19
ARAŞTIRMA 17 BALKANLAR www.insamer.com [email protected] BALKAN KRİZ RAPORU TEMMUZ 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Yusuf Korkmaz

Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞTIR

MA 17

BALKANLAR

www.insa

mer

.com

info

@insa

mer

.com

BALKAN KRİZ RAPORUTEMMUZ 2016

Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor

Yusuf Korkmaz

Page 2: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

İÇİNDEKİLER

Giriş 01

Kosova 03

Makedonya 07

Arnavutluk 11

Karadağ 15

Bosna-Hersek 19

Sırbistan 25

Sonuç 29

Sonnotlar 30

www.insamer.com [email protected]

Karagümrük Mh. Kaleboyu Cd. Muhtar Muhittin Sk.No:6 PK.34091 Fatih / İstanbul - TÜRKİYE

Araştırma 17BalkanlarTemmuz 2016

Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam EdiyorBalkan Kriz Raporu

©İNSAMER 2016Bu yayının bütün hakları İNSAMER İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’ne aittir. İNSAMER’in izni olmaksızın yayının metni herhangi bir formda yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve dağıtımı yapılamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

Hazırlayan: Yusuf KorkmazGenel Yayın Yönetmeni: Dr. Ahmet Emin DağEditör: Ümmühan ÖzkanWeb Editörü: Mervenur Lüleci Karadere

Nuhun GemisiSayfa Tasarım: Fatih HacıoğluBaskı: Pelikan BasımMaltepe Mh. Gümüşsuyu Cd. Odin İş Merkezi No. 1/28 Topkapı-İSTANBUL

Page 3: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

0201

TEMMUZ

201

6

Giriş

Balkanların çekirdeği sayılabilecek

bölgeyi ele aldığımız bu raporda Ko-

sova, Makedonya, Arnavutluk, Kara-

dağ, Bosna-Hersek ve Sırbistan’ın

mevcut siyasi, ekonomik ve sosyal

krizlerinin küçük bir fotoğrafını çek-

mek istedik. Bu altı ülkenin Arnavut-

luk hariç beşi, Yugoslavya’nın dağıl-

masıyla zaman içinde ortaya çıkan

devletlerdir. Aynı zamanda mevcut

Balkan denkleminde birbirine sorun-

lar ve genel konular bakımından en

çok benzeyen, iç içe geçmiş komşu

ülkeler yumağıdır.

Diğer Balkan ülkelerinden ayrış-

tıkları, ilk bakışta görülebilen bir-

çok ortak özellikleri bulunmaktadır.

Örneğin bir Bulgaristan ve Hırvatis-

tan bu ülkeler kümesinden bambaş-

ka noktalarda yer almaktadır. Kuş-

kusuz Hırvatistan’ın kaderini Bos-

na-Hersek ve Sırbistan’ın kaderin-

den ayıramayız. Ama Hırvatistan’ın

ait olduğu değer dünyası onu farklı

bir yola çekmektedir. Keza Bulgaris-

tan, Romanya ve Yunanistan klasik

bir Balkan ülkesi olmayı aşan hu-

susiyetlere sahiptir. Dolayısıyla çok

rahat söyleyebiliriz ki, Balkanlar ve

geleceği dediğimiz zaman ilk olarak

anlamamız gereken, hâlihazırdaki

bu altı ülkenin serencamıdır.

Kosova, bu ülkelerin en genci ol-

makla birlikte, kadim meseleleriy-

le öne çıkan bir devlettir. Halen ta-

nınıp tanınmamasıyla ilgili dünyayı

ikiye bölen Kosova, Sırbistan’ın ege-

menlik iddialarına maruz kalmakta-

dır. “Büyük Sırbistan” ve “Büyük Ar-

navutluk” ülküleriyle motive olan iki

bölge milliyetçiliğinin de odağındaki

topraklara ev sahipliği yapmaktadır.

Kosova’nın yolu uzun ve ince olma-

ya devam etmektedir.

Makedonya, Yugoslavya’nın da-

ğılma sürecini büyük bir savaş ya-

şamadan atlatmasıyla şanslı sa-

yılabilecek bir ülke iken, bir tür-

lü dinmek bilmeyen siyasi krizler-

le çalkalanmaya devam etmekte-

dir. Etnik sorunların tehdit kayna-

ğı olmaya devam etmesi de ülke-

nin gelecek vizyonunu kırılgan hale

getirmektedir.

Arnavutluk, Arnavutların anavatanı

olma misyonuyla güçlü bir bölge ül-

kesi olma vizyonunu birlikte yürütme-

ye çalışmaktadır. Bu anlamda güçlü

Arnavut milliyetçiliğini akılcı bir ba-

kış açısıyla sentezlemenin yollarını

aramaktadır. Potansiyelinin farkın-

da olan ülke, yalnızca Yunanistan ve

İtalya’nın etki alanında yer almayı sı-

nırlayıcı görmekte ve farklı stratejik

iş birliklerinin yollarını aramaktadır.

Karadağ, Balkanların çalkantılı si-

yasi atmosferinden mümkün oldu-

ğunca uzaklaşmaya çalışmakta ve

kendisine bir huzur adası oluşturma-

ya gayret etmektedir. Ama Sırbistan

milliyetçiliğinin Karadağ’ın kendile-

rinden ayrılışını bir türlü içine sin-

diremeyen yapısı, ülkenin siyasi is-

tikrarını tehdit etmektedir. Özellik-

le NATO’ya üyelik meselesi, Kara-

dağ’ı Batı ve Rusya/Sırbistan cep-

helerinin karşılaştığı bir alan hali-

ne getirmektedir.

Bosna-Hersek, yaşadığı büyük sa-

vaşın travmasını atlatmaya çalış-

sa da geleceğe ümitle bakamama-

nın burukluğunu yaşamaktadır. Tam

anlamıyla bir ateşkes hali ortaya çı-

karan Dayton Anlaşması’nın getirdi-

ği denklemler, ülkenin kırılgan siyasi

yapısının temellerine dinamit yerleş-

tirmeye devam etmektedir.

Sırbistan, Belgrad siyasetinin Ali

Cengiz oyunları arasında geleceği-

ni şekillendirecek yönelimlerin san-

cılarını yaşamaktadır. Batı ile Rus-

ya’nın etki alanının ortasında iki ta-

rafı da idare etmeye çalışan tutu-

munu daha ne kadar sürdürebilece-

ğinin fikrî hesaplaşmasını yapmak-

tadır. Aynı şekilde Sırbistan siyase-

tinin kararsız ve dalgalı yapısı, ül-

kenin bölgesel bazda bir çılgınlığa

hâlâ kapı aralayabilecek bir potan-

siyel barındırdığını göstermektedir.

Balkanlarda bir kez daha bir ateş

yanacaksa bunun Sırbistan’ın çok

da uzağında olmayacağı kesindir.

Raporda değinilen altı ülkenin

Arnavutluk hariç beşi, Yugoslavya’nın dağılmasıyla ortaya

çıkan devletlerdir. Aynı zamanda

mevcut Balkan denkleminde

birbirine sorunlar ve genel konular

bakımından en çok benzeyen, iç

içe geçmiş komşu ülkeler yumağıdır.

Page 4: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

0403

TEMMUZ

201

6

KOSOVAYugoslavya bakiyesi ülkelerin bağım-

sızlığına en son kavuşanı ve en küçük

yüz ölçümüne sahip durumundaki Ko-

sova, diğer Yugoslavya bakiyelerine

nazaran bu dezavantajlı gibi görünen

konumuna rağmen hepsinden fark-

lı bir üstünlüğe sahiptir. Kosova, et-

nik ve dinî olarak bir grubun en fazla

oranda çoğunluğu oluşturduğu bölge

ülkesidir. Yüzde 92 oranında Arnavut

etnisitesi ve bu rakamın da üstünde-

ki Müslüman çoğunluğu, Kosova’nın

kimliğini büyük oranda homojenleş-

tirmektedir. Bu yönüyle Kosova için,

“Balkanizasyon/Balkanlaşma” olarak

uluslararası ilişkiler literatürüne ge-

çen etnokültürel parçalanmışlığın ken-

di içinde en az etkilediği bölge ülke-

si olduğu çıkarımı yapılabilir. Ama bu

yüksek oran bile Kosova’yı etnokültü-

rel sorunlardan azade kılamamakta-

dır. Zira komşu Sırbistan hâlâ Koso-

va’yı kendi toprağı olarak görmekte

ve Kosova içindeki Sırp azınlığın mev-

cudiyeti, gücünün çok ötesinde sonuç-

lara yol açmaktadır.

Kosova, Yugoslavya’nın parçalan-

masından sonra savaş bedeli öde-

yen ülkelerden biri olmuştur. Koso-

va Kurtuluş Ordusu (Ushtria Çlirim-

tare e Kosovës-UÇK) adlı örgüt Ko-

sova’nın bağımsızlığı talebiyle silahlı

mücadeleye girişmiş, buna Yugoslav-

ya Federal Cumhuriyeti’nin sert kar-

şılık vermesiyle bir buçuk yıla yakın

bir savaş ortamına sürüklenmiştir.

Savaş ABD-NATO liderliğindeki hava

harekâtı ile Belgrad yönetiminin dize

getirilmesi ile bitirilebilmiştir.

İki milyona yakın bir nüfusa sahip

olan Kosova,1 2008 yılında bağım-

sızlığını ilan etmiştir. Bugüne kadar

110 civarında ülke tarafından tanı-

nan bağımsızlık statüsü, Sırbistan,

Rusya, Yunanistan, İspanya, Brezilya,

Hindistan, Çin, İran, Ukrayna, Roman-

ya gibi önemli ülkelerce halen tanın-

mamış durumdadır. Bununla birlikte

orta vadede bu ülkelerin bir kısmının

ve diğer birçoğunun Kosova’yı tanı-

yacağı öngörülmektedir.

Kosova’nın gerek savaş dönemi ve

gerekse bağımsızlık sürecinde en çok

desteğini gördüğü ülkelerden olan2

ABD’nin Kosova’da büyük bir popü-

lariteye sahip olması şaşırtıcı değil-

dir. Öyle ki ABD’nin bağımsızlık günü

ABD’de olduğu kadar Kosova’da da

coşkuyla kutlanmaktadır. ABD’nin

de Balkanlarda Kosova’ya özel bir

önem verdiği gözlenmektedir. ABD’nin

önemli ölçekte bir üssünün bulunduğu

ülkede ABD Büyükelçisi’nin etkinliği de

bilinen bir gerçektir. Bunun yanında

Almanya ve Fransa da ülkenin gele-

ceğine yön vermeye çalışan aktörler

olarak Kosova siyasetinde ağırlıkla-

rını korumaya özen göstermektedir.

Kosova’nın hâlihazırda ekonomik

ve siyasi olmak üzere iki büyük prob-

lemi bulunmaktadır. Ekonomik prob-

lem aynı zamanda toplumsal mahi-

yetteki yaygın işsizlik krizidir. Genç-

lerde işsizlik oranı yüzde 45 civarla-

rındadır. Yugoslavya döneminden ka-

lan birçok fabrika hiçbir kritere da-

yandırılmaksızın özelleştirilerek ka-

panma noktasına getirilmiştir. İşsiz-

likten bunalan halkın büyük bir kesi-

mi çareyi Avrupa’ya kaçmakta gör-

mektedir. Şu anda 1,8 milyon civa-

rında nüfusu bulunan ülkenin Şengen

vize serbestîsine sahip olması halin-

de 500 bin gencinin Avrupa ülkeleri-

ne gidebileceği tahmin edilmektedir.

Bu da ülkenin nüfus dengesini ciddi

oranda etkileyecek bir gelişme ola-

cağı gibi yaşlı bir Kosova ortaya çı-

karacaktır. Ayrıca Arnavut nüfusun

bu yolla azalması, kuzeydeki Sırp-

lar tarafından uzun vadede değer-

lendirilebilecek bir fırsat doğurabi-

lecektir. Sırp azınlığın pazarlık payı

da artabilecektir.

Kosova’nın ikinci büyük proble-

mi ise siyasi istikrarsızlıktır. Devlet

kurulduğu günden bu yana içeride

azınlıklar temelinde hararetli bir tar-

tışma ortamına şahit olunmaktadır.

Sırp azınlığa verilen haklar, karşısın-

da güçlü bir muhalefet bulmaktadır.

PDK ve LDK öncülüğündeki koalisyon

hükümeti karşısında Vetëvendosje

(Kendin Karar Al Hareketi), AAK ve

NISMA adlı muhalefet partileri öne

çıkmaktadır.

Muhalefetin başını çeken Vetëven-

dosje liderleri Albin Kurti ve Visar İme-

ri, Kosova’da Sırp Belediyeler Birli-

ği’nin kurulması ve Karadağ ile Ko-

sova aleyhine yapılan sınır pazarlık-

ları başta olmak üzere iktidarın uygu-

lamalarını protesto etmekte ve mec-

liste etkin bir boykot yürütmektedir.

2016’nın ilk aylarında sık sık med-

yaya yansıyan meclisi gaz bomba-

sı ile çalışamaz hale getirme eylem-

leri, muhalefetin ne denli katı bir tu-

tum içinde olduğunu gözler önüne

sermektedir.

Sırp azınlığa çok fazla taviz veril-

diğini düşünen muhalefet, geniş bir

halk desteğine de sahiptir. Sırp kö-

kenli eski Topluluklar ve Geri Dönüş

Bakanı Aleksandar Yablanoviç, şehit

yakınları ile ilgili sarf ettiği “vahşiler”

nitelemesi dolayısıyla 2015 yılı ba-

şında ülkede ciddi bir krize neden ol-

muş, daha sonra Başbakan İsa Mus-

tafa tarafından görevden alınmak

durumunda kalmıştı. Bakanın ifa-

deleri halkta büyük infiale yol açmış

ve geniş çaplı protesto gösterilerine

neden olmuştu. Bu gelişme muha-

lefetin de elinin güçlendiği bir süre-

ce evrilmişti.

Kosova’nın uzun vadede en önemli

sorununun ise Sırbistan’la ilişkiler ze-

mininde olacağı düşünülmektedir. Zira

Sırbistan Kosova’yı tanımamakta ısrar

1,8 milyon civarında nüfusu bulunan

ülkenin Şengen vize serbestîsine sahip

olması halinde 500 bin gencinin

Avrupa ülkelerine gidebileceği tahmin

edilmektedir.

Page 5: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

0605

TEMMUZ

201

6

etmekte ve üstelik Kosova’nın kuze-

yinde yaşayan Sırpların otonomi ta-

leplerini desteklemektedir. Kuzeyde-

ki Sırp varlığı her zaman için bir ça-

tışma ve gerilim potansiyeli barın-

dırmaktadır. Kosova’da Avrupa Birliği

(AB) ve NATO’nun olası bir gerilemesi,

Rusya’nın desteğini alan Sırbistan’ın

hızlı bir Kosova operasyonu yapma-

sına yol açabilir. Bu nedenle ülkede-

ki gerilim potansiyeli Kosovalıların

geleceğe dönük endişeli bir durum-

da kalmasına sebebiyet vermektedir.

Bu noktada Kosova’nın güvence ola-

rak AB üyeliğini hedeflemesi ve sü-

recin hızlandırılması noktasında gi-

rişimlerde bulunması kaçınılmazdır.

Kosova’nın şu sıralar yaşadığı so-

runlardan biri de komşu Karadağ ile

sınır anlaşmazlıklarıdır. Sınırın belir-

lenmesi için kurulan komisyon cid-

di mesafe kat etmiş olsa da Koso-

va’nın neticede 12 bin hektar toprak

kaybedecek olması Kosova’da tartış-

malara neden olmaktadır. Sınır an-

laşmazlığının çözümünde ABD’nin et-

kin bir inisiyatif aldığı görülmüştür.3

Son olarak Karadağ’ın sınır tespiti-

ne ilişkin yeni komisyon kurma öne-

risi gelmiş, bu komisyon da yaptığı

inceleme sonucunda eski komisyo-

nun belirlediği sınırın doğru olduğu

sonucuna varmıştır. Hâlihazırda hü-

kümetler arasında imzalanan sınır

anlaşması Kosova Meclisi’nde onay-

lanmayı beklemektedir. Kosova mu-

halefeti ise sınır anlaşmasına karşı

keskin tavrını sürdürmektedir. Avru-

palı yetkililerin Kosova vatandaşları-

na Şengen vizesi serbestîsine karşı-

lık bu anlaşmanın onaylanmasını is-

temesi ise durumu çıkmaza sokmak-

tadır. Benzer şekilde Sırbistan ile de

sınırlar netleşmiş değildir. Sırbistan

Kosova’yı kendi toprağı olarak gör-

meye devam ettikçe de netleşmesi

kolay görünmemektedir.

Kosova pasaportunun komşu ülke-

lerin pasaportlarından daha az mu-

teber olması da Kosovalılarda ra-

hatsızlığa neden olmaktadır. Birçok

komşu ülke Şengen bölgesine vize-

siz girebilirken Kosovalılara halen bu

hak tanınmamıştır. Bununla birlikte

bu konuda Avrupalı yetkililerle mü-

zakereler devam etmekte ve yakın

gelecekte bu hakkın Kosova vatan-

daşlarına da tanınacağı düşünülmek-

tedir. Kosovalılar Arnavutluk ve Ma-

kedonya’ya vizesiz girebilirken Bos-

na-Hersek’e girememektedirler. Sır-

bistan ise pasaportlarını tanımadı-

ğı ve kendi vatandaşı olarak gördü-

ğü için Kosovalılar Sırbistan’a pasa-

portsuz girebilmektedirler. Kosova-

lıların hâlihazırda eski bir Yugoslav-

ya toprağına bile rahatlıkla seyahat

edememeleri ciddi bir problem ola-

rak değerlendirilebilir.

Kosova’da muhalefetin eleştirdiği

hükümet uygulamalarından biri de

“Savaş Suçları Özel Mahkemesi”nin

kurulması kararı olmuştur. Muhale-

fet bu girişimi, Kosova için can ve-

renlere bir ihanet olarak değerlen-

dirmiştir.4

Sırp devlet yetkililerinin zaman

zaman Kosova’ya giderek provo-

katif nitelikli ziyaretler gerçekleş-

tirmesi de ülkedeki gerilim atmos-

ferine katkıda bulunmaktadır. Son

olarak Sırbistan Başbakanı Aleksan-

dar Vuçiç’in Kosova’da Sırpların yo-

ğun olarak yaşadığı bölgelere ziya-

ret gerçekleştirmesi ve Trepça ma-

den ocağının özelleştirilmesinin ka-

bul edilemeyeceği ve buranın ha-

len Sırbistan’a ait olduğu yönünde-

ki konuşmaları tepkilere yol açmış-

tır. Benzer şekilde Sırp jandarmala-

rın zaman zaman Kosova toprakla-

rına gelerek sınır köylerinde göste-

ri amaçlı devriye atmaları da pro-

vokasyon olarak yorumlanmakta-

dır. Son dönemde tehlikeli madde

taşıdıkları gerekçesiyle Kosova’ya

sokulmayan Sırp kamyonları da bir

diğer tartışma konusu olmaktadır.

Hatta muhaliflerin işi daha da ile-

riye götürerek bir Sırp kamyonunu

devirmesi tansiyonu daha da art-

tırmıştır.

Son olarak muhalefet içinde bir

çatlak söz konusu olmuştur. Vetë-

vendosje lideri Visar İmeri, bir diğer

muhalefet partisi olan AAK’nın tek

yanlı davranması dolayısıyla üçlü

muhalefet bloğundan çekildikleri-

ni açıklamıştır. Tekrar bir mutaba-

kat sağlanamaması halinde, bu üç

partinin birbirinden uzaklaşması ik-

tidarın elini bir hayli rahatlatacaktır.

Page 6: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

0807

TEMMUZ

201

6

MAKEDONYABalkanlarda etnik gerilimin hiç din-

mediği ülkelerden biri olan Makedon-

ya, hassas demografik yapısı ve canlı

tutulan etnik ayrışma dolayısıyla her

an için patlak verebilecek bir kriz po-

tansiyeline sahiptir. Benim “Balkan-

ların Lübnan’ı” benzetmesini uygun

gördüğüm ülke, renkli kültürel yapı-

sını büyük bir zenginlik kaynağı ola-

rak yaşatabilecekken, maalesef bu

özelliğini daha çok gerilim kaynağı

haline getirmektedir.

İki milyonun biraz üzerinde nüfu-

sa sahip olan Makedonya’da 2002

yılından bu yana nüfus sayımı ya-

pılmamaktadır. 2011’de yapılma-

sı planlanan sayım iptal edilmiştir.

Nüfus sayımı yapılmasındaki istek-

sizliğin sebebi, ülkenin hassas bir

demografik dağılıma sahip olma-

sı dolayısıyla gerçek etnik dağılımın

ortaya çıkmasının endişe verici bu-

lunmasıdır. Makedonlar ülkenin yüz-

de 65’ini oluşturduklarını iddia etse-

ler de başta Arnavutlar olmak üze-

re diğer gruplar bu rakamın gerçek-

likle bağının bulunmadığını ileri sür-

mektedirler. Yüksek bir nüfus oranına

sahip olan Arnavutlar azınlık psiko-

lojisini kabul etmek istememektedir.

Yüzde 40 civarında Müslüman nü-

fusun bulunduğu tahmin edilen Ma-

kedonya’da etnik gerilimle de iç içe

geçen bir diğer gerilim unsuru dinî

aidiyettir. Makedonya devletinin Hris-

tiyan sembolizmine önem veren dav-

ranışlar sergilemesi, sürekli olarak

gerilim kaynağı olmaktadır. Ülkenin

çeşitli noktalarına dikilen dev haç fi-

gürleri ve başkent Üsküp’ün “Üsküp

2014” adı verilen projeyle heykeller

şehri haline getirilmesi, Müslüman-

larda ciddi rahatsızlığa sebep olmak-

tadır. Suni tarih yazımının bir örneği

olarak da görülen bu proje, dinî oldu-

ğu kadar etnik bir provokasyon olarak

da değerlendiriliyor.5 1925’te Sırplar

tarafından yıkılan Burmalı Camii’nin

arazisine aynı proje kapsamında bir

orduevi ve otel yapılması kararı da

ülke Müslümanlarının büyük tepki-

sine yol açmıştır.

Ülkenin etnik problemlerden son-

ra en büyük sorunu ise siyasi is-

tikrarsızlıktır. 2015’in başından bu

yana siyasi kriz ortamının hâkim ol-

duğu ülkede son olarak 5 Haziran

2016’da yapılması kararı alınan er-

ken seçim de ileri bir tarihe ertelen-

miştir. Ülke, içinde bulunduğu siyasi

kaos ortamını ne zaman yapılaca-

ğı hâlâ belli olmayan erken seçim-

le aşmayı planlamaktadır. 7 Nisan

2016’da meclisin feshedildiği ülke,

geçici bir hükümet tarafından yöne-

tiliyor. Sokak gösterileri ve kamu bi-

nalarına yönelik şiddet eylemlerinin

önü alınamıyor.

Siyasi krizin ayyuka çıkması ise

ülkedeki telekulak skandalına da-

yanıyor. Makedonya’da uzun yıl-

lar başbakanlık yapan ve 2016 ba-

şında istifa etmek zorunda kalan

Nikola Gruevski’nin siyasetçi ve ga-

zetecilerin de aralarında olduğu 20

bin kişinin telefonlarını hukuksuz ola-

rak dinlettiği iddia ediliyor. İddiayı

ortaya atan muhalefetteki Sosyal

Demokratlar Birliği Partisi’nin lide-

ri Zoran Zaev, telefon kayıtlarının

usulsüz bakan seçimlerinden bazı

cinayetlerin üstünün örtülmeye ça-

lışıldığına kadar çok sayıda suçu da

ortaya serdiğini ileri sürüyor. Hükü-

mette bulunan son başbakan sağ-

cı Nikola Gruevski ve Cumhurbaş-

kanı İvanov’un en büyük rakibi ola-

rak Sosyalist Zoran Zaev öne çıkıyor.

Gruevski’yi istifaya zorlamış olması

ve ülke siyasetini kilitleyebilmiş ol-

ması, gücünün hiç de azımsanma-

yacak boyutta olduğunu gösteriyor.

Son olarak Cumhurbaşkanı Gyorge

İvanov’un telekulak skandalına karı-

şan siyasileri affetme kararı alma-

sı, ülkedeki gerilimi had safhaya çı-

karmış bulunuyor. Cumhurbaşkanı bu

hamleyi tıkanan siyaset kurumunun

önünü açmak gerekçesiyle yaptığını

iddia etse de göstericilerin öfkesi din-

mek bilmiyor. Cumhurbaşkanının af

kararına sinirlenen eylemciler, cum-

hurbaşkanının ofisini tahrip ettiler.6

Makedonya’da bir türlü arkası gel-

meyen tartışmalardan biri de yol-

suzluk iddiaları. Siyasi rakipler bir-

birlerini sürekli olarak yolsuzluk ve

rüşvet iddialarıyla suçluyor. Gerek

eski Başbakan Gruevski gerekse

ezeli rakibi Zaev bu iddialara ma-

ruz kalıyor. Gruevski’nin güç yetire-

mediği bazı yetkilileri korumak zo-

runda kaldığı düşünülüyor. Ülkede-

ki pek çok yolsuzluk ve karanlık ola-

yın arkasındaki kişi olarak görülen

eski İstihbarat Şefi Saşo Miyalkov’u

uzun süre görevden alamaması da

bu kapsamda değerlendiriliyor. Mi-

7 Nisan 2016’da meclisin feshedildiğiülke, geçici bir hükümet tarafındanyönetiliyor. Sokak gösterileri vekamu binalarına yönelik şiddet eylemlerinin önü alınamıyor.

Page 7: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

1009

TEMMUZ

201

6yalkov artan baskılar üzerine Mayıs

2015’te istifa etti.

Arnavut kesimin siyasi alanda par-

çalanmış bir yapıya sahip olması,

ülke siyasetinde hak ettiği etkiye ka-

vuşmasının önüne geçiyor. Hükümet

ortağı konumundaki eski UÇK komu-

tanlarından Ali Ahmeti (BDI) ve bir di-

ğer Arnavut partisi lideri Menduh Taçi

(PDSH) arasında ciddi bir uyuşmazlık

söz konusu. Bu kesimde son dönem-

de kurulan BESA Partisi ise önümüz-

deki seçimlere katılması halinde po-

tansiyelini göstermesi açısından ilk

sınavını vermiş olacak. Bu seçimler

BESA için büyük bir fırsat olabilece-

ği gibi, partinin çok yeni kurulmuş ol-

ması hasebiyle risk de barındırıyor.

BESA’nın kuruluşuna katkı verenler-

den biri de Makedonya Müslümanla-

rının öne çıkan liderlerinden biri olan

Adnan İsmaili.

Makedonya’nın uluslararası ka-

muoyunda en sık gündeme geldiği

meselelerden biri komşu Yunanis-

tan’la yaşadığı isim krizidir. Yunanis-

tan’a göre üç bin yıllık bir tarihi olan

Makedonya’nın kökeni bugünkü Ma-

kedonyalılar değil, Büyük İskender’in

temsil ettiği Helenlerdir. Bu neden-

le Makedonyalıların bu ismi kendi-

lerine mal etme hakları yoktur. Yu-

nanistan’ın Makedonya’nın ismine

olan itirazı, Makedonya’nın resmî

adını FYROM, yani Türkçesiyle Ma-

kedonya Eski Yugoslav Cumhuriye-

ti olarak tescil ettirmesine yol aç-

mıştır. Öte yandan Makedonyalıların

maruz kaldığı bu isim krizi, ülkede

bir kimlik krizi haline de dönüşmüş

ve Makedon etnik kimliğinin tepki-

selci bir milliyetçilik geliştirmesine

yol açmıştır. Gelişen Makedon mil-

liyetçiliği de beraberinde ülkedeki

Arnavut milliyetçiliğin güçlenmesi

sonucunu doğurmuştur.7

Mayıs 2015’te Kumanova ken-

tinde yaşanan çatışma görüntüleri,

2001 yılından bu yana Makedon-

ya’da unutulmaya yüz tutmuş savaş

travmalarını tekrar gün yüzüne çı-

karttı. Makedonya siyasetinin tıkan-

dığı ve Başbakan Gruevski’nin zor

günler geçirdiği bir dönemde patlak

veren Kumanova krizi, halen tartı-

şılan ve bolca soru işaretleri barın-

dıran bir olay olarak ülke tarihine

geçmiş oldu. Makedonya İçişleri Ba-

kanlığı, “saldırganlar komşu bir ülke-

den geldi” açıklamasında bulunarak

Kosova ve UÇK’ya göndermede bu-

lundu. UÇK yetkilileri ise bu iddiala-

rı resmî olarak yalanladı ve olayın

Makedonya içindeki gruplarca ger-

çekleştirildiğini iddia etti.

Makedonya’da Makedonlar ve Ar-

navutlar arasındaki etnik gerilimin

tansiyonunun düşmediği bilinen bir

gerçek, fakat 2015 yılındaki konjonk-

tür hiç de Arnavutların Makedonlarla

silahlı bir çatışma arayışına girece-

ği beklentisi içermiyordu. Bu neden-

le çatışmalar sürpriz olarak değer-

lendirildi ve birçok Arnavut siyasetçi

ve toplum lideri tarafından şüpheyle

karşılandı. Daha da ileri giden kimi

Arnavut siyasetçiler, olayların hü-

kümetin kendini kurtarma ve nefes

alma pahasına geliştirdiği bir komp-

lo olduğunu öne sürdüler.

Olaylarda 8 polis ve 14 saldırgan

yaşamanı yitirdi. 50 civarında kişi

yaralandı. Yüze yakın ev hasar gör-

dü, 30’a yakını ise tamamen yıkıldı.

Olayların ardından çok sayıda bölge

sakini gözaltına alındı. Bazı çocuk ve

kadınların dahi hiçbir gerekçe olmak-

sızın kısa süreli gözaltı işlemine tabi

tutulduğu bildirildi.

Kumanova 2015 olayları ister id-

dia edildiği gibi bir hükümet komp-

losu olsun isterse de Arnavut isyan-

cılar tarafından girişilmiş bir saldı-

rı girişimi olsun, Makedonya’da et-

nik dengelerin kırılgan ve istismar

edilebilir yapısını tüm çıplaklığıyla

gözler önüne sermiştir. Ayrıca her iki

tarafın gerilimi besleyici adımlara

yönelmeksizin, gerginliklerin azal-

tılmasına yönelik çabalarının öne-

mini ortaya koymuştur. Zira ülkede

tekrar yaşanabilecek bir etnik geri-

lim, artık iki tarafın da kolay kaldı-

ramayacağı sonuçlara yol açabile-

cek niteliktedir.

Makedonya’da etnik gerilimin dozu

düşürülmez ve bu şekilde tırman-

maya devam ederse, özellikle Orto-

doks Makedonların Müslüman Arna-

vutların yerleşimlerine haçlar dikme-

ye devam etmesi, etnik bir çatışma-

nın fitilini ateşleyebilir. Çıkabilecek bir

Makedon-Arnavut çatışmasına Sırp-

ların da müdahil olması işleri daha

da içinden çıkılmaz hale getirebilir.

Makedonya’da yüzde dört civa-

rında bir Türk nüfus bulunmaktadır.

Oran olarak küçük olsa da ülkedeki

üçüncü büyük etnik gurubu Türkler

oluşturmaktadır. Ülke geneline da-

ğılmış bir şekilde yaşayan Türk nü-

fus Üsküp, Merkez Jupa, Gostivar,

Kalkandelen, Vrapçişte, Aşağı Bani-

ça, Plasnica, Radoviş, Rostuşa, Ohri,

Struga, Pirlepe ve Ustrumca bölgele-

rinde yoğunlaşmıştır. Büyük oranda

kırsal kesimde yaşayan Türkler, ta-

rım ve hayvancılıkla iştigal etmek-

tedir. 2001 yılında imzalanan Ohri

Çerçeve Anlaşması uyarınca üçüncü

büyük “halk” olarak nitelenen Türk-

lerin, merkezî ve yerel yönetim bi-

rimlerinde “hakça temsil” edilmele-

ri anayasal teminat altına alınmış,

ayrıca din, dil ve eğitim özgürlükle-

rini de içeren kültürel hakları geniş

biçimde korunmuştur. Türk toplumu,

kabinede bir devlet bakanı ve par-

lamentoda iki milletvekili ile temsil

edilmektedir.8

Makedonya’nın doğusu yoksullu-

ğun büyük ölçüde etkilediği bir böl-

gedir. Bu bölgede yaşayan soydaş-

larımız da bu durumdan ciddi şekil-

de etkilenmektedir. Maalesef ülke-

nin doğusu ihmal edilmektedir. Tür-

kiyeli sivil toplum kuruluşları ve il-

gili devlet kurumlarının bu bölgeye

daha fazla eğilmesi zaruridir. Böl-

gede imamların gerekli maddi ihti-

yaçları karşılanamadığı için cami-

lerde imam istihdamı noktasında

da sıkıntılar yaşanmaktadır. Bölge

halkının millî ve manevi değerleri-

ni muhafaza edebilmesi için mad-

di yardımların yanında kültürel yar-

dımlar da büyük önem taşımakta-

dır. Türkiye Diyanet İşleri Başkan-

lığı’nın bu konuya el atması yerin-

de olacaktır.

Makedonya’nın mevcut sorunla-

rına ek olarak 2015 yılında maruz

kaldığı mülteci akını da ülke yöneti-

cilerinin işini zorlaştıran meseleler-

den biri olmuştur. Avrupa’ya geçişte

Makedonya’yı güzergâh olarak kul-

lanan mülteciler, ülkedeki sınır ka-

pılarında ve tren istasyonlarında yı-

ğılmalar oluşturmuştur. Bir müddet

mültecilerin geçişine izin veren Ma-

kedonya, son dönemde Avrupa’dan

gelen baskılar dolayısıyla mültecileri

kapılarında tutmak zorunda kalmış-

tır. Makedonya güvenlik güçlerinin sı-

ğınmacıları ülkeye sokmamak ama-

cıyla girişmek zorunda kaldığı müda-

haleler de uluslararası kamuoyunca

sıklıkla eleştirilmektedir.

Makedonya, Yugoslavya’nın dağıl-

masından sonra büyük çaplı savaş

yaşamadığı için şanslı olarak görü-

len ülkelerden biriydi, fakat ülkede

etnik gerilimin bir türlü dinmeme-

si ve üstelik siyasetin sürekli tıkan-

ma noktasına gelmesi, gelecek adı-

na umutlu bir tablo ortaya koyma-

maktadır. Makedonya’nın bir an önce

siyasi tıkanıklığını aşarak AB vizyo-

nunda emin adımlarla yoluna devam

eden bir ülke haline gelmesi, ülke-

deki tüm gruplar için de en akılcı yol

olarak gözükmektedir. Uluslararası

kamuoyunun Makedonya’nın bu zor

dönemecinde yanında olması ve si-

yasetin işlerlik kazanmasına destek

vermesi önemlidir.

Makedonya’da etnik gerilimin dozu

düşürülmez ve bu şekilde tırmanmaya

devam ederse, özellikle Ortodoks

Makedonların Müslüman

Arnavutlarınyerleşimlerine

haçlar dikmeyedevam etmesi, etnik

bir çatışmanınfitilini ateşleyebilir.

Page 8: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

1211

TEMMUZ

201

6

ARNAVUTLUKArnavutların merkez ülkesi konumun-

daki Arnavutluk, üç milyon civarında-

ki nüfusunun yüzde 95’ini Arnavutla-

rın oluşturması hasebiyle de en çok

Arnavut’un yaşadığı ülke durumun-

dadır. Dünyanın en şiddetli komü-

nist rejimlerinden birini deneyimle-

yen ülkede din olgusu büyük oran-

da zedelenmiştir. Örneğin aslen en

az yüzde 70’inin Müslüman olduğu

düşünülen ülkede 2011 yılında ya-

pılan nüfus sayımında kendini Müs-

lüman olarak tanımlayanların ora-

nı yüzde 56’da kalmıştır.9 Kendisini

ateist olarak tanımlayanların sayısı

ise ciddi oranlardadır. Kuşaklar boyu

yasaklanan ve unutturulan dinî kül-

tür, kendisini Müslüman olarak ta-

nımlayanların büyük bir kısmında

dahi hayli zayıflamış haldedir. Hris-

tiyanlık ülkedeki ikinci en güçlü din-

dir. 2011 sayımında kendisini Katolik

olarak tanımlayanlar yüzde 10, Orto-

doks olarak tanımlayanlar da yüzde

6,8 olarak ortaya çıkmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonun-

dan 1985 yılındaki ölümüne kadar

ülkenin tek hâkimi olarak Arnavut-

luk’u yöneten Enver Hoca dönemin-

de, önce Marksist-Leninist ideoloji,

ardından da Maoist ideoloji (pratikte

bir fark olmamakla birlikte Arnavut-

luk’un siyasi yönelimlerinin bir sonu-

cu olarak) benimsendi. Bu da ülkeyi

demokrasi ve özgürlüklerden alabil-

diğine uzaklaştırarak katı ve kapalı

bir rejim haline getirdi. Enver Hoca,

ateizmi dikte ederek ülkedeki tüm

cami ve kiliseleri kapattı. Daha da

ileri giderek 1967 yılında Arnavut-

luk’un dünyanın ilk ateist devleti ol-

duğunu ilan etti.

Arnavutlar Balkanlarda Osman-

lı’dan en son ayrılan millet olmuş-

tur. Bununla birlikte Arnavutluk’un

1912 yılında ilan ettiği bağımsızlı-

ğı, yüzüncü yılını aşmış durumdadır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce İtal-

yanlar, savaş sırasında da Almanlar

tarafından işgale uğrayan Arnavut-

luk, savaştan sonra bağımsızlığını

tekrar elde etmiştir. Ülkede millî bi-

linç yüksektir.

Arnavutluk Balkanların bugünü ve

geleceği açısından kritik bir ülkedir.

Zira Balkan Müslümanlarının büyük

çoğunluğunu Arnavutlar oluşturmak-

tadır. Arnavutlar için de Arnavutluk’un

merkezî bir önemi vardır. Balkanlar-

da İslamiyet’in geleceğini büyük öl-

çüde Arnavutlar belirleyecektir. Bu

aynı zamanda Türkiye başta olmak

üzere İslam dünyası için de büyük

ehemmiyet taşımaktadır. Türkiye Ar-

navutlara ve Arnavutluk’a gereken il-

giyi göstermeli ve bu coğrafyada Ar-

navutlarla Türklerin bir kader birliği-

nin bulunduğunu iki taraf da gözden

kaçırmamalıdır.

Arnavutluk dünya Bektaşiliğinin

de merkezi olarak kabul edilmekte-

dir. 2011 yılındaki sayımda kendisini

Bektaşi olarak tanımlayanların ora-

nı yüzde iki olarak çıkmıştır. Bekta-

şilerin Müslümanlardan ayrı bir grup

olarak gösterilmesine yönelik bir an-

layış gelişmektedir. Bu son derece

yersiz ve rahatsız edici bir gelişme

olarak değerlendirilmektedir. İslam

kültürünün içinde farklı bir renk olan

Bektaşilik ve mensupları üzerinden

bölünmeleri teşvik eden bir siyasi

kampanya yürütülmesi son derece

tehlikeli sonuçlar üretecektir. Bun-

dan en büyük zararı da yine Bekta-

şilerin göreceği muhakkaktır. Bu ko-

nuda Türkiye ve Balkan Müslümanları

başta olmak üzere İslam dünyasının

net bir mesajı olması gerekmektedir.

Arnavutluk’ta öne çıkan ilginç ger-

çekliklerden biri de ülkenin çoğunlu-

ğu Müslüman olmasına rağmen ki-

lise inşası furyasının patlak verme-

sidir. Bugün gelinen noktada ülkede

873 camiye karşılık 792 kilise bu-

lunmaktadır. Bektaşilere ait tekke

ve türbelerin sayısının da 133 oldu-

ğu bildirilmektedir. Hristiyanlığı yay-

maya yönelik misyonerlik faaliyet-

lerinin yoğun görüldüğü bir ülkedir.

Bunda ülkenin uzun yıllar etkisin-

de kaldığı ağır komünizm dolayısıy-

la halkın dinden uzaklaşmış olma-

sının büyük payı vardır. Bu sebeple

Arnavutluk misyonerler için elveriş-

li bir ülke olarak görülmektedir. Ül-

kede Vatikan’ın etkili olduğu da bi-

linmektedir.

Benzer şekilde doksanlarla birlikte

gelen dünyaya açılım ve dinî özgür-

lükler sürecinin ülkedeki radikal un-

surları ve Şia propagandasını da be-

raberinde getirdiği görülmüştür. Bal-

kan Müslümanlarının gelenekleriyle

bağdaşmayan Selefi akımların ve

İran kaynaklı Şia propagandasının

önüne geçilmesi de yine Arnavut-

luk’taki geleneksel İslami yapının

muhafazasına yönelik çalışma ya-

pan sivil toplum örgütleri vesilesiyle

mümkün olacaktır. Türkiye’ye bu ko-

nuda tarihî bir rol düşmektedir. Ko-

münizmin çözülmesinden sonra ül-

keye Yehova Şahitlerinden Bahaîlere

kadar geniş bir yelpazeden dinî un-

surlar gelerek kendilerine nüfuz sa-

hası edinmenin çabası içine girmiş-

lerdir. Ülkenin bu anlamda boş ol-

madığının ortaya konulması, bölge-

deki Arnavut-Türk kader birlikteliği-

nin de bir gereğidir.

Arnavutluk’un en önemli sorunları

olarak kaçakçılıkla mücadele, uyuş-

turucuyla mücadele ve kara para

meselesi öne çıkmaktadır. AB de bu

üç temel sorunun bir an önce aşıl-

ması noktasında Arnavutluk hükü-

metine telkinlerde bulunmaktadır.

Mücadele kapsamında bazı adımlar

atılmıştır. Güvenlik güçlerine geniş

Arnavutluk Balkanların

bugünü ve geleceği açısından kritik bir

ülkedir. Zira Balkan Müslümanlarının

büyük çoğunluğunu Arnavutlar

oluşturmaktadır.

Page 9: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

1413

TEMMUZ

201

6

yetkiler verilmesi ve yargı reformu

önemli gelişmelerdir. Ama AB vizyo-

nunun hız kazanması için çok sayıda

reformun kararlılıkla yerine getiril-

mesi ve siyasi iradenin güçlü bir şe-

kilde ortaya konması gerekmektedir.

Bu açıdan Başbakan Edi Rama’nın işi

hiç de kolay görünmemektedir.

Ülkede yaygınlık kazanan ve kang-

ren haline gelen bu sorunlar da daha

önce din konusunda ifade ettiğimiz

gibi, komünizmden sonra bir anda

ortaya çıkan otorite boşluğunun suç

unsurlarınca doldurulmaya çalışılma-

sından kaynaklanmaktadır. İç çatış-

ma ve kaos ortamının belirsizliğinden

beslenen bu suç örgütleri devlet oto-

ritesini zayıflatmaktadır. Öyle ki bir

dönem, ülkenin güneyinde uyuşturu-

cu yetiştirilen bir köy olan Lazarat’a

polis güçleri girememekteydi. Kısa-

cası bugün dünya çapında nam ya-

pan Arnavut mafyasının türevlerinin

Arnavutluk’ta önemli bir etkisi vardır

ve devlet yönetiminin bu suç unsur-

larıyla mücadelesi hem zor hem de

zaruridir. Ülkede 1997 yılında patlak

veren iç karışıklıklarda halkın askerî

silah depolarını bile yağmalayabilmiş

olması, ülkedeki devlet otoritesinin

çok hassas bir zeminde bulunduğu-

nu göstermesi bakımından önemlidir.

Ülkenin önemli sorunlarından biri

de diğer Balkan ülkelerinde de oldu-

ğu gibi siyasi istikrarsızlıktır. Sosya-

list Başbakan Edi Rama hükümeti ve

muhalefetteki Demokrat Parti lideri

Lulzim Basha bloğu, sürekli olarak iç

siyaset kavgaları yapmakta, ilaveten

boykot ve protestolarla ülke siyaseti

zorlu bir dönemden geçmektedir. Mu-

halefetin temel söylemi yolsuzluklar-

dır. Bunun yanı sıra muhalefet Baş-

bakan ve Meclis Başkanı’nı mafyalık

yapmakla suçlamaktadır. Hatta Sos-

yalist Parti’den ihraç edildikten son-

ra Başbakan Edi Rama’ya sert eleş-

tirilerde bulunan bir milletvekili, bu-

nun üzerine Meclis Başkanı İlir Me-

ta’nın kendisine suikast planladığını

iddia etmiştir.10

Arnavutluk’un uzun vadede yaşa-

yabileceği sorunlardan biri de Yuna-

nistan’la sınır anlaşmazlıkları olabi-

lir. Güneyde bulunan Yunan azınlığın

Yunanistan’la birleşmek istemesi du-

rumunda bölgede nasıl bir durumun

ortaya çıkacağı merak edilmektedir.

Himara bölgesinde Yunanistan etki-

si bariz bir şekilde hissedilmektedir.

Buna mukabil Yunanistan’ın batısın-

daki Çameria bölgesinde yaşayan Ar-

navutlar meselesi, iki ülke ilişkilerin-

deki bir diğer gerilim kaynağıdır. Ta-

rihte bilinen Yunan mezalimlerinden

olan Çamerya mezaliminde on binler-

ce Arnavut soykırım, sürgün ve asimi-

lasyona tabi tutulmuştur. Birçok böl-

ge Arnavut’u bölgeyi terk ederek Ar-

navutluk’a kaçmak zorunda kalmış-

tır. Bugün Yunanistan’da farklı kay-

naklar yüz ila üç yüz bin Çameryalı

Arnavut’un yaşadığını ileri sürmek-

tedir. Asimilasyona uğrayan bu in-

sanlara azınlık hakları da tanınma-

maktadır. Bu konu Arnavutluk siya-

setinin de ister istemez gündeminde

bulunmakta, siyasetçiler zaman za-

man kamuoyuna bu mesele ile ilgi-

li sorumluluk taşıdıklarına dair ikna

edici açıklamalarda bulunmak duru-

munda kalmaktadır.11

Sosyalist olmasına rağmen beklen-

tilerin üstünde bir realist dış politi-

ka benimseyen Başbakan Edi Rama,

aktif dış politika anlayışıyla selefle-

rinden farklı bir bölgesel politikanın

işaretlerini vermiştir. Rama, Sırbis-

tan’la iyi ilişkilere önem vermiş, Ko-

sova meselesinin çözümünde yapıcı

bir tavır takınmıştır. Türkiye ile ilişki-

lere de önem veren Rama, Türkiye’yi

dış politikada stratejik ortak olarak

gördüklerini ifade etmiştir.12

Arnavutluk’un Arnavutlar için mer-

kez ülke olması hasebiyle ülkede za-

man zaman “Büyük Arnavutluk” söy-

lemlerinin de gündeme geldiği görül-

mektedir. Fakat bu söylem dillendi-

renler tarafından dahi büyük bir ih-

tiyatla ileri sürülmektedir. Kimileri

ise bunun bir Sırp propagandası ol-

duğunu ve prim verilmemesi gerek-

tiğini düşünmektedir. Modern ulus

devlet kavramının yarattığı çelişki-

ler ve sınırlılıkların bir yansıması olan

bu durum, aslında dünyanın pek çok

farklı bölgesindeki milletler ve ülke-

ler için de geçerlidir. “Büyük Arnavut-

luk” söylemi daha çok Balkanlardaki

Arnavutların birliği ve diriliğine vur-

gu yapmaktadır. Örneğin Arnavutluk

ve Kosova arasında ülke sınırları bu-

lunsa da esasında tüm Arnavutların

her zaman için aynı idealler etrafın-

da bir ve bütün olduğu ima edilmek

istenmektedir.

Günümüzde “Büyük Arnavutluk”

idealinin ülke siyasetine yansıması,

iktidar ve muhalefet arasındaki siya-

si fikir ayrılıklarının bu ülkü etrafın-

da dile getirilmesi şeklindedir. Örne-

ğin eski Başbakan Sali Berişa, mev-

cut Rama hükümetinin milliyetçiliği-

nin sorgulanmasına yol açacak şe-

kilde bu ülküyü ima eden açıklama-

larda bulunmuştur. Fakat Berişa’nın

bu açıklamaları birçoklarınca fazla-

sıyla siyasi bulunmuş ve samimiyet-

ten uzak ifadeler olarak değerlendi-

rilmiştir. Edi Rama’nın bu söylemi sa-

hiplenmeyen daha realist bir dış poli-

tika anlayışı benimsemiş olması, mu-

halefete böyle bir imkân tanımıştır.

Fakat şu da bir gerçektir ki, Balkan-

larda en güçlü milliyetçiliklerden biri

olan Arnavut milliyetçiliği, mümkün

olsun ya da olmasın birleşik bir Ar-

navutluk ülküsünün takipçisi ve sa-

vunucusu olmaya devam edecektir.

Arnavutluk’un az bilinen ve pek

üzerinde durulmayan farklı bir yönü

de ülkenin hatırı sayılır bir petrol ve

doğalgaz rezervine sahip olmasıdır.

Avrupa’nın en büyük petrol kaynağı-

na sahip olduğu ileri sürülen Arna-

vutluk, bu zenginliğinden yeterli öl-

çüde istifade edememiştir. Esasında

Arnavutluk’ta petrol üretimi 20. yüz-

yılın ilk dönemlerinde başlamış olsa

da diktatör Enver Hoca döneminde

Arnavutluk dünya petrol piyasasın-

dan uzaklaşmıştır. Doksanlı yıllardan

itibaren ise ülke petrol piyasası yeni-

den hareketlenmiştir. Kimi uzmanlar

ABD’nin bölgeye bir hayli önem ve-

ren stratejisinde Arnavutluk petrol-

lerinin de bir gösterge olabileceğini

ileri sürüyorlar ve Kosova’daki ABD

üssünün bir de bu gözle değerlen-

dirilmesi gerektiğini ifade ediyorlar.

Sosyalist olmasına rağmen beklentilerin üstünde bir realist dış politika benimseyen Başbakan Edi Rama, aktif dış politika anlayışıyla seleflerinden farklı bir bölgesel politikanın işaretlerini vermiştir.

Page 10: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

1615

TEMMUZ

201

6Dünyanın fosil yakıtlardan vazgeç-

me eğilimine girdiği bilinse de Arna-

vutluk en azından iyi bir planlama ve

yatırım stratejisiyle petrol rezervle-

rini ülkenin kalkınması adına kulla-

nabilecek bir potansiyele sahip. Aynı

şekilde İşkodra civarında yoğunlaşan

doğalgaz rezervleri, gaz fakiri Avru-

pa için belli bir öneme sahip. Fakat

maalesef ülkenin içinde bulunduğu

siyasi istikrarsızlık ve güçlü bir dev-

let otoritesinin hâlâ tam anlamıyla

kurulamamış olması, Arnavutluk’un

ekonomik anlamda ayağına vurul-

muş prangalar olmaya devam ediyor.

Yine de Arnavutluk yönetimi, başta

ülke güvenliği ve stratejik ortaklıklar

edinilmesi bağlamında emin adım-

lar atmaktadır. Başbakan Rama’nın

gerçekçi bölge stratejisinde ayrışma

noktalarından çok iş birliği noktala-

rını ve stratejik iş birliklerini öne çı-

karmaya çalışması, ülkenin yalnız-

laşmasının önüne geçmeye yöne-

lik akılcı politikalar olarak görülebi-

lir. Örneğin 2013 yılında üç “strate-

jik ortak” olarak Yunanistan, İtalya ve

Türkiye’yi sayması, son derece ma-

nidar bir stratejik adımdır. Esasında

Arnavutluk’u kültürel, sosyal, ekono-

mik ve siyasal olarak en çok etkile-

yen bölge ülkeleri Yunanistan ve İtal-

ya’dır. Mevcut yönetimin bu gerçek-

liği göz ardı etmesi mümkün değil-

dir. Fakat bu ülkeleri Türkiye gibi güç-

lü bir bölge ülkesiyle dengelemeye

çalışması da Arnavutluk’un yalnızca

bu iki ülkenin etki alanının mahkûmu

olarak algılanmasının yanlış olaca-

ğını ima etmektedir.

Aynı şekilde Kosova ile kurulduğu

ilan edilen stratejik ortaklık da böl-

gesel yalnızlaşmanın önüne geçme-

ye yönelik bir adım olarak görülebilir.

Arnavutluk’un en önemli stratejik or-

tağınınsa ABD olduğu malumdur. AB

ile yapıcı ilişkilere ve AB üyelik süreci-

nin hızlandırılmasına ise özel bir önem

verilmektedir. Kısacası Arnavutluk So-

ğuk Savaş boyunca yaşadığı ultra katı

izolasyonun travmatik etkilerini akıl-

cı ve gerçekçi bir anlayışla aşmanın

yollarını aramaktadır. Ama kurumsal-

laşma konusunda yaşadığı sıkıntılar,

ülkenin yapabileceği atılıma ket vur-

maya devam etmektedir.

KARADAĞYugoslavya’nın bölündüğü yedi par-

çadan biri olan Karadağ, Sırplarla or-

tak dine mensup olmaları ve ülkenin

önemli bir kesiminin de Sırp köken-

li olması dolayısıyla Sırbistan’dan

da oldukça geç bir tarihte ayrılmış-

tır. Karadağ bu anlamda Sırp liderli-

ğindeki Yugoslavya’nın çöküşünü ka-

demeli hale getirmesini sağlayan bir

özelliğe sahip olmuştur.

1989’dan başlayarak Yugoslav-

ya’nın parçalanma sürecinin tamam-

landığı 1992 yılında iki parça hâlâ bir-

liği devam ettirme eğilimindeydi. Bun-

ların biri kuşkusuz Yugoslavya’nın asıl

sahibi olan Belgrad merkezli Sırplar,

diğeri de Belgrad’a en yakın anlayı-

şa sahip olan Karadağ idi. Bu iki par-

ça tükenişi tehir eden bir adımla Yu-

goslavya Federal Cumhuriyeti’ni ilan

etti. Bugünkü Kosova toprakları da

Sırbistan’ın bir parçası olarak Federal

Cumhuriyet’in içinde yer almaktaydı.

Ama eski dünyadan kalma bu de-

mode isim ancak 2003 yılına kadar

devam edebildi ve Yugoslavya’dan

kopan eski üyelerin itirazları ulusla-

rarası toplumun baskılarıyla birleşin-

ce federal yapı ismini Sırbistan-Ka-

radağ Devlet Birliği olarak güncel-

lemek zorunda kaldı. Ama iki ülke-

nin yıllardır gözünü yummaya çalış-

tığı realite çok geçmeden somut bir

halde ortaya çıkacak ve 2006 yılın-

da nihai ayrışma gerçekleşecekti. 21

Mayıs 2006 tarihinde yapılan bağım-

sızlık referandumunda Karadağlıların

yüzde 55,4’ü bağımsızlığa evet oyu

kullanmıştır. Bağımsızlık kararı için alt

sınır olarak konulan yüzde 55’in çok

az bir farkla aşılabilmiş olması,13 ül-

kedeki Sırpların ve bunun da ötesin-

de dinî çoğunluk konumundaki Orto-

doksların hâlâ zihinsel olarak ayrış-

maya pek hazır olmadığını ortaya koy-

muştur. Fakat netice zamanın ruhu-

nun gerekliliği şeklinde olmuş ve bö-

lünme gerçekleşmiştir. Bu bölünmey-

le aslında bu durumdan yalnızca iki

yıl sonra Kosova’nın da bağımsızlığı-

nı ilan etmesiyle günümüzdeki hali-

ne kavuşacak olan Balkan siyasi ha-

ritasının son rötuşlarından biri daha

yapılmış oluyordu.

Sırbistan-Karadağ’ın bölünmesi tra-

jik bir şekilde, ayrılan iki ülkenin asli

unsurlarından ziyade iki ülkenin or-

tasında kalan Sancak Müslümanla-

rını etkileyen bir gelişme olmuş ve

Sancak Müslümanlarının siyasi ola-

rak parçalanmalarına sebep olmuş-

tur. Osmanlı’nın Yenipazar Sancağı’na

nispetle günümüzde de Sancak ola-

rak bilinen ve Müslümanların çoğun-

luğu oluşturduğu bölge, bugün altısı

Sırbistan, altısı da Karadağ toprak-

larında kalan on iki yerleşim birimin-

den oluşmaktadır. Yani Sırbistan-Ka-

radağ’ın bölünmesiyle Sancak bölge-

si de tam ortasından bölünmüştür. Bu

bölünmenin uzun vadede bölge Müs-

lümanlarının gelecekteki güvenlik du-

rumu ve etkinliğine kaçınılmaz yansı-

maları olacaktır. Fakat Karadağ tara-

fında kalanlar şu an için biraz daha

şanslı gibi görünmektedir. Zira ülke-

deki Sırp nüfusa karşı dengeleyici bir

unsur konumunda olmaları, Karadağ-

lıların kendilerine siyasi olarak rağbet

göstermelerine yol açmaktadır. Yani

Karadağ yönetimi, yüzde 30’luk Sırp

nüfusa karşılık yüzde 20’lik Müslü-

man nüfusu bir tampon yapı olarak

görme eğilimindedir. Müslümanlar

hükümete ortak edilmekte ve önem-

li konumlara gelebilmektedir. Müslü-

man nüfus Karadağ İslam Birliği ta-

rafından temsil edilmektedir. Fakat

2007 yılından bu yana Sırbistan’da

ortaya çıkan müftülük krizinin Kara-

dağ’da da yansımaları bulunmakta-

dır. Yeni Pazar merkezli Sancak Me-

Page 11: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

1817

TEMMUZ

201

6şihatı, Sancak’ın bir bütün olduğu ve

Karadağ’ın ayrılmış olmasının bir şey

değiştirmediğini ileri sürerek Karadağ

Sancak’ında kalan Müslümanların da

dinî mercii olmayı sürdürdüğünü id-

dia etmektedir. Bu da kuşkusuz Kara-

dağ İslam Birliği ile Yeni Pazar mer-

kezli Sancak Meşihatı’nın sürtüşme-

sine neden olmaktadır.

Sonuç olarak bölünmenin Sırbistan

tarafında kalan Müslümanları daha

fazla etkileyeceği çok geçmeden orta-

ya çıkmış, Sancak Müslümanları 2007

yılından bu yana Belgrad tarafından

oluşturulan “müftülük krizi” ile muha-

tap olmuştur. Sırbistan kısmında de-

taylı olarak ele alacağımız müftülük

krizinde tarafların konumu, yapısı ve

anlayışından öte görmemiz gereken

vakıa, Sırbistan yönetiminin hedefi-

nin bölge Müslümanlarının özerk tu-

tumlarını ve bağımsız yapısını müm-

kün olduğu kadar sınırlamak ve kendi

kontrolü altında bir Sancak Müslüman

azınlığı oluşturmak olduğudur. Maa-

lesef müftülük krizi Türkiye başta ol-

mak üzere dışarıda genel olarak anla-

şılması gerekenin çok dışında algılan-

mış, küçük hesapların kurbanı olmuş

ve büyük resim ıskalanmıştır.

Karadağ yalnızca 650 bin nüfusa

sahip, küçük ölçekli bir turizm ülkesi-

dir. Çok etnisiteli bir yapıya sahip olan

ülkede yaklaşık olarak yüzde 49 Ka-

radağlı, yüzde 30 Sırp, yüzde 12 Boş-

nak, yüzde 5 Arnavut, yüzde 3 Kara-

dağlı Müslüman ve yüzde 1 Hırvat nü-

fus bulunmaktadır. Karadağlılar ayrı

bir etnik grup olarak görülmekle bir-

likte büyük oranda Sırplarla aynı dini

paylaşmaktadır. Bu tablo ülkede hiçbir

etnik grubun ezici çoğunluğu oluştur-

madığını ortaya koymaktadır.

Müslümanların azınlık olduğu bir

Balkan ülkesi durumundaki Kara-

dağ’da yüzde 20 civarında bir var-

lıkları söz konusudur. Boşnak Müslü-

manlar Rozaye, Bijelo Polje (Akova)

ve civarında, Arnavut Müslümanlar

ise Ulcinj ve Bar’da yoğunlaşmıştır.

Ülkede etnik olarak bir ezici çoğun-

luk bulunmasa da dinî olarak yüzde

75 civarında bir Ortodoks Hristiyan

ezici çoğunluğundan bahsedebiliriz.

Fakat Karadağ Ortodoks Kilisesi’nin

Sırp Ortodoks Kilisesi’nden bağım-

sızlığını ilan etmesi, dinî birlikteliği

psikolojik olarak sarsmıştır.

Eski Yugoslavya’nın yedi parça-

sı olarak bakıldığında en az nüfu-

sa sahip devlet Karadağ’dır. Sırbis-

tan’da da hatırı sayılır bir Karadağlı

nüfusu yaşamaktadır. Karadağ eko-

nomik olarak bölge ülkelerinden nis-

peten daha iyi durumdadır. Bunda

nüfusun az olmasının yanı sıra bü-

yük oranda Adriyatik boyunca uza-

nan turizm sektörünün etkisi vardır.

Karadağ’ın en önemli problemini

Sırbistan’la ilişkileri teşkil etmektedir.

Sırp yönetimi Karadağ’ın ayrılmasını

içine sindirmekte bir hayli zorlanmış-

tır. Sırbistan, Karadağ’daki Ortodoks

çoğunluğu kendisi için bir güvence

olarak gördüğünden kopuşu Sırplar

açısından belki tüm diğer Yugoslav-

ya bakiyelerinden daha fazla hayal

kırıklığına sebep olmuştur.

Sırbistan özellikle Karadağ’daki Sırp

kesim ve kilisesi üzerinden Karadağ’da

etki kurmaya çalışmaktadır. Karadağ-

lılar ve Sırplar arasında soğukluğa se-

bep olan bir diğer faktör de Karadağ

Ortodoks Kilisesi’nin Sırp Ortodoks Ki-

lisesi’nden bağımsızlık ilan etmiş ol-

masıdır. Ortodoks kültürde kilisenin her

zaman için önemli bir rolü olduğu bi-

linen bir gerçektir. Siyasette kilisenin

yansımaları olduğu gibi, kilise sem-

bolizmi üzerinden de bir politika ge-

liştirilmesi söz konusu olabilmektedir.

Karadağ ulus bilincinin inşa edilme-

sinde kaçınılmaz gerekliliklerden bi-

rinin de kilisenin Sırp etkisinden arın-

dırılması olması şaşırtıcı olmamalıdır.

20. yüzyılın savaşlarla dolu muhata-

ralı atmosferinde Karadağ Ortodoks

Kilisesi’nin varlık mücadelesi kesinti-

lere uğramak zorunda kalmıştır. Son

olarak 1993 yılında yeni dünya dü-

zeninin elverdiği şartlar sonucu Ka-

radağ Ortodoks Kilisesi’nin tekrar ku-

rulduğu ilan edilmiştir. Sırp Ortodoks

Kilisesi için kabul edilemez mahiyet-

teki bu durum, günümüze uzanan ki-

liseler arası çekişmelerin tekrar ayyu-

ka çıkmasına neden olmuştur.

Sırbistan’la gerilime yol açan ko-

nulardan biri de Karadağ’ın NATO’ya

üye olmak istemesidir. Bu, Rusya ve

Sırbistan için son derece rahatsız

edici bir girişim olarak görülmekte-

dir. NATO’nun Karadağ’ı 2015 yılı so-

nunda resmen üyeliğe davet etme-

si, şu an ülkede en çok tartışılan si-

yaset konularından biridir. Rusya’nın

son yıllarda yayılmacı bir politika be-

nimsemesi ve Kırım’ı ilhakı Batı’da

endişeyle karşılanmış, Karadağ’ın

üyeliğe davet edilmesi böyle bir at-

mosferde gerçekleşmiştir. Gerçekte

söz konusu olan yalnızca Karadağ’ı

ilgilendiren bir dış politika konusun-

dan ziyade, Batı ile Rusya’nın sat-

ranç oyunudur. Bu satrançta hamle

sırası kendisine gelen Batı’nın hakkını

Karadağ’dan yana kullanmış olma-

sı Sırbistan’ı endişeye sevk etmiştir.

Esasında Sırbistan da Batı ile Rus-

ya arasındaki satrançta bir piyon ol-

duğunun fazlasıyla farkında olarak

hareket etmekte ve son zamanlarda

daha çok iki tarafı da idare etmeye

yönelik bir dış politika anlayışı be-

nimsemektedir. Her halükârda NATO

üyeliği konusu Karadağ iç siyasetini

ciddi şekilde meşgul eden bir konu

olmaya devam edecektir. Arnavut-

luk ve Hırvatistan’ın ardından Kara-

dağ’ın da NATO’ya dâhil olması, Sır-

bistan’ı bölgede Rusya eksenli ba-

kış açısından biraz daha Batı ekseni-

ne yaklaştıran bir çizgiye taşıyabile-

cektir. En azından iç siyaset bu konu

üzerinden daha da hareketlenecektir.

Muhalefet partilerinin Sırbistan

tarafından kışkırtıldığı ve protesto

gösterileriyle siyaseti kilitlemeye

çalıştığı iddiaları yaygındır. Temel

söylem olarak Karadağ’ın NATO’ya

üyeliğine karşı çıkılmasını ve Kara-

dağ’ın Sırbistan’la birlikte hareket

etmesi gerektiğini ileri sürmektedir-

ler. Diğer Balkan ülkelerinde de oldu-

ğu gibi yolsuzluk iddiaları en önemli

muhalefet konularından birini oluş-

turmaktadır. Başbakan Milo Đuka-

noviç’in kişisel serveti sürekli gün-

deme gelmekte ve kaynağı sorgu-

lanmaktadır. Đukanoviç’in doksan-

ların başından bu yana Karadağ si-

yasetine damga vurmuş olması ve

kâh başbakan kâh cumhurbaşkanı

olarak gidip gidip gelmesi, bizdeki

rahmetli eski Cumhurbaşkanı Sü-

leyman Demirel’i anımsatmaktadır.

Ülke gündeminde yer tutan bir di-

ğer konu olan Kosova ile sınır mese-

leleri ise, şu an için Karadağ’ın lehi-

ne çözümlenecek gibi görünmektedir.

Karadağ’ın mevcut plana göre Koso-

va’dan 12 bin hektar toprak kazana-

cak olması, Kosova’da ciddi tartışma-

lara neden olmaktadır.

Türkiye ile iyi ilişkilere önem veren

Karadağ, Arnavutluk gibi Türkiye’yi

bölgesel sıkıntıları aşmada ve farklı

aktörlerle olan rekabetlerinde denge

unsuru olarak görmektedir. Bu nokta-

da Türkiye’nin Karadağ’ın içinde bulun-

duğu sıkıntıları aşmada daha aktif ve

yapıcı bir rol sergilemesi yerinde ola-

caktır. Karadağ’ın geleceğinin teminat

altına alınması noktasında, ileride Tür-

kiye’ye de önemli roller düşebilecektir.

Şu anda Karadağ bölge ülkeleri

arasında AB vizyonuna en yakın ülke

olarak değerlendirilmektedir. Siyasi

olarak da Batı tarafından sahiplenil-

mekte ve Ortodoks kimliği dolayısıy-

la Sırbistan ve Rusya tarafından et-

kilenmemesine özel önem verilmek-

tedir. Zaten Karadağlı yöneticiler de

bir anlamda bu jeokültürel denk-

lemlerin avantaj doğuran özellikleri

üzerine yoğunlaşmaya çalışmaktadır.

Karadağ’ın en önemli problemini Sırbistan’la ilişkileri teşkil etmektedir.Sırp yönetimi Karadağ’ın ayrılmasını içine sindirmekte bir hayli zorlanmıştır.

Page 12: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

2019

TEMMUZ

201

6

BOSNA-HERSEK“Avrupa’nın Kudüs’ü” olarak görülen

bir başkente sahip olan Bosna-Her-

sek, Yugoslavya’nın dağılması sürecini

en acılı şekilde geçiren ülke olmuştur.

Aynı zamanda Soğuk Savaş sonrası

İslam dünyasının ilk bedeli olarak gö-

rülebilecek Bosna Savaşı, İkinci Dün-

ya Savaşı’ndan sonra Avrupa toprak-

larının tanık olduğu en büyük trajedi

olma özelliğine de sahiptir.

Kısa bir süre önce 24. yaş gününü

kutlayan Bosna-Hersek, kuruluşunun

ardından ilk yıllarını savaşla geçirmek

zorunda kalmıştır. Dört yıla yakın sü-

ren savaşın sonunda ABD’nin inisiyati-

fiyle taraflar arasında imzalanan Day-

ton Anlaşması, kalıcı bir barış anlaş-

masından ziyade, geçici bir ateşkes

sözleşmesi olmaya yakındır. Her ha-

lükârda bir devlet sahibi olmanın gu-

rurunu yaşayan Boşnaklar, parampar-

ça bir siyasi yapı olarak kurgulanan

Bosna-Hersek devletinin tam anla-

mıyla sahibi olmaktan uzaktır. Ulus-

lararası ilişkiler literatüründe ateş-

kesten “negatif barış” olarak söz edi-

lir. Bu aynı zamanda kriz çözümleme

değil kriz yönetimi anlamına gelmek-

tedir. Açıkçası mevcut şatlarda daha

iyisi çok da beklenemezdi. Zira taraf-

lar ancak yoğun uluslararası baskı-

lar sonucu masaya oturtulabilmiştir.14

Bosna-Hersek’in bugün ve yakın

gelecekteki en büyük probleminin,

bu ateşkes şartlarının kalıcı bir ba-

rışa (ya da teknik tabirle “pozitif ba-

rış’a) evrilip evrilemeyeceği mese-

lesi olduğu bilinmelidir. Bu neden-

le AB vizyonunun ve üyeliğinin ka-

lıcı bir çözüm yolu olup olmayaca-

ğı ülkede en çok tartışılan siyasi ko-

nulardan biridir.

Bugün 3,5 milyon nüfusuyla orta

ölçekli bir ülke konumundaki Bos-

na-Hersek’te ilk bakışta anlaşılma-

sı çok güç olan ilginç bir siyasi yapı

bulunmaktadır. Devlet içinde devlet

barındıran ülke, dünya haritasında

göründüğü gibi olmaktan çok uzak-

tır. Üç parçalı bir siyasi yapıya sahip

ülkede, Bosna-Hersek Federasyonu

ve Sırp Cumhuriyeti adında iki ayrı

entite ve özerk yönetime sahip Brčko

bölgesi bulunmaktadır. Brčko’nun en

önemli fonksiyonu, ülkenin kuzeyinde

bir kuşağı andıran Sırp Cumhuriye-

ti’nin topraklarını ortadan ikiye ayı-

rarak Bosna Sırplarının toprak bü-

tünlüğüne sahip olmasının önüne

geçmektir.15

Ülkenin yüzde 51 ölçüsündeki top-

rağı üzerinde kurulan Bosna-Hersek

Federasyonu ile yüzde 49 ölçüsün-

deki toprağı üzerinde kurulan Sırp

Cumhuriyeti de facto olarak birbi-

rinden ayrı devletler gibidir. Federas-

yonun da ayrı ayrı hükümetlere sa-

hip on kantona ayrılan alt siyasi ya-

pısı, ülkede işleri iyice içinden çıkıl-

maz hale getiriyor. Bu paramparça

siyasi yapının oluşturduğu girift bü-

rokrasi, her grubun birbirinin aleyhi-

ne olarak sistemi tıkaması sonucunu

beraberinde getiriyor. Ülkede devlet

başkanlığı da Boşnak, Sırp ve Hırvat

olmak üzere üçlü bir konsey tarafın-

dan temsil ediliyor ve başkanlık ma-

kamı bu üç grubun temsilcileri tara-

fından dönüşümlü olarak işgal edili-

yor. Böyle bir ülkede siyasetin ve ku-

rumların sorunsuz bir şekilde çalış-

masının imkânsızlığı ise Bosna-Her-

sek’in en büyük açmazlarından birini

oluşturuyor. Kısacası bu manzarayı

ortaya çıkarmak pahasına ülkedeki

ateşi kesen Dayton Anlaşması düze-

ni, her geçen gün ülkenin temellerine

dinamit yerleştirmeye devam ediyor.

3,5 milyonluk ülke nüfusunun yarı-

sını oluşturan Boşnaklar bu üç etnik

grup arasında Yugoslavya’nın dağıl-

masından sonra ortaya çıkan yapıda

tek bir ülkeye sahip olmasıyla Sırplar-

dan ve Hırvatlardan ayrılıyor. Zira Bos-

na-Hersek’in yarısına da sahip olan

Sırpların ayrıca Sırbistan devleti, Fe-

derasyon’un ortağı konumundaki Hır-

vatların da ayrıca Hırvatistan devleti

bulunuyor. Bu özellik Sırpların ve Hır-

vatların elini ciddi manada güçlendi-

Türkiye’nin özellikle Boşnak liderliğinin daha etkin bir hale gelmesi noktasında

üzerine düşen sorumlulukları bulunmaktadır.

Bosnalıların ümit bağlamak

istedikleri AB’nin ise sorumluluktan kaçma eğiliminde olduğu ortadadır.

Page 13: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

2221

TEMMUZ

201

6rirken Boşnakların elini de bir o kadar

zayıflatıyor. İşte Bosna-Hersek’i ken-

di vatan toprağıyla bir tutma eğili-

mindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin böl-

ge denklemindeki önemi burada or-

taya çıkmış oluyor. Bosna-Hersek’te-

ki Boşnaklar kadar Boşnak asıllı nü-

fusun yaşadığı Türkiye, Boşnakların

Bosna-Hersek içindeki bu dezavan-

tajlı durumunu dengelemeye yarayan

unsur olmak durumundadır.

Esasında farklı tartışmalar olsa

da bu üç etnik grubun da kökeni-

nin aynı olduğu malumdur. Balkan

Slavlarının bir bölümünü temsil eden

bu üç grubu birbirinden ayıran din

ve mezhep faktörüdür. Sırplar Orto-

doks Hristiyanlığı, Hırvatlar ise Ka-

tolik Hristiyanlığı benimsemişlerdir.

Boşnaklar ise Müslümanlığı seçmiş-

lerdir. Boşnakların Müslüman olma-

dan önce tek tanrılı anlayışa sahip

Bogomil inancını benimsemiş ol-

malarının, İslam’ı kabul etmelerin-

de önemli bir faktör olduğu değer-

lendirilmektedir.

Boşnaklar yüzlerce yıl egemenli-

ği altında yaşadıkları Osmanlı idare-

si döneminde güçlü bir İslami ilim ve

kültür geleneği inşa etmiştir. Bu ge-

lenek günümüze değin bozulmadan

ulaşmayı başarmıştır. Aynı zamanda

bu gelenek, hoşgörü ve kuşatıcılığıyla

bilinen, taassuptan uzak, şekilcilikten

ziyade ahlakiliği esas alan Avrupa İs-

lam’ını da temsil etmektedir. Bu yö-

nüyle İslam’ın geleceği için söyleye-

cek sözü olan bir medeniyeti haizdir.

Ülkenin siyasi bütünlük ve istikrar-

sızlıktan sonraki en önemli problemi

şüphesiz ekonomidir. Gayriresmî iş-

sizlik oranlarının yüzde 40’ı bulduğu

söylenen ülkede gençler gelecekten

umutsuz bir yaşam sürmektedir. Yok-

sulluğun ve azla yetinmenin kanıksan-

dığı ülkede, sosyal güvence de çok za-

yıf durumdadır. Yıllarca bu ülke için

çarpışmış savaş gazileri bile devlet-

ten bir yardım görememektedir. Genç-

ler kurtuluşu Avrupa ülkelerine gide-

rek hayatını kazanmakta görmekte-

dir. Sadece 2015 yılında 68 bin gen-

cin Avrupa’ya gittiği ileri sürülmekte-

dir. Bosna-Hersek ölçeğindeki bir ülke

için bu büyük bir rakamdır.

Yine gençler arasında hızla artan

uyuşturucu kullanma oranları bu

umutsuz tablodan da beslenmekte-

dir. Bosna’nın gelecek nesillerinin ka-

yıp nesiller olmaması için ciddi ön-

lemler alınmalıdır. Bu noktada Tür-

kiye’ye ve İslam dünyasına ciddi gö-

revler düşmektedir. Bir yandan ma-

neviyattan kopuk bir gençlik yetişir-

ken, öte taraftan aynı faktörlerin et-

kisiyle gençler arasında aşırı akımlara

ilgi de artmaktadır. Bosna’nın kendine

özgü İslami geleneğiyle asla bağdaş-

mayan bu radikal dinî akımlar, genç-

lerin rahatlıkla terör örgütlerine ka-

nalize edilebilmesine yol açmaktadır.

Balkanlardan DAEŞ’e katılım oranla-

rının en yüksek olduğu ülkelerden biri

Bosna-Hersek’tir. Öyle ki meselenin

ciddiyetine binaen CIA Başkanı Bos-

na-Hersek’e bir ziyaret gerçekleştir-

miştir.16 Bununla birlikte özellikle DA-

EŞ’e yönelik ilginin giderek azalmakta

olduğu da bilinen bir gerçektir.

Üniversiteden mezun olan genç-

lerin çoğu niteliklerine uygun iş bu-

lamamakta ve çok düşük ücretlerle

çalışmak zorunda kalmaktadır. Hatta

düşük ücretli iş bulmakta bile zorlan-

maktadırlar. Sigortasız şartlarda çok

düşük maaşlarla iş bulabilen genç-

lerse evlilikten kaçınma eğiliminde-

dirler. Bu da ülkede doğumların en

alt seviyeye gelmesine yol açmıştır.

Bu durum hem Federasyon hem de

Sırp Cumhuriyeti için geçerlidir.

Ekonomik darboğazdan bunalan

gençler, 2014 yılında büyük protes-

to gösterileri düzenlemiş, başkan-

lık binasını ve bazı belediye binala-

rını ateşe vermiştir. Fakat gösteriler

bir sonuç getirmemiş, “Bosna Baha-

rı” manşetleri kısa süre sonra med-

ya gündeminden çekilmiştir. Gösteri-

ciler özellikle ülkedeki mevcut duru-

mu iyileştirmesi gereken AB’nin yap-

tığı özelleştirmeler dolayısıyla binler-

ce insanın işsiz kalması ve yardım-

ların azaltılmasına tepki göstermiş-

tir. Sağlık ve eğitim sisteminin yeter-

sizliği, iş imkânlarının oluşturulma-

ması, yolsuzlukların önüne geçilme-

mesi, milletvekillerinin aldığı yüksek

maaşlar, ülkede mafyatik yapılan-

malara göz yumulması gibi rahat-

sızlık konuları, göstericilerin günde-

mi arasında yer almıştır. Gösteriler

aynı zamanda ülkenin içinde bulun-

duğu siyasi kaosa da bir tepki ma-

hiyetinde olmuştur.

Savaştan sonra ortaya çıkan psiko-

somatik hastalıklar çok yaygın bir ra-

hatsızlık durumundadır. Devletin sa-

vaş sendromu yaşayan insanlara bile

ilaç temin edememesi endişe verici-

dir. Her geçen gün Bosna sokakların-

da bu tür insanların intiharlarına şa-

hit olunmaktadır. Kimileri kendileriyle

birlikte maalesef ailelerini de öldür-

mektedir. Kendini yakarak öldürme

gittikçe sık rastlanan bir olay haline

gelmiştir. Savaşın ağır sendromunun

üzerine bir de işsizlik, parasızlık, ilaç-

sızlık ve kimsesizlik eklenince bu in-

sanların yapabilecekleri pek de bir şey

kalmamaktadır. Bu insanlar için aci-

len ilaç temini ve sağlık hizmetlerine

erişim noktasında adımlar atılmalıdır.

Bir tarım ve hayvancılık cenne-

ti olabilecek Bosna-Hersek’te tarım

sektörünün de ciddi sıkıntıları bulun-

maktadır. Devletin tarıma olan des-

teği yok denecek kadar azdır. Ülke

çiftçilerinin ihracat imkânları da bü-

rokratik engellere takılmaktadır. Bu

nedenlerle çiftçiler sık sık protesto

gösterileri düzenlemektedir.

Sırp Cumhuriyeti ülke bütünlüğünü

tehdit etmeye yönelik girişimlerde bu-

lunmaktadır. Sırp Cumhuriyeti Başkanı

Milorad Dodik, her fırsatta tahrik edici

Page 14: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

2423

TEMMUZ

201

6açıklamalarda bulunmakta ve ayrılma-

yı ima etmektedir. Sırp Cumhuriyeti’n-

de 2015 yılında gündeme gelen Sırp

yargısının ülke yargısından bağımsız-

lığı referandumu, Sırp entitenin nihai

ayrılışının ilk adımı olarak değerlendi-

rilmiştir. Referandumda ısrar eden Do-

dik, ABD ve AB’den gelen telkinlere de

kulak tıkamaktadır. Dodik referandu-

mun bu yıl içinde yapılması noktasın-

da halka söz vermiş bulunuyor.

Daha önce gündeme gelen bir di-

ğer tehlikeli girişimse Hırvatların da

özerk bir üçüncü entite kurma söylem-

leri olmuştur. Bosna-Hersek Federas-

yonu’nun bölünerek Mostar merkezli

bir Hırvat Cumhuriyeti oluşturulması-

nın hedeflendiği bu girişim, şu an için

hayata geçemese de ülkenin ateşkes

şartlarının gözler önüne serildiği bir

diğer olay olmuştur.

Boşnaklarla Hırvatlar arasındaki

gerilim Mostar şehrinde canlı bir şe-

kilde devam etmektedir. Şehrin yöne-

timi noktasında bir türlü anlaşama-

yan iki etnik grup, belediyenin kilitlen-

mesine yol açmaktadır. Bugün meş-

hur Mostar Köprüsü’nün ayrı yakala-

rında hayatlarını sürdüren Boşnak-

lar ve Hırvatların kötü savaş anıları-

nı unutamadıkları ve aradaki gergin-

liği sürdürmeye eğilimli oldukları gö-

rülmektedir. Yaklaşan yerel seçimler

öncesi gerginliğin had safhaya çıktığı

şehir, belki de Hırvat Cumhuriyeti’nin

kurulmasının fitilini ateşleyecek olay-

lara şahit olabilecektir.

Sırp Cumhuriyeti tarafında kalan

Müslümanların günlük yaşamı ise

çok büyük zorluklar barındırmakta-

dır. Okullarda Müslüman çocukların

Boşnakça eğitim almasının önüne

geçilmektedir. Bu durumu protesto

eden Müslümanlar Saraybosna’ya

gelerek oturma eylemi düzenlemiş-

ler, çocuklarını bir süre okula gönder-

memişlerdir. Ama iki ay süren otur-

ma eylemlerinden bir sonuç alama-

mışlardır. Okula gitmeyen çocukla-

rın ailelerine ceza verileceğinin açık-

lanmasıyla aileler tekrar çocuklarını

okula göndermek zorunda kalmıştır.

Son günlerde Bosna Savaşı’nda

görev alan Sırp devlet adamı ve ko-

mutanlarla ilgili Lahey’de verilen ka-

rarlar da bir diğer tartışma konusu-

dur. Sırp kasabı lakaplı Radovan Ka-

raciç’in aldığı 40 yıl mahkûmiyet ka-

rarı, Boşnaklar tarafından az bulun-

muştur. Sırplar ise 40 yılı çok bul-

muşlardır. Dahası en az Karaciç ka-

dar suçlu olduğu bilinen bir diğer ka-

sap Voyislav Şeşeli’nin delil yetersiz-

liğinden beraat ettirilmesi Boşnakla-

rı çileden çıkarmıştır. Kurban yakın-

ları bu kararı içine sindirememekte

ve adaletin yerini bulmadığını dü-

şünmektedir. Sırplar ise kararı se-

vinçle karşılamıştır. Karaciç hakkın-

da kararın açıklanmasından yalnız-

ca birkaç gün önce, Sırp Cumhuriye-

ti’ndeki Pale kasabasında bir öğren-

ci yurduna Radovan Karaciç’in adının

verilmesi de bir provokasyon olarak

değerlendirilmiştir.17

Bosna-Hersek’in içinde bulunduğu

bütün bu siyasi ve ekonomik krizle-

ri aşmak için yardıma ihtiyacı vardır.

Türkiye’nin özellikle Boşnak liderliği-

nin daha etkin bir hale gelmesi nok-

tasında üzerine düşen sorumluluk-

ları bulunmaktadır. Bosnalıların ümit

bağlamak istedikleri AB’nin ise so-

rumluluktan kaçma eğiliminde oldu-

ğu ortadadır. Fakat Avrupa’nın ikin-

ci bir Bosna savaşını kaldıramaya-

cağını da gözden kaçırmaması ge-

rekmektedir. Kısa süre önce gerçek-

leşen Bosna-Hersek’in AB’ye üyelik

başvurusunun gerçekçi bir hale gele-

bilmesi için, AB’nin Bosna-Hersek’in

kalkınması için gereken adımları ka-

rarlılıkla atmak üzere kolları sıvama-

sı gerekmektedir.

Page 15: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

2625

TEMMUZ

201

6

SIRBİSTAN“Yugoslavya’nın patronu” Sırpların

ülkesi Sırbistan, Balkanların oldu-

ğu kadar Avrupa’nın da aykırı saki-

ni olmaktan hiç vazgeçmedi. Ülke-

nin Ortodoks kimliğinin baskın ka-

rakteri, iç siyaseti ve ülkenin jeopo-

litiğini çoğunlukla etki altına alıyor.

Bu yönüyle Sırbistan ve yakın tari-

hinde Sırpların giriştiği savaşlar, Sa-

muel Huntington’ın medeniyetler ça-

tışması tezini en iyi temellendirebil-

diği ve hatta bence bu tezi geliştir-

mesine ilham veren bir özelliğe sa-

hip bulunuyor. Gerçekten de bölgede

Sırplar kadar keskin bir kimlik siya-

seti yürüten ve devlet akılcılığını bir

tarafa bırakan millet bulmak kolay

değil. Bu yönüyle Sırplara en yakın

milletin Bulgarlar olduğu söylenebilir.

Ama onlar bile NATO ve AB projesi-

ni kendileri için bir fırsat olarak gör-

me pragmatizmine fazlasıyla sahip.

Aslında bu bahsettiklerimiz büyük

oranda Sırbistan siyasetini ve dış po-

litikasını belirleyen konuları da oluş-

turuyor. Ülkenin yönelmesi gereken

tarafın neresi olması gerektiği üzeri-

ne çekişmeler, kimlik bunalımı ve ka-

rarsızlığıyla birlikte yürüyor. Sırbistan

kendisini daha ne kadar Rusya’ya en-

deksli bir politik çıkmazda tutabilir?

Sırbistan coğrafi olarak olduğu ka-

dar siyasi olarak da Avrupalı olabilir

mi? Sırbistan’ın önceliği iki bin kilo-

metre uzağındaki Rusya yerine niçin

komşusu olduğu AB vizyonu değil-

dir? Mezhep birlikteliği üzerine kuru-

lan bir dış politika ne kadar akılcıdır?

Ya da ne Rusya’dan ne de AB vizyo-

nundan vazgeçmeden özgün bir Sır-

bistan politikası geliştirilemez mi?

Bu sorulara aynı anda onlarca po-

zitif cevap verilebileceği gibi, onlarca

da negatif cevap verilebilir ve hiçbi-

ri tamamen haksız sayılmaz. Sırbis-

tan’ın kimlik bunalımını besleyen de

bu çift uçlu soru ve cevapları zaten.

Dünya hâlihazırda her ne kadar ak-

tif bir Soğuk Savaş dünyası olmasa

da bugün özellikle Baltık üzerindeki

Rusya-NATO mücadelesinin Soğuk

Savaş’ı anımsatmadığı iddia edile-

mez. Sırbistan’ın kararı ya da karar-

sızlığı her halükârda bedelleri ya da

avantajları beraberinde getiren so-

nuçlar ortaya çıkaracaktır.

Yedi buçuk milyona yakın nüfusa

sahip ülkenin yüzde 83’ünü Sırplar

oluşturuyor. Bunun yanında yüz-

de 4 civarında Macar azınlık bulu-

nuyor. Boşnaklar, Romanlar ve Ka-

radağlılar diğer azınlıklar arasında

yer alıyor. Yüzde 85 oranındaki Or-

todoks nüfus ezici bir dinî üstünlü-

ğe sahip. Ülkedeki Macarlar da esas

olarak bu özerk bölgede yaşamak-

tadır. Voyvodina’nın da çoğunluğu

Sırplardan oluşmaktadır. Sırp nüfus

yüzde 60 civarındadır. Macarlar ise

Voyvodina’nın yaklaşık olarak yüz-

de 16’sını teşkil etmektedir. Macar

nüfusun olması gerektiğinden daha

az olmasının sebebi ise, Soğuk Sa-

vaş sonrası dönemde özellikle Mi-

loşeviç yönetiminin baskıcı politika-

ları ile bölgeden uzaklaştırılmaya

çalışılmasıdır. Sırp yönetimi bölge-

nin demografisini Sırplar lehine de-

ğiştirmenin gayreti içinde olmuştur.

Voyvodina’nın bu yapısı ileride Sır-

bistan ile Macaristan, hatta Maca-

ristan’ın NATO üyesi olması sebe-

biyle Sırbistan (ve destekçisi Rusya

ile)-NATO çekişmesine de kapı ara-

layabilecektir.

Sırbistan’ın bir diğer problemli böl-

gesi Preşova Vadisi’dir. Küçük bir ala-

nı kaplamakla birlikte son derece

stratejik bir mevkide bulunan bu va-

dide çoğunluğunu Arnavutların oluş-

turduğu 100 bini aşkın bir nüfus bu-

lunmaktadır. Arnavut milliyetçileri-

nin “Doğu Kosova” olarak adlandır-

dıkları bu bölge, Kosova’ya yakınlı-

ğının yanı sıra Sırbistan’ın güneyin-

deki ülkelere ve Yunan limanı Sela-

nik’e erişim güzergâhını barındırmak-

tadır. Sırbistan’ın Ortadoğu ve Bal-

kanlar ile ticareti de yine bu bölge-

den geçmekte, Belgrad-Üsküp-Sela-

nik anayolu, batıda Kosova ve doğu-

da Bulgaristan’la bağlantıyı sağla-

yan Vardar Vadisi’ne uzanmaktadır.

Preşova’nın Arnavut çoğunluğa sa-

hip yapısı ve Arnavut milliyetçiliğinin

güçlü yapısı, Sırbistan’ı her zaman

için tedirgin eden bir durum oluştur-

maktadır. Geçmişte Arnavutlarla Sırp

güçleri arasında çatışmaların da ya-

şandığı bölgeye 2014 yılında ziyaret

gerçekleştiren Arnavutluk Başbakanı

Edi Rama’nın coşkuyla karşılanmış

olması, bölgenin etnik bilincinin diri

olduğu ve olası Sırp-Arnavut çatış-

masının bölgeye yayılmasında kıvıl-

cım görevi görebileceği akılda tutul-

malıdır. Zaten Rama’nın ziyareti de

Sırbistan kamuoyunda geniş yankı

bulmuş, kimi Sırp siyasetçiler bu zi-

yareti bir provokasyon girişimi ola-

rak değerlendirmiştir.

Sırbistan’ın bir diğer “farklı” bölgesi

ise Sancak’tır. 2006 yılında Sırbistan

ile Karadağ’ın ayrılması sonucunda

iki parçaya bölünen Sancak bölgesi,

Osmanlı’nın Avrupa’daki son sancağı-

nı temsil ettiği için Müslümanlar ta-

rafından bu isimle anılmaktadır. Böl-

genin merkezi Novi Pazar şehri ola-

rak kabul edilmektedir. Yeni Pazar

olarak da bilinen kentin yüzde 85’e

yakın nüfusu Müslüman’dır.

Dünya hâlihazırda her ne kadar aktif

bir Soğuk Savaş dünyası olmasa

da bugün özellikle Baltık üzerindeki

Rusya-NATO mücadelesinin Soğuk Savaş’ı

anımsatmadığı iddia edilemez.

Page 16: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

2827

TEMMUZ

201

6Bölge Müslümanları maalesef

2007 yılından bu yana ortaya çıkan

müftülük krizi nedeniyle ikiye bölün-

müş durumdadır. Sırbistan’ın Belgrad

merkezli bir müftülük oluşturma ve

Sancak’ın (ve dolayısıyla tâbi oldu-

ğu Saraybosna’nın) dinî merkez ol-

masının önüne geçilmesine yönelik

siyaseti, derin fikir ayrılıklarına yol

açmıştır. 2006 yılında Karadağ’ın

ayrılmasıyla ikiye bölünen Sancak

Müslümanları, 2007 yılında Belg-

rad’ın bu girişimiyle daha da zayıf-

layacakları bir siyasi denklemin or-

taya çıkmasından haklı olarak endi-

şelenmişlerdir.

Müftülük krizi gibi görünen bu me-

selenin daha geniş bir boyutta ele

alınması ve Sancak Müslümanlarının

geleceklerine dair hesapların enine

boyuna değerlendirilmesi elzemdir.

Bosna-Hersek ve Türkiye’ye bu ko-

nuda önemli sorumluluklar düşmek-

tedir. Türkiye’nin uzun süredir Sırbis-

tan ile iyi ilişkilere önem verdiği bilin-

mektedir. Fakat Sırbistan’la iyi ilişki-

ler kurulması yönündeki hassasiyetin,

bölge Müslümanlarının bekalarına

halel getirmemesi de üzerinde cid-

diyetle durulması gereken bir mesu-

liyettir. Bu krizin Bosna-Hersek Riya-

seti merkeze alınarak, tarihî gerçek-

likler ve bölge Müslümanlarının tü-

münün memnuniyetini esas alan bir

çerçeve dâhilinde uygun bir çözüme

kavuşturulması en hakça yol olacak-

tır. Bu, bölge barışına ve Sırbistan’ın

huzuruna da katkı sağlayan tek çö-

züm yolu olacaktır. Belgrad yöneti-

mi de dâhil olmak üzere hiçbir taraf

Sancak Müslümanlarının herkesten

çok kendilerini ilgilendiren mesele-

leri bir oldubittiyle halletme yoluna

tevessül etmemelidir.

Sırbistan’ın 2008 yılında bağım-

sızlığını ilan eden Kosova’yı bir tür-

lü tanımaya yanaşmaması da bir di-

ğer gerilim kaynağıdır. Özellikle mil-

liyetçi iktidarlar zaman zaman Koso-

va konusunda provokatif mahiyet-

te adımlar atmaktan çekinmemek-

tedir. Sırbistan’ın Kosova realitesini

bir an önce kabullenmesi kendi ya-

rarına olacaktır. Zira bu saatten son-

ra Kosova’nın Sırbistan’a geri dönü-

şü çok kanlı bir savaşı gerektirecek

olmasının da ötesinde, mevcut dün-

ya denkleminde imkânsıza yakın bir

niteliktedir.

Şüphesiz Sırbistan’ın Kosova’yı ta-

nımamasının altında “Büyük Arnavut-

luk” idealinin endişesi de yatmaktadır.

Bölgedeki emperyalist Sırp milliyet-

çiliğine karşı Arnavut milliyetçiliği de

“Büyük Arnavutluk” ülküsünün bay-

raktarlığını yapmaktadır. Zaten Bal-

kanlarda savunulan her milliyetçilik,

karşı milliyetçiliğini yaratarak kendi-

sini iptal etmektedir. Milliyetçilik çık-

mazı bölgenin prangası olduğu ka-

dar, mevcut halde her grubun kendi

başına ayakta kalma vasıtasıdır da.

Sırbistan’da da en önemli sorunlar-

dan biri işsizliktir. Rakamlar yüzde 20-

25 civarında bir işsizlikten bahsetse

de gençler arasında işsizliğin yüzde

40’ları bulduğu ileri sürülmektedir. İş

bulmak amacıyla çok sayıda gencin

Rusya’ya gittiği bildirilmektedir.

Sırbistan siyasetinde daha önce

bahsettiğimiz Batı ve Rusya yanlısı

iki uçtan aktörlerin zaman zaman

öne çıkması ve iktidarı eline alma-

sı alışıldık bir durum haline gelmiş-

tir. Avrupa ile entegrasyonu savunan

eski başbakanlardan Zoran Cinciç’in

görevi başında suikasta uğradığı da

göz önüne alınırsa, Sırbistan’da Batı

yanlısı siyaseti savunmanın zorlukları

kestirilebilir. Yine de halefi olan De-

mokrat Parti Başkanı Boris Tadiç’in

uzun yıllar iktidarda kalabilmiş olma-

sı, ülkede solun ve Avrupa’yla bütün-

leşme taraftarlığının da hatırı sayılır

bir gücü olduğunu göstermektedir.

2012 yılında Avrupa’da yükselen

milliyetçilik ve radikal sağın da et-

kisiyle Rus yanlısı sağcılar dönemi

başlamış ve Tomislav Nikoliç cum-

hurbaşkanı olmuştur. Aleksandar Vu-

çiç’e devrettiği Sırp İlerleme Parti-

si de kendisi gibi yükselişe geçmiş,

2012’de aldığı oyları 2014’te ikiye

katlayarak Vuçiç’i başbakanlığa ta-

şımıştır. 24 Nisan 2016’da yapılan

son seçimde de tablo değişmemiş ve

Vuçiç’in partisi seçimi açık ara önde

tamamlamıştır. Yine de bir önceki

seçime göre milletvekili sayısı düş-

müştür. Merkez sağ partisi olarak ta-

nımlanan Vuçiç’in partisinin kaybetti-

ği sandalyeleri, Sırbistan siyasetinin

en radikal figürü konumundaki sa-

vaş suçlusu Voyislav Şeşeli’nin parti-

sinin kazanmış olması ise parlamen-

tonun daha radikal bir çizgiye kaya-

cağının işaretidir. Seçimden üçüncü

parti olarak çıkan Sırp Radikal Par-

tisi’nin lideri Şeşeli, “Büyük Sırbistan”

idealinin açık bir savunucusudur. Bu

ideal özellikle Bosna-Hersek ve Ko-

sova’nın Sırbistan’a ilhakı anlamına

gelmektedir.

Sağcıların liderliğindeki Sırbistan’ın

bölge barışı için endişeye sevk edici

bir görüntüsü bulunmaktadır. “Büyük

Sırbistan” hayali çok canlı bir şekil-

de yaşamakta ve meydanlarda dile

getirilmeye devam etmektedir. Alek-

sandar Vuçiç’in Nisan 2016 başında

Kosova’da bir madene yaptığı gezide

kullandığı ifadeler tepki toplamıştır.

Madenin halen Sırbistan’a ait oldu-

ğunu ileri süren Vuçiç, Sırpların ya-

şadığı bölgelerde yaptığı provokatif

konuşmalarıyla da gerilime sebep

olmuştur. Vuçiç siyaseten net bir fi-

gür değildir. Radikal Şeşeli’nin par-

tisinin eski bir üyesi olan Vuçiç, si-

yasi hayatında bir kırılma yaşadığını

iddia ederek Rus yanlılığından Batı

yanlılığı ve AB taraftarlığına kaydı-

ğını ileri sürmektedir. Fakat aynı Vu-

çiç’ten Rusya ile Sırbistan’ın bağları-

nın sarsılmaz bir niteliğe sahip oldu-

ğuna dair sürekli olarak açıklamalar

gelmektedir. Siyasette Batı yanlılığını

ve AB ile entegrasyonu savunan Vu-

çiç’in düzenlediği mitinglerde Rusya

bayraklarının da görülmesi durumun

karmaşıklığı açısından yeterince açık-

layıcıdır. Üstelik daha radikal parti-

ler Vuçiç’in ve Nikoliç’in söylemleri-

ni dahi yetersiz bulmaktadır. Yine de

Vuçiç’in akılcı bir politika geliştirme-

ye çalıştığı ve özellikle Sancak Müs-

lümanlarıyla olumlu ilişkiler kurma-

ya çalıştığı görülmektedir. Ama kit-

lesinin radikal görüşlerinin yukarı-

ya yansımaları olması kaçınılmazdır.

Unutulmamalıdır ki Belgrad’da siya-

set çok hassas dengeler üzerinden

yürütülmektedir ve farklı guruplarla

ilişkiler güven esasından ziyade güç

arayışları ve siyasi denklemlerden

hareketle şekillenmektedir.

Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç’in

de benzer açıklamaları dikkat çek-

mektedir. Suriye sınırında Türkiye’nin

bir Rus savaş uçağını düşürmesi üze-

rine yorumda bulunan Nikoliç, Türki-

ye’nin amacının NATO-Rusya sava-

şı çıkarmak olduğunu iddia etmiştir.

Şüphesiz Nikoliç’in bu açıklamalarının

amacı Rusya’ya göz kırpmanın ötesin-

de bir anlam taşımamaktadır. Niko-

liç ayrıca her fırsatta Sırbistan’ın NA-

TO’ya girmeyeceğini ve Kosova’yı ta-

nımayacağını ifade etmektedir.

AB yetkilileri ise Sırbistan’ın Ko-

sova’yı tanımadan birliğin bir üyesi

olamayacağını belirtmektedir. Zaten

mevcut Sırp yönetiminin AB’yi önem-

seyen bir tutumu da bulunmamakta-

dır. Fakat zaman zaman Sırbistan’ın

Rusya’yı da Avrupa’yı da bırakma-

yacağına ve Rusya’ya olan deste-

ğin Avrupa’dan vazgeçmek anlamı-

na gelmediğine yönelik açıklamalar

da gelmektedir. Ama Sırbistan’ın bu

ikili oyunu ve tarafları idare etme-

ye yönelik politikası çok da gerçek-

çi ve sürdürülebilir değildir. Sırbis-

tan bu haliyle Balkanların tehlikeli

aktörü olmaya devam edecek gibi

görünmektedir.

Sağcıların liderliğindeki

Sırbistan’ın bölge barışı için

endişeye sevk edici bir görüntüsü

bulunmaktadır. “Büyük Sırbistan”

hayali çok canlı bir şekilde yaşamakta

ve meydanlarda dile getirilmeye

devam etmektedir.

Page 17: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

ARAŞ

TIRM

A 17

BALK

ANLA

R

3029

TEMMUZ

201

6

SONUÇTarihimizin olduğu kadar bugünümü-

zün ve geleceğimizin de ayrılmaz bir

parçası olan Balkanlar, bigâne kal-

mamızın mümkün olmadığı bir böl-

gedir. Bölgedeki Müslüman kimliği

tüm etnik yapıların önüne geçmek-

le birlikte, bugün Türkiye’de milyon-

larca Boşnak, Arnavut ve diğer etnik

yapılardan dindaşımız yaşamakta,

buna mukabil Balkan coğrafyasın-

da da yüz binlerce Türk soydaşımız

bulunmaktadır. Bu anlamda Anado-

lu ve Balkan coğrafyalarını birbirin-

den ayırmak yalnızca fiziksel olarak

mümkün olabilmektedir.

Maalesef bu coğrafya, huzuru ve

neşeyi gerçek anlamda hak eden gü-

zel insanlarının beklentilerinin tersi-

ne acıların ve gözyaşının eksilmediği

bir niteliğe sahip olmuştur. Yine de

Balkan insanı en zor şartlarda bile

yaşama sevincini korumuş, en ça-

resiz anlarda dahi geleceğe umutla

bakabilmesini bilmiştir.

Balkanlar Avrupa tarafından her

zaman dış bahçe olarak görülmüş,

Müslüman ve Ortodoks nüfusun yo-

ğunluğu, Katolik Hristiyan medeni-

yeti tarafından dışlanma sebebi ol-

muştur. Soğuk Savaş’ın dondurduğu

iç dengelerin doksanlı yılların başın-

dan itibaren ortaya çıkan yeni dünya

düzeninde birer birer patlak vermesi,

bölgeyi bugün dahi canlı bir şekilde

etkileyen çatışmalara yol açmıştır. O

günden bu yana bölgede ortaya çı-

kan tüm çatışma ve savaşlar nihaye-

te erdirilememiş, ancak “geçici ateş-

kes anlaşmalarıyla” durdurulmuştur.

Bölgenin içinde bulunduğu ateşkes

şartlarının içten içe gerilim oluştur-

maya devam etmesi, coğrafyanın

havasına suyuna sinmiş durumdadır.

Raporda ele aldığımız Kosova, Ma-

kedonya, Arnavutluk, Karadağ, Bos-

na-Hersek ve Sırbistan devletle-

ri, aynı geminin farklı bölümlerinin

yolcusu gibidir. Her birinin iç ve dış

dengeleri bir diğerini değişen oran-

larda etkilemektedir. Toplam yüz öl-

çümleri yalnızca 208 bin kilometre-

kare olan bu ülkeler, kendi ölçekle-

rinin çok üstünde sorunlarla boğuş-

maktadır. Ekonomik çıkmazlar ve si-

yasi istikrarsızlık iki önemli kriz baş-

lığı olarak ön plana çıkmaktadır. Et-

nik çatışma potansiyeli de bölgenin

en önemli kriz maddelerinden birini

oluşturmaktadır. Bölge bir yandan

da ABD ve Almanya öncülüğündeki

Avrupa bloğu ile Rusya arasında bir

nüfuz mücadelesinin konusu olma-

ya devam etmektedir.

Umarız bu coğrafya bir daha sa-

vaşların ve onulmaz acıların mekâ-

nı olmaz. Ama bunu temin etmenin,

barış ve huzur dolu bir geleceğin ke-

sintisiz rüyasını görmenin yolu, her-

kesin üzerine düşen sorumlulukları

yerine getirmesi ve aklı devreden çı-

karmayan bir siyaseti benimsemesi-

dir. Uluslararası kamuoyunun da Bal-

kanlara bir sorumluluk borcu vardır.

Zira doksanlı yıllardaki acıların teker-

rür etmemesi yolundaki çabalar, böl-

ge ülkelerini aşan bir boyuta sahiptir.

SONNOTLAR1 Avrupa’ya verilmekte olan göç sebebiyle mevcut nüfusun 1,8 mil-

yona düştüğü ifade edilmektedir. Gerçek nüfustaki azalış trendi sür-

mektedir.2 “ABD Bağımsızlık Günü Kosova’da Coşkuyla Kutlandı”, Boşnak Haber

Sitesi, http://www.haberbosnak.com/balkanlar/05/07/2012/abd-ba-

gimsizlik-gunu-kosovada-coskuyla-kutlandi/#.Vw5ooNSLRiw (E.T.:

19.04.2016).3 “ABD: Kosova-Karadağ sınırı tamamdır”, Dünya Bülteni, 22.12.2015,

http://www.dunyabulteni.net/haber/349619/abd-kosova-karadag-si-

niri-tamamdir (E.T.: 14.04.2016).4 “Kosova’da savaş suçları mahkemesi kuruluyor”, Dünya Bülteni,

04.08.2015, http://www.dunyabulteni.net/haber/337083/kosova-

da-savas-suclari-mahkemesi-kuruluyor (E.T.: 14.04.2016).5 Erhan Türbedar, “Üsküp 2014: Makedon Kimliğinin Uyanışı”,

22.08.2011, http://www.turkishny.com/dr-erhan-turbedar/108-dr-er-

han-turbedar/63678-uskup-2014-makedon-kimliinin-uyan#.VxIj-

G9SLRix (E.T.: 20.04.2016).6 “Makedonya’da telekulak krizi: Cumhurbaşkanı’nın ofisi yağmalandı”, BBC,

14.04.2016, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/04/160414_ma-

kedonya_protesto_telekulak (E.T.: 21.04.2016).7 Nedim Emin, Makedonya Siyasetini Anlama Kılavuzu, SETA, 2014,

s. 16.8 “Makedonya’daki Türk Toplumu”, T.C. Dışişleri Bakanlığı, 07.11.2012,

http://uskup.be.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=167379 (E.T.:

21.04.2016).9 Nedim Emin, Arnavutluk Siyasetini Anlama Kılavuzu, s. 14.10 “Arnavutluk’ta muhalifler sokağa döküldü”, Hürriyet, 12.03.2015,

http://www.hurriyet.com.tr/arnavutlukta-muhalifler-sokaga-dokul-

du-28434025 (E.T.: 18.04.2016).11 Emin, Arnavutluk Siyasetini Anlama Kılavuzu, s. 39.12 “Türkiye bölgemiz için büyük ve özel bir güç”, Anadolu Ajansı,

05.11.2014, http://aa.com.tr/tr/turkiye/turkiye-bolgemiz-icin-bu-

yuk-ve-ozel-bir-guc/104585 (E.T.: 18.04.2016).13 “Montenegro chooses independence”, BBC News, 22.05.2006, http://

news.bbc.co.uk/2/hi/europe/5003220.stm (E.T.: 21.04.2016).14 Peter Wallensteen, Understanding Conflict Resolution, SAGE Publi-

cations, Londra 2002, s. 31.15 “Geleceğini Arayan Ülke: Bosna Hersek”, BBC, 2008, http://www.

bbc.co.uk/turkish/specials/1755_bih_future/page3.shtml (E.T.:

22.04.2016).16 “CIA Başkanından Bosna’ya sürpriz ziyaret”, Dünya Bülteni,

22.04.2016, http://www.dunyabulteni.net/manset/361894/cia-bas-

kanindan-bosnaya-surpriz-ziyaret (E.T.: 22.04.2016).17 “Bosna kasabı Radovan Karadzic’in adı bir öğrenci yurduna verildi”,

Hürriyet, 21.03.2016, http://www.hurriyet.com.tr/bosna-kasabi-ra-

dovan-karadzicin-adi-bir-ogrenci-yurduna-verildi-40072677 (E.T.:

22.04.2016).

Page 18: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

www.insamer.com [email protected]ümrük Mh. Kaleboyu Cd. Muhtar Muhittin Sk.No:6 PK.34091 Fatih / İstanbul - TÜRKİYE

Page 19: Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor BALKAN ş Balkan Kriz Raporu.pdf · 2016. 10. 31. · Temmuz 2016 Etnik Gerilimler Balkanlarda Kırılmalara Sebep Olmaya Devam Ediyor Balkan

Balkanların çekirdeği sayılabilecek bölgeyi ele aldığımız bu raporda Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Karadağ, Bosna-Hersek ve Sırbistan’ın mevcut siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerinin küçük bir fotoğrafını çek mek istedik. Bu altı ülkenin Arnavut-luk hariç beşi, Yugoslavya’nın dağıl masıyla zaman içinde ortaya çıkan devletlerdir. Aynı zamanda mevcut Balkan denkleminde birbirine sorun-lar ve genel konular bakımından en çok benzeyen, iç içe geçmiş komşu ülkeler yumağıdır.

Diğer Balkan ülkelerinden ayrış-tıkları, ilk bakışta görülebilen birçok ortak özellikleri bulunmaktadır. Ör neğin bir Bulgaristan ve Hırvatistan bu ülkeler kümesinden bambaşka noktalarda yer almaktadır. Kuşkusuz Hırvatistan’ın kaderini Bosna-Hersek ve Sırbistan’ın kaderinden ayırama yız. Ama Hırvatistan’ın ait olduğu de-ğer dünyası onu farklı bir yola çek mektedir. Keza Bulgaristan, Roman ya ve Yunanistan klasik bir Balkan ül kesi olmayı aşan hususiyetlere sa-hiptir. Dolayısıyla çok rahat söyleye biliriz ki, Balkanlar ve geleceği dedi ğimiz zaman ilk olarak anlamamız gereken, hâlihazırdaki bu altı ülke nin serencamıdır.

www.insamer.com

[email protected]