32

SY Kızıl Bayrak 11-48

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2011-48 / Aralık

Citation preview

Page 1: SY Kızıl Bayrak 11-48
Page 2: SY Kızıl Bayrak 11-48

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLEREmperyalist/siyonist güçler adına “harbe

hazırlık”…… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3

Sert ve zorlu bir

mücadele dönemi…........… . . . . . . . . . 4

Zulüm dağlarınızın altında

kalacaksınız! .......…. . . . . . . . . . . . . . . . 5

“Özgür basın susturulamaz!” . . . . . . . . . 6

Emekçiler hakları ve gelecekleri için

grevdeydi! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7-9

“Haklarımıza sahip çıkıyoruz!” . . . . . . 10

Esnek çalışma saldırısı hız kazanıyor. . 11

Maltepe Belediyesi'nde direniş.… . . . . 12

Bütçe: Sermayeye yağma ve talan,

emekçiye yıkım!...… . . . . . . . . . . . . . . 13

Birleşik Metal Merkez Genel Kurulu

gerçekleşti...… . . . . . . . . . . . . . . . . 14-15

Partide çalışma tarzı sorunları . . 16-17

Nerden baksan ikiyüzlülük,

nerden baksan katliamcılık! . . . . . 18-19

19 Aralık katliamı lanetlendi, direniş

selamlandı!..….. . . . . . . . . . . . . . . . 20-21

Gençliğin 19 Aralık etkinliklerinden.. . 22

İnsanca yaşanacak ücretsiz

yurtlar istiyoruz!... . . . . . . . . . . . . . . . . 23

İşkence ve ihlaller sürüyor… . . . . . . . 24

“Katil devlet” itirafı....… . . . . . . . . . . . 25

Tahrir’de direniş sürüyor...... . . . . . . . . 26

Irak’ta emperyalizmin bayrağı

dalgalanıyor!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27

“Karanlığa ışık tut” . . . . . . . . . . . . . . . 28

TMMOB 2. Kadın Kurultayı

gerçekleşti... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Enternasyonal yara: Kayıplar . . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Polis ordularını bu kez “özgür basın geleneği”nintemsilcilerinin üzerine sürdüler. Birçok basın ve yayınkurumunu basıp onlarca kişiyi gözaltına aldılar.Gözaltına alınanların tutuklanıp zindanlara atılacağı iseneredeyse kesindir. Çünkü kurdukları faşist terör çarkıböyle işliyor.

Bu son saldırıyla Kürt halkının sesini soluğunukesmeye çalışıyorlar. Suçlarına suç katarken kimseduymasın, bilmesin, görmesin istiyorlar. Kanlakardıkları doğrularını emekçilere tek gerçek olarakyutturmak istiyorlar. Geçmişte bombayla kurşunlavarmak istedikleri amaçlarına, bugün gözaltı vetutuklamalarla varacaklarını sanıyorlar.

Ancak fena halde yanılıyorlar. Bomba ve kurşunlabaşaramadılar, gözaltı ve tutuklamalarla hiçbaşaramayacaklar. Ülkeyi kapalı bir hapishane halinegetirseler de, zindan duvarlarının bir halkın çığlığınısusturmaya gücü yetmeyecek.

Bu saldırıya yeltenenler şu halde de bunun böyleolacağını görmüş olmalılar. Kürt basınına yöneliksaldırının ardından ortaya konulan dayanışma ruhufaşist sermaye devletinin bu hamlesini daha ilk andabüyük ölçüde boşa çıkarmıştır. Bu yoğun saldırılararağmen “özgür basın”ın sesi daha bir kararlılıklayükselirken, anlamlı bir toplumsal sahiplenme debulmuştur.

Bu süreçte sergilenen dayanışmayı sürdürmekgörevimizdir. Tüm olanaklarımız ve gücümüzlemücadele dostlarımızın yanında olmaya devamedeceğiz. Seslerini sesimize katacak, kavga alanlarınataşıyacağız.

Biliyoruz ki saldırının hedefinde sadece Kürt basınıda yoktur, bugün Kürt basınını susturmak isteyenler,yıllardır yapmaya çalıştıkları gibi devrimci ve sosyalistbasına yönelik olarak da kapsamlı saldırılaragirişeceklerdir. Ama gelecek saldırılara hazırız. Çünkübiz de şanlı bir devrimci basın geleneğinintemsilcisiyiz. Bugün kullanabildiğimiz ne kadar hakvarsa hepsini de nice saldırıya karşı koyarak söke sökekazandık. Bundan sonra da aynı geleneği sürdüreceğiz.Düzeninin tüm suç ve pisliklerini hiçbir sınır koymadansergilemeye, emekçilerin ve ezilenlerin sesini tok

biçimde yükseltmeye devam edeceğiz.Son olarak belirtelim, faşist teröre dalga dalga

mücadeleyle yanıt vermeliyiz. Bugün için mücadele vedayanışma amacıyla ortaya konulanlar anlamlı, ancakyetersizdir. Fakat bu yolda kararlılıkla ilerlemek dışındabaşka bir seçenek de yoktur. Tüm gücümüzle faşistterörün arkasındaki kirli amaçları işçi ve emekçilereısrarla anlatmalı, mücadele saflarını büyütmeliyiz.

İnancımız tamdır, faşist baskı ve terörü yeneceğiz,biz kazanacağız!

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççıı llaarrddaa.. .. ..

Page 3: SY Kızıl Bayrak 11-48

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Bölge halklarına karşı yeni bir yıkım savaşınınhazırlandığına dair pek çok emare bulunuyor. İsrail’inİran’a saldırmak için hazırlıklar yapması, yüzlerceNATO-ABD askerinin Ürdün-Suriye sınırında bulunanEl Mefrak köyünde toplanması, Irak’taki ABDüslerinden Ürdün’e sevkiyat yapılması, özel operasyonbirliklerinin bölgeye kaydırılması, bölgede Suriye’yekarşı elektronik izleme birimi kurulması, Baasyönetimi karşıtı çetelerin Türk ordusu ve yabancıaskeri danışmanlar tarafından eğitilmesi vb. gibi...

Bu uğursuz hazırlığın öncelikli hedefi, Ortadoğu’yuemperyalist/siyonist güçlerin “dikensiz gül bahçesi”haline getirmektir. Bu gerici savaşı planlayan isedoğrudan ABD’dir. Avrupalı emperyalistlerin bir kısmıABD ile suç ortaklığına hazırlanırken, Türkburjuvazisi, onun devleti ve AKP hükümeti ise,efendileri adına tetikçilik yapmak için elovuşturuyorlar. Başını Suudi Arabistan’ın çektiği petro-dolar zengini körfez krallıkları ise, Suriye ve İran baştaolmak üzere bölge halklarına karşı hazırlananemperyalist savaşın finansörlüğünü üstlenmeye hazırgörünüyorlar.

Başını ABD emperyalizminin çektiği bugerici/saldırgan cephe, iğrenç bir mizansen sergiliyor.Medyadaki tetikçiler tarafından piyasaya sürülenhaberlerde, sözkonusu gerici cephenin Baas rejimininbaskısına maruz kalan Suriye halkına destek olmak içinoluşturulduğu iddia ediliyor. Fakat riyakârlığın dikalası olan bu iddialara pek inanan yok. Zira bu cephedeyer alan rejimlerin tümü de gerici, zorba vekatliamcıdır.

Geçen hafta Irak’tan çekildiğini ilan eden ABDemperyalizmi, bu ülkeyi yakıp yıkmanın yanısıra 1.5milyona yakın Iraklının da katilidir. Türk devleti veAKP hükümetinin Kürt halkına karşı giriştikleri inkârve imha savaşına bakmak, bunların kanlı sicilihakkında fikir edinmek için yeterlidir. Maraş’tan,Çorum’dan, ‘77 1 Mayıs’ından, Sivas’tan, Gazi’den,Diyarbakır’dan, Ulucanlar’dan, 19 Aralıklar’dan sözetmeye ise gerek bile yoktur. Geriye Suudi Arabistan’ladiğer körfez ülkeleri karlıyor ki, bunların ortaçağkalıntısı şeriatçı/zorba rejimler kulübü oldukları kimseiçin bir sır değil. Bir de İran’ı tehdit eden ancak çoköne çıkartılmayan, özellikle Ankara’daki tetikçilerleyaşadığı bir takım sıkıntılardan dolayı adı fazlaanılmayan İsrail var. Bu ülkede egemen olan ırkçı-siyonist yönetimin Filistin halkına neleryaptığına/yapmakta olduğuna bakmak, vahşi birrejimle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için yeter deartar bile.

Gözü dönmüş zorbalardan müteşekkil böyle bircephenin Suriye veya diğer ülke halklarının sorunlarıya da talepleriyle ilgili olması mümkün mü? Değilelbet. Zira bunların hedefi Ortadoğu’yuemperyalistlerin, siyonistlerin ve dinci gericilerinegemen olacağı karanlık bir bölge haline getirmektir.İşte bu kirli/sefil emellerine ulaşabilmek için bölgehalklarının yıkım ve kıyımıyla sonuçlanabilecekemperyalist bir savaşa hazırlık yapıyorlar.

Harbe hazırlanıyorlar

Geçen hafta toplanan Yüksek Askeri Şura’nın(YAŞ), temel gündem olarak “harbe hazırlık” meselesi

üzerinde durduğu açıklandı. Açıklamada atılmasıgereken adımların saptandığı, askeri birliklerin bunauygun bir konumlanma içine girecekleri belirtildi.

Devletin zirvesi ve AKP şefleri, bu açıklama ile ilkdefa savaş hazırlığına başladıklarını ilan etmiş oldular.Hiçbir komşu ülkenin tehdidi veya saldırısı sözkonusuolmadığına göre, dinci gericilik odağı AKP ilegeneraller kimin savaşına hazırlanıyorlar?

Ülkenin savaşa girmesini gerektiren bir durumolmadığına göre, “harbe hazırlık” olsa olsa ABDemperyalizminin biçtiği “etkin tetikçilik” adına birhazırlık olabilir. Nitekim Ortadoğu’nunemperyalist/siyonist çıkarlaragöre yeniden düzenlenmesiamacıyla savaşa hazırlananPentagon’un şefleri, etkintaşeronluk hevesine kapılanAnkara’daki tetikçilere“öncülük” rolü biçtiklerinibirden fazla kez ilan ettiler. Ohalde bu savaş Türkiye veyabölge halklarının çıkarınaolamaz. ABD-İsrail adına fitiliateşlenebilecek bir yıkımsavaşına hazırlık olabilir ancak.Emperyalist merkezlerden AKPiktidarına methiye üzerinemethiye dizilmesini, buuğursuz savaş hazırlığındanbağımsız düşünmek mümkünmü?

Suriye başta olmak üzereİran ve diğer bölge halklarınaağır bir faturaya dönüşecek olası bir savaşın hazırlığınabaşlayan AKP şefleriyle generaller, Kosova, Afganistanve Irak’ta olduğu gibi ABD emperyalizmi ile suçortaklığı içindeler. Ancak bu defa olay suç ortaklığınında ötesine geçiyor; Türk egemen sınıfları ve onlarındevleti, bölge halklarını hedef alacak olası bir savaşta“başrolü” oynamaya hazırlanıyorlar.

Namlunun ucunda Suriye var, bölgenin tüm halkları hedefte!

İran’a diz çöktürmek, Şam’da ABD kuklası dincibir iktidar kurmak, Lübnan Hizbullahı’nı tasfiyeetmek… ABD, İsrail ve suç ortaklarının temel hedefleribunlar. Irak işgaliyle bu yönde girişimler yapıldı ancakistenen sonuca ulaşılamadı. Zira İran tüm ambargo,tehdit ve tacizlere rağmen, diz çökmedi. Hizbullah ise,2006’da Lübnan’ı hedef alan kuralsız/vahşi savaşakarşı direnerek, emperyalist/siyonist küstahlara,belleklerine işleyen bir yenilgi tattırmıştır. Suriyeyönetimini ABD güdümüne çekmek için AKP ve şefiTayyip Erdoğan’ın girişimleri ise istenen sonucuyaratamadı. Baas yönetimi Türkiye ile ilişkilerigeliştirmeye çok hevesli idi, ancak bunu İran’a karşıABD’nin güdümüne girmekten ayrı tutmasını da bildi.Beşşar Esad’ın bu duruşundan rahatsız olanAnkara’daki işbirlikçi takımı, Washington’un datelkinleriyle Suriye’ye düşmanlık yapmaya başladı.

Baas karşıtı silahlı çetelere kol kanat geren, onlarıeğitip silahlandıran AKP iktidarı, İsrail’in İran’ıvurmaya hazırlandığını duyurduğu günlerde, Suriye’ye

karşı “harbe hazırlık” yaptığını ilan etti. Suriye’yi içsavaşa sürükleyip çökertmek, ardından Şam’da ABDkuklası Müslüman Kardeşler iktidarını kurmak içinçalışan AKP şeflerinin “harbi”, emperyalist/siyonistgüçlerin çıkarlarını korumayı amaçlayan gerici, haksızbir harptir. Üniforma giymiş tüm işçi ve emekçiler,ABD-İsrail çıkarları için hazırlanan bu harbe girmeyireddetmelidirler.

Namlunun ucunda Suriye halkları bulunsa da,Lübnan ve İran halkları da Suriye’nin hemen ardındanemperyalist/siyonist savaşın hedefi olacaklardır. Bu ise,tüm bölgenin bir savaş alanına çevrilmesi anlamına

gelecektir. İsrail’i korumak ve İran

üzerinde casuslukfaaliyetlerinde bulunmak içinTürkiye topraklarınakurulmakta olan NATO’nunfüze kalkanı ise, ilk gündenitibaren Türkiye’yi de savaşıntarafı haline getirecektir. Ziraolası bir savaşta İran’ın füzekalkanını vurması kadar doğalbir şey olamaz. Ankara’dakiişbirlikçi iktidarın “harbehazırlık” yapmaya başlaması,Türk burjuvazisi, AKP şeflerive generallerin, ülkeyi akılalmaz bir savaşa sürüklemehazırlığı olarakdeğerlendirilmelidir. Yayılmacıemelleri depreşen burjuvazi veOsmanlı hayalleri gören AKP

şeflerinin bu pervasızlığına mutlaka dur denmelidir.

Gerici savaşa karşı halkların kardeşliği

Emperyalist/siyonist güçlerle bölgedeki suçortakları gerici, yıkıcı, vahşi bir savaşa hazırlıkyapıyorlar. Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da olanlarabakmak, savaş baronlarının neyin peşinde olduklarıhakkında fikir verecektir. Ancak bu defa hedefte Suriyeve İran’ın olması, olası bir savaşı daha da tehlikeli halegetiriyor. Her iki ülkenin ABD ile tetikçilerine kolayboyun eğmeyeceği, dolayısıyla çatışmaların tümbölgeye yayılma riskinin her zamankinden fazlaolacağı unutulmamalıdır.

Emperyalistlerle işbirlikçilerinin etnik, dinsel,mezhepsel çatışmaları kışkırttıkları göz önünealındığında, hazırlığı yapılan savaşın, bölge halklarınıbirbirine boğazlatmayı da içereceğinden kuşkuduymamak gerek. Bu olgu savaşa karşı mücadeleninönemini bir kat daha arttırmaktadır.

Hem emperyalist/siyonist saldırganlık ve savaştehdidine karşı mücadele etmek, hem Türk devleti veAKP şeflerinin bu gerici savaşta “öncü rol” oynamaheveslerini kursaklarında bırakmak için etkili, yaygın,militan bir mücadele örmek gerekiyor. Bu tarihisorumluluk Türkiye işçi sınıfına, emekçilere, ezilenKürt halkına ve ilerici-devrimci güçlere düşmektedir.“İşçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarını sadeceülke içinde değil, tüm bölgede yükseltmek,emperyalizme, siyonizme ve işbirlikçilerine karşıbölgesel direnişi örmek acil bir ihtiyaçtır.

Emperyalist/siyonist güçler adına “harbe hazırlık”…

Emperyalist savaş ve saldırganlıkengellenmelidir!

Ankara’daki işbirlikçiiktidarın “harbe hazırlık”yapmaya başlaması, Türk

burjuvazisi, AKP şefleri vegenerallerin, ülkeyi akıl almazbir savaşa sürükleme hazırlığı

olarak değerlendirilmelidir.Yayılmacı emelleri depreşen

burjuvazi ve Osmanlı hayallerigören AKP şeflerinin bu

pervasızlığına mutlaka durdenmelidir.

““

Page 4: SY Kızıl Bayrak 11-48

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

“KCK operasyonları” adı verilen saldırganlığınson hedefi basın emekçileri oldu. Bu son saldırıylailerici ve sosyalist basın susturularak meydan sıkıkontrol altında tutulan ve tek merkezden yönetilenburjuva medyaya bırakılmaya çalışılıyor. BöylelikleTayyip Erdoğan’ın ifadesiyle “oksijensiz bırakmak”hedefi doğrultusunda bir önemli hamle dahayapılıyor. Bu hamleyle Kürt hareketi başta olmaküzere toplumsal muhalefetin sesi soluğu kesilmekistenirken, siyasal ortam iyiden iyiye karartılıyor. Bukadarı da ancak askeri darbe dönemlerinde görülenbir koyu sansür ve baskı dönemi içerisindeolduğumuzu teyit ediyor.

Bu yoğun faşist baskı ve terörün devletinzirvelerinde planlanarak uygulandığı biliniyor.Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da geçtiğimizgünlerde bu gerçeği, “KCK operasyonlarının hepsikoordinasyon içinde tartışılmış, kararlaştırılmış,planlanmış ve yürütülmektedir” sözleriyle itiraf daetti. Bu demektir ki polis ve yargı tarafındanuygulanan gözaltı ve tutuklama furyası bizzat AKPşeflerinin yönetiminde devletin en üst zirvelerindeplanlanıp hayata geçirilmektedir. Bu itiraf yargınınbağımsızlığı vs. üzerine edilen boş sözlerin de artıkbir tarafa bırakıldığı anlamına gelmektedir. Sermayedevleti baskı ve terörde hiçbir sınır tanımamaktadır.Amaca ulaşmak için her yönteme başvurmakta vebunu gizleme gereği de duymamaktadır.

Bu dizginsiz baskı ve terör rejiminin önceliklihedefi Kürt hareketidir. Kürt halkının özgürlükiradesi ve bu uğurda ortaya koyduğu ileri mücadelegücü böylelikle bastırılmaya çalışılıyor. Mevcuthaliyle uygulanan faşist terörün ‘90’lı yıllardaörgütlenen kirli savaştan özünde bir farkı dabulunmuyor. O dönemde devletin resmi ve gayriresmi güçleri oluk oluk Kürt kanı akıtıyordu.Bugünse polis ve yargı tüm Kürtler’i zindanakapatıyor. Bununla da yetinmiyor. Kürt halkınauygulanan bu siyasi soykırıma dur diyenler de aynısaldırganlığın hedefi oluyor.

Bununla birlikte ve elbette şovenizme yaslanarakmeşrulaştırılmaya çalışılan faşist baskı ve terör,toplumsal muhalefetin tüm diri güçlerine karşıyöneltilmektedir. Hapishaneler öğrenciler,sendikacılar, aydınlar, çevreciler, hukukçularladoldurulmaktadır. Devrimci güçler zaten yıllardır buterörün hedefidirler. Tırmandırılan faşist terörünöncelikli hedeflerinden biri de yine onlar olacaktır.

Bunun için uygulanmakta olan faşist terördeki buolağanüstü tırmanış sadece Kürt sorununabağlanamaz. Kürt hareketi ile birlikte toplumsalmuhalefeti de bastırmaya çalışanlar, ülkeyi dikensizbir gül bahçesine çevirmeye çalışıyorlar ki, bu danedensiz değildir. Nedenlerden biri açıktır ki, sosyalve ekonomik taleplerine yanıt verilemeyen işçi sınıfıve emekçi hareketinin gelişmesinin önünüalabilmektir. Diğer taraftan ise bundan da öncelikliolmak üzere, dışarıda gerici savaşlara giderkeniçeriye çeki düzen vermeye çalışıyorlar. Kaldı kiözellikle Suriye’ye yönelik örgütlenen emperyalistsaldırganlığın taşeronluğunu yapan sermaye devletibu yöndeki hazırlıklarını da resmileştirmiştir.Geçtiğimiz günlerde devletin askeri alanda en yüksekorganı niteliğindeki Yüksek Askeri Şura (YAŞ)toplantısında olası bir savaşa yönelik hazırlıkların elealınması bunun çarpıcı bir ifadesidir.

Sermaye devleti tüm gövdesiyle, ana aktörlerininemperyalistler olduğu gerici bir savaş ve saldırganlıksürecinin tarafıdır. Ülke toprakları bu saldırganlığın

üssü durumundadır, devletin askeri güçleri de bugüngiderek ısınmakta olan bölgesel bir savaşıniçerisindedir. Önümüzdeki günlerde bu sürecin ileriboyutlar kazanması muhtemeldir. İşte ülkeiçerisindeki azgın faşist terörün arka planında bu olgubulunmaktadır. Bu da demek oluyor ki dışarıda ABDemperyalizmiyle aktif işbirliği halinde gerici savaş vesaldırganlığa soyunan Türk sermaye devleti, içeridede faşist terörün dozunu daha da tırmandıracaktır.

Dolayısıyla bugün tırmanan faşist baskı ve terörrejimini bu genel perspektif içerisinde anlamak vemücadele görevlerine de bu bakışla yaklaşmakgerekmektedir.

Böyle bir yaklaşımla çıkarılacak sonuçlardanbirisi kuşkusuz ki, saldırganlığın topyekün olduğukonusundaki bir bilinç açıklığına sahip olmaktır.Sürmekte olan saldırganlık hedefindeki güçlerinbileşimi bu bakımdan fazlaca söze gerekbırakmamaktadır. Fakat diğer taraftan saldırınıntoplumsal hedefleri bakımından bunun böyle olduğuaçıktır. Öyle ki bugün saldırılarla hedef alınantoplumsal kesim Kürt halkı olsa da, işçi sınıfı veemekçiler de saldırının hedefidir. Çünkü gerici savaşve saldırganlığın ekonomik ve sosyal faturasını onlarödeyecektir. Sadece bu kadarla da kalmaz, içeride vedışarıda savaşa giden bir ülkede egemenlerin yaptığıilk işlerden birisi grevleri ve sokak gösterileriniyasaklamak, ücretleri dondurmak, sendikalarınkapısına kilit vurmak olur. Böylelikle bir yandansavaşın ekonomik faturası emekçilere ödetilirken,diğer yandan sınıf mücadelesinin de önü alınarak,gerici savaş ve saldırganlığa karşı öfkenintoplumsallaşmasının önüne geçilmeye çalışılır. Bununiçin bugün Kürt hareketi ve devrimci güçler saldırıyauğrarken işçi sınıfı ve emekçilerin boynundaki ilmikde biraz daha sıkılaştırılmaktadır. Bunun için bugün

işçi sınıfının önündeki saldırılara dair, mücadele vegenel grev iddiasını öne sürenler eğer samimilerse bugerçeği hesaba katmak, dolayısıyla da buna uygun birtutum belirlemek zorundadırlar.

Şu haliyle bu konuda ortada oldukça anlamlıçıkışlar da bulunmaktadır. Kamu emekçilerinin 21Aralık grevi bu bakımdan son derece anlamlı birörnek olmuştur. Ne kadar başarıyla örgütlendiğindenbağımsız olarak grevin talepleri sadece ekonomik vesosyal haklarla sınırlı tutulmamış, aynı zamandafaşist teröre karşı talepleri de içermiştir. Bunun içinyapılan alan eylemlerinde “Faşizme karşı omuzomuza” sloganıyla birlikte gözaltı ve tutuklamalarason verilmesi talebi de yükseltilmiştir.

Bu son derece anlamlı örnek yine de şu durumdaistisnadır. İçerisinde ilerici ve sol iddialarda bulunansendikaların büyük bölümü de faşist baskı ve terörkarşısında susmaktadır. Kuşkusuz ki bu tablo bilinçlimüdahalelerle değiştirilmeyi beklemektedir. Kaldı kiemperyalist saldırganlığı ve faşist terörü göğüslemekgörevi üzerinden ortaya konulacak çeşitli güç veeylem birlikleri, işçi sınıfı ve emekçileri bumücadeleye kazanmayı temel bir görev olarakgörmelidir. Bununla birlikte ise işçi sınıfı veemekçiler içerisindeki ilerici ve öncü güçlerin buanlayışla ortak bir duruş sergilemeleri büyük önemtaşıyor.

Tüm bu görevleri de içermek üzere içerisindeolduğumuz zorlu tarihsel dönemi başarıylakarşılamak üzere saflarımızı güçlendirmeliyiz.Saldırılar azgındır, mücadele sert ve zorludur.Dolayısıyla bu mücadeleden alnımızın akıyla çıkmaküzere daha fazla cüret, daha fazla enerji ve dahabüyük bir kararlılık ortaya koymalı, rüzgar ekenlerisonlarını getirecek büyük bir fırtınayla yüz yüzebırakmalıyız.

Sert ve zorlu bir mücadele dönemi

Batman, Diyarbakır, Siirt’in Kurtalan ilçesi veMersin’in Akdeniz ilçesinde 16 Aralık günüdüzenlenen baskınlarda 100’e yakın kişi gözaltınaalındı.

BDP’li belediyelerin hedef alındığı operasyonda,belediyelerde ayrıntı arama yapıldı. 17 Aralık günü isebu sefer hedef yüzlerce BDP’linin tutuklandığıŞırnak’tı.

4 gün süren gözaltıların ardından Batman’da 15kişi tutuklandı. Kurtalan’da ise aralarında DicleHaber Ajansı (DİHA) muhabiri Abdullah Çetin’in debulunduğu 14 kişi tutuklandı. Kurtalan BelediyeBaşkanı Necat Yılmaz 250 bin TL kefaletle serbestbırakıldı. Şırnak’ta da yaşları 17-18 olan 15 genç“örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanarak ŞırnakCezaevi’ne gönderildi.

Tutuklama terörü tam gaz

Page 5: SY Kızıl Bayrak 11-48

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Zulüm dağlarınızın altında kalacaksınız! Son yılların en kapsamlı ve baskıcı döneminin

içinden geçiyoruz. AKP hükümeti eliyle başlatılansaldırgan politikalar inanılmaz bir pervasızlıklasürerken tüm ülke büyük bir cezaevine dönüştürülmüşdurumda. Tüm muhalifler, muhalif olma potansiyelitaşıyanlar açık hedef konumunda. Öğrenciler,sendikalar, demokratik kitle örgütleri, odalar,devrimciler, Kürt halkı hepsi hedef. Gerici rejim kendidışındaki kimseye yaşam şansı tanımıyor. Birtakım köşeyazarları doğrudan başbakanın talimatıyla işindenalınıyor, bazıları tutuklanıyor, bırakın bağımsız basınıburjuva medyanın üzerinde bile amansız bir baskıkuruluyor.

İktidarın vahşeti, kurumsallaştırdığı devlet terörü ile12 Eylül’ün baskıcı ortamını çoktan geride bırakırkenNazi zulmünü aratmayacak bir noktaya ulaştı. Poliseline geçen yetkilerle tam bir cinayet şebekesinedönüşmüş, doğrudan yargılayan, karar veren ve infazeden bir statü kazanmış durumdadır. Cemaatintetikçisine dönüşen polis ve yargı, suç uydurmakta,kendi yarattığı delillerle ve hiçbir hukuksal anlamıolmayan sadece polise ait özel kriterle iddianameleryazmaktadır. Yalan kampanyaları eşliğinde en sıradaninsanın bile gülüp geçeceği iddialarla gerçekleşentutukluluklar yılları bulmaktadır. Üstüne üstlükyapılanlar Göbels’e bile takla attırarak, dalga geçer gibi“ileri demokrasi” olarak önümüze sunulmaktadır.Özetle devlet tüm organlarıyla tam bir faşist çeteyedönüşmüş durumdadır.

Tüm baskı ve zulmün ortasında Kürt halkı ve onunmücadelesi durmaktadır. KCK adı altında yürütülenoperasyonlarda binlerce kişi gözaltına alınmış vedüzmece iddianamelerle tutuklanmıştır. Başbakanın“oksijenlerini keseceğiz” diye özetlediği saldırıfuryasının içinde Kürt hareketine düşman olmayanherkes hedef haline dönüştürülmüştür. Yazarlardanakademisyenlere, öğrencilerden gazetecilere,aydınlardan avukatlara, milletvekillerinden belediyebaşkanlarına kadar herkes bu cenderenin içinealınmıştır. Geçmişte faili meçhul cinayetler eliylesürdürülen kirli savaş taktikleri arasına devletin polis veyargı eliyle düzenlendiği komplolar da girmiştir.Seçimlerden bu yana süren ve BDP’yi engellemeyedönük yaratılan çember sol güçleri de içine alacakşekilde genişlemeye devam etmektedir.

Geçtiğimiz hafta Batman, Diyarbakır, Siirt’inKurtalan ilçesi ve Mersin’in Akdeniz ilçesinde BDP’libelediyelere yapılan baskınlarda yüze yakın kişigözaltına alınırken belediyelerde de kapsamlıaramalar yapıldı. Artık takip edilmesininbile neredeyse imkânsızlaştığı saldırıyağmuru dışarıda tek bir insanbırakmayacak şekilde ilerlemeyedevam ediyor. Busaldırganlığın sondalgası da basınakarşı yapıldı.

Hafta başında İstanbul, Diyarbakır, Van, Ankara, Adanave İzmir’de gerçekleştirilen eş zamanlı baskınlarda 25’iİstanbul’da olmak üzere toplam 35 kişi gözaltına alındı.İstanbul’da gözaltına alınanlar arasında BDP’liyöneticiler de buluyor. Yapılan baskınlarda tüm dijitalverilere el konurken Van’da da DİHA çadırı baskınınhedefi oldu.

Şehirde bunlar yaşanırken dağlardan yine silahsesleri yükselmeye devam ediyor.

AKP’nin “ileri demokrasi” olarak tanımladığı şeyinne olduğunu anlatmak için değil bir yazı birkaç ciltlikansiklopedi bile yetmeyecektir. Karakolun cezaevininiçinde “işkenceye sıfır tolerans” şiarıyla katledilen/infazedilenler, üç sene 1 Mayıs’ta Taksim’de işçi sınıfınapervasızca saldıran polisin görüntüleri, gaz bombasıylakatledilenlerin simge isimlerinden Metin Lokumcu veHopa’da yaşananlar, tutuklu 500 öğrenci ve öğrencileredönük saldırılar, her geçen gün artan kadın cinayetlerive kadına yönelik şiddet, HES’ler ve HES protestoları,hukuksuz yargılamalar, cezaevinde ölümler, yargısızinfazlar, her türlü hak arama mücadelesine karşıgösterilen tahammülsüzlük, sendika ve demokratik kitleörgütlerine dönük saldırı ve tehditler, iş cinayetlerinde

takınılan tutum ve seçilen taraf, artanpolis terörü, gazetecilere ve basına

dönük baskılar, operasyonlar,ırkçılık ve ayrımcılık... Tüm

bu başlıkların her biri içinve burada atladığımızbaşlıklar için yüzlerce

binlerce örnek vermek vebunları detaylandırmak

mümkün. İçindesaydıklarımızın hepsinden bir

parça barındıran bu operasyonlar Kürt halkına dizçöktürene kadar devam ettireceklerini ısrarlasöylüyorlar ki bu bize operasyonların bitmeyeceğinikısa yoldan anlatıyor.

Tüm bu saldırganlığın gerisinde ise AKP’nin doğalgerici ve faşist karakterinin yanı sıra kapitalizmindönemsel ihtiyaçları ve Ortadoğu’da Türkiye’ye verilengörevler bulunmaktadır. Yani bu işin bir ucu, Suriye’yedönük “komşularla sıfır sorun” politikası

çerçevesindeki tetikçiliğe, bir ucu kıdem tazminatınıngasp edilmesi gibi sosyal yıkım politikalarına kadaruzanıyor. AKP’nin yalan ve korku krallığı tam gaz etsede bir kez daha Kürt halkı özgürlük iradesininkırılmayacağını ortaya koyuyor, tüm baskı ve zulmünekarşı amfilerde öğrencilerin sesleri yankılanıyor, işçisınıfı ülkenin her köşesinden ses vermeye devam ediyorve devrimci, demokrat güçler sokaklardan geriçekilmiyor. Yani umut yaşıyor.

19 Aralık direnişinin yıldönümünde Türkiye yinebaskı ve zorbalığa uyanırken “içerde dışarıda hücreleriparçala!” diye haykıranların sesleri geçmişten bu güneışık tutmaya devam ediyor. Ulucanlar’la başlayansürecin sadece içerdekilere değil tüm topluma F tipi biryaşam vaat ettiği bu gün açıkça ortaya çıkmıştır. AKPiktidarının öncesinde başlayan bu saldırganlık bu günmeyvelerini verirken AKP’yi iktidara taşıyan vefaşizmin kitlelere nüfuz etmesinin önünü açan süreçbugün tüm yaşadıklarımızın sebebidir. Muhalefetiparalize eden, topluma suskunluk kilidi vuran devletbaskıyı kurumsallaştırırken sermaye politikalarınınuygulanabilmesi için gerekli ortamı yaratmıştır. Sağlıktave eğitimde yaşanan dönüşümler, yıkım politikaları,özelleştirmeler, KHK veya mesleki yeterlilikuygulamaları gibi sermaye saldırılarının tümüyle buzorbalıkla açık bağları bulunmaktadır.

Yarattığı eşitsiz düzenin ne olduğunu herkesten çokdaha iyi bilen burjuvazinin korkusu elindekilerikaybetme korkusudur. Bu yüzden herkesten korkar,doğruyu söyleyen herkes korkunun kaynağıdır veonlara acımasızca saldırır. Sıkıştığı zaman dengesini dekaybeder vahşileşir. Bugün devletin yaşadığı ve yaptığıda budur.

Unutulmamalı bu zorbalık korkudandır. Bu zorbalıkbaskıyla yarattıkları krallıklarının içinde dizlerititreyenler depremzedeye bile cop sallamaktan gazsıkmaktan çekinmeyenlerdir. Elleri bağlı bir kadını ikikişi karakolda acımasızca dövenler ve bu dayakçı“vatan evlatlarını” aklayandır. Sokak ortasında infazyapanlardır, dört duvar arasındaki insanlara kimyasalsilahlarla saldıranlardır. Ama ne yaparlarsa yapsınlarkorkularının başlarına gelmesine engelolamayacaklardır.

Page 6: SY Kızıl Bayrak 11-48

Devlet terörü6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

İstanbul, Diyarbakır, Van, Ankara, Adana veİzmir’de gerçekleştirilen operasyonlar kapsamındaDicle Haber Ajansı, Özgür Gündem gazetesi,Demokratik Modernite dergisi, Etik Ajans ve GünMatbaası bürolarına ve birçok eve eş zamanlı baskınlaryapıldı. Aralarında ETHA ve Evrensel gazetesiçalışanlarının, AFP foto muhabiri Mustafa Özer’in,Vatan gazetesinden Çağdaş Ulus’un da bulunduğu 41kişi gözaltına alındı.

Kürt basınına yönelik gözaltı terörü çeşitlieylemlerle protesto edildi.

Eskişehir’de protestoAdalar Migros önünde 21 Aralık günü yapılan

eylemde “Özgür basın susturulamaz” pankartı açıldı.Basın açıklamasında Türkiye’nin en fazla siyasitutukluya ve tutsak gazeteciye sahip ülke olmasınadikkat çekildi. Toplumsal muhalefet üzerindeki baskıpolitikalarının AKP hükümetinin aracılığıylauygulandığı belirtildi. Açıklama gözaltıların derhalserbest bırakılması talebiyle son buldu.

BDSP, Alınteri, DHF, EHP, HDK, Halkevleri, TKPve ÖDP’nin örgütlediği eylemde devrimci, yurtsever vesosyalist basının gazeteleri taşındı.

Özgür basın için nöbetteyiz!Sol, sosyalist, devrimci basın-yayın organlarının

çalışanları, 21 Aralık günü gözaltıların tutulduğuİstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde eylemdeydi. VatanGüvenlik Şube’ye yakın bir alanda yapılan basınaçıklamasının ardından 2 saat boyunca ‘Özgür basınnöbeti’ tutuldu.

Devrimci, sosyalist basın çalışanları, TerörleMücadele Yasası’nın kaldırılmasını ve tutuklamamekanizması olarak kurulan Özel YetkiliMahkemeler’in dağıtılmasını istedi.

Özgür Gündem gazetesi, Atılım gazetesi, EtkinHaber Ajansı, Kızıl Bayrak gazetesi, Mücadele Birliği,Sendika.org, Tutuklu Gazetecilerle DayanışmaPlatformu, Yarın gazetesi ve Alınteri gazetesitarafından örgütlenen eyleme ESP Genel Başkanı FigenYüksekdağ da destek verdi.

Oturma eyleminin başlamasının ardından BDPİstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel eylem alanınagelerek basın emekçilerine destek verdi. Tuncel,DİHA’nın mikrofonunu tutarak ajans için muhabirlikyaptı.

Fotoğraf makinelerini bıraktılar21 Aralık grevinde gözaltındakilerle dayanışma

amacıyla, basın emekçileri kamera ve fotoğrafmakinelerini yere bıraktı. İstanbul Beyazıt’ta yapılanmerkezi eylemi takip eden çeşitli sol, sosyalist, devrimcibasın-yayın organlarının muhabirleri grevi, kollarınataktıkları siyah kurdelelerle takip ettiler. Basınemekçileri, Kürt basınına yönelik baskı ve teröre karşıalanda eylem yaptılar. Alanda bulunan ses aracındankitleye seslenen ETHA editörlerinden Nadie Gürbüz,alandaki binlerce emekçiye dayanışma çağrısı yaptı.

Özgür Gündem, Evrensel, Kızıl Bayrak’ın dataşındığı eylemde basın emekçileri, “Özgür basınsusturulamaz!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Özgürbasın susmadı, susmayacak!” sloganlarını attılar.Sloganlara alanda bulunan binlerce kişi de büyük bircoşkuyla eşlik etti. 3 dakika süren eylemin ardındanmiting programı devam etti.

“Yansak da dokunacağız!”20 Aralık günü Taksim’de yapılan kitlesel yürüyüşle

operasyon protesto edildi. Eylemde faşist baskı ve teröredönük öfke öne çıkarken, İstiklal Caddesi “Özgür basınsusturulamaz!” sloganlarıyla yankılandı.

Taksim Meydanı’nda toplanan kitle “Özgür basınısusturamayacaksınız / Gündem – DİHA” pankartıarkasında Galatarasaray Lisesi’ne yürüdü. AralarındaKızıl Bayrak, Mücadele Birliği, Sendika.org ve ETHAçalışanlarının da bulunduğu devrimci ve sol basınçalışanlarının yanısıra Banu Güven ve ErtuğrulMavioğlu gibi çok sayıda gazeteci de eylemde yer aldı.

BDSP, DHF, ESP, Halkevleri, ÖDP’nin de aralarındabulunduğu devrimci ve ilerici güçler de eyleme destekverirken, BDP il yöneticileri eyleme katılım gösterdi.

Galatasaray Meydanı’ndaki basın açıklamasınıTürkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri AlperTurgut okudu. Turgut “Basın özgür olana, hapishanelerboşalana dek buradayız” dedi.

Açıklamanın ardından Özgür Gündem gazetesieditörlerinden Bayram Balcı bir konuşma yaptı.

Yaşanan operasyonun Özgür Gümdem’e yapılan ilksaldırı olmadığına dikkat çeken Balcı, Çiller dönemindegazetenin bombalandığını, gazete çalışanlarının, çocukyaştaki dağıtıcılarının sokak ortasında JİTEMelemanları tarafından katledildiğini hatırlattı.

Özgür Gündem gazetesine yapılan baskına vegözaltılara rağmen özgür basının susmayacağınıvurguladı.

Özgür Gündem önünde eylemSol, sosyalist, devrimci basın yayın organlarının

temsilci ve çalışanlarının yanısıra demokratik kitleörgütü ve sendikaların temsilcilerinin de katıldığı eylem20 Aralık günü Özgür Gündem Gazetesi’nin teknikişlerinin yapıldığı Beyoğlu’ndaki Fırat Basım Yayıncılıkbürosu önünde gerçekleştirildi. Kısa bir süredeörgütlenmesine rağmen eyleme kitlesel bir katılımsağlandı.

Kızıl Bayrak’ın yanısıra Atılım, Mücadele Birliği,Sendika.org, Evrensel, Birgün, Özgür Gelecek,Devrimci Demokrasi, Özgür Radyo ve pekçok gazete vederginin çalışanlarının katıldığı eyleme ÖDP GenelBaşkanı Alper Taş ve DİSK Genel Sekreteri TayfunGörgün de destek verdi.

Kürt basını üzerindeki baskıların son bulmasıçağrısının dile getirildiği eylemde açıklamayı okuyanEtkin Haber Ajansı editörlerinden Derya Okatan, Kürtbasınının sesinin susturulamayacağını belirterekdayanışma çağrısı yaptı.

Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Av. Eren Keskin, operasyonların Kürt hareketini yoksaymak, çözüm yerine baskıyı yükseltmek anlamınageldiğini söyledi. Özgür Gündem gazetesinin yayınınadevam edeceğini söyledi. Keskin, verilen desteğeteşekkür ederek konuşmasını noktaladı.

Eylemde ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, DİSKGenel Sekreteri Tayfun Görgün, Atılım Gazetesi GenelYayın Yönetmeni İbrahim Çiçek ve Özgür Gündemgazetesinin eski yazarlarından BDP’li Filiz Koçali dedayanışma çağrısında bulundu.

Kızıl Bayrak / Eskişehir - İstanbul

“Özgür basın susturulamaz!”

21 Aralık 2011 / Taksim

“KCK operasyonları” adı altında örgütlenen faşistbaskı ve terörün son hedefi basın emekçileri oldu. Busabah saatlerinden itibaren başta Dicle Haber Ajansıbüroları olmak üzere, çok sayıda ilerici ve muhalifbasın kuruluşuna ve evlere baskınlar düzenlendi,onlarca basın emekçisi gözaltına alındı.

Aydınlar, akademisyenler, avukatlar derken sıraemekçi halkın sesi soluğu olan ilerici ve sosyalistbasına geldi. Böylelikle “oksijensiz bırakacağız”

söylemi de tam anlamıyla gerçeğe dönüşüyor.AKP’nin dümeninde oturduğu sermaye iktidarı, dalgadalga büyüyen faşist baskı ve gericilikle toplumunüzerine bir karabasan gibi çöküyor.

Bu son gözaltı dalgası KCK operasyonlarınıngerçek amacını birkez daha ortaya seriyor. İlerici vesosyalist basına yönelik bu saldırıyla emekçi halkıngerçekleri öğrenmesinin önüne geçilmeye çalışılıyor.Böylelikle tek merkezden çalışan burjuva propagandaaygıtı rakipsiz bırakılmak isteniyor. Bu durumda daher türden yalan ve çarpıtmayla kardeş Kürt halkınınsesinin susturulması, emekçilerin zihinlerinin kirlipropagandayla teslim alınması hedefleniyor.

KCK operasyonu adı altında sürdürülen bu faşistterörün hedefinde sadece Kürt halkı yoktur.Şovenizmle faşist terör meşrulaştırılarak tümtoplumsal muhalefet güçleri ezilmeye çalışılıyor.Çünkü son YAŞ kararlarında da görüldüğü üzeresermaye iktidarı savaş düzeni alıyor. ABDemperyalizmiyle işbirliği halinde Suriye başta olmaküzere kardeş halklara yönelik savaş ve saldırganlıkpolitikalarının taşeronluğuna soyunuyor. Bunun içintüm toplumsal muhalefeti sindirmeye çalışıyor.

Ancak ne yaparsa yapsınlar bu gerici amaçlarınaulaşamayacaklardır. Faşist baskı ve terör karşısında neKürt halkını ne de ilerici ve devrimci güçleri teslimalabileceklerdir. İlerici, devrimci ve sosyalist basınbugüne kadar kimseden icazet almadı, bundan sonrada almayacak. Onyıllardır nice baskı ve teröre göğüsgerilerek yaratılan özgür basın geleneği bundan böylede devam edecek.

Kızıl Bayrak gazetesi olarak saldırıya uğrayanmücadele dostlarımızla tam dayanışma halindeolduğumuzu bildiriyor, faşist teröre karşı omuz omuzamücadele vereceğimizi duyuruyoruz.

Özgür ve sosyalist basın susturulamaz!Faşist baskı ve teröre son!

Kızıl Bayrak 20 Aralık 2011

Özgür basınsusturulamaz!

Page 7: SY Kızıl Bayrak 11-48

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Ülke çapında yüzbinlerce emekçi sermayehükümetinin saldırılarına ve geleceksizliğe karşı 21Aralık günü greve çıktı. Sağlık alanında örgütlüsendikalar ve meslek örgütleri ile KESK’e bağlısendikalar tarafından gerçekleştirilen 1 günlük greveylemi hemen hemen tüm illerde hayata geçirildi.

İş bırakan emekçiler bulundukları alanlarda kitleselyürüyüşler gerçekleştirdi. Grevin merkezi ise İstanbuloldu. Başta hastaneler olmak üzere kamuda birçokbirimde grev uygulaması hayata geçirildi.

İstanbul İstanbul’daki hastanelerde sağlık emekçileri greve

çıktı. İstanbul’un Anadolu Yakası’nda grev çağrısıbüyük oranda karşılık buldu. Kadıköy’de HaydarpaşaNumune Hastanesi’nde polikliniklerde greve önemlikatılım sağlandı. Grev önlükleri ve dövizleriyle poliklinikler önündetoplanan sağlıkçılar şarkılar eşliğinde bekleyişlerinisürdürdüler. SES ve Dev Sağlık-İş üyelerinin dekatılımıyla basın açıklaması yapıldı. TTB 2. BaşkanıProf. Dr. Özdemir Aktan’ın konuşma yaptığı eylemehasta ve hasta yakınları da destek sundu. Bazı hastayakınlarının, sağlıkçıların dövizlerini alarak eylemekatılmaları dikkat çekti. Basın açıklamasını okuyanİstanbul Tabip Odası Numune Hastanesi temsilcisi Dr.Hikmet Karagül, KHK darbesi ile sağlıkta yıkımpolitikalarına değindi. Sağlıkçıların grev talepleriniaçıkladı.

Anadolu Yakası’nda Göztepe Eğitim ve AraştırmaHastanesi, Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve AraştırmaHastanesi, Zeynep Kamil Hastanesi, Kartal KoşuyoluHastanesi, Süreyyapaşa Hastanesi’nde de acil servislerdışında sağlık hizmeti verilmedi. Hastaneye gelen hastave hasta yakınları polikliniklerde sağlık hizmetialamadı.

Büro emekçilerinden yürüyüş

Anadolu Yakası’ndaki SGK ve vergi dairelerindeçalışan büro emekçileri Kadıköy Vergi Dairesi önündetoplanarak kitlesel bir yürüyüşle Kadıköy’dekiEminönü-Karaköy İskelesi’ne yürüdüler. Vapurlaraücret ödemeden turnikelerden atlayarak binen emekçilerparasız ulaşım haklarını kullandılar.

Sirkeci’de kitlesel buluşma

Beyazıt’taki eylem için Sirkeci’de toplanan 10 biniaşkın emekçi Beyazıt Meydanı’na yürüdü. Eğitim Senİstanbul Şubeleri’nin kitlesel katılım sağladığı yürüyüşnedeniyle tramvay ve araç trafiği felce uğradı. KESK’ebağlı sendikalardan Tüm Bel Sen, Haber Sen, Yapı YolSen, BES üyelerinin katıldığı yürüyüşte renkligörüntüler oluştu.

Çapa ve Cerrahpaşa’dan kitlesel yürüyüş

İstanbul Avrupa Yakası’nda da greve katılım yüksekoldu. Avrupa Yakası’ndaki buluşma noktalarından biriÇapa Tıp Fakültesi’ydi. Emekçiler hastane etrafındabir yürüyüş yaptılar. Bayrampaşa Devlet Hastanesi’ninilk defa greve çıkmasının duyurulması coşkulu alkışlarlakarşılandı. Yürüyüşün ardından İstanbul Tabip OdasıBaşkanı Taner Gören bir açıklama yaptı.

Diğer buluşma noktası Cerrahpaşa Tıp Fakültesiidi. Acil bölüm dışında sağlık hizmetinin verilmediğihastane bahçesine sabah saatlerinde çadırlarını kuranemekçiler, greve katılım çağrıları yaptılar ve dağıttıklarıbildiriler ile grevlerinin nedenlerini anlattılar.

Yürüyüş sırasında hastaneye gelen Kristal-İş üyesiişçiler, Tez-Koop-İş üyesi hastane işçileri, Taşeronİşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği çadırınbulunduğu yerde grevci emekçileri beklediler. Yürüyüşkolu tekrar çadıra geldiği sırada tıp fakültesi öğrencileride “Tüccar değil hekim olacağız” pankartıyla kortejegirdiler.

Cerrahpaşa Sağlık Meclisi olarak KHK’yı oylayanemekçiler üzerinde “Hayır” yazılı kırmızı kartlarlayasaya onay vermediklerini ifade ettiler.

İki koldan yürüyerek Haseki Eğitim ve AraştırmaHastanesi önünde buluşan sağlık emekçileri trafiğikapatarak Beyazıt Meydanı’na yürüdüler. İstanbulçapındaki hastanelerden gelen sağlık emekçileri burada‘Sağlık Meclisleri’ni kurdular.

Sağlık Meclisleri pankartı arkasında asistanlar,hekimler, öğrenciler, hemşireler ve taşeron sağlıkemekçileri yürüdü.

Tıp öğrencileri de dersleri boykot ederek grevde yeraldılar. HSGGP pankartı arkasında BDSP, Halk Cephesi,Kaldıraç ve DP yürüdü. Aralarında ESP, EMEP,SDP’nin de bulunduğu siyasi partiler de HalklarınDemokratik Kongresi (HDK) pankartı arkasındayürüdü. Eyleme ayrıca ÖDP, Halkevleri, SODAP, TKP,DHF, Alınteri, Mücadele Birliği ve DDSB de katıldı.

Türk-İş’e bağlı sendikalardan TÜMTİS, Hava-İş,Tek Gıda-İş, Deri-İş, Petrol-İş greve destek verdi.Direnişlerini sürdüren Deri-İş üyesi Kampana işçileri dekitleyle beraber yürüdü.

Baskı ve terör protesto edildi

Yürüyüş kolunda Özgür Gündem gazetesi taşınarak,Kürt basınına yönelik operasyonlar protesto edildi. Sıksık “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganı atıldı. Sirkeci ve Haseki’den gelen yürüyüş kolları ise BeyazıtMeydanı’nda buluştu. Alanda toplanan binlerce emekçihükümetin saldırılarına ve geleceksizliğe karşısloganlarını haykırdı. Eğitim Sen İstanbul 6 NoluÜniversiteler Şubesi üyesi kamu emekçileri ise İstanbulÜniversitesi’nin Beyazıt’taki tarihi kapısına “Buişyerinde grev vardır” pankartını astılar.

BES İstanbul 1 Nolu Şube üyesi emekçiler alangirişinde oturma eylemi yaptılar. İstanbul Üniversitesiöğrencileri de “parasız eğitim parasız sağlık”pankartıyla alandaki yerlerini aldılar. AlandaYunanistan Kamu Emekçileri Sendikası üyelerininmesajı okundu.

Kürsüden yapılan konuşmalarda tutuklu KESKüyelerine, tutuklu öğrencilere ve devrimci tutsaklaraselam gönderildi.

İlk konuşmayı Hava-İş Genel Başkanı AtilayAyçin yaptı. Son dönemde artan baskılara değinenAyçin, Tayyip Erdoğan’a seslenerek “Senden vepartinden korkmuyoruz. Arkandaki güçlerdenkorkmuyoruz” dedi. Başbakan’ın emekçilere yönelik“ayak takımı” tanımlamasını hatırlatttı ve “Baş olmayakarar verdik” dedi.

HDK milletvekilleri adına gönderilen mesajınokunduğu eylemde sanatçı Pınar Sağ, fabrikalarda işcinayetlerinin artmasına neden olan, devrimcilerin

isimlerinin anılmasına tahammül edemeyen, parasızeğitim isteyen öğrencileri tutuklayan zihniyete karşı“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”sloganını attırdı.

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün deAKP’nin uygulamarına karşı çıkan kamu emekçileriniselamladı. Görgün’ün selamı “Yaşasın sınıfdayanışması” sloganı ile karşılandı.

KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul,KESK’i sindirmeye çalışanlara karşı grevli toplusözleşme için sürekli sokakta olduklarını belirtti.

Konuşmaların ardından Grup Yorum veMezopotamya Kültür Merkezi’nden bir sanatçınınKürtçe ve Türkçe olarak söylediği türkülerle eylem sonbuldu.

Basın emekçilerinden protesto

Beyazıt’taki eylem, KCK operasyonları adı altındagerçekleştirilen gözaltıların protesto edilmesine desahne oldu. Kürt basınına yönelik gözaltı saldırısı çeşitlisol, sosyalist, devrimci basın-yayın organlarında çalışanbasın emekçileri tarafından protesto edildi. Fotoğrafmakineleri ve kameralarını yere bırakarak “Özgür basınsusturulamaz!”, “Özgür basın susmadı, susmayacak!”,“Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarını atan basınemekçilerine alanda bulunan binlerce kişi de sloganlarladestek verdi.

Emekçiler hakları ve gelecekleri içingrevdeydi!

21 Aralik 2011 /Istanbul

21 Aralik 2011 /Istanbul

Page 8: SY Kızıl Bayrak 11-48

Sınıf hareketi8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Manisa İki ayrı yürüyüş kolunun olduğu Manisa’da birinci

kol Celal Bayar Hastanesi’nde ikinci kol ise doğumevinde buluştu.

Okullarda, hastanelerde, bürolarda grev pankartınınasıldığı her işyerinde ajitasyonlar eşliğinde grev çağrısıyapıldı. Bu çağrılarda özellikle hastanelerde hasta vehasta yakınlarına açılan kürsüden söz verildi.

Eğitim Sen üyelerinin de hastanede bekleyengrevcilere katılmasıyla renkli görüntüler yaşandı. Birkanser hastası yakını söz alarak kamu çalışanlarınıngrevini desteklediğini belirtti ve kendi sorunlarınıanlattı.

Doğu Caddesi’nin tek şeridini trafiğe kapatarakyürüyüşe geçen kamu çalışanları Manisa Vergi Dairesiönüne ulaştı. Burada BES üyeleriyle buluşan kitle birsüre burada eylemlerini sürdürdükten sonra ManolyaMeydanı’na doğru yürüyüşe devam etti.

Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndetoplanan ikinci kol Devlet Hastanesi önüne yürüyüşegeçti. Hastanede bekleyen sağlık çalışanlarıylabuluştuktan sonra burada da hasta ve hasta yakınlarıkürsüye davet edildi. KESK üyeleri doğum evindeEğitim Sen ve SES üyeleriyle de buluşarak ManolyaMeydanı’na doğru yürüyüşe geçti. ManolyaMeydanı’na iki ayrı koldan ulaşan kitle ana caddeyitrafiğe kapatarak sloganlar ve halaylar eşliğindemeydana girdi.

Meydanda da bir süre sloganlar ve halaylar devametti. Arkasından Manisa KESK Dönem Sözcüsü SerpilDeniz basın metnini okudu.

Bine yakın işçi ve emekçinin katıldığı eyleme BDSP,ÖDP, TKP, Emekli Sen, Alevi Kültür Derneği,TMMOB, EDP, CHP, EMEP ve BDP de destek verdi.

EskişehirEskişehir İl Sağlık Müdürlüğü önünde biraraya

gelen KESK’e bağlı sendikalar ile ilerici ve devrimcikurumlar yürüyüş boyunca halka greve destek vermeçağrısı yaptı. Hamamyolu Saat Kulesi’ne gelindiğindeEğitim Sen Örgütlenme Sekreteri Ender Pervanetarafından kısa bir konuşma gerçekleştirdi.

Haber Sen Genel Başkanı Ufuk Beytekin, toplumsalmuhalefete yönelik baskılara dikkat çekti. Fiili-meşrumücadelenin önemine vurgu yaptı. Yapılankonuşmaların ardından kısa bir müzik dinletisigerçekleştirildi ve halaylar çekildi. BDSP, DHF, ESP,EMEP, Halkevleri, ÖDP, Alınteri ve PDD’nin destekverdiği eyleme yaklaşık 500 kişi katıldı.

Çanakkale Çanakkale’de Büro Emekçileri Sendikası (BES)

üyeleri SGK ve vergi dairelerinde iş bıraktı. İlerici vedevrimci kurumların da destek verdiği miting iseCumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirildi. Eğitim SenÇanakkale Şube Başkanı Prof. Dr. Telat Koç’un yaptığı

konuşmadan sonra, bir müzik grubu sahne aldı.Halaylarla biten eyleme yaklaşık 500 kişi katıldı.

Ayvacık ilçesinde ise Aile Sağlığı Merkezi veAyvacık Devlet Hastanesi’nde sağlık emekçileri işbıraktı.

Balıkesir’in Edremit ilçesinde ise Eğitim Sen üyesieğitim emekçileri iş bırakarak eylem yaptı.

BursaSağlık meslek örgütleri öncülüğünde gerçekleştirilen

bir günlük iş bırakma eylemi Bursa’da %60 civarındabir katılımla gerçekleşti.

Sabah mesai saati ile birlikte 4 büyük hastanedetoplanan sağlık emekçileri buralarda bildiri dağıtımlarıve basın açıklamaları gerçekleştirdiler. Çekirge veMuradiye Devlet Hastaneleri ile birlikte Şevket YılmazEğitim ve Araştırma Hastanesi ve Uludağ ÜniversitesiTıp Fakültesi’nde gerçekleştirilen açıklamalarınardından sağlık emekçileri, iş bırakma eylemine katılankamu emekçileri ve destekleyici kurumlar ÜnlüCadde’de toplanmaya başladılar.

Setbaşı Vergi Dairesi önünde başlayan yürüyüştekamu emekçileri tek tek sendika pankartlarını açtılar.Yolun tek şeridinin trafiğe kapatıldığı yürüyüş boyuncaalkış ve ıslıklarla sağlıkta ticari dönüşüm uygulamalarıprotesto edildi.

Yaklaşık 1500 kişinin katıldığı eylem kısa biryürüyüşün ardından Orhangazi Parkı’nın en yalıtıkkısmında yapılan basın açıklaması ile devam etti.

TMMOB İKK Sekreteri Fikri Düşünceli, KESKBursa Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ergin Uyguneylemde konuştu.

Uygun’un ardından Ataması YapılmayanÖğretmenler ve Bursa Tabip Odası adına da birerkonuşma gerçekleştirildi. Konuşmaların ardındankurulan sokak meclisinde AKP iktidarının politikaları veemekçilerin talepleri oylandı. Hayata geçirilen sermayepolitikaları oybirliği ile reddedilirken, emekçilerindemokratik talepleri ise oybirliği ile kabul edildi.

TÜMTİS üyeleri ile Birleşik Metal İş üyesi SCMişçileri şapkaları ve önlükleri ile eylemde toplu olarakyer aldılar. İlerici kurumlardan Halkevleri, BATİS veÖDP de eyleme kitlesel olarak katıldılar.

Mersin 21 Aralık grevine Mersin’de kitlesel bir yürüyüş ve

eylemle destek verildi. Devlet Hastanesi önündetoplanan kitle buradan sloganlarla Mersin ÜniversitesiTıp Fakültesi karşısında bulunan parka doğru yürüyüşegeçti. Yaklaşık 2 bin kişilik kitle Hastane Caddesiboyunca sloganlarla yüründü.

Alanda sırasıyla Mersin Tabip Odası, SES MersinŞubesi ve BES temsilcileri tarafından birer konuşmayapıldı. KESK adına konuşan BES Genel BaşkanıOsman Biçer hükümetin emekçilere dönük saldırılarınıarttırdığını, ekmeği ve onuru için direnen emekçilerin,gazetecilerin, devrimcilerin, ilericilerin, aydınların

hapishanelere kapatıldığını belirtti. BDSP’nin de destek verdiği yürüyüş, yapılan

açıklamaların ardından çekilen halaylarla son buldu. Mersin’de son yılların en kitlesel eylemlerinden

birisi olan yürüyüşte BDSP’liler “Genel grev, geneldireniş”, “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!”,“Yaşasın devrim ve sosyalizm!” dövizlerini taşıdılar.

AydınGrev Aydın’da yüksek katılımlı ve coşkulu geçti.

Adnan Menderes Üniversite Hastanesi’nde yapılanbasın açıklamasından sonra emekçiler sendikalarınadöndüler. Öğlen ise KESK binasından Sulupark’asloganlarla yürüyüş başlatıldı. Eğitim Sen ve SES üyesiemekçilerin eyleme yüksek oranda katıldığıgözlemlenirken, Tüm Bel Sen, Yapı Yol Sen üyeleri deeyleme katıldı. Halkın da eyleme alkışlarla destekverdiği görüldü.

Aydın Tabip Odası, Aydın Diş Hekimleri Odası,TTB-Tıp Öğrencileri Kolu da büyük katılımla alandakiyerlerini aldılar. Eğitim Sen Aydın Şube BaşkanıErtuğrul Teberci’nin okuduğu basın açıklamasınınardından Aydın Tabip Odası Başkanı Eralp Atay da birkonuşma yaptı.

FethiyeSağlık emekçileri Fethiye Devlet Hastanesi önünde

toplanıp basın açıklaması gerçekleştirdiler.Buradan Anadolu Turizm ve Otelcilik Meslek LisesiUygulama Oteli’nde eğitim emekçileriyle buluştular.Saat 12.00’de sloganlarla Fethiye Kültür Merkezi’ninönüne gelindi. Halaylar ve sloganlarla basın açıklamasıgerçekleştirildi.

KayseriKamu emekçileri sabahın erken saatlerinde Sivas

Caddesi’nde bulunan Kayseri Eğitim Sen binasınınönünde toplanmaya başladı. BDSP, DHF, ESP veSDP’den oluşan Devrimci Güç Birliği bileşenleri“Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye!” pankartıarkasında toplanma yerine geldi.

Emekçiler saat 11.30’da yürüyüş kolu oluşturarak,basın açıklamasının yapılacağı Kayseri Meydanı’nadoğru yürümeye başladılar. Yürüyüş boyunca kitleninsayısında artış görüldü.

Basın açıklamasını KESK Kayseri ŞubelerPlatformu Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Şube BaşkanıU. Sedat Ünsal okudu.

Eyleme kamu emekçileri cephesinden en yoğunkatılımı eğitim emekçileri sağlarken, sağlık emekçilerive büro emekçileri de alanda yerlerini aldılar.Gericilerin denetiminde olan Kayseri Tabip Odası üyesihekimler eyleme katılmazken, hastane önünde basınaçıklaması yapmakla yetindi. Yüzlerce emekçi grevekatılırken bu anlamda Kayseri’de grev asgari bir başarıkazandı.

İzmir İzmir’de grev için sabah saatlerinden itibaren iş

bırakan emekçiler üç ana noktada toplanarak KonakMeydanı’na yürüdü.

BES, Tüm Bel-Sen 2 Nolu Şube işyerlerinin önündetoplanarak Basmane Meydanı’na yürüdüler. Buradanİzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) önüne yüründü.

Eğitim Sen 2-3-4-5 Nolu Şubeler, Kültür Sen,DİSK’e bağlı sendikalar, Genç Sen, BDSP, DevrimciHareket, Partizan İBB önüne toplandıktan sonra KonakYKM önüne yürüyüşe geçtiler.

İBB önünde ise Tüm Bel-Sen 1 Nolu Şube, EğitimSen 1 Nolu Şube, AYÖP, Sendikal Güç BirliğiPlatformuı,TMMOB, BTS, SES, Teksif, Savranoğluİşçileri, BDP, Halkevleri, ESP, TKP ve düzenpartilerinden CHP, DSP gelen kitleyi karşıladı.

Tüm emekçiler geldiğinde program başlatıldı. İlk

21 Aralik 2011 / Manisa

21 Aralik 2011 /Bursa

Page 9: SY Kızıl Bayrak 11-48

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

önce KESK MYK üyesi Ali Kılıç basın metnini okudu.Kılıç niçin grevde olduklarını açıkladı ve talepleriniyineledi.

TTB Merkez Konseyi üyesi Hüseyin Demirdizen iseAKP’nin ustalık dönemindeki saldırılarına değindi.Eylem müzik dinletisi ve çekilen halaylarla bitirildi.

Miting programında İBB’ye ve diğer belediyelereyapılan operasyonlar eleştirildi. İBB’ye yapılanoperasyonda tutuklanan Genel-İş 3 Nolu Şube BaşkanıCafer Konca selamlandı ve kitle tarafından ‘burada’sloganı atıldı.

Kürsüden emekçilere ‘yumruk’ yaptırılarakhükümete “birlikteysek güçlüyüz” mesajı verildi.

Eğitm Sen ve SES üyelerinin kitlesel katılımı dikkatçekerken yürüyüş ve eylem boyunca 7 bin kişilik kitlesloganları coşkulu bir şekilde attı. Sınıf devrimcilerieyleme BDSP flamalarıyla katıldı ve alanda KızılBayrak gazetesi satıldı.

Adana21 Aralık grevi Adana’da coşkulu bir şekilde

gerçekleştirildi. Büyükşehir Belediyesi ve Çukurova Dr.Aşkın Tüfekçi Hastanesi önünden olmak üzere iki ayrıyürüyüş kolu oluşturularak Uğur Mumcu Meydanı’nayüründü.

Büyükşehir belediyesi önünde “Faşizme karşı omuzomuza” ortak pankartının arkasında “Özgür basınsusturulamaz!” pankartıyla KESK Şubeler Platformu,kitleselliğiyle dikkat çeken Eğitim Sen, “İş güvencesi,örgütlenme hakkımız ve geleceğimiz için grevdeyiz” ve“Baskı, sürgün ve tutuklamalara karşı grevdeyiz”pankartlarıyla Haber-Sen, BES ve diğer kamuçalışanları yürüdü. Bu yürüyüş koluna BDSP’nin dearalarında olduğu devrimci ve ilerici güçler de katılım

sağladı.Diğer yürüyüş kolunda ise Adana Tabip Odası, SES,

Dev Sağlık-İş ve 4. Bölge Adana Eczacı Odası yürüdü.İki yürüyüş kolu Kasım Gülek Kavşağı’nda

birleşerek tren istasyonunun da bulunduğu UğurMumcu Meydanı’na girdi. Gece 24.00’te iş bırakanBTS üyeleri de alana giren kortejleri sloganlarlakarşıladı.

Eylem alanında sağlık meclisi oluşturularakemekçilerin talepleri dile getirildi. Kürsüden sendika veoda temsilcilerinin yanısıra üyeler de konuşmalargerçekleştirdi. Coşkunun hakim olduğu eylemeağırlığını Eğitim Sen ve SES üyelerinin oluşturduğu1500’e yakın emekçi katıldı. Eylemde Kızıl Bayrakgazetesinin satışı da gerçekleştirildi.

CeyhanEğitim Sen Ceyhan Temsilciliği de eylem

gerçekleştirdi. Eğitim Sen üyeleri iş bırakarak KızılayCaddesi’nde bulunan Üçgen Parkı’nda bir açıklama

gerçekleştirdi. Şube Başkanı Şahin Demirci basınaçıklamasını okudu.

AnkaraAnkara’daki grev ve iş bırakma eyleminde Ziya

Gökalp Caddesi’nde 10 bini aşkın emekçi birarayageldi. Sabah saatlerinden itibaren işyerlerinde buluşankamu emekçileri iş bırakma çağrıları ile sendikalarınbelirlediği 5 ayrı noktadan yürüyerek Ziya GökalpBulvarı’nda buluştular.

Dikimevi-Kolej kolu

Sabah saatlerinden itibaren Dikimevi’nde buluşaneğitim emekçileri toplanma noktası olan Kolej’de diğerkamu emekçileri ile buluştular.

Çankaya ve Yenimahalle Belediye işçilerinin örgütlüolduğu Tüm Bel Sen 2 Nolu Şube ise aynı koldanyürüdü. Eğitim Sen Ankara 1 ve 3 Nolu şubelerinyanısıra Tarım Orkam Sen ve Haber Sen de yürüyüşteyer alan sendikalardı. Ayrıca bu kolda BDSP, DDSB,DHF, ÖDP, EMEP, TÜM-İGD, Halkların DemokratikKongresi pankartı arkasında ESP, Kaldıraç, SDP, BDPyürüdü. TMMOB ve PSAKD de Dikimevi kolundayürüyerek kamu emekçilerinin grevine destek verdiler.

Yaklaşık 2 bin kişinin yer aldığı Dikimevi kolununZiya Gökalp’e ulaşmasının ardından, diğer kollarıngelişi beklenirken Grup Kibele müzik dinletisi sundu.

BES üyeleri 2 bine yakın bir kitleyle alana çıktılar.BES Ankara şubelerinin ardından BTS ve Tüm Bel SenAnkara 1 Nolu şube de işyerlerinin sorunlarını içerenpankartlarla alanda yerlerini aldılar. Ayrıca eylemeDİSK’e bağlı Sosyal İş üyeleri de destek verdi.

Eskişehir yolunda engelleme

Eskişehir yolunda bulunan DSİ’nin önünde buluşanESM Ankara şubeleri, Yapı Yol Sen Ankara Şubesi, birgrup BES 1 Nolu şube üyesi yürüyüşe başladılar. Uzunbir mesafeyi yürüyerek gelen kamu emekçileribakanlıkların olduğu bölgede sıklıkla engelleme vemüdahalelerle karşı karşıya kaldılar.

Eğitim emekçilerinden coşkulu vekararlı eylem

YKM (Güvenpark) önünde toplanan Eğitim Sen 2-4ve 5 Nolu şubeler buradan kortejler halinde AtatürkBulvarı’na çıktılar. Yolun yarısı trafiğe kapatılarakMEB’e yüründü. MEB önüne gelindiğinde konuşmalaryapıldı. Dengiz Sönmez, Eğitim Sen adına basınmetnini okudu. MEB’in önünden Meşrutiyet Caddesi’negeçildi ve yol trafiğe kapatıldı. Buradan Ziya GökalpCaddesi’ne yürünerek orada bekleyen kitle ilebuluşuldu.

En kitlesel kortej sağlık emekçilerinindi

Hacettepe Üniversitesi Sıhhıye Kampüsü’nde erkensaatlerde toplanmaya başlayan SES üyeleri pankart,flama ve dövizleriyle Hacettepe Üniversitesi’nde grevhavası estirdiler. Hasta yakınlarına seslenen sağlıkemekçileri halaylarla bekleyişlerini sürdürdüler. Grevekatılımın yüzde yüz olduğu Hacettepe Üniversitesihastanelerinde alandaki coşku da oldukça yüksekti.Diğer hastanelerde toplanan sağlık emekçileri isekortejler oluşturarak Hacettepe Üniversitesi’neyürüdüler. ATO ise İbni Sina Hastanesi önündetoplanarak yürüyüşe buradan katıldı. Dev Sağlık-İş’inde destek verdiği eylem kitleselleşerek SağlıkBakanlığı’na yapılan yürüyüşle devam etti.

Sağlık Bakanlığı önünde bulunan Abdi İpekçiParkı’nda Sağlık Hakkı Meclisi kuruldu. Kurulankürsüde açılış konuşmasını TTB Merkez KonseyiBaşkanı Eriş Bilaloğlu yaptı. Bilaloğlu herkes için

sağlık hakkı istediklerini sözlerine ekledi. Tüm konuşmaların ardından SES KESK’in Ziya

Gökalp’te düzenleyeceği mitinge doğru yürüyüşegeçerken ATO Abdi İpekçi Parkı’nda kalarak hekimlerinsorunlarını tartışmaya devam etti.

3 bin kişilik SES kolu Mithatpaşa Caddesi’ndenZiya Gökalp’e yürüdü. Bu koldaki yürüyüşe TKP,Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri, Hacettepe ÜniversitesiSağlık Öğrencileri destek verdi. SES kortejinin de alanagirmesiyle miting başladı. KESK Genel Başkanı LamiÖzgen kitleyi selamlayarak başladığı konuşmasındaTBMM’de konuşulanları sıraladı. Eyleme 10 bin kamuemekçisi katıldı.

Çorlu-TekirdağÇorlu ve Tekirdağ’da ağırlığını eğitim emekçileri

olmak üzere sağlık emekçilerinin oluşturduğu yürüyüşve basın açıklamaları yapıldı.

Tekirdağ’da Eğitim Sen önünde toplanan eğitimemekçileri ve SES üyeleri Tekirdağ Belediyesi önüneyürüdü.

Tekirdağ Eğitim Sen Şube Başkanı basınaçıklamasını okudu. Eyleme yaklaşık 250 emekçi katıldıve BDSP destek verdi.

Çorlu’da Devlet Hastanesi’nin bahçesinde kamuçalışanlarının buluşmasıyla eylem başladı. Tabip OdasıBaşkanı’nın yaptığı konuşmanın ardından yürüyüşegeçildi.

Yürüyüşe başlamadan önce kolluk güçlerininbarikatıyla karşılaşan emekçiler sloganlar attılar. ÇorluBelediye binasının önünde toplanılarak basın açıklamasıokundu. 100 kişinin katıldığı eyleme Birleşik Metal-İş,Deri-İş, BDSP, ESP, TKP ve CHP destek verdi. BDSPeyleme dövizleriyle katıldı.

EdirneTrakya Üniversitesi Hastanesi’nde grev çağrısı %90

oranında cevap buldu. Selimiye Devlet Hastanesi’ndebir basın açıklaması gerçekleşti. Edirne Emek veDemokrasi Güçleri’nin çağrısı ile bir yürüyüş ve basınaçıklaması yapıldı. Belediye önünde toplanan yaklaşık300 kişilik kitle buradan Saraçlar Caddesi’ne doğruyürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca şehir içi ulaşım yolutek taraflı olarak araç trafiğine kapatıldı.

Eylem bittikten sonra bir haftadır Edirne’de sürenpolis zorbalığına yönelik Edirne Gençlik Derneği’ninçağrısı ile yapılan basın açıklaması için İlhan KomanParkı’na yürüyüş gerçekleştirildi

Dersim Dersim’de de KESK üyelerinin ve sağlık

emekçilerinin greve yüksek katılım gösterdiği belirtildi.Kızıl Bayrak / İstanbul - Manisa - İzmir - Eskişehir

- Bursa - Mersin - Aydın – Muğla - Kayseri - Adana-Çanakkale - Ankara

21 Aralik 2011 / Adana

21 Aralik 2011 /Ankara

Page 10: SY Kızıl Bayrak 11-48

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Zeynep Şahin (SESAnkara Şube): HacettepeHastanesi’nde hemşire olarakçalışıyorum. Sağlık alanında birKanun Hükmünde Kararnameile Kamu Hastaneleri BirlikleriYasası geçti. Apar topar, meclisiçinde kimseye sorulmadan.Kamu Hastaneleri BirlikleriYasası “sağlıkta dönüşüm”

denilen yıkımın son aşamasıydı. Bu nedenle grevörgütledik. Grev aslında birkaç hastanede, dahaörgütlü geçiyor. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çokfazla baskı yapılıyor. Örgütlülük daha az.

İbrahim Kara (SES Ankara Şube Başkanı):Taleplerimiz net. Sağılığınpiyasalaştırılmasına, sağlık vesosyal hizmet emekçilerininköleleştirilmesine karşı işgüvencesi istiyoruz, gelirgüvencesi istiyoruz, meslekibağımsızlık istiyoruz. Bir deherkese eşit, nitelikli,ulaşılabilir, parasız sağlık hakkıistiyoruz.

Bütün işyerlerimizde, bütünkamu sağlık kurumlarımızda sağlık çalışanlarını vehalkı bilgilendiren bildiriler dağıttık. Onun ötesindetoplantılar yaptık, “Sağlık Hakkı Meclisleri”nikurduk. 663 sayılı kanun hükmünde kararnameyioyladık. Hem bilgi verdik, hem oyladık. Grevkararlarını işyerlerimizden alarak geldik. AKPiktidarı görüntümüzü daha zayıf göstermeyeçalışıyorlar. Örneğin kamu sağlık kurumlarında baskıve sevklerle karşı karşıyayız. Bu saldırı politikalarınakarşı sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sağlıkhakkına sahip çıkıyorlar.

Gamze Yağmur (SES Ankara 1 Nolu Şube):Sağlık teknikeriyim. 663 sayılı kanun hükmündekararname çıktı ve bu kararname ile birlikte AKPbizleri güvencesizleştirmeye çalışıyor. Hacettepe’deyaklaşık bir haftadır sürekli bir çalışma yürütülüyor.Her şeyden önce toplu sözleşmeli, grevli bir sendikaistiyoruz. “Parası olana geçmiş olsun parasıolmayana başın sağ olsun” diyor AKP hükümeti. Bizbugün, bunlara karşıyız.

Ekrem Candan (Tüm BelSen İzmir 1 Nolu Şube):AKP’yi protesto ediyorum.Hakkımız olan şeyi istiyoruz.İnsanca yaşamak istiyoruz.Çocuklarımız için gelecekistiyoruz. Ve ayrıca her dildeneğitim hakkı istiyoruz.

Ali Dinç (Eğitim SenAnkara 2 Nolu Şube):

Çankaya Lisesi’nde öğretmenim. Sendikanın almışolduğu bu grev kararını destekliyorum. Bunun içinburadayım. Grevin birçok amacı var tabi. Burayatoplananların da en önemli taleplerinden birisiinsanca yaşam, çocuklarına onurlu bir gelecekbırakmaktır. Biz de buna destek vermek için veiktidarın çalışanlara yönelik baskısını, ücretdengesizliği konusunda yarattığı adaletsizliğihaykırmak için burada toplanmış bulunuyoruz.Umarım bu eylem amacına ulaşır. Ve mevcut iktidarburadan gerekli dersleri çıkarır. 21 Aralık birbaşlangıç olarak değerlendirilebilir. Bundan sonrakisüreçte de taleplerimiz doğrultusunda eylemlerimizdevam edecektir.

Erkin Başar (Eğitim Sen İzmir 3 Nolu Şube):Üniversiteler şubesinin yeterli katılım sağladığınıdüşünmüyorum. Hocaların derse girmemesigerekirdi. Çok az sayıda öğretim üyesi derse girmedi.Özellikle başta sağlıkçıların katılımının çok iyiolduğunu düşünüyorum.

Haber Sen İzmir Şube Başkanı HüseyinÖzdem: Alanı görüyoruz. Emekçiler haklarına sahipçıkıyor. AKP’nin halka dayattığı zulme karşı çıkmakiçin alanlardayız. Yine aynı anlayış kamu kurumlarınıpeşkeş çekiyor. Sağlık ve eğitim alanlarının yanısırabizim de örgütlü olduğumuz PTT’nin 2012 yılındaözelleştirilmesi için alt yapı oluşturmaya çalışıyorlar.Biz Haber Sen olarak buna karşı direneceğiz. Bununen somut örneği de bugünkü eylemdir.

Veli Salgın (BES İzmir Şubesi): Çok güzelbirgün. Beklediğimiz gibi gerçekleşti. Izmir herzaman Türkiye’nin aynası olmuştur. Bu türhareketlilikler halkı da heyacanlandırıyor. Gücümüzegüç katıyor.

Talha Baysem (BES İzmir Şubesi): Özlükhaklarımız için geldik. Başbakan bekar bir memurolarak benden aile kurup 3 çocuk yapmamı istiyorama daha borcumu ödeyip askere gidemedim.

Nurhak Kaya (Eğitim Sen Ankara 3 Nolu ŞubeYöneticisi): Bu greve hazırlanırken Keçiören’de 120

ve Pursaklar’da 120 okulutaradık, hemen hemen tümokullarda tarama yaptık.Tabanda bir huzursuzluk var“grev gerekli” diyenler var amabuna rağmen insanların birebirgreve katılmaları zor olabiliyor.Keçiören İlçe Milli EğitimMüdürlüğü önünde basınaçıklaması yaptık. Bu grevimiz

uyarı grevi niteliğinde, ses getirmesini umuyoruz.Bizim şubemiz açısından 25 Kasım grevine göredaha iyi bir katılım sağladık.

Arzu Kaymak (Eğitim Sen Ankara 1 NoluŞube Yönetcisi): 160 okul gezebildik, grev kararıbize geç ulaştı.Temsilcilerle toplantı yaptık, genel

olarak talepler haklı bulunuyorama greve katılım sağlamaktazorlandık. Emekçilere yönelikbir sindirme politikası var. Bugrevin etkisinin olabileceğinidüşünüyorum ama somut bir hakkazanılır mı; net bir şeysöyleyemem.

Şeref Özer (İstanbul-hekim): Türkiye’deki sağlık sisteminin tablosuortada. Gün geçtikçe daha kötüye gidiyor. Halkıncebinden çıkar paralarla sağlık sistemi sermayeye vetarikatlara peşkeş çekiliyor. Buna dur diyebilmek içinburadayız.

Zeynep (Eğitim Sen üyesi): Okullarımızsatılıyor, aidat adı altında velilerden para alınıyor.Okullar özelleştiriliyor, öğretmenlerin sosyal veekonomik hakları geriliyor. O yüzden greve geldim.

Sinan (İstanbul - Eğitim Sen üyesi): Kamuemekçileri hem kendi ve hem de halkın haklarınıkorumak için eylem yapıyor. Bu grev, halkınfarketmediği saldırılar için bir uyarı niteliğinde.Vatandaş ne kaybettiğinin farkında değil. Biz işiniçinde olduğumuz için farkındayız. Hizmet alamadığızaman bize dönüp soracak ya da haberlerdedinleyecek. Böylelikle neleri kaybedeceğiniöğrenecek.

Orkun (Çapa Tıp Fakültesi öğrencisi): Genelolarak sağık sisteminin problemli olduğunudüşünüyorum.Öğrencilerle ilgili kısmagelince. Kabaca birörnek verecek olursam,Anatomi pratiklerindekadavra başında 50 kişiçalışıyoruz ve hiçbirşekilde hiçbir tıbbibilgiye ulaşamıyoruz.Sağlıkta dönüşümprogramının tıpeğitimine etkilerinden biri de kontenjan altyapılarının düzeltilmeden kontenjanlarınınarttırılması.

“Haklarımıza sahip çıkıyoruz!”

KESK'in baskı, gözaltı, tutuklama ve sürgünlerekarşı 17 Aralık günü Urfa'da yaptığı "KESK'edokunma" mitingine binlerce emekçi katıldı.

"KESK'li tutsaklar onurumuzdur!"

Yakın illerden de katılımın olduğu miting içinkitle Halepli Bahçe Meydanı'nda bir araya geldi.

En önde KESK'lilerin kelepçeli resimlerininolduğu, "AKP faşizmine karşı direneceğiz!"pankartını açarak Topçular Meydanı'na kadaryüründü. Oldukça canlı olan mitingde yürüyüşboyunca, "Baskılar bizi yıldıramaz!", "KESK'litutsaklar onurumuzdur!", "İmamın ordusuKürdistan'dan defol!", "Direne direnekazanacağız!" gibi sloganlar çoşkulu bir şekildehaykırıldı.

Miting programı bir dakikalık saygı duruşu ilebaşladı. Açılış konuşmasını ise SES Urfa ŞubeBaşkanı İsmet Karadağ yaptı. Siyasi ve askerioperasyonlara dikkat çeken konuşmasında KaradağKESK olarak kuşatılmak istendiklerini fakat aslateslim olmayacaklarını söyledi.

Karadağ'ın ardından KESK Genel Başkanı LamiÖzgen söz aldı. 130 bin tutuklu ile hapishanelerdecumhuriyet tarihinin en yüksek doluluk oranlarınaulaşıldığını söyleyen Özgen, muhalif ve dinamikunsurların sindirilmek istendiğini vurguladı. Özgenkonuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Bu topraklar kendini ebedi sanan nice zalim,nice Nemrut'lar gördü. Ama tarih defalarca ezeli veebedi olanın halkların ve emekçilerin özgürlük vedemokrasi mücadelesi olduğunu kanıtladı. Urfa veMezopotamya toprakları Nemrut'lara teslimolmadı, olmayacak. Gerektiğinde balyoz,gerektiğinde grev dalgası olup zulmün kalelerini birbir yıkacağız. Ne darbelere, ne statükoya ne de AKPfaşizmine teslim olmadık, olmayacağız”

Özgen “Özel Yetkili Mahkemeler ve TerörleMücadele Yasası kaldırılsın” çağrısında bulunarakkonuşmasını noktaladı.

Mitinge BDP Urfa Milletvekili İbrahim Binici'ninyanısıra aralarında Eğitim Sen ve SES genelbaşkanlarının da bulunduğu çok sayıda sendikacıkatıldı.

KESK’ten “Teslim olmayacağız!” mitingi

Page 11: SY Kızıl Bayrak 11-48

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikyaptığı açıklamalarla yeni saldırıların mesajını verdi.Plana göre mevcut İş Kanunu’nun 14. Maddesi’ne, çağrıüzerine çalışma, evden çalışma, uzaktan çalışma, işpaylaşımı ve esnek zamanlı çalışmaya yönelik bir hükümeklenecek. Böylelikle esneklik saldırısında çok önemlibir eşik de dönülmüş olacak.

Türkiye’de esnek çalışmaya ilişkin uygulamalar ‘80’liyılların sonundan itibaren fiilen başlatıldı. Zamaniçerisinde yaygın uygulamalar haline gelen esnek çalışmayöntemleri, AKP hükümeti tarafından 2003 yılındaçıkarılan 4857 sayılı iş kanunu ile birlikte yasal bir kılıfabüründürüldü. Bu nedenle çıkarılan iş yasası TİSK veTÜSİAD gibi sermaye örgütleri tarafından sevinçlekarşılanmıştı. Ama bu kadarı da yeterli görülmedi. Çünküsermaye kuralsızlık ölçüsünde bir esneklik istiyordu.

İş Kanunu’nda yapılmak istenen yeni düzenlemelerlekapitalistler bu taleplerine büyük ölçüde ulaşmış olacak.Çünkü bu yeni düzenlemelerle süresi belirli, kısmi süreliçalışma türlerine uygun iş sözleşmeleri yapabilecekler.Böylece sürekli iş ilişkisi yerine tercih edilen iş ilişkisisistemi kurulmak isteniyor. Kapitalistlerin elinigüçlendirecek olan bu düzenleme ile asıl ve alt işverenilişkisi yeniden tanımlanacak ve kapitalistlerin ürettiğimal ve hizmetler bölümlere ayrılıp alt işverenleredevredilecektir. 2011 yılı ortası itibariyle 300 bini aşantaşeron işçi sayısı daha da artacaktır.

AKP hükümetinin hedefi kapitalistlerin istekleridoğrultusunda istihdamın parçalanması,belirsizleştirilmesi ve alabildiğine esnekleştirilmesidir.Emeğin kolektif iş ilişkilerini ve bunlara dayanansendikalarını zayıflatarak, bireysel iş ilişkilerini öneçıkarmaktır. Bu yasa değişikliği ile geçici iş ilişkisi veesnek çalışma daha da yaygınlaşacak, işçi ücretlerininminimize edilmesinin yolu açılacaktır. Zaten var olangeçici, taşeron işçilik artacak, bölgesel asgari ücretuygulamasının zemini güçlenecektir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik isebu değişiklikler sayesinde işsizliğin azalacağı iddiasındabulunuyor. Elbette işgücünün sudan ucuz ve “tekkullanımlık” olduğu bir durumda herkes en azından birgünlüğüne işçi olacaktır.

Geçmeden belirtmek gerekir ki TÜİK’in işsizlikdüştü yalanının arkasında da benzer bir gerçek vardır.Çünkü TÜİK işçi 3 ay çalışıp, 3 ay sonra işsiz kalsa bile,o işçiyi işsizler ordusu içinde göstermiyor. Bu nedenleişsizlik rakamları düşük çıkıyor.

Bu değişikliğin yapılması durumunda işçilerin dahayoğun ve uzun süreli çalışmasının önü açılacaktır. İşçipatrona tam anlamıyla bağımlı hale gelecek ve patronlarişçiler üzerinde birçok tasarrufta bulunabilecektir. Üretim

aşamasında ve sonrasında patronların işçiler üzerindekidenetimi daha da artacaktır.

Yapılacak düzenleme 9 yıldır AKP hükümetisayesinde iyice semiren Türk burjuvazisine sürekli artanişsizlikten beslenme olanağı da sağlayacaktır. Esnekçalışma ile birlikte işçilerin çalışma süresi, çalışmabiçimi, ücretleri ve çalışma koşulları “piyasa koşulları”nauydurulacaktır. Piyasa koşulları işçilerin sayısınınazaltılmasını, ücretlerin düşürülmesini, ya da çalışmasürelerinin yükseltilmesini gerektiriyorsa, kapitalistlerhiçbir engele takılmaksızın istedikleriniyapabileceklerdir. Böylece kapitalistlerin muhtemelkrizler karşısında, işgücünü istediği şekilde çalıştırarak,ücretlerini düşürerek, ya da işçileri istediği zaman iştençıkararak, kendilerini koruyabilmesinin yolu açılacaktır.

Esnek çalışma saldırısı sınıfın dağınıklığının sürdüğü,Türk-İş ve Hak-iş’in AKP’nin arka bahçesi haline geldiğikoşullarda gündeme getirilmesi AKP hükümetinin enbüyük avantajıdır. Saldırı karşısında boş iddialardabulunan sendika bürokratlarının çemberini kıracakadımlar atmaktan geçer.

Bunun için kıdem tazminatı ve esnek çalışma gibisaldırılara karşı emekçilerin taleplerini ortaklaştıran,kararlı ve militan mücadele programı etrafında sınıfın engeniş kesimlerini birleştirmeyi hedefleyen zeminlerçoğaltılmalıdır.

Elbette bu tür platformların yöneleceği temel alanlarişyerleri ve fabrikalar olmalıdır. İşçi ve emekçi kitlelerinüretim alanları içinde harekete geçirilmesi hedeflenmeli,sendika bürokrasinin oynayacağı uğursuz rolü boşaçıkaracak inisiyatifler ortaya çıkarılmalıdır. Ancakböylesi örgütlülükler yaratılabildiği koşullarda özeldeesnek çalışma saldırısı genelde ekonomik sosyal yıkımprogramları engellenebilir.

Esnek çalışma saldırısı hız kazanıyor

AKP döneminde 10 binişçi öldü

Ölümlü iş kazaları sıralamasında Avrupa birincisi,dünya üçüncüsü olan Türkiye’de 9 yılda 10 bin 297işçi, iş cinayetine kurban gitti.

İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel’inÇöllolar Kömür Sahası’nda yaşanan iş cinayetiyleilgili soru önergesi, iş cinayetlerinin korkunçtablosunun açıklanmasına vesile oldu. Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in Bakanlıkverilerini baz alarak verdiği yanıta göre AKP’nin işbaşına geldiği 2002 yılından bu yana 10 bin 297 işçi,iş kazalarında öldü. Yaklaşık 16 bin işçi de sürekli işgöremez hale geldi.

2002 yılından 2011 yılının Ekim ayına kadar 706bin 608 iş kazası meydana geldi. Ölümlerin 4 bini2008 yılından bu yana yaşandı. Sadece 2010 yılındaölen işçi sayısı ise yaklaşık 1500. Yine 2010’da 2 bineyakın işçi de iş göremez hale geldi.

2011 yılı verilerine göre, iş kazaları en çok kömürve linyit madenlerinde ve makine ve teçhizat hariçfabrikasyon metal ürünleri imalatı, ana sanayi veşantiyelerde yaşandı.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini maliyetolarak gören kapitalistler bunları rafa kaldırırken,devletin de neredeyse hergün yaşanan kazalarakayıtsız olduğu bu soruyla teyit edildi. İş TeftişKurulu Başkanlığı’nda 16 Ekim 2011 tarihi itibarıylatoplam 901 denetim elemanı bulunuyor. İş sağlığıve güvenliği yönünden teftiş yapanlar ise, 225’i işmüfettişi ve yetkili iş müfettişi yardımcısı ve 240’ı işmüfettişi yardımcısı olmak üzere toplam 465 kişi.

Avukatlar baroyu bastıSavunmaya Özgürlük Platformu üyesi avukatlar,

15 Aralık günü İstanbul Barosu’nu bastı. Avukatlarbaro yönetiminden, KCK operasyonlarıkapsamında tutuklanan meslektaşlarına sahipçıkılmasını istedi.

Platform üyeleri, ilk önce İstiklal Caddesi’ndekiİstanbul Barosu önünde bir basın açıklaması yaptı.Avukat Fatma Elveren, tutuklamalar karşısındaİstanbul Barosu yönetiminin sessiz kalmasınıeleştirerek “Aynı baro yönetimi, Ergenekonsoruşturmalarında yönetim kurulu kararı iletutuklamaya itiraz ederken kendi örgütününmensubu ve meslektaşları için hiçbir girişimdebulunmamıştır” dedi.

Paris Barosu ve Atina Barosu’ndan bile buoperasyonlara karşı tepki geldiğini söyleyen AvukatElveren, İstanbul Barosu yönetimini, şoven veayrımcı politikalardan ve ‘devlet avukatlığı’ndanvazgeçmeye ve üyelerine sahip çıkmaya çağırdı.

Açıklamanın ardından baro binasına girenavukatlar, baroya bağlı Orhan Adli ApaydınSalonu’ndaki ruhsat verme törenini basarakprotestolarını buraya taşıdı. “Baro uyama avukatınasahip çık!” sloganı atan avukatlarla törene katılanmeslektaşları arasında zaman zaman gerginlikyaşandı. Avukatlar daha sonra salondan ayrıldı.Tepki karşısında şaşkınlığa düşen Baro BaşkanıÜmit Kocasakal ise, “Biz her zaman avukata davatandaşın hakkına hukukuna sahip çıkıyoruz. Amabunun dışında başka bir şeylere sahip çıkmamızisteniyorsa o başka” diyerek ırkçı-şoven birsavunma yaptı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’inyönetiminde hazırlanan ve İş Kanunu’nda değişikliköngören taslakta planlanan uygulamalar şöyle:

- Esnek zamanlı çalışmal günlük çalışma süresi içinde işveren tarafındanbelirlenen çekirdek zaman dışında işe başlama vebitirme saatleri işçi tarafından belirlenecek. İşçiçekirdek zamanın dışındaki çalışma süresini, günlük 11saati aşmamak koşuluyla kullanabilecek. Haftalıkçalışma süresini haftanın ilk 4 günü dolduran işçi, 5.gün tam gün süreyle izin kullanabilecek.

- Çağrı üzerine çalışma: İşçi, kendisine ihtiyaçduyulursa iş görecek. Kısmi süreli bir iş sözleşmesiimzalanacak. Taraflar, hafta, ay veya yıl gibi bir zamandilimi içinde işçinin ne kadar süreyle çalışacağınıbelirlemezse, haftalık çalışma süresi 20 saat olarakkararlaştırılmış sayılacak.

- Uzaktan çalışma: İşçi, mal ve hizmet üretmekiçin işletme merkezi dışında çalışacak. Bu yöntemdehaberleşme ve bilgisayar sistemleri kullanılacak veişyerine bağımlılık olmayacak. İşyeriyle iletişimkurulacak saatler ve ücretleri sözleşmede yer alacak

Esnek çalışma tasarısında neler var?

Page 12: SY Kızıl Bayrak 11-48

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Maltepe Belediyesi’ndeki işten atma saldırısına karşı21 Aralık günü direniş başladı. İşten atılan taşeron işçisiAlper Ekici’ye sahip çıkan işçiler belediye önüne direnişçadırı kurdu.

Maltepe Belediyesi’nde çalışan taşeron işçilerinörgütlü mücadelelerini kıramayan belediye yönetimisürgünlerin eylemlerle karşılanması sonrasında geriçekilmişti. Aradan bir hafta geçmeden işyerikomitesinden Alper Ekici’yi işten atarak saldırganlığınıtırmandırdı. İşçiler üzerinde yoğun bir baskı kuranbelediye yönetimi eylemi engellemek için polisleişbirliği yaptı. Eyleme katılımı engellemek için amirlerve belediye müdürleri tehditler savururken, işçilerineyleme katılımını engellemek için polis şantiyede girişve çıkışları tuttu.

Direniş kararlılığı

İşten çıkarılan Ekici ise direniş kararlılığını yapılanbasın açıklaması ile ilan etti. Ekici aldıkları ücretlegeçinemediklerini belirtirken, bununla beraber mesaiücretinden, kıdem ve ihbar tazminatından, senelik izinve sosyal yardımlardan yoksun bırakıldıklarını dilegetirdi.

Her yıl sonunda işten çıkarılma kaygısıyla karşıkarşıya kaldıklarını, iş güvencesi olmadan adeta birerköle gibi çalıştırıldıklarını sözlerine ekledi. Ekiciaçıklamaya şöyle devam etti: Topu taca atan BelediyeBaşkanı ve yetkililer taşeron şirketleri adresgösteriyorlar. ‘Biz ihaleyi taşeron şirkete verdik”diyerek kendilerini bu işten sıyırmaya çalışmaktadırlar.Bundan sonra her işten atılan işçi arkadaşımız daburada, direniş çadırında yerini alacaktır. Arkadaşlar, bu

gün burada yürüttüğümüz bu haklı ve meşrumücadeleden dolayı işten ilk atılan arkadaşınız olarakdireniş önlüğünü giyiyorum.”

Bu direnişin Maltepe Belediyesi’nde çalışan bütüntaşeron işçilerinin direnişi olduğunu söyleyen Ekicibunun son derece onurlu bir tutum olduğunu vurguladı.

Basın açıklamasının sonunda Maltepe Belediyesi’ninsenfoni orkestrası ile ilgili yolsuzluk davasına atıftabulunan işçiler, ‘Maltepe Belediyesi Taşeron İşçileriSenfoni Orkestrası’ olarak tenekeler ve tencerekapaklarıyla ritim tuttular.

Eylemde “Mustafa Zengin, işçiler fakir!”, “Direnedirene kazanacağız!”, “Alper Ekici yalnız değildir!”,“Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları sıklıkla atıldı.

Grevi selamladılar

21 Aralık grevi için belediye önünde bekleyen TümBel-Sen üyeleri de eyleme destek verdiler. Yapılankonuşmalarla grev ve toplu sözleşme haklarını isteyenkamu emekçilerinin grevi selamlandı.

Baskıya rağmen...

Basın açıklaması sonrasında belediyenin öntarafındaki alana geçilerek beklenmeye başlandı. Bualana pankartlar asılarak direniş başlatıldı. Taşeronbelediye işçileri tüm engellemelere karşın eylem alanınagelerek işten atılan arkadaşlarını yalnızbırakmayacaklarını gösterdi. Sabah saatlerindeservislerin engellenmesi dolayısıyla gelemeyen bir grupişçi eylem sırasında alana geldi.

Kızıl Bayrak / Maltepe

“Bu tüm taşeronişçilerin davasıdır”

27 yıl hapis istemiyle Dev Sağlık-İş üyesi taşeronişçileri hakkında açılan davanın ilk duruşması 16Aralık’ta Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Adana’daki Çukurova Üniversitesi Balcalı TıpFakültesi Hastanesi’nde 22 Ağustos 2011 tarihindeRektörlük tarafından yapılmaya çalışılan yasadışıihaleyi engellemeye çalışan Dev Sağlık-İş üyesi 27 işçidarp edilerek gözaltına alınmış, ardından işçilerhakkında “ihaleye fesat karıştırmak” suçlamasıyla 27yıl hapis istemi ile dava açılmıştı.

İşçilere destek

Türkiye’nin farklı illerinden gelen Dev Sağlık-İşüyeleri, SES ve TTB yöneticileri, DİSK’e bağlısendikaların Adana şubeleri ve Halkevlerigerçekleştirdikleri eylemle işçilere sahip çıktı. AtatürkParkı’nda toplanan yaklaşık bin kişi, “Taşerona karşımücadele yargılanamaz” pankartıyla AdanaAdliyesi’ne kadar yaklaşık bir kilometre yürüdü.

Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu birkonuşma yaparak Adanalı işçilerin davasının tümtaşeron işçilerin davası olduğunu söyledi. TTB BaşkanıDr. Eriş Bilaloğlu ise bu gibi davalarla emekçilerinkorkutulmaya çalışıldığını fakat kendilerininkorkuların üzerine gideceğini belirtti. SES Adana ŞubeBaşkanı Muzaffer Yüksel de taşeron sağlıkemekçilerinin davasının kendi davaları olduğunusöyledi. Ayrıca, eyleme Samsun’dan gelen bir taşeronsağlık emekçisi de konuşma yaparak mücadeleyedevam edeceklerini vurguladı.

Eylemin ardından, yargılanan işçiler alkışlar vesloganlarla duruşma salonuna uğurlandı.

Mahkeme süresince taşeron sağlık emekçileri vekurum temsilcileri adliye önünde bekledi. Mahkemeheyeti duruşmayı 12 Mart tarihine erteledi.

Kızıl Bayrak / Adana

Bursa’da bir yılda 136işçi hayatını kaybetti

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) “İş Sağlığıve Güvenliği Mevzuatında Risk değerlendirilmesi veSektörel Uygulamalar” konulu bilgilendirmetoplantısı düzenledi. Kapitalistlerin düzenlediği butoplantıda çarpıcı istatistikler verildi. Buna göre2011 yılı içinde Bursa’da yaşanan iş cinayetlerisonucu 136 işçi hayatını kaybetti, 142 işçi de sakatkaldı.

Toplantıda Oyak Renault, Coats İplik veCoşkunöz AŞ’nin “iş güvenliği uzmanları” sunumlaryaptı.

Burada Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO)tespitlerine göre dünyada her üç dakikada bir işçi, işkazası veya meslek hastalığından dolayı hayatınıkaybettiği bilgilsi verildi. Her yıl dünyada ortalama110 milyon işçi iş kazası geçirip meslek hastalığınayakalanırken, bunlardan 180 bini yaşamınıyitiriliyor. 2011 yılı içinde Bursa’da yaşanan işcinayetleri sonucu ise 136 işçi hayatını kaybetti, 142işçi de sakat kaldı.

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde kuruluolan Trexta TR Deri’de Ağustos ayından bu yanaörgütlenme mücadelesi yürüten Deri-İş Sendikası 15Aralık günü Çerkezköy Kapaklı’da bulunan Petrol-İşSendikası Lokali’nde basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısına Deri-İş Sendikası yöneticileri veörgütlenme sürecinde Trexta’dan atılan işçiler katıldı.

Toplantıda ilk sözü alan Deri-İş Sendikası UzmanıEren Korkmaz, sürece dair bilgilendirmede bulundu.Trexta’nın Çerkezköy ve Kıraç olmak üzere 2fabrikasında yaklaşık 800 kişinin çalıştığı bilgisiniveren Korkmaz, bu firmanın Türkiye’nin en büyük1000 ihracatçısı arasında yer aldığını belirtti. Korkmaz,Trexta’nın kuralsız bir şekilde işçileri sömürdüğünüsöyledi. Trexta’da maaşların düzenli ödenmediğini veişçilerin büyük çoğunluğunun asgari ücret aldığınısöyleyen Deri-İş uzmanı, işçilerin kıdem ve ihbartazminatlarının da gsap edildiğini sözlerine ekledi.

Örgütlenme sürecinin başlamasıyla birlikte patronçalışma koşullarında bazı değişiklikler yapsa da bununkalıcı hale gelmesinin toplu sözleşmeli düzenegeçilmesiyle sağlanacağını vurgulayan Korkmaz,mücadelenin uluslararası ayağını da örmeyebaşladıklarını söyledi.

Trexta’da işten atılan kadın işçilerden GülcanBilim ve Esma Tuna da toplantıda söz alan fabrikadakikölece çalışma koşullarına ve baskılara dikkat çektiler.

Bölgenin kendi özgünlüklerinden dolayı ilk olarakbasın toplantısı yapmayı tercih ettiklerini söyleyenDeri-İş yöneticileri bu toplantının aynı zamanda biruyarı olarak anlaşılması gerektiğinin altını çizdiler.Toplantıda son olarak söz alan Deri-İş Sendikası GenelTeşkilatlandırma Sekreteri Hasan Uluşan, eğer olumlubir gelişme olmazsa bir sonraki etkinliklerinin sokakta,fabrikanın önünde olacağını söyledi.

Kızıl Bayrak / Trakya

Trexta’da mücadele sürecek

Page 13: SY Kızıl Bayrak 11-48

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bütçenin Ocak-Kasım döneminde 439 milyon lira fazla verdiğinibelirterek bunu övünç konusu yaptı. Öyle ya her zamanaçıkları ile gündeme gelen bütçe, bakanın ifadeleriyle“28 yıllık süreçte 2006 yılı ile birlikte ikinci kez, yılın ilk

11 ayında kümülatif bazda bütçe fazlası” elde etmiştir.Arkasından ise bu hesap “ekonomi iyi gidiyor, birazdaha dayanın, ülke refaha çıkıyor” gibi aldatmacalaradayanak yapılıyor.

Oysa çizilen bu pembe tablo kocaman bir yalandır.Bu yalanı göstermek için o çok övünülen bütçenin nasılfazlalık verdiğine bir bakalım. Bakanın belirttiğine göre,Ocak-Kasım döneminde vergi gelirleri bir önceki yılınaynı dönemine göre yüzde 21.6 oranında artarak 234.1milyar liraya ulaşmış, faiz hariç bütçe giderleri ise yüzde10.5 oranında artarak 231.3 milyar lira olmuştur.Bütçede gelir artışının kaynağının önemli bir kısmıvergilerdir. Bu vergiler de emekçilerden elde edilir.Sermaye sınıfı çoğu durumda olduğu gibi vergiindirimleriyle, vergi borçlarının silinmesiyle bu“görevden” muaf tutulmuştur. Öyle ki, en çok vergiyiüretilen toplam değerden en az pay alan işçi veemekçiler ödemektedirler. KDV, ÖTV gibi dolaylıvergiler gelir durumuna bakılmadan herkesten eşitoranda kesildiği için asgari ücretlinin ödediği vergitutarı, geliri milyarlara ölçülen kapitalistinkiyle aynıolmaktadır. Yani sermayenin ödediği vergi devedekulaktır. Devlet ise uyguladığı politikalarla bu eşitsizliğiderinleştirmektedir. Örneğin sermayenin kârı üzerindenalınan Kurumlar Vergisi bu yıl yüzde 8 artarkentoplumun diğer kesimlerinin yediklerinden içtiklerindenalınan ÖTV yüzde 31,6 oranında artmıştır.

Diğer yandan devlet emekçilerden çaldıklarıylagelirlerini sağlarken, emekçilere yönelik harcamalarınıise sürekli kısmaktadır. Eğitimden, sağlıktan ve diğersosyal hizmetler alanından devlet elini eteğiniçekmektedir. O çok övünülen bütçede Ocak-Kasımdöneminde harcanan 272.3 milyar TL’den “hane halkıtransferinin payı %0.7, öğrenci bursları %0.4, nüfusunyüzde 26’sının geçimini sağladığı tarıma bütçedendestek %2, Çocuk Esirgeme’ye bütçeden %0.7ayrılarak bütçenin giderleri azaltılmıştır. Bunun yanındaasgari ücret net 659 TL, 65 yaş üstü muhtaç yaşlılarınaylığı 110 TL’den ibarettir.* Bunların yanı sıra sağlıktada tasarruf yapılmakta, örneğin yeşil kart uygulamasıkaldırılmaktadır. Sağlıkta katkı payı adı altında ödenenmiktarlar giderek artmaktadır. Aynı şekilde eğitimebütçeden daha az kaynak ayrılarak okulların giderlerivelilere yüklenilmekte, bağış adı altında toplananparalarla okullar birer ticarethaneye dönüştürülmektedir.

Örnekler çoğaltılabilir. Ancak gerçek şu ki, bütçefazlalığı işçi ve emekçilerin soyulması ve insanca yaşamkoşullarının giderek azaltılması pahasınagerçekleştirilmektedir. Bundan dolayı bu bütçe hiçbirsosyal yararı olmayan, tamamen sermayeninihtiyaçlarına göre hazırlanmış bir bütçedir.

Hatırlanırsa zamanında bütçe açıklarındanyakınanlar, bunun soysal devlet uygulaması sonucuolduğunu ifade ederek, neo-liberal politikaların yaşamageçmesi için bahane yaratıyorlardı. Sermayenin yağmave talan politikaları için bundan iyi kılıf da olamazdı.Sermaye devleti, IMF- DB direktifleri doğrultusundayürüttüğü, özelleştirmelerin artması, işçi ve emekçilerinhaklarının gaspı, kuralsız ve esnek çalışma rejimlerinindayatılması gibi saldırıları ile geçmişin kazanılmış tümhaklarından herhangi bir sosyal kırıntı dahi bırakmak

istemiyor. Aslında gelinen süreçte bunda ne kadar“başarılı” oldukları ortadadır. İşte o çok övünülen bütçefazlalığı işçi ve emekçiden çalınanlar sonucu eldeedilmiştir. Bütçe fazlalığı neo-liberal yıkımpolitikalarıdır, sosyal hakların budanmasıdır. Sermayesınıfının hizmetindeki AKP hükümetinin bakanlarıbaşarıları ile ne kadar övünseler azdır!

Ayrıca bütçeden eğitim, sağlık ve sosyal harcamalarkesiliyorken, savunma adı altında savaş bütçesi isegiderek büyümektedir. Bu yıl kirli savaşa 20 milyardolarlık bir bütçeyle devam edilmektedir. Yeni silah,savaş uçakları ve helikopterlerin alımı, yapılmasınabaşlanmış 127 yeni askeri karakol ile özel ordu projeleribu bütçenin aynı zamanda bir savaş bütçesi olduğunu dagöstermektedir.

Kapitalist bir düzende devletin bütçesinin dekapitalistlerin çıkarına göre olacağı açıktır. “Aynıgemideyiz” masalları okuyan egemenler, gerçekte ogeminin en lüks odalarında bunu söylemekteler. Bundandolayıdır ki, Türkiye’de en fakirden en zengine yüzde10’luk dilimler incelendiğinde en fakir kesimin milligelirden aldığı pay sadece yüzde 2.1 iken, en zenginkesimin aldığı pay yüzde 32.2’dir. Büyük çoğunlukinsanca bir yaşamın temel gereksinmelerinden yoksunaçlık ve sefaletle boğuşurken, bir avuç asalak burjuvalüks içinde yaşamaktadır.**

İşçi ve emekçiler insanca yaşam koşulları içinyürütecekleri dişe diş mücadeleyle bu düzenideğiştirebilirler. Bu nedenle bütçe tartışmaları sırasındaişçi sınıfının çıkarları doğrultusunda “Savaşa değilemekçiye, eğitime ve sağlığa bütçe”, “İnsancayaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret”, “Tümdolaylı vergiler kaldırılsın, artan oranlı gelir veservet vergisi!” gibi taleplerle taraf olunmalı, örgütlümücadele büyütülmelidir.

Ancak bu hiçbir zaman yeterli değildir. İşçi sınıfınınkesin kurtuluşu kapitalist düzenin yıkılması, yerinesosyalist işçi-emekçi cumhuriyetinin kurulmasıylamümkündür. Çünkü bir avuç azınlığın el koyduğuzenginlikler ancak sosyalist bir düzende eşitçe vekardeşçe bölüşülür.

*Mustafa Sönmez Cumhuriyet / 19.12.11

** Güngör Uras Milliyet / 19.12.11

Bütçe: Sermayeye yağma vetalan, emekçiye yıkım!

Kartal’da asgari ücreteylemi

15 Aralık akşamı Kartal Meydanı’nda toplananDev Sağlık-İş üyeleri, AKP Kartal İlçe Başkanlığı’nayürüdü. Basın açıklamasını Dev Sağlık-İş yönetimkurulu üyesi Funda Keleş yaptı.

Keleş, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ikincitoplantısını yaptığını söyledi. Birçok temel ihtiyaçkaleminde yüzde 40’a varan zamların yapıldığınıhatırlatarak hükümetin asgari ücrete 18 lira zamyapmak istediğini belirtti. Bunun yoksullukanlamına geldiğini sözlerine ekledi.

Açıklamanın ardından Balcalı DevletHastanesi’nde usulsüz ihaleye karşı çıktıkları için 27yılla yargılanan sağlık emekçilerinin duruşmasınadestek için Adana’ya gidenler uğurlandı.

Yürüyüşe Genel-İş Sendikası Anadolu YakasıŞube Başkanı Veysel Demir, Limter-İş Sendikası,Halkevleri, TKP, ESP, PSAKD destek verdi.

Kayseri’de asgari ücretçalışmaları

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2012 yılı asgariücret zam oranını belirlemek üzere ikincitoplantısını yaparken, Kayseri İşçi Birliği sefaletücreti dayatmasına karşı çalışmalarını yürütüyor.

Kayseri İşçi Birliği’nin başlattığı “İnsancayaşamaya yetecek asgari ücret istiyorum” talepliimza kampanyasına, daha şimdiden yüzlerce işçidestek verdi. Organize sanayi bölgeleri ve ayrıcaönemli servis güzergahları olan Eskişehir Bağları,Belsin ve Argıncık semtlerinde yürütülen imzakampanyasına işçilerin yoğun ilgisi dikkat çekiyor.Kayseri İşçi Birliği bir yandan da işçileri 25 Aralık’tadüzenlenecek basın açıklamasına davet ediyor.

Kızıl Bayrak / Ankara

Son toplantı 29 Aralık’ta

Asgari Ücret Tespit Komisyonu yeni yılda geçerliolacak asgari ücreti belirlemek üzere üçüncütoplantısını gerçekleştirdi. Sermaye adına TİSK veişçileri temsilen de Türk-İş’in katıldığı toplantı, Türk-İş’in ev sahipliğinde düzenlendi.

Toplantıda TÜİK’in belirlediği asgari ücretrakamları masaya yatırıldı. Kasım 2011 ayısonuçlarına göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı,dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapmasıgereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 926,58liraya yükselirken, TÜİK, Kasım ayı itibariyle bir asgariücretlinin net 971 lira maaş alması gerektiğinihesapladı. TÜİK’in bu rakamına göre, asgari ücretinyüzde 47.5’lik bir oranla 372 lira artması gerekiyor.

Ancak işçileri değil de kapitalistleri önemseyenhükümetin bu oranı kabul etmeyeceği aşikar.Hükümetin ekonomik programına da koyduğu artışhedefi yüzde 3 artı 3 olarak masada.

Sermaye ise, 658 lira 95 kuruş olan mevcut asgariücrete ilk 6 ay için yüzde 3, ikinci altı 6 ay için iseyüzde 2.2 zam yapılmasını teklif etti.

Asgari ücretin haftaya belli olması bekleniyor.Son toplantı 29 Aralık’ta Çalışma Bakanlığı’ndayapılacak.

Page 14: SY Kızıl Bayrak 11-48

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Birleşik Metal İşçileri Sendikası Merkez GenelKurulu 16-17-18 Aralık tarihlerinde İstanbul Kartal’dabulunan Titanic Otel’de gerçekleştirildi. Genel kuruladevrimci eleştiriye tahammülsüzlük ve devrimciişçilerin hedef gösterilmesi damga vurdu.

Genel kurulda 1. gün: Devrimcieleştiriye tahammülsüzlük!

Genel kurulun ilk gününde genel başkan ile yabancıve yerli konuklar konuştular. Saadet Partisi gibi düzenpartilerinin temsilcilerinin uzun demagojik konuşmalaryaptığı genel kurulda, en son sırada söz verilen Metalİşçileri Birliği temsilcisinin konuşmasına kabamüdahalelerde bulunuldu. Muhalefetsiz girilen genelkurulda devrimci metal işçilerinin eleştirilerinetahammül gösterilmedi. Bu da gün boyunca sendikaldemokrasi ve DİSK’in değerleri adına edilen onca sözünlafta kaldığını gösterdi.

DİSK’in ve metal işçilerinin mücadele tarihianlatılarak açılan ilk gün programı, devrimci işçilerinkonuşmasına yapılan kaba müdahaleyle sona erdi. Bu daBirleşik Metal yönetimi adına ilk günün sonunakonulmuş bir kara nokta oldu.

Genel kurul programında ilk önce “YitirdiklerimiziAnma” ve “Emekçi Elleri” adlı kısa film gösterimlerigerçekleştirildi. İşçi önderlerinin anıldığı gösterimlerilgiyle izlendi.

Ruhi Su Dostlar Korosu’nun sunduğu müzikdinletisiyle devam eden programda 1 Mayıs veEnternasyonal Marşı salonu dolduran yüzlerce kişitarafından ayakta söylendi. Ardından metal işçilerininMaden-İş ve Otomobil-İş’e uzanan 65 yıllık mücadelegeleneğinin anlatıldığı “Bugün dünün yarınıdır” başlıklısinevizyon gösterimi gerçekleştirildi.

Türkiye’den DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün,DİSK Örgütlenme Daire Başkanı ve Nakliyat-İşSendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu,Genel-İş Genel Başkanı Erol Ekici, Petrol-İş GenelBaşkanı Mustafa Öztaşkın, Tek Gıda-İş Genel BaşkanıMustafa Türkel, Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi,Sosyal-İş Genel Başkanı Metin Ebetürk, Limter-İşGenel Başkanı Kamber Saygılı, Birleşik Metal-İş’in eskiyöneticileri, aydınlar ve yazarlar, gazeteciler, DİSK EskiGenel Başkanı Kemal Türkler’in eşi Sebahat Türkler,DİSK/Tekstil Genel Başkanı Rıdvan Budak genelkurulda yer aldı.

Genel kurula uluslararası konuk olarak UluslararasıMetal İşçileri Federsyonu (IMF) Genel SekreteriFernando Lopez, Avrupa Metal İşçileri Federasyonu(EMF) Genel Sekreter Yardımcısı Eckelmann Ulrich,Macaristan VASAS’tan Bela Balogh, IG Metal Uluslararası İlişlkiler Sorumlusu Hüseyin Aydın, Belçika ACV-CSC METEA’dan Walter Cnop, Fransa FIM-CISL’denGianni Alioti, yine Fransa FGMM-CFBT’den BlandineLandas,Hollanda FNV’den Feride Kayıkçı, yineHollanda TIE’den Marten van den Berge, KosovaSPMK’dan Hasan Abazi, İspanya CCOO’dan FelipeLopez, KKTC’den KTAMS Genel Sekreteri İbrahimGencel İtalya FIOM-CGIL’den Sabina Petrucci katıldı.

Program, “Dünyada Türkiye’de ekonomik durum vesendikal hareket” başlıklı konferansla devam etti.Konferansın sunumunu Kocaeli Üniversitesi ÖğretimÜyesi ve Birgün yazarı Aziz Çelik, yaptı.

Ardından konuşan Prof. Dr. Erinç Yeldan ise,

tarihsel bilgiler ışığında Türkiye işçi sınıfının dünya işçisınıfı içerisindeki yerini anlattı.

Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu (IMF) GenelSekreteri Fernando Lopez, işçi sınıfının dünyayıdeğiştirme gücüne sahip olduğunu, fakat bunun içingüçlü sendikalara ve örgütlere ihtiyacı olduğunubelirterek dayanışma karşısında duyduğu mutluluğuifade etti.

Konferansın ardından ise emek mücadelesine kendicephelerinden sundukları katkılardan dolayıkonuşmacılara, sanatçılara, basına, direnişçi işçilere vesendikanın son 4 yıllık sürecinde en fazla örgütlenenBirleşik Metal-İş Sendikası İzmir şubesine plaketlerverildi.

Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı AdnanSerdaroğlu süreçleri değerlendirerek “Değişimin öznesiolmak zorundayız” dedi.

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün Türkiyeişçi sınıfının ağır sorunlarla boğuştuğunu belirterekyapılacak şeyin mücadeleyi yükseltmek olduğunusöyledi.

Avrupa Metal İşçileri Federasyonu temsilcisi UlrikeEckelmann “Aramızdaki işbirliğini güçlendirmeliyiz.İşçiler olarak demokratik politik ve sosyal haklarımızıbirlikte elde edeceğiz.” dedi.

Ardından kürsü DİSK Eski Genel Başkanı ve CHPİstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’ye bırakıldı.Çelebi’nin ardından sırasıyla Uluslararası Kimya Enerji,Maden İşçileri Federasyonu (ICEM) Genel SekreterYardımcısı Kemal Özkan, İtalya FIOM-CGIL’danSabina Petrucci, İstanbul Bağımsız MilletvekiliAbdullah Levent Tüzel, DİP Genel Başkanı SungurSavran, Almanya IG Metal’den Hüseyin Aydın, TKPadına Mete Yavuzkan, Macaristan’dan Bela Balogh,Dev Sağlık-İş yöneticisi Tufan Sertek, Kuzey KıbrısKTAMS’tan İbrahim Gencal, Kuzey Kıbrıs Dev-İş’tenHasan Felek konuştu.

Konuk konuşmaları bölümünde son sözü Metalişçileri Birliği adına aynı zamanda Birleşik Metal’in deüyesi olan Penta işçisi Özlem Kalaycı aldı. MİBtemsilcisi konuşmasına metal işçilerinin mücadeletarihini hatırlatarak ve bu tarihte yer tutan işçileri ve

devrimcileri selamlayarak başladı. Marx’ın 11.’i tezinihatırlatarak dünyanın bugünkü gidişatını değiştirecekolanın işçiler olduğunu söyledi. İşçi sınıfının bugünkarşılaştığı saldırılara ve özellikle Ortadoğu’ya yönelikolarak planlanan emperyalist savaşlara değinerekbunların gerçek amacını teşhir etti. Tüm bunlarkarşısında kavgayı yükseltenlerin karşı karşıya kaldığıdevlet terörüne de değinerek işçi sınıfının öncüsüzbırakılmaya çalışıldığını ifade etti.

Genel kurullarda sadece yönetiminbelirlenmeyeceğini, mücadele hattının da belirleneceğinihatırlatarak bugün bu açıdan olumlu bir tablodanbahsedilemeyeceğini söyledi. Birleşik Metal’e egemenolan bürokratik anlayışın sınıf sendikacılığının sadecekağıt üzerinde kaldığını dile getirdi. Gerçekte ücretsendikacılığı yapıldığını söyledi. Sınıf sendikacılığınınne demek olduğunu anlatarak işçi sınıfının birleşikmücadelesine, sınıfın tabandan örgütlenmesine vurguyaparak yalnız bu sayede sendikanın ayağakaldırılabileceğine değindi.

Bu perspektifle hazırlanan önerilerini aktaran MİBtemsilcisinin konuşmasına divan tarafından sıklıklamüdahale edildi. Sermaye partilerinin rahatça uzun uzunkonuştuğu kürsüden yaptığı öneriler için sendikanın içişlerine karışılamayacağını belirten ve “genel kurulkarşısında haddinizi bilin” diyen divan başkanıkonuşmanın bitirilmesini söyledi. Serdaroğlu veCelalettin Aykanat’ın divanı doğrudan yönlendirmesiyleyapılan bu müdahalenin ardından MİB temsilcisi,sermaye partilerinin konuştuğu kürsünün gerçek sahibiolduğunu belirterek devrimci sınıf mücadelesininbayrağını yükseltme çağrısı yaptı. Konuşmasını bitirentemsilci, salondan “Yaşasın işçilerin birliği!” sloganıylakarşılandı.

2. gün: Tahammülsüzlük sürdü,devrimci işçiler hedef gösterildi!

Çalışma ve hesap raporlarının okunmasına ilişkinverilen önergelerin kabul edilmesinden sonra delegekonuşmaları başladı.

Kocaeli Şube Sekreteri Telat Çelik, DİSK’inmücadele geleneğine değinerek başladığı konuşmasında

Birleşik Metal-İş Merkez Genel Kurulu gerçekleşti...

Kaba tutarsızlıklar, devrimcieleştiriye tahammülsüzlük!

Page 15: SY Kızıl Bayrak 11-48

sendika genel kurullarının geride kalan döneminmuhasebesini yapmak, ileri sürece ilişkin hedefleribelirlemek açısından taşıdığı öneme vurgu yaptı.

Gebze Şube’ye bağlı Yücel Boru’dan DilekBaşıbüyük de grevlerin “yasadışı” olaraknitelendirilmesinin bu hakka vurulmuş bir kelepçeolduğunu söyledi.

İstanbul 2 No’lu Şube’ye bağlı Ejot Tezmak İşyeriBaştemsilcisi Erdoğan Özdemir ise sendikanın MESSsürecindeki pratiğini eleştirdi.

Kırşehir’de bulunan ve Anadolu Şube’ye bağlıÇemaş işyerinden katılan Murat Dalgalı, bir grev fonuoluşturmayı önerdi.

Gebze’de kurulu Makine Takım işyerinden BülentYılmaz sözleşme döneminde genel merkezbaşkanlarının fabrikaları ziyaret ettiğini, greve çıkılırsagenel merkezin maddi desteğinin olmayacağınısöylediğini ve bunların yanında fabrikanın krizden çoketkilendiği söylentilerinin oylamada “greve hayır”sonucu çıkmasında belirleyici olduğunu söyledi.

1 Nolu Şube’den Binnur Aslan öneri olarak“kadının beyanı esastır” ilkesinin tüzüğe geçirilmesinisundu.

Gebze Şube’den Ali Gündüz, geçen dönemkazanılan başarının ne kadar kalıcı olduğunun bu sürçtebelli olacağını belirtti.

İzmir Şube’den Evren Aktürk de konuşmasındamücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı. Ardından söz alanBursa delegesi ve Asil Çelik işçisi Ali Ergin kürsüyeçıkmasının amacının Bursa Şube Başkanı AyhanEkinci ve Bursa’dan merkeze giden Selçuk Göktaş’ıalkışlatmak olduğunu söyledi.

2 Nolu Şube’den katılan İlker Tetik ise AKPhükümetinin izlediği neo-liberal politikaları anlattı.

İzmir Şube’den katılan bir delege, sendikaların asligörevinin örgütlenme olduğunu ve Birleşik Metal’in sondönemde bunu başarı ile yaptığını söyledi.

Gebze’de kurulu Makine Takım BaştemsilcisiFehmi Elmacı iç örgütlülük konusuna vurgu yaptı.

Eskişehir’deki Renta İşyerinin Baştemsilci İsa Akınönümüzdeki toplu sözleşme sürecine tabana yayılarakhazırlanmak zorunda olduklarının altını çizdi.

İzmir Şube’den katılan Şinasi Atıcı, “Her şeydenönce sağlam bir işçi sınıfına sahip olunmalı” dedi.

1 Nolu Şube’den katılan Hüseyin Turansendikadaki hakim anlayışı ve yöneticileri eleştiren birkonuşma yaptı. Konuşmasına divan tarafından sıklıklamüdahale edilen Turan, oturumun sonunda MİBtemsilcisine yönelik gerici tutumu hatırlatarak “SaadetPartisi’ni bu kürsüden bir saat boyuncakonuşturuyorsunuz. Ama bir işçi kardeşime 5 dakikakonuşmasını söylüyorsunuz ve konuşmasına damüdahale ediyorsunuz. Sözlerim bitene kadar kürsüdeninmeyeceğim” dedi.

İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek’in yaptığıkonuşmanın ardından ikinci oturuma geçildi. BursaŞube’den İsmail Kocaman işçi sınıfına dönüksaldırılara değindi.

Anadolu Şube’den Salih Çiçek, geçen TİS dönemiiçin yapılan eleştirileri haksız bulduğunu söyledi.

Gebze Şube’den Necmettin Aydın sendikanın sondönemde işçi sınıfına verdiği en büyük hizmetin 1Mayıs’ın kazanılması olduğunu söyledi.

İstanbul 2 Nolu Şube’den Murat Özden, eksikliklerolsa da iyi bir mücadele sergilendiğini düşündüğünüifade etti.

Gebze Şube’den Zülfü Erdoğan, geçen TİS sürecinideğerlendirdi ve önümüzdeki dönemin TİS sürecineişaret ederek “bizi zor bir süreç bekliyor” dedi.

İstanbul 1 Nolu Şube’den Adem Yalçın, geçendönemde “greve hayır” olarak çıkan sonuçlarınsorumlularının şube yöneticileri ve temsilcileriolduğunu söyledi.

Kocaeli Şube Başkanı Hami Baltacı sendikanınyaşadığı sorunlara dair dişe dokunur tek bir sözetmezken, konuşmasında Metal İşçileri Birliği’ni hedef

aldı. MİB’in sorumluluk almaktan kaçtığını amaeleştiri yaptığını iddia ederek “Haddinizi bilin” dedi.Hami Baltacı parmağını MİB’lilerin bulunduğu tarafadoğru çevirerek provokatif bir seslenişte de bulundu.Baltacı’nın konuşması salonda gerginlik yarattı. Busırada bile Baltacı kürsüden “Toplum mühendislerininmüdahale etme hakkı yok. Müdahale eden parmaklarıkırarız” şeklinde tehditkar sözler sarfetmekten geridurmadı. MİB’i salondaki delegeler karşısında hedefhaline getirmeye çalıştı.

Bursa Şube Başkanı Ayhan Ekinci, bu sendikanınörgütlülüğe ve militan kadrolara ihtiyacı olduğunubelirtti.

İstanbul 2 Nolu Şube Başkanı Yılmaz Bayram dasınıf dostları ile birlikte mücadele etmeleri gerektiğinibelirterek konuşmasına başladı. Eleştirilere tahammüledilmesi gerektiğini söyleyen Bayram, delegelereseslenerek sendikanın kiminle yol yürüdüğüne dikkatetmesi gerektiğini söyledi. Şube başkanı, genel kurulkürsüsünden Saadet Partisi Genel Başkanı MustafaKamalak’a söz verilmesini eleştirdi. Bu dönem şubeolarak örgütlenme yapamadıklarının özeleştirisini verdi.

Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül, işçisınıfının siyasallaşması ve öz iktidarını kurmasıgerektiğini söyledi.

Son sözü ise Gebze Şube Başkanı Erdoğan Özeraldı. Uzun bir konuşma yapan Özer, “Bütünleşmeyeihtiyaç var” diyerek sözlerini toparladı.

Delege konuşmalarının ardından Merkez DenetlemeKurulu Raporu ve Merkez Disiplin Kurulu Raporu oybirliği ile onaylandı.

Kurulların ibrası bölümünde kendilerine yöneliksaldırıya yanıt vermek için söz hakkı isteyen Metalİşçileri Birliği’nin talebi delege olmadıkları gerekçesi iledivan tarafından reddedildi.

Gündem maddesinin başında, eleştirilericevaplamaları için yönetim kurulu üyelerine söz verildi.İlk olarak söz alan Celalettin Aykanat yeniden adayolmadığını belirtti ve veda konuşması yaptı.

Genel Örgütlenme Sekreteri Özkan Atar sendikanınson 4 yıllık sürecine ilişkin istatistikleri verdi. “BirleşikMetal-İş üyesi nasıl olmalıdır?” sorusunun cevabınıverdi. Sendikanın üye sayısındaki artışa dikkat çeken

Atar, bu süreçte 20’ye yakın fabrikada TİSimzaladıklarını ve 30’a yakın fabrikada yetkisüreçlerinin devam ettiğini belirtti. Bunun yeterliolmadığını dile getiren Atar, bundan sonraki dönemdeBirleşik Metal kadrolarının omuzlarında büyük bir yükolduğunu söyledi.

Genel Sekreter Selçuk Göktaş, “Yetmiyor,yetmemeli! Çünkü biz kırıntıya talip değiliz, dünyayıistiyoruz” dedi. 2010-2012 Grup TİS sürecine değinenGöktaş, meselenin sadece ücret meselesi olmadığının bukavganın sınıf kavgası olduğunun altını çizdi. Göktaş,sendikanın MESS sürecindeki pratiğine yönelik eleştiriyapanlara da göndermede bulunarak, işçi sınıfınıntemsilcilerinin hayır deme hakkına sahip olmadığınıbelirtti. Tabanın söz ve karar hakkı ilkesinin komite vekurulların sağlıklı biçimde işletilmesinden geçtiğini desözlerine ekleyen Göktaş, bundan sonra örgütiçerisindeki herkesin militan gibi hareket etmesigerektiğinin altını çizerek konuşmasını noktaladı.

Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı AdnanSerdaroğlu, yönetime dair yapılan eleştirilere yanıtverdi. Birleşik Metal-İş Sendikası’nın bugünkügörüntüsü ile Türkiye’nin en mücadeleci, en disiplinli,işçilerin haklarını en çok koruyan bir sendika halinegetirdiklerini vurgulayan Serdaroğlu, bunun tümyönetim ve üyelerin başarısı olduğunu belirtti.

Bazı delegelerin haksız eleştirilerde bulunduğu ,“Bazı arkadaşlarımız dünyayı kuyunun ağzından ibaretzannediyor” sözleriyle yanıtlayan Serdaroğlu, “Biz buarkadaşlarımıza yanıtı çalışmalarımızla, genel kurulsonucu ile vereceğiz. Kalbini kırdığımızarkadaşlarımızın da kalp kırıklığını gidereceğiz” diyereksözlerini tamamladı.

Önergelerin ve komisyon raporlarının oylanması ilegenel kurulun ikinci günü sona erdi.

3. gün: Seçimler tamamlandıGenel kurul, üçüncü gün yapılan seçimler ile sona

erdi. Genel Başkan Adnan Serdaroğlu, 253 delegeninbulunduğu genel kurulda oy kullanan 246 delegeden225’inin oyunu alırken seçimlerde ayrıca DİSK GenelMerkez kurulunda oy kullanacak olan üst kuruldelegeleri de belirlendi.

Birleşik Metal’in yeni yönetimi şöyle:Genel Başkan: Adnan Serdaroğlu Genel Sekreter: Selçuk Göktaş Genel Mali Sekreter: Erdoğan ÖzerGenel Örgütlenme Sekreteri: Özkan Atar Genel Eğitim Sekreteri: Seyfettin Gülengül

Kızıl Bayrak/İstanbul

Sınıf hareketiSayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

18 Aralik 2011

Page 16: SY Kızıl Bayrak 11-48

Dünya ölçüsünde hız kazanan gelişmeler, yeni birtarihsel döneme girilmekte olduğunu her geçen günbiraz daha netleştiriyor. Bu konuda açık bir bakışa sahipbulunan parti, tüm görev ve sorumluluklarını da bu yenitarihsel dönemin ihtiyaçları üzerinden ele alıyor. Politik-örgütsel çalışmasının sorunlarına bunun ışığındayaklaşıyor, öncelikli gördüğü sorun alanlarına özel birtarzda yüklenerek, yeni dönemi hazırlıklı bir biçimdekarşılamayı hedefliyor.

Bu çerçevede partinin yakın dönemki hedefleriarasında öncelikle öne çıkan şu başlıkları sıralayabiliriz:Politik önderliğe dayalı çalışma tarzını yukardan aşağıyapartinin bütününde oturtmak... Sınıf çalışmasındakazanılacak somut mevziler üzerinden sınıf hareketiiçinde bir güç haline gelmek... Partiyi sağlam bir illegalörgütsel temele oturtmak, parti örgütünün bütünündedevrimci bir iç yaşamı pekiştirmek, parti örgütünü veçalışmasını yeni bir düzeyde devrimcileştirmek... Özelbir yüklenme ile kadrolaşma alanında daha hızlı mesafealmak, tüm kadroları sağlam bir dünya görüşü iledonatmak... Yaratıcı ve inisiyatifli bir yerel çalışmayıgeliştirmek...

Başka başlıkların da eklenebileceği bu bir dizidönemsel hedefte şu sıralar öncelikle öne çıkan sorunlarise, politik önderliğe dayalı çalışma tarzını oturtmak,bununla bağlantılı olarak kadrolaşma, ideolojik donanımve inisiyatifli yerel çalışma alanlarında mesafe almaktır.

“Çözücü halka”: Politik önderliğedayalı çalışma tarzı

§Bir dönemdir parti çalışmasında yeni bir düzeye

ulaştığımızı, bir eşiğe gelip dayandığımızı vurguluyor,bu eşiği aşmanın sorunlarını çok yönlü olarak ele alıptartışıyoruz. Bu çerçevede politik önderliğe dayalıçalışma tarzı sorunu, pek çok zayıflık ve yetersizlikalanımızı aşmanın “çözücü halkası” olarak III. PartiKongresi’nden bu yana partinin gündemindedir. Sağlamve istikrarlı bir parti örgütünün inşası açısından taşıdığıönemin yanısıra, partinin yaşadığı gelişme düzeyi,birikmiş bulunan güç ve olanaklar üzerinden yerelinisiyatiflerin geliştirilmesi ihtiyacı da, bu sorunu dönedöne ele almayı, üzerine gitmeyi gerektiriyor.

Konuya ilişkin tüm değerlendirmelerimizde, çalışmatarzı sorununun partinin karşı karşıya bulunduğu tümöteki sorunları belirleyici düzeyde kestiğine işaretediyoruz. Parti gündemine vurgulu bir biçimde güvenliksorunlarıyla bağlantılı olarak girmiş olsa da, çalışmatarzı sorunu parti örgütü ve çalışmasının tüm yönlerininkesiştiği, temel önemde ve kapsamlı bir sorundur.Başarılı bir parti faaliyetinin örgütlenebilmesi herşeyden önce doğru bir çalışma tarzı ile olanaklıdır.Doğru bir çalışma tarzını hayata geçiremediğimizsürece, ne güvenlik sorunlarının üstesinden gelmeyi, nepolitik çalışmayı doğru bir biçimde yönlendirmeyi, neparti örgütünü sağlamca oturtmayı, ne inisiyatifli biryerel çalışmayı örgütlemeyi, ne de doğru bir kadrolaşmaçizgisi izlemeyi başarabiliriz... Bir bütün olarak partiçalışmasında mesafe alabilmenin yolu, hem merkezihem de yerel önderlikler düzeyinde politik önderliğedayalı çalışma tarzını oturtabilmenin sorunlarıyla sürekli

olarak uğraşmaktan geçiyor. Özellikle son bir yıldır yoğunlaşan tartışmalarla

birlikte bugün parti saflarında bu sorunun önemikonusunda yeterli bir açıklığın oluştuğunusöyleyebiliriz. Ancak buna rağmen, yukarıdan aşağıyabir bütün olarak parti politik önderliğe dayalı çalışmatarzını oturtmada zorlanma yaşamaktadır. Bununnedenlerini irdeleyip bilince çıkarmak, sorunu aşmamızızora sokan yetersizlik ve zayıflıklara, birbiriylebağlantılı sorun alanlarına paralel bir yüklenmeyibaşarabilmek durumundayız.

Sorunun kapsamı

Komünist partisinin tüm çalışmalarının temelindesiyasal çalışma vardır. Bu nedenle parti faaliyetininbaşarısı öncelikle politik bir kavrayışı ve açıklığıgerektirir. Her türlü sorunu politik esasları üzerindenortaya koymayı, yerel örgütlerin ve kadroların önünüpolitik yönden açmayı gerektirir.

Dolayısıyla, merkezi önderliğin görevi partiörgütünü gündelik olarak pratik planda çekip çevirmekdeğil, fakat tüm partiye politik önderliktir. Partinin karşıkarşıya bulunduğu tüm sorunlar konusunda ideolojik-politik açıklıklar yaratmak, parti saflarını ideolojik-politik açıdan donatmaktır. Dönemsel görevleri ortayakoymak, parti taktiğini saptamak, partinin bilincini herkonuda aydınlatmak, bu çabayı süreklileştirmektir. Vekuşkusuz, tüm bunları yayın araçları üzerinden partiyesunmak, bu yolla parti örgütlerini ve kadrolarını sistemlibiçimde eğitmektir.

Yerel yönetici organların inisiyatifli bir çalışmayıhayata geçirmeleri de bu zeminde olanaklı hale gelir.Ancak bunun yapılabildiği bir durumdadır ki, yerel partiörgütleri de kendi kendine yeterlilik bilinci veduygusuyla hareket edebilir, kendi sorunlarını çözmekapasitesini geliştirebilir, yaratıcı, inisiyatifli ve verimlibir çalışma yürütebilirler.

Doğru bir çalışma tarzının genel çerçevesi şöyleözetlenebilir:

* Doğru bir çalışma tarzı öncelikle, en üst organdanen alt birimlere kadar, siyasal çalışmanın ve örgütselgelişmenin tüm sorunlarını ideolojik-politik bir

çerçevede ele alabilmek demektir. * Eğitilmiş ve donatılmış kadrolara dayalı düzenli

bir organ çalışması demektir. Sorunların ortayakonulduğu, değerlendirmelerin yapıldığı, hedeflerin vegörevlerin saptandığı, bunların somut bir planabağlandığı, bu temelde işbölümünün yapıldığı işlevselorgan toplantıları demektir.

* Parti saflarındaki güçlerin sistematik ve süreklieğitimi ve donanımı, politik esaslara dayalı çalışma tarzıiçin olmazsa olmaz koşuldur. Politik kavrayışa dayalı birsiyasal çalışma ancak bilinçli insan malzemesiyleörgütlenebilir. Ortaya konulan politik çerçeveninanlaşılabilmesi ve inisiyatifli bir şekilde hayatageçirilmesi buna bağlıdır.

* Parti yayınları ile iç yayın araçlarının (PartiyeRapor’lar, iç yazılar, genelgeler, örgütlerden gelenperiyodik raporlara yanıtlar vb.) etkili bir kullanımı,politik önderliğe dayalı çalışma tarzının oturtulmasındahayati bir önem taşır. Sorunların ideolojik-politikçerçevesini kolektif araçlar üzerinden koymak, bir bütünolarak partinin eğitiminde, kadrolaşmada, parti içiinisiyatif ve yaratıcılığı geliştirmede en çözücü halkadır.

* İşlevsel organ toplantılarının yanısıra denetim!Denetim, çalışmanın sonuçlarını her yeni organtoplantısında gözden geçirmek, döne döne muhasebesiniyapabilmektir. İşlerin nasıl gittiğini zamanında görmekve gerekli müdahaleleri zamanında yapabilmektir.

* İnisiyatif, politik önderliğe dayalı çalışma tarzıaçısından apayrı bir önem taşımaktadır. Gerekli politikaçıklıkların yaratıldığı koşullarda, kadroların geniş birinisiyatifle çalışmasının zemini var demektir.

İnisiyatifli ve yaratıcı bir yerel çalışma ihtiyacı

Politik önderliğe dayalı çalışma tarzını “partininbütünü”nde oturtmak uzun bir dönemdir partininöncelikli hedeflerinden biri, “inisiyatifli ve yaratıcı biryerel çalışma” ise bunun en önemli öğesidir.

III. Parti Kongresi Gündemi metninde, merkeziönderlik sorumluluğu ile inisiyatifli bir yerel çalışmasorunu, bu ikisi arasındaki kopmaz ilişki, özlü birbiçimde ve yeterli bir açıklıkta ortaya konulmaktadır.Burada, yerel örgütler en geniş bir inisiyatifle verimli birçalışmayı örgütleme başarısı gösteremezlerse, bunedenle merkezi önderliğin sonu gelmez pratikmüdahalesi zorunlu hale gelirse, bunun sağlıklı veamaca uygun bir merkezi önderlik misyonunu da zaafauğratacağına, böylece partinin tümünde bir işlevkaymasına yolaçacağına da önemle işaret edilmektedir.

Merkezi parti yönetiminin politik önderliksorumluluğu ile yerel örgütlerin işlevli ve inisiyatifliçalışması arasındaki organik bütünlük yeterince açıktır.Partinin bugünkü gelişme düzeyinde bunlar karşılıklıolarak birbirlerini etkilemektedir. Kadrolaşma sorunuylabağlantılı olarak yerel önderlikler planındagiderilemeyen zayıflık merkezi önderliğin politikönderlik misyonunu yerine getirmesini de zorasokmakta, merkezi kadrolar yerel çalışmanın bir parçasıhaline gelmekte, bu da bir yandan merkezi önderlikmisyonunu zaafa uğratırken, öte yandan inisiyatifli bir

CMYK

Partide çalışma

Partide çalışma 16 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Page 17: SY Kızıl Bayrak 11-48

yerel önderliğin gelişimini de zora sokmaktadır. Bu nedenle, ekseninde çalışma tarzının durduğu

birbirini kesen sorun alanlarına paralel bir yüklenmegerekmektedir. Parti bir dönemdir bu konuda çözücümüdahaleler geliştirmeye çalışmakta, sorunları dahahızlı aşmayı sağlayacak adımlar atmaktadır. Buçerçevede inisiyatifli ve yaratıcı bir yerel çalışmanıngeliştirilmesi de önemli bir yerde durmaktadır. Yukarıdaişaret ettiğimiz zayıflığa rağmen, partinin ulaştığı düzey,birikimi ve deneyimleri bunun imkanlarını sunmaktadır.

Bu alanda mesafe alınabildiği ölçüde merkeziönderlik kadrolarının asli görevlerine yoğunlaşması dakolaylaşacak, böylece bir bütün olarak parti çalışmasıgüçlenecektir.

Yerellerde politik önderliğe dayalı çalışmatarzını oturtmalıyız

Eğer partinin döneme ilişkin değerlendirmeleriaçıksa, bu çerçevede saptadığı hedef ve görevler netse,parti yayınlarının yönlendiriciliğinden de yararlanarak,bunları kendi alanlarında yaratıcı bir biçimdesomutlamak yerel örgütlerin görevidir.

Elbette bunu başarabilmek için, öncelikle, yerelönderlik kadrolarının yerel çalışmanın sorunlarınıpolitik bir bakışaçısıyla ele alabilecek asgari birdonanıma sahip olabilmeleri gerekmektedir. Dolayısıylayerel önderlik planında ideolojik-politik düzeyisistematik bir çabayla yükseltmek, sorunlara politikbakış yeteneği kazandırmak büyük bir önemtaşımaktadır. Sorunlara politik kapsamıylabakamayanlar, doğru çözümler üretmeyi, faaliyetiönceliklere ve amaca uygun bir biçimde örgütlemeyi,doğru planlamalar yapabilmeyi de doğal olarakbaşaramazlar.

İnisiyatifli yerel çalışma, her bakımdan kendikendine yetebilen bir çalışma demektir. Sorunları kendiözgücüyle çözme yeteneği kazanabilmek demektir.Belirlenen dönemsel görevlerin, saptanan taktikpolitikaların yerellerde özgünleştirilmesinden teknikihtiyaçların karşılanmasına, mali yeterlilikten faaliyetingerektirdiği her türlü araç, kurum vb.’nin gündemesokulmasına kadar, çok yönlü bir yeterliliktir sözkonusuolan. Partinin dönemsel hedefleri, görevleri veöncelikleri doğrultusunda bütün bir çalışmanınplanlanıp örgütlenmesi, örgütsel düzenlemelerin bunauygun yapılmasıdır.

O halde, yerel örgütler planında doğru bir çalışmatarzının oturtulması, merkezi pratik müdahalebeklentisinin geride bırakılmasını gerektirmektedir.Daha çok merkezi kampanyalara, araçlara vemateryallere dayalı bir siyasal faaliyet yoğunlaşmasıgerçekte ciddi bir zaafiyetin göstergesidir. Yukarıdansürekli gündem, müdahale ve çalışma materyalibeklenerek, inisiyatifli bir gündelik çalışmayürütülemez. Partinin belirlediği politika ve hedefleriher adımda gözeten, bunları kendi alanına yaratıcı birbiçimde uyarlayan, bu temelde hedeflere kilitlenenverimli bir gündelik faaliyet örgütlenebildiği koşullarda,ancak bu durumda, inisiyatifli bir yerel çalışmadansözedilebilir.

Politik önderliğe dayalı başarılı bir yerel faaliyet,

günübirlik müdahalelerle değil işlevli bir organçalışması üzerinden örgütlenebilir. Uygun koşullardagerçekleşen ve yeterli zamana sahip verimli organtoplantıları burada olmazsa olmaz koşuldur. Bu kolektiförgüt zemininde sorunlar üzerine açıklıklar yaratılıpgörevler saptanmadan, bu çerçevede doğru bir planlamave isabetli bir işbölümü yapılmadan, böylece güç veolanakların amaca uygun bir biçimde hareketegeçirilmesi güvenceye alınmadan, başarılı ve verimli biryerel örgütsel çalışma da gerçekleşemez. Güçlü bir içdenetim, faaliyetin her aşamada gözden geçirilmesi,irdelenip sorgulanması ve gerekli müdahalelerinyapılması da organ toplantıları üzerindengerçekleşebilmelidir. Bu esaslara dayalı bir çalışmatarzı, güvenlik sorunlarını asgari sınırlara çekmenin deen önemli ve çözücü halkasıdır.

Başta parti yayınları olmak üzere kollektif araçlarıişlevli bir biçimde kullanabilmek yerel önderliklerin desorumluluğudur. Yerel çalışma içinde sayısız sorunlayüzyüze gelen, onlarla gündelik olarak uğraşan yerelönderlikler, bunları irdeleyerek partinin kolektif araçlarıüzerinden tüm örgüte maledebilmeli, bu arada kendialanlarındaki sorunlara da doğrudan parti yayınlarıüzerinden müdahale edebilmelidirler. Bu açıdan merkeziparti yayınları yerel çalışmaya etkili ve sonuç alıcı birmüdahalenin de vazgeçilmez araçlarıdır. Politikönderliğe dayalı çalışma tarzının ne ölçüde hayatageçirildiğinin önemli göstergelerinden biri de bualandaki tutum ve davranıştır.

Tüm yerel organların kendi alanlarına, onun hertürlü bilgisine hakim olabilmelerinin önemini isehatırlatmakla yetiniyoruz. Bu hakimiyet sağlanmadanbaşarılı ve özgün politikalar üretilemez, verimli bir yerelçalışma gerçekleştirilemez.

Son olarak şu noktayı bir kez daha vurgulamakistiyoruz. Parti çalışmasında doğru önderlik müdahalesi,gündelik koşuşturmalarla işleri bir biçimde yolunakoymak değil, tüm sorunlarda politik açıklıklaryaratarak onları kalıcı ve amaca uygun bir biçimdeçözme yeteneğini geliştirebilmektir.

Kadrolaşma ve çok yönlü donanım sorunu

Devrimci bir parti için kadro sorunu çok boyutlu vebütünsel bir sorundur. Genel planda devrimci kadrosorunu ancak devrimci sınıf zemininde, sınıfıdevrimcileştirme çabası ve mücadelesi içinde, amacauygun bir biçimde çözülebilir. Bu böyle olmaklabirlikte, içinden geçtiğimiz süreç ve partimizin bugünkügelişme düzeyi üzerinden bakıldığında, sorunu dahaözgün yönleri üzerinden ele almak ve bu çerçevede özelbir yüklenmenin konusu haline getirmek bir ihtiyaçolarak karşımıza çıkmaktadır.

Kadrolaşma sorununda da doğru çalışma tarzınınoturtulması büyük bir önem taşımaktadır. Bu alandamesafe almadığımız sürece başarılı bir kadrolaşmaçizgisi izleyemez, çok yönlü olarak gelişmiş inisiyatiflikadrolar çıkarmayı başaramayız.

Zira kadro siyasal faaliyetin ve örgüt yaşamınıntoplamı içinde şekillenir, gelişip serpilir. Başarılı veverimli bir politik faaliyet ve sağlıklı bir örgütselgelişme ise doğru bir çalışma tarzıyla olanaklıdır.

Dolayısıyla, doğru bir çalışma tarzı bir kez dahakarşımıza çözücü halka olarak çıkmaktadır. Sorunlarınpolitik özü ve içeriği üzerinden bir önderlik pratiğigerçekleştirilemediğinde, kadrolara bu çerçevede yolgösterilip önleri açılamadığında, böylece inisiyatiflerinigeliştirebilecekleri zeminler yaratılamadığında,hedeflediğimiz gelişme çizgisini yakalayabilmemizmümkün değildir.

Bugün partinin kadrolaşma planındaki en önemlisorunu, sadece yeterli sayıda değil, aynı zamanda yeterlidonanımda kadroya sahip olamamasıdır. Nitelik venicelik yönü iç içe olmakla birlikte, önümüzdeki süreçteözel bir tarzda yüklenilmesi gereken alan nitelikselgelişimdir. Partide niteliği güçlendirmek hala daniceliksel gelişmenin zorunlu koşuludur. Bu nedenleparti, niteliği güçlendirmeye, yayılma yerineyoğunlaşmaya dayalı bir çalışmanın öneminivurgulamaktadır.

Bundan dolayıdır ki, kadrolaşma sorunundaöncelikli olarak kavranması gereken halka, kadrolarınideolojik eğitimi ve çok yönlü donanımıdır.

Uzun bir dönemdir gündemimizde olmasına karşınçalışma tarzında hedeflediğimiz mesafeyialamamamızda kadrolarımızın ideolojik donanımalanındaki zayıflığı önemli bir rol oynamaktadır. Bualandaki yetersizlik, bir bütün olarak partide çalışmatarzının oturtulmasını da zora sokmaktadır.

İdeolojik eğitim ve donanım sorunu, marksist bakışaçısının edinilmesi ve parti birikiminin tüm partiyemaledilmesi, bir dönemdir partinin somut müdahalelerinkonusu ettiği bir yüklenme alanıdır. Bu çerçevedegündeme getirilen Parti Okulu etkinlikleri, genel vesoyut bir ideolojik-teorik eğitimi değil, partinin politik-örgütsel çalışmasını ileriye sıçratacak çok yönlü birdonanımı hedeflemektedir. Bu donanım, içine girmişbulunduğumuz döneme, bu çerçevede partinin misyonu,iddiası ve konumuna ilişkin açıklıklar sağlamaktan sınıfçalışmasının sorunlarına, sağlam bir illegal örgütseltemeli oturtmaktan güvenlik sorunlarına, partideğerlerini içselleştirmekten partiyi yeni bir düzeydedevrimcileştirmenin sorunlarına kadar bir dizi alanıkapsamaktadır.

Parti değişik araç ve yöntemlerle, somutyönlendirme ve müdahalelerle, kadrolaşma sorunundakritik önemde gördüğü bu alandaki zayıflığayüklenmeyi sürdürecektir.

*** Partimizin bir siyasal hattı, net bir yönelimi ve bu

çerçevede öncelikleri var. Parti safları tüm bu konulardayeterli açıklığa sahip. Tüm sorun bu açıklıkların pratikkarşılığının yaratılabilmesidir. Bu konuda gerekentutarlılık ve kararlılığın gösterilebilmesi, ciddi biryüklenmenin gerçekleşebilmesidir. Mesele ne kadarzamanda hangi maddi sonuçlara ulaşılabileceği değildir.Çizgiye, yönelimlere, planlamalara ve önceliklereuygun bir çalışma tarzının hayata geçirilebilmesidir. Bubaşarıldığında, sonuçları da dolaysız olarakyaşanacaktır. Bir bütün olarak parti bu açıdanönümüzdeki süreci çok iyi değerlendirmeksorumluluğuyla yüzyüzedir.

(Türkiye Komünist İşçi Partisi Merkez YayınOrganı Ekim, Başyazı, Sayı 277, Aralık 2011)

CMYK

a tarzı sorunları

a tarzı sorunları Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 17

Page 18: SY Kızıl Bayrak 11-48

Başbakan Tayyip Erdoğan, 22 Aralık’ta oylanacakErmeni soykırımı ile ilgili yasa tasarısıyla ilgili FransaDevlet Başkanı Nicolas Sarkozy’yi tehdit etti. Siyasi,ekonomik, kültürel açıdan bunun bedelinin ağırolacağını söyledi. Kanlı bir tarih üzerine kurulu Türkdevletinin başbakanı olan Erdoğan, Fransa’nın Ruandave Cezayir üzerinden kanlı sicilini Türk devletininsuçlarını örtbas etmek için dayanak yaptı.

“Tencere dibin kara, seninki benden kara!”

Belirtelim ki, soykırımın inkarını suç sayan yasatasarısı 13 yıldır Fransız Parlamentosu’ndabeklemektedir. Bu son yasa tasarısının bu kadargürültüyle yeniden gündeme getirilmesinin gerisindegerici hesaplar bulunmaktadır. Fransız emperyalizmiböylelikle bir yandan iç kamuoyunu oyalamak isterken,diğer yandansa Türk sermaye devleti üzerinde baskıuygulamaktadır. Yani Fransız devleti ikiyüzlülükyapmaktadır. Fakat ikiyüzlülük sözkonusu olduğundaAKP hükümetinin eline kimse su dökemez.

12 Eylül’le hesaplaşma yalanları, “demokratikaçılımlar”, “ileri demokrasi” safsataları, yeri geldiğindeDersim katliamı üzerine atıp tutmalar... Tüm bukonularda Erdoğan ne kadar samimiyse, elbettekiFransız emperyalistleri de Ermeni soykırımı konusundao kadar samimidirler. Yani ‘Tencere dibin kara, seninkibenden kara!”

Erdoğan’ın yerli Göbbels’lere hazırlatıpseslendirdiği şu sözlere bakın: “Şunu da açıkça ifadeediyorum; eğer Fransız Ulusal Meclisi tarihleilgilenmek istiyorsa, gitsin, bir zahmet Afrika’dayaşananları aydınlığa kavuştursun. Ruanda’yı,Cezayir’i aydınlığa kavuştursun. Gitsin, Cezayir’deFransız askerlerinin kaç kişiyi katlettiğini, nasılkatlettiğini, hangi insanlık dışı yöntemleri kullandığınıaraştırsın. Fransa Parlamentosu gitsin, Ruanda’da 800bin kişinin katledilmesindeki rolünü araştırsın.”

Bu sözler o ünlü deyişi hatırlatmaktadır: Tenceredibin kara, seninki benden kara!

İşte tarihsel gerçekler.

Sermaye devleti Cezayir’de Fransa’nınyanında saf tutmuştu

Cezayir, 1830 yılında Fransa tarafından işgal edilir.1962 yılında bağımsızlığını kazanana kadar, Fransızsömürgecileri tarafından asimilasyona tabi tutulur.Hedeflenen Fransız Cezayir’i yaratmaktır. 19. yüzyılınsonlarında bir milyona yakın Fransız artık Cezayir’eyerleştirilmiştir. Göç eden Fransızlara önemli imkanlarsağlanır. Bununla birlikte Fransızlar’ın bölgeye göçetmesi, Cezayirliler’in işsizlik ve yoksulluğunu daha daartırır. Böylelikle Cezayir’den Fransa’ya tersine bir göçhareketi başlar. Fransız sömürgecilerinin istediği debudur.

I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonraCezayir’de Fransız egemenliğine karşı ulusal birmücadele başlar. Mücadelenin önderlerinden ŞeyhAbdullah Ben Badis’in, “İslam benim dinim, Arapçabenim dilim ve Cezayir benim vatanım” ifadeleriCezayir halkının mücadelesinin sloganı olur. ElbetteFransız işgalcileri bunu hoşgörüyle karşılamaz. ŞeyhAbdullah tutuklanır, camilerde vaaz vermesi yasaklanır.

II. emperyalist savaşın başlamasıyla birlikte Cezayirhalkının mücadelesinde bir yavaşlama olur. Zira Fransa,Cezayirliler’in savaşta kendi yanlarında olması halindesavaş sonunda Cezayir’in özgür olacağı vaadindebulunmuştur. Tıpkı cumhuriyetin kuruluş yıllarındaKürtlere verilip sonradan tutulmayan sözler gibi...

Savaş artık sona ermiştir. Cezayirliler özgürlüklerinielde edebileceklerini dedüşünerek ellerindekibayraklarla Setif kentindebüyük bir gösteri yaparlar.Ancak Fransa bu gösteriyisömürgeci bir devletinacımasızlığıyla yanıtlar. Cezayirhalkı insanlık tarihinin trajikgünlerinden birini yaşar. Fransızordusu havadan ve karadansaldırı düzenlemiştir. Birkaçgün süren bastırma harekatında45 bin insan hayatını kaybeder.Bu katliam Cezayir’de yeni birsürece yol açar. Ahmet BenBella gibi önderlerin vasıtasıyla1954’de FLN, yaniCezayir Kurtuluş Cephesi kurulur. 31 Ekim 1954’tebüyük bir ayaklanma başlatılır.

Bu ayaklanmaya Fransa’nın yanıtı geniş çaplıtutuklamalar ve askeri bir harekat olur. 500 bin kişilikbir Fransız askeri gücü Cezayir’e gönderilir. ArtıkCezayir akıl almaz işkencelerin yaşandığı bir yerdir.Binlerce kişi herhangi bir yargılama yapılmadan idamedilir. Fransızlar bölgede kalabilmek için her türlüişkence ve saldırıdan geri durmazlar. Ancak tüm bunlarCezayir halkının Fransız işgaline karşı direnişinidurduramaz. Devamında Cezayir halkının direnişizaferle sonuçlanır. Fransa Cezayir’de bağımsızlığınyolunu açacak referandumun yapılmasını kabul eder.Yapılan referandumda halkın tamamına yakınıbağımsızlık yönünde oy kullanır. Cezayir Fransızsömürgesi olmaktan kurtulmuştur. Bağımsızlığın bedeliolarak ise sadece 1954 ile 1962 yılları arasında 1 milyonCezayirli hayatını kaybetmiştir.

Türk sermaye devleti ise tüm bu süreç boyuncaFransız sömürgeciliğinin yanında saf tutmuştur.Cezayir’deki katliamlar sırasında Türk devletinin,isyanın bastırılmasında Fransa için silah taşıdığı ortayaçıktı. 1958’de Fransa’nın atadığı kukla hükümeti tanıdı.

Dahası 1962’de Cezayir’in bağımsızlığının oylandığıBM toplantısında Fransa’nın yanında yer aldı.

Ruanda’daki vahşet esnasında Türk devletinden karşı çıkan biri var mı?

Ruanda, I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nınardından Belçika’nın payına düşen bir parçadır. Doğalkaynaklar açısından zengin bir yer değildir. Kahveüretiminin dışında önemli bir üretimi yoktur. İşgalciBelçika devleti tarafından, Ruanda halkı zorla kendiihtiyaçlarının fazlasını üretmek zorunda bırakılır.Ruanda halkının yüzde 90’ı Hutu, yüzde 9’u Tutsi,yüzde 1’i Pigme kabilesinden oluşmaktadır. Bukabileler yüzyıllardır beraberce yaşamışlar ve aralarındaherhangi bir ayrımcılık sözkonusu değildir. AncakBelçika kalabalık Ruanda’yı kolay bir şekilde yönetmekiçin bu iki kabile arasında ayrımcılığı körükler. Belçikaazınlıkta olan Tutsileri ülkede ayrıcalıklı bir konumagetirerek Hutuların nefretlerini kazanmalarına yolaçar.Belçika sömürge yönetimi Tutsilerin, Hutulara göreüstün olduklarını, Hutuların aşağı bir ırk olduklarınıpropaganda eder. Bu tür uygulamalar sonuç olarak ikihalkı birbirinden uzaklaştırarak düşman hale getirdi.

II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra sömürgeyönetimleri bir bir sonaererken bunlardan biri deRuanda’daki Belçikayönetimiydi. 1962 yılındaRuanda bağımsızlığını ilanetti. Ülkede yapılan seçimleriçoğunlukta olan Hutularkazandı. Bu ise yaklaşantehlikenin ayak sesiydi.Hutulara dayanan hükümetTutsileri sürgüne zorladı.Tutsilerin önemli bir bölümükomşu ülkelere sığınmakzorunda kaldılar. Bu aradahükümet tarafından başka

ülkelere yüzbinlerce satır siparişi verildi. Satırverilemeyenlere ise sivri uçlu sopalar verildi. Her şeykatliama hazırlık içindi. Fanatik Hutulara bu fırsatı,Hutu asıllı Ruanda Devlet Başkanı’nın uçağının 6 Nisan1994’te düşürülmesi verdi. Hutular ülkede Tutsi avınaçıktılar. Birkaç ay içinde yaklaşık 1 milyon insankatledildi. Ayrıca binlerce Tutsi kadının tecavüze uğradı.Bu vahşete ise BM bayrağı altında ülkede bulunanaskeri güçler seyirci kalmıştır. Bu katliamlar sırasındaFransa, Hutuları silahlandırarak ve eğitim vererekbüyük bir insanlık suçu işlemiştir. Ruanda’yı 25 yılaradan sonra ziyaret eden ilk Fransız lider olan Sarkozy,1 milyondan fazla sivilin ölümünden dolayı bu ülkedenözür dilememiştir. Sarkozy, sadece bu soykırımdanFransa ve uluslararası camianın sorumlu olduğunusöylemekle yetinmiştir.

Ruanda’da tüm bu vahşet yaşanırken Türk devletivahşetin durdurulması çağrısını dahi yapmamıştır.

Peki bu topraklarda neler oldu?

“Türkiye’nin tarihinde sömürü, emperyalistyaklaşım” yokmuş. “Bir ülkeyi işgal etmek, ardındanda o ülkenin tüm kaynaklarını çalmak” yokmuş. “Dost

Devlet terörü18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Nerden baksan ikiyüzlülük, nerden baksan katliamcılık!

H. Eylül

Erdoğan ne kadarsamimiyse, elbetteki Fransız

emperyalistleri de Ermenisoykırımı konusunda o kadarsamimidirler. Yani ‘Tenceredibin kara, seninki benden

kara!’

Page 19: SY Kızıl Bayrak 11-48

Hemen her gün gözaltı ve tutuklama haberleriyer alıyor basında. Bu saldırılar medyada “terörörgütüne operasyon” ortak başlığı ile yeralmakta, topluma böyle sunulmakta veyıllardır sürdürülen “terör” edebiyatı ilemeşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.

Devlet terörü somut olarak polis-yargıterörü olarak çıkmaktadır karşımıza. TerörleMücadele Yasası (TMY) 2007 yılındayeniden düzenlendi ve hemen her eylem yasadışısayılmaya başlandı. TMY ile düzenin yasalarlatanımak zorunda kaldığı hak ve özgürlükler fiilengeçersiz sayıldı. TMY ile birlikte Polis Vazife veSalahiyet Kanunu çıkarılarak polis devletine geçişteönemli bir adım atıldı.

PVSK ile polisin eli güçlendi ve polisteşkilatı bir bütün olarak cinayet şebekesigibi hareket etmeye başladı. Polis artık TMY vePVSK’ya dayanarak cinayetlerini yasal kılıf içindeişliyor. Bu saydığımız yasalar sermaye hükümetiAKP’nin kalfalık dönemi dediği sürecin ürünleridir. Buyasaları tam da demokrasi ve özgürlükler söylemleriile birlikte çıkarmıştır. Zaten sermayenin vetemsilcilerinin dilinden ne zaman ki özgürlük vedemokrasi sözcüğü düşmeye başlıyor, işte o zamanemekçilerin başında polis terörü eksik olmuyor.

Bu yasal düzenlemelerin ardından polis sokakortasında yargısız infazları tırmandırmıştır. Sokakortasında işkencenin yaygınlaşması da bu yasaldüzenlemelerin ardından gelmiş, 13 yaşındakiçocukların bedenlerine kurşun yağdırılmış veyasokak ortasında kolları bacakları kırılmış, kafalarınadipçiklerle vurularak hastanelik edilmiş ya dakatledilmiştir.

Bu cinayetler burjuva medyanın da çabaları ilemeşruluk kazanmış “polisin dur ihtarına uymadı polisateş açtı” gibi yalanlarla toplumun apolitik kesimleriüzerinde etkili olmuştur. Polis sadece komünistleri,devrimcileri ve muhalifleri değil tüm toplumu hedefalmıştır. Yaratılmaya çalışılan polis rejimine herkesinitaat etmesini isteyen sermaye devleti polis terörünüde ayrım gözetmeksizin herkese reva görmektedir.

TMY 2007 yılında değiştirildiğinde “yüzüne fulartakmak”, “polise taş atmak” gibi eylemlerin ağır birşekilde cezalandırılacağı açıklandığında “yok artık”deniyordu. Bugün gözlerimizin önünde cereyanedenler işte 2007 yılında değiştirilen TMY’yedayanılarak yapılıyor. Yapılanlar sıkıyönetim ve darbedönemlerinde yaşananları dahi sollamıştır. Örneğin1980’li yıllarda üzerinden silah çıkan bir devrimci bilepolisin eline geçtiğinde birkaç yıl yatıp çıkarken şimdiduvara yazı yazmaktan uzun yıllar tutukluluklargörülmektedir.

Polis terörünü tamamlayan Ağır CezaMahkemeleri ve Özel Yetkili Ceza Mahkemeleri dedevlet terörünün yargı ayağını oluşturmaktadır. Eskiadıyla Devlet Güvenlik Mahkemeleri olarak bilinenbu mahkemelerin özü değil adı değişmiş,sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yenidendüzenlenmiş, yetki alanı genişletilmiştir. Dün olduğugibi bugün de bu mahkemeler tam anlamıyla alikıran baş kesen bir biçimde davranmaktadır.

Son süreçte tırmandırılan ve her geçen günhapishanelerdeki tutsak sayısını katlayan KCKoperasyonları da yine TMY ile ortadan kaldırılantemel hak ve özgürlükler kapsamındadır.Gazetecilere ve basın yayın faaliyeti yürüten (yayın

yönetmenivb.) muhaliflere bile “silahlıterör örgütü yönetmek,üye olmak, propagandasınıyapmak” vb. suçlamalarladavalar açılıyor.

Devrimci

Karargâh, Hopa davası gibisiyasal davalar da polis-yargı işbirliğini gözler önünesermektedir. Hapishanede saçları zorla kesilenarkadaşlarına destek vermek amacıyla saçlarınıkestirenler, hapishanedeki arkadaşlarına sahipçıkanlar terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyorlar.2009 yılının Kasım ayında Türkiye Komünist İşçiPartisi (TKİP) militanı Alaattin Karadağ yoldaşınsokak ortasında yargısız infaz edilmesini protestoeden ve Ankara’da Tekel işçilerinin mitingine katılanBDSP’liler hakkında açılan davanın birkaç gün öncekarar duruşması gerçekleştirildi. 10 aydan 2 yılakadar hapis cezaları verildi Ankara 12. Ağır CezaMahkemesi tarafından yoldaşlarımıza.

Alaattin yoldaşı katledenler yeni katliamlar içinbelinde silahla serbestçe dolaşırken ve yoldaşınkatledilmesinin ardından açılan göstermelik davadahiçbir anlamlı adım atılmamışken (elbette budavadan bir sonuç beklemiyoruz) sokak ortasındainfazı protesto edenlere açılan davalarda kararaşamasına gelinmiştir. İşte bu da Ağır CezaMahkemeleri’nin ve düzen hukukunun gerçekliğinigözler önüne seriyor bir kez daha. Sözkonusu kenditetikçileri ve katilleri olduğunda işlemez olan düzenhukuku ve mahkemeleri devrimciler sözkonusuolduğunda ceza üstüne ceza kesmektedir.

Genel olarak devrimcilere ve muhaliflere açılandavalarda, Mahir Çayan kitabının çıkması, yasalmatbaalarda basılan ve her yerde kolaycaulaşılabilen yasal gazete ve dergiler, mitinglerde yeralan devrimci platformların pankartı arkasındayürümek, flama taşımak, slogan atmak-attırmak vb.delil olarak konulmaktadır. Tüm bu “deliller” “terörörgütü üyesi” olmanın veya Ankara’da BDSP’lilerinde hakkında açıldığı şekliyle “terör örgütü üyesiolmamakla beraber terör örgütü üyesi gibidavranma”nın kanıtı sayılmaktadır. Özel Yetkili AğırCeza Mahkemeleri de iddianamelerin akla mantığauygun yanına bakarak değil siyasal ve sınıfsal birtavırla hareket ederek rolünü oynamaktadır.

Sınıfsal karşıtlıkların en sert yaşandığı ve güngeçtikçe sertleştiği kapitalist toplumda adalet, yargı,hukuk vb. kavramlar da birer aldatmacadan ibarettir.Mahkemeler nihayetinde devlet terörününmeşrulaştırıldığı salonlardır. Asıl olarak yargınınarkasında siyasal polis gerçekliği yer almaktadır.ACM’lerin duruşmaya ara verdiğinde polis şefleri ilegörüştüğü bir sır değildir. İşin görünen kısmında buböyledir, varın görünmeyen kısmını düşünün bir de.

Civan Yiğit

ve kardeş halklara zulüm, baskı, sindirme” yokmuş. Peki yasizler; 1915’i, o kanlı tehcir yıllarını, kıyımdan geçirilen 1milyon Ermeni’yi gizli dosyalarınıza gömebildiğinizi misanıyorsunuz? Siz zulüm erbaplarının vicdanı yok diye tüminsanlığın vicdanının olmadığını mı sanıyorsunuz? Kendiyarattığı acıları başka halkların çektiği ızdıraplarlakapatabileceklerini sanan ey gafiller, ellerinizdeki kan sizi eleveriyor.

Fransız emperyalistlerinin Cezayir’de uyguladığı vahşetyöntemini yaşadığınız topraklarda yaptıklarınızla kıyaslayın.Ortada bir fark olmadığını göreceksiniz. “Güneş dil teorisi”,“Takriri Sükun yasaları” Fransız senatosundan mı çıktı?Kandırılan ve cumhuriyetin ilanından sonra verilen sözlertutulmayınca isyan eden Kürt halkına reva görülen zulümnerede yaşandı? Cezayir’in Şeyh Abdullah Ben Badis’i yüzyılın ilk çeyreğinde bu toprakların Şeyh Said’i değil midir?

Kürtçe’yi kim ve neden yasakladı? Adları yasaklananinsanların doğdukları yerlerin isimlerini de Fransızlar mıdeğiştirdi? Fransız sömürgeciler bile Cezayirlilere, hepinizFransızsınız demez iken, sizler hangi hakla Kürtlere hepinizTürk’sünüz diyebildiniz? Akla ziyan cehaletle bir ulusu kart-kurt uydurmasıyla dağ Türk’ü yapan o eşsiz buluşun mucidisizler değil misiniz?

Setif katliamının adı bu coğrafyada Dersim değil midir?Taş taş üstünde kalmayan, derelerinden kan ve ceset akan oDersim’in Seyit Rıza’sı, bir nevi Cezayir’in de ulusal kurtuluşsavaşçısı değil midir? Dersim katliamını yaşamış insanlarınanlatımları, dönemin zulüm politikalarına en iyi örnektir. 6-7Eylül olayları, Maraş, Çorum, Sivas kıyımları Cezayir’deyaşananların benzerleridir.

Son 40 yılın kayıtlarına giren 40 bin Kürt insanının katlineferman yazan Fransız sömürgecileri midir? Binlerce “failimeçhul” cinayetin, zorla boşaltılan köylerin sorumlusuFransız askerleri midir? İşkencelere, tecavüzlere uğrayan, dışkıyedirilen Kürtler Cezayir’de mi yaşamaktadır? Toplu mezarlarülkesi Cezayir midir?

Jean Paul Sartre’nin dediği gibi “Faşizm kurbanlarınınsayısıyla değil, onları öldürme yöntemine göre tanımlanır.”

Sömürü ve katliamcılıkta ortaklığa devam!

Ancak Fransa ve Türkiye arasındaki çıkara dayananilişkiler bir süre aksasa bile, kopartılan tüm gürültüye rağmensürmeye devam edecek. TÜSİAD Yönetim Kurulu BaşkanıÜmit Boyner’in Tayyip Erdoğan’la görüşmesinin ardından,gazetecilerin sorularını yanıtlarken sarf ettiği sözcüklerilişkilerdeki bu “sağlam temeli” gösteriyor.

Boyner, ‘’Böyle bir şey gündemde yok. Tabii ki burada

hassasiyetin yaratacağı birtakım olumsuzluklar olabilir. Bütün

bunları da iş dünyaları göz önüne almak zorunda. Boykot

politikaları sürdürülebilir politikalar değildir’’ diyerek butemele işaret ediyor.

Fransız ve Türk sermayesinin çıkar ortaklığının ne kadarkuvvetli olduğu bilinmektedir. 2010 yılı rakamlarına göreTürkiye, Fransa’nın en fazla ihracat yaptığı ülkelersıralamasında 6 milyar 264 milyon euro ile 11. sıradadır.Türkiye’nin Fransa’ya 2010 yılı ihracatı ise 5 milyar 402milyon eurodur. Türkiye’de bine yakın Fransız şirketi faaliyetgöstermekte ve yatırımları 8,6 milyar doları bulmaktadır.Yaklaşık 350 Türk şirketinin de Fransa’da girişimlerimevcuttur. Türkiye’nin Fransa’daki yatırımları ise 500 milyondolar civarındadır. Keza Türkiye’nin turizm gelirlerinin önemlibir bölümü Fransızlar’dan gelmektedir.

Elbette çıkar ortaklığı, sadece, haksız kazancın birikimiyleelde edilen sermayenin iki ülke arasındaki dolaşımından ibaretdeğildir. Türkiye’nin yeri Libya’nın işgaline hazırlananemperyalist orduların yanında, NATO şemsiyesi altında Fransaile aynı safta olmuştur. Tıpkı daha önce Afganistan, Kosova veLübnan’da Fransa ile birlikte mazlum halkların katline ortakoldukları gibi. Kuşku duyulmamalıdır ki bundan sonra daemperyalist merkezler arasındaki denge değişmediği müddetçebu böyle olmaya devam edecek, geçmişleri kanlı olanlar kirliçıkarları için yan yana gelmeye devam edecektir. Öyle kişimdi de Fransız devletiyle Türk devleti Suriye’ye yönelikemperyalist müdahalenin iki ortağıdır.

Devlet terörü Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Devlet teröründe polis-yargı işbirliği

Page 20: SY Kızıl Bayrak 11-48

19 Aralık20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Sermaye devletinin 19-22 Aralık 2000 tarihinde“Hayata Dönüş” adı altında 20 hapishanedegerçekleştirdiği katliamın 11. yıldönümü nedeni ile birçokkentte eylemler yapıldı.

BDSP Bayrampaşa önündeydiİstanbul’da BDSP Bayrampaşa Hapishanesi önünde

katliam karşısında devrimcilerin ölümüne sergilediğidirenişi selamlayan bir eylem gerçekleştirdi.

18 Aralık günü Sağmalcılar Metrosu önünde buluşanBDSP’liler, “19 Aralık’ı unutmadık, unutturmayacağız!Katil devlet hesap verecek! / Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu” pankartını ve kırmızı flamalar açarak yürüyüşebaşladılar. Yürüyüş boyunca coşkulu ve öfkeli atılansloganlar sokakta yankılanırken, mahalle sakinleriişyerlerinin önünden ve evlerinin camından eylemiseyrettiler.

Bayrampaşa Hapishanesi’nin önüne gelindiğinde,katledilen devrimcilerin isimlerinin tek tek okunmasıyla“Yaşıyor!” diye haykırıldı.

Katliamda şehit düşenlerin şahsında, devrim şehitleriiçin bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi. Ardındanbasın açıklamasına geçildi.

Basın açıklamasında katliamın nasıl gerçekleştirildiğiaktarıldı. Düzen sözcüleri ve burjuva basın teşhir edildi.Devrimci tutsakları F tipi tabutluklara kapatmak ve onlarıonursuzlaştırarak teslim almak isteyen sermaye devletininbunu başaramadığı dile getirilirken “Devrimcilerin kızılbantlı alınları katiller sürüsünün karşısında secdeyevarmadı” denildi.

Taksim’de meşaleli yürüyüşİHD, TUAD-DER ve TUYAB Taksim’de ortak 19

Aralık anması gerçekleştirdi. Taksim Tünel’de buluşankitle “19 Aralık katliamını unutmadık unutturmayacağız”pankartı ile katliamda şehit olan devrimcilerinfotoğraflarını taşıdılar. Coşkunun hakim olduğu yürüyüşTramvay Durağı’na gelindiğinde son buldu. Anmaprogramında ilk konuşmayı Abdulbaki Boğagerçekleştirdi. Katliamın uluslararası savaş hukukuna,adalete, insanlığa, kısacası hiçbir şeye sığmayan insanlıkdışı bir katliam olduğuna, emri verenlerincezalandırılmadığına, suçun erlere yıkılmaya çalışıldığınadeğindi. Tecritle, baskı ile toplumun teslimalınamayacağını söyledi.

Ardından Taşkın Türkmen ortak basın açıklamasınıokudu. Açıklamada katliamın devlet tarafındanyapıldığının örtülemez bir gerçek olduğu, buna rağmensorumluların cezalandırılmadığını dile getirildi.

Yürüyüşe katılan Pınar Sağ da bir konuşma yaparakdevrimci iradenin teslim alınamayacağını ifade etti vekatliamı kınadığını açıkladı. Grup Adalılar’ın ‘Teslimolmayacağız!’, ‘Çav Bella’ marşlarını söylemelerininardından anma bitirildi.

Kartal BDSP’den eylemKartal BDSP, gerçekleştirdiği yürüyüş ve basın

açıklaması ile 19-22 Aralık katliamını lanetledi, direnişiselamladı.

18 Aralık günü Bankalar Caddesi’nde biaraya gelinerekçay bahçelerinden meydana yüründü. “19 Aralık’ıunutmadık, unutturmayacağız. Katil devlet hesap verecek!”pankartının açıldığı basın açıklamasında, 19 Aralıkkatliamı öncesi yaşanan sürece ve cezaevleri katliamlarınadeğinildi. Düzen temsilcilerinin ve düzen medyasınınkatliama ilişkin onursuzca sarfettikleri sözler vurgulanarak,katliam sonrasından ancak 10 yıl sonra dava açılabildiği

ifade edildi. Açılamada, 19 Aralık katliamının aynızamanda destansı bir direniş olduğu söylendi.

TKMP direnişi selamladıTecrite Karşı Mücadele Platformu (TKMP)

İstanbul’da eski Bayrampaşa Hapishanesi önünde 19Aralık günü eylem yapıtı.

Sağmalcılar Metrosu önünde toplanan TKMP, “19-22Aralık şehitleri ölümsüzdür, hesabını soracağız!”, “Yaşasın19-22 Aralık direnişimiz! Katliamı unutmadık,unutturmayacağız! / Tecrite Karşı Mücadele Platformu(TKMP)” yazılı iki pankart açtı. Devrimciler, şehitlerinresimleri ve katliam anına ait resimler taşıyarak yürüyüşebaşladılar.

Anma programı saygı duruşuyla başladı. Basınaçıklamasında katliamın nasıl ve kimler tarafındanuygulandığının ortaya çıkmasına rağmen hiçbir cezanınverilmediğine, açılan göstermelik davalarla sürecin üstüörtülmeye çalışıldığı ifade edilerek, tecrit kaldırılana kadarmücadele edileceği vurgulandı.

Basın açıklamasının ardından katliam sürecine ilişkinavukat Oya Aslan, eski tutuklular Mehmet Güven veNihat Göktaş birer konuşma yaparak katliamın planlı,programlı ve zalimce olduğunun altını çizdiler. İdil tiyatroatölyesinin hazırladığı ‘Bir basın açıklaması’ isimli kısa birskeç sergilendi. Tiyatrodan sonra Tekin Yıldız ‘İsyan edin’isimli bir şiir okudu. Şiirden sonra Pınar Sağ, Grup KutupYıldızı ve Grup Yorum hep birlikte ‘Çav Bella’ marşınıseslendirdiler.

Eyleme katılan Sırrı Süreyya Önder’de bir konuşmayaparak, katliamın cezasının yasalarla değil, kararlılıklaverilen mücadele ile sorulacağının altını çizdi.

Son olarak hapishanenin önüne karanfiller bırakıldı.

İzmir’de eylemler 18 Aralık günü gerçekleştirilen eylem için

Karşıyaka dolmuş duraklarında toplanıldı. İlericive devrimciler buradan “19 Aralık ‘Hayatadönüş’ değil katliamdır! Unutmadıkunutturmayacağız” pankartı ile Karşıyakaİskelesi’ne yürüdü. Yürüyüşte, 19 Aralıkşehitlerinin resimleri ile her kurum adına birerflama taşındı. Yürüyüşün bitiminde başta 19Aralık şehitleri olmak üzere tüm devrimşehitleri için saygı duruşu yapıldı.

BDSP, Alınteri, DHF, Devrimci Hareket, ESP,Kaldıraç, Partizan tarafından hazırlananaçıklama okundu. Açıklamada muhaliflere,devrimcilere, yurtseverlere yönelik sürdürüleninsanlık dışı uygulamaların halen sürdüğündensöz edildi. Hapishanelerdeki katliamlara davurgu yapılarak şunlar söylendi: “Bugün Kürthalkına dayatılan imha ve inkâr politikaları,toplu yıldırma ve gözaltı operasyonları da yineaynı korkunun devamıdır.”

Basın metnin okunmasının ardından “devrimşehitleri” için hazırlanan şiirler okundu. Eylem‘Avusturya İşçi Marşı’nın hep birlikteokunmasıyla bitti.

Eyleme Köz, DİP ve Emek ve ÖzgürlükCephesi destek verdi.

Buca Cezaevi önünde eylem 19 Aralık günü de Buca Cezaevi önünde iki

eylem yapıldı. İlk eylemi BDSP, Alınteri, DHF, Devrimci

Hareket, ESP, Partizan örgütledi. “19 Aralık‘hayat dönüş’ değil katliamdır. Unutmadıkunutturmayacağız” ozalitinin açıldığı eylemde,19 Aralık şehitleri başta olmak üzere devrimşehitleri için saygı duruşu yapıldı.

Açıklamada saldırıların, baskıların arttığıbelirtilerek, bu saldırılara en çok devrimci-ilericigüçlerin maruz kaldığı anlatıldı. F tiplerindeyaşanan tecritin ve keyfi uygulamaların sondönem daha da arttığı ifade edildi. Baskının,engellemenin, tecritin devrimci tutsaklarıyıldırmadığı vurgulanarak açıklama bitirildi.

Basın metnin okunmasının ardından devrimşehitleri için hazırlanan şiirler okundu.

Eylemin ardından karanfilller cezaevininönüne bırakıldı.

Eyleme Kaldıraç, Barış Anneleri, Emek veÖzgürlük Cephesi ve İHD destek verdi.

Bu eylemin ardından İnsan Hakları Derneğiİzmir Şubesi ikinci bir eylem gerçekleştirdi.

İHD Genel Sekreteri Necla Şengül’üngerçekleştirdiği açıklamada hapishanelerin zorkoşulları ele alındı. Hapishane gerçeğininülkenin düzeyini gösterdiğini söyledi. Şengülaçıklamanın devamında hapishanelerde tutulanmahpus sayılarının arttığını belirterek sadece30 Nisan 2011 itibariyle bu sayının 124.074’eulaştığını belirtti. Son dönem çocuk tutsaklarında sayılarında artış olduğunu vurguladı ve burakamın 2290’a ulaştığını söyledi.

Basın metninin okunmasının ardından 32karanfil cezaevi önüne atıldı.

Eyleme BDSP’nin de aralarında bulunduğudevrimci ve ilerici kurumlar destek verdi.

19 Aralık 2011 / Bayrampasa

18 Aralık 2011 / Bayrampasa

19 Aralık katliamı lanetlendi, direniş selamlandı!

“Kanla yazılan tarih silinmez!”

Page 21: SY Kızıl Bayrak 11-48

AnkaraBDSP ve Partizan tarafından örgütlenen eylem

için Sakarya Caddesi’nde biraraya gelen devrimciler,“19 Aralık katliam-direnişini unutmadık,unutturmayacağız / BDSP, Partizan” ozaliti ileyürüyüş gerçekleştirdi. Ara sokaklardan sloganlarlailerleyen kitle Yüksel Caddesi’ne ulaştı.

Açıklamada şunlar söylendi:“Katliamın üzerinden 11 yıl geçti ve devletin

katliamları, işkenceleri, baskı ve zorbalıkmekanizmaları bugün halen çalışmaya devam ediyor.Egemenlerin tüm demokrasi ve özgürlük nutuklarınarağmen işçilerin, emekçilerin yoksulluğu ve sefaletiderinleşiyor, sosyal haklara dönük saldırılar birbiriardına meclisten geçiyor, F tipi hücrelerde tecrit vetredman uygulamaları ile devrimci irade teslimalınmaya çalışılıyor, sokak ortasında insanlar poliskurşunlarıyla katlediliyor, Terörle Mücadele Yasası veDGM’lerden bozma Özel Yetkili Mahkemelerle baştadevrimciler olmak üzere toplumsal muhalefetin hemenher kesimine dönük aralıksız bir saldırı dalgasıişletiliyor, onlarca yıllık cezalar veriliyor, Kürtulusuna inkar ve imha dayatılıyor, binlerce Kürt KCKoperasyonları adı altında zindanlara atılıyor. Sayfalardolusu uzatılabilecek bu listeye, dışarıdaemperyalistlerin istekleri doğrultusunda kardeşhalklara dönük savaş çığırtkanlığı eşlik ediyor.”

Odak, DHF ve Düşünceye Özgürlük Girişimi’nindestek verdiği eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı.

EskişehirEskişehir’de coşkulu ve kitlesel bir eylem yapıldı.

Hamamyolu’nda biraraya gelen kitle “19 Aralık’ıunutmadık unutturmayacağız / Hesabını soracağız”pankartı ile yürüyüşe başladı.

Yürüyüşün ardından Adalar’da basın açıklamasıyapıldı. Okunan metinde F tipi hücre saldırısına karşıbedenlerini ölüm orucuna yatıran devrimcileriniradesini kıramayan devletin kanlı operasyonu teşhiredildi. Günümüzde de TMY, PVSK ve DGM’lerinyerine geçirilen Özel Yetkili Mahkemelerin toplumubaskı altında tutma noktasındaki işlevlerine dikkatçekildi. KCK adı altında yürütülen operasyonlar,

sokak ortasında katledilen insanlar ve sudan sebeplerletutuklanan öğrenciler tüm bu süreçlerin bir aynasıolarak anlatıldı.

Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemi BDSP, DHF,Alınteri, EHP, HDK, Eskişehir Halkevi ve ÖDPörgütledi. PDD ve TKP eyleme destek verdi.

BursaKent Meydanı’nda gerçekleştirilen eylemde “19

Aralık katliamını unutmadık, unutturmayacağız!Hesabını soracağız!” pankartı açılırken katliamdaşehit düşen devrimcilerin fotoğrafları taşındı.

Yapılan açıklamada “F tipi saldırısı;emperyalizm merkezli İMF ve Dünya Bankası’nınöngördüğü soygun ve talan reçetesinden,

emperyalizme uşaklık eden egemen sistemin KürtUlusuna karşı yürüttüğü inkâr ve imha siyasetindenbağımsız ele alınamaz” denildi. BDSP, ESP, Partizan,SDP ve SODAP örgütlediği eyleme BDP ve EMEP dedestek verdi.

Adanaİnönü Parkı’nda meşalelerin yakıldığı eylem saygı

duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından yapılanaçıklamada “Bir insanlık suçu olan, tecrit ve izolasyonpolitikasını hayata geçirmek amacıyla, bundan tam 11yıl önce panzerlerle, tanklarla, helikopterlerlekimyasal silahlarla 20 hapishaneye birden “hayatkurtarma ” gibi “sahte” bir gerekçeyle müdahaleedildi, onlarca tutuklu ve hükümlü yaşamını kaybetti,yüzlercesi yaralandı. 19 Aralık operasyonuna AdaletBakanlığı, “hayata dönüş operasyonu” diyordu.Aslında hayata dönüş operasyonu değil tam bir yoketme operasyonuydu. Ancak 28 devrimci tutsakvahşice öldürülse de devrimci irade teslim alınamadığıgibi, devrimci önderlerden devralınan direnişgeleneğini devam ettirip gelecek kuşaklara mirasbıraktılar” denildi.

BDSP, DHP, ESP ve İHD tarafından örgütleneneyleme ilerici güçler de destek verdi.

Mersin17 Aralık günü KESK binası önünden toplanan

ilerici ve devrimci güçler, katliamı teşhir eden resimlertaşıdı. Taşbina’ya kadar alkış ve sloganlar eşliğindegerçekleştirilen yürüyüşte “19-22 aralık katliamını-direnişini unutmadık unutturmayacağız / Katliamınhesabını soracağız” pankartı taşındı. Kitleye yürüyüşboyunca çevreden de destek verildi.

Basın açıklamasında devletin katliamcı yüzüne vebunun karşısında örülen destansı direnişe vurguyapıldı. 1”9-22 Aralık katliamı sadece kanlı bir vahşetdeğil aynı zamanda IMF ve Dünya Bankası’nınistekleri doğrultusunda atılan bilinçli bir adımdı”denildi.

Yaklaşık 50 kişinin katıldığı eyleme BDSP, DHF,İHD, ESP, Partizan ve TÜM-İGD katıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir – İstanbul – Adana – Bursa –Eskişehir – Mersin - Ankara

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011 19 Aralık

Yurtdışında19 Aralık anmaları...

ParisBİR-KAR, Fransa Özgür Tutsaklar Komitesi, Halkın

Günlüğü, ODAK, Partizan ve Devrimci Proletaryatarafından 16 Aralık günü Paris’te meşaleli yürüyüşve anma etkinliği gerçekleştirildi.

Türkiyelilerin yoğun olarak yaşadığı 10. BölgeStrasbourg St-Denis semtindeki Gare de l’estPostanesi önunde toplanan kitle meşaleler eşliğindeStrasbourg St-Denis Kemer önüne yürüdü. Yürüyüşboyunca 19 Aralık vahşetinin resimleri taşındı,katliamı lanetleyen Fransızca ve Türkçe sloganlaratıldı, bildiriler dağıtıldı.

Strasbourg St-Denis Kemer önüne varıldığındadevrim ve sosyalizm şehitleri için gerçekleştirilensaygı duruşuyla eylem programına başlandı. 19 Aralıkkatliamını anlatan ortak metnin Fransızca ve Türkçeokunmasının ardından, katliamı yaşayan bir ÖlümOrucu gazisi süreci ve yaşadıklarını aktardı.

Konuşmanın ardından eylem sonlandırıldı.

Zürih18 Aralık günü Kürt Kültür Derneği’nde yaklaşık

200 kişinin katılımıyla bir etkinlik düzenlendi.FEKAR, İGİF, İTİF, İDHF, BİR-KAR tarafından ortak

düzenlenen etkinliğin açılış konuşmasının ardından19 Aralık katliamında şehit düşen devrimcilerşahsında saygı duruşu yapıldı. Ardından bileşenleradına katliam ve direnişi anlatan ortak bir konuşmayapıldı.

“Devrimin sürükleyici güçleri olan devrimciörgütleri ezmek, emekçilerin sesi ve öncü güçleriolan devrimcileri etkisizleştirmek ve devrimci direnişmevzilerini dağıtmak istiyorlar. Devrimci tutsaklarayönelik hücre saldırısı bu ihtiyacın ürünüydü. Devletcezaevleri şahsında devrimci hareketi, devrimcihareket şahsında ise işçi ve emekçi kitleleri hedefalıyordu” ifadelerine yer verilen konuşma, içindebulunduğumuz sürece ilişkin olarak görev vesorumlulukların tanımlanması ve ortak mücadeleçağrısıyla son buldu.

Ortak konuşmanın ardından gösterilen sinevizyonilgiyle ve duygu yoğunluğuyla izlendi.

Avukat Kamile Öncel ve Filiz Kalaycı ise süreci vebugünkü cezaevleri gerçeğini, keyfi hak ihlalerini vedevrimci tutsaklara uygulanan tecrit ve baskılarıhukuksal boyutlarıyla ve çarpıcı örneklerle anlatımakonu ettiler.

Serbest kürsü bölümünde ise dinleyiciler görüş veduygularını dile getirdi.

FEKAR adına da bir konuşma yapılmasınınardından etkinlik sona erdi.

Kızıl Bayrak / Paris-Zürih

18 Aralık 2011 / Zurih

19 Aralık 2011 / Adana

Page 22: SY Kızıl Bayrak 11-48

Eskişehir19 Aralık katliamı Anadolu Üniversitesi’nde 20

Aralık günü gerçekleştirilen eylemle lanetlendi. Yunus Emre Kampüsü giriş kapısında toplanan kitle

yemekhane önüne yürüdü. Yürüyüş sırasında katliamınve büyük zindan direnişinin 11. yılında olduğubelirtilerek devletin vahşi saldırısı teşhir edildi. Bugünyaşanan devlet terörünün ise 19 Aralık’ta ortaya konanpolitikaların devamı olduğu belirtildi. Bugün KCKtutuklamaları altında 8 bin kişinin gözaltına alınıp 4binin tutuklanması, hapishanelerde 500’ü aşkınöğrencinin tutuklu olması örnek verilerek dışarısınınyarı açık cezaevine dönüştürüldüğü belirtildi.

Yemekhanenin önüne gelindiğinde önce 19 Aralıkkatliamı ve direnişinde şehit düşenler için bir dakikalıksaygı duruşunda bulunuldu. Daha sonra basınaçıklaması okundu. Şiirlerin okunmasıyla eylem sonbuldu.

Ekim Gençliği, DGH, DPG ve HDK Gençliği’ninörgütlediği eyleme DYG, EHP Gençliği, ÖğrenciKolektifleri, TKP’li Öğrenciler, Gençlik Muhalefeti veYDG destek verdi. Eyleme yaklaşık 70 kişi katıldı.

Çanakkale20 Aralık günü Ekim Gençliği, YDG ve DGH

tarafından Belediye Sosyal Tesisleri’nde bir etkinlikgerçekleştirildi.

F tipi cezaevlerini ve 19-22 Aralık’takioperasyonları anlatan iki kısa belgesel gösterimindensonra, katliam sırasında İnsan Hakları DerneğiÇanakkale Şube Başkanı olan ve ÇanakkaleCezaevi’nde tutsak olan devrimcilerin ailelerini evindeağırlayan Hayrettin Pişkin bir konuşma yaptı. O günleredair anılarını ve dava süreçlerindeki izlenimleriniizleyicilere aktardı.

Etkinlikte örgütleyici kurumlardan birer temsilci sözalarak 19 Aralık sürecini değerlendirdi.

Ekim Gençliği adına yapılan konuşmada, sermayedevletinin temel politikasının sistematik işkenceler,yargısız infazlar, gözaltında kayıplar, kirli komplo veprovokasyonlar olduğu söylendi.

Sonrasında, 19 Aralık katliamının tarihsel ve siyasalarka planına değinilerek “19 Aralık sıradan bir cezaevioperasyonu olmayıp, toplum ölçeğinde bir korkuyaratma operasyonudur, hedefi emekçi kitlelerdir. Amaçise toplumsal muhalefeti dizginlemektir” denildi.Katliamcıların ibretlik sözleri teşhir edildi.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı etkinlik konuşmalarınardından sona erdi.

Ankara19 Aralık direnişi DTCF’de Ekim Gençliği

tarafından yapılan bir anma ile selamlandı. Devrim şehitleri anısına bir dakikalık saygı

duruşuyla başlayan etkinlikte 19 Aralık katliamıöncesini ve operasyonları anlatan bir konuşma yapıldı.Konuşma, “Dün içeride ve dışarıda baskı politikalarıylatoplumsal muhalefeti sindirmeye çalışanlar, bugün debunu yapabileceklerini sanıyorlar. Bu topyekünsaldırılara topyekün direnişle cevap verilmelidir”ifadelerine yer verildi.

Ardından belgesel gösterimine geçildi. Belgeselgösteriminden sonra Hopa olaylarından tutuklanan ve 9Aralık’ta serbest bırakılan bir öğrenci Sincan F tipindeyaşadığı deneyimi paylaştı.

Etkinlik, genç komünistlerin bulunduğu her yerdedevrim ve sosyalizm bayrağının yükseltileceğivurgulanarak son buldu.

22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011Gençlik hareketi

Gençliğin 19 Aralıketkinliklerinden

KOÜ’de tutuklamaprotestosu

Kocaeli’de 24 Kasım günü yapılan eş zamanlıbaskınlarla gözaltına alınan ve tutuklanan 12öğrenci için 21 Aralık günü Kocaeli Üniversitesi’ndeeylem yapıldı.

Üniversitenin sosyal tesisleri önünde toplananöğrenciler rektörlük binası önüne yürüdüler.

Burada gerçekleştirilen basın açıklamasındaAKP’nin toplumun tüm muhalif seslerini kısmak veülkeyi açık bir hapishaneye çevirmek istediğisöylendi.

İktidarını darbe dönemlerini aratmayanuygulamalarla devam ettirdiği ifade edildi.

Açıklamanın ardından tutuklu 12 öğrencininisimleri tek tek okundu ve kitle “Özgürlük” sloganınıhaykırdı.

Mücadele vurgusu ile son bulan eyleminardından sloganlar eşliğinde 21 Aralık grevine çağrıyapıldı.

Ekim Gençliği / Kocaeli

Cebeci’de devrimşehitleri anıldı

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde 15Aralık günü Aralık ayında şehit düşen devrimcileranıldı. Eğitim Fakültesi önünde toplanan kitleTürkçe ve Kürtçe ‘Devrim şehitleri mücadelemizdeyaşıyor’ ozaliti açarak yürüyüş gerçekleştirdi.

Ellerinde Erdal Eren, Aydın Erdem, Murat Elibol,Ali Serkan Eroğlu, Burhanettin Akdoğdu gibi devletterörü ile katledilen öğrencilerin resimlerini taşıyankitle Eğitim, İletişim, Siyasal ve Hukuk fakültelerikantinlerini dolaşarak ajitasyonlar eşliğinde basınaçıklamasına çağrı yaptı. Açıklamada, katledilentüm devrimcilerin bugün bizlerin elinde meşaleolduğu ve devletin devrimcileri katletmeklebitiremeyeceği vurgulandı.

YDG, SDH, Kaldıraç, Dev-Genç Birliği, DYG, SGD,Kızıl Hareket ve Tüm-İGD’nin örgütlediği eylemeyaklaşık 60 kişi katıldı. Eyleme Ekim Gençliği dedestek verdi.

Ekim Gençliği /Ankara üniversitesi

Erdal Eren katledilişinin 31. yıldönümünde çeşitlieylem ve etkinliklerle anıldı.

MersinMersin’de Ekim Gençliği okurları 14 Aralık günü

Eğitim Sen toplantı salonunda Erdal Eren anmasıgerçekleştirdiler.

Etkinlik Erdal Eren şahsında devrim davasıuğruna ölümü göğüsleyen tüm devrim şehitleri adınayapılan saygı duruşuyla başladı.

Saygı duruşunun ardından Erdal Eren’in yaşamınıve devrim mücadelesindeki kararlılığını anlatan birkonuşma yapıldı. Konuşma sonrasında sinevizyongösterimi yapıldı ve Erdal Eren’in son mektubuokundu. Ayrıca şiirler okundu, devrimci marş veezgiler söylendi.

Etkinlik programı sonrasında yapılan söyleşide deErdal Eren’in devrettiği mücadele bayrağını taşımakararlılığı vurgulandı.

Esenyurt Devrimci Liseliler Birliği tarafından 16 Aralık

günü gerçekleştirilen anma etkinliği saygı duruşuylabaşladı. DLB adına yapılan açılış konuşmasındaErdal Eren’i anmanın onun mücadelesine, devrim vesosyalizm davasına sahip çıkmak olduğu vurgulandı.

Ardından sinevizyon gösterimine geçildi. Etkinlikokunan kavga şiirleriyle devam etti.

Şiir dinletisinin sonrasında “Erdal Eren’i nasılanmalıyız?” sorusunun liseliler tarafındancevaplandığı bir toplantı yapıldı. Devrim vesosyalizme olan ilginin öne çıktığı toplantıda liseligençlik çalışmasının sorunları farklı liselerdenyapılan örneklemelerle tartışıldı.

İzmir İzmir Ekim Gençliği ve Devrimci Liseliler

Birliği’nin örgütlediği Erdal Eren anması 17 Aralıkgünü Çiğli İşçi Kültür Evi’nde gerçekleştirildi.

Anma programı saygı duruşu ile başladı. Dahasonra Erdal Eren’in yargılama sürecindekihukuksuzluğu anlatan, ailesinin ve çevresinin ErdalEren hakkındaki düşüncelerini içeren bir belgeselgösterimi ile devam etti.

Ardından Ekim Gençliği adına bir konuşmayapıldı. Ekim Gençliği’nin misyonu ve gençkomünistlerin görevleri üzerinde duruldu.

Daha sonra, Erdal Eren’in ailesine yazdığımektup ve ‘Şafak türküsü’ isimli şiir okundu.

Ardından “Erdal Eren kimdir?”, “GünümüzdeErdal Eren’in yeri” başlıklarıyla bir söyleşi yapıldı.Katılımcılar mücadele etmenin önemi üzerindedurdular, kurtuluş sosyalizmde olduğunuvurguladılar.

Anma programı marşlar, Kürtçe ve Türkçetürküler söylenerek son buldu.

“Erdal Eren ölümsüzdür!”

Page 23: SY Kızıl Bayrak 11-48

Barınma, insanın en temel ihtiyaçlarından vehaklarından biridir. İnsanın her türlü ihtiyacını piyasakonusu haline getiren neoliberal politikalarla birlikteüniversite öğrencilerinin barınma hakkı da büyükoranda gaspedilmiştir.

Bu sorunla karşı karşıya kalanlar, sermayenin tümsaldırılarını göğüslemek zorunda olan işçi-emekçilerden ve onların çocuklarından başkası değildir.Bugün gelinen yerde üniversiteyi şehir dışında okuyanişçi ve emekçi çocukları için barınma sorunu, içindençıkılmaz bir hal almıştır.

Devlet üniversitelerinde okuyan yaklaşık 2,5 milyonüniversitelinin çoğu, o güne kadar yaşadığı ilin dışındaüniversite eğitimi almaktadır. Bu durumda yüzbinlerceöğrenci barınma sorunuyla yüz yüze kalmakta, sorunukendileri çözmeye zorlanmakta, çözemeyenler ise yazor koşullar altında öğrenimine devam etmekte ya daokulu bırakmak zorunda kalmaktadır.

Üniversiteye şehir dışından gelen öğrenciler için ilkseçenek devlet yurtları olurken, devlet yurtlarınayerleşemeyen ya da oradaki koşullardan dolayıbarınamayan öğrenciler, öğrenci evlerini veya özelyurtları tercih etmekte ya da kiralık ev aramayayönelmektedir.

Devlet yurtları: Yarıaçık hapishane!

Şehir dışında okuyan işçi emekçi çocukları için,ucuz olduğundan dolayı tercih edilen ilk yer devletyurtları olmaktadır. Yurt-Kur’a bağlı olan yurtlarınyatak kapasitesi 2009 yılında açıklanan rapora göre 225bin 113’tür. Tek başına bu veri bile, devlet yurtlarınınyetersizliğini gözler önüne sermektedir. Üniversiteyeyerleşen öğrenci sayısı her geçen yıl artarken, devletyurtlarının sayısında aynı oranda bir artışgörülmemektedir. 2006 yılından bu yana öğrenci sayısı500 bin artarken, yurtların toplam kapasitesi iseyaklaşık olarak 25 bin artmıştır.

Sınırlı kapasitelerine rağmen, devlet yurtlarınayerleşmeyi başarabilen öğrenciler, bu kez deyurtlardaki kötü koşullarla başetmek zorundakalmaktadırlar. 6-10 kişilik odalarda, ısınma vetemizlik sorunlarının yanında, yeterli sayıda etütsalonlarının bulunmaması, tuvalet ve banyo sıraları dayurttaki yaşam koşullarını ağırlaştırmaktadır. Kalabalıkodaların ve sınırlı sayıdaki etüt salonlarının dersçalışmada yarattığı zorlukların yanına bir dekütüphanelerin öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamaktanuzak olması eklenince, koşullar iki kat dahazorlaşmaktadır.

Devlet yurtlarında karşılaşılan sorunların arasındabeslenme de ayrı bir yere sahiptir. Yemekhanehizmetlerinin piyasalaştırılması süreci yurtlarda daişlemekte, üniversiteliler beslenme ihtiyaçlarını yüksekücretli yemekhane ve kantinlerden gidermeyeçalışmaktadırlar.

Öğrencilerin hiçbir söz hakkı olmadığı, tamamenyurt idaresinin belirlediği “disiplin” kuralları dayurtlarda başlıca sorunlardan biridir. Disiplinyönetmelikleri, yurtları “yarı açık cezaevi” halinegetirmektedir. Yoklama çizelgesinin imzalanmaması,ses ve görüntü aletlerinin yurtta kullanılması, “gerekligörülen zamanlarda” dolap, valiz gibi özel eşyalarınyurt idaresinin denetimine açık bulundurulmaması,

kınama, uyarı gibi cezalarla sonuçlanmaktadır.Gözaltına alınmak, güvenlik güçlerine karşı gelmek,ideolojik ve politik amaçlı gösteri toplantı düzenlemek,geceyi izinsiz ve mazeretsiz olarak üst üste üç günyurdun dışında geçirmek ise yurttan süresiz çıkarmacezası ile sonuçlanmaktadır.

Bu baskı ve denetim mekanizmasının bir diğerayağını yurda giriş çıkış saatleri ve parmak izikontrolleri oluşturmaktadır. Yurtlardaki sportif-kültürel-sosyal faaliyet alanlarının yetersizliği, öğrencilerinkendilerini geliştirecek alanlardan yoksun kalmalarıönemli bir sorun olarak karşımızda dururken,öğrenciler her akşam belli saatte yurda giriş yapmakzorunda bırakılmaktadır. Dışarıdaki faaliyet alanları daböylece kısıtlanmakta, geç saatlere kadar sürenetkinliklere katılım sınırlanmakta, bu da yetmezmişgibi büyük şehirlerde öğrenciler yurtlara ulaşmadabüyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Kadın öğrenciler bubaskıyı iki kez yaşamaktadır.

Bütün bunlar öğrencilerin, devlet yurdundanayrılmalarına, çok daha zor koşullarda olsa bile eveçıkmalarına, üniversite yurtlarına, öğrenci evlerine,özel yurt görünümünde olan cemaat yurtlarına veyaimkânları varsa özel yurtlara gitmelerine nedenolmaktadır.

Özel yurtlar: Lüks barınma değil,insanca yaşam

Eğitiminden sorumlu olduğu kadar, onun ayrılamazbir parçası olan barınmadan da devlet sorumludur.Ancak gerek kapasitesinin darlığı, gerekse dekoşulların kötülüğü üniversite öğrencilerini özel

yurtlara doğru yöneltmektedir. Özel yurtların ücretleri400 TL’den 2.500 TL’ye kadar değişirken, özelyurtların birçoğunda 24 saat sıcak su, internet, sağlıklıyemek ve uygun çalışma ortamları bulunmaktadır.Aslında özel yurtlarda sunulan lüks değil, bir yerekadar insanca yaşam koşullarıdır.

Özel yurtların bir kısmını da cemaat yurtlarıoluşturmaktadır. Görece daha düşük ücretlerle (hattakimi öğrencilere ücretsiz) barınma sorunu yaşayanemekçi çocuklarına imkan sunulmaktadır. Bu yurtlardakalan öğrencilere ise, dini etkinliklere katılma, namazkılma, dini yayınları okuma vb. zorunluluklargetirilmektedir. Özellikle taşra üniversitelerinde buuygulamalar yaygınlıktaşımaktadır.

Barınmasorunu eğitimsorununun birparçasıdır.Dolayısıylayükseköğrenimgençliğininparasız, eşit,bilimsel,anadildeeğitimtaleplerinin yanısıra, insancayaşanacak barınmahakkı da temelalınmalı, bu uğurdamücadeleyükseltilmelidir.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011 Gençlik hareketi

Barınma hakkı, eğitim hakkından ayrılamaz!

İnsanca yaşanacak ücretsiz yurtlar istiyoruz!

Uludağ Üniversitesi’nde faşist saldırı

15 Aralık günü Halkların Demokratik Kongresi Öğrenci Bileşenleri tutuklu öğrencilerin durumunadikkat çekmek için Uludağ Üniversitesi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamanın ardından bir grup faşist bıçak ve satırlarla devrimci ve ilerici öğrencileresaldırdı. Faşist saldırıda üç öğrenci çeşitli yerlerinden yaralandı ve Uludağ Üniversitesi TıpFakültesi’ne kaldırıldı. Hastane önünde yaralı arkadaşlarını bekleyen öğrenciler polis

tarafından ablukaya alındı. Olaylara başından beri müdahale etmeyen polise öğrenciler tepkigösterdiler. Bekleyiş sürerken BDP’den oluşan bir heyet üniversiteye geldi. BDP heyeti üniversite

yönetimi ve polisle görüşerek öğrencilerin güvenli bir şekilde üniversiteden çıkartılmasını talep etti.

Görükle’de faşist provokasyon

Oolaylar, polisin yönlendirmesiyle ileri bir boyuta taşındı. Ağırlıklı olarak öğrencilerin oturduğu Görükle, 19 Aralık günü polis-

faşist işbirliği ile ablukaya alındı. Kent merkezinden gelen faşistler gruplar halinde sokaklarda

sloganlarla yürüyüşler düzenledi. Çevik kuvvet sokaklara barikat kurarken,faşistler bıçak ve satırlarla dolaştı, ırkçı ve küfürlü sloganlarla ortamı

terörize etti. Özellikle Kürt öğrencilerin oturduğu evlerin etrafında dolaşanfaşistler, arkalarına polisi de alarak provokasyon yaratmaya çalıştı. Pervasızlık

Kürt öğrencilerin yaşadıkları evleri taşlamaya kadar vardırıldı.

Polis kendi yarattığı bu tabloyu fırsata çevirdi.Beldenin giriş çıkışlarında polisnoktaları oluşturuldu. İçeriye yaya ve araçlarla giren herkes kimlik kontrolünden geçirildi.

Yaklaşık 100 polis memurunun katıldığı denetimlere çevik kuvvet ekipleri de destek verdi.Beldedeki kafelerde kimlik kontrolü ve asayiş uygulaması yapıldı.

Page 24: SY Kızıl Bayrak 11-48

19 Aralık 2000’de ‘Hayata Dönüş’ adı altındayapılan cezaevi katliamının 11. yılında cezaevlerindekihak ihlalleriyle ilgili raporunu açıklayan ÇağdaşHukukçular Derneği (ÇHD), tutuklu ve hükümlülereyönelik fiziki şiddet ve işkencenin sürdüğünü, keyfiuygulamaların da işkenceden farksız olduğunu belirtti.

ÇHD Ankara Şubesi Cezaevleri ve İnfaz İzlemeKomisyonu, Sincan 1 ve 2 Nolu F Tipi hapishanelerive Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde kalan tutukluve hükümlülerle görüşmeler yaparak, hak ihlalleriniraporlaştırdı. Aralık 2010’dan bu yana yaşananlarıkapsayan raporun ayrıntıları şöyle:

* Haftada 10 saat olarak uygulanması gerekensohbet hakkı çeşitli biçimlerde kısıtlanmakta ve bu hakgasp edilmektedir. Ağırlaştırılmış müebbet hapishükümlüleri ise bu haktan tamamen mahrum edilerek,hiçbir şekilde sohbete çıkartılmamaktadır. Sohbeteçıkacak kişiler idarenin keyfiyetine görebelirlenmekte, açık görüş haftası, yer ve personelyokluğu gibi gerekçelerle de var olan uygulamaaksatılmaktadır.

* Ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri ile birkısım tutukluların tek kişilik havalandırması bulunantek kişilik hücrelerde tutulması ve havalandırmasürelerinin gün içerisinde bir ile dört saat arasındasınırlandırılması ağır bir insan hakkı ihlali ve işkenceniteliği arz etmektedir. Telefon ve ziyaret hakları da 15günde bir kullandırılmaktadır. Bu şekildeağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri açısındantecrit daha da ağırlaştırılmaktadır.

* Üst arama işlemi adı altında birçok hapishanedetutuklu ve hükümlünün onur kırıcı davranış ve kötümuamele ile karşılaştıkları, kapalı ve açık görüşhaklarının ellerinden alındığı, disiplinsoruşturmalarına tabi tutuldukları tespit edilmiştir.

* Hasta olan birçok tutuklu ve hükümlü hastaneyegidebilmek için aylarca bekletilmektedir. Önceliklehapishane doktoru tarafından hastaneye sevklerioldukça yavaş yapılmakta, daha sonra ise kendilerinesıra gelmesini beklemektedirler. Hastaneye gitmek,konserve kutusu gibi havasız, ışıksız ringler nedeniyletam bir eziyete dönüşmektedir. Muayene sırasında

çoğu kez insanlık dışı kelepçeli muayene dayatmasıylakarşılaşmaktadırlar.

* İnfaz idaresine, savcılığa, hâkimlikler vemahkemelere, parlamento ilgili komisyonlarınaverilmek üzere hazırlanan talep ve şikâyet barındırırdilekçeler sansürlenmekte, takibi imkânsız halegetirilmekte, kaybolmakta veya akıbetleri hakkındabilgi verilmemektedir.

* İnfaz hâkimlikleri hapishane idaresinin tümuygulamalarını onaylamakta, tutuklu ve hükümlülerinise tüm başvurularını reddetmektedir. İnfaz hâkimliğiidarenin işlemlerinin “onay makamı” olarakgörülmekte, etkili başvuru yolu olduğudüşünülmemektedir.

* Basın savcılıklarınca tedbir altına alınmamış,hâkimlik kararı ile yasaklama veya toplatma kararıverilmemiş her türlü süreli yayın ve kitap, cezaeviidareleri tarafından keyfi olarak sınırlandırılmaktadır.Günlük gazeteler için dahi fiili yasak ve engellemelergetirildiği gözlenmiştir.

* Tutuklu ve hükümlülere yönelik fiziki şiddet veişkence uygulamalarının yaşanmaya devam ettiğigözlenmektedir.

Güncel24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

İşkence ve ihlaller sürüyor Ankara’da 48 kişiyeHopa davası

Sermaye devletinin Hopa histerisi devamediyor. Metin Lokumcu’nun katledilmesiylesonuçlanan polis terörünü Ankara’da protestoeden 48 kişi hakkında 12 yıla kadar hapis cezasıistemiyle dava açıldı.

AKP İl Başkanlığı önünde 31 Mayıs günügerçekleştirilen ve polis terörünün hedefi olaneylemle ilgili savcılık soruşturma başlatmış, 22’situtuklu 28 kişi hakkında “örgüt üyeliği”suçlamasıyla dava açmıştı. 48 kişi hakkında isedosyaya görevsizlik kararı vererek Basın SuçlarıSoruşturma Bürosu’na göndermişti.

Basın savcısı Erdoğan Gökçek, 48 kişi hakkındaasliye ceza mahkemesinde dava açtı. 45 sanıkhakkında “Kamu malına zarar verme, Toplantı veGösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ve görevlimemura direnme” suçlamasıyla 12 yıla kadar, üçavukat için ise “görevli polis memurlarınagörevlerinden dolayı hakarette bulunmak”iddiasıyla 3.5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

İşkence yapanlar iddianamede yok

Dilşat Aktaş’ın “Panzer üzerine çıkarak sopa ilepolislere saldırdığı”nın iddia edildiği iddianamedepolis terörü ve işkencesine dair hiçbir ibareningeçmediği görülüyor. Aktaş’ın polisler tarafındankalçasının kırılmasına değinilmezken, polisingöstericilere yönelik şiddetine engel olmayaçalışırken gözaltına alınan avukatlar Pınar Akdemir,Bülent Teoman Özkan ve Duygu Demirel deiddianamede sanık olarak yer alıyor.

Eylem, marş veslogan: 14 yıl!

Rıdvan Çelik isimli üniversite öğrenci 14 yıl 7ay hapis cezasına çarptırıldı.

Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi BedenEğitimi Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Rıdvan ÇelikDiyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından“Kapatılan DTP ve devamı olan BDP’ninDiyarbakır’da 2007 ile 2011 yılları arasındadüzenlediği dokuz ayrı eyleme katılarak sloganatıp, marş ve şarkılara eşlik ederek alkışlarladesteklediği” iddialarıyla 8.5 aydır tutukluyargılanıyordu. 16 Aralık’ta görülen sonduruşmada mahkeme heyeti Çelik’e, “Örgüte üyeolmamak ile birlikte örgüt adına suç işleme”suçlamasıyla 6 yıl 3 ay, “Örgüt propagandasıyapmak” suçlamasıyla 6 kez 10’ar ay, “Toplantı vegösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” ettiğigerekçesiyle ise sekiz kez beşer ay olmak üzeretoplam 14 yıl 7 ay hapis kararı vererek cezayağdırdı.

Çelik’in avukatılığını yapan Meral Danış Beştaşkarara tepki gösterdi. BDP Hukuk ve İnsanHaklarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı da olanMeral Danış Beştaş, müvekkilinin etkinliklerekatıldığını inkar etmediğini, dosyadaki fotoğraftamüvekkilinin ağzı açık şekilde görüntülendiğinifakat o esnada şarkı söylediğinin veya sloganattığının anlaşılamayacağını söyledi.

Ali ve Baran’a tahliye yok

İki yıldır tutuklu olan üniversite öğrencileri Baran Nayırve Ali Deniz Kılıç 20 Aralık günü 5. kez hakim karşısınaçıktı. SDP’li öğrenciler bu duruşmada da tahliye edilmedi.

Geçtiğimiz duruşmada tahliye isteyen savcının yerinegetirilen yeni savcı, “kuvvetli suç şüphesi”nin devam ettiğigerekçesiyle iki öğrencinin tutukluluklarının devamınıistedi. Avukatlar, dosyada bahsi geçen molotoflarda Nayırve Kılıç’ın parmak izi ve tutuklu kalmalarını gerektirecekherhangi bir delil bulunmadığını belirterek tahliye talebindebulundu.

Mahkeme heyeti tahliye talebini reddederek duruşmayı3 Nisan 2012 tarihine erteledi.

Polisten saldırı

Mahkemenin kararını adliye önünde protesto edenöğrencilere ise polis saldırdı. Öğrenciler BeşiktaşAdliyesi’nden Taksim’e yürümek istedi. Polis, yürüyüşebaşlayan kitlenin önüne barikatlar kurarak gazbombalarıyla saldırdı. Çıkan çatışmada gözaltına alınanöğrenciler oldu.

Page 25: SY Kızıl Bayrak 11-48

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011..

“Katil devlet” itirafıEski özel harekatçı Ayhan Çarkın, Taraf gazetesine

gönderdiği bir mektupla yeni itiraflarda bulundu. Failimeçhul cinayetler için kilit isim olarak gösterilen bueli kanlı katil, 1992 yılında gözaltında kaybedilenAyhan Efeoğlu, Hüseyin Yaman ve Soner Gül adlıdevrimcilerin devlet tarafından katledildiğini itiraf etti.

Çarkın’ın “Ayhan İstanbul emniyetinde yapılanişkence sonucu öldü. Onu bizzat kendi ellerimlegömdüm. Bu kişilerin infaz edildiği yerleri göstereyim.Oradan çıkan cesetlere DNA testi yapılsın. O zamanmahkeme ölümlerin somut olduğunu anlar belki…”sözleri, faili meçhul cinayetlerin katilinin sermayedevleti olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Faili meçhul olarak kalan özel harekatçılarınölümünün de gerçekte MİT içindeki infazlar olduğunuanlatan Çarkın, devrimcilere yönelik katliamların vetüm faili meçhullerin devletin bilgisi dahilindeyapıldığını açıkladı.

MİT Kontrterör Daire eski Başkanı MehmetEymür’ün de olayların merkezinde olduğunuaçıklayan Çarkın, “Kumarhaneler Kralı” olarak bilinenÖmer Lütfü Topal’ın öldürülmesinin kayıtlarının eski

başbakanlardan Mesut Yılmaz’da olduğunu belirtti.

Ağar da itiraf etmişti

Ayrıca, sicilli katil ve eski İçişleri Bakanı MehmetAğar’ın da özel harekatçıların cinayetlerinde parmağıolduğunu söyledi. Ağar’ın, Mehmet Eymür’ünifadelerinden sonra 9 Aralık’ta İstanbul’da yaptığıbasın toplantısında dile getirdikleri hatırlattı. Basıntoplantısında Ağar “Suçumuz olmamıştır, kusurumuzolmuştur” diyerek “yapılanların devlet görevikapsamında olduğunu” söylemişti.

Çarkın, Ankara Özel Yetkili CumhuriyetSavcılığı’nın 1990’larda işlenen faili meçhulcinayetler ile ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamındatutuklanmış, İbrahim Şahin gibi bir kontrgerilla şefininve altı özel harekat polisinin Ankara Nöbetçi 11. AğırCeza Mahkemesi tarafından “somut delil yok”denilerek serbest bırakılmasının ardından da bizzatbaşvurup “Ben cezaevinde kalmaya devam etmekistiyorum” demişti.

Dalağı alındı ama işkence yok!Taksim Polis Merkezi’nde dalağı patlayacak kadar dövülen gencin davasında savcı “İnsan onuru ile

bağdaşmayan, kişilerin aşağılanmasına yönelik davranışlar içermediğinden işkence sayılmaz” diyerek yine polisearka çıktı.

Mardinli Nezir Çirik ve Arif Kılınç, 5 yıl önce Tarlabaşı’nda gözaltına alındı. Çirik ve Kılınç nezarethanedesigara içtikleri iddiasıyla dövüldü. Polis terörü karakolun önünde de sürdü. Kılınç’ın eşi ve akrabasıyla birlikte ikiarkadaş burada tekrar dövüldü. İki gence gaz sıkıldı, copla dövülerek yerde tekmeledi. Bu esnada fenalaşan vekonulduğu polis aracından Dolapdere’de atılan Çirik’in dalağı patladı. Hastaneye kaldırılan Çirik’in dalağı alındı.

Olayla ilgili ilk dava ise ‘polise mukavemet’ iddiasıyla Çirik ve arkadaşına açıldı ancak beraatla sonuçlandı. 7polisle ilgili sorurştuma ise 34 ay sürdü ve 12 polis için, ‘ağırlaştırılmış işkence’ suçlaması ve 6-24 yıl arasındahapis istendi.

Davanın son duruşmasında duruşma savcısı Osman Çakır ise, “Eylemin kasten yaralama olduğu, insan onuru ilebağdaşmayan, kişilerin aşağılanmasına yol açacak davranışları içermediğinden işkence boyutuna varmadığı...”gerekçesiyle polisler hakkında ‘kasten yaralama’ suçunu yeterli gördü.

“Katliam merkezli”yaklaşım

Sivas katliamının gerçekleştiği MadımakOteli’nde “anı köşesi” yapıp katliama katılan ikikişinin fotoğrafını asan valilik yaptığını savundu.Madımak’taki anı köşesine 35 aydının yanınaasılan iki failin fotoğrafının indirilmesi yönündekitalep reddedildi. Sivas Valisi Ali Kolat gerekçesiniaçıklarken, “Biz olaya insan merkezli yaklaşıyoruz”dedi.

Madımak Oteli, valilik tarafındankamulaştırılarak Bilim ve Kültür Merkezi’nedönüştürülmüştü. Ancak valilik, anı köşesine olaygünü otel dışında öldürüldüğü belirtilen iki failinisimlerini de yazdı. Yakınlarını kaybeden aileler ilePir Sultan Abdal Kültür Derneği Sivas Valiliği’nebaşvururak Ahmet Alan ve Hakan Türkgilisimlerinin panodan çıkarılmasını istedi.

Bu talep, Sivas İl Özel İdaresi’nin gönderdiği vealtında Vali Ali Kolat’ın imzasının yer aldığı yanıtlareddedildi. Kolat, yanıtında şöyle dedi:

“Dilekçenizde adı geçen şahıslarla ilgili olarak

dilekçeniz ve eki evrakların incelenmesinden, bu

kişilerin anılan saldırıya bilfiil katıldıklarını gösterir

bilgi, belge ve delile rastlanmadığı, olayların

yaşandığı tarihten itibaren simgeleşen, bütün

anma ve etkinliklerde ifade edilen ‘37 can’ın içinde

bu iki kişinin de isimlerinin bulunduğu tarafınızca

da malum olduğundan, idaremizce olaya insan

merkezli yaklaşılarak hiçbir ayrım yapılmadan elim

olayda hayatını kaybeden kişilerin isimlerini

düzenlenen bu anı köşesinde yer verilmiştir.”

Devlet maneviyatınasahip çıktı

Düzen yargısı devlete atılan tokatı cezasızbırakmayarak inkar, imha ve asimilasyoncuçizgisine sahip çıktı. Son haftalarda burjuvamedyada yer alan polis kaynaklı haberlerle hedefgösterilen BDP İstanbul Milletvekili SebahatTuncel, bir polis memuruna tokat atmaktan 10 TLmanevi tazminat ödemekle cezalandırıldı.

Tuncel, Şırnak’ın Silopi ilçesinde geçen 21Mart’taki Newroz kutlamalarının ardından çıkanolaylarda polis terörüne tepki göstererek EmniyetMüdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü BaşkomiserMurat Çetiner’e tokat atmıştı.

Konya’da Polis Emeklileri Derneği’nin, Tuncelhakkında açtığı manevi tazminat davasısonuçlandı. Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi,“polislerin rencide olup, toplumda psikolojilerininetkilendiği” gerekçesiyle Tuncel’in 10 TL manevitazminat ödemesine hükmetti.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmirŞubesi, Fevziye Cengiz’in polis işkencesine maruzkaldığı Karabağlar Polis Karakolu önünde basınaçıklaması gerçekleştirdi.

“Karakolda işkence var! /ÇHD İzmir Şubesi” yazılıozalitin açıldığı eylemde basın metnini Avukat İmdatAtaş okudu. Fevziye Cengiz’e yapılan işkenceyivurgulayan İmdat Ataş, “İşkenceyi gördüğümüz içinkonuşuyoruz. Ya görmeseydik?” dedi. “İşkence haladevam ediyor” diyen Ataş, işkencenin yalnızcakarakolda olmadığını, işkencecilerin korunması ilehukuk alanında da sürdürüldüğünü ayrıntılarıyla

açıkladı. “Evet, bu ‘karakolda ayna var.’ O aynada da

Türkiye’nin işkence gerçeği.” “ÇHD İzmir Şubesi olarak herkesi aynanın

arkasındaki gerçekleri; işkenceyi besleyen nedenleri,işkence mağdurlarını yargı önünde kaybetmeye yazgılıyapan zihniyeti görmeye çağırıyor, işkenceye uğrayanherkese Fevziye Cengiz’e yargı sürecinde destekvereceğimizi ilan ediyoruz.” sözleri ile biten basınmetninden sonra “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”sloganı atılarak eylem sona erdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Page 26: SY Kızıl Bayrak 11-48

Ortadoğu26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Amerikancı diktatör Hüsnü Mübarek yönetiminekarşı halk isyanı patlak verdiğinde, rejimin tekdayanağı ordu olmuştu. Zira o zaman Mübarek’e bağlıhakim parti, polis, istihbarat, devlet medyası ve diğerresmi kurumlar sokaklara dökülen milyonlarınhedefindeydi.

Kitle hareketinin dört gün gibi kısa bir süredeisyana geçtiği koşullarda, “son dayanak” olan orduyuhalkın üzerine salmak, hem bu militarist kurumunparçalanmasına hem de rejimin dayanaktan yoksunkalmasına yol açabilirdi. Ecel terleri dökse de ayaktakalan Mısır burjuvazisi ile onun akıl hocalığını yapanBeyaz Saray’daki savaş baronları, orduya “kurtarıcı”görünümü vererek, isyanı az hasarla atlatmanın dahauygun olacağına karar verdiler. Nitekim HüsnüMübarek alaşağı edildikten sonra dümene geçengeneraller, Tahrir Meydanı’nı boşaltmak, grevleri, kitleeylemlerini yasaklamakla işe başladılar. Ancak bu planbaşarıya ulaşmadığı gibi, ordunun emekçiler nezdindeteşhir olmasını da sağladı.

Direniş rejimin temel direği orduya karşı…

Diktatör kovulduktan sonra, sınıflar mücadelesinindaha net bir görünüm kazanması kaçınılmazdı, öyle deoldu.

İşbaşındaki generallerle Müslüman Kardeşler,iktidar ve rant paylaşımı uğruna birbiriyle çekişirken,işçi sınıfı ve emekçilere karşı aynı safta birleşerek tambir uyum içinde çalıştılar. Ordu rejimin bekçiliğiniyaparken, Müslüman Kardeşler ise, emekçilerinsokakları terk edip işlerine/güçlerine dönmeleri içinçok yönlü bir çaba içinde. Buna rağmen TahrirMeydanı halen direnişlere sahne olmaktadır. ZiraHüsnü Mübarek alaşağı edilse de, sistem yerindeduruyor, diğer bir ifadeyle isyana yol açan sorunlarözü itibarıyla değişmemiştir.

Kitle hareketinin devam etmesi, “kurtarıcı”ordunun kanlı dişlerini göstermesini kaçınılmaz kıldı.Direnişi silah zoruyla bastırma misyonunu üstlenenordu işkence, katliam ve zorbalıkta Hüsnü Mübarek’inçetelerinden farksız olduğunu kısa sürede tüm dünyayagösterdi.

Ordunun kanlı dişlerini göstermesi, emekçilerde bumilitarist kurum hakkında oluşan yanılsamaları yerlebir etmiş görünüyor. Artık ordunun gerici, zorbaemekçi düşmanı, işkenceci/katliamcı olduğu ayanbeyan ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Kasım ayının

sonlarında yeniden başlayan direnişin temeltaleplerinden biri, ordunun en kısa sürede yönetimigeçici bir sivil hükümete devretmesidir.

Kitle direnişi karşısında bazı geri adımlar atsa daordu, zorbalığı elden bırakmadı. Geçen haftakameralara yansıyan işkence, cinayet ve zorbalık,ordunun maskelerini paramparça etmiştir. TahrirMeydanı’ndaki kararlı/militan direniş, ordunun halkdüşmanı kimliğini tüm çıplaklığıyla ortaya sermiştir.

Son günlerde 15 kişiyi katledip yüzlerce eylemciyiyaralayan, yüzlercesini de tutuklayan ordu güçleri, işçive emekçilere düşmanlıkta sınır tanımayacaklarınıortaya koydular. Beyaz Saray’daki efendilerin Mısırlıgenerallere nasihat vermelerine yol açan gözü dönmüşsaldırganlık, figüranlar değişse de, zorba rejimin tümkurumlarıyla işbaşında olduğunu somut olarakkanıtlamıştır.

Kapitalizm yıkılmadıkça emekçilerinsorunları çözülemez

Mübarek’in alaşağı edilmesinin üzerinden 11 ayayakın süre geçti, ancak Tahrir Meydanı’ndakiemekçilerin direnişleri devam ediyor. Başka türlüolması da mümkün değil. Zira işsizlik, yoksulluk,yolsuzluk, rüşvet, zorbalık gibi musibetlere karşı isyaneden işçi ve emekçiler, özgürlük, demokrasi, onurlu biryaşam ve sosyal adalet talep ettiler, ediyorlar. Oysasistem bu talepleri karşılamak bir yana, “diktatöryıkıldı, hadi evlerinize/işinize gücünüze dönün; iki debir eylem yapıp düzeni bozmayın, aksi halde kafanızıezeriz” tehdidini savurarak kanlı dişlerini her fırsattasergiledi/sergiliyor.

Diktatör alaşağı edildi ancak hak aramamücadelesinde ısrar edenlere devletin gaz bombalarıve kurşunlarıyla karşılık veriliyor; işkence devamediyor, işkenceciler işbaşında. Mübarek zorbalığınakarşı mücadele eden 12 bin siyasi tutsak zindanlardayatıyor, olağanüstü hal uygulamaları sürüyor,direnenlere bomba ve kurşunla saldıran asker ve polisorduları, halen alaşağı edilen diktatörün anayasasıylakorunuyor.

Diktatörün alaşağı edilmesinden aylar sonra kollukkuvvetlerinin emekçiler üzerinde terör estirmesi,kadınları soyup yerlerde sürüklemesi, direnenlerepervasızca kurşun sıkması, bir generalin,direnişçilerden biri için “Hitlerin fırınlarında yakılacakkişi” şeklindeki konuşması vb… Tüm bunlar sömürü

ve kölelik düzeni kapitalizm yıkılmadıkça girici, zorbarejimlerin işbaşında kalacağına işaret ediyor.

Halk isyanı sayesinde pek çok kazanım elde edildi.Ancak işçi ve emekçilerin temel sorunlarının hiçbiriçözüme kavuşmuş değil. Direniş devam ettiği süreceyeni kazanımlara ulaşmak mümkün olabilecek, ancakişsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, rüşvet ve devletzorbalığı gibi temel sorunların kalıcı çözümü içinkapitalist sistemin gerçek bir devrimle yıkılması şarttır.

Ordu-dinci ittifakıyla rejim tahkim ediliyor

Halen işbaşında bulunan generaller de dinci gericiparti ve örgütler de direnişin son bulması içinçalışıyorlar. İktidar paylaşımı konusunda aralarındarekabet olsa da, işçi ve emekçileri zapturapt altındaalmak gerektiği konusunda mutabık olan ordu-Müslüman Kardeşler ittifakı, Washington’la dauyumlu çalışıyor.

Ordu şefleri zaten ABD tarafından eğitilirken,Müslüman Kardeşler ve diğer dinci örgütlerle Obamayönetimi arasında çok yönlü görüşmeler aylardırdevam ediyor. Verili koşullarda Mısır’da sistemintemel dayanakları olan bu iki gerici güç odağınınönceliği rejimi tahkim etmektir. Bunun yolununemekçileri eylem alanlarından uzak tutmaktangeçtiğini bilen ordu-dinci ittifakı, farklı araç veyöntemlerle bu hedefe ulaşmaya çalışıyor. Generallerbomba ve kurşunla Tahrir Meydanı’nı boşaltmayaçalışırken, dinci gericilik seçimlerin saboteedilmesinden, istikrarın bozulmasından,provokasyonlardan, kışkırtıcılardan vb. söz ederek,emekçileri eylem alanlarından uzak tutmaya çalışıyor.

Denebilir ki, gelecek açısından daha tehlikeli olandinci gerici odaklardır. Zira bu güçler halenemekçilerin bir kısmını peşlerindensürükleyebiliyorlar. Dolayısıyla emekçiler nezdindeteşhir olana kadar gerici rejime etkili bir şekildehizmet edeceklerdir. Buna karşın bu güçleriniktidardan pay almaları ve sınıflar mücadelesiningelişip yayılması -ki göründüğü kadarıyla süreç buyönde ilerliyor-, ordu gibi dinci güçlerin de emekçilernezdinde teşhir olmalarını sağlayacaktır. Her şeyerağmen, yakın gelecekte Mısırlı işçi ve emekçilerin enazından bir kısmının dinci gerici akımlarınyozlaştırıcı/pasifleştirici etkilerine maruz kalmaolasılıkları vardır.

İster ordu, ister dinci, ister liberal olsun,kapitalizmi savunan, bu kokuşmuş sistemin bekasınısiyasetinin merkezine yerleştiren hiçbir siyasal akımMısırlı işçi, emekçi ve gençlerin taleplerinikarşılayamaz. Tersine, bu akımların tümü emekçilerinkazanımlarının önünde aşılması gereken engellerkonumundadır. Bazı demokratik hakların kazanılmasısürecinde emekçilerle yan yana gelseler de, bu“birliktelik” geçici olmaya mahkumdur. Mübarek’indevrilmesinden sonra yaşanan ayrışmalar, bu gerçeğigöstermiştir.

İşçi sınıfı, emekçiler ve sistemin geleceksizliğemahkûm ettiği gençliğin bağımsız mücadele bayrağınıyükseltmesi, işçi sınıfı ve onun devrimci partisininönderliği altında birleşik bir direniş geliştirmeleri,gerçek kurtuluşa giden tek yol olacaktır. Bu hedefeulaşılana kadar emekçiler ile burjuvazi ve onun devletiarasındaki çatışmalar farklı boyutlar alsa da devamedecektir.

Ordunun zorbalığı emekçileri sindiremiyor…

Tahrir’de direniş sürüyorE. Bahri

Page 27: SY Kızıl Bayrak 11-48

“Iraklılar bölündü”ABD’nin yıllardır işgal altında tuttuğu Irak’tan

askeri olarak çekildiği şu günlerde yapılan biraraştırmaya göre “Iraklılar bölündü.” ABD’nin önemliaraştırma şirketlerinden biri olan Zogby’nin yaptığıyeni bir ankete göre, 9 yıllık işgalin ardındanIraklılar’ın bölündüğü ve derin anlaşmazlıklarınortaya çıktığı belirtildi.

Araştırmanın sonuçlarından, özellikle “siyasiözgürlük, işsizlik ve bireylerin güvenliği” alanlarındaIraklı emekçilerin hayat şartlarının daha da kötüleştiğigörülüyor. Iraklı emekçilere göre işgal kendilerineyaramadı, işgalden tek yarar sağlayan ise İran,Türkiye ve Irak’ın zenginleri oldu. Amerikalılara göreise işgal hiç kimseye yaramadı.

“ABD’nin bayrağı indirdiği ve işgalin bittiği”propagandalarının yapıldığı şu günlerde sonuçlarıaçıklanan söz konusu anket, emperyalizmin klasik“böl-yönet” taktiğinin bir kez daha hatırlanmasınavesile oldu.

İşkenceye karşısokağa çıktılar

Mısır’da polis tarafından gözaltına alınan bireylemcinin işkence gördüğünü gösteren videolarıninternette yayınlanmasının ardından emekçilersokağa döküldü. Mübarek’in devrilmesinden sonraiktidarı alan askeri yönetimin yerini sivilleredevretmesi için eylemlerini sürdüren emekçilerinöfkesi devlet terörünün ardından daha da arttı.

16 Aralık günü, işkenceye tepki gösteren kitlepolisle çatıştı. Polis havaya ateş açarak ve basınçlı sukullanarak eylemcileri dağıtmaya çalışırken, kitle depolise taşlarla karşılık verdi. Çatışmalarda çok sayıdagösterici gözaltına alındı, onlarcası da yaralandı.

Eylemciler halkı devlet terörüne karşı yenidenTahrir Meydanı’na çıkmaya çağırdılar.

Bununla beraber, “Baltacılar” olarak bilinençapulcular hükümetin istifa etmesi talebiyle geçenayın sonundan bu yana kabine binasının önündeoturma eylemi yapan protestoculara saldırdı. Rejimeliyle sokağa salınan Baltacılar Başbakanlıkbinasından muhaliflere taş atarken, askerler de ateşaçtı.

Yaşlıların ve kadınların da sert saldırılarauğraması üzerine çatışmalar daha da şiddetlendi.

Çatışmalar üzerine 18 Aralık günü açıklamayapan Mısır Sağlık Bakanlığı, 2’si çocuk 10 kişininöldüğünü, 441 kişinin de yaralandığını duyurdu.

Mısır’ın yeni başbakanı Kemal Ganzuri iseçatışmalardan eylemcileri sorumlu tuttu. Eylemleri“karşı-devrim” olarak niteleyen Ganzuri, “askerdeğil mermi, sözlü şiddet bile kullanmıyor” diyerekaskerlerin çatışmalarda gerçek mermi kullandığıiddialarını ikiyüzlüce yalanladı. Kurşunlarla ölen yada yararlanan eylemcilerden ise söz etmedi.

ABD, 2003 yılındaSaddam rejiminin “kitleimha silahı” bulundurduğunuiddia ederek Irak’ı işgaletmişti. Fakat ülke yakılıpyıkılsa da işgalciler tam birbatağa saplanmıştı. Yıllarsüren işgal sırasında ise nicekatliama imza atmış, koca birülkeyi baştan aşağı yakıpyıkarak yeniden yapılandırmaadı altında yağmaya açmıştı.

İşgali sonlandırmayı enbüyük seçim vaadi yapan Obama’nın başkanlığagelmesi ile birlikte Irak’taki Amerikan askerleriparça parça çekilmeye başlandı. Geçtiğimiz haftayapılan bir seremoni ile de ABD, Irak’ın başkentiBağdat’taki bayrağını indirmiş, son kalanaskerlerinin büyük bir bölümünü de geri çekmişoldu. Askeri literatüre göre işgalin bittiği anlamınagelen bayrak indirme töreninin ardından, kalanAmerikan askerlerinin de yakın zamanda çekileceğibildiriliyor.

“Yeni sömürge”

3 Aralık günü Türkiye Başbakanı’nı evindeziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden,Irak’ın geleceği konusunda oldukça önemli ipuçlarıvermişti. Askeri varlıklarını geri çekseler deABD’nin Irak ile olan bağlarının kopmadığını,aksine bundan sonra iki ülke arasındaki bağlarındaha sıkı olacağını ifade etti. Yeni dönemde farklıolan tek şeyin “Irak ile ilişkilerde orduönderliğinden sivil önderliğe geçilmesi” olduğunubelirtti.

Bağdat’ta yapılan bayrak indirme seremonisininardından ülkelerine geri dönen ABD askerleri için

gerçekleştirilen karşılama töreninde konuşan Obamada Biden’in haftalar önce söylediklerini tekrarladı.ABD’nin en büyük üslerinden biri olan KuzeyCarolina’daki Fort Bragg askeri tesislerinde yapılantörende “işgalin bitmesini” tarihi bir an olarakniteleyen Obama, Irak’taki tüm Amerikanaskerlerinin çekilmesinin ardından da ülkeye“yardımlarının” devam edeceğini belirtti. Bu sözlerbayrağın indirilmesine rağmen Irak’taki ABDegemenliğinin süreceğinin itirafıdır. Sonuçta“demokrasi” ve “özgürlük” vaadiyle Irak’ı işgaleden ABD’nin amacı bu ülkenin başına işbirlikçi biryönetim getirmek ve bu yolla ülke kaynaklarınısınırsızca sömürmekti. Şu halde ABD askerleriçekilirken, Irak dünyanın birçok ülkesinde olduğugibi ABD’nin siyasal ve ekonomik işgali altındadır.

Öyle ki, başta petrol olmak üzere Irak’ın yeraltıkaynaklarının kullanımı da emperyalizmin tekelindekalmaya devam etmektedir.

Sonuç olarak, Irak’ta özü itibarıyla değişen birşey yoktur. ABD, Irak’ta askeri olarak varlığınıçekiyor, bunu göstermek için de bayrağını indiriyor,fakat Irak’ta dalgalanan bayrak gerçekteemperyalizmin bayrağıdır.

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

ABD Bağdat’taki bayrağını indirdi...

Irak’ta emperyalizminbayrağı dalgalanıyor!

uBinlerce Saddam yarattılar

Sünni ve Şii Arapların yanı sıra, Hristiyan Araplar, Kürtler ve

Türkmenler gibi çeşitli etnik, dini ve mezhepsel grupları içinde barındıran

Irak, işgalle beraber bir anda kendini önlenemez bir şiddet dalgasının

içinde buldu. Bu durumu en iyi açıklayan ise, bayrak indirme töreninin

gerçekleştiği gün, kendisine mikrofon uzatılan bir Iraklı oldu: ‘Bizi

Saddam’dan kurtarmak için geldiler. Binlerce Saddam yaratıp gittiler.

Eskiden kim Şii kim Sünni bilmezdik. Mezhep farkı gözetmeden birlikte

yaşıyorduk...

u Rakamlarla ‘özgür’ Irak:

1 milyon sivil öldürüldü. 2 milyon Iraklı mülteci durumuna düştü. 7

bin Iraklı hapse atıldı. 16 bin sivil kayıp. 34 bin doktor ülkeden kaçtı. 2 bin

doktor öldürüldü, 250 doktor kaçırıldı. İşsizlik yüzde 70’e çıktı. 4 milyon

Iraklı açlığa mahkum yaşıyor. Ülkenin yarıdan fazlasında temiz içme suyu

bulunamıyor. Ülkenin yarısından fazlasına hala elektrik verilemiyor.

İşgalle geçen yıllar boyunca 4500 ABD askeri de öldü.

Page 28: SY Kızıl Bayrak 11-48

Kıbrıs’ın Lefkoşa kentinde Haspolat MeslekLisesi’ne İmam Hatip Bölümü açılmasına ve YerDeğiştirme Tüzüğü’ne karşı 14 Aralık günü KTÖS,KTOEÖS ile ilerici ve devrimci kurumlar tarafındanKuğulu Park’tan Dereboyu’ndaki UBP GenelMerkezi önüne meşaleli yürüyüş gerçekleştirildi.

Kapalı olmasına rağmen meclisin önünde çoksayıda polis barikat kurarken, yürüyüş boyunca çoksayıda resmi ve sivil polis eylemcileri ablukayaaldı.

“Ülke inim inim inletiliyor”

UBP Genel Merkezi önünde ilk olarakKTOEÖS Başkanı Tahir Gökçebel bir konuşmayaptı.

Ülke çalışanlarının işsizliğe ve açlığa mahkumedildiği, işsizlerin ülkeden kovulmaya çalışıldığı,demokrasinin, insan haklarının ve çevreninyağmalandığı, polis devletinin oluşturulduğu birortamdan geçildiğine dikkat çeken Gökçebel, “Bugünülkemiz olağanüstü koşullarda inim inim inletilirken,bu ülkenin insanı tarafından yönetici olarak seçilenlerihanet içerisindedir” dedi.

Öğretmenleri, aydınları ve bu ülke için mücadeleedenleri yok etmek için düzmece yasalar ortayakoyulduğuna vurgu yapan Gökçebel, “Öğretmen detoplum da buna boyun eğmeyecektir. Her alandayapılan tüm saldırılara karşı bu ışıkları yaktık.İnanıyorum ki, bu ışıklar bizi aydınlığa götürecektir”

şeklinde konuştu.Gökçebel’in ardından KTÖS Başkanı Güven

Varoğlu söz alarak dayatma politikalarına karşıdireniş çağrısında bulundu.

Yürüyüşe Baraka, Gelecek Gazetesi, LiseliGençlik, BKP, Barikat, YKP, Pir Sultan AbdalDerneği de katılım sağladı.

Son yapılan eylemlere nispeten politik ve kararlıbir havanın gözlemlendiği eylem konuşmalarınardından atılan sloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / Kıbrıs

Kazakistan’da daha iyi ücret talebiyle altı ayıaşkın süredir Canaözen kentinin ana meydanını işgaleden petrol işçilerine 16 Aralık günü sabah saatlerindepolis tarafından saldırı düzenlendi. Aynı gün talepleriiçin greve çıkan ve demiryolunu işgal eden işçilerepolis azgınca saldırdı.

Polis binlerce petrol işçisinin üzerine ateş açarken,Kazakistan’ın Sovyetler Birliği’nden ayrılmasının 20.yılında yapılacak etkinlikler için hazırlanan alanı işgaleden işçiler yerel hükümet binasını, bir oteli vedevlete ait bir petrol işletmesini ateşe verdiler.

En az 10 kişinin öldüğü, onlarca kişinin deyaralandığı çatışmalar ilerleyen günlerde de sürdü.

Grevci işçilerin eylemlerinin “yasadışı” ilan

edildiği Canaözen kentinde 19 Aralık günüolağanüstü hal başladı ve hükümet bölgeye özelaskeri birlikler sevketti. Gece sokağa çıkılmasınınyanında grev ve eylemler de yasaklandı. Ayrıca 20gün süreyle de hareket sınırlaması uygulanmayabaşlandı.

Grevci işçileri “sokak serserileri” olarak niteleyenCumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ise“Komisyon gereken yaptırımları alacak ve bukanunsuz hareketleri kim organize ediyorsacezalandıracaktır” sözleriyle işçilere tehditleryağdırdı.

Kazakistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasındanbu yana ilk kez bu tür eylemlere sahne oluyor.

Dünya28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

“Karanlığa ışık tut” Suriye’den Arap Birliğiprotokolüne imza

Suriye Arap Birliği’nin barış protokolüne imza attı.Böylece Esad rejimi Arap gözlemcilerin ülkeyegirmesine izin verdi.

Arap Birliği barış planının uygulanmasınıdenetleyecek gözlemcilerle ilgili protokol, Mısır’ınbaşkenti Kahire’de 19 Aralık günü imzalandı.Protokole Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı FaysalMikdad ile Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabiimza koydu. Arap Birliği barış planı, “muhaliflerlehükümet arasında diyalog sürecinin başlamasını,şiddetin durdurulmasını, Suriye askerlerininkentlerden çekilmesini ve olaylar sırasındatutuklananların serbest bırakılması” başlıklarınıiçeriyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Muallim gelişmeye ilişkinyaptığı açıklamada, protokolün imzalanmasındaRusya’nın tavsiyesinin etkili olduğunu belirtti.

Fransa’da grev Fransa havayollarında kalkış öncesi kontrolden

sorumlu güvenlik çalışanları Noel tatilinin birincigünü olan 17 Aralık’ta grev başlattılar.

Grev nedeniyle Lyon’da 111 uçuştan 23’ü iptaledildi ve 12 bin yolcu etkilendi. Paris’teki Roissyhavaalanı ile Toulouse havaalanında da aksamalaryaşandı. Roissy havalimanında CFDT, CFTC, CGT, FO,Sud ve Unsa sendikalarının çağrısı üzerine 200 işçieylem yaptı.

Rusya’da iş cinayetiRusya’nın doğusunda bulunan Okotsk Denizi’nde

bulunan bir petrol platformunun devrilmesi sonucu4 işçi yaşamını yitirdi.

Sahalin Adası’nın 200 km açıklarında Kolskayapetrol platformu 18 Aralık sabahı şiddetli fırtınasonucu devrildi. Platformun tümü suya gömülmedenönce çalışan 67 işçi suya atlayarak kurtulmaya çalıştı.İşçiler can yelekleriyle -17 derecedeki denizeatladılar.

Yapılan aramalarda 4 işçinin cesedine ulaşıldı. 49işçinin ise kayıp olduğu belirtildi.

Madende işçi katliamıİş cinayetlerinde dünyada birinciliği bırakmayan

Çin’de katliama dönüşen “iş kazaları”na bir yenisidaha eklendi. Çin’in orta kesimlerindeki bir kömürmadeninde meydana gelen grizu patlamasında 9 işçiiş cinayetine kurban gitti.

Göçmenlere destek New York’ta yaşayan ve çoğunluğunu Hispanic

asıllı göçmenlerin oluşturduğu yaklaşık bin kişi,göçmenlerin maruz kaldıkları gözaltına alınma, sınırdışı edilme gibi uygulamaları protesto etti.

Eylemciler 18 Aralık’ta ‘’Uluslararası GöçmenlerGünü’’ dolayısıyla Foley Meydanı’ndan ZuccottiParkı’na yürüdüler. “Wall Street’i İşgal et’’eylemcilerinin de katıldığı yürüyüşte ABD’dekigöçmenlik yasaları protesto edildi. Eylemde, ABDgenelinde yalnızca bu yıl içinde 400 bin kişinin,“ülkede kaçak olarak bulundukları” gerekçesiyle sınırdışı edildiği belirtildi.

14 Aralık 2011 / Kıbrıs

Page 29: SY Kızıl Bayrak 11-48

Emekçi kadın Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29

TMMOB 2. Kadın Kurultayı 17-18 Aralıktarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. 18 ildegerçekleştirilen yerel kurultaylarda tartışılan ve kabuledilen “kapitalizm ve kadınlar”, “toplumsal cinsiyetrolleri”, “kadına yönelik şiddet”, “TMMOB’de kadınörgütlenmesi” başlıkları altında 172 önergenin tartışıldığıkurultaya, TMMOB üyesi 252 kadın delege ve 58 konukkatıldı.

Kurultayda 1. gün

İMO Teoman Öztürk Konferans Salonu’ndagerçekleştirilen kurultayın ilk günü müzik dinletisi ilebaşladı. Müzik dinletisinin ardından yerel kurultaylaradair hazırlanan bir sinevizyon gösterildi. Açılışkonuşması gerçekleştiren TMMOB Yürütme Kurulu veKurultay Düzenleme Kurulu Üyesi Berna Vatan,kadınların hayatın her alanında birçok sorunlakarşılaştığına ve yaşanılan bu sorunlara karşı mutlak birmücadelenin olması gerektiğine vurgu yaptı.

Berna Vatan’ın ardından TMMOB Yönetim KuruluBaşkanı Mehmet Soğancı bir konuşma gerçekleştirdi.Soğancı 2. Kadın Kurultayı ile sanayi kongresininçakışmış olmasından kaynaklı katılımcılardan kendiadına özür dileyerek konuşmasına başladı. MehmetSoğancı’nın ardından divan ve sonuç bildirgesikomisyonu seçimi gerçekleştirildi.

Kurultayın ilk oturumu olan “Kapitalizm ve kadın”başlığına geçilmeden önce mevcut durumdeğerlendirmesi için Ayşe Işık Ezer kürsüye çıktı. Ezer,geçmişten günümüze kadar kadınlarla ilgili kanunlarda,çalışma yaşamı, sağlık, eğitim, siyaset vb. alanlarüzerinden ne çeşit verilerin olduğunu aktardı. Yakınzamanda Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın Aile veSosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilmesinieleştirerek, aile planlamasının ve doğum kontrolününSağlık Bakanlığı’nın zorunlu görevlerinden çıkarıldığınınaltını çizdi. Ezer’in sunumunun ardından oturumbaşlıklarına geçildi.

“Kapitalizm ve Kadınlar” başlığı altındaki 1. oturumMelda Yaman Öztürk’ün sunumu ile başladı. Kapitalizmöncesi toplumlardan kapitalist topluma kadar kadıncinsinin nasıl bir değişimle karşılaştığını çeşitli örneklerleaktardı. Programın sarkmış olmasından kaynaklısunumunu kısa kesen Öztürk’ün ardından “Kapitalizm veKadınlar” başlığı altındaki önergelerin oylanmasınageçildi. Bu başlık altında yer alan önergelere dair yapılanuzun tartışmalar ve divanın müdahalesindeki eksiklikler-yetersizlikler sonucu ciddi bir zaman kaybı yaşandı. Budurum, 18.00’de sonlanması gereken ilk günün saat20.00’ ye kadar sürmesine ve önergelerin ikinci günesarkmasına neden oldu. Birinci günün diğer oturumu olan“Toplumsal cinsiyet rolleri” başlığına dair düzenlemekurulundan Hikmet Durukanoğlu bir sunumgerçekleştirdi. Bu iki oturuma dair kabul edilen vereddedilen önergelerden bazıları şöyle:

Meslek örgütümüz TMMOB çalışanlar arasındabölünme ve rekabet yaratan, iş güvencesini ortadankaldıran, iş cinayetlerine davetiye çıkaran taşeronlaşmayakarşı üyelerini bilgilendirmeli ve diğer emek örgütleri ilebirlikte etkin bir mücadele yürütmelidir. (KABUL)

Kadın emeğinin ikincil ve geçici emek olarakgörülmesini engelleyecek politikalar geliştirilmeli;sözleşmeli personel, esnek çalışma, özelleştirme,taşeronlaştırma gibi uygulamalara son verilmeli;kadınların demokratik bir planlama ile iş güvenceli

istihdamları sağlanmalıdır. (KABUL) Kadın işçilerin, ana ve çocuk sağlığına zararlı işlerde

çalıştırılması yasağı oluşturulmalıdır. (RED)Cinsellik çağrışımı yapan teknik terimlerin

kullanılmasının önlenmesi yönünde kamuoyuoluşturularak toplumsal çıkarlar doğrultusunda gereklideğişikliklerin yapılması için TMMOB’nin girişimdebulunmasını öneriyoruz. (RED)

Kurultayda 2. gün

Kurultayın 2. günü, ilk gün bitirilemeyen “KadınaYönelik Şiddet” oturumunun kalan önergelerininoylanması ile başladı. Bu başlığın da sonlandırılmasınınardından katılan tüm kadın delegeler için önemli bir konubaşlığı olan “TMMOB’de Kadın Örgütlenmesi”oturumuna geçildi. 14.30’da bitmesi gereken kurultay da,bu başlığın gecikmiş olması ve birçok katılımcının dönüşiçin yola çıkması gerekliliğine rağmen yapıcı bir çözümoluşturulamadı. Oturumun ilk önergesi olan, “Tüm kadınüyeler TMMOB 2. Kadın Kurultayı’nın doğal delegesiolmalıdır” önergesi uzun tartışmalara konu oldu. Diğertaraftan kimi katılımcıların sayıma yönelik tekrar isteğisalonda kısa süreli gerginliğe yol açtı. Tümyaşananlardan sonra kurultayın en önemlikazanımlarından biri olarak önerge, 81 kabul, 76 red oyualarak kabul edildi. Önemli olan birçok önergeye) Pozitifayrımcılık ve % 35 kadın kotası vb.) yerellerden gelençok sayıda kadın katkı koyamamış oldu. Bu oturumdakabul edilen ve reddedilen önergelerden bazıları şuşekildedir:

TMMOB ve TMMOB’ye bağlı Odalar bünyesindebulunan kadın üyelerin deneyimleri, çalışmaları vekarşılaştıkları tüm sorunlarıyla ilgili bilgileriniaktaracakları, soracakları bir WEB sayfasınınoluşturulması için önerge veriyoruz. (KABUL)

TMMOB Kadın Örgütlülüğü, TMMOB’nin müdahilolduğu her konuda (meslek alanı, çevre, kültür, ekonomi,toplum vb.) sözünü kadın bakış açısıyla söylemelidir.(RED)

Oda kadın komisyonları, şube kadın komisyonlarınınkendi içlerinden önereceği birer asıl ve birer yedeküyeden ve Oda yönetim kurulu kadın üyelerinden oluşur.(RED)

TMMOB 2. Kadın Kurultayı birinci kurultayınilerisine geçen bir görüntü sergilememiş olsa da,TMMOB üyesi kadınların ortak iradelerini yansıtması,yaşanılan sorunları dillendirip görünür kılmaya çalışması,mücadelenin önemini vurgulaması, asgari planda bir yolharitası çıkarmış olması vb. sebepler göz önünealındığında başarılı olarak sonlandırılmış oldu.

Toplumcu Mühendis, Mimar & Şehir Plancıları /Ankara

TMMOB 2. Kadın Kurultayıgerçekleşti

Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Aksan Metalkapandı!

İstanbul Kartal’da kurulu bulunan AksanMetal’de çalışan yaklaşık 140 işçi fabrikanındevri sonrasında işsiz kaldı.

Birleşik Metal-İş Sendikası İstanbul 1 NoluŞube’nin örgütlü olduğu fabrika Hadımköy’defaaliyet gösteren Burak Alüminyum şirketitarafından satın alındı.

Fakat işçileri götürmek yerine iştençıkartmak tercih edildi. İşçiler parça parça iştençıkartılıyorlar. İşçilerden aldığımız bilgilere göreişten çıkartılan işçilerin kıdem ve ihbartazminatları ödendi.

Metal İşçileri Birliği (MİB) çalışanlarınınfabrikaya yaptığı bülten dağıtımı esnasındasendika temsilcisi “burası kapanacak niyebülten dağıtıyorsunuz?” diye tepki gösterdi.Fabrikada uzun yıllardır örgütlü olan BirleşikMetal-İş Sendikası İstanbul 1 Nolu Şube,fabrikanın satışı ve sendikal örgütlenmenintasfiyesi aylardır gündemde olmasına rağmensüreci sessizlik içerisinde izledi.

Kızıl Bayrak / Kartal

THY’de işten atmaTürk Hava Yolları’nda yeni toplu iş

sözleşmesi (TİS) dönemi yaklaşırken, ‘istihdamfazlalığı’ gerekçesiyle işten çıkarmalar yaşandı.

Hava-İş Sendikası içerisinde çalışmayürüten Gökkuşağı Hareketi yaptığıaçıklamada, son toplu sözleşmeden bu yanayüzlerce işçinin işten çıkarıldığını hatırlattı.Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Büyümeyedevam eden THY ve THY Teknik AŞ.’de istihdamfazlalığı değil eksikliği vardır. Bu uygulamaçalışma hayatına dayatılan emek düşmanıpolitikaların bir parçası olan, keyfi ve açık birişçi kıyımıdır”

Geçen yıl imzalanan TİS’in ardından çoksayıda THY işçisi işten çıkarılmış, çok sayıda işçide başka kentlere sürgün edilmişti.

Billur Tuz’da kıyım İzmir’de Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde

kurulu Billur Tuz fabrikasında sendikalı işçikıyımı sürüyor. Geçtiğimiz aylarda Tek Gıda-İşSendikası’nda örgütlenen işçilerden bir kısmınıişten atan patron, şimdi de fabrikabünyesindeki taşeron firmalarda çalışan işçilerikapı önüne koyacak.

Dinç, Espirit ve Erka isimli 3 taşeron şirket,işçilere bir tebligat göndererek, 31 Aralık2011’de Billur Tuz’daki sözleşmelerinin sonaermesi nedeniyle iş akitlerinin feshedileceğibildiriminde bulundu. 130 işçinin sendikalıolduğu Billur Tuz’da işçilerin bir kısmına 1Ocak’tan itibaren işe gelmemeleri konusundatebligat ulaştırılıyor.

Bu yolla, fabrikadaki sendikal örgütlenmemücadelesini baltalamaya çalışan patronunsaldırılarına karşı sendika yeni yılda fabrikaönünde direnişe hazırlanıyor. Sendika, 1Ocak’ta işten çıkarmalar yaşanmasıdurumunda 2 Ocak’ta tüm işçilerle birliktefabrikanın önünde olacağını duyurdu.

Page 30: SY Kızıl Bayrak 11-48

Kayıpların bulunması ve faillerinin cezalandırılmasıtalebiyle mücadelelerini sürdüren Cumartesi Anneleri 17Aralık günü Galatasaray Meydanı’nda 351. kez buluştu.

“Mehmet Şirin Maltu’ya ne oldu?” sorusunu sorananaların eyleminde Fas ve Arjantin’den konuklar da yeraldı. Gördükleri tablo karşısında gözyaşlarını tutamayanyabancı konuklar, baskı ve terörün devletler tarafındandünya ölçeğinde uygulandığını dile getirerek kayıplarınenternasyonal bir yara olduğunu gösterdiler.

“Cesareti analar ve kadınlar ortaya çıkardı”

Faslı eski siyasi tutsak Fanta Elbouih gözyaşlarıiçerisinde yaptığı konuşmada, Cumartesi Anneleri’nineyleminin hapisteyken kendi ülkesindeki annelerinmücadelesini hatırlattığını dile getirdi. Aradan oncazaman geçmesine rağmen yaraların yerli yerindedurduğunu ifade eden Elbouih, Fas’ta kayıplarınanılmadığı bir dönemde anaların ve kadınların, yakınlarıiçin cesareti ortaya çıkardıklarını vurguladı. Elbouih,anaların ve kadınların bir camiye yerleşerek ‘özgürlük’istediklerini, bu mücadele sonucu insan haklarıkurumlarını ortaya çıkardıklarını ve kayıplarınyaşanmaması için hala mücadelelerini sürdürdükleriniifade etti.

Fas’ta 1980 yılında yoksulluğa karşı verilen mücadelesırasında her eylemde insanlara ateş edilerek toplukatliamlar gerçekleştirildiğini söyleyen Elbouih,“İnsanları koyacak hapishane olmayınca topluca katledip,topluca gömdüler. Onlarca toplu mezar ortaya çıkardık veburaları artık ziyaret edilebilecek alanlar yaptık” dedi. Buolayların bir daha yaşanmaması temenni eden Elbouih,kara senelerin son bulmasını istedi.

“Tek bir mücadele kaybeder, o da terk edilenmücadeledir”

Arjantin insan hakları aktivisti Maria Mendizaba dagözyaşlarıyla başladığı konuşmasında, ülkesindeki

diktatörlük döneminde yaşanan kayıpları veinfazlarıhatırladığını dile getirdi. Katledilenlerin adil bir dünyakurmak için mücadele eden işçiler, öğrenciler,sendikacılar olduğunu vurguladı.

Ülkesinde tüm dünya tarafından ‘Olimpo garajı’olarak bilinen işkencehanenin müze olması içinçalıştıkların ifade eden Mendizaba, bugün de “MayısMeydanı” olarak anılan bir meydanda kayıplar içinmücadele verdiklerini ve halen seslerini duymayanonlarca insan olduğunu söyledi.

‘Siz bizsiniz, biz de siziz, hep beraber adil bir dünyayaratmaya çalışıyoruz’ diyerek ‘öteki’ diye bir şeyinolmadığını vurgulayan Mendizaba, bunun için belleklerindiri tutulması gerektiğini ifade etti. MendizabaArjantin’de mücadele eden bir ananın “Tek bir mücadelekaybeder, o da terk edilen mücadeledir” sözleriylekonuşmasını bitirdi.

“Onurumuzu koruyacağız, hesap soracağız!”

Eylemde Diyarbakır İHD Şube Sekreteri Raci Bilicide bir konuşma yaptı.

Bölgede içerisinde çocukların da olduğu infazların,siyasi ve askeri operasyonların devam ettiğine değinenBilici, baskıların arttığına dikkat çekti. Yaşanankatliamların failinin devlet olduğuna vurgu yapan vekatliamlara son verilmesi çağrısında bulunan Bilici,“onurumuzu koruyacağız, katilamların hesabınısoracağız” diyerek konuşmasını noktaladı.

“Gerçekleri istiyoruz!”

Bu haftaki basın açıklamasını Vildan Kıran okudu.Devletin tetikçilerinin kayıplara ve katilamlara ilişkinbirçok gerçeği ifade etmelerine rağmen hiçbir adımatılmadığına dikkat çeken Kıran, “Çünkü gerçek suçludevletin en üst yöneticileridir, listeleri hazırlayanlardır”dedi.

Bu haftaki eylemde Mehmet Şirin Maltu dosyasıaçıldı. Maltu’nun 29.11.1994 tarihinde asker, korucu veözel harekat timleri tarafından evine baskın yapılarakgözaltına alındığı, zorla PKK sığınaklarını göstermesiistendiğinde “Bilmiyorum” yanıtını vermesine rağmenbırakılmadığı ve gözaltında kaybedildiği ifade edildi.Herşeyin köylülerin gözü önünde olmasına rağmenkarakola gidildiğinde “Burada yok” cevabıylakarşılaşıldığı hatırlatılarak, “Kaybedenler sır değil amaakıbeti ısrarla karanlıkta bırakılıyor” denildi.

Sanatçı İlkay Akkaya’nın da destek verdiği eylem,kayıpların açıklanması ve faillerin yargılanması talepleriyinelenerek sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Güncel30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/48 * 23 Aralık 2011

Enternasyonal yara: Kayıplar

Halk Cephesiçalışanlarına tutuklama

13 Aralık günü İstanbul ve Samsun’da“DHKP/C operasyonu” adı altındagerçekleştirilen baskınlarda gözaltına alınan 24TAYAD ve Halk Cephesi çalışanından 13’ütutuklandı.

Savcılık sorgularının ardından mahkemeyesevk edilen devrimcilerden 13’ü “Çadır kurarakparasız eğitim talep ettikleri, Güler Zere’nintahliye edilmesini istedikleri ve Engin Çeber ileFerhat Gerçek davalarına katıldıkları” gerekçegösterilerek “örgüt üyesi olmak” suçlamasıylatutuklanarak cezaevine gönderildi.

Kanser hastası Mehmet Arascezaevinde öldü!

Erzurum H Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan kanser hastası Mehmet Aras,mide kanaması sonucu 18 Aralık kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

Mide kanaması geçirerek Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nekaldırılan Aras, yoğun bakım servisinde tedavi altına alındı. Fakat daha fazadayamayan Aras bu yıl içinde cezaevinde yaşamını yitiren 31. tutuklu oldu.

İnsan hakları örgütleri Mehmet Aras’ın tedavi koşullarının düzeltilmesi içinuzun süredir mücadele ediyor, Aras’a veda hakkının tanınmasını istiyordu.

Adalet Bakanlığı’na bağlı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü resmiverilerine göre, 2000’den 2011 yılına kadar cezaevlerinde toplam 943 hastahükümlü ve tutuklu yaşamını yitirdi. Sadece 2010 yılında hastalık nedeniylehayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 161’i buldu.

İHD’den ‘İnsanHakları Yürüyüşü’

İHD İstanbul Şubesi ‘İnsan Hakları Haftası’nedeni ile oluşturduğu eylem programıçerçevesinde 17 Aralık günü Taksim TünelMeydanı’ndan Galatasaray Lisesi önüne “İnsanHakları Yürüyüşü’ gerçekleştirdi.

Tünel Meydanı’nda buluşan İHD yöneticilerive katılımcılar, “İfade vermek değil, ifadeetmek istiyoruz - İnsan hakları yürüyüşü / İHDİstanbul şubesi” pankartını açtı. Yürüyüşboyunca ajitasyon konuşmaları yapılarak insanhakları ihlallerine dikkat çekildi.

Galatasaray Lisesi önüne gelindiğindeaçıklamayı İHD İstanbul Şube Yöneticisi MeralÇıldır okudu. Çıldır, 2011 yılında ‘güvenlik’gerekçesi ile hak ve özgürlüklerin süreklikısıtlandırıldığını, ‘terör’ bahanesi ile militaristve otoriter bir yönetim uygulandığınıvurguladı.

Demokratik kurumlardan siyasi partilere,siyasetçilerden öğretim üyelerine kadarmuhalif olan veya ezilenin yanında olanlarındevlet terörü ile baskı altına alındığına dikkatçeken Çıldır, birçok alanda ihlallerin artarakdevam ettiğini söyledi.

Kürt sorununun topluluk hakları temelindeçözülmesini, özel yetkili mahkemelerin, TMY,PVSK ve anayasadaki düşünce ve ifadeözgürlüğünü kısıtlayıcı maddelerinkaldırılmasını, temel hak ve özgürlükleringüvence altına alınmasını talep ettiklerinibelirterek açıklamasını noktaladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

17 Aralık 2011 / Taksim

Page 31: SY Kızıl Bayrak 11-48

Son dönemde gerek haber bültenlerinde, gereksegazetelerde silahlanma, savaş, ambargo, tehdit gibihaberler birbirini izlemekte, adeta genel bir savaşçığırtkanlığı havası esmektedir. Bu çığırtkanlıkemperyalist savaş örgütü NATO’nun Libya’yayönelik saldırısının “başarı” sağlamasının ardındangeldi. Libya’nın yağmalanmasında yol alanemperyalist güçler, adeta ağızlarının suyu akarakİran ve Suriye’yi yağmalayacakları günübeklemekteler.

Ortadoğu’da esen bu rüzgâra kayıtsız kalmayanTürk devleti de füze kalkanı projesi ile birlikte safınıbelli etmişti zaten. Bölgede etkin taşeronluk rolünüüstlendiğinin bir kanıtı olan bu proje ile, dışarıyayönelik saldırıya hazırlık olarak içeriye dönüktopyekun saldırıya geçti. Sermaye devleti en ufakhak arama eylemine azgınca saldırmakta, Kürthalkına yönelik imha ve inkar politikalarına hızvermiş bulunmaktadır.

Bölgede üstlendiği misyon gereği adeta dikensizbir gül bahçesi yaratmak isteyen sermaye devletininbu politikasını, İHD, THİV, ÇHD İzmir Şubeleri veİzmir Barosu’nun 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftasınedeniyle hazırladığı rapor çok açık bir şekildegöstermektedir. Rapora göre 2011 yılı içerisinde 2bin 313 kişi gözaltına alınmış ve bunların 942’situtuklanmıştır. Ayrıca rapora göre 64 kişi devlettenkaynaklı nedenlerle hayatını kaybetmiştir. Bu biletek başına toplum üzerinde nasıl bir terörünestirildiğini gözler önüne sermektedir.

Devletin toplumsal muhalefeti bastırmak üzereyürüttüğü saldırılara paralel olarak cezaevlerindekihak gaspları da son dönemde artmış bulunmaktadır.Çıkartılan genelgeler dahi görmezden gelinerekkeyfi birçok uygulanmanın tutsaklara dayatılması vekarşı çıkıldığı zaman düzmece tutanaklarla sayısızcezanın verildiği biliniyor. Zaten uygulanmayan,uygulandığında bile kısıtlanan hakların gasp edildiğiyetmezmiş gibi bugün 250’yi aşkın hasta tutsakcezaevlerinde sağlıksız koşullarda tutuluyor.Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde 400’ü aşkın kişinin

cezaevlerinde sağlık sorunlarından kaynaklı olarakyaşamını yitirmiş olması devletin “asmayalım dabesleyelim mi?” anlayışını devam ettirdiğinin birgöstergesidir.

Tüm bu hak gasplarının yanında sistematikolarak tutsaklar üzerinde psikolojik işkenceler dedevam ediyor. Örneğin canlı tek bir çiçeğinyetişmesine dahi tahammülsüz olanlar, duvardibinde büyümüş olanları dahi anında sökmekte, binbir emekle yapılan “toprakta” yetişenini isealmaktadır. Bunun gibi birçok uygulamayla devrimcitutsaklar sindirilmeye çalışılıyor.

İçeride ve dışarıda topyekün saldırılarınyaşandığı bu dönemde 28 devrimci tutsağınyaşamını yitirdiği, yüzlercesinin de yaralandığı vesakat kaldığı 19-22 Aralık destansı direnişin 12.yıldönümüne giriyoruz. Bugün ortaya çıkan belgelerdevletin cezaevlerine planlı ve programlı bir şekildeyöneldiğini ve katliamı gerçekleştirdiğinikanıtlamaktadır. Ancak henüz asıl sorumlular yargıönüne bile çıkarılabilmiş değil. Bugün göstermelikolarak açmak zorunda kaldıkları davalarda dazerrece olumlu sonuç çıkarmak mümkün değil.Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamlarınıgerçekleştiren zihniyet olduğu gibi sürmektedir.

Ancak katliam, faili meçhul, baskı ve işkencepolitikaları nasıl ki bu ülkenin bir gerçeği ise, bugünbu topraklar direnişin boy verdiği topraklardır aynızamanda. Bugün Mustafa Suphi ve yoldaşlarınıkatlederek, Denizler’i idam ederek, İbrahim’iişkencede, Mahir’i ve yoldaşlarını Kızıldere’dekatlederek bu topraklarda mücadeleyi bitireceklerinisananlar nasıl yanıldıysa bugün de yanılacaklardır.Yine bugün hücre tipi yaşamı devrimci tutsaklaradayatarak teslim alabileceğini sananlar nasıl kiyaratılan direniş geleneğine çarpıp yanıldılarsabundan sonra da yanılmaya devam edeceklerdir.

İhsan Yiğit Demirel2 Nolu T Tipi Ceza İnfaz Kurumu

D-3 Koğuşu PK: 153 Adalet Şubesiİzmit/Kocaeli

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) ÇiğliŞubesi tarafından 18 Aralık günü, Çiğli Belediyesimeclis salonunda Maraş katliamının anlatıldığı birbelgesel gösterimi gerçekleştirildi.

Açılış konuşması ve belgesel gösterimi olarakkurgulanan program saygı duruşuyla başladı. Maraşkatliamında katledilenler ile devrim davasında şehitdüşenler anısına yapılan saygı duruşunun ardındanaçılış konuşmasına geçildi.

Açılış konuşmasında Maraş katliamının 33. yılıolduğu hatırlatılarak Kerbela’dan Dersim’e, Maraş,Çorum, Sivas, Gazi, Ulucanlar ve 19 Aralıkkatliamlarına kadar bu katliamcı zihniyetin aynendevam ettiği vurgulandı. Ardından belgeselgösterimine geçildi. Tanıklarıyla Maraş katliamınınanlatıldığı belgesel gösterimi saat 20.30’da sonaerdi.

Kızıl Bayrak / Çiğli

CMYK

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Dışarıda olduğu gibi içeride de terör estiriyorlar...

Amaçlarına ulaşamayacaklar!

“Hakim sınıflar ve uşakları kan isteklerinibenim idamımla tatmin etmeyi düşünüyorlar. Benbu olayın içerisinde kasten bir eri öldürmedim.Benim bu koşullar içerisinde bir eri öldürmeksiyasi inancıma terstir. Kaldı ki; eğer benisteyerek öldürmüş olsaydım bu öldürmeolaylarını sürdürecek durumdaydım. Her şeydenbelli olduğu gibi sadece havaya iki el ateş ettim.Tabancamda beş mermi vardı. Ve ayrıca yedekşarjör doluydu. Askerlerin hemen hepsi benimhedef sınırlarım içinde olmasına rağmen ne ölenine de başkasını öldürmedim. Kastımolmadığından ateş etmedim. Kaldı ki o panikiçerisinde askerler de bol miktarda mermisıktılar.Sıkıyönetim varlığıyla birlikte, halklara vehalk gençliğine başlı başına bir saldırıdır.Sıkıyönetimden, bu yana dur ihtarına uymadığıgerekçesiyle onlarca vatandaş ve devrimcijandarma ve polis tarafından katledilmiştir. Vebenim katıldığım gösterinin nedeni olan, bir günönce polis tarafından katledilen Sinan Suner’inölümü de bunlardan biridir.

Her türlü demokratik hakkın hakim sınıflar vesıkıyönetim tarafından ayaklar altına alındığı şudönemde, biz devrimcilerin alçakça katledilenyoldaşlara son saygı görevini yasaları daçiğneyerek yapması meşrudur. Meşru olmayan şeysıkıyönetimin ta kendisidir.” Yukarıdaki sözlerErdal Eren’in mahkeme savunmasındanalınmıştır. 17 yaşında birine göre fazlasıyla tok venet konuşan Erdal Eren, ölüme de aynı tokluklagitti. İdam sehpasına çıkıp sehpayı ayaklarıylaiterek ölümsüzleşti. Yiğit sözcüğü onu anlatmayayetmiyor. Erdal Eren ölüme tereddütsüzyürüyüşünün gerçek nedeninini savunmasındasöylüyor. Burjuvazinin faşizan yasalarına göreErdal Eren’in yaptığı suçtur. Yapılan eylem suçtur.Ama Erdal Eren savunmasını yasalara dayanarakyapmıyor. Yaptığını son derece meşru görüyor.Sıkıyönetim mahkemeleri şahsında burjuvayasalarını da gayrı-meşru sayıyor. Erdal Erendevrimciliği meşru görüyor.

Erdal Eren’i anmak, onu yaşatmak, onun gibiburjuvazinin saltanatını yıkmayı gerçektenhedeflemek ve devrimin meşruiyetine inanmaklamümkün. Komünistler olarak Erdal Eren’iyaşatıyor ve yaşatacağız.

M. Kurşun

Erdal Eren vedevrimci meşruiyet

Çiğli’de Maraş belgeseli gösterildi

Page 32: SY Kızıl Bayrak 11-48