174
O 2 O 2 Dergi No. 03 / Temmuz - Ağustos 2009

O2 Dergi No.03

Embed Size (px)

DESCRIPTION

O2 Dergi, yine dopdolu bir sayı ile siz değerli okurları ile buluşuyor. Bu çalışmaların tümü siz sadece hayaller kurun, yollara düşün diye. Gökyüzünde süzülün, dalgalara dokunun, çamura batın, pedala yüklenin, patikayı takip edin, buza kazma krampon vurun, dağların zirvesinde dolaşın. Macera dolu hayallerin küçükte olsa bir parçası olmanızı hayal ederek O2 Dergi ekibi olarak dağlardayız, yollardayız, macera yarışlarındayız, yelkenlide denizlerdeyiz. Doğa ve macera dünyasını keşfetmek için O2 Dergi ile olan yolculuğunuz başlıyor.

Citation preview

Page 1: O2 Dergi No.03

O2

O2 D

ergi

No.

03

/ Te

mm

uz -

Ağu

stos

200

9

Page 2: O2 Dergi No.03
Page 3: O2 Dergi No.03
Page 4: O2 Dergi No.03

KAPA

K ©

Tun

ç FI

ND

IK

O2 Dergi Doğa, Macera Sporları veYaşam Kültürü

Hasan KASAPOĞLUYayın Yönetmeni & Fotoğraf Editörü[email protected]

Samet KESENAraştırma Editörü & Ç[email protected]

Yazı KuruluFatih Mahmut BULUTHakan ÇALIŞKANMehmet HOŞÇAKALNurcan TARHANOnur ZORLUER

Katkıda BulunanlarCem ERGÜNCaner ODABAŞOĞLUBarış ÖZTÜRKKutsal Zafer ŞAHİNMurat YILMAZ

Teknik Servis Remzi DEĞİRMECİOĞLUwww.iyosis.com

Reklam SorumlusuSamet KESENt : 05559833907@: [email protected]

www.oxygenoutdoor.net

YAYGIN SÜRELİ YAYINYıl: 1 Sayı: 3Temmuz - Ağustos 2009

O2 Dergi iki ayda bir yayınlanır.Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösteril-erek dahi alıntı yapılamaz. O2 Dergi her ne kadar eğitici bir dergi olsada, doğa sporlarının tehlikesini ortadan kaldırmaz. Yeterli bilgi, tecrübe ve kontrol bilgisine sahip değilseniz, dergide yazılanlar örnek alınarak yapılacak etkinlikler, tehlikeli sonuçlara yol açabilir.

DHAULAGIRI DAĞI (8167 m.) TIRMANIŞI

O2 Dergi | 04 |

DO

ĞA

RÜYÜ

ŞÜ:

AD

APA

ZARI

KA

NLI

ÇAY

EMLE

R BA

TI Y

ÜZÜ

Çİ

FT K

AT K

ULV

ARI

TI

RMA

NIŞ

I

BALL

IKAY

ALA

R TI

RMA

NIŞ

ŞEN

LİĞ

İ

4. T

ROPH

Y CO

LISE

UM

M

ACER

A Y

ARI

ŞI

14 x

800

0 PR

OJE

TUN

Ç FI

ND

IK

RÖPO

RTA

JI

TRİT

ON

AD

ALA

R M

ACER

A Y

ARI

ŞI B

Y SA

LOM

ON

1.Lİ

KYA

MAC

ERA

YA

RIŞI

16

50

62

74

98

130

154

34 » Trekking Rehberliği38 » Kaçkar Zirve ve Deniz Gölü120 » Karakayalar Tırmanış Şenliği144 » Bosphorus Cup 2009168 » Survival171 » Spor Fizyolojisi - Oksijen

Page 5: O2 Dergi No.03

Merhabalar,

Türkiye'nin doğa ve macera sporları dünyasını kucaklayan dergimiz O2 tam gaz yoluna devam ediyor. O2 Dergi Türki-ye doğa ve macera sporları dünyasını görseller kullanarak belgelemek üzerine çalışmalarını sürdüyor. Şunun kesin-likle farkındayız; yolumuz zorlu ve uzun. Sizlerden gelen tepki e-postaları ve faaliyetlerde birlikte olduğumuz doğa sporcuları dostlarımızdan aldığımız teşekkür dilekleri ile daha güçlü ve inançlı olarak çalışmalarımıza devam edi-yoruz.

O2 Dergi, yine dopdolu bir sayı ile siz değerli okurları ile buluşuyor. Bu çalışmaların tümü siz sadece hayaller kurun, yollara düşün diye. Gökyüzünde süzülün, dalgalara doku-nun, çamura batın, pedala yüklenin, patikayı takip edin, buza kazma krampon vurun, dağların zirvesinde dolaşın. Macera dolu hayallerin küçükte olsa bir parçası olmanızı hayal ederek O2 Dergi ekibi olarak dağlardayız, yollardayız, macera yarışlarındayız, yelkenlide denizlerdeyiz.

Doğa ve macera dünyasını keşfetmek için O2 Dergi ile olan yolculuğunuz başlıyor.

İyi seyirler,

Hasan KASAPOĞLU

O2 Dergi | 05 |

Page 6: O2 Dergi No.03

OKURDAN

Öncelikle merhabalar.''Oxygenoutdoor '' isimli dergideki yazınız için rahatsız ettim. Açıkca söylemek gerekirse ya-zınızı çok beğendim. Yazınıza şiirle başlamanız edebiyatçı olmam hasabiyle beni oldukça mutlu etti.Tabi bunun ya-nında birkaç olumsuz eleştirim de olacak.Bazı cümlele-rinizde anlam düşüklüğü var gibi geldi:''Bu öğrenmenin sonucu farklıdır ; her insanın hayatı.''Ayrıca bazı cümleler-de gereksiz kelime kullanmışsınız: ''Ve sizlerden tek iste-diğim sadece bir gülücük kalpten kalbe...'' tek istediğim veya sadece kelimelerinden biri fazla.Sanırım baskıdan dolayı bazı harfler çıkmamış ''Bazen anlamsızca bakalım derinlere,tepelere...'' ''ve her sayıdan sonra eleştirilerini-zi bekleyeceğim.'' Kusurum olduysa özür dilerim sadece ''her sayıdan sonra eleştirilerinizi bekleyeceğim'' cümle-nizden cesaret alarak bunları yazdım amacım ne sizi kü-çümsemek ne de yazınıza leke düşürmek değil.

'adoring glances' <[email protected]> tarafından yazarı-mız Mehmet HOŞÇAKAL'a aktarılmıştır.

“ O2 Dergi ile doğa, macera sporları ve yaşam kültürü adına yolculuğumuz devam ediyor. Birbirinden de-ğerli macera fotoğrafçıları ve konusunda profesyonel yazar kadrosu ile O2 Dergi 3. sayısı ile karşınızda.

Gelen e-postalarınız bizler için çok önemli. Eleştirile-riniz ile O2 dergi gelişecek, ilerleyecektir. O2 dergi hak-kında görüş ve önerilerinizi lütfen bizimle paylaşın. Macerada buluşmak üzere... “[email protected]

O2 Dergi | 06 |

Sevgili Oxygen Outdoor Ekibi ve Sevgili Hasan Kasapoğlu,

Doğa sporları özel ve güzeldir. Ama bir o kadar da zorlu çalışmalar ve fedakârlıklar ister.Hele bir dergi için yapılan çalışmalar gerçek bir sevgi ve sadakat ister. Bunu da derginizde gerçekten görüyorum.1990 yılından bu yana doğa sporları ile uğraşıyor ve uz-manlık alanım olan branşlarımda faaliyetlerde bulunuyo-rum. Seneler önce bizlere ümit ve heyecan veren çalışma-ları hatırlıyorum, bu ortamdan uzaklaşmak durumunda kalanları biliyorum.Derginiz şu an için sanal da olsa teknoloji ortamında güzel işler başaracak ve arzu edilecek bir çizgi izlemekte. Dileğim doğa sporları dergilerinin seneler önce başlayıp bıraktığı adımları siz azimle devam ettirirsiniz.Dilerim ki bizler, sizler, hepimiz birbirimize destek olur, doğa sporları tutkusu içinde bir ömür boyu doğru bir da-yanışma içinde yaşayıp gideriz.Dilerim ki raflarımızda arşivleyebileceğimiz basılı bir düze-ne de ulaşılır.Çalışmalarınız için teşekkür eder, başarılar dilerim.SaygılarımlaKutsal Zafer Şahin

Page 7: O2 Dergi No.03
Page 8: O2 Dergi No.03

GENİŞ AÇI MACERA

O2 Dergi | 08 |

Yeni Ay Macera Yarışı 25-26 Temmuz’da gerçekleşecek.

Yeniay Macera Yarışı, birkaç doğa sporu disiplinini be-raber kullanmayı gerektiren bir macera yarışıdır. İki ki-şilik takımlar halinde katılan yarışmacılar belirli bir mer-kezden yarışmaya başlar, ziyaret edilmesi zorunlu ara kontrol noktalarını o etapta yapılması zorunlu olan spor disiplini ile dolaşarak varışa ulaşırlar. İki zorunlu nokta arasında ellerindeki haritayı kullanarak istedikleri gibi dolaşabilirler. Neden Yeniay Yarışı? Çünkü 25 Temmuz gecesi ay Yeni Ay halinde olacaktır!Gelişmeleri ve duyuruları daha hızlı ve ayrıntılı takip et-mek [email protected] adresine boş bir mesaj yazarak MAYARIS haberleşme grubuna üye olabi-lir.Yeniay Macera Yarışı hakkında detaylı bilgiye ;http://www.macerayarislari.com/docs/yarislar/2009/may_yeniay_2009.php linkinden ulaşabilirsiniz.

Petzl Roc Trip Millau 2009

Chris sharma Petzl’ın düzenlediği 6. Roc Trip etkinliği günlerinde 91,44 metrelik –XI (11-) derecelik dev Infi-nity Lane rotasını flash çıkmayı başardı. Etkinliğe katılan diğer Petzl tırmanışçıları Sean McColl, Mickaël Fuselier, Steve McClure, Dani Andrada, Tony Lamiche, Daniel Du-lac, Dave Graham, Nina Caprez, Martina Cùfar ve Lynn Hill’de yüksek dereceli bir çok rotayı on-sight ve flash olarak tırmanmayı başardı.

O2 Dergi, Yaşam Radyo’da Murat İrfan Ağcabay’ın konuğuydu.

O2 dergi editörleri Samet Kesen ve Hasan Kasapoğlu 24 Haziran 2009 günü Murat İrfan Ağcabay’ın hazırla-yıp sunduğu “Lütfen Çimlere Basınız” programına konuk oldu. Türkiye’de yeni başlayan macera fotoğrafçılığı ve O2 dergi üzerine doyurucu bir sohbet gerçekleştiren ekip gelecekteki yeni projelerine değinmeyi de unutma-dı. Programın ses kaydını çok yakın bir zamanda www.oxygenoutdoor.net adresinden ulaşabilirsiniz.

4G Adventure Team Redfox 2009’daydı.

Macera dünyasına hızlı ve başarılı bir giriş yapan 4G Adventure Team’den Alptekin Başkır ve Murat Dikmen Rusya’daki Redfox macera yarışına giderek takımları-nı başarılı bir şekilde temsil ettiler. Alptekin ve Murat Rusya’dayken takımın diğer üyeleri Ayşin ve Selçuk ise Haziran ayında Türkiye’de koşulan Triton Adalar yarışı ve Likya Challenge’a katıldılar. Takım ile ilgili detaylı bilgi ve haberlere www.4g-adventure.com adresinden ulaşabi-lirsiniz.

Page 9: O2 Dergi No.03

GENİŞ AÇI MACERA

O2 Dergi | 09 |

Club Sporium Akatlar’da Triathlon dersleri başladı.

Club Sporium Akatlar tesisinde Emre Ateş yönetimindeki Triathlon dersleri başladı. Ders ile temel olarak yüzme, spinning ve koşu etaplarından oluşan triathlon sporu için gerekli olan vücut kondisyonunun güçlendirilmesi ve sportif endurans gücünün arttırılması amaçlanıyor.Detaylı bilgiye www.clubsporium.com adresinden ya da 444 7767 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.

Dask Anadolu Dağ Maratonu

DASK Anadolu Dağ Maratonu (DASK ADAM), doğa spor-larını yaygınlaştırmak, sportmenlik anlayışını geliştirmek ve katılımcılarına doğa disiplinini kazandırmak amacıyla düzenlenmektedir. 2000 yılından bu yana her yıl, kısa adı “DASK” olan, “Doğa Araştırmaları, Sporları ve Kur-tarma Derneği” tarafından düzenlenen DASK ADAM, Türkiye’de Uluslararası Dağ Maratonları standartların-daki tek yarışmadır.

Herkesin katılabileceği parkurları olan DASK ADAM, doğa sporcularının, doğacıların ve gezginlerin; bedensel düzeylerini, doğada yön bulma ve izleme becerilerini sı-namalarına olanak verecek biçimde hazırlanmaktadır.

Yarışmada ikişer kişilik takımlar, kendilerine verilen hari-talardan yararlanarak ve pusula kullanarak, kendilerine verilen koordinatlardaki istasyonlara uğramak şartıyla, belli bir parkur boyunca bir dağ silsilesini zamana karşı yürüyerek aşarlar ve yarışı tamamlarlar. Yarışmacı ta-kımlar, uğramaları gereken istasyonlar arasındaki rotala-rını kendileri harita ve pusula kullanarak belirlerler ve iki gün süren parkurlarda kendi gereksinimleri olan yiyecek ve malzemeyi taşırlar.

http://www.dask.org.tr/

Yamaç Paraşütü hazırlıkları Çankırı'da sürüyor.Çankırı'nın Bayramören ilçesine bağlı Aluçakseki köyün-de, 11-16 Ağustos 2009 tarihlerinde yapılacak Yamaç Paraşütü Dünya Kupası Ön Eleme Yarışması ve Türkiye Şampiyonası'nın hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor.Yarışma takviminin yaklaşmasıyla çalışmalar da hız ka-zanırken, Bayramören Kaymakamı Şeref Aydın, yarışma esnasında herhangi bir aksaklığın yaşanmaması ve ya-rışmacılara daha iyi şartlar hazırlanması için çalışmaları bizzat yerinde inceliyor.Geçen yıllarda yamaç paraşütçülerinin keşfettiği şirin ilçe şimdilerde, bu dalda hayli popüler. Dünyada yamaç paraşütçülüğü açısından keşfedilmiş en ideal yerlerden biri olan bölge, bu organizasyonla dünyaya kapılarını açacak. Bu fırsatı çok iyi değerlendirmek isteyen başta kaymakam Şeref Aydın ve ilçe halkı konuyla yakından ilgileniyor.İl Özel İdaresi ekipleri, uçuşların yapılacağı Aluçakseki köyünde, sokak aralarının genişletilmesi, pilotların kalkış yapacakları alanın düzleştirilmesi için Kaymakam Aydın ve İl Özel İdare Genel Sekreteri Hasan Yıldız kontrolünde çalışmalar yaptı.

Türkiye Şampiyonası'nın sonuçları açıklandı!Dağcılık Federasyonu'nca Kütahya'da düzenlenen Spor Tırmanışı Lider 2. Ayak Türkiye Şampiyonası'nın sonuç-ları açıklandı.Federasyondan yapılan açıklamaya göre, 2009 yılı faali-yet programında yer alan şampiyona, Dumlupınar Üni-versitesi (DPÜ) Merkez Yerleşke'deki spor tırmanış du-varında 20-21 Haziran'da gerçekleştirildi.

Çeşitli illerde faaliyet gösteren kulüplerden 21 sporcu-nun katıldığı şampiyonada, büyük bayanlarda İzmir'den Gamze Cırık birinci, aynı ilden Gürgel Özver ikinci, İstanbul'dan Ayça Algun üçüncü oldu. Büyük erkeklerde birinciliği İzmir'den Zorbey Aktuyun, ikinciliği aynı ilden Akın Taşkıran, üçüncülüğü İstanbul'dan Berkan Aksu elde etti.

Genç bayanlarda Eskişehir'den Rumeysa Cengiz birin-ciliği kazandı. Genç erkeklerde ise Sakarya'dan Ahmet Hazar birinci, Adana'dan Rıdvan Barış Siligür ikinci, Kütahya'dan Emre Kuruoğlu üçüncü sırada yer aldı.

Page 10: O2 Dergi No.03

GENİŞ AÇI MACERADağ Bisikleti heyecanı sona erdi!Nevşehir'in Ürgüp ilçesinde düzenlenen 9. Uluslararası Kapadokya Dağ Bisikleti Yarışı sona erdi.

Türkiye Bisiklet Federasyonu'nun 2009 yılı faaliyet prog-ramında yer alan 9. Uluslararası Dağ Bisikleti Yarışı'nda sporcular, Ürgüp ve Göreme'de iki farklı etapta yarıştı.Altı ülkeden 120 sporcunun katıldığı yarışlarda dereceye giren sporcular şöyle:ÜRGÜP ETABIElit Erkekler: 1. İlias Periklis (Yunanistan), 2. Matous Ul-man (Çek Cumhuriyeti), 3. Bilal AkgülElit Bayanlar: 1. Susan Clarke (İngiltere), 2. Senem Gü-ler, 3. Esra KürkçüGenç Erkekler: 1. Hamza Kansız, 2. Ali Tunca Gürkan, 3. Kaan UysalGenç Bayanlar: 1. Deniz Kars, 2. Tuğçe AtaElit B Erkekler: 1. Mahmut Karabiber, 2. İlhan Karabiber, 3. Salih Manavoğlu23 Yaş Altı B Erkekler: 1. Bayram Eroğlu, 2. Yiğit Yazıcı, 3. Uğur Nişana30 Artı Büyükler: 1. Bora Tirki, 2. Ali İhsan Taş, 3. Cem Anamurluoğlu40 Artı Büyükler: 1. Zafer Sayın, 2. Alpaslan Bayıroğlu, 3. Sadık Dedeoğlu50 Artı Büyükler: 1. Ahmet Hidayet AkyürekYıldız Erkekler: 1. Yusuf Çabık, 2. Uğur Recep Çelik, 3. Fatih KoçakGÖREME ETABIElit Erkekler: 1. İlias Periklis (Yunanistan), 2. Bilal Akgül, 3. Hudecek Jiri (Çek Cumhuriyeti)Elit Bayanlar: 1. Susan Clarke (İngiltere), 2. Esra Kürkçü, 3. Senem GülerGenç Erkekler: 1. İsak Ünal, 2. Semih Yurt, 3. İsmail De-mirkanGenç Bayanlar: 1. Eda KonukElit B Erkekler: 1. Mahmut Karabiber, 2. İlhan Karabiber, 3. Salih Manavoğlu23 Yaş Altı B Erkekler: 1. Uğur Nişancı, 2. İsmail Mutlu Demir, 3. Yiğit Yazıcı30 Artı Büyükler: 1. Bora Tirki, 2. Ali İhsan Taş, 3. Ali Gülme40 Artı Büyükler: 1. Zafer Sayın, 2. Erbay Çolakoğlu, 3. Alpaslan Bayıroğlu50 Artı Büyükler: 1. Ahmet AkyürekYıldız Erkekler: 1. Yusuf Çabık, 2. Faruk Dinç, 3. Fatih UlusoyYarışmada dereceye giren sporculara madalyaları, Nev-şehir Valisi Mehmet Asım Hacımustafaoğlu, Vali Yar-dımcısı ve Ürgüp Kaymakam Vekili Hüseyin Ergi, Ürgüp Belediye Başkanı Fahri Yıldız, İl Emniyet Müdürü Ömer Gurulkan ile Gençlik ve Spor İl Müdürü Muzaffer Çintı-mar tarafından verildi.

Rıfat Çalışkan'ı kaybettik!Türk bisiklet tarihinin önde gelen sporcularından Rıfat Çalışkan, kalp krizi sonucu vefat etti. Kalp krizi geçirdiği belirlenen Çalışkan, ilk müdahalenin ardından Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilirken, yolda hayatını kaybetti.

Alınan bilgiye göre, Bursa'nın Karacabey ilçesinde bağlı Kurşunlu köyündeki evinde rahatsızlanan 69 yaşındaki Rıfat Çalışkan, Karacabey Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.

Kalp krizi geçirdiği belirlenen Çalışkan, ilk müdahalenin ardından Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilirken, yolda hayatını kaybetti.

1972 Münih Olimpiyatları'nda yarıştıktan sonra aktif spor hayatını sona erdiren Çalışkan'ın, ulusal ve ulusla-rarası yarışlarda birçok derecesi bulunuyor.

Çalışkan, son olarak federasyonun Bursa İl Temsilciliği görevini yürütüyordu.

Bu arada Türkiye Bisiklet Federasyonu, milli sporcunun vefatıyla ilgili vefat ve başsağlığı mesajı yayımladı. Mesaj şöyle:

''Türk bisiklet tarihinin en büyük sporcularından biri olan ve ülkemize ulusal ve uluslararası alanda birçok ilk ve önemli başarı kazandıran eski mili sporcumuz sayın Rıfat Çalışkan'ın vefatı nedeniyle derin üzüntü içerisin-deyiz. Kederli ailesine ve bisiklet camiasına başsağlığı, kendisine Allah'tan rahmet dileriz.''

O2 Dergi | 10 |

Page 11: O2 Dergi No.03

GENİŞ AÇI MACERA''Hedeflerimiz büyük''Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü, Türkiye Dağcılık Federasyonu'nun (TDF) da üyesi bulunduğu Uluslarara-sı Dağcılar Birliği'ne (UIAA) üyelik başvurusu yaptı.

Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Klübü Genel Başkanı Or-han Kozan, belirledikleri hedefler doğrultusunda hayata geçirdikleri yapılanma ve program çalışmalarının ardın-dan, UIAA'ya üyelik için başvuru yaptıklarını bildirdi.Zirve Dağcılık'ın 13 ilde ve çok sayıda ilçede örgütlendi-ğini ve Türkiye'nin en kapsamlı organizasyonuna sahip olduğunu ifade eden Kozan, Türkiye'de dağcılık sporu-nun son yıllarda uluslararası düzeyde önemli başarılara imza atmaya başladığını belirtti. ODTÜ'lü 4'ü kadın 10 dağcının Everest'te zirveye takım çıkışı yaparak geçen yıllarda elde ettiği başarıyı örnek olarak gösteren Kozan, kulüp başkan yardımcısı Tunç Fındık'ın 8 binin üzerinde yüksekliğe sahip 14 dağa zirve tırmanışı projesi kapsa-mında, şu günlerde dünyanın en tehlikeli dağı olarak ta-nımlanan K-2'de tırmanış gerçekleştirdiğini belirtti.Kulübün de yurt içi ve dışında yılda 150 civarı yüksek ir-tifa tırmanışı, 500'e yakın doğa etkinliği gerçekleştirdiği-ni, ayrıca İsveç, Almanya, İtalya, Kanada, İsviçre, Fransa, Çekoslovakya, Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkelerdeki dağcılarla ortak faaliyetlerde bulunulduğunu ifade eden Kozan, şunları söyledi:''Türk dağcılığına daha da katkı sağlamak amacıyla dağ-cılık ve doğa sporlarıyla ilgili bir çok başarılı çalışma ger-çekleştiren Prof. Dr. Gıyasettin Demirhan, Prof. Dr. Or-han Terzioğlu, profesyonel dağcılar Haldun Aydıngün, Tunç Fındık, UIAA eski komite üyesi Nejat Akıncı gibi önemli isimler, Zirve Dağcılık Kulübü'nün yönetim kuru-lunda görev üstlendi. Uluslararası etkinliklerin sayısını ve işbirliğini artırmak, bilgi ve eğitim paylaşımını ger-çekleştirmek, yurt dışında dağcılıkla ilgili düzenlenecek olan konferans, seminer, eğitim ve yarışmalara katılmak, uluslararası dağcılık komisyonlarında daha etkin olabil-mek, gelişmeleri yakından takip ederek Türk dağcılarla bunları paylaşmak amacıyla UIAA'ya üyelik başvurusun-da bulunduk. UIAA'ya, ülkemizden Türkiye Dağcılık Fe-derasyonu (TDF) da üye. Üyelik talebimiz UIAA'nın ekim ayında Portekiz'de gerçekleştirilecek genel kurulda ele alınacak, TDF'nin görüşü sorularak başvurumuza cevap verilecek.''UIAA'ya Türkiye'den başvuru yapan ilk kulüp olduklarını hatırlatan Kozan, Türk dağcılığını uluslararası camiada temsil etmeyi amaçladıklarını belirtti.Kulüp olarak büyük hedefler belirlediklerini dile getiren Kozan, ''Güzel ve başarılı işlere imza atmak için hazır-lıklı ve iddialıyız. Bugüne kadar yaptığımız çalışmaların çok daha fazlasını yurt dışı ilişkilerimiz ile yapacağımıza inanıyoruz. Ülkemizi doğal ve coğrafik güzelliklerini de yurt dışında daha çok tanıtacak ve ülkemize doğa spor-ları konusunda daha çok yabancı dağcı çekebileceğimizi düşünüyoruz'' dedi.

Dağcılarımız Khan Tengri ve Lenin'e tırma-nacak!

Türk dağcılar, Kırgızistan'ın Khan Tengri ve Lenin dağ-larına tırmanış yapacak. Dağcılık Federasyonu Başkanı Alaattin Karaca Everest'e de tırmanılacağını ama soru-nun maddi olduğunu kaydetti..

22 Temmuz-13 Ağustos tarihleri arasında yapılacak 7010 metre yükseklikteki Khan Tengri Dağı tırmanışına Dağcı-lık Federasyonu Başkanı Alaattin Karaca ile birlikte Mus-tafa Kızıltaş, Emrah Özbay, Musa Karahan, Oktay Salur ve Baki Barış Şenocak katılacak.

Yüksekliği 7134 metre olan Lenin Dağı tırmanış kad-rosunda ise Ertuğrul Tugay, Ali Şahin, Ercan Ataman, Nurdoğan Aydoğdu, Burak Kural, Muazzez Özçelik, Seyhan Çolak, Murat Zık, Hüseyin Sevindik ile Hüseyin Dönmezoğlu yer alacak. Tırmanışlara katılacak dağcılar için 28 Haziran-1 Temmuz tarihleri arasında Rize Kaçkar Dağı'nda antrenman tırmanışları düzenlenecek.

-FEDERASYON BAŞKANI KARACA-

Dağcılık Federasyonu Başkanı Alaattin Karaca, Türk dağ-cıların artık 7 bin metrenin üzerindeki yüksek irtifa kabul edilen dağlara başarılı tırmanışlar yaptıklarını, yurt dışı tırmanışların Türkiye'nin tanıtımına önemli katkı sağla-dığını ifade etti.

Karaca, Türk dağcıların dünyanın en yüksek noktası ka-bul edilen Everest'e tırmanmaları için tek eksiğin maddi yetersizlik olduğunu da belirterek, şunları söyledi:''Türkiye'de son yıllarda çok başarılı dağcılarımız yetişti. Dağcılarımız yurt dışında da başarılı tırmanışlar yapıyor. Yurt dışındaki zirvelere Türk Bayrağımızı ve flamamızı dikmek, bölgedeki diğer dağcılarla tanışmak, ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlıyor. Everest Dağı'na tırman-mak için ise tek eksiğimiz maddi kaynak. Bize maddi des-tek sağlanırsa Everest'in zirvesine tırmanmak dağcıları-mız için hiç de zor değil. Kaynak bulamadığımız için bunu hayal bile edemiyoruz. Maddi imkan sağlansa dağcıları-mız Everest'e tırmanmaya hazır.''

O2 Dergi | 11 |

Page 12: O2 Dergi No.03

GENİŞ AÇI MACERA

Bozkurt Ergör'ü kaybettik!

Türk dağcılığının önde gelen isimlerinden ve eski fe-derasyon başkanlarından Dr. Bozkurt Ergör (82) vefat etti.

Dağcılık Federasyon Başkanı Alaatin Karaca, federasyon sitesinde yaptığı açıklamada, ''camialarının anıtsal ismi ve onursal başkanları'' Dr. Ergör'ün öldüğünü bildirdi.

Karaca, şunları kaydetti:''Ülkemizde dağcılık sporunun master düzeydeki hemen her bireyi üzerinde doğrudan ya da eserleriyle büyük katkısı olan Sayın Dr.Bozkurt Ergör evrensel anlamdaki sportif yetkinliğinin ötesinde, dünya dağcılık camiasının saygı duyduğu gerçek bir sportmen, doğa aşığı, insancıl, müstesna bir şahsiyetti.

Yıllardır boğuştuğu kalp rahatsızlıklarına meydan oku-yarak sayısız sporcunun, doğa sevdalısının yetişmesinde lider olan başkanımız, olağanüstü hoşgörüsü, mütevazı kişiliğiyle de her tanıyanda inanılmaz saygı sevgi dalga-ları oluşturan bir okyanustu.

Acısını yüreklerimizden çıkarmak, hedeflerini, amaçları-nı beyinlerimizden soyutlamak mümkün değildir.''

-BOZKURT ERGÖR KİMDİR?-1927 yılında doğan Bozkurt Ergör, Dağcılık sporuna 12 yaşında başladı. 1966'da kurulan ilk Türkiye Dağcılık Fe-derasyonunda görev aldı. Çeşitli tarihlerde 3 defa Dağ-cılık Federasyonu Başkanlığı yaptı. Türkiye'de pek çok doruğa ''ilk çıkış'' yapan Ergör'ün, dağcılık sporuna ait ilk Türkçe eser olan ''Dağcılık Tekniği'' isimli kitabı bulu-nuyor.

Yusufeli'nde kano ve rafting heyecanı!Artvin'in Yusufeli ilçesinde bu yıl birincisi düzenlenen Yusufeli Eko Turizm Festivali kapsamında, yerli ve ya-bancı 60 sporcunun katılımıyla rafting ve kano yapıldı. »

Rafting ve kano sporunun yapılacağı başlangıç noktası olan Derekapı mevkisinde toplanan sporcuları, Yusufeli Kaymakamı Mevlüt Özmen, farklı ülkelerden gelen ya-bancı turistler ile vatandaşlar izledi.

Yusufeli ilçe sınırları içerisinde yer alan ve kaynağını Altıparmak ve Kaçkar dağlarından alan Barhal Çayı'nın geçtiği noktada ilk defa rafting yapan yabancı ve yerli turistlere, eğitmenler tarafından çeşitli bilgiler verildi. Kaymakam Özmen, küçük yaştaki bazı yabancı turist ço-cukların rafting yapmak üzere botlarda olduğunu görün-ce, yetkililere bilgi vererek herhangi bir olumsuz konu yaşanmaması için indirilmelerini ve derenin akıntısı az olan alanında rafting yapmalarını istedi.

İlçenin rafting ve kano sporları için önemli bir potansiyel taşıdığını belirten Özmen, amaçlarının Barhal Deresi ile Çoruh Nehri'ni Türkiye ve dünyaya tanıtmak olduğunu ifade etti.

Özmen, şöyle konuştu:''Festival kapsamında ilgi gören en önemli programımız rafting ve kano oldu. Özellikle yurt dışından gelen mi-safirlerimiz bu sporu beğenerek ve isteyerek yapıyorlar. Dünyanın en hızlı akan ikinci nehri konumunda bulunan Çoruh da ilçemiz için büyük önem taşıyor. Ancak konum ve suyun akışı itibariyle Barhal Deresi ise bu sporu yap-mak isteyenler için önde geliyor. Bizler insanlarımızın bu sporu büyük bir heyecan ile yaptığını biliyoruz. Bu ne-denle ister yerli ister yabancı kim olursa olsun herkesi buraya bu heyecanı yaşamaya davet ediyoruz.''

Özmen, konuşmasının ardından rafting yapacağı bota bindi. Dere içerisinde yer alan kayalıklar nedeniyle kimi zaman bazı sporular zorlu dakikalar yaşadı. Derekapı mevkisinde başlayan ve yaklaşık 5 kilometre süren par-kur, ilçe merkezinin çıkışında Barhal Deresi ile Çoruh Nehri'nin birleştiği alanda sona erdi.

O2 Dergi | 12 |

Page 13: O2 Dergi No.03

GENİŞ AÇI MACERA

Türkiye Oryantiring Şampiyonası yapıldı!

Tokat'ın Niksar ilçesinde düzenlenen Türkiye Oryanti-ring Şampiyonası, 482 sporcunun katılımıyla gerçekleş-tirildi.

Niksar'a bağlı Çamiçi Yaylası'nda yapılan şampiyo-naya 32 takımdan 482 sporcu katıldı.Ormanlık alan içerisinde başlangıç noktasında ken-dilerine verilen harita ve pusula ile yön bulan spor-culardan, en kısa süre içerisinde bitiş çizgisine va-ranlar dereceye girdi.Oryantiring Federasyonu Başkanı Mehmet Genç, yaptığı açıklamada, Türkiye Oryantiring Şampiyonası'nı bu sene Niksar ilçesinde yaptıkları-nı söyledi. Niksar'da Türkiye'de ilk defa şehir içi or-yantiringi gerçekleştirdiklerini ifade eden Genç, ''Bu sene Türkiye Şampiyonası'nın son ayağını Niksar'da yapıyoruz. Türkiye Şampiyonası'nın ardından milli takımı belirleyeceğiz'' diye konuştu.Niksar Belediye Başkanı Duran Yadigar ise şampi-yonanın ilçenin tanıtımında çok önemli olduğunu vurguladı.Bu arada, şampiyonayı takip eden basın mensupla-rının keneye karşı tedbir aldıkları görüldü.Şampiyonada, büyük erkekler kategorisinde Ger-ka Jandarmagücü, büyük bayanlar kategorisinde GATA, genç erkekler kategorisinde İzmir Havagücü, genç bayanlar kategorisinde ise Balıkesir Belediyes-por takımları birinci oldu.Ferdi yarışlarda ise büyük erkekler kategorisin-de Gerka Jandarmagücü'nden Süleyman Demi-rel, büyük bayanlar kategorisinde GATA'dan Emi-ne Sezgünsay, genç erkekler kategorisinde İzmir Havagücü'nden Ali Çakal, genç bayanlar kategori-sinde ise Balıkesir Belediyespor takımından Tuğba Daye birincilik elde etti.Şampiyonada dereceye giren sporculara madalya-ları, takımlara ise kupaları düzenlenen törenle ve-rildi.

Çoruh Nehri'nde rafting sezonu açıldı!

Artvin'in Yusufeli ilçesinde Çoruh Nehri'nde rafting se-zonu açıldı.

Yusufeli Kayak Rafting Kano ve Dağcılık İhtisas Spor Kulü-bü Başkanı Osman Kılıçlıoğlu, yaptığı açıklamada, Çoruh Nehri'nin kollarından olan İspir, Oltu, Tortum ve Barhal çaylarında rafting yapıldığını belirtti.

Çoruh Nehri ve kollarında rafting sezonunun açıldığını ifade eden Kılıçlıoğlu, Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Derneği üyesi bir grubun Çoruh Nehri'nin kollarından İs-pir Çayı'nda rafting yapmak üzere geldiğini söyledi.

Kulüp olarak bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlere Çoruh Nehri ve kollarında rafting heyecanı yaşattıklarını kaydeden Kılıçlıoğlu, ''Geçen yıllara oranla su debisinin yüksek olması dolayısıyla sezonun ilk raftingini Barhal Çayı yerine İspir Çayı'nda yaptık. Bu yıl geçen yıllara oranla yerli turistler tarafından rafting talebinde artış oldu. Yurt dışından ise daha çok Gürcistan, Hollanda, Almanya, Macaristan ve Fransa gibi ülkelerden talep ge-liyor'' dedi.

O2 Dergi | 13 |

Page 14: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 14 |

TİTREŞİM VE DARBELERE KARŞI KORUMAToughbook’lar en zor koşullarda dahi yoluna devam eder.Notebook’lardaki hasarların yaklaşık % 50’si düşme veya darbelere maruz kalma gibi taşıma sonucu olan kazalardan kaynaklanmaktadır. Ekran, kasa ve sabit disk bu hasarlardan en sık etkilenen elemanlardır. Toughbook’larımızı darbe ve titreşime karşı niçin özel olarak korumamızın sebebi de budur. Magnezyum ka-salı yapı standart plastik yapılı kasalardan kat kat daha sağlamdır.Önemli olan tasarımdır. Ve her şey çalışması gerektiği gibi çalışır.Ekran kasası içerisindeki esnek askılar, ekranları koru-makta ve darbeleri emmektedir. Tüm ekranlarda bulu-nan güçlü magnezyum alaşımlar eğilmeyi veya kırılmayı önlenmektedir. Yeni geliştirilmiş bir malzeme içerisine yerleştirilmiş olan sabit disk titreşim ve darbelere karşı

en iyi şekilde koruma altına alınmıştır.

NEMDEN, KİRDEN VE TOZDAN KORUMAYalıtıldı ve test edildi: İçeri girmemesi gerekenler gire-mez.Her 5 Notebook’tan 1’i içerisine sıvı, kir ve toz girmesi nedeniyle bozulmaktadır. Toughbook’lar akıllı tasarım-ları sonucu çevresel etkilere karşı dayanıklıdır. Klavye ve Touchpad tüm Full- ve Semi Ruggedized Modellerde yalıtımlıdır.İş akışının engellenmemesi için en ince detayına kadar düşünülmüştür.Panasonic, Full Ruggedized Toughbook modellerinde soğutma fanları kullanılmamıştır sebebi ise fanların boş-luklarından cihazın içine hem toz, hem de kir zamanla girebilmektedr. Böylece toz ve kirin bu yolla cihazın içine girmesi önlenmektedir. Buna karşın sıcaklık; cihazın ka-sası vasıtasıyla direkt dışarı atılmaktadır. Ayrıca tüm kart yuvaları, kablo giriş yerleri ve ara-yüz portları kapaklarla korunmuştur.AMAÇLANAN SİZİN DAHA RAHAT ÇALIŞMANIZ İÇİN TEKNOLOJİNİN DAHA AKILLICA KULLANILMA-SIDIRİş hayatı zaten yeteri kadar karışıktır. Panasonic bu ne-denle Panasonic Toughbook’larının donatımında iş ha-yatınızı daha da kolaylaştıracak en yeni teknolojileri kul-lanmaktadır.En yeni işlemci teknolojileri en iyi performansı sun-makta ve az elektrik tüketimi sonucu pilin çalışma sü-resini uzatmaktadır. Intel® Centrino® Mobile Teknolojili Toughbook-Modeller standart olarak WLAN (Wireless LAN -Kablosuz Network) ile internet girişi veya veri deği-şimi için donatılmıştır. İsteğe bağlı olarak Bluetooth™ ve GSM/GPRS/UMTS-Modülleri de seçilebilir ve mobil kul-lanım veri transferi konusunda yeni olanaklar sunmak-tadır. En modern ekran teknolojilerinin kullanımı direk güneş ışığı yansıması halinde dahi kontrastlı ve parlak bir görüntü sunmaktadır. Arka aydınlatma ışıklandırması ise gece veya ofis ortamında en iyi oranda okunaklılık olanağı sunmaktadır.

http://www.toughbook.eu/TRK/toughbooks_home.aspx

Page 15: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 15 |

RS800CX MULTI

Farklı spor dallarıyla uğraşanlar içinAntreman yaptığınız alan neresi olursa olsun, yaptığınız spor hangisi olursa olsun RS800CX hızınızı ve mesafenizi ölçmede aynı zamanda vücudunuzun antreman evrele-rine karşı olan tepkisini planlama, denetleme ve analiz etmede en doğru yoldur. Antreman evresinden sonra haritada gittiğiniz parkuru görebilirsiniz. Bu cihaz genel-de dış mekanlarda yapılan sporlar için; koşu, bisiklete binme, kayak yapma, patenle kayma ve kanoya binmek gibi tasarlanmıştır. Bu cihaz antreman programınızın vazgeçilmez bir parçasıdır.

* Toplam veri kaydı için değişik sporların antreman dosyalarını birleştirir ; koşu ve bisiklete binme gibi * Polar ProTrainer 5 yazılımıyla senkronize olarak antrenman analizi ve kişisel antreman ayarları yaratma özelliklerini sağlar * Antreman programınızın ve toparlanma sürenizin performansınızı en iyi şekilde geliştirip geliştirmediğini kararlaştırır * Çok hassas barometrik yükseklik sensörü eğim pro-fillerini gösterirhttp://www.polar.fi/tr

POLARIN TARİHÇESİ

Şirketimizin kurucusu Profesör Seppo Säynäjäkangas, 1975 yılında Finlandiya'nın Kempele şehrinde kayak ya-parken eski bir arkadaşıyla karşılaştı. Kayak antrenörü olan arkadaşı, takım arkadaşlarının kalp atış hızını has-sas bir şekilde ölçemediğinden yakınıyordu. Bu olaydan etkilenen Profesör, portatif kalp atış hızı monitörlerinin öneminin farkına vardı ve bu konu hakkında çalışmaya başladı.

Bir sene kadar sonra Finlandiya'nın Oulu şehrinde (Avrupa'nın teknolojik araştırma konusunda en fazla ta-nınan şehirlerinden biridir) POLAR firmasını kurdu. Pro-fesör Säynäjäkangas, Kempele şehrinin çevresini üretti-ği bu öncü cihazı test etmek için ideal bir ortam olarak gördü. 1979 yılında POLAR, ilk telsiz kalp atış hızı ölçen cihazın patentini aldı ve 1982'de bu sektörde ilk kez tel-siz olarak giyilebilen bir kalp atış hızı monitörü üretti. Bu cihaz sayesinde atletlerin antrenman alışkanlıkları tamamen değişti. Aradan 30 yıl geçti. Polar bu sektör-de en fazla ürün çeşidine sahip lider firma oldu. Polar'ın geniş ürün gamı; antrenman yapmaya yeni başlayan kul-lanıcıları motive etmeye ve bilgilendirmeye yönelik mo-dellerden, periyodik olarak egzersiz yapan kullanıcılara ve aynı zamanda birçok spor dalında dünya şampiyonu olan sporculara kadar uzanır.Vücudunuzdan gelen sinyalleri algılamak önemlidir, fakat daha önemlisi, bu sinyallerin size ne demek iste-diğini anlamaktır. Polar, yaptığınız antrenmandan mak-simum yararlanmanızı sağlar. Bu başarımızın en büyük sebebi spor, insan fizyolojisi, elektronik cihazlar ve müş-terilerimizin ihtiyaçları konusunda uzmanlık seviyesinde bilgi sahibi olmamızdır. İşte bu nedenlerden dolayı,1977 yılından beri yaptığımız teknolojik buluşlarla, nabız mo-nitörleri ürün grubunda sektörün lider firmasıyız.

Ürün çeşitliliğimiz, satış sonrası destek ve danışmanlık hizmetlerimizle tüm fitness seviyelerine hitap edebili-yoruz. Profesyonel bir atletin performansını artırmasına yardımcı oluyor, sporla az ilgilenen insanları egzersize teşvik ediyor, kilo problemi olanları sağlıklı bir yaşama kavuşturup kilolarını kontrol etmeyi sağlıyor ve daha bir-çok farklı ihtiyaçtaki kullanıcıya ulaşıyoruz.

En iyisi olma tutkumuz sayesinde sektörde liderliğimizi sürdürüyoruz. Başlangıçtan beri sadece kendimize ve müşterilerimize karşı sorumlu olmamız, 30 sene önce-sinde olduğu gibi bugün de aynı şevk ile çalışmamızı sağlıyor.

Başarımız ortada... Bugün Polar için dünya çapındaki 21 şubede 1200 kişi çalışmaktadır. 80'den fazla ülkede 35.000 perakende satış noktasına hizmet veren dağıtım ağımız vardır. İşte Polar'ın arkasındaki gerçek güç bu-dur.

Page 16: O2 Dergi No.03
Page 17: O2 Dergi No.03
Page 18: O2 Dergi No.03
Page 19: O2 Dergi No.03

FOTOĞRAF : HASAN KASAPOĞLUYAZI : SAMET KESENREHBER: MUHİTTİN GÜRÇAY“DOĞA YÜRÜYÜŞÜ BÖLÜMÜMÜZ ZİRVE DAĞCILIK İSTANBUL ŞUBESİ TARAFINDAN DESTEKLENMEKTEDİR.”

DOĞA YÜRÜYÜŞÜ :

ADAPAZARI KANLIÇAY

Page 20: O2 Dergi No.03

Doğa yürüyüşü bölümümüzde bu ay Zirve Dağcılık Kulü-bü ile Adapazarı Karagöcek beldesi civarındaki Kanlıçay bölgesindeyiz. Kanlıçay yeşilin hakim olduğu suları bol olan bir köydür. Saat 10:30da buradan yürüyüşe başla-dık gurubumuzdaki kişilerle tanışarak yola devam ettik.. Yarım saat kadar orman içinden yürüdükten sonra kan-yona girdik ve 45 dakika kanyon içinden yürüyerek şela-leler bölgesin ulaştık. »

O2 Dergi | 20 |

Page 21: O2 Dergi No.03
Page 22: O2 Dergi No.03
Page 23: O2 Dergi No.03

Kanyon içerisinde sıkça dere içerisinden yürüdük. Arada iple çıktığımız kısa kaya çıkışları keyfimize keyif kattı. Yer yer belimize kadar suyun içerisine girdik. 29 kişinin ka-tılımıyla gerçekleşen yürüyüşümüz toplam 22 km uzun-luğundaydı. »

O2 Dergi | 23 |

Page 24: O2 Dergi No.03
Page 25: O2 Dergi No.03
Page 26: O2 Dergi No.03

Kanlıçay doğu Karadeniz bölgesinden gelen vatandaş-larımızın yerleştiği bir bölgedir. Bu yüzden yolda bolca fındık ağaçları gördük. Bu yürüyüş parkuru yılda 2 defa yürünebiliyor. Bu dönemler ilkbahar ayları ve sonbahar ayları. Bu dönemlerde deredeki su yürüyüş niteliği açı-sından en uygun durumda olur.. Kışın çok soğuk ve sert, yazın ise kurak bir parkurdur. Ulaşımın zorluğu da göz önüne alındığında yaz ve kış faaliyetleri için uygun bir parkur olmadığı ortaya çıkmaktadır. Orta zorlukta bir parkurdur. Her deneyimli yürüyüşçü rahatlıkla yürüye-bilir. |O2|

O2 Dergi | 26 |

Page 27: O2 Dergi No.03
Page 28: O2 Dergi No.03
Page 29: O2 Dergi No.03
Page 30: O2 Dergi No.03
Page 31: O2 Dergi No.03
Page 32: O2 Dergi No.03

Macera Yarışlarında Kullanılan Malzemeler :

TRAIL RUNNING AYAKKABILARIHAZIRLAYAN : ONUR ZORLUER

O2 Dergi | 32 |

Salomon XT Wings GTX

Konfor ve çevikliğin mükemmel dengelenmiş bir kombi-nasyonu olan Salomon XT Wings GTX kötü hava koşulla-rı altında bile hız ve gücünüzden bir şey kaybettirmez.Ağırlık: 415 gr.Teknoloji: Aktif ana gövde, Gore-Tex membran

Salomon XA Comp GTX

Konfor, rekabet ve eğlenceyi bir arada yaşayan macera koşucuları için üretilmiş klasik macera ayakkabısının kötü hava ve sert arazi koşullarına uygunlaştırılmış modeli.Ağırlık: 380 gr.Teknoloji: Salomon 2D Gelişmiş ana gövde, Gore-Tex membran.

Salomon XA Pro 3D Ultra

Her mevsim kullanıma uygun olan XA Pro 3D Ultra ge-lişmiş amortisör özellikleriyle üst düzey bir performans ürünüdür.Ağırlık: 390 gr.Teknoloji: Salomon 3D Gelişmiş ana gövde, nefes alabi-len çabuk kuruyabilen membran.

Page 33: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 33 |

The North Face Rucky Chucky GTX XCR

The North Face’in yüksek efor gerektiren aktivitelere uy-gun ayakkabılarından Rucky Chucky üstün su geçirmez-lik özellikleri ile göze çarpıyor.Ağırlık: 565 gr.Teknoloji: Ergonomik Northotic taban, Gore-Tex XCR membran.

Merrell Overdrive II

Kesintisiz performans beklentisinde olan macera koşu-cuları için tasarlanmış olan Overdrive II birçok özelliği ile konfor ve hızı yakalamış bir model.Ağırlık: 570 gr.Teknoloji: Vibram Ultra Tracktion Taban, Suya dayanıklı membran.

La Sportiva Wildcat

Son derece güçlü bir amortisör sistemine ve yüksek sür-tünme oranına sahip tabanı ile macera koşularında iddi-alı olan La Sportiva’nın en üst segment modellerinden birisi..Ağırlık: 339 gr.Teknoloji: FriXion® taban, nefes alabilir suya dayanıklı membran.

5.10 Marvel

Marvel, hızlı ve istikrarlı bir zor arazi ayakkabısıdır. Sen-tetik deri, nefes alabilir kumaş gibi nitelikli malzemeler-den üretilmiştir. Tabanı Stealth S1 mükemmel tutuş ve esneklik sağlar.Ağırlık: 460 gr.Teknoloji: Stealth S1 taban, nefes alabilir astar.

Page 34: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 34 |

Lafuma Active Trail Mesh

Ortalama özellikleri ile macera yarışları kadar şehir ko-şullarında da kullanabileceğiniz hafif,konforlu bir mo-del.Ağırlık: 470 gr.Teknoloji: Vibram taban, Nefes alabilir file astar.

Scott Aztec Pro

Hafiflik ve agresiflik bu ayakkabıyı oluşturan temel 2 kavram. Scott’ın macera yarışçıları için dizayn ettiği bu model bilek ve ayak sakatlanma risklerini en aza indire-cek bir teknoloji ile hazırlanmış.Ağırlık: 382 gr.Teknoloji: Anatomik taban, su geçirmez nefes alabilen membran.

Montrail Wildwood TR

Montrail’in bu yeni modeli arttırılmış koruma ve çarşak bantlarıyla daha fazla koruma sağlıyor. Bunun yanı sıra geliştirilmiş amortise etme sistemi ve nefes alan memb-ranı ile iddialı bir model.Ağırlık: 360 gr.Teknoloji: Asimetrik kesim, Gryptonite™ taban, topuk destekleri.

Vasque Velocity VST XCR

Performansı ön planda tutan Vasque, Velocity VST ile bir yenilik getirerek Gore-tex astar kullanmış. Bu şekilde zorlu arazi koşullarına adapte olmayı kolaylaştırmayı he-defleyen Velocity iyi bir macera ayakkabısı.Ağırlık: 428 gr.Teknoloji: Gore-Tex membran, tutunmayı arttırıcı taban sistemi.

Page 35: O2 Dergi No.03
Page 36: O2 Dergi No.03

TREKKİNG REHBERLİĞİRehberler doğa yürüyüşlerini güvenlik içinde yaptıran, bölgeyi bilen ve yürüyüşün huzurlu geçmesini sağlayan kişilerdir. Doğa yürüyüşlerindeki liderlerimizdir. Onların bilgi ve deneyimleri altında doğaya çıkarız, bilmediğimiz yerlere onların liderliğinde gideriz. Bu yüzden tek yet-kili kişilerdir. Onların sorumlulukları rehberlik yaptıkları gruptaki kişilerin sağlıkları ve hayatlarıdır. Sorumlulukla-rı yüksektir. Grubuyla aynı ortamı ve amacı paylaşırlar. Sözlerinden çıkmayıp, sorumluluklarını ağırlaştırmamak saygısını göstermek gerekir. Çünkü rehberler işlerini ger-çekten sevmektedirler. Bunları dikkate almanızı isterim.

İlk rehberler, bölgeyi tanımaları ve fiziksel dayanıklılık-ları nedeniyle dağ halkı içinde avcılar ve maden oyma-cıları arasından çıkardı. Bu rehberler 19.yy.da Alplerde-ki başlıca dorukların fethinde önemli bir rol oynadılar. Çeşitli tırmanma okullarının açılması ile amatör dağcılar rehberlik kurumunu bir süre tehdit etti ve en iyi rehber-lerin dağcılar olduğuna inanılmaya başlandı. Bu bir yere kadar doğrudur. Dağcılara belli bir doğada yaşam eğitimi de verilmektedir. Ancak amatör birçok dağcıyı yine kay-boldukları vahşi ormanlardan bölgeyi, yaban hayatını ve hayatta kalmayı çok iyi bilen klasik rehberlerin kurtardığı da olmuştur.

Bize güvenli ve keyifli bir yürüyüş yaptıracak rehberlerin; bölge, rota, navigasyon, sinyal ve işaret dili, ilkyardım, malzeme, kampçılık bilgilerine ve liderlik özelliklerine, daha ileri ve zorlu şartlardaki rehberlerin, özellikle keşif rehberlerinin hayatta kalma, kurtarma, dağcılık, yaban hayatı bilgilerine ve hatta avcılık geçmişine sahip olma-ları gerekmektedir.Dağcılık tipi trekkinglerde rehberler genelde dağcılar veya dağ mihmandarları olmaktadırlar.Mihmandar: Profesyonel dağ rehberi.

Trekking ya da doğa rehberliğinin öyle basit ve kolay bir iş olmadığını söylemek isterim. Bence en az profesyonel turizm rehberliği kadar önemli bir iş.

Trekking rehberinin birçok bilgi ve becerisinin yanında, farklı özelliklerinin de olması gerektiğine inanıyorum. Bir kere doğal ortama bir grup götürüyor ve bu gruba liderlik yapıyor, sorumluluk alıyor. Gruba hâkimiyet, gru-bun güvenliğini sağlaması, onlara bir şeyler öğretmesi, öngörülü olması, hoşgörülü olması, dayanıklı olması gibi birçok özelliğe sahip olmalı.

Avlanmayı bilmeli, yaban hayatını tanımalı, hayatta kal-mayı bilmeli, kamp yapmayı bilmeli, her türlü malzeme-yi etkin bir şekilde kullanabilmeli, malzeme üretebilmeli, rotasına ve bölgesine hâkim olmalı. Kısacası kendini ve grubunu hayatta tutabilecek doğada yaşam bilgilerine sahip olmalı.

Trekking rehberliğine yeni başlamış olanlara faydalı ol-ması için rehberlik yaparken elde ettiğim deneyimlerimi ve çalışmalarımı aktarmayı görev bilerek hazırladım.

Rehberlik İşini Yaparken İlgili İşinizi Kolaylaştıracak Bir-kaç Önemli Nokta:

- 10 kişilik bir gruba rehberlik yapmakla 50 kişilik bir gruba rehberlik yapmak arasında çok fark vardır. Bi-rincisi kontrol kolaylığı ve emniyet, ikincisi grubun birbi-rine kaynaşma kolaylığı veya zorluğu. 10 kişilik bir gruba hâkim olmak çok kolaydır. Bir kere her birine ayrı ayrı ilgi gösterebileceğiniz bir sayıdır. Yürüyüş sırasında 10 kişi-lik grubun başından sonuna aralarına 2 şer m. mesafe bırakıldığında tek sıra mesafesi de ortalama 25 m. dir. Ama 50 kişilik bir grupta her şey daha zor olacaktır, bir kere en az iki yardımcı rehber daha gerecektir ve grubun başından baktığınızda sonuna olan mesafe 135 m.yi bu-lacaktır ve dar bir patika geçişinde arkalarda ne olduğu rehber için bir sorudur. Ayrıca 25 m. mesafeye yürüye-bilirsiniz, ama 135 m.lik mesafeye koşmanız gerecektir. Tavsiyem böyle zorluklarla uğraşmayın. Bence 15 kişiden yukarı gruplara da rehberlik yapmaya çalışmayın.

- Çocuk grubuna rehberlik yapıyorsanız en büyük probleminiz yaramaz ve çok soru soran, hatta saçma sa-pan sorular soran çocuklar olacaktır. Devamlı fevri hare-ketleri vardır. Bunları etrafınızda toplayın ve onlarla on-lar gibi muhabbet etmeye çalışın, ama diğer çocuklar ve yürüyüş emniyeti üzerindeki dikkatinizi kaybetmeden. Böylelikle bu yaramaz böcekler kuyruğunuzdan ayrıl-mayacak ve tüm grubun kontrolünü zorlaştırmayacaktır. Onların derdi dikkat çekmektir. Siz onların dikkatini çe-kin.

- Grubunuz hakkında bilgi sahibi olun, hepsinin mesleğini ve ilgi alanlarını öğrenin, bu onlarla hem daha kaliteli iletişim kurmanıza yardımcı olacağı gibi, hem de zor durumlarda kendilerinde de faydalanmanızı sağla-yacaktır. Mesela grupta bir doktor varsa bir kaza veya rahatsızlanma olayında çok işinize yarayacaktır.

- Bilgi ve deneyimlerinizi gruba karşı asla abartma-yınız. Çünkü grubunuzda kimler olduğunu bilmiyorsanız, abartacağınız bir ilk yardım bilgisi grup içinde yürüyüşçü olarak bulunan bir doktorun hem komiğine gidecektir, hem de size olumsuz bir gözle bakmasına neden olacak-tır. Keza liderlik hakkında yapacağınız sıkmalar gruptaki bir şirket yöneticisinin hiç de ilgisini çekmeyecektir ve büyük bir ihtimalle her seferinde size ya zorda kalaca-ğınız, ya da tuzağa düşeceğiniz sorular soracaktır. Onun için siz siz olun grubunuz hakkında bilgi sahibi olun ve sahip olduğunuz bilgileriniz hakkında fazla açık vermeyi-niz.

- Rotasız keşif macera yürüyüşünde yürüyüşün başlangıç ve gidiş yönü bellidir. Ancak gidilen hat nasıl

O2 Dergi | 36 |

Page 37: O2 Dergi No.03
Page 38: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 38 |

bir hattır bu bilinmez. Rotalı yürüyüşte ise başlangıç, gi-diş ve bitiş noktalarının rota ve koordinat verileri ile belli olmasının yanında, genellikle ilerlenen hat hakkında da bilgi sahipliği vardır. Rehberler keşif macera yürüyüşle-rinde de hiç değilse ellerinde ortalama bir bölge haritası bulundurmalı ve genel bir bilgi sahibi olmalıdırlar. Yoksa bu yürüyüş türü “arabayı durdur, şu dere başından baş-layalım..” olayı değildir.

- Yürüyüş temposuna uymayan, hızlı giden ve bunu kendini ispatlamak için yarış havasında yapan kişilere gruptaki ekstra malzeme yükünü “sizin perfor-mansınız mükemmel, bunu ancak siz taşırsınız..” gibi bir iltifatla yükleyin, kabul edeceklerdir. Temponun otoma-tikman düzeldiğini göreceksiniz.

**** ( Kendi deneyimlerim ve eğitim notlarımdır )

Grubunuzla Hayatta Kalma Durumuna Girdiği-nizde:Öncelikle hayatta kalma durumuna düşüldüğünde uy-gulanacak olan prosedürü uygulayın. Sonra da grubun kontrolünü sağlayın.Başkalarının Korkusunu Kontrol Altına Alma:1. Liderlik yapmak. Zor anlar başladığında bütün biriki-minizle yönlendirici ve etkili olmaya çalışın. Zorda kalan-lar liderin kıymetini anlarlar.2. Dayanışma ortamı oluşturmak ve devamını sağlamak.. Ekip çalışması son derece önemlidir.3. Disiplin koymak. Disiplin akış ve sürat sağlayacaktır. Yapılması gerekenler zaman kaybına uğramayacak ve grubun hayatta kalma şansı artacaktır.4. Etkilenilmeyi kullanmak. Sakin, kararlı ve dikkatli dav-ranışlar, ilgi çekecektir. Hislere hakim olma gösterisi bu-laşıcıdır. En büyük özellikler çabuk etki gösterir. 5. İnanç sağlamak. İnançlı ve kararlı olduğunuzu göste-rin ve asla sarsmamaya bakın.Görüldüğü üzere hayatta kalmak için tüm bunların yeri-ne getirilmesi bile başlı başına bir güç istiyor. Şansınızın yaver gitmesi de cabası. Kısacası hayatta kalabilmek ge-rekiyor.Liderlik Özellikleri:

- Kendini zorlamaz ve zor duruma düşürmez ya da limit-lerini yükseltir.- Bilgilidir, deneyimlidir ve devamlı düşünür.- Soğukkanlıdır ve paniği önleyecek güce sahiptir.- Güvenilir ve olduğu gibidir. Kendi stili vardır.- Grubu ile daima ilgilidir.- Motivasyonu yüksek tutmasını bilir.- Malzeme bilgisi yüksektir.- Sabırlıdır ve sinirlerine hakimdir.- Doğru ve çabuk kararlar verebilecek kabiliyete ulaşmış-tır.- Bilgilendiricidir, saklayıcı değil.

Rehber Olarak Çantanızda Bulundurmanız Gerekenler (Benim Donanımımın Bir Kısmı):

Standart trekking malzemelerinize ek olarak;

1. Harita, pusula ve varsa GPS2. Donanımlı bir ilk yardım çantası. ( İçinde glüko-kortikoid pomat, kan durdurucu iğne ve sıtma tableti dâhil olacak şekilde )3. Ateş başlatma ve sürdürme kiti ( içinde magnez-yum çubuğu, film kutusunda av barutu ve zippo yakıtı da olacak şekilde )4. İşaret fişekleri ( kırmızı, yeşil ve beyaz ) / yoksa çocukların kullandığı füzeler bile olur.5. Sis bombaları ( kırmızı ve sarı )6. Gerektiğinde yırtıcı hayvanları korkutup kaçır-mak için çocukların kullandığı torpiller.7. Survival Kiti8. 25 mt. 8 mm. kanyon ipi ve bir adet HMS karabi-na.9. Mors kodları ve yerden havaya yardım işaretle-rini içeren minik bir hayatta kalma defteri veya kitapçığı. ( size bir şey olduğunda gruba faydası olacaktır. / Ayrıca tecrübe edilmiştir )10. Grubunuzun İsim, yaş, meslek, sağlık ve ilgi alanları bilgilerini içeren liste.11. Sık çalıklar ve orman içi için Maşet.

Grubunuzun garantisini sadece kendinize ve bilginize fazla güvenerek asla sağlayamazsınız. Onların bu malze-meleri taşıdığınızı görmesi bile sizin son derece emniyet-li, akıllı ve güvenilir bir rehber olduğunuzu gösterecektir. Emniyetli ve deneyimli rehberlerin yürüyüşün süresini önemsemeden ve gruptaki -komik bir durummuş gibi karşılayan- bakışlara aldırmadan gerekli tüm donanımı taşıması gerekir. Kaliteli ve emniyetli rehberler donanım yükü taşıyan rehberlerdir. Bakışları asla takmayın.

2006 – Kutsal Zafer Şahin’in “Doğada Yapılan Yürüyüşler – Trekking&Hiking” Kitabından |O2|

Page 39: O2 Dergi No.03
Page 40: O2 Dergi No.03

ZİRVELERE YOLCULUK :

KAÇKAR ZİRVE VE DENİZ GÖLÜYAZI VE FOTOĞRAF : NURCAN TARHAN

Page 41: O2 Dergi No.03
Page 42: O2 Dergi No.03

Kaçkar dağı Karadeniz bölgemizde yer almakta olup, Türkiye’nin kendine has doğasına, kültürüne ve iklimine sahip yerlerindendir.

Bu defa Kaçkar’a gidiyoruz. Birkaç çıkışı olmakla beraber biz bu çıkışımızda güneyden çıkmaya karar verdik. Ha-ritamız da uğrayacağımız noktaları gözümüzle şöyle bir işaretledikten ve malzemelerimizi hazırladıktan sonra yola çıktık.

3932m yükseklikte bulunan tektonik bir dağdır Kaçkar. Yaklaşık 2000 çeşit bitkiyi barındırarak, dünyada koru-ma altına alınmış bölgelerdendir. Birçok endemik bitkiye de bünyesinde yer vermektedir. Sadece bu kadar değil, eşsiz yeşilliği, tertemiz bir doğası, bir o kadarda asi bir havası vardır Karadeniz’in. Asi diyorum çünkü anlamaz-sınız, hava günlük güneşlikken birden sis çöküverir üze-rinize, görüş mesafeniz sadece ayaklarınızı görebilmeye izin verir. Ardından dolu ve yağmur yağar. Neye uğradığı-nızı şaşırır bir hata mı yaptım acaba diye düşünürsünüz adeta. Ama çok sürmez asiliği kızgınlığı. Birde bakmışsı-nız güneş çıkmış, ufuk noktasındaki zirveleri dahi görür hale gelmişsinizdir. Hatta tepenize düşen gölgenin farkı-na varabilirseniz, gökkuşağının tüm güzelliğiyle size eşlik ettiğini de görürsünüz.

Güney rotası için, Erzurum üzerinden Yusufeli-barhal-yaylalar (hevek)-olgunlar-meretet-dilberdüzü-deniz gölü üzerinden Kaçkar zirvesine ulaşabilirsiniz. Bizde öyle yaptık önce Erzurum üzerinden Yusufeli’ne oradan yöre araçlarıyla, olgunlara varıp Dilberdüzüne, ilk kamp alanımıza vardık.

Yemyeşil bir vadi içinde, sabah su,keçi ve kuş sesleriyle uyanıp çadırdan çıktık. Dağların arasından güneşin ilk ışıkları, diğer tepeleri işaret ediyordu. Bu kadar rengin bir arada bulunduğu bir şölen nadir görülür diye düşü-nüyorum. Yeşil, kızıl, mavi, turuncu, kahverengi vs… Ee tüm bunların kokularının karışımını, esenliğini sizin ha-yal dünyanıza bırakıyorum. Varın siz düşünün...Bu şö-lenle uyandıktan sonra sıkı bir kahvaltı ardından biran önce hazırlanıp bizi bekleyen Kaçkar’a doğru yol aldık. Zaman zaman çarşaklar, büyük kaya blokları derken, tatlı ama sert bir rota ile yolumuza devam ettik. Güneş tüm sıcaklığıyla üstümüzdeydi. Arada bir gelen bulut parçaları ise soluklanmamıza izin veriyordu. Bunca yol-dan sonra önümüzde masmavi ve çok görmek istediğim bir göl belirivermişti bile. Adı deniz gölüydü. Mavisi ise insanı kendine hayran bırakacak cinstendi. Görmek is-temekte çok haklıymışım meğerse. Deniz gölü ile ilgili kısa bir bilgi verecek olursam; Kaçkar’ın güneydoğusun-da ve en yüksek rakımında yer almaktadır. Derinliği tam olarak bilinmemekle beraber, Boğaziçi üniversitesinde yapılan araştırmalara göre yaklaşık olarak 60 m olarak tahmin edilmektedir. Bu özelliğiyle dünyadaki sayılı kra-ter ve buzul göllerindendir. Buzullarının erimesi ise tüm yıl içinde sadece temmuz ayının son dönemlerine denk gelmektedir. Bunun yanı sıra gölün üzerinde ve etrafını

O2 Dergi | 42 |

Page 43: O2 Dergi No.03
Page 44: O2 Dergi No.03
Page 45: O2 Dergi No.03
Page 46: O2 Dergi No.03

çevreleyen dağ eteklerinde hemen hemen her zaman kar ve buz parkurları yer almaktadır.

Evet sonunda gördüğümüz bu ihtişamlı göle girilmeliydi. Bu kadar büyük bir güzellik yaşanmalı, tadına bakılmalıy-dı. Ama öncesinde Kaçkar zirvesine sözümüz vardı. Göl kenarında biraz mola verip bir şeyler yiyip, içerken kur-duğumuz hayallerin ardından yola devam ettik. Birkaç saat sonra Kaçkar’ ın zirvesindeydik işte. Beklediğimden daha cömert davranarak neredeyse tüm Karadeniz’ in güzelliğini sunmuştu bize, görelim diye. Birkaç fotoğraf ve biraz molanın ardından bedenlerimizi huzurla şarj edip, inmeye başladık. Bu arada neredeyse göle girece-ğimizi unutuyorduk. Bunun için acele etmemiz gereki-yordu, güneşin batma saati yaklaşıyordu. Bu nedenle, iki arkadaşım ve ben grubu biraz arkada bırakarak göle koşturuyorduk. Ben diğer iki arkadaşımdan az sonra, son tepeciği aştım ki, bizimkiler çoktan hazır hale gelip, şort-larıyla beraber göle girmek için sabırsızlıkla beni bekler konuma geçmişlerdi. Bu sırada gözlerim, dağ tepecik-lerinin arasından neredeyse kaybolmakta olan güneşe, gölden çıkan dumana ve şortla bekleyen arkadaşları-ma şöyle bir baktı. Ama ne olursa olsun girilmeliydi bu göle. Hazır hale gelip aynı anda atladık derin maviliğe. Kimimiz balıklama, kimimiz çivileme. Balıklama atlayan-lardan biri olarak, suya girdiğim andan itibaren sonsuz bir mavilik çevrelemişti etrafımı. Bu büyüleyici mavilik soğuğuyla nefes kesiyor, rengiyle kara delik gibi daha de-rine çağırıyordu sanki. Çağırışlarına yavaş yavaş giderek cevap veriyordum bende. Ta ki, ayaklarımı çırparken, etrafları demir kütlesiyle kaplanmış gibi bir ağırlık hisse-dene kadar… Artık yukarı çıkma zamanı gelmişti sanırım. Yukarı çıkarken bacaklarım, vücudum ve hareketlerim iyice ağırlaşmıştı. Hiç bitmeyecek gibiydi bu mavilik. Ve sonunda çıktım. Ilık ve daha yumuşak bir havaya, en de-rinden bir nefesle tekrardan merhaba!.. Ekipteki diğer arkadaşlar da gelmişti bu sırada. Sorulan tüm sorulara sadece gülümseyerek cevap verebiliyordu, kuş kadar hafiflemiş bedenim. Üzerimizi değiştikten hemen son-ra, arkadaşlardan birinin saatinin özelliğini kullanarak suyun sıcaklığını ölçtük. Evet yanıt 4 C idi. Bir kez daha gülümsüyorduk işte.(Şehre döndüğümde merak edip araştırdım, suda sadece mavilik görülmesi, onun dışında bir şey görülememesinin nedeni yalnızca derinlik miydi acaba? Hayır bu değildi tabi sebep. Buzulların erimesine denk gelen bu dönemde suda oluşan alglerdi. Daha da ilginci, yapılan yüksek irtifa dalışlarında ilk 15 m. o derin mavilik sonrasında, görüş mesafesi neredeyse 50 m ci-varında olup, suyun dibindeki kayaların bile çok net gö-rülebiliyor oluşuydu.) içimizi ısıtacak bir kahveden sonra uça kaça kampa inmiştik. İndiğimizde artık serinlik çök-müştü. Çadırlara girip tulumlarımızda keyif yapıyorduk ki, o gün kendini pek iyi hissetmediği için kampta kalan bir arkadaşımız bizimle zirveye gelememişti. Biz yolları arşınlarken, o da vadide dolaşıp, yaylaya çıkan aileler-den bir delikanlı ile karşılaşıp muhabbet etmeye ve balık tutmaya başlamışlardı. Akşam yemeği olarak bizi »

Page 47: O2 Dergi No.03
Page 48: O2 Dergi No.03

ödüllendirmek üzere dünyanın en lezzetli alabalıkların-dan olan, kırmızı noktalı ufak alabalıklardan getirmiş, kızartmıştı. Çadırın dışından gelen “tabaklarınızı uzatın balıklar geliyor!…” sesiyle yüzümüz bir kere daha gü-lüyordu. Doğa bir gün içine sığdırdığı son sürprizini de yapmıştı böylece bize… |O2|

Page 49: O2 Dergi No.03
Page 50: O2 Dergi No.03
Page 51: O2 Dergi No.03
Page 52: O2 Dergi No.03

EMLER BATI YÜZÜ ÇİFT KAT KULVARI TIRMANIŞIYAZI VE FOTOĞRAF : CEM ERGÜN (İDAK)

Page 53: O2 Dergi No.03
Page 54: O2 Dergi No.03
Page 55: O2 Dergi No.03

Karayalak Vadisi’ni, Yedigöller’e bağlayan kapıya yakın bir yerlere kampımızı kurduktan sonra küçük bir keşif yapmak üzere yola çıktık. Gireceğimiz rotanın son nok-talarını geçen bahar farklı bir rotadan, Kayacık zirvesi üzerinden tırmandığımız için biliyorduk. Ama bu girece-ğimiz rota hakkında daha önce tırmanıldığına ilişkin bir kayıt veya rapor göremediğimizden, bizim için tam bir bilinmezdi. Ben, Hayri ve Ozan küçük bir keşif için yola çıktığımızda; yanımızda sadece batonlarımız vardı. Vadi sessiz ve ter-kedilmiş karlar ülkesindeki yalnızlığı içerisindeyken, biz beyaza kesen dünyaya ses olmuş, yerdeki vahşi hayvan izlerinde doğayla bütünleşmiştik. Klasik rotadan gidenler bilecektir. Karayalak Vadisi biter ve döne döne bir pati-kadan yükselmeye başlarsınız. O yol sizi Çelikbuyduran’a ve Yedigöllere götürdüğü gibi; önünüzde başka zirvelerin kapılarını da açar. Ama bizim yolumuz kapıdan geçmi-yordu. Kapının sol yanından devam edip, sanki bir mer-diven altına doğru devam ettiğinizde, sol yandan yukarı çıkıp; Kayacık vadisi ile birleşen kulvar bize yol olacak, açılacak ve zirveye ulaşacaktık. Kamptan çıkıp rota ba-şına geldiğimizde karşımızda görünen, bir el ayası gibi çukurlaşmış bir görüntü ve ağır ağır açısını artırarak yük-selen büyüleyici bir kulvardı. Bizim bu faaliyette bilinme-zimiz, kapımız bu el içinden yükselen beyazlıktı. Rotanın güzelliğine dalmış düşünürken; vadiden Çelikbuyduran’a doğru giden yolda sanki bir gürültü, haykırışlar, çığlıklar duyar gibi oldum. Birileri bağırıyor muydu ne? Akan karın altından çığlıklar mı geliyordu? Soner son gülümsemesi için kimin fotoğraf makinesine poz vermişti? Ya da Nilgün? Zümrüt’ün saçları beresin-den çıkarak alnına mı düşmüştü? Sahi, Bahar kamptan çıkmadan önce içtiği çayın tadında neler hissetmişti? Şimdi çığlıkları geliyor gibi. Aynı gün değil belki, ama mevsim aynı, zaman aynı, beyazlık aynı. Gökyüzü aynı… Üç yıl önce yaşamlarını yitirdikleri yere onlar için gel-miştik. Genç nefeslerine bir tırmanışla nefes olmaya, özledikleri bir dağ hikayesi ile onları anmaya, bu sevdayı anladığımızı anlatmaya gelmiştik. Onlara ve bütün dağ dostlarına, dağlarda yaşamını yitiren, seyircisiz ve sa-dece kendileri için dağları, doğayı severken giden tüm dostlara… Rotanın başından gittikçe artan bir tırmanışla yükselirken bir taraftan da kar durumunu inceliyorduk. Yer yer sert-ti. Bazı yerlerde yumuşaklıklar olsa da bu kar oturmuş ve risksiz gibiydi. Yine de her olasılığa karşılık mesafeli yürümeye ve iki yanımızda yükselen kayaların arasında ses çıkarmamaya dikkat ediyorduk. 45-50 derecelerde olan rotamız, ilerden sola döndü. Sonra ortaya aldığı bir kaya sonrasında sağa doğru dikleşerek devam etmeye başladı. Girişi görmek için gelmiş ama rotanın güzelli-ğine kendimizi öylesine kaptırmıştık ki; yavaş yavaş ka-raran havanın farkına geç varabildik. Yanımıza olası bir durumda kullanabileceğimiz hiçbir »

Page 56: O2 Dergi No.03

malzeme almadığımız gibi, kafa fenerlerimizde yoktu. Yardım isteyecek telsiz de. Aynı yoldan dikkali ve yine aynı adım izlerine basarak mesafeli ve sessizlik içinde inerek; kampa doğru yollandık. Kampımız 2300 metrelerde ve Karayalak Vadisinin içeri-sindeydi. Mehmet’in traktörü ile gidilebilecek en uygun noktaya kadar Sakartaş üzerlerine kadar gitmiş, oradan vadiye geçerek uygun olduğunu düşündüğümüz taba-na çadırlarımızı kurmuştuk. Vadi yakalarında, akacak ve bize sorun yaratacak kar yoktu ve o anlamda rahattık. Kampa ulaşıp, diğer arkadaşlarla sabah saat 05:00’de kampı terk ederek rotaya girmeye karar verdik. Hava aydınlanmaya başladığında, bilmediğimiz rotanın içinde olacaktık ve daha iyi görecek, tehlikelerden uzak ola-caktık. Çadır arkadaşım Hayri ile hemen akşam yemeği hazırlıkları yaptık ve sonrasında çantamızı hazırlayarak kendimizi gökyüzünde ki yıldızlara ve ayın çağrısına bıra-karak uyumaya çalıştık. Gözlerimin kapanıklığı bir çadır-da çalan telefonla şekil değiştirdi, sonra aynı kapanıklığa ulaştı, bir telefon sesi daha… Artık uykum yok. Bütün gece vadileri ziyaret etmiş kara koyunların çitten atlaya-rak kaçışlarını sayabilirim. Uyumuşum. Sabah kalkıp, son hazırlıklardan sonra dışarı çıktığımızda; dün gece ki o güzel hava gökyüzünde yaşamaya devam ediyordu. Bu iyi dedim kendi kendime. Hava bozmazsa aynı gün geri inebileceğimiz hesapları yapıyordum çün-kü. Ve gerimizde; çadırlar ve yedek kıyafetler dışında başka eşya bırakmayarak rota girişine doğru ilerlemeye başladık. Yer ekibi olarak kampta kalacak Gönül ve Ma-hir de rota girişine kadar bizimle gelecek ve nereden git-tiğimizi göreceklerdi. Soğuk olmayan bir hava, yumuşak kar ve gittikçe dikleşen bir rota. Bu risk demekti. Kapıya yaklaştığımız sıralarda, pek yüksekliğe alışamayan Mahir küçük bir baş dönmesi yaşadı. Kampa dönmesinin daha doğru olacağını düşünerek geri dönmelerini ve ilk telsiz temasımızı saat 08:00 gibi yapacağımızı söyleyerek ayrıl-dık. Yol uzun ve bilinmezliklerle doluydu. Ozan öne geçti. Önceki akşam bastığımız ayak izlerini ta-kip ederek ve mesafeli bir şekilde yükselmemizi sürdür-dük. Parkur neredeyse birbirinin aynısıydı. Bazen sert, bazen toz kar. Genelde kaya diplerine yakın olmaya, or-talardan gitmemeye ve karı kesmemeye dikkat ederek yola devam ettik. Hava aydınlandı. Sırtımızda Eznevit’in doğu yanı duruyor. Kısa molalarla, ancak zaman zaman iyice dikleşen rotada o bölgeyi sıra ile geçmeye, en kü-çük bir dikkatsizlikte sorun yaşayacağımızı bilerek ilerle-meye, yükselmeye devam ettik. Alt ekiple telsizle haber-leşmeye çalışmamız başarısız olunca, hem İstanbul’da ki Enis’le, hem de alt ekiple telefonla iletişim kurmaya başlıyoruz. Bütün hatlar rota boyunca sorunsuz çekiyor gibi. »

Page 57: O2 Dergi No.03
Page 58: O2 Dergi No.03

Saat 10:00 sularında birden karşımıza çıkan 6-7 metrelik bacaya benzeyen bir duvar bize oyun oynamaya başladı. Önce sağ taraftan yükselerek arka tarafa inmeyi düşün-sem de bu aşırı risk demekti. Sonra emniyet kemerle-rimizi giyerek, bacadan tırmanmaya karar verdik. Hayri ve Ozan’ın birlikte aldığı emniyetle bacayı tırmanmaya başladım. Tutamak ve ayağıma destek olacak pek bir yer olmamasına rağmen klasik baca tırmanışı ile rahat bir şekilde yükselerek kayayı geçtim. Sonra yukarıdan aldı-ğım emniyetle; Hayri ve Konuralp sorunsuz bir şekilde yukarı geldiler. Sonra çantalar ve Özgür ile Ozan. Bütün bunlar olurken biraz zaman kaybettik tabi ki. Bu nokta-da aynı zamanda dinlenme olanağı da bulmuş olduk. Ve vadi ağzı henüz görünürde yoktu.Yola devam. Neredeyse birbirinin aynı olan kulvarda iler-liyoruz artık. Kar bazen yumuşuyor bazen sertleşiyor. Bu alanı krampon kullanmaksızın sadece kazma ile geçtik. Sonra yolumuzu hafiften kayacık eteklerine doğru çevi-rerek, kulvardan çıktık. Artık ayağımızda olan krampon-ları bazen kayada, bazen buz alanlara saplayarak yüksel-meye, bir an önce vadiyi görebilmek için sabırsızlanarak yola devam ettik. O sırada, Aladağlara aynı otobüste geldiğimiz 4 kişilik İTUDAK ekibi, klasik batı kulvarından Kayacık zirvesine ulaşmış, inişe geçmişlerdi. Vadide çok kar olduğunu, Emlere gitmekten vazgeçerek inişe geç-tiklerini söyleyerek geldiğimiz kulvar içinde kaybolup gittiler. Bu arada rüzgar yavaş yavaş hızını artırmış, bir şeyler dönmeye başlamış gökyüzü desen gibi bulutlarla dolmuş gibiydi. Kayacık vadisine ulaştığımızda, vadi sislenmeye başlamış ve Emler zirvesi görünmez olmuştu. Bir süre kayacık zir-veye yakın ilerleyerek, sisler içerisinde iyice kaybolmaya başlayan Emler sırtına doğru vadi içinde yürüyüşümüze devam ettik. Görüş alanı iyice düşmüş, kar yapısı daha bozulmuş ve oldukça dik ilerlemeye başlamıştık. Önde ilerlerken birkaç yerde gördüğüm çatlaklar bir an için keyfimi kaçırsa da daha dikkatli olarak ilerlenmesi ko-nusunda arka tarafı uyararak devam ettim. Üst tabaka birkaç santim kardı ve basınca kırılıp altta ki toz kara gö-mülüyordum. Bu riskti. Hem de fazla risk. Her an daha güçlenerek artan rüzgar, bazen alıp savuracakmış gibi zorluyor ve yol bir türlü zirveye ulaşamıyordu. Zaman akşama yaklaşmış ve zirveye çıkamadan karanlık iyice ineceği, sırtta veya zirvede bivak sorunu yaşayacağımızı düşünerek alçalmaya ve uygun bir yerde geceyi geçir-meye karar verdik. Rüzgar her yöndeydi ve nereden es-tiği belirsizdi. Yüzümüze vurduğu karları hangi yamaçtan alıp savuruyordu oda belirsizdi. Emler’in eteklerinde toplanmış karları kullanarak beş kişinin barınacağı bir mağara yapmaya başlasak da, bir süre sonra bu fikrimizden vazgeçerek, sadece baş kısmı-mızı sokacağımız bir oyuk hazırlayarak zemini indirdik ve düzelttik. Sonra kar eritip sıcak sıvı alarak sandviçimizi yiyerek karnımızı doyurduk. »

Page 59: O2 Dergi No.03
Page 60: O2 Dergi No.03

Ama esen rüzgar, her an soğumaya devam eden hava ne-deniyle, bacaklarımızın titremesine engel olamıyorduk. Matlarımızı sererek, çantalarımızı üstü açık barınağımı-zın yanlarına yerleştirerek bivak torbalarımıza girdik. Bu gece uzun olacaktı. Gökyüzünde yıldız yoktu, sayılacak kara koyunda… Bir önceki gecenin sabahında, alt taraftan üşümemi sağ-layan şeyin, patlak matım olduğunu anladığımda, bivak-larsak üşüyeceğimi düşünmüştüm ama yapacak bir şey yoktu artık. Uyku tulumum ile mat arasına çeketi, tulu-mun içine de polar montumu sererek, alt taraftan ge-lecek soğukluğu izole etmeye çalıştım. Ve sanırım bun-da başarılıda oldum. Bir süre sonra başlayan yoğun kar yağışı, gecenin bize bedel ödetmeye çalıştığının işareti gibi geldi. Ve sürekli bir birimizi kontrol etmeye seslen-meye başladık. Saatler geçmek bilmiyor ve üzerimizde kar her an daha çok birikiyordu. Zaman zaman sağa, sola kımıldayarak üzerimden yanlara akıttığım karları alta doldurmaya başladım. Yapacak bir şey yoktu. Sürekli kalkıp karları kürümenin bedeli daha ağır olabilirdi. Sırtı-ma doldurduğum karlar sayesinde neredeyse dik oturur konuma gelmiştim. Ayaklarımı topladığım yer karlarla dolmuş, üzerime ağırlık iyice çökmüştü. Sol yanımda ki Hayri kenarda olduğu için üzeri 60-70 cm kar ile dolmuş, sadece başının bir bölümü nefes alacak şekilde dışarıda kalmıştı. Konuralp, Ozan, Özgür ise yine aynı, karlar al-tındalar…Saat 19:00’da girdiğimiz uyku tulumlarında saatleri sayar olduk. Zaman ve gece geçmiyor. Ancak aklımız zirveden de kopamıyor. İçimizde bir umut ile havanın açmasını ve zirveyi yapıp klasik rotadan inmeyi düşünüyoruz. Sabah saat 06:00 gibi kalkmayı ve bivak alanını ya zirveye yada kamp alanına dönüş için terk etmeyi hesaplıyoruz. Kar dinmiyor, rüzgar hız kesmiyor. Sabah her durumda bek-lemeden inmek lazım. Elbiseler ıslak ve üşüyoruz. Bir kişide bir sağlık sorunu yaşasak aşağı indirmek büyük zorluk olacak. Saat 04:00. Susadım. Su çantamda kaldı. Tulumun içine alsam içerdim. Uzanıyorum dışarı, bivaktan nefes almak için bıraktığım açıklıktan bir tutam kar alıp ağzıma atı-yorum. İyi geliyor, sonra bir daha… Ozan bir ara karları atmak için kalktığında, eldivenini bulamadan bu işi ya-pınca, ellerini çok kötü üşüttü. Isınamıyor bir türlü. Her-kes ıslak ve üşüyoruz. Bivak torbasının açık bıraktığım yerinden dışarı bakıyorum, ileride ki kayalar görünüyor. Fırtına sanki dindi gibi diye düşünüyorum ama yanılı-yorum. Bana inat suratıma suratıma karları savurmaya devam ediyor.Saat 06:00. Fırtına devam ediyor. Artık kalkmak ve dağı terk etmek zamanı. Kalmanın bir anlamı olmadığı gibi, yollar daha fazla karla dolmadan gitmek lazım. Taze ka-rın kuracağı tuzaklara yakalanmadan, geldiğimiz rotadan geri inmeliyiz. Kalkıp üzerimizdeki karları temizliyoruz. Hayri; çığ altında kalmak ne demekmiş çok iyi anladım diyor. Üzerimize ve yanlarımıza inen karların ağırlığı, kısa surede sertleşmesi hareket »

O2 Dergi | 60 |

Page 61: O2 Dergi No.03
Page 62: O2 Dergi No.03

etmeyi engelliyor. Hızla toplanmaya başlıyoruz. İlk iş tu-lumların içinden botları çıkarıp giyinmek. Sonra bir met-re kar altında kalan çantaları çıkartmak ve malzemeleri yerleştirmek. Hızla toplanıyoruz. Daha birkaç saat önce açılan kayalıklar yine görünmez oluyor. Fırtınanın getirdi-ği karlar yüzümüzü ellerimizi dövmeye acıtmaya devam ediyor. Bivakların altı kar dolu. Matlar 40-50 cm kara gö-mülmüş, bulmaya çıkartmaya çalışıyoruz. Hızla bölgeyi terk edip kulvarlara girmeliyiz. En azından rüzgar orada böyle dövmez desek de bir süre sonra yanıldığımızı an-lıyoruz. Rüzgar aynı şerrefsiz rüzgar ve acıtmaya devam ediyor. Artık adına çift kat dediğimiz, bir daha bu rotaya gelmem diye Davos esprileri yaptığımız kulvardan dik-katli ve aralıklı olarak alçalıyoruz.Çıkışta karşımıza çıkan bacadan iniş için emniyet noktası oluşturarak inmeye başlıyoruz. Ancak son inecek kişiden sonra ipi bırakmak zorunda kalacağız. İpin kısa olması, yanımızda sikke olmaması, yakın bir noktadan emniyet alabilecek yer olmayınca, bırakmaktan başka yol kal-mıyor. İpi bırakıyor ve ayrılıyoruz. Fırtına tüm gücü ile devam ediyor. Geldiğimiz izler çoktan yeni yağan karda kaybolmuş. Dikkatli ve sağlıklı bir iniş için bütün çaba-mızı kullanarak nihayet aşağıya, rota başına ulaşıyoruz. Yorgunuz, açız, susuzuz… Adımlar artık daha yavaş atılıyor. Bitik vaziyetteyiz. Uzak-tan gördüğümüz çadırlar, her adımda daha büyüyor. Ve sıcak su diye bağırıyorum dönüşümüzü haber vermek için çadırlara doğru. Gönül ve Mahir geldiğimizi anlayın-ca yardıma geliyorlar. Merak etmiş, kaygılanmışlar. Su zaten hazır ve sıcak sıvı içimizi ısıtıyor.Kampta fazla kalmamaya karar veriyoruz. Tulumlar ve elbiseler ıslak. Bir an önce aşağı inip Alabalık çiftliğinde değiştirmeye karar vererek, toplanıyoruz. Yavaş yavaş, Sokulunun altında ki yolda bekleyen Mehmet’in yanına doğru ilerliyoruz. Artık dengeli adım atamıyoruz. »

Islanan kaz tüyü tulumlar, çantalar, kıyafetler külçe gibi ağır. Bitsin artık şu son adımlar… Balık tesisindeyiz. Ve çalışanların yaşadığı odada gürül gürül yanan sobanın başında yorgunluk atıyoruz. Kıya-fetleri değiştirip, dağınık çantaları topluyoruz artık. Is-lak botlar sobada kurutuluyor ve Alabalıklar bol salata, bira ve gazozlar eşliğinde yeniyor. Sonra biz açlar için Niğde’de Adana kebaplar yeniyor birde. Hem de birer buçuk porsiyon. Ve hareket saati gelen otobüsümüze binerek “Bu Nasıl İstanbul” diyerek, şehre ve sürgünü-müze geri dönüyoruz. Faaliyet süresince desteklerini esirgemeyen tüm dost-lara sıcak selamlar. Ayrıca faaliyet için teknik yardımda bulunarak, ekip için çığ çubuğu yapan Henkel Tuzla Fab-rikası teknik ekibine çok teşekkürler… Faaliyet Ekibi;Tirmanis Ekibi : Cem Ergün, Hayri Aytar, Ozan Eksioglu, Konuralp Tolan, Özgür Konya Kamp Ekibi : Mahir Çoban, Gönül ErcanSehir Ekibi : Enis Kayserilioglu, Zeynep Basibüyük |O2|

Cem ErgünİDAK (İstanbul Dağcılık Kulübü)

Page 63: O2 Dergi No.03
Page 64: O2 Dergi No.03

KAYAYA DOKUNMAK

BALLIKAYALAR TIRMANIŞ FESTİVALİYAZI :ONUR ZORLUER FOTOĞRAF : HASAN KASAPOĞLU

Page 65: O2 Dergi No.03
Page 66: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 66 |

O2 Dergi ekibi olarak bu yıl 7.si düzenlenen Ballıkayalar Tırmanış şenliğini de kaçırmadık. Şenliğe yerli yabancı birçok katılımcı iştirak etti. Şenlik öncesi Doğan Palut’un hazırladığı kolay rotalar tırmanışa yeni başlayanlara mutluluk kaynağı oldu. Ayrıca şenlik için getirilen mobil duvar şenliğe farklı bir renk kattı. Şenlik organizatörleri tırmanmayanları da düşünmüş ve trekking organize et-mişlerdi.

Ballıkayalar türkiyenin ilk tırmanış bahçelerinden biri. Spor tırmanış bilimeden önce dağcılar özellikler ballıkayalara gelip burada antrenman yapıp dağlara hazırlanıp o şekilde kendilerini geliştiriyorlardı. Bir çeşit antrenman sahalarıydı. Süreç içerisinde dün-yadakine paralel olarak türkiyede de spor tırma-nış başladı; çok hızlı gelişti. Peşinde İzmir, Adana, Ankara, Eskişehir, Antalya, Erzincan ve daha birçok ilde tırmanış bahçeleri büyümeye başladı. Bu bera-berinde dağlardan kopuşu getirdi. Çünkü tırmanış bahçeleri hem vizyonu olan hem alkışçısı olan hem şovu olan hem ulaşım yerlerine yakın olan rahatlı-ğı bakımından insanları daha çok çekmeye başladı. Ama bu aynı zamanda dağcılığın, özellkle alpinizmin biraz gerilemesine yol açtı. Çünkü insanlar artık bü-tün gün efor sarf edip akşamda evine gidip duşunu almayı ve dinlenmeyi tercih ediyor. Halbuki dağcılık faaliyetin durumuna göre 3-4 gün hatta 1 hafta de-vam ediyor ve sürekli yorgunluk ve efor had safhada olduğu için daha seçici insanların işi haline gelmeye başladı. Ancak şu olumlu gelişme var kaya tırmanış-çıları geliştikleri ölçüde alpinist anlamda çok güzel başarılar elde edebiliyorlar. İyi bir dağcı iyi bir kaya tırmanışçısıdır aynı zamanda. Geçmişteki yerli ve yabancı dağcıların yaptıkları teknik çıkışlara baktığı-mızda arka planda her zaman kaya tırmanışı vardır.Açılan tırmanış bahçelerinin tanıtım amacıyla ,in-sanları kaynaştırmak amacıyla, o bölgeye diğer böl-gedeki insanların gelip kaynaşması amacıyla şenlik-ler yapılıyor. Ballıkayalarda ki bu şenlik te bunlardan biriydi. »

Geleneksel hale gelen şenliğin 7.sini düzenledik bu sene. Her sene düzenli olarak yapılmaya çalışılıyor. Daha çok üniversite kulüpleri ve diğer bağımsız ku-lüplerin derneklerin, doğaseverlerin biraraya gelip oluşturdukları ortak bir organizasyondur.

Kaya tırmanışının diğer spor dallarından ayrılması-nın belkide tek sebebi doğada olması. Yaşadığımız sıcak atmosfer, paylaşım, kendimizi dinlemek, do-ğayı dinlemek belki spor kısmından daha önemli.

Spor tırmanış Türkiye’de çok yeni bir spor. Dünya’da da yeni gelişmekte. 2016da olimpiyatlara girecek diye bir haber aldık. Bu anlamda da Türkiye’de de spor tırmanış antrenörleri, hakemleri yetişmeye başladı. Artık tamamiyle dağcılıktan ayrıldı. Ama bizler dağları ve doğayı sevdiğimiz için bağımızı koparmamaya çalışıyoruz ve dağlardaki başarımızı salonlara, salondaki başarımızı da dağlara taşımaya çalışarak bu ikilemi devam ettirmeye çalışıyoruz. En güzel tarafı ise bu işin duayenleri ile bu işe yeni baş-layanlar aynı bölgede çalışabiliyorlar. Birisi birisinin emniyetini alabiliyor. Diğeri onun ipine girebiliyor. Böyle bir güzelliği var. Gece yakılan bir kamp ateşi, tatlı bir sohbet, içilen kahveler, insanı okadar mutlu ediyor ki insanın buralardan kopası gelmiyor. Belki-de insanların doğaya kaçış sebebi bu.

Kaya tırmanışı belkide yerçekimine karşı yapılan tek mukavemet sporu. Tüm sporlarda bir şekilde yere basarsınız veya ona odaklıdır. Tırmanış yerçekimine karşı verilen bir mücadeledir.

Bu sporun en güzel taraflarından biri ise cinsiyet farklarının hemen hemen hiç olmaması ve 7’den 70’e herkesin buna zaman ayırabilmesi. Çünkü kaya tırmanışı sanıldığının aksine sadece bir güç sporu değildir. Denge, nefes, konsantrasyon gerek-tiren bir spor. »

Page 67: O2 Dergi No.03
Page 68: O2 Dergi No.03
Page 69: O2 Dergi No.03
Page 70: O2 Dergi No.03
Page 71: O2 Dergi No.03
Page 72: O2 Dergi No.03
Page 73: O2 Dergi No.03

Nasuh MAHRUKİ'den Ballıkayalar Tırmanış Festivali notları ;

Şenlikte olması gereken başka ne olabilir?Bence bunu birazda katılımcıların yaratıcılığına bırakmak gerekir. İnsanlara biraz daha serbest hareket edebilecek ve düşünebilecek bir ortam yaratılırsa ki burası da öyle bir ortam önemli olan bu düşüncedeki bu kafadaki bu tür şeylerden keyif alan insanları biraraya getirmek ve onların serbestçe kendi düşüncelerini enejilerini yarata-bilmelerine fırsat vermek.önümüzdeki yıllarda bu şekil-de bence hiç düşünmediğiniz aklınıza gelmeyen birçok yeni şey ortaya çıkacaktır. Buraya insanlar gidip geldikçe kendi kültürlerini ve yaratıcılıklarını da buraya getirecek-lerdir.

Bu şenlik için Doğan Palut tarafından açılan basit de-receli yeni rotalar var. Bunun spor tırmanışa katkısının olacağını düşünüyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz?Muhakkak katkısı olacaktır. Sonuçta bir konuyla ilgili ne-kadar çok insan ilgilenirse okadar çok nitelikli başarılı işler üretilebileceklerin çıkma olasılığı da okadar artar-caktır. Türkiyede spor tırmanış son 10 yılda epey bir yol katetti. Artık ilkokullarda bile tırmanış duvarları var. Ben dağcılığa 20 yaşında başladım. 20den önce böyle birşey yoktu hayatımda ve kafamda. Şimdiyse çocuklar 12-13 yaşında başlıyorlar. İleride bunun çok büyük bir getirisi olacaktır. Dolayısıyla yeni açılan rotaların çok etkisi ola-caktır.

Sizce Türkiye olarak doğa sporlarında ne gibi bir yerde-yiz dünya çapında düşünürsek?Bu soruya çokta sıcak bir cevap vermek zor. Maalesef çok gerilerdeyiz. Dünyanın epey gerisindeyiz. Bana sorarsa-nız 30-40 yıl gerisindeyiz. Çünkü batı dünyası 1910larda güney kutbunu keşfetmeye gitmişler, 1920lerde everesti zorlamışlar. Hakikaten çok gerilerdeyiz ve bu arayı ka-patma şansımız da pek yok. Ama Türkiye'de bireysel ola-rak çok başarılı işler yapan sporcular da var. Bu bireysel başarılara sahip çıkmalıyız ve önlerini açmalıyız.

Türkiyede dağcılığı geliştirmek için kullanabileceğimiz model bir ülke var mıdır?Türkiyede sporun durumu neyse olimpiyatlardaki son hezimetimiz neyse dağcılığımız da bunda çok farklı değil. Türkiyede dağcılığı geliştirmek istiyorsak ancak topyekün bir iyileştirme ile bir yere varabiliriz. Bir ülkenin trafiği neyse sporu o, sağlığı neyse hukuku da odur. |O2|

O2 Dergi | 73 |

Page 74: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 74 |

Page 75: O2 Dergi No.03

"Ballıkayalar Türkiye'nin ilk tırma-nış bahçelerinden biri. Spor tırmanış bilinmeden önce dağcılar özellikler ballıkayalara gelip burada antren-man yapıp dağlara hazırlanıp o şe-kilde kendilerini geliştiriyorlardı. Bir çeşit antrenman sahalarıydı. Süreç içerisinde dünyadakine paralel olarak Türkiye'de de spor tırmanış başladı; çok hızlı gelişti. Peşinde İzmir, Adana, Ankara, Eskişehir, Antalya, Erzincan ve daha birçok ilde tırmanış bahçele-ri büyümeye başladı. Bu beraberinde

dağlardan kopuşu getirdi."

O2 Dergi | 75 |

Page 76: O2 Dergi No.03
Page 77: O2 Dergi No.03

ESKİ DOSTLA HASRET GİDERMEK

TROPHY COLISEUMMACERA YARIŞI

YAZI : 4G ADVENTURE TEAM FOTOĞRAF: FATİH MAHMUT BULUT / SAMET KESEN

Page 78: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 78 |

Trophy Coliseum da tekrar yarışmak eski bir dost ile has-ret gidermek gibi oldu bizim için. Altı yıl aranın ardından Coliseum’un gücü Macera Akademisi’nin tecrübesi ile birleşince ortaya tadına doyulmaz bir yarış çıktı.

Yarış sabahı kayıt olduktan sonra numaramızı aldık, ve-rilen numara 29.

Saat 12'de başlayacağı anons edilen yarış için bütün hazırlıklarımız tam bir şekilde yarış tagının altındaydık. TOFD (Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği) atölyesinde özürlü personelin ürettiği acil durum boyunluklarımız boynumuzdayken yarış başladı ve Coliseum’un tartar pistinde 700 m koşarak bisikletlerimizin yanına geldik. Boyunluğumuzu çıkarıp bisikletlerimize bindiğimizde 2 gün sürecek yarışımız başlamış oldu.

Acarkent’in dik yokuşlarını tırmanarak ilerleyip sitenin içinden ana caddeye çıkıp orman yoluna girdiğimizde birçok takım ile karşılaştık. Arka arkaya ormanın içine gi-rip, yangın yolundan aşağı inerek ilk noktamızı almış ol-duk. İkinci noktaya giderken Takım Kırık, The Doruk’s ve İnegöl 16,5 ile beraber ilerlemeye başladık. Dere kena-rından yavaş ilerlerken arayı açma ya da kopma şansımız olmadı. İkinci nokta yoluna çıktıktan sonra hızlı pedal basmaya başladık. Kontrol noktasına geldiğimizde fark ettik ki bu noktaya bizden önce gelen çok takım vardı. Mix kategoride yarışan takımlarda dahil.

Arayı Açıyoruz!

İkinci noktayı aldıktan sonra Mahmut Şevket Paşa Köyü'ne doğru yol asfalta dönmüş, sonrasında da dik-leşmişti. Üçüncü noktamız Değirmendere mevkiindeki bentin yanındaydı. Uzun asfalt bir yolumuz vardı. “İşte arayı açacağımız önemli bir etap” diye aramızda ko-nuştuk. Başladık hızlı bir şekilde yokuşları çıkmaya. The Doruk’s geride kalmış, İnegöl 16,5 u geçmiş, ilerliyorduk. Tabii bu yokuşlarda Alptekin’in bir elinin gidonda diğer elinin benim sırtımda olduğundan bahsetmeden geçe-mem. Bu şekilde Alptekin’in beni ittirmesi tempomuzu hiç düşmeden ilerleme şansı tanıyordu. Epey bir hızlan-mıştık Öndeki ekipleri yavaş yavaş yakalayıp geçmeye başladık. Ayvalıdere Köyü'ne sapacağımız yolda Yolgezer kardeşliği ile karşılaştık Onları da geçip ilerlerken kenar-da Scott takımını gördük. Biraz daha gidince de Combat Divers takımını geçtik. O sırada anladık ki öndeki bütün takımları yakalamışız. İlk amacımızı elde etmiş, bu etap-ta ciddi bir zaman kazanmıştık. Yarış bizim için çok hızlı ilerliyordu. Navigasyonu çok zor olmayan bir yarıştı ve biz hep max nabız ile ilerliyorduk.

Yeni kontrol noktası Riva Kalesi. Bu noktaya giderken sa-ğanak yağmura yakalandık. Asfalt yoldan ilerlerken yine Alptekin ile sarmaş dolaş ilerlemeye başladık. »

Page 79: O2 Dergi No.03
Page 80: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 80 |

Tempomuzu hiç düşürmeden kaleye geldiğimizde bu noktaya gelen yarışın ikinci, orta mix kategorinin ise bi-rinci takımıydık. Kaleye cumar ve ip merdiven yardımı ile tırmanıp, diğer tarafından ip inişi yaparak kanolara doğru koştuk.

Yüzdük mü! Kürek mi Çektik? Belli Değil!

Sahilde bulunan kanomuza binip Riva Deresi'nin içine doğru kürek çektik. Rüzgârın etkisiyle küreklerden akan su bizi epey ıslatmıştı. 6,5 km’yi bitirdiğimizde yüzdük mü? Kürek mi çektik? belli değildi. Bisikletlerimizin oldu-ğu noktaya geri gelip, koşu etabımıza başladık. Bu arada epey bir susamış ve acıkmıştık. Zaman kaybetmemek için nasıl olsa bir süre sonra kuruyacağı düşüncesiyle üzerimizdekileri hiç değiştirmeyerek köyün içine girdik. Çoluk çocuk esnaf garip garip bize bakıyordu. ‘Abla siz ne yapıyor sunuz ?’sorularını cevaplayıp bakkaldan su ve muz aldıktan sonra koşmaya başladık. Koşu etabımızın ilk iki noktasına Scott takımı ile beraber gittik. Bu etapta biraz hız kaybetmiştik. Saat 4 civarı idi. Diğer noktaları-mızı da alıp tekrar bisikletlerimizin yanına geldiğimizde ise saat 6 olmuştu. Bisiklet ile günün son noktasını da alıp kamp alanına hareket kalmıştı. Bu noktaya gelen ilk takımdık ve bir rahatlama vardı. Tam ne tarafa gidece-ğimizi anlamak için haritaya baktığımızda gideceğimiz noktayı işaretlemeyi atladığımızı fark ettik. Kontrol nok-tası koordinatlarımızı çıkarıp noktanın yerini işaretledik-ten sonra bastık pedallarımıza. Biraz hızımız düşmüştü. Bir an önce kampa geri dönme hevesiyle hızlı gitmeye çalışıyorduk. Son hedef yaklaşırken günün en kötü etabı-nı yaşayacağımızın farkında değildik. Tepecik olarak ad-landırılan noktaya çıkmak bize “Everest'te çıkıyor” hissi verdi.

Hafif Bir Kaybolmuşluk Hissi, İşlerin Ters Gitmesi ve Yor-gunluk!

Haritada yol olarak gözüken su yatağını bulduğumuzda girişinde bağlı ve hiç dostça havlamayan bir köpek vardı. Köpeğin yanından usulca geçtikten sonra yol bir müddet sonra bitti. Bisikletler elimizde tırmanmaya devam ettik. Baharın en güzel renklerini içinde barındıran uzun otlu çayırın içinde bisikletleri itmek, o an orada yapmak iste-yeceğim son işti. Yoldan kopmuştuk, tepede duran baz istasyonuna kerteriz alarak ilerledik. Bir müddet sonra tekrar bir yola girdik bu seferde yağan yağmurun etkisiy-le toprak daha doğrusu kil yol, balçık kıvamına gelmişti. Ne bisiklete binmek mümkündü, ne de bisikleti düzgün bir şekilde itebilmek. Motivasyonumuz epey azalmıştı. O anda gerçekten macera yarışında olduğumu hissettim. Hafif bir kaybolmuşluk hissi, işlerin ters gitmesi, yorgun-luk biraz bezdiriciydi. “Ne zaman bulacağız bu noktayı? Yoksa yanlış yerde miyiz? hiç mi bulamayacağız?”diye küskün küskün ilerlerken yolumuz başka bir yolla kesişti. O yol haritada hiç gözükmüyordu. Nerde olduğumuzu yeryüzü şekillerine »

Page 81: O2 Dergi No.03
Page 82: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 82 |

bakarak tahmin etmeye çalışırken bir avcı oğlu ve yavru köpekleri ile karşılaştık. Onlarla biraz sohbet edip ufak köpeklerini sevmek moralimizi düzeltti.

Yola devam ettiğimizde artık bisiklete binebilir durum-daydık. Yoğun killi çamurun etkisi ile bisikletlerden ilginç sesler geliyor, frenler tutmuyordu. En sonunda tepeciği-mize ulaşıp noktamızı aldık. Geri dönüş yolumuzun dik ama çok rahat bir asfalt olduğunu görünce bu yoldan çıkmadığımıza çok üzüldük. Haritadan bunu anlamak mümkün değildi. Çünkü yolun her iki ucu da aynı çizgi ile çizilmişti. Mahmut Şevket Paşa Köyü'ne geldiğimizde bir çeşme ve hortum bulduk. Başladık bisikletlerimizi yıka-maya. Alptekin olaya kendini çok kaptırdı. Hava karara-na kadar orada bisiklet yıkayacağımızı düşündüm bir an. Onu oradan çekiştirerek yola koyulduk. Geriye bir tek Güzel Vadi'de ki kamp alanımıza gitmek kalmıştı. Bozha-ne üzerinden kamp alanımıza geldiğimizde saat 7:46 idi. Hava daha aydınlıktı. Keyfimiz yerine geldi. Ağrımız sızı-mız yoktu. Çokta yorgun değildik. Tek derdimiz çamurda epey yıpranan bisikletlerimizde bir sorun çıkmamasını sağlamaktı.

Kamp alanına geldiğimizde kampa ulaşan ilk takım oldu-ğumuzu gördük. Gündüz gözü ile kamp alanında olmak pek bir keyifliydi.

Temizlenip yemeğimizi yiyip bir sonraki günün hazır-lıklarını yapmaya başladık. Bu arada yavaş yavaş diğer takımlar gelmeye başladı. Bir sonraki günün pasaport-larını alıp koordinatları girmeye başladığımızda saat 11’i bulmuştu. Yattığımız da ise saat 12 idi.

Uyumamız mı?

Uyuyup uyumadığımı pek hatırlamıyorum. Yan çadırda horlayanlar, gece geç gelen ekiplerin sesleri derken saat 4'de kalkıp hazırlandık. 5:15'deki başlangıç saatinde bi-sikletlerimizin üstünde ikinci güne başlamıştık. Kamp alanından ilk çıkan ekip bizdik. Kısa bir süre sonra Kırık takımı bize yetişti.

İlk noktanın bulunduğu askeri bölgenin yanından ilerle-yen toprak yolun başına geldiğimizde killi çamur ile yine karşılaştık. O anda keyfim kaçmıştı. Bu sefer yokuş yu-karı çıkmayacağımız için işimiz biraz daha kolay da olsa bisikleti itme fikri sabah sabah hiç hoş değildi. Başladık itmeye, 10 dakika itip 3 dakika çamur temizliyorduk. Ağırlaşan bisikletimi ben kaldıramadığım için Alptekin ile bisikletleri değiş tokuş yapıp, o benim bisikletimi te-mizlerken ben ilerliyordum. Benim aldığım bisiklet yine çamur doluyor, bu sefer Alptekin'e veriyordum. Bu şe-kilde yaklaşık 2 km gidip noktayı alıp aynı yoldan geri döndük.

Çamurlu bisikletlerimizin bizi yavaşlatması ile ilerlerken vites değiştirmemeye özen göstererek takur »

Page 83: O2 Dergi No.03
Page 84: O2 Dergi No.03
Page 85: O2 Dergi No.03
Page 86: O2 Dergi No.03

tukur sesler eşliğinde Kırık takımı ile Karakiraz Köyü’ne geldik. Burada karşımıza çıkan çeşmede Alptekin yine bisikletlerimizi yıkamak istedi. Yaklaşık 50 metre ilerde-ki sapaktan yine çamur yola gireceğimiz için bisikletleri yıkarken hem zaman kaybetmiş hem de anlamsız bir iş yapmıştık. Birde sapağı kaçırıp bir sonrakine girince ya-rışın başından beri ilk ciddi hatamızı da yapmış olduk. Fark edip geriye çıktığımızda gerideki bütün takımlar bizi yakalamıştı. İkinci kontrol noktasında artık arka gurubun içine düşmüştük.Üçüncü nokta toprak yolunda ilerlerken GPS takımı ile karşılaştık. Üçüncü noktayı almış dere kenarında lastik tamir ediyorlardı. Onları geçtikten sonra Rivamad takımı ve The Doruk’s takımını gördük. Rivamad, The Doruk’s ve Kırık takımı ile arka arkaya düşmüş beraber ilerliyor-duk. Tabii ki başrollerde yine killi ıslak toprak ve itilen bisikletler vardı. Birbirimizden kopma şansımız olmadan üçüncü noktanın tepeceğine çıkılacak yokuşun altına geldiğimizde yerde bırakılmış bisikletler gördük. Son-ra sorgulamaya başladım. Neden ordaydım? Neden bu mücadelenin içindeydim? Yürümenin bile zor olduğu bu yokuştan balçık çamur içinde ilerlerken bisikletimi de çı-karmak için uğraşıyordum!. Macera yarışına sınırlarımı zorlamak mental ve fiziksel dayanıklılığımı test etmek bu alışılmamış durumlar ile başa çıkmak için katılıyordum. Bana bunu yaptıranda konulan yarış kuralları dâhilinde mücadele etme zevki idi.

Noktayı alıp aşağıya bisikletler elimizde koşarak indik. Birlikte ilerlediğimiz takımları geride bırakarak asfalta geldiğimizde arka tekerleğimin patladığını fark ettim. Bir çeşme bulup önce tekerlekleri çamurundan temizleyip tamir ettik. Tam üzerine binip ilerlerken arkada bıraktığı-mız ekipler bize yetişti. 4. ve son noktamızı alıp Acarkent etabına başlayacaktık.

Geriye uzun sayılabilecek navigasyonu kolay inişli çıkışlı bir parkur kalmıştı. Tempolu bir şekilde bisiklete binerek ilerlemeye başladık. Önümüzdeki takımları teker teker geçerek son noktamızı da alıp Acarkent’e doğru yol aldık. Tam Acarkent etabına varmak üzereydik ki Alptekin’in canı meyve yemek istedi yol kenarındaki manavın önün-den geçiyorduk ama para ver, üstünü al, bekle, hiç za-man kaybetmek istemiyorduk. Manava yanaştım ‘Allah rızası için 2 tane kayısı verebilir misiniz dedim’ ama ‘yı-kayarak’. Manavdakiler şaşkın şaşkın bana baktılar ‘tabii’ deyip kayısıları yıkayarak bana uzattılar ‘Siz ne yapıyor-sunuz’ sorusunu da sormayı atlamadılar. “Yarış! macera yarışı!” diye kısaca anlatmaya çalıştım ve günün sorusu geldi “Arkada daha kaç kişi var ?” »

O2 Dergi | 86 |

Page 87: O2 Dergi No.03
Page 88: O2 Dergi No.03
Page 89: O2 Dergi No.03
Page 90: O2 Dergi No.03
Page 91: O2 Dergi No.03
Page 92: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 92 |

...ve Final!

Bisikletlerimizi bıraktığımızda durumumuz son derece iyiydi. Tempolu bir şekilde yüksek puanlı noktaları top-layıp oryantiring etabını bitirdik. Tabii son noktada ha-vuzun içine kıyafetleri ile atlama zevkini Alptekin kaptı. Havuzun içindeki problemleri çözerek yarışı noktaladık.

Orta parkurda en iyi zamanlama ile 19 takımı geride bı-rakarak birinci olmuştuk.

Yarışın keyfini Coliseum'un imkânlarından yararlanarak çıkarttık. Duş ardından hamam keyfi yaparak iki günlük kirimizi de akıtıp, parti havasına girip başladık eğlenme-ye…

Bir macera daha bitmişti doğruları ile yanlışları ile kendi-mize çıkartacağımız birçok ders ile.Bisiklet; 83 kmKoşu; 25 kmKano ; 6kmİp inişi ip çıkışı ve havuz eğlencesi… Toplam 15 saat 13 dk

‘Hayal etmek güzeldir, Gerçekleştirmek daha güzel.’

http://www.4g-adventure.com/ |O2|

Page 93: O2 Dergi No.03
Page 94: O2 Dergi No.03
Page 95: O2 Dergi No.03
Page 96: O2 Dergi No.03
Page 97: O2 Dergi No.03
Page 98: O2 Dergi No.03
Page 99: O2 Dergi No.03

DHAULAGIRI DAĞI (8167 m.)'DEN SONRA K2 DAĞI TIRMANIŞINDAN (8611 m.) ÖNCE

14 X 8000TUNÇ FINDIKRÖPORTAJ : NURCAN TARHAN - SAMET KESENFOTOĞRAF : TUNÇ FINDIK

Page 100: O2 Dergi No.03

• İnsanlara 14*8000 nedir, nasıl bir projedir bunu aksettirmek istiyoruz. Her şeyden önce bize hem biraz kendinizden hem de biraz dağcılık maceranızın nasıl başladığından bahseder misiniz ? Küçükken izciydim arkadaşlarla kampa giderdik, ama yavrukurt kampı gibi değil biraz daha kafa kampıy-dı bizimki. O zaman için iyi şeylerdi kendi başımıza bir şeyler yapıyorduk. Bunlar ortaokul dönemlerine dek geliyordu. Tabii daha sonra bunlar tatmin etmiyor insa-nı, sadece ateş yakıp, kamp atmak vs. biraz daha fazla macera istiyorsun zamanla. Üniversite zamanlarında da dağcılık kulübüne gittim, daha doğrusu kulüp yoktu biz kurduk. Nasuh, ben ve iki arkadaşım daha sonra 90’ların başında kulüp baya aktif oldu, yılın birçok gününü dağ-larda geçirdiğimiz bir çekirdek kadro oluşmuş oldu böy-lece. Kaya tırmanışını pek sevmiyordum ilk başlarda. Sadece dağcılık yapacağım diyordum. Zaten o zaman kaya tırmanışı yapan bir iki insan vardı. Ertuğrul meli-koğlu vs. gözümüzün önünde örnek olacak insan da pek yoktu açıkçası. Ertuğrul melikoğlu ile de baya tırmanma-ya başladık. Daha çok kışın gidiyorduk alpin tırmanışlar yapıyorduk. Kendi partnerlerim Kürşat avcı, Alptekin arat da dahil. Birlikte baya kaya tırmanışları da yaptık. O dönemlerde sportif tırmanış diye bir şey yoktu tabi. Her-kes dağa gidiyordu. En zor yapılan işte kış tırmanışlarıydı ve birçok yerin, zirvenin kış tırmanışı yoktu. Kaldı’ nın (Niğde - Aladağlar ) bir kış tırmanışı, demir kazığın ise sadece iki tırmanışı vardı. Bizde 1992-93-94 yılların da onlara yöneldik, baya iyi tırmanışlar yaptık. Doğan palut’ la farklı tarzlarımız vardı. Onlar daha çok kaya tırmanışı yapıyorlardı. Biz ise daha fazla alpin tırmanış. Balıkla-yalar ve Ankaralılar ekolü oluşmuştu o dönemde. Daha sonrasında Doğan ile de yolumuz bir şekilde kesişti.

• Yurtdışına da gittiniz bildiğimiz kadarı ile ?

Tabi, o daha sonra 2000’li yıllar civarındaydı. Kendi partnerlerimle de yurtdışı tırmanışları yapmaya başladık, bu sırada Efecan aytemiz de katıldı bize. Kaf-kasya dağları ve Alpler gibi dağlara gittik. Dağcılık biraz daha gelişti. Türkiye dağcılık federasyonu ( TDF ) ile bir şeyler yaptım, milli takımda yer aldım dolayısıyla böyle böyle geliştik.

• Peki siz dağa, o heyecanı, adrenalini yaşamak için mi yoksa dağın sessizliği, doğası için mi gidiyorsu-nuz?

Bence hepsi bir arada . Dağcılık özgürlük de-mektir. Kendi kararlarını aldığın, kendi istediklerini yap-tığın. Önemli olan ne istediğini ve sınırlarını iyi bilmektir. Sınırlarını genişleteceksen de yavaş yavaş ittirmelisin, ona göre faaliyetler düzenlemelisin. Onun dışında iste-diklerini istediğin dozda yapabildiğin bir spordur. Kaya tırmanmayı sevmiyorsan yapmazsın, »

Page 101: O2 Dergi No.03
Page 102: O2 Dergi No.03
Page 103: O2 Dergi No.03
Page 104: O2 Dergi No.03
Page 105: O2 Dergi No.03

ya da kış faaliyetlerini kaldıramıyorsan kış dağcılığı çok fazla yapmazsın. Tercih senindir. Dağların bana verdiği huzur, dinginlik ve özgürlük gerçekten önemli. Tüm bun-lar ruhumu genç tutmamı sağlıyor. Bunun gibi manevi yanlarının yanı sıra birde fiziki getirileri var benim için. Ben pek yerinde durabilen bir insan değilim. Olduğum yerde duramıyorum, hareket etmem gerekiyor. Dağlar ise bana bunları sağlıyor. Hareket ediyorum, güç gerek-tiren şeyler yapıyorum ve kendimi çok daha iyi hissedi-yorum. Yani tüm bunlar gücüme güç katıyor, öyle söyle-yeyim dağlar hem fiziki anlamda hem mental olarak iyi hissettiriyor. Dağcılık zor bir spor. Herkes yapamayabilir. Sonuçta dediğim gibi hem fiziki hem manevi güç gerektiriyor. Be-nim açımdan ise ne kadar zor o kadar eğlenceli.

• Başarının verdiği ayrı bir hazda oluyordur değil mi? Yani öyle tabi. Kendini gerçekleştirme diye bir şeyde var dağcılık da. Aslında hepsi bir arada bunların.

• Peki birde şunu merak ediyorum, gördüğüm birkaç eski fotoğrafta gerek Doğan Palut’un, gerek Yıl-dırım Güngör’ün ilk yıllarında, dağlara neredeyse yok denecek kadar az teknik malzeme ( kıyafet vs. ) ile ama çok büyük özverilerle gittiğiydi. Şimdi yaptığınız tırma-nışlarda ise malzeme ve kıyafet açısından bir sıkıntınız yok. Bu durum bir şeylerin tadını, hazzını azalttı ya da arttırdı diyebiliyor musunuz?

Aslında yok. Benim için fazla bir şey değişmi-yor. Dağların saf bir güzelliği vardır. Ama artık Aladağlara gittiğimde o kadar da büyük gelmiyor. Çünkü ben artık Himalaya’ lar da tırmanıyorum, boyutları, psikolojisi her şeyi farklı ama hala aynı şekilde seviyorum Aladağları . Orası hala benim oyun bahçem, hala oyun yerim…

• Doğa sporları ile uğraşan insanlar genelde bu tarz sporların çoğuyla uğraşırlar. Mesela izcilik ve ma-ğaracılıkla başladım diyorsunuz. Bunun gibi sizin için yeri ayrıdır bu sporun dediğiniz bir dal var mı ?

Aslında hepsi iç içe, kaya tırmanışı, alpin tırma-nış vs. Bu benim antrenmanım, severek yapıyorum ar-tık. Önceden o kadar ilgimi çekmiyordu. Bunların hep-sini birden yapınca manalı, diğer türlü çok anlamlı değil bence.

• Hayatınızı genel olarak da ele aldığımızda ise, Tunç Fındık meslek olarak da dağcılık yapıyor. Hiç dü-şündüğünüz oluyor mu nereye kadar gider, riskleri var mı vs?

Riski var tabi, çok çaba sarf ediyorum sonuçta, bunlarla ev, araba alabilirdim. Ama mesele bu değil. Bir işe girebilirim ama ne kadar tatmin eder bu beni. Dağcı-lığın manevi olarak büyük katkısı var bana. »

O2 Dergi | 105 |

Page 106: O2 Dergi No.03
Page 107: O2 Dergi No.03
Page 108: O2 Dergi No.03
Page 109: O2 Dergi No.03

Milyon dolarlarım olsa da bu huzuru bulamam. Zaten o para bende olsa huzurlu olamam muhtemelen onları da dağa harcarım gibime geliyor …Dağcılığın insana farklı bir bakış açısı kazandırdığını dü-şünüyorum. Bunu da dağcılık yapmayan insanların anla-ması biraz güç gerçekten. İyi yanını göremezsen, yaşaya-mazsan dağcılık acı verici bir spor. Ama iyi yanını görür o pencereden bakabilirsen, bu bakış açısıyla ay’a bile gidersin.Bu kadar basit.

• Dağcılık minimalistliği öğretiyor diyebilir mi-yiz?

Hayat benim için çok basit. Düşününce şöyle, fazla bir şeye gerek yok. Nefes alıyorsan yeter. Normal insanlar bunu ancak ölüm korkusu yaşadıktan sonra fark ediyorlar. “Oh çok şükür yaşıyoruz, daha ne olsun.” diye düşünüyorlar ama hemen ardından hayatın temposun-da bu mantalite unutulup gidiyor. Dünya böyle geçiyor genelde. İnsanlarda genelde mutsuz o yüzden. Sadece yaşamak yeterli oysa ki.

• Ama siz dağlarla son derece mutlusunuz.

Elbette. Yapmak istediğim şeyi yapıyorum her şeyden önce, daha ne olsun bunun içinde bir şeyler veri-yorum tabi. Yani öyle çok şaşalı bir yaşamım yok benim.

• Peki yurtdışına gitmiş ve Türkiye’de de dağcı-lık yapan biri olarak, dağcılığın Türkiye deki gelişimi, devletin desteği ve kulüplerin gelişimi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Entelektüel insanlar azınlıkta gerçekten. Spor tırmanış, daha rahat yapılan bir spor, daha az zamanda, daha az malzemeyle ve daha yakın yerlerde yapılabilen bir dal. Onun dışında insan içinde olan, sosyal bir spor. Alpin tırmanışlar içinse daha uzaklara gitmek, daha faz-la zaman ve daha fazla malzeme gerek. Bunun dışında dünyadaki çıtası yüksek olan bir spor.Belirli yerlere gel-mek biraz daha zor. Türkiye için düşünecek olursak, bence dağcılık normal ve iyi seviyede. Bu ülkede dağcılık 1950-60’larda başla-dı, Federasyon kuruldu. 1970’lerde birçok yerin ilk kış tırmanışları yapılmaya başlandı. 80 ve 90’larda Nasuh geldi. Doğan, ben, Emre altoparmak, Batur kurüz gibi isimler derken, gelişim arttı. Şimdi daha yaygınlaştı tabi. Ama yine iyi bir yerdeyiz. Türkiye dağ ülkesi değil sonuç-ta. Ülkenin en büyük şehri İstanbul’da bile antrenman yapayım desen yapacak yer yok. Tüm bunları düşünür-sek, iyi bir yerdeyiz bence. Bugün bakınca, en üst sevi-yeden birkaç isim, iyi seviyede de iki düzüne insan çok rahat çıkar. Şuan içinde olduğumuz bir ekonomik krizi de ele almak lazım. Eğer daha çok büyümezse bu kriz, gelişim iyi bir şekilde devam edecektir.»

O2 Dergi | 109 |

Page 110: O2 Dergi No.03
Page 111: O2 Dergi No.03
Page 112: O2 Dergi No.03

• Devletin yaptığı bir açılım var mı? Veya ne gibi destek beklenebilir?

Bana kalırsa kimseden bir şey beklemek olmaz. Ben kendi yolumda, istediklerim doğrultusunda ilerliyo-rum. Kimse engel çıkartmasın yeter. Ki kimse böyle bir sorun çıkarmıyor zaten. Devlet destek olarak, milli takımı büyütebilir, her sene ekspedisyon düzenleyebilir vs. ama zor şeyler, para yok şu dönemde ve federasyonda özerkleşti, sponsor falan lazım, onlarda çok kolay işler değil. Devlet sınırlı yani, biraz daha kendi çabalarınla bir şeyler yapmaya çalışa-caksın.

• Peki krizi düşünmezsek, sizde sponsorluklarla tırmanışlar yapıyorsunuz. Sponsor desteği hakkında ne düşünüyorsunuz, olumlu veya olumsuz?

Tabi olması lazım bence.Genel olarak kullanı-yorum sponsor ama her zaman olmuyor. Sponsorluğa bakış açısı farklı. Biraz daha hayır kurumu, reklam gibi görülüyor. Aslında sponsorluk yapılacak kişilerin seçim-lerinde, kurumu temsil edecek, tanımlayabilecek kişiler olarak bakılması düşüncesi pek yaygın değil henüz. Ama sonuçta birçok şirketinde dağcılığın içinde barındırdığı şeylerle kendini simgeleyeceği yapılar var. Bunun için ileride daha iyi olacağını düşünüyorum.

• 14*8000 ile ilgili olarak, bu projeye nasıl kalkış-tınız, ne dediniz de bu projeye başlamaya karar verdi-niz?

Aslında çokta zor bir karar olmadı. Daha önce birkaç 8000’lik dağa çıkmıştım. Yüksekte kendimi çok iyi hissediyorum. Zaten bu projedeki dağların hepsine çık-mak istiyordum. Neden tamamlamayayım dedim. Dün-yada da az kişi tarafından yapılan bir şey bu.Sanırım Lhotse dağına çıktıktan sonra başladı bende bu. Yapabilirim bunu dedim. Bu projenin durumu birazda sponsorluk bulmamla ilgili tabi. Sonuçta ben her sene bir şekilde bir tane 8000’lik yapabilirim. Ama biraz daha hayatımda yapmak istediğim diğer şeylerden harcamak olacak bu. Her şeye rağmen ümitliyim bir şekilde olacak diyorum.

• Birkaç gün sonra K2’ye gidiyorsunuz. Şimdiye kadar diğer zirvelerinizin başarı haberlerini aldık hep, umarız bu defada güzel haberlerinizi göreceğiz mail gruplarından, sitenizden.

İnşallah. Zaten dağ ile ilgili bir sorun olmazsa, benle ilgili bir sorun olmaz büyük ihtimalle. K2 sonuçta belirli zorlukları olan bir dağ, koşulların el vermesi gere-kiyor. »

Page 113: O2 Dergi No.03
Page 114: O2 Dergi No.03

• Bu 14*8000 projenizdeki dağları neye göre sı-raladınız peki?

Hmm, bu genelde merak edilen bir konu. Ama böyle net bir sıralama yok açıkçası.Daha çok hangisi denk gelirse. Benim yurtdışından tırmanışlara ilgili bağ-lantılarım var, bazen denk geliyor daha uygun fırsatlar oluyor, kamp müdürü ya da rehber olarak davetler olu-yor. Bunları değerlendirebiliyorum. Tabi birde mevsim-sel bir etken var. Mesela Nepal’ de bir yere sonbahar ve ilkbahar aylarında gidilirken, Pakistan’ da ki bir yere yaz aylarında gidiyorum gibi.

• Gözümü en çok korkutan dağ şurası dediğiniz bir yer var mı?

Yok, pek bir şey fark etmiyor benim için. Kimi dağ, daha riskli, kimi daha teknik, kimi daha uzun vs. hepsinin farklı bir özelliği, karakteri var.

• Bu durumda hepsinden aldığınız haz farklı. Peki proje bitimiyle ilgili bir zaman belirlediniz mi ken-di içinizde?

Eğer bir sponsor olursa senede 3* 8000’lik tır-manış ile 5 senede bitiririm. Ama sponsor yoksa da se-nede 1*8000 ile 10 senede biter. Genelde insanlar, para olursa, bende yaparım ne var diyor.Ama yanlış bu. Yükseklik gerçekten farklı bir şey, insanlar bunu pek düşünmüyor. En ufak bir yanlış ha-yatınıza mal olabilir. Doğan’la da çok konuştuğumuz bir şey bu, insanlara dağ deyince, akıllarına ilk gelen »

şey zirvede elde bayrakla bir görüntü oluyor. Ama bu ka-dar basit değil. 8000’lik yapmak 2 ay sürüyor. Ki sadece 2 ay değil ömrün boyunca sürüyor aslında. Sürekli bir şeyler öğreniyorsun, tecrübe ediyorsun vs. ben dağlar-da pusulayla açı almak, solo buz tırmanmak durumunda kaldım. Eğer bunların birini bilmiyor olsaydım şuan bu-rada olamayabilirdim.

• Yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri ile beraber sene-de kaç faaliyet yapıyorsunuz?

Çok değişiyor. Yani bir 8000’liğe gittiğimde 2 ay yurtdışında kalıyorum. Geri dönüyorum kaya tırmanıyo-rum, bazen burada hiç yüksek dağlara gitmiyorum. Tür-kiye de çok kalınca daha çok gidiyorum tabi. Yılın 180 veya 200 gününü dağlarda geçirdiğim oluyor. Haftanın 5 günü kaya tırmanıyorum, antrenman olarak bunu ya-pıyorum ama koşmuyorum. Çünkü zaten sürekli dağlar-da oluyorum. Olmasam da performansımda bir fark ol-muyor. Ama kaya için böyle değil. Yüksek bir dağa gidip geldiğimde ilk başta kaya tırmanışında performansımın baya düştüğünü görüyorum ama birkaç gün sonra to-parlayabiliyorum.

• Yüksek dağlardan dönüşünüzde fiziki ya da mental olarak ne gibi değişimler yaşıyorsunuz?

Biraz daha kişiye bağlı bunlar. Bende çok deği-şiklik olmuyor. Genelde bu kiloda gidip bu kiloda dönü-yorum. Tabi çok uzun süre kalırsın, bir şey olur o zaman 1-2 kilo kaybedebiliyorum. Bu benim için iyi bir şey de-ğil. Ama genelde kaybetmiyorum. Zihinsel bir »

Page 115: O2 Dergi No.03

sorun yaşamamama rağmen ciddi anlamda unutkanlık-lar yaşayan sherpa arkadaşlarım oldu. Dikkat ediyorum tabi bende bu duruma.

• Gidilen dağların yüksekliği arttıkça, cesetlerle karşılaşma durumunuz da artıyor sanırım. Artık sizin için normal bir durum olsa da kendimi düşünemiyo-rum bununla ilgili olarak dağ kazaları yaşayıp arkadaş-larınızı kaybettiğiniz de oldu.Halk bu konuda oldukça tedirgin. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?

Bunları düşünerek ve bilerek gitmek lazım za-ten. Sonuçta riskli bir spor dikkatli olmak lazım. Ben şu-anda dağcılık yapıyor değil de, bir savaş uçağı pilotu ya da ya da yarış arabası kullanıcısı olabilirdim. Hepsi riskli sonuçta sevdiğiniz şeyler bunlarsa dikkat etmek ve bun-ların bilincinde olmak gerekir. Tabi bazı arkadaşlarımı kaybettim. Bunların sebeple-rini görebiliyorsun zamanla. Genellikle insan hatası ve ben buna pilot hatası diyorum. Çok dikkat edeceksin, gününde değilsen tırmanmayacaksın. Sonuçta biliyo-rum ki insanda son derece değişken bir varlık. Kendini çok güçlü hissettiğin bir rotada, ertesi gün çok titrek ve güçsüz hissedebilirsin. Doğru kararlar almak ve kendini bilmek gerekir. »

Page 116: O2 Dergi No.03

• Dağlarda fotoğraf çekiyorsunuz, peki video da çekiyor musunuz?

Evet, bol bol fotoğraf çekiyorum. Ama video çekmiyordum. Çünkü ben tv, ya da sinema izlemekten pek hoşlanmam, oturup bir şeyin karşısına izlemeye ta-hammülüm yok açıkçası. O yüzden izlemediğim bir şeyin çekimini yapmıyordum. Ama sponsorluk için gerekiyor. Sonuçta durağan şeylerin verdiğinden daha fazlasını ve-riyor çoğu zaman. Çekim yap, birleştir, belgesel haline getir falan biraz zor şeyler.

• Peki bu videolarınızı ileride belgesel haline ge-tirmeyi düşünüyor musunuz?

Tabi neden olmasın. Fenerbahçe için yaptığım tırmanışlar belgesel oldu. 6 bölümlük FB dünya zirvele-rinde adı altında. Çok da güzel oldular gerçekten. Yapa-biliyoruz onu gördük ama ne kadar yapmak için zama-nım var, ne kadar istiyorum o ayrı.

• Yükseklik arttıkça bununla ilgili olarak geçirilen gün sayısı ve yükünüzde artıyor sonuçta. 8000 civarı bir dağ için ortalama ağırlınız ne kadar oluyor?

5000 ve üzeri dağlar için ortalama ağırlık 15-18 dir. Daha fazlası gücünüzden yer.Ama tabi çok daha fazla yük taşıdığın olur.kaya tırma-nışı vs gibi durumlarsa, uzun duvara gidiyorsan, teknik malzeme vs’den dolayı daha fazla yükünüz olur. Ama ge-nelde daha kısa yürüme mesafesidir. Çok taşımazsın bu durumda yükü.

• Sizi tebrik ediyoruz, gerçekten doğa sporları ve dağcılıkla uğraşan insanlara örnek olduğunuzu, ufuk-larını açtığınızı, cesaret verdiğinizi düşünüyoruz. Güzel bir tırmanış daha sizi bekliyor Başarılarınızın devamını sabırsızlıkla bekliyor olacağız…|O2|

Page 117: O2 Dergi No.03
Page 118: O2 Dergi No.03
Page 119: O2 Dergi No.03
Page 120: O2 Dergi No.03
Page 121: O2 Dergi No.03

KARAKAYALAR TIRMANIŞ ŞENLİĞİYAZI & FOTOĞRAF : FATİH MAHMUT BULUT

Page 122: O2 Dergi No.03

Anadolu Ünivesitesi Doğa Sporları Kulübü Anadosk’un düzenlediği 3. Karakayalar Tırmanış Şenliği 16-17 Mayıs 2009 tarihinde Eskişehir/Kaymaz’da gerçekleşti. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Karakayalar Tırma-nış Şenliği’ne 200’ü aşkın tırmanışçı katıldı. Bölgeye ula-şım Anadosk tarafından 16 Mayıs sabahı Anadolu Üni-versitesi Yunus Emre kampüsünden kalkan servislerle sağlandı. Öğle saatlerinde bölgeye ulaşılmasıyla birlikte kayıt ve kumanya dağıtım işlemlerinin ardından macera ve adrenalin dolu tırmanışlar başladı. Tırmanış başlan-gıcı öncesi Anadosk tarafından hazırlanan ve dağıtılan tırmanış rehberi tırmanışçılara büyük kolaylık sağladı ve herkes gibi O2 ekibi olarak bizde yeni açılan birçok rotayı görme, deneme ve fotoğraflama fırsatı yakaladık. Spor rotaların yanısıra geleneksel rotalarında yoğunlukta olduğu bölgede ilk günden itibaren tırma-nışçıların üzerinden bir an olsun ayrılmayan güneş, tüm ısrarlarına rağmen adrenalin, heyecan ve spor tutkusu-na engel olamadı. Gün boyunca sektör ve rotalardaki yoğunlukta azalma görülmedi hatta bazı rotalarda birik-me görüldü. Özellikle 5-8 arası rotaların pek de boş kal-madığını ve bu seviyedeki rotalarda yoğun ilgi olduğunu gözlemledik. Yoğun ve yorucu geçen ilk günün ardından ak-şam saatlerinde Anadosk’un emeğiyle hazırlanan slayt gösterisinde Nurullah Özcan ve Sönmez Erkaya’nın ba-şarılı sunumları genç tırmanışçılar tarafından ilgiyle iz-lendi. Sunumların ardından günün yorgunluğunu atmak isteyen tırmanışçılar ertesi gün için güç toplamak adına çadırlarına çekildiler. »

O2 Dergi | 122 |

Page 123: O2 Dergi No.03
Page 124: O2 Dergi No.03
Page 125: O2 Dergi No.03
Page 126: O2 Dergi No.03

İkinci gün sabahın erken saatlerinden itibaren başlayan tırmanışlar akşam servislerin kalkma saati olan 17:00’a kadar devam etti. Hava sıcaklığının ikinci günde yüksek olması nedeniyle pek çok tırmanışçı yine ikinci gün ge-len mobil bakkala akın etti. Renkli geçen ikinci günün ardından ayrılacak olan tırmanışçılar toplanma işlemle-rinin ardından servislerle yola koyuldular. Şenlik özellikle açılan yeni rotalar açısından ilgi çekici olmakla birlikte rotaların farklı yapılarıylada tırma-nışçıları cezbetmeyi başardı. Bölgedeki en büyük sorun ise ,daha fazla kalmak isteyen tırmanışçılar için, ulaşım. Eskişehir’e 70 km uzaklıkta olan bölgeden merkeze ulaş-mak için otostop çekmeniz ya da yoldan geçecek olan otobüslerden birini durdurmanız gerekiyor. Otobüslerin pek de sık olmadığını düşünürsek gidecek olanlar için şimdiden bir uyarı olabilir... Kullanma ve içme suyunu bölgeye yaklaşık 5dk mesafede bulunan köyden edine-biliyorsunuz. Köye girerken dikkat çünkü hayvancılıkla geçinen bir köy olduğundan çoban köpekleriyle karşılaş-manız yüksek bir ihtimal. Yeterli kumanyanız ve vaktiniz varsa tırmanış açısından keyif almak son derece kolay. Kolay, orta ve zorlu rotalarıyla başlangıç seviyesinden profesyonel seviyeye kadar herkesi memnun edebilecek bir tırmanış bölgesi Karakayalar... Şenlik süresince heryerde koşturan, çabalayan ve herkese yardımcı olmaya çalışan Anadosk üyelerine O2 dergi ekibi olarak teşekkür eder ve şenliklerin gele-cek yılda da aynı hızda devam etmesini dileriz. |O2|

O2 Dergi | 126 |

Page 127: O2 Dergi No.03
Page 128: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 128 |

Page 129: O2 Dergi No.03

"Spor rotaların yanısıra geleneksel rotala-rında yoğunlukta olduğu bölgede ilk gün-den itibaren tırmanışçıların üzerinden bir an olsun ayrılmayan güneş, tüm ısrarlarına rağmen adrenalin, heyecan ve spor tutku-suna engel olamadı. Gün boyunca sektör ve rotalardaki yoğunlukta azalma görül-medi hatta bazı rotalarda birikme görüldü. Özellikle 5-8 arası rotaların pek de boş kal-madığını ve bu seviyedeki rotalarda yoğun

ilgi olduğunu gözlemledik."

O2 Dergi | 129 |

Page 130: O2 Dergi No.03

TRİTON Adalar Macera Yarışı by

Prinkipo’dan Antigoniye, oradan Halkiye en son Prinkipo’yaYAZI : ALİ RIZA BİLAL ( TEAM TOUAREG TURK KAPTANI)FOTOĞRAF : HASAN KASAPOĞLU

Page 131: O2 Dergi No.03
Page 132: O2 Dergi No.03

İstanbul da bir ilki gerçekleştirdik. Prens Adaları adı da verilen takımadalar içinde bir macera yarışı. Triton or-ganizasyonun üstlendiği yarışma Adalar Belediyesi, SA-LOMON, Touareg Turk, TREK,Riva Mad ve HARDLİNE NUTRIOIN destekleri ile gerçekleşti.TTT olarak yine ikiye bölünüp 2 ayrı kategoride yarışma kararı aldık. Faruk ve ben TTT-Salomon1 takımı Utku ve eş, Neval de TTT-Salomon 2 mix takımı olarak yarışa ka-tıldık. Bakiye en son dağ bisikleti yarışında düşüp dirse-ğini kırdığından hala dinleniyordu. Sakın oturup da pi-nekliyor sanmayın, kolu alçıda dağlarda koşmaya devam ediyor. Maceracılık onun ruhunda var.Evden bisiklet ile Bostancı rıhtımda Faruk ile buluşma ve Team Zıkkım sohbeti eşliğinde Büyük adaya vardık.Meydan da olması gereken başlangıç yerinde hala hum-malı bir hazırlık vardı.Bu tip organizasyonları defalarca yaptığımdan bilirim, hep son ana kalan şeyler olur. Ama bu defa farklıydı sanki bayağı gecikmiş gibiydi. Malum adalara ulaşımın güç olması, içeride ki transferin ve lo-jistiğin zorluğu Belediyenin biraz aksaması organizasyo-nunda aksamasına sebep oldu. Bunu en iyi ben anlaya-bilirdim. Sadece gülümsedim. Sonuçta organizatörlerde bizler gibi amatörce yarışırcasına, bizlerin yarışabilmesi için didinip duruyorlar. Yok lastik patladı tamir et, hava-sını şişir, aman harita kabını sen mi getirdin ben mi getir-dim derken yarış başladı. Faruk ile en önlerde başlama kararı aldık. Bu tip yarışta bizi zorlayabilecek çok takım yoktu. Dimdik bir yokuş ile başlayan Adalar Macera ya-rışı by SALOMON nabzın 170 lere çıkması ile devam etti. Yokuşu Team Scott ve TTT Salomon-1 ve Turkcell MTB takımları binerek çıkarken diğer takımlar ancak elde çıkarabildiler. Laf aramızda son 20 metreyi bende elde çıkardım. İlk nokta, yokuşun sonunda ki elektrik direğin-deydi. Noktayı alır almaz tam gaz devam ettik. Lunapark meydanına gelince harita bakmak için Faruk durdu. Ne olduysa o an oldu ve yolu şaşırıp yokuş »

O2 Dergi | 132 |

Page 133: O2 Dergi No.03
Page 134: O2 Dergi No.03

yukarı Aya Yorgi’ye çıkacağımıza dümdüz adanın tam ar-kasına doğru Turkcell MTB takımı ile hızla ilerledik. Ada-nın arkasına ulaşınca Faruk’a “bu nokta bu kadar uzakta olmamalı ver bakayım şu haritaya” dedim. Biz 2/3 ve 4 numaralı noktaları geçip 5. Noktaya kadar gelmişiz. Ma-lum yarış kuralı, sıralı olarak nokralara gitmek ama ters-ten ve yokuş yukarıda geri döneceğimiz için diğer yarış-macılara karşı avantaj sağlamadığımızı da düşünerek 5 / 4 / 3 ve 2 numaralara tersten sanki göğe çıkıyormuşça-sına toprak yolları tırmanarak ilerledik. Bu arada sıcak hava, güneş tam tepemizde boza pişirirken Büyükada yokuşları gerçekten iyi geldi. Pasımız açıldı. Hele geçti-ğimiz senelerde inşa edilen yangın gözlem kulesinde ki manzara harikuladeydi. Diğer noktalara giderken harita okuma işini ben devraldım. Bisiklet bırakma noktasına kadar devam ettik. Bisikletleri hızla bırakıp SPD ayak-kabılarımız çıkarıp koşu ayakkabılarımızı giydik. POLAR koşu sensorumuz sayesinde koşu hızımızı ,averajımızı ve nabız atışlarımızı da kontrol ederek,Turkcell MTB, ve 3 takım ile koşmaya başladık. İlk 3 noktaya beraber girdik. Sonra haritayı Faruk aldı çünkü benden önde koşuyor-du. Normal yoldan tekrar ormana girdik, 2 noktayı daha alıp ip etabına doğru hızla koşmaya başladık.İp etabının önünden geçerken Faruk benden çok önde koşuyordu. Sanırım gördü dedim. Çünkü tepenin arka-sına dolaşıp ip etabına gitmek gerekiyordu. Faruk sanki başka bir nokta daha varmış gibi tepenin tam arkasına dolanıp ip etabına tırmanmaya başladı. Bu arada bizle koşan diğer 3 takım yandan tepeye tırmanıp bizden önce ip etabına girdiler. Faruk’a neden yandan tırmandık diye sordum. Meğer ip etabını aşağıdan görmemiş. Münhani çizgilerine göre bakıp en kolay yoldan tırmanmayı seç-miş. Hâlbuki ben görmüştüm ama başka bir nokta daha var ve ona gidiyoruz diye ses çıkartmadım. »

O2 Dergi | 134 |

Page 135: O2 Dergi No.03
Page 136: O2 Dergi No.03

Buradan bir kere daha ne gördük? Takım arkadaşından çok fazla uzaklaşmayacaksın. Yan yana olsak ve ben onu uyarsaydım diğer 3 takımdan da önce ip etabına girecektik. Neyse yarış daha bitmedi ve biz daha ilk adadayız. Vakit var.İp etabına girip kolayca geçiyoruz. Kısa ve hızlı bir etap. Koşarak bisikletlerimizi alıp önümüzde ki kontrol noktasını da geçip kanolara varıyoruz. İşte diğer ekipleri de yakalama şansı deyip asılıyoruz küreklere. Büyük adanın önünden geçerek Heybeli arasından Heybeli-nin arkasında ki plaja doğru asılıyoruz küreklere. Plaja vardığımızda tekneler arasından geçerek sahile geliyo-ruz Bizden önceki 3 ekipte bekleşiyorlar. Bir terslik var. Çünkü hakem veya bayrak yok. Burada yüzme etabı var ama nerede belli değil. Bir polis var ona soruyoruz ama o da bilmiyor. Bu arada organizasyonu arayan Team Scott bu etabın iptal olduğunu söylüyor bize. Birazda kızarak Kınalıya doğru ilerlemeye başlıyoruz. Güzelim yüzme etabı iptal oldu. Artık en öndeyiz. Heybeli ile Kınalı arasında arkadan mı dolanalım önden mi derken 2 ekip bizi geçiyor. Onlar gibi önden dolaşma kararı alıyoruz. Yine asılıyoruz küreklere ve Kınalıya ilk biz çıkıyoruz. Şu ana kadar sadece su içtik. Artık bir şeyler atıştırmanın vakti geldi derken bakıyoruz arkamızdan elen Team Scott ve yabancı bir ekip yemek yemeye koyuluyorlar. Biz koşarken yemeyi tercih ediyoruz. Zaten yemekte 3 parça çikolata, maksat kan şekeri düşmesin, şekerde enerji versin. Zaten Büyük adadan çıkmadan önce enerji jelden biraz emmiştim. Çikolatayı Faruk’la paylaşırken bir yandan haritaya bakıp koşmaya devam ediyoruz. Kınalı sahili çok güzel. İnsanlar ter içinde, ıslak ve tuzdan beyaz beyaz olmuş bize bakıp laf atıyorlar. Seviyorum ben laf atılmaları. Bazen gaz veriyor. İlk zamanlar kızıyordum ama artık kızmıyorum. Hoşuma gidiyor. Önümüzde ki 2 noktayı da aldık Bu ar-ada diğer 2 takım nasılsa bize yetişti. Tepedeki noktaya yoldan mı gidelim dağa mı saralım derken bir takım »

O2 Dergi | 136 |

Page 137: O2 Dergi No.03
Page 138: O2 Dergi No.03

yoldan diğeri de dağdan gitmeyi tercih ediyor.Bizde dağ tercih ediyoruz. Daha doğrusu Faruk üsteliyor. Kırmıyorum. Biliyorum ki birazdan bacaklarımız çizik içinde kan revan olacak. Olsun macera yarışların vaz-geçilmezlerinden bu. Bunu da seviyorum. Mazohistmi oldum nedir?Öndeki takımı yakalıyoruz. Yola çıkınca diğer takımı da görüyoruz. Ama nokta yok. 3 takım ileri geri 15 dakika kadar noktayı arıyoruz. Nafile nokta yok. Vakit kaybet-meden devam ediyoruz. Tepeden halen Kınalıya doğru kürek çeken takımları görüyoruz. Bayağı farklı gelmişiz.Koşmaya başlıyoruz çalı çırpıdan kurtulmanın sevinci ile. Koştukça diğer takımlardan arayı açıyoruz. Arada tersten gitmekte olan bir sürü takımla karşılaşıyoruz. Kano etabına geldiğimizde başka kimsenin halen suya çıkmadığını görüyoruz. Birkaç takımda yeni gelmiş inme-ye uğraşıyorlar. Team Zıkkım tezahüratı eşliğinde Kınalı-dan hızla ayrılıyoruz. Faruk ile Heybeli de ki bisiklet eta-bı hakkında konuşurken; Kaşık adası civarında bir motor hızla üzerimize geliyor. Zaten çok dalga çıkmış tekmeyi idare etmekte zorlanıyoruz. Bu kaptan da deli midir nedir derken teknenin burnunda yatmış fotoğrafımızı çeken takımımızın da Fotoğrafçısı Hasan Kasapoğlu’nu görüyoruz. Teknede organizasyondan insanlar var. Tüm bisikletlerde teknede. Şaşırıyorum. Organizasyon; dal-gaları göstererek havanın “malum” patladığını söylüyor ve Heybeli etabının iptal olduğunu Büyükada’ya devam edip yarışı bitirebileceğimizi ekliyor.Hızla çekmeye devam ediyoruz diyeceğim ama diyemi-yorum. Heybeli önlerinden geçerken çok dalgalı. Ne-redeyse Abu Dhabi yarışına hazırlanırken Yassı Adaya gitmek için yola çıktığımızda, fırtınaya yakalandığımıza yakın hava var. Teknenin içi su dolu. Sanırım tekne iç ci-darına da su aldı. Teknenin burnunu döndürmek hayli zorlaştı. Faruk belini dayayamadığı için çok rahatsız. Onunla guru duyuyorum çünkü ben olsam 50 kere »

O2 Dergi | 138 |

Page 139: O2 Dergi No.03
Page 140: O2 Dergi No.03

söylenmiştim belim ağrıdı belim ağrıdı diye. Rüz-gar devamlı soldan geliyor. Sola yatmaktan sol karın kaslarım demir gibi oldu. Belki de yağlar erimiştir diye düşünerek vakit geçiriyorum. Bu arada yaklaşan bir ekip var. Daha doğrusu ufukta gözüken. Şaşırıyoruz. Bu kadar farklı çıkmışken kim böyle yaklaşabildi diye düşünmekten alamıyoruz kendimizi. Büyük ada vapur iskelesine gelince film kopar gibi oluyor. İki vapur iki mo-tor yanaşmak isterken önce bir vapur sonra bir tanesi daha manevra için iskeleden ayrılıyor. Devasa vapurlar arasında kalıyoruz Faruk ile. Hem büyük dalgalar, rüzgar hem de vapurların müthiş anaforlarında sabit kalmaya çalışıyoruz. Bu arada vapurdan “ öleceksiniz ne işiniz var burada” “arada kalacaksınız kaçın” feryatlarına gül-erek karşılık veriyoruz. Hatta bir ara Kaptanla selamlaşıp iyi olduğumuzu işaret ediyorum. Ama aklım diğer eki-plerde. İnşallah bir kaza bela olmadan burayı geçebil-irler. İskeleyi kazasız geçip iyi bir hızla kano bitişine geli-yoruz. Kanomuzu emniyetle karaya çekip can yeleklerini de çıkarıp, sırılsıklam çantalarımızı sırtımıza alıp bitiş çizgisine koşmaya başlıyoruz. Ada çok kalabalık, malum Pazar günü. İnsanların içinden koşarken yine laf atıyorlar. Bu sefer daha da hoşuma gidiyor. Yarış bitiyor ya… El-lerimiz havada bitişe gelirken Hasan yine bu anımızı ölümsüzleştiriyor. Faruk ile birbirimizi tebrik ediyoruz. Bizden yarım saat sonra bir sürpriz ile TTT Salomon- 2 ekibi bitişe geliyor. Meğer arkamızdan gelen 2. Kano onlarmış. Çok gururlanıyoruz. İki ay önce çapraz ve ön bağları ile meniskleri tıraşlanan Utku, eşi Neval ile bir-likte insan üstü azim göstererek; mix takımları bırakın, genel klasmanda bir sürü takımları geçerek 2. Geliyorlar. Takımımla gurur duyuyorum.»

O2 Dergi | 140 |

Page 141: O2 Dergi No.03
Page 142: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 142 |

Page 143: O2 Dergi No.03

Ödül töreni sırasında Team Scott ve yeni Macera Yarış takımı 4G derecelerimize itiraz ediyorlar. Noktaları sırası ile almadık diye. Hâlbuki bizler centilmenlik edip zaten organizasyona böyle yaptığımızı nedenleri ile anlattık. Organizasyonun hatalı nokta atması birinci sebep. Bizim yolu kaybedip tersten 3 nokta almamız ise diğer takım-ların lehine olacakken zaman cezası alıyoruz. Kime, ne kadar, neden ceza verildiği açıklanmadan Madalya töre-ni yapılıyor. Biz Faruk ile 2. İlan edilirken Utku ve Neval birinciliklerini koruyorlar. Bizler için önemli olan yarışmak. Zaten kimin bitişe ilk geldiği de malum.Haa bu arada söylemeyi unuttum. Prinkipo Büyükada, Heybeli Halki, Kınalı da Antigoni’dir.Bizans zamanında ki eski Prens adaları ismi ile…

Teşekkürler Prens Adaları

Ali Rıza Bilal TTT Salomon Kaptanı

www.touaregturk.net |O2|

O2 Dergi | 143 |

Page 144: O2 Dergi No.03

FOTOĞRAFLAR İLE BOSPHORUS CUP 2009FOTOĞRAF : HASAN KASAPOĞLU

Page 145: O2 Dergi No.03

Yılın en gösterişli, en büyük yelken yarışı organizasyonları arasında en iddialı organizasyon olarak gös-terilen Bosphorus Cup 2009 22-23 Mayıs 2009 tarihlerinde Caddebostan ve İstanbul Boğazında yapıldı. Yarış sonucunda IRC 1 klasmanında Provezza-6, IRC 2 klasmanında Goblin, IRC 3 klasmanında Komet, IRC 4 klasmanında Kupakızı-Kahve Dünyası ve IRC 5 klasmanında ise Fair Wind liderlikleri alırken trofe galibi ekip ise Komet oldu.

Page 146: O2 Dergi No.03
Page 147: O2 Dergi No.03
Page 148: O2 Dergi No.03
Page 149: O2 Dergi No.03
Page 150: O2 Dergi No.03
Page 151: O2 Dergi No.03
Page 152: O2 Dergi No.03
Page 153: O2 Dergi No.03
Page 154: O2 Dergi No.03
Page 155: O2 Dergi No.03

1. Uluslararası Likya Macera Yarışı,

20-21 Haziran 2009 - Fethiye

YAZI : CANER ODABAŞOĞLU FOTOĞRAF : MURAT YILMAZ

Page 156: O2 Dergi No.03

Sanırım Mart ayında hafta içi gri bir gün, Fethiye’de bir macera yarışı yapılacağı duyurusu düştü posta kutuma. Güzel bir coğrafyada olmak için çok keyifli bir aktivitedir macera yarışı. Yarışı organize eden Likya Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü; şahsen tanımasam da düzgün işler yap-tıklarını uzak yazışmalardan takip ettiğim insanlardan oluşuyor. Gel gör yarış tarihi benim için kötü bir zamana geliyor; yoğun iş sezonuma denk gelen Mayıs sonu. Faz-la hayıflanmadan sonraki mesajıma geçiyorum.…Mayıs ortası, yeni bir Likya duyurusu. İşler yoğun, ben bunalmışım. Acaba ayarlasam, partner bulsam gidebilir miyim diye düşünürken bir telefonla yarışın ertelendiği-ni ve eş organizatör olarak Macera Akademisi’nin davet edildiği haberini alıyorum. Buruk bir sevinç; yarışama-yacağım ama en azından Fethiye coğrafyasını nefesime çekeceğim.…Böylece Türkiye’nin en güzel yarışlarından biri için geri sayım başlamış oldu. Bir çok ilke sahip yarışma bir yan-dan Likya’nın kökenlerine de bağlı kaldı. Tarihte bilinen ilk demokratik birliği kurmuş olmakla bilinen Likyalıla-rın yayıldıkları bölgede, Türkiye’nin eş organizatörlü ilk yarışı planlandı. Üstelik anaerkil Likyalıların anne ve bü-yükannelerinin isimlerini soyları olarak anlatmaları gibi, Fethiye’li hanımların fikir analığı ve emeğinde şekillendi. Son rötuşları da daha kuzeyden gelen bir hanıma ema-net edip geleneği korumuş olduk.

20 Haziran sabahı ılık bir Kayaköy sabahına uyanıp, Likya Dağcılık Kulübü’nün enerjik gönüllüleri ile görev tanım-ları ve gün programını konuşmaya koyulduk. Bu onla-rın ilk macera yarışı. Ortak noktaları doğa tutkusu olan bu güzel insanların yarış için kenetlenmesinin sebebi, Fethiye’deki doğa sporlarının kum, deniz ve yamaç para-şütü ile kısıtlı kalmadan gelişmesini istemeleri. »

O2 Dergi | 156 |

Page 157: O2 Dergi No.03
Page 158: O2 Dergi No.03
Page 159: O2 Dergi No.03
Page 160: O2 Dergi No.03

Ortak hedefleri daha fazla bisiklet, tırmanış, kanyoning, deniz kanosu, yürüyüş, vb yapılması. Kimisi altı aydır bu proje için zaman ve emek harcıyor, kaynak yaratıyor.20 Haziran’daki teknik toplantıda 9 takım halinde 20 yarışmacımız hazır. Takımların iki tanesi hem bay-bayan karışık, aynı zamanda da 3 kişilik. Diğer yedi takım ise iki kişilik. Bir takım İngiliz ve İrlandalı yarışmacılardan olu-şuyor, böylelikle uluslararası olmayı bile başardık.

Macera yarışının malzeme ve lojistik organizasyonu zor ve pahalıdır. Yarış yaşadığınız şehirdeyse, bu sadece organizatörün dert ettiği bir konu olsa da yarışma için seyahat edecekseniz bisikletinizi taşımak bile sizi yıldır-maya yeter. Ama neyse ki Likya Macera Yarışı’na katılan takımlara ücretsiz dağ bisikletleri sağlanıyor. Lykia World sponsorluğundaki bisikletlerin üst seviye ve az kullanıl-mış olması yarışmacıları için çok sevindirici oldu.

Zorunlu ara kamp yapılacak yarışmada kamp malzeme-leri organizasyon tarafından taşınacak. Kamp çantalarını teslim eden takımlar çıkış noktasına transfer edilmek üzere bisikletlerini de kamyonete yükledi. Yarış, büyülü olduğuna inanılan Mendos dağının doğusundaki “çıkış alanından” bisiklet etabı ve sürprizlerle başladı: Enerjik ekipler sıcak orman yolundaki hızla yamaca tır-manırken tavşan misali önde olmaya çalışanlar ilk birkaç yol çatalında sürekli hata yaptılar. 6kmlik rampa takımla-rı sıraya dizdi; En genç takım olan Zıkkım belki önceki ak-şamın da etkisiyle güneşe çarpılırken en yaşlı takım olan John & Diarmuid 34km’lik etabı 24 dakika farkla lider tamamladı. Yarışın başında kestirme yapmak için maki dolu ormanı yarmaya çalışan Manimals takım üyelerin ayrılması ve yorgunluk sonucu bir bisikletten olmaları onları yarıştan düşürdü. Yer yer gevşek zeminli hızlı top-rak yollarda geçen »

O2 Dergi | 160 |

Page 161: O2 Dergi No.03
Page 162: O2 Dergi No.03
Page 163: O2 Dergi No.03
Page 164: O2 Dergi No.03

bisiklet etabının son sürprizi Dorado takımından Murat Dündar’ın etabın 30. km’sinde kayıp dizini yarması, takı-mın günü dikiş ile kapatması oldu. Böylece bisiklet eta-bında 3 takım yarış dışı kalırken yön bulma problemi de yaşayan 3 kişilik Ay Yolcular’ın bugünkü bisiklet ve trek-king parkurları kısaltıldı; Bitirmek üzere yarışa devam ediyorlar ama seviye düştüler. Trekking etabına gelen takımlar bazen belirsiz ince patikalardan denize yaklaştı-lar, Af Kule olarak bilinen eski manastırdan sonra koşula-sı patikalardan Kayaköy yoluna ve harabelerine ulaştılar. Ölüdeniz’e yukarıda bakan tepeleri aşıp Likya Yolu’nun başladığı noktadaki ara kampa ulaştılar. Bu etapta bi-let burkulması yaşayan John&Diarmuid, hızlanarak ara kampa dakika farkıyla lider giren Combat Divers ile be-raber manzaranın tadını çıkartabildi. Diğer takımlar Af Kule’ye alacakaranlıkta yetiştiler ve yolun kalanında kafa lambalarıyla yön bulmaları gerekti. Ölüdeniz’e bakan te-pelerin arasındaki boyuna karanlıkta ulaşmaktan vazge-çen Balıkesir ve MAC Extreem takımları gece yarısından önce ve sonra ara kampa vardılar. Kampa 00:40ta en geç varan takım olan 4G Adventure, yarışta ana klasmanda devam eden 3. takım kaldı. Devamen tempolarını koru-yup bitişe nizami varmaya kararlılar, önlerindeki takım-ların hatalarını kollayacaklar.

2. gün yarışma sabah 05:00ten itibaren varış sırasına göre 5er dakika aralıkla çıkış alan 7 takım ile başladı. Kürsü şansı olmayan Team Zıkkım, yarışma kararlılığı ve daha çok şelale tutkusuyla ara kampa transfer olup çıkış aldı. Manzaralı Likya Yolunda patika koşusu ile Faralya’daki Kelebekler Vadisi’ne bağlanan etap soğuk sulu çeşmeler, zambaklar ve yarışmacılar fazla fark ede-mese de dut ağaçları ile bezenmişti. Kelebekler’e en dik yoldan, 150mt’lik şelalenin içinden 3 ayrı ip inişi ile inen etap kuşkusuz bütün yarışın en etkileyici bölümüydü. 40, 60 ve 55 mt’lik üç ip boyu şeklinde »

O2 Dergi | 164 |

Page 165: O2 Dergi No.03
Page 166: O2 Dergi No.03

her biri 2 paralel ip hattı ile düzenlen etap Türkiye’deki macera yarışlarında kurulan en uzun ve ciddi ip inişi oldu. Ayakları yere değen takımlar büyük bir dikkatle 13mt’si ip merdiven olan 300 metrelik kanyon geçişini tamamlayıp kelebekler kumsalına koştular. Güvenlik se-bebiyle şelalenin tepesi ve kumsal arasında yarış zamanı durdu, takımlar dikkatli ve kazasız bir şekilde etabı ta-mamladılar.Kumsalda onları etap sponsorumuz 7 Capes Seakayaks ekibi karşılarak 6,5kmlik deniz kanosu etabını başlattı-lar. Kürek etabına gireken Yarışın yeni sıralaması Combat Divers lider, atak yapan Balıkesir takımı ikinci, bilek ve diz problemi yaşayan John&Diarmuid üçüncü sıralada-lar. Sıcaktan etkilenen Balıkesir takımı bir üyesini Lykia World’de bırakınca yarışa tek üyesi devam edebildi.

Ölüdeniz burnundaki kumsalda coastering adıyla bilinen sahil koşusu yapan takımlar 100 metre yüzerek tekrar sert zemine ulaşıp orman içi patikalardan bitiş çizgisine koştular.

2. günün sonunda 4 takımın ayakları üzerinde sonuna kadar gidebildiği yarışma beklenenden hızlı ama sert tamamlandı. Takımların sportmence tadına vararak iler-lediği organizasyonda bitişe ulaşan veya taşınan, bütün yüzlerin gülmesi ve 2010 için plan yapması dikkat çekti. Ödül töreninin ardından başlayan canlı regea perfor-mansı, Han Kamping’in yeşil bahçesi, ağrıyan kaslar, ızgara yemek ve bira, uykusuzluk derken yolu uzun olan-lar yola koyuldu, tatili uzun olanlar Red Bull Hummer ile partiye devam ettiler.Yarışmada dereceye girenler Lykia World tatilleri, Ikarus Havacılık tandem uçuşları, Diver’s delight dalışlarının yanı sıra seçkin hediye sponları The North Face, Jans-port, Aktif Pedal – Specialized ve Likya 2 teker hediyele-rini kazandılar.Yarışmaya Fethiye yerel yönetimi ve kamu kurumları beklenenden az destek olurken Likya Dağcılık kulübü üyeleri gösterdikleri özveri ve imece ile takım çalışması-nın neler yapabileceğini gösterdiler. Gelecek senelerde daha geniş imkanlarla daha da güzel işler başaracakları-na inanıyor ve Likya Macera Yarışı’nın gelenekselleşme-sini diliyorum. |O2|

Sıra T.No Takım Adı Yarışmacı Adı Yarışmacı Soyadı TOTAL1 Z05 COMBAT DIVERS MUSTAFA POYRAZ 16:50:00 Z05 COMBAT DIVERS CİHANGİR YILMAZ 2 Z08 JOHN&DIARMUID JOHN YOUNG 19:15:00 Z08 JOHN&DIARMUID DIARMUID HANDLEY 3 Z01 4G ADVENTURE AYŞİN BAŞKIR 23:38:00 Z01 4G ADVENTURE SELÇUK BERTAN Z01 4G ADVENTURE ALPTEKİN BAŞKIR 4 Z06 MAC Extreme FIRAT KARA 23:19:00* Z06 MAC Extreme FERHAT DEMİRCİ *etap atladı

O2 Dergi | 166 |

Page 167: O2 Dergi No.03
Page 168: O2 Dergi No.03

O2 Dergi | 168 |

Page 169: O2 Dergi No.03

başlar. Yani evimizden çıkarken elektriği, suyu kontrol etmekten, tekrar eve girinceye kadar ki süreci kapsayan iyi bir yol planını. Zaten asıl büyük sorunlarda planları-mıza hiç dahil etmediğimiz; açık kalan musluk, fişe ta-kılı kalan ütü yada eve döndüğümüzde bulamadığımız anahtar durumlarında ortaya çıkar.Artık hiç birimiz Robinson gibi yıllarca ıssız bir adada, tek başına yaşama şansına maalesef sahip olamayacağız. Eminim maceracı her ruh böyle bir deneyimi yaşamak ister. Fakat böyle bir yaşam tarzını seçip kendinizi her kez den soyutlayıp, dağda bir evde yaşamaya başlama-dıktan sonra bu imkansız gibi bir şey. Artık yer yüzünde insanın ulaşamadığı ya da ulaşamayacağı nokta kalma-dı. Bu sadece biraz zaman alıyor. İşte bizde, her hangi bir kaza ya da hayatta kalma faaliyeti durumunda, bize ulaşılabilinceye kadar geçecek sürede neler yapabiliriz bunu göreceğiz.Gelişen teknoloji ile birlikte hayatta kalma faaliyeti, daha çok günlük hayatımızın içine girdi. Neden dağa düşen uçağın yada gece ıssız bir yolda uçurumdan düşüp göz-den uzak bir noktada sıkışan aracın içinde siz olmayası-nız ki. Ormanda bisiklete binerken, yürürken ya da kayak yaparken bastıran sisin içinde kaybolma ihtimaliniz hiç mi yok. Yok diyorsanız; bence hemen bu ihtimallerin ol-duğu bir uğraş edinin ve yaşadığınızın farkına varın Var diyorsanız sizi kutluyorum, ancak bu faaliyetleri daha uzun yıllar emniyetli ve sağlıklı bir şekilde devam ettire-bilmek için, faaliyetlerimizi hazırlıklı ve planlı bir şekilde yürütmemiz gerektiğini hatırlatıyorum. HAYATTA KALABİLME HAZIRLIĞI:Aynı örnekten devam ederek; tatil için hazır olmak, sa-dece kalacağımız yer için rezervasyon yaptırmak ya da bavulu hazırlamaktan ibaret değildir. Araba kullanacak-sanız, yeterince dinlendiniz mi? Uykunuzu aldınız mı? Hepsinden önemlisi araba kullanacak ehliyete sahip misiniz? Ehliyet sizin, o faaliyet için yeterli bilgiye sahip olduğunuzu gösterir. Eğer siz de bir faaliyete katılacaks anız ve bu faaliyet belli bir eğitim ve sertifika gerekti-riyor ise, bunu mutlaka önemseyin. Ayrıca katılacağınız faaliyet için size rehberlik edecek veya eğitecek kişilerin yetkin, sertifikalı kişiler olup olmadığını mutlaka kontrol edin. Şunu da unutmayın ki, sertifikalı olmak her zaman yetkin olunduğu anlamına gelmiyor. Bir tırmanışta siz gerekli eğitimleri aldıysanız ve tırman-ma bölgesinde yerel rehberlerden faydalanıyorsanız, o zaman bu rehberlerin sertifikalı olması gerekmeyebilir, ancak bir dalış için size rehberlik edecek, sizi eğitecek kişinin mutlaka ehliyetli yani bu işe hazır olması gerekir. Hayatta kalbimle hazırlığı; öncelikle hayatta kalabilme faaliyeti durumundan kaçınmakla, böyle bir duruma düşmeyi engellemekle başlar. Biz hayatta kalabilme ha-zırlıklarını üç genel başlık altında inceleyeceğiz.

1.FİZİKSEL HAZIRLIK: ne söylenebilir ki…Uçurumdan dü-şüp bir dala tutunduysanız, zayıfsanız düşersiniz, güçlüy-seniz kendinizi çeker hayatta kalırsınız.

HAYATTA KALABİLME HAZIRLIĞI VE PLANIHazırlayan : Emekli SAT Komando Hakan ÇALIŞKAN

Maceracılar merhaba…Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bir önceki yazımızı hatırlarsanız, bitki ve hayvanların bulunduğu her or-tamda, insanın da bir şekilde yaşamını sürdürebildiğini, ancak bunun için belli bir adaptasyon süresine ihtiyacı olduğundan bahsetmiştik. Eğer adaptasyon için yeterli süreniz yok ise, bu durumda çevre koşullarını kendinize uydurmanız gerekir. Örneğin; sahil köyünde yaşayan bir balıkçı, sürekli güneşin altın-da kaldığı halde, her hangi bir koruyucu ürün kullanma-masına rağmen, kolay-kolay güneş yanığı olmaz. Çünkü derisi, henüz güneş ışınları yeterince zarar vermeyecek bir seviyedeyken güneşe maruz kalmaya başlamış ve ortama adapte olmuştur. Ancak şehirdeki bürosundan çıkıp, ilk defa plaja gelen biri için durum bu kadar basit değildir. Eğer güneşin zararlı ışınlarından korunmadan bütün gün kumun üstünde yatarsa, muhtemelen gece-yi hastanede, yanık merhemleri içinde geçirecektir. Bu durumda yapmamız gereken, derimiz güneş ışınlarına adapte oluncaya kadar, koruyucu kremler, kıyafetler kul-lanarak ya da belli saatlerde ve sınırlı sürelerde güneşe çıkarak, derimizin etrafındaki çevre koşullarını değiştir-mek ve ona zaman tanımaktır. Aynı zamanda biliriz ki, eşit miktarda güneş ışınına maruz kaldığı halde her kez bundan aynı seviyede etkilenmez. Bazıları kızarırken bazıları direkt bronzlaşmaya başlar. Yani kişisel özellikler de bu durumda etkilidir. Buradan yola çıkarak; fiziksel ve mental hazırlığımızın seviyesinin, ayrıca kişisel özelliklerimizin, hayatta kalma faaliyetinde en etkili faktörler olacağını rahatlıkla söyle-yebiliriz.Biz insanlar genel olarak, kötü olayların hep başkalarının başına geleceğini düşünürüz. Bizim içinde olduğumuz uçak asla düşmez, gemimiz batmaz, arabamız kaza yap-maz, kayak yaparken, tırmanırken ya da yürürken dağda kaybolmayız, dalışta havamız hiç bitmez, dalış arkadaşı-mız rahatsızlanmaz, kaybolmaz yada bir yerlere sıkışma-yız. Bunlar hep bizim ve yakınlarımızın dışımızdaki şan-sız, tanımadığımız insanların başına gelir… Keşke böyle olsaydı.Faaliyetlerimizi planlarken, ki ‘’umarım planlıyorsunuz-dur’’, genellikle ana konu üzerinde yoğunlaşır, tali ko-nuları pek düşünmeyiz. Yani, arabamızla güneye tatile giderken, nerede kalacağımızı, mayomuzu, terliğimizi düşünürüz ama yolda arabamızın arıza yapabileceğini, servis alabileceğimiz noktaları, yola nasıl devam edece-ğimizi, yada edemezsek nerede kalacağımızı pek düşün-meyiz.İşte hayatta kalabilme faaliyeti tam bu noktada

O2 Dergi | 169 |

Page 170: O2 Dergi No.03

bir engelle karşılaştığınızda panik yaparsınız ve hayatınız tehlikeye girer. Paraşüt atlarken acil bir durumda ne ya-pacağınızı bilmiyorsanız ya da yeterince çalışmadıysanız panik yaparsınız, muhtemelen çakılırsınız. Dalışta hava-nız bittiğinde uygulamanız gereken teknikleri çalışma-dıysanız panik yaparsınız ve muhtemelen bu yaptığınız son dalış olur. Bir faaliyet sırasında bir arkadaşınız ya da kendiniz yaralandığınızda, yeterli ilkyardım bilgisine sa-hip değilseniz panik yaparsınız. Panik; insanın acil bir durumdaki en büyük düşmanıdır ve sağlıklı düşünmesini engeller. Paniğin panzehiri bilgi-dir. Acil bir duruma düştüğünüzde hayatta kalmanızı sağ-layan ise; hayatta kalabilme bilgisidir. Bu, yeri geldiğin-de ilkyardım bilgisi, bazen sualtında havanız bittiğinde arkadaşınızdan nasıl hava alacağınızın bilinmesi ya da survival veya bizim kullandığımız şekliyle, yön bulma, su elde etme, ateş yakma, barınak yapma gibi hayatta kala-bilme konularını bilmektir. Bilgi ölçülebilir bir konudur. İlgilendiğiniz konuyla hak-kındaki bilgi seviyenizi her zaman test edin ve seviyenize uygun aktivitelere katılın. Bilginiz oranında dalın, tırma-nın, yürüyün, atlayın, zıplayın.Bilginizi daima taze ve güncel tutun.B. MENTAL OLARAK HAZIR OLMAK: Bilgili olmak mental hazırlığın ilk basamağıdır. Bir konu hakkında bilgili iseniz, kendinizi hazır hissedersiniz ve bu korkunuzu önler. An-cak tüm bilginize rağmen faaliyet alanınızla ilgili tanım-layamadığınız ya da tanımladığınız korkularınız varsa, sorun yaşama ihtimaliniz de var demektir.Dalış hakkında çok bilgili olabilirsiniz ama karanlıktan korkuyorsanız gece dalmak sizin için bir risktir. Ama bu korkunuzun farkında olmak bir avantajdır. Dalış arkada-şınızın veya rehberinizin bunu bilmesi daha büyük bir avantajdır. ‘’bilin, bilgilendirin’’Acı eşiğinizin düşük olması, mental olarak her hangi bir faaliyete hazır olmadığınızın başka bir göstergesidir. Bu her ne kadar fiziksel bir özellik gibi görünse de, aslında zihinsel bir faaliyettir. Rahatlık hayatınız boyunca sizin için önemli olduysa, yattığınız yatağı, başınızın altındaki yastığı çok fazla önemsiyorsanız, yemek seçiyor, sabah kahvemi içmeden kendime gelemem diyorsanız, hayatta kalma faaliyetine 1-0 yenik başlıyorsunuz demektir. Ancak bazen hiç umulmayan kişilerin hayatta kalma fa-aliyetinde kendinden beklenmeyen doğru ve güçlü dav-ranışlar sergilediği görülür. Bu kişiler kendilerini motive edebilen, davranışlarını kontrol altında tutabilen insan-lardır. Bazı insanlar motive olabilmek için dış uyarıcılara ihtiyaç duyarlar. Örneğin; bir sporcu vardır, ona pozitif yönde bir işi başarabileceğini söylemeniz, seyircinin olumlu tezahurat yapması havaya sokar, motive eder. Ancak böyle sporcular negatif dış uyarıcılardan da olum-suz bir şekilde etkilenir. Bazı sporcular ise kendi kendini motive edebilir, dış uyarıcıya ihtiyaç duymaz ve negatif uyarıcılardan olumsuz olarak etkilenmez.

Tabi ki hiç kimse hayatta kalabilme faaliyetinde kullan-mak adına fiziksel gücünü arttırmak için antreman yap-maz. Ancak katıldığınız etkinlik için fiziksel durumunu-zun, anatominizin ve kondisyonunuzun yetersiz olması, hayatta kalabilme faaliyetiyle karşı karşıya kalabilme ris-kinizi arttırmak için yeterli bir sebeptir.Macera yarışlarında, genellikle benim gözlemlediğim, özellikle uzun parkurlarda, eğer parkuru hatasız ve za-manında tamamladıysanız, muhtemelen ilk üç içinde derece alıyorsunuz Sebep mi? Çünkü pek çok yarışmacı bilgileri yeterli bile olsa, uzun iyidir diyerek katıldıkları parkurlarda, fiziksel olarak hazır olmadıkları için, , fizik-sel olarak tükenerek yarışı bitiremiyor. Bitirenler de de-receye giriyor.Burada en önemli konu sınırlarınızın farkında olmaktır. Belki abartılı bir örnek olacak ama, ben Everest’e tırma-nacağım deyip tırmanamazsınız. Hiç dalış yapmadıysanız, ilk dalışınızda 130 feet’e dalamazsınız, dalmamalısınız Bunun için öncelikle fiziksel olarak kendinizi hazırlama-nız, antrene olmanız gerekir. Eğer fiziksel olarak kendi-nizi hazırlamadan bir faaliyete katılıyorsanız, bu macera değil, delilik hatta bazen de intihar etmektir. Unutma-yın ki; amacımız hayatta kalma faaliyeti veya hayatımızı tehlikeye atmak değil. Her şeyi emniyetli sınırları içinde yaparken bir aksilik olursa öğrendiklerimizi uygulayarak hayatta kalabilmektir. Kendi fiziksel sınırlarımızı bilmenin yanında, genel olarak insan anatomisini de sınırlarını bilmemiz gerekir. Örne-ğin; irtifaya çıktıkça azalan oksijen yoğunluğundan dola-yı, dağcılık, paraşüt gibi bazı macera sporlarında oksijen takviyesi almak gerekir. Ya da dalış yaparken hazırlan-mış dekoprasyon (derinlik zaman limitleri) tablolarına uymak gerekir. Bu standartlar ilgili kuruluşlar tarafından test edilip onaylanmış, insan anatomisi için emniyetli fa-aliyet değerlerini veren tablolardır. Bi bakalım ne olacak şeklinde bir düşünceyle yapılan deneme, muhtemelen sizin son denemeniz olacaktır.Ve unutmayın ki bir spor dalında çok iyi olmanız, sizin başka bir branşta da çook iyi olacağınız anlamına gel-mez. Her sporun kendine özgü antreman teknikleri ve çalışan kas grupları vardır. Çok uzun koşabilmek, çok uzun yüzebileceğinizi göstermez. Kondisyon arttırıcı, güç geliştirici genel antreman programlarının yanında, katılacağınız faaliyetle ilgili özel antreman programlarını da uygulamanız gerekir. 2.ZİHİNSEL HAZIRLIK: A. BİLGİ OLARAK HAZIR OLMAK: Bilgili olmanın en önem-li özelliği paniği önlemesidir. Hayatta kalma faaliyetinde bilgili olmak; öncelikle icra ettiğimiz sportif aktivite ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmayı, sonra da eğer işler yo-lunda gitmez ise hayatta kalma konularında bilgili olma-yı ifade eder.Eğer harita bilginiz yoksa ya da eksikse, kaybolursunuz ve panik yaparsınız. Tırmanırken tırmanma teknikleri ko-nusunda yeterince bilgili değilseniz,

O2 Dergi | 170 |

Page 171: O2 Dergi No.03

Ormanda aç, susuz ve yorgunluktan bitmiş bir halde yattığınızı düşünün. Ve bir anda burnunuzun dibin-de bir kobranın dikildiğini hayal edin açlık, susuzluk ve yorgunluk kaldı mı buradaki kobra yılanı sizin harekete geçmenizi sağlayan dış uyarıcıdır. Kobra sizin içinizde bir yerlerde gizli kalmış gücü ortaya çıkarır. Eğer siz bir dış uyarıcıya ihtiyaç duymadan bu gücü kullanabiliyorsanız, acil bir durumda da siz diğerlerine göre bir adım önde-siniz demektir. Hayatta kalma faaliyetinde sizi ayakta tutacak en büyük içsel uyarıcı; hayatın kendisi, yaşama isteğidir. Unutmayın ki; bittim, tükendim dediğiniz anda bile, o ana kadar yaptıklarınızdan çok daha fazlasını ya-pabileceğiniz bir güç, içinizde saklı duruyor. Belki bazılarınız ‘hadi artık konuya gir’ bişeyler görelim diye düşünebilir. Bir sonraki sayıda üçüncü başlığımız ‘’Donanım olarak hazır olmak’’ konusuna gireceğiz. Bek-leyin macera ile kalın… |O2|

SPOR FİZYOLOJİSİOKSİJENHazırlayan : Mehmet HOŞÇAKAL

Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir. Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir. Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir. Yalnız ben biliyorsam bu aşktır. Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır.( ÖZDEMİR ASAF)

Oksijen renksizdir, kokusuzdur. Varlığından bile haberdar değilizdir, bazen… Bazıları görmezler, bazıları bilmezler, bazıları her an hissederler. Damarlarından hücrelerine… Bazen…Unuttuklarımız gibi unuturuz onu da. Unuttuklarımız nasıl ihtiyacımız olduğunda hatırlanıyorsa onu da ihti-yacımız olduğunda hatırlarız. Üzücüdür bu; unutuldu-ğumuz zaman üzüldüğümüz kadar, hatırlanmadığımız zaman üzüldüğümüz kadar. Terk edildiğimiz, ulaşama-dığımız, dokunamadığımız zaman üzüldüğümüz kadar, üzücüdür…Ürkütücüdür bazen; kaybetmekten ürkeriz, bulamamak-tan, onsuz kalmaktan ürkeriz. Bazen… Oksijen havada %20,946 oranında bulunur. Daha fazla değil, daha az da değil. Yüzde 16’nın altında değil, yüzde yüz de değil. Bazen fazlası ya da azlığı bizi ve tüm canlı-ları yok edebilir. Sevgi gibi… Nefret gibi…Sporcu için bambaşkadır, oksijen. En yakın dostudur onun, damarlarından hücrelerine…Sporcu için bambaşkadır, oksijen. Azaldığını hissetmek-tir, yetmediğini hissetmektir. Aldığı havanın içinde oksi-jen olmadığı zaman, o havanın ne kadar boş, anlamsız, kifayetsiz olduğunu bilmektir. Ve onun azlığına fiziksel ve ruhsal olarak alışmaktır.

O2 Dergi | 171 |

Page 172: O2 Dergi No.03

Az olsa da onu yaşamaktır; için için, yavaş yavaş. Sevgi gibi… Aşk gibi… Nefret gibi, bazen…Tepelere, zirvelere aşık olmaktır, sporcu olmak. Oksije-nin kısmi basıncının 0,16 ATM’ in altında ya da 1,8 ATM’ in üzerinde olduğunda da yaşamaya devam edebilmek-tir, sporcu olmak. Aşkı için oksijensiz de yürüyebilmektir, sporcu olmak. Hayata ve hayatına meydan okuyabilmek-tir, sporcu olmak.Normal değildir, sporcu olmak. Bir insanın hipoksi olaca-ğı yüksekliklerde (3000 m yükseklikte oksijenin kısmi ba-sıncı yaklaşık 0,14 ATM.) yaşamaya devam edebilmektir, sporcu olmak. Aşkına ulaşmak için yavaşta olsa tırmana-bilmektir, sporcu olmak. Tepelere tırmanırken her 150 metre yükseklikte biraz daha üşümek, daha şiddetli rüzgârların vücudunda do-laştığını hissetmektir, sporcu olmak.Aşkına yaklaştıkça solunum frekansının artması, nabzının yükselmesi, kalbin bir başka atmasıdır, sporcu olmak.Aşkına ulaşmak için, böbrek üstü bezlerinden adrenali-nin biraz daha fazla salgılanarak, karaciğerindeki rezerv olan hayati glikojeni bile glikoza çevirerek yoluna devam edebilmektir, sporcu olmak.Aşkı için damarlarının genişlemesi, vücudunda ki kan basıncının yükselmesi, kan şekerinin en üst düzeye fırla-ması, göz bebeklerinin büyümesidir, sporcu olmak.Ve en nihayetinde aşkı için ölebilmektir, sporcu olmak. En yükseklerde, en sevdikleriyle…Bazen…Bir pakın ardından sualtı hokey sopasıyla, tek nefesle dakikalarca gidebilmektir, sporcu olmak. Pakını kaleye ulaştırıp gol yapabilmek için sınırlarını zorlamak, irade-siyle kendi vücuduna hükmetmek, oksijenin kıymetini bilmek, tüylerinin dikleştiğini hissetmek, iki metre yu-karıda oksijen olduğunu bilse bile pakını kaleye ulaştır-madan yukarıya çıkmamaktır, sporcu olmak. Diplere aşık olmak, sığ sularda boğulmaktır, sporcu olmak…Bazen…Sırtına bir tüp takıp, mavi sulara atlamaktır, sporcu ol-mak. Kimselerin göremediklerini görmektir, balıklarla arkadaş olmaktır, denizatlarına dokunmak, denizyıldız-larının bir canlı olduğunu anlamaktır, batan bir geminin ne kadar cansız olduğunu ve canlılara ne kadar açık ol-duğunu hissetmektir, sporcu olmak.

Su altında da mağaraların olduğunu, bitkilerin olduğunu bilmektir, insanların suyun altını da ne kadar kirlettiği-ni görmektir, yıllar önceki bir mezar taşının, bir testinin deniz canlıları tarafından nasıl değiştirildiğini görmek ve hayranlıkla izlemektir, sporcu olmak.Su altında ki dakikaları hesaplamaktır, aslında hayatını hesaplayarak yaşamaktır, sporcu olmak. Sırtında takılı bulunan tüpteki havayı, havadaki oksijeni, nitrojeni, bu gazların her bir metredeki etkilerini hesaplamak ve ken-disi ve ekibi için en uygun dalış profilini belirlemektir, sporcu olmak.Dalış süresini, bu süre sonunda hangi derinlikte ne kadar bekleneceğini ve kandaki nitrojenin ne zaman akciğerle-re oradan da nefes yolu ile suya bırakılacağını bilmek ve güvenle dolaşabilmektir, sporcu olmak. En güzel koylar-da, en sevdikleriyle…Bazen…Derin sularda dolaşmaktır, sporcu olmak. En derinlere ulaşabilme tutkusudur, bazen. Bazen, insanın sınırlarına meydan okumasıdır, nefes almayı unutmasıdır, bayılma-sıdır, sporcu olmak.105 metre derinliğe tek nefesle inerek, her on metre de-rinlikte biraz daha oksijeni hissetmektir, hücrelerindeki oksijeni bir kat daha artırmaktır inişte, çıkışta ise bunun tam tersini yaşayacağını bilmek, sığ sularda oksijenin kısmi basıncının azalacağını ve sığ sularda bayılabilece-ğini düşünmek ama yinede meydan okumaktır hayata, aşkı için bayılmayı hatta ölümü göze alabilmektir, sporcu olmak.İki dakika otuz sekiz saniyede, tek nefeste 105 metreye inmek ve çıkmaktır, sporcu olmak. Vital kapasitesini en üst seviyelere çıkarabilmek, rezidüel volümü en alt sevi-yelere indirebilmek, karbondioksite duyarlılığını azalta-bilmek ve amacına kilitlenebilmektir, sporcu olmak.Ve “Serbest dalış için ciğer büyüklüğü önemli değil, önemli olan sahip olduğunuz tutku…” diyebilmektir, sporcu olmak.(Yasemin DALKILIÇ) Aşık olmaktır, sporcu olmak. En derinlere ve en tepelere…Ve en nihayetinde aşkı için ölebilmektir, sporcu olmak. En derinlerde, en sevdikleriyle… |O2|

[email protected]

O2 Dergi | 172 |

Page 173: O2 Dergi No.03
Page 174: O2 Dergi No.03