80
30 Nisan 2015 Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli Haluk Alkan Yusuf Tekin Y. Şevki Hakyemez Rapor

Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

  • Upload
    asem

  • View
    239

  • Download
    6

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Alkan, Haluk v.d. "Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli." Ankara: ASEM, 2015.

Citation preview

Page 1: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Vergi Harcaması

30 Nisan 2015

Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Haluk AlkanYusuf Tekin

Y. Şevki Hakyemez

Rapor

Page 2: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli
Page 3: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

1Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

1

30 Nisan 2015

Rapor

Haluk AlkanYusuf Tekin

Y. Şevki Hakyemez

Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Page 4: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

2015 © Bütün yay ın hak lar ı sak l ıd ı r .

ISBN 978-605-85722-3-2

Page 5: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

3Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

İçindekiler

ÖZET ......................................................................................................................................................................................5

GİRİŞ ......................................................................................................................................................................................6

A. TEORİK ÇERÇEVE: BAŞKANLIK SİSTEMİ VE

PARLAMENTER SİSTEM ..........................................................................................................................8

A. 1. BAŞKANLIK SİSTEMİ: DİNAMİKLER, MODELLER ........................................9

Başkanlık Sisteminin Düşünsel Temelleri, ABD ve Diğer Pratikler ......9

Latin Amerika’daki Dönüşüm ...................................................................................................12

Yasama ve Yürütmenin Katı Ayrılığı ..................................................................................13

Tek Başlı Yürütme .................................................................................................................................16 Denetleyici ve Dengeleyici Yetkiler (Checks and Balances) ...............17

Üstünlükler ...................................................................................................................................................21

Temel Eleştiriler ve Bazı Gereklilikler.............................................................................22

A. 2. PARLAMENTER SİSTEM .........................................................................................................28

Yasama ve Yürütmenin Geçişkenliği ...............................................................................29

Çift Başlı Yürütme .................................................................................................................................30

Yürütmenin İki Kanadı ve Yasama Arasındaki İlişkiler ................................31

Sorunlar ve Gereklilikler ................................................................................................................33

B. TÜRKİYE’DE HÜKÜMET SİSTEMİ SORUNU .....................................................................37

Tarihsel Arkaplan ..................................................................................................................................37

Türkiye’de Parlamenter Sistem Kurguları ve Vesayetler ...........................43

Vesayetin Başat Unsuru Olarak Cumhurbaşkanlığı Kurumu ................49

Hükümet İstikrarsızlıkları, Koalisyonlar ve Ekonomik Krizler ..............52

Vesayet Rejiminin Bir Örneği Olarak 28 Şubat Süreci .................................55

2007 Cumhurbaşkanlığı Seçim Süreci, 367 Krizi ve Anayasa Mahkemesi ..........................................................................................................................57

Dönüm Noktası: Cumhurbaşkanının İlk Kez Doğrudan

Halk Tarafından Seçilmesi ve Siyasi Sonuçları ...................................................60

C. SONUÇ: TÜRKİYE’DE SİSTEM TARTIŞMALARI VE

BAŞKANLIK MODELİ ................................................................................................................................62

Temel Parametreler .....................................................................................................................................66

KAYNAKÇA ...................................................................................................................................................................70

Page 6: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli
Page 7: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

5Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

ÖZET

Elinizdeki bu çalışma Türkiye’de farklı zamanlarda farklı siyasi aktörler tara-fından sıklıkla dile getirilen başkanlık modelini geniş kapsamlı bir bakış açı-sıyla ele alarak analiz etmektedir. Önemli siyasi figürlerin dönem dönem güçlü şekilde savundukları bu model Türkiye’de hangi gerekçelerle savu-nulmaktadır? Ne tür siyasi krizleri veya sosyo-politik saikler başkanlık mo-delini gündeme getirmektedir? Türkiye’de parlamenter sistem nasıl orta-ya çıkmış ve şekillenmiştir? Türkiye’de tam anlamıyla parlamenter bir hükü-met modeli uygulanabilmiş midir? Türkiye’de uygulanan şekliyle parlamen-ter sistem halk iradesini tam ve vesayetlere izin vermeyecek şekilde yansıt-makta mıdır? Başkanlık modeli Türkiye’de hangi endemik sorunları çözebi-lecek unsurlar içermektedir?

Bu araştırma, bu ve benzer sorulara cevaplar üretmeyi hedeflemektedir: İlk bölüm başkanlık ve parlamenter hükümet sistemlerini hem teorik hem de tarihsel bağlam içerisinde ele alarak bu modelleri karşılaştırmaktadır. Baş-kanlık sisteminin tek başlı yürütme, yasama ve yürütme arasındaki katı ay-rılık gibi özellikler yanında hızlı karar alma mekanizmalarıyla da parlamenter sistemden farkları ortaya konmaktadır.

İkinci Bölüm Türkiye’de hükümet sistemlerini ve parlamenter model içerisin-de ortaya çıkan sorunları incelemektedir. Bu bölüm, vesayet mekanizma-ları ile milli irade arasında geçen mücadelenin 2007 yılında önemli bir dö-nemeçten geçerek cumhurbaşkanı seçme yetkisinin halka verilmesiyle so-nuçlandığını göstermektedir. Son bölüm ise Türkiye’de sistem tartışmaları-nın sosyo-politik bağlamı üzerinde durarak ülkemizde uygulanabilecek bir başkanlık modelinin temel parametrelerini ele almaktadır.

TÜRKİYE’DE HÜKÜMET SİSTEMLERİ VE BAŞKANLIK MODELİ

...............................................................................................................................................................................................................................

...............................................................................................................................................................................................................................

Page 8: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

6

GİRİŞ

Bu çalışma ülkemizde Osmanlı döneminden bu yana yaşanan parlamen-ter sistem tecrübeleri milletin iradesini doğrudan yasama ve yürütme erki-ne yansıtma konusunda büyük önlemelerle karşılaştığı verilerinden hareket-le kaleme alınmıştır. İttihad ve Terakki’nin iktidara geldiği dönemde ve Cum-huriyetin kuruluşundan sonraki değişik evrelerde bu sorunlar ortaya çıkmış, 1960 ve 1980 gibi büyük askeri darbelerle de derinleşmiştir.

2007 yılında Meclisteki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaşanan 367 krizi ile ortaya çıkan vesayet engelinin halkoylaması ile aşılması vesayet mekanizmalarının hiç istemeyeceği bir yöntemdi, ama gerçekleşti. 367 kri-zi Cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesi ile aşılabildi. Parlamenter sistem içerisinde mevcut aktörlerin bir türlü sorunsuz işletemediği bir konuda yetki halka devredilmiş oldu. Şimdi bu yetkinin tekrar halkın elinden alınması söz-konusu olmadığına göre mevcut durumun nasıl daha etkin bir siyasal siste-me dönüştürüleceğine karar vermek gerekecektir.

Daha önceki dönemlerde Turgut Özal, Alparslan Türkeş ve Süleyman De-mirel gibi önemli siyasi isimler tarafından da dile getirilen başkanlık siste-mi için en önemli eşiğe varılmış görünmektedir. Halkın onayı ile gerçekle-şecek olan bir hükümet sistemi değişikliğinin temel hedefi halkın iradesini daha etkin bir şekilde yasama ve yürütmeye yansıtmak, demokrasiyi daha derinleştirmek ve yaymak, hükümetlerin meşruiyet zeminini güçlendirmek, daha etkin bir yönetim yapısı oluşturmak olmalıdır. Bütün bunlar yapılırken kuşkusuz insan hak ve özgürlükleri, adil bir hukuk mekanizmasının konso-lide edilmesi ve siyasi ve ekonomik istikrarın azami düzeye çıkarılması he-deflenmelidir.

Ülkemizde on yıllardan beri verilen demokrasi mücadelesinin anahtar un-suru millet iradesinin parlamentoya/meclise ve yürütmeye ne oranda yan-sıyacağı ile ilgilidir. Dışardan ve içerden bir çok farklı formda millet iradesi-ni önlemek üzere hareket eden vesayet mekanizmaları bugün çevremizdeki bazı ülkelerde verilen milli irade mücadelelerinin de anahtar kavramıdır. Tür-kiye bu mücadelede tarihi, siyasi ve idari birikimi ile en fazla mesafe kat et-miş, Batılı demokratik değerleri benimserken Müslüman kalmış bir ülkedir.

Arkasına böyle bir evrensel tecrübe almış bir ülkede son dönemde yaşanan siyasi gelişmeler, demokratik olgunlaşma anlamında artık kendi dinamikle-

Page 9: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

7Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

rine kavuşmuş görünmektedir. Burada sorulacak soru şudur: Türkiye ken-di demokratik sistemini daha fazla konsolide etmek için bir adım atabilecek midir? Parlamenter sistem içerisinde neredeyse her anı büyük mücadele ve sorunlarla geçen siyasi sistem tercihini yeniden kurgulayabilecek istek, ira-de ve olgunluğa sahip midir? Daha da önemlisi bu adımlar atıldıktan sonra-ki süreci yönetebilecek bir demokratik ve kurumsal olgunluğa ve bu süreci yönetebilecek bir liderliğe sahip midir? Bütün bu sorulara belki bundan yir-mi yıl, on yıl ve hatta beş yıl önce evet diyebilmek mümkün değildi; ama bu-gün gelinen noktada bu soruların birçoğuna evet demek mümkündür.

Tarihin milletimizin önüne getirdiği bu anlamlı fırsat ideolojik kaprislere ve komplekslere düşülmeden, ama dünyanın birinci sınıf demokrasilerindeki standartlardan da taviz verilmeden hayata geçirilmelidir. Kendi siyasi sis-temimizi revize etme konusunda söz sahibi olmak ne kadar gurur verici ise bir o kadar da mesuliyetli bir görevdir. Konjonktürel avantaj değerlendirile-rek başkanlık sisteminin gerekliliği ve önemi toplumun değişik katmanları-na izah edilmelidir.

Coğrafyamızda ve dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan ekonomik ve siyasi çalkantıların devam edeceğinin işaretleri görülmektedir. Bölgemizde kaos derinleşirken siyasi liderliğin ve hızlı karar alma mekanizmalarını hayata ge-çirebilmenin ne kadar hayati önemde olduğu açıktır. Çevremizdeki kaosun tırmanması ve ülkemizde karar alma mekanizmalarının tıkanması bizi de sü-ratle bu kaosun bir parçası yapabilecek tehditler taşımaktadır.

Ayrıca millet ve devletçe mirası üzerinde durduğumuz bin yılı aşkın bir dev-let geleneğinin bizi bu tür cesur kararlar alma konusunda ilham verecek, yönlendirecek malzemeler içerdiğini de unutmamak gerekir. Bu zengin tec-rübenin epistemolojik birikimi aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa tecrübeleri-ni de güçlendirip ileri boyutlara taşıyacak bir referans kaynağıdır.

Page 10: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

8

A. TEORİK ÇERÇEVE: BAŞKANLIK SİSTEMİ VE PARLA-MENTER SİSTEM

Demokratik ülkelerde hükümet sistemi tartışmaları kuvvetler ayrılığı ilkesi-nin doğal bir sonucu olarak iki temel güç olan yasama ve yürütme üzerin-den tanımlanırlar. Bu konulara ilişkin tartışmalarda ve ilgili formüllerde kuv-vetler ayrılığı, demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları gibi evrensel pren-sipler korunması gereken temel ilkelerdir. Dolayısıyla bağımsız her ülke ev-rensel kriterler ışığında kendi toplumsal yapısını, siyasi tecrübelerini ve ge-leneklerini göz önünde bulundurarak bir hükümet sistemi tercihinde bulu-nabilir veya yaptığı tercihi değiştirebilir.

Türkiye’de seksenli yıllardan beri ortaya atılan başkanlık modeli ile ilgili tar-tışmalarda dikkat edilmesi gereken en temel nokta da burasıdır: Herhangi bir hükümet sis-temi tercihi, bizatihi korunması gereken evren-sel bir değer değildir. Tam tersine, demokrasi-nin konsolide edilmesi, hukuk devleti ilkesinin derinleşmesi ve insan haklarının korunması ek-seninde hükümet sistemleri revize edilebilir, de-ğiştirilebilir ya da yeni modeller üretilebilir. As-lolan, teklif edilen modelin hem halkın iradesi-ni bir takım vesayetlerle kesintilere uğratmadan hem de evrensel demokratik prensipleri güç-lendirecek hükümetler üretecek nitelikte olma-sıdır.

Bu evrensel ilkeleri temin etmek için demokra-tik ülkelerde genellikle yasama ve yürütme erk-leri iki temel form üzerinden dizayn edilir. Bun-

lardan ilki yasama ve yürütmenin birbirinden katı bir biçimde ayrıştığı ve her erkin kendi alanı dışına müdahalesinin sınırlandırıldığı başkanlık sistemleri-dir. İkinci temel form ise yasama ve yürütme erkleri arasında karşılıklı bir et-kileşimi öngören parlamenter hükümet sistemleridir. Takip eden alt bölüm-lerde önce sırasıyla başkanlık sistemi ve parlamenter sistem tartışılacaktır.

Herhangi bir hükümet sistemi tercihi, bizatihi korunması gereken evrensel bir değer değildir. Tam tersine, demokrasinin konsolide edilmesi, hukuk devleti ilkesinin derinleşmesi ve insan haklarının korunması ekseninde hükümet sistemleri revize edilebilir, değiştirilebilir ya da yeni modeller üretilebilir.

Page 11: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

9Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

A. 1. BAŞKANLIK SİSTEMİ: DİNAMİKLER, MODELLER

Başkanlık Sisteminin Düşünsel Temelleri, ABD ve Diğer Pratikler

Konu başkanlık sistemi olduğunda, bu hükümet sistemi açısından ilk akla gelen ülkenin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olması anlamlıdır çünkü baş-kanlık sistemi bir Amerikan icadıdır. Bu sistemin kökeninde ABD’nin inşa sürecinde kurucu babaların koloni temsilcileri ile yürüttükleri müzakereler bulunmaktadır. Bir anlamda ABD başkanlık sistemi sözleşmeci bir inşa sü-recine verilebilecek en iyi örnektir. Felsefi arka planın anlaşılması için, baş-kanlık sisteminde kurumsal yapıların ve yetki dağılımının tarihsel ve düşün-sel temellerine Amerikan örneği ışığında kısaca değinmek gerekmektedir. Amerikan koloni yönetimleri arasında, kolonilerin İngiliz krallığına duydukla-rı tepki nedeniyle başlangıçta parlamento temelinde bir devlet yapılanma-sı düşüncesi güçlüydü. Bu nedenle bağımsızlık savaşından sonra koloniler-de parlamentoları esas alan yönetimler oluşturulmuştu. Ancak 1776-1786 yılları arasında yaşanan deneyimler bu anlayışın değişmesine neden ol-muştur. Örneğin Rhode Island gibi bazı eyaletlerde parlamentoda çoğunlu-ğu elde eden bazı grupların yasama sürecini tıkamaları, 1786 yılında Mas-sachusetts eyaletinde baş gösteren ve küçük çiftçilerin talepleri ile şekille-nen Shays isyanının bastırılmasında ortaya çıkan sorunlar yürütme ile ya-

Page 12: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

10

sama ilişkilerinin yeniden ele alınması gerekti-ği yönündeki arayışları güçlendirmiştir. Başın-dan beri ülkede güçlü bir yürütmenin oluşturul-ması gereğini savunan Alexander Hamilton ve James Madison gibi kurucuların da girişimleri ile koloni temsilcileri karar almada hızlılık sağla-yacak ve kolay hesap verebilirliği ikame edebil-me açısından yürütme yetkilerinin, kurul yerine bir kişi tarafından hayata geçirilmesi konusun-da anlaşmaya vardılar.1

Dolayısıyla ABD başkanlık sisteminin temel di-namiklerinden biri yasama ve yürütmenin ken-di alanlarında etkin ve aynı zamanda birbirleri-nin varlığına son veremeyecek bir denge me-kanizması içinde çalışmaları isteğidir. Madison etkinlik ve dengenin sağlanabilmesi için her bir organın kendi varlığının tehlikeye atılacağı en-

dişesi taşımaksızın diğer organ üzerinde kontrol kurabilmesinin gerekli ol-duğunu ifade etmekteydi.2 ABD Anayasası hazırlanırken yürütme otorite-si yasamadan katı bir biçimde ayrıldı ve parlamento çoğunluğunun baskı-sına karşı başkana veto yetkisi tanındı. Bu tarihsel arka plan ABD sistemini iki temel ilke üzerine bina etti, diktatörlüğe dönüşmeyecek bir yürütme ya-pısı ile çoğunluk baskısının aracı olarak kullanılamayacak bir yasama siste-mi. Bu iki erk sözleşmeci bir anlayışın ürünü olarak birbirlerini dengeleme-leri amacıyla yapılandırıldılar. Başkanlık sisteminin bu temel yaklaşımı ya-sama, yürütme ve yargı erklerinin halktan aldıkları meşruiyete dayalı olarak fonksiyonlarını yerine getirmelerini ve özellikle yasama ile yürütmenin birbir-lerinden katı bir biçimde ayrılmaları esasının benimsenmesinin de dinamiği-ni oluşturmuştur. Bu anlayış aynı zamanda birbirinden ayrılmış olan bu erk-lerin, birbirlerine karşı bazı denetim ve dengeleme yetkileri ile donatılmala-rını sistemin işleyebilmesi için zorunlu kılmaktadır.

Yine ABD örneğinde halk iradesine dayanan bir meşruiyet çerçevesinde ka-rar alıp hayata geçirebilen, aynı zamanda aldığı kararlardan dolayı hesap verebilen bir yürütme yapısının oluşturulması öncelenmiştir. Hamilton, yü-rütme otoritesinin, birlik, süreklilik, donanım ve yetki olmak üzere dört bile-şenden oluştuğunu belirterek, birliğin hayata geçirilmesinde, tek kişinin yü-

1 Şaban Tanıyıcı ve, Birol Akgün, Amerikan Başkanlığı (Ankara: Orion Kitabevi, 2008), ss. 43-63.2 James Madison, “The Federalist Nos. 47, 48”, Parliamentary Versus Presidential Government, ed.

A. Lijphart (Oxford, New York: Oxford University Press, 1992), s. 53.

Bu tarihsel arka plan ABD sistemini iki temel ilke üzerine bina etti, diktatörlüğe dönüşmeyecek bir yürütme yapısı ile çoğunluk baskısının aracı olarak kullanılamayacak bir yasama sistemi. Bu iki erk sözleşmeci bir anlayışın ürünü olarak birbirlerini dengelemeleri amacıyla yapılandırıldılar.

Page 13: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

11Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

rütme organlarını yönettiği bir yapılanmanın, meclisteki bileşime bağlı ola-rak ortaya çıkan bir yürütme yapısından çok daha etkili olacağını ve parla-menter hizipler arasındaki çatışmalardan özerk kalacağını belirtmektedir.3

Benzer şekilde Wilson da, parlamentoya karşı sorumlu bir hükümetle baş-kanın birlikte çalışması durumunda, parlamentoda muhalefetin güçlü ol-duğu dönemlerde çatışmanın ortaya çıkabileceğini, aksi durumda da tüm devlet yetkilerinin başkanın elinde toplanması gibi bir sonucun ortaya çı-kabileceğini belirterek, bunun yerine partili bir kişinin yürütmeyi yönetmesi-nin daha iyi olacağını ileri sürmekteydr.4 Bu çerçevede Wilson, devlet yöne-timinde mutlak surette birine güvenilmesi gerektiğini, ancak bu şekilde yö-netimde kötüye gitme durumunda bundan kimin sorumlu olacağının ve ki-min cezalandırılacağının açık bir şekilde belli olabileceğini savunmaktadır.5

3 Alexander Hamilton, “The Federalist No. 70,” Parliamentary Versus Presidential Government, ed. A. Lijphart, (Oxford, New York: Oxford University Press, , 1992), s. 55.

4 Woodrow Wilson, “Committee or Cabinet Government?” Parliamentary Versus Presidential Go-vernment, ed. A. Lijphart (Oxford, New York: Oxford University Press, 1992), s. 150.

5 Woodrow Wilson, Congressional Government: A Study in American Politics (New Jersey: Transac-tion Publications, 2009), s.99.

Page 14: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

12

Dolayısıyla başkanlık sisteminde çift başlı bir yürütme yapısı ve/ya kurul ola-rak çalışan bir yürütme mekanizması benimsenmemiştir. Bunun yerine yü-rütme alanından sorumlu ve hesap verebilir nitelikte tek başlı bir yürütme otoritesinin kurumsallaştırılması esası benimsenmiştir.

Latin Amerika’daki Dönüşüm

Nasıl parlamenter sistem, kraliyet rejimlerinde güç merkezinin aristokrasi-den, halkın temsilcilerinden oluşan parlamentoya ve onun içinden çıkan hü-kümete geçmesi şeklindeki tedrici bir değişimin ürünüyse ve zamanla ben-zer bir geleneğe sahip olmayan ülkeler tarafından iktibas edildiyse, ben-zer bir süreç başkanlık sistemi için de söz konusu olmuştur. Sözleşmeci bir geleneğe sahip olmamalarına rağmen Latin Amerika ülkeleri genel olarak başkanlık sistemine ait kurumları kendi ülkelerine adapte etmişlerdir. Bu ül-kelerle ilgili olarak başkanlık sistemlerinin doğurabileceği sorunlara ilişkin güçlü bir literatür bulunmaktadır.6 Latin Amerika ülkelerinin deneyimleri ile ilgili olarak yapılan akademik çalışmalar başkan ile yasama arasındaki yet-ki çatışmalarının doğurduğu sistem kilitlenmelerini, başkanın sistem içinde-ki diğer kurumlara karşı otoriterleşmesi ve yetki çatışmasının doğurduğu tı-kanmaları bu ülkelerde uzun süreli askeri rejimlerle sonuçlanan darbelerin temel nedenleri olarak yorumlamaktadırlar.

Ancak Latin Amerika ülkelerinde son yıllarda yaşanan değişimler, bu yorum-ları oldukça tartışmalı kılmaktadır. Şöyle ki, Latin Amerika ülkelerinde aske-ri rejimlerin ortaya çıkmasında Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu dünya-sında yaşanan bölgesel güç mücadelesinin belirleyici rolü bulunmaktadır. 1980’li yıllardan sonra bu ülkelerde önce sivilleşme yönünde bir değişim ya-şanmış, 1990’lı yıllar askeri müdahale olmaksızın başkanlar ile parlamento-lar arasındaki yetki çatışmalarına sahne olmuş ve 2000’li yıllardan itibaren demokratik bir konsolidasyon dönemine girilmiştir. Latin Amerika ülkelerin-de normalleşme süreci içinde ülke yönetimleri yine başkanlık sistemi teme-linde bir dizi anayasal reforma tabi tutulmuş ve bu ülkelerde siyasal kurum-lar yaşanan deneyimler ışığında yeniden inşa edilmiştir. Dolayısıyla yukarı-daki tarihsel süreç ışığında başkanlık sistemi modelleri ele alınırken bu de-ğişimi göz önünde bulundurmak yararlı olacaktır.

6 Juan J. Linz ve Arturo Valenzuela, The Failure of Presidential Democracy: The Case of Latin Ame-rica (Maryland: The Johns Hopkins University Press, 1994); Paul H. Lewis, Authoritarian Regimes in Latin America (Lanham: Rowman & Littlefield, 2006).

Page 15: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

13Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

ABD ve Latin Amerika deneyimlerine bakarak aslında başkanlık sisteminin mantığının kurumsal olarak üç temel unsurdan oluştu-ğu söylenebilir:

• Yasama ve yürütme otoriteleri arasında işleyebilir bir ayrılığın varlığı

• Doğrudan halk tarafından seçilen bir kişi tarafından temsil edilen tek başlı yürütme yapısı

• Yasama ve yürütmenin birbirlerine karşı dengeleyici ve denetleyici yetkilerle donatılmaları (Checks and Balances).

Yasama ve Yürütmenin Katı Ayrılığı

Parlamenter sistemden farklı olarak, başkanlık sistemleri yasama ile yü-rütmenin arasında meşruiyet temelinde, katı bir ayrılığın yapılandırıldığı sistemlerdir.7 Bu ayrışma yasama ve yürütmenin gerek kaynak, gerekse varlıklarını sürdürme bakımından birbirlerinden bağımsız olmaları anlamına gelmektedir.8 Yü-rütmenin başı olarak başkan, anayasanın be-lirlediği bir süre için seçilir ve güvensizlik oyu ile istifaya zorlanamaz. Bu durumun tek istisna-sı suç teşkil eden eylemlerden dolayı suçlama (impeachment) yolu ile görevinden uzaklaştırıl-masıdır. Aynı şekilde başkan ve yürütme birim-lerinin yasama süreçlerine katılımı belli şekiller-le kısıtlanmıştır. Örneğin ABD’de başkan, yasa-ma sürecine katılamaz, Kongre’ye yasa tasarı-sı sunamaz, bu sürece yasal bir yetkiye daya-narak müdahale edemez.

Başkanlık sisteminde yasama ve yürütme oto-ritesi meşruiyetlerini iki ayrı seçimle doğrudan halktan almaktadırlar. Parlamenter sistemden farklı olarak, yürütme otoritesi meşruiyet açısın-dan yasamaya bağımlı değildir. Yürütme otori-

7 Jeffrey K. Tulis, The Rhetorical Presidency (Princeton: Princeton University Press, 1987), ss. 41-458 Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş (Bursa: Ekin Kitabevi, 2002), s. 91

Parlamenter sistemde tek bir seçime dayalı olarak zincirleme bir yetki devri işletilmekte ve bu durum halkın tercihleri ile politika süreci arasındaki mesafeyi açmaktadır. Oysa başkanlık sisteminde başkan doğrudan halktan aldığı yetkiye dayalı olarak yürütme alanında düzenleme yapabilir, kararları alabilir, atamış olduğu bürokratlarla birlikte çalışır.

Page 16: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

14

tesi kişi tarafından temsil edilir.9 Başkanlık sistemleri çift demokratik meş-ruiyete sahip sistemlerdir.10 Bu kurumsal yapı devlet adına kullanılan iktida-rın delege edilemediği bir işleyiş doğurmaktadır. Başkanlık sisteminin par-lamenter sistemden ayırt edici diğer bir özelliği bu noktada ortaya çıkmak-tadır. Parlamenter sistemde tek bir seçime dayalı olarak zincirleme bir yet-ki devri işletilmekte ve bu durum halkın tercihleri ile politika süreci arasında-ki mesafeyi açmaktadır. Oysa başkanlık sisteminde başkan doğrudan halk-tan aldığı yetkiye dayalı olarak yürütme alanında düzenleme yapabilir, ka-rarları alabilir, atamış olduğu bürokratlarla birlikte çalışır. Dolayısıyla başkan uyguladığı politikaların sonuçlarından doğrudan sorumlu tutulabilen bir yü-rütme otoritesidir. Bu anlamda başkanlık sistemi halkın talepleri ile uygula-nan politikalar arasındaki sapmaya karşı daha dirençli bir kurumsal zemin sağlamaktadır. ABD’de başkan iki dereceli seçimle belirlenmektedir. Halk doğrudan başkanı seçememekte, her bir federe devlette, o devleti temsilen başkanı seçecek olan ikinci seçmenleri –delegeleri- belirlemektedirler. De-lege seçimleri eyalet düzeyinde çoğunluk sistemi ile gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla eyalet düzeyinde oyların çoğunu alan aday o eyaletteki tüm ikin-ci seçmenleri kazanmaktadır. Seçilen ikinci seçmenler partilerinin başkan ve yardımcısı adaylarına oy vermek zorundadırlar (emredici vekalet).11 Bu seçim yöntemi başkanlık sisteminin bir özelliği olmayıp, ABD’de başkanlık seçimlerinin federatif temelde yapılıyor olmasının bir sonucudur. İki derece-li seçim diğer başkanlık sistemlerinde benimsenmemiştir. Örneğin, Arjan-tin, Uruguay, Bolivya’da başkan ve başkan yardımcısı, Brezilya’da başkan ve başbakan, Şili’de yalnızca başkan iki turlu seçimle doğrudan halk tara-fından seçilmektedir.

Başkanlık sistemlerinde yasama ve yürütmenin eş zamanlı seçimi konu-sunda farklı uygulamalar bulunmaktadır. ABD’de başkan dört yıllığına se-çilirken Kongre’nin Temsilciler Meclisi seçimleri iki, Senato seçimleri ise altı yılda bir yapılmaktadır. Ayrıca, Senato üyelerinin üçte biri iki yılda bir yapı-lan seçimlerle değiştirilmektedir. Başka bir ifade ile bir ABD Başkanı dört yıl-lık görev süresi içinde iki ayrı Temsilciler Meclisi ve Senato bileşimi ile bir-likte çalışmak zorundadır ve hiçbir zaman yasamadaki parti çoğunluğuna

9 Alan Siaroff, “Comparative Presidencies: The Inadequacy of The Presidential, Semi-presidential and Parliamentary Distinction,” European Journal of Political Research 42/3 (2003), s. 289.

10 Juan J. Linz, “Presidential or Parliamentary Democracy: Does it Make a Difference?” The Failure of Presidential Democracy I, ed. J.J. Linz ve A.Valenzuela (Baltimore: Johns Hopkins University Press, 1994), ss. 3-87.

11 Burhan Kuzu, Türkiye İçin Başkanlık Sistemi (İstanbul: Fakülteler Matbaası, 1997), s.17.

Page 17: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

15Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

güvenemez.12 Arjantin’de benzer şekilde altı yıl süre ile görev yapan Sena-tonun üyelerinin üçte biri iki yılda bir, görev süresi dört yıl olan Temsilciler Meclisinin üyelerinin yarısı da iki yılda bir yenilenmektedir. Brezilya ve Şili’de başkanlık seçimleri ile Temsilciler Meclisi seçimleri eş zamanlı yapılmakta-dır. Buna karşılık sekiz yıl süre ile görev yapan Senatonun üyelerinin yarı-sı dört yılda bir yenilenmektedir. Bolivya’da başkanlık ve iki kamaralı yasa-ma seçimlerinin tamamı eş zamanlı yapılmaktadır. Başkanlık sisteminde eş zamanlı seçim, sistemin işleyişinde kilitlenme yaşanma olasılığını azaltma-ya dönük bir uygulamadır. Seçimlerin eş zamanlı yapılmaması ise yasamayı yürütme karşısında güçlendirmektedir. Başta iki dereceli mi, yoksa tek de-receli mi olacağı konusu olmak üzere, seçimlerle ilgili bu tür prensipler ise her başkanlık modeline göre farklılık arz eder. Bu hususta esas olan, seçim-lerin demokratik ilkelere uygun, temsilin maksimum düzeyde gerçekleştiği, adil ve şeffaf biçimde gerçekleşip gerçekleşmediğidir.

Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin birbirleri üzerinde tek taraflı fe-sih yetkisi bulunmamaktadır. Yasamanın, yürütmenin başı olan başkanın görev süresine herhangi bir müdahale yetkisi de bulunmamaktadır. Baş-kanın da parlamentoyu tek taraflı fesih yetkisi yoktur. Başkanlık sisteminde erken seçim istisnai bir durumdur. Başkan ve yasama organı kendi görev sürelerini doldururlar. Bu durum yürütmede yoğunlaşma yaşanmasına rağ-men –belli koşullar altında- başkanın diğer devlet iktidarları üzerinde hakim bir figür olmasını frenlemekte, başkanı belli kararların alınmasında Kongre liderleri ile işbirliğine yönlendirmektedir.13

ABD başkanlık sisteminde yürütmenin yasama faaliyetlerine aktif olarak ka-tılımı katı bir biçimde sınırlanmıştır. Başkanın, Kongre’ye yasa tasarısı sun-ma yetkisi olmadığı gibi, bakanların yasama çalışmalarına katılması da söz konusu olamaz. Yürütme ile temas kurma önceliği Kongre’ye aittir. Bilgi alma amaçlı olarak araştırma komiteleri yürütme otoritelerini Kongre’ye ça-ğırıp dinleyebilir. Buna karşılık diğer başkanlık sistemlerinde yasama faali-yetlerine katılım bu kadar katı düzenlenmemiştir. Örneğin, Arjantin’de genel olarak yürütmeye Kongre’ye yasa tasarısı sunma yetkisi tanınmıştır. Peru’da başkanın, Kongreye yasa tasarısı sunma yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu tasarı metinlerinin bakanlar kurulu başkanınca imzalanması gerekmektedir. Brezilya’da da başkan Kongreye anayasa değişikliği ve yasa tasarısı sun-ma yetkisine sahiptir.

12 Haluk Alkan, Karşılaştırmalı Siyaset: Başkanlık ve Parlamenter Sistemler Işığında Yarı Başkanlık Mo-delleri (İstanbul: Açılım Yayınları, 2013), ss. 56-57.

13 Arend Lijphart, Demokrasi Motifleri, çev. G. Ayas ve U. U. Bulsun (İstanbul: Salyangoz Yayınları, 2006).

Page 18: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

16

ABD başkanlık sisteminde yasama ile yürütme arasındaki katı ayrılığın bir sonucu olarak bir Kongre üyesinin bakanlık gibi yürütme ile ilgili görevlere getirilmesi engellenmiştir. Bakanlar parlamento dışından atanır ve bir kurul olarak çalışmazlar. Bireysel olarak başkanın sekreterleri konumundadırlar.14 Bolivya’da hiçbir Kongre üyesi herhangi bir yürütme biriminde görev ala-maz. Arjantin’de bakanlar üyelikten çekilmek şartıyla Kongre üyeleri arasın-dan atanabilirler. Bu ülkelerden farklı olarak Peru’da senatörler bakan ola-bilir, ancak doğrudan Başkanlık Ofisinde görev alamazlar.15 Brezilya’da ise Kongre üyeleri bakan olabilir, ancak atanmaları durumunda üyelikleri askı-ya alınır.

Tek Başlı Yürütme

Başkanlık sisteminde yürütmeden sorumlu ve meşruiyetini doğrudan halk-tan alan bir başkanın varlığının sonucu olarak yürütme birimleri seçilmiş başkanın otoritesine tabi kılınmıştır. Parlamenter sistemlerde görünen ikili yürütme yapısı başkanlık sisteminde yer almaz. Sartori, başkanlık sistemle-rinde başkanın göreve getirilmesinde ve görevden alınmasında parlamen-tonun herhangi bir rolünün bulunmamasını ve başkanın yürütme üzerinde-ki önceliğinin yasama organınca kabullenildiği bir işleyişin belirleyici olma-sını ayırt edici bir özellik olarak belirtmektedir. Bakanların ve diğer üst dü-zey yürütme otoritelerinin atanması ve görevden alınmasında başkanın ön-celiği bulunmaktadır. Başkan yürütme organını yönetir.16 ABD uygulamasın-da, çok ciddi bir sorun oluşturmadığı sürece, Senato atamalarda başkanın önerilerini genellikle onaylamaktadır. Başkanın mensubu bulunduğu parti-nin Senato’da çoğunluğu oluşturmadığı durumlarda da başkanın önerdi-ği isimlere onay verilmektedir. 1885-1996 yılları arasında başkan tarafından yürütme birimleri için Senatoya önerilen isimlerden yalnızca %4,4’üne Se-nato tarafından onay verilmemiştir. ABD örneğinden farklı olarak Latin Ame-rika ülkelerinin bazılarında, yürütmenin merkezinde başkan yer alsa da, par-lamentoya karşı siyasal açıdan sorumlu bir bakanlar kurulu, hatta bu isim-le anılmasa da başbakana benzer bir statünün oluşturularak, karşı-imza ku-

14 Douglas V. Verney, The Analysis of Political Systems (Londra: Routledge & Kegan Paul Limited, 1959), ss. 46-47; Edward Ashbee, US Politics Today New York: Manchester University Press, 2004), ss. 146-148.

15 Carlos S. Nino, “Ideas and Attempts at Reforming the Presidentialist System of Government in Latin America,” Parliamentary Versus Presidential Government, ed. A. Lijphart, (New York: Oxford University Press, 1992).

16 Giovanni Sartori, Karşılaştırmalı Anayasa Mühendisliği, çev. E. Özbudun (Ankara: Yetkin Yayınları, 1997), s.114.

Page 19: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

17Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

ralı çerçevesinde başkanın yetkilerine ortak edildiği görülmektedir. Örneğin Peru’da başkan ülke siyasetini belirlemekle birlikte, bakanlar kuruluna bir başkan atamak zorundadır. Hükümetin oluşturulması aşamasında bakan-lar kurulu başkanı, başkana öneri getirebilmekte ve bir bakanının görevden alınmasını başkandan isteyebilmektedir. Bu ülkede Millet Meclisi bakanlar kurulu başkanına gensoru verebilir ve görevden alabilir. Meclis bu yetkisi-ni diğer bakanlar için de kullanabilir. Arjantin’de benzer bir konuma sahip kabine başkanı görev yapmaktadır. Kabine başkanı da meclise kar-şı sorumludur. Cumhurbaşkanının kararları, ka-bine başkanı ve ilgili bakan tarafından imzala-narak yürürlük kazanmaktadır. Başkanın kabine başkanı ve bakanları atamakta tam bir otoritesi bulunmakla birlikte kabine başkanı ve bakanlar Kongreye karşı siyasal sorumluluğa sahiptirler. Şili’de de kabine başkanı ve bakanlar gensoru-ya konu olabilmektedirler. Venezuela Anayasa-sı da Kongrenin meclis kanadına başkan yar-dımcısına ve bakanlara karşı gensoru önergesi verme yetkisi tanımaktadır. Brezilya’da Başba-kan, ABD’deki başkan yardımcısına benzer şekilde başkan ile birlikte seçil-mektedir. Buna karşılık Kongre’nin başkan ve tüm bakanları bilgi alma ama-cıyla çağırma ve dinleme yetkisi bulunmaktadır. Anayasa çağrıya uymama-yı açıkça suç kabul etmektedir.

Başkanlık sistemlerinde yürütmenin yapısı parlamenter sistemlerden farklı-lık gösterir. Parlamenter sistemde yürütme örgütünün merkezinde bakan-lıklar yer alırken, başkanlık sisteminde başkanın politikaları doğrultusunda farklı düzeydeki yürütme birimleri bir arada çalışırlar. Örneğin, ABD sistemi, parlamenter rejimlerden çok farklı bir yürütme yapısı ortaya çıkarmıştır. Ül-kede yürütme yapısı içinde bakanlıklar merkezi organlar değildir. Başkanın otoritesi altında örgütlenmiş Başkanlık Ofisi içindeki uzmanlık daireleri ve danışma kurulları, bakanlıklar ve bakanlık statüsünde olmayan kamu kuru-luşları olmak üzere üç farklı kurum yürütme yapısı içinde öne çıkmaktadır.

Denetleyici ve Dengeleyici Yetkiler (Checks and Balances)

Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin çift meşruiyete sahip olarak yapılandırılmış olması, bu iki iktidar arasında birbirlerine nüfuz etmeyecek

Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin çift meşruiyete sahip olarak yapılandırılmış olması, bu iki iktidar arasında birbirlerine nüfuz etmeyecek ve birbirlerini dengeleyecek şekilde bir yetki dağılımını da zorunlu kılmaktadır.

Page 20: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

18

ve birbirlerini dengeleyecek şekilde bir yetki dağılımını da zorunlu kılmakta-dır.

Konuya yürütme açısından bakıldığında, dengeleyici yetkiler açısından Kongre’den çıkan yasalara karşı başkana tanınan veto yetkisi bunlardan en dikkat çekici olanıdır. ABD’de başkanın veto yetkisi Kongre’nin üçte iki oy çokluğu ile aşılabilir. Bu durumda başkan yasayı onaylamak zorundadır. Ancak ABD başkanına tanınan bu yetki oldukça güçlü bir yetkidir. ABD’de kuruluşundan bu güne kadar başkan tarafından veto edildiği halde Kongre-nin her iki kanadında ayrı ayrı üçte iki oy çokluğu ile tekrar kabul edilip onay-lanan yasaların oranı ancak %4’ü bulmaktadır.17

Veto yetkisi Latin Amerika başkanlık modellerinde de büyük bir ağırlıkla ta-nınmıştır. Ancak nitelikli oy çoğunluğu ABD örneğine göre düşük tutulmuş-tur. Arjantin’de, ABD gibi başkanın vetosunun aşılabilmesi gibi kongrenin her iki kanadının ayrı ayrı üçte iki oy çokluğu ile karar alması gerekmektedir. Buna karşılık, Brezilya’da başkanın veto ettiği bir yasaya tekrar onay iste-nebilmesi için Kongre’nin ortak toplantısında salt çoğunlukla karar alınma-sı yeterlidir. Venezuela Anayasası da, başkanın veto ettiği bir yaşanın tek-rar kabulü için yine salt çoğunlukla karar alınmasını yeterli görmektedir. Bo-livya Anayasasında da benzer bir düzenleme bulunmaktadır. Ancak burada mevcut üyelerin salt çoğunluğu ile düzenleme tekrar başkana gönderilebil-mektedir. Uruguay Anayasasına göre başkanın vetosuna karşı her bir mec-lisin beşte üç oy çokluğu ile aynı yönde karar alması gerekmektedir. Genel eğilim, nitelikli oy çokluğunu aşağıya çekerek Kongrenin yasama sürecin-deki etkinliğini artırmaya yöneliktir.

Başkanın yürütme alanında geniş bir kararname yetkisinin bulunması da, bir tür dengeleyici bir yetkidir. Bu yetki başkana yürütme alanında düzenle-yici işlem yapma hususunda geniş bir hareket alanı vermekte, bir yerde ona kural koyarak yürütme organını yönetme inisiyatifi tanımaktadır. ABD’de başkanlık kararnameleri Kongre’nin iznine tabi değildir. Kongre bir başkan-lık kararnamesini ancak o konuda bir yasa çıkarmak suretiyle aşabilir. An-cak burada başkana tanınan güçleştirici veto yetkisi Kongre’nin kararna-meler karşısındaki denetimini sınırlamaktadır. Buna karşılık Brezilya Anaya-sası başkanın hangi konularda kararname çıkaracağını belirlemiş ve karar-name yetkisini yürütme alanı ile sınırlamıştır. Kongre, başkanlık kararname-sinde bir yetki aşımı görürse, kararnamenin yürütmesini alacağı bir kararla

17 Ilona M. Szilágyi, “Presidential versus Parliamentary Systems,” AARMS 8/2 (2009), s. 310.

Page 21: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

19Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

durdurabilir. Bu ülkede olağanüstü hal kararnameleri ise Kongrenin ön izni-ne tabidir. Bolivya’da başkanın geniş bir kararname çıkarma yetkisi bulun-maktadır. Sadece olağanüstü hal kararnameleri meclisin onayına tabidir. Peru’da başkanın çıkartacağı kanun hükmündeki kararnamelerin bakanlar kurulu başkanınca imzalanması zorunludur.

Başkanlık sistemlerinde genel olarak parlamentolara, başkanın yasamaya ilişkin veto ve kararname yetkilerine karşılık, daha çok cezai konularda ol-mak üzere ve sınırlandırılmış bir biçimde, başkanı yargılayıp görevden alma (impeachment) yetkisi verilmiştir. ABD’de bu yetki yalnızca ağır suç ve ka-bahatlerle ilgili olarak kullanılabilmektedir. Siyasi nedenlerle impeachment yetkisi kullanılamaz. Başkan göreviyle ilgili ağır suç ve kabahatleri açısın-dan Temsilciler Meclisince oylamaya katılanların salt çoğunluğuyla suçlan-makta, Yüksek Mahkeme Başkanı başkanlığında toplanan Senato tarafın-dan üçte iki oy çokluğu ile görevinden alınabilmektedir. Başkan dışında bü-tün federal sivil görevliler, bakanlar dahil, impeachmente muhatap olabi-lirler. Yüksek Mahkeme yargıçları da impeachment yolu ile Kongre tarafın-dan görevden alınabilirler. 2012 yılı itibariyle ABD Senatosuna 19 impeach-ment davası gelmiştir. Bunlardan yedisi aklanma, sekizi suçlama, üçü gö-

Page 22: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

20

revden alma ile sonuçlanmış, biri ise istifa nedeniyle sonuçlanamamıştır.18 Bugüne kadar üç başkana karşı bu yetki kullanılmış, ancak hiçbir başkan impeachment sonunda görevinden alınmamıştır. Brezilya’da başkan ve ba-kanların Kongre tarafından görevden alınabilmeleri cezai ve görevi kötü-ye kullanma olmak üzere iki farklı nedene bağlı olarak yapılmaktadır. Birin-ci durumda Temsilciler Meclisi kararı ile başkan ya da bir bakan yargılama-ya sevk edilebilir. Görevi kötüye kullanma söz konusuysa Temsilciler Mec-lisinin suçlama kararı üzerine Kongrenin diğer kanadı olan Senato kararı ile başkan görevinden alınabilir. İkinci durumun bir tür gensoru olduğu söyle-nebilir. Bolivya’da ise yasamanın başkanı doğrudan görevden alma yetki-si bulunmamaktadır. Bu ülkede başkan impeachment yolu ile yargılanmak üzere Yüksek Adalet Divanına sevk edilmektedir.

Başkanlık sisteminde, yasamanın yürütme otoritesi üzerindeki denetimi yal-nızca impeachment mekanizması ile sınırlı değildir. Örneğin, ABD’de Kong-re araştırma komiteleri aracılığı ile yürütme otoritelerini ifade vermeye çağı-rabilir. Kamuoyuna açık yapılan bu oturumlar doğrudan siyasi ya da huku-ki bir yaptırımla sonuçlanmasa dahi etkili bir denetleme aracıdır. ABD siya-setinde birçok olay Kongre komitelerinin çalışmaları sonucunda kamuoyu-nun gündemine getirilmiştir. Komitelerin yürüttüğü soruşturmalar ve hazır-ladıkları raporlar Amerikan toplumunda belli konularda hassasiyetlerin oluş-masında etkili olabilmektedir. Birçok Latin Amerika ülkesinde araştırma ko-mitelerinin yanı sıra, bakanlara soru sorma, yıllık rapor hazırlayarak yasama organına sunma veya doğrudan siyasal sorumluluk gibi mekanizmalar bu-lunmaktadır.

Başkanlık sisteminde yasama ve yürütme iktidarları arasında denge kurma özelliğinin diğer bir yansıması, üst düzey yönetsel ve yargısal atamalarda ve bazı stratejik kararların alınmasında başkan ile yasamanın ortak iradesinin aranmasıdır. ABD’de yürütme makamlarına yapılan birçok üst düzey atama ve Yüksek Mahkeme yargıçlarının atanması başkanın önerisi ve Kongre’nin Senato kanadının onayı ile yapılabilmektedir. ABD uygulamasında, belir-tildiği gibi, çok ciddi bir sorun oluşturmadığı sürece, Senato atamalarda başkanın önerilerini genellikle onaylamaktadır. ABD’de Senato’nun onayı ile atama yapılan görev sayısının 60.000 civarında olduğu belirtilmektedir.19 Ar-jantin ve Brezilya’da bakanlar doğrudan başkan tarafından atanabilmekte,

18 US Senate, Impeachment, http://www.senate.gov/artandhistory/history/common/briefing/Sena-te_Impeachment_Role.htm (07.02.2013).

19 Cem Eroğul, Çağdaş Devlet Düzenleri (Ankara: İmaj Yayınevi, 2012), s. 109.

Page 23: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

21Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

ancak üst düzey yargı atamalarında ABD’dekine benzer bir atama prose-dürü bulunmaktadır. Bolivya’da üst düzey yürütme atamaları başkanın öne-risi ve Senatonun onayı ile gerçekleştirilirken, bu ülkede üst düzey yargıçlar seçimle halk tarafından belirlenmektedir.

Üstünlükler

Başkanlık sistemi yürütme alanına giren konularda hızlı karar alabilme, ge-reken düzenlemeleri yapabilme, değişimler karşısında icracı kurumların re-vizyonu ve yeni kurumların oluşturulması yönleriyle etkinlik sağlamaktadır. Yine aynı şekilde hukuki ve siyasi sorumluluğun üstlenilmesinde ve hesap sorulabilmesinde muhatap tekliği sağlanarak etkin bir denetim süreci oluş-turulabilmektedir. Aynı zamanda politika oluşturulması sürecinde, uygula-mada ve hesapverebilirlik açısından işlevsel bir yürütme mekanizmasının oluşturulması bu sayede mümkün olabilmektedir.

Başkanın yürütme üzerindeki hakimiyeti, izlediği politika ile bürok-rasi arasındaki uyumun sağlanması açısından da avantaj sağla-maktadır. Başkan politikasını hayata geçirmekte etkin çalışacak uzmanları atayabilmekte, başarısız personeli görevden alabilmek-te ve personel revizyonuna gidebilmektedir. Bu durum özellikle krizlerin yönetiminde yürütme otoritesinin elini güçlendirmektedir.

Başkanlık sisteminde başkan belli bir dönem için seçildiğinden ve güvensizlik oyu ile düşürülemediğinden yürütmenin istikrarı seçi-me dayalı olarak önemli ölçüde garantilenmiş olmaktadır.20 Par-lamentoda bir partinin çoğunluğu sağlanamadığı takdirde hükü-metin çok partili bir koalisyon biçiminde kurulması, hatta kurula-maması, koalisyon pazarlıkları, hükümet etkinliğinde zayıflama, yine bu dönemlerde parlamenter denetimin hükümeti bloke etmek amacıyla kullanılması, milletvekili transferleri, parti içi anlaşmazlık-ların neden olduğu kopmalar, siyasal parti enflasyonu gibi neden-lerle ortaya çıkabilecek sorunlar söz konusu olmadığından, baş-kanlık sistemi hükümet istikrarsızlıklarına karşı oldukça dirençlidir.

Yine belirtildiği gibi, bu sistemde, izlenen politikaların sorumluluğu doğru-dan başkana ait olduğundan, hesapverebilirlik açısından daha işlevseldir.

20 Arend Lijphart, Demokrasi Motifleri, çev. G. Ayas ve U. U. Bulsun (İstanbul: Salyangoz Yayınları, 2006), s. 68.

Page 24: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

22

Başkan sorumluluğu başkasına delege ede-mez. Buna ek olarak seçmen, bizzat kişiler üze-rinden oy verdiğinden, iktidara geçen kişinin eğilimlerini daha açık görebilir ve daha doğru karar verebilir.21 Bazı Latin Amerika ülkelerinde görülen başkanlık koalisyonlarının sistemi blo-ke edici etkisi parlamenter sistemlere göre çok daha zayıf kalmaktadır.

Başkanlık sistemlerinde yürütme, yasamanın içinden çıkmadığından, bazı ek düzenlemeler-le desteklendiği takdirde yasama organının yü-rütmeye olan bağımlılığı zayıflamaktadır. Bu du-

rum, temsilcilerin yasama faaliyetine yoğunlaşmalarını sağlarken, daha et-kin bir yasama denetiminin gerçekleştirilmesini de mümkün kılmaktadır. Parlamenter sistemlerde prosedürel alt organlar olan komisyonlar, başkan-lık sisteminde yasama sürecinin etkin bir aktörüne dönüşebilmektedir.

Başkanlık sisteminin en önemli sonuçlarından biri de halkın meşruiyetine dayanmayan, siyasal otoritenin denetimi dışında güçlü yetkiler kullanan özerk vesayet alanlarının oluşumuna fırsat tanınmamasıdır. Delege edilen yetki alanlarının bulunmaması, her bir iktidarın kendi alanında otorite sahi-bi olması ve hesapverebilir konumda yapılandırılmaları, sistemi, nüfuz edi-lemeyen, hesap sorulamayan, ama politika üreten ve uygulayan güç alan-larının oluşumuna karşı dirençli kılmaktadır.

Temel Eleştiriler ve Bazı Gereklilikler

Bu noktada başkanlık sistemine yönelik eleştirilerin iki noktada toplandı-ğı belirtilebilir. Bu eleştirilerden ilki başkanlık sisteminde ayrı meşruiyet id-dialarında bulunan iki otorite arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların sistemde kilitlenmeye yol açabilmesidir. Yasama ve yürütmenin ayrı siya-sal partiden ya da eğilimlerden geldiği durumlarda veya parlamentoda çok partili bir bileşim ortaya çıktığında, başkanlık sisteminde bir çifte meşrui-yet krizinin ortaya çıkması kolaylaşmaktadır. Eğer sistem içinde arabulucu kurumlar yer almıyorsa böyle bir durumda kamu hizmetleri aksayabilmek-tedir. Gerçekten ABD örneğinde bir politika ya da bütçe konusunda baş-kan ile Kongre arasında uzlaşma sağlanamazsa sistem kilitlenebilmekte-

21 Nur Uluşahin, Anayasal Bir Tercih Olarak Başkanlık Sistemi (Ankara: Yetkin Yayınları, 1999), s. 153.

Başkanlık sisteminin en önemli sonuçlarından biri de halkın meşruiyetine dayanmayan, siyasal otoritenin denetimi dışında güçlü yetkiler kullanan özerk vesayet alanlarının oluşumuna fırsat tanınmamasıdır.

Page 25: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

23Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

dir. Bu tür anlaşmazlıklar sonucunda, örneğin maaş ödenemediği için federal memurlara zo-runlu izin verilmesi ABD’de zaman zaman ya-şanabilmektedir. Başkanlık sistemlerinde yasa-ma ve yürütme arasında kontrol-denge meka-nizmasının kurulması, bu dengenin sistemde yaşanabilecek kilitlenmeleri asgari düzeye indi-recek şekilde oluşturulması, ancak her şekilde yasama ile yürütme arasında parlamenter sis-teme benzer bir geçişkenliğe müsaade etme-yecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Kilitlenme, başkanlık sistemlerinde yapısal ola-rak sistemin kendisinden kaynaklanan bir du-rum değildir, farklı şekillerde parlamenter sis-temlerde de yaşanabilir. Örneğin çok partili meclis bileşimlerinin doğurduğu istikrarsız ko-alisyon hükümetlerinde, hükümet ortakları ara-sında yaşanan çekişmeler ve ortakların zaman zaman meclisteki muhalefet ile birlikte hareket etmeleri, yasama sürecinin tıkanması sonucunu doğurabilmektedir. Böyle durumlarda farklı bir koalisyon hükümeti olasılığının ortaya çıkması bir erken seçime gidilerek krizin aşılması olasılığını da engellemektedir. Parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanlarının her zaman arabulucu rolü oynamayaca-ğına ilişkin örnekleri, bizzat yakın tarihimizde bulmak mümkündür. Her sis-temde olduğu gibi, başkanlık sisteminde de bu tür sorunların aşılması için bazı aracı mekanizma ve kurumlar üretilebilir.

ABD örneğinde başkanın yürütmede bazı stratejik görevlere muhalefetten isimleri ataması geleneği bu açıdan dikkat çekicidir. Brezilya Anayasası’nın 89. maddesinde Cumhuriyet Konseyi adı altında Başkan Yardımcısı, Kong-re başkanları, iktidar ve ana muhalefet partilerinin başkanları, Adalet Bakanı ve altı ülke vatandaşından oluşan bir üst organ oluşturulmuştur. Konsey, fe-deral konular, savunma, demokratik kurumların istikrarı gibi konularda baş-kana istişari nitelikte öneriler getirmektedir. Konsey aracılığıyla, Kongre, hü-kümet ve siyasal partilerle başkan arasında anayasal bir müzakere zemi-ni oluşturulmuştur. Yine yukarıda birçok örneğine değinildiği gibi, bazı baş-kanlık sistemlerinde bakanların Kongre karşısında sorumluluğunun geniş-letilmesi de sistem kilitlenmelerinin aşılmasında işlevsel rol oynamaktadır.

Başkanlık sistemlerinde yasama ve yürütme arasında kontrol-denge mekanizmasının kurulması, bu dengenin sistemde yaşanabilecek kilitlenmeleri asgari düzeye indirecek şekilde oluşturulması, ancak her şekilde yasama ile yürütme arasında parlamenter sisteme benzer bir geçişkenliğe müsaade etmeyecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Page 26: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

24

Başkanlık sistemine geçilmesi yönündeki öne-rilere karşı sıklıkla dile getirilen diğer bir kaygı, bu sistemin otoriterleşmeye yol açması ve mu-halefete alan bırakmaması tehlikesidir. Otoriter-leşme ile siyasal sistem ilişkisini ele almadan önce bu konuda sıklıkla karıştırılan bir hususun üzerinde durulması gerekmektedir. Bir siyasal sistemde otoriterleşme ile otoriter siyaset tarzı aynı şeyler değildir. Otoriter siyaset tarzı her si-yasal sistemde ortaya çıkabilir ve siyasete yön veren kadroların üslup ve yönetim tarzları ile il-gili bir durumdur. Örneğin İngiltere parlamenter sisteminde Thatcher’in başbakanlığı dönemin-de izlediği siyaset tarzı ile, onu izleyen Başba-kan Blair’in siyaset tarzı birbirlerinden oldukça

farklı olmuştur. Thatcher, gerek parti içinde, gerekse muhalefete karşı sert üslubu nedeniyle “demir leydi” olarak isimlendirilmişti. Yine İkinci Bush dö-neminde ABD siyasetinde otoriter eğilimlerin güç kazandığı yönünde eleş-tiriler sıklıkla yapılmıştır. Yarı başkanlık sistemi ile yönetilen Finlandiya’da 25 yıl cumhurbaşkanlığı görevinde kalan Urho Kekkonen otoriter üslubu ile ön plana çıkmış bir liderdi.22 Ancak bu ülkelerin hiçbirinin sistem olarak otoriter-leştiği söylenemez. Otoriter siyaset tarzı, o sistemin otoriterleştiği anlamına gelmemektedir. Örneklerden de anlaşılacağı gibi, otoriter siyaset tarzı, baş-kanlık, parlamenter ya da yarı başkanlık da dahil olmak üzere tüm sistem-lerde görülebilecek bir durumdur.

Bir sistemin otoriterleşmesinden bahsedebilmek için, kurumsal açıdan oto-ritarizmi besleyen ve kalıcı hale getiren unsurların sistem içinde yapılandırıl-mış olması gerekmektedir. Bu tür sistemlerde otoriter kurumlar ile uygula-malar birbirlerini tamamlayacak şekilde süreklilik kazanmıştır. Otoriterleşme ile başkanlık sistemi ilişkisine bakıldığında burada da belirli kurumsal fak-törlerin öne çıktığı görülmektedir. Dolayısıyla, başkanlık sistemine geçmek-le otoriterleşme arasında doğrudan bir bağ kurabilmek için bu faktörlerin üzerinde durulması gerekmektedir.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, otoriter hükümet modelleri, sistemin başkanlık ya da parlamenter niteliğinden bağımsız olarak bir liderin etra-

22 Jaakko Nousiainen, “From Semi-presidentialism to Parliamentary Government: Political and Constitutional Developments in Finland,” Scandinavian Political Studies 24/2 (2001), s.101.

Otoriter siyaset tarzı, o sistemin otoriterleştiği anlamına gelmemektedir. Örneklerden de anlaşılacağı gibi, otoriter siyaset tarzı, başkanlık, parlamenter ya da yarı başkanlık da dahil olmak üzere tüm sistemlerde görülebilecek bir durumdur.

Page 27: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

25Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

fında toplanmış, farklı iktidar seçkini grupların toplandığı tek partilere sahiptirler. Bu partiler ya önceki tek partili bir totaliter rejimden devralın-mış partilerdir ya da kurucu bir partinin devamı niteliğindedir. Bazı durumlarda sistem tek parti-li bir başkanlık rejimi olarak varlığını sürdürme-ye devam eder. Ancak genellikle, bu tek parti-den yeni partilerin türemesiyle eski devlet par-tisi hâkim parti konumuna gelir. Diğer partiler üzerinde hâkim partinin nüfuzu ve yönlendirici-liği devam etmektedir. Sistem göstermelik ola-rak çok partilidir. Bazı örneklerde ise sistem içinde muhalif partilerinin kurulmasına ve sınır-lı bir sivil toplum alanının oluşumuna izin veril-mekte, ancak gerek sivil toplum gerekse siya-sal partiler sıkı bir biçimde devlet aygıtları tarafından denetlenmektedir. Ku-rulan partiler kurumsal açıdan zayıf ve yaygın bir örgütlenme yapısına sa-hip değildirler. Zayıf parti sistemi eski devlet partisinin sistem içindeki bas-kın konumunu sürdürmesine yardımcı olmaktadır. Yönetimdeki siyasal kad-rolar ve bürokrasi ile özdeşleşmiş olan parti, lider ve kadrosunun aracı ko-numuna indirgenmektedir.

Otoriter sistemlerde elemeci bir seçim sisteminin işleyişte belirleyici bir rolü bulunmaktadır. Seçim sistemleri hakim partinin parlamentoda baskın bir konum edinmesini garanti etmektedir. Aynı şekilde yapılan başkanlık se-çimleri de bir lider değişimine yol açmamaktadır. Otoriter sistemler seçim-ler yolu ile iktidarın el değiştirmediği bir siyasi geleneğin üzerinde gelişme gösterebilirler. Hatta bu sistemlerin gelişmiş versiyonlarında zamanla par-lamentoların yetki alanları genişletilmektedir. Muhalefete de sistem içinde daha geniş bir hareket alanı tanınabilir. Ancak bunların hiçbirinde yönetsel kadrolarda aşağıdan yukarıya doğru bir değişim yaşanmaz.

Bu tür otoriter sistemler genellikle üretken olmayan, rantiyer bir ekonomik altyapı ile desteklenirler.23 Rantın dağıtımı, bir yerde ideoloji eksikliğinin ye-

23 Rantiyer Devlet kavramı ve otoriter sistemle ilişkisi konusunda bkz. Hussein Mahdavy, “The Pat-terns and Problems of Economic Development in Rentier States: The Case of Iran,” Studies in Economic History of the Middle East: From the Rise of Islam to the Present Day, ed. M.A. Cook (Londra: Oxford University Press, 1970); Hazem Beblawi ve Giacomo Luciani, The Rentier State. Nation, State and Integration in the Arab World (Londra: Croom Helm, 1987), ss. 49-61; Benjamin Smith, “Oil Wealth and Regime Survival in the Developing World, 1960–1999,” American Journal of Political Science 48 (2004), ss. 232–246.

Seçimlerin demokratik bir biçimde işletilebildiği, iktidar değişimi geleneğinin yerleştiği, üretken bir ekonomik alt yapının bulunduğu ülkelerde yalnızca başkanlık sistemine geçilmesi ile bir otoriter sistemin oluşacağı kaygısı oldukça tartışmalıdır.

Page 28: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

26

rini alır ve seçkinler arasındaki bağların lider ta-rafından kontrol edilebilmesini kolaylaştırır. Li-derin denetim yeteneği kaybolduğunda ise ge-nellikle sistemin işleyişinde demokratikleşmeye yönelik bir değişim yaşanmaz. Bu tür durumlar-da bir hükümet darbesi ile lider görevden alına-bilir. Rantiyer altyapının gücü bir yerde rejimin istikrarını sağlayan bir unsur olarak belirleyici rol oynar. Dolayısıyla, seçimlerin demokratik bir bi-çimde işletilebildiği, iktidar değişimi geleneği-nin yerleştiği, üretken bir ekonomik alt yapının bulunduğu ülkelerde yalnızca başkanlık siste-mine geçilmesi ile bir otoriter sistemin oluşaca-ğı kaygısı oldukça tartışmalıdır.

Bununla birlikte başkanlık sisteminin demokra-tik bir model altında işletilebilmesinin bazı ge-reklilikleri olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Başkanlık sistemleri bir kişinin başkanlıkta ka-lacağı dönem süresinin kısıtlanmasına gereksi-nim gösterir. Dört ya da beş yılı geçmeyecek sürelerle en fazla iki dönem seçilebilme koşulu-nun anayasal olarak düzenlenmesi gerekmek-tedir. Başkanın görev dönemi ile ilgili anayasal

değişikliklerde daha yüksek nitelikli oy çoğunluğu aranması kuralı anayasa-ya konulabilir. Başkanlık sistemini demokratik bir model altında işleten bü-tün ülkelerde süre ve dönem kısıtı anayasal olarak düzenlenmiştir.

Başkanlık sistemleri ülkede güçlü bir yerel yönetim yapılanmasına ve ço-ğulcu bir sivil toplum örgütlenmesine gereksinim gösterir. Bu nedenle baş-kanlık sistemine geçilmesine koşut olarak kapsamlı bir bürokratik reformun gerçekleştirilmesi, yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması, örgütlen-me özgürlüklerinin genişletilmesi ve statülerinin güçlendirilmesine yönelik adımların atılması önem taşımaktadır. ABD’de federal sistemden farklı ola-rak elli farklı türde yerel yönetim biriminin olduğu düşünülürse, yerel yöne-timlerin sistem içinde oynadığı dengeleyici rol daha iyi anlaşılır.24 Latin Ame-rika ülkelerinde demokratikleşme sürecinin yerel yönetimlerin güçlendiril-

24 Uğur Ömürgönülşen, “Amerika Birleşik Devletleri’nde Kamu Yönetimi,” Kamu Yönetimi İnceleme-leri (Ankara: İmge Kitabevi, 2009), ss. 350-355.

Başkanlık sistemleri ülkede güçlü bir yerel yönetim yapılanmasına ve çoğulcu bir sivil toplum örgütlenmesine gereksinim gösterir. Bu nedenle başkanlık sistemine geçilmesine koşut olarak kapsamlı bir bürokratik reformun gerçekleştirilmesi, yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması, örgütlenme özgürlüklerinin genişletilmesi ve statülerinin güçlendirilmesine yönelik adımların atılması önem taşımaktadır.

Page 29: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

27Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

mesine dönük reformlarla birlikte hayata geçi-rildiği gözlenmektedir.

Yine aynı şekilde siyasi partiler rejiminin de-mokratikleşmesi, yerel örgütlerin inisiyatiflerinin artırılması, adayların belirlenmesinden başlayıp seçimlerin sonuçlanması sürecine kadar kap-samlı bir seçim sistemi revizyonunun gerçek-leştirilmesi ile ilgili hukukî düzenlemelerin yapıl-ması büyük önem arzetmektedir.

ABD örneği incelendiğinde, bu ülkede seçim sisteminin dar bölge çoğunluk sistemine da-yandığı görülmektedir. Yalnızca bir kişinin se-çildiği seçim çevresi nedeniyle o bölgede yaşa-yan halkın beklentilerine uygun adayların gös-terilmesi partiler için büyük önem taşımakta-dır. Bu durumun sonucu olarak parti örgütle-rinde, seçim çevresinde görev yapan komitele-rin belirleyici olduğu bir örgütlenme yapısı öne çıkmaktadır.25 Seçimlerde adayların ön seçim-le belirlenmesi yerel parti örgütlerini güçlendiri-ci bir rol oynamaktadır. Yapılan seçimler sonu-cunda seçilen kişiler aynı partiye mensup olsa-lar da, seçildikleri çevreyi temsil eden veya o bölgenin özelliklerini yansıtan birer temsilci konumundadırlar. Dolayısıyla aynı partiden seçilmelerine rağ-men farklı eğilimlere sahip birçok senatör veya temsilci Kongrede bir arada bulunabilmektedir. İngiltere’de olduğu gibi yasamaya dayalı bir hükümet ve erken seçim söz konusu olmadığından bu durum disiplinsiz parti rejiminin gelişmesine neden olmaktadır.

ABD’de yürütme hiçbir zaman parlamentodaki parti bileşimine güvenemez. Bu durum ülkede kuvvetler ayrılığının somut, uygulanabilir bir prensibe dö-nüşmesine yardımcı olmaktadır. Başkanlık sistemleri temsilci ile seçmen etkileşiminin güçlendirilmesine gereksinim gösterirler. Temsilci ile seçmen ilişkisini güçlendiren, aday belirlemede seçmen inisiyatifini öne çıkartan ve

25 John H. Aldrich, “Political Parties in and out of Legislatures,” The Oxford Handbook of Political Ins-titutions, ed. R.A.W. Rhodes, S. A. Binder, B. A. Rockman (Oxford: Oxford University Press, 2006), s. 565.

Başkanlık sistemleri temsilci ile seçmen etkileşiminin güçlendirilmesine gereksinim gösterirler. Temsilci ile seçmen ilişkisini güçlendiren, aday belirlemede seçmen inisiyatifini öne çıkartan ve gerçek anlamda seçim bölgelerini temsil eden isimlerin temsilci olmasını sağlayabilecek alternatiflerin üzerinde durulması gerekmektedir. Bu çerçevede dar bölge çoğunluk sistemine ya da karma seçim sistemlerine geçilmesi yararlı olacaktır.

Page 30: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

28

gerçek anlamda seçim bölgelerini temsil eden isimlerin temsilci olmasını sağlayabilecek alternatiflerin üzerinde durulması gerekmektedir. Bu çerçe-vede dar bölge çoğunluk sistemine ya da karma seçim sistemlerine geçil-mesi yararlı olacaktır. Yine seçmenler ile temsilci ilişkisinin ve Meclis karar-larına karşı seçmen inisiyatifini öne çıkartan (halkın kanun teklifi sunması, halk vetosu, temsilciyi görevden alma gibi) yöntemlerin üzerinde düşünül-melidir. Yukarıda belirtilen öneriler başkanlık sisteminin hayata geçirilmesin-de temel hareket noktasını oluşturan kuvvetler ayrılığının hayata geçirilme-sinde belirleyici ve destekleyici düzenlemeler olarak ilk başta sıralanabile-cek olanlardır.

A. 2. PARLAMENTER SİSTEM

Parlamenter sistemlerin kökeni Westminster modeli olarak isimlendirilen ve İngiltere’de doğup gelişme gösteren ve zamanla Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan başta olmak üzere birçok eski İngiliz sömürgesine ih-raç edilen kurumlar ve gelenekler bütününden gelmektedir. Westminster deneyimi ile oluşan kurumlar, böyle bir gelenekten gelmeyen birçok kıta Av-rupası ülkesini de etkilemiş ve farklı parlamenter modeller ortaya çıkmıştır. Westminster modeli güçlü ama gerilemekte olan monarşik iktidar ile geliş-mekte ve güçlenmekte olan temsili siyasal kurumların uzlaşması sonucun-da ortaya çıkmıştır.26 Parlamentarizm, önceleri tüm gücün- monarkta top-landığı bir rejimden, zamanla kralın yetkilerinin sınırlanmasına dönük ola-rak parlamentonun ortaya çıkması ve kendi içinden ve kendisine karşı so-rumlu bir yürütmeyi oluşturması sonucunda yetkilerin parlamentoda top-landığı bir dönüşümü ifade etmektedir. Parlamento bu şekilde hem yasa-manın hem de yürütmenin kaynağı olan, bu iki erkin kaynaştığı bir orga-na dönüşmüştür.27 Bu nedenle düşünsel bir çabanın ürünü olmayıp zaman içinde gelişme göstermiştir.

Parlamenter sistemin ortak özelliklerini de; yasama ile yürütme arasında ge-çişken bir işleyiş doğurması, iki başlı yürütme yapısına sahip olması ve bu iki durumun bir yansıması olarak yasama ile yürütme arasında doğurduğu ilişkiler şeklinde ele almak mümkündür.

26 Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku (İstanbul: Beta Yayınları, 1998), s. 399.27 Douglas V. Verney, The Analysis of Political Systems (Londra: Routledge & Kegan Paul Limited,

1959), ss. 32-33.

Page 31: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

29Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Yasama ve Yürütmenin Geçişkenliği

Parlamenter sistemler de özü itibariyle kuvvet-ler ayrılığı ilkesine dayanmasına rağmen, yasa-ma ve yürütme erklerinin oluşumu ve araların-daki ilişkilerin düzenlenmesi açısından başkan-lık rejiminden belirgin farklılıklar taşımaktadır. Öncelikle parlamenter sistemde yasama orga-nının belirlenmesine yönelik bir genel seçim ya-pılır. Yürütme otoritesi parlamentoya dayalı ola-rak belirlenir ve ona karşı sorumludur.28 Özellik-le ülke siyasetinin yürütülmesinde siyasal açı-dan sorumluluk sahibi olan hükümetin görev-de kalabilmesi, parlamentodaki kendine yöne-lik güveni koruyabilmesine bağlıdır. Bunun pra-tikteki anlamı parlamentoda çoğunluğu sağla-yan grubun hükümeti, yani yürütmenin sorumlu kanadını oluşturmasıdır. Başbakan’ın meclis üyeleri arasından belirlenmesi zorunludur ve bakanlık ile milletvekilliği bir arada aynı kişide bulunabilir. Bu nedenlerle parlamen-ter sistemde, başkanlık sisteminin aksine, yasama ve yürütme otoritelerinin arasında bir geçişkenlik bulunmaktadır.29 Parlamenter sistemlerde başba-kanın parlamento üyesi olması zorunluluğu bulunmakla birlikte, bakanların hükümet üyesi olabileceği hususu mutlak bir kural değildir. Kabine üyele-rinin milletvekili olmasını yasaklayan bazı parlamenter sistemler de bulun-maktadır. Lüksemburg, Hollanda ve Norveç bu ülkelere örnek olarak veri-lebilir.

Monarşiler dışındaki parlamenter sistem modellerinde yürütmenin her iki kanadı da nihai olarak parlamentolar tarafından belirlenmektedir. Başka bir ifade ile parlamenter sistemde yürütmenin kaynağı doğrudan halk irade-si değil parlamentodur. Parlamentoda çoğunluğa sahip hükümet, bu iç içe geçmişliğin bir sonucu olarak yasama sürecini de kontrol edebilmektedir. Parlamento çoğunluğuna bağımlılık parlamenter sistemlerde iki sonuç do-ğurmaktadır. Bunlardan ilki, parlamenter sistemlerde hükümetin görev sü-resi dolmadan parlamentonun güvenini kaybetmesi durumunda görevin-

28 Leon D. Epstein, “Parliamentary Government,” International Encyclopedia of the Social Sciences, ed. D. L. Sills (New York: Macmillan and Free Press, 1968), cilt 11, ss. 419-426.

29 Lloyd N. Cutler, “To Form a Government,” Separation of Powers -- Does it Still Work?, ed. R. A. Goldwin ve A. Kaufman (Washington: American Enterprise Institute, 1986), ss. 4-5.

Parlamenter rejimlerde hükümet ile yasama arasındaki bu iç içe geçmişlik ve parti disiplininin bu ilişkinin yürütülmesinde önem kazanması kabineyi parti içi dengelerin gözetilmesine ve kısa vadeli politikalara odaklanma gibi sonuçlar doğurabilmektedir.

Page 32: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

30

den alınabilmesi, ikincisi ise parlamento çoğunluğunu elinde tutan hükü-metin, kendi çıkarları için uygun gördüğü bir anda erken seçim kararı alarak parlamentonun görevine son verebilmesidir.

Yasama ve yürütmenin geçişkenliği uygulamada iki farklı parlamenter sis-tem tipi ortaya çıkarmaktadır. Tek partili istikrarlı hükümetler kurulabilen par-lamenter sistemlerde güç merkezi hükümete kayar ve hükümet yasama-ya nüfuz edebilir. Buna “Kabine Yönetimi” adı verilmektedir. İngiltere ve Al-manya bu tip parlamenter sistemlere iyi birer örnektir. Buna karşılık, Üçüncü ve Dördüncü Cumhuriyet Fransa’sında olduğu gibi, yasama hükümet üze-rinde üstünlük sağlarsa bu kez de yasama hakimiyeti altında bir parlamen-ter sistem şekillenmektedir. Bu durum daha çok, istikrasız hükümetlerin ku-rulması ile sonuçlanan parçalı parlamento bileşimlerinin bir sonucudur. Par-lamenter rejimlerde hükümet ile yasama arasındaki bu iç içe geçmişlik ve parti disiplininin bu ilişkinin yürütülmesinde önem kazanması kabineyi par-ti içi dengelerin gözetilmesine ve kısa vadeli politikalara odaklanma gibi so-nuçlar doğurabilmektedir.30

Çift Başlı Yürütme

Parlamenter sistemde yürütme bir kişi tarafından temsil edilen monist bir yapıda değildir. Bu sistemde bir kanadın kurul olarak çalıştığı (hükümet), di-ğer kanadın ise kişi tarafından temsil edildiği (devlet başkanı, cumhurbaş-kanı ya da kral) ikili-düalist bir yapı söz konusudur. Bu ikili bir yürütme ya-pısı parlamenter hükümet modelleri için her zaman kilitlenme riskini bünye-sinde barındırır. Parlamenter rejimler kurul olarak çalışan hükümet ile, kişi tarafından temsil edilen diğer kanat arasındaki bu sorunu, genellikle kanat-lardan birinin yetkilerini zayıflatarak aşmayı tasarlamıştır. Tercih ise kişi ta-rafından temsil edilen, devlet başkanı, cumhurbaşkanı ya da kralın yetkile-rinin zayıflatılarak siyasal açıdan sorumsuz bir yürütme olarak yapılandırıl-ması yönünde olmuştur. Bu tercihin iki nedeni bulunmaktadır. İlki parlamen-ter sistemlerin Avrupa’da kraliyet otoritesine karşı parlamentonun yetkileri-nin geliştirilmesi mücadelesi içinde gelişme göstermeleridir. Belirtildiği gibi bu süreç kralların zaman içinde temsili yetkilerle donatıldıkları, buna karşılık siyasal gücün parlamentoya ve ona bağlı olarak çalışan ikinci bir yürütme otoritesine geçmesi ile sonuçlanmıştır. İkinci neden bu tarihsel sürece bağ-

30 Wolgang C. Müller, Tobjörn Bergman, ve Kaare Strøm, “Parliamentary Democracy: Promise and Problems,” Delegation and Accountability in Parliamentary Democracies (New York: Oxford Uni-versity Press, 2003), ss. 9-10.

Page 33: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

31Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

lı bir sonuçtur. Bu doğrudan halkoyu ile seçilen parlamentoda çoğunluğu oluşturan ve hükümeti kurabilen grubun ülke politikasını yürütmekte daha demokratik bir meşruiyete sahip olacağı düşüncesi olarak ifade edilebilir.31

Parlamenter sistemde devlet başkanı, cumhurbaşkanı veya kral sorumsuz kabul edilmektedir. Bu açıdan anayasada belirtilen bazı suçlar dışında yar-gılanamaz. Ancak bu durum genel bir kural değildir. Örneğin Almanya’da cumhurbaşkanı anayasayı veya diğer bir federal yasayı ihlal etmekten do-layı meclislerce suçlanabilmekte ve yargılanabilmektedir. Parlamenter sis-temlerde hükümet hukuki, cezai ve siyasi sorumluluğa sahiptir ve bu açı-lardan parlamento denetimine tabidir. Parlamenter sistemlerde yürütmenin sorumsuz kanadı, yürütme işlemlerinin geçerlilik ve yürürlüğün ilanı anla-mında onay yetkileri ile devlet otoritesini temsil, devlet organları arasında işbirliğini sağlama, saygınlığından kaynaklanan bir arabulucu ve hakem-lik gibi ikincil fonksiyonları yerine getiren bir otorite görünümündedir. Hükü-mette tüzel kişiliğe sahip bakanlıklar bulunmaktadır ve kurul olarak karar-lar alınmaktadır. Kolektif sorumluluk taşıyan bir yürütme yapısı söz konusu-dur. Bu sistemde, başbakan teorik olarak eşitler arasında birinci, uygula-mada ise yürütme otoritesinin (hatta yasama sürecinin) en güçlü figürü ola-rak öne çıkar.32

Yürütmenin İki Kanadı ve Yasama Arasındaki İlişkiler

Sorumsuz bir yürütme otoritesine sistem içinde yer verilmiş olması nedeniy-le, parlamenter sistemde yürütmenin iki kanadı arasında bir çifte meşruiyet sorunu yaşanmamaktadır. Cumhurbaşkanı bu şekilde siyaset dışına çıkar-tılmakta, siyaset üstü konumunu kullanarak sistem içinde bir arabulucu rolü oynayabilmektedir. Buna karşılık parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanı-na stratejik bazı yetkilerin verilmesi veya sembolik yetkilerini hükümeti yön-lendirmekte kullanmaları sonucunda da yürütmenin iki kanadı arasında ça-tışma olasılığı kaçınılmaz olarak gündeme gelmektedir.

Parlamenter sistemlerde, seçimlerin her an yenilenebilecek olması ve hükü-metin yasama süreci üzerindeki etkinliğinin grup disiplinini zorunlu kıldığın-

31 Kemal Gözler, Cumhurbaşkanı-Hükümet Tartışması: Cumhurbaşkanı Kararnameleri İmzalamayı Reddedebilir mi? (Bursa: Ekin, 2000), ss. 11-12.

32 Frank Bealey, “Comparative Institutions,” Elements in Political Science, ed. F. Bealey, M. Shee-han ve R. A. Chapman (Edinburgh: Edinburgh University Press, 1999), s. 115.

Page 34: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

32

dan, disiplinli parti rejimleri güç kazanmaktadır.33 Bu durum parti yönetimin-de merkez teşkilatın belirleyici bir konum edinmesine neden olmaktadır. Se-çimlerde parti adaylarının belirlenmesinde parti yönetimi etkin rol oynamak-ta, parti grubunun meclisteki oylamalarda parti yönetiminin istekleri doğrul-tusunda hareket etmesi siyasal bir zorunluluk haline gelmektedir. Aynı iş-leyiş, seçimleri kazanan partinin yönetimi ile hükümetin oluşumu arasında doğrudan bir ilişkinin oluşmasına zemin hazırlamakta, parti başkanı millet-vekili olarak seçildiği takdirde başbakanlık görevini de üstlenmektedir.

Parlamenter sistemde yasama sürecini kontrol edemeyen bir hükümetin ik-tidarda uzun süre kalabilmesi mümkün değildir. Aynı şekilde disiplinli bir parlamenter muhalefet gerçekleştirilemezse, muhalefetin parlamentoyu ge-lecek bir iktidara hazırlık platformu olarak kullanabilmesi zorlaşır. Bu neden-le parlamentoda temsil edilen partiler, parlamento dışı partilere göre daha disiplinli hareket etmek zorunda kalmaktadırlar. Parlamenter sistemlerde parti disiplininin önemli olması siyasal rekabeti disiplinli partiler arasında-ki bir mücadeleye dönüştürmekte, bu durum da parlamento dışı partilerin de disiplinli parti rejimlerini temel almaları sonucunu doğurmaktadır. Bu sis-temde genellikle partilere yapılan hazine yardımı, parti teşkilatlarını ve aday-larını parti merkezine bağımlı kılmaktadır. Seçimlerde belli bir başarı göste-ren ve düzenli hazine yardımı almaya hak kazanan partilerde parti merke-zinin çevreden özerkleşmesi ve çevreye daha çok nüfuz etmesi kolaylaş-maktadır. Bu şekilde siyasal partilerin seçimlerde adaylık sistemine nüfuz etmek yolu ile parti başkanı ile uyumlu hareket edecek bir parlamento sayı-sına ulaşması mümkün olabilmektedir. Aynı zamanda parti merkezi, parti-den kopmalarla oluşabilecek bir zayıflamaya karşı direnç kazanmaktadır.34

Parlamenter sistemlerde yasamaya yürütmeyi denetleyici bazı yetkiler ta-nınmıştır. Hükümetin parlamentoya karşı cezai ve siyasi olmak üzere iki tür sorumluluğu bulunmaktadır. Cezai sorumluluk başbakan ya da kabinede-ki bir bakanın görevi ile ilgili bir suç işlediği gerekçesi ile parlamento tara-fından suçlanıp, yargılanmasının sağlanmasıdır. Siyasi sorumluluk ise gen-soru yolu ile hayata geçirilir. Başbakanın kişiliğinde hükümet ya da bir ba-kan bakanlığı ile ilgili olarak izlenen politika yetersiz bulunarak parlamento tarafından güvensizlik oyu ile görevinden alınabilir. Bu sorumluluk başkanlık

33 Petra Schleiter ve  Edward Morgan-Jones, “Party Government in Europe? Parliamentary and Semi-presidential Democracies Compared,” European Journal of Political Research, 48/5 (2009), s. 668.

34 Giovanni Sartori, Karşılaştırmalı Anayasa Mühendisliği, çev. E. Özbudun (Ankara: Yetkin Yayınları, 1997), s. 244.

Page 35: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

33Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

rejimlerinde görülen impeachment yetkisinden daha geniş bir yetkidir. Ancak parlamentonun yürütmeye yönelik denetimi, disiplinli parti reji-mi ve hükümetin yasama çoğunluğunu elinde bulundurması nedeniyle, sınırlı koşullarda ha-yata geçirilebilen bir yetkidir.

Parlamenter sistem başkanlık sistemi ile karşı-laştırıldığında kurumsal olarak daha esnek bir yapıya sahiptir. Hükümetin parlamentodaki ço-ğunluk desteğini kaybettiğinde güvensizlik oyu ile düşürülebilmesi nedeniyle, yürütme-yasama çatışmasından doğan bir kilitlenmenin ortaya çıkma olasılığı çok düşüktür. Yine hükümet er-ken seçim silahı ile yasamadan kaynaklanan bir direnmeyi aşabilir. Yeni bir seçime gerek kalmadan, parlamento yeni bir hükümet oluş-turarak hükümet krizini çözümleyebilir. Parla-mento bireysel sorumluluk denetimini hareke-te geçirerek, hükümeti değil, bir bakanını gö-revden alarak hükümete bir uyarıda bulunabi-lir. Yine anlaşmazlıklarda cumhurbaşkanı ko-numunu kullanarak taraflar arasında arabulucu rolü oynayabilir.35

Sorunlar ve Gereklilikler

Parlamenter sistemler temsilin zincirleme ola-rak delege edildiği bir mekanizma üretmektedirler. Doğrudan halkın oyları ile tek bir seçim, yani parlamento seçimleri yapılmaktadır. Bu şekilde seç-menler yetkilerini yasama organındaki temsilcilerine devretmektedir. İkinci aşamada, mecliste çoğunluğu oluşturan parti grubu ya da grupları yürütme yetkisini kendi içinden çıkan başbakana ve onun atadığı üyelerden oluşan bakanlar kuruluna devretmektedir. Üçüncü aşamada başbakan ve bakan-lar ağırlıklı olarak yetkilerini siyasal açıdan kendilerine yakın, kendi atadıkla-rı üst düzey bürokratlara, bu bürokratlar da deneyimli, atama yolu ile göre-ve getirilmiş bürokratik kadrolara politika oluşturulması ile ilgili yetkileri dele-

35 Klaus v. Beyme, Parliamentary Democracy: Democratization, Destabilization, Reconsolidation, 1789-1999 (New York: Palgrave Macmillan, 2000).

Parlamenter sistemler temsilin zincirleme olarak delege edildiği bir mekanizma üretmektedirler. Doğrudan halkın oyları ile tek bir seçim, yani parlamento seçimleri yapılmaktadır.

Zincirdeki her halka asıl yetki sahibi olan halkın üretilen politikalar üzerindeki belirleyiciliğini sınırlamakta, seçmenin tercihi ile üretilen politika arasındaki mesafenin açılmasına neden olmaktadır. Parlamenter sistemler seçmen inisiyatifini güçlendiren bir dizi ek düzenlemeye gereksinim gösteren sistemlerdir.

Page 36: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

34

ge etmektedirler. Zincirdeki her halka asıl yetki sahibi olan halkın üretilen politikalar üzerindeki belirleyiciliğini sınırlamakta, seçmenin tercihi ile üretilen politika arasındaki mesafenin açılma-sına neden olmaktadır. Parlamenter sistemler seçmen inisiyatifini güçlendiren bir dizi ek dü-zenlemeye gereksinim gösteren sistemlerdir.36 Parlamenter sistemlerin delegasyoncu yapı-sı atanmış bürokratların neden olduğu bazı so-runların ortaya çıkmasına neden olabilmekte, özellikle reformist hükümetler kendilerine dire-nen bürokratik kadrolarla çatışmak zorunda ka-labilmektedirler. İkinci olarak koalisyon hükü-metlerinde partizan kadrolaşmanın da bir so-nucu olarak farklı bakanlıkların bürokratları ara-sında benzer bir çatışma yaşanabilmektedir.37 Dolayısıyla başkanlık sisteminde başkanın yü-rütme üzerindeki hakimiyeti, kriz dönemlerin-de hızlı hareket edebilen bir yürütme mekaniz-masının oluşturulabilmesi, halka karşı sorumlu otoritelerin politika ile bürokrasi ilişkisini oluş-turmakta inisiyatif sahibi olmaları gibi özellikler, parlamenter sistemde daha zor hayata geçirile-bilir görünmektedir.

Parlamenter sistem parlamento merkezli ça-tışmaların öne çıktığı bir işleyiş doğurmaktadır. Hükümetin oluşmasında parlamentonun rolü dikkate alındığında, bu durumun en belirleyici sonucu hükümet istikrarsızlıklarının bu sistem-de sıklıkla görülmesidir.38 Özellikle koalisyon hükümetleri ve çok parçalı bir parlamento yapı-sı söz konusu olduğunda, hükümeti yıpratmaya dönük faaliyetler öne çıkmakta, bazen icraatları

36 Kaare Strøm, ve Tobjörn Bergman, Delegation and Accountability in Parliamentary Democracies (New York: Oxford University Press, 2003).

37 Wolgang C. Müller, Tobjörn Bergman, ve Kaare Strøm, “Parliamentary Democracy: Promise and Problems,” Delegation and Accountability in Parliamentary Democracies (New York: Oxford Uni-versity Press, 2003), s. 23.

38 Arend Lijphart, “Constitutional Design for Divided Societies,” Journal of Democracy 15/2 (2004), s. 103.

Başkanlık sisteminde başkanın yürütme üzerindeki hakimiyeti, kriz dönemlerinde hızlı hareket edebilen bir yürütme mekanizmasının oluşturulabilmesi, halka karşı sorumlu otoritelerin politika ile bürokrasi ilişkisini oluşturmakta inisiyatif sahibi olmaları gibi özellikler, parlamenter sistemde daha zor hayata geçirilebilir görünmektedir.

Parlamenter sistemin başarısı siyasal aktörler arasında uzlaşmacı ve kurala saygılı bir siyaset anlayışın siyasal kültürde yer edinmiş olmasına fazlasıyla bağımlıdır. Bu gerçekleştirilemediği ölçüde bu rejimde istikrarsız hükümetler sorunu öne çıkmaktadır.

Page 37: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

35Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

nedeniyle kamuoyu tarafından desteklenen hü-kümetler yıpratıcı muhalefeti aşamadıklarından başarılı olamamaktadırlar. Bu arka plan, çatış-macı, iktidarın nimetlerinden yararlanmaya da-yanan bir siyaset anlayışını güçlendirmektedir. Tam anlamıyla parlamenter bir sisteme sahip bulunan IV. Cumhuriyet Fransa’sında on iki yıl-lık süre içinde yirmi hükümet kurulmuş ve ya-şanan hükümet krizi ülkeyi askeri darbenin eşi-ğine getirmiştir.39 Parlamenter sistemin başarı-sı siyasal aktörler arasında uzlaşmacı ve kurala saygılı bir siyaset anlayışın siyasal kültürde yer edinmiş olmasına fazlasıyla bağımlıdır. Bu ger-çekleştirilemediği ölçüde bu rejimde istikrarsız hükümetler sorunu öne çıkmaktadır. Parlamen-ter sistemleri başkanlık sisteminden ayıran di-ğer bir özellik, koalisyon hükümetleri başkanlık sisteminde istisnai bir durum olarak görülmek-te iken, parlamenter sistemlerde koalisyonların sistemin neredeyse doğal bir sonucu olmasıdır.

Hükümet istikrarsızlıklarının sıklıkla yaşanabil-mesi nedeniyle parlamenter sistemlerde istikra-rı sağlayıcı bazı ek düzenlemelere gereksinim duyulmaktadır. Bu ek düzenlemelerle yürütme-nin istikrarını sağlamaya çalışan sistemlere “Aklileştirilmiş Parlamentarizm” denilmektedir. Hükümetin kurulmasını ve uzun süre görevde kalabilmesini temin eden, seçim sistemleri yolu ile parlamentoda çoğunluğun ortaya çık-masını kolaylaştıran, hükümete meclisteki çoğunluğu disiplinli davranmaya yöneltecek bazı yetkiler tanıyan yöntemlere yer veren sistemler bu şekilde nitelenmektedir. Örneğin Almanya’da, nispi temsil ile çoğunluk sistemi ara-sında denge kurmayı amaçlayan karma bir seçim sisteminin uygulanma-sı, ulusal baraj uygulaması, bakanların başbakana sorumlu olmaları, buna karşılık başbakanın görevden alınmasının yapıcı güvensizliğe bağlanması, başbakanın yasama sürecinde yaşanacak bir tıkanma karşısında belli stra-tejik yetkilerle donatılması gibi düzenlemelere anayasada yer verilmiştir.

39 Haluk Alkan, Karşılaştırmalı Siyaset: Başkanlık ve Parlamenter Sistemler Işığında Yarı Başkanlık Mo-delleri (İstanbul: Açılım Yayınları, 2013), ss. 169-170.

Hükümet istikrarının sağlandığı durumlarda da diğer bazı olumsuz sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Parlamenter sistemde parlamento çoğunluğu anahtar bir güçtür. Çoğunluğu sağlayan kadrolar, pratikte parlamento tarafından denetlenememekte, buna karşılık hükümet, parlamento çalışmalarına tam anlamıyla nüfuz edebilmektedir. Bu durumda yasama faaliyeti fiili olarak hükümetin kontrolüne girmektedir.

Page 38: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

36

Hükümet istikrarının sağlandığı durumlarda da diğer bazı olumsuz sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Parlamenter sistemde parlamento çoğunluğu anah-tar bir güçtür. Çoğunluğu sağlayan kadrolar, pratikte parlamento tarafından denetlenememekte, buna karşılık hükümet, parlamento çalışmalarına tam anlamıyla nüfuz edebilmektedir. Bu durumda yasama faaliyeti fiili olarak hü-kümetin kontrolüne girmektedir.40 Yine parlamenter sistemlerde, erken se-çim, başka bir ifade ile hükümetin istediği zamanda seçime gidilmesi bir kural haline gelmektedir. Bu durumun bir sonucu olan disiplinli parti rejimle-rinin güçlenmesi, özellikle uzlaşmacı bir siyasal kültürün oluşmadığı ülkeler-de lider partilerinin öne çıkmasına neden olabilmektedir. Parti içi demokra-sinin gelişme imkanı bulamadığı durumlarda bu işleyiş, parti içi çatışmala-rın partiden kopmalarla sonuçlanmasına ve seçmen bölünmelerinin yaşan-dığı bir suni parti enflasyonuna yol açmaktadır.

Parlamenter sistemin esnek bir yapıya sahip olması, bu sistemde hiç kilit-lenmenin yaşanmayacağı anlamına gelmemektedir. Hükümet krizine kar-şı erken seçim kararı alamayan çok partili bir parlamento bileşiminin varlığı, seçime gitmeyi reddeden kilit partilerin ortaya çıkması ve çoğunluğu oluş-turan partilerin de kendi aralarında alternatif bir hükümet oluşturamadıkları bir durumda derin bir sistem kilitlenmesi gerçekleşebilir. Yine özellikle parti grubu üzerinde parti disiplinin zayıfladığı durumlarda benzer kilitlenmelerle parlamenter sistemlerde de karşılaşılabilmektedir.

Buna karşılık, parlamenter sistem özellikle çok partili sistemlerde partiler arasında uzlaşmaya fazlasıyla gereksinim göstermektedir. İyi işleyen bir parlamenter sistemde “kazanan her şeyi alır” mantığının siyasal hayatta yer edinmesi oldukça zordur. Buna karşılık parlamenter sistemin işleyebilmesi ve demokratik bir model altında yürütülebilmesi uzlaşmacı bir siyasal kül-türe ve çoğulcu demokrasi anlayışına yakından bağımlıdır. Kuzey Avrupa ülkelerinin çok partili-parçalı parlamento bileşimlerine rağmen istikrarlı ko-alisyon hükümetleri tarafından yönetilebilmelerinin temelinde bu dinamik bulunmaktadır.41

Parlamenter sistem yukarıda özetlenen özelliklere sahip olmakla birlikte Türkiye’de sistem sorununun doğru bir zeminde tartışılabilmesi için önce-likle Türkiye’de uygulanagelmekte olan parlamenter modelin ne ölçüde par-lamenter sistemin kurumsal mantığına uygun düştüğünün belirlenmesi ge-rekir.

40 Arthur M. Jr. Schlesinger, “Leave the Constitution Alone,” Parliamentary versus Presidential Go-vernment, ed. A. Lijphart (Oxford: Oxford University Press, 1992), s. 91.

41 David Arter, Scandinavian Politics Today (Manchester: Manchester University Press, 1999), s. 148.

Page 39: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

37Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

B. TÜRKİYE’DE HÜKÜMET SİSTEMİ SORUNU

Tarihsel Arkaplan

Türkiye’de hükümet sistemi tercihine ilişkin tartışmaların başlangıcı olduk-ça eskidir. 1860’lı yıllarda Hürriyet, Muhbir, Ulum ve Muvakkaten Ulum gibi gazetelerde başlayan tartışmalarda başta kuvvetler ayrılığı olmak üzere hü-kümet sistemi tercihlerine ilişkin tüm alternatifler uzun uzadıya değerlendi-rilmiştir. Tüm bu değerlendirmelerde hem yeni hükümet modelleri ele alın-mış, hem Osmanlı hükümet sistemine ilişkin eleştiriler gündeme getirilmiş ve hem de Türk devlet geleneğinin temel referanslarına yönelik atıflar yapı-larak önerilerde bulunulmuştur.

Tartışmayı yürüten Osmanlı aydınlarının temel kriterlerinden birisi, Osmanlı hanedanının devamıdır. 1876 tarihli Birinci Meşrutiyet’in ilanından önce ya-pılan tartışmalarda, Tunuslu Hayrettin Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Mithat Paşa ve dönemin diğer önemli entelektüelleri, İngiliz modelin-den esinlenerek, monarşinin (bir diğer ifadesiyle Osmanlı saltanatının) de-vam ettiği bir ortamda, yapılabilecek en “çağdaş” öneriyi gündeme getirir-ler. Bu öneri ile murat edilen şey, bir yanıyla monarşinin devamlılığını sağ-

Page 40: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

38

lamak, diğer yanıyla da parlamento ve hükümetten oluşan bir yönetim mo-deli oluşturmaktır. Bu tartışma iki ana yönelim ekseninde devam etmiştir. Bir tarafta “meşe ağacının dibine oturup, teb’asının şikayetlerini dinleyen bir sultan”42 biçiminde yetkisiz ve sorumsuz bir yürütme tasviri yapan Ali Suavi’nin temsil ettiği yönelim vardır. Diğer tarafta ise

İmdi bir çoban ki koyunları kurttan muhafaza ve güzel yaylalarda ra’y için tavzif ve istihdam olunduğu halde koyunları kurd kaptığı ve hayvanlar çoraklarda otlayıp hastalandığı halde sen niçin va-zifeni ifa etmiyorsun sualine ben sürüyü köpeklerime havale et-mişdim, onlara sual ediniz cevabını verse kabul olunamayaca-ğı gibi bir padişah dahi ben ahalinin umurunu vükelaya ihale et-mişdim. Hüsn ve kubuh onlardan mesuldur, dese kezalik ma’zur olamaz.43

diyerek padişahı yürütmenin asıl gücü olarak tanımlayan ve Meşruti Monarşi’yi isteyen çevrelerin temsil ettiği yönelim vardır.

Her iki yönelimin de ortak argümanı padişahsız bir yapının olmayacağıdır. Tartışma oldukça sağlıklı bir biçimde ilerler, padişahsız bir yapının da doğ-ru olabileceği, ama Osmanlı toplumsal yapısı için uygun düşmeyeceği vur-gulanır. Mesela Namık Kemal bunu şu sözlerle tasdik eder: “Cumhurun bizi batıracağı başka mesele, onu kimse inkar etmez. Biz de cumhur yapmak da kimsenin aklına gelmez. Fakat icrasında imkan olmamakla hak, batıl ol-muş demek değildir.”44

Tüm bu tartışmalardan sonra İngiltere’de uygulanmakta olan parlamenter monarşi üzerinde fikir birliğine varılır ve bu hükümet sisteminin formüle edil-meye çalışıldığı 1876 yılında ilk anayasa olan Kanun-u Esasi ilan edilir. An-cak oluşturulan bu yeni hükümet yapısına ilişkin tartışmalar devam etmiş ve II. Meşrutiyet’in ilanını müteakip yapılan 1909 tarihli anayasa değişiklikle-ri ile hükümet sistemi tam anlamıyla İngiltere örneğindeki gibi klasik bir par-lamenter monarşiye dönüştürülmüştür. Bu çerçeveden bakıldığında 1909 Kanun-i Esasi tadillerinin esas itibariyle hükümet sistemi değişikliği üzerine odaklandığını söylemek mümkündür. Nitekim değişiklikler sonrasında Os-manlı Padişahı Ali Suavi’nin tanımladığı “çam ağacının dibinde vatandaşla-rın sorunlarını dinleyen” konumuna indirgenmiş, bütün yetkileri elinden alı-

42 Şerif Mardin, Türk Modernleşmesi (İstanbul: İletişim Yayınları, 2014), s. 118.43 Ali Suavi “Küllüküm Rain ve Küllüküm Mesülün An Raiyyetihi,” Hürriyet, 21 Eylül 1868.44 Namık Kemal, “Usul-ü Meşveret Hakkında Mektublar 1,” Hürriyet, 14 Eylül 1285.

Page 41: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

39Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

nıp yürütmenin ‘yetkisiz ve sorumsuz’ kanadı haline getirilmiştir. Yürütme erki ise parlamentoya hesap veren “yetkili ve sorumlu” kanat olarak hükü-mete bırakılmıştır. Klasik parlamenter monarşinin bütün gereklilikleri anaya-sa metnine dahil edilmiştir. Ancak tüm bu değişiklikler sonrası Osmanlı si-yasal yapısı tarihinin en istikrarsız dönemine girmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1921 yılında çıkarılan Teşkilat-ı Esasiye Ka-nunu hükümet sistemi problematiği üzerine ayrıntılı bir düzenleme yapma-mış; parlamentonun yürüttüğü bir Kurtuluş Savaşı süreci tanımlamıştır. Bu yapıda yasama ile yürütmenin aynı kişi tarafından temsil edildiği, yürütme-nin üyelerinin aynı zamanda yasamanın da üyesi olduğu ve yürütmenin her bir üyesinin meclis tarafından belirlendiği bir yapı tasarlanarak Büyük Mil-let Meclisi hükümeti olarak adlandırılmıştır. Ayrıca, 1921 anayasası diye-bileceğimiz, bu Ametiinde “icra kudreti ve teşri salahiyeti’nin Büyük Millet Meclis’inde “tecelli ve temerküz” edeceği de ifade edilmiştir. Anayasa met-ni oluşturulurken hükümet sistemi konusunun ayrıntılı olarak tartışıldığını id-dia etmek ve beklemek kuşkusuz zordur. Ancak şunun altı çizilmelidir ki,

Page 42: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

40

saltanat ile ilgili herhangi bir düzenleme içermediğinden monarşi ile birlik-te bir meclis hükümeti benzetmesini yapmak uygun olacaktır. Bir anlamda yasama organı aynı zamanda yürütmenin yetkili ve sorumlu kanadı olarak tanımlanmış, yürütmenin yetkisiz ve sorumsuz kanadının padişah olduğu zımnen benimsenmiştir.

Bir kaç yıl sonra ilan edilen 1924 Anayasası ise hükümet sistemi kurgusu açısından önceki dönemle tam bir kopuşu ifade eder. 1 Kasım 1922 tarih-li yasal düzenleme ile saltanat kaldırılmış, 29 Ekim 1923 tarihli anayasa de-ğişikliğiyle cumhuriyet ilan edilmiş, ardından da 1924 anayasası kabul edil-miştir. Tüm bu düzenlemeler daha önce tasarlanan hükümet sistemi formü-lünde radikal değişiklikler anlamına gelmektedir. Bir yandan 1876 yılından beri muhafaza edilmek istenen ‘monarşi geleneğinden kopuş’ söz konusu-dur; diğer yandan da 1909 değişiklikleri ile ortaya çıkan ‘iki başlı yürütme-nin sorumsuz kanadının tamamen yetkisiz hale getirilmiş olmasından ko-puş’ söz konusudur.

Çünkü 1924 Anayasası’yla ortaya çıkan bu yeni durum, adeta 1876 Kanun-u Esasi’sine yeniden bir geri dönüş anlamına gelmektedir. Zira anayasa met-ninde yazılı olanın aksine, pratikte geçmişte padişaha atfen tanımlanan ‘so-rumsuz ama güçlü liderlik’ pozisyonu yeniden ve fakat cumhurbaşkanına atfen kurgulanmış, oluşturulan hükümet yapısı ve parlamento ise tamamen onun inisiyatifine bırakılmıştır. Bu yeni kurgu şimdilerde tartıştığımız kaotik durumu yaratan önemli kırılma noktalarından birisidir. Söz konusu kırılma noktası, klasik parlamenter hükümet modellerinde siyaset dışında kalması nedeniyle, partiler-üstü bir pozisyonda olmayı başaran monarşinin temsil-cisi padişahın yerine, siyasi kişiliğiyle ve taraf olmasıyla belirginleşen güçlü bir siyasi figürün yerleştirilmesine ilişkindir. Hükümet sistemi tercihimize yö-nelik bugün de devam eden tartışmaların ana kaynaklarından biri bu nokta-dır. Çünkü böylece, parlamenter sistemlerde güncel politik tartışmaların dı-şında kalabildiği için kendisine ihtiyaç duyulan sorumsuz kanat yerine, tam tersine bir siyasi partinin genel başkanı ve güncel politik tartışmaların ana fi-gürü olan bir kurum oluşturulmuş, bir anlamda tek partili yapının temel yapı taşları kurgulanmıştır.

Bu yeni kurgu Atatürk’ün sağlığında tartışılmasa da, ölümünün hemen ar-dından sistemi krize sokacak biçimde yoğun bir kaosa neden olmuş, bu nedenle de 1961 Anayasasının temel başlıklarından birisi haline gelmiştir. Söz konusu yapılanma, teorik olarak parlamenter cumhuriyeti andırsa da, hem görev tanımları itibariyle hem de cumhurbaşkanının siyasi parti bağ-

Page 43: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

41Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

lantısı nedeniyle tartışılmıştır.45 İlginçtir, CHP iktidarda bulunduğu yıllarda gündeme taşımadığı cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkesini, DP iktidarında ana tartışma konularından birisi haline getirmiştir. 12 Ocak 1959 yılında top-lanan 14. Kurultayda CHP ilk kez hukuk devleti kavramından bahsetmiş ve ilave olarak cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılmasını, partisiz olma-sını ve tarafsızlığını gündeme getirmiştir. Nitekim Cumhurbaşkanının yetki, sorumluluk ve niteliklerine ilişkin olarak CHP tarafından getirilen bu öneri-ler, anayasayı hazırlamakla görevlendirilen ve yine CHP’nin kontrolündeki Temsilciler Meclisi’nin temel çalışma konularından birisi olmuş ve sonrasın-da neredeyse aynen anayasa metninde yer almıştır. Anayasa yapım süreci boyunca cumhurbaşkanlığına ilişkin tartışmalarda cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, sistem içinde güçlü bir figür olarak varlığını devam et-tirmesi, yürütmenin güçlendirilmesi gibi öneri ve teklifler o dönemde sıklık-la dile getirilmiştir.

Örneğin 1961 Anayasası hazırlanırken, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından oluşturulan tasarıda, güçlü yürütmenin Türk siyasal ge-leneği ile olan ilişkisine yer verilmiş ve şu ifadeler kullanılmıştır: “…kuvvetli bir icra organı bizde gelenektir… Böyle bir geleneğin Türkiye’de yerleşmesi tesadüfî değil, bünyevî zaruretlerin mahsulüdür ve bunun devamında büyük milli menfaat vardır.”46 Benzer tartışmalar anayasa taslağının görüşülmesi esnasında da devam etmiştir. Mesela Bahri Savcı, Temsilciler Meclisi’ndeki görüşmelerde, Türk tarihinden ve İslam hukukundan hareketle bu konuya şu şekilde değinmektedir:

…Çünkü Devlet Başkanları, Türk siyasi hayatında Orta Asya’dan ve Bozkır devletlerinden gelen bir gelenekle, çok kuvvetli olmuş-lardır. Cumhurbaşkanları da bu gelenek içerisinde kalmıştır. Türk

45 Cumhurbaşkanı ile parti liderliğinin birbirinden ayrılması tartışması tek parti dönemi boyunca sü-rekli bir biçimde devam etmiştir. Bu tartışmalar, ilk olarak TCF ile Atatürk arasında, ardından SCF ile CHP eliti arasında sürmüştür. Örneğin 1930 yılında İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakülte-si Müderrisi ve SCF İstanbul il Başkanı olan İsmail Hakkı Baltacıoğlu “Taptığımız Mustafa Kemal” adlı bir makale yayınlamış ve Fırka Reisliği ile Cumhurbaşkanlığının birbirinden ayrılması gerekti-ğini ifade ettikten sonra, Atatürk’ün tarafsızlığı için CHF Reisliği’nden ayrılmasını istemiştir.(Yarın Gazetesi, 12.X.1930) Tahmin edileceği üzere, Baltacıoğlu’na CHP’den çok sert yanıt verilmiş, bu eleştirileri yapanların “dalalet” içinde olduğu ve gerçek niyetlerini gizledikleri vurgulanarak teklif eleştirilmiştir. (22. Hakimiyet-i Milliye, 18.X.1930) Çok partili hayata geçişten sonra da bu yöndeki tartışmalar sürmüştür. 1947 yılında toplanan Demokrat Parti’nin Birinci Büyük Kongresi’nde kabul edilen Ana Davalar Komisyonu Raporu’nda “Devlet Reisliği ile fiilî parti reisliğinin bir zât uhdesin-de birleşmemesi usûlünün kabulü ve tatbikata geçirilmesi” ilkesinin kabul edilmiş olması bu tartış-manın devam ettiğinin bir göstergesidir. Nitekim 1950 seçimlerinin kazanılmasından sonra cum-hurbaşkanı olan Celal Bayar parti genel başkanlığından istifa etmiştir.

46 Gülgün Erdoğan Tosun ve Tanju Tosun, “Türkiye’nin Siyasal İstikrar Arayışı: Başkanlık ve Yarı Baş-kanlık Sistemleri (İstanbul: Alfa Yayınları, 1999), s.3.

Page 44: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

42

siyasi zihniyeti Devlet Başkanına büyük bir otorite atıf ve isnat etme eğilimindedir. İsla-miyetin ulu’lemr mefhumu, Halife-Sultanın icra ettiği iktidarın ilahi bir kaynaktan gelişi telakkisi, ulu’lemre itaatin Allah’a kulluk et-menin bir şartı oluşu, bizim zihniyetlerimiz-de, Devlet başkanlarını mümtaz bir mev-kie getirmiştir. Cumhuriyetimizin ilk iki baş-kanında yeni rejimin kurucusu, koruyucu-su, devam ettirişi, görevlerine sahib oluş-ları onları ayrıca bir ihtiram ile telakki etme-ye yol açmıştır. Hülasa arz ettiğim bu se-beplerle, Türk zihniyetinde Devlet başkan-ları pek müessir bir mevkie gelmişlerdir.47

Tartışmalar sonucunda oluşan tabloyu Temsil-ciler Meclisi kürsüsünden konuşan Turan Gü-neş şöyle özetliyor:

“Anayasa, Cumhurbaşkanı devletin tem-silcisidir demektedir. Dikkat nazara alınan bir temsil yetkisi-dir. Cumhurbaşkanı bir de parlamento oyununun hakemi va-ziyetindedir. Cumhurbaşkanına bunun dışında istisnai bir yetki tanımıyoruz…”48

Burada şu tespiti yapmak gerekir. 1961 Anayasası siyasetin olağan işleyişi ve doğal olarak hükümet sistemine yönelik olarak güvensiz yaklaşımın bir sonucu olarak vesayet kurumlarını oluşturmuştur. Ardından 12 Mart muhtı-rası ile yapılan anayasa değişiklikleri ile nihayet 12 Eylül sonrası 1982 Ana-yasası ile de bu kurumlar sistemin başat unsurları olma niteliğine kavuş-muşlardır.

Görüldüğü gibi devlet başkanının niteliği konusunda farklı dönemlerde fark-lı tartışmalar yapılsa da bu makamın halkın temsilcisi olarak görülmesin-den çok, devletin halka dönük yüzü olarak görülmesi eğilimi güçlüdür. 1961 Anayasası rejimi oluşturulurken cumhurbaşkanlığı makamı vesayetçi aktör-lerden biri olarak görülmüş, ancak sistem içinde aktörlerden biri olarak mer-

47 Kazım Öztürk, İzahlı, Gerekçeli, Anabelgeli ve Maddelere Göre Tasnifli Bütün Tutanakları ile Türki-ye Cumhuriyeti Anayasası (Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1966), cilt 3, s. 2587.

48 Öztürk, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, s. 2862.

1961 Anayasası siyasetin olağan işleyişi ve doğal olarak hükümet sistemine yönelik olarak güvensiz yaklaşımın bir sonucu olarak vesayet kurumlarını oluşturmuştur. Ardından 12 Mart muhtırası ile yapılan anayasa değişiklikleri ile nihayet 12 Eylül sonrası 1982 Anayasası ile de bu kurumlar sistemin başat unsurları haline gelmişlerdir.

Page 45: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

43Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

kezi bir konum edinememiştir. Oysa 1961 Anayasası pratiğinde cumhur-başkanları giderek vesayetçi kurumlar içinde öne çıkacak, 1982 rejiminde ise vesayetçi sistemin merkezine oturacaklardır.

Türkiye’de Parlamenter Sistem Kurguları ve Vesayetler

Gerek 1960, gerekse 1980 askeri darbelerinden sonra yapılan anayasalar, devlet seçkinlerinin kendileri açısından zararlı gördükleri siyasal oluşumla-rın gücünü azaltmak, kendi konumlarını korumak ve güçlendirmek amacıyla kaleme alınmışlardır.49 Türkiye’de anayasalar devlet seçkinleri ile siyasi seç-kinler arasında bir uzlaşma belgeleri olmaktan çok, siyasal seçkinleri ikinci plana itmeyi amaçlayan karma anayasalardır.50 Bu çerçevede gerek 1961 Anayasası’nda, gerekse 1982 Anayasası’nda ülkede güçlü bir demokrasi-nin kurumsal alt yapısının oluşturulması kaygısının rol oynadığını belirtmek mümkün değildir. Her iki anayasanın da askeri rejim altında yazılmış olma-sı bu belgelerin doğrudan bir toplumsal uzlaşma belgesi sayılamayacağı-nı göstermektedir.

1961 Anayasasında çerçevesi çizilen siyasal rejim, 1950-1960 dönemine damgasını vuran çok partili hayat pratiğine karşı, güçlü halk desteğine sa-hip ve parlamentoya dayalı bir hükümetin sınırlanması kaygısı ile kaleme

49 İlter Turan, “Unstable Stability: Turkish Politics at the Crossroads?” International Affairs 83/2 (2007), ss. 325-326.

50 Metin Heper ve Menderes Çınar, “Parliamentary Government with a Strong President: The Post 1989 Turkish Experience,” Political Science Quarterly 111/3 (1996), ss. 483-503.

Page 46: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

44

alınmıştır. Bu şekliyle 1961 Anayasasının si-vil ve asker bürokrasi ile CHP elitinin çıkarlarını koruyan vesayetçi bir rejim getirdiği söylenebi-lir. Parlamentonun, belirlenmiş “temel maksat-lar” ile sınırlanmış şekilde, bir tür oto-sansür sis-temine bağımlı olarak çalışması İkinci Meşruti-yetten beri modernleşmeci bürokratik seçkin-lerin temel beklentisi olmuştur. 1950 seçimleri ile DP’nin iktidara gelmesi sonrasında yaşanan değişim bu beklentiye karşı tehdit oluşturmuş ve bu tehdit 1960 darbesi ile tasfiye edilmiştir.

Belirtildiği gibi 1961 rejimi vesayetçi bir demok-rasi modelini hayata geçirmeyi hedeflemiş-tir. Bu anayasa ile nispi temsil seçim sistemi-ne dayalı bir parlamenter sistem modeli altında, gerçekte meclisin merkezde olmadığı bir rejim hayata geçirilmiştir. Yasama iktidarı doğrudan halkın oyları ile seçilen Millet Meclisi’ne karşı, seçkinlerin temsil edildiği, atanmışlar ve darbe-cilerin yer aldığı Senato (Anayasanın 70. mad-

desine göre 15 üye doğrudan cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor ve Milli Birlik Komitesi üyeleri ile eski cumhurbaşkanları Senatonun tabii üyesi ka-bul ediliyorlardı) ikinci bir kamara olarak yapılandırılmıştır. Milli Güvenlik Ku-rulu, Devlet Planlama Teşkilatı ve üniversite bürokrasisi politika yapımı ve denetimi sürecine hükümetten bağımsız şekilde ortak edilmiştir. Askeri yar-gının sivil yargıdan ayrılması süreci 1961 Anayasası ile başlatılmış, Ana-yasa Mahkemesi, özgürlüklerin savunulması amacıyla değil, Millet Mecli-sinin devlet adına denetlenmesi amacıyla sistem içinde konumlandırılmış-tır. 1961 rejiminde hak ve özgürlüklere ilişkin perspektif, yoğunlukla vurgu-landığı gibi özgürlükçü bir yaklaşımın sonucu olmaktan çok, eğitimli-kentli grupların muhafazakâr olamayacakları öncülüne dayanan ideolojik bir tutu-mun sonucuydu. Kısaca, parlamento çoğunluğuna sahip bir hükümetin sı-nırlanmasına yönelik hemen hemen tüm mekanizmalar 1961 Anayasasın-da yer almıştır.

1961 rejimi, ne hızlı bir sosyoekonomik değişim süreci yaşamakta olan Türkiye’nin gerçeklerini karşılayabilecek yeterlilikteydi, ne de Soğuk Sa-vaş koşullarında değişen uluslararası sistemin beklentilerine cevap vere-bilecek nitelikteydi. 1960’lı yıllarda yapılan seçimler, siyasetin İkinci Meclis

1961 Anayasasında çerçevesi çizilen siyasal rejim, 1950-1960 dönemine damgasını vuran çok partili hayat pratiğine karşı, güçlü halk desteğine sahip ve parlamentoya dayalı bir hükümetin sınırlanması kaygısı ile kaleme alınmıştır. Bu şekliyle 1961 Anayasasının sivil ve asker bürokrasi ile CHP elitinin çıkarlarını koruyan vesayetçi bir rejim getirdiği söylenebilir.

Page 47: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

45Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

eliyle kontrol edilmesi beklentilerini boşa çıkar-dı. Soğuk Savaşın iki kutuplu sisteminde güçlü yürütme beklentisinin öne çıkması, NATO üye-si Türkiye’de rejimin restorasyonunu zorunlu kıl-maktaydı. 1961 Anayasasının belirleyici unsu-ru olan askerler, 60’lı yılların sonlarına doğru ül-kede daha güçlü bir yürütme yapısının oluştu-rulmasının başlıca taraftarı konumundaydılar. 1971 muhtırası sonrasında gidilen anayasa de-ğişiklikleri bir taraftan vesayetçi sistemi güçlen-dirirken, diğer yandan daha güçlü yürütmenin oluşturulmasını hedeflemiştir. Ancak bu müda-hale istenilen sonuçları doğurmadığı gibi, 70’li yıllar sınırlı hükümet-güçlü yürütme ikilemi üze-rinde ülkede kaosun derinleştiği yıllar olmuştur.

Aynı yürütmeyi güçlendirme mantığı, bu kez orduya merkezi bir rol vermek suretiyle 1982 Anayasası’nda da sürdürülmüş, ancak bu kez cumhurbaş-kanına sistem içinde oldukça merkezi bir rol tanımlanmıştır.51 1982 Anaya-sası yukarıda özetlenen bu ikilemin üzerinde formüle edilmiştir. Anayasayı hazırlayanların 1958 tarihli Fransa Anayasasından etkilendikleri, bu anaya-sayı parlamenter sistem içinde Türkiye’ye adapte etmeye çalıştıkları açıktır. 1982 rejimi temelde sınırlı hükümet-güçlü yürütme ikilemini, yürütmenin iki kanadı arasındaki ilişkileri yeniden düzenleyerek aşmaya çalışan kurumsal bir yapıya sahipti. Siyaset dışından, devlet adına hareket eden cumhurbaş-kanının yetkileri artırılarak, bu makam hem hükümet üzerinde denetleyici bir güç, hem de hükümetten özerk hareket etmesi istenilen kurumların koru-yucusu ve yönlendiricisi konumuna yükseltilmiştir. Anayasada oluşturulan boşluklar, gerektiğinde cumhurbaşkanının yetkilerini genişletmesi, gerekti-ğinde de onun atama yetkilerine bağımlı olarak oluşturulan yargının içtihat yolu ile siyasal sistemin, dışarıdan herhangi bir müdahale olmaksızın kendi-sini yeniden dizayn edebilmesine imkan tanıyacak şekilde düzenlenmiştir. Hükümet ise, teknik ve icracı kapasitesi yüksek, cumhurbaşkanlığı maka-mı ile çatışmadığı sürece geniş bir hareket alanına sahip ikincil bir yürütme otoritesi olarak sistem içinde yapılandırılmıştır. 1982 rejimi, getirdiği kurum-sal yapı itibariyle, 1958-1962 yılları arasında Fransa’da yürürlükte olan, halk tarafından seçilmeyen ve De Gaulle’ün kişiliğiyle somutlaşan güçlü yetkiler-le donatılmış cumhurbaşkanlığı formülünün yumuşatılmış bir biçimidir.

51 Ümit C. Sakallıoğlu, “The Anatomy of the Turkish Military’s Political Autonomy,” Comparative Po-litics 29/2 (1997), ss.151-166.

1982 rejimi, getirdiği kurumsal yapı itibariyle, 1958-1962 yılları arasında Fransa’da yürürlükte olan, halk tarafından seçilmeyen ve De Gaulle’ün kişiliğiyle somutlaşan güçlü yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanlığı formülünün yumuşatılmış bir biçimidir.

Page 48: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

46

1982 Anayasasında cumhurbaşkanı

Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyum-lu çalışmasını gözeten bir otoritedir. Gerekli gördüğü hallerde Ba-kanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırma yetkisine sahiptir. Cumhurbaşkanının, Başbakan ve ilgili bakanın imzala-rına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen bir işlem alanı bulunmaktadır. Resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhi-ne Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz. Herhangi bir nedenle ülkede kırk beş gün içinde Bakanlar Kuru-lunun kurulamaması durumunda Meclis seçimlerin yenilenmesi-ne karar verebilir. Olağanüstü hal ve sıkıyönetim Cumhurbaşka-nı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından ilân ede-bilir ve bu dönemlerde Meclisten yetki alınmadan kanun hük-münde kararnameler çıkartılabilir. Bu dönemlerde çıkartılan ka-nun hükmünde kararnameler yargı denetiminin dışındadır. Mec-listen çıkartılan kanunları ve Anayasa değişikliklerini tekrar görü-şülmek üzere Meclise geri gönderebilir. Ayrıca Anayasa değişik-liklerini halkoylamasına götürme yetkisine sahiptir. Devlet Denet-leme Kurulu aracılığı ile geniş bir denetleme yetkisi bulunmakta-dır. Cumhurbaşkanı Yükseköğretim Kurulu üyelerini ve üniversite rektörlerini seçer.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız bu yetki yapısının parlamenter sistemin devleti temsil yetkileriyle sınırlanmış sembolik cumhurbaşkanlığı makamı-na tanınabilecek yetkilerin çok ötesinde olduğu açıktır. 1982 Anayasası’nda formel açıdan parlamenter rejim yapısı korunmuş, buna karşılık cumhur-başkanının yetkileri parlamenter sistemlerde görmeye alışık olmadığımız öl-çüde güçlendirilmiştir. Bu çerçevede 1982 Anayasasında cumhurbaşkanı-nın konumu aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

• 1982 Anayasası cumhurbaşkanına karşı imza kuralına tâbi olmayan tek başına kullanabileceği bir yetki alanı oluşturmuş, buna dayalı olarak aldığı karar ve verdiği emirler hakkında yargı denetimine başvurulamayacağını belirtmiştir. Üstelik Anayasa Cumhurbaşkanının hangi işlemleri tek başına yapacağına ilişkin herhangi bir belirleme yapmamıştır.

• Olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilanı ve bu dönemlerde meclisin ön iznine tabi olmayacak şekilde kanun hükmünde kararname çıkarma konularında, cumhurbaşkanına, bakanlar kurulunun üzerinde bir konum verilmiş, üstelik yapılan düzenlemeler yargı denetimi dışında bırakılmıştır. 1982 Anayasası’nın çizdiği bu çerçeve, olağanüstü

Page 49: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

47Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

yönetim dönemlerinde cumhurbaşkanını kurucu ve yapıcı bir iradeye dönüştürmektedir.52

• Cumhurbaşkanının meclis seçimlerinin yenilenmesine karar verme yetkisi daha işlevsel ve doğrudan hükümet istikrasızlığına bağlanarak, başbakanın istemde bulunması koşuluna yer verilmeyerek, cumhurbaşkanının tek başına yapabileceği bir işleme dönüştürülmüştür.

• Cumhurbaşkanlığı otoritesine bağlı Devlet Denetleme Kurulu oluşturulmuştur. Kurul; “idarenin hukuka uygunluğunu düzenli ve verimli şekilde yürütülmesini ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla cumhurbaşkanına bağlı olarak” çalışmaktadır. Kurul, “cumhurbaşkanının isteği üzerine tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı dernek ve vakıflarda, her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeleri” yapabilmektedir. Anayasa, cumhurbaşkanına doğrudan bağlı olan Kurulun görev alanını, kuruluş amacının dışına çıkacak şekilde geniş çizmiştir. Öncelikle tüm bakanlık teşkilatları Kurulun denetim alanındadır. Ek olarak her türlü işçi ve işveren kuruluşları (işçi sendikaları gibi), kamuya yararlı dernekler ve vakıflar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (barolar, ticaret ve sanayi odaları gibi) cumhurbaşkanın istemi üzerine Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetlenebilmektedir.53 Kurul bu haliyle yürütmenin diğer ortağı bakanlar kurulunu ve sivil toplum alanını denetleyen bir üst organ niteliğindedir.

• Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Kararnamesi ile cumhurbaşkanının tek başına yapacağı düzenlemelerle kendi ofisini, ofis birimlerini oluşturma ve buraya personel atama yetkileri tanınmıştır.

• Cumhurbaşkanı anayasa değişikliklerini meclise geri gönderme ve her durumda değişiklikleri referanduma sunma yetkisine sahiptir.

• 2010 yılında yapılan anayasa değişikliklerine kadar cumhurbaşkanı yüksek mahkeme yargıçlarının atanmasında doğrudan ya da dolaylı olarak otorite sahibi olmuştur. Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi

52 Bülent Tanör ve Necmi Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2001), s. 397.

53 Tanör ve Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, s. 333.

Page 50: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

48

üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve vekilini, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini ve HSYK üyelerini seçmekteydi. Ancak genel formülasyona bakıldığında cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin bundan daha kapsamlı olduğu görülmektedir. Anayasaya göre Danıştay üyelerinin dörtte üçü, Yargıtay üyelerinin tamamı HSYK tarafından seçilmekteydi. Cumhurbaşkanının HSYK üyelerinin atanmasında söz sahibi olduğu düşünüldüğünde cumhurbaşkanının dolaylı olarak Danıştay ve Yargıtay üyelerinin tamamının atanması üzerinde etkili bir makam olduğu görülmektedir. Genel tabloya bakıldığında Anayasanın, cumhurbaşkanın merkezinde yer aldığı bir kooptasyon sistemi oluşturarak üst düzey yargı sistemini onun çevresinde yapılandırdığını belirtebiliriz. 2010 yılındaki değişiklikler cumhurbaşkanının HSYK

atamalarındaki belirleyici rolünü kısmen sınırlandırmıştır.

• Cumhurbaşkanına yürütme ile ilgili olarak tanınan bir diğer önemli yetki, Yükseköğretim Kurulu üyelerini ve üniversite rektörlerini seçme yetkisidir. Bu yetkiler yükseköğretim sistemini, hiyerarşik olarak cumhurbaşkanı otoritesine bağımlı kılmıştır.

Bu analiz Türkiye’de sistem tartışmasının temel olarak parlamenter sistem-den başkanlık sistemine geçiş sorunu olmadığını, vesayetçi bir gelenekten demokratik bir sisteme geçiş sorunu olduğunu göstermektedir. Türkiye’de siyasal sistem halkın tercihlerinin tek yansıma kanalını oluşturan Meclis ile vesayetçi kurumlar arasında bir mücadele şeklinde gelişme göstermiştir. Bu mücadele aşama aşama, halk adına yetki kullanan makamların meşru-iyetlerini doğrudan halktan almalarına doğru bir değişim sürecini de ihtiva etmektedir. Vesayetçi kurumların, aşağıdan yukarıya doğru gelişme göste-ren değişim taleplerine direnç göstermeleri ve bu talepleri baskı altına alma çabalarına duyulan tepki, değişimin asli dinamiğini oluşturmaktadır.

Bu analiz Türkiye’de sistem tartışmasının temel olarak parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiş sorunu olmadığını, vesayetçi bir gelenekten demokratik bir sisteme geçiş sorunu olduğunu göstermektedir. Türkiye’de siyasal sistem halkın tercihlerinin tek yansıma kanalını oluşturan Meclis ile vesayetçi kurumlar arasında bir mücadele şeklinde gelişme göstermiştir.

Page 51: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

49Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Vesayetin Başat Unsuru Olarak Cumhurbaşkanlığı Kurumu

Türkiye’de yürütmenin sorumsuz kanadı, belirtildiği gibi, hiç bir zaman kla-sik parlamenter sistemdeki gibi bir işleve sahip olamamıştır. Klasik parla-menter sistemin idealize edilerek kurgusu yapılan 1961 Anayasası döne-minde bu makamın üç asker kökenli isim tarafından temsil edilmesi bile iş-leyişin çarpıklığını göstermektedir. Askerî vesayetin baskısı altında Meclis bu makama siyaset kökenli, hatta sivil bir ismi bile seçememiştir. Özellik-le Cemal Gürsel ve Cevdet Sunay dönemlerinde cumhurbaşkanları siyaset sürecine gerekli gördüklerinde müdahale etmişlerdir.

Cumhurbaşkanının konumunu diğer devlet organlarına karşı özerk bir şe-kilde güçlendiren 1982 Anayasası döneminde ise siyaset sürecinde cum-hurbaşkanları müdahaleci ve belirleyici bir un-sur olarak öne çıkmışlardır.

1983-2007 yılları arasında cumhurbaşkanları ile hükümetlerin ilişkilerine bakıldığında bu iki ma-kam arasında farklı konularda ve farklı biçimler-de önemli anlaşmazlıkların oldukça sık yaşan-dığı görülmektedir. Örneğin bu dönemde cum-hurbaşkanları, parlamenter sistemde karşı imza kuralı gereğince kararnameleri imzalama yetki-lerini, hukuka ve usule uygunluğun ilanı amacı-nın çok ötesinde, hükümeti yönlendirme ve blo-ke etme amacıyla sıklıkla kullanmışlardır. Ka-rarname imzalama yetkisinin bir siyasi denetim aracı olarak kullanılması daha çok cumhurbaş-kanının doğrudan halk tarafından seçildiği ve siyasal taraf olarak bir meşru-iyete sahip olduğu yarı başkanlık sistemlerine özgü bir durumdur.54 Bu açı-dan özellikle Necdet Sezer dönemi belirleyici olmuştur. 10. Cumhurbaşka-nı Sezer, Bülent Ecevit’in koalisyon hükümeti döneminde Kanun Hükmün-de Kararnamelere karşı “mutlak veto” yetkisi kullanmış ve Başbakan tara-fından kendisini Anayasa Mahkemesi yerine koymakla eleştirilmiştir. Görev yaptığı süre içerisinde 729 ortak kararnameyi imzalamayarak bu alanda da de facto bir mutlak veto yetkisi kullanmakta bir sakınca görmemiştir. Bu açı-dan Türkiye’de yaşanan pratiğin parlamenter bir ilişkiye karşılık gelmediği söylenebilir.

54 Tanör ve Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku; Özbudun, Türk Anayasa Hu-kuku; Gözler, Cumhurbaşkanı-Hükümet Tartışması.

1982 Anayasası döneminde siyasal hayatın işleyişine bakıldığında cumhurbaşkanı ve hükümetin farklı siyasal eğilimlerde oldukları dönemlerde sistemin net parlamenter bir rejim gibi işlediğine dair bir bulguya rastlamak da zordur.

Page 52: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

50

Yine genel görünüm olarak cumhurbaşkanlığı makamı ile hükümetler ara-sındaki tartışmalar yalnızca, cumhurbaşkanı ile başbakanın ayrı siyasal dü-şüncelere sahip olmalarından ya da farklı partilerden gelmelerinden de kay-naklanmamıştır. 1982 Anayasası döneminde siyasal hayatın işleyişine ba-kıldığında cumhurbaşkanı ve hükümetin farklı siyasal eğilimlerde olduk-ları dönemlerde sistemin net parlamenter bir rejim gibi işlediğine dair bir bulguya rastlamak da zordur. 1982 Anayasası döneminde cumhurbaşka-nı ve başbakanın aynı partilerden gelmeleri de hükümet çatışmalarını ön-lemekte yeterli olmamıştır. Yakın tarihimizde en uyumlu dönem olarak be-lirtilen Özal-Akbulut döneminde (1989-1991) bile bu iki lider, ANAP İstan-bul İl Kongresinde farklı adaylara destek verdikleri için çatışmışlar ve bu ça-tışma Akbulut’un başbakanlık ve parti liderliğinden çekilmesiyle sonuçlan-mıştır. Yine Özal-Yılmaz (1991) ve Demirel-Çiller (1993-1996) dönemlerinde de cumhurbaşkanı ile başbakanlar arasında görüş ayrılıkları ve çatışmalar yaşanmıştır. 1982 Anayasası döneminde yaşanan bazı cumhurbaşkanı-hükümet çatışmalarını parti kimlikleri üzerinden okumak da mümkün değil-dir. Örneğin parti kökeni olmayan onuncu Cumhurbaşkanı Sezer dönemin-de kanun hükmündeki kararnameler, atama kararnameleri, Devlet Denetle-me Kuruluna yaptırılan incelemelerin sonuçları gibi pek çok konuda önce

Page 53: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

51Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Ecevit hükümeti ile, daha sonra da Erdoğan hükümeti ile ciddi tartışmalar yaşanmıştır.55

Cumhurbaşkanları hükümetlerin bileşimlerine müdahale etmekten, bakan-lıklara geçecek isimler konusunda başbakanlara baskı yapmak, bakanların görev alanlarını değiştirmek, hatta Meclis başkanlığına isim önermek gibi müdahalelerde bulunmuşlardır. Örneğin 6 Kasım 1983 seçimleri ile iktida-ra gelen ANAP’ın Turgut Özal’ın başbakanlığında kurduğu hükümet, döne-min cumhurbaşkanının kabinedeki isimlere müdahaleleri nedeniyle yakla-şık birbuçuk ay sonra güvenoyu alabilmiştir.56 Aynı cumhurbaşkanı, seçim-den önce ANAP’ın milletvekili listesinde hangi isimlerin yer alması gerektiği-ne dair telkinde bulunarak Meclis oluşumuna dahi müdahale etmiştir. Ben-zer şekilde seçimlerin hemen ardından 1988 yılında kabinesinde revizyona gitmek isteyen Başbakan Özal ile dönemin Cumhurbaşkanı arasında deği-şecek isimler konusunda yaşanan görüş ayrılığı nedeniyle revizyon altı gün geç gerçekleşebilmiştir.57 Özal’ın hükümetlerin kurulması ve revizyonu ile il-gili konularda Cumhurbaşkanının tutumunu ifade ederken “veto etmek” ifa-desini kullanması dikkat çekicidir.58

Bu çatışmalarda sorun yalnızca rejim konusunda yaşanan hassasiyetler-den çıkmamıştır. Cumhurbaşkanı ile başbakanın parti içindeki politikalar konusunda yaşadıkları anlaşmazlıklar (Özal-Akbulut örneği); dış politikada ve ekonomide benimsedikleri farklı stratejiler (Demirel-Çiller örneği); cum-hurbaşkanının anayasadaki denetim yetkilerini etkin bir biçimde kullanmak istemesi (Sezer-Ecevit örneği); günlük politikalardaki görüş ayrılıkları (özel-leştirme konusunda Sezer-Ecevit, 2B örneğinde Sezer-Erdoğan anlaşmaz-lığı) gibi birçok farklı nedenle cumhurbaşkanları ile hükümet arasında kriz-lerin yaşandığı görülmüştür.59 Kısaca 1982 Anayasası döneminde hüküme-tin iki kanadı arasındaki ilişkilerin parlamenter bir sistemi yansıttığını ileri sür-mek oldukça güçtür.

55 Haluk Alkan, Karşılaştırmalı Siyaset: Başkanlık ve Parlamenter Sistemler Işığında Yarı Başkanlık Mo-delleri (İstanbul: Açılım Yayınları, 2004), s. 311.

56 Bülent Tanör, Siyasal Tarih Cilt 5: Bugünkü Türkiye (1980-1995) (İstanbul: Cem Yayınevi, (1980-1995), s.56.

57 “Kabinede Yarım Operasyon,” Milliyet, 27 Haziran 1988.58 Mehmet Barlas, Turgut Özal’ın Anıları (İstanbul: Birey Yayıncılık, 2000), s. 35.59 Haluk Alkan, Karşılaştırmalı Siyaset: Başkanlık ve Parlamenter Sistemler Işığında Yarı Başkanlık Mo-

delleri (İstanbul: Açılım Yayınları, 2000), s. 321.

Page 54: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

52

Hükümet İstikrarsızlıkları, Koalisyonlar ve Ekonomik Krizler

Türkiye’de siyaset süreci çoğunlukla parlamento temelli bir işleyişe sahip olamamıştır. Bu yönüyle ortaya çıkan istikrarsızlıklar, hükümetlerin sosyoe-konomik krizlerle baş edebilme yeteneğini de zayıflatmış ve siyasi sistemi sarsacak nitelikte derin etkiler üretmiştir. Üstelik istikrarsız koalisyon hükü-metlerinin bir kısmı doğrudan seçim sonuçlarına dayalı olmayıp vesayetçi sistemin bir dayatması sonucunda gerçekleşmiştir.

Parlamenter kurgunun anayasal düzlemde en uygun biçimde tanımlandı-ğı 1909 ve 1961 Anayasaları dönemleri, Türkiye’de hükümet istikrarsızlıkla-rının en yoğun yaşandığı dönemlerdir. 1909 Anayasasının yürürlüğe girdi-ği tarihten itibaren 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu kabul edilip meclis hükü-meti modeli benimseninceye değin geçen süre içinde, aralarında görev sü-releri günlerle ifade edilen hükümetler de dahil olmak üzere 18 hükümet ku-rulmuştur.

1961 Anayasası döneminde toplam 19 yıllık süre içerisinde görev yapan onbeş koalisyon hükümetinin sekizi doğrudan askeri vesayet rejimlerinin hüküm sürdüğü 1961-1965 ve 1971-1973 yılları arasında kurulmuştur. Bu dönemlerde kurulan istikrarsız koalisyon hükümetleri toplamda yedi yıl yö-netimde kalmışlardır. Buna karşılık seçim sonuçlarına dayalı istikrarsız koa-

Page 55: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

53Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

lisyon hükümetlerinin görev yaptıkları toplam süre yaklaşık beş yıldır. 1961 Anayasası döneminde tek partili hükümetlerin iktidarda bulunduğu süre de yaklaşık beş yıldır. Bu dönemde koalisyon ve azınlık hükümetlerinin ortala-ma görev süreleri yaklaşık on aydır. Kurulan tüm hükümetler bazında orta-lama süre bir yılı bulmaktadır.

Bu verilere dayanarak söz konusu dönemlerde istikrarlı hükümet yapıları-nın oluştuğu ve etkin bir yasama sürecinin işlediğini öne sürmek mümkün görünmemektedir. 1961 Anayasası sonrasında Türkiye’de siyaset süreci açısından dikkat çekici diğer bir görünüm; normal koalisyon hükümetleri-nin iş başında olduğu dönemlerin “siyasal kutuplaşma” dönemleri olarak isimlendirilmesidir.60 Özellikle 1970’li yıllarda koalisyon hükümetleri döne-minde belirgin bir görünüm alan kutuplaşma, yalnızca koalisyon hüküme-ti ile muhalefet partileri arasında değil, bizzat koalisyonun ortakları arasın-da da yaşanmıştır.

1982 Anayasası döneminde de benzer bulgular söz konusudur. Bu dönem-de kurulan on dokuz hükümetin dokuzu tek partili hükümet, onu koalisyon hükümetidir. Koalisyon hükümetlerinin ortalama görev süreleri on dört ayın altında kalmaktadır. 1982 Anayasası döneminde kurulan koalisyon hükü-metlerinin ikisinin 28 Şubat süreci sonrasında yine askeri vesayet altında kurulmaları, 1980 öncesi ile bir başka benzerliği ortaya koymaktadır. 1993 yılından başlayarak, 2000’li yılların başlarına kadar kurulan koalisyon hükü-metlerinin belirgin özellikleri, bizzat kurucuları arasında görüş birliği ve uz-laşma eğiliminin zayıf olduğu, yüksek düzeyde bölünmüş bir karakteri yan-sıtmaları ve ülkeye yönelik ciddi ekonomik, sosyal, kültürel ve uluslararası tehditlerin ortaya çıktığı bir dönemde, bu zorluklara karşı etkili ve inandırıcı programlara sahip olmamalarıdır.61

Dolayısıyla gerek 1961 Anayasası, gerekse 1982 Anayasası döneminde Türkiye’de istikrarlı koalisyon hükümetlerinin kurulabildiğini söyleyebilmek oldukça güçtür. Bu görünüm Türkiye’de istikrarlı bir parlamenter sistem için gerekli olan kurumsal bir zeminin bulunmamasının yanı sıra, yine bu siste-min gerektirdiği uzlaşmaya dayalı, uzun süreli koalisyon hükümetlerini bes-leyecek bir siyasi kültürün de oluşmadığını göstermektedir.

60 Frank Tachau, “Turkish Political Parties and Elections: Half a Century of Multiparty Democracy,” Turkish Studies, 1/1 (2000), ss. 128-148.. 

61 William Hale, ‘Turkey’s Domestic Political Landscape: a Glance at the Past and the Future,” Inter-national Speactator 24/1 (1999), s. 28.

Page 56: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

54

Türkiye’deki çarpık parlamenter sistem uygulamasının ve bu uygulamada karşılaşılan sorunları aşmak noktasında siyasi işleyişin yardımcı bir unsur olamaması, ülkenin karşı karşıya kaldığı krizlerin çözümlenmesinde yöne-tim etkinliğini de zayıflatmıştır. Türkiye’de 1960 sonrası incelendiğinde dört derin ekonomik krizin bu dönemi tanımladığı görülecektir.62 Bu kriz dönem-leri sırasıyla 1978-81, 1988-89, 1994, 1998-2002 yılları arasında yaşanmış-tır. Dolayısı ile Türkiye’yi sarsan derin ekonomik krizler ile koalisyon hükü-metleri arasında yakın bir ilişkinin varlığı dikkat çekmektedir. Yine tarihsel olarak sıralanan dönemlerden, nispeten ekonomi üzerinde daha az olum-suz etkide bulunan dönemin 1988-89 kriz süreci olduğu söylenebilir. Ger-çekten Türkiye’nin 70’li yılların sonunda ve 1994-2001 yılları arasında yaşa-dığı krizler ekonomimiz üzerinde sarsıcı etkilerde bulunmuştur. Buna karşı-lık 2008 yılı sonrasında yaşanan küresel ekonomik krize karşı Türkiye’de is-tikrarlı bir yürütme yapısının bulunması, belki de etkileri çok daha derin ve kalıcı olacak bu krizin yönetiminde ülkemize büyük avantajlar sağlamıştır.

İstikrarsız hükümetler, özellikle kriz dönemlerinde siyasi otoritelere duyulan güveni de kırılgan hale getirmektedir. Bu iki unsur bir araya geldiğinde kar-şılaşılan krizlerin etkileri de derinleşmekte, olumsuz etkilere direnebilecek sektörler de siyasi istikrarsızlık nedeniyle risk almayıp, korumacı bir tutuma yönelerek sürecin bir parçası olmaktadırlar.

Parlamenter sistemlerin bir üstünlüğü olarak vurgulanan, kriz dönemlerin-de ve siyasi istikrarsızlıklarda cumhurbaşkanlarının arabulucu bir rol üstle-nerek sistemin kilitlenmesini önleyebileceği konusu Türkiye’deki siyasi pra-tik açısından pek de hayata geçebilmiş görünmemektedir. 1970’li yılların başından itibaren görülebilen ve aşama aşama büyüyen ekonomik kriz kar-şısında cumhurbaşkanlığı kurumunun istikrarsızlığın aşılmasında herhangi bir rolünden bahsedilemez. Hatta 2001 krizi öncesinde yaşanan gelişme-lerde krizin derinleşmesinde Cumhurbaşkanlığı makamı ile Ecevit hüküme-tinin anlaşmazlığı belirleyici bir rol oynamıştır. Sonuç olarak, ekonomik kriz-lerin siyasi gerilimlerden bağımsız olmadığını ve Türkiye’de uygulanan par-lamenter sistemin açmazlarının, siyasi gerilimleri tırmandırıcı bir rol oynadı-ğını söylemek mümkündür. Mevcut verilere bakarak Türkiye’nin yapısal bir sistem reformunu gündemine alması kaçınılmaz görünmektedir.

62 Gülten Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Krizler (1929-2001) (İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Ya-yınları, 2005).

Page 57: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

55Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Vesayet Rejiminin Bir Örneği Olarak 28 Şubat Süreci

Türkiye’de 1982 rejiminde kurgulanan vesayetçi sistemin nasıl işlediğine ilişkin en iyi örneklerden biri şüphesiz 28 Şubat sürecidir. 24 Aralık 1995 genel seçimleri sonrasında Refah Partisi’nin seçimlerden birinci çıkmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Demirel önce, tüm parlamenter teamülleri gözardı ederek ANAP ile DYP arasında bir koalisyon hükümetinin kurulmasını iste-mişti.zorlamış. Demirel bu kurulan koalisyonun kısa bir süre içinde dağılma-sından sonra da isteksiz bir şekilde Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’a hükümeti kurma görevini vermiştir. Vesayet mekanizmalarının bu aşamadan sonra daha sert bir formda sürece müdahale ettiği yeni kurulan Refah Partisi - DYP koalisyon hükümeti üzerinde ise her türlü önleyici vesa-yetçi süreçlerin işletildiği görülmüştür. miştir. Sonunda, Milli Güvenlik Kuru-lunun 28 Şubat 1997 tarihli toplantısında alınan kararlar ve sonrasındaki ge-lişmelerde görüldüğü gibi kurgulandığı gibiCumhurbaşkanı, Milli Güvenlik Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa Mahkemesi ve kamu ku-rumu niteliğindeki meslek kuruluşları siyasete yön verme, mevcut hüküme-ti çalışamaz hale getirme konusunda işbirliği yapmışlardır. Halk çoğunluğu-nun iradesini karşılarına alarak işleyen bu vesayetçi mekanizma kendi ajan-daları yönünde kamuoyu oluşturmak amacıyla, Türk-İş, DİSK, TİSK yanın-da TESK ve TOBB gibi meslek kuruluşlarının da bulunduğu “sivil inisiyatif” adında bir yapı oluşturarak koalisyon hükümetini istifa etmek zorunda bırak-mıştır. İzleyen süreçte vesayetin asıl sahibi pozisyonundaki cumhurbaşka-

Page 58: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

56

nı doğrudan müdahaleleriyle yeni koalisyonun kurulmasını engellemiş, si-yasi partilerin iç yapılarına müdahale etmiş, yeni siyasi partilerin kurulma-sını sağlamış ve kendi arzusu doğrultusunda bir hükümetin kurulmasını te-min etmiştir. Devamında her vesayet kurumu kendi üzerine düşen rolü oy-namış, iktidar partisinin kapatılması için deliller oluşturulmuş, kapatma da-vası açılmış ve neticede mecliste çoğunluğu temsil etmiş bir parti kapatıl-mıştır. Belki daha tuhafı Anayasa Mahkemesi, davalı parti üyelerinin bazıla-rının çok hukukluğu, resmi daire ve üniversitelerde bayanların başörtülü bu-lunabilmelerini, Türkiye’de uygulanan şekliyle laikliği eleştirmelerini kapat-ma gerekçeleri arasında saymış olmasıdır.63 Kapatılan partinin şimdiye ka-dar sadece Türkiye’de değil, dünyada bile demokratik ülkeler içerisinde o ülke parlamentosunda en fazla sandalyeye sahip parti olması Türkiye’deki vesayet mekanizmalarının ne derece güçlü ve etkin bir müdahalede bu-lunduğunu göstermesi açısından önemlidir. Kaldı ki o dönemde kapatma-ya sebep olan gerekçelerin esasında demokratik talepler olduğu ve bugün bunların karşılandığı ve Cumhuriyet rejiminin daha sağlam ayakta olduğu ifade edilmelidir.

Aynı tuhaf ve vesayetçi mantık Fazilet Partisi hakkında açılan dava sürecin-de de söz konusudur. Bu davada da Anayasa Mahkemesi Siyasi Partiler Kanununda odak olmanın güvencelerini önceki iptal kararı sonrasında ye-niden düzenleyen hükmü iptal ederek davalı parti hakkında kapatma kararı vermiştir.64 Fazilet Partisi’ne kapatma davası açıldığında TBMM’nin en fazla sandalyeye sahip üçüncü parti konumunda olduğunu da unutmamak ge-rekir.

Yukarda örneklemler analiz edildiğinde 28 Şubat süreci Türkiye’de ne tür bir hükümet sisteminin uygulandığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Par-lamenter sistem görüntüsü altında tam bir vesayetçi mekanizma işlemek-tedir. Bu mekanizmalar, 27 Mayıs darbesi sonrasında kendilerine anaya-sal bir hukuk zemini bularak milli irade, demokrasi, insan hakları ve siyasal meşruluk gibi ilkelere karşı kendilerini konumlandırmışlardır.

1982 Anayasasını kurgulayan iradenin vesayetin merkezine yerleştirdiği cumhurbaşkanlığı makamı ile ilgili olarak 2007 yılındaki seçimlerde yaşa-nan süreç, “parlamenter sistem”in nasıl işlemediğini gösteren garip bir du-rum olarak tarihe geçmiştir.

63 E.S.: 1997/1 (Siyasi parti kapatma), K.S.:1998/1. K.T.: 16.01.1998.64 E.S.: 1999/2 (Siyasi Parti Kapatma), K.S.:2001/2, K.T.: 22.6.2001.

Page 59: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

57Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

2007 Cumhurbaşkanlığı Seçim Süreci, 367 Krizi ve Anaya-sa Mahkemesi

1982 Anayasası vesayeti 1961 Anayasasına nazaran daha açık biçimde formüle eden bir yapıdadır. Bu Anayasada vesayetçi yapının en önemli ak-törü hiçbir demokratik parlamenter rejimin ruhuna uygun düşmeyecek şe-kilde güçlü yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanıdır. 1982 Anayasası aslın-da her zaman vesayetçi yapıyı temsil eden bir Cumhurbaşkanının görevde olacağı varsayımı üzerine kurgulanmıştır. Bu formata uymayan ilk Cumhur-başkanı, sivil iradeyi temsil eden Turgut Özal’dır. Özal’ın seçiminden başla-yıp ölümüne değin geçen sürede yaşanan tartışmalar, izleyen süreçte cum-hurbaşkanlığı makamı üzerinde yaşanacak krizlerin de habercisi olmuştur.

Vesayet rejiminin Cumhurbaşkanı seçimi esnasındaki asıl direnci onbirin-ci Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşanmıştır. Zira bu seçimde Mec-liste rahatlıkla seçilebilecek en güçlü aday olan Abdullah Gül siyasi çizgisi (ve eşinin başörtülü olması) nedeniyle istenen formatın çok dışında bir isim-di. Gül’ün seçilmesi durumunda rejimin cumhurbaşkanlığı makamına biç-tiği işlev anlamını yitirecek ve sonuçta vesayet güç kaybına uğrayacaktı. Bu nedenle 28 Şubat sürecinde olduğu gibi vesayetçi aktörler cumhurbaş-

Page 60: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

58

kanlığı seçim sürecine müdahale etmişlerdir. Yargı bürokratları ve az sayı-daki akademisyen tarafından ortaya atılan ince ve anayasaya açıkça aykı-rı olan Cumhurbaşkanı seçiminin yapılacağı Meclis oturumunda birinci tu-run tamamlanmış olabilmesi için o oturumda üye tamsayısının en az üçte iki oranında milletvekilinin hazır bulunması gerektiği tezi vesayetçi kurgunun can simidi olmuştur. Mecliste, başta CHP olmak üzere bu iddianın buldu-ğu destek bir anda ülke gündemi değiştirilmiştir Yine Cumhurbaşkanlığı se-çiminin ilk turu yapılmadan kısa bir süre önce, Genelkurmay Başkanlığının internet sitesine konulan 27 Nisan 2007 tarihli e-muhtıra ile silahlı kuvvetler eliyle sürece diğer bir müdahale gelmiştir. Bahsi geçen metinde Cumhur-başkanlığı seçim sürecine ilişkin şu ifadeler yer almaktaydı:

“Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmek-tedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuv-vetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorum-ların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranış-larını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.”

İşte bu ortamda gerçekleşen ve ilk turda toplantıya 367 milletvekili katılma-dığı savıyla CHP tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru sonra-sında verilen “367 kararı”65 bir yandan vesayetin gücünü yeniden ortaya ko-yarken diğer yandan da Cumhurbaşkanlığı seçiminin tamamlanmasını ne-redeyse imkansız hale getirmiştir.

Anayasa Mahkemesinin bu aktivist tutumu aslında Mahkemenin 1961 Ana-yasasındaki kuruluş gerekçesiyle de örtüşmekteydi. Zira Anayasa Mahke-mesi görünüşte aslında tam da bu gerekçeyle, ihtiyaç duyulduğunda ve-sayetin müdahale aracı olarak kurgulanmıştı. Nitekim Anayasa Mahkeme-si 2007 seçiminde de Anayasanın konuya ilişkin açık hükümlerini tadil ede-rek 367 kararı gibi hukuken savunulması imkansız, yetkilerini aşan bir kara-ra imza atabilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı seçimini kilitleyen bu kararı son-rasında siyaset kurumu vesayetçi iradenin engellemelerini aşma arayışına

65 E.S.: 2007/45; K.S.: 2007/54; K.T.: 1.5.2007.

Page 61: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

59Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

girişmiş ve Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçeceği bir anayasa deği-şikliği hazırlayarak referanduma sunmuştur. Bu anayasa değişikliği referan-dumda yüzde 68’lik bir oyla kabul edilmiştir.

Vesayetçi kurguda cumhurbaşkanının konumunu anlamak için ilginç bir ör-nek bu anayasa değişikliği sürecidir. Dönemin cumhurbaşkanı TBMM’de kabul edilen anayasa değişikliğini Resmi Gazetede yayınlanıp yürürlüğe sokmak yerine Meclise iade etmiş, ardından 367 üzeri oyla yeniden kabul edilip kendisine sunulunca yine yayınlayıp yürürlüğe sokma tercihini kullan-mamış, bu değişikliği hem referanduma sunmuş, hem de Anayasa Mahke-mesine değişiklik hakkında iptal davası açmıştır.

Vesayetçi refleks bağlamında iki önemli gelişme de 2008 yılında yaşan-mıştır. Bunlardan ilki üniversitelerde yaşanan başörtü sorununun çözümü-nü amaçlayan Anayasa değişikliğidir. Anayasanın 10. ve 42. maddelerinde TBMM’de temsil edilen dört siyasi partiden üçünün destek verdiği değişik-lik 411 oyla kabul edilmiştir. Üniversitelerdeki başörtüsü yasağı konusun-da Anayasa Mahkemesi, gerek 1990’lı yılların başında verdiği kararlarda ve gerekse Refah Partisi ve Fazilet Partisi ile ilgili kapatma kararlarında başör-tüsü yasağı lehine detaylı gerekçeler oluşturmuştu. Nitekim Anayasa Mah-kemesi, yapılan başvuru üzerine bu iki maddelik anayasa değişikliğini iptal etmiştir.66 Üstelik Mahkeme dava konusu anayasa değişikliklerini, anayasa-da kendisine böyle bir yetki verilmemesine rağmen esas açısından denet-leyip iptal etmiştir. Mahkeme, Cumhuriyetin niteliklerinin değiştirilemezliğin-den yola çıkarak, dava konusu maddelerin laiklik ilkesi ile çeliştiğini vurgu-layarak esas denetimi yapmıştır. Oysa 1982 Anayasası, anayasa değişiklik-lerinin şekil denetimini de üç hususla sınırlandırmaktaydı. Mahkeme ise bu-rada tamamen bürokratik vesayetçi yapının bir aktörü refleksiyse bu deği-şikliği, tüm eleştirileri göze alarak iptal edebilmiştir.

İkinci gelişme Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yaklaşık altı yıldır iktidar-da olan ve Mecliste yaklaşık beşte üçlük bir çoğunluğa sahip olan AK Parti hakkında laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle temelli kapa-tılması istemiyle Anayasa Mahkemesine dava açılmasıdır. Açılan bu kapat-ma davası kamuoyunda bir şok etkisi yaratmıştır. Avrupa Birliğine tam üye-lik için müzakereleri yürüten, demokrasi, insan hakları ve diğer birçok konu-da önemli reformlara imza atan bir iktidar partisi hakkında kapatma davası açılması Türkiye’de vesayet sorununun ciddiyetini göstermektedir. Önem-

66 E.S.: 2008/16, K.S.: 2008/116, K.T.: 5.6.2008.

Page 62: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

60

li ölçüde “Google araması”ndan hükümete muhalif gazete haberleri daya-nak alınarak üretilen delillerle açılan bu davanın esasında hukuken ciddiye alınacak bir yönü olmamasına rağmen, Anayasa Mahkemesi davalı partiyi, üniversitelerde başörtüsü yasağını ve meslek lisesi mezunlarının üniversite-ye giriş sınavındaki katsayı eşitsizliğini kaldırması, çocukların Kuran kursla-rına daha erken yaşta gidebilmesine imkan tanıyan düzenlemeleri nedeniy-le laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle devlet yardımından mahrum bırakma yaptırımı ile cezalandırmıştır.67 İlginçtir ki karşı oylar bir ek-sik olsaydı Mahkeme altı yıldır iktidarda olan bir siyasi parti hakkında kapat-ma kararı verecek ve ülkede yeni bir siyasi krizin tohumlarını ekmiş olacaktı.

Bu karar esasında vesayetçi yapının ne derece kendi kurumsal/ideolojik modelini koruma refleksi gösterdiğini ortaya koyması yönüyle anlamlıdır. İn-san hakları standartları açısından hiçbir sorun teşkil etmeyen, aksine bu il-keleri sağlama amacı taşıyan taleplerin Anayasa Mahkemesi gibi bir ku-rum tarafından bir siyasi partiyi cezalandırılma gerekçesi olarak kullanılma-sı, Türkiye’deki bürokratik vesayetçi yapının etkisini daha açık biçimde or-taya koymaktadır.

Dönüm Noktası: Cumhurbaşkanının İlk Kez Doğrudan Halk Tarafından Seçilmesi ve Siyasi Sonuçları

2007 yılında yapılan Anayasa değişikliği bir yandan vesayetçi yapıya büyük bir darbe vururken, diğer yandan da hükümet sistemi tanımlamalarını için-den çıkılmaz bir hale getirmiştir. Böylece artık halk kendi Cumhurbaşkanını, her türlü pazarlığın dışında doğrudan seçecektir.

2007 Anayasa değişiklikleri ile, cumhurbaşkanını seçme inisiyati-finin halka verilmesi bu inisiyatifin tekrar meclise verilmesi olası-lığını siyasi açıdan imkansız kılmıştır. Esasında Cumhurbaşkanı-nın Meclis tarafından seçilmesi usulüne son verilmesi cumhurbaş-kanlığı seçimlerini birer kriz nedeni olmaktan çıkarmış ve seçim-lerin meşruiyet zeminini güçlendirmiştir. Türkiye’de bu değişiklik-lerin bir sonucu olarak artık cumhurbaşkanlığına seçilen isimlerin vesayetçi yapının temsilcisi siyaset sürecinde bir rol oynama ola-sılığının ortadan kalkmasıdır.

67 E.S.: 2008/1 (Siyasî Parti Kapatma), K.S.: 2008/2, K.T.: 30.7.2008.

Page 63: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

61Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan seçimlerin ilk turunda Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 52 oranında oy alarak Cumhuriyet tarihinde halk tarafın-dan seçilen ilk Cumhurbaşkanı olmasıyla 2007 yılında yapılan değişiklikler hayata geçirilmiştir.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi Anayasada Cumhurbaşkanı-na tanınan güçlü yetkilerin kullanmasının meşruiyet zeminini güçlendirmiş-tir. Belirtildiği gibi 1982 Anayasası Cumhurbaşkanına yürütmede güçlü yet-kiler vermiştir. Geçmiş dönemlerde bazı Cumhurbaşkanları Meclis tarafın-dan seçilmiş olmalarına rağmen bu yetkileri ısrarlı biçimde kullanmış ve bu durum yürütmenin iki kanadı arasında sorunlar yaşanmasına neden olmuş-tur. Halkın oyu ile seçilen cumhurbaşkanının bu yetkileri kullanması artık sahip olunan meşruiyetin bir gereğidir. Zira tek başına yüzde elliden fazla oy alarak seçilen ve ikinci kez seçilmesi de mümkün olan Cumhurbaşkanı-nın bu yetkileri kullanması vesayetçi rejimin bir yansıması değil, yeni siste-min meşru bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Öte yandan halkın oyu ile seçilmesine ve güçlü yetkiler kullan-masına rağmen 1982 Anayasasında cumhurbaşkanının statüsün-de ve yetkilerinde tanımlanmamış ciddi boşluklar bulunmaktadır. 1982 Anayasası vesayetçi bir rejim öngördüğünden seçimli iki yü-rütme otoritesine dayanan bir işleyişi karşılayacak yeterlilikte bir kurumsal çerçeveye sahip değildir. Bu sorunlu yapı, özellikle hü-kümet ile cumhurbaşkanının farklı siyasi eğilimlere mensup olması durumunda daha açık biçimde kendisini gösterecektir. Türkiye’de 1982 Anayasası döneminde yaşanan pratik farklı açılardan ve fark-lı konularda cumhurbaşkanları ile başbakanların arasında yer yer siyasal krizlere dönüşen tartışmaların yaşanabileceğini zaten gös-termiştir. Tüm bu nedenlerle Türkiye açısından mevcut iki baş-lı yürütme modelinin sürdürülebilirliği mümkün görünmemektedir.

Page 64: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

62

C. SONUÇ: TÜRKİYE’DE SİSTEM TARTIŞMALARI VE BAŞKANLIK MODELİ

Türkiye’deki tartışmalarda sıklıkla yapılan önemli hatalardan bir tanesi hü-kümet sistemi tercihini demokrasi ile özdeş görüp vazgeçilmez olarak ta-nımlamaktır. Oysa her ülke kendi toplumsal yapısı, siyasal kültürü, gelenek-leri ve iktidar alışkanlıkları çerçevesinde demokrasiyi en güçlü kılacak hü-kümet sistemi tercihinde bulunabilmeli ve sistemin işleyişinde, demokrasi-nin kurumsallaşmasında ve istikrarlı bir yönetimin kurgulanmasında sorun ile karşılaştığında rahatlıkla bu tercihini sorgulayabilmelidir. Unutulmamalı-dır ki, asıl korunması gereken ilke bizatihi hükümet sistemi tercihi değil, de-mokrasi, insan hakları ve hukuk devleti prensipleridir.

Yine bu tartışma sürecinde dikkat çekici bir diğer yanlış vurgu herhangi bir hükümet sistemi ile devlet sistemleri arasında yapılan karşılaştırmalardır. Bi-lindiği gibi anayasa hukuku ve siyaset bilimi literatüründe devlet sistemle-ri farklı kriterlere göre tasnife tabi tutulurlar. Üniter/federal, cumhuriyet/mo-narşi gibi adlandırmalar bu tasnife yöneliktir. Hükümet sistemi tasnifleri ise yürütme erkinin oluşum biçimi ile yasama yürütme ilişkileri üzerinden yapı-lır. Başkanlık/parlamenter/meclis hükümeti gibi adlandırmalar ise bu tas-nifi karşılar. Her ülke kendi gereksinimlerine göre bir devlet tercihi ve hü-kümet sistemi tercihinde bulunabilir. Bu tercihlerden hiçbiri diğeri için bir zorunluluk ilişkisi içermez. Örneğin İngiltere devlet sistemi tercihini monar-şiden yana kullanırken, hükümet sistemi tercihini parlamenter sistemden

Page 65: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

63Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

yana kullanmıştır. Benzer biçimde Almanya devlet sistemi konusunda fe-deralizmi tercih ederken, hükümet sisteminde parlamenterizme yönelmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de hükümet sistemine ilişkin tartışmaların hiçbir biçim-de devlet sistemi tartışmalarına atıfta bulunmadığının altını çizmek gerekir. Başkanlık sistemi tercihinin, hiçbir biçimde beraberinde devlet sistemi tar-tışmalarını getirmediği açıktır.

Bir diğer önemli sorunlu tartışma başlığı otoriterlik, tek adamlık ya da dikta üzerine yürütülmektedir. Sürekli olarak başkanlık sisteminin antidemokratik sonuçlar doğuracağı, bu hükümet modelinin bir tek adam hakimiyeti yara-tacağı vurgulanmaktadır. Ancak dünya istatistiklerinde tek adamlık, antide-mokratiklik ya da diktatoryal uygulamalar açısından parlamenter sistemle-rin daha elverişli olduğu da bilinen bir gerçektir. Tartışmalarda ihmal edilen önemli bir boyut tam da bu noktadadır. Hükümet sistemi tercihlerinden her-hangi birisi tek başına bu tür olumsuzlukları bünyesinde barındırmaz. Her sistem uygulayıcıların elinde antidemokratik formlara kayabilir. Tartışmada-ki tuhaflık parlamenter sistem taraftarları kendi önermelerini İngiltere üzerin-den sunarken, başkanlık sistemi aleyhindeki örnekleri diktatörlükler üzerin-den kurgulamalarıdır. Oysa demokrasisi yeterince gelişmemiş, antidemok-ratik yönetimlerce idare edilen çok sayıda parlamenter model mevcuttur.

Parlamenter modelin anayasal olarak kurgulanmaya çalışıldığı dönemlerde ülkemiz de benzeri uygulamalara şahit olmuştur. 1909 tadilleri sonrası İtti-hat Terakki diktası tam da parlamenter bir kurguda ortaya çıkmıştır. 1924 Anayasasının yürürlükte olduğu dönemde tek parti rejimi uzun süre devam etmiştir. 1961 ve 1982 anayasalarının öngördüğü parlamenter sistemde onar yıllık periyotlarla demokrasi dışı müdahaleler söz konusu olmuştur.

Türkiye’de parlamenter sistem tecrübesi yüzelli yıla yaklaşmıştır. Bu süre içinde parlamenter monarşiden parlamenter cumhuriyete hemen her form denendi. En saf halinde yakın uygulamalarda dahi çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalındı. Tüm bu tecrübe bir hükümet sistemi değişimini zorunlu kıl-maktadır. Türkiye siyasal, sosyokültürel ve ekonomik dinamikleri ile uyumlu düzenlemelerle desteklenmiş şekilde, demokratik ve yönetsel etkinliği ha-yata geçirebilecek bir başkanlık sistemini kurumsallaştıracak potansiyele sahiptir.

Başkanlık sistemine geçilmesi ile yaşanabilecek olumsuzluklar konusun-da dile getirilen eleştirilerin birçoğu gerek 1961 Anayasası döneminde, ge-

Page 66: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

64

rekse 1982 Anayasası döneminde yaşanmış sorunlardır. Sanki bu sorunlar bu ülkede hiç yaşanmamış gibi davranmak, sistem sorununu yapıcı bir tar-tışma zemininde yürütülmesini engellemektedir. Hükümet sistemi değişikli-ği sürecinde üzerinde yaşadığımız köklü coğrafyanın birikimi ve bu coğraf-yada yaşayan medeniyetlerin iktidar alışkanlıkları üzerinden rahatlıkla tüm eleştirileri ortadan kaldıracak yeni bir formül üretmek mümkündür. Bu kap-samda farklı başkanlık modellerinin yaşadığı/yaşayabileceği sorunlar üze-rinden çözüm mekanizmaları üretmek anayasa yapıcı iradenin atabileceği adımlardır.

Örneğin Başkanlık sistemine önemli eleştirilerden birisi olan katı kuvvetler ayrılığı prensibi nedeniyle yaşanabilecek sistem kilitlenmesini çözecek for-müller rahatlıkla üretilebilir. bulunabilir. Çünkü özellikle yasama ve yürütme arasında yaşanabilecek bir anlaşmazlık, sistemin işleyişini kilitleyebilmekte ve sistemi kısa sürede bir krize sürükleyebilmektedir.

Bu noktada, öncelikle belirtilmesi gereken husus, her siyasal sistemde farklı biçimlerde sistem kilitlenmesinin yaşanabileceği, bunun yalnızca başkanlık sistemine özgü bir durum olmadığıdır. Parlamenter sistemin, cumhurbaş-kanının tarafsız bir otorite olarak tarafların dinleyeceği bir arabulucu rolü oy-nayarak krizlerin aşılmasında devreye girebilmesi, bu sistemin seçime git-meden hükümet değişimini mümkün kılması, yine krizlerin aşılmasında er-ken seçimlerin işlevsel bir rolünün olması gibi özellikler nedeniyle krizleri aş-makta daha üstün olduğu iddia edilmektedir.

Parlamenter sistem, yasamada çoğunluğu oluşturan grubun yasama sü-recini kontrol edebilmesi yönüyle yasama ile yürütme arasında kriz çıkma olasılığını düşürmektedir. Ancak buna karşılık yasama sürecini yürütmenin nüfuzuna açarak kuvvetler ayrılığını uygulanamaz kılmaktadır. Parlamenter sistemde çok partili parlamento bileşimlerinin söz konusu olduğu durum-larda azınlık hükümetlerine karşı ya da koalisyonun bazı ortaklarının spesi-fik konularda mecliste muhalefet partiler ile ortak hareket etmesi durumun-da parlamenter sistemde de kilitlenme sorunu ortaya çıkabilmektedir. Ba-zen temsil gücü son derece az olan bir siyasal partinin parlamenter süreci kilitleyebileceğine pek çok örnek vermek mümkündür. Koalisyonların kurul-ması sürecinde yine küçük partiler temsil oranlarının üstünde bir güce ula-şabilmektedirler. 1973 seçimlerinde üç milletvekili çıkartan MHP, 1975 yı-lında kurulan Birinci Milliyetçi Cephe Hükümetinde iki bakanlık elde etmişti.

Page 67: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

65Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Parlamenter sistemde başka bir tıkanma örneği ise 1980’de yaşandı. Büyük Millet Meclisi Mart 1980’den Eylül 1980’e kadar toplam 115 bileşim yapma-sına rağmen cumhurbaşkanı seçememiş ve bu kriz 12 Eylül müdahalesinin gerekçelerinden birini oluşturmuştu.

Yine parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanlarının yaşanabilecek krizlerde arabulucu rolü oynayacaklarına dair genel geçer bir kuraldan da söz edile-mez. Cumhurbaşkanları böyle durumlarda krizin bir tarafı olabilecekleri gibi, pasif kalmak suretiyle de krizlerin derinleşmesine neden olabilirler. Cemal Gürsel’in 1961 sonrasında Yeni Türkiye Partisi ve Adalet Partisi içindeki li-derlik tartışmalarına müdahil olması,68 Cevdet Sunay’ın Bayar ve arkadaş-larına siyasi haklarının iadesi sürecine yaptığı müdahale,69 Ahmet Necdet Sezer’in özelleştirme karşıtı tutumu ve bürokrasiye atanacak isimleri veto etmesi nedeniyle dönemin hükümetleri ile çatışması bu duruma birer ör-nek olarak verilebilir. Yine Türkiye’de ağır bir ekonomik krizin yaşanacağına dair sinyallerin alınmaya başlandığı 1974 yılından itibaren, Cumhurbaşkanı Korutürk’ün yaşanan siyasal gerilimlerde arabulucu olmak yerine pasif bir tutum izlediği bilinmektedir.

Bu noktada belirtilmesi gereken diğer bir husus başkanlık sistemlerinde de bazı aracı kurumlara yer verilebileceğidir. Yukarıda Brezilya örneğinde de-ğinildiği gibi, bazı önemli konularla ilgili parlamentodaki siyasi parti temsil-cilerinin, hükümet ve halk temsilcilerinin başkan ile bir araya gelerek ülke sorunlarını görüştükleri kurullara sistem içinde yer verilebilmektedir. ABD başkanlık sisteminde başkanın yürütme içinde bazı stratejik görevlere mu-halefet partisinden isimleri ataması da bir tür çatışmaları yumuşatıcı tutum olarak gösterilebilir. Yine Latin Amerika örneklerinden hareketle, yasamaya karşı sorumlu bir bakanlar kurulu başkanına sistem içinde yer verilmesi yü-rütme ile yasama arasında uzlaşmayı destekleyici bir çözüm olarak işlev-sel olabilir.

Bu çerçevede Türkiye’de başkanlık sistemine geçiş çalışmalarında göz önünde bulundurulması gereken bazı temel parametrelerin altının çizilesin-de yarar bulunmaktadır.

68 Hüseyin Çavuşoğlu, “Merkez Sağda 27 Mayıs ve 12 Eylül Sonrası Partileşme,” Balıkesir Üniversi-tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 12/22 (2009), ss. 166-168.

69 Feroz Ahmad ve Bedia T. Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi 1945-1971 (Ankara: Bilgi Yayınları, 1976), s. 368.

Page 68: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

66

Temel Parametreler

Raporda kapsamlı bir şekilde analiz edildiği gibi, ülkemizde parlamenter sistem (monarşi ve cumhuriyet seçenekleriyle) kurgulandığı dönemden beri milli iradenin etkin ve sürekli bir biçimde ortaya çıkmasına zemin hazırlaya-cak bir biçimde işlememiş ve sürekli sorun üretmiştir.

Oysa demokrasi mücadelesinin asıl vurgusunun milli irade üzerine olması gerekir. Bu süreçte dışardan ve içerden çok farklı şekillerde millet iradesi-ni önlemek üzere hareket eden vesayet mekanizmaları belli periyotlarda et-kinliğini hissettirmiş ve siyasal sisteme doğrudan müdahalede bulunmuş-tur. İslam dünyasındaki yeri, demokrasi mücadelesindeki tarihi, siyasi ve idari birikimi ile Müslüman ülkeler arasında en fazla mesafe katetmiş ülke olma pozisyonu, Batılı demokratik değerleri benimserken Müslüman kalmış bir ülke olmayı başarabilmesi gibi unsurlar göz önünde bulundurulduğun-da vesayetçi güçlerin milli iradeye uyguladığı ipoteğin etkisi derin olmuştur.

Türkiye’nin hem uluslararası alandaki konumu ve hem de yaşadığı tecrübe-nin doğal bir sonucu olarak milli iradeye yönelen tehditleri bertaraf edecek, siyasal istikrarı kalıcı kılacak, demokrasisini konsolide edecek, başta insan hakları ve hukuk devleti olmak üzere evrensel değerleri egemen hale geti-recek bir hükümet sistemi değişikliğini acil olarak hayata geçirmesi artık ka-çınılmaz bir zorunluluktur.

Bu değişimi hayata geçirirken referans alacağımız ana kriterler binlerce yıllık devlet geleneğimiz, üzerinde yaşadığımız coğrafyadaki insanların toplum-sal ve siyasal iktidar algısı ve evrensel değerleri göz önünde tutan bir yak-laşım içinde olmalıdır. Bütün bu analiz ve değerlendirmeler neticesinde so-run üreten parlamenter yapı yerine tercih edilecek hükümet sisteminin baş-kanlık sistemi olduğu artık kaçınılmaz bir olgudur. Hükümet sistemi değişi-mi hayata geçirilirken doğru yöntem, dünya üzerindeki başkanlık sistemle-rinden herhangi birini tercih etmek değil, bu modellerin ortak vurguları göz önünde tutularak yukarıda tanımlanan temel referansları göz önünde tutan bir model üretmek olmalıdır.

Başkanlık sistemi kurgulanırken, bu sistemin belirtildiği gibi hukuk devletine dayalı güçlü bir demokrasinin oluşumuna katkı sağlayabilmesi için göz önün-de bulundurulması gereken temel parametreler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Page 69: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

67Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Demokratik bir devlet, seçime dayalı olarak göreve gelen otoritelerin halka hesapverebilir konumda, vesayetçi kurumlara tabi olmadan ya da onlarca baskı altına alınamayacak şekilde kendi fonksiyonlarını yerine getirmeleri ve bu işleyişin hukuk devleti ilkesine bağlı, bireysel hak ve özgürlüklerin gü-vence altına alındığı bir süreklilik içinde işlemesi gibi iki temel ilkeye dayan-maktadır. Başkanlık sistemi gerek dayandığı felsefe ve gerekse sahip oldu-ğu kurumsal çerçeve açısından demokratik bir sistemin hayata geçirilmesi-ne uygun bir sistemdir. Başkanlık sistemi kurgulanırken bu ilkelerin hayata geçirilmesi amacı öncelikli olmalıdır.

Başkanlık sistemi, siyaset sürecinde yalnızca başkanı güçlendirdiği için de-ğil, yürütme yapısını parlamenter sistemden farklı dizayn ettiği için bu ismi almıştır. Bu sistem yasama ve yürütmenin kendi alanlarında etkin olmaları-nı amaçlayan bir sistemdir. Bu çerçevede doğrudan halktan aldığı meşru-iyete dayalı olarak hareket eden başkanın sistemin gereği olarak yürütme alanında politikalarını hayata geçirebilir yetkilerle donatılması gerekmekte-dir. Örneğin başkana kararname çıkartma yetkisinin verilmesinin temel ne-deni, onun yürütmeyi politikaları doğrultusunda yapılandırabilmesi, bu poli-tikaları hayata geçirebilecek yetkinlikte bürokratları atayabilmesi, hızlı bir ka-rar alma ve uygulama sürecini işletebilmesi amaçlıdır. Başkanlık sistemin-de yürütme alanında başkanlık makamının üstünlüğü ve aynı zamanda hal-ka hesapverebilir konumda tutulması son derece önemlidir.

Başkanlık sistemi yasamanın yürütmeye bağımlılığını reddeden bir sistem-dir. Yasama da kendi yetkilerini, herhangi bir nüfuz ve vesayet olmadan kul-lanan bir kuvvettir. Başkanlık sisteminde yasama süreci üzerinde yürütme-nin nüfuzu sınırlandığından yasama ve soruşturma komisyonları etkin birer karar mekanizması olarak işlev görebilmektedir. Bu nedenle yasama orga-nının yapılandırılmasında da onun sistem içinde böyle bir işlev görmesinin sağlanması öncelenmelidir.

Başkanlık sistemi yasama ve yürütmenin kendi alanlarında otorite sahibi olarak birbirlerini dengelemeleri ve kontrol edebilmeleri ilkesine dayanmak-tadır. Dolayısıyla başkanlık sistemi yapılandırılırken, yasama ve başkan ara-sında denge ve kontrol mekanizmalarına ne ölçüde yer verildiği önem ka-zanmaktadır. Başkanlık sisteminin işleyişi gereği bu mekanizmaların bir ki-litlenmeye yol açmayacak şekilde dizayn edilmesi gerekmektedir. Yasama ve başkan birbirlerini dengelemeli, ancak bu sistemi genel bir istikrarsızlığa sürüklememelidir. Rapor içinde değinildiği gibi başkanlık sistemi ile yöneti-

Page 70: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

68

len ülkeler kendi deneyimlerinin bir sonucu olarak sistem kilitlenmelerini aş-maya yönelik farklı bazı mekanizmalar üretmişlerdir. Bu deneyimlerin ince-lenerek benzer mekanizmalara sistem içinde yer verilmesi önem arz etmek-tedir. Ancak kilitlenmeleri aşmak adına, yasama veya yürütmenin bir diğe-ri üzerinde nüfuz kurması sonucunu doğurabilecek düzenlemeler başkanlık sisteminin mantığına aykırıdır.

Başkanlık sistemi, dayandığı felsefenin bir sonucu olarak, belli konularda yasama ile başkanın ortak karar almasını gerektiren bir sistemdir. Bu çer-çevede özellikle üst düzey yargıçların atanması gibi konularda iki otoritenin uzlaşmasını temin etmek gereklidir.

Başkanlık sisteminde etkin bir yürütmenin hayata geçirilmesi ademi mer-keziyetin güçlendirilmesine yakından bağlıdır. Bu çerçevede ademi mer-keziyetin güçlendirilmesini federalizm ile karıştırmamak gerekmektedir. Türkiye’de sıklıkla kullanılan yanlış bir yorumun aksine federalizm, başkan-lık sisteminin doğal bir zorunluluğu değildir. Federalizm farklı tarihsel ve sosyokültürel dinamiklerin bir sonucudur. Türkiye, bu tür dinamiklere sahip bir ülke değildir. Dolayısıyla Türkiye’de ademi merkeziyetin güçlendirilmesi kamu hizmetlerinin verilmesinde seçimli yerel otoritelerin yetkilerinin geniş-letilmesi anlamına gelmektedir. Bu sayede, başkanın makro politikalara yö-nelmesi mümkün olacak, hızlı ve doğru karar alabilme kolaylaşacak ve he-sapverebilirlik alanı netleşecektir.

Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin iki ayrı seçimle belirleniyor ol-ması, seçim sistemleri ve seçimlerin zamanlaması konularını önemli kılmak-tadır. Yasama seçimlerinin seçmen temsilci ilişkisini sahici kılması ve tem-silciyi seçmene karşı hesap verebilir konumda tutması önemlidir. Bu açıdan dar ya da daraltılmış bölge esasına dayanan bir seçim sistemine geçilme-si düşünülebilir. Başkanlık seçimlerinde ise süre ve dönem kısıtı, aday gös-terme yöntemi üzerinde dikkatle durulmalıdır. Ayrıca yasama sürecine hal-kın katılımını kolaylaştıran yarı doğrudan demokrasi uygulamaları (halk giri-şimi gibi) düşünülmelidir.

Başkanlık sistemi ile iki kamaralı meclis yapısı arasında doğrudan bir bağ bulunmamaktadır. Başkanlık sistemlerinde iki kamaralı yasama organı ge-nellikle federal sistemlerin bir sonucudur. Dolayısıyla herhangi bir sosyopo-litik neden olmaksızın Türkiye’de iki kamaralı bir sisteme geçilmesi yasama sürecini uzatarak sistemin kilitlenmesine ve yasamanın zayıflamasına yol açmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

Page 71: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

69Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Türkiye’de başkanlık sistemine geçiş yeni Anayasa süreci içinde ele alın-ması gereken bir konudur. Dolayısıyla, yeni Anayasa sürecinde, katılımcı ve toplumun tüm kesimlerinin katkı sağlayacağı bir süreç içinde başkanlık sis-temi de müzakere edilecektir. Başkanlık sistemi böyle bir süreç içinde de-mokratik sivil bir Anayasanın parçası olarak hayata geçirilebileceğinden, yeni Anayasaya hakim olacak demokratik ve çoğulcu bakış açısının ve ku-rumların varlığından da güç alacaktır.

Türkiye arkasına böyle bir evrensel tecrübe almış bir ülke olarak, tarihin mil-letimizin önüne getirdiği bu anlamlı fırsatı ideolojik kaprislere ve kompleks-lere düşmeden, ama dünyanın birinci sınıf demokrasilerindeki standardlar-dan da taviz vermeden hayata geçirmelidir. Kendi siyasi sistemimizi revize etme konusunda söz sahibi olmak ne kadar gurur verici ise bir o kadar da mesuliyetli bir görevdir.

Kuşkusuz bütün bu hedeflerin gerçekleşmesi toplumsal bir konsensusa bağlıdır; bu da ancak vesayet ve darbe izleri taşımayan çok daha demok-ratik bir anayasa ile mümkündür.

Page 72: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

70

KAYNAKÇAAhmad, Feroz ve Bedia T. Ahmad. Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi, 1945-1971. Ankara: Bilgi Yayınları, 1976.

Aldrich, John H. “Political Parties in and out of Legislatures.” The Oxford Handbook of Political Institutions, ed. R.A.W. Rhodes, S. A. Binder, B. A. Rockman. Oxford: Oxford University Press, 2006.

Alkan, Haluk. Karşılaştırmalı Siyaset: Başkanlık ve Parlamenter Sistemler Işığında Yarı Başkanlık Modelleri. İstanbul: Açılım Yayınları, 2013.

Alkan, Haluk. Karşılaştırmalı Siyaset: Başkanlık ve Parlamenter Sistemler Işığında Yarı Başkanlık Modelleri. İstanbul: Açılım Yayınları, 2013.

Arter, David. Scandinavian Politics Today. Manchester: Manchester University Press, 1999.

Ashbee, Edward. US Politics Today. New York: Manchester University Press, 2004.

Barlas, Mehmet. Turgut Özal’ın Anıları. İstanbul: Birey Yayıncılık, 2000.

Bealey, Frank. “Comparative Institutions.” Elements in Political Science, ed. F. Bealey, M. Sheehan ve R. A. Chapman. Edinburgh: Edinburgh University Press, 1999.

Beblawi, Hazem ve Giacomo Luciani. The Rentier State. Nation, State and Integration in the Arab World. Londra: Croom Helm, 1987.

Beyme, Klaus v. Parliamentary Democracy: Democratization, Destabilization, Reconsolidation, 1789-1999. New York: Palgrave Macmillan, 2000.

Çavuşoğlu, Hüseyin. “Merkez Sağda 27 Mayıs ve 12 Eylül Sonrası Partileşme.” Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 12/22 (2009).

Cutler, Lloyd N. “To Form a Government.” Separation of Powers -- Does it Still Work?, ed. R. A. Goldwin ve A. Kaufman. Washington: American Enterprise Institute, 1986.

Epstein, Leon D. “Parliamentary Government.” International Encyclopedia of the Social Sciences, ed. D. L. Sills. New York: Macmillan and Free Press, 1968.

Eroğul, Cem. Çağdaş Devlet Düzenleri. Ankara: İmaj Yayınevi, 2012.

Gözler, Kemal. Anayasa Hukukuna Giriş. Bursa: Ekin Kitabevi, 2002.

Gözler, Kemal. Cumhurbaşkanı - Hükümet Tartışması: Cumhurbaşkanı Kararnameleri İmzalamayı Reddedebilir mi? Bursa: Ekin, 2000.

Hale,William. “Turkey’s Domestic Political Landscape: a Glance at the Past and the Future.” International Speactator 24/1 (1999).

Hamilton, Alexander. “The Federalist No. 70.” Parliamentary Versus Presidential Government, ed. A. Lijphart. Oxford, New York: Oxford University Press,, 1992.

Page 73: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

71Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Heper, Metin ve Menderes Çınar. “Parliamentary Government with a Strong President: The Post-1989 Turkish Experience.” Political Science Quarterly 111/3 (1996).

“Kabinede Yarım Operasyon.” Milliyet, 27 Haziran 1988.

Kazgan, Gülten. Türkiye Ekonomisinde Krizler (1929-2001). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005.

Kemal, Namık. “Usul-ü Meşveret Hakkında Mektublar 1.” Hürriyet, 14 Eylül 1285.

Kuzu, Burhan. Türkiye İçin Başkanlık Sistemi. İstanbul: Fakülteler Matbaası, 1997.

Lewis, Paul H. Authoritarian Regimes in Latin America. Lanham: Rowman & Littlefield, 2006.

Lijphart, Arend. “Constitutional Design for Divided Societies.” Journal of Democracy 15/2 (2004).

Lijphart, Arend. Demokrasi Motifleri, çev. G. Ayas ve U. U. Bulsun. İstanbul: Salyangoz Yayınları, 2006.

Linz, Juan J. “Presidential or Parliamentary Democracy: Does it Make a Difference?” The Failure of Presidential Democracy I, ed. J.J. Linz ve A.Valenzuela. Baltimore: Johns Hopkins University Press, 1994.

Linz, Juan J. ve Arturo Valenzuela. The Failure of Presidential Democracy: The Case of Latin America. Maryland: The Johns Hopkins University Press, 1994.

Madison, James. “The Federalist Nos. 47, 48.” Parliamentary Versus Presidential Government, ed. A. Lijphart. Oxford, New York: Oxford University Press, 1992.

Mahdavy, Hussein “The Patterns and Problems of Economic Development in Rentier States: The Case of Iran,” Studies in Economic History of the Middle East: From the Rise of Islam to the Present Day, ed. M.A. Cook. Londra: Oxford University Press, 1970.

Mardin, Şerif. Türk Modernleşmesi. İstanbul: İletişim Yayınları, 2014.

Müller, Wolgang C., Tobjörn Bergman ve Kaare Strøm. “Parliamentary Democracy: Promise and Problems.” Delegation and Accountability in Parliamentary Democracies. New York: Oxford University Press, 2003.

Nino, Carlos S. “Ideas and Attempts at Reforming the Presidentialist System of Government in Latin America.” Parliamentary Versus Presidential Government, ed. A. Lijphart. New York: Oxford University Press, 1992.

Nousiainen, Jaakko. “From Semi-presidentialism to Parliamentary Government: Political and Constitutional Developments in Finland.” Scandinavian Political Studies 24/2 (2001).

Ömürgönülşen, Uğur. “Amerika Birleşik Devletleri’nde Kamu Yönetimi.” Kamu Yönetimi İncelemeleri. Ankara: İmge Kitabevi, 2009.

Öztürk, Kazım. İzahlı, Gerekçeli, Anabelgeli ve Maddelere Göre Tasnifli Bütün

Page 74: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

72

Tutanakları ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1966.

“Presidential Authority: Developments in the Law.” Harvard Law Review 125, s. 2145.

Sakallıoğlu, Ümit C. “The Anatomy of the Turkish Military’s Political Autonomy.” Comparative Politics 29/2 (1997).

Sartori, Giovanni. Karşılaştırmalı Anayasa Mühendisliği, çev. E. Özbudun. Ankara: Yetkin Yayınları, 1997.

Schleiter, Petra ve  Edward Morgan-Jones. “Party Government in Europe? Parliamentary and Semi-presidential Democracies Compared.” European Journal of Political Research 48/5 (2009).

Schlesinger, Arthur M. Jr. “Leave the Constitution Alone.” Parliamentary versus Presidential Government, ed. A. Lijphart. Oxford: Oxford University Press, 1992.

Siaroff, Alan. “Comparative Presidencies: The Inadequacy of The Presidential, Semi-presidential and Parliamentary Distinction.” European Journal of Political Research 42/3 (2003).

Smith, Benjamin. “Oil Wealth and Regime Survival in the Developing World, 1960–1999.” American Journal of Political Science 48 (2004).

Strøm, Kaare ve Tobjörn Bergman. Delegation and Accountability in Parliamentary Democracies. New York: Oxford University Press, 2003.

Suavi, Ali. “Küllüküm Rain ve Küllüküm Mesülün An Raiyyetihi.” Hürriyet, 21 Eylül 1868.

Szilágyi, Ilona M. “Presidential versus Parliamentary Systems.” AARMS 8/2 (2009).

Tachau, Frank. “Turkish Political Parties and Elections: Half a Century of Multiparty Democracy.” Turkish Studies 1/1 (2000).. 

Tanıyıcı, Şaban ve Birol Akgün. Amerikan Başkanlığı. Ankara: Orion Kitabevi, 2008.

Tanör, Bülent ve Necmi Yüzbaşıoğlu. 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2001.

Tanör, Bülent. Siyasal Tarih Cilt 5: Bugünkü Türkiye (1980-1995). İstanbul: Cem Yayınevi, 1997.

Teziç, Erdoğan. Anayasa Hukuku. İstanbul: Beta Yayınları, 1998.

Tosun, Gülgün Erdoğan ve Tanju Tosun. “Türkiye’nin Siyasal İstikrar Arayışı: Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemleri. İstanbul: Alfa Yayınları, 1999.

Tulis, Jeffrey K. The Rhetorical Presidency. Princeton: Princeton University Press, 1987.

Turan, İlter. “Unstable Stability: Turkish Politics at the Crossroads?” International Affairs 83/2 (2007).

Page 75: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

73Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Uluşahin, Nur. Anayasal Bir Tercih Olarak Başkanlık Sistemi. Ankara: Yetkin

Yayınları, 1999.

US Senate, Impeachment. http://www.senate.gov/artandhistory/history/common/

briefing/Senate_Impeachment_Role.htm (Erişim 07.02.2013).

Verney, Douglas V. The Analysis of Political Systems. Londra: Routledge & Kegan

Paul Limited, 1959.

Wilson, Woodrow. “Committee or Cabinet Government?” Parliamentary Versus

Presidential Government, ed. A. Lijphart. Oxford, New York: Oxford University

Press, 1992.

Wilson, Woodrow. Congressional Government: A Study in American Politics.

New Jersey: Transaction Publications, 2009.

Page 76: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

74

Haluk ALKAN

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden lisans, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Siyaset Bilimi Dalında Yüksek Lisans derecesi aldı. Doktorasını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı’nda tamamlayan Alkan, 2005 yılında Siyasal Hayat ve Kurumlar Bilim Dalında Doçent oldu. Karşılaştırmalı siyaset ve Türk siyasal hayatı konularında çalışmakta ve bu alanlarda yayımlanmış çok sayıda bilimsel makale ve kitabı bulunmaktadır. Alkan’ın yayımlanış kitapları şunlardır: Karşılaştırmalı Siyaset: Başkanlık ve Parlamenter Sistemler Işığında Yarı Başkanlık Modelleri (Açılım Yayınları, İstanbul, 2013), Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar (USAK Yayını, Ankara, 2011), Osmanlı Liberal Düşüncesi –Atila Doğan ile birlikte- (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayını, İstanbul, 2010), Azerbaycan Paradoksu (USAK Yayını, Ankara, 2010), Yerel Siyasetin Dönüşümü –İ. Ethem Taş ile birlikte- (Kesit Yayınları, İstanbul, 2007).

Page 77: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

75Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

1994 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalında yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. 1995 yılında araştırma görevlisi olarak göreve başladığı Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünde 2010 yılında profesörlüğe yükseltildi. Halen Hukuk Bilimleri Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapmakta; anayasa hukuku, idare hukuku ve insan hakları dersleri vermektedir. 2010-2012 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı görevinde bulundu. Halen Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

Siyaset teorisi, anayasa hukuku ve insan hakları alanlarında çalışan Hakyemez’in Militan Demokrasi Anlayışı ve 1982 Anayasası (2000), Mutlak Monarşilerden Günümüze Egemenlik Kavramı (2004) ve Anayasa Mahkemesinin Yargısal Aktivizmi ve İnsan Hakları Anlayışı (2009) adlı kitapları ve ulusal ve uluslararası alanda yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır. HAKYEMEZ ayrıca yeni anayasa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili raporların hazırlanmasına katkı sağladı. 2011 milletvekili genel seçimleri sonrasında TBMM Başkanının girişimi ile başlatılan yeni anayasa yapım sürecinde oluşturulan TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonunda akademik danışman olarak görev yapmaktadır.

10.09.2012 tarihinden itibaren İnsan Hakları Kurulu üyesi olan Hakyemez ayrıca 2012 yılından itibaren Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu üyesidir. Türkiye Bilimler Akademisi asösiye üyesi ve Anayasa Hukukçuları Derneği Başkanı olan HAKYEMEZ, evli ve iki çocuk babasıdır.

Page 78: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

76

Yusuf TEKİN

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden 1994 yılında mezun olan Yusuf Tekin, aynı yıl Cumhuriyet Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim dalında araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. Siyaset Bilimi alanında 1997 yılında yüksek lisansını, 2002 yılında da doktorasını tamamladı. 2007 yılında “Siyasal Hayat ve Kurumlar” alanın doçent unvanını aldı. 2011 yılına değin Gazi Osmanpaşa Üniversitesi İİBF ve Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak çalıştı. 19. yüzyıl Osmanlı modernleşmesi, Türk Siyasal Hayatı, Türk Demokrasi Tarihi, seçim sistemleri, hükümet sistemleri, anayasalar ve insan hakları gibi konularda yayınlanmış kitap ve makaleleri bulunan Tekin, düşünce kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinde yönetici ve araştırmacı olarak yer aldı. 2013 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yapmaktadır.

Page 79: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

Notlar

Page 80: Türkiye’de Hükümet Sistemleri ve Başkanlık Modeli

gra

fik

er.c

om.tr

• 0

312

. 284

16

39ISBN 978-605-85722-3-2

9 7 8 6 0 5 8 5 7 2 2 3 2

Ehlibeyt Mahallesi 1271.SokakEkşioğlu İş Merkezi 16/9 06520

Balgat - Çankaya / Ankara

Telefon+90 312 232 6222

Faks+90 312 231 0111

[email protected]