16
Yıl:11 Sayı: 84 Mayıs - 2014 Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Ögretmek Bizim Borcumuz BAŞYAZI Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı 12. sınıf öğrencileri okulda geçen 4 yıl - lık eğitim için öğretmenlerine teşekkür ede - rek, “Yeni bilgi edinip dostluk kurulmasından başka burada asıl hayatın şimdiden sonra baş - layacağının farkına vardık. Bizden sonra okula gelecek öğrenciler rahat olabilirler, çünkü on - lar en iyi öğretmenlerin ellerine teslim edile - cekler” dedi. Belediye Başkanı Akif Akif tö- rende yaptığı konuşmada “Henüz başarıya giden yolun başındasınız. Zorluklarla tek ba - şınıza baş edip hayallerinizi gerçekleştirece - ğinizden eminim. Aranızda farklı alanlarda geleceğin uzmanları bulunduğuna inanıyo- rum. Momçilgrad Belediyesi, tıp okumak is - teyen ve kasabadaki hastanede çalışmaya ha - zır her bir mezunu desteklemeye hazır” dedi. Kırcaali Bölge Müftüsü Beyhan Mehmet, ha - yatta gerekli bilgilerin beşikten mezara ka - dar okumakla edinildiğini vurguladı ve İlim- den daha büyük bir güç olmadığını belirterek, mezunların hayallerinin peşinden gidip ger - çekleştirmelerini diledi. Tören sonunda me - zunlar tarafından yabancı dillerin önemini sergileyen bir tiyatro gösterisi sunuldu. Tö- rene, Momçilgrad Belediye Başkanı Akif Akif, Bulgaristan Müslümanları Yüksek İs- lam Şura Başkanı Şabanali Ahmet, T.C. Sofya Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Şenol Genç, Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Rektör Yar - dımcısı Dursunali Türkmen, ilde bölge müf - tüleri, İlahiyat Lisesi Müdürü Ahmet Bozov, lise öğrencileri, öğretmen ve veliler katıldı. Rafet ULUTÜRK Mestanlı ilahiyat lise- sinde mezuniyet töreni Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Bulgaristan’ın 3 ayrı kö- yünde düzenlenen sün- net şöleninde 330 çocuk er - kekliğe ilk adımını attı. Bursa Büyükşehir Bele- diyesi, Bulgaristan’ın Ger - lova Bölgesi’ndeki köylerde sünnet şöleni düzenlendi. Gerlova’nın Küçükler Köyü ile Sungurlar ilçesine bağlı Popoon ve Opaka köylerinde yaşayan 330 çocuğun erkek - liğe ilk adımlarını attığı şölene Burgaz Baş- konsolosu Enver Niyazi, Bulgaristan Millet - vekili Yanko Yankof, Tırgavişte Valisi Emel Rasimova, Kotel Belediye Başkanı Hüseyin Recep, Kotel Belediye Meclis Başkanı Meh- met Ali Gazi ile bölge muhtarları da katıldı. Yöresel sanatçıların şarkılarıyla şen- lik havasında geçen sünnet şöleninde, bir - lik ve beraberlik mesajları verildi. Turizm Sektörünü Analiz ve Değerlendirme Enstitüsü’nden Rumen Draganov yaptığı de- ğerlendirmede, tatil günlerinde Yunanistan’a gi- den Bulgaristan vatandaşlarının yaklaşık 45-50 mil- yon leva harcayacakları tahmininde bulundu. Draganov, Bulgaristan vatandaşlarının tatil için seçtikleri destinasyonlar hakkında da bilgi verdi. Ta- til konusunda Bulgaristan vatandaşlarının ilk tercihi - nin Yunanistan olduğu, ardından da Türkiye’nin gel- diğini ifade eden Draganov, Yunanistan’a genellikle bireysel veya ailelerin gittiğini, Türkiye’ye gidenlerin ise turizm acentaları aracılığıyla gittiklerini vurguladı. Batı Avrupa ülkelerine giden vatandaşların ge- nellikle İspanya, İtalya ve Almanya’yı seçtikleri gö- rüldü. Yabancı turistlerin fiyat konusunda Bulgaristan’ı Yuanistan’dan daha uygun Türkiye’den ise daha pahalı gördükleri anlaşıldı. Bulgaristan’daki bir turizm ürünü - nün ortalama 465 Euro, Yunanistan’da yaklaşık 590 Euro, Türkiye’de ise yaklaşık 395 Euro olduğu hesaplandı. Tatillerden dolayı Yunanistan’ı tercih eden Bulgaris- tan vatandaşlarının yaklaşık 85 bin kişi olduğunu tahmin eden Prof. Draganov, Bulgaristan’a tatil için gelen Yunan- lıların sayısının ise yaklaşık 65 bin kişi olduğunu kaydetti. Bulgaristanlılar, tatil günlerinde Yunanis- tan ve Türkiye’yi tercih etti Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bulgaristan’da 300 Çocuğu Sünnet Ettirdi 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun 19 Mayıs Atɑtürk’ü Anmɑ, Gençlik ve Spor Bɑyrɑmı’nın milletçe hɑklı gurur ve mut - luluğunu yɑşɑdığımız bu özel günde; vɑtɑn ve millet uğrunɑ büyük fedɑkɑrlıklɑr göstere- rek bizlere bɑğımsız ve öz- gür bir ülke bırɑkɑn bɑştɑ Bü - yük Önderimiz Gɑzi Mustɑfɑ Kemɑl Atɑtürk’e bütün şehit - lerimize ve ebediyete intikɑl et - miş gɑzilerimize şükrɑnlɑrımı sunɑr, Atɑtürk’ün büyük güven duyduğu gençlerimize ülkemi - zin kɑlkınmɑsı ve ilerlemesi için yɑpmış olduklɑrı çɑlışmɑlɑrdɑ üstün bɑşɑrılɑr dilerim. Aylık Siyasi Aktüel Gazete 1913’te Sofya Avrupa Seçimlerinde GERB 1.Parti Türkiye’nin ilk lazer güdümlü füzesi Cirit, TSK’ya tes- lim edildi. Envantere giren 100 füze şu an için kullanıma hazır. Havadan karaya atılan ve 8 km menzile sahip olan Cirit, Türk- İtalyan ortak yapımı taarruz helikopteri T-129′da kullanılacak. Roketsan tarafından yürütülen proje kapsamında, top- lam 2 bin füze Silahlı Kuvvetler’in kullanımına sunulacak. 70 mm çapındaki yarı aktif lazer güdümlü füze ‘Cirit’in özel- likle hafif zırhlı hedeflerde istenilen tahribatı sağladığı belirtili- yor. Cirit’in şimdiye kadarki atışlarında hava platformu olarak AH-1W helikopteri kullanıldı. Daha önce, MSB ve Roket- san arasında Cirit füzesinin geliştirilmesi için 28 milyon dolar- lık bir anlaşma imzalanmıştı. Füzenin milli imkânlarla gelişti- rilmesi, Türk savunma sanayii açısından büyük önem taşıyor. Zaman’a konuşan üst düzey bir yetkili, “Bu proje önümüz- deki dönemde yapılacak çalışmalar için bir atlama taşı olacak. Füze üretiminde çok geç kaldığımız da bir gerçek. Uzun men- zilli hava savunma füzeleri için toplam 4 milyar dolar ödeye- ceğiz ve bu para maalesef dışarı gidecek.” diyor. İlk lazer gü- dümlü Türk füzesi Cirit’in Amerika’dan satın alınan Kobra ve Süper Kobra helikopterlerinde de kullanılması hedefleniyor. Yeni Bir Dev Doğuyor; Şahdeniz sahasından çıkarılacak doğalgazın Türkiye ve Avrupa`ya taşınacak Türkiye’nin, Şahdeniz Doğal- gaz Üretim Sahası ve TANAP Projesi’ne ortaklığının artırılmasına ilişkin anlaşma, İstanbul’da imzalandı. Başbakanımız Recep Tayyip Er - doğan da imza töreninde konuştu: Türkiye yükselen bir ülke.Doğu Akdeniz- Hazar bölgesiyle ilgili olan gelişmeler ülkemizin enerji merkezi konumunu güçlendirecektir. Ülke- mizin 21 ilinden geçecek olan proje ekonomik olarak büyük katkı vere- cektir. Biz TANAP’ı sadece ticari ola - rak değil Türkiye- Azerbaycan ile ve Avrupa ile güçlü sağlam ilişkiler tesis edecek bir proje olarak değer - lendiriyoruz. Bugün imzalanan anlaşmaların hayırlı olmasını diliyorum. SAYILI DOĞALGAZ YATAKLARINDAN BİRİ Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den 70 kilometre uzaklıkta, Hazar De - nizi sahasında bulunan Şahdeniz doğalgaz havzası, 1,4 trilyon met- reküplük rezerviyle dünyanın sayılı doğalgaz yataklarından birisi konu- munda bulunuyor. “Şahdeniz 1” adı verilen projeyle halihazırda üretilen doğalgazAzerbaycan’ıniçtüketimindekul - lanılmas ının yanı sıra Gürcistan ve Türkiye’ye ihraç ediliyor. Türkiye, yıllık yaklaşık 6.6 milyar metreküplük doğalgazı ithal ediyor. “Şahdeniz 2” adı verilen yatırım pro- jelerinin tamamlanmasıyla da Av- rupa Birliği’ne doğalgaz sağlanacak. Dev enerji şirketleri Şahdeniz’de Şahdeniz doğalgaz sahasındaki rezervler, dünyanın önde gelen enerji firmalarının oluş - turduğu konsorsiyum tarafından işletiliyor. Şahdeniz sahasındaki ortaklık yapısına göre, BP yüzde 28,8, SOCAR yüzde 16,7, Statoil yüzde 15,5, Total, Lukoil ve NİKO yüzde 10’ar, Türkiye adına TPAO ise yüzde 9 hisseye sahip bulunuyor. Şahdeniz’den çıkartılacak doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Güney Gaz Koridoru ise Avrupa’nın enerjide Rusya’ya bağımlılığını azaltacak en önemli projelerden biri olarak görülüyor. Beş yıl içerisinde tamamlanması öngörülen projeye, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkmenistan ve Ku - zey Irak’ın da gaz tedarikçisi olarak dahil olması planlar dahilinde bulunuyor. Merkez Seçim Komis- yonu, dün yapılan Avrupa Parlamentosu seçim sonuç- larının yüzde 100’ünün sa- yımının tamamlandığını açıkladı. Seçim sonuçla- rına göre GERB yüzde 30,4; BSP yüzde 18,94; DPS yüzde 17,26; Sansürsüz Bulgaristan yüzde 10,66 ve Reform Grubu yüzde 6,45 oy aldı. Buna göre Avrupa Parlamentosu’na GERB par - tisi 6; BSP 4; DPS 4; Sansürsüz Bulgaristan 2 ve Reform Grubu ise 1 milletvekili gönderecek. Georgi Pırvanov’un ABV oluşumu yüzde 4,03; Bulgaristan’ınKurtuluşu içinUlusal Cephe par - tisi yüzde 3,06 ve Ataka yüzde 2,97 oranında oy aldı. Bu partiler yüzde 4 barajını aşamamış oldu. Seçim sonuçlarına göre partilerin Avrupa Par - lamentosuna gönderecekleri isimler ise şunlar: Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev hü - kümetin geleceği konusunu basın men - suplarına değerlendirdi. Cumhurbaş - kanı Plevneliev, hükümetin kaderinin millet meclisi tarafından verildiğini, kendisinden siyasi aracılık yapmasının istenmemesini aktardı. Cumhurbaş - kanlığı bünyesinde siyasi aracılık ve si - yasi dizayn yapılamayacağını vurgula - yan Plevneliev, Cumhurbaşkanlığında herhangi bir format altında koalisyon - ların yapılmasına izin vermeyecğini kaydetti. Kendisi için ülkedeki kurum- ların çalışmasının öncelik olduğunu dile getiren Plevneliev, ayrıca istikrara da çok önem verdiğini vurguladı. İk - tidardakilere seslenen Plevneliev, pa - zar günü yapılan AP seçimlerinin iyi bir şekilde değerlendirilmesini istedi. Cumhurbaşkanı: Hüküme- tin kaderi meclisten geçiyor, benden siyasi aracılık beklemeyin İlk Lazer Füze TSK’da

BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Bulgaristan Türklerinin Sesi Gazatesi 84.Sayısı

Citation preview

Page 1: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Yıl:11 Sayı: 84 Mayıs - 2014 Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Ögretmek Bizim Borcumuz

B A Ş YA Z IBulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

G e n e l B a ş k a n ı

12. sınıf öğrencileri okulda geçen 4 yıl-lık eğitim için öğretmenlerine teşekkür ede-rek, “Yeni bilgi edinip dostluk kurulmasından başka burada asıl hayatın şimdiden sonra baş-layacağının farkına vardık. Bizden sonra okula gelecek öğrenciler rahat olabilirler, çünkü on-lar en iyi öğretmenlerin ellerine teslim edile-cekler” dedi. Belediye Başkanı Akif Akif tö-rende yaptığı konuşmada “Henüz başarıya giden yolun başındasınız. Zorluklarla tek ba-şınıza baş edip hayallerinizi gerçekleştirece-ğinizden eminim. Aranızda farklı alanlarda geleceğin uzmanları bulunduğuna inanıyo-rum. Momçilgrad Belediyesi, tıp okumak is-teyen ve kasabadaki hastanede çalışmaya ha-zır her bir mezunu desteklemeye hazır” dedi. Kırcaali Bölge Müftüsü Beyhan Mehmet, ha-yatta gerekli bilgilerin beşikten mezara ka-dar okumakla edinildiğini vurguladı ve İlim-den daha büyük bir güç olmadığını belirterek, mezunların hayallerinin peşinden gidip ger-çekleştirmelerini diledi. Tören sonunda me-zunlar tarafından yabancı dillerin önemini sergileyen bir tiyatro gösterisi sunuldu. Tö-rene, Momçilgrad Belediye Başkanı Akif Akif, Bulgaristan Müslümanları Yüksek İs-lam Şura Başkanı Şabanali Ahmet, T.C. Sofya Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Şenol Genç, Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Rektör Yar-dımcısı Dursunali Türkmen, ilde bölge müf-tüleri, İlahiyat Lisesi Müdürü Ahmet Bozov, lise öğrencileri, öğretmen ve veliler katıldı.

Rafet ULUTÜRK

Mestanlı ilahiyat lise-sinde mezuniyet töreni

Bursa Büyükşeh i r Belediyesi’nin katkılarıyla Bulgaristan’ın 3 ayrı kö-yünde düzenlenen sün-net şöleninde 330 çocuk er-kekliğe ilk adımını attı.

Bursa Büyükşehir Bele-diyesi, Bulgaristan’ın Ger-lova Bölgesi’ndeki köylerde sünnet şöleni düzenlendi. Gerlova’nın Küçükler Köyü ile Sungurlar ilçesine bağlı Popoon ve Opaka köylerinde yaşayan 330 çocuğun erkek-liğe ilk adımlarını attığı şölene Burgaz Baş-konsolosu Enver Niyazi, Bulgaristan Millet-vekili Yanko Yankof, Tırgavişte Valisi Emel Rasimova, Kotel Belediye Başkanı Hüseyin

Recep, Kotel Belediye Meclis Başkanı Meh-met Ali Gazi ile bölge muhtarları da katıldı.

Yöresel sanatçıların şarkılarıyla şen-lik havasında geçen sünnet şöleninde, bir-lik ve beraberlik mesajları verildi.

Turizm Sektörünü Analiz ve Değerlendirme Enstitüsü’nden Rumen Draganov yaptığı de-ğerlendirmede, tatil günlerinde Yunanistan’a gi-den Bulgaristan vatandaşlarının yaklaşık 45-50 mil-yon leva harcayacakları tahmininde bulundu.

Draganov, Bulgaristan vatandaşlarının tatil için seçtikleri destinasyonlar hakkında da bilgi verdi. Ta-til konusunda Bulgaristan vatandaşlarının ilk tercihi-nin Yunanistan olduğu, ardından da Türkiye’nin gel-diğini ifade eden Draganov, Yunanistan’a genellikle bireysel veya ailelerin gittiğini, Türkiye’ye gidenlerin ise turizm acentaları aracılığıyla gittiklerini vurguladı.

Batı Avrupa ülkelerine giden vatandaşların ge-nellikle İspanya, İtalya ve Almanya’yı seçtikleri gö-rüldü. Yabancı turistlerin fiyat konusunda Bulgaristan’ı Yuanistan’dan daha uygun Türkiye’den ise daha pahalı gördükleri anlaşıldı. Bulgaristan’daki bir turizm ürünü-nün ortalama 465 Euro, Yunanistan’da yaklaşık 590 Euro, Türkiye’de ise yaklaşık 395 Euro olduğu hesaplandı.

Tatillerden dolayı Yunanistan’ı tercih eden Bulgaris-tan vatandaşlarının yaklaşık 85 bin kişi olduğunu tahmin eden Prof. Draganov, Bulgaristan’a tatil için gelen Yunan-lıların sayısının ise yaklaşık 65 bin kişi olduğunu kaydetti.

Bulgaristanlılar, tatil g ü n l e r i n d e Y u n a n i s -tan ve Türkiye’yi tercih etti

B u r s a B ü y ü k ş e h i r B e l e d i y e s i , Bulgaristan’da 300 Çocuğu Sünnet Ettirdi

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun

19 Mayıs Atɑtürk’ü Anmɑ, Gençlik ve Spor Bɑyrɑmı’nın milletçe hɑklı gurur ve mut-luluğunu yɑşɑdığımız bu özel günde; vɑtɑn ve millet uğrunɑ büyük fedɑkɑrlıklɑr göstere-rek bizlere bɑğımsız ve öz-gür bir ülke bırɑkɑn bɑştɑ Bü-yük Önderimiz Gɑzi Mustɑfɑ Kemɑl Atɑtürk’e bütün şehit-lerimize ve ebediyete intikɑl et-miş gɑzilerimize şükrɑnlɑrımı sunɑr, Atɑtürk’ün büyük güven duyduğu gençlerimize ülkemi-zin kɑlkınmɑsı ve ilerlemesi için yɑpmış olduklɑrı çɑlışmɑlɑrdɑ üstün bɑşɑrılɑr dilerim.

1913 Sofya Aylık Siyasi Aktüel Gazete1 9 1 3 ’ t e S o f y a

A v r u p a S e ç i m l e r i n d e G E R B 1 . P a r t i

Türkiye’nin ilk lazer güdümlü füzesi Cirit, TSK’ya tes-lim edildi. Envantere giren 100 füze şu an için kullanıma hazır. Havadan karaya atılan ve 8 km menzile sahip olan Cirit, Türk-İtalyan ortak yapımı taarruz helikopteri T-129′da kullanılacak.

Roketsan tarafından yürütülen proje kapsamında, top-lam 2 bin füze Silahlı Kuvvetler’in kullanımına sunulacak. 70 mm çapındaki yarı aktif lazer güdümlü füze ‘Cirit’in özel-likle hafif zırhlı hedeflerde istenilen tahribatı sağladığı belirtili-yor. Cirit’in şimdiye kadarki atışlarında hava platformu olarak AH-1W helikopteri kullanıldı. Daha önce, MSB ve Roket-san arasında Cirit füzesinin geliştirilmesi için 28 milyon dolar-lık bir anlaşma imzalanmıştı. Füzenin milli imkânlarla gelişti-rilmesi, Türk savunma sanayii açısından büyük önem taşıyor. Zaman’a konuşan üst düzey bir yetkili, “Bu proje önümüz-deki dönemde yapılacak çalışmalar için bir atlama taşı olacak. Füze üretiminde çok geç kaldığımız da bir gerçek. Uzun men-zilli hava savunma füzeleri için toplam 4 milyar dolar ödeye-ceğiz ve bu para maalesef dışarı gidecek.” diyor. İlk lazer gü-dümlü Türk füzesi Cirit’in Amerika’dan satın alınan Kobra ve Süper Kobra helikopterlerinde de kullanılması hedefleniyor.

Yeni Bir Dev Doğuyor; Şahdeniz sahasından çıkarılacak doğalgazın Türkiye ve Avrupa`ya taşınacakTürkiye’nin, Şahdeniz Doğal-

gaz Üretim Sahası ve TANAP Projesi’ne ortaklığının artırılmasına ilişkin anlaşma, İstanbul’da imzalandı.

Başbakanımız Recep Tayyip Er-doğan da imza töreninde konuştu:

Türkiye yükselen bir ülke.Doğu Akdeniz- Hazar bölgesiyle ilgili olan gelişmeler ülkemizin enerji merkezi konumunu güçlendirecektir. Ülke-mizin 21 ilinden geçecek olan proje ekonomik olarak büyük katkı vere-cektir. Biz TANAP’ı sadece ticari ola-rak değil Türkiye- Azerbaycan ile ve Avrupa ile güçlü sağlam ilişkiler tesis edecek bir proje olarak değer-lendiriyoruz. Bugün imzalanan anlaşmaların hayırlı olmasını diliyorum.

SAYILI DOĞALGAZ YATAKLARINDAN BİRİAzerbaycan’ın başkenti Bakü’den 70 kilometre uzaklıkta, Hazar De-

nizi sahasında bulunan Şahdeniz doğalgaz havzası, 1,4 trilyon met-reküplük rezerviyle dünyanın sayılı doğalgaz yataklarından birisi konu-munda bulunuyor. “Şahdeniz 1” adı verilen projeyle halihazırda üretilen

doğalgaz Azerbaycan’ın iç tüketiminde kul-lanılmasının yanı sıra Gürcistan ve Türkiye’ye ihraç ediliyor. Türkiye, yıllık yaklaşık 6.6 milyar metreküplük doğalgazı ithal ediyor.

“Şahdeniz 2” adı verilen yatırım pro-jelerinin tamamlanmasıyla da Av-rupa Birliği’ne doğalgaz sağlanacak.

Dev enerji şirketleri Şahdeniz’deŞahdeniz doğalgaz sahasındaki rezervler,

dünyanın önde gelen enerji firmalarının oluş-turduğu konsorsiyum tarafından işletiliyor.

Şahdeniz sahasındaki ortaklık yapısına göre, BP yüzde 28,8, SOCAR yüzde 16,7, Statoil yüzde 15,5, Total, Lukoil ve NİKO

yüzde 10’ar, Türkiye adına TPAO ise yüzde 9 hisseye sahip bulunuyor.Şahdeniz’den çıkartılacak doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak

Güney Gaz Koridoru ise Avrupa’nın enerjide Rusya’ya bağımlılığını azaltacak en önemli projelerden biri olarak görülüyor. Beş yıl içerisinde tamamlanması öngörülen projeye, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkmenistan ve Ku-zey Irak’ın da gaz tedarikçisi olarak dahil olması planlar dahilinde bulunuyor.

Merkez Seçim Komis-yonu, dün yapılan Avrupa Parlamentosu seçim sonuç-larının yüzde 100’ünün sa-yımının tamamlandığını açıkladı. Seçim sonuçla-rına göre GERB yüzde 30,4; BSP yüzde 18,94;

DPS yüzde 17,26; Sansürsüz Bulgaristan yüzde 10,66 ve Reform Grubu yüzde 6,45 oy aldı. Buna göre Avrupa Parlamentosu’na GERB par-tisi 6; BSP 4; DPS 4; Sansürsüz Bulgaristan 2 ve Reform Grubu ise 1 milletvekili gönderecek.

Georgi Pırvanov’un ABV oluşumu yüzde 4,03; Bulgaristan’ınKurtuluşu içinUlusal Cephe par-tisi yüzde 3,06 ve Ataka yüzde 2,97 oranında oy aldı. Bu partiler yüzde 4 barajını aşamamış oldu.

Seçim sonuçlarına göre partilerin Avrupa Par-lamentosuna gönderecekleri isimler ise şunlar:

Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev hü-kümetin geleceği konusunu basın men-suplarına değerlendirdi. Cumhurbaş-kanı Plevneliev, hükümetin kaderinin millet meclisi tarafından verildiğini, kendisinden siyasi aracılık yapmasının istenmemesini aktardı. Cumhurbaş-kanlığı bünyesinde siyasi aracılık ve si-yasi dizayn yapılamayacağını vurgula-yan Plevneliev, Cumhurbaşkanlığında herhangi bir format altında koalisyon-ların yapılmasına izin vermeyecğini kaydetti. Kendisi için ülkedeki kurum-ların çalışmasının öncelik olduğunu dile getiren Plevneliev, ayrıca istikrara da çok önem verdiğini vurguladı. İk-tidardakilere seslenen Plevneliev, pa-zar günü yapılan AP seçimlerinin iyi bir şekilde değerlendirilmesini istedi.

C u m h u r b a ş k a n ı : H ü k ü m e -tin kaderi meclisten geçiyor, benden siyasi aracılık beklemeyin

İlk Lazer Füze TSK’da

Page 2: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

2 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Sayın HÖH Başkanı Lütfü Mestan bizim ru-humuz şöyle mayalanmıştır.

“Hep bir ağızdan türkü söyleyiphep beraber sulardan çekmek ağı,demiri oya gibi işleyip hep beraberhep berabersürebilmek toprağıballı incirleri yiyebilmekhep beraberyarin yanağından gayrıher şeydeher yerdehep beraber diyebilmek içinmilyonlar verdibeş yüz binini….”

L. Mestan’ın Deliorman “Demir Baba” Tekkesi’nde yaptığı konuşmaya yanıt.

Demir Baba. Hacı Bektaşi Veli’nin (1209 -1270) aydınlarındandır.Bir büyük şahsiyet olan Demir Baba

Deliorman’a gelir ve bir TEKKE kurar. İslam’ın ve Türklüğün bize uygun temellerini neredeyse 800 sene önce atmıştır.O zamandan beri halkın gönlünde yatar.

TEKKE ziyaret edilir. Bu tarihi ibadet yeri Razgrat ili, İsperih (Kemaller) belediyesi Sveştari (Mumcular) köyünün batısında bulu-nur. Her yıl bahar aylarında ziyaretçi akımına uğrar, anma törenleri ve şenlikler düzenlenir, geçmiş, bugün ve yarın mütala edilir.

Bu TEKKE ‘de bir hacet taşı vardır. İçi de-liktir, insanlar oradan geçer ve dilek dilerler.

Bu dileklerin arasında en belirginleri adaletin hâkim olması, halkın öz haklarına dokunul-maması, yaşam tarzının korunması, dini hak-lara saygı duyulması ve geleneksel özgün kül-türü yaşatma yollarının tıkanmamasıdır.

Demir Baba Bulgaristan’da Müslüman aha-linin çok hürmet ettiği ve âlim bildiği bilge bir zattır. İbadet yerinde kurbanlar kesilir, di-lekte bulunulur, umut tazelenir ve adaklar ye-rine getirilir. Buraya Alevi, Sünni akın eder gelir. Demir Baba Tekkesi Razgrat İslam Cemaati’ne bağlıdır.

Bu tekkeyi ziyaret eden birçok gayrı Müs-lim de vardır, onlar da dilek diler ve hastalık-larına şifa ararlar.

Bulgaristan’da 1990′da kurulan ve Türk ve Müslüman ahalinin bir asırdan fazla devam eden adalet, hak ve özgürlük mücadelesinin parlak bir ifadesi olan Hak ve Özgürlükler Partisi artık 24 yıldan beri olmak üzere yıllık Demir Baba anma törenlerine katılır.

Konuışmalar yapılır, sosyal ve ekonomik so-runlar anlatılır, politikadan söz edilir.

Bu açıdan “Mumcular” köyü Demir Baba Mayıs şenlikleri bölge halkı için çok önem-liir.

Bu yılkı geleneksel toprakta HÖH Genel Başkanı L. Mestan konuştu. Ortaya koyduğu sorunlara tuttuğu ışık ahaliyi adeta kör etti. O yarınlara dayanmayan bir gelecekten söz ederken, işi 25 Mayısta yapılacak AB parla-mentosu seçimlşerinde boğdu.

Yarınlarımız tarihimizin devamıdır!Dünümüze dayanmayan bir politika bizi bu-

gün mutlu edemez ve şeffaf yarınlara götüre-mez!

Başkan L. Mestan’ın bizim yani Bulgaristan alevi ve sünni Müslüman Türk ahalisinin ya-şam felsefesi bilmediği ortaya çıktı.

Onun, tüm diğer etnik ve uluslara, inanan ve inanmayanlarla, Hıristiyan ve Katoliklerle ve kendi aramızadan olup kutsal dinimize ve özgün kültürümüze ve ana dilimize yüz çe-virmiş olanlarla kardeşçe beraber olmayı he-defleyen hoşgörülü yaklaşımımızı da anla-yamamış, kavrayamamış, özümseyememiş olduğu gün ışığına çıktı. Devam edecek

Ruhumuzu Değiş-tirmek İsteyenler

Bulgaristan Euro’ya geçmekte geç kaldıBlagoevgrad’daki Yu-

gozapaden Universitet’te eğitim görevlisi ve eko-nomi uzmanı olan Prof. Çavdar Niko-lov, Bulgaristan’ın önü-müzdeki üç veya dört yıl içinde Euro’ya geçiş yapması gerektiğini sa-vundu. Ülkenin bu uy-gulama konusunda geç kaldığına değinen Nikolov, döviz kurulu sis-temi potansiyelinin tükendiğini ve acil olarak Euro’ya geçiş yapılması gerektiğini savundu. Bulgaristan’ın ekonomik büyüme sağlaya-bilmesi konusunda mutlaka birtakım kredi-ler alması gerektiğini ifade eden Nikolov, bu sayede ekonomiye sıcak para gireceğini be-lirtti. 2008 yılından itibaren ülkenin stratejik bir hata üzerinde durduğuna değinen Prof. Ni-kolov, ülkenin sıcak para almayarak borçlan-madığını, şu anda borçlanmanın GSYH’ya

oranla yüzde 18,9 seviye-sinde olduğunu, fakat bu-nun yüzde 40’a çıkarılabi-leceğini kaydetti.

IMF ile sözleşme imza-layarak birkaç milyar alı-nabileceğini ve bunun bir günah olarak görülmemesi gerektiğini ifade eden Ni-kolov, bu sayede ekono-minin ve gelirlerin daha

yüksek seviyede olabileceğini vurguladı. Ni-kolov, ülkenin Euro’ya geçisi sırasında büyük çaplı enflasyon artışı yaşanmayacağını belir-terek, ilk önce Euro’ya geçişibekleme süre-cine girileceğini, bunu başaracağımız konu-sunda Avrupalıları ikna etmemiz gerektiğini kaydetti. Prof. Nikolov, daha sonra iyi bir ya-pılanma sağlanarak büyük çaplı enflasyon ya-şanmadan denetimli bir şekildeEuro’ya geçiş sağlanabileceğini ve böylece ekonomiye daha fazla kaynak kazandırılacağını açıkladı.

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altınbaşak, Baş-bakan Erdoğan’ın “Komşumuz İran ambargoya rağmen yaptı” açıklamasının ardından konuştu

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altınbaşak, HABERTÜRK’ün manşetten duyurduğu, Başbakan Erdoğan’ın “Komşumuz İran ambargoya rağmen yaptı. Biz de yapabiliriz” dediği 2500 kilometrelik füze hede-fine 2 yıl içinde ulaşmak istediklerini açıkladı. Prof. Dr. Altınbaşak, Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında 8 ka-rar alındığını, Başbakan Erdoğan’ın isteği doğrultusunda karadan ve havadan atılabilen füzenin menzilini 2500 ki-lometreye çıkarma hedefinin 9′uncu karar olarak ortaya konulduğunu söyledi.

“ÖNEMLİ OLAN HEDEF”Altınbaşak’ın verdiği bilgiye göre, TÜBİTAK Sa-

vunma Sanayi Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü bünye-sinde yürütülen füze çalışmaları kapsamında ilk yerli se-

yir füzesinin 300 km test çalışmaları başarıyla sürüyor. 10 metre sapma ile hedefi vurması istenen füze testlerde 5 metre sapma ile hedefi imha etti. Füzenin bu yıl içinde 500 km testleri yapılacak. Daha sonra bu menzili önce 1500 km?ye, 2 yıl içerisinde yani 2014 yıllarında da se-yir füzesinin ilk yer prototip menzili 2500 km?ye çıkarı-larak, test çalışmaları başlayacak.

TÜBİTAK Başkanı, “Önemli olan o hedefi koyabil-mek. 2500 km menzilli füze de artık bizim için gerçekçi bir hedef” dedi.

T Ü B İ T A K 2 0 1 4 H e d e f i

Muazzez YURDAKUL25 Mayıs 2014′te Bulgaristan’da yapılan Avrupa Parla-

mento seçimleri çok büyük bir gerçeği ortaya çıkardı.Seçmenlerden ancak % 35′inin oy kullanması, tepe takla

sonuçlar doğurmaya devam ediyor. Bu sonuçlardan biri seç-menin sandık başına gitmemesi izlenen politikaların Bul-gar nüfusun üçte ikisi tarafından ret edildiğinı ortaya koydu. Bulgaristan’da yaşayan her 3 kişiden ikisi eskisi gibi yaşamak istemediği gibi, sözde demokrasi koşullarında devam eden to-taliter politikayı kesin olarak kabul etmediğini gösterdi.

“O yersem de vermesem de hiçbirşey değişmiyecek!” inancıyla hareket edenler bu seçimin gerçek sesini bütün Av-rupaya duyuranlardır. Pazar gün yapılan seçimde GERRB partisinin 7 milletvekili çıkarıp, yeniden birinci parti olması ve Sosyalist partiyi sandık başında 7. defa yenmesi, Bulga-ristan halkının eski partizanları, yaşlı komunistleri, faşizme ve kapitalizme karşı mücadeleye katıldıkları için yıllar yılı ikinci emekli maaşı alanları, sosyalist emek kahramanlarını ve kom-somol aktivistlerini çöpe itmeye devam ettiğini ve onların ye-rine daha genç, daha çağdaş ve öğrenimli kişileri politik sah-neye davet ettiğini gösteriyor.

Bu seçim BSP partisine ciddi bir sille vurdu. Yine sahte sosyalist nitelikli olan ABV harekleti ise sıfırlandı.

Bu seçimlerden çıkan en büyük sonuç, Bulgaristan’da daha bu yılın güzünde bir Parlamento seçimine gidileceği işaretidir. Bu açıdan, seçim günü Boyko Borisov’un bir de-meç vererek Sansürsüz Bulgaristan Partisi Başkanı Niko-lay Barekov’u kutlaması, parlamento seçimlerinden sonra seni hükümete davet ediyorum anlamındadır. Seçmen’in, bu seçimi kazanan GERB partisini de eski komünist Par-tisi (BKP) nin bir kanadının devamı olarak gördüğünnden dolayı, yeni bir alternatif belirdiğinde “yüz çevirebilir” kor-kusu Borisov’un da içini kemiren endişedir. Bu rahatsızlık, ona Güzün yapılacak meclis seçimlerinde çoğunluğu kaza-namadığı takdirde şimdiden koalisyon ortağı aramaya zorlu-yor. Bilindiği üzere B. Borisov ile N. Barekov arasında kişi-sel temas yoktur.

Bu AB seçimi’nde, Bulgar seçmenin sandığı gönlünden itmesi, en önemli demokrasi enstrumanı (aracı) olan seçime inanmaması ve okula ya da muhtarlığa uğrayıp oy kullana-cağı yerde gidip patates çapalamayı tercih etmesi, çok anlam-lıdır. Bulgar seçmenin sandığa küskünlüğü Hak ve Özgürl-şük Partisi HÖH DPS partisinin işine yaradı. Orantılı seçim sisteminde, Höh gibi garantili seçmen kitlesi olan partilerin işine yarar. Bu seçimde HÖH partisi, Mayıs 2013′te yapılan parlamento seçimlerine kıyasla 70 bin oy kaybetmiştir. Alına-mayan oylar HÖH partisinin Türklük ve Müslümanlık dava-sına ihanet eden gerçek yüzünü gören Türk ve Pomak seç-mendendir. Bu seçmen bilinçlendikçe HÖH / DPS partisi Hırıstiyan asıllı Çingene seçmen kitlesine kayıyor. Tespitlere göre, A. (Dönek) in sıkı dostu olan ve Bulgar kömür maden-lerini işleten Kovaşki’nin madenci ailelerine 100 leva dağa-tarak oylarını DPS için satın alması, HÖH milletvekili sayı-sını 4′e çıkardı.

Bu seçimde, halkın kendisini hakikatten sevmediğini, Türklerin partisi olan HÖH partisine eski polis mensupları-nın oylarıyla seçildiğini artık hakkikatebn hissetmeye başla-yan Daniel Peevski’nin seçim gecesi AB mebusluğundan vaz geçtiğini açıklaması, ilginçtir. Bir defa bu milletvekilinin Rusya ve Bulgar oligarşisinin ajanı olduğu ortaya çıktı. İki, AB politik çevrelerinde Peevski aleyhinde çalışmalar baş-ladı ve onun Brüksel’den Moskova ajanı olarak geri çevril-mesi ihtimalı ağırlık kazandı. İşte böyle bir durumda özellikle de Bulgaristan Türk ve Pomakları arasında “ajanlara oy yok” kampanyasınuın ateşlenmesi, D. Peevskiyi Brüksel mebuslu-ğundan vazgeçmeye zorladı. Bu gerçekçilik açısındasn poli-tik olarak bilinçlenen Bulgaristan Türkleri ile Müslümanlığı-nın yeni büyük zaferidir.

Peevski’nin istifasını sunmasını şu benzetmeyle anla-tabiliriz.

Gebe bir köpek yavrulamak için başka bir köpekten yu-vasını ister. Yalvarır yakarır ve alır, encekler, yuvaya yerleşir, hırım kırım eder çıkmaz ve enceklerini işgal ettiği yuvada bü-yütür. Yuvası gaspedildiğinde dışarıda kalan köpek, bir gün artık çık git, ben yuvama dönmek istiyorum diye fazla israr ettiğinde ana köpekten aldığı cevan şudur: Gel de keseyim hesabını, benimle ve 12 arslan yavrumla başa çıkabilirse yu-vanı geri al, der.

Bu iş bizim 100 sene mücadele ederek kurduğumuz Hak ve Özgürlük Partimize gizli polis “DC” ajanlarının A. (Dönek), Önal Lütfü, Lütfü Mestan vb. girip yerleşmelerine, parti içinde ajan ağı kurarak üreyerek iyice yerleşmelerine ve partimizi kendi mal ve mülkü saymalarına benzedi. Ama ilk kez olmak üzere, 2013 yazında ve güz aylarında Bulgar Sivil Kuruluşlarının “Anti-Peevski” ve “Doğan Mafya” protesto eylemlerinden sonra, 2014′ün Ocağından Mayıs 25′e kadar devam eden “Peevski Moskova Ajanı” ve “Peevski Dönek Köpeğin Enceği” hareketlerinin Brüksel’de destek bulması-nın kesin sonucudur. Yüzsüzler bu defa istenmedikleri yere yani Brüksel’e gitmekten korktular ve Peevski yerini başka-sını gönderiyorlar.

100′lerde ajandan sonra Peevski ajanı da HÖH yuvasın-dan bir yere kadar da olsa çıkmaya zorlanabildi. Mücadele-miz devam ederse tüm inler öz yuvamızı terk etmek zorunda kalacaktır. HÖH partisi bugün içinde ecekleyen giz polisin ini durumundadır.

Lütfü Mestan’ın soydaş ve Türkiye düşmanlığına ge-lince durum şudur.

Yakın akrabalarının büyük bir kısmı T.C.’de olsa da, on-ların insan haklarını, demokratik toplumda en doğal hakkımız olan oy kullanma hakmızı, BSP ile danışlı oynayıp, özel bir yasa ile engelediği için tarihte lanetlenecek olan bu balon lider,

NerimanERALP

Peevski Korktu

Almanya‘da sosyal paylaşım siteleri yoluyla Bul-gar ve Romenlerin çocuk kaçırdığı bilgisinin yayıl-ması halk arasında tedirginliğe yol açıyor. Özellikle Facebook ve WhatsApp gibi haberleşme uygula-maları üzerinden, plakasız bordo ve beyaz mini-büsle çocukların okullardan, parklardan hatta çocuk arabalarından kaçırıldığı yolunda uyarı mesajları yayılıyor.

Mesajlarda bazı şehir isimleri de veriliyor. Mesaj-ların hızla yayılmasının ardından Nagold polisi bu tür asılsız haberlerin, halk arasında tedirginliğe yol açtığını bildirdi. Polis açıklamasında, “Nagold böl-gesinde bu tür hurdacı minibüsler dolaşıyor. Bunlar bisiklet topluyor. Bu tür şoke edici hikayeler fante-ziden başka bir şey değildir. Organ mafyası veya

çocuk kaçırma ile ilgili herhangi bir bulgu yoktur.” ifadelerine yer verdi.

Nagold polisi, sosyal paylaşım sitelerinde dola-şan minibüsün fotoğrafını yayınladı. Çocuk ka-çırma ve organ mafyası haberleri ile ilgili geçti-ğimiz hafta Düsseldorf, Karlsruhe ve Mannheim emniyet müdürlükleri de haberlerin asılsız oldu-ğunu duyurmuştu

Almanya’da sosyal paylaşım siteleri yoluyla Bulgar ve Romenlerin çocuk kaçırdığı bilgisinin yayılması halk arasında tedirginliğe yol açıyor.

Devlet Arşivler Ajansı tarafından internet orta-mına da aktarılan tarihi fotoğrafların arasında Mus-tafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında çekilmiş fo-toğrafı da var. Arşivler Ajansı’nın 1830 yılından günümüze kadar oluşturduğu arşivde 1891-1900 yılları arasında çekilen ve Türk-Bulgar sınırında nöbet tutan askeri personeli gösteren siyah be-yaz kareler de yer alıyor.Arşivler Ajansı’nın ko-leksiyonunda, Bulgar Çarı Birinci Ferdinand ve eşi Elenora’nın İstanbul ziyaretinden kareler, Bü-lent Ecevit’in 1972 yılında gerçekleştirdiği Bulga-ristan ziyareti sırasında Rusçuk’ta çekilen fotoğ-rafının yanı sıra Bulgar-Türk ilişkileri tarihinden anların ölümsüzleştirildiği yüzlerce fotoğrafı gör-mek mümkün.

Olaylar, insanlar ve mekanlar olarak üç konuya ayrılan 40 bin fotoğraftan kaçı Bulgar-Türk ilişkile-rini yansıttığı konusunda ise net bir rakam yok.

40 bin tarihi fotoğrafı dijital ortama aktarıldı

Vırbitsa (Söğütlü) çayı üzerine kuru-lacak köprü, Sadovitsa (Ömürköylü) köyü yakınındaki asma köprüden 1 km ve Gradinka’ya yakın olan köprü-den 100 metre mesafede olacak. Uzun yıllardır Sadovitsa köyünün ilçe mer-kezi ile tek bağlantısı olan asma köprü ilk önce sadece yaya geçişine uy-gun yapılmıştı. Virbitsa-cayi-mestanli-kircaaliMomçilgrad Belediyesi, köp-rüyü ufak araç ve acil durumlarda ambulansların da geçebileceği şekilde onarımını gerçekleştirdi.

Belediye, Momçilgrad ile Krumovg-rad (Koşukavak) kasabalarının 9 Nolu Pan Avrupa Ulaşım Koridorunun bir parçası olan Kırcaali-Podkova (Nalbantlar) yolu ile kestirme bağlantı yolu kurulmasına ilişkin bir proje kazandı. Proje kapsamında Vırbitsa çayının Gradinka köyü yakı-

nında bulunan kesiminde bir köprü kurulması ön-görülüyor. Yeni köprü 168 m uzunluğunda ve 11,50 m genişliğinde inşa edilecek. Köprü üzerindeki tra-fiğe açılacak yol 7 metre genişliğinde olacak, bir ta-rafında yayalar için de kaldırım yapılacak.

Söğütlü çayı üzerinde yeni bir köprü kurulacak

Page 3: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 3

“Rumeli’ye Elveda – 100. yı-lında Balkan Bozgunu” kitabı-nın yazarı, gazeteci-yazar Taha Akyol’un belgeseli yayınlan-dığında büyük yankı uyandır-mıştı. Belgeselini bu isimle ki-taplaştıran Taha Akyol, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu ge-tiren Balkan Savaşları’nı ve o topraklarda yaşananları konu aldığı kitabını anlattı.

Taha Akyol, “Bizim tarih-teki en büyük talihsizliğimiz Balkanlar’ı kaybetmiş olma-mızdır. Balkanlar’ı tamamen elde tutamazdık ama bir Selanik bir Kırcaali elde kalabilirdi. Bunu sadece ben söylemiyorum. Bunu Amerikalı tarihçi Richard Hall da Balkan savaşları üzerine yazdığı kitapta söylüyor” ifadelerini kullandı.

BÖLGEDE HALA BİRLİK SAĞLANAMIYOROsmanlı 500 yıl hüküm sürdüğü Rumeli toprak-

larına 100 yıl önce gerçekleşen Balkan savaşları son-rasında veda etti. Balkanlar’da uzun yıllar bir arada yaşayan Rum, Bulgar, Sırp, Arnavut halkları, Bal-kan savaşlarıyla birlikte dağıldı ve o tarihten sonra bölgede tam bir birlik hiç bir zaman sağlanamadı.

Balkan tarihçilerinin Osmanlı’ya bakışının değişti-ğini söyleyen Taha Akyol, “Osmanlı bizi ezmeseydi, sömürmeseydi biz İngiltere’nin önüne geçerdik diye tarih yazıyorlardı. Şimdi Osmanlı’nın Balkanlar’da daha adil olduğunu, şehir hayatının Osmanlı’da ge-

liştiğini söylüyorlar” diye konuştu.OSMANLI İZLERİ TA-

M A M E N S İ L İ N M E D İGazeteci-yazar Taha Akyol, Os-

manlı İmparatorluğu’nun 5 asır idare ettiği Rumeli’de kısa sürede çöküşünün askeri, toplumsal ve si-yasal sebeplerini “Rumeli’ye El-veda” adlı eseriyle inceliyor.

Bütün zorluklara rağmen Balkanlar’da bugün de mimari, kültür ve sanatta Osmanlı izleri-nin önemli yer tuttuğunu söy-leyen Akyol söyle konuştu; “Balkanlar’ı gezen bir insan bir de

Anadolu’yu gezsin. Bu kadar tahribata rağmen Osmanlı eserlerinin daha fazla olduğunu görür.

Bulgaristan “Osmanlı Eserleri” adında büyük bir albüm yayınladı. Albüm Bulgarca, Türkçe ve İngi-lizce olmak üzere 3 dilde hazırlanmış. Atina’da Os-manlı Araştırmaları Enstitüsü kuruldu, başında da bir Osmanlı tarihçisi var. Dolayısıyla çağımız değişiyor.”

TARİHİ ESERLERE SAHİP ÇIKILMADIOsmanlı’nın Balkanlar’a miras bıraktığı eser-

lere sahip çıkılmasının önemli olduğunu kayde-den Akyol, “Şimdi yavaş yavaş restore etmeye başlıyorlar. Ben şuna inanıyorum; artık hem Osmanlı’nın hakiki mirasçısı olan Türkler hem Os-manlı tarafından yönetilmiş olan Balkanlar ve bir zaman sonra da Araplar, Avrupalıların Roma’ya baktığı gibi bakacaklar” ifadelerini kullandı.

Osmanlı’yı Roma’yı anar gibi anacaklar

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Türk Folklor Festivali düzenlendi. Yaklaşık bir yıl boyunca ülkenin dört bir yanında ger-çekleştirilen yarışmalarda finale kalan-lar Milli Kültür Sarayında sahneye çıktı.

Bulgaristan’da hoşgörünün, çok çeşitli kültürün, aynı zamanda farklı etnik grup-ların oluşturduğu bir buket, yani bir de-met çiçek konulu ulusal yarışmanın finali Sofya Milli Kültür Sarayı’nda gerçekleşti.

Folklor Festivali’ne Bulgaristan’ın dört bir yanından 5-35 yaş arası sekiz bine ya-kın yarışmacı katıldı. 8 ayrı dalda düzenle-nen yarışmalarda 360 kişi finale kaldı. Fes-tivalin finali renkli görüntülere sahne oldu.

2 BİN DAVETLİ KATILDIHak ve Özgürlükler Hareketi tarafın-

dan düzenlenen etkinliğin açılışını Baş-kan Lütfi Mestan yaptı. Bulgaristan Kül-tür Bakanı’nın yanı sıra final yarışmasını 2 bine yakın davetli izledi. Programda

Bulgarca ve Türkçe şarkılar yankılandı.Etnik grupların özgün halk oyunlarını

sergilediği programda Türkçe şiirler duy-gulu anlar yaşattı. Gadulka adı verilen ke-mençeyle Bulgar folklorunu tanıtan Torlak Grubu da izleyicilerden büyük alkış aldı.

FOLKLOR RÜZGARI ESTİBisertsi Köyü’nde yaşayan Türk kız-

larının Deliorman dansları adeta bir kar-naval havası yaşattı. Dulovo ilçesi, Doğ-rular köyü gençlerinin “Tuana” adlı halk oyunu ise yarışmaya damgasını vurdu.

Ezerçe köyünden Yasemin Taukçu bindallı kostümü ve seslendirdiği tür-küyle ilgi odağı olurken, yarışmanın en küçük katılımcısı 5 yaşındakı Ebru ise davetlilerin ve jürinin favorisiydi.

Sazlar ve tambura eşliğinde söy-ledikleri türkülerle birincilik ödülü Silistre Çiller köyüne gitti.

SEVDA DÜKKANCI

T ü r k o y u n l a r ı S o f y a ’ d a y a r ı ş t ı

Pazar gün yeni bir viraja gir-dik. Sandık başına giden seç-men oyların daha fazlasını muha-lefetten 2 parti olan Bulgaristan Cumhuriyeti için Vatandaş Birliği (GERB) ve Reformcu Blok (RB) partilerine verdi. GERB lideri olan eski başbakanlardan Boyko Borisov mecliste güven oyu is-tedi. Çarşamba gün görüşülecek.

25 Mayıs 2014 seçim-leri Avrupa’nın bu arada Bulgaristan’ın sağ politikayı ter-cih ettiğini gösteriyor. Eski kıtada işsizliğin ve sefil kesimin artması seçmenlerin yön değiştirmesine neden oldu. Yalnız vaatte bulu-nan ama icrası olmayan politika-lar sahneden inecek.

Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH / DPS) de iktidar ortağı olmasına ve 3 ten 4 milletvekili çıkarmasına rağmen bu virajın içindedir. Dönemeci alamayan kanafkaya, hendeğe kayar, sıkı-şıklık dönemi başladı.

Bu seçimlerde HÖH / DPS par-tisinin başarısı Bulgar seçmenden üçte ikisinin izlenen politikaya güvenmediğinden dolayı, sandık başına gitmemesinden kaynak-landı. Son dönemde HÖH parti-sinin izlediği Bulgaristan Sosya-list Partisi’ne yaranma politikası çelişkili, tehlikeli ve geleceği ol-mayan bir politikadır. Perspek-tifsizliğin temelinde Bulgaristan Sosyalist Partisinin (10 Kasım 1989′da iktidardan düşen ve dağı-lan Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) nin mirasçısı ve devam-cısı olması bulunuyor. BKP’nın 1970′li ve 80′li yıllarda izlediği totaliter politika yani baskı ve te-röre dayanan siyaseti, hele Türk-lere ve Pomaklara karşı uygu-lanan emsalsiz zulüm herkesin hafızasında ve yakın tarihimizde kolay kolay silinmez izler ve ya-ralar bıraktı. Bu yaralar sarılmadı. 500 bin Bulgaristan Türkü vata-nından kovulmuş ve geri dönme-leri için güvence ve huzurlu or-tam hala yaratılamamıştır.

Demokrasi, demokrasiden söz etmekle olmaz. Todor Jivkov da sosyalist demokrasiden söz edi-yordu, ama hak ve özgürlükleri ayak altına almıştı.

İnsanlar kan kusuyor, terör kol geziyordu. Sosyalist demok-rasi bumudur. Avrupanın uyanış ve Rönesans devrinin en yüksek ideallerinin taşıyıcısı olan sosya-list uygarlık bu mudur. Tek par-tili sistemde demokrasiden, hak-tan, hukuktan, özgürlüklerden söz edilemez.

1990′da bizde çok partili sis-teme geçildi. Bulgaristan poli-tik sisteminin içinden, bu ka-dar zordan, zulümden, baskıdan sonra Türklerin, Pomakların ve Çingene kökenli Müslüman kar-deşlerimizin de bir politik yapı-lanmada birleşmeleri herkesçe doğal karşılandı. Yeni politik parti Bulgaristan’ın bütünlüğün-den, parçalanmışlığından, halkın beraberlik ve kardeşliğinden yana olduğunu ilan etse de, 24. yılında partinin yönetiminde demokra-tik ilkelerden çok uzak bir dünya görüşüne sahip ajanlıkla geçinen, hainliği meslek olarak benimse-miş kadroların yer aldığı “lider” durumuna geldiği ortaya çıktı. Ne ki, bu iş böyle devam edemez.

Rafet ULUTÜRKBekleyen hal-

kın sabrı taşar. Görüldüğü üzere yeni bir viraja giriyoruz.

Bu yeni or-tamda bir ye-niden birlik olmak zorundayız, Bulgaristan Türklerinin politik yuvası olan HÖH / DPS partisine insanımızı ve kamuoyunu aldata-rak giren ajan kesiminin yuvadan çıkması, yuvayı gerçek sahiple-rine devretmesi ve pasif duruma geçme zamanı gelmiştir.

Bir kadro 24 yıldan beri bir işi yapamamışsa, o beceriksiz oldu-ğunu kanıtlamış olup, dizginlşeri yeni kuşağa devretmek zorunda-dır. Genç kuşağımız yeni politik ortama daha azimli, kararlı, esnek ve bilinçli katılıp önümüze çıkan yeni virajı aolmalı ve davamızı düze çıkarmalıdır.

Politika kısa süreli hedef ve hesap işi olmadığı gibi, çıkar işi de değildir. Politika, demokrasi ortamından asillik temeline da-yanmalıdır ve bu işi çocuklukları travmalı geçmiş, ajanlığı ve hain-liği ekmek kapısı yapmış kişilerin işi olamaz. Politika, XXI yüzyılı doğuştan cesur, öğrenimli, meci-yetli, bilgili liderlerle yaşamak is-tiyor. Bu sözler genelde öncelikle barışçı birleşme çabalarına başla-yan Avrupa için geçerlidir.

Bilindiği üzere, XVIII. yüz-yılı burjuva devrim hazırlıkları ve devrim ateşi içinde geçen, XIX. yüzyılda Napaleon Bonapart sa-vaşlarının yaralarıyla inleyen, XX. yüzyılda da İki Dünya Savaşı ateşi yanan eski kıta Avrupa’da XXI. yüzyıl sanki BARIŞÇI ATI-LIMLARLA YENİ BİR UY-GARLIĞA AÇILMA ASRI OLARAK BAŞLADI. 2007′den beri biz Bulgaristan vatandaşları bu büyük atılımın saflarına alın-dık. Pazar gün yapılan seçimlerde de hiç olmazsa Bulgar nüfusunun üçte birinin bu politik hevese ka-tıldığını gösterdi. Aynı zamanda Bütün Avrupa, XVIII. yüzyıl Fransız Burjuva Devriminin sön-memiş coşkusuyla yeni milliyetçi bir dip dalgasının yükseldiğini, hareketlenmenin Avusturya ve Hollanda’yı da etkilediğini ve ne-tice olarak 2014 Brüksel AB Ge-nel Kurul Birleşiminde daha ka-labalık ve etkili bir sağ kanadın yerleşebildiğini ortaya koydu.

Bu gelişmeyi tabii ki, Rusya’nın son dönemde hırçınlaşan gözü kör yayılma politikası da körük-ledi.

Bulgaristan’da sağcı partile-rin AB parlamentosuna temsilci gönderememesi iyi oldu.Kamu-oyu ve seçmen Rusya kucağının sıcak ve bereketli olmaktan fazla, sıkıcı ve boğucu olduğunu göre-bilmesi ülkemizde yeni denge-ler sağlayabilir. Yeni durumda bir oyla hükümet ortaklığını dayak-layan destekleyen V. Siderov ve partisi Ataka’nın da önemini kay-bettiği görüldü.

Bu durumda çarşamba gün ya-pılacak gen soru oylaması derin anlamlıdır. BSP-HÖH -Ataka ya-mamalı ortaklığının karşısında daha büyük bir kararlılıkla güçlü bir muhalefet dirildi. Bulgaristan yeni bir viraja girdi. Kazasız be-lasız çıkması temenimizdir.

MEF Eğitim Kurumları tarafından ge-leneksel olarak düzenlenen ve fen bi-limleri alanındaki yetenekli öğrencileri bilimsel araştırmalara yönlendirmeyi amaçlayan ‘23. Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması’ için geri sayım başladı.

Bu yıl 14 Mayıs – 17 Mayıs 2014 ta-rihleri arasında MEF Okulları’nınİstanbul Ulus Kampüsü’nde gerçekleştirilecek olan uluslararası organizasyonda Bursa’yı üç farklı okuldan dört lise öğrencisi tem-sil edecek. Yapılan ön eleme sonucunda Gemlik Hisar Anadolu Lisesi, Nilüfer IMKB Fen Lisesi ve Özel Emine Örnek Anadolu Lisesi’nde okuyan genç mucit-ler fizik, kimya ve biyoloji alanlarında ha-zırladıkları projelerle yarışmaya katılmaya hak kazandı.

Antibakteri-yel tekstil ürün-lerinden alzhe-imer, prostat ve meme kan-seri gibi önemli hastalıkların te-davisine, enerji santrali oluş-turulmasından akıllı etiket üre-timine, hologra-fik 3D barkod

üretiminden balistik koruma yele-ğine kadar özellikle sağlık, sürdürüle-bilirlik, ekoloji, teknoloji, savunma sa-nayii ve alternatif enerji gibi konularda birbirinden ilginç projeler katılacak.

Başta Türkiye olmak üzere Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek,Bulgaristan, Dubai, Hırvatistan, İsviçre, İsveç, Ka-nada, Kırgızistan, K.K.T.C., Kosova, Letonya, Macaristan, Makedonya, Po-lonya, Romanya,Sırbistan, Slovenya, Türkmenistan ve Ukrayna’nın da katı-lacağı bilim zirvesinde bu yıl 162 lise öğrencisi, fizik, kimya ve biyoloji alan-larında toplam 89 proje ile yarışacak.

Bursalı Genç Mucitler Uluslararası Araş-tırma Projeleri Yarışması’na Hazırlanıyor

V i r a j a G i r d i k

Page 4: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

4 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Hazreti Muhammed’in doğum günü kutlama-ları vesilesiyle Sofya “Ts.Ts.Kl. Ohridski Üniversitesi” büyük salonunda yapılan konferansta hazır bulundum. “Aula” tıklım tıklım doluydu. Büyük ilgi gören forum Üniversite’nin Felsefe ve Din Tarihi Bölümü ile Baş Müf-tülüğe bağlı İslam Araştırma Merkezi tarafından düzenlendi.

Bulgaristan Türkleri Baş Müftüsü Mustafa Hacı ve müftülük yönetimi hazır bulundu. 4 konuşma sunuldu.

“Kuranı Kerimi” Arap dilinden Bulgar diline ter-cüme eden Prof. Teofanov Modern Dünyada Ulusla-rarası Hukuk ve İslam Hukuku üzerinde durdu.

Doç. D-r. İbrahim Yalımov çadaş dünya ve Bulgaristan Müslümanları açısından Hazreti Muhammedi’in Veda Hütbesi’nin felsefi özüne değindi.

Sofya İslam Enstitüsü öğrencileriyle birlikte, öğre-tim üyeleri, “B”aşmüftülük Tarihi” yazarı İsmail Camba-zov, Bulgaristan Türkleri Kültür Merkezi Başkanı Savri Alagöz, eski ve yeni rektörler, felsefe ve teoloji fakül-telerinden okutman ve öğrencilerin, ayrıca Sofya’daki Üniversite ve yüksek okullarından Türkiyeli üniver-sitelilerin büyük bir grup halinde katılımıyla renklenen konferans herkes için yararlı bir tartışmayla son buldu.

Katılımcılar arasında dikkatimi çekenlerden biri Prof. Mi-hayil İvanov’tu. Asansörü olmayan üniversite binasının 3. katında bulunan salona 2 elinde iki patrikle zar zor çıkabildi. O, halen Sofya Yeni Bulgar Üniversitesi’nde (NBU) etnik azınlık konularında ders veriyor. İlk yükseköğreniminin ne olduğu bilinmeyen, fakat totaliter rejimin sözü geçen akıl ho-calarından birinin oğlu olan Prof. İvanov’un habilitasyon ko-nusunu gizli tutuldu. A. (Dönek)in işlediği konu artık bilini-yor. Bulgaristan Türklerini iç göçlerle eritmeyi önermiştir.

1985′te Türklerin isimlerinin bulgarlaştırılırken nük-leer fizik konusunda akademik öğrenim yapmak için Sov-yetler Birliği’ne gönderilen ve orada atom rektörlü bir nükleer araştırma merkezi olan “Dubna” da 6 yıl ihtisas-laştığını iddia eden İvanov arka sıralarda kenara oturdu.

Görev hayatını hep Türkler, Müslümanlar ve İslam dini ile meşgul olarak geçiren Prof. İvanov, Bulgaristan Müs-lüman azınlığı arasına çok ilginç bir şekilde girdi. 1989′un dondurucu Aralık ayının son günlerinde Pomaklar isimle-rini ve din haklarını geri almak için Sofya Millet Meclisini kuşattıklarında, başkent varoşlarından “Gorna Banya” tank kıtasından bir askeri araçla getirilen sıcak çayı plsastik bar-dakla ikram ederken aramıza girdi. Daha sonra kendisiyle yapılan görüşmelerde bu gerçeği ret etse de, olay budur.

Prof. İvanov’un iş hayatında Müslüman-lar arasına sıcak çayla sızdı ve bir daha asla ayrılmadı.

Totalitarizm sonra B.C.’nin ilk demokratik Cumhurbaş-kanı seçilen Jelü Jelev, ömründen 11 yılı eşinin köyünde sür-gün olarak geçirirken çok aktifti. 1989 baharında ülkede onun öncülüğünde kurulan ilk demokratik Bulgar örgütlerine karşı rejimin çok sert tavır aldığında onun Sliven şehrinde gerçek-leştirdiği bir görüşmeden sonra tutuklanma tehlikesi belirdi. O zaman o yerlilerden fotocu Vılçev’in eline sığındı. Çin-gene kökenli olan Vılçev “Yukarı Mahale“de kalıyordu ve geleceğin Bulgar devlet başkanını birkaç gün gizledi ve mi-safir etti. Bu sıkıntılı günlerinde o, fotocunun ortanca oğulu olan ve yazdığı şiir ve romanlarla birkaç kez ödül alan genç yazar Georgi Paruşev’le tanıştı. İstidatlı kalem, aslında bir bi-lim adamı olan Jelev’i etkiledi. 1992′de Bulgar Türk, Rom ve Pomaklarının da oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilmesiyle yönettiği makamda bir “Azınlıklar Komisyonu” kurulma-sına karar verdi. Yazar G. Paruşev’i bu göreve atamak üzere Sofya’ya davet etti. Ne yazık ki, Paruşev’in bu yüksek ma-kamda çalışması nasip olmadı. Çünkü görevi, bir fizikçi olan Cumhurbaşkanı yardımcısının ısrarı üzerine SSCB’de uzmanlaşmış bir nükleer fizikçi olan M. İvanov aldı.

Artık adının önüne Prof. unvanı da takan ama ne profö-sörü olduğu bilinmeyen bu zat, saflarımıza bir meydan çay-cısı olarak katılmış olmasına rağmen, son 25 yılda ve Bulga-ristan etnik azınlıklarından sorumlu en yüksek makamlarda görev aldı. Bu arada 8 yıl Cumhurbaşkanı J. Jelev’in da-nışmanlığını yaparken, Türklere, Pomaklara ve Çingene köklü Müslümanlara hiç bir konuda hiç bir taviz verdir-medi. Daha sonra B.C. Bakanlar Kurulu’na bağlı “Etnik Sorunlar Ajansı“na geçti. Orada da başkandı. Biçip kesen oydu. Bir on sene de orada demlendi. Bugün artık kart vi-zitinde Prof. İvanov yazıyor. A. (Dönek) ile de can ciğer dost oldular. O, görev başında bulunduğu sürede özgün Türkçülüğüyle bilinen Bulgaristan Türkleri arasından ön-cülere “sen faşistsin” deyecek kadar kendinde güç buldu.

Artık sırtında çok ağırlaşan Türk ve İslam düşman-lığı yükünü taşırken iki baston kullanan Prof. İvanov’ün “nükller fizikçi” kimliğinden “etnik sorunlar profesörlü-ğüne” sıçraması aydın kesimin dikkatini çektı. 25 yıldan beri yerinden bir milimetre kımıldamayan Bulgaristan et-nik azınlık sorunlarının devamlı tökezlemesinde ve hiç bi-rinin asla çözülmemesinde orta direk rolü gören bu “bi-lim adamı”nı yakın takipten çıkan sonuçlar çok ilginçtir.

Bulgaristan Türklerinin şanlı 1989 Mayıs ayaklanmasın-dan sonra, yıllar yılı “soya dönüş”, “Bulgaristan’da Türk yok”, “Bulgarlaştırma” , “asimilasiyon” ve “eritme” şekillerinde gelişen totaliter zulüm politikalarının hiç bir sonuç vermedi-ğini gören resmi makamlar, Bulgar Bilimler Akademisi’nde Türkleri ve Türlüğü Kökünden Yok edebilme konusunda bir gizli konferans düzenlemiştir. Bu konferansa katılan genç “bilim adamı” M. İvanov konudan esinlenerek BKP Merkez Komitesi’ne bir “Türk Problemine Çözüm” raporu sundu.

B G - S A MB o ş

i ş l e r

1.Balkan Veteran Futbol Turnuvası.Lüleburgaz Belediye Başkanı

Emin Halebak, Lüleburgaz Yıl-dızlar Futbol Akademisi’nde düzenlenen turnuvada, turnu-vaya Bulgaristan‘dan Varna ve Plovdiv kentlerinin veteran fut-bol takımları ile Yunanistan‘dan Komotini Veteran futbol ta-kımının katıldığını söyledi.

Türkiye‘den ise Lüleburgaz Veteran Futbol Kulübü, Trakya GençlikLüleburgaz Master-lar ve Uzunköprü Master Ve-teranlar turnuvaya katıldığını belirten Halebak, “İki gün sü-recek olan turnuva sayesinde Balkan ülkeleri arasında ba-rış, dostluk ve kardeşlik gibi değerlerin geliştirmesi amaçlanıyor. Bir da-haki yıl tüm Balkan ülkelerinin turnuvaya ka-tılması için çalışacağız. Ben turnuvaya katılan-lara teşekkür ediyorum ve kazananın dostluk olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

Daha sonra iki gün sü-recek olan turnuva başladı

-Lüleburgaz’da kan bağış ı kampanyası

Lüleburgaz Kan Top-lama Merkezi ve BEŞİR Derneği işbirliğiyle kan ba-ğışı kampanyası başlatıldı.

Lüleburgaz Kan Toplama Merkezi’nde görevli doktor Sencer Erşen, AA muhabi-rine yaptığı açıklamada So-kullu Mehmet Paşa Cami avlusunda düzenledikleri kan bağışı kampanyasının iki gün süreceğini söyledi.

Lüleburgaz halkının bun-dan önceki kampanyalara

büyük ilgi gösterdiğini belirten Erşen, “Kan gün geçtikçe artan bir ihtiyaçtır ve biz de bunun bilinci ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.

Erşen, tüm vatandaşları kam-panyaya destek vermeye davet etti.

Mahmuzlu köyünden (Todor İkonomovo) Meh-met Sali Lom, Mehmet Saraç ve Hasan Arna-vut 17 Mayıs 2014 günü işimde gücündeydi. Pazar

gün köylerinde düzenlenecek düğün me-rasimi hazırlıklarına kenarından ucundan yardım da ediyorlardı. Sözde silah çalın-mış bahanesiyle totaliter baskı ve terör re-jimi mislerinin düğün gününde köyü ku-şatıp basacakları ve halka ateç açacakları kimsenin aklının ucundan bile geçmedi. Milis güçlerinin kadınlı, çocuklu, neneli dedeli düğün töreninde kalabalığa açtığı ateşte 27 kişi kurşunlandı, yaralandı ve Hak ve Özgürlük davamızın 1989 Ma-yıs kahramanlarından Mehmet Sali Lom, Mehmet Saraç veHasan Arnavut can feda etti. Yaralılar Şumen, Novi Pazar hastane-lerine nakledildi. Birçokları sakat kaldı.

Bu vahşi saldırıdan sonra, zaten 1985′ten sonra iki kişinin bir araya gel-mesine, Türkçe iki laf etmesine ta-hammülü olmayan Bulgar misisleri, artık Türklerin üremesini önleyip dur-durmak için bütün yolları kesmeyi ka-rar almıştı ki, düğün törenini bastı ve yaylım ateşiyle dağıtmaya çalıştı.

Bu olaylara tepkiler de çok büyük oldu. Bir yandan açlık grevleri 11. gününde de-vam ediyor, diğer yandan gizli ve ünifor-malı polis Öncü Türk avına çıkmış en mert, en cesur en aydın ve gözü kara gençleri-mizi yakalayıp uçakla trenle ülkeden ko-vuyor, “Kapı Kule”de kuyruk oluşmuştu.

Önemle anımsatmak isterim ki, Mah-muzlar köyünde düşen üç kahramanımız-dan sonra direniş bayrağı daha da yüksek-lere kalktı, halk Ayaklanması taştı ve toplam 2 ay gibi bir sürede 40 kurban verdik.

Ne yazıktır ki, bu olayların üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen ve 21 Mayıs 2014′te Mahmuzlar karşı katliamının çeyrek asır yıldönümü kutlanacak olmasına rağmen, katıllerden hiç biri yakalanmadı, sorgu-lanmadı, yargılanmadı ve hapse atılmadı.

En kötü olan ise şudur. Daha 1990′da de-mokrasi güneşinin şafakta görünmesiyle birlikte Bulgaristan Türkleri, Pomakları ve Çimgene kökenli kardeşlerimizin başına geççirilen HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ÇUVALI o gün bu gün dünyamızı karartı.

Hiç kimse, şehyitlerimizin kanı-nın yerde kalacağını düşünmemişti.

Hiçkimse 24 yıl sonra, o ağır şartlarda ayaklanan halkımızı aldatanların, ona tu-zak kurarak başa geçecek olan bir grup hainin, Mahmuzlar köy meydanında 17 kişiyi kurşunla yere serenlerin oğullarıyla Sofya “Kartal Köprü” meydanında öpüşe-ceğini ve kucaklaşacağını düşünmemiştir.

B e k l e m e d i ğ i k l e r i -m i z h e p b a ş ı m ı z a g e l d i .

Şimdi, ulusal ayaklanmamızın 25. yıol-dönümünde bizden istenen nedir, biliyor musunuz? 1985-1989 döneminde “Be-lene” kampından sonra Kuzey Batı Bulga-ristan köylerine sürgün edilen önzü Türk militan kadroya zulüm edilmesinden so-rumlu olan ve bu işleri İç İşleri Bakanklığı Vratsa İl Müdürlüğünden yöneten Gene-ral Peevski’nini torunu olan Dançoyu 80 bin leva maaşla Avrupa Birliği Parlamen-tosuna milletvekili seçip göndermemizdir.

Demokratikleşme, adaletin yerini bul-ması, hak ve özgürlüklerimizi elde et-memiz açısından, işler o kadar geriledi, tersyüz oldu, ihanet sınırını bile fersah fersah aştı ki, bizim “liderlerimiz” ol-duğunu sanan ya da başka bir ifadeyle, Bulgar gizli polisinin bizim başımıza ektiği “lider” bozuntularından A. (Dö-nek) ile yeni kanatlanan Lütfü Mestan, eski gizli ve uniformalı polisin torunla-rını milletvekili seçmemizi istiyorlar. Biz piyon olsak bu kadar küçük düşmez-dik. Biz köle olsak bu kadar ezilmez-dik, kendimizi ezdirmezdik. 1989 Ma-yısı bunun en büyük ve şanlı ispatıdır.

D e v a m ı g e l e c e k s a y ı d a

Ö l e n l e r l e Ö l ü n m ü y o r

Selimiye Meydanı’nda 6. Uluslararası Bisiklet Festivali düzenlendi.

Edirne Valiliği Avrupa Birliği Eşgüdüm Merkezi (ABEM) ve Edirne Doğa Sporları Derneği işbirliğinde düzenlenen festivale katılmak için Yunan ve Bulgar bisikletçilerin de ara-larında olduğu 600 kişilik grup, Pazarkule Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye geldi. Karaağaç Mahallesi ve Tarihi Meriç Köprüsü’nü geçen grubu, Edirne Vali Yardımcısı Ayhan Öz-kan Tunca Köprüsü’nde karşıladı. Bisikletli grup daha sonra Selimiye Meydanı’ndaki festival alanına gitti. Vali Yardım-cısı Özkan, burada yaptığı konuşmada, festivalin Anneler Gününe denk gelmesinin anlamlı olduğunu söyledi.

Festivalin 3 ülke arasındaki dostluk ve barışa hizmet etti-ğini ifade eden Özkan, “Festival artık kurumsallaşma yo-lunda ilerliyor, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum” dedi. Konuk ülke bisiklet kulüpleri adına Bulgaristan Svi-lengrad Bisiklet Kulübü Başkanı Mihail Kamburov ile Yu-nanistan Oristiada Bisiklet Kulübü Başkanı Dimitros Pa-laskipoulos da konuşmalarında sporun birleştirici yönüne değindi.

Konuşmaların ardından festivalde, “Oristiada Stop” grubu mini konser verdi. Festival, Bulgaristan ve Yunanis-tan gelen grup ile Edirne Belediyesi 22 Nefes Halk Dans-ları grubunun gösterileriyle sona erdi.

6. Uluslararası Bisiklet Festivali

Türkiye Voleybol Fe-derasyonu tarafından ilk kez düzenlenen Balkan Çocuk Festivali İstanbul‘da gerçekleş-tirildi.VIALAND Alışve-

riş Merkezi’nde düzen-lenen organizasyona Türkiye‘nin yanı sıra-Arnavutluk, Bosna Her-sek, Bulgaristan, Ma-kedonya, Yunanistan, Moldova,Karadağ, Ro-manya ve Sırbistan‘dan 10-12 yaşlarında çocuklar katıldı.

Balkan Voleybol Birliği’ne üye olan ülkelerin çocuklarına voleybolu sevdirmeyi ve sporun birleştirici yönünü göstermek amacıyla, ger-çekleştirilen etkinliği ülke federasyonları baş-

kanları, milli voleybolcular Polen Uslupehli-van, Ulaş Kıyak ve Uğur Güneş de takip etti.

Festivale katılan çocuklar, müsabakaların ar-dından Tema Park’taki eğlence dünyasını ge-zerek, eğlenceli bir gün geçirdi.

Türkiye Voleybol Federasyonu’nun organize ettiği festivale 10 ülkeden 10 12 yaş arasında çocuklar katıldı.

Ajansların bildirdiğine göre, Federal Göç-men Dairesi Başkanı Konstantin Romoda-novski, 2013 yılından bu yana Rusya’ya girişi yasaklanan yabancıların sayısının 735 bine yükseldiği bilgisini verdi.Federasyon Konseyi’nde açıklamada bu-

lunan yetkili, 2013 yılında 460 bin ya-bancı ülke vatandaşının Rusya’ya girişinin

yasak olduğunu, bir sene içinde bu listeye 275 kişinin daha eklendiğini söyledi.Rusya’da yeni kurallar gereği, iki kere

idari ihlalde bulunan ve ülkede yasal bu-lunma süresini geçiren yabancıların ül-keye girişi yasaklanıyor. Romodanovski ayrıca, Rusya’da yabancıların karıştığı suçların oranındaki artışa dikkat çekti.

Rusya’dan 735 bin yabancıya giriş yasağı

Page 5: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 5

Bulgaristan’ın Türk aydını : İsmail CambazovSEVDA DÜKKANCI

Bulgaristan topraklarında asırlar bo-yunca yaşayan Türkler, hayatın farklı katmanlarında önemli konumlarda yer alıyor. Bugün de Sofya’da önemli bir ga-zeteci, yazar ve araştırmacılardan olan İs-mail Cambazov, bundan sadece 15 gün önce “Bulgaristan Başmüftülüğü’nün Ta-rihi” başlıklı iki ciltlik bir kitap yayınladı.

Kitap üzerine on yıl çalıştığını söyleyen İsmail Cambazov, İstanbul’daki Osmanlı arşivi, Meşihat arşivi veBulgaristan’daki diğer arşivlerde bulduğu belgeleri kita-bında paylaşmış. Cambazov bu sayede kendinden sonraki araştırmacılar için iyi bir malzeme de sunduğunu ifade etti.

HAYATI YAZARAK GEÇTİ86 yıllık yaşamının 61 yılını gazeteci

olarak geçiren araştırmacı yazar Dr. İs-mail Cambazov Bulgaristan’da Türk bası-nının da en önemli tanığı. 1953 senesinde Yeni Işık’ta gazetecilik hayatına başla-yan Cambazov, “Ben Türkler arasında çalışma hayatına gazetecilikle başlayıp, gazetecilikle bitiren tek aydınım” dedi.

Sofya Yüksek İslam Enstitüsü’nün kuru-cuları arasında yer alan yazar, Bulgaristan’da hukuk fakültesi bitiren ilk Türk. Çeşitli gazetelerde Bulgarca ve Türkçe gaze-tecilik yapan Cambazov şöyle konuştu,

“Emekliye çıktıktan sonra, yazarlığa soyundum. Emeklilik hayatıma Sofya Yüksek İslam Enstitüsü’nü kurmak ve orada müdürlükle başladım. Bu İslam Enstitüsü’nün bir dönem rektörlüğünü de yaptım. 15 sene orada çalışmam var.”

M E D R E S E T Ü ’ N N Ü V -V A B M E Z U N U

Bulgaristan Türklerinin tarihinde önemli bir yere sahip olan İsmail Cam-bazov, Medresetü’n Nüvvab” mezunu ol-duğunu söylerken, “Medresetü`n Nüvvab, Bulgaristan’da Türk ve Müslüman ay-dın yetiştiren tek okul idi” diye konuştu.

İsmail Cambazov’un kaleme al-dığı kitaplar arasında Sofya Yüksek İs-lam Enstitüsü’nün kuruluşunu anlattığı bir eser de var. İsmail Cambazov; 2 yıl önce okurlarla buluşan “Balkanlar’da Türkler ve Müslüman Azınlıklar” adlı kitabıyla da tarihe ışık tutuyor.

B A L K A N L A R ’ D A K İ AZINLIKLARI DA YAZDI

İsmail Cambazov Balkanlar’da Türkler ve Müslüman Azınlık-lar” isimli kitabını şu sözlerle anlattı;

“Türkiye dışında yaşayan Türk azın-lıkların sadece Bulgaristan’da yaşayanları Türkçe eğitim göremiyorlar. Bütün Balkan ülkelerinde bir avuç Türk var. Yani 15 ila 30 bin civarında Türk var. Fakat anaokulun-dan üniversiteye kadar Türkçe eğitim ve-ren fakülteler var. Bunu ben “Balkanlar’da Türkler ve Müslüman Azınlıklar” kita-bında her memleket için anlatıyorum.

Bugün Mamuşa’da, Kosova’da me-sela anaokulundan lisenin son sınıfına kadar efendim, tamamıyla Türkçe eği-tim veren okul ve kurumlar var. Ben bu kitapta 12 Balkan memleketini ayrıca anlatıyorum ve Türklerin buraya ne za-man geldiklerini, nasıl çalıştıklarını, ne-ler yaptıklarını belgeleriyle yazıyorum.”

Beşiğim ve Eşiğim eseri yaşa-mından izler taşıyan yazar Dr. İs-mail Cambazov, ilerlemiş yaşına rağ-men araştırmalarını sürdürüyor.

Belki unutmuşsundur diye yazıyorum,Kutuya oy pusulasını atmak,Taş atmak değildir kardeşim.

Sen oyunu istediğine verebilmen için,Önce tutuklandın ardından mahpus ya-

tıldı,Demokrasi tolu’su yağdı sürgünde,Sonra özgürlük silindiri geçti üstümüz-

den

Bir deri bir kemik yapıştı sülyetimizeKara asfaltta, kara kaderimizleVe korkarak geçtik insan hakları mey-

danlarından

Yüzü maskeliler tanklarla çıktı karşı-mıza

Saniyede bilmem kaç kurşun atan si-lahlar

“Pristoe” köyünde onyedileri serdi yere.

Özgürlük özleyenlerin çocukları ar-tık yetim.

Ayaksız, kolsuz, gözsüz kovulanlar ke-lepçesizdi,

Unutulamaz demokrasiyi hayal eden yıllar.

Ne sandın sen?Hak ve özgürlük güpegündüz mü

düştü çarşıya!Ekmek arası köfte gibi mi geldi?Ve zenginlik,

İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı?

Ve umutsuz ve gönlü yaralı olmasa,350 bin kuş 3 ayda gökyüzünü terk

eder mi?

Bu nasıl demokrasi?Düştüğü yeri yaktı!1989 Mayısında merhamet ve hürri-

yet,Can veren kahramanlara o kadar mı

uzaktı?

İbrahim SOYTÜRKB i r A n ı

S ü l e y m a n R e m z i h a y a t ı n ı k a y b e t t iKlarnetçi Neşko Neşev ve Or-

han Jekov’un değişmez bateristi Süley-man Remzi 39 yaşında hayatını kaybetti

Bulgaristan’da , günümüzün popüler klarnet ustaları Neşko Neşev ve Orhan Jekov’un bateristi Süleyman Remzi 39 yaşında Avusturya’da vefat etti. 25 yıldır Bulgaristan’ın “ Folk“ ve “Çalga“müzik piyasasında çalışan Süleyman Remzi dügün,kına,sünnet,dernek ve aynı za-manda ünlü klarnet ustaları Neşko Neşev ve Orhan Jekov’un değişmez bateristiydi.

Sanatçının cenazesi yarın Avusturya’dan getirilerek, 24.05.2014 Cumar te s i günü Kır-caali cami-sinde İkindi namazını müteakip kılınacak olan ce-naze namazı sonrası, Sipey кöyü mezarlığında toprağa verilecek.

Biz, Bulgaristan’da yerleşik, 2007′den sonra Batı Avrupa ülkelerine dağılan ve milyonlarcamızında Türkiye’de soydaş olarak ikamet ettiği çok büyük bir halk topluluğu olduğumuz bilinciyle varız ve var olmaya kararlıyız. . İtiraf etmeliyiz ki, günümüzde modern uygar Avrupası’nın dayandığı kültürel mi-ras bizim yaşadığımız Bulgaristan, Balkanlar, Anadolu toprak-larında oluşmuş ve dünyaya ışık vermiştir. Bu ışık bugün bizi loş geliyor. Çünkü aydınlanma bilmeden ve öğrenmeden, algı-lama, özümseme ve soyutlamadan geçer. Öz kültürümüz olan Türklüğümüz ve dinimiz olan İslam’ın da ayrıca dünyaya ta-şıdığı aydınlığın öteki işiklarla katışmasından daha yüksek ve güçlü bir ışıma ve aydınlanma doğması beklenirken, adı film-lere de verilen “Işıklar Savaşı” yaşıyoruz.

Kültürler arası etkileşimin alabildiğine arttığı bir çağdayız. Avrupa Birliği bu kaynaşımı yaşıyor. Bu bakıma, çağımız bir iletişim çağıdır. Böylesi enternasyoneleşmiş bir çağda toplu-mun kendini dış dünyadan soyutlayarak, ya da halk toplulukla-rına, azınlıklara insanlığın gidişine ayak uydurma imkanları ta-nımadan birlikte ilerlemek olanaksızdır.

Her kültür değerlerine evrensellik kazandırmak ister. Biz Bulgaristan Türkleri de bunu istiyoruz. Kimse şu kültüğr eksik-lidir, şu engellidir, şu özürlüdür deyemez. Kültürlerin doğuştan eşit olduğu bir gerçektir ve bunu herkesin, her toplumun, her devletin ve uluslararası makamların kabulş etmesi gerekir.

Her toplum uygarlık yarışında ön saflarda yer tutmak is-ter. Her toplumk diğer toplum ya da toplulukların yarattığı kül-türe, bilime ve sanata ilgi duymak zorundadır. Bu açıdan kültür hegemonizmine karşıyız. Kültürel eşitlik her yerde ve her za-man galip gelmelidir. Kültürler arası yarış eşit şartlarda yürü-tülmelidir. Bu olaya demokrasi açısından baktığımızda, hiç bir çoğunluğun hiç bir azınlık adına karar alması veya dayatması söz konusu olamaz. Başka bir değişle çoğunluk azınlık adına ve azınlık hakkında karar alamaz ve almamalıdır.

Biz, Bulgaristan’da yaşayan bir azınlık Tükt toplumu ola-rak 160 yıldan beri yani Osmanlının Tanzimatından beri Batı-laşmaya çalışıyor ve Batının kültürel ve uygarlık yapısını an-lamaya, almaya ve uygulamaya çalışıyoruz. Zamanın Ruse Valisi Mithat Paşa, bu işi en iyi kavramış idarecilerden biri ola-rak, Bulgaristan’da Türk okullarıyla yan yana Bulgar okulları, Gabrovoda Bulgar Lisesi açılmasında, Ruse’de dram tiyatrosu, müzik sahnesi, kitap evleri ve basımhaneler kurdurarak, pek çok Türk ve Bulgar kız ve oğlanı özel meslek okullarında eği-terek, Batıya öğrenime göndererek öncü rol oynamıştı.

İnsanların zihinsel yapısını etkilemek, daha iyi olarak ve zamana uygun olarak kabul edilenle yenilemek yıllar asır-lar alıyor. Bir kuşağın ömrü buna asla yetmiyor. Bu süreç de 160 yıldan beri devam ediyor ve edecektir. Bulgar Çarlık dönemi,sosyalist totaliter aşama ve şimdiki demokratikleşme süreci bu devresel dçnüşümlerle yenileşme ve modernleşme-nin, yeni uygarlıklara dahil olmanın ayaklarıdır. 25 Mayısta yapılan AB meclkis genel kurul bileşim seçimleri de ayrı bir ayaktır. Biz ilk kez olmak üzere bu seçimde 4 milletvekili çı-kardık ve Hey Avrupa, şu küçük olduğu için pek dşkkat et-mediğiniz ve önemsemediğiniz Balkanlarda biz Türkler de yaşıyoruz ve özgün kültürümüzle, dilimizle, edebiyatımızla, üretimlelerimizle birleşik Avrupa içinde bir ateş böceği gibi uç-mayı biz de istiyoruz, diyebildik.

Kendi imkanlarımız açısından olmak üzere, AB’ne tarih-sel eleştirel açıdan biz de bakalım desek, Batı’yı bugünkü uy-garlık düzeyine eriştiren RÖNESANS -AYDINLANMA dö-neminin insancıl değerleri olduğunu, görürüz. Batı, Ortaçağın karanlık dokmatik değerlerini ilk kez aydınlanma ve Rönesans devrinde sorguladı ve antik çağdan kalma yapıtlarındaki öz-gürleştirici havayı tam anlamıyla ilk kez bu dönemde soludu. Önemle belirtiyorum, Batı’da ulusal dillerin gelişmesi de, top-lumların ulusal benlik ve kimliklerine kavuşmaları da bu ay-dınlanma dönemine rastlar. Durum böyle iken ve biz Batı dünyasına kendi aydınlığımız ve elde ettiğimiz özgün özgür-lüğümüzle katılmışken, okulsuz, okuma evsiz, bası yayım-sız, şair ve yazarsız, kitapsız, ana dilde ders veren öğretmenle-rimiz olmadan nasıl olur da Büyük Avrupa’nın aydın dünyada yer alabiliriz?

Soruyorum: Çağdaş Bulgar zihniyeti, özürlü olduğuna inandığım HÖH lider ekibi, hakkikatten Bulgaristan Türkle-rine bir Rus “Matryoşka”sı olarak mı bakıyor?. Bizi Avrupa Birliği’ne bir minicik matröşka gibi mi tanıtıyotrlar!

Bilirsiniz, Matroşka’da birbirinin aynı ama değişik bü-yüklükte olan ve birbirinin içine giren farklı büyüklükte aynı oyuncaklar vardır. Şimdi biz Bulgaristan Türkleri ve Müslü-manları olarak en küçük Matröşka figürü olarak bizi en dibe ve en içeri koyacaklar. Dışımızda “AB” – etnik Türk Müslü-man grubu” yazsa bile ömür boyu ve ebediyen en karanlık, en kapalı ve başkaları açıp bizi çıkarmadıkça dışarı çıkıp aydınlık görmemiz olanaksız olan zavallılar olarak oracıkta kapalı ka-lacağız.İç içe girmiş matröşkaların en içindeki zifiri karanlıkta kaldıkça üzüntüden kendimizi yedikçe, kapkara kararacağız ve kahrolup yok olacağız.

Demek istediğim, aydınlık ve uygarlıklar böyle matröşka misali iç içe girince, küçükler kayboluyor, yaşam hakkı kaza-nabilmelerinin yolu yok. Evet AB’ye dört milletvekili gönder-dik ama, 752 yanında 4 kişinin dikkate alınması zor olur. Bu açıdan, çoğunluğun azınlığı hem ulusal hem de uluslararası AB çapında ezilmesini önlemek için kollarımızı sıvamalıyız.

Tarihte aydınlanma döçnemlerinin birbirinin devamı ol-duğunu kabullendiğimiz gibi, iletişim ve kültürel bütünleşme dünyasında da uygarlıklarda azınlıkların da özgün yeri olduğu gerçeğini hayata çağırmalıyız. Bu açıdan AB’ye yolcu ettiği-miz 4 HÖH milletvekiline başarılar diler, Bulgaristan Türk, Pomak ve Çingene Kökenli Müslüman kardeşlerimizin oyla-rıyla seçildiklerini ve kalabalık içinde kaybolmamalarını ve ba-şarılar dilerim.

DurmuşMutlu

A n l a ş a -b i l m e m i z i n Y o l l a r ı

R O D O P L A R ’ I N S A P P H O ’ S UMüzeyyen Avcıoğlu,

Kitabı çıkmıştır.Tüm okurlara duyurulurMÜZEYYEN AVCIOĞLI KİMDİR?1958 yılında Bulgaristan’ın Kırcaali iline bağlı

Ercili köyünde, kalabalık bir rençber ailesinde doğdu.İlk ve ortaokulu köyünde bitirdi. Lise

öğrenimini ise Kırcaali’de tamamladı.E rken ya ş t a Nur i Avc ı -

oğlu ile bir mutlu yuva kurdu.1 9 7 8 y ı l ı n d a T ü r k i y e ’ y e

göç ederek İzmir ’e yerleşti.Daha sonraki yaşamını Bursa’da sürdürdü.Emekliliğine kadar ticaretle uğraştı.Bütün aile fertleri kültüre ve edebiyata yatkındır.Çocuklarının iyi bir eğitim al-

ması için büyük çaba harcamışlardır.Kızı Fatoş Avcıoğlu’nun da edebiyat uğraşıları var-

dır ve kendisi 7.oda Sanat Atölyesi’nin kurucusudur.Oğlu Alkan Avcıoğlu, gelecek vaat eden

genç bir sinema eleştirmeni ve değer uzmanı,

aynı zamanda tercih edilen köşe yazarıdır.Torunu Öykü ise ortaokul öğrencisi-

dir ve onun da edebiyat çalışmaları mevcuttur.“Martı Kanadında Beyaz Gül” isimli kitabı şairin ilk eseridir.Baskıya hazır başka şiir ve deneme kitapları da bulunmakta.Bazı şiirleri çeşitli dergilerde yayımlanmıştır.Bursa’daki Venüs Radyosu, iki yıl-

dır şairin eserlerini dinleyicilerine sunmaktadır.

Y ü k s e k İ s l a m Ş u r a s ı E d i r n e ’ d eBulgaristan Müslümanları Yüksek İslam

Şurası Başkanı Sn. Şabanali Ahmed ve bera-berindeki Haskovo Müftüsü Sn. Basri Emi-nefendi ve Kırcaali Müftüsü Sn. Beyhan Meh-med, Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Aykaç’ı makamında ziyaret ettiler.

Görüşmede İlahiyat fakültesi de-kanı Prof. Dr. Mehmet Dalkılıç ve İl Müf-tüsü Sn. İsmail Bayrak hazır bulundular.

Şura Başkanının himayesinde heyet daha sonra Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yener Yörük’e iadeyi ziyarette bulundu. Her iki görüşmede Üniversitelerin Bulgaristan’dan öğrenci aldıklarını ve almaya devam ede-ceklerini, bilhassa yeni açılan Kırklareli ve Edirne İlahiyat’a da öğrenci almak istedikle-rini Rektör beyler tarafından vurgulandı.

Türkiye’de eğitim almaları hasebiyle duyduk-

ları memnuniyeti dile getirerek, mezkur (adı geçen) ilahiyatların tanıtılmasına katkı sağlayacaklarına ve öğrenci yönlendireceklerine dair söz verdiler.

Heyet daha sonra Edirne İl Müftüsü Sn. Emrullah Üzüm’ü ziyaret ederek, Kutlu do-ğum haftası münasebetiyle Bulgaristan’da birçok programa katılarak konuşma yap-maları hasebiyle kendilerine teşekkür etti.

Marmaris Turizmİstanbul Otogar

0212 658 20 65

Marmaris Turizm - 0212 658 20 65500 Evler - 0531 450-46-85

Page 6: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

6 Bulgaristan Türklerinin Sesi

B U L T Ü R K F A A L İ Y E T L E R İ N D E N

Page 7: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 7

25 Yıl geçmiş.

Şimdi sizi düşünüyorumDeliorman, Rodop ve Gerlovo Türkleri. Al-

dığım nefeste siz varsınız.Siz orada, biz burada, perişan ve garip dıy-

gular içindeyim, halimi anlarsınız.Kartallarla beraber ölemedim.Yıllar yılı gülemedim.Acılarınızı paylaşmak için ortasından,Tutup da bölemedim.Kulaklarda gezdiği gibi, kimlik davamız

“dinlene dinlene” fakat savaşarak gelişiyor.Ben Rodopların bir köyünde doğmuşum,Düşmanların mezarı kazılmadı,Destanları yazılmadı.Ben, Rodopların bir köyünde öleceğim.Rodoplardan DobrucayaDuyulmuş ağıtlarla döneceğim.“Demokrasi, hak ve özgürlük” vaad edenler,25 yılda aynı yere döndüler.Sayarken aynı yerde yol şaştı,Demokrasi batakta kaldı.Hapistekiler, sürgünler, zifiri zından ışık ara-

yanlar,Yıiğitler derdi ki, bu uzun soluklu bir mü-

cadeleNe kadar haklıymışlar!….25 yılda hava açmadı!…Çeyrek yüzyıldan sonra Vatan, 25 yıl önce-

sinden daha karanlık,İnsanlar seyrelmiş, yorgun ve bitkin.Yaşamak isteyenler beklemekten bezgin…Herşeyi çok yakın ve kolay sanmıştık ama

bu çok uzun bir yol…25 yıl önce özgürlüğe en yakın olanlarla

aynı ilham ve düşüncelerle yaşarken,Boyun eğmeden dim dik dururken ,Bize tekmeyle, copla, dipçikle vuranlar ve

bizi vatanuımızdan kovanllar…köşklerde yaşasalar da hala,biliyorlar mutlaka unutacaklar…Onlar, mahkümdurlar tarihin çöplüğünde çürümeyeBir gün yollarının mutlaka oraya düşece-

ğine…Seni oyuna getirenlerin yeriçöp tenekesinde dibin dibi olacak!Herkesle birlikte buna ben de inanıyorum.Yılda bir kez şehitleri anmakla bitmiyor bu

iş.

Bitemez vebitmeyecek!Müslüman şehit Hırıstiyan gibi anılamaz,Fatiha bilmeyenler şehitlerimizi anamaz!Ayaklanma AyındayızUyanıyoruz, doğa,toplum ve hepimiz, biz…Hepinize Selam olsun!Kimlik davamızda baş eğmeyen yiğitleri-

mize…Selam olsun!Ata Vatanda beraberce yaşanacak aydın ge-

leceğe!…Selam olsunHer daim dim dik duranlara!.

S E L A M O L S U N ! … . O Hepimize Sevdalıydı1989 Mayısının ortasında havalar iyice ısın-

mıştı. Tütün dikimi de birçok yerde bitmişti. Ye-şil buğday denizi bir kuzeye bir güneye akar gibi dal-galanıyordu. Güneş okşadıkça yemyeşil başaklar hem doluyor hem kılçıklanıyordu. Dobruca ve Deliorman’ın ılı-man havasında sanki bu toprakların en kadim sevda şar-kısı yankılanıyordu: Doğa ile gönül ruhu bir olmuştu:

YARİN YANAĞINDAN GAYRI HER ŞEYDE VE HER YERDE BERABERİZ!

Ruhuyla yaşayanlar sevdalı ve mutluydu. Özlemle-rin özlemi olan büyük MUTLULUK ÖZLEMİ bizimdi.

Gönülleri dağlayıp coşturan umuttu.Özlemse, Büyük Çınarın gölgede bu-

luşup birlikte ferrahlama umuduydu!Hem umudun hem de özlemin hem anası hem babası

olan Büyük Çınardı. Bin yıldan beri derinlere uzanan kök-leri bütün öteki köklerle kardeşleşen, dalları gökyüzüne uzandıkça gölgesinde taht kuran Dev Çınardı o. Hiçbir kim-seye sen kimsin, neren gelip nereye gidiyorsun ya da sen şu sun, sen busun asla demedi. Gelip onun altında ferrah-lık arayanların hepsine gölge verdi. Büyük Çınar kimseden gölge kirası talep etmedi. Onu da kıskananlar oldu. Devir-ler değişirken gölgesini çalmak istediler. Gönül çözen göl-genin serinliğine, bereket ve huzuruna hançer çıkardılar bile oldu. Gölge gölge olmaktan vazgeçmedi, korkmadı, yıl-madı hep geleni gölgeledi. Kibirini yenemeyenlere güldü-ğünü göstermek için bazan alacalandı, gün geldi karardı, ama kimseyi kovmadı. İnsan sevgisi ve hoşgörü açısın-dan şu koca dünyanın en cömert yaratığı olduğunu, gölge-lenenlerin hiçbirinden, hiç kimseden hiçbirşey istemediğini anlatacaktı da, dili yoktu. Söylemesi kolay olsa da, gölge olmak hakikatten zordu. Zaman geldi en azılı kan düşman-ları huzuru onda bulurdu. Yıllarca birbiriyle hır mır eden-ler gölgelenirken düşmanlıklarını unuttular. Büyük Çınar, aralarında savaşanların gölgede barıştıklarına tanıklık etti.

Gölge de bir Tanrı nimetiydi. Kardeşçe ve adilce pay-laşıldığında herkese yetecek kadar büyüktü. Ne ki, Bü-yük Çınar, ne kadar uğraşsa da, bu ebedi gerçeği kü-çük hesaplar peşinde olanlara anlatamadı, kuzeyden veya güneyden esen rüzgârların gölgeyi alıp götürecer-ğini sananların kafasına sokmayı bir türlü başaramadı.

Oysa Büyük Çınar’ın ferrah gölgesi bu diyarda yaşa-yan hepimizin vatan bağrı, sevgili YURDUMUZUN bir parçasıydı. Büyük Çınar bizim için Ata Vatan bildiğimiz Bulgaristan’dı. Atalarımız onun köklerinde huzur bulmuş ve toprağına karışmıştı. Bu dünyadan göç edenlerimizin sa-yısı büyüdükçe Büyük Çınar’ın gölgesi de koyulaşıyordu.

Bu toprak, topraktaki soy suyumuz, boylarımız, yakınları-mız ve onlardan güç kudret alarak dallanıp budaklanan, ye-şil yaprakları gökyüzüyle sarmaş dolaş olduğunda yayılan gölge bizim hepimizindi. Kökleri kesilen çınar ağacının ya-şaması nasıl mümkün değilse, yapraklanması ve gölge yap-ması da münkün olamazdı. Bir de, gölgeyi parçalamak, ke-sip kıyıp çuvala doldurup sırtlayıp başka bir diyara götürmek de olasızdı. O Vatan gibiydi. Bir uçtan bir uca bir bütündü. Ne senin ne benim ne de onundu, o bizim o hepimizindi.

Büyük Çınar 1989 Mayısında hüzünlüydü. Gölgesinde koşup oynarken yetişen çok sevdiği evlatlarından kimileri gölgeden zorla alınmış ve bir daha geri dönmemek üzere Vatandan kovulduklarını gördüğünde yüreği sızlıyordu.

Büyük Çınar herkese yetecek kadar gölge verdi-ğinden, paylaşamayanın ne olduğuna akıl erdiremedi.

YÂRİN YANAĞINDAN GAYRI HER ŞEYDE VE HER YERDE BERABERİZ! Ruhu ile yaşayacağız diyenlere ne olmuştu?

Büyük Çınar herkese is tediği ka -dar gölge verdiğinden Bulgarların neyin kav-gasını ettiğini anlayamakta güçlük çekiyordu.

Gölgenin her yerinde herkes istediği kadar otu-rup ferrahlayabilirdi. Ancak Büyük Çınar kim-seye gölgeden çalma hakkı tanınmamıştı. Gölge kova-layanlar, onu durdurmak isteyenler, onu hançerleyerek parçalayıp kaçırmak isteyenler boş gayret içine düşmüştü. Gölgeler, çiçeklerin kokusu, derenin şırıltısı, rüzgarın şar-kısı gibi birşeydi. Hürriyet gibi herkesin ve hiçkimsenindi.

İnsan olmadan, insanlar birleşmeden, insanlar toplaş-madan, ortak mücadeleye kalkışmadan nasıl hür ola-mıyorsa, Büyük Çınar da gölge yapmadan özgüt ola-mazdı. Gölge onun güneşle kardeşliği ve gökyüzüyle dostluğunun yaşayan yansımasıydı. Büyük Çınarın göl-gesi onun toprak içinde öteki köklerle sarmaş dolaş ol-muşluğunun de ifadesiydi. Bu anlamda insanların ortak geçmişi tarihin ne kadar derinliklerine iniyorsa o kadar güçlüydü. Ne yazık ki, bazı kavimlerin bunu anlamakta güçlük çekmeleri Büyük Çınarı üzüyordu. “Hem toprak, hem gökyüzünü ve gölgeler benim” deyenlerin zavalılı-ğına gülmeli mi ağlamalı mı bir türlü karar kılamıyordu.

Olabilir ya, belki de, kimi okşadığı meltem için ne ka-dar önemsizse; kokusu hangi nefesle kimin gönlüne do-lacağı gül için ne kadar belirleyici değilse; sevda şarkısını kimin dinleyip esinlendiği bülbül için ne kadar ehemmi-yetsizse, adı tarih olan Büyük Çınar’ın gölgesinde kimin oturup ferrahladığı da hiç bir açıdan hiçbir önem taşımı-yordu. Gölgenin kapısı yoktu. Hayat’tan farksızdı. Ve in-sanların ona anlamayıp aralarında kavga etmesı, birbirini kıskanmaları, hesaplaşma işine devleti bile alet etmeleri çok üzücüydü. 1989 Mayısı’nda Bulgaristan Türklerinin adına bin yıllık Vatan denen Büyük Çınar’ın gölgesinden kovulmaları da anlaşılır gibi değildi. Büyük Çınarın göl-gesi gibi Vatan da hepimizindi. Hiçkimseden en ekmek ne su ne de kira istidi. O hepimize aynı derecede sevdalıydı.

Özü ortak yaşam olan ve kimin kimle aynı ülkede ve aynı gölgede, kimle komşu, kimle hemşeri olarak beraberce yaşayacağı yaratanın lütfüydü. O hepimize sevdalıydı.

Yarın yanağından gayrı her zaman ve her herde beraber olun! Deyen de oydu. Ve bunu anlamak neden bu kadar zordu?

T ü r k o y u n l a r ı S o f y a ’ d a y a r ı ş t ıBulgaristan’ın başkenti Sofya’da Türk

Folklor Festivali düzenlendi. Yaklaşık bir yıl boyunca ülkenin dört bir yanında ger-çekleştirilen yarışmalarda finale kalan-lar Milli Kültür Sarayında sahneye çıktı.

S E V D A D Ü K K A N C I Bulgaristan’da hoşgörünün, çok çeşitli

kültürün, aynı zamanda farklı etnik grup-ların oluşturduğu bir buket, yani bir de-met çiçek konulu ulusal yarışmanın finali Sofya Milli Kültür Sarayı’nda gerçekleşti.

Folklor Festivali’ne Bulgaristan’ın dört bir yanından 5-35 yaş arası sekiz bine ya-kın yarışmacı katıldı. 8 ayrı dalda düzenle-nen yarışmalarda 360 kişi finale kaldı. Fes-tivalin finali renkli görüntülere sahne oldu.

2 BİN DAVETLİ KATILDIHak ve Özgürlükler Hareketi tarafın-

dan düzenlenen etkinliğin açılışını Baş-kan Lütfi Mestan yaptı. Bulgaristan Kül-tür Bakanı’nın yanı sıra final yarışmasını 2 bine yakın davetli izledi. Programda Bulgarca ve Türkçe şarkılar yankılandı.

Etnik grupların özgün halk oyunlarını sergilediği programda Türkçe şiirler duy-gulu anlar yaşattı. Gadulka adı verilen ke-

mençeyle Bulgar folklorunu tanıtan Tor-lak Grubu da izleyicilerden büyük alkış aldı.

FOLKLOR RÜZGARI ESTİBisertsi Köyü’nde yaşayan Türk kızla-

rının Deliorman dansları adeta bir karna-val havası yaşattı. Dulovo ilçesi, Doğru-lar köyü gençlerinin “Tuana” adlı halk oyunu ise yarışmaya damgasını vurdu.

Ezerçe köyünden Yasemin Taukçu bindallı kostümü ve seslendirdiği türküyle ilgi odağı olur-ken, yarışmanın en küçük katılımcısı 5 yaşın-dakı Ebru ise davetlilerin ve jürinin favorisiydi.

Sazlar ve tambura eşliğinde söyledikleri türkü-lerle birincilik ödülü Silistre Çiller köyüne gitti.

Edirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) komşu ülke Bulgaristan ile ticari ilişkileri geliştirmek ve projeler üretmek için görüşmeler yapmak üzere Bulgaristan’a ziyaretler gerçekleştiriyor.

Edirne Ticaret Ve Sanayi Odası (ETSO) komşu ülke Bulgaristan ile ticari ilişkileri geliştirmek ve projeler üretmek için görüşmeler yapmak üzere Bulgaristan‘a ziyaretler gerçekleştiriyor.

Bulgaristan‘ın Dobrich ve Varna şehrine giden ETSO heyeti ticaret ve sanayi odalarını ziyaret ederek iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin artırılabilmesine yönelik görüş alışverişinde bulundu. ETSO Yönetim Kurulu Başkanı Recep Zıpkınkurt ile Meclis Başkanı Mehmet Eren ve Meclis Başkan Yardımcıları Çetin Kürkçü, Cahit Elmas,Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Özalp, Ali Taşdemir, Faruk Demir, Meclis Üyeleri Yener İşbilir Aydoğan Akıncı, Kadir Çakay, Seyit Ahmet Bulut ve Edirne Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Elmas Aslan’dan oluşan ETSO heyetinin ilk durağı Dobrich Ticaret Ve Sanayi Odası oldu.

Ziyaret esnasında Dobrich şehrinin ekonomisi ve yatırım olanakları hakkında bilgiler veren Dobrich Ticaret Odası Başkanı Rossenov, “Dobrich bölgesi tarım ve tarım ürünleri üretimi bakımından Bulgaristan‘ın en gelişmiş bölgesidir. Birlikte projeler yürüterek, iş adamlarımızı karşılıklı görüşmelerini sağlayarak ticaretimizi geliştirebiliriz” diye konuştu. Belediye Başkanı Yardımcısı Petkova ise yaptığı konuşmada Dobric şehrinin Karadeniz bölgesinde olduğunu ve doğallığını koruduğunu söyleyerek tarım ve turizm alanlarında yatırımlar yapılabileceğini söyledi.

Edirne ve Dobrich şehirlerinin tarım alanında benzerlikleri olduğunu söyleyen Zıpkınkurt: “Bölgemizde tarım aletleri üreten ve satan firmalar var. Türkiye‘deki fiyatlar Avrupa‘ya göre yüzde 40 daha uygun. Bu firmalarımızın Bulgaristan‘daki firmalarla işbirliği yapmalarını sağlarsak, bizim üreticilerimiz de Bulgaristan‘daki firmalar da

kazanır” dedi. Komşu ülke araçları ile tarım alet ve makinalarının tamir ve bakımını Edirne‘de yaptırabilmelerine olanak sağlayan protokolün Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü ile Edirne Ticaret Ve Sanayi Odası arasında imzalandığını söyleyerek konu ile ilgili açıklama yapan Zıpkınkurt: “İmzalanan protokolle komşu ülkelerimiz Bulgaristan ve Yunanistan‘dan gelen araç ve tarım aletlerinin tamiri ilimizde uygun fiyatla yapılmaya başlandı. Bir tarım şehri olan ilinizdeki tarım aletlerinin bakım ve onarımını ilimizde yaptırabilirsiniz” ifadelerini kaydetti.

Daha sonra Varna Ticaret Ve Sanayi Odası‘nı ziyaret eden ETSO heyeti, Başkan Ivan Tabakov ile bir görüşme gerçekleştirdi. ETSO Başkanı Recep Zıpkınkurt, bölgedeki ticari yatırımları araştırmak amaçlı ziyaretler gerçekleştirdiklerini ifade ederek, Bulgaristan‘ın Yambol, Haskova Plovdiv, Sofya kentlerinde yatırımlar yapan Edirneli iş adamlarının olduğunu anımsattı.

Varna bölgesinde Türk öğrencilerinin olduğunu da söyleyen Zıpkınkurt, öğrencilerin yurt sorunu olduğu konusuna da değindi. Varna’nın geliştiğini, yatırımların gelmeye başladığını ve Varna limanının değişerek yat limanı olacağını söyleyen Varna Ticaret Odası Başkanı Ivan Tabakov, kıyıya yakın yerlere lüks oteller yapılma kararı alındığını ifade etti.

Türkiye‘ye döndükten sonra açıklama yapan ETSO Başkanı Recep Zıpkınkurt, “Bu ziyaretlerimiz, ilişkilerin ileriye dönük olarak güçlü bir şekilde geliştirilebilmesi bakımından son derece yararlı oluyor. Burada önemli olan birliktelikleri ve iş ortaklıklarını ekonomik akılla geliştirmektir. Komşu ülkelerimizin pazarlarını tanımak bakımından son derece elverişli imkanlar sunan bu ziyaretlerimizin meyvelerini ve kısa süre içerisinde rakamsal sonuçlarını almaya başlayacağız” dedi.

Etso, Bulgaristan İlişkileri Sıkı Tutuyor

Uğurlu Kozmetik Temizlik Kimyasal-ları Gıda Dolum İthalat ve İhracat

Adres: Barbaros Hayrettin Paşa Mah. 1001 Sok. No:36/a Gaziosmanpaşa, İstanbul, Türkiye

İstanbul Tel: +90 (212) 537 63 54

UĞURLU

Page 8: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

8 Bulgaristan Türklerinin Sesi

BULTURK Genel Merkezinde Bulgaristan yemekleri B U LT U R K O M S K R U S YA D A

Bulgaristan 24 Mayıs Bulgar Kültürü ve Slav Al-fabesi, Aziz aziz Kiril ve Metodiy kardeşler tarafın-dan yaratılan “glagolitsa” alfabesi Gününü kutluyor.

BUTURK Yönetimi yeni Bulgaristan Başkonsolosu Ziyaretinden

Nahide DENİZ; Naim SÜLEYMANOĞLU Todor PETROV

BUTURK Yönetimi yeni Bulgaristan Başkonsolosu Ziyaretinden

Page 9: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 9

Bulgaristan’da çalışanların sadece yüzde 41’i, çalıştıkları iş yerinde kendilerine de-ğer verildiğini belirtti. Bu yıl Bulgaristan’ın sekizinci kez katıldığı ‘En iyi işveren-ler’ uluslararası ankete Bulgaristan’dan 400 yönetici ve 16 binin üzerinde çalı-şan iştirak etti. Yöneticiler ile işçiler ara-sında ortaya çıkan en büyük uyuşmaz-lıklar, ek kolaylıklar ve kariyer gelişimi konuları yer aldı. Bulgaristan’daki yöne-ticilerin orta seviyedeki meşguliyet ora-nının yüzde 77, çalışanlar arasında bu oranın ise yüzde 46 olduğu öğrenildi. İş yerindeki ek kolaylıklar ve ikramiyeler-den yöneticilerin yüzde 79’unun mem-nun olduğu, işçiler arasında bu oranın ise yüzde 46’da kaldığı görüldü. Ek kolay-

lık tanımlaması adı altında sigorta, sağ-lık hizmetleri, işyerine ait ulaşım giderleri, gıda yardımı ve diğer konular yer alıyor.

Ülkede en çok ikramiye giderinin yüksek teknolojiler ve dış kaynak kul-lanımı (Outsourcing)sektörlerinde da-ğıtıldığı öğrenildi. Kariyer gelişimi ko-nusunda ise yöneticilerin yüzde 68’ine göre şirketlerinin çalışanlarına iyi koşul-lar sunduğu, fakat çalışanların sadece yüzde 39’u bu fikri paylaştığı belirtildi.

Çalışanların sadece yüzde 41’i kendilerine değer verildiğini düşünüyor‘Balkan Birleşik

D e v l e t l e r i ’ O l a b i l i r m i ?Balkanlar Türk idaresinden çıktığın-

dan beri kargaşası dinmeyen çetin bir coğrafya. Çeşitli milletlerin, alt grupla-rın ve inançların küçük sayılabilecek bir alanda iç içe yaşadıkları bu yarımadada istikrar ve huzuru sağlamak oldukça zor.Söz konusu karışık bölgede huzur ve

güven, ya şimdiye kadar olduğu gibi dı-şarıdan gelen egemen bir gücün varlığı ile sağlanmaya devam edebilir (bu du-rumda tarih şahittir ki, söz konusu ege-men güç zayıfladığı anda, kan ve vah-şet Balkanlara bütün şiddetiyle geri dönüyor) ya da bölgede yaşayan millet-ler bir arada yaşamayı öğreneceklerdir…Evet, bu zor ama imkânsız

b i r ç ö z ü m d e ğ i l d i r !Balkanlarda tarih boyunca Romalılar,

Hun Türkleri, Peçenek Türkleri, Bizans, Osmanlı Türkleri, SSCB (Rusya) ve son olarak da ABD; bölgede bir nevi istikrarı sağlamış ve sağlamaya devam ediyor. An-cak NATO’nun yani ABD’nin bugünkü gücünün ortalama on yıl içinde Balkan-lardan çekildiği anda; ne olabileceğini kimse düşünmek bile istemez öyle de-ğil mi? Gerçi ABD’nin varlığı sayesinde bölgede kan akması durmuştur. Doğru.Fakat diğer yandan Balkanlar’da müt-

hiş bir asimilasyon politikası başlatılmıştır. Kültür emperyalizminin en alası bölgede uygulanırken diğer yandan da coğrafi yapı-nın kontrol altında tutulabilmesi için böl – yönet politikası uygulanmaktadır. Bu kap-samda mikro milliyetçilik ve etnik, dinsel, mezhepsel ve lehçe farklılıkları körüklen-mektedir. Misyonerlik faaliyetleri ise sıra-danlaşmıştır. ABD, bölgede güçler dengesi politikasıyla ‘şimdilik’ vahşeti durdurmuş-tur. Ama bu güç dengesi bozulduğu anda neler olabileceğini ve dostların bir anda nasıl düşmana dönüşebileceğini tarih gös-termektedir. ABD yönetimleri, Saddam Hüseyin ile İran’a karşı müttefik iken on yıl sonra idam etmiş; Usame bir Ladin’i SSCB’ye karşı kullandıktan sonra öldür-mek için fellik fellik aramış ve katletmiştir.Bugün için Kosova’yı destekle-

yen ABD; yarın Almanya veya Rusya ile antlaşıp bölgeyi Sırpların insafına terk edebilir. Bu durumda bölge insanı-nın yine tek umudu Türkiye olacaktır.Diğer yandan şu andaki can güven-

liği ortamının NATO yani ABD böl-geden çekildikten sonra ise tama-men ortadan kalkacağı malumdur.Gelecek de, bir gün gelecektir!Öyleyse, geleceğe karşı ha-

z ı r l ı k l ı o l m a k g e r e k i r .Balkan yarımadasında kimler yoktur ki?Ana unsur olarak aslında bölgede 4 mil-

let yaşıyor. Bölgede adlandırılan diğer mil-let ve devletler ise bu ana milletlerin alt un-surları. Üstelik bu alt unsurlar da hızla daha alt unsurlara ayrılmaya devam ediyorlar…Bölgede yaşayan alt etnik unsurlarla ilgili

konular o kadar girift bir hal almış ki; din, mezhep, dil ve antropolojik ırk kavramları hepsi birbirine girmiş. Bu nedenle alt un-sur olan milletler en kısa sürede üst kim-liklerinde bir araya gelmek zorundadırlar. Aksi durumda ABD’nin önümüzdeki on yıl içinde Rusya karşısında geri adım atıp kendi kıtasına çekildiğinde ya da Rusya ile antlaştığında yarım adada yeniden yaşan-ması muhtemel katliamları ve soykırımları ‘Türkiye hariç’ hiçbir güç engelleyemez.Türkler, Slavlar, Latinler, Germen

(Alman) soylular ana unsurlar ola-rak Balkanlara dağılmış vaziyettedir.Bölgen in en esk i s i o lan -

lar ise Türkler ve Latinlerdir.Devamı Gelecek Sayıda

Alptekin CEVHERLİ

Sultanahmet Caminin Karşısı Mükemmel Manzarasıyla

Belgrad hükümet yetkilileri, Sırbistan’da şimdiye kadar 25 bin kişinin evlerini terketmek zorunda kaldığını duyurdu.

Bugün için ulusal yas ilan edi-len Bosna Hersek’te ise 100 bi-nin üzerinde kişi tahliye edildi. Ülke-nin kuzeyindeki birçok yerleşim yeri ve hektarlarca ekili arazi sulara gömüldü.

Yetkililere göre, afetin son dört günde yol açtığı yıkımın 1990’ların başındaki Bosna Savaşı’ndan tek farkı ölü sayısı.

Bosna Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumd-zija ise suların çekilmesi ile ortaya çıkma-sından korkulan bir başka tehlikeye dikkat çekiyor: “Toprak kaymaları ülkeyi tama-mıyla harap ediyor. 2 binden fazla heye-lanı kayda geçtik. Bütününü hesaba kattı-ğımızda 120 milin üzerinde bir alana denk gelen 9 bin 400 civarında mayınlı arazinin heyelan altında kaldığını söyleyebilirim.”

Bu arada afetten en çok etkilenen Bosna Hersek ile Sırbistan’da salgın hastalık tehdidi baş gösterdi. Yetkililer,

su baskınlarına uğrayan bölgelerin va-kit kaybetmeden temizlenmesi gerek-tiği konusunda uyarılarda bulunuyor.

Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Dev-letleri ve komşu ülkelerden gelen yar-dımlar ile arama kurtarma faaliyetleri aralıksız sürüyor. Gönüllü yardım kuru-luşları ile Kızılay ve Kızılhaç‘ın bölgeye gıda, giysi ve tıbbi malzeme ulaştırıyor.

Balkanlar’da salgın hastalık tehdidi

Son yılların en büyük sel fe-laketinin yaşandığı Bosna Hersek ve Sırbistan’da du-rum ciddiyetini koruyor.

Bosna’nın kuzeyi ve Sırbistan’ın batısında Sava Nehri’nin geçtiği bölgelerde du-rumun kritik olduğu kaydediliyor.

İki ülkede de on binlerce kişi sel nedeniyle evini terk etmek zo-runda kaldı. 100 bin kadar hane-nin de elektriksiz kaldığı belirtildi.

Sel felaketi nedeniyle en az 44 kişi hayatını kaybetti. Sırbistan Başbakanı Aleksander Vuçiç, ülke-deki ölü sayısının 16’ya çıktığını duyurdu. Bosnalı yetkililer ise en az 27 kişinin haya-tını kaybettiğini açıkladı. Hırvatistan’da da bir kişinin sel nedeniyle öldüğü bildirildi.

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, Sırbistan ve

Bosna Hersek’e destek sözü verdi.“Technisches Hilfswerk” (Teknik Yar-

dım Örgütü) adlı yardım kuruluşunun Sırbistan’a ulaştığını belirten Steinmeier, diğer yardım önlemlerinin koordine edildi-ğini belirtti. Alman Bakan, felaketin tam bo-yutunun henüz kestirilemediğini kaydetti.

Son 120 yılın en büyük sel felaketi

Hiç şüphe yoktur ki, Bulgaristan Türkleri bir çok sanat dallarında olduğu gibi kendi edebiyatlarını yaratma, yaşatma alanla-rında da oldukça bir hayli mesafe almış, hatta zirveleri de zorlamışlardır. Koşullar her ne kadar el verişli olmasa da, totaliter dönemde eleştiri dalında bir Riza Mol-lov, İbrahim Tatarlı, Mehmet Çavuş vb. yetişmiş ve kalıcı ürünler vermişlerdir…Şiir sanatında bir Recep Küpçü, Latif

Ali, Ahmet Şerif, Süleyman Yusuf vb. unutulmayacak eserlere imza atmışlardır.Ne var ki, Bulgaristan Türk edebi-

yatı, 140 yıllık tarihinde bin bir güç-lüğe göğüs germiş, hiç umulmadık badireler atlatmıştır. En nihayet, el-hamdülillah, demokrasi adıyla meş-hur bir rejime kavuştuk, derken kendi-mizi bir kriz, bir çıkmazda buluverdik.Bir çeyrek yüz yıl önce o dil, din,

iman ve imanımızla ilgili yaşadığımız cehennem kabuslarını unutarak rahat bir soluk alıp dolu dizgin yola koyu-lacağımız yerde, neden bir takım kriz-lerden, hala çıkmazlardan söz ediyo-ruz, neden yerimizde sayıp duruyoruz?!Tüm Bulgaristan Türk yaratıcıla-

rını, şairini, yazarını, aşığını şem-siyesi altına toplayacak bir kurum, kuruluş nerede? Ve bu kurum veya kuru-luşun bir medyası, gazete veya dergisi…Bu güne kadar ülkeyi ikiye, Kuzey ve

Güney diye bölüp bir takım sanat kulüpleri kurma çabaları da bir netice vermemiştir.Kırcaali’deki “Recep Küpçü” adına tah-

sis edilen edebiyat derneği, sönük faali-yet alanına girmiş, ayrımcı davranışlarını sürdürmektedir. Aliş Sait, Sabri Alagöz, Mestan Adalı vb. yaratıcılar, neden bu dernek faaliyetlerinde yer almazlar? Anlı şanlı bir şairimizin adını taşıyan kuru-luş artıları, eksileri ile insanlarımıza hiz-met etmek için çatısı altına toplamalı…Razgrat’ta da, Yazarlar Birliğine kim

başkan olacak? Mücadelesi ivme kazana-rak kızışmaktadır. Dosya kavgaları, mühür kimde olacak yaygaraları bitmek bilmiyor.Bundan iki yıl önce Sofya’da Kültü-

rel Etkileşim kuruluşu, tüm Bulgaris-tan aydınlarını bir sempozyumda bu-luşturmuş, bir ilke imza atmıştı…Ve, ne var ki, arkası gelmemiş, her ne

sebeptense devamı bir türlü getirilmemiştiBulgaristan Türklerinin edebi-

yatı kimlerin elinde, kimlere kaldı?

EDEBİ HA-YAT I M I Z KİMLERE K A L D I ?

M e h m e t A L E V

SAFİR Restorant Sultanahmet Çatalçeşme sk.No.1/1 Tel: 0212 526 87 98

Page 10: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

10 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Kök Hücre Teknolojisiyle Diş Et i t edavis i ve İmplant uygulamaları

Yapılmaktadır

Diş Hekimi

Adres: Çalışlar İncirli, Ömür sk.No.1/1 BahçelievlerTel: 0212 556 45 30

A . H a l i d e A K I N C I

Bulgaristan yeni politik dalgalanma-dan korkuyor.

HÖH / DPS partisi teslimiyetten vazge-çemiyor.

Bulgaristan’da yapılan Avrupa Birliği se-çimleri politikanın havanda su dövmek ol-madığını gösterdi. Ömrünü fabrikada tarlada geçiren emekçi halk 4.5 leva zama kanmadı-ğına işaret verdi. Hükümetin, kendini partiler üstü görüp yalnız ve sadece mali oligarşiye ve uşaklarına hizmet etmesi ile isabetli ve yararlı iç ve dış politika yürütmenin olanaksız olduğu ortaya çıktı. Daha önce de, uzman hükümet-leri ile idare edilmiş olan Bulgaristan’da bu hükümetin havada kalması, halka inememesi, program ve uygulamasının aktüel durum, çı-kar ve hedeflere dayanmaması ve bunlardan güç almaması vatandaşı ürküttü.

GENSORU ANAHTARI İLE KAPI AÇI-LAMADI.

30 Mayıs günü oylanan “gensoru” oyunu bu kez de boşa çıktı. Ülkemizde şimdiye ka-dar hiçbir hükümet gensoru ile düşürülemedi.Hiç bir iş yapmayan ve kendisini yükselten politik partilere de pek faydası dokunmayan Plamen Oreşarski hükümeti beşinci gensoru sınavını başarılı atlattı. Meclisin politik yetki-lerini kullandığı bu sınavda birkaç gerçek dik-kati çekti.

Bir defa, gensoruyu veren GERP partisi, çıkardığı 6 AB milletvekili ve en fazla oy ala-rak, 25 Mayıs 2014′te sanki biraz daha güçlü ve heybetli bir duruma gelmiş gibi görünse de, aslında seçimlere toplam seçmenle kıyas-lamalı bakıldığında oyların ancak % 10′nunu alabilmiştir. % 10 ile politik duruma hakim olup hükümeti devirerek değişiklikler dayat-mak, pek imkan dahilinde görülmediği gibi, umutları canlandırmak bile biraz hayal kaldı.

İki, GERB partisine karşı açılan yolsuc-luk davaları, İç işleri bakanı ve parti Başkan Yardımcısı Tsvetan Tsvetanov’un mahkeme-lerde duruşma salonlarından çıkamaz duruma gelmesi seçmenin gözünden kaçmadı. Olayın özünde bir de şu var ki, GERB 2009- 2013 ik-tidar döneminde savcılığın birçok kararını dik-kate almadığı gibi, yasa dışı işlere, soygun ve vurgun olaylarına kapı aralamıştır. Bu gerçek-ler kendiliğinden olmak üzere halkın güvenini sarsmış ve var olan durumda politik değişik-liklere gidilmesini şimdiden kapamıştır.

SOSYALİST PARTİ SERTLEŞİYOR.Seçimlerden önce iki defa parçalanarak

yara alan Sosyalist Parti (BSP) meclisteki gensoru oylamasını atlatınca Yürütme Kurulu topladı. Son hafta hem AB seçimlerinde liste başı olan İlyana Yotova hem de Parti içindeki en büyük “demokratikleşme” grubunu yöne-ten Yanaki Stoyanov Parti Başkanı ile tüm yö-netimin istifa etmesini ve yeni yönetim seçil-mesini istemişti. Yürütme Kurulu toplantısı Başkan Sergey Stanışev taraftarlarının hakimi-yetinde ve sert tonlu konuşmalarla geçti. Parti şimdilik yönetimini korusa da, izlenen politi-kayı benimsemeyen, hükümeti partiden kop-muş gören ve hükümet programında değişik-lik isteyenler sözünü vurgulayarak söylemeye devam ediyor.

Sosyalist partinin bir daha parçalanması, Bulgar halkının bir sol-sosyalist partinin sağcı bir politika izlemesine, yıllarca yerinde say-masına, reformları askıya almasına ve demok-ratikleşme yollarını kapamasına tahamulü ol-madığını bir daha kanıtlamış olur.

HÖH / DPS PARTİSİ TESLİMİYET-TEN KURTULAMIUYOR.

AB seçiminde, ikinci parti durumunu BSP ile paylaşan ve Filiz Hüsmenova, Necmi Ali, İlhan Küçük ve İskra Radeva’yı Brüksel’e gönderen Hak ve Özgürlükler Partisi takdire değer bir destek kazandı. Bu seçimler aynı za-manda seçilen ama AB’ye gitmekten vaz ge-çen D. Peevski için de bir ders oldu. Çünkü Bulgar kamuoyu işlerin yalnız oy almakla bit-mediğini, aynı zamanda halkın güvenini ka-zanmadan seçilmenin anlamsızlığını da sor-guladı. Şimdiki dönemde ülkemizde paralı olmak çok önemli olsa bile, halk uyandıkça paranın kaynağını bilme hakkını kullanmaya başlıyor. Devamı gelecek sayıda

Seyhan ÖZGÜRBeyaz

Bayrak İnsin

Beraber AğlayalımSevilcan YÜCE

D ü n b u m e y -danda ka r ş ı l a ş t ı k .

B i r b i r i m i -zin boynuna sarıldık

Birbirimize “çocukları”,“işleri”, “evdekileri”,“sağlığı”, “arkadaşları”,“ o r t a k b i l d i ğ i m i z d a v a y ı ” ,“ y o l c u l u ğ u ” s o r d u k .B i r ş a r k ı d i n l e d i k b e r a b e r ,B u ğ u l a n d ı g ö z l e r i m i z .O günler hep beraber ağladık…N e d i r a y ı r a n b u g ü n b i z i ?Neden ağlayamıyoruz karşılaştığımızdaNeyi bölüşemiyoruz aramızda…“Belene” ölüm kampında bir nar yeterken ikimize,Bugün neden gözlerin hep başka yerde!K a ç p a r a y s a g ö z y a ş l a r ı nS ö y l e v e r e y i mGörüşünce beraber ağlayal ım…

K o r k u t a n H a t ı r a l a rSevilcan YÜCEÇarlık Rusyası, Balkanlar’ı Osmanlı’dan koparmak

gayesi ile Balkanlarda Hıristiyan milletlerine gizliden gizliye silah dağıtıp, bir yandan da fitne ve etnik düşman-lık tohumları ekerek onları ayaklandırmaya çalışıyordu.

B u o l a y l a r B u l g a r 1 9 7 6 N i -san Ayaklanması öncesine rastlar.

Osmanlı döneminde kardeşçe yaşayan soy-ların ve boyların birbirine düşürtülmesi için gö-revlendirilen Rus Generali Çirnayev’in 1877 yı-lında Bulgaristan’dan Petersburg’a Rus Çarına gönderdiği gizli bir askeri raporunda şöyle anlatır:

“Buralarda hiç yoktan ordular meydana getir-dim. Bulgarları Osmanlı Padişahına karşı kış-kırttım ve onlara gönderdiğiniz silahları dağıtım.

Bu askerleri yüreklendirdim ve ölüme gönderiyorum.Bu Bulgarları sendeleyen bir engel var.Türklerin, Bulgaristan’da yaşayan Türk-

lerin hatıraları, komşuluk ettikleri yıllar!Ö l ü m d e n k o r k m a y a n -

lar bu hatıralardan çok korkuyorlar.Ya l n ı z T ü r k l e r i d e ğ i l , o n l a -

r ın tar ihler ini de yenmek lazım. Onların şanlı tarihsel geçmişi ve inanıyo-

rum ki, onlarda her halde bir sihirbaz zekâsı var.Bir değil birkaç istila bile, Bulgarların iliklerine iş-

leyen Türklerin ve bu topraklardaki Müslümanların üstünlüklerini yıkmaya bence kâfi gelmeyecektir.” diye yazarak oldukça ibretli bir iftirada bulunmuştur.

Bizim 1878’den beri yaşatmaya çalıştığı-mız kimliğimizin en büyük özelliğimiz de budur.

Biz üstün meziyetli milletlerin önünde gidenleriz.

Rusya Federasyonu’nun Omsk kentinde “Rusya Federasyonu’nda yaşayan Kazak Türkle-rinin dünü, bugünü ve yarını” konulu bir konfe-rans yapıldı. Davet edildiğimiz bu konferasa BUL-TURK adına Aydın Fidan ile birlikte gittik.

İstanbul’dan yola çıkarak havayolu ile OMSK şehriine ukaştık. Omsk güneybatı Sibiryada Mos-kovaya yaklaşık 2 400 km uzaklıkta Ural nehri bo-yunda bulunan bir şehir. Ruslar 17 yy buraya bir kale inşa ederek Sibirya’nın istilası için kullanmışlardır.

Omsk havaalanında indikten sonra bizi Altanay Junu-sova hanım ve teşkilatının gençleri karşıladılar. Karşıla-yan arkadaşlar bizleri kalacağımız yere kadar götürdüler.

Şehrin dışında Otel İr-tiş. Göl kenarındaki orman içinde sakin ve güzel bir otel.

Otelde bir banyo yapıp he-men yola çıktık, bu gün kon-feransın açılışı yapılacaktı.

Açılışı kaçırmak iste-miyorduk çünkü Rusya Federasyonu’nda yaşayan Kazak Türkleri hakkında

imkânı olduğunca fazla bilgi edinmek niyetindeydik.Bu nedenle çok yorgun olmamıza rağ-

men hiç dinlenmeden hemen açılışa gittik.Açılış konuşmasını Altanay JUNUSOVA yaptı.Ardından Protokol konuşmaları yapıldı.Daha sonra bilim adamları Rusya Federasyonu’nda

bulunan Kazak Türklerinin dağılımı ile il-gili bilgi verdiler ve görüşlerini açıkladılar. Birlik ve beraberlik konusunda eksiklikler dile getirildi.

Konferansı ana konusu “Rusya Federasyonu’nda yaşayan Kazak Türklerinin dünü, bugünü ve Yarını’nı irdeleyen konuşmalar yapıldı. Verilen kısa arada ka-tılımcılar birbirleri ile tanışma fırsatı buldular.

Akşam KonserAçılış merasimi-

nin tamamlanmasın-dan sonra akşamı muh-teşem bir konser verildi.

O m s k K a z a k Türklerinin başkanı Sn.Altanay Junusova konserin açılışını yaptı.

Folklor grupları, teatro gösterileri, şarkılar, tür-küler, 7 den 70’e muhteşem bir gösteri düzenlemişlerdi.

Gelen misafirlere de kendilerini tanıtma ve se-lamlama konuşması yapmaları için fırsat verildi.

Konferansa davet edilen Duma (Rusya Parla-mentosunun) temsilcileri, Türkiye, Kazakistan, Kı-gızistan, Bulgaristan , Sibirya, Novosibirsk, Sa-mara, Altay, Çin ve Ukrayna temsilcileri münasebet aldılar. Bizlerde Türkiye Cumhuriyetinin 77 mil-yonun selamını ileterek kısa bir konuşma yaptık.

Konserde özellikle miniklerin göste-risi ve aksakallıların miniklere destek ver-mesi çok güzel bir manzara oluşturmuştu.

Konserde birbirinden farklı birbirinden renkli 7den 70 gösterileri ve yaşlı ozanların-dan kör gözle saz, akordeon çalması çok büyük al-kış aldı. 7′den 70 konseri muhteşem bir gösteriydi.

Münasebet alanların büyük çoğunluğu Sn. Altanay hanımın üstün gayretleri ile meydana getirilen bu büyük organizasyonundan duyduğu memnuniyeti dile getirdi-ler. Konserin konusu katılımcıları derinden etkiledi. Biz-lerin de Bulgaristan Türkleri olarak bu tür organizasyon-lar yapmamızın faydalı olacağı konusunu düşündürdü.

İkinci günü yine bilim adamları konuşmalarına de-vam ettiler. Konuşmalarda Rusya Federasyonunda 2 milyon Kazak Türkünün yaşadığı, bu kitlenin birle-şerek ortak hareket etmesi konusu ile dünyanın çeşitli yarlerinde yaşayan Kazak Türklerinin birlik ve beraber-lik içinde hareket etmeleri durumunda etkili olunabile-ceği dile getirildi. Konuşmacılar bu konudaki fikirlerini ortaya koydular. Çinde büyük bir Kazak Türkü kit-lesi olmasına rağmen engellemeler nedeniyle çalışma yapma imkanlarının kısıtlı olduğundan bahsedildi.

Avrupada yaşayan Kazak Türklerinin daha biln-çli ve daha profesyonel çalıştıklarını ve onlar-dan gurur duyduklarını açıklayan katılımcılar, Türkiyede yaşayanlarından da pek memnun olma-dıklarını, bir birilerinden çok uzak olduklarını kenet-lenmenin olmaması nedeniyle üzüntülerini belirtiler.

Özellikle Moskovada yaşayan Kazak-Türklerinin Rus kültür hegemonyasının etkisi altında kaldığını, Kazak Türk halkını problemlerini pek düşünmediklerini ve halktan kopuk olduklarını belirttiler. Moskovada yaşayanların bü-yük büyük madalyalar aldıkla-rını ancak amma madalya al-manın KazakTürk halkına pek faydası olmadığını gördükle-

rini ve bundan da memnun olmadıklarını belirtiler.Öncalikle Rusyada yaşayan Kazak Türklerinin

problemlerinin belirlenmesi ve buna göre stratejile-rin ortaya konması konusunda görüş birliğine va-rıldı. Altanay hanım gibi dürüst, davaya sahip çı-kacak, idealist ve bu konuda fedakarca çalışacak insanların bir araya getirilerek ortak çalışma progra-malrının oluşturlması gerektiği vurgulandı. Teşkilat-lar arasında kopukluk olduğu ve her teşkiletın plansız programsız hareket ettiği açıklandı. İşte tüm bunların aşılması için Rusya Fedrasyonundaki Kazak Türkleri-nin bir merkezlerinin olması gerektiği ve bu merkezin de ivedilikle faaliyete geçirilmesinin şart olduğu dile getirildi. Bundan sonra kısa, orta ve uzun vadeli stra-tejiler belirlenmeli ve programlar yapılmalıdır dendi.

Kazak-Türk halkına ışık tutan bir yolun bulun-ması gerektiğini ve bu yola doğuru insanların da yönlendirilmesi için çalışmaların yoğunlaştırl-masının gerektiği ortaya kondu. Kazakistanın dı-şında bulunan Kazaklara Kazakistan Cumhuriyeti-nin pek sahip çıkmadığından yakınıldı. Bir an önce bu STK ları desteklemesi gerektiğini belirrttler.

Konuşmacılar Rusyada yaşayanların Rusça yazıp çizidiklerini ancak Kazakistanda yaşayanlar artık Ka-zakça okuyup yazdıklarını, Rusçanın bilim dili ola-rak da kabul edilmediğini söylediler. Bir kişinin Kazak Türkçesi bilim dili olmaz demesi üzerine tepkiler aldı ve Kazakistanın bu konuda ki tavrını destekleyerek kutladıklarını, ancak ve ancak bu şekilde Kazak Türk-lerinin kendine güven duygularınınn yükseleceğini ve Rue kültür hegemonyasından kurtulabileceklerini, bu güne kadar Kazakistan diye bir devlet olduğunun bile bilinmediğini ama artık dünyanın büyük çoğunluğunun bunu öğrendiğini, Türk Dünyasının bir parçası olduğu unutulmadan dünyada Kazak Türklerinin tanıtılması konusun projeler geliştirilmesi lazım geldiğini belirtti-ler. Çeşitli ülkelerde yaşayan Kazak Türklerinin asimile

edilmelerinin önlenmesi için de Kazakistanın onları çifte vatan-daş yapmasının etkili olacağı, Kazakistan dışında yaşayanlar ile kültürel ve sosyal bağların güçlendirilmesi, mal, sermaye ve insanların serbest dolaşımının sağlanması gerektiği açıklandı.

Biz de BULTÜRK temsil-cisi olarak konuşmamızda:

Bizler Türklüğün meyvesi olan orta Asya Boz-kırlarından yola çıkarak Anadolu’dan önce Türkle-şen Bulgaristan-Balkanlara ulaşanlarız. Bu bölgeyi de bu toprakları da Türk Dünyası haritasına katan Evlad-ı Fatihan’ların torunlarıyız. Bizler Tuna’dan baş-layarak Deliormanı, Büyük Balkanı aşarak, Pirin ve Rodoplara inenleriz. Arda boyundan kıvrım kıv-rım akarak Anadolu’ya doğru hızla ilerlediği Akıncı-lar yurdundan, bir çok türkülere, hikâyelere ve ma-nilere konu olan Rodop insanının ayrılmaz parçası nazlı yari Arda boyundan İstanbul’a yerleşenlerdeniz.

Bizlerde “İstanbul’da Bulgaristan Türk-lerinin probleminin çözümü, kültürel bağla-rın güçlendirilmesi için bir dernek kurduk.

Bulgaristan Türklerinden bir cumhurbaşkanı adayı çıkardık ve 50.000 civarında oy aldık. Biz se-çime girerken adayımızın seçilmeyeceğini biliyor-duk amma bu tür faaliyetlerin Bulgaristan’daki Türk gençlerinin kendine güvenini arttırdığını, ülkeyi yö-netebiliriz düşüncesinin kafalarında yer ettiğini ve ül-kenin asli unsurlarından olduklarını hissetmelerini sağladığını da biliyoruz. Bu nedenle Bulgaristan’ın siyasi, sosyal ve iktisadi hayatında kısaca toplum-sal yaşamın her yerinde var olmaya çalışıyoruz.

Ben buradan Kazak kardeşlerimize seslen-mek isterim: Bu gün Rusya’da demokrasi yerleş-meye başlamıştır, bu gün Rusya demokrasi ile yö-netiliyor. İnşallah Putin’in ardından Putin sonrası bir Kazak kardeşimiz aday olur ve Rusya Baş-kanı olabilir, bunun ABD’de örneği mevcuttur.

Rusya’da yaşayan Kazak Türkü kardeşlerimize de Rusya’nın siyasi, sosyal ve iktisadi hayatında yer almalarını ve demokrasinin sağladığı özgürlükler-den azami ölçüde yararlanmalarını tavsiye ederiz.

Kazak Türk kardeşlerimiz çocuklarınızı dünyayı yönetmek için yetiştiriniz. Çünkü gelecek Türk bir-liğindedir. Çocuklarımız bunu anlayıp kafalarına koyduklarında yapmaları kolay olacaktır” dedik.

OMSK’ta Konferans-tan son derece memnun ayrıldık. Organizasyonunu yapanlara başta Altanay JUNUSOVA ve Dinara hanım olmak üzere tüm ekibine ve emeği geçen-lere teşekkür ediyor Kazak Türk kardeşlerimize hayat-larında başarılar diliyorum.

Rusya’da Kazak Türkleri OMSK’ta Toplandı

Page 11: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 11

Yazımı yazmama başladığım an, Tür-kiye Soma maden ocağından 282 ce-setin çıktığı bildirildi. Türkiye ve dost dünya matem yaşıyor. Acı haberler bir-birini izliyor. Yaralar yürek yakıyor.

BULTÜRK Kültür ve Hizmet Der-neği, Bulgaristan Stratejik Araştırma Mer-kezi ekibi, bghaber. org yazarlar grubu; ile BULTÜRK Gazetesi çalışanları tüm Tür-kiye halkına başsağlığı dileklerini iletiyor.

Kültürümüzde “cana gelmesin, mala gelsin” sözü vardır. Bu defa cana geldi ve Türk ulusunun, hepimizin canı yandı, ulusça ağır matem yaşıyoruz.

İnsanoğlunun hak ve özgürlükleri can-dan sonra gelen, hayatımızı belirleyen ve yönlendiren değerli toplumsal ve hu-kuksal edinimler arasında önde gelir.

“Matem ayı” dediğimiz 2014′ün şu ayında biz Türkiye’de ikamet eden Bul-garistan Türkleri başka birçok büyük bir kaybımızı sineye çekmek zorunda kaldık. Biz, bu ayın 25′inde yapılacak olan Av-rupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde, bir AB ülkesi olan Bulgaristan’ın vatan-daşı olmamıza rağmen, seçme ve seçilme, oy kullanma hakkımızı kaybettik. Bulgar Halk Meclisi’nde kabul edilen son yasa-larla, Bulgaristan vatandaşı olmamıza ve isimlerimizin seçim listelerinde bulunma-sına karşın, AB seçimlerine katılmamıza kısıtlama getirildi. Bu defa AB seçim-leri için Türkiye’de seçim büroları, san-dık açılmayacak, Bulgaristan’da oy kul-lanmamız içinse, seçimden önceki son 3 ayda orada yaşamış olmamız koşulu geti-rildi. Hepimizin işimiz gücümüz var, AB seçimine katılacağım diye 3 ay Bulgar da yaşamak olmaz. Hedef bu defa da poli-tiktir. Bizim en doğal insan ve vatandaş-lık hakkımız olan seçme ve seçilme, oy kullanma hakkımız elimizden zorla alındı. Biz 1989′da vatanımızdan kovulduk, şimdi de seçime katılma hakkımız gasp edildi, sıra vatandaşlık hakkımıza geldi.

Seçme ve seçilme hakkımız demokra-tik toplumun temel taşıdır. Bulgaristan’ın totaliter baskı ve terör rejiminden demok-rasiye geçişi en başta yerli Türk ve Müslü-manların verdiği sert tepki sonucu gerçek-leşti. Bu tepkinin güçlü sivri ucu Mayıs 1989 Türk İsyanıdır. Bu bir Türk köylü-lüğü ayaklanması olmakla birlikte, oradaki Türk işçilerin de ortak katılımıyla gerçek-leşmiştir. 1989 Bulgaristan Türklüğünün tek yumruk, tek yürek olduğu dönemdir. Bulgaristan’da demokratikleşme ve ço-ğulcu politik sistem bu mücadelede doğdu.

Seçme ve seçilme hakkımız, demokra-tik vatandaş hakları arasında en önemli-sidir, özgürlüklerimizin özünü teşkil eder. Bu hakkımıza el kaldıranlar, hakkımızın en temel haklarından birine hunharca sal-dırılmıştır. İktidarda bulunan ve insan hak-larımızı, Türklüğümüzü ve huzurumuzu korumak için kurulan Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH) 2014 itibarıyla demokrasi-nin ana ilkelerini savunamaz duruma geldi.

Seçme ve seçilme hakkımızı savuna-mayan HÖH partisi bizim olmaktan çıktı. Demokratik toplum kurma davamıza, hak eşitliği ilkesine, sosyal adalet prensibine ve temel özgürlüklerimize yüz çevirdi. Ar-tık bizi temsil etmiyor. İzlediği siyaset ve savunduğu politikayla Bulgaristan’da ya-şayan Türk, Pomak ve Çingene kökenli Müslüman klardeişerimizin oylarıyla, bi-çimlenmekte olan Bulgar büyük burjuvazi-sinin, yerli oligarşi ve ülkemize çöreklenen Rus oligarşisinin menfaatlerini savunu-yor, politik sahnede onları temsil ediyor, AB parlamentosuna da onların dalavere-leri, kirli işleri için D. Peevski gibi oligarşi ayısı temsilci göndermeye hazırlanıyor.

Devamı Gelecek Sayıda

D r .H a l i d e

Ü M İ T F E RMatem Ayı

Komşu, “Altın Göl”Ün Musluğunu Yeniden AçtıBulgaristan, geçen yıl kaldırdığı

Türkiye‘den giriş yapan araçların dezen-fekte edilmesi uygulamasına yeniden baş-ladı.

Bulgaristan hazinesini maddi açıdan ra-hatlattığı için “altın göl” olarak bilinen uy-gulama kapsamında, Türkiye‘den geçiş yapan araçlar, sensörlü çalışan ve ilaçlı su sıkan fıskiyeler tarafından kısa süreliğine yıkanıyor.

Bulgaristan bu işlem için araç başına 3 avro ücret uyguluyor.

Edirne Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Emin İnağ, AA muhabi-rine yaptığı açıklamada, Bulgaristan‘ın “altın göl” uygulamasına yeniden başla-masının doğru olmadığını söyledi.

Türk-Bulgar ilişkilerinin her fırsatta iyiye gitmesi için çaba gösterirken, etik dışı bir hareketin kendilerini üzdüğünü be-lirten İnağ, “Ne buna Bulgaristan hükü-

metinin ihtiyacı var ne de bizim iş adam-larımız, vatandaşlarımız 3 avro vermekten imtina ederler. Bu ufak işleri bırakıp ener-jimizi aramızdaki ticari ilişkileri artırmak için harcayalım” diye konuştu.

Edirne Ticaret Ve Sanayi Odası Baş-kanı Recep Zıpkınkurt da Bulgaristan‘daki oda başkanlarıyla uygulamanın kaldırıl-ması için temas halinde olduklarını kay-detti.

Şap hastalığına karşı başlatılmıştıBulgar gümrüklerindeki dezenfekte ça-

lışması, şap hastalığına karşı önlem ama-cıyla başlatılmıştı.

Uygulamanın, özelleştirilmesi sonra-sında işlemin ilaçlı su yerine musluk su-yuyla yapıldığı iddiaları üzerine nisan ayında kaldırılmasına karar verilmişti.

Bulgaristan Euro’ya geçmekte geç kaldıBlagoevgrad’daki Yugozapaden

Universitet’te eğitim görevlisi ve ekonomi uz-manı olan Prof. Çavdar Nikolov, Bulgaristan’ın önümüzdeki üç veya dört yıl içinde Euro’ya geçiş yapması gerektiğini savundu. Ülkenin bu uygulama konusunda geç kaldığına deği-nen Nikolov, döviz kurulu sistemi potansiye-linin tükendiğini ve acil olarak Euro’ya geçiş yapılması gerektiğini savundu. Bulgaristan’ın ekonomik büyüme sağlayabilmesi konusunda mutlaka birtakım krediler alması gerektiğini ifade eden Nikolov, bu sayede ekonomiye sı-cak para gireceğini belirtti. 2008 yılından iti-baren ülkenin stratejik bir hata üzerinde dur-duğuna değinen Prof. Nikolov, ülkenin sıcak para almayarak borçlanmadığını, şu anda borç-lanmanın GSYH’ya oranla yüzde 18,9 seviye-

sinde olduğunu, fakat bunun yüzde 40’a çıkarı-labileceğini kaydetti.

IMF ile sözleşme imzalayarak birkaç mil-yar alınabileceğini ve bunun bir günah olarak görülmemesi gerektiğini ifade eden Nikolov, bu sayede ekonominin ve gelirlerin daha yük-sek seviyede olabileceğini vurguladı. Nikolov, ülkenin Euro’ya geçisi sırasında büyük çaplı enflasyon artışı yaşanmayacağını belirterek, ilk önce Euro’ya geçişibekleme sürecine girilece-ğini, bunu başaracağımız konusunda Avrupalı-ları ikna etmemiz gerektiğini kaydetti. Prof. Ni-kolov, daha sonra iyi bir yapılanma sağlanarak büyük çaplı enflasyon yaşanmadan denetimli bir şekildeEuro’ya geçiş sağlanabileceğini ve böylece ekonomiye daha fazla kaynak kazandı-rılacağını açıkladı.

Kutsal olan için öldü hep insan.Köy, dere, tepe adına tepelenir mi

adam,Can feda, ufukta hep Vatan. Önemsiz

mi, isim, soy ad, dil ve iman?Bulgaristan Türklük kolyesinde bir in-

cidir Barutin. Hem de kocama ve parlak. Bu dağ köylerinde HÖH – DPS davasının yerleşmesinde ve gelişmesinde çok katkı-ları olmuştur.

Bu köy doğanın ve toplumun her cil-vesine dayanabilmiş kalın gövdeli çam-larımızdan birdir. Ve bugün her yerde sen ben, ileri geri, olur olmaz kavgası devam ederken, düzenle huzuru iyi ayarlayan ça-vuşlarımız var Barutin’den.

Komşu kızı Zeynep’ti gönül yakan.1972’de aldılar adını babasına sorma-

dan, Şekerden şekerdi, eridikçe ballanan. Çocuklar doğurdu, bugün saflarımızda olan.

Barutin köyünde, 1972’nin 23 Mart faciasını hiçbir zaman unutmamak üzere birlikte anarken, BULTÜRK Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı ve BG Stratejik Araştırma Merkezi ekibi adına hepinizi bağrımıza basıp, saygıyla kutlar-ken, sağlık ve başarı dileklerimizi lütfen kabul ediniz. Her şey için çok teşekkür ederiz. Görüşmelerimiz gönül ve dava bir-limizin güven ifadesi oldu. Hepinizi kut-larken, tümünüze en iti dileklerimizi suna-rız. Sizinle birlikte olmak o kadar güzeldi ki.

N e s r i nS İ P A H İBarutin’de Anma Töreni-3-

Bulgaristan‘da 1989 yılında devri-len eski komünist rejimin Türk ve Müs-lümanlara yönelik asimilasyon kam-panyasının kurbanları törenle anıldı.

Asimilasyon kampanyasına karşı direniş ey-lemlerinin 25. yıl dönümü dolayısıyla ülkenin kuzeydoğusunda bulunan Kaolinovo kentine bağlı Pristoe köyünde anma töreni düzenlendi.

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, Pristoe köyünün, komünist re-jimin zulümlerine karşı başkaldırışın bay-rağını çektiğini söyledi. Plevneliev, 1989 yılının mayıs ayında silahlı polis ve asker-lerin köydeki protestoları bastırmaya ça-lıştıklarını anımsatarak, şunları kaydetti:

“O günlerde protesto eden Pristoe halkı, elinde kalan son şey olan adlarını ve din-lerini savunmak üzere isyan ederek gösteri yapmıştı. Tarihimizin bu bölümüne saygı ile yaklaşmamamız gerekir. Çünkü en acı-masız devlet mekanizması bile haklarını savunan vatandaşlara karşı güçsüz kalır.”

Pristoe’de 1989 yılında başlayan ve ülke-nin geneline yayılan asimilasyon karşıtı pro-testoların haklı olduğunu ve yeni nesillere ha-yat dersi verdiğini dile getiren Plevneliev, “25 yıl önceki olayları unutmamamız gerekiyor. O direniş bize, birer vatandaş olarak anne ba-balarımızın verdiği isimlerimize, dedelerimi-zin miras bıraktığı dini inançlarımıza saygı ile sarılmamız gerektiğini öğretiyor” dedi

B u l g a r i s t a n ’ d a A s i m i -l a s y o n K u r b a n l a r ı A n ı l d ı

Adres: B.H. Paşa Mah. Şehit Mustafa Yeşil Caddesi (Eski Poligon Caddesi). No:7 /A, Beşyüzevler, G a z i o s m a n p a ş a , İ S TA N B U L - Te l : + 9 0 2 1 2 4 7 7 6 6 8 1

e-mail : [email protected]

Telefon: (0212) 477 66 81

[email protected]

Page 12: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

12 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Pazar gün yapılan seçimler çok büyük bir gerçeği gün ışığına çıkardı. Bundan sonra işler eski hamam eski tas gitmeyecek. Oldu bittiye getirilen durumun mut-laka dğzeltilmesi ve yeni raylar üzerine oturtulması zo-runlu oldu.

Biz Avrupa Birliği Parlamentosu’na gidenlerden zaten birşey beklemiyoruz. 752 kişi arasında 17 kişinin esamesi okunmaz. Okunsa bile kimsenin sözü geçmez. Zaten AB Genel Kurulu zenginler klübü gibi birşey ol-muş ki, eski kıtanın çok sefil olan küçük bir ülkesinden gelen temsilciler ancak dinleyici statüsü hak edebilir. Bir de, bu denli kalavalık vekiller meclisinde, 17 kişi-nin kuvveti ne kadar etkili olabilir ki? Aralarında hem Bulgaristan lehinde, hem de Avrupa yararına iş görebi-lecek görmüyorum. Hele bizim şu HÖH grubunda bu nitelikte biri yok.

AB ana kriterleri 1950′lirde Fransa-Almanya Kö-mür ve Demir Sözleşmesi ve ardından Ortak Pazar’ın kurulduğunu ilan eden Roma Antlaşmasıyla duyu-ruldu. O zaman bu zaman sözde her şey iyi gidiyordu da, bir Ortak Anayasa kabul edilemedi. 28 devletin çok farklı sorunları, planları, umutları var ki, bunları uyum-lamak zor.

Örneğin büyük AB devletleri Bulgaristanı bir tran-zit yol ve ucuz deniz ve dağ turizmi merkezi olarak görüyor. Hayallerinde olan Varna ve Burgaz plajları, Bansko ve Panporovo kayak merkezleri, modern sa-nayi geliştirmeyi, eğitim öğretim işleridir. Bazı işleri dünya seviyesine çekme niyetlerinde yok. 1990-95 çö-küşünden sonra sanayii canlandırma ve yeniden yapı-landırma hayal bile edilemez oldu.

Adına demokrasi denen toplumsal düzene geçiş 25 yıl önce başladı. Ne zaman biteceği belli değil. Sürekli devam etse ne olur? Bilen yok. Öz imkanlarla, dev-let parasıyla sanayileşme programlanamadı. Böyle bir atılım için finans kaynağımız da yok. Tarımsal üretim de değişti. Amerikan yapımı büyük traktörler Dobruca ve Trakya ovasına girdi ve köylüleri tarladan çıktı. Ge-çen yıl Dobruca’da dekar başı ortalama 830 kg. buğday alındı. Buğdayın buğday olarak dış satımasına önem veriliyor. Hayvancılık ve tarımsal ürünü işleme sanayii henüz biçimlenmedi. Norveç’teki 150 000 domuz ka-pasiteli modern çiftlikler bizde henüz hayal. 1990′dan önce Bulgaristan’da 15.5 milyon koyun vardı. Şimdi böylesi büyük ölçekli girişimlerer başlamak için gerekli alt yapımız yok. Örneğin kuzuculukta Avrupa birinci-siydik. Küba’dan yılda 5 miyon ton şeker kamışı mi-lası alıp küspesi ile kuzu besliyorduk. Bir yıl olgunlaş-mış kaşar peynirlerini Amerikan pazarına sunuyorduk. Şimdi bunların hepsi hayal oldu.

“Focus” ajansını açtım, bakıyorum Almanya Baş-bakanı Merkel’in gözü yaşlı ağlıyor. Yılların başbakanı, hem de Alman kadınları sert olur ve öyle kolay kolay göz yaşı dökmez. İlgilendim. Oysa sebebi neymiş bi-liyor musunuz?

Almanlar geleceklerini kadere bırakmaz, herşe-yin kendi ellerinde ve gözlerinin önünde olmasını ister. Genç kuşağın geleceğini düşünen makamlar 2014′te yaşı 16 olan Almanların 63-65 yaşında emekli olurken sosyal durumları ve geçim problemleri üstüne bir ince-leme yapıp şimdiki emeklilerden daha kötü şartlarda yaşayacakları ortaya çıkarmış. Yani, araştırma sonuçla-rına göre, XXI. yüzyılın ortalarında Almanlar bugüne kıyasla daha kötü şartlarda yaşayacak. Rakkamların di-liyle ifade edildiğinde, geçim sıkıntısının % 20 oranında artacak ve yaşam daha kötü olacaktır.

Torunlarının emekliliğini düşünen Başbakan Mer-kel gözyaşlarını tutamayıp ağlıyor.

AB üyesi bir ülke vatandaşı olarak bu durum üze-rinde bizim de düşünmemiz yerinde olur. 2.5 milyon yurttaşımız dış ülkelerde çalışıyor ve bunlardan % 85′i sigortasız yani emeklilik primi ödemiyorlar ve 65 ya-şında emekli maaşı alamayacaklar.

Genelde tütün işleyen tarım emekçilerimiz de sos-yal sigorta sistemine bağlı değildir. Hepsinin gelecekleri yaşlılık açısından zifiri karanlıktan farksızdır.

Artık sezon açıldığı için dikkatinize sunuyorum. Geçen sene denizdeki otel ve lokantalarda, plaj veya parkinglerde hizmet verenlerin ancak % 40′ı sigorta primi yatırdı.

Nüfusumuzun % 24′ünü oluşturan ve hemen hiç biri her gün biraz daha yaklaşan emeklilikleri üstüne hiçbirşey yapmayan Çingene kökenli vatandaşlarımız ulusal tabloyu daha da karamsar ediyor. Sosyal durumu yüreksel acısı olan bu büyük katmanda artık 3. kuşan sosyal yardımla geçinen, hiç bir dönem hiç bir yerde ça-lışmamış olanlar çoğalıyor. Yalnız yeni seçimleri bek-lemekle ve oy için dağıtılan paralarla geçinmek pers-pektifsizdir.

60 gün seçim propagandası yapıldı, yazıldı çizildi. Hiç bir aday kalkıp ben bu şehre şu fabrıkanın kurul-ması amacıyla mücadele edeceğim deyemedi.

Sanki asvalt üzerindeki delikler, patlamış su boru-ları, akan kiremitler, su baskınları vicudumuza kene gibi yapışmış ve bizi, hepimizi bayıltmaya çalışıyor.

Neredeyse hayal etmeye gücümüz yok. Biz hayal-lerimizin yükü altında ezilen bir kuşak olarak, belki de emekliliğimizi bile alamadan, ahretkapısını tıklatmak zorunda kalacağız…

2001’de değişen “tehdit algıla-ması” sonrası “Dört tarafı denizlerle çevrili Büyük Türkiye Modeli” tar-tışmasını yazılarımda ilk ortaya attı-ğımda, içeriden dışarıdan aynı tepkiyi alıyordum; olmaz, çok zor… Evet zordu, LİDERLİK farkı hesaba katıl-mayınca olmazdı, olamazdı… 2003

öncesi LİDER görmemiş toplum için LİDER’in ortaya koya-bilecekleri, o günden bakınca bugün kadar net görülemezdi…

Sevgili dostlar, yukarıda bahsettiğim model bir “işbirliği-etki alanı tanımlama” modeliydi ve belki de sorgularken önümüzdeki “AŞILMAZ ENGELLERİ” düşününce, isteyen-inanan bizler bile zaman zaman “acaba” diyorduk… Diyorduk ama OLDU! “OLACAK-OLACAK MI-NE OLACAK” tadında konuşulan Türkiye, artık çok farklı. Daha doğrusu DÜNYA DÜZENİ ve bu yeni denklem içindeki Türkiye GERÇEĞİ çok değişti, farklılaştı…

Bir Türk vatandaşı olarak “bu büyümenin, kopuşun, yeni ger-çeğimizin” hazzını yaşamak da inanın çok güzel. 2003 yılında Süleymaniye’de “askerinin başına çuval geçirilen Türkiye’den”, 2014 yılında “YENİ DÜNYA DENKLEMİNDE MERKEZ OLMAYA” giden bir Türkiye’ye… Bu noktada en önemli tes-pit şu; 2006’dan bakınca AŞILMAZ görünenleri Başbakan Erdoğan’ın kararlılığı ve tek başına kaldığı noktalarda dahi DİK DURUŞU ile aştık. 2008 en önemli dönemeçti, direndi… İnandı, direndi ve ülke tam 150 yıl sonra finansal olarak bağımsız kaldı…

Sevgili dostlar, kısa bir süre önce yurtdışında bir toplantıda “dünyanın gözünden Türkiye” algılamasını dinledim… “Yeni Bir Yüzyıl İçin Strateji” belgesi yazan akademisyenlerin ağ-zından “2023-2071” detaylarını duymak ve “ne oluyor” so-rusuna muhatap olmak, 2001-2003 arasındaki Türkiye’yi dü-şündüğümde hayal gibi… 5 milyar dolar için IMF’den ülkeye “vali atanmasına izin veren” Türkiye, bugün “2023 ve son-rası” vizyonunu dünya genelinde kabul ettirmiş durumda…

Bu noktada sormak istiyorum; bizler içeride dışarıdakilerin gör-düklerini, gerçekten “ne olduğumuzu, OLABİLECEĞİMİZİ” gerçekten idrak edebiliyor muyuz? Bu noktada diyeceksiniz ki; gü-zel söylüyorsunuz da bizim Amerika’nın veya Rusya’nın yazdığı gibi bir VİZYON belgemiz yok? Bu stratejiyi nerede aramalıyız?

Sevgili dostlar, yazılı bir hale getirilmese bile Türkiye’nin ÇOK NET BİR STRATEJİSİ ve BELGESİ var! Nasıl mı?

Son birkaç yıla dikkatli bakalım ve özellikle Hal-kın seçeceği Cumhurbaşkanı gerçeğimiz öncesi detay-ları birleştirelim… Başbakan Erdoğan’ın son “AK Parti Kongresinden” bugüne söylemlerini alt alta yazın ve “ana-liz etmeye çalışan yabancılar” gibi karşıdan bir bakın.

Gelin birlikte deneyelim;Sevgili dostlar,Bir Başbakan;1- “Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet” SENTEZİ’ne işaret edi-

yor ve bu yola çıkarken “Alparslan gibi kefenimi giydim” diyorsa,2- Bir Başbakan 2023 hedefini 2071’e, yani bu topraklara

girişimizin 1000. Yılına işaret edecek şekilde ilerletiyorsa ve arkasına konuşurken Türkiye değil de DÜNYA haritası ko-yuyor, Barzani de seyirciler arasındayken “Türkiye’deki Kürt kö-kenli insanlarımıza” Selahaddin Eyyübi üzerinden el uzatıyorsa,

3- Bir Başbakan, kime olursa olsun gerektiğinde verdiği “yeni one minute notaları” ile Türkiye’nin gücünün farkında olduğunu ve böl-gede “lider” olmaya doğru emin adımlarla ilerlediğini gösteriyorsa,

4- Bir Başbakan bu mesajların üzerinden aylar geçmeden Cumhuriyet tarihinin en büyük açılımını başlatıyor ve “bu-günü” yeni bir tanımlamanın” başlangıç noktası alma-mıza yol açacak çok ciddi mesajlar verip, adımlar atıyorsa,

5- Bir Başbakan içeride bizi vurmak isteyenlere karşı Ahmet Yesevi ile ilgili vurguyu sürekli tekrarlıyorsa,

6- Bir Başbakan ekonomide “sıfır faiz-sıfır enflas-yon” hedefine bu kadar yakınken, ne pahasına olursa ol-sun her türlü “piyasa bozulur” tehditlerine rağmen blok sa-tışı iptal edip “HALKA ARZ’ların önünü açıyorsa,

7- Bir ülke yıllar sonra “yerli savunma endüstrisi” için çok net adımlar atıyor ve “montajcıların” yerleşik yapı ola-rak çöreklendikleri yapıyı yıkmak için strateji tanımlıyorsa,

8- Bir ülkede “1946 sonrası kurgulanan sanal düşmanlar” tek tek yıkılıyor ve ülkenin insanı “özgürleşme” yoluna giriyorsa,

9- Bir ülkede, topraklarında yaşayan herkesi içine alacak bir “SELÇUKLU-OSMANLI-Cumhuriyet” SENTEZ’i oluş-maya başlamış ve bu SOMUT bir süreç ile tanımlanmışsa,

10- Ve en önemlisi ülkeyi yöneten İRADE ve başındaki BAŞ-BAKAN, DAHA ÇOK KIZACAKLARI birçok adımı, ül-kenin kaderine çöreklenmiş YERLEŞİK YAPI’ya rağmen atı-yorsa ve YERLEŞİK YAPI, Gezi olaylarından başlayarak ülkeye ve seçilmiş lidere karşı tarihin en büyük saldırısına geç-mesine rağmen, ÜLKE ve LİDER dimdik durmaya devam ediyorsa; Orada YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN STRA-TEJİ BELGESİ yazılıyor ve uygulanıyor demektir dostlarım…

Sonuç: Türkiye son 10 yılda, 1946-2003 arasında her türlü varlığımızı ve İRADEMİZİ ipotek altına alan YAPI’yı tasfiye etmeye başladı ve YENİ BİR TÜRKİYE’nin temelini kazdı. Çok zor ve sıkıntılı bir dönemdi… Yetmedi YERLEŞİK DÜ-ZEN ve PARALEL YAPILANMA birlikte dış mihraklarla bir-likte Cumhuriyet tarihimizin en büyük saldırısını gerçekleştirdi-ler… Ne oldu? Türkiye, daha da güçlenerek yoluna devam etti…

Son söz: Şimdi BU TEMEL üstünde “YENİ DÜNYA DENKLEMİ’nin” üç büyük gücünden biri ola-cak YENİ TÜRKİYE’yi hep birlikte bina edeceğiz, ediyo-ruz… Bu yolda herkese çok büyük iş düşüyor… Durmak yok, devam etmek de yetmez, hep birlikte KOŞACAĞIZ… Yeni YÜZYIL BİZİM YÜZYILIMIZ OLACAK!

En çok on levalık banknotların sahtesi yapılıyorKalpazanların son yıllarda 20 levalık

banknotlara yönelmelerine rağmen şu-anda en çok 10 levalık banknotlar üze-rinde sahtecilik işlemleri yaptıkları tespit edildi. Yılın ilk üç aylık döneminde ele geçirilen sahte paraların yüzde 50’sinin 10 levalık banknotların oluşturması dik-kat çekti. Ele geçirilen sahte banknotla-rın yüzde 32’sini 20 levalık, yüzde 12’sini ise 50 levalık banknotlar oluşturdu. Ay-rıca yılın ilk üç aylık döneminde Bul-garistan Merkez Bankası (BNB) hasarlı oldukları için yaklaşık 19 milyon adet banknotu kullanımdan çekti. Bu bank-notların büyük kısmı 20 levalık küpürler oluştururken, aralarında 2 ila 10 levalık birçok banknotun da bulunduğu öğrenildi.

Ş a k i r ARSLANTAŞ

Hayallerin Hamalları!

Büyük Türkiye Yolunda

BULTÜRK Ümraniye BelediyesindeB U LT Ü R K Ü m r a n i y e B e l e -

diye Başkanını Makamında ziyaret etti BULTÜRK Yönetimi Ümraniye Belediye Başkan

Hasan CAN’ı makamında ziyaret ederek, tekrar yeni gö-revinde hayırlı, uğurlu ve başarıların devamını dilediler.

S n . H a s a n C A N k o n u ş m a s ı n d a ;Kendisinin de Bulgaristan Razgradlı olduğunu kendi

hemşerilerinin BULTÜRK derneğinin ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek Bulgaristan Türk-leri için gerekeni yapacağını ve tabi ki bu görevinde Bulgaristan’a da hizmet etmek istediğini bunu Bultürk’le birlikte ne gerekir ise yapmaya hazır olduğunu belirtti.

BULTÜRK Derneği’nin Bulgaristan Türkleri ile ilgili çalışmalarını takdir ederek izlediklerini, özel-likle Bulgaristan’da Türk-Müslüman Cumhurbaş-kanı adayı çıkarmalarından dolayı tüm yönetimi teb-rik ettiklerini. Bulgaristan’a gittiğinde Bulgaristan’da Türklerin durumunun çok kötü olduğunu gördü-ğünü ve bu sebepten dolayı sizlerin derneklerin daha çok çalışmaları gerektiğini. Burada da kötü duru-munda olan insanlarınızı tespit edin getirin bizler yar-dımcı olalım, sizin insanlarınız gururlu ben ihtiyaç sa-hibiyim diye gelmiyorlar bu sebeple sizler bunları bulacaksınız ve bizlere iletmeniz gerektiğini belirtti.

BULTÜRK’ ÜN seçim öncesi yapmış olduğu AK Partiye destek açıklaması özellikle bizlere de burada yer vermesi bizleri memnun etmiştir, ay-rıca bu açıklama camiamızda bir tabuyu yıktığını ve bu gelecekte daha da etkisini göstereceğini belirtti.

Hizmetin çok çeşitli yolları olduğunu. Mevlam bize de Belediye Başkanı olarak hizmet etme fırsatı verdi. İnşallah; gerek BULTÜRK’E, gerek ilçemize, gerek halkımıza gerekse makama leke sürdürmeden bunun üstesinden geleceğini, bunun için çaba sarf edeceğini. Bulgaristan’da kendi köyüne gittiğini ve bu köyde cami olmaması onu çok üzdüğünü ve bu dönem içerisinde bunu bizzat kendisi bu camiyi köyüne yapacağını belirtti.

Bize verilmiş olan bu kutsal emaneti omuz-larımızda yük olarak taşıyacağız bundan kim-senin şüphesi olmasın. Rabbim samimi ni-yetle çıktığımız bu yolda bizleri utandırmasın.

Rabbim hepimizin yar ve yardım-cısı olsun. Biz yolumuza aşkla, şevkle, muhabbetle devam edeceğiz, dedi.

Burada bir kez daha BULTÜRK’e huzuru-nuzda teşekkür ediyorum. Diye sözlerini bitirdi.

B U LT Ü R K B a ş k a n ı R a -fet ULUTÜRK konuşmasında;

Hemşerimizin İstanbul gibi bir mega kente Ümraniye Belediyesinin Başkanı olmasın-dan dolayı çok mutlu olduklarını, başarıla-rının devamını dileklerini iletti. Artık bizim BULTÜRK’ ÜN de Ümraniye Belediyesinde

kendi insanlarımızın olması bizi mutlu eder. İnşallah bu önümüzdeki dönemde BULTÜRK’ ÜN tüm İstan-bul hatta Türkiye’de daha da güçlenmesine katkıları olacağını ve tüm çalışmalarında Belediye ile birlikte daha da büyük projelere birlikte imza atacaklarını be-lirtti. Bultürk bu dönemde kendi binasını yapması ge-rektiğini ve İstanbul’da Bulgaristan Türklerinin mer-kezini oluşturacaklarını belirti. Ayrıca Türkiye’den Bulgaristan politikasının da tek merkezden yönetil-mesi gerektiğini, ancak böyle başarılabileceğini belirtti.

Artık Bulgaristan Türkleri Türkiye siyasetinde var olacaklarını, çünkü Türkiye genelinde 10 milyonu aştık-larını belirterek. Bizler bu güne kadar toplum gücünün ne işe yaradığını bilmeyenlerdeniz, amma artık bunu çok iyi gördüklerini ve bu konuda çok başarılı olacak-larını da belirtti. Bizler artık birlik ve beraberliğimizin ne işe yaradığını kendi insanlarımıza anlatmaya başla-dık. Bu konuda çok yakında büyük başarılar elde ede-ceğimizi herkes görecektir. Diyerek sözlerine son verdi.

Ümraniye Belediye Başkanı BUL-TÜRK Derneğinin Yönetim Kurulu Üye-lerine ziyaretinden dolayı teşekkür ederek,

Ayrıca seçim öncesi BULTÜRK’ ÜN AK Partiye des-teğini açıklaması bizleri mutlu etmiştir ve huzurunuzda sizlere tekrar teşekkür ediyorum dedi. BULTÜRK der-neğinin çalışmalarında her zaman yanınızda olduğumu bilmenizi isterim, ne gerekir ise bana ne görev veri-lir ise yapmaya hazırım bunu bilmenizi isterim dedi.

İnşallah önümüzdeki yıllarda hep birlikte Bulgaristan’da veya Türkiye’de yaşayan insanları-mıza daha çok hizmet etme imkânı buluruz dedi. Ziyarette BULTÜRK Derneği Yönetim Kurulu ve Üyelerinden Genel Sekreter Dr.Müjgan DE-NİZ, Aydın FİDAN, Nesrin SİPAHİ, Yüksel DE-MİZ, Şaban HOCAOĞLU da hazır bulundular.

Genel Başkan tekrar yerel seçimlerin başarısından dolayı hayırlı uğurlu olsun ve inşallah Bulgaristan’da babanızın köyüne bir cami yaptırmanızı diler ve burada Ümraniye’de de çalışmalarınızda başarılar diler Allah utandırmasın diyerek sözlerine son verdi. Çıkışta kapıya kadar hemşerilerini uğurlaması da dikkatlerden kaçmadı.

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Bulgaristan’ın Haskova Belediyesi ile yeni bir heye-can, sinerji ile projeler ve birliktelikler oluşturmayı ar-zuladıklarını söyledi. Haskova Belediye Başkanı Ge-orgi İvanov da, Edirne’nin Haskova için her zaman önemli bir şehir olduğunu ve Edirne Belediye Baş-kanı Recep Gürkan ile aynı görüşte olduklarını belirtti.

Belediye Başkanı Recep Gürkan, ilk yurt dışı resmi ziyaretini, Edirne Belediyesi’nin kardeş şehri Bulgaristan’ın Haskova Belediyesi’ne yaptı. He-yet ile Haskova’ya giden Gürkan, Belediye Baş-kanı Georgi İvanov ile makamında görüşerek, Has-kova Belediyesi’nin Edirne Belediyesi’nin yeni dönemdeki proje ve işbirliği çalışmalarında en önemli partnerlerinden biri olacağını söyledi.

Haskova Belediye Başkanı Georgi İvanov da, yeni görevinde Belediye Başkanı Recep Gürkan’a başarı-lar diledi ve her zaman birlikte çalışmaya hazır olduk-

larını söyledi. Edirne’nin Has-kova için her zaman önemli bir şehir olduğunu, işbirliğine her zaman hazır olduklarını kayde-den İvanov, sınır ötesi işbirliği konusunda uluslararası proje-ler için kendi ekiplerinin de ça-lışmalar yapacağını ifade etti. Trakya Üniversitesinin Edirne’nin genç bir nüfusa sahip olmasında büyük bir rol oynadığını belirten İvanov, Trakya Üniversitesi’nin Haskova’da bir bölüm açması konusunda Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’dan destek istedi.

Görüşme sonunda Haskova Belediye Baş-kanı Georgi İvanov, Belediye Başkanı Recep Gürkan’a plaket verdi. Gürkan da Belediyeyi sim-geleyen bir tabloyu Georgi İvanov’a hediye ede-rek, 22 Haziran’da yapılacak 653. Tarihi Kırk-pınar Yağlı Güreşleri finaline kendisini davet etti.

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Bulgaristan’ın Haskova Belediyesinde

Page 13: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 13

Almanya’da sosyal paylaşım siteleri yo-luyla Bulgar ve Romenlerin çocuk kaçırdığı bilgisinin yayılması halk arasında tedirgin-liğe yol açıyor.

Almanya‘da sosyal paylaşım siteleri yo-luyla Bulgar ve Romenlerin çocuk kaçırdığı bilgisinin yayılması halk arasında tedirgin-liğe yol açıyor. Özellikle Facebook ve What-sApp gibi haberleşme uygulamaları üze-rinden, plakasız bordo ve beyaz minibüsle çocukların okullardan, parklardan hatta ço-cuk arabalarından kaçırıldığı yolunda uyarı mesajları yayılıyor.

Mesajlarda bazı şehir isimleri de verili-yor. Mesajların hızla yayılmasının ardından

Nagold polisi bu tür asılsız haberlerin, halk arasında tedirginliğe yol açtığını bildirdi. Po-lis açıklamasında, “Nagold bölgesinde bu tür hurdacı minibüsler dolaşıyor. Bunlar bisik-let topluyor. Bu tür şoke edici hikayeler fan-teziden başka bir şey değildir. Organ mafyası veya çocuk kaçırma ile ilgili herhangi bir bulgu yoktur.” ifadelerine yer verdi.

Nagold polisi, sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan minibüsün fotoğrafını yayınladı. Ço-cuk kaçırma ve organ mafyası haberleri ile ilgili geçtiğimiz hafta Düsseldorf, Karlsruhe ve Mannheim emniyet müdürlükleri de ha-berlerin asılsız olduğunu duyurmuştu.

Çocuk Kaçırma Söylentileri

Filiz SOYTÜRKİnsanlar dünyayı öteden beri hep

masallarla anlattılar. En büyük aşk-ların, çile ve çekilerin masalları dil-den kullağa yayıldı, dünyayı dolaştı, renkleştikçe renklendi… İnsanların doğayla, hayvanlarla, bitkilerle ko-nuştuğu en yakın yer masallar dün-yasıdır. Dünyayı masallarla anlatanlar beceremediklerini ma-sal dünyasında kurguladığı devlere yaptırdı ve kendi özlem ve yaratıcı gücünü çırpıladı. “Bin bir Gece Masalları”nı din-lemeden, Andersen’i okumadan, günümüzün masalsal çizgi filmlerini izlemedden vs. hiç bir uygarlığın tepelerine uzan-mak mümkün değildir. Bizim masallarımızda Nasreddin Hoca ile eşeği bir bütündür.

Masallarda, aslan soylu bir yaratık olarak güçlü buyur-gan; tilki kurnaz, işini bilen, alaycı; kurt yırtıcı sağtöresiz; kö-pek çamur atan; güvenilmez; fare çevik, açıkgöz; eşek aşa-ğılanmış, “eşek gibi çalışmak” değimine uygun olarak yük altında, eziler çeker. Fakat masallar hep insan dünyasını an-latmak için kurgulanıp anlatılır ve dinleyenlere ibret dersi ol-ması temeni edilir. İnsanoğuluna özgü tüm bu özellikler ger-çek kahramanlarıyla olay olarak anlatıldığında öykü olur. Öykülerde, başka bir canlandırma ortamında, eğlendiren gö-rüntüler içinde çeşit çeşit tipler belirir. Örneğin kurbaların yaygarası aşağı katman insanları canlandırır. Geyik güzelliği başına dert açar, hoş ve boş bir yaratık; öküz iriliği; keçi aptal-lığı; sinek kendini bilmezliği; karınca durup dinlenmeden ça-lışmayı; kartal özdeki gücü; çaylak yırtıcılığı somutlaştırır.

Bir de en güzel masallar ve öyküler çocuklar üzerinden ve çocuklar için yaratılıp yaşatılmıştır. Bugün sizlere ilk adım olarak benzetmeli bir masal anlatmak istiyorum. Ara açıkla-malarım için önceden özür dilerim.

Bu masalda olmayan şeyle insanları oyalama özdür: Amacım Bulgaristan’da 1990′dan sonra ve bugünlere kadar uzanan sosyal olaylarda insanlarımızı oyalama ve kandırma özlü bir eğilim olduğunu ortaya koymaktır. Biri kız biri oğ-lan iki küçük çocuk, ikisi de çok sevimli ve naziktir. Bu şirin ve nazik çocuklar babalarıyla birlikte, büyük bir ormanın ete-ğindeki kendilerinin olan çok güzel bir köşkte oturur.

Onlar daha küçük yaşta iken anneleri ölür. (Anne sima-sında 1989′da nalları atan Bulgaistan’daki sosyalist düzeni düşündük.) Babaları öksüzlere iyi bakma niyetindedir. Mini mini yavrularını bütün kalbiyle sevdiğini gösterirken, anne-lerini aratmamaya gayret eder. (Bizde de sosyalizm yıllarında elde edilen ne varsa halka alel acele sözde dağıtıldı. 15 bin sa-nayi işletmesi kapılarını kapadı.Tarımda kooperatifçilik yok edildi. Tarlalar, ormanlar iade edildi.)

Öyle ama baba yavaş yavaş hastalanır. Zayıf düşer. Ço-cuklar sabahtan akşama neşe ve sevinç içinde köşkte oynayıp koşup eğilenirken, yüzü sapsarı kesilmiş takatsiz yatan baba-larının durumunun çok ağır olduğunu pek kavrayamaz. Bir gün babaları onları çağırtır ve şöyle der:

“Sevgili evlatlarım, ben seyahata çıkmak zorundayım. Bir süre ortadan kaybolacağım. Belki de bu seyahat çok uzun sürecektir. Bu sure içinde uslu durunuz. Birbirinizi daha çok seviniz ve beni de unutmayınız.”

Öleceğini bilen zavallı baba, durumu çocuklarına his-settirmek ve gidince geri dönmeyeceğini çocuklarının bilme-sini istemez. Masum yavrularının onun bu köşke dönmesini uzun zaman ümitle beklemelerini arzu eder. Baba bu konuda kardeşine özel mektup yazarak sevimli yavrularına dönme-yeceğini hissettirmeden bakmasını rica eder.

Çocuklar babaları öldüğü zaman, onun seyehat için git-tiğini sandıklarından, pek fazla üzülmezler. Parkta, bahçede, köşkte neşe içinde oyunlarına devam ederken bir gün amca-ları çıkıp gelir. O köşke oturmak ve sefa sürmek için gelmiş-tir. Ümitle aşılayarak konuşur: “Babanız çok yakında tekrar gelecek, siz merak etmeyiniz ve uslu durunuz!…” (1990′dan sonra emekçi halkın malına mülküne oturan komünist uzan-tısı sosyalistler ve gizli servis ajanı höhçüler herkese hürriyet, adalet ve özgürlük vaat etmediler mi?)

Geçen günlerin belirli saatlerinde, küçük kız mini mini eliyle mendilini sallar ve sesi çıktığı kadar bağrarak: “Baba, baba! Artık çabuk gel!” der. Kendisi gibi mini mini olan kar-deşi de gelen birini gördüğünde: “Kardeşim aşağaya bak! Gelen kravatlı galiba babamız olacak!” der.

Gelenler hep babaları delildir. Fakat çocuklar her gün aynı sabırla bekler, çünkü onlara babalarının mutlaka gele-ceği söylenmiş ve onlar da buna inanmışlardır. (Bu, A. (Dö-nek) adında bir ajanın sözlerine inanıp umut bağlayanların durumunu hatırlatır.) Amcaları babaları gibi zengin değildir. O:” Eğer kardeşimin çocukları olmasaydı köşk benim ola-caktı.” diye düşünür. Ve onun bu adi ve çirkin düşüncesi gün geçtikçe güçlenir. Bir gün köşke kıyafetleri kötü ve davranış-ları kaba, hayduta benzeyen iki adam gelir. Amcaları köşkün gizli bir odasına kapanıp onlarla uzun uzadıya gizli konuş-tuktan sonra, bu eşkiya kılıklı adamlara çok altın verir, onları memnun ederek gönderir ve o gün çocuklara şunları söyler:

“Babanız sizi görmediğinden dolayı çok canının sıkıldı-ğını bana bir mektupla bildirdi. Sizi bulunduğu yere istiyor. Ben iki seyyahla görüştüm. Onlar sisi babanızın bulunduğu yere götürmeyi üstlendi. Nasıl gider misiniz?” (Burası Bulga-ristan NATO ve Avrupa Birliği’ne girince işler düzelir, masalı gibidir.) Çocukların sevinçli cevabı:“Gideriz, gideriz…he-men gideriz!”Haydutta benzeyen adamlar atlarıyla belirir, biri kizi, diğeri de oğlanı alır ve köşkten dört nala uzaklaşırlar.

Zavalı mini kardeşler haydutların amcalarından onları öldürmek için para aldığını bilmediğinden sevinçlidir.

Oğlan kendini götüren hayduta: “Babamın bulunduğu yer daha çok uzak mı?” diye sorar. Haydut:

İlk dört yol ağızına vardığımızda oraya gelmış olaca-ğız!” İlk dört ağızına geldikleri zaman, çocuklar sevinç ve neşe içinde el çırparak bağırırlar: “İşte oraya geldik! Baba-mız nerede? Baba, baba! Neredesin baba!…” Devamı

Bir Varmış, Bir Yokmuş…

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’daki Arap Sokağı’ndaki, Ortadoğu kültüründen izler taşıyan dükkanlar ve girişlerinde Arapça yazılı tabelalar, zi-yaretçilerine bir Ortadoğu şehrinde olduklarını his-sini veriyor.

Bulgaristan başkentinde Ortadoğu’nun herhangi bir sokağını aratmayacak bir yer Car Simeon Sokağı. Başından sonuna kadar Arap dükkanlarıyla, kuaförle-riyle, helal et kasaplarıyla dolu.

Sokak Ortadoğu’dan Balkanlar’a gelen mülteci sayısının artması nedeniyle bugünlerde en kalabalık günlerini yaşıyor.

GELENEKSEL ÜRÜNLER SATILIYORAraplar geçmişte eğitim nedeniyle Balkanlar’a

gelirken, Ortadoğu’daki iç karışıklıklar nedeni ile ül-keye sığınanların sayısı her geçen gün biraz daha arttı. Sofya’nın merkezinde “Arap Cenneti” olarak anılan sokakta, Arap kültürünün geleneksel ürünle-rini satan dükkanlar çoğunlukta.

Farklı dönemlerde ülkelerinden kaçıp Sofya’ya yerleşen ve yeni bir hayat kuran Araplar’ın çalıştığı dükkanların müşterileri de yine Arap göçmenler. So-kağın neredeyse her köşesinde kuaförler var.

TÜRKİYE’DEN DE KİLİM GETİRİYORLARGeleneksel Arap ürünlerinin en meşhurlarından

olan el yapımı dokuma kilim ve yastık ustası, “Bi-

zim ailemiz 1994′ten beri burada yaşıyor. Babam Su-riyeli, annem ise Bulgar. 10 yıl önce bu mağazayı aç-tık. Suriye’den getirdiğimiz ürünlere çok büyük alaka gösteriyorlar. Bulgarlar arasında da bu ürünleri beğe-nenler çok. Ülkemizin yanı sıra Türkiye’den de kilim getiriyoruz.” dedi.

Arap Sokağı’nda kasaplık yapan esnaf ise, “Lüb-nanlıyım, 10 yıl önce Bulgaristan’a geldim. Burada Arap Müslümanlar çoğunlukta olduğu için helal et talebi fazla. Bu yüzden kasaplık yaparak geçiniyo-rum.” dedi.

SOKAK MÜLTECİLERİN SIĞINAĞISon aylarda mültecilerin dış dünyayla tek bağ-

lantısı ise telefon merkezleri. Ucuz telefon hizmetle-rinden yararlanmak isteyen mülteciler bu merkezlere akın ediyorlar.

Mültecilerin sayısının artması nedeniyle sokakta sık sık güvenlik kontrolü yapılıyor.

Arap kültürünün yaşatıldığı Sofya’daki Arap So-kağı, ülkelerinden kopup umutlarını Bulgaristan’a ta-şıyan mültecilerin sığınağı olmaya devam ediyor.

Bulgaristan’ın kalbinde ‘Arap Sokağı

Emlak piyasasında son gelişmeler ne? Albena tatil beldesinde bulunan bir şato 3,5 milyon avro-dan satılırken dünyaca ünlü Fransız sinema oyun-cusu Catherine Deneuve’nin Paris’e yakın şatosu 4 milyan avrodan satışta… Bu habere ne dersiniz? Bir diğerini de verelim… Başkent Sofya’nın merke-zinde yer alan bir ev, 9,5 milyon avro gibi rekor fiyat üzerinden satılık iken moda ikonu Nicole Richie’nin Los Angelis’te bulunan lüks emlağı, ancak 1,5 mil-yon avrodan alıcı bekliyor. Hayret veren haber-ler bununla bitmiyor – eski devlet başkanı Todor Jivkov’un Ruse’de bulunan rezidansı, 200 bin avro gibi cüzi bir fiyat üzerinden alıcı bulamazken en pa-halı daire, her ne kadar tuvaleti altın kaplamalı olsa da, Sofya’nın üniversiteliler şehrinde yer alıyor… Bakalım emlak piyasasındaki durum neden bu kadar karışık görünüyor?

sofya-evlerPiyasadaki hareketlenme, bir yandan Bulgaristan’ın iş mülklerine yatırım yapan yabancı yatırımcıların haritasına dönmesinden, diğer yandan ise ülkede her 4 vatandaştan birinin yatırım amacı ile emlak edinmesinden kaynaklanıyor. 1,5 yıldır düşüş seyri izleyen daire fiyatları tekrar artışa geçti. Yaşlı vatandaşlar, miras kalan tarlalarını elden çıkarıp al-dıkları para ile küçük konutlar ediniyorlar, ardındansa bu daireleri kiraya veriyorlar.

Gayri menkul piyasasında Bulgar şirketleri ço-ğunluktayken son dönemde yabancı alıcılardan da ilgi var. Batı ve Orta Avrupa’da yatırım getirisi düşer-

ken risk göze almaktan kaçınmayan oyuncular göz-lerini doğuya çeviriyorlar. Çünkü bizde iş mülkleri piyasasında getiri oranı yüzde 9-10′u bulurken Po-lonya ve Çek Cumhuriyetinde kar marjı bu oranın 2 kat altındadır.

Konut piyasasına gelince ise burada da canlanma belirtileri izleniyor. Emlakçılar, Sofya’nın göbeğinde yer alan gayri menkullere büyük talep olduğunu öne sürüyorlar. Alıcılar arasında yürütülen rekabet so-nucu satıcı istediği fiyatın 7-10 bin avro üzerinde para alıyor! Anlaşılan varlıklı Bulgarlar kriz zama-nında pahalı mülklere yatırım yapılması gerektiği kuralını biliyolar. Aynı kuralı orta sınıf da biliyor ol-malı, çünkü yıl başından bu yana yapılan mülk alım-larının yüzde 30′luk bölümünü, 100 bin avroyu aşan alımlar oluşturuyor.

Sofya’da ev almak cep yakıyor

1989 Mayısı’nın 13′ünde açlık grevleri, kabaran mücadele ruhunun ülkeye yayılması ve bütün Türk-leri ve Müslümanları kucaklaması 2. haftasını yaşı-yordu. Tutuklular, hapisler, sürgünler, kovuşturanlar, sorgu odalarında bulunanlar haber almış ve herkesin yüreği coşmuştu. Savaşım ateşinden alev olmak iste-yenlerin kendilerini bir yere kaydettirmelerine, birile-rine telefon açmalarına ya da mektup yazmalarına ge-rek yoktu. Herkes her Türkün ve çingene kökenli Müslüman kardeşlerimizin ve Pomak ernik toplulu-ğunun bu ayaklanma içinde bir er olduğunu biliyordu.

Böyle heyecanlı ve korku perdesinin yırtıldığı bir ortamda illegal hareket eden insan hakları örgütle-riyle paralel çalışacak, öncü Türklerin politik başı ola-cak bir siyasi partiye ihtiyaç vardı. İnsan Hakları Ör-gütü Demokratik Lig gerek Plevne İl Mahkemesi’nde, gerekse Sliven’e bağlı Kotel’ belediye mahkeme-sinde tescil rdilmedi. Parti Başkanı Mustafa Ömer artık Bursaya geçmiş Ulu Cami önünde açlık gre-vini sürdürürken, direnilin başına Albvanlar (Yabla-novo) dan Ormanlı geçti. Sekreter Sabri İskender di-reniş merkezlerini dolaşıyor halkı yüreklendiriyordu.

İşte böyle bir ortamda ÖZGÜRLÜK İNSAN İÇİN olsa da bir Politik Parti için özgürlük isteniyordu. Yarı legal bir politik oluşum olan Petır Manolov’un Demok-ratik İnsan Hakları Hareketi içinde “Türk Kanadı” ku-ruldu. Bu kanat açlık grevlerinin uyanan Bulgar de-mokratik aydın hareketi ve Sofya’daki demokratik kitle hareketlenmesiyle bağlar kurmasında rol oynadı. De-mokratik uyanış ve mücadele cephesinin ana hedefi T. Jivkov’un totaliter düzenini devirmek ve Bulgaristan’da demokratik bir toplumsal yapılanma ortamı yaratmaktı. Demokratik güçlerin karşısında tepeden tırnağa silahlı totaliter ordu, polis, kırmızı baret ekipleri, eğitimli ko-mandolar, yargı ve zulüm makinası vardı. Direnenler-den yana olanlar, uluslararası demokratik güçler, ilerici örgütlerin dayanışması, Türkiye ve Sofya baskı rejimine yüz çeviren M. Gorboçov’un “yenilenme” rüzgarı vardı.

Grev direnilerine katılan Türkler ve onları destek-leyenler başarılı olabilmek için İKİNCİ BİR DOĞA aramaya başladılar. Bu ikinci doğa mücadelenin poli-tik ve ideolojik doğası olacaktı. 1878′de Osmanlı’dan koparılan Bulgaristan Türk ve Müslümanları, ne 1908′de kurulan III. Bulgar Çarlığına kadar, ne 1908 – 1945 arası Çart Ferdinad ve oğlu III. Boris dönemin’de, ne de 1944′ün 9 Eylülünde başlayan Bul-garistan Halk Cumhuriyeti döneminde, ta ki grev di-renişlerinin toplumu çalkaladığı Mayıs 1989′a kadar kendi POLİTİK PARTİLERİNİ KURAMAMIŞTI.

Balkan Savaş’indan sonra Radoslavov’un Liberal Partisi’ne oy veren, 1919 Asker Ayaklanmasından son Al. Stanboliyski’nin Çiftçi Partisi’ni destekleyen, daha sonra aynı partinin değişik kanatlarını ve Demokrat-ları arkalayan, 1934 faşist darbesinden sonra ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında Bulgar İşçi Partisi (komünist-ler) ile partizan pıtikalarında bile birlikte yürüyen ve 1945′ten sonra daha fazla Bulgaristan Halk Çiftçi Par-tisi ve önce Bulgaristan İşçi Partisi ve daha sonra Bul-garistan Komünist Partisi’nin davasına katılan Bulga-ristan Türk ve Müslümanları artık içinde bulundukları kırmıştı. Açlik grevleri politik heddefli bir başkaldırıydı. Grevciler kavga meydanına ekmek teknesiyle çıkma-mış insan hakları, özgürlükleri için ölüm kalım mü-cadelesi vermeye toplanmıştı. Ve bu bir sokakta, öteki köşede ve kör bir meydanda verilen bir kalmga ol-makla kalmayıp, etnik azınlıkların yaşadığı bütün yerle-şim yerlerinde kabarak ve bayrak olan bir başkaldırıydı.

“Soya dönüş” politikası, topyekün “bulgarlaştırma” “Türkleri eriterek yok etme” ve başka bir değişle asimile etme siyaseti bir ceset gibi köy meydanlarında kaldı. Bul-garistan Türkleri ve tüm Müslümanlar bu politikayı ağızına almadı, çiğnemeyi, özümsemeyi denemedi, yutmadılar.

1956′da Türk okullarının kapatılmasıyla tatlı şakalarla yumuşatıp yumuşatıp önlerine sürülen eritme politika-sını kucaklayan olmadı. 1945 – 1956 yılları arasında oluşan Bulgaristan Türk aydın ordusu her zaman Türk-lüğü yaşatmadan yana çıktı, halkın manevi dayağı oldu ve Türk öncüler yetiştirdi. O yıllardan sonra iki defa göç yaşanmış olmasına, yurdu terk etmek isteyen aydınlara öncelik tanınmasına karşın, Bulgaristan Türkleri arasında Türklük ruhu kırılamadı, derin kökleri güç kazandı.

Direnmek öz doğalarında olan Bulgaristan Türkleri sosyalist totalitarizmi ret ederken yerine yeni bir poli-tik anlayış, insancıl bir ideoloji, gönüllerini ısıtacak ve güçlerine güç katacak yeni bir siyasi açılım aramaya başladı. 1984-1989 baskı ve terör döneminde kurulan illegal ya da yarı illegal Demokratih Lig, Uzun Kış, De-mokratik birlik, İnsan Hakları Teşkilatı ve başka birçok irili ufaklı ve ömürleri kısa olan, dağılan ya da dağtılan birlik ve direniş grubları legal kitle partisi niteliği alama-

Dr.Nedim B İ R İ N C İÖrgüt İçin Ö z g ü r l ü k

19 Mayıs 1919 Türkiye’yi ɑydınlɑtɑn güneşin ışığını yɑnsıtıyor. 19 Mayıs Atɑtürk’ü Anmɑ Gençlik ve Spor Bɑyrɑmımızın ulusumuzɑ kutlu olsun. Türkiye’de genç olmɑklɑ, dünyɑnın herhɑngi bir ül-kesinde genç olmɑk ɑynı şey de-ğildir. Bu ülkenin gencecik bir kumɑndɑn ve ilim irfɑn ehli gen-cecik bir ordu tɑrɑfındɑn ku-rulduğunu ɑslɑ unutmuyoruz.

19 Mayıs 1919, Türk Ulusu-nun uyɑndığı, emperyɑlizme bɑşkɑldırdığı Büyük Ön-der Mustɑfɑ Kemɑl Atɑtürk’ün “Yɑ istiklɑl, yɑ ölüm” diyerek ulus egemen-liğine dɑyɑnɑn, tɑm bɑğımsız bir devlet kurmɑ kɑrɑrının yɑşɑmɑ geçirildiği gündür.

Atɑtürk ve silɑh ɑrkɑdɑşlɑrını birkez dɑhɑ sɑygıylɑ ɑnıyor, bɑştɑ gençlerimizin olmɑk üzere hɑlkımızın 19 Mayıs Atɑtürk’ü Anmɑ, Gençlik ve Spor Bɑyrɑmı’nı kutluyorum.

BULTÜRK - İstanbul

1 9 M a y ı s A t a t ü r k ’ ü A n m a , Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun

Page 14: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

14 Bulgaristan Türklerinin Sesi

BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZAlmanya-Köln: Rafet DALAmerika-New York: Alaattin GokayBelçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAHİspanya-Madrid: Hüseyin Hasan Kazakistan- Türkistan: ErkanBulgaristan - TemsilcileriSofya: Hikmet EFENDİEVBlagoevrad: Bülent MURADOVSmolyan: Rufat FELETİKırcaali: Emel BALIKÇIMomçilgrad: Akif MEHMETArdino: Aziz ŞAKİRCebel: Erdal H. AHMETPlovdiv: Fikret SEPETÇİStara Zagora: Mehmet KRALLoveç: Emine BAYRAKTAROVATroyan: Ergül BAYRAKTARPleven: Rafet RODOPLUŞumen: Nurten RECEPRazgrad: Aydoan ALİTırgovişte: Sevinc YÜCE Silistra: Tijen GÜLERVarna: Salih POMAKDobriç: Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE-Ankara: Sebahin AHMETOĞLUist. Trakya Bölgesi İsmail ERDEMİst. Anadolu:Bölge- Seniha MERTİst. Sultangazi: Seyhan ÖZGÜRist. G.O.P.aşa: Sevilcan YÜCEist. BPaşa-500 Evler: Nedim BİRİNCİist. Zeytinburnu: Mustafa GÜLERist. Avcılar: Müjgan DENİZist. Başakşehir: Ayten ERDEMist. Kağıthane: Nazım ÇAVUŞBursa-Yıldırım: Turhan YAMAÇBursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜNBursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKANBursa-İnegöl Bayram BAYRAMİzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLUİzm.Görece: Mümin GÜNEYİzm.Buca: Hüseyin PAŞAMOĞLUİzm.Bornova: Kenan ÖZGÜREdirne: Nadir ADLIKırklareli: Ali ÖZTÜRKTekirdağ: Ertaç ÇAKIRBalıkesir-Bandırma: Güner BAŞARANEskişehir:Osmangazi Ünv. - Sevgin GÖKEMersin : Ferda ER

Aylık Siyasi Aktüel Gazete1913 Sofya

www.bulturk.org /[email protected] Tel:0212 477-62-10İmtiyaz Sahibi - BULTÜRK

Genel Başkan-Rafet ULUTÜRK

Yazı İşleri MüdürüAlptekin CEVHERLİ

Yazı İşleri Müdür YardımcısıAbidin KARASU

Genel Yayın YönetmeniRafet ULUTÜRK

Genel Yayın MüdürüDr.Nedim BİRİNCİ

Yayın DanıSmanları:

Prof.Dr.Hayati DURMAZDiş Hekim İsmail ALİOĞLUProf. Dr. Emin ÇARIKÇIProf. Dr. Ahmet ÇOLAKD o c . D r. S a k i n Ö N E RDoç. Dr. Emine İNANIRD o c . D r. H a s i n e Ş E NDiş Hekimi Halide ÜMİTFER

Haber Sorumlusu: Nafiye YILMAZHukuk Danışmanı: Av. Hasan MOLLAOĞLUEkonomi Müdürü: Mujgan DENİZİstihbarat Müdürü: Hüseyin YILDIRIMEğitim Sorumlusu: Muazzez YURDAKULGörsel Yönetmen: Filiz SOYTÜRKKültür-Sanat: Muharrem TERZİSpor Müdürü: İbrahim SOYTÜRKArt Direktör: Samet ERDEMİnternet Müdürü: Murat ULUTÜRKHalkla İlişkiler: Neriman ERALPReklam Müdürü: Aydın FİDAN

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST.

Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altıTel: 0212 477 61 10 // 511 63 47 - Fax:0212 511 33 91

Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98Star Medya Yayıncılık A.Ş.

Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRKBu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder.

Yazarlar yazılarından sorumludur.

w w w . b u l t u r k . o r g

Devlet Enerji ve Su Düzenleme Komis-yonu (DKEVR), 1 Temmuz’da başlayacak olan yeni dönem için son tüketicilerin elekt-rik faturalarında ortalama yüzde 0.66 ora-nında indirim öngördüklerini açıkladı. En yüksek indirimin EVN elektrik dağıtım şir-ketinin hizmetlerinden faydalanan tüketi-cilerin faturalarına yansıması bekleniyor. 1 Temmuz’dan itibaren EVN tüketicileri yüzde 1.3 oranında daha az fiyat ödeyecek. Buna göre, gündüz tarifesinde yüzde 0.8, gece ta-rifesinde ise yüzde 3.93 oranında düşüş ola-cak. 1 Temmuz’dan itibaren KDV hariç gün-düz tarifesi kilovat saat için 0.1524 leva, gece tarifesi için KDV hariç 0.8335 leva olacak.

Batı Bulgaristan bölgesine hizmet sunan ÇEZ elektrik fiyatında ise çok düşük miktarda zam yapılacak. Bu bölgedeki tüketicilerin fa-turalarına yüzde 0.3 zam yansıyacak. DKEVR yetkililerinin hesaplarına göre, bu bölgedeki tüketiciler gündüz tarifesi için yüzde 0.31 zamlı fiyat üzerinden ödeme yapacak. Gece tarifesi ise yüzde 0.84 oranında ucuzlayacak.

‘Energo-Pro’ hizmetinden yararlanan tüke-ticilerin ise gündüz tarifesine yüzde 0.6 indi-rim yapılarak birim fiyatının 0.15862 levaya gerilemesi bekleniyor. Gece tarifesinde de

yüzde 3.71 oranında indirim yapılarak kilovat saat başına KDV hariç 0.08530 leva ödeme yapılacak. Ülke genelinde en yüksek zam-mın ise ‘Zlatni piasatsi’ deniz tatil merkezi için yapılması planlanıyor. Tatil merkezi için yapılması planlanan zammın yüzde 4.12 ora-nında olması gerekiyor. DKEVR yetkilileri, ülke genelindeki ekonomik durumdan do-layı hem sanayii sektöründe hem de son tü-ketici profiline göre elektrik tüektiminde dü-şüş olduğunu kaydetti. Önümüzdeki ğç aylık fiyat döneminde toplam elektrik tüketiminde yüzde 9 oranında düşüş olması bekleniyor.

1 Temmuz’dan itibaren elektrik ucuzluyor Döneklerin Akibeti…Yavuz Sultan Selim, pa-

zara çarşıya uygun bir kıya-fet yaptırmış, Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş. Avcılar avla-dıkları kuşları, tuzakçılar da yakaladıkları maharetli, eği-timli, güzelim kuşları satıyorlar.

Bir ara gözü kekliklere ili-şiyor padişahın. Bir grup kek-liğin üzerindeki kağıtta, “Sa-tış fiyatı tanesi 1 altın” yazıyor.

Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fi-yatı 300 altın. Padişahın gözü 300 altınlık keklığe takılıyor.

“Hayırdır” diyor satıcıya.“Bu kekliğin diğerlerin-

den ne farkı var ki, bun-lar 1 altın, bu 300 altın?”

“Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bu-nun ötüşünü duyan ne kadar kek-lik varsa hepsi onun etrafına do-luşuyor. Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar.” diyor satıcı.

“Satın alıyorum” diyor pa-dişah. “Al sana 300 altın.”

Parayı veren padi -şah, hemen oracıkta kekli-ğin kafasını koparıp atıyor.

“Be adam! Ne yaptın? En maharetli kekliğin kafa-

sını koparttın” diye şaşıran adam karşısında padişah gürlüyor.

“Bu başını kopardığım kendi soyuna ihanet eden bir kek-likti. Bu gibilerin akibeti er veya geç ölüm olacaktır. O bunu yıl-lar öncesinden haketmiştir.”

Bulgaristan Türklüğü’nün 20. yüz-yıl tarihinin en önemli olayı 1989 Ma-yıs İsyanıdır. Bu Ayaklanmayı Bulgaris-tan Türklerinin hareketlenip başkaldıran dip dalgası dediğimiz 2 milyonluk kitlesi gerçekleştirdi. Bu insanların nerede ol-dukları hiç önemli değildi: gelinler gözleri yaşlı çocuk emziriyor, anneler surat bir ka-rış hamur karıyor, çayır biçmeye gidenler kosa bilemiş, tırpan sallamadan, bir kol-tuk otla eve dönüyor, odun yaranlar sanki kelle kesiyordu.

Erkekler “Belene” toplama kampında, çıkanlar sürgün, hapishanedekilerin burnu değişim kokusu almış gözler kapıda, kö-pekler bir başka havlıyor, mayıs kedileri kiremitlikten inmiş fırsat gözlüyordu. Bu, tarihimizi kanla yazan, bizi devletle karşı karşıya getiren, sonra bizi ikiye bölen, bü-yük sevince ve büyük acılara neden olan devasa olay, büyük zafer içinde ve sonra-sında tüzel kişilikler doğurdu:

Bunlardan birincisi, Bulgaristan Müs-lümanlarının adalet ve özgürlük mücade-lesinde Türklerin başlı başına bir güç ola-rak yer ve öncü rollerinin belirlenmesiydi.

Bu özellik ayrıca mercek altına alın-malıdır. Bu yapılmadan, ne 1989 Ma-yıs Ayaklanması, ne onun hazırlıkları, ne Bulgaristan demokratik mücadelesi için-deki rolü ve yeri anlaşılabilir. Ne hareke-tin kendi içindeki yapısal ve işlevsel dina-mitler ile yönlendirme gücü, ne de politik öncüsü görülebilir. Ne de bir büyük patla-maya gebe oluşu ilk baştan içinden ele ge-çirip yönetmekle görevli ajanlar, hain güç-ler, onların kimlik, rol ve hedefleri ortaya çıkarılabilir. 25 yıldan beri cevap arayan bu sorular, bugün dünden çok daha canlı, çok daha net ve keskin yanıt bekliyor. Üç bölümden oluşan bu analiz yazımızın son hedefi, 1989 Mayıs Ayaklanmasını bir başka ışığa çekmek ve farklı bakış açısıyla irdelemektir.

Sosyal hareketlerin kitapları kalın olur. Okumak sabır ister. Yeni bir sayfa açar-ken tarihler sanki bitmeyecek gibidir. Son hesapta zamanını yazmak ve anlatmakla tüketmeyen sinsiler kazançlı çıkar. 1989 Mayıs Patlamasında öyle olmuştu. Eline yaba almayan, tırpan kaldırmayan, Ayak-lanma günlerinde Pazarcık hapishanesinde mahkûmlarla yaptığı toplu çalışmada Bul-garistan Türkleri “Türk Dünyası’ndan bir parça değil, Bulgar ulusundandır” diyen Ahmet Doğan, yağ gibi üste çıktı ve hare-ketin özünü ve amacını değiştirebildi.

Sosyal hareketler sivil toplum hareket-leridir. Onların ilk teorisyeni olan Robespi-erre (1758 1794) Büyük Fransız Devrimi arifesinde mayalanan hareketlenmenin itici ve öncü güçlerini göstermişti. Bu ha-reketlerin içine her defasında ajanlar, ha-inler sızdığını ve yönetimi ele geçirmeye çalıştıklarını ilk yazan o oldu. Sosyal ha-reketler birbirinin beş aşağı beş yukarı tekrarıdır. Gün sabahtan belli olur misali, bizim harmanda da buğdaya salatalık to-humu değil, karışsa karışsa ancak arpa kıl-çığı karışır.

Biz mayalanan her kabarışa önce ev-rim gözüyle bakarız. Anne karnında çocuk yürüyemez, konuşamaz, acısını ve sevin-cini dışarı çıkaran sesler çıkaramaz, ancak tekmeli yumruklu hareketlerle konuşur. Onun yanlış ya da doğru hareketleri böyle başlar. Ve o an yanlış başlayan bir hareket doğru yaşanamaz. Demek istediğim sivil toplum hareketlerindeki stratejik hatalar taktik başarılarla telafi edilemez.

Mayıs Ayaklanmasında stratejisi neydi? Devamı gelecek sayıda

D r. M ü j g a n D E N İ Z

1 9 8 9 M a y ı s A y a k l a n m a s ı

( 1 )

İSRAİL’İN en kalabalık ikinci şehri Tel Aviv’in Yafa bölgesinde 1948’den kalma katliam gün yüzüne çıktı. AFP haber ajansı Yafa’da 1948’deki Arap İsrail Savaşı’nda kalma 6 toplu mezar bulunduğunu duyurdu.

Lübnan’da yayınlanan en-Nahar gazete-sinin haberine göre mezarların her birinde yüzlerce Filistinli’nin kemikleri bulundu.

Daha önceleri halkının geneli Arap-lardan ibaret olan Yafa şehri 1950 yı-lında Siyonist rejim İsrail tarafından işgal edilmişti. AFP’ye konuşan kay-naklar, çarşamba günü bulunan me-zarların bölgedeki yapım onarım çalış-maları sırasında oluşan toprak göçüğü nedeniyle gün yüzüne çıktığını açıkladı.

Page 15: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 15

Türk Hava Yolları’nın Varna kentine ilk seferi bugün yapıldı.

Sofya’dan sonra Varna’ya uçuşlara başlayan THY bu kente İstanbul-Varna-Köstece-İstanbul haftada iki frekans ve İstanbul-Köstence-Varna-İstanbul olarak haftada iki frekans toplamda dört frekans olarak gerçekleştirecek.

İstanbul’dan Varna’ya tüm vergiler dahil gidiş-dönüş 79 Euro’dan başlayan fiyatlarla yolcular bu kente uçabilecek.

Varna Promosyon uygulamasıyla il-gili Türk Hava Yolları Satış Ofislerine ve 4440849’dan çağrı merkezine baş-vurabilirsiniz

Türk Hava Yolları ’nın Varna’da ilk seferler başladı

Bulgaristan’da yakalanan terör ör-gütü üyesi tutuklandı. Yasa dışı yol-lardan Bulgaristan’a geçen M.A.D (34), sınır ekiplerince yakalandı.

Terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla Türkiye>de arandığı öğrenilen M.A.D, iki ülke arasındaki protokol kapsamında Kırklareli Jandarma Komutanlığına teslim edildi.İfadesinin alınmasının ar-dından Kırklareli Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilen zanlı, çı-karıldığı mahkemece, «terör örgütü üyesi olmak» suçundan tutuklandı.

Türkiye’de aranan Bulgaristan’da Tutuklandı

Şumen’de, geleneksel hale gelen sünnet töreni bu yıl da düzenlendi. Sünnet olacak çocuklar için yapılan etkin-lik, Ku’ran-i Kerim okun-masıyla başladı. Bölge Müf-tülüğü tarafından organize edilen törene siyasetçiler, be-lediye başkanları, iş adamları, din adamları ve halk katıldı.

Bulgaristan Müslüman-ları Başmüftü Yardımcısı Vedat Ahmed gelenlere hi-taben, “Önemli bir günde bu-lunuyoruz ve bu sevinci hep beraber paylaşacağız. Ço-cuklar bu günü hiç unutma-yacak ve hatırlayacaklar” dedi. Ahmed “Bizi biz yapan dinimiz ve dilimiz var. Geleneklerimize sahip çıka-lım. Sizler, bugün Peygamber Efendimiz’in (sav) sünnetini ihya ediyorsunuz.” dedi.

Bölge Müftüsü Mesut Mehmed, ebeveynlerin mutluluğunu paylaştığını ve çocukların Allah’ın bize bahşettiği büyük bir nimet olduğunu hatırlattı. Anne ve babaların çocuklara karşı vazifeleri bulunduğunu söyleyen Mehmed, güzel isim verme, dinimizi öğretmenin yanı sıra sünnet ettirmenin de onlardan biri olduğunu ifade etti. Allah Resûlü bizim için güzel örnektir diyen Mehmed, organizasyonda meddi ve manevi emeği geçenlere teşekkür etti.

Tombul Camii’nde yapılan sünnet merasiminde, 240 çocuk ücretsiz sünnet oldu.

Şumen’de geleneksel sünnet töreni

Seçim sonuçlarını değerlendiren ‘Sansürüsüz Bul-garistan’ lideri Nikolay Barekov, hareketin potansi-yel ortağının BSP partisi olabileceğini, ancak şuanki sosyalist parti yönetimindekilerin bunun dışında tu-tulacağını açıkladı. Devlet yönetiminde gerçekleşti-rilen sirk oyununa baktıkça kendi görüşünü açıkla-mak zorunda kaldığını ifade eden Barekov, şuanda varolan en normal ve demokratik partinin BSP ol-duğunu, fakat Stanişev, Yanaki Stoilov ve eski yüz-lerin bu partiden gitmeleri gerektiğini ve yerlerini genç kadrolara bırakmaları gerektiğini kaydetti. Söz-konusu gençlerin meclise 40-50 civarında milletve-kili kazandırabileceklerini belirten Barekov, bu ön-görünün gerçekleşmesi durumunda BSP ile birlikte devleti yönetmeleri için teklif sunacağını vurguladı.

Barekov, bugün mecliste oylanacak gensoru sıra-sında kendisini destekleyen bağımsız milletvekille-rinin hükümetin aleyhine oy kullanacaklarını açık-ladı. Barekov erken genel seçime gidilmesi ve geçici hükümet kurulması için çağrısını yineledi, fakat hü-kümeti istifaya götürecek neden hakkında bir öne-

ride bulunamadı. Geçici hükümet oluşturulması için Cumhurbaşkanı’ndan randevu talep ettiğini ifade eden Barekov, fakat şuana kadar cevap almadığını kaydetti.

‘ S a n s ü r ü s ü z B u l g a r i s t a n ’ p a r t i s i n i n p o t a n s i y e l o r t a ğ ı B S P

Değişen Liberalizm ve itildiğimiz HÖH çıkmazı.Hak ve Özgürlük Harekeri (HÖH / DPS) Li-

beralizmi kendine ideoloji olarak benimsedi ve Avrupa Neo-Liberallerine katıldı. Hatta A. (Dö-nek) in yakın çevresinden olan sabık millet-vekili Önal Lütfü Avrupa Neo Liberalleri yö-netiminde HÖH / DPS partisini temsil ediyor.

Herşeygibi, kavramların anlamları da değişi-yor zaman içinde. 19. yüzyolda, hatta 20. yüz-yılın ilk on yılında Liberalizmin anlamı, bir öl-çüde “liberalcilik” ve özgürlükçülüktü. Bundan 200 yıl önce birisine “liberal” dendiğinde, o kişi-nin, toplumun demokratikleştirilmesinden yana olduğu, fikir özgürlüğüne önem verdiği, hata ra-dikal değişimlere açık olduğu anlamı çıkardı.

Tarihten örneklemek gerekirse temelde muhafazakâr eğilimli bir yazar olan ve Os-manlının Rusya ile Pleven Savaşı’nın başla-masından yana tavrıyla da bilinen Dostoyevski “Ecinniler”adlı romanında, radikal gençlerin kendisinden çok onlara cevaz veren liberal aydınları hedef aldı. O zamanlar Liberalizm genç ve dinamik bir süşüçti. Rus liberalizmi muhafazakârlıkla (konservatizmle) çatışan bir akımdı. Öyle ki muhafazakârlıkla sosyalizm ara-sında ne kadar kalın ve aşılmaz duvarlar varsa, liberalizm ile sosyalizm arasındaki duvar da an-cak bir tül perdeyiydi. Liveralizmden demok-ratlığa ve sosyalizme geçen çok aydın oldu.

Bulgaristan koşullarında da Birinci Dünya Savaşından sonra Türk ve Müslüman-ların desteğiyle iktidar olan Radoslavov’un Liberal Partisi 1930′lara doğru De-mokrat Parti olarak politik sahnedeydi.

Bizim neoliberalizm bataklığında işimiz olamaz!Gel zaman git zaman Bulgaristan koçulla-

rında 1930′lardan 1990′lara yani Hak ve Öz-gürlük Partisi (HÖH / DPS) kurulana kadar, kendini Liberal olarak ilan eden ve Liberalizm ilkeleri ve fikirleri uğruna mücadele eden bir politik akım, hareket ve parti sahneye çıkmadı. HÖH bayrağı altında yeniden doğan Bulgaris-tan liberalizmi, 20. yüzyılın sonunda politika alanına çıkarken, dünyada Liberalizm çok yaş-lanmıştı. Bunu şöyle de ifade edebişliriz. Hele 2. Dünya Savaşından sonra Liberalizm canlı düşünme ve dünya sorunlarından herhangi bi-rine çözüm getirme yeteneğini iyice yitirmişti. Yaşlanan insanların çoğu gibi o da tutuculaştı. Belki de, artık ideallerim gerçekleşti havasına girip reelkapitalizme ve halen çalışan kurumla-rına sırt çevirdi. Olabilir ya, belki de yorulmuştu. Ve bir emeklilik hakkı hak ettiğini düşünüyordu.

Ne var ki, vahşi kapıtalizm hayatını uzatabil-mek için, 1980′lerde insanlığa, doğaya ve insan kaynaklarına amansız saldırıya geçtiği koşullarda emekli ihtiyar liberalizm yeniden göreve çağrıldı ve neo-liberalizm (yeni- liberalizm) adıyla da-nışmanlık yapmaya çağrıldı. Artık gençliğin-deki gibi daha iyi bir dünyayı özleyecek bir du-rumu yoktu, hayal gücü de tükenmişti ve köklü bir değiliklik yapma işlerine girmeyi asla istemi-yordu. Başlıca ödevini belirlerken, kendini var olanı muhafaza etmeye ve dünyanın hala ya-şayan eski hücrelerini muhafaza etmeye adadı. Başka bir değişle, kendini eskiden (gençliğinde – 19. yy) çatıştığı muhafazakârlarla el ele verdi. Bir dereceye kadar da muhafazakârların hizme-tine girdi, işini yapmaya başladı, hatta onların yedek gücü haline geldiğini bile söyleyebiliriz.

1990′da kurulurken bir orta direk, merkez ko-numlu politik parti olarak kurulan ve kendini halka ne sağcı ne de solcu olarak tanıtan Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH – DPS) can çe-kişen Avrupa Liberalleri arasında ne aradı? Ne-den onları seçti? Emekçi halkın menfaatlerini ve Türk ve Müslüman azınlığın yitirilen hak-larının geri alınmasını ana hedef olarak belirle-mesi gerekirken neden Avrupalı muhafazakar-ların hizmetinde olmayı, yalakalığı tercih etti?

Devamı Gelecek Sayıda

D U R !Renginar GÜLER

Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) iktidar ikanlarını da kullanarak girdiği 25 Mayıs 2014 seçimlerinde bü-yük yara aldı. Parti Başkanı Sergey Staniş’en Avrupa Sosyalistleri (PES) lideri sıfatını kullanarak, “seçim za-feri bizim olacak” derken, hesabını iyi yalmamış olduğu ortaya çıktı. Seçimler, demokratikleşme sloganlarıyla ka-pitalizme açılan bir toplumun sosyalist parti yönetiminde ancak beton duvara toslayabileceğini kanıtladı. Toplum-sal gelişimin nesnel yasallıkları, birbirini ret eden sosyal olguların, örneğin bir sömürü toplumu olan kapıtalizmin, sömürüyü ve özel mülkiyetin hakimiyetini ret etmesi beklenen bir sosyalist parti tarafından yönetilmesinin olumlu sonuçlar doğuramıyacağına yeni bir işaret oldu.

Bulgaristan sosyalistleri, özlerini inkar ederek sosyal – demokrat bir politikaya bel bağladılar. Sosyalist kılıklı kapıtalist olmayı seçtiler. BSP yönetiminden Rumen Ov-çarov gibi Bulgar enerji zenginlerinin BABASILARI sivrildi. Atom Elektrik Santralleri ve R. Kovaçki’nin mülkündeki kömür madenleri onların kontrolünde bu-lunuyor. Sosyalist partinin iç politikada 1990′dan sonra oluşan Bulgar oligarşisine hizmet etme işine dört elle sarılması; dış politikada ise Rusya’ya bakıp, Batıya gü-lümsemesi dikkati çekti. Fakat bu hele Bulgaristan ko-şullarında kısır bir politikadır, çünkü Rusya ve Batı dev güçleri arasındaki çelişkiler bu siyasete bizim toprak-larımızda hayat hakkı tanımıyor. Örneklersek, Burgas Aleksandropolis Gaz Botu Hattı döşenmesi; “Belene” AES, “Güney Akım” Gaz Boru Hatı vs. bunlardan bir-kaçıdır. İşi gücü olmayan ve sefil durumda bulunan ve sosyalist partiye geleneksel olarak bağlı olan Bul-gar emekliler, son 25 yılda Türkiye yatırımlarıyla ku-rulan Tırgovişte “Şişe Cam” ve Şumen “Aluminiyum” tesisleri dışında tüten yeni baca göremeyince büyük ölçüde hayal kırıklığına uğradı. BSP’nin ağır ve ha-fif endüstri dallarında sanayileşmeye, tarımsa yenileş-meye ters bir politik yön seçmiş olması, budalımdan çıkış yolu bulamaması; hele şu son dönemde 2.5 mil-yon yurttaşın ülkeyi terk etmesi herkesi endişelendirdi.

25 Mayıs seçim sonuçları, bu defa BSP’nin ikinci parti olma durumunu bile yitirmesi bu büyük gerçekliğin yan-sımasıdır. Öte yandan, iç bunalımları da olan bu parti, to-talitarizm illetinden ve heveslerinden tamamen kurtula-madığı gibi, artık pıhtılaşan Türk ve İslam düşmanlığını da söküp atamadı. Seçim yılında Müslüman vakıf mülk-leri konusunda kopan çatırtıda ağır sözünü söyleyemedi.

Bulgaristan’da yaşayan etnik gruplar da dahil, bütün vatandaşların doğal haklarını ve insan haklarını tanıma yolunda bir yeni adım atmadı. Statükoyu muhafaza et-meye dayanan geleneksel katı halk düşmanlığı sosyalist partinin Türklerden, Pomaklardan ve Çingene kökenli Müslüman kardeşlerimizden 5 oy almasını bile olanak-sız kıldı. Nufüsün yarısını oluşturan azınlık topluluklar milliyetçi sosyalistlerden medet ummadığı gibi, onlardan uzak kalmaya çalışıyorlar. Halen Oreşarski hükümetinin ana dayanağı olan BSP, eski ve yeni yanlışlardan ders alıp politikasında yebi bakış açıları aramayı kabul etmi-yor. Yıllar yılı BSP’yi mecliste temsil eden hukukçu Tat-yana Donçeva’dan sonra, 2012′ye kadar 8 yıl Cumhur-başkanı görevinde bulunan ve BSP’nin kurucularından biri olan Georgi Pırvanov’un da büyük bir partili grupla 110 yıllık geçmişi olan bu partiden geri dönmemek üzere ayrılması, bir yandan seçmen tabanını parçaladı; ayrıca Bulgar sosyalistlerinin hangi ideolojiye hizmet etti ve politikalarına sosyal adalet ilkeleri alıp almadığı konularında kafa karıştırdı. Bu nedenle, Bulgar Sosya-list Partisi’nini seçimden seçime çözülerek dağılmasını beklemek en isabetli olandır. Halkk bunu normal kar-şılamaya kendini hazırlıyor. Sosyalist ideler hiçkimse-nin tasasrrufunda ve mirasında olmadığı gibi, demokrasi koşullarında sosyalist partilerde liderlik babadan oğula devredilemez. Sergey Stanışeb olayı, böyle olduğun-dan, gerçekleri gören seçmen kitle tavır almaya başladı.

Son seçimlerin sonuçlarına göre, BSP toplumunda ikinci parti olma özeliğini yitirdi. Hak ve Özgürlük Par-tisi (HÖH / DPS) ile aynı sayıda yani dört milletve-kili çıkardı. Bu durumda reel olarak hükümet ortaklı-ğında durumun değişmesi beklenmelidir. Eşit güçlerin eşit ortaklığı olmalıdır. BSP ile HÖH partilerinin oy potansiyeli eşitlenmiştir. Yeni durumda Oreşarski hü-kümetinde HÖH partisinin bakan ve bakan yardım-cısı sayısının da BSP kadar olması göndeme gelmıştir.

D e v a m ı G e l e c e k S a y ı d a

S o s y a l i s t l e r e İ n en Yen i D a rb e

Mehmet Akif Cad.İstanbul Büyükşehir Belediyesi Merter-Parkı No.1 (Green Parkın Yanı) Güngören İstanbul+90 212 554 30 47 / +90 212 554 83 35

K A F E Ş E L A L E

Page 16: BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Aylık Siyasi Aktüel Gazete1913 Sofya

İlk kez 1986 yılında Topkapı Sarayı Müzesi ve İstan-bul Topkapı Sarayını Sevenler Derneği tarafından çıkartılan Topkapı Sarayı Müzesi Yıllığı, beş sayı yayınlandıktan sonra çeşitli sebeplerle 1992 yılından bugüne dek çıkarılamadı.

Müzecilik faaliyetlerinin, kültürel etkinliklerin, önemli restorasyon ve projelerin kayda geçirildiği ve Topkapı Sarayı Müzesi’nin tarihinde önemli bir geçmişi olan bu yayının yeniden çıkarılması, özellikle yayınlanamadığı 22 yıla ışık tutması bakımından büyük önem taşıyor.

Gelenekselliği korumak adına yıllığın çalışma ekibi altıncı sayının önceki yıllıklarla aynı boyut ve mahiyette olmasına büyük özen gösterildi. Bu sayının bir de ayrı sorumluluğu var. Altıncı sayı; 2013 yılı faaliyetlerinin yanı sıra yayın ya-pılamayan yıllarda Topkapı Sarayı’nın geçirdiği tüm önemli restorasyonlar ve projeler, ev sahibi olunan ulusal-uluslararası sergiler, kültürel etkinlikler ve Topkapı Sarayı’nın mü-zecilik alanında geldiği yeri tüm ayrıntıları ile yansıtıyor.

Yıllıkta, yayınlanmadığı dönemleri tüm detayı ile an-latan “Topkapı Sarayı Müzesi ve Yıllığı” başlıklı bir makale ve 22 yıl aradan sonra yeniden ‘merhaba’ de-menin onuruna 22 yazardan makaleler yer alıyor.

‘Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık- 6’nın ön sözünde ise “Topkapı Sarayı Müzesi sahip olduğu en önemli somut kül-türel mirası olan saray mimarisi ve objelerini korumaya ve sergilemeye çabaladığı gibi saray dönemine ait somut olma-yan kültürel mirası da yaşatmaya önem atfetmektedir.” diyen Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in imzası bulunuyor.

Topkapı Müzesi 22 yıl sonra yeniden çıkarılıyor

BULTÜRK GENEL MERKEZDE BULGARCA KURSUNDAN

w w w . b u l t u r k . o r g

İstanbul’un çılgın projesi Kanal İstanbul’un yeri kesinleşti. Proje, Küçükçekmece Gölü’nden başlayıp Sazlıdere’den Karadeniz’e bağlanacak.

2 YENİ ŞEHİR: - Küçükçekmece’den başla-yıp, Başakşehir’den geçecek alana 44 bin 442 dö-nüm araziye “Rezerv Alanı 1” kurulacak. İkinci şehir ise Arnavutköy bölgesinde 280 bin 29 dö-nüm arazi üzerine kurulacak. Etüt çalışmaları baş-latılırken, sadece konut ve ticaret alanları 68 mil-yon 865 bin metrekare alana kurulacak.

RİSKLİ İLÇELER TAŞINACAK: - Kuru-lan rezerv alanlarına deprem riski yüksek olan ilçeler taşı-nacak. Özellikle Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece, Bağcılar, esenler, Güngören, Gaziosmanpaşa bölgeleri kentsel dönüşüm alanı olarak kaldığı için Arnavutköy ve Kemerburgaz’da yeni şehirler oluşacak.

410 BİN KİŞİYE İŞ: - Yeni şehirde yaklaşık 410 bin kişiye iş imkanı yaratılacak. Havaalanı ve ileri teknoloji endüstrisinde 100 bin; üniversite, sağlık, yüksek teknoloji parkında 50 bin; idari bölümlerde 10 bin; finans ve ser-vislerde 100 bin; turizmda 50 bin, genel alanlarda ise 100 bin olmak üzere toplamda 410 bin kişiye istihdam sağ-lanacak.

GÖL CANLANACAK:- Kanal İstanbul, Küçükçek-mece - Başakşehir - Arnavutköy ilçelerinden geçip Ka-radeniz ile Marmara Denizini birbirine bağlayacak. Proje kullanılamaz hale gelen Küçükçekmece Gölü yeniden hayat bulacak.

KURAKLIĞA ÇÖZÜM: - Projeyle Sazlıdere Ba-rajı devredışı kalacak. İstanbul’un su sorununun gideril-mesi için Melen Çayı projesine ağırlık verilecek. Böylece İstanbul’daki olası kuraklığın önüne geçilecek.

TARIM ARAZİSİ SATIŞLARI DURDUBaşbakan Tayyip Erdoğan’ın haziran ayı içerisinde te-

melini atacağı 3. Havalimanı projesinin yanı sıra Kanal İstanbul’un büyük bölümünün geçeceği Arnavutköy böl-gesiyle ilgili yeni bir adım daha atıldı. Önceki gün Arna-vutköy Tapu Müdürlüğü’ne gelen bir genelgeyle bölgede

hisseli tarım alanlarıyla ilgili satışlar durduruldu. Arsa spe-külasyonunu önlemek ve tarım alanlarını kontrol altına al-mak için hem köylüler hem de yatırımcılar sadece bir his-seli arsa alıp, satabilecek. Birden fazla tapu satışı, proje açıklanana kadar donduruldu.

ÜÇ MAHALLEYE TALİH KUŞU KONDU25 metre derinlikte ve 150 metre genişlikteki Kanal

İstanbul’un en önemli istimlak ve kamulaştırma çalışması, Küçükçekmece Gölü ile Sazlıdere Barajı arasında ka-lan Başakşehir ilçesinin Altıntepe, Güvercintepe ve Şahin-tepe mahallelerinde gerçekleştirilecek. Tamamı ruhsatsız ve imarsız evlerden oluşan üç mahalle kanala cephe ola-cak. Fiyatlar şimdiden üçe, dörde katladı. Arazi fiyatları-nın artması bakanlığın ‘Rezerv Alanı’ önlemiyle biraz ol-sun durdu. Belirlenecek kamulaştırma bedeliyle araziler Rezerv Alanı’na dahil edilecek.

100 YILLIK ALTYAPI PLANLARI HAZIRDünya Su Formu’nda geçen yıl bilim adamlarının

“Yer üstü suları, havzalara ve kanallara bağlansın. Yeraltı sularına önem verilsin” önerileri Kanal İstanbul’un bu aks üzerinde yer almasında etkili oldu. İSKİ ve DSİ ile bele-diyeler kanal aksında yapılacak isale hattı, tünel, atık su kolektörleri, arıtma tesisleri ile alt ve üst yapı projeleriyle ilgili 50-100 yıllık planlarını önümüzdeki hafta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderecek. 3. Havalimanı’nın hemen yanından geçecek Kanal İstanbul turizm açısından da bölgeye katkı sağlayacak.

Çılgın projenin güzergahı

Yasaya göre, ihaleyi alan firma İGA Ha-valimanı A.Ş ve Devlet Hava Meydan-ları İşletmesi (DHMİ) arasında yapılan anlaşma ile yer temini sağlandı. 26 mil-yar 142 milyon euroya mal olacak ha-valimanının inşaatı üç etaptan oluşacak.

Hizmete girdiğinde 150 milyon yolcu kapasitesiyle dünyanın 5’incü bü-yük havalimanı olması planlanan 3. ha-valimanının inşaatı başlıyor. DHMİ VE İGA arasında yapılan anlaşmayla yer temini sağlanırken, inşaatın teme-linin bir ay içinde atılması planlanıyor.

Toplamda 26 milyar 142 milyon eu-roya mal olacak havalimanı birbirinden bağımsız altı piste sahip olacak ve inşaatı üç etaptan oluşacak. Birinci etabın en geç 42 ay içinde hizmeye girmesi bekleniyor.

Bu etapta iki adet bağımsız paralel pist, bir adet cross pist, üç adet paralel taksirut, yüksek hız ve bağlantı taksirutları, apron, terminal binası, hava trafik, haberleşme ve meteoroloji sistemleri, diğer hizmet bi-naları ile sistemler yapılacak. İkinci etapta Akpınar yerleşimi tarafına bir adet bağım-sız pist, bir adet taksirut ve üçüncü etapta da Tayakadın-Yeniköy tarafına bir adet ba-ğımsız pist, bir adet paralel taksirut, mev-cut yerleşkenin güneyine bir adet cross pist, bir adet paralel taksirut inşa edilecek.

İstanbul’da 3. havalimanı temeli atılıyor

‘’T.C. Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İş-leri Genel Müdürlüğü tarafından Birliğimize iletilen yazı aşağıda aynen aktarılmaktadır:

Atina Büyükelçiliğimizden alınan yazıda, 2013 yılında Rodos, Midilli, İstanköy, Sa-kız ve Sisam adalarına seyahat eden Türk ve üçüncü ülke vatandaşlarına limanlarda vize verilmesi projesinin 2014 yılında da uygulanmasının kararlaştırıldığı Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’na atfen bildirilmiştir.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı yetkili-leri, uygulamanın 2014 yılı Nisan ile Ekim ayı sonunu kapsayacağını, bahsigeçen beş adaya Meis ve Simi adasının da dahil edil-diğini, vize ücretinin 35 Avro tutarında ol-duğunu, vizelerin ülkeye varıldığı zaman tanzim edilmesinin öngörüldüğünü ve maksimum 15 günlük, sınırlı süreli, ön-ceden belirlenmiş ve turistik amaçlı seya-hatlar için düzenleneceğini kaydetmiştir.”

Yunan Adalarına Kolaylaş-tırılmış Vize Uygulaması

TÜRKİYE’nin askeri gücüne güç katacak kıtalararası nakliye hava aracı A400M Atlas uçağının teslim töreni dün Kayseri’de yapıldı.

Türkiye’nin askeri gücüne güç katacak!

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından her yıl İzmir’in Seferihisar İlçesi Doğanbey Mevki’nde gerçek-leştirilen Efes Müşterek Fiili Atışlı Tatbikatı’nın, seçkin gözlemci günü gündüz bölümü gerçekleştirildi.

Efes 2014 tatbikatı nefes kesti

B u l g a r i s t a n P l e v n e l i

w w w . b u l t u r k . o r g