181

Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Embed Size (px)

DESCRIPTION

genel

Citation preview

Page 1: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali
Page 2: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

İçimizdekiŞeytan

SabahattinAli

Page 3: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

YapıKrediYayınları-968Edebiyat-249

İçimizdekiŞeytan/SabahattinAli

Düzelti:İncilayYılmazyurt

KapakTasarımı:NahideDikelBaskı:ŞefikMatbaası

1.Baskı:RemziKitabevi,1940

YKY’de1.Baskı:İstanbul,Şubat1998

6.Baskı:İstanbul,Mart2003

ISBN975-363-803-5

©YapıKrediKültürSanatYayıncılıkTicaretveSanayiA.Ş.1997

BukitabıntelifhaklarıOnkAjansLtd.Şti.aracılığıylaalınmıştır.

YapıKrediKültürSanatYayıncılıkTicaretveSanayiA.Ş.

YapıKrediKültürMerkezi

İstiklalCaddesiNo.285Beyoğlu34433İstanbul

Telefon:(0212)2524700(pbx)Faks:(0212)2930723

BilgiHattı:(0212)4730444

Page 4: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

BelkideİktidardakiŞeytan

1960’larınsonlarınadogruSabahattinAli’yinihayetokuyabilmiştim.Amabuokumalarıngeçmişeuzananbirmacerasıvardı.

Daha Galatasaray Lisesi’nde ortaokul ogrencisiyken yakın donem Turk edebiyatıyazarlarının eserlerini buyuk bir tutkuyla okuyordum. Başlangıç talihliydi; çunku halkakitap okumayı sevdirten yazarların romanlarıyla başlamıştım. Kerime Nadimi EsatMahmut,EthemİzzetBenice’yiMuazzezTahsinBerkandtakipetmişti.

Once Reşat Nuri buyuledi beni.Çalıkuşu’nu,DudaktanKalbe’yi veAkşamGüneşi’ni derinhayranlıkduyarakokudum.SonraHalideEdipveYakupKadri.Uzayıpgiderliste.

Okumakmutluluk verdikçe, hem dunya edebiyatının hem Turk edebiyatının yazarlarınakavuştukçaufkumgenişliyordu.Romanınyanısıraöykü;öyküdenbirzamansonradaşiir.

Butun bu sureçte SabahattinAli adını nereden işitmişsem işitmiştim. Eserlerini bulmakolanaksızdı.Bana,SabahattinAli’nintıpkıNazımHikmetgibimemleketezararlıbirinsanolduğunusöylediler.Kimlersöylemişti,tamçıkaramıyorum.

Yalnız, ‘memleketezararlılıgın’boyutukişidenkişiyedegişmişolmalıki,SabahattinAli’yibazan ‘vatan haini’, bazan ‘vatan haini bir komunist’ falan gibisinden damgalanışlarlatanımıştım.

Nazım Hikmet konusunda zaten urperti verici bir anım vardı.Ada,Her Yaln ızlık Gibi’deyazdım:GalatasarayLisesi’ninbuyuk konferans salonunda toplanılmış;NazımHikmet’inşiirlerini okuyan bir ogrenciyi ihbar ettigi için bir başka ogrenciye odul verilmiş, artıkuydurmuyorsam,madalyagibibirşeytakılmıştı...

Buolay,sebebinibilmeksizinveçozemeksizin,bendetuhafbirigrentiuyandırmıştı.NazımHikmet’ten tek dize okumamıştım. Bununla birlikte, çok genç yaştaki bir insanın şiirokumak yuzunden okuldan atılmasını bir turlu anlayamıyordum. Kitapları yasaklanmış,artıkbasılmayanSabahattinAli’yiokumakdaaynıbelalarayolaçabilirdielbette.Gelgeldimmerakherzamanönegeçer.

AnneminailesiKadıkoyluydu.SabahattinAliyazlarıModa’dabiryazotelindekalırmış,eşivekızıylabirlikte.Annem,eşininçokguzelbirkadınoldugunuhatırlıyordu.SabahattinAlibirazmağrur,enikonusoğuktavırlıymış.

Annembaşkaşeylerdehatırlıyordu.Korkakorka,hepdehayalmeyalhatırlananbuşeylerarasında, aylarca surmuş duruşmalar, Ankara’daki gençlik gosterileri, adı yine urkulereksoylenenAtsızdiyebirbaşkayazar,MarkoPaşadiyebirgazete,hikayesimeçhulbirolumsözkonusuydu.

Bildiklerini,hatırladıklarınıbenimlepaylaşanannem,heleseruveninsonundaolumleyuzyuzegelindiginde,1984’unbirromankişisigibikaygılarladonanır,bunlarıunutmamıister,bunlarıkimseyesöylememekgerektiğinidefalarcatembihederdi.

Tam bu lise yıllarımda beklenmedik bir şey oldu, Varlık Yayınevi Sabahattin Ali’yle SaitFaik’in“BütünEserleri”niyayımlamayakoyuldu.

“Butun Eserleri” başlıgı bile bizim kuşak için... en azından benim için yepyeni bir

Page 5: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

adlandırıştı. Her nedense, Fransız yazarlarının oylesi basımları olabileceginiduşunmuşum... Edebiyatımızın iki usta yazarı da şimdi “Butun Eserleri”yle okurasunuluyordu.

ArtıkAtaturkErkek Lisesi’ndeydim.Gerçekbir edebiyatsever olan ogretmenimizBakiyeRamazanoglusınıfta“MahalleKahvesi”hikayesiniokudu.BirdenbireSaitFaik’evuruldum.“MahalleKahvesi”ogünekadarokuduğumhikâyelerinçokdışındaydı.

GerçiyenilikçiedebiyattanOktayAkbal,NecatiCumalı,SabahattinKudretAksalgibidegerliyazarlarımıza yabancı degildim. Ama “Mahalle Kahvesi”nde tam da ozune varamadıgımderinürpertilergezinipduruyor,günlergeçtiğihaldehikâyeninetkisindençıkamıyordum...

BakiyeHanım,SabahattinAli’yide“mutlaka”okumamızgerektiğinisöylemişti.

1960 sonrasının gorece ozgurluk ortamında, yabana atılamayacak cesaretle, Yaşar NabiNayır,VarlıkYayınevi’ndeSabahattinAli’yiyayımlamayıgozealmıştı.Ogun uzerindehiçdurmadıgımbucesaret,şimdigeçmişedonupbakıncaşaşırtıcıgeliyorbana.UstelikYaşarNabi’ninadıylabirlikte‘tutuculuk’tansozaçmayıillegereksinenkimikişileriduşundukçe,andıkça.

Değirmen,Kağnı,SesderkenSabahattinAli’ninbutunoykuleribenidergilerdeyayımlananilkyazılarımdanbirinegoturecekti.Buyazınınadınıbilehatırlamıyorumbugun.Nevarki,Yeni Dergi ’de yayımlandıgını, nasıl gurur duydugumu, ne sevinçlerle donandıgımı aslaunutmadım.

Fakathemeneklememgerekiyor:SabahattinAli’ninbutunoykulerini,oykuselmasallarınıokumamVarlık Yayınları’nın basımları otesinde bir çabayla olmuştu. 1960’ların goreceozgurlugundeSırça Köşk orijinal haliyle yayımlanamamış, 1940’ların baskıcı ortamındamahkûmedilişigözönündetutularak,bazımetinlerinçıkartılmasıuygunbulunmuştu.

SırçaKöşk’ünaslınısahaftanedinmiştim,nicekaygıyla...

YaromancıSabahattinAli?!

VarlıkYayınlarıönceKuyucaklıYusuf’uyayımlamıştı.SabahattinAli’ninöykülerindekiisyançıglıgı bu romanda doruga çıkar. Art arda okudugumİçimizdekiŞeytan veKürk MantoluMadonnasadeceçığlıkaçısındanKuyucaklıYusuf’laakrabadırlar.Yoksa,busonikisikentselortamdageçerveKuyucaklıYusuf’unAnadoluromanınadenkortamındançokayrıdırlar.

TahirAlanguhocamızınCumhuriyet’tenSonraHikâyeveRoman’daSabahattinAli’yeyonelikilginç eleştirileri var. Yazarın siyasal mucadelesini pek olumlu karşılamayan Alangu,mücadeleninyazınsalçabayı,özelliklesondönemlerde,geriplanaittiğinibelirtiyor.

Benböyledüşünmüyorum.

Ozamanlar, yeniyetmelikyıllarımda, SabahattinAli etrafındakikaranlık soylem, yalnızcaetliyesütlüyekarışmayanlarcadilegelmezdi.Biryandanda,SabahattinAli’ylebeşaşağıbeşyukarıaynıdunyagoruşunupaylaşmış,buugurdahayatlarınıharcamayıgozealmışkişilerdeyazarıneseri,hattayaşantısıkonusundaikirciklidavranırlardı.

Şimdiburadasozkonusuunlukişilerinadlarınıanmakistemiyorum.Geçenzamanpekçokacıyı Turkiye’de daha da bilediginden, kaygılar, tasalar, kuruntular da birer acı olup

Page 6: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

çıkabiliyor.Okişilerinacılarınıartıkkavrayabiliyorum.

Amaogunlerde şaşırırdım.1960’ların sonunadogruPapirüsdergisindeyayımlanmışbiryazıvardıki,benineredeysedehşetiçindebırakmıştı.Buyazıda,SabahattinAli’ningerçekyaşamoykusunun kolay kolay yazılamayacagı ileri suruluyor; bulanık bir ifadeyle,Sabahattin Ali’deki gelgitli yaradılışın daima ikili ve ikici bir akış gosterdigi onesürülüyordu.

Trajikson,gelgitliyaradılış,düşüncevedavranışlardakifırtına...HepsideSabahattinAli’nineserindeolancaacısıyladuyumsanır.Birçokoykusundekitrajiksonlar,gununbirindekendisonuolupçıkmıştır.

Gelgelelimdonemin herkesi birbirine kırdırmapolitikasından SabahattinAli de nasibinialıyor; trajik sonu birtakım soylentilerle adeta ha i letiliyordu. Son kez yineliyorum: Bututumaçoktanıklıkettim...

Şimdiromanlaradönüyorum.

SabahattinAlibencebüyükbirromancıdır,tıpkıbüyükbirhikayeciolduğugibi.

KuyucaklıYusuf’unolaganustubuldugumAnadolusahnelerindehocamızAlangu,“maceralı,şiirlibiraşkhikayesine”geçişiçindekorçabasıbulur.KuyucaklıYusuf’u,İçimizdekiŞeytanveKürkMantoluMadonna’dandaha“gerçekçi”saymaklabirlikte,eserderomantizminve“halkromanları”nınizleriniyakalar.

Alanguadetaizsürüyor:

“Yusuf ’un Edremit’teki arkadaşlarından bahsederken seçtigi kişilerin butun canlıozellikleriyle verilişi, esere gerçekçi bir renk verdigi halde, maceralı, şiirli bir aşkhikayesine geçilirken Reşat Nuri ve Ethem Izzet’inÇalıkuşu (1922) veYakılacak Kitap(1927) gibi eserlerinde en tipik orneklerini bulan halk romanlarının tesirleri açıkçagörülmektedir.”

Uzunca bir donem, Turk edebiyatı, aşktan soz açan eserlere mesafeli bakmayı tercihetmiştir.KuyucaklıYusufdanasibinialıyor.OysaKuyucaklıYusuf,tıpkıİçimizdekiŞeytanveKürkMantoluMadonnagibi,edebiyatımızdaornegineazrastlanılanbirromandır.Buradagerçekçilik,bence,yazarınkalemegetirdiğiiçdünyagözlemlerindearanmalıdır...

Sabahattin Ali’nin uç romanını da her zaman buyuk bir hayranlıkla okudum.İçimizdekiŞeytan’ıokudugumda,romanayonelikeleştirilerinhiçbiriniokumamıştım.Buyuzdende,Sabahattin Ali’nin “birtakım gerçek kişiler’i ‘hedef aldıgını bilemez, duşunemezdim.Sonradan ogrendigime gore, Içimizdeki Şeytan’da, Peyami Safa, Atsız gibi gerçek kişilerağırithamlarlayeriliyormuş.

Buturdensozlerin,soylentileringeçersizliginiogrenmekiçindezamanaihtiyacımvarmış:Bugun, romansanatının, ‘kurmaca’dan otesiyledegerlendirilemeyeceginibildigimden;neSabahattinAli’nineserindePeyamiSafa’yıyadaAtsız’ıgoruyorum,nedeAtsız’ıneserindeSabahattinAli’yi.Tamtersine,hemAtsız’ınhemSabahattinAli’nin,gerçekyaşamdabirertrajedi kişisi olduguna inanıyorum. Donemin muthiş baskısında, duşunsel inançlarıdolayısıylahandiysecinnetesürüklenmişkişiler...Üstelikyalnızcaikisidedeğil!..

İçimizdekiŞeytan bu açıdan bir ibret kitabı gibi okunabilir. Karanlık siyasetin insanları

Page 7: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

birbirlerinenasılkırdırtabilecegineişaretedenpekçoksayfasıvardır.‘Birey’ingelişmesiniasla istemeyenbusiyaset,surekligozetimvedenetimaltındatuttugu ‘suru’denayrılmakisteyenlereinanılmazkertedemerhametsizdavranmıştır.

RomandaOmer’in “busbutunbaşkabirhayat” istemesiboşunadegildir.BusbutunbaşkahayatıÖmer’denesirgeyensadeceiçimizdekişeytanolabilirmi?

Alangu’nunyürekyakıcıbirsaptayımıvar:

“Buradaki Yusuf, Kurk Mantolu Madonna’nın tariki dunyası Raif, Içimizdeki Şeytan’dakiOmer,hepsibirtekinsandır,‘atınısurupdaglaradogrugider.’Yarattıgıkişilikleri,sonlanilesanatçınınakıbetiarasındanederinvedüşündürücübirbenzerlikvar!”

Omer’in busbutun başka bir hayat ulkusunu gonlumuzde hissedinceye kadar oylesiakıbetlerlehepyüzyüzegeleceğiz...

Içimizdeki Şeytan uzerine yazanlar, Omer’den direnç beklemişler ve dirençsizligini çogukezOmer’in karmaşık, dahası hastalıklı kişiligine baglamışlardır. Buna da katılmıyorum.Omer, içindeki şeytanda, tiranlıgı ortadan kaldıracak “sanatkar” bir şey aranıp duruyor;nefretlerinde, suçlamalarında, acılarında ve nihayet yıkılışında, gelecekteki aydınlıgısöylemeyeçabalıyordu.

Neyazıkki,Omer’iniçindeki“sanatkar”şeytana,siyasetinveiktidarınşeytanıyaşama,varolmahakkıtanımayacaktı...

Selimİleri

Page 8: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

İÇİMİZDEKİŞEYTAN

IOgledenevvelsaatonbirdeKadıkoy’denKopru’yehareketedenvapurunguvertesindeikigenç yan yana oturmuş konuşuyorlardı. Deniz tarafında bulunanı şişmanca, açık kumralsaçlı,beyazyuzlubirdelikanlıidi.Bagabirgozlugunaltındadaimayarıkapalıgibiduranveeşyauzerindeagıragırdolaşankahverengimiyopgozlerinivakitvakitarkadaşınavesolda,guneşin ziyası altında uzanan denize çeviriyordu. Duz ve biraz uzunca saçları, arkayaatılmış olan şapkasının altından dokulerek sag kaşını ve gozkapagının bir kısmınıÖrtüyordu.Çokçabukkonuşuyorvesözsöylerkendudaklarıhafifçebüzülerekağzıgüzelbirşekilalıyordu.

Arkadaşıiseufaktefek,zayıf,kollarısinirlihareketlerlemutemadiyenoynayan,gozleriherşeyekeskinbirbakışfırlatan,solukyüzlübirgençti.

Her ikisi de yirmi beş yaşından fazla gostermiyorlardı ve boyları ortaya yakındı.Şişmancası,gözlerinidenizdençevirmeyerekanlatıyordu:

“Kendimi tutmasam kahkahayı koparacaktım. Tarih muderrisi sualleri birbiri arkasınasıraladıkçakızşaşırıyor,dorttarafındanyardımistergibibaşınıçeviriyordu.Birkerebilenotlarıaçıpokumadıgınıbildigimiçinbalgibiçaktıdedim.BirdegozumarkasındaoturanUmit’e ilişti, ne goreyim, kaşıyla, gozuyle profesore işaretler yapıyor. Istedigi de olduazizim,hocabirkaçsudanşeysorupcevaplarınıkendisiverdivekızımezunetti.”

“Ümit’epekmitutkun?”

“Her kıza tutkun... Biraz yuzune bakılır olursa...” Sonra elini arkadaşının dizine vurarak,hikâyesinedevamediyormuşgibibiredaile:

“Hayatbenisıkıyor...”dedi.“Herşeybenisıkıyor.Mektep,profesorler,dersler,arkadaşlar...Helekızlar...Hepsibenisıkıyor...Hemdekusturacakkadar...”

Birmuddetdurdu.Eliylegozlugunuoynattıvedevametti:“Hiçbirşeyistemiyorum.Hiçbirşey bana cazip gorunmuyor. Gunden gune miskinleştigimi hissediyorum ve bundanmemnunum. Belki bir muddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar buyuk birgevşekligeduşecegim.Insanbirşeyyapmalı,oylebirşeyki...Yoksahiçbirşeyyapmamalı.Duşunuyorum:Elimizdenneyapmakgelir?Hiç!..Milyonlarcasenelikdunyadaeneskişeyyirmi bin yaşında... Bu bile biraz palavralı bir rakam. Geçen gun bizim felsefe hocasıylakonuşuyordum. Lafı gayet ciddi tarafından açtım ve ‘hikmeti vucudumuz’u araştırmayaçalıştım. Dunyaya ne halt etmeye geldigimiz sualine o da cevap veremedi. Yaratmakzevkinden, hayatın bizatihi bir hikmet oldugu hakikatinden dem vurdu, fakat çuruk. Neyaratacaksın?Yaratmakyoktanvaretmektir.Enakıllımızınkafasıbilebizdenevvelkilerindepo ettigi bir suru bilgi ve tecrubenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmakistedigimiz şeydebumevcutmalları şeklinidegiştirerekpiyasaya surmekten ibaret.Bugulunç işbir insanınasıl tatminederbilmiyorum.Bizeziyasınıbeşbinsenedegonderen

Page 9: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yıldızlarvarken,enkabadayısıellisenesonrakutuphanelerdeçuruyecekvenihayetbeşyuzsenesonraadıunutulacakeserleryazarakebediolmayaçalışmak,yahutuçbinsenesonra,kolsuz bacaksız, bir muzede teşhir edilsin diye, omrunu çamur yogurmak ve mermerekalemsavurmaklageçirmekbanapekakıllıişigibigelmiyor.”

Sesinemühimbiredavererekağırağırmırıldandı:

“Bana oylegeliyorki,hakikatenyapabilecegimizbir tek işvardır, oda olmek.Bak,bunuyapabilirizveancakbutakdirdeirademizitambirşeyyapmaktakullanmışoluruz.Bennediyebu işi yapmıyorumdiyeceksin!Demin soyledimya,muthişbir gevşeklik içindeyim.Üşeniyorum.Ataletkanunuicabısürüklenipgidiyorum.Eeeeh.”

Agzınımuthişbirsuretteaçıpesnedi.Ayaklarınıuzattı.KarşısındaoturarakErmenicebirgazeteokuyanyaşlıcabiradambugenişlemekarşısındahemen toplandıvegençadamatersbirbakışfırlattı.

Arkadaşıbutunbusozlere,belkionuncudefadinledigi içinpekkulakasmamış,gozlerinietraftagezdirmeyevekafasındabirtakım ikirleri toparlamakistergibiarasırakaşlarınıçatarakmırıldanmayadevametmişti.

Yanındakininnutkubitincemanalıbirtebessümle:

“Ömer”dedi.“Paranvarmı?Buakşambirrakıiçelim.”

Ömerbirazevvelkiderinsözlerinepekyakışmayanpişkinbirtavırla:

“Yokama,birinikafesleriz.Benbugündaireyeuğrasamkolaydı,fakathiçniyetimyok.”

Zayıfgençmühimbirtavırlabaşınısallayarak:

“Seni yakında sepetlerler. Bu kadar asmak olurmu? Zaten butun daireler darulfununa {1}devam edenmemurları yakalarından atmak için bahane arıyorlar. Senin gibi postanedeçalışanlarınvaziyetibusbutunberbat.Oradavakitheryerdenpahalıdır.Yahutboyleolmasıicapeder.”

Sonragülerekilaveetti:

“Tevekkeli degil, Beyazıt’tan gonderdigimiz mektuplar Eminonu’ne kırk sekiz saattevarıyor.Seningibigayretlimemurlarsağolsun.”

Ömergayetsakincevapverdi:

“Benimmektuplarlaalakamyok.Benmuhasebedeyim.Akşamakadardefterdolduruyorum.Akşamlarıdaarasıraveznedarayardımediyorum.ParasaymaktatlıbirşeyNihatçığım.”

Nihatbirdenbirecanlanmışgibi:

“Enteresanşey...”dedi.“Umumiyetleparaenteresanbirşeydirzaten.Çokkerecebimdenbir lira alır, onumekoyarakonu saatlerce seyrederim.Hiçbir fevkaladeligi yok.Birtakımhunerliçizgiler,tıpkımekteplerdekiresmihattı {2}vazifelerigibi.Belkibirazdahaincevekarışık... Sonrabir resim.Birkaç satırmuhtasaryazıvebir iki imza...Uzerinebiraz fazlaegilinceinsanınburnunaagırbiryagvekirkokusudavurur.Fakatnemuazzamşeydirbukirlikâğıtazizim,birdüşün!”

Page 10: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Birmüddetgözleriniyumdu.

“Meselaherhangibirgunmuthişbir içsıkıntısısenibogar.Hayatsanakaranlık,manasızgelir.Insan,birazevvelseninzırvaladıgıngibifelsefeleryapmayabaşlar.Hattayavaşyavaşonudayapamazvecanıagzınıaçmayıbileistemez.Hiçbirinsanın,hiçbireglenceninsenicanlandıramayacagınısanırsın.Havasıkıcıvemanasızdır.Yafazlasıcak,yafazlasoguk,yafazla yagmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerinpeşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarakdolaşırlar.Aklınıbaşınaderleyipbupis ruhhaletini tahlil etmek istersin. Insan ruhununçozulmez dugumleri bir muamma gibi onune serilir. Kitaplarda okudugun depresyonkelimesinebircankurtaransimidigibisarılırsın.Çunkunedensehepimizde,maddiolsun,manevi olsun, butun dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsakbusbutun çılgına doneriz. Mama ih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktanolurlerdi. Bu depresyon kelimesine yapışıp iç sıkıntısının uçsuz bucaksız denizindebocalarken karşına uzun zamandan beri gormedigin bir ahbap çıkar. Kılık kıyafetininduzgunce oldugunu gorur gormez derhal aklına kendi meteliksizligin gelir ve ga ildostundan,talihinvarsa,birikiliraborçalırsın...Işteondansonramucizebaşlar.Şiddetlibir ruzgar ruhundan bir sis tabakasını sıyırıp goturmuş gibi içinin birdenbireaydınlandıgını, bir ha i lik, bir genişlik duydugunu gorursun. Eski sıkıntı pır deyipuçmuştur. Gozlerin etrafa memnuniyetle bakar ve sen de gevezelik edecek bir arkadaşaramayabaşlarsın.Işte,ikigozum,ciltlerlekitabın,saatlercetefekkurunyapamadıgıişiikikirli kagıt başarır. Sen ruhumuzun bu kadar ucuz bir bedel mukabilinde takla atmasınıhaysiyetine yediremedigin için belki daha asil sebepler peşinde koşarsın, gokyuzundebirkaç yuz metre daha yukselen bir bulut, yahut ensene dogru esen serince bir ruzgar,yahutoesnadaaklınagelenzekicebir ikir,sanabudegişmeninsebebigibigorunmekister.Fakatsozaramızda,işbununtamamıylaaksinedir,cebimizegirenikilirasayesindedirkihavanın biraz açıldıgını gormek, ruzgarın serinligini hissetmek, hatta akıllıca şeylerduşunmek mumkun olmuştur... Kalk, iki gozum, iskeleye geldik. Gunun birinde yaçıldıracagız, ya dunyaya hakim olacagız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım veparlakistikbalimizinşerefinebirkaçkadehiçelim.”

Page 11: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

IINihatsozlerinibitiripayagakalkıncaOmer’inyerindenkımıldamadıgınıgordu.Elinionunomzunadokundurdu;Omerbirazirkildi,fakatvaziyetinibozmadı.Oteki,acabauyudumudiye bakmak için biraz egilince arkadaşının, gozlerini mukabil taraftaki kanepelerdenbirinedikerek, fevkalademeraklıbir şeyseyredergibietra laalakasınıkesmişoldugunugordu.Başınıotarafaçeviripgozleriylearaştırdı.Hiçbirşeygoremedi.ElinitekrarOmer’inomzunakoyarak:

“Hadi,kalksana!”dedi.

Omer cevap vermedi, yalnız kendini rahat bırakmasını isteyen bir ifade ile yuzunuburuşturdu.

“Nevaryahu!Nereyebakıyorsun?”

Ömer,nihayetbaşınıçevirmeyekararvererek:“Susveotur!”dedi.

Nihatbuemreitaatetti.Yolcularyavaşyavaşyerlerindenkalkarakçıkılacakkapılaradogruyurumeye başlamışlardı. Omer bunların arasından karşı tarafı gorebilmek için başınıyukarıya,sağa,solaçeviripduruyordu.Arkadaşıonudürtereksöylendi:

“Eee!Sıktınartık.Söylesene,nereyebakıyorsun?”

Ömerağırağırbaşınıçevirdi,birfelakethaberiveriyormuşgibi:

“Şuradagençbirkızoturuyordu,gördünmü?”dedi.

“Görmedim,neolmuş?”

“Şimdiyekadarbendegörmemiştim!”

“Saçmalıyormusun?”

“Şimdiyekadarböylebirmahlukgörmemiştimdiyorum!”

Nihatcanısıkılmışgibiyüzünüburuşturdu,tekrarayağakalkarak:

“Sen butun buyuk la larına ve dillere destan olan zekana ragmen asla ciddi bir insanolamayacaksın!”dedi.

Bu cumleden sonra dudaklarının kenarında kalan bir istihza çizgisi birkaç saniye kadardevam etti, sonra yerini lakayt bir ifadeye bıraktı. Omer de kalkmıştı. Boynunu uzatıpayaklarınınucunakalkarakaranıyordu.BiraralıkNihat’adöndü:

“Dahaoturuyor!”dedi.Sonragözleriniarkadaşınınyüzünedikerek:

“Gevezeligibırak.Şuandaomrumunenehemmiyetlidakikalarınıyaşıyorum.Hislerimbenişimdiyekadaraslaaldatmamıştır.Muthişbirşeyolduveyaolacak.Şuradagordugumgençkız,bana,dahadunyayagelmeden,dahadunyanın,dahakainatınteşekkulettigisıralardantanıdıgım birisi gibi geldi. Sana nasıl anlatabilirim. ‘Ilk goruşte deli gibi aşık oldum,yanıyorum,tutuşuyorum!’gibila larmısoyleyeyim?Fakatişintuhafyanıbunlardanbaşkada soyleyecek sozum yok. Hatta burada seninle nasıl durup çene çaldıgıma hayretediyorum.Bundansonraomrumunbirdakikasınınbileondanuzaktageçmesibenimiçin

Page 12: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

olumdemektir.Deminpekgoklereçıkardıgımolumeşimdimuthişbirşeygibibakmamada hayret etme, ne diyemi hayret etmeyeceksin? Ne bileyim ben? Sana izahat verecekdegilim ya... Ne luzumu var! Yalnız ukalalık etmeden bana bir akıl ogret! Ne yapayım?Korkunç bir vaziyet karşısındayım. Onu bir kere gozden kaybedersem olunceye kadaromrumyalnızaramaklageçer;veherhaldebumuddetpekkısaolur.Ofbe!Saçmalıyorum.Fakatfevkaladedogrusoyluyorum.Onubirdahahiçgormemekihtimalienfecivemaalesefenaklayakınolanı.Duşunki şuandaçehresinihatırlayamıyorumbile, fakathafızamdandaha derin bir yerde onun bir taşa hakkedilmiş{3} kadar keskin bir tasvirinin, akıllarınalmayacagı kadar eski zamanlardan beri mevcut olduguna eminim. Şu kalabalıgın içinegozlerim kapalı olarak karışsam bir kuvvet beni muhakkak hiç şaşırtmadan dogru onagötürecektir.”

Fevkalade suratle soyledigi bu sozlerden sonra hakikaten gozlerini kapayarak bir adımilerledi. Sol eliyle hala Nihat’ın bilegini tutuyordu.Nihat zangır zangır titreyen bu kolunsahibinehayretlebaktı.Onunherturluçılgınlıgınaalışıkolduguhaldebuşiddetliheyecankendisinebirazyabancıgeliyordu.Söyleyecekbirşeybulamayarak:

“SennebiçimmahluksunOmer?”dedi.Omer’interliavcuNihat’ınbileginidahaçoksıktı:“Bak, bak, hala orada...Gormuyormusun?”NihatbaşınıOmer’inbaktıgı tarafa çevirince,tamamen boşalan kanepelerden birinde oturan siyah saçlı bir genç kız gordu. Yanındayaşlıcaveşişmanbirkadındahavardıvebirşeylerkonuşuyorlardı.Kızbirelindekalınbirpaket halinde bir suru notalar tutuyor, otekiyle yanına dayanıyordu. Ince boynununustundeki kıvırcık saçlı başını zarif bir hareket ettirişi vardı. Ilk goze çarpan hususiyetiçenesinin meydana vurdugu kuvvetli bir irade ifadesiydi. Nihat’ın bulundugu yerdenişitilmeyensozlerininarasında,katibirhukumvermişgibisusuyor,sonrayeniden,genebirhukumbildiriyormuşgibisozebaşlıyordu.Bakışlarıbirazkaranlıkfakattabiiydi.Zatenbutunduruşuvehalitambirtabiilikgosteriyordu.Arasıradayandıgıyerdenkalkarakbirişaret yaptıktan sonra yavaşça kanepeninmuşambasına uzanan eli, zayıf denecek kadarince parmaklı ve soluk renkli idi. Tırnakları dibinden kesik ve ince uzundu. Nihat birmuddet gozlerini kızın uzerinde dolaştırdıktan sonra başını Omer’e çevirdi ve “Eh, neolmuş?Nevarbunda?”dergibionunyüzünebaktı.

Ömersayıklıyormuşgibibozukbirsesle:

“Hiçbir şey soyleme! Ne cevher yumurtlayacagın suratından belli!” dedi. “Ben kararımıverdim.Derhalgidipkızıkolundantutacağımve...”

Birmüddetsustu,düşündü;sonramırıldandı:

“Ve... bir şeyler soyleyecegim herhalde. Belki de o benden evvel soylemeye başlayacak.Muhakkakkibenigorurgormeztanıyacaktır.Başkaturluolmasınaimkanyok.Vetanıyıncabunu saklayamayacak. Gel istersen beraber gidelim, sen biraz arkamda dur. Bizi dinle.Aslını bilmedigimiz alemlerde tanıştıgımız bir kızla konuşmamız herhalde aleladeolmayacaktır.”

BunlarısöyleyerekNihat’ıkolundançekti.Oelinikurtararak:

“Vapurdarezaletçıkarmakniyetindemisin?”

“Negibi?”

Page 13: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Kız derhal polisi çagırır ve polis senin gibi bir serseriyi karakola goturmekte tereddutetmez. Sen dunyayı kafanın içi gibi ipsiz sapsız şeylerle dolu mu zannediyorsun Allahaşkına?Birturlukendineveinsanlaragozleriniaçarakbakamayacakmısın?ButunOmruntasavvurlar, hayaller, Don Kişotça emeller peşinde koşup kendini aldatmak vealeladeliklerden başka hiçbir şey yapılmayan bu dunyada kendinin ve başkalarınınfevkaladelikleryapacagınıvehmetmeklemigeçecek?Dahademindunyadabirinsanhiçbirşeyyapamazdiyordun,şimdidunyadapekazinsanınyapabilecegiha i liklerekalkıyorsun.Seninaleladebirmecnundanfarkınnediranlamıyorum!”

Ömerhakareteuğramışgibiboynunugerdi:

“Şimdi gorursun. Senin kuş beynin insanlar arasındaki karanlık ve derin munasebetlerianlayamaz.Buradabekle.”

Bu sozleri soyleyerek genç kıza dogru yurudu. Nihat başını gayri ihtiyari denize dogruçevirerek“Eyvah!”dedivekopacakrezaletinilkgürültülerinibeklemeyebaşladı.

GozlerinigençkızadikerekagıragıryuruyenOmerbirdenbireuykudanuyanıyormuşgibibaşını silkti. Tam kıza yaklaştıgı sırada kulagının dibinde bir kadın sesi: “O!... Omer,nasılsın?.. Hiç gorunmuyordun!” dedi. Başını o tarafa çevirince, genç kızın yanında uzakakrabalarındanEminehanımınoturduğunugördü.

Eminehanımdevametti:

“Ayol,demindenberiburayabakıyorsun, geleceksindiyeoturupkaldım,bir turlu çeneyikesemedin.Haydivapurdakalacağız.”

Her iki kadın dogrularak yuruduler. Omer ne soyleyecegini şaşırmış, kendini toplamayaçalışıyordu:

“Vallahinebileyim...teyzecigim.Derslerden,iştenvakitoluyormu?Hemsizbenibilirsinizcanım,kusurumabakacakdeğilsinizya!”dedi.

Emineteyzegüldü:

“Ayol, senin kusuruna kim bakar! Anasına babasına bile senede bir kere olsun mektupyazmayan insandan kime hayır gelir! Hadi bakalım, nasılsa buluştuk, anlat bari, neâlemdesin?”

Ömergözlerinigençkızdanayırmayarakcevapverdi:

“Hepeskisigibi.Vaziyettebiryenilikyok!”

Bu sırada kopruye çıkmışlardı. Hep beraber Istanbul tarafına dogru yuruduler. Omer’in,teyzesininşişmanensesindenkaydırdıgıgozlerihiçlafakarışmadanyanlarındagidengençkızınbakışlarıylakarşılaştı.Kızbirmuddet,birşeyhatırlamakistergibidevamlıvedalgınbirbakışlavegozlerinihiçkırpmadankarşısındakinisuzduktensonrabaşınıileriçevirdi.Omerbirmuddetdeonunuzunkirpikleriningozlerininaltınaduşengolgesiniseyrettiktensonrateyzesinedonerekbaşıyla:“Bukim?”demekisteyenbirişaretyaptı.Eminehanım,uzunmüddetİstanbul’daoturanAnadolulularamahsusbirkibarlıkla:

“Ah!.. Tanıştırmadım mı? Siz birbirinizi tanırsınız da!.. Macide’yi bildin mi bakayım?Anneninbuyukdayısınıntorunuayol.Oyleya,senBalıkesir’dençıktıgınzamanodahaşu

Page 14: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

kadarcıktı.Altıaydanberibizde.Piyanoyaçalışıyor,birmektebedegidiyor.”

BaşınıçevirerekMacide’yebaktı.BusıradaÖmer’inelinisıkankız:

“Konservatuvaragidiyorum!”dedivegozlerinitekrarileriçevirdi.Omerkafasını yorarakadedi yuzleri aşan ve bugun Istanbul, Balıkesir ve daha birçok yerlere yayılmış bulunanakrabaları arasından annesinin buyuk dayısını ve onun torununu bulup çıkarmayaçalışıyordu.GozleriEmineteyzeyeilişinceonunyuzununbirazkederliveşaşkınbirifadealmışolduğunufarketti.Sordu;o:

“Bununyanındasöylenmez!”manasınabirtakımişaretleryaptı.

Ömer.meraklabaşınıeğince,şişmankadınzayıfbirsesleçabucakmırıldandı:

“Sus!Sormabaşımızageleni!Bizeuğradaanlatırım!”

Gozleribirçokşeylersoylemekistergibioynadı.Bakışlarındakızakarşıalakaveacınmayıanlatmak isteyen bir ifade vardı. Sagında gidenMacide’ye suratle bir goz attıktan sonraÖmer’edönerek:

“Zavallıcıgındahahaberiyok...Birturlusoyleyemiyorum,birhaftaevvelbabasıoldu...Neyapacağımbilmem”diyemırıldandı.

Omer içinde birdenbire sevince benzer bir şey parladıgını hissetti ve gene bir anda buhisten dolayı muthiş bir utanma duydu. Bu olumu kendisine yardım edecek bir hadiseolarak telakki etmenin pek durust bir şey olmadıgını duşundu. Fakat içimizde, bizim“ahlak” tarafımızda hiçbir şekilde munasebete geçmeyerek hadiseleri muhakeme eden,neticeler çıkaranve tedbirler alanbir “hesabi” tarafımız vardı ve laftadegilsebile iildedaimaogalipçıkıyorveonundediğioluyordu.

Bunları duşunurken geçen birkaç saniyelik sukutu Omer’in bir akraba olumu karşısındaduyduğuteessürehamleden{4}Emineteyze:

“Bugünlerdebizeuğra,uzunmeseledir,sanaanlatırım”dedi.

Eminonu’ndeki tramvaydurakyerinegelmişlerdi.KadınvegençkızOmer’denayrıldılar.Delikanlı bir muddet onların arkalarından baktı ve kendisine itiraf etmedigi halde,Macide’ninbaşınıçevirmesinibekledi.

Fakato,inceveguzelvucuduyla,alçakokçeliiskarpinlerininuzerinde,suzulurgibigittiveosıradagelenbirtramvayaatlayarakEmineteyzeyeeliniuzattı.

GozleriylehalaonlarıtakipedenOmer,omzunahızlavuranbirelintesiriylesıçradı.Nihatkavga edecek gibi bir tavır alarak ondan izahat bekliyordu. Omer’in agzını açmadıgınıgörünce:

“Ammaadamsınyahu!”dedi.“Vapurdaçıkaracagınkepazeligigormemekiçinsizearkamıdonmuştum, bir de baktım ortada yoksunuz. Sonra koprude onlarla ahbapça konuşupgiderkengordum,arkanızdangeldim.Kızgalibaoyolunyolcusu?Ha?Şişmankarıdadatamesnafkılığıvarya!..”

Ömergüldü:

“Sen zaten başka turlu duşunmezsin ki; o mubarek kafan her şeyi mevcut bir olçuye

Page 15: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

uydurmadan rahat edemez. Bu adam şu kadını tanımıyordu, gitti, konuştu. Kadın polisevermedi,demekkioyolunyokuşuydu.Oldubitti.Başkabirşeyolamaz.Hayattafevkaladehiçbirhadiseyoktur.Herşeybirbirininaynıdır.İştebukadar...”

Eliylearkadaşınınkafasınıdürterek:

“Boyledumduzbirbeynimolacagınahiçolmamasınıtercihederdim.Muhayyilenamınabirşeyyokyahu!..”

Nihatbusözlereehemmiyetbilevermedensordu:

“Peki,ikigozum,neolduoyleise?Senyanınagidergitmezkız:Vay,neredençıktın,kainatınteşekkuluesnasındakaranlıkalemlerdeeşolduguminsan,diyeboynunamısarıldı?Bunainansam bile o şişman karının bu meta izik aşinalıgı pek sukunetle karşılayacagınainanamam!”

Ömerbirsırveriyormuşgibi:

“Akrabaçıktıkazizim!..”dedi.“Benkızabakmaktandunyayıgormemişim,yanındakikadınbizim mahut Emine teyze imiş. Kuçukhanım da yakın akrabadan Macide hanım.Konservatuvara gidiyormuş. Bir hafta evvel babası, olmuş. Daha kendisinin haberiyokmuş.”

-Nihatbaşınısallayarak:

“Allahbakilereömürversin!”dedi.SonraalaylıbirbakışlaÖmer’esordu:

“Mevcut olçulerin dışındaki fevkalade tanışma bu mu? Oglum, sen dunyada ne kadarantikalık yapmak istersen hayat da onune o kadar gundelik hadiseler çıkarıyor.Korkuyorumkibu,omrununsonunakadarboyledevamedecekvesendunyanınparmagınıagzındabırakacakbirişbeceremedenrahmetirahmanakavuşacaksın.Bayıldımdogrusu,demek daha kainatın teşekkulu sıralarında ahbaplık tesis ettigini soyledigin taze,akrabadan imiş! Çocuklugunuzda ihtimal beraber oynadınız. Ihtimal hafızanın birköşesindeoeskiçocukçehresininbirkaççizgisicanlandı.Veseninodaimakırkbirderece-ihararette çalışan dimagın işi derhal esrarengiz ortulere burudu. Komik adamsınvesselam!”

Ömerbaşınısalladı:

“Evet, tanışmamız hakikaten pek harcıalem bir şekilde oldu, fakat ona karşı duydugumhisler hep aynı halde. Onunla beni bizim iradelerimizin ustunde bir bagın bagladıgınaeminim.Göreceksin,bundansonraEmineteyzeninevininekadarsıkziyaretedeceğim!..”

Nihatkahkahayıbastı:

“Ve bu çok orijinal aşkınız bir akraba sevişmesi halinde sona erecek degilmi?Dunyadateyzezadesini baştan çıkaran yegane delikanlı diye anılacaksın. Ne diyelim, Allahmuvaffakıyetversin!”

Omercevapvermedi.SozudegiştirdilerveakşamneredeiçeceklerinikonuşarakBeyazıt’adoğruyürüdüler.

Page 16: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

IIIMacidebirkaçgundenberievdekilerinkendisinekarşıolanmuamelelerinintuha laştıgınıfark etmiyordegildi. Bununhayırlı bir şeye alamet olmadıgını da seziyordu. Fakat kimesorduise:“Yokcanımnevarkinesaklayalım,seninevhamın!”cevabıylakarşılaştı.Emineteyze birkaç kere yanına sokuldu, bir şey soyleyecekmiş gibi tavırlar aldı, sonra saçmasapansöylenerekayrıldı.

EmineteyzeninkızıSemihailezatenarasıpekiyidegildi.DahadogrusuSemihaMacide’ninkendini pek begendigini zannediyor ve ona karşı kuçukmevkide kalmamak için kendiniağıralmakicapettiğinisanaraklüzumsuzbirsoğuklukyaratıyordu.

YagiskelesicivarındakimagazasındangeçvakityorgunveargındonenGalipamca,evhalkıilekonuşmakitiyadınısenelerdenberikaybetmişti.Yemegiyeryemezelinegazeteyialır,kendisini kısa zamanda ummilikten okur yazarlıga çıkaran iri Latin har lerini buyuk birsabırlahecelemeyebaşlardı.

Gedikli çavuşmektebininsonsınıfındabulunanEmine teyzeninogluNuri ise, eveancakhaftada bir kere, hatta bazan daha seyrek ugradıgı için ondan bir şey ogrenmek hiçmümkündeğildi.

Macide, altı aydan beri aynı evde yaşadıgı halde henuz hiçbiriyle içlidışlı olamadıgı buakrabalarına daha fazla ısrarla bir şey sormuyordu. Zaten buradaki hayatı birpansiyondakindenfarksızdı.Sabahlannotalarınıalıpgidiyor,akşamuzerleri,henuzortalıkkararmadangelip odasınakapanıyordu. Semiha’nınonabukadar içerlemesine sebepdebelki bu uzak duruştu. Emine teyze kendi aleminde, kendi dostlarıyla ve eglenceleriylemeşgul oldugu için evinde yaşayıp gidenbu sakin genç kıza pek fazla dikkat etmiyordu.Onu, ekseriya gunduzleri gelen misa irlerine, ailelerinin askerligine bir misalmiş gibi,anlatıpmethediyor,“musikiyeaşina”oldugunubilhassazikrediyor,fakatbazıgecelerevdetoplanıp erkekli kadınlı saz yapan ve oldukça alaturkabir şekilde eglenenmeclislere birkere bile sokulmamış, o kadar ısrara ragmen muzikteki hunerlerinin bir parçasını bilegöstermemişbulunanMacide’ninmüzisyenliğindenenbaştakendisişüpheediyordu.

Yag iskelesindeki magaza, son senelerde pek o kadar iyi işlemedigi için, etrafa bellietmeselervememlekettengelentanıdıklarıgenebazanhaftalarveaylarcamisa iretmektedevametselerbile,oldukçasıkıntıçekiyorlarvebununiçin,Macide’ninbabasındanaydanayagelenbirmiktarparayıçokkeresabırsızlıklabekliyorlardı.

Hatta Galip amcaMacide’ye bu kırk liranın gelmesinin sebebi olmaktan başka bir gozlebakmamıştı.Fakateşrafevitemposuylayurumeyealışmışolanbuevingidişatıboylekırkelli liralarla duzelecek soydan degildi. Bir kere içine daldıgı borçlar her gun biraz dahasıkışarak elini kolunu sarıyor, hala otuz sene evvelki esnaf metotlarıyla bunun içindensıyrılmayaçalışanadamcağızıbüsbütünşaşırtıyordu.

Eskidenhersıkıntıdançabukkurtulmayaalışmışolduguiçinhenuzumidinikesmişdegildi.Fakatbugunnekendisindeogençlikdemlerininenerjisinedeetrafındaozamanlarınhepkendine benzeyen tuccarları vardı. Piyasa, bilhassa yag ve sabun ticareti kurnaz, bilgili,genç ve bilhassa zengin kimselerin elindeydi. Adımını onlara uyduramayan esnaf ezilipkenaraatılıyordu,veaşağıyukarıonsenedenberidevamedenbumücadeleGalipefendinin

Page 17: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

elindekibirkaçparçaaraziilebirkaçyuzagaçzeytinieritmeklekalmamış,Şehzadebaşı’nınarkasokaklarınınbirindeyanyanaduranuçevin,içindeoturdugundanmaadadigerikisinialıpgötürmüştü.

Emine teyzenin beşibirliklerinden, incilerinden bir kısmı da son gunlerde SandalBedesteni’ninyolunututmuştu.Mama ihvaziyetlerininbozukluğunadairherlafaçılışındaoturupağlayanvebireşrafkarısınınbirturlutukenmeyenmucevherlerindenbirisinidahasatmayamecburoluncabaşınaağrılargelipçatkılarçatanEmineteyzeninteessuruyirmidortsaattenfazlasurmuyor,ilkf ırsattaetrafınaİstanbulluveçenesinekavidalkavuklarınıtoplayarakçalgılıâlemleryapıyordu.

Eskivebolzamanlardaailecebunlardangeçinen,şimdivaziyetinbozuklugunusezdiklerihalde,birturluuzaklaşmayanbuahbaplar,ikibirbirinezıthissintesirialtındaidiler:Hemeski velinimetlerini sıkıntılı zamanlarındabırakıp gitmeyi dogru ve insanlıga yaraşır birhareketbulmuyorlar, hemdeonlarınhenuzbutunmembalarınınkurumadıgınıbildikleriiçin,sonkırıntıyıyemedenkapılanacakbaşkabiryeraramayıistemiyorlardı.

Zaman zaman Balıkesir’den kalkıp gelen ve oradaki eski tufeyliliklerini{5} birkaçay daİstanbul’dayiyip içipeğlenerek yad etmeyi fenabulmayanhemşeriler ise evin, çokmeyeyüztutmuşbütçesinebirerbalyozdarbesigibioturuyorlardı.

Macide butun bunları goruyor, anlıyor fakat fevkalade bulmuyordu. Kendini bildi bilelibabasınınBalıkesir’deki buyuk evinde de aynı şeyleri gorup işitmiyormuydu?Orada dahep sıkıntıdan, bu senemahsul kaldırılmadıgından, falanca tarlanın ipotek edildiginden,ilancabagınsatıldıgındanbaşkanelafedilirdi?Kendiannesidebirbeşibirlikbozduruncabaşını çatkılar, kendi babası da akşamları eve gelince hiç konuşmadan dizlerini dikipoturaraktespihçekmeyevezihnen,içindençıkılmazhesaplaryapmayadalardı.

Çocuklugundanberibitiptukenmeyenbudertlerdenziyadeonuhayreteduşurenbaşkabirşeyvardı:Bunesonugelmez tarla,bag, ev, zeytinlikvebeşibiryerdeydi!Nesildennesilebirikenvedegişenzamanındegirmenindeerimeyebaşlayanbuservetlerbirturlubitmekbilmiyordu. Borçlar alınıp verilir, tarlalar satılır veya ekilirken, eskilerini aratmayandugunlerlekızlargelinediliyor,akrabadugunleriiçinkenardankoşedenelmaskupeler,incigerdanlıklarbulunupçıkarılıyordu.

Bu karmakarışık hayat içinde Macide daha ziyade tesadu lerin şevkiyle buyumuş veokumuştu.Çocuklugundaeviyoklayıpgeçençeşitçeşithastalıklardanbiriyleolmediysebirtesaduf,ilkmektebibitirdiktensonraevdealıkonmayıportamektebegonderildiyse,budabirtesaduftu.Babasıkendiniçıkmazişleriniçindebukadarkaybetmişolmasa,kendisinekızınıokutmasınıtavsiyeedenbirkaçmektepmuallimininsozunebelkikanmazveonuda,ablasıgibi,onbeşyaşındakocayaverirdi.

Macide’nin hayatı tesadu lerin oyuncagı olmaktan ancak orta mektebin ikinci sınıfındakurtuldu. Kendisini mektebe biraz geç, dokuz yaşında gonderdikleri için yedinci sınıfagelinceonaltıyabasmış,oldukçaserpilmişti.

Bir eşraf evinin agırbaşlı havası ve mutehakkim{6} edası tavırlarında gorundugu içinarkadaşlarıonapeksokulmuyorlardı.Sadecedersleriyleugraşıyorvetamamıylakendinebırakılmışbirhayat suruyordu.Neçalışmasıylaalakadarolan,nede şuyoldahareketetdiyekendisinebirşeydiyenvardı.Annesiarasıraelbiselerininaçıkveyakapalı,darveya

Page 18: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

bololdugunadairbirşeylersoylemeyekalkıyor,sonraneustumevazifedergibiomuzlarınısilkipodasınagidiyordu.HemenhemenbutunailelerkızlarınıokuttuklarıiçinMacide’ninokumasında bir fevkaladelik bulmuyor, fakat onun hemen bir kocaya gitmesini tercihedeceğinikendindensaklamıyordu.

Loşbir taşlıketrafındabirkaçodavekilerle ustkattagenişbir sofanınetrafınadizilmişgene kocaman bir suru odadan ibaret olan eşraf evi Macide’nin gozunde gunden guneyabancı bir şekil alıyordu. Mektepteki hayat, okudugu kitapların ve dinledigi derslerinanlattıgı şeyleronun,elliseneevvel taşkesilipolduguyerdekalmışgibihakikattenuzakolanevindenveoradakiyaşayıştantamamenayrıydı.

Odasının şurasına burasına dagılı duran elbiseleri, goguslukleri, kapıları yontmalı yerliceviz dolapların ra larında karmakarışık yıgılı duran kitapları buraya hiç yakışmıyordu.Birbiriarkasınaokuduguvebirçogunuelindengaripbirtiksintiileattıgıbirsururomanvehikayekitaplarıkafasınıniçinde,iyiligiveyafenalıgıhakkındabirhukumveremedigi,fakatbaşkalıgını ve içindebulundugundandahahakiki oldugunu sarahatle gordugu bir hayatıcanlandırıyorlardı.

Mekteptedigerarkadaşlarıylatemasıoldukçaazdı.Bu,birazyalnızlıgısevmektenbirazdaonların konuştukları şeyleri hoş bulmamaktan ileri geliyordu. Yaşları on uçle on altıarasındakibuçeşit çeşitkızlar, aralarında,yetişkinbir insanıkıpkırmızıedecekbahisleraçıyorlar,sınıfarkadaşlarıolanoglançocuklarıhakkında,onlarıgorunuştedaima istihfafetmelerine{7} ragmen,pekvakıfanemutalaalaryurutuyorlardı.Macidebumukalemeleri{8}hakimolamadıgıbirmerakiledinlesebile,yalnızkalırkalmazbuyukbirtiksintiduyuyor,arkadaşlarınınyanmahiçsokulmamayakararveriyordu.

Ilk zamanlarda bu tiksintide biraz da anlamamazlık karışıktı.Mektebin bahçesinde grupgrupbaşbaşavererekAhmet’indudaklarınınkalın,Mehmet’inellerininbeyazveyumuşakoldugunu, şu muallimin bu kıza biraz şaşı baktıgını, dikiş hocasının asla kocabulamayacagınıdaimabirdudakbukuşuylebirliktesoyleyenvebutunduşunceleribunlarabenzermevzularetrafındadonenarkadaşlarınıanlayamıyordu.Bubahisleronamanasızvelüzumsuzgeliyordu.

Sonraları,bilhassabirçokkitaplarokuyupkafasındabirtakımhayaller,yeniyenidunyalarteşekkulettiktensonrabukabilmubahaseleri{9}igrençbulmayabaşladı.Arkadaşlarınınhersozu, hatta istikbale ait her hulyası onun geniş muhayyilesinin dogurdugu guzeldunyalardanbirinikirletiyordu.Kendisidegozununonundenturluturluistikballevhalarıgeçirdigihaldebunlarıkıymetlibirereşyagibisaklıyor,hattasıksıkduşunerekşekillerinibozmaktanbilekorkuyordu.

Tambusıralarda,yedincisınıfınortalarındageçirdigibirmacera,onubusbutunetrafındanayırdı. Fakat tamamıyla kendi içinde dogup buyuyen ve en ufak bir alameti bile dışarısızmayanbuvakayamacerademekbiledoğrudeğildi.

Page 19: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

IVMacideilkmekteptenberisesininguzelligivemusikiyeistidadıilegozeçarpmıştı.Beşincisınıfta iken musiki muallimleri Necati bey isminde, Balıkesir’in aşagı yukarı butunmekteplerini dolaşan, yaşlıca bir zattı. Sınıfa girince kutusundan klarnetini çıkarıpyeknesakmektephavalarıçalarveçocuklarıgelişigüzelbağırtırdı.

Macide, ara sıra kendisi de besteler yapmaya ozenen ve edebiyata hevesli bazımektepmudurvemuallimlerininyazdıgıvezin,ka iyevemanasıbozuksatırlarıbirturlualeladeninustuneçıkamayanmuziklerlebirleştirenbuadamınnasılsagozuneçarptı.Içindegizlidengizliyebirsanatihtirasıtutuşan,fakatistidatsızlıgınınboyundurugunubirturlukıramadıgıiçin zamanla kalenderleşmiş ve dunyaya kusmuş bulunanNecati beyMacide’ylemeşgulolmayıkendine işedindi.Babasıylakonuştu,akşamlarımektepzamanındansonra,digerbir iki hususi talebesiyle beraber onu muallimler birligine goturerek akordu bozuk birpiyanodaçalıştırmayabaşladı.Macidekısazamandaarkadaşlarınıbilehayreteduşurecekbir terakki gosterdi. Ilk mektebi bitirdigi sene son sınıfın verdigi musamerede ona tekbaşınapiyanoçaldırdılar.Sekizaylıkbirmüptedinin{10}elindengelebilecekenbüyükhünerigosterdi. Salonda bulunanlar çocuk velileriyle birkaç muallimden ve birkaç memurdanibaretolduguveiçlerindemuzikhakkındaenkuçuk ikriolanbirkişibilebulunmadıgıiçinonu adamakıllı ve samimi bir hayranlıkla alkışladılar. Macide orta mektebin birincisınıfında da bu şekilde ders almaya devam etti. Necati beyin kendisi de pek iyi piyanoçalamadıgı için iki sene kadar suren bu dersler, ekseriya oldugu gibi, talebenin yarımyamalak bir musiki ukalası olmasıyla neticelenmedi, ileri goturucu bir çalışma halindedevametti.

OrtamektebinikincisınıfınageçtiklerisıradaNecatibeybaşkabirmemleketenakledildi.Macide tatilde piyanoyla hiç denecek kadar azmeşgul olabildi. Yalnız başınamuallimlerbirliginegitmeyihemistemiyor,istesebilebununmuhititarafındanhoşgorulmeyeceginibiliyordu.

Mektepaçılıncayenivegençbirmusikimuallimigelmişoldugunugordu.Bu,Bedriismindeuzunboylu, siyahvekısasaçlı, yuvarlakçehrelibirgençti.Yuzununhepgulumsuyormuşgibibirifadesivardıvebuhalkızlarınilkgündenitibarenonualayaalmalarınasebepoldu.

Bedri ilkgunlerdebuna fenahaldekızdı.Derslerdeyuzukıpkırmızıkesiliyor,dakikalarcabirşeysoylemedenduruyorvedudaklarınıkemiriyordu.Fakatbirazsonrayuzutekraromutebessimhalinialıyor,gozlerinitalebelerinuzerindetekrartekrargezdirerekanlatmayadevamediyorvepiyanonunbaşınageçiyordu.

Buyukvedaima sogukolanmuzikdershanesi çocuklarınkendilerini kapıpkoyvermeleriiçin en munasip yerdi. Erkek çocuklar en serbest el şakalarını yapmaya, genç kızlarkonuşup konuşup sonramendillerini agızlarına tıkamaya çalışarak kahkaha ile gulmeyeburadaimkânbulurlardı.Enağırsözü:

“Ricaederim,sizeyakışırmı?”demektenilerigeçmeyengençmuallimgurultuyupiyanoyadaha şiddetle vurarak veya derhal hep beraber soylenecek bir şarkıya başlayarakbastırmak isterdi. Boyle zamanlarda bazanmektepmuduru Re ik bey sınıfın camekanlıkapısında gorunur, istihfaf dolu gozlerle bu inzibatsız muallime bakar, çatık kaslarıylaçocuklarısükûtadavetederveyılışıksırıtmalarlakarşılaşırdı.

Page 20: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Yavaş yavaşBedri bunları tabii bulmaya başladı. Çocukların ekserisi o kadar şımarık vefena yetiştirilmişmahluklardı ki, bunları guzel sozler ve ricalarla yola getirmeye imkanyoktu.Zatenmuthişdayakatanbirtarihhocasıylasıfırcıdiyeismiçıkmışbulunanbirlisanmuallimindenbaşkadersi sukunetle geçenkimseyoktu.Mudurunkendidersleri bilebircurcunaidi.ŞehrindigermekteplerindedeaynıhalinmevcutoldugunuogrenenBedriişikalenderlige vurdu ve ancak dersiyle alakadar olan birkaç kişi ile ciddi şekilde meşgulolarakdiğerlerinikendihalinebırakmayıtercihetti.

Macidebumeraklılar arasındaydı, ilk zamanlarda sessiz sessizbirkenardadurdugu içinpek goze çarpmamıştı, fakat kısa bir muddet sonra Bedri’nin butun alakasını uzerindetopladı.Gençadammektepmüdürüneolsun,diğermuallimlereolsun,birşeykeşfetmişgibiheyacanla,bufevkaladeistidatlıtalebedenbahsediyorveonumuhakkakyetiştirmeklazımgeldigini soyluyordu.Bu sozleri buyukbirmerak ve tasvip ile dinleyenmuallimler onunarkasındanyagülümsüyorlar,yahutdamanalıgözlerlebirbirlerinebakıyorlardı.

Macide ise,Necati beydenders aldıgı zamanlardan kalmabir itiyatla, belki bir kere bilehocasınınyuzunedikkatlibakmamıştı.Beraberoldukları zamangozleriveaklı tamamennotalarda,Bedri’ninparmaklarındaveyazamanzamandalıpgittigivuzuhsuz{11}hayallerinpeşindeydi. Konuştukları şey, uzerinde çalıştıkları parçanın dışına hemen hemen hiççıkmıyordu.Herikisindede,sanatınherhangibirşeklinebaglananveşuurluveyaşuursuzbirsanatihtirasınıiçlerindetaşıyaninsanlarınkorluguvardı.Etra ları,hattaçokkerekendikendileritarafındanenayilikdiyetelakkiedilenbuga letbumuallimletalebearasındabelkidevam edip gidecekti, fakat mektep muduru Re ik bey her ikisinin de gozlerini vedüşüncelerinimüziktenbaşkahususlaradaçevirmelerineyardımetti.

Bir gun akşamuzeri çocuklar evlerine giderken Bedri muallim odasında oturmuş,Istanbul’da bulunan annesine mektup yazıyordu. Koridorda çocukların ayak sesleriseyrekleştigi bir sırada acele mektubu zarfa yerleştirip kapadı, ustunu yazdı, dışarıfırlayarak bir talebe aradı. Kendisi mektepte yattıgı ve bu akşam dışarı çıkmaya niyetiolmadıgıiçinmektubu,yolupostaneonundengeçençocuklardanbirinevermekistiyordu.Sokakkapısındanbahçeyedogrubakındı.Herkesgitmişti.Kendisigitmekiçingeridonupşapkasınıaldı,busıradakulağınamüzikodasındanpiyanoseslerigeldi:

“Macideburdagaliba;onunlagöndereyim!”dedi.

Otarafayürüdü.KapıyıaçtığısıradaMacidepiyanonunkapağınıkapamış,çantasınıalmıştı.

“Birazçalıştımefendim!”diyerekçıkmakistedi.

Bedrionayolverdive:

“Postaneninönündengeçerkenşunuatıver!”dedi.

Gençkızzarfıçantasınayerleştirdi,hafifçedizlerinikırarak:

“Allahaısmarladık”dedi.

“Mektubuçantadaunutmayasın!”

“Unutmamefendim!”

Macidebahçeye çıkarak kumlu yoldahızlı hızlı yurudu, o sıradamuallimodasınadonen

Page 21: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Bedri,mudurunkoridorunkaranlıkbirkoşesindenfırlayaraksuratleyanındangeçtiginivebahçeyekoştugunugordu.Re ikbeyintelaşıvekendisinifarketmemişgibiyanındangeçişionuhayretedüşürmekleberaberbununüzerindefazladüşünmedi.

Ertesi akşamMacide’nin ders gunuydu. Paydostan sonra bir saat beraber çalışacaklardı.MuzikodasınagidenBedri,bu şekildehususiolarakdersverdigi altı talebenindeoradaolduklarınıgördü.

“Bugun sizin gununuz degil, ne diye kaldınız?” dedi. Fakat onların bu fazla alakalarınaiçindenmemnundaoldu.

Kızlar birbirlerine manalı bir şekilde bakıştılar. Macide, Bedri’nin yakınında, kıpkırmızıolarakbaşınıönüneeğmişti.

İkierkektalebedenbiri:

“Mudur bey emretti, bundan sonra ayrı ayrı ders almayacakmışız. Hep beraberçalışacakmışız!”dedi.

Bedribirannedemekistediklerinianlamayarakkarşısındakilerebaktı.SonraomuzlarınısilkereknotalarıaçtıveevvelaMacide’yisonradiğerlerinidinledi,gerikalanlara:

“Sizdeyarınakşam!”diyerekodadandışarıçıktı.Mudurugorerekbuyeniemrinsebebinisormakistiyordu.Onuodasındabulamayıncageridöndü,birazhavaalmakiçindışarıçıktı.

Ders verdigi yedi çocuk ellerinde çantaları ile beş on adım ilerden gidiyorlardı. Onlarayaklaştı.Birmuddetberaberyuruduler.Herzamankininaksineolarakbuakşamhepsidesusuyorlardı.Bedri:

“Derslerde hepiniz beraber olursanız tabii daha faydalıdır. Fakat dikkat etmek vegevezeliğebaşlayıpbüsbütünzararlıolmamakşartıyla!”dedi.

Çocuklarsusmaktadevamettiler.Bedri,Macide’yedönerek,lafolsundiye:

“Mektubuunutmadınya!”dedi.

Gençkızbirdenbirekıpkırmızıoldu.Muthişbirşaşkınlıgaduştu.Otekiçocuklardaonlerinebakıyorlar,hemkızarıyor,hemdegulmemekiçindudaklarınıısırıyorlardı.Macideduyulurduyulmazbirsesle:

“Mektubumüdürbeyaldıefendim!”dedi.

Bedriolduğuyerdekalaraksordu:

“Nemünasebet?”

“Bilmiyorumefendim!Dundahabahçekapısındançıkmadanarkamdankoşupgeldi.Sizinbiraz evvel bana verdiginizmektubu istedi. Zarfı kendisine verirken ‘Ne varmektupta?’diyesordu.‘Bilmiyorum,postayaatmakiçinBedribeyverdi’dedim.Ozamanzarfınustunuokudu. ‘Peki peki... Hadi git, bir daha boyle postayamektup ilan goturme!’ dedi. SonramektubuüçüncüsınıftanEnver’leyollamış.”

Bedrisesiniçıkarmadı,çarşıyagelmişlerdi:

“Hadi, gule gule!”diyerek talebelerindenayrıldı. Ekseriyamuallimlerindoldurduklarıbir

Page 22: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

kahveyegirdi.

Başka mekteplerin hocaları da dahil olmak uzere, butun meslektaşları burada gibiydi.Kimisipastra,kimisitavlaoynuyor,birkaçtanesideoynayanlarıseyredipikitarafayardımediyordu.

Uzaktakibirkoşedemudurun iskambilkagıdıkarıştırmaktaoldugunugordu.Sagayagınıaltınaalmışveşapkasınıyanınakoymuştu.Arasırasoleliylesaçsızbaşınıkaşıyor,sonratekrar kagıtlarla meşgul oluyordu. Bedri’yi uzaktan gorunce evvela gormemezlige geldi,fakat onun kendisine dogru ilerledigini fark eder etmez o tarafa başını çevirerek:“Buyursanızakardeşim!Şöylegelin!Neiçersiniz?”diyeikramdabulundu.Bedri:

“Teşekkur ederim” dedi. “Bir şey içmeyecegim. Yalnız sizinle hemen biraz konuşmakistiyorum!”

Diğermuallimlerkahveyepekuğramayanbuoyunbozanaiçsıkıntısıilebaktılar.Müdür:

“Başüstünekardeşim,istersenşupartiyibitiriverelim!..Acelemi?Pekâlâ!”

Yanındakiseyircilerdenbirinedönerek:

“Hadibakalım,benimyerimebireloynayıver.Dikkatetha...İkipartidiriçerdeyim!”dedi.

Yerinden kalktı. Nispeten tenha bir koşeye gittiler. Bedri evvela soyleyecek bir şeybulamadı.Müdürdahaçabukdavranarak:

“Galiba şu mektup meselesini soracaksınız. Sabahtan beri gelirsiniz diye bekledim, sizgorunmeyinceherhaldekendisidehatasınıanlamıştırdedim.Ikigozum,sizçokyergezipçokşeygormuşsunuzama,bizimde tecrubemiz fazla.Boyleufakyerlerde insanadımınıçokhesaplı atmalı, insanı tefekoyupçalıve-rirler.BurasıAlmanyadegil... SizAlmanya’dabulunmuştunuzdeğilmi?”

“Hayır,Viyana’da.”

“Neyse, hepsi bir. Burası Avrupa degil. Gerçi Avrupa’ya benzemek istiyoruz ama, yavaşyavaş.”

BedrisertveasabibirhareketlemüdürünsözünüKesti:

“Bunları ne diye soyluyorsunuz?” dedi. Biraz durduktan sonra ilave etti: “Mektubu niçinaldınız?Yahutüstünüokuduktansonraniçintekrarvermedinizdebaşkasıylayolladınız?”

Buraya mudurle adamakıllı kavga etmeye gelmişti. Bu anın yaklaştıgını hissediyordu.Müdürelinionunomzunakoyarak,samimiyeçokbenzeyenbirsesle:

“Sizi muşkul vaziyetten, derhal ortalıga yayılacak olan dedikodulardan kurtarmak için!”dedi.

Bedri, sesi titreyerek: “Beniaptalyerinemikoyuyorsunuz”dedi. “Benimokızlapostayamektupgonderdigimi sizdenbaşkakimsegormedi, gormuşolsalarda sizdenbaşkasınınaklınaböylebirmünasebetsizliğingeleceğinitasavvuredemem...”

Yerindenfırladı.Yüzüsapsarıolmuştu:

“Bu mesele uzerinde konuşmak, size izahat vermek mecburiyetinde kalmak bile bana

Page 23: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

müthişazapveriyor.Bukadarbayağıcabirisnataltındakalmak...”

Müdüronukolundançekipoturttu.Sesindeheposakinvesamimiedavardı:

“Belki asabileşmekte haklısınız!” dedi. “Yalnız benim vazifemden başka bir şeyyapmadıgıma emin olunuz. Hakkınızda husnuniyet dışında en kuçuk bir şeyduşunmedigimeeminolunuz,yalnızmuhitinboyleolmadıgınıveekseriyetinsuiniyet{12}ilehükümlervereceğinigözönündetutmayamecburum.

“Talebekarşısındabenikepazebirmevkiedüşürdünüz!”

“Böyleyapmasamdahafenamevkiedüşecektiniz!”

“Bentalebeninyüzünenasılbakacağım!”

“Yokcanım,bunlarolaganşeylerdir.Okadaruzulmeyedegmez.Birparçadikkatlihareketetmekkâfidir.”

Ayagakalktı.Gozuyletakipettigipartibitmiş,yerinebıraktıgıarkadaşıoyunukaybetmişti.Sözükısakesmekiçin:

“Yarınmektepteuzunuzunkonuşuruz.Zamanlabanahakvereceksiniz”dedi.Sonraaklınagelmiş gibi ilave etti: “Ha, çocuklara akşamları teker teker ders vermeyi munasipbulmadım.Kulagımabirtakım lakırdılar geldi.Malumya,muhtelit{13}mektep. Ebeveyninitimadınısarsmayagelmez.Müsaade!”diyerekuzaklaştı.

Oyunabaşlarkenkendisinesorucugözlerlebakanarkadaşlarına:

“Hiç”dedi, “Herkesi aptalmı sanıyornedir?Bizimelimizdenneleri geçti...Boylekurtlarıgenç kızların arasına başıboş salmaya gelir mi hiç! Ara sıra gozumuzun kor olmadıgınıanlatmalıyız...”

Kagıtları elinealdı, “Hadibakalım,buseferhakkınızdangelecegim”diyerekkarıştırdıvedağıtırkenkendikendinesöylenirgibimırıldandı:

“Bu kadar senedirmudurluk ediyorum, bulundugummektepte hiç vukuat vermedim.Buyaştansonraşuzüppeiçinbaşımıderdemisokacağım!”

Bedri, oldugu yerdekalmıştı. Yolda gelirkenhazırladıgımuthiş cumleler, agır hakaretler,hatta çıkarmak niyetinde oldugu kavga suya duşmuştu. Aklının almadıgı bir bayagılıgı,duşunmektenbile utandıgı bir iftirayı bu kadar tabiiliklemudafaa edenbir insana karşıdegil kendini mudafaa etmek, ona kufretmek bile imkansızdı. Her soyleyecegi sozun,mukabelesi imkansız bir cevapla karşılaşacagını derhal anlamıştı. Suiniyeti esas olarakkabuledenvebir insanındurust,samimivenamusluolabilecegineihtimalvermeyenbirkimseye karşı kendini mudafaa edebilmenin hazin imkansızlıgı onun elini kolunubaglamıştı. Suratle kahveden çıkarak mektebe dondu, canı bir şey çalmak istemiyordu.Bavulunukarıştırarakrastgelebirkitapaldıveokumayaçalıştı.

Page 24: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

VMacide arkadaşlarından ayrılıp eve donunce derhal odasına çıktı. Çantasını yavaşça birkenara bıraktı. Goguslugunu sukunetle çıkardı, yuzunu gozunu yıkadı, sonra tekrarçantasınınbaşınagiderekbircoğrafyakitabıaldıveminderinüstündeçalışmayakoyuldu.

Aynı sayfayı iki defa okudugu halde neden bahsettigini anlamamıştı. Duşuncelerimutemadiyen sıyrılıp başka tara lara kaçıyordu. Birisiyle mucadele ediyormuş gibidişlerini sıktı ve kaşlarını çattı. Gogsu suratle inip kalkıyor ve yumrukları titriyordu.Nihayet elindeki kitabı bir kenara fırlatarak mindere kapandı ve hıçkırarak aglamayabaşladı.Sesiniduyurmamakiçindişlerinihırslaotyastıgageçiriyordu.Bukendinisıkmaonun hiddetini daha çok artırıyor, başınamuthiş bir agrı getiriyordu. Hırsından, yalnızhırsındanaglıyordu.Herkese,enbaştaBedriolduguhalde,mudure,arkadaşlarına,kendineveetrafındakilerekızıyordu.

Nehaklanvardı?Onukuçukduşurmeye,onunlaalayetmeye,butunbu igrençhadiseleresebepolmayanehaklarıvardı?Mektebegitmekonakorkunçbirşeygibigeliyor,gitmemekvenedengitmedigininsebebinisoylemekveyabaşkalarıarasındabusebebinfısıldandıgınıdüşünmekdahamüthişgörünüyordu.

Dunakşam,mudurunomuamelesindensonra,kendinehakimolmayaçalışmış,muvaffakda olmuştu; fakat bugun mektepte arkadaşlarının ona karşı aldıkları tavır gozundenkaçmamıştı. Derhal mektebe yayılan hadise, Macide’nin sessizligini kendini begenmezannedenlerin veya onun istidadını çekemeyenlerin açıkça hucuma geçmelerine sebepolmuştu. Yanında, duyabilecegi şekilde: “Vah vah!.. Neler oluyormuş da haberimizyokmuş!.. Mudur bey sag olsun!” gibi sozler soyleniyor, bakışlar beş on mislimanalanıyordu.

Magrurvekendinibegenmişdegildi.Hiçdegildi.Hattabelkidebununaksineolaraknefsineitimadıhenuzpekzayıftı.Fakatbunaragmenbuçocuklarınnasılolupdabaşkabirinebudereceehemmiyetvererekbütünkafalarınıonunlaalakadaredebildiklerinianlayamıyordu.Bir insanı kendisi kadar, kendi duşunceleri, dertleri, korkuları ve noksanları kadar nemeşguledebilirdi?Halbukibutunarkadaşlarınıngozundesankisihirlibirgozlukvardıveonlarınkendilerinigormelerinemanioluyordu.Bukadarahmakçabirkorlugebaşkaturlumanaverilemezdi.Anasınınduzgunveboyalarınıçalıpsurunerekmektebegelenbirkızınbaşkabirkıza,tırnaklarınıbirazsivriltmişdiyekinayelila larsoylemesi;oglançocuklarlapazar gunu gezmeye gidip butun şehre yayılacak kadar kepazelik çıkaran ve bu yuzdendahaikigunevvelinzibatmeclisine{14}çıkıpbirhaftamuvakkattartalanbirzavallınınhiçyuzu kızarmadan “Aman yarabbi! Hiç utanmak kalmamış... Ayşe’nin Ahmet’le gezişinebakın!”demesisadecegevezelikvedüşüncesizlikolamazdı.

Macide etrafındakilerde hoşuna gitmeyen herhangi bir şey gordugu zaman aklına ilkolarak: “Acaba ben de aynı şeyi yapmıyor muyum?” duşuncesi gelirdi. Fakatarkadaşlarından hiç birinin, omrunde bir defa olsun, kendini boyle bir sualin karşısındabırakmadıgımuhakkaktı.Onlarakarşıderinbiristihfafduydu.Buyuzdenhayatınınyolunudeğiştirecekkadarheyecanadüşmeyinefsinekarşıbirhaksızlıksaydı.

“Ne yaparlarsa yapsınlar, aldırış bile etmeyecegim!” diyerek kalktı. Sofradaki musluktayuzunu, gozunu yıkadı.Tekrarodasınagelipmindereoturuncabirazevvel elindenattıgı

Page 25: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

kitabıaldıveoldukçasukunetleyarınkidersigozdengeçirdi.Yalnızarasıragozleridalıyor,kafasından hain yuzlu arkadaşlarının hayali geçiyor, yahut Bedri mahcup ve hiddetlitavrıyla karşısında dikilip duruyordu. Fakat Macide her defasında ha ifçe başını silkipkaşlarınıkaldırarakbunlarıönündenuzaklaştırıyorvederslerinedönüyordu.

Ertesigunumekteponakorktugukadardegişmişgorunmedi.Dahayoldaikeniçindehiçbirsıkıntıbulunmadıgınıtespitetmişti.Iyibirhaberalmayagidiyormuşgibimanasızbirhisleayaklarıyolunbozukkaldırımlarındaçabucaksekiyordu.Sabahleyindersegirmedenevvelvedersarasındakiteneffuslerdekızlarınkendilerinebaşkameşguliyetlerbulduklarını, ikigun evvelki vakanın zannettiginden çok daha erken unutulacagını gordu. Arkadaşlarıarasında hiçbir zaman muhim bir yer tutmadıgını, hiçbir zaman buyuk ve devamlı biralakanın merkezi olamayacagını belki biraz huzunle, fakat musterih bir nefes alarakhatırladı.

Birkaçguniçindehayateskişeklinialdı.Şimdiyedikişiberabermuzikdersigoruyorlardı.Bedrieskisinenazaranbirazdahadalgın,birazdahasinirliydi.Arasıra,kuçuksebeplerlebagırıveriyor,fakatbirazsonra,kendiniaffettirmekistergibiyumuşakbakışlarlaetrafınısuzuyordu.BilhassaMacide’yekarşıtavrıçekingenoldugukadarmuş ikti.Kendiyuzundengenç kızın ne kadar uzuldugunu tahmin eder gibiydi. Ona hem ortada bir şey yokmuşhissinivermek,hemdeolanişlerdekendisininbirkabahatiolmadıgınıanlatmakistiyordu.Ara sıra koridorda birbirlerine rast gelince pek kısa bir bakışla gozlerini birbirlerinedikiyorlarvebuandabazıhususlardaanlaştıklarınıfarkediyorlardı.ÇocuklardersteykenBedriarasırasınıfınonundengeçerdi.Macidebusıradaonunadımlarınıyavaşlattıgınıvecamekânlıkapıdansınıfabakangözlerininkendiniaradığınıhissederdi.

Aralarındaaynıhaksızlıgaugrayanikikişininyakınlıgıteessusetmeyebaşlamıştı.BilhassaMacideBedri’ninagırvedalgınhalinintesirialtındaydı.Akşamuzerlerievedonerkenbazanarkada kalıyor ve herhangi bir iş için çarşıya inen Bedri’nin uzun boyu, biraz duşukomuzlan, daima one egilmiş başıyla, yokuşun alt tarafında kayboluşunu seyrediyordu.Kendi kendinebile itiraf etmek istemedigi halde, onunbaşka kızlarla fazlaca konuşmasıadamakıllıcanınısıkıyordu.Boylezamanlarda:“Acabamudurbeyhaklıdegilmiydi?”diyekendine soruyor, fakat butun bu degişmelerin mudurun o mudahalesinden sonrabaşladıgınıhatırlayaraknefsinekarşı temizeçıkmayaçalışıyordu.Arkadaşlarıohadiseyiunutmuş gorunmekle beraber, Bedri ile Macide’nin herhangi bir vesile ile yan yanagelmelerini, birkaç kelime konuşmalarını manalı bakışlar için bahane yapmakta devamediyorlardı. Bu hal Macide’yi busbutun şaşırtıyor, fakat nedense, Bedri’ye daha çokyakınlaştırıyordu. Artık her derste gozu kapının camındaydı. Ve onun koridordangeçmesiniyuregihızlaatarakbekliyor,dışarıdaadımlarduyunca,nevaziyetteolursaolsun,başı çevriliyordu. Diger çocukların dikkatine çarpacak herhangi bir şey yapmaktanadamakıllı korktugu halde, Bedri’nin bakışlarına uzun muddet mukabele ediyor vecesaretindendolayıgaripbirgururduyuyordu.

Mama ihnekenditabiatı,nedeBedri’ninhalibuhislerinindahafazlaartmasınamusaadeedecekgibidegildi.Gençadamakşamlarıdersverirkenolsun,teneffuslerdeyahutmektepdonuşu yolda olsun, konuşmak fırsat ve imkanlarını asla kullanmıyor, bunamukabil, hiçumulmadıkbirzamanda,hırsızlamagibibirbakışlabirçokşeylerifadeetmeyeçalışıyordu.

Odaartıklakaytdegildi.Muduronungozlerini,istemeyerek,Macide’ninuzerineçevirmişti.

Page 26: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Şimdigençkızıninsanahayretverenmuzikistidadıkadar,onualakadaredenbirboyu,birçift eli ve içindebirçok şeyler saklı olan gozleri vardı.Ne sozlerinde, ne tavırlarındahiçyapmacıkbulunmayan,birkadındapekazgorulenbircesaretvebiraçıklıklainsanauzunuzunbakangozlerindebirçokşeylerifadeeden,fakataynızamandabunlaragenepektabiibiriradeilehakimolmayıbilenbuonaltıyaşındakigençkızı,mektebindigertalebeleriylekarıştırmayaimkânyoktu.

Onunla ders yapacagı zamanları sabırsızlıkla bekliyor, fakat bir gece evvelden ruyasınıgordugu bu saatlerde diger çocuklara gosterdigi alakanın yarısını bile Macide’yegostermiyordu. Bunda belki sebepli bir korkunun, kıza laf gelmemesi arzusunun tesirivardı.Hermektepteinsanıkusturacakkadarbolgorunenbirtalebevehocamuaşakası{15}yapmak niyetinde degildi. Aynı zamandaMacide’nin diger çocuklar gibi insanı saatlerceugraştıracak derecede az istidatlı olmadıgı da muhakkaktı. Fakat butun bu sebeplerinyanında, bunlardan daha kuvvetli olarak onu kızdan uzaklaştıran ve hakikatte daha çokyaklaştıran bir şey vardı: Bedri hislerine her zaman hakim olmaya alışmamış birsanatkardı.Aşıkolmaktan,hakikatenvedeligibisevmektenkorkuyordu.Elindengelsebutehlikenin onune geçmek için kıza daha başka muamele ederek onu kendindenuzaklaştıracaktı.Fakatbukadar ilerigidemiyor,kimsenin farkındaolmadıgını zannettigianlardaMacide’yisonsuzbirşe katvehayranlıklasuzmektenkendinialamıyordu.Buzayıfanlarınınkıztarafındanhissedildiğinigörmekledeaslabedbahtdeğildi.

Macide’nin hislerini belli etmemesi onu bilhassa sevindiriyordu. Çunku genç kızınmemnuniyetifadeedenherhangibirhalionumuhakkakki,isteksizvesogukbirmukabelekadarüzecekti.

Kendilerini birbirine manen bu kadar sokulmuş bulan bu iki insan, biri yaşının, otekisanatkarlıgının çocuklugu içinde bocalar dururken sene sonu gelmiş ve mektep tatilolmuştu. Bedri Istanbul’a annesinin yanına, Macide ahşap ve buyuk evine dondu. Herikisindedemektebinbahçesindeveyabeşmayısgezintisindediger çocuklarlabir aradaçektirilmişbirkaç fotograftanbaşkaelle tutulurbirhatırakalmamıştı.Ancakkafalarında,birbirinin hayali degil, bir zamanlar şiddetle duydukları hislerin kuvvetli hatırası, hattabirazdadevamı,uzunzamankaldı.

Bedri istasyona giderken bir arabaya binmişti. Yolda birkaç arkadaşıyla beraber gidenMacide’yi gordu. Çocuklar hocalarını başlarını egerek selamladılar. Bedri olsun, Macideolsun, bu anda birbirlerine gozlerini çevirmekten bile kaçtıkları halde, uzun uzunbakıştıklarınızannettiler.

Eyluldemektepler açılınca başka birmusikimuallimi geldi. Bedri’nin Istanbul’da kaldıgısoyleniyordu.Osene,Macide’ninkafasındahemenhemenhiçbirizbırakmadangeçti.Genepek genç olan yeni muallim çocukların hususi muzik derslerine devam etti. Macide,talebedenmuteşekkilbirgruplaberaberbirkaçkonserverdivealkışlandı.Kafasınanelerilave ettigini bir turlu anlayamadıgı birtakım derslerden imtihan verdi ve Fransızcadanbaşkahiçbirderstebabasınıniltimasınıkullanmadanortamektebibitirdi.

Artıkherşeytamamdı.Bundansonraneyapılacagınıneanası,nebabası,nehocaları,nedeherhangi bir kızın anası, babası ve hocası biliyordu. Herkes gibi onun da akıbetinitesadu ler tayin edecekti. Belki bir muddet sonra bir kocaya vermek isteyecekler, oreddedecek,başkabiriniortayasurecekler,onudaistemeyecek,bumucadelepekdeuzun

Page 27: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

surmeden genç kızın sebepsiz ısrarı sona erecek, o da nihayet, “ne olursa olsun” deyipboyuneğecekvebirşeyler,birşeylerolacaktı.

Demekhayatboyleikiadımilerisibilegorulmeyensisliveyalpalıbirdenizdi.Tesadu lerinoyuncagı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonragogsumuzu dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan duşunceler neye yarardı?Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dunyaya gelmekten ise hayatın vemuhitinverdigişeklikolaycaalacakkadarboşveyumuşakolmakdaharahat,dahamakuldeğilmiydi?

Macide buna benzer şeyleri sisli bir şekilde duşunup cevaplandırmaya çalışırken gunleroragınbiçtigisaplargibiustusteyıgılıpkalıyorlardı.Kendinipiyanoileavutmayaçalıştı.BirzamanlarbirRum’unevindenemvalimetruke{16}idaresinegeçenvesongunlerdeucuzbir iyatlasatılıgaçıkarılaneskiveakortsuzbirpiyanoyu,pekfazlaısraraluzumkalmadan,babasınaaldırmakmumkunolmuştu.Yukarıkatınbuyuksofasındabirkenarayerleştirenve paslı şamdanlarıyla alçak tavanı işaret eden bu zavallı alet, Macide’ye sadece huzunveriyordu.Şimdiyekadaraldıgımuzikderslerinin,ancakdunyadainsanruhunuhareketegetirmeyemusait birmuzikoldugunu ispat etmekgibi bir faydasını gormuş, fakatbunahenuznekadaruzakoldugunuanlamaktagecikmemişti.Onunebirnotaaçarakçalışmayabaşladıgı zaman kulagında bir zamanlar Bedri’den, hatta daha sonraları onun kadarkuvvetli olmayan diger muallimden dinledigi nagmeler canlanıyor, hafızasının vemuhayyilesininbuinsafsızcaoyunukarşısındaçaresizcekapağıvurupkalkıyordu.

O,muzigedigerarkadaşlarıgibi,bulacaklarıkocanınseviyesinibirdereceyuksektutmaktayardımcıolsundiyehevesetmemişti.Ona,evlendiktensonrabirkenaraatılacakbirgençkızlıkelbisesigözüylebakmıyor,bütünömrümüddetince,buömrünmanasıolarakyanındagötüreceğiyakınbirarkadaşdiyesarılıyordu.

Yazınsıcakgunlerini loşsofadauzanmak,uçsuzbucaksızduşunceleredalmak,annesininkomşularlaberabertertipettigibagvebahçegezmelerinegiderekdelişmenarkadaşlarınoyunlarınakatılmakvebumuvakkat{17}.“kendiniunutma”dandahakuvvetlibiriçsıkıntısıileuyanmaksuretiylegeçiriyordu.

Busırada,genebirtesaduf,nasıldevamedecekdiyeduşunmektenbileyorulduguhayatına,başka bir istikamet verdi:Hem gezmek, hemde satıp savacak şey kalıp kalmadıgını birdaha gozden geçirmek için Istanbul’dan Balıkesir’e gelen Emine teyze, hoppa kızına hiçbenzemeyenbuagırbaşlı,guzelakrabayameftunoluvermişti.Heleonunmuzigeçalıştıgınıogrenince ortalıgı ayaga kaldırdı. Balıkesir’de kalmış olan akrabalarına biraz damerhametlebaktığınıhissettirenbiredaile:

“InanolsunMacide’yiburadabırakmam.Buradaziyanolacakkızmıbu? Istanbul’dahemokur,hemdünyagörür,hemdeburadapatlayacağınaSemihailegezipeğlenir...”dedi.

Sonra,kızınanasınıvebabasınıasılcanevindenyakalayarak:

“Kızınıza burada memurdan başka koca bulamazsınız ki... Halbuki o doktorlara,mühendislerelayık...Helebirkaçsenebizdekalsındagörürsünüz”diyeilaveetti.

Macidebuneşeli,canayakınteyzeyebayılmıştı.Evehergelipgidişindeyanaklarınısıkısıkıöpen,onaİstanbul’dan,oradabulacağıarkadaşlardanbahsedenveMacide’nin:

Page 28: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Acabakonservatuvaragidebilirmiyim?”sualine:

“Aa! O da soz mu? Istedigin yere gidersin!” diye cevap veren Emine teyze Macide’ningözünegöktenonukurtarmayagelmişyaşlıcaveşişmancabirmelaikegibigörünüyordu.

Annesi ve babası pek itiraz etmediler. Mevsim sonbahara yaklaştıgı için ellerindemahsuldenkalmabirazparalarıvardı.Macide’yebirkaçkat“Istanbulluk”elbiseyaptırdılar.Emineteyzeileikisininyanınabirtenekeyeşilzeytin,birkaçtenekebalveikitanekuçukhalıkattılarvebirdahagörmeyecekleriçocuklarınıtrenebindiripyolladılar.

Istasyondayalnızannesiagladı,babasıarasırayakalıksızgomleginikurcalamaklavetrenkalktığısıradakaşlarınıçatıpbaşınıhafifçesallamaklaiktifaetti{18}.

Page 29: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

VINihat’la Omer kopruden agır agır Babıali Caddesi’ne dogru yuruduler. Kitapçıcamekanlarını seyrederek Beyazıt’a gitmek istiyorlardı. Iki tarafında zevksiz kapaklariçindeiyilikotulukitaplarınvecigerkebabıilezeytinyaglıenginarınteşhiredildigiyokuşuhiç konuşmadan çıkıyorlardı. Postane yakınından geçerlerken Omer’in içinden bugunşeytanın ayagını kırıp daireye ugramak geçti, fakat ogle paydosu yaklaşmıştı; gitmekgulunç olacaktı. Vazifeperverlikten geldigini zannettigi ve manasız buldugu garip biruzuntuileayaklarınısurudu.Birtutuncununtezgahında,sumuslugununyanınasıralanmışduranmecmualardanbirini15kuruşveripaldı;yazanların isminebirgozattıktansonrakıvırıpcebinekoydu.

Nihathepdalgındı.Bir ogleyemegineyetecekkadarparalarıolmadıgıhaldeOmer’inbirmecmuaya15kuruşverdiğinibilefarketmedi.Öğledenevvelçoktenhaolancaddedehiçbirtanıdıgarastlamadılar.Beyazıt’agelincecamininyanındakikahvelerdenbirindeoturdular.Buradadakimseleryoktu.Uzaktakikoşelerdenbirindeikitanezavallıfenfakultesitalebesiharıl harıl ders ezberlemeklemeşgulduler. Ilerde, caddeye yakın tarafta sakallı bir softabozuntusunargileiçiyorvekurnazgözlerleetrafısüzüyordu.

Birmuddetoturupmeydandangelipgeçenlere, tramvaylara,dilencilerebaktılar.NihayetNihatrüyadanuyanıyormuşgibibaşınıkaldırarak:

“Paralazımazizim!”dedi.

“Malum.Birazdanyemege gelenler arasındabir ahbapbulur, isteriz... Bir lira yeterdegilmi?”Nihatistihfafvehiddetleonabaktı:

“Öyleparadeğil,adamakıllıpara...İşyapacakpara!..”

“Ticaretemibaşlıyorsun?”

“Gevezeligi bırak azizim. Senin kafan da işte bunları anlamaz. Benimki nasıl seninsemalarda dolaşan tefekkuratını{19} kavramıyorsa... Omrumun sonuna kadar felsefefakültesitalebesikalmakniyetindedeğilimherhalde...”

“Talebesikalmadamezunuol.”

“Mezunolsamdabubenitatminedermisanıyorsun?”

Ömerbirazciddileşerek:

“Sahi, Nihat!” dedi. “Son gunlerde sen biraz esrarengiz adam oldun. Garip sozlersoyluyorsun, hiç gormedigim birtakım insanlarla ahbaplık ediyorsun, hele geçen gunyanındakitatarsuratlıherifihiçbeğenmedim.Nedirbunlar?”

Nihatşüphelibirbakışlaetrafınıgözdengeçirdi,sonra:

“Sus”dedi.“Sengevezeninbirisin,aklınınermedigişeylereburnunusokma...Zekicesozlersoylemekte ve hayaller kurmakta devam et. Akıllandıgın ve realiteye dondugun zamanseninledahauzunkonuşuruz...”

Birmüddetdüşündüktensonrafikrinideğiştirmişgibi:

Page 30: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Mama ih bugunlerde seninle konuşacagım. Yalnız şu kadarını soyleyeyim ki, parayaihtiyacımızvar...”

“İhtiyacınızmıvar?Sizkimsiniz?..Nekadarlazım?”

“Kimoldugumuzuşimdiliksorma...Isledigimizparadabirmiktardegil...Herzamanvehiçarkasıkesilmedenparalazım.”

Ömergüldüve:

“Meraketmeyebaşladım!”dedi.

Nihateliylemükâlemeyi{20}kesti:

“Yeter. Seninle konuşacagım dedim ya, bekle... Şimdi ogle yemegini ve sonra da akşamıdüşünelim!”

Saat ikiye kadar kahvenin karşısındaki lokantaya gelenleri gozden geçirdiler. Bunlarınarasında tek tuk tanıdık bulunmakla beraber bir yemek ısmarlatacak kadar yakın kimseyoktu.Nihayetümidikeserekbirersimitvebirerçayilekarınlarınıdoyurdular.

Mekteplerin tatil zamanı oldugu için bu kahveleri memleketin muhtelif yerlerindenIstanbul’a eglenmeye gelen muallimler dolduruyordu. Ogleden sonra birer ikişer gelipburadadigerarkadaşlarıylabuluşanveakşamakadarvakitlerinitavlaoynamaklageçirenbu “yazlık” muşteriler, gece nereye gideceklerine dair kararlar verdikten sonra genegeldikleri gibi grup grup kalkar ve Beyoglu’nun ucuz birahanelerinin yolunu tutarlardı.Ortalık karardıktan sonra burada yalnız talebeler, bir de ders senesi esnasında tatil içinparabiriktirememişolanlarkalırdı.

Omer’leNihat,guneşintesiriylearasırayerdegiştirerekakşamakadaroturdular.Herikisidekendialeminedalmıştı.Nihatplanlar,tasavvurlarladolukafasınaSerbestçeyolveriyor,Omer muayyen bir şey uzerinde durmadan birçok birbirine aykırı şeyler duşunuyordu.Birkaçkereelinicebineatarakbirazevvelaldıgımecmuayıokumakistedi.Fakatyazılarınbaşlıklarındanilerigeçemediveelindekıvırdığısayfalanmasanınüzerinevurarak:

“Yarabbi...İnsanıbuiçsıkıntısındankurtaracakbirşeyyokmu?”diyesöylendi.

Çokkereboyleoluyordu.Butunkafasıbirdenbireboşalıyor,gogsununvegırtlagınınustunebir agırlık çokuyor ve ne oldugunu bilmedigi birtakım şiddetli arzuların hasretiniduyuyordu.Nihat:

“Neistediğinibilsencanınsıkılmaz!”dedi.

Ömer,yalvarırgibicevapverdi:

“Bana istenecek bir şey soyle, ugruna can verilecek bir şey soyle, hemen dort ellesarılayım...”

Nihatgüldü:

“Gordunmu?Derhalsapıtıyorsun.Hayattahiçbirşey,ugrundaolmekiçinistenmez.Herşeyyaşamamız için olmalıdır. Hatta biraz ileri gideyim, kendi yaşamamız için... Sen kafanıniçindekiyoklugaokadarsaplanmışsınki,derhalugrundacanfedaedecekbirşeyarayarakikincibiryoklugadalmak istiyorsun!Yaşamak,herkestendaha iyi,herkestendaha ustun

Page 31: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yaşamak,insanlarahakimolarak,kuvvetli,belkidebirazzalimolarakyaşamak...Dunyadabundanbaşka isteneceknevardır?Hayatınıbugayeyevakfet,gorursun,nasılbirdenbirecanlanacaksın!”Nihat’ın zayıf yuzu birdenbirekırmızılaşmış, çabukhareket edengozleriparlamayabaşlamıştı.Ömergevşekliğinihiçbozmadanmırıldandı:

“Sen sahiden degişmeye başladın Nihat! Yahut ben seni pek iyi tanıyamamışım. Seniniçindemegerneihtiraslarsaklıymış...Fakatfazlahodbindegilmisin?Belkisozlerindogru...Fakatiçimdebunlarındoğruolmasınıistemeyenbiryervar...”

Beyazonluklubirgarsonelektrikdugmesiniçevirdi.Agaçlarınarasınagerilmiştellereasılıduran bir suru ampul birdenbire sarı bir ışıkla canlandı. Bu sırada dort kişi hararetlimunakaşalarederekgeldiler,Omer’leNihat’ınmasasınınyanmaoturdular.Nihatbunlaradönerek:

“Neredenteşrif,üstatlar?”dedi.

Yenigelenlerinarasındakısaboyluvesinirlihareketleriylegözeçarpanbiri:

“Sizburadamısınız?..”diyebaşkabirsuallecevapverdi.Sonra:“Nesaçmasual,degilmi?”diyeilaveetti:“Iştegoruyoruzkiburadasınız.Nediyesorarızacaba?..Turkçeninkendinemahsusbirmanasızlıgı...Dunyadahiçbir lisandabukabiliyet yoktur... Saatlercekonuşuphiçbirşeyifadeetmemekkabiliyeti!”

Geneyenigelenlerdenvegenekısaboylubirisi,kaimcamlıgozluklerininaltındanerenkteolduğubelliolmayangözlerinikısarak:

“SualindeTürkçeninbukabiliyetiniartırmaklameşgulolduğununfarkındamısın?”dedi.

Ömeryüzünüburuşturarakmırıldandı:

“Aman!.. Gene espriler başladı. Benim kafamın boş zamanları bana bu bitip tukenmeznüktelerdendahamanalıgörünüyor...”

Nihataynıyavaşsesle:

“Duşunkiikisidebumemleketinmeşhuradamlarıdır.Birbuyukşairinvedahabuyukbirmuharririnsozlerindeherhaldebirkerametmevcuttur...”dediveOmer’inkıskısgulmesineiştiraketti.

Gelenlerinarasındailkkonuşanikikişidenbaşkasıagızlarınıaçmıyordu.Nihatbunlardanbirineyavaşçasokuldu,bir-kaçkelimekonuştular.Otekibaşıylaevetmakamındabirişaretyaptı.NihatderhalÖmer’edönerek:

“Oldu...Buakşamemniyetteyiz...”dedi.Ömeriçiniçekti.

BuhavadisinonupeksevindirmediğinigörenNihat:

“Neo?Beğenmedinmi?”diyesordu.

“Nekadarzavallıolduğumuzunfarkındamısın?”

“Neden?Hiçömründeanaforrakıiçmemişgibikonuşuyorsun!”

“Allahaşkınasus.Bütünömrüm...Bütünömrümüzkepazelik...”

Page 32: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Meğersenfaziletabidesiymişsin!”

“Değil...değil...fakatşumuhakkakkibugunolduğumgibiolmakdaistemiyorum.Busbutunbaşkabirhayat,dahaazgulunçvedahaçokmanalıbirhayatistiyorum.Belkibunuarayıpbulmakdamumkun...Fakat içimde oylebir şeytanvarki...banaherzaman istediğimdenbüsbütünbaşkaşeyleryaptırıyor.Onunelindenkurtulmayaçalışmakboş...Yalnızbendegil,hepimiz onun elinde bir oyuncagız... Senin dunyaya hakimiyet planların bile eminim kionunmahsulü...”

NihatdahafazlasabredemeyerekÖmer’insözünükesti:

“Allah aşkına bu mistik konferansları bırak. Ben senin derdini anlıyorum. Yalnız bunuyüzünesöylersemkızacaksın!”

“Söylebakalım!”

“Senevlenmekistiyorsun!”

Ömertiksinirgibiolduve:

“Aptal!..” dedi. Sonra cebinden mecmuasını çıkararak karıştırmaya başladı. Nihat birazevvelkonuşankalıngözlüklüzatadönerek:

“E,IsmetŞerifbey,bugunkuyazınızne isti.Duşmanlarınasizinkadarkeskinsilahlarlavekuvvetli mantıkla hucum eden başka muharririmiz yok. Her hafta makalelerinizisabırsızlıklabekliyoruz.”

Ömermecmuadanbaşınıkaldırarak:

“Kari{21}mektubumuokuyorsun?”dedi.

”Yanlışmısöylüyorum?”

“Hayır...Fakatşunudailaveetki,dostumuzIsmetŞeri inyereçaldıgıduşmanlarınbaşındakendisigeliyor.BirayevvelsoyledigininbiraysonradaimavedahakuvvetleaksiniiddiaettiğinegöreilköldürdüğühasımgeneİsmetŞeriftir.DeğilmiEminKâmil?”

DeminTurk lisanınınmanasızlık kabiliyetinden bahseden ve hermeselede Ismet Şeri lemünakaşahalindeolduğugörülenbüyükşair:

“Tabii,tabii”dedi.

Ismet Şerif, kuçuklukte aldıgı bir yaraneticesinde sol omzunadogru biraz egrilmiş olanbaşınıdoğrultmayaçalışarak:

“Hayatın bir degişmeler silsilesi ve her degişmenin bir tekamul oldugunu anlamayanlaryobazkafalıinsanlardır”dedivebaşkacevabaluzumgormeyerekboynundakiyarayerinikurcaladı.

BalkanHarbi’ndebabasıylaberaberEdirne’debulunurlarkenserseribirmermiparçasınınboynundaaçtıgıbuoldukçabuyukyaraIsmetŞeri inhayatınınenmuhimhadisesiydi.Buonun,enbuyukromanınamevzuolmaklakalmamış,boluguyleEdirne’denbirçıkışhareketiyaparkenkahramancaşehitolduğunusöylediğibabasıylaberaberkarakterininvekafasınınteşekkülündeenmühimrolüoynamıştı.

Page 33: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Şimdibuyukgazetelerdenbirinehaftadabirdefayazdıgımakalelerlememleketiçindevedışındakibutunsiyasi,iktisadiveedebimeseleleretemasediyorveheryazısını,akıllıcabirmantıksilsilesinitakipedenkeskinbirhükümveçareilebitiriyordu.

Bu buyukmuharrir vemutefekkirle{22} çok kere beraber gezen, beraber içen ve beraberduşunen, fakataynızamandaarkadaşınınher ikrine,hersozune itirazetmeyikendisinevazifeaddedenşairEminKamil işguçsahibiolmayanbirmirasyediydi.OmrununbuyukbirkısmınıbabasınınYeşilkoycivarındakiçiftligindeoturupavlanmak,kopekbeslemekvesenedebirkaçderinmanalışiiryazarakedebiyatmeraklılarınımesutetmeklegeçiriyordu.

Başka işi olmadıgı için son senelerde Budizme merak sardırmış, saçlarını kokundenkestiripçiftlikteyalınayakdolaşarakNirvana’yavarmakistemiş,sonrabundanvazgeçerekbirkaçaydanberiÇinliLaoTse’ninhayranıolmuştu.ElindeÇinfelsefesinedairFransızcakitaplarla dolaşıyor, hayatı ve insanları bunlara gore izah etmeye çalışıyordu. Zeki veduygulutarafıolduguhaldearkadaşlarıarasındapekciddiyealınmamasındanmuteessirdivebununacısınıetrafınımağrurbiristihfafile{23}süzerekçıkarmayaçalışıyordu.

Nihat’laOmerbirzamanlarbirgençlikmecmuasıçıkarmışlarvebuikiustattanbaşmakaleveşiiristemeksuretiyleonlarıtanımışlardı.Mecmuaçoktanbattıgıveyerinegenesuratlebatanyenileriçıktıgıhaldebuahbaplıkdevamediyordu;OmerboyleşeylerleartıkmeşgulolmadıgıhaldeNihat’ınhalabirtakımmecmualarlaalakasıvardı.IsmetŞerif ’inyazıyazdıgıgazetelerde ara sıra “Gençlik Hareketleri” diye makaleler neşreder ve ne kastettigi pekkolayanlaşılmayanveaçıkça soylemedigibirduşmanaçatıyormuşhissini verenyazılarıbazıgençlertarafındanhararetlemünakaşaedilirdi.

Ismet Şerif ’le Emin Kamil’in yanında gelen gençler ise, tahsillerini yarıda bırakıpgazeteciligesuluketmişlerdi.{24} Turkçeleri duzgunolmadıgı vehemenhemenhiçbir şeybilmedikleriiçinmuhabirliktenilerigeçemiyorlardı.Ustatlarınmeclisindesesçıkarmadanotururlarveonlarınhiçarkasınıkesmedensavurduklarınuktelerehayranhayrangulmeklevakitgeçirirlerdi.

İsmetŞerif,birdenbireyerindenfırlayarakemredergibi:

“Hadigidelim!..”dedi.

Onunsıksıkgorulenbumutehakkim{25}haliilemazlumbirşekildesolomzunadogruyatanboynuhazinbirtezatteşkilediyordu.Hepberaberyerlerindenkalktılar.Omeriçtigiçayınparasınıtenekemasanınustunebıraktı.Nihatdakendiparasınıverdi.Digerlerikuçukbirmunakaşadansonraorayayakınbiryerde,Koskatara larındasonzamanlardakeşfettikleribirmeyhaneyegidilmesinikararlaştırmışlardı.Hepberaberyürüdüler.

Dışarıdanbakılıncameyhanedenziyadekalaycıdukkanınıandıranbubasıktavanlıyerde,tıraşlarıuzamışbirkaçyaşlıakşamcıileikiuçesnaftanvetezgahınyanındabiriskemleyeoturarak udunu yanına dayayan siyah gozluklubir çalgıcı ile, ayağına çorapsız potinlergiymişononikiyaşlarındabirçocuktanbaşkakimseleryoktu.Bunlarbirmuddetçaldıktansonraistirahatederebenziyorlardı.UzunvesarıyuzluçocukOmer’inhemengozuneçarptı.Halinde henuz atamadıgı bir masumluk ile henuz tamamıyla benimseyemedigi birpişmanlık ve hilekarlık birbirine karışıyordu. Buyuk kahverengi gozlerini etrafındagezdirirken, hasta ve merhamete muhtaç bir tavır almaya gayret ediyor, fakat ara sırakendiniunutarakendişeligozlerleyanındakiudiyebakınca,yahutmeyhaneciErmeni’nin

Page 34: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

muşterilere taşıdıgı turlumezelere gozu takılıp hasretle içini çekince sahiden zavallı veyürekparçalayıcıbirhalalıyordu.

Hepbirdenkuçukbirmasanınetrafınasıkıştılar.Meyhanecihementepsiiçindebirkarafarakıylaberaberkuçukborekler,fasulyepiyazları, izmarittavalarıgetirdi.Tekrarbaşlayansazın gurultusu arasında konuşmaya koyuldular. Şair Emin Kamil şarkı soyleyen oglanuzerinde felsefe yapıyor, Ismet Şerif milli yaralarımızı bir makale edasıyla şerhe {26}çalışıyor,gazetecidelikanlılarhürmetlesusmaktadevamediyorlardı.

Bir aralıkNihat oradakilereOmer’in bu sabah yaptıklarını anlatmaya başladı.Omer canısıkılmışbiredailetekrarmahutmecmuasınıcebindençıkardı,okumayakoyuldu.Nihat’ınhikayesi masadakileri kahkaha ile guldurmeye başlamıştı ki, Omer birdenbire, gozleriparlayarak,elindekimecmuayımasayavurdu.

“Bakınız...Bakınız!”dedi.“Buradabirşiirvar...Benideliedenşeylerinekadaraçıksoyluyor.Siz beni anlamıyorsunuz... Eminim ki bunu yazan beni anlayacaktır...” Mecmuayı tekrarmasadanalarakokumayabaşladı.Bu,tanınmışşairlerdenbirinin“Şeytan”adlıbirşiiriidi.

Omer sesi titreyerek ve butun içini dokmek isteyen bir adam gibi ikide birdekarşısındakilerin gozune bakarak okudu. Şiirde golgesiyle bizi kovalayan, arkamızdanfısıldayan, buz gibi elleri ensemizde dolaşan ve bizi hiçbir yere kaçırmayıp sımsıkıyakalayanbirşeytandan,bizisıskabirçocukgibikarşısındaurpertiptitretenbirkuvvettenbahsediliyordu.Ömerşiiribitirdiğizamanalnıteriçindeydi.

“Bakınşusatırlara!..”diyerekşiirinortasındanbirkaçmısraıtekrarokudu:

“Onubençocukluğumdan,İlkrüyalardantanırım.YalnızyürüdüğümzamanOdurarkamdakiadım.Onunkorkusu,içimdeÜrkekbirdünyayaratan...”

Ömerhaykırırgibitekrarladı:

“Evet, evet onun korkusu... Içimde bu urkek dunyayı yaratan onun korkusu... Ben budegilim...Benbaşkabirşeylerolacagım...Yalnızbukorkuolmasa...Hiçbirşeyibanatamveiyiyaptırmayacağınaeminolduğumbuşeytandankorkmasam...”

EminKâmilbaşınısallayıpgözlerinisinirlisinirlikırpıştırarak:

“Neden kızıyorsun? Neden şikayet ediyorsun?” dedi. “içinde şeytan dedigin o şeyin enkıymetli tarafın olmadıgını nereden biliyorsun? Sizin gibi beş hissinden başka duyguvasıtası olmayanlar bu daimi korkudan kurtulamazlar. Asıl sebep ve illetlere {27}varabilseniz goreceksiniz ki en zayıf tarafımız dışımızdadır. Gozumuzu kor eden yedirenktir, kulagımızı sagır eden sesler, agzımızı paslandıran yediklerimiz, kalbimizi oncecoşturupsonradurduransonsuzkoşmalarımızdır.Yuksekinsandışınadegil,içinekıymetverendir.”

Nihatkendinitutamayarak:

“Dışınızı da pek ihmal edere benzemiyorsunuz ustat... Laotse’nin butun hikmetlerine

Page 35: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

rağmentatlıtuzlubirömürsürüyorsunuz!”

Emin Kamil cevap vermek uzereydi. Fakat Ismet Şerif daha evvel davrandı, Omer’edönerek:

“Fevkalade birşey değil... Buşeytan hepimizde vardır. Bizim sanatkar tarafımız onunçocuğudur.Bizigundelikhayat ındışına çıkaran, bize insanlığımızı,makineolmadıgımızıidrakettirenodur.EminKamil’insoylediklerisaçma...Içbaşkadışbaşkaolmaz.Bunlarbirfikrinikigörünüşündenbaşkabirşeydeğildir...”

Ömerbaşkaşeyleredalmıştıvedinlemiyordu.Nihatkadehiniağzınagötürerek:

“Mama ihEminKamil’denpekayrılantarafınızyok!”dedi.“Bilhassaişiderhalciddiyealıpfelsefesiniyapmakhususundamüştereksiniz...HâlâbizimÖmer’iöğrenemediniz.Küçükbirşey onu muazzam heyecanlara goturebilir. Kuçuk bir yapragın arkasında bir dunyagordugunuzannederdekocadunyayıgormedenyaşar,içindebirturluaslınıogrenemedigibirkâinatbulunduğunakanidir.”SonraÖmer’edönerekilaveetti:

“Hayata, realiteye, menfaatlerine dondugun zaman içinde ne şeytan kalacak nepeygamber... Vucudunun ve ruhunun ne kadar basit bir makine oldugunu ogren,istediklerinitayinetvebunlaradoğruazimleilerlemeyebaşla...göreceksin!”

Ömerbaşınısalladı:

“Hiçbirinizianlamıyorum.Verecekcevapdabulamıyorum.Fakatyanılmadıgımaeminim:Biziistemediklerimiziyapmayaçekenbirkuvvetvar,bumuhakkak.Bizimdahabaşka,dahaiyiolmamızlazım...Budamuhakkak...Bununasılbirleştirmeli,bunubilmiyorum...”

Nihatgüldü:

“Ömrününsonunakadardaöğrenemeyeceksin...”

Meyhaneboşalmıştı.UçuncukadehtensonraegribaşısallanmayabaşlayanIsmetŞerif ’lesinirli hareketleri daha çogalan Emin Kamil hararetli bir munakaşaya dalmışlardı.Birbirlerinin sozunu ret mi, kabul mu ettikleri belli degildi. Her ikisi de buyuk manalıkelimeler, girift cumleler kullanıyorlar, sozlerininmuayyen yerlerinde durarak yaptıklarıtesiri kontrol ediyorlar, bazanda aynı zamanda soze başlayarakbirbirlerini dinlemedensoyleniyorlardı. Omer munakaşanın neye dair oldugunu anlamak istedi, kulagına gelen,idrak, tefekkur,kıstas, sistem, şuurgibiyuksek tabakadankelimelere,kalıbımıbasarım...ikirçıgırtkanları,politikatellalı...me kurebezirganıgibimunevverargosunumunelerininkarıştıgını fark etti. “Yarabbi... Bu adamlar ne kadar kendilerini tekrarlıyorlar” diyemırıldandı.Nihat:

“Nededin?”diyesordu.

Kafasından geçen herşeyiarkadaşınaaçmayaalışmışolanOmerbusefer ilkdefa olarakdüşündüklerinionasöylemeyilüzumsuzbulduvebaşınısallayarak:

“Hiç...Farkındadeğilim!”dedi.

Karşılarındaki altı koşeli tahta duvar saati on biri gosteriyordu. Omer şapkasınıyakalayarak:

Page 36: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Benşimdigeliyorum!”dedivesokagafırladı.HızlıadımlarlaLaleli’yekadargeldi,buradasaga donerek yangın yerleri ve tek tuk evlerin arasından geçen bozuk bir sokaktanŞehzadebaşı’nadoğruyürüdü..

MeyhanedekalanNihat,yanındakigazeteciyetelaşlasordu:

“Yahu,buakşamkimasrafsendendeğilmiydi?”

Oteki agırlaşan gozkapaklarını ve başını kaldırmaya ugraşarak evet makamında başınısalladı.Nihatderinbirnefesaldıktansonra:

“Bizimdelioğlannediyekaçtıöyleyse?”diyemırıldandı.

Page 37: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

VIIEmine teyzelerin kapısını çaldıgı zaman saat gece yarısına yaklaşmışbulunuyordu.Evinsokakustundekiodalarınınhepsikaranlıktı.Yalnızkapınınustundekicamekandanha ifbirışıkvuruyordu.“Herhaldesofadaoturanlarvar!”dedi.

Belkibirsenedenberiugramadıgıbuakrabalarınıboylemunasebetsizbirsaatteyoklamakkendisine pek garip gelmiyordu. Eskiden beri, hatta lisede okudugu zamanlarda bile,mektebe donemeyecek kadar geç kalınca buraya gelir, emektar hizmetçi Fatma’nın boşodalardanbirineserdigiyataktaçocuklugunuhatırlatanrahatbiruykuuyurvesabahleyindeekseriyakimseyegörünmedençıkardı.

Bu sefer buraya gelmek kararını ani olarak vermişti. Meyhanede konuşulanlar onaanlatılamayacakkadarboşvesoğukgörünüyordu.Buâlemdentamamıylaayrı,dahaolduğugibi,dahatopragayakınbirmuhitegitmekarzusunuduydu.Teyzesininsonradangormeevininaradıgı yerolmadıgınıbiliyordu.Fakatonuburayaasıl çeken sebebikendinebileitirafetmekistemiyordu.

Kapıyıher zamanki gibi Fatmaaçtı.Otuz senedenberi bu evinkahrını çeken ihtiyarkızmutfak kokan elbiseleri, daima gulumseyen gozleri ile karşısındaydı. Omer’i gorunceduyduğusamimisevinçherhalindenbellioluyordu.

“Buyur bakalım kuçukbey... Daha yatmadılar...” dedi. Sonra “Sorma... Bu akşam vaziyetfena...Amakendilerianlatsınlar,buyur!”diyeyolaçtı.

OmerbirkaçayakmerdiveniçıkıncamuşambadoşelisofadaGalipamcayıveEmineteyzeyibuldu.Galipefendiuyukladıgı yerdendogrularakmisa iri guleryuzlekarşılamayagayretediyor,Emineteyzeisebaşındakibeyazçatkısıvekızarmışgözleriyle:

“Gelbakalım,gelÖmerciğim...sormabaşımızagelenleri!”diyesızlanıyordu.

Ömerderhalmeseleyianladı:

“Söyledinizmi?”dedi.

“Soyledik...Soyledik...Zatenbizsoylemesekdeoanlamayabaşlamıştı.Buakşamboynumasarıldı.Benkoskocakızım,nediyesaklarsınız?dedi.Beniböyleşüphedebırakmakdahaçokuzuyor,Allahaşkınanevarsasoyleyin,dedi.Antverdi.Bendeagzımdankaçırdım.Kendimizaptederimdiyenkızıbirgoreydin!Yurekleracısı!Bagırabagıraminderlereserildi.Sonrabir tesellimizi bile dinlemeden kaçtı, yukarıya odasına gitti, kapıyı arkasından kilitledi.Elektriğisöndürdü.Birazsonradasesikesildi.”

Ömertelaşlasordu:

“Yanınagidipbakmadınızmı?”

“Bakmazolurmuyuz...Amadedimya,kapıyıkilitledi.Haydibendebirtelaş.Acabacanınamıkıyacakdiye odumkoptu.Kapıyıyumrukladım.Teyzecigim,benirahatbırakın,azıcıkbaşımdinlensin,uyuyayım!diyecevapverdi.Nebileyimben,acayipbirkız. Insanboyledertlizamanındadertortağıarar,halbukiokaçacakyerarıyor.”

Elinitekraryaşarangözlerindegezdirdi:

Page 38: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Benimdesinirlerimayaklandı.Ozamandanberibaşımçatlıyor.Nedeolsababaolumu...Amaeldennegelir...”

Galipefendi:

“Merhumunvaziyetidebirhaylikötüidi...”diyemırıldandı.

Emineteyzeona,boyleyaslızamanlardabile“vaziyet”duşunduguiçinkızdıgınıanlatanbirbakışfırlattı.

Omerbuandazavallıkızasahidenacıdıgınıhissetti.Dortseneevvel olenkendibabasınıhatırladı. Istanbul’daleylimekteplerdegeçenomru,babasınıadamakıllı tanımasınamaniolmuştu.Ona aydan ayapara yollayan ve tatillerde evine gidilen biri nazarıyla bakmayaalıştıgı halde olum haberi kendisini adamakıllı sarsmıştı, insan oturdugu odanınduvarlarındanbiriyokoluvermişgibibirnoksanlık,birçıplaklıkduyuyor,birgunevvelinekadar kolumuz, bacagımız gibi pek tabii surette mevcut olan bir şeyin birdenbire hiçolmasınainanmakistemiyordu.Ömerdüşüncelibirtavırla:

“Baritahsiliyarımkalmasa!”dedi.

Galipamcaderhaluykusundanfırlayarakcevapverdi:

“Bakalımvaziyetlerimüsaitolacakmı!”

Emineteyzebirazevvelkibakışınıtekrarladıvekocasınıneskihovardalıgınınvebireşrafayakışaneliaçıklıgınınzamanıntesiriylenasılsilinipyerinimanasızbirhasisligebıraktıgınıbir daha duşundu. Emine hanım olmasa eve gelen misa irlere, hemşerilere bir lokmayemekbileçıkarılmayacaktı.Fakatobutunkuvvet,butuniradesiylebukorkunçanıbirazdahageri itiyor,“Benkantukururumdekızılcıkyedimderim.Misa ireikramdakusurumolacagınaevcekoruç tutarızdaha iyi!”diyordu.Mama ihhenuzevcekoruç tutuldugudayoktu.

Içligi rakılar Omer’e garip bir agırlık vermişti. Birkaç defa esnedi. Bir kenarda diz ustuoturanFatmayerindenfırladı:

“Yukarıdayatağınızhazırküçükbey!..”

Ömergerinmeyeçalışarak:

“Gideyimöyleyse!”dedivekalktı.

Emineteyzesitemlibiredaile:

“Sakıngenebizegörünmedengitme...Buseferdarılırım!..Allahrahatlıkversin!”dedi.

Omertahtavegıcırtılımerdiveniçıkaraksokakustundekikuçukodayagirdi.Yereserilenbuyuk bir yatak odanın ortasını kaplıyordu. Elektrigi açmak için dugmeyi aradı, sonravazgeçti. Tampencerenin onunde yanan sokak lambası odayı tamamıyla aydınlatıyordu.Kapıya yakın bir iskemleye çoktu. Başı agrımaya başlamıştı, içinde sebepsiz bir uzuntuvardı.Gözlerinietraftagezdirdi.

Eskiden tanıdıgı bu odada hemen hemen hiçbir şey degişmemişti. Yayları çokmuş birkanepeilegıcırdayandortiskemledenibaretucuz,fakataşırıderecedefanteziodatakımıeski yerini muhafaza ediyordu. Yerde aynı eski, fakat guzel Uşak halısı, pencerenin

Page 39: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yanındakisedirdeaynıpatiska ortulerveotyastıklar,duvardaaynı“besmele” levhasıvebir koşede kuçuk bir masanın uzerinde aynı portatif gramofonla yırtık kılı lı plaklarduruyordu.

Omer bu karmakarışık eşya içinde daha çok sıkıldı. Sonra kederine ragmen gozlerininsurmesiniveyanaklarınınallıgınıunutmayanteyzesiyleşimdiherhaldeodasındagamsızbir uyku uyuyan şişman teyzezadesini, Semiha’yı duşundu; ve onların buraya ne kadaruyduklarına şaştı. Onlar da bu oda gibi, butun evleri gibi henuz nereye ait olduklarınıbulamamışlardı.OnlarıniçindedebesmelelevhasıylaSonyaplağıyanyanaduruyordu.

Oturdugu iskemledenkalkarakpencereyegitti, camıaçtı. Serinbirbahargecesiydi. Içerigiren soguk havanın başındaki agrıya faydası olacagını umit etti. Şehrin ışıklarınınkızarttıgı gokyuzunde tek tuk bulutlar koşuşuyor, birkaç sokak oteden tramvaytekerlekleriningıcırtısıgeliyordu.Gozlerinikarşıyaçevirincesenelerdenberioradaduranve buyuk bir konak bahçesini çeviren yuksek duvarların hiç degişmeden aynı yerdeyukseldiklerini gordu ve hayret etti. Hayatında her şey o kadar çabuk degişiyordu ki,aradanbirmuddetgeçtiktensonrageneaynıhaldekaldıgınıgordugueşyaonuşaşırtıyorveuzuyordu.Başınıniçindekiduşuncelertıpkışugokyuzundekiseyrekbulutlargibidaimibirharekethalinde,şekilsizveelletutulamayacakkadardagınıktı.Fakatyavaşyavaşdahaçok derlenip toplandılar, birtakım hatıralar, istekler, ihtiraslar, umitler halinde birbirinikovalamayadevamettiler.

Bu sırada kendi kendine bir şeyler soylendigini fark etti, butun gayretine ragmen nesoylediginihatırlayamadı.Kafasındaonuniradesinetabiolmayanbirmerkezişliyorveodikkatiniburayaçevirmekisteyincederhalsisler içindekayboluyordu.Başınıpencerenintahtasınadayadı.Gozleriyarıkapalıydı.Karşıkonagınbahçesindekibirkaçagacınduvarıaşan dalları bir bacadan fışkıran duman gibi yumuşak hareketlerle gecenin içindesallanıyordu.Biraniçintramvaygurultulerinden,elektrikışıgındanvegecedenuzaklaşıpyeşilveaydınlıkbiryeredogrusuruklendiginihissetti.Kavak idanlarıarasındavedarbiryoldagidiyor,sagtarafındabiradımgenişligindekibirarktankopuklusularakıyordu.Soltarafındaaşagıyadogruuzananha ifbirsırtvebununuzerinde,etrafıbogurtlenveyaban-guluçitleriylesarılmışbaglarvardı.Çomelmişinsanlargibidurankutukleriveuzerlerindekırmızımeyveleriylekiraz idanlarını gayet iyi goruyordu.Birmuddet sonrayolkısabiryokuşageldi.Şimdiikitarafındakiagaçlarveçalılaretrafıgostermeyecekkadarsıklaşmışve yukselmişti. Yokuşun sonunda genişçe bir meydan vardı. Iri ceviz ve karaagaçlargokyuzunu tamamen kapatıyor ve yaprakların arasından sızan ışıklar meydanın birkenarındaki kuçuk bir havuzu daima degişen bir mozaikle susluyordu. Geldigi yolunkenarından akan su demek buradan çıkıyordu. O tarafa yurudu. Havuz yosunlu vesarmaşıklı kayaların altında kayboluyordu. Etrafta yaprakların hışırtısından ve havuzundibinden, kumlar arasından çıkan su habbeciklerinin tatlı şıpırtısından başka bir sesyoktu...

Bir tramvay tekerlegininacı feryadıonusıçrattı.Birandamuthişbirmerak ileyanmayabaşladı: Bumanzarayı, bu yeşil yolu ve kayaların içinden fırlayıp tabii bir havuz vucudagetiren suyu nerede gormuştu? Butun hafızasını topladı. Çocuklugundan beri gezdigiyerleri,kafasındayeredenguzelmanzaralarıgozunun onunegetirmeyeugraştı.Burasınıbirturluhatırlayamıyordu.Neredeydi?DursunBeyormanlarındanKazdagçamlıklarınavepınarlarınakadarheryeriaraştırdı.Arabaylaveyayangezdigiyerleriduşundu.Buagaçlı

Page 40: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yolda yalnız mıydı, yanında başkaları da var mıydı? Bunu da hatırlamıyordu. Kafasınıçatlatırcasına işletti. Gozunun onunde bu kadar teferruatla canlanan yerler bir hayaldegildi. Buraları muhakkak gordugunu biliyordu. Ama ne zaman?.. Acaba ruyalarımdanbirindemigordum,dedi.Hayır,buruya ilandegildi.Oyoldangeçmiş,kirazagaçlarınıvebag kutuklerini gozleriyle gormuştu... Içinde orayı tekrar gormek için muthiş bir arzuuyanıyor,fakatneresiolduğunuhatırlamayarakçaresizlikiçindekıvranıyordu.

Bumuvaffakiyetsizlikcanınısıkmıştı.Gozlerinitekrarodayaçevirdi.Buhalçokkerebaşınageliyordu: Bir kitap okurken oradaki birkaç satırı tanır gibi oluyor, fakat nerede, nasılogrendiginihatırlayamıyordu.Yahutbirisinebir şey soylerkenkafasının içindekibir yerona bu mukalemeyi{28} aynı şahıslar ve aynı kelimelerle bir başka zaman gene yapmışoldugunufısıldıyorveOmersozleriniunutarakbunuaraştırmayabaşlıyordu.Birkaçkerebunları ruyalarında gordugunu zannetmek istedi. Belki garip bir kuvvet ona bazıhadiselerindahaevveldenruyasınıgosteriyordu.Sonrabuduşunceyigulunçbuldu.Fakatbirtakımhadiselerin,hayatındailkdefayaptıgıbazıişlerinvesoyledigiveyaduydugubazısozlerinonayabancıolmadıgıdamuhakkaktı.Bunlarıtayinedemedigibirzamanda,fakatherhaldeyaptığını,gördüğünüveyaduyduğunubiliyordu.

Başını yorgun bir halde patiska ortulu ot yastıga dayadı. Evin içi sessizdi. Gozlerinikapayarakhayalindebütünodalarıdolaştı.

Fatma herhalde aşagıdaki muşamba doşeli sofaya yatagını sermiş ve o ha if uykusunadalmıştı. Topukları çatlamış ayaklarından biri yorganın kenarından dışarı çıkmıştı. Işgormekten buyuyen ellerini, kimse dokunmadan kuçulen ve porsuyen memelerininustunde kavuşturmuştu. Siyah saçları kirli yemenisinden fırlayarak yastıga dagılıyordu.Gogsu sukunetle inip kalkıyor ve duşunmeyi unutan kafası belki de, yedi yaşından berigormedigi anasıyla babasına ait ruyalarla meşgul olarak, işleme kabiliyetini busbutunkaybetmemeyeçalışıyordu.

AltkattabahçeustundekiodadauyuyanEmineteyzeileGalipamcanınyatışlarınıtasavvuretmekpekhoşdegildi.Ikikocamanyagkutlesihalindesomyayıçokertenvucutlarbirbirinearkasınıdonmuştu.Galipamcanınbeyazveonuişlemelientarisibelinetoplanmışvesedefdugmeli pazen donunun bir parçası dizine kadar sıyrılmıştı. Emine teyze gerdanınınkıvrımlarıarasındabelirenha ifterdamlacıklarıvegozlerininkenarındantaşansurmeveçapaklarla uyuyordu. Her ikisi de uzuntulu ruyalar goruyordu. Galip amcanın horultusu,karısınındudaklarındanmı,burnundanmıçıktığıbelliolmayanbirıslığakarışıyordu.

Yukarıda,genebahçe ustundebirodadaşişman, fakatgençvucuduylaSemihayatıyordu.Kumralveduzsaçlarınıişlemeliyastıgasermiş,bireliniyanagınınaltına,otekinigogsunekoymuştu. Beyaz ve tombul bacakları, gerilmiş ve birbirinden ayrılmış olarak patiskaçarşa lara sarılıyordu. Endişesiz kafasından belki otomobilli kocalar, ipekli elbiseler, biryerdesaçkıvırtmakrüyalarıgeçiyordu.

Ömer’inyanıbaşındakiodadaise...

Omerevinbutunodalarınahayalenyaptıgıbugezintininsırfburayavarmakiçinoldugunukendisine itiraf etmek istememişti. Fakat şimdi anlıyordu ki, meyhaneden kalkıp geceyarısıburayagelişininsebebidebudur.Sabahleyinvapurda,kızı ilkdefagorduguzamanhissettiğişeylerkafasındanbirkeredahageçti.

Page 41: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“AptalNihat...Benineredeyseoldugumdanbaşkaturluyapacak!..”diyesoylendi.Ozamanakadaraklındanvekalbindengeçenherşeyioldugugibiortayadokmektenbirnevigururvezevk duymaya kendini alıştırmıştı. Bu, ona nefsine olan itimadının bir ifadesi gibigeliyordu.

Buseferdebaşkaturluhareketetmekiçinhiçbirsebepolmadıgınıduşundu.“Ismineydi?Macide, evet, Macide!” dedi. “Pek de guzel bir isim degil. Herhalde babası bir memurçocugunda duydu ve kızına bu adı verdi. Ne olursa olsun, ismine ragmen yarın onugörürsemkendisinedeligibiâşıkolduğumusöylerim...”

Macide’yihayalindecanlandırmayaçalıştı.Yuzunubirturlutamamıylabulamıyordu.Yalnıztramvayabinmekiçinyanındanayrıldıklarızamannasıltatlıbiryuruyuşlevebirkerebilearkasına bakmadan uzaklaştıgını ve bir de siyah, kıvırcık saçlarıyla ince omuzlarınınarasındaancak ikiparmakkadargorunenharikuladeguzelboynunuhatırladı.Gozlerinerenkteydi?Gozeçarpanbir teniveçenesioldugumuhakkaktı, fakatagzınınvedişlerininşeklinasıldı?

“Nasıl olursa olsun!.. Bir benzerini butun hayatımda gormedigim bir mahluk. Yarın...Yarın...”

Kendisiboylehodbintasavvurlarlaugraşırkenzavallıkızınkimbilirnehaldeolduguaklınagelince utandı. Belki soyunmuş ve yatagına uzanmıştı. Belki de elbiseleri ile odanın birkoşesinebuzulmuşoturuyordu.Fakatherhaldeuyanıktı.Belkişuandagozlerigokyuzundekoşan aynı buluta dikilmişti. Genç kız gogsunun içinde kalbi kim bilir nasıl burkularakatıyordu.

Ruhlarıinsanayabancılardandahauzakolanboyleakrabalarınevindeonsekizyaşındabirkızıngeceyarısıkaranlıkbirodadayapayalnızuyanıkdurmasıveikisaatevvelogrendigiacıklıhakikatlemucadeleyeçalışmasıhazinbirşeydi.Omerboylezamanlardainsanınnasılaptallaşaraketrafındadertdökecekbiriniaradığınıbiliyordu.

“Yarınonutesellietmeyeçalışırım!”dedi.Fakatbuandanekadarbayagılaştıgınıgorunceyüzünüburuşturdu.

Ona nasıl içini açacagına, onun nasıl tatlı ve muvafık cevaplar verecegine dair hayallerkurmak isteyen kafasıyla mucadele etmeye başladı. Bu ana kadar olan tecrubeleri,hayalinde yaşattıgı hadiselerin asla vaki olmadıgını ona ogretmişti. Bunun sebebiniemelleriningenişligindeveimkansızlıgındadegil, talihinduşmancaoyunundabuluyordu.Onun için bu sefer hiçbir şey duşunmemek istedi. Kızın kendisine nasıl musaitdavranacagınıtasavvurederseyarınmuhakkakaksiylekarşılaşacagınaemindi.Halbukibusefer,herzamankininzıddınaolarakhayallerinedegil,hakikate,kızınyarınsahidenalacagıvaziyete ehemmiyet veriyordu. Bunun muspet olmasını temin için şimdi men i şeylerduşunmek gibi bir hileye sapmak istedi. Fakat saatlerden beri dort tarafa koşmaktanyorulanverakınıntesirinihenuzmuhafazaedendimagıyavaşyavaşsislendiveOmeraçıkpencereninönünde,başıotyastıklardauyuyakaldı.

Page 42: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

VIIIDahaortalıkaydınlanmadanuyandı.Karşıkonagınbahçesindekiagaçlarınarkasındaha ifbir beyazlık başlamıştı. Vucudunu hareket ettirdi. Biraz boynu agrıyordu. O da yastıktarahatsızyatmaktandı.Geceninserinligigençadalelerinetesiredememişti.Yalnızyuzundeveellerindehoşolmayanbiryaşlıkvardı.Cildininuykuesnasındaçıkardıgıifrazdan{29}mı,yoksahavanınrutubetindenmigeldiginibilmedigibuıslaktabakayımendiliylesildi.Aynımendille uzun uzun gozlugunu de temizledi. Herkes uykuda ikenmusluga gidip gurultuyapmak istemiyordu. Oturdugu yerden ayrılmak da hoş bir şey degildi. Karşı bahçedecinsini anlayamadıgı bir suru kuş cıvıldayıp duruyordu. Yapraklan henuzminimini olanagaçlar tatlı bir ruzgarın tesiriyle kımıldanıyorlar ve duyulur duyulmaz bir sesçıkarıyorlardı.Goktekiyıldızlarıntekertekersondugunugormekfevkaladeguzelbirşeydi.Kirliveyosunlukiremitleringitgideartanbirışıkaltındanasılcanlanıphareketedergibiolduklarını, agaçlardan ve çatılardan yukselen tul gibi bir bugunun nasıl bu aydınlıgıniçindeeriyipkaybolduğunugörmekinsanacesaretveriyordu.Ömer:

“Ilkbahargibibirmevsimiolanbudunya, uzerindeyaşanmayadeger...Neolursaolsun...”diyemırıldandı.

Yavaşyavaşsokaklardahareketbaşladı.Ilktramvaylarınofecigıcırtılarıdalgadalgaetrafayayıldı. Birkaç evin bahçesinden takunya ve tulumba sesleri geliyordu. Sokagın birazilerisindeki hala kafesli evlerden birinin camı gurultuyle yukarı suruldu. Bir otomobil,homurdanarakgeçtivetramvaycaddesineçıktı...

Omer yalnız bu akrabalarının, yalnız onların evinin degil, bu şehrin de yamalı bir şeyoldugunu duşundu. Tabiatla teknik, yuz sene oncesiyle bugun burun buruna gidiyordu.Güzelleyapmacık,lüzumluileözentibirbirinesürtünerekyaşamaktaydı.

Buaradaaltkat sofasındaayak tıpırtılarıoldu.HerhaldeFatmakalkmış,kahvaltı sofrasıhazırlıyordu. Omer aynanın onune giderek boyunbagını ve saçlarını duzeltti. Biraz dahabeklediktensonramusluktayüzünüıslatmakvekanakanabirsuiçmekistiyordu.

Yanındaki odada sesler duyuldu. Kapı açıldı. Omer derhal yerinden fırladı. Hiçbir şeyduşunmedensuratlesofayaçıktı.Macideelindehavlusuileapteshanearalıgındakimuslugagirmişti. Yarı aralık duran kapıdan beyaz geceligi ve dagınık saçları gorunuyordu. Omerderhal:

“Demek soyunmuş ve yatmış!” dedi. Sanki elbiseyle sabahlamakmatem icabı imiş gibibunubirazgaripbuldu.

Macideyuzunuyıkamış,kurulayarakçıkıyordu.Omerşaşkınlıklaetrafınabakındıvekendikapısınınyanındakiiskemleninarkalıgınabırakılmışolankuçukvepembehavluyualarakelindekıvırmayave sallamayabaşladı.Başını kaldıran gençkız evvela tanıyamamış gibikarşısındakinisüzdüktensonragayetlakaytbirtavırla:

“Sizmisiniz?Bonjur!”dedi.

Ömerkıvırıpikikatettiğihavluilesağdizinidövüyordu.Küçükbirçocukgibiheyecanla:

“Evet, benim... Geç vakit geldim... Siz yatmıştınız.. Yani erken çekilmiştiniz, goremedim...Geçmişolsun...şey,yanibaşınızsağolsun...”dedi.

Page 43: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Macide’ningitmekiçinbirhareketyaptıgınıgorerekaceleacelekonuşuyor,onubirmuddetdahaoradatutmakistiyordu.Gençkızıngeceyiuykusuzgeçirdigimuhakkaktı.Gozlerişişvekırmızı,yuzusapsarıveduşkundu.Omeronunyatıpuyudugunuduşunmeklebirazevvelhaksızlık ettigini gordu. Bir taraftan da karşısındakini baştan aşagı suzuyordu. Uzun vebeyazbirgecelikgiymişolanMacide,dahauzunboyluve inceduruyordu.Kırmızıkadifeterligi ile entarisinin etegi arasında kalarak gorunen dort parmak genişligindeki ayagıildişigibibeyaz,duzvehareketsizdi.Omuzlarını ortenkıvrımlararasındanfırlayarakikiyanına uzanan kolları da hareketsiz ve beyazdı. Havluyu tutan elinin ust tarafında,bileginden parmaklarına dogru yelpaze şeklinde dagılan ince ve belli belirsiz mavidamarlarvardı.Kesikkıvırcık saçlarıkulaklarınınarkasınaatılmıştıve ıslak tara larıyeryerparlıyordu.

Omersoyleyecekbaşkabirşeybulamadı.Kızıngecelikkıyafetiyle,fakathiçsıkılmadanvegayri tabii bir telaş gostermeden karşısında duruşu ve cesaretli gozlerle bakışı onubusbutun şaşırtıyordu. Macide yapmacık bir heyecanla kızarmaya, şurasını, burasınıorterekkaçmayakalksaOmerbelki:“Neo,kuçukhanım...”diyebaşlayanharcıalemşakalaryapacak ve yuzsuzleşecekti. Fakat karşısındaki kendisinden daha tabii, yani dahakuvvetliydi.

Ömerbiryutkunduve:“Evet...çoküzüldüm.Başınızsağolsun!”dedi.

Macide,geneaynılakayttavrıyla,fakathiçnezaketsizolmayarak:

“Teşekkürederim”dediveodasınagirdi.

Omerdekendiodasınagirmekiçindondu,fakatozamandışarıçıkışınınnekadargulunçolacagı aklına gelerek musluga gitti, gozlugunu bir eline aldı; oteki eliyle yuzunu birazıslattıveavcundabirturagibibukulmuşduranhavluyakuruladı.Agzıbusbutunkuruduguhaldesu içmeyiunutmuştu.Odasındabirmuddetayaktakaldı. Içindeherşeyidaha fenayaptığına,gençkızınkarşısındagülünçvezavallıbirhalaldığınainananbirtarafvardı.

“TuuAllahbelasınıversin.Nekadarsalaklaştım.Galibakızadayiyecekgibibaktım.Bellietmediama,muhakkakfenahaldeiçerlemiştir.Benkızolsambenimtipimdeerkeklerdenistikrahederdim{30}”diyesöylendi.

Gidipsedireoturamıyor,kuçukodadaaşagıyukarıdolaşmakistese,bununlatelaşınıispatedecegini, belki de bitişik odadan duyulacagını duşunuyor, kararsızca ortada dikilipkalıyordu. “Hayat sahiden yaşanmaya degmeyecek kadar kuçuklukler ve bayagılıklarladolu!..”diyemırıldandı.Sonra:

“Adamsende!”diyerekgeriyedöndü,dışarıçıktıvemerdivenlerdenaltkata,sofayaindi.

Beyaz muşamba ortulu sofra hazırlanmıştı. Fatma ıslak ellerini birer birer yanlarınakurulayarakbahçetarafındangeldi.Birelindekiemayekaptairiyeşilzeytintanelerivardı.Bunumasanınüzerine,gömeçlibaltabağınınyanınakoyduve:

“Sizoturunbeyim...bizimkilergeçkalkarlar!..”dedi.

Omer bugun de ev halkını gormeden gidecegini, mama ih onların buna genedarılmayacaklarınıdüşündü.Yalnız:

“Eniştemgittimi?”diyesordu.

Page 44: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Hayır...dahakalkmadı!”

DemekGalipefendideartık işlerinyakasınıbırakmıştı.Yag iskelesindekidukkanasabahnamazındanevvelgitmeninbirfaydasıolmadıgınınihayetodaanlamışveonaltıyaşındakiçırağınnamusunagüvenereksabahuykusukestirmeyidahaakılkârıbulmuştu.

Biriskemleçekipoturdu.Onundekibeyazcam incanaFatmaçaydolduruyordu.Yukarıdakiodanınkapısıaçıldı.Sofadaayakseslerioldu.Ömerlakaytolmayaçalışanbirsesle:

“Semihagaliba!..”dedi.

“Degildir, degildir...Kuçukhanım ogleolmadankalkmaz...HerhaldeMacidehanımolacak.Mektepvaktidir.Düngitmemişti.Kadıköy’debirahbaptaidiler.Amabugünnasılgidecek?..”

Yukarıda ayak tıpırtıları devam ediyordu. Macide herhalde ayakkabılarını giymeklemeşguldü.Fatma,Ömer’inyanmasokularakkulağınafısıldadı:

“Omektepçalgılı,türkülübiryermiş...Böylegündegidilirmi?..”

Sonrabaşınısallayarakilaveetti:

“Amaburadakapanıpdaneyapsın?..Belkihavaalırdaiçiaçılır...Pekacıyorumkızcağıza...”

Macidemerdivenlerden inmeyebaşladı.Yeşilkarelivekiremitrengindesporbiretekvekahverengiyundenbirkazakgiymişti.Başındaaynırenktebirberevardı.Omer’ingozlerionaçevrildi.Yuzunugulumsemeyebenzerbirşeyburuşturdu.Macidedeyuzundetatlıbirtebessumle geliyordu. Loş sofada gozlerinin kırmızılıgı ve yuzunun solgunlugu pek belliolmuyor,sadecebirazsüzgünduruyordu.

Omer onun tebessumunu fevkalade acı buldu. Boyle zamanlarda gulmenin dogruolmadıgını duşunerek degil...Macide’nin ne kadar ıstırap içinde oldugunu fark etmemekiçin kor olmak lazımdı... Fakat bu garip genç kız etrafındakilere kederini bile gostermekistemeyecek kadar kendine guvenen bir mahluktu. Dudaklarındaki oldukça muvaffaktebessum, ona yaklaşmak isteyenleri itiyor gibiydi. Omer içinden: “Başıma buyuk bir işsardırmaküzereyim,inşallahsonuiyiolur!..”diyesöylendi.

Macide, Omer’in tam karşısına geçti. Fincanını alarak birkaç yudum içti. Canı hiçbir şeyistemiyor, fakat herhangi bir fevkaladelik yapmış olmamak için sıcak çayını bitirmeyeçalışıyordu.BiraralıkgozleriOmer’inkilerlekarşılaştı.Kumralsaçlarıbeyazalnınadokulendelikanlınınhalionabirazgulunç,fakatçoksamimigeldi.Macide’ninyuzunudeiçtengelensıcakbirhavasardıvegözkapaklarınıhafifçekapayarakiçiniçekti.

Buandabutunduruşu: “Halimigoruyorsunuzya!”dergibiydi.Omerbunuderhalanladı.Karşısındakine sabit gozerle bakarak derin bir nefes aldı. Bir kompartımanda oturan vebirbirinindilinibilmeyenikiinsangibiyavaşyavaşveçekingentebessumlerleanlaşmayaçalışıyorlardı. Omer birkaç kere agzını açarak ileri dogru egildi. Bir şey soyleyecek gibioldu. Sonra vazgeçti.Macide bunu fark etmemiş gorunuyordu. Nihayet her ikisi de aynızamandaayağakalktılar.ÖmerFatma’ya:

“Teyzemleeniştemeselamsoyle!Bak,bekledim,halakalkmadılar.Kabahatbendengitti”dedi.Sonragülümseyerekilaveetti:“Semiha’nındagözlerindenöperim!”

Şapkasını aldı. Macide de notalarını almış ve açık renk pardosusunu sırtına geçirmişti.

Page 45: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Ömerehemmiyetsizbirtavırlasordu:

“Sizdeçıkıyormusunuz?”

“Evet...görüyorsunuz!”Ömer:

“Bukızınkarşısındahokkabazlıkyapılmayacak”diyedüşündü.

Pişkinmetotlar,mekteparkadaşıolankızlarıhayranbırakanhoşkustahlıklar,hattabazanhayasızlıga kadar varan şuh nukteler olu cisimler halinde kafasında yatıyordu. Bunamukabil,arzularıeskidenduyduklarıylakıyasedilemeyecekkadarşiddetliydi.Macide’nin,kapıdan çıkarken eline dokunan parmakları Omer’i kıpkırmızı etmişti. Uzun ve siyahkirpiklerininaltındaomagrurtebessumumuhafazayaçalışankederligozleridelikanlınınustundedolaştıkçaonubusbutunşaşırtıyorvemanasızcaetrafınabakınmayavesusmayasevkediyordu.ArasıraOmer’ingozlerideyanındakinisuzuyor,onunkahverengikazagınaltındabelirengöğsü,önünüiliklemediğipardösüdendışarıfırlamayaçalışırkengençadamdişlerinisıkıyorvesüratlenefesalıyordu.

Tramvaycaddesinegeldiklerizamanbirbirlerinebakıştılar.Ömerhemensordu:

“Nereyegideceksiniz?Konservatuvaramı?Saatdahasekiz...Benimbirsaatdahavaktimvar.İstersenizyürüyelim.”

Macide,evetmakamındabaşınısallayarakyolunadevametti.Beyazıt’a,oradanBakırcılar’adogru geldiler. Her ikisinde de aynı sıkıntı devam ediyordu. Omer içinden soylenmeyebaşladı:

“Dut yemiş bulbul gibi dilim tutuldu. Kendimde ilk defa tespit ettigim bir hal. Mama ihvaziyetdetuhaf.Ilkdefatanıştıgımvebirgunevvelbabasınınolumunuduymuşmatemlibir kıza da hemen ilanı aşk edilmez ya... Ancak teselli verilir... Benim de omrumdeyapmadıgımşey.Nekimsebenitesellietmeli,nedebenkimseyi...Riyakarlıktesellidesonhaddini bulur. Bu anda çehrelerin aldıgı yalancı teessur ifadesi, o biraz yukarı kalkıpbirbirine yaklaşan kaşlar, o ha if ha if ve anlayışlı bir tavırla sallananbaş ve o derindençıkarılmaya çalışılan matemli ses insanı deli eder. Bu kızın da aynen benim gibiduşundugune eminim.Muhakkakboyle şeylerdenhoşlanmayacaktır.Hiçbir şey olmamışgibikalkıpmektebinegidişindenbelli...Pekiama,nehaltetmeli?Agzı sutkokan ikiortamektep talebesi gibi bakışıp suzulmekdepek akıl karı degil. Budabir başka sogukluk...Şimdielimiuzatıpallahaısmarladıkdiyerekkaçıversemneolur?..Benbukadar sıkıntıyagelemem...Fakatnedenyapamıyorum?..Muhakkakbeniburadaonabaglayanbirşeyvar...Yandangorunuşuharikulade...Nebeyazyuzuvar...Birazsarımtırak...Acabauykusuzluktanmı, yoksa hep boyle mi? Ben bu kızı muhakkak tanıyorum. Yani ruhunu tanıyorum.Aramızda bir şeyler var... Ah, aptal Nihat!.. Beni bir gun deli edecek... ‘Sen onu belkiçocukkengordun,zihnindebirhatırasıkaldı...onubuyutuyorsun’diyordu.Yalan...Buoylebirçocuklukhatırasıfalandegil...Fakatbirkereişibuhalesoktu.Boylebirihtimaliortayaattı. Imkanı yok kendimi kurtaramıyorum. Insanlar hadiseleri basitleştirmeye,bayagılaştırmaya ne kadar meraklı... Butun hayallerimi bir aptalca laf berbat ediyor...Nihat’ı zaten bu son gunlerde begenmiyorum. Karanlık işlere girip çıkıyor. Fakat iyiarkadaştır.Benimiçinolmeyibilegozealır...Amanemalum?Budabenimzannım,belkidetırnagını bile kesmez.Mama ih, şimdiye kadar olan arkadaşlıgımızda fedakarlık yapmakhep ona duşuyordu... Maddi fedakarlık... Bakalım daha ileri gidebilecek mi? Beni eskisi

Page 46: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

kadarsarmıyor...Butunetrafındakiheri lerdeoyle...Yalnıztuhafbircazibelerioldugudamuhakkak.Iyiveyakotu,birsurudimaglarınbirşeylergostermekiçinhummalıbirmakinehalindeçalışmalarıinsanıbağlıyor.”

Gozleri tekrar Macide’ye ilişti. Kız da birtakım duşuncelere dalmıştı. Kaşlarıçatılmış,gozleri ileri dikilmiş, yuzunun bir hattı bile oynamadan yuruyordu. Sağ kolunun altındatuttuğu birkaç cilt nota arkaya doğru kaymıştı. Kısa okçeli kahverengi iskarpinlerikaldırımlarda maharetle sekiyordu. Omer onun bir erkekgibi buyuk ve serbest adımlarattığına dikkat etti. Birçok kızların minimini adımlarla zıplaya zıplaya yurumeleri onuniçindeherzamangaripbirmerhamethissidoğururdu.OnuniçinMacide’ninkendisineayakuydurmasınıtakdirebaşladı.

Kopru’yegelmişlerdi.Koşargibiyuruyenbirkalabalıkvardıvehertaraftanugultuhalindesesler geliyordu.Haliç tarafındaki kaldırıma geçtiler. Arada sırada sarı sulara, irili ufaklıkayıkvemavnalarabakıyorlardı.Dubalardanbirininbirkoşesineonyaşlarındakadarbirçocukoturmuş,yanınakoydugutenekekutunun içindenaldıgısolucanlarıoltayatakıyor,biraz oteye fırlatıyor, sonramuntazamdarbelerle çekiyordu.Birmuddetonu seyrettiler.Çıplakvekirliayaklarınıdubadanaşagısallayanvegozlerinioltasınınipindenayırmayançocugun sebat ve iradesiOmer’i duşundurdu.Kendisi hiçbir işebukadardikkatle vebukadarkendiniverereksarılamayacağınızannediyordu.

Bu sırada Macide’nin notalarından biri yere duştu. Omer hemen egilerek aldı, eliniuzatarak:

“Verin,ötekileridebengötüreyim!”dedi.

Macidehiç sesçıkarmadanuzattı. Sadecegozlerinde teşekkurebenzeyenbir şeydolaştı.OnunbuhaliÖmer’ibüsbütünbağlıyordu.Kendikendine:

“Netuhafşey!”dedi.“Birçokbayıldıgımkızlarınbirçokbuyukiltifatvemusaadeleribenibukızınmanasınıbile iyiceanlayamadıgımbirbakışıkadarsevindirmiyor.Evet, sadecebirbakış ve belki de biraz merhametle karışık... Fakat bunun hiç olmazsa lakayt bir bakışolmaması beni yerimden sıçratıyor. Içimde muthiş bir ha i lik, bir genişlik duyuyorum.Belki de hakikaten sevmek budur. Belki de ben şimdiye kadar sahiden sevmenin neoldugunu bilmiyordum. Acaba kendimi kapıp koyuversem mi?.. Ne zaman iradememuracaatedersembuyukbiryorgunlukduyuyorum...Kendimihadiselerinelinebırakayımmı? Acaba şu anda o ne duşunuyor? Herhalde beni degil... Niçin?.. Onun kafasında birmuddetyaşamakiçinnelerifedaetmemki?..Herşeyi..Banaşimdibirişaretversin,derhal,birandüşünmedenşutramvayınaltınaatlarım.Acabaatlarmıyım?..”Macide:

“Ne oluyorsunuz?” diye Omer’in koluna yapıştı. Genç adam şaşkın şaşkın etrafınabakmıyordu.Macidesordu:

“Karşıdabirinimigördünüz?Fakattramvayınaltındakalacaktınız!”

Omer bulundugu yere baktı. Yaya kaldırımında degildi. Demek ki Macide’nin onundengeçerekburayagelmişti?Kendinitoparladı:“Benzetmişim,kimsedeğilmiş!”dedi.

Solkolunda,birazevvelMacide’ninsımsıkıtuttuguyerdegaripbirurpermeduydu.“Niçintutmuyor... Niçin bıraktı?..” diye mırıldandı. Yuzu bir çocuk gibi buruşmuştu. Içindegüçlüklezaptettiğibirağlamakihtiyacıvardı.Nihayetdayanamadı:

Page 47: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Kolumagirsenize!”dedi.

Macide onun kolunu, biraz evvel tuttugu yerden, fakat bu sefer daha ha if bir şekildeyakaladı. Bu sırada gozleri karşılaştı.Macide uzun uzun, bir şeyler hatırlamak ister gibibaktı.OnundunKopru’dedeaynenbuşekildekendinisuzduguOmer’inzihnindensuratlegeçti.Macide’ningozleriboyleuzerindekaldıkçaşaşırıyordu.Gençkızbirşeylergoruyor,bunlarıkafasınayerleştiriyor,sonrayenişeyleraramayabaşlıyorgibiydi.

Omer başını çevirdi. Tekrar yurumeye başladılar ve Karakoy’den sonra yokuşu hiçkonuşmadan çıktılar. Her geçen saniyenin içlerinde bir degişiklik yaptıgını, onlarıbirbirlerinedahaçoktanıttıgınıfarkediyorlardı.Herbirikendikafasındakibiryolutakipediyor ve bu yolun, yanındakinin kafasında da, birmuvazisi{31} bulundugunu kati olarakbiliyordu.

Konservatuvarın onune geldikleri zaman Macide sessizce elini uzattı. Omer şaşırmıştı.Şimdiondanayrılmakvehaftalarcagormemekmumkundu.Tabiiolandabuydu.Halbukibeşdakikaiçinbileondanayrılmayıkafasıalmıyordu.Duşundugunusoylemektenkorktu,ancak:

“Şimdinasılçalışabileceksiniz?”diyebildi.

Macideoanlaşılmazgülümsemesiyle:

“Nediyesoruyorsunuz?..Böyleşeylersorulurmu?”dedi.

Ömerbütüncesaretveiradesinitoplayarak,mırıldandı:

“Sizebirçokşeylersöyleyecektim!”

“Hiçbirşeysöylemediniz!”

Ömersitemligözlerlebaktı.Macideözürdilergibibirsesle:

”Dahagörüşürüz...”dedi.Karşısındakiderhalatıldı:“Nezaman?”Macideomuzlarınısilkti.

“Buakşamsizigelipburadanalayımmı?Teyzemlereberabergideriz!..”

Genç kız duşunur gibi oldu, sonra kararını vererek: “Nasıl isterseniz!” dedi ve taşmerdivenleriçıktı.

Page 48: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

IXOmer yokuş aşagı koşar gibi iniyordu. Tuy gibi ha ifti. Içinde kopurup taşan bir saadetvardı. Etrafından geçen insanları kucaklamak, herkese: “Haydi, ne duruyorsunuz! Gulun,sevinin,hayatkadartatlışeyvarmı?”demekistiyordu.

Kopru’yebirnefesteindi.Kalbimuthişçarpıntıiçindeydi.Saatebaktı,onageliyordu.“Genegeç kaldım!” diye duşundu. Fakat bu da onun neşesini bozmadı. Kendisini postaneyeyerleştirenveoradamuhimcebirmevkiiolanuzakakrabadanbirivardı: “Gidipbireliniopeyim... Memnun olur ve bizim dairedekiler de onun odasından çıktıgımı gorunceçenelerinitutarlar”diyesöylendi.

Aydan aya kırk iki lira yetmiş beş kuruş ucret aldıgı vazifesinin adını bile bilmiyordu.Muhasebede oturuyor ve hemen hemen hiçbir şey yapmıyordu. Ara sıra veznedarHafızHusamettinefendionuyardımaçagırırvebirtakımmanasızdefterleremanasızrakamlaryazmasınıricaederdi.Bu,onahiçdesıkıcıgelmiyordu.Kendikendineusullericatediyor,kolaylıklarbuluyor,bazandaevvelabirinci,sonraikinci,sonradigerhanelerolmakuzerealtaltayazıyor;ononbeşrakamokuduktansonrakaç tanesiniunutmadanyazabildiginitecrübeediyorvekafasınabirnevisporyaptırıyormuşgibibunlardanzevkalıyordu.

Çalıştıgı odada belki on tane masa vardı. Bunların her birinin arkasında muhim işleredalmışgibisessizceçalışanmuhtelifyaştakimemurlarınhiçbirivazifesineOmer’dendahaçokbaglı degildi.Kimisimaişet{32} derdini, kimisi randevusunu, kimisi sinema ilmlerinidüşünüyorveekmekparasıiçinkatlandığıbusıkıcıişehiçdurmadanküfürbasıyordu.

Uzerimurekkeplekelikuçukmasalarınhertarafıkocamansiyahdefterler,çizgilikagıtlar,birbirine ignelenmişevrak iledoluydu.Bundanmaada{33},birazdahabuyukçemasalardaoturan iki memurun arkalarını kaplayan etajerlerde de aynı siyah ve iri defterlerduruyordu.Gençbirmemuronundekisumeninucunukaldırmış,orayasıkıştırdıgıyuvarlakcep aynasına bakarak briyantinli saçlarını, eskimiş suni ipek boyunbagım duzeltiyordu.YelegininkenarlarıFrenkgomlegininyakatarafındakiyırtıklarıveyamalarıortmedigiiçineli sinirli bir hareketle ikide birde boynuna gidiyordu. Açık renk elbisesinin dizlerikirlenmeyebaşlayanpantolonupekkeskinutuluydu,belkiuçuncupençeyitaşımayaçalışankanarya sarısı iskarpinlerinin burun tarafındaki kıvrımlarda terden hasıl olma lekelervardı.

Onunyanındaorta yaşlı ve saçlarını fırça gibi kestirmişbirdigermemurmasasının sagtarafındaki çekmeceyi açmış, içine egilerek eski bir akşam gazetesinin tarihi romanınıokuyordu.

Digermasalarınsahipleride,onlerinderesmibirişolduguhalde,kenardakoşedebirdelikbulup hususi ve şahsi hayatlarına kavuşmaya çalışıyorlar, hiç olmazsa, iki uç satır yazıyazdıktan veya hesap yaptıktan sonra iskemlelerinin arkalıgına dayanıp başlarını geriyeatarak uzun duşuncelere dalıyorlardı. Onların bir muddet boyle durduktan sonra biritarafından durtulmuş gibi silkinerek masanın uzerine egilmeleri ve işleriyle meşguloluyormuş gibi yapmaları Omer’e dolap beygirlerinin ara sıra durup başlarım havayakaldırmalarını ve baglı gozlerinin arkasında bir şeyler sezmeye çalıştıktan sonra tekrardönmeyekoyulmalarınıhatırlatıyordu.

Page 49: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Yanı başlarındaki kuçuk bir odada ve pirinç parmaklıklı bir kafesin arkasında çalışanveznedar Hafız Husamettin efendi dairede belki yegane iş goren adamdı. Bazan herkesgittiktensonradaodasındakalır;beşaltıturludeftereayrıayrıkayıtlaryapar,kasasınıuçdort muhtelif anahtarla kilitler ve pek az kimse ile konuşurdu. Omer buraya ilk geldigigunlerde onunla ahbap olmuştu. Daima sakalları biraz uzamış olarak gezen, henuz 45yaşındabileolmadıgıhalde,yarıagarmış,yarıdokulmuşsaçlarıylaaltmışlıkgibigorunenbu adamın hiç de basit bir insan olmadıgını hemen anlamıştı. Kendinemahsus ve yeninukteler yapıyor, etrafındakilerden bahsederken biraz keskin, fakat isabetli hukumlerveriyordu.BuyukodayapekazugradıgıhaldeoradakibutunmemurlarınhususiyetlerininasılbildiğineÖmerbirtürlüakılerdirememişti.

Ekseriya key i yerindeydi. Ince gumuş kenarlı gozluklerle çalışır, birisiyle konuşacagızaman onları alnına kaldırırdı. Daima gulumsuyormuş gibi duran açık ela gozleri insanıavcununiçinealıyorvebirdahabırakmıyordu.Butunhareketlerivesozleri,hiçendişesivehiçbirşeydenkorkusuolmayanbiradamgibiaçıkvetekmanalıydı.HalbukiOmer,onunhiçdeyagbaliçindeyuzmediginibiliyordu.Enbuyugu18yaşındabeşçocuguvebirdekarısıvardı. Aldıgımaaşla ay başını pek zor bulanlardandı. Ilk tanıştıgı zamanlarda Omer onahalinden şikayete kalkmış, aldıgı paranın hiçbir işe yaramadıgını, Balıkesir’dekiannesindenkırkyıldabirgelenbirkaçliranınelbiselikbirkumaşalmayabileyetmedigini,birkeretahsilibitirseherhaldeişlerinbaşkaturluolacagını,fakatparasızlıkyuzundenaltısenedenberifakulteyeboşuboşunadevamettiginisoylemişti.Halbukiderstedevamsızlıgıve hala mektebi tamamlayamaması parasızlıktan ilan degildi. Okutulanlara ve bilhassaokutanlara karşı içinde yenilmez bir itimatsızlık, sebepsiz bir lakaytlık vardı. Bununsebeplerini ne kadar dışarıda aramaya çalışsa da asıl illetin kendi acayip kafasındaoldugunu biliyor, herkesten evvel kendini kandırmak için onune gelene boyle masallaruyduruyordu.

Hafız efendi, onu ciddi bir yuzle dinledikten sonra: “Oglum” dedi, “biz senin çaglarınıgeçirdik. Insan bir kere ogrenmeye başladı mı, artık peşini bırakmamalı. Araya azıcıksogukluk girdi mi bu ilim dedikleri namert, adamı urkutur. Hayat ile fazla unsiyet {34}muayyen bir yaştan sonra insanları çok şey ogrenmekten, yani usulu dairesindeogrenmektenuzaklaştırıyor.Bundansonraboşunakendiniyorma...Hayatınabaşkabiryolseç,birbankaya ilangirmeyebak,gençsin,muvaffakolursun...”Hatıralaradalmışgibibirmiktardüşündüktensonra,kendindenbahsetmeyebaşlamıştı:

“Ben de senin gibi tahsilimi yarım bıraktım, oyle darulfunundan falan degil, mektebiidadinin{35} sonsını larındanayrıldımvedefterdarolanbabamınyanındabirmemuriyetaldım. Kuçuk evlendim. Dort beş sene sonra babam, arkasından karım oldu. Birdenbirekendimikapıpkoyuverdim.Pederdenkalanbirkaçkuruşuazzamandaezdim.Sonratekrarbir memuriyete kapaklandık, yeniden evlendik, çoluk ve çocuga karıştık, suruklenipgidiyoruz. Hayat dedigin başka nedir zaten? Ben şuna inanıyorum ki, uç buçuk gunlukomrumuzu kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdıgımızfırsatlaranede istikbalinolmayacakhulyalarınakulakasmayarakbugunumuzehapsolupyaşamalıyız. Her hadisenin insanı eglendirecek bir tarafı vardır. Ay başında bakkal,verdigimiz paradan memnun olmayıp kapıya dayanınca bizim hanım sinir nobetlerinetutulur,halbukibenbundabilehoştara larbulurum.Bakkalınkapıaralıgındanasılhiddetlekasketiniçıkarıptekrargiydigini,Istanbulşivesineuydurmayaçalıştıgıdilininnasıldolaşıp

Page 50: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

anlaşılmaz hale geldigini seyreder ve duşuncelere dalarım. Hayatta hiçbir şey bizimarzumuzatabidegildir.Gerçibubirfelaket,lakinhilkat {36}bizebufelaketiha i letecekbirvasıta da vermiş: Etrafı çeşmi ibretle temaşa kabiliyeti... Bazan çocuklara kitap parasıkalmaz... En buyugu dayatıyor, gırtlagımabasıyor, ona vermeyemecbur oluyorum, fakatotekilerindordudekız,ellerindenaglamaktanbaşkabirşeygelmiyor.Benonlarıkarşımaoturtur, kitap dedikleri şeyin luzumsuzluguna dair vaaz ederim. Dersleri zihninizenakşedin, derim, sonra benimbile ciddi kastetmedigimbu la lara onların nasıl inanarakkulakverdiklerinigordukçehemgulesimhemaglayasımgelir.Budairededeboyle:Birkaçkurnaz ve işbilirin yanında bir suru de Allah’ın mubarek koyunları var... Yaşamak veyeryuzundeuçadımlıkbiryerişgaletmeklemuhimbirişyaptıklarınızannederler.Kimisigençliginemagrurdur; kimisi ihtiyarlıgınave tecrubesizliginedayanıpboburlenir; kimisieskidenneydimdiyeovunur;kimisiilerdenelerolacagınıihsasederek{37}itibarkazanmakister.Hepsibirdenmahiyetiniaslaanlamadıklarıbudegirmeniniçindeyuvarlanıpgiderlervekainatınmihverinin{38}kendilerindengeçtiginivehmederler.Kimisinindeihtiyarlıktançenesidüşmüştür,benimgibigevezelikedipdurur.

Omer onunla konuşmaktan garip bir zevk alıyordu. Hiçbir şeye inanmamak hususundamutabıkgibiydiler.YalnızHafızefendi,belkideyaşadıgısenelerintesiriyle,Omer’in içinişekilsiz bir surette dolduran ihtiraslardan da kurtulmuştu. Bugunku halin devamındanbaşka bir şey istemiyordu. Ara sıra, Omer’i hayrete duşuren bir tabiilikle ve hiçkuçulmeden,hiçezilmeden,gençadamdanbirliraborçisterveOmerondanborçisteyincede, tereddut bile etmeden cebinde ne varsa çıkarır verirdi. Boyle zamanlarda çok kereÖmerondançolukçocuğununekmekparasınıalmışgibibirhisleayrılırdı.

Omerbugundemasasındabeşondakikaoturduktan sonrakalktı.Hafız’ınodasınagitti.Içinde buyuk bir sabırsızlık vardı. Havadan sudan konuşacak birini arıyordu. Fakatveznedarınfevkalademeşguloldugunugordu.Onunekocamanbirdefteraçmış,gozlugunuindirmiş, içinden çıkamadıgı hesaplarla ugraşır gibi alnını buruşturmuştu. Omer çıkmakiçinarkasınıdönüncebaşınıkaldırarakseslendi:

“Yemegi nerede yiyeceksin? Beklersen beraber çıkalım da bir kebapçıya gidelim. Içimsıkılıyorbugün.İkilafatarız!”

Omerkendisininsoyleyeceginebenzer la larıondanduyuncahayretetti.Hafızefendinin“İçimsıkılıyor!”demesifevkaladebirşeydi.

Tekrarmasasınadondu.Yanındaokuyacakkitapvegazeteolmadıgıiçinonunebirdefteraçtı,çekmecelerdenbirindenaldıgıarkasımatbubirmusveddekagıdınayazılaryazmaya,şekillerçizmeye,resimleryapmayabaşladı.Sonrabaşkabirkagıdıçeşitçeşitimzalarvealtaltasıraladıgıkendiismiyledoldurdu.Biraralıkgenealtalta“Macide”imzasıattı,sonrabuimzaların pek de tesadu i olmayarak “Omer’lerin başına gelmiş oldugunu fark etti vehepsinikaraladı.

Oglepaydosundagidipveznedarı aldı.Hafızefendimutadınınhilafına{39} olarakbu sefersukutediyordu.Bahçekapıtara larındabasıktavanlıbirkebapçıyagiderekucuzbiryemekyediler. Omer birkaç kere karşısındakinin yuzune baktı ve bir şeyler sormak istedi.Husamettinefendi iseagzınınikiyanınıaşagıçekerekbaşınısallamakla iktifaetti.Sonraherikisinindeparalarınıvererekkalktı.Kuçukbirkahveyegiripbirkaçgazetekarıştırdılar.Konuşmakniyetiyleçıktıklarıhaldeikisidekendiâlemlerinedalmışlardı.

Page 51: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Omer içindeki sonsuz saadethissininveha i liginnihayethazinbirneticeyevaracagını,talihinkendisiylealayettiginisandıgıiçinyanındakinin,sebebinibilmedigidurgunlugunaiştirak ederek bir nevi manevi sigorta yapmak istiyordu. Çocuklugundan beri etrafındaduydugu sozler, gordugu insanlar onda neşe ve saadetten korkmak, bunların şeamet {40}getiricibirşeyoldugunainanmakitiyadınıyaratmıştı.“Çokgulmeninarkasıaglamaktır!”gibi sozler sarsılmaz kanaatler halinde ruhuna yerleşmişti. Herhangi memnun edici birhadise, ilk sevinç ihtizazları{41} geçer geçmez, sebepsiz bir korku ve huzun yaratıyor veÖmerancakbirtakımgülünçhilelerlebundankurtulmayaçabalıyordu.

Buseferde,farkındaolmadan,veznedarındurgunlugunatamameniştiraketmiş,duşuncelibirtavıralmış,canısıkılmayabaşlamıştı.Derinbirnefesaldıktansonra:

”NevarneyokHafızbey?”dedi.

“Sormaevladım...”

“Neo?Sizdemidünyayaaldırışetmeyebaşladınız?”

“Busefer şakayagelir tarafıyok.Birbiçimsiz işe takıldıkki sonunuAllahhayıreyleye...”dedi;tekraruzunbirsükûtadaldı.

Omerdevamedecekdiyekarşısındakininyuzunebakıyordu.Halbukio,birmuddetdahasustuktansonraağırağırdoğrularak:

“Vakitgeldi.Çilehaneyegidelim”dedi.

Omer’i adamakıllı bir merak sarmıştı. Fakat yanındakinin huyunu bildigi için ısraretmiyordu. Butun açıklıgına ragmen veznedar, kendisinin bahsetmedigi hususi işlerinekimseninburnunusokmasınıistemezdi.Daireninmerdivenleriniçıkarken:

“Evladım. Benim nazarımda genç olmakla ihtiyar olmak arasında bir fark yoktur. Belkiihtiyarlık,bumanasızsuruklenmeyisonayaklaştırmışolmakbakımından,dahadaiyidir;fakat bazı şeyler var ki, onları yuklenmek için yaşlı omuzlar ka i gelmeyecege benziyor.Bakalım...”dedi.Sonrabirdenbireeskihalinedönerek:

“Amma da esrarlı konuşuyorum, degil mi?” dedi. “Bir munasip zamanda sana meseleyiaçarım. Bana akıl ogretecek halde olmadıgını bilirim, zaten ogrenme akılla duzelecekişlerdendegil...Ama insanpatlayacakgibi oluyor.Evdekarıdan sakla, dairedeherkestensakla,birgünsapıtıvereceğim.”

Başkabir şey soylemedenodasına girdi.Omerdebuyuk salona,masasınınbaşına geldi.Fakatduracakhaldeolmadıgınıseziyordu.Içindezaptedilmezbirsabırsızlıkvardı.Kendikendinesöyleniyordu:

“Ikimizdeaynışehirdeyizvebirbirimizevarmamıziçinyarımsaattendahaazbirzamanyeter. Buna ragmen o orada, ben buradayım. Neden? Sebep yok... Ben burada neyapıyorum?Kendimiveetrafımdakilerisıkmaktanbaşkaneişimvar?Onundaoradapekluzumluşeylerleugraşmadıgımuhakkak.Boylebirgundeoturuppiyanoyaçalışacakdegilya... Dunyada şimdi onunla yan yana bulunmamamız kadar mantıksız ve luzumsuz nevardıracaba?Hayatbirtesadu lersilsilesi imiş, ala!Fakattesadufundekendinegorebirmantığıolmalıdeğilmiya?”

Page 52: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Goze çarpmamak için şapkasını asılı oldugu yerde bıraktı ve yavaşça dışarı çıktı.Merdivenleri atlayarak indi. Ne tarafa gideceginde biraz tereddut ediyordu. Vakit dahaerkendi. “Kız fazla ustune duştugumu zannetmesin!” dedi. Bu ikrin çocukça oldugunu,Macide’ninboylehilelerekanmayacagınıkendisidebiliyordu.Zatenonunkarşısındaoyunoynanamayacagı duşuncesi Omer’e hem endişe, hem de sukun vermekteydi. Içindekikepaze tara ları saklayamayacagından korkuyor, bir yandan da, soylemeye cesaretedemeyeceğişeylerionunkendiliğindenanlayacağınıdüşünerek,müsteriholuyordu.

Zamanı oldurmek için Balıkpazarı tarafına yurudu. Dar sokaklarda arabalar, hamallarbirbirine surtunerek geçiyordu. Yaz kış çamurlu olan dar yaya kaldırımlarındamuvazenesinikaybetmemeyeçalışarakyuruyordu.Birazsonrayagiskelesinegeldi.Demirkanatlı pencereleri yarı açık duran esmer, dumduz taş binalar insanı aralarında ezecekkadarbirbirineyakındı.Herdukkanınonundesokagınkenarındakisuyolunadogruuzanankirliyagsızıntılarıvardı.Insanınburundelikleriniyapışkanbirkokusarıyorveyakındakidurgundenizdenbusokaklarapisverutubetlibirhavayayılıyordu.

Omer,Galipamcanın(nedensebueniştesinekuçuktenberiamcademeyealışmıştı)kuçukdukkanını tamdı. Karanlık bir bodrumdan ibaret olan bu ticarethanenin içinde kiminbulundugu gorulmuyordu. Yalnız kirli camekanın arkasında birkaç numunelik zeytinyagışişesi ve kapıya yakın bir yerde uzeri yagla karışan tozlardan vıcık vıcık çamur olmuş,kocamanbirvarilvardı.Ömerdüşündü:

“Burada,bumahzendenasılolurdakoskocabir omurhapsedilir?Dahaiyi,dahaaydınlıkbiryerevarılacagına inanılmadannasılolurdabuyolyurunur?HalbukiGalipamcadahabaşka şeylerdegormuştur.Onunda çocukluguvedelikanlılıgı guneşlibahçelerde, geniş,alabildiginegeniştopraklardageç-mistir.Şimdiburayabirfaregibitıkılmışbekliyor.Neyi?Olumu!Bukorkunçşeyibeklemek içinbiledahaguzelbiryer intihapetmek{42} elimizdedeğil...”

Sokagınloşluguonavaktinçokgeçoldugunuzannettirdi.GeriyedonerekKopru’ye,oradanBeyoğlu’nadoğruyürüdü.

Page 53: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XSaathenuzdorttu.Konservatuvarınonunegelinceneyapacagınışaşırdı.Katiolaraknebirzaman, ne de bir yer tayin etmiş degillerdi. Kapının onundemi bekleyecekti, içeri giripsoracakmıydı?Nezaman?Derslerbitincemi?Derslernezamanbitiyordu?..

“Hepboylekuçukşeyleryuzunden uzulurum”diyerekkendikendinesoylenmek itiyadınıele aldı: “Bayagı bir randevu alır gibi, falan saatte falan yerde buluşalım, demeye dilimvarmadı. Şimdi burada garip garip bekliyor ve içeri girip çıkanlara eglence oluyorum.Halbuki insan yalnız esas meseleleri halletmek için kafasını yormalı ve teferruatkendiligindeniyibirşekildehalledilmelidir.Hayattamantıkolsaboyleolur.Acabadunyadabenimkadarmanasızşeylerdüşünenvarmıdır?Birdeutanmadanakıllıgeçiniyoruz!”

Içerigirmeyekararverdi.Merdiveniçıktıktansonraoldukçagenişbirkoridorgeliyordu.Kulagınamuhtelifaletlerinsesiçarptı.Kadınlıerkekligruplar,ellerindekemankutularıvenotalarlaçıkıyorlardı.Ömerbunlardanbirineyaklaşarak:

“TalebedenMacidehanımıarıyorum.Neredebulunduğunukimesorayım?”dedi.

Kızlar birbirlerine anlayışlı bir guluşle baktılar. “Hangi Macide?” diye sordular ve uzunuzadıyatarifettiripizahataldıktansonratanımadıklarınısoyledilerveuzaklaştılar.Omeroralardabirhademearamayakoyuldu,fakatbusıradaarkasındakiodalardanbirininkapısıaçıldıveo,ensesindenbiriçekiyormuşgibigeriyedondu.Gençkızçabukadımlarlayanınakadargeldive:

“Buralara mı çıktınız? Çok aradınız mı? Sesinizi benzettim; galiba beni soruyordunuz!”dedi.

Omer onun gozlerinin içine baktı. Nereden buldugunu bilmedigi bir cesaretle ve hiçtereddütetmedensordu:

“Benibekliyordunuzdeğilmi?”

Gençkızonunbakışınabirmüddetmukabeleettiktensonradalgınbirtavırlabaşınısalladı:

“Evet!..”

Elini Omer’e uzattı. Birmuddet boyle durdular. Ikisinin de avuçları buz gibiydi. Ikisininağzındanaynızamanda:

“Gidelim!”kelimesiçıktı.

Merdivene dogru yuruduler. Macide, Omer’in kolunu aynen sabahleyin tuttugu yerdenyakalamıştı. Bir basamak geride kaldıgı halde onu bırakmıyordu. Sokakta bir muddetkonuşmadan yuruduler. Omer sabahki manasız sukutun başlamasından korkarakmırıldandı.

“Sizebirşeylersöyleyecektim!”

“Evet!”

PekdecesaretvermeyengözlerleÖmer’ebaktı.Delikanlınınkumralsaçlarıbüsbütünalnınadokulerekgozlugununkenarlarınadokunuyordu.Buhaliylekuçukbirçocukkadarşirinve

Page 54: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

manalıydı.Gozlugununkirlicamlarıarkasındaderinekaçmışgibidurankuçukgozlerihiçkımıldamıyordu.Macidebaşınıçevirerektekrarladı:

“Evet...”

Ömerbirantereddütettiktensonra:

“Dünsabahbenvapurdasizinyanınızagelirkenteyzemigörmemiştim!..”dedi.

Macidegözleriniburuşturarakonabaktı.Nedemekistediğinianlamamıştı.Ömersordu:

“Sizehepsinianlatayımmı?Hepsidedigimebakmayın...Pekuzundegil.Yalnızmuhakkaksoylemek istiyorum. Hem şimdi... Başka zamana bırakırsam bu cesaretibulamayacagımdan korkuyorum. Niçin bu tereddudu uzatayım? Siz açık bir insanabenziyorsunuz. Benimle oynamayacagınızdan eminim... Içimde beni şu andaanlayacagınızadairbirhisvar...Sozlerimnekadarçocukça,nekadaraleladeolursaolsun,aleladeşeylerkastetmediğimisezeceksiniz...”

Bir turlubitiremiyordu.Macideonunşişmancayanaklarına, terlidudaklarınabaktı:Gençadamınbirazkalınolankumralkaşlarıalnınadogrudagılmışvesaçlarınakarışmıştı.Içindeşiddetle ihtizaz eden{43} birtakım tellerin aksi gozlerine vurmuş gibi hummalı bakışlarıvardı. Genç kız şu karşısında duran insanın, bu anda içinde olanları ortaya dokmek içinnasıl yandıgını ve nasıl her turlu yalandan uzak bulundugunu anlıyordu. Insanlara karşıruhunu kaplayan buzun elinde olmayarak çozulmeye başladıgını hissetti. Karşımıza herşeyiyleçırılçıplakserilenbirinsanınuzerimizdeyaptıgımukavemetedilmeztesironudayakalamıştı.Maskesini,gizlimaksatlarınıvebutunrollerini,biraniçinbileolsa,uzerindenatmış olan biri ile yan yana bulunmak ona cesaret ve emniyet veriyordu. Kendi içindehapsettigişeylerdedışarıfırlamak,nihayetbirinsankulagınaçarpmakiçinkımıldamayabaşlamıştı.Ruhundakibuyenihareketonda tatlıbirheyecanvebunasebepolan insanakarşı sarih{44} bir minnettarlık doguruyordu. Omer’in soyleyeceklerini belki teker tekermeraketmiyor,fakatonun,kafasındaveruhundaolanşeyleri,hiçbirmaniayaçarpmadanortayadöküşünüseyretmekiçinsabırsızlanıyordu:

“Benimlenekadaraçıkkonuşuyorsunuz!”dedi.

Macide,busözlenekastettiğinianlayamayanÖmer’inbirşeysormasınameydanvermedendevametti:

“Benimleaçıkkonuşmakisteyen,hattasadecekonuşmakisteyenilkinsangalibasizsiniz...İçimdenöylegeliyorki,banafenaşeylersöyleyemezsiniz...Nedendevametmiyorsunuz?”

Omerbuyukbir tehlikedenkurtulanbir insan gibi agzını açarakderinnefesler alıyor vegülümsüyordu.

“Size fena şeyler soyleyebilir miyim?.. Sizi sevdigimi, deli gibi, olecek gibi sevdigimisoylemek fena bir şey mi? Şaşırmayın... Ihtimal kulaklarınız boyle sozlere alışık degil...Fakatyalnızkulaklarınız...Kendinizeitirafetmesenizbile,ruhunuzunbusozlerimeyabancıolmadıgını tasdik edeceksiniz... Bakın, bagırmıyorsunuz... Yanımdan kaçmıyorsunuz...Yuzunuznefretifadeetmiyor...Benianlıyorsunuz!..Sonunakadar,enkuçuknoktasına,engizli koşesine kadar ruhumu goruyorsunuz ve bunlar size yabancı gelmiyor... degil mi?Sizdencevapistedigimyok...Benisadecedinlemeniziistiyorum.Dahadungordugunuzve

Page 55: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

toptan iki saat bile konuşmadıgınız bir insanı dinlemenizi isterken ne yaptıgımınfarkındayım... Fakat bir ses bana mutemadiyen dogru yaptıgımı fısıldıyor. Hayatımdahiçbirzamanbukadaraçıkolmamıştım.Bunacesaretedememiştim.Halbukişimdibutunmevcudiyetimi gozlerimi kapatarak size teslim edecek kadar buyuk bir emniyetduyuyorum ve alay edeceginizden, reddedeceginizden korkmadan konuşuyorum. Buemniyet, bu kanaat bana sizi ilk gordugum andan itibaren geldi. Demin ne demiştim:Vapurda yanınıza gelirken orada teyzemin oturdugunun farkında bile degildim. Sizigormuş,sonrabaşkahiçbirşeygormezolmuştum.Sizitanımıyordum,bunaragmenbuyukbir emniyetle o kalabalıgın içinde yanınıza kadar geldim. Size hitap etmek uzereydim,teyzemsozekarıştı.Bunlarıanlatmayabile luzumyok.Zatenanlatmak istedigimbir şeyvar,binbirşeklesokupsoylemekarzusuylayandıgımbirtekşey:Odasizisevdigim.Bunundunyanın teşekkulunden beri kaç milyar defa tekrar edildigini unutmuyorum, fakat sizsoyleyin,canlılıgındanbirşeykaybetmişmi?Kainattahiçbirmevcudunolamayacagıkadartaze ve olgundegilmi?.. Bu oyle bir kelimeki, doguyor ve doguşuyla beraber kemali deiçindegetiriyor.Siziseviyorum...Başkanesoyleyeyim?Sizdecevapvermeyekalkmayın.Bir insanın butun varlıgı ile, karmakarışık ruhu, esrarı çozulmemiş vucudu, arzuları,itiyatları, ihtirasları, hulasa her şeyi ile size teslim olması, size iltihak etmesi{45} nemuazzam bir şeydir! Bunu tamamıyla anladıgınızı biliyorum. Bunun karşısında lakaytkalamayacagınızıdabiliyorum.Hiçbirinsansevenbirinsanınkarşısındaalakasızolamaz.Dunyanınbuenharikuladehadisesikarşısındakimsehareketihtiyarına{46}malikdegildir.Bunahakkıyoktur.Nasılmuhtaçoldugumuzhavayıistememdemeye,mekaniçindebiryerişgal etmekten vazgeçmeye kuvvetimiz yoksa, bize verilen bir aşkı almamaya daiktidarımız yoktur. Sizi seviyorum...Hemnasıl seviyorumyarabbi... Şu andabir tarafımıkesseniz acı duymam. Sizin için herhangi bir şeyi yapmak istedigim zaman benidurduracak kuvvet tasavvur etmiyorum. Olum bile buna muktedir degildir. Bakın,etrafımızdanbirsuruinsanlargeçiyor,birçogudonupdonupbizebakıyorlar,dahadogrusubana bakıyorlar.Hangisini isterseniz yakalar ve oldururum.O buna karşı koymak istesebile, bunun bir aşk için luzumlu oldugunu ogrenince kolları gevşeyecek, mukavemetikırılacaktır. Bakın, nasıl siz de aynen benim gibi sarsılıyorsunuz. Hayatınızda boyle birşeyinilkdefaoldugumuhakkak,soyleyinbana,içinizdehiçyabancılıkvarmı?Butunbunlarsizin için malum şeyler degil miymiş? Yalnız bu anda kafanızda bir ortu açılıyor veruhunuzunenzengintara larıonunuzeseriliyor.Hiçyanılmadanbiliyorumki,sizdebenimgibişuandabozukkaldırımlaruzerindeyurumektedegilsiniz.Sizdevucudunuzunelliveyaaltmış kilo agırlıgından kurtularak ilerliyorsunuz... Bakın, Beyazıt’a gelmişiz... Nasıl? Nekadar zamanda?Bunları bilmiyoruz. Zamanın oldugu yerde kaldıgını ve bizi huşu içindedinlediginifarketmiyormusunuz?..Elinizibanaverin...Nabzınızbenimkikadar,belkidahahızlıatıyor.Bileginizinterlerielimiyakıyor.Guzelgogsunuzunaltındakiminiminikalbinizigoruyorum.Şuandayokoluversekherhangibirteessurduyarmısınız?Hayattanayrılmayıistemeyiz, çunku tatmin edilmemişbirçok arzularımız vardır. Fakat şu andahiçbir istekbizi yere baglamıyor. Ruhlarımızın dopdolu oldugunu hissetmiyor musunuz?.. Bileginizinsanı çıldırtan bir teslimiyetle parmaklarımın arasında duruyor. Butun vucudunuz incedallardakiyapraklargibi titriyor.Banabuanıyaşattıgınız için sizeminnettarım.Hayata,tesadüfe,benidünyayagetirenlere,herkese,herşeyeminnettarım.Artıkevinizegeldik.Bengirmeyecegim.Sizitekrargorunceyekadarbuanlarıkafamdayaşatmayaçalışacagım.Neyapacagımıbilmiyorum.Belkişehrindışınaçıkaraksabahakadarkoşarveşafaklaberaberburaya gelirim, belki de burada, duvarın dibinde oturur ve sizden etrafa yayılan havayı

Page 56: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yakından koklamak isterim. Bana hiçbir şey soylemeden içeri girin. Sizin yanınızdabulundugum her dakika beni baş dondurucu bir suratle daha buyuk bir saadete dogrugoturuyor... Artık korkuyorum. Saadetin bizi korkutacak kadar çok ve kesif olması nedirbilirmisiniz? Şimdi şuracıga duşmektenkorkuyorum. Içimdebirikenhislerinbirdenbirepatlayarak beni zerreler halinde dagıtacagından korkuyorum. Allahaısmarladık. Yarınsabahsizitekrargelipalacağım...Allahaısmarladık...”

Omerhummalıbirhastagibiterlemişti.Macide’nineliniyakalayarakagzınadogrugoturdu,fakat opemeden tekrar aşagı indirdi. Gozleri Macide’nin yuzundeydi, karşısındakinigormuyormuş gibi uzak bir bakışı vardı. Bir an boyle bekledi, sonra birdenbire arkasınıdönerekçabukadımlarlauzaklaştıvesokağınköşesindekayboldu.

Macide ikiayakmerdiveniyavaşçaçıkarakkapıyıçaldı.Fatma’yayorgunvekarnınıntokoldugunu, hemen odasına gidip yatacagını soyledi. Sokak ustundeki kuçuk odası, ortalıkkararmayabaşladıgıvepencereninonundekilambahenuzyanmadıgıiçin,adamakıllıloştu.Gençkızkolununaltındakinotalarıbir iskemlenin ustunebıraktıktansonrakuçuk,beyazkaryolasının kenarına oturdu. Yuzunu ellerinin arasına alarakduşunmeye, dahadogrusuhatırlamayaçalıştı.

Nabzı hala hızlı atıyor, başı hala ugulduyordu. Kendini toparlayarak Omer’in sozleriuzerindeduşunmekistedi.Aklınabunlarınbirkelimesibilegelmiyor,bunamukabildagınıkkumral saçları, gozluklerinin altında ateş parçaları gibi yanan ve parlayan gozleri,konuşurkenfevkaladeguzelleşenagzıveinsanınruhunasertfakattatlıbirruzgarhalindeyayılansesiilehepOmer’igoruyordu:Çabukadımlarlayanındagidiyor,elleriyleaz,kuçukfakatmanalı vemukavemeti kıran hareketler yapıyor ve konuşuyordu. O zamana kadargenç kızın hiç duymadıgı bir sesle, hiç aklına getirmedigi şeyleri soyluyordu. Işin asılkorkunç tarafı, genç adamın sozlerinin dogru olmasıydı. Şimdiye kadar Macide’nin hiçduşunmedigi bu şeyler Omer tarafından soylendigi andan itibaren artık ona yabancıdegildi. Evet, içindebirtakım ortuler kalkıyor vebunların altındanyeni ve insanı sarhoşeden şeyler çıkıyordu. Fakat onun sozleri dogru olmasa, kelimeleri,manasız şekilde yanyana getirilmiş hecelerden ibaret olsa bile gene dayanılmayacak kadar tesirli idi. Birdamarınıkeserekkanınıdışarıakıtanbiradamdaancakbukadariçiniverebilirdi.

Bugunbaşındangeçenlerin uzerindeduşunemeyecegini, sakinhukumlerveremeyeceginianladı.Şukadarınımuhakkakbiliyorduki,artıkhayatınınyenibirdevresibaşlamıştır.Artıkherşeyçizilenmuayyenyollardayürümeyecektir.

“Bir şeyler... Bir şeyler olacak... Ne yapabilirim?” diye mırıldandı. Fakat bu olacak “birşeyler”den çekinmedigini, hatta aksine olarak, ekseriya bir atı çok hızlı koştururkenduyduguna benzeyen, korkuyla karışıkmuthiş bir heyecan hissettigini hayretle kendineitirafetti.

Neolacagı,nereyevaracagımalumolmayanhayatınınartıkbirmanaalmayabaşladıgınıgoruyordu. Bundan sonra kafası, uzerinde duşunulecek şeyler bulmakta guçlukçekmeyecek; hisleri, koparılmadan kuruyanmeyveler gibi, içinde buruşup kalmayacaktı.Sabahları kalktıgı zaman “Bugun de her gun gibi. Niçin uyandım?.. Niçin bana kendimiunutturan uykum surup gitmedi?” demeyecek, sokaklarda yururken ayakları isteksizşekildekaldırımlardasürüklenmeyecekti.

Page 57: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Bu Omer ne biçim bir çocuktu? Buna dair hiçbir şey bilmiyordu. Onu daha dun sabahgormuş,belkibirazsuzmuşfakatuzerindehiçduşunmemişvekimseyesormamıştı.Onunhareketlerini,sozlerinişimdibirdahagozdengeçirerekhukumlervermekisteyinceaczinitekrar itirafa mecbur oldu. Omer uzeri terlemiş dudaklarıyla ona tekrar yakıcı sozlersoylemeyebaşladıvekahtitreyenkahhukmedensesiyleonuteslimolmayamecburetti.Yatagının uzerine elbiseleriyleuzandı, gozlerini tahtaoymalı tavanadikti vebirmuddetsonrauyuyakaldı.

Page 58: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XISabahleyinerkendenkalktıvehazırlandı.Hemensokagaçıkmakistiyordu.Içindegaripbiruzuntuvardı.Akşamkihislerindenancakbuyukbirkorkukalmıştı.Yenigirdigibukarışık,buhareketlivesurukleyicihayatınnasıldevamedeceginibilmiyorveşimdiyekadarherişinde onu sevk eden iradesi başını kaldırarak tekrar hukmunu yurutmeye çalışıyordu.Buna ragmen evden erken çıkmak ve Omer’e rastlamadanmektebe gitmek tasavvurunutatbikedemedi.Odadaaşagıyukarıdolaştı;arasırapenceredensokagahırsızlamabakışlarattı;aşagıyainerekbirkaçlokmabirşeyyemeyeçalıştı;tekrarodasınaçıktıvenihayetduneviberaberceterkettiklerizamanakadarbeklediktensonrasokağafırladı.

Omer oralarda yoktu. Genç kız iki tarafına suratle baktı ve tramvay caddesine dogruyurudu. Bunu, yani Omer’in gelmemesini bekledigi ve istedigi halde şimdi buyuk birteessurekapıldıgınıgordu.Kaşlarıçatıldı,içindebirbiriniçaprazlayanbirsuruhislervardı.Kendikendinesöylendi:

“Daha iyi... Onu gormekten korkuyorum. Çunku hiçbir sozune itiraz edecek, hatta cevapverecek kuvveti kendimde bulamıyorum. Ne kadar çok... ve guzel konuşuyor... Amatehlikeli... Mesela dunku sozlerini herhalde dinlememeliydim. Birdenbire ne oldugumuanlayamadım... Sozlerini kabul ettigim için degil, şaşırdıgım için ters cevap veremedim.Halbuki susmasını soyleyebilirdim.Ozamandakızarvebırakıpgiderdi...Oyleya...Ondaoylebirhalvar...Insanaazıcıkdarılsahemenyanındankaçacakgibibirhal...Benbunudaistemem.Yanımdayuruyenbirisinediyebanadarılıpkaçsın...Hemfenabirşeysoylemediki...Dahafenadanesöyleyebilirdi...Benisevdiğinisöyledi...”

Macidebirmuddetduşunduvesonraolduguyerdekalarakgozleriniyarıkapadı.Kafasınadolanbirtakımfikirlerlepençeleşiyorgibiydi,tekrarmırıldandı:

“Beni sevdigini soyledi... Bir insan tarafından sevilmek bu kadar fenamı? Beni şimdiyekadarkimsevdi?Annem,babam...Belki...Amabunebiçimbirsevgiydi?Zavallıbabacıgım...Demekoleli ikiayolmuş...Teyzemherhaldebeniduşundugu içinbunusakladı.Kimbilir,belki de evde tatsızlık olmasın diye boyle yapmıştır... Acaba annem ne halde?.. Ablamherhaldeonuyanınaalmıştır.Belkidebuhaberitatilekadarbendensaklamalarınıoyazdı...Zavallıannecigim...Kimbilirnasıldovunmuştur... IyikibenBalıkesir’dedegildim...Oradaolupbabacıgımısondefaopmem,annemitesellietmemdahadogruolmazmıydı?Elbette...Halbukibeniyikiyoktumdiyorum.Acababenfenahuylubirkızmıyım?..Heledunola larıdadinledim...Amanekadargüzelsöylüyordu...Negüzeldudaklarıvardı...”

Macide kıpkırmızı oldu.Duşuncelerinin ortasında tekrar yurumeyebaşlamış ve caddedebirhayliilerleyerekBeyazıt’ayaklaşmıştı.Kolundakisaatebaktı;dokuzageliyordu.

“Tramvayabineyim!”dedi.

Notalarınıevdeunuttuguaklınageldi.Geriyedonupalsammı,yoksaboylegideyimmi,diyeduşundu.Sonragaripbirguluşle,sankibirşeyçalışacakmışımgibi,dedi.Busıradabaşınıkaldırıpetrafınabakındıvedunyoldaoldugugibihertarafıtitremeyebaşladı.Tutunacakbir şey aradı. Dişlerini sıktı. Başını, kaçmak ister gibi, saga sola dondurdu ve sonra,arkasındanuzunzamandanberigeldiğiniderhalanladığıÖmer’eikielinibirdenuzattı.

Derin bir oh demiş gibi içi tekrar yatışmaya başlamıştı. Yalnız oldugu zamanki butun

Page 59: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

mucadelesianiolarakdurmuş, içvedışhayatınaaitherşey,yanındasessizceyurumeyebaşlayandelikanlınınhukmualtınagirmişti.Analarınınkanatlarıaltınasaklanancivcivlerinduyduguemniyetvegonulrahatınaçokbenzeyenbukendiniteslimetmehissi,Macide’ninhiç de gururunuhırpalamıyordu. Bir kimseye bu kadar kolaylıkla hatta boyle kısmendeistemeyerektabiolmanınkendineniçinagırgelmediginibiraralıkduşunmeyekalktı.Fakatkafasındaderhalşusualkendinigösterdi:

“Acabaistemeyerekmi?Sahidenistemiyormuyum?”

Sanki bu suale derhal cevap veriyormuş gibi Omer’in kolunu yakaladı. Onun, kısa veteşekkuredenbirbakıştansonrabirşeysoylemedenyolunadevamedişiMacide’yiadetasersemletti...

“Niçin istemiyormuşum!” diye, birine cevap veriyormuş gibi, isyanla duşundu... “Niçinistemiyormuşum!.. Bu çocugun yanımda yurumesinden, bana dokunmasından ve banadogrulugundan bir an bile şuphe etmedigim sozler soylemesindenmemnun olmadıgımınasıl iddia ederim?.. Niçin kendimi aldatmaya çalışıyorum? Istiyorum işte... Hatta onuntekrarkonuşmayabaşlamasını,agzındanalevgibidokulensozlerininbenitekrarsarmasınıve başka her şeye karşı kor ve sagır etmesini istiyorum. Gene adımlarımın altındakaldırımlarıduymamak,geneodünküsıtmayatutulmakistiyorum.”

O soyledigi sıtmanın yavaş yavaş geldigini hissetti. Boyle anlarda hiç sebepsiz aglamakistergibioluyorveçenesititriyordu.Kendinitoplamakiçinsordu:

“Bugeceneyaptınız?”

“Sizebirçokşeyleranlatacağım...Fakatnereyegidiyoruz?”

Macidetereddütle:

“Bilmem!”dedi,sonra,kendinidehayrete,hattabirazkorkuyaduşurenbircesaretvebirarzuileilaveetti:

“Bennotalarımıalmamışım,bugünmektebegitmesemdeolur...”

OmersolkolunuMacide’ninelindenyavaşçaçekti,oburtarafageçerekonunkolunagirdi.Birkaç adım sonra bu ona fevkalade soguk ve çocukça gorundu. Her iki elini suratleceplerinesokarakyolunadevametti.Beyazıtmeydanınıgeçincebirazdurakladı.

“Haydi, deniz kenarına bir yere gidip dolaşalım... Bugun canım insan yuzu gormekistemiyor;geniş,uçsuzbucaksızbirşeye...vesanabakmakistiyorum!”dedi.Sonra:“Dunakşamboylesogukdegildim...Boyleyaveleryapmıyordum,neoldubana!..”diyeduşundu.Birdenbireyanındakinedönerek:

“Birbirimizenezamansendiyeceğiz?..”dedi.

“Nezamanisterseniz!”

Ömerbirkahkahaattı:

“Bakın,dilinizvarmıyor!Peki,bununkendiligindengelmesinibekleyelim,yalnızara sıra,deminoldugugibi,dilimdenkaçarsakusurabakmayın.Baksanızdaehemmiyetiyok.Banaoylegeliyorki,sizingulmenizlekızmanız,iltifatetmenizleazarlamanızarasındahiçbirfark

Page 60: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yoktur...Sizeaithiçbirşeyçirkinolamazsanıyorum.”

Divanyolu’na amut sokaklardan rastgele birine daldılar, dik yokuştan inip ahşap evlerinarasından,demiryolununaltındanveyangınyerlerindengeçtiler,nihayetyıkıkduvarlarınüzerindefışkıranotlaravebirazötedekidenizegeldiler.

Etraftakimseleryoktu.Azdalgalıdenizsahildekiiriveyosunlutaşlanortupaçıyor,epeyceyukselmiş olan guneşin altında hakiki rengini gostermeden kımıldıyordu. Uzaklardanbirkaçiriliufaklıvapurvedahailerlerdeşişirilmiştulumlargibiyalanadalarvardı.Ömer:

“Burası da, goruyorsunki, uçsuzbucaksız bir yerdegil!.. Buradada gozumuzebir hudutçiziliyor. Okyanuslarda bile başka turlu olmasa gerek... Acaba bu kainatta yerle gogunbirbirinekavuşmadığıbirtarafyokmu?Alabildiğinesonsuzluğadoğrugidenbirtaraf...”

Bu sefer dunku gibi dilsiz kalmamayaniyet etmiş olanMacide gozlerini hayretle açarakmırıldandı:

“Nekadarbüyükarzularınızvar!..”

Ömeraklınıbaşınatoplamayaçalıştı.Şimdiyekadarolduğugibibaşıboşkonuşmanınbukızüzerindeiyitesiryapmayacağınıdüşündü.Kendikendinesöylendi:

“Dun onun uzerinde adamakıllımuessir olmuştum!Neden? Çunku samimiydim.Halbukişimdi zihnimden turlu munasebetsiz şeyler geçiyor. Buraya başka zamanlarda, başkakimselerleberaberdegelmiştim.Allahgostermesin...GalibasondefadabirErmenikızıileberaber...Nekadaririmemelerivardı.Hiçdeçirkindegildi...HalbukiMacide’ninhiçgogsuyokgibi...Belkideelbiseden...Oyleya,dunkazakgiyincebirşeylerkendinigosteriyordu.Acaba kafamı bir çalı supurgesiyle temizlemek mumkun mudur?.. Yalnız temiz şeylerkalsın...Fakatsupurgeçoplerindenbaşkabirşeykalmamasındankorkarım...Dunakşamneyaptınız diye sordu... Ne diyeyim? Çunku ne kırlara gidip koştum, ne de penceresininaltında sabahladım. Hava adamakıllı ayazdı. Kirli battaniyeme sarıldım ve horul horuluyudum.”

Dagınıkbekarodası,pansiyonsahibesimadam,sokaktasabahakadararkasıkesilmeyengurultuler aklına gelince derhal key i kaçtı. Teyzesinin besmeleli ve gramofonlu kuçukodasıonadahasıcakvedahayakıngorundu.Macide’ninbuodayabitişikyattıgınıhatırladıvesordu:

“Sizbugeceneyaptınız?”

“Hiç...Uyudum!”

“Bende!”

Gülüştüler.

Ömerlafolsundiyeağırağırbaşladı:

“Sizievebıraktıktansonratekrarcaddeyeçıktım.Caddedekikalabalıkbenisahidensıktı.Ben ikidebirdeboyleoluyorum,bazanbutun insanları boyunlarına sarılıp opecekkadarseviyorum, bazan da hiçbirinin yuzunu gormek istemiyorum. Bu nefret ilan degil...Insanlardannefretetmeyiduşunmedimbile... Sadecebiryalnızlık ihtiyacı.Oylegunlerimoluyorki,etrafımdakuçukbirhareket,enha ifbirsesbileistemiyorum.Taşıpdokulecek

Page 61: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

kadar kendi kendimi doyurdugumu hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle degişilmesimumkun olmayanmuazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli gorunen ikirlerbirbirinikovalıyor...Fakatsonrabirdenbireetrafımdabanayakınbiriniarıyorum.Bütünbubeynimdegeçenşeyleritekerteker,uzunuzunanlatacakbirini.Ozamannekadarhazinbirhalaldıgımıtasavvuredemezsiniz.Kışgunusokagaatılmışuçgunlukbirkediyavrusugibikendimizavallıhissediyorum.Odamdakiduvarlarbirdenbirebuyuyuveriyor.Pencerelerindışındaki şehir vehayatbir anda, insanı içindebogacakkadarkudretli vegenişoluyor...Zannediyorumki, tasavvurubilebaşdondurenbirsuratlehiçdurmadankoşupgidenbuhayat ve bir avuç topragının bile dogrudurust esrarına varamadıgımız bu karmakarışıkdunya beni bir bugday tanesi, bir karınca gibi ezip geçi verecek... Boyle acz içindeykenodamdaherşeybanakuçuklugumuvezavallılıgımıhaykırıyor.Sokaga fırlıyorum.Birtekyakınçehregorsemdeyanındayurusem,hiç sesçıkarmadanyurusemdiyorum.Halbukiara sıra karşılaştıgım ahbapları gormemezlige geliyorum.Hiçbiri banabu anda yardımaçagrılacak kadar yakın gorunmuyor. Bilmem beni anlıyor musunuz?.. Dun size bir suruşeylersoyledim.Onlarınmanasınabakmayınız...Içimdesenelerinbiriktirdiginiboşaltmakistemiştim. Siz bana şimdi bahsettigim bu yakın çehre gibi gorundunuz... Vapurda sizigorurgormez:Işte,dorttarafakoşuparadıgın,yanınasokulupsessizceyurumekistedigin,işte, hayatın muddetince istedigin insan! dedim. Katiyen yanılmadım. Yanılmış olsamşimdi yanımda bulunmazdınız... Sizin rast gelen delikanlıyla deniz kenarında gezmeyegidecekbirinsanolmadıgınızıanlamakiçinzekiolmayaluzumyok...Bunaragmen,bakınız,yanyanaoturuyoruz...”

Birazdurdu.Sonrabaşınıgençkızaçevirereksordu:

“Bundanmemnunmusunuz?”

Macide guzel, kahverengi gozlerini genç adamın uzerinde tuttu. Onun boyle hukumbeklermiş gibi kımıldamadan duruşu o kadar hoşuna gitti ki, farkında olmadan eliniÖmer’inelinedokundurduve:

“Memnunum!”dedi.

Birmuddetdahaorada,rutubetlitaşlarınustundeoturdular.SonrakalktılarveSarayburnuistikametinde yurumeye başladılar. Bazan gittikleri yol birdenbire tıkanıveriyordu. Ozamangeriyedonerekbaşkabirtarafasapıyorlarvetekraraynıistikametitutturuyorlardı.Yoldarastladıklarıbirsimitçidenikisimitaldılar.Ayaklarıtaşlararasındanyenifışkırmayabaşlayanotlarınarasındakaybolarakvebazan tenekekutularaçarpıpgurultu ederekbirhayli ilerlediler. Artık ikisi de konuşuyordu. Macide bir muddet Balıkesir’den, Omer’inannesinden, akrabalarından, tanıdıklarından bahsetti. Kendi evinden ve babasınınolumunden hiçbir şey açmıyor ve Omer’in de bu mevzua dokunmamasından buyuk birminnetduyuyordu.

Vakithayliilerlemiş,guneşarkalarındakiminarelerinhizasınagelmişti.Onlararasırayerdegiştirerek hala dolaşıyorlardı. Nihayet yıkılmış bir sur parçasının ustune tırmandılar.Taşların arasından fırlayan birkaç yabani incir idanı tomurcuklanmaya çalışıyordu.Elleriyleyapıştıklarıtaşlarparmaklarındabeyazvekumluharçparçalarıbırakıyordu.

Burada ta ortalık kararıncaya kadar kaldılar. Sonra başka sokaklardan ve birkaç kereyollarınıkaybedipdolaştıktansonraevedonduler.Omeronugenekapıdabıraktı.Busefer

Page 62: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

sakinvemüsterihtiler.İkisidegülümsüyordu.

***

Sabahlan Omer’in erkenden Macide’yi karşılaması, onu mektebine bıraktıktan sonraakşamuzeritekraralarakevegetirmesi,arasırageçvakitlerekadardolaşıpbazansakinveşundanbundan,bazanhummalıkonuşmalarıgünlercevehiçaksamadandevametti.

Ev halkının halinde bir başkalık oldugu Macide’nin gozunden kaçmıyordu. Onlarla fazlatemasetmemesineiçerledikleriiçinboyleyaptıklarınıfarzetmekistedi.FakatGalipamcagibiağzınıpeknadiraçanbiradamınbilebirakşamyemeğinde:

“E, kızım, ne yapmayı duşunuyorsun?” diye sorması onu şaşırttı. Ne yapacagını hiçdüşünmemişti.AnnesininherhaldeablalarınataşındığınıvekendisiniBalıkesir’eçağırtmakiçin bir sebep olmadıgını zannediyordu. Tatile kadar burada kalacak, sonra Balıkesir’egidecekvegelecekseneiçinbelkibirpansiyon,yahutbaşkabirçarearamayaçalışacaktı.

“Bilmem...Dünannememektupyazdım.Cevapbekliyorum!”dedi.

Galipamcacanısıkılmışbirtavırla:

“Daha çokbeklersin!” diye cevapverdi. “Bizdebir buçuk aydanberimektupbekliyoruzamabirşeyçıktıgıyok...Anneninnebiçiminsanoldugunubilmezmisin?..Ablanlaeniştenise aldırış edecek soydan degildir... Şimdiki zamanda herkes derdi ustunden atmayabakıyor.”

Macide ablasının da, annesinin de ne biçim insanlar oldugunu bilirdi. Buyukçe birmanifaturatuccarıolaneniştesiiseMacide’ninensevmedigiinsanlardandı.VeMacidebumuhabbetinkarşılıklıoldugununfarkındaydı.BunaragmenailesihakkındaGalipamcanınbu şekilde sozler sarf etmesi, belki hiç alışmadıgı için, belki boyle bir munasebetlesoylendigi için, onu fena halde muteessir etti. Kendisine hakim olmasa sofrayı bırakıpkalkacaktı. Fakat boyle yaparsa ufak tefek dargınlıklar çıkarıp yemekten yarım kalkmayıadetedenşımarık teyzezadesi Semiha’yabenzeyeceginiduşunduvedudaklarını ısırarakoturdu.Ogecehiçbirşeykonuşmadanodasınaçekildiveannesinekısabirmektupdahayazdı.

Bunu takip eden birkaç gunde Macide Omer’le beraber dolaşmanın sarhoşlugu ile evhalkının ve bilhassa Semiha’nın tavırlarının ayıltıcı soguklugu arasında mektebe gidipgeldi. Kendisine karşı muş ik muameleyi elden bırakmamaya çalışan Emine teyze biledegişmişti. Akşamları “Nereden teşrif kuçukhanım?” diye imalı sualler soruyor,karşısındakinin sukutu uzerine: “Eskiden gezip dolaşmaktan hiç hoşlanmadıgınısoylerdin... Bugunlerde Istanbul seni sardı galiba... Oyle ya, baharda insanın kanıkaynarmış!”diyordu.

Macidekıpkırmızıkesiliyorvealaycıgozlerlekendisinebakarak:“Nasılsınkardeşim?”diyelaf atan Semiha’ya yalancı bir tebessumle: “Iyiyim kardeşim!” dedikten sonra hemenortalıktankayboluyordu.

AdamakıllıyazhavasınıhatırlatanbirgununsonundageneOmer’lebuluştular.Gençadamdalgınlıktan iki gundur tıraş bile olmamıştı. Bir hafta içinde adamakıllı degişmiş vezayı lamış gorunuyordu. Macide onun “uyuyorum!” demesine ragmen geceleri çok kere

Page 63: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yatmadıgını tahminettivebu ihtimalonu,Omer’ekarşıduydugubutunalakayaragmen,belkidedoğrudandoğruyabualakadolayısıyla,memnunetti.

KopruyeindiktensonraOmer:“Haydi,birkayıktutupgezelim.Bugecemehtapvar!”dedi.Birkaç hafta evvel bir kıza boyle bir teklifte bulunmak ona dayanılmaz derecede sogukgelirdi.Şimdiisebunugayettabiibuldu.

“Mehtapta gezmekten hep hoşlanırız. Bu sırada yanımızda biri bulunmasını da muthişsuretteisteriz,fakatikiaptalherif,romanlarındamehtaplıaşksahnelerindenbahsettikleriiçinbumuazzamzevki,buşiddetliihtiyacıgulunçbuluruz.Goruluyorkihamakat{47} sadeahmaklaradeğil,akıllıolduklarınısananlaradahükmediyor!”diyedüşündü.

Fındıklı tara larınayuruduler.Ortalıkkararmıştı.Kayıkkiralananbir yerbulmak içinbirhaylidolaştılar.Arasıradenizedogrusapandarsokaklardanbirinedalıpsahileçıkıyorlar,sandalabenzerbir şeygoremeyerek tekrardonuyorlardı.Birhayli yuruduktensonrayolbirdenbire deniz kenarını takibe başladı. Buralarda buyukçe ve havuz gibi yerler vebunlarıniçindekuçuk,biçimsizteknelergorduler.Omerceketinikayıkçıyarehinbırakaraksaationbeşkuruştanbirsandalkiraladı.Hemenaçıldılar.

Denizsakindi.Vakithenuzerkenoldugu içinyanlarından ikidebirde ışıklar içindeşirketvapurları geçiyor ve kuçuk tekneyi hoplatıyordu. Omrunde ilk defa kayıga binenMacideadamakıllıkorkuyor,bunugostermemekiçinbutunkuvvetiyledişlerinisıkıyordu.Omer’inyuzunearasırasahilinışıklarıvurmakta,bazandaherikisibirdenoralardademirlemişiribirvapurungölgesinegirerekzifiridenecekbirkaranlığagömülmekteydi.

Şehirdenvegelipgeçenvasıtalardandokulensarı,fersizışıklaretrafıadamakıllıgormeyemani oluyor ve suları kirli ve urkutucu bir renge boyuyordu. Macide elini sandalınkenarındanuzatacakoldufakatyapışkanvepisbirşeyedokunmuşgibiderhalgeriçekti.

Biraz daha açıldıktan sonra Kopru’yu ve iki taraftaki sırtlara tırmanan şehri tamamengorduler. Manzaranın ihtişamı her ikisini de yerlerinden kımıldamaya ve gozlerinikırpıştırmaya mecbur etti. Anadolu yakasının nispeten fakir ışıklarına karşı Beyoglu veIstanbultara larındasolukkırmızınoktalarhemenhemenhiçboşyerbırakmamışlardı.Bunoktalardangökyüzünedoğruadetaaydınlıkbirsisyükseliyordu.Asılrenginibellietmeyendenizi uç dort taraftan saran ve kocaman bir ateşbocegi yıgınına benzeyen şehir sankigunduzkinin iki misli buyumuştu. Kulakları, muazzam bir fabrikanın uzaktan gelengurultusune benzeyen ugultular dolduruyordu. Haliç’e dogru uzanan denizi ikiye bolenKopru,birzencininkoluna takılmışpırlantalıbirbilezikgibiydi.Herşeyustabirressamtarafından çizilmiş gibimuntazam ve yerli yerindeydi. Denizin sathını bembeyaz diliyleyalayıpgeçenvapurprojektorleriylekuçukkayıklarınzavallısoluk fenerleriarasındabilebirahenkvardı.Karanlıkherşeyibirbirineuydurmuş,birbirininiçindeeritmişti.

Anadolu sahillerinin uzerinde birdenbire yukseliveren ay bumanzaraya daha esrarlı birçehre verdi. Butun ışıkların parıltısı derhal azaldı, fakat guzelliklerinden hiçbir şeykaybetmediler,hattauzerlerineaçıkmavibirtulatılmışgibidahatatlı,dahamahrembirhüviyetaldılar.

Kayıktakilerin ikisi de susuyordu. Boyle bir gecenin ancak gençken ve ancak bir defayaşanabileceginiikisidesezmişgibiydiler.Birmuddetdahakararsızcaçalkalandılar.Yavaşyavaş vapurlar seyrekleşmiş ve ay daha yukseklere çıkmıştı. Şehrin fabrikayı andıran

Page 64: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

ugultusudaazalıyordu.Omerarasırakayıgaistikametvermekiçinkurekleredokunuyor,sonrabaşınıkaldırıpetrafınavedahaçokgökyüzünebakmayadevamediyordu.

Macidebiraralıkgozlerinionaçevirdi.Omer’insakallıyuzuayışıgındagumuşbirheykelgibiparlıyor,herzamankigibialnınadokulensaçlarıoldugundandahaaçıkgorunuyorvedenizinesrarlıkımıldamalarıgözlüğününcamlarındaaksediyordu.

Omerkurekleribırakarakduyulurduyulmazbirseslekonuşmayabaşladı:“Boylebirgeceyibutun varlıgımızla içemeyişimizin sebebi kafamızı birçok saçma şeylerin doldurmuşolmasıdır. On bin yirmi bin sene evvelki insanlar gibi olabilsek, tabiatı onların gozuylegorsekmuhakkakkişimdiburadaboylesukunetleoturamazdık.Onlarguneşi,ayı,falancabuyuk tepeyi veya ilan bulutu ve yıldırımı babalarının hayrınamı Allah yaptılar? Onlartabiattasaklıduranruhubizdeniyianlamışlardır.Halbukibizimbunuyapmamızaimkanyok. Minimini kafalarımızı ukalaca kitaplar, birbirinden çuruk bilgiler, neticesi olmayanhesaplar veAllah kahretsin, karmakarışıkmenfaat duşunceleri dolduruyor... Soyle, hangiilim, hangi şiir, hangi aşk, hangi devlet bumanzaradan daha guzel, dahamuhteşemdir?Buna ragmen burnumuzu kaldırmadan bozuk kaldırımlarda yuruyup gitmekte devamediyoruz. Dunyadaki insanların acaba kaç binde biri şu anda başını aya çevirmiştir?Halbuki o her şeyi, herkesi goruyor ve ga letimizin ustune o tatlı, o iyi tebessumunuserpiyor. Dikkatle baksam onun parlak çehresi uzerinde birçok şeyler gorecegimizannediyorum.Şudakikadasarınehir uzerindekikayıklarındauyuyanyorgunKulileri, iriHindistanceviziagaçlarınındallarıarasında tuneyenpapaganları,başlarınıNil’inkırmızısahillerine yaslayarak dinlenen timsahları ve herhangi buyuk bir şehrin herhangi bireglence bahçesindeki sevgilisini belinden kavrayan sarhoş kibarzadeleri aydınlatan hepaynı ışıktır. Halbuki ne kadar masum bir yuzu var; harp meydanlarında bagırsaklarınıavuçlayarakolenleri,apartmankapılarınınonunebırakılançoptenekelerinikarıştırıpgıdaarayanları, aynı gecede ikinci aşıkını pencereden içeri almaya çalışanları gordugu haldeguzelliginivesaffetinimuhafazaedebiliyor.Bizler,hergordugumuzfenalıgınverezaletinbirparçasını ruhumuzdaebediyenberaber taşımayamahkum insanlar,onunyanındanekadarzavallıvekuçukşeyleriz...Bak,karşıdandagınıkbulutlargeliyor.Çiçekaçmışbirerikdalı gibi minimini ve birbirine sokulmuş bulut parçacıkları... Biraz sonra daha çokyaklaşarakaylaçapkıncabiroyunagirişecekler...Bubulutlanustumuzedogrusurukleyenruzgarıgozunuzlegormuyormusunuz?Bengoruyorum,bizedogrugeldigini,bizideşimdiyerimizden alarak uçurmaya başlayacagını sanıyorum. Aynen sizinle ilk konuştugumuzakşamdakigibiha i im...Herşeybanabaşkaturlugorunuyor;sizeoyledegilmi?Herşeybizim ruhumuza tabi... Demin korkunç gorunen sulara bakın, nasıl insanı çeken bir yuzalmışlar.(Irkmekşoyledursun,derhalbunlaragomulmekistiyorum.Sularındibinedogruyapılacak bir seyahatin bana, çocuklugumdan beri muhayyilemi dolduran harikalıdunyalardanbirinigostereceginizannediyorum.Aşagıyadogrutatlıbirsuzuluşlekayarkentesadufedecegimşekilsizveyumuşakmahlukları,yenidogmuşbirkuzuyadokunurgibi,ihtimamla okşayacagımı, irili ufaklı balıklarla goz goze gelip guluşecegimizi ve diptekiyosunları kadın saçları, taş ve kumları mucevher taneleri gibi avuçlarımda tutacagımıbiliyorum.Niçinbusozlerimegulmuyorsunuz?Bendenhiçkorkmuyormusunuz?Halbukiomuzları uzerinde benimki kadar hummalı bir baş taşıyan insanlardan korkulmalıdır...Onlardunyanınenfenaveeniyimahluklarıdır.Fakatniçininsanlardanvekafalarından,ah,kafalarındanbahsebaşladım.Bunlarıbırakalımveetrafımızabakalım.Herşeynasılbirbiriiçindeerimişgibi.Şuandaşukayıgıdenizdenaşırmakmumkunmudur?Parmaklarınele

Page 65: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

bitiştigi gibi bu yumuşak sulara yapışmamış mı? Insan nasıl olur da şu karşımızdakiışıkların kuçuk bir hareketle sondurulebilecegine inanır? Bulundukları yere ebediyenmıhlanmışgibidurmuyorlarmı?..Vebiz...Kendimizibugecedenayırmayamuktedirmiyiz?Fakat ne garip, şimdi kureklere sarılarak sahile donmeye ve insan kokan sokaklardangeçerek evlerimize gitmeyemecburuz.Hatta bunu hemen yapmamız lazım. Çunku vakitgeçti.Sevgiliteyzelerimiz,amcalarımızvar...”Buradaaglarvehaykırırgibibirsesledevametti:“Dostlarımız,amirlerimiz,işlerimiz,derslerimizvar...Allahkahredesihayatımızvar!..”Yerinden fırladı. Kuçuk sandal birdenbire çalkalandı veOmer tekrar oturarak iki yanmatutundu.Sonrayavaşbirsesle,başınıileridoğruuzatarak:

“Neyapıyorsunuz?Niçinaglıyorsunuz?”diyesordu.“Gormuyormusunuz,bugecedenvebutabiattanayrılmaksiziaglatıyor.Sakınelinizigozlerinizegoturmeyiniz...Ayaltındaaglayangozlere dokunmaya hiç kimsenin, hatta sizin bile hakkınız yoktur. Bu gecenin bu kadarharikuladebirsonuolacagınıbenbiletahminedememiştim.Yanınızagelipsiziyakındangörmekistiyorum.”

Tekrar ayaga kalktı. Kurek çektigi yerin uzerinden ayagını aşırarak Macide’nin onuneoturdu,gençkızınyuzu,evvelcedebirkaçkeregordugugibi,tamamenhareketsizdi.Gozleridumduz ileri bakıyor ve kirpiklerinden soluk yanaklarına muntazam fasılalarla yaşlarsüzülüyordu.

Omer onun ellerini yakalayarak baktı. Beyaz, dar ve oldukça zayıftı. Bu el birçok guzelkadınlardagorduguyumuşacık,pembefakatşişirilmişbireldivengibişekilsizvekemiksizellerden degildi. Parmakların ele bitiştigi yerde çukurlar degil, ha if kabarıntılar vardı.Bilekten parmaklara dogru adaleler, incecik damarlar uzanıyor ve biraz dokununcakemiklerhissediliyordu.Kesiktırnaklarınebirsogutyapragıkadaruzun,nedebirgelincikyapragı kadar genişti. Uçlarına dogru incelen parmakların nihayetine gayet tabii şekildeyerleşmişlerdi.OmerhiçbirşeysoylemedenMacide’ninikielinibirdenagzınagoturduveparmaklarının ucunu yavaşça, dudaklarını degdirmekten korkar gibi optu.Macide elininbiriniusulcaçekti,delikanlınınyumuşakvekumralsaçlarındauzunmüddetgezdirdi.

Sahile dondukleri zaman sandalcıyı telaşla kendilerini bekler buldular. Omer kaç saatbindiklerinifilansormadanellikuruşverdivekayıkçısesçıkarmadanÖmer’inceketiniiadeetti.

Yavaş yavaş yurumeye başladılar. Sokaklar tenhaydı. Butun dukkanlar kapandıgına goresaatdokuzugeçmişolacaktı.Caddeninikitarafındakibirkaçkahvedeesnafkılıklıadamlar,ameleler, tayfalar oturuyorlar, baş başa verip konuşmak, yahut kagıt oynamakla vakitgeçiriyorlardı. Ara sıra gecenin sessizligini parçalayan muthiş gurultuler yaparak yanıbaşlarındangeçentramvaylardatektukyolcularvardı.Karakoy’eyaklaştıklarısıradayansokaklardangramofonseslerivepekkuvvetliolmayanmunakaşalarduyuldu.Herikisideonlerinebakarakyuruyorlardı.Sokaklambalarınınışıgıaltındayanyanauzananveincesuyollan gibi parlayan tramvay raylarına ve sayısız ayak ve tekerlegin aşındırdıgı esmerparkelere gozlerini dikmişlerdi. Kaldırımların yeknesak manzarasını bazan kapagı açıkyatanboşbircıgarapaketi,bazandaherhangibiryerdeherhangibirsebepleaçılmışbirçukurbozuyordu.Kopru’yuveYenicamikemerinigeçtiktensonrasokaklardahatenhalaştı.Guzelvitrinlikaranlıkdukkanlarpistahtakepenklerinarkasınasaklanmışlardı.Macide’yleOmer’in ayak sesleri birbirinekarışıyor ve iki tara larındaki duvarlara surtunerek etrafa

Page 66: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yayılıyordu.Beyazıtmeydanınagelincebirandurdularvehavuzdazavallıbirhaldeyatanmehtababaktılar.Birazevvelkimuhteşemahbaplarınınbuhazinhalionlarışaşırttı.HattaOmer bile soyleyecek soz bulamıyordu. Oralara dizilmiş kanepelerin uzerinde birkaçserserivebirkaç“gecekızı”uyuşmayaçalışıyorlardı.Mırıltıhalindekisesleri,yerlerindenkımıldadıkça ayaklarının altında ezilen fıstık kabuklarının çıtırtılarına karışıyordu. Saçısakalı dagınık, se il bir ihtiyar havuzun kenarına oturmuş, gogsunu açmış, elektriklambasıylamehtabınmuşterekziyasıaltındabitleniyordu.Ikisıskaçocukbuyukbiragacındibindevebirbirlerininkucagındauyumuşlardı.Birazaşagıdakikahvelerdehalamunakaşaedenvesarhoşluklarındanayılmayauğraşanavaremünevverlergörünüyordu.

Macide,Omer’inkolunaasılmışgidiyordu.Kafasındahiçbir şeyyoktu.Dahadogrusu,birşeyduşunmuyor,sadecemuhayyilesindebirbirinikovalayanlevhalarıseyrediyordu.Maddihayatla bir tek alakası vardı: Şu anda Omer’in kolunda oldugunu ve bu kolu sımsıkıtuttugunubiliyordu.Gozleriyarıkapalıydı. Içindehalademinkiaglamanınverdigiha i likveonutakipedenbirsaadethissidevamediyordu.Boylekonuşmadanyurumenindeuzunsözlerkadarbirbirlerineruhlarınıaçmayayardımıolduğumuhakkaktı.

Şehzadebaşı’nageldiklerizamansagdakiyollardanbirinesaptılar.Ileridegoruneneskivekocamansukemerlerinindibine, yıkılacakgibiduran, esmervekuçukevleryaslanmıştı.Bunların yosunlu kiremitlerinde bogulan ay, pencerelerin minimini camlarında tekrarcanlanmayaçalışıyorvekemerlerin uzerindeçıkanbirsuru iriliufaklınebatı,gokyuzuneyapıştırılmışkabartmalarhalinegetiriyordu.

Iki katlı ahşap evin onune gelincebirmuddet durdular.Her ikisindede garip bir sıkıntıvardı. Konuşmak istiyorlar, fakat soyleyecek soz bulamıyorlardı. Sanki akşamdan berigördüklerivehissettiklerişeyleromuzlarınaçökmüşonlarıeziyordu.

Omer, Macide’nin elini yakaladı. Onunla oynamak, onu okşamak ve bu esnada aklınagelecegineeminolduguayrılıkcumlelerinifısıldamakarzusundaydı.FakatMacideonunbuhareketini,belkidebilebile,yanlışanladıveÖmer’inelinikuvvetlesıkarak:

“Peki,allahaısmarladık...”dedi.

Omerhiç sesini çıkarmadan genç kızın yuzune baktı. Bir şeyler duşundugu ve soylemekistediğibelliydi.Sonravazgeçmişgibigülümsedive:

“Allahaısmarladık”diyerekeliniçekti.

***

Macide’yekapıyıaçanFatma:

“Aman,küçükhanım,neredekaldınız?..Sizibekliyorlar...Eniştenizpekhiddetli!”dedi.

Macide omuzlarını silkti. Eniştemin hiddetinden bana ne, demek istiyordu. Fakat Fatmasözünedevametti:

“Yukarı kat sofasında oturuyorlar. Galiba bugun annenizdenmektup gelmiş... Aralarındaokudular,konuştular,birdahaokudular...Küçükhanımbileuyanık...”

Macide merak etmeye başlamıştı. Yeni ve fena bir haber mi acaba, diye duşundu.Merdivenlerisüratleçıkarakyukarıkatsofasınageldi.

Page 67: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Alçak bir sedirde Emine teyze ile Galip amca oturmuşlar, lakayt gorunmeye çalışan birtavırlabekliyorlardı.Ortadakikuçukmasanınbaşında,elindekiromanadalmışgibiduranSemihavardı.EmineteyzeMacide’yibirmüddetkeskingözlerlesüzdüktensonra:

“Kızım,banabaksana!”dedi.“Buvakitteneredengeliyorsun?Vakitgeceyarısınıgeçti...”

Macide şaşkın şaşkın etrafına baktı. Semiha romanına daha çok dalmış, Galip amcagözlerinidöşemeninpekehemmiyetlibirçivisinedikmişti.Emineteyzedevametti:

“Kaç zamandır sesimi çıkarmıyorum.Bir sonugelecekherhaldediyorum, ama,maşallahbizimuslu, ciddikızımızgungundenbeteroldu.Sankievimizdepişenyemeklerkendinelayıkdegilmiş gibidışarlardakarındoyurmalar, geceyarısı kimselere gorunmedengelipsabahleyin kimselere gorunmeden sıvışmalar. Komşular gelip gelip seni anlatmayabaşladılar; kimisi Beyoglu’nda bir delikanlı ile gordugunu, kimisi yaşlı bir beyle sazagittigini soyluyor. Ne yalan soyleyeyim, evvela inanasım gelmedi. Soyun sopun malum.Ailemizden elhamdulillah şimdiye kadar dile gelmiş kimse yoktur. Velakin butunMuslumanlar yalancı degil ya... Yeminkasemederek anlattılar... Bir degil, beşdegil... Senaklınıbaşınatoplayasındiyebekledik...Amadahafazlasınamusaademizyok.Allahrahmeteylesin,merhumbabanınikieliyakamdadır.Namusunubizeemanetetti.Bennebileyim!Hiçböyleolacağabenzemezdin...”

Emine teyze sozunun sonunu getiremiyordu. Galip amcaya “hadi, sen soyle!” der gibibirkaçkerebaktı.Yaşlıadamyerindebirazkımıldayıpduşundu.Busıradasofadaderinbirsukut hukum suruyordu. Macide ayakta durarak bekliyor, ara sıra etrafına bakıyor veboyuna dudaklarını ısırıyordu. Galip amcanın bir turlu agzını açamadıgını goren Eminehanımtekrarsözebaşladı:

“Bakkızım,babanmerhum oldu.Allahganigani rahmeteylesin.Artıkeskigunlergeçti...Bugünannendenmektupaldık.Dertlikadın,neyazdığınıbilmiyor...”

Galipefendimırıldandı:

“Evet,bizimyazdıklarımızabircevapyok.Amankızımuzulmesin,birşeylerduyurmayındeyipduruyor...”

Emineteyzeinsafsızbiralayla:

“Aman, merak etmesin, kızının uzuldugu ilan yok...” dedi. Macide bu sırada Semiha’nınha ifha iffıkırdadıgınıduydu.Birazevveldenberiiçinidoldurantiksinmehissisonhaddinibuldu. Bu munakaşanın, ne şekilde olursa olsun, ne pahasına olursa olsun bir an evvelbitmesiniistiyordu.Sakinolmayaçalışanbirsesle:

“Mektubugörebilirmiyim?”dedi.

EminehanımGalipefendiilesözleştiktensonra:

“Görüpneyapacaksın?..Bizeyazılmış...Birbirinitutmazsözler.”

Macidesinirlendi:

“Fakatgörmemlazımdeğilmi?”

“Pekmerakediyorsangideruzunuzunkonuşursun!”

Page 68: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Galipamcahemenatıldı:

“Öyleya...Öyleya...HemenBalıkesir’edöner,herşeyiöğrenirsin!”

Macidekafasınadogrubirşeylerinyukseldiginihissetti.Bogulacakgibioldu.Verecekcevapbulamıyor,odasınakaçıpsukunetleduşunmek istiyordu.Fakatbir taraftandabu işinşuandabirneticeyebaglanmasılazımdı.Bunlarınagızlarınınaltındakibaklayıçıkarmalarınıbeklemeliydi.Bugeceboylekarşılanmasınınsebebiherhaldesadecegeçgelmesidegildi.İtidalinitoplamayaçalışaraksordu:

“AnnemBalıkesir’edönmemiyazıyormu?”

Eminehanımboşbulunarak:

“Hayır!”dedi,sonratashiheçalıştı...

“Şey,yanibirşeyleryazıyor...Amasonuonavarıyor...”

Galipamcagenehomurdandı:

“Tabii,sonuonavarıyor.InsanIstanbul’dahavaileyaşamazki...Validehanımınbunlardanbahsettiğiyok.İkiaydır...”

Emineteyzekeskinbirgözatarakkocasınısusturduvekendisisözedevametti:

“Mesele burada degil... Boyle şeylerin lafı mı olur?.. Evimizde iki lokma yemegimiz varAllah’aşukur...Senbizeyukolacakdegilsinya...Allahgostermesin,aklınasakınboyleşeylergelmesin...”

Galipamcatasdiketti:

“Tabii,tabii...Birbogazınneehemmiyetivarki...Zatenannendeyazıyor.Babanınhesaplarıtas iye edilince her şeyi duzeltiriz, diyor...” Sonra kendi kendinemırıldandı: “Merhumunhesapları da pek tas iye edilecek soydan degildi ya... Hem bu tas iyeden sonra bakalımortadabirşeykalacakmı?”

Emine hanımın yeni ve daha keskin bir işaretiyle sustu ve içini çekti. Macide gozleriniteyzesinedikmişti.Iptidaizekasıylakarşısındakinikandırmaya,asılmaksadınısaklamayaçalışan ve bunda pek az muvaffak olan ihtiyar kadın Macide’ye bu ana kadar hiç boyleigrenç gorunmemişti. Duşunduklerini saklamayarak dışarı vuruveren zavallı Galip amca,karısınanazarançokdahadurusttu.Emineteyzeaynıyapmacıkhassasiyetle tekrarsozebaşladı:

“Dedim ya, mesele boyle şeylerde degil... Fakat ortada ailemizin şere i var... Dogrusunuistersen, ben annene yazacagım ve kızının yaptıklarından haberin olsun, gonlun razı iseburadabırak,değilseçaresinebak,diyeceğim...”

Macide bir muddet daha ayakta durdu. Evvela onune, sonra oradakilerin yuzune baktı.Halinde kararlı bir sukunet vardı. Semiha kitabınımasanın uzerine bırakmış, saklamayaluzumgormedigibirmemnuniyetvetebessumleteyzezadesiniseyrediyordu.Galipamcaçenesinigeregereesnedi.Macidehiçbirşeysöylemedendöndüveodasınagirdi.

Dışardakiayaktıpırtılarındansofadakilerindehemenkalkıpodalarınagittiklerinianladı.Pencerekenarınaoturdu.Ayadamakıllıyukselmişti.Macidebaşınıcamayaklaştırarakona

Page 69: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

baktı. Soluk ve lakayt ışıgını rastgele her tarafa dagıtan ve yeryuzunun en korkunçhadiseleri karşısında bile alaycı sukutunu muhafaza eden bu parlak cisim, biraz evveldenizdeOmer’le beraber seyrettikleri ve insanı kendinden geçecek kadar sarhoş eden ogüzelvemanalıaymıydı?

Yavaşçayerindenkalktı.Evinhertarafınıderinbirsessizlikkaplamıştı.Ayaklarınınucunabasarak yatagının yanma geldi, diz çoktu ve karyolanın altından kuçuk, siyah meşinbavulunu aldı. Birkaç parçadan ibaret eşyasını onun içine gayet muntazam şekildeyerleştirdi. Sırtındaki entariyi de çıkararak oraya koydu ve kahverengi kazagı ile karelieteginigiydi.Halindehiçheyecanvetelaşyoktu.Pardosusunusırtınageçirdiktensonrabirmuddet daha odada kalıp etrafına bakındı. Yatagının ayakucunda duran notaları alarak,tekraraçtıgıbavulakoydu.Birdahaburayaayakbasmakistemedigiiçinluzumlubirşeyiunutmaktan korkuyor ve sokaktaki lamba ile ayın pek az aydınlattıgı odada her tarafıgozleriylearaştırıyordu.Hiçbirşeybırakmadıgınaeminolduktansonratekrarpencereninyanınagidipoturduveçantasındakiparalarısaydı.Yirmilirasıvebirmiktarufaklığıvardı.

Kalktı, oldukça agırlaşan bavulunu yakalayarak dışarı çıktı. Kimseyi uyandırmaktankorkmuyordu. Hatta bunu biraz da istiyordu. Şimdiye kadar hiçbir yerde, hiç kimsedengormedigibumuameleninhasılettigişaşkınlıkvesersemlikgeçmiş,yerinidişlerinisıkanbir iradeyebırakmıştı. Evhalkını duşundukçederinbir istihfaf duyuyor vedudaklarınınarasındansadece:

“Terbiyesizler!”kelimesiçıkıyordu.Birazevvelkilaflarıhatırlamaktanbiletiksiniyordu.

Merdivenleriyavaşyavaş,elektrigiaçmadanindi.AltkatsofasındayatanFatmakaranlıktabaşınıkaldırarak:

“Sizmisinizküçükhanım?..Gidiyormusunuz?”diyesordu.

Macidekısaca:

“Evet.” dedi ve sokak kapısına inen merdivene yurudu. Fatma gomlegiyle kalkmış,arkasındangeliyorvemırıldanıyordu:

“Vahvahkuçukhanım!..Buvakittenereyegidilirki!..Amadogru...Ola lardansonrainsantaşolsayerindeduramaz...Allahyardımcınızolsun...”

Macide kapıyı açtı. Içeri sokak lambasının ışıgı vurdu ve Fatma’nın iri, çatlak ayaklarınıaydınlattı.Macideeliniuzatarak:

“AllahaısmarladıkFatma!..”dedi.

Yaşlı hizmetçi kız onun elini acemice sıktıktan sonra başını yakalayarak yanaklarındanöptü.

“Allahselametversinkuçukhanım,Allahselametversin!”dedi.Macidekapıyıarkasındançekti.

Page 70: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XIIKapıdan sokaga inen merdivenlerde bir muddet durup bekledi. Ne yapacagını, nereyegidecegini bilmiyordu. Cebindeki para onun bir iki gun otelde kalmasına ve sonra...Balıkesir’egitmesineyeterdi.

Birdenbire durakladı.Ne hazırlanırken, ne de evden çıkarkenBalıkesir’e donmeyi aklınabile getirmemiş oldugunu fark etti... Yalnız gitmek, bu evden kaçıp gitmek istemişti...Nereye?.. Bunu hala bilmiyordu. Balıkesir aklına gelince tuyleri urperdi. Orası daha mıiyiydi?.. Ne munasebet! Artık kendi evleri yoktu ki... Eniştesinin yanma gidecekti...Annesiyle beraber orada kalacaktı.. Demek babasının işleri tas iye halindeydi. HerhaldeGalipamca,tasfiyedensonraortadabirşeykalacakmı,derkenboşlafetmiyordu.

Genç kızın kafası, biraz evvel yukarıda teyzesinin la larını dinlerken oldugu gibi,sislenmeye, zonklamaya başladı. Yorgun bir şekilde kapadıgı gozlerinin onunden birçoklevhalargeçiyordu.Yılışıkvesonradangormetavırlarıylamanifaturacıeniştesini,herkesi,hatta anasını ve kardeşini bile kıskanan ablasını ve bir aralık da denizi gordu... Akşamkayıktayken kendisine evvela korkunç gelen, sonra, mehtabın ve Omer’in sozlerinintesiriyledahatatlıbiryüzebürünenvederinlerinimerakettirendenizi...

Kesik ve sık nefesler alıyordu. Dizleri dermansızlaşmıştı. Oraya, basamakların ustuneoturmakuzereydi.Birdenbiregaripbirurpermeylegozkapaklarınıkaldırdı.Sesibogazınatakılarak,fakatsebebinianlayamadığıbirsevinçvehafiflikle:

“Sizburadamıydınız?..Neyapıyordunuz?Neredengeldiniz?”dedi.

Omerbirşeysoylemedenbakıyordu.DudaklarınınkenarındaozamanakadarMacide’ninhiç gormedigi hazin bir gulumseme vardı... Kolunu uzattı. Macide elini verdi vemerdivenleri indi. Yuzleri, birbirlerinin nefesini hissedecek kadar birbirine yakındı. Gozgozeydiler. Bu esnada, saatlerce konuşmanın başaramayacagı kadar çok şeyler uzerindeanlaştılar.

Macidegözleriniyereçevirerektekrarsordu:

“Benimibekliyordunuz?”

“Evet...”

Ömerbirmüddetsustu.Sonra:

“Bu akşam sizin tekrar geleceginizi biliyordum” dedi. Yuruduler. Omer ancak tramvayyolunageldiklerizaman:

“Benne sersemmahlukumyarabbi!” diyerekMacide’nin elinden agır bavulu almayı akıletti.Birmuddetkonuşmadanilerlediler.Sokaklar,birazevvelgeçtiklerindendahatenhavedahasessizdi.Artıksontramvaylardayerlerineçekilmişlerveparkelerinarasındabıçaklaaçılmışdörtyarıkgibiparlayanraylarınıbirkaçsaatlikbiristirahateterketmişlerdi.

Ömerbavuluyanınabırakarakdurdu:

“Nasıl oldugunu kendime bile izah edemiyorum” dedi. “Fakat bir his bana bu gececivarınızdanayrılmamamısoyledi.Birkaçkerekoşeyekadargittigimhalde tekrardonup

Page 71: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

geldim.Herakşam,sizievinize,dahadogrusuoevebıraktıktansonraiçimdehoşolmayanbir his belirirdi. Emine teyzelerin evinde, hele sizin gibi bir insanın uzun muddetkalamayacagını,bukalışınbirakşamçirkinbirsonavaracagınıseziyordum.ŞimdievhalkıuyanıksaacabaMacide’yenasıl gozlerlebakarlar,diyeduşunuyorve sizinyerinizdeymişgibiurperiyordum.Sizibırakıpdonerkeniçimihepbuhisdoldururdu,fakathiçbugecekikadarkuvvetliveböylekanaathalindeolmamıştı...”

Bavulualaraktekraryürümeyebaşladı...Gözleriilerde,konuşmasınadevametti:

“Birturluayrılıpgidemedim.Yabanamuhtaçolursa,dedim!Enkuçukbirhadiseninbile,nezamanolursaolsun,sizehemeneviterkettireceginibiliyordum.Hayretetmeyin...Bensizikendimkadartanıyorum.Belkidedahaiyi...”

BavulubirelindenöbürelinealdıvebaşınıMacide’yeçevirerekgüldü:

“Işte goruyorsunuz ki, hislerimbeni aldatmamış” dedi. “Ruhlarımızın birbirine ne kadarbağlıolduğunuanlıyormusunuz!..”

Macidesadece:

“Hayretediyorum!”dedi.

Ömersebepsizkızararak:

“Bende”diyemırıldandı.

Vederhaldüşünmeyebaşladı:

“Nehaltediyorum?..Niçinboyleaptalcasozlersoyluyorum?Evet,bugeceonubekledim.Evet... Bu sefer hakikaten bir şey bana buralardan ayrılmamamı soyledi. Bu kadarı iyi.,dogru...Fakatbundanistifadeyekalkmak,butunsukunetineragmenbuandamuhakkakkidimagında fırtınalar geçen kızı, boyle en zayıf anında en cahili oldugu tara larındanavlamayaçalışmak...Nebayagılık...Sizikendimkadartanıyorum...Bundandahabuyukbirzırvaolurmu?Kendiminekadartanıyorumki?..Nebasitlıilelerebaşvurdum:Bugecebanamuhtaçolacagınıziçimedogdu...Yanibanamalumoldu...Amanyarabbi...Demekkiiçimedogdu...Şuhalderuhlarımızbirbirinenekadarbaglıymışgorunuz...Egerruhlarınbaglılıgıboyle ispatediliyorsavayoruhlara...Ne luzumuvardı...Buhileleremuhtaçmıydım?Bakyanımdanekadarsukunetleveitimatlageliyor...Boylebirinsanıahmakçakafesekoymayaçalışmakneden?O,bukadarkolayinananlardandegilki...Nitekim‘Hayretediyorum!’dedi.Neden?Butesadufemihayretettiacaba?Yoksa...benimboylesozleremuracaatedişimemi?.. Bu daha akla yakın... Bu ‘Hayret ediyorum!’ sozunde bana yuzde yuz itimat yoktu...Manevihayatımızda,bizimpekdehaberimizolmadan,birtakımhadiselercereyanediyor...Budogru...Insanruhlarıarasında,şuurunpekdekarışmadıgıbazımunasebetlervar...Budadogru... Buna benzer daha birtakım şeyler var ki, hadi onlara da dogru diyelim... Fakatbunları arzularımızın hizmetkarı olarak kullanmaya kalkmak, tam hakimi olmadıgımızşeylerihilelerimizealetetmeyeçalışmak...Onlarınmahiyetihakkındaenkuçukbir ikrimizolmadığınadelildeğilmidir?”

Kaşlarınıçatmış,duşunduklerinitasdikedergibibaşınısallayarakyuruyorvekafasınınhertarafını araştırarak hucum edilecek noktalar bulmaya ve nefsini ithama devam etmeyeçalışıyordu:

Page 72: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Daha ileriden başlayalım... Bu akşam Macide’nin bana muhtaç olabilecegi duşuncesineredengeldi?Herakşamayrılırkeniçimdeboyleendişeli ikirlerindolaştıgınısoyledim...Yalandegil...BenEmineteyzemibilirim.Bukızcagızınbirkaçkereevegeçgelmesionlaraigneli la lar soylemek fırsatını verebilir... Babasının olumu uzerine gayet tabii olarakalınganlıgı artanMacide’nin, kuçuk bir sozu buyutup neticesi agır kararlar vermesi pekmuhtemeldir...Verdigikararıyapmaktahiçtereddutetmeyecekbirinsanoldugudabelli...Fakatbuakşamnasıloldu?..Herzamankigibiayrıldık.Agıragırgeridondumvetramvaycaddesineçıktım...Buradabirdenbireo ikirkafamageldi...Dahadogrusuokorku:YabugecebirşeylerolursaveMacideyalnızkalırsa...Fakatneredengeldi?Herzamankigibigeridonupyurudum...Hiçbirbaşkalıkyokmuydu?..Evet,hiçbir fevkaladelikyokmuydu?..Ahyarabbi,nasılyoktu...İşte...”

Yüzügüldü.Bu,memnuniyettenziyadekendiniistihfaf{48}edenbirgülüştü.

“Her akşamne yapardım?Evin onunden tramvay caddesinekadarolankırk ellimetreyiagır agır yurur, arada sıradadurur, şimdimerdivende... şimdi odasının kapısında, şimdiodasında,diyetahminlerdebulunurdum...Benonumuhayyilemdeodasınasoktugumandaekseriya garip bir tesadu le Macide’nin elektrigi de yanardı... Bu akşam gene aynı şeyiyaptım... Fakat ‘Şimdi odasında!’ dedigim zaman donup bakınca elektrik yanmadı. Birazbekledim, gene yanmadı. Ben kendi kendime: Herhalde vakit geç oldugu için karanlıktasoyunup yattı, dedim. Fakat genç kız odasına girmeden evvel herhangi biri tarafındanalıkondu iseo zamanda ışıkyanmayabilirdi...Benbunuduşunmedim... Fakatnemalum,belki de duşundum. Muhakkak olan taraf, içimdeki telaşın bu andan itibaren başlamışolmasıdır.Herakşamyananışıgınbuakşamyanmamasıbirfevkaladelikmiydi?Tabii...Şuhaldekafambenimhaberimolmadanbununüzerindedurdu,bufevkaladeliğinsebeplerininbelki başka şeyler olacagını duşundu ve beni o nereden geldigini anlayamadıgım telaşa,korkuya duşurdu... Bunun harikuladelik neresinde?.. Bunun ruhların yakınlıgı ilemunasebetine?AcabaNihathaklımı?Bensahidentopraktanuzakmıduşunuyorum?Fakatzannetmem... Herkes aşagı yukarı boyle... Kusurlarımı başkalarında da gormekle nedeğişeceksanki...”

Bavulu tekrar bir elinden oburune aldı ve bu sırada: “Acaba nereye gidiyoruz?” diyeduşundu. “Herhalde bize... Pek tabii olarak bize... Başka ne yapabiliriz? Hayatlarımızınbirleşmesi mukadderdi. Boyle beklenmedik bir şekilde birleşmesi daha iyi oldu. Ahyarabbi... Onu ne kadar seviyorum... Işte benim yanımda... Elleri bana dokunuyor,adımlarında en kuçuk bir tereddut bile olmadan bana geliyor, benim evime, benimyatagımageliyor...Bundandahaharikuladeneolabilir?Nasılsabrediyorum,nasıloluyordahemen boynuna sarılıp yuzunu, gozunu aglayarak, teşekkur ederek opmuyorum?Hayatımınbundansonrakikısmınıduşunmekbilebenikorkutuyor...Şusaadetkarşısındaduydugum korku... Onu bir an evvel kollarımın arasında tutmak... Yahut sadece yuzunebakmak,uzunuzunelleriniokşamakveartıkberaber,herzamaniçinberaberoldugumuzubilerek karşı karşıya oturmak... Bu artık bir hakikattir, halbuki ben şimdiye kadar bunutahayyul etmekten bile çekiniyordum. Fakat şimdi de fazla ileri gitmek dogru olmaz.Meseleninçirkinveadiolmayaistidatgosterenbirtarafıvar.Babasıolenveakrabasınınevindenaşagıyukarıpekarzusuileçıkmamışolanbirkızıhimayemealmışsayılırım..Bulutuftandolayıondanbirşeyleristemeyehakkımoldugunuduşunursem,yahutonaboylebir şeyler duşundugum hissini verirsem çok feci olur... Vay, vay, vay... Ne kadar

Page 73: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

duşunuyorum... Kafamdan neler, ne se il şeyler geçiyor. Bu kız benim içimi butunçirkinliğiyleberabergörürse,birgünbileoturmaz...”BirdenbireMacide’yedönerek:

“Yoruldunuz mu? Benim evim epey uzak... Daha gidecegiz.. Ta Beyoglu’nda, Taksim’eyakın!”dedi.

Benim evim derken gozunun onunde beliren manzara onu igrendirdi. Madam, sonzamanlardaonunminiminiodasınıduzeltmeyebiletenezzuletmiyordu.Içindebirkişininzordolaştıgıbuperişan,buse il,bukaranlıkodayanecesaretlebirbaşka insanıdaalıpgötürebiliyordu?

“Ben çılgınım... Ben ne halt ettigimi bilmiyorum... Bir insanın mukadderatını kendimebaglarkenbunun sonununnereyevaracagınıbir anbileduşunmuyorum... Yarınobenimkarımolacak...Yanımdaotuzbeşkuruşumvar...Otuzbeşkuruş...Birkişiyebirogleyemegizoryedirir...Yarındanitibarenevbesleyecegim...Birkarımolacakvebenonabakacagım...Hemnasılbirkarım?..Şimdi,birkuçukişaretiylederhalolebilecegimiyuzdeyuzbildigimbirkarımolacak...Halbukibenona,canımıfalanvermeyibırakalım,dogrudurustbirsabahkahvaltısıbileteminedemeyeceğim...Bunarağmenaldım,hiçbirşeydenhaberiolmayanbuguzel, bu zavallı mahluku yanımda surukleyip goturuyorum... Benim evim epey uzak,dedim...Hiçsesçıkarmadı...Demekbizegittiginibiliyorvebunukabulediyor...Bukadarkolay kabul etmesi de pek hoş degil... Acabamukadderatın kendisine oynadıgı oyunlarakızdıdatalihindenbirneviintikamalmakiçinkendinikurbanmıediyor?Onunzihnindenboylebir şeygeçtigimbilsemderhalyanımdan itervebaşımıalıpkaçarım...Ben sadakaistemem... Beraber gelmesinde beni sevmesinden, her şeyi unutacak kadar benisevmesinden başka en kuçuk bir sebep daha varsa her şey bitti demektir. Hemen bunusoracağım.”

Başınıgençkızaçevirdiveheyecandansesikısılaraksordu:

“Niçin benimle beraber geliyorsunuz? Bana hemen soyleyin, bir tek kelimeyle... Deliolacağım!”

Macidehazinbirgülümsemeyle:

“Neyapabilirim?”dedi,sonrailaveetti:“İstemiyormusunuz?”

Bu“Istemiyormusunuz?”kelimesinde,gençkızınnefsinehakimiyetinde,butungururunaragmen oylehazinveçaresizbiredavardıki,Omerbirazevvelduşunduklerininhepsiniunutarakhaykırdı:

“Istemiyormuyum?..Bununasılsoyluyorsunuz?Benhayattasizdenbaşkahiçbirşeyistiyormuyum?..Sizdenbaşkanevarkine isteyeyim?..Boylesoylemeyin...Munasebetlerimizde,emin olun ki, siz daima veren ve ben daima borçlu olan tarafız... Hiçbir zaman, hiçbirsuretle aklınıza boyle şeyler getirmeyin... Sizin için olsem bile, bana ugrunuzda olmekmusaadesiverdiginiz içinyinesizeminnettarolmalıyım...Fakatsoyleyin...Niçinbenimleberabergeldiğinizibirkeredahasöyleyin!”

Omer bavulu bırakarak ellerini ona uzatmıştı. Macide delikanlının ellerini yakaladı, onukendinedoğruçekti,onasokulduvekulağınafısıldargibi:

“Sizdenbaşkahiçkimseyeinanamıyorum...ve...siziseviyorum!”dedi.

Page 74: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

BusozlerdensonrayuzunugostermektenutanırgibibaşınıOmer’inomzunasakladı.Omerilkdefaolarakonunellerindenbaşkabiryerini,saçlarınıvebirazdaşakaklarınınsaçlarabitiştiğiyerleriöptü.

Birmuddet bavulun uzerine yan yana oturarak dinlendiler. Içlerinde çalkalanan denizindurulmasınıbekliyorgibiydiler.Omerarasırabirkolunugençkızınomuzlarınauzatıyor,boynundandolaştırdıgıeliyleçenesindentutarakyuzunukendineçeviriyorvesokagınyarıkaranlıgında mat bir renk alan bu guzel ve ince çehreye bakıyordu. Her ikisi degulumsuyorlardı. Bu tebessumlerinde, şu anda duydukları nihayetsiz saadet hissindenbaşkahiçbirşeyyoktu.MacideOmer’leberaberyurudukleriilkakşamıhatırladı.Ozamangenç adamı dinlerken vucudunu kaplayan, çenesini kilitleyen sıtmayı yine hissetmeyebaşlamıştı.Hertarafıtitriyor,damarlarıkızgıntellerhalindeetlerininarasınayayılıyorvedelikanlıyakarşımuthişbirarzuduyuyordu.Herşeyi,dunyayı,insanları,kendiniunutarakbirtekhisse,bubirtekarzuyateslimolmakistiyordu.Boyleanlardagozlerinikapasabile,Omer’inkonuşurkeninsanıçıldırtacakbirşekilalandudaklarınıkafasındanuzaklaştırmayamuktedir olamıyordu. Akşamki duşunceleri, hayata karşı bıkkınlıgı ve çaresizligi uçupgitmişti. Şimdikendineguveniyor, iradesininhayatına istedigi şekilde istikametverecekkudretteolduğunugörüyorveolgunbirinsan,birkadıngibidüşünüyordu.

“Her şeyi duzeltebilirim, onuda, kendimi de kurtarabilirim.Nedenolmasın?Benhayatabaglanmakiçinonamuhtacım,oidareedilmekiçinbanamuhtaç...Benonugormedenevvelhayatın manasını bilmiyordum, bulamamıştım. Şimdi goruyorum ki, o da bensizyaşayamayacak... Soyledikleri dogru, en az dogru gorunenleri bile dogru... Birbirimizerastlamadanevvelkihayatımızsahidenbirbirimiziaramaktanbaşkabirşeydegilmiş...Nearadıgımızı bilmeden aramak... Şimdi içim rahat, aradıgını bulan ve başka bir şeyistemeyenbirigibisukunetiçindeyim...Dunyadabundanbuyukbirsaadetolurmu?Boyleenfelaketligunumdebenienmesutinsanoldugumainandıranbuhislerefena,çirkinşeylerdiyebilirmiyim?Herkesnediyecek?..Fakatbuanakadarherkestennegordumki...Banaenyakınolanlardahilolmakuzere,buherkesdediklerişeybeniuzmekten,hayatımımanasızbir hale sokmaktan başka ne yaptı? Bu yaşıma kadar en iyi zamanlarım tammanasıylayalnız kalabildigim gunler olmuştu. Omer yakınlıgıyla beni memnun eden, bana saadetveren ilk insan... Herkes kim? Emine teyzeler mi? Ahlaksız eniştem mi? Hiçbir şeydenhaberi olmayan zavallı annecigim mi?.. Bunların ugrunda bugune kadar çok şeylerekatlandım,şimdidensonrabenirahatbırakabilirler...Bendeonlarırahatbırakırım...Benioldufarzetsinler...”BuradagulduveOmer’inellerinisıktı:“Tamyaşamayabaşladıgımbuandanitibarenbeniöldüsaysınlar...”

Tenhasokaklara,sabahınyaklaştıgınıhaberverenbirserinlikçokmuştu.Macide,sırtındapaltosufilanolmayanÖmer’inürpermeyebaşladığınıhissederek,doğruldu:

“Haydi,kalkalım”dedi.“Üşüyeceksin!”

Macideonailkdefaolarak“Sen”diyehitapediyordu.Busoz,hiçkimsetarafındanvehiçbirzaman bu kadar yerinde kullanılamazdı. Omer yerinden sıçradı, kuçuk bir çocuk gibiyüzündenvegözlerindenneşetaşarakMacide’ninrutubettendonmuşyanaklarınıöptü.

Bavulu yakalayarak tekrar yola duzulduler. Biraz sonra dar ve dik merdivenli bir evinonundedurdular.Omercebindençıkardıgıanahtarlausttarafıparmaklıklıvebuzlucamlıdemir kapıyı açtı ve içeri girince arkalarından kapadı. Macide’nin gozleri karanlıga

Page 75: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

alışmadığıiçinikieliyleÖmer’inkolunayapışmışduruyordu.Ömermırıldandı:

“Merdivenlerde elektrik yanmıyor, ev sahibi altı aydan beri: ‘Ufak bir bozukluk var,yaptıracagım!’ diyor, fakat ben artık umidi kestim. Mama ih boylesi daha iyi. Bu pismerdivenleri insan gozlerinden saklamak için her şey yapılmalıdır. Hatta gunduzlerikapının ust tarafındaki kirli camdan sızan ha if ışıgı bile bir çaresini bulup kapatmalı...Bizimmadamuyumuştur.Zatendortodadanibaretbirev,birindekendioturuyor,uçunukiraya veriyor. Benden başka iki Rum terzi kızı var... Beraber oturuyorlar... Ara sıraodalarında yemek pişirirler ve kokusu dunyayı kaplar... Odaların bir tanesi bugunlerdeboşaldı ve henuz tutulmadı... Size bunları niçin mi anlatıyorum? Sebebi var!.. Bir turluyukarıçıkıpperişanodamasizinleberabergirmeyecesaretimyok...Orayıgorduktensonrabendentiksineceksinizsanıyorum...”

MacideÖmer’inkolunudahaçoksıktıvesadece:

“Hadi,çıkalım!”dedi.

Temizlik veya kirlilik duşunecek halde degildi. Bir an evvel gidecekleri yere varmakistiyordu.

Dar merdiveni birbirlerine tutunarak çıkmaya başladılar. Basamakları orttugu anlaşılanyumuşakbirhalıMacide’niniçinigıcıklıyorveyırtıkyerleriylekızınayagınatakılarakikidebirde sendelemesine sebep oluyordu. Senelerden beri guneş gormeyen yerlere mahsusgaripbirkufkokusueskivekirlieşyakokularınakarışarakha ifbirbaşdonmesiveriyordu.Omer’in ayakkabıları her adımda biraz gıcırdıyor ve ara sıra duvara veya basamaklaraçarpanbavulboğukbirsesçıkarıyordu.BiraralıkÖmer:

“Geldik!”dedi.

Gene karanlıkta birkaç adım attıktan sonra el yordamıyla bir kapı tokmagı bularak açtı.KapınınkilitliolmayışıMacide’yihayretedüşürdü.

Omer genç kızın elini bırakmış, elektrigi açmıştı, ilk goze çarpan şeyler hiç de iyi intibabırakacak soydan degildi. Ortada birmasa ve uzerinde rengini kaybetmiş kalın bir ortuvardı. Yıkanmamışbir tıraş takımı, uzerindekurumuş sabunlarla, hala oradaduruyordu.Sonuk bir ampul, kirli pembe ipekten bir abajurun altında, ancak masayı ve civarınıaydınlatıyor, odanın diger tara larını loş bırakıyordu. Hemen kapının arkasına gelen birkaryola,uzerindetepinilmişgibidarmadagınıktı.Ayaktarafındaduranyorganlabeyazbirpikenin uçları yere kadar sarkıyordu. Macide korka korka bir adım daha ilerledi. Omerelindekibavulubirkenarabırakarakkumaşkaplıtahtabiriskemleyigençkızagöstermişvehemenortalıgıtoplamayakoyulmuştu.Acelehareketlerletıraştakımını,bunlarınyanındaduranbirkelebekboyunbagıylabirelbise fırçasınıkaryolanınaltınasurdu.Yatagakoştu.Yastıklarınaltındanbirtakımkirlimendiller,birpijamapantolonuçıkardıvebunlarıgençkızdansaklamayaçalışarakkarşıtaraftakieskivedışardanaynalıbirelbisedolabınınaltgozune yerleştirdi. Dolap, karyola ve masa odayı tamamen doldurdugu için her gelipgeçişindeMacide’yesurtunuyor,onuniskemlesiniyerindenoynatıyorvegozgozegeldikçemahcupbirtebessümleözürdilemeyeçalışıyordu.

Macide bu sırada hem etrafı tetkike devam ediyor, hem de turlu şeyler duşunuyordu.Odanın,netarafabaktıgınıbirturlukestiremedigipenceresindekalın,tuyluvekahverengi

Page 76: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

ilegriarasıperdelervebunlarıninsanboyukadaryuksekolanyerlerindeelletutulmaktantuyleri dokulmuş ve yaglanmış kısımlar vardı. Yerinmuşambasını kısmen orten eski vekeçeleşmişbirhalı,aynenbirazevvelmerdivendegormedentiksindigişeygibi,ayaklarınıgıcıklıyordu. Bu esnada kendi kendine: “Hiç kimse tarafından gorulmeden buraya kadargeldik.Acabaherzamanboyleyanınabirinialarakmıgelirdi?Belkide...Olsun...BirzamankiOmer’lebugunkuOmer’ibirbirinekarıştırmakdogrudegil...SankibeneskiMacidemiyim?Ne gezer... Artık onunla hiç munasebetim yok... Kendimi kendim bile tanıyamıyorum...Omer’in de hiç olmazsa bu kadar degiştigi muhakkak... Şu halde eski şeyleri duşunmekmanasız...”

Omeryatagınçarşafınıtersyuzetmiş,yastıgınuzerinedolaptanaldıgıtemizvebeyazbirortuyusermişti.Yorganınkenarlarınıdikkatlemuayeneettiktensonraçaresizliklebaşınısalladı.Sonragidipaynıdolaptanbirkatdatemizpijamaçıkardı,yastığınüzerinekoydu.

Macidetekrarvebuseferkalbişiddetleçarparakdüşündü:

“Eyvah!.; Şimdi yatacagız ha!.. Beraber mi? Tabii beraber... Sanki buraya gelirken bunubilmiyor muydum? Bilerek ve isteyerek geldim. Neden korkuyorum?.. Senelerden berihiçbir insanla birlikte yatmamıştım. Fakat bu başka... Beni kollarının arasına alacak ha?Sonra guzel dudaklarını yakından, ta yanı başından gorecegim.... Hatta opebilecegim...Evet... Hem nasıl opecegim... Aman yarabbi, ne kadar utanmazca şeyler duşunuyorum...Nedenutanmazcaolsun...Benartıkbirkadınsayılırım...Birkadınboyleşeylerdenutanırmı?Onunhalindebirheyecangormuyorum.Acabaaynışeyleriduşunmuyormu?Belkideodasınınhalionumahcupettiveşaşırttı.Fakatbudagınıklıgınneehemmiyetivar?Benherşeyibilerekgeldim.Yarınherşeyiduzeltirim.Benonuntemizvetertiplikarısıolacagım...Nedemek?Karısıyım.Fakatnikaholmadıkki...Ah,buyaptıgımhiçdogrudegil...Herkesinnasılagzındadolaşacagım?..Fakatherkestenbananedemiştim!..Oyleya,barane!..Sonranikahdaoluruz...Olacagıztabii.Fakatbuandabunasılsoylenir?Aklınanelergelir?..Bunusonraduşunuruz...Saçlarıgenegozlerineduşmuş,bunlarıhersabahıslatıptaramalı...Fakatböyledahagüzeldeğilmi?”

Omerbusıradaceketiniveayakkabılarınıçıkarmış,terliklerinigiyipdolaptanaldıgıkuçukve temizce bir havluyu omzuna atarak yavaşça dışarı çıkmıştı. Macide duşuncelerinikeserek yerinden fırladı. Bavulunu acele acele karıştırdı ve bir gecelik çıkardı; derhalsoyunmaya başladı. Sadece gomlegiyle kaldıgı zaman yuregi muthiş bir korkuylaçarpıyordu. Omer bu anda içeri giriverse Macide avaz avaz bagıracak ve kaçacak yerarayacaktı. Buna ragmen geceligini giymeden kendini bir kere dolabın tozlu aynasındagormek arzusunu yenemedi. Dizlerinden yukarıda kalan beyaz gomlegi ince ve duzgunbacaklarını meydanda bırakıyordu. Macide’nin gozleri aynadaki hayali uzerinde suratledolaştırdıktansonrasaçlarınatakılıpkaldı.Eliyleonlarıduzeltti.Hayaliylegozgozegelincedudaklarının kenarında ha if bir tebessum belirdi. Aynı zamanda biraz da veda ifadesitaşıyanbu tebessum,Macidegeceligini giyipyatagaatlayıncayakadardevametti.Hattayatagın bir kenarına buzulup yorganı ustune dogru çektikten ve heyecandandermansızlaşarak, kapalı gozlerle Omer’i beklemeye başladıktan sonra bile yuzunde buçocukluğavedagülümsemesinimuhafazaediyordu.

Page 77: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XIIIOmer gozlerini açtıgı zamanMacide’nin çoktan uyanmış, hatta yataktan kalkıp giyinmişoldugunugordu.Gençkızdunakşamçıkardıgıelbiseleriylemasanınyanındakiiskemledeoturuyor ve dalgın bir halde onune bakıyordu. Omer bir muddet onu seyretti. Taranıpkulaklarınınarkasınadogruatılansaçlarınınaltındaparlayaninceboynununnekadarguzeloldugunuşimdifarkediyordu.“Onuniçinkalkarkenvegiyinirkengoremedim?”diyebiraniçiyandı.Sonravaktinnekadargeçoldugunuduşundu.“Genedaireyiasacagızgaliba.Bizdepekaşırıgidiyoruz.Tambugunlerdekapıdışarıederlerseyandık!”diyesoylendi. “Neolursaolsun,bugünmuhakkakuğramalıyım.Bizimmühimakrabayıgörüpkonuşmaklazım.Vaziyetianlatırım,evlendim,yahutdahaiyisievlenmekuzereyimderim.Belkimunasipbiriş bulur. Kırk iki lira ile ev idare olmaz. Fakat ben asıl bugunu duşunmeliyim. Galibacebimde otuz beş kuruş kadar bir şey vardı. Bununla ne yapılır? Ona bunları nasılsöyleyeyim?”

Azıcık kımıldadı ve karyolanın çıkardıgı sesMacide’nin başını o tarafa çevirtti. Genç kızonunuyanmışoldugunugoruncegulumsedi.Bu,onunbeyazveşimdibirazzayı lamışgibiduran yuzune dayanılmaz bir cazibe veriyordu. Hiçbir sozun ifade edemeyecegi kadarkuvvetvesamimiyetle: “Sana teşekkurederim.Seni seviyorum.Beni saadetegoturdun!”diyen bu tebessum delikanlının içine bir çiçek kokusu gibi yayılıyor ve onu derin derinnefesalmayasevkediyordu.

Yerinden fırladı. Kirli halıya yalınayak basarak Macide’yi kucakladı ve yuzunu onunyuzunde dakikalarca tuttu. Biraz evvel guzelligini tespit ettigi boynunu okşuyor veparmaklarınıensesindekikıvırcıksaçlarınarasınasokarakgençkızınbaşınıkendinedogruçekiyordu.

BirbirlerindenayrıldıktansonraÖmeracelegiyindi.Tabiiolmayaçalışanbirsesle:

“Benhemendaireyegidipparabulmayaçalışayım!”dedi.

Macidetekrargülümsedi:

“Benimyanımdabirazbirşeyvar...Aybaşınakadaridareederiz...Zatençokdakalmadı!”

Ömerdışarıçıktı.Birmüddetsonramadamlaberabergelerek:

“İştekarım!..Bizimevsahibimadam!”diyetakdimetti.

Kırkbeşelliyaşlarındagorunenmadamsiyahelbiseli,kırsaçlarınıbaşınınarkasındatopuzyapmış asık suratlı bir kadındı. Hiçbir şey soylemeden Macide’yi uzun uzun suzduktensonrabirkeredeÖmer’ebaktıvebozukbirTürkçeile:

“Pek memnun oldum!” dedi, Macide’ye donerek ilave etti: “Size yanınızdaki boş odayıvereyim.Birazdahageniştir.Şimditemizler,süpürürüz,hemenbugüngeçersiniz!”

OmerMacide’yleberaberkuçukbirlokantadayemekyedivetramvayaatlayarakpostaneyegitti.Gençkıziseodayıdeğiştirmeküzeremadamınyanınadöndü.

Omer taş merdivenleri atlayarak çıkıp daireye geldigi zaman ortalıkta kimselerinbulunmadıgınıgordu.Herkesyemegegitmişvedahadonmemişti.Masasınageçipoturdu,onundeduranbeşonkagıdıdefterlerekaydetti, birçogununneyeait oldugunuunuttugu

Page 78: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

diger defterleri karıştırarak yapılacak iş aradı, içinde bundan sonra vazifesine dort ellesarılması ve aldıgı parayı hak etmesi lazım geldigini soyleyen bir his vardı. Hayattatabanlarını sıkı olarak basabilecegi bir yeri olmalıydı. O zamana kadar duymadıgı buihtiyaç onu evvela sevindirdi, sonra duşundurdu. Bu kadar çabuk degişmeye mibaşlıyorum, dedi. Bu sırada tek tuk gelmeye başlayan memurlar devamlılıgı ile şohretbulmuş olmayan Omer’i odada gorunce hayret ediyorlar, kısaca selam verdikten sonrayerlerinegidiyorlardı.

Omer kalkıp onlara teker teker: “Evlendim... Bugun evlendim. Artık aile sahibiyim...Birçoklarınız gibi artık ben de ekmek parası duşuncesiyle buraya gelip gidecegim veamirlerimikızdırmaktankaçacagım!”demekistedi.Sonra:“Neevlenmesi?Ortadanenikahvar, hatta ne de bir nişan yuzugu... Bana gulerler. Hem ne diye soyleyeyim? Dunyadainsanlarkendilerindenbaşkasınınişiylealakadarolurlarmı?Belkidedikoduiçinarasıra...”dedi.

Fakat veznedara meseleyi açmadan duramayacaktı. Hem ondan birkaç lira da borçisteyebilirdi. Macide’nin ay başına yetecek kadar parası olsa bile, tramvay parasını daondanalacakdeğildiya.

KalktıveHusamettinefendininodasınagitti.Kapıdangirergirmezbiranşaşaladı.Belkibirhaftadan beri gormedigi veznedar adamakıllı degişmişti. Tıraşı her zamankinden fazlauzamış, gozleri çukura kaçmış ve yuzunun ifadesi harap, hatta biraz da vahşi birmanaalmıştı.Ömerilksözolarak:

“NeoHafızbey?Seniiyigörmedim?”dedi.

Veznedargozlugunualnınakaldırarakgençadamıbirkaçdakikasuzdu.FakatOmeronunbakışlarınınkendiuzerindeolmadıgını,sadeceaklınıtoparlamakiçingozerinirastgelebiryereçevirdiğinifarketti.Tekrarsordu:

“Birhaftadırgörüşemedik...Sizemühimhavadislerimvar.”

Hafızefendi:

“Otur,anlatbakalım!”dedi.

Fakat bunu laf olsun diye soyledigi, zihninin bu işlerle meşgul olmayıp başka yerlerdedolaştığıbelliydi.

“Dahaevvelsenanlat...Birşeyecanınızsıkılıyorgaliba?”

“Haydi,benisormada,lafınabak...Nevar?”

Omer içinden: “Allah, Allah!.. BizimHafız’a ne oluyor?.. Geçen gun de bir acayipti. Fakatbugünbüsbütüntuhaf.Neyse,nasılolsadayanamaz,söyler...”dediveHafız’adöndü:

“Benevlendim.Biliyormusun?”

Hüsamettinefendibirazcanlandı,meraklasordu:

“Nezaman?Kiminle?Nerede?Hiçhaberimizyokyahu?”

Ömergüldü:

Page 79: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Haberinizolacakgibidegildi.Benbilenasıloldugununhalafarkındadegilim,hakikatolanbirşeyvarsa,bugünevimdebirkarımbulunduğuvebenimelimebaktığıdır!”

Hüsamettinefendionumerhametifadeedengözlerlesüzdü:

“Allahbahtiyaretsin...Sonunuzhayırlıolsun.Benseniaklıbaşındabirçocukbilirim...”

Ömeronun“bilirdim”demeküzereykenkendinitopladığınıfarketti.Güldü.

“Fenamıyaptım?”

“Yokcanım,herhaldeiyidir.”

Omer birkaç kelimeyle başından geçenleri anlatmaya çalıştı. Birçok yerleri degiştirereksoyluyorvekendisinebunu:“Kızı fenavaziyeteduşurmekdogrudegil,gıyabındadaolsahiçkimseonunhakkındamünasebetsizşeylerdüşünmemelidir”diyeizahaçalışıyordu.

Hikayesinin sonlarında Hafız Husamettin’in tekrar duşuncelere daldıgını, hiçbir şeydinlemedigini gordu. Canı sıkılarak kalktı, odasına dondu ve akşama kadar masasındagayretveçalışkanlıkhisleriyledoluolarakboşoturdu.Birkaçkerekalemamirinegiderekdefterlerhakkındabirtakımizahatistedi.Muhatabıbumalumatı:“Adammıkandırıyorsunikigozum?Seninnemaloldugunuveburadakimedayanarakdurdugunupekalabiliriz!”diyenbirgülümsemeileveriyordu.

Etraftaki memurların çekmecelerini açıp kapayarak gidiş hazırlıgına başlamalarındanakşam paydosunun yaklaştıgı anladı. Eve donmek aklına gelince içinden bir sevinçurpermesigeçti.Macideonubekliyordu.Rummadamınpansiyonunuhatırlamakbuseferilkdefaolarakonunyuzunuburuşturmadı.Vazifeperverliginibiryanabırakıverdi.Hemençıkmakvekoşakoşaevegitmekistiyordu.Odanınkapısındaveznedarlakarşılaştı.Ondanborçistemekniyetindeolduğuaklınageldi.

“Sizegeliyordum!”diyeyalansöyledi.

“Bendesenialacaktım.Haydiberaberçıkalım!”

Veznedar sokaga çıkıncaya kadar agzını açmadı. Sirkeci tarafına yuruduler, birkaç adımattıktansonraHafız:

“Banabaksanaoğlum!”dedi.“Bugünanlattıklarınciddimiydi?”

Ömergülmeklemukabeleetti:

“Senşimdibunuciddimisöylüyorsun?”

“Nebileyim?..Pekçabukişgörencinsindenmişsin!”Birkaçadımdahaattıktansonra:

“Yeniguveyleriayartmakiyidegildirama,haydişeytanauydabenimleberabergel,surdaiki kadeh atalım. Sana soyleyecek sozlerim var. Bu sefer ciddi. Ne kadar kotu vaziyetteolduğumuşundananla!Sanabileakıldanışacakhaledüştüm!”

Omer’inhiçdegilsebuakşam,boylebirdaveterazıolmayaniyetiyoktu.Fakatveznedarıngorunuşu insanı telaşa duşurecek gibiydi. Zaten Omer, butun patavatsızlıgına ragmen,kendisindenbirşeyisteyenbirinsanaretcevabıvermeyihemenhemenaslabeceremeyenkimselerdendi.Çokkereacelebirişiçinyoldagiderkenherhangigevezebirarkadaşıonu

Page 80: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

lafa tutabilir ve yarım saat saçma sapankonuştuguhaldeOmeronubozmayave “yeter,işimvar!”demeyemuktedirolamazdı.ŞimdiHusamettinefendininsoyleyeceklerinimerakdaediyordu.Kararınıverdi:

“Haydi,gidelimama,beniçmem!”dedi.

Tramvayyolundakuçukbirmeyhaneyegirdiler.Soldayuksekbirtezgah,sagdaarkaarkayadizilmiş uç kuçuk masa vardı. Bunların bir tanesinde çolak ve bir gozu sakat bir adamoturmuş,tekeliyleyakaladıgıkadehleribirbiriarkasınayuvarlıyorveheryudumdansonrabütünyüzünühareketegetirerekgaripişaretleryapıyordu.

VeznedarbirkaçyudumrakıyıaceleaceleiçtiktenveilkkararınaragmenbirkadehgetirtenÖmer’indebiryudumalmasınıbeklediktensonra,mukaddemefilanyapmadan:

“Bu iş yeni degil, iki gozum!” diye başladı: “Iki aydanberi bocalıyorum. Sen benimufaktefek şeylere metelik verir soydan olmadıgımı bilirsin... Dunyayı bir pula satmaya herzaman amadeyim. Fakat bu yaşıma kadar yapmadıgım, belki tesadufen, fakat ne olursaolsun yapmadıgım bazı şeylerin, istemeyerek faili olmak beni sarstı. Itidalimikaybetmektenkorkuyorum.Butakdirdeişiniçindensıyrılmakiçinbindebirihtimalvarsaonudakaybedecegim.Kimsedenakıldanışmakadetimdegildir.Amaseningençaklınbelkibir cevher yumurtlar. Neyse, uzatmakta mana yok. Sana baştan itibaren bir hulasayapayım: Bilmem şimdiye kadar hiç bahsettim mi? Benim bir kayınbiraderim vardır.Buralarda, Sirkeci tara larında emlakkomisyonculugu yapar. Ismi emlakkomisyoncusu...Burnunusokmadıgı işyoktur.Arsaalıpsatımındantutda,evlerehizmetçi,barlaraartist,kumpanyalara aktris bulmaya kadar her şey elinden gelir. Bir gun zengin olur, bizeotomobille misa ir gelir, bir gun iki sivil polisin arasında karakola giderken gorulur...Benimle arası pek iyi degildir. Fakat akraba... Iki tane de nur topu gibi kızı var hınzırın,kendiçocuklarımgibiseverim.Babalarıherhangiiştetopatıpmeteliksizlik,açlıkdevresibaşladımıanneleriyleberaberbizegoçerler, uçbeşaysonraIsmailbeykardeşimiz,yanikayınbirader,ekseriyabenevdeyokkenyineotomobillegelir,hepsinialırgoturur.Onbeşsenedenberibuboylesurupgidiyordu.Budefauzunzamandanberihaberinialmamıştım.Ikiaykadarevveldaireyegaripbiradamgeldi.Davavekiliyim,kayınbiraderinizmevkuftur,sizigörmekistiyor,dedi.AllahAllahdedim,izinalıptevkifhaneyegittim.Kayınbiraderuzunuzun bir şeyler anlattı: Birisine hizmetçi bulmuş, herif bekarmış, kızın yaşı ufakmış, birşeylerolmuş,uzunlafınkısası, fuhşateşvikcurmundenyaşlıcabirkadınlaberaberbizimasilzade Ismailbeyi içeriatmışlar. ‘Amaneniştecigim,banayardımet.Benimbu iştebiralakam yok. Katibem bana haber vermeden birtakım işler çevirmiş. Ben nasıl olsakurtulacagım!’ dedi. Kerata palavrayı pek severdi. Katibem, vekilim, acentam demedenkonuşmazdı.Böylecekendinemühimbirişadamısüsüvermeyeçalışıyordu.Neyse,derdinianladık... Iki yuz lira kefalet istiyorlarmış... O zaman tahliye edilecekmiş: ‘Seksen yerdealacagımvar,bankadaparamvar, fakatmevkufoldugumiçinalamıyorum.Burezaletidekimseyeduyurmakistemiyorum.Neyapacagımışaşırdım.Allahrızasıiçinsenbirçaresinebak, çıktıgım gun tabii mesele yoktur, derhal getiririm!’ diyordu. Evvela aklım ermedi.Fakat edepsizherifdillerdoktu, kahdarıldı, kah aglar gibimuteessiroldu, kahbukadarehemmiyetsiz bir para için mırın kırın edişimi garip bulur gorundu. Nihayet ‘Biraraştıralımbakalım!’ dedim. ‘Aman, araştırmayavakit yok.Bugunyarın çıkamazsamherişimmahvoldu. Taahhutlerim var, randevularım var, binlerce lira ziyan edecegim!’ dedi.Ga letbu,inandım.Daireyegelipduşundum,kimsedenonparaalmayaimkanyoktu.Ikiyuz

Page 81: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

liraazbirşeydegilki...Lanetolsun,biraralıkçocuklarıgozumunonunegeldi, içimacıdı.Parayı çıktıgı gun getirecegini soylemişti. Ustu başı duzgunce oldugu için: ‘Herhaldebugunlerdetutuyor!’dedim.Kasadanikiyuzliraalıpadliyeyeyatırdım.Ondansonrafaciabaşladı. Ismail efendi çıkar çıkmaz eski halini aldı, şu dalavereci, atlatıcı halini...Tevki haneden ayrılırken hemen: ‘Birader, derhal gidelim de, nereden bulacaksan bul,parayı ver, kasaya koyalım!’ dedim. ‘Vakit geç oldu, yarın çaresine bakarız!’ diye cevapVerdi.Bukadarıbenimgozumuaçmayayetti...Buonuneskivemalumumolankonuşmatarzıydı.Artıksonununneyevaracagınıpekiyisezdigimbirmucadelebaşladı.Dedimya,umidimyoktu.Çunkuyazıhanededigiodasınagittigimzamanvaziyetinigordum.Seksenyerdeki alacaklar, bankadaki paralar hep atmasyondu! Piyasayı sabahtan akşama kadardolaşsaonlirabulmasıimkansızdı.Satacak,savacakbirşeyiolmadıgıdamuhakkaktı.Buseferboşyerebenonayalvarmayakoyuldum.Duşun,benimgibidunyadakimseyeminnetetmemeyeçalışanbiradamoaşagılıkherifedillerdoktu:Çocuklarımdan,karımdan,yirmisenelik temizmemuriyet hayatımdan bahsettim. Herif insan degil ki... Insan olsa da neyapabilir? Şimdi beni atlatmakta mazurdu. Bunu imkansızlıktan yapıyordu. O asılnamussuzlugu mevkuf iken beni kandırmak suretiyle yapmıştı. Bunlar tabii ve elindeolmayanneticelerdi.Benaglayacakhalegelipısrarettikçe:‘Neyapayım,kardeşim?Halimisengoruyorsun!..Işlertersgidiverdi.Senbaşkabiryerdençaresinebak,bizimmuhakemebitince,tabiikefaletiiadeederler,meseleyolunagirer!’diyordu.Edepsiz,birturlubenimbaşka yerden para tedarik etmeme imkan olmadıgına inanmıyordu. Muhakemenin debitecegiyoktu.Heleoyleononbeşgundekararabaglanacaksoydandegildi.Halbukibenaybaşındanevvelparayıkasayayatırmalıydım.Buaralıktabirmufettişgelseyinemahvoldukdemektiama,aybaşındarezaletinortayaçıkmasımuhakkaktı.Nihayetogungeldi.Artıkikide birde daireden ayrılmam da goze batmaya başlamıştı. Çaresizlik içinde kaldım.Busbutunumidimikesmişolsammuduregidipmeseleyiaçacaktım.FakatAllahkahredesibir umit,muhakemeninkısabirzamandabitipparanınbanaiadesi umidibenibaşkabirçareye başvurmaya sevk etti. Hesapları ve kasa mevcudunu devrettirirken defterlerdebirkaç kuçuk yanlış, dahadogrusu, şunu ismiyle soyleyeyim: tahrif yaptım. Iki yuz lirayıyatırırkenduzeltirim,defterdesilintiolsabile,hesaplardogruçıktıktansonraehemmiyetiyoktur,biriki lafişitiriz,okadar,dedim.Ikiaydırbuboyledevamedipgidiyor.Meydanaçıkmamasıiçinyeniyenitahri leryapmayamecburoluyorum.Hergunbirazdahabatagasaplandığımınfarkındayım,fakatneyapayım?”

Ömerburadasordu:

“Muhakemeneâlemde?”

“Muhakeme mi? Daha dun adliyeye çıkıp soruşturdum. Hayrabolu’dan bir şahit veBartın’dan bir şahit ifadesi bekleniyormuş. Gorunuşe nazaran Ismail efendi mahkumolacak,bunun içinboyuna işiuzatıyor,halbukibenimkurtulmamiçin, lehte,aleyhte,herhaldemuhakemeninbitmesilazım.”

Birmüddetdüşündü.Sonra:

“Her şeyi itiraf etmek ve bu azaplı gunlere bir nihayet vermek aklımdan geçiyor. Lakinçoluk çocugu ne yapacagız, azizim? Hiçbiri ekmegine sahip degil... Altı nufus... Sonra enaşağıbeşsenecezayemekvar...Buyatılırmı?Nedersin?”

Ömerbirankaşlarınıçatıpdurdu,sonra:

Page 82: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Sahidenfenavaziyet...Demekhiçbiryerdenbirşeybulmayaimkanyok?Ohaldemumkunolduğukadarbekleyipmuhakemebitinceparayıalmaktanbaşkaçarekalmıyor...”

Husamettinefendi“Bunubendebiliyorum!”makamındabaşınısalladı.Kadehinidikerekayağakalktı.Dışarıçıktılar.Yoldatekrarsözebaşladı:

“Bana bir akıl ogretesin diye anlatmadım bunları... Biraz içimi dokmek istedim. Belkiaçılırım dedim. Fakat aksine oldu. Sana izah edeyim derken meselenin ne kadar fecioldugunu kendi gozumun onune de sermiş bulundum. Demek ki bu ana kadar bundankaçmışım... Umitsizligim busbutun arttı. Vaziyetin duzelir tarafı olmadıgını daha iyigörüyorum!”Sonrabirdenbiresözüdeğiştirerek:

“Sendegalibabanabirşeysöyleyecektin!Nedir?”dedi.

Ömerböylebirarzusuolduğunuhatırlamayarakcevapverdi:

“Nezaman?Haberimyok!..”

“Canım,dairedençıkarkenbenigorunce,bende sanageliyordum,demiştinya!..Paramıisteyecektin?”

AncakbusözdensonraÖmerhatırladıvecevapvermeyerekönünebaktı.Hafızsordu:

“Nekadar?”

“Birikilira...Fakatnasılolur?”

Ötekiacıbirgülüşle:

“Meraketme...”dedi.“Maaştankalmaparadır,haramdegil...Hemseninboyleşeylerekulakasmadığınıdabilirim...Al!”

Cüzdanınıçıkardı.Dörtkâğıtlirasıvardı.Üçünüonaverdi.Ayrıldılar.

Page 83: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XIVOmer iki kadehten fazla içmemişti, fakat başı donuyordu. Gece olmuştu. Sokaklarkalabalıktı. Vitrinlerden dışarı vuran ışıklar gelip geçenlerin yuzunde kımıldanıyor vebirindenotekinesıçrıyordu.Herkesmuhimişlerinibitirmiş,muhimalışverişleriniyapmış,muhim evlerine, muhim sofralarına ve muhim uykularına koşuyordu. Ortalık karıncayuvalarınınonugibikaynaşıyordu.Yalnızbirazdahaintizamsızveçokdahamanasızdı.Birmüddetağırağırvegelengeçeneçarparakyürüdüktensonra:

“Yahu,bennehaltediyorum?Evegeçkaldım!”dedivekoşargibiilerlemeyebaşladı.

“Bennebiçimbirinsanım?Bugunevlendimvebugunevlioldugumuunutarakşununbununpeşine takıldım. Gerçi Hafız’ın derdi muhim... Fakat nasıl oldu da beni bekleyen birioldugunuduşunmedim?Nasıloldudarakıiçmeyikabulettim?Bunlarınehemmiyetiyok...Yokama,niçin?BenHafız’a,kararvererektabiolsamyüreğimyanmazdı.Ozamanyanlışbirişyapmışsayılmazdım.Fakatbenonunlakalmayımunasipbuldugumiçindegil,herkesintekli ine razıolmayı itiyatedindigim içinomeyhaneyegirdim.Beni istenilenyere çekipgoturmek ne kadar kolay? Irademi bu hususta kullanmaya hiç alışmamışım. Sonra buunutmak... Ah, bu manasız dalgınlık! Birdenbire dunya ile alakam kesiliveriyor ve benboşluklardauçmayabaşlıyorum...Hepsinibirduzenekoymaklazım.BunuherhaldeMacideyapacak. Ona butun zayıf tara larımı soyleyecegim... Hem aldatmış olmamak, hem detedavisine girmek için... Harikulade bir kız... Ne kadar oldugu gibi... Hiçbir sozu, hiçbirhareketiyokki,kendisinin,Macide’ninmalıolmasın!..”

Eve yaklaştıkça sabırsızlıgı artıyordu. Merdivenleri çıktıgı zaman koşmaktan nefesikesilecekhalegelmişti.Yankaranlıksalondahemenodasınınkapısınıbulduveaçtı,fakattambusıradaarkasındanNihat’ınsesiniduyarakdöndü.

Nihat:

“Yahu,neredesin?Birsaattirsenibekliyoruz!”diyordu.“Kaçzamandırortadankayboldun.Nihayetbizarayalımdedik.Madamevdeolmadıgınısoyledivenedensebiziseninodayakoymadı.Bizdeböylezulmet{49}içindeyolunubekledik!”

Omersesingeldigi tarafayurudu.ElektrigiaçtıktansonraNihat’ınyalnızolmadıgını farketti:

“O,hoşgeldiniz,Hikmetbey...Neşeref!..”diyekanepelerdenbirininiçindekaybolmuşgibioturan ufak tefek bir zatın elini sıktı. Darulfununda Şark dillerinden birini okutan buHikmetbey,muhitinde,insanıkorkutacakkadarmukemmelolançirkinligi,veyuzuiletezatteşkilettigirivayetedileniyihuylarıilemeşhurdu.Miniminibirsuratınyarısınıkaplayanirivebirazsolamailburnu,bircilthastalıgınıyeniatlatmışgibipulpulderisiveheleokutparmaklarının ucundaki yarım santimden daha kısa, etlere gomulmuş ve kubbelenmiştırnaklarıylakarşısındakine ilkverdigihis,gozlerikapamakarzusuolurdu.Fakattabiatınonunruhunubukadar insafsızcayogurmadıgı soyleniyordu.Maraşlı idi;etrafındadaimabirkaçhemşerisiyleberabergezer,onlaraişbulur,yardımeder,birkısmınıevindeyatırırve tanıdıklarından herhangi birine bir yardımda, hiç olmazsa bir yardım tekli indebulunabilmek için fırsat arardı. Boyu kısacıktı, başını ileri egip kemik saplı bastonunutaşlaravuravuragezervekirpiksizgozkapaklarınıbuzerekkarşısındakileridinlerdi.Gece

Page 84: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yarılarına kadar Beyazıt kahvelerinde talebeden vemunevverlerdenmurekkep gruplarlaoturup munakaşalar, mubahaseler {50} yapar, yanındakilere Şark edebiyatı, tasavvuf,hamaset{51} destanları hakkında izahat verir, kimsenin anlayıp anlamadıgına, dinleyipdinlemedigine kulak asmadan, çipil gozlerini kapayarak, Taberı’den {52} sayfalarca metniezbere okurdu. Sesini bazan alçaltıp bazan da, mesela cenk tasvirlerinde, birdenbireyukseltivermesi, birbirine zincirlenmiş gibi arka arkaya sıralananhoş ahenkli kelimeleriagzınamuhtelifşekillervererektelaffuzedişi,muhitindeherzamanbirtakdirvehurmetkımıldaması yaratırdı. Herkes: “Goruyor musun ne bilgi, ne hafıza!” demek ister gibibirbirinebakar,bazandacoşuverip“Bravoüstat!”diyebağırırdı.

Ömerbiriskemleçekerekorayaoturdu:

“Nasılsınız?”diyemisafirlerinesordu.

Nihat:

“Nerelerdeydin?”dedi.

Ömerbirdenbirehatırlamışgibiyerindensıçradı:

“Yahuhaberinizyokmu?Benevlendim!Âşıkoldumvesonraevlendim!”

Ötekilerbirşeyanlamayarakbaktılar.Ömerdevametti:

“Neşaşıyorsunuz?Hepsibirhafta,onguniçindeoldu.Harikuladebirşey...Karımıgorsenizbenitebrikedersiniz!”

ProfesörHikmet:

“Görmedendemübarekolsun!”dedi.

Nihathâlâinanamıyordu.Sordu:

“Kimbuyahu?Nezamanevlendin?”

“Dünakşam!”

“Fakatsensarhoşsun!”Sonraprofesöredönerek:

“Atıyorcanım...Çekmişkafayı,zırvalıyor.Oturbakalım,bizseninleciddikonuşacağız.”

Ömer:

“Durunkarımıgetireyim...”diyeodasınadogrubirkaçadımattı.Olduguyerdebirdenbiredurdu.BirazevvelaçıkbıraktıgıkapınınaralıgındanMacide’ninincevucudugorunuyordu.Içerdeışıkyandıgıiçinsaçlarıaydınlanıyorveyuzugolgedekalıyordu.BunaragmenOmeronun her zamanki gibi gulumsemedigini, ciddi ve duşunceli gozlerini kendisine dikmişoldugunufarketti,iyibirşeyyapmışolmadıgınıbilenhermahlukgibiçekingenbirtavırlayaklaştı.Lafolsundiye:

“Buradamısın?”dedi.

Macide,“Neredeolacaktım?”dergibionabaktı.

Ömerteviletmeye{53}çalıştı:

Page 85: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Hanibaşkaodayataşınacaktık?Madamöylesöylemişti?”

Macideonunbusüratlibuluşunutakdiretti:

“Taşındık.Buradabirkaç şeykaldı,onlarıgoturecegim.Sonraampulyok... Seningelmenibekliyordum!”

Ömer,misafirleriniunutmuştu:

“Hemengidipalayım!”dediveMacide’yesokuldu.Gençkızodayagiripçantasınıarayarak:

“Birampulkaçparadır?..”diyesordu.

Ömer:

“Bendeparavar!”dedi.Kafasındanderhalbaşkabir ikirgeçti:“Nedemek?Birampulkaçparadır, ne demek? Bana ampul parasını tam verecek de fazla bir şey vermeyecek mi?Butunparavermektenkorkuyormu?Garip!..”Sonrakendindenutanırgibi:“Ayıp...Benimboyle şeyleri duşunmem ayıp! Kızcagız gayet tabii bir alışkanlıkla bunu sordu” dedi. BuandaMacideelindekibeşliralığıonauzatarak,yavaşbirsesle:

“Senotuzbeşkuruşumvar,diyordun!Belkiyetmez...Bunual!”dedi.

Omer aglayacak gibi oldu. Macide’yi içeriye iterek kendisi de arkasından girdi. Kapıyıayağıylakaparkenikikolunubirdengençkızınboynunasardı:

“Macide... Karıcıgım... Ben çok fena bir mahlukum... Beni sen adam edeceksin!” diyemırıldanıyordu.Macidehayretlesordu:

“Neden?Neyinvar?”

Ömerbirazevvelzihnindengeçenlerisöylemeyecesaretedemedi.Biryalanattı:

“Geçkaldımdaonuniçin!..”

Macide:

“Bununiçinmi?”dedivebiranduşunduktensonra:“Niçinboyleyapıyorsun?Neluzumuvar?”diyeilaveetti.

Omerbu sozlerinneyi kastettigini derhal anlamıştı.Macide onun izahına ve geç kalmakbahanesineinanmıyordu.Boylemuşkulzamanlarda,neyapacagınıbilmedigiveduşunmekkendisineguçgeldigianlardamuracaatettigibirçarevardı:Kaçmak...Gençkızınverdigiparayıpantolonununcebinesokarak:

“Bengidipampulüalayım;hemenötekiodayageçelim!”dedi.

Kapıyıaçaraçmazgözükarşısındaoturanlarailişti.

“A,Macide,bakunutuyordum.Seniarkadaşlarımlatanıştırayım”diyerekkarısınıelindentuttuvedışarıçıkardı.

Nihat’laProfesorHikmetoturdukları yerden fırlamışlar, yuzlerindenazikbir tebessumlebekliyorlardı.Ömer:

“Karım...ProfesörHikmet...ArkadaşımNihat!..”diyetakdimetti.Macide’yedönerek:

Page 86: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Birdakikaburadaotur,benşimdiampulüalırgelirim!”dedivemerdivenlerekoştu.

Macidebirmuddetonunarkasındanbaktı.Sonrabaşınımisa irlereçevirerekgulumsedi.Nihatbirantereddütettiktensonra:

“SiziilkdefaÖmer’leberabervapurdagörmüştüm!”dedi.

Macidekıpkırmızıolarak onunebaktı.Hangivapurdaoldugunuderhal anlamıştı.Aradangeçenzamanınkısalıgıonukorkuttu.Dahaikihaftabileolmamıştı.Halbukinekadarçokşeyler degişmiş bulunuyordu! Bu on iki gun zarfında yaşadıklarını teker teker gozununönündengeçirmekiçinbirkaçseneninbileazgeleceğinizannetti.

Başını biraz kaldırınca, gozlerini kendisine dikmiş olan Profesor’u gordu. Yaşını tahminetmeyeimkanolmayanbuadamınbakışlarıonuşiddetlerahatsızettivedeminsıktıgıelindaimaterliymişhissiniverensoğukıslaklığıaklınageldi.

Her uçunu de garip bir sessizlik sarmıştı. Hiçbirisi soyleyecek bir şey bulamıyor vedigeriyle goz goze gelince igreti bir gulumsemeye muracaat ederek muşkul vaziyettenkurtulmayaçalışıyordu.NihayetProfesörHikmet:

“Siznerelisinizbakayım,kızım?”diyesükûtubozdu.

“Balıkesirliyim!..”

Karşısındakimemnuniyetlebaşınısallayarak:

“YaniAnadolulusun!..Çokiyi...Ömerdeoralıgaliba?”dedi.

“Evet...”

“Ömeriyiçocuktur!”

Nihatlafakarıştı:

“;yiarkadaştır.Yalnız,birdaldadurmaz.Onuidareetmeklazım!..Birazzıpırdır!”

Macide bu sozlere kızdı. Omer’in ne oldugunu kendisi de biliyordu, başkalarının onunhakkında boyle şeyler duşunebilecegini de tahmin ederdi. Fakat bu sozleri kendisininyanındasöylemelerinimünasebetsizbuldu.

ProfesörHikmet:

“Aynızamandazekidir!”dediveMacide’ninyüzünebaktı.

Nihataynıpatavatsızlıklasözüaldı:

“Fakatzekâsınıkullanmıyor...Birişesarfetmiyor...Birgayeuğrundaçalıştırmıyor...”

Bu sırada merdivende Omer’in ayak sesleri duyuldu. Uçu de başlarını çevirip o tarafabaktılar. Genç adam terli saçları yuzune dokulmuş bir halde ve elinde ampulle gorundu,Macide’yedoğruilerleyerek:

“Al!”dedi.

Gençkızhemenyenitaşındıklarıodayadondu.Kapıyıaçıkbırakaraksofadanvuranışıgınyardımıyla lambayıyerine taktı, sonraufak tefekeşyayıyerleştirmeyebaşladı.Busırada

Page 87: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Ömerkoltuklardanbirisineoturmuş,yorgunbirhaldedüşünceleredalmıştı.Nihatsordu:

“Neyinvar?Dalgınduruyorsun!”

“Bugünbirtanıdıkcansıkacakşeyleranlattı...Onaüzülüyorum!”

Karşısındakilerin ısrarına hacet bırakmadan veznedarın hikayesini anlattı. Profesor pekcan kulagıyla dinlemiyor, gozlerini ara sıra karşı odada saga sola gidip gelenMacide’yekaydırıyor,fakatOmer’imeraklatakipediyormuşgibikaşlarınıçatıyorvebaşınısallıyordu.Nihatdailkanlardakendiduşunceleriylemeşguldu,fakathikayeninsonlarındabirdenbirealakalandı.YerindedogrularakbaşınıOmer’edogruuzattıvebutundikkatiyledinlemeyebaşladı.Hattabirkaçyerdeonunsözünükeserekizahettirdi.

Ömer,HafızHüsamettinefendininmacerasınıanlattıktansonra:

“Yazıkzavallıadama!..Nekadariyibirinsandır,bilseniz!”dedi.

ProfesörHikmet:

“Yazıkolurmu?Devletparasınanebahanesiyleolursaolsuneluzatanlarainsafetmemeli...”

“Fakatisteyerekyapmışdeğilki!”

“Olsun...Bubirmazeretdeğildir.Benseninyerindeolsamderhalihbarederdim!”

Omerşaşırdı.ProfesorHikmetgibiiyiligiveherkeseyardımhevesiyletanınmışbirinsanınbuinsafsızlığınaakılerdiremedi:

“Çoluk çocuk sahibi adam... Bu yaşa kadar temiz kalmış...” diye beylik sozlere başladı.Profesöronunlafınıkesti:

“Böylealçakheriflerimüdafaaetme!..Kafalarınıezmelionların!”

Ömeriçinden:

“Butuniyiligineragmennekadaranlayışsız...”dedi.Sonrayukseksesleilaveetti:“Muşkulvaziyette kalan bir insan için boyle hukumler verilir mi? Asıl iyilik tanımadıklarımızayaptıgımız iyiliktir; halbuki biz butun husnuniyetimizi dostlarımıza saklayıp bunlarındışındakalanlarıbirçırpıdavekısabirhükümlefenaaddediyoruz!..”

Profesor Hikmet’in gozleri gene karşı odadaydı. Omer Nihat’a bakınca onun birtakımdüşünceleredalmışolduğunugördüvesordu:

“Nedüşünüyorsun?”

“Buveznedarınmeselesidahameydanaçıkmadımı?”

“Hayır...Nedensordun?İhbarmıedeceksin?”

“Yokcanım...Sordum...”

Birmüddetbeklediktensonratekrarbaşladı:

“Sizinkasadaçokparabulunurmu?”

“Bazanbulunur...Dörtbeşbinlirayakadar...Belkidedahafazla...Bunlarıneyapacaksın?”

Page 88: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Merakettimyahu!Demekherifdahafazladaçalsakimseninhaberiolmayacak!..”

Ömerhiddetlenmişti:

“Çalmaknedemek?Negaripkelimelerkullanıyorsun,insanlarıanlamaktahalapekgerisin...Zannediyorsun ki, hepimiz birer makineyiz ve evvelden kuruldugumuz gibi işleriz. Biryerde bir bozukluk oldumu, derhal orayı sokup atmak lazım!.. En kuvvetli insanın bilebazan ne kadar zayıf anları, istediginin tam aksini yapmaya mecbur oldugu dakikalarıbulundugunu nasıl inkar edebiliriz? Boyle hadiseler hiç kimseyi oldugundan daha fena,yahutdahaiyiyapamaz!”

Nihateliyleonususturmakiçinbirişaretyaptı:

“Bırakbunları.Nerdeyseiçimizdekişeytanhikayesinebaşlayacaksın!Benimkimseyifenagordugum falan yok... Vaziyeti anlamak istiyorum. Yalnız şu kadarını soyleyeyim ki,insanlarınzaa larınımazurgormeyetaraftardegilim.Kuvvetliolmakherşeyinfevkindedir.Kuvvetherhareketimazurgösterebilir.Acizlereacımakisesersemliktir.”

Omer cevap vermedi. Nihat’ın ekseriya boyle ateşlendigi ve atıp tuttugu olurdu. Zatenaslında gayet iyi bir arkadaş, makul bir insan oldugu halde, ara sıra, bilhassa o mahutmecmuavegazetelereyazdıgımakalelerde,ufaktefekvucudundanbeklenmeyenbirhırs,pek sıhhatli olmayan bir sinirlilik gosteriyordu. Serbest ve tabii konuştugu zamanlardaoldukçazeki,alaycıbirçocuktu.Boylebirinsanınnasılolupdaenkorbirtaassubunifadesiolanyazılaryazdıgı,birtakımsafvekendilerinibirşeyzannedencahiltalebelerdenbaşkakimseyi kandıramayacagı besbelli olan mantık oyunları ile taraftar toplamaya çalıştıgıÖmer’ihayretedüşürüyordu.Birgünbufikirlerinionaaçtığızaman,Nihat:

“Nemalum?Belkibenasılosafvecahiladamlarlaişyapmakniyetindeyim!”demişti.

Omer, bu sozu o zaman ciddi telakki etmemiş ve gulmuştu. Fakat yavaş yavaş bunainanmak lazım geldigini anlıyordu. Çunku Nihat’ın son zamanlarda hep bu kuş beyinlikabadayılarla beraber oldugunu ve hiç sıkılmadan onlara uzun uzun nutuklar verdiginigörüyordu.Misafirlerinikisibirdenayağakalktılar.Nihat:

“Neyse, şimdilik allahaısmarladık. Ara sıra bizim tara lara ugra... Mama ih ben yakındagelip seni yine ararım.Uzunuzunkonuşuruz.Bugunyeni guveyi rahatbırakmak lazım!”dedi.

ProfesörHikmetgençadamıomzundantutupkendinedoğruçekerekmahrembirtavırla:

“Soylebakayım,vaziyetinnasıl?”diyesordu. “Paraya ihtiyacınvarmı?Bir isteginolursaderhalbanasöyle,arkadaşlarayardımvazifemiz...Şimdibirkaçlirabırakayımistersen?”

Ömer’inboynubüküksükûtunugörünceelinicüzdanınaatarak:

“Nekadarlazım?”dedi.“Bukadaryetermi?”Vebironliralıkgösterdi.

Omer,aynıteslimiyetilesukutettiveelinitereddutleuzatarakparayıaldı.Misa irlerkapısıaralık duran odaya dogru birkaç adım attılar ve dışarı çıkan Macide’nin elini sıkarakayrıldılar.

Odada karşı karşıya birer iskemleye oturan ve etrafta gezdirdikleri gozleriyle yenimeskenlerinin vası larını bellemeye çalışıyormuş gibi gorunen bu yeni karı koca

Page 89: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

birbirlerine bir turlu açamadıkları birtakım şeyler duşunuyorlardı. Omer kendi kendinemırıldanıyordu:

“Heriften ne diye bu parayı aldım? Pek fazla ihtiyacım yoktu. Macide’nin parası, evi vebenim Hafız’dan aldıgım birkaç lira beni idare ederdi. Buna ragmen dayanamadım,reddedemedim... Ne munasebet, hatta envai turlu roller yaparak halime açındırdım vealdım. Heri in istedigi şey!.. Beş on lirası gitsin, ne ehemmiyeti var? Kendisine birminnettar daha kazanacak... Etrafında daha çok iyiliginden bahsolunacak, onun da zevkibu!.. Seyyar fazilet abidesi halinde gezmek istiyor... Fakat bu fena bir şey mi? Keşkeherkesteaynıilletolsa...Sonranemalum?Belkideadamhakikateniyiliketmekihtiyacınıduyan ve bunu hasbi{54} olarak yapan biridir!.. Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarınıniyiliğiniküçükgörmekiçinonlarareklamcı,hayırduaavcısı,hattariyakârdiyoruz.”

BusıradaMacidedüşünüyordu:

“Acaba Omer’e soylemek dogru olurmu? Ben onun bu ahbaplarından hoşlanmadım.Birtanesipekçirkindi...Buonunkendikabahatidegilama,neyapalım,benimkabahatimdedegil...Sonrainsananekadaryapışkangozlerlebakıyor...Otekideoyle,onunbakışlarınıdabegenmedim. Insanı satın alacak gibi seyrediyorlar... Sonra nemunasebetsizlik! Omer’inzıpırlıgından benim yanımda bahsetmek ne demek? Fakat kaç dakika konuştuk ki? Neolduklarını daha adamakıllı bilmedigim insanlar hakkında hukumler vererek Omer’eonlardanşikayetetmekdogruolmaz.Nedeolsaarkadaşları.Onlardabirtakımmeziyetlerbulunmasa arkadaşlık etmezdi. Hiçbir şey soylemeyeyim. Bumuhitlere alışmam lazım...Belkideyabancıolduğumiçinbazışeylerbeniürkütüyor.”

Duşuncelerininbunoktasındabirbirlerinebakıştılarveherşeyiunutarakyalnızbirşeyinfarkına vardılar: Yeni ve oldukça tertipli bir odada karşı karşıyaydılar... Birbirlerindenbaşkahiçbirşeydüşünmeyebilirlerdi...Bufırsattanistifadeetmekistediler.

Bunaragmen,birbirlerinitanıdıklarındanberiilkdefaolarakduşunduklerinisoylememeyitercihettikleri için, zihinlerindeha ifbirbulanıklıkvardı.Bununmevcutoldugunukabuletmekistemeselerbile,vardı.

Page 90: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XVHayatlarıbirkaçgunmuhimbirdegişiklikgostermedengeçti.Omerişinegidipgeliyor,evegeç donmemeye çalışıyor ve son haddine kadarmesut oldugunu her gun kendi kendinetekrarlıyordu. Macide konservatuvara devama başlamıştı. Yalnız akşamları daha erkençıkıyor,birkaçdukkanaugrayarakpeynir,çaygibikahvaltılıkoteberialıyorveevdesofrayıhazırlayarakkocasınıbekliyordu.

Ellerindeki parayı ne kadar tasarruf etmek isteseler, birtakım zaruri masra lardankaçınamıyorlardı.Boyunalokantadayemekbaşaçıkmayacagıiçinogleyemeklerinidairedevemektepte,bazanucuzbirkebapçıdaidareediyorlar,akşamlarıdamadamınmutfagındahazırladıklarıçayvekahvaltı ilegeçiniyorlardı.Bununiçinbirkaçtabak, incan,kaşık,birtepsivedahabirsuruehemmiyetsiz,ucuzfakathepbirdenoldukçabuyukbiryekunteşkileden eşya almak icap etmişti. Ay başına on gun kadar oldugu halde ellerinde ancak altıliralarıvardı.

Dahaiyibirişegeçmek,yahutmaaşınıartırmakiçinOmerpostanedekiakrabasınıgordu,“Munasipbir şekilolursa seniduşunurum!”yolundabirvaataldı.Buzatınvaziyetinden,kendisihakkındapekdehoşolmayanmalumatasahipbulundugunusezdive“Bizimalçakmudur şikayet etmiştir!” diye soylendi. “Halbuki bugunlerde ne kadar gayretimiartırmıştım.Bizdehüsnüniyethiçbirişeyaramıyor!”

Bir seneden beri mektup yazmaya bile uşendigi Balıkesir’den para istemek imkansızgibiydi. Belki de anası, oglunun bu vefasızlıgını, ancak onun kendisinden para ilanistemediğinidüşünerekmazurgörüyordu.

Parabulmaklazımdı...Omereskidenberibuluzumuhissederdi,fakathiçbirzamankafasıbu işle bu kadar çok ugraşmamıştı. Butun sıkıntıları, şimdi hatırlamakta guçluk çektigi,birtakım tesadu lerle zail olur, {55} yahut devam etse bile, senelerin verdigi bir alışkanlıksayesinde,onakısmentabiigorunurdu.Birveyaikigunsıcakyemekbulamamak,birayevkirasını atlatarak madamla hırlaşmak bugune kadar ona buyuk birer facia gibigorunmemişti. Halbuki şimdi daha kuçuk meseleler içini muthiş surette sıkıyor, onuçaresizlige ve yeise duşuruyordu. Evvelce: “Bir gun sonra ne yapacagım!” duşuncesinetamamenyabancıolduguhalde şimdi: “Dahabeşaltı gun idareedebiliriz ama, aybaşınınasılbulacagız?Amanyarabbideliolacagım!”diyeçırpınıyordu.Birzamanlarherhangibirarkadaşındanyirmibeşellikuruşborçistemekgundelikişlerdendi.Bugunbunudaevlibiradamın haysiyetine uygun bulmuyor, hummalı kafasında bin bir turlu olmayacaktasavvurlargezdirerekdolaşıyordu.Beyoglu’ndakidukkanlarınonundengeçerkengorduguher şey içini sızlatıyor ve hırsını artırıyordu. Gece boyle bir dukkanın camekanını kırıpyagma etmeyi, bazı mizah gazetelerinde, yahut zabıta hikayelerinde okudugu ustalıklıdolandırıcılıkvehırsızlıkvakalarınıtatbiketmeninmumkunolupolmadıgınıduşunuyorvebutasavvurlarındapekdegayriciddibulunmuyordu.

Birgunbirtutuncuonabir liranınustunuverecegiyerde,yanlışlıkladort liravebirsuruufaklık verdi. Evvela Omer de işin farkına varmadı, fakat birkaç adım ayrılır ayrılmazavcunda tutup henuz cebine koymadıgı paralara bakmaya başladı. Kafası muhtemel birtehlikeyikovmakistergibiderhalişlemeyeveonunkulağına:

“Deli misin? Heri in kaybı ile kendi kazancını mukayese et!.. O belki farkına bile

Page 91: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

varmayacak, fakat sen rahat bir nefes alacaksın.. Aptallık etme... O kim bilir gunde kaçzavallıyıkafesekoyuyor...”diyefısıldamayabaşlamıştı.Omer,“Canım,busebeplerolmasadageriverecekdeğilim!”demekisteyenbirbaşsallamasıylayolunadevametti.

Bundan sonra uzunmuddet her alışveriş ettigi yerden kendisine fazla para verilmesinibekledi. Fakat tesaduf bir lutufta daha bulunmakta nedense geç kalıyordu. Evvelce eskielbise veya ayakkabılarını satmak suretiyle de beş on kuruş bulabilirdi, şimdi ise,Macide’ninyanındaboylebirşeyibahismevzuuetmektenutanıyordu.ZatenbubirkaçguniçindeMacide’yekarşıbirdenbirekapanmıştı.Kafasındakimunasebetsiztasavvurlarıonagöstermekten,hattabirparçasınıolsunsezdirmektenadamakıllıkorkuyordu.

Macide bir şey gorecek halde degildi. Hemmektep, hem ev işleri ona goz açtırmıyordu.Dinlenmek için kendisine kalan kısa zamanlan bile odanın şurasını burasını duzeltmek,Omer’in çamaşırlarıylameşgul olmak, ufak tefek şeyler yıkamak suretiyle dolduruyordu.Biraz da etrafına bakınmak imkanını sabahleyin mektebe giderken ve akşam donuştedükkânlarauğrarkenbulabiliyordu.Çokkerecaddeüstündekikibarcabirpastaneyegirerekakşam çayı için beş on kuruşluk biskuvi alırdı. Satıcı kızlar paket yapıncaya kadar biriskemledeoturuyorveetrafındakikalabalığıseyrediyordu.

Bupastaneikikısımdı.Birtarafımasalarvekoltuklarlagenişbirpastasalonu,otekitarafısatışyeriydi.Ortadakiuzunvetezgahkılıklıbirmasanınkenarınabirsuruinsantoplanıyorvegülüşerekayaktaöteberiyiyorveiçiyordu.

MacidealtıyediaydanberiIstanbul’daolduguvehemenhemenhergunBeyoglu’naçıktıgıhaldebutipinsanlarıbukadaryakındanvebukadartoplubirhaldegormuşdegildi.Agzıyarı açık bir halde kenarda bir iskemlenin uzerinde oturuyor ve satıcılar eline paketiniverdiktensonrabileuzunzamanoradakalıyordu.

Burayagelenlerinçoguondortleyirmibeşyaşarasındagençinsanlardı.Birbalodanyenifırlamışgibibinbirçeşitelbiseiçindevegizlibireltarafındandaimagıdıklanıyormuşgibikıvrılıp fıkırdayarak dondurmalarını yalayan genç kızlar ve suratlarının kaba, kustah veaptal ifadelerinden sporcu oldukları anlaşılan delikanlılar, vakıf gozlerle birbirleriniolçuyorlardı.Erkeklermuhimmiktarınıterzilereborçluolduklarıgenişomuzlarındankahbirini,kahotekiniilerisurupmutlaksurettebirhiçlikvezavallılıkifadeeden,fakatsuzgunolmaya da ayrıca çalışan bakışlarla bu çocuk denecek yaşta boyanmaya ve nefsini arzetmeyebaşlayankızlarasokuluyorvebagırabagırakonuşuyorlardı.Soyledikleri şeylerinneoldugunuMacide tamamıyla işitemiyor, fakatherkelimedensonraortalıgı saygısızcadoldurankahkahalarıfevkaladeboşveürperticibuluyordu.

Bilhassakızlara,ozamanakadargormedigigaripmahluklargibibakıyordu.Suniboyalıvesunikıvırcık saçlarınıbir taraftanbir tarafa fırlatmak içinbaşlarını suni şekildevehızlaçeviren,sunikırmızıdudaklarınıbuzerekenteresanolmakveuçuncusınıf ilmyıldızlarınabenzemekisteyen,bunaragmennekadarbiçareoldukları,tesadufenrolyapmadıklarıherandaderhalgorunuverenbukızcagızlarakarşıiçindesamimibirtecessusduyuyordu.Birinsanınnasılolupdakendinibukadarinkaredebileceginianlamıyordu.MeselahemenhergunoradagorulenvearkadaşlarıarasındamuhimcemevkiiolduguanlaşılanPeriismindebirkızvardı.IsmisahidenPerimiydi,Perihan’danmıçevrilmişti,yoksabusbutunbaşkabirşey miydi? Macide bunları bilmiyordu. Yalnız, pek de aptal olmadıgı gorulen kızınperiligindenveyainsanlıgındanortadabirşeykalmamışgibiydi.Cebindençantayıçıkarışı

Page 92: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

kendihareketidegildi,pastayıagzınagoturuşu,birerkegelakaytolmakisteyerekeluzatışı,gulmek isteyişi, ciddi olmak isteyişi hep kendine yabancı hareketler, uzun zamandırçalışıldığıhaldebirtürlübenimsenememişiğretitavırlardı.

Ekseriya çiklet çigneyen ve bunu dilleriyle bir avurtlarından oburune naklederkenagızlarına korkunç şekiller vermeyi pek cazip bulan delikanlılar daha az merakvericiydiler...Vucutlarınıniriliginegorekendiaralarındaitibarlarıazalıyorveyaçogalıyorveekseriyakuçukolanlaririlere,yaşa ilanbakmayarak“agabey”diyehitapediyordu.Buiriler genç kızları hakim ve bon bir bakışla hemen cezbetmeyimuvafık buldukları haldesıskalaravazavazbagırarakkonuşmayıveelşakalarıyaparakkahkahalarsavurmayıdahaalakavericibirhareketsayıyorlardı.

Macide orta mektepteyken de arkadaşlarını pek begenmezdi. Konservatuvarda tesadufettigivepekazkonuştugukızlarhakkındaisehenuz ikriyoktu.Yalnızmuhakkakolanbirşey, buradakilerin, şimdiye kadar gorduklerine asla benzemedikleri ve daha acayipolduklarıydı.

Konservatuvardakikızlar,neolursaolsun,birişleugraşıyorlardı,yalanyanlış,severekveyalafolsundiyekendilerinibirsanatabaglamışlardı.Ortamekteptekiarkadaşlarıisesadecehiçti... Fakat burada gordukleri... Bunlar hiçten daha ileri, dahamuthiş, daha fazlaydılar.Bunların her tavrı Macide’nin sinirlerine bir kamçı darbesi gibi tesir ediyordu. Kendikendine:

“Boylemahluklarınarasındayaşanırmı?”diyordu.“Acababutuninsanlarboylemi?Yoksadahabetermi?Belkidebeter...Çunkuyenigordugumhermuhiteskisindenbirderecedahafenaoluyor...Meselaortamektepte..Herşeye,butundedikodulara,manasızlıklararagmenbir parça arkadaşlık bulmak mumkundu. Mudur bey bile, butun fesatlıgına ragmen,tamamıylafenabir insanabenzemezdi...Kocamanveboşevimizin,neolursaolsun,banahoş gelen tara ları vardı... Halbuki buraya geldim... Emine teyzeler benim Balıkesir’dekimuhitimdendahamı iyiydiler?Negezer!Belkibeşonmislidaha fena...GalipamcamdanSemiha’yakadarhepsinebirozentilikçokmuş...Komşularıdakendilerigibi...Dedikoducu,duşuncesiz insanlar... Oradan bu tarafa geldim... Halbuki burada gorduklerim hepsindenbeter...NeBalıkesir’de,neŞehzadebaşı’ndabukadarsaçmainsanlaryoktur...Hiçolmazsabukadartopluhaldeyoktur...Aslabunlarınarasındayaşanmaz...Omerolmasabirdakikadurulmaz...Onadasöylemeli,vaziyetimizmüsaitoluncahemenbaşkabirtarafagitmeliyiz...Dahatenhabiryere...”

Birmüddetdurupgözleridaldıktansonradüşüncelerineşöyledevamediyordu:

“Fakatnereye?..Dunyadayalnızyaşanırmı?..Amainsanahbapbulur!..Kimi?..Benneredenahbap bulurum? Işte Omer’in arkadaşlarından da hoşlanmadım... O... Hiç hoşlanmadım...Acababenkendimmituhafbirinsanım?..Belkibenideetrafımdakilermanasızbulurlar...Hatta sıkıcı.. Ama Omer boyle bulmuyor... Ya gunun birinde o da benden sıkılmayabaşlarsa?..Eyvah...”

Soleliniçaresizlikifadeedenbirhareketleagzınagoturuyorvekendikendine:“Sus!Sus!”dergibiavcununiçiyledudaklarınıbastırıyordu.

Omerise,Macide’densıkılmakşoyledursun,digertara lardabunaldıkçaonagidipderdinidokmeyi,onayanaklarınıokşatmayıduşunerekkuvvetbulmaya,birçokşeyleretahammule

Page 93: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

çalışıyordu.Dairedekivaziyetindehalabirdegişiklikyoktu.Aybaşınabirşeykalmamıştı.Nufuzluakrabasınıbirkeredahagormuş, fakatevlendigini cesaretedipsoyleyememişti.Onun, “Çalış; amirlerinin takdirini, muhabbetini celp et, seni daha iyi bir yere inhaetsinler,{56} o zaman benmeşgul olurum!” yolundaki muspet vaadi Omer’in bu cihettenumidini kırmıştı. Senelerden beri bir turlu edinemedigi ve artık tamamen vazgeçtigidarulfununşahadetnamesielindeolsabelkidahakolaybiryerekapılanabilir-di...Fakatbuduşunce de ona pek kuvvetli gorunmedi. Bir felsefe mezununa herhangi bir Anadoluşehrinde altmış yetmiş liralık muallimlikten başka ne istikbal vaat ediliyordu ki? OmerIstanbul’dan ayrılmayı aklına bile getirmek istemiyordu. Buraya butun azasıyla, butunhüceyreleriyle{57}baglıbulundugunuhissediyorvebunukendisinekarşışoyleizahetmeyeçalışıyordu:

“Bir ikir adamı, kafası adamakıllı teşekkul etmeden, Istanbul’dan ayrılamaz... Kulturmerkezimiz,maalesef,şimdilikbirtane...VeodaIstanbul...Dışardadimaglarıninkişafınınnasılyavaşlayıpdurduğunugörüyoruz...Tatillerdegelenarkadaşlarabirbakmakkâfi...”

Lakin, nefsine karşı daha samimi oldugu anlarda bu kultur merkezinin ehemmiyetinilüzumundanfazlabüyüttüğünüitirafetmeyemecburoluyordu:

“Haydi canım” diye bazan kendisinden daha çok Istanbul aşıgı olan arkadaşlarıylamünakaşaederdi:

“Istanbul’dan ayrılmak istemiyoruz, fakat senede kaç defa kutuphaneye gideriz? Uç beşcadde ile bir o kadar kahveden başka ne biliriz? Fikir hayatı, ikir hayatı diyoruz... Enkabadayımız bile gevezelikten başka ne konuşuyor? Kahve munakaşalarıyla zihnimiziinkişafettirdigimizisanmaklapekakıllıcabirişyaptıgımızakanidegilim...Biziburayaasılbaglayanbiralışkanlıktır...Bizburadamaksatsızyaşamayıveboşbeyinledolaşmayıtatlıbirmeşgalehalinegetirmekyolunukeşfetmişiz...HepimiziIstanbul’abaglayansadecebu...Buradainsan,kafasınızerrekadarişletmeden,mutefekkir{58}birkimseoldugunainanmakve buna başkalarını da inandırmak imkanına malik... Bu şehrin ve buradaki muhitlerindayanılmazcazibesiiştebundanibaret!..”

Butun bu dogru duşuncelerine ragmen Omer de kendini bir turlu bu muhitlerdenayıramıyordu.Evlenmedenevvelbile,birkaçarkadaşıylabasıktavanlıbirmeyhanedeiçkiiçerken,duşunmeyebaşlarveanasonkokuluagızlardanmuhimbiredaileçıkannuktelerivehikmetleriyersiz,gayesizveluzumsuzbulurdu.Arkadaşlarınıhiçbirzamansonhaddinekadar sevmemiş, hele asla takdir etmemişti. Buna ragmen birçok gunler bu meyhanealemlerini,busaçmasapankonuşmalarıtahassurle{59}hatırlıyor,tekrartoplanıpoturmakiçinadetauzvibirihtiyaçduyuyordu.

Macide’yle birleştiklerinin haftasından itibaren bu istek, içinde yeniden belirmeyebaşlamıştı. Dairede memurlara, mudure, nufuzlu akrabasına, saçma sapan kayıtmuamelelerine veya veznedarın haline içerledigi zaman, karısının yanına gidip dertyanmakarzusununyanındabirdebu“uçbeşarkadaştoplanıpiçimizidoksek”temennisikendini gosteriyordu. Ciddi meselelerden bahse kalkışanların derhal alakasızlık, hattaalayla karşılaşarak susmaya mecbur oldukları bu içki toplantılarında hiç kimsenin dertdokmesine imkan olmadıgını biliyordu. Herkesin iyi ve samimi bir niyetle başladıgımuhakkaktı.Fakatkafalarındogrudurustişlemeyealışmamasındandoganbirşaşkınlıkvebir ikiritimatsızlıgıhermunakaşayı,hermukalemeyiderhalsoysuzlaştırıyordu.Birşeyler

Page 94: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

duşunmekveduşunduklerinibirbirlerinesoylemekarzusunumuhakkakkisamimiolarakveşiddetlehissedenbugençler,herşeyeragmenumitlerinikaybetmiyorlarve:“Buakşamşoylebiroturupkonuşalım!”derken,bukonuşmanınmutekabil{60}birhırlaşmavekuçukdüşürmedenbaşkabirşeyolmayacağınıbilmezgörünüyorlardı.

Omer’in boyle toplantıları ozlemesinin bir sebebi daha vardı: Dairede eskisi gibi lakaytduramadığını;kafasını,başkalarındagörüpdegülünçbulduğuekmekparasıdüşüncelerinindoldurdugunu,birçokhurriyetlerinitahditetmeyemecburkaldıgınıhissettikçeiptidaibirisyanduyuyorve:“Hayır,benkey iministediginiyapmaktadaimaserbestim!”diyekendinikandırabilmekiçinvesilelerarıyordu.

Birakşamustuikiuçarkadaşınınoturdugunugoruptesadufenugradıgıbirbirahanedegeçvaktekadarkalmasınınsebebi,okalkmakistedikçeçocuklardanbirkaçınınbirden:

“Israretmeyin!..Gitsin,karıdandayakyersonra!”diyesogukşakalaryapmalarıolmuştu.Omer bu nevi sozlerin salakça oldugunu bilse bile, tahlil edemedigi birtakım hislerintesiriyle,onlaraehemmiyetveriyor,hattaçokkerehareketlerinibunlaragoretayinetmeyemecburkalıyordu.

Page 95: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XVIParasızlıkasılenkorkunççehresiyleaybaşındakendinigosterdi.Dairedenaldıgımaaş,evkirasıyla Macide’ninmuhakkak lazımdır dedigi bir iki takım yatak ve yorgan çarşafınınbedeli çıkınca, bir hafta bile dayanmayacakderecede azalmış, emsalsiz bir tasarru la ongünkadaridareettiktensonrauçupgitmişti...

Omeryolda tesaduf ettigi insanlara, dairedekimasakomşularına, tanıdık, tanımadıkherinsana:“Içinizdebenimhalimianlayıpyardımedebilecekyokmu?”demekisteyengozlerlebakıyordu. Imkansızlık ve sıkıntı arttıkça daha vahşi çalışmaya başlayan kafası enolmayacak planlar kurmak, en manasız arzularla tutuşmak hususunda emsalsiz birkabiliyetgösteriyordu.Önündegidenşişmanveiyigiyinmişbiriniyakasındantutarak:

“Yanınızdanekadarparanızvarsabanaverin!..Benhırsızvehaydutdegilim...Fakatparayamuhtacım...Zorladegil,halimeacıyarakverin!”demekistiyor,sonrabununilkdefagozunegorundugu gibi yeni vehoşbir şeyolmayıp sadecedilencilikoldugunu, yeganeyeniliginheri i yakasından yakalamaktan ibaret bulundugunu ve bunun da asla muvaffakiyeteyardımedecekbirhususiyetgöstermediğiniitirafediyordu.

Hercamekandagordugu,yuzlercedefagorduguveaslasahipolmakistemedigiturluturlumunasebetsizeşyagozlerinin onundebirhayat ihtiyacıkadarehemmiyetalıyorvegençadamınavuçlarınıyeisveihtiraslasıkmasınasebepoluyordu.

Bazanbirvapuracentasınıncamekanındakimodelgemiyiistiyorvekendikendine:“Paramolsaderhalbunualırım!”diyordu.Gozleriherşeye:Saraylokmasındanhasırşapkalara,rakışişelerinden gumuş tabaklara kadar her şeye dayanılmaz bir hasretle takılıyordu. Birseyyarfıstıkçınınyanındangeçerkenparmaklarıtablayadogrugitmekistiyorveokendine,terleriçinebatarakhâkimolabiliyordu.

Bir akşamuzeri eve gelirken Beyoglu’nun buyuk magazalarından birinde ucuz satışyapıldıgınıvebuyukbirkalabalıgınbirbirini iterekiçerigiripçıktıgınıgordu.Yanındaonkuruştanbaşkaparasıolmadıgıiçinbirşeyalacakdegildi.Yalnız,parasıolanlarınemrinearz edilen bu eşyayı yakından gormek,muşterileri hayretle seyretmek istiyordu. Elindesatınalmak imkanıbulunduguzamanlarasladuymadıgıbuarzuyamukavemetedemedi.Darkapıdaşişmankadınvücutlarınınarasınasıkışarakiçerigirdi.

Adamakıllı yaz başlamış oldugu için, herkes terlemişti. Incecik ipekli elbiseler giymişkadınların koltukaltlarından, pişmekte olan kulbastı kokusunu andıran agır ve ezgin birhavayayılıyordu.Hepsininyuzundeciddibirtecessusifadesivardı.Birçoklarınınyanındagidenvemendilleriyleyuzlerininterinisilenerkeklerdahaha if,fakatdahakeskinbirkokuneşrediyorlar,fenahaldesıkıldıklarınısaklamayaluzumgormeden,kanlarınaterscevaplarveriyorlardı.

Omeragıragır,her tarafabakarak,her şeyiyakındangormek isteyerek ilerledi.Korkunçderecedesuslenmişolansatıakızlarinsanıngozununiçineyalanabiralakailebakıyorlarve onlerinden geçer geçmez tekrar lakayt tavırlarını alarakmanasız şeylerle ugraşmayabaşlıyorlardı. Bir suru eşya rastgele ortaya serilmişti. Çorap baglarının yanında çocuktulumları,lastiktoplarınbitişigindeipeklibluzlarvardı.Omer,magazanınortalarınakadarilerledi.Herşeyeelinisurupçekiyor,genişkenarlıkadınşapkalarınıuzunuzunmuayene

Page 96: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

ediyor,hamamhavlularınınfiyatınısoruyordu.Biraralıkbüyükbirtezgâhınüzerindekadınçoraplarıyıgılmışoldugunu,birsuru insanınorayabirikiphabirekarıştırdıklarınıgordu.Yavaşyavaşsokuldu.Sıcaktanvekalabalıktanterlemişti.Yuzunusilmekiçinmendilaradı,bulamadı. Gozlugunu çıkarıp cebine koyarak iki eliyle yuzunu ovuşturdu. Avuçlarınıkaplayanyaglıvecıvıkbirhisbaşınıdondurdu.Gozlugunu tekrartaktıktansonraellerinicebine soktu ve ıslak parmaklarını kuruladı. Tezgaha dogru daha çok sokularak terdenbugulanmış gozluklerinin arkasından çoraplara bakmaya başladı. Bir muddet boylebeklediktensonrarastgelebirçiftçorabıyakaladıveçekti.

Parmaklarınınarasındayumuşakbirkadifeparçası gibikayan ince çoraplaraşagıdogrusallanıyordu.Saatlerdenberikafasındayereden istek tekrarcanlandı: “ParamolsabunualırMacide’yegötürürdüm!”dedivebirdenbire,evlendiklerindenberikarısınaherhangibirhediye, bir tek çiçek, bir avuç meyve veya bir mendil goturmemiş oldugunu hatırladı.Çorabı derhal oraya atarak magazadan çıkmak istedi. Fakat durakladı. Elinde tuttuguçorabın koncu, terli parmaklarının arasında yaglanmış ve lekelenmişti. Buyuk bir telaşaduştu: “Ya bu lekeleri gorurler de çorabı bana aldırmak isterlerse!” diye korkuyordu.Etrafınabakındı.Satıcıkızlarmuşterilerlevemuşterileronlerindekimallarlameşguldu.Bualakasızlıktanistifadeederekyaglıtara ları,gorunmeyecekşekildeiçerikıvırmayaçalıştı.Buesnada,nasıloldugunuduşunmeyevakitkalmadan,buuzun,yumuşakveipeklicismin,avcuiçindebuzulupkayboldugunufarketti.Eliyorgunbirhaldeaşagıdogrusallandı.Butunvucudunuanibirterkaplamışvehertarafıtitremeyebaşlamıştı.Olduguyerdemıhlanmışgibi duruyordu. Avcunun içindeki şeyi suratle tezgahın ustune bırakıp dışarı fırlamakistiyor,butuniradesineragmenbunamuvaffakolamıyordu.Sagkolunafelçgelmişgibiydi.Tam elini kaldırırken birisinin bileginden yakalayacagını: “Nedir bu avcunuzdaki?” diyesoracagını zannediyordu. Gozlerini şaşkın şaşkın etrafında gezdirdi. Bu defa daha çoktitremeye ve terlemeye başladı: Birkaç adım ilerisinde duran uzun boylu, kırmızı yuzlu,saçlarısımsıkıarkayataranmışbiradamgozlerinidikmiş,sertsertonabakıyordu.Bununmagazanın kontrole memur adamlarından biri oldugunu hemen tahmin etti. Lakaytgorunmeyeçalışaraksoleliyleçorapyıgınınıkarıştırmayabaşladı.Arasıragozununucuylayanınabakıyor,uzunboyluadamınhalaoradabeklediginianlıyordu.Muşterilerdenbirkaçıdayanıbaşlarındamanasızbirşekildeduranbugaripdelikanlıyısuzmeyebaşlamışlardı.Omerbutun iradesiylebirhamleyaptıveavcundaçorapbulunansagelinipantolonununcebinesokarakagıradımlarladigerkısımlaradogruilerledi.Uzunboyluadamhalaolduguyerdeduruyorvebaşkatara larabakargorunuyordu.Bunaragmen,Omeronungozleriningizlice kendini takip ettigini zannetti. Kapıya dogru yaklaştıkça adımlarını hızlandırdı.Sokagaçıktıgızamanadetakoşuyordu.Akşamolmayabaşlamıştı.Suratlesagasolagidenotomobillereve tramvaylaraehemmiyetvermedenderhalkarşıkaldırımageçti.Kalbininçarpıntısı dayanılmayacak kadar artmıştı, arkasında ayak sesleri duydukça hızlanıyordu,nihayetyansokaklardanbirinesaptıveadamakıllıkoşmayabaşladı.Burasıdarvedikbiryokuştu.Onbeşyirmimetredebirdonemeçyapıyorveyuksekbahçeduvarıylakaranlıkevlerinarasındakayboluyordu.Dahafazlagidemeyeceginianlayarakbuduvarlardanbirinedayandıvekesikkesiknefesalmayabaşladı.Gogsununsoltarafıdogrudandogruyauzvibiracı ile burkuluyordu. Gozleri, arkasından gelenleri gormekten korkarak, yerin bozukkaldırımlarına dikilmişti. Pantolon cebindeki sag elinin zonkladıgını hissetti. Parmaklarısıkılmaktanagrımayabaşlamıştı.Yavaşçakolunukaldırdıvebejrengibirkadınçorabınınkonç kısmının bir karış uzunlugunda avcundan fırladıgını ve sallandıgını gordu. “Eyvah,

Page 97: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

benimuhakkakgorduler...Bu,cebimdendışarıyadasarkmıştır!..”diyemırıldandı.Bir ikiadımkadarduvardanaçılarakkolunugerdiveavcundakiyumuşakmaddeyiyukarıyadogrufırlattı.Tophalindekiçoraphavadaaçılarakyuksekbahçeduvarınınustunekadarçıkmış,fakatorayıaşamayaraktepedekalmışvesokagadogrusallanmayabaşlamıştı.Omerbusoniradecehdinden{61}sonradahafazladizlerininustundeduramadıveoraya,aralarıçamurlutaşların ustune çokerek, biraz evvel çaldıgı ve şimdi duvarda ha if ha if iki tarafa uçançorabınaltında,gözlerinikapadı.

***

Tekrarkendinegeldiğizaman,vaktinnekadargeçtiğinibilmiyordu.Yalnızortalıktamamenkararmış ve karşı sıradaki evlerin pencerelerinde sarı ışıklar belirmişti. Biraz kımıldadı.Taşlaroturduguyerleriacıtmıştı.Terisoguduguiçinçamaşırları,bilhassayakasıvucudunaıslak ıslak yapışıyordu. Suratle kalktı. Gozlerini duvarın ust kısmına çevirmeye cesaretedemeyerekcaddeyedoğruyürüdü.

Evde Macide’yi kendisini bekler buldu. Genç kadın, pencerede durarak arkasını kapıyadonmuş, dışarı bakıyordu. Iki eliyle pencereninmandalını yakalamış ve çenesini kolunadayamıştı. Pek az bir kısmı gorulen yuzu soluk ve endişeliydi. Kapının açıldıgını duyarduymazgeridöndü.Ömergülümsemekvesakinolmakisteyenbirtavırla:

“Geçmikaldım?”diyesordu.

Macidekısaca:

“Hayır!”dedi.Sonrakarşısındakinedikkatlebakmayabaşladı.Omermasayayaklaştıgıiçintepeden vuran ışık alnını ve yuzunu aydınlatıyor ve yeni geçtikleri bu odanın digerinenazaran biraz daha buyukçe olan kırmızı abajuru terli saçlarına kızıl denilecek parıltılarveriyordu.Eliyleçektigibiriskemleyedermansızcaçoktuvebaşıonuneduştu.Onuhiçsesçıkarmadangözleriyletakipedenkarısı,biradımsokularak:

“Hastamısın?”dedi.

“Bilmem?”

Macide daha çok yaklaşarak onun saçlarıyla oynadı. Sonra, kuçuk fakat hazin birgülümsemeile:

“Sensongünlerdebiraztuhafoldun!”dedi.

“Negibi?”

Macidebirmuddetduşundu: Evet, ne gibi?Bunukelimelerle ifade etmekoldukça guçtu.Yalnız Omer’in halindeki degişiklik ihmal edilecek gibi degildi. Gozluklerinin arkasındamutemadiyen kıpırdayan gozleri ara sıra dalıyor, elleri sofra ortuleri ve buna benzerşeylerle sinirli sinirli oynuyordu.Macideonunsorulan şeylerebirazgeç cevapverdigini,hatta bazan cevap vermeyi busbutun unuttugunu fark ediyordu. Karısıyla olankonuşmalarında,hattaonukucaklamalarındabile,garipbirtelaş,aceleişiolanlaramahsusbir sabırsızlık vardı. Bunların hepsi Macide’nin gozunun onunden geçti, fakat hiçbirinisöylemeyekararveremedi.Sadece:

“Çokuzuldugunugoruyorum...Neden?..Herşeyyolunagirer...Parasızlıkbukadarkorkunç

Page 98: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

birşeymi?Bak,bugünekadaraçkalmadık...Birkolayınıbulacağızelbette...”

Omer başını kaldırarak karısına baktı.Macide bu bakışlarda haince, hatta duşmanca birşeylerbulundugunuzannettivetitremeyebaşladı.Omeryerindenha ifçekalktı,ikikolunumasanınüstünekoyarakileridoğruuzandı.Gözleribüzülerekvedudaklarıincelereksordu:

“Busözlerdesamimimisin?”

Macide şaşırmıştı. Kocasında şimdiye kadar hiç gormedigi bu hal, onu adamakıllıürkütüyordu.Bağırırgibi:

“Nediyorsun?Nediyorsun?Ömer!..Ciddimiyapıyorsun?”dedi.

Ömerhiçkımıldamadı,aynışekildevetekertekersordu:

“Benim halimde gordugun degişikligin sadece parasızlıktan geldigini samimi olarak mızannediyorsun?”

Macidegozleriyerindenfırlayarakkarşısındakinebaktı.BiradımdamasayageldiveaynenOmergibidirseklerinidayayarakbaşınıonayaklaştırdı.Kendinehakimolmasınıbilenbirinsanınsesiyle,fakatmerakveheyecanınısaklamadan:

“Nasıl?” dedi. “Başka sebepler mi var? Niçin soylemiyorsun? Yoksa artık her şeyi banaaçmayalüzumgörmüyormusun?”

Omer aynı ısrar eden bakışlarla gozlerini karısına dikmişti. Ha if bugulu ve kirligozluklerininarkasındasankibirşeyyanıyordu.Agzısımsıkıkapalı,dişlerikilitli,dudaklarıyapışıktı.ButundikkatiniMacide’ninheyecanlıfakatherşeydenhabersizyuzunedikmişti:Birşeylerokumak,bulmak,sezmek,yakalamakve...ezmekistiyordu.MacideyavaşçaeliniuzatarakÖmer’inbileğiniyakaladı.

Busıradagençadamzavallıkadınınyuzundevegozlerindeşuphelerinikuvvetlendirecekhiçbir şey bulamadıgı için mahcup, tekrar iskemlesine çoktu. Ellerini tamamenkarşısındakininiradesineterkederekalnınımasanınkenarınadayadıvefevkaladesuratledüşünmeyebaşladı:

“Herkesten korkuyorum... Bunun neticesi olarak herkesten şuphe ediyorum. Fakat budereceyekadarnasılduştum?Macide’ninsamimiolmamasıihtimalininasıloldudaaklımagetirdim? Benimki aptallık! Kız ne bilsin? Benim ne çirkef oldugumu, ne haltlarkarıştırdıgımı,netehlikeleratlattıgımıneredenbilsin?Hermucrim{62}ruhluinsangibibendevehimleriminoyuncagıolmayabaşlıyorum.Magazadakiherifbenimyaptıgımıgormuş,hatta şuphelenmiş olsa derhal yakama sarılırdı. –Herhalde kılık kıyafetim pek itimatvereceksoydandegildi–Halbukibenevegelinceyekadaronuarkamdazannettim.Sonrabenibeklemektenbaşkakabahatiolmayan,benimkepazeliklerimin,ruhumunçirke ligininyuzume ve tavırlarıma vuran akislerini insanı aglatacak kadarmasum bir şekilde tefsireden, benim sırf parasızlık yuzunden bir tuhaf oldugumu soyleyen karıma ben nasılmuamele ediyorum. Zannediyorum ki, her şeyi bildigi halda benimle oyun oynuyor,zavallılıgımlaegleniyor.Eyvah!..Obenikurtarıptemizleyecekderkengalibabenonukendiruhumunkorkunçdunyasınaçekecegim...Fakat...Fakatbenimnekabahatimvar?Benhangifenamaksadın kurbanıyım sanki?Hiç... Bir kere parasızlıgın busbutun tesirsiz oldugununasıl soylerim?.. Her şeyin başlangıcı o... Sonra içimdeki bu melun şeytan... Her şeyi

Page 99: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

imkansızlıgınispetindebanacazipgosteren,beniolmayacak şeylerinhasretiylekavuranbu korkunç his... Ben ki butun omrumde hiçbir maddi arzu duymamayı kendime gururvesilesi yapmak isterdim... Bir kadın çorabı... Aman yarabbi... Bir çorap... Hayır... Boyledegil... Ben çorap falan istemedim... Orada garip, benim elimde olmayan bir şey oldu...Parmaklarımın teri... Insanın avcunda kayboluverecek kadar ince bir şey... Peki, nedenyerine bırakmadım? Muhakkak ki ruhumun benim gozumden kaçacak kadar uzakkoşelerinde bir şeytan saklı... Beni oyuncak gibi kullanıyor.... Bunları Macide’ye nasılanlatayım?..Suratımatukuruverir...Fakatbuolurmu?Herhangibirşeyiondansaklamakdogrumu?Benniçinonualıpburayagetirdim?Ruhlarımızınayrıtara larıkalacakolduktansonraniçinbukülfetegirdimveonunedenbuderdiniçinesoktum?..”

Duşunceleri dagılmaya, manasızlaşmaya başlamıştı... Bugunku hadiselerden sonrakafasınındogrudurustişleyecekhaliyoktu.Başınıkaldırdıvehalakarısınınavuçlarıiçindeduranelleriniçekti.Gozlerikaranlıgaalıştıgıiçinşimdikamaşmıyordu.Birazboyledurdu.Sonrayorgunyorgunkarısınabaktıvehiçbeklemedigi,bukadarvukuattansonraburuhhali içinde imkansız buldugu halde yuzundeki adalelerin kımıldamak ve gulumsemekistediklerinifarketti.Kendiniılıkbirsuyabırakırgibibuarzuyateslimoldu.

Macide’nin yuzu de derhal aydınlanmıştı. Buna ragmen henuz devam eden bir endişeifadesiherhalindenbelliolmaktaydı.Ömer’esokuldu:

“Herşeyi,butunkafandangeçenleri,butundertlerinibananezamansoyleyeceksin?”dedi.“Busbutunbanayabancışeylerduşundugunuvebunlarınelindekıvrandıgınıgoruyorum.Bunlarıuzaktanseyretmekhoşbirşeydeğil!”

Çok yumuşak ve tatlı olmak isteyen sozlerinde biraz, hatta bir hayli sitem bulunduguÖmer’inkulağındankaçmadı.Derhalkızacaktı.Kendinitoplayarak:

“Hakkın var... Sana her şeyi soylemek, butun munasebetsiz tara larımı onune dokmeklazım... Yalnız benden...” Burada bir muddet durdu ve kelime aradı. Nefret edersin,korkarsın, igrenirsin... gibi tabirler ona belki dogru, fakat çok şiddetli gorunuyordu. Herşeye ragmen, nefsi hakkında kullanacagı sozlerin olçusune dikkat ediyordu. Bir an içinbunun luzumsuzve saçmabirgururdangeldiginiduşunduvederhalkeskinve inatçıbirifadeilebütünkelimeleribiraradasıralayıverdi:

“Yalnızbendennefretedersin,tiksinirsin,korkarsın,diyecesaretedemiyorum!..”

Macideinanamayarakonabakıyordu.Yavaşça:

“Zannetmem!”dedi.Sonraizahetmekistergibiilaveetti:

“Böylekorkunçşeyleryapmışolacağınızannetmem!”

Omer’in derhal yuzu degişti. Bir muddet evvelki haşin tavrını alacaga benziyordu.Mırıldandı:

“Demekböyleşeyleryaptığımısanasöylerveinandırırsam...”

Devamedemedi.Genemunasipbirkelimebulamıyordu.Macidedeonunebakıyorveonayardımetmiyordu.

Uzunsurenbusukutdevamedecekgibiydi.Kapıvuruldu.Ikisibirdenbaşlarınıçevirdiler.

Page 100: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Hiçbirisi, “Gir!” demeden kapı aralandı ve Nihat gorundu. Omer yerinden kalkarak onadoğruyürüdü:

“Neistiyorsun?”

Nihatdurakladı.Sonragülerek:

“Pekkibarbiristikbalediş{63}doğrusu!..”dedi.

Ömerözürdilergibi:

“Hayırcanım,onuniçindeğil;geceyarısıbirşeymioldudiyemerakettim!”

“Negeceyarısı?Saatdahadokuzabilegelmedi.Seninlebirazkonuşmak,hattahanımefendimüsaadeedersebirazberaberçıkmakistiyordum!”

Macide’ye dondu. Genç kadın gozlerini başka tarafa çevirdi ve omuzlarını silkti. Omerkarısınabakmadan:

“Peki,geliyorum!”dedi.SonraMacide’yesordu:“Müsaadeedermisin?”

Macidebaşıylaevetişaretiyaptı.

İkigençhemençıktılar.

***

NihatdahamerdivenlerdeykenÖmer’inkolundantutarak:“Bizeparalazımazizim!..”dedi.

“Banadalazım!”

“Sanakeyfiniçinlazım...Bizegayelerimiziçin,yapacağımızişleriçinlazım!”

Sokaktabirkaçadımyürüdüler.Ömerdalgındı.Yavaşyavaşkendinitoplamayaçalışarak:

“Nereyegidiyoruz?”dedi.“Parabulmayamı?Adammısoyacagız?Evmibasacagız?”Sonradişlerinisıkarakgaripbirşekildegüldüvedahaziyadekendikendineymişgibimırıldandı:

“Bunlarıyapabilecekhalegeldimçünkü...”

Nihatonamerhametlebaktı:

“Senhiç fenabirçocukdegilsin!..”dedi. “Senden istifadeedilebilirdi.Hayatınıbusalakçagidiştenayırmanveonadahamanalıbiristikametvermen,dahabuyukhede lerinpeşindekoşman mumkundu... Fakat sen istemiyorsun... Sana acıyorum... Sen boyle postanekoşelerinde uç buçuk kuruşamemurluk yaparak ev beslemeye ugraşacak adammısın?”EliyleÖmer’inbaşınıdürttü:

“Bu kafa busbutun başka işler becerebilir... Sen kendini ziyan ediyorsun, halbuki bunahakkın yok!..Madem ki herkes gibi degilsin, onlardan daha akıllı, daha ustunsun, onlarahukmetmekhakkın,hattavazifendir.Yalnızbunuistemenlazım.Herşeyifedaedebilecekkadarşiddetle istemenvebutunarzularınıbir tekgayeye: Insanlarahukmetmek,onlarınbaşına geçmek gayesine hasretmen lazım. Sonra senin gibi hayallerle, çocukça, dahadogrusukadıncahislerleugraşmakdainsanıberbateder.Hayatınınasılolupdabirkadınabagladıgınaşaşıyorum.Kadınbiroyuncaktanbaşkanedir?Erkek,tammanasıylaerkekol...Erkeksert,haşin,acizhislereyabancı,sadecekuvvetetapanmahluktur.Dunyayabizimgibi

Page 101: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

insanlar kendi kafalarında tasavvur ettikleri şekli vermeli ve koyun surusunden farkıolmayanhalkisesadecetabiolmalıdır.Bunusabit ikirhalindekafanayerleştirirvemaddi,manevi butun kuvvetlerinle bu yolda çalışırsan muhakkak gayene varırsın... Muvaffakolmamakihtimalipekazdır;belkidehiçyoktur...”

Omeronayandanbirgozattı.Nihat’ınbukadarkendindengeçerekzırvaladıgını ilkdefagörüyordu:

“Hastamısınkardeşim?”diyesordu.

Nihatonungırtlağınasarılacakgibiellerinikaldırdıvehomurdandı:

“Aptal.Bendeseniadamyerinekoydumdakonuşuyorum.Senbizimaramızagiremezsinki?”

Ömerbuistihfaf{64}dolusözlerdenalındı:

“Ne munasebet!” dedi. “Yalnız senin gibi sogukkanlı bir insanın bu derecehararetlenmesine şaştım! Ne malum, belki ben de senin ikirlerinden birçoguna iştirakediyorum?”

“Ciddimisöylüyorsun?”

“Nebileyim?Herkestendahaustunolmakfenabirşeydegil...Fakatbumeseleleruzerindehiçduşunmedimki!..Bence insanlarahukmetmekarzusumanasızdır...Etrafımızokadarçirke ledoluki, temizkalmakiçinbir tekçarekendidunyamızaçekilmekvemuhitle,hiçolmazsamanen,alakamızıkesmektir!”

“Sus,geneomanasızhulyalarınabaşladın!..Nasılalakanıkesersin?Topragabaglıoldugunuunutmavebenimlekonuşurkenlütfenesrarkeşçefikirlerinikendinesakla!”

Omer uzun zaman cevap vermedi. Nihat kendi sozlerinin ona tesir ettigini zannediyor,halbukiÖmerbuandabüsbütünbaşkaşeylerdüşünüyordu.

“Hakikatençirkefmahluklarız!Neyuzle,hangicesaretletemizkalmaktan,kendidunyamızaçekilmektenbahsediyorum?Ben... Ben...Ne suratla?.. Sonra buNihat neler yumurtluyor?Onunhersaçmalıgınıbilirdimama,buyuklukdelisioldugunuşimdiogreniyorum.Dunyayahukmetmeyehazırlanıyormuş!Dunyakim?..Bendenbaşkadunyavarmı?Herkesinbirtekdunyası vardır, o da kendisi... Ust tarafıyla alakadar olmaya bile degmez... Zeki olmak,kuvvetlikafavebilgisahibiolmakneyeyarıyor?Biziistedigimizsaadetegoturemediktensonra...Zekamızolmasadahaiyiydi.Otlar,hayvanlar,bulutlarvekayalargibiyaşamakbanadaha saadet verici, daha yorgunluksuz, daha manalı geliyor... Fakat bunları Nihat’asoylemenin faydası yok... Benden ne istedigini ogrenip eve doneyim... Macide merakediyordur!”

Birdenbireyüreğiçarpmayabaşladı:

“Benneyaptım?Eyvah!..Neutanmazveduşuncesizadamım!..Benibekleyenkarımıbinturluse ilşuphelerleşaşırttım,kendiruhumunpistara larındanonumesuletmeyekadarvardım,sonra,birsozlegonlunubilealmadanbuserseriyeuyuptekrardışarıfırladım.Beniyemeğebekliyordu.Kırmızıabajurunaltındakarşıkarşıyaçayiçecektik...Parasızlığımızdanbahsedip biraz uzulecek, birbirimizi avutmaya çalışarak biraz guluşecek ve nihayet

Page 102: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

birbirimize sarılarak yarı aç midelerimizle yataga girecektik.. Butun bunlar Nihat’ınsaçmalarınıdinlemekten...magazacamekanlarınakurtlargibiparlayangozlerlebakmaktanveçılgıncaarzularınoyuncağıolmaktaniyidir...Neişimvarbenimburada!..”

Nihat’adöndü:

“Benevedönmeliyim.Macideyemeğebekliyor!”dedi.

Nihatonukolundanyakaladı:

“Senbenimen iyiarkadaşımsın,Omer!”dedi. “Ister ikirlerimikabulet, isteretme,banayardımetmelisin...Bizeparalazım!”

“Delirdinmi?Benimparabulabilecegiminasıltahminedebilirsin?Sonrabuparayınereyesarfedeceksiniz?”

“Okadarderinsorma...Yalnızsenbiliyorsunki,birtakımmecmualarveufaktefekdeolsakitaplarneşrediyoruz...Gençlikbizimleberaber, fakat fakir!Çokkerebukitaplarıbedavavermeye mecbur oluyoruz... Mecmualar ayda bir hiç olmazsa birkaç yuz lira eritiyor...Halbuki susamayız... Duşmanlarımız var, onları cevapsız bırakamayız... Insaniyet, hak,adalet gibi sozlere dayanarak gençligi zehirlemek isteyen cereyanlarla mucadeleyemecburuz...Bunlarınhepsiparaileolur...Senbizeparabulabilirsin...”

Ömeronunsözünükesti:

“Bir suru mecmua çıkardıgınızın farkındayım... Bereket versin ben aranızdan ayrıldım.Fakatetrafınatopladıgınobiçaredelikanlılar,imzalarınımatbu {65}olarakgorebilmekiçin,babalarından aydan aya gelenbirkaç kuruşu sanamemnuniyetle verirler!Nediyebaşkayerlerebaşvuruyorsun?..”

“Bırakgevezeliği!..Harçlıktanartırmaparaylaciddiişyürümez...”

Birazdurdu,sonrakararvererekÖmer’iomzundanyakaladı:

“Şuseninveznedarbizeparabulabilir!”

“Kaçık!”

“Obizeparatedarikedebilir...Hemdeistediğimizkadar...Beşyüzlira...binlira...”

“Hemenyarınarzunuzukendisinesoylerim...Bankadanalır,istediginizyerebırakır.Yalnıztehditmektubunuyazıpbanaverin...”

“Nezannettinya?Elbettetehditedeceksin...Onuniçinbuyukbirfedakarlıkdegilki...Haikiyuzlira,haikibinlira...Hepsiihtilas,{66}hepsiaynıceza...Vazifesindekaldıgıkardır...Boyleşeyler bazan senelerce, bazan hiç meydana çıkmayabilir... Fakat biz onu ihbar edersekderhalgider.Anlıyormusun?Bufenabirhareketdegildir...Çunkukendişahsimenfaatimiziçin yapmıyoruz... Bunu adi soygunculukla karıştıracak kadar sersem degilsin herhalde...Unutmaki,bizyuksekbirgayeiçinvasıtabulmayaçalışıyoruz,kendiadiihtiyaçlarımıziçinmendil,çorapalmıyoruz!”

Omerbirdenbiresapsarıkesilerekarkadaşınıyakaladı.Caddenin ışıklanaltındaparlayanyüzünüonayaklaştırıpgözlerininiçinebakaraksordu:

Page 103: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Nereden biliyorsun? Rezil!.. Ne zamandan beri benim peşimdesin? Anlaşıldı... Senveznedarıdeğil,benitehditetmekniyetindesin!..Amayağmayok!..”

NihatşaşkınbirhaldedurakladıvesapsarıyüzüanişekildeterleregömülenÖmer’ebaktı:

“İtirafederimki,şuandasenianlamıyorum...Şimdibensorayım:Hastamısın?”

Ömergözleriniyereindirdi:

“Bırakbeni...Hastayım...Evedöneceğim!”diyehomurdandı.

Nihatısraretmedi.Arkadaşınınhalionukorkutmuştu.Sadece:

“Sozlerimi unutma, uzerinde duşun!.. Hayatta kendine layık olan mevkii almak için herturlu çareyebaşvurmakmeşrudur.Modası geçmişahlakkaideleriniunut!..”dedi veeliniuzatmadanayrıldı.

Omer bir muddet onu arkasından seyretti. Beş on adım ilerideki kahvelerden birinegirdigini gordu. Orada camekanın arkasında oturan kır saçlı bir adam derhal yerindenkalkarakNihat’ıkarşıladıvekendimasasınaçağırdı.

Omer,buadamın,birmuddettenberiNihat’la sıkı fıkıahbaplıkedenmahut tatarsuratlıherif oldugunu gordu. Geçenlerde bir yerde ismini de soylemişlerdi, fakat şu andahatırlayamıyordu. Onu yakından tanıyan biri, umumi harpten sonra dunyanın muhtelifyerlerinde teşekkul eden ve birkaç ay veya birkaç sene sonra batan kuçuk ve uydurmadevletlerdenbirindereislik,yahutnazırlıkyaptıgınıveozamandanberiserguzeştleriçindeşuradaburadadolaştıgınıanlatmıştı.Omer,Nihat’ınbuadamlanealışverişiolabileceginidüşünerekevinyolunututtu.

Page 104: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XVIIMacide’yleOmer’inhayatıbirkaçgundahabir fevkaladelikgostermedengeçti.Omersongunlerin buhranından kendini toplamak ister gibi bir sukut ve dalgınlık içindeydi. Onunhallerindeki anlaşılmaz tara ları, garip, hiddet ve huzun nobetlerini mazur gormek veaslındafevkaladeiyibirinsanoldugundaşupheetmedigidelikanlıyaherhangibirşekildefaydalıolmakisteyenMacide,butunzekasıvedikkatiyleonuavutmaya,sıkıntılıhayatlarınıkocasınabirazümitdolugöstermekiçinçareleraramayaçalışıyordu.

Fakat,hiçbeklemedigibirhadisekafasınıveruhunualtustettivegozlerinibirmuddetiçinOmer’denayırmasınasebepoldu.BirakşamustuOmereveerkendonmuşu.Yuzuguluyorve gozleri, verilecek iyi haberi olan bir insan gibi parlıyordu. Macide onun bu halindenbirtakımbüyükmüjdelersezmekistedi,hattaÖmer:

“Bu akşam yemek yemeyelim... Arkadaşlarla hep beraber saza gidecegiz... Davet ettiler!”dediğizamanbirazdahayalsükûtunauğradı.Bunusaklamayarak:

“Bendahabaşka,dahasevinçlibirhaberinvarsanmıştım!”dedi.

Ömerbusözeiçerledi,fakatsonrakarısınınhaklıolduğunudüşünerekgüldü:

“Dahaneolacak!..Sengalibabenimmüdürlüğeterfiimibekliyordun!”

“Hayır...Bilmem...Kimlerlegidiyoruz?”

“Oldukçakalabalık...Beni şugeçenlerdegordugunProfesorHikmetdavet etti. ‘Buakşamsaza gidecegiz, sen de gel!..’ dedi. Ben paramolmadıgını soyledim, hemen azarladı: ‘Bakettigi lafa!.. Hanımefendiyle beraber misa irimsiniz!..’ dedi. Ben bu heriften hoşlanmamama,iyibirinsanolduğudainkâredilemez.Hadi,hazırlan!..”

Macide bavulunda getirip şimdi aynalı dolaba sıra ile astıgı uç kat elbisesinden birini,vişneçurugurengindeveyakasıkadifeparçalarıylasuslubiryunluelbiseyigiymeyekararverdi.Yazortasındayunlugiymekbirazgaripolacaktı, fakatBalıkesir’denburayageldigizaman kış başlangıcıydı ve yalnız bumevsim için elbise diktirmiş ve satın almış, yazlıkelbiseparasıistemeyevakitkalmadanmalumvakalarbirbirinikovalamıştı.

Içiniçekerekbukadifelientariyigiydiktensonrabiriskemleyeoturdu;bacakbacakustuneattıvefevkaladebiritinaileçoraplarınıdikti;bunlarıgiyerkentopuklarınıaşagıyaçektiveböylecedikişliyerleriniskarpindendışarıdakalmamasınıtemineçalıştı.

Saçlarını ıslatmadan taradı. Mevcut bir tek şapkasını eline alıp garip garip seyrettiktensonra başı açık gitmeye karar verdi. Beraberce çıktılar. Ortalık yeni kararmıştı. Vaktinhenüzerkenolduğunudüşünerekbirazcaddelerdedolaşmayakararverdiler.

Kalabalıkcaddedenayrılıpbirazdahageniş,birazdahaagaçlıvebirazdahatenhayerleregelince yaz mevsiminin bunaltıcı sıcagında da guzellikler bulunabilecegini fark ettiler.Ömermırıldandı:

“Niçinsıksıkçıkıpgezmiyoruz?Benpostanede,senmadamınyemekkokulupansiyonundatıkılıpkalmaktançürüyeceğiz...Herakşambirazdolaşmalı!”

Macidecevapvermedi.Omer’inyuzunuyandanseyretmeyedalmıştı.Onuikiaykadarevvel

Page 105: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

gordugu ilkgundenbuanakadarbaşındangeçenlerisuratlebirdahayaşamak istiyordu.Yanında yuruyen ve bir zamanlar kendisini sarhoş eden sesiyle konuşmayabaşlayanbudelikanlıyanekadarbağlıolduğunuhissetti.

Saçlarıgenealnınadokulmuştu.Gozluklerigenekirlivekonuşandudaklarıgeneguzel,çokguzeldi. Her şeye, bu kısa beraber hayatın ogrettigi butun guçluklere ragmen onuadamakıllıseviyordu.Herhangibirsebebinkendiniondanayırabileceginitasavvuretmekbileelindedeğildi.Kendikendine:

“Bu çocugun tahammul edilemeyecekhiçbir fenalıgı olamaz.Benonunher yaptıgını hoşgorebilirim...”diyordu.TekrarsukutadalmışolanOmer’inkolunusıktı.Gozgozebakıştılar.Heyecanveistektengençkızındudaklarıtitriyordu.Ömerhiçbirşeyinfarkınavarmayarak.

“Ee!..Epeydolaştık;artıkgidelim!”dedi.

Taksim’le Harbiye arasında sıra sıra dizilen sazlı bahçelerden birine girdiler. Uzun vekumlubiryolugeçtiktensonrakulaklarınaha ifbirvızıltıvesonraincebirkadınsesigeldi.Ortalıgı papatya tarlası gibi kaplayan beyaz ortulu teneke masaların etrafı irili ufaklı,kadınlıerkeklibir insankalabalıgı iledolmuştu.Genişkenarlı şapkalarınıbeyazeldivenlielleriyleduzeltmeyeveetrafıgozdengeçirmeyeçalışanşişmanveyaşlıkadınlarınyanındaon uç on dort yaşlarında mahcup, fakat bazı hallerinden hayatı, hatta annelerinden vebabalarından iyi bildikleri anlaşılan genç kızlar oturuyorlar ve icabına gore çocukça,icabınagorehanımcacilveleryapacakkadarhunerliolduklarınıispataçalışıyorlardı.Dahaufak yaştaki oglan çocuklar can sıkıntısından ve arsızlıktan ya annelerine, ya ablalarınamusallatoluyorlardı.Erkeklerise,sazdinlemeyeaslavakitbulamayarakveyabunaluzumgormeyerek,habiregarsonuçagırıyorlar,boyunlarınıuzatıpetrafıaraştırıyorlar,elleriylemeçhul istikametlere işaret ediyorlar, ara sıra, herhalde yorgunluk fasılalarında,onlerindeki hesap pusulasını dikkatle ve bir daha gozden geçiriyorlar, ani bir şuphe ilesofrahalkına:

“Baksanıza!..Bizkaçporsiyonkaşar getirtmiştik?”diye soruyorlar ve cevapbeklemedentekrarhesappusulasınaveyagarsontaharrisinedönüyorlardı.

Bekarlardanibaretbazımasalardavaziyetdahabaşkaydı.Kafayıçekenherkesşahsınadairbir lafaçmış, alabildigineanlatıyor, falanhanendeylegeçirdigimaceraya,arkadaşcanlısıoldugunaveya ilanhergeleyenedenkızdıgınadairkitapdolusu tafsilat veriyordu.Vakithenuzpekgeçolmadıgı içinekseriyetgevezelikedenlerdeydiveagıragırkafasallayarakarkadaşınıdinlergözükenilerimerhaledesarhoşlarapektesadüfedilmiyordu.

Buraya saz dinlemek için gelmiş hissini verenler, çalgı çalanların hemen burnunundibindekibirkaçmasayıişgaledenyaşlıcazatlardı.Beyazsaçlarınıihtimamlataramışolanve kibar kibar içen bu efendi kılıklı adamlar bazı şarkılar çalındıgı ve soylendigi sıradagozlerinikapayarakhatıralarındenizinedalıyorlarveherşarkıdansonra,ihtiyarlıktanustkısımlarınılekelerveçillersaranelleriyleuzunuzunalkışlıyorlardı.

MacideileÖmerbulunduklarıyerdenetrafabakınarakkendilerinidavetedenlerinmasasınıaradılar.Hiçbirtanıdıkçehregorunmuyordu.Birkaçadımilerlediler.Sıkışıkmasalarınveiskemlelerinarasındangeçerkengarsonlaronlarımevcutolmayanmasalaraişolsundiyedavetediyorlarvederhalortadansıvışıpgidiyorlardı.Ömer,Macide’ye:

Page 106: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Galibahenüzgelmemişler!”dedi.

Karısı:“Bubahçeolduğunuiyibiliyormusun?”diyesordu.

“Herhalde...Aklımdaböylekalmış!..”

Busıradauzakta,sazınhemenonundeoturankalabalıkbirgruptanbirisikalkarakonlaraelinisallamayabaşladı.ÖmerderhalMacide’yidürttü:

“Buradalar galiba... Bizim şair Emin Kamil işaret ediyor. Haydi, oraya dogru bir hamleedelim!”

Karıkocayaklaştıklarısıradaonlarıçagırangruptabirhareketoldu.Dortbeşmasanınyanyanagetirilmesindenhasılolanuzunsofrada ikikişilikbiryeraçıldı.Macideoradakileretekertekertakdimedildi.Garsonlarayenikadeh,çatalvesaireısmarlandı.Omerkendisinegösterilenbuikramahayretediyordu.Teşekküredengözlerleetrafınabakındı;hepuzaktanyakındantanıdıgıkimselerdi.YalnızProfesorHikmet’inyanındaoturaniriyarı,ablakyuzlu,lacivertelbiseliveelmaskravatignelizatıhiçgormemişti.Hakimanekonuşmasıvesaçlarıdokulmuşbaşınıarasırasoleliylesıvazlamasımuhimadamoldugunugosteriyordu.OmersağtarafındaoturanmuharrirİsmetŞerif’e:

“Kimbuzat?”diyesordu.

BirşeyecanısıkılmışgörünenvemütemadiyenönünebakıprakıiçenİsmetŞerif:

“Tanımıyormusun?MuharrirHüseyinbey...”dedivebaşınıçevirdi.

Omer, muharrir Huseyin bey diye birini hatırlayamadı. Solunda ve Macide’nin otesindeoturanProfesörHikmet’edöndü:

“Kimbuadamyahu?”

ProfesörHikmetyanındakimühimzataduyurmakistemeyerek:

“Demintanıştırdıkya!”dedi.Sonra,dahayukseksesletafsilatverdi.Omerbirazduşundu.Bu Huseyin imzasını bazı gazetelerde agırbaşlı edebiyat tenkitlerinin ve estetikmakalelerinin altında gordugu aklına geldi. Fakat asıl şohreti, daha dogrusu kudreti,muharrirliginde degil, işgal ettigi muhim mevkideydi. Butun konuşmalarında vehareketlerinde buyukçe bir memur olmanın verdigi salahiyet ve hurriyet kendinigosteriyordu.Hersozunu,karşısındakileresilahtantecritedenbirgulumsemeilebitiriyorvekendisineyapılanitirazlarıdinlememeksuretiyleretvecerhediyordu{67}.

Etrafındakilerin haline bakılacak olursa, bu akşam sofranın agası oydu. Garsonlara sertemirler veriyor, sazın on tarafında oturan bir kemancı ile bir hanendenin selamınımühmel{68}birbaşişaretiyleiadeediyorveyanındakilereikidebirde:

“Neduruyorsunuzcanım,içsenize!”diyeikramdabulunuyordu.

Sofrada konuşanlar grup grup olmuşlardı. Herkes yanındakine bir şey fısıldıyor ve kıkırkıkır guluyordu. Profesor Hikmet, Macide’ye birtakım ciddi meselelerden bahsediyor:“Neredeokudunuz?Pederiniznecidir?Istanbul’unasılbuluyorsunuz?”gibiagırbaşlısuallersoruyordu.ÖmerlafolsundiyeİsmetŞerifedöndü:

“Buakşamkidavetneredençıktı?”

Page 107: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Ötekiaynıcanısıkılmıştavrıylacevapverdi:

“Huseyinbey udebayı{69}davetetti.Malumya, iki senedenberi şuradaburadaneşrettigimakalelerinibugunlerdekitaphalindetopladı.Kalemsahiplerinehoşgorunupiyitenkitleryazdıracak... Bunun illeti de bu... Aldıgı yuzlerce lirayı adam gibi yemez de edebi şohretuğrundaharcar...”

Macide,ProfesorHikmet’insozlerinebirerkelimeliknazikcevaplarverirkenbiryandandaetrafınıgozdengeçiriyorvearasırasazabakıyordu.Oradaikisırahalindedizilmişduranbirkaç esmer çalgıcı ile birkaç boyalı hanım hiç durmadan bagrışıyorlardı. Gorunuşenazaran, bahçenin asıl yıldızı olan ve ismi elektrikli ilanlarla kapının uzerinde parlayanmeşhur ses kraliçesi Leyla’nın gelmesinehenuz vakit vardı.Onun şarkılarından evvel vesonra geçen zamanı doldurmak için yapılan fasıllar, çalanları ve soyleyenleri hattadinleyenlerkadarbilealakadaretmiyordu.Hanendelerbirbirleriyleşakalaşıpguluşuyorlar,kemanayayını çekerkenseyircilerdenbirini selamlıyor,kanunibireliniyeleginincebinesokupufakparalarınıkarıştırıyordu.

Bir aralık saz durdu. Şarkı soyleyen kadınlar, kırmızı, yeşil, kanarya sarısı tuvaletlerinisürüyerek,kenardakitahtamerdivendenindilervebüfedekayboldular.Diğersazendelerdealetlerinikutularına,torbalarınayerleştiripçekildiler.Herhaldefasılarasıolacaktı.

Lakayt gozlerle onları seyredenMacide birdenbire sapsarı kesildi. Kendini tutamayarakÖmer’inelineyapıştı.DüşüncelerinedalmışolanÖmer,sıçrayaraksordu:

“Nevar?Neoldun?Üşüyormusun?

Macidekendinitoplamayaçalışarak:

“Galiba...”dedi.“Havabirazserin!..Dahanekadarkalacağız?”

“Durbakalım...DahaLeyla’yıdinleyeceğiz!”SonraMacide’ninelleriniovuşturarak:

“Sakıncanınsıkılmasın...Senherhaldealaturkadanhoşlanmazsın,amabukadınguzelhalkhavalansöyler...Bunlarındakendinegöregüzeltaraflarıvar!..”

Macidegözlerinimuayyenbirnoktadanayıramayarakmırıldandı:

“Yok...Yok...Benhalkhavalarımdan,hattaalaturkadançokhoşlanırım!..”

Sazheyetininbirazevvelboşalttıgısahnedebirtekkişikalmıştı.Engeridevearkasıhalkadonukolarakpiyanoçaldıgıiçinkimseninfarketmedigi,uzunboylu,siyahelbiselivezayıfbir genç, notaları toplayıp bir kenara bıraktıktan sonra aşagıya inmiş, muharrirlerinsofrasınadoğrugelmeyebaşlamıştı.

Ömerkarısınınellerinibırakarakotarafaseslemdi:

“Bedri!..Bedri!...Buraya...”

Siyahelbiseligenç,Omer’inbulunduguyerebaktıvebirandurakladı.Macidedegozleriniotarafadikmişti.Yuregiadamakıllıçarpıyordu.Gozlerindebirbulanıklık,başındabirugultuvardı.Omer’inkolunasımsıkıyapıştı.Fakatbirdenbirekendinisilkerekgozleriniaçtı.Nemunasebet! Bunda heyecana duşecek ne vardı? Neden korkuyordu. Hiç! Omer’densaklanmasıicapedecekbirşeyvarmıydı?Hayır!..Karşıkarşıyagelinceyuzlerinikızartacak

Page 108: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

birvakageçmişmiydi?Asla!..Ohaldebutelaşahiçlüzumyoktu.

Bedriuzunboyu,birhaylizayı lamışolmasınaragmenhalagulumseyenablakyuzu,birazmahcuptavrıyla,sofradakileretekertekerselamvererekyaklaştı.Omer’inelinihararetlesıktı.SonraMacide’yihayretlesüzerek:

“Sizburadamısınız?”dediveonadaeliniuzattı.Macide,Bedri’ningözlerininiçinebaktıve:

“Evet!”dedi.

Ömersordu:

“Karımıtanıyormusun?Nereden?Konservatuvardanmı?Senorayadagidiyormusun?”

Bedrisükûnetle:

“Hayır...Oradandeğil...Balıkesir’detalebemdi...Şukadarcıktı!”

Veeliyleononikiyaşındabirçocukboyugösterdi.

Macidehafifbirgülümsemeyleitirazetti:

“Yok,okadardadeğil...Onaltıyaşındaydım.Dahaaradanikisenebilegeçmedi!”

Ömer,Bedri’yiceketinineteğindençekerek:

“Otursana!”dedi.“Nasılsın?Annennasıl?Ablaniyicemi?”

“Hepbildiğingibi.”BirmüddettereddütettiktensonrayangözleMacide’yebakaraksordu:

“Nezamanevlendiniz?”

Ömerdüşündü.Sonra:

“İkiaykadaroldugaliba...ÖyledeğilmiMacide?”dedi.

Bedri’ninbirazdurgunlaştıgı, her zamangulumseyenyuzune çocukçabir huzun çoktuguMacide’ningozundenkaçmadı.Uzunzamandanberiaklınagetirmedigibudelikanlıyakarşıderinbirmerhametvealakaduyduveonuzannettigigibitamamenunutmamışoldugunubirazdahayretleanladı.BusıradaBedri,Ömer’insuallerindenkurtularakMacide’yedöndü:

“GeçenlerdeBalıkesir’eugramıştım...Mektebidedolaştım.Bizimmuzikodasınagirincesizgozumunonunegeldiniz...Hocalıkgaripşey...Insannekadarbumeslektenkaçmakisterseistesin, ayrıldıktan sonra talebelerine ait hatıraların tesirinden kendini kurtaramıyor...Adetagözlerimyaşardı.Nasıl?..Piyanoyaçalışıyormusunuz?”

“Evet...biraz...Buradakonservatuvaragidiyorum.Sizartıkhocadeğilmisiniz?”

Bedri,ablasıhastaolduguiçinIstanbul’danayrılamadıgını,buyuzdenkendisinimeslektençıkardıklarını anlattı. Şimdi geceleri bubahçedepiyano çalmakve gunduzleri de tek tukhususidersvermeksuretiylegeçiniyordu.

“Çalışacakvakitbulamıyorum.Heleburadaçalışmak,intiharetmektenfarklıbirşeydeğil!”

MuharrirIsmetŞerifbunevimunakaşalardasukutetmeyişanınayediremedigiiçinderhaldüşüncelitavrınıbiryanaatıpsözekarıştı:

Page 109: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Sizde de mi bu manasız alaturka duşmanlıgı? Dogdugumuz andan beri kulaklarımızıdolduran,ilksesahengiolarakkafamızayereden,birhususiyetivebirklasigioldugundanşuphebulunmayanbuyerlimuzik,buozmalımızsizedemiistihfafa{70}layıkgorunuyor?..Bumuzigiyakından,ruhundankavramayanbirinsanın,nekadarbuyukistidadı,nekadarmuthiş bilgisi olursa olsun, kuvvetli, yerli ve sizin istediginiz gibi modern bir muzikyaratmasınaihtimalvarmıdır?Heryazımdabunları...”

Bedri daha fazla tahammul edemeyerek tatlı bir gulumseme ile karşısındakinin sozunukesti:

“Buyuk ustadım!”dedi. “Hafızanızpekzayıfgaliba!..Dahageçengunbumeselehakkındakonuşmuştukvebusoylediklerinizi sizebenanlatmıştım.Şimdiaynışeylerinbanakarşımudafaası luzumsuzdegilmi?..Bumevzuutazelemeyelim.Benhiçbirmuzigin, içerisindeguzel, kuvvetli, heyecanlı tara lar bulunan hiçbir sanat şubesinin şekil mulahazaları{71}yuzundenduşmanıolamam.Sanatbirifadedir;herdevir,hermedeniyetbaşkaturluduyarvepektabiiolarakbaşkaturluifadeeder.Benceeniptidaizencimuzigibilesanateseridir.Kaldı ki, bizim alaturka dedigimiz şeklin bir tekamul seyri, fevkalade incelmiş vemukemmelleşmiş tara ları vardır. O ruhu ve omedeniyeti bırakırken onun ifade şeklinimuhafazaedecekdeğiliz,lakintopyekûninkârdaancakbarbarlarınkârıdır.Benimnefretimburalardaçalınanşeylere!...Bunlaralaturkadegil,bunlaralafrangadegil,herşeydenevvelmuzikdegil...ŞarkveGarpmuziginibirbirindenayırmayaçalışmadanevvelherikinev’iniyisini kotusunden ayırmaya çalışmalıyız... Otuz kırk seneden beri bumemlekette yarımsayfalıkbileguzelbesteyazılmamıştır.Buralardaçalınanlarbayagılıgın,ademiiktidarın {72}

ifadesidir!”

İsmetŞerif,karşısındakinibirkabahatesnasındayakalamışgibihararetlendi:

“Nedemek?..MeselaLeyla’nınokuduğuhalkhavalarınıdabeğenmiyormusunuz!”

“Begenmiyorum... Bu havalar yerindeyken guzel. Fakat piyasa agzı şarkı soylemeyealışanlarıngırtlagındanbutuniptidaivehasguzelliklerinikaybederekfırlıyor...Sizeonlarısevdiren,busuikastaragmenmuhafazaedebildikleriozlutara larıdır...Sonraşunudailaveedeyim: Bunlar hiçbir zamanmukemmel sanat eserleri degildir. Bunlar, ancak sanatkarmalzemesidir... Iki telle çalman halk havalarını oldugu gibi alıp piyano ve klarnetrefakatindesöylemekcinayettir!”

Saz heyeti tekrar yerine geçmişti. Bahçeyi dolduranlarda gorulen bir kıpırdama, seskraliçesiningeldiğinianlatıyordu.Bedriyerindenfırladı:

“Başka zaman konuşuruz!” dedi. Sonra Macide’ye dondu: “Kusura bakmayın. Hassastarafımadokundular.Allahaısmarladık!”

Ömeronunelinibırakmadan:

“Bizegelsene...”dedi,“aynıyerde,benimeskipansiyondaoturuyoruz!”

Bedri: “Peki, peki, muhakkak gelirim!” diye ayrıldı. Suratli adımlarla karşıdaki kerevetegiderek piyanosunun başına geçti. Biraz sonra da uzun boyu, pembe renkte tuvaletiylehanende Leyla gorundu. Agır agır, etrafına tebessumler saçarak masaların arasındangeçiyorveenaşagıyarımkiloaltınbileziktaşıyansoleliyleboyalıvekıvırtılmışsaçlarınıduzeltiyordu. Tahta basamakları çıkarken butun bahçede muthiş bir alkış koptu. Leyla

Page 110: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

gayetkibarreveranslarlahayranlarınıselamladı.Arkasındangelengarsondaninciişlemelipembe çantasını aldı ve omuzlarındaki ince tul pelerini ona verdi. Başıyla saza kısa birişaretyaptıktansonraellerinimemelerininbirazaltındakavuşturarakyanıkveguzelbirhalkşarkısınabaşladı.

Sesigayetgurduvehiçdefenasoylemiyordu.Bahçedekiagaçlarınyapraklarınıtitretereketrafa, ta uzaklardaki denize kadar yayılıyormuş zannedilen bu Orta Anadolu havasınınbirçoksertvehaşinyerlerinipiyasaşarkılarıtarzındayumuşatmasına,onaaslındamevcutolmayanbeyliknagmelerilaveetmesineragmen,sesinintatlılıgıvesoyleyiştarzındagaripbirhuzunveteslimiyetbulunması,dinleyenler uzerindeçokkuvvetlibirtesiryapmasınasebep oluyordu. Herkes, belki şarkının belki de umumi alakanın tesiriyle, susuyor vedinliyordu. Oturdukları iskemlelerde uyuklayan kuçuk çocuklar gozlerini açarak şaşkınşaşkınbakınıyorlardı.

Leylabirkaçparçadahasoyledi.Alkışıntesiriylebazıhavalarıtekraramecburoldu,nihayet“Yaşa!... Bravo!” sesleri arasında sahneden çekildi. Orada hurmetle bekleyen garsondanpelerininialıpçantasınıgeneonateslimederekbüfeyedoğruyürüdü.

Udebamasasınıbirsessizliksarmıştı.Huseyinbeyikramınıkesmiş,bedavarakıyıfazlacakaçırandavetlilertefekküredalmıştı.

ÖmerlafolsundiyeyanındakiİsmetŞerif’esordu:

“Yahu,sendebuakşambirdurgunlukvar!Neoldu?”

Muharriromuzlarınısilkmekleiktifaetti.

KarşılarındaoturanşairEminKâmil:

“Nediyedurupdurupadamcağızındamarınabasıyorsun!Bugünlerdedertliişte!”dedi.

İsmetŞerifsarhoşgözlerinimüthişbirkinledoldurarakarkadaşınabaktı:

“Kaparmısınçeneni?”

EminKamil guldu. Butunmasahalkı canlanmıştı.Herkesheyecanlı bir hadise çıkmasınıbekliyormuşgibiydi.ÖmersolundakiProfesörHikmet’eyavaşçasordu:

“Benepeyzamandırgazeteokumuyorum...Aralarındabirmünakaşafilanmıgeçti?”

Profesor Hikmet, “Ehemmiyetli bir şey degil!” demek isteyen bir el hareketi yaptıktansonraaynıseslecevapverdi:

“EminKâmil’inbuişlebiralakasıyok...Sadeceoğlanıkızdırıyor!”

SonraIsmetŞerif ’inişolsundiyemeşhurromancılardanbirineçattıgını,aralarındamuthişbir sovuşme başladıgını, nihayet bu romancının, birtakım vesaik{73} neşrederek, IsmetŞeri inbabasınınzannedildigi gibipekkahramancavefatetmişolmayıpduşmana teslimolmayagiderkenarkadanvuruldugunu iddiaettiginianlattı.Bundansonraaradakiedebimunakaşadahaziyadeinkişafetmişveherikitarafhasmınınhususihayatınadairbutunbildiklerinivebildiklerindenogrendikleriniortayadokmuş.Birisi,“Seninbabankahramandegil, haindi!” diye şahitli ispatlı iddialarda bulunurken digeri de, “Senin annenin birzamanlar ilancaileuçsene,sonrafalancailebeşsenegayrimeşrusuretteyaşadıgıpoliste

Page 111: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

mukayettir!”{74}demiş.Boyleceherikisidebirbirlerininedebiyatve ikirkıymetlerininsıfırolduğunuispataçalışmışlar...

Ömerbunlarıdinlediktensonra:

“Pekiama,EminKâmil’eneoluyor?”dedi.

“O da kavga kızıştırıyor... Maksat vakit geçirmek. Fakat beriki fena içerlemiş. Şimdikarşısındakininkafasınabirsürahigeçirirseenfesolur!”

Macide,Ömer’idürterek:

“Haydiartıkkalkalım!”dedi.

Ömerkarısınınyüzünebaktı:

“Neoldun?Midenmibulanıyor?”diyesordu.

“Hayır...Şey...Galibabiraz...”

Page 112: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XVIIIMacide, bir muddet sonra duşundugu zaman, Omer’le aralarındaki munasebetin nasılsüratledeğiştiğinibirtürlüvazıh{75}olarakhatırlayamıyordu.

Omer’i seviyordu. Bundan şuphesi yoktu. Hatta belki de bu sevgide vucudunun rolukafasınınrolundendahabuyuktu.Kocasınınseyrektıraşolanyanaklarınıokşarken,yahutonun biraz kalınca ve bir çocuk dudagına benzeyen dudaklarını dikkatle seyrederkenderisindegaripurpermelerduyarvekollarınıutanautana,fakatkendisindenhiçummadıgıbirhararetle,onunboynunasarardı.

Ona baglılıgı yalnız bu sevgiden dogmuyordu. Macide birkaç aylık beraber yaşayışlarıesnasındaOmer’innekadarçokzayıf tara larıbulundugunusezmişti.Kocasıher şeydenevvelbiranlıkarzularınzavallıbiroyuncagıydı.Beraberalışverişegittiklerizamanbilebuhuyuhemenkendinigosterir,çay incanıalmakiçingirdikleribirdukkandaalacalıbulacalıJapontaklidibirvazogorupalmayakalkar,Macideonaparalarınınyetişmeyecegini,bununluzumsuz oldugunu anlatmakta muşkulat çekerdi. Bu gibi hallerden sonra uzerine birmahzunlukçokuyorveMacideboylezamanlardaonubirçocukgibikollarınınarasınaalıpavutmakistiyordu.

Kocasının bubir anlık arzuları ve onlaramukavemet edemeyişi, dahadogrusu iradesinikullanmayıaslabilmemesibazandahacansıkıcıvaziyetlerdoguruyordu.Birçokakşamlareve geç geliyor, agzının kokusundan sarhoş oldugu anlaşılıyor ve karısının: “Neden geçkaldın” sualine ya: “Arkadaşlar ısrar ettiler, dayanamadım!” yahut: “Canım istedi...Dayanamadım!”şeklindecevaplarveriyordu.Macideonunbusozlerininsamimivedogruolmadıgınıbiliyordu.Omer’inbutunhareketlerinibubirtek“dayanamadım!”kelimesindehulasa etmek mumkundu. Hatta: “Niçin benimle evlendin?” dese: “Gordum vedayanamadım!”cevabınıalacağınıkatiolaraktahminediyordu.

Fakat bu birçok şeyler karşısında dayanamayan delikanlı, yıkılmadan, perişan olmadanyaşayabilmek için bir insanın yuzde yuz yardımınamuhtaçtı ve bunu bilmekMacide’yegurur veriyor, onu Omer’e daha çok baglıyordu. Adeta agır bir mesuliyetin yukunuomuzlarında hissetmekteydi ve bir insanınmevcudiyetinin bu kadar kuvvetle başka birinsanaihtiyaçgöstermesiokşayıcıbirşeydi.

Ne kadar farkında olmaz gorunurse gorunsun, Omer de kendisinin Macide’ye muhtaçoldugunu hissediyordu. Dairede veya dışarıda birtakım vesilelerle eskisi kadar hurolmadıgını, bir yere ve bir insana baglı bulundugunu nefsine itirafa mecbur kalınca,Macide’yekarşımuthişbirhiddetduyuyor, fakatpekazzamansonrasarhoşluktanayılırgibikendinitoplayarak:“Benonsuzneolurum?..Degilbirkaçufakhurriyet,birçokvehemdaha buyuk şeyler bile bu yolda feda edilebilir...” diyordu. Macide’yi hayatında yok farzetmek mumkun degildi. Ondan ayrılmayı duşunmek şoyle dursun, onunla birleşmedenevvelnasılyaşadığını,gezipdolaştığınıbiletasavvuredemiyordu.

Bazı arkadaşları onu soguk bekar şakalarıyla kızdırdıkları ve ehemmiyetli gostermeyeçalıştıkları birtakım hurriyetlerle hırsını ayaklandırdıkları zaman o içinde karısına karşıadamakıllıbirhiddetleevinyolunututar,kapıdaniçeriyeasıkbirsuratlagirer,Macide’ninselamınavesozlerineterscevaplarverir,fakatkarşısındakininsarsılmazsukunetinivebusukunetinaltındasaklıoldugunuaçıkçahissettigihakikiteessurvetelaşıgoruncederhal

Page 113: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

değişerekonunellerinesarılır,yüzünü,kollarınıağlayacakkadariçititreyereköperve:

“Bana kızma!.. Benim kusuruma bakma! Bana kocan gibi degil, çocugun gibi bak!” diyeyalvarırdı.

Omer, insanı istemedigi şeyleri yapmaya mecbur eden ve herkeste az çok bulunan birşeytanın mevcut olduguna Macide’yi de inandırmıştı. Genç kadın şimdilik kendindetezahurlerinigormedigibuacayipmahlukunmahiyetiniiyicekavrayamıyor,fakatbirgunmeydanaçıkıponudaavcunaalmasındankorkuyordu.

***

Bu sıralarda Bedri onları sık sık ziyarete başlamıştı. Işi olmadıgı zamanlar ve ekseriyaakşamuzerlerigeliyordu.Omer’ievdebulursahepberabergezmeyeçıkıyorlar,Omerhenuzişinden donmemişse, Macide’yle karşı karşıya oturup bekliyorlar ve şundan bundankonuşuyorlardı.Ömer,karısınaBedri’yisenelerdenberitanıdığınıanlatmıştı.

“Pekiyiarkadaştık”diyordu.“Fakatbelkibirsenedenberigoruşemiyorduk.Benonuhalabiryerlerdemuallimsanıyordum.Halbukibaşınanelergelmiş!”

SonraBedri’ninevdekalmışhastalıklıablasından,ihtiyarfakatdinçvegayretliannesindenbahsediyordu.

Macidefazlaalakagostermekistemedenbutafsilatıdinlerdi.Omer’inboylebuyukbirsevgivehayranlıkileBedri’niniyihuylarını,buyuksanatkarolacagını,arkadaşlıgındanekadarsadıkolduğunuanlatmasınedensehoşunagidiyordu.

FakatbirgünÖmersözarasındaağzından:

“DunBedri’denikiliraborçaldım!”diyebirlafkaçırdı.BuhaberMacide’yişaşırttıveuzdu.Omer’inhuyunubiliyordu.SıkışıkzamanlarındagidipzavallıBedri’denparaistemesindenkorkuyordu. Bedri’nin kendisine acımasını, onu zavallı bulmasını asla istemiyordu. Bazıakşamlar Bedri ile beraber Omer’i beklerken soz evlenmelerine intikal edince MacideagzındanmemnuniyetsizlikifadeedecekbirkelimeçıkmamasınadikkatediyorveOmer’ine kadar sevdigini ihsas edecek{76} sozler soyluyordu. Hatta, –belki de Omer’in ihmaliyuzunden– bir turlu yurumeyen ve kagıtları askıdan indigi halde muamelesi iki aydırtamamlanamayan nikah işini bile ondan saklamıştı. Bedri onları dogru durust, anne vebabalarınınmuvafakatiyleevlenmişbiliyordu.BirkaçkereMacide’ye:

“Omer’invaziyetinasıl?Sıkıntıçekiyormusunuz?Balıkesir’denyardımediyorlarmı?”diyesormuşveMacidekaçamaklıcevaplarvermişti.

Onun bu merakını, Macide ve Omer’e karşı duydugu samimi alakadan başka bir şeyeatfetmekdogruolmazdı.Macide,Bedri’ninkendisiiçinhissettigiendişeyianlamaktazorlukçekmiyordu.Birkaçgünuğramayıptekrargöründüğüzamanlargençadamınilksözü:

“Sizimerakettim...Nasılsınız?”sualiolurdu.

Bumerak genç kızın içinde tatlı bir akis yapıyordu. Omer hiçbir zaman karısını merakettiginisoylememişti.Omerçokkerelerkarısını farkbileetmiyordu.Onunsevgisi,butunhislerigibianiveşiddetliydi.Birdenbirecoşuyor,belkidunyadahiçbir insanınmuktedirolamayacagıkadarkuvvetleMacide’yiaşk fırtınalarınaboguyor, fakatbutufandansonra,

Page 114: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

bazangunlerce,sankievdekikadınuzakbirakraba,yahutevsahibimadammışgibilakaytbirhalalarakmuhayyilesinindunyasınaçekiliyordu.Macidebucoşkunlukveaşkanlarınıntesiriyle ona ne kadar yakınlaşsa, içinde mevcut oldugunu inkar edemedigi birtakımihtiyaçların el surulmeden kaldıgını duşunerek bir sızı duymaktan da kendinimenedemiyordu.Hislerindedaima olçulu, en çılgın anlarındabilekendinehakimolmayıbilen, sık sık iradesini kullanmaktan zevk ve gurur duyan bir insandı. Kendindebulunmayan coşkunlugun, şiddetin, ani ve kuvvetli heyecanların Omer’de çok olarakmevcut oluşun, ona daha ziyade baglanmasına sebep oluyor, fakat kendisinde olup daOmer’debulunmayanvası larınnoksanlıgınıdaacıacıhissediyordu.Birinsandanbukadarçokşeytalepetmekbelkidogrudegildi.FakatMacidekendisiniheranduşunen,sadeceaşkveistekdegil,bunlarderecesindedehurmettelkineden,sadecebirkuçukkardeş,yaramazbir çocuk degil, aynı zamanda bir agabey, bir destek olan bir insanın yakınlıgını daimaarıyordu.

Bedri’nin onları sık sık gormeye geldigi gunlerdeMacide’nin bu arzuları busbutun arttı.Bazıhatıralarahenuzbaglıbulundugunuhissettigieskihocasındabolbolmevcutolanbuvası ları Omer’de gormek istiyor, garip bir korkuya ve kıskançlıga benzeyen hislerlekocasına sokuluyor ve onun alakasını çekmeye çalışıyordu. Bedri’ye hatta biraz kızgıngibiydi. Onun kendisine karşı olan hislerini gayet iyi seziyor, bunlardan dolayı onukabahatli bulmayı aklına bile getirmiyor, yalnız şimdiye kadar Omer’de gormemeyeçalıştıgıkusurlarınapaçıkgozlerininonuneserilmesindeonuntesirioldugunuduşundukçeistemeyerek hiddetleniyor ve ruhunda zorla ayakta tuttugu bir muvazenenin{77}bozulmasındankorkuyordu.

Bu sıralardabir hadiseher şeyi altust etti; birçok şeyleri geri attı vebirçok şeyleri ilerigetirdi.Omersonzamanlardagene.muthişbirsomurtkanlıgave tersligebaşlamıştı.Herşeyecanısıkılıyor,mutemadiyenuzulduguyuzundenokunuyordu.AdamakıllıparasıkıntısıiçindeolduklarındanMacidebuhalinsebebiniuzunuzunaraştırmıyor,sualleriyleOmer’idahaçokşaşırtmaktançekiniyordu.Fakatnekadarkendinehakimolsa,herşeyinekadarhoş gorse, sinirleri bu kadar gergin bulunan bir adamla uzun muddet beraberlik onunüzerindedesarsıcıtesirleryapmaktangerikalmıyordu.

Bir akşamustu odasının pencerelerini açmıştı. Sokagın pek temiz olmayan havasınıcigerlerineçekipdışardakimuhtelifmilletleremensupçocuklarınbagrışlarınıdinleyerekbir iskemlede oturuyordu. Bugun mektebe gitmedigi halde yorgun, yerindenkımıldayamayacak kadar yorgundu. Başını arkasına dayamış, ayaklarıyla yeri ve sırtıylaiskemleyi itiyor, biraz boyle durduktan sonra tekrar ileri duşuyor ve bu basit oyunesnasındahayalleridaldandalaatlıyordu.Fakatduşuncelerinindonupdolaşıpbirnoktaya:Bedri’ninşimdigelivermesiarzusunavardıgınıfarkedincetelaşetti.Bilhassabuarzununşuandaluzumsuzoldugunu,çunkuBedri’nin,birkaçgunevvelOmer’esozverdigiiçin,buakşamnasılolsageleceğinihatırlayıncabüsbütünkendindenutandı.

“Çok fena yapıyoruz” diye mırıldandı. “Omer de, ben de!.. Ben eski talebesiyim... Beniseviyor ve mesut olmamı istiyor... Bunu muhakkak istedigini biliyorum. Omer’i de çokseviyor... Belki dunyada bulunmaz bir arkadaş... Fakat bizim yaptıgımız dogru mu? Biraydanberigeçinmemizeoyardımediyor..Halbukiustunebaşınabakılıncapekparaiçindeyuzmedigianlaşılır...Nedenonabukadar fedakarlıkyaptırmalı?..Hiçbirşeymukabilindeolmadanonundostlugunugeçimvasıtasıyapmakbizeyakışırmı?AcabaOmer’inişlerine

Page 115: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

zaman duzelecek? Bedri’den borç istemenin ona ne kadar guç geldigini goruyorum. Bukadariyibirarkadaşındannezamanodenecegibelliolmayanparalaralmakherhaldehoşdegil...YalnızBedri’nin oylebirhalivarki, insanadokunmuyor...Bizeyardımetmesipektabiibirvazifeymişgibiyapıyor.Nekadariyiinsan...”

Düşüncelerindebirazdahacesurolmayakararverdi:

“Onun bize gosterdigi bu alakada acaba benim tesirim ne kadardır? Ikide birdeBalıkesir’den bahsediyor ve herhalde yuzume tabii şekilde bakamayacagını bildigi için,gozlerini yere çeviriyor: Fakat ben anlıyorum. Ne kadar saklamak isterse istesin, buhatıralar onun içerisini hala dolduruyor... Halbuki ben unuttum bile... Hayır, unuttumdiyemem,fakatuzerimdebirtesirikalmamış...Oyleya!Zatenaramızdanegeçtiki?Ortadabir çift soz bile yok... Yalnız bakışlarını hatırlıyorum. Sınıfın kapısında durarak gozleriniustumdedolaştırırdı.Ateşgibibakışlarıvardı.Şimdidahaziyademahzunveduşuncelibirhalivar...Ablasıhastaymış...Belkigeçimderdionudaeziyor...Halbukibizboyuna...”

KapıyayavaşçavurulduveBedri’ninuzunboyuiçerisokuldu.Macideyerindenkalkarakotarafadoğrubiradımyürüdü:

“Hoşgeldiniz!”

“Teşekkürederim.Ömerdahagelmedimi?”

Busualindebirazhayret,fakatbirazcıkdamemnuniyetvardı.Macidebiriskemleuzatarak:

“Dahagelmedi.Oturun!”dedi.

Karşı karşıya geçtiler. Her zaman bu şekilde oturuyorlardı. Ortalık henuz tamamıylakararmadıgıiçinlambayıyakmadılar.Birsukutbaşladı.Macideherhangibirsozun,içindebirikmişolanşikayetleriifadeediverecegindenkorkuyorvealtdudagınıkemirerekonunebakıyordu.

Bedri ise soyleyecek şey bulamıyordu. Omer ile Macide’nin hayatları ve kendisinin buaileylemunasebetihakkındahenuzvazıhbir ikriyoktu.Omer’ieskidentanıdıgıvesevdigihalde onun evlenmiş olmasını, hele Macide’yle birleşmesini biraz garip, hatta birazmunasebetsiz buluyordu. Butun iyi niyetine ragmen, bu iki insanı beraber duşunmekimkansızdı. Ayrı, son haddine kadar ayrımahluklardı. Bedri onların hayatında, zahiri {78}ahengeragmen,muhakkakbirsakattarafbulunacagınıseziyorvebundansamimiolarakkorkuyordu.DahaziyadeMacide’yiduşunerekuzulmekteve:“Bizimdelioglankızınbaşınaişler açmasa bari! Ne cesaretle evlendi acaba?” demekteydi. Macide’nin hiç şikayetetmeyişivebirşeyecanısıkıldıgıpekbelliolduguzamanlardabileonunsuallerine:“Çokiyiyim... Çok memnunum!” gibi cevaplar vermesi, şuphelerini ve endişelerini daha çokartırıyordu.

Hayatının son senelerde birtakım karışık ve uzucu hadiselerle dolu olarak geçmesi birmuddet için Macide’yi unutmasına sebep olmuştu. Yalnız, geçenlerde bir munasebetleBalıkesir’den geçerken eski mektebini dolaşmış ve saza geldikleri akşam Macide’yesoyledigigibi,muzikodasınagirdigizamankalbininşiddetleezildiginihissetmişti.Siyahgoguslukleriylekoridorlardadolaşangençkızlarınhepsionaikiseneevvelkihayatınıveohayatın bir muddet için manasını teşkil etmiş olan insanı hatırlatmıştı. En ufak hissihadiselerkarşısındaşiddetliveuzunteheyyuçler{79}duyanBedri,Macide’yioakşamsazda

Page 116: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

gördüğüzamanbutazelenmişhatıralarınhenüztesirialtındaydı.

SenelerdenberiarkadaşıolanOmer’ekarşıdurustdavranmakvemunasebetlerindeondangizlihiçbirşeybulundurmamak istiyordu.Fakatnesoyleyebilirdi?Ortadanevardı,dahadogrusuneolmuştukisoylesin?BugunMacide’yekarşıduyduguhisler,Omeriçinduydugualaka ve sevgidenpek farklı degildi; belki biraz daha kuvvetli, belki biraz dahamahrem,fakatherhaldeaynınevidenşeylerdi.Boyleolmasılazımdı.Sabahtanakşamakadarçalışıpkazandıgı beş on kuruşun yarısını bu aileye verirken, Macide’nin sıkıntı çekmesiniistemedigi kadar Omer’in muşkul vaziyete duşmesinden, Macide’nin karşısında ezilipbuzulmesinden korktugunu da kendine itiraf ediyordu. Hasta ablasına vazife olarakbakmaktan bıkmıştı. Onların arzularının, dertlerinin esiri olmak artık onu sıkıyordu.Halbuki Omer’e ve Macide’ye yardım ederken içinde mecbur olmadan iyilik yapmanınhodbin zevkini duyuyor, onları bir sıkıntıdan kurtardıgı zaman birlikte ve adamakıllıseviniyordu. Bunlara mukabil hiçbir şey istedigi yoktu. Çalışmak ve uzulmekten ibaretsandıgı hayatına kuçuk de olsa yeni birmananın gelmesi ona ka i birmukafattı. Sonra,dertlerini,duşunceleriniondansakladıgıhaldegeneyakınlıgınımuhafazaedenMacideilearasıraboylekarşıkarşıyaoturmak...Hepberabergezmeyeçıkmak...Gozgozegeldiklerizaman, eski ahbapolduklarınıbildirenbirbakışvebir gulumseme ile iktifa etmek{80} vebunaragmenhayatınındahamaksatlı,dahacanlıbiryoltuttugunuvehmetmek...Bunlarazşeylermiydi?

Hiç konuşmadan karşı karşıya otururlarken epey vakit geçmiş olmalıydı. Oda tamamenkararmıştı. Birbirlerinin yuzunu seçmekte guçluk çekiyorlardı. Yalnız, ikisi de,karşısındakininduşuncelerinisezdiginizannettigiiçin,kalkıplambayıyakmakveotekininyüzünebakmakcesaretinigösteremiyordu.

Busıradasofanınhalılarıuzerindeagıragıryuruyenbirayaksesiduyulduvekapıaçılarakiçeriye Omer girdi. Karanlıkmerdivenden ve sofadan geldigi için, pencereden biraz ışıkalanbuodayıgayet iyigoruyordu.OrtadakimasadakarşıkarşıyaayaktadurankarısıylaBedri’yimanasızgözlerlebirmüddetsüzdü.Macideonadoğruyürüdü:

“Genegeçkaldın!..Bedribeybirsaattenberiburada!”dedivekocasınınonundengeçerekelektriğiyaktı.

Abajurun kırmızı ışıgı vurunca Omer’in gozleri birkaç kere kapanıp açıldı. Macide onadikkatlebaktıvebiradımgeriçekildi.Kocasınıhiçbukadardegişmişgormemişti.Evvelasarhoşzannetti.Fakatonunençokiçtigizamanlardabileboylebitkinvekendindenuzakbir çehre almadıgını hatırlayarak daha fazla korktu. Omer’in yanakları çokmuş,dudaklarının iki tarafı, her şeyi yapabilecek bir insan gibi, aşagı dogru çekilmiş, gozleribulanık ve yorgun bir hal almıştı. Iki yanına uzanan elleri bile sapsarıydı ve titriyordu.Yanaklarındaki adalelerin oynayışından ve gozlerini boyuna açıp kapamasından kendinitoplamayaçalıştıgıanlaşılıyordu.Biradımileriattı,eliyleiskemleyikendinedogruçekerekoraya yıgıldı. Bedri ve Macide ona dogru koşarak: “Omer, neyin var?” diye sordular.Delikanlıhiçcevapvermedenyüzünüsağkolunakapattıvebirkaçdakikabekledi.

Sonrabirdenbirebaşınıkaldırarak fırıl fırıldonengozlerleetrafınabakındı.Odadakilerinmevcudiyetinişimdifarkediyorgibiydi.BirmüddetBedri’yisüzdüktensonra,fısıltıgibibirsesle:

Page 117: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Senburadamısın?”dedi.

SualinmanasızlığıBedri’yişaşırtmadı.Eliniarkadaşınınomzunakoyarak:

“Ömer!”dedi.“Bizikorkutuyorsun...Birşeymioldu?”

Omer gozlerini birMacide’ye, bir de Bedri’ye çevirdi. Bu hareketi birkaç kere yaptıktansonraanibirfikirlecanlanmışgibi,boğukboğuksordu:

“Sizkim?..”Karısınıgöstererek:“Buvesenmi?Nezamandanberisizoldunuz?”

MacidebagırmakistergibiagzınıaçarakveaynızamandaeliniOmer’inagzınagoturmekiçinuzatarakbiradımilerledi.Omerderhalyerindenkalktı.SageliyleBedri’yiyakasındantuttu,fakatdeminkinehiçbenzemeyenyumuşak,adetayalvaranbirsesle:

“Senbenimarkadaşımsın,değilmi?”dedi.

Bedrisükûnetinimuhafazaediyordu.Gayettabiiolarakcevapverdi:

“Omer!.. Ne oluyor? Son zamanlarda kendi içine kapandın... Nihayet bu hallere geldin...Çıldıracaksın...Aklınıbaşınatopla!”

Ömerhepoyumuşakveyalvarantavrıyla:

“Seniyibirinsansın...Çokiyibirarkadaşsın”dedivebirazacıbiredailedevametti:“Hattasongunlerdebizimhamimiz,{81}nediyesaklayayım,belkidevelinimetimizsin...Dunyadabirinsanaitimatcaizseodasenolmalısın!”Karısınadöndü:“ÖyledeğilmiMacide!”

Genç kadın cevap vermedenkocasının yuzune baktı. Bu sahnenin onumuazzep ettigi{82}belliydi.Ömerbununfarkınavarmadan,tekrarBedri’yedönerek:

“Insansanaguvenebilirmi?”dedi.“Enmuşkulvaziyetimdebileseninyardımınıbeklersemhataedermiyim?Söyle!..”

Bedriarkadaşınıneliniyavaşçayakasındanuzaklaştırdıvetatlıbirsesle:

“Bulaflarıbırak...Neistiyorsansöyle!..Genemiparasızlık?”dedi.

BusonkelimeOmer’inuzerindebirkamçıtesiriyaptı.Ikieliniarkasınabaglayıpileridogruuzanarak.

“Ya? Oyle mi? Hemen para lafı ha? Belki... Belki de parasızlık... Her şeyi yapan paradırçunku...Insanlarıenaşagılaraindirenveenyukarılaraçıkaran...Para...Nemalum?Belkidebanaparalazım...Öyleya,şuandacebimdebeşkuruşumbileyok.Haydiversene!..”

Bedrihemenelini cebinesoktu.Eskive rengi siyahlaşmışbirmeşinçantayıaçarak içinikarıştırdı.Omerbuesnadaonunhareketlerinihiçkaçırmadantakipediyordu.Arkadaşınınbirtakım ufak paraları alıkoyduktan sonra geri kalan butun servetini, uç kagıt lirayımasanınuzerinebıraktıgınıgordu.Onunellerininhareketine,yuzunebelkidakikalarcavebir şey keşfetmek ister gibi baktı. Sonra iskemleyi kendine dogru çekerek dirsekleriniarkalığınadayadıvekelimeleriyarıyarıyadişlerininarasındaezerekmırıldandı:

“Peki... Sen ne yapacaksın? Sana bir şey kalmadı ki... Azizim, bu ne fedakarlık!.. Ben birinsanda bu kadar iyilik bulunabilecegine inanayım mı? Belki başka zaman inanırdım...Fakatbugun...Buguninanmakmumkunmu?Birinsandigerbirinsanakotuluktenbaşkane

Page 118: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yapabilir?Kimikandırıyoruz?Bana oyle riyakar gozlerlebakmayın!Masum tavırlarbenideliediyor.Bendesizingibimasumsuratlaralmasınıbilirdim...Amabusuratınarkasındanesaklıoldugunudabiliyorum.Anlıyormusunuz?Insandediklerimahlukunbutunçirkeftara larını artık gordum.Burunburunanefesini koklayarak gordum.Hiçbir evliyabenimkarşımdamaskesinimuhafazaedemez...SenBedri,sanahiçbirfenalıkyukleyecekdegilim...Oldugumuzgibisin...Fazlabirtarafınyok...Amakarşımdaboylefaziletheykeligibidurma...Masanınuzerinekoydugunuçyeşilkagıtsanabukadarcesaretvermesin...Anlıyormusun?Karanlıkodalardabaşbaşaoturduktansonrabusafçocukçehrelerigulunçoluyor.Siznedersinizküçükhanım?..Bunlarıpekmiustacabuluyorsunuz?..”

Sesigitgideyukselerekbogukbirhaykırmahalinialmıştı.Macidegozleriniyarıkapayarakbekliyor,zonklayankafasındayalnızbir tekduşunce: “Ah,busahnebirbitse...Birbitse!”arzusugeçiyordu.Bedriiseevvelasakin,hattabirazmutebessimdi.AcıyangozlerleOmer’ebakıyorve:“Buoglananeolduacaba?..Nasılteskinetmeli?”diyeduşunuyordu.Fakatyavaşyavaşodaiçerlemeyebaşladı.Negibibirtesiraltındaolursaolsun,birinsanınbukadarkendinikaybetmesiveboyletamiriguç,hattaimkansızişleryapmasımazurgorulemezdi.Hele Macide’nin hiç yoktan delice ithamlara maruz kalması hakikaten uzucu bir şeydi.BununiçinBedri’ninkaşlarıçatılmışveteessuruadamakıllıartmıştı.Omerbirazdurduktansonratekrarbağırmayabaşladı:

“Size dogrudan dogruya ve bir vakaya dayanarak hucum etmiyorum. Yalnız insanlaraitimadım yok... Hele dostluga, hele arkadaşlıga... Asla inanmıyorum... Bundan sonrainanamam da... Çabuk... Bedri, derhal defol git... Tahammul edemeyecegim ve senitokatlayacağım...”

Arkadaşınınuzerinedogruyurudu.Bedritabiibirmudafaavaziyetialmıştı.Omer,zorzaptettigi anlaşılan ellerle onu omzundan yakalamaya çalıştı, bunamuvaffak olamayınca ikieliylebirdenveşiddetleBedri’yikapıyadogruitti.OzamanakadartaşkesilmişgibihiçsesçıkarmadanduranMacidebirçığlıkkopardı.

Bedri geri geri sendeleyerekduvara tutundu.Eliyle kapınınmandalını araladı.Bu sıradaOmer’inhertarafısarsılarak,birazevvelkalktıgı iskemleyeçoktugunugordu.Başıderhalgogsuneduşengençadamomuzlarısarsılarakaglıyordu.Bedrionasahidenacıyarakbaktı.Kendi gozleri de yaşarmıştı. Omer’e mi, kendine mi, Macide’ye mi daha çok acıdıgınıbilmiyordu.Gidipgitmemektebirantereddütetti,sonragençkadınabakarak:

“Goruyorsunuzkisizeyardımetmemimkansız...Buçocuklatekbaşınızameşgulolmanızlazım...Allahaısmarladık!”dedi.

Page 119: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XIXMacide birmuddet oldugu yerde kaldı. Bedri’nin ayak sesleri halı doşeli salondan geçipmerdivenlerde kaybolduktan sonra ortalıgı yalnız Omer’in kesik ve ha if iç çekişleridolduruyordu. Genç kadın, kocasının bu haline uzun uzun baktı. Ilk defa olarak içindemerhamet ve alakadan ziyade, hiddet vardı. Birkaç kere gidip onun kafasını, yuzunuyumruklamak ihtiyacı duydu. Kafasında, o eski ve daima cevapsız kalan sual zonklayıpduruyordu:“Nehakla?Nehakla?Banabununehaklayapıyor?Benneyaptım?Benherkesinoyuncagımıyım?Nehakla!...”Vebunlarıduşundukçekızgınlıgıdahaçokartıyordu.NihayetkendinitutamayarakOmer’iomzundanyakaladıvesarstı;birazevvelBedrikapıyadogrusendelerkençıkardığıferyadabenzeyenbirsesle:

“Kalk!” dedi. “Kalk ve arkasından koş!.. Senin gibi bir deliye iyilikten başka hiçbir şeyyapmamışolanbirinsanıbukadaryaralamayanasılcesaretettin?Git!..Ancakondansonraseninle konuşabilirim... Bedri’yi bulup yaptıklarına pişman oldugunu soylemeden benimyuzumebakma...Bendeancakozamanseninyuzunebakabilecegim...Amanyarabbi!..Sennekadaralçalabiliyormuşsun?..Omer!..Bukadarınıtasavvuredemezdim.Herkesten,butuninsanlardan, anamdan, babamdan boyle şeyleri umar, senden beklemezdim... Neleryaptıgının, neler soylediginin farkında mısın?.. Bana daha buyuk bir fenalık edemezdin.Söyleyecekşeybulamıyorum...ÇokfenayaptınÖmer...Ağlamakbirşeyifadeetmez...”

Omer başını kaldırdı. Gozleri kızarmıştı. Macide’ye uzun uzun batıktan sonra yerindenkalktı.Ellerinikarısınınomuzlarınakoydu:

“Galiba hakkın var!” dedi. “Ben senden, daha dogrusu sizden şuphe ettikten sonra nasılyaşarım?Şusozlerininsanıdahaçokkuşkulandırabilirdi...Fakatbanayalansoylemediginiispatetti.Git,Bedri’yibulveafdiledemeklekorkacakveutanacakhiçbirşeyinizolmadıgınıbanagösterdin!Evet,gideyim...İnanmak,itimatetmeklazım...”

Birdenbire tekrar degişti. Gozleri odaya ilk girdigi zamanki dalgın ve bulanık hali aldı.Maddibiracıilekıvranırgibi:

“Fakatnasıl inanmalı?..Kendime inanmadıktansonra...Birgun içinde,birkaç saat içindekendiminneçirkefoldugumuogrendiktenveyirmialtısenedenberisaklamayamuvaffakoldugumaşagılıkruhumubirkarışonumdegorduktensonra,kimolursaolsun,birinsanainanmak mumkun mudur? Benden bunu nasıl istersiniz?... Fakat lazım... Mademki senistiyorsun,şimdigiderBedri’yeyalvarırım...Herkesinbenimkadarkepazeolmasışartmı?Belkisizbaşkasınız...Birinsandanhaksızyereşupheetmekenkorkunçşeydir.Aldanmakpahasınadaolsabunuyapmamalı.Şimdigidiyorum!”

Hemen kapıya koştu. Tekrar geriye dondu. Macide’nin ellerine sarıldı. Onları agzınagoturerekopmeyebaşladı.Busıradagençkızınelleriniçekmekiçinyaptıgıufak,fakatkatibirgayretifarkederekgözlerinionaçevirdi:

“Eyvah!..”dedi.“Bunuilkdefayapıyorsun...Asılkorkunçtarafı, farkındaolmadan,içindengelerek yapıyorsun... Macide... Seni de kaybetmeye başladım... Oyle ya, belki... Nedenkaybetmeyeyim?.. Sen benim neyime baglısın? Guzel huylarıma mı? Bulunmazmeziyetlerimemi? Ikimizinayrıdunyalarınmalıoldugumuhakkak... Yalnız senideli gibiseviyorum...Bukadar... Fakat şimdi?Şimdibunu iddiayacesaretedebilirmiyim?Hakkın

Page 120: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

var!Ancakhiçbir şupheyemeydanvermeyecekkadar seni sevdigim takdirdesendenbirşeylerbekleyebilirdim.Şimdikendinibendenuzakhissetmenpek tabii...Fakatbenbunatahammuledemem...Soyle...Neyapmamlazım?..Macide,karıcıgım,bak,sanabirarkadaşgibisoruyorum...Senitekrarkazanmamiçinne lazım?Banatekertekersayvebentekerteker yapayım!.. Evet, soyledin ya!.. Hemen gidiyorum. Icap ederse onun ayaklarına dakapanacagım...Bunuseniniçinyaptıgımıdasoyleyecegim...Hakkınvar...Bedrikendisindenşüpheedilmeyecekkadariyibirinsandır...Hemengidiyorum...”

Koşarakdışarıfırladıveaynıhızlamerdivenleriindigiduyuldu.Macidekendiniarkaustuyatagaattı.Birkaçdakikakımıldamadan,birşeyduşunmeden,muayyenbiryerebakmadanoylecekaldı.Birdenbirebogazınaha ifbirgıcıkgeldiginivegozlerindenfarkındaolmadanyaşlar boşanmaya başladıgını hissetti. Bu, oyle hummalı, hıçkırıklı, buhranlı bir aglayışdegildi.Biryerdebiriktigianlaşılangozyaşları,kendilerinedokulecekbirmecrabulmuşlar,gayetsakin,hattabiraztatlıbirşekildeikiyanağındanyastığasüzülüyorlardı.

Macide şakaklarında ve kulakmemelerindeha if bir gıdıklanmadan ve bilek damarlarınıkesen bir adamın kan fışkırdıkça gomuldugu garip gevşeklik ve rahatlıga benzeyen birhistenbaşkabirşeyduymuyordu.Nefesleriderinveseyrekti.Cigerlerineçektigiherhavayığınıgöğsündebirazcıktitriyor,fakatbu,hıçkırıktanziyadetatlıbiriççekişebenziyordu.

Kırmızı abajur gozlerinin onunde kuçulup buyuyor; ışık, yaşlarla karışıp yedi rengebolunuyor ve tavana dogru ufaklı buyuklu renk halkaları halinde yukseliyordu. Sessizlikkulagında zonklamakta ve yalnızlık alnına agır bir taş gibi çokerek kafasını yastıgagömmekteydi.

Boylece ne kadar yattıgını bilmiyordu. Bir gurultu ile kendine geldi. Derhal dogruldu veayaklarınıkaryoladanaşagıuzattı.Gozlerineilkçarpanşey,bacaklarıoldu.Etegisıyrıldıgıiçinçıplakdizlerivebunlarınbirazaltındakıvrılıpbir lastikletutturulmuşolantenrengiçoraplarıonabiryabancıyaaitşeylermişgibigeldi.Yereatladıveaynayasokulupyuzunudegormekistedi,fakatbusıradakapıyavuruldu.Macidekendinidalgınhalindenuyandırangurultununneoldugunuderhalanladı.Kimdiacaba?Yavaşçasokularakkapıyıaraladıvegeriyeçekildi.

Dışarıdaotuzbeşkırkyaşlarında,zayıf,sarıyuzlu,fakatoldukçatemizgiyinmişbirkadın,duruyor ve içeri girmekte tereddut ediyordu.Macide ilk anda onu bir yerden tanıdıgınızannetti.İçindefenabirsezişvardı.

“Kimiaradınız?”diyesordu.

Yabancıkadınodayaçabukbirgözattıktansonragayetkeskinvekatibiredaile:

“Sizi!”dedi.

“BuyrunLBirşeymisöyleyeceksiniz?”

Kadıniçerigirdi.Macideonunelbiselerinin,alacakaranlıktagorundugukadariyivaziyetteolmadıgını tespitetti. Siyah ipeklientarisininkoltukaltlarınınrengiatmışvebazıyerlerigoze çarpacak kadar parlamaya başlamıştı. Atkılı iskarpinleri biraz çarpık, fakat yeniboyanmıştı.Sıksıknefesalışıveiçindeherhangiacılıbiryervarmışgibiikidebirdeyuzunuburuşturması pek sıhhatli olmadıgını gosteriyordu.Macide soyleyecek soz bulamayaraksorucu gozlerle ona bakıyordu.Nihayet karşısındakinin ısrarlı sukutuna dayanamayarak

Page 121: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

başınıçevirdi.Ozamanziyaretçikadın:

“BenBedri’ninablasıyım!”dedi.

Macidebirdenbiredöndü:

“Sizmi?”diyesorduvesözünedevamedemeyerekönünebaktı.Kadıntekrarbaşladı:

“Nevakittenberiburayagelmekistiyordum.Siziyalnızgormemlazımdı.Aklıbaşındabirinsanoldugunuzu,neyalan soyleyeyim,pekzannetmiyordum.Onun içinkendimehakimoldum.Rezaletçıkmasın,kardeşimdeuzulmesindedim.Fakatherşeyinbirhaddivar...Siznebiçiminsanlarsınız...Şimdibakıyorum,yuzunuzhiçdefenabirkızabenzemiyor.Fakatyaptıklarınızıkendinizbeğeniyormusunuz?”

Macidebirşeyanlamadanşaşkınşaşkındinliyordu.Kadınoturmakiçinbiriskemleçekti,sonravazgeçerekgeneayaktadevametti:

“Kızım... Kimsenin işine karışacakdegilim. Canınız istedigi gibi yaşarsınız... Fakat alemezarar vermemek şartıyla... Kardeşimin bir aile geçindirmeyemecbur oldugunu herhaldebiliyordunuz, oyle oldugu halde hangi vicdanla onun varını yogunu, butun kazancını,anasının ve ablasının nafakasını elinden alıyorsunuz? Onumasum buldunuz diye işi bukadarilerigötürmekdoğrumu?”

Macidedahabeterşaşırdı.Kendinitoplamayaçalışarakveanibirhiddetleyuzukıpkırmızıolarak:

“Bunlarıkardeşinizlekonuşsanızdahaiyideğilmiydi?”dedi.

Kadın derhal bir buhran geçirecekmiş gibi sinirli hareketlerle yuzunu oynatarak cevapverdi:

“Bedri ile mi? Onunla konuşulur mu? O yedi kat goklerde uçuyor. Ne zaman laf açacakolsam:‘Açmısınız?Çıplakmısınız?Benikendihalimebırakın!’diyesoyleniyor.Insankarnıdoyunca ihtiyacıbitermi?Hemnehakkınızvar?Obizimkardeşimiz,oglumuz,sizinonayuk olmaya ne hakkınız var? Karı koca aptal oglanı buldunuz da soyup sogana mıçevireceksiniz?Ben de sizi bir şey zannediyordum... Iki seneden beri bahsedip dururdu:‘Aman anne, aman abla, Balıkesir’de bir talebemvardı. Şoyle kibar, şoyle guzeldi!Hiçbiryerdebukadarmukemmelbirkızbulunmaz...Fevkalade!’diyordu.Hattaozamanlar,galibabu kıza tutuldu, evlenmeye ilan kalkacak diye korkmuştuk. Sonra araya zaman girdi,Balıkesir’edonmedi.Yavaşyavaşdabula larınarkasıkesildi...Bizdegozdenırak,gonuldenırakdedik.Megerbaşımızageleceklervarmış.Birdenbiresizinlafınızyenidenbaşladı.Artıkokadarcoşkundegilditabii‘Anne,okızevlenmiş,hemşubizimOmer’leevlenmiş...Inşallahmesutolurlar!’diyor,fakatiçteniçeeridigidebellioluyordu.Durupdururkenlafınızıaçar:‘Galiba çok sıkıntı çekiyorlar, şuOmer de bu kadar parayla ne diye evlenir acaba?.. Kızayazıkdegilmi?..Fakatiyiçocuktur,inşallahbahtiyarolurlar!’diyetuttururdu.Birkaçkeredeagzındankaçırdı:‘Benelimdengelenyardımıyapıyorumama,vaziyetleriniduzeltmeyeimkanyokki!’diyereksizeparaverdiginiortayadokuverdi.Peksaftır,boyleşeyleridehiçsaklayamaz...Aaa!Kanbeynimizeçıktı.Lakinkızmasındiyesesçıkarmadık.Gelzaman,gitzaman,bizimBedridegişiverdi.Eskidençantasındanevarsaortayadokerken şimdibeşkuruşun hesabını sormaya, para isteyince: ‘Ne yapacaksınız?’ diye istintak etmeye{83}başladı.Birkaçgunsabahlarıouyurkençantasınıyokladım,uçbeşlirasıvardı.Akşamları

Page 122: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

gelince gene bir aralık çantaya goz attım, ufaklıktan başka bir şey yok... Hamdolsun,kardeşimizayyaşdegildir,çapkınlıgıyoktur...Hemenaklımasizgeldiniz!Evlensebukadarfena olmazdı... Gelin bile onu senin kadar elimizden alamazdı. Ne oluyor? Dag başındamıyız?”

Adamakıllı heyecanlanmış ve bu yuzden nefesi daha çok daralmaya başlamıştı. Hiçistemedigi haldebir iskemleye çokupoturmayamecburoldu.Macidehala karşısında veayaktaduruyorvesoylenenlerdenbirşeyanlamıyordu.Herkelimeyitekertekerduyuyor,bunların kafasında muayyen levhalar yarattıgını fark ediyor, fakat hepsini toparlayıpmuayyenbirmanaçıkarmakelindengelmiyordu.Bununiçin,verecekcevapdabulamıyor,ikidebirde,düşmemekiçin,masanınkenarınayapışarakkarşısındakinebakıyordu.

Bedri’ninablasıha ifvehastabirsesle,kesikkesik,tekrarbaşladı;birahbabınaherhangibirdedikodunaklediyormuşgibitabiivekaygısızbiredaile:

“Kardeşiministikbalimeselesi,arkasınıbırakmayagelmezdiyebuhastahalimlesokaklaraduştum.Haftalardanberidolaşmadıgımyerkalmadı.Burayıbuluncayakadaraklakarayıseçtim.Amao zaman gelip sizi gormedim.Neyin nesi imişler bakayımdiye tahkikatımıderinleştirdim.Şehzadebaşı’ndasokaksokakdolaşıpteyzenizmidir,nedir,onlarıbuldum.Kadıncagızmegerdertliimiş,açtıagzını,yumdugozunu,‘Ailenamusumuzbirparalıkoldu,bizim oyleakrabamızyok!’diyebagırdı.Azdahabayılacaktı.Nuryuzlubireniştenizvar,onudagordum.Zavallıadamıdaçarpmadanedememişsiniz:‘Ikiaylıkyemekiçmekparasıseksen lira borcu vardı, bir kere gelip elimizi opmeden, hakkınızı helal edin demedendefolupgitti...İkielimyakasındadır!’diyebedduaediyor...”

Macidedahafazlatahammuledemeyerekolduguyereyuvarlanıverdi.Duşerkensoleliyleiskemleyetutunmakistemiş, fakatmuvaffakolamayarakdahabetersendelemişvealnınımasanın koşesine çarpmıştı. Bu darbenin tesiriyle derhal kendinden geçti, pis halınınüzerindeboyluboyuncakaldı.

Bedri’ninablasışaşırmışveadamakıllıkorkmayabaşlamıştı.“Kızabirşeyolurdabendenbilirler!”diye telaşediyordu.Macide’yedogrukoştu.Gençkızınmasanınaltınakayanvekıvırcık saçlarıyla tamamen ortulen kafasını kaldırdı- Sag kaşının ust tarafı şişmiş vekızarmıştı. Kaldırıp yataga goturmek istedi, nefes ve takati yetmedi. Busbutun korkarakdışarı salona fırladı. “Kimseler yokmu?” diye bagırdı.Odaların birinde tıpırtılar oldu vemadam,siyahelbiselerivedaimaasıksuratıyladışarıfırladı:

“Neolmuş?”diyesordu.

Berabercegençkızınodasınagirdiler.Bedri’ninablası:“Birdenbireustunebirfenalıkgeldi.Herhaldesinirlibirşey...Belkidekocasıylakavgaettiler...”diyeizahatveriyordu.MadamkuvvetlikollarıylaMacide’yiyatagınayatırdı,gogsunuaçtı,bilekleriniovuşturdu.Başındakişişigörünce:

“Vah yavrum. Çarpmış bir yere!” diye soylendi ve sirke getirmek için dışarı fırladı. Busırada genç kızın bileklerini ovmak işine devam eden Bedri’nin ablası kendi kendinemırıldanıyordu:“BirazevvelBedrievegeldi;deligibibirhalivardı,odasınaçıkıpyatagınaseriliverdi.Kapıyakulagımıkoydum.Galibaaglıyorduda...Kazıkkadaradam...Halaçocuk…Bu kız da buralarda baygınlıklar geçiriyor... Acaba ikisi de sahiden sevdalı mı? Allahgöstermesin...Kocasıolacakserserideneboynuzluherifmiş!..”

Page 123: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Madam tekrar içeri girince sesini kesti ve birkaç dakika durduktan sonra genç kızınkendisinegelmesinibeklemedensıvışıpgitti.

Page 124: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXOmerevedonduguzaman,Macidegozleriniaçmış,fakathenuzkafasınıtoparlayamamıştı.Madam asık suratıyla girip çıkıyor ve kendi bildigi birtakım ilaçlarla tedavisine devamediyordu. Vakayı yarım yamalak Turkçesiyle anlatamayacagını aklı kesince susmuş vetekrarişinekoyulmuştu.Omerkarısınıbayıltanbusıskakarınınkimoldugunupekmerakediyordu.

Macideyarıaçıkgozlerlebirmuddettavanabaktıktansonrabaşınıyavaşçayanaçevirdi.OradaayaktaduranÖmerhemen:

“Karıcıgım,karıcıgım!..Neoldusana?”diyerekgençkadınınellerinesarıldı.Macideilkandahiçbir şey hatırlayamadıgı için sadece gulumsedi ve gozlerini kapadı. Madam getirdigibirkaçşişeyitopladıktansonrabaşıylaha ifbirselamverdiveodayıterketti.Karıkocaanibir sessizlik içinde dakikalarca birbirlerine baktılar. Vakit gece yarısına yaklaşmış,sokaklardagurultukesilmişti.Serincebirruzgaraçıkpencereninkalınvekirliperdelerinikımıldatıyordu.Ömer:

“Uşuyeceksin... Haydi seni soyayım da yorganın altına gir!” dedi. Fevkalade bir dikkatlekarısının sırtından elbisesini, ayaklarından çoraplarını çıkardı. Kendisi de soyunarakelektriğisöndürmedenyatağagirdi.

KolunuMacide’nin başının altına surdukten sonra gene uzun zaman hareketsiz kaldılar.KadınduvardakimeçhulbirnoktayaveOmeronunyuzunebakıyordu.Macide,rengibirazsolmuş,çenesibirazdahauzamışolmasınaragmenhepguzel,belkidahaguzeldi.Abajurunışıgı kirpiklerinin ucunu kırmızıya boyuyor, dudakları zaman zaman urperir gibikımıldıyordu.Nihayetbaşınıyavaşçakocasınadoğruçevirdi.Ağzındanilkçıkansöz:

“Neyaptın?”sualioldu.

Omer fısıltı halinde soylenen bu kelimelerin ne kastettigini anlayamadı. Acaba: “Neleryaptın?Nedenyaptın?..Bakbeninehallerekoydun?”manasınamıydı,yoksa:“Neyaptın,gidip Bedri’yi gordunmu?” demekmi istiyordu? Ikinci şekle cevap vermeyi daha kolaybuldu:

“Bedri’nin evine gittim” dedi. “Zavallı çocugun halini gorunce hakikaten kendimdenutandım.Birinsanancakhaksızbirhucumaugrarsabukadarharapolabilir.Bunaragmenbeniarkadaşça,evet,hiçbirşeyolmamışgibi,dostçakarşıladı.Yaptıklarımımazurgormeyine kadar istedigi yuzunden okunuyordu. Her şeyi kendisine anlatınca... Bana hak verdidiyemem...Fakatbanaacıdı...Ah,Macide,sendeherşeyibilsenbanaacırdın...”Birdenbiresözünükeserek:

“Bengittiktensonragelenkadınkimdi?”diyesordu:

“Ablası!”

“Ablasımı?Bedri’ninablasımı?Neistiyormuş?”

Macide kadınla arasında geçen sahneyi hatırlamaktan fevkalade muazzep oldugunu{84}gösterenbirhareketyaptı.GözleriniÖmer’dençekerek:

“Bilmiyorum!” dedi. “Bedri’nin bizimle ahbaplık etmesi... Bize yardım etmesi dogru

Page 125: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

değilmiş...Onlarazararıvarmış...”

Ömernekadarsamimiolduğunukendisidetayinedemediğibirhiddetle:

“Hayvan!..”dedi.“Neüstünevazifeymiş?”

Macide farkında olmadan Omer’den biraz uzaklaştı. Guç zapt ettigi bir isyan ile, sesititreyerek:

“Bana, biraz evvel senden dinledigime benzeyen şeyler soyledi. Belki de daha fazlasını...Aynı şeyleri senin de duşundugunu bilmesem belki bu kadar fena olmazdım. Hasta veedepsiz bir kadın derdim. Fakat goruşlerinizin bu kadar yakın oluşu beni deli etti. Onudinlerken,aklımınalmayacagıkadarbayagıiftiralarıylaezilirkengozumunonundehepsencanlanıyordun...Kadınakızmaya,onukovmayacesaretedemedim.Bunanehakkımvardı?..Aynı şeyleri sen de soylememiş miydin?.. Bedri’nin kardeşi beni senden daha çokduşunecek, senden daha iyi tanıyacak degildi ya... Agzımı açıp bir kelime bile cevapveremedim.Sonra,birdenbirebaşımdondu...Galibateyzemleregittiginiveonlarınbendennasılbahsettiklerinianlatıyordu...Dizlerimbükülüverdi!..”

Kendinizaptedemeyerekaglamayabaşladı.Buakşambuikinciaglayışıidi.Fakatbusefergozyaşlarıoylesakinverahatakmıyor,birtarafınabıçaksaplananbiradamdançırpındıkçafışkırankanlargibihiddet,yeisveçaresizlikiçindeyastıklaradokuluyordu.Omerkarısınıteskin etmek için elini ıslak yanaklarında gezdirdi, fakatMacide yuzunu oteye çevirerekrahatbırakılmasınıistedi.Birmüddetkonuşmadılar.Ömertitreyenparmaklarıylakarısınınsaçlarını karıştırıyordu. Neredeyse o da aglayacak yahut kendisini kaldırıp penceredenaşağıatacaktı:

“Benbelkidunyanınenaşagıinsanıyım...Nekendime,nebaşkalarınaluzumumvar...Biranevvelhesapkesmekeniyisi!”diyor,fakatbirtaraftanda,kafasındangeçenbutasavvurlarlaMacide’yitehditettiğinisanıyordu.Yavaşyavaşmırıldanmayabaşladı:

“HakkınvarMacide...BenBedri’ninyanındabirazkalıponuninsanıbaglayanarkadaşlıgınıvealakasınıgoruncekendiminneoldugumuunutuvermiştim.O,birçokşeylersoyleyerekbenim tamamıyla fena bir adam olmadıgımı ispat etmeye çalıştı... Bir an için inandım.Şimdigoruyorumkihepsivehim!Insanneyseo...Hakkınvar...BelkideBedri’ninoşirretvemızmızablasıMediha ileaynıhamurdanız... Seninleyollarımızınayrılması lazım.Benbuiçimdekimelunşeytanıbirmuddetdahagezdirirvesonraherşeyebirsonveririm...Niçinseni beraber surukleyeyim? Ne kadar ayrı insanlar oldugumuz meydanda... Butun bufarklararagmenseniboyleçılgınlargibisevişimdeherhaldebuşeytanınbiroyunuolacak...Sonraherşeygundengunedahafenaoluyor...Şimdiyekadaraslayapmadıgım,yapacagımıaklımabilegetirmedigimişleroldu.Benseninyanındaboyleuzanıpsahicibir insangibisozler soyleyecekbirmahlukdegilim...AhMacide...Dahabirçokşeyleribilmediginhaldehukmunuverdin...Halbuki seninbuakşamgorduklerinhiçti...Hattabenboyleyapmaktabiraz da mazurdum. Kendimden igreniyordum. Buna tahammul edemeyerek butuninsanları da kendim gibi igrenilecekmahluklar halinde gormek istiyordum... Karıcıgım...Benimneler yaptıgımı bilsen... Belki banadaha çokkızardın... Belki yanımdankaçardın...Belkidehalimeacırdın...Bakbana...Benacınacakhaldedeğilmiyim?..”

Macide elinde olmayarak başını çevirdi. Kocası hakikaten son kuvvetini sarf ediyormuşgibibitkinvezavallıydı.Buakşamilkgeldigindenberiondabirbaşkalıkbulundugugenç

Page 126: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

kadınınaklınageldi.Ona “Neyinvar?”diyebirkerebile sormadıgını,butungece, sadecekendi ıstırapları uzerinde duşunup, birçok sıkıntıların ve dertlerin elinde çırpındıgımuhakkak olan kocasını aslamerak etmedigini hatırladı. Fakat içinde acımaktan ziyademeraketmeyebenzeyenbirhisbelirdi.

“Niçinanlatmadın?Niçinhalasoylemiyorsun?Aylardanberibendensakladıgınşeylervar...Benikendindenuzaklaştırmakiçinelindengelenherşeyiyapıyorsun...Soylesene,bugunneoldu?”

Omerbirmuddetdurdu.Yattıgıyerdeyuzununkızardıgıbellioluyordu.Macidehemmerak,hemde,kocasınınbuhazinhalikarşısındayenidogmayabaşlayanbirmerhametvealakaileonungozlerinin içinebaktı.Omersuratledogruldu.Mumkunoldugukadarkarısındanuzakdurmakistediğianlaşılıyordu.Sırtınıduvaradayadıktansonratekerteker:

“BugünbizimveznedarHafız’ıtehditederekikiyüzelliliraaldım!”dedi.

Macide yattıgı yerde hiç kımıldamadan Omer’e baktı. Yuzunde bir yabancıyı tanımakistiyormuş gibi bir ifade vardı. Gozlerini buzuyor ve uzun kirpikleri daha sık ve koyugörünüyordu.Ömerkarısınınhalindenkorktu,onadoğrueğilerek:

“Istersenhiçbirşeyanlatmayayım...”dedi.“Istersenhemengiyinipgideyimyesenirahatbırakayım;..Yahutarkamıdönüpuyuyayım!..Nasılistersen!”

Her şeyi bilmiş, her şeye karar vermiş bir insan gibi konuşuyordu. Macide kollarınıuzatarakonuellerindentuttuvetekraryanınayatırdı.Gayetyavaşbirsesle:

“Haydi,artıkanlat!”dedi.“Herşeyiniherkestenevvelbanasoylemenlazımdegilmi?Senibenimkadar,hattabendenbaşkakimdinler?Kimseninleberaberüzülür?”

Omer biraz durup o gunun vukuatını kafasında derlemeye çalıştıktan sonra, aynı yavaşsesleveagır agır anlatmayabaşladı.Bu sıradayastıgın uzerindeyanyanaduranbaşlarıneredeyse birbirine dokunacaktı. Macide yukarıya, tavana bakıyor. Omer ise biraz yandurarakkarısınınsolyanağım,burnunuvekirpiklerinigörüyordu:

“Nekadarsıkıntıdaoldugumubiliyordun”diyebaşladı. “Belkisıkıntımınenbuyuktarafı,sanahiçbirşeybellietmemekkaygısıidi.Sakın,sakın!..Seninyuzundenbirşeyyaptıgımıiddiaedecekdegilim...Neyaptımsakendihesabıma,kendirezilligimleyaptım.Zatenişintefsiredilecektarafıyok.Hiçbirşeybenimazurgosteremez...Evet,aylardanberisurenbupara sıkıntısı beni deli ediyordu. Sokaklarda, dairede gezip dolaşır veya otururkenmutemadiyenduşunurdum:Boylesıkıntıçekmemizesebepne?Birturlumakulbirsebepbulamıyordum. Kopru’de, akşamuzerleri alışverişlerini yapıp paketlerini koltuklayanadamlararastladıkçakendimesorardım:Seninneyinnoksan?Neden?Nedensenevinebirşey goturemiyorsun? Neden borç alacak arkadaş veya olmayacak hulyalar peşindekoşmaktanbaşkaelindenbirşeygelmiyor?Belkibunlaraslındaokadarfecişeylerdegil...Belki yollarda gordugum insanların çogu da benim gibi veya bana yakın vaziyette, fakatkafamherşeyibuyutenbiradese{85} gibi...Orayagirenher şey, yunlu bir kumaş uzerinedamlayan yag lekesi gibi belli olmadan genişliyor, buyuyor... Başka bir şey duşunmekisteyincemuvaffakolamıyordum...BusıralardabizimNihatdabenisıkıştırmayabaşladı.Kendilerinebirtakımdalavereli işler içinpara lazımoldugunusoyledivebusıradabizimveznedardanbahsetti...Nihat’alazımolanparabanavızgelir...Aldırışbileetmedim...Fakat

Page 127: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

buveznedarmeselesikafamdatakıldıkaldı.Ilkgunlerdeboylebirşeyyapılabileceginiciddiolarakduşunmedim,fakatbenfarkındaolmadanbu ikrin,birihtiyattedbirigibizihnimeyerleştiginigordum.Aklımbasımdaykenboylebiralçaklıgıtasavvuretmeyibileayıp,hattacinayet sayıyordum. Fakat dort tarafa koşup çare arayan ve mutemadiyen imkansızlıkduvarlarına çarpan kafam, son dakikada, tam yeis getirecegi sırada, bu ihtimale sarılıpkendini kurtarıveriyordu. Belki eski bir alışkanlıgın da bunda tesiri olacaktı. Çunku benbekarlıgımdanberisıkıntılızamanlarımdaveznedarabaşvuruyordum.Busbutunbaşkabirşekildetabii...Onuniyiveeliaçıkoluşu,beni umitsizliginsonhaddineduşmektendaimamenederdi.Veznedarşimdideaynışeyi,fakatnekadardegişmişolarakyapıyordu!..Şunuda soyleyeyim ki, boyle bir cesareti gosterecegimi, yani gidip veznedardan zorla paraisteyecegimi ciddi olarak asla tahmin etmiyordum... Kafamda sadece bir ihtimalbulundugunusanıyordum...Busabah...Busabahdaireyegidincebirdenbirekararverdim...“Neoluryahu?Giderim,açıktanaçıgaparaisterim!..Benonunserserikaynıkadardadegilmiyim?”dedim.Buanikarar,buyuzsuzlukbirdenbireneredençıktı,bilmiyorum;daireyegidergitmezbuniyetiiçimdehazırbulmuştum...Işteokadar...Birşeytanirademiistedigitarafasevkediyordu...Birkaçkereodadançıkıpveznedarınkapısınakadargittim...Birturluiçerigiremedim.Nihayetbirhademe:“Hafızbeyodasında!”diyeakılogretti.Bendedahafazla tereddut edemedim... Ah, Macide, zavallı adamın halini bir gormeliydin. Duşun ki,aylardan beri daimi bir telaş, işkence içinde yaşıyordu. Sana iki ay kadar evvel, galibaevlendiğimizgünanlatmıştım!”

Macideyavaşça:“Banabirşeyanlatmadın!”dedi.

“Sahimi?Ben oyle hatırlıyorum... Nihat’la ProfesorHikmet’e anlattım.O zaman sen yokmuydun?Neyse,fakatkaynınıhapistenkurtarmakiçinveznedenikiyuzliraaldıgını,bunuyerine koyamadıgı için defterlerde kalem oynatıp işi idareye çalıştıgını herhaldesoylemiştim.Aylardanberiheptereddutiçindeydi.Kaynımahkumolsa,yahutberaatetsekefaletolarakadliyeyeyatırdıgıbuparayıalıpkasayakoyacakvedefterleritashihedecekti,fakatmahkemebitmekbilmiyordu...Bugunodasınagirdigimzamanhemenyuzumebakıpo mahzun haliyle gulumsedi: ‘Hala bir şey yok!’ demek istedigini anladım. Fakat benkararımı vermiştim. Gayet kısa kesmek, bunun için de hiç oyalanmadan, lakırdıyadalmadan, makine gibi istedigimi soylemek tasavvurundaydım... Şimdi pekhatırlayamıyorum.Tamamıylayabancıbiri gibi konuştum.ÇogunuNihat’tan ogrendigimcumleler ve tehditlerle zavallı adamı evvela şaşırttım; fakat sozlerimin sonuna dogrududaklarındagaripbirtebessumbelirdiginigordum.Derhalagzımkurudu,sozumukestim.O zaman Husamettin efendi yerinden kalktı. Bana dogru geldi. Yakamdan tutup dışarıatacak sandım. Yapmadı. Şimdiye kadar kendisinde asla tesaduf etmedigim pişkin vekulhanbeybirtavırla:‘Aferinevlat,iyiyetişmişsin!’dedi.Sonrakısıkvebanaoandamuthişve yersiz gelen bir kahkaha attı: ‘Zamanını da iyi intihap ettin.{86} Maalesef seni boşçeviremeyecegim. Mademki iki esnaf karşı karşıyayız, açıkça konuşalım. Dun gelsenmetelikalamazdın,senitekmeilekovardım.Yarıngelsenbenibulamayacaktın.Şeytansanafısıldamışherhalde...Mubarekolsun...Benbuişedahafazladayanamayacagım...Birnihayetvermek lazım... Bu sabah kararımı verdim. Kasada epeyce para var, bir miktarını, dahadogrusuyuklenebildigimkadarınıalıpeveçolukçocugunnafakasıolarakbırakacak,ondansonradabaşımıalıpgidecektim.Şeytannereyeçagırırsaoraya...Budunyadabaşkaturluolmakneyeyarar?Dunyayıbizimkayınbiradergibiadamlar istilaetmiş...Benimgibibiracizindebelenmesi faydaverirmi?Beşçocuklabirkarıyısurundurmeyenehakkımvar...

Page 128: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Sen şimdi bu sozlerinle benim kararımı takviye ettin... Sana teşekkur borçluyum evlat...Bana dunyanın hakikaten suratına tukurulmeye bile degmez oldugunu ve bu dunyadasuratınatukurulmeyecekbirtek,amabirtekinsanbilebulunmadıgınısaglambirşekildeispatettin.Boylebirimevcutolsaosenolurdunveşimdiburayagelinceyekadariçimdebirşuphevardı.Şukainattabelkibirdeiyitarafvardır,fakatgormekbizenasipolmuyordiyorve seni duşunuyordum. Bir daha teşekkur ederim. Beni boş hayallerle avunmaktan,yaptıgımapişmanolmaktankurtardın.Bendekendimi,adamtanırbirşeyzannederdim.Senin suratına bakınca melanet dolu ruhunu gorecegime yuregi çarpan bir insangoruyordum.Nah, bunak kafa... Al şu iki yuz elli lirayı, beni kimseye ihbar etme. Yarmakadar sukut hakkı olarak veriyorum. Ondan sonra istersen Isra il’in{87} borusunu al daeflake{88}ilanet...Vacibtaala{89}polisolupgelsebenibulamayacak.Yalnızsendenbirricamvar...Namusunaguvenerekistemiyorum.Kendiniçindebirfaydasıyoktur,belkizararıolurdaondansoyluyorum:Paralarıalıpeveverdigimiagzındankaçırma...Neredenbiliyorsundiye belki seni de işin içine karıştırırlar... Merhametten degil, ihtiyaten sus... Haydibakalım...Benimgozlerimiaçtın, sanabirdahaeyvallah.... Şimdiarabanıçek...Namussuzinsansuratıseyretmekistemiyorum.Kendimkendimeyeterim...Durma...Defol!...Defol!..’Sarhoş gibi odasından çıktım. Butun soyledigi sozler birer birer beynimde zonkluyordu.Yerindenfırlayacakmışgibibuyuyengozleri,yeisveumitsizlikiçinde,insanlaravehayatakarşıartıkteskinedilmeyecekbirkiniletitreyensesipeşimibırakmıyordu.Macide,yeminederimkidunyakurulalıdanberihiçkimsekendini,benimoandabuldugumkadaraşagılıkveigrençbulmamıştır.Kendimitokatlamakistiyorvebunualabildigine,kolumugeregereyapamayacagımı duşunerek kuduruyordum. Pantolonumun sol cebinde ve avcumdatuttugum banknotlar her adım atışımda hışırdıyor ve bir çirkefe dokunuyormuşum gibiiçimi gıcıklıyordu. Derhal daireden çıktım. Paraları bir koşeye atmak istiyordum. Fakatzavallınınbirininelinegeçerdiyekorktum...Dunyanınenbiçare,enalçakadamıbile,buparalara mustahak olacak kadar duşkun degildi. “Ne yapmalı, ne yapmalı?” diyeduşunuyordum. Onları yanımda bulundurdugum her an beni daha çok şaşırtıyor,eritiyordu; fakat ben bu işkenceyi nefsime reva gormeyi bir nevi intikam sayıyordum...BirdenbirekendimiBeyazıtcivarındabuldum.Dolaşırkenfarkındaolmadanburalarakadargelmişim... Derhal aklıma Nihat’ın evinin bu tara larda oldugu geldi... Evet, o herif buparalara layıktı. Belki bunun ne demek oldugunu anlamayacak, hatta memnun olacaktı,fakat ben onun bu iki yuz elli liranın sahibi oldugunu bildikçe ondan nasıl igrenecegimiduşunuyorveadetahazduymayabaşlıyordum.Kumkapıtarafınagidenyollardanbirindeoturuyordu.Evdeyoktu.Paralarıborugibiyuvarlayarakkapınınaltındaniçerisoktum.Onparasızdım,fakatbirazhafiflemiştim.Oradanburayakadaryayanolarakgeldim...”

Omerfısıltıhalindekonuştuguhaldeyorulmuşveterlemişti.GozlerinibiraniçinkapadıvebuesnadaMacide’nin,belkide farkındaolmadan,uzaklaşmak,onadokunmamak içinbirhareketyaptığınıhissetmedi.Gözleriniaçmadan,sayıklargibibirsesle:

“Evde sizi karşı karşıya oturur buldum. Evvela hiçbir şey anlamadım. Sonra birdenbireruhumunbütünçirkefleriboşandı.Fakatneyapabilirdim?Kendiruhununpisliğinibukadaryakındangörenbiradambaşkalarınıntemizolacağınainanabilirmi?”

Birdenbiregozlerini açtı.Macide’ninkendindenuzaklaştıgını, urkekbakışlarla yatagın takenarınakadargittiğinigördü:

“Eyvah...Macide...Niçinbanahepsinianlattırdın?Boyleyapacaktındanedenherşeyisoyle

Page 129: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

dedin? Şimdi beni anlamıyorsun. Anlasan boyle kaçmazdın! O zaman, butun fenalıklarıyapanınasılbenolmayıpiçimdesaklıduranvefırsatarayanbaşkabirbenoldugunusezerve bana acırdın, beni kurtarmaya çalışırdın. Bedri... Bedri beni anladı... O nasıl anladı?Yanaklarımı nasıl okşadı?.. Halbuki ben ona neler yapmıştım. Macide, beni nasılbırakıyorsun...”

Yastıgın uzerine kapandı. Kolları omuzlarından aşagı olu gibi sarkıyordu. Hıçkırmıyor,aglamıyor, şikayet etmiyor, hatta belki nefes bile almıyordu. Bu halMacide’yi busbutunkorkuttu.Eliylekocasınınbaşınıdurtupyuzunuyastıktanayırmayavekendineçevirmeyeçalışarak:

“Omer!.. Omer!.. Bana bak... Kocacıgım... Uzulme... Bana bak!” diye yalvardı. Sesçıkarmadıgını gorunce daha çok telaş ederek ustune egildi, hem kulaklarına tatlı sozlerfısıldamaya,hemdeyanaklarını,boynunu opmeyebaşladı.Onubukadarharapgormeyedayanamıyordu.EnumitetmedigizamanlardaonuOmer’ebaglayanbirhis,buadamınşuandayuzdeyuzkendisinemuhtaçolduguhissivebununverdigigurur,gençkadınaherşeyiunutturuyordu.KocasınasokuldukçaçıplakayaklarıonunkileredokunuyorvehertemastaMacide’ninvucudundanşiddetlibirtitremegeçiriyordu.NihayetOmer’inbaşınıçevirmeyemuvaffakoldu.Delikanlınınyuzusolukvegevşekti.Minnetledolubirgulumsemeonunagırbir hastayı andıran çehresine tatlı ve cazip bir hal veriyordu. Macide kocasının şimditamamen çocuklaşan dudaklarını buldu ve kollarını boynunun altından ve ustundenuzatarakonadahaçoksokuldu.

Page 130: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXIBuhadiselerdensonraongunkadar,hayatlarındahiçbirfevkaladelikolmadan,geçti.Arayaay başı girdigi için henuz şiddetli para sıkıntıları da yoktu. Yalnız Macide’nin butuntahminlerinin aksine olarak bumuddet esnasında Nihat onları daha sık ziyaret etmeyebaşlamıştı.

Bu sefer birtakım garip delikanlıları da beraber getiriyordu. Darulfununun muhtelifkısımlarında okudukları rivayet edilen ve bagıra bagıra konuşmayı, geniş hareketleryapmayı itiyat edindikleri ilk anda goze çarpan bu gençler, Omer’in pansiyonundakikaranlıksalondatoplanıyorlar,madamı,ikidebirdeodasınınkapısındanbaşınıçıkararak,kızgın gozlerle ortalıgı suzmeyemecbur edecek kadar gurultu ediyorlar, bazımeselelerimünakaşaveNihat’ınfikirlerinitamamenkabulettiktensonradağılıyorlardı.

Bazan ceplerinden çıkardıkları birtakım yazılan birbirlerine okurlar, yahut neşretmekteoldukları mecmua ve broşurlerin tashihlerini yaparlardı. Yazıları, ekseriya ismizikredilmeyen, yahut nadiren ve korkunç sıfatlarla birlikte zikredilen muhasımlara{90}kufurdenibaretti.Omer,Nihat’ınhatırıiçinbazanbunlarınyanındaoturur,hattabuateşliyazıları biraz da zevk alarak dinlerdi. Bu gençlerin iddialarına bakılacak olursamemlekettekibutunaklıbaşında ikiradamlarıbirerturlulekeliydi:Kimisinefalanmilletinyardakçısı,kimisineşuveyabu ikrinsatılmışkolesi,kimisinekorkakvedalkavuk,kimisinebozuk kanlı diye hucum ediyorlardı. Sadece kulakmisa iri oldugu halde Omer bunların,mucadele ettikleri adamlar ve ikirler hakkında, hiçbir malumatları olmadıgını hayretletespitetmişti.BununiçinbirgünNihat’a:

“Yahu,sanaacıyorum.Etrafınadahaaklıbaşındainsanlarıtoplayabilirdin!”dedi.

Fakato,kurnazbirgülümsemeilemukabeleetti:

“Luzumu yok. Aklı başında adamlarla hiçbir iş gorulmez. Bize, itirazsız inanacak veduşunmeden harekete geçecek insanlar lazım! Bu gençleri romantik birtakım emellerlebaglamak,onlarakabadayıcaserguzeştlerinhasretiniduyurmakvebugunkuhudutlarıdargosteripbuyukarzularlabeslemekveboylecehepsiniavcumuniçinealmakdahakolayvedahamuvafık...”Sonra,artıkyolagetiremeyeceginianladıgıdostunakarşısamimiolmaktabirmahzurgörmeyerekilaveetti:

“Hayatbirkatakullidenibarettir!”

BirzamanlarNihat’lamunakaşaederkensoyledigigibi,Omerarkadaşınınsozlerinindogruolmaması icap ettigini seziyor, hayatın bu kadar aşagı emeller uzerine kurulabileceginikabul etmiyor, fakat ikirlerinimudafaa edecekkudreti de kendindebulamıyordu.Hayatherhaldebirkatakullidegildi.Amaneydi?Buhayatınbirmanasıolmakicapederdi.Insandunyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı! Dahabuyukveinsancabirsebeplazımdı.Lakintembelligealışmışolankafasıbunubulamıyor,bulmak için ugraşmaya uşeniyor, yanlış ve bayagı oldugunu sezdigi şeyleri de kabuledemedigi için selameti irarda buluyordu... Her şeyden, her derin duşunceden, heruzuntulune ismuhasebesindenkaçmayıitiyatedinmişti.Duşunceadamıolmaktançıkmış,muhayyile, daha dogrusu kuruntu adamı olmuştu. Etrafında kendisini dogrulugunainandıracakbir ikircereyanıbulamadıkça,arkadaşlarınınvehattahocalarının,buyukve

Page 131: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

gosterişli sozler arkasında adamakıllı esnafça işler kovaladıklarını gordukçe kendimuhayyel{91} alemindeyaşamayıtercihediyorvehakikattesadecemuhayyiledeyaşamakmumkunolmadıgındanmaddihayatındatesadu lerin,aniheyecanveihtiraslarınoyuncagıolupkalıyordu.

Nihat’ınyanındakiçocuklarınkabadayıca feragatve ikirkahramanlıgı roluoynadıklarınısezecekkadarzekiydi.Onlar,Omer’e:“Idealsizvehodbingenç!Içindeaslainanmakihtiyacıduymayanserseriruhlubiradam!”diyebakarlarkenÖmerde:

“Ben sizi bilirim, civan delikanlılar. Butun fedakarlık hamleleriniz post kapıncaya kadarsürer!”diyesöyleniyordu.

Bunlardanbiriylekonuşurken:

“Azizim!”diyesormuştu:“Sentıbbiyeyibitirinceneyapacaksın?Köyemigideceksin?”

Ötekibirdenbireboşbulunarak:

“Nemunasebet!” dedi. Sonra, pekustaca olmayanbir ricat yaptı: “Mama ih, icap edersegiderim!”

“Icapetmesinedir?Nasılicapeder?Koyundoktoraihtiyacıvar!Sengitmekistersenkimsedemâniolmaz.Nebekleyeceksin?”

Çocuguncevapvermeyehazırlandıgınıgoruncedevametti:“Hiçbirşeysoylemeikigozum.Itirazlarınısendenevvelbensayıvereyim:Koyleregitmedenevvelbirçokşehirlerimizebiledoktor lazım!.. Koylerde, vesait noksanı yuzunden ka i derecede faydalı olamayız!.. Bukadar tahsili ve yurdun bizde tecelli eden{92} emegini mahdut bir mıntıkada ziyanedemeyiz!..Degilmi?Pekala,bendesizehakveriyorum,oyleysenediyeferagatmakaleleri,koyluye destanlar yazıp duruyorsunuz? Bak, ben sana, senin neler istedigini sayayım:Evvela,butunmuvaffakiyetininbaşıolarakbuyukbiriltimasarayacaksın...Itirazetme,balgibi arayacaksın. Hatta, eger son sını lara yaklaştıysan aramaya başlamışsındır bile...Ondan sonra memleketin goz onunde bir yerine tayin olunmak... Ihtisas yapmakimkanlarınıeldeetmek...Sonraparakazanmak:Bolbol,avuçavuç,çılgınlargibikazanmak...Sonra guzel bir karı almak... Kafaca anlaşacagın ve ruhu ruhuna uygun bir kadın degil!Herkesgorduguzaman‘Aman!Bakın,falancanınneenfeskarısıvar!’desinyeter!..Yalnızbunoktada idealistsiniz;vemaddimenfaatlerverahatlarharicindeyeganemanevizevkinizbudur:Guzelkarıalıpherkeseparmakısırtmak...Sonraotomobil,apartman...Dahasonragobek,pokervesaire...Hayatınızıgozumunonuneserilmişgibigoruyorum,birşeydedigimde yok, pekala! Demek ki boyle icap ediyormuş, boyle olsun... Fakat bu istikbalehazırlanırken şu yaptıgınız işler tarzındaki bir mukaddemeye{93} ne luzum var? Yarınyaşlanıncaeşedosta:‘Gençligimizdeçokidealisttikama,hayatinsanıdegiştiriyor...Şimdirealistolduk...Ah,oateşligunler!’diyebilmek içinmi?Bukısagevezelikdevrinesırtınızıvererek bundan sonraki hayatınızın kepaze ve boşmahiyetinimazur gostereceginizimiümitediyorsunuz?”

Nihat, Omer’in bu nevi ukalalıklarını dogru bulmadıgı için onu başka tara lara çekmeyeçalışıyor, ve son gunlerde hep beraber geldikleri Profesor Hikmet’le dedikodu bahisleriaçıyordu.FakatOmer,fırsatbuldukça,ozavallıdelikanlılaramusallatolmaktangerikalmaz,herhangibiriniyakalayıpçatmayabaşlardı:

Page 132: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“E, genç arkadaş! Sen hangi işin peşindesin? Hukukçumu? Enfes... Şimdilik boyle gonuleglendiriyorsun... Yarın obur gun muddei umumi muavini {94} olunca Iran ile, Turan ileugraşmaya vaktin kalmaz... Koyden koye curmumeşhuda{95} gidersin... Yarım yamalakokudugunevrakadayanakcezatalepedervehayatınınmanasınıidraketmekiçineşidostutoplayıp bekar odanda akşamları iki kadeh atarsın... Goreceksin, birkaç sene içindeemellerin ne kadar daralıverecek... Bu ateşli halinden eser kalmayacak... Baremde birderece yukselmene mani olacak kahramanlıklardan şiddetle kaçınacaksın... Her amirinkarşısındabirtekduşuncenolacak:Nepahasınaolursaolsun,kendinibegendirmek!Onuniçinisyankarruhunuşimdidenboşalt...Tamfırsattır...Talebeykenistediginprofesorucahil,istediginhocayıaptalbulabilirsin... Istedigingibitenkitleryaparsın...Hiçbirzararıolmaz,bilakis arkadaşların arasında merteben yukselir... Sana açıkça cevap veremeyeceginibildiginkimselerekufurlerlehucumet,hainvealçakdiyeyaz!..Gençlikateşlidir.Hareketveheyecanister.İstikbalinitehlikeyekoymamakşartıylacoşbakalım!..”

Birgünbugençlerdenbirionasordu:

“Omerbey”dedi.“Sizadetayaşlıbiradamgibikonuşuyorsunuz...Halbukiaşagıyukarıbizleakransınız...Aramızdaancaküçdörtyaşfarkvar!..”

Ömerevvelaverecekcevapbulamadı...Birmüddetdüşündüktensonra:

“Hakkın var!” dedi. “Sizin de, benim de işimiz gevezelik... Yalnız bir farkla: Siz bir şeyyaptıgınızı zannediyorsunuz, ben ne yaptıgımı, daha dogrusu ne yapmadıgımı gayet iyibiliyorum. Sonra... ben daha çok kendi içimde yaşayan bir insanım... Bunun için sizenazaranbirkaçmislifazlayaşamışsayılırım.”

Bumünakaşalarvemakalekıraatleri{96}esnasındaMacideekseriyaodadançıkmazdı.YalnızarasıraProfesörHikmetÖmer’e:

“Hemşire hanım nerede? Buyurmazlar mı?” diye soruyor ve Omer gidip karısınıgetiriyordu. Boyle zamanlarda Profesor lakırdıyı gayet cazip mevzulara, mesela Arapmüverrihlerine{97} veya Selçukilerin silah kullanmalarına intikal ettirir, saatlerce tafsilatverirvegençkadınıboyleceilminehayranettiginizannederdi.SongunlerdeProfesor’ebirdeevlenmemerakıgelmişti.Talebelerionaikidebirdekızbuluveriyorlarfakatnedenseişbirtürlüciddileşemiyordu.BazanNihat:

“Macidehanım,sizinkonservatuvardaiyiveguzelbirarkadaşınızyokmu?”diyesorarveMacidehafifçekızarıpsahizannederek:

“Bilmem...Hiçbugözlebakmadım!”derdi.

Profesor,hemguzel,hem tahsilli, hemde iyi ailedenbirşeyarıyor venihayetsiz ilmininkendisinebütünbumeziyetleriistemekhakkınıverdiğinisanıyordu.

Macide,Omer’learalarındaherhangibirmunakaşaolmasınıistemedigiiçinbirturlusesiniçıkarmıyor, fakat ziyareti her gune bindiren bu dostlardan hoşlanmadıgını daha fazlasaklayamayacagını da hissediyordu. Gunduzleri konservatuvardan dondukten sonra eviduzeltmek,yiyecekhazırlamak,birazdadinlenmeklazımdı.OakşamkihadiselerdensonraOmer’learalarındayenidentazevekuvvetlibirdostlukbaşlamıştı.Fakathenuzherhangibir mesele halledilmiş degildi. Ikisinin içinde de uzun uzun konuşmaya ve anlaşmayaihtiyaç gosteren dugumler vardı. Adeta yeniden tanışıyormuş gibi birbirlerinin onune

Page 133: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

sermeleri, sevgilerini tekrar birtakım esaslara istinat ettirmeleri{98} lazımdı. Şimdikimünasebetleridahaziyadekarşılıklıitimadadayananbirmütarekeyebenziyordu.

Uzun zaman bu halde yaşamak, vaziyeti duzeltmeyecek, iki tarafın birbirinden genebirtakım şeyleri saklamasına, sakladıkça karşısındaki için elinde olmayarak birtakımmemnuniyetsizlikler beslemesine sebep olacaktı.MeselaMacide Omer’in ahbapları işinikokunden halletmek istiyordu. Kocasının bunlara pek candan baglı olmadıgını, sırfalışkanlıkyuzundenvemunasebetinikesmekiçinbirsebepgormedigindenonlarladuşupkalktıgınıfarkediyor,fakatbirturluaçıkçaherşeyisoyleyemiyordu.SazagittikleriakşamOmer’e birdenbire: “Kalkalım!” demesinin sebebi, bu yuksek adamların konuşmalarınıntahammul edilemeyecek kadar manasızlaşması, fakat bunun yanında da, ProfesorHikmet’in gitgide yuzsuzleşen sarhoş halleriydi. Yana yana oturdukları için ikide birdeMacide’ye dogru egilerek herhangi akla hayale gelmeyecek bir şey soyluyor, bu sıradamidesininufunetli{99} havası gençkadının yuzunu kaplıyor venefesini kesiyordu. Pekdesarhoşluk eseri olmayarak yanına sallayıverdigi elleri Macide’nin dizlerine veyabacaklarına dokunmak hususunda goze batar bir temayul gosteriyorlar ve busbutunkızarangozkapaklarınınarasındahastalıklıbirkedininkinebenzeyengozleri,manasıpekaçıkolanifadelerle,Macide’ningöğsündedolaşıyorlardı.

BunlarıOmer’eaçıkçasoylemekmumkundu;Omerderhalinanacakvebutunarkadaşlarınaarkasını donuverecekti. Veznedar meselesinden sonra boyle bir şeyi istedigi deanlaşılıyordu. Fakat daha evvel gidip Profesorle kavga etmesi ve hadise çıkarması damumkundu. Sonra kendisine teheyyuç veren{100} her vakadan sonra Omer’e sinirli birdalgınlıkçokuyordu.BuhalMacide’yikorkutmayabaşlamıştı.Kendisihaklıolsa,buhakkıOmerkabuletsebilekocasının içindegene:“Nediyebenimruhumunahenginibozdun?”diyenbirtarafbulunacagınıbiliyordu.Omer’inkatihareketlerdenvekararlardankaçmakve hoş olmayanhermeseleyi oldugu gibi bırakarak el surmemek yolundaki temayulunuogrenmişti. Herhangi bir işe kendini vererek ugraşmak, bir meseleyi, tatlı veya acı birneticeyebaglamakgençadamıurkutuyorveo,birçokşeylerinfarkınavarmadanyaşamayıve nihayet hadiseler, kendilerinden kaçılamayacak kadar sıkıştırınca, ani ve şiddetlikararlar,oandaaklınagelenhareketlerleişiniçindensıyrılmayıveherşeyikoparıpatmayıtercihediyordu.

Gençkadınmutemadiyenduşunuyorveherhangibirkararveremiyordu.BedriohadisedensonraancakbirkereveOmer’leberabergeldi.Birkaçdakikaoturduktansonrahemengitti.Halindenanlaşıldıgınagore,ablasınınziyaretindenhaberivardıveMacide’yekarşıkendinimücrim{101} hissediyordu. Bu ziyaretinde Balıkesirli bir ahbabını gordugunu, ondanöğrendiğinenazaranannesininMacide’yipekmerakettiğinisöyledi.Macide:

“Evet...çokfenaettim.Uçaydırmektupyazmadım!”dedi.Fakatneyazabilirdi?VaziyetininBalıkesir’ekarşıizahedilmesihaylimuşkul,hattaimkansızdı.Şunikahişibitsebelkibirazdahakolaylaşacaktı.Birtaraftanda,eniştesininveablasınınbirtakımmanasızhareketlerekalkmalarından,hattapolise ilanmuracaatetmelerindenkorkuyordu.FakatOmer’insoyu,şimdi tamamen dagılmış ve fakirleşmiş bulunmasına ragmen, hala Balıkesir’inmutebereşrafailelerindensayılırdı.Onlarıngeliniolmak,birçokşeyleritekrardüzeltecekti.

BusıralardahadiselergenesuratlebirbirinikovaladıveMacide’ninhayatıyirmidortsaatiçindebüsbütünbaşkaistikametleralıverdi.

Page 134: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXIIProfesorHikmetbaştaolmakuzereNihatvemaiyetlerindekigençlerbirakşamOmer’ivekarısınıbirhayırcemiyetininmusameresinegoturduler.Omerogunadamakıllıyorgundu.(Parası olmadıgı için Taksim’den Sirkeci’ye kadar yayan gidip gelmiş ve ogle yemegiyememişti.) Bu yuzden pek gonlu yoktu. Macide’nin de gitmek istemeyecegini tahminediyordu.Evvelateklifikabuletmedi.FakatProfesörHikmet:

“Hanımkızımız gormek isterler...Gençlerinugraşıpyaptıkları bir şey...Muzik var... Piyesvar...Çocuklarçalıştılar,birteşvikolur...Bizzatenelimizdengelenyardımıyapıyoruz,sizbirziyaretedipgayretvermektenkaçmayın!”dedi.Omerbiraralıkagzındanogunyayanyurudugunuveparasızoldugunukaçırdı.Hikmethemenelinicebineatarakikiliraçıkardı,“Nediyebanaderdiniaçmazsın!Sanakaçdefasoyledim!”diyeazarlayarakOmer’everdi.Nihatda:

“Dahalazımsabendevereyim!”dedi.

Omerbusozuzerinetuylerininurperdiginihissetti.Nihat’ınkendisineveznedarınparasınıteklifettiğinizannederekonakindolubirbakışfırlattı.FakatNihathiçaldırmadan:

“Haydi,uzunetme,gidelim!”dedi.

HepberaberçıktılarvetramvaylaŞehzadebaşı’nakadargeldiler.BusokaklardaMacide’yigarip bir korku sardı. Emine teyzelere sapan yolun onunden geçerken butun gayretineragmen başını o tarafa çevirmekten kendini alamadı ve iki katlı ahşap evin hiçbirpenceresindeışıkyanmadığınıgördü.

“Herhaldesofadalar,yemekyiyorlardır!”dedi.

Eskibirkonakbahçesindengeçtiler.Kocamanbinanınsofasısuslenmiş,arkaarkayadizileniskemleler ve battaniye perdelerin ayırdıgı bir sahne ile musamere salonu halinegetirilmişti.

OrtadakimselergörünmediğiiçinÖmer:

“Erkengeldikgaliba!”dedi.

ProfesörHikmet:

“Oyle!” dedi. “Mama ih reisin odasına bir bakalım. Belki eşten dosttan gelenler vardır...Çeneçalarız!..”

Oldukça buyuk bir odaya girdiler. Buras ı hakikaten doluydu. Macide cıgara dumanlarıarasında hayalleşen on beş yirmi kadar insan gordu. Birçogunun, saza gittikleri akşamtanıştıgıkimseleroldugunufarketti.Karşıdakibuyukçebiryazımasasınınarkasındabeyazve kıvırcık saçları arkaya taranmış, orta yaşlı,biraz uzun ve at suratlı bir zat vardı. Bucemiyetin reisi olduğu anlaşılıyordu. Yeni gelenler içeri girdikleri sırada hararetli birkonuşma başlamıştı. Reisin yanındaki eski usul vişneçurugu maroken koltukta yaşlı veyuvarlak yuzlu, minimini gozlu ve seyrek saçlı bir adam sag elini muntazam fasılalarlakaldırarak nasihat veya emir verir gibi bir şeyler anlatıyordu. Omer hemen karısınadönerek:

Page 135: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Eski ve meşhur adamlardandır. Çok buyuk memuriyetlerde bulunmuştur. Şimdimütekait{102}, fakat ikirlerinden herkesi istifade ettirmek ihtirasını muhafaza ediyor.Dikkatet,çokyamanlaflareder!”dedi.

Gelenlerbirer iskemlebulup iliştiktensonrakonuşanzat tekrar sozebaşladı.Uzunuzunbirçok şeylere temas etti. Asıl neyi kastettigi pek anlaşılmıyor, Istanbul’un sokaklarınıtamirden,Avrupa’yagiden talebeninbarlardagezmesine; koyluye traktor verilmesinden,Almanya’yaolan tutunsatışınakadarhermevzuaugruyordu.Biraralık,memleketi idareiçinmumtazbirzumreninvucudunaluzumgordugundenvebuzumreyialeladeyoldaneldeetmekguçbulunduguiçinhermekteptensınıfbaşılarıtoplayıpayrıbirrejimaltındaveayrıbir tahsil ile yetiştirmek mumkun olacagından bahsetti. Her ikrini takviye için kendihayatındanvepekzenginolduğuanlaşılanmazidekiicraatındanmisallergetiriyordu.

Bir koşede cıgara içip etrafı suzenmuharrir Ismet Şerif, mutemadiyen konuşanmuhimadamınnefes almak için yaptıgı bir fasılayı yakalayarak soze başladı ve kendisi de aynıakıbeteugramamak içinkelimelerve cumlelerarasındaufakbirboşlukbilebırakmadananlatmayakoyuldu.Aynenkendindenevvelkonuşanzatgibibinbirmevzuaatlıyor,fakatdahakaranlıkbir lisanvedahagozboyayıcıkelimelerkullanıyordu.Sonramisallerinidemazidekiicraatındandeğil,yazdığıeserlerdenalmayıtercihediyordu.

Macide bu sırada Bedri’nin de içeri girdigini gordu. Omer hemen eliyle işaret ederekarkadaşınıyanmaçığırdı:

“Gel, beraber oturalım!” dedi. “BizimİsmetŞerif butun başından geçenlere rağmenakıllanmamış,boyunaukalalıkedipduruyor.Şimdibirlafatıpkızdıracağım!”

Busıradabüyükmuharrir:

“Içtimaibunyemizinteşekkulundemuhimamilolanbudonelerinkutlepsikolojisiuzerindedemaşeri tefekkurun tekevvunundenasılbirseyir ilemuessirolduklarınıromanlarımdauzunuzadıyateşrihetmiştim!”{103}diyordu.

Ömerhayretlesordu:

“Üstatsizinromanlarınızdavarmı?”

İsmetŞerifhiçbeklemediğibucehalettezahürükarşısında:

“Okumayazmabilenleresorun!”demekleiktifaetti.

“Bensizinarasıramakalelerinizigörüyorum,fakatromanınızolduğununfarkındadeğilim...Herhaldeokunmuyor!..”

Şair Emin Kamil, arkadaşı Ismet Şerif ’e yapılan bu hucumdan memnun oldugunu belliedecekkadarmütebessimbiryüzleonumüdafaayakalktı:

“Aman, dostum, ‘Yara’ romanı, pek ragbet gormemiş de olsa, edebiyat tarihimizegirmiştir!”

“Yara”,IsmetŞerif ’inhakikatenençokismizikredileneseriydiveaşagıyukarı,kendisineçocuklugunu ve gençliginin bir kısmını zehir eden ve onu daimi şekilde sakat bırakanboynundakiyaranınhikayesiydi.Ömer,insafsızbirkararlahücumununarkasınıbırakmadı.

Page 136: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Yapma,canım!”dedi.‘Yara’romanıhakikatenfenadegildi...Bak,şimdiaklımageliyor...Birzamanlarbendeokumuştum...Lakinhepberaberduşunelim:Buromanbiradamıedipveromancı yapmaya ka i midir? Bir insan ki, omrunun sekiz, on senesini feci bir derdinpençesinde,butunhisleriveduşunceleribuderdebaglıolarakgeçirmiştir, elide,ekmekparası için suru suru yazı yazmak sayesinde, iki lafı yanyanagetirmeyemusaittir, artıkomrununbuenbuyukvebelkiyeganehadisesinibirazalakavebirçokmerhametçekecekkadarkalemealamazmı? ‘Yara’ romanıdogrudurusthurufatla {104}basılsa, altmışyetmişsayfaancaktutar...Herkesinitirafedecegişekilde,teknigideoldukçabozuktur.Buyukeser,sanatmuvaffakiyetidediginizbumu?ŞuhalimdebenIsmetŞerif ’inçektiginiçeksem,boylebirfasillikbirromankıvırırım...Bencesanatkar,kendindenbaşkalarınavermeyebaşladıgızamansanatkârolur!..”

İsmetŞerif’ineğriboynuomuzlarınınüzerindekıpkırmızıkesildi.Titreyerekbağırdı:

“Omrunde uç satır yazı yazmamış bir heri inmutalaaları{105} daha başka turlu olamaz...Sokakta ayakkabı boyayan bir çocugun işine mudahaleyi salahiyetimiz dışında sayarız,halbuki biz sanatkarların işine burnumuzu sokmayı en tabii hakkımız addederiz...Çizmedenyukarıçıkmakbizimyarımünevverlerinenbarizvasfıdır!..”

Ömergüldü:

“Boyacınınmeslekveusullerinekarışmam,yalnızpabucumufenaboyarsabunuanlamayagozummusaittir,itirazadahakkımvardır.Egersanatkarlareserlerihakkındasozsoylemeksalahiyetini yalnızmeslektaşlarına verecek olurlarsa gene kendileri ziyan ederler, çunkuonlarbirbirlerinekarşıbizimkadardainsaflıdeğillerdir!”

Birkaçkişiguldu.EminKamil, IsmetŞeri i tekrarmudafaaetmek içinsozebaşlamışgibiyaparaklafıdegiştirdi,evvelahiçkimseonunnesoylediginianlayamadı.Fakatyavaşyavaş,yenidaldıgı Islamtasavvufundanbahsettigimeydanaçıktı.Gençşairbirsenegibiazbirzamanda Buda’yı, Lao Tse’yi deneyip bırakmış, nihayet Muhiddını Arabı ve HallacıMansur’dakararkılmıştı.YeniogrendigiveyanlıştelaffuzettigiArapçaibarelersoyluyor,münasebetli,münasebetsizbeyitlerokuyor;

Mansuren’elhaksöylediHaktırSözü,Haksöyledi

dedikten sonra bu hikmetin nasıl tefsir edildigini{106} gormek için gozlerini kırpıştıraraketrafınabakıyordu.Masanınbaşındaoturanaksaçlıreis:

“EminKâmil,birşiirokusana”diyetutturdu.

Gençşaireveonunalakavericiistihalelerine{107}hayranolanbirkaçkişidahaısrarettiler.Herkes sustu ve şair yerinden kalkmadan, derin ve oldukça tatlı bir sesle uzun bir şiirokumayabaşladı.

Bumanzumede,Türkçedemevcutbütünkorkunçkelimevemevhumlarbirarayatoplanmışgibiydi. Boylece tuyleri urperten bir tesir elde edilmek istendigi anlaşılıyordu. Kızılcakıyametlerden,gaiplerdengelenseslerden,Arapbacılardan,kanlışafaklardan,ateşlerden,zehirlerden,vehimlerdenvebiryerindede,VilhelmTellgibielmayaokatanbiradamdanbahsediliyordu.Fakatbuokateştenvebuelmaruhtandı.

Page 137: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Şiir bitince herkes bir muddet sustu. Şiirin anlaşılmaz mahiyeti ve dinleyenlerinkendilerine yaptıkları telkin aydınlık aklın uzerine bulut gibi çokmuştu ve dagılmak içinzamanamuhtaçtı.Nihayetcemiyetreisi, ilksozvehukumhakkınınkendindeolmasıicapettiğinihatırlayarak:

“Fevkalade...İşteşiirbudur!..Tebrikederim!”dedi.

Sonra,hiçolmazsakuçukbirtenkittebulunmanın,buişlerdenanladıgınıispatiçinyeganevasıtaolduğunudüşünerekilaveetti:

“Yalnız...Birmısraıiyiceanlayamadım.Hayalbanabiraz...Nasılsoyleyeyim,birazşiddetligöründü...Bilmemarkadaşlarnasılbuldular,şumısra:

Tükürdümgözlerimiağzımdanboncukgibi

Derhal hararetli birmunakaşa başladı. Bu bir tek satır uzerinde herkes ikrini soyluyor;şair,eserinintefsirineçalışanbubasitkalabalıgamerhametdolugozlerle, fakat tenkitlerkarşısında sinirlendigini de saklamayarak, bakıyordu. Bu sırada Bedri Omer’e dogrusokuldu:

“Şiirisennasılbuldun?”dedi.

“Bilmem... Bir şey anlamadım... Fakat fena degil gibi... Insanın uzerinde garip bir tesiryapıyor!..”

Bedrihazinbirgülümsemeilebaşınısalladı:

“IşteEminKamil’inistedigidebu!..Birşeyanlaşılmadangaripbirtesiryapmak...Nekadarbasitinsanlarız...Dogrudurustoturupduşunursekbumanzumenindunyadayazılabilecekenbasithokkabazlıklardan,yavelerden{108} birioldugunueminimki teslimederiz.Hiçbirderinvekuvvetlihisse,hiçbirbuyukveinsanısarsan ikredayanmadan,sırfgozboyamak,esrarlıgorunmekiçinyazılanbubeşonsatırda,birtalebedebilemazurgoremeyecegimizaleladeliklervar... Yalnız şair, bizimnemaloldugumuzubildigi için,birkaçucuzvebasitvasıtayamuracaatetmiş:Bunlardanbirincisi,tesirlioldugunuşimdiyekadardaimaispateden, mistik havadır. Cahil ve dalavereci bir yobazın kendini muhite yutturmak içinmuracaatettigiesrarlıvemuammalıbirkaçformul,birkaçdiniteşbih,birikikaranlıkifadebugunbilederhalaydınlıkduşunceleribulandırıyor.Kendilerindebirşeylerbulundugunuvehmeden butun acizlerin hiç şaşmadan bu basit çareye: Karanlık ve karışık olmaksuretiyle derin ve manalı gorunmek hilesine başvurduklarını unutuyoruz. Sonra EminKamil kendini bize enteresan gostermeye, ikide birde degiştirdigi birbirinden yamankanaatlerveimanlarilegozumuzdebuyulubirperdeyaratmayadamuvaffakolmuş.Birçokhalleri, başkalarında bizi derhal guldurmeye ka i gelecek olan saçmalıkları, etrafınahurmetsizlikten ve saygısızlıktan dogan patavatsızlıkları ve kustahlıkları bize buyuk birşahsiyetinifadeleriymişgibigeliyor.Hakikatenşahsiyetsahibiolanbiradamdabulunmasılazım olan sarsılmaz iç muvazenesinin, insanlıga ve bittabi insanlara, onları kor, aptalyerinekoymayacakkadarkuvvetlibirhurmetin,ondamevcutolmadıgını farketmiyoruz.Bak,‘Tukurdumgozlerimiagzımdanboncukgibi’mısraıuzerinde,hepsideahmakolmayanşu bir suru insan, ciddi ciddimunakaşa ediyor ve bu şair, kendi buyuklugune kendi deinanarak, minnettar gozlerle onlara bakıyor. Halbuki yuzune dikkat etsen, ruhunun içtara larındanasılkulçehalindebiryalanınsaklıoldugunugorursun.Enkorkunçyalanda

Page 138: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

budur: Kendimize karşı bile kullanacak kadar pençesine duştugumuz bu derin ve gizliyalan...Onuiçindeyaşadıgıcemiyetuzerindeduşunmektenalıkoyan,Budizm’egoturen,Çinfelsefesinesaptıran,tasavvufadaldıranhepburuhundakibuyukyalandır.Kainatınaleladeseyri ile,maddişeylerlehiçalakasıyokmuşgibigorunenzekası,zenginbabasındanparakoparmak için oyle kurnazca, oyle esnafça hileler bulur ki, bir sene duşunsen akıledemezsin... Ihtiyarvezenginbabasıdaoglunundehasına inanmıştır.Bunaragmenparaişlerindetitizdavranmakister.VeEminKamilyenibirvurgunvurmakiçinya‘Avrupa’yabir kongreye davet edildim!’ yahut da ‘Yeni bir mecmua çıkaracagım... Dunya parmakısıracak!’gibişeyleruydurur.Sahteudebayı {109}evinegoturupkendinibabasınınyanındagoklereçıkartır;mevhumAvrupatabilerinden,{110}babasınınanlamadıgıbirdildeyazılmış,içi takdir ve hayranlık cumleleriyle dolu teklif mektupları alır. Sonra, bu kadar ustalıklıtiyatrolar tertipedenadam, çiftligindeyalınayakdolaştıdiye,dahiolduguna,buyuk şair,uçsuz bucaksız mutefekkir{111} olduguna bizi inandırır... Insanların en zayıf tara ları,sormadan, araştırmadan, duşunmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundakihayret verici temayulleridir. Dunyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemekiçineniyigübre,iştebubilmedeninanmakiçinçırpınankalabalıktır.”

Bedribusozleriyavaşbirsesle, tanetanevehiçheyecanlanmadansoylemişti.KendisiniOmer’le Macide’den başka işiten yoktu. Fakat bu ikisi etra larında hala devam edenmunakaşayı tamamen unutmuşlardı. Bedri’nin bu kadar uzun, bu kadar kendini vererekkonuşacagını hiç tahmin etmiyorlardı. Omer arkadaşının, sessiz sedasız durmasınamukabil,birçokşeylerdüşünüpkuranbiradamolduğunuyenianlıyordu.

BusıradaEminKamilmunakaşasıçoktanbitmiş,Nihatsozebaşlayarak,insanlarınkuvvetlive zayıf, ahmak ve akıllı olarak tasnif edilmeleri ve buna gore bir cemiyet kurulmasıhakkındaki malum ikirlerini izaha koyulmuştu. Etrafta gene birçok tasdik ve iştirakalametlerivardı.Kuvvetliyeveakıllıyaimtiyazverileceginiduşunenherkes,maviboncugukendisinde bilerek veya boyle gorunmek isteyerek, bu ikirleri pek dogru buluyordu. BuakşamsözsöylemekihtiyacındaolduğuanlaşılanBedritekrarÖmer’edönerek:

“Gayetacayipbir ikirdaha!”dedi.“Nihat’ınsozlerinedikkatet!Neredeysebirkuvvetdiniicat edip ona tapacak... En hararetli taraftarları da etrafındaki aptal çocukları bir yanabırakırsak, Ismet Şerif ’le ProfesorHikmet... Her uçununmuşterek bir vasfı var:Her biri,hilkatin{112} birer tokadını yiyerek, hayatta birer cihetten zayıf ve aciz kalmış insanlar.Nihat’ınilletlerinibilirsin.Zatenbiryuzunebakmakdaka i...Sıskavucudu,incecikkollarıvesinirdenbaşkabirşeybulunmayansuratı ilebirpalyaçokadarbiçarebirmahluk... Ikigundebiryabobreklerinden,yacigerlerindenhastalanır,evieczanegibi...IsmetŞerifise,goruyorsun,boynundakiarızayuzundenomruvemaneviyatıharapolmuş,vucudukavrukkalmış ve içinde boyuna inkisarlar{113} biriktirmiş biri. Agzını açtıgı veya kalemini elinealdıgı zaman ancak senelerin topladıgı zehri dokebiliyor. Profesor Hikmet de, tabiatınkendisine luzumundan fazla miktarda verdigi ihtirasları koreltmek için en ufak birmeziyetebilesahipolmayan,hayatıkadınduşuncesiylegeçerkenyuzuherkadında,hattaparaylagittigiyerlerdebile,istikrah{114}uyandıranbirzavallı.Goruyorsunkihepsihayatabirer miktar kin borçlu. Hepsi çocukluklarından beri mahrum oldukları kuvvete hasretçekerekvekendileriniyiyerekbuhalegelmişler.Hakikatenkuvvetsahibiolanlarahasetveimkansızlıklabakabakanihayetkuvvetienbuyuk,entapılmayalayıkbirmevcudiyetolarakkabuletmişler...Şimdioylebirnazariyeyapıyorlarki,anasıacizvemahrumiyet...Bugibi

Page 139: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

ikirleri doguranlar, daima, ezilmeye, yok olmaya mahkum olduklarını hissedenzumrelerdir. Bagırırlar, çagırırlar, ellerine fırsat geçerse suni olarak sahip oldukları buiktidarıenvahşibirşekildekullanmayakalkarlar;fakatnihayethayatınebedikanunlarınınpençesialtındaçiğnenirvemahvolurlar...”

Bu sırada, herkesin yerinden kalkıp salona geçişinden musamerenin başlamak uzereolduğunuanladılar.Bedrisözünükeserek:

“Hadi,gidelimveseyredelim!”dedi.

OmerveMacideonunsozlerinintesirialtındaidiler.BilhassaOmer,belkihayatındailkdefaolarak,ciddibirmeseleuzerindekonuşulanla larıalayaalmakihtiyacınıduymuyor,ezelişüphelerinihareketegeçirmeyesebepgörmüyordu.

Page 140: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXIIIKuçuk salonun butun iskemleleri dolmuştu. Kız ve erkek lise talebeleri, cemiyetmensuplarının akrabaları, darulfununlu kızlar ve erkekler gurultulu konuşmalarlayerleşiyorlardı. Reisin odasından çıkanlar, kendilerine on sıralarda teklif edilen yerleri,evvelce oturmuş bulunanları kaldırmamak için, kabul etmeyerek arka tara lara geçtiler.Birkaçgayretligençmuhtelifodalardanmuhtelifkoltukveiskemlelersürükleyipgetirdi.

CemiyetinamatorlerdenmurekkepaltıkişilikorkestrasıIstiklalMarşı’nıçalmayabaşladı.Herkesayagakalkarakdinledi.Bundansonraaksaçlıreis,battaniyeperdelerinsoltarafınakonanmuvakkat{115}birkursuyegeçti.Hiçbirzamanunutulmayansurahiilekristalbardagıyanaiterekcemiyetinbirsenelikçalışmasıhakkındauzunbirkonferansabaşladı.

Bu konferans esnasında, bir yenilik olarak, projeksiyon da gosterilecekti. Iki gençbattaniyeleri kenara çektiler. Arkada buruşuk bir beyaz perde gorundu. Seyircileringerisindekimakineyiişletmeyeçalışangençlerbirturluişlerinibitiripbaşlayamıyorlardı.Reis resim yeri geldi diye sozunu kesmiş, kenara çekilmişti. Bir işguzar elektriklerisondurduguiçinhertaraftaha ifbirmırıltıbelirdi.Makineninbaşındakilerde,evvelaalçakseslemunakaşaederken,nihayetbirbirleriniazarlamaya,“Surdantut!Burayıgevşet!”gibisert emirlere başladılar. Onde oturan birkaç kişi onlara yardıma gitti. Mudur biledayanamayarak kursusunden ayrıldı ve bir turlu işletilemeyen alete dogru yurudu. Busırada, şurasından burasından beyaz ve parlak ışıklar fırlayan siyah ve iri makine,sukunetinikaybetmedenameliyatınneticesinibekliyordu.Arasurkarşıdakibeyazperdededagınık hayaller beliriyor, iri insan parmakları gorunup kayboluyor ve soluk bir ışıkhoplayahoplayabattaniyelerivekürsüyüdolaşıyordu.

Nihayetbudagınıkhayallerdenbiriyavaşyavaşsukunetbuldu,açıldı.Fotografaldırmakiçin dizilmiş olan bir grup çocuk ile bunların onunde iskemlelere oturmuş, ellerine veayaklarınaneşekilvereceklerinibir turlu tayinedemedikleri içinacayipvaziyetleralmışbeş altı yetişkin adam hazır bulunanların yuzune guldu. Ortada oturanın reis oldugugoruluyordu. Kendisi, nereden çıkardıgı anlaşılmayan uzun bir sırıkla perdeyi işaretederek:

“Cemiyetimizingiydirdiğiçocuklar!”dedi.

Omer, Macide, Bedri yan yana oturmuşlardı. Arkalarından muharrir Ismet Şerif ’in sesi,fısıltıhalinde.

“Çocuk elbiseleri her sene aynıdır... Bayramlarda giydirip sonra saklarlar, ertesi bayrambaşkalarınagiydirirvebirresimdahaçektirirler!”dedi.

Ömerhayretlesordu:

“Sahimi?”

“Bilmem...Herhaldeöyleolacak!”

Bedriarkadaşınaeğilerek:

“Atıyor...Tenkitetmek,aklıncaespriyapmakistiyor...”dedi.

Ömerkendikendine:

Page 141: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Münasebetsizlik!”diyemırıldandı.

Yeniresimlerveyenimanzaralargösteriliyorvereis,uzunsopasıylaizahediyordu:

“Cemiyetimizin bahar balosunu şere lendirenler!.. Cemiyetimize kırk lira teberru edenAhmet bey... Şimdi gra ikleri goreceksiniz... Yurdumuzu bir senede ziyaret edenler...Rakamlar geçen senelerlemukayeselidir... Karınlarını doyurdugumuz fakir çocuk adedi...Hepsineöğlelerisıcakyemekverilmiştir...”

Konferansınsonlarınadogru,bilhassagra iklerkısmında,herkesyanındakiylemuhabbetedaldıgıiçin,ha ifbirugultubaşlamıştı.Mudursozunubitirirbitirmezelektrikleryandıveseyircilergözleminiovuşturmayabaşladı.

Daktiloileyazılıpçogaltılanprogramanazaranşimdibirmonologvardı.Kısaboylu,dişlek,çokuk burunlu ve yuzunden zekadan başka her şey akan bir delikanlı, gayet pişkin birtavırla battaniyelerin onune çıktı. Etrafını daima guldurmeye alışmış bir aptalınemniyetiylevepeklaubalibirtarzdaseyircileriselamladıvepeltekbirşiveilemonologunabaşladı.

Birmesireyerindevebittabieskizamanlarda,muhtelifmilletleremensupinsanlarınkozhelvacı, şerbetçi veya arabacı gibi esna la olan pazarlık ve munakaşalarını anlatıyordu.Evvela Arnavutla işe başladı, gayet acemice bir taklit ile, mizah gazetelerinden kapmabirkaç cumle soyledi, ondan sonra gelen tipler: Arap, Laz, Çerkez, Yahudi, Ermeni, Rum,Kurt,hepsiArnavut’unilksoyledigicumleyi,birbirlerindendahaacemicetaklitleriletekrarettiler.Salondakilerinenbasitindeveeniyiniyetlisindebiletahammuledecekhalkalmadıvekomikdelikanlıalkışlararasındabattaniyelerinönündençekildi.

Muharrir Ismet Şerif, butun monologun devamınca, sahnedekinin nuktelerine pekbenzeyen sozlereMacide’nin kulagının dibindemırıldanmış durmuştu.Macide bir aralıkkendikendine:

“Ben bu adamla bir keremi ne goruştum. Biraz evvel deOmer’le çatıştılar! Bu ahbaplıkneredengeliyoracaba?”diyesordu.

Zatenbuyuksek ikirmuhitionunuzerindepekde iyibir tesirbırakmışdegildi.Omer’leberaberyaşamayabaşladıklarıilkgundenberibumeşhurvekıymetliadamlardabuyukvefevkalade tara lar, o zamana kadar kimsede gormedigi meziyetler arıyor, bunamukabilonların herkesten ayrı olan yegane hususiyetlerinin, herkesin riayet ettigi birtakımkaideleri keyi lerince çignemekten ibaret bulundugunugoruyordu.Buo kadarbuyukbirşeymiydi?Konuşanarkadaşınıdinlememek, terslemekvealayaalmak,sazlıbirbahçedeayaklarını karşısındaki iskemleye dayamak, bagıra bagıra konuşmak, ara sıraetrafındakilere hakaret etmek ve onları kuçuk gormek pek mi fevkalade bir kabiliyeteseriydi? Aylardan beri hepsi birbirinden aptal ve istidatsız olduguna dair delillergetirmektenvehepsikendi ikirlerinindogrulugunuispattanbaşkabirşeyyapmamışlardı.Macidekendininekadarzorlasa,kafasındaenufakbirizbırakmışbir ikirbilehatırlamayamuktedir olamıyor, sadece falancanın ilancayla kavgası, şunun bununla munakaşasıhakkında duydukları ve gordukleri aklına geliyordu. Şimdiye kadar tanıdıgı kimselerenazaranbunlarınbirfarklarıda,insanadahacesaretle,hattadahaküstahlıklaveölçüpbiçergibi bakmaları ve gozlerinde parlayan istek kıvılcımlarını saklamaya asla luzumgormemeleriydiveMacidebununbuyukadamlıklaalakasınıbirturlubulamıyordu.Mesela

Page 142: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

onlerindeki sırada oturan ve bir zamanlar sazlı bahçede ziyafet vermiş olan muharrirHuseyin bey, yanında oturdugu zayıf ve gozluklu kıza, boyle bir yerde hiç de munasipolmayan tavırlarla sokuluyor, onunla konuşurken, hemen ustune atılacakmış gibi burundelikleri buyuyup gozleri mahmurlaşarak bakıyor ve munevver genç hanımın gayetehemmiyetlesöylediğişeyleridinleyeceğiyerdegerdanınıvedudaklarınısüzüyordu.

Bu sırada, yanlara çekilen battaniye perdelerin ortasında, gozleri yaşartan bir faciaoynanıyordu, istidatsızbirheveskar tarafındanyazılan uçperdelik vekorkunçbirpiyes,istidatsız ve bilgisiz heveskarlar tarafından temsil ediliyordu. Içlerinden birkaçınaistidatsız demek belki biraz haksızlık olurdu. Çunku kendilerini tammanasıyla vererek,oraya toplanan insanlaramuessir olmak, bir şeyler gostermek istedikleri belliydi. Fakatolçulemeyecek kadar buyuk bir bilgisizlik, gorgusuzluk, kotu numuneleri taklit etmekzarureti,ortayakoyduklarıeseriacınacakbirhalesokuyordu.Kimisiburnundankonuşarakdaha buyuk bir sanatkar olmaya çalışıyor, kimisi seyircilere donup avaz avaz bagırırsadahatesirliolacagınısanıyordu.Beyazbirkaryoladaaçlıktanveveremdenharapbirhaldeyatandelikanlıise,mütemadiyenmidesibulanıyormuşgibiyüzünüburuşturupyutkunuyorve bu mimiklerin seyirciler uzerindeki intibaını gormek için de, kendi sozu olmadıgızamanlarda,gozlerinibuzerekalacakaranlıgadogrubakıyordu.Buhastanınannesiolaraksahneyeçıkankadın,butunmakyajına,uzunyeldirmesinevebeyazbaşortusuneragmen,yaşlı bir anne degil, ince, şımarık sesli bir kızcagızdı. Piyesin en sonunda, olu oglununyatagınakapanırkençıkardıgıveyarıyerdeyırtılıpçatallaşanferyat,seyircilerarasındaazdahaumumibirkahkahakoparacaktı.

Buna ragmen alkışlar asla kuvvetsiz degildi. Macide tekrar sıkılmaya başlamıştı. Hemetrafındakilere, hem sahnedekilere sinirleniyordu. Omer’e gitmeyi teklif edecekti. Fakatonundasınıfarkadaşlarındanbirkızlakonuşmayabaşladıgınıgorduvesesiniçıkarmadı.Busıradacemiyetinaltıkişilikorkestrasıortayaçıktı.Macidenelerçalacaklarınıvenasılçalacaklarını merak ederken kulakları yırtan bir sesle mevsim modalarından bir danshavasının başladıgını gordu ve butun vucudunu bir titreme kapladı. Guftesi ile bestesirezilliktebirbirinetaşçıkaranbuparçayı,orkestrasanatkarlarıaslındaoldugundandahafecibirhalesokmak içinbutungayretlerinisarfediyorlardı.Hepsininyanlışvebirbirineuymadan çaldıgı yetmiyormuş gibi, Beyoglu barlarındaki hokkabazlıkları da tekrarakalkıyorlardı. Birisi davula vururken tokmaga taklak attırmak istiyor, otekimukavva birboruylaIngilizşivesiyle“Gelyanıma,gelcanıma,gelkanıma!”diyebagırıyorvefevkaladeyapmacıkbirgülümsemeilekırıtarakseyircilereaşinalıkediyordu.

Muzik(!)bitinceMacidegenişbirnefesaldı.Ayagınısıkanbirkundurayıçıkarmışgibioldu.Ömer’in,arkadaşıylaolanmükâlemesini{116}keserek:

“Sonunakadarkalacakmıyız?”dedi.

BusualineÖmer’denevvelİsmetŞerifşucevabıverdi:

“Amanhanımefendi,bukadarerkenkaçılırmı?..Evdebekleyenlerinizyok...Pekne isşeylerdeğilama,çocuklarımazurgörmeli...Hepsiamatör...Birşeyleryapmakistiyorlar...”

ObunlarısoylerkenMacidekendikendine:“AllahAllah!”diyordu.“Demin,arkamdadırdırsöylenenveinsafsızcanükteleryapankendisideğilmiydi?”

BuandaProfesörHikmetÖmer’edöndü:

Page 143: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Bak aklıma geldi. Hazır buradayken Macide hanım kızımız da bir şeyler çalsın! Boyleyüksekbirmüzisyeniherzamanbulamayız!..”dedi.

Macidedehşetiçindekocasınınkolunayapışarakmırıldandı:

“Çıldırdınmı?Benböyleyerlerdebirşeyçalabilirmiyim!..”

Ömergülerek:

“Benteklifetmedimyahu!Nedençıldırayım...Hikmetesöyle”dedi.

Bumunakaşayıduyancemiyetreisidegelmişti. Israra iştiraketti; fakatMacide’ninnasılkati olarak reddettigini gorunce vazgeçti. Bu sırada on tara larda oturanlardan birkaçıbaşkabirzavallıbulupyakasınasarılmışlardı.Uzun,beyazsakallı,mevsiminyazolmasınarağmenpardösülübirzatahararetlebirşeylerteklifediyorlardı.ProfesörHikmet:

“EskişeyhlerdenAliHaydarbey!”diyeMacide’yeizahatverdi:“Bakın,sizçalmadınızamaonaçaldıracaklar...Fevkaladegüzelneyüfler!”

Herkesintanıdıgıvebucivardaoturduguanlaşılanihtiyarıadetazorlasahneyegoturduler.Altınabir iskemlesurduler.Adamcagız, incevebeyazdudaklarındahazinbirgulumsemeile,devetuyurengindekipardosusununiçtarafınaasılıdurannıs iyeyitorbasındançıkardı.Birkaçkereparmaklarınıgeripperdelerüzerindeoynattıktansonraçalmayabaşladı.

Macidebutundikkatini onavermişti. Ilk çıkardıgı sesten itibarengozlerini kapayaneskişeyh, etrafının hiç farkında olmadan, busbutun başka bir dunyaya çekilerek çalıyordu.Gozlerini açıp bir bakınsa, şimdi içinde bulundugu muhitle nasıl her turlu alakasınınkesilmiş oldugunu derhal gorurdu. Biraz evvel kendisini zorla sahneye itenler de dahilolduguhalde,kimseninonakulakverdigiyoktu.Birkısmıcanısıkılmışbirtavırlaoturduguyerdekıpırdanıyorveiskemleyigıcırdatıyordu,birkısmıdaeskiusulüzerecivarındakilerlekonuşup şakalaşıyordu.Macide ihtiyarın çaldıklarını tammanasıyla anlayamadıgı halde,onudinlemektengaripbirzevkduyuyor,pekalışıkolmadıgıbuseslerkulagınahiçdefenagelmiyordu.Yalnız,birazevvelkimuzikmaskaralıgındansonraveboylebirdinleyicikutlesikarşısında onun ak sakallarını kımıldatarak ve buruşuk dudaklarını nıs iyenin siyahbaşparesindetitreterekkendiniunutmasıacınacakbirmanzara idi.Buadam,kimolursaolsun, ister bir kıymeti bulunsun ister bulunmasın, yaptıgı işi, kendini vererek ve ciddiolarakyapıyordu.Hiçbirişiciddiyealmayanveherşeyisadecegosterişolarakyapanbirkalabalığınortasındabütünmevcudiyetiylehazinbirtezattı.MacideÖmer’idürterek:

“Bu adama yazık!” dedi. “Zavallıyı ortaya çıkarıp yormaya ve eglence etmeye ne haklarıvar?”

Ömer:

“Doğru,haklısın!”dedivehemenarkasınıdöndü.

Macide kocasının bu haline canı sıkılarak biraz egildi ve Omer’in yanındaki kızla pekhararetlibirfısıltıyadalmışbulundugunugordu.Birmuddettenberidevamettigihaldeonagarip gorunmeyen bu ahbaplık bu sefer onu duşundurdu: “Haydi, kalkalım, daha fazlaoturamayacagım!” diyecekti. Buna vakit kalmadan nıs iye çalan adam taksimini bitirdi.Eliyle alnının terini silerek ve etrafındakilerin biraz da alayla karışık olan tebrikleriniciddiyealarakyerinegeçtioturdu.

Page 144: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Cemiyetreisininbirteşekküründensonramüsamerebitti.

Page 145: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXIVMacideartıkevedonecegizdiyeseviniyor,birtaraftanda,Omer’inarkadaşlarıvemuhitihakkında edindigi ve gunden gune kuvvetlenen kanaatlerin tesiriyle, içinde ha if fakatdevamlı bir uzuntu hissediyordu. Oturdugu yerden kalkmış bahçeye çıkmıştı. Omer’ingelmesinibekliyorve:

“O yanındaki kız herhalde eski arkadaşlarından olacak... Bana takdim bile etmedi.Munasebetsizlik... Belki de unutmuştur... Ne acayip çocuk!” diye soyleniyordu. Bu sıradaOmer diger arkadaşlarıyla beraber konagın camekanlı kapısında gorundu. Birkaç ayakmerdiveniinerekMacide’ninyanınageldi:

“Buvakittensonratramvaybulamayız...Yayangidecegiz...Zatenarkadaşlarınbirçogudaotarafadoğrugeliyorlar.Birazhavaalırız...”dedi.

Macideiçerdegördüğükızındaberaberolduğunufarkedincesordu:

“Bunlardabizimtaraflardamıoturuyorlar?”

“Hayır...Bilmem...Herhaldeşöylebirgezintiyapacaklar!”

Macidekocasınadikkatlebaktıvebirşeysöylemedi.Ömerkabahatliolanbirinsanhaliyle:

“Kusurabakma,karıcıgım...Içerdebirazseniihmalettim...Eskiarkadaşlar...Aylardanberigoruşmedik... Omrumun dort beş senesi hep bu muhitte geçti... Derslerden, hocalardanbahsettik.Nebileyim...Şundanbundankonuştuk... IsmiUmit’tir...Sanahiçbahsettimmi?BirzamanlarbizimProfesörHikmettalipolmuştu.”

Macide:

“Bilmiyorum!” dedi. Omer’in bu kadar izahat vermesine luzum olmadıgını hissediyordu.Belki de bu izahatın dogrulugundan şuphe ediyor veya dogru olmasını istemiyordu.Omer’iniçindeeskigunlerin,eskihatıralarıntekrarcanlanmasıherhaldetehlikelibirşeydi.Ozamanşimdikihayatlarınıtekrarsıkıcıbulmayabaşlayabilirdi.Kendikendine:

“Şimdidesıkıcıbulmadığınemalum?”dedi.

Omer’in yavaşça yanından uzaklaştıgını, geriden bir grup halinde gelen arkadaşlarınınarasınasokuldugunufarketti.Beyazıt’adogruyuruyorlardı.Vakitpekilerlememişti.Ancakgeceyarısıolabilirdi.Fakatrutubetliveyapışkanbirhavasokaklarıdoldurmayabaşlamıştı.

Macide biraz geri kaldı ve agır agır yuruyen grubun arkasına geçti. Omer, karısının buhareketinifarketmedi;Umitdedigikızlayanyanagidiyorvekendisinemahsushararetlitavırlarıyla, saçları gene gozluklerinin uzerine dokulerek, bir şeyler anlatıyordu. MacidearkadatekbaşınagelenbirkişidahabulundugunugorduvebununBedrioldugunuderhalanladı.Hiçbirşeysoylemedenbirbirlerineyaklaştılarveyurumeyebaşladılar.Ondekilerlearalarında,altıyediadımbirmesafevardı.MacidemusamerebaşladıktansonraBedri’yigörmediğinihatırladı:

“Sizheporadamıydınız?”diyesordu.

“Evet... Hep oradaydım. Yalnız biraz arkada duruyordum. Sonra o piyes başlayıncadayanamadım, odalardan birine girdim. Nıs iye sesini işitince tekrar başımı çıkarıp

Page 146: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

baktım. Zavallı şeyh efendinin halini gorunce tekrar odaya çekildim. Ben boyle yerleregelmekten pek hoşlanmam. Yalnız Profesor Hikmet sizin de geleceginizi soylemişti...”Sonra,bildiğibirşeyvarmışda,artıksaklamayacakmışgibibirtavıraldıvesordu:

“Niçinbunlarlaberabergidiyorsunuz?Niçinayrılmadınız?”

Macideomuzlarınısilkerek:

“Nebileyim!Ömeröyleistedi...Hepberaberkarşıyageçecekmişiz!”dedi.

Bedri tereddut içindeydi. “Profesor Hikmet’in bazı sozleri bende bu akşam iyi niyetleriolmadıgı şuphesini uyandırdı. Acaba beraber gitsemmi?” diye duşundu, sonra, farkındaolmadanmırıldandı:

“Benimkarışmayanehakkımvar?Kocasıyanında!”

Macidehemensordu:

“Nedediniz?”

Bedrikendinitoparladı:

“Hiç,düşünüyordum.Benburadaayrılayım.Allahaısmarladık!”dedi.

Gençkızınelinisıkarkentekrardurakladı.Halakararveremiyordu.GitmekveMacide’yibuadamlarlayalnızbırakmak,nedenseonabirvazifedenkaçmakgibigeliyorfakatbirtaraftanda kimsenin kendisine boyle bir vazife vermemiş oldugunu duşunuyordu. Nihayet hiçdeğilsebirşeysöylemişolmakiçin:

“Omer’edikkatedin,osizidegil,sizonukorumalısınız!..”dedi.Sonra,aceleacelevegayetyavaş bir sesle ilave etti: “Bana ne zaman ihtiyacınız olursa yardıma hazırım...Unutmayın!..”Veöndekilerevedaetmedenayrıldı,yansokaklardanbirinesaptı.

Macidebirmuddetduşuncelerini derleyemeyerekdalgındalgın yurudu, evvelaBedri’ninsozleriaklınageldi.Onunkendikendinesoylenirken“Kocasıyanında!”dediginiduymuştu.Omer’ikorumaknedemekti?Bedri’yeneihtiyacıolacaktı?SonraBedri’ninevininburalardaolmadıgı,onundakendilerigibiBeyoglu’nda,Cihangirtara larındaoturduguaklınageldi...“Neden beraber gelmedi de hemen ayrıldı? Hep aynı yoldan gidecek degilmiyiz?” dedi.Ondekilerlearasıyirmibeş,otuzadımkadaraçılmıştı.SokagınalacakaranlıgınagomulerekMercan yokuşundan aşagı yuvarlanan kalabalıktan kahkahalar yukseliyordu. Macideduşundu:“Omerbenimleoldugunuunuttubile...Artıkonunboylehuylarınakızmıyorum...Alıştım. Hiçbir fena niyeti olmadan, sahiden unutuyor... Şu veznedar meselesini bile neçabukunuttu.Benzavallıadamımerakedip:‘Neoldu?’diyesormakistedimderhallafımıkesti...OgunkuhalindensonraNihatlarlayuzyuzebakmazsanıyordum...Ikincigunundenahbaplıgabaşladılar.Pekhoşlandıgıiçin ilandegil...Yapamıyorişte...Hiçbirşeyyapmayakarar veremiyor... Insan bir karar vermekten bu kadar korkar mı?.. Belki! Neden boyledüşünüyorum?Bendebazıkararlarvermektenkorkmuyormuyum?”

Busıradayanındabirininbelirdiginihissetti.Irkilereksoltarafınabaktı.ProfesorHikmet,öndekigruptanayrılmış,duvarlarınkaranlığınasinmişvegörülmedengeridekalmıştı.

“Niçinyalnızyürüyorsunuz?Bedribeynedenböyleçabucakayrıldı?”dedi.

Page 147: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Macide’ninkafasından:

“DemekbenimarkadabirmüddetBedriileyürüdüğümügörmüş!”düşüncesigeçtiveancakondan sonra Profesor’un sualinde gizli vemanalı bir taraf, “Ben bazı şeyler biliyorum!”demekisteyenbirtehditedasıbulundugunufarketti.Dişlerininarasından:“Kopek!”diyemırıldandıveyanındakininsualinicevapsızbıraktı.

Omer’e hiç kızmak istemedigi halde, yavaş yavaş içinde bir can sıkıntısı belirmeyebaşlamıştı. Profesor Hikmet Macide’nin soguk halini gorunce derhal ciddi meselelere,etrafındakilerde buyuk bir hurmet ve hayranlık uyandırdıgını zannettigi ilmimevzularadonmuştu.Arasıraarkadaşlıkduygusununasaletinden,faziletinden,muhtaçlarayardımınverdigiruhirahatlıktandabahsediyorvekemiksaplıbastonunuhızlakaldırımlaravurarakhükümlerinikuvvetlendiriyordu.

Bu sırada Kopru’ye gelmişlerdi. Ondeki grubun durakladıgı, o civardaki otomobillerdenbirkaçınınmotorlarınıhareketegetirerekonlarayaklaştıgıvebirtakıminsanlarıalıpgittigigörüldü.

Macideadımlarınıhızlandırdı.Yaklaştıkçaoradabirotomobilinyanındaikikişidenbaşkakimse bulunmadıgını fark etti. Içinde ani bir telaş başladı. Fakat yanındakine hiçbir şeybellietmek istemedigi içinsesini çıkarmıyordu.Dahaonadım otedenmuharrirHuseyinbeyinsesigeldi:

“Haydi,çabuk,Profesörcüğüm!”Vesonra,gelenleriiyiceseçince:

“O!..Demekhanımefendidebizimarabayakaldı.Omerbeyondekilerdenbirinde...Şimdiyetişiriz!”dedi.

Macide’nin başı agrımaya başlamıştı. Yahut oyle zannediyordu. Soyleyecek bir kelimebulamadı.Unutulmuş,bırakılmışbirkadınmuamelesigormekonaagırgelecekti.Birhaddekadarherşeyitabiitelakkietmeyekararverdivesadecesordu:

“Nereyegidiliyor?”

Hüseyinbey,müsameredenberiyanındanayırmadığıgözlüklügençkızıotomobileiterek:

“Oyle ya, siz arkadaydınız...Bendeniz arkadaşları şoylebiraz eglenelimdiyedavet ettim.Beyoglu’ndaçalgıolanbiryeregidecegiz...Beşondakikaoturur,dansedenleriseyrederiz...Ömerbeymuvafakatettiler,artıksizoyunbozanlıketmezsiniz!..”

Macide’yi ve Profesor Hikmet’i arabaya koyduktan sonra, kendisi buyuk bir tevazuylaşoförünyanmaoturdu.

Macide sag tarafındaki gozluklu kızdan ortalıga yayılan esans kolcusu ile ProfesorHikmet’in kemikli dizi arasında sıkışmıştı. Başındaki agrı, hakikatte mevcut olsun veyaolmasın, herhangi bir şey duşunmesine imkan vermiyordu. Muharrir Huseyin bey solkolunu oturdugu yerin arkasına dayamış ve kendisine dogru uzanan gozluklu ilemuhabbetedalmıştı.ProfesorHikmet:“Sizhiçboyleyerleregittinizmi?Pekkibaryerdir.Insanarasırazihnimeşguliyetlerdenayrılıpburalardadinlenmelidir.Buralarıbilmediktensonra Istanbul’da yaşıyorum denilmez!” gibi sozlerle kulagının dibinde vırıldanıpduruyordu.

Page 148: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Otomobil durunca hepsi aşagı indiler. Macide ortalıkta kimseler gormedi. Karşılarındaelektrikliilanlarlasüslübirbarvardı.Aklından:

“Bengirmeyeceğim!”demekgeçti.

Fakatduşundu:Omer’idışarıçagırtmak,onunlamunakaşaetmek,evegidinceyekadarbumunakaşayıdevamettirmek.Sonragunlerce...HemyaOmerdayatırvegelmezse?..Boyleyapmasıdapekmuhtemeldiveozamandabuadamlarınarasındanekadarzavallıvaziyeteduşebilirdi.Busonihtimaltereddudunukırdı.“BirazoturduktansonraOmer’ialırçıkarım.Bir kere de gormuş olurum!” dedi. Asıl kızdıgı şey, boyle bir yere girmek degil, Omertarafındansokakta,başkalarınınelinebırakılıvermekti.

Içerde, daha evvel gelen arkadaşları tarafından birkaç masanın kapatıldıgını gorduler.OmerMacide’yifarkedinceşaşalargibioldu.PekyanyanaoturduguUmit’ibırakarakayagakalktıvekarısınıkarşıladı.

“Macide... Kusura bakma... Beni otomobillerden birine tıktılar ve senin için, diger birarabaylagelir,dediler...Gel...Oturyanıma!”dedi.

Macideonungelirgelmezbir şeyler içmişoldugunuanladı.Birdenbire içindemuthişbiryorgunluk ve hareketsizlik hissetti. Bu akşamhiçbir şey yapmaya, hiçbir şey soylemeyemuktedir olamayacagını gordu. Her şeyi luzumsuz ve manasız saymaya başlamıştı. Buhistenbirazkorktu.Aynışeyleribirkeredaha,başkabiryerdeduydugunuzannediyordu.Nerede?Bunubirturluhatırlayamıyor,fakatbirtakımfenahadiselerlealakasıbulunanbirduyguoldugunuseziyordu.Ruhu,sahilihızlaittiktensonradenizedogruhoplayahoplayaaçılanbirsandalgibi,butunetrafındakilerdenvebilhassaOmer’denuzaklaşıyordu.Yalnızbu uzaklaşma gitgide yavaşlayacagı yerde, hızlanıyor, akıntıya kapılmış gibi başını alıpgidiyordu.Geridebıraktıgıherşeysuratlesisleniyorvederhalunutuluveriyordu.Omer’in,yuzunde sarhoş urpermeler dolaşarak, Umit’e egilmesini ve ona bir şeyler soyleyipgülmesinibiryabancıyaaitşeylermişgibisükûnetvedikkatleseyretmeyebaşladı.

Yuzundenzekiolduguanlaşılangençkız,Omer’imerakladinlergorunuyorvearasıragozucuylaMacide’yisuzuyordu.BukaçamakbakışlardabirazdagururbulunduguMacide’ningozunden kaçmadı. Kocasının, kendi yanında bir başkasına bu kadarmusallat olması, obaşkasıiçinherhaldehoşbirşeydi.Macideonlarınpekyavaşolmayankonuşmalarınakulakvermekistedi,fakatsoylenensozlerianlamadı.Omerbirtakımgaripteşbihler,dolambaçlıcumlelerlegençkızıbirşeyeinandırmayaçalışıyor, oteki ise,aynınevidencevaplarlabirşeyikabuldenkaçıyordu.

Macide, Profesor Hikmet’in kendisine uzattıgı bir bardagı, acılıgına ragmen, gozleriniyumarakbirdefadaiçti.Genziveyemekborusututuşurgibioldu.Birazsonramidesindenbaşına dogru ha if ve tatlı bir duman yukselmeye başladı. Dudaklarının kenarındakendisiyle alakası olmayan bir tebessum bulundugunu pekala fark ediyor, fakat bunuoradanuzaklaştırmayamuktedirolamıyordu.

Gozlerinietrafındagezdirincehayretetti:Uzaktakimasalarda iyigiyinmişyaşlıkimseleroturuyordu.Yanlarındayançıplakkadınlarvardı.KocasınınyuzunebaktıveOmerkarısınadönerek:

“Bunlarbarartistleri...Birazdannumarayapacaklar!”dedi.BusıradamuharrirIsmetŞerif

Page 149: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yerindenkalkarakomasalardanbirinedoğrugitti.Ömersırıtarak:

“Bakyüzsüze!!”dedi.“Herifleredalkavuklukedecek...Birmecburiyetideyokya,huyişte!..”

Hakikaten buyukmuharrir yerlere kadar egildikten sonramuhim zatların yanındaki biriskemleye,oturacakkısmınınancakdorttebiriyle,ilişmişti.Macideonun,karşısındakibarkızlarına bile luzumundan fazla itibar ettigini ve bunun kızlardan ziyade digerlerininhesabınakaydedilmesilazımgeldiginigoruyordu.BumuharririnHuseyinbeyekarşıaldıgıtavırdabirazacayipti.Arkasındandaimaaptalbuldugu,yazıları ilealayettigibuadamaadetayaltaklanıyordu.Ateşliyazılarındainsanlarınbutunzaa larınaşiddetlehucumedenveNihat’ınyamaklarıtarafındanenyuksekvekahramanmuharrirolarakgoklereçıkarılanbuadamınikikadehrakıveyamuhtemelbirlütufiçinböyleyerlerekapanmasıaklınalacağışeydegildi.Herhaldeortadabaşkaveyalnızkendisinemalumsebeplerdevardı.Fakatnedeolsa insanın içindeha if bir tiksinmeveherhangi kuvvetli bir sebebindahi bu kadarköpekleşmeyimazurgösteremeyeceğiyolundabirdüşünce,daimamevcutkalıyordu.

Şair EminKamil de başkamasalarda başka ahbaplar bulmuş ve onların yanına gitmişti.Macide içtigi uçuncubardagıntesiriylebirazdahagevşemişvedudaklarındakitebessumşakaklarına kadar yayılmıştı. Kendisi de dahil oldugu halde her şeye yabancı gozlerlebakıyorvekendisidedahilolduguhaldeher şeyibirparçagulunçbuluyordu.Ozamanakadarhiçgorulmeyenneşelivekıpkırmızıbiryuzveyuksekbir sesleProfesorHikmet’esordu:

“Bugençşairingittiğimasadaoturanlarkim?”

AdamakıllısarhoşolmayabaşlayanProfesör,kirpiksizgözlerinibüzerekbaktı:

“Ha... Bizim ahbaplar... Ilan şirketi umum muduru Hayrullah beyin ogulları. Muthişzengindirler.Ömürleriburalardageçer.”

Biraz sonra o masadan dogru kahkahalar yukselmeye başladı. Şair Emin Kamil viskibardagınıhavayakaldırırkenbirşeylersoyluyor,butunmasa,kızlarlaberaber,katılakatılagülüyordu.ProfesörHikmet:

“Içtigizamançokhoşsohbetolur...Onuniçinboylemeclislerdepeksevilirvearanır.Odabedavadansarhoşolurveeğlenir...”

Huseyinbeyburayayanındagetirdigi ikiahbabınınkendimasalarınıbırakıpbaşkalarınayardakçılıga gitmelerine içerlemişti. Bir eliyle gozluklu kızı kucaklamış, oteki elini EminKâmil’inyalnızbırakıpgittiğidiğerbirkızınomzunadayamıştı.ProfesörHikmet’edöndü:

“Serserileri burada bırakıp gidecegim... Paralarını da vermeyecegim! Insan arkadaş diyeyanındagetiriyor,ikilafetmedengidipbaşkalarınınpabuçlarınıyalıyorlar!”

ProfesörHikmetoturduğuyerdehafifbirbelkırarak:

“Hakkınızvarbeyefendi!”dedi.“Hemenkalkalımmı?Numaralarıseyretmeyelimmi?”

Hüseyinbeycevapvermediveeliylegarsonuçağırdı.

Omer’le Umit adamakıllı sarhoş olmuşlar ve el ele vermişlerdi. Macide bu manzaranınkendisini kızdırmadıgını gorunce: “Acaba çok sarhoşmuyum?” diye soylendi. Biraz başıdonuyor, gozleri dumanlanıyordu. Buna ragmen aklı başındaydı. Omer’e ve yanındakine

Page 150: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

tekrar ve dikkatle baktı. Kızın sarı saçları yuzune dokulmuştu. Açık kahverengi gozleriufalmış,oldukçaguzelvesivriçenesiterlemişti.Yayvanbirguluşleagzıaçılıncabirazkirlifakatmuntazamdişlerigörünüyordu.

Macide içinden: “O da Omer’in dudaklarına bakıyor!” dedi. Bir an onların opuştuklerinitasavvur etti ve hiç heyecanlanmadı. Kafasından: “Ne halt ederlerse etsinler!” diye birduşuncegeçerkenkendinitopladıve:“Acabasarhoşlukinsanınbutunhislerini olduruyormu?” dedi. Fakat birdenbire içi ezildi: “Ben içmeden evvel de boyleydim. Şimdihatırlıyorum!”diyordu.“OzamandaOmer’inhalleribenikızdırmıyordu.Neustumevazifedemeyebaşlamıştım.Buhalbendebirkeredahaolmuştu.Nezaman?..Bilmiyorum.Fakatçokkorkunçbirşey...Emineteyzelerdeboyleolmamışmıydım?Belkibirazbaşkaşekilde...Fakataynıhislerdi...Kendimibırakmakveneolursaolsunkarışmamak...Gonlumunonlarlahiçbirilişigikalmadıgınıgosterenbirhis...Eyvah!..Omerdebenimiçinonlargibimioldu?Imkanı yok... Her şeye ragmen imkanı yok... Hep sarhoşluk... Çılgınlık... Yok... Yok... Amanyarabbi!..Benneyaparım?”

Hüseyinbeyhesabıgörüpayağakalkmıştı.ProfesörHikmet’edöndü:

“Haydiçıkalım,onlarainat,gidipbaşkabiryerdeegleniriz.Senhanımefendiyial!”BusozleşairEminKâmil’interkettiğikızıgösterdi.“HaydiÖmerbey...Gidiyoruz!”

OmerveUmityerlerindenfırladılar.Omeralışkanlıklakarısınınkolunagirdi.Uçuberaberenondeçıktılar.Macidekendinikaybedecekkadarşaşkındı.Dumanlıkafasındamuntazambirfikirsilsilesikurmakiçinuğraşıyorvemuvaffakolamıyordu.

Macide, kocası ve Umit hep beraber bir otomobile bindiler. Huseyin bey de bu sefergozluklusunualmış,şoforunyanınaoturmuştu.ProfesorHikmetiledigerhanımbaşkabirarabaya kaldılar. Tam hareket ettikleri sırada Huseyin beyin boguk sesi işitildi. Başınıarkayaçevirmiş:

“Gordunuzmunamussuzu?”diyordu.“IsmetŞerifarkadanyetiştiveProfesor’unarabasınaatladı.Herifmuhakkakiçtiklerinidebenimhesabımayazdırmıştır!”

Page 151: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXVIki otomobil, arka arkaya, oldukça buyuk bir suratle Mecidiyekoy tara larına gelmişti.MuharrirHüseyinbeyinyanındaoturangözlüklükız,pekciddiolmayanbirtelaşla:

“Aman,tenhayerleregeldik.Nereyegidiyoruz?”dedi.

Hüseyinbeybusualincevabınışoförevermeyidahamuvafıkbuldu:

“Evladım, bizi Buyukdere’ye dogru gotur... Kaza çıkarmamak şartıyla biraz dahasürebilirsin!”

Şofor aklı başında bir adama benziyordu. Başını bile çevirmeden işine devam etti.Projektorlerikitaraftakiagaçlarıtesteregibibiçiyorvearkayadogrudeviriyordu.Macide,gecenin serinligi içinde biraz açılır gibi olmuştu, şimdi suratin tesiriyle tekrar kafasıbugulanıyorveduşuncelerininherbirparçası,projektorlerindogradıgıbuagaçlaratakılıpkalıyordu.Kendinitamamenhadiselerinelinebırakmayakararverdi.Içindenefsinekarşıbuyuk bir emniyet vardı. “Ne olabilir? Omer yanımda ya!” diyordu. Fakat içindeki bucesaretin Omer’in yakınlıgından degil, kendi kendine vermiş bulundugu birtakımkararlardangeldiginihemen itirafetti.Yalnızşuandanekadargayretetsebukararlarınnelerolduğunubulamıyor,belkidebulmakistemiyordu.

Bir muddet sonra otomobil donemeçli bir yokuştan inmeye başladı. Karşıda, muharrirHuseyinbeylegozluklukızınbaşlarınınustunde,karanlıkfakatcanlıbirdenizgorunuyordu.Macideyanındakipenceredendışarıbakıncaolgunbaşaklıbirtarlagibihışırdayandenizinsesini duydugunu zannediyordu. Tek tuk geçen vapurlarla rıhtımdaki fenerlerateşboceklerigibiyeşilimtırakbirışıklaparlıyordu.Macidekendiniyapayalnızhissetti.Buhis,onaşimdiyabancıbirşeygibigeliyordu.Evvelcedeuzunyalnızlıkseneleriyaşamıştı,fakatozamanbundankurtulmakiçinçabalıyorvebirşeyler,birşeyleryapıyordu.Halbukişimdi ruhundaenufakbir kımıldamabile yoktu.Yalnızlıkhissi asabına tatlı bir rahatlıkveriyorvekafası,uzunzamankoşupyorulduktansonraguneşinaltınavesarıotlarayatanbirçocukvücudugibiincesızılarlakarışıkbiruyuşukluğagömülüyordu.

Otomobilduruncabirdenbireşaşırdıveneredeoldugunubirmuddethatırlayamadı.Omeronukolundan tutmuş indirmeyeçalışıyordu.Dışarıdogrubir adımatıncaarkadangelenarabanınışıklarındangözlerikamaştı.Omzunukaroseredayayarakdurdu.

Huseyinbeyşoforlerebeklemelerinisoylemiş, onundebulunduklarıcamekanlıbirkapıyıçalmaya başlamıştı. Burasımuşterilerini savmış bir gazinoya benziyordu. Beyaz don vegomlek içinde yalınayak ve uyku sersemi bir adam suratını asıp kufre hazırlanarak vecamdan dışarı bakmaya bile luzum gormeden kapıyı açtı, fakatmuharrir Huseyin beylekarşılaşıncatavrınıdeğiştirip“Buyurunbeyim!”diyeitibaretti.

Hepberaber içeri girdiler.Huseyinbeydedahil olduğuhaldeherkestebir yorgunluk veisteksizlik vardı. Gecenin ve rutubetli havanın agırlıgı sinirleri yatıştırmışa benziyordu.Sankieglenmekiçindegil,birkerebaşlamışkenbitirilsindiyedevamediyorlardı.Kızlaradabir halsizlik ve perişanlık gelmişti. Yuzleri buruşmuş, muvakkat{117} tazelikleri geçmişti.Munevver hanımlara yakışır bir şekilde boyasız oldukları için daha ziyade hovardadelikanlılarabenziyorlardı.

Page 152: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Garsondonvegomleginin ustunenedensebeyazbir onlukgeçirdivekaranlıkgazinonunuzakbirkoşesindekielektriklambasınıyakarakmisa irleriorayadavetetti.Sonrabufeyegiderekbirkaçşişerakıilebirazpeynir,ekmek,ikikutusardalyagetirdi.

İsmetŞerif,büyükbirsessizlikiçindebekleşenarkadaşlarınabirazneşevermekiçinnüktelisozler soylemeye kalktı. Emin Kamil’den kalan kızdan başka gulen olmadı. Omer, Umithanımlavırılvırılkonuşmakta,muharrirHuseyinbeygozluklukıza birşeyler anlatmaktadevamediyorlardı. ProfesorHikmet bile duşunceli bir hal almıştı. Zaten çok kere boyleoluyordu. Birçok buyuk niyetlerle ve birçok tertibat alarak gezintiler, eglenceler yapar,fakat birkaç kadeh içtikten sonra garip bir huzun ve umitsizlik içinde kıvranır dururdu.Sanki kendi mahiyetini anlamak için içkinin yardımına muhtaçtı ve ayıkken her şeyemuktedir oldugunu zanneden kafası alkolun tesiriyle buyukluk hulyalarından, olmayacakemellerdenkurtuluyor,hakikiveacıhayatadönüyordu.

Hissizleşmeyebaşlayan agızlarına arka arkaya rakı dokuyorlardı.Macide onune uzatılanher kadehi içiyor, fakat bu sefer keyi le degil, birisini azarlarmış gibi acı bir mana ilegülümsüyordu.

Bir aralık yerinden kalkarak etrafına bakındı. Garson biraz otede oturmakta olduguiskemleden sıçrayarak tuvaleti gosterdi. Macide kapıyı açar açmaz keskin bir idrarkokusuyla karşılaştı. Her taraf, hatta duvarlar bile sapsarıydı. Soldaki iki musluk,uzerlerindedebirerkirliaynavesagda ikikuçukkapıvardı.Bunlardanbirini itti.Burasıdaha fena kokuyordu. Tekrar dışarı çıkıp muslugun başına geçince gozu aynaya ilişti.Evvelahayretetti;yuzundehiçbirdegişiklikyoktu.Kafasından:“Niçinbambaşkabirçehregorecegimisanıyordum?”sualigeçti,cevapbulamadı.Musluklarfevkaladekirliydi.Kuçukbir sabun parçasına dokunmaktan tiksinerek elini sadece su ile yıkadı. Iki muslugunarasına asılmış duran bir havlu, ıslak ve yapışkan manzarasıyla Macide’nin busbutungonlunu bulandırıyordu. Fakat buranın keskin kokusu biraz açılmasına yardım etmişti.Tambusıradakapıitildi.Macidegençkızlardanbiriningirmesinibeklerkenkısaboyuveegri kafasıyla muharrir Ismet Şerif gorundu. Macide’yi orada bulmaktan hayretedüşüyormuşgibi:

“O!..Hanımefendi,affedersiniz!..”dedi.

Macidecevapvermedençıkmakistedi.İsmetŞerifonunyolunukeserek:

“ÇokmüteessiroldumMacidehanım!”dedi.

Gençkadındüşünmedensoruverdi:

“Neden?”

“Ömer’inyaptığıedepsizlikten...Çokcanımsıkıldıdoğrusu...Sizingibibirinsanakarşı...”

Macideiçinden:

“Amanyarabbi,nekadarbayagıveaptalcayollardangidiyor!”dedi.“Galibabenimburayagirdigimi gordu... Oyle ya... Profesor Hikmet, Emin Kamil’in kızını kendine alarak bunuaçıktabıraktı.Ömerdebeniihmalediyor.İkimizdemünhal{118}sayılırız.”

GözlerinihafifçebüzerekbunlarıdüşünürkenİsmetŞerifdahaçoksokulmuştu:

Page 153: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Benbirmuharrir,insanruhlarınıyakındangormeyealışmışbiradamsıfatıylabuakşamburadabir izzetine is faciasıoynandıgınıgordumvehemensizinkadar işkenceçektim!”diyorvehercümledebirmiktardahayaklaşıyordu.

Macidetekrardüşündü:

“Bir izzetine is faciası? Erkekler bazan ne kadar basit oluyorlar... Zannediyorlar ki, birerkegekarşıhiddet,hattanefretduymayabaşlayanbirkadın,hemenbaşkaerkeklerbulupboyunlarınasarılmakister...Buherifherhaldebuusulunparaedeceginisanıyor.Kendisiylebeşcumlebilekonuşmadıgıbirinsanamusallatolup,onunlaalakadaroldugunugostereceklakırdılar soyluyor... Acaba butun erkekler bizi bu kadar aptal mı zannederler? Omerbaşkasıylaegleniyor,bendeonaiçerledimdiyebeniapteshanearalıgınasıkıştınveriyorvekimbilirkafasındannelergeçiriyor...”

Içinde bulundugu vaziyeti boyle inceden inceye duşunurken hareketsiz kalmak suretiylekarşısındakinecesaretverdiginifarketmiyordu.HalbukiIsmetŞerif ’innufuzlugozlerigençkadınınbekleyişini ve tereddudunu, sonumusaadeyevaracakbir içmucadelesi şeklindekabuletmekteydi.Boylebirkadınınhiçnazlanmadanveduşunmedenboynunasarılmasınıbekleyecekdeğildiya...

EllerinihareketettirirkenbirkaçkereMacide’ninparmaklarınadokunmuşvebutemastaniçinde birtakım tellerin gerilip kopacak hale geldigini hissetmişti. Kafasında basit fakatgayetsarih{119}arzularkaynaşıyordu.

IkieliyleMacide’yiomuzlarındanyakaladı.Gençkadınbiradımgeriçekildivesırtıduvaradokundu.Onunbukuçukhareketi uzerine,kimbilirnasılbiralışkanlıkla,çabucakelleriniçekenvebirtokattankorunuyormuşgibibirvaziyetalanİsmetŞerif,karşısındakinintekrarve sukunetle kendisine baktıgını gorunce cesaretlendi ve sokuldu. Elleri Macide’ninomuzlarındaveyuzuyuzundenbirkarışuzaktaydı.Gozlerinde istek, tehdit, yalvarış,herşeyvardı.Macide,enkuçukbirhareketebilemuktedirolamayaraksırtınıduvaradayamış,burnunun dibindeki bu çehreye dikkat ve hayretle bakıyordu. Gordugu şey hakikatenkorkunçtu.

Dikdurmayaçalışanegribirbaşuzerinde,yandanayrılmış,seyrekvekırsaçlarvardı.Yirmibeşmumluklambanınaltındaparlayanbusaçlarındibinde,biryaraizipembeligindekirlibirderigorunuyordu.Aynıderinindevamıgibiduranalınkısmındaboydanboyauzananburuşukluklarınarasınıkabarıkveyaglıetlerdolduruyordu.Balrengindekigozleridayakyemişbirkedininkilergibiağırağırkımıldıyorvegayetaçık,gayethayvancabirifadeilebirşeyler istiyordu.Burnununuç tarafındakimesameler buyumuş ve bunlardan ince yaglarsızmıştı.Buuzunvekutburun,gozlerindekinepekbenzeyenhayvancahareketlerlesankiuzanıpkısalıyordu.Butunyuzu,çıkmayabaşlayansakallarınındibinekadar,haşlanmışgibikırmızı ve pırıl pırıl yaglı idi. Bu yaglar dudaklarının kenarında meze bakiyeleriyle{120}karışarak,dahaigrençbirhalalıyordu.Ustdudagıtitreyetitreyeburnunadogruçekildikçesarıveuzunbirsıradişvedişetlerineyapışıkbirkaçmaydanozyapragıgorunuyorvegençkızınyuzune,rakı ilekutusardalyasınınvemideusaresinin{121} karışmasındanhasılolanfecibirkokuvuruyordu.

Macideherhangibirşeyyapacagıyerde,duvarayaslanıpbusuratıseyretmektenkendinialamıyorvebirbirinikovalayandüşünceleredalıyordu:

Page 154: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Buadamve otekiler, hepsi birden, beş altı saat içindenasıl kendilerini buluvermişlerdi!Musameredenevvelbirbirindenyuksekmevzulardakonuşan, ikir alemindenyereinmekistemeyen, adi arzular ve ihtiraslara karşı numunelik bir istihfaf{122} besleyen buyukustatlar, derece derece alçalarak aç bir hayvan haline gelmişler ve işte boyle karşısına,burnununbirkarışilerisinekadarsokulmuşlardı.Macidebirinsanıinsanyapanşeylerdenenkuçukbirzerresininbile,şuandaonundedikilenbuheriftemevcutolmadıgınıgoruyorveasılgaribi,bunahayretetmiyordu.Halbukişimdiyekadar,insankafasınadoldurulanveoradaeriyenşeylerinruhumuzaveenkuçukhuceyrelerimizekadargirecegini,biziboylehayvan olmaktan kurtarıp daha başka, daha temiz bir şeyler yapacagını sanmıştı. Halaböyleolmasıicapedeceğikanaatindeydivekendikendine:

“Bunlarzatenbaşkabirşeydegillermiş...Butunsozleri,butunokudukları,butunyazdıkları,butunduşundukleriyalanmış!..Fakatherkesinboyleolmasıicapetmezya...Oyleinsanlarolabilirki,hayattaonlarıbiranbilebuvaziyettegörmekmümkündeğildir!..”dedi.

Bunusoylerkenbirisinikastettiginiseziyor,fakatkimoldugunukendinebileitirafetmekistemiyordu.

Macide’nin sukunetinden cesaret alanmuharrir elleriyle genç kadının başını yakalamakistedi,fakathiçbeklemedigihaldegogsundenşiddetleitildiginihissetti.Sendeledi,sagdakikapılardanbirinetutunduvehiçaceleetmedendışarıçıkankadınınarkasındanbakakaldı.

MacidegelipyerineoturduguzamanHuseyinbeyleOmer’denmaadaherkesinkendilerinikaybedecekkadarsarhoşolduklarınıgördü.

Yanına oturdugu Profesor Hikmet, Emin Kamil’den kalan kızın başını masaya dayamış,kendiside iskemlesineyaslanmış,gegiripduruyordu.Macide’yigoruncegulumsedi.Elinigençkadınınboynunaatmayakalktı.Muvaffakolamayıncamırıldanmayabaşladı:

“Neolursanki,hanımkızım...Senbizimhemşiremizsayılırsın!..”diyebirşeylersoyluyorvekorkunç tırnaklı elleriyle Macide’nin oturdugu iskemleye tutunuyordu. Bu sırada gençkadının gozleri kocasınınkilerle karşılaştı. Bir muddet bakıştılar. Omer karısınınbakışlarındanbirsualmanasıçıkardı.“NedirbuhalOmer?Buherifenedenagzınınpayınıvermek istemiyorsun?” demek istedigini zannetti ve ona dogru egilerek, hayret verecekkadarayıkvedüzgünbirsesleyavaşça:

“Ne yapalım karıcıgım!” dedi. “Halini goruyorsun... Kendinde degil... Aynı zamandahocamdır...Degilya...Oylesayılır...Sonra...Nasılsoyleyeyim...”Sesinidahaalçaltarakilaveetti:“Benimhuyumubilirsin...Kendisineononikiliraborcumvar...Nasıltersleyim?”

Macidebusozleriduyunca urperirgibioldu.ŞuandakarşısındabutunhuviyetiyleOmervardı: Aylardan beri tanıdıgı, sevdigi, begenmedigi ve artık kendinden uzak, çok uzakbulduguOmer...Onugayetiyianlıyordu.Karısınınyanındabaşkabirkızıkucagınayatıran,sonra birdenbire, beş on kuruş borcunu duşunerek, soz soylemekten utanan... Karısınıyollardaunutan,fakataynıkadını,canınıverecekkadarçokseven...Şuandaisminiduyduguzaman nefret ve tiksinmeden bayılacak hale geldigi bir adamla ertesi gun, sırf yuzututmadıgı için kol kola gezen... Hislerini belli etmemek için, şakaya, ciddi olmayanhucumlarakaçarkenhakikihisleriniunutuverenOmer, çırılçıplak onundeydi.Onuhiçbukadaryakındangormemişti.Kocasınıanlıyor,halaseviyor,fakatakşamdanberihissettigiuzaklıgı, içi sızlayarak, muhafaza ediyordu. Demek ki boyle bir anda: her şeyin bitmesi

Page 155: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

lazım geldigi, artık bu şekilde devam edemeyecegi hakkında kati kararını verdigi anda,Ömer’iböyleapaçıkveböyleyakındangörmekmukadderdi...

Page 156: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXVIErtesigunugozleriniaçtıgızamankendiniyataktayalnızbuldu.Omeronuuyandırmadankalkmışgiyinipgitmişti.Vakitogleyeyaklaşıyordu.Açıkpenceredeniçerimuthişbirsıcaksokuluyor ve boynunu, gozlerinin altını terletiyordu. Aşagı atladı, ayagına terliklerinigeçirdivemusluğagiderekyüzünesoğuksuçarptı.

Vucudunda hiçbir agırlık, yorgunluk, kafasında hiçbir ugultu yoktu. Dun akşamkihadiselerdensonrabukadarcanlıvetazeuyanacagını tahminetmiyordu.Şimdiherşeyigayetguzelhatırlıyorvesinirlenmeden,gulmedenduşunuyordu.Omer’leikisi,digerlerinimeyhanedebırakarak,dışarısıvışmışlar,birmuddetdenizkenarındayurumuşlerdi.Ortalıkaydınlanmaküzereydi.Dümdüzuzananvetoprakbirkaptakicıvakadarağır,koyuveparlakgorunen denizden tuzlu ve keskin bir yosun kokusu yayılıyordu. Bozuk rıhtımda surçesurçevebirşeykonuşmadanbirhayli ilerlemişlerdi.Macide,Omer’inboyleanlardasozebaşlayıpuzunuzunanlatmasınaalıştıgı içinheranbekliyor, fakatbuseferbubekleyiştebirazdaisteksizlikkarışıkoldugunukendindensaklamıyordu.Kocasıkonuşmayabaşlarsabelki birçok şeyleri izah etmeye ve Macide’nin kafasındaki kanaatleri degiştirmeyeçalışacak ve belki de bunda muvaffak olacaktı. Fakat Macide, artık ne olursa olsun, taiçindekibiryerdedegişmezbirkararverildiginiveherhalçaresininbukararıbirmuddetdahageribırakmaktanbaşkabirşeyyapamayacağınıseziyordu.

Omerhiçagzınıaçmadı.YalnızMacide’ninayagıbirtaşaçarpıpsendeleyinceonukolundanyakaladı ve genç kadın, yaralı bir yerine dokunulmuş gibi irkildi: Omer onu hep bukolundan,hepaynıyerdenvehepbuşekildeyakalardı.Sonrabuhadiseyi,eskizamanlaraaittatlıbirhatırayıanargibiduşunmekonagaripgeldi...Iştekocası,aynıadamyanındaydıvekolunueskisikadarsıkıtutuyordu.Buadamınkendisinieskisindendahaaz,yahutdahafarklısevmedigidemuhakkaktı...Oyleyseortadadegişenneydi?MacidedegişeninkendisiolmasındanveOmer’ekarşıbirhaksızlıkyapmaktankorktu:“Evet,evet!”diyeduşundu...“Bu çocuk hep aynı şeydi. Ilk gunden beri buydu. Ben de bunu biliyordum. O zamantahammülettiğimhaldeşimdihoşgörmemekdoğrudeğil...Fakatnasılyapayım?”

Birhayliyuruduktensonrayanlarındanbirotomobilgeçti.Işaretederekonudurdurdularve eve donduler. Omer dun akşammusamereye giderken Profesor Hikmet’ten aldıgı ikilirayla arabanın parasını verdi. Tenha yollarda ve serin sabahın içinde adamakıllı hızlıolarakgelirkenbileOmeragzınıaçmamıştı; fakatodayagirergirmezMacide’ninellerinesarılarak:

“Karıcığım!”dedi.

Macide,kocasınınyuzunebaktı.Gozleriylebirçokşeylerifadeettiginisandıgıhalde,birazsitemlegülümsemektenbaşkabirşeyyaptığıyoktu.Ömerbundancesaretalarak:

“Macide... Bundan sonra hiçbir yere gitmeyecegiz... Ne saza, ne musamereye!.. Ne deevimize ahbap çagıracagız... Butun tanıdıklarımla alakayı kesecegim... Yepyeni ve dahamanalıbirhayatabaşlamakistiyorum...İçimdekibumelunşeytanıboğacağım!”dedi.

Macidebunevisozleribelkionuncudefadinlediginiunutmuyor,fakatOmer’inşuanda,herzaman oldugu gibi, tamamıyla samimi bulundugundan da asla şuphe etmiyordu. Butunkararlarına ragmen, kocasının sozleri ve bilhassa ateşli tavırları karşısında her zamanki

Page 157: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

zaafanlarındanbirineduşecegindenkorktu.Boylebirşeyiaslaistemiyordu.Buseferbutunhiddetini, içine biriken butun acıları hummalı opuşmelerle silip supurmek niyetindedegildi. Nitekim Omer de bunu sezer gibi oldu, haline bir sessizlik çoktu... Yataga girergirmezikisideuyudular.

Macideşimdiuyanınca,kocasınınbirikisaatuykudansonragurultusuzcekalkıpgittiginigoruyordu. Içindemuthiş bir ezinti peyda oldu.Madamla beraber kullandıklarımutfagagiderkenkendinebirçaypişirdi,birazkahvaltıhazırladı.Karnınıdoyurduktansonrasaatebakıncadordeyaklaşmışoldugunugordu.Ortada,dungeceduşundugugibibirfevkaladelikyoktu, buna ragmen içi sıkılıyordu. Yataktan kalktıgı sırada hissettigi ha i lik pek çabukgeçmişti.Kendikendine:

“Herhaldealkolüntesiri!”dedi.

Duşuncelerinimumkunoldugu kadarOmer’denuzak tutmak istiyordu.Mutfakta akşamayiyecek bir şey bulunmadıgı aklına geldi. Çantasını karıştırdı.Yirmi kuruş kadar parasıvardı. Bakkaldan veresiye oteberi aldıkları için bugunu bununla geçirebilirlerdi. Yavaşyavaşgiyindi.Sokagaçıktıgızamansaataltıyagelmiş,caddeleri terkokuluveacelecibirkalabalıkdoldurmayabaşlamıştı.

Macide bakkala uğramadan evvel bir dolaşmak istedi. Birçok akşamlar bu saatlerdeGalatasaraytarafınayururveekseriyeOmer’lekarşılaşırdı.BuseferdeTepebaşı’nakadaryurudu, sonra karşı kaldırıma geçerek geri dondu. Yanındaki bahçeden Rumca şarkılargeliyordu.TekrarGalatasaray’agelincebirdenbireirkildi.OnbeşyirmiadımkadaronundeOmer’e benzeyen birisi gidiyordu. Yalınayak ayaklarına uzun okçeli, beyaz iskarpinlergiymiş bir kadınla, kol kola yürüyorlardı. Macide biraz hızlandı, fakat kalabalıkta onlarıkaybedergibioldu.KadınıarkadanUmit’ebenzetti;sonrabuduşunceyigulunçbuldu.OnunbukıyafetteBeyoğlu’ndadolaşacağınaimkanverilemezdi.Busırada,onlarıtekrarveotuzadım kadar ileride gordu. Adamakıllı birbirlerine sokulmuşlardı.Macide butun dikkatinikadındatopladı;fakatmesafeuzakçaolduguiçinbirşeyseçemiyordu.Tekrarhızlandıvegelip geçenlere çarparak on adıma kadar yaklaştı. Gozleri kadının pembe ve çıplaktopuklarınatakıldı:Bunlaroldukçayaşlıbir insanaaitti, iskarpinin okçesineherbastıkçaaltkenarlarıirinrengindebirsarılıkalıyordu.Kısakollubluzundanaşağıyadoğrusallanankolu kıpkırmızı ve uzaktan belli olacak kadar iki mesameli idi. Başlarını birbirlerineyaklaştırıyorlarvekonuşuyorlardı.Macideolduğuyerdebiradımdurarakderinbirnefesaldı.BukadınınBeyoglu’ndaadımbaşındarastlanannazlılardanbirioldugumuhakkaktı.Nasıl olup da aklından evvela Umit’i geçirdigine şaştı. Ani birkararla tekrar hızlandı.Onundekilerikaybetmişti,bulamamaktankorktu.Adetakoşuyorvegelenigeçenikendinebaktırıyordu.Nihayettekrargorduvebuseferdortbeşadımakadaryaklaştı.Buanda,ikisibirden sol taraftaki sinemalardan birine girdiler, resimlere, hatta ilmin adına bilebakmadangişeyeyanaştılar.Macidebutunkafasındakiniyetlerinbirandauçupgittigini,hemen kaçmaktan, mumkun oldugu kadar çabuk uzaklaşmaktan başka bir şeyduşunmedigini fark etti. Evedogru koşar gibi ilerledikçe içindeki bulantı hissi daha çokarttıvemaddileşti.Birtakımpishayallergozundengitmek istemiyordu.Onların locadakihayallerinidüşünüyorveadımlarınıtepinirgibiyerevuruyordu.

“Herhaldebundanevveldeboyleşeyleryapmıştır...Sonrayanyanayattık...Banasurundu.Beni kollarının, aynı kollarının arasına aldı... Ne pis şey!.. Ne pis şey!..” diye soylendi.

Page 158: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Sesininbogazındatakılıpkaldıgınıveuzunzamanbagıraçagırakonuşmuşdaagzıkurumuşgibigırtlagınınacıdıgınıhissetti.Yanındangeçenlerekızgıngozlerlebakıyordu.Birdenbire,bu caddedeki butun insanların oteden beri hep sırıtarak dolaştıklarını keşfetti ve kızdı.Dukkanların onundengeçtikçeburnunavurankokulardacanınısıkıyordu.Birmanavdanyayılanşeftalikokusuyanıbaşındakituha iyecininnaftalinineveherikisibirden,neredengeldigi anlaşılamayan kızarmış çiroz kokusuna karışıyordu. Gelip geçen otomobillerinarkada bıraktıkları yanmış benzin dumanları da bunlarla birleşerek, Macide’nin yuzuneyapışıyorvegençkadın,agaçlararasındadolaşırkenyuzunetakılanorumcekaglarınıkovargibieliniyanaklarındaveburnundagezdiriyordu.

Eve geldigi zaman tamamıyla sakinleşmişti. Hemen çantasını aldı, eşyasını içinedoldurmayabaşladı.Emine teyzelerindenayrıldıgındanberibunlarabir iki çift çoraptanbaşka bir şey ilave edilmemişti. Kahverengi kazagı oldugu gibi duruyordu. Fakat aynırenktekiiskarpinleribirkenaraatılmışvetuzlanmıştı.Birdenbiredoğruldu.Kendikendine:

“Nereyegidecegim?Bunlarıneyapacagım?”diyesordu. “Balıkesir’emi?Emine teyzeleremi? Ne munasebet!..” Gidilecek hiçbir yer yoktu. Fakat kim bilir belki de vardı... Bunuduşunurkenaslaheyecanlanmadı.Başkaneyapabilirdi?Emine teyzelerdençıkıpkapınınonundenereyegideceginibilmedendururkenoldugugibigozlerininonundemehtaplıbirdenizcanlandı...Omer’leberaberkayıktaoturupseyrettigi,oncedokunmaktankorktuguvesonraelinibileğinekadardaldırdığıparlakveesrarlıdeniz...

Çantasınabirtekmeyapıştırdı.Çamaşırlarıkirlihalınınüzerinedağıldı.

“Bunlaranelüzumvar?..Aptallık!”dedi.

Yatagın başucundaki dolaptan bir deste kagıt aldı. Ortalık henuz tamamen kararmamışolduguhaldeperdelerikapadıvelambayıyaktı,masanınbaşınageçerek,kurşunkalemiyleveaceleaceleyazmayabaşladı:

“Omer!Senibırakıpgidiyorum.Bununbananekadaracıgelecegini,hayattasendenbaşkahiçkimsemolmadıgınıbilirsin...Senindebendenbaşkakimsenolmadıgınıbiliyorum.Bunaragmen seni bırakıp gidecegim... Emine teyzelerin evinden çıkıp senin arkana takılarakgeldigimgundenberibununboyleolacagı hakkında içimdegaripbir korkuvardı... Bunukendimdenne kadar saklamaya çalışsam, bir fırsatını bulup tekrar kafamdabeliriyor vebeni çok uzuyordu.Bukorkunun sebeplerini duşundum, uç ayı geçenberaberhayatımızesnasında, bu anın gelmemesi için neler yapmak lazım oldugunu araştırdım, nihayetkendimi tesadu lerin ve hayatın eline bırakmaktan başka çare kalmadıgını gordum...Bilmemsanasoylemeyehacetvarmı?Omer,benimsevgilikocacıgım,biz,hiçbirtara larıbirbirinebenzemeyen,hiçbirmuşterekduşuncelerivegoruşleriolmayanikiinsanız...Kimbilir ne gibi sebeplerle tesaduf bizi birleştirdi. Sen beni sevdigini soyledin, ben bunainandım. Ben de seni seviyordum... Hem nasıl seviyordum... Hislerimde bugun de birdegişiklikyok.Fakatniçinseviyordum,iştebunubulamadımvebeniduşunduren,seninleolan hayatımızın devamından şuphe ettiren bu oldu. Seni niçin sevdigimi bir turlubilmiyordum.Huylarını,yaptıgınişleri,begenmiyordumdemeyeyim,fakatanlamıyordum.Sen de benim birçok şeylerimi anlamadıgını inkar edemezsin. Boyle oldugu halde nasılgaripbirkuvvetbizibirbirimizebukadarsaglambaglamıştı?Ilkandanitibarentamamıylabaşka dunyaların insanları oldugumuzu anladıgım halde beni burada tutan ve senigordugumzamaniçimisevinçledolduranneydi?Acabaşuseninherzamanbahsettiginve

Page 159: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

herhareketininkabahatinikendisineyuklediginşeytanmı?Songunlerdebendebundankorkmaya başladım. Şimdiye kadar daima, duşunup dogru buldugum şeyleri yapmayaalışmıştım...Buseferhiçbirdogruveakıllıcatarafınıbulamadıgımbuhayatabenibaglayankuvvetin, içimde saklı bir şeytan olması sahidenmumkundu. Bu ihtimal beni adamakıllıtelaşaduşurdu.Hayattakendiduşuncelerimvekararlarımdanbaşkabirtakımkuvvetlerinemrialtınagirmekaslatahammuledemeyecegimbirşeydi.Aynızamanda,seninleberaberbulundugum muddetçe, nedense irademi kullanamadıgımı gordum. Sana, senin iradenetabi olmak bana agır gelmezdi, fakat aramızda hiç olmasa en kuçuk birmuşterek noktabulunması,yaptıklarındanhiçolmazsabirkısmınıbenimdedogruveiyibulmamlazımdı.Kendi kendime hiçbir zaman yapamayacagım şeyleri, sırf bilmedigim bir kuvvete tabiolmakyuzunden,boyunatekraretmekbeniduşundurduvenihayet,aylardanberikaçtıgımbukararıverdirdi.

*Omer, benimkalmamın senin uzerinde en kuçuk bir tesiri, bir faydası olacagını bilsemmuhakkakkalırdım.Hiç inkar etmevebenimyanlış duşundugumu zannetme; banaolanbutun sevgin, senin uzerindeki butun nufuzum, bir parçacık bile seni degiştiremedi.Yanımdayken dunyanın en iyi, en tatlı vemakul insanıydın; ayrılır ayrılmaz eski halinedonuyorvebelkidebanaboyunegdiginiçinkendinekızarakdahailerigidiyordun.Zamanbu hallerini duzeltecegi yerde daha fenaya goturdu. Yanı başında oturdugum, gozlerininiçine baktıgım halde sana muessir olamadıgımı gordum. Kim bilir, belki sen veetrafındakiler haklısınız... Belki insan yukseldikçe boyle olmakmecburiyetindedir. Fakatben butun gayretime ragmen, içinde bulundugum hayata ısınamadım. Bu hayatıanlayamadım. Benim eski ve manasız yaşayışımdan, bomboş çocukluk ve mektephayatımdanbuyukbirfarkıoldugunugoremedim.Biliyorum:Pekakıllıolmayanbilgisizbirkızım... Fakat bu, sende ve etrafındakilerde bir parça kuvvetli ve guzel tara lar olsagormememanimiydi?..Birçokşeylerogrenmek,dahaiyiduşunebilmek,goremediklerimigormek, istemez miydim? Aranıza gelince bunların hiçbirini bulamadım. Bizim mahallekadınlarıarasındayahutEmineteyzemlerdetesadufettigim,içindebuyudugummuhittenbirtekfarkınız,birazdahaçokvedahaanlaşılmazkonuşmanızdı.Şimdiduşunuyorumda,uçaydanberioçeşitçeşitarkadaşlarınınmunakaşalarını,konferanslarınıdinledigimhalde,neöğrendiğimibirtürlübulamıyorum.

“Buna ragmenbeni sana baglayan bir şey vardı:Dış tarafın etrafındakilerin aynı olduguhalde bana busbutun başka gorunuyordu. Bu arkadaşlardan, bumuhitten, bu kokuşmuşmahluklardanhoşlanmadıgını,sıkıldıgınıgoruyordum.Gununbirindebusbutunbaşkabirinsanolacagını umit ediyordum. Ilk gunlerdebiraz kuvvetlenenbu umidim, yavaş yavaştamamenyokoldu.Senin,buyaşakadariçindebulunduguninsanlarvemuhitlebirdenbirehesap kesecek cesareti kendinde bulamadıgını anladım. Bende sana bu cesareti verecekkuvvet yoktu. ‘Onları bırak!’ dedigim zaman, ‘Kimlere sarılayım?’ diyecektin; ben, zavallıMacide,sanakimi,neyigosterebilirdim?Buhayattandahadogruveakıllıbirşeyolmasılazım, fakat bunun ne oldugunu ben de bilmiyorum. Onun için, sana yardım edemedim.Belki sen beni alıp evine getirirken busbutun başka şeyler duşunmuştun. Sana yeni birdunya açacagımı sanmıştın... Seni sukutu hayale ugrattım. Ben sana rehber degil, ancakyoldaş olabilirdim, fakat yolu ikimiz de bilmiyorduk ve birbirimize yuk olmaktan,birbirimizişaşırtmaktanbaşkabirşeyelimizdengelmiyordu.

“Artıkayrılmamızlazım.Dedigimgibi,sanaenkuçukbirfaydamolacagınıbilsemherşeye

Page 160: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

tahammul eder ve kalırdım. Halbuki selametinin yalnızlıkta oldugunu goruyorum. Hala,bugunbileşunakaniyimki,birmuddetdahabocaladıktansonra,yolunubulacaksın,fakatyalnız olman lazım. Herhangi bir insanın, ayaklarına dolaşmaması lazım... Ne olurdu?Birbirimizebirkaçsenesonratesadufetmişolsaydık!Ozamanhayatımızbelkibambaşkabirşekilalırdı.Ozamansanatabiolurvebundanzevkduyardım.Fakatşimdi,hiçbirfaydasıolmadıgınıbilebile, yanlışvemanasızbuldugumşeylereoyuncakolmak,butun sevgimerağmenimkânsız...

“Omer, hep senden bahsediyorum. Bunun sebebi, seni sahiden kendimden çokduşunmemdir... Ben ne yapacagımı bilmiyorum, daha dogrusu yapılacak bir tek şey var,onu da bilmek istemiyorum. Ben hayatımda kimseye haksızlık ve fenalık etmemeyeçalışmış ve başkalarına yapılanhaksızlıga bile kendi-meymiş gibi uzulmuş bir insanım...Nefsimehiçmustahakolmadıgıbirşeyyapmak,buagırvetamiriimkansızhaksızlıgırevagormek bana agır gelecek. Fakat ne yapabilirim? Ben senin arkandan gelirken her şeyibıraktım.Herşeylealakamıkestim.Zatenfedaettiklerimdeoylebuyukbirşeydegildi.Senbeni Emine teyzelerin kapısından alırken eski hayatımla olan alakamı zaten kesmişbulunuyordum. O zaman da ne yapacagımı bilmeden sokaga fırlamıştım. Balıkesir’e,ablamla eniştemin yanına donmek bana korkunç ve imkansız gorunuyordu... Perişan birhaldeydim.Fakat içimdekendimdenbile sakladıgımbir umitvardı.Senikapının onundebekler buldugum zaman sanki bunun boyle olacagını biliyormuş gibiydim. Bir sozsoylemeden,hakkımdanelerduşuneceginihesabakatmadanseninlegeldim.Birgençkızınçokguçatacagıbiradımıseveseve,inanainanaattım.Bunlardanpişmandegilim...Kimsebeni zorlamamıştı. Dogru buldum ve yaptım. Fakat şimdi... Beni hangi Omer kapınınonundebekleyecek?Kimgeceyarılarıkaranlıksokaklardabanasevgisindenbahsedecek?..Omrumunenacıgununuenmesutbirguneçevirmiştin...Pekaztanıdıgımbiradamlahiçbilmedigimbiryeregiderkeniçimdebenicoşturanarzularkopuruyordu...Şimdigeneçıkıpgidecegim... Nereye?.. Yanıma bavulumu ve eşyalarımı almıyorum... Gidecegim yereçamaşırsızdagidilir.Fakatbensondakikayakadarümidimikaybetmeyeceğim.Banahiçbirfenalıgıdokunmayannefsimebuenbuyukhaksızlıgıyapacagımdakikayakadarherşeyindeğişebileceğiniumarakkuvvetbulmayaçalışacağım...

“Omer, senden bir tek ricam var... Ne kadar sukunetle ve aklı başında yazdıgımıgoruyorsun...Benimakıbetimdendolayıkendini aslamesul sayma!Senbanakarşıdegil,asıl kendine karşı kabahatlisin. Bunu duzeltmeye ve yeni bir hayata kavuşmaya çalış...Yalnızbaşınakalırsanbu işibaşaracagınaeminim...Hembuyalnızlıgada luzumkalmaz,belki kuvvetli ve bilgili bir insan, bir arkadaş, bir sevgili senin elinden tutar ve sana yolgosterir...Benbirazkazayakurbangidiyorumsayılır.Birotomobilçarpsa,bindigimsandaldevrilseyahutdibindeoturdugumagacayıldırımçarpsabunlardankimseyimesuletmekaklıma gelirmiydi? Işte, sana da bu kadar az kabahat buluyorum. Birçok şeyleri benimyuzumden yaptıgını bildigim için hatta biraz da kendimi mesul tutuyorum. Mesela benolmasamkafanparameseleleriuzerindebukadarçırpınmayacaktıvesenveznedarabelkioyleyapmayacaktın,yahut,buradahiçsoylemekistemedigimhaldekalemiminucunageldi,yahutdabirkadınabaglanmışolmakyuzundenbaşkakadınlarakarşıarzularduymayacakveherhangibirsokakkadınınıyanınaalıp...”

Macidekalemiyavaşçamasanınuzerinebıraktı.Dişlerinisıktı.Nihayetkendinidahafazlazaptedemeyerekkagıtlarınuzerinekapandıveaglamayabaşladı.Uzunuzun,belkionbeş

Page 161: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

yirmidakikaboylekaldı.Fazlaheyecanlıdegildi.Uçayevvelbabasının olumuneagladıgıgibisessiz,isyansızgozyaşlarıdokuyordu.Tekrarbaşınıkaldırdı.Yanaklarındakiyaşlarısolelinin tersiylesildivekalemialaraksonyazdıgı satırlarıkaraladı.Ondansonra titrekbiryazıilevegayetaceledevametti:

“...dahayazacakbirçokşeyleraklımageliyor...Nefaydasıvar?..Oturupsaatlercekonuşsakgene bitecek gibi degil. Halbuki biz beraber yaşamaya başladıktan sonra ne kadar azkonuştuk... Birbirimize soyleyecek bir şeyimiz yok muydu? Neden?... Neden uzun uzundertleşmedik?Belkiozamanbirçokşeylerbaşkatürlüolurdu...

“ArtıkyeterOmer..Sanakızgındegilim...Sanakızmayacakkadarseniiyitanıyorum...Sonraseni seviyorum... Neden sevdigimi bilmeden seviyorum... Bu sevgiyi her gittigim yereberabergoturecegim...Allahaısmarladık...Guzeldudaklarını operim...Sendebanakızma...Başkatürlüyapamazdım...Allahaısmarladık...”

Yaşlaryanaklarındansuzulmektedevamediyordu.Yazdıgıkagıtlarıaltaltasıraladı.Kırmızıabajurunaydınlattıgıodayaşoylebirgozgezdirdi.Hiçbirzamanpeksevmemişoldugubueşyaya teker tekerbirbaglılıgıbulundugunuhissetti.Elle tutulanyerleriyaglanmışkaimperdeler bile bu akşam daha sıcak yuzlu idi. Sanki her şey onu bir tarafından çekipalıkoymaya çalışıyordu. Masanın bir kenarında ogleden kalma bir çay incanı vardı.Dibindeki kurumuş şekere bir sinek musallat olmuş, kalkıp iniyor ve bazan uzunca birmüddetkalıyordu.Macidegözleriniohayvanadiktivedaldı.

Biraralıkdudaklarındanherzamanki“Niçin”sualidokuldu.Niçin?Butunbunlaraneluzumvardı? Ne yapmıştı? Hangi hatasının cezasını çekiyordu. Ve bu sırada, yazıp bıraktıgımektuptaistedigikadarsamimiolmadıgınızannetti...Omer’ehiçkızmıyordegildi...Nasılkızmazdı?Kendindenyaşçabuyuk,fazlaokumuş,erkekolduguiçindahaçokşeylergormuşbirinsannasılolurdabirçocukkadarduşuncesizşeyleryaparvebuyuzdennihayetbaşkabirinsanınfedaedilmesinemeydanverir?Macidekendiniyabancıbirigibiduşunuyorveadetahaksızlığauğrayanbirzavallıyımüdafaaediyordu...

Sonra,yazdıgımektubunbiryerindedahasamimiolmadıgınıhissediyordu.Fakatbununuzerindeduşunmeyevakitkalmadanmerdivenlerdenkoşarakçıkanayaksesleriduyduvehemenbütünkâğıtlarıtoplayarakyorganınaltınasokuşturdu.

Page 162: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXVIIKapıyıhızlaaçıp içeri girenBedri’ydi.Yuzu sapsarıveheyecanlıydı.Macide şaşırdı.Eskihocasının bu kadar telaşlı halini hiç gormemişti. Bedri dikkatle Macide’nin yuzunebaktıktansonra:

“Ağlamışsınız!Demekhaberinizvar!”dedi.

Macide bir şey anlamadı. Bedri herhaldeOmer’in bir kadınla beraber sinemaya gittiginisöylemekistemiyordu.Gençadamitidalini{123}tekrareldeetmeyeuğraşarakdevametti.

“Şimdi telaş etmekten ve şaşırmaktan bir fayda yok... Sukunetle duşunmek ve bir çarebulmak lazım! Ben Omer’in bu işte bir alakası olmadıgına eminim... Onun boyle şeylereburnunusokmakâdetideğildir...BuNihatköpeğininnârınayandı...”

Macide, Nihat lafını duyunca uykudan uyanır gibi oldu... Korkunç bir şeyler sezdi veBedri’yedoğrubiradımatarak:

“Birşeyanlamadım...NeNihat’ı?..Neoldu?Benimhaberimyok!”dedi.

Bedrişaşırdı:

“Nasılolur?Pekiniçinagladınız?Demekduymadınız.Oyleya,neredenduyacaksınız!..Birikisaatlikbiriş...”

Macidedahaçoktelaşadüştü:

“Söylesenizeneoldu?Ömer’ebirşeymioldu?”

“Evet...Dairesindençıkacagısıradatevkifettiler.Nihat’layanındakiçocuklardanbirçogudayakalanmış... Profesor Hikmet’i de çagırmışlar, fakat herif bir kolayını bulup yakasınısıyırmış... Hiç degilse tevkif edilmedi. Nufuzlu ahbapları var, herhalde onlar mudahaleeltiler!”

Macidebiriskemleyetutunarak:

“Neden?Sebepneymiş?..Veznedarmeselesimi?”diyesordu.

Bedri:

“Ne veznedarı?” dedi... Omer’in bir zamanlar kendisine anlattıgı bu vakayı hemenhatırlayamamıştı.Macideısrarilesormaktadevametti:

“Sizneredenhaberaldınız?Sebebiniogrenemedinizmi?Omerşimdinerede?..Hemengidipgörebilirmiyiz?”

BedriMacide’yebiriskemlegöstererek:

“Oturun...Telaşetmeyin...Karakoldalar...Galibabugeceoradakalacaklar...Goruşmekbelkimumkun olmaz, şimdilik dogru da degil... Işin ne oldugunu ogrenelim... Ben meşgulolurum... Duyar duymaz hemen buraya geldim. Nihat’ın arkadaşlarından biri soyledi.Profesor Hikmet’in serbest bırakıldıgını da ondan ogrendim!” dedi. Bir muddet gençkadınınyüzünebaktıktansonraağırağırdevametti:

“Bunun boyle olması korkunç bir şey... Hiç beklenmeyen bir şey... Kim bilir dun akşam

Page 163: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

nerelere gittiniz? Nihat beraber miydi? Degildi... Oyle ya, onlar Beyazıt’ta habersizceayrılıverdiler... Yanındaki çocuklarla beraber... Ben başka herhangi bir şeyden şupheetmiyorum.Zatenbanahaberverençocukdabirparçaçıtlattı.Bumeselelerlealakadarbiriş olacak... Fakat tevkife kadar goturecek ne yaptılar acaba? Siz Omer’in hiçbir şeyekarışmadığınaeminsinizdeğilmi?”

“Nihat’la yanındaki delikanlılar buraya sık sık gelirlerdi. Fakatmanasızmunakaşalardanbaşkabirşeyyaptıklarıyoktu.”

“Neyse, bunları anlarız... Hepsini ogreniriz... Sukunetinizi muhafaza edeceginize eminolsamhemenşimdigideröğrenirim.Fakatsiziyalnızbırakmaktankorkuyorum...”

Macide,korkmayalüzumyok,demekisteyenbirgülümsemeilebaşınısalladı.Bedri:

“Peki,gidiyorum.Benibekleyin...Geçkalırsamyarınsabahgelirim.Istanbul’ageçecegim...Karakola sokmazlarsa arkadaşları ilan arayıp bir şeyler ogrenmeye çalışacagım...Allahaısmarladık!”

Eliniuzattı.Birbirleriningozlerinebaktılar...Macide,size itimatediyorum,demekistiyorvekarşısındakiningozlerinindahaçok,dahabaşkaşeylersoylediginizannediyordu.Bedrimerdivenlerikoşakoşainerekçıkıpgitti.

Macidehiçbirşeyduşunmuyordu.Uykusersemigibiolmuştu.Dunakşamdanberibirbirinikovalayanhadiselerinagırlıgınıancakşimdivetamamenduyuyordu.Birazevvelkendisinieteginden çekerek dışarı bırakmak istemeyen oda, insanı bogacak kadar daralmıştı.Penceregenişligevesonsuzlugadegil,birkuyuagzıgibidahakaranlıkvebogucuyerlereaçılıyordu.Çay incanınınşekerleriniemensinekmasaortusununbirkenarındabayılmışgibihareketsizduruyordu.Birazevvel,“Buhayvanınbileyaşamakhakkıvardabenimniçinyok?Niçin?”diyeduşunenMacideşimdiodayıvesinegibırakıpaçıkbiryeregitmek,havaalmak,göğsünüşişireşişirehavaalmakistiyordu.

Elektrigisondurduvedışarıçıktı.Azinsanbulunansokaklardagezmekistiyordu.Halbukicaddeler kalabalık ve aydınlıktı. Şişli tara larına dogru yurudu. Acele adımlar atıyordu.Yoldabuvakitteyalnızbirkadıngorenbirkaçbeyazpantolonluvekıvırcıksaçlıkibarzadearkasına takılmak istedi. Macide yuruyuşunu daha hızlandırarak onlardan kurtuldu.Kahramanlar, bir kadın elde etmek için koşup terlemeyi fazla bir zahmet saymışlardı.Hurriyet abidesine giden şoseye gelince agırlaştı. Yol ve hava, içindeki darlıgı birazgeçirmişti.Evlerinbittigiveuzaktankırgazinolarınıngorundugubiryerdeyolunkenarına,otların uzerine oturdu. Burada duşuncelerin birdenbire kafasına hucum etmesiylekarşılaştıveilkgelenfikironutelaşadüşürdü.

“BenOmer’e yazıp bıraktıgımmektupla buyuk bir haksızlık etmek uzereydim!” diyordu.“Bereketversinelinevarmayacak.Donerdonmezyırtacagım...Nasıl oldudaelinheri iniOmer’e benzettim? Fakat elbisesi, şapkası, sonra yuruyuşu ve başını biraz yana egerekkonuşmasıarkadannekadarbenziyordu.Biradamıbeşonadımgibiyakınbirmesafedenkocasına benzetmek için bu ka i midir? Zannetmem... Demek ben Omer’in boyle birvaziyette veboylebir kadınla gezipdolaşacagını tabii, hattamuhtemelbuluyormuşum!..Bir an bile tereddut etmedim... Neden? Onun hakkındaki hukumlerim bana boyleyanlışlıklaryaptıracakhalibuldumu?..Belki...Mektubuhemenyırtmalıyım.HerhangibirşekildeOmer’in eline geçerse rezil olurum!..Rezilmi olurum?Nemunasebet...Mektupta

Page 164: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

benzetmektenbahisyokki...Galibabiryerdekapalıbirşekildeyazmış,sonrakaralamıştım.Karalamasambilebir şeyanlamazdı... ŞuhaldebeniOmer’ekarşımahcupedecekneresivar?Hiç...Mektubuhemenyırtacagım...Muhakkak...Fakatyazdıklarımyanlışmı?Buvakalarolmasa damektubu aynen bırakıp gitmekmumkun degilmiydi? Orada bir vakayı degil,butunbirhayatparçasınısoylemekistedim...Uçaylıkberaberligimizinhesabınıyaptım...Evet... Hem de eksik veya fazla denecek en ufak bir yeri olmamak şartıyla... Omer’i birkadınlagordugumyanlışmışdiye...Hatta...hattaOmertevkifedildidiyeyazdıklarımınbirtekinidegiştirmekmumkunmu?Hadiselerveinsanlarhepaynıolarakkalmışdegillermi?Hatta bu tevkif vakası duşuncelerimin ne kadar dogru oldugunu, Omer’in kendini nasılkorcefelaketesurukledigini,dahadogrususuruklettiginiispatermiyormu?Omer’inbaşınagelenbuişbeniadamakıllısarstı...Onunzavallıhaligozumunonunegeliyor...Fakatbutunbunlarbenitekraronayaklaştırıyormu?Onunlatekrarmüşterekbirhayatsürülebileceğineinanıyor muyum? Tamamen samimi olmak lazım... Her şey buna baglı... Hayır...İnanmıyorum...Eyvah...Herşeysahidenbitmiş...”

Duşuncelerinin burasına gelince umitsiz bir çocuk gibi gurultu ile içini çekti ve kendikendinesöylenmeyedevametti:

“Bedri gelmeden biraz evvel, yazdıgım mektubun bir yerinde samimi olmadıgımıduşunuyordum...Neresiydi?Evet...BuseferOmer’inevinibırakıpçıkarkenhiçbirumidimolmadıgını, Emine teyzelerden çıktıgım zamanki gibi gizli bir hissin bana cesaretvermedigini soyledigimkısımlardı...Hiçbir umidimyokmuydu? ‘Sondakikayakadarherşeyindegişebileceginiumacagım!’derkenhiçbir şeykastetmiyormuydum?Mesela...Of...Of...Çoksamimiolmaklazım...Buseferkendimekarşı...MeselaBedri...Osatırlarıyazarkenacaba Bedri’yi hiç aklıma getirmedim mi? Farkında olmadan ilan... Yoksa Bedri gelipOmer’in tevkif edildigini soyleyince ve benimle yakından alakadar olunca mı bu ikirkafamda belirdi? Belki de... Mektubu yazarken onu hatırladıgımı zannetmiyorum... Peki,şimdinediyebumeseleuzerindebukadarçokduruyorum?..Bedridunakşamyanımdanayrılırken:‘Sizeherzamanyardımahazırım!’gibibirşeylersöylemişti...Neredenbiliyordu?Nasıltahminetmişti?..Nekadarinsanbirhalivar!Omer’infelaketinebenimkadar,belkidebendençokuzuluyor...Başkasıolsa,bukadarvakalardansonra,memnunbileolurdu...Hiçmemnunolmuyormu?Tavrındanboylebirşeysezilmiyor...Halbukihislerinisaklamaktapekmahir degildir... Fakat ne kadar guzel konuşabiliyormuş!.. Omusamere akşamında...Hangimusamereakşamı,dahadungecedegilmiydi?Tambusaatlerde...Banaaylargeçmişgibi geliyor... Dun akşamne guzel ve ne dogru şeyler soyledi... Bumeşhur vemalumatlıadamlar onun gozlerini boyayamamışlar... Demek herkesin oyle olması ve onlarıbegenmesişartdegil...BelkideBedribizimbilmedigimizşeyibiliyor:Bumanasızveboşhayattan daha başka bir şey olması lazım geldigini ve bu başkanın ne oldugunu... Egerbiliyorsa... Eger Emine teyzelerimden, Balıkesir’deki komşularımızdan daha yuksekolanlarınmuhakkak Ismet Şerif veyaProfesorHikmet soyundanolması icap etmedigini,dahaaklayakın,dahainsancayaşamakdamumkunoldugunuodagoruyorsaveboylebirhayatavarmakçarelerioncamalumise...nefevkaladebiradam...Oyleya,başındabukadarfelaketvarkenkendinikaybetmemesi,Omergibibirarkadaşınherhaline,endayanılmazmuamelelerine tahammulu,banakarşıaldıgıvaziyetvemukabilindebirşeybeklemedengosterdigialaka...Dahabirçokşeyler,onunnasılduşunen,duyanvebunlarıolçupbiçtiktensonra verdigi kararlara gore hareket eden bir insan oldugunu gosteriyor... Bana hiçbirzamanOmer’inarkadaşınayakışmayacakbirşeysoylemedi,birtavıralmadı...Fakat,daha

Page 165: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

muhim ve duşundukçe daha hoşuma giden bir tarafı var: Rol de yapmadı, hislerinisaklamayaçalışarakkuçulmedi...Eskihatıralarıarasıraortayakoymaktanvehalabunlarıntesiri altında bulundugunu sezdirmekten kaçmadı, fakat buna ragmen herhangi birarzusunuveyagizlibirmaksadınıbelliederekkendisinegosterilenarkadaşlıkveitimattanistifadeyedekalkışmadı...”

Macide yerinden kalktı. Tekrar acele adımlarla evin yolunu tuttu. Bedri’nin havadisgetirmesi ve onu evde bulamaması ihtimali vardı. Fakat adımlarına bu kadar çabuklukverenşeyBedri’ninverecegihaberlermiydi,yoksakendisimi?Dimagındabelirmekisteyenbusualizorlasürüpçıkardı...

***

Bedriertesigun ogleyedogrugeldi.Macidegeceyioldukçaheyecanlıgeçirmişvehemenhemen hiç uyumamıştı. Omer’le beraber yaşamaya başladıklarından beri ilk defa yalnızyatıyordu. Yorganın altına girmeye cesaret edemedi. Elbiseleriyle uzandı. Ara sıra dalargibiolsabilekuçukbirçatırtıveyasokaktakibirsesleuyanıyor,başınıkaldırarakBedri’ninhabergetirmesinibekliyordu.Sabahakarşıbirsaatkadaruyumuşvekarşıevlerdenbirininpenceresindenzerzevatçıçagıranbirkadınınferyadıylauyanmıştı.OandanitibarenBedrigelinceyekadarmüthişbirbeklemeişkencesibaşladı.

Vakitgeçirmekiçinyatagınıduzeltmektentutturarakadetaumumibirtemizlikyaptı.Masaortulerini silkti, mutfaga gidip birikmiş bulaşıkları yıkadı. Aynalı dolaptaki çamaşırlarıyeniden tasnif etti ve Omer’in gomleklerini ve çoraplarını uzun zaman ellerinde tutarakduşundu... Pencereylekapı arasındaaşagı yukarı gezindi.Masanın ustune çıkıpbirbezleabajurun tozunu aldı. Tekrar pencereye gidip yarı beline kadar sarkarak sokagı gozdengeçirdi.Beklemekvetelaş,nefesdarlıgıgibigogsuneyerleşmişti.Nekitapokuyabildi,nekarıştırdıgı notalardan bir şey anladı, ne de, butun gayretine ragmen, agzına bir lokmaaldı...Nihayetdaha fazla tahammuledemeyereksokaga fırladı.Bedri’yiyoldakarşılamakistiyordu.Hızlıadımlarlayuruyorveherkoşedenonunçıkıvermesinibekliyordu.Koşeyeyaklaşınca yuregi daha çabuk hopluyor, sokagın gorebildigi yerlerinde Bedri’ye benzerkimse bulunmadıgını anlayınca tokat yemiş gibi oluyor ve oteki koşeye kadar içindeyenidenümitlerbeliriyordu.

Dahafazlayuruyemeyeceginihissetti.BelkiBedribaşkayollardangelmiştirveevdebenibekliyordur, diye koşarak geri dondu. Kimseler yoktu. Masanın başına geçip oturdu.Yuzunu elleriyle kapayarak uzun zaman kaldı ve Bedri’nin yavaşça içeri girdigini farketmedi. Genç adam onu rahatsız etmekten çekiniyormuş gibi ha if, biraz da şe katli birsesle:

“Nasılsınız?Beniçokbekledinizdeğilmi?”dedi.

Macide ellerini suratle yuzunden çekti. Ayaga kalkmadan başını sallayarak selamladı.Aglamış gozlerle karşılaşacagını zannedenBedri,Macide’nin yuzundeki sakin fakat birazihtiyarlamış ifadeden hayrete duştu. Karşısında, kumaş kısımları yıpranmış gıcırtılı biriskemlede oturan ve uzun senelerin tecrube ve azabını yuklenmiş gibi yorgun bir yuzlezoraki gulumsemeye çalışan kadın, iki sene evvelki agır fakat taze, sessiz fakat ateşlitalebesimiydi?Kıvırcıksaçlıbaşınıdimdiktutanincebeyazboynuşimdigevşemişti,kahbiromzuna, kah otekinedogrubukuluveriyordu. Insanakorkmadanveuzunuzunbakan

Page 166: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

gözleribezginbirhaldeeşyalarüzerindedolaşıyorvehiçbirnoktadakalmıyordu.

Bedrisöyleyeceğiniunutarak:

“Nekadarçoküzülüyorsunkızım!”dedi.

Macideonakarşısındakiiskemleyigösterdi:

“Buyurun!Neoldu?Nerede?Anlatın!”

Bedrikendinitopladı.Gösterilenyeregeçerek:

“Tahmin ettigim gibi” dedi. “Nihat meselesi. Anlatması uzun surecek... Ben polisten,Nihat’ınarkadaşlarından,Ömer’denöğrendiklerimitoparlayarakbirşeylerçıkardım.”

Macidehemensordu:

“Ömer’igördünüzmü?”

“Evet,şimdiyanındangeliyorum,tevkifhaneyeteslimetmişler!..”

“Nasıl?”

“Sakin!..‘Herhaldebiryanlışlıkoldu;hakikatanlaşılacakvebenibırakacaklar!’diyor.Zatenotekileri kimseyle goruşturmedikleri halde benim Omer’le konuşmama musaadeettiklerinegörevaziyetipektehlikeliyebenzemez...”

“Nelersöyledi?Bendenbahsettimi?”

Bedribusualihembekliyorhemistemiyormuşgibitelaşlıbirhalaldı:

“Evet,meselebenimtahminettiğimgibiymiş!”dedi.

FakatMacidekarşısındakininsözünükeserek:

“Niçincevapvermediniz?Benimiçinbirşeysöyledimi?”diyesordu.

Bedribirazdüşündü.Sonra:

“Musaadeedin,evvela işinesasınıanlatayım,sonraorayadageliriz!”dediveMacide’nincevabınıbeklemedendevametti:

“Nihatveetrafınatopladıgıdelikanlılar,gençlik,bilgisizlik,gayesizlikyuzundenvebirazdakulahkapmakarzusuyla,birtakımmecmualar,broşurlerneşretmeye,memleketvemilletsevgisini inhisar atlına alıp etrafa kufur ve iftira yagdırmaya başlamışlardı... Bunubiliyorsunuz...Ilkzamanlardamuayyenbirhede iolmayan,sırfyolunubulamamışbirtakımheyecanların gayri tabii şekilde feveranı intibaını bırakan bu neşriyat, son gunlerdesistemli bir hal aldı. Bu, herkes gibi benim de gozume çarptı. Munakaşalarını eskidenkahvelerde, vapurlarda, yollarda bagıra bagıra yapan, ikirlerini alenen soylemeyi veicabında yumrukla mudafaayı bir kabadayılık addeden bu kahramanlar, birdenbirenedenseesrarengizbirhuviyetaldılar...Kahvedeikisiuçubirarayagelincebaşbaşaveripfısıltı halinde konuşuyorlar, bir munakaşada ikirlerine kuvvetli bir hucum yapılsa,hasımlarına cevap vermeyerek: “Zamanı gelsin, biz sana dunyanın kaç bucak oldugunugosteririz!” demek isteyen emin bir gulumseme ile iktifa ediyorlar ve nihayet, şimdiyekadar mahiyetleri tamamen anlaşılamayan birtakım maceraperest ve esrarlı heri lerle

Page 167: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

duşupkalkıyorlardı.Bunlardanbiri,arasıraNihat’ınyanındagordugumuzo tatarsuratlıherifdemevku lararasında...Neyse,fazlatafsilatvermeyehacetyok,bucoşkungençler,birkısmı bilerek, bir kısmı bilmeyerek, mukemmel bir agın içine duşmuşler... Kendiikirlerimizisoyluyoruzveyazıyoruzsararkenyabanavebarbarcakanaatlerintercumanı,zavallıbireroyuncagıolmuşlar.Kendilerinetelkinedilenyalanavesinsidunyagoruşunumudafaa edecegiz derken kendilerinin, milletlerinin ve insanlıgın kuyusunu kazdıklarınıbilmemişler...Venihayetbaşkabirdevlethesabınahizmetdenilebilecekkadarilerigidenişleregirmişler...Elegeçenvesikalaranazaran,memlekettekendilerinemuhalifbildikleriinsanların listeleri yapılıp perde arkasında kalan esrarlı ellere verilmiş... Birçok insanlarduşunuşlerinin istikametince, kanlarına, yedinci çerlerinin nesebine veya dogdugu yeregore tasnif ve defterlere kaydedilmiş... Bu arada bir hayli de para dalaveresi donmuş...Yalnız bundan ancak kodamanlar istifade edip oteki zavallı çomezler pir aşkınabagırmışlar...Zatenmeseledeburadanmeydanaçıkmış...Ortadaparaoyunuolduguhaldekendilerinebirşeykoklatılmadıgınısezenbirkaçidealistgenç,işimeydanavuruvermişler...Goruyorsunuz ya, igrenç şeyler... Omer’in zannetmiyorum ki bir alakası olsun... YalnızNihat’ınevinebıraktıgıikiyuzellilirayuzundenveznedarmeselesimeydanaçıkarsadiyekorkuyor... Korkuyor da denmez ya... Acayip bir halde... Bir gece içinde degişmiş vekendinden ziyade veznedarı merak eder olmuş... Her şeyin ustunden haftalarca, hattaaylarca zaman geçtikten sonra bu hali bana garip gorundu... Zaten butun tavırlarındaşimdiye kadar alışmadıgım bir durgunluk vardı. Fazla duşunceli gorunuyordu... Sonra...Sizdenbahsedince...”

Birtürlüsözünübitiremiyordu.Macidesordu:

“Benimerakediyormu?Nediyor?”

Bedriyüzünüburuşturarak:

“Dogrusunu isterseniz ben pek bir şey anlamadım!” dedi. “Sizin isminiz geçince uzunduşunceleredaldı. ‘Macidemeselesihalledilmeliartık!’dedi.Ben: ‘Negibi?’diyesordum.Cevap vermedi ve lafı degiştirdi. Daha heyecanlı olacagını zannetmiştim. Degil... Acabakorkuyormudiyeduşundum.Baktımkitevki indendolayıtelaşettigiyok.Kurtulacagındanemin...Belkibuhal,birazdahamakulbirhayatınbaşlangıcıdır...”

MacidegozleriniBedri’ninyakasındakibirtozadikerekdaldı...Karışıkbirhesabıniçindençıkmakistergibialnınıburuşturuyordu.Birmuddetsonrasabitbakışlarıylakarşısındakinibağlamakistergibisordu:

“SizÖmer’indeğişeceğinizannedermisiniz?”

Bedrikaçamaklıbircevapverdi:

“Negibi?Nedensordunuz?”

“Hiç.Fikriniziöğrenmekistedim.Nedersiniz?”

“Bilmem...Değişebilir...Fakat...”

“Evet!”

“Çokzamanister...”

Page 168: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

“Öyle!”

Birdenbireyerindenkalktı.Şuandabumeseleuzerindefazlakonuşmakistemediginibelliederek:

“HaydigidelimveÖmer’igörelim!Herhaldebanagösterirler!”dedi.

Bedributeklifibekliyordu.Beraberceçıktılar.

Tevki hanedeOmer’igormekguçolmadı.Macidekocasınınadamakıllıdegişmişoldugunufarkettivederhalbununsebebiniaradı.Birazsakallarıuzamıştı.Fakatbuherzamankihalisayılırdı. Hayır, başka bir tahavvul, {124} gozlerinde, yuzunun çizgilerinde başka birmanavardı.EvvelaMacide’ye,sonraBedri’yeeliniuzattı.

Beyaz badanalı goruşme odasında iki tahta sandalye bulunuyordu. Omer misa irlerinioturtarak kendi ayakta durmak istedi, fakat Bedri yerini ona verdi. Macide ha ifçetebessum ederek kocasına baktı. Omer’in cevap olarak başladıgı gulumseme ise yarıdakaldı. Onun, yuzunun adalelerini, boyle rahatsızlık verecek kadar garip bir gerginliktetutması,Macide’yiüzüyorveaçındırıyordu.

Hiçbirisozebaşlayamıyordu.Bedrikarıkocayıyalnızbırakıpbirazotededurangardiyanınyanma gitmeyi daha muvafık buldu. Buna ragmen ne Omer, ne de Macide birbirlerineyaklaşamıyorlar ve bu sıkıntılı sukut devam ettikçe aralarında kopmuş bir şeybulundugunu daha çok hissediyorlardı. Macide dun yazdıgı mektupta “Birbirimizesoyleyecekhiçbirşeyimizyokmuydu?”şeklindebircumlebulundugunuhatırladıvebuyukbirteessuriçinde:“Belkideyoktu.Baksana...Yabancıgibi...Bendeoyleyim!Neden?”diyeduşundu. “Ilkgoruştugumuzgunbeni tanımadan,dinleyipdinlemeyecegimibilmedennekadarçokkonuşmuştu.Hepboyle...Harikuladebaşlıyorvehemenarkasınıbırakıyor...Belkitembellikten,belkinereyevardıracağınıbilmemekten...”

Nihayetbirşeysöylemişolmakiçin:

“Çoksıkıldınmı,Ömer?Nezamanburayageldin?”dedi.

“Sıkılmayavakitolmadı.Dungeceyarısınakadartahkikatdevametti,busabaherkendenburayagönderildik!”

“Çoküzülüyormusun?”

“Yok canım!.. Benim bir şeyle alakam olmadıgını şimdiden anlamaya başladılar. YalnızNihat’ın ve avenesinin haline acıyorum. Kahramanlar uyuz kedilere donduler. Her birikabahatiotekindebuluyor.Dahabugundenkavgayatutuştular...Arkadaşlıkvegayeugrunacanlarını fedaya kalkan yigitler şimdi yakayı sıyırmak için birbirlerini satmayauğraşıyorlar.Onlarıbütünacizleriveçirkeflikleriiçindegörmekhazinbirşey...”

Macidedikkatledinliyorvebusırada:

“Kendimizedairkonuşacakhiçbirşeyyokmu?”diyeduşunuyordu.Fakatbuyabancılıgınbutun kabahati kendinde olamazdı. Işte, Omer de deminden beri uzak durmakta devamediyor ve kendilerine ait olmayan mevzular uzerinde dolaşıyordu. Bunu tespit etmek,zannının aksine olarak, Macide’ye hiç de acı gelmedi... Omer’in kendinden uzaklaşmayabaşladıgınıgormekbukadarkolaymıydı?Fakatonakızmaya,hattahayretetmeyenehakkı

Page 169: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

varca? Karşısında her zamanki gibi hareketli ve kuçuk gozlerle, saçları alnına dokulmuşduran ve sustugu zaman bile guzel dudaklarını kımıldatanOmer, ona eski heyecanların,eskiarzularınhiçbirinivermiyordu.Kocasınıuzakbirakraba,yenitanışılanşoylebirdostgibinazikbiralakailedinliyor,fakatondahalaaşıkoldugu,kafasındahayaliniyaşattıgıvebelkiherzamanyaşatacağıÖmer’denpekufakbirkaçizbuluyordu.

Gardiyanınişaretiuzerineayagakalktılar.Sukunetle,hattabirazdadostçaayrıldılar.FakatMacide, kendilerini kapıya kadar getirenOmer’in yuzunde aynen geldikleri zamanki gibiyarıdakalmışbirgulumsemetakalluslerini{125}farkettiveevegelinceyekadar,hattadahauzunzaman,buhayalikafasındanuzaklaştıramadı.

Page 170: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

XXVIIIMacide,hepBedriileberaberolmakuzere,haftadaikidefaOmer’iziyaretediyordu.Içindegeneotahliledemediğibirbirinezıthislervardı.Kocasınıgörmediğizaman,onuadamakıllısevdigini, fakat artık beraber yaşamalarına imkan olmadıgını duşunuyor; fakat karşıkarşıyagelince, sevdigi adamlabuOmerarasındapekazmunasebetbulundugunu,bunaragmen, onu boyle bir vaziyette bırakıp ayrılmanın imkansızlıgını, hatta Omer buradankurtulduktan sonra da hayatlarını bir muddet beraber suruklemeye çalışmanın icapedeceğinikabulediyordu.

Ilk tahkikat on beş gunden beri devam etmekteydi. Bedri’nin anlattıgına gore, her gunortayayenibirmeseleçıkıyordu.Hadise,umumiyetitibariyle,zannedildigikadarkorkunçbir şey degildi. Beş on budala delikanlının, muthiş la lar etmek, yazılar yazmak vekendilerine bu sayede buyuk mevkiler hazırlamak hulyasıyla, birtakım dalavereci,maceraperestvesatılmışadamlaraaletolmalarındanibaretti.Herbirikendini istikbalin,hattabugununenkuvvetlimunekkidi,felsefecisi,tarihçisi,şairi,siyasetçisi,gençlikrehberisayan ve hepsi birden iyi olmaz bir buyukluk deliligine yakalanmış bulunan bu cahil vekorkak gençler, mustantik {126} karşısında aglıyorlar, jandarmalara dert yanıyorlar,gardiyanlardan medet umuyorlar ve mahkemeye gizli mektuplar yazıp yeni curumortaklarınıveyamevcutcürümortaklarınınyenicürümlerinihaberveriyorlardı.

Macide bunları hep Bedri’den ogreniyordu. Son zamanlarda Omer ne kendinden ne debaşkalarındanbahsediyor,sadecegozleriniMacide’ninyuzunedikipsusuyor,yahutBedriilehavadansudankonuşuyordu.

Macidebukararsızvaziyetindahafazlauzamasınaluzumolmadıgına,herşeyikesipatarak,ne yapacagını ondan sonra duşunmeye karar verdi. Bedri ile Beyazıt’taki kahvelerdenbirindebuluşupOmer’e gitmeyi tasarladıkları bir gun, halamuhatabınaverilmemişolanuzun mektubu da yanına aldı. Omer’i gorup konuştuktan sonra ayrılırken, gardiyanlaragösteremeden,bırakmakniyetindeydi.

Ogleye dogru evden çıktı. Bedri ile beraber bir aşçıda yemek yiyecekler, saat ikidetevki haneyeugrayacaklardı.Tramvaydagittigimuddetçeelinicebinesokmaktanvedortkatakıvrılmışolanmektubadokunmaktankaçtı.

“Neolursaolsun,bunuyapmamalıyım!”diyordu.“Onunboyleaciz,belkidebanamuhtaçoldugubirzamandabudarbeyivurmak...Fakatnedarbesi?Nemuhtacı?Yanınagittigimzamanyuzuburuşano...Benibirteksozelayıkbulmayan...Bendenuzaklaştıgınıilkortayavurandao...Hayır...Bunlarakızmıyorum... Fakatnediyebuhaksızlıgı yapıyor?Mektubumuhakkak verecegim... Ne zaman yazdıgımı da soyleyecegim. Anlasın ki ben kararımıondan evvel verdim.Hemde bu tevki le alakası ilan olmadan verdim...Hiç kızmıyorumdiyebilir miyim? Fakat kime olsa dokunur. Hem haklı olmak, hem kabahatli gorulmek...Acaba kafasında benim hakkımda neler var? Her gidişimizde, ayrılacagımıza yakın,Bedri’ninkulagınabir şeyler soyluyorveBedri tasdikediyor...Banaaitbir şeyoldugunuseziyorum, fakat sormaya utanıyorum. Bedri bu işlerde çok yoruldu ve hiçmecburiyetiolmadançokfedakarlıkyaptı.OnbeşgundenberiOmer’ede,banada,oparayetiştiriyor...HerziyaretimdeOmer’inbanaverdigibirkaç liranınBedri’dençıktıgınıbilmekkerametemuhtaçdeğil...Hapishanedeparakazanmayabaşlamadıya!..FakatBedridoğrudandoğruya

Page 171: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

bana para teklif etmeye utanıyor... Ona karşı ne kadar borçluyum... Daha dogrusuborçluyuz...”

Tramvaydanindi.Beyazıtkahveleridoluydu.MasalarınveiskemlelerinarasındangeçerekBedri’yiaradı.Hiçbirtaraftagoremedi.“Buradaolsabenigorurduherhalde!”diyeduşundu.Masalardaoturanlarınkendisinedikilengozleri,vucudundadolaşanyabanaellergibionurahatsızediyordu.ŞaşkınşaşkınbakınırkenkoşelerdenbirindebirgruphalindetoplanmışbulunanProfesorHikmetve arkadaşlarını gordu. ŞairEminKamil,muharrir Ismet Şerif,hepberaberdiler.MuharrirHuseyinbeyhayırcemiyetininaksaçlıreisiiletavlaoynuyordu.MacideileProfesör’üngözlerikarşılaştı.Gençkadıneskibiralışkanlıkveyiyecekgibibakansaygısız bir kalabalıgın verdigi şaşkınlıkla gulumseyerek o tarafa dogru bir adım attı.ProfesorHikmetderhalbaşınıçevirerekfevkaladebuyukbirdikkatletavlaoyununuseyrebaşladı. Dudaklarının kıpırdamasından etrafındakilere bir şeyler soyledigi anlaşılıyordu.NitekimMacide’yi fark etmiş bulunan diger birkaç kişi de gozlerini başka istikametlereçevirerekmasumtavırlaralmayaçalıştılar.Gençkadınbusbutunşaşırdı.Beşongunevvelkendisine luzumundan biraz fazla teveccuh gostermiş olan kabadayı, arkadaş canlısı,fedakarveolgunaliminbukabalıgınailkandamanaveremedi, fakatbirmevkufunkarısıolduğunuhatırlayıncagülmeyebaşladı.

“Amanyarabbi...Bendenkorkuyorlar!..”dedi.

Musamere gecesi oldugu gibi, bu sefer de ne kızdı, ne hayret etti. Başka bir şeybeklemedigini,buadamların,şuandacebindeduranmektuptayazdıgıgibi,hakikiinsanlıgayabancıolduklarınıduşundu.Içindemuthişbirarzubelirdi.Isminibilmedigi,tariftenacizoldugu bir muhit arıyordu. Hemen kahveden çıkıp gitmek, sonra da bu adamlarla hiçkarşılaşmayacagıbiryerbulupsokulmakistedi.GeridonduguzamanhenuzyoldabulunanvekendisinedoğruyaklaşanBedri’ningülümseyerekişaretettiğinigördü.

Ikisi de karınlarının acıkmamış oldugunu soyleyerek bir şey yemekten vazgeçtiler.Beraberce Sultanahmet’e dogru yurumeye başladılar. Macide kendini tutamayarakheyecanlıbirlisanla:

“Şuprofesorlerinvemuharrirlerinhalinigorseydiniz!”dedi.“Benifarkederetmezderhalbaşlarını onlerine egip mırıldanmaya koyuldular... Profesor Hikmet herhalde: ‘Amanbakmayın,bizedogrugeliyor!’dedikihepsininboyunlarıgerildi,sırtlarıkedigibikabardı.Aklımanegeldibiliyormusunuz?Bendortbeşyaşındaykenbazanbuyukanneminodasınagirerveonunamazkılargorunceetrafındadolaşarakkonuşturmak isterdim.Kadıncagızgozlerinimuayyenbiryeredikmeyeçalışır,benotarafageçipyuzunebaktıkçabuyukbirgayret sarf ederekbenigormemek istervenihayetnamazsureleriniyuksekbir seslevetehditedergibiokumayabaşlardı.Onunbuhalibanafevkaladegulunçgelirdi.Iştebizimbubeylerin tavırları bana onuhatırlattı. Buyukannemkadar acemice ve gulunç bir gayretlegozlerinibaşkaistikametlereçevirmeyeugraşıyorlardı.Fakatkabahatbirazdabendeoldu.Sizigörüpgörmediklerinisormakiçinyanlarınagitmeküzereydim...”

Bedrigulumseyerekdinliyordu.Macidesozunubitirinceyavaşbir sesle, tıpkımusamereakşamıcemiyetreisininodasındaolduğugibi,konuşmayabaşladı:

“Bu adamlara kızmak bile fazladır, Macide!” dedi. Genç kadın onun kendisine sadeceismiylehitapettiginifarketti.Fakatbundasamimiyettenziyadebirhoca,birağabeyedası

Page 172: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

vardı. Macide bunun daha iyi olduğunu, çunku Omer’den başka bir insanın kendisiyleiçlidışlıkonuşmasınadayanamayacagınıhissediyordu.HattaartıkOmer’ibileistemiyorveruhunda boyle tatlı ve okşayıcı hitaplara karşı hassas olan bir taraf bulunmadıgınısanıyordu.Bedridevametti:

“Buadamlarınhepsibuyukbirtezatveikilikiçindeçırpınıyorlar.Hiçbirisırtındataşıdıgıvemuhafazayamecburoldugumevkiveyapayeileahenkhalindeyaşamıyor.Kafaları,zekaitibariyle olsun, yarım yamalak bilgileri itibariyle olsun, merhamete muhtaç bir halde.Şahsiyetleri kırpıntı bohçası gibi. Her şeyleri igreti, her vası ları, her kanaatleri igreti...Basit bir insan,meselahiç okuması yazması olmayanbir koylu, bir amele, lalettayinbiradam bunlardan çok daha mukemmel bir butundur. Çunku o adam, mesela Hasan aga,Hasanagaolarakduşunur, boyle yaşar.Hukumlerihayatınverdigi birtakım tecrubelerinneticesidirvekendinegoredir.KonuşurkenkarşısındaHasanagadanbaşkakimseyoktur.Fakatbuefendilerinhiçbirikendisidegildir.Fikirdiyeortayaattıkları herşey, kafalarınarastgele doldurdukları hazmedilmemiş, acayip, birbirine zıt bilgilerin tahrip edilmişşekillerinden ibarettir.MeselaMehmet beyle aslaMehmet bey olarak konuşmaya imkanbulamazsın. Siyasetten bahsedecek olsan karşında şu Fransız gazetesinin veya budiktatorunnutkunubulursun...Muzik lafı açsanbilmemhangi gavurunkitabı veyahangiMüslümanın makalesiyle karşılaşırsın... Beğendiği yemeği soylerken bile Mehmet beydegildir.Muhimadamlarınnasılyemekleribegenmesilazımgeldiginiduşunmedenbirşeydiyemez.Çokkereikilafıbirbirinitutmamakmecburiyetindedir.Çunkuedebiyathakkındaduyupveyaokuyupbenimsediklerişumuelli in ikirleri ise, tesadufen,muzikhakkındakibilgileri de, dunya goruşu ve sanat anlayışı itibariyle ona taban tabana zıt bir başkamuharrirden edinmedir. Bu belkemiksiz malumat ve kanaatler mutemadiyen kopar,birbirinden ayrılır, sahibiyle munasebetlerini mutemadiyen degiştirir. Çunku hiçbirindeikirler ve bilgiler şahsiyet haline gelmemiştir. .Hiçbiri ukalalık etmek için malzemetoplamaktan başka bir şey duşunmemiştir. Hiçbiri insanı insan yapan şeyin şahsiyetoldugunu,butunilimlerin,butuntecrubelerinyalnızbunutemineyaradıgınıanlamamıştır.Onun içinbunevi insanlardanbahsedilirkenboyunabirbirineuymazsozlerduyarız.Biriaptaldırderken otekiakıllı,biriahlaksızderkendigerihaluk{127}der.Şu tarafı iyiamabutarafıçurukdiyehukumlerverilir.Bir insanın,bilgisi,duşunceleri,mantıgı,ahlakı,hulasaher şeyiyle bir kul{128} oldugunu henuz anlayan yok. Bumuhtelif tara lar bir insanda nekadarayrıçehregosterirsegostersin,birnoktadabirleşirvebirahenkvucudagetirirler.Onoktadaşahsiyetdedigimizşeydir. Iştebunun içinbenbuyarım,bu igreti,buzavallıvegulunç adamlarla ahbaplık etmekten sıkılıyorum. Buna mukabil, piyano dersi verdigimsekiz yaşındaki bir çocuk, eger ailesi tarafından gayret edilip daha bu yaşta kuşabenzetilmemiş ve tabii halinde inkişafa bırakılmamışsa, benim gozumde birçok buyukmuharrirvemutefekkirlerdendahaalakavericibirmahluktur.Birgarson,birkayıkçı,şahsiikirleri olmak, gordugu ve ogrendigi şeyleri kendine mal etmek bakımından, bizim bumunevverlerin hepsinden ustun ve kıymetlidir. Konuşurken birçok şeyler ogrenirim vekarşımdabir insan gorurum, hazin ve gevezebir kukladegil... Siz onları uzaktanbir şeyzannettiniz, fakat yavaş yavaş nemal olduklarını gordunuz... Hiç hayret etmeyin... Hattaonların kustah ve mutecaviz hallerini bile mazur gorun... Çunku alelade bir insan bileolmadıklarıhaldekendilerinebirdemunevverinsanpayesiverilincevehayattakimevkiveitibarlarını kaybetmemek için bu sıfatı akla hayale gelmeyecek hokkabazlıklarlamuhafazaya mecbur kalınca, pek tabii olarak dalavereci olacaklar, ahlaksızlaşacaklar ve

Page 173: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

mutemadiyen birbirlerinin kıymetsizliklerini ortaya vurarak kıymetsizligin esas oldugukanaatiniuyandıracaklar...Bereketversinherkesboyledegil...Dahasarpyollardanyuruyenfakatbunamukabil insandenecekbir insanolmak isteyenlerdevar...Belkipekaz...Amavar...Unutmayınki,dunyadaenkorkunçşey,umidinikaybetmektir.Busoyledigimgibilerinaz ve henuz kendilerini tam gostermemiş olması, gunun birinde iyinin, dogrunun vekıymetlininhakimolacagındanumidikesmeyiicapettiremez...Bugunşuradaburadatekertekeryaşayanveçalışanlaryarınbirleşincebirkuvvetolacaklarveenkuvvetlisilahı;haklıolmaksilahınıellerindetutacaklardır.”

Macideyanındakiadamahayretlebakıyordu.Birdenbire,Bedri’yikolundanyakalamışvebuşekildekimbilirnekadaryurumuşoldugunufarketti.HerzamanOmer’ituttuguyerden,dirseginin biraz ustunden yakalamıştı. Suratle elini çekti. Bedri’nin sitem dolu gozlerlekendisine baktıgını hissederek başını yere çevirdi. Bir erkek yanı başında uzun uzunkonuşmuştu.FakatbuseferOmer’idinlerkenoldugugibielindeolmayarakbirsarhoşlugaduşmuyor, kafasında birtakım dugumlerin çozuldugunu, iradesinin, kaybolacagı yerde,dahakuvvetlendiğinigörüyordu.

Bu sırada tevki hanenin onune gelmiş bulunuyorlardı. Macide birdenbire cebindekimektubuhatırladı.NefesitıkanırgibiolduvetekrarBedri’ninkolunasarıldı.Içerigirincehiç beklemedikleri bir haberle karşılaştılar. Kendilerini tanıyan bir gardiyan Bedri’ninyanınasokuldu:

“Omer beyi goreceksiniz degil mi?” dedi. “Kendisi rica etti. Siz kalacakmışsınız,hanımefendigidecekmiş.Yalnızsizinlegörüşmekistiyor...Hanımgitmezseçıkmamdiyor!”

İkisideşaşırdılar.Macidekendinidahaçabuktoparladı:

“Peki...Sizkalın...Bensizibeklerim!..Neredeisterseniz...Banaanlatırsınız...Butunbunlarasebepneymiş?”dedi.SultanahmetmeydanınınkarşısındakikahvelerdenbirindeBedri’ninkendisinibulmasını kararlaştırdıktan sonra çabukadımlarla vebaşını luzumundanbirazfazladiktutarakodadançıktı.

GardiyanOmer’i getirdi.Gene tıraşıuzamıştı.Hastaymışda sesi çıkmıyormuşgibieliyleişaretederekBedri’yiçağırdı.Karşılıklıikiiskemleyeoturdular.Ömerhemensözebaşladı:

“Bedri...Kısakesmeklazım.Vaktimyok.Benihiçitirazetmedendinle.Beniseviyorsan–kibunubilmem–veMacide’yiseviyorsan–kibunutahminederim–dediklerimiyaparsın.Herzamankigibi,birandaduşunulupverilmişkararlardanbahsetmeyecegim.Ongundenberibumeseleuzerindeyim.Ongundenberikendikendimlehesapgoruyorum.Muthişaçıgımçıktı...Alayetme...Gayetciddivedogrusoyluyorum.Otuzayaklaşmaktayım...Bugunekadarne yaptıgımı duşundum. Bir sıfırdan başka netice alamadım. Hayatta hiçbir şey yapmışolmamak gibi korkunç ve utandırıcı bir şey varmı? Son zamanlara kadar ‘Fena bir şeyyapmıyorumya!’dervekendimitemizeçıkarmayaçalışırdım.Fakathadiselergosterdiki,fenaolmayışımtesadufeseriymiş,fırsatduşmemiş,zaruretolmamış.Nitekimhayatınilkçelmesinde yuvarlanıverdim. Iyilik demek kimseye kotulugu dokunmamakdegil, kotulukyapacak cevheri içinde taşımamak demektir. Bende bu fena cevher fazla miktardamevcutmuş. Belki herkeste var... Fakat insan olan onu sokup atmasını, yahut bogmasınıbiliyor...Dokunmadanbırakmak,birgunbaşınıkaldırmasınameydanvermekolur...Sanaahlakvaazıedecekdegilim.Yalnız,benimgibieşdostarasındaakıllıgeçinenbir insanın

Page 174: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

nasıl olup da bu kadar manasız ve bomboş bir gençlik geçirdigine herkesten evvelkendimin hayret ettigimi soyleyecegim... Evvela bunun farkında degildim. Kendileriniderecesizbirzekavekabiliyetesahipsayanarkadaşlarınarasında,mukaddesvemagrurbiraptallıgasırtımıvererekyaşıyorvesırfbununlamuhimbirşeyyaptıgımısanıyordum.Negayem,neduşuncemvardı.Zekambutunkuvvetini,içindebulunduguanasarfediyordu.Yerinde bir cevap, keskin bir nukte butun hakikatlere bedeldi. Boyle gunubirlik bir ikirhayatının tabii bir neticesi olarak tezatlara, manasızlıklara, hatta edepsizliklereduşuyordum. Isteyip istemedigimi dogru durust bilmedigim, fakat neticesi aleyhimeçıkarsa istemedigimi iddia ettigim bu nevi soz ve iillerimin daimi bir mesulunubulmuştum:Buna içimdeki şeytandiyordum;mudafaasını uzerime almaktan korktugumbutun hareketlerimi ona yukluyor ve kendi suratıma tukurecegim yerde, haksızlıga,tesadufuncilvesineugramışbirmazlumgibinefsimişe katveihtimamalayıkgoruyordum.Halbukineşeytanıazizim,neşeytanı?Bubizimgururumuzun,salaklıgımızınuydurması...Içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizde şeytan yok...içimizde aciz var... Tembellik var... Iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden dahakorkunç bir şey: hakikatleri gormekten kaçmak itiyadı var... Hiçbir şey uzerindeduşunmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmayaluzumgormeyereknihayetzamanlakaybettigimizbiçareirademizlehayattadumensizbirsandal gibi dort tarafa savruluyor ve devrildigimiz zaman kabahatimeçhul kuvvetlerde,insan iradesinin ustundeki tesirlerde arıyoruz. Bu boyle devam edip gidecekti, fakattesaduf karşıma Macide’yi çıkardı. Onu nasıl sevdigimi, ne kadar sevdigimi anlatacakdegilim...Dunyadahiçkimseninaynışeyleriaynıkuvvetteduyamayacagınızannediyorum.Onda oyle birtakım haller gordum ki, benim saatlerce birçok insanlarda arayıpbulamadıgımveyokfarzettigimşeylerdi.Ondabizimgibiolmayan,oldugugibigorunenvebirşeylerolanbirinsanbuldum.Derhalkendimiduzeltmek,onalayıkbirhalegelmekicapetmezmiydi? Yapamadım ve bu aczimi içimdeki şeytana hamlettim. Halbuki tembel veiradesizdim.Başkabirşeydegil...Hayvantara larımıavuçlarımaalmaya,kafamlahareketetmeye alışmamıştım. Basit, çocukça birtakım hurriyetleri insan olmaktan dahaehemmiyetlibuluyordum.Nekadarseversemseveyim,birkişiyebaglıkalmakbanagaripgeliyordu...Sokaktagordugumkadınlaradikkatlibakmaktankendimialamıyordum.Bunaragmen korktugum derecede duşmedim. Bu benim adamlıgımdan degil, Macide’ninşahsiyetinin benim uzerimde, istemesem bile gene mevcut olan, tesirindendi. Fakat omusamereakşamıişçıgırındançıktı.Oradabizimeskiarkadaşları;beraberokudugumuz,koridorlardagevezelikettigimiz,gezintilerdeoynadıgımızkızları,hatıralarımdayertutanbirhayatdevresinincanlımümessilleriolarakgörüncederhalherşeyiunuttum...BelkisanaMacide anlatmıştır... Içtim ve beni seven bir insanın yanında yapılmayacak kadarsululaştım.Karımbunadatahammuledecekti...Işsadecesululuktanibaretolsaydı!..Fakatben daha ileri giderek bayagılaştım... Saygısızlaştım ve etrafın çirke liginden bunalacakhalengelenMacide’yiyapayalnızbıraktım...Dahasıvar...Onuigrendirenbumuhitinbanahiçdeyabancıolmadıgını,benihiçdesıkmadıgınıvetiksindirmediginigostermişoldum...Bunların tamirikabildegildi...Benaptaldegilim...Her şeyinbittigini veMacide’ninbanainanaraksokulmasınaimkankalmadıgınıderhalanladım...Artıkkendimeveonaverecegimbutunsozleringulunçolacagınıbiliyordum.Çunkudahabirkaçsaatevvel,hayırcemiyetiodasındasenidinlerkenkafamdayenibirtakımhakikatlerinbelirdiginisezmişvekendimiyeniden bir tartıp toparlamaya karar vermiştim. Bu kararın verilmesiyle unutulması biroldu... Şimdi kendime herkesten evvel ben inanmıyorum. Tamamıyla degişecegim...

Page 175: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Muhakkak... Fakat ne zaman? Senelerce suren bir mucadeleden sonra mı? Yoksa hiçmuvaffakolamayarakbumanasızvarlıgıtaşımaktadevammıedecegim?Neolursaolsun,Macide’yiboylebirhayataiştirakettirmekcinayettir.Sonunereyevaracagınıbilmedigimbu yolda onun beraber yurumesini isteyemem, hatta o istese ben kabul etmem. Bu songunlerdekendimihesabaçektigimzamannamuslubirinsanınyuzunebakamayacakkadargunahlarla yuklu oldugumu da gordum... Bak... Veznedar nerede? Size hiçbir şeysoylemedigim halde onu araştırdım, evlerini bulup onunde dolaştım. Harap yuzlu birkadınlamagmum{129} çocuklardanbaşkabir şeygormedim!Nereyesaklı? Insanlara lanetsavurup dolaşıyor mu, yoksa bir denizde ak saçlarını yeşil yosunlarla birliktedalgalandırarakuykularamıdaldı?..Insanbutunbupislikleriancakyalnızbaşınavedovunedovune, di-dine didine ustunden atabilir... Ama yalnız başına... Kimseye bir şeysıçratmadan... IşteMacide’yleolannikahevrakımız...Henuzneticelenmedi...Artık luzumudakalmadı.Hepsiniyırtıpatıyorum...Yalnızşukuçukvesikaresmibendekalsın...Bukadarbirzaafdaçokgorulmez...Denilebilirki:Gençkadınsensizneyapsın?Nereyegitsin?Bunusenin demeyecegine eminim... Sen hepsini halledeceksin... Nasıl isterseniz oyle yapın...Istersenonual,birkardeşgibiyanındatut, istersenonunlaevlen...Benidunyadamevcutfarzetmeyin...Tamamıylaayrıyollaraveayrıdunyalaragidecegiz...Benbirmolozdanbiradam yapmaya çalışacagım... Bir gun, belki on sene oluyor, bir hocam bana: ‘Zekanımirasyedi gibi harcıyorsun!’ demişti. Dogru... Zekamı har vurup harman savurdum venihayet i las ettim... Hiçbir şeyim kalmadı... Ben zekayı radyum gibi bitip tukenmez bircevhersanıyordum...Onuninsaneliyleyetişipgelişenbirşeyoldugunuduşunmuyordum...Adamolmakdegil,enteresanolmak;birşeyyapmakdegil,birşeyyapanlaraistihfa la{130}bakacakbir yere çıkmak istiyordum...Halbukibugun sonsuz zamanvemesafenin içindebenneyim?Bir solucandan,bir ayrıkkokundendahaehemmiyetsiz,dahadegersiz,dahalüzumsuzbirmahlukum...”

Omer bitkin bir halde sustu. Agzı, gozleri, hatta derisi kuruyup gerilmiş ve neredeyseçatlayacakmışgibibirhalalmıştı.Bedriarkadaşınınellerinitutarakokşamakistedi.Omerhemengeriyeçekilerek:

“Benbuguntahliyeedilecegim!..”dedi.“Muddeiumumiliktenemirgeldi,tevki hanemudurumuamelesini yapıyor... Şimdi çıkacagım... Onun için Macide’yi geri çevirdim... Beraberçıkıverirsekbelkiayrılamamdiyedüşündüm.Yoksaonusonbirdefagörmekisterdim.Hemnekadaristerdim...”

Sesi titriyordu. Gozleri odanın beyaz badanalı duvarına dikilmişti. Buyuk bir gayretlekendinitopladı:

“Anlıyorsun,degilmiBedri?”dedi.“Nesen,neMacide,beniaslaaramayın...Bendenbulutfuesirgemeyin. Belki Balıkesir’e giderim. Belki başka bir koşeye çekilip kendimle ugraşır,yahut bizim muhitimizdekilere benzemeyen insanların arasına dalarak yeni bir hayatabaşlamayaçalışırım.Yalnız,geçmişgunlerimlebutunalakamınkesilmesilazım...Kimbilir...Belkiuzakbirgunde,busbutunbaşkainsanlarolaraktekrarkarşılaşırızvebelkiguluşerekbirbirimizeellerimiziuzatırız...Macidehakkındabirşeysoylemeyeluzumyok...Onubutunbiremniyetlesanabırakıyorum.Onubenimkadarvesahidensevdigini,onubendendahaçok koruyabilecegini biliyorum... Goreceksin, yavaş yavaş sana alışacaktır... Fakat birmuddetbırakmaklazım...Birerkekonaçokacıtecrubelerverdi,bunlarıunutmadan,kimolursaolsun,başkabirerkeginfazlasokulmasınıbelkiistemeyecektir...Senbutunbunları

Page 176: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

daha iyi anlar ve duşunursun... Onu bir doktor gibi tedavi et... Dunyada ondan dahaharikuladebirmahlukyoktur...Bedri... YeminederimkiMacide’dendahakıymetli hiçbirşeymevcutdeğildir...Bununkadrinibil...”

Hemenayagakalkarakarkasınıdondu,gardiyanınuzattıgı tahliyekagıdınıaldıvekapıyadogru yurudu. Bedri arkasından geliyordu. Sokaga çıkınca durdular. Omer sag kolunudimdik uzattı. Bedri bu eli yakalayacagı yerde karşısındakinin boynuna sarıldı. Omer’inkendivücudunasarıldığınıvebuesnadadelikanlınınhertarafınıntitrediğinihissetti.

AyrıldıktansonraOmerhiçbirşeysoylemedendeniztarafınainendarvediksokaklardanbirinedaldı.BedriMacide’ninbekleyeceğikahveleredoğruağırağıryürüdü.

Neyapacagını,Macide’yebunlarınasılanlatacagınıdegil,sadeceOmer’i,arkadaşıOmer’i,Macide’ninhalasevdigiveihtimalhepsevecegiOmer’iduşunuyorveonu,herşeyeragmenkendindendahamesutbuluyordu.

GençkadınBedri’yigörünceyerindenkalktı:

“Neyaptınız?”diyesordu.

“Omer tahliye edildi... Fakat...” Birmuddet duşunerek kelime aradı. Sonra yuzunu başkatarafaçevirdivemırıldandı:“Fakatbaşınıalıpgitti.Benihiçaramayın!..Nesen,neMacide..dedi. Yalnız kalmak, yeni bir hayatı denemek istiyor... Kendini iki kişinin mesuliyetiniyüklenecekkadarkuvvetlihissetmiyor!..”

Tekrar sustu, Macide de susuyor ve otekine bakıyordu. Bir şey soylemeden yan yanayürümeyebaşladılar.NihayetBedri:

“Bununböylebiteceğibelliydi!”dedi.

Macide,dahaziyadekendikendineymişgibimırıldandı:

“Evetbelliydi!”

Bedri başka bir şey soylemek istiyor fakat cesaret edemiyordu. Onun dudaklarınınkımıldadığınıgörenMacidesordu:

“Nedediniz?”

“Hiç...Şimdisizegideriz...benOmer’ineşyalarınıalır,onunugrayacagıbiryerebırakırım...Sonra...”

Tekrartutuldu.Macideönünebakıyorvedinliyordu.Bedribundancesaretaldı:

“Ablam olumhalinde!..”dedi... “Doktorlarbir ikigunluk omruvardiyorlar...Ondansonrabenimevimetaşınırmısınız?..Annemsizinletesellibulur...”

Sonra manasız ve yersiz bir şey soylemiş gibi urktu ve Macide’nin cevabını korku ilebekledi. Fakat genç kadın gayet tabii bir sesle: “Niçin umidinizi kesiyorsunuz?” dedi.“Ablanızgençtir...Benonabakarım...”

Bedrideminkisozleriyle,ablasınınmahutziyaretinihalaunutmadıgınıanlatmıştı;Macidebununiçinilaveetti:

“Benherşeyiunuttum!”

Page 177: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

Gençadamınnekadar uzuldugunu,nekadarsıkıldıgınıgoruyorveonaacıyordu.Cesaretvermekiçinkolundantuttu...

Sultanahmet’tenAlemdaryokuşunadogruyuruduler.BiraralıkMacideensesindençekilirgibi oldugunu sandı. Garip bir ses bu hisse mukavemet etmesini soyluyordu... Fakatdayanamayarak başını geriye çevirdi. Arkalarından, on beş yirmi adım uzaktan Omergeliyordu.Macide’ninbaşınıçevirmesiyleonungeriyedonmesibiroldu...Şimdi,başıbirazone dogru egilmiş, agır adımlarla tekrar yokuş yukarı çıkıyordu. Macide durakladı.Bedri’nin kolunu bırakmıştı. Kalbi deli gibi çırpmıyor, gozunun onunden bin bir turluhayaller, manzaralar, insanlar, dumanlar, renkler geçiyordu... Fakat bu hal ancak bir ansürdü.Derhalkendinitopladı.TekrarBedri’yetutunarak:

“Hayır...Hayır...Gidelim!”dedi.

Gençadamgözlerindenihayetsizbirhüzünilebaşınısalladı:

“Evet...Gidelim...”

BirkaçadımyürüdüktensonradönüpbaktıveÖmer’inortadankaybolmuşolduğunugördü.

“Onuunutamayacaksınız!..”dedi.“Ondanayrılamayacaksınız!”

Macide duşunceli gozlerle yanındakini suzdu. Sonra elini cebine sokarakOmer’e yazmışolduğumektubuçıkardı:

“OyledegilBedri...”dedi.“Benondanayrılmayadahaevvelkararvermişbulunuyordum...Herşeyerağmen!”

Dördebükülükâğıdıyanındakineuzatarakmırıldandı:

“Fakatbeklemeklazım...Uzunzaman!”

Page 178: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

{1}Üniversiteye.{2}Yazı{3}Oyulmuş.{4}Yoran{5}Asalaklıklannı{6}Baskıcı.{7}Küçümsemelerine.{8}Konuşmaları.{9}Söyleşileri.{10}Aceminin{11}Bellibelirsiz.{12}Kötüniyet.{13}Karma.{14}Disiplinkuruluna.{15}Aşkı.{16}Sahipsizeşyalar.{17}Geçici.{18}Yetindi.{19}Düşüncelerini{20}Konuşmayı.{21}Okuyucu.{22}Düşünürle.{23}Küçümsemeyle.{24}Başlamışlardı.{25}Baskıcı.{26}Açıklamaya.{27}“Neden”anlamında.{28}Konuşmayı.{29}Salgıdan.{30}İğrenirdim.{31}Paraleli,koşutu.{32}Geçim.{33}Başka.{34}Tanışıklık{35}Lisenin.{36}Yaradılış.{37}Sezdirerek.{38}Ekseninin.{39}Alışkanlığınıntersine.{40}Uğursuzluk.{41}Dalgaları.{42}Seçmek.

Page 179: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

{43}Titreşen.{44}Belirgin.{45}Katılması.{46}Davraroşözgürlüğüne.{47}Ahmaklık.{48}Küçümseme.{49}Karanlık.{50}Söyleşiler.{51}Kahramanlık.{52}BirAraptarihçisi.{53}Sözüdeğiştirmeye.{54}Karşılıksız,çıkargözetmeden.{55}Ortadankalkar.{56}Önersinler.{57}Hücrecikleriyle.{58}Düşünen.{59}Özlemle.{60}Karşılıklı.{61}Çabasından.{62}Suçlu.{63}Karşılama.{64}Küçümseme.{65}Basılı.{66}Yolsuzluk.{67}Çürütüyordu.{68}Önemsemez.{69}Edipleri,edebiyatçıları.{70}Küçümsemeye.{71}Yorumlan.{72}Güçsüzlüğün.{73}Belgeler.{74}Kayıtlıdır.{75}Belirgin,açıkseçik.{76}Sezdirecek.{77}Dengenin.{78}Görünüşteki.{79}Heyecanlar.{80}Yetinmek.{81}Koruyucumuz.{82}Üzdüğü,onaacıçektirdiği.{83}Sorgulamaya.{84}Acıçektiğini.

Page 180: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

{85}Büyüteç.{86}Seçtin.{87}Kıyametzamanınıngeldiğini“sur”denilenborusuylabildireceğineinanılanmelek.{88}Gokler, anlamında. Burada,İsra il’in, eski astrolojiye gore dokuzuncu gok sayılanarşı taşıyan meleklerden biri oluşuinancınadayanılarakkullanılıyor.

{89}Allah.{90}Düşmanlara.{91}Düş.{92}Ortayaçıkan.{93}Girişe,başlangıca.{94}Savcıyardımcısı.{95}Suçüstü.{96}Okumalar.{97}Tarihçilerine.{98}Dayandırmaları.{99}Kötükokulu.{100}Heyecanveren.{101}Suçlu.{102}Emekli.{103} “Toplumsal yapımızın biçimlenişinde onemli bir etken olan bu verilerin kutle psikolojisi ve toplumsal bilincinoluşumundanasılbirgelişimleetkiliolduklarınıromanlarımdauzunuzadıyairdelemiştim.”

{104}Kitapbasımındakullanılan,küçükyadabüyük,çeşitlipuntolardakiharfler.{105}Görüşleri.{106}Yorumlandığım.{107}Değişimlerine.{108}Boşsöz.{109}Yazarları,edebiyatçıları.{110}Uydurulmuş,düşselAvrupayayıncılarından.{111}Düşünür.{112}Yaradılışın.{113}Düşkırıklıkları.{114}İğrenme,tiksinti.{115}Geçici.{116}Konuşmasını.{117}Geçici.{118}Boş,açıkta.{119}Belirgin.{120}Kalıntılarıyla.{121}Salgısının.{122}Küçümseme.{123}Soğukkanlılığını.{124}Değişim.{125}Kasılmalarını.

Page 181: Icimizdeki Seytan - Sabahattin Ali

{126}Sorguyargıcı.{127}İyihuylu.{128}Bütün.{129}Tasalı.{130}Küçümseyerek.