flmala-r›nda da olgunun geçerlili¤inin hala olup olmad›¤› tart›flmas›n› geçip em-peryalizme karfl› konumlan›fl› üzerinden reel politika üretilmelidir.
17-28 fiubat 2007DÜNYA10
YÖNEL‹M
Kazım Cihan
Yazar›m›z›n yaz›s› elimize ulaflmad›¤›ndan dolay›yay›mlayam›yoruz K
amuoyunda oldukça karmafl›k
bir diplomatik sorun gibi tart›-
fl›lan Kerkük sorununda refe-
randum tarihi yaklaflt›kça geri-
lim dozu da yükseliyor. Özel-
likle Türk hakim s›n›flar› taraf›ndan körüklenen
gerilim, yak›n geçmiflte patlak veren James Baker
raporundan sonra, merkezi Irak hükümetinin ör-
tülü onay› ve Federe Kürdistan hükümetinin ka-
rarl› tutumu nedeniyle yeniden stabil bir mecra-
ya çekiliyor. Son dönemde Türkmeneli ve Irak
Türkmen Cephesi de dahil olmak üzere Türk-
menler, Türk hakim s›n›flar›n›n bölgeye askeri
bir operasyon yapma ihtimalini ise cinnet ve ma-
cera kavramlar›yla yorumlamaya bafllad›lar.
Kerkük’ü önemli k›lan
nedenler neler?
Peki Kerkük’ü Kürdistan bölgesinde bu ka-
dar önemli k›lan ve Türk hakim s›n›flar›n›n bu ka-
dar zor durumda kalmas›na neden olan özelli¤i
nedir? Birincisi Kerkük’ün sahip oldu¤u etnik ya-
p›n›n karmafl›kl›¤›, ikincisi de bölgenin sahip ol-
du¤u petrol rezev-
leridir. Bu yüzden
Kerkük, Güney
Kürdistan’›n di¤er
kentlerinden farkl›
olarak her dönem
bir hakim gücün
etnik operasyonu-
na konu oldu. Ve
bugün ABD emper-
yalizmi bölgeyi
kendi ç›karlar› için
yeniden dizayn edi-
yor. Türkiye/Ku-
zey Kürdistan, Or-
tado¤u’da stratejik
bir öneme sahip oldu¤u için Türk hakim s›n›flar›
yan› bafllar›nda bir Kürt devletinin kurulmas›n›
hazmedemeyecekleri gibi kurulacak bir Kürdis-
tan devletinin bölge aç›s›ndan stratejik önemini-
de çok iyi bilmektedirler. 1975 y›l›na gelindi¤in-
de Kerkük’ün yüzde 80’i Kürt, geri kalanlar da
Arap, Türkmen ve Asuriler’den olufluyordu. 11
Mart 1974 Antlaflmas›, Kerkük’ün statüsünü be-
lirlemeye yönelikti. Ancak 33 y›l sonra da bu sta-
tü henüz netleflmedi. Çünkü o tarihten sonra Ba-
as rejimi Araplaflt›rma politikas›na a¤›rl›k verdi,
Kürtler ve di¤er halklar da varl›klar›n› koruma ça-
bas›na girdiler.
Referandum için haz›rl›k
çal›flmalar›n›n kapsam›
Birinci Körfez Savafl› sonras›nda bölgedeki
siyasi etkinli¤ini art›ran Kürtler, son Irak iflgaliyle
birlikte Irak Anayasas›’na yerlefltirilen 140’›nc›
madde ile yeni bir statü için kararl› duruyorlar.
Ancak referandum öncesinde Türk hakim s›n›fla-
r›n› telafll› bir diplomasi izlemeye mecbur k›lan
esas sorunlar ise flunlar:
1) Saddam rejimi taraf›ndan zorla Ker-
kük’ten ç›kart›lan Kürtler ve Türkmenler Ker-
kük’e geri dönecek.
2) Kerkük’e gelecek olanlar ve Kerkük’e son-
radan gelmifl Araplar›n Kerkük’ün d›fl›nda baflka
yerlere gitmeleri için zararlar› tanzim edilecek.
3) Irak rejimi taraf›ndan Kerkük’ten ayr›lm›fl
ilçeler ve köyler tekrar Kerkük’e ba¤lan›lacak.
4) Kerkük’te nüfus say›m› yap›lacak.
Irak Hükümet Baflbakan› Maliki, Kerkük’ü il-
gilendiren 140. maddenin uygulanaca¤›n› res-
men ilan etti. Yasan›n uygulanmas› için bir ko-
misyon kuran hükümet, sorunun çözümü için ki-
mi yetkileri bu komisyona devretti. Ancak özel-
likle Irak ‹çiflleri Bakan› Cevat El Bulani taraf›n-
dan referandum öncesi çal›flmalar› yürüten ko-
misyonun çal›flmalar› engelleniyor. Irak Adalet
Bakan› Haflim Çelebi’nin baflkanl›¤›n› yapt›¤› ko-
misyon ise Asuri, Keldani ve Türkmenler’den
olufluyor ve bütün engellemelere ra¤men çal›fl-
malar›n› sürdürüyor.
Türk egemen s›n›flar›n›n
gerilim siyaseti nereye kadar?
Ancak Kerkük’ün statüsüne iliflkin referan-
dumun yap›lmas› sorunu, sadece bölge halklar›-
n›n de¤il, iflgalci güçlerin de yak›n takibi ve etkin
müdahaleleriyle flekilleniyor. ABD’nin haz›rlatt›-
¤› ancak sonuçlar›ndan memnun olmad›¤› son
Baker raporu Kürt-
ler’i k›zd›rm›flt›. Bu-
na karfl›n Türk ha-
kim s›n›flar› da refe-
randum konusunda
kararl› bir durufl ser-
gileyen gerek Barza-
ni, gerekse Talabani
güçlerine geri ad›m
att›rmak için bir dizi
operasyon yürütü-
yor. Bu çerçevede
geçti¤imiz ay önce
Güney Kürdistan’a
ifllenmifl petrol
ürünlerinin sevkiya-
t›n› durdurma tehdidinde bulunan Türk hakim s›-
n›flar›, sonunda Kürtlerin resti ile karfl›laflt› ve gü-
ya Irak hükümetinin arabuluculu¤uyla karar›n›
geri ald›. Geçti¤imiz günlerde de Güney Kürdis-
tan’a elektrik vermeyi durduran Türk hakim s›n›f-
lar›, bir yandan da ABD ile temaslar›nda kendi tez-
lerine destek bulmaya çal›fl›yor. Ancak ABD, Kür-
distan’›n Karada¤ bölgesinde kurmay› amaçlad›¤›
üs nedeniyle TC’ye s›cak mesaj vermiyor.
Askeri operasyonun olanaklar
ortadan kalk›yor
TC’nin önünde kalan tek alternatif ise
ABD’ye ra¤men PKK’yi bahane ederek bölgeye
bir askeri operasyon yapmak. Ancak bu konuda
da Türk hakim s›n›flar›n›n eli giderek zay›fl›yor.
Çünkü PKK de bölgedeki di¤er güçlerle 90’l› y›l-
lardan farkl› olarak uzlaflma politikas› izliyor ve
halen yürürlükte olan Ateflkes’in nedenlerinden
biri de Kerkük sorununun “çözümünde” TC’’nin
elinden kozlar›n›n al›nmas›yd›. Türk hakim s›n›f-
lar› buna ra¤men PKK’ye yönelik operasyon ba-
hanesiyle Kerkük konusunda Kürdistan hükü-
metine yönelik tehditlerini sürdürüyor. Son 1,5
ayl›k dönemde üst üste Kerkük için bir araya ge-
len Talabani ve Barzani’ye ba¤l› kurumlar›n söz-
cüleri de bir kez daha 140. maddeden taviz ver-
meksizin referandumu gerçeklefltirme kararl›l›k-
lar›n› ilan ettiler. Öte yandan Türkmen Cephe-
si’de Türk hakim s›n›flar›n›n bölgeye yönelik
operasyon söylemlerine s›cak bakm›yor.
Kerkük’te gerilim t›rman›yor
ABD emperyalizmi ‘Yeni Irak Strateji-
si’yle ülkeyi kan gölüne çevirdi. Yeni
stratejinin aç›kland›¤› birkaç haftal›k
zaman diliminin ard›ndan gerçeklefltirilen katli-
amlarda 3 bine yak›n insan hayat›n› kaybeder-
ken, bölgeyi daha büyük bir kargafladan koru-
mak ad›na da ‘büyük operasyon’lar düzenleni-
yor. Irak’ta direniflçilerin, son bir haftada 5 heli-
kopteri düflürmesi ve sald›r›lar›n› daha da art›r-
mas› üzerine iflgal güçleri baflta Ba¤dat olmak
üzere Irak’›n birçok bölgesinde, iflgalin bafllang›-
c›ndan bu yana görülmemifl ölçekte yeni bir sal-
d›r›n›n da start›n› verdi. Halklar› gerici temeller-
de bölüp parçalamadan, “zafer” elde edemeye-
ce¤ini bilen ABD, “biz çekilirsek Ortado¤u’da tu-
fan kopar” söylemiyle mezhep ve etnik temeller-
deki bölünmeyi de t›rmand›r›yor.
ABD emperyalizminin ‘yeni stratejisi”yle bir-
likte Irak’ta yaflanan son geliflmeler ‹ran ve Suri-
ye’ye yönelik ablukan›n da artaca¤› sinyallerini
de veriyor. Çünkü yeni stratejinin aç›klanmas›y-
la birlikte ABD, Suriye ve ‹ran’›n, Irak’taki aktif
direnifli desteklediklerini iddia ederek tehditler
savurmufl ve ard›ndan Irak’ta görevli ‹ranl› dip-
lomatlar› tutuklam›flt›.
Ayr›ca iki uçak gemisi ve patriot füzeleriyle
donat›larak bir hava savunma taburunun yerlefl-
tirildi¤i Basra Körfezi’ne yönelik askeri sevkiyat
ise sürüyor. ABD’nin BOP kapsam›ndaki sözde
bu yeni stratejisi as›l olarak bugünkü katliam ve
sald›r›lara meflruluk kazand›rmaktan baflka bir
ifle yaramayan taktiklerdir. Rice ve Gates bu mefl-
rulu¤u ise flöyle ifade ediyorlar: “Çekilirsek
Irak’ta daha büyük bir kargafla ç›kar, mezhep ça-
t›flmalar› t›rman›r. Baflka aktörler (‹ran, TC, Suri-
ye) iflin içine girer. Irak ve Ortado¤u daha büyük
bir çat›flmaya sürüklenir...”
Oysa ABD Ortado¤u ve özellikle Irak’ta bata-
¤a sapland›kça yeni taktik ad›mlar› devreye so-
kuyor. Bu durumu bizzat kendileri de itiraf et-
mifltir ve bugün aç›klanan yeni stratejide yeni
hedefler, yeni amaçlar belirlenmemifltir. Bu he-
def ve amaçlar›n kendisi de zaten ABD’nin BOP
kapsam›nda olan fleylerdir. Zira yeni stratejide
ABD ne BOP’tan vazgeçmifltir ne de Irak’› büyük
bir kargafladan korumaya çal›flmak istemektedir.
Böyle bir ad›m zaten ABD’nin Ortado¤u projesi-
nin son bulmas› demek olacakt›r ve bu da müm-
kün de¤ildir. Oysa iflgal güçleri petrol yasas›n›
uflak Irak hükümetinden zaten ç›kartm›flt›r ve
bundan sonra kendi durumlar›n› sa¤lamlaflt›r-
mak için uflak Irak hükümetine yeni telkin ve gö-
revler yüklemektedirler. Ayr›ca Sünni güçleri ifl-
gal politikas›na daha da yak›nlaflt›rmak ve fiii ifl-
gal karfl›tlar›n›, etkisizlefltirmek dte bu yeni stra-
tejinin amaçlar›ndan biridr.
ABD kazand›¤› mevzilerini korumak ve Bü-
yük Ortado¤u Projesi’ni gelifltirmek için Irak’tan
ç›kmayaca¤›n› asker takviyesiyle zaten göster-
mifl oldu. Bugünkü amaç BOP’u güçlendirmek
ve di¤er emperyalist rakiplerine karfl› yeni mev-
ziler elde etmektir. Geçti¤imiz y›l ‹srail eliyle
Lübnan’›n iflgal edilerek BM’ye ba¤l› ‘Bar›fl Gü-
cü’ askerlerinin Lübnan’a yerlefltirilmesi ‹ran ve
Suriye’yi k›skaca alma noktas›nda önemli bir
ad›m olmufltur. Ard›ndan baflta Irak’taki petrolle-
rin güvenli¤i olmak üzere Afrika’ya boynuz at›l-
m›fl ve Somali iflgal edilmifltir. ABD kesin bir so-
nuç al›ncaya kadar baflta Ortado¤u olmak üzere
tüm bölgede savafl ve sald›rganl›¤› t›rmand›rma-
ya devam etmeye kararl›d›r. Bugün Irak’taki kan-
l› ve vahfli sald›r›lar da bu kararl›l›¤›n bir göster-
gesi olarak ortaya ç›k›yor.
ABD Kongresi’ne yeni katliamlar
için bütçe önerisi
ABD Kongresi’nde görüflülen yeni bütçe ta-
sar›s›nda baflta sa¤l›k hizmetleri olmak üzere ül-
ke içi harcamalar›n k›s›laca¤› ve bunlar›n yerine
savunma ile iflgal masraflar›n›n “öncelikli” olarak
art›r›laca¤› belirtildi. 2007-2008 y›l› bütçesini
ABD Kongre’sine sunan Bush, Kongre’den sa-
vunma harcamalar› için 2008 y›l›n›n Eylül ay›na
kadar, toplam 717 milyar dolar istedi. Bunun
245 milyar dolar›n›n Irak ve Afganistan’da kulla-
n›laca¤› belirtilirken, Irak için kullan›lcak mikta-
r›n daha da art›r›laca¤› söyleniyor.
Irak’ta soyk›r›m provalar›
ABD emperyalizminin BOP stratejisi ekseninde uygu-lad›¤› yeni taktik ve yönelimlerine iliflkin bir bildiri yay›m-layan ‹ran Komünist Partisi (Marksist-Leninist-Maoist)ABD ve müttefiklerinin ‹ran’› askeri tehdit, ekonomik vepolitik baskı ile etkisizlefltirerek itaatkar bir noktaya çekmeniyetinde olduklar›n› belirtti. ABD Kongresi’nin ço¤unlu-¤una ra¤men Bush’un ‹ran’ın bazı nükleer ve petrol tesis-lerini vurma konusunda kararlı oldu¤una yer verilen bildi-ride, Bush’un yeni savunma bakanı Robert Gates’in, ‹ranile görüflmeler için böyle bir güç gösterisini bir önkoflulolarak gördü¤ü vurgusu da yap›ld›.
ABD Savunma Bakanı Gates’in, “‹ran ile açık bir sava-fla girme gere¤ini duymuyoruz. Takip edece¤imiz baflkayöntemler var” aç›klamas›na da at›fta bulunan ‹ran Komü-nist Partisi; “Gates di¤er yollar söylemiyle asl›nda bir kir-
li savaflı kastetmektedir. Kirli savafl, suç çetelerinin ör-
gütlenerek sürdürüldü¤ü dolaylı bir savafltır. Son süreçte
Dıfliflleri Bakan Yardımcılı¤ı görevine atanan John Neg-
roponte, Latin Amerika’da görev yaptı¤ı dönemde, böy-
le bir savaflı bafllatmada uzmanlaflmıfl biridir. ‹ran’da
da böyle bir savaflı bafllatmak için uzun zamandır ABD,
‹ngiltere ve ‹srail gizli servisleri, suç çetelerini ve apoli-
tik çeteleri desteklediler ve e¤ittiler. Silahlı uyuflturucu
tüccarları, ‹ran sınır bölgelerindeki kabilelerin gerici li-
derleri, paralı politik güçler bunlar›n bafll›calar›d›r.
Devrim Muhafızları ve ‹ran Hizbullahı’ndan güvenlik
güçleri vs. hepsi terörü yaymak ve suç ifllemek konu-
sunda ABD’ye yardımcı olabilirler. Ba¤dat’taki flu anki
durum böyle bir çabanın mükemmel bir kombinasyonu-
nu oluflturmaktadır ve Irak halkı günde 100’den fazla
insanın ölümü ile bunun bedelini ödemektedir. Gates;
‘Irak’taki gibi bir savafl bafllatmaya ihtiyaç yoktur, bu di-
¤er yollarla da yap›labilir' derken haklıdır. ABD uçak
gemilerinin bölgeye gönderiliyor olması ve ‹ngiliz güç-
lerinin denetiminde e¤itilen Beluchistan’daki paramili-
ter guruplara ve Khuzestan’daki Arap paramiliter gu-
ruplara silah gönderilmesinin nedeni budur”. yorumun-da bulundu.
Bush’un çözümsüz zorluklarıABD’nin ‘Yeni Irak Stratejisi’ne de de¤inen ‹ran Ko-
münist Partisi (MLM) bu yeni plan›n ABD’nin Irak’ta ve Or-tado¤u’da karflılafltı¤ı zorlukları çözemeyece¤ini belirterek,20 binden fazla askerin gönderilmesi sadece ölü Amerikanaskerlerinin sayısın› art›racakt›r vurgusunda bulundu.
Bildiride ayr›ca flu belirlemelere yer verildi; “Her ne
kadar Bush, ABD’nin Irak’taki hedefini, Ba¤dat’ta gü-
venli¤in sa¤lanması derecesine düflürdüyse de, yine de
bu amacı gerçeklefltirmek için ‹ran’ı tarafsızlafltırmak ve
Körfez Ülkeleri, Türkiye, Mısır, Avrupa ülkeleri, ve Rus-
ya’yı beraber çalıflma konusunda ikna etmek zorunda
kalacak. fiii ve Sünni milislerin faaliyetlerini, onları des-
tekleyen devletlerin desteklerini etkisizlefltirmeksizin
durdurmak mümkün de¤ildir. Tüm bu a¤lar, her biri bir
emperyalist ülke ile iliflkili bölge devletlerinin deste¤i ile
güçlendirilmektedir. Bu, Taliban’ın bir kez daha Pakis-
tan’ın deste¤iyle geniflleyip ilerleyebildi¤i Afganistan’da-
ki durum ile benzerdir. Zira Lübnan’da Hizbullah ‹srail
tanklarını son dönemde Rusya’dan aldı¤ı füzelerle dur-
durmufltu. ABD Irak’ta bata¤a saplandı ve ABD’nin içe-
rideki krizi giderek büyüyor, fakat ABD’nin kritik duru-
mu ‹ran ‹slam Cumhuriyeti’nin bir tarafa bırakmasını ge-
rektirmeyecek. ‹ran ‹slam Cumhuriyeti Ortado¤u’daki
köklü, aflırı gerici ve halk karflıtı yapının parçasıdır. ABD,
‹slam Cumhuriyeti’ni baskı altına almak istiyor ve bu
baskının her dalgasıyla ‹ran ‹slam Cumhuriyeti’nin iç çat-
lakları ve yarıkları geniflleyecek. Bu çeliflkiler ve krizler
farklı halk tabakalarının radikal politik mücadelesinin
fliddetlenmesi için en iyi ortamı yaratmaktadır. ‹slam
Cumhuriyeti’ni devirmek ve ABD emperyalizmine ve yi-
ne ‹ran’a yönelik düflünülen di¤er alternatiflere karflı bi-
linçli bir flekilde mücadele etmek, politik açıdan çal-
kantılı toplumumuzda iflçilerin, ö¤rencilerin ve
kadınların kitlesel hareketlerinde ve politik harekette
do¤ru politik yönelim ve temel ayırıcı çizgidir.”
‹ran Komünist Partisi (Marksist-Leninist-Maoist):
ABD ‹ran’da suç çeteleri örgütleyecek
Söylenceye göre, büyük tufan sonrası Nuh’un gemisinde telef olan onca insan vehayvandan artta kalanlar tanrının insafa gelip gelmediğini öğrenmek için, bir güvercinuçururlar. Güvercin zeytin dalıyla geri döner. Bundan olacak ki güvercin insafın, zey-tin dalı da barışın simgesi olarak bilinir.
Ama Ararat’ta hiç de böyle olmadı. Ararat’ın zirvesi hep ölümün, kıyımın içinesindiği bir sisle örtülü kaldı.
Cizre, Botan’da Osmanlı orduları Mir Bedirxan’ı kendi yeğeni Yezdinşer’in iha-netiyle kaleye sıkıştırıp “teslim aldıktan” sonra, Mir Bedirxan, Ermeni Seyfo ve bera-berindekiler, zirvesi sisli, eteği kan ve barut kokan Ararat’tan sürgün yollarına düştü-ler. Girit, Irak, Suriye ve Filistin topraklarına uzanan bir sürgün yolunun Ağrı’sının ilkbaşlangıcıydı bu. Gökyüzünde uçuşan güvercinler ve bil cümle hayvan alemi, zirvesisisli Ararat’ın acısını, ağrısını, kanayan yerlerini görüyor, yalın ayak çocuklarla birlikteFeqi Teyran’ın ağıtlarını, klamlarını yanık kaval sesleriyle çığlıklaştırıyorlardı. Osman-lı’nın kaltak orduları, onurunu kırdığı, toprağını hançerlediği bir halkı katliamla, sürgünyollarına dökerken, aslında kendisini de çıkışı olmayan bir onursuzluğun bataklığına sü-rüklüyordu.
Çok geçmedi. İttihat ve Terakki, nam-ı değer Teşkilat-ı Mahsus’a örgütledikleriHamidiye Alayları’yla birlikte atalarından aldıkları genetik mirasla bu kez mazlum Er-meni halkını kırıp döküp, zirvesi sisli Ararat’ın eteklerine toplayarak ölümlerden ölüm,sürgünlerden sürgün beğendiriyorlardı. Gökyüzünü dolduran Feqi Teyran’ın kuşları ya-nık kaval eşliğinde ayakları çıplak, yürekleri hançerli Ermeni çocuklarıyla birlikte SarıGelin’i bu kez Ermenice söylüyorlardı. Ararat’ın Ağrı’sı, ağulu acısı ha bire derinleşi-yordu. Geride ölülerini, mezarlarını, tarihlerini, kimliklerini dahası, parçası haline gel-dikleri topraklarını el emeği göz nuru renkli kilimlerini kanlı ayaklarına dolayarak, birhalk yollara düştü. Yüzlerini gündüz güneşine, geceki ay ve yıldızlara dönerek küçü-len, kanlı ayakları ve büyüyen acılı, ağdalı yürekleriyle Kürt Beyi Mir Bedirxan’ın yo-lundan yine Irak, Suriye, Filistin ve oradan dünyaya dağılacak sonu belirsiz bir halkınyolculuğuydu. Vicdanı kanayan bu coğrafya kendi vicdanının iç derinliklerinde bir kezdaha öldürülüyordu. Geride insan hüneriyle inşa edilen boş kiliseler, göğün sidre ma-kamına ulaşan yanık Ermeni ezgileri ve sahipsiz Ermeni mezarları kalıyordu.
Olmaz olsun, yalanın menzili mi vardı ki? Tarihin bir parçası, Anadolu toprağınınkadim bir halkı artık yok edilmişti. Ama yöneticileri gayet pişkince hala bağırıyorlar-dı.: Ermeniler bizi katletti ve kaçıp gittiler! Koca bir devlettiler, düzenli orduları vardı.Üzerine yürüdükleri biçare bir halkın kendilerini katlettiği yalanından başka sığınacaklimanları da yoktu. Geride kalanlar korktular, sindiler. Kanın ve ateşin ilmiğinden geç-miş desenli Ermeni kilimlerini acılarının üzerine sererek sustular. Agop Ayhan, Manu-el Yaşar, Mıgırdıç Mahmut, Garbis Garip olarak ortalarda gezinmeye başladılar. Bun-lardan birisi de yüreğimizin derinliklerinden, insan olan yanlarımızdan, kanayan vicda-nımızdan vuran, vurarak bizi de öldüren Hran’tı. Göç yollarından, sürgünlerden süzü-lerek yetimhanelere düştü. Eminim ki ayakkabısının altı o zaman da delikti. Yaşananonca travmadan, onca acıdan sonra elbetteki yönünü sola dönecekti. Orhan Bakır’lar-la, Manuel Demir’lerle kendisinin de gururlanarak söylediği TKP (ML) saflarında saftuttu. Ne gariptir, Ermeni cemaatiyle bir sorun yaşamamak için, adını Fırat olarak de-ğiştirdi. Yine ne gariptir ki 12 Eylül’ün kanlı karanlık günlerinde Ermeni çocukları içinkurduğu kreşi, TİKKO kreşi olarak basılıp kollarına zincir bu kez Evren paşa tarafın-dan takıldı. Alman düşünür Goethe, “ bin yıllık tarihiyle yüzleşmeyen insan günübirlikyaşayan insandır” der. Oysa nü resimleri yapıp Rahmi Koç’a satan Evren paşa ve be-raberindekiler, toplumu karanlık hücrelerden geçirerek balık hafızalı, cinli tipleri yarat-mayı çok hünerli bir şekilde becerdiler. Dilimi, kültürümü, türkülerimi, şarkılarımı isti-yorum diyen Kürt’e, tarihimle, acımla yüzleşmek istiyorum diyen Ermeni’ye düşmanbir toplumu el birliği ile yarattılar.
Işığın girmediği yerleri karanlık kuşatır. Onurlu aydının görevi de karanlığın böğ-rüne kaleminin ışığını dayayarak kendi vicdanıyla, ölümün ateşten cinli gömleğini gi-yerek yürümektir. Hrant Dink bunların önlerinden gidenlerdendi. Ermeni ve Kürt ki-limlerini silkeliyor, onların altındaki acıyı yüreğine taşıyordu. Oğlunun adı Ararat, kızı-nın adı da Mir Bedirxan’ın torunu Kürt Dilan’dı. O acıların kanayan yanlarını deşerekdüşünen, düşünmek isteyen Türk, acının ateşiyle gözleri yaşlı Kürt ve Ermeni oluyor-du. Onu ne emperyalistler, ne devlet, ne de sırtını emperyalistlere dayayan DiasporaErmenisi sevmedi. Acının, kırımın, kanın üzerinden kanlanarak yürüyenler, kanlı salya-larıyla hep birlikte O’na hain diye bağırdılar. O, vurula vurula, linç edile edile, yüreği-ni avucuna alarak altı delik ayakkabısıyla birlikte bu ülkenin vurulan, vurularak öldü-rülen, öldürüldükçe küçülen, kapana sıkışan onurunu arıyordu. Küçük Veli’ler çoğalı-yor, onur ise ha bire küçülüyordu. Bu ülkede cin atına binenler, çocukları da cinlikatil haline getirdiler. Çoğaldıkça büyüyen, artarak çoğalan küçük Veli’ler buralar-dan nemalanıyor, buralardan aksınıp tıksınarak besleniyorlardı. Bu ülkenin pislikler-le dolu bağırsakları ha bire şişiyor. Ondandır daha da çılgınlaşıp saldırganlaşıyorlar.Halkların kardeşliği için tek sahip olduğu bir kalemi, örseli bir yüreği, aydınlık birbeyini ve de altı delik ayakkabısı olan Hrant Dink bu ülkeyi nasıl bölüp parçalayıpsatacaktı? Dün Nazım Hikmet’e büyük puntolarla “vatan haini” diyen bağıranlaraNazım, “yazın, çizin, bağırın efendiler, evet ben vatan hainiyim ve devam ediyorumvatan hainliğime. Vatan ki satılık bir toprak ve beklenen bir banka çeki değil. EvetNazım Hikmet vatan hainidir ve vatan hainliğine devam ediyor, edecek.” Anayasa-nın 1. maddesine yurttaşlarının yaşam garantisi için var olduklarını yazanlar ne ya-zık ki halkına ve aydınlarına karşı varlığını koruyabiliyor. Sabahattin Ali’nin kafası-nı ezen, Nazım’ı, Yılmaz Güney’i ve daha nice aydınını sürgünlere gönderip, zindan-lara tıkan bu devlet Hrant Dink’in de düşünen aydınlık beynine üç kurşun sıktı, sık-tırttı. Medyaları, büyük kartelleri ve küçük Veli’leri el ele şizofren, şizoit, paranoitbir sosyal taban oluşturdular. Artık bu ülkenin genelini kapsayacak bir terapisthane-ye ihtiyaç vardır. “En iyi Kürt ölü Kürt’tür”, “En iyi Ermeni ölü Ermenidir” diyen-ler, üzerlerine Güneydoğu’da askerdim yazılı tişörtleri giyerek gezinenler, her soka-ğın bir izbesinden karşımıza çıkıyorlar. Bilmem hangi tarihte Kürt illerinde kelle av-cısı olarak gezinen çavuşbaşı, hangi çavuşun onbirinci başı Çanakkale vapurunu ka-çırıp, hepimiz Türk’üz diye bağırıyor. Ne demekmiş Hepimiz Hrant Dink, HepimizErmeni’ymişiz! Bundaki iç derinlik, iç mantık onları hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İl-gilendikleri tek şey bilinç altına gizledikleri kırım ve gözyaşının üzerini ölü topra-ğıyla gizlemektir. Ondan körleşiyor, çılgınlaşıp cin atına binerek cinleniyorlar.
Filistin’de öldürülen çocuklar için sokağa çıkıp, hepimiz Filistinli’yiz diye ba-ğırsak, tabiiki kızmazlar. Kanlı tarihleriyle yüzleşecekleri yerde, histerik kriz nöbet-leriyle ha bire kanlarını temizliyorlar. Hrant Dink’in beynine üç kurşun sıkıldı. Onunaltı delik ayakkabısı Feqi Teyran’ın, Gasparyan’ın, İlda Simonian’ın ağıtlarıyla bir-likte toplumun yüreğinde gittikçe büyüyen kara delikleri çoğalttı. Hrant Dink’inbeynine sıkılan üç kurşun, Ararat’ın ağrılı acısına üç büyük hançer gibi saplandı. Ara-rat bir kez daha göç yollarına düşüp, zirvesindeki acının içine sindiği sisle, HrantDink’le birlikte bir daha öldürüldü.
Cihanerdoğ[email protected]
Ararat’›n zirvesihep sislidir!� CİHAN ERDOĞAN
Y›llard›r uygulanan IMF, Dünya Bankas›, ABD, AB politikalar› neticesinde büyük y›k›m-
lar yaflayan ülkemiz tar›m› ve köylüsünün durumu AKP hükümeti döneminde de de-
¤iflmek bir yana daha da kötüleflti. Tar›mda d›fla ba¤›ml›l›k daha da derinleflirken, ül-
kemiz yabanc› tar›m tekellerinin pazar› haline getirildi.
Ülkemiz tar›m›n›n durumuna, köylülü¤ün yaflad›¤› ekonomik y›k›ma, tar›mda d›fla ba¤›m-
l›l›¤a, ülkemizde uygulanan tar›m politikalar›na ve uluslararas› güçlerin ülkemiz tar›m›
üzerindeki etkilerine ilflkin Ziraat Mühendisleri Odas› (ZMO) Genel Baflkan› Gökhan Gü-
nayd›n’la yapt›¤›m›z söyleflinin ilk bölümünü sizlerle paylafl›yoruz
17-28 fiubat 2007RÖPORTAJ 11
Ziraat Mühendisleri Odas›’n›n ülke ekono-misi ve tar›m›na dair belirledi¤i çeflitli politi-kalar ve çal›flmalar söz konusu. Bu politikalarve tar›ma dair ZMO’nun program› nedir?
ZMO, TMMOB’a ba¤l› meslek odalar›ndan
bir tanesi. TMMOB ve ba¤l› tüm odalar› bilimi
halk›n hizmetine sunma genel sav› üzerinden
hizmet üretir. Bir emek örgütüdür ve Türki-
ye’nin al›n teriyle çal›flan insanlar›n›n yarar›na
yeni bir düzen kurgulama üzerine çal›flma yürü-
tür. ZMO tüm çal›flmalar›n› bu s›n›fsal temel üze-
rine oturtur. Bunun yan›nda do¤ayla dost, tüke-
ticiyle dost; kapitalist endüstriyel ve tar›m iliflki-
lerinin yok edici süreçlerini insanlara tan›tan ve
bunun yan›nda tar›m›n d›fl›nda dünyada hüküm
süren yeni emperyalist dönemin, yani küresel-
leflmenin, neo-liberal sürecin deflifre edilmesi,
halka tan›t›lmas› ve bunun tar›m aln›ndaki boyu-
tunun gerçek dinamikleriyle ülke gündemine
oturtulmas› üzerine çal›fl›r. ZMO gerek çal›flma
yaflam›ndaki konumlanmalar› itibariyle, gerekse
içinde bulunduklar› sektör itibariyle üreticiden
farkl› dinamikleri olan bir meslek grubu de¤il-
dir. Baflka bir deyiflle, mavi yakal›, beyaz yakal›
diye bir ayr›m yoktur. Emek bir bütündür. Bu,
süreç içerisinde sektörü iyiye götüren üretici-
den yana politikalar, mühendisten yana politika-
lar anlam›na da gelecektir. Bu bilinçten hareket-
le örgütsel bütünlü¤ü ve dayan›flmay› da sa¤la-
mak üzere ZMO, sayd›¤›m tüm alanlarda çal›fl-
ma üretmeyi kendine görev edinen bir meslek
kurulufludur.
Peki ZMO ülke ekonomisini, genel anla-m›yla bu ülkenin sosyo-ekonomik yap›s›n›nas›l tahlil ediyor?
Asl›nda Türkiye’de yaflananlar› hangi dönem
itibariyle analiz kapsam›na ald›¤›m›zla çok ba¤-
lant›l› bir soru bu. E¤er Cumhuriyet dönemi bo-
yunca iliflkileri tartacaksan›z o farkl› bir yerdir,
ama flu bence daha önemli; Türkiye asl›nda
1950’lerden bu yana aç›kça ABD’nin güdümün-
de bir yap›lanma sergilemeye çal›fl›yor. 1960’lar-
la beraber süregiden planl› dönemde bir miktar
farkl›laflma yarat›lmaya çal›fl›lm›flsa da; 24 ocak
1980 kararlar› ve onun ezici, eme¤i yok edici
içeri¤ini uygulayabilmek üzere ortaya konulan
12 Eylül Darbesi Türkiye’deki temel dönüfltürü-
cüdür.
Peki ne yapmaya çal›flm›fllard›r? Yap›lmaya
çal›fl›lan aç›kt›r; sosyal devletin doldurdu¤u ala-
n› yeniden piyasan›n geri istemesi ve bu çerçe-
ve içerisinde GSMH’da halk ad›na ayr›lan pay›n
giderek azalt›lmas› ve bunun tümüyle piyasaya
devredilmesi. Bu; sa¤l›ktan, tar›mdan, sosyal gü-
venlikten, e¤itimden bunlar›n tümünden kamu-
nun çekilmesi ve her birinin özel bir piyasa ala-
n›na, rant alan›na dönüfltürülmesi ve yurttafl›n
da müflteri olarak görülmesi anlay›fl›n›n bir sonu-
cudur. Türkiye bu dönemi oldukça hoyrat bir
flekilde yaflam›flt›r. Ama 1999’dan itibaren bu
dönemi ayr› tan›mlamak laz›m. 1999 IMF ve
DB’nin Türkiye’nin yönetimine adeta el koydu-
¤u bir y›ld›r. Bu dönemden itibaren IMF ile im-
zalanan stand-by anlaflmas› ve DB ile imzalanan
Tar›m Reformu Uygulama Projesi (TRUP) anlafl-
mas› Türkiye’nin temel makro dinamiklerinin
tümünü borç ödeme esas›na göre flekillendir-
mifltir. Baflka bir deyiflle, sizin her türlü sektörel
alan›n›z›n bir tek amac› vard›r: mümkün oldu-
¤unca az para harcay›p, mümkün oldu¤u kadar
ç›kt› yaratmak ve bu ç›kt›y› iç ve d›fl borç faizine
özgülemek ve bütün bu süreci de sorunsuz yü-
rütmek üzere Türkiye’de yoksulluk yard›mlar›n›
yaflama geçirmek. Genel çerçeve böyle özetle-
nebilir. Tabii ciddi s›n›fsal ayr›flmalar, ciddi böl-
gesel farkl›l›klar bu çerçevenin üzerine eklene-
bilecek unsurlard›r.
Peki ülkemiz için bahsettiklerinizi dünyageneline uyarlad›¤›n›zda nas›l bir tablo ç›k›-yor.? Çünkü iki karfl›t söz konusu; geliflmiflkapitalist-emperyalist bir yap›, bunun d›fl›n-da yer alan koca bir dünya.
Dünyada hiçbir fley Türkiye’ye özgü de¤il-
dir. Dünyadaki bütün geliflmeler kapitalizmin
merkez ve periferi, merkez ve çevre yap›lanma-
s›n›n sonuçlar›d›r. Dünyada komünizm ve sosya-
lizmin bir alternatif olarak var oldu¤u bir döne-
min sonunun geldi¤ini söyleyenler vard›r. Asl›n-
da bu “iki kutuplu dünya’n›n” ortadan kalkmas›
kapitalizmin gerçek yüzünü ortaya ç›kartm›flt›r,
emperyalist özünü ortaya ç›kartm›flt›r. Baflka bir
deyiflle, sosyal refah devletine, art›k böyle bir
araca gere¤i kalmam›flt›r kapitalizmin. Dolay›-
s›yla art›k küresel süreçler borsa ve faiz üzerin-
den rahatl›kla döndürülebilir ve bunun için piya-
sa tüm alanlara girmek zorundad›r. E¤er bir ül-
keye piyasa girmiflse o ülkeyi iflgal etmeniz ge-
rekmez. Irak’ta e¤er Menkul K›ymetler Borsas›
olsayd› ve faiz iliflkileri yarat›labilmifl olsayd›
Irak’› kendinize ba¤laman›z için iflgal etmeniz
gerekmeyebilirdi. Irak’ta yaflananlar kapal› kutu-
yu açmad›r.
Irak’a piyasa giremedi. Oradaki kapal› kutu-
yu açabilmek için iflgal ettiler. fiimdi petrol ka-
nununu oraya b›rakacaklar. Muhtemelen bir
borsa ve faiz iliflkisini yaratacaklar ve oraya b›ra-
kacaklar ve dolay›s›yla Irak’›n piyasaya eklem-
lenmesi süreci sonuçland›r›lm›fl olacak.
Özetle hiçbir fley Türkiye’ye özgü de¤ildir.
Türkiye, çevre ülkelerin yaflad›¤› ortak bir dene-
yimi paylaflmaktad›r. Tabii flunu da söyleyelim:
Bu ortak deneyimi yaflayan her ülke böylesine
teslimiyet iliflkisi içerisinde olmuyor. Buna kuv-
vetle direnebilen, “baflka bir dünya mümkün-
dür” diyebilen halklar var. Latin Amerika deneyi-
mi hepimizin gözleri önünde gelifliyor. Dolay›-
s›yla “her fley ortakt›r”› biraz t›rnak içinde kul-
lanmak laz›m. Kuflkusuz düzen ortakt›r, ama bu
düzeni reddedip daha yaflan›las›, insan onuruna
yarafl›r bir düzen kurmak için çal›flabilmek de
çevre dedi¤imiz ve asl›nda sanki kendini yönet-
me gücü elinden al›nm›fl ülkeler bütünü gibi ta-
n›mlad›¤›m›z ülkelerde rahatl›kla yarat›labile-
cek bir geliflmedir asl›nda.
L. Amerika’dan sözetmiflken, geliflmifl em-peryalist-kapitalist bir merkezden ve bununetraf›nda bulunan geri b›rakt›r›lm›fl ülkeler-den söz ettiniz. ülkemize benzer bir ekono-mik yap›ya sahip bir L. Amerika’dan bahsedi-yoruz. Arjantin örne¤in. Tar›m sorunu, top-rak sorunu orada toplumsal bir patlamayasebep olabilirken, ülkemizde böyle bir dina-mi¤in oluflmamas›n›n sosyo-ekonomik, poli-tik nedenleri ne olabilir?
Gerçekten can al›c› bir soru. Arjantin Türki-
ye karfl›laflt›rmas› yaparken asl›nda çok da
önemsenmemesi gereken, ama bazen de ciddi
olabilecek farkl›l›klar var. Arjantin Türkiye’nin
üç kat› büyüklü¤ünde ve Türkiye’nin yar›s› ka-
dar nüfusa sahip bir ülke. Ve Arjantin’deki ek-
lemlenme iliflkisi plantasyonlar üzerinden ger-
çekleflmifl. Yani CARG‹L’in, MONSANTO’nun,
S‹NCANTI’n›n orada binlerce hektarla tan›mla-
nabilen arazileri var ve bunlar onlar›n özel mülk-
leri. Saatlerce araba kullan›yorsunuz çevrenize
bak›yorsunuz; sa¤ taraf›n›z MONSANTO’nun
m›s›r›, sol taraf›n›z CARG‹L’in bu¤day›. Anlatabi-
liyor muyum? Türkiye, co¤rafyas›ndan kaynakla-
nan özellikler nedeniyle plantasyonlar üzerin-
den eklemlenme iliflkisi yaratamayan bir ülke.
Çünkü genifl alanlar T‹GEM’lerle TAGEM’lerle
piyasaya kapanm›fl. Geriye kalan alanlarda kü-
çük köylülük egemen ve küçük köylülü¤ü de
ancak sözleflmeli üretim sarmal› üzerinden ek-
lemleyebilirsiniz. Türkiye’de sözleflmeli üretim
yap›l›yor, ama nerelerde yap›l›yor? Kapitalizmin
elini uzatabildi¤i bölgelerde yapabiliyor. Ama
kapitalizmin elini hala uzatamad›¤› yörelerde
yar›-feodal iliflkiler Türkiye’de pekala hükmünü
sürebiliyor ve orada yüz y›llard›r de¤iflmeyen
üretim iliflkileri devam ediyor. Zaman›nda söy-
lendi¤i gibi oradaki küçük köylü dünyay› tarla-
s›ndan ibaret görür ve tarlas›na dokunmad›¤›n
sürece savafllara ve devrimlere kay›ts›z kalabilir.
Bir kere Türkiye’deki iliflkiyi bunun üzerinden
yorumlamak laz›m. Türkiye bir tek ülke olarak
konuflulacak bir ülke de¤il. Burada ikili tar›m,
düalist tar›m yap›s›n›n özelliklerini ortaya koy-
mak laz›m. Bu ciddiye al›nmas› gereken bir fark-
l›l›kt›r ve bir direnifl hareketinin, bir karfl› ç›k›fl›n
organize edilememesindeki temel etkenlerden
bir tanesidir. ‹kincisi, ne kadar umursamasan›z
umursamay›n Türkiye’de dine vurgu yapmak la-
z›m. Türkiye’de küçük köylülü¤ün muhafaza-
karl›k üreten bir yap›s› var. Bu yap› k›r›lmadan,
de¤ifltirilmeden, dönüfltürülmeden sosyolojik
ba¤›ms›zl›¤› sa¤layabilmek çok kolay de¤il diye
düflünüyorum. Tabii bunlar sosyolojik anlamda
tart›flmaya muhtaç olan fikirler.
Az önce ülkemiz ile L. Amerika’daki ülkele-ri karfl›laflt›r›rken, “Emperyalizm girdi¤i heryerde feodalizmi tasfiye eder” tezine at›fta bu-lunarak, Türkiye’de farkl› bir geliflim sürecin-den ve uzun süredir de¤iflmeyen ve k›r›lama-yan yar›-feodal bir yap›dan bahsettiniz. Bunubiraz açabilir misiniz?
Latin Amerika’da emperyalizmin elini uzat-
mad›¤› bir tek santimetre yoktur. Ama Türki-
ye’de vard›r. Birinci söyledi¤im buydu. ‹kinci
söyledi¤im de Türkiye’de kapitalizmin elini
uzatt›¤› bölgelerde de yaflanan gene L. Ameri-
ka’dan farkl›. Yani orada plantasyon var ve üre-
tici müthifl bir yoksulluk içerisinde. Çünkü o
plantasyonda amele olarak çal›fl›yor ve muhte-
melen o amelelik iliflkisini de kuramayacak nok-
taya geliyor zaman zaman. Ama Türkiye aç›s›n-
dan bakt›¤›m›zda vaziyet nedir? Türkiye aç›s›n-
dan bakt›¤›n›zda vaziyette flunu görüyorsunuz:
Ortalama 6 hektar bir iflletme büyüklü¤ü, küçük
köylülük egemen ve öz tüketim yapan bir ifllet-
me yap›s›. Öz tüketim yapan iflletme yap›s› piya-
sa iliflkilerinden görece ba¤›ms›zd›r ve o yoksul-
laflma süreci ona yok edici bir süreç olarak yan-
s›m›yor. Zaten o “vars›ll›k” nedir bilmiyor. Yani
o üç dekar alan›nda e¤er bu¤day ve arpa ürete-
biliyorsa, bu¤day›n› ekip, arpas›n› hayvan›na ye-
direbiliyorsa kendini geçindirebiliyor. Bu öz tü-
ketim iliflkisi önemli. Küçük üreticilik yap›s›n›n
neden do¤urmad›¤›na gelince; bak›n Tar›m Ba¤-
kur’u denilen bir sistem yaratt›lar flimdi. Bu sis-
temde köylüye bir miktar maafl veriliyor. Bu ma-
afl ne kadar, 250-300 YTL’dir. Kentte yaflayan in-
sanlar için küçük bir miktar diye düflünebilirsi-
niz. Köyde bir haneye 250-300 YTL para girme-
si onun orada tutunabilmesi ve mevcut yap›y›
sürdürmeye aday, mevcut yap›y› destekler bir
muhafazakar yap› kurmas› için yeterli bir para.
Ve bunu özellikle yap›yorlar. Bugünden örnek
vereyim; AKP y›pran›yor, tar›mla y›pran›yor.
AKP hangi tar›m alan›nda y›pran›yor? AKP piya-
sa iliflkisi kurabilen tar›m alanlar›nda y›pran›yor.
F›nd›¤›n› pazara ç›kartabilen, bu¤day›n›, fleker-
pancar›n› pazara ç›kartabilen adam nezdinde
y›pran›yor. Çünkü o gübre sat›n almak ve f›nd›-
¤›n› satmak zorunda. Ama o ikili iliflkiden göre-
ce ba¤›ms›z; d›flar›ya, piyasaya mal satmayan, za-
ten girdi kullanmayan ve öztüketim için üretim
yapan kesimler AKP’ye olan ba¤›ml›l›klar›n› art-
t›rm›fl olabilirler bu dönemde. Çünkü; yüzy›llar-
d›r de¤iflen bir fley yok. O arazi içerisinde, o co¤-
rafya üzerinde bir de Tar›m Ba¤kur’u geldi flim-
di onun üzerine ve flunu da söyleyelim; iflte
KÖYDES Projesi çerçevesinde 10 hanelik bir kö-
ye 30 km. gidip gelmek üzere bir yol asfalt› ya-
p›l›yor. Yani rasyonel yat›r›m mant›¤› aç›s›ndan
do¤rudur, de¤ifltirmezsin, iflaretlemeyece¤in bir
yat›r›md›r. Çünkü oraya sert stabilize bir yol ya-
pars›n, ama adam›n tar›msal sulama yat›r›m›n›
eksiksiz yapars›n. fiimdi ne yap›l›yor, tar›msal su-
lama ve tarla içi gelifltirme hizmetleri yap›lm›-
yor, ama yola asfalt yap›l›yor. Ve bu ikincisi oy
getiriyor. Bu iliflkileri bu tarzda kurgulamak la-
z›m, yoksa L. Amerika’da oluyor da Türkiye’de
neden olmuyor gibi sorularla yan›lg›ya düfleriz,
sanki koflullar ayn›ym›fl da burada yaflayan insan-
lardan kaynaklanan özel bir eksiklik varm›fl gibi.
Yar›-feodallikten bahsettiniz. Yar›-feodalli-¤i nas›l alg›l›yorsunuz? Biraz açabilir misiniz?
fiöyle söyleyelim; a¤a, ücretsiz emek, bu ilifl-
kiyi karfl›l›kl› konumland›r›rsan›z, bunun ad› fe-
odalizmdir. A¤a ve ücretsiz emek iliflkisi, niye
yar› feodalizm diyorum çünkü bu kadar kat› kul-
lan›lam›yor art›k. Köylerden baz›lar› a¤a köyde
durmas›na ra¤men, ‹stanbul’da çal›flmaya gidi-
yor veya iflte baz› köylerde yeter bu kadar deni-
liyor. Ama sonuçta hala süregiden bir yap› var
ve süregiden bu yap› içerisinde a¤a art›k-ürünün
bir k›sm›n› üreticiye, gerçek üreticiye, veriyor
ama as›l ürüne el koyuyor ve bu as›l ürünü de
pazara ç›kart›yor. Bu iliflkiyi biz çoklukla tart›fl›-
r›z, yar›-feodalizmi reddeden arkadafllar›m›z da
vard›r. Ama Anadolu’yu bilen insanlar için bu
iliflki hüküm süren bir iliflkidir, yürüyen bir ilifl-
kidir. Yani ad›n›, çarp›k kapitalizm olarak tan›m-
layamazs›n›z, çünkü kapitalizm diyorsan›z, ora-
daki adam ücretsiz çal›flmaz, a¤a de¤il kim olur-
sa olsun ücretini ister. Ama flimdi böyle de¤il,
yani ücretini istemeden sülalesiyle birlikte çal›-
flan bir y›¤›n adam var. Buradaki fley ne, s›n›f
köylü s›n›f›, ama bu köylü s›n›f› kendi içinde ay-
r›flm›yor mu? Köylü s›n›f›n›n da içinde kendi s›-
n›fsal farkl›l›klar› var. Bu s›n›fsal farkl›l›klar da
köylü s›n›f›n içerisindeki bir ezme-ezilme iliflkisi-
ni ayr›ca kurguluyor. Böyle bir yap› da var, bu-
nun s›n›f analizi budur.
Reddedilemez ülke gerçe¤i: Yar›-feodalite
Asl›nda bu “iki kutuplu dün-
ya’n›n” ortadan kalkmas› kapi-
talizmin gerçek yüzünü ortaya
ç›kartm›flt›r, emperyalist özü-
nü ortaya ç›kartm›flt›r.
Yar›-feodalizmi reddeden arka-
dafllar›m›z da var, ama Anadolu’yu
bilen insanlar için bu iliflki hüküm
süren bir iliflkidir ve bunu, çarp›k ka-
pitalizm olarak tan›mlayamazs›n›z.
1999; IMF ve DB’nin Türki-
ye’nin yönetimine adeta el
koydu¤u bir y›ld›r. Böylece te-
mel dinamiklerin tümü borç
ödemek için flekillenmifltir.
17-28 fiubat 2007 KÜLTÜR-SANAT12
YÜZ F‹K‹RMuzaffer Oruço¤lu
www.muzafferorucoglu.com
‹ster emperyalizm öncesi olsun, istersesonras›, kapitalizm; dili, kültürü, tüm mad-di ve manevi özellikleriyle, hayat› kendinebenzetmeye çal›fl›r. Daha çok kar, dahaçok yo¤unlaflma ve merkezileflme, dahaçok egemenlik. Onun tüm tecrübesi, genifl-letilmifl yeniden üretimin ya da kar›n tec-rübesidir. Proletarya gibi kapitalizmin deinanc› ve vatan› yoktur. Onun yeryüzün-de en sevdi¤i yer, en çok kar etti¤i yerdir.Kapitalizm, tüm toplumsal zenginli¤i, tekelde toplama ve kapitalistlerin say›s›n› enaza indirme yönünde bir geliflme seyri iz-ler. Mallar›n dolafl›m›n› ve sermaye ak›fl›-n› kolaylaflt›racak, pazar iliflkilerini pratik-lefltirecek cevval, pragmatik bir yol izler.Pazar; ister il, ister ülke, isterse dünya ol-sun, kapitalizm pazara tek dili dayat›r.Mevcut durum, ‹ngilizce’nin, dünya kapi-talizminin ana dili haline gelmekte oldu-¤unu gösteriyor.
Tekelin, dünyaya tekelleflmeyi ya daküreselleflmeyi dayatmas›na ve bunun içinhayat sahalar›ndaki tüm küçük ve orta çap-l› üretim ünitelerini yutmas›na ba¤l› ola-
rak, ‹ngilizce de kendi kültürüyle birlikte,kartal gibi tepeden inifle geçiyor, di¤er dil-leri ve kültürleri yutmaya çal›fl›yor. Bu yu-tufl hareketi, do¤al asimilasyonun ruhunauygun olarak, uzun bir süreç içinde, özüm-leme, bir üst seviyede yepyeni bir dil vekültür olarak ortaya ç›kma fleklinde olmu-yor, y›kma ve yutma fleklinde oluyor. Budurum, zay›f bir do¤al asimilasyon gerçe-¤iyle birlikte cereyan etmesine ra¤men, dil-lerin, kültürlerin, inaçlar›n savunma güdü-sü içine girerek, kendi kabuklar›na çekilme-lerine, geri ve ileri ayr›m› yapmadan, tümde¤erlerine, kat› bir ba¤nazl›kla sar›lmalar›-na yol aç›yor. Milliyetçili¤in ve dinin tümdünya çap›nda yükselmesine yol açan kü-resel tekeller, bu de¤erlere karfl› olduklar›halde, kitlesel güç deste¤i ihtiyac›ndan do-lay›, dayand›klar› as›l zeminin milliyetçili¤i-ni ve dinini de muhas›m yükselifle karfl›yükseltmekten geri kalm›yorlar.
Çokuluslu küresel tekellerden mi yana-y›z, yoksa yükselen milliyetçilikten ve din-den mi? Her ikisine de karfl›y›z. Ekonomi-nin, insan› ve do¤ay› y›kmayacak bir tarz-
da küreselleflmesinden yanay›z. Bugünküemperyalist tarz, barbarcad›r ve insan› do-¤asal bir incelik ve zenginlikle özgürleflti-ren, do¤ay› ise insanilefltiren komünisttarzla taban tabana z›tt›r. Biz hem kapitalisttekel dünyas›na, hem de küçük ve ortaüreticiler dünyas›na karfl›y›z. Devleti, aile-yi ve her türden örgüt biçimini geride b›-rakm›fl, tek bir komünist dünya ekonomi-sinden yanay›z.
Yerel zenginliklerin, dillerin, kültürle-rin birbirlerini özgürce özümlemelerin-den, daha ileri, daha derin ve kaliteli bile-flimler fleklinde ortaya ç›kmalar›ndan ya-nay›z. ‹nsana ve do¤aya ait tüm zenginlik-leri çok daha yüksek biçimlerle ba¤r›ndagülümseten, tek bir dünya dilinden ve kül-türünden yanay›z. Bunun içindir ki, yerelekonomilerin, küresel güçler taraf›ndanbarbarca çökertilmesine ve masedilmesi-ne seyirci kalamay›z. Dillerin, kültürlerinzoraki asimilasyonuna seyirci kalamay›z.‹rili ufakl› her kargaflay›, her yerel ve böl-gesel savafl›, görünümleriyle de¤il, kendiderinli¤imizden bakarak, tüm boyutlar›,
güncel ve tarihsel ba¤lant›lar›, çeliflkileri,
ihtimalleri ve yönelimleriyle de¤erlendir-
meye çal›fl›r›z.
Bu kamplaflmada, komünistlerin bir bö-
lümü milliyetçili¤e, bir bölümü de tekelle-
re savruldu. Bu savrulufllar, güçlü bir yeni-
lenme ve özgürleflme hareketiyle durduru-
labilir ancak. Küresel ekonominin durumu
nedir, dünya nereye do¤ru gidiyor? Felse-
fenin durumu nedir, son elli y›l içindeki bi-
limsel ve teknolojik devrimler, onu hangi
noktalarda yenilenmeye ça¤›r›yor? Politi-
kan›n durumu nedir? Bizi di¤er politikalar-
dan temelde ay›ran can al›c› ö¤eler neler-
dir? Devlet iktidar›n› bir baflka devlet ikti-
dar›yla de¤ifltiren ama mülkiyet dünyas›-
n›n temellerine dokunmayan ve devlet
mülkiyeti sistemlerine yol açan devrimlere
mahkum olmaman›n yollar› nelerdir? Dört-
bafl› mamur ve oldukça da darpl› zarpl›
devletler kuran devrimlerden kurtulma-
n›n yollar› nelerdir? Can al›c› mesele flimdi
budur san›r›m.
Demokratik Haklar Kültür ve SanatGecesi’nde Buluflal›m!
PROGRAM
� GRUP MUNZUR � FERHAT TUNÇ � MOĞOLLAR
� KOMA ÇİYA � ÖZLEM ÖZDİL � NİHAT BEHRAM
� HALUK GERGER � ERDAL BAYRAKOĞLU
� NEPAL’DEN KONUŞMACI � SİNEVİZYON
YÜZ ÇİÇEK AÇSIN KÜLTÜR MERKEZİ
YER: BAĞCILAR
OLİMPİK SPORSALONU/BAĞCILAR-
İSTANBUL
TARİH:24 ŞUBAT 2007
CUMARTESİ
SAAT: 16.00-23.00 ARASI
İRTİBAT TEL: (0212) 256 74 68(0212) 243 91 92
Kendiniz ve müzikal çal›flmalar›n›z hak-k›nda bilgi verebilir misiniz?
Yaklafl›k on dört senedir müzikal çal›flmalar
içerisindeyim. Bu zamana kadar müzi¤in çeflitli
tarzlar›yla ve dallar›yla u¤raflt›m. Bu u¤rafllar›m,
Türk Halk Müzi¤i, Anadolu Rock tarz›ndayd›. Ben
Karadenizliyim; bu nedenle de flu an müzikal çal›fl-
malar›m› Laz müzi¤i üzerine yap›yorum.
Sanata bak›fl aç›n›z ve müzikal çal›flmala-r›n›za yön veren temel olgular nelerdir?
Sanata bak›fl aç›m ve müzikal çal›flmalar›ma
yön veren olgu, biraz da hayata bak›fl aç›mla ilgi-
lidir. Ben Lazca ezgiler yarat›yorum. Ayn› zaman-
da bir kültürün ve bir dilin yok olmas›n› da önle-
meye çal›fl›yorum. Laz dilini ve Laz kültürünü in-
sanlar›n daha yak›ndan tan›mas›n› da istiyorum.
Benden önce de ayn› paralelde müzik çal›flmalar›
yapanlar vard›. Mesela; Kaz›m Koyuncu, Birol To-
palo¤lu gibi. Ben de kendimi onlar›n devamc›s›
olarak görüyorum.
Bu y›l 3’üncüsü düzenlenecek olan; Demok-ratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’nin fliar›“Emperyalist iflgal ve sald›r›lara karfl› Ortado-¤u ve dünyan›n birçok baflka bölgesinde büyü-yerek devam eden anti emperyalist mücadele-ler ile Nepal’de iktidara uzanan halk savafl›”vurguludur. Bu geliflmeler hakk›nda, bir sanat-ç› olarak neler söylemek istersiniz?
Emperyalist ülkelerin, Ortado¤u halklar› üze-
rinde uygulad›¤› vahflet ve katliamlar› mutlaka gö-
rüyoruz. Onlar›n yapt›¤› insanl›k d›fl›d›r. Kendi ç›-
karlar› için, insanlar› vahfli flekilde katlediyorlar.
Binlerce insan katledildi. Halen de katliamlar de-
vam ediyor. Bu vahfletlere her fleyden önce bir in-
san olarak karfl›y›m. Ülkemizde buna benzer katli-
amlar yap›l›yor. Birçok ayd›n›m›z› ve insan›m›z›
bu katliamlar sonucu kaybettik. Bunlardan en so-
nuncusu da, Ermeni gazeteci-yazar Hrant Dink’tir.
Sizi Grup Munzur’un “Bahara Ça¤r›” adl›albümünde seslendirdi¤iniz Lazca bir ezgiyletan›yorduk. K›sa bir süre önce ‘Zifona’ isimlisolo albümünüz ç›kt›. A¤›rl›kl› olarak Lazcaezgiler yarat›yor ve yorumluyorsunuz. Lazmüzi¤iyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Yaklafl›k dört sene önce Grup Munzur ela-
manlar›yla tan›flt›m, o zaman içerisinde benim ya-
y›nlanm›fl bir albümüm yoktu. Yaln›z benim Laz-
ca yazd›¤›m sözler vard›. Grup Munzur o dönem
albüm çal›flmas› yap›yordu. Arkadafllar benim
yazd›¤›m ‘Çona fikimi’ adl› Lazca flark›y›, ç›kartma
haz›rl›¤›nda olduklar› ‘Bahara Ça¤r›’ albümünde
yorumlamam› istediler. Ben de memnuniyetle ka-
bul ettim. Daha sonra, Grup Munzur’un solo kon-
serlerinden birkaç›nda da, Munzur ile beraber
sahne al›p, Lazca flark›lar yorumlad›m.
K›sa bir süre önce, ‘Zifona’ isimli albümümü
ç›kartt›m. Tarz›m› ise, daha çok Lazca rock olarak
ifadelendirebilirim. Lazlara özgü tulum ve ke-
mençenin eflli¤inde, elektro gitar gibi birçok ens-
trüman› birlefltirerek, farkl› olmakla birlikte, nite-
likli bir saund yakalamak istedim. Zifona Lazca
bir terimdir. Denizden gelen f›rt›na anlam›ndad›r.
Albümüme bu ismi koymay› uygun gördüm.
Çünkü bu ve bunun gibi birçok Lazca terimler,
günümüzde unutulmaya yüz tutmufl durumda.
Biz Laz sanatç›lar›n bu konularda daha duyarl› ol-
mas› gerekmektedir…
Sadece Lazlara özgü enstrümanlar olan Tu-
lum ve Kemençeyi kullan›p üstüne de anlams›z ve
hiçbir sanat ve de¤eri olmayan cümleler kuran,
birçok ‘Laz’ flark›c› var. Bunlar popüler kültürden
etkilenmifl olanlard›r. Yani çabuk üretip, bir ç›rp›-
da da tüketilen müzikal çal›flmalar yaparlar. Çün-
kü ülkemizde maalesef böyle bir pazar yarat›lm›fl.
Ben müzikal çal›flmalar›mla ve hayata bak›fl aç›m-
la bu tüketim kültürünün karfl›s›nda olan birisi-
yim. Laz ezgileri üretiyor ve yorumluyorum. Mu-
halif bir müzisyenim, müzikal çal›flmalar›ma da
muhalif bak›fl aç›m› yans›tmaya çal›fl›yorum.
3. Demokratik Haklar Kültür ve SanatGecesi’ne dair paylaflmak istedi¤iniz bir fley-ler var m›?
Gecenin program›ndan da görüldü¤ü gibi,
her dile ve her kültüre hitap edecek bir içerik
belirlenmifl. Renkli bir birliktelik olacak san›-
r›m. Gecenin içeri¤inin bu temelde belirlenmifl
olmas›, oldukça iyidir. As›rlard›r, destanlar›m›-
z›n ve flark›lar›m›z›n söylendi¤i, tulum ve ke-
mençenin eflli¤inde, ben de Lazca flark›lar yo-
rumlayarak, geceye kat›lacak dostlar›m›za bol
bol horon teptirece¤im…
“Denizden gelen f›rt›nayla horon tepmeye davet var”3. Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’ne kat›lacak olan
sanatç› Erdal Bayrako¤lu: “Sanata bak›fl aç›m ve müzikal çal›flmala-r›ma yön veren olgu, biraz da hayata bak›fl aç›mla ilgilidir”
3.
Gecenin program›ndan da
görüldü¤ü gibi, her dile
ve her kültüre hitap
edecek bir içerik belir-
lenmifl. Renkli bir birlik-
telik olacak san›r›m.
Gecenin içeri¤inin bu
temelde belirlenmifl ol-
mas› oldukça iyidir
OTOBÜS KALKIfi YERLER‹
AVRUPA YAKASI (Saat 15.00)
1-Okmeydan› (Cemal Kamac› Spor
Kompleksi önü)
2-Ç›ksal›n (Tetro Market önü)
3-Gazi Mahallesi (Cemevi önü)
4-Gazi Mahallesi (Eski Karakol önü)
5-Gazi Mahallesi (Sondurak)
6-Karayollar› (Demokratik Haklar
Kültür Derne¤i önü)
7-‹kitelli (Cemevi önü)
8-Bahçelievler-So¤anl› (Levent K›rca-
Oya Baflar Park›-Tohum Kültür
Merkezi önü)
9-Sar›yer (Büyük Dere Bal›kç› Pazar›)
10-Göktürk (Gül G›da önü)
11-Nurtepe (Dilan Cafe önü)
12-Zeytinburnu (‹tfaiye önü)
ANADOLU YAKASI (Saat 14.30)
1-Gebze (Tunceliler Derne¤i önü)
2-Ümraniye (1 May›s Mahallesi PSAKD
önü)
3-Ümraniye (Çakmak-Site Dura¤›)
4-Ümraniye (Birlik Mahallesi-Trafo önü)
5-Dudullu (Huzur Sitesi önü)
6-Sar›gazi (Anadolu Demokratik Haklar
Kültür ve Sanat Derne¤i önü)
7-Sar›gazi (Do¤anlar ‹letiflim önü)
8-Sar›gazi (Yakamoz Cafe önü)
9-Beykoz (Yeni Mahalle Dura¤› önü)
10-Kartal (Ahmet fiimflek Koleji önü)
11-Kurfal› (PSAKD önü)
12-Tuzla (Ayd›nl›köy)
13-Tuzla (Deri-‹fl önü)
14-Gülsuyu (Heykel-Zümrütevler-
Dönüfl Dura¤› (Eski PSAKD önü)
Can al›c› mesele
17-28 fiubat 2007GÜNCEL 13
UFUK Ç‹ZG‹S‹Bakış CAN
Hrant Dink’in cenazesinde yaflananlar, toplu-
mun tüm gözeneklerinden f›flk›ran, köklü de¤iflim
arzusunu y›¤›nlar›n, "Hepimiz Ermeniyiz" hayk›r›-
fl›n›, bu sahnesinin ortas›na getirip, yerlefltirmifltir.
2007 Türkiye’sinde tan›k oldu¤umuz, esas›nda, için-
de Ermeni soyk›r›m›n› da bar›nd›ran, bütün bir para-
digman›n iflas›d›r.
Burada iki ana grup, -paradigman›n geleneksel sa-
vunucular› ile, rejimi yeniden organize etmeye çal›-
flanlar- karfl› karfl›ya durmaktad›rlar. Halk› iki grubun
çat›flmas›na malzeme edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Adeta,
köleler, köle sahipleri aras›nda tercih yapmaya zorlan-
maktad›r. Halbuki, siyaset sahnesinin kendi dinami¤i
vard›r. Ve bu dinamik, bize, iki grubun d›fl›nda bir
üçüncüsünün, oldu¤unu göstermektedir. Kimilerinin
hofluna gitmese de, bu üçüncü grup halkt›r.
19 Ocak’tan bu yana, yaz›lanlar, söylenenler ve
yap›lanlar, hakikaten, her aç›dan izaha muhtaçt›r. Ba-
rikat›n iki taraf› vard›r. Rejimin gelenekçileri ile onu
reorganize etmek isteyenler, o tarafta; köle olmak iste-
meyip, yeni bir dünya arzulayanlar bu taraftad›r. Bu ya-
z›, Hrant Dink cinayeti öncesi ve sonras›nda, bütün ta-
raflar›n ne dedi¤ine ve ne yapt›¤›na, tarihin merce¤in-
den bakarak, serinkanl›ca, geçmiflle bugün aras›nda
paralellikler kurmaya çal›flmaktad›r.
MEfiRU REFLEKS
Hrant Dink’in cenazesinde, yüzbinlerin, hep bir
a¤›zdan "Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›rmas›, rejimi,
盤r›ndan ç›kartm›flt›r. Üst yap›n›n tümünü; 80 küsür
y›ll›k e¤itimi, gelene¤i, görene¤i ve ön yarg›lar› aç›ktan
sorgulayan bu hayk›r›fl, Çetin Altan’›n de¤imi ile, "ken-
di ›rk ve inanc›yla övünüp durma avuntusunun kapal›
çemberi içine hapsedilmifl bir ‹slam ülkesinde; hem
rastlanmad›k, hem de beklenmedik bir manzarad›r. "
Vaktiyle, ‹ttihat ve Terakki F›rkas› aç›s›ndan, "Er-
meni Meselesi", 1915’deki soyk›r›mla tamamen halol-
mufltu. fiimdi, 92 sene sonra, büyük bir ço¤unlu¤u Er-
meni milliyetine mensup olmayan bu insan selinin,
"Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›rmas› neyin nesi idi?
Kimdi bunlar?
Bu ülkede, sabahtan akflama kadar taciz edilen, te-
cavüze u¤rayan, öldürülen, soyunmas›na da örtünme-
sine de erkek taraf›ndan karar verilen kad›nlar m›? "Be-
yaz Türkler"in küfür etti¤i, afla¤›lad›¤›, hor gördü¤ü va-
rofl gençli¤i mi? Özgürce düflünmesine tahammül edi-
lemeyen yazarlar ve entellektüeller mi? Hakim mez-
hep taraf›ndan, y›llard›r horlanan, afla¤›lanan Aleviler
mi? Ermeni ulusunun akibeti ile tehdit edilen Kürt mil-
leti mi? Cinsel tercihlerinden ötürü d›fltalanan, hor gö-
rülen eflcinseller, travestiler mi? Zorla etnik kökenleri
unutturulmaya çal›fl›lan bütün di¤er az›nl›klar m›?
Yoksa 12 Eylül ile, çökertildi¤i söylenen halk›n dev-
rimci güçleri mi? "Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›ran,
bunlardan hangisi idi? Bence, hepsi.
Çünkü, "soyk›r›m", diyor Dadrian, "ola¤anüstü y›-
k›c›, kitlesel bir suçtur ve bir az›nl›k, bir uyruk veya bir
baflka sosyal grup olarak, k›yas kabul edilemez ölçüde
zay›f ve bundan ötürü çabuk incinebilir hedef gruba
karfl› üstün güçlerin nüfuzunu gerektirir. Bu ba¤lam-
da, her fleyin ötesinde soyk›r›m, cebri gücün avantaj-
lar›ndan yararlanan belli kurumlar›n varl›¤› ve kullan›-
m› ile koflulland›r›lan toplanm›fl ve eflgüdümlü gücün
ifadesidir. "(abç)
Hrant Dink cinayeti soyk›r›ma de¤ilse bile, reji-
min, k›r›ma tabii tuttu¤u bütün bu gruplar› (az›nl›k,
uyruk, baflka sosyal grup) birlefltirmifltir. Ortak bir sa-
vunma refleksi yaratm›flt›r. Bu meflru refleksin dema-
gojiye gelir hiçbir yan› yoktur.
Zira, tüm gerici rejimlerde oldu¤u gibi, Türki-
ye’de de, hakim s›n›flar›n ezilenleri, "böl-parçala-yö-
net" politikas› ile sömürdü¤ü bir gerçektir. "Ne mut-
lu Türküm diyene" sözleri ile, Nihal Ats›z’›n 4 May›s
1941’de kaleme ald›¤› flu sat›rlar aras›nda ne fark
vard›r?
"Ya¤mur O¤lum!
"Bugün tam bir buçuk yafl›ndas›n. Vasiyetnameyi
bitirdim, kapat›yorum. Sana bir resmimi yadigar ola-
rak b›rak›yorum. Ö¤ütlerimi tut, iyi bir Türk ol.
Komünizm bize düflman bir meslektir. Bunu iyi
belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düflman›d›r.
Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanl›lar tarihi düflmanlar›-
m›zd›r.
Bulgarlar, Almanlar, ‹talyanlar, ‹ngilizler, Frans›z-
lar, Araplar, S›rplar, H›rvatlar, ‹spanyollar, Portekizli-
ler, Romenler yeni düflmanlar›m›zd›r. Japonlar, Afgan-
l›lar ve Amerikal›lar yar›nki düflmanlar›m›zd›r. "Erme-
niler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boflnaklar, Arna-
vutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler
içer(de)ki düflmanlar›m›zd›r.
Bu kadar çok düflmanla çarp›flmak için iyi haz›r-
lanmal›. Tanr› yard›mc›n olsun! "
Ac› ama bir o kadar da gerçektir. Nice nesiller, bu
ve buna benzer ›rkç› e¤itimden geçmemifl midir? Türk
olmayan etnik kökenleri, "hain Ermeni", "gavur Yu-
nan", "kuyruklu Kürt", "pis Çingene", "moskof Çer-
kes"... vb. afla¤›lamalarla hedef alan bu ›rkç›, floven
söylemin sorumlusu kimdir? "K›z›lbafllar" ve "Kara Fat-
malar" diye, Alevi ve Sünni mezhebinden ezilenleri
birbirlerine düflürenler kimlerdir? "Bursal› i...dir",
"Kayserili üçka¤›tç›d›r", "‹zmir’den adam ç›kmaz" gibi
afla¤›lamalarla, bölgecili¤i ve ayr›mc›l›¤› kimler körük-
lemifltir? Tüm bu ›rkç›l›¤›n, flovenli¤in ve ayr›mc›l›¤›n,
y›llard›r, cerahat kesesinde birikmekte oldu¤u bilinmi-
yor mu? Bu duruma, eninde sonunda "yeter art›k" de-
nilecekti. Hrat Dink cinayetinin beraberinde getirdi¤i
öfke seli, "Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›rarak bu ce-
rahat kesesini patlatm›flt›r.
Fakat biliyoruz ki, bu y›¤›nsal kendili¤inden tepki,
içerden ve d›flardan çembere al›nmaktad›r. Çembere
almak isteyenler, birbirlerini aratmayacak derecede
ezilenleri daha da kölelefltirme derdindedirler. Ayr›ca
her ikisinin de tarihi geçmiflleri, Ermeni soyk›r›m› da
dahil olmak üzere, katiyen temiz de¤ildir. Kabar›k bir
suç dosyas›na sahiptirler. Bu durumun hafife gelir ya-
n› yoktur.
REJ‹M VE MEDYA
‹nternetteki sitesinin mönüsünde, Ermeni soy-
k›r›m›n›n, "yalan" oldu¤unu belgeleme çabas›ndaki
Genel Kurmay’›n, Baflkan›’n›n a¤z›ndan, 19 Ocak
2007’de "Hrant Dink'e s›k›lan kurflunlar›n ayn› za-
manda Türkiye'ye s›k›ld›¤›" fleklindeki icazet, ertesi
günkü Hürriyet Gazetesi’ne, "Bunu Yapan Vatan
Haini" manfletini att›rtm›flt›r.
Fakat buradaki en önemli husus, rejimin ulvi ç›-
karlar›n›n herfleyin üzerinde oldu¤udur. Öncelikli me-
sele, rejimin prestijidir. Bir Ermeni’nin öldürülmesi,
bu prestijin zedelenmesine neden olmamal›d›r. Hrant
Dink’in cenazesi, rejimin makyaj›na malzeme olarak
kullan›lmak istenmifltir. Mesela, 24 Ocak tarihli Cum-
huriyet Gazetesi’nin baflyaz›s›na göre, "Cinayetten
sonra -görüflleri ne olursa olsun- öldürülen gazeteciye
halk, iktidar, muhalefet, devlet, sivil ve asker kesimler
topyekün sahip ç›km›fllar"d›r. Devamla, "ac› olay ülke-
mizde fikir özgürlü¤üne sayg›l›, etnik ayr›mc›l›¤a kar-
fl›t bir toplum ve devlet dayan›flmas›n› sergilemifl" ve
çok flükür(!) bir dizi "Avrupa ülkesinden daha özgür-
lükçü ve ça¤dafl bir profil çizmifltir Türkiye" denilmek-
tedir. (abç)
Kimi medya kurulufllar›n›n, "Hepimiz Ermeniyiz"
slogan›n› hayk›ran y›¤›nlar› sahte bir flekilde göklere
ç›kartmas› ise, "flekere bat›r›lm›fl kurflunlar"› hat›rlat-
maktad›r. Logolar›, bayraktan geçilmeyen bu medya
aparatlar›n›n, y›llard›r yapt›klar› floven, ›rkç› ve seksist
yay›nlar›n mürekkebi belleklerde daha kurumam›flt›r.
Kimilerinin ise sadete gelip, "Hepimiz Ermeniyiz" hay-
k›r›fl›n› "ifratla tefrit aras›nda " bocalama olarak nitelen-
dirmesi, rejimin de "hoflgörüsünün" bir s›n›r› oldu¤u-
nu hat›rlatmaktad›r.
Çengiz Çandar ise, 24 Ocak tarihli yaz›s›nda,
"Amerikan Büyükelçisi Ross Wilson ile k›yafetinden
solcu bir Türk oldu¤u izlenimini veren delikanl› birkaç
metre arayla, Avrupa Parlamentosu’nun ‹nsan Haklar›
Komisyonu Baflkan› Frans›z ile Hollandal› Joost Lagen-
dijk, Alman Claudia Roth, Cem Özdemir, Vural Öger,
aralar›nda, önlerinde, arkalar›nda yafll› kad›nlar, esnaf-
tan isimsizler, iflten k›ran memurlar, ö¤rencilerle bir
arada yürüyorlar. Bu ne mükemmel bir insan harman›.
En önde Hrant gidiyor. Biz, arkas›ndan. "
T‹MSAHLARIN GÖZYAfiLARI
1915’de, Ermeni milletine timsah göz yafllar› dö-
kenlerin, bugün, emperyalist ç›karlar›ndan ötürü Türk
rejimine karfl› bir flantaj olarak, Ermeni soyk›r›m› ile il-
gili yasa tasar›n› sallay›p durmalar›; Hrant Dink’in ce-
nazesinde y›¤›nlar›n önüne geçme bedbahl›¤›nda bu-
lunmalar›, bir yan›yla tarihe çal›m atma giriflimidir. Di-
¤er bir yan›yla da, tehdit ettikleri ayn› rejimin, milliyet-
çilik ve ›rkç›l›kla ezdi¤i y›¤›nlar› kendi amaçlar› için
manuple etme çabas›d›r.
Tarihe çal›m atma giriflimidir çünkü, ABD’li ko-
münist John Reed’in sözleri, 1915’de kimin ne yapt›-
¤›n› belgelemektedir:
"fiu anda, açl›k çeken Ermeniler’e yard›m kampan-
yas›n›n bafl›nda olan M. Cleveland-Dog, Türkler’in Er-
menistan’daki k›y›c›l›klar› üzerine cafcafl› makaleleri ile
yeterince tan›nm›flt›r, sahip oldu¤u önemli bak›r ma-
denlerindeki binlerce iflçiyi s›k›lmadan sömürür ve bir
grev söz konusu oldu¤unda da Türklerin Ermenilere
yapt›¤› gibi süngülerle iflçilerini iflten att›r›r. ‹flte bu
adam bunca günah›na ra¤men Amerikan toplumunun
ikiyüzlü insan sevgisine ac›nd›r›c› sözcüklerle baflvurur.
"Türk k›y›c›l›¤›na karfl› tutumu nedeniyle y›¤›nla
insan Amerika’ya karfl› iyi duygular beslemifltir. Ama
acaba onlar Amerika’n›n bu bildirgelerinin d›fl›nda ne-
ler yapt›¤›n› biliyorlar m›? Hiç bir fley bilmiyorlar. Ben
1915’te ‹stanbul’da bulundum; Amerikal› misyonerle-
rin o zaman Türklerden büyük ç›karlar› oldu¤u için
Türk k›y›c›l›¤›n› ciddi bir biçimde k›namaktan kaç›n-
d›klar›n› biliyorum. Kendisi de bir milyoner olan ve
Amerika’da binlerce iflçiyi sömüren Amerikan büyü-
kelçisi M. Strauss tüm Ermeni halk›n› göç ettirmeyi
önerdi ve bu projenin gerçekleflmesi için de büyük bir
para dökecek kadar ileri gitti; ama elbette ki as›l ama-
c› Amerika’da sanayide çal›flt›r›lacak Ermeni iflgücüne
sahip olmak ve bu flekilde M. Strauss ve benzerlerinin
sonuç olarak bankadaki hesaplar›n› kabartacak ucuz
iflgücünü sa¤lamak. "
"Huylu huyundan vaz geçmez" derler. Bu "uygar"
devletlerin, 1979’da, ‹ran’da, fiah devrilirken, ak›llar›n-
da, ne Ermeni soyk›r›m›, ne de aya¤› ç›plaklar›n dert-
leri vard›. Bilakis, "köleler isyan ederse, aman Türki-
ye’deki rejim ne olacak" diye tutuflmufllard›. 12 Ey-
lül’de dü¤meye kimler bast›? 12 Eylül’ün, yukar›da
sayd›¤›m›z az›nl›klar›, uyruklar›, sosyal gruplar›, velha-
s›l devrimi ve devrimcileri yoketmeye çal›flt›¤› kanl›
bir gerçektir. fiimdi, jeostratejik ç›karlardan ötürü,
Türk hakim s›n›flar› ile aralar›ndaki geçici ihtilaf› baha-
ne edip, büyük bir piflkinlik ve ikiyüzlülükle Hrant
Dink’in tabutunun arkas›nda durup, adeta, "size laz›m
olan demokrasinin yegane garantörü biziz" mesaj› ver-
meleri, tarihin bir ironisi olsa gerek. 92 sene sonra, Er-
meni soyk›r›m yasas›na bu denli angaje olmalar› baflka
neyle aç›klanabilir?
TAR‹H, YAZ BOZ TAHTASI DE⁄‹LD‹R
Ermeni soyk›r›m› hakk›nda yap›lan tart›flmalar,
yürütülen polemikler, herfleyden evvel hangi bak›flaç›-
s›yla yap›lmaktad›r? Kim, neyi, nas›l, ne flekilde ve ne-
reye kadar söylemekte ve kabul etmektedir? Konunun
uzmanlar›n›n, bugünkü ortam›n oluflmas›nda paylar›
nedir? "Hay›r soyk›r›m olmad›" diyen resmi tarihçi ile,
"evet oldu" deyip, ard›na "ama" ekleyenlerin ortak pay-
das› nerededir? Onca toz duman içersinde, kollanmak
ve kotar›lmak istenen nedir? Yoksa, her iki tarihçi gru-
bu da hakim ulusun soyk›r›m mesuliyetini hafifletme-
ye mi çal›flmaktad›r?
Tarihi bir haks›zl›¤›n kanl› icraat› olan Ermeni soy-
k›r›m›n tart›fl›ld›¤› yerde, bütün bir Türk flovenizmini
ve ›rkç›l›¤›n›, felsefesini, ideolojisini, kültürünü, velha-
s›l bunlar›n üzerinde flekillenen devlet gelene¤ini sor-
gulamayan her tarih yaz›m› ›smarlama olmaktan öteye
gidemez.
Mesela, Halil Berktay’›n, Mustafa Kemal’in ve
Cumhuriyet’in, "elinin temiz oldu¤unu ve Ermeni teh-
cirini ve Ermeniler’e reva görülen eziyeti savunan tek
bir demecinin olmad›¤›n›" (abç) iddia edip, Ermeni
soyk›r›m›n›n faturas›n› sadece Talat, Enver ve Cemal
paflalara ç›kartmas› hem bir tarih çarp›t›c›l›¤›, hem de
rejimin aklanmas› çabas›d›r.
Halbuki, 21 fiubat 1921’de Public Ledger-Phila-
delphia muhabirinin sorular›na verdi¤i yaz›l› demecin-
de, Mustafa Kemal’in sözleri yorum yap›lmayacak ka-
dar aç›kt›r:
"‹ngiltere’nin sulh zaman›nda ve harp sahas›ndan
uzak olarak ‹rlanda’ya reva gördü¤ü muameleye he-
men hemen kay›ts›z bir flekilde bakan dünya efkâr›, Er-
meni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kald›-
¤›m›z karar için bize karfl› hakl› bir ithamda bulunamaz.
Bize karfl› yap›lm›fl olan iftiralar›n aksine, tehcir
edilmifl olanlar hayattad›r ve bunlardan ekserisi flayet
‹tilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi
evlerine dönmüfl olurlard›. "
Mustafa Kemal’in, bu kendi hatt›ndaki tutarl›l›¤›-
na ra¤men, Taner Akçam’›n, Ermeni soyk›r›m›n›, Mus-
tafa Kemal’in a¤z›ndan "utanç verici" olarak tan›mla-
maya çal›flmas› nas›l aç›klanabilir? Hakikaten, Ak-
çam’›n kendisini "revizyonist tarihçi" olarak tarif et-
mesi yerindedir. Fakat tarih de yaz boz tahtas› de¤ildir.
Hele hele 1914- 1918 y›llar›ndan bahsederken tarihçi-
nin a¤z›na emperyalizm kavram›n›, zinhar, almamas›,
bilakis emperyalizmin sömürgelerdeki politikalar›na
de¤inirken, "zalimane, adaletsiz, insan haklar›n› ayak-
lar alt›na alan politika" diye bahsetmesi -tarihçilik bir
yana- kiflinin ancak "revizyonist" olmas› ile aç›klanabi-
lir. Dolay›s›yla, bu tarih çarp›t›c›l›¤›n›n, "Hepimiz Er-
meniyiz" diye hayk›ran y›¤›nlarla bir ve ayn› görülme-
si ne mümkündür, ne de kabul edilebilir.
(Devam edecek)
Maoizmi kabul etmek, Maoist olmak için yeterli de¤il-
dir. Do¤u Perinçek de Mao’nun katk›lar› konusunda nutuk
atabiliyor. Mühim olan onun yaflayan ruhuna sar›lmakt›r.
Baz›lar› MLM klasikleri incelerken dogmatik hatalara
düflüyor, onun teorisini al›p yerli yersiz kullan›yor veya
ona Kuran’m›fl gibi davran›yor, baz›lar› ise gelifltirmek
ad›na onu bilimsel özünden sapt›r›yor, çarp›t›yor. Gerçek-
te bu, onu mahvetmektir. Aslolan onun yaflayan ruhuna
sar›lmak, sürekli geliflme ve de¤iflme halinde olan nesnel
dünyay› tahlil etmek ve düflünce dünyam›z› da buna uy-
durmak, yeni çözümlemelerle zenginlefltirmektir. E¤er bu
ihmal edilip tafl üstüne tafl konmuyorsa, MLM’nin teorisi
flabloncu bir flekilde her koflula uyan bir reçete gibi uygu-
lanmak isteniyorsa, somut koflullar›n somut tahlili yönte-
miyle MLM’nin evrensel teorisi özgül koflullara uyarlan›p
gelifltirilmiyorsa, bir süre sonra devrimin ihtiyaçlar›na ce-
vap verilemeyecek duruma gelinir, MLM güzergahtan sa-
p›l›r ve onun can düflman› olan darpratik veya dogmatiz-
min kulvar›na girilerek devrime zarar verilir.
Somut koflullar›n somut tahlili yöntemini kullanmak
da Maoist olman›n temel ilkelerinden biridir. Engels bu il-
keden hareket etmeseydi; Marksizm yar›m kal›rd›. Lenin
ve Stalin bu ilkeyi ihmal etseydi Marksizm, Leninizm dü-
zeyine; Mao ihmal etseydi Marksizm-Leninizm, Maoizm
düzeyine eriflemezdi. ‹brahim bu ilkeyi ihmal etseydi, ha-
la yanl›fl fikirlerle u¤rafl›yor olacakt›k.
Gerçekte Maoist olmak MLM teoriyi kurukuruya sa-
vunmak de¤il, onu bir eylem k›lavuzu olarak ele almak,
“somut koflullar›n somut tahlili” yöntemini bir ilke olarak
benimseyip özgül olana uyarlamak ve gelifltirmektir. Usta-
lara da önderlerimize de ancak böyle sahip ç›k›labilir. On-
lar›n henüz tamamlanmam›fl eseri böyle tamamlanabilir.
Onlara karfl› görev ve sorumlulu¤umuz ancak böyle yeri-
ne getirilebilir.
Maoizm’in yaflayan ruhu
Hrant Dink cinayetinin ard›ndan
1915’de, Ermeni milletine timsah gözyafllar› dökenlerin, bugün, emperyalist ç›kar-lar›ndan ötürü Türk rejimine karfl› bir flantaj olarak Ermeni soyk›r›m› ile ilgili yasa ta-sar›lar›n› sallay›p durmalar›, Hrant Dink’in cenazesinde y›¤›nlar›n önüne geçme bed-bahtl›¤›nda bulunmalar› bir yan›yla tarihe çal›m atma giriflimidir
Alttan gelen hayk›r›fl›nsorgulad›¤› gerçekler
� EMRAH C‹LASUN
Seçim gündemi giderek kendini daha çok hissettirirken, baflta CHP olmak
üzere birçok siyasi parti Alevi halk›n oylar›ndan nasiplenmek için kendini fli-
rin gösterme çabalar›na girdi. Avrupa ve ülkemizdeki Alevi örgütleri de seçim-
ler öncesinde, ‘Alevi oylar›na yön vermek’ amac›yla ‘siyasete müdahale’ çal›fl-
malar›na h›z verdiler. Alevi Bektafli Federasyonu'nun Dikmen'deki merkez bi-
nas›nda iki gün süren ABF Dan›flma Kurulu Toplant›s› sonras›nda yap›lan ba-
s›n aç›klamas›nda, “Siyasi iktidarlar ve Aleviler iliflkisinde 83 y›ld›r bir de¤i-
flim olmam›flt›r” denilse de, Alevi potansiyelinin CHP d›fl›nda bir partiye kay-
mas›n› da istemedikleri ortaya ç›k›yor.
Alevi örgütleri ve CHP
Her seçim öncesinde böylesi toplant›larla gündeme gelen örgütler, bu y›l da
seçimler konuflulmaya bafllan›r bafllanmaz toplant›lar›na ve kendi deyimleriyle
‘Alevi oylar›na yön verme’ çabalar›na h›z verdiler. Düzenin ç›tas›n› aflamayan Ale-
viler, her seçimde örgütlerinin de yönlendirmeleriyle sosyal demokratlar›n de¤ir-
menlerine tafl›nan su oluyorlar. Zorunlu din dersinin kald›r›lmas›, Alevilere yöne-
lik bask›c›, ayr›mc›, yasakç› ve inkarc› tutumlara karfl› ç›k›lmas› ve Alevi kimli¤inin
resmen güvence alt›na al›nmas› koflullar›yla CHP’ye oy vereceklerini söyleyen ör-
gütler, “CHP’nin bunlar› yapmadan sol durakta bekleyen Alevilerle buluflmas›
mümkün de¤ildir. Sol ve sosyal demokrasinin evrensel de¤erleri ve ilkeleri ile
buluflmak için siyasetin direksiyonunu sola çevirmek zorundad›r” fleklinde ko-
nufltular.
Örgütler pazarl›k yapadursun, CHP de kendisi d›fl›nda bir partiye akmas›n›n
zor oldu¤unu bildi¤i Alevi oylar›n›, son anda milletvekili listelerinde birkaç Alevi
örgütü yöneticisinin ad›na yer vererek, parsay› toplama hesaplar› yapmakta.
Aleviler ve sistem partileri
CHP’si, AKP’si, DYP’si, ANAP’› ve hatta MHP’si bile bu seçimlerde Alevi oy-
lar›n› toplayacaklar›n› söylüyor ve bunun için çaba sarf ediyorlar. ANAP Genel Bafl-
kan› Mumcu, Alevilerin kutsal sayd›¤› günlerde düzenlenen etkinliklerde boy gös-
termeyi ihmal etmezken, DYP de Alevilik üzerine programlar yapan ve Cem Vak-
f›’n›n görüflleriyle paralel yay›n yapan Cem Tv’ye ortak olarak, seçimler öncesi Ale-
vilerin oylar›n› toplamaya yönelik özel çal›flmalar yapmay› planl›yor.
AKP, hükümet oldu¤u y›llar›n y›pranm›fll›¤›n› ve k›smen kaybedece¤i oylar›
Alevi oylar› üzerinden karfl›lamay› düflünüyor. Baflbakan Erdo¤an ‹zmir’de kendile-
rine Alevi dedesi diyen bir grupla görüflüp, onlara cem evlerine belediyeler üzerin-
den destek verebileceklerini söyledi. AKP Genel Baflkan Yard›mc›s› Dengir Mir
Mehmet F›rat da partilerinin seçim listelerinin Alevilere aç›k oldu¤unu söyleyerek
milletvekili listelerinde Alevi adaylara yer verebilecekleri mesaj› verirken, Baflba-
kan yard›mc›s› Abdüllatif fiener Antakya’da kat›ld›¤› bir toplant›da o kadar cofltu ki,
“Hepimiz Aleviyiz” fleklinde konufltu.
Alevi halka yönelik birçok katliam›n görünürdeki faillerinin teflkilatlar›n-
da görev yapt›¤› ve halen yapt›klar›yla övünç duyan MHP bile Alevi halk›n se-
çimlerde kendi partisine kayaca¤›n› ve az›msanamayacak kadar Alevi oyu ala-
caklar›n› iddia ediyor.
Alevilerin oylar› pazarl›k masas›nda
17-28 fiubat 2007GÜNCEL14
‘Kürt sorununu da, di¤er so-runlar› da çözeriz’
Kimlik sorunu deyince elbette buradan
Kürt sorununa de¤inebiliriz. Bugünün Kürt
sorununun Türkiye’de yaflam›fl oldu¤u bütün
boyutlar, geçmiflte Ermenilerin bu topraklar-da yaflam›fl oldu¤u sorunun ve sürecin t›pk›-s›n›n ayn›s›d›r. Ahhhh, size Ermenice tercü-meler yapabilsem, makaleler getirebilsem.
Hiçbiriniz anlamazs›n›z onun yüz sene önce
yay›nlanm›fl bir makale oldu¤unu. Her fley o
kadar birbirine benziyor. Ama Türkiye, tari-hiyle gerçek anlamda hesaplaflmad›¤› için bu-gün Kürt sorunu içerisinde bunal›yor ve bo-cal›yor. Bu sorunda bocalamayan bir tek ke-sim var: Devlet. Toplum bocal›yor, çünkü ta-rihini bilmiyor. Devlet bocalam›yor, çünkü
devlet tarihini çok iyi biliyor ve edinmifl oldu-¤u baflar›n›n ayn›s›n› bugün ayn› yöntemlerle
devam ettirmeye çal›fl›yor; ama toplum bu-nun fark›nda de¤il. Çünkü tarihini bilmiyor.
E¤er tarihini bilmifl olsa bugün hakikaten bu
sorunun alt›ndan kalkmas› onun için çok daha
kolay olacakt›. ‹nan›n ben buraya solu elefltir-mek için gelmedim. Hiç böyle bir niyetim
yoktu; ama e¤er benim de biraz katk›m ola-caksa, ben de bu bahçede farkl› bir çiçek ola-caksam ve yüz çiçe¤i bu bahçede görmeye ve
kabul etmeye haz›rsan›z flöyle söyleyeyim: Ar-kadafllar aidiyetlerimiz yani devletin bizden
sak›nmaya çal›flt›¤› bizim gerçek kimliklerimiz
çok önemli. Bu bizim bir zenginli¤imiz. E¤er
o kimliklerimizin fark›na varabilir, zenginli¤i-mizi ortaya koyabilir ve farkl›l›klar›m›zdan bir
birlik oluflturabilirsek, Kürt sorununu da, di-¤er sorunlar› da çözeriz.
‘Onlar da bugün 1,5
milyon olmal›yd›’ Buraya tarih tart›flmaya gelmedim, ama
Cumhuriyetin bafl›nda –Osmanl› dönemine
girmiyorum- 300 bin Ermeni vard›. Lozan tu-tanaklar›na bakarsan›z görürsünüz. O zaman
13 milyondu bütün Türkiye’nin nüfusu. Bü-tün Türkiye’nin nüfusu 70 milyona ulaflt›, Er-menilerin say›s› 50 bine düfltü. Neydi sorun?
Cinsel bozukluk mu vard› ki, bu halk ço¤alm›-yordu? Hay›r onlar da bugün 1,5 milyon olma-l›yd›. Ama devletin o ayn›laflt›rma politikas›na,
toplum adapte oldu ve kendini o kadar kapt›r-d› ki, farkl›l›klar›n› görmezden gelir oldu.
‘1915’te olanlara kay›ts›z ka-l›yorsa, bugün Behiç Aflç›’ya
da kay›ts›z kal›r’Resmi tarih ve ayd›n iliflkisine bakt›¤›m›z
zaman asl›nda ben tarihçilik denilen bir mes-le¤in, çok önemli oldu¤unu düflünmüyorum.
Resmi devlet için resmi tarihçi önemlidir.
Çünkü yeni bir tarih infla edecektir ve o infla
etti¤i tarihi getirip kendi yurttafl›n›n kimli¤i-
ne oturtacakt›r ve onu üniforma olarak giydi-
recektir. Ayd›n›n silah› sadece ak›l de¤ildir.
Bazen çok ak›l da gerekmez. Çünkü ayd›n ba-
zen mant›k karmaflas› yap›p, düz mant›kla çok
rahat anlayaca¤›m›z fleyleri karmafl›k mant›k
içerisinde anlafl›lmaz da k›lar. Türkiye’de bu-
nun örne¤i çok. Bazen s›radan halk, basit man-
t›¤›yla olaylar› çok daha iyi kavrayabilir. Ve ba-
zen halk, kendi ayd›n›ndan çok daha ayd›nd›r.
Ayd›n›n olmazsa olmaz›, bir tek silah› vard›r:
Vicdan. Vicdan› olmayan ayd›n olamaz. Vicda-
n›n› ortaya koyarak meselelere bakmayan,
olaylara bakmayan, sadece akl›na güvenen ve
akl›yla çözmeye çal›flan benim nezdimde ay-
d›n olamaz. O çok iyi bir bilgisayar olabilir,
ama ayd›n olamaz. Ayd›n›n vazgeçilmez, ol-
mazsa olmaz koflulu vicdan› olmas›d›r. Bugüne
bakarken de, tarihine bakarken de; e¤er
1915’te olanlara kay›ts›z kal›yorsa, bugün Be-
hiç Aflç›’ya da kay›ts›z kal›r.
‘Hrant Dink’in Ermeni
farkl›l›¤›n›...’
Devlet kendi yaratm›fl oldu¤u teklik içe-ren kimli¤i o kadar ulvi, kutsal, o kadar da ku-rumsal bir noktaya tafl›d› ki, o kimlik y›k›l›rsa
devlet y›k›lacak zannediliyor. Bu Türkiye’de
bir yandan devletin en büyük kayg›s›, bir yan-dan devleti oluflturan kurumlar›n en büyük
kayg›s› ve hatta toplumun da en büyük kayg›-s›. Çünkü toplum da parçalanmaktan korku-yor. 301. maddeye bakarsan›z devletin ku-rumlar›n› afla¤›lamakla ilgili bir maddedir.
A¤›rl›kl› olarak somut kurumlar vard›r. Baflba-kanl›k, güvenlik güçleri, cumhurbaflkan›, or-du, devlet, meclis; o somut kurumlar›n yan›n-da bir de Türklük kavram› vard›r. Çünkü dev-letin gözünde o kimlik somut bir kurum, dev-letin temel direklerinden biridir. Meclis nas›l
direkse, nas›l sütunsa baflbakanl›k, ordu, kim-lik de bir sütundur. Ve o y›k›l›rsa devlet y›k›-l›r. Bu kayg›y› anlamak mümkün. Ben de kat›-l›r›m... Bunu genellikle d›flar› gitti¤imde Erme-nilere söylüyorum. Türkiye’de devletin y›k›l-mas›n›, devletin kimli¤inin y›k›lmas›n› o kadar
çok arzu etmeyin. Devlet y›k›l›rsa, kendi te-meline y›k›lmaz. Sa¤›na soluna y›k›l›r. Ben bu
kimlik konusundaki hassasiyete kat›lanlardan
biriyim. Y›k›lmas›n› de¤il, ama bu kimli¤in de-¤iflmesini talep ediyorum. Benim yapmaya ça-l›flt›¤›m bu. Bu kimlik tek bir üniform, bir fu-
karal›¤›n alt tabakas›d›r. Fukaral›¤›n gelip kos-koca zengin bir farkl›l›klar manzumesine da-yat›lmas›d›r. Bu kimli¤i bizim zenginlefltirme-miz laz›m. Sorun farkl›l›klar› zenginlik olarak
alg›lamada. Hrant Dink’in Ermeni farkl›l›¤›n›...
‘Uygarl›k denilen fley’Standartlar›n yükseltilmesi dedi¤imiz fley
orada farkl›l›¤›n mevcudiyetini gerektirir. Her
farkl› kesim için standartlar farkl› bir fley öne-rir. Ve her farkl›l›kta bir kimlik vard›r. Ben
bunu söylerken s›n›fsal mücadeleyi hiç yaba-na atm›yorum. Sizin bahsetti¤iniz gibi s›n›f ve
kimlik savafl›n›n asl›nda beraber yürümesi ge-rekti¤ini düflünüyorum. Ve bir kimlik müca-delesi s›n›f mücadelesinden ba¤›ms›z yürüye-mez. Ama bir s›n›f mücadelesi asla ve asla
kimlik mücadelesinden korkamaz. Onu göl-geleyemez, yok sayamaz, bir kenara atamaz.
Ben zooloji ve sonra da felsefe okudum. Soy-k›r›m nedir? Zooloji felsefesi, soyk›r›m›n ne
demek oldu¤unu çok iyi tan›mlar. Bir canl›
varl›¤› kendi alan›ndan al›r, varl›k alan›yla ilifl-kisini keserseniz, isterseniz onu alt›n uçaklar-la al›p baflka topraklara götürün, güzel saks›lar
içerisinde al›n evinizin en güzel yerine götü-rün ya da o canl› hayvanca¤›z› al›n dünyan›n
en büyük Amazon ormanlar›na götürün. O
hep ölecektir. Ve kendi yaflad›¤› alana baka-
cakt›r. T›pk› bir ayçekirde¤i çiçe¤i gibi. Yüzü-
nü hep oraya dönecektir. Çünkü onun varl›k
alan› sadece o topra¤›n varl›¤› de¤ildir. Bir
geçmifltir. Ayn› zamanda yerin dibine inen,
daha yukar›ya uzanan, göklere uzanan bir ka-
dimliktir. Uygarl›k denen fley budur zaten.
‘Tabi soyk›r›md›r’fiimdi Ermeni soyk›r›m› var m›d›r? Yok
mudura gelelim. Ben Türk kardefllerimle ko-
nuflurken dikkat ediyorum onlar› üzmemek
için. Hatta anlamaya çal›fl›yorum. Çünkü bili-
yorum, soyk›r›m dedi¤im zaman, siz soyk›r›m-
lara karfl› bir insans›n›z ve olmamas› gerekti¤i-
ni düflünüyorsunuz. Sizin atalar›n›z›n da yap-
mam›fl olmas›n› arzu ediyorsunuz. Ben buna
empati kurabiliyorum. Ve acaba soyk›r›m ke-
limesini söylemeden nas›l anlat›r›m olan bite-
ni, buna bak›yorum. Ama bana bu soyk›r›m
m›yd›, de¤il miydi, ad›n› sorarsan›z, ben ken-
dimi, tarihimi inkar etmem. Tabi soyk›r›md›r.
‘A¤r› onun için bir yük-seklik de¤il, bir derinliktir’
Bak›n hiç nedenlerine girmiyorum. Sizin
anlamak istedi¤iniz, alg›lamak istedi¤iniz, be-
nim hakl› olabilece¤im nedenler olabilir. So-
nucu aç›s›ndan bakt›¤›m zaman flunu görüyo-
rum: Bir halk dört bin y›ld›r bu topraklarda
yafl›yor. ‹nan›lmaz bir uygarl›k yaratm›fl. Ana-
dolu’da yerin dibindeki suyu da¤lara t›rman-
d›rm›fl, kendi yaratt›¤› uygarl›kta. O bölgeyi
bilen arkadafllar bunlar› bilir. Yüz sene önce-
sinin foto¤raflar›nda yedi dilde kolejler yarat-
m›fl, inan›lmaz bir esnaf, çal›flkan, üretken,
topra¤›yla yerleflik bir halk. Anadolu’nun mo-
tor güçlerinden biri ve siz bu halk› flu veya bu
nedenle al›yorsunuz, da¤›t›yorsunuz. Ve art›k
yok. Yani bir toplumu yaflad›¤› alandan al›-
yorsunuz, baflka bir yere götürüyorsunuz. B›-
rak›n, hukuk terimi gereksiz. Bir ayd›n olarak
bakt›¤›m›z zaman b›rak›n karmafl›k mant›¤›,
düz mant›kla bakt›¤›n›z zaman nedir bu? Üz-
günüm ama bir soyk›r›md›r. Onun için Erme-
niler A¤r› Da¤›’na bakarlar. Yüzleri döner,
Amerika’dan, Avustralya’dan, bilmem nere-
den A¤r› Da¤›’na bakarlar. A¤r› Da¤›’na baka-
mazlar, evlerinde A¤r› Da¤›’n›n resmi vard›r.
Adamlar gitmifl Avustralya’da, Amerika’da,
Los Angeles’da yüksek standartlar içerisinde
yafl›yorlar. Rahat, zengin, güzel standartlar
içerisinde yafl›yorlar. Ama gözü hala A¤r›’da.
Çünkü A¤r› onun için bir yükseklik de¤il, bir
derinliktir.
Teflekkür ediyorum.
Çok bilen mi ayd›n, çok cesur olan m›?
2005 y›l›nda, ‹stanbul’da befl y›ld›zl› bir otelde As›ls›z Ermeni Soyk›-r›m ‹ddialar›yla Mücadele Derne¤i’nin düzenledi¤i toplant›y› izlemekle gö-revliydim. Yaklafl›k 500 kiflinin kat›ld›¤› toplant›ya kat›lanlar›n hepsinin ö¤-retmen olduklar› ve yaz›l› emirle kat›ld›klar›n›n belgesini dahi bulmufltum.Kat›lmayanlar bildirilecek ve cezaland›r›lacaklard›. Tek görevleri, toplant›-da yap›lan konuflmalardan alacaklar› notlar› da okullarda ö¤rencilere ö¤-reteceklerdi. Toplant›da Türk Tarih Kurum Baflkan› Yusuf Halaço¤lu’ylabirlikte en çok alk›fllananlardan birisi, bir Ermeni yurttaflt›. Yüzbafl› olarakordudan emekli oldu¤unu söylemiflti. Hrant’›n çavufl bile yap›lmad›¤› biryap› içerisinde, çok çok yükselmese de “yüzbafl›” olarak emekli olmas› il-ginçti. Böyle bir toplant›da, bir Ermeni’nin yer almas› da en az›ndan banagöre bafll› bafl›na ilginçti.
Tüm toplant› boyunca kalabal›kta kaybetmemek için s›k› markaja al-d›m ve hemen ard›ndan sohbet etmeye bafllad›k. Bugün art›k hiçbir Erme-ni’nin kalmad›¤› eski bir Ermeni mahallesinde yafl›yordu. Hiç kimsenin ar-t›k kalmad›¤› bir kilise cemaatinin de baflkan›yd›. Gizleme ihtiyac› duymu-yordu ama sadece sohbet s›ras›nda. Soyk›r›m iddialar›na karfl› en sert tep-kiyi gösterenlerin bafl›nda geliyordu. Ki orada olma nedeni de zaten oydu.
Ermenilere karfl› bu ülkede ayr›mc›l›k uyguland›¤› tezini çürüten sem-bol kiflilerden birisi olmufltu. En az›ndan o toplant›da… Çünkü, Hrant’›n“Çavufl bile yap›lmad›¤›” iddias›na karfl›, yüzbafl›l›¤a kadar yükseldi¤inisöylüyor ve büyük alk›fl al›yordu. Yaflananlar›n, diasporan›n as›ls›z iddiala-r› oldu¤unu, Ermeni teröristlerin ak›tt›klar› kanlar›, arkadan vurmalar›n› vevatan› bölmek için çabalad›klar›n› büyük bir hararetle aktar›yordu.
***
Bir baflka panelde, Türkiye’de yaflayan Musevi kökenli yurttafllar› din-ledim. 500 Y›l önce Osmanl›’n›n ‹spanya’da yaflad›klar› bask›ya karfl›n ku-cak açt›¤› ama 50 y›l önce de Türkiye Cumhuriyeti döneminde, Trakya’damallar›na el konuldu¤u, yerlerinden sürgün edildikleri, Rumlar gibi varl›kvergisi dayatmas›na maruz kalmalar›na ra¤men Museviler’in “devletin be-kas› için” dua etmeleri, flükranlar›n› s›k s›k sunmalar› ya da tam aksi dav-ranarak suskun kalmalar›na tan›kl›k ettim… Devletin “karfl›s›nda” gözük-memek için, yanl›fllar›n› dahi olumlar konumda olmalar›, en yüksek dü-zeyde kabûl görmelerinin nedeni… Musevi olsalar da, bugünkü rejimi vesistemi daha da önemlisi demokrasi yerine kendilerini de ma¤dur edendevletin yanl›fl ifllerini savunmalar›ndan baflka bir fley de¤ildi onlara o ka-bülü sa¤layan.
***
Türk – ‹slam tezine pek uymasalar da, sadece bir avuç olduklar› bili-nen Türk Ortodokslar›n, Hristiyanl›k ö¤retisinin Anadolu’da yayg›nlaflma-s›na karfl› verdikleri mücadele birçok ‹slamc› radikalden daha sertti. Bu in-sanlar›n inand›klar› bir dinin yayg›nlaflmas›n› yanl›fl bulmalar› ne büyük te-zatt›r. Hangisi yanl›flt›?
Ama Türkiye’de, mevcut sistem taraf›ndan el üstünde tutulmalar›n›n,desteklenmelerinin; medyada, devletin önemli mevkilerinde genifl yer bul-malar›n›n tek nedeni, kendi inançlar›na ters bir flekilde, resmi ideolojiyi ve“resmi ‹slam”› savunmalar›ndan baflka bir fley de¤ildir…
***
Ayn› flekilde, Türkiye’de Rum, Ermeni ve Museviler gibi resmen tan›n-masalar da, en büyük az›nl›¤› oluflturan, -Müslüman- Kürt halk›n›n bir ta-k›m taleplerini dile getirenler otomatikman “bölücü, terörist” vs. olurken,“Ermeni dölü” olarak tan›mlan›rken resmi a¤›zlarca ve on binlercesi öldü-rülürken, bu kararlar›n alt›na imza atan, en gizli toplant›lara kat›lan, devle-tin en üst düzey yönetiminde yer alanlar›n da önemli bir bölümü Kürt et-nik kökeninden gelen insanlardan olufluyor. Bugün AKP Hükümeti kabi-nesinde birçok Kürt kökenli bakan mevcut. Devlet kadrolar› içerisinde,Nasyonel oldu¤unu art›k genel baflkan›n›n a¤z›ndan aç›klayan “sosyal de-mokrat” parti içerisinde de… Herhangi bir makam ya da mevkiye gelme-lerinin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Elbette ki, resmi ideolojinin savu-nuculu¤unu yapmak tek flart.
***
Türkiye’de asl›nda bir tak›m “vatan hainleri”nin iddia ettikleri gibi, her-hangi bir etnik kimli¤e karfl› herhangi bir ayr›mc›l›k mevcut de¤il. - TabiAnayasa’da Çingenelerin “Ülkeye göçmen olarak giremezler”ini saymaz-sak- yüzbafl›l›¤a kadar yükselen bir Ermeni, bakan olmufl, en derin top-lant›lara kat›lm›fl, kararlar alm›fl, ülkeyi yönetmifl bir Kürt, Çerkes, Laz,Gürcü ya da baflka etnisiteden insana rastlamak olas›…
Hatta “Türkçü” MHP’de bile “Türk” etnisitesinden gelmeyen ve kilitnoktalarda görev alan kiflilere bile rastlamak mümkün… Burada mevcutolan tek bir k›stas var ki o da “Türk” olmak. Bu kavram, anayasal yurttafl-l›k kavram›ndan öte; devletin resmi ideolojisiyle paralel düflünmek, -dü-flünmemek ve var olan› kabul edip savunmak da diyebiliriz- yaflama k›s-tas› en belirleyici ö¤e oluyor. Ama buradaki as›l k›r›lma noktas›, hangi et-nik kökenden olursan›z olun, hangi dine inan›rsan›z inan›n, hangi siyasipartiye oy verirseniz verin; devletin – resmi ideolojinin- savunuculu¤unuyapman›z önemlidir. Ermeni, Kürt, Türk, Laz, Alevi, Çingene, Yahudi,Rum. Ne olursan›z olun kendinize ister “Türk’üm” deyin, ister baflka etnikya da dinsel ö¤elerle kendinizi tan›mlay›n. Sistemle, devletle ayn› düflün-medikten –asl›nda “düflünce eyleminden vazgeçmek” demek daha do¤rubir tan›mlama olur. Devletin sizin yerinize düflündü¤ünü onaylamakla ye-tinmek- sonra etnik yada “öteki” kimli¤iniz her ne olursa olsun sisteminac›mas›z çarklar› aras›nda ezilmeye mahkumsunuz.
Dinsel de¤erleri ön planda tutarsan›z, örne¤in camilerin cemaatlereverilmesini savunursan›z ya da baflörtünüzle yaflamak isterseniz “gerici-yobaz” olursunuz. Kürt halk›n›n insani hak taleplerini savunursan›z “Kürt-çü, bölücü, k›ro, terörist” olarak bir daha bu hayatta kendinize gelemezsi-niz. Hatta birkaç nesil çocuklar›n›z›n bile devlet kap›s›nda ifl bulma flans›kalmaz. Hafif de olsa devletten yana sol yaparsan›z “anarflist-komünist,Rus ufla¤›” olursunuz.
Milliyetçi olursan›z önce kahraman, sonra da fikirleriniz iktidar olurkenkendinizi içeride terörist olarak bulman›z içten bile de¤il. Laz olarak sevilirsay›l›rs›n›z ama Lazca herhangi bir talebiniz oldu¤unda “Pontus” hayalpe-resti ya da “Rum ufla¤›” olman›z içten bile de¤il.
Sistemle ayr› düflmedikten sonra hangi etnik kimlikten geldi¤inizinhiçbir önemi yok. Sistemle çat›flt›ktan sonra da…
Bu Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde de böyle de¤ilmiydi sanki? Enüst düzey mevkilerde görev yapan Ermeniler, “devletin bekas› için tehlike
oluflturduklar›na” karar verildi¤inde birden 1915 olaylar›na muhatap kal-
mad›lar m›? Baflbakan’›n söyledi¤i gibi, “Derin devlet Osmanl›’dan beri var
olan bir oluflum” de¤il miydi sanki?
***
Hrant, çavufl yap›lmad›, yüzbafl› hiç olmad›, olamazd›. Yaflatmamala-
r›n›n, arkadan vurmalar›n›n, olmad›k cümleleri kullanarak aleyhinde kam-
panya düzenlemelerinin, mahkum etmelerinin en büyük nedeni de Türki-
ye’de yaflayan ve devletle ayn› düflünmeyen, resmi söylemi tekrarlama-
yan bir yurttaflt›. Ermeni olmas›n›n, etnisitesinin pek bir önemi yoktu öl-
dürülmesinde. Hrant, Ermeni kimli¤iyle Türk ve Ermeniler aras›nda var
olan sorunlar› çözmek için giriflti¤i çabalardan dolay› öldürüldü. Hrant,
cinayet ifllemek ve mahkemede “a¤›r tahrik” unsuru say›labilecek bir
küfür olan “Ermeni”yi sevdirdi. “A¤›r tahrik” unsuru aras›ndan ç›kartt›¤›
için öldürüldü. Hrant, sistemin toplumu korkutmak, uyutmak için kullan-
d›¤› en önemli “öcü”lerinden birisini öldürdü¤ü için öldürüldü. Hrant,
devletin y›llard›r kulland›¤› “Ermeni” canavar›n› sevimli bir insan haline
getirdi¤i için öldürüldü. Hrant, Türkiye’de Türk, Kürt, Alevi olarak yafla-
yan binlerce Ermeni’nin kendi gerçek kimli¤iyle ortaya ç›kmalar›n› sa¤-
lad›¤› için öldürüldü.
Hrant, korkutulmufl, sindirilmifl ve tükenmekte olan Ermeni toplumu-
nun ezberini bozdu¤u için, susan binlerce kiflinin dili, yüre¤i, beyni oldu¤u
için öldürüldü. Hrant, bir Ermeni olarak, devletin bekas›ndan öte, insanlar›n
haklar›n› savundu¤u için, insan›n devlet için de¤il, devletin insanlar için ol-
mas› gerekti¤ini savundu¤u için öldürüldü. Hrant, bir Ermeni’ydi. Bundan
da önemlisi düflünen bir insand› ve sistemle, devletle ayn› düflünmüyordu.
Bunun için öldürüldü. Ölümünün ard›ndan, cenaze arabas›n›n içerisinde de
olsa; farkl› etnik kimlik, düflünce ve inançtan Türkiyeli yüz bin kifliyi bir ara-
ya toplayan yürüyüfle önderlik yapt›. Ermeni toplumunu ilk kez soka¤a
döktü: Türkiye tarihinde ilk kez binlerce insan; sistemin, katilin yan›nda ol-
maktansa, onlar›n küfür sayd›¤› “Ermeni” olmay› sesleri k›s›l›ncaya kadar
hayk›rmas›n› sa¤lad›. Onun içindir ki, ölümünün ard›ndan kampanyalar
düzenleyerek onu bir kez daha linç etmek, öldürmek istediler.
O, birilerinin düflündüklerini tekrarlayan, omzunda iki p›rp›rl› bir “ça-
vufl papa¤an” olmaktansa sonsuz mavili¤e özgürce kanat ç›rpan beyaz
güvercin olmay› tercih etti.
KONUK YAZAR
CANER CANER‹K
Ermeni’nin makbulü hangisidir?
17-28 fiubat 2007GÜNCEL 15
Hrant Dink’in katledilmesine karfl› yüz binlerce insan›n“Hepimiz Ermeniyiz”, “Hepimiz Hrant Dink’iz” diye yürü-mesi faflist cinayet örgütlerini telaflland›rd›. Demagoji ve ka-ra gürültü ile paçay› kurtarma derdine düfltüler. Çünkü fe-na halde yakay› eleverdiler! Millet ve vatan kavram›na da-yand›rd›klar› cinayet, katliam ve linçlerinin foyas› ortayaç›kt›. Toplumun büyük bir kesimi onlar›n uluslararas› geri-cili¤in tetikçisi karanl›k bir çete oldu¤unu gördü. Kendilerigibi iflah olmaz suç ortaklar› Ali Coflkun, Tercüman, Vakit,Hasan Karakaya gibi gerici çevrelerin d›fl›nda neredeysetoplumun her kesimi nihayet onlar›n hain oldu¤unu anlad›ve manfletlere ç›kard›.
fiimdi toplumun ezici ço¤unlu¤u, nerdeyse dokunul-mazl›¤› bulunan bu katliamc› faflist organizasyona dokunu-lup dokunulmayaca¤›n›, bu azg›n caniler çetesinin da¤›t›l›pda¤›t›lmayaca¤›n› soruyor.
Beklenti böyleyken onlar kara gürültü ç›kartarak ortal›-¤› buland›rmaya ve yine paçay› kurtarmaya çal›fl›yorlar.Yetmiflli y›llarda Sivas’ta yakalar›nda Atatürk rozeti tafl›yangençlere sald›ran Muhsin Yaz›c›o¤lu, flimdi futbol maçlar›n-da, kendilerine ait televizyon kanallar›nda ve gazetelerinde“Hepimiz Türk’üz”, “Hepimiz Mustafa Kemal’iz” yaygaras›yapt›r›yor. Nam›k Kemal Zeybek vb. gibi MHP’nin kafatas-ç›lar› da tabii.
1978 ö¤renci katliam›nda, Marafl katliam›nda, Sivas’taayd›nlar›n yak›lmas›nda, ‹stanbul Gazi katliam›nda, dev-rimcilerin yarg›s›z infaz›nda, Susurluk olay›nda, say›s›z ay-d›n suikast›nda, Trabzon linçlerinde, McDonald’s bomba-lanmas›nda, Rahip Adrea Santoro cinayetinde, Ankara Da-
n›fltay bask›n›nda ve Hrant Dink olay›nda karfl›m›za hep ay-n› çete ç›k›yor! Gazi katliam› davas›n›n neden Trabzon’anakledildi¤i de art›k anlafl›lm›fl oldu.
Hrant Dink’in katledilmesini ‘milli hislerle’ ifllenen bi-reysel adi bir cinayet gibi gösterme çabalar› bundan. Oysaçete yay›nlad›¤› “T‹T” bildirileri ile eyleme sahip ç›kt›, katil-lerin serbest b›rak›lmas›n› istedi ve flimdi böyle bir kam-panya yürütüyorlar.
***
Bu çete Susurluk olay›yla önemli ölçüde deflifre oldu¤uiçin, bir süre eylemlerini azaltm›flt›. Zaten bu deflifrasyon s›-ras›nda bir iç çat›flmaya da düfltü ve epeyce y›prand›. Fakathakk›nda ciltlerce yaz›lar yaz›lan çete da¤›t›lmad›. Yak›n dö-nemde yeniden toparlanarak eyleme geçti¤i gözlendi.
Eylemlerin baz› geliflmelere paralel olarak art›fl göster-mesi dikkatlerden kaçmad›.
Geçti¤imiz dönemde fiemdinli ve Van’da sansasyonelolaylar›n yafland›¤›n› hat›rlayal›m. fiemdinli’de bir kitapç›y›bombalayanlar halk taraf›ndan suçüstü yakaland›lar. YaflarBüyükan›t, J‹TEM’ci bombac›lar› korumaya çal›fl›rken hak-k›nda baflka ihbarlar geldi ve ismi Van Savc›s› Ferhat Sar›-kaya’n›n iddianamesine girdi. Bir süre sonra Ferhat Sar›ka-ya görevden at›ld› ve iddianamedeki Büyükan›t ad› da iddi-anameyi y›rtarak Genelkurmay Baflkanl›¤›’na yükseldi. Buolaydan sonra Susurluk çetesi aleyhinde tav›r tak›nan Em-niyet ‹stihbarat Daire Baflkan› Hanefi Avc› görevden al›nd›.M‹T Müflteflar› fienkal Atasagun görevden çekildi, yerineEmre Taner atand›. Emniyet ‹stihbarat Daire Baflkan› Hane-fi Avc›’n›n yerine atanan Sabri Uzun da Genelkurmay’›nbast›rmas›yla görevden ald›r›ld› ve yerine, Trabzon’dakiTAYAD’l› gençleri linç etmeye kalk›flan, McDonalds’› bom-balayan ve Katolik Rahip Adrea Santoro’yu öldüren faflistçete himayecisi Ramazan Akyürek getirildi. Trabzon Emni-yet Müdürlü¤ü’ne de 16 Mart 1978 ‹stanbul Ünüversitesikatliam›nda ve yarg›s›z infazlarla sicili kanl› Reflat Altayatand›. Faflist terör art›k Trabzon’a s›¤maz olmufltu. Nihayet‹stanbul’a da ihrac› bafllad› ve Hrant Dink katledildi.
Kuflkusuz kimse çetenin sadece Ermeni ve Rum katli-amlar›nda, Komünist katliam›nda ve Koçgiri katliam›ndakullan›lan ‹ttihat Terakki’nin eski Teflkilat-› Mahsusa’s›n›n
üssü Trabzon’da örgütlendi¤ini düflünmez. Nitekim HrantDink hakk›nda suç duyurusu yapan, ayd›nlar› hedef göste-ren, Trabzon benzeri linç hareketlerini tertipleyen ihbarflirketi Büyük Hukukçular Birli¤i ve Yönetim Kurulu üyesiKemal Kerinçsiz komutan› ünlü karanl›k adam Veli Kü-çük’le ‹stanbul’da çal›fl›yor. Agos Gazetesi önünde meydanokuyan ‹stanbul Ülkü Oca¤› Baflkan› Levent Temiz de…Korkut Eken, onun arkadafl› emekli Yüzbafl› Muzaffer Te-kin, Tekin Küçük, emekli Baflçavufl Mahmut Öztürk ve flefiemekli Albay Mehmet Zekeriya Öztürk gibi halka karfl› sa-vaflta kader birli¤i içinde genifl bir gruptur. Bu gruba EskiBaflbakan Tansu Çiller’i, onun dan›flman› Suna Pelister veKubbealt› Restaurant’›n sahibi o¤lunun, 8 Ekim 2004’te ‹s-tanbul Kaçakç›l›k ve Organize Suçlarla Mücadele DaireBaflkanl›¤›’n›n “Kelebek” operasyonunda 45 adam›yla birli-kte gözalt›na al›nan Sedat Peker’i, kardefli Atilla Peker’i, Pe-kerler’in Olgun Ayd›n ve Tahir K›ran gibi Fenerbahçe Ku-lübü’ndeki uzant›lar›n› da (bir bölümü halen cezaevinde ol-sa bile) ekleyebilirsiniz. Bu çok milliyetçi çete Dan›fltaybask›n› ve yarg›ç katliam›nda da gündeme gelmiflti. Çeteninpara sorunlar›n› halleden Sedat Peker’in avukat› Hakk› Kur-tulufl’un yan›nda staj yapan Dan›fltay bask›nc›s› AlpaslanAslan yakalan›nca, çetenin telafla kap›ld›¤›n› ve sald›r›n›nperde arkas›ndaki flefi olarak aranan emekli yüzbafl› Muzaf-fer Tekin’in intihara kalk›flt›¤›n› hat›rlars›n›z. 5 Mart 1999’daÇank›r› Valisi iken bir bombal› sald›r›dan yaral› kurtulanAyhan Çevik de bu çeteyle iliflkiliydi ve Bilecik’te Vali ikenonlara ruhsatl› silah sa¤lam›flt›. Kuflkusuz kanl› örgütün enünlülerinden biri de ‹brahim fiahin, Ayhan Çark›nlar’›n ül-küdafl› Reflat Altay’d›r ve Susurluk soruflturmas›nda o dö-nem aranmakta olan Abdullah Çatl› ile 5 telefon görüflmesiyapt›¤› saptanm›flt›.
Trabzon-‹stanbul hatt›nda, katillerin Trabzon hamilerigörevden al›nd› ama ‹stanbul’dakiler yerinde duruyor. ‹s-tanbul Valisi Muammer Güler’in yard›mc›lar›n›n bizzat vila-yet binas›nda Hrant Dink’i tehdit etmesi, Emniyet MüdürüCelalettin Cerrah’›n çeteyi himaye eden tav›rlar› unutula-maz. Tetikçi Ogün Samast’›n cinayeti tek bafl›na iflledi¤ineve otobüs gar›nda saatlerce zaman geçirdi¤ine inan›ld› ve‹stanbul ba¤lant›lar› korundu. Halbuki katiller Bayrampaflahapishanesinden Tekirda¤ F Tipi’ne “güvenlik” gerekçesiy-
le nakledilirken dolayl› olarak ‹stanbul’daki etkili örgütü ka-bul ediliyor. Aç›k aç›k yürütülen cinayet haz›rl›¤› “polismuhbiri” Erhan Tuncel taraf›ndan 11 ay önce Ramazan Ak-yürek’e, ondan sonra da Reflat Altay’a bildirildi¤i halde ha-s›ralt› edilmifl. Daha ne haltlar yedi¤i bilinmeyen Yasin Ha-yal’in tesadüfen katliama dönüflemeyen bombalama eyle-mine ra¤men 10 ay sonra nas›l ve kimler taraf›ndan serbestb›rak›ld›¤› sorulmad›.
Sonuçta “faili meçhul kalacak” sözü verilerek ve bask›da yap›larak kullan›lan Ogün Samast, Zeynel Abidin Yavuzile Ahmet ‹skender ve Ersin Yolcu adl› zavall› çocuklar ilecanilerin sad›k ufla¤› Yasin Hayal ‹stanbul Terörle Mücade-le fiube Müdürlü¤ü’nde 4 günlük fermanl› nasihattan sonraözel yetkili Befliktafl A¤›r Ceza Mahkemesi’nce basit cinayetçetesi olarak tutukland›lar. Tabii Karadeniz Teknik Üvüver-sitesi ö¤rencisi “polis muhbiri”, BBP Baflkan› Muhsin Yaz›-c›o¤lu’nun partili korumas› “büyük abi” Erhan Tuncel de.Bu arada yeni gözalt›na al›nanlar oldu, ama bunlar›n da as›lsorumlular de¤il, ayak tak›m› oldu¤unu tahmin etmek zorde¤il. Kanl› faflist terör örgütü bundan bile memnun de¤il,“Müdürümüzü isteriz” diye gösteri yap›yorlar, katillerinserbest b›rak›lmas›n› istiyorlar ve onlara kimse dokunmu-yor. Yine paçay› s›y›rd›klar›n› düflünüyorlar ve cüretlen-mifller.
Birinci suçüstü olay›nda Susurluk kamyonuna yakalan-d›lar. Bu kez de MOBESE kameras›na… Biraz da çocuklar›naile yak›nlar›n›n vicdan›na… Hala vatandafl›n can güvenli¤ikamyonlara ve kameralara emanet. Do¤al olarak kameralarve kamyonlar ancak “Tay Aflkar”lar› yakalayabiliyorlar, on-lar› “deh”leyen süvarilerini yakalayam›yorlar ve onlar ye-ni taylar bularak cinayetler ifllemeye devam edecekler.Tehdit alt›ndaki ayd›nlara koruma verildi¤i söyleniyor. ‹yide bu kadar kirlenmifl, güvenilmez bir kurumun korumala-r›na nas›l güvenilecek? Daha da ötesi “derin yerler” oradadururken, milyonlaca insan, halk›n çocuklar› onlardan na-s›l korunacak?
Canavar›n pisli¤inde üreyen sinekleri yakalayarak,“üzerlerine gidiyoruz” demek kimseyi aldatmaz, bu laflar›önceki hükümetlerden de çok duyduk, canavar›n kendisiniyakalayacak m›s›n›z, ona bakaca¤›z.
MAYAArif BİLGİN
Kuru gürültü ve suçüstü
yakalanma telaşı
ABD’nin yeni Ortado¤u’su: KARADEN‹Z
SSCB’nin y›k›lmas›ndan sonra dünya-
da tek süper güç olarak kalan ABD, em-
peryalist amaçlar›n› gerçeklefltirebilmek
için yeni bölgesel politikalar gelifltirdi. Bu
politikalar› stratejik bölgelerde mutlak
söz sahibi olma esas›na dayand›rd›.
Sanayi ve teknolojideki h›zl›
geliflme sonucunda enerjiye
duyulan ihtiyaç ola¤anüstü
boyutlara varm›flt›r. Hem
ABD ve hem de sanayileflmifl
ülkelerde kullan›lan enerjinin büyük
oranda ithal edilen petrol ve do¤algaza
dayal› olmas› onlar› tabiat›yla üretici ülke-
lere ba¤›ml› hale getirmifltir. ‹flte tam da
bu noktada, dünyay› kendi emperyalist
amaçlar› için denetim alt›nda tutma iste-
¤inde olan ABD, yeni bir stratejik anlay›fl
gelifltirdi. Enerjiyi kontrol edebilen ülke-
nin dünyay› kontrol edece¤i stratejisini…
ABD, bu anlay›fl çerçevesinde enerji
yollar›n›n geçti¤i Kuzey Afrika, Ortado-
¤u, Kafkasya ve Orta Asya ile Hazar Hav-
zas›, Basra Körfezi, K›z›ldeniz, Do¤u Ak-
deniz, Karadeniz gibi stratejik bölgeleri
hegemonyas› alt›na alarak yeni dünya
düzenini kendi emperyalist amaçlar› yö-
nünde oluflturabilmek için ad›mlar att›.
Bu ad›mlar›n en kapsaml›s› Geniflletilmifl
Ortado¤u ve Kuzey Afrika Projesi’dir.
Bu projenin s›n›rlar› Ortado¤u, Türkiye,
Kafkasya’dan Asya’n›n ortalar›na kadar
uzanmaktad›r.
ABD’nin yeni politikalar› ve stratejik
anlay›fl›nda Karadeniz Havzas›’n›n önemi
daha da artm›flt›r. Karadeniz, Ortado-
¤u’nun üzerinde bir flemsiye gibi durmak-
ta olup, Hazar Havzas› ve Orta Asya petrol
ve gaz›n›n bat› pazarlar›na erifliminde et-
kin bir bölgedir. Ayr›ca son zamanlarda
Karadeniz’de saptanan petrol rezervleri,
bölgenin enerji konusundaki önemini da-
ha da artt›rm›flt›r.
Karadeniz, Kafkasya’y› do¤rudan de-
netleyebilecek bir konumda olmamas›-
na karfl›n, ABD’nin gücünü Kafkasya ve
Orta Asya’ya aktarmada önemli bir ifllev
görecektir. Keza Rusya’y› güneyden ku-
flatma anlam›nda da Karadeniz’in önemi
büyüktür.
Bu iki stratejik denklem içerisinde Ka-
radeniz’in rolü ABD aç›s›ndan ola¤anüstü
artm›flt›r. Karadeniz stratejik denklem içe-
risinde yeni bir odak olarak ortaya ç›km›fl-
t›r.
ABD, Karadeniz denkleminde rol ala-
bilmek üzere 2003 y›l›n›n Eylül’ünde Bul-
garistan ve Romanya ile bir dizi anlaflma-
lar yaparak, üsler konusunda kolayl›k sa¤-
lad›. Yine ‘demokratik’ denilen ‘devrimle-
ri’ Ukrayna, Gürcistan gibi Karadeniz ül-
kelerinde bafllatt›. Buna ilaveten 2005 y›-
l›nda Do¤u Karadeniz’de NATO bünye-
sinde oluflturulan Aktif Çaba (Actif Ende-
vaur) Operasyonu görev alan›n›n Karade-
niz’i de kapsayacak flekilde geniflletilmesi
için plan sunarak, ikinci ad›m› att›. Kara-
deniz’in do¤rudan kontrol alt›na al›nmas›
ona, Ukrayna ile iliflkisinin perçinlenmesi,
Gürcistan’daki Abhazya ve Osetya sorun-
lar›na do¤rudan müdahale f›rsat› yakala-
mas›, Azerbaycan ile olan iliflkiyi güçlen-
dirmesi, Ermenistan’daki etkinli¤ini artt›r-
mas›, Hazar Havzas› ve Orta Asya’daki et-
kinli¤ini kolaylaflt›rmas›, Rusya’n›n etkisi-
nin k›r›lmas› olana¤›n› yaratacakt›r. ABD,
2003 y›l›nda Irak’a yapaca¤› müdahale-
den önce, Irak iflgaliyle yak›n iliflkisi olma-
mas›na karfl›n Trabzon Liman›’nda üs is-
terken de bu amac› gütmüfltür.
ABD’nin bu giriflimini Karadeniz’e k›-
y›s› olan Bulgaristan, Romanya, Ukrayna,
Gürcistan desteklerken; Rusya ve Türkiye
ise karfl› ç›km›flt›r. Rusya, yumuflak karn›
olarak gördü¤ü Kafkasya’da ABD’nin etki-
li konuma gelerek egemenli¤inin güney-
den de s›n›rlanmas›na engel olmaya çal›fl›-
yor. Türkiye ise Montrö Bo¤azlar Sözlefl-
mesi’nin ihlali anlam›na geldi¤i ve dolay›-
s›yla egemenlik kayg›s› tafl›d›¤› için karfl›
ç›k›yor.
ABD 2006 May›s’›nda birden bire Aktif
Çaba Operasyonu görev alan›n›n Karade-
niz’i de kapsayacak flekilde geniflletilmesi
önerisinden vazgeçti¤ini aç›klad›. Bunda,
kendisi için batakl›¤a dönüflen ve içinden
ç›k›lmaz bir hal alan Irak iflgalinin ve daha
da önemlisi ‹ran ile olan gerginli¤in de ro-
lü vard›r. ABD, özellikle ‹ran anlaflmazl›-
¤›nda Rusya ve Türkiye’nin rol alabilece¤i
kanaatindedir. Keza Türkiye üzerinden
Kazak petrolünün Avrupa’ya iletilmesi
düflüncesi de bu durumda etkili olmufltur.
Ancak konuya küresel aç›dan ve emperya-
list amaçlar çerçevesinden bakt›¤›m›zda
bunun geçici oldu¤u aç›kt›r. Koflullar ol-
gunlaflt›¤›nda Karadeniz için Aktif Çaba
Operasyonu plan› do¤rudan veya NATO
ad› alt›nda tekrar gündeme getirilecektir.
Bu çerçevede Karadeniz konuflulurken,
Montrö rejiminin revize edilmesi de mut-
laka gündeme gelecektir.
ABD’nin Karadeniz’de yükselen askeri
varl›¤›, ‹stanbul ve Çanakkale bo¤azlar›n-
dan geçifllerin ABD aç›s›ndan önemini art-
t›rm›flt›r. ABD, Karadeniz’in kilidinin bo-
¤azlar oldu¤unun fark›ndad›r ve bir kere
Karadeniz’e sokulursa bir daha ç›kartmak
mümkün olmayacakt›r…
� AHMET HACALO⁄LU K.
ABD emperyalizminin yeni politikalar› ve stratejik anlay›fl›nda Karadeniz havzas›n›n önemi daha da artm›flt›r.Son zamanlarda Karadeniz’de saptanan petrol rezervleri, bölgenin enerji konusundaki önemini de artt›rm›flt›r
ADANA : Dr. Ali Menteflo¤lu Cad. M. Rüfltü Ünald› ‹flhan› Kat:3 No:56 Kuruköprü-Seyhan/ADANA ANKARA : Tuna Cad. Çanakç› ‹fl Han› No: 11 Kat:3 Daire: 41 K›z›lay/Ankara Tel-Fax: : (312) 430 82 66‹ZM‹R : 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27 Kat:8/802 Konak/‹zmir Tel-Fax: : (0232) 482 01 63KARTAL : ‹stasyon Cad. P›nar ‹flhan› Kat:2 Daire:38 KARTAL Tel-Fax: (0216) 389 65 63MERS‹N : Hastane Cad. 5111 Sok. Ekrem Örkün ‹flhan› No:71/8 Kat:3 ELAZI⁄ : ‹cadiye Mah. 1. Harput Cad. Çeflmeli Sok. Çavufl Apt. No: 16 Kat: 4 Tel-Fax: (0424) 212 34 42MALATYA : Dabakhane mah. Boztepe Cad. Babacan ‹flhan› Kat:4 No:28 Tel: (0422) 323 06 97KONYA : Gazi Alemflah Mah. Tahirpafla Sok. No: 3 Daire: 102 Tel-Fax: : (0332) 351 59 55D‹YARBAKIR : ‹skender Pafla Mah. ‹nönü Cad. MA-GÜL ‹flhan› Kat:3 No: 109 Da¤kap›/Diyarbak›r Tel: (0412) 228 22 92AT‹NA : Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: [email protected] TEMS‹LC‹L‹⁄‹ : Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DEUTSCHLAND Tel: 0049 175 642 00 27- e-mail: [email protected]
KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTERİ ORGANİZASYON LİMİTED ŞİRKETİ • Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Hakan ERTEN
Millet Cad. Nevbahar Mah. Fındıkzade Saray Apt. No: 57 Kat: 5 Daire: 11 Fındıkzade/İstanbul • Tel: (0212) 584 18 04 • Fax: (0212) 584 18 05
BBÜÜ
RROO
LLAARR
Teknik Hazırlık: Kardelen Yayımcılık • Baskı: Gün Matbaacılık Adres: Sefaköy Telsizler Mev.Akasya Sok. No:23/A Küçükçekmece/İST.Tel( 0212) 580 63 75• DAĞITIM:YAY-SAT
Dünya ›s›n›yor, kurakl›k bafl gösteriyor, flid-detli f›rt›na ve kas›rgalar›n periyodlar› s›klafl›yor,buzda¤lar› eriyor ve deniz seviyesi yükseliyor.Bunlara ba¤›l› olarak birçok yerleflim yeri sularalt›nda kalacak, kurakl›k ve çölleflmeye ba¤l›olarak tar›m ve hayvanc›l›k ve de besin s›k›nt›-s›ndan kaynakl› k›tl›k yaflanacak, ölümler arta-cak vs… K›sacas› dünya yaflanmaz hale gelecek!
Yukar›da ifade edilenlere önlem al›namad›-¤› takdirde geri dönülemez bir yola girilece¤i vefelaketlere yol açaca¤› birçok bilim adam›n›n,iklim bilimcilerinin, araflt›rmac›lar›n ortak yarg›-s›. Yine bir ortak yarg› daha var ki, o da tek biradresi; emperyalist-kapitalist sistemi gösteri-yor..
BM ‹KL‹M RAPORU YALNIfi
ADRES GÖSTER‹YORFransa’n›n baflkenti Paris’te düzenlenen ‹k-
lim De¤iflikli¤i konulu panelde, Hükümetler Ara-s› ‹klim De¤iflikli¤i Uzmanlar Grubu taraf›ndan21 sayfal›k bir rapor yay›mland›. Raporda küre-sel ›s›nman›n yaratt›¤› sonuçlara de¤inilirken,
sorumluluk ise tek tek bireylere ç›kar›ld›.
2001 y›l›ndan beri ilk kez yay›mlanan ra-porda, "Hava ve okyanus s›cakl›klar›n›n artma-s›, kar ve buzlar›n erimesi ve deniz seviyesininyükselmesiyle elde edilen gözlemlerden, küre-sel ›s›nman›n var oldu¤undan tereddüt edilme-di¤i" ifade edilirken, 'yaflanmakta olan küreseliklim de¤iflikli¤i, kesin denebilecek bir olas›l›kla(yüzde 90) insan etkisiyle yarat›lmaktad›r' denil-di.
Ayr›ca raporda, küresel ›s›nma yüzündenkurakl›k, f›rt›na ve deniz suyu seviyesinde art›flgörülece¤i, bu etkilerin bin y›ldan fazla sürebile-ce¤i belirtiliyor. Raporda yer alan bulgulardanbaz›lar› ise flöyle: Dünya genelinde 2100 y›l›na
kadar 1.8-4 derece aras›nda ›s› art›fl› görülecek.Deniz seviyesi 18-59 cm yükselecek. Küresel›s›nma en fazla kuzey enlemlerindeki karalarda,en az güney yar›mküredeki okyanuslar ve At-lantik'in kuzeyinde etkili olacak. Karbondioksitseviyesindeki art›fl okyanuslardaki asit seviyesi-ni artt›racak. fiiddetli f›rt›na ve s›cakl›k dalgalar›gibi uç noktalardaki meteorolojik olaylar s›kl›k-la yaflanacak.
Raporda ek olarak, 20. yüzy›lda s›cakl›¤›n0.7 derece yükseldi¤i ve ölçümlerin yap›lmayabaflland›¤› 1850'lerden bu yana yaflanan en s›-cak 10 y›l›n 1994'ten sonraki y›llar oldu¤u dabelirtiliyor. Savaflta ve savafl d›fl›nda denemeamac›yla patlat›lan bombalar, emperyalist he-gemonik güç olmak için üretilen kimyasal ve bi-
yolojik silahlar, nükleer denemeler; do¤al olma-yan felaketlerin, küresel iklim de¤iflikliklerininbir numaral› aktörleri durumundayken, BM’ninsuçu tek tek bireylere ba¤lamas› emperyalist-kapitalist sistemin gerçek yüzünü gizlemeyedönüktür. Hâlbuki ortaya konulan veriler dahiincelense sorunun tek tek bireyleri aflt›¤›, anar-flik, plans›z ve azami kara yönelik üretimin, buüretimi koruyan-kollayan›n ise sistemin kendisioldu¤u rahatça görülecektir. ‹klim de¤ifliklikleri-ni, kurakl›klar›, çölleflmeyi, orman kay›plar›n›,hava kirliliklerini, topraklar›n verimsiz hale gel-mesini, deniz seviyesinin yükselmesini, s›cakl›k-lar›n artmas›n›n bir sorumlusu aranacaksa el-bette sistemin kendisinde aranmal›d›r.
Küresel ›s›nma insan yaflam›n› tehdit ediyor!
Elif Gül
1- Küreselleflme ve kurakl›könümüzdeki günlerde daha çokartacak ve açl›k yoksulluk ço¤a-lacak
2- Bence bunun sorumlulu¤uyıllardır insanları sömürerekkendi bütçesini daha da artt›r-may› düflünen emperyalist ülke-lere aittir.
Coflkun Yalç›n
1- Emperyalist ülkelerin ken-
di ç›kar› için bilinçsizce kulland›-
¤› nükleer silahlar nedeniyle bu-
gün ciddi bir sorunla karfl› karfl›-
yay›z ve açl›k yoksulluk bunun
devam› olacakt›r.
2- Herkes do¤an›n dengesi
diye düflünüyor ama ben buna
kat›lm›yorum. Çünkü; y›llard›r
dünyam›zda emperyalist ülkeler
kendi ç›karlar› u¤runa kirletilme-
dik yer b›rakmad›.
Cemal Asal
1- Küresel ›s›nma, günümüz-de etkisini daha da çok hissettir-mekte ve e¤er önlem al›nmaz-sa büyük felaketler bizi bekle-mektedir. Özellikle beklenen bu-zul erimeleri dünyan›n çeflitlibölgelerinde su bask›nlar›na ne-den olacakt›r.
2- Küresel ›s›nman›n tek so-rumlusu, sermayenin bitmek tü-kenmek bilmeyen büyüme iste-¤iyle kulland›¤› yenilenmeyenenerji kaynaklar›d›r. ÖzellikleAmerika’n›n bu konuda tak›n-
m›fl oldu¤u tav›r gerçekten kor-
ku vericidir.
‹lyas Küçük
1- Küresel ›s›nma ve de¤iflen
mevsimlerden dolay› ya¤›fllar›n
azalmas› büyük s›k›nt›lar yarat-
makta ve bu ileride daha tehli-
keli boyutlara ulaflacakt›r. Mesa-
la kurakl›k daha da artacak, bu-
zullar eriyecek, bu da insanl›¤›n
sonunu haz›rlayacakt›r.
2- Baflta ABD ve di¤er em-
peryalist ülkeler bu sorunun bafl
sorumlular›d›r. Bu tür ülkelerin
sorumsuzlu¤u da dünya üzerin-
deki tüm canl›lar› olumsuz etki-
lemektedir.
Habib Demir
1- Böyle kurakl›k devam
ederse tehlikelidir millet için.
Böyle devam ederse her türlü
hastal›k devam eder.
2- Bu tehlikenin sorumlusu
insanlar›m›zd›r, yeryüzünde
hayvanlar bir fleye zarar verecek
durumda olmad›¤›na göre de-
mek ki bizler kendi kendimize
zarar veriyoruz .
‹brahim Çam
1- Bilmem, bas›ndan takip
etti¤im kadar›yla 2010-2020 y›l-
lar›na kadar dünyada tar›m yok
olmayla karfl› karfl›ya ve de sa-
n›rsam küresel ›s›nma ile birlikte
deniz suyunun yükselmesiyle
dünyan›n birçok ülkesi yok olma
tehlikesi yafl›yor. Bugün bile bu-
nu hissediyoruz, mesela nerdey-
se mevsim kavramlar› kar›flm›fl.
Bence de dünya tehlike alt›nda
yafl›yor.
2- Tehlikenin sorumlular› el-
bette ki insanlard›r. Buna bir ne-
vi bilinçsiz insanlar diyebiliriz.
Kendi sonlar›n›n geldi¤inden bile
haberleri yok. Bu konuda devlet,
insanlar›n› bilinçlendirmek zo-
runda. Ama o da hiçbir zaman
kendi üstüne düflen görevi yap-
m›yor (her zaman oldu¤u gibi).
Bir de kapitalizmin afl›r› kar h›rs›,
fabrikalar, savafllar ve at›k sana-
yi de bunun bir parças›.
Küresel ›s›nmayla ilgili hat›r-
lad›¤›m kadar›yla bir fley vard›.
Ama Türkiye, Amerika ve Avus-
turya bunu imzalamam›flt›. Son
olarak durum vahim.
HALKIN
GÖZÜYLE
KÜRESEL ISINMA
EL‹F GÜL COfiKUN YALÇIN CEMAL ASAL ‹LYAS KÜÇÜK HAB‹B DEM‹R ‹BRAH‹M ÇAM
1- Bu y›l dünyam›zda kendisini iyice hissettiren küresel ›s›nma sorunu ve ülkemizde de birçok bölgede karfl›lafl›lan kurakl›k ile neredeyse
ya¤›fls›z geçen mevsimler sizce önümüzdeki günlerde insan hayat›n› ve do¤al yaflam› nas›l etkileyecek?
2- Y›llard›r geliyorum diyen bu tehlikenin sorumlulu¤u kime aittir?
SORULAR
Küresel›s›nman›n in-san ve do¤aüzerindekiolumsuz etki-leri her ge-çen gün arta-rak devamediyor. BMyay›nlad›¤›iklim rapo-ruyla emper-yalist-kapita-list sistemiaklamaya ça-l›fl›rken, AKPhükümeti isesorunu Ayfleteyze ve flö-för Mehmet’ehavale etti
Ülkemiz sera gaz› üreten ülkeler aras›nda 13'üncü s›rada yer al›r-ken, sera gaz› emisyon art›fl oran›nda da en ön s›rada. Kurakl›¤›n birtehlike yaratmad›¤› söylenmesine ra¤men, yap›lan araflt›rmalarda ül-kemizin 2.5 milyon hektarl›k sulak alan›n son 40 y›lda yar›ya düfltü-¤ü belirtilmektedir. Özellikle 1960’tan sonra, yaklafl›k 1 milyon 400bin hektar sulak alan habitat›n› geri dönüflü olmayacak biçimde kay-betti. Son 20 y›lda kifli bafl›na düflen su miktar› da 4 bin metreküp-ten 1430 metreküpe düfltü. Oysa dünya standartlar› en az 10 000metreküp diyor. Bunun nedeni ise birçok sulak alan›n tar›m için ›s-lah(!) edilmesinden, yeralt› kaynak sular›n›n düzensiz kullan›lmas›n-dan, sanayi at›klar›n›n kirletmesinden vs. kaynakland›¤› belirtilmek-tedir.
Ülkemiz ciddi kurakl›k tehlikesiyle karfl› karfl›ya dururken. AKP hü-kümeti ise, BM ‹klim Raporu’nun Türkçe nakarat›n› söyledi: “Ev han›m›Ayfle teyzeden, ilkokul 8. s›n›fa giden Hasan, kamyon floförü Mehmet’ekadar herkesin sorumlulu¤u bulunuyor”.
Türk hakim s›n›flar›n›n korkulacak bir fley yok diyerek zevahiri kur-tarma çabalar›, kitleleri maniple etmeye yöneliktir. Egemen s›n›flar kitle-leri maniple etmekle kalm›yor insan sa¤l›¤›na ve çevreye zarar veren flir-ketleri kollamay› da kendisine görev say›yor. Yak›n dönemde depola-mas› büyük masraf gerektirdi¤inden Tuzla örne¤inde oldu¤u gibi kimya-sal at›klar›n bir k›sm› topra¤a gömülmüfl, bir k›sm› da Karadeniz aç›kla-r›nda denize b›rak›lm›flt›r.
AKP hükümeti bir yandan ev han›m› Ayfle teyzeye, ö¤renci Hasan’ave floför Mehmet’e sorumluluk yüklerken di¤er taraftan da Bergama-Ovac›k örne¤inde oldu¤u gibi siyanürle alt›n aramalara onay vermekte-dir. AKP hükümeti bununla da yetinmemifl, zehirli at›klar›n do¤aya, in-sanl›¤a verdi¤i zararlar›n raporlarla kan›tlanmas›na ra¤men, zehirli at›k-lar› arazilere atanlar› koruyup kollam›flt›r.
Sorun Türkiye-Kuzey Kürdistan’la s›n›rl› olmayan, onu da içine alanküresel bir sorundur. Ve Ayfle teyzelerle, onlar›n duyarl›l›klar›yla da gide-rilecek birsorun de¤ildir. Tüm bunlar oluyorken ve bu sistem böyle dö-nüyorken, sistemin yaratt›¤› ve yaratmaya devam etti¤i kurakl›¤› Ayfleteyzenin su israf›na gitmemesiyle atlatmaya çal›flmak, öte yandan seragazlar› üreten fabrikalar son rand›manla çal›fl›rken egzoz duman› yayankamyon floförü Mehmet’i sorumlulu¤a davet etmek ikiyüzlülükten bafl-ka bir anlama gelmez-gelmemektedir.
KÜRESEL ISINMANIN
ÜLKEM‹ZE ETK‹LER‹
Araflt›rmalara bak›ld›¤›nda, iklim de¤ifliklikle-rine neden olan etmenlerin en önünde sera gaz-lar›ndaki de¤iflikliklerin neden oldu¤u, büyükoranda atmosferde bulunan karbondioksit gaz›n-daki art›fltan kaynakland›¤› ifade edilmektedir.Karbondioksit gaz›ndaki art›fl ise esasta endüstri-yel faaliyetlerden kaynakl› sebeplerden gerçek-leflmektedir. Bu nedenle küresel ›s›nman›n veonun yaratt›¤› sonuçlar›n› as›l sorumlusu kapita-list-emperyalist sistemin kendisidir. Bu sistemdaha fazla kâr elde etme ve plans›z bir üretime
dayand›¤› için kar ve sömürü karfl›s›nda, ne do¤a,ne de insan yaflam›n›n bu sistemde hükmü veyeri olamaz. Öyleki, fabrika bacas›na filtre takt›r-may› masraf sayan bir kapitalistten insan› ve do-¤ay› düflünmesi beklenemez.
Bugün günefl, rüzgâr, termal kaynaklar, su,hidrojen gibi yenilenebilir enerjiler insana ve do-¤aya zarar vermedi¤i bilindi¤i halde, daha uzunbir süreci, daha fazla masraf› gerektirdi¤inden çe-kici gelmemektedir.
Küresel ›s›nma ve iklim de¤iflikli¤i üzerindeetkisinin oldu¤u kabul edilen sera gazlar›n›n at-mosfere sal›m›n› k›s›tlamak için uluslararas› birgiriflim olarak gündeme gelen Kyoto Protokolünedahi dünyada en çok sera gazi üreten ülkelerdenolan ABD ve Çin taraf olmazken, sera gaz› sal›m›y›lda 7 milyar tona ulaflan ABD, bunu, protokol-
deki k›s›tlamalar›n ekonomisine zarar verece¤iniöne sürerek dile getirdi. Bu bir yana, sera gazlar›-n›n küresel ›s›nmaya neden oldu¤u ile ilgili haz›r-lanan raporlar› elefltirmeleri ve flüphe yaratmala-r› için petrol devi ExxonMobil taraf›ndan ekono-mistlere ve iflin uzmanlar›na rüflvet-para verildi¤iiddialar› dahi Kyoto protokolü karfl›s›ndaki tavr›nne anlama geldi¤ini izah etmektedir. Sera gazla-r›n›n 4'te 3'ü fosil yak›tlar›n kullan›lmas›ndan ge-ri kalan› da klimalardan, et endüstrisi için yetiflti-rilen hayvanlardan, ormanlar›n yok edilmesin-den, barajlardan vs kaynaklan›yor. Sera gazlar›üretiminde ilk s›ray› enerji santralleri al›yor. Bafl-ta karbon olmak üzere atmosfere yay›lan seragazlar›n›n yüzde 21.3'lük bölümünü elektrik eldeetmek için kömür, petrol gibi fosil yak›tlar›n kul-lan›ld›¤› enerji santralleri yarat›yor.
Bu tablo kimin
eseridir?