Upload
others
View
11
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
UYKUDER 2017 BİLDİRİ ÖZETLERİ – SÖZEL
(SS-01)
Preoperatif STOP-BANG Anketinin Obstruktif Uyku Apne Sendromu ile İlişkili
Olabilecek Postoperatif Pulmoner Değişiklikleri Öngörmedeki Değeri
Özlem Erçen Diken1, Adem İlkay Diken
2, Adnan Yalçınkaya
2, Banu Gülbay
3, Turan Acıcan
3,
Emre Demir4, Sertan Özyalçın
5, Mehmet Emir Erol
5
1Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Çorum
2Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı, Çorum
3Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Ankara
4Hitit Üniversitesi, Biyoistatistik Bölümü, Çorum
5Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi, Çorum
Amaç:
Koroner arter cerrahisi gibi acil operasyonlarda, preoperatif dönemde göğüs hastalıkları
tarafından değerlendirilen ve postoperatif dönem için risk verilecek hastalarda, OSAS'dan
şüphelenildiğinde polisomnografi yapacak zaman ve şartlar bulunmayabilir. Çalışmamız,
OSAS ile ilişkili olabilecek postoperatif komplikasyonların preoperatif dönemde
polisomnografi yapılmadan öngörülebilmesinde STOP-BANG anketinin kullanılıp
kullanılamayacağını değerlendirmek için planlanmıştır.
Gereç-Yöntem:
Çalışmaya kalp damar cerrahisinde Haziran 2015 ile Aralık 2016 arasında koroner arter
bypass cerrahisi yapılan ve preoperatif dönemde göğüs hastalıkları konsültasyonu istenen
hastalar alındı. STOP BANG anketi uygulandı. STOP BANG anket puanı 0-2 arası (hafif risk)
olanlar grup 1, 3-4 arası (orta risk) olanlar grup 2, ve STOP BANG puanı 5-8 arası (yüksek
risk) olanlar grup 3 olarak alındı. Postoperatif komplikasyonlarla ilişki incelendi.
Bulgular:
Çalışmaya 61 olgu alındı. STOP BANG puanına göre OSAS riski yüksek olgular %36,1 idi.
STOP BANG grup 1, 2 ve 3 arasında ekstübasyon sonrası 1. saatteki saturasyon değişkeni
(p<0,001) ve extübasyon sonrası CPAP süresi (p=0,012) açısından istatistiki olarak anlamlı
farklılık vardır. Yoğun bakım üniversitesinde yatış günü grup 1 olguların ortalama 2.42 gün,
grup 2 olguların 2.30 gün, grup 3 olguların 3.41 gündü (p=0.012). Grup 3 olgularının %
77.3’ünde postoperatif birinci gün hipoksemi gözlendi (p<0,001). STOP BANG grup 1, 2 ve
3 ile postoperatif pulmoner komplikasyondan CPAP ihtiyacı arasında ilişki görüldü
(p=0.001). Postoperatif değişiklikler tablo 1’de gösterilmiştir.
Sonuç:
STOP BANG gibi basit bir anketle, koroner arter cerrahisi gibi acil operasyonlarda,
preoperatif dönemde OSAS tanısı olma ihtimali ve postoperatif dönemde OSAS ile ilişkili
olabilecek komplikasyonlar öngörülebilir.
Anahtar Kelimeler: OSAS, preoperatif değerlendirme, STOP BANG, Uyku Apne
Tablo 1: STOP BANG anketine göre postoperatif komplikasyonlar ve takipleri
(SS-02)
Diafragma Patolojisi Olan Hastalara Polisomnografi Gerekli Mi?
Özlem Oruç1, Sema Saraç
1, Gülgün Afşar
1, Özgür Bilgin Topçuoğlu
2, Serda Kanbur Metin
3,
İrfan Yalçınkaya3, Merve Tepetam
4, Gökhan Kırbas
5
1Süreyyapaşa EAH Göğüs Hast. bölümü
2süreyyapaşa eah nöroloji bölümü
3süreyyapaşa eah göğüs cerrahis bölümü
4Süreyyapaşa EAH allerji bölümü
5Dicle üniversitesi Göğüs hast ABD
Amaç:
Respiratuar yakınmalar diafragma plikasyon operasyonu için bir endikasyon sayılırken uyku
hastalıkları gözden kaçabiliyor.Bu çalışmada diafragma patolojileri ile birlikte olan uyku
bozukluklarını saptamayı; özellikle Diafragma evantrasyonu olan hastalarda obstruktif uyku
apne varlığını araştırmayı hedefledik.
Gereç-Yöntem:
2014-16 yılları arasında Süreyyapaşa EAH horlama, uykuda nefes durması yakınmaları olan
minitorokatomi ile diafragma plikasyonu yapılan hastalara uygulandı.Bütün hastalara
operasyon öncesi ve sonrası tüm gece Polisomnografi ( PSG )uygulandı.Operasyon öncesi ve
sonrası PSG,solunum fonksiyon testleri(SFT),Epworth uykululuk skalası (ESS) karşılaştırıldı.
Bulgular: Toplam 12 hastanın 7 si erkek yaş ortalaması48(27-60) Vücut kitle indeksi:25(20-
30)kg/m2. 9 (%75) hastada OSA görüldü.Postop Apne- hipopne indeksi(AHI), ESS, SFT
hepsinde olumlu düzelmeler görüldü.
Sonuç: Dafragma patolojisi olup semptomları olan tüm hastalara PSG yapılmalı, OSA tesbit
edilenler opere edilmelidir. Bu sayede uzun vadede OSA ile görülen comorbid hastalıklar
önlenmiş olur.
Anahtar Kelimeler: OSA, Diafragma evantrasyonu, Polisomnografi
(SS-03)
Obstruktif uyku apne ön tanısında tiroid fonksiyon testlerinin önemi ve gerekliliği
Deniz Doğan, Nesrin Öcal
Gülhane Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları, Ankara
Amaç: Obstruktif uyku apne sendromu (OSAS) hipotiroidizm ile ayırıcı tanısı önemlidir. Bu
çalışmada OSAS ön tanısı ile PSG testine alınan olgularda olası tiroid fonksiyon
bozukluklarının sıklığının ortaya konması ve tiroid fonksiyon testlerinin gerekliliğini
irdelemek amaçlanmıştır.
Gereç-Yöntem: Uykuda solunum bozuklukları ön tanısı ile tüm gece PSG testine alınan 309
hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Hastalara ait demografik veriler, vücut kile
indeksleri, PSG skorları ve tiroid fonksiyon test sonuçları derlendi.
Bulgular:
Tüm olguların genel yaş ortalaması 38.46 ± 12.34, vücut kitle indeksi (VKİ) ise 28.14 ± 4.08
olarak saptandı. Olguların 279’u (%90.3) erkek, 30’u (%9.7) kadındı. PSG sonuçları apne-
hipopne indeksine (AHİ) göre gruplandırıldı. Olguların 91’inde (%29.45) AHİ<5 olup bu
olgular non-OSAS grubu olarak tanımlandı. 80 olguda (%25.89) hafif-OSAS, 60’ında
(%19.42) orat-OSAS, 78’inde (%25.24) ise ağır OSAS saptandı (Tablo1). AHİ gruplarına
göre yaş, VKİ, T3, T4, TSH ortalamaları kıyaslandığında gruplar arasında anlamlı fark
saptanmadı (Tablo 2). Tüm olguların tiroid fonksiyon testleri ayrı ayrı incelendiğinde ise 7
(%1.8) olguda klinik hipotiroidizm, 9 (%2.9) olguda ise subklinik hipotiroidizm bulunduğu
izlendi. klinik hipotiroidizm saptanan olguların PSG sonuçlarına bakıldığında 4’ünün non-
OSAS, 2’sinin hafif-OSAS, 1’inin ise ağır-OSAS olduğu izlendi. subklinik hipotiroidizm
saptanan olguların ise sadece 1’i non-OSAS olup diğerleri farklı derecelerde OSAS olarak
saptandı (1 hafif-OSAS, 4 orta-OSAS, 3 ağır-OSAS).
Sonuç:
Olguların %5.18’inde klinik veya subklinik hipotiroidizm saptanmış olması ve bu olguların
%50’sinin non-OSAS veya hafif-OSAS grubunda olmaları, tiroid fonksiyonlarının mutlaka
incelenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. OSAS benzeri semptomlarla başvuran
hastalarda kolay uygulanabilir bir tarama yöntemi olan tiroid fonksiyon testlerinin yapılması
klinik açıdan önemli ve gereklidir.
Anahtar Kelimeler: uyku apne, OSAS, tiroid fonksiyonları, vücut kitle indeksi, AHİ
Tablo 1
Tablo 1. Olguların AHİ skorlarına göre yaş ve vücut kitle indesklerinin (VKİ) dağılımı.
(gruplar arasında anlamlı fark yok, p>0.05).
Tablo 2
Tablo 2. Olguların AHİ skorlarına göre tiroid fonksiyon test sonuçlarının dağılımı. (gruplar
arasında anlamlı fark yok, p>0.05).
(SS-04)
Anasınıfı Çocuklarında Uyku Alışkanlıkları Ve İlişkili Faktörler
Sevgi Pekcan1, Yasemin Durduran
2, Meltem Energin
1, Bahar Çolpan
3
1Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı,
Konya 2Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Konya
3Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı, Konya
Amaç:
Doğumdan çocukluk çağının bitiş dönemine kadar uykuyla ilgili parametrelerde değişimler
olmaktadır. Çocuklarda kaliteli uyku için, uyku hijyeni kurallarına uyulması önemlidir. Bu
çalışmada Konya il merkezinde anasınıfı çocuklarında uyku alışkanlıkları ve uyku sürelerinin
saptanması, uyku hijyeni ile ilgili problemlerinin değerlendirilmesi ve ilgili faktörlerin
belirlenmesi amaçlandı.
Gereç-Yöntem:
Konya il Merkezinde bulunan anasınıfı çocuklarında yapılan çalışmanın örneklemini 390
çocuk oluşturdu. Okul listeleri İl Milli Eğitim Müdürlüğünden alınarak, rastgele seçilen
anasınıfı olan okul ve anaokullarına gidildi. Veri toplama aracı olarak çocukların ebeveynleri
tarafından doldurulan anket kullanıldı.
Bulgular:
Çalışmada 390 annenin çocuklarının %58.5’i erkekti, ailelerin %83.6’sının bir-iki çocuğu
vardı. Çocukların %77.2’sinin kendi odası vardı. Annelerin %15.4’ü uykuya dalmadan
çocuğuna müzik dinletmiş, %42.1’i ninni söylemişti. Halen çocuklarına kitap okuyan %51.0
anne oldu. Çocuğunu uyuturken kitap-masal okuma, babası lise- yükseköğrenim mezunu
olanlarda diğerlerinden fazlaydı. Annelerin %50.3’ü ise çocuklarının gece lambası, %39.0’u
oda lambası; %12.3’ü radyo/televizyon açıkken uykuya dalıyordu. Uyku sırasında gece
lambası veya radyo/televizyon açıkken uykuya dalma; devlet okuluna gidenlerde, annesi 35
yaş-altında olanlarda diğerlerine göre fazlaydı. Çocukların %3.8’i halen emzikle uyuyordu.
%54.1’i bebekliğinde emzirirken uyumuştu. Annelerin %18.5’i bebeklikte uykuya dalması
için çocuklarını kundak yaparken, bebekken çocuklarının kollarını saran %21.0, ayakta
sallayan %58.7, salıncak veya battaniye ile sallayan %21.8 anne vardı. Çocukların %27.9’u
her zaman sırtüstü, %13.8’i yüzüstü, %27.9’u yan yatarak, %1.5’i oturarak, kalanlarda farklı
şekillerde uyuyordu. Çocukların %52.8’i halen hiçbir zaman kendi başına yatağında
yatmıyordu.
Sonuç:
Bizim toplumumuzda uyku hijyeninde çocuk ve ailelerde uyum problemi olup ailelere
konuyla ilgili farkındalık eğitimlerinin verilmesinin doğru bilgi kazanımında ve uyku hijyeni
uygulamalarına destek olacağı düşüncesindeyiz.
Anahtar Kelimeler: Anasınıfı Çocuklları, Uyku alışkanlıkları, Uyku hijyeni
(SS-05)
Obstruktif Uyku Apne Sendromlu Olgularda Serum Heparanaz Düzeyleri İle
Endotelyal Disfonksiyon İlişkisi
Asiye Kanbay1, Halil İbrahim Yakar
1, Abdullah Özkök
2, Serçin Özkök
3, Mümtaz Takır
4
1Istanbul Medeniyet Universitesi Göztepe EAH Göğüs Hast ABD
2Istanbul Medeniyet Universitesi Göztepe EAH Nefroloji Hast ABD
3Istanbul Medeniyet Universitesi Göztepe EAH Radyoloji Hast ABD
4Istanbul Medeniyet Universitesi Göztepe EAH Endokrinoloji Hast ABD
Amaç:
Obstruktif uyku apne sendromu (OSAS) ve kardiyovasküler hastalıklar (KVH) arasında
günümüzde doğrudan bir ilişki olduğu iyi bilinmektedir. Heparanaz, proteoglikanların
heparan sülfat yan zincirlerinin bölünmesinde rol oynayan bir enzimdir. Heparanazın,
inflamasyon ve aterosklerotik plakların hassasiyeti ile ilişkili olduğu yakın zamanda
gösterilmiştir. Çalışmamızda OSAS tanılı olgularda SHD ve endotel disfonksiyonu ile OSAS
ağırlığı arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık.
Gereç-Yöntem:
OSAS tanısı olan 120 hasta (ortalama yaş: 52 ± 12 yıl, E/K: 72/48) ve 31 kontrol grubu
(ortalama yaş: 46 ± 13 yıl, E/K: 14/17) çalışmaya alındı. OSAS ağırlığı, apne-hipopne indeksi
(AHI) ile belirlendi. FMD, endotel disfonksiyonunun göstergesi olarak ölçüldü. Tüm
olguların SHD, ELISA ile ölçüldü.
Bulgular:
Kontrol grubuyla karşılaştırıldığında OSAS’ ın ağırlığı ile korele olarak SHD istatiksel
anlamlı düzeyde yüksek gözlendi (p <0.001). Ayrıca kontrol grubu ile karşılaştırıldığında
OSAS’ ın ağırlığı ile korele olarak FMD, istatiksel anlamlı düzeyde düşük bulundu (p
<0.001). OSAS'lı hastalarda serum heparanaz düzeyi, AHİ, FMD ve Hb-A1c ile anlamlı
olarak ilişkili bulundu. SHD'nin OSAS'lı hastalarda VKİ ile anlamlı derecede ilişkili olduğu
bulundu (r = 0.30, p = 0.001), ancak kontrol grubunda SHD ile VKİ ilişkisi bulunamadı
(p=0.82). Lineer regresyon analizinde, SHD ve VKİ’ nin, AHI için bağımsız prediktör faktör
olarak bulundu (sırasıyla p <0.001 ve p = 0.006). SHD ve ürik asit seviyeleri lineer regresyon
analizinde FMD' nin bağımsız prediktör faktörü olduğu bulundu.
Sonuç:
SHD, OSAS şiddeti (AHI) arttıkça anlamlı bir şekilde arttığı izlendi. Aynı zamanda SHD
azaldıkça olgularda FMD yanıtının olmadığı izlendi. OSAS' lı hastalarda heparanaz
düzeyindeki artış, bu hastalardaki artmış kardiyovasküler hastalıklar oranını açıklayabilir.
Anahtar Kelimeler: Obstruktif Uyku Apne sendromu, Heparanaz, Endotelyal Disfonksiyon
(SS-06)
Obstrüktif Uyku Apne Sendromu Tanısında Ve Tedavi Takibinde İdrar
Biyobelirteçleri; Lipokalin Tip Prostaglandin-D Sentaz Ve F2- İzoprostan
Murat Türk1, Oğuz Köktürk
1, Zeynep Işıkdoğan
1, Canan Yılmaz Demirtaş
2
1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Ankara
2Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara
Amaç:
Bu çalışma ile obstrüktif uyku apne sendromunun (OSAS) varlığı, şiddeti ve tedavi yanıtının,
oksidatif stres belirteçleri olan lipokalin-tip prostaglandin D sentaz (L-PGDS) ve F2-
izoprostan idrar düzeyleri ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Metod:
Çalışmaya 52’si hasta, 26’sı kontrol grubu olmak üzere toplam 78 gönüllü dahil edildi.
Kontrol grubundan ilk PSG gecesi öncesi ve sonrası, hasta grubundan ilk PSG ve titrasyon
geceleri öncesi ve sonrası idrar örnekleri alındı. Her iki belirteç idrar düzeyleri ELISA
yöntemi ile tayin edildi.
Sonuçlar:
Hasta grubunda uyku öncesi ve sonrası L-PGDS düzeyi daha yüksekti (sırası ile 1.211±1.49
vs 0.44±0.41, p=0.002 ve 1.47±1.61 vs 0.47±0.32, p<0.001). Her iki belirteçte ilk PSG gecesi
uyku sonrasında, uyku öncesine göre belirgin artış izlendi (L-PGDS için 1.211±1.49 vs
1.47±1.61, p=0.03; F2-izoprostan için 6.82±7.06 vs 8.59±8.95, p=0.037). Kontrol grubunda
her iki belirteçte artış saptanmadı. Titrasyon sabahında L-PGDS ve F2-izoprostan
düzeylerinde geceye göre azalma izlendi. Titrasyon sabahındaki F2-izoprostan düzeyinde, ilk
PSG sabahına göre anlamlı düşüş saptandı (6.19±6.82 vs 8.59±8.95, p=0.002). Apne-hipopne
indeksi ile her iki belirteç arasında anlamlı korelasyon saptanmadı.
Tartışma:
Bu bulgular tedavi edilmemiş obstrüktif uyku apne sendromunda gece boyunca belirgin bir
oksidatif stres olduğunu; L-PGDS ve F2-izoprostanın OSAS varlığının ve tedavi yanıtının
değerlendirilmesinde kullanılabileceğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Obstrüktif uyku apne sendromu, oksidatif stres, biyobelirteç
Tablo
(SS-07)
Cpap Kullanım Süresinin Lipid Profili Üzerine Etkisi
Doğan Atan1, Nurcan Yurtsever Kum
2, Kürşat Murat Özcan
3, Hüseyin Dere
2
1Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz AD, Çorum
2Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, KBB Kliniği, Ankara
3Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz AD, Giresun
Amaç:
Çalışmamızın amacı Tıkayıcı Uyku Apne Sendromu (TUAS) tedavisinde Devamlı pozitif
havayolu basıncı (CPAP) kullanımının lipid profili üzerine etkisini araştırmaktır.
Gereç-Yöntem:
Çalışma orta veya ağır TUAS tanısıyla CPAP kullanan 48 hasta ile yapıldı. Kontrol grubuna
ise yapılan Polisomnografi (PSG) sonucu AHİ<5 olan, hasta grubu ile yaş ve cinsiyet
açısından uyumlu 39 birey dahil edildi. Hasta grubunun CPAP kullanım süreleri yıl olarak,
günlük kullanım süreleri ise saat olarak kaydedildi. Hasta grubu ile kontrol grubunun
trigliserit, total kolesterol, HDL ve LDL değerleri istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Hasta
grubunun CPAP tedavisi öncesinde ve CPAP kullanımı sırasında trigliserit, total kolesterol,
HDL ve LDL parametrelerine bakıldı ve istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Ayrıca CPAP
kullanım süresi ve kullanım saati ile bu parametrelerdeki değişimlerin korelasyonu
istatistiksel olarak karşılaştırıldı.
Bulgular:
Trigliserit, TUAS grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek olarak bulundu
(p= 0.024). CPAP kullanımı ile trigliserit istatiksel olarak anlamlı derecede azalmıştır
(p<0.001). CPAP toplam kullanım süresi ve günlük kullanım süresine göre yapılan
karşılaştırmada; CPAP kullanım yılı arttıkça HDL düzeyi istatistiksel olarak anlamlı derecede
artarken (p= 0.039), CPAP’ın günlük kullanım saati artıkça total kolesterol düzeyinde azalma
görülmüştür (p= 0.049).
Sonuç:
CPAP tedavisi, CPAP kullanım süresi arttıkça HDL’de artışa neden olarak lipid profilinin
düzelmesine katkı sağlamaktadır. Günlük CPAP kullanım süresi artması, total kolesterol
düşmesine neden olarak lipid profilinde düzelmeye neden olmaktadır. CPAP tedavisinin lipid
profiline olumlu etkileri toplam CPAP kullanım süresi ve günlük kullanım süresi arttıkça
belirginleşmektedir.
Anahtar Kelimeler: uyku apne sendromu, devamlı pozitif havayolu basıncı, kolesterol, hdl
(SS-08)
Cerrahi Tedavi Sonrası Gelişen Kompleks Uyku Apnesi
Ahmet Cemal Pazarlı1, Ali Kahraman
2, Handan İnönü Köseoğlu
1
1Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi,Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı,Tokat
2Lüleburgaz Özel Bir Nefes Hastanesi,Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği,Kırklareli
Amaç:
OSAS nedeni ile cerrahi tedavi uygulanmış hastada gelişen komplex uyku apne sendromu
nedeni ile vakamız sunulmuştur.
Olgu:
38 erkek hasta tanıklı apne,gündüz uyku hali,halsizlik ve horlama şikayetleri ile
başvurdu.Hastanın vucut kitle indexi (VKI) 21.5 kg/m2 ve ek hastalık öyküsü yoktu.Hastaya
uygulanan tüm gece polisomnografi (PSG) tetkikinde apne hipopne indexi (AHİ) 23,4 h
olarak tespit edildi ve titrasyon uygulandı.Hastada mallampati class 3 tespit edildi, hasta cihaz
kullanmayı kabul etmemesi üzerine cerrahi tedavi olarak anterior palatoplasti
uygulandı.Hastanın cerrahi tedavi sonrası şikayetlerinde artma tespit edildi. Kontrol PSG'de
AHİ’ nin 45.9 h olduğu gözlendi, ve hastaya CPAP titrasyonu uygulandı.CPAP titrasyonu
sonucu hastada komplex uyku apne sendromu (Com-SaS) gelişti.Kontrol CPAP titrasyonunda
santral apne –hipopne indeksinin >5 olması üzerine BPAP titrasyonu uygulandı. BPAP/ST
reçete edilen hasta kontrolde tüm şikayetlerinde gerileme ve santral AHİ <5 sağlandı ve takibe
alındı.Hastanın PSG ve titrasyon uyku verileri tabloda hipnogram sonuçları ise şekil 1 ve 2’de
verilmiştir
Sonuç:
Com-Sas; Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS) tanısı nedeniyle PAP tedavisi uygulanan
bazı olgularda, PAP tedavisi sonrası daha önceden olmayan santral apnelerin veya var olan
santral apnelerin artması ile karakterize bir klinik tablodur. Ağıziçi araç ve cerrahi tedavi
sonrası, olgu sunuları şeklinde de olsa benzer tablonun yayınlanması nedeniyle, ileride Comp-
SAS tanımının yalnızca PAP tedavisi değil, “OSAS tedavisi sonrasında.…” şeklinde
değişmesi muhtemeldir.
OSAS'da ilk tedavi seçeneği PAP tedavisidir. Ancak PAP kullanamayan veya tolere
edemeyen hastalarda cerrahi tedavi ilk seçenek olabilir.OSAS için uygulanan birçok cerrahi
yöntem tarif edilmiştir.
Vakamızda cerrahi tedavi sonrası OSAS şiddetinin artması ve tedavide Com-Sas gelişmesi
nedeni ile sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: apne-hipopne indeksi, anterior palatoplasti, komplex uyku apne
sendromu
Şekil 1
A-Tanı polisomnografi hipnogram B-Titrasyon hipnogram
Şekil 2
A-Cerrahi tedavi sonrası polisomnografi hipnogram B-Cerrahi tedavi sonrası CPAP
titrasyonu hipnogram
Tablo.Polisomnografi ve titrasyon sonucu uyku verileri
Tanı PSG Titrasyon
Cerrahi
sonrası PSG
Cerrahi sonrası
CPAP Titrasyonu
Cerrahi sonrası
BPAP Titrasyonu
Toplam uyku
süresi (dakika) 300 356 261.7 381.3 245.9
Uyku etkinliği
(%) 89.4 87,1 83.2 89.2 84.5
REM (dakika)*
(%) 38.5/12.8 47.8/13.4 52.0/19.9 134.0/35.1 53.5/21.8
Evre 1 (dakika)*
(%) 13.0/4.3 7.9/2.2 21.0/8 29.0/7.6 3.0/1.2
Evre 2 (dakika)*
(%) 110.5/36.8 98.3/27.6 126.2/48.2 127.8/33.5 143.5/58.4
Evre 3 (dakika)*
(%) 138.0/46 114.9/32.2 62.5/23.9 90.5/23.7 45.9/18.7
AHİ 23.4 0.7 45.9 3.6 2.7
AHİREM 3.1 0.9 25.4 3.1 2.2
AHİNREM 26.4 0.6 50.9 3.9 2.8
AHİSUPİN 49.1 0.9 34.9 4.5 1.9
AHİSOL-SAĞ
YAN 14.6-3.4 0-1.2 22.7-8.2 3.4-0 2.9-4.8
Santral apne
sayısı 3 0 3 13 3
Obstrüktif apne
sayısı 10 0 60 9 3
Mixt apne sayısı 4 1 4 1 2
Hipopne sayısı 100 2 134 1 1
Uyanıklık O2
saturasyonu 92 94 94 95 95
Ortalama O2
saturasyonu 92 93 93 94 95
Minimum O2
saturasyonu 76 88 77 90 91
ODİ 32.4 2.8 55.9 3.5 3.7
En uzun apne
süresi (saniye) 62 24 47 19 13
yku evreleri toplam uyku amanının yü desi ve dakika olarak verildi, REM:Rapid Eye
Movement AHI:Apne Hipopne indeksi, ODİ: oksijen desaturasyon indeksi
(SS-09)
Arnold Chiari Malformasyonu ve Santral Uyku Apne Sendromu
Gülgün Çetintaş Afşar1, Sema Saraç
1, Özgür Bilgin Topçuoğlu
2
1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve
Araştrma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve
Araştrma Hastanesi, Nöroloji Bölümü
Amaç:
ICSD -3 sınıflamasında uyku ile ilişkili solunum bozuklukları alt grubunda yer alan santral
uyku apne sendromu PSG de tüm apne ve hipopnelerin %50’den fazlasının santral tipte
olması ile karakterize bir hastalık tablosudur. Medikal Hastalığa bağlı Cheyne-Stoke (CSB)
olmadan santral uyku apnesi alt grubunda en sık görülen patolojiler santral sinir sistemi
lezyonları (vasküler, neoplastik, travmatik, demiyelinizan vs.) ve son dönem böbrek
hastalığıdır Arnold chiari malformasyonu olan olgu ile santral uyku apne sendromu ve
tedavisini tekrar gözden geçirmeyi amaçladık.
Olgu:
H.D; 54 yas K
2013 yılında merkezimize horlama, uykuda nefes durması (tanıklı apne), gündüz uyku hali
şikayetleri ile başvurdu. Sigara kullanım öyküsü olmayan hasta astım tanısı ile de takip
edilmekteydi. VKİ: 32/kg/m², ESS 10 idi. Hastaya o dönemde merkezimizde uyku apne ön
tansı ile polisomnografi yapıldı. (Tablo 1)
Beyin MR Arnold Chiari ile uyumlu bulgular izlendi ve Beyin Cerrahisine yönlendirildi.
Hasta kontrole gelmedi.
09/01/2017 de Horlama, uykuda nefes durması ve gündüz uyku hali şikayetlerinin devam
etmesi nedeni ile tekrar başvurdu. ESS: 3
2015 yılında opere olduğu ancak tam bir düzeltme sağlanamadığı öğrenildi. Nöroloji
konsultasyonu istendi. 20/01/2017Beyin MR:Serebellar tonsiller foramen magnuma doğru
9mm herniye olarak raporlandı. Tekrar PSG yapıldı. (Tablo 2)
19/03/2017 PSG ile birlikte titrasyon yapıldı. 8 cmH2O basınçta hastanın santral apneleri
dahil anormal solunum olayları ortadan kalktı. (AHI:0/saat)
Sonuç:
Santral Uyku apne sendromu Obstrüktif uyku apne sendromuna göre daha nadir görülmekle
birlikte öncelikle tedavisi altta yatan patolojinin düzeltimesidir. Ancak bu her zaman mümkün
olmamaktadır. PAP tedavi seçeneği göz önünde bulundurulmalı ve uygun PAP cihazı
uygulanmalıdır.
Anahtar Kelimeler: horlama, arnold chiari malformasyonu, santral apne
PSG Bulguları 2013
Time in bed (dk) 507 dk
TST (dk) 247 dk
Uyku etkinliği (%) %50
N1 dk,% 18.5dk %7.5
N2 dk,% 138.5dk (%56)
N3 dk,% 60.5 dk (%24.5)
REM dk,% 29.5 dk (%11.9)
T. AHI 56/saat
Santral AI 23/saat
Obstrüktif AI 9.75/saat
Santral HI 0/saat
Obs. AHI 34.75/saat
Ort O2 Sat % %92
Min O2 Sat % %76
PSG Bulguları 2017
Time in bed (dk) 452 dk
TST (dk) 352 dk
Uyku etkinliği (%) %77.7
N1 dk,% 17 dk (%4.8)
N2 dk,% 257 dk (%73)
N3 dk,% 68.5 dk (%19.5)
REM dk,% 9.5 dk (%2.7)
T. AHI 36.14/saat
Santral AI 21/saat
Obstrüktif AI 3.41/saat
Santral HI 0/saat
Obs. AHI 12.41/saat
Ort O2 Sat % %94
Min O2 Sat % %73
(SS-11)
Katapleksili Narkolepsili Bir Olgu Sunumu
Sevda Yıldız Gökçeer1, Özlem Ad Çobanoğlu
2, Füsün Mayda Domaç
2, Gökçen Akar Öztürk
3,
Reyhan Gürer4
1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji
Kliniği ve Uyku Merkezi İstanbul 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroloji ve uyku
Merkezi İstanbul 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji
Kliniği İstanbul 4Sağlık Bilimleri Üniversitesi Üsküdar Devlet Hastanesi Nöroloji Kliniği İstanbul
Gündüz aşırı uykululuk hali önemli bir toplum sağlığı sorunudur.Gündüz uykululuk birçok
nedenden oluşabilir. Katapleksili Narkolepsi ise nadir görülen santral orijinli bir hipersomni
olup gündüz uyku atakları,aşırı gündüz uykululuğu,duygusal uyaranlarla tetiklenen kas
güçsüzlüğü öyküsüyle gelen hastalarda akla gelmelidir. Toplumda Katapleksili Narkolepsi
nadir olup % 0,02-0,06 oranları arasında gözlenmektedir. Biz bu sunumumuzdaki olgumuzla
Katapleksili Narkolepsiye farkındalık yaratmayı amaçladık.
Olgumuz 23 yaşında erkek hasta,aşırı uykululuk,unutkanlık,dalgınlık yakınmaları ile
polikliniliğimize başvurmuş olup ayrıntılı anamnezinde gülme ve ağlamalar ile yere düşmeleri
olduğu, uykuya dalma ve uyanma sırasında hallüsinasyonlar gördüğü öğrenildi. Yapılan tüm
gece polisomnografisi normal olup ardından yapılan Çoklu Uyku Latans Testinde (MSLT de)
uyku latansı 7.5 dakika olup 2 SOREM izlenmiştir. Katapleksili Narkolepsi tanısı alan
hastaya Modafinil tedavisi başlanmış ve 45 dakikalık gündüz uyku şekerlemesi (nap)
önerilmiş ve hasta tedaviden fayda görmüştür.
Sonuç olarak gündüz aşırı uykululuğu olan hastalarda Narkolepsinin akla gelerek gündüz
uyku atakları, uyku paralizisi, katapleksi, hipnogojik ve hipnopompik hallüsinasyonların
sorgulanması önem taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler: hipersomni, katapleksi, narkolepsi, uyku atakları
(SS-12)
Katapleksisiz Narkolepsi Bir Olgu Sunumu
Özlem Ad Çobanoğlu1, Sevda Yıldız Gökçeer
2, Gökçen Akar Öztürk
3, Reyhan Gürer
4, Füsun
Mayda Domaç1
1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroloji Kliniği ve
Uyku Merkezi İstanbul 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Hastanesi Nöroloji ve Uyku Merkezi
İstanbul 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji
Kliniği İstanbul 4Sağlık Bilimleri Üniversitesi Üsküdar Devlet Hastanesi Nöroloji Kliniği İstanbul
Gündüz uykuluk nedenleri arasında Tip 2 Narkolepsi, katapleksinin olmaması ile tip 1
Narkolepsiden ayrılmakta ve gündüz aşırı uykululuk ile giden idiopatik hipersomni, ilaca
bağlı hipersomni gibi birçok gündüz uykululuğa neden olan hastalıkla karışmaktadır.
Tanımlamasında en az 3 aydır önlenemez gündüz uyku atakları olması, katapleksinin
olmaması, Çoklu Uyku Latans Testinde (MSLT)uyku latansının 8 dakika ve altında olması ve
en az 2 SOREM görülmesi ile aşırı gündüz uykululuğa yol açacak başka bir nedenin
olmaması ile tanı konulan bir hastalıktır. Biz bu olgumuzla katapleksili narkolepsiye göre
daha sık görülen bu hastalığın tanısında MSLT önemini vurgulamak istedik.
Olgu:
19 yaşındaki kadın hasta gün içinde aşırı uykululuk, dikkatinin azalması, sabah kalkmada
güçlük yakınması ile uyku kliniğimize başvurdu. Yapılan tüm gece Polisomnografi (PSG) ve
Çoklu Uyku Latans Testi tetkiklerinde; PSG de uyku etkinliği %90 olup AHI: 1,26 bulunmuş,
MSLT de uyku latansı 4,9 dakika ve 2 SOREM (Sleep Onset Rem) saptanmıştır.
Sonuç:
Biz bu olgu sunumumuzda katapleksisiz narkolepsi tanısı alan hastamız nezdinde gündüz aşırı
uykululuk yapacak diğer nedenlerin ekarte edilmesi halinde polisomnografisi normal olan
hastalarda santral orijinli hipersomnilerin atlanmaması ve hipersomni nedenlerinin ayrımı için
PSG+MSLT tetkiklerinin önemli olduğu görüşündeyiz.
Anahtar Kelimeler: çoklu uyku latans testi, gündüz uykululuk, hipersomni, narkolepsi
(SS-13)
İdiopatik Hipersomnili bir Olgu Nedeniyle Aşırı Gündüz Uykululuğunun ve Uyku
Sarhoşluğunun İrdelenmesi
Sevda Yıldız Gökçeer1, Reyhan Gürer
2, Özlem Ad Çobanoğlu
3, Gökçen Akar Öztürk
4, Füsun
Mayda Domaç3
1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji
Kliniği ve Uyku Merkezi İstanbul 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Üsküdar Devlet Hastanesi Nöroloji Kliniği İstanbul
3Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroloji Kliniği ve
Uyku Merkezi İstanbul 4Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji
Kliniği İstanbul
Aşırı gündüz uykululuk toplumda çok sık görülmekte olup bir çok uyku bozukluğuna da eşlik
etmektedir. İdiopatik Hipersomni ise gündüz aşırı uykululuğun 16anı sıra gece uyku
etkinliğinin %90 gibi yüksek olması, gündüz uykululuğu açıklayacak uyku apne sendromu,
narkolepsi, katapleksi, yetersiz uyku sendromu, geç veya erken uyku faz değişikliği, ilaç veya
madde kullanımına bağlı uykululuk hali gibi nedenlerin dışlandığı kişilerde akla gelmelidir.
Biz bu sunumumuzda gündüz uykululuk, uyku sarhoşluğunun klinik tablosunu irdeleyerek
idiopatik hipersomninin katapleksisiz Narkolepsi ve diğer hipersomnilerden ayrımında
PSG+MSLT nin önemini vurgulamayı amaçladık.
Olgumuz 29 yaşında sabahları uyanamama, çok yorgun kalkma, gündüz aşırı uykululuk hali,
dikkat azlığı ve unutkanlık yakınmaları ile başvuran bir erkek hasta olup, anamnezinde
katapleksi, narkolepsi düşündürecek bir bulguya rastlanmamıştır. Yapılan
polisomnografisinde uyku etkinliği %89, AHI: 0,1 bulunup, PSG si normal olarak
değerlendirilmiştir. Ardından yapılan MSLT de uyku latansı 6 dakika ve 1 SOREM
gözlenmiştir. Eşlik eden başka bir hastalığı saptanamayan hastaya Modafinil başlanmış ve
hasta bu tedaviden fayda görmüştür.
İdiopatik Hipersomni tanısı gündüz uykululuğa neden olacak hastalıkların ekarte edilmesi
sonrası yapılan 24 saatlik polisomnografide veya 7 günlük aktigrafi süresince en az 660
dakika uyuyan kişilerde veya Çoklu Uyku Latans Testinde (MLST) uyku latansının 8 dakika
ve altında olması ve/veya birden az SOREM bulunması kriterlerini karşılaması halinde konur.
İdiopatik Hipersomninin patofizyolojisi halen tam bilinmemekte olup, genel popülasyonda
milyonda 20-50 oranında görüldüğü hesaplanmaktadır. Sıklıkla 10-30 yaşları arasında
görülüp, hastaların yaklaşık %50 sinde aile öyküsü mevcuttur. Sonuç olarak hipersomnilerin
ayırıcı tanısında çoklu uyku latans testi polisomnografiyi takip eden günde yapılması gereken
olmazsa olmaz testimiz olduğu görüşündeyiz.
Anahtar Kelimeler: çoklu uyku latans testi, gündüz uykululuk, idiopatik hipersomni, uyku
sarhoşluğu
(SS-14)
Uykuda Solunum Bozukluğu ve Narkolepsi Birlikteliği: 2 Olgu Sunumu
Sevda Yıldız Gökçeer1, Özlem Ad Çobanoğlu
2, Reyhan Gürer
3, Gökçen Akar Öztürk
4, Füsun
Mayda Domaç2
1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji
Kliniği ve Uyku Merkezi İstanbul 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroloji ve Uyku
Merkezi İstanbul 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi Üsküdar Devlet Hastanesi Nöroloji Kliniği İstanbul
4Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji
Kliniği İstanbul
Gündüz aşırı uykululuğa neden olan iki hastalığın aynı kişide görülmesi nadir değildir. Bu
gibi durumlarda tanıda gri zone diyebileceğimiz komorbid durumlara dikkat çekmek üzere iki
olgumuzu sunmayı amaçladık:
Olgu 1:
Gündüz aşırı uykululuk, unutkanlık, sabah yorgun kalkma, şikayetleri ile başvuran 24
yaşındaki erkek hastada yapılan polisomnografide uyku etkinliği %84, AHI: 6,48 olup sırtüstü
pozisyonda oksijen satürasyonunun%88 e düştüğü ve hipopnelerinin arttığı gözlenmiş, Çoklu
Uyku Latans Testinde (MSLT)ise uyku latansı 4 dakika olup 5 Nap te 5 kez SOREM
saptanmıştır. Bu bulgularla hastada Katapleksisiz Narkolepsi (Narkolepsi Tip 2) ve
pozisyonel hafif Obstruktif Uyku Apne Sendromu (OUAS) birlikteliği düşünülerek KBB
konsültasyonu yapılmış pozisyon önerileri uygulanmış ve Uyku Kliniğimizce Modafinil
tedavisi verilerek takibe alınmıştır.
Olgu 2:
Gündüz aşırı uykululuk, dikkat azlığı, unutkanlık, nadiren horlama yakınmaları ile gelen 32
yaşındaki kadın hastanın yapılan polisomnografisinde uyku etkinliği %87,5 tüm
pozisyonlarda Rem ve Nrem de saatte horlama indeksi 80.1 olup AHI: 0.80 bulunmuştur.
MSLT de uyku latansı 2,3 dakika olup 5 Napte 4 SOREM izlenmiştir. Bu bulgularla hastada
Katapleksisiz Narkolepsi ve Basit Horlama birlikteliği düşünülmüş ve KBB Konsültasyonu
sonrası alerjik rinit tanısı konularak medikal tedavi verilmiş sonrasında Uyku Kliniğinden
Narkolepsi Tip 2 için takibe alınmış, Modafinil tedavisi başlanmıştır.
Sonuç olarak uykuda solunum bozuklukları, uykuda hareket bozuklukları, huzursuz bacak
sendromu ve santral hipersomniler birlikte görülebilebilmekte ve OUAS olan olgularda önce
OSAS ve / veya huzursuz bacak sendromu tedavi edilerek OUAS lu olgularda gerekirse
CPAP ile MSLT yapılmalı ve tanı netleştirilmelidir.
Anahtar Kelimeler: çoklu uyku latans testi, gündüz uykululuk, narkolepsi, polisomnografi,
uyku apne sendromu
(SS-15)
Uykuda Yeme Alışkanlığı(SRED) Olan Olgu Sunumu
Mustafa Çam
Denizli Devlet Hastanesi Nöroloji Kliniği Denizli
Giriş:
Uyku ile ilişkili yemek yeme bozukluğu (SRED), genellikle non- REM uyku evresinde
görülen bir parasomni olarak tanımlanır. İstemsiz bir şekilde ortaya çıkan tekrarlayıcı yemek
yeme ya da içme atakları ile karakterizedir. Olguların çoğunda olay sırasında bilinç düzeyinde
azalma vardır. SRED varlığında ortaya çıkan temel sorunlar; garip ve uygunsuz hatta toksik
özellikte gıda tüketimi, uyku ile ilişkili yaralanma, kilo artışı ve ek sağlık problemleridir. Bu
yazıda uykuda yemek yeme alışkanlığı sonucu kilo artışı yakınması olan olgu sunulmaktadır.
Olgu:
38 yaşında erkek hasta sabah kalktığında yastığında yemek artıkları olması nedeniyle
kliniğimize başvurdu. Geceleri yemek yeme alışkanlığı olduğu halde bunu hatırlamadığını
ifade ediyordu. Özgeçmiş ve soygeçmişinde özellik yoktu. Hasta poliklinik başvurusu
sırasında psikiyatrik hastalık tanısı ile 1 yıldır antidepresan ve antipsikotik ajan kullanıyordu.
Kilosu 110 kg olarak saptanmış olup son 1 yılda 10 kg aldığını söyledi. Hastanın laboratuar
ve beyin görüntüleme tetkikleri normal bulundu. Polisomnografi ’de orta düzey OSAS
saptandı. EEG normal saptandı. Çekim sabahı hasta atak konusunda sorgulandı ve hasta
olanları hatırlamadığını söyledi. Topiramat başlanan hastada kısmi düzelme saptandı.
Tartışma:
20-40 yaşları arasında ve kadınlarda daha sık görülür. SRED, tüm yemek yeme
bozukluklarının %16,7’sini oluşturmaktadır. Çoğu hasta tanısız kalmaktadır. Ayırıcı tanı bu
açıdan oldukça önemlidir. Özellikle psikiyatrik bozuklukların eşlik ettiği diğer yemek yeme
bozuklukları ile karışabilmektedir. Antidepresan ve antipsikotik ajanlar, SRED için
predispozan özelliktedir. SRED tanısı ICSD-3 tanı kriterlerine göre klinik olarak konmaktadır
ve tanı için PSG zorunlu değildir. SRED tedavisi topiramat ve dopaminerjik ajanlar ile
olmaktadır. SRED beklenenden sık görülen ve ayırıcı tanı açısından akılda bulundurulması
gereken bir hastalıktır.
Anahtar Kelimeler: SRED, uyku, yemek
(SS-16)
Obstrüktif Uyku Apne Sendromu İle Birliktelik Gösteren Solunum Yetmezliği Olgusu
Handan İnönü Köseoğlu
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Tokat
Olgu:
69 yaşında kadın hasta. Bir ay önce solunum yetmezliği tanısıyla dış merkezde yatırılarak
tedavi verilmiş. Horlama, tanıklı apne, gündüz aşırı uyku hali yakınmaları nedeniyle uyku
apne sendromu ön tanısıyla polisomnografi (PSG) yapılmış. PSG’de apne hipopne indeksi
(AHİ): 93.84, (toplam 696 solunumsal olayın 131 obstrüktif apne, 181 mikst apne, 28 santral
apne, 356 hipopne) en uzun apne süresi 34.2 saniye, uyanıklık oksijen saturasyonu %82, gece
minimum oksijen saturasyonu %55, oksijen desaturasyon indeksi: 98.97 tespit edilmiş. Fizik
muayenede; beden kitle indeksi: 37.5, boyun çevresi: 42 cm, bel çevresi: 130 cm, Epworth
Uykululuk Skoru: 21 tespit edildi, kifoskolyoz mevcuttu. Ek hastalıkları; KOAH (uzun etkili
β2 agonist+İKS, uzun etkili antikolinerjik), hipertansiyon (perindopril + indapamid) idi.
Sigara: 40 pkt/yıl, aktif içiciydi. SFT’de FEV1: %59 FVC: %58, FEV1/FVC: %71.9,
uyanıkken oda havasında alınan arter kan gazında pH: 7.39, pCO2: 59.5 mmHg pO2: 51.2
mmHg O2 sat: %85.2 tespit edildi. Ekokardiyografi yapıldı; sağ kalp boşlukları dilate, PAB:
45 mmHg idi. Ağır dereceli OSAS (Obstrüktif uyku apne bozuklukları), KOAH, kifoskolyoz
(Tıbbi bozukluklara bağlı uyku ilişkili hipoventilasyon) tanıları olan hastaya PAP titrasyonu
yapıldı. IPAP: 22 cmH2O, EPAP:18 cmH2O basınçlarda BPAP-ST cihazıyla birlikte nazal
oksijen tedavisi reçete edildi. Olgu OSAS ile birliktelik gösterebilecek ikincil patolojilerin
olabileceğine dikkat çekmek amacıyla sunuldu.
Sonuç:
OSAS birçok patolojiye eşlik edebilir. Bu nedenle OSAS'lı olgular değerlendirilirken altta
yatan diğer uyku bozuklukları ve ikincil klinik durumlar açısından olgular irdelenmeli ve
tedavi planı buna göre yapılmalıdır.
Anahtar Kelimeler: obstrüktif uyku apne sendromu, KOAH, kifoskolyoz
Şekil 1: Olgunun Akciğer Grafisi
Şekil 2: Titrasyon Gecesine Ait Basınç Grafisi