10
LiBERAL VE OK UL The Revival of Liberal Economics: The Last Phase of Struggle Betwe en Individualist and Collectivi st Schools Mustafa ACAR* Özet Bu yirmibirinci girerken egemenlik görünen serbest liberal piyasa kar- §tb iktisatla olan mücadelesi irdelenmektedir. Önce iktisat okullanna temel itibariyle bütünsel bir çerçevede ve gelene- tarihsel mücadelesi ele Bu iktisadi ve analize ve yelpazede ve sol uçlar göreli konum- lanna göre özgürlük ve zenginlik gibi göre daha tercihe görünmektedir. Anahtar Kelimel er iktisat, Klasik überal Kolektivist iktisadi Tarihi, Ser:best iktisat, . . I. Birçok ki§inin aksine, modem iktisat tarihinin, en gözde tarihi rpmanlara ta§ tacak, zevkli ve ilginç bir hikayesi 1 ve ortalannda siyasi anlamda diktatörlüklerin, iktisadi anlamda ve güdümcü ekonomik politika- lann egemen yirminci biterken siyasette demokrasinin, ekonomide öne bir ya§anmaya felsefeden aynlarak bir disiplin.haline gelmeye 18. son dönemlerinden beri ve kuman- gelenek mücadeleyi en §imdi- lik gelenek kazan görünmektedir. Modem günümüze izledi- serüvenin hikayesi ku§kusuz biçimlerde ele Bunlardan belki en az zahmetlisi, krono- lojik bir görü§lerini özetlemektir. Bunun alternatif maliyeti,. zevkli bir serüven Doç. Dr., Üniversitesi, iiBF, iktisat BöiOmO. Mark Skousen'in Modem Büyük Hayal· lan ve Fikirleri (2001) eseri modem ilginç hikayesini anla- tan eserlerden biridir. Abstract This article discusses the long lasting between collectivist and liberal schools of economic thought, the .latter of which seems to have become the dominant view at the tum of the 21" centurY. lt reviews the main ideas of the leading schools of economics. it evaluates the historical· struggle that has taken place between the two lruly different economic mentalities in the. last twq- h undred years in a comprehensive framework. In this regard it seems more plausible to the great economists and thlnkers who contributed to economic thought not according to their relative position in between the extreme right and left ends· of the ideological $peclrum, but put them in a descending order based on their contribution to freedem and the wealth of nations. Keywords Economics, Classical überal Doctrine, Collectivist Doctrine, liistoTY of Economic Thought, Free Market Economics, Command Economics. olan iktisat tarihinin adeta bir ölü iktisatçdar geçidine Daha zevkli, daha ve daha bir yol; iktisadi dü§üncenin içsel olan butüncül bir çerçeveye oturtmak olabilir. ve analize ve dü§ünürleri, Skousen'in (2001) .benzetmesiyle ve sol yelpaze bir ;arkaca gÖre in- ve milletierin zenginle§mesi gibi göre "totem kullanmak, binnci göre daha görünmektedir. dü§üncesinin büyük daha çok "hareket-i cevheri" Sadreddin- i (Molla Sadra} önermesinde ifadesini bulan; yatay zamanda nicel bi- rikime göre dikey nitel biriki- me göre yapma tam da Skousen'in "totem örtü§mektedir. ya§am süresinin ve bu süre içinde hasbel kader göre tecrübelerin- den ders suretiyle ömrünü kamil'e giden yolda bir olarak becerisi ISLAM! DERGiSI. ClLT: 18. SAYI: 4, 2005, Sayfa: 367-376. ISSN 1300·0373, TEK-DA V

LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

LiBERAL İKTİSADİN YÜKSELİŞİ : BİREYCİ VE KOLEKTİVİST OKUL ARASINDAKİ MÜCADELENİN

SONPERDESİ

The Revival of Liberal Economics: The Last Phase of ~e Struggle Between Individualist and Collectivist Schools

Mustafa ACAR*

Özet

Bu yazıda yirmibirinci yüzyıla girerken egemenlik tahtına oturmuş görünen serbest piyasacı liberal iktisadın, piyasa kar­§tb kumandacı iktisatla olan mücadelesi irdelenmektedir. Önce ba§lıca iktisat okullanna temel görüşleri itibariyle değinilmekte, ardından bütünsel bir çerçevede piyasacı ve kumandacı gelene­ğin tarihsel mücadelesi ele alınmaktadır. Bu bağlamda iktisadi düşünce ve analize katkı yapmış iktisatçılan ve düşünürleri, düşünsel yelpazede sağ ve sol uçlar arasındaki göreli konum­lanna göre değil, özgürlük ve zenginlik gibi değerlere yaptıklan katkıya göre yukarıdan a§ağıya doğru sıralamak daha tercihe değer görünmektedir.

Anahtar Kelimeler

iktisat, Klasik überal Öğreti, Kolektivist Öğreti, iktisadi Düşünceler Tarihi, Ser:best Piyasacı iktisat, Kumandacı'iktisat. . .

I. Giriş

Birçok ki§inin sandığının aksine, aslında modem iktisat tarihinin, en gözde tarihi rpmanlara ta§ çıkar­tacak, zevkli ve ilginç bir hikayesi vardır. 1 Ba§ları ve ortalannda siyasi anlamda diktatörlüklerin, iktisadi anlamda planlamacı ve güdümcü ekonomik politika­lann egemen olduğu yirminci yüzyıl biterken siyasette demokrasinin, ekonomide piyasanın öne çıktığı bir ~üreç ya§anmaya ba§lanmı§br. İktisadın felsefeden aynlarak ayrı bir disiplin.haline gelmeye ba§ladığı 18. yüzyılın son dönemlerinden beri piyasacı ve kuman­dacı gelenek arasındaki mücadeleyi en azından §imdi­lik piyasacı gelenek kazan mı§ görünmektedir.

Modem iktisadın, doğu§undan günümüze izledi­ği serüvenin hikayesi ku§kusuz farklı biçimlerde ele alınabilir. Bunlardan belki en az zahmetlisi, krono­lojik bir sırayla iktisatçıların görü§lerini özetlemektir. Bunun alternatif maliyeti, . aslında zevkli bir serüven

• Doç. Dr., Kınkkale Üniversitesi, iiBF, iktisat BöiOmO.

ı Mark Skousen'in Modem iklisadın inşası: Büyük DUşünürlerin Hayal· lan ve Fikirleri (2001) adlı eseri modem iktisadın ilginç hikayesini anla­tan çarpıcı eserlerden biridir.

Abstract

This article discusses the long lasting stıuggle between collectivist and liberal schools of economic thought, the .latter of which seems to have become the dominant view at the tum of the 21" centurY. lt reviews fırst the main ideas of the leading schools of economics. Th~n it evaluates the historical· struggle that has taken place between the two lruly different economic mentalities in the. last twq- h undred years in a comprehensive framework. In this regard it seems more plausible to oıder the great economists and thlnkers who contributed to economic thought not according to their relative position in between the extreme right and left ends· of the ideological $peclrum, but put them in a descending order based on their contribution to freedem and the wealth of nations.

Keywords

Economics, Classical überal Doctrine, Collectivist Doctrine, liistoTY of Economic Thought, Free Market Economics, Command Economics.

olan iktisat tarihinin adeta bir ölü iktisatçdar geçidine indirgenmeşidir. Daha zevkli, daha heyecanlı ve daha anlamlı bir yol; iktisadi dü§üncenin gelişimini içsel tu~ tarldığı olan butüncül bir çerçeveye oturtmak olabilir. İktisadi dü§ün~e ve analize katkı yapmı§ iktisatçılar ve dü§ünürleri, Skousen'in (2001) .benzetmesiyle ,sağ ve sol yelpaze arasında salınan bir ;arkaca gÖre değil, in­sanlığın özgürl~mesi ve milletierin zenginle§mesi gibi değerlere yaptıkları katkılara göre yukarıdan aşağıya doğru sıralayan "totem direği" yakla§ırnını kullanmak, binnci yakla§ırria göre daha mantıklı görünmektedir.

İslam dü§üncesinin büyük simalarından, daha çok "hareket-i cevheri" kuramıyla tanıdığımız Sadreddin­i Şirazi'nin (Molla Sadra} "insanın geçmişi arkasında değil, ayaklannın altındadır" önermesinde ifadesini bulan; sıralamayı yatay zamanda olu§muş nicel bi­rikime göre değil, dikey zamanın içerdiği nitel biriki­me göre yapma anlayı§ı tam da Skousen'in "totem direği" yakla§ımıyl~ örtü§mektedir. İnsanıJ'l değerini, ya§am süresinin uzunluğuna ve bu süre içinde hasbel kader ardında bıraktıklarına göre değil; tecrübelerin­den ders çıkarmak suretiyle ömrünü insan-ı kamil'e giden yolda bir fırsat olarak değerlendirme becerisi

ISLAM! ARAŞTIRMALAR DERGiSI. ClLT: 18. SAYI: 4, 2005, Sayfa: 367-376. ISSN 1300·0373, TEK-DA V

Page 2: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

MUSTAFAACAR

göstererek, hayatı adeta merdiven basamakları tir­manır gibi yaşama, aşağıların aşağısına meyleden bayağı güdülerini dizginleyerek yukanların yukansına meyleden üstün niteliklerini pariatıp kemale erdirme düzeyine göre ölçen yaklaşım ile, iktisadi düşüncede üstünlüğün ölçüsünü "tahrip etme" de değil,. "refah ve özgürlüğe katkı yapma" düzeyinde arayan yaklaşım, ·özünde aynı yaklaşımdır.

Bu çerçevede liberal iktisadın başarı hikayesinin detayiandıniması ve fikir sahiplerinin öne sürdüideri fıkirlerin zenginlik, özgürlük ve refaha yaptığı katkıyı merkeze alarak modern iktisadın tarihsel m?icerasının anlatılması esasen piyasacı ve kumandacı gelenek, ya da özgürlükçü ve müdahaleci gelenek arasındaki uzun soluklu mücadelenin anlatılmasından b~şka bir şey değildir.

Bu yazıda yirmibirinci yüzyıla girerken egemenlik tahtına oturmuş görünen serbest piyasacı liberal ikti­sadın, piyasa karşıtı kumandacı iktisatia olan müca~ delesine göz atılmaktadır. Önce başlıca iktisat okulla­rına temel görüşleri itibariyle değinilmekte, ardından piyasacı ve kumandacı geleneğin tarihsel mücadelesi bütünsel bir çerçevede ele alınmaktadır.

II. Başlıca İktisat Okulları

1. Merkantilizm

Daha çok 16. ve 17. yüzyılda egemen olmuş; Fransa'da uygulanan biçimine Kolbertizm, Almanya'­da uygulanan biçimine Kameralizm, İspanya ve İngil­tere' de uygulanan biçimine de Bulyonizm adı verilen merkantilist felsefeye göre esas üretken iktisadi faali­yet, ticarettir. Altın, gümüş vb. kıymetli madenler bir ülkenin zenginliğinin asıl kaynağıdır. Merkantilistlere göre bir ülkenin zenginleşmesi ve güçlenmesi dış ti­caret dengesinin fazla vermesin e, kıymetli maden sto­kunun artırumasına bağlıdır. Dolayısıyla ihracat teşvik edilmeli, ithalat kısıtlanmalı, korumacı bir dış ticaret politikası izlenmelidir. Ayrıca Merkantilistlere göre yer­yüzünde zenginlik sabittir; dolayısıyla bir ülke ancak başka ülkelerin fakirleşmesi pahasına zenginleşebilir:. Ekonomiyi dış rekabete kapatarak, korumacılık poli­tikalarıyla kalkınmanın sağlanmasını öneren; zengin ülkelerin ancak yoksul ülkeleri daha da yoksullaştırma pahasına zenginleştiklerini öne süren günümüzdeki korumacı ve kumandacı görüşlerin tarihsel temelleri Merkantilizmde bulunabilir.

2 . Fizyokrasi

Daha çok 18. yüzyılda hüküm sürmüş bir iktisadi fel~efe olan Fizyokrasiye göre toprak yegane zenginlik kaynağıdır. Gerçek üretken faaliyet tanmla uğraşmak­tır. Diğer meslekler varlıklarını tarıma dayalı sürdüren, kısır meslekferdir. Yeryüzünde kendiliğinden işleyen bir doğal düzen vardır; mülkiyet hakkı da doğal .bir

368

haktır. Devletin temel işlevi doğal düzeni korumak ol­malıdır. Fizyokratlann toprağın ve tarımsal faaliyetle­rin merketi önemi konusundaki görüşleri sanayileşme sür:ecinin hızlanması ve dünyayı dönüşüme uğratma­sıyla geçerliliğini yitirmiş; ancak doğal düzen ve özel mülkiyelin önemi konusundaki görüşleri Klasik ikti­satçılar ve onlann çığırından giden liberal iktisatçılar tarafından günümüze kadar taşınmıştır.

3. Klasik Okul

İktisadın felsefeden aynlarak bağımsız bir sosyal bilim dalı haline gelmesinin tarihi genellikle Klasikler­le, daha özelde de Adam Smith'in meşhur Milfette­rin Zenginliği adlı eserinin yayımlanmasıyla başlatılır. 1770'1erden 1870'1ere, 18. yüzyılın sonu ile 19. yüz­yılın sonu arasında kalan yaklaşık yüz yıllık dönemde meyvelerini vermiş olan Klasik İktisat Okulunun baş­lıca temsilcileri A. Smith, D. Ricardo, R. Malthus, J.S. Mill, J.-B. Say, F. Bastiat olarak sıralanabilir.

Klasikiere göre kendiliğinden denge ve tam is­tihdam esastır: ekonominin doğaJ eğilimi dengeye doğrudur; fiyat mekanizması arz ve talebin eşitlen­mesini sağlar. Piyasaya müdahale olmadıkça faktör piyasasında da-tam istihdamda--denge sağlanır, yani ücretler ve öteki faktör gelirleri yapay olarak sa­bitlenmediği sürece ekonomide çalışabilir durumdaki kaynaklann tümü, arızi durumlar dışında, kendilerine göre yapacak bir iş bulacaklardır. Buna uygun biçim­de Klasikler liberal iktisat politikalarını savunmuşlar, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" ifadesini "alamet-i farika"ları haline getirmişlerdir. Onlara göre "en iyi devlet, en az devlettir" yahut en iyi hükümet, piyasaya ve bireylerin yaşamına en az hükmeden hü­kümettir.

Klasiklerden Adam Smith'in-Ricardo ve Malthus gibi öteki bazı klasikierin paylaşmadıklan-önemli bir görüşü, görünmez el öğretisidir. Buna göre bireysel menfaat ile toplumsal menfaat arasında uzlaşmaz bir çelişki yoktur;2 zenginliğin asıl kaynağı bireysel çıkar, özgürlük ve rekabete dayalı üretim ve serbest müba­defedir.

Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade­ce bir örtüdür; para ile reel değişkenler değiştirilemez, par:a yansız bir araçtır. Klasikiere göre değerin kaymi­ği, malların ve hizmetlerin değerini ölçecek objektif, değişmez değer ölçüsü emektir. Buna göre bir malın üretimi ne kadar çok emek gerektiriyorsa o mal o ka­dar değerli olmalıdır.

2 Smilh'in klasik örneğine göre (1965) sofranızdaki et kasabın merha­metli oluşundan, ekmek fırınemın kendinden çok sizi düşünmesinde n, sırtınızdaki elbise de teızinin diğergamlığından geliyor değildir. Bütün bunlar herkes kendi ekmek parası, yani kendi kişisel menfaati ~in­de koşarken ortaya çıkmaktadır. İnsanlar~~ çıkar peşinde koşarken adeta görünmez bir el tarafından toplum menfaatine hizmete yöneltil­mektedir.

Page 3: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

4. Neoklasik Okul

'1870'lerden 1930'lara kadar egemen olmuş, ba§­lıca temsilcilerini A. Marshall, W.S. Jevons, L. Walras, C. Menger, L. von Mises, F. von Hayek, W. Pareto, Edgeworth gibi iktisatç~ann olu§turduğu Neoklasik okul, makroiktisat okullan içinde etkileri belki de en uzun soluklu alanıdır. Neoklasiklere göre de Klasikler­de olduğu gibi kendiliğinden denge esastır; dengesiz­lik anzi, geçici bir durumdur. "Sürtünmesiz piyasalar" ya da piyasalan n temizlenmesi görü§ü hakimdir. Fiyat mekanizması, arz fazlası durumunda fiyatların dü§me­si, talep fazlası durumunda da fiyatiann yükselmesi yoluyla hem mal, hem faktör piyasalarını temizler; arz ya da talep fazlası kalıcı olmaz. Dolayısıyla Neoklasik­ler ilke olarak hükümet müdahalesine hayır demişler, esas olanın piyasa mekanizması olduğu görü§ünü be­nimsemi§lerdir.

Neoklasik iktisatç~arın Klasiklerden aynidıklan en önerrui konu değer konusudur. Klasikierin emek-de­ğer kuramma alternatif olarak Neoklasikler subjektif değer kuramını ortaya atmı§lardır. Buna göre değerin kaynağı mal piyasasında marjinal fayda, faktör piya­sasında ise marjinal verimdir. Değer tüketicinin gö­zünde, onun ihtiyacının §iddetine göre deği§en, subjektif bir §eYdir; ki§ iye göre deği§ffieyen objektif değer diye bir §ey yoktur. İktisatta marjinalisi devrim d~nen bu görüş­leriyle Neoklasikler hem Klasikierin içinden çıkamadık­lan elmas-su paradoksunu3 çözm~ler, hem de marjinal fayda, marjinal maliyet, marjinal ürün gibi kavramlan iktisatçılann alet çantalanna dahil etmi§lerdir.

Neoklasiklere göre iktisat evrensel geçediği olan yasalara sahip bir bilimdir. Nitekim fızikten denge, statik, dinamik gibi kavrarman ödünç alarak, iktisadi analizi matematiğin diline aktarmayı başaran Neokla­siklerin gayretleriyle. iktisat genel geçer yasaları ·olan, çözümlemelerinde gelişmiş matematiksel teknikler kullanan bir sosyal bilim dalı haline gelmiştir.

5. Keynesyen Okul

1930'lu y~lann bunalırruı ortamında ortaya çikmış ve 1970'li yıllara kadar eg~men iktisadi paradigma olarak kalmış olan Keynesyen okula göre kendiliğin­den denge yoktur; ekonominin doğal eğilimi dengeye doğru değil, dengesizliğe, kaosa doğrudur. Klasikie­rin iddia ettiklerinin aksine tam istihdam değil, eksik istihdam esasbr: Ekonomi belirli bir i§sizlik oranının varolduğu eksik istihdam halinde de dengede (toplam arz toplam talebe e§it) olabilir. Piyasalar sürtünmesiz

3 Hayabn devamı için zorunlu olan suyıuı ucuz, hiç de hayati bir önemi olmayan elmasın pahalı olması gerçeği ikiisaila "elmas-su paradoksu& olarak bilinir. Emek-değer kuraınıyla kolay izah edilemeyen bu para­doks, Neoklasiklerin subjektif değer kuraınıyla aşılmıştır. Buna göre çölde susuz kalan bir insan için bir bardak su hayat kurlanr, bunun için de elmastan çok daha değerlidir; oysa suyun bol, elmasın kıt olduğu bir yerde bir bardak suyun insana sa~layacağı ilave fayda az, bunun için de su daha ucuzdur.

LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

değildir: Fiyat mekanizması düzgün çall§maz, ücretler a§ağı doğru gitme konusunda isteksizdir, fiyatların da a§ağı ve yukan yönde esnek olması sözkonusu değildir.

Keynesyenlere göre ekonomideki temel sorun ta­lep yetersizliğidir; bunu aşmak için de, para ve maliye politikalarıyla, piyasaya devlet müdahalesi gereklidir. Bunun yanı sıra Keynesyenlerde mikro degil makro analiz esasbr. Tüketici ve fırma gibi bireysel karar birilclerinin davranışlarını incelemek yerine, toplu davranışlar ve toplam üretim, toplam gelir, toplam tü­ketim, toplam tasam.if,. toplam yabrım ve toplam istih­dam gibi kavrarmar iktisadi analizin merkezindedir.

Keynesyen okula göre enflasyon ile işsizlik arasın­da ters yönlü bir ilişki vardır ve bu ilişki kalıcıdır. Enf­lasyonu a§ağı çekmek için daralbcı potilikalar izleyip işsizliğe razı olunmQlı, işsizliği azaltmak için de tersine genişletici politikalar uygulanmalı; bunun sonucu ola­rak da bir miktar enflasyona razı olunmalıdır.

1930'1ann bunalırlJ ortamı ile, ll. Dünya Savaşı sonrasının yıkım ortamında ekonomllerin carılandı­rılmasında işe yaramış olan, bu nedenle de poütika yapımcılarının gözdesi olmuş Keynesyen reçeteler, 1960'lann sonu ile 70'1erin başında yükselen-işsizlik ile enflasyonun bir arada bulunması anlamına gelen stagflasybn sorunu karşısında bkanmışbr. Keynesyen iktisadın bkanması, bunalım dönermerinin karakte­ristik özelliği olduğu üzere, birçok yeni akımın ortaya çıkmasına kapı aralamışbr.

6. Parasal cı 1 Monetarist 1 Friedmancı Okul

1970'lerin \:)aşından itibaren etkili olmaya başla­mış ve iktisat tarhşmaların ın son otuz yılına damgasını vurmuş olan P.arasalcı okula göre stagflasyon dahil, krizierin asd sQrumlusu devlettir. Bu nedenle de ik­tisadi krizlerden en az hasada çıkmak için piyasaya hükümet müdahalesi asgariye indirilmeli, piyasanın işleyişine müdahale edilmemelidir.

M. Friedman'ın öncülüğünü yapbğı Parasalcılara göre, para çok kritik bir iktisadi değişkendir; ekonomi­ye yön verınede maliye politikası değil, para politikası daha etkilidir. Para arzıyla rastgele, Keynesyenlerin savundukları gibi, "duruma göre," keyfi b1r şekilde, "ince ayar" amacıyla oynamak zararlı, hatta tehlikeli­dir; bunun yerine "kurala göre" politika uygulanma­lıdır. Enflasyonla mücadelede tercih edilmesi gereken kural, para arzının en fazla mal ve hizmet miktarındaki arbş kadar artır~masıdır.

Monetaristler uyarlamacı beklentiler görüşünü be­nimsemi§lerdir. Buna göre geleceğe dönük beklenti­ler iktisadi değişkenierin seyrini etkileyen önemli bir değişkendir. Bireyler beklentilerini geçmişe bakarak, ,;

geçmişte · yapılan hatalardan ders alarak oluştururlar. Stagflasyon sorunu dahil ~konomik sorunlar, eko-

369

Page 4: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

; ; .

MUSTAFAACAR

· namiye müdahale edilmezse daha kolay a§~abilir; müdahaleci istikrar politikaları kısa vadede, bireyler beklentilerini yeni duruma uyarlayıncaya kadar, so­nuç verebilir. Ancak uzun vadede istiJ<rar ı:ıolitikalan sonuç verici değildir, çünkü parasal deği§kenleri oy­nayarak uzun vadede reel deği§kenler deği§tirilemez. Kısa vadede i§Sizlik ve gelir gibi deği§kenlerde kısmi bir deği§iklik olsa da, uzun vadede ekonomi doğal i§­sizlik ve doğal büyüme oranına geri dönecektir.

7. Arz Yanlı İktisat Okulu

1980'li yıllarda ortaya çıkan Arz Yanlı İktisat Oku­luna göre Keynesyen iktisatç~ann iddia ettiğinin ak­sine ekonomide dengesizlik yaratan asıl sorun talep yetersizliği değil, arz yetersizliğidir. Bu nedenle de ön­celikle üretim artınlmalıdır. Stagflasyon sorunu ancak arzın artırılması yoluyla a§~abilir. Kalıcı çözüm, üretim artı§ının özendirilmesidir; bunun için de en etkili araç, . vergi oranlarının azaltılmasıdır.

Vergilerin dü§ürülmesi hem insanlan daha çokça­lı§maya te§vik eder, hem vergi kaçaklarını azaltarak vergi has~atını yükseltici etki yapar. Vergi oranlarının yükseltilmesi ise, tam tersine, bir yandan vergi kaçak­larını özendirir; bir yandan da çalı§ma §evkini kırar, tembelliği özendirir. Daha az çalı§ma daha·az üretim, o da daha az gelir demektir. Gelirin azalması vergi tabanını daraltır, bu da vergi has~atının dü§mesine yolaçar.

8. Rasyonel Beklentiler Okulu

1990'Iarda popülarite kazanmı§, Surgent, Lucas · ve Barro gibi temsilciler yetiştirmiş bir okul olan Ras­yonel Beklentiler Okulu, Parasaidarın birçok açıdan daha aşın bir biçimi olarak nitelendirilebilir. Rasyonel Beklenticilere göre insanlar sistematik hata yapmaz­lar; istikrar politikaları gibi manevralarla onları sürekli olarak kandırmak mümkün değildir.

İnsanlar rasyoneldir; günümüzün sunduğu mo­dem teknolojik imkanları kullanarak beklentilerini anında-ileriye bakarak, ilan edilen politikaların sonucunu önceden ve isabetli biçimde tahmin ede­rek-güncelle§tirirler. Bu yönüyle "rasyonel beklen­tiler" görüşü Parasalcıların "uyarlanabilir beklentiler" görüşüne zıttır. Birincisinde beklentileri ileriye baka­rak, anında ve isabetli biçimde. yeni duruma uyarlama varken, ikincisinde geriye bakarak, belirli bir gecikme · ve yanılma payıyla uyarlama sözkonusudur. ·

Beklentilerin anında ve doğru biçimde uyarlana­bilir olması nedeniyle Rasyonel Be~entiler görüşü­nü benimseyen iktisatçılara göre, hükümetlerin ince ayar politikaları ya da genelde istikrar programları başarısızlığa mahkUmdur. Örneğin para arzını artıra­rak ekonomiyi canlandırmak isteyen bir hükümete karşı bireyler, daha program ilan edilir edilmez, bu-

370

nun yol açacağı fiyat artışlan nedeniyle reel gelirleri­nin azalacağını dikkate alarak yüksek ücret talebinde bulunacaklar; yükselen maliyetler nedeniyle istihdan:ı artmayacak, ekonomi de canlanmayacaktır~ Neminal gelirde bir artış vaat edilse bile reel gelirin artmayaca­ğı tahmin edilecek; bu nedenle emek arzı, dolayısıyla tiretim artmayacak, ekonomik büyüme de gerçekleş­meyecektir.

Dolayısıyla önceden ilan edilmiş, bireylerin bek­lentilerini uyarlama fırsatı bulabildikleri istikrar po­litikalarının. hiçbir . kıymet-i harbiyesi yoktur. Ancak önceden ilan edilmemiş, beklenmeyen, dolayısıyla

beklenti oluşturma fırsatı verilmeyen, ani, §Ok politi­kaların bir etkisi olabilir.

9. Yeni Keynesyen Okul

1970 sonrası dönemde Keynes'in 1930'Iar ve 1940'Iarda ortaya attığı görüşlerin bir kısmının geçer­siz hale gelmesi temelde Keynesyen görüşleri benim­semiş iktisatçıları yeni arayışlara itmiş, bu arayı§ların ürünü olarak Yeni Keynesyen Okul ortaya çıkmıştır. Bu iktisatç~ara göre piyasala·r sürtünmesiz değildir; otomatik dengeye yönelim yoktur. Mal piyasasında fiyatlar, faktör piyasasında ise ücretler esnek değil, ya­pışkandır. Bireyler rasyonel beklentilere göre hareket ederler. Eksik bilgi ve katı ücretler piyasayı başarısız­lığa mahkum eder, bunun için yine devlet müdahale-sine ihtiyaç vardır. ·

10. Marksist/Sosyalist/Kolektivist İktisat Okulu

İlk temelleri .Ricardo tarafından atılan ve toplum­daki emek, sermaye ve toprak sahiplerinin çıkarları arasında uzlaşmaz bir çelişki olduğuna ve bunların toplumsal zenginlik pastasııidaki paylarını artırmak için sürekli bir çatışma içinde bulunduklanna inanan sosyalist iktisat, Marks ve Engels tarafından 1840'lı ve SO'li yıllarda sistemli hale getirilmiştir. Özel mülkiyetin bir hırsızlık olduğunu, ~unun için üretim araçlarının mülkiyetinin devlete ait olması gerektiğini savunur. Rekabet kötüdür; çünkü yıkım ve kaos getirir. Top­lumsal sınıflar arasında sürekli bir çatışma vardır; bi- . reysel çıkarlada toplumsal ya da sınıfsal çıkjıaılar ara­sında uyum yoktur.

. Kapitalizm, ta§ıdığı içsel çelişkiler-üretim ve mül­kiyet ilişkileri ile üretim güçleri arasındaki çıkar çatış­ması-kar oranlarının düşmesi ve sefaJet koşullannda yaşayan emekçi sınıfların ayaklanma.Sı gibi nedenlerle kendi sonunu getirecektir. Tez-anti tez-sentez biçimin­de gelişen diyalektik bir süreçle sağlanacak tarihin kaçınılmaz ilerleyi§i sonucunda proleterya diktatör­lüğünün kurulduğu komünist toplumda tüm çelişki­ler ortadan kalkacaktır. Marks ve Engels'den ilham alan, Sweezy, Baran ve Sraffa'nın da aralarında bu­lunduğu sosyalist iktisatç~ara göre planlamacı, mer-

Page 5: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

kezden kumandalı, özel mülkiyete, kar güdüshne ve rekabete izin vermeyen kalkınma modeli, bireyci, kar güdüsü ve rekabetin yön verdiği piyasacı modelden daha üstündür.

11. Kurumcu İktisat Okulu

Yirminci yüzyılın başlannda Veblen, Commons ve Mitchell, 19SO'lerden itibaren Galbraith gibi iktisatçı­Iann katkılanyla gel~en Kurumcu İktisat Okuluna göre iktisadi davranışlarda belirleyici unsur bireyler değil, kurumlardır. Dolayısıyla iktisadi analiz bireysel de­ğil, ku~msal davranışlan açıklamaya yönelmelidir. Kapitalizm ele§tirisi konusunda sosyalist iktisatçılada büyük ölçüi:ie aynı görüşleri paylaşan Kurumcu ikti­satçılam göre kapitalizm "barbarcı evr~in bir türü"­dür; mülkiyet ise "başarılı bir yağmanın ödülü olarak ele geçen ganimet"tir. Zenginler gösteriş tüketimi hastalığına tutulmuş müsrif bir "aylak sınıf"tır. Sos­yal adalet, varlıklı özel sektörden yoksul kamu sek­törüne-vergiler yoluyla-kaynak transferi yapmak suretiyle sağlanabilir.

12. İslami İktisat Okulu

1970'1i yıliann ba§lanndan itibaren özellikle Pakis­tanlı, Hintli ve Arap kökenli Müslüman iktisatçıların gayretleriyle ortaya çıkan İslam İktisadı henüz emek-· !erne çağında olan bir iktisat okulu olarak nitelendi­rilebilir. İslam iktisatçıianna göre kendi menfaatinin maksimizasyonundan başka bir şey düşünmeyen in­san tipini ifade eden "Homo Economicus" varsayunı, insan doğasıyla ilgili yanlış 'bir varsayımdır; insan sa­dece iktisadi boyuttan ibaret değildir, ahlaki ve mane~ vi boyutu da hesaba katılmalıdır.

Kapitalist iktisadın temel kurumlanndan olan faiz hem ahlaken kötüdür (insanlan tefeciliğe ·yöneltir), hem de {üretim ve yatınm maliyetlerini yükselterek) ekonomiye zarar verir, o halde yasaklanmalıdır; zaten İslam'ın temel kutsal metinleri de bunu emretmekte­dir. Buna k&-şılık .zekat vb. kurumlarla zengiplerden yoksullara kaynak. aktarmak suretiyle sosyal dayanış­ma sağlanmalıdır.

Kar güdüsü ve özel mülkiyet tamamen yasaklan­mamalı, ancak piyasanın güçlünün güçsüzü ezdiği orman kanunlannın egemen olduğu bir ortam haline gelmemesi için, sıkı kontrol altında tutulmalıdır.

Yine bazı Müslüman iktisatçılam göre kapitalizm pi­yasa ile özdeşleştirilmemelidir. Kapitalizm devlet deste­ğiyle beslen.en ve piyasa güçlerinin r.ekabetine taham­mülü olmayan, tekelci ve sömürgeci bir süreçtir.

lll. Piyasaca ve Kumandacı İktisadan Bit­meyen Mücadelesi

Her ne kadar zaman zaman şarkılara "Beni ka­tegorize etme" feryatları yansıyorsa da, ne yazık ki

LIBERAL IKT1SADIN YÜKSELiŞI

insanoğlu eşyayı kategorize etmeden, belirli· ortak özellikler çerçevesinde sınıflandırmadan yapamıyor. Kategorize etmek anlamayı, kavramaY.ı ve yorumla­mayı kolaylaştırıyor.4 Örneğin Süleyman Uludağ İs­lam düşüncesinin Selef, Kelam, Tasavvuf ve Felsefe olarak dört başlık altında sınıflandırılabileceği kanısın­dadır (Uludağ, 1985).5 Bu arılarnda bakıldığında Batı düşüncesinin de e5asen Dogmatizm, Rasyonalizm, Mistisizm gibi üç temel felsefi akım altında sınıfiandı­niması mümkündür ..

· Benzer bir kategorizasyonu iktisat bağlamında yapmayı denemek ortaya ilginç bir tablo çıkarabilir görünmektedir. Yukarıda başlıcalanna değinilen6 pek çok iktisat okul unu, bu okullan temsil eden iktisatçı ve düşünürlerin görüşlerini ve bunlara bağlı olarak iktisa­di düşüncenin gelişimini, içsel tutarlılığı olan bütüncül bir çerçeveye oturtnlak acaba nasıl mümkün olabilir? Bunu yapmanın mantıklı bir yolu, Skousen'in (2001) iktisadi düşüncenin tarihsel seyrini adeta merkezde bir ana kahraman, onu,n çevresinde ise ikincil rolleri üstlenen öteki kahramanların rol aldığı bir tarih ro­manı gibi anlattığı eserinde denediğiyöntemdir. Bu sayede bir yığın isim ve görüşü belirli ölçütlere göre genel resim içindeki göreli konurolarına yedeştirrnek daha kolay ve anlaşılabilir olacaktır. Böyle bir an­labmın ana karakterinin Milletierin Zenginliğe adlı meşhur· eseriyle modem iktisadın kurucusu kabul edilen Adam Smith olması doğaldir. Ana terria ise Smith'in temellerini attığı kişisel çıkar, özgürlük ve rekabet sacayağı üzerinde yükselen doğal özgürlük · slstemi'dir.8

Bu bağiamdii 1776 yılı modem Iktisat içirı oldukça kritik önem 'taşıyan bir yıldır. Tarihin kınlma nokta­larından biri say:ılabilecek olan bu yılda, bir yandan modem iktisadın' gelişiminde anahtar önemi olan Mil­letierin Zenginliği adlı eser yayımlanmış, bir yandan da Amerika · İngiltere'den bağımsızlığını kazanmı§hr. Milletierin Zenginliği korumacı ve istilacı Merkantilizm geleneğine şiddetle karşı çıkar ve zenginliğin kaynağı­nın bireysel özgürlükler, sınırlı devlet, üretim ve serbest

4 Bu arada "kategorize ebnek"le "kaıegorik genellemeler yapmaltın aynı rıey' obnadı!jını, birincisinin anlamayı kolay~tıran nisbeten ma­sum, ikincisinin ise bir sınıfın bütün üyelerini toplan suçlamayı veya yaıgılamayı içeren daha netameli bir law olduğunu wrgulayalım.

5 Islam dG.şünoe tarihi boyunca ortaya ·çıkmış din anlayışlan ve din söy· lemleriyle ilgili etrafiı bir inceleme için aynca bkz. Kutlu, 2001.

6 Iktisadi düşünce tarihinde ortaya çıkmış bOtün okullar ~kusuz burada sayılanlarla sınırlı değildir. Örneğin piyasaa ve piyasa karşıb veısiyon­lanyla Feminist Iktisat. Neo-Rlcardoaı Iktisat, Awstuıya Okulu, Alman Tarihçi Okulu, Konjonktür Dalgalanmalan Teorisi, Kamu Tercihi Oku- . lu, Anayasal iktisat gibi daha birçok iktisat okulundan sözedilebilir. Yer darlığı r.edeııiyle daha fazla aynnbya girilmemijtir.

7 Smith'in klasik eseri "Milletlerin Zenginliği" (1965i iktisat yazınının ba­~ucu kilaplaruıdan olup bugüne değin sayısız dile, bu arada Tiirkçe'ye de çevıilmiştir. Her iktisiıtçının. hatta düşünce tarihine ilgi duyan her­kesin mutlaka okuması gereken abidevi bir eserdir.

8 Yazının bu bö!Oınündeki bilgiler lasmen Skousen'e (2001), kısmen de Acar'a (2003) dayanmaktadır.

371

Page 6: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

MUSTAFAACAR

·mübadele olduğunu ileri sürerken; Amerikan Anaya­sası ve Bağımsızlık Bildirisi siyasal alanda bireysel hak ve hürriyetleri öne çıkaran birer özgürlük manifestosu olarak sahneye çıkmı§tır. Sözkonusu belgeler özgür­lükçü ve piyasacı geleneği temsil edecek daha sonraki ku§aklar için birer ilham kaynağı olacaklardır.

İktisadın tarih içindeki yolculuğu ilerledikçe sah­neye çıkan kahramanlan; Smith'in temellerini atmı§ olduğu doğal özgürlük sisteminin .geli§mesine yapbk­lan katkı, gösterdikleri tepki veya bu sisteme yapbkla­n tahribat açısından ba§lıca üç kategoride toplamak mümkündür. Bir bölümü Smith'in evrensel bolluk ve zenginliğin nasıl yaratılacağına ili§kin vizyonunu pay­la§mı§ ve onun temellerini attığı sistemi geli§tirmeye, güzelle§tirmeye ve eksiklerini tamamlamaya çalı§mı§­tır. İkinci grup sözkonusu sistemi beğenmemi§, her fırsatta onun eksiklerini ortaya koymaya ve zaman zaman alaycı biçimde, onun ne kadar i§e yaramaz bir sistem olduğunu ortaya koymaya gayret etmi§tir. Nihayet üçüncü bir grup da sistemin "eksik" olmak­tan çok "yanlış" olduğunu iddia ederek, onu tümüyle yıkmaya, yerine bamba§ka bir sistem in§a etmeye gi­ri§mi§tir. Esasen ikinci ve üçüncü grubu, payla§bklan ortak unsurların çokluğu nedeniyle, aynı kategori için­de değerlendirmek mümkündür.

Dolayısıyla iktisadi dü§ünce tarihi boyunca ortaya çıkmı§ biri özgürlükçü, serbest ticaretçi, rekabetçi, bi­reysel menfaati öne alan, piyasacı; diğeri ise özel mül­kiyet ve kar güdüsüne ku§kuyla bakan, bireysel men­faali Janetleyen, planlamacı, · buyurgan, merkezden güdürnlü kumandacı gelenek olmak üzere, ba§lıca iki gelenekten ve bunlar arasındaki bitrnek bilmeyen mü­cadeleden sözedilebilir.

Smith'in temsil ettiği vizyon, katlanılabilir bir ada­Jet sistemi albnda insanların bireysel çıkarlan peşinde ko§malanna imkan verecek, üretim ve serbest mü­badeleye dayalı, rekabetçi ve özgürlükçü bir yap~ın evrensel bir bolluk ve refah getireceğini ileri süren, iyimser bir vizyondur. ·Buna kar§ılık doğal özgürlük sistemi kar§ıtlannın temsil ettiği vizyon genel olarak, piyasanın özünde istikrarsız yapısı, rekabet ve özel mülkiyetın yıkıcılığı, kaynaklann kıtlığı ve nüfus bas­kısı gibi nedenlerle, i§gücünün sömürülmeye ve ge­çimlik ücret sınınnda ya§amaya riıahkO.m olacağını, gen i§ halk kitleleri için açlık ve sefaletin kaçınılmaz olduğunu, istikrarsızlıktan kurtulmanın pek mümkün olmayacağını ileri süren karanlık, kaderci ve kötümser bir vizyondur. ݧte iktisadın hikayesi, bir arılarnda bu iki vizyonun, dünyaya ve eşyaya bu _iki zıt bakı§ açısı arasında geçen ve yirminci yüzyılın sonunda serbest piyasacı geleneğin zaferiyle sonuçlanan kadim müca­delenin hikayesidir.

İngiltere'de 18. yüzyılın son çeyreğinde Smith'in tutu§turduğu ekonomik özgürlük meşalesi ilk ba§larda

372

Fransa' da Say9 ve Bastiat10 gibi iktisatçılar arasında parlamı§, ama çok geçmeden bu vizyona karşı Smit­h'in kendi coğrafyasından hücurnlar gelmi§tir. Adam Smith'in iyimser ·dünyasını tersine çeviren Malthus11

ve Ricardo, 12 nüfus baskısı ve sınırlı kaynakların tü­kenmeye yüz tutması sonucu, i§ç~erin eline geçim/ik düzeyden daha yüksek ücretierin asla geçemeyeceği karanlık bir dünya tablosu çizmi§lerdir. Onların peşin­den kervana katılan Mill tam bir çeli§kiler adamıdır. Bir yandan "özgürlük klasiği" bir eser yazıp serbest gi­ri§imi savunurken, aynı zamanda sosyalist olduğunda ısrar edip özel mülkiyeti sorgular Mill. 13 Ricardo'nun açbğı kapıdan giren Marks, Engels'le birlikte 19. yüz­yılın ortalannda iktisadı yabancıla§ma ve sınıf müca­delesi kavramlan üzerine oturan karanlık bir çağa yö­neltir. i4 İktisat iç karartan, moral bozan, i§tah kaçıran anlamında "kasvetli bilim" lakabıyla anılmaya ba§lar.

9 Bugün en çok "Say Yasası" ya da "Mahreçler Kanunu'' ile tanınan J.B. Say, A SmiUı'in dcı§al özgürlük sisiemine Fransa'dan destek ve­ren erken döne111 iktisatçılardan biridir. Say yasası denince akla. Ore· Iilen her ~yin bir ~kilde sablacağını ima eden "her arz kendi talebini yarabr" ifadesi gelir. Oysa Keynes'in süzgecinden geçerken lannıma uğrad~ı için orijinaline oldukça aylan bir biçim kazanmış olan ifade· nin doğrusu; üretimin tüketirnden önceliğinl ve bii gelir elde etmek için bir ~yler üretmek gerektiğini vurgular biçimde, "A'nın anı B için talep yarabr." sözüdür. Ayrıntılar için bkz. Skousen, 2001.

10 iktisaıçı, gazeteci ve iıolitil<acı kimliğiyle hararetli bir seıbest mübade­le savunuaısu ve korumacılık karşıb olarak tanınan Bastiafın fılcirleri konusunda öı:neğin, "Seleded Essays on Political Economy~ (1995) ve "Economic Sophisms" (1997) adlı eserlerine bakılabilir. "Kötü bir iktisatçı kendisini politika uygulamalannın görünür elkileriyle sınırlar; iyi iktisatçı ise hem görülebilir etkiyi, hem de ön görülmesi gereken el­kileri dikkate alır." sözü oldukça manidardır. Yıne Bastiat'ın "mallann geçmesine izin verilmeyen sınırlardan askerler geçer." sözü, barış ile seıbest ticaretin, bunun karşısında da sa~ ile korumaolık politikala· nnın birbiriyle el ele giden, birbirini bütünleyen politikalar olduğunu vurgulamaktadır.

11 MaiUıus özellikle nüfus sorunu ve kaynak kıtlığı konusundaki gö~leri çok tar1şna yaratan bir erken dönem iktisatçı olup, bu konudakl kJa. sik eseri "Nüfus Üzerine Bir Deneme" adını ~ımaktadır (1985).

12 iktisat tarihinin en tartşnalı ~iyetlerinden biri de David Ricardo'­dur. Bir yandan, iktisat tarihinde meslekten iktisatçılar arasında en faz. la destek görmUş "Mukayeseli Üstünlü.ldet" teorisi gibi serbest ticarel yanlısı fıklrleri SavunmliŞ; bir yandan da kaynak kıtlığına bağlı olarak insanlığın felaketten kurtulamayacağı konusunda Malıhus'un kölilm· ser gö~nü payiaşnışbr. Dahası, toplumsal kaynakların ve çıktının paylaşılması konusunda sermayedar, emek ve toprak sahiplerinin menfaaUeri arasında bir çatşna olduğu gö~Oyle Marksist-sosyalisı iktisatçılaıa ilham kaynağı olmliŞ!ur. Klasik eseri "Politik iktisat ve Vergilendirme ilkeleri Üzerine" (1951) adını taşır. Ranı ve rantiyeci· leri ~iddetle eleşiiren Ricardo'nun, borsa spekülasyonundan kazandığı yüklü paralar sayesinde iktisat tarihinin belki de en büyük rantiyecisi

· ünvanını ~ıması, tarihin ironilerinden biri olsa gerektir. 13 J.S. Mlll'in "ÖZgürlük Üzerine" {1989) adlı eseri bugüne değin özgür­

lük halcianda yazılan en iyi eserlerden biri olarak kabul edilmektedir. Insan bireyselliğinin alao, önemli ve elkili bir ifadesi sayılan bu klasik eserinde Mill kişisel özgüılü.lderi savunmakta, zorla dayatılan manevi­yata, h<Ş.Jôrüsüzlüğe ve bir devlet dinine karşı çıkmaktadır.

14 Karl Marks kl!Ş~uz yalnızca iktisatta değil, bütün d~ce tarihinde en çok tartışmaya konu olan şahsiyetlerden ~iridir. Hem özel hayatı, hem de fooıleri açısından son derece inişli çıkışlı, radikal, çalkantılı bir yaşam serüveni vardır. A SmiUı'in rekabetçi, bireyci ve özgürlük9l mode.line en keskin saldırılar Marks ve takipçilerinden gelmiştir. Mark­s'ın "Kapital" (1976) ve Engels'le birlikte kaleme aldıklan "Komünist. Manifesto" (1964) adlı eserleri Sosyalist-komünist-kolektivist gelene­ğin başucu eserleri arasında yeralmaktadır.

Page 7: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

Smith ve takipçilerinin temsil ettiği iyimser, özgür­lük~ü ve rekabetçi gelenek, sosyalist, kaderci ve kö­tümser gelen.ek kar§ısında birbiri ardına gelen bu hü­cumlar kar§ısında gerilemiş, zayıf düşmüştür. Umutlar sönmek üzereyken, değerin tüketici kökeni, subjektif değer ve marjinal fayda gibi iktisadi düşüncede dev­rim yaratan katkılarıyla Neoklasik geleneğin Avustur­ya kolu, ölmek üzere oları Smith'in vizyonunun iın­dadına yetişmi§ ve doğal özgürlük modelini yeniden ayağa kaldırmıştır. Jevons ve Menger'in öncülüğünü yaphğı Marjinalist Okul, Klasikleri çok uğraştırmış olan değer sorunu ba§ta olmak üzere birçok konuda ikii­satta devrim yaratmış bir gelenektir. Bunları iktisadın "politik iktisat''tan "iktisat"a evrilerek rüştünü ispatla­mış bir bilim haline gelmesinde büyük emeği geçen ingiliz iktisatçı Alfred MarshalJI5 izlemiştir. Böylece rüzgfuı yeniden arkasına alan özgürlükçü gelenek, marjinalist ilkeyi üretim faktörlerinin · fiyatlandırması­na uyarlayarak16 iktisatta bölüşüm sorununu çözmede önemli rolleri olan Clark ve öteki Arnerikah iktisatçıia­nn katkılarıyla daha da güçlenmiştir. 19. yüzyılın son çeyreğinde Ye§eren bu süreç, önce I. Dünya Savaşı­'yla sekteye uğramış, ardından dp Büyük Bunalımın iyimser tabioyu büsbütün tersine çevirmesiyle 1930'lu yıllarda üstünlüğü müdahaleci geleneğe kaphrmıştır.

Doğal özgürlük sistemine bakıp alay eden ve onun eksiklerini ifşa etmekle ün yaparılar arasında T. Veb­len gibi, K. Galbraith gibi Kurumcu iktisatçılar yeral­maktadır. Veblen ve arkada§ları "barbarcı evrimin bir biçimi" olarak niteledikleri kapitalizmin, gösteriş tü­ketimine düşkün zengin "aylak sınıflar"la karakterize edilebileceğini öne sürmüşlerdir. 17 Bu tür ele§tirilere, Max W eber (1985), kapitalizmi var eden şeyinesasen ağır bir ahlaki disiplin ve çok çalışma olduğu; bunun kaynağının ise din, ~ilhassa tutumluluk, iş ahlakı ve Tanrı nzası için çalışmayı telkin eden Kalvenist-Püri­ten mezhepterin temsil ettiği Protestan reformculuğu

15 Modem iktisadın "Politik Iktisartan "lktisat"a evrilmesinde büyük payı olan isimlerden biri olan A Maıshall, bugün fonnel iktisat (iğre­timinde yojjun olarak kullanılan an-talep e§rijeri ve emeldik gibi araç ve kavramlan iktisadi analize kazandıran iktisatçıdır. Klasik eseri "ikii­sadın Prensipleri" dir (1920).

16 Buna göre ~ir üretim faktörünün (emek. sermaye, toprak. gi~im) çık­tıdan alacağı pay, bizzat o faklörün son biriminin çıkbya yaptığı katkı kadardır. Bu model, çıktının tamamen emellin hakla olduğunu saw­nan ve öteki faktörlere bir pay öngörmeyen Marksçı bölil§üm mode­linden son derece farklı bir bölil§Om önermektedir.

17 Veblen "Amerika'nın yozlaşmış aylak sınıflarının bir sosyal!ailarna­sı" olarak nitelendirilen "Aylak Sınıfın Teorisi" (1994) adlı eserinde, zenginleri, kendileri kadar varlıklı olmayan insanlara karşı "göste~ 10-ketiıni" yapmakla eleştirm~tir. "Burjuva bir Veblen" lakabıyla anılan Galbrailh da "Refah Toplumu" adlı eserinde zenginlerin müsrifliğini eleştirm~ ve serbest piyasayı "tOketici egemenliği altında olmak"la suçlamıştır. Yıne "Refah Toplumu" (1958) ve "K~ku Çağı" (1980) gibi eserlerinde Galbrailh, modem kapitalisi toplumda ~ilerin değil kurumların önemli olduğunu, Olkeyi teknokTasinin yönetmesi gerekti­ğini ve sosyal dengesizliklerin, varlıklı özel kesimden açlık çeken kamu kesimine vergiler yoluyla fon transferi yapmak suretiyle giderüebilece­ğini ileri sürmüştür.

LIBERAL IKTISADI N YÜKSELİŞI

olduğu görüşüyle karşı çıkmışbr.18 Sosyalist gelenek dini kiUeleri uyuşturan ve egemen sınıfların kölesi ha­line getiren kötü bir kurum olarak görürken, Smith­Weber çizgisini izleyen kapitalist geleneğin dine bakı§ı daha olumludur.

Bu arada 20. yüzyılın ilk çeyreğinde makro ve mikro iktisat arasındaki kayıp halka olan para-kredi bağ}anbsının rolünü keşfetmede ciddi katkıları olan Fisher, Wicksell ve Mises19 gibi iktisatçılar Smith'in sis­temiyle uyurrılu, sağlam bir parasal sistem geliştirme­ye çabalamı§lardır. Friedman'ın 1970'1erden sonra me§hur edeceği, para arzının kontrolsüz arhnlmasının kaçınılmaz biçimde enflasyon yaratacağı gorü§ünü ısrarla dile getiren ParasaJet Okulun temelini 1920'li yıllarda Fisher atmıştır.

Derken patlak veren 1929 Dünya Bunalımının yarathğı konjonktürde, her şeye rağmen piyasayı sa­vunan Hayek ve Mises gibi iktisatçdarın seslerine pek kulak veren olmazken,20 piyasaya güven duyulama­yacağını ve ekonomik tsorunların ana nedeni olan talep yetersi_zliği sorununu ortadan kaldırmak üzere devletin piyasaya aktif müdahalesini savunan Keynes21

öne çıkmıştır. Keynes'den bayrağı devralan Samuel­son, İktisat (1976) adlı ünlü ders kitabıyla Keynesyen görüşleri popüler hale getirmiştir. 1930'1ann bunalım yıllarında doğan, Il. Dünya Savaşı'nın getirdiği yıkım atmosferinde ekonomllerin yeniden inşa edilmesi ko­nusunda işe yarayan, bu nederıle de otuz yıla yakın bir süre politika yapıcılannın gözdesi olan, müdaha­leci Keynesyen reçeteler; enflasyon ile durgunluğun birarada gözlerrılendiği "stagfiasyon" sorununa çare üretemedikleri ölçüde, 1960'1ı yıliann ortalanndan iti-

18 Bugün daha çok sesyolog kimliğiyle lanınan ünlü Alman dil§ünürü Weber, sosyalist-Marksist geleneğin "kitlelerin afyonu" olarak küçüm. sediği din ve dinsef inençlann, toplumsal formasyonun ve ekonomik yapının ol~umunda ne denli belirleyici bir role sahip olduğunu wr-gulayan öncü dil§ünürlerdendir. ,

19 "Paranın MiktarTeorisi"ni ortaya alan F"ısher'in aksine Mises. paranın yansız-ıeel değişkenler üzerinde etkisiz-olmadı!lını, parasal enflas. yonun istilaarsızlık ve yapısal dengesizlik do!luracağını ve sürdürO­lebilir almadığın~ enflasyonun önlenmesi için de para basmaya son verilmesi gereldiğini ileri sürmüştür. Flsher ve Mises'in gö~eri daha sonraki yıUarda ·Parasalcı ekolün sislemleştireceği göril§lerin öncüsü olarak kabul edilebilir.

20 Hayek ve Mises, merkez bankalarının faiz oran.lannı arbnp dܧÜnlle kararlannın kaçınılmaz olarak yapay bir canlanmaya yolaçacağmı, an­cak altın standardı altında böylesi bir enflasyonisi ~~menin kısa süre sonra sönece!lini ileri sürerek. 1929 Bunalımını isabetle talimin etmiş­lerdir. Hayek'in "Fiyatlar ve Üretim" (1935) adlı çalışması 1930'1arm bunalım ortammda Keynesçi gö~lerin baskısı altında dikkat çekme· miş, ancak Keynesçi ve öteki müdahaleci gö~lerin .revaçtan dܧme­sinden sonra 1974 yılında Nobel ödOIOne layık görülmii§tür. Yirmin­ci yüzyılın en önemli özgürlükçO ve piyasaa dQşOnürü olarak kabul edilen Hayek. "Kölelik Yolu" (1999) adlı ünlü eserinde planlamacı sosyalist· kolektivis ı sistemin sürdürülebilir olmadığını daha 1944 yılın­da öngörmil§ ve bu sistemin tehlikelerine karşı Avrupa entelektüellerini uyarmıştır. Sosyalist sistemin 19801i yıUann sonlannda çökmesi Hayek'i

' akademik-entelek!Oel mahfıllerde yeniden popOier hale ge~lir. 21 Keynes'in iktisat anlayışında devrim yaralan ve ll. DOnya Savaş'ndan

1970'ü yıllara kadar popülaritesini koruyan göril§lerini toplayan ünlo eseri "İstihdam, Faiz ve Para Genel Teorisi" (1973) adlı eserdir.

373

Page 8: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

MUSTAFAACAR

baren gözden düşmüştür.

İşte bu ortamda devletin talep yaratmak veya is­tikrar sağlamak amacıyla-para ile keyfi biçimde oyna­'masının son derece zararlı olacağını, stagflasyon dahil iktisadi sorunların temelinde kötü yönetilen · paranın ve keyfi para politikalarının yatbğını öne sürerek Pa­rasalcı Okulun gelişmesine öncülük eden Milton Fri­edman; iktisadi sorunların aşdabilmesi için piyasaya güven duyulması, para arzının keyfe göre değil kurala göre artıruması, devlet mudahalesinin en aza indiril­mesi ve rekabetçi kapitalizmin önemini vurgulayan görüşleriyle 20. yüzydın sonlarında iktisat ve iktisat politikası tartışmalarına damgasını vurmu§tur.22

IV. Sonuç

İktisat tarihinde bugüne değin izini sürebildiğimiz ve ikinci bölümde başlıca görüşlerine değindiğimiz geleneklerin "piyasaya güvenitip güvenilemeyeceği", "devletin sınırlı bir role mi, yoksa yeniden dağıbmcı, müdahaleci bir role mi sahip olması gerektiği", "top­lumsal kesimler arasında bir menfaat çatı§masının mı, yoksa menfaat uyum unun· mu olduğu", "bireyin mi yoksa topluluk veya cemaatin mi öncelikli olduğu", "korumacdığın mı, yoksa serbest ticaretin mi daha faz­la zenginlik ve refah yaratacağı", "sıkı denetim, göze­tim ve regülasyonun mu, yoksa arz-talep ve fiyat me­kanizmasından oluşan piyasa kurumunun mu daha tercihe değer olduğu .. " gibi kriterlerine göre iktisadi gelenekleri kabaca iki kategoriye ayırmak mümkün­dür. Arada çok kesin sınırlar çizmenin bazı sakıncaları olmasına, kesi§irn kümesinin boş küme olmamasına rağmen Merkantilizm, Keynesyen, Sosyalist-Marksist, Kurumcu ve Yeni Kaynesyen Okulların müdahaleci, kumandacı, korumacı ve plancı gelenek içerisine; buna karşdık Fizyokrasi, Klasik, Neoklasik, Parasalcı, Arz-Yanlı İktisat ve Rasyonel Beklentiler Okullarınin da bireyci, özgürlükçü, serbest ticaretçi ve piyasacı ge­lenek içerisine yerle§tirilmesi mümkündür.

Özetle modem iktisat, ortaya çıktığı yıllardan bu yana bireyci-özgürlükçü-piyasacı gelenek ile kolİek­tivist-müdahaleci-kumandacı gelenek arasında çetin bir mücadeleye konu olmaktadır. Bir yanda A. Smit­h'le başlayıp Say, Bastiat gibi Fransız liberallerinden, Neoklasik Okula, oradan Parasalcı ve Rasyonel Bek­lentiler gibi Yeni-Klasik okullara uzanan piyasacı ge­lenek; diğer yanda Ricardo.ve Malthus'un temellerini attığı, Marks ve Engels;in sistemle§tirdiği sosyalisfoku­la, oradan Keynes'in temelini atıp Hicks ve Samuel-

22 Keynesyen ildisaduı revaçtan d~me sürecini hızlandıran iktisatçıia­nn başmda M. Friedman gelir. ilk ortaya attı§ı yıllarda tuhaf bulunan görüŞerinin b~ sonıaki yıllarda iktisat politikası tartşııalannda ciddi yanla bulın~. politika uygulamalannda referans kabul edilme­ye b~lamışbr. Friedman'uı b~ca fakirleri konusunda bkz. öm~in, "A Monetaıy Histoıy or the United States", 1867-1960 (Friedman ve Schwartz, 1963), "OollarS and Deficils" (1968), "Supply-Side Eoono- . micS in the 1980s" (1982). ·

374

son'un yaygınla§tırdığı Keynesyen Okula, Kurumcu İktisada ve Yeni Keynesyen Okula uzanan piyasa kar­şıtı, müdahaleci gelenek.23 Tarihin akışı içinde belirli dönemlerde bu geleneklerden biri diğerine üstünlük ııağlamı§ görünürken, bazı dönemlerde öteki gelene­ğin öne çıktığı gözlenmektedir. Bu mücadelenin son perdesi piyasacı geleneğin zaferiyle sonuçlanmı§ gö­rünmektedir.

1776'da İngiltere'de A. Smith'in ortaya attığı bi­reysel özgürlükler, kişisel çıkar, sınırlı devlet ve serbest ticaret temeline dayalı doğal özgürlük sistemi ilk olarak Fransa'da olumlu yankı bulurken, bu anlayışa tepkiler gelmekte gecikmemiş; Malthus ve Ricardo gibi kötü m~ seriere Marks ve Engels gibi radikal sosyalistler destek vermiş, sonuçta doğal özgürlük sistemi epey sarsın­tı geçirmiştir. Avusturya Okulu 19. yüzyd sonlarında Smith'in doğal özgürlük sisteminin i mdadına yetişmiş, ancak I. Dünya SavaŞı yılları ve ardından gelen 1929 Bunalımı ters yönden esen, müdahaleci ve planlama­cı rüzgarlan öne çıkarmı§tır. 1930'1u yıllarda ortaya çıkan müdahaleci Keynesyen anlayış Batı dünyasın­da, şosyalist-planlamacı-kollektivist anlayış ise Sovyet Blokunun temsil ettiği dünyada 20. yüzydın soruanna kadar etkili. olmuşlardır. Yüzyılın son Çeyreğinde stagf­lasyon sorunuyla başa çıkamayan Keynesyen anlayış, üstünlüğü Parasalcı, Arz-Yanlı, Rasyonel Beklentiler, Konjonktür Dalgaları vb. adlar altında ortaya çıkan Yeni-Klasik okull~a kaptırırken, m4cadeleyi bırakma.k istemeyen Keynesyen anlayış kendisini yenileyerek Yeni-Keynesyen Okul ile..yoluna devam etmektedir.24

1990'1ı yıllann başında sosyalist sistemin ç<?kmesi, bireysel özgürlüklere sıcak bakmayan, planlamacı ve güdümcü kollektivist sistemin başan şansına inanan görü§lerin büsbütün gözden düşmesine yol açtnış;

yüzyd kapanırken Adam Smith'in bireyci, özgürlükÇü ve rekabetçi vizyonu Hayek, Friedman, Bauer, Lucas ve Surgent giöi ustalann katkılanyla yeniden eg~men­lik tahtına of~:trmuştur.

Son olarak yukarıda anlatılanlar çerçevesinde ik­tisatçdarın yukandan aşağıya sıralanması ya da bir önem sırasına dizilmesi konusunda acaba ne söyle­nebilir? Bti konuda biri "sarkaç," diğeri "totem direği" olmak üzere iki farklı yaklaşımdan sözedilebilir. Sarkaç yaklqşımına göre düşünce yelpazesi "aşın sol" dan baş­layıp "radikalizm," "liberalizm" ve "muhafazakarlık" duraklarından geçerek "aşın sağ"a uzanan yatay bir

23 Islam iktisaduıuı bu tablonun neresinde yeraldıila ayn bir makalenin konusu olacak gen~Ukte bir meseledir. Piyasa yanlısı olanlan da ol­malda birlikte, Islam iktisadı UteratOrüne katkıda bulunantann ~­!uğu daha plana ve mUdahaleci bir profıl c;izmektedirler. İslam iktisa­duıuı değijik veçheleri konusunda dikkate değer bir inceleme için bkz. Kuran, 2002.

24 Makroiktisadi analizin temel sorunsalianna yaldaşım konusunda belli b~ makroiktisat okullan arasuıdaki görilş ayrılıldan ·ve 20. yüzyılın son çeyr~inde iktisat politikası tartışmalannın seyri konusunda etrallı bir d~er!endinne için bkz. Mankiw, 1988.

Page 9: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

yörüngeye yerle§tirilebilir. Buna göre örneğin Smith, Marks ve Keynes bir sıralamaya tabi tutulacak olsa, raclikal kanadı Marks, muhafazakar kanadı Smith, or­tadaki "ılımlı" ve "dengeli" konumu temsil eden "li­beral" kanadı ise Keynes temsil etmektedir.25 Bunun alternatifi, en fazla sevilen kabile §eflerini en tepeye, onun albna sırasıyla daha az sevilen §etleri yerle§ti­ren kızıl derili geleneklerinden ilham alan totem direği yak/aşı mıdır. Buna göre, fikirleriyle "iktisadi özgürlüğe ve ya§am standardını yükselten iktisadi büyümeye en fazla katkıda bulunma" kriteri esas alınarak, bu alan­da en ba§arılı iktisatçıyı en tepeye, daha az özgürlü­ğü savunan ve önerdikleri politikaların daha yava§ büyümeye yolaçbğı iktisatçılan ise daha alt sıralara yerle§tirmek gerekmektedir. Nitekim Skousen (2001) Marks ile Smith'i birbirinin simetriği olarak gösteren ve Keynes'i "ılımlı" yakla§ımın temsilcisi olarak öne çıkaran sarkaç yakla§ımını bir kenara bırakarak, totem direği yakla§ımını kullanmaktadır. Bu ikinci yakla§ım denendiğinde sıralama deği§mekte; Smith'in savun­mu§ olduğu, bireylere ve fırmalara maksimum öz­gürlük tanınması ve devlet müdahalesinin minimum düzeye indirilmesi esasına dayalı "bırakınız yapsınlar" görü§ünü en iyi benimsemi§ ülkelerin daha hızlı bü­yüme ve daha yüksek ya§am standardını tuttunnu§ olmalan nedeniyle, Smith direğin en tepesine yerle§­meyi haketmektedir.26 Bunu, bireysel özgürlüğü des­teklemekle birlikte ekonomiye yoğun devlet müdaha­lesini ve yabnmlann millile§tirilmesin·i savunmu§ olan Keynes izlemekte, sonuncu sırayı ise hem mikro, hem de makro düzeyde kumanda ekonomilerini savunmuş olan Marks almaktadır. Sarkaç yakla§ımına göre bi­rinci sırayı Keynes almakta, Smith ile Marks birbirinin simetriği olarak ikinci sırayı payla§maktadırlar. Oysa totem direği yakla§ımında Smith birinci, Keynes ikin-

25 Makro düzeyde yoğun de~Jermüdahalesini savunmuş olan Keynes'­in "liberal" olarak nitelendirilmıısi oldukça !uhaf görünmektedir. Bu noktada Amerikan siyasal jargonunda liberal kavramına yilkleneo anlamın klasik liberalizmden oldukça rarklı olduğunu hatırlabnalda yarar vardır. Amerika'da devlete yeniden da!lıbmcı ve mildahaled bir rol biçen, bizdeki sosYal demolaat geleneğin ~ılığı sayabileceğirniz siyasal çizgi-k! bu çizgi, kesin bir ayrım koymak zor olmakla birlikle, daha 9'k Demolaatlar tarafından temsil edilmekledir-"lıöeral" ola­rak nitelendirilmekledir. Buna göre piyMaya güven duyulamayacağını ileri süren ve yoğun devlet mOdahalesini savunan Keynes "liberal" dir. Oysa A. SmiUı, D. Humeve J. Locke gibi düşünilrlerin bışru çekli­ği "klasik liberal ö!jreü" sınırlı devleti öngören, yeniden dağıbma ve müdahaleci bOyilk devlete ~ çıkan bir ö!jreüdir. Kısaca Amerikan siyaset dilinde bugün kullanılan "liberal" kavramıyla, 18. ve 19. yüz­yılda yeşermiş öıgllriDkç\1, bireyci ve sınıılı devletçi, klasik "lıöeral" kavramlan aynı~ değildir. Sosyalist düşünlirlerin sosyal demokrasiyi "überalizmin devamı" sayan yaklaşımı ve Amerika'da sosyalist fikirleri benimsemiş ~ilere "liberal" denilmesi konusunda, aynca bkz. Yayla, 2000,2-3.

26 Daha özg(lrlükçil ve serbest piyasacı ekonomllerin daha hızlı büyüdük­lerine ve daha yüksek bir ~i başına gelir düzeyine sahip olduklanna işaret eden 9'k sayıda empirik kanıt vardır. Bu konuda daha raz1a bilgi için bkz. örneğin, Norbeıg (2001), Skousen (2001). Aynca Freedom House (www.freedomhouse. org), The Heritage Foundation, The Fıaser Institute (www.fraserinstilute.oıg), Foundation ror Economic Education (www.fee.oıg) gibi kuruluşlar da bu ·konularda istatistiksel veriler yayunlamaldadırlar.

LISERAL lıcriSADIN YÜKSELIŞI

ci, Marks ise üçüncü sırada yeralmaktadır. Ba§ta da belirtildiği üzere, nitel zamana göre değer biçmeyi esas alan yakla§ımla örtü§en totem direği yakla§ımı bize daha anlamlı gelmektedir.

1990'1i yıllarda sosyalist . blokun dağılmasıyla planlamacı-sosyalist-kollektiviSt anlayı§ popülaritesini kaybetmi§, bu anlayı§t benimsemi§ ülkeler birer birer demokrasi ve piyasa ekonomisine yönelmi§lerdir. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın ilk yılla­nnda bireyciliği, piyasa ekonomisini, sınırlı devleti ve serbest ticareti savunan doğal özgürlük sistemi; müda­haİeci, regülasyoncu, merkezden kumandacı, kollekti­vist sisteme üstünlük sağlamı§ görünmektedir. Ancak bu olgu, iktisatta bireyci ve kollektivist, ya da piyasacı ve kumandacı gelenekler arasında 18. yüzyılın sonla­nndan beri süregelen mücadelenin böylece bittiği, Fu­kuyama'nın me§hur önermesine benzeterek söylersek "iktisat tarihinin sona erdiği" anlamına gelmemekte­dir. Şahit olduğumuz hadise, özgürlükçü ve güdümcü geleneğin uzun soluklu ~ücadelesinin son perdesidir ve bu mücadele 21. yüzyılda da devam edecektir. Undsay'in de (2002) vurguladığı gibi, her ne kadar sosyalist sistem yıkılmı§ olsa da, onlarca yıldır sade­ce eski sosyalist ülkelerde değil, kapitalist ülkelerde de bireylerin zihinlerinde birikmi§, politik karar alma süreçleri ve bürokrasiye sinmi§ kollektivist, müdaha­leci, piyasa ~ı b· tortuların temizlenmesi uzun yıllar devam edecek bir süreçtir.

Kaldı ki, tarihin sayısız ini§-çtkı§tnın da i§aret ettiği gibi sürecin tersine dönmesi mümkündür. Gerçek­te serbest piyasa sistemi değil, tekelci uygulamaların hakim ol~uğıı ekonomilerde ya§anan zorlukların so­rumluluğunun varolmayan piyasa sistemine yüklen­mesi yanlı§ının, :"ülke kurtarmacı" ve hatta "dünya kurtarmacı" radikal bir misyonla birle§erek piyasaya yönelim sürecini tersine çevirmesi gayet imkan da­hilindedir. İktidar sahiplerinin sahip olduğu zihniyet gücü kötüye kullandırabilir ve bunun sonucu ülkeler yeniden otoriter, buyurgan, dayatmacı ve dı§a kapan­macı yönetimlerin kontrolünde; korumacı, müsadere­ci, sıkı denetimci, özgürlük kar§ıb iktisat politikalarına yönelebilir. Hayabn doğası gereği her iki dünyada da kurtul~a veya hezimete, refah veya sefalete götüren yoUann ta§lannı insanlar, fırmalar ve hükümetler ken­di elleriyle dö§emektedirler. İlim erbabına dܧen, her iki zihniyetin ima ettiği manbksal sonuçlan tarihten ör­neklerle destekleyerek gerek sıradan insanlar, gerekse iktidar sahiplerine kat'§ı uyarma ve kılavuzluk etme so­rumluluğunu yerine getirmek için çaba sarf etmektir.

Kaynaklar

. ACAR, M., "Piyasacı ve Kumandacı Geleneğin Mücadelesi Ekseninde Modem İktisadın Hikayesi," Piyasa, Bahar-Yaz 2003, 2(6-7): 3-10., 2003.

375

Page 10: LiBERAL VE KOLEKTİVİST OKUL SONPERDESİisamveri.org/pdfdrg/D00064/2005_4/2005_4_ACARM.pdf · Yine Klasiklerde paranın önemi yoktur, para sade ... LIBERAL IKTlSADIN YÜKSELIŞI

MUSTAFA ACAR

BASTİAT, F., Selected Essays on Political Eco­nomy, (Fransızca'dan çeviren S. Cain, Editör G.B. Husıar), New York: The Foundation for Eeonomie Education-1995.

Economic Sophisms, 6. bs., (Fransızca'dan çevi­ren ve Editör A. Goddard), New York: The Foundati­on for Economie Edueation-1997.

FRIEDMAN, M., Dollars and Deficits. Englewood Cliffs, NJ: Prentiee-Hall-1968.

"Supply-Side Policies: Where Do We Go From Here?" Supply-Side Economics in the 1980s. Atlanta: Federal Reserve Bank of Atlanta, 1982.

FRIEDMAN, M. ve SCHWARTZ, A.J., A Mone­tary History of the Uni~ States, 1867-1960. Prince­ton, NJ: Prineeton University Press-1963.

GALBRAITH, J.K, Kuşku Çağı, (tre. N. Himme­toğlu, R. A§çıoğlu), (Yersiz): Altın Kitaplar Yayınevi-1980. .

The Affluent Society, Bo~on: Houghton Mifflin-1958.

HA YEK, F.A., Prices and Production, 2.bs., Lon­don: George Routledge and Sons-1935.

Kölelik Yolu, 2. bs., (tre. T. Feyzioğlu ve Y. Ar­san,) Ankara: Liberte-1999.

KEYNES, J.M., The Genera( Theory of Employ­ment, Interestand Money. London: Maemillan-1973.

KURAN, T., İslam'ın Ekonomik Yüzleri, (tre. Y. Tezgiden,) İstanbul: İleti§im Yay.-2002.

KUTLU, S., "İslam Dü§üncesinde Tarihsel Din Söylemleri Olgusu," İsİômiyat, Ekim-Aralık 2001, 4(4): 15-36., 2001.

LINDSEY, Brink, Against The Dead Hand: The Uncertain Struggle for Global Capitalism, New York: John Wiley and Sons, Ine.-2002.

MALTHUS, T.R., An Essay on the Principle of Po­pulation. New York: Penguin-1985.

376

. MANKIW, G., "Recent Developmentsin Maero­

economics," Journal of Money, Credit and Banking 20(3), (Türkçesi: "Makroiktisattaki Son Geli§meler," tre. M. Acar, İçinde Ö. Demir (2000), der., Deulet, Rekabet, Mülkiyet ue İktisat, Adapazan: Deği§im Ya­yınlan, s. 395-420.,1988.

MARSHALL, A., Principles of Economics, 8. bs., London: Macmillan-1920.

MARX, K ve ENGELS, F., The C~mmunist Mani­festo. New York: Monthly Review Press-1964.

MARX, K, Capital; New York: Penguin-1976.

MİLL, J.S., On Liberty and Other Writings, Camb­ridge: Cambridge University Pre5s-1989.

NORBERG, Johan, In Defence of Global Capita­lism, (İngilizce'ye çeviren: Roger Taner,) AB Tirnbro, 2001. (Türkçesi: Küresel Kapitalizmi Sauunmak, tre. ve ed. M. Acar ve M. Toprak, Ankara: Liberte Yayın­ları-2003)

RICARDO, D., On the Principles of f'olitical Eco­nomy and Taxation, (ed. Piero Sraffa), Cambridge, UK: Cambridge University Press-1951.

SAMUELSON, P.A., Economics, N~w York: McGraw Hill-1976.

SKOUSEN, M., The Making of Modem Econo­mics, Armonk, NY: M.E. Sharpe Ine.-2001. (Türkçesi:­Modern İktisadın İnşası, tre. M. Acar, E. Erdem ve M. Toprak, Ankara: Liberte Yayınlan-2003.)

SMİTH, A., The Wealth of Nations. New York: Modem Library-1965.

ULUDAG, S., İslam Düşüncesinin Yapısı, 2. bs., İstanbul: Dergah Yayınlan-1985.

VEBLEN, T., The Theory of Leisure Class. New York: Penguin-1994.

WEBER, M., Protestan Ahlakı ue Kapitalizmin Ruhu, (tre. Z. Aruoba,) İstanbul: Hi! Yay.-1985.

YAYLA, A., Liberalizm, 3. bs., Ankara: Liberte Yayınlan-2000.