10
Türkiye Vücut Geliştirme Şampiyonu Şahin İrencin’in kullandığı haplardan dolayı yaşamını yitirmesi, herkesin aklına bir kez daha spor-doping-etik- sağlık başlıklarında gidip gelen başarıları ya da başarısızlıkları getirdi. 90’lı yılların başlarından itibaren teknoloji alanındaki gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan ve 2000’li yıllarda ciddi anlamda ivme kazanan internet gazeteciliği, yüzyıllardır kitlelerin haber alma ihtiyacını karşılayan geleneksel gazeteciliğin tahtını sallıyor mu? Gazetecilik öldü mü? Issız acun kaldı mı? Twitter fenomeni Pucca: Benim işim sosyal medya “FEMEN Türkiye” sokağa çıkarsa, edebe muhaliflikten tutuklanacak! Adımız caz ama müziğimiz değil 2008 yılında Ukrayna’da kurulan ve kadın haklarının çiğnendiği durum- larda gerçekleştirdikleri eylemlerle dikkati çeken FEMEN grubu, Türki- ye’de de şubesini açtı. 2010 yılında Çin’de düzenlenen Dünya Koro Olimpiyatları’nda ülkemizi başarıyla temsil eden Boğaziçi Caz Korosu’nun şefi Masis Aram Gözbek ile müziğe nasıl başladığı, koronun değişim süreci ve başarılarının üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Doğukan Gezer Haberi Sayfa 02’de Özge Özkul Haberi Sayfa 06’da “Çok unutkanım, her şeyi unuturum” deyip geçmeyin Her sokak bir stüdyo S 05 S 08 S ağlıklı beslenmenin çok önemli olduğu bir spor dalı olan vücut geliştirmede, sporcuların her gün binlerce kaloriyi bulan gıdalarla beslenmeleri gerekiyor. Uluslara- rası yarışmalarda verilen ödüller ise sporcuların, kısa yollardan şampiyonluğa ulaşabilmek için yol aramalarına neden oluyor. Türkiye Vücut Geliştirme Şampiyonu Murat Tonya ve Vücut Geliştirme Antrenörü Al- tez Öztürk ile ülkemizde vücut geliştirme sporunu ve camiada kullanılan yasaklı maddelerin nasıl olup da “olağan” bir du- ruma geldiğini konuştuk. Milli sporcu Tonya, “Başarı için ya et ya da hap gerekiyor. Etin kilosu 30 lirayı bulduğu için bunun ye- rine daha ucuza ulaşabildiğimiz ek destekler ile besleniyoruz” diye belki de sporcuların içinde bulunduğu durumu tek cümley- le özetlerken, antrenör Öztürk ise bu görüşe katılmıyor. ET YER İ NE HAP www.acabagazetesi.com HAFTALIK SÜRELI ÜCRETSIZ E-GAZETE 10 KASIM PAZAR SAYI:4 S 04 S 03 S 09

Acaba Gazetesi Sayı 4

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Acaba Gazetesi Sayı 4

Türkiye Vücut Geliştirme Şampiyonu Şahin İrencin’in kullandığı haplardan dolayı yaşamını yitirmesi, herkesin aklına bir kez daha spor-doping-etik-sağlık başlıklarında gidip gelen başarıları ya da başarısızlıkları getirdi.

90’lı yılların başlarından itibaren teknoloji alanındaki gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan ve 2000’li yıllarda ciddi anlamda ivme kazanan internet gazeteciliği, yüzyıllardır kitlelerin haber alma ihtiyacını karşılayan geleneksel gazeteciliğin tahtını sallıyor mu?

Gazetecilik öldü mü? Issız acun kaldı mı?

Twitter fenomeni Pucca: Benim işim sosyal medya

“FEMEN Türkiye” sokağa çıkarsa,edebe muhaliflikten tutuklanacak!

Adımız caz ama müziğimiz değil

2008 yılında Ukrayna’da kurulan ve kadın haklarının çiğnendiği durum-larda gerçekleştirdikleri eylemlerle dikkati çeken FEMEN grubu, Türki-ye’de de şubesini açtı.

2010 yılında Çin’de düzenlenen Dünya Koro Olimpiyatları’nda ülkemizi başarıyla temsil eden Boğaziçi Caz Korosu’nun şefi Masis Aram Gözbek ile müziğe nasıl başladığı, koronun değişim süreci ve başarılarının üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Doğukan Gezer Haberi Sayfa 02’de

Özge Özkul Haberi Sayfa 06’da

“Çok unutkanım, her şeyi unuturum” deyip geçmeyin Her sokak bir stüdyoS05 S08

Sağlıklı beslenmenin çok önemli olduğu bir spor dalı olan vücut

geliştirmede, sporcuların her gün binlerce kaloriyi bulan gıdalarla beslenmeleri gerekiyor. Uluslara-rası yarışmalarda verilen ödüller ise sporcuların, kısa yollardan şampiyonluğa ulaşabilmek için yol aramalarına neden oluyor.

Türkiye Vücut Geliştirme Şampiyonu Murat Tonya ve Vücut Geliştirme Antrenörü Al-tez Öztürk ile ülkemizde vücut

geliştirme sporunu ve camiada kullanılan yasaklı maddelerin nasıl olup da “olağan” bir du-ruma geldiğini konuştuk. Milli sporcu Tonya, “Başarı için ya et ya da hap gerekiyor. Etin kilosu 30 lirayı bulduğu için bunun ye-rine daha ucuza ulaşabildiğimiz ek destekler ile besleniyoruz” diye belki de sporcuların içinde bulunduğu durumu tek cümley-le özetlerken, antrenör Öztürk ise bu görüşe katılmıyor.

ET YERİNE HAP

www.acabagazetesi.com

HAFTALIK SÜRELI ÜCRETSIZ E-GAZETE 10 KASIM PAZAR SAYI:4

S04

S03

S09

Page 2: Acaba Gazetesi Sayı 4

FEMEN grubu, kadınların yaşa-dıkları cinsel ayrımcılık-

tan sosyal sorunlara, ötekileştirme söyleminden seks turizmine kadar çeşitli konulara karşı tepkilerini, üstsüz olarak gerçekleştirdikleri ey-lemlerle gözler önüne seriyor. Grup üyelerininTürkiye’de şube açma fikrini ortaya atmasıyla birlikte, aktivist grubun destekçisi olan Türk kadınlar, bu fikri kısa sürede hayata geçirdi. Twitter ve Facebook üzerin-den “FEMEN Türkiye” adıyla açılan sayfalara da yoğun ilgi gösteriliyor.

BEĞENI DE HAKARET DE ARTIYOR

Aktivist grubun Facebook sayfa-sında beğeni sayısı 16 bini aşarken, Twitter sayfasında ise bu sayı 22 bine yaklaşmış bulunuyor. Sayfala-rın beğeni sayısının artması, FEMEN grubuna olan tepkileri de arttırıyor. Söz konusu sayfalara, her gün haka-ret ve taciz söylemlerinin yer aldığı yüzlerce mesaj geliyor.

Yeni kurulan FEMEN Türkiye grubu, henüz sokak eylemlerine başlamış değil. Grup üyelerinin 3’ü, eylemlerini, sosyal medya üzerin-den paylaştıkları üstsüz fotoğraflarla gerçekleştirdi. Bu eylemlerin sokak-larda yapılması halinde ise eylem-ciler gözaltına alınabilecek. Çünkü yapılan üstsüz eylemler, Türk Ceza Kanunu’na göre suç sayılıyor.

“POLISIN MÜDAHALESI YASAL OLACAKTIR”

Avukat Esra Göncü, FEMEN eylem-lerinin Türkiye’de gerçekleştirilmesi durumunda Türk Ceza Kanunu’nun 576. maddesinin işleyeceğini hatırla-

tarak “Bu maddeye göre, bir kimse edebe muhalif bir surette halka görünür veya bir yerini gösterir-se, polisin müdahale ve adli işlem yapma yetkisi bulunuyor. Kamu huzuru ve düzeni sebebi ile bu tür eylemlere müdahale edilmesi, kanuni daya-nağa sahip bir müdahale olacaktır” ifadelerini kullandı. FEMEN Türkiye’nin Twitter üzerinden paylaş-tığı, kutsal kitaplara hakaret içeren mesajlar da grup içerisinde ayrılık-lara yol açtı. Geçtiğimiz günlerde göğüslerine çizdikleri Türk bayraklı fotoğraflarını paylaşan 3 üye, grup-tan ayrıldıklarını açıkladı.

Doğukan Gezer02 www.acabagazetesi.com

“FEMEN Türkiye” Sokağa Çıkarsa,Edebe Muhaliflikten Tutuklanacak!2008 yılında Ukrayna’da kurulan ve kadın haklarının çiğnendiği durumlarda gerçekleştirdikleri eylemlerle dikkati çeken FEMEN grubu, Türkiye’de de şubesini açtı. Türk FEMEN grubu üyeleri, eylem yaptıkları takdirde, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “edebe muhalif hareketler” suçundan dolayı tutuklanabilecek.

Page 3: Acaba Gazetesi Sayı 4

Içerisinde bulunduğumuz dönemde yaşamın her alanına girerek her

fırsatta karşımıza çıkan internet, gazetecilikle de yakın bir ilişki içe-risinde. Neredeyse her gün yeni bir haber sitesinin doğması ise, gele-neksel baskı teknikleriyle hazırlanan gazetelerin gelecek yıllarda tüm anlamını yitirebileceği görüşlerini de beraberinde getirdi.

Gerek iletişimciler gerekse sektörün güçlü oyuncuları, “İnternetçiler” ve “Gelenekselciler” olarak iki zıt gruba ayrılmış durumda. “İnternet-çiler”, gerek hız anlamında gerekse teknolojik gelişmeleri takip edeme-me noktasında geri kaldığından bir ya da iki kuşak sonra gazetelerin yok olacağı iddiasında.

“Gelenekselciler” ise icat edildikleri günden bu yana yeryüzünde girme-dikleri hane sayısı çok küçük ra-kamlarla ifade edilen ve milyarlarca kişinin halen en önemli haber alma aracı olan radyo ve televizyonların gazeteleri tarihin tozlu raflarına yol-layamadığı gibi, internet mecrasının da geleneksel gazeteleri zorlasa da sonunu götüremeyeceği kanısında. Şimdi gelin hep birlikte Yeşiltepe ve Oskay’ın söylediklerine kulak verelim...

Doğukan Gezer - Ece Mehmetoğlu - Özge Özkul 03www.acabagazetesi.com

Gazetecilik Öldü mü? Issız Acun Kaldı mı?

90’lı yılların başlarından itibaren teknoloji alanındaki gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan ve 2000’li yıllarda ciddi anlamda ivme kazanan internet gazeteciliği, yüzyıllardır kitlelerin haber alma ihtiyacını karşılayan geleneksel gazeteciliğin tahtını sallıyor mu? NTVMSNBC Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Yeşiltepe ve Hürriyet Yan Yayınlar Yönetmeni Çınar Oskay ile bu sorunun cevabını aradık.

“GELENEKSEL GAZETELER BITTI”“Günümüz teknolojik imkanlarının getirmiş ol-duğu ve ‘online yayıncılık’ olarak tanımlayabile-ceğimiz dev bir mecra ile karşı karşıyayız. Cep telefonlarından kol saatlerine, gözlüklerden giyilebilir ekipmanlara kadar çeşitli alanlarda yer alan iletişim cihazlarıyla sürekli olarak dış dünyayla etkileşim halindeyiz. Türkiye’de genç nesillerin yüzde 70’e yakınının, haberleri mobil mecralar üzerinden aldığını görüyoruz. Genç-lerin sosyal mecralara olan ilgisinin temel ne-deni ise karşılıklı bir iletişim ortamı olması. Bu kapsamda gazeteler ve dergiler de dijital ver-siyonlarını yayınlamaya başladılar. Tabi sadece bunu yapmak yetmiyor. Gazeteler yeni sisteme büyük bir yatırım yapmalı ve bu mecraya uygun bir plan çizmeli. Gazeteleri en fazla iki kuşak daha göreceğimizi düşünüyorum. Evet, gaze-teler bitti diyebiliriz ama gazetecilik bitmedi. Hatta yeni başlıyor da diyebiliriz. Sosyal medya adlı yeni bir rakibimiz var. Haber alma, insa-noğlunun temel ihtiyacı olduğu için gazetecilik her daim sürecektir.”

“GELENEKSEL GAZETELER ÖLMEZ, TIPKI KITAPLARIN ÖLMEDIĞI GIBI”“İnternet gazeteciliğinin büyük bir hızla yüksel-diğini söyleyebiliriz. Fakat bu büyümenin gele-neksel gazeteleri bitirecek derecede olmadığını düşünüyorum. Yakın döneme bakacak olursak; geleneksel gazeteciliğin ölmediğini Gezi Parkı olaylarıyla gördük. Gelecek dönemlerde de geleneksel gazeteler tıpkı kitaplar gibi varlığını sürdürecektir. Çünkü gazeteler toparlayıcı bir rol üstleniyor. Hem güvenilirlik anlamında hala zirvede, hem de değerli haber hikayesi nokta-sında önemli bir konumda. Gelecek yıllarda ga-zeteler, nitelikli iş üreten referans yayınlar ola-rak kalacaktır. Özellikle hafta sonları insanlar uzun yazılar, keyifli hikayeler, önemli saha işleri ve emek verilmiş fotoğrafların yer aldığı bir yayın olarak gazeteleri ilgiyle takip edilecek-tir. Yeni nesle gazete okutmak çok zor. Biz de onların dünyasıyla ilgili haberlere yer vermeye çalışıyoruz. Bu yüzden gazete alanlar azalacak ama gazeteler her zaman var olacak.”

NTVMSNBC Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Yeşiltepe:

Hürriyet Yan Yayınlar Yönetmeni Çınar Oskay:

Page 4: Acaba Gazetesi Sayı 4

Sağlıklı beslenmenin çok önemli ol-duğu bir spor dalı olan vücut geliş-

tirmede, sporcuların her gün binlerce kaloriyi bulan gıdalarla beslenmeleri gerekiyor. Uluslararası yarışmalarda verilen ödüller ise sporcuların, kısa yollardan şampiyonluğa ulaşabilmek için yol aramalarına neden oluyor.

Türkiye Vücut Geliştirme Şampi-yonu Murat Tonya ve Vücut Geliş-tirme Antrenörü Altez Öztürk ile ülkemizde vücut geliştirme sporunu ve camiada kullanılan yasaklı mad-delerin nasıl olup da “olağan” bir duruma geldiğini konuştuk. Milli sporcu Tonya, “Başarı için ya et ya da hap gerekiyor. Etin kilosu 30 lirayı bulduğu için bunun yerine daha ucu-za ulaşabildiğimiz ek destekler ile besleniyoruz” diye belki de sporcu-ların içinde bulunduğu durumu tek cümleyle özetlerken, antrenör Öz-türk ise bu görüşe katılmıyor. Vücut geliştirmenin, uzun yıllar içerisinde verim alınabilen bir spor dalı olduğu-na dikkati çeken Öztürk, “Bu yüzden sporcular önce sabretmeyi bilmeli” ifadesini kullanıyor.

“PEYNIR-EKMEKLE VÜCUT GELIŞMIYOR”

Spor hayatına 16 yaşında başlayan Milli sporcu Murat Tonya, spora başladığı ilk yıllarda vücudundaki değişikliği görünce büyük bir haz almaya başladığını dile getirerek o yılları şöyle anlatıyor: “Yarışma-lara katılarak kendimi kanıtlamak istedim. Aldığım başarılar sonunda baktım ki peynir-ekmekle vücut ge-lişmiyor. Bu yüzden proteinler ve kas yapıcılar kullanmaya başladım. Fakat

sonra kendimi tamamen bu haplara kaptırdım. Kendime bir sponsor bul-duktan sonra da daha iyi beslenmeye başladım.”

Yarışma öncesinde sıkı bir diyete başladığına dikkati çeken Tonya, “Yarışmaların başlamasına 4 ay kala vücuttan yağı, tuzu ve şekeri tama-men kesiyorum. Bununla birlikte tavuk göğsü, et, balık ya da makarna, patates gibi gıdaları haşlanmış bir şekilde tüketiyorum. Vücut geliştir-me gibi güç sporlarının kesinlikle ek madde alınmadan yapılmaması için sadece bir yol var. O da sporcunun süper beslenme yapması. Ama etin kilosunun 30 TL olduğu bu ülkede güç sporu yapmak için mecburen ek takviye alıyoruz.”Milli Sporcu İrencin’in vefatını da

değerlendiren Murat Tonya, söz konusu ilacın yurtdışından yasal olmayan yollarla getirildiğini ve ilacın böcek zehri olduğunu söylü-yor. “Bu haplar vücuttaki yağ hüc-relerini parçalayarak 90 kilo birini bir ayda 70 kiloya kadar düşüre-biliyor. Burada önemli olan ilacın dozajı. Sabah- akşam olmak üzere günde 2 kez kullanılması gere-ken haptan, Şahin’in 8 adet içtiği söyleniyor” diyerek bu tür haplarda dozaja dikkat etmek gerektiğini vurguluyor.

TÜRKIYE VÜCUT GELIŞTIRME ŞAMPIYONU MURAT TONYA

04 www.acabagazetesi.com

Et Yerine HapTürkiye Vücut Geliştirme Şampiyonu Şahin İrencin’in kullandığı haplardan dolayı yaşamını yitirmesi, herkesin aklına bir kez daha spor-doping-etik-sağlık başlıklarında gidip gelen başarıları ya da başarısızlıkları getirdi. Artık gelinen nokta Türkiye’de öyle bir hal aldı ki; doping kullanarak başarıya ulaşan sporculardan çok, bu ilaçların etkisiyle sağlıklarını ve hatta İrencin örneğinde olduğu gibi hayatını kaybedenler konuşulur oldu.

Doğukan Gezer

Page 5: Acaba Gazetesi Sayı 4

Alzheimer, kişinin akıl yürütme yetilerini kaybetmesiyle birlikte

davranışlarda değişikliklere yol açan bir beyin hastalığı olarak bi-liniyor. Alzheimerda erken teşhis, diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi büyük önem taşıyor. Erken tedaviye başlayabilmek için de bu hastalığın belirtilerinin farkına varmak gerekiyor.

TÜM SORUMLULUK HASTA YAKINLARINDAGereken tedavilerin uygulanma aşamasında en büyük sorumluluk hasta yakınlarına düşüyor. Tedavi yöntemleri arasında; hatırlatıcı araç-ların kullanılması, düzen kurulması, ev dışında amaçsızca gezinmenin izlenmesi, gece yatma düzeni oluş-turulması, güvenli bir ortam yaratıl-ması ve egzersize teşvik edilmesi yer alıyor. Hasta yakınlarının ise bu süreç içerisinde tüm bu maddeleri yerine getirmesi büyük önem arz ediyor.

Alzheimer ile ilgili projeler kapsa-mında farklı alanlarda çok sayıda etkinlik ve eğitim seminerleri dü-

zenleniyor ve hasta yakınları üstlen-meleri gereken görevler hakkında bilgilendiriliyor. Etkinlik ve eğitimler kapsamında “Normal ve Anormal Yaşlanma”, “Unutkanlık, Demans, Alzheimer”, “Teşhisten Tedaviye Alzheimer Hastalığı”, “İletişim”, “Ev Güvenliği”, “Beslenme”, “Hasta Yakını Olmak”, “Alzheimer İle Baş Etmek” gibi konularda bilgiler veri-liyor. Üstelik sadece bilgi verilmekle kalmayıp, hasta bakımlarına yönelik uygulamalar da yapılıyor. Hastalara yönelik yapılan programlarda ise yürüyüş, egzersiz, pasta yapımı ve sanat terapisi gibi aktivitelerle hasta-ların, gündelik hayat pratiklerinden kopmamaları sağlanıyor.

HER 4 SANIYEDE 1 ALZHEIMER Dünya Sağlık Örgütü’nün 2012 yılın-da elde ettiği verilere göre dünyada her 4 saniyede 1 alzheimer teşhisi konuluyor. Bugün dünyada yaklaşık 38 milyon, Türkiye’de ise 400 bin alzheimer hastası olduğu tahmin ediliyor. Yaşlı nüfusun artması ile bu sayının 40 yıl içinde dünya çapında 115 milyona çıkması bekleniyor.

Ece Mehmetoğlu 05www.acabagazetesi.com

Vücut Geliştirme Antrenörü Altez Öztürk ise sporcuların egolarına yenik düşerek kısa sürede daha fazla kas yapabilmek uğruna yasal olmayan yollarla beslendi-ğinin altını çiziyor. Bu tür hapların kullanılmasına kesinlikle karşı olduğunu dile getiren Öztürk, “Antrenör olarak sporcularımla büyük ölçüde zaman geçirerek gerekli psikolojik desteği de veriyorum. Yasaklı maddelerden olabildiğince uzak durmalarını tavsiye ediyorum. Ama burada sporcu, vicdanıyla baş başa kalıyor. Kullanıp- kullanmamak onun elinde” diyor.

“KAS YAPMA UĞRUNA YASAKLI HAPLARI KULLANIYORLAR”

“Çok Unutkanım, Her Şeyi Unuturum” Deyip GeçmeyinSon yıllarda adını sıkça duyduğumuz hastalıkların başında gelen alzheimer, özellikle 40 yaşını aşkın bireylerin dikkat etmesi gereken bir hastalık. “Ben çok unutkanım, her şeyi unuturum. Bir yere sakladığımı bir daha bulamam” diyerek üstünde durulmayan ve önemsiz olduğu düşünülen bazı unutkanlıklar, ileride büyük tehlikelere yol açabiliyor.

İlaç desteğiyle Alzheimer has-talığının ilerlemesinin önüne geçmek mümkün. Bunun için ise erken teşhise yardımcı ola-cak belirtileri saptamak gereki-yor. İşte o belirtiler:

» Bellek kaybı » Günlük yaşam işlevlerini

yerine getirmede güçlük çekme

» Konuşma güçlükleri » Zamanı ve mekanları

karıştırma » Değerlendirme ve karar

vermede güçlük çekme » Soyut düşünme becerisinde

güçlük çekme » Eşyaları yanlış yerlere

koyma » Ruh hali ya da davranış

değişiklikleri » Kişilik değişiklikleri » Sorumluluktan kaçınma

BU BELIRTILERE DIKKAT

Page 6: Acaba Gazetesi Sayı 4

Müziğe attığın ilk adımla başlaya-lım istersen. Seni müziğe yönel-ten ne oldu?

Çok bilinçli adımlar olmadı bunlar. 5 yaşında ailem bana gayet “naif” bir org aldı ve onunla çalmaya başladım. Kağıtlardan bilet yapıp, kesip konser veriyordum insanlara. 7 yaşında kilise korosunda söyle-meye başladım. İlk konserimize giderken o zamanki koro şefim anneme “Çok iyi bir besteci olabi-lecek bir kulağı var, konservatuara göndermeyi hiç düşünmez misi-

niz?” demiş. Türkiye şartlarında orta halli bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm. Hiç düşünmemişler tabii konservatuarı. Müziğe dair bildiğim her şeyi kendim öğrendim diyebilirim.

Peki, koro şefliği hikâyesi nasıl başladı ve koroda neleri değiştirdin?

2005’te Boğaziçi Caz Korosu’nda şarkı söylemeye başladım. Girdi-ğim zaman koronun başında -beni de koroya seçen- Cihan vardı.

Koroya girdiğim andan itibaren -biraz da deneyimim olduğu için- Cihan’ın asistanı gibiydim. 2007’de eğitimi için Amerika’ya gidecekti ve yerini bana bıraktı. Bu sorumlu-luğu alınca daha da dikkatli dav-ranmaya başladım. Koroyu aldı-ğımda dengesiz bir dağılım ve çok iyi olmayan bir seviye vardı. Yeni baştan bir sınav yaptım ve seviye-yi yükseltmek adına çıtayı biraz yüksek tuttum. 9 kişi başladık ve sonra 5’e düştük. Tanıtım politika-sına yoğunlaştık. Sosyal medyaya yüklendik. Müzik kulübünde koro

için Facebook sayfası açan ilk biz olmuşuzdur herhalde. Kostüm, koreografi gibi birçok şeyi yeniden ele aldık. Hatta sıfırdan oluşturduk diyebilirim.

Biraz da ilk konserinizden ve bu-güne kadar elde ettiğiniz başarı-lardan bahsedelim…

İlk konsere 9 parçayla koreogra-fili ve kostümlü bir şekilde çıktık. İnsanlarda büyük bir şaşkınlık oldu tabii. O sene “Vokal Total” isminde dünyanın en prestijli a cappella

06 www.acabagazetesi.com

Gözbek: “Adımız Caz Ama Müziğimiz Değil”2010 yılında Çin’de düzenlenen Dünya Koro Olimpiyatları’nda ülkemizi başarıyla temsil eden Boğaziçi Caz Korosu’nun şefi Masis Aram Gözbek ile müziğe nasıl başladığı, koronun değişim süreci ve başarılarının üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Yaptıkları müziğin caz olmadığını her fırsatta vurgulayan Gözbek, “Adımız caz ama müziğimiz değil” diyerek, bu durumu bir kez daha hatırlattı.

Özge Özkul

Page 7: Acaba Gazetesi Sayı 4

07www.acabagazetesi.com

yarışmasına katıldık. Orada da en ufak grup bizdik ve 2 gümüş dip-loma aldık. 2008-2009’da bir vokal grubumuz ve orkestramız oldu. Ben sadece çalıştırıyordum, sah-ne üstünde şeflik yapmıyordum. 2010’da ise bir oda koromuz oldu ve ben de ilk o zaman şeflik yap-maya başladım. Onlarla da Çin’e gittik; 2010 yılında Dünya Koro Olimpiyatları’na katıldık ve “Çağ-daş Müzik” kategorisinde dünya ikincisi olduk. “Oda Korosu” ve “Caz” kategorilerinde de dünya üçüncüsü olma başarısını yakala-dık. 2011’de kadromuz 40 kişi oldu ve koro da ufak ufak duyulmaya başladı. 2011’in sonunda da “met-roda mini konser” videosu ve iki adet dünya şampiyonluğu geldi.

Koroda sadece caz müzik mi yapı-yorsunuz yoksa farklı tür müzik-lerle de ilgilendiğiniz oluyor mu?

Müzik kulübü çatısı altında ça-lıştığımız dört yıl boyunca cazın neredeyse bütün ana stillerinde eserler seslendirdik. O dönemlerde uluslararası festivallere katılma-ya başlamıştık ve repertuarımıza başka tarzlarda eserler de ekliyor-duk. Eğer bir Türk korosu olarak bu organizasyonlarda yer alıyorsan

çok sesli türkülerden de söyleme-lisin; çağdaş Türk bestecilerinin eserlerinden de. Kendi kültürünü cazla yansıtamazsın. 2011’de üni-versiteden ayrılınca repertuarımız daha da geniş bir yelpazeye sahip olmaya başladı. Fakat adımız “caz korosu” olarak kaldı; çünkü böyle tanınıyoruz. Bu ismi “bu isim” haline getirenler de yine bizle-riz. Ama biz şu an çok karma bir repertuar söylüyoruz, sadece caz söylemiyoruz. Tabii yanlış anlaşıl-malar oluyor. Biz çok sesli bir türkü söylüyoruz; “Bunu caz şeklinde yorumladınız çok güzel oldu” di-yorlar. Mesela Ege Üniversitesi’nde bana ve tabii ki koroya “En İyi Caz Sanatçısı” ödülünü verdiler. Bura-dan onlara da bir kez daha teşek-kür edelim. Sahnede ödülü alırken, “Ben caz sanatçılarından özür diliyorum” dedim. Çünkü aslında biz caz sanatçısı değiliz, daha çok bir koroyuz ve ödülü bu şekilde kabul etmek istiyorum.

“Metroda Mini Konser” videosu fikri nasıl oluştu?

2011 yılının Temmuz ayında Avus-turya’da düzenlenecek olan Dünya Koro Şampiyonası’na katılmak istiyorduk. Mayıs ayına geldik, biz

hala konserlerden kafamızı kaldıra-mıyoruz. Hala sponsor bulabilmiş değiliz. Organizasyon bizden para bekliyor, uçak biletleri alınmamış, kostüm masrafları derken; ya bu yarışmaya gidemeyecektik ya da acilen bir çıkış yolu bulacaktık. Bir video çekelim dedik. Ama bu video, öyle etkili bir video olsun ki viral şekilde yayılsın istedik. Sürek-li toplantılar yapıyor ama bu fikri bir türlü sonuca bağlayamıyorduk. Deniz geldi aklıma; yaklaşık bir ay kadar öncesinde tanıştığım genç bir yönetmen. İşinden dolayı yarı Pa-ris’te yarı İstanbul’daydı o dönem. Bu fikri paylaşınca, o da çok heye-canlandı ve İstanbul’a gelir gelmez plan yaptık. Ertesi gün koroyla oturup planımıza son şeklini de verdikten sonra, bir sonraki gün sa-bahtan akşama kadar çekim yaptık. Kadıköy Evlendirme Dairesi’nden başladık. Bir arkadaşımızın nikahı-nı bastık. Oradan iskeleler, du-raklar, meydanlar, vapur, otobüs, metro, alışveriş merkezleri, kısacası her yerde şarkı söyledik. Ertesi gün de yine bir konserimiz vardı. Çıkışta Taksim’de bir yerde oturur-ken bilgisayarımı açar açmaz tebrik mesajlarıyla karşılaştım. Meğerse Deniz videoyu kesmiş, hazırlamış ve paylaşmış çoktan.

Peki, son olarak; “Bu Kampüs-te Çok Ses Var” projesi nasıl gerçekleşti?

13 Şubat-13 Mart tarihlerinde İstanbul’daki üniversitelerde gerçekleştirdiğimiz bir pro-je bu. Çıkış noktası, koroya yeni sesler katmak idi yolun başındayken. Üniversiteleri gezip, koroyu tanıtıp, seçmeler düzenleyip, koroya katılmak isteyenlere ulaşmak istedik. As-lında çok kısa bir zaman vardı elimizde. Bu fikri konuşa konu-şa ilerlettik; daha sonra söyle-şiler de yapalım dedik. Koroya katılmak isteyeceklerin koroyu izlemesi, tanıması gerekiyor dedik. Böylelikle bu progra-ma konserleri de dahil ettik. Bunların hepsini aynı güne sığdırıp, üstüne bir de seçme başvuruları aldık. Seçmeleri ise her zaman yaptığımız gibi ken-di prova mekanımızda yaptık. Sonuç olarak yoğun bir tem-poyla bir ay boyunca bu projeyi yürüttük. Korodan Erkan, bu projenin koordinatörlüğünü yaptı. Gecesini gündüzünü bu işe verdi. Ona da büyük bir teşekkür gidiyor buradan!

Başarıdan başarıya koşan Bo-ğaziçi Caz Korosu’nun Facebo-ok’ta 150 bini, Twitter’da ise 8 bini aşkın takipçisi bulunuyor. Gün geçtikçe bilinirliğini ve başarılarını daha da arttıran Koro, sosyal medya üzerinden yayınladığı klipleri ile takipçi sayısını da arttıracağa benziyor.

2010 yılında Çin’de düzenlenen Dünya Koro Olimpiyatları’nda ülkemizi başarıyla temsil eden Boğaziçi Caz Korosu

Özge Özkul

Page 8: Acaba Gazetesi Sayı 4

Evlenecek çiftlerin en mutlu günle-rini kare kare takip eden fotoğraf-

çılar, geleneksel yöntemlerin artık yeni nesle sıkıcı geldiği için bu tarz formatların oluştuğunu ifade ediyor.

Bazen sahilde, bazense ağaçlar ara-sında ele ele tutuşarak objektife gü-lümseyen çiftler, damatlığa eklenen son bir kravat iğnesinin ya da kuaför-de gelinin saçına takılan son bir to-kanın dahi fotoğrafını çektirip, yıllar geçse bile en özel günlerini tıpkı bir fotoroman gibi yeniden hatırlıyor.

Maliyetleri bin liradan 30 bin liraya kadar çıkan ve birbirinden farklı seçenekleri içerisinde barındıran bu yeni tarz çekim anlayışında, gelin ve damat adaylarına fotoğraflar albüm olarak verilmekle kalmayıp, uzun yıllar tozlanmadan, sararmadan korunabilmeleri için ayrıca dijital ortamda da çiftlere teslim ediliyor.

“TITANIC POZLARI GERIDE KALDI”

Düğün fotoğrafçısı Faik Taşer, eski dönemlerde düğün fotoğraflarının sadece yeşil perde önünde çekilip kısıtlı düzenlemelerden geçtiğini hatırlatarak, “Eskiden çiftler stüd-yoda Titanic filmindeki gibi pozlar verir, bulutların üzerinde kendilerini görmek isterdi. Şimdilerde ise insan-lar bu bulutları da, doğayı da, denizi de gerçekten yaşamak istiyor” diye özetliyor gelinen son durumu.

Mesleğinin ilk yıllarında stüdyo fotoğrafları da çektiğini hatırlatan Taşer, “O dönemlerde doğa çekimi seçeneğini müşterilerimize yine sunuyorduk. Fakat bazen fiyatların

yüksek gelmesinden, bazense çekim esnasında dışarıda meraklı gözlerin kendilerini utandıracağından dola-yı bu teklifimizi geri çeviriyorlardı. Şimdilerde ise stüdyoda çekim yaptırmak isteyen kişi sayısı azaldı” ifadesini kullanıyor.

“GELINLIKLE SOKAKLARDA DOLAŞMAK KEYIFLI”

Rümeysa ve Volkan Şahin çifti de bu yeni yönteme başvuranlar arasında. Düğün fotoğraflarını klasik stüdyo yerine dış mekanda çektiren Girgin çifti, böyle bir seçim yaparak sıradan-lıktan sıyrıldıklarının altını çiziyor. Doğal bir ortam tercih edildiği için çekimlerin de gayet doğal ve eğlen-celi geçtiğini ifade eden Rümeysa Girgin, “Gelinlikle dışarıda dolaşma fikrini ilk başta kaygıyla karşılamış-tım. Fakat çekimler sırasında kendimi

dünyanın en güzel ve alımlı kadını gibi hissettim. Bu da oldukça keyif vericiydi” diyor.

Türkiye İsta-tistik Kurumu verilerine göre 2011 yılında evle-nen çiftlerin sayısı 592 bin 775 iken, 2012 yılında bu rakamın artış göstererek 603 bin 751’e ulaştığı görü-lüyor. Her geçen yıl artış gösteren evlen- me oranları göz önünde bulun- durulduğunda, yeni nesil düğün fotoğrafçılığına olan ilginin artacağı ve sokaklarda fotoğ-raf çektiren çiftlere daha çok rastlanı-lacağı öngörülüyor.

08 www.acabagazetesi.com

Artık Her Sokak Bir StüdyoDüğün fotoğraflarının stüdyoda değil de doğal ortamlarda çekilmesi yönünde gelen istekler ve stüdyo sahiplerinin sektöre canlılık getirerek yeni kazanç yolları aramaları, düğün fotoğrafçılığına da yeni bir boyut kazandırdı. Son yıllarda gelin ve damat adaylarının yoğun ilgi gösterdiği yeni anlayışta, kocaman ışıklarla süslü basık stüdyoların yerini kimi zaman şehrin en işlek caddeleri, bazen sahil şeridi ve tarihi sokaklar hatta metro istasyonları alıyor.

Doğukan Gezer

Page 9: Acaba Gazetesi Sayı 4

Twitter’da Türk fenomenlerin öncüsü olarak kabul edilen Pucca

ile sosyal medyaya dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sosyal med-yayla ilgili düşüncelerini, sinemaya uyarlanması planlanan kitabını ve geleceğe yönelik hayallerini konuş-tuk.

Ayrıldığınız erkek arkadaşınıza serzenişte bulunmak için bir blog açtınız ve daha sonra da Twitter’da serzenişlerinize devam ederek hatırı sayılır bir takipçi sayısına ulaştı-nız. Sizce bu büyük ilginin sebebi nedir?

Herkesin düşünüp de dile getirme-diği, daha doğrusu dile getirmeye gerek görmediği şeyleri yazdığım-dan kaynaklanıyor olabilir. Yazı-larımı okuyanlar, kendilerinden bir şeyler bulduklarını söylüyor. Hepimiz aşık oluyoruz sonuçta. Ve ayrılıyoruz, aşk acısı çekiyoruz… Yazdıklarım herkesi bir yerlerden yakalıyor ve bu sebeple insanlar yazılarıma ilgi gösteriyor.

Sosyal medya hayatınızın neresinde yer alıyor? Gün içerisinde sosyal medyaya ne kadar zaman ayırıyor-sunuz?Belli bir zaman veremem aslında ama işimin sosyal medya olduğu da bir gerçek. Dolayısıyla gazete ve blog yazılarımdan fırsat bulduğum boşluklarda sosyal medyada var olmaya çalışıyorum.

Peki, sosyal medyanın insanların hayatında bu kadar çok yer edinme-sini ve günden güne daha da fazla kitlelere ulaşmasını neye bağlıyor-sunuz?Hiç şüphesiz ki ilerleyen teknoloji bu durumun en büyük nedeni. Ar-tık küçücük telefonlardan kocaman dünya yaratmak mümkün. Sosyal medya her an elimizin altında ve is-tediğimiz yerden istediğimiz zaman internet ortamına ulaşabiliyoruz.

Aslında sosyal medya, insanların birbirleriyle etkileşim kurmasını sağlarken dış dünyayla iletişimi ko-pararak biraz da yalnızlaşmalarına

neden oluyor gibi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?Bu sosyal medyayı ne amaçla kullandığınıza bağlı biraz da. Yeni bir dünya yaratmak için mi kulla-nıyorsunuz yoksa olan dünyadan uzaklaşmak için mi? Öncelikle bu soruların cevaplarını kendimizde bulabilmemiz lazım.

İlk kitabınız Küçük Aptalın Büyük Dünyası’nın senaryolaş-tırılması yolunda önemli adım-lar atıldı. Hatta film için oyuncu arayışları da başladı. Peki, şu anda proje ne durumda? Ne zaman beyazperdede izleyeceğiz hika-yenizi?

Bu konuda ben de heyecan-lıyım ama maalesef zaman konusunda bilgi vermem doğru olmaz. Açıkçası ben de tam tarihi bilemiyo-rum. Umarım önümüzde-ki sene içerisinde gerçek-leştirilir bu proje. Ben de merakla bekliyorum.

Hayal kurmayı seven biri oldu-ğunuzu biliyoruz. Peki, geleceğe yönelik ne gibi hayalleriniz var?

Geçen bu süreç içerisinde plan yapmamayı öğrendim diyebilirim. Çünkü ne zaman plan yapsam ya da bir şey istesem gerçekleşmiyor. Hayallerim de aynı şekilde… Her şeyi zamana bırakmak en doğ-rusu belki de…

09www.acabagazetesi.com

Pucca: Benim İşim Sosyal MedyaSosyal medya, artık birçoğumuzun hayatının bir köşesinde yer etmiş durumda. Hepimiz bir şekilde sosyal medyanın nimetlerinden yararlanıyoruz. Bir de öyleleri var ki; sosyal medya sayesinde seslerini duyurarak ün yakalayanlar. İşte biz onlara “fenomen” diyoruz. İnternet fenomenlerin içinde de öyle biri var ki; adeta fenomenin sözlük karşılığı. Pucca’dan bahsediyoruz tabii ki de…

Ece Mehmetoğlu

Page 10: Acaba Gazetesi Sayı 4

ACABA www.acabagazetesi.com

HAFTALIK SÜRELI ÜCRETSIZ E-GAZETE

ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü VEFATI’NIN 75. YILINDA SEVGI, SAYGI VE MINNETLE ANIYORUZ.

10 KASIM PAZAR SAYI:4

Genel Yayın YönetmeniDOĞUKAN GEZER(539) 879 71 [email protected]

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüECE MEHMETOĞ[email protected]

İçerik DanışmanıSERTAÇ [email protected]

Görsel Yönetmen ÖMER [email protected]

Sayfa TasarımÖZGE Ö[email protected]

İletişim Adresleri:www.acabagazetesi.comfacebook.com/[email protected]

İŞARET DİLİ

BU

DEĞİL

GAZETE

GAZETEÖTEKİ

HİÇ

KİŞİ

İşitme engellilerin kendi aralarında iletişim kurmalarını sağlayan el hareketleri ve yüz

mimiklerinden oluşan İşaret Dili’ne birkaç örnek.