44

Click here to load reader

FYZY Dergisi 33. Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

FYZY Dergisi 33. Sayı

Citation preview

Page 1: FYZY Dergisi 33. Sayı

33.

130. YIL... GURURLUYUZ!

IŞIKLILARDAN ANLAMLI BİR PROJE DAHA

İZZET KERİBAR

SHIRLEY

AKILCI İLAÇ KULLANIMI

Anaokulundan üniversiteye güçlü ve çağdaş eğitimFMV Işık Okulları 130 yıllık köklü geçmişi, güçlü eğitimci kadrosu,

çağdaş eğitim sistemiyle eğitimde öncülüğünü sürdürüyor.

www.fmv.edu.trNişantaşı Kampüsü Ayazağa Kampüsü

117-K

SY-S

Y-1

9-0

2/

201

6

Erenköy - Güneş Kampüsü Ispartakule / Bahçeşehir Kampüsü Işık Üniversitesi Şile Kampüsü

Şubat 2016

FYZY

FMV’n

in a

rmağ

anıd

ır. Par

a ile

sat

ılmaz

. HAYATINIZI RENKLENDİRİN

130 YıldırMer?klı Öğrencilerin Okulu

Feyz-i Sıbyan’danIşık’a 130 Yıl...

Page 2: FYZY Dergisi 33. Sayı
Page 3: FYZY Dergisi 33. Sayı

3

BAŞYAZI

Değerli Işıklılar,1885 yılında Güney Kutbu neredeyse

yeni keşfedilmiş, siyasi haritalar dahi şekillenmemişken “Çocuklarımızın

iyi eğitim almasını nasıl sağlarız?” diye düşünen öngörülü aileler, geleceğimiz olan çocuklarımıza yatırım yaparak Feyz-i Sıbyan Okulunu kurdular. O yıllarda parmakla sayı-labilecek kadar az öğrenci ile Selanik’te yak-tığımız “Işık”; eğitim ailemize kattığımız ve mezun ettiğimiz yüzlerce genç, yolu Işık’tan geçen öğretmenler ve değerli velilerimizle güçlenerek büyüdü, çoğaldı.

Işık Anaokulundan başlayarak Işık Üniversitesine kadar her düzeyde eğitim kurumu açarak ulusal eğitime katkıda bulun-mayı amaç edinmiş bu kurumun; mezun, öğrenci, veli, öğretmen ve çalışanlarıyla bir-likte çok büyük bir aile olduğunu görmek bizlere büyük gurur veriyor. Bu ailenin bağ-larını güçlü tutmak bizim için büyük önem taşıyor.

Okulumuzun 130. kuruluş yıl dönümü-nü kutlarken duyduğumuz mutluluk; her yıl verdiğimiz mezunların yerine yenileri-nin gelecek olması ve ışığımızın elden ele, aydınlık bir geleceğe taşınacak olmasından duyduğumuz mutluluktur. Biz Işıklılar için “14 Aralık”ların önemi anlatılamaz. Hele ki bu yıl, çok daha özel ve çok daha anlamlı; 130 yılı geride bıraktık…

FMV Işık Okullarının köklü geçmişi ve ulaştığı düzeyin gururuyla “130. Kuruluş Yıl Dönümü”müzü, tüm kampüslerimizde düzenlenen etkinliklerle coşku içinde kut-ladık.

Okulumuzun kapısından ilk kez girdiğimde henüz 11 yaşındaydım, üzerinden 52 yıl geçti. Kimilerine göre şans, kimilerine göre kader… Hayat tuğla üzerine tuğla örerek sizi bir yere taşıyor. Size düşen hep çalışmak ve hazırlık yapmak; iyiye ve kötüye, başarıya ve başarısızlığa, sevince ve üzüntüye…

Yaşamımda Işık’a çok şey borçlu bir Işıklı olarak belirtmek isterim ki Işık’ta okumak, Işıklı olmak, sadece iyi eğitim almanın çok ötesinde bir anlam taşımaktadır. Işık ruhunu

içimizde barındırarak okul yılları sonrasında da bir araya gelmek, bu ruhu paylaşarak ortamlar oluşturmak ve çalışmalar gerçek-leştirmek için var gücümüzle çalışarak genç mezunlara örnek olmaya gayret ediyoruz.

Çağdaş eğitimde öncülük misyonunu kuru-luşundan bugüne kadar devam ettiren Vakfımız, evrensel ve yüksek eğitim stan-dartlarının gereklerini de etkin şekilde yerine getiriyor. Bu sebeple gelecek hedeflerimizin içinde, FMV Işık Okullarının yüksek eğitim imkânlarından genç nesillerin daha fazla yararlanmasını sağlamak önemli yer tutuyor. Eğitim için gerekli çağdaş fiziki donanımla-ra sahip, sadece İstanbul’da değil, İstanbul dışında da yeni okullar açmak Vakfımızın önemli hedefleri arasındadır.

Işık Üniversitemiz, yeni ve farklı bölümle-riyle modern dünya üniversiteleri arasın-daki haklı yerini alarak daha da güçlendi. Dergimizin Üniversitemize ayrılan sayfala-rında yapılan birçok etkinlik, atılım ve iş birlikleri yer almaktadır.

FYZY dergimizin bu sayısını zengin bir içe-rikle “130. Yıl Özel Sayısı” olarak hazırladık ve sizlerle paylaşıyoruz. Bu sayıda yer alan yazıların büyük bölümü, mezunlarımız tara-fından kaleme alınmıştır.

130. yılında FMV Işık Okulları, daha fazla güçlenme, büyüme, yaygınlaşma arzusuyla ve bunu gerçekleştirecek enerjiye sahip ola-rak geleceğe uzanıyor.

Tüm Işıklıların, yolu Işık’tan geçenlerin ve Işıklı dostların 130. yılını en içten duygula-rımla kutluyorum.

Sizlerle beraber meşalemiz yanmaya devam edecek.

Daha nice Işıklı yıllara…

Işıklı saygı ve sevgilerimle.

Mimar M. Kâmil ÖZKARTALFeyziye Mektepleri VakfıYönetim Kurulu Başkanı

Page 4: FYZY Dergisi 33. Sayı

4

HABERLERHABERLER

FMV Işık Okullarının 130. kuruluş yıl dönümü; Nişantaşı, Ayazağa, Erenköy ve Ispartakule kampüslerinde 7’den 70’e mezunların da katıldığı tören ve etkinliklerle coşku içinde kutlandı.

FMV Işık Okullarının 130. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında, İstanbul’da bir alışveriş merkezinde sürpriz bir gösteriye de imza atıldı. İki Işıklı, önce flüt eşliğinde türkü söylemeye başladı. AVM ziyaretçileri, sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken koronun diğer elemanlarının da bu ikiliye katılmasıyla büyük bir orkestra oluştu. Geçmişten günümüze şarkılarla özel bir müzik performansı sergileyen öğrenciler, ziyaretçilerden büyük alkış aldı.

Yaşları 7-16 arasında değişen 130 Işıklı öğrencinin

130. Yıl... Gururluyuz!

25.yıl mezunları

40.yıl mezunları

50.yıl mezunları

Page 5: FYZY Dergisi 33. Sayı

5

gerçekleştirdiği flash mob gösterisi, kampüslerde yapılan törenlerde de izlendi ve konuklara keyifli zaman geçirtti.

Atatürk’ün sevdiği şarkılardan olan “Bülbülüm Altın Kafeste” ile mini konsere giriş yapan Işıklılar, ardından elektrogitarlar eşliğinde Cem Karaca’nın “Resimdeki Gözyaşları” şarkısını seslendirdi. Koronun ve enstrümanların gitgide çoğaldığı gösterinin devamında, Işıklılar MFÖ’nün “Sude” şarkısıyla tüm AVM’yi coşturdu ve mini konserlerini Şebnem Ferah’ın “Fırtına” adlı şarkısıyla noktaladılar.

Nişantaşı Kampüsü’nde anaokulu öğrencilerinin “hoş geldiniz” konuşması ve ardından koro ile devam eden törende konuklara hitap eden FMV Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Kâmil Özkartal:“Işık Okulları kurulduğu günden bu yana Türk eğitimine hizmet etmeyi ödün vermeden sürdüren, karma eğitimden ilk yabancı dil eğitimine kadar pek çok alanda önderlik eden bir okul olmuştur. 1969 yılında bu okuldan mezun olduğumda en büyük kazanımım hayata karşı hazırlıklı olmaktı. Her zaman söylediğim gibi iyi bir okul öğrencisine bilmeyi değil, bilgiyi nerede bulacağını; cevabı değil, çözümü nasıl arayacağını, yılmamayı, engellerle karşılaştığında yepyeni seçenekler denemeyi, galibiyeti de mağlubiyeti de aynı olgunlukla karşılayabilmeyi öğretmeli. Nitekim Işık Okulları, 130 yıldır bu bilinçle, çok yönlü iyi insanlar yetiştirmek için tıpkı bir köprü gibi öğrencileriyle hayat arasında çok önemli bir bağ kuruyor, kurmaya da devam edecek.” şeklinde konuştu.

Törende, mezuniyetlerinin 50, 40 ve 25’inci yılını kutlayan mezunlar, minik Işıklıların elinden anı plaketlerini aldılar. Gün boyu süren kutlamalar, tüm Işıklıların katıldığı geleneksel öğle yemeğiyle devam etti.

Sonrasında tüm kampüslerde kutlamalar Feyziyeliler Işıklılar Derneğinin düzenlediği çeşitli etkinlikler, mezunların canlı müzik performansı ile devam etti ve yine Işıklılar tarafından tasarlanan kovalar, konukların beğenisine sunuldu.

Page 6: FYZY Dergisi 33. Sayı

6

HABERLERHABERLER

DR. YUSUF ZİYA EFE MATEMATİK ÜSTÜN BAŞARI ÖDÜLÜ

1963 yılında Işık Lisesinden mezun olan Prof. Dr. Turan Durgunoğlu’nun kendisine matematik dersini sevdiren ve başarılı olmasında büyük emeği olan Işık Lisesinin unutulmaz Matematik Öğretmeni Dr. Yusuf Ziya Efe’yi anmak ve öğrencileri motive etmek amacıyla 2009 yılın-da koyduğu “Dr. Yusuf Ziya Matematik Üstün Başarı Ödülü”nü bu yıl Erenköy Işık Lisesi 12. sınıf öğrencisi Bengisu ÖZAYDIN kazandı.

SACİT ÖNCEL İYİ İNSAN ÖDÜLÜ

Feyziye Mektepleri Vakfına, okul müdürlüğü ve yönetim kurulu üyeliği görevleriyle uzun yıllar hizmet etmiş mer-hum Sacit Öncel’in anısını ve “iyi insan” modelini yaşata-bilmek amacıyla Durgunoğlu ailesi tarafından 2013 yılında ihdas edilen “Sacit Öncel İyi İnsan Ödülü”nü, bu yıl Işık Ortaokulu öğrencisi Selçuk NAZIR, Ayazağa Işık Ortaokulu öğrencisi Berfin GÜZEL, Erenköy Ortaokulu öğrencisi Elif YAYCI ve Ispartakule Işık Ortaokulu öğrencisi Alper Kağan GÜLER almaya hak kazandılar.

KEMAL ÜÇYİĞİT KİMYA BAŞARI ÖDÜLÜ

Işık Lisesinde 1958-1968 ve 1982-1984 yılları arasında görev yapan ve kimya dalında başarılı öğrenciler yetiştiren öğretmenimiz merhum Kemal Üçyiğit’in anısını yaşatmak için bu yıl ikinci kez verilen ve Işık Lisesi 1964 mezunu Bülent Pulak tarafından tahsis edilen “Kemal Üçyiğit Kimya Başarı Ödülü”nü Erenköy Işık Fen Lisesi 12. sınıf öğrencisi Yalkın KIZILKAN kazandı.

FATMA SUAT ÖZKARTAL TEŞVİK ÖDÜLÜ Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bilim gerçeği bilmektir.” ilke-sine bağlılığıyla 130 yıldır eğitimini bilim ve teknolojinin olanaklarıyla sunan Işık Okullarında, 1968-1969 Işık Lisesi mezunu, Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mimar M. Kâmil Özkartal tarafından eşi merhume F.Suat Özkartal’ın adına, anısını yaşatmak amacıyla bu yıl üçün-cüsü verilen teşvik ödülünü Işık Lisesi öğrencisi Yasemen CEVHER almaya hak kazandı. Öğrencimize ödülünü kuruluş yıl dönümü töreninde M.Kâmil Özkartal takdim etmiştir.

Page 7: FYZY Dergisi 33. Sayı

7

Sumru Yavrucuk’tan öğretmenlere özel oyun; “Shirley”

FMV Işık Okulları 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsa-mında öğretmenleri farklı sanat etkinlikleri ile buluştur-maya devam etti. Nişantaşı Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu’nda “Shirley” adlı müzikal komedi, öğretmenlere özel olarak sahnelendi. Sumru Yavrucuk’un oynadığı tek kişilik müzikal komedi, günlük hayatın sıkıcılığı içinde kaybolmuş ve hayallerini bile unutmuş bir kadının kendi-ni keşfediş hikâyesini anlatıyor.

“Işık Okulları Sanat Eğitimcileri” sergisi

Galeri Işık Teşvikiye, 130. kuruluş yıl dönümü kültür sanat etkinlikleri kapsamında 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde sanatçı öğretmenlerin eserlerine yer verdi. FMV Işık Okulları sanat-çı öğretmenlerinin birbirinden değerli eserleri, “Işık Okulları Sanat Eğitimcileri Sergisi”nde sa-natseverlerle buluştu.

“Işık Okulları Sanat Eğitimcileri” sergisi adı al-tında bir araya gelen 22 sanatçının 40 eseri, üç hafta boyunca sanatseverlerin beğenisine sunul-du.

Shirley...

Page 8: FYZY Dergisi 33. Sayı

8

Galeri Işık Teşvikiye, FMV Işık Okullarının 130. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında 130 Işıklı öğrencinin yaptığı resimlerden oluşan ser-giye ev sahipliği yaptı. Işık Okulları müzik öğret-menlerinden oluşan orkestranın mini konseriyle açılışı yapılan “İyi İnsan Resim Sergisi”, 29 Aralık 2015-15 Ocak 2016 tarihleri arasında ziyarete sunuldu.

1885 yılında kurulduğu ilk günden bugüne, bilimden siyasete, sanattan spora pek çok alanda tarihe iz bırakmış, sayısız mezun veren FMV Işık Okullarının “önce iyi insan yetiştirmek” felsefesi sergiye de ilham kaynağı oldu. Bu etkinlikler; farklı kampüslerden öğretmenlerin oluşturduğu ilk orkestra ve anaokulunundan üni-versiteye Işıklıların bir arada yer aldığı ilk sanat etkinliği oldu.Eserler; Galeri Işık Teşvikiyenin yanı sıra Ispartakule Kampüsü’nde 28 Mart - 7 Nisan 2016, Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde 14-24 Nisan 2016, Erenköy Kampüsü’nde 9-27 Mayıs 2016, Işık Üniversitesi Şile Kampüsü’nde ise 28 Haziran - 9 Eylül 2016 tarihleri arasında sergilenecek.

HABERLER

Page 9: FYZY Dergisi 33. Sayı

İzzet Keribarİzzet Keribar ile “Millennium” zamanı

18.09.2015 - 11.10.2015

Galeri Işık Teşvikiye, yeni sanat sezonunu bir usta ile açtı.

Türkiye’nin en önemli fotoğraf sanatçılarından olan ve fotoğraf serüveninde 60. yılını doldurmaya ha-zırlanan İzzet Keribar’ın seyahat ettiği 70 ülke ile Anadolu’nun çeşitli yörelerinden derlediği fotoğraf-lardan oluşan “Millennium”, hem geçmiş ile gelecek arasında hem de sanatçının fotoğrafları ile günümü-zün fotoğraf anlayışı arasında farklı bir geçit sundu.

İzzet Keribar’ın fotoğraf geçmişinin bir özeti niteli-ğindeki “Millennium” sergisi; bir yanda mavi kasaba Chefchaouen’e, diğer yanda Mimar Sinan’ın dünyaca ünlü Selimiye Camisi’ne, hemen yanında Küba’nın rengârenk otomobillerine ve Venedik Karnavalı’nın gizem dolu maskelerine de yer verdi.

9

Page 10: FYZY Dergisi 33. Sayı

10

Bize Işık Oldun Bu Işık Hiç Sönmeyecek!

FMV Özel Işık Lisesi 1963-1969 döneminden 193 Işıklı, 50 yılı aşkın dostluklarını pekiştirmek, öğret-men ve idarecilerini anmak ve geleceğin Işıklılarına anlamlı bir miras bırakmak için FMV Işık Üniversitesi Şile Kampüsü’nde 300 çam fıstığı ağacı dikerek bir hatıra ormanı oluşturdu. Işık Okulları “130. Yıl Kutlama Töreni” ve “Gelenek-sel Mezunlar Yemeği”nin ardından, Şile Kampüsü’nde açılışı yapılan ormanın anısına, eski mektupların ve yıllıkların yer aldığı bir hatıra kitabı basıldı. Mezuni-yetlerinden itibaren 46 yıldır görüşmeye devam eden dönem arkadaşları, birbirlerine olan bağlılıklarının tüm Işıklılara örnek olmasını istediklerini dile geti-rerek öğretmenleriyle birlikte 253 Işıklının anısına oluşturdukları ormanı, aydınlık genç nesillere ema-net etti. Işıklılar, Haluk Velidedeoğlu’nun öncülüğünde ger-çekleşen projede, aralarında olmayan öğretmen ve arkadaşlarını da anmanın ve gençliğe böyle bir miras bırakmanın haklı gurur ve mutluluğunu yaşadılar.

Işıklılardan Anlamlı Bir Proje Daha

HABERLER

Page 11: FYZY Dergisi 33. Sayı

11

Page 12: FYZY Dergisi 33. Sayı

12

Galeri Işık Teşvikiye, Feyziye Mektepleri Vakfının özel sanat koleksiyonunu Işık Okullarının 130’uncu kuruluş yıl dönü-mü anısına sanatseverlerle buluşturdu. Burhan Doğançay’dan Süleyman Saim Tekcan’a, Devrim Erbil’e; İzzet Keribar’dan Adnan Çoker’e, Hüsamettin Koçan’a Türkiye’nin en değerli sanatçılarının eserlerinin yer aldığı koleksiyon, 9-28 Şubat ta-rihleri arasında izlendi.

İstanbul’un en önemli sanat merkezlerinden biri olan Galeri Işık Teşvikiye, Türkiye’nin önde gelen sanatçıların eserlerin-den oluşan Feyziye Mektepleri Vakfı Sanat Koleksiyonu’nu sergiledi. Galeride şimdiye kadar sergilenen sanatçıların Vakfa bağışladığı eserlerinden oluşan koleksiyon, FMV Işık Okul-larının 130’uncu kuruluş yıl dönümü anısına sanatseverlere sunuldu.

Heykelden yağlı boyaya, özgün baskı, fotoğraf gibi farklı di-siplinlerden oluşan eserlerin yer aldığı koleksiyonda; Burhan Doğançay, Adnan Çoker, Süleyman Saim Tekcan, Ferruh Ba-şağa, Devrim Erbil, Hüsamettin Koçan, Jale Yılmabaşar, Bal-kan Naci İslimyeli, Aloş, Sadi Diren, Şahin Paksoy, Mevlüt Akyıldız, Ertuğrul Ateş, Ahmet Ertuğ, Mustafa Ata, İzzet Keri-bar, Semih Balcıoğlu, Hanefi Yeter, Asım İşler, Ziyatin Nuriev, Tobias Rehberger, Agnieska Cieslinka, Erhun Şerbetçi, Yurda-er Altıntaş, Beril Anılanmert, İsmail Avcı, Tahsin Aydoğmuş, Gültekin Çizgen, Basri Erdem, Nadir Ede, Metin Ünsal, Ayten Yetiş Doğu, Erdinç Bakla ve Hayati Misman’ın eserleri yer aldı.

FMV, 130’uncu kuruluş yılı anısına “vakıf sanat koleksiyonunu” sanatseverlerle buluşturdu.

HABERLER

Page 13: FYZY Dergisi 33. Sayı

13

İstanbul Barosunun 1960-1962 yılları arasın-da başkanlığını yapmış olan Av. Muvaffak Benderli, eskilerin deyiyişle “ekol” bir insandı.

Örnek bir hukukçu ve çok iyi bir öğretmendi. Bugünlere kıyasla, çok mutedil ölçülerde gerçek-leştirilen avukatlık mesleğinin örnek temsilciliği-ni yapmış üstün bir hukukçuydu.

Ancak bizim bildiğimiz Muvaffak Bey, örnek bir öğretmen olarak öğrencilerini çok etkilemişti. Galatasaray Lisesinde hep 11. ve 12. sınıfların edebiyat derslerine girer ve bu dersleri sosyo-loji ve felsefe ile âdeta örgü gibi örerek verirdi. Edebiyat dersleri bir müzik şöleni gibi geçer, Tevfik Fikret’in şiirlerini olağanüstü güzel ve etkileyici bir biçimde okurdu. O dönemlerde, yani 1950’li yıllarda, Galatasaray Lisesinde oku-muş öğrencilerin gözünde Muvaffak Bey, çok güzel konuşan, bütün önemli toplantılarda liseyi âdeta avuçları arasına alıp öğrencileri bir yerden başka yerlere yöneltebilen kişiydi.

Prof. Dr. İlhami Çetin bir konuşmasında Muvaffak Benderli’den şöyle bahseder:

”Geniş bir kültürü olan Muvaffak Benderli, öğren-cilerine daima Atatürk sevgisi aşılamaya, yaşama sevinci vermeye; nazik davranışları, zarif kişiliği ve iyi giyinmesi ile örnek olmaya çalışırdı.”

Yiğit Okur’un son olarak yayımlanan “Buralardan Geçerken Yaşam ve Oyun” başlıklı anı kitabında, Muvaffak Bey’in bu özellikleri şöyle dile geti-rilmişti: “…Muvaffak Bey müthiş bir hatipti… Ellerini ceket ceplerine sokar, öyle konuşurdu…” Aynı kitapta Yiğit Okur, Galatasaray Lisesinde öğrencilerin kanlarıyla bizzat boyadıkları Türk Bayrağı’nın Kore’ye gönderildiği törendeki duy-gularını şöyle anlatır: “… Muvaffak Bey o gün öyle bir konuşma yapmıştı ki… Tüylerim diken diken olmuştu…”

Millî bayramlarda, 10 Kasım törenlerinde, edebi-yat matinelerinde, şiir günlerinde hep Muvaffak Bey öndeydi. Bu toplantılarda, diğer edebiyat öğretmenleri Esat Mahmut Karakurt, Zeki Ömer Defne ve Zahir Güvemli ile birlikte Galatasaray Lisesinin sosyal ve eğitimsel hayatına damga vururlardı. Muvaffak Benderli, yalnız 11. ve 12. sınıflar içinde kalmaz, lisenin ilerlemesinde bizzat yaşar, öğrencilere etkilerde bulunurdu. Okur’un anılarında lisede çıkan edebiyat dergisinin öykü-sü anlatılırken Muvaffak Bey’in konumu şu şekil-de belirtilmişti: “… Derginin adı Galatasaray. Künyenin sahibi de lise. Sorumlu Yayın Müdürü Muvaffak Benderli. 12. sınıfların edebiyat dersine geliyordu. Samimi bir Atatürk milliyetçisiydi…”

Nihayet Galatasaray Lisesinin sembolleşmiş müdürlerinden Behçet Güçer’in cenazesinin lise-

ye alınıp alınmaması konusunda öğrencilerin gösteri yaptığı günde, Muvaffak Bey’in çizgi ötesi davranışını Yiğit Okur şu şekilde anlatmıştı:

“En önde Edebiyat Öğretmeni Muvaffak Bey duruyordu. Dramatik bir sesle haykırdı: “Bu oku-lun kapısı Behçet Bey’e kapalı kalmaz!”

Bu sembol insanın Işık Lisesinde de aynı nitelik-ler içerisinde eğitim faaliyetlerinde bulunduğu-nu, yıllar geçtikten sonra burada bir toplantıya girerken büyük bir heyecan içinde öğrenmiştim. Çünkü bu lisenin konferans salonunun kapısında “Muvaffak Benderli Salonu” yazılıydı. Demek ki Muvaffak Bey, avukatlığının yanında bir yan-dan Galatasaray Lisesinde diğer yandan da Işık Lisesinde öğretmenlik yapmıştı.

Bu seçkin insan, 1905’te Yanya’da doğmuş-tu. 1928’de İstanbul Darülfünun’un edebiyat şubesini, 1933’te İstanbul Hukuk Fakültesini bitirmişti. 1932’de Işık Lisesinde edebiyat öğret-menliğine atanmıştı. 1942’de bu okulun müdürü olmuştu. Bu görevi 4 yıl sürdürmüştü. 1955’te Feyziye Mektepleri cemiyetinin daha sonra da Feyziye Mektepleri Vakfının yönetim kurulu üyesi olmuştu. Vakıf Başkanı Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar vefat ettiğinde onun yerine başkan seçilmiş ve 1972-1981 yılları arasında bu görevde bulunmuştu. 1982’de hayata veda etti.Yıllar önce yazmış olduğu bir makalede, avu-katlığı bugün dahi değerini koruyan kelimelerle nitelendirmişti:

“Dünyanın en güç mesleği nedir, derlerse buna hiç kuşkusuz avukatlık demek hiçbir zaman yanlış değildir… Avukatlıkta, toplum hastalık-ları dediğimiz olayları belli tiplere bağlamak ve bunlara, belli çözüm yolları uygulamak mümkün değildir. Her sosyal olayın bir davaya konu olmak durumunda büyük ayrıcalıkları vardır… Avukat, haklı görmediği davayı almaz. Bu da onun ahlak yasasının tabii gereğidir.”

Aslında her baro başkanının hayat hikâyesinin yazılması ve genç avukatlar tarafından öğrenil-mesi gerekir. Çünkü her baro başkanı, inanılmaz zorluklar içinde çalışarak ve bunları yenerek baroyu bugünlere getirmeyi başarmıştır.

Bugün, Galatasaray (Lisesi) ve Işık Lisesinde 1940 ve 60’lı yıllar arasında okuyan ve hâlen avu-katlık mesleğini devam ettiren pek çok hukuk-çu; Muvaffak Benderli’yi örnek kişiliği, tutumu, unutulamaz dersleri ile hep över, geçmişe dönük sohbetlerinde edebiyat öğretmenlerinin “baro başkanı” olduğundan gururla söz ederler.

Prof. Dr. Köksal BAYRAKTAR

İZ BIRAKANLAR

Binlerce öğrenci yetiştirmiş bir öğretmen, İstanbul Ba-rosu Başkanlığına seçilmiş örnek bir avukat: Muvaffak Benderli

Page 14: FYZY Dergisi 33. Sayı

14

KÜLTÜR

Feyziye Mektepleri VakfıKültür Konferansları

Page 15: FYZY Dergisi 33. Sayı

15

Page 16: FYZY Dergisi 33. Sayı

16

İÇİMİZDENBİRİ

Sevil KARACIKFMV Kültür Sanat Yöneticisi

1973 Işık Lisesi Mezunu Er b e l g e r l e r i n “Işık”la olan güç-lü bağı, 4 kuşağı

kapsıyor ve aile “Işık”la bütünleşiyor. 1944 yılında dünyaya gelen Sn. Osman Erbelger, 5 yaşında “Işık”la tanışmış ve 9 Temmuz 1987 tarihinde de Feyziye Mektepleri Vakfına katılmış. 1998-2004 tarih-leri arasında 3 dönem, toplamda da 6 yıl kurumumuzda Başkanlık görevi yapa-rak değerli hizmetler veren büyüğümüzle iş yaşantısını, Işık’ı ve Işıklı yılları konuştuk.

Sohbetimize Burgazada ile başlasak, Ada sizin için ne ifade ediyor?

Büyükannelerim Burgazadası’nda tanışmış-lar. Rahmetliler, annem ve babam, 5-6 yaş-larındaymışlar. Beraber büyürken âşık ola-rak hayatlarını birleştirmişler. Benim için Türkiye’miz bir bütün ancak Burgaz, bu bütünlüğü herkese kanıtlıyor. Gazetelerde de yayımlandığı için yazmakla, söylemekle ayrı bir kıvanç duyarım; bayramları, cami ve cem evinden çıkan Adalılar birbirlerine sarılarak kutlarlar. Önceki yıllarda bu güzel tabloda, Rum kökenli Türk vatandaşlarını da Musevi vatandaşlarımızı da daha ziyade göz-lerdik. Tabii insanlık adına büyük bir onur...

İş hayatınıza nasıl başladı-

ğınızı, iş yaşantınız-daki sürekliliği ve başarınızın kurallarını aktarır mısınız?

1961 yılında, Eminönü Aşir Efendi Caddesi’nde yerleşik bir İtalyan şirketinde çalışma hayatına başladım. Hem üniversite-ye gidiyordum hem de çalışıyordum. Üni-versitede öğrendiklerimi, ticari hayatta ya-şayarak tecrübeleniyordum. Çalışkandım, bu özelliğimi Işık’ta kazandım. Disiplin de çocukluğumda rahmetlilerden edindiğim bir kazançtı. Başarının kuralları, dinince dinlen-sin, Dr. Üzeyir Garih Bey tarafından çok iyi tanımlandığı için, onu saygı ile anarak akta-racağım: 1-Fikir üretimi, 2-İş bitirme azim ve heyecanı, 3-Çalışkanlık, 4-Bilgi, 5-Tecrü-be, 6-Finans, 7-Organizasyon, 8-Denetim, 9-Çevre ve iyi ilişkiler, 10-Şans.Şansa, bir de disiplini ekleyebiliriz.

İş hayatında daha sonra çok değerli iş adam-ları ile çalıştım. Rahmetli Ali M. Mansur Bey’den de çok şey öğrendim. Ayrıca ku-rucularımızdan Rahmetli Mehmet Mısırlı Bey’in de çok şey kattığı ve maalesef şimdi olmayan “Türk Sevk ve İdare Derneği” yarar-landığım önemli bir kurumdu.

Günümüzde maalesef, görev bilinciyle gay-ret içinde olanlar, en ufak bir hatada, derhal gündeme taşınarak acımasızca eleştirilmek-

Işık Meşalesi altında yaşanan bir ömür...Osman Erbelger

1960-1961 Işık Lisesi Yıllığı 619 Osman Erbelger

Page 17: FYZY Dergisi 33. Sayı

17

te, buna mukabil görevlerini ihmal edenlerin veya hiç yapmayanların adları dahi duyulma-maktadır. Üretmek için önce bilgi ve iyi niyet, sonra da gayret gerekmektedir. Za-manımızda bunlara dayanışma ve paylaşmayı da mutlaka eklemeliyiz.

Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kuru-luna 9 Temmuz 1987 tarihinde katıldınız, 1998 ve 2004 tarihleri arasında 3 dönem; toplamda 6 yıl Başkanlık yaptınız. Kuru-ma değerli hizmetler verdiniz ve vermeye de devam ediyorsunuz. FMV’nin geleceğe yönelik misyonunu ve Türk eğitim sistemi içindeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Işık Üniversitemizin kuruluşuyla, FMV’nin sorumluluğu, geometrik bir artışla çoğalmış-tır. Aileler, en kıymetli varlıkları olan evlatla-rını okul öncesi döneminde, kökeni Gazi M. Kemal ATATÜRK’ün okuduğu okula emanet ediyorlar. Onun gibi müstesna bir insan düş-lerini süslüyor. Onu yetiştiren ve ikinci yüz-yılını gelişerek sürdüren okulumuz, ailelerin tercihleri oluyor. Bitiminde yeni bir aşama, Işık Üniversitemiz dağ gibi karşılarında du-ruyor, güven tazeliyoruz. Bu güvenle başka okul görmeden hayatın “hatayı asla affetme-yen” sınavına giriyorlar. Bu bizlere mesuliyet kere mesuliyet yüklüyor. Türk eğitim sistemi içinde öncüydük, öncüyüz, öncü kalmalıyız. Bu noktada kilit, çalışanlarımızdır. Tanrı bizi egomuz için değil, ona ve hemcinsimize hiz-met için yaratmıştır.

Öncelikle öğrencilerimiz “iyi insan” olmaya yönlendirilmeli; gençlikte edinilen bilgi bi-rikimi ile hayatlarının her gününün, her ba-kımdan güzelleşeceğine inandırılmalıdırlar.

FMV Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptığı-nız dönemde mutlaka anılarınız vardır, bi-rini dinlesek sizden.

Erenköy Kampüsü’nün Vakfımıza kazandı-rılması için akrabalar bir araya geldiğimizde; Güneş Kampüsü’nün sahibelerinden, maale-sef sonradan kaybettiğimiz Prof. Seyhan Ege ile Prof. Güneş Ege Akter’in zarif ancak cid-di uyarılarıyla, çok kontrollü ve az miktarda kullandığım sigaradan vazgeçtim. FMV ne kadar kazançlı ise ben de bu alışkanlığımdan vazgeçtiğim için o denli şanslıyım. İrademle kurtuldum.

İlk baskısı 4 yılda hazırlanan “Feyz-i Sıb-yandan Işık’a” kitabının oluşum sürecine önemli destekler verdiniz ve daha sonra 2007 yılında “Işık’ın Gölgesinde” isimli ki-tabınız yayımlandı. Bu kitabın anlamından ve ortaya çıkış serüveni sırasında yaşadık-larınızdan da söz edebilir miyiz?

Paris’in en şık caddelerinden birine, bence birincisine, adı verilen Michel de Montaigne (26 Şubat 1533-13 Eylül 1592), başyapı-tı “Les Essais” Denemeler için “Ben kitabımı yaptığım kadar da kitabım beni yaptı.” demiş.Hukuk okumasına karşın, felsefe ve edebiyatta

Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kurulu 1996

Erenköy Işık İlköğretim Okulu açılış töreni 11 Eylül 2000

Page 18: FYZY Dergisi 33. Sayı

18

KENT KÜLTÜR

İÇİMİZDEN BİRİ

“deneme türünün yaratıcısı” olarak kabul edi-lir. Öğrenimden, daha iyi ve daha akıllı ola-bilme gibi bir beklentimiz var. Bu beklentiye kitaplar ile ulaşırız. Ezberlenenler zamanla unutulabilir; neyi, nerede bulacağımız aşama-sında imdadımıza kitaplar yetişir.

Geçmişini bilmeyen kişi veya kurumlar, gele-ceklerini planlayarak şekillendiremez. “Feyz-i Sıbyandan Işık’a” çok önemli bir çalışmadır. Rahmetli Av. Mustafa E. Elöve’nin “Bir Demet Işık” eserinden zaman itibarıyla sonra ancak kapsam olarak geniş bir eserdir. Işıklı dost ve kardeşimiz İnşaat Mühendisi Mert Sandalcı’ya şükranlarımızı yinelemeliyiz.

“Işık’ın Gölgesinde” teşekkürümle başlar. Şu anda Başkanımız Mimar M. Kâmil Özkartal’ın teşvik ve takipçiliği olmasaydı, disiplinli ol-duğum için notlarım kalır ancak kitap olur muydu? Bazen göz atıyorum. Bir dönem bi-rikimlerim yer alıyor. Bana sevinç veren, bir bölümünün hâlâ güncel olması. (Örnek: 56. sayfa – IÜ ile ilgili 63. sayfa vb.) Kitap, Mart 2007’de yayımlanmıştı.

Sizin için Işıklı olmak ne anlama geliyor?

Önce FMV’den başlamak uygun olur düşün-cesiyle 20 Ekim 2002’de yazdığım; Feyziye Mektepleri Vakfı Yönetim Kurulu; hayır için birleşen, iyiliği emreden, kötülüğü meneden, kurtuluşu eğitimde gören; ilgi, destek, sevgi temelleri üzerine yerleşik ahlaki, insani, ka-nuni, millî, vicdani yollarda inancıyla yürü-yen Ruşena dostlardan oluşur. Tarifte, geçen 14 yıla karşın, değişiklik öngörmüyorum. Işık Okulları, üniversitemiz, spor kulübümüz ve tabii FID, Vakfımızla aynı yönde ilerlemesi gereken, saygın bağımsız hükmi şahsiyetler.Önce Işık’ta okumak; sonra Işıklı yaşamak, sonuçta da Işık’ı taşımak, ebediyen sönmeye-

cek ışığın nöbetçisi olmak bir vuslatın (kavuş-ma) gerçekleşmesi; dudaklarımızdan dökülen bir dua sanki “Rabbim, benim ilmimi artır.” Sorunuza kısa ama öz bir cevap oldu sanırım.

Sadece Vakıf’ta değil, Feyziyeliler Işıklılar Derneğinde de önemli çalışmalarınız oldu ve Dernek Başkanlığı görevinde de bulun-dunuz. Bu süreçten, FID’ın Işık camiası için öneminden ve geleceğe taşınması için yapılması gereken çalışmalardan bahsede-bilir misiniz?

Feyziyeliler Işıklılar Derneğindeki çabaları-mız tasvip gördü ki Yönetim Kurulu toplantı nisabımız, Genel Kurul nisabından fazla olu-yordu. Bu ölçüde destekle neler yapılmaz ki? Birlikten güç doğar, karşılıklı sevgi ahengi sürdürür. FID Yönetim Kurulunda çok de-ğerli Işıklılar var. İyi niyetle, gayret içindeler. Maalesef sıhhi mazeretlerim, onları uzaktan izlememe sebeptir. Bahtları açık olsun.

Işık Üniversitesi kuruluş yıllarını düşün-düğünüzde, bugün Işık Üniversitesi ne du-rumda desek?

Işık Üniversitemize gelince, önce mütevel-li heyetlerimiz, Rektör ve akademisyen-lerimiz, idari kadromuz, hizmet veya mal satın aldıklarımız önemli bir ahenk içinde çalıştılar, çalışıyorlar. Başarıları ortada. Burs oranlarını ayrı tutarsak; Işık Okulları toplam öğrenci nüfusunun 1/3’ü kadar daha fazla öğ-renci, Işık Üniversitemizde eğitim görüyor. Işık Üniversitesinin bu başarısında FMV’nin desteği göz ardı edilmemelidir.

Sizin için Işıklı yıllar nasıldı? Silinmeyen anılardan, arkadaşlardan, hocalardan bize aktaracaklarınız neler olabilir?

9. Cumhurbaşkanı Sn.Süleymen Demirel’in “Anadolu’da Üniversite Olayı” konulu

konferansı ve Harran Ün. Öğr. Üyesi Sn.Cihat Kürkçüoğlu fotoğraf sergisini açışı

Page 19: FYZY Dergisi 33. Sayı

19

Bizim için Işıklı yıllar devam ediyor. Eğitim, ailenin bize kutsal emaneti. Sürdürebiliyorsak sürdürebildiğimizce mutluyuz. Işık’taki yıl-larımızı soruyorsanız, çok şanslı gençlerdik. Olağanüstü eğitimcilerden eğitim gördük. Hepsini saymam mümkün değil. Saymadıkla-rıma veya unuttuklarıma haksızlık olur. Şim-di Vefa sadece semt, lise veya spor kulübü adı olarak anılıyor. Ancak vefa, “sevgide sebat”tır. Yayın Kurulumuz çok isabetli bir uygulamay-la ilaveleri ile “Feyz-i Sıbyandan Işık’a” eserini yenilediler. Öğretmenlerimizi merak edenler, o eserden yararlanabilirler. Arkadaşlığımız; takdir ettiğim 69’lular kadar değilse de hâlâ sürüyor. Genelde 14 Aralık kutlamalarında, arada İstanbul’un tercih edilen lokantaların-da toplanıyoruz. Nedense “Işık Ev” pek tercih olunmadı. Erenköy’ü görmek istediler. Sera-sında toplandık.

Okul yıllarından bu yana spora olan düş-künlüğünüzü, bazı spor kulüplerinin ku-rulmasında ve gelişmesinde de önemli görevler aldığınızı biliyoruz. Bahsedebilir misiniz?

Spor sadece benim değil, tüm ailemizin ilgi alanı olmuştur. Rahmetli annem, ilk millî ka-dın sporcularımızdandı. Gene rahmetli dayım, Mülkiye ile Basketbol Türkiye Şampiyonu olmuş bir sporcuydu. Ben Burgazadası’nda, Adalar Su Sporları Kulübünün kurucuları arasında yer aldım. Kurucular arasında mes-leği mani olduğundan yer almayan ancak des-teğini hiç eksiltmeyen Rahmetli Oramiral Ke-malettin Kayacan’ı anmadan geçemeyeceğim. 1963’te kurulan A.S.S.K’nin kurucu başkanı babamdı. Paşa yakın dostuydu. Komşumuz Heybeliada’da eğitim komutanıydı ve çevreye duyarlıydı rahmetli.

Ben, Galatasaray ve İstanbul Yüzme İhtisas

Kulüplerinde spor yaptım. Yetmişimi aşma-ma karşın, hastalık mazereti dışında idman-larıma devam ediyorum. Gelelim FMV Işık Spor Kulübüne… Kuruluşunda öz evlatları-mız öğrencilerimize imkân yaratılması ama-cındaydık. Ancak suya atılan taşın örnek ol-duğu dalgalanmalar misali genişledi. Bizler gücümüzü dağıtmadan, eğitime odaklanma-lıyız. Kulübün bugünlere ulaşması, Op. Dr. Özge Sezerman, Av. Akın Süel, Ahmet Burak, Ahmet Çınar ve Aziz Genç Beylerin çabaları sayesindedir.

Işık’ta kardeşlik ve dostluklar nesillere yansı-yor, nesiller boyu da sürüyor.

Işık, kuşakları kucaklayan bir camia. Okul yıllarınızda başlayan ve bugüne kadar de-vam eden dostluklar ve dostlarınız diye sorsam?

Işık’ta ağabey/abla-kardeş ilişkileri çok önem-lidir. (Bakınız; Prof. Dr. A.M. Celâl Şengör “Newton neden Türk değildi?” kitabı “İT-HAF” bölümü)

Işık’ta uygar toplumlarda görülen, yaş sınır-laması olmayan dostluklar oluşmuştur. Rah-metliler; Sacit Öncel, Av. Muvaffak Benderli, Prof. Dr. Ahmet Öncel, Dr. Oktay Cumhur Akkent, Allah sağlıklı uzun ömür versin Ef-sane Hocamız Zeki Yumukoğlu’nun oğulla-rı, E. Dz. Tab. Alb. Metin Yumukoğlu, Kap-tan Teoman Yumukoğlu; o zamanki adıyla “yuva”ya beraber başladığımız Osman Göksu, 1. sınıfta çok sıkı bir dövüş sonrası kardeş ol-duğum Rahmetli Yunus Tuna (İş hayatımızda da uzun süre o İzmir’de, ben İstanbul’da bir-likte hareket ettik.); Ziya Bolulu, Rahmetli ba-canağım Talât Karacan; şimdilerde Berlin’de yaşayan Sezen Yurdakul, Sydney’de yaşayan Jozet Belevi; Ertan Hamarat, Özcan Levent,

Osman Erbelger 50. mezuniyet yılı töreni

2004 yılında yitirdiğimiz pek çok kuşağın “Ağabey” olarak gördüğü Enver Çınar

Işıklı büyüğümüz Dr. Nezihi Onaran ile

Page 20: FYZY Dergisi 33. Sayı

20

İÇİMİZDEN BİRİ

Ayvalık eşrafı Kaptanlar; Adana’dan Meh-met Paksoy, İbrahim Yurtbay; 69’lu kardeşi Cem Yurtbay; Prof. Dr. Mahmut Berkman; ruhu güzel, kendi güzel Esin Çelebi Bayru; akrabam, ağabeyim Ali F. Durukan; Rah-metli edebiyat hocam Aysel Mutluay; okula candan bağlılığını sürdüren Biyoloji Hocası Bedia Özeriş, Bedriye Yetiş Hoca Hanım; rahmetle andıklarım Prof. Dr. Cumhur Fer-man, Prof. Dr. Hikmet Binark; FID’da baş-kanken yardımlarını unutmadığım Av. Ca-hit Dedeoğlu, Satranç Üstadı Cem Pekün;

Cumhurbaşkanı Eski Danışmanı Can Pu-lak, Erden Mısırlı; Komşum Prof. Dr. Faik Mergen; Fuat Özkartal, Fahir Gök, Prof. Dr. Gündüz Gökçe, Rahmetli Volkan Kı-rım, Rahmetli Prof. Dr. Hasan Boduroğlu, Eski Şile Belediye Başkanı İhsan Çayıroğlu; Koray Çital, Meral İkiz Hoca Hanım, Metin Kaşo, Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Nusret Elgin, Necmettin Bağcı Hoca’m; Nur Uray, Nebil Kalkavanlar, Nadir Ede, Nüket Yaltı, Ömer Şamlı, Av. Osman Çelik Uluöz (Hu-kukta yardımını daima lütfeder), Seçkin Türesay. Hâlen ve geçmişte görevi paylaştı-ğımız FMV Yönetim Kurulu ile IÜ Mütevel-li Heyeti üyeleri, beraber çalıştığımız FID üyeleri… Unuttuklarım beni bağışlasınlar.

“Bu okul, önce iyi insan yetiştirir.” cümleni-zi okullarımızın duvarlarına astık.Genç Işıklılar bu cümleyi her gün okuyor-lar.

Feyziye Mektepleri Vakfı, Feyziyeliler Işıklılar Derneği ve Işık Üniversitesin-de görev alarak değerli hizmetler veren 4 kuşak bir Işıklı olarak gençlere neler öğütlersiniz?

Gençlere öğütlerim “önce iyi insan” olmaya çalışsınlar. Okuyup çalışırken sağlıklarına özensinler. Kendilerine emeği geçen başta ailelerine ve öğretmenlerine saygı ile sev-gilerini esirgemesinler. İnançla, sabırla aile birliğini korusunlar. Nişantaşı için yazıyo-rum, unutulmasın; komşu kapı son du-rak…

“Sanata Sanatçıya Saygı” kapsamında düzenlenen gecede Sn.Haldun Dormen ile

FMV Yönetim Kurulu rahmetli başkan/üyesi Sn.Mehmet Mısırlı ve eşiyle

Page 21: FYZY Dergisi 33. Sayı

1930’lu yıllar...

1897-1902 yılları arası...Işık Albümünden...

21

Page 22: FYZY Dergisi 33. Sayı

2222

KOLEKSİYONHOBİ

Hayatınızı renklendirin...

Jana Cana KOLELLEFMV Özel Işık İlköğretim Kurumu

İngilizce Öğretmeni1999 Işık Lisesi Mezunu “Ben sana yapma demiyorum, hobi

olarak yine yap.” Hepimiz hayatımı-zın bir döneminde bu cümleyi duy-

muşuzdur. Peki, madem hobi olarak yapacağız, o zaman neden yapalım? Çünkü hobiler; rutin işlerden bunaldığımızda, kendimizi şarj etme ihtiyacı duyduğumuzda, bizi hayata bağlayan ve yardımımıza uzanan birer eldir. Çalışmadığımız zamanları da verimli ve üretken geçirmemizi, bu yolla manevi tatmin duymamızı sağlar. Bize kendimizi gerçekleştirme yolunda ka-pılar açar, merakımızı ve yaratıcılığımızı tetikler. Hayatımıza getirdiği eğlence ve özgürlük duygu-suyla birlikte stresin yarattığı olumsuz etkileri de minimize etmemize yardımcı olur. Hobi sahibi olmayan insanların yaklaşık %40’ının hayatlarını mutsuz bir şekilde geçirdiği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu, hobilerin hayatımıza renk kat-

tığının ve bizde pozitif duygular uyandırdığının da kanıtıdır.

Hobi sahibi olmak, hayatımızın her döneminde ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Gençler, özel-likle yetişme çağında edindiği ho-biler sayesinde kötü alışkanlıklar-dan uzak durabilirler, yetişkinlerse günlük hayatın rutini içerisinde kendilerine nefes alacak vakit ayı-rabilir; boş zamanlarında kendine yetememe gibi nedenlerle yapılan yanlış evliliklerden veya aceleyle verilen boşanma kararlarından ko-runabilirler. Emekliler de depres-yondan korunabilirler. Bir hobiyle

uğraşmak, insanın yaşamı boyunca sürekli karşı-sına dikilen problemlerle daha kolay başa çıkabil-mesini sağladığı için bu yolla sabretmeyi ve müca-dele etmeyi öğrenen kişi, hayatın zorluklarıyla da baş etmeyi öğrenmiş oluyor. İnsanlar hobi tercih-lerini genellikle kendilerini geliştirmek istedikleri alanlara göre belirlediklerinden, ilgi duydukları ve sevdikleri şeyleri yapınca da doğal olarak daha başarılı oluyorlar. Bu başarı da beraberinde öz gü-ven getiriyor. Hatta hobilerimiz sayesinde, bizimle ortak ilgi alanlarına sahip insanlarla tanışıp yeni arkadaşlıklar kurarak sosyalleşme fırsatı da yaka-layabiliriz. Aile ve arkadaşlarımızı da hobilerimize dâhil etmeyi başarabilirsek bu süreç daha da ve-rimli ve nitelikli olur.

Son yıllarda insan merkezli bilimsel çalışmaların artmasıyla farklı iş alanlarında, işe eleman alma kriterlerinde değişim görülüyor. İş mülakatlarında “Hobileriniz nelerdir?” sorusuna verilen cevaplar, aslında insan kaynakları uzmanlarına adayların ki-şilikleri hakkında ipuçları veriyor. Uzmanlar, hobi sahibi olmanın insana tahmin etme, öngörebilme, strateji geliştirme, plan yapabilme, detayları göre-bilme, odaklanabilme, takım çalışmasına uyum sağlayabilme, detayları yönetebilme, analitik ve pratik karar verme, yaratıcılığını kullanma gibi yetiler kazandırdığının bilincindeler. Ayrıca uğraş verdiğimiz hobiler bize sabırlı olmayı ve kolay pes etmemeyi öğretirken başarma azmi ve arzumuzu da körüklüyor. Tüm bunlar da iş hayatının ana damarları olduğundan şirketler özellikle böyle insanların peşinden koşuyor. Hatta bazı şirketler, çalışanları daha yaratıcı olabilsinler diye kendi bünyelerinde hobi kulüpleri kuruyor. Bu kulüp-ler, çalışanların motivasyonunu yükseltip kişisel

Page 23: FYZY Dergisi 33. Sayı

2323

gelişimlerine fayda sağlıyor. El sanatlarından koleksiyonculuğa, spordan sana-ta, dış alan aktivitelerinden zekâ oyunlarına kadar alabildiğince geniş olan hobi dünyasından sizler için son zamanların en çok tercih edilen iki hobi-sini seçtim:

TERARYUM Doğadan gittikçe uzaklaşan, “Ah, bir emekli olsam da yeşillikler içinde küçük bir köye yerleşsem!” diye iç geçiren beyaz yakalılar için ilk önerim Te-raryum.

“Terra” Latince’de toprak, “arium” ise akvaryum demek. Teraryum da “toprak akvaryum” demek oluyor. Teraryumlar dünyadaki tropik ve egzo-tik ekosistemleri taklit ediyor. Nasıl ki dünyanın bu gibi özellikler taşıyan bölgelerinde yağmurlar yağıyor, hızla buharlaşıyor, tekrar yağıyor ve bu döngü tekrarlanıp duruyorsa işte teraryumlarda da benzer prensipler için uygun ortam ve koşullar sağlanmaya çalışılıyor.

Teraryumlara bu açıdan yaklaşıldığında, kendi-leri sadece bir dekorasyon objesi olmaktan çıkıp yağmuruyla, nemiyle, çakılıyla, toprağıyla ve tabii ki bu ekosisteme özgü bitki örtüsüyle ve hayvan-larıyla minik dünyalar olarak kabul edilebiliyor. Ancak her işin olduğu gibi bu işin de bir inceliği var: bitki seçimi. Teraryumda her türlü bitki yetiş-miyor. Teraryum sulak, nemli, sisli, puslu alanlar-da yetişen bitkilere ev sahipliği yapıyor. Pek çok çiçekçi ve serada bulabileceğiniz, teraryumlarda yetiştirmeye elverişli bitki türlerinden bazıları: fitonya, arapsaçı, çeşitli tırmanıcı bitkiler, küçük eğrelti otları, bazı etobur bitkiler, minyatür me-nekşeler... Ayrıca, sokaklarda, bahçelerde, park-larda nemli alanları gözünüze kestirip buralarda serpilip büyüdüğünü fark ettiğiniz minik otlar, yosunlar veya yabani çiçekçikler gibi bitkileri de teraryumunuzda kullanabilirsiniz.

Toprak, su ve güneş gibi temel bakımların yanı sıra teraryumunuzun bakımıyla ilgili diğer yap-manız gereken şeyler çürüyen, kuruyan yaprak-ları temizlemek ve camın tozunu almak. Ayrıca teraryum yapımını öğrenebileceğiniz atölyeler de giderek yaygınlaşıyor. Teraryumunuzu tamamla-dıktan sonra, minik dünyanızı minyatür objelerle süsleyebilirsiniz. Bahçe sizin bahçeniz!

BONSAİ Bahçe, bostan, botanik gibi mevzulara merakı olanlara bir önerim daha var. Yeşillerin arasında en sevimli görünen, ilgi çeken, merak uyandıran minyatür ağaçların büyülü dünyasında maceraya hazır mısınız?

Bonsai sanatı, ilk defa bundan yaklaşık bin sene önce Çin hanedanlığında ortaya çıkmış, daha son-ra Japonlar tarafından alınarak geliştirilmeye baş-

lanmış ve sanatsal bir boyut kazanmıştır. Bonsai; özel saksılardaki ağaçları, özel tekniklerle budaya-rak, şekillendirilerek ve bodurlaştırarak büyütüp onlara estetik bir görüntü kazandırma sanatıdır.

Bonsai yetiştiriciliği, aslında bildiğimiz ağaçların uygun saksılar içinde minyatürleştirilmesi, bodur-laştırılması ve ideal olarak ağaca minik ama yaşlı bir ağaç görünümü kazandırılması demek oluyor. Bonsai bir bitki türü değildir. Pek çok ağaca bon-sai formu verilebilir.

Bonsai yetiştirmek; felsefi olarak empati, uyum, büyüme, gelişim ve hayat döngüsü ile ilişkilendi-riliyor. Budizm felsefesinde bonsai, cennete uza-nan yeşil bir merdiven olarak anlatılıyor. Bonsai yetiştirmek, insan ve Tanrı arasındaki köprü ola-rak görülüyor.

Modern bonsai sanatının amacı, doğanın gerçek-çi fakat minyatür bir tasvirini oluşturmak, zaman içinde değişen, üç boyutlu manzaralar yaratmak. Bonsai, ağaç ve saksı arasındaki görsel uyumdur. Bu konuda kendi estetik ve hayal gücünüzü sergi-lemeniz esastır.

Bonsai, doğadaki büyüklüğüne bakmaksızın her-hangi bir ağaçtan olabilir. Her işin olduğu gibi bunun da zorlukları var. Seçtiğiniz ağaç türünün özelliklerini, ihtiyaçlarını, bakımı ile ilgili püf noktalarını, sık rastlanan hastalıklarını araştırma-lısınız. Sulama, ışık, ısı, hava, gübreleme, buda-ma gibi incelikleri öğrendikten sonra bonsainize vermek istediğiniz şekli, ileride nasıl görünmesini istediğinizi düşünün ve planlayın. Artık bonsaini-zi yetiştirmeye hazırsınız. Dilerseniz dünyaca ünlü bonsai sanatçılarının yetiştirdikleri bonsaileri in-celeyip dünya çapında düzenlenen bonsai yarış-malarını da takip edebilirsiniz.

Bonsaiye bakan bir kişi, altında oturmak isteyece-ği örneğin yıllanmış bir çınar ağacını görüyor ve hayaller kuruyorsa bonsai, amacına ulaşmış olu-yor. Bunun için sevgi, merak ve sabır gerektiğini unutmayın. Ama emeğinizin sonunda size ait, her bir dalında ve yaprağında sizin emeğiniz olan bir canlı yetiştireceksiniz. Sonunda da mini mini bon-saileriniz torunlarınıza miras kalabilir.

O hâlde, şu an tek yapmanız gereken, henüz bir hobi edinmemişseniz yaşamımız üzerinde bunca olumlu etkisi olan bu hobilerden size en uygunu-nu seçmeniz. Unutmayın, kişinin kendisine uygun hobiyi bulmasının yolu, kendini iyi tanımasından geçer. İstek ve zevklerinize kulak verin.

Kolay gelsin.

Page 24: FYZY Dergisi 33. Sayı

24

Spor, sanat ve tasarım... Bu üçlü in-sanın özgürlük arayan doğasında vardır.

Bu üçlü aynı zamanda insanın karakteri-nin oluşmasındaki en önemli yapı taşları olup değerlerinin oluşmasına katkı sağlar, sezgilerini geliştirir, merak ettirir, denetir, yanlışlardan ders aldırır, farklılıkları al-gılatır, karar vermeyi ve strateji yapmayı doğaçlama ile geliştirir.

Günlük hayatımızın dışında bir aktivite yaptığımızda önümüzde birikmiş sorun-lardan kısa bir süre de olsa uzaklaşırız, şayet yaptığımız aktivite rekabete dayalı ise o andaki rekabete odaklanırız, başarı-yı yakalamak için fiziki ve zihinsel bece-rilerimizi mümkün olduğu kadar ortaya çıkarmaya çalışırız, bir takımın parçası olmaya, o takıma en üst düzeyde katkı sağlamaya çalışırız. Beraber hareket et-meyi, paylaşmayı, liderlik etmeyi, takım elemanı olmayı, rekabeti, dayanışmayı ve sorumluluk almayı öğreniriz.

Günümüzde sosyal çevre ve olanakların parametreleri değişti. Bu parametrelerin değişmesinde şüphesiz teknolojideki dev-rimin ve dijital tüketimin rolü çok büyük. Gerek mekanik gerekse elektronik alanda

gelinen nokta, insanları, özellikle kentsel yaşamı seçen insanları, aynı yöne doğru yürümeye ve belirli kalıplara girmeye zor-layarak başarı odaklı hâle getirdi. Bunun sonucunda da çocuklarımızın bir araya gelme, paylaşma ve dolayısıyla doğal öğ-renme, gelişme fırsatları maalesef azaldı.

Çarpık kentleşme sonucu açık oyun alan-larımız azaldı; parkların, bahçelerin ye-rine çağdaş şehircilik anlayışından uzak, ranta dönük, plansız, vizyonsuz yüksek binalar yapıldı. Yollarımız hatta kaldı-rımlarımız bile doldu, yürünemez oldu. Evlerine kapanmak zorunda kalan ço-cukların ilgi alanları mecburen değişti; mahalle arası futbol, misket, çelik çomak, saklambaç, körebe, beştaş ve daha birçok oyunun yerini fiziksel aktiviteleri sıfı-ra indiren masabaşı oyunlar aldı. Kapalı mekânlarda oynanan bu oyunlar, iletişim bozukluklarına yol açtığı gibi çocukların aktif yaşamdan uzaklaşmalarına da sebep olmaya başladı. Bunlara bir de dengesiz beslenme eklenince çağımızın hastalığı obeziteye kadar geldik.

Her geçen yıl çok daha hızlı bir şekilde büyüyen İstanbul’da, çocukların sosyalleş-mesi, aileleri için artık sorun olmaktadır.

SPOR SANAT

TASARIM Eğitimde Spor, Sanat ve Tasarımın Önemi

Ayazağa - Erenköy - Ispartakule JR NBA Basketbol Ligi Takımlarımız

Ahmet BURAKFMV Yönetim Kurulu Genel Sekreteri

&FMV Işık Okulları, Işık Üniversitesi,

Işık Spor Kulübü Başkanı1972 Işık Lisesi Mezunu

Page 25: FYZY Dergisi 33. Sayı

25

AVM’lerde büyütülen çocuklar, duvarlar arasında, kalabalıklar içinde ancak yalnız-lığa sürüklenmektedir.

Bu anlamda kaygıları artan anne ve baba-lar, çocuklarının ileride dışa dönük ve en-telektüel bireyler olmaları için ciddi ara-yışlara yönelmektedir. Çocuklarımız için bu alanda üretilen çözümlerin güvenirliği ve profesyonelliği ise tartışılır!

Bilimsel açıdan konuyu irdelediğimizde, çocuklarımızın yeteneklerinin 2 yaşından 15 yaşına kadar geçen sürede ortaya çıktı-ğını, bu yaştan sonra keşfedilen yetenek-lerin geliştirilmesinin göreceli olarak daha yavaş ve zor olduğunu biliyoruz.

Kuruluşundan itibaren bütün kazancını sadece eğitime yatıran Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları, çocuklarımızın sade-ce bilimsel anlamda değil; sosyal, sportif ve sanatsal anlamda da gelişimlerine katkı sağlamayı ve “önce iyi insan ye-tiştirmeyi” ön plana çıka-rarak velilerin kaygılarını gidermeyi önemsemiştir.

Bu amaçla kurulan “Işık Okulları Spor, Sanat ve Tasarım Akademisi” okul öncesi yaş grubundan üni-versiteye kadar çocukların ve gençlerin kişisel, sosyal, sanatsal ve sportif yetenekle-rini kullanabileceği, kendilerini doğal şartlarda yetiştirebileceği, ge-

liştirebileceği bir ortamdır.

1998 yılında Işık Spor Kulübü çatısı al-tında başlatılan spor ağırlıklı aktiviteler, bugün uzman eğitimcilerimizin katkıda bulunduğu pedagojik çalışmalar, sanat ve tasarım çalışmaları ile geliştirilmiştir.

Ayazağa, Nişantaşı, Erenköy ve Isparta-kule kampüslerimizde spor, sanat ve ta-sarıma yönelik organize edilen “Kış Okul-ları” hafta sonlarında, “Yaz Okulları” ise eğitime ara verilen yaz aylarında hafta içi olarak programlanmaktadır. Beş dönem olarak gerçekleştirilen Işık Okulları Spor, Sanat ve Tasarım Akademisi çalışmalarına her yaş grubundan 5.000’in üzerinde ço-cuk ve genç katılmaktadır.

Bu çatı altında eğitim alan çocuklar, okul-larımızın spor takımlarında yetiştirilerek FMV Işık Spor Kulübü altyapılarında mücadele etmeye başlama şansı da elde

etmektedir. Sporda öncelikle “fair play” ruhuna sahip

sporcuları yetiştiren kulübümüzde amatör-lüklerini yaşayan spor-cularımız, daha ileri yaşlarda yurt içi ve yurt dışı takımlara transfer olarak profesyonel olma

olanağı da bulmaktadır. Yüzme branşında, 2012

yılında Londra’da yapılan olimpiyatlara en genç sporcu

olarak katılma hakkı elde eden bir

ce bilimsel anlamda değil; sosyal, sportif ve sanatsal anlamda da gelişimlerine katkı sağlamayı ve “önce iyi insan ye-tiştirmeyi” ön plana çıka-rarak velilerin kaygılarını gidermeyi önemsemiştir.

Bu amaçla kurulan “Işık Okulları Spor, Sanat ve Tasarım Akademisi” okul öncesi yaş grubundan üni-versiteye kadar çocukların ve gençlerin kişisel, sosyal, sanatsal ve sportif yetenekle-rini kullanabileceği, kendilerini doğal şartlarda yetiştirebileceği, ge-

FMV Işık Spor Kulübü altyapılarında mücadele etmeye başlama şansı da elde

etmektedir. Sporda öncelikle “fair play” ruhuna sahip

sporcuları yetiştiren kulübümüzde amatörlüklerini yaşayan sporcularımız, daha ileri yaşlarda yurt içi ve yurt dışı takımlara transfer olarak profesyonel olma

olanağı da bulmaktadır. Yüzme branşında, 2012

yılında Londra’da yapılan olimpiyatlara en genç sporcu

olarak katılma hakkı elde eden bir

Page 26: FYZY Dergisi 33. Sayı

kız ve bir erkek sporcumuz, ülkemizin gururu olmuştur. Basketbol ve yüzme branşlarında birçok sporcumuz sporcu bursu ile Amerika ve Avrupa’da eğitimle-rini sürdürmektedir.

Türkiye’de eğitimde birçok ilke imza at-mış olan okullarımızda bu yıl Hollandalı millî sporcu Dick Van Londen’in geliş-tirdiği, başta Ajax kulübü olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki kulüplerde uygulanan oyuncu, aile, okul, kulüp iş birliği ile sporcunun başarısını sürekli kıl-ma amaçlı LSM metodu, anlaşmalı olarak Türkiye’de sadece Işıklı sporcularımızın hizmetine sunulmuştur.

Basketbolda dünyanın gözünün üstün-de olduğu 2 NBA aktivitesi okullarımız salonunda gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucunda da 2 öğrencimiz NBA tara-fından Londra’ya davet edilmiştir. Büyük resimde de göreceğiniz gibi Türkiye Bas-ketbol Federasyonumuzun en üst düzey-de temsil edildiği Jr NBA-TBF iş birliği ile Türkiye’de düzenlenecek ve 30 okulun katılacağı turnuvanın kura ve fikstür çeki-mine ev sahipliği yapılmıştır. Bu turnuva-da 3 okulumuzdan minik öğrencilerimiz de bizi temsil edecektir.

Feyziye Mektepleri Vakfı olarak tarihi 100 yılı aşan Türkiye’nin en köklü liselerini 14 yıldır bir araya getirmekte öncülük ve ev sahipliği yapıyoruz. Basketbol, futbol, vo-leybol, masa tenisi, atletizm, yüzme ve te-nis dallarında düzenlediğimiz “100 Yıllık Okullar Spor Şöleni” ile köklü okullarına ve değerlerine sahip çıkmaları konusun-da çocuklarımızda farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.

SPOR SANAT

TASARIM

Işık Spor Lig Takımlarımız26

Page 27: FYZY Dergisi 33. Sayı

27

Son senelerde daha fazla ağırlık vermeye baş-ladığımız sanat ve tasarım çalışmalarımız; müzik, drama, görsel sanatlar ana başlıkları altında birçok farklı dalda sürdürülmektedir. Çalışmalar, Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğretim görevlilerinin destekleriyle de geliş-tirilmektedir.

Çocuklarımızın Işık Okulları Spor, Sanat ve Tasarım Akademisinde ortaya çıkardıkları eserler İstanbul’un en güzide sergi salonla-rından biri olan olan Galeri Işık Teşvikiyede, Ayazağa, Erenköy, Ispartakule kampüslerin-de ve Işık Üniversitemizin Şile Kampüsü’nde dönüşümlü olarak sergilenmektedir.

Bu sene Türkiye’de yine bir ilke imza atılarak 130. yılımızda 130 çocuğumuzla olağanüstü bir orkestra oluşturuldu. Çocuklarımız mü-zik yeteneklerini İstinye Park AVM’de yanda-ki resimde de gördüğünüz gibi, ‘flash mob’ aktivitesi ile dünyaya sundu. Türkiye’nin önde gelen TV kanallarının haber programla-rında da yayımlanan aktivite, YouTube, Face-book, Instagram ve benzeri diğer sosyal med-ya platformlarında 3 ay gibi kısa süre içinde 560.000 kişi tarafından izlenerek beğeni ve olumlu yorumlar aldı.

Geleneksel hâle gelen ve bu yıl nisan ayı içe-risinde yedincisini düzenleyeceğimiz “Spo-ra, Sanata, Tasarıma Işık Tutanlar Ödül Töreni”nde; öğrenci, mezun, veli ve öğret-menler arasında yapılacak anketler sonucun-da Türkiye’de fark yaratan sporcu, sanatçı ve tasarımcılarımıza farklı kategorilerde ödüller vereceğiz.

130 yıldan bu yana ulusal eğitim sisteminin gelişmesine katkı sağlayan Feyziye Mekteple-ri Vakfı Işık Okulları, “Spor, Sanat ve Tasarım Akademisi” ile öğrencilerin bilimsel, ruhsal, bedensel ve sosyal yeteneklerine göre eğitim almalarını sağlayarak dışa dönük, sağlıklı ve birbirlerine destek olacak bireylerin yetişme-sine olanak sunmayı amaçlamaktadır.

130 yıldır “önce iyi insan” yetiştiren FMV Işık Okulları, eğitim ve öğretimde iyi örnekler ya-ratarak öncü olmanın haklı gururunu yaşa-maktadır.

130. Yılda 130 Işıklı İstinye Park Sürpriz Etkinliği

“İyi İnsan” sergisi

https://www.youtube.com/watch?v=Rqao7HTqM0c

Page 28: FYZY Dergisi 33. Sayı

28

BİLİMSOSYAL

SORUMLULUK

Bu ay ilki düzenlenen “Işıklı Konuşmalar” etkinliğinin teması “Üniversite Eğitiminde Yeni Trendler: Girişimcilik ve Yeni Öğrenme” oldu. “Üçüncü Kuşak Üniversitelere Doğru” kitabının yazarı Prof. Dr. Hans Wissema’nın konuk olarak katıldığı etkinliğe, Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay ev sahipliği yaptı. Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde ger-çekleştirilen etkinlikte üniversitelerin inovas-yon ve girişimcilik alanında değişimi masaya yatırıldı. Üniversitelerin iş dünyasının araş-tırma üssü hâline gelişi üzerine sunum yapan Delft Teknoloji Üniversitesinden Emekli Öğretim Üyesi Prof. Hans Wissema, yeni dönem üniversitelerin sosyal ve ekonomik hayatla ilişkisi üzerine konuştu.

Prof. Wissema, 21. yüzyılda üniversitelerin köklü bir değişime uğradığına, bilim temelli, tek disiplinli kurumlar olmaktan çıkarak glo-bal bilgi merkezi olma yolunda ilerlediklerine dikkat çekti. Wissema, “Üçüncü kuşak üni-versiteler yarattıkları bilginin kullanımının ve ticari etkinlik hâline getirilmesinin etkin bir biçimde peşinde olurlar ve bunu kendi-leri için, bilimsel araştırma ve eğitimle eşit önemde üçüncü bir hedef sayarlar.” şeklinde konuştu.

Üçüncü kuşak üniversitelerin eğitim sistem-

lerinin de farklı olduğuna değinen Prof. Wissema, “En temel farklılık interaktif öğrenim. Eğitim metodolojisi değişiyor ve önümüzdeki yıllarda eğitimin nasıl olması gerektiği önemli bir politika konusu olacak. Robotlaşmaya bağlı olarak artık diplomasız kişiler için iş alanları daralıyor. Japonlar, insan gibi davranabilen robotları piyasa sür-düğünde, vasıfsız kişiler için işsizlik günde-me gelecek. Yüksek işsizlik oranları, özellikle IT gibi alanlarda uzmanların az olmasıyla bir-leşti. Almanya, İskandinav ülkeleri, Hollanda gibi yerlerde de el emeğiyle çalışanlarda açık var. Tüm bunlar göz önüne alındığında eği-tim bir ülkenin refah düzeyinde giderek daha önemli rol oynamaya başlayacak.” dedi.

ÜNİVERSİTELER SADECE BİLGİ AKTARAN OLMAKTAN ÇIKIP TİCARİLEŞİYOR

Etkinliğin bir diğer önemli ismi dünya çapında yaptığı çalışmalarla tanınan, Işık Üniversitesi İnovasyon ve Girişimcilik Merkezi Direktörü Prof. Dr. Ali Beba oldu.

Prof. Ali Beba, “Dünya dördüncü ve beşinci nesil üniversitelere doğru gidiyor, üniversi-telerin yapısı değişiyor. Üniversiteler sadece bilgi üreten değil, bunu aktaran ve ticari değer yaratan bir hâle dönüşüyor. Bu değişi-min farkında olmalıyız. Bizim de bilgiyi para-ya dönüştüren üniversitelere ihtiyacımız var.”

Birinci “IŞIK Conversations” etkinliği gerçekleştiFeyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi “Işıklı

Konuşmalar” serisinin ilkinde “Üçüncü Kuşak Üni-

versitelere Doğru: Geçiş Dönemini Yönetmek”

kitabının yazarı Prof. Dr. Hans Wissema’yı ağırladı.

Page 29: FYZY Dergisi 33. Sayı

29

diyerek sunumuna başladı. “Gündelik yaşantımızı değiştiren teknolojik değişimler, bilgi üre-tim merkezi sayılabilecek üniversiteler ile ülkelerin kalkınmasını sağlayan sanayinin zorunlu birlikteliğini gündeme getirdi.” diye konuşan Beba, “Bu zorunluluk sonucu çıkan üçüncü nesil üniversiteler, son 20 yılda üniversitelerin bilgi birikimini teknolojiyle birleştirerek sanayi dünyasına katkı sağlamayı amaçlıyor.” dedi.

Prof. Beba “Ticari başarı yakalayacak farklı ürünleri ortaya koymanın anahtarı bilgi üreti-minden geçiyor.” derken Türkiye’de son yıllarda AR-GE yatırımları artsa da bunun yeterli olmadığını belirtti. “Bizde bilgiyi üretmek yerine bilgiyi kullanmak ön planda.” diyen Prof. Ali Beba, son 20 yıldır Türkiye’de üniversite-sanayi iş birliğinin oluşturulması gerektiği üze-rinde konuşulduğunu ifade etti. Bunun bir türlü işleyemediğini kaydeden Beba, “Üniversiteler ekonominin birer parçası. Türkiye’de bu algı çok yavaş yerleşiyor. İnovasyon ve girişimcilik üniversitelerde öğretilir. Bu da hükümet ve sanayicilerin desteklemesiyle olur.” diye konuştu.

Etkinliğin ev sahibi, Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay, Işık Üniversitesinin “Işıklı Konuşmalar” dizisine bu etkinlikle başlamasının bilinçli bir seçim olduğunu vurguladı ve ekledi: “130 yıllık bir eğitim kurumunun bu yıl yeni bir evreye giren 20 yaşındaki üniver-sitesinden beklediğimiz geleceğe uzanan dokunuşlardan biri; sadece kendini yenilemek değil, yetiştirmek istediği “21. yüzyılın iyi insan”ını da tanımlamak amacına hizmet eden bir etkinlik oldu.” dedi.

Tekinay sözlerini şöyle sürdürdü: “Orta Çağ’dan itibaren üniversiteler, yaklaşımlarına ve rol-lerine göre ayrıştırabildiğimiz kuşaklar boyu evrim geçirmekteler. Öyle ki bir üniversitenin en son kuşak olup olmadığı yaşıyla ilgili değil, en yaşlı üniversiteler hızla evrilip en uzak geleceğe uzanabiliyor. Dinle bilimin ayrılıp laik üniversal sistemin bilimsel düşünceye, metoda ve tek-rarlanabilir öğretiye dayanmasıyla gözlerini geçmişten geleceğe çeviren üniversiteler; nitelikli insan, bilgi ve hizmet üreterek içinde bulundukları zaman ve mekândan geleceğe ve evrene erişmek zorundalar.” dedi.

YENİLEŞİM VE GİRİŞİMCİLİĞİ EL ELE GÖTÜREN ÜNİVERSİTE OLMAK ŞART!Tekinay, “Üniversiteleri bulundukları ve beslendikleri coğrafyada incelemek, son zamanlarda çok kullanılan “dünya üniversitesi” deyişinin anlamını tartışmak gerek” diyerek sözlerine devam etti ve ekledi, “Toplumla iç içe, bilgiyi hızla toplumun hizmetine sunan, yenileşim (inovasyon) ve girişimciliği el ele götüren bir üniversite olabilmek için hem her zamankinden çok insan kaynağına ve altyapıya ihtiyaç var hem de yönetsel açıdan değişik sektörlerle (yerel yönetim, devlet, endüstri, uluslararası kuruluşlar gibi) ve değişik forumlarda iş birlikleri-ne, ortaklıklara, temsile ve koordinasyona ihtiyaç var. Yeni kuşak üniversiteleri farklı kılan özellik, belki de sadece üstüne yaşadığımız gezegenin büyük sorunlarından yerel ve bireysel üretimin çözüm sunabildiği tekil problemlere kadar değişen ölçekte etkin olabilen yaklaşım: yenilikçilik ve girişimcilik bu yaklaşımın önde gelen olmazsa olmazları. Diğerleri etik değer-ler, saygı, iletişim yetisi...” dedi.

Page 30: FYZY Dergisi 33. Sayı

IBM Türk Genel Müdürü Isabel Gomez Cagigas ve FMV Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şi-rin Tekinay’ın, IBM ve Işık Üniversitesi adına imzaladığı anlaşma ile nitelikli insan yetiştirmek amacıyla çalışmalar yürütülecek.

Bu ortaklık ile Işık Üniversitesi öğrencileri, araştırma görevlileri ve akademik kadrosu, IBM uzmanları ile eğitim, akademik araştırma ve inovasyon çalışmaları alanlarında iş birliği ger-çekleştirecek.

Geleceğin inovatif ve girişimci bireylerini yetiştirmek için yapılacak çalışmaları desteklemek amacıyla IBM akademik iş birliği çerçevesinde yazılım, donanım, IBM bulut teknolojileri, eği-tim materyalleri ve hizmetleri sağlanacak. Öğrencilerin ve akademik kadronun yeni teknoloji-leri kullanarak araştırma ve geliştirme projeleri yapmaları desteklenecek.

Işık Üniversitesi ve IBM arasında gerçekleşen bu stratejik iş birliği ayrıca eğitim müfredatının geliştirilmesi, öğrencilere staj/iş imkânları gibi destekler ile IBM tarafından konuk öğretim görevlisi ve öğrenci danışman desteğini kapsıyor.

Dünya Standartlarında Yerel Katkıyı Sağlıyoruz

Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay imza töreninin ardından, “Feyziye Mektepleri Vakfı ve Işık Üniversitesi olarak “İyi İnsan Yetiştirme” misyonunu iyi meslek insanı ve bilim insanı yetiştirmek olarak algıladığımız için öğrencilerimizi bilimsel ve bilişsel düşünce ile do-natıp mezun etmek istiyoruz. IBM ile yaptığımız bu iş birliği, bütün çalışanlarımızın ve öğren-cilerimizin yararlanacağı bir platformu üniversitemize sunacak. Kampüsümüzde kuracağımız AR-GE tesisimiz; gelişen iş fikirlerine ve girişimcilere destek olacak. Bu yüzden heyecanlıyız, mutluyuz. 21. yüzyıla damga vuran “nesnelerin İnternet’i” ve “büyük veri yönetimi” teknolo-jileri konusunda araştırmalar yapacağız. Bu bilimsel araştırmalar sadece akademik platformda değil; araştırma-geliştirme ve eğitim döngüsü içerisinde devam edecek. Üniversitemizin düs-turlarından biri olan dünya standartlarında yerel katkıyı destekleyecek bilişsel altyapımızı ve eğitimlerimizi IBM ile paylaşmaktan çok mutluyuz. Her iki kuruma ve bu birlikteliğin dokun-duğu her noktaya hayırlı olsun.” dedi.

Işık Üniversitesi ve IBM Yan YanaIBM Türkiye Cloud Ecosystem Development Müdürü Jale Akyel, “Işık Üniversitesi ile geçmiş-ten gelen ilişkimizi bu proje ile taçlandırmak bizim için mutluluk verici. Bu girişim, içinde bulunduğumuz inovasyon ekosistemine katkıda bulunacak. Hedeflerimiz ortak; güncel tek-nolojiler konusunda öğrencilerin yeni beceriler edinmesini ve onlara girişimcilik ruhu aşılan-masını sağlamak. Ayrıca yenilikçi çalışmalar gerçekleştireceğimiz ve öğrencilerin deneyimle-rini geliştireceği bir “inkübasyon merkezi” oluşturuyoruz. Özellikle bulut teknolojileri ve endüstriyel bilgilerimizi Işık Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri ile paylaşmaktan büyük mutluluk duyacağız. 130 yıllık bir gelenekten gelen Işık Üniversitesi ve 104 yıllık IBM birlikteliği hepimize hayırlı olsun.” dedi.

IŞIK ÜNİVERSİTESİ VE IBM

AKADEMİK ARAŞTIRMA VE İNOVASYON ÇALIŞMALARI

ALANLARINDA İŞ BİRLİĞİ

SOSYALSORUMLULUK

30

Page 31: FYZY Dergisi 33. Sayı

IBM’nin Türkiye’deki yeni girişimcilere danışmanlık-teknoloji desteği sağladığı ve bu genç girişimcilere Silikon Vadisi’nin kapılarını açtığı uluslararası organizasyon SmartCamp’in İstan-bul finali yapıldı. Faaliyet süresi 5 yılı aşmamış, küresel vizyonu olan ve akıllı dünya için bu-lut üzerinde çözüm üreten girişimcileri ağırlayan IBM SmartCamp 2015’in İstanbul kazananı “Smart Moderation” projesinin sahibi Moderasyon Bilişim oldu.

IBM SmartCamp 2015’in açılış konuşmasını yapan FMV Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay, “Bu yarışmaya ev sahipliği yapmak bizim için önemli. Işık Üniversitesi olarak IBM ile yıllardır süren verimli bir iş birliğimiz var. Bu iş birliğimize son zamanlarda hız ver-dik. Gelecek yüzyıla nitelikli insan yetiştirme vizyonuna sahip bir üniversiteyiz. 130 yıllık bir eğitim kurumunun ‘iyi insan yetiştirme misyonu’ doğrultusunda ‘gelecek yüzyılın iyi insanları kimdir?’ diye düşününce en başta geçen sıfatlardan bir tanesi ‘girişimcilik’ oluyor. Bu yüzden, bu yarışma bizim için çok anlamlı” şeklinde konuştu.

GİRİŞİMCİLERİN GLOBAL PLATFORMDA İLERLEMELERİNİ DESTEKLİYORUZ IBM SmartCamp 2015’in finalinde konuşma yapan IBM Ekosistem Bölüm Müdürü Jale Akyel, “İnovatif yönde gelişmeyi sürdüren, 104 yıllık çok köklü bir şirket olan IBM, Türkiye’deki girişimcilerin global platformda ilerlemelerini desteklemek için 5 yıldır SmartCamp etkinliğini düzenliyor. ‘Küresel Girişimcilik Programı’nın bir parçası olan SmartCamp, rekabet ortamın-da kendini farklılaştıracak bir çözümle ilerleyen, gelişmiş ve büyümeye açık girişimcilerle her sene daha fazla değer kazanmaya devam ediyor. ‘Smart Moderation’ küresel yarışmada da başarılı olacak, inanıyoruz. Proje ortağımız StartersHub ile birlikte onları en iyi şekilde yarı-şabilmeleri için hazırlık planlarımızı da yaptık. Son 4 yılda seçtiğimiz 3 girişimci şirket, IBM SmartCamp küresel finalisti oldu. Bu yıl da bunu başaracağımızdan kuşkumuz yok.” diyerek düşüncelerini dile getirdi.

TÜRK GİRİŞİMCİLER PROJELERİNİ SİLİKON VADİSİ’NDE ANLATACAKDünya çapında 30 şehirde düzenlenen uluslararası etkinliğin İstanbul ayağında birinci olan M.Özgür Güngör, önümüzdeki günlerde 30 şehrin birincileri ile küresel jüri önünde yarışacak ve ilk 10‘a girmeye çalışacak. İlk 10 girişimci, Şubat 2016’da Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenecek olan “Launch” organizasyonunda final etkinliğine katılma hakkı kazanacak. IBM’den yıllık 120 bin dolara kadar ücretsiz bulut servisleri kazanan finalistler, aynı zamanda “Launch Festival”de canlı sunum yapma fırsatı, “IBM Global Entrepreneur of the Year” ödülü ve 25 bin dolar yatırım ile launch inkübasyonunda yer alma şansını da elde edecek.

“IBM SmartCamp” Işık Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşti.Türkiye’de 5’incisi düzenlenen “IBM SmartCamp İstanbul 2015”, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi ev sahipliğinde Maslak Kampüsü’nde gerçekleştirildi.

31

Page 32: FYZY Dergisi 33. Sayı

KAGİDER ve Işık Üniversitesi, kadın giri-şimciliği ve istihdamını artırmak amacıyla girişimcilik eğitimlerini tek bir platformda toplayan “KAGİDER Pusula” için iş birliği protokolünü, Global Girişimcilik Haftası kap-samında ‘19 Kasım Dünya Kadın Girişimcilik Günü’nde imzaladı. İstanbul - 19 Kasım 2015 - Türkiye’de ka-dın girişimciliğinin gelişmesi ve kadınların çalışma yaşamına katılımının artması için 2002’den beri faaliyetlerini sürdüren KAGİ-DER ve Türkiye’nin en köklü eğitim kurum-larından biri olan Işık Üniversitesi, Türkiye’de kadın girişimciliği ve istihdamını artırmaya yönelik önemli bir iş birliğine imza attı. KAGİDER Başkanı Sanem Oktar ev sahipli-ğinde; Işık Üniversitesi Rektörü Şirin Teki-nay, Işık Üniversitesi İnovasyon ve Girişim-cilik Merkezi Direktörü Prof. Dr. Ali Beba ve her iki kurumun yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen lansman toplantısı ve imza töreni için, Global Girişimcilik Haftası kapsamında Dünya Kadın Girişimcilik Günü olan 19 Ka-sım 2015 tarihi seçildi.KAGİDER Başkanı Sanem Oktar:“Kadın girişimciliği; bir kalkınma, eşitlik ve ekonomik gelişim fırsatıdır.”Toplantı sırasında projeye ilişkin bilgiler ve-ren KAGİDER Başkanı Sanem Oktar şunları söyledi: “KAGİDER olarak kadın girişimcili-ğinin sadece bir cinsiyet meselesi değil, aynı zamanda bir kalkınma, eşitlik ve ekonomik

gelişim fırsatı olduğuna inanıyoruz. Bu doğ-rultuda 13 yıllık girişimcilik projesi deneyi-mimizi kullanarak girişimcileri destekleme çalışmalarımıza, böyle anlamlı bir günde, bir yenisini daha eklemenin heyecanını ve guru-runu yaşıyoruz. KAGİDER Pusula adlı İnter-net portalı üzerinden çok daha fazla sayıda kadın girişimci ve kadın girişimci adaylarına eğitimlerimizi ulaştırarak kadın istihdamını desteklemeyi hedefliyoruz. Projenin akade-mik partneri olan ve konunun uzmanı aka-demisyenlerle KAGİDER Pusula projesinde paydaşımız olan Işık Üniversitesine, bu proje-yi bir sosyal sorumluluk projesi olarak değer-lendirdikleri için teşekkürü bir borç bilirim. Türkiye çapında girişimci kadınlara erişimi-mizi sağlayarak kadın girişimcilere yön gös-terecek bu projenin hayata geçebilmesi için sergiledikleri örnek ekip çalışması ile altyapı için gerekli fonu yaratan değerli üyelerimize ve “Ben 1 Gün Kadınken” oyunumuza destek veren BKM ekibine emekleri için minnetimizi ifade etmek isterim.”Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Te-kinay:“Kadınların iş hayatında daha etkin rol alma-ları için çalışacağız.”Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Te-kinay “Girişimciliğe ve kadın girişimci sayı-sının artmasına önem veren Işık Üniversitesi ile bu konuda en aktif derneklerden biri olan KAGİDER’in kadın girişimcilerin ve kadın

KAGİDER’in, Işık Üniversitesi iş birliği ile hayata geçirdiği“KAGİDER Pusula”, kadın girişimcilere yön verecek

SOSYALSORUMLULUK

32

Page 33: FYZY Dergisi 33. Sayı

girişimci adaylarının eğitilip iş hayatında daha etkin olmalarına destek vermek üzere başla-dığımız bu sosyal sorumluluk çalışması ile kadın istihdamına ve kadın girişimciliğine destek vermekten mutluluk duyuyoruz. Daha önce KAGİDER ile kadın girişimcileri destekleyen çok sayıda proje tecrübesi ile Prof. Dr. Ali Beba liderliğinde; bu iş birliğinin kalıcı, verimli ve uzun soluklu olacağına inancımız tam.” dedi.KAGİDER Pusula platformunda, KAGİDER “İşimi Kuruyorum Eğitim Modülleri”nin yanı sıra yeni girişimciler için girişimciliğe dair yararlı bilgiler, ilham veren başarı hikâyeleri ve finansal erişim bilgileri yer alacak. Kadın girişimcilere İnternet üzerinden “İşimi Kuruyorum” eğitimlerinin verileceği iş birliği kapsamında; Girişim Gurusu Prof. Dr. Ali Beba rehberliğinde Işık Üniversitesi, KAGİDER Pu-sula İnternet portalında verilecek eğitimlerin içeriklerinin oluşturulması ve geliştirilmesinde KAGİDER’e akademik ve pratik destek sunacak. Işık Üniversitesi ayrıca, KAGİDER tarafından portal için hazırlanan “İşimi Kuruyorum” adlı eğitim modüllerini içerik açısından değerlendi-rerek bu modülleri geliştirmek ve güncellemek gibi çalışmaların yanı sıra; eğitimlere katılan kadın girişimcilerin çevrim içi ortamda bilgilerini test edebilecekleri kısa sınav ve egzersiz gibi eklerin geliştirmesine de katkı verecek. Türkiye’nin her yerinde kadın girişimcilere sertifikalı eğitim imkânıKAGİDER Pusula, Türkiye’nin her yerinde kadın girişimciler için iş planı hazırlama, finans, pazarlama, organizasyon geliştirme, yeni coğrafyalara açılma ve inovatif özellikli projeler için maddi desteklere erişim konusunda bilgi desteği verilmesi, networking sağlanması gibi birçok modülü kapsıyor. Eğitimlerini başarıyla tamamlayan kadın girişimcilere ise KAGİDER ve Işık Üniversitesi onaylı sertifika verilmesi hedefleniyor.Katılımda bir sınırlamanın olmayacağı proje kapsamında; programdan yararlanacak kadın gi-rişimcilerin profilleri ve sayıları hakkındaki sağlıklı bilgilere, programın başlamasının ardın-dan, 2016 yılının ilk yarısında ulaşılması öngörülüyor.

Işık Üniversitesinin hedefi, üniversite ve sanayi arasında etkin ve nitelikli, gerçekçi ve sonuca ulaşabilen iş birlikleri oluşturmak ve sınırlı kaynakların rasyonel bir şekilde kullanılması için kuvvetli bir bağ kurmaktır. Bu noktada Işık Üniversitesi ve Repkon yıllardır sürdürdüğü yakın ilişkileri resmî bir anlaşma ile yeni hedeflere taşıdı.

Üniversitelerin temel görevi, bir yandan eğitim ve öğretim hizmetleri vermek, diğer yandan da temel ve uygulamalı alanlarda araştırma yapmaktır. Yapılan araştırmaların temel amacı ise bilgi üretilmesi ve mevcut bilgilere yenilerinin katılmasıdır. Üniversitelerin yaptıkları araştırmaların çoğunluğunu temel araştırmalar, bir kısmını ise uygulamalı araştırmalar oluşturmaktadır. Yü-rütülen uygulamalı araştırmalar ile sanayinin problemlerine pratik çözümler getirilmektedir. Diğer bir ifadeyle üniversiteler bir yandan yaptıkları eğitim-öğretim faaliyetleri ile sanayinin ihtiyaç duydukları Araştırma-Geliştirme (AR-GE) personelini yetiştirmekte, diğer yandan da araştırma yaparak sanayinin ihtiyaç duyacağı alanlarda bilgi üretmeye çalışmaktadırlar.

Işık Üniversitesi ve Repkon (www.repkon.com.tr) arasında gerçekleşen iş birliği, araştırma-geliştirme ortaklıkları ve karşılıklı bilgi paylaşımının yanı sıra geleceğin AR-GE çalışanlarını yetiştirmek üzere eğitim programlarını da kapsıyor.

Repkon CEO’su Azer Aran, Satış Direktörü Neşet Özsoy, Konsept Tasarım Sorumlusu Cem Biro, Akışkan Sistemler ve Proses Geliştirme Sorumlusu Güneş Aydın’ın da katıldığı imza tö-reninde Repkon Teknik Müdürü İbrahim Külekçi, Repkon çalışmaları ve projeleri hakkında detaylı bir sunum gerçekleştirerek katılımcıları bilgilendirdi.

Işık Üniversitesi ve Sanayi İş birliğinde Yeni Bir Halka “Repkon”

33

Page 34: FYZY Dergisi 33. Sayı

34

GEZİ

19. yüzyıl… Milliyetçilik akımının kol gezdiği Balkanlarda, Selanik şehri, önem-li bir ticaret merkezi ve aynı zamanda

çatırdayan Osmanlı Devleti’nin Batı’ya dönük, gülen ve aydınlık yüzüdür. Bu aydınlık yüz, tüm ilerici fikirlerin doğum yeridir âdeta. O ilerici fikirleri taşıyanlardan biri de Zeki Efendi’dir. Zeki Efendi, iyi eğitim aldığından yeni kuşakların da aydın fikirli olması gerektiğine inanmaktadır. O aydınlık nesillerin yetişmesi için modern Türk okullarına ihtiyaç vardır, Zeki Efendi de böyle bir okul açmak istemektedir. Zeki Efendi çocuklarını da aydın fikirli yetiştirmekte ve hayalini onlarla paylaşmaktadır. Ne yazık ki ömrü bu hayalini gerçekleştirmeye yetmez. Oğlu Mustafa Tevfik Efendi, babasının hayalini çok iyi bildiğinden, onun ölümünün ardından bu hayali babası için gerçekleştirmek ister ve uygun bir bina aramaya

başlar. Uzun araştırmalar sonucunda o binayı, iki sokağın kesiştiği yerde keşfeder Tevfik Efendi. Oldukça harap durumdaki binayı hayırseverlerin de yardımıyla restore ettirir. Okul 1883’te Feyz-i Sıbyan adıyla eğitime açılır açılmasına da eksikler çoktur ve aydın gençler yetiştirecek öğretmenler eksiktir. Oysa Mustafa Tevfik Efendi babasının modern bir okul kurma hayalini tam anlamıyla yerine getirmek istemektedir. Niyetini Selanik Maarif Müdürü’ne açar. Maarif Müdürü bu isteği büyük bir sevinçle karşılar ve bir encümen kurul-masını ister. Encümen iki yıllık uğraşlar neticesin-de Zeki Efendi’nin hayalini gerçeğe dönüştürür ve modern Feyz-i Sıbyan 1885’te hayat bulur.1900 yılında okul, yine o dönemin aydınlarından olan Şemsi Efendi’nin de bünyesine katılma-sıyla Feyziye adıyla mezunlar vermeye başlar. Feyziye’nin parlak günleri Balkan Savaşı’na kadar

SELANİK’TEN YÜKSELDİ SESİMİZ:“ÖLÜMSÜZ ATATÜRK, IŞIĞININ İZİNDEYİZ!”Sema TEKDOĞAN

FMV Özel Ayazağa Işık OrtaokuluMüdür Yardımcısı

Page 35: FYZY Dergisi 33. Sayı

35

sürer. Savaş sebebiyle İstanbul’a taşınan ve nice parlak gençler yetiştiren Feyziye, 17.12.1934 tarihinde ellinci yaşını kutlarken Atatürk’ün ona-yıyla Işık adını alır.Selanik’ten doğan o Işık, bugün kimliğini gurur-la taşıdığımız sıcak bir yuva bizler için…Dile kolay… Selanik’ten, Atatürk’ün doğduğu kentten yükselen IŞIK bugün 130 yaşında… İlkelerinden ödün vermeden, Atatürk’ün izinde, yine aydınlık gençler yetiştirme hedefinde… 130 yıl sonra… 9 Kasım sabahı…Okulumuzun C Blok katında, sabah 05.30’da tatlı bir telaş var. Heyecanlı 73 pırıltılı küçük yürek, yönetici ve öğretmenleri eşliğinde 13 senedir süregelen bir yolculuğa çıkmaya hazırlar. Büyüdüklerinde çocuklarına, torunlarına anla-tacakları duygusal, gururlu ve unutulmayacak bir tablonun kahramanları olacaklar. Selanik’e okulumuzun temellerinin atıldığı şehre, Atatürk’e gidiyorlar çünkü. Tıpkı kendilerinden önceki 5. sınıfların yaptığı gibi 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü Töreni’nde Selanik’te, Atatürk’ün doğdu-ğu evde, hazırladıkları oratoryoyla izleyenleri gözyaşlarına boğacaklar. Öyle güzeller ki… Öyle hayat dolular ki… Atatürk’ün kurduğu cumhu-riyeti niçin çocuklara ve gençlere emanet ettiğini anlayabiliyorsunuz onlara bakınca. 10 saatlik yol boyunca yorulmadılar, büyümüş de küçülmüş hâlleriyle kendilerine verilen görevin bilincinde ağırbaşlılıkla Işıklı olmanın gururunu önce ken-dilerine, sonra öğretmenlerine yaşattılar.

Yolculuğumuz İpsala Sınır Kapısı’na kadar sessiz-lik içinde geçiyor. Sınır kapısında Türk toprak-larını arkada bırakarak Yunanistan topraklarına geçiyoruz. Yol boyunca küçük köyler, tarlalar, sıra sıra ağaçlar Anadolu’nun yollarından pek de farklı değil. Komşumuzla topraklarımız ne kadar da birbirine benziyor! Bu iki diyar, birbirine öyle-sine yakın ama bir o kadar da uzak ki… Tarih boyunca hüzünle sevincin, umutla umutsuzlu-ğun, karanlıkla aydınlığın, dostla düşmanlığın bu kadar diz dize olduğu iki toprak parçası var mı acaba yeryüzünde? İlk durağımız Kavala. Kavala’nın tarihi MÖ 600’lü yıllara uzanıyor. Taşoz’dan gelenler tara-fından Neapolis adıyla kurulan ve 1912 yılına kadar Osmanlı’ya ait olan kente 1923’te gerçek-leşen nüfus mübadelesiyle Kapadokya’da yaşayan Rumlar yerleştirilmiş. Bugün yaklaşık 60 binlik nüfusu ile Batı Trakya’nın en büyük merkezle-rinden biri.Şehre girer girmez Osmanlı döneminden kalma bir su kemeri görüyorsunuz. Muhteşem Süleyman tarafından şehrin su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış bu kemer.Şehir korunaklı bir limanın tepesine kurulmuş. Deniz kıyısında sandığınız kent aslında tepeler-

Page 36: FYZY Dergisi 33. Sayı

36

de yaşıyor. Ve tepeye çıktıkça İstanbul’un tarih kokan cumbalı sokaklarında geziyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz.Sokaklardan tepeye çıkarken duvarları bitişik, iki veya tek katlı Rum evlerine sempatiyle bakmamak mümkün değil. Çoğu eski yüzlü binalar, göz gra-fitileriyle süslü, saksıların ve ahşap panjurlarının yardımıyla nostaljik bir hava yayıyor etrafa. Tepede sizi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın evi, büstü ve bir kilise selamlıyor. Kavala’da doğ-muş Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Paşa, şehirde anıtı dikilecek kadar sevilmiş. Bunun sebebi ise Osmanlı İmparatorluğu’na başkaldırıp kendi hanedanını kurmuş olması. Kendisinin Arnavut asıllı fakat Konyalı göçmen bir ailenin oğlu olduğu söyleniyor. Osmanlı tarafından önce vergi memu-ru sıfatıyla görevlendirilmiş sonra da Napolyon’a karşı savaşması için Mısır’a gönderilmiş. Çok hırs-lı diye not düşmüş tarih kitapları ona. Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı görünse de Fransızların yardımıyla düzenli bir ordu kurmuş ve Osmanlıya kafa tutmuş. Kavala, bugün Mısır Valisi’nin adı ve mirasıyla bütünleşiyor.Biraz dinlenme ve bol sohbetli bir yemekten sonra Kavala’yı arkada bırakarak Atatürk’ün doğduğu kente, Selanik’e, doğru yola çıkıyoruz.Selanik’in öyküsü uzun bir öykü aslında: Denizi ayrılık kokuyor, sokaklarında tarih yatıyor, tarih yazan kahramanlarının dört duvara sığmayan hayatları efsaneleşiyor.

Selanik’i Makedon Kralı Kassandros kurmuş ve Büyük İskender’in kardeşi ve karısının ismi olan “Thessalonika” ismini vermiş. Bundan sonra Romalılara ve sonrasında Bizans’a geçmiş olan şehir daha sonra bağımsızlığına kavuşuncaya kadar Osmanlı egemenliğinde kalmış.Sadece Atatürk’ün doğduğu kent değil Selanik,

Nazım Hikmet’in memleketi… Trajik mübadele öykülerinin mekânı… İzmir’in karşısında, onun ikiziymiş gibi duran bir dost… Biraz eski, biraz yıpranmış ama yine de görmüş geçirmiş hâliyle bir o kadar vakur…Hani eski kartpostallarda şehirler görürüz: Süslü balkonlarında çiçekler açan evler, palmiyelerin altında kol kola yürüyen beyefendi ve hanıme-fendiler... Uzakta kara dumanları tüten gemi-ler… Faytonlar vardır caddelerinde, kayıklar var-dır iskelelerinde… İşte Selanik, o siyah beyaz kartpostallardan fırlamış da çıkmış gibi durur bugün… Geniş ve upuzun bir meydan olan Aristoteles Meydanı, Selanik’in giriş kapısı çünkü denize bu meydanı geçerek ulaşmak mümkün. Meydanda palmiyeler, oteller, mağazalar, güvercinler ve cıvıl cıvıl insanlar, Akdeniz’in görkemli şehirlerinden biriymiş havası veriyor âdeta kente. Beyaz Kule, şehrin en önemli yapısı. Yaklaşık 30 metre yüksekliğinde Selanik’in simgesi sayılan bu kule, Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde yaptırılmış. Kule Osmanlılar tarafından denizden gelecek tehlikeler için önce savunma amacıyla sonra da garnizon ve hapishane olarak kullanıl-mış. 1912’de Balkan Savaşlarının sonucu olarak Selanik Yunanlıların eline geçince, beyaza boyan-dığı için ismi Beyaz Kule olarak kalmış ancak şu anda Kule’nin beyazlığından eser yok.Selanik surları 19. yüzyıl sonlarına kadar şehrin deniz kıyısı da dâhil olmak üzere dört bir tarafını çevreleyerek şehri korumuş. Bu surlar, şehrin Kassandros tarafından kurulduğu MÖ 316’ya kadar dayanıyor. Kentin batı ucundan başlıyor ve kuzeydoğuda yer alan Yedi Kule Hisarı’na kadar şehri kuşatıyor. Selanik; kalesi, kiliseleri ve müzeleri ile gezilme-ye değer bir şehir... Ama bizim için esas değeri pembe panjurlu bir evi merkezinde saklaması:

GEZİ

Page 37: FYZY Dergisi 33. Sayı

37

Ata’mızın doğduğu evi.O evin hikâyesi mi: Ali Rıza Efendi, bu evi 1878’de kiralamış. Mustafa Kemal, evin ikinci katındaki odada dünyaya gelmiş. Aile, Ali Rıza Efendi’nin ölü-müne kadar bu evde yaşamış.Mustafa Kemal, 1893’te Selanik Askerî Rüştiyesine kaydolarak evden ayrılmış. II. Meşrutiyet’in ilanın-dan önce Selanik’te görevlendirilince evi satın almış; annesi ve kız kardeşiyle birlikte burada oturmuş. Mustafa Kemal’in Selanik’ten ayrılmasından sonra da bu evde oturan annesi Zübeyde Hanım, Balkan Harbi’nden sonra Selanik’in işgale uğraması üzerine evi bırakıp İstanbul’a gelmiş.Lozan Antlaşması’ndan sonra ev, Yunan hükümetine geçmiş ve Yunanlı bir iş adamına satılmış. Ancak daha sonra Selanik Belediyesinin girişimleri ile iş adamından satın alınıp Atatürk’e hediye edilmiş. Şu anda Türk Konsolosluğunun hemen yanında müze olarak kullanılan evin giriş kapısına Selanik Belediyesi tarafından şu tümceler yazılmış:“Türk milletinin büyük müceddidi ve Balkan ittiha-dının müzahiri Gazi Mustafa Kemal burada dünyaya gelmiştir. İşbu levha Türkiye Cumhuriyeti’nin onun-cu yıl dönümü münasebetiyle konulmuştur.” 130 yıl sonra Işıklı çocuklar bir kez daha Atatürk’ün evinde… 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü Töreni. Kaç baharı onsuz yaşadık? Kaç kez ülkenin geleceği için endişelendik? Kaç kez kara bulutlar kapladı ülkemizin üstünü? Kaç kez ayaz vurdu gençleri-mizin ümit dolu yaşamlarına? Yüreğimiz kaç kez karalar bağladı onsuz geçen yıllarda? Yine de yılmadan izinden yürüdük!..Büyüdükçe kirlenen dünyamızda, biz Atatürk’ün ilkeleriyle büyüdük. İyi ki de böyle büyüdük! Zaman zaman yüreğimize karalar bağlatmaya çalı-şanlar olsa da onun ışığından kopmadık. Ve ışığının yolunu takip etsinler diye öğrencilerimize Atatürk’ü anlattık.

10 Kasım sabahı yanımızda yarına gülümseyen 73 Atatürk çocuğu vardı. Bizim gibi onlar da onu hiç görmemişlerdi, sesini duymamışlardı, yine de küçü-cük yüreklerinde sevgi büyütmüşlerdi ona karşı.Ve bu sevgi küçük bir evin bahçesinde, onun oynadığı nar ağacının altında bir şiir olup daha da büyüdü. Ata’mızı coşkuyla Selanik’te bir kez daha andık. Hem hüzünle hem gururla… 73 Işıklının Atatürk sevgisini anlatan sesleriyle hep bir ağızdan kafa tuttuk içimizdeki hüzün tellerine: “10’suz kasımlarda onun IŞIK’ında daha gür yükse-lecek sesimiz; Ata’m ışığının izindeyiz!”

Page 38: FYZY Dergisi 33. Sayı

38

KOLEKSİYONKOLEKSİYONSANAT

Çoğu zaman bir yazıya başlarken onu kafamın içinde çoktan bitirmiş olurum. Bu defa öyle olmadı. Böyle bir yazı

yazmayı uzun zamandır düşündüğüm hâlde nasıl başlayacağıma bir türlü karar veremedim. Sonunda ortaya böyle bir yazı çıktı, bakalım beğenecek misiniz?

Hemen hemen tüm derslerimde ve söyleşilerimde beni dinleyenlere ve öğrencilerime fotoğrafın, eğer özel manipülasyonlarla deforme edilme-mişse, daima geçmişi gösterdiğini söylerim. Siz deklanşöre basar, bir görüntüyü kaydedersiniz ama zaman akmaya devam eder. Kaydettiğiniz görüntü, artık geçmişte kalmıştır. Birkaç saniye, birkaç gün, derken giderek eskir...

Bana göre fotoğraf, teknik olarak içinde yaşadığı-mız dört boyutlu evrenin iki boyutlu bir iz düşü-müdür. Düzlemde olduğu için derinlik boyutu yoktur, sinema gibi zaman boyutu da içermez. Hatıra fotoğrafları bile bize çekildikleri anın iki boyutlu bir görüntüsünü verir. Böyle bir açıdan bakınca fotoğrafın görsel tarihi-mizin bir parçası olduğu aşikârdır. Pek çok kişi fotoğrafta olmayan zaman boyutu-nun bir eksiklik olduğunu düşünür; film ya da video, yani hareketli görüntüler bu eksiği kapata-rak olayların akışını da gösterdiği için daha kıy-metlidir. Bu sözler kısmen doğrudur. Bir sinema veya video filmini izlemek bir tercih meselesidir. Çoğu zaman, beğendiğimiz bir yönetmenin ese-rini veya artisti ekranda izlemeyi tercih ederiz. Bunlar için eleştirmenlerin söylediklerine dikkat ederiz. Özetle yutacağımız hapı önceden seçeriz. Bu durum sürpriz unsurunu ortadan kaldırır. Filmin sonunu bilmesek bile yönetmenin görü-şünü ya da eleştirmenlerin film hakkında ne düşündüklerini biliriz. Fotoğrafta ise ne görece-

ğimize nadiren hazır olabiliriz. Sabah gazetemi-zi açtığımızda veya bir “billboard” panosunda gördüğünüz bir fotoğraf için hemen hiçbir ön hazırlığımız yoktur. Bu nedenle uygun zamanda çekilmiş, amacına da uygun bir fotoğrafın etkisi, uzun bir filmin etkisinden daha kalıcı olabilir. Üstelik mesajını aktarması için filmlerde olduğu gibi birkaç saat değil, birkaç saniye yeterlidir.

Etkiyi en üst düzeye çıkartmak yetenek gerekti-rir. Fotoğrafta bireysel yetenek ve zamanlama çok önemlidir. Film ise çoğu zaman bir ekip işidir; yetenekli bir yönetmen, yetenekli oyuncular, yetenekli kameramanlar olmadan ortaya başarılı bir yapıt çıkartamazsınız.

Fotoğraf; film ve videodan daha kolay biçimde çoğaltılıp paylaşılabilir. Sizleri bilmem ama ben İnternet’ten gönderilen video kliplerin çok azını izliyorum ancak fotoğrafların tamamına bakıyo-rum.

Bütün bunları bir ön bilgi olarak aktardıktan sonra, şimdi bu yazıyı yazmamın amacına gele-bilirim. Ben fotoğraf çektiğim kadar başkalarının fotoğ-raflarını da toplarım. Fotoğrafçı dostlarımın bana verdikleri imzalı fotoğraflarından oluşan müte-vazi bir koleksiyonum var. Ayrıca negatif fotoğ-raf filmleri topluyorum. Bunların bir bölümü cam negatifler. Fotoğraf negatifleri genelde pek itibar görmüyor. Ancak ben elimden geldiği kadar onları koruyup bizden sonra geleceklere aktarmaya çalışıyorum. Sizlere bu negatifler-den tarayıp pozitife çevirdiğim üç örneği sunup fotoğrafın neden önemli olduğunu göstermeye çalışacağım.

Bu yazıyı süsleyen fotoğraflar, bizim tarihimizle

Nadir EDEFotoğraf Sanatçısı

Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi

1962 Işık Lisesi Mezunu

FOTOĞRAFLAR ÜZERİNDEN TARİHE BAKMAK

Page 39: FYZY Dergisi 33. Sayı

39

ilgili; bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk binasının önünü gösteriyor. İlk fotoğrafta Meclis önünde bir kalabalık var, belli ki önemli bir olay bekleniyor. Son fotoğrafta neyi beklediklerini anlıyoruz. Beklenen bir buharlı traktör.

Bu fotoğraflar bize iki şeyi gösteriyor:Birincisi, Cumhuriyetimizi kurduğumuz zaman-ki insanlarımızı, dolayısıyla onların görüntüleri üzerinden ekonomik durumumuzu ve o günkü Ankara’nın bir bölümünü. Unutmayın, burada gördüğümüz insanların bir kısmı TBMM üyesi milletvekilleri. İkincisi ise daha Türkiye Cumhuriyeti kurulma-dan önce, tarımı makineleştirmek konusundaki meclis iradesini.

Burada size gösterdiklerim ulusumuzun görsel tarihinden birkaç kırıntı. Sadece birkaç fotoğraf üzerinden küçük bir tarih dersi. Şimdi, isterseniz siz de evdeki fotoğraf albümüne bakarak ailenizin tarihine bir göz atın...

Onur Ünlü

Ben de aile albümüme göz attım ve annemin genç kızlığına ait bu fotoğrafı sizlerle paylaşmaya karar verdim. Soldaki genç hanım, annem. 1941 veya 1942 yılı olmalı. Yer Zonguldak ilimizin Çaycu-ma kazası, annemlerin evinin önü. Belli ki fotoğraf çektirmek için hazırlık yapılmış. Topuklu ayakka-bılar giyilmiş. Elbiseler sandıktan çıkmış.İlk bakışta uzun eteğin moda olduğu görülüyor. II. Dünya Savaşı devam ediyor. Perdenin arkasın-da geceleri ışık sızmaması için bir özel perde daha var. Zaten Çaycuma’da o yıllarda elektrik de yok.

Bu fotoğraf Üsküdar’ı gösteriyor. Cam negatiften taradığım fotoğraflar-dan. Negatif kutusunun üstündeki 1920 tarihi güçlükle de olsa okunu-yor. Günümüz Üsküdar’ından ne kadar farklı. Tabii cami ve çeşme yerli yerinde duruyor ama deniz kenarındaki binanın yerinde yeller esiyor. Kıyıdaki teknelerden de artık eser yok.

Aynı seriden bir başka Üsküdar fotoğrafı. Burada o zamanın İstanbullu-larını da görebiliyoruz. Fotoğrafın sol altında ise o devrin taksileri sayı-labilecek bir araç, bir fayton görünüyor. Bizim yaşadığımız İstanbul’dan daha huzurlu görünüyor. Ne yazık ki bu sayfalarda gördüğünüz fotoğ-rafları çeken kişi ile ilgili hiçbir bilgimiz yok.

BU YAZIDA KULLANDIĞIM FOTOĞRAFLARIN TÜMÜ BENİM CAM NEGATİF KOLEKSİYONUMDAN.

Page 40: FYZY Dergisi 33. Sayı

40

KOLEKSİYONSAĞLIK

Tıp alanında güncel gelişmelere para-lel olarak hastalıkları tedavi etmekte kullanılan ilaç çeşitliliği, yeni mole-

küllerin bulunmasıyla çarpıcı biçimde artış göstermiştir.

Genel olarak ilaçlara erişimin artması, farklı tedavi seçeneklerinin varlığı, hastanın bireysel özellikleri, tedaviye uyum, ilaçların topluma olan maliyeti gibi birçok faktör, hekimlerin ilaç kullanımı konusunda akılcı yaklaşımlar benimsemelerini ve toplumun bilinçlendi-rilmesini gerektirmektedir. Akılcı olmayan ilaç kullanımı (AOİK) birtakım toplum sağ-lığı sorunlarına yol açabilirken (antibiyotik direnci; gereksiz, etkin olmayan, pahalı ilaç tüketimi; hatalı ilaç uygulamaları; istenmeyen ilaç etkilerine maruz kalma vb.) bireyin haya-tını da tehdit edebilmekte ve aynı zamanda topluma önemli bir ekonomik yük oluş-turmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) 2013-2014 dönemine ait raporunda toplam sağlık giderleri harcamalarının üçte birini ilaç harcamalarının (17,3 milyon TL) oluşturduğu belirtilmektedir.

Akılcı ilaç kullanımı (AİK) kavramı; 1985 yılında Nairobi’de yapılan Akılcı İlaç Kullanımı Uzmanlar Konferansı’nda “Hastaların ilaç-ları klinik gereksinimlerine uygun biçimde, kişisel gereksinimlerini karşılayacak dozlar-da, yeterli zaman diliminde, kendilerine ve topluma en düşük maliyette almaları için uyulması gereken kurallar bütünü” olarak tanımlanmıştır.

Bu doğrultuda AİK; hastanın probleminin dikkatlice tanımlanması, tedavi hedeflerinin belirlenmesi ve değişik tedavi seçenekleri içinden, etkinliği kanıtlanmış ve güvenliği yüksek bir tedavi seçilmesi, ilaç tedavisi

gerekli ise uygun şekilde reçete edilmesi, hastayı ilaç ya da ilaçların uygun kullanımı konusunda bilgilendirerek tedaviye başlan-ması, tedavi sonuçlarının takibi ve değerlen-dirilmesini kapsayan bütüncül bir yaklaşım-dır.

AOİK bütün dünyada, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde en temel sağlık sorunlarından biridir. AOİK örneklerini araştıran çalışma-larda; gereğinden fazla ilaç reçetelendirilmesi, hatalı ilaç seçimi veya ilaçların yanlış biçimde kullanılması, gereksiz yere pahalı ilaçların kullanımı, gereksiz antibiyotik tüketimi ya da gereksiz enjeksiyon önerilmesinin yanı sıra hastaların ilaç tedavisine uymaması ve hastaların kendi kendilerini tedavi etme çaba-ları gibi sorunlar da gözlemlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tahminlerine göre tüm dünyada kullanılan ilaçların yarıdan fazla-sı uygunsuz kullanılmaktadır. Türkiye’deki bulgular, bu tahminin ülkemiz için de geçerli olduğunu göstermektedir.

DSÖ, AİK uygulamalarının yaygınlaştırılması için çeşitli faaliyetlerde ve önerilerde bulun-maktadır. Bunlar; ilaç kullanım politikalarını kontrol edecek bir kurumun kurulması, yay-gın kullanılan ilaçların listelerinin oluştu-rulması, klinik kılavuzlar oluşturulması, tıp eğitimine bu konu ile ilgili dersler eklenmesi, sürekli tıp eğitimine önem verilmesi, halkın ilaç kullanımı konusunda eğitilmesi ile ilaç kullanım istatistikleri ve belirteçlerinin tayini, takibi ve ilaç harcamalarının kontrol edilme-sidir. Dolayısıyla sağlık otoritelerine, tedavi kararı verenlere, yardımcı sağlık personeline, ilaç endüstrisi, medya ve akademisyenler ile sağlık hizmetinden istifade eden toplumun geneline göre roller ve yaklaşımlar belirlen-melidir.

Akılcı İlaç KullanımıUzm. Dr. Zeynep ÇALIŞKAN

FMV Özel Işık Anaokulu Velisi1994 Işık Lisesi Mezunu

Page 41: FYZY Dergisi 33. Sayı

41

Sağlık hizmeti alanlar/hastalar tarafından şu unsurlar dikkate alınmalıdır:• Hastalıkların tanı ve tedavisini düzenlemek profesyonel bir iştir. Bazı sınırlı durum-lar dışında hastanın kendi başına bu süre-ci yönetmeye çalışması doğru bir yaklaşım değildir.

• Sağlık personeli ile açık, anlaşılır ve iyi bir iletişim kurulmalı (şikâyetler, genel sağlık durumu, kullanılan ilaçlar vb.), ilaç tedavisi ile ilgili öneriler gibi ilaç dışı tedavi önerileri de dikkate alınmalıdır.

• Hekime gereksiz ilaç yazdırmaktan kaçın-malı, hekime bu konuda ısrarcı olunmama-lıdır.

•Tanı ve tedavi süreçlerine etkin biçim-de katılma sorumluluğu gösterilmelidir. (Tedaviye uyum göstermek; kullanım talimat-ları, doz ve önerilen tedavi süresi bilgilerinin, kullanımla ilgili uyarı ve saklama koşullarının anlaşıldığından emin olmak; tedavi sonuçla-rını gözlemlemek ve hekimi bilgilendirmek.)

• Reçeteye yazılmış olan ilaçlar önerilen yolla, önerilen dozda ve sürede kullanılmalıdır.

• Yaşa, cinsiyete ve risk faktörlerine göre uygun sağlık tarama ve kontrolleri ihmal edilmemelidir.

• İnternet, radyo-televizyon, gazete ve dergi-ler gibi topluma açık bilgi kaynaklarının her zaman güvenilir olmayabileceği göz önünde bulundurulmalı, güvenilir bilgi kaynaklarına (sağlık profesyonelleri/kurumları) danışılma-lıdır.

Sonuç olarak AİK konusunda dünyada ve ülkemizde belirli aşamalar kaydedilmiş olma-sına rağmen ilaçların kullanımlarına ilişkin bazı sorunlar devam etmektedir. Buna yöne-lik olarak ve temelde AİK bilincinin artırıl-ması hedefiyle hem tıp eğitiminde hem de toplumsal düzeyde sistematik eğitim uygu-lamaları, ilaçlardan elde edilecek faydanın artırılması ve maliyetlerin optimal düzeye getirilmesi oldukça önemlidir.

Page 42: FYZY Dergisi 33. Sayı

42

KENT KÜLTÜREĞİTİM

NED

EN V

E N

ASIL

YAB

AN

CI D

İL Ö

ĞR

ENİY

OR

UZ

YA D

A Ö

ĞR

ETİY

OR

UZ?

Bir İngilizce öğretmeni olarak 30 yıla varan sınıf tecrübesinin ardın-dan artık şu gerçeğin farkına varmış

durumdayım: Yabancı dil öğretilmez ancak kişi isterse ve ihtiyaç duyarsa farklı bir dili kendi yöntemleri ile öğrenir. Çoğu eğitim-cinin bunu göz ardı ettiğini düşünüyorum. Çocuklarımız en azından farklı bir dili, o dilde kendilerini ifade edebilecek kadar öğrensin; konuşabilsin, yazabilsin, iletişim kurabilsin diye o kadar çok olanak yaratma-ya çalışıyoruz ki...

“Communicative method”, “differentiation”, “eclectic method” gibi yöntemlerin, bu kadar fazla kitap ve teknolojik malzemenin dil öğretimine katkısı nedir? Öğrenciler bunları kullanarak bir yabancı dili gerçekten öğrene-biliyorlar mı? Yoksa biz öğretmeler, her yıl sınıf içinde yeni yöntemler deneyerek daha iyi öğrettiğimizi düşünüp kendi kendimizi mi tatmin ediyoruz?

Bana göre yabancı dil öğrenmenin ilk şartı, yaşımız kaç olursa olsun ona ihtiyaç duya-bilmektir. Bu nedenle yabancı dil öğretimine başlamadan önce, öğrencilere o dilde neler yapabilecekleri ve o dili nerelerde kullana-bilecekleri öğretilmeli ve bu konuda onlara rehber olunmalıdır. Örneğin tüm hayatını küçük bir kasabada tarım yaparak geçirmeyi hayal eden bir kişi, yabancı bir dili neden öğrenmek istesin ki?

Evet, gerçekten bir öğrenci kendi ana dilin-den başka bir dili neden öğrenmek ister? Bu soruya kendi deneyimlerimden yola çıkarak yanıt vermek istiyorum. Tüm askerî terim-lerin ve savaş terimlerinin İngilizcesini bilen bir öğrencim vardı. Bu konulara o kadar meraklıydı ki inanılmaz kitaplar okuyor hatta kendi hikâyelerini yazıyordu çünkü ilgi duyduğu bu alandaki tüm referanslar İngilizce idi.

Yurt dışı projelerde görev almak isteyen bir diğer öğrencim, iki yıl içerisinde İngilizcesini öyle geliştirdi ki şu anda üniversitede bu projeler üzerine İngilizce olarak eğitim veri-yor.

Peki, öğrencilere yabancı dilin bir ihtiyaç olduğunu nasıl gösterebiliriz? Tabii ki sınıf-larda bu dilin gramerini, kelime bilgisini ve yapısını öğretmek için farklı yöntemler kullanacağız ama yabancı dille neler yapa-bileceklerini göstermek için onlara farklı pencereler açmalıyız. Öğrencilerin kültürler arası ya da ülkeler arası proje ve programlar-

da daha fazla yer almalarını sağlamalı, farklı ülkelerden öğrencilerle bir araya gelerek ile-tişim kurmaları için onlara daha fazla zemin hazırlamalıyız. Ancak o zaman yabancı bir dil kullanma ihtiyacı oluşmakta hatta bu dilde yazma ihtiyacı da ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu yöntemle öğretilen dil ile öğrenci-nin sahip olacağı kelime hazinesi de sınıfta ünite ünite öğretilmeye çalışılandan daha hızlı ve verimli gelişir. Tüm bunlar olur-ken artık sizin o dili öğretmeye ihtiyacınız kalmaz, aksine öğrenci kendini yenileyerek daha fazlasını öğrenmek ister.

Hızla küreselleşen dünyada, evrensel bilgiye ulaşabilmek ve böylelikle “dünya insanı” olabilmek için kendi ana dilinizin dışında bir yabancı dil bilmek de bazen yetmeye-bilir. İkinci bir yabancı dil biliyor olmak, elbette sizi herkesten bir iki adım daha ile-riye götürür ve farklı kültürlerle kaynaştırır.

Yabancı bir dilde iletişim kurmaya başlayan bir öğrenci, sadece o dili kullanmakla kal-maz; hayata, dünyada olup bitenlere karşı farklı bakış açıları geliştirerek bir bakıma kişiliğinin gelişmesine ve bilgi dağarcığına da yatırım yapar.

Yabancı bir dili konuşuyor ve bu dilde yazıyor olmanın bir öğrenciye kattığı kişisel değerlerin ve yeteneklerin o öğrenciye farklı kimlikler kazandırabileceğini düşünüyorum. Örneğin öğrenciler gittikleri yeni bir ülkede, insanların kahvaltıda yalnızca kahve, kru-vasan ve reçeli tercih ettiklerini görünce ya da çaylarına süt eklediklerini fark edince o kadar yadırgamazlar. Çünkü o kültürün dilini öğrenirken veya o ülkeden birileriyle bir arada bulundukları zaman zaten bunları görmüş ve benimsemişlerdir. Yabancı yapım bir filmi seyrederken alt yazıları okumak yerine orijinal hâliyle filmi izleyebilmek ve konuşulanları takip edebilmek, kendilerine ayrıca bir güven verebilmektedir.

O zaman belki aklımıza klişeleşmiş olan şu sözler gelir: “Bir lisan bir insan.” Gerçekten ihtiyaç duyarak ve isteyerek yabancı dil öğrenmenin kaç insan ettiğinin kıymeti bence hiçbir değerle ölçülemez. Yabancı dille eğitim veren tüm okulların yabancı dil programlarını hazırlarken yukarıda belirtilen sorulara cevap teşkil edecek şekilde planla-malar yapmaları gerekmektedir. Böylelikle yabancı dil, zorla öğretilmek istenen değil, ilgi ve merakla talep edilen bir alan olacaktır.

Melda CEMALFMV Özel Ayazağa Işık Lisesi

İngilizce Öğretmeni1982 Işık Lisesi Mezunu

Page 43: FYZY Dergisi 33. Sayı
Page 44: FYZY Dergisi 33. Sayı

33.

130. YIL... GURURLUYUZ!

IŞIKLILARDAN ANLAMLI BİR PROJE DAHA

İZZET KERİBAR

SHIRLEY

AKILCI İLAÇ KULLANIMI

Anaokulundan üniversiteye güçlü ve çağdaş eğitimFMV Işık Okulları 130 yıllık köklü geçmişi, güçlü eğitimci kadrosu,

çağdaş eğitim sistemiyle eğitimde öncülüğünü sürdürüyor.

www.fmv.edu.trNişantaşı Kampüsü Ayazağa Kampüsü

117-K

SY-S

Y-1

9-0

2/

201

6

Erenköy - Güneş Kampüsü Ispartakule / Bahçeşehir Kampüsü Işık Üniversitesi Şile Kampüsü

Şubat 2016

FYZY

FMV’n

in a

rmağ

anıd

ır. Par

a ile

sat

ılmaz

. HAYATINIZI RENKLENDİRİN

130 YıldırMer?klı Öğrencilerin Okulu

Feyz-i Sıbyan’danIşık’a 130 Yıl...