Upload
zamandk
View
240
Download
7
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Â
Citation preview
www.zamaniskandinavya.dk6 - 12 MAYIS 2015 • YIL : 7 • SAYI : 309 • DANİMARKA 25 DKK • İSVEÇ 30 SEK • NORVEÇ 35 NKR • FİNLANDİYA 3,5 EURO
35
EKREM DUMANLI
Yeni bir hamle Hizmet İskandinavya’dan izlenimler34 6
ALİ BULAÇ ŞAHİN ALPAY
Başka kapıya Oynatmaya az kaldı
KAMİL SUBAŞI
11
Tevbe kapısı
herkese açıkTevbe kapısı
herkese açık
Kopenhag
TürkFilm Festivali
7 - 13 Mayıs 2015AYRINTILAR SAYFA 7’DE
Estonya'dan sevgi ve barış mesajıEstonya’nın başkenti Tallinn 15 ülkeden gelen öğrencilerin katıldığı Uluslararası Dil ve Kültür Festivali’ne ev sahipliği yaparken, dilleri, dinleri ve kültürleri farklı öğrenciler sevgi, barış ve hoşgörü mesajı verdi. HASAN CÜCÜK'ÜN HABERİ 12'DE
HDP’nin umudu yurtdışı seçmen7 Haziran seçimlerine az bir süre kala en çok merak edilen konu hiç şüphesiz HDP’nin yüzde 10 barajını geçip geçemeyeceği. PARTİ bu konuda yurtdışı seçmenlerden çok şey bekliyor. 30'DA
Kimse Yok mu'dan Afrika’ya bin okulBirleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) ortaklarından Kimse Yok mu Derneği, Afrika Birliği ile de tarihî bir anlaşmaya imza attı. Dernek, bin sahra okulu için dünya çapında yardım toplayacak. 14'TE
Sahibi/Publisher: Moving Media ApSYönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer
Vedat Oğuz
ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: Menaf Alıcı .................................................................................................................................... +46 72 336 35 54• Norveç: Ömer Fevzi İpek .......................................................................................................................... + 47 47 23 03 91• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan ................................................................................................................ + 358 46 63 44 686• Aarhus: Rasim Atakan ............................................................................................................................. + 45 42 20 66 16• İstanbul: Salih Beşir ................................................................................................................................. + 90 5332 83 89 86
Moving Media ApS • Sluseholmen 2, 1 • 2450 København SV • Tlf: + 45 70 20 69 70İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892
Reklam ........................................................yildirim@bahar.dk ...................................................+45 71 51 43 85Okur Hattı: ........................................... [email protected]: ................................................. [email protected]............................................+45 70 20 69 70
Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.
CVR-nr. 25065557
Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief
Kamil Subaşı[email protected]
Haber MerkeziEditorial Center
Hasan Cücük, Emre Oğuz, Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,
Engin Tenekeci [email protected]
Benim Ailem EditörüSüleyman UysalGrafik Tasarım
Sebahattin ÇelebiReklam / Advertising
+45 71 51 43 85
Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
"Gelecek 50 yılda devlet kasasına 1350 milyar kron getirisi
olacağı tahmin ediyoruz. Yaklaşık
51 bin işçi için ekmek kapısı olacak
platformun ülke ticaret hayatı için somut ve
paha biçilmez olacak."
Norveç Petrol-Enerji Bakanı
Tord Lien
■ NORVEÇ
Doktorların yarısı istifa etmeyi düşünüyor
A k e r s h u s Hekimler Birliği tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Akershus eyaletinde görev yapan doktorların oldukça büyük b i r bö lümü işini bırakmayı d ü ş ü n ü y o r . Doktorların aşırı iş
yükü ve oldukça fazla nöbetler nedeniyle işlerinden istifa etmek istedikleri belirtildi. İstifa etmeyi düşündüğünü ifade eden dok-torlardan Toril Morken, ‘kağıt-kürek’ işlerinin doktorlara yüklendiği, bu sebeple hastalara yeterince vakit ayıramadıklarını söyledi. Dev-let Televizyonu’na (NRK) konuşan Morken, kendisine yüklenen iş miktarının motivasyon kaybına neden olduğunu, bu yüzden istifa etmeyi düşündüğünü aktardı. Durumun birçok olumsuz sonuçlar doğurabileceğine dikkat çeken Morken, araştırma sonuçlarını toplumsal bir problem olarak nitelendirdi. Öte yandan, Akershus Hekimler Birliği Başkanı Arne Røde ise, yapılan araştırma sonucu doktorların yaklaşık yarısının istifa etmeyi düşündüğünü, bu durumu ülkenin sağlık politikası açısından bir bomba olarak nitelendirdi
■ İSVEÇ
Vattenfall, 1000 işçisinin işine son veriyor
İsveç devletinin sahibi olduğu uluslararası enerji devi Vattenfall, 1000 çalışanının işine son vereceğini duyurdu. Düşük enerji ücreti ve düşük üretim nedeniyle şirketin gelirinin geçen yılın ilk çeyreğine oranla yüzde 40’da kalması şirketi küçülme kararına ittiği kaydedildi. Haber ajansı Reuters’e göre geçtiğimiz yılın ilk çeyreğinde şirketin 8.2 milyar kron olan net kazancı bu yıl 5 milyarın altına düştü. Konuyla ilgili haber ajansına konuşan şirketin CEO’su Magnus Hall, yılın ilk üç ayında elektriğe olan talebin azaldığını belirterek, “Elektrik ücretleri de devamlı bir düşüş gösterdi. Bu da haliyle şirketin kazancının gerilemesine sebep oldu.” dedi. Yurtdışı da dahil toplam 29 bin çalışanı olan şirketin, hangi ülkelerde işten çıkarmayı yapacağı henüz netlik kazanmadı.
Danimarka Başbakanı Helle Thorning Schmidt ve Almanya Başbakanı Angela Merkel bir süre açık havada yürüyüş yaptı.
■ DANİMARKA
Merkel Kopenhag'ı ziyaret ettiAlmanya Başbakanı Angela Merkel bir
dizi ziyaret gerçekleştirmek için geçtiğimiz hafta içerisinde Kopenhag’a geldi. Merkel, Kraliçe II. Margrethe ve Başbakan Helle Thorning Schmidt ile bir araya geldi. Merkel ve Schmidt görüşmelerinin akabinde ortak bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan Merkel, Avrupa’nın diğer ülkelerine mülteciler konusunda daha fazla sorumluluk almaları çağrısında bulundu.
Toplantıda ayrıca Danimarka ile Almanya’yı birbirine bağlayacak olan tünel projesine devam edileceği vurgulandı. Merkel “Bazı aksaklıklar olsa da bunlar bizi yolumuzdan çevirmemeli ve önümüzdeki zaman cetveline uymaya gayret göstermeliyiz.” dedi. Söz konusu tünelin 2021 yılında tamamlanması planlanıyor. Tünele ilave edilecek raylı sistemin ise 2024 yılında tamamlanması hedefleniyor.
“Bazı aksaklıklar olsa da bunlar
bizi yolumuzdan çevirmemeli ve
önümüzdeki zaman cetveline uymaya
gayret göstermeliyiz.”
Almanya Başbakanı Angela Merkel
■ İSVEÇ
Patates, kilosu 2 bin 100 krondan satıldıİsveç’te sezonun ilk patates hasadı
yapıldı. 30 kilo patates açık artırmayla tam 63 bin krona satıldı. Tarım dergisi ALT’ın haberine göre, Hålarp kentinde üretilen patatesleri Stockholmlü bir toptancı aldı. İsmi açıklanmayan Stockholmlü toptancı 10’ar kilo şeklinde paketlenen patateslerin ilk paketine 20 bin, ikincisine 21 bin ve üçüncüsüne de 22 bin kron ödedi. Paranın yarısının çocuk kanser fonuna gideceği kaydedildi. Patates için çok erken olan bu mevsimde üretim yapan sera sahibi Stefan Olsson, her 15 yılda bir bu sezonda hasat yapabildiğini belirterek, “Pa-tateslerin nerede iyi yetiştiklerini biliyorum.” dedi. ALT’a göre ilk patateslerden bir kaç
kilo, 69’uncu yaş gününü kutlayan Kral Carl Gustaf’a gönderilecek.
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
I N T E R N A T I O N A L S C H O O L
Østerbro
I N T E R N A T I O N A L S C H O O L
Østerbro
We grow with them at Østerbro International School, where the individ- ual comes first.
Our primary aim is to identify and appreciate the unique potential of each pupil and
develop it to the full in a caring, comfortable and happy environment. Pupils receive an
excellent, well-rounded educa- tion from dedicated and well-qualified teachers, developing
qualities which will equip them to face life’s challenges with self-belief and optimism.
As your child grows
Østerbro International School • Præstøgade 17 • 2100 Copenhagen Ø Tel.: +45 70 20 63 68 • Website: www.oeis.dk • E-mail: [email protected]
Bygger bro til fremtiden
■ DANİMARKA
Danimarka ile İran arasında ipler gerildiİran geçtiğimiz hafta içerisinde Da-
nimarka merkezli uluslararası taşımacılık firması AP Möller-Maersk’in bir gemisine içindeki mürettebatıyla birlikte el koydu. Danimarka hükümeti tarafından sert bir şekilde kınanan olayın akabinde iki ülke ara-sında ipler gerildi. İranlı yetkililer söz konusu gemiye AP Möller-Maersk firmasının öden-memiş borçları yüzünden el koyulduğunu açıklarken Danimarkalı yetkililer geminin ve mürettebatının serbest bırakılmasını istedi. Konuyla ilgili olarak AP Möller-Maersk fir-
masından yapılan açıklamada, “Mürettebatın güvende olduğunu temin etmek için İranlı yetkililerle görüşme halindeyiz. Yetkililerden faha fazla bilgi almaya uğraşıyoruz.” denildi. İran’ın Kopenhag Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada ise gemiye 10 yıllık ödenmemiş bir borç yüzünden el koyulduğunu ifade ederken Danimarka Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili yaptığı açıklamada durumun yakından takip edildiği vurgulandı. Bu arada gemideki mürettebatın 24 kişiden oluştuğu açıklandı.
■ DANİMARKA
Büyükelçi Mehmet Dönmez: Yeni cami için destek veririz
Kopenhag’daki Kocatepe Camisi’nin geleneksel kermesine katılan Türkiye’nin Kopenhag Büyükelçisi Mehmet Dönmez, cami cemaatinin daha büyük cami tale-plerine duyarsız kalmayarak bu konuda her türlü adımı atacaklarını söyledi. Dönmez, daha önceki görev yeri olan Almanya’da Diyanete bağlı olan camilerin bünyesinde karete kursu gibi çok değişik aktiviteler yapıldığını, buralarda da buna benzer sosyal aktivitelerin yapılabileceği büyük bir cami olmasını arzuladıklarını ifade etti.
Danimarka’nın ilk camisi olma özelliğini taşıyan Kocatepe Camisi’ni kermes dolayısıyla gezme fırsatı bulan Büyükelçi Mehmet Dönmez, Din Görevlisi Hafız Ömer Sarıgül’den bilgi alarak, caminin düzenin-den ve temizliğinden memnun olduğunu vurguladı. Dönmez, “Sizlerin daha büyük cami taleplerinizi anlıyorum. Konuyla ilgili Danimarkalı muhataplarımızla görüşeceğim. 1,5 yıl daha buradayım. Bu zaman zarfında gerekenleri yapacağım.” diyerek yeni cami için ümit vermiş oldu.
30 yıl önce gurbetçiler tarafından satın alınan camide basını bilgilendiren Büyükelçi Dönmez, “Danimarkalılar, Türk kökenli Müslümanlardan daha çok memnun. Bu tür etkinlikler halkla kaynaşmamızı sağlar. Böylelikle bizi, güzelliklerimizi yakından tanımış oluyorlar. O yüzden bu kermeste emeği geçen herkese çok teşekkür ediyo-rum.” diyerek kermese maddi destekte bu-lundu. Cami Derneği Başkanı Faik Cambaz, kermese ilginin yoğun olmasından dolayı memnuniyetini dile getirirken, özellikle Danimarkalıların da yoğun ilgi gösterme-sinin memnuniyet verici olduğunu söyledi.
Her yıl geleneksel olarak yapılan kermese Sosyalıs Halk Partisi (SF) Milletvekili Özlem Çekiç’in süpriz ziyareti ise ilgiyle karşılandı. Bir süre Büyükelçi Mehmet Dönmez ile sohbet eden Çekiç, Danimarka’da yapılacak olan milletvekili seçimleriyle ilgili görüş alış-verişinde bulundu.
HASAN AKYÜZ KOPENHAG
■ İSVEÇ
İsveç Demokratları, yedi üyesini ihraç ettiGöçmen karşıtı aşırı sağ İsveç Demok-
ratları Partisi, yedi üyesinin parti ile ilişiğinin kesilmesine karar verdi. İsveç Demokratları Partisi Üyeler Komitesi, aralarında partinin gençlik organizasyonu SDU’nun Başkanı William Hahne ve Başkan Yardımcısı Gustav Kasselstrand’ın da bulunduğu yedi üyeyi partiden ihraç ettiğini duyurdu. Düzenlediği bir basın toplantısı ile kararı kamuoyu ile paylaşan parti sekreteri Richard Jomshof, söz konusu üyelerin artık İsveç Demok-ratları olmadığını ve partileri ile ilişiğinin bulunmadığını söyledi. Geçtiğimiz haflarda
yurtdışındaki ekstrem ve anti semitik par-tilerle İsveç Demokratları’nın bilgisi ve izni dışında işbirliğine girdikleri tespit edilen 24 üye disipline sevk edilmişti. Bunlardan yedi kişi, parti yönetimine yanlış ifade verdiği ve partinin kararlarına uymadığı gerekçesiyle partiden ihraç edildi.
AP Möller-Maersk’e ait olan gemideki mürettebatın 24 kişiden oluştuğu açıklandı.
4 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
AKPM BAŞKANI ANNE BRASSSEUR:
Kişileri hapiste tutmak doğru değilZAMAN RİGA
1Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Anne Brassseur, Riga
Hukuk Fakültesi’nde insan hakları ile alakalı bir konuşma yaptı. Konuşmasında Türkiye’de bulunan Suriyeli mülteciler ve onlara harca-nan paraya özellikle değinen Brasseur, Suriye-lilerin bulunduğu kampları ziyaret ettiğini de belirtti ve Türkiye’yi bu konuyla alakalı övdü. Türkiye’de twitter ve youtube’yi kapatmayla alakalı da yorum yapan Brasseur, ilk başta belki Türkiye’nin haklılık payının olabileceğini ve kendisine yapılan açıklamada şehit edilen savcının rehin alınmış haldeki fotoğrafının sosyal medya aracılığıyla yayıldığı ve Türk hükümetinin böyle bir karar aldığı söylenmiş. Fakat bu fotoğrafın internetin tamamında olduğunu ve twitter ve youtube’nin kapatıl-masının bir anlam ifade etmediğini belirten Brasseur, medyanın sorumluluk içerisinde davranması gerektiğini ve kısıtlamaların de-mokrasiyi sarstığını söyledi.
Hidayet Karaca ve polisler için verilen tahliye kararına rağmen kişilerin hala içerde olması ile ilgili, yolsuzluk olaylarından sonra Türkiye’de bu tarz hadiselerin olduğundan bahseden Brasseur, tahliye kararının alındığından haberinin olmadığını ve savcının temyize gidebileceğini ama kişileri hapiste tutmanın doğru olmadığını ve demokrasi adına pozitif birşey olmadığını söyledi.
Kanunları hafife alan anne-babaya ekonomik ceza uygulanacakÇocuk ve Eşitlik Bakanlığı’nın Meclis’e sunacağı yeni yasa teklifi, uzun süre yurtdışında yaşayan ailelere çocuk parası yardımlarını kesmeyi öngörüyor.
ENGİN TENEKECİ OSLO
1Hükümet, kanun dışı hareket eden ebeveynlere ‘ekonomik ceza’i müeyyi-
deler uygulayacak. Norveç Çocuk ve Eşitlik Bakanı Solveig Horne, Meclis’e yeni bir kanun teklifi sunmaya hazırlanıyor. Yasayla, yurtdışında yaşayan Norveç vatandaşlarına ödenen 6 aylık çocuk parası süresi, 3 aya düşürülmesi planlanıyor.
Kanunla hayata geçirilecek diğer he-deflerse; yurtdışında yaşayıp okuldan uzak tutulan çocukları bir an önce okul hayatına kazandırmak ve onların Norveççelerini geliştirmek ve yurtdışında uzun süre kalan ailelere ödenen çocuk parasını kesmek. Ka-nun teklifinin Bakanlığa, Oslo Okul Konseyi Başkanlığı tarafından gönderildiği kaydedildi. Başkanlığın, 2014 Haziran’ında gönderdiği kanun teklifinde, hükemete, ‘okul kurallarını ihlal eden ebeveynlere ilişkin yasa tasarısı değiştirilmeli’ ricasında bulunduğu açıklandı.
Ayrıca hükümet, yılda 397 bin 665 kronun altında gelire sahip anne-babaların çocuklarına ücretsiz kreş imkanı sağlaya-cak. Bu tür aileler, talep ettikleri taktirde çocukların boş vakitleri değerlendirdiği SFO isimli kurumlardan da ücretsiz olarak faydalanabilecek. Çocuk parası alıp da, devlet yaptırımlarını hafife alan ebeveynlere bazı ekonomik cezai müeyyideler uygulanacak. Örneğin, çocuklarının Norveççe öğrenme-lerine çaba harcamayan, çocukları Norveç testinden geç(e)meyen aileler, bu grup ebeveynler arasında yer alacak.
Norveç Çocuk ve Eşitlik Bakanı Solveig Horne, yurtdışında yaşayan Norveç vatandaşlarına ödenen 6 aylık çocuk parası süresinin, 3 aya düşürülmesini istiyor. FOTOĞRAF: ILJA C. HENDEL
13 yaşında olan ve 6,5 yıldır ailesiyle birlikte İsveç’te yaşayan ve sınırdışı edilecek olan Semine Aliji büyük bir üzüntü yaşıyor.
Öğrenciler arkadaşları için seferber oldularMalmö’deki Augustenborgs Okulu’nun 5. sınıfına giden öğrenciler bir süreden beri sınıf arkadaşlarından birinin sınırdışı edilmesini engellemek için mücadele ediyor.ZAMAN MALMÖ
1Malmö’deki Augustenborgs Oku-lu’nun 5. sınıfına giden öğrenciler
bir süreden beri sınıf arkadaşlarından birinin sınırdışı edilmesini engellemek için mücadele ediyor. Semine Aliji isimli sınıf arkadaşlarının sınırdışı edileceğini öğrenen öğrenciler buna engel olabilmek için çare arıyor.
13 yaşında olan ve 6,5 yıldır ailesiyle birlikte İsveç’te yaşayan Semine Aliji ise büyük bir üzüntü yaşıyor. İsveç Göçmen Dairesi Makedonya asıllı aile için bir süre önce sınırdışı kararı verdi. Bütün arkadaşlarının İsveç’te olduğunu belirten Semine, gitmek istemediğini söylüyor. Okul öğretmenlerinden Joakim Bjorkman
ise sınırdışı kararını öğrendiklerinde şok olduklarını söylüyor.
Konu, İsveç’te ulusal medyanın da gündemine geldi. Svenska Dagbladet Gazetesi olayı haberleştirirken bazı radyo ve televizyonlar da öğrencilerin görüşle-rine yer verdi.
Olayın büyümesinin akabinde bütün okul öğrencileri arkadaşlarının sınırdışı edilmesini engellemek için imza kampanyası başlattı. Uzmanlar, kanuni olarak mahkeme tarafından verilen kararı geri çevirme şansı yok ancak yeniden yapılacak bir başvuru sistemi işe yara-yabilir diyor. Haliyle, Semine Aliji ve ailesinin durumu önümüzdeki günlerde netleşecek.
SJ, gecikmeler için ücretin tümünü ödemeyecekZAMAN STOCKHOLM
1İsveç Devlet Demiryolları (SJ) seyahat garantisi şartlarında değişikliğe gitti.
SJ, bir saatten fazla gecikmeler için daha önce seyahat tutarının tamamını öderken, 1 Mayıs’tan itibaren geri ödemelerin sadece yüzde 25 oranında yapılacağını duyurdu.
Konuyla ilgili Aftonbladet gazetesine konuşan SJ basın sözcüsü Maricka Berggren, daimi müşterilerinin kendileri için önem arz ettiğini belirterek, “Aylık kart taşıyanlar ise
30 dakikadan fazla gecikmeler için seyahat tutarının yüzde 25’ni ve bir saatten fazla gecikmeler için ise yüzde 50 oranında geri ödeme alacak.” dedi.
Yeni düzenlemeyle yolcuların karmaşık prosedüre maruz kalmadan çok daha kolay geri ödemelerini tahsil edebileceğini kaydeden Maricka Berggren, bu sebeple geçtiğimiz yıl SJ’in toplam ödediği 50 milyon kronluk telafi miktarında düşme bekleme-diklerini söyledi. Geri ödeme için aşağıdaki linkten başvuru yapılabilir.
5 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
ANADOLU’MUZUN MUTFAĞI
Eksotiske Delikatesser A/S • Industrigrenen 21, 2635 Ishøj • Telefon: +45 7023 2808www.delikate.dk • [email protected] • Açılış saatleri: Pazartesi-Cuma 8-17 • Cumartesi 8-13
İşyerlerine, düğünlere, doğum günlerine ve her türlü özel günlere...
1250 m2’lik modern ve hijyenik mutfağımızla, 25.000 paket üretim kapasitemizle, ve 28 tecrübeli personelimizle...
Anadolu’muzun, sıcak ve soğuk yemeklerini servis yapmaktan mutluluk duyarız. ©
Mov
ing
Med
ia A
pS
110 yıllık tekne sanat merkezi oluyor1
Dünyaca ünlü Türk heykeltraş mer-hum İlhan Koman’ın İsveç’te ev ve
atölye olarak kullandığı ve ölümünün ar-dından oğlu tarafından Türkiye’ye götürülen 110 yaşındaki ‘Hulda’ adlı teknesi bilim, kül-tür ve sanat merkezine dönüştürülecek. Bod-rum Limanı’nda demirli olan tarihe tanıklık etmiş teknenin halen yelkenleri sayesinde yüzebildiği belirtildi.
1958 yılında İsveç’e yerleşen Türk heykeltıraş İlhan Koman, 7 yıl sonra 140 ton ağırlığında, 37 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğindeki kuru yük taşımakta kullanılan ahşap bir tekneyi satın aldı. Bugün 110 yaşında olan ve dünyanın en eski kuru yük teknelerinden beri olan ‘Hulda’yı helkel-tıraş Koman 1986 yılına kadar ev ve atölye olarak kullandı. Tekne Koman’ın ölümünün ardından Sjotorps şehri tersanesine çekildi. İstanbul’da Büyükdere Caddesi’ndeki Ak-deniz Heykeli ile tanınan Koman’ın 2 çocuk, 1 torun sahibi oğlu 64 yaşındaki Prof. Dr. Ahmet Koman, 5 yıl önce 12 bin kilometre yol katedip, babasından yadigar kalan Hul-da’yı önce İstanbul, ardından da Muğla’nın turizm cenneti ilçesi Bodrum’a getirdi. Prof. Dr. Koman’ın, Bodrum Limanı’nın Neyzen Tevfik Caddesi kıyısına demirlediği iki di-rekli, toplam 365 metrekare yelkeni bulunan ve halen yüzde 90’lık bölümü orjinalliğini koruyan tekne, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oldu.
YELKENLİ YAT YARIŞLARINA KATILACAK Deniz Ticaret Odası Bodrum Şubesi’nin
limanda kalması, bakım ve diğer masrafları için destek verdiği, yelkenleri sayesinde halen yüzebilen teknenin, ekim ayında ya-pılacak Uluslararası Bodrum Kupası Yelkenli Ahşap Yat Yarışmaları’na katılacağı ve yaz
boyunca düzenlenecek çeşitli kültür ve sanat etkinliklerine evsahipliği yapacağı belirtildi.
‘CİDDİ DESTEKLE YAŞATABİLİRİZ’ Babası İlhan Koman’ın uzun süre ev ve
atölye olarak kullandığı teknesi Hulda’nın Bodrum’da bilim, kültür ve sanat adına yapılacak çalışmalara evsahipliği yapması için çalışmalara başladığını belirten İlhan Koman Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ko-man şunları söyledi: “Yarım asırdır babamın yuvası olan tekne, bizim de yuvamız haline geldi. Tekneyle bazen ahşap yat yarışma-larına katılıyoruz. Asıl amacım geçmişte yüzlerce denizcinin, süngercinin yetiştiği Bodrum’da, bu tekneyi genç denizcilerin yetişmesinde kullanmak, bilim, kültür ve sanat etkinliklerine evsahipliği yaparak yaşamasını sağlamak. Dünya denizlerinde bu tür teknelerin sayısı oldukça azaldı. Ciddi bir destek ile 110 yıllık tekneyi yaşatabiliriz.” CİHAN
6 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Şahin Alpay
Hizmet İskandinavya’dan izlenimler
Geçen hafta İskandinavya’ya üç günlük bir ziyarette bulundum. İlk durağım Zaman - İskandinavya’nın davetiyle gittiğim Danimarka’nın başkenti Kopenhag oldu.
Perşembe akşam, Hizmet hareketinin bu ülkede işlettiği 17 okuldan birinde, en az yarısı Güneydoğu ve Doğu kökenli göçmen, yüze yakın Zaman abonesine, Brüksel temsilcimiz Selçuk Gültaşlı ile birlikte Türkiye’deki siyasi gelişmeler üzerine birer konuşma yaptık. Soruları yanıtladık. Cuma öğleden sonra da, Zaman’ın Kopenhag’ın merkezindeki yeni ve geniş bürosunun açılışı dolayısıyla verilen resepsiyon sonrasında, aralarında büyükelçilerin, parlamenterlerin, sivil toplum temsilcilerinin, araştırmacı ve gazetecilerin de bulunduğu, yine yüze yakın davetliye Türkiye’de 7 Haziran seçimlerinin rejimin geleceği açısından taşıdığı hayati önem üzerine bir konuşma yaptım. Gültaşlı da Türkiye’de medyanın içinde bulunduğu durumu anlattı. Soruları yanıtladık.
Cuma gecesi geç vakit İsveç’in ikinci büyük kenti Göteborg’a (Yötebory okunur) uçtum ve cumartesi günü Nordic Gülen Institute / Kuzey Avrupa Gülen Enstitüsü’nün düzenlediği seminere katıldım. Seminerde, Göteborg Üniversitesi’nden Doç. Dr. Klas Grinell’in yeni yayımlanan “Reflections on Reason, Religion and Tolerance: Engaging with Fethullah Gülen’s Ideas / Akıl, Din ve Hoşgörü Üzerine Düşünceler: Fethullah Gülen’in Fikirleriyle Tanışma” (Blue Dome, New York: 2015) başlıklı kitabı Kuzey Avrupalı ve Türkiyeli katılımcılar tarafından tartışıldı. Kitapla ilgili görüşlerimi daha sonra paylaşacağım. Önce Kopenhag izlenimlerimden söz edeyim.
Evet, Danimarka’da kuruluşuna Hizmet’in önayak olduğu derneklerin açtığı tam 17 özel okul var. Bunlar Danimarka hükümetinin öğrenci başına verdiği eğitim desteğiyle finanse ediliyor. 1993’te kurulanı, Avrupa’daki en eski Hizmet okulu. Yalnızca İngilizce eğitim veren uluslararası okulun ötekilerden farkı, çoğu öğrencisinin ve öğretmeninin çeşitli uluslara mensup oluşu. Diğer okulların çoğu öğrenci ve öğretmenleri ise Türkiyelilerden oluşuyor. Türkiyeli öğretmenlerin ilginç bir özelliği, hemen tamamının Danimarka doğumlu, ikinci veya üçüncü kuşak göçmen olmaları.
Hizmet yetkililerinden aldığım bilgiye göre, iki okulun daha açılması için hazırlık yapılıyor. Bunlarla ilgili olarak, yerel makamlarla temas edip sormuşlar: “Türkiye’deki AKP iktidarı bizi ‘düşman, hain, casus’ ilan etti. Bu durum sizi ilgilendiriyor mu?” Cevap şu olmuş: “Zerre kadar ilgilendirmiyor. Biz sizi tanıyoruz, yaptığınız işlerden memnunuz, çalışmalarınıza devam edin. Entegrasyon sorunlarıyla ilgili sorularımız oldukça size danışmaya devam edeceğiz...”
160 ülkeye yayılan Hizmet okullarını her kıtada, her ülkede yerel ihtiyaçlar yönlendiriyor. Asya ve Afrika’da yerel elitler çocuklarının İngilizce öğrenmesini, kaliteli bir eğitim görmesini istedikleri için Hizmet okullarına teveccüh gösteriyor. Amerika ve Avustralya’da velilerin nitelikli eğitim talebi Hizmet okullarına ilgiyi arttırıyor. Türkiyeli göçmenlerin yoğun olarak bulunduğu Avrupa ülkelerinde ise, Türkiyeli veliler çocuklarının nitelikli bir eğitim görmelerini; yaşadıkları toplumda meslek ve iş sahibi olmalarını; suça, uyuşturucuya bulaşmaktan uzak durmalarını istedikleri için Hizmet okullarını tercih ediyorlar. Yerel makamlar da bu nedenle Hizmet okullarına hüsnü kabul gösteriyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Avrupa’ya her gidişinde “Asimile olmayın, entegre olun!” buyuruyor ya; düşmanlık yaptığı Hizmet okullarının erdemi Türkiyeli göçmenlerin çocuklarına topluma entegre olmalarını sağlayacak becerileri kazandırmaları. Onun gözlerinin bunu görmesine imkan vermediği apaçık.
İskandinavya izlenimlerine gelecek yazılarda devam edeceğim.
Norveç'te işsizlik oranında yeni rekorEnerji sektöründeki düşüş, Norveç’teki işsizlik oranını vurdu. İşsizlik oranı son on yılda ilk defa yüzde 4’ün üzerine çıktı.YASİR ÖZKAN OSLO
1Norveç’teki işsizlik oranının son on yılın en yüksek ra-kamına ulaştığı ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde İsta-
tistik Kurumu (SSB) tarafından yayınlanan bir raporda, ülke genelindeki işsizliğin yüzde 4,3 oranına ulaştığı aktarıldı. 2015 yılının ilk çeyreğinde geçen senenin aynı dönemine göre işsizlik sayısının 21 bin kişi artarak 112 bine ulaştığı vur-gulandı. Uzmanlar, artan işsizliğin en büyük sebeplerinden birisini, petrol sektöründeki düşüşe bağladı.
Rapordaki rakamlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ekonomi Uzmanı Frank Jullum, işsizliğin artmasını petrol ve enerji sektöründeki düşüşle açıkladı. Dünya genelinde enerji sektörüne yapılan yatırımların azalmasıyla birlikte bu sektörüdu birçok kişinin işini kaybettiğine dikkat çeken Jul-lum, durumun özellikle Norveç’i olumsuz etkilediğini belirtti. E24 gazetesine konuşan Jullum, enerji sektöründeki düşüşün beklendik bir trend olduğunu, şu an artan işsizlik dalgasının geçici olduğunu vurguladı. Petrol fiyatlarının normal seviy-eye döndüğünde işsizliğin düşeceğini söyleyen Jullum, yaz aylarından sonra enerji sektörüne yapılan yatırımların tekrar artacağının altını çizdi.
Öte yandan, 1 Mayıs kutlamaları kapsamında ülkenin kuzeyindeki Trondheim şehrinde bir konuşma yapan LO İşçi Sendikası Başkanı Gerd Kristiansen, artan işsizlik nedeniyle hükümeti eleştirdi. Hükümetin artan işsizliğe karşı önlem alması gerektiğini vurgulayan Kristiansen, artan işsizliğe ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Bu, uzun zamandır gelişen bir durum. Bunun için birçok adım atılmalı artık.’’ İşsizliği önlemek için Norveç İşveren Sendikası (NHO) ile birlikte hükümete karşı çalışan LO, çalışma kanununda bazı değişikliklere gidilmesi gerektiğine işaret etti.
LO ve NHO sendikalarının hükümete gönderdiği öneride kapsamlı iki kanun değişikliği öneriliyor. Bunlardan birincisi, çalışanların işten izin aldıklarında işveren tarafından 20 gün boyunca ödenen maaşın 10 güne indirilmesi. İkincisi ise, işsizlikteki vatandaşlara 26 hafta boyunca sağlanan iaşe yardımının 30 haftaya çıkarılması. Sendikalar, yaptıkları açıklamalarda, önerilerle ilişkin hükümetten olumlu cevaplar aldıklarını, ancak henüz kanun değişikliklerin yapılmadığını söyledi.
Klas Grinell’in yeni kitabı Göteborg'ta tartışıldıZAMAN GÖTEBORG
1Kuzey Avrupa Gülen Enstitüsü’nün (Nordic Gülen Institute), düzenlediği bir seminerde Kuzey Avrupalı
ve Türk katılımcılar, Göteborg Üniversitesi’nden Doç. Dr. Klas Grinell’in yeni kitabını tartıştı.
Kuzey Avrupa Gülen Enstitüsü düzenlediği seminerde Göteborg Üniversitesi’nden Doç. Dr. Klas Grinell’in yeni yayımlanan “Reflections on Reason, Religion and Tolerance: Engaging with Fethullah Gülen’s Ideas / Akıl, Din ve
Hoşgörü Üzerine Düşünceler: Fethullah Gülen’in Fikirleriyle Tanışma” başlıklı kitabı masaya yatırıldı.
Göteborg’da düzenlenen seminere konuşmacı olarak Nordic Gülen Enstitüsü Başkanı Hans Ucko, Akademis-yen-Yazar Klas Grinell, Akademisyen-Yazar Sahin Alpay Fatih Üniversitesi’nden Dr. Savaş Genç, Kopenhag Üniversitesi’nden Dr. Heiko Henkel, Litvanya Mykolo Romerio Üniversitesi’nden Prof. Mindaugas Briedis ve İzlanda’da Luther Kilisesi’nden Eva Björk Valdimarsdóttir katıldı.
KopenhagTürk Filmleri
Bilgi ve Bilet:www.atlasbio.dk
7 MAYIS PERŞEMBE 19:00 8 MAYIS CUMA 19:00 9 MAYIS CUMARTESİ 19:00
10 MAYIS PAZAR 19:00 11 MAYIS PAZARTESİ 19:00 12 MAYIS SALI 19:00 13 MAYIS ÇARŞAMBA 19:00
7 - 13 Mayıs 2015Atlas bio
Rødovre Centrum 96
2610 Rødovre
katkılarıyla...
13 Mayıs’ta Öğrenci İşleri filminin oyuncularının katılımı ile saat 18:de galası yapılacaktır.
Festivali
MF
8 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYATürk STK’lar ‘Türkolojinin babası’nı ziyaret etti
Türk sivil toplum kuruluşları “Avrupa’da Türkoloji biliminin babası” olarak anılan İsveçli Yarbay Philip Johan Stralenberg’in mezarını ziyaret etti.ZAMAN GÖTEBORG
1İsveç’te çeşitli çalışmalar yürüten Türk STK’ları, Sibirya’da bulduğu eski Türk
“Run” yazıtını, 1730 yılında Stockholm’de yayınladığı kitabıyla dünyaya ilk defa tanıtan ve bununla da Türkoloji biliminin önemli esaslarından birini ortaya çıkaran Philip Johan Stralenberg’in (1676-1747) Halmstad belediyesine bağlı Getinge ilçesinde bulunan mezarını ziyaret etti.
Stockholm merkezli İsveç-Türk Dernekleri Federasyonu FEDESTA ve Göteborg’da faaliyet gösteren Plattfor-men Derneği temsilcileri ile Azerbaycan Demokrasi Ocağı Başkanı Türkolog Arif Rehimoğlu ve Haberisveç’in de katılımıyla oluşan heyeti Gettinge’de, Halmstad Beledi-yesi yerel tarih uzmanı Anders Bergenek ve Getinge Kilisesi’nde 34 yıl boyunca görev yapmış emekli papaz Bertil Franck karşıladı.
Medya temsilcilerinin de hazır bulunduğu görüşmede konuyla ilgili detaylı bilgi alışverişinde bulunuldu. Anders Bergenek ve Bertil Franck, Türk heyete Stralenberg’in hayat tarihçesini özetledi.
Stralenberg’in yerel halk arasında yeteri kadar tanınmadığını söyleyen Bertil Franck, Stralenberg’in yazdığı ancak çok bilinmeyen eserlerin olduğunu belirterek, derinlemesine incelenmesi durumunda ilginç bilgilerin ortaya çıkabileceğine vurgu yaptı.
Andreas Bergenek, Stralenberg ve onun Türkoloji’ye katkısı konusunun akademik bir proje haline getirilmesinin düşünülmesi durumunda Halmstad Belediyesi olarak ellerinden geldiğince destek olabileceklerini söyledi. Bergenek, bununla ilgili çalışma yapmak isteyen bilim adamları ve gazetecil-erle birikimlerini paylaşmaktan memnunluk duyacaklarını da dile getirdi.
Göteborg Plattformen Başkanı Ercan Kargılı da bu ziyaretle birlikte başlayan “Stralenberg yolu”nun gidilmesi gerektiğini belirterek, bunun hem İsveç, hem de Türk dünyası için bilimsel ve kültürel getirilerinin olacağını düşündüğünü dile getirdi.
Stralenberg’in günümüz İsveç-Türk dünyası kültürel bağlarının geliştirilmesine ciddi bir katkı sağlayabileceğini kaydeden Ercan Kargılı, bu konuda kurum olarak ellerinden geleni yapmaya çalışacaklarını belirterek, “Halmstad belediyesinden de aynı aksiyon ve desteğin gelmesi durumunda yapılacak işler daha kapsamlı ve hızlı yürüye-bilir.” dedi.
Buna karşılık Halmstad Belediyesi tem-silcisi Bergenek, Türk heyetinin ziyarettinden dolayı çok sevinçli ve memnun olduğunu belirterek bu teklifi belediyedeki üst düzey yetkililerine aktaracağını kaydetti. Stralenberg’in kabri şimdiki yerine taşınmadan önce kilisenin içerisindeki “türbe” tarzı bu odada
bulunuyordu.
Stralenberg’in mezarının olduğu ilçe mezarlığı içerisindeki Getinge Kilisesi’nde, Stralenberg’in 1721 senesinde Hakasya’da, Uybat nehrinin kıyısında bulduğu eski Türk “Run” yazıtının benzeri bir taş levha da yer alıyor. 1200’lü yıllara ait olduğu düşünülen bu taş levhanın üzerinde eski German tayfalarına ait Run yazısı örnekleri mevcut.
Hayvanlara uygulanan şiddeti önlemek için özel polis teşkilatı
Norveç polisi, tarihinde bir ilki gerçekleştirecek. Norveç Sør-Trøndelag Polis Teşkilatı’nda görevli üç polis memuru, ‘hayvan polisliği’ görevini üstlenecek. Norveç Adalet Bakanlığı ve Norveç Tarım Bakanlığı kontrolü altında işleyecek sistem, hayvanlara uygulanan şiddeti önlemeyi amaçlıyor. Görevli
polis memurları, hayvanlara uygulanan her türlü yasadışı faaliyete bulaşanları tespit edip, mahkemeye sevk edebilecek. Üç yıl süreceği belirtilen uygulama, eğer istenilen verime ulaşılırsa devam edecek. Bazı Norveçli kurumlarda ise iki kişiden oluşan uzman ekipler ile
polis beraber çalışacak. NORVEÇ ZAMAN
Havalimanlarında yeni güvenlik tarayıcıları test ediliyor
Oslo Gardermoen Havalimanı’nda 4 adet yeni güvenlik tarayıcısının test edilecek. DinSide’de yer alan habere göre, havalimanında test edilecek yeni tarayıcılar sayesinde şu anda dünyada çoğunlukla kullanılan metal dedektörlere gerek kalmaya-cak. Test edilecek yeni güvenlik tarayıcıları sayesinde yolcuların resimleri çekilecek, üzerlerinde şüpheli herhangi bir cismin olup-olmadığı kolayca ortaya çıkacak. Hab-
erde, yeni cihazların test aşamasından sonra tamamen kullanılmasına karar verilmesi durumunda hem güvenliğin artacağını, hem de güvenlik kontrolünün yolcular için daha komforlu hale geleceğine dikkat çekildi. Test edilen yeni tarayıcıların, röntgen teknolojisiyle çalışmadığını belirten yetkililer, röntgen teko-nolojisine yakın milimetrik dalga teknolojisi kullandığını ve bu yüzden AB kurallarına uygun olduğunu söyledi. NORVEÇ ZAMAN
MF
9 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Analar ölmesin!“Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz.”
der eskiler. Dünyayı diyar diyar gezsek, anamız gibi bizi bağrına basan, şefkatle kucaklayan bir başkasını bulamayız. Yüce Yaratıcı onun içerisine şefkat duygusunu dercetmiş. Bu duyguyu içerisinde taşıyan o yüce ruh asla sevmeye kanmaz, basar sürekli o can ciğer parçasını ummanlar gibi olan sinesine.
“Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.” Yanaklarında sarı güller gibi damla damla süzülüp akan o gözyaşları, aslında içerisinde volkanlar gibi yanan fakat asla yakmayan o şefkatin tezahürüdür. Bu duyguyla inler sürekli “evlat, evlat” diye. Kendi inler ama inletmez yavrusunu; yanar ocaklar gibi ama yakmaz o can ciğerini. Evladı ne zaman ihtiyaç duysa koşar yardımına bir süvâri gibi doludizgin. Bazen de el açar Yaradan’a onun için, kim bilir O’ndan neler diler!
Ana bir cazibe merkezidir. Onunla yeşil-lenir her taraf, şirin gözükür insanın gözüne ananın yaşadığı o muhitler... Ana caziptir, cazip olduğu içinde yaşadığı mekânlar cazip görünür. Bütün bu cazibelerin arkasında belki de onun o karşılıksız ve menfaatsiz sevgisi vardır. İşte bundan dolayıdır ki ananın bulunduğu mekânlar çeker bağrına
tıpkı dağların bulutları çektiği gibi. Yağ-murla gelen rahmetin etrafı yeşertmesi gibi, insanın gözünde yeşerir, güzelleşir ananın yaşadığı o mekânlar…
Aaah ayrılık! Ne kadar da zordur se-venlerin birbirlerinden ayrılması. Bir gün gelir “Her canlı ölümü tadacaktır.” emriyle o ululardan da ulu ruh, ruhunun ufkuna yü-rür. Yürür ama geride kalanların ruhunda; eğer bu bir evlat ise, yeri başka bir şeyle doldurulamayacak kadar büyük boşluklar bırakır. İnsan ayrılıkla duyar içindeki o acı ve kederi. Eğer ebedi âlemde kavuşma ümidi olmasaydı, insan nasıl dayanırdı bu ayrılığa! Dayanamaz, belki de üzüntüsünden çatlar giderdi. Ananın ölümü kadar insanı ağlatan, ona acı ve keder veren başka ne olabilir ki?
“Ana ölünce baba amca olur.”, “Anası olmayanın babası el olur.”, “Anasını kaybeden hem anasını hem de babasını kaybeder.” İlk etapta insana garip gibi gelen bu ifadeler, zamanla ne kadar da yerinde söylenmiş sözler dedirtir insana. Sadece baba mı? O şipşirin beldeler de ırak olur, hazan bağına döner insanın gözünde. İnsan gitmek istemez, yüz çevirir o diyarlardan yavaş yavaş. O özlemle hasretini çektiği diyarlara yolcuklardan vazgeçmeler önce
hayallerde başlar, sonra da bir bir gerçek olur. Zamanla gurbete dönüşür sıla, sadece dillerde adı anılır hala gelir o güzelim mekânların isimleri…
Ana hayattayken güçlü hisseder insan kendini. Ne zaman yardıma ihtiyaç duysa o şefkatli eli hayat verir; dokundukça tazele-nir, okşandıkça kendine gelir insan. Ancak ananın ebedi yurduna göçüp gitmesiyle o dağ gibi destek ortadan kalkar, direnç ve moral kaynakları bir bir yok olur, başka şeyler onun verdiği güç ve kuvveti vermez insana.
“Ana başa taç imiş, her derde ilâç imiş. Bir evlât pir de olsa, anaya muhtaç imiş.” der Yunus. Bunalıp sıkıldığımızda müracaat edip rahatlayacağımız, üzüldüğümüzde te-selli olacağımız, sevindiğimizde sevincimizi paylaşacağımız, ilgiye ve duaya muhtaç olduğumuzda müracaat edeceğimiz kısacası içimizin sesini aktaracağımız o şefkat kah-ramanının yokluğu ruhumuzda boşluklar oluşturur. Bir başkası dolduramaz o derin boşlukları.
Acının, merhametin, şefkatin timsali olan ana bu dünyadan gidince, artık kim acır bize, kim merhamet duyar, kim ağlar, kim “yavrum” der bağrına basar, kim
sıvazlar yanaklarımızı? Uzakta da olsak, sık sık görüşemesek de yetiyordu onun varlığı bize. Ayakta durmamızı sağlıyordu, moral oluyordu o kalpten söylediği “Canım, ciğerim” nağmeleri. Şimdilerde ne kadar da muhtaç hale geldik onun rahatlatan, ümitlendiren, canlandıran yol gösterici içten tavsiyelerine, hele tebessüm edalı gülen yüzüne. Maalesef ana hayattayken anlayamıyor insan bütün bunları.
Fakat ne fayda! Ezelde verilen, ka-der kitabına yazılan o ilahi hükmü kim değiştirebilir ki! Madem değiştiremez, o halde bedenen aramızda olmayan ancak endamıyla hayallerimizi süsleyen o pırıl pırıl ölümsüz ruh, hülyalarımızda tüllenerek manen gönlümüzde yaşamalı, tazeliğini her daim korumalıdır. Unutmamak, unutulmamak için onu gönül dünyamızda Fatiha’larla ve Yasin’lerle yaşatmak, onunla manevi bağımızı devam ettirmek vazifele-rimiz arasında olmalıdır. Annenin kadir ve kıymetini her daim bilmeli ve ona hayatta iken hak ettiği değeri vermeliyiz. Yoksa bir gün ansızın gelen Azrail onu hiç acımadan bizden ayırdığında elimizden hiç bir şey gelmez; sadece ahlarımız, vahlarımız kalır geride.
Mehmet ToyAile Uzmanı
Herlev Hovedgade 131 • 2730 HerlevTelefon: 44 94 28 00 • www.kop-kande.dk
Åbningstider:Mandag-torsdag 9.30-18.00Fredag 9.30-19.00Lørdag 9.30-15.00
Kop Kande
10 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYANorveç’te son 35 yılın en büyük petrol platformu inşa edilecek
Pertol ülkesi Norveç, dev bir petrol platformu inşaası için kolları sıvadı. Ülke ekonomisinin nabzını tutacak olan Sverdrup Petrol Platformu’nda binlerce kişi çalışacak.ENGİN TENEKECİ OSLO
1Geçtiğimiz günlerde hükümet, Mec-lise, Kuzey Denizi yakınlarında yer
alan Utsirahøyden bölgesinde kurulacak Sverdrup Petrol Platformu’nun bütçesini sundu. 2019’da başlanması hedeflenen yeni petrol platformu, 170 ila 220 milyar krona malolacak. Sverdrup Petrol Platformu olarak adlandırılan platformdan tahmini rakamlara göre günlük, 550 bin ila 650 bin varillik pertol çıkarılacak. Platform, modern Norveç endüstri tarihinin en büyük projesi olacak.
Norveç Petrol-Enerji Bakanı Tord Lien, gelecek 50 yılda devlet kasasına 1350 milyar kron getirisi olacağı tahmin edilen Sverdrup Petrol Platformu’nundan oldukça umutlu. Lien, yaklaşık 51 bin işçi için ekmek kapısı olacak platformun ülke ticaret hayatı için somut ve paha biçilmez olacağını söyledi. Platform, 1980’lerden bu yana bulanan en büyük petrol platformu özelliğinde.
Ülkenin en büyük pertol devi Statoil Finas Başkanı Arne Sigve Nylund ise, plartformu, hayatının favori projesi olarak niteledi. Nylund, platformun gelecek vaad ettiğini söyleyerek,”Bugün doğan bir bebek, bu projeyle (getirisiyle) kariyerinin planını
(şimdiden) yapabilir.” dedi. Sverdrup Petrol Platformu, ülkenin gelecek ekonomisi için dayanak noktası ve can simidi olarak görül-üyor. Projeye, başta ülkenin en büyük devlet petrol-enerji kurumu olan Statoil olmak üzere, Lundin, Petoro, Norveç Petrol Ku-rumu ve Maersk Petrol gibi büyük firmalar da destek verecek. Projenin liderliğini ise, Statoil üstlenecek.
Bazı Norveçli siyasiler ise projeye karşı. Norveç Yeşiller Partisi Milletvekili Rasmus Hansson’a göre, Sverdrup Petrol Platformu projesi, ‘klima boması’. Platformdan petrol elde edilirken yakılan petrolden atmosfere 900 milyon ton kabondiksit gazı karışacak. Hansson, projenin gelecek nesillerin sorumluluğunu gözetmediğini savundu. Daha önce Norveç Kralı Harald ve Norveç Merkez Bankası Başkanı Øystein Olsen, ısrarla, Norveç’in petrol ve gazının son-suz olmadığını savunmuştu. Kral Harald, Norveç’in, petrol ve gazla sonsuza kadar yaşayamacağını, ülkenin yeni endüstriyel kaynaklara da ihtiyacı olduğunu söylemişti. Merkez Bankası Başkanı Øystein Olsen ise, Norveçlilerin çok çalışıp, farklı ekonomik getirileri olan kapıları çalması gerektiğini açıklamıştı.
Norveç Petrol-Enerji Bakanı Tord Lien, kurulacak Sverdrup Petrol Platformu’nunda binlerce işçinin istihdam edileceğini söyledi. FOTOĞRAF: OED / SCANPIX
Pangea Matematik Yarışması ödülleri verildiZAMAN STOCKHOLM
1İsveç’te “Matematik Birleştirir” sloga-nıyla başlatılan ve bu yıl 2 bin öğren-
cinin katıldığı Pangea Matematik Yarışma-sı’nda dereceye giren öğrencilere ödülleri, ülkenin üç büyük ilinde düzenlenen bir törenlerle verildi.
Gullviva Gymnasium organizesiyle
gerçekleştirilen Pangea Matematik Yarışması’nın ödül törenleri Malmö’de Au-gustenborgs okulu, Stockholm’de Gullviva Gymnasium ve Göteborg’da da Lära för Livet Eğitim Merkezi’nde yapıldı.
Avrupa genelinde 350 bin öğrencinin katıldığı bu yarışmada, İsveç’te dereceye giren şu öğrencilere belge ve para ödülü verildi:
3. SINIF 1. Nellie Wendin Göteborg 2. Klara Wallerbert Göteborg 3. Zeynep Öztürk Stockholm4. SINIF 1. Christian Ljungberg Stockholm 2. Nathalie Hedlund Stockholm 2. Alphonse Bennet Stockholm 2. Tobieson Filippa Stockholm
5. SINIF 1. Oscar Siberg Srockholm 2. Elliot Bennet Stockholm 2. Ebba Jacobowsky Stockholm 2. David Vinni Göteborg6. SINIF 1. Hult Ludvig Stockholm 1. Nattson Axel Stockholm 1. Åsberg Vanja Stockholm
7. SINIF 1. Teodor Galder Stockholm 2. Axel Klerkegaard Stockholm 3. Persson Rebecka Malmö 8. SINIF 1. Sofie Persson Stockholm 1. Louise Rosenbladh Stockholm 1. Olivia Weiner Stockholm 1. Leen Eid Malmö
9. SINIF 1. Eric Ulric Hellstedt Stockholm 1. Conny Lin Stockholm 2. Erdenebulgan Jargalsaikhan Stockholm 2. Harald Gerhardsen Stockholm
11 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Kamil Subaşı
Oynatmaya az kaldı…Malum, yaklaşık 1,5 yıldır Türkiye ve halkı aynı zamanda
da tüm Müslümanlar çetin imtihanlardan geçiyor. İlk za-manlarda yada ilk iki hükümet döneminde yapıp ettikleriyle her kesimin sempatisini kazanan AK Parti, sadece oylarını yükseltmekle kalmamış, diğer Müslüman ülkeleri (yada bu ülkelerin halkları) tarafından da örnek alınan bir konuma gelmişti. Fakat AKP Partililerin tabiri ile çıraklık ve kalfalık döneminden sonra gelen ustalık döneminde işler kontrolden çıkarak, verilen haklar geri alınmaya, kazanılan imaj yerle bir edilmeye, imrenmeler yerini tiksinmeye.. başladı. Düzelmeye doğru giden Müslüman imajı daha da kötü bir hal almaya; hem içerde hem de dışarda aykırı sesler yükselmeye başladı.
Türkiye’de son zamanlarda farklı kesimlerden çokça duyar olduk: ‘Eğer Müslümanlık buysa -son dönemdeki AKP’nin yada AKP’lilerin temsil ettiği Müslümanlık- ben o zaman Müslüman…’ Kullanılan nefret söylemleri, atılan iftiralar Avrupa’da yabancı düşmanı partilerin söylemlerini solda sıfır bırakır bir hal aldı. Yapılanlara, söylenenlere akıl sır ermiyor, mantıklı bir izahat bulunamıyor, neresinden tutarsan elinde kalıyor. Müslüman olmayan birisi, bizim neyimize bakarak Müslümanlığa sempati beslesin ki! Hangi dinde veya evrensel insani değerlerde var, yolsuzluk, haksızlık yapmak ve bunu
kılıfına uydurmak için fetvalar almak, tüm bürokrasiyi, hu-kuku ayaklar altına almak…
Brüksel temsilcimiz Selçuk Gültaşlı, Brüksel’deki Avrupalı bazı parlamenterl-erin Türkiye’deki son durumu cinnet haline benzettiklerini söylemişti. Gerçekten de topyekün bir cinnet hali içerisindeyiz herhalde; yada topyekün bir hipnoz hali içerisinde… 90’lı yıllarda, Türk pop müziğinin fenomen-lerinden Fatih Erkoç’un söylediği gibi, ‘Oynatmaya az kaldı, doktorum nerde…’ durumundayız sanki. Tabi o zamanlarda şarkıdaki oynat-maya sebep olan şey ‘bir güzel kız’dı. Ama günümüzde, kimi körü körüne AKP bağlılığıdan
oynatmak üzere, kimi de yapılanlara anlam veremediğinden oynatmak üzere; kimi dost bildiklerinin vefasızlığından, kimileri de yapılan bunca haksızlığa, zulme karşı kalınan sessizlikten, vurdumduymazlıktan oynatmak üzere… Kimisi de kendi çıkarlarını, bir milletin ve tüm insanlığın çıkarlarından üstün görenlerden, iki yüzlülerden.. oynatmak üzere. Bir millet çıldırmış olmalı, topyekün oynatmak üzere; hiçbir doktor da derman bulabilecek gibi gözükmüyor…
Kendilerine ifitira atılanlar, her türlü zulme maruz ka-lanlar, topyekün üstlerine gelinenler, terbiyesini muhafaza ederek, her sıkıntıya karşı sabırla, şükürle devam etmekte işlerine. Zira ‘müsbet hareket’ onların şiarıydı ve Emirdağ Lahikası’nda Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyordu: “Aziz kardeşlerim! Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfi hareket değildir. Rıza-yı İlahî’ye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır; vazife-i İlahiye’ye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz!..”
Bazıları, “Onlara bir yudum su bile yok, gazetelerini almayın, okullarına gitmeyin, derneklerini kapatın, ‘Kimse Yok mu’ yardım kuruluşunu terör örgütü ilan edin, Bank Asyası’na el koyun…” derken onlar, daha bir kaç gün öncesinde Afrika Birliği ile 1000 adet yeni okul projesine imza atıyor; hasetlerine ve kinlerine yenik düşenlerin biraz daha ‘oynatmasına’ neden oluyordu.
Topyekün cinnet hali geçiriyoruz, oynatmaya az kaldı ama müsbet hareketin temsilcileri vakarlı duruşlarıyla ve sabırlarıyla cinnet halinden çıkmaya yardımcı olmakta. Er yada geç zalim kendi zulmünde boğulacak, herkes cinnet halinden kurtulacak bunda zerre kadar şüphe yok ama ah bir de dostların, beraber yola çıkılan dostların vefasızlığı, vurdumduymazlığı olmasa… Oynatmamak elde değil!
K.SUBASİ@ZAMANİSKANDİNAVYA.DK@KAMİLSUBASİ
Bazıları, “Onlara bir yudum su bile yok, gazetelerini almayın, okullarına gitmeyin, derneklerini kapatın, ‘Kimse Yok mu’ yardım kuruluşunu terör örgütü ilan edin, Bank Asyası’na el koyun…” derken onlar daha birk aç gün öncesinde Afrika Birliği ile 1000 adet yeni okul projesine imza atıyor; hasetlerine ve kinlerine yenik düşenlerin biraz daha ‘oynatmasına’ neden oluyordu.
Dijital ortamda alınan ders notlarının öğrencilerin başarılarını zayıflattığı iddia ediliyor. FOTOĞRAF: ZAMAN, ENGİN TENEKECİ
Öğretmenler sınıflarda bilgisayar kullanılmasından rahatsızNorveçli öğretmenlere göre, ders esnasında kullanılan diz veya masa üstü bilgisayarlar öğrencilerin derse olan konsantrasyonuna engel oluyor.ENGİN TENEKECİ OSLO
1Oslo’da üç yıl akşam lisesine gittim. Neredeyse ders gördüğüm tüm sınıflarda her öğrenci için
bir bilgisayar vardı. Ders(ler) başlar, öğretmen(ler) tahtaya geçer, o günkü konuyu anlatırdı. Doğruyu söylemek gerekirse, o esnada birçok sınıf arkadaşım önündeki bilgisayarla meşgul olurdu. Bu durum be-nim oldukça dikkatimi çekerdi. Hatta bazı Norveçli öğretmenlerim ders anlatımına başlamadan önce internete girmeme şartı koşar, zaman zaman da biz-leri, internete girip-girmediğimiz konusunda kontrol ederdi. Ders anında tam önündeki ya da yan tara-fındaki arkadaşının internette sörf yapması oldukça ‘dikkat dağıtıcı’ idi.
Eğitim hayatında teknik ve teknolojinin getirile-rinden faydalanmak güzel, hatta bilgiye hızlı ulaşma konusunda oldukça faydalı. Örneğin ders anlatımında öğretmenin elektronik tahta kullanması, herhangi bir anlattığı ders konusunu sinevizyona yansıtması, o es-nada öğrencilerin ilgili konuya önündeki bilgisayarlala göz atması gibi. Ancak problem, bir öğrencinin ders anında önündeki bilgisayarla internette moda tabirle sörf yapması, sosyal medyada dolaşmasıdır...
Son günlerde medyada, eğitim anında öğrencile-rin sınıflarda kullandığı bilgisayarların dikkatleri nasıl dağıttığı, öğretmenlerin konuyla ilgili yaptığı şikayetler gündemde. Norveç’in en büyük günlük gazetelerin-den VG haberi, ‘Norveçli öğretmenler: Ders anında kullanılan bilgisayarları dışarıya fırlat’ başlığıyla verdi. Haberde, birçok Norveçli öğretmenlerin ders anında kullanılan bilgisayarlardan dert yakındığı belirtildi. Bazı öğretmenlerin konuyla ilgili düşüncelerine yer verildi.
‘Dersteki bilgisayar meşguliyeti, muhakeme promlemine neden oluyor’
Norveçli öğretmen Håkan Danielsson’a göre, gerek öğretmenin ders anlatma saatinde gerekse öğretmenin öğrenciyle bire bir görüşmesi anında sınıfta kullanılan bilgisayar son derece zararlı.
Danielsson, birçok öğrencinin ders saatinde ya sosyal medyayla meşgul olduğunu ya da internette sörf yaptığını söylüyor. Öğrencilerin, öğretmenin ders anlatımı esnasında bilgisayarla ilgilenmesi, derse olan konsantrasyona engel. Son yıllarda, sınıfta kullanılan bilgisayardan dolayı birçok öğrencinin muhakeme zorluğu çektiğini farkettiğini belirtiyor. İsveç gazete-lerinden DN’de (Dagens nyheter) yayınlanan bir ma-kalede de, Norveçli öğretmen Håkan Danielsson’un konuyla ilgili görüşlerine yer verdi.
Håkan Danielsson, ders anında bilgisayarla alınan notlarla, normal kağıt ve kalemle alınan notların öğ-rencilere olan etkisi üzerinde de duruyor. Danielsson, normal kağıt ve kalemle iligili alınan ders notlarının, elektronik ortamda alınan ders notlarından daha verimli olduğunu aktarıyor. Ona göre, dijital ortamda alınan ders notları öğrencilerin başarılarını zayıflatıyor. İddiasına delil olarak da, daha önce iki farklı üniversi-tede yapılan araştırma sonuçlarını gösteriyor.
Amerika’da Princeton Üniversitesi’nin 2014’te yaptığı bir araştırmaya göre, öğrenciler, ders saa-tinde bilgisayar aracılığıyla, normal kalem ve kağıt aracılığıyla not alan öğrencilerden daha fazla not alıyor. Ancak mesele not alınan şeylerin ne kadar anlaşıldığına geldiğinde, normal kalem ve kağıtla not alan öğrencilerin, bilgisayar (dijital araçlar) ile not alan öğrencilerden daha fazla konuyu anladıkları tespit ediliyor. Columbia Üniversitesi’ndeki araştırma, ders saatinde bilgisayarla ilgilenenen öğrencilerin yüzde 60’ının, derste anlatılanlarla herhangi bir ilgisi olmadığı sonucunun ortaya çıktığını kaydediyor.
Norveçli öğretmen, problemi, bölgedeki beledi-yelerin izlediği yanlış siyasete bağlıyor. Politikacıların daha çok, her öğrenciye bir bilgisayar veilmesi ge-rektiğini düşündüğünü, ancak meselenin sonunun düşünülmediğini açıklıyor. Hatta Norveçli öğretmen çareyi kendisi aramış. Ders saatlerinde öğrencilerine bilgisayarlarını kapatmaları ricasında bulunan Daniel-sson, sonrasında sınıfını, huzur ve ferahın kapladığını farkettiğini söylüyor.
12 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Kültürler farklı mesaj aynı; Sevgi, barış, hoşgörü
Estonya’nın başkenti Tallinn 15 ülkeden gelen öğrencilerin katıldığı Uluslararası Dil ve Kültür Festivali’ne ev sahipliği yaparken, dilleri, dinleri ve kültürleri farklı öğrenciler sevgi, barış ve hoşgörü mesajı verdi. HASAN CÜCÜK TALLİNN
1Estonya’nın başkenti Tallinn’de 15 ülkeden öğrencilerin katıldığı Uluslara-
rası Dil ve Kültür Festivali renkli görüntülere sahne oldu. Festivale katılan öğrenciler hem kendi dillerinde hem de Türkçe seslendir-dşkleri eserlerle beğeni topladı. Estonya’ya komşu ülkerlerden gelen çok sayıda misafir, öğrencilere tam not verdi.
Uluslararası Dil ve Kültür Festivali’ne ev sahipliğini Ticaret, Eğitim ve Kültür Derneği EESTÜRK ile Kopenhag Anadolu Dil ve Kültür Merkezi yaptı. Başkent Tallinn’in en prestijli tiyatro salonu Vene Kultuurikeskus tarihi günlerinden birini yaşadı. Festival öncesi oluşturulan standtlarda 15 ülkenin kültürel ve tarihi zenginlikleri tanıtıldı. Estonyalı Harri’nin Estonca, Marin’in ise Türkçe sunduğu festival ev sahibi ülkenin milli marşının okunmasıyla başladı. 15 ülke-den çocukların sevgi, kardeşlik ve hoşgörü mesajı vermek için Estonya’da olduğunu belirten sunucular ülkeler seronomisi için 15 ülkeyi anons ettiler.
Uluslararası Dil ve Kültür Festivali’nde sahneye ilk olarak Norveç’ten Annette Hoel çıktı. Türk sanat müziğinin ünlü eseri ‘Çile Bülbülüm Çile’yi seslendiren Hoel’e salonda-
kiler eşlik etti. Adeta Türkçe Olimpiyatları’yla büyüyen bir isim olan Danimarkalı Katerina Malemed, İngilizce Sunyy parçasını büyük bir ustalıkla söyledi. Eston ve Rusya halk oyunlarının gösterisi ise adeta büyüledi. İki ülkenin halk oyunları sırasında salondakiler alkışlarla tempo tutarak destek verdiler. Be-larus adına festivale katılan Ulyan Zaleskaya, Yuliya Kuchynskaya ve Atyna Amazlova kendi dillerinden Tri Padrujki şarkısını ses-
lendirdi. Bu üçlünün sesleri kadar sahnede ortaya koydukları performansta usta sanat-çıları aratmadı. Danimarka’dan Sofia, Sezen Aksu’nun ünlü eseri ‘Kaç yıl geçti aradan’ şarkıyla sahne alırken, Litvanya’dan Elvina Churlu 'Gül Kokusu' adlı eseri başarıyla icra etti. Finlandiya’dan Aylin Cabbaroğlu İngilizce ‘I’ll be there’ şarkısını söylerken İsveç’ten Madaleine Backström ‘Hoş gör sen’ dedi. Danimarkalı Mille Elkjaer ‘Glemme
dig aldrig’ şarkıyı kendi dilinde söylerken, Letonya’dan Alexandra Nikiforovs son dönemin hit parçası ‘Kalbimin tek sahibi’ şarkısını salondakilerle beraber söyledi. ‘Tek millet iki devlet’ olduğumuz Azerbaycan’ın halk oyunları ise hem görsel bir şölene dö-nüştü hem de salona Azerbaycan esintileri getirdi.
Sunucular Harri ve Marin’in, öğrencileri yetiştiren öğretmenleri sahneye birer birer anons etmesiyle büyük alkış tufanı koptu. Kopenhag Anadolu Dil ve Kültür Derneği Başkanı Enes Fatih Doğan, öğretmenlere hediye takdim ederken, çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Programın sonu yak-laşırken sahneye çıkan Estonya Orkestrası ülkenin müzik kültüründen örnekler verdi. Uluslararası Dil ve Kültür Festivali 15 ül-kenin çocuklarının birlikte söylediği ‘Yeni Bir Dünya’ şarkısıyla sona ererken, değişik ülkelerden gelen misafirlere unutulmaz bir gün yaşattılar.
Programın sonunda ise görülmeye değer güzel manzaralar yaşandı. Bir kaç günlüğüne birlikte olup, kısa sürede arkadaş olan öğrencilerin vedası oldukça zor oldu. Arkadaşlıklarını devam ettireceklerini be-lirten öğrenciler, sevgi dili Türkçe’nin ortak lisanları olduğunu söylediler.
13 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
14 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANGÜNDEMKimse Yok mu'dan Afrika’ya bin okulBirleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) ortaklarından Kimse Yok mu Derneği, Afrika Birliği ile de tarihî bir anlaşmaya imza attı. Dernek, bin sahra okulu için dünya çapında yardım toplayacak.BEHRAM KILIÇ
1Dünyanın 113 ülkesine sağlık, gıda, eğitim gibi alanlarda yardım götüren
Kimse Yok mu Derneği’nin son bir yıldır ba-şına gelmedik kalmadı. Önce, izinsiz yardım toplama yetkisi hiçbir gerekçe gösterilmeden iptal edildi. Hem de Bakanlar Kurulu kara-rıyla. Ardından denetim üzerine denetim ge-çirdi. Müfettişlerin biri gitti, diğeri geldi. Ama aranılan her neyse bulunamadı. Zira dene-timlerin hepsinden temiz çıkıldı. Son olarak Ankara’da yürütülen bir soruşturma kapsa-mında savcılık derneğin 2011’deki yardım faaliyetlerini terör kapsamında incelemeye başladı. Şaka değil bu. Lakin gizlilik kararı sebebiyle dosyanın detaylarını bilmiyoruz.
Dernek, son bir yıldır, dünya tarihinde bir insani yardım kuruluşunun asla karşılaşma-yacağı muamelelere maruz kalıyor. Ülkenin seçilmiş hükümetinin halkın gönlünde taht kurmuş bu yardım kuruluşunu her alanda preslemeye, yardımlarını engellemeye çalışması, yardım götürülen ülkelerce de garipseniyor. Dernek ise tüm bunlara aldı-rış etmeden hem içeride hem de dışarıda büyüdükçe büyümeye devam ediyor. Bir yıl önce 56 bin olan gönüllü sayısı, hükümetin baskılarından sonra 210 bine ulaştı. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile ortak çalışan Kimse Yok mu geçen hafta Afrika Birliği ile tarihî bir anlaşmaya imza attı. Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da ger-çekleşen; yetim çocuklar, temiz içme suyu, eğitim, sosyal yaşam kompleksleri ve insani yardım gibi konuları içeren anlaşma büyük yankı uyandırdı. Anlaşma çerçevesinde hastaneden okula, katarakt ameliyatından içme suyu projelerine, yetim projelerinden insani yardıma kadar birçok alanda yokluk ve yoksullukla mücadelede ortak hareket edilecek.
Hem bu anlaşmayı hem de yaşanılan süreci Kimse Yok mu Derneği Genel Başkan Yardımcı Levent Eyüboğlu ile konuştuk. Eyüboğlu, Afrika’nın 14 ülkesinde 2020 yılına kadar bin tane ‘sahra okulu’ açacaklarını söy-ledi. Bu büyük projenin lansmanı haziranda Addis Ababa’da gerçekleştirilecek. Ama asıl önemlisi, Kimse Yok mu’nun bu projeyi ger-çekleştirmek için dünyanın 160 ülkesinden de yardım toplamak için düğmeye basmış olması. Bilindiği gibi derneğe yapılan bağış-ların yüzde 98’i Türkiye’den. Bu bağışların yüzde 70’i de Türkiye’de kullanılıyor. Geri kalan yüzde 30 ise başta Afrika olmak üzere Filipinler, Bangladeş, Haiti gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde değerlendiriliyor.
Türkiye’de 300 bin ihtiyaç sahibi vatan-daşımız Kimse Yok mu’nun listesinde. Bu insanların 60 binine her ay düzenli yardım götürülüyor. Türkiye’deki birçok yardım faaliyeti ise şimdilik askıya alınmış durumda. Zira okul ya da diğer insani yardımlara imza atmak isteyen derneğe güçlükler çıkartılıyor. Dernek Afrika’ya ise 10 milyon liranın üze-rinde insani yardım ulaştırdı. Kenya, Uganda, Etiyopya ve Somali’de ‘Sosyal Yaşam Kompleksleri’ inşa etti. Kompleksler barınma ihtiyacını karşılayan yurt, aşevi, hastane ve okuldan oluşan modern ve sağlıklı yaşam alanları olarak ihtiyaç sahiplerine ücretsiz hizmet veriyor. Dernek 2008 yılından beri 15 Afrika ülkesinde gerçekleştirdiği katarakt ameliyatlarıyla yaklaşık 35 bin kişiyi sağlığına kavuşturdu. 24 ülkede 40 bini aşkın yetime yardım eli uzatıldı. Afrika’da dernek tarafın-dan 27 yetimhane inşa edildi. Yine Afrika’da 13 ülkede 2 binin üzerinde su kuyusu açıldı.
Tüm bunlar büyük işlerdi ama Afrika’yı artık bambaşka bir süreç bekliyor. Dernek açacağı bin okul ile Afrika’yı baştan aşağı
donatacak. Afrika için hedeflenen Bin Sahra Okulu Projesi derneğin konseptinde de deği-şikliğe yol açacak. Zira bu okulları inşa etmek için büyük bir kaynağa ihtiyaç bulunuyor. Sadece Türkiye’den toplanan bağışlarla bu okulları gerçekleştirmek kolay değil. Bu yüz-den kaynağı sağlamak için dernek dünyanın en ücra köşesindeki bağışçıya ulaşmak için kolları sıvadı. Bu proje dünyanın önemli merkezlerinde anlatılacak. Haziran ayında Addis Ababa’da büyük katılımlı lansmanın ardından aynı tanıtım Birleşmiş Milletler Merkezi’nin bulunduğu New York’ta, sonra Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel’de ve akabinde Türkiye’de gerçekleştirilecek.
Dernek, bağışçılara ulaşmak için, partner-lik anlaşmaları imzaladığı yardım kuruluşları ile de çalışacak. Almanya ve Avrupa’da Time to Help, Amerika’da ise Embrace Relief ile
anlaşmalar çoktan yapıldı. Levent Eyüboğlu, özellikle Amerika’dan büyük bir yardım top-lanacağını, zira bu ülkede yardımda bulunma kültürünün çok yaygın olduğunu söylüyor. Afrika’da da Afrika Birliği’nin katkılarıyla gerekli altyapılar hazırlanacak. Kısaca, önümüzdeki günler içinde Kimse Yok mu dünyaya açılarak büyük bir dönüm noktasına imza atacak. Tüm bu çalışmalar büyük bir titizlikle sürdürülüyor. Bu yüzden Eyüboğlu, Bin Sahra Okulu Projesi hakkında daha fazla bilgiyi bizimle paylaşmak istemiyor.
Dernek, Nepal’de meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki depreme de kayıtsız
kalmadı. Bünyesindeki ASYA Arama Kurtarma Ekibi’ni bu ülkeye gönderdi. Ancak Nepal’e para yardımında bulunmak, 2 milyon liralık bir yardım kampanyası yapmak istemelerine rağmen kendilerine Türk makamları tarafından gerekli izinler bir türlü verilmiyor. Levent Eyüboğlu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Neden bağırıp çağırıyorlar? Kim onlara izin vermiyor?” sözlerini hatırlatarak “Böyle söylediler ama Nepal’e yardım toplamamız için verdiğimiz dilekçe masada bekletiliyor. Buna rağmen biz kendi öz kaynaklarımızdan Nepal’e 50 bin dolarlık yardım paketleri gönderdik.” diyor. Bölgeden haber veren Kimse Yok mu ASYA Arama Kurtarma gönüllüsü İsmail Büyükay ise Nepal’de durumun içler açısı olduğunu, ilk incelemelerin ardından afet bölgesinde 25 tonluk bir yardım malzemesi dağıttıklarını söylüyor.
Kimse Yok mu Derneği’ne takınılan tavrı anlamak gerçekten de çok güç. İzinsiz yardım toplama hakkı elinden alındığı için yardım toplayamayan, toplamasına da izin verilmeyen bu derneğin yardıma muhtaç insanlara ulaşmasının engellenmesinin izahı yok. Yetkililere hatırlatmakta fayda var: Bu dernek, yardımı Türkiye adına götürüyor. Herhangi bir siyasi partiye angaje olmaları mümkün değil. Yardım malzemelerinin üze-rinde Türk bayrağı yer alıyor. Bununla gurur duyulması gerekirken bunu engellemek insanlığa sığar mı?
Bu kadarı da olabilir mi dediğinizi duyar gibiyiz. Oluyor maalesef. Hatta daha fazlası oluyor. Cep telefonu mesajları ile yapılan bağışlar bile engelleniyor. Bu engeli Danıştay ortadan kaldırmıştı. Ancak Avea ve Turkcell sebep göstermeden derneğe kendi operatör-leri üzerinden yardım yapılmasına müsaade etmiyor. Vodafone ise Danıştay’ın iptal kararını alır almaz Kimse Yok mu’ya yardım yapmak isteyenlere bu imkânı sağladı.
Sahra Okullarının maketleri. Anlaşmayı Afrika Birliği Komiseri Dr. Aisha Laraba Abdullahi ile derneğin genel sekreteri Savaş Metin imzaladı.
Afrika’nın kırsal kesiminde eğitim zor şartlarda yapılıyor. 1000 sahra okulu eğitimin kalitesini yükseltecek.
Kimse Yok mu Derneği Genel Başkan Yardımcısı Levent Eyüboğlu
Tevbe kapısı herkese açık
Asi değilim şüphelerim varErgenlik döneminde dinî şüphe ve kararsızlıklar yoğun olarak yaşanıyor. Genellikle de kafa karışıklığı, dinin inanç boyutlarıyla ilgili.ZEYNEP KAÇMAZ
1Kaderimizde her şey yazılıp çiziliyse biz niye bu saçma sapan dünyayı ya-
şıyoruz? Kur’an’da çelişki yok diyorlar ancak okuduğumda birçok çelişkiye rastlıyorum. Geçen gün izlediğim bir programda da bir bilim adamı cennetin sonsuz olmadığını ayetlerle savunuyor. Kime inanacağım?” diyor 16 yaşındaki ismini vermek istemeyen genç tüm içtenliğiyle. Bu sözler ağzından çı-kıyor çıkmasına lakin büyük bir vicdan azabı da çekmiyor değil. Kafasını karıştıran her düşünceden sonra ‘Acaba şirke giriyor mu-yum? diyerek de bizden kalbini mutmain edecek birkaç söz bekliyor. Sadece o değildi bu tarz düşünceler içerisinde kıvranan. Ak-ranları, çevresindeki diğer arkadaşları ben-zeri dinî şüphe ve tereddütler yaşıyorlardı maalesef. Bir arkadaşı “Dünyada bu kadar zulüm yaşandığı halde Allah niye müda-hale etmiyor?” diye düşünüyor örneğin. Bir diğeri ise adaletsizlikleri sorguluyor.
‘Asi’ olarak nitelendirdiğimiz ergen çocuklarımızın aslında dinî hususlarda içlerinde fırtınalar kopuyor. Bu, kimi zaman inanç bakımından genci daha ileri bir aşa-maya geçişinin başlangıcıyken kimi zaman da inançsızlığa kapı aralıyor.
Ergenler, bir yandan fiziksel ve psikolojik değişim yaşarken dinî hususlarda da yeni bir oluşum içerisine giriyor. Bu dönemlerinde ‘dinî uyanış’ ve ‘dine dönüş’ ortaya çıktığı gibi, ‘dinî şüphe ve kararsızlık’lar da yoğun olarak gelişiyor. Aslında bu gelişmeler çocuk, ergenliğe girerken sinyal veriyor. Mesela, daha önce severek, isteyerek yaptığı pek çok davranış gibi ibadetlerini de aksatmaya baş-lıyor. Bu gevşemeler zamanla dinî değerler hakkında birtakım şüphelere düşmesine yol açıyor. Çocukların “Siz hiçbir şeyi araştır-mıyorsunuz. Körü körüne bağlanmışsınız. Söyleyin bana Kur’an’ın neresinde yazıyor bu mesele?’ sözleri de biz ebeveynlere onla-rın ‘ne kadar değiştiği’ni göstermeye yetiyor. Bu düşünceler, anne-babayı korkutsa da çocuklarımız o yaşlarda olması gerekeni yaşıyor aslında. Araştırmalara göre itikadî sıkıntılar 20-21 yaşına kadar da devam ediyor. Tabii boyutları farklılık gösteriyor. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakülesi Din Psikolojisi A.B.D. Başkanı Prof. Dr. Abdülkerim Bahadır, dinî şüphelerin ortalama olarak 12-14 yaşlarında başladı-ğını, 16-18 yaşlarında en zirve noktasına ulaştığını belirtiyor. İlerleyen yıllarla birlikte bu durumun gittikçe zayıfladığını, 20-21 yaşlarında sona erdiğini söylüyor.
Bahadır’ın görüşlerini yapılan araştır-malar da destekliyor. Geçen yıl Diyarbakır’ın Çınar ilçesindeki çeşitli liselerde (Anadolu, imam hatip ve düz lise) bir çalışma düzen-lendi. 200 lise öğrencisine dinî mevzularla ilgili sorular soruldu. Sonuçlara göre 15 yaşındaki öğrencilerde 14 yaşındakilere göre ‘Allah’tan pek çok istekte bulunduğum halde, bunların çoğu gerçekleşmedi, bunu asla kabullenemiyorum’ düşüncesi daha hakim. 16 yaşındakiler 15 yaşındakilere göre ‘Kaza- kader, hayır-şer, ahiret gibi konuları kavramakta çok güçlük çekiyorum’ madde-sine daha yüksek puan veriyor. Ayrıca 17 yaşındaki öğrenciler 14 yaşındakilere göre ‘Eğer Allah varsa, bunca haksızlık, şiddet, kötülük ve felaketlere niçin izin veriyor?’ sorgulamasını daha çok yapıyor. Bu sonuçlar ayrıca yaş ilerledikçe dinî şüphelerinde arttığını açıkça gösteriyor.
soyut konularda kafaları karışıkGençler, genellikle inanç boyutlarıyla
ilgili mevzularda kafa karışıklığı yaşıyor. 90’lı yıllarda yapılan araştırmaları incelediğimizde melek, cin, ruh, şeytan gibi soyut varlıklar, sevap- günah meselesi, fakirlik- zenginlik, cinsiyet gibi eşitsizlikler, ahiret, kaza-kader, hayır-şer gibi soyut
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
Çocuklarımıza nasıl örnek olabilirizİnancımızı çocuklarımıza anlatmadan çok, yaşayarak ve de onların göreceği bir şekilde yerine getirmeliyiz ki onlar da bunları gördükçe bir şeyler kapsın ve amel olarak ortaya çıksın.SÜLEYMAN UYSAL OSLO
1Allah Resulü (Aleyhi salat-u vesselam) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:
“Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Onu anne ve babası ya Müslüman ya Mecusi ya da Yahudi yapar.” Bu hadis-i şerifin ışığında çocuklarımıza şekil vermek, bir yönüyle anne ve babanın sebepleri kullanmasına bağlıdır. Şayet sebepler Rıza-i İlahi doğrultusunda kullanılırsa çocuklar da bu iyi niyet sonu-cunda faydalı birer evlat olarak yetişirler. Tersine niyetlenenlerin de emeği onları ve yavrularını öyle bir sonuca ulaştırır.
Burada şöyle bir itiraz gelebilir: Lut ve Nuh (aleyhi selamlar) iyi niyetli değil miydiler ki birinin eşi, diğerinin eşi ve oğlu doğruyu bulamadılar ve imansız öteye gittiler? Kuran, gelmiş geçmiş tüm insanlığın yaşadıklarını özet olarak tebliğ ettiği için benzer meseleler istisnadır. Malumunuz üzere, istisnalar da genel kural anlamına gelmez, yani kaideyi bozmaz. Yoksa -haşa- o kutlu nebilerin hakkıyla babalık ya da eşlik yapmadıkları anlamına gelmez.
Çocuklarımızın yanında, onlarla beraber, din, iman, Kuran adına en ufak bir amelimiz onların bilinç altına yerleşecek ve de bir zaman sonra orada hayata dönüşecektir. İyilik adına atacağımız her adım, vereceğimiz her karar bir şekilde bizi gören evladımızda da ortaya çıkacaktır. Aynı zamanda kötülük adına da yapacağımız bir amel ve davranış bezer şekilde çocuklarımızda görülecektir.
Yetişen çocuklarınızı bir gün karşınıza alın ve sorun bakalım kimleri örnek almaktadırlar? Göreceksiniz ki yakın çevreden başlamak üzere size isim sayacaklar: Anne, baba, amca, teyze, dayı, öğretmen… vb. Bu da bize göstermektedir ki çocuklarımıza iyi örnekliğimiz iyi sonuç; kötü örnekliğimiz de kötü sonuç ortaya çıkaracaktır.
O halde inancımızı çocuklarımıza anlatmadan çok, yaşayarak ve de onların göreceği bir şekilde yerine getirmeliyiz ki onlar da bunları gördükçe bir şeyler kapsın ve amel olarak ortaya çıksın. İsterseniz insanlık tarihinde derin izler bırakmış, başta Peygamberler sonra da onların takipçileri Havvariler, Eshab-ı Kiram, Evliyaullah’ın (Allah’ın c.c veli kulları) hayatlarına göz
atın, göreceksiniz ki dava şuuru elde etmel-erinde bir annenin, bir babanın ciddi etkisi vardır. Onlar olmamışsalar onların açıklarını dolduran, yukarıda unvanlarını saydığım kişilikler etkili olmuştur.
Fakat bu kişiler anne babaya göre çocukların dünyasında ve yanlarında daha az kaldıkları için onlar kadar etkili olamamaktadırlar… O halde sevgili
kardeşlerim, çocuklarımızn istediğimiz ve de arzuladığımız kıvamda ve kişilikte olmasını istiyorsak hali hareket, davranış ve sözlerimizle onlara güzel örnek olmalıyız. Bakın Cenab-ı Hak, insanlığın iftihar tablosu Efendimizi (a.s.v) Yüce Beyanı’nda bizlere örnek verirken: “Muhakkak ki seni üstün ahlak üzere yarattık.” (Kalem Suresi: 3.ayet) Buyurarak, onun güzel ve üstün olan ahlakını nazarlarmıza sunmaktadır.
Evet, çocuklarımızın İslam üzere olmasını istiyorsak, önce biz İslam’ı her şeyiyle eksiksiz yaşamalıyız. Söz ve nasihatten çok hayatlarına girerek, onlarla Allah’ın (c.c) emirlerini yerine getirmeli, nehilerinden de (yasakladıklarından da) sakınmalıyız. Dual (iki yüzlü) yaşayıştan uzak durmalıyız ki onlar da bizden gördükleri doğruları yerine getirsinler.
Hele ezanın az duyulduğu, caminin az görüldüğü, İslam’ın sair emirlerini uygulayanların az olduğu bu memleketlerde daha da dikkatli olmamız gerekmektedir. Bu azlığa ve yokluğa paralel, bize de onlarla daha fazla ilgilenme ve onlarla beraber olup İslam’ı yaşama gereği doğmaktadır.
Unutmayalım ki iyilik ve doğruluk bayrağını bizden sonar onlar devam etti-receklerdir. Öyleyse hak ve hakikat meşalesini ve bayrağını devredeceğiniz ellerin sağlam olmasını istemez misiniz? Tahminim, Hakk’a adanmış hiçbir ruh ve hakkıyla inanmış hiçbir gönül, böyle bir durum karşısında, “Bana ne, beni ne ilgilendirir?” diyemez. O halde kıymetli kardeşlerim, gelin iyi ve örnek davranışlarımızla çocuklarımıza Rabbimizin yolunu ve o yolun tek, örnek öğreticisi Hz. Muhammed (a.s.v)’in sünnetini göstererek geleceğimizi garantilemenin yollarını arayalım.
Rabbim, bu ufka ermeyi hepimize nasip buyursun.
06.05.2015 03:03 04:33 12:52 17:03 20:58 22:18 07.05.2015 03:00 04:30 12:51 17:04 21:00 22:20 08.05.2015 02:58 04:28 12:51 17:05 21:03 22:23 09.05.2015 02:55 04:25 12:51 17:06 21:05 22:25 10.05.2015 02:53 04:23 12:51 17:07 21:08 22:28 11.05.2015 02:50 04:20 12:51 17:08 21:10 22:30 12.05.2015 02:48 04:18 12:51 17:09 21:12 22:32
STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
06.05.2015 03:32 05:02 13:23 17:35 21:32 22:52 07.05.2015 03:29 04:59 13:23 17:36 21:34 22:54 08.05.2015 03:27 04:57 13:23 17:37 21:37 22:57 09.05.2015 03:24 04:54 13:23 17:38 21:39 22:59 10.05.2015 03:22 04:52 13:23 17:39 21:41 23:01 11.05.2015 03:20 04:49 13:23 17:40 21:44 23:03 12.05.2015 03:18 04:47 13:23 17:41 21:46 23:05
DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
06.05.2015 03:35 05:05 13:16 17:26 21:14 22:34 07.05.2015 03:33 05:03 13:16 17:27 21:16 22:36 08.05.2015 03:31 05:01 13:16 17:27 21:18 22:38 09.05.2015 03:28 04:58 13:16 17:28 21:20 22:40 10.05.2015 03:26 04:56 13:15 17:29 21:22 22:42 11.05.2015 03:24 04:54 13:15 17:30 21:25 22:45 12.05.2015 03:22 04:52 13:15 17:31 21:27 22:47
06.05.2015 03:30 04:59 13:21 17:33 21:30 22:49 07.05.2015 03:28 04:56 13:21 17:34 21:33 22:51 08.05.2015 03:26 04:53 13:21 17:35 21:35 22:52 09.05.2015 03:24 04:51 13:20 17:36 21:38 22:54 10.05.2015 03:23 04:48 13:20 17:37 21:40 22:56 11.05.2015 03:21 04:46 13:20 17:38 21:43 22:57 12.05.2015 03:19 04:43 13:20 17:39 21:45 22:59
06.05.2015 03:30 05:00 13:24 17:37 21:35 22:55 07.05.2015 03:28 04:58 13:24 17:38 21:38 22:58 08.05.2015 03:26 04:55 13:24 17:39 21:40 22:59 09.05.2015 03:24 04:52 13:24 17:40 21:43 23:01 10.05.2015 03:22 04:50 13:24 17:41 21:45 23:03 11.05.2015 03:21 04:47 13:24 17:42 21:48 23:04 12.05.2015 03:19 04:45 13:24 17:43 21:50 23:06
06.05.2015 03:27 04:57 13:29 17:43 21:48 23:08 07.05.2015 03:25 04:54 13:29 17:44 21:51 23:10 08.05.2015 03:23 04:51 13:29 17:45 21:54 23:12 09.05.2015 03:21 04:48 13:28 17:46 21:56 23:13 10.05.2015 03:19 04:45 13:28 17:47 21:59 23:15 11.05.2015 03:18 04:43 13:28 17:48 22:02 23:17 12.05.2015 03:16 04:40 13:28 17:49 22:04 23:19
HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBORG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıKOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
06.05.2015 03:53 05:23 13:22 17:29 21:10 22:30 07.05.2015 03:50 05:20 13:22 17:30 21:12 22:32 08.05.2015 03:48 05:18 13:22 17:31 21:13 22:33 09.05.2015 03:46 05:16 13:22 17:32 21:15 22:35 10.05.2015 03:44 05:14 13:22 17:33 21:17 22:37 11.05.2015 03:42 05:12 13:22 17:33 21:19 22:39 12.05.2015 03:41 05:11 13:22 17:34 21:21 22:41
06.05.2015 03:43 05:13 13:13 17:21 21:02 22:22 07.05.2015 03:40 05:10 13:13 17:22 21:04 22:24 08.05.2015 03:38 05:08 13:13 17:23 21:06 22:26 09.05.2015 03:36 05:06 13:13 17:23 21:08 22:28 10.05.2015 03:34 05:04 13:13 17:24 21:10 22:30 11.05.2015 03:32 05:02 13:13 17:25 21:12 22:32 12.05.2015 03:30 05:00 13:13 17:26 21:14 22:34
ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
06.05.2015 03:50 05:20 13:23 17:31 21:14 22:34 07.05.2015 03:48 05:18 13:23 17:32 21:16 22:36 08.05.2015 03:46 05:16 13:23 17:33 21:18 22:38 09.05.2015 03:44 05:14 13:23 17:34 21:20 22:40 10.05.2015 03:42 05:12 13:23 17:34 21:22 22:42 11.05.2015 03:40 05:10 13:23 17:35 21:24 22:43 12.05.2015 03:39 05:08 13:23 17:36 21:26 22:45
AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
MELEK ÖZDEN
1Çoğu zaman günahlarımızın çokluğu bizi ümitsizliğe sevk eder. Başka kapı-
lara gidip çare aramak ise tamamen içinden çıkılmaz bir hale sokar. Zira birilerine işledi-ğimiz günahlardan bahsettiğimizde yaptık-larımızın hiç affı yokmuş gibi davranabilirler. Onların gözünde birden cehennemlik olu-veririz. Hâlbuki tevbe kapısı sonuna kadar açık. Yüce Rabb’imiz mü’minlerden tevbe edenlere müjde verdiği bir ayet-i kerimede, “Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tevbe edin. Belki Rabb’iniz sizin kötülüklerinizi ör-ter ve Peygamber’i ve O’nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. ‘Ey Rabb’imiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü Senin her şeye hakkıyla gücün yeter’ derler.” buyu-ruyor. Efendimiz’in (aleyhissalatü vesselam) ashabına anlattığı Ebu Said Sa’d İbni Malik İbni Sinan el-Hudri’nin rivayet ettiği şu kıs-sayla mevzu ne hoş ele alınıyor:
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizden önceki kavimler-den bir adam vardı. Tam doksan dokuz kişiyi öldürmüştü.Yaptıklarından pişman olur ve bir kurtuluş yolu arar. Yeryüzünün en bilgin adamına giderek akıl danışır önce. Bilgin ona bir rahibin yanına gitmesini tavsiye eder. Adam bu nasihate uyarak rahibin yanına varır. Doksan dokuz kişiyi öldürdüğünü, bunun tevbesi olup olmadığını sorar ona. Rahip “Hayır yok!” diyerek adamın bütün umutlarını yıkar. Bunun üzerine rahibi de öldürerek sayıyı yüze çıkarır.
İÇTENLİKLE NİYET EDİLEN TEVBE Pişmanlık adamın peşini bırakmaz. Yine
yeryüzünün en bilginini sorar çevresine.
Bu sefer ona bir âlimin yolunu gösterirler. Hemen onun yanına gider. Yüz kişiyi öl-dürdüğünü, bunun tevbesi olup olmadı ğını sorar. Âlim’den umutlanacağı bir cevap alır: “Evet bu işlediğin günahların tevbesi var. Tevbe ile kul, Allah ile kul arasına kim girebilir ki? Sen falan yere git. Orada Allahu Teâla’ya kullukta bulunan insanlar var. Onlarla birlikte Cenab-ı Hakk’a ibadet et. Kendi memleketine sakın dönme. Çünkü orası kötü lerin çokça olduğu bir yer.”
Adam âlimin tavsiyesine uyar ve onun söylediği yere doğru gitmek üzere yola koyu-lur. Tam yolu yarılamıştır ki, ölüm yakasına yapışır. Varmak istediği yere ulaşmadan ölüm meleği gelip orada ruhunu kabzeder.
Rahmet ve azap melekleri adamı berzah-taki yerine kimin alıp götüreceği konusunda mü nakaşaya tutuşurlar. Rahmet melekleri, “Adam tevbe edip kalbinden Allah’a yöne-lerek geliyordu.” der. Azap melekleri ise, “Bu adam, bugüne kadar hiçbir iyilikte bulunmadı ki.” der. Derken insan suretinde bir melek çıkagelir. Hem azap hem de rahmet melekleri onu hakem tayin eder. Hakem olan melek şöyle seslenir: “Geldiği yer ile gitmek istediği yerin arasını ölçün, hangi taraf daha yakın ise, ona göre muamele yapın.” Melekler hemen ölçerler adamın yolunu. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu görünce, adamı rah met melekleri alır.
Hal buyken yaptığımız hatalardan dolayı ümitsizliğe düşmek ya da oturup dövünmek yerine Allah’a ıztırar halinde yalvarıp yakar-mak daha uygun düşmez mi kulluğumuza? Zaten ancak bu şekilde işlediğimiz günah-lardan hesaba çekileceğimiz o zorlu günde bizlere merhamet kapıları açılır. Belki de hiç ummadığımız bir zamanda gözleri yaşla dolu içten bir yakarışla ettiğimiz tevbenin karşılığını alırız orada.
Tevbe kapısı
herkese açık
puffmizah.comzah.com 4 MAYIS 2015 PAZARTESİ SAYI: 17yan karakteryan karakter Yazan: AyaÇizen: Ali Gürsel
HOBİ... Yazan-Çizen: FATİH ÇELEBİ
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
HSYK, Erdoğan’ın “gecikmiş bir karar” dediği kararı verirken özür diledi.Bilal Erdoğan il il gezip vali eşliğinde imam hatip müdürleriyle görüşüyor.
Prof. Osman Özsoy, TV’de söyledikleri sebebiyle gözaltına alındı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Ortadoğu’ya barış getirip Suriyelileri evlerine göndereceğini vaat etti.
Yavru Vatan’la da aramız bozuldu...
Partiler seçim beyannamelerini açıkladı. Aşağı yukarı şöyle bi şey...
ABD’nin Baltimore şehrinde ayaklanmalar sürüyor.
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DI’NIN SOH BET VE YA ZI LA RI ESAS ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.
kur su@za man.com.tr
nsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir beldeyi teşrif buyurduğu esnada, “Allah’ım, bu beldenin bolluğuyla bizi rızıklandır. Veba gibi hastalıklarından bizi koru. Bizi bu beldenin halkına, bu beldenin salihlerini de bize sevdir. Allah’ım, burayı bizim için bereketli eyle.” şeklinde dua ediyordu.
Efendiler Efendisi (aleyhissalâtü ves-selâm) insanların gönüllerini kazanabilmek, oralara sevgi tohumları ekebilmek için hem gerekli sebeplere müracaat etmiş, meselâ onlarla hep diyalog hâlinde bulunmuş, münasebetlerin kesilme noktasına gelme-mesi için perdeyi yırtmamış hem de kavlî dualarıyla, muhataplarının gönüllerinde sevgi yaratması için Cenâb-ı Hakk’a el açıp yalvarmıştır. Allah da o en sevdiği kulunu hiçbir zaman huzurundan boş çevirmemiş, hususî atiyyeleriyle sevindirmiş, göklerde ve yerde O’nun için sevgi vaz’etmiştir. Hatta bir manada sevgi, varlığın çehresine Muham-med (aleyhissalâtü vesselâm) aynasından yansımıştır.
Evet, Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) hayat-ı seniyyelerine bakıldı-ğında, fem-i güher-i nebevîden dökülen bu duanın dergâh-ı ilâhîde kabul edildiğine şahit olursunuz. Meselâ, Mekke-i Müker-reme’den Medine-i Münevvere’ye hicret buyurduklarında Medine halkı, O Habîb-i Kibriya’yı çok sevmiştir. İçten içe bütün bütün dejenere olmuş bir kısım münafıklar ve İslâm düşmanlığıyla gözü dönmüş bazı kâfirler istisna edilecek olursa, Medine’de Resûlullah’a gösterilen sevginin büyüklüğü ortadadır. Evs ve Hazreç kabileleri de dâhil olmak üzere Medine halkı Efendimiz’in orayı teşriflerinden çok kısa bir zaman sonra O’nun etrafında âdeta pervane gibi dönmeye başlamışlardır. Aslında O Nebiler Serveri her nereye şeref-kudüm buyurmuşsa orada hüsnükabul görmüştür. Aynı şekilde Efendimiz de Medine’yi çok sevmiştir. Konuya, ümmetine emanet etmiş olduğu nurlu mesaj perspektifinden bakılacak olursa, Altın Çağ’dan bugüne hüsnükabul görmeye devam ettiği apaçık ortadadır.
Kâinatın İftihar Tablosu, şereflendirdiği beldelerde böyle hüsnükabul gördüğü gibi, O’nun has temsilcileri de, derecesine göre gittikleri yerlerde hep sevgi, saygı ve kabul görmüşlerdir. Meselâ irşad niyetiyle Yemen’e giden Hazreti Ali’nin (radıyallâhu anh) etrafında çok kısa bir zaman diliminde binlerce insan toplanarak halkalar oluş-turmuşlardır. Onlar Hazreti Ali’yi sevmiş, Hazreti Ali de onları sevmiştir. Zaten Hazreti Ali (radıyallâhu anh) sadece harp mey-danlarının kahramanı değil aynı zamanda mana âleminin de bir sultanıdır. Böyle zül-cenaheyn olması yönüyle de o, Peygamber Efendimiz’in (aleyhi ekmelüttehiyyât ve etemmütteslimât) en hakiki vârislerinden birisidir. Ona duyulan sevginin neticesin-dedir ki, Ebû Musa el-Eş’arî ve Abdullah
ibn Cerîr el-Becelî gibi (radıyallâhu anhüm ecmaîn) çok kıymetli Müslümanlar samimi olarak İslâm’a bağlanmışlardır.
Bizi Bu Belde Halkına Sevdir Allah’ım!
Diyalog adına, inancınız-dan kaynaklanan güzellikleri, gittiğiniz yerlerdeki insanların sinelerine boşaltma hesabına hadis-i şerifte zikredilen sevginin ne kadar ehemmi-yetli olduğu âşikârdır. İslâm tarihine bakıldığında Müslü-manların, gönülleri kazanmak niyetiyle gittikleri yerlerde kalıcı olabildiklerini görürüz. Meselâ, Asya, Balkanlar, Küçük Asya de-diğimiz Anadolu, Afrika’nın bazı yerleri hep böyledir. Müslümanlar gittikleri bu beldelerin ahalisini sevmiş, onlar da Müslümanlara karşı hep muhabbetle yaklaşmış ve zamanla İslâm’ın güzellikleri içerisinde eriyip gitmişlerdir. Yine bunu da Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselâm) genel tavrının bir neticesi olarak görmek gerekir. Yani siyeri, felsefesiyle iyi anlayan sonraki Müslü-manlar gerçek fethin ancak gönüllerin fethiyle olabileceğini kavramış ve ha-reketlerini bu mülâhaza üzerine bina etmişlerdir.
Bugün de arkadaşlarımız, tarihte eşine ender rastlanacak bir şekilde dünyanın birbi-rinden çok farklı beldelerine hicret etmekte, gidiş maksatlarına muvafık olarak da o bel-delerde pek çok kesimden değişik insanlarla muhatap olmaktadırlar. Yukarıda da arz edilmeye çalışıldığı gibi önce fiilî duayı yerine getirmek gerekecektir. Bu da o yörelerdeki farklı kültür ortamlarını, değişik hissiyatları hesaba katarak hazırlıklı gitmek suretiyle olur. Nelere, ne kadar değer atfettiklerini bilmeden ve –en azından başlangıçta– ona göre bir duruş sergilemeden o beldelerin halkıyla diyalog kurmanız imkânsız sayılır. Gerçi umumi manada insana insan olma-sından dolayı gösterilmesi gereken saygıyı ortaya koyduğunuzda hemen her yerde gönüllerden vize alabilir, hemen her yere adım atabilirsiniz. Ne var ki, adım attığınız yerde kalıcı olmayı istiyorsanız, o insanları iyi tanımak ve ona göre iyi bir duruş sergilemek mecburiyetindesiniz.
Zâhirî esbap açısından yapılması gerekli olan da budur. Bununla beraber bizim, doğru hareket etmek, yanlış yapmamak, gittiğimiz beldenin halkını sevmek ve onlar tarafından sevilmek için Cenâb-ı Hakk’a el açıp yalvarmamız da bu hususta dua-nın kavlî olanıdır. Biz de Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yaptıkları duayı tekrarlar ve “Allah’ım, o belde halkının salihlerini bize, bizi de onlara sevdir.” deriz.
İkindi SohbetleriSevgiyle giderseniz kalıcı olursunuz
Allah’ım! Bendeni, hatalarını itiraf edip pişmanlıkla kıvranan, herhangi bir inhiraftan sonra yeniden toparlanıp dergâhına yönelen, büyük-küçük her
gaflet karşısında himmet ka¬nat¬larını açıp Senin inâyetine sığınan “tevvâbîn” unvanlı kullarının arasına kat. Bu perişan kulunu bilhassa seher vakitlerinde istiğfara sarılarak Senin mağfiretini dileyen Hak erlerinin safına dâhil et; beni günahlardan, ayıplardan, isyanlardan, kusurlardan ve hakka muhalefet etme
tehlikelerinden arındır.
Müslüman kişi bir hakka ulaşmak istiyorsa, o hakka ulaşma istikametinde kullana-cağı argümanların üzerinde mutlaka “caizdir” veya “meşrudur” mührünün bulun-ması gerekir. Yoksa “Nasıl olsa benim ikame etmeye çalıştığım bir hak abidesidir, bu mevzuda bazı bâtıl yolları da kullanabilirim.” düşüncesine Kur’an ve Sünnet asla cevaz vermez. Dolayısıyla denilebilir ki eğer Müslümanlar bugün bir kısım mağlubi-yetler yaşıyorlarsa bunun arka planında, hakkı doğru anlayıp doğru temsil edip-e-demediklerinin muhasebesinin yapılması gerekir.
Abdullah Aymaz
Veyl olsun veyl deresine düşeceklere!
“Veyl”, cehennemin kan ve irinle kaynayıp duran en derin kuyusu… “Hümeze” çok ayıplamayı, arkadan çok atmayı, insanların çokça canını acıtmayı âdet hâline getiren kimsedir.
Elmalılı Hamdi Yazır’ın ifadesiyle: “İnceden inceye veya geriden geriye hafifseyerek ve alay ederek şunun bunun namusu ve şerefi ile oynayıp in-citmeyi, yerme ve kötüleme ile arkadan konuşarak ayıplayıp kınama, şunu bunu dürtüştürerek öteye beriye koğuculuk etmeyi âdet ve sanat edinmiş, çekiştirici gammaz mânâsında meşhur olmuştur. (…) Yani gerek el ile, gerek dil ile maddeten veya mânen şunu bunu itip kakmayı, kırıp incitmeyi âdet edinmiş dedikoducu güruhunun hepsi cehennem uçurumunda, veyl deresinde, hüsran içinde kahrolmaya mahkûmdurlar, vay hallerine… ‘Lümeze’ de ‘Hümeze’ gibidir. Mızrak saplar gibi kötülemek ayıplamak ve kaş göz kırparak, işaret ederek, eğlence suretiyle birini diğerine göstermek mânalarına ‘lemz’den ‘lümeze’ de daima herkesi ayıplamayı ve şuna buna ayıp ve eksiklik isnat ederek eğlenmeyi âdet edinmiş,
kendini beğenmiş atak demektir ki, ‘hümeze’yle aynı mânâya gelir ve farklı olarak da kullanılır.”
Bir sene önce (17.03.2014) tarihli “Kızgınlığın son raddesi” başlıklı yazımda şöyle demiştim:
Şimdi ülkemizde de, benzer bir paranoya maalesef Hizmet’e karşı yaşanıyor. Sanki her kötülüğün sebebi ve adresi hizmet… Hizmete adanmış gönüller ve saygı duydukları büyükleri için sayabildiğin 18 tane kötü vasıf söylendi... Bunlar: 1-Hain, 2-Çete, 3-Örgüt, 4-Dış mihrakların içerdeki piyonları, 5-Söğüşçü, 6-Rantçı, 7-Çıkarcı, 8-Paralel devlet, 9-Paralel yapı, 10-Alim müsveddesi, 11-Yalancı peygamber, 12-Haşhaşin, 13-Vücuda girmiş ur, 14-Virüs, 15-Ajan, 16-İninize gireceğiz, 17-Alçaklar, 18-Kan emici vampirler… Sayıp döküldü. Artık gerisini saymaktan vazgeçtim. Şimdi kaç oldu bilmiyorum. (400’ü geçtiği söyleniyor) Bütün bunların ardından deniliyor ki: “Hainler oylarını bize vermeyeceklermiş!” Bu nasıl mantıktır? Allah aşkına güler misin, ağlar mısın?
Sen bu ülkenin dünya çapında yüz akı eğitim gönüllülerine demediğini bırakmayacaksın; İslam’dan irtidat etmiş Müseylemetü’l-Kezzab’a ben-zeteceksin, Hasan Sabbah’ın gözü dönmüş cânileri ve katilleri haşhaşiler diyeceksin. Sonra oylarını isteyeceksin. Ya bu insanlar ahmak mı? Akıllarını peynir ekmekle mi yediler? Kanun nizam tanımayacak, akla hayale gelmez kanunlar çıkaracaksın. “Bu kanunları bu paralel yapıyı bitirmek için çıkarıyorum” diyeceksin. MİT’e öyle yetkiler vereceksin ki, istediklerini yapabilecekler hatta işkence ile adam öldürseler bile sen izin vermedikçe hiç kimse hesap soramayacak. Bu yetkiyi de Cemaat’i bitirmek için verdirdiğini ilan edeceksin. Sonra mağdur ve mazlumlar sana oy vererek “Biz, senin söylediğin her şeyi tasdik ediyoruz. Biz mürtediz. Bizi ne ile yok edeceksen et. Biz ahmakız ve her şeye müstehakız” dercesine sana oy verecekler öyle mi? Acaba o kadar ahmak olsalardı, Allah yolunda her şeylerini, feda edecek kadar bir fedakârlık, bir kahramanlık gösterirler miydi zannediyorsun? Böyle bir hamakatı onlardan nasıl bekleyebilirsin?
Hümeze Sûresi’nde şöyle buyuruluyor: “Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay eden bütün hümeze ve lümezenin vay hâline! Malının, kendisini ebedî yaşatacağını sanır. Hayır. Andolsun ki, o cehenneme atılacaktır. Hutame’nin ne oldu-ğunu bilir misin? O, kalblerin içine işleyecek, Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir. Cehennemlikler dikilmiş direklere bağlı oldukları halde, o ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır.”
Cenab-ı Hak hepimizi bu perişaniyetten korusun!
HAFTANIN DUASI SÖZÜN ÖZÜ
Şimdi ülkemizde de, benzer bir paranoya maalesef Hizmet’e karşı yaşanıyor. Sanki her kötülüğün sebebi ve adresi hizmet… Hizmete adanmış gönüller ve saygı duydukları büyükleri için sayabildiğin 18 tane kötü vasıf söylendi... Bunlar: 1-Hain, 2-Çete, 3-Örgüt, 4-Dış mihrakların içerdeki piyonları, 5-Söğüşçü, 6-Rantçı, 7-Çıkarcı, 8-Paralel devlet, 9-Paralel yapı, 10-Alim müsveddesi, 11-Yalancı peygamber, 12-Haşhaşin, 13-Vücuda girmiş ur, 14-Virüs, 15-Ajan, 16-İninize gireceğiz, 17-Alçaklar, 18-Kan emici vampirler… Sayıp döküldü.
Biz, her gün belki defalarca, “Allah’ım! Nâm-ı Celîlin’i dünyanın her yerinde bir kez daha i’lâ buyur. Bizim ve dünyanın her köşesinde-ki bütün kullarının kalplerini imana, İslâm’a, Kur’an’a ve iman hizmetine aç ve bizi bu va-zifede istihdam buyur. Gökte ve yerdeki kul-ların arasında bizim için sevgi ve hüsnükabul vaz’ et!” diye dua ederiz.
Bu aynı zamanda Cenâb-ı Hakk’ın, Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’da salih kulları-na vermiş olduğu bir müjdedir: “İman edip salih ameller işleyenler için Rahman, sevgi ve hüsnükabul vaz’ eder.” (Meryem, 19/96). Yani onları başkalarına da sevdirir ve kabul ettirir; hem kendi indinde, hem de mahlûk-lar nezdinde onları sevimli kılar. Bu sevgi ve hüsnükabul Cenâb-ı Hakk’ın Vedûd isminin bir tecellisi olmaktadır. Hatırlanacağı üzere bir hadis-i şerifte de, “Allah bir kulunu se-vince Cebrail’e, ‘Ben falan kulumu sevdim, sen de sev!’ ferman buyurur. Bunun üzerine
Cebrail (aleyhisselâm) da onu sever ve diğer meleklere, ‘Allah, falan kulunu sevmiştir, siz de seviniz!’ diye nida eder. Göklerdekiler se-vince yeryüzünde o kul için bir vüdd/sevgi vaz’edilmiş olur.” (Buhârî, bedü’l-halk 6; edeb 41) Hakkında hüsnükabul vaz’ edilen, bir şa-hıs olabileceği gibi, şahıslar ya da bir heyet, bir topluluk da olabilir. Tabiî bu, ayette de ifade edildiği üzere salih amel işlemeye, salaha ki-litlenmeye ve Allah’ın rızasından başka bir şey gözetmemeye bağlıdır. Bu ufkun kahraman-ları için Hakk’ın vaadi tahakkuk eder ve hak-larında sevgi vaz’ edilir. Bir kere de vaz’ edildi mi, Allah’ın izniyle onlara açılmadık hiçbir kapı kalmaz. –Yeter ki, ahde vefada bir ku-sur gösterilmesin– Bu perspektiften hizmet-i imaniye ve Kur’âniye’deki arkadaşlarınızın baştan bu yana dünyanın değişik yerlerine gittiklerinde karşılaştıkları hüsnükabul ve sev-gi de bu hakikatin apaçık bir delili sayılır.
Her yerde cemâlin
his dünyası
Her yerde Cemâlin neye baksam neyi görsem,Sevdayla salınıyor her yanda bütün eşya;
Vuslata koşuyor pervaneler gibi dünya,Ah ne olur bir kere de ben vaslına ersem!
Doğsa yıllardır beklediğim ümit mehtâbı,Ellerinle okşasan keder tüten çehremi;
Açsan bana da nezdindeki kudsî haremi,Bitiverse bu hicranlı günlerin itâbı.
Aşkının ezelî feyzini gönlüme salsan, Hiç bitmeyen asırlık hafakanlarım dinse; Sînem mızrap yemiş bamteli gibi inlese,Kalbimdeki sırrını dudaklara duyursan!
Gel, gamla tüten gecemin rengini siliverVe şu mahzun sîneme iltifatını duyur!
Boşlukta dönen benliğimi aşkınla doyur!Tecelli et gönlüme, ‘Bu da beytim.’ deyiver...
M. Fethullah Gülen
Vedûd isminin bir tecellisi
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
BULMACA40 BU
Hazrlayan: Ali Topdağ[email protected]
5
Kutulardaki her say bir harfin karşlğdr. Verilen ipuçlarn kullanarak diğer kutular doldurun ve hayat-mza yön verecek prlanta tavsiyeyi tamamlayn.
PARAGRAF TAMAMLAMAA
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15N L R I
16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29M S O
16 17 2 1 15 1 2 3 2 9 5 2 4 3 6
9 16 1 6 21 22 7 8 1 5 2 10 2 9 2
11 12 6 9 13 6 11 5 6 10 14 16 9 16 5
6 1 19 16 9 22 11 8 17 2 12 2 21 9 6
14 16 1 16 1 16 1 20 2 1 15 1 12 18 1
5 4 1 6 16 23 2 24 6 25 6 16 23 2 3
2 6 24 6 26 6 7 16 18 21 5 6 17 2 1
2 5 2 9 25 2 9 24 15 9 11 16 22 19 2
10 11 2 19 16 9 21 22 5 5 2 6 5 24 6
6 24 16 5 6 17 6 3
A N E A N E T İ Z E T A H E R
Z I C V Z R İ R E K İ C İ T Z
E Z Secdesiz namaz R A A Y V E R A E Efendimiz'in
ilk eşi H A
N A D I HHz.
Yahya'nn babas
E B T Besmelesiz sure S N H A L
A M A Ş Günün son namaz K L A K R Kur'an
sehpas E U F E
E Ş ACamilerdeki abdest alma
yeriS U Ü M H A H
Muhacirleri ağrlayan
MedinelilerM E T
R ECennetle müjdele-
nenlerE A R A Kur'an
hükümleri A T L EAllah'n
yaratlmşlara benzememe
sfatN Ü
M İ E R L A N Sezgi, his, feraset B E R İ D L İ
Ü Ş Ş T İ T E Bencillik, egoizm A S İ S A V L
B E R İ V İ N A N İ Y E T A H
Kutular doldurulmuş bulmaca aşağdaki gibidir. Sizden istediğimiz soru kutusundan çkp sadece yatay ve düşey ilerleyerek bütün kutular kullanp çözümü işaretlemek. Her harfi sadece bir kere kullanabilirsiniz.
ZİNCİR BULMACA
ZİNCİR BULMACA
PARAGRAF TAMAMLAMA
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ
Üç aylar, insann, Allah’a en yakn olabileceği, O’nun engin rahmetine liyakat kesbedebileceği; günahlarndan syrlp kalp ve ruh ufkuna seyahat edebileceği bir zaman dilimidir.
RE
NE
RM
EF
EE
AV
İH
E
RM
iraç't
a he
diye
ed
ilen
aşr
EN
AM
İS
NL
RE
SSe
ma
yapa
nY
AA
Mİ
KA
İmann
şa
rtla
rnda
n bi
riEf
endi
miz'
in
süta
nnes
iEm
redi
ci
nefis
ED
TE
Mİ
SU
LN
amazn
şa
rtla
rnda
nA
LA
HE
YA
Ram
azan
na
maz
ZA
N
Aİ
ÜS
YL
Lİ
TN
CÜ
EM
A
VR
TE
LA
EM
EZ
İM
NY
E
RE
TUh
ud
şehi
tleri
AH
MU
AV
VH
er a
yetin
de
"Alla
h" g
eçen
su
reB
ÜL
EH
ÜŞ
KA
Fela
k ve
Nas
su
rele
riSo
n öğ
le
nam
az
Yunu
z Em
re'n
in
şiirl
erin
de
Alla
hÇ
AL
AS
I
DYaşa
yara
k el
de e
dile
n bi
lgi
HA
Kİ
MZ
Uİ
AR
Nİs
tanb
ul’u
n en
büy
ük
cam
iiZ
Aİ
UH
UD
AN
HR
Hİ
AM
A
12
34
56
78
910
1112
1314
15G
AL
NŞ
İE
RT
PY
ÜZ
VS
1617
1819
2021
2223
2425
2627
2829
HI
KP
BM
UO
ĞD
C
MA
KA
MS
EV
Gİ
Sİ
AL
K
IŞ
LA
NM
AA
RZ
US
UT
E
NP
ER
VE
RL
İK
YA
ŞA
M
AT
UT
KU
SU
VE
HA
NE
P
ER
ES
TL
İK
Gİ
Bİ
ŞE
Y
LE
Rİ
NS
AN
IZ
UL
ME
B
OY
UN
EĞ
Dİ
RE
CE
KV
E
ON
LA
RA
ME
YL
ET
Tİ
R
EC
EK
AL
LA
HI
NB
EL
A
SI
Vİ
RÜ
SL
ER
Dİ
R
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
Tekil
kelim
eler
Tetro
mino
11+2
=52/
429
/29
=6/6
7+18
+7=3
2
ALLA
HHA
KGE
RÇEK
GÜZE
LDE
ÐER
SOM
UTYO
RUM
GÜÇ
DEÐE
R
5 M
AYIS
201
5 SA
LI
Yeni
Bah
ar Ço
cuk 08
-09 B
ulm
acal
arFark
Bulm
aca
Resim
liçeng
el
Fark
bulm
aca
çözü
mü
10
5 M
AYIS
201
5 SA
LI
ÇÖZMECE
26 MART - 1 NİSAN 2014
Ahmet Şahin
Yeni Bahar Çocuk 15
5 MAYIS 2015 SALI
1
2
3
Malzemeler:2 adet “U” şeklinde kesilmiş kalın kartonYeşil, beyaz ve kırmızı renklerde yün iplikMakas
1
2
3
KÂĞIT HELVA
Önce “U” şeklinde kesilmiş kartonları üst üste getirin ve kırmızı ipliği sarın. Daha sonra beyaz ipliği şekildeki gibi kırmızı ipliğin üzerine sarın.
Kırmızı ipliği tekrar sarın ve yeşil ipliği kırmızı ipliğin uç kısmından bir miktar sarıp, makas ile dış kısmından kesip bağ-layın, kolay gelsin.
İplikten çilek yapalım
erhaba canım arkadaşlarım. Geçen gün an-
nemle beraber pazara gittim. Tezgahlarda yaz meyvelerini görünce nasıl mutlu oldum bilemezsi-niz. Eve gelince iplikten güzel bir çilek yaptım. Eminim yapınca siz de çook beğeneceksiniz. Hoşçakalın.
M
HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜ[email protected]
Musibetlere karşı Müslüman’ın teslimiyet edebi!
Hayat boyunca eksik olmayan sıkıntı ve musibetleri sabır ve teslimiyetle karşılama edebimiz, bizim koruyucu ve kurtarıcı teslimiyet ve tevekkül edebimizdir.
Bu kurtarıcı teslimiyet ve tevekkül edebimizi sıkça hatırlamalı, musibetler karşısında kaymadan ayakta kalmalıyız. Bunun için (Kalb İbresi) kitabındaki fevkalade değerli tespitleri bir daha hatırlama ihtiyacı duymaktayım. İzin verirseniz birlikte okuyalım bu koruyucu ve kurtarıcı teslimiyet ve tevekkül edebimizi!
-Musibet karşısındaki temel disiplin, onun Cenab-ı Hakk’ın emirber bir neferi olduğunu düşünmek ve şikâyet ifade eden sözlerden kesinlikle kaçınmaktır! Hususiyle musibetin gelip çarptığı ilk anlarda sızlanmaların şikâyete dönüşmemesi için sükutu tercih etmek lazımdır.
-Resulü Ekrem Efendimiz’in (sas) “Sükutu tefekkür, bakışı ibret ve konuşması da hikmet olan kurtulmuştur!” beyanı istikametinde, inanan bir insan, eşya ve hadiseleri ibret nazarlarıyla süzmeli, konuşmadan önce bir tefekkür etmeli ve dile geldiği zaman da hep hikmet incileri dile getirmelidir. Zaten hikmet, tefekkürün bağrında gelişir, tefekkür de sükut serasında olgunlaşır, dolayısıyla bir bela ve musibet isabet edince yapılması gereken, iradi olarak susmak, hadiselerin çehresindeki kaderî yazıları okumaya çalışmak, düşünmek, ondan mesajlar çıkarmak, sonra kulluk adabına uygun şekilde konuşmak ama mutlaka sabırlı ve teslimiyetli davranmaktır!
Her insan hemen her an türlü türlü musibetlerle karşı karşıyadır. Bilhassa iman dairesinde iç içe ızdıraplar ve küme küme mahrumiyetler saklıdır…
Aslında insanların ebedi nimetlerden nasipleri, Hak yolunda çektikleri meşakkat ve çile nispetinde olacaktır; ahiretteki mükâfatın büyüklüğü ölçüsünde burada bir kısım zorlukların yaşanması normaldir. “Belanın en şiddetlisi peygamberlere, sonra Hakk’ın makbulü velilerine ve derecesine göre diğer mü’minlere gelir.” hadis-i şerifi de bu hakikati hatırlamaktadır.
Zaten Allah Teala, her bela ve musibeti, neticesi itibarıyla mü’min kulları için bir rahmet vesilesi ve arınma vasıtası kılmıştır. Elverir ki insan, zahiren çirkin yüzlü hadiseler karşısında kadere taş atmasın ve Cenab-ı Hak’tan şikâyetçi olmasın.
Her türlü olumsuzluğu, ister sebepler açısından, isterse de Allah ile münasebetlerimiz zaviyesinden kendi hatalarımıza bağlamamız ve kendi kusurlarımıza vermemiz lazımdır! Zira, bu mülahaza, kadere taş atmamıza mani olur, üslup itibarıyla -haşa ve kella- Allah’a suç isnat etmemizin ve dışta suçlu aramamızın da önüne geçer!
Her musibet karşısında bu duygu ve düşünceyi esas almamız bizi birer tedbir ve dikkat insanı haline getirir. Aksi halde -hafizanallah- “Falan şunu yaptı, filan şöyle davrandı” diyerek sürekli suçlu aramaktan kurtulamayız. Ya da “Biz ne yaptık da bunlar başımıza geldi?” demek suretiyle İlahi icraatı ve kaderi tenkit etme küstahlığına düşmekten kendimizi koruyamayız!
Esasen “Bizim suçumuz ne, biz ne yaptık ki?” demek, en büyük bir suçtur! İçinde yaşadığımız zaman ve şartlarda hemen her insan tepeden tırnağa bir kusur abidesi olmuş gibidir. Herkes başına taşların yağması için mevcudiyetinin dahi yeterli olduğunu düşünmelidir!
Evet, Hak karşısındaki konumunun farkında olan bir insan, gökten bir meteor gelip çarparak kendisini yerin dibine batırsa, o zaman bile “Öyle günahkârım ki, bilmem bu taş günahlarımın hangi birine kefaret oldu; hamd olsun ki, Cenab-ı Hak daha dünyadayken başıma taş yağdırdı da günahlarımın vebalini cehenneme bırakmadı” demeli, bu edeb içinde kulluğunu sürdürmeli, bu örneği vermelidir!
İşte musibetler karşısında imtihan kazandıran tevekkül ve teslimiyet edebimiz!
-Fetaebiru ya ülil ebsar! Düşünün ey basiret sahipleri!
Lezzetli ve sağlıklı mangalın püf noktaları1
Türk insanının vazgeçilmezlerinden olan man-gal, pişirilecek etin ya da yöntemin yanlış olması
nedeniyle, sağlığı tehdit edici olabiliyor. Mangalın vazgeçilmezi protein kaynağı tavuk eti de, uygun koşullarda ve belirli püf noktalarla harmanlanarak mangalla buluştuğunda beyin gücü yerinde, sağlıklı nesiller yetişmesine katkı sağlıyor.
Tüketiciyi bilinçlendirerek bireylerin sağlıklı ve dengeli beslenme hakkını koruma hedefiyle yola çıkan Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu, mangal sezonu öncesinde “sağlıklı ve lezzetli” mangal yapmanın püf noktalarını açıkladı.
Konu ile ilgili açıklama yapan Ankara Üniversi-tesi Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muammer Göncüoğlu, etin mangal üzerinde yüksek ateşte uzun süre kalmasının kanserojen maddelerin açığa çıkmasına yol açabileceğine dikkat çekiyor. Özellikle pişirme sırasında, kömür tozlarının besinlerin üzerine yapışması sonucunda kanser riskinin oluşabileceğini belirten Göncüoğlu, mangal yaparken yapılan hatalar hakkında da bilgi verdiler.
Mangal yaparken nelere dikkat etmeliyiz?• Mangal yaparken en sık yapılan hataların başında
eti yağlı seçmek ve ateşe çok yakın yerleştirmek geliyor.• Sağlıklı mangal için pişirme yönteminde et ve
et ürünlerini uzun süreli mangal üzerinde pişirmek
kanserojen maddelerin çıkmasına sebebiyet verdiği için, mangaldan önce biraz pişirmek bu riski azaltacaktır. Örneğin; 5 dakika fırında pişirmek gibi.
• Küçük parçalı etler daha çabuk pişer, bu nedenle pişirme süresini azaltmak için küçük parçalı ürünler tercih edilmelidir.
• Kömürün iyice kor haline gelmesine özen göste-rilmeli, etle kömür arasındaki mesafe mümkün olduğu kadar uzak tutulmalıdır.
• Kömür iyice kor haline geldikten sonra pişirme işlemine başlanmalı ve et ile ısı kaynağı arasında belirli bir mesafe bırakılmalıdır. 15 cm’lik bir mesafe yeterli olacaktır.
• Etin yavaş yavaş pişmesine özen gösterilmelidir.• Etler direk ateşe maruz kalmamalı ve yanma-
malıdır.• Çiğ etle, pişmiş et birbirine temas etmemelidir.• Çiğ et için kullandığınız maşa ile pişmiş eti
kullandığınız maşa birbirinden ayrı olmalı, et ürünleri ile sebzeler ayrı ekipmanlarda kesilmelidir.
• Piştikten sonra da çiğ etlerin tutulduğu kaba kesinlikle pişmiş et ürünleri konulmamalıdır. Bakteri üremesine sebep olabilir.
• Yapılan en önemli yanlışlardan biri de etlerin yanmaya yakın pişirilmesidir.
• Dışı kabuklaşmış, içi pişmemiş etler kanser yapma ihtimalini artırmaktadır.
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
Bediüzzaman’ın dilinden düşmeyen virdler
Üstad’ın şüphesiz vird edindiği birçok dua var. Fakat bunlardan bazılarını devamlı okuyor ve okunmasını tavsiye ediyor. Celcelutiye, Hizb-i Masun, Cevşen, Mecmuatü’l-Ahzâb gibi…
SEVİM ŞENTÜRK
1Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Barla’daki çınar ağacını bilenler bilir.
Burası onun dünyadan kaçtığı uzletgâhıdır. İşte Üstad, bu ağacın tepesinde hem dersle-rini yapar hem de evradını okurmuş. Bediüz-zaman’ın belki de çocukluğundan beri terk etmediği hasletlerinin başında devamlı oku-duğu evrad ve ezkârlar gelir. Onun duayla tecessüm etmiş haline şahitlik eden Mehmet Feyzi Ağabey, Tarihçe-i Hayat’ta yer alan ve Üstad’ın sergüzeşt-i ömrü üzerine mühim detaylar barındıran mektubunun bir yerinde şu ifadeleri kullanır, “Teheccüd, münâcât ve evradlarını asla terk etmezler. Hatta bir Ramazan-ı Şerif’te pek şiddetli hastalıkta, altı gün bir şey yemeden savm-ı visal içinde ubudiyetteki mücahedelerini terk etmediler. Komşuları her zaman derler ki: Biz sizin Üs-tad’ınızın sekiz sene yaz ve kış geceleri, aynı vakitlerde sabaha kadar hazin ve muhrik sadasiyle münâcât seslerini dinler ve böyle fasılasız devamlı mücahedesine hayretler içinde kalırdık.” Üstad’a Kastamonu’da sekiz sene hizmet eden Mehmet Feyzi Ağabey, o mektubunda Nur mesleğinin ne kadar çetin olduğunu da şakirtlere bir kez daha tahattur etmiş olur böylece.
Malum, dönemin zalimleri Said Nursî’yi bir değil defalarca zehirler, hem de normal bir insanın dayanamayacağı bir şekilde. Emir-dağ’da bir bekçibaşı, Üstad’ın penceresine geceleyin merdivenle çıkarak yemeğine zehir atar. Ertesi gün Bediüzzaman zehirlenerek kıvranmaya başlar. Zehrin tesiri çok azîm olduğu halde, kendisinin şu sözleri oldukça manidardır, “Cevşenü’l-Kebir gibi evrad-ı kudsiyelerin feyziyle ölümden muhafaza olunuyorum. Fakat hastalık, ızdırap çok şiddetlidir.” Bir hafta kadar aç susuz denecek bir halde perişan bir vaziyette inleyen Üstad, biiznillâh şifa bulup, tekrar tashihat gibi Risale-i Nur vazifeleriyle iştigale başlar. Bu şiddetli hastalık zamanlarında asla namaz-larını terk etmez. Yalnız ikinci ve üçüncü kez zehirlendiğinde, tahammülü zor bir hastalık çektiğinden, iki üç gün farzını yatağında kılabilir. İşte evrad ve ezkâr onun hayatında bu kadar önemli yer tutar. Tabir yerindeyse fani ömrünün baki lezzetleri olarak dudakla-rında döner durur. Peki, Üstad Hazretleri’nin dilinden düşürmediği evradlar neler? Üç ayların diriltici nefesini duyduğumuz bu demlerde onun duaları yol haritası olacaktır bizlere.
Cevşen: Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde Cev-
şen-i Kebir zaman zaman yer alır. Üstad’ın hayatının kritik dönemlerinde, onun hep Cevşen’e uzandığı görülür. Mesela Emirdağ Lahikası’nda, “Münâfık düşmanlarımın maddî ve manevî zehirlerine karşı gerçi Cev-
şen ve Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar.” diye konuşur. Öyle ki her biri ayrı ağabey tarafından kaleme alınan ve bizzat Bediüzzaman’ın kendi neza-retinde, düzeltmeler yaptığı ve kendilerinin okuduğu bir Cevşen vücut bulur. Üstad, bu Cevşen’i vefatından sonra merhum Mustafa Sungur Ağabey’e emanet eder. Böylece hem okunmuş hem muhafazası sağlanmış olur. Bu Cevşen’in sonunda Bediüzzaman’ın bizzat seçtiği ve zaman zaman ders olarak okuduğu 33 Hadis-i Şerif mevcuttur. Üstad’ın pazartesi günleri, duruma göre baştan sona iki kere bu duayı okuduğu söylenir.
Celcelutiye: Bu dua, Hazret-i Ali
(radiyallahu anh) tarafın-dan Celcelûtiye adıyla ve cifir ilmine göre Süryânî diliyle nazmedilir. Hazreti Ali’nin kasidesi olarak da bilinen duaya, Üstad Hazretleri çok çok önem verir ve bol bol okur. Cel-celutiye’nin nazarındaki kıymetini de 28. Lema’yı okuyarak görebiliriz. Zira Üstad, orada Eskişehir Hapishanesi’nde yatarken Hazreti Ali ile görüştüğünü ve ona Risale-i Nurlardan haber verip vermediğini sorar. Hazreti Ali’de ceva-ben “Yalnız işaret etmekle kalmadım, belki Celcelûtiye isimli kasidemde açıkça beyan ettim.’ der. Hâl böyle olunca, risalelerin bile işaret edildiği bu dua bilhassa nur talebeleri için ayrı bir önemi haiz.
Hizb-i Masun: Said Nursî, On Üçüncü
Şua’da, “İki gün evvel sorgu hâkimi beni çağırdığı vakit, ben kardeşlerimi nasıl müdafaa edeyim diye düşünürken, İmam-ı Gazalî’nin ‘Hizbü’l- Ma-sun’unu açtım. Birden bu âyetler nazarımda göründü.” der. Üstad, bu duayı da devamlı okur.
Veysel Karanî’nin münacatı: Ehl-i sır, bu duanın çok
kuvvetli olduğunda ittifak eder. Üstad’ın da devamlı vird edindiği bu duayı tale-belerine de tavsiye etmiştir. Besmele-i şerif ile başlayan dua, ‘Ya İlahi, Rabb’im Sensin’ yakarışıyla devam eder ve en sonda da ‘Hem Sen Şafî’sin, bütün maddî manevî hastalıklara şifa verensin.’ diye hitama erer.
İmam-ı Şafii’nin münÂcÂtı: Üstad, “Sekiz-dokuz senedir duamdır.
Hatta münacatın en güzeli ve ciddisi ve en yücesi olan, İmam-ı Şafii’nin meşhur bir mü-nacatını çok defa okuyordum.” diye konuşur. Bu arada Risale-i Nur üzerine araştırma yapanlar, söz konusu duanın ‘Kenzü’l-Arş’ olduğu yönünde fikir beyan eder.
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
EMEL TEMİZAY
1Olmadık zamanlarda bizi rahatsız eden kaşıntıdan dertli olmayan yoktur her-
halde. Kimimiz bu rahatsızlığı önemserken kimi de üstünde bile durmuyor. Ancak sıra-dan gördüğümüz kaşıntılar önemli hastalık-ların habercisi olabiliyor. Zira, kimi kaşıntılar alerjik sebeplere bağlıyken kimileri de kan-serin habercisi.
Bu biyolojik tepkinin birçok sebebi var. Deri ve zührevi hastalıklar uzmanı Fatma Gündüz, cildin kuru olması gibi alerjik durumları en önde gelen nedenler arasında sayıyor. “Ben zaten kendimi bildim bileli kaşınırım. Çocukluğumdan beri annem sırtımı kaşısa severim. Yünlü bir giysi giysem batar, hiç yünlü giysi giyemem, mutlaka içine penye giyerim.” diyorsak sorunumuz alerjik demektir. Bu kişilerin bedenini tanıyıp neyin kendisini rahatsız ettiğini bulması gerekiyor. Mesela, yünlü bir kıyafet giydi-ğinde kaşıntı oluşuyorsa, yünlülerden uzak durmalı. Takı, boya, parfüm, deterjan gibi maddelere alerjisi olup olmadığına dikkat etmeli. Dermatolog Fatma Gündüz, bu tavsiyelere ekleme yapıyor: “Bu kişiler, sık banyo yapmamalı, cildini kurutmayan özel bir sabun kullanmalı. Özellikle sonbahar-kış aylarında her banyo sonrası bolca cildini nemlendirmeli.”
Bu tavsiyelere uyanların yüzde 60-70’i rahatlıyor. Eğer kaşıntıya neden olan etken bulunamazsa ya koldan alerji ya da sırttan yama testi yapılıyor. Yama testi ile hastanın sırtına özel kutucuklar yapıştırılıyor. İçine alerjiye neden olabilen maddeleri konulu-yor. Böylece kaşıntının sebebi bulunmaya çalışılıyor.
Yiyecek ve içecekler de kaşıntıya yol açan önemli etkenlerden. Genellikle domates, çilek, turunçgiller, kabuklu kuruyemişler, çikolata, deniz ürünleri, balık ve baharatlar kaşıntıya sebep oluyor. Bunların dışında hazır kek, sucuk, sosis, hazır meyve suları, soslar gibi katkılı ve hazır gıdalar da vücudumuzu etkiliyor. Neyin alerji yaptığı ise ancak test-lerle tespit edilebiliyor. Genellikle ilaç tedavisi uygulanıyor.
Kaşıntıyı tetikleyen sebeplerden biri de böcek veya sivrisinek ısırması. Yaz aylarında özellikle birçok kişi sivrisinek ısırığından muzdarip oluyor. Eğer kişide kaşıntı geçmez ve ısırığın olduğu yer aşırı derece şişerse, mutlaka bir uzmandan yardım alınmalı.
Ani başlayan kaşıntıya dikkat‘Ben hiç kaşınmazdım ama son dönemde
bana bir şeyler oldu.’ diyenler ise daha farklı kategoride değerlendiriliyor. Bu kişilerin kaşıntıları genellikle deri (mantar, uyuz, bitlenme, egzama, ürtiker, ilaç reaksiyonu) veya iç hastalıklarının (tiroid, enfeksiyonlar, parazit) habercisi. Çok nadir de olsa bazen kanser bile kaşıntı sebebi olabiliyor. Bu nedenle vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmak gerekiyor.
Kaşıntı, hamilelerde de fazlaca görülen bir durum. Normal şartlarda alerjik bünyeli insanlar gebeliğin tetiklemesiyle kaşıntı yaşayabiliyor. Bazen de annenin bedeni bebeği yabancı bir şey olarak algılıyor ve ona karşı reaksiyon geliştiriyor. Ama bu durum hem anne hem de bebek için sı-kıntılı bir hal değil. Uygun tedavi verildiği zaman anne, gebeliği rahat bir şekilde geçiriyor. Fakat özellikle hamileliğin son aylarında ‘gebelik kolestazı’ denilen bir rahatsızlık söz konusu. Kolestaz, gebeliğin son dönemlerinde ortaya çıkan, özellikle el ve ayaklarda dayanılmaz kaşıntıya neden olan bir hastalık. Eğer gebede görünürde bir bulgu, kabarıklık, deri lezyonu ol-maksızın inatçı bir kaşıntı varsa mutlaka doktora başvurmalı. Çünkü yoğun kaşıntı hissi dışında, kolestaz anne açısından çok az probleme neden olurken bebek için tehlike arz ediyor. Genellikle erken doğum öneriliyor.
Toplum arasında kaşıntının pislikten oluştuğuna dair bir kanaat var. Oysa bu inanış çok yanlış. Çoğu zaman çok temiz, titiz olanlar, her sabah duş alan-lar, özellikle kışın sürekli banyo yapanlar dahi bu şikâyetle karşılaşabiliyor. Çünkü soğuk hava deriden su çekiyor ve bunun sonucunda cilt kendisinden su kaybediyor. Bu nedenle sık sık banyo yapılmamalı.
Titiz olmak, kaşıntıyı tetikliyor
Birçok insanın muzdarip olduğu dertlerin başında geliyor kaşıntı. Uzmanlar, kaşıntının hafife alınmaması yönünde uyarıyor.
Kaşıntı aynı sebebi farklı
6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade etmiştik; sinema yapısı itibarıyla pek çok sanatı içinde barındıran bir tür birleşik ama farklı ve aynı zamanda en genç sa-nat formu. Resimden müziğe, tiyatrodan edebiyata kadar pek çok alt unsur, pek çok farklı parametrelerle birleşerek oluşturuyor bu sanatı. Ancak bu birleşim kimi zaman yanlış algılarla yanlış kodlanarak zihinlere oturtulmak istenebiliyor. Örneğin kimileri bir filmde sesten ziyade görüntünün, kelamdan ziyade tasvirin önemli olduğuna inanıyor ve bu inanç öylesi bir fetişe dönüşüyor ki, neredeyse ‘iyi film; sözsüz, görüntü ağırlıklı filmdir’ gibi yanlış kabullere yol açabiliyor. Oysa kelam da en az tasvir kadar mühim. Ses de en az görüntü kadar hakiki ve etkileyici. Hz. Üstad, Lemeât’ında zihinde iknaya giden yolu 7 merhaleden kurgular: “Tahayyül, ta-savvur, taakkul, tasdik, iz’an, iltizam, itikad.”
Bu nedenle sinemada önce yönetmenin tahayyülü ve bu tahayyülün pratiği, yani tasviridir esas olan. Elbette görsellik mühim-dir ama ses ve kelam da en az onun kadar önemli ve gereklidir. Film türlerinde ise izleyiciyi en kestirmeden etkileme ve ikna etme türü belgesel olsa gerek. Hele hele bu belgeseli dramayı iyi bilip icra eden bir isim yapıyorsa, ortaya çıkan eser bir başyapıt olabiliyor.
Alman yönetmen Wim Wenders bu anlamada çok mühim bir isim. Sadece film çekmiyor, fotoğraf ve müzikle de ilgileniyor, kalem ile olan ilişkisi pek çok meslektaşını gıpta ettirtecek cinsten. Son filmi “The Salt of the Earth – Toprağın Tuzu” ise sarsıcı bir belgesel. Filme geçmeden kahramanı ve aynı zamanda bir “foto-muhabir” olan Sebastiao Salgado’dan biraz bahsetmek lazım. Salgado Brezilyalı bir sanatçı-haberci. Çok acı görmüş, pek çoğunu belgeleyerek tarihe önemli notlar düşmüş bir sanatçı. Ancak hakikat ile yüzleşmenin ruhunda açtığı yaralar yaptığı iş gezisine yönetmen Wenders’i dâhil etmesiyle açığa çıkıyor. Toprağın Tuzu yeryüzündeki olağanlaşmış acıları sinema diliyle perdeye taşıyan bir başyapıt bu nedenle. Salgado, iyi bir eğitim almasına rağmen (kendisi ekonomist ve 4 dil biliyor) fotoğrafı ana dil olarak benimseyen insanlardan. Bizimle ilgili bir de acı hatırası var. 2000’li yılların başında fotoğraf çekmek için ülkemize gelen sanatçı, bir esnafı çeker-ken, ‘tezgâhın önünü kapatıyorsun’ diye ye-
diği dayağın acısıyla Paris’e kaçmıştı.
Bir fotoğraf sa-niyenin 250’de biri kadar. Salgado’nun fotoğrafları bu kısacık ‘an-ı seyyale’yi alıp âdeta bir hüzün hamuru gibi açıyor ve uzatıyor. Acıların siyah-beyaz formdaki sabitlenişi Salgado’nun yorumları eşliğinde, oğlu Juliano ve Wender’in kamera-
sıyla film formuna dönüşü-yor Toprağın Tuzu’nda. Yeri gelmişken ismin anlamını da söyleyelim; Toprağın Tuzu’ndan kasıt insan. Salgado gibi yetenekler vasıtasıyla bir kez daha anlıyoruz ki aslında her an bir sonsuz demek. Yaşanıp gitmiyor, bir şekilde mahfuz ediliyor. Bahtsızlık çok azını sanatçıların vizörüyle erkenden görebilmemiz. Yoksa kaybolan bir şey yok evrende, yaşanıyorsa.
Film, Brezilyalı yaşlı fotoğrafçının (Artık 71 yaşında) iki saate sığdırılan ama çekimi on yıllar süren bir biri-kimini izlemek için şahane bir fırsat. Cannes, San Sebastian ve hatta Oscar’da aday olmuş bir belgesel Toprağın Tuzu. Acının can yakan
gerçekliğine ve insanoğlunun pek kolay ulaşamadığı güzelliklere ulaşabilmek adına nasıl bir sabır ve enerji harcadığını görmek için bile bu belgesel izlenmeye değer. Üstelik sergilerde ya da kitaplarda sanatçının eserine bakarak duygularını bütünleşik olarak mu-hataba aktarması pek mümkün değil. İşte sinema bu yüzden güzel ve farklı.
Latin Amerika’nın tarla işçilerini, maden-cileri, çelik işçilerini, tersane işçilerini, artık hayvanat bahçelerinde bile görülemeyen nesli tükenmeye yüz tutmuş hayvanların orijinal mekânlarındaki fotoğraflarını, trak-tör kepçeleriyle atılan mülteci cesetlerini hareketli görüntü, müzik ve ses eşliğinde izlemek müthiş ve farklı bir deneyim. Maden dağına tırmanan karınca sürüsü misali işçileri görünce modern insanın çağdaş firavunlar uğruna nasıl çalıştırıldığını görerek ibret devşirmek ise seyirciye kalıyor. Ve sinema tam da bu yüzden güzel...
Toprağın Tuzu:
Ne çok acı var!
İlahİyatçı yazar Ahmet Kurucan, 17 Aralık’la başlayan süreçte dİnİn İçİnİn nasıl boşaltıldığını örneklerİyle ortaya koyuyor.
Bugünler elbet geçecek. Biliyoruz ki her gecenin bir sabahı var. Zulüm hiçbir zaman payidar olmaz, olmamış da. Cemaate karşı uygulanan cadı avının dozu artarak sürse de gadre uğrayan bu insanlar “Gelse Celalinden cefa / Yahut Cemalinden vefa / İkisi de cana sefa / Kahrın da hoş, Lütfun da hoş...” deyip doğru bildikleri yolda yü-rümeyi sürdürüyor. Bütün engellemelere, düşmanlıklara rağmen kervan yürüyor.
Cemaate karşı uygulanan imha hareke-tinde en büyük tahribat dine ve dinî değer-lere verildi. Din hukuksuzluklara, yolsuzluk-lara kılıf yapılmaya çalışıldı. Ahmet Kurucan “Huzurdan Esintiler” serisinin dördüncü kitabında bu konuya odaklanıyor. “17/25 Sonrası Hizmet, Türkiye ve İslamcılık” üst başlığıyla yayımlanan kitap “Yalan Talan ve İman” adını taşıyor. Kurucan, ilahiyatçı
bir yazar. 2000 yılından beri Amerika’da yaşıyor. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin sohbet ikliminden nasiplenenlerden. Kitap-taki yazıların çoğu Hocaefendi’nin sohbet ortamlarındaki beyanlarına dayanıyor.
17 Aralık’tan sonra neler oldu kısaca hatırlayalım. Anayasaya aykırı kanunlar çıkarıldı, yolsuzluğun üzeri örtüldü, binlerce polis işinden oldu, sürgüne gönderildi, hapse atıldı. Saray hukuku işlemeye başladı.
Ülke hızla otoriter rejime evrildi. Bugün tek parti yönetiminden ve muhaberat devletinden söz ediyoruz. Savrulma bununla sınırlı kalmadı. Bu süreçte dinin içi boşaltıldı. Peki, bu nasıl oldu? Yaşanmış birçok hadise var. Haşa “Ba-kara makara” denilerek Kur’an ile dalga geçmeden “Harp hiledir” hadisi ile söylenen yalan, atılan iftira ve yapılan talanlarla meşruiyet arayışına kadar. Kurucan, mesela AKP savunucularının kullandığı “Savaş hiledir” hadisinin nasıl yanlış yorumlandığını şöyle an-latıyor: “Ortada bir savaş yok. Olsa bile Müslümanı bağlayan kaideler var. Bu kaideler arasında yalan, iftira, suizan, gıybet ve benzeri İslam’ın her halükârda kesinlikle yasakladığı amellere teşebbüs yok. Hele ‘El Harbu hud’atün’ hadisiyle gayr-i İslami, gayr-i ahlaki davranışları meşrulaştırmaya çalışma hiç yok.”
Her gün yüzlerce yalan ve iftira medya yoluyla yayılıyor. Kurucan, yalan söyleyen yetkili ağızlara bir hadis-i şerifi hatırlatıyor: “Üç sınıf var ki Allah
kıyamet günü onlarla konuşmaz, yüzlerine bakmaz ve onları azab-ı elim içinde bırakır. İhtiyar zinakâr, kibirli fakir ve yalancı hü-kümdar.” Kitaptaki yazıların çoğu sözün bittiği yerden sesleniyor.
28 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANGÜNDEMCEMAL A. KALYONCU
1Bir yıl kadar önceydi. Türkiye bu tartışmalı ortama sürüklenirken sağ tandanslı bilinen
bir gazeteci TV ekranlarında muhafazakâr mukte-dirler için ‘Siyasetçidir, yalan söyler’ diye bir cümle kurduğunda çok şaşırtmıştım. İki nedeni vardı bunun. Siyaset ne zamandan beri ‘yalanın’ bu kadar kolay söylendiği bir zemin olmuştu? Ayrıca muhafazakâr siyasetçi için hem de muhafazakâr bir gazeteci bunu normal karşılar hâle ne zaman gelmişti? Daha da şaşırtıcı olan, muhafazakâr kimlik taşıyan siyasetçilerin bu alanda mahir olmasıydı belki…
Aslında bizde durum böyle iken dünyada politikanın yalan, çarpıtma ve gizleme için özellikle bereketli bir zemin olduğu yıllardır, belki de yüzyıllardır kabul görüyordu. Bunu söyleyenlerden biri Chicago Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan ve aynı zamanda uluslararası ilişkiler teorisyeni olarak da bilinen John J. Mearsheimer. ABD’li siyaset bilimci, ‘Li-derler Neden Yalan Söyler?’ kitabında, daha çok ‘uluslararası politikada yalan gerçeği’ üzerinde dursa da liderlerin dış politikadan çok kendi halklarına karşı dürüst davranmadığını ortaya koyuyor.
Liderlerin kendi vatandaşlarına söyledikle-rini ‘en tehlikeli’ yalanların başında sayan Mear-sheimer’in altını çizdiği bir satır da “genel olarak, yalan söylemenin bireylerin yanı sıra içinde yaşadıkları geniş toplum üzerinde yozlaştırıcı bir etki de yaptığı” gerçeği… Gündelik hayat için zararlı pek çok sonuç doğurabilecek bu türden yalanların ülke içerisindeki politik ve sosyal hayatı yozlaştırmasını da muhtemel addediyor Mearsheimer. Ve bu durumun özellikle ABD gibi demokrasiler için geçerli göründüğünü de belirtiyor. Yani demokrasi ve demokrasi görünümlü ülkelerde politikacılar yalana daha çok başvuruyor.
Politika ve yalan tarih boyunca var. Ama açıktan açığa ve büyük çoğunluğun fark edeceği şekilde söylendiğini tarih herhâlde pek yazmış değil. Günümüz Türkiye’si ise bu alanda sayısız örneklerle doldu şimdiden denebilir…
Liderler Neden Yalan Söyler kitabında yalan, çarpıtma ve gizlemeyi genel olarak ‘aldatma’ çatısı altında toplayan John J. Mearsheimer, bunu da bir kimsenin diğerlerini belli bir konu hakkındaki tam hakikati öğrenmekten alıkoymak için tasarlanmış kasıtlı adımlar olarak anlatıyor. Yalan için ise bir kişinin, diğerlerinin doğru olduğunu düşünmeleri umuduyla yanlış olduğunu bildiği veya şüphelendiği beyanda bulunması ifadesini kullanıyor. Yalanı tespit etmenin ve ondan korunmanın, çarpıtma ve gizlemeye göre ziyadesiyle zor olduğunu da söylüyor Mearsheimer. “Yalancılar” diyor ünlü siyaset bilimci, “iddialarının doğruluğu hakkında hiçbir kuşkuya meydan vermeyecek tasarlanmış asılsız iddialarda bulunurlar.” Ona göre, “Usta yalancılar, asılsız iddiaları özellikle hedef kitlenin işletildiklerini anlamayacağı kesin bir hava ile sunarlar.” Son süreçte üretilen yalanlar, gerçeği bilenler tarafından akıl kârı görülmezken, ya-lanı üretenlerin taraftarları bakımından neden inandırıcı bulunduğunu bu durum sizce de açıklamıyor mu?
2003 yılının bahar ayında New York Times gazetesinin Pazar eki için uluslararası politikada yalan konulu bir yazı hazırlayan gazetecinin beklenmedik telefonu üzerine konu üzerinde düşünmeye başlayan Mearsheimer, o zaman fark eder bu hususta fazla bilimsel literatür bulunmadığını. Sonraki süreçte Mearsheimer’in bu konu üzerine çeşitli platformlarda sunum, konferans ve konuşmaları ile de bir literatür oluşmaya başlar. Ve kitap böylece çıkar ortaya. Ve Mearsheimer yine o zaman fark eder, devlet adamı ve diplomatların birbirlerine çok sık ya-lan söylemediğini. Buna kendisi de çok şaşırır. Sunumlarında bu soruyu yönelttiği dinleyiciler de liderlerin dış politika meselelerinde öteki devletlerden daha ziyade kendi halklarına yalan söylemelerinin daha muhtemel olduğunu görünce ufak çaplı bir şaşkınlık geçirir. Hele, iddialı dış politikalar takip eden ve devletin hayati çıkarlarına yönelik sadece kuvvet yoluyla ilgilenilebilecek açık ve yakın bir tehlikenin
LIDERLER NEDEN YALAN SÖYLER?Yalan, Türkiye’nin gündeminden eksik olmuyor. ChIcago Üniversitesi’nden siyaset bilimi profesörü John J. MearsheImer, yedi çeşit yalandan söz ediyor. Ona göre liderlerin sık yalan söylemeleri politik ve sosyal hayatı yozlaştırıyor.
29 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANGÜNDEMvaki olmadığı ‘keyfî savaşlar’ başlatmaya meyilli demokrasiler için kesinlikle daha fazla geçerli olduğu anlaşılınca hayret daha da artar…
Mearsheimer, ABD tarihinden örnekler verir kitabında. Çünkü ABD başkanlarının bu yönde izledikleri politikalara epey örnek mevcut. Saddam’ın devrilmesi ile sonuçlanan 2003’teki Irak Savaşı’na giden süreçte Bush’un politikaları da bu yöndeydi, ABD’nin 2. Dünya Savaşı’na girmesine yardım eden deniz olayı hakkında yalan söyleyen Roosevelt’in politikaları da… Hatta Kuzey Vietnam’a karşı savaş başlatmak için Kongre desteğini alabilmek maksadıyla 1964’te Tonkin Körfezi’nde yaşanan olaylar hakkında yalan söyleyen Başkan Johnson uygulamaları da…
Mearsheimer, genel olarak liderlerin uluslara-rası yalanları farklı iki nedenle söylediklerini an-latıyor. Millî menfaatlere hizmet için söylenen bu tür yalanların birincisine ‘stratejik yalanlar’ diyen John J. Mearsheimer, liderlerin hikmet-i hükümet ile ilgisi olmayan, bunun yerine, kendinin veya dostlarının menfaatlerini korumak amacıyla söylediklerini de ‘bencil yalanlar’ olarak tasnif ediyor. Kitabında, tahmin edilebileceği gibi daha ziyade stratejik yalanlar üzerinde yoğunlaşıyor.
Buna göre özellikle dış politika alanında liderler farklı yedi tür yalan söylüyor. Adına ‘dış politika’ dendiğine bakmayın, dış politika alanında söylenen yalanların ilk hedef kitlesi de aslında iç kamuoyu oluyor genellikle. Ayrıca bir tek yalan birden çok amaca hizmet etmekle bera-ber, her türün belli bir amaca özgü olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bir de sadece liderin yalan söylemesi ile bitmiyor iş… Onu destekleyecek kurum, kişi, belki gazeteciler de halkanın bir parçası olarak düşünülmeli, herhâlde!
Gelelim yalan türlerine… Bunların ilki, devletlerarası yalanlar. Bununla,
üzerlerinden stratejik avantajlar sağlamak veya aleyhte avantaj sağlamalarını engellemek amacıyla doğrudan diğer ülkeler hedefleniyor. Devletler bazen kendi müttefiklerine de ya-lan söyleyebiliyor. Yazar, devletlerarası yalan söyleyen liderlerin, hedeflenen kitle olmasa da nihayetinde genellikle kendi halklarını kandır-dıklarına vurgu yapıyor yine.
Bir diğeri ‘korku tellallığı’. Türk halkına da tanıdık gelecek bir süreci işaret ediyor bu. Tanıma göre, bir liderin, halkının fark etmeyeceğine veya tam anlamıyla takdir edemeyeceğine inandığı bir dış politika tehdidi hakkında kendi halkına yalan söylediği zaman ortaya çıkıyor korku tellallığı. Amaç, halkın tehdidi ciddiye almasını sağlamak ve söz konusu tehdidin üstesinden gelmek üzere gereken fedakârlıkları yapmaya motive etmek. Türkiye’nin yaşadığı yakın siyasi süreçte seç-menin yüksek motivasyonunun nasıl sağlandığı üzerinde biraz durup düşünmek yeterli herhâlde.
Sonra, stratejik kılıflar. Bunlar da ya başarısız olmuş ya da tartışmalı politikaları halktan ve bazen de öteki devletlerden saklamak için tasar-lanmış yalanları içeriyor.
Milliyetçi efsane yaratma da yalan envanteri-nin başka bir maddesini oluşturuyor. Mearshei-mer, bunu, liderlerin esas olarak kendi halklarına ülkelerinin geçmişi hakkında yalan söylemesi olarak tarif ediyor. Liderler, ‘bizim’ daima haklı, ‘onların’ daima haksız olduğu bir hikâye üzerine kurguluyorlar bu söylemlerini.
Liberal yalanlar ise Mearsheimer’a göre, dev-letlerin davranışlarının tüm dünyada yaygın kabul görmüş ve uluslararası hukukta ifadesini bulmuş liberal normlar bütünü ile çatışması hâlinde, bu davranışları örtbas etmek için tasarlanıyor. Mesela dünyada nefret uyandırıcı devletlerle ittifak kurma veya işbirlikleri sonucunda ortaya çıkan durumlarda başvurulan yalan türüdür liberal yalanlar.
Sosyal emperyalizm başlığı altında ise şu not-lar yer alıyor: Bunlar, liderler ya kendi ekonomik ve politik menfaatlerini ya da belli bir sosyal grup veya çıkar grubunun menfaatlerini teşvik etmek amacıyla başka bir devlet hakkında yalanlar söylediğinde görülür. Burada amaç, kamuoyunun dikkatini ülke içerisindeki sorunlar ve tartışma-lardan, genel refah için değil de toplumun dar bir kesiminin faydalanacağı şekilde saptırmaktır. Örnek olarak, liderlerin bir tehdidi abartmak ve
ülke içerisinde bir korku oluşturmak suretiyle halkın rejim etrafında kenetlenmesini sağlayarak iktidardaki hâkimiyetini pekiştirmeye çalışabile-ceğini söylüyor siyaset bilimci Mearsheimer.
‘Adi kılıflar’ bu kategorinin yedinci ve son başlığını oluşturuyor. Yazara göre, adi kılıflar, liderlerin kişisel amaçlarına hizmet eden gafları ve başarısız politikaları hakkında yalan söy-lendiğinde başvurulan bir yol. Burada temel amaç, liderlerin, kendilerini ve dostlarını hak ettikleri cezadan korumak. Stratejik kılıflar ile adi kılıfların genel olarak ehliyetsiz ve beceriksiz kişileri de koruduğundan bu iki tür arasında ayrım yapmanın epey zor olduğunu hatırlatıyor yazarımız. Mearsheimer, bir noktanın daha altını çiziyor burada. Ona göre, son iki yalan türü, yani sosyal emperyalizm ve adi kılıflar, sadece politik hayat üzerinde yozlaştırıcı etkiler yaptıkları için değil, daha geniş millî menfaatleri tehlikeye attıkları için de pek çokları tarafından mahkûm ediliyor genellikle. Ve bunların telafi edici hiçbir sosyal değeri de bulunmuyor.
İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası isimli kitabıyla da bilinen, Amerika’yı Ortadoğu ve İs-rail’e yönelik politikaları üzerinden eleştiren ünlü siyaset bilimci, 2013’te Türkçeye kazandırılan Liderler Neden Yalan Söyler kitabında, zehirli
bir sahtekârlık kültürü oluşturması nedeniyle yaygın yalan söylemenin, kaçınılmaz olarak devlet ve topluma vahim zararlar vereceğine dikkat çekiyor. Rutin bir şekilde yalan söylenme-sinin o ülkedeki yaşam üzerinde, tümü özellikle demokrasiler için ciddi olan en az dört tehlikeli sonucu ortaya çıkıyor.
Demokrasiler ancak, yurttaşların güvenilir bilgilere sahip olduğu ve yüksek düzeyde şeffaflık ve dürüstlük ortamlarında faaliyet gösterebi-liyorken, hükümet görevlilerinin birbirlerine ve halka yalan söylemeleri, demokrasi olsun olmasın bir devletin politika yapım sürecini kötürüm bırakabiliyor. Ayrıca, gelişigüzel yalan söyleme demokratik hayatın kalbinde yer alan hukukun egemenliğini sarsıyor. Ve “Nihayet, bir demokrasi içinde yalan söyleme çok yaygın-laşırsa bu durum, halkın demokratik yönetime olan inancını kaybetmesine ve bir çeşit otoriter yönetime teveccüh göstermeye heveslenmesine de yol açabilir.”
Siyaset bilimi profesörü John J. Mearshei-mer, bu konuda son noktayı da şöyle koyuyor: “Sonuçta, kamuoyunun bir yalancılar güruhu olduklarını düşünmesinden dolayı liderlerine hiç saygı duymayacağı ve derinden yozlaşmış olduklarını düşündüğü için de kurumlarına hiç itibar etmeyeceği bir demokrasinin uzun süre hayatta kalabilmesi zordur.”
Mearsheimer, bir demokraside yalan söylemenin yaygınlaşmasının, halkın bir çeşit otoriter yönetime teveccüh göstermesine yol açabildiğini söylüyor.
ERDOĞAN ÖZÜMÜ MASADA BIRAKTIHAŞİM SÖYLEMEZ
1Seçimler yaklaştıkça tansiyon yükseliyor. Söylemler ve karşılıklı siyasi polemikler bir yana, temel konularda yaptığı sözleri ortalığın
alevlenmesine sebep olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm sürecine dair açıklamaları bardağı taşıran son damla oldu. İki buçuk yıldır kundağa sarılmış bebek gibi korunduğu iddiasıyla sürdürülen süreç, sonunda res-men askıya alındı! Bazı uzmanlara göre, çözüm süreci zaten ölü doğmuştu ve tamamen bitti. Erdoğan, kısa bir süre önce “Kürt sorunu yoktur.” di-yerek çözüm sürecini bir nevi boğmuştu. Geçen hafta yaptığı açıklamayla da tamamen nefessiz bıraktı: “Çözüm sürecinde karşı karşıya oturulan bir masa yok. Olması devletin çökmesi anlamına gelir.” Böylece 2006’dan beri devam eden ve iki buçuk yıldır da fiilen sürdürülen çözüm sürecine son noktayı koymuş oldu. Erdoğan, bu açıklamayla yetinmedi, “Kürt sorunu vardır” demeyi ayrımcılık olarak niteledi ve HDP’nin illegal yollarla işlerini bozduğunu ileri sürdü. Böylece 2005’te Diyarbakır İstasyon Meydan’ında söylediği “Kürt sorunu benim sorunumdur.” sözünde samimi olmadığını da ortaya koymuş oldu.
Erdoğan’ın son açıklamalarına dair HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, “Hükümet, Erdoğan’ın müdahalesinden sonra süreci durdurdu. Çözüm süreci, seçim beyannamelerine bile girmedi.” derken; İmralı heyetinde yer alan ve Erdoğan ile zaman zaman görüşüp bilgi veren Sırrı Süreyya Önder ise bu açıklama üzerine yaptığı toplantıyla uluslararası kuruluşları süreci yakından takip etmeye çağırarak şunları söyledi: “Cum-hurbaşkanının itibarsızlaştırma çabası ve hükümetin sahip çıkmamasıyla süreç an itibariyle ortada kalmıştır.”
Her ne kadar bu söylemler seçim hamlesi olarak görülse de bunu böyle değerlendirmek pek mümkün değil. HDP’yi devre dışı bırakıp milliyetçi oyları geri alma hamleleri olarak değerlendirmek, konuyu tam manasıyla görememek anlamına gelir. Zira durum oy toplama meselesini asmış durumda. Sürecin bozulması Erdoğan’ın ve mevcut hükümetin işine geliyor. Çünkü Oslo mutabakatlarına göre, 2015 Nevruz’uda Diyarbakır’a götürülmeyen Öcalan’ın 1 Eylül’de çıkması ve 2016’da da verilen tüm sözlerin yerine getirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde başka ülkelerin sürece dâhil olması gündeme gelecek. Önder’in yabancı gözlemcileri davet etmesinin temel sebebi de bu. Süreci bozan taraf ‘haksız’ ilan edilecek. Erdoğan’ın söylemleri ve HDP’yi suçlamasının altında bu var.
Bu sürecin bitmesi, aynı zamanda İmralı’nın tamamen devre dışı kalıp Kandil’in silahları konuşturması anlamına da geliyor. Bu kaosun ve isyanın kimin işine yarayacağı ise ayrı bir tartışma konusu. Ama ne olursa olsun Kobani ile bir tarih oluşturan PKK siyasi hareketi Oslo’da elde ettiği ‘diplomatik zaferin’ sonuçlarını almaya devam ediyor. KCK/PKK, Öcalan ve siyasi uzantısı HDP, bu gerçeği çok iyi biliyor. Erdoğan’ın talimatıyla başlatılan Oslo görüşmeleri ve sonrasındaki çözüm sürecinde doğacak her başarısızlıkta tek sorumlu olarak kendisinin görüleceği gerçeği Erdoğan’ı korkutmuş durumda. Her ne kadar görüşmeler devam etse de aslında çözüm süreci yaklaşık bir yıldır tıkanmış durumda. Bu nedenle KCK/PKK ısrarla Oslo’da yer alan hakem ülkelerin sürece dâhil olmasını istiyordu.
İddiaya göre, hakem ülkelerin oluşturacağı bir heyet seçimlerden sonra süreci yakından takip etmek için Türkiye’ye gelecek. Erdoğan, bu heyetin gelip sürece dair denetim yapmasını istemiyor, bu nedenle bir an önce bu meseleden kurtulmaya çalışıyor. Bu tür söylemlerle bir nevi suçlu aranıyor. Yani hükümetin artık sürece dair oyalama gibi bir hakkı ortadan kalkmış oluyor. Ancak mesele hükümetten çok Erdoğan’ın sorunu olduğu için bu söylemler ve agresif tavırların bundan kaynaklandığı belirtiliyor. Tabii önümüzdeki günlerde birtakım olayların yaşanması ve yeniden şiddet ortamına dönülmesi de uzak değil. İddiaya göre, bölgeye polis takviyesi yapan hükümet, son bir ayda, daha önce görev almış eski özel harekâtçıları yeniden bölgeye gönderdi. İlk etapta 1500 kişinin gönderildiği ileri sürülüyor.
30 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANGÜNDEMHDP’nin umudu yurtdışı seçmen7 Haziran seçimlerine az bir süre kala en çok merak edilen konu hiç şüphesiz HDP’nin yüzde 10 barajını geçip geçemeyeceği. PARTİ bu konuda yurtdışı seçmenlerden çok şey bekliyor.EMRE OĞUZ STOCKHOLM
1Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimlerinden birine hazırla-
nırken bugüne kadar hep bağımsız aday-larla seçmenin karşısına çıkan Kürt siyasi hareketi bu sefer Halkların Demokratik Partisi ‘HDP’ çatısı altında seçime katılıyor. Bu, her şeyden önce siyasi hayatımızın tartışmasız en önemli sorunlarından biri olan yüzde 10’luk seçim barajının geleceği açısından da son derece önemli bir sınav. HDP bu sınavdan başarıyla geçebilmek için yurtdışında yaşayan Türkiye kökenli seçmenlerden çok şey bekliyor. Bu yüzden başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede seçim çalışmalarına hız verdiler. HDP’nin önde gelen isimlerinin bir ayağı sürekli Avrupa’da. Göçmenlerin yoğun olarak ya-şadığı şehirlerde her geçen gün ayrı bir program düzenleniyor.
8 Mayıs itibariyle gümrük kapılarında ve yurtdışı temsilciliklerde başlayacak olan oy kullanma işlemi 31 Mayıs’ta sona erecek. Yüksek Seçim Kurulu verilerine göre 54 farklı ülkede toplam 2 milyon 867 bin 658 kayıtlı seçmen bulunuyor. Söz konusu seç-menlerin büyük bir bölümü başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanı-lan randevu sistemi yüzünden ciddi bir kargaşa yaşanmıştı. Çok sayıda seçmen ya sistemi tam olarak anlamadığı için ya da sistem tarafından kendilerine otomatik olarak verilen oy kullanma saatlerinde müsait olmadığı için sandığa gitmemişti. Söz konusu randevu sistemi bu sefer iptal edildi. Hâliyle katılım oranının bir miktar artacağı muhakkak.
Yüksek Seçim Kurulu tarafından bu yıl hayata geçirilen ‘yurt düzeyi oy’ sistemi ise
yurtdışı seçmenlere siyasi partilerin barajı geçip geçmemeleri konusunda etkili olma şansı tanıyor. Önceki genel seçimlere ba-ğımsız adaylarla katıldıkları için Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının yurtdışı seç-menlerden oy alma şansı olmamıştı. Ancak bu sefer HDP parti olarak seçime giriyor ve barajın aşılması için çok küçük yüzdeler bile büyük bir etki yapabilir. Demirtaş’ın ilk seçim ziyaretlerinden birini geçen ay Almanya’ya yapması boşuna değil.
Bu yıl ilk kez kullanılacak olan ‘yurt düzeyi oy’ sistemi sayesinde yurtdışı
seçmenlerin oyları Tür-kiye’de her bir ile ayrı ayrı dağıtılacak.
Hatırlanacağı üzere Selahattin Demirtaş geçen yıl yapılan Cum-hurbaşkanlığı seçim-lerinde yurtdışı kayıtlı seçmenlerden toplamda 8,30 oranında oy almıştı. Ancak bu oran HDP’nin önümüzdeki seçimde alacağı oy oranı hakkında yapılacak tahminlerde dikkate
alındığında yanıltıcı olabilir.Öte yandan seçim
sonuçlarına bakıldığında Demirtaş’ın Kürt nü-fusunun nispeten daha yoğun olduğu İsveç, İsviçre, İngiltere, Fransa ve Finlandiya gibi ülkelerden yüksek oy aldığı görülüyor. Seçmenlerin büyük bölü-münün yaşadığı Almanya,
Hollanda, Belçika ve Avusturya’da ise oy oranı barajın altında.
Yurtdışında en fazla seçmen olan ülkeler
Almanya 1 milyon 383 binFransa 299 binHollanda 240 binBelçika 127 bin 500Avusturya 105 bin 500İsviçre 89bin
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’ın oy oranları (%)
Almanya 7,62Fransa 18,7Hollanda 3,95Belçika 9,14Avusturya 4,87İsviçre 28,5İngiltere 26,8Finlandiya 27,4İsveç 16,3
Ergenekon aşılmadan Ermeni meselesi çözülmezUfuk Uras, 24 Nisan’da Erivan’daydı. Dünya liderlerinin katıldığı Global Forum’da konuşma yaptı. Ona göre her yıl başıMIZı ağrıtan Türkiye-Ermenistan krizinin en büyük sebebi İttihat ve Terakki zihniyeti.1915 olayları, her baharda (24 Nisan) bizi esir alıyor. Bu yıl yine birkaç hafta konuşuldu ve gelecek yıl için buzdolabına kaldırıldı. Zaten, onlarca tecrübeyle sabittir ki devletin en iyi icraatlarından biri de meseleleri buzdolabına kaldırmak! Yani bir nevi, çözümsüzlük stratejisi ya da çürümeye terk ediş…
BÜRYAMİN KÖSELİ
1Geçen hafta, Ermenistan ve Türkiye, dünyanın değişik ülkelerinden geniş
katılımlı iki farklı anmaya ev sahipliği yaptı. Türkiye, Çanakkale şehitlerini andı, Erme-nistan da malum 1915 olaylarını. Anmalar, bir manada prestij unsuruydu iki ülke için. Türk medyasının büyük bir kısmı asıl me-seleyi tartışmak yerine, iki ülkedeki anma programlarına katılan siyasi liderler üze-rinden bir karşıtlık oluşturma yolunu seçti.
Türkiye’de böyle bir atmosfer vardı. Peki ya Ermenistan’da? Konuyu, bu yıl Erivan’daki programa katılan eski milletve-kili (aynı zamanda Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi kurucusu) Ufuk Uras ile konuştuk. Uras, Ermenistan’a ilk kez, milletvekili olduğu dönemde gitmişti. Bu yıl, dünya liderlerinin de katıldığı Global Forum’da bir konuşma yaptı. Ermenistan halkının sınırların açılmasını istediğini söylüyor Uras: “Sıkışıp kalmış bir ülke var. Üç milyon nüfus iki milyona düşmüş. Her yanda kadınları
görüyorsunuz. Erkekler çalışmak için yurt-dışına çıkmış.”
Uras’a göre Türkiye ve Ermenistan arasındaki krizin en büyük sebebi İttihat ve Terakki zihniyeti. Bu zihniyetin, me-seleyi nasıl da bir çözümsüzlük sürecine ittiğini şöyle anlatıyor: “Ben bu İttihat ve Terakki zihniyetinin bu topraklar için nasıl da tehlikeli olduğunu (başbakanlığı döneminde) Erdoğan’a anlattım. Niye kendimize bu zihniyeti örnek alıyoruz? Er-doğan’ın taziyesi, ilişkilerin düzelmesi adına güzel bir adımdı. Aslında iki ülke arasında ilişkilerin düzelmemesi için hiçbir sebep yok. Azeri ve Ermeni ayrımı yapmadan bir tutum alınabilir. Osmanlı torunlarına bir çağrı yapılabilir. Ermenistan’da ‘Toprak isteriz!’ diyen marjinal Ermenilere bunun reel olmadığını anlattık. Meseleye, ortak bir vatan mefhumu üzerinden gidilmeli. Türk bayrağını yakan Ermenileri eleştirdik. Bayrak yakarak olmaz. Bayrakların renkleri birleştirilmeli. Ermenistan’da ana eğilim zaten böyle dar bir pencereden bakmıyor.”
Peki, kendi iç gündeminde gittikçe sert-leşen AKP iktidarı, Ermenistan ilişkilerinde nasıl normalleşmeyi sağlayacak? Uras, bu konuda biraz umutsuz: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs’taki yeni liderle bile ilişkileri eline yüzüne bulaştırdı. Hâl böyle olunca Ermenistan meselesini nasıl çözecek? Ermeni sorununun önündeki en büyük engel Ergenekon zihniyeti. Erdoğan, 17 Aralık sonrasında Ergenekon ile zımni bir ittifak yaptı. Mesele sadece Cemaat ile ilgili gibi gözüküyor ama bu gerçek değil. Erge-nekon zihniyeti, Ermenistan sorununu hep görmezden geldi. Şimdi bütün dış politikayı bu zihniyet esir alacak. Siz, Ergenekon ile ittifak yaparak yeni Türkiye’yi nasıl inşa edeceksiniz?”
Ufuk Uras, Erivan’a giderken yanında şair ve romancı Vedat Türkali’nin eserlerini götürmüş ve Ermeni yetkililere takdim etmiş. Türkali’nin, 1915 olaylarını anlattığı, ‘Bitti Bitti Bitmedi’ isimli romanı, kısa bir süre sonra Ermeniceye çevrilerek yayım-lanacak.
6 - 12 MAYIS 2015
‘NASIL BIR ANAYASA?’Zühtü Arslan, 23 Eylül 2012’den beri
bireysel başvuruların yapılabildiği Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) -Haşim Kılıç’ın 10 Şubat 2015’te emekliye ayrılmasıyla boşa-lan- başkanlık koltuğunda. 53’üncü kuruluş yıldönümü töreninde söyledikleri, -herkes kendi açısından bir yerlere çekse de- çok hayati! “Gücün hukuk ile sınırlandırılmadığı yerde temel hak ve özgürlükler tehlikededir. Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde toplanması özgürlüğün sonu olur.” ifadele-riyle, aylardır süren otoriterleşme eğiliminin varacağı noktayı işaretliyor. “yargının siyasal organların etkisinde kalmasını” ve “siyasi mülahazalar ekseninde ayrışmasını” büyük tehlike görüyor. Açıkça altını çiziyor ki: “Bu anlamda yargının siyasallaşması hukuk dev-letinin sonu olur. Yargının bir vesayet organı gibi davranarak siyaseten alınması gereken kararları alması da siyasetin yargısallaşması tehlikesini doğurur. (Bu da) Demokrasinin sonu olur.” Yargımızın en önemli ve hassas dönemlerinden birini yaşadığını vurgulayıp net cümlelerle uyarıyor: “Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konmasına izin veren kişiden hâkim olmaz. Hukuk devletinde, uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemez.” AKP, 7 Haziran’daki milletvekili seçimleriyle, -Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da biz-zat ve ısrarla dile getirdiği üzere- anayasanın başkanlık sistemine geçit verecek içerikle yenilenmesini hedefliyor. Arslan’a göre yeni anayasa, “Vesayetin tüm unsurlarını tasfiye ederek demokratik siyasetin alanını geniş-letmeli.” ve “Temel hak ve hürriyetleri tam güvenceye almalı.” Ayrıca “Hukuk devletini tüm kurum ve kurallarıyla tesis etmeli.” An-cak, “Telifi çok zor görüş ve önerilerin her şeye ve herkese rağmen anayasallaşmasının istenmesi”, “Yeni anayasanın önündeki en
önemli engellerden biri.” AYM şimdiye dek sonuçlandırdığı 20 bin 689 bireysel başvu-rudan sadece 637’sini esastan incelemiş ve bunların yüzde 90’ında (572’sinde) hak ihlali belirlemiş. İhlallerin yüzde 80’i makul sürede yargılanma hakkına ilişkin. 27 Nisan itibariyle önünde 18 bin 9 başvuru var.
AYM BAŞKAN ZÜHTÜ ARSLAN’DAN
HASAN CEMALGazeteci-yazar
TARIK AKANOyuncu
REBECCA HARMSAvrupa Parlamentosu (AP) Yeşiller Grubu
Eş Başkanı
“Yuh olsun, yazıklar olsun Türkiye’de yargı
düzenini bu hale getirenlere!”
PROF. DR. ERGÜN ÖZBUDUNAnayasa hukukçusu
“Sulh ceza hâkimliği; yargı bağımsızlığı ve hukuk devletine ağır
bir darbedir.”
“O klibi, insanları sokağa dökmek için
değil, Berkin’in katille-rinin bir an önce yaka-lanması için çektik.”
“(Mahkeme kararı-nın uygulanmaması)
Demokratik bir ülkede yaşanabilecek en kötü
gelişmelerden biri.
İstanbul 33’üncü Asliye Ceza Mahkemesi, Haziran 2013’teki Gezi Parkı protesto gösterile-rindeki eylemleri yüzünden yargılanan 26 Tak-sim Dayanışması Platformu üyesinin beraatına hükmetti. Gruptaki 5 sanığın kendilerine ayrıca isnat edilen ‘örgüt kurma’ suçunu işlemedik-lerine de karar verdi. İstanbul Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu 2’nci Başkanı Mücella Yapıcı ile Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu 16 sanık salondaydı. Sabiha Sezi Toprakçı, “Her yer Taksim, her yer direniş, mücadeleye devam ve bu daha başlangıç.” İfadeleriyle beraatını istedi.
TAKSIM DAYANIŞMASI’NA GEZI’DEN BERAAT
Samanyolu TV’deki bir programda “Bu süreci 3-5 tane yiğit adam sona erdirir. Biraz daha gitsin böyle. AK Parti seçimde yüzde 60 da oy alsa bu dönem ve bu süreç bitmiştir.” diyen İletişim Profesörü Osman Özsoy, Terörle Mücadele polislerince Eminönü-Üsküdar vapurunda gözaltına alındı. İstanbul 8’inci Sulh Ceza Hâkimliği’nce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Özsoy, hiç kimseyi tehdit etmediğini ve sözlerinin arkasında durduğunu belirtiyor: “Yaşanan süreci 3-5 tane mert adam tersine çevirir dedim. Erdem Başçı’yı örnek verdim. Kimse düşüncesini ifade edemiyor. Böyle komedi olmaz.”
PROF. ÖZSOY’A “3-5 YIĞIT ADAM” GÖZALTISI
‘Devlet ile din ilişkisi’, ‘dindarlık’ ve ‘ahlaki ilkeler’ şimdiye dek hiçbir seçim ön-cesinde bu denli gündemi belirler unsur hü-viyetine bürünmemişti. 2002’den beri ülkeyi İs-lami referansları birincil konuma oturtan AKP yönetiyor. 7 Haziran’a yaklaşık 5 hafta kala yüzde 10 barajını aşma noktasındaki HDP’yle dinî temalar üzerinden tartışıyor. Sebep net: Elinden kaçması muhtemel mütedeyyin Kürt seçmeni sayısını durdurabilmek, en kötü ihtimalle minimumda tutabilmek. 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı oylamasında kazandığı imajı iyi değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP’yi en acıtacak yerinden vuruyor. Tamamen AKP’nin emrinde görüntüsü veren Diyanet
İşleri Başkanlığı’na dair iki önemli bilgiyi öne çıkarıyor Demirtaş. İlki Diyanet’in son yayımladığı hutbeler hakkında: “(Akade-
mik araştırmada) 150 hutbeyi dinlemişler. Devlet sevgisi, Allah sevgisinden daha çok geçiyor. Allah sevgisi senin umurunda de-ğilse, senin adın niye Diyanet’tir?” İkinci-siyse Diyanet’in yıllık bütçesiyle ilgili: “Sağlık Bakanlığı’nın üç katı. Paraları ne yapıyor? Bir din adamı 1 milyon liralık lüks Mercedes’i niye alır?” Aralarında yaşanan polemik sıra-
sında “Biz dinimize el sürdürmeyiz.” diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’na da şöyle sesleniyor: “Kusura bakma, o sizin Diyanet ile birlikte oluşturduğunuz dindir, İslam değil.”
AKP-HDP ARASINDA DIN-DIYANET POLEMIĞI!
“TSK, ULUDERE’DE YANILTILDI”Genelkurmay İstihbarat’ın eski Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’den 28 Aralık 2011’de meydana gelen ve 34 sivilin ölümüyle sonuçlanan Uludere bombalaması hakkında çok kritik sözler: “O bölge kaçakçılık bölgesi. Böyle bir terörist hareketin olmayacağı belliydi. Sonrasında bütün operasyonlar durduruldu. Devlet Kürt vatandaşlar nezdinde itibar-sızlaştı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yanıltıldı.” Aynı iddiaları dönemin İçişleri Bakanı (ba-ğımsız milletvekili) İdris Naim Şahin de dillendirmişti.
32 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANDÜNYAAdada Akıncı denklemiKKTC halkı ülkeyi 2020’ye taşıma görevini Mustafa Akıncı’ya verdi. Dördüncü Cumhurbaşkanı Akıncı’nın görevinin ilk gününde Ankara ile yaşadığı ‘yavru vatan’ krizi adada yeni bir döneme girildiğine işaret ediyor.
MESUT ÇEVİKALP
1'Yavru vatan’ polemiği yaşanmasa KK-TC’deki cumhurbaşkanlığı değişimi
satır aralarında kalacaktı! Ankara başından bu yana adayı tümüyle etkileyen seçim sü-recine bigâne kaldı. Hükümetteki ilgisizlik medyaya da yansıdı. Türkiye kamuoyu, ta-rihinde ilk kez Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaş-kanının değiştiğini Ankara-Lefkoşa arasında yaşanan atışmadan öğrendi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, KKTC’nin yeni Cumhur-başkanı Mustafa Akıncı’yı önce azarladı, ardından kutladı! Hem de cumhurbaşkanlı-ğının ilk gününde… Hem de canlı yayında… Erdoğan, Ankara’nın ‘yavru vatan’ söylemini eleştiren Akıncı’ya ağır ifadelerle karşılık verdi. Akıncı, seçimlerden önce istismar kaynağı gördüğü ‘ana vatan-yavru vatan edebiyatını’ bir kenara bırakacağını, yerine iki kardeş ülke ilişkisini tesis edeceğini va-detmişti. Cumhurbaşkanlığının ilk gününde katıldığı televizyon röportajında aynı tavrını yinelemesi Erdoğan’ı çileden çıkardı:
“Sayın Akıncı seçilmiş bir cumhurbaşka-nıdır. Kendisini tebrik ettik. Ancak ‘iki kardeş ülkeyiz’ dediğinizde bu farklı yerlere gider. Sayın Akıncı’nın ağzından çıkanı kulağının duyması lazım. …Bu ülke KKTC’ye bir bedel ödemiştir. Hâlâ da ödüyoruz. Biz şehitler ver-mişiz. Bu yavru vatan ayakta kalabilsin diye. Son olarak oraya yaptığımız para yardımı 1 milyar dolar. Biz göreve geldiğimizde öğrenci sayısı 25 binken, 60 bin oldu. Kardeşlik bunlarla oldu. Şu anda uluslararası camiada bu kavgayı veren kim? Acaba Sayın Akıncı bu kavgayı kendi başına verebileceğini mi sanıyor? Türkiye KKTC’ye yavru vatan olarak bakmaya devam edecektir.”
Azarlamaya canlı yayında muhatap olan Akıncı, Erdoğan’a aynıyla karşılık verdi: “Ne-den rahatsız olunuyor, bunu anlayamadım? Türkiye bu yavrunun büyümesini istemiyor mu? Hep yavru mu kalalım? Ayaklarımızın üstünde durmayalım mı? Sözlerimin ar-kasındayım. Beynimle söylüyorum. Bunlar doğrudur ve yalnızca KKTC için olan doğ-rular değildir. Adadaki bütün Kıbrıs halkı için olan doğrulardır. İlk günümde böyle bir tartışma içine çekilmekten mutlu olduğumu söyleyemem. Belli ki Erdoğan’a belirli şeyler söylenmiş. Ben kişilikli bir ilişkiden söz ettim; belli ki farklı yaklaşımlar var, bunlar oturulup konuşulur. Kıbrıs halkı ana vatan sevgisini koruyacaktır. Ancak bu topraklarda kendi kimliğini ve kişiliğini kazanması için bu yavruluktan kurtulmalıdır.”
Akıncı’nın daha koltuğuna oturmadan Erdoğan ile yaşadığı gerilim adada yeni bir döneme girildiğine, Ankara-Lefkoşa denkle-minin değiştiğine işaret etti. Seçimlerin ikinci turunda (26 Nisan) oyların ezici çoğunluğunu (yüzde 60,50) alan Akıncı arkasına aldığı halk desteğiyle konuşuyor. Seçim beyanname-sinde kayıt düştüğü ‘tarafsız cumhurbaşkanı’, ‘kişilikli devlet’, ‘bağımsız yönetim’ söylemini hayata yansıtıyor. Sosyalist-sol kanattan ge-len Akıncı’nın siyasi geçmişi incelendiğinde ‘baskıya boyun eğmediği, diklenmeden dik
durduğu, çıkardan çok ilkelerle yol aldığı’ görülüyor. Bugün ekranlardan ikrar ettiği Ankara ile kurulacak yeni ilişki modeli seçim beyannamesinde ısrarla vurgulanıyordu.
“Kıbrıs Türk Toplumu’nun kendi ayakları üzerinde duran, kendi kendini yönetebilen, sürdürülebilir bir ekonomi ve her alanda çalı-şan bir demokrasiye sahip olması Türkiye’nin de çıkarınadır. Böylesi bir yapıya kavuşmuş KKTC’nin Türkiye ile olan ilişkileri çok daha sağlıklı bir zeminde gelişecektir.”
Gerek kapsamlı seçim beyannamesi ge-rekse seçim sürecindeki açıklamaları Akıncı döneminde Ankara-Lefkoşa hattının gerile-ceğine, yarım asırlık statükonun değişeceğine işaret ediyor. Şu kilit ifadeler de Akıncı’dan: “Kıbrıs’ta yıllardır çözümsüz kalan sorun ve yarattığı statüko sürdürülebilir değildir; hem adamızın ve hem de bölgemizin barışı ve huzuru için de ciddi tehditler içermektedir. BM parametrelerinin öngördüğü ve son olarak 11 Şubat 2014 tarihli ortak açıklama metninde de ifade edilen, iki kesimli, iki toplumlu federal bir çözümde, her iki tarafın da kazanacağı çok şey vardır.”
Akıncı’nın zaferi Rum Kesimi’ni de ha-reketlendirdi. Rumlar Annan Planı’na destek veren Akıncı’yı kendilerine yakın görüyor. Zira Akıncı 40 yıllık siyaset kariyerini ‘Adanın yeniden birleşmesi’ çerçevesinde yürüttü. 1974 sonrası Rum Kesimi ile belediye hizmetleri üzerinden ilk resmî anlaşmayı yapan da oydu. Rumlar kendi zaviyelerinden adanın yeniden birleşmesini isteyen Akıncı ile müzakere masasına oturmayı kazanç görüyor. Yaklaşık altı ay önce, Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisinin bölgeye gelmesi üzerine donan barış müza-kerelerine geri dönmeyi amaçlıyor. Güven
artırıcı önlemler çerçevesinde 4 yeni madde üzerinde ça-lışmaya başladığını belirtiyor. Yeni sürecin Akıncı’nın güneyi ziyaret etmesinden sonra başlayacağını dillendiriyor. Akıncı’nın seçim başarısını kutlayan Rum lider Nikos Anastasiadis, onunla çalış-mak istediklerini beyan etti: “Mustafa Akıncı’nın cumhur-başkanlığına seçilmesi, ortak vatanımız için umut verici bir gelişmedir. Onunla görüşmeyi dört gözle bekliyorum.”
Bu noktada öne çıkan soru şu: Akıncı müzakere sürecini ilerletip adayı yeniden birleştirebilir mi? Yani barış söylemini müzakere masasına yansıtabilecek mi?
KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, yeni seçilen Cumhurbaş-kanı Akıncı’nın çözüm noktasında adaya yeni bir heyecan getirebileceğini söylüyor. Siyaset geçmişi ve dürüst kişiliğinin yeni inisiyatiflere uygun olduğunu vurguluyor: “Cumhurbaşkanı Akıncı, benim gibi adanın yeniden birleşebileceğine inanıyor. Benim gibi Annan Planı’na ‘evet’ demiş bir siyasetçi. İmkân verilirse akim kalan müzakereleri yeniden canlandırabilir. Buna karşın Akıncı görevine ‘büyük bir talihsizlikle’ başladı. İlk günden ‘yavru vatan-ana vatan’ krizinin yaşanması elini zayıflattı.”
Talat, Erdoğan-Akıncı arasında patlak veren krizin daha derin, görünmeyen bir yönünün bulunduğunu, son dönemde iki tarafın birbirinden uzaklaştığını belirtiyor:
“Maalesef bir süredir Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye arasında soğuk rüzgârlar esiyor. Tür-kiye kökenli yurttaş-larımız da Ankara’ya eskisi kadar muhabbet duymuyor. Aradaki kalbî ilişkiler bozuldu. Çıkıyor biri ‘besleme’ diyor! Bir diğeri ‘doları biz veriyoruz’ diyor. ‘Akıncı gitsin Rum ta-rafında yaşasın’ diyor. Kendi memleketinden
33 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANDÜNYAYAVRU VATAN POLEMİĞİNDE AKINCI HAKLI*- Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı vadettiği barışı hayata geçirebilir mi?CumhurbaşkanıAkıncı,AnnanPlanıdönemindeRumtezlerineyakındursadanihayetindeKıbrısTürkhalkı Rumların altında azınlık statüsünde yaşamak istemiyor. KıbrıslıTürkleriçinesasolanABüyesiolarakgeleceklerihakkındaeminbiryönçizmek.ÖrneğinCumhuriyetçiTürkPartisi’nden(CTP)gelen2.Cum-hurbaşkanıMehmetAliTalatsolgörüşlüolmasınarağmenAByanlısıpolitikaizliyordu.FakatgörüşmelerilerledikçerahmetlikurucuCumhur-başkanıRaufDenktaş’ıngörüşlerinidesteklerbirçizgiyekaydı.- Seçimlerdeki yüzde 60’lık oy, Türkiye destekli Denktaş çizgisini reddetme mesajı içeriyor mu?KıbrısTürkhalkı,siyasalsisteminyozlaşmasının,ekonomik,siyasivesosyal sıkıntıların faturasını yıllardır iktidardakiUlusalBirlik hareketinekesti.Butepki‘UlusalBirlikçizgisindençıkalım,Türkiyeilediyaloğumu-zualtdüzeyeindiripABçizgisinekayalım’düşüncesiolarakokunmama-lı.Tepkiselbirdurum.Akıncıhalkınönündekiyıpranmamışteksiyasetadamıydı.Halkonayöneldi.- ‘Yavru vatan’-‘Kardeş/dost ülke’ polemiğini nasıl okudunuz? Doğrusu ne olmalı?BupolemikteAkıncı’nıngörüşlerinidestekliyorum.Busöyleminikiolumsuzsonucuvar:Birincisi,dün-yakamuoyundaKıbrıs’taçözümsüzlüğünbirincieldensorumlususizgörülüyorsunuz.Biryandanba-ğımsızbirdevlettenbahsediyorsunuz,diğeryandanonu82’ncivilayetinizgibigörenbirtavıriçerisinde-siniz.YunanistanileKıbrısRumtarafıarasındaböylebirilişkiyok.İkinciside,KıbrısTürkhalkınezdindeolumsuzbirimajvealgıoluşturuyorsunuz.Sizden‘nefret’etmeyebaşlıyorlar.Birde‘sizeheryılşukadarparaveriyoruz’dediğinizdeimajvahimçizgiyekayıyor.Onlardaşunusöylüyor:‘Stratejikçıkarla-rıniçinbunuyapıyorsun.Banabununbedeliniödüyorsun.’Özetleyavruvatanyaklaşımısorunüretiyor.- Sizce Kıbrıs meselesi nasıl çözülür?BencebirleşmişKıbrıs.Herikitarafınayrılması,ekonomikvesosyalaçıdançokmümkündeğil.Herikiparçabirarayagelirse,birbirlerinitamamlayanbiryapıortayaçıkar.Neyöndentamamlar?Sukaynak-larıaçısından,limanlaraçısından,turistiktesisleraçısından...Fakatbubirleşme,eşitikiulusunvarlığıüzerindenolmalıdır.Anayasaikieşitulusunvarlığını,siyasalkatılımını,temelhaklarınıvegüvenliğinigarantialtınaalmalıdır.*Prof.Dr.ErtanEfegil,KıbrısUzmanı,SakaryaÜniversitesiÖğretimÜyesi
kovuyor. Hâliyle bu söylem Kıbrıs halkını Ankara’dan soğutuyor. Olanlar beni de de-rinden üzüyor. İnciniyoruz. Zira bizim böyle bir lüksümüz de yok. Ne yani ‘Bırakalım herkes yoluna gitsin’ mi diyeceğiz!”
“DOĞALGAZ MÜZAKERE ZEMİNİNİ DEĞİŞTİRDİ”Kıbrıs uzmanı Prof. Dr. Mehmet Hasgü-
ler, kararlı ve karizmatik duruşuyla Akıncı’nın barış sürecine ve Ankara-Lefkoşa ilişkilerine dokusunu, rengini yansıtacağını düşünüyor. Ancak çözüm denklemini sadece Akıncı’nın kuracağını düşünmüyor. Akıncı’nın işin ba-şında yaşadığı ‘yavru vatan’ krizini aşacağını, Ankara-Lefkoşa-Güney Kıbrıs denkleminde kendine bir orta yol oluşturacağını ifade ediyor. Ada çevresinde ortaya çıkan zengin doğalgaz rezervlerinin müzakere sürecini etkileyeceğini, sürece İsrail, Mısır gibi yeni aktörler eklemlendiğini iddia ediyor.
“Cumhurbaşkanı Akıncı 2003 Annan Planı’na ‘evet’ demişti. Bugün de federalizm çatısı altında adanın yeniden birleşmesini savunuyor. Kendisi bu yolda ilerleyebilecek bir lider. Burada kritik soru, 2003’te An-nan Planı’na evet diyen Rum lider Nikos Anastasiadis aynı noktada mı? Türkiye’nin, AB’nin, Yunanistan’ın da pozisyonları değişti. Ankara’nın AB üyelik iştahı dindi. Türk tarafındaki AB güveni sarsıldı. AB, Annan Planı’na ‘evet’ diyen Kıbrıslı Türklere
uyguladığı izolasyonları kaldırmadı! Akıncı, müzakere sürecini Eroğlu-Anastasiadis’in imza attığı ortak açıklama metni üzerinden yürüteceğini beyan etse de taraflarda eski heyecan yok.”
Hasgüler, Akıncı’nın KK-TC’deki ‘statüko ve vesayeti bitirme’ vaadini fazla iddialı buluyor: “Kıbrıs’ta statüko denen yapı KKTC’den ibaret değil, Güney Kıbrıs’ı da kapsıyor. Öyle ki statükonun zemini İngiliz sömürge dönemine kadar uzanıyor. Bir boyutuyla garantör ülkeleri de kapsıyor. Statükoyu kısa dönemde bertaraf etmek mümkün değil. Akıncı’nın bir müddet sonra söylemlerini yumuşatacağını düşünüyorum. Çünkü Kıbrıslı Türklerin yüzde 90’ı Türki-ye’nin askerini, garantörlüğünü arkasında görmek istiyor.”
Akıncı’nın seçimlerin ikinci turunda elde ettiği yüzde 60 oranındaki halk desteği ortaya koyduğu çözüm vizyonunun desteklendiği anlamına gelmiyor. 14 yıl sürdürdüğü Lef-koşa Türk Belediyesi Başkanlığı döneminde önemli sosyal ve şehircilik projelerine imza atması ona sağ ve sol seçmenden oy alma imkânı verdi. Son seçimlerde rakip adaylara/partilere duyulan kızgınlık da Akıncı’nın des-teğini artırdı. Akıncı gibi Türk tarafı da adada çözüm istiyor. Ancak çözümden çözüme fark var. Akıncı’nın güney kesimine yakın durması Kuzey Kıbrıs’ta bir oldubittinin yaşanacağı anlamına gelmiyor.
A L M A N Y E Ş İ L L E R P A R T İ S İ ' N D E N Ö Z E L T Ü R K İ Y E A Ç I K L A M A S I :
Sansür sıradanlaştıABD MERKEZLİ SAYGIN DÜŞÜNCE KURULUŞU FREEDOM HOUSE’UN YAPTIĞI SON İKİ YILLIK DEĞERLENDİRMEYE GÖRE TÜRKİYE, DÜNYADA BASININ ÖZGÜR OLMADIĞI ÜLKELER ARASINDA YER ALIYOR.
İSMAİL ÇEVİK BERLİN
1631 sandalyeli Alman federal meclisi Bundestag’da 63 üyesi olan Yeşiller
grubu, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye’yi unutmadı. Partinin medya ve dış politika sözcüleri, yayımladıkları özel açık-lamada artık sıradanlaşan sansür ayıbını ve gazetecilere yönelik saldırıları eleştirdi.
Eşbaşkanlıklarını Simone Peter ve Cem Özdemir’in yaptığı Alman Yeşiller Partisi (Bündnis 90/Die Grünen), 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne özel bir Türkiye notu yayımladı. Partinin Medya Sözcüsü Tabea Rößner ve Dış Politika Sözcüsü Omid Nouripour’un açıklamalarının yer aldığı notta, Türkiye’de sansürün günlük hayatın bir parçası haline geldiği vurgulandı. Dün-yaya, Ankara’ya baskıyı artırma; Ankara’ya da tutuklu tüm gazetecileri serbest bırakma çağrısı yapıldı.
Türkiye’de gazetecilerin yaşadığı so-runlara partinin web sitesinde yayımlanan notla dikkat çeken Yeşiller, ülkede medyaya baskının endişe verici boyutta olduğunu belirtti.
‘Sınır Tanımayan Gazeteciler’in raporuna göre gazetecilere yönelik 117 açıktan tehdit ve saldırı gerçekleşti. Gezi olayları sırasında haber yapmaya çalışan gazetecilere yönelik şiddet girişimlerine hâlâ bugüne kadar ceza takip işlemi gerçekleştirilmedi. Bu takipsizlik, devamlı olarak gazetecilere yönelik şiddet eylemlerinin önünü açıyor. Devamlı olarak Türk hükümeti tarafından tehdit olarak öne sürülüyorlar.
“Uluslararası toplum ve Federal Almanya hükümeti Erdoğan üzerindeki baskıyı ciddi şekilde artırmalıdır. Maalesef (kendisi) bu zamana kadar açıktan kamuoyu önünde eleştirilmedi.” ifadelerini kullanan çevreci parti, medya mensuplarının Türkiye’de neredeyse her gün iktidar ve güç sahipleri tarafından hakarete uğradığının altını çizdi. New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) verilerine göre geçtiğimiz yıllarda dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar Türkiye’de gazetecilerin tutuklandığını
belirten Yeşiller, “Hükümetin kabul ettiği iç güvenlik yasası medya üzerindeki baskıyı daha da artıracak. Sansür Türkiye’de günlük yaşamın bir parçası oldu.” ifadelerini kul-landı. Notta, Türkiye’de geçtiğimiz dönemde uygulanan Twitter, YouTube ve Facebook yasakları ile Google’a yapılan içerik sildirme başvuruları ve erişimin engellendiği “40 bine yakın” internet sayfası olduğundan da bahsedildi.
Basın özgür değilse toplum da değildir!Uluslararası toplumun Türkiye’de şu
anda tutuklu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmaları için Erdoğan ve hükümeti üze-rinde baskıyı artırması gerektiğini belirten Yeşiller’in Dünya Basın Özgürlüğü Günü Türkiye özel notunda şu ifadeler yer aldı: “Alman hükümeti de Türkiye’de erozyona uğratılan basın özgürlüğüne karşı kamuoyu önünde ve diplomatik kanallarla harekete geçmeli; gazetecilere yönelik şiddet eylem-lerinin ceza takip işlemlerinin yapılması için çalışmalı. Özgür olmayan basın aynı zamanda bütün toplumun özgürlüğünü tehdit ediyor. Medya ancak özgürce ve engellenmeden işini yaparsa toplumda bağımsız bir siyasi fikir oluşur.”
34 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ
Ali BulaçSelçuk Gültaşlı
‘Kol koparan Davutoğlu’ talimat kayıtları nerede?
Brüksel’de iktidarın icraatlarını müzakere ediyorsunuz, hararetli bir fikir alış-verişi var. Bu kadar hararetli tartışmada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ismine herhangi bir atıf neredeyse yok. Tahlillerin tek öznesi Erdoğan. Herkes Erdoğan’ın fikrini, zikrini merak ediyor.
İspanya’da taksiye biniyorsunuz. Şoför Erdoğan’a ‘diktatör’ diyor, Davutoğlu deyince herhangi bir refleksi yok, hiç duymamış. Kahire’de muhalif de muvafık da Erdoğan’ı merak ediyor, ‘O ne diyor? O nasıl bakıyor?’ Davutoğlu’nu sorduğumuz Mısırlı bir gazeteci, “Siyasi bir şahsiyeti yok. Erdoğan sisteminin bir parçası.” cevabını veriyor. Sözü fazla da uzatmıyor, pek yorum yapmaya değer bulmadığını hissettiriyor.
Brüksel’de Türkiye’den sorumlu bir yetkiliye göre Davutoğlu yönünü bulmaya çalışıyor, ne yapıp yapamayacağına hâlâ karar verebilmiş değil, yetkisinin sınırları nerede başlayıp, nerede bitiyor hâlâ meşkûk. Erdoğan’ın gölgesi altında ezilirken, el yordamı ile kendine alan açmaya çalışıyor. Dışişleri bakanı olduğu günlerle ilgili ise “Her önüne gelene ders veriyordu, muhataplarını rahatsız ediyordu ama nezaketen dinleniyordu.” diyor.
Yıllar önce bir Washington ziyaretinde üst düzey bir diplomat bir hikâye anlatmış, gerçek olduğunda ısrar etmişti. ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, bakanlıktan ayrılırken “Bu koltuktan ayrılmanın en cazip yanlarından biri Ahmet’in derslerinden kurtulmak.” diye espri yapmış.
‘Hoca’ Dışişleri bakanı iken ders veriyordu ve muhataplarını rahatsız etmesine ediyordu ama hâlâ ilmine bir hürmet vardı. İhtirası gözünü karartmamış, siyasette yükselmek gaye-i hayali olmamıştı.
Şimdi ise ‘yok hükmünde’ bir başbakanı var memleketin. Haliyle, dünya ‘Hoca’yı başbakan olarak görmüyor. Havuz medyasında bile Erdoğan’dan yer kalırsa kendine yer bulabiliyor. Böyle olunca da gündeme gelmenin yollarını arıyor. En maliyetsiz olanı paralel devlet yalanları ve
Hocaefendi’ye iftiralar.Patronunu Erdoğan’ın ağlattığı
havuz koalisyonunu dışarıdan destekleyen Milliyet’in manşetinde yine yüzüne bir türlü oturmayan tebessümü ile Davutoğlu, Hizmet’e yönelik iftiralarını sıralıyor. İftiraların bir tanesi diğerlerine göre açık ara önde. Davutoğlu, Hocaefendi’nin 17 Aralık ‘darbesi’ sonrası Humeyni gibi Türkiye’ye döneceğini iddia ediyor. O mahut Hocaefendi’nin ‘Humeyni gibi Türkiye’ye dönüşü’ iddiası darbe davalarının başladığı günlerde en azılı, en müptezel, en müstekreh İslam düşmanları tarafından dolaşıma sokulmuştu. Bu tezin ABD’deki en büyük destekçileri AKP’den de nefret eden neo-conlar’dı. Michael Rubin ve Rachel Sharon-Krespin gibi isimlerin makalelerini en iyi Davutoğlu ve yanından ayırmadığı danışmanları bilir.
Davutoğlu’nun Humeyni üzerinden Hocaefendi’ye iftiralarını sıralaması ise hayli ilginç. Hoca’nın Humeyni’ye övgüler düzen sohbetlerine bizzat şahitlik etmiş biri olarak insan gerçekten hayret ediyor. Seviye de şu: “Dışarıda ne çevirmekte olduğunu biliyorduk.” Önce Hocaefendi’nin avukatları, ardından kendisini siyaseten parlatan Gül, Davutoğlu’nu yalanladı. Öyle ya, dışarıda ne çevirmekte olduğunu bildiğin bir zatı çoluğunla çocuğunla niye ziyarete gidiyorsun? Madem aralıkta darbe yapılacağını biliyordun, neden tedbir almadın?
İki hakimle ilgili attığınız yalan yatsıyı görmeden müteselsilen bu kadar iftiraya bulanmak seçim arifesinde bile fazla değil mi? “Pensilvanya’dan bir talimat aldılar. Şimdi bizde kayıtları var.” demenizin üzerinden neredeyse 10 gün geçti. Nerede bu sizdeki kayıtlar? Hazır mitinglere de başlamışken, bu kayıtları neden kitlelere dinletmiyor ya da göstermiyorsunuz?
Soru ile bitirelim: Bu söz hangi ünlüye aittir? “Hangi siyasetçi ki ilime/ilim adamına yaklaşır, yükselir; hangi âlim ki siyasete/siyasetçiye yaklaşır, alçalır.”
Yeni bir hamle!Ortadoğu bir kere daha
diktatörlüklerin baskısı altına girdi. Irak, Suriye, Yemen, Libya ve Mısır’da toplumsal yapı parçalanma sürecine girdi. 21. yüzyılın ilk yıllarında bir umut olan Türkiye’de 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat zincirinin son halkası olarak bürokratik merkez sivil siyasete karşı darbe yaptı. Ülke bir kere daha anayasanın işlemediği, parlamenter rejimin bekleme odasına alındığı Kırmızı Kitap’la yönetilmeye başlandı.
Samimi liberaller ve demokratlar genel gidişi etkileyemiyor. Kürt siyaseti yol ayrımına gelmiş durumda. ABD ve AB’de somutlaşan küresel güçler “şimdilik” Türkiye’yi kendi “değerli yalnızlığı”yla baş başa bırakıp seyretmeyi tercih ediyorlar.
Önümüzde imal-i fikredip işe yarar dersler çıkaracağımız üç büyük tecrübe var: Biri Müslümanların tarihte yaşadıkları siyasi tecrübe, diğeri Batı’nın geçirdiği aşamalar, üçüncüsü de son 150 yıldır Müslüman dünyanın yaşadıkları. Benim Nisan 2015’ten bu yana bu köşede ele aldığım konular söz konusu üç tecrübenin ışığında günün siyasetine bakmayı denemektir. Vardığım sonuç şudur:
Mevcut fikri, toplumsal ve siyasi formasyonumuzla içine girdiğimiz bu krizinden çıkamayız. Bir çıkış yolu bulamayacak olursak, “yaratıcı kaos doktrini” çerçevesinde Batı bize yeni bir düzeni empoze edecektir.
Ne İslamcıların ne onları eleştiren cemaat ve grupların söyledikleri çözüm olabiliyor. Siyaset, toplumda var olan grupları ve fikirleri, çatışan çıkarları, farklı kimlikleri bir arada yaşatma, uzlaştırma sanatıdır. İslam tarihinde rejimler rızaya dayalı olarak farklı grupları ve çıkarları bir arada yaşatma başarısını gösteremedi. Şeriat’ın sivil-medeni alanda halkı saltanat rejimlerine karşı koruması başka bir bahistir. Rejimler farklılıkları sadece güç kullanarak bir arada tutmaya çalıştı. Saddam ve Esed rejimleri bunun çağdaş örnekleridir. Kelam ve fıkıh müktesebatı, muhalefetin kanuni rekabet ve ikna yolunu kullanarak, iktidarın el değiştirmesine hukuki zemin hazırlayamadı. Muhalefet kanla
bastırıldı, siyaset katl olarak iş ve işlev gördü.
Şia içine kapanarak kurtuluşu muntazar Mehdi’nin zuhur zamanına erteledi. Hariciler ve Zeydiler her fırsatta kıyam ettiler, büyük zayiatlar verdiler ama kalıcı siyasetler geliştiremediler. Sünni doktrin “hukuk ve adalet”in yerine “güvenliği” ikame etti, böylelikle zalim yönetimlere meşruiyet sağladı. Sünniliği besleyen Mürcie, iman ile ameli ayırdı, fiili laikliğe arkaplan inşa etti, fitne ve kargaşa olmasın diye zalim ve cair yönetimlere fetva tedarik etti.
Kısaca İslam tarihinde “siyaset” rol oynamadı, “siyaset” yapılmadı. Rol oynayan güç ve iktidarın kendisinde temerküz ettiği şahların ve padişahların kudreti, modern zamanlarda da devlettir. Bütün kavgalar bu devleti ele geçirmek içindir. Devleti ele geçirenler de, onlara muhalefet edenler de güç ve iktidarı yüceltmekte, fetişleştirmektedirler. Müslümanların artık siyaset yapmaları zamanı geldi, geçiyor. Bu devlet, kendine aşık/narsist, gücüne tapan bir ejderhadır, içine kaçtığı kimsenin önce vicdanını karartır, sonra aklını yok eder. Bu devleti hukuka dayalı bir teşkilat haline getirmek için meşru siyasetten başka yol yok.
Sorun bizim tarihsel kodlarımızda, siyaset, devlet, iktidara ilişkin zihni tutumlarımızda yatıyor. Çözüm Sünni-Şii; Selefi-Sufi diyaloğu ve işbirliğidir. Türkiye için ise cemaat ve tarikatların içinde yer aldığı sosyal Müslümanlığın siyaset yoluyla hizmeti öne çıkaran İslamcılarla diyaloğa girmesi, işbölümü yapmasıdır. Türkiye’nin iki ana damarı, Nur hareketi ve Milli Görüş/İslamcılıktır. Bu iki ana damarın diyalog ve işbirliği Türkiye’ye bir çıkış yolu gösterebilir. Kendilerini devletle bütünleştirenler ise İslamcıların ilk mangasıydı, savaşta daima ilk manga telef olur. Fikri alanda çaba gösterip iktidarın değirmenine su taşımaktan kendini sakındırabilen Müslümanlar da, zihniyet dönüşümünü sağlayıcı çalışmalar yapmakla yükümlüdürler. Hepimiz için yeni bir hamle yapalım!
34 YORUM 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMAN
DAĞISTAN ÇETİNKAYA KRAL VE SOYTARI
35 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ35 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANYORUM
Ekrem Dumanlı
BAŞKA KAPIYAEski karanlık dönemlerde de böyle olurdu: Seçim
yaklaşırken “iç tehdit” algısı güçlendirilir, hukuk askıya alınır, geniş kitlelerin statükoya desteği sağlanırdı. Toplum mühendisliğinin en acımasız metotları eskiden “irtica tehlikesi”, “komünizm tehlikesi” gibi kavramlar üzerinden yapılır, toplumun sinir uçlarına dokunulur ve kamplaşma sonucunda oluşacak atmosferden seçim sandığının etkilenmesi sağlanırdı.
Şimdilerde “Yeni Türkiye” palavrasına sığınanlar, eski kirli metotların tamamını tevarüs etmiş bulun-makta. İki ‘iç tehdit’ paranoyası üzerinden safları sıklaştırmak istiyorlar ve her türlü yalana, hileye, iftiraya başvuruyorlar.
Paralel paranoyası kadim irtica cinnetinin kötü ve bayağı bir kopyası. Türk Ceza Kanunlarında paralel diye bir suç da yok böyle bir terim de. Zaten paralel safsatası hukukta karşılığı olmayan siyasi bir argüman. Tek bir istisnası var: Bir kitlenin (tıpkı devlet gibi) silahlı birlikleri, yargı sistemleri vs. varsa ve bu kişiler devletin rağmına kimlik kontrolü yapmaktan insanları kendi kurdukları mahkemelerde yargılayıp cezalandırmaya kadar icraat yapıyorsa bu kanun dışı yapıya “paralel devlet” denebilir. Yoksa, okul açmak, hayır işlerinde yarışmak, devletin memuru olup orada çalışmak vs. paralel suçlamasını gerektirmez. Böyle bir saçmalığa girilirse bütün beyefendilerin, hanımefendilerin, damatların, çocukların da ‘paralel’ yaftasını yemesi gerekir...
Her neyse; konumuza dönelim: Devlet imkanlarını tepe tepe kullanan birileri, bugün paralel palavrasına sığınarak: “Ey vatandaş, milli güvenliğimiz tehlikede” mesajı veriyor ve orman kanunlarını bu pespaye yalanla meşrulaştırıyor. “Bize oy verin yoksa devlet elden gidiyor” demek suretiyle kamu- oyunu yönlendi-renler, iktidarda kalabilmek için her türlü kirli işlere bulaşıyor…
Güvenlik söylemiyle halkı avlamaya çalışanların ikinci malzemesi “Kürt sorunu”. Oslo’dan beri “çözüm süreci” deyip PKK’yı sırtında taşıyanlar, seçim yaklaştıkça Türk milliyet-çiliği üzerinden siyaset yapıyor. Çoktandır İmralı ve Kandil’in b u y r u ğ u n d a n çıkmayanlar sanki onlar değilmiş gibi! Pazarlık masasını bizzat kuran kendileri değilmiş gibi! Oslo’da verdikleri söze binaen terörle mücadelede görev yapan polis ve askerleri bizzat tasfiye edenler kendileri değilmiş gibi!
Maksat halkı seçime korku ve panik havası içinde sokmak. Bayat bir mantık, çürümüş bir metotla “iç düşman”, “dış tehdit” palavrasını savunanlara şunu sormak gerekiyor: Ülkenin asıl sorunu ne? Vatandaşın gerçek problemi karşısında aciz kaldığınızı itiraf edecek misiniz?
İşsizlik patladı; vatandaşın ciğeri yanı-yor. Dolar fırladı; iş dünyasının yüreği ağzında. Mazot fiyatları dayanılmaz boyutta; insanlar feryat ediyor. Milli eğitim çöküş yaşıyor; öğretmeniyle, öğ-rencisiyle, öğrenci velisiyle herkes bu tükenişe acılar içinde şahitlik ediyor. Uyuşturucu kullanımı çok küçük yaşlara kadar düştü, yaygınlaştı; birileri hala “dindar nesil” yetiştirmenin edebiyatını yapıyor. Patates fiyatları bile astronomik miktara yükselmiş, vatandaşın cebini yakıyor; senin hâlâ makul bir tarım politikan yok. Sağlıkta yapılan bütün iyileştirmeler geri alınıyor; insanlar hastanelerde kan ağlıyor…
Hal böyle iken, vatandaşın yüz yüze olduğu prob-lemler artık gizlenemez hale gelmişken paralelli-terelelli türküleri çağıranları tımarhaneye davet etmek lazım.
Kasıtlı bir şekilde paralel paranoyasına ve sahte milliyetçiliğe sarılan, bu konuda algı operasyonları yapan kimselerin atladığı bir gerçek var: Bir önceki
seçimde bu palavralar üzerinden oy devşirdiniz; ama artık yeter! Çiğ kaçıyor her cümleniz. Halkın her gün yaşadığı ve sizin de basın huzurunda kabul etmek zorunda kaldığınız “ekonomik kriz” Türkiye’nin gerçek gündemidir. “Kaynağı bilinmeyen” paraların bu ülkeye oluk oluk taşınması bile beceriksiz politikaları örtbas edemiyor. Üstelik halk fakirleştikçe saray sakinleri zenginleşiyor. Katlar, konaklar, gemiler... Vatandaş bunu görüyor. Daha da görecek. Pervasız ve haksız zenginleşme sade vatandaşı derinden derine yaralıyor. Devlet imkanını elinde bulunduran statüko güvenlik endişesi oluşturarak halkın duygularını sömürmek, gerçek sorunları perdelemek istiyor. Topyekün şöyle demesinin tam zamanı: Haydi başka kapıya! Yani, gerçek sorunlarla yüzleşmeye! Halkın sefalete sürük-lenmesine mukabil sizin lüks ve debdebe içinde zevk-ü sefa hayatı yaşamanıza bakalım vicdanlar daha ne kadar tahammül edecek?
Bir yalanı bin kez söyleseniz deOkur buluşmaları doğrultusunda Anadolu’nun
pek çok vilayetine gitme imkanı buldum. Hamd olsun; Anadolu insanı, İslamî, demokratik duruşuyla bir destan yazıyor. Bu tavır, sadece Türkiye’ye ve İslam dünyasına değil; yeryüzü demokrasisine değer katacak…
Okur buluşmalarının durağı arasında Diyarbakır da vardı. Diyarbakırlıların mertliği gözlerindeki ışıktan anlaşılıyordu. Konuşmalar bitince belediye başkanı Gültan Kışanak’ı ziyarete geçtik. Saat 14.30 gibiydi. Yani güpegündüz ve üç arabayla, belediye binasına var-dık. Bizi karşılayan heyet de 8-10 kişiden oluşuyordu. Nezaket ziyaretimiz bitince kalktık ve kalabalık bir ekiple başka bir mekana geçtik. Ziyaretimiz Zaman’da haber yapıldı ki çarpıtma olmasın.
Heyhat! Bir kere yalan söyleyen bin kere yalan söylemek zorundadır. Çapsız bir evrak-ı perişan, bizim alenen yaptığımız ziyareti 17 gün sonra “gizli” ve “arka kapıdan” diye anonsladı.
‘Arka kapı’ yalanını yazan gazete 5 gün sonra Tayyip Erdoğan’a saygısızlık yapıldığını ispat edebil-mek için benim VIP Kapısı’ndan karşılandığımı yazdı. İşlerine nasıl geliyorsa... Utanmazlık değil de nedir bu yapılanlar!
Yandaş Medya’nın fıtratında yalan var. Onu anladık da cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatı taşıyan kişiler bu apaçık yalanı niçin tekrar tekrar telaffuz ediyor? Gültan Hanım da iki defa açıklama yaptı. Biz giriş çıkışlarımızı ve görüşmelerimizi fotoğraf-larla, görüntülerle y a y ı n l a d ı k . Hadise bu kadar net iken bir dönem “Hoca” diye bilinen, “entelektüel” kimliği için saygı gösterilen ve
“stratejik derinliği”ne itimat edilen Ahmet
D a v u -toğlu meydan-lara çıkıp bir yalan haberi neden tekrar ber tekrar söylüyor? Siyaset, bilim adam-lığını değersizleştir-memeli.
Üzücü bir durumla karşı karşıyayız. PKK ile müzakere
masasına oturan, Oslo’dan beri İmralı’nın ve Kandil’in bir dediğini iki etmeyen, yaptıkları gizli toplantılarda mutabakat metni hazırlamak ve onların bazı madde-lerini halktan gizlemek gibi ithamlarla karşı karşıya bulunan iktidar, halkın seçtiği bir belediye başkanını bir yayın yönetmeninin ziyaret etmesinden niçin bu kadar korkar ki! Gizliymiş! Gülerler bu iddiaya! Yaklaşık 20 kişinin bulunduğu bir meclis gizli olur mu? Yalan haber yapan bir de kıvırma yapıyor. Güya arka kapıdan girip ön kapıdan çıkmışız. Bu ne müptezellik Allah aşkına! Siz asıl kendi gizli görüşmelerinizi anlatın bakalım. Yalan söylemek, Hazreti Muhammed’in (sas) tabiriyle münafıklık alametidir. Lütfen yalan yazarak/yayarak kendinize, ahiretinize yazık etmeyin…
Akrep, yılan, kertenkeleSamanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Ka-
raca ve polisler hakkında tahliye kararı verildi ya; birilerinin nevri döndü, bakışı bulandı, öfkelerinin esiri oldular. Demek ki hâkimler iktidarın dilediğini yapmayınca böyle oluyor. Hukuk nerede kaldı? Adalet nasıl işleyecek? Mahkemenin verdiği karar senin paşa gönlüne uymayınca “yok hükmünde” sayılacak öyle mi! İlle de senin dediğin olacak ve buna adalet denecek! Avukatlıktan daha dün getirilmiş ve hakim yapılmış bazı kişilerce 20 yıllık hakimler tutuklanınca hukuk işliyormuş gibi sırıtacaksınız. Millet de yutacak! Ne yazık ki Anayasa’yı askıya aldılar, HSYK’yı paspas yaptılar. Hukuk adına suç işlediler, işliyorlar...
Bir de kibir dolu, nezaket dışı, tehdit içeren kül-hanbeyce sarf edilmiş laflar var orta yerde. Yandaş gazete bunu “Ya biat ya yok olmak” diye tercüme etmiş. Aslında bu tür yaklaşımlar uluslararası hukukta bir suça denk geliyor. Devletin gücünü arkasına alıp da Kırmızı Kitap tehdidinde bulunanların yakın demokrasi tarihimizde o Kırmızı Kitap’tan nice kahramanlar çıktığını hatırlamasında fayda var…
Bu arada Yalçın Akdoğan’ın hızını alamayarak (daha önce de yaptığı gibi) hakaretâmiz laflar sarf etmesi söz konusu. Tahliye kararı veren hakimlerle ilgili konuşurken yılan, kertenkele vesaire deyip dalıyor araya. Geçenlerde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu tarz laflara itiraz etmiş, kendilerine de 28 Şubat’ta çok çirkin sıfatlar kullanıldığını dile getirmiş, benzer üslubun AK Parti’de var olması karşısında teessürlerini ifade etmişti. Arınç haklı virüs, haşhaşi, yılan gibi iğrenç sözcüklerden derlenen ithamlar hiçbir surette kullanıl-mamalı. 28 Şubat’la bugün arasında tek fark o dönemde hakaretamiz lafları yargı mensupları partililer için kullanırdı; şimdi particiler yargı mensuplarına söylüyor aynı nahoş yakıştırmaları. 28 Şubatçılar sürecin bin yıl devam edeceğini sanarak bodoslama konuşuyordu; şimdi bazı particilerde de benzer bir coşkunluk göze batıyor. Hiç mi ibret alınmaz tarihten...
Bir dönem kendime samimi arkadaş gibi gördüğüm Akdoğan’ın 28 Şubat dilini kullanmasını çok yadırga-dım. Çok yakışıksız laflar bunlar. Sonra daha önce de sorduğum bir soruyu hatırladım: Sayın Akdoğan 28
Şubat’ta siz hangi görevi ifa ediyordunuz? Başba-kanlık Takip Kurulu’nda askerlerin kurduğu Batı Çalışma Grubu’ndan gelen emirleri yerine
getirmek için hangi fişlemelere ne muamele yaptınız? Sanırım sağda solda dediğiniz gibi darbeci askerlerin kurup yönettiği BÇG’yi oyaladınız, o vahşi fişleme ve
karalama işlerine perde oldunuz. Öyle bile olsa görüyorum ki o dönemden kalma yılan, akrep, kertenkele gibi laf-lar zihninde iz bırakmış. Bu yakışıksız
sözler kabir azabına dair bir endişenin yansıması ise ona bir şey diyemem; ama
haktan, hukuktan, adaletten bahsedilir-ken böyle laflar sarf edilmez. Ayıp… Hem adam olmak önemlidir hem de devlet adamı olmak
36 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ
1
2
3
4
5
6
7
Yap işlerinde sürm
e çerçeve
Ksa güldürü
Efendimiz’in
amca oğlu
İlaveTerbiye edilecek hayvan
Hazr, tetik
Sahip
Eleştiri
Bildik, tandk
Sağ resimdeki
(Michael...)Ksaca iridyum
Borazan kuşu
Dağ keçisi
Beyaz
Minik, küçük
Küçük akarsu
Eski bir uygarlk
Kanaat eden
Bin kilo
Çare, m
erhemHafif, dar bir yarş kayğ
Bir yerleşim
birimi
Japon im
paratoru
Ilmllk,
orta yolBüyük erkek
kardeş
Üst resimdeki
oyuncu (..Knay)Yengi
Bir ay ad
Kzlderili silah
Köydeki ortak çalşm
a
Yaratk
İmanla ilgili
Uyar
Gayret, efor
Bir Arap harfi
Şebnem
Bir mastar eki
Mağara
Anahtar
Lantann rem
zi
Allah, tanr
Ksaca germ
anyum
Açk, bariz
Bir oyuncu (Cihan...)
Emare, işaret
Duygu
Yoga hecesi
Sinop’un bir ilçesi
İnek sesi
Bir tür sürahi
İrlanda’da eski örgüt
Özverili
Bir tür balk
Tabakalar
Ağaç kolu
Allah’a göre insan
Pişmanlk
Hoyrat, kibar karşt
Yeterli
Dört haneli bir say
İnatç
Evlilik akdi
Helyumun
remzi
Titann remzi
Başlangç
İplik
Bir et yemeği
Bir para birim
i
Sert, sağlam
Ismarlam
aİlk kadn havac
(...Gökçen)
Sağgörü, vizyon
Geniş
Üzüm
toplama
zaman
Bön, avanak
Bir mide
rahatszlğAlt resim
deki (...Asyal)
Bir snr kapm
z
Orta mektep
Gözümüzdeki
ağ tabaka
Eyvah, yazk m
anasna bir kelim
e
Kuran’da bir sure
Efendimiz’i
görmeye
gitme
İtalya’da ova
Gybet
Yolculuk
Allah’n bir ad
Uğursuz
İsmin bir hali
Hafif soğukYüksek
kavrama
yeteneği
Bir su kuşu
Özentisi olm
ayan
y.sab rioglu@za m
an.com.tr
1918 ŞUBAT 2013 PAZARTESİ ZA M
ANBULM
ACAHa zýr la yan: YAL ÇIN SAB RÝ OÐ LU
Orta resim
deki (...Turan)
Namaza
davet çağrs
Bir eski popçu (İlhan....)
Salgn hastalk
İrade dş hareket,
kendi kendine çalşan
Avrupa’da bir halk topluluğu
İç mim
ar
ÞÝF R
E KE LÝ M
E:
12
34
56
7
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab lo da ki tram lý ka lýn
çiz gi ler le be lir len miþ 3’e
3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar ra kam
la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-rin. Öy le yer leþ tir m
e yap-m
a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük-le ri dol dur du ðu nuz da tab lo nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol-dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam
lar dan bi rer kez kul la nýl m
ýþ ol sun.
SU
DO
KU
BU
LMA
CA
1
492
7
6
5
3
5
1
42
9
7
368
75
219
3
8
79
4
149
267
5
46
3
95
26
83
14
7
31
89
47
25
6
67
45
21
98
3
53
14
76
82
9
68
41
29
57
3
79
28
35
14
6
39
52
68
71
4
76
24
91
83
5
41
83
57
26
9
Ü
R Ü
K
Ü
Þ G
M
I O
N
Ş
E N
H
Ş G
Z Ý
T Z
Ü
U
R Ý
D
E A
T E
J L
A M
E
C O
Þ
O
Ý P
L
R Ý
V K
H
Ý L
Z Þ
E A
İ E
O
Ü
M
N
E A
Ö
A N
Ý
K S
M
Þ V
T O
A
J N
N
N
Ü
A
T O
E
B E
A K
R G
Ý K
Z S
O
Ü
M
G U
A
R H
E
D
O
U
Ý N
E
V H
R
T A
E Ö
S
M
R T
Ü
Ý Ü
Z
T I
U
Ş
T Y
Ü
U
E U
F
S L
B Ý
D
E Ç
İ R
O
R T
G Ý
M
Ý K
O
A P
Y
L Z
S R
N
E L
O
M
S A
Ç O
A
M
U
Ü
Ý A
Z D
O
A
Ö
Ş U
Y
N
N
Ð Ş
M
L Y
K U
R
A H
H
A
K
U
N
Ü
Z E
L Ü
T
E H
R
T P
I
R T
S O
A
R R
Ş Ü
F
Þ E
H
Y
E O
G
V I
R B
U
E D
A
R Ý
E
V B
A E
N
A R
Z L
R V
F Ç
M
A J
K P
G E
O
Ö
I R
Ð Ý
U
V
N
R M
A
K E
Ü
S A
N
U
R Ý
P
Ý J
J S
V A
Ç N
P
C O
Ð
U
Ü
Ş K
E M
E
L Y
Ö
S F
H
Ç U
V
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir m
isiniz?ASM
OLEN
, BAGAJ, CEMAL, ÇADIR, DÝN
AZOR, ERAM
ÝL, FORU
M, GEGEÇ, H
EVENK, ÝRADE,
KAHH
AR, LİTERATÜR, M
UÞAM
BA, NU
SRET, OKLAVA, Ö
NSÖ
Z, PİSTON
, REVANİ, SÖ
YLEMEK, ÞÜ
KÜR,
TERFÝ, UÐU
RLU, Ü
SERA, VOLAN
, YANKI, ZÜ
MER.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
����
���
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
�����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
�����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
���
����
����
����
���
������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������
�����������������������������
SOLDAN SAĞA 1) Biyolojinin, hücrenin yaps, görevi, çoğalm
as ve hayatyla ilgili dal, hücre bilim
i.– Su yosunu. 2) Kazak kabile reisi.– Öğrenim
görm
emiş, okum
amş. 3) Büyüyle
karşk tapnma, ayin.– Bir sanata,
bir bilime, bir düşünce ve davranş
sistemine tem
el olan, yön veren ilke, nizam
.– Bilinmeyen eski bir tarihi
anlatan söz. 4) Yetersiz.– Ballbabagil-lerden, çiçekleri m
avi veya menekşe
renginde başakçklar durumunda olan
güzel kokulu bir bitki. 5) Yan, taraf, cihet.– Lülenin dibinde kalan tütün. 6) Kiraya verilen m
ülkün getirdiği gelir.– Boğa güreşçisi. 7) Bir kim
seye, yaptğ bir hareketin veya söylediği sözün üzüntü, alnganlk, krgnlk vb. duygular uyandrdğn öfkelen-m
eden belirtme.– Afrika’da bir ülke.
8) Güvenilen birine b raklan şey, inam
, vedia.– Dikdörtgen biçiminde,
bir köşesi kesik, yass bir sandk üzerine gerilm
iş tellerden oluşan, ince saz çalgs. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1) Deri, m
uşamba vb.nden bavul, çanta
cüzdan, kemer vb. ürün yapm
a işi. 2) Özür dilem
e, bir sebep göstererek aff n istem
e. 3) Lezzet.– ABD’nin uzay ve havaclkla ilgili kuruluşu. 4) Kem
ik-lerin toparlak ucu.– Eklem
bacakllarn ve kabuklularn örteneğini oluşturan, baz m
antar ve likenlerde de rastlanan, dayankl ve esnek organik m
adde. 5) Sonradan taklan veya yakştrlan ad.– Bir tür cetvel. 6) Şeref, haysiyet.– Ksa değnek parças. 7) Say larn işaretleri. 8) Davete gitm
e, uyma. 9) ABD’de bir
eyalet. 10) Beddua, ilenme.– Keyi i,
neşeli, sevinçli. 11) Doku teli.– Bir ilimiz.
12) Yağl maddelerden, sabunlaştrm
a yoluyla çkarlan, renksiz, tatl şurup kvam
ndaki sv.
Dünkü bulmacalarn çözüm
leri
BulmacaRefik Aydýn
r.ay din@za m
an.com.tr
12345678
12
34
56
78
910
1112
12345678
12
34
56
78
910
1112
İ N
F A
K
N A
F A
K A
H E
M
Z E
M
İ N
K
A R
S S
A
L A
K
F O
R A
A R
A M
N A
S A
R A
N İ
L
P İ
P E
T
B İ
İ N
A Y
E T
V
İ D
İ N
Y
K A
R A
L A
H A
N A
E N
A Y
İ
A P
A L
A K
36 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANBULMACA
BULMACALARIN CEVAPLARI 37'NCİ SAYFADA
37 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ
1
2
3
4
5
6
7
Yap
işle
rinde
sü
rme
çerç
eve
Ksa
gül
dürü
Efen
dim
iz’in
am
ca oğl
u
İlave
Terb
iye
edile
cek
hayv
an
Hazr,
tetik
Sahi
p
Eleş
tiri
Bild
ik, t
andk
Sağ
resi
mde
ki
(Mic
hael
...)
Ksa
ca
iridy
um
Bora
zan
kuşu
Dağ
keç
isi
Beya
z
Min
ik, k
üçük
Küçü
k ak
arsu
Eski
bir
uy
garlk
Kana
at e
den
Bin
kilo
Çare
, m
erhe
mH
afif,
dar
bir
ya
rş k
ayğ
Bir
yerl
eşim
bi
rimi
Japo
n im
para
toru
Ilm
llk
, o
rta
yol
Büyü
k er
kek
kard
eş
Üst
resi
mde
ki
oyun
cu
(..K
nay)
Yeng
i
Bir
ay a
d
Kz
lder
ili
sila
h
Köyd
eki o
rtak
ça
lşm
a
Yara
tk
İman
la il
gili
Uya
r
Gay
ret,
efor
Bir
Ara
p ha
rfi
Şebn
em
Bir
mas
tar
eki
Mağ
ara
Ana
htar
Lant
ann
re
mzi
Alla
h, ta
nr
Ksa
ca
germ
anyu
m
Aç
k, b
ariz
Bir
oyun
cu
(Cih
an...
)
Emar
e, iş
aret
Duy
gu
Yoga
hec
esi
Sino
p’un
bi
r ilç
esi
İnek
ses
i
Bir
tür
süra
hi
İrla
nda’
da e
ski
örgü
t
Özv
erili
Bir
tür
balk
Taba
kala
r
Ağa
ç ko
lu
Alla
h’a
göre
in
san
Pişm
anlk
Hoy
rat,
kiba
r ka
rşt
Yete
rli
Dör
t han
eli
bir
say
İnat
ç
Evlil
ik a
kdi
Hel
yum
un
rem
zi
Tita
nn
rem
zi
Başl
ang
ç
İplik
Bir
et y
emeğ
i
Bir
para
bi
rimi
Sert
, sağ
lam
Ism
arla
ma
İlk k
adn
ha
vac
(..
.Gök
çen)
Sağg
örü,
vi
zyon
Gen
iş
Üzü
m
topl
ama
zam
an
Bön,
ava
nak
Bir
mid
e ra
hatsz
lğ
Alt
resi
mde
ki
(...A
syal)
Bir
sn
r ka
pmz
Ort
a m
ekte
p
Göz
ümüz
deki
ağ
taba
ka
Eyva
h, y
azk
m
anasn
a b
ir ke
lime
Kura
n’da
bi
r su
re
Efen
dim
iz’i
görm
eye
gitm
e
İtaly
a’da
ova
Gy
bet
Yolc
uluk
Alla
h’n
bir
ad
Uğu
rsuz
İsm
in b
ir ha
li
Haf
if soğu
kYü
ksek
ka
vram
a ye
teneği
Bir
su k
uşu
Öze
ntis
i ol
may
an
y.sa
b ri
og
lu@
za m
an
.co
m.t
r
1918
ŞU
BAT
2013
PA
ZAR
TESİ
ZA
MA
NBULM
ACA
Ha z
ýr la
yan
: YA
L ÇIN
SA
B R
Ý OÐ
LU
Ort
a re
sim
deki
(..
.Tura
n)
Nam
aza
dave
t çağ
rs
Bir
eski
pop
çu
(İlha
n....
)
Salgn
ha
stalk
İrad
e dş
ha
reke
t,
kend
i ken
dine
ça
lşan
Avru
pa’d
a bi
r ha
lk to
plul
uğu
İç m
imar
ÞÝF
RE
KE
LÝ M
E:
12
34
56
7
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tr
am lý
ka lýn
çi
z gi le
r le
be lir
len m
iþ 3
’e
3’lü
k ka
re le
re,
1’den
9’a
ka
dar
ra ka
m la
rý b
i rer
ke
z ku
l la na
rak
yer l
eþ ti
-ri
n. Ö
y le
yer l
eþ tir
me
yap-
ma l
ý sý n
ýz k
i, bü
tün
3 lü
k-le
ri d
ol d
ur d
u ðu
nu
z da
tab l
o nun
bü t
ün k
u tu l
a rý
yu ka
rý da
n aþ
a ðý y
a ve
sol
-da
n sa
ða 1
’den
9’a
ka d
ar
ra ka
m la
r dan
bi r
er k
ez
kul la
nýl m
ýþ o
l sun
.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
1
4 9 2
7
6
5
3
5
1
4 2
9
7
3 6 8
7 5
2 19
3
8
7 9
4
14 9
26 7
5
4 6
3
95
26
83
14
7
31
89
47
25
6
67
45
21
98
3
53
14
76
82
9
68
41
29
57
3
79
28
35
14
6
39
52
68
71
4
76
24
91
83
5
41
83
57
26
9
Ü
R
Ü
K
Ü
Þ
G
M
I O
N
Ş
E
N
H
Ş
G
Z
Ý T
Z
Ü
U
R
Ý
D
E
A
T
E
J L
A
M
E
C
O
Þ
O
Ý
P
L
R
Ý V
K
H
Ý
L
Z
Þ
E
A
İ E
O
Ü
M
N
E
A
Ö
A
N
Ý K
S
M
Þ
V
T
O
A
J N
N
N
Ü
A
T
O
E
B
E
A
K
R
G
Ý K
Z
S
O
Ü
M
G
U
A
R
H
E
D
O
U
Ý N
E
V
H
R
T
A
E
Ö
S
M
R
T
Ü
Ý Ü
Z
T
I
U
Ş
T
Y
Ü
U
E
U
F
S
L
B
Ý D
E
Ç
İ R
O
R
T
G
Ý
M
Ý K
O
A
P
Y
L
Z
S
R
N
E
L
O
M
S
A
Ç
O
A
M
U
Ü
Ý A
Z
D
O
A
Ö
Ş
U
Y
N
N
Ð
Ş
M
L
Y
K
U
R
A
H
H
A
K
U
N
Ü
Z
E
L
Ü
T
E
H
R
T
P
I
R
T
S
O
A
R
R
Ş
Ü
F
Þ
E
H
Y
E
O
G
V
I R
B
U
E
D
A
R
Ý
E
V
B
A
E
N
A
R
Z
L
R
V
F
Ç
M
A
J K
P
G
E
O
Ö
I
R
Ð
Ý U
V
N
R
M
A
K
E
Ü
S
A
N
U
R
Ý P
Ý J
J S
V
A
Ç
N
P
C
O
Ð
U
Ü
Ş
K
E
M
E
L
Y
Ö
S
F
H
Ç
U
V
Aþa
ðýd
ak
i k
eli
me
leri
ta
blo
nu
n i
çin
e s
erp
iþti
rdik
. B
un
larý
bu
lab
ilir
mis
iniz
?A
SM
OL
EN
, B
AG
AJ,
CE
MA
L,
ÇA
DIR
, D
ÝNA
ZO
R,
ER
AM
ÝL,
FO
RU
M,
GE
GE
Ç,
HE
VE
NK
, ÝR
AD
E,
KA
HH
AR
, LİT
ER
AT
ÜR
, M
UÞ
AM
BA
, N
US
RE
T, O
KL
AV
A,
ÖN
SÖ
Z,
PİS
TO
N,
RE
VA
Nİ,
SÖ
YL
EM
EK
, Þ
ÜK
ÜR
, T
ER
FÝ,
UÐ
UR
LU,
ÜS
ER
A,
VO
LA
N,
YAN
KI,
ZÜ
ME
R.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
��
���
��
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
����
��
��
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
��
���
����
����
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
��
����
����
����
���
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
��
����
��
����
����
��
��
����
��
��
����
����
����
��
����
����
����
��
����
����
����
����
����
��
����
��
����
����
��
����
����
����
����
��
��
��
��
��
����
����
����
����
����
����
�����
��
��
����
���
��
����
��
����
����
����
��
����
��
����
��
��
����
���
���
����
����
����
��
����
��
��
����
����
�����
��
����
��
����
���
���
��
���
����
����
��
��
����
��
���
���
����
����
����
��
����
��
����
����
����
��
��
����
����
���
��
����
���
����
����
����
����
�
����
����
�����
����
�����
����
����
����
����
����
����
�����
����
����
����
������
����
���
����
�����
����
�������
������
����
����
���
�����
����
�����
����
������
���
�����
����
�������
�����
����
���
����
������
����
����
����
�����
������
����
�������
�����
���
�����
����
�����
������
������
�����
������
���
�������
����
�����
��������
���
SOLD
AN S
AĞA
1) B
iyol
ojin
in, h
ücre
nin
yap
s, g
örev
i, çoğa
lmas v
e ha
yat
yla
ilgili
dal,
hücr
e bi
limi.–
Su
yosu
nu.
2) K
azak
kab
ile r
eisi
.– Öğr
enim
gö
rmem
iş, o
kum
amş
. 3) B
üyüy
le
karş
k ta
pnm
a, a
yin.
– B
ir s
anat
a,
bir
bilim
e, b
ir d
üşün
ce v
e da
vranş
si
stem
ine
tem
el o
lan,
yön
ver
en il
ke,
niza
m.–
Bili
nmey
en e
ski b
ir t
arih
i an
lata
n sö
z. 4
) Yet
ersi
z.–
Bal
lbab
agil-
lerd
en, ç
içek
leri
mav
i vey
a m
enekşe
re
ngin
de b
aşak
çkl
ar d
urum
unda
ola
n gü
zel k
okul
u bi
r bi
tki.
5) Y
an, t
araf
, ci
het.
– Lü
leni
n di
bind
e ka
lan
tütü
n.
6) K
iray
a ve
rile
n m
ülkü
n ge
tird
iği
gelir
.– B
oğa
güreşç
isi.
7) B
ir k
imse
ye,
yaptğ b
ir h
arek
etin
vey
a sö
yled
iği
sözü
n üz
üntü
, aln
ganlk
, kr
gnlk
vb
. duy
gula
r uy
and
rdğn ö
fkel
en-
med
en b
elir
tme.
– A
frik
a’da
bir
ülk
e.
8) G
üven
ilen
biri
ne br
akla
n şe
y,
inam
, ved
ia.–
Dik
dört
gen
biçi
min
de,
bir
köşe
si k
esik
, yas
s b
ir s
and
k üz
erin
e ge
rilm
iş t
elle
rden
oluşa
n,
ince
saz
çal
gs
. YU
KARI
DAN
AŞA
ĞIYA
1)
Der
i, m
uşam
ba v
b.nd
en b
avul
, çan
ta
cüzd
an, k
emer
vb.
ürü
n ya
pma
işi.
2) Ö
zür
dile
me,
bir
seb
ep g
öste
rere
k aff
n i
stem
e. 3
) Lez
zet.
– A
BD
’nin
uza
y ve
hav
acl
kla
ilgili
kur
uluş
u. 4
) Kem
ik-
leri
n to
parl
ak u
cu.–
Ekl
em b
acak
llarn
ve
kab
uklu
lar
n ör
teneği
ni o
luşt
uran
, ba
z m
anta
r ve
like
nler
de d
e ra
stla
nan,
da
yan
kl v
e es
nek
orga
nik
mad
de. 5
) So
nrad
an t
akla
n ve
ya y
akş
tr
lan
ad.–
B
ir t
ür c
etve
l. 6)
Şer
ef, h
aysi
yet.
– Ks
a değn
ek p
arça
s. 7
) Sayla
rn
işar
etle
ri.
8) D
avet
e gi
tme,
uym
a. 9
) AB
D’d
e bi
r ey
alet
. 10)
Bed
dua,
ilen
me.
– K
eyi
i, neşe
li, s
evin
çli.
11) D
oku
teli.
– B
ir il
imiz
. 12
) Yağ
l m
adde
lerd
en, s
abun
laştr
ma
yolu
yla
çka
rla
n, r
enks
iz, t
atl şu
rup
kva
mn
daki
sv.
Dü
nk
ü b
ulm
aca
lar
n ç
özü
mle
ri
Bulm
aca
Refi
k Ay
dýn
r.ay
din@
za m
an.c
om.t
r
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
İ
N
F A
K
N
A
F A
K
A
H
E
M
Z
E
M
İ
N
K
A
R
S
S
A
L A
K
F O
R
A
A
R
A
M
N
A
S
A
R
A
N
İ L
P
İ
P
E
T
B
İ
İ
N
A
Y
E
T
V
İ D
İ
N
Y
K
A
R
A
L
A
H
A
N
A
E
N
A
Y
İ
A
P
A
L A
K
1
2
3
4
5
6
Limon
dan
yap
lan b
ir içe
cek
Üzüm
şeke
ri
Alm
aç
Bir a
ktör
(K
arta
l....)
Tarih
te ka
dn
bir c
asus
Koca
man
ağr
kütle
Haya
Yerin
e koy
ma
Bir h
arfin
ok
unuş
u
Zorla
, zor
aki
Bitk
i bilim
i
Bir t
ür p
arlak
be
zK
saca
ha
linyu
m
Beya
z
Duyg
u
Açk
olm
ayan
Zeng
in,
varl
kl
Bir
otoy
olum
uz
Ağaç
kolu
Bir b
ayan
ism
iGe
çend
e ölen
bi
r san
atç
(...S
önm
ez)
Lityu
mun
re
mzi
İddi
a, sa
v
Mac
arist
an
trafik
kodu
Ksa
ca
kiloa
mpe
r
Rom
a ra
kamyl
a bin
Tekin
ol
may
an
İlk m
üezz
in
Sayg
göste
rme
Sons
uza
değin
Bir t
ür
şeke
rlem
e
Güve
nce
Resim
deki
oyun
cu
(Alta
n...)
Kaza
eser
i ol
an
Bir t
ür ü
züm
Aske
ri bi
r sil
ah
Egza
ma
Geçm
iş
Nike
lin re
mzi
Cilve
Yem
en’in
başk
enti
Polit
ika
Başk
ent
Verm
e,
ödem
e
Bir t
ür p
amuk
Unsu
rlar,
ögele
r
Bir b
itki
Cöm
ert
Saha
, mey
dan
Kura
n’da
bir s
ure
Komşu
bir
ülke
Tant
aln
rem
zi
Çana
k
Eser
ler
Su
Bir b
ağlaç
Ksa
ca
num
ara
Skn
t ve
rme
Srad
an
Ksa
ca
sody
um
Bakşm
Yap
t
Japo
nya’d
a bir
şehi
r
İstan
bul’u
fe
thed
enDü
zenl
i işl
eyen
Adale
tli
Cet
Kafk
a’nn
bir
eser
i
Alay
Posta
pak
eti
Söz
Mali
’nin
trafk
i re
mzi
Şart
eki
Fas’t
a bir
şehi
r
Tatl
bir
besin
Bir b
itki
Bir t
ür ms
r un
u ye
meğ
i
Yüks
ekok
ul
Çana
kkale
ilç
esi
Topl
umun
çe
kirdeği
ni
oluş
tura
n ku
rum
Mat
em
Mez
hep
kura
n kim
se
Eski
Kolay
çö
zülem
eyen
bi
çimde
düğü
mlen
miş
Suyo
sunu
Birin
ci
Ksa
ca
kalsi
yum
Çana
kkale
ilç
esi
Bir A
vrup
a ha
lk
Geçm
iş gü
n
Eski
dild
e su
Tövb
e etm
e
Bayn
dr
Öldü
rme
Gaye
Değe
rli b
ir taş
Yaba
nc
Bir s
uika
st
silah
Hayv
ani b
ir gd
a
İnde
ks, f
ihris
t
Bayağ,
sr
adan
Avru
pa’da
bi
r yarm
ada
Az ta
vl to
prak
y.sa
b rio
glu@
za m
an.c
om.tr
1919
ŞUB
AT 20
13 S
ALI Z
A MAN
BULM
ACA
Ha zý
r la ya
n: Y
AL ÇI
N SA
B RÝ O
Ð LU
Ezan
oku
yan
kimse
Kum
aş
üzer
inde
ki düğü
m
İmka
n
Bir kş
giysis
i
GS ku
rucu
su
(... .
.. Ye
n)
ÞÝF R
E K
E LÝ
ME
:1
23
45
6
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tra
m lý
ka lýn
çiz g
i ler le
be l
ir len
-m
iþ 3’e
3’lü
k ka
re le
re, 1
’den
9’a
ka d
ar
ra ka
m la
rý bi
rer
kez
kul la
na ra
k ye
r leþ t
i-rin
. Öy l
e ye
r leþ t
ir me
yap m
a lý s
ý nýz
ki,
bü tü
n 3
lük l
e ri d
ol du
r du ð
u nuz
da ta
b lo-
nun
bü tü
n ku
tu la
rý yu
ka rý d
an a
þa ðý
ya ve
so
l dan
sa ð
a 1’d
en 9
’a k
a dar
ra k
am la
r-da
n bi
rer
kez
kul la
nýl m
ýþ o
l sun
.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
DÜ
NKÜ
SU
DO
KU
ÇÖZÜ
MÜ
2 3
6 49 5
21 8
5 4
8
9
1 2
5 6
3 7
4
1 4
3 5
6 9
9
1 6
3
4 1
9
8 6
7 3
4
8
2
3 4
6 5
93
41
59
87
2
78
52
64
19
3
29
13
87
45
6
49
52
18
36
7
37
26
49
85
1
61
87
35
92
4
72
69
81
54
3
53
84
26
91
7
14
95
73
86
2
R A
S M
Ý
S K
B U
J
U
O
H
K
A M
H
N
T
Þ A
L O
F
S A
Y T
V O
R
D
A H
G
N
Ý Ý
T Þ
N
N
O
L Y
Z A
K T
L Z
R U
Y
V S
L J
Ý M
R
K S
E Z
B R
S I
Ü
K H
A
B A
T S
Ý T
F A
H
F H
A E
Z R
M
N
R Z
E K
A B
Ý R
N
M
T K
Ö
E Ý
E S
Ş N
D
U
Y
İ I
R E
L M
Z
E B
E A
S N
P
K L
A M
K
A Ç
Ý Þ
Y F
S E
D
İ A
Z Ý
F R
E Ç
S Ý
A R
H
L
K S
B A
O
Ö
Ý E
Ý E
V H
Ý
K
E R
A L
Y D
S
F A
A Y
Þ R
Ü
R I
M
G Ý
M
F H
R
A Y
H
A Y
A K
E İ
A O
U
İ
T Ý
F N
T
Ç
C O
H
R
N
F R
M
S Ý
R L
O
R
Ý E
Ü
Ý K
İ M
H
R
M
E N
T
R
A Ü
R
E S
G V
A G
U
K A
E Ü
M
B K
R O
R
T E
G M
I
S Y
N
I A
M
Ý A
R D
A
D
L A
K V
A
Y M
E
R A
H
V T
Ç L
U
A H
K
Ü
T Z
H
A T
H
A
G R
E Z
Ü
G
Aþað
ýdak
i kel
imel
eri t
ablo
nun
için
e se
rpiþ
tird
ik. B
unla
rý b
ulab
ilir
mis
iniz
?AK
SAN
, BAH
AMA,
CER
RAH
, ÇAK
MA,
DEV
İNİM
, EKA
BİR,
FÝR
KETE
, GÜ
ZERG
AH, H
AYBE
R,
ÝSKA
N, K
IRSA
L, L
ASER
, MU
MYA
, NEH
ÝR, O
FSAY
T, Ö
NSE
ZÝ, P
ERVA
Rİ, R
AMSE
S, S
ÝMSA
R, Þ
AHIS
, TA
RÝF,
UST
URA
, ÜRK
MEZ
, VO
LKAN
İK, Y
AHYA
, ZEM
BÝL.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
����
���
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
�����
����
����
����
���
����
����
������
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
����
������
�����
��AS
MOLE
N, BA
GAJ,
CEMA
L, ÇA
DIR,
DÝNA
ZOR,
ERAM
ÝL, FO
RUM,
GEGE
Ç, HE
VENK
, ÝRAD
E, KA
HHAR
, ��
����
�����
����
�����
����
�����
����
�����
�����
����
�����
�����
����
�����
����
�����
������
����
���
����
�����
����
�����
������
���
SOLD
AN SA
ĞA 1)
Dş
görü
nüş h
usus
i-ye
tlerin
i kon
u ed
inen
ese
r. 2)
Çarş-
lard
a ve
ya a
lşve
riş b
ölge
lerin
de a
yn
işi y
apan
esn
afn
bir
arad
a bu
lund
uğu
bölü
m.–
Batm
an’d
a bi
r pet
rol b
ölge
si.
3) Ço
cuk,
yav
ru, k
üçük
.– Ke
ten
ve
yünd
en d
okun
an k
umaş
. 4) P
eyga
mbe
r Ef
endi
miz
(sas
)’in
anne
sinin
ad
.– Ha
sta-
lkta
n ka
lkm
a, iy
ileşm
e, k
urtu
lma,
on
ma.
5) İy
i, hoş.–
Güm
üş ü
stün
e öz
el
bir b
içim
de k
urşu
nla
işlen
en k
ara
nakş.–
Uza
klk
işare
ti. 6
) Top
rağ
n ne
mi,
tav.–
Güç
, kuv
vet,
derm
an.–
Herh
angi
bi
r şey
in v
eya
vücu
dun
üzer
inde
oluşa
n,
birik
en p
islik
. 7) O
narm
a, o
narm
.– Bi
r sv
y ağz d
ar b
ir ka
ba a
ktar
mak
için
ku
llan
lan
koni
biçi
min
deki
ara
ç. 8)
Be
lirli f
aaliy
et v
e işl
emle
r son
ucu
yeni
bi
r mal
vey
a hi
zmet
mey
dana
get
irme,
ist
ihsa
l.– G
üneş
’e ol
an u
zaklğ,
yerin
Gü
neş’e
ola
n uz
aklğn
dan
daha
çok
olan
dş
geze
genl
erin
ilki o
lan
kzl
ge
zege
n, M
ars.
YUKA
RIDA
N AŞ
AĞIY
A 1)
Çankr
’nn
bir
ilçes
i. 2)
Dul
ve
muh
taç
kad
nlar
. 3) S
ahip
, iye
.– Bi
r tür
cetv
el.
4) K
olay
.– Ha
zar D
enizi
kys
nda,
İran
Azer
bayc
an snr
nda
yaşa
yan,
İran
so
yund
an o
lan
bir t
oplu
luğu
n ad.
5)
Halk
dilin
de k
öpek
.– Ye
niçe
ri Oc
ağ
defte
rine
kay
tl is
imle
r. 6)
Söz
, lakrd
.–
Sonu
çsuz
, baş
ars
z. 7)
İçin
de d
iri b
alk
sa
klan
an, d
enizd
en a
yrlm
ş ha
vuz.
8)
Hacl
arn
Kur
ban
Bayr
am’nn
arif
e gü
nü
topl
and
klar M
ekke
’nin
doğ
usun
daki
te
pe. 9
) Aze
rbay
can
ve T
ürkm
enist
an
para
biri
mi.–
Hel
yum
un se
mbo
lü. 1
0)
Anka
ra’d
a bi
r sem
t.– Y
aban
c pa
rala
rn
ulus
al p
ara
cinsin
den
değe
ri. 11
) Sul
tan
II. A
bdül
ham
id’in
Sel
anik
’te sü
rgün
de
kaldğ k
öşk.
12) M
anga
nezin
sem
bolü
.– Bi
r ola
yn
günü
nü, a
yn
ve
yln b
ildire
n sö
z vey
a gü
n.
Dünk
ü bu
lmac
alar
n ç
özüm
leri
Bulm
aca
Refik
Ayd
ýnr.a
y din
@za
man
.com
.tr
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
S
İ T
O L
O J
İ
A L
G
A
T A
M
A N
C
A H
İ L
R
İ T
K
U R
A L
F
İ
A
Z
K A
R A
B A
Ş
S
C
A N
İ P
K
E B
A B
E
İ
R A
T
M
A T
A D
O R
Y
S
İ T
E M
M
A L
İ
E
M
A N
E T
K
A N
U N
37 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANBULMACA
1
2
3
4
5
6
7
Yap
işle
rinde
sü
rme
çerç
eve
Ksa
gül
dürü
Efen
dim
iz’in
am
ca oğl
u
İlave
Terb
iye
edile
cek
hayv
an
Hazr
, tet
ik
Sahi
p
Eleş
tiri
Bild
ik, ta
nd
k
Sağ
resim
deki
(M
ichae
l...)
Ksa
ca
iridy
um
Bora
zan
kuşu
Dağ
keçis
i
Beya
z
Min
ik, kü
çük
Küçü
k aka
rsu
Eski
bir
uyga
rlk
Kana
at e
den
Bin
kilo
Çare
, m
erhe
mHa
fif, d
ar b
ir ya
rş ka
yğ
Bir y
erleşim
bi
rimi
Japo
n im
para
toru
Ilmll
k, o
rta yo
lBü
yük e
rkek
ka
rdeş
Üst r
esim
deki
oy
uncu
(..
Kna
y)Ye
ngi
Bir a
y ad
Kzl
deril
i sil
ah
Köyd
eki o
rtak
çalş
ma
Yara
tk
İman
la ilg
ili
Uyar
Gayr
et, e
for
Bir A
rap
harfi
Şebn
em
Bir m
asta
r eki
Mağ
ara
Anah
tar
Lant
ann
re
mzi
Alla
h, ta
nr
Ksa
ca
germ
anyu
m
Açk,
bar
iz
Bir o
yunc
u (C
ihan
...)
Emar
e, iş
aret
Duyg
u
Yoga
hec
esi
Sino
p’un
bir i
lçesi
İnek
sesi
Bir t
ür sü
rahi
İrlan
da’da
esk
i ör
güt
Özve
rili
Bir t
ür b
alk
Taba
kala
r
Ağaç
kolu
Alla
h’a g
öre
insa
n
Pişm
anlk
Hoyr
at, k
ibar
ka
rşt
Yete
rli
Dört
hane
li bi
r say
İnat
ç
Evlili
k akd
i
Helyu
mun
re
mzi
Titann
rem
zi
Başla
ngç
İplik
Bir e
t yem
eği
Bir p
ara
birim
i
Sert
, sağ
lam
Ismar
lam
aİlk
kad
n ha
vac
(...G
ökçe
n)
Sağg
örü,
viz
yon
Geniş
Üzüm
to
plam
a za
man
Bön,
ava
nak
Bir m
ide
raha
tszlğ
Alt r
esim
deki
(..
.Asy
al)
Bir snr
kap
mz
Orta
mek
tep
Gözü
müz
deki
ağ
taba
ka
Eyva
h, ya
zk
man
asn
a b
ir ke
lime
Kura
n’da
bir s
ure
Efen
dim
iz’i
görm
eye
gitm
e
İtalya
’da o
va
Gyb
et
Yolcu
luk
Alla
h’n
bir
ad
Uğur
suz
İsmin
bir
hali
Hafif
soğu
kYü
ksek
ka
vram
a ye
teneği
Bir s
u kuşu
Özen
tisi
olm
ayan
y.sa
b rio
glu@
za m
an.c
om.t
r
1918
ŞUB
AT 2
013
PAZA
RTES
İ ZA
MA
NBULM
ACA
Ha zý
r la ya
n: Y
AL ÇI
N SA
B RÝ O
Ð LU
Orta
re
simde
ki
(...Tu
ran)
Nam
aza
dave
t çağ
rs
Bir e
ski p
opçu
(İl
han.
...)
Salgn
ha
stalk
İrade
dş
ha
reke
t, ke
ndi k
endi
ne
çalş
an
Avru
pa’da
bir
halk
topl
uluğ
u
İç m
imar
ÞÝF
RE
KE
LÝ M
E:
12
34
56
7
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tr
am lý
ka lýn
çiz
gi le
r le b
e lir l
en m
iþ 3’e
3’
lük
ka re
le re
, 1’d
en 9
’a
ka da
r ra
kam
la rý
bi re
r ke
z ku
l la na
rak
yer le
þ ti-
rin. Ö
y le ye
r leþ t
ir me
yap-
ma l
ý sý ný
z ki,
bü t
ün 3
lük-
le ri
dol
dur d
u ðu n
uz da
ta
b lo n
un b
ü tün
ku t
u la r
ý yu
ka rý d
an a
þa ðý
ya ve
sol-
dan
sa ða
1’de
n 9’a
ka d
ar
ra ka
m la
r dan
bi re
r ke
z ku
l la ný
l mýþ
ol su
n.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
1
4 9 2
7
6
5
3
5
1
4 2
9
7
3 6 8
7 5
2 19
3
8
7 9
4
14 9
26 7
5
4 6
3
95
26
83
14
7
31
89
47
25
6
67
45
21
98
3
53
14
76
82
9
68
41
29
57
3
79
28
35
14
6
39
52
68
71
4
76
24
91
83
5
41
83
57
26
9
Ü
R
Ü
K
Ü
Þ G
M
I O
N
Ş
E N
H
Ş G
Z Ý
T Z
Ü
U
R
Ý D
E
A
T E
J L
A M
E
C O
Þ
O
Ý P
L
R
Ý V
K
H
Ý L
Z Þ
E A
İ E
O
Ü
M
N
E A
Ö
A N
Ý
K
S M
Þ
V
T O
A
J N
N
N
Ü
A
T O
E
B E
A K
R
G
Ý K
Z
S O
Ü
M
G
U
A
R
H
E D
O
U
Ý
N
E V
H
R
T A
E Ö
S
M
R
T Ü
Ý
Ü
Z T
I U
Ş
T Y
Ü
U
E U
F
S L
B Ý
D
E Ç
İ R
O
R
T
G Ý
M
Ý K
O
A
P Y
L Z
S R
N
E
L O
M
S
A Ç
O
A
M
U
Ü
Ý A
Z D
O
A
Ö
Ş U
Y
N
N
Ð Ş
M
L Y
K
U
R
A H
H
A
K
U
N
Ü
Z E
L Ü
T
E H
R
T
P I
R
T S
O
A R
R
Ş
Ü
F Þ
E H
Y
E O
G
V I
R
B U
E
D
A R
Ý
E
V B
A
E N
A
R
Z L
R
V F
Ç M
A J
K
P G
E O
Ö
I
R
Ð Ý
U
V
N
R
M
A K
E
Ü
S A
N
U
R
Ý P
Ý J
J S
V A
Ç N
P
C O
Ð
U
Ü
Ş K
E
M
E L
Y
Ö
S F
H
Ç U
V
Aþa
ðýda
ki k
elim
eler
i tab
lonu
n iç
ine
serp
iþti
rdik
. Bun
larý
bul
abil
ir m
isin
iz?
ASM
OLE
N, B
AGAJ
, CEM
AL, Ç
ADIR
, DÝN
AZO
R, E
RAM
ÝL, F
ORU
M, G
EGEÇ
, HEV
ENK,
ÝRAD
E,
KAH
HAR
, LİT
ERAT
ÜR,
MU
ÞAM
BA, N
USR
ET, O
KLAV
A, Ö
NSÖ
Z, PİS
TON
, REV
ANİ,
SÖYL
EMEK
, ÞÜ
KÜR,
TE
RFÝ,
UÐU
RLU
, ÜSE
RA, V
OLA
N, Y
ANKI
, ZÜ
MER
.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
����
��
���
�
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
��
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
���
����
����
��
����
����
����
����
���
���
���
���
����
���
���
����
����
����
����
��
����
����
����
����
���
����
����
��
���
���
���
����
����
����
����
��
��
���
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
���
����
����
����
���
����
����
������
�����
�����
����
������
�����
����
�����
�����
�����
����
�����
�����
����
����
�����
����
����İ
����
�����
����
����
����
�����
����
�����
�����
�����
�����
����
�����
�����
�����
����
����
����
�����
����
�����
�����
����
�����
����
�����
�����
���İ
�����
����
�����
����
�����
����
�����
�����
����
������
����
�����
����
�����
���
SOLD
AN SA
ĞA 1)
Biy
oloj
inin
, hüc
reni
n ya
ps,
gör
evi,
çoğa
lmas v
e ha
yaty
la
ilgili
dal,
hücr
e bi
limi.–
Su
yosu
nu.
2) K
azak
kab
ile re
isi.–
Öğre
nim
gö
rmem
iş, o
kum
amş.
3) B
üyüy
le
karşk
tap
nma,
ayi
n.– B
ir sa
nata
, bi
r bili
me,
bir
düşü
nce
ve d
avra
nş
siste
min
e te
mel
ola
n, y
ön v
eren
ilke
, ni
zam
.– Bi
linm
eyen
esk
i bir
tarih
i an
lata
n sö
z. 4
) Yet
ersiz
.– Ba
llba
bagi
l-le
rden
, çiç
ekle
ri m
avi v
eya
men
ekşe
re
ngin
de b
aşak
çkl
ar d
urum
unda
ola
n gü
zel k
okul
u bi
r bitk
i. 5)
Yan
, tar
af,
cihe
t.– L
ülen
in d
ibin
de k
alan
tütü
n.
6) K
iraya
ver
ilen
mül
kün
getir
diği
ge
lir.–
Boğa
gür
eşçi
si. 7
) Bir
kim
seye
, ya
ptğ b
ir ha
reke
tin v
eya
söyl
ediğ
i sö
zün
üzün
tü, a
lnga
nlk
, krg
nlk
vb
. duy
gula
r uya
ndrd
ğn ö
fkel
en-
med
en b
elirt
me.
– Afr
ika’d
a bi
r ülk
e.
8) G
üven
ilen
birin
e b
rak
lan şe
y,
inam
, ved
ia.–
Dikd
örtg
en b
içim
inde
, bi
r köş
esi k
esik
, yas
s bi
r san
dk
üzer
ine
geril
miş
telle
rden
oluşa
n,
ince
saz
çal
gs.
YUK
ARID
AN A
ŞAĞI
YA 1)
De
ri, m
uşam
ba v
b.nd
en b
avul
, çan
ta
cüzd
an, k
emer
vb.
ürü
n ya
pma
işi.
2) Ö
zür d
ilem
e, b
ir se
bep
göst
erer
ek
aff n i
stem
e. 3)
Lez
zet.–
ABD
’nin
uza
y ve
hav
acl
kla
ilgili
kur
uluş
u. 4
) Kem
ik-
lerin
topa
rlak
ucu.
– Ekl
em b
acak
llarn
ve
kab
uklu
larn
ört
eneğ
ini o
luşt
uran
, ba
z m
anta
r ve
liken
lerd
e de
rast
lana
n,
daya
nkl v
e es
nek
orga
nik
mad
de. 5
) So
nrad
an ta
kla
n ve
ya y
akş
trla
n ad
.– Bi
r tür
cet
vel.
6) Ş
eref
, hay
siyet
.– K
sa
değn
ek p
arça
s. 7
) Sayla
rn iş
aret
leri.
8)
Dav
ete
gitm
e, u
yma.
9) A
BD’d
e bi
r ey
alet
. 10)
Bed
dua,
ilen
me.
– Key
i i,
neşe
li, s
evin
çli. 1
1) Do
ku te
li.– B
ir ili
miz
. 12
) Yağ
l m
adde
lerd
en, s
abun
laştrm
a yo
luyl
a ç
karl
an, r
enks
iz, t
atl şu
rup
kva
mn
daki
sv
.
Dün
kü b
ulm
acal
arn
çöz
ümle
ri
Bulm
aca
Refik
Ayd
ýnr.a
y din
@za
man
.com
.tr
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
İ
N
F A
K
N
A F
A K
A
H
E
M
Z E
M
İ N
K A
R
S
S
A L
A K
F
O
R A
A
R A
M
N
A
S A
R A
N
İ L
P
İ P
E T
B
İ
İ
N
A Y
E T
V
İ D
İ N
Y
K
A R
A L
A H
A
N
A
E
N
A Y
İ
A P
A L
A K
38 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ38 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANSPOR
HASAN DEMİR TRABZON
1Süper Lig’in 29. haftasında Trabzonspor ile Beşik-taş karşılaştı. Avni Aker Stadı’ndaki mücadeleyi
2-0 kazanan konuk ekip, liderlik koltuğunu Fener-bah-çe’den geri aldı. Galibiyeti getiren golü, ikinci devrede Daniel Opare’nin yerine oyuna giren Demba Ba ile Mustafa Pektemek kaydetti. Yabancı kontenjanından dolayı kulübede başlayan Ba, 57’de Avni Aker çimlerine adımını attı ve 1 dakika sonra fileleri sarstı.
İlk bölümde iki takım da orta alanda çok fazla kayıp yaşadı. En tehlikeli ataklar 34 ve 35’teydi. Siyah-Beyaz-lılar sağdan köşe atışı kullandı. Sosa’nın ceza alanına ortasında Sivok iyi yükseldi; ama kaleci Hakan topu çıkardı. Akabinde, sol kanatta Opare, Erkan’dan aldığı meşin yuvarlağı uzaklaştırmak isterken penaltı noktası yakınlarına gönderdi. Gerilerden gelen Özer bomboş durumda çerçeveyi tutturamadı. Kartal’ın hocası Slaven
Bilic’in gecikmeli Opare-Ba değişikliği hemen meyve verdi. 58’de, Sosa’nın pasında Gökhan, sağ yan çizgide Ba’yı düşündü. Senegalli forvet kontrolünün ardından sağ köşeyi şık gördü: 0-1.
Yeniden ayaklanmak isteyen ev sahibinin çalıştı-rıcısı Ersun Yanal, Özer’in yerine Oscar Cardozo’yu sahaya sürdü. Karadeniz temsilcisi de beraberlik sayısı için bastırdı. Ama etkili pozisyon geliştiremedi. 71’de Tolgay Arslan’ın vuruşunda misafir farkı artırmaya çok yaklaştı. Ceza yayındaki gurbetçinin plasesinde Hakan dikkatliydi. Daha sonraki hamleler Fatih Atik-Waris, Sosa-Oğuzhan oldu. Bordo-Mavililer ilk isabetli şutunu 89’da attı. Waris’in servisinde Mehmet Ekici uzaktan şansını denedi; fakat Günay hata yapmadı. Karadeniz temsilcisinde, savunmanın zafiyetini değerlendiren Oğuzhan havalandırdı.
Kafasını çalıştıran Mustafa son saniyelerde skor tabelasını yazdı: 0-2.
Tomas Sivok kanlar içerisinde Beşiktaş’ın tecrübeli savunma oyuncusu Tomas Sivok, Trab-
zonspor maçının 73. dakikasında sakatlık geçirdi. Rakip ceza sahasındaki hava topu mücadelesinde Fatih ile çarpışan ve kanlar içinde yerde kalan Çek stoper, sedyeyle dışarıya alındı. Oyuna devam etmek isteyen deneyimli isme doktorlar izin vermedi. Yerine Atınç Nukan forma giydi. Yüzünde kanama olan Sivok, kırık şüphesiyle ambulansla hastaneye götürüldü.
Süper Lig’in 29’uncu haftasına zirvede giren
Beşiktaş, hanesine kritik bir 3 puan daha yazdırdı.
Avrupa kupalarını hedefle-yen Trabzonspor’a konuk
olan Siyah-Beyazlılar, ikinci yarıda forma giyen
Senegalli forveti Demba Ba ve Mustafa Pektemek ile
zafere uzandı. Kartal, maç eksikliğiyle Fenerbahçe’ye kaptırdığı liderlik koltuğu-
nu geri aldı.
KARTAL, FIRTINA DİNLEMEDİ
39 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ39 6 - 12 MAYIS 2015 ZAMANSPORKartal’a her yer İstanbul
İki takımın da hedefinde Avrupa olunca, müsabakanın zevkli ve heyecanlı geçmesi bekleniyordu. Trabzonspor sezona 26 futbolcu transferi ile başlayıp sonrasında yedisiyle yollarını ayırmıştı. Hedefe yürüyüşünde beklediği performansı yakalayamamanın sıkıntısını puan cetvelinde ilk üçün içerisine giremeyerek yaşamaktaydı. İlk onbirinde 2 yabancı futbolcusu yer almıştı.
Beşiktaş’ta ise bolluğun sıkıntısı vardı. Zorunlu eksikliklerin getirdiği kadro yapılanmasında bu sezon takımının başarısında ve aldığı puanlarda pay sahibi Demba Ba ilk onbirde yabancı kontenjanına takılmıştı. Bu durum saha yayılışını tekrar 4-2-3-1’e getirmişti. Ev sahibinin tercihi ise 4-1-4-1’di. Atiba ve Tolgay çoklukla defansif anlayış içerisinde oynadılar. Bu uygulamanın nemli nedeni Karadeniz ekibinin göbekten gelişen ataklarında özellikle etkili oyuncusu Medjani’yi kontrol etmek düşüncesiydi. İlk yarıya orta saha futbolu hakimdi. Beşiktaş’ta Sosa ve Gökhan, Trabzonspor’da ise Fatih ile Özer oyun kurmada hazırlık paslarının adresleriydi. Siyah-Beyazlılar, Mustafa Pektemek’i pozisyona sokabilecek oyun anlayışı olan kenar bindirmelerinde başarılı olamamasının yanında Pektemek’in gelen topları kaybetmesi de sonuca gidilemeyişin başka bir nedeniydi.
Müsabakanın 35. dakikası her iki takımı da öne geçirebilecek şansların doğduğu andı. Önce Sivok kafa vuruşunu kaleci Hakan’a isabet ettirerek bu topun dönüşünde ise Özer kaleyi cepheden gördüğü pozisyonda vuruşunda çerçeveye isabet sağlayamayarak skoru değiştiremedi. Slaven Bilic bu defa sağ bekte aksayan Opare’yi 57’de Demba Ba ile değiştirip Olcay’ı beke çekip çift santrforlu düzene geçti. Senegalli de bir dakika sonra Gökhan’dan gelen pası şık vuruşla Trabzon fileleriyle buluşturdu. Tolgay’ın 53 ve 71’deki vuruşlarının sayıya dönüşmemesi maçın kopmasını geciktirdi. Ersun Yanal, 60’ta tribünlerin tepkisini, Beşiktaşlıların beğenisini alan Özer-Cardozo değişikliğine gitti. Oysa dün gece Erkan Zengin hiçbir varlık göstermeyen isimdi. Özer’in çıkarılışı yanlış bir tercihti.
Galip duruma geçişle birlikte topla daha çok oynayan ve yüksek isabetli pas yüzdesiyle mücadele eden Beşiktaş, rakibine önemli pozisyonlar vermeyerek oyunu kontrolüne aldı. Uzatmaların da bitmesine yakın Oğuzhan’ın arka direğe çıkardığı meşin yuvarlağa uçarak kafa vuran Mustafa Pektemek sonucu ilan etti. Kartal zor deplasmanı 2 gol, üç puanla geçmesini bildi. Önemli bir engeli de aşmış oldu. Senelerdir Trabzon deplasmanlarından kazançlı dönen Kartal’a her yer İstanbul’du.
Atıf Keçeci