40
www.zamaniskandinavya.dk 24 - 30 HAZİRAN 2015 • YIL : 7 • SAYI : 316 • DANİMARKA 25 DKK • İSVEÇ 30 SEK • NORVEÇ 35 NKR • FİNLANDİYA 3,5 EURO 35 EKREM DUMANLI İhvan'ın zor günleri Af mı, adalet mi? 34 34 ALİ BULAÇ ALİ ÜNAL Kanlı bir maceraya hayır! Kendi düşen ağlamaz KAMİL SUBAŞI 4 BANA NAMAZ KILMAYI ÖĞRET ANNE KAZANARAK KAYBETTILER! Sol bloktan Sosyal Demokrat Parti, bekleninin aksine seçimlerde oyunu arttırmayı başardı. İlginçtir, Helle Thorning- Schmidt 10 yıllık başkanlığında ilk kez oyunu arttırdığı seçimler sonrası koltuğuna veda etmek zorunda kalıyordu. Kazanarak kaybeden Thorning- Schmidt’i çaresiz bırakan SF ve Radikal Parti’de olan kayıplar oldu. Sol blok yüzde 2’den daha az bir farkla iktidara veda etmiş oldu. HABERİ 11'DE Danimarka’da yeni dönem Koltuk Lars Lökke’nin, direksiyon Kristian Thulesen’in DÜN DÜNDÜR BUGÜN ÖLÜMDÜR 30'da 48,1 % 51,9 % A,B,F, Ø, A 89 MİLLETVEKİLİ 90 MİLLETVEKİLİ C,I,K,O,V 7 | DF sağ bloğu uçurdu; Başbakan istifa etti Aftenposten: Katliam resimlerini yayınlamak etik değil Norveç’in en büyük gazetesi Aftenposten, Utøya adası katliamından sonra çekilen resimleri yayınlamama konusunda kararlı. • 6'da 5 | Dünyada 60 milyon mülteci var

Zamandk316 eg

  • Upload
    zamandk

  • View
    237

  • Download
    6

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Zamandk316 eg

www.zamaniskandinavya.dk24 - 30 HAZİRAN 2015 • YIL : 7 • SAYI : 316 • DANİMARKA 25 DKK • İSVEÇ 30 SEK • NORVEÇ 35 NKR • FİNLANDİYA 3,5 EURO

35

EKREM DUMANLI

İhvan'ın zor günleri

Af mı, adalet mi?

34 34

ALİ BULAÇ ALİ ÜNAL

Kanlı bir maceraya hayır!

Kendi düşen ağlamaz

KAMİL SUBAŞI

4

MF

BANA NAMAZ KILMAYI ÖĞRET

ANNE

KAZANARAK KAYBETTILER!Sol bloktan Sosyal Demokrat Parti, bekleninin aksine seçimlerde oyunu arttırmayı başardı. İlginçtir, Helle Thorning- Schmidt 10 yıllık başkanlığında ilk kez oyunu arttırdığı seçimler sonrası koltuğuna veda etmek zorunda kalıyordu. Kazanarak kaybeden Thorning- Schmidt’i çaresiz bırakan SF ve Radikal Parti’de olan kayıplar oldu. Sol blok yüzde 2’den daha az bir farkla iktidara veda etmiş oldu.

HABERİ 11'DE

Danimarka’da yeni dönem Koltuk Lars Lökke’nin, direksiyon Kristian Thulesen’in

DÜN DÜNDÜR BUGÜN ÖLÜMDÜR30'da

48,1 % 51,9 %A,B,F,Ø, A

89 MİLLETVEKİLİ 90 MİLLETVEKİLİ

C,I,K,O,V

7 | DF sağ bloğu uçurdu; Başbakan istifa etti

Aftenposten: Katliam resimlerini yayınlamak etik değil

Norveç’in en büyük gazetesi Aftenposten, Utøya adası katliamından sonra çekilen resimleri yayınlamama konusunda

kararlı. • 6'da 5 | Dünyada 60 milyon mülteci var

Page 2: Zamandk316 eg

Sahibi/Publisher: Moving Media ApSYönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer

Vedat Oğuz

ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: Menaf Alıcı .................................................................................................................................... +46 72 336 35 54• Norveç: Ömer Fevzi İpek .......................................................................................................................... + 47 47 23 03 91• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan ................................................................................................................ + 358 46 63 44 686• Aarhus: Rasim Atakan ............................................................................................................................. + 45 42 20 66 16• İstanbul: Salih Beşir ................................................................................................................................. + 90 5332 83 89 86

Moving Media ApS • Sluseholmen 2, 1 • 2450 København SV • Tlf: + 45 70 20 69 70İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892

Reklam ........................................................yildirim@bahar.dk ...................................................+45 71 51 43 85Okur Hattı: ........................................... [email protected]: ................................................. [email protected]............................................+45 70 20 69 70

Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.

CVR-nr. 25065557

Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief

Kamil Subaşı[email protected]

Haber MerkeziEditorial Center

Hasan Cücük, Emre Oğuz, Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,

Engin Tenekeci [email protected]

Benim Ailem EditörüSüleyman UysalGrafik Tasarım

Sebahattin ÇelebiReklam / Advertising

+45 71 51 43 85

Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK

“Diğer göçmen kitlerle kıyaslandığında bizim

uyum veya diğer sorunlarımız çok minik

kalır. Genel anlamda da Malmö’de bizim toplumda uyum, iş

sıkıntımız diğer etnik gruplara nazaran çok

daha düşük. Bunun bazı sebepleri var. Malmö’ye

ilk gelenlerimizin bir kısmı buraya okumak

amacıyla gelmiş, okumuş ve kalmış

insanlar.

Bilal Karabudak

Sivil Toplum Aktivisti

""Liderlik doğru zamanda geri çekilmek

anlamına da geliyor. Bu zaman işte tam da şimdi. Ben istifa

ediyorum ve bu nedenle partimizin başına yeni

bir başkan gelecek. Ben ilk kadın başbakandım,

ancak sonuncusu olmayacağım."

Helle Thorning- SchmidtDanimarka eski Başbakanı

■ NORVEÇ

İlerleme Partisi, emlak vergisini kaldırmak istiyor

Norveç’te iktidar ortağı İlerleme Partisi, belediyelerin uyguladığı emlak vergisini kaldır-mak istiyor, ancak Meclis’in bu konuya ilişkin herhangi bir adımı yok. İlerleme Partisi Başkanı ve Maliye Bakanı Siv Jensen, belediyelerin emlak vergisine ihtiyacının olmadığını savundu. Ona göre, şu anki belediyelerin genel emlak vergisi oranında zaten artış var. 45 belediye, emlak vergisi talebinde bulundu. Eğer tasarı Meclis’ten geçerse, ev sahipleri emlak vergisine tabi tutulacak. Ancak İlerleme Partisi, emlak vergisine ısrarla karşı çıkıyor.

■ NORVEÇ

Siyaset tarihinin en ilginç istifalarından biri yaşandı

Norveç siyaset tarihinde eşine az rastlanır bir istifa olayı yaşandı. Norveç Sol Partisi (V) eski milletvekili ve yeni dönem milletvekili adayı Sanna Sarromaa, Norveç’in Oppland bölgsinde bir okulu ziyareti sırasında sınıfta down sendromlu bir çocuğun olduğunu fark etti. Sarromaa, diğer siyasetçilere down send-romlu çocuğun sınıfta ses çıkarttığı ve bu tür çocukların normal okullarda eğitim görmemesi gerektiğine ilişkin bazı notlar gönderdi. Norveç Radyo ve Televizyon Kurumu (NRK) da Sanna Sarromaa’nın bu notunu yayınladı. Haberin ya-yınlanmasının hemen ardından halk, Norveçli siyasetçiye büyük tepki gösterdi. Sarromaa, tüm gece uyuyamadığını, olayı fazla taşıyamayaca-ğını belirterek istifa ettiğini söyledi

■ NORVEÇ

Norveçliler bu sene de Türkiye’yi seçti

Norstat isimli araştırma şirketi Norveç’in en büyük internet arama moturu için bir araştırma yaptı. Araştırmada, Norveç halkının 2015 yaz tatilini daha çok İtalya’da geçireceği ortaya çıktı. Ancak internet sayfası yetkilisi, Norveç halkının yine kendi internet sayfasından İtalya’ya değil de daha çok Türkiye’ye bilet aldıklarını belirtti. Araştırmada herhangi bir rakam verilmedi. Ancak İtalya’ya bilet alan Norveçlilerin oranı sadece yüzde bir olarak lansedildi. Ayrıca, TNS Gallup isimli araştırma şirketinin yaptığı bir araştırmaya göre, Norveç halkının çoğunluğu yine Norveç’te tatil yapmak istiyor bu oran yüzde 68 olarak gösterildi.

■ İSVEÇ

Başbakan Löfven’in maaşına 4 bin kronluk zam yapıldı

İsveç’in Başbakanı Stefan Löfven’in ma-aşına 4 bin kronluk zam yapıldı. Başbakan Löfven yeni zam ile birlikte aylık 160 bin kron maaş alacak. Yapılan yüzde 2.6’lık zam temmuz ayından itibaren geçerli olacak. Ba-kanların maaşına da 3 bin kronluk iyileştirme yapıldı. Yeni zam ile birlikte bir bakanın maaşı 127 bin kron olacak. Bakanların maaşı 2013 ve 2014 yılında da aynı oranda artırılmıştı.

■ İSVEÇ

Yarım milyonu aşkın İsveçli yurtdışında yaşıyor

İsveçlilerin yüzde 7’si yılın büyük bir kıs-mını yurt dışında geçiriyor. Swedes Worldwide Kurumu’nun yeni çalışmasına göre, 660 bin İsveçli yılın altı ayından fazlasını yurt dışında yaşıyor. Swedes Worldwide yurt dışındaki İsveçlilerin 150 bininin Amerika, 100 binin İngiltere, İspanya ve Norveç, geri kalanının da dünyaya dağıldığını açıkladı.

■ İSVEÇ

Stockholm’de Zaman okurları iftarda bir araya geldi

Stockholm’deki Zaman okurları iftar programında buluştu. Dialog Okulu’nun yemek salonunda verilen iftara çok sayıda okur ailece katıldı. Oldukça samimi bir ortamda gerçekleşen iftar yemeğinde

okurlar bir birleri ile kaynaşma imkanı buldu. Yemekten sonra kılınan akşam namazının ardından okurlar, çay ve tatlılar eşliğinde geç saate kadar birbirleriyle sohbet etti.

■ İSVEÇ

Posta vergisi kaldırılıyor

İsveç’te pul ve posta hizmetleri vergisi kaldırılıyor. İsveç hükümeti önümüzdeki yılın Nisan ayından başlamak üzere posta hizmetleri satışında uygulanan yüzde 25’lik vergiyi kaldırma önergesi verdi. Tasarının yasalaşmasıyla şu an 7 kron olan posta pulu 5.60 krona düşecek. Yeni uygulamayla İsveç’in posta hizmetleri vergisinden elde ettiği yıllık 200 milyon kron kaybedeceği açıklandı. Avrupa’nın bir çok ülkesinde posta hizmetlerinden vergi talep edilmiyor. İsveç’te geçtiğimiz haftalarda posta hizmetlerine vergi muafiyeti getirmediği için Avrupa Adalet Divanı’nca cezalandırılmıştı.

■ İSVEÇ

Yeni prensin ismi belli oldu

İsveç Kralı 16. Karl Gustaf ve Kraliçe Silvia’nın ikinci kızı Prenses Madeleine’nin yeni doğan oğlunun ismi belli oldu. Yeni prensin ismi geçtiğimiz hafta İsveç Kraliyet Sarayı’nda düzenlen basın toplantısıyla duyuruldu. İsveç Başbakanı Stefan Lövfen, Meclis Başkanı Urban Ahlin ve Kraliyet Sarayı Sözcüsü Margareta Thorgren ile basın karşısına geçen Mareşal Svante Lindkvist yenin prensin isminin Nicolas Paul Gustaf olduğunu söyledi. Mareşal Lindkvist yeni üyenin günlük kullanımdaki isminin Prens Nicolas olacağını ifade etti.

Page 3: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

■ DANİMARKA

Din Hizmetleri Müşaviri Adnan Bülent Baloğlu göreve başladı

Diyanet İşleri Başkanlığı Müşaviri Prof. Dr. Adnan Bülent Baloğlu tedviren görev-lendirildiği Kopenhag Din Hizmetleri Müşavirliği görevine başladı. Müşavir Baloğlu, basın mensuplarıyla yaptığı tanışma toplantısında 3’lü kararname ile göreve geldiklerini belirterek, ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın imzası kaldı sadece. Ramazan ayından dolayı Diyanet İşleri Başkanımız biran evvel göreve başlamamı istediği için tedviren görevlendirildim. Kararnamenin ne zaman imzadan çıkacağı belli değıl ama ben görev yapmaya başladım’ dedi. Adnan Bülent Baloğlu, Ramazan mesajında ise ‘Açlara, yoksullara, kimsesizlere, savaş mağdurlarına merhamet ve şefkat duygularıyla el uzatmanın, iftar sofralarımızı kardeşleri-mizle paylaşmanın şükür ve huzurunu tadacağımız bu mübarek ayın bizlere, inananlara ve tüm insanlara huzur, sağlık, barış ve mutluluk getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.’ dedi. Baloğlu, 2008-2013 yılları arasında Stockholm Din Hizmetleri Müşaviri olarak görev yaptı. İsveç-Uppsala Üniversitesinde misafir profesör olarak derslere girdi. 2013 yılından bu yana Diyanet İşleri Başkanlığı Müşaviri olarak görev yaparken Kopenhag Din Hizmetleri Müşavirliğine tedviren görevlendirildi. İngilizce ve Arapça bilmektedir. Evli ve bir çocuk babasıdır.

■ DANİMARKA

Varlık vergisi küçük şehirleri etkiliyorGentofte, Kopenhag, Aarhus ve Frederiksberg’deki ev sahipleri varlık vergilerinin

evlerinin değerinden daha az artmasına sevinebilir. Finans.dk haber sitesi bazı diğer beledi-yelerde bu durumun tam tersinin gerçekleştiğini yazdı. 2002’de yürürlüğe konulan vergilerin ardından toplam varlık vergilerinin ve ev fiyatlarının nasıl geliştiğini inceleyen Realkreditrådet konuyla ilgili bir araştırma gerçekleştirdi. Aarhus Üniversitesi’nde ekonomi profesörü Bo Sandmann Rasmussen “Şu anda Danimarka’nın küçük şehirleri ev fiyatlarına kıyasla daha yüksek bir varlık vergisi ödüyor. Genel vergi miktarının ev fiyatlarını etkilediği yeni bir vergi sistemi getirirseniz, büyük şehirlerden uzaktaki insanlar yeni sistemden yararlanabilir” dedi. Realkreditrådet’in analizine göre, 2002’den beri Faxe, Lolland ve Vordingborg belediyelerinde ev fiyatları düşerken, varlık vergileri sırasıyla yüzde 35, 38 ve 51 oranında arttı. 60 belediyede varlık vergileri ev fiyatlarından daha fazla arttı. Gentofte, Kopenhag ve Frederiksberg ve Aarhus’taki ev sahipleri için tam tersi bir durum geçerli. Bu bölgelerde varlık vergileri ev fiyatlarından daha az artış gösterdi.

■ DANİMARKA

Ev ödevi kafeleri tercih edilmiyorEv ödevi kafeleri ilköğretim öğrencileri arasında popüler değil. Fyn adasındaki okullar ve

belediyelerle görüşen DR Fyn bu bilgiye ulaştı. Kuzey Funen Belediyesi’nde okul müdürü olan Marie Christensen,“Yıl geneline baktığımızda özellikle büyük sınıfların ilgisinin azaldığını görüyoruz” dedi. Zaman zaman Odense’deki Rosengaardsskolen’daki ev ödevi kafesine giden Kim Zeuner, “Ev ödevi kafelerinin zorunlu olmaması, yalnızca pek çok öğrencinin bu kafelere gitmeyi tercih etmemesi anlamına gelmiyor. Aynı zamanda okulda en çok zorluk çeken öğrencilerin derslerinin daha da kötüleşmesi anlamına geliyor” dedi. Ev ödevi kafelerine az öğrencinin gitmesi doğrudan okul reformunun bir sonucu. Bu reform okulları ev ödevi kafelerinde gönüllü hizmet vermeye zorluyor. Okul Aile Birliği Başkanı Mette With Hagensen, ev ödevi kafelerinde gönüllülerin çalışması, kaliteli bir kılavuzluk hizmeti verilmesini zorlaştırdığına inanıyor. Hagensen, “Ev ödevi kafeleri kör bağırsak halini aldı. Kaç öğrencinin geleceğini bilemediğiniz için kaç kişi istihdam edilmeli, hangi dersler verilmeli planlayamıyorsunuz” şeklinde konuştu.

Yatak almadan bize muhakkak uğrayın.Bu sizin menfaatinize.

© M

ovin

g M

edia

ApS

BABAS GULVCENTER

Duvardan duvara halı, muşamba ve türk halısıİş yerlerine muşambave halı döşenir.Camii halı siparişialınır ve döşenir.

Babas Gulvcenter • Østre Alle 36, 4200 SlagelseTlf.: (+45) 58 50 64 50 • Email: [email protected] • www.babastaepper.dk

Açılış saatleri: Pazartesi - Cuma 9:30 - 17:00 • Cumartesi 9:30 - 15:00

BABAS GULVCENTER’DENBİR YENİLİK!

Baza yatak, ranza,mutfak köşeleri(mutfak grubu)

■ İSVEÇ

İsveç gemisi Poseidon, Akdeniz’de batma tehlikesi yaşayan göçmenleri kurtardı

İsveç sahil güvenlik gemisi Poseidon, geçtiğimiz hafta bir tekne ile Avrupa’ya ulaşmak isterken batma tehlikesi yaşayan göçmenleri kurtardı.

Akdeniz’de son zamanlarda meydana gelen pek çok kazada binlerce kaçak göçmenin hayatını kaybetmesinin üzerine mayıs ayında İsveç’ten bölgeye gönderilen kurtarma gemisi Poseidon, Malta karasula-rında batma tehlikesi yaşayan 213 mülteciyi kurtardı.

Göçmenlerin ahşap gemisinin çok kötü

durumda olduğunu ve su almaya başladı-ğını bildiren Poseidon yetkilileri, 6 gündür denizde olan mültecilerin yorgun ve aç olduğunu belirtti.

Kurtarılanların 12’sinin çocuk olduğunu kaydeden yetkililer, mültecilerin İtalya’ya götürüleceğini ifade etti.

Avrupa Birliği’nin sınır kontrol ünitesi Frontex bünyesinde operasyona çıkan geminin misyonu “mültecilerin hayatını kurtarmak olacak. Denizde kimseyi tehlikede bırakmamak” olarak belirlenmişti.

Page 4: Zamandk316 eg

4 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA

Kamil Subaşı

Kendi düşen ağlamazGeçtiğimiz hafta perşembe günü Danimarka yeni hükümetini belir-

lemek için sandık başındaydı. 2011’de yapılan genel seçimlerin aksine bu sefer ‘sağ blok’ çok az farkla seçimleri önde bitirdi. Mevcut hükümetin başındaki Sosyal Demokratlar bu seçimde oylarını ve milletvekili sayısını artırmasına rağmen 'sol blok'u oluşturan Radikal Parti ve Sosyalist Halk Partisi’nin ciddi oy kaybından dolayı –ki bu kayıp parti başına yüz 5 ama 2011 seçimlerinde yüzde 10 civarında oy aldıkları göz önünde bulunduru-lursa yüze 50 civarı bir kayıp yaşadılar- 'sol blok' hükümeti kaybetmiş oldu. Başbakan Helle Thorning- Schmidt ise seçim gecesi hem başbakanlıktan hem de parti başkanlığından istifa ettiğini açıkladı. Bizim memleketimizde pek görmeyeceğimiz türden hareketler bunlar –yada bizim siyasilere sorsan cevap: 'Çok komik hareketler bunlar' olurdu herhalde. Kendi partisi oylarını yükseltmesine ve Danimarka’nın birinci partisi olmasına rağmen hükümeti kaybetmenin sorumluluğunu kendinde görüyordu Başbakan ve istifasını sunuyordu…

Bu seçim bir öncekine göre farklı sonuçları da bereberinde getirdi. Seçim sonrası istifa eden Helle Thorning- Schmidt’in partisi birinci oldu ama hem 'sol blok' hem de 'sağ blok'da dengeler değişti. Yeni kurulan Alternatif Parti, Radikal Parti’nin seçmenlerini kendine yönlendirerek 9 milletveki kazanıyor, 'sol blok'da söz sahibi oluyordu. 2011 seçimlerinde oylarına artırmasına rağmen hükümeti alamayan Liberal (V) Parti, bu seçimlerde yüze 7’lik oy kaybı ile 13 milletvekili kaybetmesine rağmen hükümeti kuracak. Danimarka Halk Partisi (DF) Danimarka’nın ikinci büyük partisi olurken 'sağ blok'un da birinci partisi durumuna yükseldi. Bu ister istemez Danimarka’daki yabancı kökenlileri endişeye sevk etti; zira varlığını yabancı düşmanlığı ve AB karşıtlığı üzerine kurmuş bir parti direk hükümetin içerisinde olmasa bile hükümetin alacağı kararları belirmede en etkin rolü oynayacak önümüzde 4 yıl boyunca. Liberal Parti Başkanı Lars Løkke Rasmussen, başbakan olacak ama bir yandan yüzde 7’lik oy ve 13 milletvekili kaybetmenin ezikliğini diğer yandan da DF’in ardı arkası gemeyecek isteklerini göğüslemek zorunda kalacak.

Danimarka Halk Partisi’nin oylarının artmasında çok farklı sebepler aranabilir. Ama DF’in bu yükselişinin ayak sesleri epeydir duyuluyordu zaten. 20 yıllık parti olmasına rağmen oylarını sürekli artırmayı başarmış bir parti. Ekonomik krizler, artan İslamofobi, İslam coğrafyasındaki terör olay-ları ve onları destekleyici söylemlerde ve faaliyetlerde bulunan Avrupa’daki destekçileri, bizlerin vurdumduymazlığı, temsil keyfiyetimizi hakkıyla yapamayışımız, kendi gettolarımıza kapanmamız.. gibi pekçok husus sıralanabilir insanların yabancı karşıtı partilere yönelmesinde. İşin garibi bu seçimerde DF, 37 miletvekili ile Danimarka Parlamentosu’nda daha güçlü olarak yerini alırken yabancı kökenlileri temsil edecek milletvekili sayısında ciddi düşüş yaşandı. Sadece Türkiye kökenli milletvekillerinin sayısı 3’ten 1’e indi.

Halihazırdaki milletvekillerinden Sosyal Demokrat Partili Yıldız Akdoğan hem partisinin oylarını artırması hem kendisinin aldığı yüksek sayıdaki şahsi oylarla Parlamento’ya girmeye hak kazandı. Yıldız Akdoğan, 2011 seçimlerinde ise çok az bir oy farkı ile seçilememiş, daha sonra yedek milletvekili olarak Parlamento’ya girmişti. Liberal Partili Fatma Öktem ve Sosyalist Halk Partili Özlem Çekiç yüksek sayıda şahsi oy almalarına rağmen partilerinin ciddi oy kaybı nedeni ile Parlamento’ya giremediler. Bu da demokrasinin acı faturası oluyor bazen. Kimisi 500-600 şahsi oyla seçilirken, kimisi de aldığı 5-6 bin şahsi oya rağmen seçilemiyor. Radikal Parti ve SF ilk defa hükümette oldu ama bunu iyi değerlendiremedi, milletvekili sayısını Radikaller 17’den 8’e, SF ise 16’dan 7’ye düşürdü. Liberal Parti de ana muhalefet olmanın hakkını iyi veremedi, süreci iyi yönetemedi milletvekili sayısını 47’den 34’e düşürdü. Bunun faturası tabiki Türkiye kökenli milletvekillerine de oldu. Bu partilerden aday olan hem mevcut milletvekillleri hem de yeni adaylar meclise girme şansı elde edemedi. Kimisi 20 oy farkla, kimisi de aldığı 6 binin üzerinde şahsi oya rağmen kazanamadı.

Toplamda 11 kadar Türkiye kökenli adaydan 1 tanesi meclise girebildi. Bir diğeri ise birinci yedek, ileride yer açılırsa meclise girecek. Burada fatura, belki aday oldukları partilerin yaşadığı oy kaybına kesilebilir ama şunu da unutmamak lazım ki aynı bölgeden farklı partilerden dahi olsa 2-3 tane Türkiye kökenlinin aday olması, ağırlıklı olarak onlara oy verecek o bölgerlerde yaşayan yabancı kökenlilerin potansiyelinin hepsini Meclis’e göndermeye yetmiyeceği ve oy kullanmaya gitmeyen çoğunluk da hesaba katılmalı. Partiler için değişen bir şey yok, onlar alacakları oyları alıyorlar ama yabancı kökenlilerin oyları birden fazla aday arasında bölünmek durumunda kalınca 20 oy farkı gibi kayıplarla seçilemeyen adaylar oluyor malesef.

Kendi düşen ağlamaz derler; umarız ileride daha planlı adımlar atılır, bizler de daha bilinçli olur ve demokratik hakkımız olan ‘oy’umuzu kullanırız. Meclis’te şimdi daha güçlü bir Danimarka Halk Partisi ve bir tane Türkiye kökenli milletvekili var. Yıldız Akdoğan’a çok iş düşüyor; kendisine oy verenleri ve temsil ettiği kitleyi mahçup etmeyeceğini ümit ediyoruz…

K.SUBASİ@ZAMANİSKANDİNAVYA.DK@KAMİLSUBASİ

İ S V E Ç L İ A R A Ş T I R M A C I L A R :

2014, Soğuk Savaş’tan bu yana en kanlı yıl olduZAMAN STOCKHOLM

1İsveç’in Uppsala Üniversitesi’nden araştırmacı-lar, 2014 yılının Soğuk Savaş’ın sona ermesin-

den bu yana en kanlı yıl olduğunu bildirdi.İsveçli araştırmacılar, 2014 yılında dünyanın

değişik yerlerinde 40 silahlı çatışmanın meydana geldiğini belirterek, bu rakamın 1989 yılından bu yana en yüksek rakam olduğunu bildirdi.

Konuyla ilgili İsveç resmi haber ajansı TT’ye ko-

nuşan araştırmacılardan Prof. Peter Wallensteen, bu çatışmalarda toplam 101 bin can kaybının olduğunun altını çizerek, “Bu rakamlara İran ile Irak ve Vietnam ve Kore arasındaki savaşlara ulaşılmıştı.” dedi.

Prof. Peter Wallensteen, 2014 yılında yaşanan ölümlerin yüksek olmasının başlıca sebebinin Irak, Suriye, Afganistan ve Ukrayna’daki çatışmalar oldu-ğunu söyledi.

Journal of Peace Research Dergisi de son sayısında araştırmaya yer verdi.

Yeni Karolinska Hastanesi, Burç Halife’yi ikiye katladıZAMAN STOCKHOLM

1Stockholm’ün Solna bölgesinde inşaatı süren Yeni Karolinska Hastanesi’nin (NKS) maliyeti,

Dubai’de Ocak 2010 tarihinde inşası tamamlanan dünyanın en yüksek gökdeleni Burç Halife’yi nere-deyse ikiye katlayacak.

828 metrelik yüksekliğe sahip ve 160 katı olan Burç Halife toplam 1.5 milyar dolara (13.2 Milyar Kron) mal olmuştu. İsveç’in Svenska Dagbladet gazetesinde yer alan habere göre, Yeni Karolinska Hastanesi’nin maliyeti ise 22.8 milyar kronu buluyor.

Nisan 2008 yılında karar verilen ve 2010 yılında 330 bin metre karelik alanda yapımına başlanan Yeni Karolinska Hastanesi, 2016 yılının sonunda ilk hastalarına kapılarını açacak. Projenin tamamıyla bitmesi ise 2018 yılının bahar aylarını bulacak.

Bu yeni üniversite hastanesi tamamlandığında bir çok tıbbi konuda dünyada en gelişmiş tesislere ve imkanlara sahip olacak. Stockholm İl Meclisi ve İsveç Hastanesi Ortakları (SHP) arasında bir Kamu-Özel Ortaklığı (PPP) sözleşmesine sahip olan Hastane, yaklaşık 8.000 oda, 36 ameliyathane ve 730 tek kişilik özel hasta odasına sahip olacak.

Page 5: Zamandk316 eg

5 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA

ANADOLU’MUZUN MUTFAĞI

Eksotiske Delikatesser A/S • Industrigrenen 21, 2635 Ishøj • Telefon: +45 7023 2808www.delikate.dk • [email protected] • Açılış saatleri: Pazartesi-Cuma 8-17 • Cumartesi 8-13

İşyerlerine, düğünlere, doğum günlerine ve her türlü özel günlere...

1250 m2’lik modern ve hijyenik mutfağımızla, 25.000 paket üretim kapasitemizle, ve 28 tecrübeli personelimizle...

Anadolu’muzun, sıcak ve soğuk yemeklerini servis yapmaktan mutluluk duyarız. ©

Mov

ing

Med

ia A

pS

Dünyada 60 milyon mülteci varZAMAN STOCKHOLM

1Dünya tarihinde bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir göç dalgası

yaşanıyor. Mültecilerden yüzde 11’inin sı-ğındığı Türkiye, 2014 yılında göçmenlere ka-pısını en geniş aralayan ülkelerin başında yer aldı. Avrupa ülkelerinden yalnızca İsveç en çok mülteci alan 10 ülke arasına girmeyi ba-şardı. Her 1000 İsveçliye 15 mülteci düşüyor.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UN-HCR), 2014 yılında yaşanan mülteci göçüne ilişkin rakamları açıkladı. UNHCR Yüksek Komiseri Antonio Guterres yaşanan dev göç dalgası hakkında çok çarpıcı rakamlar sundu.

Deutsche Welle Türkçe servisinin verdiği habere göre halihazırda mülteci sayısı 60 milyona dayandı. Bu da neredeyse İngil-tere’nin nüfusuna denk geliyor. İç savaşın devam ettiği Suriye, Afganistan ve Somali, mültecilerin kaçtığı ülkelerin başında yer alıyor.

TÜRKİYE İLK SIRADA2014’te mültecilerden yüzde 11’inin

sığındığı Türkiye, Suriyeli mülteciler başta olmak üzere göçmenlere kapısını en geniş aralayan ülkelerin başında geliyor. Lübnan

da nüfusuna kıyasla en çok mülteci alan ülke konumunda.

Her 1000 Lübnanlı’ya 232 mülteci dü-şerken, her 1000 Ürdünlü’ye 87 ve Pasifik Okyanusu’ndaki ada devleti Nauru’da ise her 1000 yerli başına 39 mülteci düşüyor.

MAKEDONYA İÇİN UYARITerör örgütlerinin faaliyet gösterdiği

Nijerya ve Irak’tan da yoğun mülteci akını yaşanıyor. Güney Sudan, Burundi ve Ye-men’de ise iç savaş mülteci dalgalarına yol açıyor.

Avrupa ülkelerinden Ukrayna’da iç sava-şın önü alınamadı. Gözlemciler Makedonya için de uyarıda bulunuyor. Mültecilerin yüzde 51’i 18 yaşın altında. 2009 yılında bu oran yüzde 41 seviyesindeydi.

AVRUPA’DA YALNIZCA İSVEÇ…Avrupa ülkelerinden yalnızca İsveç en

çok mülteci alan 10 ülke arasına girmeyi ba-şardı. Her 1000 İsveçliye 15 mülteci düşüyor.

Mülteci krizinin eşi benzeri görülmemiş boyutlar aldığına işaret eden UNHCR Yük-sek Komiseri Antonio Guterres, sözkonusu gerçekler dikkate alınarak aynı seviyede önlemleri yürürlüğe koymaya çağırıyor.

Yabancı karşıtı SD’ye rekor destekZAMAN STOCKHOLM

1İsveç’te her beş kişiden birinin göçmen karşıtı aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi’ni (SD) desteklediği ortaya çıktı.

Kamuoyu yoklama şirketinin Metro Gazetesi için yaptırdığı son yoklamaya göre, Jimmie Åkesson’un liderliğindeki İsveç Demokratları halkın yüzde 20’sinin desteğini alıyor. Novus şirketinin de TV4 için yaptırdığı anketin sonuçlarına göre ise SD yüzde 18 oranında oy alıyor.

Her iki şirketin sonuçlarına göre, şimdiki hükümetten önce

iktidarda olan Merkez - Sağ bloğu, Eylül 2014’te iktidarı eline alan Sosyal Demokrat- Yeşiller koalisyonundan 1.4 puan önde gözüküyor.

Konuyla ilgili Metro Gazetesi'ne konuşan Politik Analist Stina Morian, “Bu sonuçlar hükümetin ve başbakan Stefan Löfven’in reddi anlamına geliyor. Çünkü seçmenin beklentilerini karşılayamadılar.” dedi.

İlk defa 2010 seçimlerine parlamentoya girebilen SD yüzde 5.7 oranında oy almış, son seçimlerde ise yüzde 12.9 oranında oy almıştı.

Page 6: Zamandk316 eg

6 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYAAftenposten: Katliam resimlerini yayınlamak etik değilNorveç’in en büyük gazetesi Aftenposten, Utøya adası katliamından sonra çekilen resimleri yayınlamama konusunda kararlı.ENGİN TENEKECİ OSLO

1Son günlerde Norveç’te, cani Brei-vik’in çoğunluğu gençlerden oluşan

69 kişiyi katlettiği Utøya adası katliamından sonra çekilen fotoğrafların yayınlanmasının medya ahlakına uygun olup olmadığı tartış-ması gündemde. Tartışmanın fitilini, Oslo Yüksek Okulu Fotoğraf Gazeteciliği Bölü-mü’nde düzenlenen bir fotoğraf festivaline katılan Danimarka’da yayın yapan Politiken gazetesinin tanınmış foto editörü Thomas Borberg ateşledi. Borberg, ‘Norveç medyası, saldırı fotoğraflarını yayınlamaktan korkuyor mu’ başlığı altında yaptığı konuşmasında, Norveç medyasını, katliam sonrasında yine katliama ilişkin resimleri yayınlamaması ko-nusunda eleştirdi.

Danimarkalı Borberg, bu konuda Nor-veçli fotoğrafçı ve editörlerin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini savundu. Ancak programa katılan Norveç’in en büyük günlük gazetesi Aftenposten’in haber editörü Håkon Borud ise, Borberg’e muhalif olarak, Orta Doğu’da terör rüzgârları estiren IŞİD’in yaptıklarıyla cevap verdi: ‘’IŞİD’in yaptığı kafa koparmaların vahşice olduğunun herkes farkında. Ancak bu, bizim bu tür şeyleri göstereceğimiz anlamına gelmiyor. Fotoğ-rafik belgelemeler iyi, önemli, ancak basının fotoğraf muhabirliğine ilişkin ahlaki kuralları, yazım kurallarıyla aynı kategoride yer alıyor.’’

‘AFTENPOSTEN’İN CESET RESİMLERİ YAYINLAMASINA İHTİYACI YOK’Håkon Borud, ada katliamından bazı

karelerin gösterilmesinin iyi bir fikir olabi-leceğini, ancak şuan bunun zamanın olma-dığını savundu. ‘’Bence Norveçliler, Utøya adasında neler olduğunu çok iyi biliyor. Bu bir katliamdı.’’ açıklamasında bulunan Bo-rud, Aftenposten gazetesinin öldürülenlerin cesetlerinin resimlerini yayınlayarak, adada neler olduğunu göstermeye ihtiyacının olmadığına işaret etti.

Norveç’in ikinci büyük günlük gazetesi

VG’nin tanınmış savaş fotoğrafçıların-dan Harald Henden ise, bu tür fotoğrafların daha çok internet haberciliğinde kullanıl-masından yana olduğunu dile getirdi. Ona göre, basılı medyada, internet haberciliğine göre daha dikkatli olunmalı. Basılı medyayı aynı zamanda birçok çocuk okuyucu da takip ediyor. Henden şöyle devam etti: ‘’İnternette bazı sert resimler gösterilebilinir. Daha önce konuyla ilgili Gazze’de çektiğim iki resim bazı tartışmalara sebebiyet verdi. Ancak, internette yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün. Medya, afetlerden daha çok savaşlarda yaşanan sert, dokunaklı resimler

yayınlamalı.’’Danimarkalı Borberg, Norveç’in bu tür

resimler konusunda dikkatli davranmasını Danimarka ve Norveç medyası arasında kül-tür farklılığına bağladı. Bu farklılığın medya resimciliğine de yansıdığını hatırlatarak, ‘’Norveç halkı daha milliyetçi ve bu husu-siyetlerini korumaya çalışıyor. Norveçliler, kurtuluş günlerinde milli kıyafetlerini (bu-nad) giyip, dillerini korumaya çalışıyorlar. Bence bu, temelde iyi bir düşünce. Ancak, 22 Temmuz Breivik katliamından hemen sonra Norveçliler, kendilerini muhafaza etme yoluna koyuldular. Norveçli fotoğrafçı ve editörler, medya aracılığı ile üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediler.’’ dedi. ‘’Ada katliamından sonra çekilen trajik resimlerin hepsi yayınlanmalı.’’ demiyorum, ifadelerini kullanan Borberg, kendisinin de cesed resim-lerinin gösterilmemesinden yana olduğunu belirtti. Ancak bu tür resimlerin aynı gün yayınlamakla, 6 ay sonra yayınlama arasında dağlar kadar fark olduğunu hatırlattı ve şöyle devam etti: ‘’Aftenposten’in haber editörü-nün, ‘Ben adada olan şeyleri yayınlamam.’ demesi, bence alınganlık ve gücenmişliğin ifadesidir. Çünkü meseleler kategori edilmiş oluyor. Medyanın, 10-20 yıl sonrasına, yine o yıllarda neler olduğunu göstermeye yönelik bir amacı vardır. Ayrıca medya, dünyaya iyi şeyler göstermenin yanında, acı şeyleri gösterme yükümlülüğüne de sahiptir.’’

Kültürler yemekte paylaşıldıZAMAN GÖTEBORG

1Stockholm merkezli İşadamları Fe-derasyonu SWETURK çatısı altında

Göteborg’da faaliyet gösteren işadamları derneği Swedish-Turkish Business Coo-peration (STBC) ve Föreningen Selma Ka-dınlar Derneği işbirliğinde geçtiğimiz Çar-şamba günü bir ‘Kültür Paylaşım Yemeği’ düzenlendi.

Bu sene ikincisi düzenlenen etkinlikte STBC İşadamları Derneği, Gunilla Almgren (UEAPME), Kenneth Krantz (Företagarna), Susanna Haby (eski milletvekili), Haklime Hassan (Homec AB), Julia Winbom (Svensk Digital Handel), Claes Nilsson (AckPack AB), Eva Stålcrona (Multipak Scandinavia AB) gibi isimleri konuk etti.

Program, STBC Genel Sekreteri Fuad Mammadli’nin açılış konuşması ile başladı. Kısa bir sunum ile İsveçli misafirler, STBC/SWETURK ve Göteborg’da farklı alanlarda faaliyet gösteren dernekleri kendi çatısı altında birleştiren Plattformen hakkında bilgilendirildi ve yapılan faaliyetlerle Gö-teborg’da farklı kesimler arası ortak yaşam kültürüne katkı sağlandığı dile getirildi.

Program akışı boyunca gelecek faa-liyetlerde İsveç toplumu ile iç-içe, daha efektif nasıl hareket edilebileceği konusunda misafirlerin fikirleri alındı. Geleneksel Türk mutfağından leziz yemeklerle misafirleri ağırlayan STBC ve Selma Föreningen, İsveçli dostlarından sıcak ve olumlu yanıtlar aldı. Avrupa genelinde 12 milyon işletmeyi temsil eden UEAPME Başkanı ve aynı zamanda Företagarna Göteborg yönetim kurulu üyesi Gunilla Almgren yaptığı ko-nuşmada, nezih organizasyondan dolayı

SWETURK, Göteborg STBC ve Föreningen Selma derneklerine teşekkürlerini ileterek, bu zamana kadar katıldığı etkinliklerden

ve yakın tarihte SWETURK’ün kendisine sunmuş olduğu Başarı Ödülü’nden dolayı çok memnun olduğunu dile getirdi.

Daha sonra söz alan Företagarna Gö-teborg yeni başkanı Kenneth Krantz, daha önceleri de Türkiye ekonomisi ve Türkiye ile işbirliği konusunun ilgisini çektiğini ve STBC ile tanıştıktan sonra da fikirlerinin pekiştiğini, bu yönde farklı çalışmaların yapılabileceğini düşündüğünü söyledi. İster genel anlamda, isterse de iş dünyası bakımından kültürler arası farkların olabi-leceğini, ama söz konusu “iş” olunca birçok konuda anlaşılabileceğini ve ilişkilerin ilerle-tebileceğini belirten Krantz, yakın gelecekte temsil ettiği kurumun STBC ile işbirliğinin geliştirilmesini ve devam etmesini arzu ettiğini dile getirdi.

Eski Milletvekili Susanna Haby de yapılan faaliyetleri olumlu bulduğunu ama yeterli bulmadığını dile getirerek STBC ve Plattformen’e dost tavsiyelerinde bulundu. İsveç toplumu ile daha aktif şekilde irtibatta olmanın, sosyal faaliyetlere katılımların, daha geniş kapsamlı hareket etmenin İsveç-Türk dernekleri için yararlı olacağını ve bu yolla ortak yaşam felsefesine ciddi katkıda bulunulabileceğini dile getirdi. Son olarak, Susanna Haby bu zamana kadar yaşadığı tecrübelerden örnekler vererek, genel konuşmalardan daha çok, “kolları sıvazlayıp” işe girişmenin, iş yapmanın öneminden bahsederek STBC’ye başarılar diledi.

En son söz alan Haklime Hassan söy-lenenlere katıldığını, bunu seneler önce tecrübe ettiğini ama inanma ve verimli çalışma ile farklı zorlukların aşılabileceğini düşündüğünü söyledi. Seneler önce İsveç Kralı’ndan ödül alırken, oraya giden yolun kolay olmadığını ama mümkünsüz de olmadığını fark ettiğini belirtti.

Page 7: Zamandk316 eg

7 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA

DF sağ bloğu uçurdu; Başbakan istifa ettiDanimarka’da geçtiğimiz hafta Perşembe günü gerçekleştirilen genel seçimlerde aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi (DF) büyük bir zaferle çıktı. Aldığı yüzde 21,1’lik oy ile sağ bloğu iktidara taşıyan DF, Danimarka’nın en büyük ikinci partisi haline geldi. ZAMAN KOPENHAG

1Danimarka’da geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen genel seçimlerde sandıktan sağ blok partileri toplamda

yüzde 51,9 oy alarak iktidarın yeni sahibi oldu. Sol blok partileri ise toplamda yüzde 48,1 oy aldı. Yüzde 21,1 oy alan Danimarka Halk Partisi’nin (DF) sağ blok partilerinin zaferindeki payı büyük oldu. DF bu sonuçla sağ bloğun en büyük Danimarka’nın ise ikinci büyük partisi haline geldi. Normalde sağ bloğun en büyük partisi olan Liberal Parti ise yüzde 7,2 oy kaybederek yüzde 19,5’e geriledi.

Katılımın yüzde 85,5 olduğu seçimlerde sağ blok, 179 sandalyeli Danimarka Parlamentosu’nda 90 milletvekili çıkarmayı başardı. Sol blok partileri ise toplamda 85 vekil çıkarabildi. Seçimlerde Faröe Adaları ve Grönland’dan da ikişer vekil ülkelerini temsil etmek üzere Danimarka Parlamentosu’na milletvekili olarak seçildi. Bu vekillerin de desteğiyle sol blok partileri vekil sayısını 89’a çıkardı.

Bu sonuçlarla birlikte Danimarka’nın ilk kadın Başba-kanı olan Helle Thorning Schmidt’in görev süresi de sona ermiş oldu. Schmidt, seçim akşamı yaptığı açıklamada Sosyal Demokrat Parti başkanlığından da istifa ettiğini açıkladı. Schmidt yönetimindeki Sosyal Demokrat Parti seçimlerde oy oranını yüzde 1,5 arttırarak yüzde 26,3’e çıkarmıştı. Schmidt istifasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Da-nimarka’nın ilk kadın başbakanı oldum ancak sonuncusu olacağımı zannetmiyorum.” dedi.

DF 741 bin 751 oy aldıDanimarka Halk Partisi (DF), 2011 yılı seçimlerine

oranla oy miktarını yüzde 8,8 arttırmış oldu. Bu oy sayısı olarak; 305 bin 25 oya tekabül ediyor. DF toplamda 741 bin 751 oy aldı. DF geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de büyük bir başarı sergileyerek sandıktan birinci parti olarak çıkmıştı.

Geçtiğimiz yıl kurulan Alternatif Parti’nin (A) yüzde 2’lik barajı geçip geçemeyeceği merakla bekleniyordu. Radikal Parti’den istifa eden eski Kültür Bakanı Uffe Elbaek tarafından kurulan Alternatif Parti seçimin bir diğer kazananı oldu. Yüzde 4,8 oy alan Alternatif Parti 9 milletvekili çıkarmayı başardı.

Tanınmış isimler olmayacakGeçtiğimiz haftaki seçimlerin en çarpıcı sonuçlarından

biri hiç şüphesiz Danimarka siyasetinin tanınmış bazı isimlerinin kazanamaması oldu. Bunda hiç şüphesiz Sosyalist Halk Partisi (SF), Radikal Parti ve Muhafazakar Parti’nin yaşadığı ciddi oy kayıpları etkili oldu. Türkiye kökenli politikacılar Özlem Çekiç ve Fatma Öktem de o isimlerden biri oldu. Şahsi olarak Danimarka’da en çok oy alan politikacılardan biri olmasına rağmen Çekiç, partisinin yaşadığı oy kaybı nedeniyle parlamentoya giremedi. Yine Fatma Öktem de şahsi olarak yüksek sayıda oy almasına rağmen partisinin yaşadığı oy kaybı nedeniyle parlamen-toya giremedi.

Seçilemeyen tanınmış politikacılar:Manu Sareen ..................................Radikal Parti Lars Barfoed .....................................Muhafazakar Parti Morten Helveg Petersen ................Radikal Parti Peter Christensen ............................Liberal Parti Carsten Hansen ...............................Sosyal Demokrat PartiAnnette Vilhelmsen ........................Sosyalist Halk PartisiÖzlem Çekiç .....................................Sosyalist Halk PartisiOle Haekkerup ................................Sosyal Demokrat Parti Martin Geertsen ..............................Liberal Parti Fatma Öktem ...................................Liberal PartiTina Nedergaard .............................Liberal Parti Mads Rörvig .....................................Liberal Parti Jakob Engel-Schmidt ......................Liberal Parti Steen Gade .......................................Sosyalist Halk PartisiKarina Lorentzen Dehnhardt ........Sosyalist Halk PartisiCamilla Hersom ...............................Radikal Parti Thyra Frank ......................................Liberal İttifak Rosa Lund ........................................Danimarka Halk Partisi Mike Legarth ....................................Muhafazakar Parti

Parti Aldığı oy Yüzde + / -A Sosyal Demokratlar 924.940 26,3 % 1,5 % ▲

O DF 741.746 21,1 % 8,8 % ▲V Venstre 685.188 19,5 % -7,2 % ▼Ø Enhl. 274.463 7,8 % 1,1 % ▲I Lib. Al. 265.129 7,5 % 2,5 % ▲Å Alternativet 168.788 4,8 % 4,8 % ▲B Radikale 161.009 4,6 % -4,9 % ▼F SF 147.578 4,2 % -5 % ▼C Kons. 118.003 3,4 % -1,5 % ▼K Krist. dem. 29.077 0,8 % 0 % ▼

A

B

C

F

L

K

O

V

Ø

Å

47

8

6

7

13

0

37

34

14

9

48,1 % 51,9 %A,B,F,Ø, A

89 MİLLETVEKİLİ 90 MİLLETVEKİLİ

C,I,K,O,V

Mille

tvek

ili da

ğılım

ları

Page 8: Zamandk316 eg

MF

8 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA

revision • skat • rådgivning

www.rsmplus.dk

• Jan Stender: 33389916 (Skoler herunder private gymnasier mv.)

• Lise Foss Nielsen: 33389814 (Fonde, foreninger og trossamfund)

• Otto Sommer: 33389856 (Skat moms og Afgifter)

• Kim Larsen: 33389931 (International Contact Partner)

Medover200medarbejdereerviblandtDanmarksstørsteindenforbranchen.Vierenlandsdækkendevirksomhedmedetglobaltnetværkogenlokalindsigt.

Vi har egne specialafdelinger, herunder en skatteafdeling. Dermed dækker vi så godt som hele spektret inden for branchen, og kan servicere langt de fleste virksomheder indenfor revision og økonomisk rådgivning herunder

• Udarbejdelseafårsrapporter• Perioderegnskaber• Budgetlægning• Øvrigeadhoc-opgaver

Som en speciel ydelse tilbyder vi teams, der med udgangspunkt i den enkelte virksomheds behov og situation udfører en stor del af de administrative, økono-miske opgaver – enten hos kunden eller hos RSM plus. Det kalder vi Administrativ Service.

RSM plus har afdelinger i Ålborg, Holstebro, Aarhus, Kolding, Skærbæk, Odense, København og Vordingborg og med over 200 medarbejdere er vi blandt Danmarks største. RSM plus er en del af RSM International med mere end 32.000 medarbejdere i mere end 100 lande. Læs mere på www.rsmplus.dk

Hvor finder du svarene? Få hjælp hos RSM plus

Kontakt:

Türkçe konu mak isteyen mü terilerimiz dilerlerse mü teri hizmetlerimizi arayarak türkçe konu an personelimizle görü ebilirler.

Özlem Sara Çekiç: 9.947Şahsi oy: 6.542Parti oyu: 3.405Seçilemedi

Fatma Yeliz Öktem: 9.332Şahsi oy: 4.379Parti oyu: 4.953Seçilemedi

Yıldız Akdoğan: 7.037Şahsi oy: 4.284Parti oyu: 2.753Seçildi

Serdal Benli: 3.703Şahsi oy 1.661Parti oyu: 2.042Seçilemedi

Özkan Ekiz: 2.580Şahsi oy: 1.113Parti oyu: 1.467Seçilemedi

Lars Aslan Rasmussen: 2.368Şahsi oy: 1.447Parti oyu: 921Seçilemedi

Emrah Tuncer: 1.860Şahsi oy: 1.095Parti oyu: 765Seçilemedi

Ömer Çiftci: 1.516Şahsi oy: 594Parti oyu: 922Seçilemedi

Özkan Koçak: 1.515Şahsi oy: 913Parti oyu: 602Seçilemedi

Bilal İnekçi: 991Şahsi oy: 480Parti oyu: 511Seçilemedi

Halime Oğuz: 114Şahsi oy: 73Parti oyu: 41Seçilemedi

Danimarka'da geçtiğimiz hafta yapılan genel seçim-lerde aday olan Türkiye kökenli politikacıların neredeyse tamamı partilerinin oy kaybetmesi nedeniyle seçilemedi.

Özlem Çekiç ve Fatma Öktem başta olmak üzere Türkiye kökenli adaylar aldıkları şahsi oylarla seçilen birçok politi-kacıyı geride bıraktı. Ancak Sosyalist Halk Partisi, Radikal

Parti ve Liberal Parti'nin yaşadığı oy kaybı nedeniyle Türkiye kökenli politikacılar meclise giremedi.

Page 9: Zamandk316 eg

MF

Page 10: Zamandk316 eg

10 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYAD A N İ M A R K A’ D A Y E N İ D Ö N E M

Koltuk Lars Lökke’nin, direksiyon Kristian Thulesen’in Seçim sonuçları sağ bloku iktidara taşırken, Liberal Parti sağın patronluğunu Danimarka Halk Partisi’ne (DF) kaptırdı. DF, koalisyonda olmadan ülkeyi perde gerisinden yönetmeyi tercih ediyor. Lars Lökke Rasmussen son 50 yılın en zayıf başbakanı olarak hükümeti kuracak.

HASAN CÜCÜK

Sağ blokun seçimden zaferle çıkmasıyla başbakanlık koltuğunun yeni sahibi Lars Lökke Rasmussen, Meclis’te toplanan

Liberal Partililere yaptığı konuşmada, ‘Dört yıl önce başbakanlığın anahtarlarını Helle Thorning’e teslim ederken ‘ödünç veriyorum’ demiştim. Şimdi tekrar anahtarları geri alma zamanı geldi’ diyordu. Lars Lökke, zafer konuşması yapıyordu ama partisinin aldığı sonuç zaferden ziyade hezimetti. Lars Lökke’ye başbakanlık koltuğunu teslim eden aşırı sağ Danimarka Halk Partisi (DF) oluyordu.

Lars Lökke Rasmussen, ödünç verdiği koltuğu geri alırken bu kez ‘ödünç’ bir koltukta başbakanlık yapacak. Kasım 2001’de yapılan seçimler sağ blok çoğunluğu sağlarken DF Liberal – Muhafazakar azınlık koalisyonunu dışardan desteklemişti. 2001’de yüzde 12’la mecliste 22 vekil ile temsil edilen DF, Avrupa’nın en sert yabancılar yasasının mimarı olmuştu. Perde önünde başbakan Anders Fogh Rasmussen görülmesine karşılık, perde gerisinde özellikle yabancılar konusunda ülkenin dizginlerini DF lideri Pia Kjaersgaard tutmuştu. 1 Temmuz 2002’de yürürlüğe giren yabancılar yasası 10

yıllık sağ blok iktidarı zamanında tam 26 kez değişikliğe uğrarken, her değişiklik yabancılara tanınan bir hakkın geri alınması veya sert kuralların daha da sertleşmesiyle neticeleniyordu. 2001-2010 arasında ülkeyi yöneten Li-beral – Muhafazakar koalisyonu iktidarını DF sayesinde sürdürürken, bu kez durum biraz daha farklı. Artık

Liberal Parti öncülüğünde kurulacak olan hükümet ‘varlığını DF borçlu’ olacak. Dolayısıyla DF’in hükümet üzerinde gücü ve etkisi eskiye göre daha güçlü olacak.

DF, ısrarla koalisyonun bir parçası olmaktan kaçıyor. DF Lideri Kristian Thulesen Dahl, hükümette olmayacakla-rını ancak etkilerinin seçim sonucu ortaya çıkan güçleriyle orantılı olacağını açık bir şekilde ifade etti. Sebebi gayet basit; maşa varken neden ateşi eliyle tutsun. Perde gerisinden ülkeyi yönetmek varken,

perde önüne geçip vaat ettiklerini yerine getiremeyip oy kaybı yaşamak var. Bunun en bariz örneğini Sosyalist Halk Parti (SF) ile yaşadık. Eylül 2011 seçimleri öncesi bol vaatlerde bulunan SF, iktidarın bir parçası olunca ülke gerçekleriyle tanışıp vaatlerinden taviz vermek zorunda kalınca seçmenin cezayı kesmesi kaçınılmaz oluyordu. SF, oylarını yüzde 50 kaybetmesinin asıl

nedeni 2 yıl kaldıkları iktidarda verdikleri sözleri yerine getirememesi oldu.

Lars Lökke Rasmussen, DF’ide içine alacak ço-ğunluk hükümeti kuracağını açıklarken, DF’in ‘katı ve ısrarlı’ tutumundan dolayı bu iddiasından kısa sürede vazgeçti. Son 50 yılın en zayıf başbakanı olması beklenen Lars Lökke, sağın patronluğunu kaybederek çıktığı seçimde DF ile şu 4 konuda sıkıntı çekecek. Liberal Parti, kamuda sıfır büyümeyi savunurken, DF bunu reddedip yüzde 0,8 büyüme istiyor. Bunun anlamı kamuda istihdamın arttırılması olacak. Devletin maaş yükü artacak, mali dengeler bozulacak. Liberal Parti, Danimarka’nın AB içindeki 4 çekincesinden biri olan ‘ortak hukuk’ konusunda referandum isterken, DF bunun aynen devam etmesini istiyor. DF, ülkeye kriminal suçluların girmesini engellemek için sınır kont-rollerinin tekrar başlatılmasını istiyor. Bir başka konu ise DF, sendikadan alma süresi bitenlerin tekrar işsizlik parası alma hakkını elde etmek için 12 ay yerine 6 ay çalışmasının yeterli olmasını istiyor. Bu 4 başlıkta DF, Liberal Parti’den farklı düşünüyor. Elbette, yabancılar konusunda yeni sert düzenlemelerin geleceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. DF, özellikle mül-teciler konusunda sert düzenlemeler istiyor. Kısacası şöför koltuğunda Lars Lökke oturacak ama direksiyon DF lideri Kristian Thulesen Dahl’de olacak.

Lars Lökke Rasmussen,

DF’ide içine alacak çoğunluk hükümeti

kuracağını açıklarken, DF’in

‘katı ve ısrarlı’ tutumundan dolayı bu iddiasından kısa

sürede vazgeçti.

HABER ANALİZ

Page 11: Zamandk316 eg

11 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA

I N T E R N A T I O N A L S C H O O L

Østerbro

I N T E R N A T I O N A L S C H O O L

Østerbro

We grow with them at Østerbro International School, where the individ- ual comes first.

Our primary aim is to identify and appreciate the unique potential of each pupil and

develop it to the full in a caring, comfortable and happy environment. Pupils receive an

excellent, well-rounded educa- tion from dedicated and well-qualified teachers, developing

qualities which will equip them to face life’s challenges with self-belief and optimism.

As your child grows

Østerbro International School • Præstøgade 17 • 2100 Copenhagen Ø Tel.: +45 70 20 63 68 • Website: www.oeis.dk • E-mail: [email protected]

Salix Skole • Høffdingsvej 18 • Valby • 2500 • 36176176

Bygger bro til fremtiden

HASAN CÜCÜK

Seçim sonuçlarının sinyalleri yıllar öncesinden gelmişti. Eylül 2011’de ya-pılan seçimlerden hemen sonra yapılan

kamuoyu yoklamalarında 8 bin 400 oy farkıyla iktidara gelen sol blokun olası bir seçimde koltuğa veda ede-ceği net bir şekilde gözüküyordu. Fark bir ara yüzde 12’ye kadar çıkmıştı. Helle Thorning – Schmidt için başbakanlık günleri sayılı, Lars Lökke Rasmussen için ise başbakanlık koltuğuna oturacağı günler sayılıydı.

SEÇİME GÜNLER KALA DURUM DEĞİŞTİ18 Haziran seçimlerine günler kala durum değiş-

meye başlamıştı. Sağ blok için iktidar yolları ‘otoban’ gibi rahat gözükmüyordu. Liberal (Venstre) Parti beklenmedik bir şekilde oy kaybediyordu. Solun ‘patronu’ Sosyal Demokratlar oylarını arttırırken, ‘küçük kardeşler’ Sosyalist Halk Parti (SF) ve Radikal Parti’de ‘erime’ devam ediyordu. Asıl sürpriz ise ‘çiçeği burnunda’ bir parti olan Alternativ’deki beklenmeyen çıkış herkesi şaşırtıyordu. Ama kimse Danimarka Halk Partisi’nin (DF) sağ blokun ‘patronu’ olacağını beklemiyordu.

Yüzde 85 katılımın olduğu seçimlerde genel sonuç şaşırtımadı. Sağ blok beklendiği gibi ülkenin dümenini 4 yıllığına devraldı. Ancak varlık nedenini, yabancı ve Avrupa Birliği karşıtlığı üzerine kuran DF, yüzde 21,1 oy oranıyla sağ blokun patronu oldu. Liberal Parti’nin sağın ‘patronluk’ ünvanını kaybederek çıktığı seçimde ‘ödülü’ başbakanlığın bu partiye geçmesi oldu. Eylül 2011 seçimlerinde Liberal Parti oy oranını arttırarak iktidarı kaybederken, bu kez oy kaybı yaşarak iktidara uzandı. 2011 seçimlerine göre yüzde 7,2 oy kaybı yaşayan Liberal Parti, yüzde 19,5 oyla seçimden çıkarken 13 milletvekili daha az çıkarıyordu. Pia Kjaersgaard’un 20 yıl önce temelini attığı DF, Dani-marka siyasetinin ‘bir gerçeği’ olmaktan öteye geçip Danimarka siyasetini ‘yönlendiren’ parti konumuna geldi. DF, iktidarda olmayacak ama iktidarın iplerini elinde tutan parti olarak istediğini yaptırmaya devam edecek. Sağın eriyen partisi Muhafazakarlar olurken, Liberal İttifak yüzde 7,5 oy oranıyla Liberal Parti ile koalisyonun parçası olacağını, aldığı sonuçla deklare etmiş oldu.

Sol bloktan Sosyal Demokrat Parti, bekleninin aksine oyunu arttırmayı başardı. İlginçtir, Helle Thor-ning- Schmidt 10 yıllık başkanlığında ilk kez oyunu

arttırdığı seçimler sonrası koltuğuna veda etmek zorunda kalıyordu. Kazanarak kaybeden Thorning- Schmidt’i çaresiz bırakan SF ve Radikal Parti’de olan kayıplar oldu. Sol blok yüzde 2’den daha az bir farkla iktidara veda etmiş oldu. Radikal Parti’nin kayıplarının tamamı Alternativ’e geçerken, SF’in kayıplarının bir kısmı Birlik Listesi'ne diğer kısmı da Sosyal Demok-ratlar'a gitti. SF ve Radikal Parti seçimlerden yarı yarıya küçülerek çıktı.

Bu seçimde ister sağ blok isterse sol blok galip çıksaydı, kaybeden blokun başbakan adayı koltuğuna veda edecekti. İstifanın adresi Helle Thorning- Sch-midt oldu. Partisi birinci oldu ama iktidar gidince 10 yıllık başkanlığa veda ettiğini açıklarken gözleri doldu, sesi titredi. Thorning- Schmidt, lider olarak her zaman en önde yürümek için uğraştığını ifade ederek, ‘Ancak liderlik doğru zamanda geri çekilmek anlamına da geliyor. Bu zaman işte tam da şimdi. Ben istifa ediyo-rum ve bu nedenle partimizin başına yeni bir başkan gelecek. Ben ilk kadın başbakandım, ancak sonuncusu olmayacağım.’ derken kameralar koltuğun en güçlü adayı Mette Frederiksen’e odaklanıyordu. Seçimlerle birlikte sol blokun iktidarı ve Helle Thorning – Schmidt dönemi kapandı.

Kazanarak kaybettiler!Sol bloktan Sosyal Demokrat Parti, bekleninin aksine seçimlerde oyunu arttırmayı başardı. İlginçtir, Helle Thorning- Schmidt 10 yıllık başkanlığında ilk kez oyunu arttırdığı seçimler sonrası koltuğuna veda etmek zorunda kalıyordu.

HABER ANALİZ

Page 12: Zamandk316 eg

12 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA“Isveçli gözünde Türkler, diğer göçmenlere kıyasla bir gömlek daha yukarıda”MENAF ALICI STOCKHOLM

1Bilal Karabudak, genç yaşına rağmen tam bir STK’cı. Eğitim derneği Malmö

Akademiska, Spor derneği Türk Anadolu FF, Türk Kültür Derneği gibi bir çok dernekte çeşitli pozisyonlarda vazifeler yaptı. En son 2008 yılında futbol oynadığı bir kaç arkadaşı ile bir araya gelerek, oynadıkları futbol saha-sını kiraya vermek üzere bir gençlik derneği kuruyorlar. Ancak onların da beklentisinin ötesinde dernek kısa bir zaman içerisinde, yaptığı faaliyetlerle Malmö’nün en etkin derneklerinden biri haline geliyor. Yabancı oranının yüzde 40’ı aştığı İsveç’in güney şehri Malmö’de Karabudak ile uzun bir süre başkanlığını yaptığı MUST’un çalışmaları ve kentteki Türk gençlerinin durumunu konuştuk...

MUST’u kurmadaki amaçları ilk başlarda sahalarını kiraya vererek para kazanmak olsa da kurulduktan sonra vizyon genişleterek tam bir sosyal, kültürel ve sportif bir derneğe dönüştüklerini kaydeden Bilal Karabudak, şuan yüzde 80’i 25 yaşın altında olan toplam 420 üyeye ulaştıklarını söyledi.

Yaptıkları faaliyetler arasında artık gelenekselleşen Türk Kültür Festivali’nin en büyük aktiviteleri olduğunu kaydeden Karabudak, “Bu yıl 7’incisini yaptık. Hem bütçe hem de kalite olarak büyüdük. 25 bin Euroluk bir bütçesi var. Bu yıl yaklaşık 25 bin ziyaretçisi vardı. Güney İsveç’in en büyük ikinci festivaliyiz. İki gün yapıyoruz ama üç güne çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.

Bu yıl Malmö Akademiska Derneği’nin Dil ve Kültür Festivali ile bir çatı altında birleşerek daha da büyüdüklerini ifade eden Karabudak, “her yıl 23 Nisan’da yapılan açık hava festivalimizde Türk sanat, kültür ve yemekleri var. İki gün de olsa buradaki insa-nımıza Türkiye havasını solutmak istiyoruz. O havayı yaşamalarını arzuluyoruz. Diğer yandan İsveçlilere de kendi kültürümüzü tanıtma gayreti içerisindeyiz. İsveçlilerin bü-yük ilgisi var. Onlarla birlikte diğer göçmen kökenli insanlar da büyük rağbet gösteriyor” diye konuştu.

Aktiviteleri için Malmö Belediyesi’nin maddi ve manevi desteğini aldıklarını belirten Karabudak, üyesi oldukları İsveç Türk Gençlik Federasyonu’ndan ve yerli ve uluslararası sponsorlardan da maddi destek aldıklarını söyledi.

Karabudak, “Türk Kültür Festivali’nin

yanısıra Türk Film Festivali, kültür gezileri, küçük çapta kültürel etkinliklerimiz de mevcut. Derneğimize bağlı çok köklü bir kulüp olan Türk Anadolu FF var. O da sportif etkinlikleriyle aktif. Üyesi bulunduğumuz İsveç Türk Gençlik Federasyonu’na bağlı 35 dernek var. Ve bunların toplam yaklaşık 9 bin üyesi var. Biz bu dernekler arasında örnek ve model olarak gösteriliyoruz” şeklinde konuştu.

Malmö’de Türk gençleri arasında uyum

sorununun artık neredeyse tamamıyla ortadan kalktığını ifade eden Karabudak, “diğer göçmen kitlerle kıyaslandığında bizim uyum veya diğer sorunlarımız çok minik kalır. Genel anlamda da Malmö’de bizim toplumda uyum, iş sıkıntımız diğer etnik gruplara nazaran çok daha düşük. Bunun bazı sebepleri var. Malmö’ye ilk gelenlerimizin bir kısmı buraya okumak amacıyla gelmiş, okumuş ve kalmış insanlar. Ülkenin diğer şehirlerindeki Türkiye’den

gelen nüfus nüfusumuza oranla Malmö’deki yapımız daha kozmopolit, daha varyant. Bu da buradaki toplumumuz için artı bir durum oluşturuyor tabii” diye konuştu.

“MALMÖ’DEKİ TÜRK GENÇLERİ ARASINDA ÜNİVERSİTEYE BÜYÜK BİR YÖNELİŞ VAR”Malmö’deki Türk gençleri arasında

üniversiteye büyük bir yöneliş olduğunu dile getiren Karabudak, şöyle konuştu: “Ai-leler şimdi çocuklarını daha çok okumaya yönlendiriyor. Kentteki STK’ların da etkisi

var. Benim tanıdığım üniversite yaşındaki gençlerin yüzde 80’i üniversitede okuyor ve ya liseden sonra iki üç senelik bir meslek eği-timi alıyor. Suça eğilimimiz de daha düşük.”

Bu durumun İsveçlilerin de dikkatini çektiğini ifade eden Karabudak, “İsveçlilerin gözünde Türkler, diğer göçmenlerle kıyasla bir gömlek daha yukarıda. İsveçlilerle iyi bir diyaloğumuz var. Tabi bunda Türkiye’ye giden İsveçlilerin de etkisi var. Bizi hem buradaki hem de artık Türkiye’deki yönleri-

Kendi ağzından Bilal Karabudak

81 Malmö doğumluyum. Fen lisesi okudum, akabinde üniversiteye başladım. Matematik ve İnsan Hakları Öğretmenliği okuyorum. Sadece bir dersim kaldı; onu da verirsem lise öğretmeni olabileceğim. Kendimi bildim bileli sivil toplum kuru-luşlarında aktifim. En son 2008 yılında futbol oynadığımız bir kaç arkadaşımızla bir araya gelerek Malmö’nün Genç İsveç Türkleri Derneği’ni (MUST) kurduk. Bir zaman sonra gelen teklif üzerine Stockholm merkezli Türk Gençlik Fede-rasyonu üyesi olduk. Uzun bir süre bu derneğin başkanlığını yaptım. Halihazırda da onursal başkanlığını yürütüyorum.

Norveç’te kaçak işçi sayısı artıştaNorveç Vergi Dairesi, artan kaçak işçi sorununu çözmek için kolları sıvadı. Kurum, resmi twitter hesabı aracılığı ile bu konuda Norveç halkının birçok şey yapabileceğini duyurdu.

ENGİN TENEKECİ OSLO

1Norveç genelinde on binlerce kişinin kaçak çalış-tığı kaydedildi. Oxford Research isimli araştırma

şirketinin yaptığı araştırmaya göre, ülke genelinde tah-mini 18 bin 100 ila 56 bin kişi kaçak çalışıyor. Rakamı oluşturanların büyük bölümünü, daha önce Norveç’e sığınmacı olarak gelip oturma başvurusunda bulunup, ancak başvururusu reddedilen sığınmacılar oluşturuyor.

Norveç Vergi Dairesi’ne göre durum, Norveç ticaret hayatını ve birçok iş dalını tehdit altına alıyor. Birçok meslek dalının kalitesinin düşmesine neden oluyor. Özellikle inşaat sektöründe saat başı sadece 23 Norveç Kronu karşılığında çalışanlar var. Polis ve vergi dairesinin açıklamarına göre, kaçak çalışanların sayısı birçok iş

sahasında artışta.Oturumsuz çalışanlar daha çok inşaat, oto tamirciliği,

araç yıkama ve restorant mesleklerini tercih ediyor. Polisin verdiği bilgilere göre bu tür kişiler, ‘kaçak işçi örgütleri’ şeklinde adlandrılan kişi veya kişiler tarafından sistemli bir şekilde organize ediliyor. Norveç İnşaat Sanayi Federasyonu’na göre ise, Norveç boyacılık sektörünün kalitesini bu tür kaçak ve kalitesiz işçiler düşürdü.

Norveç Vergi Dairesi, resmi twitter hesabından ko-nuyla ilgili bazı duyurularda da bulundu. Daire, paylaştığı twittler ile Norveç halkının, kaçak işçiliğin ülke genelinde bir problem olduğunun farkına varması gerektiğini ve halkın bu konuda halkın gerekli kişilere şikayette bu-lunmaları ve peşin ödemelerden daha çok banka kartı kullanmaları ve alış-verişlerde kasa fişi istemeleri gerektiği belirtildi.

Norveç genelinde on binlerce kişinin kaçak çalıştığı kaydedildi. Rakamı oluşturanların büyük bölümünü, daha önce Norveç’e sığınmacı olarak gelip oturma başvurusunda bulunup, ancak başvururusu reddedilen sığınmacılar oluşturuyor. FOTOĞRAF: ZAMAN, ENGİN TENEKECİ

Page 13: Zamandk316 eg

13 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYAMehmet Toy

Ramazan, Şükür ve ÇocukCenab-ı Hak kullarına öyle nimetler ihsan

etmiş ki, bu nimetleri saymakla bitiremeyiz. Kâinata baktığımızda; güneşin her sabah doğarak dünyamızı aydınlatması ve ısıtması, geceleri yıldızların gökyüzünü süslemesi, yağmurun bir rahmet olarak imdadımıza yetişmesi, bitkilerin dirilip yeşermesi, toprak, su ve hava unsurlarının birer hizmetkâr gibi imdadımıza koşması, bağlarda bahçelerde, meyvelerin, sebzelerin bir sofra gibi önümüze dizilmesi, hayvanların çeşit çeşit gıdalarla emrimize amade kılınması… Bütün bunlar Rezzak sahibi yüce yaratıcının insanoğluna ihsan ettiği nimetlerdir. Önümüze bir sofra şeklinde konan bu nimetleri gördükçe, ni-metin gerçek sahibine yönelmeli, O’na karşı şükran hisleriyle dolup taşmalıyız. Burada önemli olan, bu nimetlerin gerçek sahibini, çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren tanıtabilmek ve bu nimetlere şükürle muka-belede bulunmalarını sağlamaktır. Bunun için Ramazan ayı büyük bir fırsattır.

Çocuğa, asıl mülk sahibini tanıtmak için sofrada elinize bir dilim ekmek alarak, “Söyle bakalım, bu ekmek bize nereden ve nasıl ge-liyor?” şeklinde sorunuzu sorun. Çocuğunuz muhtemelen “Bakkaldan geliyor.” diyecektir. Siz tekrar “Oraya nereden geliyor?” deyin ve tam bu esnada birkaç buğday tanesini göstererek “Ekmeğin temel maddesi bu gördüğün buğday taneleridir.” diyerek, buğday tanesinin ekmek haline gelinceye kadarki serüvenini anlatın. Bak yavrum deyin

“Buğday taneleri çiftçi tarafından toprağa ekilir. Toprak olmadan buğday taneleri filiz verip büyüyemez, başak veremez. Buğday tanesini de toprağı da yaratan bir zat vardır. Çiftçinin görevi sadece buğday tanelerini top-rağa ekmektir. Ektikten sonra elinden bir şey gelmez. Toprağa ekilen buğday tanelerinin büyümesi için su, ısı, ışık ve hava gerekir. O bakımdan bunları yaratan bir zat olmalıdır. Buğday taneleri toprakta beslenerek büyür, başak verir. Bu başaklar harmana getirilerek hasat edilir. Sonra değirmene götürülür. Değirmende buğdaylar öğütülür, un haline getirilir. Un fırına götürülür, hamur yapılır ve ateşte pişirilir. Sonra bakkallara servis edilir. Bizde bakkala gider ekmeği alır evimize getiririz.

Buğdayın tanesinin ekmek oluncaya ka-dar geçen evrelerini, çocuğunuza anlattıktan sonra ona bak yavrum: “Bakkaldan aldığımız ekmekten dolayı bakkalcıya teşekkür ederiz. Oysa asıl teşekkürü, o ekmeğin maddesi olan buğdayı yaratmak için havayı, suyu, toprağı, ısı ve ışığı yaratan ve bunları o buğdayın hizmetine amade kılan yüce yaratıcıya yap-mamız gerekmez mi? diyerek çocuğunuzu asıl mal sahibine yönlendirerek onu tefekküre sevk edin ve asıl teşekkürün O’na yapılması gerektiğini hatırlatın. Bunca nimetleri bize bedava veren zat acaba verdiği bunca nimet-leri karşısında bizden ne istiyor? Deyin ve ekleyin; O zatın bizden istediği üç şey vardır: Biri zikir, biri şükür, biri de fikirdir. Yemeğe

başlarken “Bismillah (Allah’ım Senin adınla başlıyorum) dememiz zikirdir. Yedikten sonra Elhamdülillah (Allah’ım verdiğin bu nimetler için sana teşekkür ederim) dememiz şükür-dür. Yerken bu nimetleri Allah’ın yarattığını, rahmetiyle binlerce canlı türünü yiyeceksiz bırakmadığını düşünmek ise fikirdir.” diyerek nimetler karşısında ne yapılması gerektiğini çocuğunuza anlatın.

Nimete şükretmenin yollarından biri de yiyecekleri ağızda çok çiğnemekten geçer. Ağza alınan lokma, ağızda belli bir müddet çiğnendiği zaman, tat alma duyusu olan dil, o nimetlerin lezzetini tadar. Bu hususta çocuğunuza bak yavrum: “Lokmayı ağzında çok çiğnediğin zaman, o nimeti mideye göndermeden önce o nimetteki lezzetleri, tat alma duyusu olan dilinle tadarsın. Burada dilini nefis ve mide hesabına çalıştırırsan, nimete kapıcılık vazifesi gördürür, nimeti verene şükredemezsin. Eğer rızkı cömertçe veren Cenab-ı Hak namına işlettirirsen o zaman, dil bir kimyager gibi çalışarak o nimetin lezzetlerini ayrıştırır ve neticede bu kadar leziz nimetler karşısında şükretme hasletini kazanırsın. Ayrıca ağzına aldığın lokmayı çok çiğnemezsen mideye yük yapar, midenin çabuk yıpranmasına vesile olursun. Oysa yemeği ağır ağır yediğin takdirde, başta nimeti veren asıl mülk sahibine şükreder, sonra da vücuda sıhhat kazandırırsın.” deyin.

Ayet-i Kerime’de “Yiyin, için fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri asla

sevmez.” (A’raf,31) buyruluyor. Allah her canlı için, her daim rızık göndermektedir. Gönderilen bu rızık sürekli israf edilirse, ölçülü gelen bu rızık yeter mi? Bunun için sofrada, çocuğunuzun önüne döktüğü pirinç tanelerinden bir tanesini alarak, “Bak yavrum! Bir tane pirinç tanesidir, dökülse ne olacak deme, Cenab-ı Hak her bir canlıya rızkını ona yetecek kadar ölçülü bir şekilde gönderiyor. Sen, sana gönderilen rızkı tam yerli yerinde kullanmazsan, rızkın azalmasına sebep olmuş olmaz mısın? Sen bunu hiç düşündün mü? Herkes bir ‘Pirinç tanesidir’ deyip israf etse, israf edilen bu taneler, aç olan bir sürü insanı doyurmaz mı? İşte, dünyanın belli yörelerinde kıtlık oluyorsa belki de bu, bizim israfımızdan dolayı oluyordur.” diye-rek, israf etmenin ne kadar yanlış olduğunu çocuğunuza anlatın.

Cenab-ı Hak her şeyi yerli yerinde, özene bezene yaratmıştır. Yaratılan her şey de kendi cinsinden şükür ister. Çocuğunuza sahip ol-duğu nimetleri hatırlatın ve sahip olduğu her bir nimete karşı ayrı ayrı şükretmesi gerekti-ğini ifade edin. Ve ona şöyle deyin: Elini iyilik yolunda kullanman, aklını kâinattaki sonsuz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açmak için işletmen, gözünü sanat eserlerine nazar ederek ilim tahsil etmen ve Kur’an okuman, sahip olduğun maddi imkânları hayır yolunda kullanman, kısacası verilen bunca nimetleri meşru dairede ve yaratılış gayesi istikametinde işletmen gerekir.

DK + 45 89 88 84 00S + 46 40 66 88 700http://shop.exen.eu

Duvarlarınıza güzellik katın

Hat sanatı mızın eşsiz örnekleri ile duvarlarınızı hem süsleyin hem

manevi bir hava katı n.

İstediğiniz moti fi duvar kağıdına basıyoruz.

Danimarka ve İsveç‘e sevkiyatımız vardır.

Page 14: Zamandk316 eg

14 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA

Mehmet Ali Şengül

İnkisarYıkılan hayaller, kırılan gönüller, incinmiş

insanların soğuk yüzleri, kırılmış bir kristalin dağılmış parçalarını akla getirmektedir.

İnkisar, kırılmak, çatlamak, yenilgi, boz-gun, pişmanlık, incinme, gücenme, darılma gibi manaları ifade ediyor.

Buna rağmen, gerçekten inanmış hakiki mü’min, yeryüzünde olup biten moral bozucu her türlü hadiseler karşısında, canlı ve ümitlidir. Onun hayatında darılmak, kırılmak, yıkılmak ve çözülme mevzuu söz konusu değildir. O Hakk’a ve halka karşı vazifesini ifa eder, Tevekkül ve teslimiyetle Allah’a sığınır.

Bu gün öyle bir fırtına oluştu ki, kavurdu fitne ateşi gönülleri. Gücendi baba oğula, da-rıldı kız anaya, vifak ve ittifak ruhu bozuldu, kardeşlik bağları koptu. Dağıldı dostluklar, kesildi selamlar, fitne fesat sardı ruhları, duaların ipi koptu, dostlar bozguna uğradı, düşmanlar sevindi, dinin haysiyet ve şerefiyle

oynandı.Makam, para, şöhret, şehvet, riya, rahat

tutkusu ve bencillik duygusuna mağlup olup heva ve heveslerine esir düşenler yıktılar milletin itibarını, haysiyet ve şerefini.

Yalan, gıybet, iftira ve dedikodu ile müfsitleri alkışlattılar, ıslahçıları ise lanet-lettiler, aileleri paramparça hale getirdiler, bu vesileyle en büyük kötülüğü kendilerine yaptılar, kendi huzurları da kalmadı.

„Gönül her zaman arar durur bir yar-ı sa-dık/ Bazen de Sadık dedikleri çıkar münafık!“ Çağımız adeta bir „nifak çağı“ oldu.

Efendimiz (sav), “ Mescit namaz kıl-mayanlar arasında; Kur’an-ı Kerim, fâsıkın kalbinde; Mushaf, onu okumayanın evinde; saliha bir kadın, kötü huylu bir adamın nikahı altında; Salih bir erkek, arsız bir kadının ya-nında; alim, onun ilminden istifade etmeyen bir topluluk arasında gariptir.“ buyuruyor.

Fethullah Gülen Hocaefendi Bir ma-kalesinde,“ Garip yurdundan yuvasından uzak kalan, dostundan, ahbabından ayrı

düşen değildir. O, yaşadığı dünya içinde, bulunduğu toplum itibariyle halinden, dilin-den anlaşılamayan; yüksek idealleri, ötelere ait düşünceleri, başkaları için şahsi arzu ve zevklerinden fedakarlığı, çevresi tarafından yadırganıp, garipsenen insandır.“ der.

Gönül gözleriyle bakamayanlar, onu kendi şahsiyetiyle görüp bilemediler, tanıyamadılar. Ailede huzur yudumlaya-mayan, mabette nurlanamayan, mektepte aydınlanamayan ve çevresinde hüsn-ü misal bulamayan, dolayısıyla kendini değişik çıl-gınlıklara salarak hezeyanda, sövüp saymada ve yakıp yıkmada teselli arayan, dünyaya meftun, kalbi ve ruhi hayattan habersiz bu zavallılar, Hakk’a dilbeste ve âhirete kilitlen-miş o gönül insanını tanıyamadılar.

Bazıları gururlarına; kimileri kıskançlıkla-rına, birileri bencilliklerine yenilerek o tevazu ve mahviyet insanını rencide ettiler. Bir tek makalesini okumadan, gönülden bir vaazını, sohbetini dinlemeden hükümler verdiler.

O bütün insanlığa gönlünü açık tutan

insan, ilmindeki enginlik, tefekküründeki de-rinlik, hizmetlerindeki beklentisizlik, duygu ve düşüncesindeki saffet, düşüncelerindeki istikrar, temsilindeki ciddiyet, davranışla-rındaki samimiyet, duruluk ve halindeki inandırıcılıkla, milletimiz adına iftihar vesilesi ve insanlık adına vesile-i hidayet bir nimetti.

Allah ve Resulünün tanıtılmasından, iman ve Kur’an’a davet ederek, insanlığın ahiret hayatına yardımcı olmaktan, emniyet ve güveni temin etmekten başka hiç bir dert-leri olmayan fedakar insanlara, Hoca efendi ve arkadaşlarına bu haksızlık yapılmamalıydı. İçlerinde vardıysa yaramaz, yanlış yapanlar bulunup sorgulanmalıydılar.

Milyonlarca masum, rızayı ilâhiden başka dertleri olmayan insanlar potansiyel suçlu ilan edildiler. Buna rağmen, ye’se düşmeden, budanan ağacın yeni filiz vermesi gibi, Ümit’le şahlanarak, vahdeti ruhiyeyi koruyarak, ihlas ve samimiyetle davaya daha samimi, gönülden sahip çıkarak hizmet etmek bize düşüyor.

İletişim-bilimsel açıdan vahiy ve kültürlerarası dialogSosyokültürel dönüşümlerin ve politik

çatışmaların adeta ışık hızı ile gerçekleştiği bir devirde yaşıyoruz. Bu dönüşümlerden elbette ki toplumları oluşturan ögelerden olan din, kültür, değer yargıları da nasibini alıyor.

Özellikle Batı ile Doğu arasında var olagelen rekabet ve çatışma, 11 eylül, Madrid saldırıları karikatür krizi ve son olarak da Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırılar gibi hadiselerle tekrar gündemi-mize oturdu.

Gerçekten Huntington’un iddia ettiği gibi kültürler arası bir çatışmaya doğru mu gidiyorduk yoksa bütün bu olanlar yeni iletişim kanalları oluşturma ve diyalog adına birer fırsata mı dönüşecekti?

Aslında bu soruya verilecek cevabı, her ne kadar benzer durumlarda benzer tutumlar sergilememiş olsalar da politi-kacılar başta olmak üzere, fikir önderleri ve toplum katmanları net bir dayanışma göstererek vermiş oldular. Kullanılan mesaj veya metot gayet masrafsız ve basit idi: çağın en hızlı haber alma ve iletişim kaynaklarından olan sosyal medya ve interneti kullanmak.

Sokağa çıkıp gösteriler yapmışsalar da burada kullandıkları slogan da sosyal medya endeksli idi. #jesuischarlie derken son zamanlarda moda olan hashtag üzerinden bir mesaj veriyorlardı. Meşhur iletişim teorisyeni Marshall McLuhan’ın da dediği gibi aslında medyum mesajın kendisi olmuştu ve metot itibari ile de me-saj dünyanın her tarafına ulaşabiliyordu.

Ben de geçen hafta sonu Balturka kültür akademisinin davetlisi olarak ilk defa bir açık hava ’da Workshop’a katildim ve Letonya İletişim üniversitesinin öğren-cilerine Charlie Hebdo örneği üzerinden geliştirilen bir iletişim şeklini, dini iletişim açısından analiz etmeye çalıştım. Özellikle de farklı dinler, kültürler ve milletler arası bir diyalogun imkânlarını sorguladım. Zira ortada hızlı bir iletişimle beraber hızlı bir bilgi kirliliği de vardı.

Öğrencilere ilk sorum eğer Hz. İsa (as) veya Hz. Muhammed (sav) bugün yaşasalardı twitter veya facebook u kul-lanırlar mıydı? oldu. Hepsi biraz şaşkın

biraz kararsız kullanırdı dediler? Peki, ne tür bir hashtag açar veya açılış sayfalarına ne yazarlardı deyince şaşkınlıkları artmıştı. Zira onları hiç bu tarz bir iletişim içinde düşünmemişlerdi.

Öncelikle iletişimin dinbilimsel ola-nına dikkat çekmek istemiş ve medyumun maniple edilip mesajın değiştirilmesinin vereceği zararlara dikkat çekmiştim. Zira “Ben Charlie’yim” mesajında olduğu gibi hadisenin diğer yönü, madalyonun öteki yüzü vardı. Onun kadar popüler olmasa da İslam’ı bir terör dini gibi göstermek isteyenlerin mesajını etkisiz hale getiren, yapılan menfur saldırıların din ve ahlak ile ilişkisinin olmayacağına dikkat çeken bir hashtag.

#jesuisahmed (Ben Ahmed’im) büyük ilgi görmüştü. Nasıl ki, “Ben Charlie’yim”de terör ve şiddete karşı bir dayanışma ve uyandırma mesajı verildiyse, “Ben Ahmed’im”de de “oyuna gelmeyin, toleranslı olun, zira her toplumda olduğu gibi Müslümanlar arasında da radikalizme kayanlar olabilir. Bunu yapanlara bakarak toptancı mantığı ile bütün Müslümanları suçlu görmek bu saldırıyı yapan veya destekleyenlerin amaçladıkları neticenin ta kendisidir” mesajı idi.

Maalesef dergi binasına saldırıp personeli öldürenler çıkarken kapının önünde o dergi binasını korumak için çabalayan Müslüman asıllı Fransız Polis Ahmet Merabet’i de katletmişlerdi. Zira Ahmet -her ne kadar C. Hebdo dergisi onun Peygamberine karşı hakaret içeren yayınlar yapsa da- ifade özgürlüğü adına onları korumaya çalışırken, görevi ba-şında öldürülmüştü. Üstelik öldürenler de yine kendilerini Müslüman olarak tanıtıyorlardı. Sonuçta “Ben Ahmed’im” mesajı aslında “Ben Charlie’yim”’e

muhalif değil aksine onu tamamlayan bir mesajdı.

Voltaire´in dediği: “ben senin fikrine katılmıyorum, ama senin kendi fikrini ifade edebilmen adına her türlü fedakâr-lığı yaparım“ mesajını üstelik çoğulcu bir toplumda yüksek sesle haykırmıştı.

Aslında “Müslüman terörist olamaz, terörist de Müslüman olamaz” mesajı ile de F. Gülen Hocaefendi Müslümanların terör ve şiddetten uzak durmaları gerekti-ğini 11 Eylül olaylarının hemen ardından belirtmişti. Zira medenilere galebe ikna ile idi ve bu zamanda şiddet ve terör ile bir yere varılamazdı.

Peki, Müslümanlar kendilerine yapı-lanlara tepkisiz mi kalacaklardı? Elbette hayır. Demokratik şekillerde ve nasıl medenice tepki verilmesi gerekiyorsa verecekler, bu menfur saldırıları yapan ve onları planlayan insanların oyunlarını bozacaklardı. Bunun yolu ise şiddetten uzak durmaktan geçerdi.

Ama asıl cevap diyalog kurularak verilecek ve uzun soluklu bir projeydi. Zira durum onu gösteriyor ki özellikle Batı toplumu göründüğü kadar donanımlı ve bilgili değildi. Bilerek veya bilmeyerek İslam konusunda cahil kalmıştı.

Öğrencilere en büyük sorunumuzun birbirimizi tanımamaktan kaynaklandı-ğını ifade ettim. Örneğin Kuran´da Hz. Isa´dan 93 kere bahsedildiğini, Hristi-yanlıkta çok kutsal kabul edilen annesi Hz. Meryem (as) de isim ile anılan tek kadın olduğu ve adına da bir sure mevcut olduğunu, bu yönleri ile Müslüman ka-dınlarca da örnek kabul ediliyor deyince çok şaşırdılar.

Onlara dinin ortaya çıkışını, vahiy gerçeğini ve kutsal kitapların gönderilişini özellikle iletişim bilimsel açıdan anlatınca da ilgilerinin daha da arttığını fark ettim. Zira iletişim teorilerinin en meşhurlarına göre iletişimin merkezinde her ne kadar mesajın kendisi yer alsa da başka ayrılmaz parçaları da vardı.

Bizim vahiy adını verdiğimiz Tanrı mesajının ulaşması aslında iletişimin en güzel örneği. Yani medyumu veya mesajı gönderen Allah bu iletişim teorisine göre

gönderici (sender) konumunda. Allah bazen direk muhatap olsa da, genelde Melekleri aracı olarak kullanmakta ki bunlar da ulak (encoder) olarak isimlen-dirilebilir. Kendileri de alıcı olmalarına rağmen, mesajın içeriğini bozmadan ve tam olarak insanlara ulaştırma görevini üstlenen peygamberler de Elçi (deco-der) konumundadırlar. Nihai olarak da mesajın asıl hedefi olan insan yani alıcı (receiver) yer almaktadır.

Görüldüğü üzere vahyin bize ulaş-masında olmazsa olmaz parçalar vardır. Bu parçaların hangisinin daha önemli olduğu noktasında ise fikir birliği yoktur. İletişimin hangi parçası önemsenmişse buna göre farklı bir din ve dünya görüsü gelişmiş, üzerine ekoller oluşmuştur. Kimi Gönderen yani Tanrı en önemli deyip vahdet-i vücut vb. tarzda bir dü-şünce oluşturmuş, kimisi de aracı önemli diyerek peygamberi önemsemiştir. Hristi-yanlıkta olduğu gibi mesajı merkeze alan anlayışlar da bu şekilde yorumlanabilir.

Fakat söz konusu din olunca alıcı ile verici arasındaki iletişim ve etkileşimin tam olarak gerçekleşip gerçekleşmediği hususu da çok önemli görülmüştür. Alı-cının tepkilerinden ve uygulamalarından yola çıkarak bunu test etmek mümkün-dür. Yani verilecek Cevap (response) iletişimde çok önemlidir. Dinin kuralları ve bunların yaşanıp yaşanmadığı da bu cevap ile doğru orantılı görülmüştür. Bu sıra dışı ve İnsan ile Tanrı arasında olması gereken iletişim-ilişkinin üçüncü taraflarca yönlendirilmeye çalışılması beraberinde problemleri de getirmiştir. Mesajın muhafızı olduğunu iddia eden insanlar bu ilahi iletişim dolaysıyla da insanların hem dünya hem de ahireti tehlikeye atmışlardır. Mesajın ruhuna ters olan bu tavrın din adına yapılıyor olması da ayrı bir tabu oluşturmuştur. Sağlıksız İletişim söz konusu din olunca bugün yaşadığımız gibi şiddet ve fanatizm so-nucunu doğurmaktadır.

Biz de dini iletişimi bu yönü ile tahlil edersek hem toplumsal barış hem de kültürler arası sağlıklı bir etkileşim adına önemli bir adım atmış oluruz.

YORU

M

Akademisyen Gözüyle

M. Mustafa Akdağ

Akademisyen Gözüyle

Akademisyen Gözüyle

Akademisyen

M. Mustafa Akdağ

Page 15: Zamandk316 eg

BANA NAMAZ KILMAYI ÖĞRET ANNE

Page 16: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Âlimin orucu bize dersDört mevsimi Ramazanmışçasına değerlendiren manevi rehberlerimizden öğrenecek ne çok şeyimiz var.SÜHEYLA SANCAR AKBAYIR

1Oruç tutmayana zor, buna hepimiz kaniyiz. Emre uyanlara iftar sof-raları

misali, ahirette mükâfat sofrası kurulacağına iman etmişiz. Cennet ziyafeti davetiyesini almak isteyenlerin sıcaktan, uzun günlerden yakınması söz konusu dahi olamaz. Mü-barek ayın ismini ‘remza’ yani ‘kızgın taş’ kökünden aldığından günahları erittiğini ta-hayyül etmek bir bardak su hükmünde. Sabır göstermeyip şehvet ve nefsin esiri olanların ise cennet ziyafetinde gözü yok zaten.

Bir de orucu tutmak yerine yaşamayı tercih edenler söz konusu. Mevla’nın emrine hürmet, yasaklarına itaat eden o zatları İlahî Beyan, “Kulları içinde ancak âlimler, Allah’tan gereğince korkar.” (Fâtır Sûresi, 28) ifadesiyle tanıtıyor. İlmiyle amil, yaratılmışlara şefkatli, başkalarını boş yere kırmayanlar. Nebiler Serveri’nin “Ne mutlu o kimseye...” övgüsünün muhatapları. Aramazda sahabi gibi yaşadıkları halde bazen hiç örnek alamadığımız peygamber vârisleri. Efendiler Efendisi’nin (aleyhissa-latü vesselam) “Oruç kalkandır.” sözünden mülhem ibadetini taarruzlara karşı en güzel biçimde kullananların başında hiç kuşkusuz âlimler geliyor. Her ibadette olduğu gibi nefsi yenik düşüren şeytanı perişan eden oruçta da onların bambaşka tasavvurları var kuşkusuz. Rahmet kapıları sonuna kadar açılmışken heybeleri doldurup bayrama erişmek istiyoruz. Ne var ki arife günü bir pişmanlıktır çöküyor omuzlarımıza. Dört mevsimi Ramazanmışçasına değerlendiren manevî rehberlerimizden öğrenecek şok şeyimiz var.

Gülmeyi kendine haram ederlerdiİmam Gazzali Hazretleri ümmetin

orucunu üç derecede değerlendirir. Avamın, havasın ve ahassul-havasın ibadete yüklediği manalar bambaşkadır. Avam tabaka, sadece orucun yasaklarına uyar. Havas bunlarla birlikte kulak, göz, dil ve tüm organlarını günahlardan sakınır. Ahass’ul-Havas ise kal-bini tamamen dünyevilikten uzaklaştırmayı başarır. Gazzali Hazretleri böylesi bir orucun ancak Allah’tan ve kıyamet gününden başka bir şeyi düşünmekle bozulacağını da izah eder. Bu mertebenin sözle anlatılması pek mümkün değildir. Zira Allah’tan başka her şeyi elinin tersiyle itenlerdir onlar. Yani peygamber, sıddık ve murakiblerdir.

‘Hoş geldin ya şehr-i Ramazan’ mahyası direkler arası eğlencelerini hatırlatıyor kimi-lerine. Çadırlar, stantlar, konserler, gösteri-ler… Ağzına iki lokma atan teravihi kaçırma pahasına kendini şehrin oruçsuz köşelerine bırakıyor. Süleymaniye Camii boşken başka mekânların taşması da bundan. Mutasav-vıfların ‘oruçsuz oruçlu’ ifadesini kullandığı güruhu uzakta aramamalıyız belki de.

Allah’ın veli kulları, gündelik hayatın parçası olan gülmenin, sohbet etmenin bile ibadetin özüne zarar vereceğine inanır. Takvanın sınırlarını genişletmekle meşgul-düler. Orucun sıhhatini sarsacak şeylerden kaçınmanın çok ötesine geçip gülmeyi bile yasak ederlerdi kendilerine. Örneğin, Hasan el-Basrî Hazretleri kahkahayla gülen bir grubun yanından geçerken dahi rahatsızlık duyar. Onları Ramazan’ın bir yarış sahası olduğunu anlatarak uyarır. Bazıları hedefe doğru koşarken karşısındakilerin malayani

şeylerle uğraşmasını üzüntüyle karşılar: “Ey gülenler! Şunu iyi bilin. Allah’a yemin ederim ki, eğer Allah Teâlâ perdeyi arala-saydı, iyilik yapan iyiliğiyle, kötülük yapan da üzüntüsüyle meşgul olur, böylece gülmek kapısı kapanırdı.”

Ramazan’da kalpler ölüyorKalp ehli o kadar hassastır ki, akşam

iftarda yiyeceğini hayal etmeyi bile ibadete ihanet olarak düşünür. Çünkü bu Allah’ın fazlına güvensizlik, O’nun tarafından vaat edilen rızka tam inanmamak manasına gelir. İsrafı yarıştırdığımız sofralar şöyle dursun iki çeşidi bile lüzumsuz görürler. Mideyi kalbin altında kaynayan ve buharı kalbi vuran bir kazana benzeten salihler mübarek ayda her zamankinden az yer. Gaye o kazanın kalbe zarar vermesini engellemektir. Onların her biri dünya nimetlerinden az faydalanıp çok şükrediyordu, örneğin Malik bin Dinar Hazretleri’nin rikkati hepimizi utandıracak cinsten. “Çok yiyip içerek kalbi öldürmeyin.” kutlu beyanına uyan Dinar Hazretleri canı çok istediği halde senelerce süt içmez. Ahir ömrünün son lahzalarında ona bir bardak süt getirdiklerinde ise şöyle der: “Otuz sene sabrettin, yine sabret.”

Âlemlere Rahmet Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem) şeytanın bizi hangi yolla ele geçirdiğini izah buyurur. Damarlarımızda

dolaşan şeytanı yediklerimizle beslediğimizi hatırlatır. Hal böyleyken Ramazan ayı, baş düşmanımızın yolunu daraltmak için en güzel vakittir Allah dostlarının nezdinde. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri manevî dünyamızı mübarek ayda az yiyerek düzene sokabileceğimizi muştuluyor: “İnsanın nefsi yemek, içmek hususunda keyfi hareket ettikçe, şahsın maddî hayatına tıbben zarar verir. Öyle de helal-haram demeyip rast gelen her şeye saldırmakla adeta manevî hayatını da zehirler. Artık kalbe ve ruha itaat etmek o nefse güç gelir. Nefis dizginleri eline geçirir. Bundan sonra insan ona binemez, o insana biner.”

Alışkanlıkları değiştirme vakti‘Cilâl’ul- Hâtır’ eserinde Abdülkadir

Geylani Hazretleri, bugün daha da artan bir hastalığı nazara verir. Açlıktan dolayı kendini eve kapatan, yarı günü uyuyarak geçirenleri haneperestlikten kaçınmaya davet eder. Nasıl etmesin? Kendisi ilim halkaları oluşturarak iftara kadar salih amelle meşgul oluyordu. Namaz vakitleri dışında da kardeşleriyle mescitte bir araya geliyordu. Bu sebeple gördüğü manzaralar Gavs-ı Azam’ı üzüyordu. Talebelerine iftardan sahura kadar da ibadet programı tayin eden Geylani Hazretleri, camilerin, medreselerin dolup taşmasını istiyordu. Herkesin oruçlu

göründüğünün ancak ibadetin izzetini koru-madığının şuurundaydı çünkü: “Çoğunuzun oruçtan haberi yok. Allah’tan nebi ve Resûl-lerinden haberi olmayanın bu aydan haberi nasıl olacak? Çoğunuz âdet üzere oruç tuttu, ailesinden görerek emre uydu. Lakin orucu sadece yemekten içmekten kesilmek sayma-yın.” Alışkanlıkları edinmenin zorluğunun farkındadır büyük âlim. Kendimizden şikayet edip mübarek ayı bol uyku, sahur ve iftar ziyafetleriyle geçirmekten men eder bizi. Eğer kendimizi değiştireceksek en güzel zaman içinde bulunduğumuz andır çünkü: “Ey cemaat! Âdeti terk edin, ibadete yapışın. Ramazan’ı amelle geçirin. Amelde ise ihlaslı olun. Mescitleri aydınlatın bu aydınlık size ahirette nur olacaktır.” Geylani Hazretleri bu çağın insanının bahanelerini es geçmez. Sıcaktan, sözde hastalıktan yakınanlarımıza gereken cevabı verir: “Oruca haramla baş-lıyorsun, oruç açıyorsun haramla. Sen onu tutuyor görünüyorsun. Yine de uzun günlere sövüyor, böylece hileyle gaspla insanlara zarar veriyorsun.”

Bildiğiniz üzere kendisi bütün zorluk-lara rağmen Hakk’ı üstün tutan bir mutasavvıf ve mütefekkirdi, İmam Rabbani Haz- ret-leri. Kendi sapkın fel-sefesini dayatan zalim Ekber Şah ve şürekâsı ile mücadele eden mana eri, orucu bütün senenin nafile ibadetinden üstün görürdü. Çünkü Kelamullah bu ayda ihsan edilmiştir. Kur’an okumayan, zikirle meş-gul olmayan takva için oruç tutmuş olmaz onun kanaat ince . Ayrıca mağfiret yağmurundan hiç nasiplen-meyen mücrimler de ara-mızdadır ne yazık ki. Yiyip içmediğinde, şehvetten uzak durduğunda vicda-nını rahatlatanları uyarır. Çünkü öze inemeyen bütün seneyi kaybetmiş oluyor. Mektubat eserinde inananlara şöyle sesleniyor: “Bir kimse Ramazan ayında ibadet ve şahsiyette muvaffak olursa sene boyu amellerinde mu-vaffak olur. Bu Ramazan ayını da perişanlıkla geçirirse bütün sene boyu dağınıklık ve perişanlık sürer gider.”

İbadeti sevdiren, ilmi artıran oruç

H ak dostları yalnızca Ramazan’da değil üç aylarda, pazartesi-perşembe günleri ve mübarek zaman dilimlerinde oruçla şahsiyetlerini taçlandırıyor. Ayrıca riyazet ve Ramazan’ın son on günü itikafla

ruhlarını besleyerek bize örnek oluyor. Muhammed bin el-Haris Hazretleri, orucun ilmi, zühdü ve dikkati artırdığını şu sözlerle açıklıyor: “Tabiblere devaların en şifalısını sual ettim, ‘Açlıktır ve az yemektir.’ dediler. Hikmet ehillerine, ‘Allah’a ibadete en fazla yardımcı olan nedir?’ diye sordum ‘Açlıktır ve az yemektir.’ buyurdular. Zahidlere ‘Zühde en fazla kuvvet kazandıran nedir?’ Alimlere ‘İlim hıfzında en fazla yardımcı şey nedir?’ Sultanlara ise ‘Her vakit dikkatli bulunmanın çaresi ve en güzel en lezzetli taam nedir?’ diye sorduğumda hepsi ‘Açlıktır ve az yemektir.’ cevabını verdiler.”

Page 17: Zamandk316 eg

24 02 17 03 27 12 57 17 34 22 15 23 15 11 2625 02 17 03 27 12 57 17 35 22 15 23 15 11 2626 02 18 03 28 12 58 17 35 22 15 23 15 11 2627 02 19 03 28 12 58 17 35 22 15 23 15 11 2628 02 19 03 29 12 58 17 35 22 15 23 15 11 2629 02 20 03 30 12 58 17 35 22 14 23 14 11 2630 02 21 03 31 12 58 17 35 22 14 23 14 11 27

24 03 13 04 32 13 28 17 56 22 11 23 20 11 2725 03 14 04 32 13 28 17 56 22 11 23 20 11 2726 03 14 04 33 13 28 17 56 22 11 23 20 11 2727 03 15 04 33 13 28 17 56 22 11 23 20 11 2828 03 15 04 34 13 29 17 57 22 11 23 20 11 2829 03 16 04 35 13 29 17 57 22 11 23 20 11 2830 03 16 04 35 13 29 17 57 22 11 23 19 11 28

STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıODENSEE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

24 02 47 03 54 13 28 18 07 22 51 23 48 11 2625 02 47 03 54 13 29 18 07 22 51 23 48 11 2726 02 48 03 55 13 29 18 07 22 51 23 48 11 2727 02 48 03 55 13 29 18 07 22 51 23 48 11 2728 02 49 03 56 13 29 18 07 22 50 23 47 11 2729 02 50 03 57 13 30 18 07 22 50 23 47 11 2730 02 50 03 58 13 30 18 07 22 50 23 47 11 27

24 03 16 04 27 13 29 17 59 22 18 23 20 11 2725 03 16 04 27 13 29 17 59 22 18 23 20 11 2726 03 16 04 28 13 29 17 59 22 18 23 19 11 2727 03 17 04 28 13 29 17 59 22 18 23 19 11 2728 03 17 04 29 13 29 17 59 22 18 23 19 11 2829 03 18 04 30 13 30 17 59 22 17 23 19 11 2830 03 19 04 30 13 30 17 59 22 17 23 19 11 28

DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıAARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

24 02 52 04 07 13 21 17 55 22 24 23 28 11 2725 02 53 04 07 13 22 17 55 22 24 23 28 11 2726 02 53 04 08 13 22 17 55 22 24 23 28 11 2727 02 54 04 08 13 22 17 55 22 24 23 28 11 2728 02 54 04 09 13 22 17 55 22 23 23 28 11 2729 02 55 04 09 13 22 17 55 22 23 23 27 11 2730 02 56 04 10 13 23 17 55 22 23 23 27 11 27

24 03 03 04 21 13 19 17 48 22 05 23 13 11 2725 03 04 04 21 13 19 17 48 22 05 23 13 11 2726 03 04 04 22 13 19 17 48 22 05 23 13 11 2727 03 05 04 22 13 20 17 48 22 05 23 12 11 2728 03 05 04 23 13 20 17 48 22 04 23 12 11 2729 03 06 04 24 13 20 17 48 22 04 23 12 11 2830 03 06 04 24 13 20 17 49 22 04 23 12 11 28

24 02 48 03 50 13 26 18 05 22 51 23 43 11 2625 02 48 03 50 13 26 18 05 22 51 23 43 11 2626 02 49 03 51 13 27 18 05 22 50 23 43 11 2727 02 49 03 51 13 27 18 05 22 50 23 42 11 2728 02 50 03 52 13 27 18 05 22 50 23 42 11 2729 02 50 03 53 13 27 18 05 22 50 23 42 11 2730 02 51 03 54 13 27 18 05 22 49 23 42 11 27

24 02 46 03 50 13 30 18 09 22 57 23 50 12 2525 02 47 03 50 13 30 18 09 22 57 23 50 12 2526 02 47 03 51 13 30 18 09 22 57 23 50 12 2527 02 48 03 52 13 30 18 09 22 57 23 50 12 2528 02 49 03 52 13 30 18 09 22 56 23 50 12 2529 02 49 03 53 13 31 18 09 22 56 23 50 12 2630 02 50 03 54 13 31 18 09 22 55 23 49 12 26

24 02 38 03 37 13 34 18 17 23 19 00 08 12 2525 02 38 03 38 13 34 18 17 23 19 00 08 12 2526 02 39 03 39 13 35 18 17 23 19 00 08 12 2527 02 40 03 39 13 35 18 17 23 18 00 08 12 2528 02 40 03 40 13 35 18 17 23 18 00 08 12 2529 02 41 03 41 13 35 18 17 23 17 00 07 12 2630 02 42 03 42 13 35 18 17 23 17 00 07 12 26

HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBORG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıKOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Namazı bilgisizliğe kurban etmeyelimZEYNEP KAÇMAZ, CUMA TARAS

1Mana dünyasının sultanlarından Cü-neyd-î Bağdadî Hazretleri’nin otuz yıl namazlarını aksatmadan cemaatle

kıldığı, hatta imamın ilk tekbirini dahi kaçırmadığı söylenir. Günümüzde sayıları fazla olmasa da bu maneviyat büyüğü-nün izinden giden namaz âşıkları var. Özellikle Ramazan ayı

münasebetiyle bu sayı daha da arttı. Çoğu kimse teravihlerini camide kılıyor. Ancak bize 27 kat daha fazla sevap kazandıracak ve içerisinde birçok hikmetleri barındıran bu fırsat kapısı bazen nefsimizin bazen de bilgisizliğimizin kurbanı olabiliyor. Mesela, yalnız başımıza safa duruyoruz, yatsı namazını eda etmeden teravihi kılıyoruz, imamın sûreleri sesli okuduğu namazlarda, içimizden eşlik ediyoruz.

İmama uyan sûre okumalı mı, okumamalı mı?

Bunlara dikkat!..Safları sıklaştıralım

Namaza geç kalan kişi, başkalarını rahatsız ederek ön saflara geçmeye çalışmamalı. Uygun bir safta namaza durmalı.

Cemaatle namaz kılınırken yalnız başına safa durulmamalı. Çünkü mekruh. Böyle bir durumda başkasının gelmesi beklenmeli. Şayet rekat kaçacaksa namazdaki hususları bilen ve rahatsız olmayacak birini arka safa çekmeli.

Evde aile fertleriyle cemaat yapacaklar belirli bir düzen içerisinde saf tutmalı. Namaz hükümlerini en iyi bilen, Kur’an’ı daha güzel okuyan erkek imam olmalı. İmamın arkasında erkek çocuklar bulunmalı. Anne ve kız çocukları onların bir saf gerisinde namaza durmalı.

Cemaatin imamın aşikâre okuduğu Kur’an’ı dinlemesi gerekir. Hanefî mezhebine göre sûrelerin sesli okunduğu namazlarda, cemaatin de içinden eşlik etmesi tahrimen mekruh. Sûrelerin gizli okunduğu namazlarda cemaatin içinden okuması ise mekruh.

Şafii mezhebine cehri olmayan namazlarda imama uyanlar içlerin-den, Fatiha sûresini okumalı.

Teravih namazını hatimle kıldıran yerlere iştirak etmeye çalışmalı.

Teravih namazına geç kalan kişi, önce yatsı namazının farzını kılmalı. Daha sonra teravihi kılmak için imama uymalı. Eksik kalan rekatlarını, daha sonra tamamlamalı ve ardından vitir namazını kılmalı.

Cemaate yetişip de imamın yatsı mı, yoksa teravih mi kıldırdığı kestirilemiyor-sa yatsı namazının farzına niyet edilerek imama uyulmalı. Eğer imam yatsının farzını değil de teravihi kıldırdıysa kişinin namazı nafile olmuş olur. Haliyle yatsı namazının tekrar kılınması gerekir.

İmam rükûdan doğrulmadan önce namaza yetişen kişi, o rekatı imamla bir-likte kılmış olur. İmam rükûdan doğrulduktan sonra namazı yetişilirse o rekat tekrar eda edilmeli. Bu sebeple koşarak imama yetişmeye çalışılmamalı.

İmamın son rekâta oturduğu fark edilirse cemaat sevabından mahrum olmamak için hemen imama uyulmalı.

Page 18: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Dünyadaki mülteci sayısı 60 milyona yaklaştı.Ankara Başsavcısı, “operasyonlara devam” mesajı gönderdi.

Meşhur Aktrol’ün düğününe Cumhurbaşkanı katıldı.

Abdullah Gül’ün danışmanı Ahmet Sever, “Abdullah Gül’le 12 Yıl” kitabını çıkardı.

İzmir’de belediyenin izin verdiği çadırlar Kaymakamlık emriyle söküldü.

Page 19: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

KIRMIZI ŞAPKALI KURT Dağıstan Çetinkaya

Page 20: Zamandk316 eg

ŞEYMA BAL İSTANBUL

1-Bir arınma kurnası olan kutlu zaman dilimi Ramazan ayına merhaba dedik. Çarşı pazarda günler öncesinden başlayan ha-

reketlilik, camilerde mahyalara yansıdı. Adım adım gelen Ramazan, her yıl olduğu gibi bu sene de müminler için bir heyecan vesilesi.

Dün gece kılınan ilk teravih namazı ve sonrasında gelen sahurla, müminler yeni bir başlangıç yaptı. Bu ay kendine has ibadetleriyle hem bu dünya hem de ahiret hayatı için bir yenilenme fırsatı sunuyor. İlahiyatçılar, Ramazan ayı ile başlayan bu fırsatı bütün bir yıla yaymayı ve bu aydaki güzel kazanımları kalan 11 aya da ulaştırmayı tavsiye ediyor. Zira bu vesile ile Ramazan’ın kutsiyeti bir ay değil, 12 ay boyunca yaşanabilir.

Ramazan ayını, ekmek hamurunun mayasına benzeten ila-hiyatçı Prof. Dr. Muhittin Akgül, Ramazan mayasıyla yoğrulan insanın elde ettiği bereketle gelecek on bir ayı da kazançla geçireceğine işaret ediyor. Bu başlangıcı azim ve kararlılıkla yapan müminlere şu tavsiyelerde bulunuyor: “Kur’an’ın nazil olduğu bu ayın kalan 11 ayı da seçkin geçirmede bir maya olduğunu unutmamalıyız. Bu ay içinde sahurdaki evradımızla, iftardaki dualarımızla, geceleri teravihlerimizle, yine geceyi ışıklandıran teheccüdü yerine getirmekle hayatımızda kaliteli bir zaman dilimi yaşamış olacağız. Kazandığımız bu güzel duyguları hem ruh hem beden olarak diğer 11 aya adeta parça parça dağıtabiliriz. Bir yılımızı Ramazan ayından almış olduğumuz bereketle farklı bir noktaya getirebiliriz.”

Ramazan isminin Cenab-ı Hakk’ın esma-i hüsnalarından biri olduğunu hatırlatan Prof. Akgül, “Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen tek ay Ramazan ayı. Bu ay, Allah-u Teala’nın adeta insanların ön-lerine koymuş olduğu, müminlerin iktisat, sabır ve empati yapma, az yeme alışkanlığı gibi pek çok güzel hasleti kazandırıyor.” diyor.

Ramazan ayının aynı zamanda kötü alışkanlıklardan arındıran bir ay olduğuna da dikkat çeken Prof. Akgül, şunları kaydediyor: “Sair zamanlarda istediğimiz gibi yiyip içiyoruz, ölçüsüz ve sınırsız davranabiliyoruz. Cenab-ı Hak bizi bu ölçüsüzlükten adeta bir ölçü çizgisine koyuyor. Ramazan dışında ne kadar istesek de yemede, içmede, konuşmada ölçüyü tutturamayabiliyoruz. Ama Cenab-ı Hak bu ölçüyü bizim hayatımıza oruç dediğimiz ibadetle yerleştiriyor. ‘Akşama kadar yememen, içmemen lazım’ demek suretiyle zorunlu hale getiriyor. İçimizde buna karşı dayanıksızlık olsa bile, ‘Hayır! Rabb’im bunu bana emretti’ diye yerine getirmiş oluyoruz.”

Bir rahmet mevsimine daha kavuştuk. Mahyalar, minarelerde yanan kandiller ve kurulan iftar-sahur sofraları, Allah’ın rahmetinden müjdeler sunuyor. Bu rahmeti bütün bir yıla yaymak ise Ramazanlaşan 11 aya niyet etmekten geçiyor.

Bu Ramazan, Ramazanlaşan 11 ayın başlangıcı olsun!

ZEHRA EVCİL İSTANBUL

1-Tüm ayları şereflendiren on bir ayın sultanı Ramazan ayı, huzuruyla ve

rahmetiyle geldi. Yaz mevsimi olması hase-biyle birçok kimse oruç tutarken zorlansa da bu maneviyat ikliminde hem açlığını hem susuzluğunu unutuyor. Ramazan’ı evde ge-çirenlerin yanında çalışmak zorunda olanlar belki de orucun getirdiği sabrı en iyi öğre-nenlerden. Bunlardan birisi de konfeksiyon atölyesinde çalışan Tuğba Yurdakul. Birçok kişinin klimalı ofis ortamında geçirdiği uzun

Ramazan günlerini, Tuğba Hanım, bodrum kattaki bir konfeksiyon atölyesinde makine başında geçiriyor. İki çocuk annesi 30 yaşın-daki Tuğba Yurdakul, Ramazan ayının sıcak yaz günlerine denk gelmesiyle çalışmanın zorlaştığını dile getiriyor. Özellikle konfek-siyon atölyelerinin bodrum katında olduğu için havasız ve basık olduğunu kaydeden Tuğba Hanım, her şeye rağmen Ramazan’a kavuşmanın ve oruç tutmanın tarifsiz güzel-likte olduğunu belirtiyor. Yurdakul, “Bu zor şartlara rağmen orucu bırakmam mümkün değil. Çünkü oruç farz ve Müslüman da Al-

lah’ın emirlerini yerine getirmekle sorumlu.” diyor. Özellikle iftara yakın saatlerde çok zorlandığını anlatan Tuğba Hanım, “Böyle zamanlarda aile ve akrabalar ile bir araya geldiğimiz iftar saatlerini düşünerek kendimi motive ediyorum.” diye konuşuyor. Yurdakul, geçen Ramazan’da yaşadığı bir anısını ise şöyle anlatıyor: “Önceki yıl çok küçük bir atölyede çalışıyordum. İftara iki saat kalmıştı. Atölye her zamanki gibi bunalımlı ve havasızdı. Hava çok sıcaktı. Susuzluğumun tarifi yok! Yağmur yağsa belki biraz ferahlarım diye düşündüm. Bir saat sonra yağmur yağmaya başladı.

‘Allah’ın rahmeti çok, kuluna yardım ediyor!’

Page 21: Zamandk316 eg

Abdullah Aymaz

Bana hitap ediyor

Bir nasihatten istifade etme, o sözleri üzerimize almamıza, bunlar bana söyleniyor, bunlardan dersimi alıp istifade etmem lâzım diye dinlemeye bağlıdır.

Yoksa bu sözler, söz mucizesi Kur'an âyetleri bile olsa istifademiz söz konusu değildir. Hatta bizden önceki ümmetler hakkındaki ifadeler de buna bağlıdır. Meselâ: “Sonra, bütün bunların ardından (bunca âyetleri ve Musa Aleyhisselam'a gelen mucizeleri gördükten sonra) kalbiniz yine katılaştı. Sanki taş kesildi, hatta taştan da daha katı hâle geldi. Çünkü öyle taşlar vardır, bağrından nehirler çağlar. Öyleleri var ki, çatlayıp yarılır da aralarından sular akar. Öyleleri var ki, Allah korkusundan parçalanıp aşağılara yuvarlanır. Allah ise, sizin yaptıklarınızdan

asla habersiz değildir.” (Bakara Suresi, 2/73) âyetini, eğer insan, işte bu İsrailoğulları hakkında inmiş bir âyettir, diye bakar, “Bu âyet tam bana hitap ediyor… Kalbim ne kadar da katı ve ateşsiz, gözüm de ne kadar kuru ve yaşsız!” demez ise, âyetin nurundan, feyzinden hiç istifade edemez.

Üstad Hazretleri, Eskişehir Hapishanesi'nde yazdığı mektuplardan birisinde, Lâtif Nükteler kitapçığında geçtiği üzere diyor ki: “Onlar ettiğimiz ders ve nasihati unuttukları ve amel etmedikleri vakit onları tutup musibet altına aldık.' (En'âm Sûresi, 6/44) (…) Bu âyetin işarî mânası ile “Ehaznâhüm' cifri tarihiyle 1352

eder. Aynı tarihiyle tutturulduk. (…) Çünkü bu âyetin uzaktan uzağa işarî bir mânası bize de bakıyor. Ehl-i dalâlet için nâzil olan bu âyet onlara azaptır. Fakat bizim için nefislerin terbiyesi, günahlara keffaret ve derecelerin ziyadeleşmesi için şefkat tokadıdır.”

İşte burada olduğu gibi Üstad Hazretleri ehl-i dalâlet hakkında nâzil olan azap âyetinden bir ders çıkarıyor ve bizim için şefkat tokadı ve bir ikazdır diyor…

Yirmi Sekizinci Mektup'ta, Üçüncü Mesele'nin Üçüncü Nokta'sında ise şöyle diyor: “Bundan otuz sene evvel, Eski Said'in gafil kafasına müthiş tokatlar indi, el-mevtü hakkun (ölüm haktır) kaziyesini (hükmünü) düşündü. Kendini bataklık çamurunda gördü. Medet istedi, bir yol aradı, bir halâskâr araştırdı. Gördü ki, yollar muhtelif; tereddütte kaldı. Gavs-ı âzam olan Şeyh Geylânî (ra)'ın Fütûhu'l-Gayb namındaki kitabı ile tefe'ül etti. Tefe'ülde şu çıktı: Ente fî dâri'l-hikmeti fatlüb tabîben yüdâvî kalbek (Sen dârü'l-hikmettesin; önce, kalbini tedâvi edecek bir tabip ara.) Acâiptir ki, o vakit ben Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye âzâsı idim. Güya ehl-i İslam'ın yaralarını tedaviye çalışan bir hekim idim. Halbuki en ziyade hasta bendim. Hasta evvelâ kendine bakmalı; sonra hastalara bakabilir. İşte Hz. Şeyh bana der ki: ‘Sen kendin hastasın. Kendine bir tabip ara.' Ben dedim: ‘Sen tabibim ol.' Tuttum, kendimi ona muhatap addederek o kitabı bana hitap ediyor gibi okudum. Fakat kitabı çok şiddetliydi. Gururumu dehşetli kırıyordu. Nefsimde şiddetli cerrâhî ameliyat yaptı. Dayanamadım yarısına kadar kendimi ona muhatap ederek okudum; bitirmeye tahammülüm kalmadı. O kitabı dolaba koydum. Fakat sonra, şifâkârâne ameliyattan gelen acılar gitti, lezzet geldi. O birinci üstadımın kitabını tamam okudum ve çok istifade ettim ve onun virdini ve münâcâtını dinledim, çok feyiz aldım.”

Üstad Hazretleri, Eskişehir Hapishanesi'nde yazdığı mektuplardan birisinde, Lâtif Nükteler kitapçığında geçtiği üzere diyor ki: “Onlar ettiğimiz ders ve nasihati unuttukları ve amel etmedikleri vakit onları tutup musibet altına aldık.' (En'âm Sûresi, 6/44)

‘Sahurda tok tutsun diye yediğimiz bulgur pilavı ve hoşafı unutamam’

SÜMEYRA ÇİÇEK İSTANBUL

1-Uzun yıllar yurtdışında yaşayan Ömer Faruk Tekbilek, ‘ney’ denilince aklımıza

gelen ilk isimlerden biri. Yurtiçi, yurtdışı sayısız ödüllere sahip olan ünlü sanatçı, yaklaşık 38 yıl-dır ülkesinden uzakta. Yaşadığı eyalette binlerce Türk olduğuna değinen Tekbilek, Ramazan’da hep bir arada olduklarını belirterek ekliyor: “Ezan sesleri, insanların coşkusunu duymak bir özlem, muhakkak. Ama nasibimiz öyleymiş diyerek şükrediyoruz. Hamdolsun.”

Çocukluğunda rahmetli annesinin herkesi sahura kaldırmasını tebessüm ederek aktarıyor ünlü sanatçı. “Yer soframız vardı. Mercimekli bulgur pilavıyla hoşaf her zaman olurdu. Tok tutar, acıktırmazdı. Akşam olunca da Ramazan pidesi için kuyruğa girerdik. O hoşafla mer-cimekli bulgur pilavı unutulmaz.” sözleriyle çocukluğuna dair anılarını anlatıyor.

Babasının, ‘Hadi bakalım, kim camiye gele-cek’ demesiyle hemen ortaya atıldığını kaydeden Tekbilek, “Babamın arkasından giderdim. O da okuyarak caminin yolunu tutardı. ‘Oğlum

şeytanlar dışarıda bekliyor.’ derdi. Giderken bütün bildiği ayetleri, duaları okur, üflerdi. Ben onun değerini sonradan anladım; Camideki iç halini, dışarıya götürmek… İnsanlar, kalabalıklar da olsa, hep iç âleminde olabilmenin hazzını ya-şayabilmek…” sözleriyle de babasını anlatıyor.

Bayramda şeker toplamaya da çıktığını belirten sanatçı Ömer Faruk Tekbilek, “İçinde meyve aromalı, kokonatlı şekerleri çok sever-dim.” diyor. Rahmetli amcasının kendilerini çok sevdiğini ve fazla harçlık verdiğini o günkü heyecanla anlatan Tekbilek, “O zamanlar bize 10-25 kuruş harçlık verirlerdi. Rahmetli amca-mın çocuğu yoktu, bizi de çok severdi. 2 buçuk lira harçlık verirdi. 20 kişiden toplayacağım harçlığı tamamlamış olurdum. Sonrası da işte lunaparkta eğlenceler…” diyor.

Çocukken ise en çok, ‘Allah’ım beni Senden ayırma.’ diye dua ettiğini dile getiren Tekbilek, “Seni sevmek, benim dinim, imanım derdim. Temmim bil hayr’ı da çok severdim. Sürekli onu söylerdim. İnsan son nefesine kadar hiçbir zaman tamam oldum diyemez. Nefis çok gaddar bir şey. O yüzden daima bu duayı ederim.

Yaptığı birçok şarkı Ramazan ayı ile özdeşleşen sanatçı Ömer Faruk Tekbilek, yurtiçi ve yurtdışında geçen Ramazanlarını anlattı. Çocuk-luğunun yer sofralarını unutamadığını kaydeden Tekbilek, o zaman-larda büyüklerin camideki iç halini dışarıya taşırdığını kaydediyor.

Ramazan mesajı

Herkese bıkmadan usanma-dan yazdığım tek şey, Rabb’im cümlemizin gönlündeki güzel-

likleri her zaman daim ve ziyade etsin. Paylaşma

zevkimizi artırsın.

TEKBİLEKÖMER FARUK

Page 22: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

BULMACA40 BU

Hazrlayan: Ali Topdağ[email protected]

5

Kutulardaki her say bir harfin karşlğdr. Verilen ipuçlarn kullanarak diğer kutular doldurun ve hayat-mza yön verecek prlanta tavsiyeyi tamamlayn.

PARAGRAF TAMAMLAMAA

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15D H Z L

16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29N G

11 15 15 11 5 21 11 2 9 3 5 11 13 11 4

1 3 4 2 19 6 2 13 15 2 13 11 7 11 6

2 16 15 2 13 11 17 3 13 2 15 18 3 6 2

9 22 16 1 11 16 12 11 23 4 11 15 8 7 8

9 7 11 13 8 16 12 11 13 19 8 4 8 9 11

6 2 13 12 22 13 5 11 15 2 16 1 3 23 8

12 11 24 11 12 22 15 11 16 6 10 7 10 12 12

10 23 10 12 20 10 16 11 5 15 11 13 11 12 11

13 19 8 14 11 17 13 8 4 8 9 8 11 7 11

13 15 11 4 11 15 8 7 8 9

S İ Ş E B I M E R L R A D İ R

T A N H A B U D E E B D A E G

R I K İlk hicret diyar D A A A İ S I Atasözü K C E

K T Zekat miktar Nezaket kurallar A E Ş K M E M

Kuyuya atlan pe-ygamber

Kur'an'n inmeye

başladğ gece

İ S

B A H I E R Rİmann

şartlaendan biri

A T İ H A Z R

İ E Y L T T UBelirlenmiş

zamann sonu

N İ B Ü T Ü E

R İ Bütün mül-kün sahibi

Efendimiz'in sakal- şerifi E S C E A S İ Allah'tan

gelen ilim9 Hadis kitab K T

A S M İzin, ruhsat D L E N İ M L Allah'a içten anma H F İ

A T A K U L M Ü L Z İ F A U Y

D E L İ K L Ü D E İ K İ R S U

Kutular doldurulmuş bulmaca aşağdaki gibidir. Sizden istediğimiz soru kutusundan çkp sadece yatay ve düşey ilerleyerek bütün kutular kullanp çözümü işaretlemek. Her harfi sadece bir kere kullanabilirsiniz.

ZİNCİR BULMACA

ZİNCİR BULMACA

PARAGRAF TAMAMLAMA

GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ

Samimi söylenen bir söz hafzalarda kaldğ sürece o sözü söyle-yenin amel defterine sürekli hasenat akar durur. Böylece ağzdan çkan her bir söz kopyalaryla namütenahi olur.

12

34

56

78

910

1112

1314

15A

LN

HT

DY

BR

IM

1617

1819

2021

2223

2425

2627

2829

CE

OU

ÇP

SA

YL

EN

EN

B

İR

ZH

AF

IZ

AL

AR

D

AK

AL

DI

ĞI

RE

CE

O

YL

EY

EN

İN

A

ME

LD

EF

TE

NE

R

EK

HA

SE

NA

TA

KA

R

DU

RU

RB

ÖY

LE

CE

I

ZD

AN

ÇI

KA

NH

ER

R

ZK

OP

YA

LA

RI

YL

A

NA

TE

NA

OL

UR

AS

İİ

TE

RH

AN

İE

ZM

U

HEf

endi

miz'

in

hicr

et

arka

daş

HA

ZR

NN

EH

AAl

lah'

a sğ

nma

R

AB

ER

İnci

l gö

nder

ilen

peyg

ambe

rB

AU

Bilir

kişi

İU

ZU

IH

EB

DB

AL

İİ

TS

H

RB

YT

TE

Bir k

yam

et

alam

eti

Eser

den

müe

ssire

türe

n de

lilYü

ce, u

luA

TV

UF

L

EE

YA

TT

Niza

miye

M

edre

sesi

'nin

ku

rucu

su

Har

ama

yak

n ol

an

mek

ruh

Yok

olan

, hü

küm

süz

BI

UK

RU

İL

NT

AH

LF

EU

H

AG

Teşe

hhüd

m

ikta

r

okun

anL

İZ

AR

Bayr

amda

n ön

ceki

gün

HU

İRe

ceb

aynn

ilk

Cum

a ge

cesi

RD

RA

ÜM

AR

EH

aram

ay

lar

R

BK

AN

ZK

LL

ÜM

EN

ME

K

Page 23: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANSimetri

Boyama

Kare6

2

23 H

AZİR

AN 2

015

SALI

Yeni

Bah

ar Ço

cuk 08

-09 B

ulm

acal

ar

12

34

5

Ramazan

atmosferi

* * * *

12

3

45

23 H

AZİR

AN 2

015

SALI

ÇÖZMECE

Page 24: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Ahmet Şahin

Yeni Bahar Çocuk 15

23 HAZİRAN 2015 SALI

1

2

3

4

5

Malzemeler:YapıştırıcıMavi keçeli kalem2adet uzun peluş şönil4 adet renkli pipetMakasAhşap mandal2adet oynayan göz

1

2

3

4

5

6

76

7

KÂĞIT HELVA

Önce mandalın üst kısmına oynayan gözleri yapıştırın. Pipetleri şerit şeklinde kesin ve peluş şönile geçirin.

Pipetleri geçirdiğiniz şönilin uç kısımlarını birbirine dolayın. Kanat şeklini verdiğiniz şönilin şeklinin bozulmaması için şekildeki gibi uç kısımından da bir iki kez dolayın.

Kanatları yapıştırmadan mandalın ağzını açıp arasına sıkıştırın. Keçeli kalem ile de ağzını çizin. Kolay gelsin.

Pipetten kelebek yapalım

erhaba arka-daşlar. Bu haf-ta sizlere çok

güzel bir kelebek hazırladık. Yandaki aşamaları takip ederek siz de bu sevimli kelebeği yapabilirsiniz. Bu arada video.zaman.com.tr adresinden faaliyetlerimizin görüntülerini takip etmeyi unutmayın:) Hoşça kalın.

M

HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜ[email protected]

Herkesin oruç tuttuğu Ramazan'da kimler tutmayabilir?

Rabb'imiz sonsuz merhamet sahibidir. Bütün sene boyunca verdiği nimetlerine karşı serbest bıraktığı kullarını, sadece bir aylık oruç ibadetiyle mükellef kılmış, hem sıhhatlerini kazan-maları hem de sahip oldukları nimetlerin farkına varmaları için günahlarının affına sebep olacak bir aylık açlık imtihanına tabi tutmuş tüm mümin kullarını.

Bu açlık imtihanında irade zaafı göstermeyip oruçlarını tu-tanlar çok şey kazanırlar, hiçbir şey kaybetmezler. Tutmayanlar ise hiçbir şey kazanmazlar; ama (ebedi hayatları adına) çok şey kaybederler.

Bunun için nefse ve şeytana uymayan irade kahramanı müminler, Ramazan-ı Şerif'in şanına ait hürmeti çiğnemeyerek tüm Müslümanlarla birlikte oruç tutarlar, yine herkesle birlikte iftar ederler, bayrama da kulluk görevlerini yerine getirerek ulaşırlar. Böylece bir aylık irade imtihanından yüz akıyla çıkar, şükür duyguları içinde toplumla birlikte bayram yapar, mutluluk ve huzura ortak olurlar.

Bununla beraber, yine sonsuz merhamet ve şefkatin sahibi Rabb'imiz, kullarının oruç tutamayacak durumda olanlarını da ayırır, onlara oruçlarını ileride özürleri geçince tutma izni de verir.

-Kimler Ramazan'da herkes oruçlu iken oruçlarını tehir edip sonra tutma iznine sahip olan bu mazeretli masumlar? Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz.

1-En başta oruç tutacak erginlik yaşına erişmemiş çocuklar: Bunlar erginlik yaşına ulaşmadıkça oruç tutmakla yükümlü olmazlar. Tutarlarsa sevabı, onları alıştıranlara da şamil olur. Mükellefiyet yaşının son sınırı, on beş yaş denmişse de esas yükümlülük, kızlarda özel hal, erkek çocuklarda ihtilam olma durumunun başlamasıyla kesinleşmiş olur. Bu tespitler yapı-lamazsa on beş yaş son mükellefiyet yaşı olarak kabul edilir.

2-Oruç tutma gücünü kendinde bulamayan yaşlılar: Bunlar oruç tutmaları halinde halsizlikleri daha da artarak zor durumda kalacaklarsa tutmazlar. Bu yaşlıların maddi imkanı müsait olan-ları, tutamadıkları her oruç başına birer fitre verirler yoksula. Oruçlarını yoksula verdikleri bu fitre miktarı fidyelerle tutmuş sayılırlar. Her oruç başına bir fitre veremeyecek durumda olanlardan ise Rabb'imiz onu da bağışlar, borçlu da kalmazlar.

3-Yaşlı değil, fakat hasta olanlar: Oruç tutacak olurlarsa has-talıkları fazlalaşacak, sıhhatleri daha da bozulacaksa sıhhatine kavuşunca tutmaya niyet ederek beklerler. İyileşince tutarlar.

4-Hamile hanımlar: Taşıdıkları çocuklarına bir zarar ge-leceğini düşünüyorlarsa doğumdan sonraki müsait devrede tutmaya niyet ederek oruçlarını tehir ederler.

5-Doğumdan sonra çocuk emdirmekte olan anneler: Oruçlu iken sütün azalacağını, emen çocuğun ya da annenin zarar göreceğini düşünüyorlarsa oruçlarını tehir eder, sonra tutarlar.

6-Her ay belli günlerdeki özürleri başlamış bulunan hanım-lar: Bunlar da oruçlarını bu halleri başlayınca bırakırlar; bitince başlarlar. Bu özürlerini başlatmamak için önceden ilaç almaya mecbur değiller.

7-Seferde (yolcu) olanlar: Oruç günlerinde doksan kilo-metreden az olmayan yolculuğa çıkmış bulunanlar, tutarlarsa sevaplısını tercih etmiş olurlar, tutmazlarsa verilen ruhsattan istifade etmiş sayılırlar, vebale girmiş olmazlar.

Ramazan'ın ilk günlerinde karıştırılan orucun başlama vakti olan (imsak) dakikası ile bitme vakti olan iftar dakikasını iyi tespit etmek gerekmektedir. Şöyle ki:

-Oruç, sabaha karşı takvimlerdeki imsak dakikasının girme-siyle başlar, akşam da iftar dakikasının girmesiyle biter. Bu giriş ve çıkış sınırları içinde oruçlu bulunan insan, yeme, içme gibi orucu bozucu hallerden kesinlikle uzak durur. Ancak unutarak orucunu bozacak olursa hatırladığı anda hemen ağzındakini dışarıya çıkarır, orucuna yine devam eder. Çünkü Rabb'imiz unutarak oruç bozmadan sorumlu tutmuyor kullarını.

Ancak unutarak orucunu yiyen insan, nasıl olsa orucumu bozdum diyerek yemeye devam etmemeli, hemen ağzındakini çıkarıp orucuna devam etmelidir. Hatırına geldiği halde orucum bozuldu diye yemeye devam eden adam, o orucu sonra tekrar tutmaya mecbur olur. Hatta kefaret cezası gerekir diyenler bile vardır. Onun için bu inceliğe dikkat etmek gerekmektedir.

Ramazan-ı Şerif boyunca bu gibi önemli meselelere dikkat çekmeye gayret edeceğim inşallah.

Çocuklar için babalar birer kahramandır!1

Yaşımız kaç olursa olsun birer çocuğuz aslında. Her daim babamızın ilgisine ve şefkatine ihtiyaç

duyarız. Tüm imkânları ve emekleri ile bizi destekleyen babamıza sevgimizi göstermek için bir fırsat daha… Bugün evimizin gizli kahramanı babamızın günü… Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, babaların, tüm çocukların ilk kahramanı olduğunu vurguladı. Dr. Ejder, "Annelerin şefkati bir yana, babaların kanatları altındaki huzur ve güven, çocukların hayata umutlu bakmasını sağlıyor." dedi.

'Baba'yı, kişinin yardım alacağı, güvenebileceği, yanlış yapsa bile kollarını açıp çocuğunu sımsıkı saran bir liman olarak tanımlayan Dr. Obengül Ejder, "Ba-bamız, kişiliğimizin, ilişkilerimizin, evliliğimizin, hatta yetiştireceğimiz çocukların temel taşıdır. Bunun için de, geleceğimiz onda olumlu ya da olumsuz parçalar üzerine şekillenir." şeklinde konuştu. Dr. Ejder, çocuk bakımı denilince eskiden akla gelen ilk kişinin anneler olmasına karşın, artık kanının yavaş yavaş değişerek babaların çocuklarının gelişim dönemlerini kaçırmamak için çaba sarf etmeye başladığını söyledi.

"Bir erkek için duygusal açıdan alınabilecek en güzel ödüldür baba olmak." diyen Aile ve Evlilik Terapisti Dr.

Obengül Ejder açıklamasını şöyle sürdürdü;"Babalar ve oğulları: Bir erkek çocuğunun erkek-

ler dünyasını tanıması ve kimliğini bir erkek olarak kurgulayabilmesi için babasına ihtiyacı vardır. Parkta anneler "Tırmanırken dikkatli ol!" diye uyarırken babalar, "Tepeye kadar çık!" diye bağırırlar, babalar erkekliği öğretir. Yani anneler korumanın, babalar ise cesaretlendirmenin peşindedirler. Oğlu ile yakın ve sağlıklı ilişki içine giren babalar oğullarının hem sağlam karaktere sahip olmalarına yardımcı olurlar hem de ergenlik döneminde bireyselleşmelerine müsaade eder ve onların özgür kişilik gelişimine katkıda bulunurlar.

Babalar ve kızları: Kız çocuğunun karşı cinsle kur-duğu ilk ilişkisidir babasıyla kurduğu ilişki. Özellikle 3- 4 yaşlarında babalarına duydukları hayranlık giderek artar ve babayı idealize eder. Babasıyla beraber erkek-lerin dünyasını öğrenir. İleride erkeklere dair yapacağı genellemelerin bilgisine babası sayesinde ulaşır. Bir kızın babasıyla kurduğu ilişki ve içinde bulunduğu etkileşim onun ileriki yıllarda karşı cinsle olan, eşiyle, patronuyla, arkadaşlarıyla ve çalışma arkadaşlarıyla kuracağı ilişkiyi de belirler. Babalar kızlarının gözünde daha güçlü ve daha akıllıdırlar.

Page 25: Zamandk316 eg

BANA NAMAZ KILMAYI ÖĞRET ANNEPeygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Çocuklarınız yedi yaşa ulaştıklarında onlara namaz kılmalarını emrediniz.” buyururak anne-babalara önemli bir sorumluluğu hatırlatıyor.NİHAL POLAT

1Her gün beş vakte yayılan ve ömür boyu eda edilmesi gereken namazı

nefse kabul ettirmek oldukça zor. Daha ço-cuk yaşta namaz alışkanlığının kazanılması manevi hayatımız için oldukça önemli. Bu açıdan anne-babalara büyük görev düşüyor.

Sorumluluklarını yerine getirme gayre-tindeki ebeveynlerin dikkat etmesi gereken birçok husus var. Öncelikle dinî eğitimde

çocukların yaşlarına göre sorumluluk yük-lenmesi gerektiğini hatırdan çıkarmamalı anne-babalar. Örneğin 2-4 yaş aralığı çocu-ğun nesneleri sembolleştirmeye başladığı bir zaman dilimi. Bu yaştakiler, dinî kavramları tam olarak anlamasa da dua ve ibadetlere karşı ilgilidir. Anne-babaların ibadetlerine şahit olan çocuk, onları taklit etmeye baş-lar. Yedi yaşına kadar ise somut bilgilerle dini anlamlandırmaya çalışır minikler. 7-9 yaş aralığındaki dönem onların ibadetleri

faaliyete dökme zamanıdır. Pey-gamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “Çocuklarınız yedi yaşa ulaştıklarında onlara namaz kılmalarını emrediniz.” buyurması bu gerçeğe dikkat çekiyor.

Zaten namazı anlayacak yaşta olmayan bir çocuğa bu ibadeti anlatmanın olumsuz sonuçlar doğurma riski var. Pedagog Ali Çankırılı, “Çocuğa önce namazı neden kılması gerektiği anlatılmalı ve ona namaz sevdirilmeli.” diyor. Eğer çocuk namazı sıkıcı buluyorsa bunun sebebini sormak ve yaşına uygun şekilde bu ibadeti anlatmak anne-babaya düşen görevlerden biri.

Hangi yaşta olursa olsun, ailenin çocuğa gösterdiği dinî eğitim ve söylemlerde hassas olması gerektiği önemli başka bir husus. Din eğitimcisi Yrd. Doç. Dr. Musa Kazım Gülçür, “Ailenin dini eğitimle ilgili izlediği olumsuz tutumlar, çocukta ciddi sorunlara yol açabilir.” diyerek ebeveynleri uyarıyor. Tehdit, zorlama ve korkutmalar çocukların

ruh sağlığı ve gelişimlerini olumsuz yönde etkiliyor.

Rehber-i Ekmel Efendimiz (aleyhisalatü vesselam) “Çocuğu olan kişi onunla çocuk-laşsın.” buyurarak önemli bir noktaya dikkat çekiyor. Çocukla iletişim kurarken onun sevi-yesine inmek ve onun anlayacağı basit bir dil kullanmak gerekiyor. Pedagog Ali Çankırılı çocuklara namazı anlatırken de bu yöntemin kullanılması gerektiğini söylüyor: “Çocuk anne-babasını ya da bir aile büyüğünü ilk defa namaz kılarken gördüğünde ‘Ne yapı-yorsun?’ diye sorar. Karşısındaki kişi “Namaz kılıyorum” diyecektir. Arkasından, ‘Namaz nedir?’ ya da ‘Neden namaz kılıyorsun?’ diye soracaktır. Bu durumda ‘Allah’ın emri olduğu için. Farz olduğu için’ gibi cevaplar vermek

yanlış. Çünkü çocuk bunları anlayamaz. Cevap verirken çocuklaşması, yani basit bir dil kullanarak somut kavramlarla açıklama yapması gerekiyor.”

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Okulda teneffüs zili nasıl ihtiyaçlarımızı giderecek vakti gösteriyorsa ezan da namaz kılma vaktini gösterir. Allah günü beş kısma ayırmıştır ve her vakitte bizi kendi huzuruna çağırır. Bu çağrı da Peygamberimiz

zamanında ezan ile yapılmış. Hâlâ bu böyle devam etmektedir.

Namaz kılmak için neden ezanı bekleriz?

Birisi bize bir hediye verdiği ya da bir yardımda bulunduğu zaman ona teşekkür ederiz. Allah bizi insan olarak yaratmış, görmemiz için göz, duymamız için kulak, tutmamız için el, yürümemiz için ayak vermiş. Toprak yaratmış. Toprakta biten meyvelerle, sebzelerle bizi besliyor. Bu kadar nimete karşı teşekkür etmemiz gerekir. Bunu da namaz kılarak yapıyoruz.

Rehber edindiğimiz Peygamberimiz, bize ibadetler konusunda da öncülük etmiştir. Namazı nasıl kılacağımızı da O’ndan öğrendik.

O’nun kıldığı şekilde kılıyoruz. Hanımların nasıl kılacağını da bize eşleri vasıtasıyla göstermiş. Kadın ve erkek farklı yaratıldıkları için

ikisinin de fıtratına uygun bir şekilde namaz kılmaları uygun görülmüş.

Neden namaz kılıyoruz?

Neden bu hareketleri yapıyoruz?

Kadınlar ve erkekler niçin farklı kılıyor?

Her ibadetin bir usulü var. Oruç tutarken nasıl bir süre yemek yemiyorsak ve akşam ezanı okununca orucumuzu açıyorsak namaz için de bazı kurallar getirilmiştir. Abdestli olmak, kıyafetlerimizi ona göre giyinmek, Kâbe’ye yönelmek ve namaza uygun hareketlerde bulunmak gibi… Namazdaki hareketler aynı zamanda Allah’a olan saygının ifadesi.

Page 26: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

PROF. DR. SUAT YILDIRIM

1Ramazan ayı, İslamiyet’in en büyük şeairlerinin başında gelenlerden. Şeair

Allah’ın azametinin delili. İnsanlar kendi küçük dünyaları içinde yuvarlanıp gider-lerken Yüce Yaratıcı’larını unutuyorlar. Al-lah’ın gökleri ve yeri, bu kainatı yarattığını unutuyorlar. İnsan, çoğu zaman Rabb’i olan Allah’tan habersiz yaşıyor. Allah’ı insanlara etkin bir tarzda hatırlatacak dünya çapında alametlere ihtiyaç vardır. Şeairin bu gerçeği hatırlatmak işlevleri vardır. Bir ay devam eden oruç bu alametlerin en önemlilerinden. Yarım dakika ayırıp, içinde bulunduğumuz kainatın genişliğini hatırlayalım: Dünyamıza en uzak galaksi 30 milyar ışık yılı uzak-lıkta. Dünya’dan 149,6 milyon km. uzak-lıkta bulunan Güneş, sadece 8 ışık dakikası uzağımızda. Saniyeler yakınlığındaki Ay’a insanlık binlerce yıllık bilimsel birikimle an-cak yirminci asrın sonlarında ulaşabildi. En uzaktaki yıldızın uzaklığını göstermeye sayı-lar yetmez. Bütün bu kainatı dolduran mil-yarlarca yıldızı çekip çeviren, genel ahengi bozmayacak şekilde ve hızda yerleştiren ilahi azameti insan nasıl unutabilir? O’nu hatır-latmak için dünya çapında çarpıcı alamet gerekir. İşte Ramazan’da dünyanın bütün ülkelerinde yaşayan Müslümanların bir ay boyunca ellerini bir bardak suya, bir lok-maya uzatmak için iftar vaktini beklemeleri bu alamet olur. Yüz milyonlarca Müslüman gösterir ki, bu dünya ve insanlık sahipsiz de-ğil, bütün kainatın Rabb’inin nimetlerinden yararlanmak için O’nun iznini beklemek gerekir. Yerkürenin her yöresindeki bir mil-yardan fazla Müslüman, Rububiyet’in kainat çapında Kendisi’ni tanıtmasına, “Elbette Seni tanıyoruz!” anlamına gelen bu bekleme ve “Allahu Ekber” sadasıyla ilan etme ile karşılık verdikten sonra sofraya otururlar. Bu tablo, inananlara bunu hatırlatırken, Müslü-man olmayanlara da bunu etkin bir şekilde gösteriyor.

Orucun önemli hikmetlerinden biri de şükür maksadını gerçekleştirmesidir. Allah insanı, gözle görülemeyecek kadar küçük, hiç mesabesinde bir hücreden yarattı. Bu hücre normalde yok olmaya mahkumdu. Binlerce yok olma ihtimalinden onu koruyup hayata kavuşturan sadece Allah’ın rahmeti oldu. Rabb’inin iradesi onu dünyaya getirmekle bırakmayıp binlerce nimetiyle donattı. Göz, kulak, el, ayak, kalp, akıl, irade, hafıza sinir, sindirim, kan dolaşımı gibi yüzlerce sistem verdi. Bunları besleyen su, hava, ışık, ısı, her türlü rızıkla kainatı donattı. Bunların gerektirdiği şükrü insanın yerine getirmesi imkansız. Bunlar şöyle dursun, bir tek nimet hakkında Beh-lül’ün öğüdünü hatırlayalım. Saltanatına güvenen Sultan’a: “Susuzluktan için yansa susuzluktan öleceğini anlasan bir bardak su için bütün mülkünü verir misin?” diye sorunca: “Veririm.” demiş. Sonra “Peki, içtiğini çıkarmak için sıkışsan, acıdan kıv-ransan, boşaltmak için mülkünü vermen gerekse verir misin?” deyince “Veririm.” demiş. Bunun üzerine Behlül: “Bir bardak suyu içmek ve çıkarmak için verilecek mülke aklı olan hiç güvenir mi?” demiş. Hayatımızı dolduran sayısız nimetlerin değerini bu anekdot pek etkin bir şekilde anlatıyor. Bu

nimetlere şükür borçluyuz. Hayatımız bo-yunca ibadet etsek bile bu borcu ödeyeme-yiz. Ama Ramazan orucu bu borcumuzun kefilidir. Şükür için dört şart vardır. Birincisi: Nimetlerin gerçek sahibini tanımaktır. Bir bardak suyu, bir tane zeytini bile ağzımıza götürmek için Allah’ın iznini beklemekle “Bu nimetler, bu vücut bizim değil. Onlar Rabb’imizin ihsanıdır. Bu meyveler, bu sebzeler, bütün rızıklar, bunların ortamını hazırlayan Güneş’ten, buluttan, atmosfere ilh. bütün bir sistemi çalıştıran O’dur. Biz de bunlardan yararlanmak için O’nun iznini bekliyoruz.” halimizle O’nu tanıdığımızı ilan ediyoruz. İkincisi: Nimetlere olan ihtiyacını hissetmektir. Açlığın uyarmasıyla bir yudum suyun, bir lokma ekmeğin bile ne kadar değerli olduğunu insan oruç saye-sinde anlar. Üçüncüsü: Nimetlerin kadrini bilip onları yerli yerince kullanmak, israf etmemektir. Rabb’imizin verdiği rızıkların, sıhhatin, imkanların kıymetini bilmekle, Al-lah’ın bize verdiği değeri anlarız. Nimetten ziyade, Yüce Rabb’imizin bize değer vermesi bizi sevindirir. Oruç sayesinde nimetin kıymetini daha iyi anlar, değer bilmezlik olan israftan kaçınırız. İnsan bir elma yerse ondan bir lezzet alır. Ama onu bir Sultan ikram ederse, ondan aldığı lezzet kat kat fazla olur. Dördüncüsü: Nimetler, onları ihsan eden Allah’ın razı olduğu şekilde kullanılmalıdır. Helal yeyip, helal işlerde

sarf etmeli, O’nun haram kıldığı yerlerde telef etmemeli. Ramazan orucu bu dört şartı hem hatırlatır, iyice hissettirir, hem de fiilen insana yaşatarak bu alışkanlığı insana kazandırır. Onun içindir ki Efendimiz (aley-hisselam) “Ramazan’a ulaştığı halde ondan yararlanarak Cenneti kazanmayan kimseye yazıklar olsun!” demiştir.

Ramazan’ın en önemli özelliği “Kur’an Ay’ı” olmasıdır. Allah Teala oruç tutmanın farz olduğunu bildirdikten sonra, sayılı günler olan orucun vaktinin Ramazan ayı olduğunu şöyle bildirir: “O sayılı günler Ramazan ayıdır. O Ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’an o ayda indiril-di.”(Bakara Sûresi, 185)

Bu ayda oruç tutulmasının hikmeti, ‘tüm insanlığa rehber olan Kur’an’ın’ bu ayda indirilmeye başlamasıdır. Kur’an kainatın en büyük gerçeğidir. Allah her Ramazan’da müminlerin Kur’an’ı yeni nazil oluyormuş gibi istikbal etmelerini dilemektedir. Onun için de böylesi önemli bir mucizeyi karşı-layan insanların yeme, içme gibi işleri bir tarafa bırakarak, bütün duygularıyla pür dik-kat onun üzerinde yoğunlaşmalarını temin için orucu emretmiştir. Maksad, Kur’an’daki gerçekler ve kurtarıcı prensipler üzerinde düşündürmektir. Bundan ötürü Kur’an’a böyle bir şuurla yönelene bire bin ödül

koymuş, bu ayı böylece ihya edene seksen yıllık ibadet sevabı vermiştir.

Müslüman orucun kendisine kazandır-dığı ruhaniyet ve duyarlılıkla, fikren Asr-ı Şaadet’e gidip Kur’an-ı Hakim’in ayetlerini Resûl-i Ekrem’den (sallallahu aleyhi ve sellem) işitiyor gibi dinlemek, bir merhale daha yükselip Hazreti Cebrail’den (aley-hisselam), hatta Kur’ân’la hitab buyuran Rabbül-âlemîn’den işitiyor gibi bir kudsî hâlete mazhar olup, kendisi tercümanlık ederek başkalarına da dinletmek makamına yükselmeli, böylece Kur’ân’ın indirilmesinin hikmetini, bir dereceye kadar göstermeye çalışmalıdır. (Bediüzzaman S. Nursi, Mek-tûbat, s. 413). “Yeryüzü bana mescid kılındı” hadis-i şerifinin hakikati, Ramazan-ı Şerif’te daha parlak bir şekilde zuhur eder. Bütün İslâm âlemi bir cami hükmüne geçer. Mil-yonlarca hafızlar, Kur’ân okuyanlar, Kur’an dersi yapanlar o caminin her köşesinden, gökten gelen o semâvî hitabı, yeryüzü ahalisine duyururlar.

İşte bundan ötürü Müslüman, Kur’an’ın mahiyeti, yani ne olduğu konusundaki anlayışını tazeleme ihtiyacındadır. Yani Kur’an’la iletişimini ayarlamak için bir şuur kontrolü yapmalı, bilincini tazelemelidir. Allah, Kur’an’ında insanlara tecelli etmek-tedir, fakat onların çoğu bunun farkında değillerdir. Oruç, Müslüman’ı Kur’an’la adeta yeniden canlandırır.

Allah’ın azametini ilan ve

Page 27: Zamandk316 eg

24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

A J A N D A S İ N E M A

37. Moskova Uluslararası Film Festivali, tari-hinde ilk kez bu yıl Türkiye’ye özel bölüm ayır-dı. “Dünden Bugüne Türkiye Sineması” başlıklı bölümde, yapımcı Elif Dağdeviren’in kurduğu Cinema of Turkey tarafından seçilen 10 film, 19-26 Haziran tarihleri arasında Moskova’da gösterilecek. Usta yönetmen Ömer Lütfi Akad imzasını taşıyan ‘Gelin-Düğün-Diyet’ üçleme-sinin ilk filmi Gelin, Türk sinemasında dünden bugüne yapılan seçkinin ilk filmi. Yavuz Tur-

gul’un yazıp yönettiği ve başrol oyuncuların-dan Uğur Yücel’e 1987 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyun-cu ödülü kazandıran ‘Muhsin Bey’ ile Uğur Yücel’in senaryosunu yazıp yönettiği ‘Soğuk’ da Moskova’ya giden filmler arasında. 2003’te Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödül’ü alan Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği ‘Uzak’, 2010 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi İlk Film ödülünü aldığı Tolga Karaçelik’in ‘Gişe

Memuru’, Yılmaz Erdoğan’ın ‘Kelebeğin Rü-yası’, Kaan Müjdeci’nin yönettiği ‘Sivas’, Erol Mintaş’a geçen yıl Altın Portakal Film Fes-tivali’nde En İyi İlk Film ve başrol oyuncusu Feyyaz Duman’a En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandıran ‘Annemin Şarkısı’ festivalde göste-rilecek diğer filmler. Festivale filmlerin yanı sıra oyuncular Uğur Yücel, Tolga Karaçelik, Emre Tanyıldız, Ahmet Mümtaz Taylan, Mert Fırat ve Feyyaz Duman da katılacak.

ÖDÜLLÜ TÜRK FILMLERI MOSKOVA’YA!

TERS YÜZ:

Çünkü insanız…M. NEDİM HAZAR

1İki hafta önce, Marnie Oradayken filmi dolayısıyla yazdığımız yazıda,

Uzakdoğu animasyon stüdyosu Ghibli’yi yüceltirken Pixar’a biraz haksızlık ettiği-mize dair haklı serzenişler işittik. Oyuncak Hikâyesi, Arabalar, Kayıp Balık Nemo, Bir Böceğin Yaşamı, Cesur gibi çizgi üstü ani-masyonlar ile çizgi sinemasında kendine has bir tarz oturtmayı başaran Pixar’ı kü-çümsemek yahut aşağılamak değildi niyet elbette. Hele hele Oyuncak Hikâyesi gibi senaryosuyla kendi türünün dışındaki ra-kiplerin bile önünde sayılan örneği yok saymak büyük haksızlıktır.

Mesleğe Toy Story gibi şahane filmin hikâyesini yazarak başlayan Pete Docter, Yukarı Bak (Up) ile tam anlamıyla zirveyi ya-kalamış ve 2’si Oscar olmak üzere yüzlerce ödülle taltif edilmişti. Docter, yine elini taşın altına koyuyor ve bu sefer hem büyükler, hem de küçükler için (bu hiç kolay değildir emin olun) dokunaklı bir hikâye olan Ters Yüz (Inside Out) karşımıza çıkıyor. Elbette Ghibli’nin son şaheseri Marnie Oradayken için dediklerimiz baki ancak her ne kadar tarzı ve atmosferi ile farklı olsa da Ters Yüz en az Oyuncak Hikâyesi kadar etkileyici bir başyapıt.

Yönetmen daha önceki filmlerinde eşyaların da bir ruhu ve kişiliği olabileceği varsayımından yola çıkarak, şaşırtıcı öyküler kurabilmeyi başarmıştı. Ters Yüz hakikate simetri ile bakınca nelerin olabileceğine dair zekice kurgulanmış bir senaryoya sahip. Bu kez hislere karakter gömleğini giydirerek yine sıra dışı bir pencere açıyor Docter. Hikâyesine göz atacak olursak: Özellikle çocukluktan gençliğe geçiş dönemlerinde muhit değiştirmek büyüyen kişinin ka-rakterini etkiler, derler. Riley de bundan müstesna değildir. Babasının işi dolayısıyla taşınmaları alıştığı hayattan kopmasına sebep olur. Riley yeni çevresine alışmaya çalışırken bizzat duygularının kendisini yö-netmesine imkân tanır. Her insanın içinde taşıdığı neşe, korku, öfke, iğrenme, üzüntü ile birebir iletişime geçen bu afacan yeni hayatına alışırken içinde yaşadığı muazzam şenlikli çatışmaya izleyiciyi de ortak eder.

Filmin bir portrenin temeline inip, onu şekillendiren unsurlara kişilik vermesi şa-hane bir buluş. Kişinin karakteri bir yandan gelişirken, diğer yandan görünür yüzeydeki gelişmeler filmin esas hedef kitlesi olan çocukları da sıkmayacak şekilde yedirilmiş Ters Yüz’de. Öte yandan büyüklerin ve büyüyüp filmi hatırladıklarında küçüklerin keşfedebilmesi için epey zengin bir me-

taforik katmanı var filmin. Özellikle beş temel hissin âdeta ana arterini açarak bizi içine almayı başaran yönetmen, sıkı sıkıya dokunmuş ve incelikli olay/his örgüsüyle bir tür sinema dersi de veriyor.

Çocuk pedagojisine inip, bizi çepeçevre sarmalayan evrenin bir kişiliği olduğunu daha önceki çalışmalarında son derece

başarıyla gösteren Docter ve ekibi, bu kez sahip olduğumuz hisleri iyi/kötü diye kate-gorize etmeden, ‘normal, çünkü insanız’ alt metniyle hikâyesine yediriyor.

Doğrusu, bu kadar ağır bir meselenin hem de bir animasyon filminde âdeta tere-yağından kıl çeker gibi ustalıkla ele alınması hayranlık verici bir yetenek. Meselenin tıkanma noktasında kolaylaştırıcı temel refleks ve kabullere başvurarak işi çözmek, filmin kâğıt üzerinde taşıdığı çok büyük bir ‘anlaşılabilir olma’ riskini de tamamen ortadan kaldırmış.

Aslında ekstra bir çatışma kurgusuna bile ihtiyaç duymayan buluşu (hisler zaten tabii çatışma durumundalar) meselenin yüzeyindeki olayları ihmal etmesine sebep vermemiş. Bu yönüyle Ters Yüz, bir ani-masyondan beklenmeyecek derinliğe sahip.

Film, bir ruhun ve bedenin olgunlaşma yolunda yaşadığı iç çatışmayı görünür hâle getirebilen son derece başarılı bir animasyon. Karnelerin mürekkebinin bile henüz kurumadığı şu günlerde çocuğunuzla beraber gidip hem iyi vakit geçirebilece-ğiniz, hem de sonrasında epey sohbet edebileceğiniz klasik olmaya aday bu filmi en az çocuklar kadar dikkatli izleyin ki, sonrasında gelecek sorulara karşı bir şeyler söyleyebilesiniz.

Efendimiz sofrasıPeygamber Efendimizin (sav) asırlar önce

söylediği her sözün ve sünnetin sıhhatimize olan faydaları biliniyor. Her konuda olduğu gibi sağlıklı beslenme konusunda da O’nun sofrasından alınacak çok ders var. Nesil Yayınları tarafından hazırlanan Ülkü Men-sure Solak’ın kaleme aldığı “Resûlullah’ın Sofrası” çalışması sünnete göre yaşayarak beslenmenin önemini anlatıyor. Kitapta Pey-gamberimizin 14 asır önce yediği yemeklerin yakın tarifleri yer alıyor. Alanında yazılmış ilk

çalışma olan kitapta Efendimizin ellerini yıkayarak yemeğe b a ş l a m a s ı n d a n itibaren her ayrıntı okurlara sunuluyor. Efendimizin sofraya oturuşu, sofra adabı, sofradaki davranışı, yemeği nasıl ve hangi sıraya göre yemesinden

sofradaki çeşitlere kadar birçok konu ele alınıyor. Efendimizin süt ve balı, et ile yağı karıştırarak yemediğini kitaptan öğreniyoruz. Efendimiz yemeği sıcak yememiş, suya nefes vermenin, yemeği üfleyerek soğutmanın doğru olmadığını ifade etmiş.

4 yıllık bir araştırmanın neticesi olan kitap dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde beslenmenin Müslümanların hayatının neresinde yer aldığı sorgulanıyor. Helal ve haram gıdalar bölümünün ardından Hz. Peygamber’in sofra adabına, yeme-içmede gösterdiği hassasiyetlere yer veriliyor. Son bölümde ise ayet ve hadislerde bahsi geçen yiyecekler tek tek ele alınıyor, Hz. Muham-med’in tükettiği yiyeceklerin tarifleri gibi daha birçok ilginç konu anlatılıyor.

Resûlullah’ın Sofrası, pek çok özelliğiyle hadis okumalarına yeni bir boyut kazandı-rırken, gastronomi literatürüne de katkılar sağlıyor. Daha da önemlisi ümmeti yüzyıllar sonra Resûlullah’ın sofrasıyla buluşturuyor.

Page 28: Zamandk316 eg

28 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEM

Radikalle yatan terörle kalkarHDP Diyarbakır mitinginde yaşanan kanlı saldırı IŞİD eylemi olarak geçti kayıtlara. Ankara’nın Batı ittifakına YÖNELmesinden rahatsız olan örgüt Türkiye’yi hedefe mi koyuyor?MESUT ÇEVİKALP

1Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 5 Haziran Diyarbakır mitin-

gini kana bulayan bombalı saldırı Türki-ye’nin yeni bir tehditle yüzleştiğini gösterdi. 3 kişinin ölümü, 402 kişinin yaralanma-sına sebep olan saldırı sonrasında başlatılan operasyonda yakalanan şüpheli O.G.’nin IŞİD üyesi olduğu ileri sürüldü. Güvenlik birimleri, O.G.’nin Suriye’ye geçtiğini, IŞİD safında savaştığını, saldırı için 2 Haziran’da Türkiye’ye döndüğünü tespit etti. Terör ör-gütü IŞİD’in saldırı sonrasında sessizliğini koruması, eylem ve eylemciyi reddetmeme hâli ör-gütün ‘Türkiye’yi hedef almaya başladığı’ şeklinde okundu.

IŞİD terörünün Ortado-ğu’daki seyrini, Türkiye’ye bakan yönünü ve Suriye cephesinde radikalleşen Selefî Türkleri Turgut Özal Üniversitesi’nden terör uzmanı Doç. Dr. Mahmut Akpınar ile konuştuk. ‘Ortadoğu’da Devletaltı Gruplar’ kitabını yayına hazırlayan Akpınar, Se-lefîlerin Batı ittifakına yönelen Türkiye’yi hedefe koyduğunu söylüyor.

-Türkiye artık Irak ve Suriye’de radikal/ El Kaideci örgütlerle komşu! Yeni durum ülkeyi nasıl etkiliyor? Sınırların IŞİD’in eline geçmesi sadece

Suriye iç savaşı neticesi olarak görülemez. Maalesef Türkiye’ye bakan yönü de var. AKP iktidarının yanlış, öngörüsüz dış politikası yüzünden söz konusu terör gruplarının Irak ve Suriye sınırına yerleşmesi kolay oldu. Ankara Arap Baharı’nı, IŞİD tehdidini za-manında ve doğru okuyamadı haddizatında. Yaklaşan tehdidi anlayamadı veya önemse-medi. Zamanında önlem alınsaydı sınırlarda bugünkü tablo yaşanmazdı.

-Ankara hatadan döndü mü? Bugün dahi gerekli önlemlerin alındığını,

IŞİD tehdidinin yeterince önemsendiğini dü-şünmüyorum. Dolayısıyla Suriye’deki terör yangınının Türkiye’ye sıçraması olası. Hara-reti sınır bölgesine yansıdı hatta. Türkiye’nin

Ortadoğu ticareti, ihracatı çöktü. İstikrarı yara aldı. Hâlbuki Türkiye, Ortadoğu’da çatış-mayı değil kalıcı barışı tercih etmeli, adaleti, istikrarı tesise çabalamalıydı. Zira bölgedeki ekonomik ve siyasi istikrarsızlık, güvenlik tehditleri sınırları geçirgen Türkiye’ye çok kolay ulaşıyor. İki milyonluk mülteci külfeti bunun somut göstergesi.

-Suriye-Irak eksenindeki El Kaideci gruplar çok hızlı büyüdü, güçlendi. Bazı devletlerin el al-tından destek verdiği iddia ediliyor. Doğru mu? Suriye ve Irak’ta varlık gösteren radikal-

lere üçüncü ülkelerden para, silah ve savaşçı gittiğine dair çok güçlü, somut veriler var. -Radikal örgütlerle iş tutan devletler terörden-radika-lizmden nasıl etkileniyor?

Tarih bize terör ör-gütleriyle çıkar ilişkisine giren ülkelerin daha sonra bu grupların ate-şine maruz kaldıklarını gösteriyor. Yani terörü destekleyenler er ya da geç terörün mağduru oluyor. Pakistan, Rusya, ABD buna örnek. Bu-günlerde dünya med-yası, Türkiye’nin Irak ve

Suriye’deki radikal gruplarla ilişki kurduğunu iddia ediyor. Adana’da yakalanan silah yüklü MİT TIR’larını bu minvalde ele alıyor. Eğer Türk hükümeti radikal gruplarla iş tuttuysa bunun faturasını günün birinde tüm ülke öder.

-Bu yönde bir emare var mı? Irak ve Suriye’de cephe savaşı veren

grupların Türkiye’yi lojistik üs ve geçiş güzergâhı olarak kullandığı ayyuka çıktı. Türkiye’den savaşçı devşirip maddi destek sağladıkları da yansıdı güvenlik raporlarına. Binlerce Türk radikalin Suriye ve Irak’taki radikal/El Kaideci örgütlere katıldığı biliniyor. Bu fotoğraf “Türkiye radikallerle iş tutuyor.” iddiasını güçlendiriyor maalesef.

-Ankara’nın Esed’i devirmek için bazı radikal-lere göz yumduğu iddia ediliyor! İddianın doğruluğuna işaret eden pek çok

veri var. Hâlbuki Türk hükümeti Suriye’deki ateşi söndürmeye, azaltmaya çalışmalıydı.

Ateş harlandıkça Türkiye’nin zarar görme ihtimali artıyor çünkü. O grupları aktif desteklemenin maliyeti her ülke için ağır olur. Ancak görmezden gelme, müdahale etmemenin de faturası olur. Ankara radikal-leri görmezden gelmişse küresel dünya, işler durulduğunda faturayı Türkiye’nin önüne koyar! Ayrıca bu gruplarla ilişki reşit olmayan bir çocuğun eline silah vermeye benzer. Cesaretlendirmenizle başkasına ateş eden o çocuk her an silahı size de çevirebilir!

-Sınırlardan sadece yabancı radikaller değil, Türk gençleri de geçti! Türkiye Müslüman bir ülke. Cihada

inanan, Afganistan, Bosna, Çeçenistan’da savaşmış insanlar da var. Eğer ülkenin sınırları bu gruplara açılırsa, Suriye-Irak’a geçişlerine engel olunmazsa Türkiye’nin radikalleşmesine de kapı aralanmış olur. Bu istediğiniz zaman frenleyebileceğiniz bir yönelim de değil. Radikal gruplar doğa-ları gereği beğenmedikleri yapı, devlet ve bireyleri kolayca tekfir edip düşman ilan edebilirler. Bir çırpıda Türkiye’ye ‘cihat’ ilan edilebilir. Sınır ötesinden bu yönde sinyaller de geliyor!

-Suriye-Irak enleminde âdeta devletleşen IŞİD, Türkiye’de uyuyan Türk Selefî hücreleri hare-ketlendirdi mi? Elbette. Sosyolojik ve psikolojik olarak

Türkiye’de uyuyan radikal/Selefî gruplar hareketlendi. Bir bölümü Suriye ve Irak’a sa-vaşmaya gitti. Onlar ve destekçileri, özellikle sosyal medya üzerinden propagandalarla ra-dikalizmi körükledi. Son dönemde iktidarın İslamcı söylemlere yoğun şekilde itibar ettiği hesaba katıldığında Türkiye’deki radikal grupların altın çağını yaşadığı söylenebilir. Suriye savaşı bittiğinde radikallerin evlerine geri dönüşü doğru yönetilemezse Türkiye’de IŞİD benzeri radikal bir grubun doğması işten bile değil. Önü alınamazsa Türkiye yakın gelecekte Suriyeleşir, Pakistanlaşır!

-Türkiye’de IŞİD benzeri radikal hareketler için sosyal-siyasal zemin var mı? Türkiye Müslüman bir ülke. Siyasal

İslamcı bu tür yapılar için müsait bir zemin var elbette. Bununla birlikte Türkiye’deki güçlü cemaat/tarikat yapıları Selefî, cihadist akımları frenliyor. Suriye’de de cemaat/tarikat yapıları güçlüydü. Ancak statüko, is-

tikrar bozulunca cihadistler baskın hâle geldi. AKP’nin son dönemde takındığı İslamcı söylem, Türkiye Müslümanlarını iki radikal uca savurdu. İki uçtan kastım Şiileşme ve Selefileşme.

-Biraz açar mısınız? İran tarihten bu yana Anadolu’da sistemli

bir Şiileştirme projesi yürütüyor. Cemaatlere, tarikatlara hatta Bektaşilere nüfuz etmeye çalışıyor. AKP iktidarının İran’ı ‘dost-kardeş’ statüsüne alması Tahran’ın elini güçlendirdi. Şiilik daha görünür hâle geldi Türkiye’de. Diğer uçta Suudi Arabistan-Körfez bölgesin-den gelen Selefî akım var. Onlar da AKP’nin kendine açtığı ‘İslamcı’ kanaldan girdiler Türkiye’ye. İki akım da özünde radikalizme karşı duran tarikat ve cemaatleri hedef almış durumda. İçlerine sızmak suretiyle bu yapı-ları kontrol altına almaya çalışıyorlar. Şiiler gibi Selefiler de ‘gerçek İslam’ söylemiyle yaklaşıyorlar Anadolu Müslümanlarına. Heyecanlı gençlerin dinî duygularını istismar ediyorlar. Türkiye’de ortalama vatandaşlar Selefiler gibi Şiilerin de radikalizminden beslendiğini bilmiyor.

-AKP tehlikenin farkında değil mi? AKP özü itibarıyla siyasal İslamcı. Siyaset

itibarıyla da İran ve Suudi-Körfez’e yakın. Suudi-Körfez’in sıcak parasından, İran’ın kadrosundan yararlanıyor. Tahran’a ‘ikinci evim’ diyor. Hükümetin bu iki kanada yakın durması hâliyle onların fikirlerini Türkiye’ye taşımalarına imkân veriyor. Ilımlı Anadolu Müslümanlığının altı oyuluyor. Anadolu Alevi, Bektaşi çocukları Kum’a götürülüp Şiileştiriliyor. Oysa aynı İran ülkede sayıları 6-7 milyonu bulan Alevilere hayat hakkı tanımıyor! Sadece Alevileri de değil, siyasal İslamcı gençleri de aynı taktiklerle yanına çekiyor. Maalesef Ankara’da birileri Türk toplumunun radikalleşmesini oy tahvili olarak görüyor! Türk gençler IŞİD, El Kaide, Şii Hizbullah saflarında can veriyor. Türkiye küresel anlamda ‘savaşçı üreten’ bir ülke pozisyonuna düşüyor.

-Ortadoğu’nun gelecek 10 yılını nasıl görü-yorsunuz? Ortadoğu halkları, aralarında insani ve

İslami bir düzen kuramazlarsa bırakın 10 yılı, gelecek 100 yılda da dışarıdan tetikli şiddet sarmalından mümkün değil sıyrılamaz.

Page 29: Zamandk316 eg

29 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEMAKP erimeyi durdurabilir mi?

AKP, ezberleri ile hareket eden, sahayı kendi enstrümanları ile sıkı denetleyip toplum reflekslerine hâkim olan kumanda merkezine sahip. Kitleleri etkileyici gerek-çelerle kutuplaştırıp seçim skorlarını kendi hanesine yazdırmayı çok iyi bilen parti, 7 Haziran’da kendi limitlerinin sınırına dayandı. Kutuplaştırma karaya otururken, kitleleri ikiye bölmek için fırlattığı sert bumerang kendisine doğru döndü.

Seçim öncesi sandığa giderken AKP’nin kendi hanesine yazdığı peşin veriler şu şekilde sıralanı-yordu: Geçmişte vesayet altında hareket etmek zorunda olan siyasi partilerin kronolojileri hatalarla doludur. Askerin gölgesinde özel-likle de Kürtlere ve dindar Müslü-manlara yaptıkları zulüm nedeni ile kitlelerin bu partilere dönme ihtimali yok denecek kadar azdır. Geçmişte Kürtlerin etnik kimlik-lerinin reddi ile dindarların başör-tüsü-imam hatip sorunları üstüne kurgulanan haklı bir mağduriyet siyaseti ile AKP kendisine sınırları oldukça yüksek olan yüzde 50’lik büyük bir kupon arazi çevirmiş oldu. AKP hiçbir proje üretmeksizin sadece Kürtlerin dillerini özgürce konuşma ve kısmen de olsa eğitim alma imkânı tanı-yarak ve dindarların bireysel özgürlüklerini savunarak tek kuruş harcamadan büyük bir kitlenin gönlünü fethetmiş oldu. AKP, geçmişte konuşulması bile mümkün ol-mayan bu önemli adımları askerî vesayetin

bitirilmesi akabinde kademeli olarak atmayı başarmıştır. Yaşanan büyük acılar akabinde, risk alıp özgün politikaların altına imza atma şansı olan siyasiler geçmişin dramlarını sürekli “nereden-nereye” edebiyatı ile pazarlama imkânına kavuşmuşladır. As-kerî vesayetin geriletilmesinde tarihî roller üstlenen gazeteciler ve diğer aktörler ise intikam hukuku ile tutuklanırken, AKP kısa

sürede kırmızı kitap üstünden siyaset yapan ve âdeta “dev-let benim” diye köşe bucak haykıran bir kimliğe büründü. Sürekli istatistiklerle konuşan AKP elitleri kendileri ile alakalı çok önemli bir veriyi ıskaladı. Tam 13 senedir kesintisiz tek parti iktidarı ile ülkeyi yöneten, Cumhuriyet tarihinin hemen hemen her sekiz gününden birinin AKP iktidarı olduğu bu coğrafyada artık geçmişle değil de kendi dönemlerinin verileri yani kendi geçmişleri ile

mukayese edileceklerini göremediler. AKP’nin amentü gibi inandığı ve değiş-

meyeceğine dair büyük bir kanaat beslediği ilk ezberini HDP hamlesi bozdu. Dindar Kürtlerin AKP ile vedalaşmasına vesile olan bu hamle siyaset tarihimizde uzun uzun anlatılacak bir enstrümana dönüştü. Kürtler ve elde edilen kısmi kazanımlar üzerinden otoriter bir sistem oluşturulma-sını hazmedemeyen dindar gruplar AKP gemisinden inerek tek parti iktidarına son

vermiş oldu. Geçmişe kıyasla hâlâ daha iyi maddi imkânlara sahip olduklarına ve dinini daha rahat yaşadığına inanan büyük bir kitle ise daha iyi bir alternatif bulamadığı için AKP gemisinin çatırda-yan güvertesinin farklı köşelerinde volta atıyor. Bu kitlenin çok büyük bir bölümü Erdoğan ve AKP’den memnun görünse de hatırı sayılır bir yüzdesi sadece daha iyi bir alternatif olmadığı için, geçmişte askerî vesayet altındaki aktörlerin tavırlarına haklı olarak büyük tepki verdikleri için, istikrardan yana tavır aldıkları için aynı noktada bekleşiyorlar.

Damadı, danışmanları ve akıl hocaları

ile partinin köşe başlarını elinde tutup parti lideri gibi oy toplamak için mey-dan meydan gezip her hafta muhtarları toplayarak kitlelere parti kimliği ile hitap eden bir gölge olarak Erdoğan’ın AKP üstünde durmaya devam edeceği çok net bir şekilde görülüyor. AKP’nin elinde kalan yüzde 40’ı bu tablo ile aynı adreste tutması için kendi sokağında ikinci bir partinin kurulmaması gerekiyor. Bu gerçeği çok iyi bilen Erdoğan’ın, yüzde 49,5 oy aldığı 2007 seçimi akabinde sadece yüzde 0,37 oy alan HAS Parti’yi kendi bünyesine dâhil etmesi gözlerden kaçmamalı.

AKP’nin olduğu yerde patinaj yapan Millî Güvenlik Kurulu üzerinden siyaset üretmeye çalışan baskıcı, kutuplaştırıcı ve ötekileştirici tavrı merkez sağ bir parti kurma hayali olan aktörleri mutlaka he-yecanlandırıyordur. AKP’nin nefes aldığı sokakta yeni ve alternatif güçlü bir parti kurulmadan defalarca seçim yapsak bile mevcut oranlardan çok farklı neticeler or-taya çıkmayacaktır. Türkiye’nin normalleş-mesi için daha fazla açık, şeffaf ve rekabetçi bir siyasete ihtiyaç duymaktayız. Değişimin ucuz ve zahmetsiz olanı AKP içinde yaşa-nabilirdi. Yolsuzluk yapan ve otoriterleşen aktörlerinden AKP zamanında kurtulabil-seydi, 7 Haziran seçimlerinden büyüyerek çıkacaktı. AKP içinde hemen her şeyin beyefendiye biat ön şartı ile belirlendiği bir Türkiye’de normalleşme ancak ve ancak AKP dışında bir aktörün meydana çıkması ile gerçekleşecektir.

SAVAŞ GENÇ

Afrika'dan Türkiye'ye yatırım sıfırlandıİSA SEZEN ANKARA

1İş dünyasına baskılar ve hukuksuz müdahaleler yabancı sermaye girişine

darbe vurdu. 2015'in ilk üç ayında, AB'den gelen yatırım yarı yarıya azaldı. Afrika ülke-lerinden sermaye girişi ise tamamen durdu. Fatih Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Osman Nuri Aras, keyfî uygulamaların yatırımcıyı ürküttüğünü söyledi.

Şirketlere yönelik vergi baskısı ve hukuk skandalları Türkiye'ye gelen yabancı Ya-tırımlarda büyük düşüşe yol açtı. 2005'ten sonra adeta patlama yapan Türkiye-Afrika arasındaki ticari ilişkiler de sert gerilemeden nasibini aldı. Bu yıl Afrika'ya ihracattaki düşüş yüzde 13'e yaklaşırken, kara kıtadan Türkiye'ye yönelik yatırımlar da sıfırlandı. Afrika'dan Türkiye'ye yatırım 2013'te 221 milyon dolar iken geçen yıl 42 milyon dolara geriledi. Ekonomi Bakanlığı'nın 2015 Ocak-Mart dönemini kapsayan verilerine göre bu yılın ilk üç ayında Afrika'dan sermaye girişi sıfırlandı. Kanada ve Orta-Güney Amerika'dan yatırım girişi de ‘sıfır' olarak gerçekleşti. Aynı dönemde AB'den gelen yabancı yatırım 1 milyar 970 milyondan 1 milyar 101 milyon dolara indi. AB içinde en büyük düşüş İtalya, Hollanda ve Almanya'da aşandı. Geçen yılın ilk üç ayında Türkiye'ye 108 milyon dolar yatırım yapan ABD'li işadamlarının bu yılki yatırımı 38 milyona geriledi.

Yabancı yatırımlarda birçok bölgede düşüş görülürken, Ortadoğu'da artış yaşanması dikkat çekti. Geçen yılın ilk üç ayında Yakın ve Ortadoğu ülkelerinden 138 milyon dolar doğrudan yatırım girişi olurken, bu yıl bu rakam 315 milyon dolara yükseldi. Diğer Asya ülkelerinden gelen yatırımda 112 milyon dolardan 521 milyon dolara çıktı. Körfez ülkelerinden gelen yatırımlar ise 50 milyon dolardan 27 milyon dolara geriledi. Ekonomi Bakanlığı

verilerine göre yabancı yatırım miktarı 2014'ün ilk üç ayında 3 milyar 82 milyon dolar olarak gerçekleşirken, bu rakam bu yıl aynı dönemde 2 milyar 800 milyon dolara geriledi. Merkez Bankası'nın veri-lerine göre Türkiye'ye doğrudan sermaye girişinde 2011'den bu yana ciddi azalma yaşandı. Giriş yapan toplam yabancı ser-maye miktarı 2010'da 6 milyar 256 milyon dolarken 2011'de 16 milyar 137 milyon dolara yükseldi. 2012'de 10 milyar 759 milyon dolara gerileyen sermaye girişi, 2013'te 9 milyar 866 milyon dolara, 2014'te ise 8 milyar 708 milyon dolara düştü.

Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Osman Nuri Aras, doğrudan yabancı yatırımların azalmasında, otoriter yönetim anlayışının ekonomiye yansıma-sının etkili olduğunu söyledi. İş dünyasına baskı ve keyfi uygulamaların yatırımcıyı ürküttüğünü dile getiren Aras, “Yabancı yatırımcı Türkiye'yi sağlıklı bir liman olarak görmüyor.” dedi. Aras, Merkez Bankası, BDDK, TMSF gibi bağımsız kurumlara yapılan baskıların yakından takip edildi-

ğine işaret etti. Aras, yabancı sermayenin Türkiye'den kaçışını durdurmak için ise krize kapı aralayan otoriter ve keyfi uygula-maların terk edilmesini önerdi. Uluslararası Yatırımcılar Derneği'nin (YASED) üyeleri arasında gerçekleştirdiği 2014 Barometre Anketi'nde de hukukla ilgili kaygılar ön plana çıkmıştı. Uluslararası yatırım kararla-rını etkileyen alanlardaki gelişmeleri değer-lendiren yatırımcıların yüzde 62'si hukuk güvenliğinin daha olumsuz olduğunu ifade etti. 6 aylık dönemde uluslararası yatırımları en çok etkileyecek faktörleri yatırımcılar ilk üçte yüzde 20 ekonomik istikrar, yüzde 12 hukuk güvenliği ve yüzde 11 öngörülebilirlik olarak sıraladı. Hükü-metin öncelik vermesi gereken 5 konunun ilk üç sırasında ise yüzde 19 sürdürebilir büyüme, yüzde 17 hukuk güvenliği ve yüzde 12 mevzuat reformları yer alıyor.

Önceki gün Koç Üniversitesi'nin mezuniyet törenine katılan üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı ve Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç da, Türkiye'nin yabancı sermaye çekebilmesi için hukuk

sisteminin iyi çalışması, politik düzenin de iyi olması gerektiğini açıklamıştı.

TUSKON'un zirvesine engel yatırımı baltaladıYabancı yatırımdaki düşüşte, düzen-

lediği Türkiye-Dünya Ticaret köprüleriyle her yıl binlerce yerli ve yabancı işadamını bir araya getiren Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) üyesi işadamlarına yönelik ayrımcı tutum da etkili oldu. TUSKON, işadamlarını dünyaya açmak için 2006 yılından beri düzenlediği zirvelerle dünyanın dört bir yanından giri-şimcileri Türkiye'de ağırlıyor. TUSKON'un zirvelerinin ardından Afrika'ya ihracatta da gözle görülür bir artış kaydedilmişti. TUSKON, düzenlediği 21 ticaret köprüsü ile ülke ihracatına 33 milyar dolar katkıda bulunmuştu. Ancak son dönemde zirve için Türkiye'ye gelmek isteyen Afrikalı işadamlarına vize verilmesi konusunda hukuksuz engeller çıkarılmıştı. Bu tutum, yabancı işadamlarını başka ülkelere yatırım yapmaya sevk etmişti.

Page 30: Zamandk316 eg

30 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEM9. cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 91 yaşında hayata veda etti. Isparta İslamköy'de toprağa verilen duayen siyasetçi, nükteli ifadelerİ ve askeri müdahalelerle gidip seçimlerle gelişiyle hatırlanacak.

İDRİS GÜRSOY

1Türk siyasetine damga vuran en önemli isimlerden biriydi. 1964’ten

2000’e kadar yaklaşık 40 yıl bazen iktidarda bazen muhalefette gördük onu. Adalet Par-tisi (AP) ile başlayan siyaset serüveni Doğru Yol Partisi (DYP) ile noktalandı. 12 Mart 1971 muhtırasından sonra başbakanlıktan istifa etti, şapkayı alıp gitti. 12 Eylül 1980’de siyasi yasaklı oldu. Kimileri için “Çoban Sülü”, “Baba”, “Barajlar Kralı”, “Demokrasi Kahramanı” ve hatta “Nurlu Süleyman”dı o.

Demirel, sağ muhafazakâr bir partinin genel başkanı olarak siyasete girdi. Ragıp Gümüşpala’nın vefatından sonra Adalet Par-tisi’ne genel başkan seçildi. Turgut Özal’ın 1993’te şüpheli ölümü Demirel’e bu sefer Çankaya yolunu açtı.

Isparta İslamköylü Demirel, 1 Kasım 1924 doğumluydu. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarında tek parti döneminin köylerde yaptığı baskıların tanığıydı. Babası Yahya, ‘çavuş’ lakabı ile anılıyordu, okuma yazması vardı, siyasete meraklı bir toprak ağasıydı. Tek parti döneminde köyün muhtarlığını, belde olmasından sonra da belediye baş-kanlığını yapmıştı. Dedesi Hafız Süleyman, 30 yıl Hıdırbey Camii’nde gönüllü imamlık yapmıştı. Ninesi Şehriban Hanım hafizeydi.

Demirel, ailenin Afife’den sonra ikinci evladıydı. Şevket ve Ali’nin ağasıydı. Şev-ket’le birlikte Süleyman okumuş, küçükleri Ali Demirel ise okuyamamıştı. Ali Demirel, 60 darbesinde hapis de yatmıştı. İlkokulu İslamköy’de, ortaokulu Isparta’da, liseyi Afyon’da okudu. 1941’de burslu olarak İs-tanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni kazandı. 1948’de mezun olup aynı yıl Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde göreve başladı.

Babası geleneklere bağlıydı. Liseyi bitirir bitirmez Demirel’i dayısı Mesut Şener’in kı-zıyla sözledi. Demirel üniversiteyi, Nazmiye Şener de kız sanat enstitüsünü bitirdi. 12 Aralık 1948’de evlendiler. 50’lerin başında ABD’de barajlar, sulama ve elektrifikasyon konularında ihtisas yaptı. 1954’te Barajlar Dairesi Başkanı, 1955’te Devlet Su İşleri Genel Müdürü oldu. 30 yaşında Başbakan Adnan Menderes’in gözde bürokratların-dandı.

1955’te ikinci defa ABD’ye eşi Nazmiye Hanım’la birlikte gitti. Amerikan Başkanı Johnson’un kabul ettiği bir grup içindeydi ve yan yana fotoğrafı kadrajlanarak Hürriyet’te yayımlanınca siyasette bir rüzgâr etkisi yaptı. 1962-1964 arasında serbest müşavir-mühen-dis olarak çalıştı.

Nazmiye Hanım Ankara’da araba kul-lanan nadir kadınlardan biriydi. Cemiyet hayatının içinde, modern görüntüsü ile ön plandaydı. Demirel’in yanından hiç ayrıl-madı. Siyasete karışmadı. 2000’den sonra Al-zheimer hastalığının pençesine düştü, yatağa mahkûm oldu. Demirel, 27 Mayıs 2013’te eşi Nazmiye Hanım’ı kaybetti. Demirel çiftinin çocukları olmadı. Onlar da yeğenleri ile bu boşluğu doldurmaya çalıştılar. Isparta’daki aile Ankara Güniz Sokak’a taşındı. Ancak başbakanlık döneminden başlayarak ka-yınbirader ve yeğenlerin ismi yolsuzluklarla anıldı. Yahya Demirel adı hayalî ihracat ile özdeşleşti. Murat Demirel, Emlak Bankası’nı dolandırmaktan yargılandı. Ama Demirel bu

davalalara müdahale etmedi. Yeğenlerinin mahkumiyetini kendine yönelmiş bir darbe olarak sunmadı.

27 Mayıs 1960 darbesi Demokrat Parti’yi iktidardan devirdi. Kara Kuvvetleri Ko-mutanı iken Cemal Gürsel’le ilişkisi onu darbenin gazabından korumuştu. Gürsel’in gözünde o hep iyi çocuktu. Gürsel, Demi-rel’in başbakanlığına da karşı çıkmayacaktı. Demirel de onun sağlığı ile yakından ilgilendi. Genelde torpillilerin olduğu Ankara Ordu Donatım Komutanlığı’nda yedek subaylığını yaptı. 1961’de Devlet Planlama Teşkilatı’nda görevlendirildi. As-kerden sonra kimi inşaat işlerini üstlenmiş, Morrison adlı Amerikan şirketinin Türkiye temsilciliğini almıştı. Morrison şirketi Ereğ-li’deki demir ve çelik fabrikasının yapımını üstlenmişti.

Köylüydü ancak şehir hayatına da kısa sürede uyum sağladı. 1930’larda köylere sadece CHP’nin yayın organı Ulus geli-yordu. İyi bir Ulus okuyucusuydu. Hatta okuma yazma bilmeyen bir köylüsüne onun anlayacağı dilden gazeteyi okuması, siyasi hayatına olumlu etki edecekti (Demirel’in İçi Dışı, Nimet Arzık, Milliyet Yayınları, Kasım, 1985). 1960’lı yıllarda cumhurbaşkanının, başbakanın cuma ve bayram namazlarına gitmesi bile laikliğe aykırı davranış olarak

yorumlanıyordu. Demirel, cuma ve bayram namazlarına gitti. Kendisini bu sebeple eleştiren gazeteci Cüneyt Arcayürek’e “Çocukluğumdan beri bayram namazına giderim. Bu örfü neden değiştireceğim?” demişti.

Demirel’in siyasetteki yükselişi de hızlı oldu. 1962’de AP’ye kaydını yaptırdı. Hemen genel idare kurulu üyeliğine seçildi, bir süre sonra da genel başkan yardımcısı oldu. Demirel, 1965 seçimlerinde Isparta milletvekili olarak Parlamento’ya girdi ve Türkiye’nin 12. başbakanı olarak hükûmeti kurdu. Bu hükûmet 4 yıl sürdü. 10 Ekim 1969 tarihindeki genel seçimlerde de Adalet Partisi yine tek başına iktidar oldu. Parti içindeki muhaliflerin kırmızı oy vermesi sebebi ile istifasını verdi. Cevdet Sunay’dan tekrar hükümeti kurma görevini alarak 32. hükûmeti kurdu. 12 Mart 1971 muhtırası üzerine, başbakanlık görevini bıraktı. 1973 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde genelkur-may başkanlığından istifa ederek cum-hurbaşkanlığına aday olan Faruk Gürler’e destek vermedi, CHP ile anlaşarak başka bir askeri, Fahri Korutürk’ü, Çankaya’ya seçtirdi. Gürler’den rövanşı almış oldu. 12 Eylül 1980’de de tank sesi ile uyandı. 7 yıl siyasi yasaklı kaldı.

20 Ekim 1991’de yapılan genel seçimler

sonrasında DYP ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin bir araya gelerek kurduğu 49. hükûmette başbakan olarak geri döndü. 16 Mayıs 1993’te Meclis tarafından Tür-kiye’nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Bu görevi 16 Mayıs 2000 tarihine kadar sürdürdü. Sovyetler Birliği’nin dağılmasın-dan sonra Türk cumhuriyetlerinde açılan Türk Okulları için tavsiye mektupları yazdı. Çankaya’dan indikten sonra siyasetten elini çekti. Demirel, 30 yaşında genel müdür, 40 yaşında önce parti genel başkanı sonra başbakan oldu. 12 seneye yakın başbakanlık görevinde bulundu. Çeşitli sıfatlarla anıldı. Günaydın’da yayımlanan ‘Çoban Sülü’ yazı dizisinde Demirel’in köylü çocuğu olduğu, hatta çobanlık yaptığı kendi ağzından ya-zıldı. Köylerinde su yoktu. “Annemin kolları uzadı su dolu o kocaman bakraçları taşır-ken.” diyordu. Seçim konuşmalarında da hep bu örneği anlattı. Etkili de oldu. ‘Halkçı Ecevit’e karşı ‘Çoban Sülü’ efsanesi böyle doğdu. Daha sonra ‘Baba’ dendi. Çankaya Köşkü’ne çıktığında ‘Cumbaba’ denmesini istedi. Siyasi tarihimizin unutulmaz cümlesi “Dün dündür, bugün bugündür” de ona aitti. Geçen salı gecesi 91 yaşında hayatını kaybeden devlet adamı, memleketi Ispar-ta’da Atabey ilçesi İslamköy Mahallesi Çalca Tepesi’ndeki anıt mezar alanına defnedildi.

DÜN DÜNDÜR BUGÜN ÖLÜMDÜR

Page 31: Zamandk316 eg

31 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEMBIR EL BOMBASI OLARAK ABDULLAH GÜL KITABI!

Ahmet Sever’in Abdullah Gül kitabı şimdiden siyasi tarihteKİ yerini aldı. AK Parti’nin ve liderlerinin geçmişi hakkında verdiği arka plan bilgiler Türkiye’nin ve AK Parti’nin geleceğini etkileme potansiyeli nedeniyle yüksek önem içeriyor. MUSİN ÖZTÜRK

1İlk tepkiler önemli. Özellikle de AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar’ınkiler.

4 bakanın Yüce Divan oylamasıyla ilgili ‘içi-mizdeki hainler’ lafını o etmişti. Bu, ‘mukte-dir’in duygularına tercüman olan bir cümle. Şimdi de Ahmet Sever’in Abdullah Gül kitabı için ‘partimize atılmış el bombası’ dedi. Erdoğan’a yakın medyadaki infiale bakılırsa bu bir kişinin tepkisi ya da kavramsallaştır-ması değil. Hâlihazırda AK Parti ve Erdoğan için bomba etkisi oluşturacak bir kitap zaten.

Ahmet Sever’in birebir tanık olduğu olaylar çerçevesinde Abdullah Gül’le geçen 12 yılını anlattığı kitap, AK Parti’de yaşanan-larla ilgili perdeyi indiriyor. Mesele ‘kardeşlik hukuku’ değilmiş! Kamuoyuna söylenen ile gerçekte olan farklıymış. Kitap, 12 yıl Abdul-lah Gül’le mesai harcayan ‘sol’ tandanslı yani ‘öteki’ mahalleden bir gazetecinin kendini savunması olduğu kadar Abdullah Gül’ün bir hayli gecikmiş ‘savunması’ denebilir. “Madem iş bu noktaya geldi, olayları bir de benden dinleyin.” deniyor muhtemelen.

Ahmet Sever’in kitabı, Gül ve Erdoğan’ın yol arkadaşlığının net olarak sona erdiğini duyuruyor. Ayrı yolların yolcusudur onlar. Aslında anlatılanlar hiç de yabancı, tahmin edilemeyecek veya bilinemeyecek şeyler değil. Fakat ilk ağızdan bütün söylentiler ve ayrılıklar teyit edilmiş oldu. Ve Erdoğan tarafı diğer ‘düşman’larına nasıl cevap verdiyse Gül’e de aynı dille cevap verdi. Köprüler tamamen atılacak mı yoksa siyasi sonuçlarını engellemek için yeni uzlaşı yolları mı buluna-cak, bunu zaman gösterecek.

Kitap çıkmadan önce, Gül’ün onay ver-diği duyuruldu. Hatta ‘infial’ uyandırmaması için bazı bölümleri çıkarttığı da. Gül’e kitap sorulduğunda ‘ifade hürriyetine her zaman saygılı olduğunu’ söyledi. “Gül iyi, çevresi (yani Ahmet Sever) kötü” kabilinden söylem denense de bir yere oturmadı. O sebeple olsa gerek Gül doğrudan ‘havuz medyası’nın hedefinde bugünlerde.

Ahmet Sever’in kendi bakış açısından da kaynaklanabilir ama doğrudan kötülemese bile Recep Tayyip Erdoğan çok olumlu bir karakter olarak ortaya çıkmıyor kitapta. Bir kere Erdoğan 1 Mart (2003) tezkeresinin geçmesini istiyor ve bunu ‘lider’liğinin test edilmesi olarak görüyor. Yani 40 bin Ameri-kan askerinin Türkiye üzerinden Irak’ı işgal etmesini ‘stratejik kârlılık ve liderlik gereği’ isteyen taraf Erdoğan’dır. 27 Nisan ve 367 krizlerinden sonra gidilen 22 Temmuz 2007 erken seçimlerinde yüzde 47 gibi büyük bir başarı elde edildiğinde, bu başarı Gül’ün cumhurbaşkanlığının engellenmesi ile ilgili olmasına rağmen başka bir siyaset devreye girer. Erdoğan bir ekip oluşturur, medya ve iş dünyası üzerinden Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığından feragat etmesi için lobi faaliyeti yapar. Ethem Sancak ve Egemen Bağış gibi isimler başroldedir.

2012’de Gül’ün tekrar cumhurbaşkanlı-ğına aday olmaması için Erdoğan’ın bilgisi dâhilinde kanun çıkartılır. Gül bunu önce-sinde fark eder, Adalet Bakanı üzerinden kurduğu iletişim de sonuçsuz kalır. Yani bir kere engellenemeyen Gül’ün cumhurbaş-kanlığı ikinci kez Anayasa’ya aykırılık paha-sına yasa çıkartılarak engellenmeye çalışılır. Zaten CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi Gül’ün adaylığını engelleyen

yasa maddesini iptal eder. 2014’te cum-hurbaşkanlığına adaylığını koyan Erdoğan, Gül’ün partiye dönme sinyalini vermesine rağmen parti kongresinin onun gelmesini engelleyecek bir tarihte yapılmasını sağlar. Değiştirme girişimlerine de engel olur.

Gül’ü engellemek isteyen askerî vesayet, ulusalcılar ya da başka biri değil, bizzat Erdoğan ve ekibidir. ‘Onların arasında bin

yıllık kardeşlik hukuku var, bir sorun olaca-ğını zannetmiyoruz’ türünden açıklamaların işlevi burada devreye girer. Susturmak, konuşursa da ‘bak kardeşlik hukukunu bozdu’ demek için. Gül, yıllar yılı Erdoğan cephesinden aldığı açıktan ve gizli ötelemeyi 7 Haziran seçimlerinden sonra kendi danış-manının yazdığı kitapla net bir mesajla iade etmiş durumda. Siyasi hayatını Gül’e borçlu

olan Ahmet Davutoğlu’na da ağır ‘vefasızlık’ hatırlatması var.

Gül İnternet Yasası’nı onaylamasıyla ilgili pişmanlığını ifade ediyor. “Görevde olsaydım 4 bakanı hemen Yüce Divan’a gönderirdim’ de diyor. AK Parti’nin rota-sından uzaklaştığını gördüğü zamanlarda ‘Parti’de kalsaydım, cumhurbaşkanı olmasa mıydım acaba?’ diyor. Kitapta geçen ifadeyle, “Kurduğu parti değişmiş, başka kimliğe bürünmüştü, artık partisini tanıyamıyordu.” Gezi’ye ve 17 Aralık’a ‘darbe’ demiyor, tam tersine tepkinin muhatap alınmasını ve or-taya çıkan yolsuzluğun gereğinin yapılmasını istiyor.

Cumhurbaşkanlığı döneminde Davu-toğ-lu’na, ‘Sen Suriye’nin ya da Mısır’ın dışişleri bakanı mısın?” diyor. Aslında AK Parti muhalifleri ne diyorsa Gül onu diyor ya da bir şekilde demiş. Kitapta yer yer cemaate mesafeli olduğunu gösterse de AK Parti’nin 2011 sonrası değişimine yönelik getirdiği eleştiriler aşağı yukarı cemaatinkiyle aynı. Yani Gül bir nevi ‘muhalif’ pozisyonda. Malum, bir adım sonrası ‘paralel’.

Gül, bir hayli diplomatik ve nazik bir dille uyarsa da, uyarıları bilinse de netice

v e r m e m i ş sonuç itiba-rıyla. Gül, Erdoğan’ın d i z g i n l e -n e m e y e n çıkışları kar-şısında gö-zettiği denge siyasetinin ve partiyi t ü m ü y l e kaybetmek istememesi-nin kurbanı o l u y o r . C u m h u r -

başkanlığının son bir yılını bütün siyasi hayatında devamlı açıklamak durumunda kalacak bu yüzden. Başka türlü bir liderlik yapabilecekken yapmaması yüzünden, Tür-kiye’nin çok kötü bir dönem geçirmesinin sorumlularından biri olarak anılacak, ister istemez. Fakat bu durum Gül’ün siyase-ten ‘mevta’ olduğu anlamına gelmiyor. Hâlihazırda çıkan anketlerde Gül’ün ismi AK Parti’de veya alternatif oluşumlarda potansiyel lider adayı olarak geçiyor. Bir de çok önemli ve geçerli bir mazereti var: Erdoğan’ın iş götürme tarzı. Gül’ün tavrı, Erdoğan’ın kendisiyle ihtilafa düşen kişi ve kesimlere nasıl yaklaştığı meselesinden bağımsız değerlendirilmeyecektir.

Kıbrıs ve Kürt açılımları, MGK’nın oturma düzeninin değişmesi, iktidarın ilk yıllarında AB sürecindeki ileri adımlar büyük ölçüde Gül’ün ve ekibinin girişimleridir. Türkiye’nin dünya ile kurduğu sağlıklı ve dengeli ilişkilerin merkezinde Gül vardır. Onun siyaseten devre dışı bırakılması ile Türkiye’nin bozulan uluslararası ilişkileri arasında bir paralellik vardır. Sever, özellikle 90’lı yıllarda Avrupa Konseyi’nde 10 yıl boyunca görev almasının Gül’ün siyaset anlayışını etkilediğini düşünüyor. Gül burada Batı’yı, insan haklarını, özgürlükleri anlamış ve onlarla bir güven ilişkisi kurmuştur. Belki de kitabın en önemli mesajı bu güveni taze-lemektir; kim bilir!

Page 32: Zamandk316 eg

32 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEMNihat Zeybekçi, 'muhatap almam' dediği Reza Zarrab'a madalya taktıEKONOMİ SERVİSİ

1Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, ge-çen yıl ‘kendisini muhatap almam'

dediği İran'lı işadamı Reza Zarrab'a, Başba-kan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'la birlikte madalya takması tartışılmaya devam ediyor. Zeybekçi, tepki toplayan ödül için “O ana kadar bilmiyorduk, bilseydik ne olurdu bil-miyoruz.” ifadelerini kullanması dikkat çekti.

4 bakanın istifasına sebep olan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının kilit ismi Reza Zarrab'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin 22. ödül töreninde ‘mücevher sektörünün ihracat şampiyonu' olarak ödüllendirilmesi büyük yankı uyandırdı. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'la birlikte Zarrab'a ma-dalya takan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi; geçtiğimiz yıl tam da bugünlerde, Zarrab için ‘kendisini muhatap kabul etmiyorum' demişti. Zeybekci, İranlı işadamı Reza Zarrab'ın katıldığı bir televizyon programında, "Cari açığın yüzde 15'ini ben kapattım." sözüne, o günlerde sert tepki göstermişti. Zeybekci, ihracatın ağırlığının sanayi ürünlerinden oluştuğunu belirterek, kendisini muhatap

almayı kabul etmediğini söylemişti.Zeybekçi, bugün gazetecile-

rin 'madalya' sorusu üzerine ise, 'Bahsi geçen şirket birinci olmuş. O ana kadar bilmiyorduk, bilseydik ne olurdu bilmiyoruz. Ekonomi Bakanı olarak vicdanen rahatsız olma-dım.' ifadelerini kullandı.

Ekonomi Bakanı Ni-hat Zeybekci, Hürriyet'te yer alan habere göre,

TBMM'de gazetecilerin sorularını cevap-ladı. Dün Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin düzenlediği törende Reza Zarrab'ın şirketi Volgam'ın ödül almasıyla ilgili konuşan Zey-bekci, şöyle konuştu: "Bazı şeyleri bence çok iyi değerlendirmek lazım. Adı geçen şirketin yönetim kurulu başkanını daha dün gördüm, simaen de bilmem. Oradaki listeyi belirleyen devlet değildir, sektör seçmiştir. Bahsi geçen şirket sektöründe birinci olmuş. O ana kadar da bunu bilmiyorduk, bilseydik ne olurdu bil-miyoruz. Eğer Türkiye'de siyasilerin kimlerle yan yana olacağı ya da olmayacağı yönünde şeyler söyleniyorsa, bu son derece yorucu bir süreç olur. Ben Ekonomi Bakanı olarak ilk kez gördüğüm bir şahıstan, vicdanen de rahatsız olmadım.

BİR YIL ÖNCE “ZARRAB'I MUHATAP ALMAM” DEMİŞTİEkonomi Bakanı Nihat Zeybekci, geçen

yıl ihracata Zarrab'ın katkısı iddialarına şöyle cevap vermişti: Arkadaşlar Rıza Sarraf, ismini de tam telaffuz edemeyebilirim ama Türkiye Cumhuriyeti Hükümetimiz'in hiçbir Bakanlar Kurulu üyesinin muhatabı değildir. Muhatabı da olamaz zaten. Türkiyemiz'in 152 milyar dolarlık ihracatı, tamamen sanayi ürünleri ihracatıdır. Geçen sene ihracatımızın içinde altın ihracatı son derece düşüktür, 2 milyar dolar civarındadır.''

M A H M U T T A N A L ' D A N R E Z A Z A R R A B ' A Ö D Ü L E T E P K İ :

Sarraf'a ödül utanılacak bir şeyYASİN KILIÇ ANKARA

1Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo-ğan'ın katıldığı Türkiye İhracatçılar

Meclisi'nin 22. Genel Kurulu ve ödül töre-ninde İranlı Reza Zarrab'a ihracat şampi-yonu ödülü verilmesine tepkiler sürüyor.

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, ödülün Zarrab'a verilmesinin utanılacak bir şey olduğunu söyledi. Tanal, "Ülkede suçla mücadele eden insanlar cezaevinde ama o şaibeden kurtulamamış olanlar da dışarıda ödüllendiriliyorsa artık söylenecek bir şey yok." diye konuştu. Eski Maliye Bakanı CHP İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel ise, Zar-rab'a ödül verilmesini 'kuş yemi' hikayesiyle değerlendirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan da, "Tür-kiye'nin yolsuzlukla mücadelede ne kadar ısrarlı olması geriktiğinin açık örneğidir." dedi.

MAHMUT TANAL: UTANILACAK BİR ŞEYCHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal,

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenledi. Tanal, basın top-lantısında gazetecilerin sorularını cevapladı.

Bir gazetecinin, "Rıza Sarraf'a dün ödül verildi bakanlar tarafından bu konuda neler söylersiniz?" sorusuna Tanal, "Netice itiba-riyle o da ayrı bir handikap. O da utanılacak bir şey. Ne söyleyeyim şimdi. Çok kötü bir hadise. Ülkede suçla mücadele eden insanlar cezaevinde ama o şaibeden kurtulamamış olanlar da dışarıda ödüllendiriliyorsa artık söylenecek bir şey yok. Bu olaylar, bu va-tandaş, onlarla aynı zamanda birlikte suç işlediklerine ilişkin soruşturma dosyaları vardı. O soruşturma dosyalarında bunlar suç ortağı deniliyordu o da ayrı bir garabet

doğrusu." cevabını verdi.

CHP'Lİ TEMİZEL, ÖDÜLÜ 'KUŞ YEMİ' HİKAYESİYLE DEĞERLENDİRDİEski Maliye Bakanı CHP İzmir Mil-

letvekili Zekeriya Temizel de, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda ismi geçen Reza Zarrab'a 'ihracat şampiyonu' ödülü veril-mesine tepki gösterdi. 4 bakanın istifasına sebep olan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk

soruşturmasının kilit ismi Reza Zarrab'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı törende mücevher sektörünün 'ihracat şampiyonu' olarak ödüllendirilmesiyle ilgili ise Temizel, "Adamın biri gümrükten geçi-yormuş, bavulunu sürüye sürüye. 'Ne var' demişler, 'kuş yemi' demiş. 'Aç' demişler, açılmış, içi mücevher ve saat dolu. 'Bu ne' demişler? Valla ben onları kuşların önüne koyacağım, ister yerler, ister yemezler. Bu

kadar." değerlendirmesinde bulundu.CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın

Milletvekili Bülent Tezcan, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının kilit ismi Reza Zarrab'ın, 'ihracat şampiyonu' olarak ödüllendirilmesiyle ilgili olarak "Zarrab'ın cari açığı da ne kadar hızlı azalttığını anlatıyorlardı. İbret verici bir tablodur. Tür-kiye'nin yolsuzlukla mücadelede ne kadar ısrarlı olması geriktiğinin açık örneğidir."

Page 33: Zamandk316 eg

33 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANDÜNYASURIYE KÜRDISTAN’INA IKI CEPHE KALDI

Tel Abyad’ın YPG’nin eline geçmesinden sonra Suriye’de dengeler iyice değişti. Kürtler iki cepheyi daha kazanırsa Kürdistan’a kavuşabilir. IŞİD Rakka’ya kaçarken, binlerce mülteci daha Türkiye’ye geçti.HAŞİM SÖYLEMEZ

1Akçakale, Şanlıurfa’ya bağlı 30 bin nüfuslu bir ilçe. Şimdilerde nüfus 90

binden fazla. Suriye’den ardı ardına gelen göç dalgasına en son Tel Abyad’dan ge-lenler eklenince çarşı-pazarda yerli görmek neredeyse imkânsız. Akçakale, Arap kökenli bir yer. Göçle buraya gelip hem kamplarda hem de başka yerlerde yaşayanların da ne-redeyse tamamı Arap. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve YPG’nin Amerika’yla birlikte Tel Abyad’ı IŞİD’den geri alması, bölgede farklı sıkıntılar oluşturabilir. Öteden beri Arap olan Tel Abyadlılar, kenti ele geçiren Kürtlerin pozisyonu karşısında şu an şaşkın. İlerleyen zamanda burada Kürt yönetimine Arapların izin verip vermeyeceği veya nasıl bir anlaş-maya varacakları merak konusu.

Suriye’den gelen sığınmacılar, etnik bir dağılıma alışmış gibi hareket ediyor. Araplar Akçakale, Türkmenler İslâhiye, Kürtler ise Suruç veya (kısmen) Ceylanpınar tarafına gidiyor. Son göçle birlikte Türkiye’ye geçen-ler, Tel Abyad’ın IŞİD’den kurtarılmasına seviniyor; ancak Kürtlerin ne yapacağını da merak ediyor. Zaten kaçışların temel sebebi belirsizlik ve çatışma ortamı. Selam Kasım, bu korkudan dolayı Türkiye tarafına geçen binlerce kişiden biri. Kasım, IŞİD’in şehirlerinde olmasından dolayı bir cezaevi hayatı yaşadıklarını, bundan sonrası için ise tedirgin olduğunu söylüyor: “Eşim ve üç çocuğumla birlikte kaçmak zorunda kaldık. IŞİD’in koyduğu kurallar vardı ve biz sadece yaşıyorduk. Ama işkenceye dönüşen bir hayatımız vardı. Şimdi geri dönmek istiyoruz fakat YPG’nin ne yapacağını bilmiyoruz.”

Gelenlerden biri de Ferzan Salih. 35 yaşında, 3 çocuk annesi. Eşi IŞİD tarafından onlara katılmadığı için öldürülmüş. Çatışma başladıktan hemen sonra çocuklarını alıp Türkiye sınırına ilk gelenlerden: “IŞİD önce eşlerimizi öldürdü. Sonra dul kalan kadın-ları ganimet olarak kullanıyordu. Bizi veya çocuklarımızı öldürmekle tehdit ediyorlardı. Bazen bir kadın ile birden fazla kişiyi nikâh-lıyordu. Nikâh kıyıp boşuyorlardı, sonra bir başkası nikâhına alıyordu. Böyle devam ediyordu. Bazı kadınlar intihar ediyordu. Veya üzüntüden delirip ölüyordu. Kimseye şikâyet edemiyorduk. Komşumuza bile bir şey söyleyemiyorduk. Çünkü duyduklarında ceza veriyorlardı. Evden dışarı çıkmak bile yasaktı.”

Farklı düşünenler de var. Göçle bir-likte Akçakale’ye gelen Camel El Halis, Tel Abyad’ın IŞİD’in elinde olmasından memnun olduklarını söylüyor: “Şimdi ne olacak bilmiyorum. IŞİD vardı ve hayatımıza devam ediyorduk. Şimdi Kürtler geldi ve ne yapacaklarını bilmiyoruz. Suriye bir Arap ülkesidir ve öyle kalmalı. Bir an önce geri dönmek istiyoruz. Ve bu şehir Arapların. Kürtlerde kalması zor.”

Aslında gelen on binlerce kişinin ayrı hikâyesi ve farklı görüşleri var. Görüşebildi-ğimiz yirmiden fazla kişi benzer şeyleri anla-tıyor. Ancak çoğunluk IŞİD’in şehirlerinden kovulmasından mutlu. Hatta kısmen geri dönüşler başlamış durumda. Akçakale’de ise kaotik bir ortam hâkim. İstihbarat ve terör örgütleri sınırdaki bu küçük ilçeyi mesken tutmuş durumda. Tabir yerindeyse kimin eli kimin cebinde belli değil. Bu durum Tel Abyad’ın el değiştirmesinden sonra daha da arttığı için herkes endişeli.

Tel Abyad’ın el değiştirmesi farklı bir

tablo ortaya çıkardığı gibi Suriye coğrafyası-nın kalıcı olarak yeniden şekillenmesine de gebe. Burası neredeyse tüm taraflar için kritik bir önem arz ediyor. İşin en ilginç yanı ise Kobani ve benzeri yerlerde günlerce, hatta aylarca direnen IŞİD’in Tel Abyad’ı nere-deyse mermi sıkmadan teslim etmesi. PYD ve ÖSO burası için pek bir enerji harcamadı doğrusu. ABD uçaklarının havadan bombar-dımanından sonra PYD, bayrağını Akçakale Sınır Kapısı’nın bitişiğindeki noktaya astı. Kobani ile Tel Abyad buluştu.

Tel Abyad, PYD öncülüğünde kurulan Cezire Kantonu ile Kobani Kantonu’nun or-tasında yer alması nedeniyle Kürtler için stra-tejik bir öneme sahip. PYD’nin silahlı gücü YPG’nin Tel Abyad’ı kuşatmasıyla birlikte, doğudaki Kobani Kantonu ile batıdaki Cezire Kantonu birleştirilmiş oldu. Öte yandan, Tel Abyad’ın Kürt güçlerinin eline geçmesiyle IŞİD’e en büyük takviye hattının önü de kesildi. Çünkü IŞİD’in başkent kabul ettiği Rakka’dan Türkiye’ye giden en kısa yol Tel Abyad’dan geçiyordu. Örgütün Rakka’ya en çok militan ve silah sağladığı, ayrıca kaçak-çılık için kullandığı güzergâh burasıydı. IŞİD, bu yolun kapatılmasıyla büyük bir darbe yedi. Zira kent IŞİD’in elindeyken örgüt

buraya büyük bir önem veriyor, kaçakçılıkta kullanmak üzere Türkiye’ye tüneller kazıyor, kentin etrafına ise muhtemel bir çatışmaya karşı tahkimatlar inşa ediyordu. Peki, buna rağmen IŞİD, Kobani’de gösterdiği direnci Tel Abyad’da neden göstermedi?

Örgüt, son dönemde Bağdat’ın giriş kapısı olarak adlandırılabilecek Ramadi’yi ve ülkenin en büyük petrol rezervlerini barındıran Beyci’yi korumaya yoğunlaşmış durumda. Irak ordusu ve Şii milislerle bu iki bölgede sık sık ağır çatışmalara giren IŞİD, bu esnada deyim yerindeyse arka kapısını açık bırakmak zorunda kaldı. Son aylarda Suriye’nin birçok noktasında IŞİD mevzilerini vuran koalisyon güçleri açısından Tel Abyad’daki gelişmeler ise Rakka’nın

örgütten temizlenmesi yönünde umut verici oldu. Kobani ile Afrin arasındaki (Fırat Nehri kıyısındaki Menbic ve Cerablus merkezleri çevresi hariç) Suriye’nin kuzey sınırının neredeyse tamamında hâkimiyet kuran Kürt güçlerinin güneye inerek Rakka’ya yönelmesi artık gündemde. Tel Abyad’da IŞİD’e karşı YPG ile birlikte mücadele eden ÖSO’ya bağlı Burkan El Fırat’ın sözcülerin-den Şirvan Derviş’in açıklaması bu konuda ilk işaret oldu: “Tel Abyad’ı ve çevre köylerini IŞİD’den temizledikten sonraki hedefimiz Rakka’yı özgürleştirmek.”

Türkiye’ye yeni komşu!PYD ile birlikte hareket eden Fırat grubu,

ÖSO içinde fakat PYD’ye yakın bir ekip. Zaten ÖSO bayrağını ilk gün açan ekip şu anda Tal Abyad’da bulunmuyor. Alan tamamen YPG’nin kontrolünde. PYD’nin Rusya temsilcisi Abdülselam Ali ise yaptığı açıklamada IŞİD’in Tel Abyad’ı terk edişine şaşırmış: “Aslında Kobani’deki gibi sert bir çatışma bekliyorduk. Ancak IŞİD burada çok fazla direnemedi. Militanlarının bir kısmı Rakka’ya, bir kısmı da silahlarını bırakarak Türkiye’ye geçti.”

Etnik çerçevede çoğunluğu Arap olmak üzere Kürt ve Türkmenlerin bir arada yaşadığı Tel Abyad, 2012’de ÖSO’nun kontrolüne girmişti. 2013’te ise Nusra Cep-hesi’nin hâkimiyetine girmiş, son olarak da IŞİD’in eline geçmişti. Tel Abyad’ın alınması, şimdi Rakka ve Halep’e yeni çıkarmaları zorunlu kılmış durumda. Bu durum hem ÖSO’nun bütün grupları hem diğer gruplar hem de YPG için olmazsa olmaz artık. Zira YPG, Afrin Kantonu ile diğer kantonları birleştirmek için IŞİD’in elindeki birkaç yeri daha almak zorunda. Eğer YPG buraları da alırsa o zaman Suriye’de tam bir Kürdis-tan’dan söz edilebilir. Bu ihtimal artık çok yakın. Rakka’nın alınması ise bu bölgenin IŞİD’den tamamen temizlenmesi anlamına gelir. Sonrasında Halep ve ardından Şam... Tabii Suriye’deki bütün muhalifler birleşirse IŞİD büyük yara alabilir. Ama ne olursa olsun Amerikan destekli Kürtler Suriye’nin kuzeyinde iki küçük yerleşim yerini daha IŞİD’den alırsa sınır hattı boyunca kantonlar-dan oluşmuş bir Kürdistan’ı ilan edebilirler. Bu da Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Zira Türkiye’nin Suriye’deki yeni komşusu PYD ve silahlı gücü YPG olacak.

TÜRKİYE’YE GİRİŞ-ÇIKIŞLARDA SIKINTI YAŞAMIYORUZAkçakale’de en çok konuşulan konulardan biri de IŞİD militanlarının tebdil-i kıyafetle Türkiye’ye geçtiği. Genelkurmay, 4 IŞİD mensubunun teslim olduğunu duyurdu. Akçakale’de çalışmalar yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) ise mültecilerle birlikte 50 IŞİD mensubunun Tel Abyad’dan Türkiye’ye geçtiğini raporlaştırdı. Bu halkta bir panik ya da bir tedirginlik oluşturmadı. Çünkü insanlar son yıl-larda bu kişilere alışkın. Kime sorsanız her yerde taraftarları var yorumunda bulunuyor. Akçakale sokaklarında biz de IŞİD mensubu bulabilir miyiz diye bir gezintiye çıktık. Akçakale’ye gelip mülteci-lerin içinde tebdil gezen (ya da bize öyle gösterilen) ve Ahmed Nasır adını kullanan biriyle görüştük.

Nasır, 3 yıldır IŞİD saflarında, kendi tabiriyle Suriye cephesinde savaşıyor. Türkiye sınırının ve Türkiye’nin IŞİD için nefes borusu gibi olduğunu söylüyor: “Türkiye’de farklı şehirlerde 30 kadar irtibat noktamız var. Türkiye’den gelen savaşçı kardeşlerimiz son zamanlarda arttı. Tür-kiye’deki itibarımız da artıyor. Türkiye’den çok katılım var. İçlerinde Türk, Kürt ve Arap kökenli-ler de var. Sadece benim bulunduğum cephede Türk vatandaşı olan 100 arkadaşım var. Kon-solosluk esirlerini biz Rakka’da misafir ettik. Türk hükümeti ile bir problemimiz olsaydı onları da infaz ederdik. Yapılan görüşmeler olumlu geçti ve teslimat yapıldı. Karşılığında biz de bir şeyler aldık ama onu size söyleyemem. Mersin, Antalya, Konya, İstanbul, Hatay, Antep gibi yerlerden arkadaşlarımız bize katılıyor. Avrupa veya başka yerlerden gelenler de bu yolla bize katılıyor. Bazen stratejimiz gereği bazı yerleri bırakıyoruz ama bu sınırlardan çekilmemiz buradan yardım ve cihatçıların gelmeyeceği anlamına gelmez. Kobani üzerinden hâlâ cihatçılarımız geliyor.”

Tekrar Rakka’ya döneceğini söyleyen Ahmed Nasır, Tel Abyad’dan neden çekildiklerini de şöyle anlatıyor: “Buradaki güçlerimizi Rakka ve Irak’a göndermemiz gerekiyordu. Tel Ab-yad’ı sonra alırız ama bazı yerler daha önemli. Bir kısım mücahitler Rakka’ya, bir kısmı ise Türkiye tarafına geçti. Sayı hakkında bir şey söyleyemem. Ama Türkiye’ye gelenler uzun bir süre burada kalacak. Kamplarda veya başka yerlerde görevleri olacak.”

Page 34: Zamandk316 eg

34 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ

Ali BulaçAli Ünal

Af mı, adalet mi?7 Haziran seçimlerinde AKP'nin

iktidar dışı kalma ihtimali “devr-i sâbık yapıp yapmama”, affedici olup olmama tartışmalarını gündeme getirdi.

Hz. Bediüzzaman (r.a.), “Hasletlerin yerleri değişse mahiyetleri değişir.” tespitinde bulunur. Yani, bir şartta, zaman ve mekânda bazıları için doğru olan, başka zaman, mekân ve şartlarda ve başkaları için doğru olmayabileceği gibi, aynı doğru, aynı kişiler için yine farklı zaman, mekân ve şartlarda da doğru olmayabilir. Meselâ, Bediüzzaman'ın verdiği misallerle, güçlü birinin zayıfa karşı tevazu sayılabilecek tavrı, zayıfta güçlüye karşı zillet ve riya olur. Bir idarecinin makamındaki ciddiyeti vakar, aynı tavrı evinde göstermesi ise gururdur, kibirdir. Bir netice için gerekenleri tam yapmak ve neticeyi Allah'a bırakıp, çıkan neticeye razı olmak gerçek tevekkül iken, netice için gerekenleri yapmadan neticeyi Allah'a bırakmak, tembelliktir. Kişinin sonuna kadar sarf ettiği emeğinin semeresine razı olması kanaatkârlık, elindekiyle yetinmesi ise himmetsizliktir.

Bediüzzaman, şu önemli misali de verir: “Bir kimsenin şahsına yapılanlar karşısında müsamaha gösterip affedici olması, fedakârlıkta bulunması, fazilettir, hamiyettir; fakat başkaları adına müsamahakâr ve affedici olması ise ihanettir.” Kur'ân-ı Kerim'de “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, kötülüğü en güzel karşılıkla savmaya bak...” (41:34) buyrulur. İslâm'ın fertler arası münasebetlerde teşvik ettiği bu tavır, bâtılı hak ile savma, gayr-ı meşrûluğa sapmama, kişilerin Allah adına kalplerini kazanma ve zarara zararla mukabele etmeme manâsında İslâmî tebliğin de en önemli düsturlarındandır. Nitekim Hz. Yusuf (a.s.), kardeşlerini affetmiş, Peygamber Efendimiz de (s.a.s.), Mekke fethinde Mekkelileri bağışlamıştır. Hz.

Yusuf'un kardeşlerini affetmesi, bizzat şahsına karşı yapılanları affetme iken, Peygamber Efendimiz ise Mekkelileri, hem kendisine yaptıkları itibariyle, hem de İslâm adına gönüllerini kazanmak için affetmişti. İşte, Peygamber Efendimiz (s.a.s.), İslâm'ın hakimiyetini Mekke'de de tam sağladıktan sonra ve Mekkelilerin İslâm'ı kabûl ve ona teslimiyetlerini de sağlamak

noktasında onları affetmiş ve affedilen bütün Mekkeli müşrikler, İslâmiyet'i samimi olarak kabullenmişlerdir.

eselenin bir de adalet boyutu vardır. Fertler arası münasebetlerin af ve müsamaha çizgisinde sürmesi en güzel olandır; fakat toplum hayatı, adalet üzerine oturur ve adalet temelinde cereyan eder. Adalet ise, her ferdin hakkını almasını ve dini, düşüncesi, sağlığı, malı, canı, aile hayatı, namusu ve onuru, kısaca

temel hak ve özgürlükleri bakımından emniyette olmasını, saldırılardan masun kalmasını gerektirir. Ayrıca, temel hak ve özgürlükler açısından ve hukuk karşısında peygamber de en sıradan bir mü'min de, cumhurbaşkanı da en sıradan bir vatandaş da eşittir. Bundan dolayıdır ki Kur'ân, “hürmetler karşılıklıdır.” buyurur. Kimsenin canı da, malı da, ırzı da başkalarınınkinden ne daha az kıymetlidir, ne de daha çok. Adalet, ayrıca, kamu düzenini ve bu düzen için suçun da karşılığını görmesini gerektirir. Kur'ân'da en ağır cezalar, kamu düzenini haksızlıkla bozanlar içindir (5:33). Bundan dolayıdır ki, ceza hukuku vardır. Suçlunun korunması gibi, ferdî münasebetlerde dahi bazen ve bazıları için af, suça teşvik manâsı da taşıyabilir. Ve, hiç kimse, hattâ devlet ve devlet başkanı dahi, başkalarına karşı, ferde karşı, kamu düzenine karşı işlenen suçları affetme yetkisine sahip değildir. Öyleyse, AKP, Erdoğan, bürokratları veya başkaları, elbette her suç işleyen yargılanmalıdır ve yargıdan kaçılmaz, kaçılamaz.

İhvan'ın zor günleri!Mısır'ın ilk seçilen Cumhurbaşkanı

Muhammed Mursi ve 145 İhvan mensubu hakkında verilen idam kararı bölgede derin rahatsızlıklara yol açtı. Suçlamalar son derece gülünç, mahkeme İhvan liderlerini içeri tıkayan iradenin emirlerini yerine getiriyor:

Hatırlanacağı üzere Ocak-2011'de ayaklanma sırasında silahlı 800 “yabancı” Gazze-Sina arasındaki tünellerden Mısır'a geçerek Kahire'deki hapishaneye baskı düzenlemişti. Baskında binlerce tutuklu ve mahkum firar etti. Hakim Şaban Şami, Mursi ve 35 kişinin, devletin çıkarlarına zarar vermek amacıyla “bir terör örgütü” olan Hamas'a istihbarat sağladığını, dahası Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları'yla da suç amaçlı işbirliği ve casusluk yaptığını iddia ediyor. Duruşmalar sırasında Türkiye ile ilişkiler de sıklıkla zikredildi. 129 kişiye “hapishane baskını”, 16'sına casusluk suçundan idam veya müebbet hapis cezası veren hakime göre “3 Temmuz darbesi ordunun desteklediği bir devrimdir; devrim Mursi'nin cumhurbaşkanlığı sıfatını yok etmiştir.” Yani seçimle işbaşına gelen, darbe ile devrilmiştir.

Bu gülünç yargı müsameresi kimsenin vicdanını tatmin etmiş değil. 90 yıllık bir teşkilatın önde gelen liderleri (Muhammed Bedii, Muhammed Biltaci, Hayrat Şatır, A. Muhammed Abdulati vd.) göz göre göre ölüme götürülmektedir. İslam alimi Yusuf el Kardavi de idam cezasına çarptırılanlar arasında. Beş bin şehit, 40 bin tutuklu ve idam kararları yetmiyormuş gibi Mısır Bakanlar Kurulu'nun Aralık-2013'te aldığı kararla Müslüman Kardeşler “terör örgütü” ilan edildiğinden, İhvan'la bağlantısı olan herkes terörist olup malı mülkü müsadere edilmek istenmektedir. İdam kararının açıklanmasından bir gün önce (15 Haziran) darbeci yönetimin hakimlerin maaşına yüzde 30 zam yaptığını duyurması dikkatlerden kaçmadı.

Darbeciler durduralamayacak olursa bölge yeni bir kaosun içine sürüklenmiş olacak. Kral Selman'a mektup yazan 160 Suud'lu alim, Mısır'daki olayların

bölgenin tamamını etkileyecek potansiyelde olduklarını, idamların durdurulması için Kral'dan yetkilerini kullanmasını talep ettiler. Suud'la beraber darbenin arkasında duran Körfez monarşilerinde şimdi Sisi'ye karşı belli belirsiz tavırlar gelişmeye başladı.

Mısır'da olup bitenler normalde dünyayı ayağa kaldırmalıydı. Geçen ay, Sisi'nin Almanya ziyareti sırasında idamlar konusunda uyarılması bekleniyordu; Almanya ve AB canibinden beklenen dozda tepki gelmedi. İngiltere, idam kararlarının açıklanmasından sonra Sisi'yi Londra'ya davet etti. Amerika bölgenin siyasi haritalarını yeniden çizmeye çalışırken Mısır'ı bir cunta yönetimiyle denetim altında tutuyor.

İran, diplomatik bir dille ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü seviyesinde yaptığı açıklamayla İhvan'a şiddetten kaçınmasını, yönetime de baskı yapmamasını tavsiye etti, bu arada Mursi için “seçilmiş cumhurbaşkanı” vurgusunu yaptı. Devrimci İran'dan daha fazlası beklenirdi.

En sert tepkiyi Türkiye gösterdi. Cumhurbaşkanı R. Tayip Erdoğan sadece darbecilerin cürmüne değil, Batı dünyasının ikiyüzlülüğüne de dikkat çekti. Başbakan Davutoğlu ve Dışişleri Bakanı da beklendiği üzere sert açıklamalar yaptılar. CHP, MHP ve HDP'den idamlarla ilgili dikkate değer bir ses yükselmedi. Demokratik teşekküller, dernekler, sendikalar, odalar, laik medya ve aydınlar dillerini yutmuş durumda. Yine Müslüman'ın derdiyle Müslümanlar dertlendi. SP lideri idamları lanetledi.

İslam dünyasının bir bölümü parçalanıyor, bir bölümünde; toplumsal dönüşümü sağlayacak İslamî gruplar ya baskı altına alınıyor veya tasfiye ediliyor. Bu acıtıcı bir operasyondur ama beyhudedir. İslamî hareketler basit örgütler değildirler; derin tarihsel ve geniş toplumsal gerçekliklerdir. Mihnet zamanı yaşayan İhvan hem sosyal hem politik bir hareket olarak eninde sonunda tarihsel rolünü oynayacaktır.

34 YORUM 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMAN

DAĞISTAN ÇETİNKAYA KRAL VE SOYTARI

Fertler arası münasebetlerin af ve müsamaha çizgisinde sürmesi en güzel olandır;

fakat toplum hayatı, adalet üzerine oturur ve adalet temelinde cereyan eder.

Page 35: Zamandk316 eg

35 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ35 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANYORUM

Ekrem Dumanlı

Kanlı bir maceraya hayır!7 Haziran seçimleri hiç kuşkusuz, bir dönüm nok-

tasıdır. Halk, 13 yıl sonra AK Parti'yi, tek başına ülkeyi yönetmekten azletti. “Yeter artık” dedi. Bu açık mesajı hâlâ anlayamayan; anlasa bile yeni bir hamle ile bu ibret dersini savuşturmak isteyenler var. Mümkün mü? Hayır! Seçmen çok ağır bir tokat vurdu. Şamar, iktidarın kibrine, kanun tanımazlığına, lüks ve şatafatına, perva-sız yöntemlerle yapılan kutuplaştırmaya idi.

Tayyip Erdoğan şimdilerde herkese ağır hakaretler savurmuyor, “ego” aleyhine konuşuyor, birlik-dirlik mesajları veriyor; hatta tarafsızlık havası uyarmaya bile çalışıyor. O kadar çok köprü yıktı ki! Parti liderlerini Saray'a davet edebileceğini söyledi; ama hiçbir lider bu teklifi kabul etmedi. Eğer her şeyi sonsuza kadar iktidarda kalacağınızı düşünerek yapar, empatiden uzaklaşır, sorumluluk duygunuzu yitirirseniz; bir gün böyle ortada kalıverirseniz.

Şimdi bir sıkışmışlık hali var siyaset arenasında. Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının açılmasına şiddetle karşı. Ancak oy verenlerin yüzde 60'ı yolsuzluk soruşturulsun istiyor. Ayrıca “Milli irade” herkesi (en çok da Cumhurbaşkanını) demokratik/hukuk sınırına çekilmeye davet ediyor. Kaçış yok.

ERKEN SEÇİM OLURSA…Daha ilk günden Cumhurbaşkanı'nın yeni bir seçim

istediği söylendi, yazıldı. Saray bu iddiaları yalanla-madı. Hatta bir-iki mülakatta “erken seçim”, “tekrar seçim” mesajı verildi. Erken seçimi gerektiren siyasi bir denklem yok aslında. Millet iradesi çok net. Pek çok koalisyon alternatifi hayata geçi-rilebilir. Erken seçimin ülke ekonomisine çok ağır bir fatura ödeteceği de kesin.

Peki erken (ya da tekrar seçim) yapılırsa ne değişir? Normal şartlarda hiçbir şey değişmez. Halk 13 yıllık iktidar partisinin artık yorulduğunu, kuruluş felsefesini kaybettiğini; hatta kirletildiğini düşünüyor ve ara verip dinlenmesini istiyor. Er-ken seçim yapılır ve şu anki tablo değişmezse bir daha mı erken se-çime gidilecek? Zaten pek çok yorumcuya göre erken seçimde AK Parti daha da eriyecek. Tabii ki bu öngörü her şeyin normal bir s e y i r d e d e v a m edeceği d ü ş ü -nülerek d i l e getiriliyor.

Ne var ki erken seçim isteyenlerin tu-tumu sıra dışı bir planın varlığına dair kuşkuya sebep oluyor. Nitekim çok ağır ithamlar yapıldı; muhatap-larından herhangi bir cevap gelmedi. Bu sessizlik erken seçime gidildiği takdirde bir kaos planı

yapıldığına dair şüpheleri artırıyor. Mesela deniyor ki: “Seçim yenilgisini bastırmak için Türk ordusu Suriye'de savaşa sokulacak.” Olur mu olur. İktidarın şakşakçıları da birkaç gündür PYD üzerinden savaş çığırtkanlığı yapıyor. Neymiş? PYD, IŞİD'den daha tehlikeliymiş. Biri de çıkıp demiyor mu: “E birader bu PYD'nin lideri Salih Müslim'i MİT tesislerinde günlerce misafir etmemiş miydiniz? Tayyip Erdoğan başta olmak üzere pek çok AKP yetkilisi PYD'yi ve liderini bağrına basmamış mıydı?”

İktidar koltuğunun emanet olduğunu düşünmeyip o fani makamları nesiller boyu kendi mülkü sananlar-dan her şey beklenebilir maalesef. Tarih kitapları, tacını tahtını sarayını bırakmamak için ülkesini cayır cayır yakan adamları anlatır sürekli. Ancak demokrasilerde iktidar mutlak da değildir ebedî de...

Sadece ülke dışı kaotik planlar değil insanları kaygıya sevk eden. Seçim atmosferine girildiğinde ülke içi de karıştırılıyor. 7 Haziran öncesi yaşanan kâbusları hatırlayın lütfen. Bir savcının Çağlayan Adliyesi'nde şehit edilmesine dair somut delillerin hâlâ saklanması, Fenerbahçe futbol takımına karşı düzenlenen ölümcül saldırının gizemini hâlâ koruması, HDP Diyarbakır mitingine bombalı saldırının hâlâ aydınlatılamaması...

Görünen o ki birileri “milli iradenin tecellisi”ne razı değil. Normal şartlarda yapılan erken seçimin tabloyu değiştirmeyeceğini bilenler kaotik olaylarla HDP'yi barajın altına itmeyi, koalisyon senaryoları ile MHP'yi

tüketmeyi, “istikrar” güzelleme-leriyle yeniden “oyları ütmeyi” planlıyor. Hesaplayamadıkları bir gerçeği hatırlatmakta fayda var: Kendi suçlarını örtbas ede-bilmek için memleketi ateşin içine atmak isteyenler her kaotik hamlede yakayı ele verecek ve derin planları akim kalacak. Onlarca yıldır kaotik olaylarla siyaset mühendisliği yapanlar bu ülkede değer üretemedi. Geçici zaferleri bile onların

hezimetiydi aslında. En doğrusu toplum vicdanının sandığa yansıttığı iradeyi

içine sindirmek ve bu ülkeyi demokratik hukuk devleti yörüngesine yeXniden taşımak. Kaos planları geçmişte işe

yaradı; ama artık miadını doldurdu. Bu saatten sonra savaş tuzağı kuranlar da iç kargaşa planı yapanlar da halkı kandıramaz. Kandıramayacak da…

Parti devleti çöktü!7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını bir cümleye

indirgeyin deseniz cevabım net: Halk, parti devletini çökertti. 13 yıldır sırtında taşıdığı ve başarıdan başarıya ulaştırdığı AK Parti'ye tek başına hükümet kurma hakkı ve yetkisini vermedi.

Parti devleti!Valilerin, kaymakamların, hakimlerin, savcıların,

maliyecilerin vs. devletin değil; iktidar partisinin emrine girerek anayasa ve yasaların dışına çıkması parti devleti haline geldiğimizin ispatıydı. “Milli irade” bu hoyratlığa, kaba saba baskıcılığa isyan etti ve “Artık yeter!” dedi.

Peki bürokratlar bunun farkında mı? Büyük ço-ğunluğu evet. Bir de 7 Haziran'daki depremi tam hissetmeyenler var. Onlar hâlâ devletin memuru değil; partinin neferi gibi hareket ediyor sanki. Görüntü öyle çünkü.

Mesela Ankara Başsavcısı Harun Kodalak, siyasi göndermeler içeren bir mesaj yayınladı. Bir başsavcıya yakışmayan beyan Türkiye'nin adaletten ne kadar uzaklaştığını da ortaya koydu maalesef. Harun Bey'e sormak gerekiyor: Sayın savcı, sizin de işaret ettiğiniz bazı davalardaki hukuk dışı işlerin farkında mısınız? Mesela emriniz altındaki savcı Serdar Coşkun'un terör örgütü suçlaması yönelttiği bir dava geçen hafta gümbür gümbür çöktü. Bir araba hırsızlığından terör örgütü suçlaması çıkarmak için bir itirafçı bulunmuştu. Bütün dava bir polis memurunun akıl dışı iddiasına dayandırılıyordu. O memur ilk mahkemede kendisine Emniyet'teki Organize Suçlarla Mücadele Şube Mü-dürü Erdinç Elpe ile Organize Şube Müdür Yardımcısı Murat Çelik'in baskı yaptığını, zorla ifade alındığını ve bütün söylenenlerin yalan olduğunu söyledi. Dava daha ilk celsede çöktüğüne göre Sayın Savcı'nın söyleyeceği adil bir şeyler olmalı değil mi? Aslında çökmeyen dava mı kaldı? 19 yıl önce işlenen bir faili meçhulü “cemaat”e yıkmak isteyen eski ve kirli bir istihbaratçının laflarıyla insanlar derdest edildi. Ortada bir delil var mı? Sıfır!

Nitekim meslekten ihraç edilmiş bir adamın beyanı çürük çıkınca gözaltına alınanların ta-

mamı serbest bırakıldı. Tahşiye davası tam bir saçmalık; ama hâlâ Hidayet Karaca tutuklu. Bunun hukukla, vicdanla, insafla alakası var

mı Allah aşkına!Halk, parti devletini lime lime etti; hukuk dışı

uygulamalar sürerse daha da edecek. Bütün devlet görevlilerinden tek şey istiyor vatandaş: Lütfen görevini herhangi bir partiye, ideolojiye, cemiyete/cemaate, derneğe vs. peşkeş çekme; adaletten ayrılma.

Devlet halkının tamamından vergi toplar ve o bütçeyi vatandaşlarına hizmet için kullanır. Bu nedenle devlet görevlisi kişiler bir partinin ya da liderin kulu-kö-lesi değildir. Ne yazık ki şakülü epeydir kaydı devletin. Ve halk bu duruma isyan etti. Devlet zırhına bürünmüş zulmün bir partiye râm edilmesi olsa olsa baas rejimle-rinde görülebilir. Türkiye parti diktatörlüğünden tabii ki tamamen kurtulacak; ama emin değilim bazı devlet görevlileri bu gidişatın farkında mı?

Page 36: Zamandk316 eg

36 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ

1 2

3

4

5

Suyun bir hali

Avuç içi

Bir nota

Canl, neşeli sokulgan

Yl

Jüpiter’in bir uydusu

Bir deyim

Ksaca num

ara

Büyük tarla faresi

Bir hayvan

Bakrn remzi

Baş, kelle

Sera

İki yüzü beyaz kapsz yorgan

Padişah unvan

Bir asker snf

Bir kş sebzesi

Yaş olmayan

Yahudi takkesi

Derviş selam

Lezzetli bir balk

Evlenmem

iş hanm

Sonsuz, ölüm

süzBilgiçlik taslayan

Resimdeki

NBA’li basketçim

izDev dalga

Tropik bir bitki

Boyutlar

Üzücü

Dağ keçisi

Tutsaklk

Bir halife

İstanbul’un bir ilçesi

Kakm

İlgilendirmez

manasnaKoyun

yavrusu

Suçu bağşlam

aAjda’nn bir

hecesi

Kör

Çocuklu kadn

Azerbaycan paras

Baykuş

Uğur

Haya

Kuran’da bir sure

Başa bela

Yabani hayvan barnağGörkem

Yükselme,

yücelme

Bir kümes

hayvan

Lantann rem

ziBir harfin okunuşu

Bir nota

Pulluk, büyük saban

Yanardağ ifrazat

Mertebeler

İslam hece

vezniResim

deki futbolcu

Bir deyim

Kastamonu

ilçesi

Hane

Soylu

Saç teli

Merhem

Baston

Birden

Allah’n adn anm

a

Tortu, çökelti

Öz olmayan

Bir sahabe (Selm

an-...)

Tedavi, tbbi yardm

Karşk renkli

Bilim

Osmanl’da

bir asker snfKars’n bir

ilçesi

Denizin kabarm

asBir harf

Nesil

Doktorluk, tababetBir alim

(Fahrettin...)

Babann kz kardeşi

Gemi odas

Telin

Hac’da bir yer ad

Sodyumun

sembolü

y.sab rioglu@za m

an.com.tr

1926 ŞUBAT 2013 SALI ZA M

ANBULM

ACAHa zýr la yan: YAL ÇIN SAB RÝ OÐ LU

Acele, tez

Ağaçlkl yol

Bir nota

Örnek, tür

Müjde

Volga’nn bir kolu

Ksaca m

anganez

San, nam

Ekmek

Ksa olmayan

Bursa’da bir göl

Bir imla

işareti

Gümüşün

remzi

Kşkrtma

Baz hayvanlarn uçm

a organ

BağrsaklarSaç sakal

kesen esnaf

Kymetli

madende

saflk derecesi

ÞÝF R

E KE LÝ M

E:1

23

45

KE

ME

A

VI

SU

DO

KU

BU

LMA

CA

Tab lo da ki tram lý ka lýn

çiz gi ler le be lir len miþ 3’e

3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar ra kam

la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-rin. Öy le yer leþ tir m

e yap-m

a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük-le ri dol dur du ðu nuz da tab lo nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol-dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam

lar dan bi rer kez kul la nýl m

ýþ ol sun.

417

298

81

36

52

75

1684

325

174

9

419

753

9864

32

47

51

83

685

219

15

43

26

98

7

29

87

15

64

3

37

64

98

15

2

87

15

49

63

2

95

28

36

47

1

64

32

17

98

5

29

87

13

46

5

16

75

24

38

9

53

48

69

72

1

SOLDAN SAĞA 1) Ana erki temeline

dayanan, anay esas alan topluluk anlayş, m

aderşahi, matriarkal.–

Katksz, ar, katşksz, halis, has. 2) Salatalara, yem

eklere ekşilik vermek

için kullanlan ekşimiş üzüm

, elma,

limon vb. suyu.– Doğada kendili-

ğinden yetişen (bitki). 3) Görevden alm

a.– Duygular, düşünceleri belir-tecek biçim

de yüzde beliren kml-

danşlar, hareketler. 4) Kbrs’ta bir şehir.– Hal, durum

, key yet.– Kiloam-

perin ksa yazlş. 5) Parola.– Yetenek, istidat. 6) Yenm

eye elverişli olan her şey.– Başarsz. 7) Çoğunlukla valilerce yönetilen ve yönetim

bakmndan bir

tür bağmszlğ olan büyük il.– Güm

üş parlaklğnda, dem

ir sertliğinde, kolay işlenebilen ve kolayca tel durum

una getirilebilen bir elem

ent. 8) Bir eğrinin yanndan geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru, m

ümas.–

Saman rengi, açk sar. YUKARIDAN

AŞAĞIYA 1) Sinirli olma durum

u veya sinirli bir biçim

de davranma, sinirlilik.

2) Tanzimat dönem

inde kara ordusu. 3) Çok anlayşl ve sezgili (kim

se).–

Yemeklere konulan bir m

adde. 4) Eski dilde yem

e.– Boğa, tosun. 5) Bir nota.– İhtiyaç duyulan şey, gerekli şey. 6) Toplu olarak ibadet edilm

ek için yaplm

ş yer, ibadethane. 7) Karşlk beklenilm

eden yaplan yardm,

kayra, lütuf, kerem, ihsan, inayet.

8) Mikroskopla yaplan incelem

ede bazen lam

larn üstüne kapatlan dört köşe, küçük ve ince cam

parças.– Olum

suzluk manas veren bir ön ek.

9) Yaman, zekî. 10) Uyank, dikkatli.–

Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölüm

ü. 11) En ksa zaman parças.–

Li eri dokumaclkta kullanlan bir

bitki. 12) Pul bilgisi, pul koleksiyon-culuğu, pulculuk.

Dünkü bulmacalarn çözüm

leri

BulmacaRefik Aydýn

r.ay din@za m

an.com.tr

D

Ç T

O

P A

R L

A K

A P

N

M

K M

A

J D

E

M

C A

B N

U

D

Ü

Ý U

Y

E B

Ý L

A T

R R

V Ð

R

R H

D

İ

Ş E

K F

V S

P L

D

P

R A

Ö

E C

T Þ

G E

K E

U

E Ý

Þ M

Y

J M

Ý

S L

Ü

Y A

D

Ç H

O

M

U

Z E

Z Z

İ G

A N

A

L K

Ý E

R U

I

Ý L

C Ý

Ð T

D

R R

K D

Ý

B Ð

V Z

E T

E Þ

O

D

V

J R

M

F Ü

U

M

L

Z K

N

D

M

C

E I

B U

N

Ý

R T

E Ý

Þ R

E N

C N

E

V İ

D

L E

K H

Z

T A

P

A J

S U

L

D

C F

U

H

Ü

M

T R

K S

M

A Ü

Þ

V G

R E

T O

N

E

L N

İ

Z C

E S

Ö

O

A Ý

R O

Y

Ý P

C S

S U

Z

K B

T P

V H

İ

Z E

Ý Þ

M

K S

Z T

S L

A N

N

Ü

R R

P A

İ C

Ð N

A

M

Ý N

A

N

G U

N

M

J

K R

Þ D

K

D

P R

İ E

Ý S

M

A İ

L Ý

Ý K

K Ü

M

R L

N

D

Ð R

F U

A

Þ A

V İ

Ü

P A

N

E V

Ü

G Z

R B

K A

P R

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir m

isiniz?ATO

M, ALİBEY, BATM

AN, CIM

BIZ, ÇUPRA, DÜZCE, ELDİVEN, FRAPAN

, GÜVEN, H

AMDÝ,

ÝSMAİL, KRO

NÝK, LEZİZ, M

UHAM

MED, N

URSEL, OM

UZ, ÖZKAN

, PERGEL, RİKKAT, SÝSMİK, ÞÝAR,

TOPARLAK, UÐUR, ÜM

RANİYE, VÝZÝTE, YEŞİM

, ZİGANA.

12345678

12

34

56

78

910

1112

12345678

12

34

56

78

910

1112

H E

M

A T

O L

O J

İ

P

E B

E D

İ Y

E T

Ç

İ R

Y U

M

A K

T

O R

E R

O

A T

A K

B

A K

A L

İ T

M

A T

K

İ F

A F

N

O

O L

P

E L

E R

İ N

T

L İ

M

İ T

E T

N

A D

İ

A P

O L

E T

H

E S

A P

36 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANBULMACA

BULMACALARIN CEVAPLARI 37'NCİ SAYFADA

Page 37: Zamandk316 eg

37 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ

12

3

4

5

Suyu

n bi

r ha

li

Avuç

içi

Bir

nota

Canl,

neşe

li so

kulg

an

Yl

Jüpi

ter’

in b

ir

uydu

su

Bir

deyi

m

Ksa

ca

num

ara

Büyü

k ta

rla

fare

si

Bir

hayv

an

Bak

rn re

mzi

Baş,

kel

le

Sera

İki y

üzü

beya

z ka

psz

yor

gan

Padişa

h un

van

Bir

aske

r s

nf

Bir

sebz

esi

Yaş

olm

ayan

Yahu

di

takk

esi

Der

viş

sela

m

Lezz

etli

bir

balk

Evle

nmem

han

m

Sons

uz,

ölüm

süz

Bilg

içlik

ta

slay

an

Resi

mde

ki

NBA

’li

bask

etçi

miz

Dev

dal

ga

Trop

ik b

ir bi

tki

Boyu

tlar

Üzü

Dağ

keç

isi

Tuts

aklk

Bir

halif

e

İsta

nbul

’un

bir

ilçes

i

Kak

m

İlgile

ndirm

ez

man

asn

aKo

yun

yavr

usu

Suçu

bağşl

ama

Ajd

a’n

n bi

r he

cesi

Kör

Çocu

klu

kad

n

Aze

rbay

can

para

s

Bayk

Uğu

r

Hay

a

Kura

n’da

bi

r su

re

Başa

bel

a

Yaba

ni

hayv

an

barn

Gör

kem

Yüks

elm

e,

yüce

lme

Bir

küm

es

hayv

an

Lant

ann

re

mzi

Bir

harf

in

okun

uşu

Bir

nota

Pullu

k, b

üyük

sa

ban

Yana

rdağ

ifr

azat

Mer

tebe

ler

İsla

m h

ece

vezn

iRe

sim

deki

fu

tbol

cu

Bir

deyi

m

Kast

amon

u ilç

esi

Han

e

Soyl

u

Saç

teli

Mer

hem

Bast

on

Bird

en

Alla

h’n

ad

n

anm

a

Tort

u, ç

ökel

ti

Öz

olm

ayan

Bir

saha

be

(Sel

man

-...)

Teda

vi, tb

bi

yardm

Karşk

renk

li

Bilim

Osm

anl’

da

bir

aske

r s

nf

Kars

’n b

ir

ilçes

i

Den

izin

ka

barm

as

Bir

harf

Nes

il

Dok

torl

uk,

taba

bet

Bir

alim

(F

ahre

ttin

...)

Baba

nn

kz

kard

eşi

Gem

i oda

s

Telin

Hac

’da

bir

yer

ad

Sody

umun

se

mbo

y.sa

b ri

og

lu@

za m

an

.co

m.t

r

1926

ŞU

BAT

2013

SA

LI Z

A M

AN

BULM

ACA

Ha z

ýr la

yan

: YA

L ÇIN

SA

B R

Ý OÐ

LU

Acel

e, te

z

Ağa

çlk

l yo

l

Bir

nota

Örn

ek, t

ür

Müj

de

Volg

a’n

n bi

r ko

luK

saca

m

anga

nez

San,

nam

Ekm

ek

Ksa

olm

ayan

Burs

a’da

bir

lBi

r im

la

işar

eti

Güm

üşün

re

mzi

Kşkr

tma

Baz

ha

yvan

larn

ma

orga

n

Bağ

rsak

lar

Saç

saka

l ke

sen

esna

f

Kym

etli

mad

ende

sa

flk

dere

cesi

ÞÝF

RE

KE

LÝ M

E:

12

34

5

KE

ME

A

VI

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tr

am lý

ka lýn

çi

z gi le

r le

be lir

len m

iþ 3

’e

3’lü

k ka

re le

re,

1’den

9’a

ka

dar

ra ka

m la

rý b

i rer

ke

z ku

l la na

rak

yer l

eþ ti

-ri

n. Ö

y le

yer l

eþ tir

me

yap-

ma l

ý sý n

ýz k

i, bü

tün

3 lü

k-le

ri d

ol d

ur d

u ðu

nu

z da

tab l

o nun

bü t

ün k

u tu l

a rý

yu ka

rý da

n aþ

a ðý y

a ve

sol

-da

n sa

ða 1

’den

9’a

ka d

ar

ra ka

m la

r dan

bi r

er k

ez

kul la

nýl m

ýþ o

l sun

.

4 1 7

29 8

8 1

3 6

5 2

7 5

16 8 4

3 2 5

1 7 4

9

4 1 9

7 5 3

9 8 64

3 2

4 7

5 1

8 3

6 85

2 1 9

15

43

26

98

7

29

87

15

64

3

37

64

98

15

2

87

15

49

63

2

95

28

36

47

1

64

32

17

98

5

29

87

13

46

5

16

75

24

38

9

53

48

69

72

1

SOLD

AN S

AĞA

1) A

na e

rki t

emel

ine

daya

nan,

ana

y e

sas

alan

top

lulu

k an

layş

, mad

erşa

hi, m

atri

arka

l.–

Katk

sz,

ar

, katşk

sz,

hal

is, h

as. 2

) Sa

lata

lara

, yem

ekle

re e

kşili

k ve

rmek

in k

ulla

nla

n ekşi

miş

üzü

m, e

lma,

lim

on v

b. s

uyu.

– D

oğad

a ke

ndili

-ği

nden

yet

işen

(bi

tki).

3) G

örev

den

al

ma.

– D

uygu

lar

, düş

ünce

leri

bel

ir-te

cek

biçi

mde

yüz

de b

elir

en kml-

danşl

ar, h

arek

etle

r. 4

) Kb

rs’

ta b

ir

şehi

r.– H

al, d

urum

, key

yet.

– K

iloam

-p

erin

ks

a ya

zlş.

5) P

arol

a.–

Yete

nek,

is

tida

t. 6

) Yen

mey

e el

verişl

i ola

n he

r şe

y.–

Baş

arsz

. 7) Ç

oğun

lukl

a va

liler

ce

yöne

tile

n ve

yön

etim

bakmn

dan

bir

tür

bağm

szlğ o

lan

büyü

k il.

– G

ümüş

pa

rlak

lğn

da, d

emir

ser

tliğ

inde

, kol

ay

işle

nebi

len

ve k

olay

ca t

el d

urum

una

geti

rile

bile

n bi

r el

emen

t. 8

) Bir

eğr

inin

ya

nnd

an g

eçen

ve

ona

anca

k bi

r no

ktad

a değe

n doğr

u, m

ümas

.–

Sam

an r

engi

, aç

k sa

r.

YUK

ARID

AN

AŞAĞ

IYA

1) S

inir

li ol

ma

duru

mu

veya

si

nirl

i bir

biç

imde

dav

ranm

a, s

inir

lilik

. 2)

Tan

zim

at d

önem

inde

kar

a or

dusu

. 3)

Çok

anl

ayş

l ve

sez

gili

(kim

se).–

Yem

ekle

re k

onul

an b

ir m

adde

. 4)

Eski

dild

e ye

me.

– B

oğa,

tos

un. 5

) Bir

no

ta.–

İhti

yaç

duyu

lan şe

y, g

erek

li şe

y.

6) T

oplu

ola

rak

ibad

et e

dilm

ek iç

in

yap

lmş

yer

, ib

adet

hane

. 7) K

arş

lk

bek

leni

lmed

en y

apla

n ya

rdm

, ka

yra,

lütu

f, ke

rem

, ihs

an, i

naye

t.

8) M

ikro

skop

la y

apla

n in

cele

med

e b

azen

lam

lar

n üs

tüne

kap

atla

n dö

rt

köşe

, küç

ük v

e in

ce c

am p

arça

s.–

O

lum

suzl

uk m

anas v

eren

bir

ön

ek.

9) Y

aman

, zek

î. 10

) Uya

nk,

dik

katl

i.–

Giy

sile

rin

boy

na g

elen

, boy

nu ç

evir

en

böl

ümü.

11)

En

ksa

zam

an p

arça

s.–

Li e

ri d

okum

acl

kta

kulla

nla

n bi

r bi

tki.

12) P

ul b

ilgis

i, pu

l kol

eksi

yon-

culuğu

, pul

culu

k.

nk

ü b

ulm

aca

lar

n ç

özü

mle

ri

Bulm

aca

Refi

k Ay

dýn

r.ay

din@

za m

an.c

om.t

rD

Ç

T

O

P

A

R

L

A

K

A

P

N

M

K

M

A

J D

E

M

C

A

B

N

U

D

Ü

Ý U

Y

E

B

Ý

L

A

T

R

R

V

Ð

R

R

H

D

İ Ş

E

K

F

V

S

P

L

D

P

R

A

Ö

E

C

T

Þ

G

E

K

E

U

E

Ý

Þ

M

Y

J M

Ý

S

L

Ü

Y

A

D

Ç

H

O

M

U

Z

E

Z

Z

İ G

A

N

A

L

K

Ý E

R

U

I

Ý L

C

Ý

Ð

T

D

R

R

K

D

Ý B

Ð

V

Z

E

T

E

Þ

O

D

V

J R

M

F

Ü

U

M

L

Z

K

N

D

M

C

E

I B

U

N

Ý

R

T

E

Ý Þ

R

E

N

C

N

E

V

İ D

L

E

K

H

Z

T

A

P

A

J S

U

L

D

C

F

U

H

Ü

M

T

R

K

S

M

A

Ü

Þ

V

G

R

E

T

O

N

E

L

N

İ Z

C

E

S

Ö

O

A

Ý

R

O

Y

Ý P

C

S

S

U

Z

K

B

T

P

V

H

İ

Z

E

Ý Þ

M

K

S

Z

T

S

L

A

N

N

Ü

R

R

P

A

İ C

Ð

N

A

M

Ý

N

A

N

G

U

N

M

J K

R

Þ

D

K

D

P

R

İ E

Ý

S

M

A

İ L

Ý

Ý K

K

Ü

M

R

L

N

D

Ð

R

F

U

A

Þ

A

V

İ Ü

P

A

N

E

V

Ü

G

Z

R

B

K

A

P

R

Aþa

ðýd

ak

i k

eli

me

leri

ta

blo

nu

n i

çin

e s

erp

iþti

rdik

. B

un

larý

bu

lab

ilir

mis

iniz

?A

TO

M,

ALİB

EY,

BA

TM

AN

, C

IMB

IZ,

ÇU

PR

A,

ZC

E,

EL

DİV

EN

, F

RA

PA

N,

VE

N,

HA

MD

Ý,

ÝSM

AİL

, K

RO

NÝK

, L

EZİZ

, M

UH

AM

ME

D,

NU

RS

EL

, O

MU

Z,

ÖZ

KA

N,

PE

RG

EL

, RİK

KA

T, S

ÝSMİK

, Þ

ÝAR

, T

OP

AR

LA

K,

UR

, Ü

MR

ANİY

E,

VÝZ

ÝTE

, Y

EŞİM

, ZİG

AN

A.

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

H

E

M

A

T O

L

O

J İ

P

E

B

E

D

İ Y

E

T

Ç

İ

R

Y

U

M

A

K

T

O

R

E

R

O

A

T A

K

B

A

K

A

L İ

T

M

A

T

K

İ F

A

F

N

O

O

L

P

E

L E

R

İ

N

T

L

İ M

İ

T E

T

N

A

D

İ

A

P

O

L E

T

H

E

S

A

P

1

2

3

4

5

6

Tem

bih

sözü

Resim

deki

güne

yilim

iz

Afrik

a’nn

ku

zeyin

de b

ir ül

keÖz

Kura

n’da

bir s

ure

Uyga

rlk

Sanm

a

Lityu

mun

re

mzi

Bir t

ür b

ulut

Silisy

umun

re

mzi

Bir i

çece

k

Su

İllet,

dert

Giys

i kol

u

Bir s

oru

En kü

çük

aske

ri bi

rlik

Yoga

’nn

hece

si

Rüzg

ar

Köpe

k yiy

eceğ

i

Odac

Bary

umun

re

mzi

Ekin

Bir m

eyve

Dutu

n siy

ah

olan

Bir i

limiz

Elçi

Bir n

ota

Kabi

liyet

Ksa

kesil

miş

saç

Sure

leri

oluş

tura

n

Osm

anl

padişa

h

(...M

ehm

et)

Bir b

ağlaç

GS’n

ku

rucu

su

Özen

siz

Burs

a’da b

ir m

edre

se

Evlek

Bir n

ota

Elek

trik p

ili kaşif

i

Bir s

ay

Yazn

, lit

erat

ür

Küçü

k yeş

il bi

tkile

r

Bir i

limiz

Bir e

t yem

eği

Bir t

ür

beze

lye

Büyü

tap

nma

Dokt

orlu

k

Kuru

olm

ayan

Tant

aln

rem

zi

Bir z

aman

di

limi

Yasa

klana

rak

koru

nan şe

y

Cüzi,

ksm

i

Bir m

üzik

aleti

Bir t

ür to

prak

Bir n

ota

Mat

baad

a bü

yük b

harf

Obur

lar

Para

bi

rimim

iz

Fiziks

el

Sata

n, sa

tc

Baze

n, b

az

vakit

Güçs

üz ki

mse

içi

n sö

ylene

n bi

r dey

im

Nike

lle

kapl

ama

Bir işte

baş

çeke

n kim

se

Bilg

i top

lama,

ha

ber a

lma

Liber

ya’n

n ul

uslar

aras

trafik

teki

rem

zi

Tğ ve

ya

firke

te ile

ya

plan

ince

da

ntel

Sahn

e dü

zeni

ne ve

m

üziğe

day

al

göste

ri tü

Söz,

lakrd

Neon

un re

mzi

Gerç

ek

Karş k

oym

a,

dire

nme

Aşur

e ay

Peyg

ambe

r aşğ

(V

eyse

l...)

Bir d

ağmz

İstek

, dile

k

Gök g

ürül

tüsü

Uçağn

bir

parç

as

Bir

peyg

ambe

r

Atn

ayağn

a ça

klr

Hoş,

yum

uşak

Resm

i hab

er

ajansmz

Arna

vutlu

k pa

ras

Başk

alar

Doğu

ma

yardm

c ol

an

kad

n

En ka

labal

k ül

ke

Bir n

ota

Bir ş

ovm

en

(...D

emire

r)Gü

müş

ün

rem

zi

Dağ

krlan

gc

Benl

ik

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.tr

1927

ŞUB

AT 20

13 Ç

ARŞA

MBA

ZA M

ANBULM

ACA

Ha zý

r la ya

n: Y

AL ÇI

N SA

B RÝ O

Ð LU

Düzc

e’de b

ir ak

arsu

yum

uz

Solu

k

Dum

an ki

riKa

ln ku

maş

Ağr’

nn

eski

ad

Japo

n çiç

ek

yapm

a san

at

Emar

e, be

lirti

Sons

uza

değin

Tarla

sn

r

Trna

k boy

as

Bir a

da ü

lkesi

Bir t

ür b

öcek

Görk

em

Bir t

ür

hasta

lk

Katm

anlar

, ta

baka

lar

Kura

n’da 1

00.

sure

nin

ad

ÞÝF R

E K

E LÝ

ME

:1

23

45

6

KE

ME

A

VI

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tra

m lý

ka lýn

çiz g

i ler le

be l

ir len

-m

iþ 3’e

3’lü

k ka

re le

re, 1

’den

9’a

ka d

ar

ra ka

m la

rý bi

rer

kez

kul la

na ra

k ye

r leþ t

i-rin

. Öy l

e ye

r leþ t

ir me

yap m

a lý s

ý nýz

ki,

bü tü

n 3

lük l

e ri d

ol du

r du ð

u nuz

da ta

b lo-

nun

bü tü

n ku

tu la

rý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya ve

so

l dan

sa ð

a 1’d

en 9

’a k

a dar

ra k

am la

r-da

n bi

rer k

ez k

ul la

nýl m

ýþ ol

sun.

NKÜ

SU

DO

KU

ÇÖZÜ

1

6 3

45

79

31 9

4

2 9 7

6 1 8

5 9

7 3 2

4 8 6

9

8 12

38

49

3 5

1

42

91

56

73

8

83

59

47

16

2

71

62

38

59

4

39

12

67

58

4

58

63

94

27

1

42

71

85

96

3

91

38

75

64

2

45

86

29

71

3

67

23

41

85

9

SOLD

AN SA

ĞA 1)

Bir

giriş

ime

işley

e-bi

lmes

i, ge

lişeb

ilmes

i için

ger

eken

pa

ra v

e kr

ediy

i sağ

lam

a işi

.– Ba

ryum

un se

mbo

lü. 2

) El g

ün,

başk

alar,

herk

es.–

Yatsd

an so

nra

kln

an v

acip

nam

az. 3

) Lez

zetli

, tat

l.–

Afrik

a’nn

doğ

usun

da to

plu

olar

ak

yap

lan

vahş

i hay

van

av.

4) B

ir re

nk.–

Bir t

ücca

rn, t

icar

i dur

umun

u, iş

inin

ge

nel s

onuc

unu

göst

eren

, bel

irli

zam

anla

rda

yaptğ h

esap

öze

ti.– T

ürk

halk

müz

iğin

de k

ulla

nla

n, ağz y

ass

bir t

ür zu

rna.

5) A

çkla

yc

nite

likte

ola

n ik

inci

cüm

leyi

biri

nciy

e ba

ğlay

an b

ir sö

z.– Y

avuz

Sul

tan

Selim

’in k

azan

za

ferle

rden

biri

. 6) H

oroz

, hin

di

vb.n

in te

pesin

de b

ulun

an krm

z d

eri

uzan

ts.–

Aşağ

gör

ülen

, değ

ersiz

. 7)

Eski

miş,

zar

arl

veya

yet

ersiz

say

lan

şeyl

eri y

eni,

yara

rl v

e ye

terli

ola

nla-

ryla

değ

iştirm

e, te

cedd

üt.–

Güze

l ko

kulu

yap

rakl

arn

dan

esan

s eld

e ed

ilen

ve y

emek

lere

kon

ulan

bir

bitk

i. 8)

Pam

uk, k

eten

vey

a ip

ekte

n, se

yrek

do

kunm

uş d

elik

li bi

r tür

kum

aş.–

Zor,

müş

kül,

güç.

YU

KARI

DAN

AŞAĞ

IYA

1) Ka

yser

i’nin

bir i

lçesi.

2) S

onsu

za k

adar

, sür

git.

3) K

endi

ni b

eğen

dirm

ek a

macy

la

yap

lan

davr

anş,

cilv

e, e

da.–

Hacd

aki

mek

ânla

rdan

biri

. 4) İ

lmî b

ir ko

nuda

de

rin b

ilgisi

ola

n, b

ilgin

.– ‘H

angi

kişi?

’ man

asn

da k

ulla

nla

n bi

r söz

. 5)

Ada

nla

n şe

y, ad

ak.–

Lity

umun

se

mbo

lü. 6

) Sam

aryu

mun

sem

bolü

.– Ha

trla

ma

gücü

, bel

lek,

hafza

. 7) İ

çine

ok k

onul

an to

rba

veya

kut

u bi

çimin

de

klf

. 8) K

olay

lkla

kan

drl

abile

n ve

ya

alda

tlab

ilen,

apt

al, b

ön. 9

) İzm

ir’in

Ke

mal

paşa

ilçes

inin

esk

i ad

.– To

runu

ol

an ka

dn.

10) O

narm

a işi

, ona

rm. 1

1) Ke

ndin

e öz

gü n

itelik

leri

yitirm

eden

lüne

mey

en te

k var

lk, f

ert.–

Nike

lin

sem

bolü

. 12)

Eğr

eti o

lara

k, ö

dünç

ola

rak.

Dünk

ü bu

lmac

alar

n ç

özüm

leri

Bulm

aca

Refik

Ayd

ýnr.a

y din

@za

man

.com

.trA

T N

A

K O

L

I O

L

D

H

E A

Y Ý

H

E Ý

T N

T

P E

Y N

Ý

R

Þ A

L Ö

E

C J

İ V

D

Ü

L E

M

R Ý

Ü

K Ü

D

E

L A

N

R U

T

U

N

E O

İ

L S

T Z

Ç U

D

Ý

R T

Ü

R L

R P

J E

İ F

R Ü

Ç

Þ E

J K

V İ

E Z

Ö

N

Ý Ð

N

M

O

M

Y A

Y Z

K A

R E

V Ç

Ü

J E

E

S E

T Y

Ý Þ

N

D

K L

V R

Ü

T

N

C İ

M

R İ

T E

Ý R

M

L F

H

A U

Ğ

T C

C M

R

Ç E

Ý L

A E

T Z

K R

E Ç

U

G R

S T

S G

B

Y R

E L

L A

G O

Ý

N

U

Ð O

Y

E O

S

Ö

R E

M

R U

Ð

H

M

T E

Þ A

R C

N

A Þ

I R

I K

N

A Ç

Ü

M

N

A L

S U

Ç

H

A Þ

Ý K

K

H

A S

S Y

Ç Y

A Ü

K

T Ð

Ö

U

L K

Ý

Ü

E İ

R V

H

Z V

D

U

L

Ç Ý

Ü

U

F M

T

G A

O

U

E A

N

Z T

Z J

A Y

Ý H

K

M

A T

A U

E N

T

N

U

Þ E

A A

C E

Y O

Z

Z Ý

N

C Ý

R

L Ý

H

B E

U

L U

Aþað

ýdak

i kel

imel

eri t

ablo

nun

için

e se

rpiþ

tird

ik. B

unla

rý b

ulab

ilir

mis

iniz

?AR

MU

T, B

AHTİ

YAR,

CİM

Rİ, Ç

ANKI

RI, D

ENİZ

Lİ, E

SPİY

E, F

AGOT

, GAL

LER,

HAR

MAN

, ÝN

TÝKA

M,

ÝSLA

M, K

İLER

, LO

KAN

TA, M

ERM

ER, N

ÝÐD

E, O

TUZU

Ç, Ö

LÇM

E, P

EYN

ÝR, R

OKE

T, S

ÝRKE

, ÞEY

TAN

, TU

RNA,

UZU

NLU

K, Ü

RDÜ

N,

VOKA

L, Y

OÐU

N, Z

ÝNCÝ

R.

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

A

N A

E R

K İ

L

S A

F

S

İ R

K E

Y

A B

A N

İ

A

Z İ

L

M

İ M

İ

K

L

B

A F

H

A L

E T

K

A

İ

M

K

A B

İ L

İ Y

E T

Y

İ Y

E C

E K

R

A T

E

E

Y A

L E

T

N İ

K E

L

T

E Ğ

E T

S

A M

A

N İ

37 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANBULMACA

12

3

4

5

Suyu

n bi

r hal

i

Avuç

içi

Bir n

ota

Canl, n

eşel

i so

kulg

an

Yl

Jüpi

ter’i

n bi

r uy

dusu

Bir d

eyim

Ksa

ca

num

ara

Büyü

k tar

la

fare

si

Bir h

ayva

n

Bakrn

rem

zi

Baş,

kelle

Sera

İki yü

zü b

eyaz

ka

psz

yorg

an

Padişa

h un

van

Bir a

sker

sn

f

Bir kş

sebz

esi

Yaş o

lmay

an

Yahu

di

takk

esi

Derv

iş se

lam

Lezz

etli b

ir ba

lkEv

lenm

emiş

han

m

Sons

uz,

ölüm

süz

Bilg

içlik

ta

slaya

n

Resim

deki

NB

A’li

bask

etçim

izDe

v dal

ga

Trop

ik bi

r bitk

i

Boyu

tlar

Üzüc

ü

Dağ

keçis

i

Tuts

aklk

Bir h

alife

İstan

bul’u

n bi

r ilçe

si

Kakm

İlgile

ndirm

ez

man

asn

aKo

yun

yavr

usu

Suçu

bağşla

ma

Ajda

’nn

bir

hece

si

Kör

Çocu

klu ka

dn

Azer

bayc

an

para

s

Bayk

Uğur

Haya

Kura

n’da

bir s

ure

Başa

bel

a

Yaba

ni

hayv

an

barn

Görk

em

Yüks

elm

e,

yüce

lme

Bir k

ümes

ha

yvan

Lant

ann

re

mzi

Bir h

arfin

ok

unuş

u

Bir n

ota

Pullu

k, b

üyük

sa

ban

Yana

rdağ

ifr

azat

Mer

tebe

ler

İslam

hec

e ve

zni

Resim

deki

fu

tbol

cu

Bir d

eyim

Kast

amon

u ilç

esi

Hane

Soylu

Saç t

eli

Mer

hem

Bast

on

Bird

en

Alla

h’n

ad

n

anm

a

Tortu

, çök

elti

Öz o

lmay

an

Bir s

ahab

e (S

elm

an-.

..)

Teda

vi, t

bbi

yardm

Karşk

renk

li

Bilim

Osm

anl’d

a bi

r ask

er s

nf

Kars

’n b

ir ilç

esi

Deni

zin

kaba

rmas

Bir h

arf

Nesil

Dokt

orlu

k,

taba

bet

Bir a

lim

(Fah

retti

n...)

Baba

nn

kz

kard

eşi

Gem

i oda

s

Telin

Hac’d

a bi

r yer

ad

Sody

umun

se

mbo

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.t

r

1926

ŞUB

AT 2

013

SALI

ZA

MA

NBULM

ACA

Ha zý

r la ya

n: Y

AL ÇI

N SA

B RÝ O

Ð LU

Acel

e, te

z

Ağaç

lkl y

ol

Bir n

ota

Örne

k, tü

r

Müj

de

Volg

a’nn

bir

kolu

Ksa

ca

man

gane

z

San,

nam

Ekm

ek

Ksa

olm

ayan

Burs

a’da

bir

göl

Bir i

mla

işa

reti

Güm

üşün

re

mzi

Kşkrt

ma

Baz

hayv

anla

rn

uçm

a or

gan

Bağ

rsak

lar

Saç s

akal

ke

sen

esna

f

Kym

etli

mad

ende

sa

flk d

erec

esi

ÞÝF

RE

KE

LÝ M

E:

12

34

5

KE

ME

A

VI

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tr

am lý

ka lýn

çiz

gi le

r le b

e lir l

en m

iþ 3’e

3’

lük

ka re

le re

, 1’d

en 9

’a

ka da

r ra

kam

la rý

bi re

r ke

z ku

l la na

rak

yer le

þ ti-

rin. Ö

y le ye

r leþ t

ir me

yap-

ma l

ý sý ný

z ki,

bü t

ün 3

lük-

le ri

dol

dur d

u ðu n

uz da

ta

b lo n

un b

ü tün

ku t

u la r

ý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya ve

sol-

dan

sa ða

1’de

n 9’

a ka

dar

ra ka

m la

r dan

bi re

r ke

z ku

l la ný

l mýþ

ol su

n.

4 1 7

29 8

8 1

3 6

5 2

7 5

16 8 4

3 2 5

1 7 4

9

4 1 9

7 5 3

9 8 64

3 2

4 7

5 1

8 3

6 85

2 1 9

15

43

26

98

7

29

87

15

64

3

37

64

98

15

2

87

15

49

63

2

95

28

36

47

1

64

32

17

98

5

29

87

13

46

5

16

75

24

38

9

53

48

69

72

1

SOLD

AN SA

ĞA 1)

Ana

erk

i tem

elin

e da

yana

n, a

nay

esa

s ala

n to

plul

uk

anla

yş,

mad

erşa

hi, m

atria

rkal

.–

Katk

sz, a

r, k

atş

ksz

, hal

is, h

as. 2

) Sa

lata

lara

, yem

ekle

re e

kşili

k ve

rmek

in k

ulla

nla

n ekşim

iş üz

üm, e

lma,

lim

on v

b. su

yu.–

Doğa

da k

endi

li-ği

nden

yet

işen

(bitk

i). 3)

Gör

evde

n al

ma.

– Du

ygul

ar,

düşü

ncel

eri b

elir-

tece

k bi

çim

de y

üzde

bel

iren

kml-

danşla

r, ha

reke

tler.

4) Kb

rs’ta

bir

şehi

r.– H

al, d

urum

, key y

et.–

Kilo

am-

perin

ks

a ya

zlş

. 5) P

arol

a.–

Yete

nek,

is

tidat

. 6) Y

enm

eye

elve

rişli

olan

her

şe

y.– B

aşars

z. 7

) Çoğ

unlu

kla

valil

erce

netil

en v

e yö

netim

bakmn

dan

bir

tür b

ağm

szlğ o

lan

büyü

k il.

– Gü

müş

pa

rlaklğn

da, d

emir

sert

liğin

de, k

olay

işl

eneb

ilen

ve k

olay

ca te

l dur

umun

a ge

tirile

bile

n bi

r ele

men

t. 8)

Bir

eğrin

in

yan

ndan

geç

en v

e on

a an

cak

bir

nokt

ada

değe

n doğr

u, m

ümas

.–

Sam

an re

ngi,

açk

sar.

YUK

ARID

AN

AŞAĞ

IYA

1) Si

nirli

olm

a du

rum

u ve

ya

sinirl

i bir

biçi

mde

dav

ranm

a, si

nirli

lik.

2) Ta

nzim

at d

önem

inde

kar

a or

dusu

. 3)

Çok

anl

ayşl v

e se

zgili

(kim

se).–

Yem

ekle

re k

onul

an b

ir m

adde

. 4)

Eski

dild

e ye

me.

– Bo

ğa, t

osun

. 5) B

ir no

ta.– İh

tiyaç

duy

ulan

şey

, ger

ekli şe

y.

6) T

oplu

ola

rak

ibad

et e

dilm

ek iç

in

yap

lmş

yer,

ibad

etha

ne. 7

) Karşlk

be

klen

ilmed

en y

apla

n ya

rdm

, ka

yra,

lütu

f, ke

rem

, ihs

an, i

naye

t. 8)

Mik

rosk

opla

yapla

n in

cele

med

e ba

zen

lam

larn

üst

üne

kapa

tlan

dör

t köşe

, küç

ük v

e in

ce c

am p

arça

s.–

Olum

suzl

uk m

anas v

eren

bir

ön e

k.

9) Y

aman

, zek

î. 10

) Uya

nk,

dik

katli

.–

Giys

ilerin

boy

na g

elen

, boy

nu ç

evire

n bö

lüm

ü. 11

) En

ksa

zam

an p

arça

s.–

Li e

ri do

kum

acl

kta

kulla

nla

n bi

r bi

tki. 1

2) P

ul b

ilgisi

, pul

kol

eksiy

on-

culuğu

, pul

culu

k.

Dün

kü b

ulm

acal

arn

çöz

ümle

ri

Bulm

aca

Refik

Ayd

ýnr.a

y din

@za

man

.com

.trD

Ç

T O

P

A R

L

A K

A

P N

M

K

M

A J

D

E M

C

A B

N

U

D

Ü

Ý U

Y

E B

Ý L

A T

R

R

V Ð

R

R

H

D

İ Ş

E K

F

V S

P L

D

P

R

A Ö

E

C T

Þ G

E K

E

U

E Ý

Þ M

Y

J M

Ý

S L

Ü

Y A

D

Ç H

O

M

U

Z E

Z Z

İ G

A N

A

L K

Ý E

R

U

I Ý

L C

Ý Ð

T D

R

R

K

D

Ý B

Ð V

Z E

T E

Þ O

D

V

J R

M

F

Ü

U

M

L Z

K

N

D

M

C

E I

B U

N

Ý

R

T E

Ý Þ

R

E N

C N

E

V İ

D

L E

K

H

Z T

A P

A J

S U

L

D

C F

U

H

Ü

M

T R

K

S M

A

Ü

Þ V

G R

E

T O

N

E

L N

İ

Z

C E

S Ö

O

A

Ý R

O

Y

Ý P

C S

S U

Z

K

B T

P V

H

İ

Z E

Ý Þ

M

K

S Z

T S

L A

N

N

Ü

R

R

P A

İ C

Ð

N

A M

Ý

N

A

N

G U

N

M

J

K

R

Þ D

K

D

P

R

İ E

Ý S

M

A İ

L Ý

Ý K

K

Ü

M

R

L N

D

Ð

R

F U

A

Þ A

V İ

Ü

P A

N

E V

Ü

G Z

R

B K

A

P R

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

ATO

M,

ALİB

EY, B

ATM

AN, C

IMBI

Z, Ç

UPR

A, D

ÜZC

E, E

LDİV

EN, F

RAPA

N, G

ÜVE

N, H

AMD

Ý, ÝS

MAİ

L, K

RON

ÝK, L

EZİZ

, MU

HAM

MED

, NU

RSEL

, OM

UZ,

ÖZK

AN, P

ERGE

L, R

İKKA

T, S

ÝSMİK

, ÞÝA

R,

TOPA

RLAK

, UÐU

R, Ü

MRA

NİY

E, V

ÝZÝT

E, Y

EŞİM

, ZİG

ANA

.

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

H

E M

A

T O

L

O

J İ

P

E

B E

D İ

Y E

T

Ç İ

R

Y

U M

A

K

T O

R

E R

O

A

T A

K

B A

K A

L İ

T

M

A T

K

İ F

A F

N

O

O

L

P E

L E

R İ

N

T

L

İ M

İ

T E

T

N

A D

İ

A

P O

L

E T

H

E

S A

P

Page 38: Zamandk316 eg

38 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANSPOR

D A N İ M A R K A’ N I N E F S A N E K A P T A N I L A R S O L S E N :

Kjaer şov yapmaz, adam geçirmezDanimarka futbolunun efsane isimlerinden Lars Olsen, Fenerbahçe'nin flaş transferi Simon Kjaer'e kefil oldu. Bir dönem Trabzonspor'da da forma giyen unutulmaz defans oyuncusu, genç vatandaşına övgüler yağdırdı. Kjaer'i adeta 'top geçer adam geçmez' şeklinde tanımlayan Olsen, "Kimse ondan şov yapmasını beklemesin. Tam bir görev adamıdır." diye konuştu.RÖPORTAJ: HASAN CÜCÜK

1Danimarka futbolunun efsane kaptanı Lars Olsen, Fenerbahçe'ye imza atan

vatandaşı Simon Kjaer'e kefil oldu. 1991-92 sezonunda Trabzonspor formasını giyen ve ardından Euro 92'de ülkesi adına kupayı kaldıran unutulmaz stoper, Kjaer'in son dönemde Danimarka'nın yetiştirdiği en önemli isimlerden biri olduğunu belirtti. 54 yaşındaki teknik adam, "Kjaer'i küçük yaş-lardan itibaren takip ediyorum. Kısa sürede Avrupa'da ses getireceğini biliyordum." dedi. Şu anda Faroe Adaları Milli Takımı'nı çalıştıran Olsen, 7,65 milyon Euro'luk bon-servis bedeliyle Türk futbol tarihinin en pahalı savunma oyuncusu unvanını alan Kjaer'i Zaman için değerlendirdi.

Kjaer, Fenerbahçe'de başarılı olur mu? Kesinlikle olur. Çünkü İtalya, Almanya

ve Fransa ligi tecrübesi olan bir oyuncunun başarısız olması için bir neden yok. Henüz 19 yaşındayken İtalya Serie A'ya transfer olan bir isimden bahsediyoruz!

Daha önce yıldız olarak Türkiye'ye gelen ancak başarısız olan çok isimler gördük! Doğru ama İskandinavya futbolcusunun

genel özelliklerine bakınca gittikleri ülkelerde hep başarılı oluyorlar. Öncelikle profesyonel bir ahlaka sahipler. Bence bu başarının olmazsa olmaz şartıdır. Görev adamlarıdır. Şov yapmıyorlar ama teknik adamın verdiği görevi eksiksiz yapıyorlar.

Fenerbahçe sizce Kjaer'i neden tercih etmiştir? Sanırım bu konuda geçmişte Fener-

bahçe formasını giyen Jes Högh ve Brian Steen Nielsen'in bıraktığı pozitif etki rol oynamıştır. Fenerbahçe Kulübü, Danimar-kalı oyuncuların mentalitesini yakından biliyor. Tabii ki Kjaer'in başarılı kariyeri en

önemli sebeptir. Kjaer'in öne çıkan özellikleri nedir? Fizik gücü yüksek bir oyuncu. Mücade-

leden kaçmıyor. Yanında oynayan oyuncuyla kolay uyum sağlıyor. Hangi görev verilirse verilsin eksiksiz yerine getiriyor.

Hep olumlu yönlerini anlattın, yok mu olumsuz bir özelliği? Hiçbir futbolcu mükemmel değildir.

Mutlaka bir eksik yönü vardır. Bence eksik yönlerinden ziyade pozitif yönlerine odaklanmak lazım. Örneğin Messi defans yapmıyor ama kimse bunu eksiklik olarak görmüyor.

Piontek, uzun toplarda isabetsiz olduğunu söyledi. Bu eksiklik değil mi? Nerden baktığınıza bağlı! Kimse Kja-

er'den gol pası beklemiyor. Onun görevi rakip forveti durdurmaktır. Maç bittiğinde Kjaer'in attığı gol veya verdiği gol pasından

ziyade önlediği gol pozisyonları gündem olacak.

Kjaer'i Türkiye'de nasıl bir atmosfer bekliyor? Ben çok uzun süre önce top koşturdum

Türkiye'de. Elbette çok şey değişti. Türk futbolu Milli Takım düzeyinde son yıllarda düşüş yaşamasına karşılık Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor gibi Avrupa'nın bildiği kulüplere sahip. Türk seyircisi için ayrı bir parantez açmak ge-rekiyor. Gerçekten muhteşemler. Sahaya çıkan oyuncuyu mükemmel motive ediyor. Kjaer böyle bir seyirci önünde oynayacağı için çok şanslı.

Ama çabuk fikir değiştiyorlar! Bu doğru fakat tuttukları oyuncuyu

kolay harcamazlar. Kjaer'in mutlaka sezona iyi bir başlangıç yapması lazım. Kendine güveni gelir iyi başlarsa. Başarılı olacağına inanıyorum.

Page 39: Zamandk316 eg

39 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ39 24 - 30 HAZİRAN 2015 ZAMANSPOR

DEMOKRASIDE KUZEY KORE, FUTBOLDA FAROE!

Her alandaki gerileme futbola da yansıdı. 2018 Dünya Kupası elemelerinde Faroe Adaları’nın da yer aldığı 4. kategorideyiz..

HASAN CÜCÜK

1Son yıllarda demokrasi, basın özgür-lüğü ve insan haklarında Kuzey Kore

ile yarışıyoruz. Üç-beş yıl öncesine kadar ‘model ülke’ olan Türkiye, son dönemde olumlu hiçbir gelişmeyle yansımıyor dünya medyasına. Hemen her alandaki gerileme futbolumuza da sirayet etmiş durumda. Dünya ve Avrupa üçüncüsü unvanlı A Millî Takım, sürekli düşüş içerisinde. Euro 2004 ve 2006 Dünya Kupası elemelerine 1. kategoriden katılan Türkiye, üst üste gelen başarısızlıklardan sonra 4. kategoriye kadar düştü. Demokrasi, insan hakları ve basın özgürlüğünde Kuzey Kore ile aynı ligde olan ülkemiz, futbolda da Faroe Adaları ile aynı kategoride.

Danimarka’ya bağlı özerk bir ülke olan Faroe Adaları’nın futbolda katettiği başarı-nın altında tanıdık bir isim bulunuyor: 1991-92 sezonunda Trabzonspor formasını giyen Danimarka Millî Takımı’nın efsane defans oyuncusu Lars Olsen. 3,5 yıldır Faroe Ada-ları’nı çalıştıran Olsen’in oyuncuları Euro 2016 yolunda hem deplasmanda hem de kendi sahasında Euro 2004 şampiyonu Yu-nanistan’ı yenerek dikkatleri üzerine çekti. Bağımsız olmamasına rağmen ülkenin tarihî geçmişinden dolayı 1988’de FIFA üyesi olan ve uluslararası turnuvulara katılma şansını bulan Faroe Adaları, yakın zamana kadar hep averaj takımıydı. Elemelere 6. katego-

riden katılan Lüksemburg, Liechtenstein, Malta, San Marino ve Andorra ile aynı kaderi paylaştı uzun yıllar. Lars Olsen’in gelmesiyle yeni bir kimliğe bürünen Faroe Adaları; Türkiye, Slo-venya, İsrail, İrlanda Cumhuriyeti, Norveç, Bulgaristan, Karadağ ve Estonya’nın bulunduğu 4. kategoriye yükselme başarısı gösterdi.

Telefonla ulaştı-ğımız Olsen, Türkiye gibi bir futbol ülkesiyle aynı kategoride bulun-maktan dolayı hem mutlu hem de şaşkın olduğunu belirterek başlıyor duygularını anlatmaya: “Şaşkınım, çünkü bulunduğu-muz kategorideki ülkelerin futbol geçmişi belli. Mutluyum, çünkü doğru yolda iler-lediğimiz ortaya çıktı.” Lars Olsen, espri yapmayı da ihmal etmiyor: “Türkiye bize rakip olmaktan kurtulduğu için sevinmeli!”

İki maçta da Yunanistan’ı yenmelerinin ses getirmesinin doğal olduğunu belirten Olsen, “Grup eleme maçlarında ortaya başarılı bir performans koyduk. Artık rakip-lerimiz bizi küçümsemiyor. Zaten aldığımız sonuçlar bunu ortaya koyuyor.” diyor. Ol-sen, başarısının karşılığı olarak kontratının 2020’ye kadar uzatıldığını söylüyor.

50 bin nüfuslu özerk Faroe Adaları’nda futbol federasyonu 1979’da kuruldu. 1988’de FIFA üyeliğinin kabul edilmesiyle

eleme gruplarında yer alan küçük ülkede futbol amatör olarak oynanıyor. Yurtdışı tercihlerinde ilk sırada yarı bağlı oldukları Danimarka geliyor. Faroe Adaları’ndaki

takımlarda top koşturanlar arasında takımın yıldız ismi 37 yaşındaki kaptan Frodi Benjaminsen öne çıkıyor. Hapishanede gardiyan olarak çalışan Benjaminsen için Lars Olsen, gülerek, “Günlük hayatta suçlularla mücadale ettiği için, sahada gol atıp suç işlemek isteyen rakip oyun-culara fırsat vermiyor!” diyor.

Faroe Adaları’nın yıldız ismi olarak FC Kopenhag formasını giyen 19 yaşındaki Brandur Olsen gösteriliyor. Lars Olsen, ta-kıma genç isimleri monte ederek yeni kadro kurduğunu belirtiyor. Mütevazi kadrosuyla en iyisini yapmak için mücadele ettiklerinin altını çizen Lars Olsen, “Ancak futbolda başarı da başarısızlık da tesadüf değildir.” diyerek anlamlı bir gönderme yapıyor.

Türkiye’nin Euro 2004 ve 2006 Dünya Kupası elemelerinde yer aldığı 1. kategoride, son yıllarda futbolda dev atılımlar yapan Belçika ve Galler gibi ülkeler bulunuyor artık. 2011’de FIFA Dünya Sıralaması’nda 62. olan Belçika, 4 yılda elde ettiği başarılarla 2. sıraya kadar yükseldi. Galler 22. sırada kendine yer bulurken, bir zamanların zirve ülkesi Türkiye istikrarlı bir düşüşle 57. sıraya kadar geriledi.

Lar

s Olse

n

Page 40: Zamandk316 eg