16
Yıl: 8 Sayı: 67 Aralık - 2012 Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Öğretmek Bizim Borcumuz Türk Dünyası Kurultayına İlk defa Bulgaristan’dan bir Türk Parti Lideri Katıldı. UHÖH Partisi Genel Başkanı Güner TAHİR OECD’nin raporuna göre, Türkiye bir- çok gelişmiş ülkeyi geride bırakıyor OECD’nin ‘’2060’a Bakarken: Uzun Vadeli Küresel Büyüme Beklentileri’’ ra - porundaki verilere göre, 2011-2060 yıl - ları arasındaki dönemde yüzde 5,1’lik or - talama büyüme hızıyla dünyada en çok Hindistan’ın büyümesi bekleniyor. Hindistan’ı yüzde 4,1 ile Endonezya ve yüzde 4 ile de ‘’dünyanın üretim merkezi’’ola - rak adlandırılan Çin’in takip etmesi bekleniyor. Bu ülkeleri de yüzde 3,1 ile Suudi Arabistan, yüzde3ileGüney AfrikaveMeksikaizleyecek. OECD’nin tahminlerine göre, 2011-2060 yılları arasındaki dönemde Türkiye, orta - lama büyüme hızında 7. sırada yer alıyor. Türkiye’nin bu dönemde ortalama yüzde 2,9 büyümesi ve aynı dönem için büyüme or - talaması beklentisi yüzde 2,1 olan ABD’yi, yüzde 2,1 olan İngiltere’yi, yüzde 1,9 olan Rusya’yı, yüzde 1,3 olan Japonya’yı ve yüzde 1,6 olan Fransa’yı geçmesi bekleniyor. Bu dönemde büyüme hızı beklentisinde yıl - lık ortalama yüzde 2,8 ile Brezilya ve yüzde 2,7 ileArjantin de Türkiye’yi geriden takip edecek. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2012 yı - lının son Ulusa Sesleniş konuşmasında bir yılda yapılan faaliyetlere değinerek, demok- ratikleşme, insan hakları, adalet, hukuk dev- leti alanlarında Türkiye’ye sınıf atlattıklarını savundu. 2012 yılında gerçekleştirilen pro- jeleri ay ay anlatan Erdoğan, Ocak ayında, İstanbul’da, 150 yıllık rüya olan Marmaray’ın ilk kaynak törenini gerçekleştirildiğini anımsattı. Devamı 3’te BAŞYAZI Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Osmanlı ve İslam Medeniyeti 1299 yılında temeli atılan Osmanlı İm - paratorluğu İslam medeniyetinin en büyük ve en ihtişamlı imparatorluklarından biridir. Adalet ve hoşgörüye dayalı devlet anlayışı; hakimiyeti altındaki topraklarda izlerini bı - raktığı üstün mimarisi; tekstil alanında, hat sanatında, eğitimde geliştirdiği mükemmel yapısı ile Batı dünyası için önemli bir ör - nek teşkil etmiştir. Osmanlı sultanlarının nezaketi ve sanat zevki, Batılılar tarafın - dan hayranlıkla anılıyor, Osmanlı toprak - larını gören Batılılar gördükleri ihtişamdan derinden etkileniyorlardı. Devamı 3’te Kazakistan’ın Bakü Büyükelçisi Serik Primbetov, Ka - zakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in “Strateji 2050” planının tanıtımı ve iki ülke ilişkileri - nin değerlendirilmesi ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Büyükelçi Primbetov, Kazakistan’ın strateji planını Nursultan Nazarbayev’in 16 Aralık’ta halka yaptığı yıl - lık ulusa sesleniş konuşmasında açıkladığını bildirdi. Prim- betov söz konusu planının devletçilik ilkesinin geliştiril - mesi, işadamı ve yatırımcılara destek, eğitim ve sağlık sisteminin iyileştirilmesi, ekonomik sistemin liberalleşti - rilmesi, büyük hacimli özelleştirmelerin önünün açılması, para ve kredi politikalarının yeniden gözden geçirilmesi, yabancı yatırımlar için daha uygun bir ortam oluşturul - ması ve yolsuzlukla mücadeleyi öngördüğünü söyledi. Büyükelçi, ülkesinin Azerbaycan’ı stratejik partner olarak gördüğünüifadeederek,gelecekyıliçerisindeCumhurbaşkanı Nazarbayev’in Bakü’yü ziyaret edeceğini de sözlerine ekledi. AZERBAYCAN İLE KAZAKİSTAN’IN TİCARET HACMİ ARTTI Devamı 7’de Sakarya’da ‘Rumeli Balkan gecesi’ne katı - lan Bursa Bü- yükşehir Bele- diye Başkanı Recep Altepe, Balkanlar’daki Müslümanların Sultan Murad-ı Hüdavendigar’ın kendilerine bir ema- neti olduğunu belirterek, Balkanlar’a sa- hip çıkmayı görev bildiklerini söyledi. Başkan Altepe, Ak Parti Sakarya Milletve - kili Hasan Ali Çelik, Sakarya Valisi Mustafa Büyük ve Sakarya Büyükşehir Belediye Baş - kanı Zeki Toçoğlu’yla birlikte Erenler Beledi - yesi Kültür Merkezi’nde Sakarya Makedonya ve Tüm Göçmenler Derneği tarafından dü- zenlenen Rumeli Balkan gecesine katıldı. Ge - cede konuşan Başkan Altepe, Balkan kültürü - nün yaşatılması ve gelecek nesillere sağlıklı şekilde aktarılması konusunda kendilerine bü - yük görevler düştüğünü söyledi. Devamı 3’te Rafet ULUTÜRK Aylık Siyasi Aktüel Gazete 1913 Sofya Başkan Altepe: “Balkanlar’a Hizmet Görevimiz” 15.Türk Dünyası gençlik günleri ve kurultayı, istanbul’da Başbakan Erdoğan’ın Ulusa Sesleniş Konuşması Türkiye’den on üniversite en iyiler listesine girmeyi başardı. Türkiye’den 10 üniversite, ‘’en iyi dünya üniver - siteleri’’ sıralamasında ilk 500’e girdi. Değişik ülkelerin geçen yıl açık- ladığı “en iyi dünya üniversite- ler” sıralamasına göre, ilk 500’de ODTÜ, İstanbul, Hacettepe, An- kara, Ege, İTÜ, Bilkent, Gazi, Bo- ğaziçi ve Koç üniversiteleri yer aldı. ODTÜ, 8 kurumca yapılan sı- ralamanın 5’ine girerek en fazla lis- teye giren üniversite olurken, İstan- bul Üniversitesi de 4 listeye girdi. 15. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı “Dilde , Fikirde , İŞTE Birlik “ şiarının etrafında DTGB Bir Araya gelerek 16 - 19.12.2012 Tari - hinde İstanbul - Hilton Otelinde XV . Dünya Türk Gençlik Günleri ve Kurultayı Başladı. Dünya Türk Gençliğini İsmail Gaspıralı’nın “ Dilde , Fi - kirde , İŞTE Birlik “ sloganı altında birleştirmek ve tum Dünyanin Türk halklarının Sorunları uze - rine dikkatileri çekmek icin İstanbula geldiler . Bugün İstanbulda 15. Türk Dünyası Genclik Günleri ve Kurultayının açılışı Dünya Türk Genc - ler Birliği (DTGB) Başkanı Ekrem Abdullayev yaptı. Ardından Türk Konseyinin Başkanı Ha - lil Akıncı, Azerbaycan Gencler Bakanlığı Müs - teşarı İntikam Babayev, İrak Gencler-Bakanlığı Yrd. İrak Milletvekili Fevzi Ekrem Terzioğlu, Bulgaristan parlamentosunun 37.38.Milletve - kili ve Ulusal Hak ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı Güner Tahir, BMT-nin Azerbaycan - dakı temsilcisi, büyükelçi Fikrət Akçura, İs - tanbul Vali Yrd. Harun Kaya ve Türk Bölgele - rinden gelen Başkanlar birer konuşma yaptılar. Devamı 15’de Bakü’de Kazakistan’ın “Strateji 2050” Planının Tanıtımı Yapıldı Dünya Türk Gençleri Biz Ötükenden bu yana; Özgür yaşayan, zincirleri kıran bir ırkın evlatlarıyız. Karanlık yerlere ışık ve medeniyet götüren, ada- let ve şefkatiyle, kılıçları güle çeviren, kölelere hürri- yet veren, hizmetleriyle insanlığa efendilik yapan ci- hana hükmeden Devletler kurmuş Ataların evlatlarıyız. Onlara layık evlatlar olabilmemiz için: Elimize, belimize, dilimize, işi - mize, eşimize, aşımıza sahip çıkmalıyız. Burçlarda dalgalanan bayrakların gölgelerinde; da- marlarında asil Türk kanı taşıyan bütün kardeş- lerimizin özgür olarak yaşamalarını sağlamalıyız. Dilde, fikirde ve işte, bir olarak; Adriyatik denizin- den Çin Seddine kadar değil, bütün dünyada yaşa- yan insanların yaratılış sırlarına uygun olarak birbir- lerini kucaklayıp, dostça yaşamalarını sağlamalıyız. Türküm deyip; Türkle gülen, Türk için çalışan bütün insan - lar, ayrı bayraklar altında olsalar dahi Türk kimliği altında ya - şamalarının onur ve şerefiyle, mazlum milletlerin gasp edilmiş olan haklarının ve itibarlarının iade edilmesini sağlamalıyız. Sömüren değil paylaşan, ağlatan değil güldü- ren, zulüm eden değil okşayan, öldüren değil ya- şatan, ruhlara sahip olan, Tanrı tarafından övülmüş in- sanlığın güvencesi Türk Milletinin Çalışkan Gençleri: İnsanlık ve kâinat bizim omuzlarımızda yükselecektir. Damarlarımızda akan asil kan bunun teminatıdır. İnsanlığın ve kâinatın mutluluğu için Ne Mutlu Türküm Diyene! Rafet ULUTÜRK Türkiye’den 10 Üniversite Dünya Listesinde

BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Bulgaristan Türklerinin Sesi Gazetesinin 67.Sayısı

Citation preview

Page 1: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Yıl: 8 Sayı: 67 Aralık - 2012 Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Öğretmek Bizim Borcumuz Türk Dünyası Kurultayına İlk defa Bulgaristan’dan bir Türk Parti Lideri Katıldı. UHÖH Partisi Genel Başkanı Güner TAHİR

OECD’nin raporuna göre, Türkiye bir-çok gelişmiş ülkeyi geride bırakıyor

OECD’nin ‘’2060’a Bakarken: Uzun Vadeli Küresel Büyüme Beklentileri’’ ra-porundaki verilere göre, 2011-2060 yıl-ları arasındaki dönemde yüzde 5,1’lik or-talama büyüme hızıyla dünyada en çok Hindistan’ın büyümesi bekleniyor.

Hindistan’ı yüzde 4,1 ile Endonezya ve yüzde 4 ile de ‘’dünyanın üretim merkezi’’ ola-rak adlandırılan Çin’in takip etmesi bekleniyor. Bu ülkeleri de yüzde 3,1 ile Suudi Arabistan, yüzde 3 ile Güney Afrika ve Meksika izleyecek.

OECD’nin tahminlerine göre, 2011-2060 yılları arasındaki dönemde Türkiye, orta-lama büyüme hızında 7. sırada yer alıyor. Türkiye’nin bu dönemde ortalama yüzde 2,9 büyümesi ve aynı dönem için büyüme or-talaması beklentisi yüzde 2,1 olan ABD’yi,

yüzde 2,1 olan İngiltere’yi, yüzde 1,9 olan Rusya’yı, yüzde 1,3 olan Japonya’yı ve yüzde 1,6 olan Fransa’yı geçmesi bekleniyor.

Bu dönemde büyüme hızı beklentisinde yıl-lık ortalama yüzde 2,8 ile Brezilya ve yüzde 2,7 ile Arjantin de Türkiye’yi geriden takip edecek.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2012 yı-lının son Ulusa Sesleniş konuşmasında bir yılda yapılan faaliyetlere değinerek, demok-ratikleşme, insan hakları, adalet, hukuk dev-leti alanlarında Türkiye’ye sınıf atlattıklarını savundu. 2012 yılında gerçekleştirilen pro-jeleri ay ay anlatan Erdoğan, Ocak ayında, İstanbul’da, 150 yıllık rüya olan Marmaray’ın ilk kaynak törenini gerçekleştirildiğini anımsattı.

Devamı 3’te

B A Ş YA Z IBulgaristan Türkleri

Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı

Osmanlı ve İslam Medeniyeti1299 yılında temeli atılan Osmanlı İm-

paratorluğu İslam medeniyetinin en büyük ve en ihtişamlı imparatorluklarından biridir. Adalet ve hoşgörüye dayalı devlet anlayışı; hakimiyeti altındaki topraklarda izlerini bı-raktığı üstün mimarisi; tekstil alanında, hat sanatında, eğitimde geliştirdiği mükemmel yapısı ile Batı dünyası için önemli bir ör-nek teşkil etmiştir. Osmanlı sultanlarının nezaketi ve sanat zevki, Batılılar tarafın-dan hayranlıkla anılıyor, Osmanlı toprak-larını gören Batılılar gördükleri ihtişamdan derinden etkileniyorlardı. Devamı 3’te

Kazakistan’ın Bakü Büyükelçisi Serik Primbetov, Ka-zakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in “Strateji 2050” planının tanıtımı ve iki ülke ilişkileri-nin değerlendirilmesi ile ilgili basın toplantısı düzenledi.

Büyükelçi Primbetov, Kazakistan’ın strateji planını Nursultan Nazarbayev’in 16 Aralık’ta halka yaptığı yıl-lık ulusa sesleniş konuşmasında açıkladığını bildirdi. Prim-betov söz konusu planının devletçilik ilkesinin geliştiril-mesi, işadamı ve yatırımcılara destek, eğitim ve sağlık sisteminin iyileştirilmesi, ekonomik sistemin liberalleşti-rilmesi, büyük hacimli özelleştirmelerin önünün açılması, para ve kredi politikalarının yeniden gözden geçirilmesi, yabancı yatırımlar için daha uygun bir ortam oluşturul-ması ve yolsuzlukla mücadeleyi öngördüğünü söyledi.

Büyükelçi, ülkesinin Azerbaycan’ı stratejik partner olarak gördüğünü ifade ederek, gelecek yıl içerisinde Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in Bakü’yü ziyaret edeceğini de sözlerine ekledi.

AZERBAYCAN İLE KAZAKİSTAN’IN TİCARET HACMİ ARTTI Devamı 7’de

Sakarya’da ‘Rumeli Balkan gecesi’ne katı-lan Bursa Bü-yükşehir Bele-diye Başkanı Recep Altepe, Balkanlar’daki Müslümanların Sultan Murad-ı

Hüdavendigar’ın kendilerine bir ema-neti olduğunu belirterek, Balkanlar’a sa-hip çıkmayı görev bildiklerini söyledi.

Başkan Altepe, Ak Parti Sakarya Milletve-kili Hasan Ali Çelik, Sakarya Valisi Mustafa Büyük ve Sakarya Büyükşehir Belediye Baş-kanı Zeki Toçoğlu’yla birlikte Erenler Beledi-yesi Kültür Merkezi’nde Sakarya Makedonya ve Tüm Göçmenler Derneği tarafından dü-zenlenen Rumeli Balkan gecesine katıldı. Ge-cede konuşan Başkan Altepe, Balkan kültürü-nün yaşatılması ve gelecek nesillere sağlıklı şekilde aktarılması konusunda kendilerine bü-yük görevler düştüğünü söyledi. Devamı 3’te

Rafet ULUTÜRK

Aylık Siyasi Aktüel Gazete1913 Sofya

Başkan Altepe: “Balkanlar’a H i z m e t G ö r e v i m i z ”

15.Türk Dünyası gençlik günleri ve kurultayı, istanbul’da

B a ş b a k a n E r d o ğ a n ’ ı n Ulusa Sesleniş Konuşması

Türkiye’den on üniversite en iyiler listesine girmeyi başardı. Türkiye’den 10 üniversite, ‘’en iyi dünya üniver-siteleri’’ sıralamasında ilk 500’e girdi.

Değişik ülkelerin geçen yıl açık-ladığı “en iyi dünya üniversite-ler” sıralamasına göre, ilk 500’de ODTÜ, İstanbul, Hacettepe, An-kara, Ege, İTÜ, Bilkent, Gazi, Bo-ğaziçi ve Koç üniversiteleri yer aldı.

ODTÜ, 8 kurumca yapılan sı-ralamanın 5’ine girerek en fazla lis-teye giren üniversite olurken, İstan-bul Üniversitesi de 4 listeye girdi.

15. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı“Dilde , Fikirde , İŞTE Birlik “ şiarının etrafında

DTGB Bir Araya gelerek 16 - 19.12.2012 Tari-hinde İstanbul - Hilton Otelinde XV . Dünya Türk Gençlik Günleri ve Kurultayı Başladı. Dünya Türk Gençliğini İsmail Gaspıralı’nın “ Dilde , Fi-kirde , İŞTE Birlik “ sloganı altında birleştirmek ve tum Dünyanin Türk halklarının Sorunları uze-rine dikkatileri çekmek icin İstanbula geldiler .

Bugün İstanbulda 15. Türk Dünyası Genclik Günleri ve Kurultayının açılışı Dünya Türk Genc-ler Birliği (DTGB) Başkanı Ekrem Abdullayev yaptı. Ardından Türk Konseyinin Başkanı Ha-lil Akıncı, Azerbaycan Gencler Bakanlığı Müs-teşarı İntikam Babayev, İrak Gencler-Bakanlığı Yrd. İrak Milletvekili Fevzi Ekrem Terzioğlu, Bulgaristan parlamentosunun 37.38.Milletve-kili ve Ulusal Hak ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı Güner Tahir, BMT-nin Azerbaycan-dakı temsilcisi, büyükelçi Fikrət Akçura, İs-tanbul Vali Yrd. Harun Kaya ve Türk Bölgele-rinden gelen Başkanlar birer konuşma yaptılar.

Devamı 15’de

Bakü’de Kazakistan’ın “Strateji 2050” Planının Tanıtımı Yapıldı

Dünya Türk Gençleri B i z Ö t ü k e n d e n b u y a n a ; Özgür yaşayan, zincirleri kıran bir ırkın evlatlarıyız. Karanlık yerlere ışık ve medeniyet götüren, ada-

let ve şefkatiyle, kılıçları güle çeviren, kölelere hürri-yet veren, hizmetleriyle insanlığa efendilik yapan ci-hana hükmeden Devletler kurmuş Ataların evlatlarıyız.

Onlara layık evlatlar olabilmemiz için: E l i m i z e , b e l i m i z e , d i l i m i z e , i ş i -

mize, eşimize, aşımıza sahip çıkmalıyız. Burçlarda dalgalanan bayrakların gölgelerinde; da-

marlarında asil Türk kanı taşıyan bütün kardeş-lerimizin özgür olarak yaşamalarını sağlamalıyız.

Dilde, fikirde ve işte, bir olarak; Adriyatik denizin-den Çin Seddine kadar değil, bütün dünyada yaşa-yan insanların yaratılış sırlarına uygun olarak birbir-lerini kucaklayıp, dostça yaşamalarını sağlamalıyız.

Türküm deyip; Türkle gülen, Türk için çalışan bütün insan-lar, ayrı bayraklar altında olsalar dahi Türk kimliği altında ya-şamalarının onur ve şerefiyle, mazlum milletlerin gasp edilmiş olan haklarının ve itibarlarının iade edilmesini sağlamalıyız.

Sömüren değil paylaşan, ağlatan değil güldü-ren, zulüm eden değil okşayan, öldüren değil ya-şatan, ruhlara sahip olan, Tanrı tarafından övülmüş in-sanlığın güvencesi Türk Milletinin Çalışkan Gençleri:

İnsanlık ve kâinat bizim omuzlarımızda yükselecektir. Damarlarımızda akan asil kan bunun teminatıdır. İnsanlığın ve kâinatın mutluluğu için

N e M u t l u T ü r k ü m D i y e n e !

Rafet ULUTÜRK

Türkiye’den 10 Üniversite D ü n y a L i s t e s i n d e

Page 2: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

2 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Kıbrıs Rum Yönetimi eski bakanlarından, bir dönemin etkili ismi Nikos Rolandis, Rumların başlarına gelen her şeyin sorumlusunun yine kendileri olduğunu açıkladı. Rolandis, “1963’te taksimi tetikledik, 1974’te olacağına hiç inanma-dığımız Türk istilasına kapı açtık… S-300’leri satın alarak 270 milyon doları Girit’in dağla-rına gömdük… İtibarımızı kaybettik” dedi.

Güney Kıbrıs’ta yayınlanan gazetelerden Po-litis, “İnanılmaz Bir Paradoks” başlığıyla ya-yınladığı makalesinde, Rolandis’in 1974’te hayatları ve mallarıyla birlikte her şeyin ala-şağı olduğunu, ancak o zaman darbe ve Ba-rış Harekatı’nın yaşandığını hatırlattı ve eko-nomik krizi kastederek, “şimdi hayatımızı istila eden kim?” sorusunu sorduğunu yazdı.

Rolandis, Rum ekonomisinin (17 milyar Euro veya 22 Milyar Dolar) Avrupa ekonomi-sinin (20 trilyon Dolar) binde biri ve dünya eko-nomisinin (60 trilyon Dolar) on binde üçü kadar olduğuna işaret etti. Dünya ve Avrupa ekonomi-sine katkılarının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çeken Rolandis, küçük olmalarına kar-şın yine başlarını belaya soktuklarını vurguladı.

“1963’TE TAKSİMİ TETİKLEDİK, 1974’TE OLACAĞINA HİÇ İNANMADI-ĞIMIZ TÜRK İSTİLASINA KAPI AÇTIK, 1983’TE BM İNİSİYATİFLERİNİ REDDET-TİK, ŞİMDİ DEVLET TIRNAK İŞARETİ OLMADAN İLERİ GÖTÜRÜLÜYOR”

Rolandis; “Şimdi hayatımızı istila eden kim? Maalesef suçlu da istilacı da yine biz kendi-miz ve bazı liderlerimizdir” vurgusunu yap-tıktan sonra tezine delil olarak şunları gösterdi:

“Bu, Kıbrıslı Rumların ve Helenizm’in vakı-aları yanlış değerlendirmesi ve acı bedelini öde-diğimiz ilk misal değil. Anayasa’yı değiştirmeye kalkıştığımız 1963’te başımızı belaya soktuk ve taksimi tetikledik. 1974’te milletlerarası camia-nın güçlülerini ve Türkiye’yi yanlış değerlendir-dik, Rum-Yunan darbesi aracılığıyla, olacağına hiç inanmadığımız Türk istilasına kapı açtık.

Geçen yıllar içerisinde Kıbrıs meselesine dair çözümleri birbiri ardına reddederek mese-lemizi çözülemez halden çözümsüz hale getir-dik. 1983’te, bize gelen, ‘devlet’ ilan edileceği uyarılarına karşın BM’nin inisiyatifini reddet-tik. Dışişleri Bakanlığı görevimden istifa etmem

de aynı zamana denk gelir. Bu ‘devlet’ maale-sef bugün başkaları tarafından tırnak işareti (“) kullanılmadan devlet olarak ileri götürülüyor.

“S-300’LERİ SATIN ALA -RAK 270 MİLYON DOLARI GİRİT’İN DAĞLARINA GÖMDÜK”

Bütün partiler (tek istisna liberallerdi) S-300’lerin satın alımı ve getirilmesini ileri gö-türürken 1998’de 270 milyon doları Girit’in dağlarına attık. 2000-2001’de Menkul Kıy-metler Borsası yüzünden başımız belaya girdi. 2012’de de mekanizmaları, hayatımızı ve eko-nomimizi önemli ölçüde yerle bir edecek olan Troyka ile başımızı belaya soktuk. Doğal olarak geldiğimiz bu noktada, Troyka olmazsa, yerle bir olacak ne hayatımız ne de ekonomimiz kalır.

Olumsuz geçmişimizi değerlendirdi-ğimde bugün beni endişelendiren, pet-rol ve doğalgaz perspektifleridir. İki ana kor-kuma yeniden vurgu yapmak isterim:

“TAKTİK DEĞİŞTİRMEZSEK ÖNÜ-MÜZDEKİ 30 YIL İÇİNDE YENİ-DEN BİR KADER ANI YAŞAYACA-ĞIZ VE MAALESEF TÜRKİYE’NİN GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ, PEK-ÇOK HAKLI BAHANESİ OLACAK”

1- Hidrokarbonlar konusunu çok yanlış yö-nettiğimize inanıyorum. Bunları Kıbrıs mese-lesinin ve daha geniş ölçekli Kıbrıs-Yunanistan-Türkiye meselesinin çözümüne katalizör olacak

şekilde yönetmiyoruz. Yataklar tüketilene ka-dar petrol ve doğalgaz önümüzdeki 30-50 yıl içinde bölgemizde olacak. Bunlar küçük bir ülke için çok uzun süre çok büyük bir zen-ginlik teşkil ediyor. Bölgemizde, hemen yanı-mızda güçlü ve tehlikeli bir talibi, Türkiye var. Taktik değiştirmezsek nihayetinde, önümüz-deki 30 yıl içerisinde yeniden bir kader anı ile yüz yüze gelerek başımızı belaya sokacağımız-dan korkuyorum. Tıpkı, çoğunda aldığımız uya-rılara kulak asmadığımız diğer örneklerde ol-duğu gibi... Maalesef Türkiye’nin bizimle ilgili, tıpkı geçmişte olduğu gibi, muhtemel hareke-tini haklı gösterecek pek çok bahanesi olacak.

2- Keşif çalışmalarını 1998’de başlattığım doğalgaz bu aşamada bize finansman sağla-yamaz çünkü henüz prosedürün başlarında-yız. Bu gerçektir, kendimizi kandırmayalım.

Doğalgazın ticari açıdan kullanı-labilir olabilmesi için daha şu aşa-maların tamamlanması gerekir:

a) Kalitesinin teyidi için 12’nci par-selde 1-2 sondaj daha yapılması gerekir

b) Denizaltı boru hattı ve doğalgaz sıvılaş-tırma kara terminali için yatırımcı ve finan-sörler gerekir (boru hattının maliyeti 1,5 mil-yar, terminalin maliyeti 10-12 milyar Euro)

c) Bu devasa meblağın bulunabilmesi için 20-25 yıl yetecek doğalgaz saptanması, önümüz-deki 20-25 yıllık erişim olanakları ve satış fiyatının hesaplanması, Kıbrıs ve bölgedeki siyasi ve as-keri tehlikenin olumlu değerlendirilmesi gerekir.

d ) D o ğ a l g a z ı n ç ı k a r ı l -m a s ı n a b a ş l a n m a s ı g e r e k i r.

“HEM ADIMIZI HEM GÖZÜMÜZÜ ÇI-KARDIK, İTİBARIMIZI KAYBETTİK”

Bir Kıbrıs deyişi ‘Adın çıkacağına gözün çık-sın’ der. Biz maalesef her ikisini de çıkardık. Mesellerimizi zamanında fark edemedik, çar-pıttık ve itibarımızı kaybettik.” - LEFKOŞA

Bulgaristan voleybolcularının Londra’daki temsili de layık idi. Olimpiyat Oyunları ön-cesindeki sakandallar, Londra’daki oyunlar için zor sıralama, antrenör Radostin Stoyçev ve takımın yıldızları Matey Kaziyski ve And-rey Jekov’un takımdan ayrılmasından sonra millilerimiz, voleybol turnuvası çerçevesinde dörBulgaristan voleybolcularının Londra’daki

Hastalıkların tedavisinde fizik ajanların (ısı, hareket ışın, elektrik) kullanıldığı bir tıp dalı. Fizik tedavi, vücudun motor (hareketle ilgili) fonksiyonlarını etkileyen hasta-lık veya ağrıların tedavisini, hastaların rehabilitasyonunu (eski hale getirilmesini) sağlayarak yapan bir uzmanlık dalıdır. Bu sebeple “fizik tedavi-rehabilitasyon” bilim dalı olarak da adlandırılır. Fizik tedavi hastaların daha rahat ve verimli bir hayata dönmesini gaye edinirfizik tedavi

Esas itibariyle insan vücudu muhtelif enerji şekil-lerinin husule geldiği muazzam bir yapıdır. Bu mu-azzam yapı içinde meydana gelen fiziki ve kimyevi olaylar, sıcaklık, mekanik hareket gibi neticeler sağ-lar. Organizmanın kendi içinde meydana gelen bu fi-zik enerji şekillerinin yanında dışarıdan da fiziki ener-jilerin verilmesi ve enerji şekli ve dozuna göre vücutta çeşitli değişikliklerin meydana getirilmesi mümkündür.

Fizik tedavi vasıtalarının hemen hepsi, insan vücu-duna cilt yoluyla tatbik edilen vasıtalardır. Derimiz sa-dece koruyucu değil, daha birçok vazifesi olan bir or-ganımızdır. İç organların bir kısmı, hemen üzerlerindeki bir kısmı da daha uzak noktalardaki deriyle, sinirleri va-sıtasıyla sıkı bir temas ve münasebet halindedir. Deri-den yapılan tesirler ile iç organlarda ortaya çıkan olay-lara revülsiyon denir. Genel olarak fizik tedavi, deri ve derialtı dokusunda, damarlarda değişiklikler hu-sule getirip, metabolizmaya tesir etmek için kullanılır.

Tarihin çok eski devirlerinden beri insanlar, fiziki ajan-ları, hastalıkların tedavisinde kullanmışlardır. Başlangıçta güneş, tabii sıcak su kaynakları, torpidobalığının elekt-rik deşarjları gibi tabii fizik enerji kaynaklarını tedavi va-sıtası olarak kullanan insanlar, teknik ilerledikçe yeni fi-ziki kaynakları hastaların istifadesine sunmuşlardır. Sun’i fizik vasıtalarının tedavi sahasında kullanılmaya baş-lanmasındaki en mühim amil, elektrik enerjisinin keşfi ve kullanılmaya başlanmasıdır. Elektriğin hastalıkla-rın tedavisinde kullanılmaya başlanılması ise 18. yüz-yılda Benjamin Franklin tarafından gerçekleştirilmiştir.

Fizik tedavi bir tıbbi servis olarak Birinci Dünya Sa-vaşından sonra gelişti. Bu gelişmeye çocuk felci sal-gınları ve savaşların sonucunda ortaya çıkan sakatlan-mış genç insan yığınları sebep oldu. Daha sonraları fizik tedavi, kırık, yanık, verem, bel ağrıları, bayılma-lar ve sinir harabiyetleri ile de ilgilendi. Fizik tedavi, or-topedik cerrahi ile de yakından ilgilidir. Bundan başka hemen her tıp dalında uzmanlaşmış hekimler tarafın-dan fizik tedavi hastalara sık olarak tavsiye edilmektedir.

Fizik tedavinin amaçları şöylece özetlenebilir: Ağrının giderilmesi, kuvvet ve hareket gibi fonksiyonların yeniden sağlanması, zaruri hareketleri yapabilmesi için hastaya gereken eğitimin verilmesi, vücudun çeşitli fonksiyon-larının ölçülmesi. Bu son konudaki testler: Kas kuvveti, eklem hareketlerinin derecesi, soluk alma kapasitesi, kalp fonksiyonlarının ölçülmesi gibi konuları ihtiva eder.

Tedavi tipleri: Sık kullanılan metodlar şunlardır: Isı, ma-saj, hareket (egzersiz), elektrik akımı ve fonksiyonel eğitim.

Isı: Genellikle tedavi edilen bölgede ağrıyı azaltıcı ve do-laşımı tenbih edici etkisi sebebiyle kullanılır. İnfrared lam-baları, kısa dalgalı radyasyon veya diatermi akımları, sıcak nemli kompresler, sıcak su, erimiş haldeki parafin mumu veya ultrason (ses ötesi) dalgaları şeklinde uygulanır.

Masaj: Temelde dolaşıma yardımcı olmak, ağrıyı veya kas kasılmalarını (spazmı) azaltmak gayesiyle uygulanır. Masaj daha çok eller vasıtasıyla, bazen da girdaplı su veya mekanik cihazlar vasıtasıyla yapılır.

Egzersiz: En çok uygulanan tedavi şeklidir. Bu yolla eklemdeki hareket miktarı arttırılır veya kasın uyumlu bir şekilde hastanın kontrolü altında kasılıp gevşemesi sağlanır. Hareket fizik tedavi uzmanı tarafından yaptırılır. İyice eğitilen hastalar da düzenli olarak kendi başlarına belli eksersizleri yapabilirler. Pasif denilen başkasının yaptırdığı veya kendisi bir güç harcamadan yapılan ha-reketler eklemin hareket kabiliyetini arttırmada yardımcı olabilirler. Bir kasın kuvvetlenmesi lüzum ettiğinde hastaların aktif hareketler yaparak kasları çalıştırma-ları gerekmektedir. Çeşitli egzersiz cihazları mevcuttur. Egzersiz tedavisi eklem hareketini kısıtlayan durum-larda, felçlerde, soluk alma bozukluklarında kullanılır.

F i z i k Tedavi Nedir?

Dr.Hasan ÖZTÜRK“1963’te Tetikledik, 1974’te Türk İstilasına Kapı Açtık”

İmza: Dünya Sağlık Örgütü Dünya Sağlık Örgütü’nün

(DSÖ) Kanser Araştırma-ları Kurumu, cep telefonu kul-lanımının beyin kanseri yapa-bileceği uyarısında bulundu.

Uluslararası Kanser Araş-tırma Merkezi’nin himayesinde Fransa’da yapılan toplantıdan sonra açıklama yapan çalışma gru-bunun başkanı Jonathan Samet, “toplanmaya devam eden kanıt-ların cep telefonunun şüpheli kan-ser yapıcı sınıflamasına alınması gerektiğini gösterdiğini” belirtti.

14 ülkeden 31 kanser uzmanının yaptığı toplantıdan sonra konuşan Samet, bu sınıflandırmanın cep telefonunun kanser yapma riski olduğu ve kanser riski ile cep telefonu arasındaki iliş-kinin yakından izlenmesi gerektiği anlamına geldiğini bildirdi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), cep telefonu-nun beyin kanseri yapabileceğine ilişkin yeni bul-gulara erişildiğini Londra’dan da bildirdi.

DSÖ Kanser Araştırmaları Kurumu’na (IARC) göre, “mümkünse cep telefonun-dan uzak durmak, kullanmamak en iyisi.”

DSÖ kanser yapıcı maddeler için 5 sınıflandırma yapıyor. Grup 1’de kanser yapanlar, Grup 2a’da muhtemel kansero-

jenler, Grup 2b’de olası kanserojenler, Grup 3’te kansere neden olmayanlar ve Grup 4’te henüz sınıflandırılmayanlar yer alıyor.

GİZLENEN GERÇEKLER Nobel ödüllü Amerikan onkolog Devra Da-

vis cep telefonlarıyla ilgili sarcısı bir kitap yazdı; 6 yıl ön-cesine kadar güvenli zannederdim. Ama öyle deney so-nuçları gördüm ve baskıya şahit oldum ki, artık sağlığa alarm derecesinde zararlı olduğunu düşünüyorum.

Devra Lee Davis Dünyanın en önemli kanser uzmanlarından biri ola-

rak bilinen Nobel ödüllü Amerikalı Devra Davis, yeni ki-tabı “Disconnect” (Bağlantıyı kes) ile gündeme oturdu. Da-vis, cep telefonlarının sağlığa etkileri konusunda “küresel bir alarm durumu” ilan edilmesi gerekirken, cep telefonu en-düstrisinin büyük çabaları sonucunda bu cihazın zararla-rını göstermeye çalışan saygın bilim adamlarının karalan-dığını, hatta dünyanın bir numaralı sağlık otoritesi Dünya Sağlık Örgütü’nde (WHO) bile cep telefonu zararları ko-nusunda entrikalar döndüğünü yazdı. İşte Pittsburg Üniver-

sitesi Onkoloji Departmanı direktörü olan ve sayısız ödüle layık görülen Davis’in kitabından çok çarpıcı satırbaşları:

Bir bilim adamı olarak bundan 6 yıl öncesine kadar cep telefonlarının güvenli olduğuna inanıyordum. Hükümetle-rin, sağlık kurumlarının insan sağlığını böylesine tehdit edece-ğinden şüphelenilen bir cihazın tüm dünyada hızla yaygınlaş-masına bile bile izin vermeyeceklerini düşünüyordum. Ancak son 6 yılda öğrendiklerim beni bu düşünceden vazgeçirdi.

Kanserli bir hücrenin şu anki modern cihazlar tarafın-dan tespit edilebilmesi için binlerce kez bölünüp çoğal-ması gerekiyor. Ambulans aramak için kullandığınız cep te-lefonu aslında ambulansı aramanızın ana sebebi olabilir.

Sigorta şirketleri cep telefonu firmalarına sigorta hizmeti vermiyor çünkü bu firmaların ileride cep telefonlarının ile-ride sağlık sorunlarından zarar gören insanların açacağı da-vaların hedefi olacağını düşünüyorlar. 25 yaşına kadar in-sanların beyinleri gelişmeye devam eder. Çocuklar bundan 5 sene öncesine kadar bu kadar yoğun bir elektromanye-tik dalgaların yoğun olduğu bir ortamda yaşamıyordu. Son araştırmalar açıkça ortaya koyuyor ki radyo dalgaları da ya-rattıkları radyasyonla yaşayan hücrelerin bozulmasına sebep olabiliyor. Bu zarar çocuk beyinleri için çok da riskli. Rus bi-lim adamlarının cep telefonu kullanan 5-12 yaş arası çocuk-lar üzerinde yaptıkları 5 yıllık araştırma sonucunda bu çocuk-ların cep kullanmayan yaşıtlarına oranla beyin kapasitesinde düşme, dikkat dağınıklığı ve öğrenme bozuklukları görüldü.

İşte kanıtlar İnsanlarda kansere yol açtığı bilinen maddelere maruz ka-

lan fareler de mutlaka ama mutlaka bu hastalığa yakalanı-yor. Bu nedenle farelere başka maddelerden gelecek zarar-ların da insanları aynı şekilde etkileyebileceği düşünülerek cep konusunda fareler üzerinde birçok araştırma yapılıyor.

C E P T E L E F O N U K A N S E R Y A P I Y O RTelevizyon ve Cep Telefonu Hasta Ediyor Son senelerde hayatımızın adeta ay-

rılmaz bir parçası haline gelen pek çok elektronik alet var. Cep telefonları… tele-vizyonlar… mikrodalga fırınlar… bilgisa-yarlar… yazıcılar… fotokopi makineleri… DVD oynatıcılar… bunlardan bazıları.

Bunların elbette büyük kolaylık-lar getirdiği… daha rahat yaşama-mızı sağladığı… iletişim imkanla-rını müthiş şekilde artırdığı… bir gerçek, ama bu aletler ‘bilinçsiz kullanıl-dığında’ faydadan çok zarar da verebiliyor.

Bu hafta basında yer alan iki ha-ber televizyonların özellikle çocukları-mızın ruh ve beden sağlığı üzerine olan olumsuzluklarının hangi boyutlara var-dığını açık bir şekilde ortaya koyuyordu.

Fransa’ da televizyon yasağı Geçen hafta Fransa’da televizyon ve

radyo programlarını denetleyen Yüksek Görsel-İşitsel Konsey, televizyon kanal-larının 3 yaşından küçük çocuklara yö-nelik TV şovları yayımlamasını, gelişim sürecindeki çocukları olumsuz etkilene-bilecekleri gerekçesiyle yasakladı. Kon-sey, ebeveynleri de uyararak bebeklerini, Baby TV, BabyFirst TV gibi yurtdışın-dan yayın yapan kanallardan uzak tutma-larını istedi. Konsey, önceki gün aldığı kararın 3 yaşından küçük çocukların te-levizyonun etkisinden koruma amacı ta-şıdığını bildirdi. Yetkililer, televizyonun üç yaşın altındaki çocukların zeka geli-şimini olumsuz etkilediğini düşünüyor.

Page 3: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 3

Osmanlı ve İslam Medeniyeti

Şubat ayında ise, 17 ilde ve 52 okulda bir-den FATİH Projesi’nin başlatıldığını anım-satan Erdoğan, Mart ayında kamuoyunda 4 + 4 + 4 olarak bilinen yasayla, 28 Şu-bat döneminden kalma, vesayet sistemi-nin antidemokratik bir uygulamasına daha son verdiklerini savunarak eğitimde öz-gürleşmenin önünü açtıktıklarını kaydetti.

Erdoğan ayrıca, emekli vatandaşla-rın çok uzun yıllardır dile getirdikleri inti-bak yasasını çıkardıklarını vurguladı.

Nisan ayında ekonomiye dönük projeleri anlatan Erdoğan, işsizlikle mücadelede için 2 bin 817 İş ve Meslek Danışmanının ata-masınının gerçekleştiğini ve Yeni Teşvik Uy-gulama Sistemi’ni açıkladılarını ifade etti.

Başbakan Erdoğan, Mayıs ayında Ovit tü-nelinin temelinin atıldığını hatırlatarak, yak-laşık 800 milyon liraya mal olması bekle-nen Ovit Tüneli’nin tamamlandığında Türkiye’nin en uzun, dünyanın ise üçüncü en uzun tüneli olacağını söyledi. Hazi-ran ayında, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin, yani, kısa adıyla TANAP Projesi’nin imzalarının atıldığını söyleyen Başbakan Erdoğan, proje sayesinde Türkiye ve Azerbaycan’ın Avrupa enerji arz güven-liği konusunda stratejik bir konuma gelme yo-lunda önemli bir mesafe katettiğini dile getirdi.

Erdoğan, Temmuz’da çeşitli şehirlerde inşa edilen büyük yatırımların resmi açılışlarını gerçekleştirdiklerini ifade ederek, Ağustos ayında ise İstanbul’da bir ilki gerçekleştire-rek Anadolu Yakası’ndaki ilk metro hattını, Kadıköy-Kartal Metrosu’nun hizmete açıldı-ğını belirtti. Başbakan Erdoğan, Eylül ayında açılan tünellerden ve eğitim ve sağlık yapı-larından söz ederek, Ekim’de başlatılan afet riski taşıyan binaların toplu yıkımı projesi olan kentsel dönüşüm hamlelerini ve Van’da depremin 1. yılında bitirilen deprem konut-larını hatırlattı. Kasım’da ilk prototipi görü-cüye çıkan Altay tankının, Türkiye’nin sa-vunma sanayi için büyük bir adım olduğunu kaydeden Erdoğan, Altay Tankı sayesinde Türkiye’nin kendi ana muharebe tankını ürete-bilen az sayıdaki ülkeden biri olacağını belirtti.

Başbakan Erdoğan, 4 Aralık’ta Türkiye’nin 81 ilinde eş zamanlı olarak ağaç dikim töreni başlatıldığını hatırlatarak, 3,5 milyon fidanı toprakla buluşturmak için harekete geçildiğine dikkat çekti. Konya Ovası’nı suyla buluştura-

cak, susuzluğuna son verecek Mavi Tünel ve Bağbaşı Tünellerini tamamlandığını ve resmi açılışının yapıldığını dile getiren Erdoğan, Mavi Tünel vasıtasıyla Konya Havzasına yılda 414 milyon metreküp suyun aktarılacağını söyledi.

Başbakan Erdoğan, 2013 yılı projeelerin-den bahsederk şunları söyledi; “3’üncü Boğaz Köprüsü ve Bağlantı Yolları yapım çalışmala-rına 2013 yılında başlıyoruz. Proje 6 milyar li-raya mal olacak, İstanbul’un trafiğine ciddi şe-kilde nefes aldıracak. Büyük Projelerimizden olan İstanbul – İzmir Otoyolu projesi Körfez Köprü geçişi inşaatıyla birlikte şu an devam ediyor. Şu anda 22 bin kilometreye ulaşan Bö-lünmüş Yol uzunluğumuzu, 15 bin kilometre daha bölünmüş yol yaparak, 2023’te toplam 37 bin kilometreye çıkaracağız. İstanbul’a, yılda 100 milyon insanın kullanabileceği kapasitede 3’üncü bir havalimanı kazandıracağız. Çuku-rova Bölgesel Havalimanı projesini 2015’te bitiriyoruz. Ege Bölgemize, İzmir’e, Çandarlı Limanını kazandırıyoruz. Kanal İstanbul Pro-jemizin çalışmaları devam ediyor. İstanbul ve Ankara’daki metro projelerini tamamlayacak, yeni projeleri başlatacağız. Marmaray, Boğaz Tüp Geçidi, İzmir’de İzkaray, Ankara İstan-bul, Ankara Sivas, Ankara İzmir Hızlı tren hat-ları bitmiş olacak. Kuzey Güney yönünde 18 karayolu ulaşım güzergahı belirledik ve bu-ralarda devasa projeler başlattık, başlatıyoruz. Ovit Tüneli’ni, inşallah 2015 yılında bitire-ceğiz. Ilısu, Yusufeli hidroelektrik santralleri-nin inşaatları tamamlanacak. SİLVAN proje-sini tamamlayarak tarıma can suyu vereceğiz.”

Türkiye’den KKTC’ye su sağlayacak deni-zaltı geçişli boru döşeme işlemine 13 Ekim’de başlandığına dikkat çeken Erdoğan, proje-nin 7 Mart 2014 tarihinde tamamlandığında Anamur’dan Geçitköy’e yılda toplam 75 mil-yon metreküp içme ve sulama suyu götürü-leceğini kaydetti. Başkakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasını Suriye’ye barış gel-mesini temenni ederek sonlandırırken şu ifa-deler kullandı; “ 2013’ün ülkemize, bölge-mize, komşumuz Suriye’ye, Suriye halkına, Filistin halkına, Irak halkına, onlarla bera-ber dünyanın bütün mazlum halklarına ba-rış, huzur, istikrar getirmesini temenni ediyo-rum. Bu düşüncelerle, 2013 yılının bir kez daha hayırlara vesile olmasını Allah’tan te-menni ediyor; güzel ülkemizin bütün vatan-daşlarını sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.”

Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak bu doğrultuda yoğun çaba sarf ettiklerini belir-ten Başkan Altepe, “Balkanlar, hem Bursa hem de Türkiye açısından çok stratejik bölge. Oradaki insanımızın ayakta kalması, kültü-rünü ve inancını en güzel şekilde yaşaması geleceğimiz açısından çok önemli” dedi.Balkanlar’la uzun süre kopan irtibatı 8 yıl

önce yeniden sağladıklarını hatırlatan Baş-kan Altepe, Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak 20’yi aşkın şantiyeyle bölgede hizmet verdiklerini söyledi. Tarihi eserlerin ayağa kaldırılmasının yanında toplu sünnet cemi-yetlerinden kandil ve Bayram kutlamalarına kadar Türkiye’de ne varsa Balkanlar’da da aynı faaliyetin olması için çaba harcadıkla-rını ifade eden Başkan Altepe, “Ecdadımızın orada bıraktığı ve zamana terk edilmiş eser-lerin tekrar ayağa kaldırılması konusunda üzerimize düşeni yapıyoruz. Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan ve Kosova’da gece-gündüz demeden çalışıyoruz. Kuru-lan şantiyeler vasıtasıyla, bize ait tarihin iz-leri bir bir ortaya çıkarıyoruz” diye konuştu.Geçen hafta Dışişleri Bakanı Ahmet

Davutoğlu’yla Üsküp’e gittiklerini ve Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen Rufai Dergahı’nın açılışını gerçekleş-tirdiklerini belirten Başkan Altepe, ilerleyen günlerde de tarihi Üsküp Çarşısı’nda bulu-nan Arasta Camii ile şehre hakim 2 noktadan birinde yer alan Gazi Baba Türbesi’nin açı-lışını yapacaklarını ifade etti. Başkan Altepe, “Önümüzdeki günlerde, Kosova’nın Kaça-nik bölgesinde yer alan ve restorasyon iş-lemleri tamamlanmak üzere olan Sinan Paşa Camii ile birlikte Doğu Makedonya’da ve Bulgaristan’da tamamlanan birçok hizmetin açılışını gerçekleştireceğiz” şeklinde konuştu.Büyükşehir Belediyesi olarak gerçekleştir-

dikleri hizmetlerle Türkiye’nin Balkanlar’la kucaklaşmasını sağladıklarını ifade eden Başkan Altepe, “TİKA’nın çalışmaların-dan sonra Balkanlar’la köprü oluyoruz. İn-şallah oradaki insanımıza ‘ecdadımıza layık şekilde’ sahip çıkacağız, kültürümüzün ya-şatılması konusunda elimizden gelen des-teği vereceğiz ve hep birlikte daha güzel günlere ulaşacağız” açıklamasında bulundu.Rumelili sanatçılar Arif Şentürk ile Ha-

lil Eser’in mini birer konser verdiği ve Yöresel Rumeli Balkan Halk Oyunları Ekibi’nin gösteri sunduğu gecenin sonunda, Sakarya Makedonya ve Tüm Göçmen-ler Derneği Başkanı Zeki Sürer tarafından Başkan Altepe’ye şükran plaketi verildi.

Başkan Altepe: “Balkanlar’a H i z m e t G ö r e v i m i z ” Başbakan Erdoğan’ın Ulusa Sesleniş Konuşması

Osmanlı Öncesi İstanbul’da Su Tesisleriİstanbul’un bilinen en eski su tesisleri:

Roma İmparatorluğu dönemine tari-hlenmektedir. Sahip oldukları kentlerde su tesislerine büyük önem veren Romalılar, Antik Byzantion / Kon-stantinopolis / İstanbul’da da geniş bir su şebekesi kurmuşlar; kendilerinden önceki uygarlıklarda olduğu gibi şehre anıtsallık ve hareket kazandıran çok katlı, sütunlu ve heykellerle süslü nym-pheumlara, hamamlara, evlere, saray-lara su getiren yapıları inşaa etmişlerdir. Vitruvius, roma dönemi mimarlığı yapı tipleri ve inşaa tekniklerini anlattığı on kitaptan oluşan De Architecture adlı eserinin VIII. Kitabında Roma’daki su yapılarını (sukemerleri, kuyular, sarnıçlar, suterazileri), IX. ve X. Ki-taplarda da su aletlerini (su saati, su orgu, su basma makinaları, su çarkı, su değirmeni, Ctesibius pompası) anlatırken Roma dönemi maksemleri-nin, suyollarının, kanalların, büyük su

toplama havuzlarının tanımlarını ver-mektedir. Roma dönemi ile ilgili bilgi veren

yayınlardan, şehre uzak kaynaklardan kanallarla taşınıp getirilen suların, yük-sek yerlerdeki su toplama havuzlarında ve taksimlerde toplanarak ve kanal-larla sarnıçlara, evlere ve çeşmelere dağıtıldığı anlaşılmaktadır. Strzy-gowski ve Forchheimer, İstanbul’un Bizans dönemi su yapılarını anlattıkları Die Byzantinischen Wasserbehal-ter von Konstantinopel (1893) adlı kitapta, Belgrad Ormanları’ndaki bendlerde toplanan suların bir boru hattı ile buradan alınıp Haliç’e akan iki derenin oluşturduğu vadiler üzerinden sukemerleri yoluyla taşınarak şehir sularında Eğrikapı’ya kadar geldiğini, buradan kente dağıtılmak üzere üç ayrı semtteki (Atpazarı, Yenibahçe, Aya-sofya) taksimlere ulaştığını belirtmek-tedirler.

Adalet ve hoşgörüye dayalı devlet anla-yışı; hakimiyeti altındaki topraklarda iz-lerini bıraktığı üstün mimarisi; tekstil ala-nında, hat sanatında, eğitimde geliştirdiği mükemmel yapısı ile Batı dünyası için önemli bir örnek teşkil etmiştir. Osmanlı sultanlarının nezaketi ve sanat zevki, Ba-tılılar tarafından hayranlıkla anılıyor, Os-manlı topraklarını gören Batılılar gördük-leri ihtişamdan derinden etkileniyorlardı. Osmanlı sanatı birbirinden çok farklı

alanlarda birbirinden ihtişamlı eserler or-taya koymuştur. Mimaride, çinicilikte, minyatür sahalarında, halıcılık, kumaş-çılık, dericilik, ciltcilik, kitapçılık, tez-hipçilik, porselencilik, kehribarcılık, mo-bile gibi farklı sanat dallarında muhteşem eserler verildi. Mimarlık sahasında çok gösterişli sanat eserleri yapıldı. Bu eser-leri başta İstanbul olmak üzere, ülkemi-zin dört bir yanında görmek mümkün-dür. Topkapı, Yıldız, Çırağan, Göksu Kasrı, Dolmabahçe, Beylerbeyi Saray-ları, Selimiye Kışlası, Kuleli Askerî Li-sesi, Anadolu ve Rumeli Hisarları, Bursa Yeşil, Ulu camileri, Edirne’deki Seli-miye Camii, İstanbul’daki Fatih, Mah-mud Paşa, Süleymaniye, Şehzadebaşı, Sultanahmed, Nuruosmaniye, Valide Sul-tan; Manisa’da Muradiye, Hatuniye ca-mileri; Mahmudpasa, Sultan Süleyman, Sultanahmed, Fuadpaşa, Mahmud Şev-ket Pasa, Hürrem Sultan, Nakşidil Sul-tan türbeleri; Nilüfer Hatun İmareti, Ka-palıçarşı, Sultanahmed Çesmesi, Mimar Sinan Sebili, Fatih, Süleymaniye med-reseleri, Haseki, Gureba Hastaneleri Os-manlı mimarî eserlerinin örnekleridir. Osmanlı İmparatorluğu, tarihte eşine az

rastlanır genişlikte bir coğrafyaya hük-metmiş, en uzun ömürlü imparatorluklar-dan biridir. (Yalnızca en güçlü dönemin-deki Roma İmparatorluğu’nun toprakları, Osmanlı topraklarından daha geniş bir yüzölçümüne ulaşmış, ancak o da Os-manlı kadar uzun bir süre bu kadar geniş bir coğrafyayı elinde tutamamıştır.) Av-rupa, Kuzey Afrika, Ön Asya, Mezopo-tamya ve Arabistan tarihinin önemli bir parçası olan Osmanlı’nın mirası, bugün bu topraklarda kurulmuş olan onlarca devletin şehirlerini süslemektedir. Pek çok Avrupa şehrinde (Sofya, Belgrad, Saraybosna gibi) Osmanlı mimarisinin ve şehirciliğinin örnekleri hala ayaktadır. Osmanlı’nın, İslam ahlakını temel ala-

rak kurmuş olduğu devlet ve yöne-tim sistemi, günümüzde pek çok siya-set bilimci tarafından, en ideal devlet yapılarından biri olarak gösterilmekte-dir. Osmanlı devletinin diplomasi an-layışı, günümüzün çok taraflı diplo-masi anlayışının temelini oluşturmuştur. Batı kültürü, Osmanlı medeniyetin-

den doğrudan etkilenmiştir. Osmanlı-ların Macaristan’a pirinç tarımını gö-türmesi, lalenin Benelüks ülkelerine, 16. yüzyılda Habsburg elçisi olarak İstanbul’a gelen Busbecq tarafından ta-nıtılması, İtalyanların kumaş boyama ve dokuma tekniklerini Osmanlı’dan almaları, Avrupa ordularındaki askeri bando geleneğinin Osmanlılardan alın-ması bunun sadece birkaç örneğidir. Tüm bu tarihi gerçekler, İslam ahlakının

modern dünyanın inşasında öncü rol üst-lendiğini göstermektedir. İslam, Hz. Pey-gamber (sav)’e vahyedildiği andan itiba-ren, insanlığı doğruya, gerçeğe, güzele götüren en parlak ışık olmuştur. Kuran ahlakıyla ahlaklanan Müslümanlar, git-tikleri her yere hoşgörü, akıl, bilim, sanat, estetik, temizlik ve refah götürmüşlerdir.

Devamı Gelecek Sayıda

Hasan BABACAN

Tel: 0212 535 24 00Cep: 0532 442 12 04

Barbaros Hayrettin Paşa Mah.

1015 sk.No.18/A Gaziosmanpaşa - İstanbul

Page 4: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

4 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Milletlerin ve toplumların kal-kınıp yükselmesinde sistemler mi daha büyük rol oynar, yoksa sis-temleri uygulayacak insanlar mı?

Bu mesele üzerinde biraz dur-mak ve düşünmek faydasız değildir:

En yeni ve asri silahlarla donatılmış bir ordu düşünelim. Böyle bir ordunun kumandanları, askerliğin gerektirdiği bil-giden ve vasıflardan yoksun iseler, bu ordu, sadece sahip bulunduğu o maddi silah gücü ile savaş kazanabilir mi?

Bir toplumun milli menfaatlerini ko-rumak ve onu her türlü tehlikelerden uzak tutmak için hazırlanmış bir kanun düşünelim. Böyle bir kanun, onu uygu-layacak ellere sahip bulunmazsa; o ka-nun, kütüphane raflarında kalmış, tozlu bir kitaptan başka bir şey sayılabilir mi?

En güzel ve milliyetçi bir müfredat programına uyularak hazırlanmış ders ki-taplarının, milli ruh ve milli şuurdan yok-sun bir öğretmenler ordusunun eline tes-lim edildiğini düşünelim. Alınacak sonuç ise, beklenilen dereceye yaklaşabilir mi?

İkinci Dünya Savaşı’nın, maddi si-lah bakımından güçlü İtalyan ordusunu hatırlayalım. Komünizmi yasaklayan kanun maddelerinin, yakın yıllardaki devrede, en aşırı ve azgın hareketler kar-şısında dahi uygulanmadığı memleketi-mizi düşünelim. Ve, Fransızlık ruhunu baltalamayı birinci vazife saymış olan, İkinci Dünya Savaşı komünist Fran-sız öğretmenlerini aklımıza getirelim.

Bunlar ve benzeri örnekler, bizi şu gerçeğe götürecektir: Bu gibi meselelerde asıl olan insandır. İn-san olmadıkça, sade en güzel fikir-ler ve sistemler değil, en güçlü silah-lar da gereken faydayı sağlayamaz.

Toplumların kalkınıp, yükselmesi ko-nusunda da durum aynıdır. Yani bir top-lumun maddi ve manevi alanlarda yük-selmesi, milletin mutluluğa erişmesi meselesinde de, sistemlerden çok, on-ları uygulayacak insanlar mühimdir.

En güzel içtimai-iktisadi bir fikri ve sis-temi, vatana hizmet düşüncesi taşımayan insanların meydana getirdiği bir hüküme-tin eline teslim edin. Alınacak sonuç, alın-ması gerekenden çok az olacaktır. Buna karşılık, şöyle böyle bir sistemi, millete hizmet düşüncesiyle dolup taşan insan-lardan meydana gelen bir heyete verin. Sonuç, muhakkak, çok daha iyi olacaktır.

Çünkü her şey insana, insanın ni-yetine, hareketine bağlıdır. İnsan ye-tişmiş, iyi niyetli, vatansever ve mil-liyetçi olmadıkça; toplumuna hizmet aşkıyla dolup taşmadıkça, onun eline teslim edilecek silah da, sistem de kı-sır ve yavan kalmaya mahkumdur.

Sistem, elbette, mühimdir. Ama, sistemi uygulayacak insan çok daha mühimdir. İnsan ise, ancak, mil-liyetçi olduğu nispette insandır.

Bu sebepten sistemi, fikri, kanunu uy-gulayacak olan milli insanları, heyetleri, hükümetleri bulmadan, herhangi bir sis-teme bel bağlamak boştur. İnsanın en mükemmeli olan milli düşünenlerdir.

İnsan ile sistem bir araya geldiği tak-dirde milletler ihtiyaçları olan şeyleri elde edebilirler. Nasıl insan, milliyet-çiliği nispetinde insansa, fikir ve sis-tem de milliyetçilik görüş ve temeline dayandığı nispette fikir ve sistemdir.

Dr.Nedim BİRİNCİİnsan ve Sistem

Bilgilendirme

Azerbaycan Bakü Şehitliğinde

Bulgaristanlı ŞEHİTİSMAİLOĞLU ÇAUŞ ABDİ1307 Nolu - Bulgaristan

Dışişleri Bakanlığı Tanzania, Dar Es Salaam’da bir Bulgar kadınının ipe asılmak sureti ile öldürüldüğünü teyit etti. 42 yaşın-daki kadın, bir otel gazinosunda eli kolu bağlı ve ipe asılı şekilde bulundu. Yerli med-yaya göre kadının adı Rola Çeterola’dır. Dı-şişleri Bakanlığı böyle isim taşıyan bir Bul-garistan vatandaşının olmadığını belirtirken hata olduğuna ihtimal verdi. Ölü bulunan ka-dının kimliği belirsiz olmaya devam eder-ken Tanzania polisi, üstünde Bulgar pasa-portunun bulundu yolunda teminat verdi.

Dışişleri Bakanlığı Tanzania’da bir Bulgar kadınının öldürüldüğünü teyit etti

Roman ve hikaye yazarı İnci Aral, Bulgarca’ya çevrilen “Sadakat” roma-nının Bulgaristan Kültür Bakanlığı’nda düzenlenen tanıtımına katıldı. Bul-garistan Kültür Bakanı Vejdi Raşi-dov, Aral’ın Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık bir yazar olduğunu belirtti.

Bulgaristan Kültür Bakanı Raşidov’un ev sahipliğinde yapı-lan tanıtımda AA’ya konuşan Aral, “Bir yazarın en büyük arzusu çok farklı okurlarla buluşmaktır, bir dünya yazarı olabilmektir” dedi.

Aral, “Bulgar edebiyat sevenle-rin kitabımı zevkle okuyacakların-dan eminim, çünkü benim en iyi ro-manlarımdan bir tanesi bu. Türkiye’de çok fazla okurum var ve okurla-rım da zevkle okuyorlar” diye-rek, “Mor” adlı romanının da Bul-garca çevirisinin sürdüğünü kaydetti.

“Sadakat” romanını kaleme alma-sında, arkadaşlarının “sadakat” ko-nusuyla ilgili sıkıntılarını kendisine

anlatmalarının da etkili olduğunu söyleyen Aral, “Bu anlatımlar bi-rikti ve ben bu konu üzerinde düşün-meye başladım. Toplumda bir şey var; herkes aldatılmaktan korkuyor. Bu nedenle bu konunun çok güncel olduğunu ve bunun üzerinde yazabi-leceğimi düşündüm” diye konuştu.

Romanın çevirmeni gazeteci Na-

hide Deniz de, Aral’ın eserinin Bulgarca’ya çevirirken hem çok zevk aldığını hem de zorlandığını belirte-rek, “Çünkü bu çok üstün bir edebi-yat. Romanın çevirisi rüyalarıma giri-yordu. Bu çeviri benim için büyük bir sınav oldu. Umarım Bulgar okuyucu da bu kitabı beğenir” diye konuştu.

“NOBEL ÖDÜLÜ’NE LAYIK BİR YAZAR”Bulgaristan Kültür Bakanı Vejdi

Raşidov da, İnci Aral’ın, Orhan Pamuk’tan sonra Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık olan bir diğer Türk yazarı olduğu görüşünü dile getirdi.

Bakan Raşidov, “Türkçe yumuşak ve ahenkli akışı dolayısıyla edebiyat ve özellikle şiir için çok verimli bir dil. Türk edebiyatının Bulgar okuyucularla tanışabiliyor olmasından büyük bir mut-luluk duyuyorum” ifadelerini kullandı.

Roman ve hikaye yazarı İnci Aral’ın “Sadakat” romanı Bulgarcaya çevrildi

temsili de layık idi. Olimpiyat Oyunları ön-cesindeki sakandallar, Londra’daki oyunlar için zor sıralama, antrenör Radostin Stoyçev ve ta-kımın yıldızları Matey Kaziyski ve Andrey Jekov’un takımdan ayrılmasından sonra milli-lerimiz, voleybol turnuvası çerçevesinde dör-düncü oldu ve 1980 yılında Moskova’daki Olimpiyat Oyunları’nda kazanılan gümüş ma-dalyadan sonra en büyük başarıyı kaydetti.

Bu oyunlarda Todor Aleksiev’in yıldızı pa-raldı. Georgi Bratoev te çok iyi performans ser-giledi. Ve ikisi de takımda çok başarılı oldu.

Bulgaristan, Londra’da yapılan Paraolim-pik Olimpiyat Oyunlarında iki madalya ka-zandı. Stela Eneva, disk atma disiplininde gü-müş madalya kazandı. 36 metre 56 santimetre atan Bulgar sporcusu ikinci yerde sıralandı.. Ra-doslav Zlatanov’un uzun atlamada bronz ma-dalya kazanmasından sonra ülkemiz için ikinci Paraolimpiyat madalyası oldu. Milli Futbol ta-kımı teknik direktörü Lüboslav Penev: ‘Fut-bolcularımız formda’ dedi.Bulgaristan Milli Futbol takımı, Brezilya’da düzenlenecek 2014 FİFA Dünya KupasıElemelerinin B grubunda oynuyor.Bulgaristan takımı şu ana kadar oy-nadığı 3 maçtan elde ettiği 5 puan ile ikinci yere sıralandı. Çekya takımı Danimarka’ya karşı ile 1:1 beraberlik ve Malta’ya karşı 3:1 üstünlük kaydetti. Milli Futbol takımı teknik direktörü Lüboslav Penev futbolcularımızın formda olduklarını söyledi.Grubumuzda en üstte 10 puan ile İtalya.İkinci Bulgaristan , üçüncü Çekya.Futbol klüplerine gelince fakat durum vahim. En başarılı dört takımımzdan hiç biri ne Avrupa Ligi ve Şampiyon Ligi’nde yer alamadı. Ludogorets, ÇSKA, Levski ve Lokomotiv-Plovdiv takımlarından söz ediyoruz.

Kubrat PulevYeni Avrupa

Ağır Sıklet Boks Şampiyonunun ismi Kubrat Pulev. Ağır siklet bok-sörümüz Kubrat Pulev, profesyo-nel boksta 17. za-ferini elde etti. Pu-lev, Hamburg’ta

11. roundda o ana kadar profesyonel olarak oy-nadığı 27 maçın hepsini kazanan Rus Aleksan-dır Ustinov’u nockaut ile yendi. Böylece Avrupa şampiyonluğunu savunan Kubrat Pulev, Ulusla-rarası Boks Federasyonu listesinin başına geçti.

En başarılı Bulgar bayan satranç yarışmacısı Antoaneta Stefanova, Hantı Mansi’deki Dünya Satranç Turnuva’nın finalindeki tie break’ı kay-betti. Stefanova, si-yah taşlarla oyna-yarak Ukraynalı Ana Uşenina’ya karşı maçı kaybetti ve 2004 yılından sonra ünvanı ikinci kez kazanma fır-satını kaçırdı.

İliyana RaevaRitmik jimnas-

tik federasyonu-nun üst düzey yönetiminde değişiklik yapıldı.Ma-riya Gigova’nın yerine İliana Raeva geçti. İliana Raeva milli takımın amtrenörüydü şimdiye ka-dar. Olimpiyatlarda büyük beklentilerimiz vardı bizim ekipten- maalesef madaylasız döndüler . Ritmik jimnastik dalında yeni başarılar bekleriz.

2012 Yılında Bulgar Sporu

Page 5: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 5

Türkler, birçok insanlık meziyetlerini varlık-larında toplamış bir millettir. Kahramanlık, sa-vaşçılık, teşkilatçılık gibi, dünyanın başka hiçbir milletinde bir bütün halinde görülme-yen üstün vasıflarımız yanında; güzel sanatla-rın çeşitli dallarında ulaştığımız seviye de, bu-nun inkarı mümkün olmayan delilleridir.

Dünyanın en büyük kahramanları, Türk so-yunun oğulları arasın arasından çıkmıştır. Dün-yanın en büyük zaferleri, Türk ordusunun eserleridir. Dünyanın, her bakımdan en büyük dev-letlerinin ve imparatorluklarının sahibi de Türklerdir.

Güzel sanatların en üst basamakla-rında oturmakta olan insanlar arasında Türk-ler az değildir. Mimarlıkta Sinan; Şiirde Yu-nus Emre, Nevdi ve Fuzuli; Musikide Itri ve Dede Efendi, bir millete tek başlarına şerefle-rin en büyüğünü sağlayacak çapta sanatçılardır.

Cihan tarihinin akışı içinde, dünyanın en bü-yük, en muhteşem ve en uzun ömürlü dev-let ve imparatorluklarına sahip oluşumuz, bu büyük meziyetlerimizin tabii sonucudur.

Fakat, bu büyük meziyetlerimizin neticesi olup yüzyıllarca sürüp giden dünya hakimiyetimiz, bir çok milletleri, Türk’e düşman etmiştir. Düşman-larımızın çokluğunda, Müslümanlık-Hıristiyanlık mücadelesinde, İslamiyet’in tek başına savunucu-luğunu yaparken, yüzyıllarca Hıristiyan dünyasını kabuğunun içinde bırakışımızın rolü de az değildir.

Bu dış düşmanlarımızın yanında, bir de, iç düşmanlarımızın bulunduğu da unutulmamalı-dır. Son büyük imparatorluğumuzun çöküş yıl-larında ve çöküşünden sonra, eski çağlarda is-tila edilmiş toprakların mensuplarından olup da içimizde kalanların, yıllardan beri sürüp giden düşmanlıkları da, cemiyetimizin manevi haya-tında devamlı olarak yaralar açıp durmaktadır.

Dış ve iç düşmanlarımızın, Türk’ü vurmak için giriştikleri hareketlerde yüzyıllardan beri, ustalıkla kullandıkları bir kozları vardır. Bu, Türk’ün sıfatı-dır. Doğru, mert, yiğit ve efendi Türk; hileye ge-rektiği derecede akıl erdiremediği için, düşman-ları tarafından kolayca kandırılıp vurulmaktadır.

Göktürk çağının düşmanı Çinli, o ulu ataları, güzel Çinli prensesleri, ipeği vesairesiyle kandı-rıp vurmuştu. Selçuklular ve Osmanlılar devrinde bu cins hilelerin en tehlikelileri, dini elbiseye bü-ründürülerek Türk’ü uyutmak şeklinde yürütüldü. Tanzimat sonrasının sıkıntılı ve tehlikeli yıllarında ortaya çıkan “ittihad-ı anasır” dolması da; saf, temiz ve hileye akıl erdiremeyen Türk’ü, nere-deyse, son devletini kaybettirecek hale getirecekti.

Tarih; düştüğümüz büyük sıkıntılar ve tehlikeler sırasında, “Oğuz Kağan” ve “Ergenekon” destan-larındaki yol gösterici ve kurtarıcı Bozkurtun, her zaman soyumuzun içinden çıkıp başına geçtiğini ve Tanrı’nın en yüce soyunu tehlikeler içinden çı-karıp zafere ve selamete ulaştırdığını gösteriyor.

Asya’da, dağınık parçalar halinde yaşarken, Türk soyunu bölünmüşlükten kurtarıp bir bütün haline getiren Tanrıkut Mete, bunun tarihte ilk bü-yük örneğidir. Gök Türkler çağında, deniz büyük-lüğündeki Çin kıtasında eritilmeye çalışılırken, kırk arkadaşıyla birlikte, o büyük destanı yaratan Kür Şad, bunun, Türk ruhunu büyüleyen misal-lerinden birisidir. XX. Yüzyılın başlarında, Hıris-tiyan dünyasının, Türk’ü haritadan silmek üzere harekete geçtikleri ve artık her şeyin bittiğinin sa-nıldığı sıralarda Türklerin tarihte armağan ettik-leri “Milli Mücadele” ise, bunun son örneğidir.

Türk soyunun gizli gücü, işte bu devletinin bü-yük tehlikelerle karşılaştığı sıralarda, içinden çıka-rıp başına geçirdiği ulularının etrafında perçinle-şip, milli varlığını tehlikeden sıyırmasıdır. Bu güç, Türk’e Tanrı’nın bağışıdır. Bugüne kadar karşılaş-tığı tehlikelerde olduğu gibi, bundan sonra karşı-laşması mümkün ve muhtemel olanlarla da, Türk, bu gizli gücü ile düşmanının mutlaka alt edecektir.

Soyumuzun son kalesi Türkiye, bir müddet-ten beri, büyük tehlikelerle karşı karşıya bulun-maktadır. Bir kısım siyasilerin kaprislerinin bü-yük rol oynadığı yakın hadiseler sonunda, içine girmiş bulunulan durum, elbette ki, omuz silki-nebilecek cinsten değildir. Ama, karamsarlığa ka-pılmaya da lüzum yoktur. Türk soyunun gizli gücü, sonunda mutlaka kendisini gösterecektir. Son günlerin kıpırdanmaları, bunun belirtileridir.

Türk düşmanları hangi oyunlara başvurur-larsa vursunlar, emellerine ulaşmaları imkan-sızdır. Çünkü; “Üstte gök çökmediği, altta yer delinmediği” takdirde Türk soyunun yur-dunu ve türelerini hiçbir kuvvet yok edemez.

Dr.AyhanBOYACIOĞLU

Türklerin Gizli Gücü

Tarihi Bilgi“BİR KIŞ GÜNÜ VAHŞETİ HOCALI” İSTANBUL’DA MASAYA YATIRILDIERMENİLERİN TÜRKLERE YAPTIĞI SOYKIRIMI BEL-

GELERLE ORTAYA KONULDUErmeniler tarafından Azerbaycan’a karşı

başlatılan soykırımda, Hocalı’da meydana ge-len olaylar “Bir Kış Günü Vahşeti Hocalı” adlı kitapta toplandı. Bu amaçla da Hocalı katliamı İstanbul’da yapılan bir toplantı ile dünya ka-muoyu ile paylaşıldı.

Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği Başkanı Ekber Koşalı, Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği Başkanı Hikmet Eren, Bazı eski Irak parlamenterleri, Fevzi Ekrem Terzioğlu ve kitabın redaktörlerinden Dr. Şemsettin Kuzeci ile çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsil-cileri, Türk Dünyası’na gönül verenler ile gazetecilerin bir araya geldiği toplantı başarı ile sonuçlandı.

Toplantının düzenlenmesinde etkin rol oynayan DGTYB Başkanı Ekber Koşalı, “Hocalı’da Türklere karşı Ermenilerin ortaya koyduğu vahşetin bütün Türk gençlerinin bilmesi gerekiyor. Bu toplantıyı bu bilinç ve amaçla yaptık. Dünya, asıl soykırımcıların Ermeler olduğunu görmeli ve kabul etmelidir” demiştir

Türk Dünyası’na yaptığı hizmetlerle dikkatleri çeken Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği’nce yayına soku-lan “Bir Kış Günü Vahşeti Hocalı” kitabı büyük ilgi görüyor. Kitap“O Günler Unutulmaz”, “Kadim Azer-baycan- Türk Toprağı Hocalı”, “ Tekrarlanan Katliam Senaryoları”, “Karbağ’da Yaşadığım Acı Tatlı Gün-ler” , “Bir Kış Günü Faciası Ya Hocalı’da Evim Kaldı” , “Dış Basında Hocalı Katliamının Yankısı”,

“Hocalı Katliamı İnsanlığa Karşı İşlenmiş Cinay-ettir” ,”İlaveler”, “ Fotoğraflarla Hocalı”adlı bölüm-lerden oluşuyor. Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği Başkanı Hikmet Eren, dost, kardeş ve Türk kanı taşıyan Azerbaycan’ın Hocalı’daki katliamının or-taya konulması amacıyla hazırlanan bu kitabı dernek olarak yayınlamaktan mutluluk duyduklarını söylüyor ve “ Biz, Türk Dünyasına hizmette sınır tanımıyoruz ve bu hizmeti de var olduğumuz sürece sürdürme kararlılığındayız”diyor. “Bir Kış Günü Vahşeti Hocalı” kitabına Azerbaycan Milletvekili Prof. Dr. Nizami Caf-erov, milletvekili Prof. Dr. Necdet Ünüvar, Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği Başkanı Hikmet Eren ile Azerbaycanlı bazı sivil toplum kuruluş yetkilileri ve uz-manlar katkıda bulundular.

Belçika’daki Türk Köyü’ne, Türk diye Naziler GiremediBelçika daki Türk Köyü Fay-

monvilleOnların öyküsü, Osmanlı döne-

minde yaralı bir Yeniçeri Askeri-nin onlara sığınmasıyla başlıyor.

Kendilerini asırlardır “Türk” olarak adlandıran Belçikalı bu köylüler, Türk Kültürünün izlerini yansıtan geleneksel olarak Türk giysisi, şarkıları, dansı ve mutfağıyla, ellerinde Türk Bayrağı atlı karnaval korteji oluşturuyorlar. “Önemli olan; Faymonville köylüleri olarak biz, Anadolu Türkleri gibi kendimizi “Türk” hissediyoruz…” diyorlar. Ve yalnız Ağustos Karnavalında değil, her gün Türk gibi yaşamaya özen gösteriyorlar, milli bayram-larda bile kutlama yapıyorlar

Her sokak başında ve her evde mutlaka Türk motifler bulunduruyorlar, burası Türk toprağı belçikanın değil diye belçikalı siyasetçilere me-saj yolluyorlar

Yaklaşık 100 haneden oluşan ve bin kişinin yaşadığı Faymonville köyünün her köşesinde bir Türk bayrağı görmek mümkün. Türk bayrağını taşımakla yetinmeyen köylüler fes gibi aksesuarlar kullanarak Türklere daha da çok benzemeye çalışıyor.

Düğünlerde başlık parası istiyorlar, evlerine Türk bayrağı asıyorlar, en başta içecekleri çay ve Türk kahvesi, Futbol takımlarıda var isimi ise RFC TÜRKANİA.

Faymonville köyünün “Türk köyü” olarak

adlandırılmasıyla alakalı olarakt çeşitli rivay-etler var. Ancak bunlardan en güçlüsü 16. ve 17. yüzyılda zamanın kilise yönetcilerinin aldığı karar üzerine Osmanlı’ya karşı başlatılan haçlı seferlerine destek amacıyla para yardımı istenir. Ancak Faymonville köyü sakinleri bu talebi reddeder ve yardım etmezler. Böyle bir davranış karşısında kilise yönetimi Faymonville köyünde yaşayanları Osmanlı ve Türk hayranı olarak tanımlayıp, hainler köyü diye ilan eder. Faymonville köyü ise bu yakıştırmadan dolayı şeref duyduklarını, Türk lakabını seve seve taşıyacaklarını söyler

Köylüler savaş da neler yaşadıklarınıda şöyle anlatıyorlar ‘’2. Dünya Savaşında bu köyü işgal etmeye gelen Naziler köyde TÜRK Bayraklarını görünce bu köyde Türkler var geri çekilin diyerek işgal etmekten korktular, bizde göğsümüzü gere gere Biz Türküz ve burası Türk toprağıdır dedik’’

Y A Z I Ş M A L I K b é t i ğ i n d e n g ö r ü n t ü l e r 2012 yılı içerisinde derlemeye başlayıp,

dördüncü ayda basımevinde ellerimde tuttuğum Yazışmalık’tan birkaç görüntü paylaşmak iste-dim. Satışları istediğim gibi gitti. Almanya’dan, Gürcüstan’dan, Aze rbaycan’dan sanırım bir okuyucumuz da İsveç’ten édinmişti. Türkiye’den

çok, yurdışındaki Türklerden gelen ilgi, beni şaşırtsa da, bir yoldaşım şunu anımsattı; “Gurbetteki adam, daha çok ilgi duyar yurduna”. Yurtdışında yaşayan Türkleriñ ilgisiniñ de nedenini añladıktan soñra géçelim bedizlerimize.

Dünya Türk Gençleri Birliği’nin İstanbul Kurultayına katılanlar ülkelerine Türkün en büyük dostu her zaman Türk oldu ve Türk olacaktır inancını götürdüler. 15. Kurultay, Türk olan ve çok farklı koşullardan gelen gençlerin İstanbul güzellik buketini oluşturdu. Türk dünyası harikalarını bütünleyen böyle bir buket daha önce görülmemişti.

Türklüğün en geniş diyarı olan Altay’dan gelen Reza berabe-rinde ahşap yarışta güç ölçme aletleri getirmişti. “Kim Daha Kuvvetli” yarışmasında, Tür-kün ezelden beri Altay ve Orta Asya’da en güçlü kuvvetli boy olduğunu örneklemekle kal-madı, Türk gençlerin oluştu-racağı yeni medeniyetin çok güçlü olacağını da kanıtladı.

Yine Bozkırdan olan başka bir Türk genci, ayakları yerden kop-muş uçarak koşan Türk atı üze-rinde nefes kesmiş genç avcının ok atışını canlandırdı. O da Türk-lerin doğru karar almada ve isa-bette usta olduklarını kanıtladı.

Bayan sanatçılar Türkün yaşa-dığı doğanın bir barçası olduğunu,

Ata mezarımız olan her yerin bize Vatan olduğunu söz ve sazla anlatırken, özümüzde farklı do-ğal yansıma taşıdığımızı büyük bir orkestra hüneriyle solo icrala-rında canlandırırken hepimize ıs-sız Sibirya’nın dondurucu kışını, rüzgâra karışan bin bir hayvanın vahşi sesini, korkunç gece uğul-tusu yaşatıp, hepimizi büyüledi.

Afganistanlı Türkmen kızı Hürriyet şarkılarında vatanının yalçın dağ dizilerini yankıladı.

Suyu giderek çekilen Aral Gölü’nden Türk gençler, eski Türk medeniyetlerinden söz ederken, atalarımızın çeltik ova-larını barajlar yapıp kanallar açıp suladıklarını, çeltiği dibek ta-şında soyduklarını, kış için bü-yük çömlekler içinde sakladık-larını anlatırken, sulanır tarım kültüründen, Türk tarım gele-nek ve uygarlığından söz ettiler.

Kimi delegelerin halk belle-ğinde Timurlenk Çağı’nın de-rin izleri iz sürmeye devam edi-yor olacak ki, kürsüden, “Türkün Düşmanı Türk’tür!” sözlerini te-lafuz edenler de oldu. Zamanını yaşamış savların tarihe gömül-mesi zaman istiyordu. Ne iyi oldu ki, 15. Kurultayın közden gelen ateşinde “Türk Dostluğu”, “Türk Kardeşliği” inancı hâkimdi. Türk gençleri arasındaki birlik ve bera-berlik, Türklüğü yaşatma, dallara meyve yükleme, Türklüğü arzu-lanan üstün uygarlık olarak geliş-tirip yüceltme dile gelince önce-lik kazandı, yol haritası belirledi.

Problemlerin çözümü prob-lemlerin kendi içindedir.

Balkanlar’dan gelen genç Türk delegelerin konuşmalarında bu gerçek dikkati çekti. Onların söy-leşileri ve davranışlarında kötülük-lerin içinden süzülüp dirilmişliğin onuru okunurken, sanki ezilme-yen insan eğitilemez, diyorlardı.

Kırcali’nin Most (Köprülü) köyünden Niyazi, Kafkasların Kara Çay Muhtar Cumhuriye-tinden konuklarla sohpetinde atasının ve babasının verdiği uzun ve sert Türklük mücade-lesini yerel şairlerden Ömer Os-man Erendorun şu dörtlükle-riyle anlatmaya çalışıyordu:

Türkçe söylemek yasak, Türkçe

yürümek yaya Türkçe işitmek yasak, Türkçe bakmak dünyaya. Türkçe sevinmeyecek, Türkçe gülmeyeceksin Alnından akan teri Türkçe silmeyeceksin.

Türkçe bağlamak yasak ayak-kabı bağını

Türkçe ayırmak yasak, solunu ve sağını

Sofrada ekmeğini Türkçe dil-meyeceksin,

Türkçe yaşamayacak, Türkçe ölmeyeceksin.

Bu dörtlüklerde 1989 ön-cesi Bulgar ırkçılığının zalimliği vardı. Oysa Bulgarlarla Türkler Orta Asyalı kardeşlerdi. Güzel-lerin güzeli ise, Türk ve Bulgar kardeşlerin omuz omuza verip zulmedenlerin belini kırması ve kardeşlik ağaçlarını yeniden çi-çek açmasıyla çağırması oldu.

Niyazi’yi dinleyen Türklerin Türkçe söz dağarcığı büzülmüş, deyim anlamlarında farklılık-lar vardı, ama hazır bulunanların hepsi birbirini anlamaya gayret ediyor ve gönül sesine inanıyor-lardı. Onlar geçmişlerini birlikte görüp geleceğe beraberce bak-mak istiyorlardı. Bu yüzden ola-cak, delegelerin hepsi Tüm Türk ağızlarının araştırılması, ortak yanlarının öne çıkarılması ve mo-dern Türkçenin öğretilmesinde çağdaş teknik araçlardan yarar-lanmasında görüş birliğine vardı-lar. Yeni yolda susarak değil dert-leşip yardımlaşarak gidilecekti.

Türklüğün hem özünden hem de İslam’dan aldığı güçle daha da güçlü kaynaşacağı inancını dile getiren delegelerden Kırımlı Ayşegül şu şiirle söze katıldı:

Kayalıklardan fışkıran, Şu neşe pınarına bakın, Bir yıldız çakışı sanki; Bulutlar üzerinde Yüce ruhlar beslemiş gençliğini Bağrında koruluktaki kayalıkların. Katmış da önüne rengarenk çakılları Sürüklüyor dağ geçitlerinden aşağı, Ve bir önder azmiyle Götürüyor beraberinde, Nice kardeş pınarları Vaadilerden aşağı Çiçeklenir geçtiği yerler, Ve çimenler Soluğuyla yeşerir. Lakin eyleyemez onu, Ne gölgeli vaadiler, Ne sevdalı bakışlarla yüze gülerek, Dizlerine kapanan çiçekler; Basıp ovayı taa işlere kadar ilerler, Sonra döne dolana akar gider. Yoldaşı oluverir akar sular. Ve şimdi gümüş parıltılar içinde, Girer uçsuz bucaksız ovaya, Ve onunla parıldar ova, Ve ovalardan gelen ırmaklardan Ve dağlardan inen derelerden Sevinçle bir ses yükselir: Kardeş! Kardeş, kardeşlerini de al yanına. Dünya Türk Gençliğinin ham-

lesi pınarları, dereleri, çayları top-layan ve Türk dünyasını yeşe-rip orman olmaya çağıran yüce mantığın, uyanış ve devini-min sembolüdür. Bu ateş sön-dürülemez. Kırım güzeli şiiri okurken tüm bakışları üzerine topladı, gözlerinde dereleri top-layan derin ırmağı gördüm.

Bu perspektifte olmak üzere ana dilleri atkı, soy ve boyları doku ve ellerine aldıkları kendi-sinden şüphe olmayan kitap on-ların öz güzelliği olan farklılık-ları birleştiren medeniyet ruhu yepyeni bir dünyaya taşıyacak-tır. Taşıyor. Bu âlem, Türk kar-deşliğinin yeni uygarlık dünyası olacaktır. TÜRKÜN BÜYÜK DOSTU TÜRKTÜR ÇI-NARI DTGB dikilmiş su alı-yor, dal budak salmış devleşiyor.

Türkün BüyükDostu Türktür

Hikmet EFENDİEV15.Dünya Türk Gençler Birliği Kurultayından

Page 6: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

6 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Eğer bu ders okutulsaydı, mikroplu sula-rın parayla bize satıldığını idrak eder, da-macana hamallığı yerine eskiden olduğu gibi, musluktan temiz su akıtmanın yolunu bulurduk. Son 10 yılda cep telefonlarına enayice yatırdığımız 250 milyar dolarla, dünyanın bilim ve teknoloji devi olurduk. Eğer bu ders okutulsaydı, GDO’nun kı-

sırlıktan kansere kadar pek çok hastalığa yol açtığını, milletlerin akıl oyunuyla kı-sırlaştırıldığını anlar, oyuna gelmezdik. Kısırlık oranı 40 yıl önce %2 iken, şimdi neden % 25 oldu diye merak eder, sebe-bini bulur, önlem alır, tüp bebek peşinde koşmazdık. Ucuz diye sazan gibi mısır şekerine atlamaz, sonra da şişmanlık, di-yabet, hipertansiyon, metabolik sendrom, kalp damar hastalıkları niye artıyor diye dövünmezdik. Milyarlarca doları ilaçlara kaptırmaz, kendi aşımızı kendimiz üre-tirdik. Kendini önce hasta eden sonra da tedavi etmek için kampanyalar ve zincir hastaneler açan bir topluma dönüşmezdik. Eğer bu ders okutulsaydı, yüzlerce mil-

yar doları, cep telefonlarına, hastalıklara, enerjiye, gökdelenlere saçıp savurmak yerine, bilim ve teknoljiye yatırır kısa sü-rede dünya devi olurduk. Bu söylenenle-rin hepsi gerçek ve kanıtları ortada. Ama bilimde ‘kanıtın gücü’ konusunu bilmeyen toplumlar, kanıtları nasıl bulsun ve nasıl değerlendirsin? Bilim toplumu olmanın yolu, aklımızı kullanmayı öğreten ders-lerden geçer, yoksa beynimizi haşat eden lüzumsuz bilgileri ezberlemekten değil. İngilizlerin, logaritma cetvellerini ez-

berletme yoluyla Hintlilerin beynini iş-lemez hale getirmesi, acımasız sömürü için gerekliydi. Batı dünyasının İslam ül-kelerinde uyguladığı bu akıl oyunu, ay-fon 5’leri, cep telefonlarını, tablet bilgi-sayarları, süperlüks taşıtları satması için gerekli. Apple firması trilyon dolara ko-şarken bizim enayiliğimiz onların ce-bine para olarak akıyor. Çünkü İslam dünyası, İslam’ın ‘oku, anla, araştır’ em-rinden habersiz. Doğal kaynaklara rağ-men neden bir İtalya kadar üretemiyor, sürekli israf ediyor tüketiyor anlamıyor. Barış dini olan İslamın yaşandığı toprak-ların neden kan revan içinde olduğunu idrakten bile yoksun. Bilimsel mandacı-lığı dayatan materyalist eğitim, düzgün ve ahlaklı toplum olmayı da engelliyor. Bilimden yaşam tarzına, ahlaktan kül-türe kadar… İslam’ın ruhuyla çelişen bu sistem bizi eğitiyor. Acıkmadan yi-yeni, komşusu açken tok yatanı, çalanı, çırpanı, yalanı talanı kim eğitiyor? Bu yüzden sosyal, ruhsal, bedensel ve eko-nomik hastalıklar içinde kıvranıyoruz. Adamlar, bizi otla çöple, alternatif ma-

sallarla uyuturken, 3 milyon dolarlık Da Vinci robotlarını, 400.000 euro’luk ya-pay kalp cihazlarını, 50.000 dolarlık kalp kapaklarını, 20.000 dolarlık kalp pillerini bize satarak köşe oluyorlar, bilginiz var mı? Mevcut sistem oynanan oyunları id-rak etmeyi ve akıllı çözümler üretmeyi ön-lüyor. Çünkü bunları görmeyi, anlamayı, çözüm üretmeyi sağlayan dersler okutul-muyor. Neden mi? Çağımızda milletleri köleleştirmenin en kestirme yolu zihinleri malumatla doldurup işlemez hale getir-mek. Kendini akıllı zanneden ise ülkeyi terk etmeye çalışıyor. Bu sistem yaban-cıya çalışıyor. İşte akıl oyunu bu. Oyun böyle oynanıyor. Bu savaşı bilmeyen millet ve devletlerin yaşama şansı yok. Peki bilim dünyamız ne yapıyor? Keş-

fettiği ile değil, satın aldığı cep telefonları, tablet bilgisayarları, 4 çeker lüks cipleri birbirine göstererek caka satmayı mari-fet sanıyor. Bunları siz mi keşfettiniz, siz mi ürettiniz? Sarımsağı bile Çin’den ithal ederken biz neyi tartışıyoruz? Devamı var

‘BİLİMSEL EĞİTİM’ NE ZAMAN ? 2D o ç . D r . K e m a l Y e ş i l ç i m e n

Bir teranedir tutturmuş gidiyoruz. ‘Biz yeni yılı kutluyoruz, Noel’i değil’ diye…

Ama ne hikmetse, bu yeni yıl kutla-malarında kullanılan sembollerle Hıris-tiyanlıkta kullanılan semboller aynı…

Durum böyle olunca da kimin neyi kutladığı biraz karışık oluyor…

Türkiye’mizde aziz milletimiz yeni yılı Noel Baba ile kutlarken, geçen sene gittiğim İngiltere’de aynı Noel Baba ile İngilizler Noel’i kutluyorlardı. Ne enteresandır ki, ‘kristmıst’ çamı ile evlerini, dükkânlarını süslüyorlardı.

Televizyon kanallarımız yeni yıl programı adı altında Noel kutlaması hazırlıklarını hızla tamamlıyorlar…

‘Bu bizim kültürümüzde yok’ di-yenlere de o bildik ve beylik, ‘Biz yeni yılı kutluyoruz, Noel’i değil’ ifadesiyle hazır cevap veriyorlar…

Kimi dostlarımızda ya bugü-nün dünyasında böyle şeylere ta-kılmamak lazım diyerek sözüm ona evrensel mesaj veriyorlar…

İyi de kardeşim şu evrenselleşen dün-yada ne hikmetse hiç bizim kültürümüz, örf ve adetlerimiz ‘evrenselleşmiyor’…

Sanırım siz ne demek istedi-ğimi anladınız Sevgili Okurlar…

* * * Kardeş Özbekistan kaynaklı Uzmet-

renom internet haber sitesinin yayınla-dığı habere göre Özbekistan’daki tüm TV kanalları bir araya gelerek yılbaşında Noel Baba karakterine yer vermeme kararı aldılar. Noel Baba karakteri-nin yanı sıra, Rus Peri Masalları, Pa-muk Prenses, Rus Efsaneleri vb. öğele-rinde Özbekistan’daki TV kanallarında gösterimi yasaklanma kararı alındı.

Söz konusu kararın televizyon yö-neticilerine ait olduğu, Özbek yö-netiminin böyle bir baskısı olma-dığı veya bu yönde teşviki ya da engellemesi olmadığı bildirildi.

Televizyon idarecilerinin bu kararı, Noel Baba karakterinin Türk kültürüne ait olmadığı gerekçesiyle aldığı kayde-dildi. Televizyonlar bu karakterlerin ye-rine millî kahramanları ekrana çıkaracak.

Öte yandan yeni yılın Özbekistan’da sadece devlet düzeyinde kutlanacağı kaydedildi. Taşkent’in en büyük kongre salonu olan İstiklâl’de yılbaşında tek bir çam ağacı dikilecek ve yabancı misyon-ların katılacağı bir tören düzenlenecek.

Özbekistan yönetimi 2005 yılında, yılbaşı kutlamasını ‘Nevruz’ olarak sa-dece 21 Mart günü kabul edilmesi gerek-tiğini öne sürerek, 31 Aralık’taki kamu-sal kutlamalara sınırlandırma getirmişti.

Yönetim daha çok çocukların ilgisini çeken bu etkinliğin kısıtlama nedenini ise olası her türlü kültürel dezenformas-yona karşı önlem olduğunu açıklamıştı.

2006 yılından sonra ise ül-kede yılbaşı etkinlikleri artık es-kisi gibi yoğun olarak kutlanmıyor.

* * * N e d i y e l i m , d a r ı s ı b i -

zim televizyonların başına…

Noeli Kapı Dışarı Eden

Ülke

Alptekin CEVHERLİ Yeni Türk Uçağı Yolda ; Üzerinde Türk Cumhuriyetlerinin Bayrakları Olacak!

Türk Hava Kurumu Başkanı Osman Yıldı-rım, Türkiye’nin uzun süredir ara verdiği uçak üretimi için yapılan çalışmaların sonucunda ha-zırlananyeni uçağın proje çizimlerinin bir ban-kanın kasasında emniyete alındığını bildirdi.

“Yüzde 90′ı yerli olacak uçağın, üzerine dünyadaki Türk cumhuriyetlerinin bayraklarını koyacağız. Bu uçak, Türklerin sembolü olacak” diyen Yıldırım, gelecek yılın yaz döneminde uçağın test uçuşlarına başlamayı planladıklarını ifade etti.

THK tarafından üretilecek uçağın 2-4 ki-şilik olacağını belirten Osman Yıldırım, “Eği-timde kullanacağız. İnsanlar, özel seyahatlerinde kullanabilecek. Bizden eğitim alan herkesin kul-lanabileceği bu uçaklar, bir yerden bir yere git-

mede rahatlık sağlayacak. Örneğin hafta sonunu geçirmeyi istediğiniz şehre, kendi kullandığınız uçakla gideceksiniz ve dönebileceksiniz” değer-lendirmesinde bulundu.

800 Yıllık Esrarengiz Türk Sembolü!Aksaray’da

r e s t o r a s y o n çalışmaları de-vam eden 12. yüzyıldan ka-lma Alayhan Kervansarayı girişinde dik-kati çeken ”tek başlı çift gövdeli aslan figürü”nün anlamı çözül-e m e d i .

Aksaray’da restorasyon çalışmaları devam eden 12. yüzyıldan kalma Alay-han Kervansarayı girişinde dikkati çeken ”tek başlı çift gövdeli aslan figürü”nün anlamı çözülemedi. Anadolu’da sadece

Alayhan’da görülen ilg-inç sembolle ilgili farklı görüşler or-taya atılıyor.

Selçuklu döneminde yaptırılan K e r v a n -s a r a y , Aksa ray-Nev ş eh i r

karayolunun 35. kilometresinde yer alıyor. Anadolu’da Selçuklu sultanlarının kaldığı özel kervan-saraylardan biri olan Alayhan’da restorasyon çalışmaları sürüyor.

Bulgar Eksarhlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı: “50 Yıllık İşgal Sona Erdi Mallarımız İade Edildi”

Bulgar Eksarhlığı Ortodoks Ki-lisesi Vakfı bir açıklama yaptı.

Kamuoyunda çeşitli tartışmalara neden olan azınlık vakıfları mal la r ın ın iades iy le i lg i l i

Bulgar Eksarhlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı bir açıklama yaptı. Yapılan yazılı açıklamada, “Yaklaşık 50 yıldır işgal altında olan bu arazilerden vakfımız hiçbir şekilde faydalanamamıştır. Haksız yere işgal edilen mülklerimiz Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Bulgar Eksarhlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı’na geri iade edilmiştir” denildi.

Bulgaristan Ortodoks Eksarhlığı Vakfı, azınlıklara 1936 beyannamesinde bildirdikleri arazileri geri alma yolunu açan Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) dayanarak açtığı dava sonucu Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nin tapusunu geri almıştı. Bulgar Eksarhlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı tarafından yapılan yazılı açıklamada “Mülkiyeti vakfımıza ait olan ve Şişli’de bulunan arazimize ilişkin bugün bazı basın yayın organlarında gerçeği yansıtmayan ve asılsız iddi-alar yer almıştır. Bulgar Eksarhlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı olarak araz-ilerimiz üzerinde hak iddia edilmesi üz-erine, kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla açıklama ihtiyacımız olmuştur.

1965 tarihinde Şişli’de bulu-nan vakfımıza ait arazilere dönemin yönetimi tarafından el konmuş ve üz-erine kaçak inşaatlar inşa edilmiştir.

Yaklaşık 50 yıldır işgal altında olan bu arazilerden vakfımız hiçbir şekilde faydalanamamıştır. Haksız yere işgal edilen mülklerimiz Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Bulgar Ekzarhlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı’na geri iade edilmiştir. 50 yıllık işgale son verme kararlılığını gösteren Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne müteşekkiriz.

Geçmiş dönem izinsiz ve haksız kullanıma ilişkin maddi ve man-evi haklarımızı saklı tutmakla be-raber, Şişli’de bulunan arazile-rin nasıl değerlendirileceğine ilişkin tasarruf yetkisi, mülk sahibi olan vakfımıza aittir. Dedikodulara dayandırılarak kamuoyunu yanlış bil-gilendirmeye yönelik eylemlere genç kardeşlerimizin alet edilmesi hep-imizi derinden üzmüştür” denildi.

Azınlık Vakıflarına ait taşınmazların iadesiyle ilgili 28 Ağustos 2011 tari-hinde Resmi Gazete’de yayımlanan Ka-nun Hükmünde Kararname’nin (KHK), yürürlüğe girmesinin ardından, azınlık vakıfları içinde yer alan Bulgaristan Or-todoks Eksarhlığı Vakfı, İstanbul’daki 11 taşınmaz için başvurmuştu. Başvuru Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından değerlendirilmişti. Bu değerlendirme sonucunda ise aralarında, iki lise ile bir yüksekokulunda bulunduğu, 7 taşınmazın Bulgaristan Ortodoks Eksahlığı Vakfı’na geri verilm-esine karar verilmişti. – İSTANBUL

Page 7: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 7

D r . M ü j g a n D E N İ ZDeğerlendirmede Esas Olan Temel İlkemiz Türklüktür

Stratejik Analiz

- Bulgaristanda avukat ve her türlü hukuk işleri, tecrubeli ve türkçe bilen avukatlardan – ticari, problemli borç, yol kazası, girme yasağı, trafik ve gümrük cezaları.

- Bulgaristanın 15 şehrinde bulu-nan 50ye yakın universitesinde eği-tim görmek isteyenlere danışmanlık ve aracılık işlemleri sunulur.

- Yurtdışı cenaze nakli - Türkiyede vefaat eden Bulgaristan vatandaşı-nın veya Bulgaristanda vefaat eden Türk vatandaşının memleketine nakli için gerekli belgelerin hazırlanması ve cenazenin yurtdışına taşınması için gerkli aracın sağlanması.

- Bulgaristanda şirket ve temsilci-lik kaydı ve yasallaştırma. Ofis, ma-ğaza, depo kiralama ve yasallaş-tırma ve tam teçhizat donatma, tam kapsamlı muhasebe hizmetleri.

- Ticarette dolandırıcılık şüphesi olan olaylarda özel yardım - gizli bilgi toplama, şahıs ve şirket inceleme.

- Bulgaristanda fuarlara, kongrelere ve seminerlere katılım aracılığı, kon-feranslara kayıt. Konaklama, güven-lik, tercuman, rehber ve ulaşım sağ-lanması.

- Bulgaristanda çalısma izni ve oturma izni başvurularında danış-manlık ve aracılık.

- Bulgaristanda profesyonel silahli ve silahsız koruma, zırhlı araç, koru-malı para ve kıymetli eşya taşıma.

DAHA AYRINTILI BİLGİ İÇİN BULTÜRK GENEL MERKEZİ

Adres: Yıldırım Mah.Şehit Kamil Balkan cad.No.114/ABayrampaşa _ İstanbul

0212 511 63 47 Telefon0212 526-51-98 Belgegeçer

Bedava Danışmanlık HizmetleriSaat 13.00 - 17.00 arası

Her Pazar

BULTÜRK ÜYELERİNE BEDAVA DANIŞMANLIK HİZMETLERİ

BULTÜRK Gazetesi Araştırma Grubu tarafından geçtiği-miz aylarda ’’BULGARİSTAN TÜRKLERİ VE LİDER-LİK’’ konusunda çok yönlü bir araştırma gerçekleştirildi. Ay-lar süren bu inceleme sonuçlarını okurlarımıza bir yazı dizisi olarak sunma niyetimizi açıklarken, okumaya başladığınız bu konuya giriş yazımda, araştırmanın kriterlerini yani konuya hangi bakış açısından yaklaştığımızı ve ana kıstaslarımızın ne-ler olduğunu ortaya koymak istiyorum. Öncelikle konuya, Bulgaristan’da yaşayan Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki soydaşlarımız açısından yaklaştığımızı belirtmek isterim.

Değerlendirmede esas olan temel ilkemiz Türklüktür; yani yüzlerce yıl boyunca “Türkçe ağladım”, “Türkçe güldüm” ve “sevdiysem Türkçe sevdim” diyenlerin en kutsal eseri, ya-şamlarının özü ve hayat felsefesidir. Çünkü Türklük bilinci Bulgaristan Türklerinin sahip olduğu en büyük değer ve kendi kimlikleriyle bütünleşmelerinden beri yeri hiçbir şeyle doldu-rulamaz bir erdemdir. Türklük şuuru, Türklerin zihnini, beden ve ruhunu bütünleştiren bir öz ve hakiki güç kaynağı olmuştur.

Diyebiliriz ki, biz bugün asırlar boyunca Türklük maya-sıyla yoğrulan bir kültürü yaşatıyoruz. Ancak, kültürümüzün içinde yetişip yükselen, içimize sinsice sokulan, hatta dışarı-dan dayatılan ve ustaca aşılanan ve aslında özümüze yabancı olan liderlerimiz mevcuttur. Bulgaristan Türklerini yönetmeyi görev olarak üstlenen ve maalesef bizi aldatarak başımıza geç-meyi başaran sözde liderler konumuz içinde işlenecektir. İngi-lizceden dilimize geçmiş bir sözcük olan lider, Türkçede ’’ön-der’’ demektir. Bu kişileri biz Türklük kıstasına göre, yeterli ve yetersiz liderler (önderler) olarak ikiye ayırabiliriz. Yeterli liderler; Türklük bilincini özünde ve sırtında taşıyan, Türk-lük davasına gönül vermiş, özgüveni yüksek, alçakgönüllü, dürüst, bilgili, öngörülü ve cesaret gibi üstün niteliklerle do-natılmış kişilerdir. Esasen insan özü ve doğası itibarıyla iyi-dir. Bu yüzden sözü edilen de iyi ve kalıcı liderliktir. İyi lider-lerin hedefinde her şeyden önce halka hizmet etmek, kendini davaya adamak, halkına yararlı olmak ve mutluluk yolunu açmak gibi erdemler vardır. Liderlerimiz bu gibi özelliklere haiz olunca, amaçlar, hedefler, tasarımlar, yakın ve uzak plan-lar gerçek olur; halkı daha iyi ve gönençli, huzurlu ve güvenli yarınlara taşıma yolunda idarecilerimiz güç toplayıp hız alır.

Yetersiz liderler ise halkının sesini duy-a-maz, halkın acı-sını derdini algılayamaz, anlatılanı anlamaz ve söyleneni din-lemezler. Maalesef bu kişiler kendi derdine düşmüş, sıradan insanlara yukarıdan ve bencilce bakan, fakir fukarayı kü-çümseyen, kitlelerle direk iletişimi kopmuş liderlerdir. Do-layısıyla, meseleleri ikinci üçüncü elden aldığı bilgilerle ve üstünkörü yönetmeye çalışan kişilerdir. Bu bağlamda özel olarak belirtmek istediğim bir husus; liderin idare etmekle görevlendirildiği kitleden kendisini soyutlayarak, adeta sa-raylarda saklanarak, insanların gözüne bakmaktan korka-rak yaşaması; daha da vahimi temsil ettiği insanlarla bay-ramlaşmaya bile çıkma cesaretini kendinde bulamamasıdır. Kendi gününü gün ederken, özüne kapayıp kapsüle ettiği değerlerin yok olmasını beklemesi bir diğer acı gerçektir.

Yukarıda sözünü ettiğim bu süreç, son 22 yılda Bulgaristan Türkleri’nde çok açık bir şekilde gözlenmiştir. Bulgar devleti tarafından 1990’da Bulgaristan Türklerine lider olarak dayatı-lan Ahmet Doğan, Bulgaristan’da son 120 yılda aralıksız de-vam eden Türk kimliğinin ne pahasına, hangi biçim ve usulde olursa olsun yok edilmesi davasına hizmet etmek üzere gö-reve getirilmiştir. Bulgar makamları Bulgaristan’da yaşayan Türklere karşı süregelen zorlama politikasını ne yazık ki Bul-gar olmayan, ama aynı zamanda da Bulgaristan Türk’ü de olmayan, Müslüman cemaatin da dışında bulunan bir Dev-let Güvenlik (DS) ajanı dayatmıştır. Sözü edilen bu şahıs, Müslüman-Türk cemaatin lideri olarak gösterilmeye çalışıl-masına ragmen; camiye gitmeyen, bayram seyran tanıma-yan, Türk dilini, Türk kültürünü sevmeyen ve her yerde hor gören, Bulgaristan Türklerinin zihnine, ruhuna, benliğine, ge-lenek ve göreneklerine, genel kültürüne tamamen yabancı, deniz başkentinin kabare ve barlarında bohem olarak ye-tişmiş, bencil ve küstah biri olarak eğitilmiş bir Devlet Gü-venlik (DS) ajanı devşirmesidir. Tabii bir devlet ajanı olmak Bulgaristan’da suç değildir. Ajanları yargılayan ceza kanunu yoktur. Ajanlıktan hüküm giyen de olmamıştır. Bu ajanlık fa-aliyetleriyle maalesef Bulgaristan’daki Türk topluluğunu bir-birine düşürmek amaçlanmıştır. Şöyle ki; yürütülen strateji ve politikalarla temelde masum Müslüman cemaat hedef alın-mış, fişleme ve istihbarat faaliyetleriyle yerli Türk topluluğu-nun dağıtılması ve ardından hiç bir suçu olmayan insanların göçe –sürgüne- zorlanması, vatan değiştirmesi nihai hedef ha-line gelmiştir. Yürütülen bu politikalarla, insanlarımızın kendi evlerinde rahat gün görmemesi temin edilmiş, aynı zamanda yıllar yılı huzur bulamamaları sağlanmıştır. Bu vesileyle Bul-garistan Türkleri üzerindeki çirkin planlarını uygulama alanı bulmuşlar ve maalesef annelerin evlatları hakkında sürekli kaygılanmasına, onların gelecekleri için endişelenmelerine se-bep olmuşlardır. Bu iğrenç planlar içimizden çıkan sözde li-derler eliyle uygulandığından ötürü, yılarca gizli yürütülen derin ajanlık görevi Türk halkını derinden yaralayıcı ve affedi-lemez bir vicdan suçudur. Bu planlara hizmet etmiş olmak bir lider için denilebilir ki, kendi halkına yönelik bir soykırımdır.

Şimdi ’’lider’’ Ahmet Doğan konusuna bir az daha de-

ğinelim. Lider olmanın ilk ve kaçınılmaz koşulu iyi bir ailede ve ortamda yetişmek ve eğitim almaktır. Bu-gün A.Doğan’ın babası, Bulgaristan Türklerinin önüne çı-kıp “Keşke çocuğumla daha çok zaman geçirebilseydim. Ona insanlık nedir öğretseydim. Kötülük yapmanın ağır suç olduğunu anlatsaydım!” diyebilseydi. “Keşke vicda-nım seni dinleseydim. Oğluma iyilik yapmayı öğretsey-dim!” diyebilseydi anası. “Keşke dilim tutulsaydı da, Türk-lerin kimliği ile oyun oynamanın çok tehlikeli olduğunu soksaydım kafasına!” diyebilseydi. Ancak bilinen bir gerçek, pişmanlık para etmiyor; çocukluğun geri çevrilmesi imkan-sız ve geçmiş tarih, gelecek ise hayaldir. Biz şu anda yaşar-ken görüyoruz ki, yetersizlikler içinde eğitilen Ahmet Doğan, Türklüğün ve Bulgaristan Müslümanlığının beklentileri açı-sından yetersiz, verimsiz ve yarınları boş bir lider olarak kaldı.

Olaya Türk dilimiz açısından bakalım: Alman düşünür Herder’e göre, dilden önce insan yoktur, dil aynı zamanda dü-şüncedir. Dil insanlar arasında anlam nakletme aracıdır. Şöyle ki, dil aracılığıyla kurulan anlam ortaklığı kötü günde kalpleri-mizin ortak vurmasına, ortak yas tutulmasına ve ibadette aynı kıbleye dönülmesine neden olmuştur. İnsanımız birliğimizi ve kimliğimizi oluşturan ortak (kolektif) duygularımızı ve dü-şüncelerimizi düzenli aralıklarla Türk dilinde konuşarak yazı-şarak onaylamak, sorgulamak, doğrulamak ihtiyacı hisseder ve sağlıklı yaşayabilmek için bunu yapmak zorundadır. Bi-zim aramızda, ailelerimizde ve ortamımızda bu iletişimin dili Türk dilidir. Bunu insan olduğumuz için yapmak zorundayız. Bulgaristan’da yüzyıllar boyunca pekişerek kök salmış olan Türk kimliğimiz, yıllar içinde liderlerden veya başka birile-rinden katkı ve yardım beklemeden varlığını sürdürebilmiştir. Öyle ki, çok büyük acılar çekilerek, gözyaşı dökerek, sürgün-ler yaşayarak, tutukevi-cezaevi günlerinde, hapis şartlarında defalarca göçler yaşayarak, işte güçte, hayatın her dalında or-taya çıkmış, biçimlenmiş ve pekişmiş özlü bir kavramdır. Türk dili ve Türk kimliğimiz bizim anlamlı birlikte olmamı-zın güzellik ve güç kaynağıdır, onlarsız edemeyiz. Yok ol-maya da tahammül edemeyiz. Yaşadığımız toplum içinde bizi ifade eden en özgün ve bilinçli kavramlar, Türklük, Türk dili ve Türk kimliğidir. Bunlar olmadan bizim özde farklı olu-şumuzun anlaşılması olanaksızdır. Bu yüzdendir ki, bizim çı-karlarımızın ne olduğunu bilmeden önce, kim olduğumuzu bilmemiz zorunludur. Biz okullarda çocuklarımızın Türk dili eğitimi görmesinde bu yüzden kararlıyız ve ödün vermeyiz.

Soru: Ahmet Doğan bunu neden görmek istemiyor?Yanıt: Özde Türk olmadığı için bizim Türklüğümüzün gü-

neşte buz gibi eritilmesini isteyenlere hizmet ettiğinden dola-yıdır. Aksi takdirde yapılanların veya bilinçli olarak yapılma-yanların başka bir açıklaması olamaz. Bulgaristan Devletinde topluluk halinde yaşayan halk kitleleri, bizim gibi azınlık-lar, sözde geldikleri soylara bağlı olarak kimliklerini kendi-leri belirleme hakkına sahiptirler. Bulgaristan Cumhuriyeti Anayasasında bizim Türk olduğumuz ve dinimizin de İs-lam olduğu belirtilmiştir. Ancak, kanunlar gerektiği gibi uy-gulanmıyor, okullar devletin olduğu ve Eğitim Bakanlığı mü-sade etmediği için çocuklarımızın ana dilde eğitimi askıya alındı ve o günden beri sorun çözülmüyor, her gün daha da engelleniyor. Artık 32 yıldır zaten yaralı Türk dilimizin kö-reltilmesi çabaları sürüyor. Bütün bu olumsuzlukların en kö-tüsü ise, 3 görev süresi hükümet ortaklığı yapan lider (!) Ah-met Doğan’ın Hak ve Özgürlükler Partisi ana dilde eğitim ve öğrenim gibi temel bir sorunu çözmedi veya çözmek is-temedi. Ciddi olarak dikkate almadı ve büyük itibar kaybetti. Bu aslında, Bulgaristan’da var olma sebebimiz olan kimliği-mizi yaşatma ve geliştirme davamıza ihanet etmek demektir.

Avrupalı klasik ve çağdaş düşünürlerin yazdığına göre, “bir halkı tasfiye etmenin ilk adımı,” ana dilini çocukla-rına öğretmesini engellemek ve çocukların belleğini boş bırakıp, soy köklerini sökerek yaşam hafızasını silmek-tir. Hedef Türk zihniyetinin içini boşaltmak ve sonunda Türklerin beynini sabunlu su ile yıkayarak çamaşır ipine sermektir. A. Doğan’ın kaleme aldığı ve pazara sürdüğü “entegre olan kimlikler” ve daha nice saçmalıklar Türklü-ğün köklerinin kurutularak sökülmesine hizmet etmektedir.

Soru: Ahmet Doğan’ın liderliği bu amaca mı hizmet ediyor?Yanıt: Evet! - Yirmi iki (22) yıldan beri Bulgaristan’da

bir Türk Okulu açıl-a-madı. Türkçe kitap basılmıyor. Ede-biyat geceleri düzenlenmiyor. Yaralı anadilimiz yoksullaşı-yor ve unutturulmaya çalışılıyor. Hak ve Özgürlükler Hare-keti 1990’ların başında Türkçe “Hak ve Özgürlük” gazetesini çıkardı ve bir düzenbaz olan Ahmet Doğan’ın sahte kimliği seçmenlere dayatılarak kabul ettirilmeye çalışıldı. Fakat aynı yıllarda Razgratlı yetenekli yazarımız Ahmet Şerif Şereflinin Bulgaristan’da totaliter rejime karşı halk direnişlerinin spon-tane halk hareketlerinde, kadın direnişleri, yürüyüşleri ve kav-galarında kendini gösterdiği ortaya çıkınca, gazete kapandı ve bir daha “Türkçe yazılı yayın” unutuldu. Öyle ki, Ahmet Şe-refli kadın direnişleriyle yükselen ve çok kurban alan 1989 Mayıs, Haziran, Temmuz savaşımlarının/ayaklanmaları-nın Ahmet Doğan tarafından örgütlenmediğini, 1989 Ağus-tos göç selinden sonra, Bulgar DS organının Ahmet Doğan’ı bir lider olarak dayattığını yazdı ve soluğunu Türkiye’ye göç ederek aldı. Devam edecek…

AZERBAYCAN İLE KAZAKİSTAN’IN T İ C A R E T H A C M İ A R T T I

Kazakistan ile Azerbaycan arasındaki ticari ilişkiler konusunda da bilgi veren Büyükelçi Primbetov, 2012 yılının ilk 9 ayında karşılıklı ticaret hacminin 332 mil-yon dolara ulaştığını söyledi. Geçtiğimiz yılın aynı döne-minde ticaret hacminin 300 milyon civarında olduğunu hatırlatan Primbetov, 2017 yılında işletime açılacak olan

“Kaşagan” petrol hav-zasıyla ticaret hacminin çok daha hızla artmasının beklendiğini ifade etti.

Kazak Büyükelçi, Azerbaycan Dev-let Petrol Şirketi (So-car) ve Kazakistan pet-rol ve doğalgaz şirketi Kazmunaygaz’ın “Ka-şagan” havzası pet-rolünün nakli için

ç a l ı ş m a l a r y ü r ü t t ü ğ ü n ü s ö y l e d i .Primbetov ayrıca Azerbaycan’ın ihtiyacı olan buğ-

dayın önemli bir bölümünü de ülkesi tarafından sağ-landığını ifade etti. Büyükelçi bu yılın ilk 9 ayında Kazakistan’dan Azerbaycan’a 700 bin ton buğ-day ihracatı gerçekleştiğini ve yıl sonuna kadar da 1 milyon tona ulaşmasının beklendiğini söyledi.

Bakü’de Kazakistan’ın “Strateji 2050” Planının Tanıtımı Yapıldı

Tarihte eñ çok abece değişen (13 ayrı abece), eñ çok din değiştiren (gi-rilmedik din yok. Üstelik hangi dine girmişse, eñ ateşli savunucusu olmuş-tur), eñ çok yurt değiştiren, eñ çok ülke kuran (bunlardan 16’sı impatorluk dü-zeyindedir), işte daha neler neler yapan Türkler... :)

13 abeceden yalnızca Orkun abecesi bize özgüdür. Ben bu abeceyi gelişti-renlere hayranlık duyuyorum. Çağları-nın en büyük bilgini olmalılar. Hem bu denli tutarlı hem de Türkçeyi bu denli iyi yansıtan yetmemiş bir de Türkçeye bekçilik etsin diye katı kurallar gelişti-ren insanların eli ayağı öpülmeli.

Bana kalsa, şöyle olmalı;Ön yüzünde Atatürk olan ak-

çanın, arka kısmına Atatürk’ün Latin el yazısı ile Türkçe üze-rine bir sözü eklenmeli. Başka bir akçanın ön yüzüne Cengiz Han koyulmalı, arkaya Uygur-Moğol abecesi ile hanımızın bir sözü eklenmeli. Bir başkasına Bilge Kağan eklenmeli, Gök-türkçe metin ve yine bir baş-kasına II. Mehmet konarak Os-manlıca Fatih’in sözü yazılmalı; “Benim elimin ulaştığı yerlere, onların hayalleri ulaşamaz.”

Türk Yazısı Paralarımızda Yaşatılmalı

Azerbaycanın 5 manat akça biriminden güzel bir görüntü vereyim sizlere...

Marmaris Turizmİstanbul Otogar

0212 658 20 65

Marmaris Turizm 0212 658 20 65

Page 8: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

8 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Rafet ULUTÜRKDünya Türk Gençler Birliği İstanbul Koordinatörü

Değerli Misafirler, Basın mensupları, Sevgili dava ar-kadaşlarım, ben konuşmama bir şiir ile başlamak isterim

Ey Yüce TÜRK ! …Seni anlamak, seni tanımak, seni tanımlamak, sana ulaş-

mak için bu kadar uğraşa, emeğe külfete gerek var mı ? Senin erdemin, senin özverin, inandığın ilkelerin, tarihi ve kültür mira-sın, oluşturduğun değerlerin, Bilim ve sanat aşkın, insanlık dün-yasına ve medeniyetine yaptığın katkıların, hürriyet ve istiklalin, Namusun ve onurun uğruna her millete örnek olan mücade-lelerin, sabrın, vefakarlığın, konuk severliğin, Binlerce yıllık ta-rihin ve yüksek insani ideallerin bütün kalplerde ve zihinlerde

yazılı değil mi ?Ertuğrul ÖKTE

Muhterem dava arkadaşlarım, hepinize konuksever ve güler yüzlü Balkan Türklerinden kucak dolusu sevgi ve selam getirdim. .Bu insanlar öyle insan-lar ki her zaman Türklüğünün bilincinde olmuş ve Türk birliğinin gerçekleşmesi için kalplerinde tu-tuşan iman ateşiyle, çalışmış ve mücadele etmiş-tir. Bu insanlar öyle insanlar ki dünyada eşi benzeri bulunmayan işkencelere katliamlara ve her tür fi-ziki ve ruhi baskılara rağmen, kendi benliğinden taviz vermeyerek bütün zorluklara göğüs germiş ve asırlarca Türk’ün gurur ve şerefiyle yaşamıştır.

Türk Dünyası’na sayısız şairler, yazarlar, sanat-çılar, sporcular ve bilim adamları vermiştir. Türk Dünyası’nın bir ferdi olarak Balkan Türklüğünün temsilcisi olmaktan gurur duyuyorum. Bu gün böyle bir toplum içinde kendimizi anlatma ve düşünceleri-mizi ifade etme imkânı bulmaktan şeref duyuyorum.

Değerli dava arkadaşlarım. Ben vatanımı aramak isterim, bir kısmı dedi ki Anadolu’dan Balkanlara gitmişsiniz, kimsi dedi ki Kavkasyadan gitmişsiniz, kimisi dedi ki Türkistan’dan gitmişsiniz, kimsi dedi ki Altaylardan, Ötükenden gitmişsiniz. Neticede an-ladım ki benim vatanım Adriyatik’ten Çin seddine uzanan KOSKOCA BİR TÜRK DÜNYASI. Hiç bir Millete nasip olmayan Büyük bir tarihe sahip, hatta düşmanlarımızın bile okuduklarında Âşık eden engin Tarihimizin hareket noktamız olmalıdır. Önce-likle bu zengin ve insanda hayranlık uyandıran tarihi-mizi çok iyi öğrenmeli ve ilk önce tarihte birleşmeliyiz.Tarihimizi avunma kaynağı olarak de-

ğil, geleceğe giden yolda bir basamak ola-rak ele almalıyız. Geçmişteki başarılarımız-dan ve başarısızlıklarımızdan ders almalıyız.

Türk Dünyası yıllar boyunca bir birinden kopup, birbirinden ayrı, birbirine kavuşma hasreti içerisinde olağan üstü zor şartlar altında, var olma mücade-lesi vermişlerdir. İşte bu mücadelenin neticesinde birçok Türkiye Cumhuriyetleri bağımsızlığına ka-vuşmuştur. Bu mücadele. Esaret ve mücadele es-nasında birçok yaralar alınmıştır. Bu yaraların sa-rılması önemli bir zaman alacağı muhakkaktır.

Ancak Türk Dünyası’nı iktisadi, içtimai, siyasi hayatta yaptıkları iş birliği oranında başarılı ola-cak ve uluslararası alanında da etkili olacaktır. Bu iş birliğinin etkileri bütün dünya üzerinde olacağı gibi, özellikle Türklerin yoğun olarak yaşadık-ları yerlerde büyük değişikliklere sebep olacaktır.Bizler devletlerimizde kurulan dış işleri ve dış

Türkler konularında kurulan yeni kuruluşlarda bizim DTGB-Dünya Türk Gençler Birliğinin yönetiminin referansları ile buralara görevliler alınmalıdır. Bunu yapabilmek için tabi ki bizim de yapmamız gere-kenler var. Bunun için DTGB-Dünya Türk Gençler Birliğinin başına aday olabilecek kişi Dünya siyase-tini çok iyi okuyabilmelidir. Ayrıca para ile satın alına-mamalıdır. DTGB nin içinde bu insanları çoğaltabi-lirsek demek ki dünyayı yönetmeye hazırız demektir.Dünyayı yönetmek için ne gerekirse yap-

maya hazır olmalıyız, buna hazırlıklı olmalıyız. Her yıl Liderler kurslarına gençlerimize sağlama-lıyız. Türkiye Türkçesi ile yazışmalara başlamalı-yız. Türk Dünyası’nın resmi dili Türkçe olmalıdır.Eline, Beline ve diline sa-

hip çık lafını yanlış yorumlayanlar var.Eline-İline devletine sahip çık demektirBeline-Nesline geleceğine sahip çık demektirDiline-Dil Türkçeye sahip çıkDünyayı Türkçe konuşturmalıyız. İngiliz-

cenin önüne geçebilmeliyiz, hedef koymalıyız.Burada aramızda samimi olma-

lıyız, bir birimize sahip çıkmalıyız.Siyasi hakları alamayan toplumlar yok olmaya

mahkûmdurlar, bunu çok iyi öğrenmeli ve bu-nun gereğini yapmalıyız. Bizim çok büyük şansı-mız var çünkü biz kendi kültürümüzü yaşatabilmek için önce Türkiye Cumhuriyetini güçlendirmekten

geçtiğini çok iyi öğrenmeli ve gerekenleri yapmaya başlamalıyız. Bizler artık Türk Dünyasında stratejiler üretmeliyiz, bizler geçmişi değil geleceğimizi çizebil-meliyiz. İşte o zaman biz değerli ve güçlü olabiliriz.Bizler 20-50-70 yıl sonra neler olmalı ne-

ler yapmalı bu gençlerin yolunu çizmeliyiz. Bun-ları yapabilmek için ilk önce kendi toplumu-muzu çok iyi tanımalıyız ve neler yaparak yön verebileceğimizi zaten kendiliğinden gelecektir.

Evet, son olarak da,“Biz Türkler, devletsiz yaşamadık, yaşayama-

yız ve dünya devlet kurmayı bizlerden öğren-miştir, ancak artık Türk gibi başlayıp Türk gibi bitir dedirtmeliyiz. Artık gerçek ve doğru tarihi an-latmak yazmak ve yaymak lazım, Türk tarihini dünyaya kabul ettirmemiz lazım. Her şey sabır işi-dir, benim Türk gençlerine üç tavsiyem olacak:1. Hayallerinizin sonu olmayacak2. Ağır şartlar karşısında düşüp yıkılmayacak3. İnanç ve dava adına savaşırken ke-

sinlikle mükâfat beklemeyeceksiniz.Bedenleri ruhlara galebe çalanlar, asla büyük işler

başaramazlar, ruhlar bedenlere galebe çalmalı. Birde şahsınıza yapılan zulmü affedin ki zalim olmayasın. Fakat Devletinize veya Milletinize yapılan zulmü hiç bir zaman asla ve asla affetmeyiniz. Muhtaç olduğu-nuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.Ayrıca buradan 2 önerim olacak;1.Artık Türk Dünyası’nın bir takvimini yap-

malıyız, bu da Türk Dünyası’nın önemli olay-larının sıralandığı ve belirli tarihlerde anma tö-renlerini anımsatacak bir takvimini oluşturmak

2.Bizler aramızda artık bir vakıf oluşturmalıyız.Değerli arkadaşlar biz Balkan Türklerinin bir tem-

silcisi olarak Balkanlardaki duruma bir göz atmak istiyorum. 1877 – 78 Rus Türk harbinden sonra Balkanlarda sürekli olarak Türk nüfusunu azalt-mak için çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Göçler, fiziki ve kültürel soy kırım, iktisadi kalkınmayı engelleme ve asimilasyon. Yaklaşık 120 yıllık ta-rihte bu gün bütün dünyanın önünde sergilenen bu vahşet tablolarından, yüzlerce örnekler mevcuttur.

Ancak bizim amacımız, bu gün konuları ince-lemek ve ortaya koymak değildir. Hepimiz 21’ci yüzyılın eşinde Bulgaristan’da, Bosna Hersekteki olayları gördük. Medeni dünya ise içki kadehle-rini tokuşturarak seyretti. Çünkü burada katledilen-ler Türk Dünyası’nın bir parçalarıdırlar. Hepimiz şundan emin olmalıyız ki, gelecekte de bu olay-lar devam edecektir. Şunu sormak istiyorum:

Bu gün iktisadi, içtimai, siyasi hayatta tek vücut ol-muş, ortak dış politikayı uygulayan Türk Dünyası olsa, yukarıda bahsettiğimiz olaylar vuku bulurmuydu?

Kesinlikle bu acı olaylar yaşanmazdı. Çünkü Türk Dünyası’nın gücü karşısında Türk Dünyası’nın düşmanları geri adım atmak zorunda kalacak ve burada yaşayan kardeşlerimiz kendilerine ta-nınmış veya elde ettikleri haklarını son nokta-sına kadar kullanma imkânına sahip olacaklardır.HANGİ ÇILGIN BİRLEŞ -

MİŞ BİR TÜRK DÜNYASININ ÖNÜNE SED ÇEKEBİLİR Kİ?Değerli arkadaşlar, işte Türk Dünyası’nın tek

vücut haline gelmesi için her sahada çalışma-lar yapılması şarttır. Türk Dünyası Gençleri’nin hedefi de bu birliği sağlamak olmalıdır.Bunun içinde hepimizin çalışmalar yapma-

sını ve projeler üretmesini, gelecek kongrede de çalışmaların değerlendirilmesini teklif ediyor.

Bizler artık devletlerimizde yönetimlere gelmeli-yiz buralara gelmemiz için neler yapılmalı işte bun-ları yapmalıyız. Türk Dünyası gerçek manada ku-rulması için bizler devlet yönetimine gelmeliyiz.

Buradan tüm Türk Dünyası’nın analarına sesleni-yorum; “Çocuklarınızı yetiştirirken onları Dünyayı yönetebilecek bilgi, beceri, birikim ve ahlakla dona-tarak yetiştiriniz. Biz bu ağır işin altından kalkama-sak da, sizin büyüttüğünüz gelecek kuşaklar bu ağır yükü bulunması gerektiği olan yüksekliklere rahat-lıkla taşıyacaklardır. Türk Birliğine Dünyanın ihtiyacı vardır; bunu herkes idrak etmeli, dünyada kim adale-tin hâkim olmasını isterse, bu birliğe destek olup sa-hip çıkmalıdır.” Son olarak KURULTAYIMIZ’IN Türk Dünyasına hayırlı uğurlu olma-sını ve başarılı geçmesini temenni ediyorum.

DÜNYADA BİZ TÜRKLER, VARDIK, VARIZ VAR OLACAĞIZ

Bulgaristan Temsilcisi Rafet ULUTÜRK’ün konuşması;

Sn.Başkan, Sn.Valim, Sn.Türk Konseyi Başkanı,Sn.UHOH Ge-nel Başkanı Güner TAHİR

S n . M i l l e t v e k i l l e r i

Page 9: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 9

DEVLETİN EN BİRİNCİ GÖREVİ Ulus’un sağlıklı kalması için ge-rekli yaşam koşullarını sağlamak-tır. Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, ulusal sorunumuzdur.

M.K.ATATÜRK

“Allah, Bir Ülkeye Yardım Etmek İsterse Başına Mustafa Kemal Gibi Lider Getirir.”

Dünyanın değişik yerlerinde bulunan ibadet yerlerini gezen 30 milyon kadar kişi, ibadet turizmini yıllık top-lam 18 milyar Amerikan doları tutarında kazanç sağ-layan bir endüstri haline getiriyor. Bu seyyahların kü-çük bir bölümü ülkemiz Bulgaristan’ı ziyaret ediyorlar. Son yıllarda ibadet yolculuklarının sayısı artış gösteri-yorsa da bu konuda yapılacak çok şey daha var.

Recultivatur projesi kapsamında, ibadet turizmi için elverişli yerlerin veri tabanını içeren bir internet por-tali açılacak.

Uzmanlar, ibadet turizminin gelecek vaadettiği ko-nusunda hemfikirdir. Ancak ne turizmin bu sektö-rünün nasıl gelişmesi gerektiğine dair bir vizyonun bulunması ne de büyümesi yönünde alınan etkin ön-lemlerin olması, sorundur. Bundan kısa süre önce ül-kemiz, Güneydoğu Avrupa’da bu tür yolculukların ge-lişmesine yönelik Recultivatur projesine katıldı. Proje kapsamında 2013 yılının başında ülkemizde dini tu-rizme uygun yerlere ilişin veri tabanı içeren bir site açı-lacaktır.

Küçük Kudüs olarak bilinen Asenovgrad bölgesinde 40’ın üzerinde kilise vardır.

Ülkemizin ibadet turizmi meraklılarına sunduğu en büyük atraksyon şüphesiz X. Yüzyılda inşa edilen Rila Manastırı olmaktadır. Popülarite sıralamasında 2. yerde nispeten yeni bir ibadet merkezi sıralanıyor. Karadeniz’in Sozopol şehrinde bulunan “Sv. Sv. Kiril ve Metodiy” kilisesinde 2010 yılında bulunan ve Aziz Vaftizci Yahya’ya ait olduğu tahmin edilen naaş sergi-leniyor. Arkada kalan yaz sezonunda kiliseyi ziyaret edenlerin sayısı, 240 bini buldu.

Hristiyan Kiliselerinin çoğunda, pahası biçilmez arte-faklar korunmaktadır.

“Hramat” vakfı temsilcisi olan Hristina Petrova, Bulgaristan’ın meraklı turistlere birçok seçenek seun-duğunu vurgularken şöyle konuştu:

“Bulgaristan ibadet turizmi açısından mükemmel imkanlar sunan bir yerdir. Bu bağlamda Melnik böl-gesini örnek gösterebiliriz. Bu bölgede bulunan bir-çok dini mekan, onlarca bin turisti cezbediyor. Onların en ziyaret edilenleri, Rojen manastırı, Rupite yöresinde bulunan “Sv. Petka Bılgarska” kilisesi olmaktadır. Ca-zip ibadet güzergahları sunan diğer yerlerimiz ola-rak 40’tan çok kilisesi ile Küçük Kudüs olarak bilinen Asenovgrad şehrinin etrafını, Ortaçağ kiliseleri ve II. Bulgar çarlığı döneminde /1185-1396/ yaşanan kültü-rel kalkınmaya tanıklık eden birçok eseri ile cazip olan eski payitaht Veliko Tırnovo şehrini gösterebiliriz” di-yen Hristina Petrova, ayrıca Bulgaristan’ın kaya ma-nastırlarının da görülmeye değer olduğunu öne sürdü ve en meşhur olanlarının Rusenski Lom nehrinin va-disinde yer alan İvanovski ve Besarbovski manastırları ile Karadeniz’in kuzeyinde yer alan Alaca manastırı-nın olduğunu da ekledi.

Yazı: Veneta Nikolova

B i l g i l e n d i r m e

İbadet turizmi Bulgaristan’ın tu-rizm yelpazesini tamamlıyor

15.Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayından

Sayın Başkan, Sn. Mil le tveki l-leri, Sn.Valim, Belediye Başkanları

D e ğ e r l i m i s a f i r l e r , b a -sın mensupları, sevgili kardeşlerim,

Hepinize Bulgaristan Türklerinden kucak dolusu selamlar getirdim, Bizler Türklüğün beşiği olan Orta Asya Bozkırlarından yola çıkarak Anadolu’dan önce Türkleşen Rumeli’ye ulaşıp Türk Dünyası coğrafyasına bu bölgeyi de katan Evladı Fatihanların torunlarıyız.

Böyle bir toplantıda konuşma fırsatı bul-maktan ve bütün Türk Dünyasından ge-len sizler ile buluşup dertleşmekten ve has-ret gidermekten büyük bir mutluluk duyuyorum.

Balkanları anlatmaya gerek yok desek, daha doğru olur, çünkü 130 yıldan beri hiçbir şey değişmemiş-tir. Osmanlının Balkanlardan çekilmesiyle buralarda hala devam eden bir soykırım ve etnik temizlik ya-şanmaktadır. Son Rus-Türk 1877 - 1878 savaşından bugüne kadar yalnız Bulgaristan’dan iki milyon Türk ülkeden kovuldu, dünya da buna seyirci kaldı. Son 22 yılda demokratikleşme adıyla başlayan yağma dü-zeni ile eski Gizli servis (DC) ve Komünist partisinin adamları bütün mal varlıklarına da el koyarak eko-nomik hayatı tamamen ele geçirdiler ve ülkede ya-şayan Türkleri ekonominin dışında tutmak için resmi devlet organları ile birlikte elinden geleni yapmakta-dır.. Şimdi Bulgaristan Türkleri sefalet içindedir. Bu yörelerde işsizlik oranı en yüksektir. Kısaca bir eko-nomik soykırımın da vuku bulduğunu söyleyebiliriz.

Değerli genç kardeşlerim, artık sizler de planlı programlı çalışmalara başlamalısınız ve hedefimize doğru emin adımlarla yürümelisiniz. Türk Dün-yası toplantılarını her yıl yapıyorsunuz, olumlu ka-rarlar alıyoruz. Sizleri bu konuda tebrik ediyorum. 20 yıldır bu çalışmaları yapıyorsunuz ve artık ek-tiklerimizi biçme zamanıdır. Bu toplantıların mey-velerine koparma zamanıdır artık. Ancak artık daha aktif, daha programlı çalışmanız da gerektiğini ve sorumlulukların sizlerde olduğunu bilmelisiniz.

En önemli meselelerimizden birisi olan dil birliği konusunda çözüme pek yavaş gidilmekte. Ben bu konuya çok büyük önem veriyorum, çünkü her şey dille başlar. Şu anda Bulgaristan Türk aydınları Türk-lerin yoğun olduğu yörelerde anadilimizin zorunlu bir ders olarak okullarımızda okutulması hususunda çaba harcamakta, resmi çevreler ise hiç aldırmamaktadır.

Şayet bizler Bulgaristan’da Türkçe ko-nuşma ve Türkçe eğitimi konusunda di-renmeseydik muhakkak eritilmiş olurduk.

Sizlerin önünde altını çizerek söylüyorum: Dil konu-suna özel bir önem vermemiz gerektiği kanaatindeyim!

Türk Dünyası temsilcilerini böyle bir arada görmek insana inanılmaz bir güç, ferah ve mutluluk veriyor.

Bu toplantıyı düzenleyenleri ve bizleri bu-raya davet eden BULTÜRK yöneticilerine teşek-kür ediyor, toplantıya katılanları cani gönülden kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.Tanrı Türkü ve Türk Dünyasını korusun ve yüceltsin!

Bulgaristan’danGüner TahirUlusal Hak veÖzgürlükler HareketiGenel Başkanı

Güner Tahir 37. ve 38. Dönem Razgrat Milletvekili

Güner Tahir BULTÜRK’te

Bulgaristan’ın Eğridere, Killi ve Mes-tanlı kentlerinde 27 yıl önce asimilasyon politikalarını protesto etmek için gösteri yaparken yaşamlarını yitirenler üç kentte binlerce kişinin katıldığı törenlerle anıldı.

Mestanlı’daki anma töreninde soykırım anı-tına saygı duruşu eşliğinde çelenk ve çiçekler bırakıldı, duygu dolu şiirler okundu. Beyaz-lar içindeki genç kızlar özgürlüğün sembolü olan beyaz güvercinleri gökyüzüne bıraktı.

Anma törenlerine Türkiye’den de katıldı-lar, Törende Mestanlı Belediye Başkanı açı-lışından sonra gelenler de birer konuşma yaptılar. Yeni Başkanı Doç. Dr. Yüksel Öz-kan yaptığı konuşmada, “İnsanlar tarihine sahip çıkmalı ki, geleceğine ışık tutsun.

Değişim olması gerekiyorsa, yapılmalı-dır. Fakat bu değişimi de sizler birlik ve be-raberlik içinde yapmalısınız” diye seslendi.

Bulgaristan’da Soykırım Şehitleri Mestanlı’da Anıldı

Türk Dünyasına Hizmet Ödülleri Güner TAHİR ve BULTÜRK’e

Dünya Belediyeler Birliği Başkanı Mimar Sn.Kadir TOPBAŞ BULTÜRK

Page 10: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

10 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Arkada kalan yılda Bulgaristan, Balkanlar’da faal po-litika izleme geleneğini sürdürdü. Batı Balkanlar’da yer alan devletler konusunda ülkemizin esas hedefi, on-ların Avrupa ve Avro-Atlantik entegrasyonu yönünde çalışmak oldu. Bu arada Bulgaristan, AB ve NATO kapsamında ortak olduğu bölge ülkeleri ile yoğun iliş-kilerini devam ettirdi. Bulgaristan, Sırbistan’ın AB’ye üye adayı statüsünün verilmesinin en aktif yandaşla-rından biri oldu. Ülkeye aday statüsü, Sırbistan ve Ko-sova arasında bölgesel işbirliği anlaşması sağlanması üzerine 2012 yılının Mart ayında verildi. Anlaşma, Priştine ve Belgrad arasında yürütülen güç diyaloğu sayesinde mümkün oldu ve Sofya, bu diyaloğa kat-kılar sağlamaya çalıştı. Ülkemiz ayrıca Arnavutluk ve Karadağ’ın Avrupa perspektifine de katkıda bulundu. Ekim ayında Başbakan Boyko Borisov, Bulgaristan’ın Arnavutluk’un AB adaylığını desteklediğini resmi bir şekilde açıkladı. Karadağ’a gelince ise Bulgaristan, AB’ye üyelik müzakerelerinin başlaması yönünde des-tek verdi. AB’nin Aralık zirvesinden günler önce Dı-şişleri Bakanı Nikolay Mladenov, müzakere sürecinin ciddi çabalar ve kapasite gerektirdiğini ve Bulgaristan’ın bu yönde Karadağ’a destek vermeye hazır olduğunu bildirdi. Ülkemiz ayrıca Makedonya’nın Avrupa pers-pektifine de devamlı bir destek sağlıyordu. Ancak Ma-kedonya konusunda yılın sonuna doğru Sofya, verdiği desteğin kayıtsız şartsız olmadığını ve bu desteğe kar-şın Makedon yönetimlerinin ülkedeki Bulgar karşıtı eylemlere ve Bulgar özbilincine sahip vatandaşlara ay-rımcılık uygulanmasına son vermelerini istediğini bil-dirmek zorunda kaldı. Sofya’nın gösterdiği sert tavır sonuç vermiş olmalı, ki Makedonya Bulgaristan’la iyi komşuluk ve işbirliği anlaşması imzalamaya ve ikili ilişkilerin gelişmesindeki hedefleri belirleyecek olan karma çalışma grubuna katılmaya hazır olduğunu teyit etti. Bulgaristan, bölge güvenliği alanındaki deneyimini de paylaşmaya hazırdır. Bu bağlamda yıl içinde Sofya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Yunanistan, Karadağ, Ro-manya, Sırbistan, Makedonya, Türkiye, Slovenya ve Hırvatistan savunma başkanlarının konferansına ev-sahipliği yaptı. Konferanstan Güneydoğu Avrupa ül-keleri silahlı kuvvetlerinde eğitim ve hazırlık amaçlı bir şebekenin oluşturulması kararı çıktı. Bulgaristan’ın AB ve NATO kapsamında ortak olduğu komşu dev-letlere karşı izlediği politika da yine faal olmakla bir-likte farklıbir çerçevede yürütülüyor. Bulgaristan’ın Romanya, Yunanistan ve Türkiye ile karma hükümet oturumları düzenlemesi, artık bir gelenektir. Yıl içinde Romanya hükümeti ile yapılan karma oturumda önü-müzdeki döneme ilişkin öncelikli hedefler olarak köp-rülerin inşaatı ve Tuna nehri üzerinde hidroelektrik sant-rallerin kurulması ve nehrin aktif kültür koridoru olarak kullanılması belirlendi. İkili mal alış-verişinin 5 katına çıktığı saptandı. Yunanistan’da yaşanan dramatik kriz zamanında Bulgaristan, yeni ekonomik büyüme yo-lunda destek çizgisini izliyordu. Zor ekonomik kon-jonktüre rağmen Yunan şirketleri, Bulgaristan’a olan yatırım ilgisini kaybetmedi ve şu an itibari ile yatı-rımların toplam tutarı 3 milyar avronun üzerindedir. Bu yıl içinde de Bulgaristan, Türkiye’nin AB’ye en-tegrasyonu yönünde destek vermeyi sürdürdü. Ülke-miz, Türkiye’nin topraklarında “Patriot” füzelerinin konuşlandırılması talebini destekledi. İki ülke arasında yüksek düzeyde İşbirliği Konseyinin kurulması ka-rarlaştırıldı. Ekonomi, haberleşme, ticaret, güvenlik, diplomasi, kültür ve medyalar arası ilişkilere dair 20 kadar sözleşme, anlaşma ve protokol imzalandı. Tür-kiye ile olan ekonomik ilişkilerde de büyüme yaşandı.

BNR Radyosu Yazı: Stoimen Pavlov

2012’de Bulgaristan’ın Balkan politikası Türkiye’nin önde gelen saz yapım atöl-

yesi ANKA MÜZİK tarafından özenle üretilmiş bir Cura Saz, İstanbul EAE Elektrik Şirketi tarafından Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneğine bağışladı.Şirket adına sazı derneğe teslim eden

Bülent Atalay, derneğin son temsi-lini seyrettikten sonra böyle bir he-diye yapmak fikrinin doğdundu be-lirtti. Dernek Müdürü Müzekki Ahmet bu önemli bağış için Sayın Atalay’a ve

EAE Elektrik Şirketine teşekkür etti.

Bulgaristan’ın Olimpiyat sporcuları, Londra’ya büyük başarı ümitleriyle gitti-ler, ancak 1952 yılından bu yana Olimpi-yat oyunlarında en zayıf temsilini verdiler.

İşte 2012 yılının en önemli spor olaylarının özeti:

- Bulgar olimpiyat yarışmacıları 1952 yılından beri en başarısız oldu. - Bulgar voleybolu için 2012 yılı başarılıydı - Bulgaristan Milli futbol takımı 2012 yı-

lında kalkınma yaşadı ve Brezilya 2014 Mondialı’na katılma şanslarını korudu.Aynı zamanda Bulgar futbol kulüpleri Avrupa sahnesinde başarısızlığa uğradı - Boksör Kubrat Pulev Avrupa ün-

vanını savundu ve IBF Uluslararası boks federasyonun kuşağını kazandı - Bulgar satranç yarışmacısı An-

toaneta Stefanova dünya finallerine ulaştı , maalesef son maçı kazanamadı - İliana Raeva ritmik jimnas-

tik federasyonunun başkanı seçildi * * * * *Beklendiği gibi Londra’daki Olimpi-

yat Oyunlarında takım sıralamasında ABD’nin sprorcuları, 46 altın, 29 gü-müş ve 29 bronz olmak üzere toplam olarak 104 madalya ile öne çıktı. Ardın-dan Çin Cumhuriyeti, 38’i altın, 27’si gü-müş ve 22’si bronz olmak üzere 87 ma-dalya ile sıralandı. Üçüncü sırada Büyük Britanya’nın temsilcileri. Maalesef bu sı-ralamada Bulgaristan, Estonya, Endo-nezya, Malezya, Puerto Rico ve Tayvan ile 63. ile 68. arasındaki pozisyonları pay-laşıyor. Böylece Bulgaristan sporcuları, 1952 yılında Helsinki’de yapılan Olim-piyat Oyunları’ndan sonra en zayıf per-formansını gözler önüne serdi. O zaman Bulgaristan için ilk Olimpiyat madal-yası olan bir bronz madalya kazanılmıştı. Olimpiyat Oyunları’nda Bulgaristan’ın

ismini duyuran diğer sporcumuz da – bok-sör Tervel Pulev, bronz madalyasıyla mut-luydu. Kendisi, sadece yarı finalde 91 ki-logram kategorisindeki lider Ukraynalı Oleksandır Usik tarafından mağlubiyete uğratıldıktan sonra ülkesine gururla döndü. Londra’daki Olimpiyat Oyunları’nda

Bulgaristan için gümüş madalya kazanan ve böylece en büyük başarıya imza atan Stanka Zlateva, en büyük hayal kırıklı-ğına da uğrayan sporcumuz oldu. İkinci kez Stanka Zlateva, Olimpiyat ünvanı ha-yalinin arkasından baktı. Bu sefer Stanka Zlateva’nın aşılmaz rakibi Rusyalı Nata-liya Voroböva oldu. Böylece beş defa Av-rupa ve dünya şampiyonu olan Stanka Zlateva, diğer turnuvalardaki başarıla-rına rağmen Olimpiyat Oyunları’nda ba-şarıyı bir türlü yakalayamayan ünlü Bul-gar güreşçisi Aleksandır Tomov’u andırdı. Madalya kazanmamasına rağmen daha

bir Bulgar sprocusu, Londra’daki dünya spor topluluğunun onayını kazandı. 39 yaşındaki jimnastikçimiz Yordan Yov-çev, Olimpiyat Oyunları’na 6 kez katı-lan oyuncu oldu ve bunun yanı sıra daha genç rakipleriyle yarışarak halka fina-line katıldı ve yedinci oldu. Dahası da var. Londra’daki finalden sonra ünlü sprocu-muz, spor kariyerinin sonunu biraz ertele-meyi düşündüğünü paylaştı. Devamı 4‘te

EAE Elektrik Şirketinden Saz BağışıN a f i y e Y I L M A Z

2 0 1 2 y ı l ı n d a B u l g a r s p o r u

0899 - 14 85 91 - Ramis

0899 - 14 82 05 - Naim

0899 - 52 91 92 - Samir

Bulgar Kitap Derneği Başkanı Todorov, Bulgaristan’da son iki yılda Türk Kültür Bakanlığının subvasyonu ile 30’dan fazla Türk kitabının yayımlandığına dikkat çektiBulgaristan’da son iki yılda TC Kül-

tür ve Turizm Bakanlığı’nın sübvan-siyonuyla 30’dan fazla Türk kitabı-nın yayımlandığına dikkat çekilirken, Türkiye’nin sadece televizyon dizi-lerini ihraç etmediğine vurgu yapılıyor.Eski sosyalist Bulgaristan’ın kül-

tür yetkilisi, ülkesine Türk Kültür Bakanlığı’nın çalışmalarını örnek gösterdi.Focus ajansına konuşan Bulgar Ki-

tap Derneği Başkanı Veselin Todorov,“Son yıllarda Türkiye, edebiyatını

dünya çapında yaymayı başardı ve sa-

dece Türk dizilerinden bahsetmiyorum.Bu, Türk yazarlarının birdenbire çok

iyi hale gelmeleri nedeniyle de olmadı,Türk Kültür Bakanlığı’nın Türk edebiya-

tını yayınlamayı cesaretlendirecek kaynak-ları sağladığı için oldu” şeklinde konuştu. Telif hakları ve Türkçeden tercüme-

nin tamamen sübvanse edildiğini, bu nedenle yayımcılar için herhangi bir risk bulunmadığını anlatan Todorov,“Türk edebiyatı, Bulgaristan ve dünya

çapında en üst konumları elde et-meyi başardı” sözlerini kullandı.Todorov, sübvansiyonların yararla-

rına vurgu yaptıktan sonra Bulgar Kültür Bakanlığı’nın da bu alanda kaynak sağla-mak için daha çok çaba göstermesini istedi.

Türkiye sadece dizi ihraç etmiyor

Georgi Kaloyançev 13 Ocak 1925 senesinde Bur-gas şehrinde doğdu. Şehir tiyatrosuna on metre me-safede yaşar. Boş zamanlarında iyatroya girer sahne tozunu makyaj kokusunu alır.Ve artistlerden birisinin onu sigara almaya gönderdiğinde sevinçten çatlar.

Devlet tiyatro okulunda prof. Stefan Sırçaciev’in sınıfında okur. Yıllar sonra anlatır: ‘Sofya’da meslektaşlarıma ve yaşama çok zor adapte ol-dum, yanda oturup sessiz dururdum.’ Oğulları da öyle der: ‘Babamız aslında hiç te konşkan biri değildi, ama bütün enerjisi sahnede patlardı.’

Kaloyançev önce 1952 yılında “İvan Vazov” Halk Tiyatrosuna tayin olunur.1957 yılında oluş-turulan Devlet Hiciv tiyatrosunun kurucuların-dan biri olur. Bu sahnede ünlü oyuncu Maya-kovski, Gogol, Breht, Yordan Radiçkov, Stanislav Stratiev’in piyeslerinde büyük rollerini yapar. ‘Dır-venitsa’ daki Prisipkin, ‘Tarelkinin ölümünde ‘ Tarelkin, ‘Revizor’daki Hlestakov v.s unutul-maz simalardır. Golemanov ise en büyük rolü-dür. Ve en çok sevdiği rolüdür. Aleko Konstan-tinov sanki Kaloyançev için yazmıştır bu rolü.

1991 yılında ‘Bay Ganü Avrupa’ya gider’ başlıklı filmi çeker.Sinema filmlerinde ve TV programla-rında da onlarca rolü oldu. 1999 senesine kadar fil-melrdeki rollerinin sayısı 80’i bulur. TV dizilerine de çok katıldı.’ Stoliçani v poveçe’ dizisinde de son küçük rolünü yaptı.Kaloyançev tiyatro hakkında Volter’in ‘gereken fazlalık’ tanımını paylaşıyordu ve

çok özel bir sanat, hem oyuncu hem izleyici için bir sihir olduğuna inanıyordu. İşte gazetelerin 19 Aralık tarihli sayılarındaki manşetler: ‘Halk sanatçısı Georgi Kaloyançev vefat etti’,’Hiciv’in kralını kaybettik’.

87 yaşında vefat eden Georgi Kaloyançev’in ya-kınları kendisinin ‘Çok huzurlu bir şekilde ve-fat ettiğini, son günlerde çok ızdırap çektiğini, fa-kat ölüm günü sanki Yaratıcı kendisine huzur ihsan ederek, acısız, kedersiz, derstiz sönüp gittiğini’ be-lirtti.Büyük oyuncu 21 Aralık günü Hiciv tiyat-rosu salonunda düzenlenen törenle uğurlanacak.

Büyük Bulgar artist Georgi Kaloyançev vefat etti

Page 11: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 11

Nükleer teknolojide lider olayım der-seniz, başınıza nötron düşebilir. Ya da onlar size parası mukabilinde nükleer enerjiyi hediye ederler. Tercih sizin. Bilim ve teknoloji üretimi gibi en yük-

sek gelir getiren nitelikli işleri yapmak onlara aittir. Onların yaptığı köprülerle övünebilirsiniz. Onların izin verdiği ko-nularda ve ancak izin verdikleri kadar yapabilirsiniz. Örneğin şeftali üretebi-lir, kimyasal katkı maddeli meyve suyu fabrikaları kurabilir, sonra da ‘bunlar za-rarlı’ kampanyası açabilirsiniz. Mısır şe-keri kotasının artışıyla şişmanlayabilir, şeker hastası, hipertansiyon, metabolik sendrom, kalp ve damar hastası olabilir-siniz. Ancak ‘mısır şekeri istemiyoruz’ diyemezsiniz veya aşırı vergi koyarak önüne geçemezsiniz. O zaman bunca hastane nasıl dolacak? Hasta oluruz diye de korkmayın zincir hastaneler hizmeti-nizde. Merak ve endişe etmeyin, küre-sel sistemde her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Hasta olacak ve te-davi olacaksınız bu kadar basit. Hasta olurken de, tedavi olurken de her türlü yardım hazır, tabii parası mukabilinde. Hurda demir ve çimento işi size ait-

tir. Ancak nitelikli çelik üretemezsiniz. Enerji ve çevre canavarı kirli sanayi size görev olarak verildi ise çaresi yok yapa-caksınız. Bu kirli işleri batı ülkelerinde yine biz yapalım, ama onların oksijeni ve enerjisi tükensin, onlar enerji ithal etsin-ler, onların çevresi kirlensin, taşıma mas-rafı da olmasın diyemezsiniz. Çevre fe-laketine yol açan pis işlerin ülkelerini mahvetmesine adamlar niye müsade et-sin? Eliniz mahkum siz yapacaksınız. Çevre feleketine yol açan sanayi si-

zin ülkenize taşınacak, dünyanın çöp-lüğü olacaksınız. Yaptığınız üretimi ge-milerle onlara gönderin, adamlar tertemiz kullansın, siz de ihracat ve istihdam ar-tıyor diye övünün. Sizin enerjiniz ve oksijeniniz tükenecek, sizin insanınız kanser olacak, sizin çevreniz kirlene-cek, sizin akciğerleriniz tükenecek, gör-mezden geleceksiniz. Zaten kimin umu-runda? Sigara içimi azalırken, akciğer hastalıkları ve KOAH neden artıyor? Adamlar tükenen enerjinizi telafi için

nükleer tesis bile kurarlar. Böylece hem milyarlarca $ kazanır, hem de kendi-lerinde oluşacak nükleer zarar ve risk-leri de satmış olurlar. Çağımızda akıl oyunu böyle oynanıyor. Üniversiteleri-miz bunları akıl ediyor mu, tartışıyor mu? Çağımızda asgari ücretli köleleştirme-

nin en kestirme yolu bu. Doğal kay-naklara sahip İslam aleminin üretimi bir İtalya kadar değil. Adamlar, bizi otla çöple, alternatif masallarla meşgul eder-ken 400.000 euro’luk yapay kalp ci-hazlarını, 50.000 dolarlık kalp kapak-larını, 20.000 dolarlık kalp pillerini bize satarak köşe oluyorlar. Akıl oyunu böyle oynanıyor. Bu savaşı bilmeyen millet ve devletlerin yaşama şansı yok. Kurulan bu sistemde nitelikli işleri istese-

niz de yapamazsınız. Örneğin aşı ve ilaç. Sadece ambalaj size ait olabilir. Kendi-niz bir molekül keşfedebilir misiniz? Bu-nun için milyarlarca dolar tutan araştırma merkezlerini kurmak için gerekli parayı size kim verir ve niye versin? Zaten sizin bilim dünyanız ve üniversiteleriniz bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş ve küresel sisteme harem ağası gibi bağlan-mıştır. Harem ağası yapmanın tekniği ise basittir. ‘Herkes bilim ve araştırma ya-pacak’ diyen cahillerle kıt kaynakları tü-ketmek yeterlidir. Akıl oyunu böyle oy-nanıyor. Herkes güya araştırma yapıyor da hangi sorunumuz çözülüyor ve kaç para kazanıyoruz bilen var mı? Halbuki, kıt kaynaklarımızı, kurulacak ‘Bilim ve Teknoloji Merkezi’nde hayati konularda üretim için kullanmak gerekmez mi?

Devamı Gelecek Sayıda

BİLİM-TEKNOLOJİ - 2Merkezleri Kurulmalıdır

Bankalarla Anlaşmalıyız

Diş Hekimi

Adres: Çalışlar İncirli, Ömür sk.No.1/1 Bahçelievler/Tel: 0212 556 45 30

A . H a l i d e Ü M İ T F E R

Türkkan BebekSanki Allah kötü haberin müjdesini vermek istercesine, fırtınalı karlı bir kış günüydü.Mahsum ve günahsız Türk halkı kendi doğal haklarını savunmak için bir araya top-lanmak peşindeydi. Tüm Türk halkı savaşa gider-miş gibisine çeşitli slogan-lar atarak yürüyüşe geçti. Biz Türk’üz Türk öleceğiz, Kah-rolsun komünizm rejimi.Sanki mezarlardan Atala-rımız sesleniyordu. Şim-diye kadar biz esir olmadık ve sizlerde olmayın, biz kı-rıldık ama ezilmedik. Bizlerde ezilmeye pek niyetli değildik nasıl olsa Türk’üz.

Çocuklar, neneler, dedeler, babalar. Anne-ler bebeklerini beşiğe bırakıp koşuyordu. Zalim ve imansız Bulgaristan’da Totali-ter rejimi bunu anladı ve polisini, ordu-sunu bize Türklere karşı mobilize etti. Sa-vunmasız ve masun kadın çocuk yaşlı halka VUR emrini verdi. Vurulan kahra-man canını ortaya koymuş Türk halkıydı.Ne yazık ki onların arasında Ayşe ba-cımız vardı insan, çocuk ve anne sev-gisi ile dopdolu bir kadındı. Sevdiği be-beğini evde bırakamadı bağrına basıp

Türkan bebeğini kucağına alarak bera-ber yürüdü, belki de bebeğe kıyamaz-lar diye düşünmüştü. Ama maalesef korkudan gözü kanlanmış Bulgar To-taliter polisi aksine kanlı silahını kal-dırıp, annesinin bağrında olan haber-siz Türkan’ı alnından vurdu. Bir anda dünya Ayşe bacımızın üzerine yıkıldı.Bebeğine baktı sanki Türkan’ımızın göz-leri konuşuyordu. Anneciğim üzülme ben bir melek olarak cennet köşele-rinde uçuyorum. Ayşe bacımız de-rin nefesini aldı bebeğini sırım sıma-sak bağrına bastı yoluna devam etti.Türkan’ımızı bu dünyada edebiyen ya-şata bilmemiz için ve Türk Milletinin esir düşmeyeceğine tüm dünyaya bir kere daha kanıtlamak için burada yaşayan Türk Halkı Türkan çeşme Anıtı yapılmıştır.Bu anıt Türklüğün-Müslümanlığın özgürlüğün, barışın simgesidir.Her yıl dönemi büyük mevlitler ve törenler binlerce insanın huzurunda kutlanmaktadır.Türk-Müslüman halkı ola-rak Bulgaristan Türkü olarak Tür-kan meleğimizle gurur duyuyoruz.Allah herkese nasip etmez böyle me-leği. Buraya gelen tüm Müslümanla-rın bu kutlamalarını yaşatmasını ve Tür-kan meleğimizin cennetten gönderdiği o hayırlı suyu tatmasını gönülden dileriz.

16 Aralık 2012’de İstanbul’da Hilton Garden In Otel’de bir şö-len yaşandı. Dünya Türk Gençleri 20. Kuruluş Yıldönümünde 15. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı bir araya gelmenin heyecan ve gururunu yaşadılar.Dünyaya Türk’ün gücünü,dayanışmasını ve özlemle-rini bir kez daha haykırdılar.250 milyon nüfuslu Türk dünyasının bireyleri arasında çekilen sosyal,siyasal ve kültürel setler kalkmış, soydaşlar ara-sındaki bu anlamlı kucaklaşma bir kez daha gerçekleşmiştir.

Çağdaş Türk Uygarlığının çok katmanlardan oluştuğuna bir kez daha tanık olduk.Türk dünyasının çok renkli bir çiçek demeti olduğunun farkına vardık.Anladık ki, bu çiçek demeti içinde aynı armoni ancak deği-şik tonlar bulunmaktadır.Bu uyum güzelliğini iki gün boyunca yaşadık.

Türkiye’den Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ve onun başkanı sayın Rafet Ulutürk’ün hizmetleri ve iletişim yeteneği Türk dün-yası arasındaki dayanışmayı üst sıralara çıkardı. Toplantılarla, tartışmalarla alınan yeni kararlarla,kültür ve müzik ziyafetleriyle,Altay Türkleri,Kazak Türkleri,Tatar Türkleri,Doğu Türkistan Türkleri,Yakutya(Sibirya’da) Türkleri,Türkmenistan Türkleri,Azerbaycan Türkleri(Dönem baş-kanlığını elinde bulundurmaktaydı.),Kırgızistan Türkleri,Afganistan Türkleri,Irak Türkleri,Gagavuz Türkleri,Makedonya Türkleri,Romanya Türkleri vs. bu şölene ruh verdiler,renk kattılar.

Aynı düşünceleri, duyguları,kültürleri yaşamalarına karşın ne yazık ki,çoğunluğunun anlaştığı ortak dil Rusça idi.Yaklaşık yüz yıl ayrı kalmış bu insanlar özlem içindeydi.Türkiye Cumhuriyeti’nin liderliğine o kadar ihtiyaçları vardı ki. Türk dünyasında çoğul bir uygarlığın dokularının sık-laştırılması için Türk Lehçeleri ile Türk Edebiyat dilinin birbirine bağlan-ması kaçınılmazdır.

Etkili bir Türk Dünyası Araştırma Merkezi kurulması ön koşuldur.Doğu-Batı kültürel sentezi içinde Türk Dünyasının belirleyici ro-

lünün dünya çapında açıklanması önem arz etmektedir. Türk Dünyası içinde Türkçe konuşulması zorunluluğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bü-tün Türk Dünyası ortak bir alfabeye,Latin Alfabesine geçmelidir.

Dünya Türkleri,1991 yılında Türkistan ve Güney Kafkasya Türkle-rinin bağımsızlıklarına kavuşmasıyla,Türk Dünyasının entegrasyonu yo-lunda uzun yolculuklarına başlamışlardır.Dünya Türk Gençleri Birliği o zamandan günümüze pek çok kurultay,konferans ve benzeri organizas-yona imzasını atmıştır. DTGB, 1990’lardan bu yana gençliğin yaşadığı problemlere dikkat çekerek, kültür sorunlarından çevre sorunlarına,İnsan Haklarından.demokratikleşmeye pek çok alanda faaliyetlerini sürdür-mektedir.

Dünya Türk Gençleri Birliği kurulduğu günden beri Türk Dünyası içinde en uzun soluklu ve somut çalışmalara imza atmış geniş katılımlı bir sivil toplum platformudur. Türk Dünyası,bilimsel çalışmalarıyla,sanatıyla,kültürüyle dünya arenasındaki haklı yerini alacaktır.Daha güzel,daha temiz daha adil bir dünyada yaşamak için çabalarımızı sürdüreceğiz.Her Türk bu dünyada barışın,kardeşliğin,demokrasinin,insan haklarının gü-vencesi olacaktır. Kurtuluş Savaşıyla mazlum ülkelerin mücadelesini baş-latan, bugün ülkemizde Türk Ulusu’nun sembolü olan Atatürk’e ve Türk Dünya’sına selam olsun…

Ataner YILDIRIM

15.Türk D ü n y a s ı

İstanbul - 24.12.2012

Bulga r A l f abes i o tuz h a r f t e n o l u ş m a k t a d ı r.

Bulgar Alfabesi v e H a r f l e r i n Türkçe Okunuşu;

Page 12: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

12 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Gazeteci yazar Muharrem Tahsin beş yıl önce aramızdan ayrıldı. Onu Rahmet ve Sevgiyle anı-yoruz

Razgrat’m Gökçesu (Sina Voda) köyünde dünyaya geldi. İlkokulu köyünde, ortaokulu Razgrat’ta, liseyi de Şumnu’da tamamladı? Sofya Üni-versitesi’nin Türkoloji Anabilim Dalından mezun oldu. Kırcaali Türk Öğretmen Okulu’nda (Türk Pedagoji Mektebinde) bir yıl öğretmenlik yaptı. Sofya’ya atandı, gazeteciliğe başladı. Önce, Türkçe çıkan “Piyoner” başlıklı çocuk dergisinde çalıştı, sonra dergi kapatılınca “Halk Gençliği” gazetesine geçti. Bu gazete de kapatılınca “Yeni Işık” ga-zetesinde işe başladı. Uzun yıllar gaze-tenin “Kültür” bölümünün sorumlu editörlüğünü yaptı. Daha sonraları da emekliye ayrıldı. Halen Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin çocuklara ait basın organı “Filiz” gazetesini çıkardı.

Muharrem Tahsin, hikâye, portre, eleştiri, söy-leşi vb. yazılar yazdı. Bunlar dergi ve gazete say-falarında yayımlandı. Bunlardan birçoklan kitap-larda toplandı. Yazarın “Ayak Sesleri” ve “Enser” adlı hikâye kitapları “Çarıklı Filozof” baş-lıklı bil-mece derlemesi, “Biz Bize” adlı bir deneme ki-tabı vardır. 1996’da da “Eğil Kulağına Söyleye-yim” başlıklı çocuk hikâyeleri kitabını yayımladı.

Türkçe’nin okutulduğu yıllarda okul kitapları yazmakla da hayırlı hizmetlerde bulundu. Günün gerçekleri, yenileşme sancıları, hayat sevgisi Mu-harrem Tahsin’in işlediği esas konulardır. DELİORMAN’IN NASREDDİN HOCASI (Balkanlar’da Türk Kültürü, Sayı 2,1991, sf.

34-35) YEŞİLE ÇIKMIŞ Gerenli’nin bir yamalı çaksın ile yıprak kara

donu varmış. Çaksın kışın, kara donu yazın gi-yermiş. Bir yıl donu Nisan ayında ayağına ge-çirmiş. Konu komşu:

- Aaa, Gerenli! Sen çakşırı attın.,.. - Ahaa, yeşile çıktık kayrı, demiş. DÜN SABAH YEDİM, BUGÜN SUSUZ DE-

ĞİLİM Gerenli ile Nayimoğlu Ahmet Yenipazar’a git-

mişler. Dönüşte Hasanterzi köyünde Hüseyin Ağa’ya uğramışlar. Hoşbeşten sonra odaya gel-mişler. Vakit sabah olduğu halde Hüseyin Ağa oğ-luna:

- Ahmet, demiş, git anana söyle de bir tas so ğukluk versin. Misafirler yoldan geldi, su suz-durlar.

Bir de misafirlere dönüp sormuş: - İçersiniz değil mi? Gerenli dobra dobra: - Zahmet etmeyin. Biz dün sabah yedik. Bugün

canımız su istemiyor... Az sonra sofra kurulmuş. GEÇİNCE Yaşar’m Hüseyin dert yanacak olmuş: - Bir başım ağrıyor, bugün, bir başım ağ rıyor... Gerenli: - Merak etme, demiş, geçince birşey

kalmaz. ÇOLUK ÇOCUK ORAKTA Gerenli’nin olup olacağı üç dekar buğdayı

var-mış. Orak vakti gelince çoluğu çocuğu top-layarak onu biçmeye gitmiş. Ortanca oğlunun pek iştahı yokmuş o gün; buğdaya bakmış bak-mış da:

- Baba demiş, şu ekinin biçilmesi bitsin de “Ura!” bağıracağım.

Kışlık nafaka tasası içinde bulunan Gerenli: - Merak etme kışa hep beraber bağırınz, diye

cevap vermiş. ‘ SOĞAN SAKI VE KAVAL (Balkanlar’da Türk Kültürü, Sayı-2,1991, sf;

34-35) Fakirin biri uzun bir taze soğan sakı al-mış, yermiş. Gerenli:

- Kaval tutmasını öğrenememişsin, ama çal masını...

Derken fakir kızmış, soğan sakını yere atmış. Gerenli:

- Atma demiş, ağız çalsın çalmasın zaran yok, ama mide çalmağa başlarsa fena...

Mehmet ÇAKIR

Birinci Bulgar İmparatorluğu

Koçların ilk on günce devresinde doğanlar fazla yetişkin birle-şik yenilenme, değiş tokuş okunuşu zorlayan ancak ilerleyen zar-fında bulunuyorlar.Hayatı zorlamayın.Zorladığınız şeyler de geri dönüp sizi zorluyor gördüğünüz gibi.Kendinizi yenilemek ken-dince karşılaşacağınız fırsatları iyi değerlendirin.Özellikle şu yarıyıl mazi giden Merkür uyumlu tesir yapıyor amma yine de geçmişin derinliklerine sizi yürür.Eski dostlar eski projeler şu anda yine gün-deme gelecek.Burcun ve.10 muhtıra devresinde doğmuş olanlar şu anda hem sabık projelerini gene hayata tespit etmek hem de dost-luklarını ve arkadaşlıklarını gözden geçirdikleri birleşik vetire içeri-sinde bulunuyorlar 2013 sizin kendince özgürleşme yılı olarak tarif edebileceğim özgürlük, yenilenmek, var olan koşullarınızı tama-men değiştirip tahvil etmek isteyeceğiniz tek süreç. bilhassa önem-sediğiniz kişiler önemsediğiniz konular, önemsediğiniz kişilerle ala-kadar tansiyon yaşama ihtimaliniz var. lakin bütün bu gerilimlere karşın aslında tarzınızı okunuşu alışkanlıklarınızı büsbütün tahrif fırsatını da yakalayabileceğiniz sadece dönemdir. Üzerinizde print yaratan olaylar aynı zamanda sizin bilincinizin derinlikleri ki po-tansiyel yeteneklerinizin açığa çıkmasına muin olacak.2013 yılında kendinizi, tarzınızı ve hayat tarzınızı tamamen değiştirmeyi başara-caksınız.Özellikle burcun ve evresinde doğanlar bu sene 2013 yı-lında evlerini, işyerlerini, ortaklarını, ilişkilerini özetle hayatlarında istemedikleri lakin sürdürdükleri her neden varsa demin bu sene eksiksiz bunları değiştirmek mecburiyetinde kalacaklar.Benim tav-siyem en iyisi siz düşkün kalmadan kendiniz değişikliğinizi yapın.

2013 Boğa Burcu Yorumu2013 yılının sevir burçlarına birbirinden okşayıcı vadelerle ge-

leceği oranlama ediliyor. 2013 Yılının başlarında sahip oldukları okunuşu ya olacakları mesleklerinde fazla güzel okunuşu mü-kemmel müşterek periyot geçirecekleri açıkça görünüyor. Hatta emek alanınızda yetişkin ancak Saygınlık kazanacağınız ve yük-selebileceğiniz konu girişimlerine sanatçı atabileceğinizi açıkça or-taya koyuyor. Bunun gibi olayların yanı sıra mali durumlarınızda da uygun bir miktarda getiri sağlayacaksınız ve maddi sıkıntıla-rınızdan külliyen kurtulacaksınız. Bu dönemde kendinizden he-nüz emin olacaksınız ve felek her dönem sizin yanınızda olacak-tır. 2013 yılının başlangıcını bitirdikten ancak müddet aksi hâlde takribî 2013 yılının ortalarına dek geçen ballı zamanlarınızı da sonra hayatınızda bazı durumları bölüm önünde bulunduracaksı-nız okunuşu tanınmayan bir kez hayat tarzını benimseyeceksiniz.

Boğa burçları 2013 yılında eğer ki geçmişte yaşadığı ve onu et-raflıca etkileyen sadece bağlantı var ise faziletli aynı ihtimalle yine gündeme ati okunuşu size mazi ilişkinizi yine başlatabilmek hak-kında birleşik okazyon kazanmanız sağlanacaktır. Fakat bu fır-sat sizin için henüz da sıkıntılı günlere sebep olur okunuşu sa-bık ilişkiniz sırasında yapmış olduğunuz hataların sonucu olarak bu bilinmeyen başlangıçta önceki hatalarınızın zararlı sonuçlarını hissedebileceksiniz. Bunun olabilme olasılı ile beraberinde olabi-lecek farklı bir keyfiyet ise ilişkiniz olduğu zamanlardaki sevgi-linizin aşırı birleşik sıhhat probleminin ortaya çıkabilme durum-dur. Sizde bu sorun sonucunda derin bir üzüntüye kapılabilirsiniz.

2013 İkizler Burcu Yorumuİkizler burcu 2013 yılının başlamasıyla yanında çevrenizle olan

ilişkilerinde geçmişe gereğince henüz mevzun olacaklardır. Aynı zamanda öğreti hayatınızda hem arkadaşlarınızla ahenkli olma-nız hem de istikrarlı okunuşu sakin kalmanızı engelleyen yalnız etkiyi de beraberinde getirebilir. şiddetli düzeydeki ülke) olma is-teğinizle birlikte rutin birleşik maslahat hayatına malik olmanız ve bu işe orantılı bir kez şekilde çalışmanız sizin özgü fazla sıkıcı okunuşu zorla yalnız mevki olabilir. İşte bu yüzden kimseye tut-kun kalmadan tek okunuşu istediğiniz gibi çalışmak isteyebilirsi-niz. zira ikizler burcu olarak emir almayı sevmez ve istemezsiniz. İsyankar olan mizacınız ile yalnız türlü aynı doğrultuya yöneleme-diğinizden dolayı kalıcı olarak çatışma içinde olabilirsiniz. Bu dö-nemlerde imge gücünüzü okunuşu forslu olan civar sezgilerinizi kullanarak çok zekâ sadece fazla konuda sahiden beğenilecek ola-ğanüstü işler başarabilirsiniz. Bu dönemlerde mesleğiniz ile alakalı hiç beklemediğiniz tek anda müspet ve ya zararlı çok ani değişim-ler oluşabilir. Şu anda çalışmış olduğunuz sadece uğraş dalından ancak anda vazgeçip istifa ederek ansızın farklı eş alanda çalış-maya başlayabilirsiniz. Özelliklede elektronik alanında, bilgisayar konusunda, birbirinden ayrımlı buluşlar, metafizik konusunda ya-hut mekanik araçlar ile ilgili işler size çok henüz muvafık gelebi-lir. aha bu yüzden böylesine feraset isteyen eş çalışma konusunda öteki insanlara bakarak fazla daha başarılı işler çıkartabilirsiniz.

2013 Yengeç Burcu Yorumu2013 yılında yengeç burçları için çok şanslı olacağınız okunuşu

genişlik gezegeni olan Jüpiter in tamlık yıl boyunca yanınızda olup size esenlik açısından çok faydalı sadece yarıyıl geçirtecektir. müte-addit sıkıntınızda size asistan olacaktır okunuşu fazla adamakıllı tek dönem geçirmenizi sağlayacaktır. Herhangi yalnız sıkıntınız veya sorununuz varsa Jüpiter in size faydaları dokunacaktır okunuşu bu sıkıntılarınızdan kısaca birleşik sürede kurtulmanızı sağlayacaktır. Sizde bu süreç içersinde kendinize hakkında olan mübalağalı düş-künlüğünüz okunuşu ilgilendiğiniz her konuya olan abartma eğili-minizden ötürü erendiz in 2013 yılında size yaver olma sebepleri arasında önem almaktadır. mesele yaşantınızda başkalarına muin okunuşu sadakat duygusuyla hareket edecek oluşunuz ile bera-berinde sizi yazgı edilecek yalnız duruma getiren işinize bağlılığı-nız herkes türünden sevilip sayılan aynı eş olmanızı sağlayacaktır.

2013 Arslan Burcu YorumuAslan burçları 2013 yılında Neptün gezegeninin derinleme-

sine yıllardır kova burcuyla aslan burçlarının yıldızlarının uyuş-ması süreci bu yılda kesilmeme etmekte olup arslan burcu ama-cıyla çok iyi vaatler olduğu açıkça ortaya konuluyor. Bu durumda sizin ayrıntılı sadece devir dilimi içersinde rüyalarınızı okunuşu viz-yonunuzu henüz da gelecek götürüyor. Çevrenizdeki insanların duygularına anlayacaksınız okunuşu insanların duygularına hu-zur etkili oranda duyarlı olacağınız birleşik vetire içersine girecek-siniz. Bu dönem sırasında fazla yanlışsız düşünceler süresince ol-maya özenme gösteriniz. Aslan burçları için zararlı bir kez yüklem ise maddesel konularda konular da hiç beklemediğiniz tek müd-det içersinde birdenbire düşüşler görülebilir yada maddesel an-lamda sorunlarla kısaltarak bir süre içersinde karşılaşabilirsiniz.

Böylelikle de maddi sıkıntılarınızdan kurtulabileceksiniz. Sanata ilişki duymaya başlayacaksınız okunuşu tiyatro gibi görsel sanatlara huzur alaka duymaya başlayacaksınız. zat yeteneklerinize, davranış-larınızın yakınlarında olduğuna üstüne çok inancınızın geliştiği bu dönemde kontrollü olmanızda fazla önemli fayda vardır. Sorum-suz okunuşu başkalarına yaslanmak konusunda sorgulayıcı olunuz.

2013 Başak Burcu YorumuBaşak burcu 2013 yılında birbirinden aldatıcı vaatler sunan Jü-

piter yanı başına başaklara şans okunuşu genişleme imkanı ge-tirmiştir. Aynı zamanda müşteri cömert, kendinize güvenen, va-tanperver okunuşu artı erke sağlayarak sizi berhudar edecek ve şiddetli eş devir geçirmenizi sağlayacaktır. sabık zamanları-

nıza gereğince daha varlıklı okunuşu daha huzurlu müşterek ha-yata malik olmanız kendince size makro tutturmaya sağlayacak-tır. Bu dönemde evi olmayan başak burçları koyu tek arzulama ile soy sahibi tutulmak isteyeceklerdir. Aynı zamanda karı ve do-layı baskısı ile karakterlerinde bir kez değişikli yapacaklardır.

Yine ilişkide bulunduğunuz koca aracılığıyla olabildiğince alımlı ancak şahıs gibi görünebilirsiniz. Sizi bu devre içersinde sizi gerçektende olağanüstü müşterek şekilde yakışıklı evet da çok şiddetli biri gibi görebilir. Bu beraberliğiniz sırasında ortaya çı-kan birtakım olaylar çevrenizdeki insanlar tarafından anlaşılma-masına sebep olabilir. Sizin bu dönemde çok berhudar olduğu-nuz ilişkiniz, özge insanlar aracılığıyla muğlak olup ilişkiniz fazla tehlikeli tek durumda sanıp sevimsiz gelebilir. Bu periyot içer-sinde ilişkisi kuramayan okunuşu ilişkisi olmayan başak burç-ları sert duygu ikizi olmasa da enteresan insanlarla tanışabilirler.

2013 Terazi Burcu YorumuTerazi burcuna ehil olan kişileri 2013 yılında müşteri türün-

den etkili aynı enerji sağlanacaktır. Bu dönemde sizin düşünce-since iyimserlik, gününüze yarar davranışlar, anlayışlı bir kez şah-siyet ve saygılı benzer insan olmanızı sağlayacak olan müşteri bu enerjiyi size devamlı olarak sunacaktır. Jüpiter mağara sağlamış ol-duğu enerjiden dolayı da karşınızdaki kişilere huzur güçlü yalnız sezgi gücünüz ortaya çıkabilir. Bu sayede neredeyse hepsi olay-ları anlayacak ve zihninizin olgunluğuna vardığını hissedeceksiniz.

Başkalarının dile getiremedikleri beklentileri onlara sun-mada terazi burçlarının üstüne sert gereğinden kimse buluna-mayacaktır. Kendinizi daha bol anlayabilmek ayrılmış aşka doğrulama yaşamış olmak gerektiğini düşüneceksiniz. Sanat-sal yeteneklerinizi nüans edeceksiniz okunuşu yaratıcılığınızı he-nüz da ileriye taşıyacaksınız. Aynı zamanda şehvaniyet duygu-nuzda sürekli olarak artarak kesilmeme edecektir. Bu dönemde kandırılması çok kolaylık ancak şahıs haline gelebilirsiniz. Bu pe-riyot içersinde çok çekingen biri kalacağınızdan dolayı da ben-zer ilişkiye yahut maceraya fazla basitçe sürüklenebilirsiniz.

2013 Akrep Burcu YorumuAkrep burçları bilinmeyen tanınmayan gireceğimiz 2013

yılı döneminde sizin sene süresince müşkül ve muvaffakiyet-sizlik konusunda mihnet çekeceğinizi gösteriyor. İşiniz bakı-mından terfi şansınıza rağmen tek türlü kendinize güveneme-yebilirsiniz okunuşu işinizdeki başarınızı azaltırsınız. Bu dönem içersinde kimsenin size yaver olmayacağı okunuşu yakınlarınız çeşidinden tehlikeli zamanlarınızda payanda görmeyeceğinizi sa-nırsınız ve eş konu yaparken fazla ürkek olabilirsiniz. hakeza du-rumlarda sizin hakkında çok sonuçlar oluşabilir işte bu yüzden kendinize olan güveninizi az da olsa arttırın okunuşu karşınıza gelebilecek durumlar karşısında metin kalın. şayet ki sizin ken-dince gelen bu enerjinin farkına varırsanız bu enerjiye baka-rak kendinizi bir taraf gösterebilirsiniz okunuşu kendinize kolay-lıkla bilinmeyen yollar açabilirsiniz. Bu durumun her hâlükârda size karşı başarısızlık korkusu vermesine mezuniyet vermeyiniz.

Aşk hayatınızda ise yıllardır beklediğiniz aşka bu devre içersinde şiddetli sadece ihtimalle kavuşacaksınız. 2013 yılı benim için bütün bir kez amor yılı dahi diyebilirsiniz. Bu ilişkiniz uzun ömürlü müşterek ilişki olacak. Evli olan Akrepler ise bebek sahibi olmak isteyecekler.

2013 Yay Burcu YorumuYay burçları için 2013 yılı müteaddit düzlük ortamında olgulara

yönde gelişmeler kaydedebilmek hesabına birçok vesile ortaya çı-kacaktır. Aynı zamanda bu devir içersinde yetişkin şanslar elde et-meye başlayacaksınız. Yıllardır amansız bir kez şekilde aşık olarak başlayacakları ilişkiler 2013 yılının gelmesiyle birlikte zemberek burçlarının da kapılarını çalabilir. Bu ilişkiyi fazla kısaca zamanda büyük benzer ilerleme kesilme ederek belirti okunuşu ya evliliğe miktarda çalmak okunuşu ilişkinize şöhret koymak isteyebilirsiniz. Fakat süratli ancak şekilde bu ilişkinizi bitirmek aileleriniz eliyle şaş-kınlığa karada açabilir ve karşınıza engeller koyulabilir. Bu duruma zeki davranınız. zira bu sizin ayrılmış daha nafi tek keyfiyet olacaktır.

2013 Oğlak Burcu YorumuOğlak burcuna malik kişiler özgü 2013 yılı fazla idareli olacak-

ları okunuşu maddi bakımdan kazançlı geçinebilecekleri bir yıl olacaktır. Aynı zamanda işçi sıfatları daha da yoğunlaşacak ve ke-sintisiz ancak ustalık kolik halini alacaklardır. Kendinize disiplin uy-gulamaya çalışacak ve güçlü disiplininiz ile birlikte mali güvence-nizi fazla huzur birleşik şekilde elde etmeye çalışacaksınız. Bu say hırsı sizi içtimai yönden okunuşu cinsî yönden yapıcı yönde et-kileyecek olan olgular arasında konum alacaktır. Bu durumlarda ruh bilimsel büyüme arayışı iğne) yalnız hal alacak ve farklı in-sanlarla isteyebileceğiniz bütünleşme arzusu da sizin ayrılmış daha fazla yapılması hale gelecektir. Hem bu sebeplerden hem okunuşu cedi burcunun size getirmiş olduğu bazı özelliklerden ötürü bu dö-nemde gerçektende muazzam eş aşık adayı olabilirsiniz. Sevdiği-niz kişiyi yüceltmede okunuşu yükseklere emisyon konusunda bu dönem içersinde neredeyse spesiyalist konumuna gelebilirsiniz.

2013 kova Burcu YorumuKova burcuna sahip kişiler 2013 yılının gelip çatması ile ya-

nında sosyal hayatta daha yarar birleşik davranım gösterecek ve diğer insanlar çeşidinden kendinizi henüz aceleci bir şekilde gös-terebileceksiniz. Aynı zamanda bu popülerliğiniz yardımıyla ken-dinizi henüz kandırıcı bir duruma getirebilmek düşüncesince bol bol süslenmenize dikkat edeceksiniz. Sizi izleme eden kişi-ler umumi olarak sizden yaşça makro ve kemal seviyesine ye-tişmiş kişiler olacaktır. Bu dönemde dış etmenlere bakarak daha aşkın bir kez şekilde gerçekçi, dürüst okunuşu sosyal hayatta pa-tetik dostlar edineceksiniz. Aynı zamanda bu dostlarınız arasında çok pop ayla geleceksiniz. yetişkin grupların aktivitelerini plan-layabilecek okunuşu organize etme gibi önemli tek sorumluluk elde edeceksiniz. İnsanların veya muayyen müşterek anlaşma top-lulukların destekleyicisi ayrıca belki kurucusu dahi olabilirsiniz.

2013 Balık Burcu YorumuBalık burcu 2013 yılında aşk bakımından fazla zengin ben-

zer sene geçirecek gibi gözüküyor. derinlemesine zamandır beklediğiniz önemli aşklara 2013 yılının gelmesi ile hemence-cik kavuşabilir ya da uzun süren beraberliğinizi uzun eş bekle-yişten sonra kısaca sadece süre içersinde aynı karara bağlaya-rak ongun sona ulaştırabilirsiniz. Bu mutlu son uğruna ailenizden de maddi bakımdan okunuşu manevi bakımdan güzel müşte-rek dayanak alacaksınız okunuşu güzel bir kez yuvaya daha ça-buk girişim atabileceksiniz. bununla birlikte bu dönemde mu-vaffakiyetli yalnız kalıp evet da gayretli bir görevli olabilirsiniz. anlayış olanaklarınızın ötümlü aratacak okunuşu konu bolluğuna ön inancınız henüz da yükselecektir. mesele hayatınızda bahtlı okunuşu çok bağlantılarınız yardımıyla çığır yaşamınızda yetiş-kin müşterek terakki sağlayabileceksiniz. farklı insanlardan da-yanak göreceksiniz ve onurlu hatırlı ancak mevkiye yükselip henüz sağlıklı tek davranış adamı ve evet kadını olacaksınız. Li-derlik pozisyonu sizin maksadıyla biçilmiş kaftan olacak etrafınız-daki insanlara hakkında çokça derecede güven telkin edeceksiniz.

2013’de Kimleri Neler Bekliyor ?Muharrem Tahsin’i vefatının 5. yılında

anıyoruz Birinci Bulgar İmparator-luğu, Türklerin Kıpçaklar kolunun Bul-gar boyunun 632’de bugünkü Balkan bölgesinde Kağan Asparuh komuta-sında kurdukları devlettir. Devlet bu-günkü Bulgaristan, Arnavutluk, Bosna, Hırvatistan, Yunanistan, Macaristan, Ko-sova, Makedonya Cumhuriyeti, Mol-dova, Montenegro, Romanya, Sırbı-istan, Slovakya, Türkiye ve Ukrayna topraklarını içine alan yaklaşık Tür-kiye kadar bir toprak büyüklüğü olan (750.000 km2) topraklarda kurulmuştur.Hazarların kuzeye doğru ittirdiği Bulgar-lar bugünkü Çuvaşistan’ın olduğu böl-gede (Volga Bulgaria isimli devleti kur-muş; batıya ittirdiği Bulgarlar ise Kağan Asparuh komutasında Tuna havzasında Birinci Bulgar İmparatorluğu’nu kur-muşlardır. Bu imparatorluk daha sonra kuzeyden gelen Slav kavimleri de bün-yesinde bulundurmuştur. Göktanrı dinine mensup Bulgarlar Balkanların en yük-sek dağının ismini Türklerin göktanrısı Tengri olarak isimlendirmişlerdir. Bu dağ daha sonra Osmanlıların bölgeye hakim olmasıyla Musala (Maşallah’dan geldiği sanılmaktadır) olarak değiştirilmiştir.Bulgarların bu devleti “Birinci” Bul-gar İmparatorluğu diye adlandırması-nın nedeni kurulan devletin Slav, Yunan ve Trakya halkını da içeren çok uluslu bir yapıya sahip olmasıdır. Lakin Bi-rinci Bulgar İmparatorluğu kurulmadan önce Bulgarlar 2 tane daha devlet kur-muşlardı: Hazar bölgesindeki Bulgarya Hanlığı ve Volga Bulgarya Devleti.Bugün Ortodoks dinine mensup, Çuvaşistan’da yaşayan ve Bulgarca’ya en yakın dil olarak nitelendirilen Çuvaşça dilini konuşan yaklaşık 2 milyon Çuvaş Türkü, Birinci Bulgar İmparatorluğu’nun tek varisleri sayılmaktadır. Bazı tarihçiler Moldova’ya bağlı özerk bir Türk Cum-huriyeti olan Gagavuzya’da yaşayan Or-todoks Gagavuzların da Bulgar köke-ninden olabileceğini düşünmektedirler.Birinci Bulgar İmparatorluğu, 9. yüzyılda Kağan Birinci Boris zamanında hristi-yanlığı benimsemiş, bu zamandan sonra da Kağanlık ünvanını kaldırıp Knezlik ünvanını almıştır. Birinci Boris’in dö-nemi Birinci Bulgar İmparatorluğu’nun bir Türk devleti olma vasfını yavaş ya-vaş kaybetmeye başladığı zamandır. Bu dönemde çok yoğun bir Slav et-kisi yaşanmıştır. Tengricilik lav edilerek toplu halde hristiyanlığa geçilmiş, dev-let İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlanmış, Slav dili resmi dil ka-bul edilerek Kril alfabesine geçilmiştir. Bulgarlar’ın Slav kültüründe eriyip öz-türklüklerini yitirmeye başladığı bu ge-çiş dönemi günümüz slav Bulgaristan milletinin temelinin atıldığı dönemdir.Türkler in kurduğu Bulgar İmparatorluğu’nun bir Türk devleti olma vasfını yitirmesine ve bugünkü modern Bulgaristan’ın bir Slav devleti olmasın-daki en büyük neden; bir milleti mil-let yapan unsurların başında gelen dilin baskın kültür altında eriyerek asimile ol-ması, yani 9. yüzyılda Türkçenin alt kolu olan Bulgarcanın yerine Slav dilinin ve harflerinin benimsenmesi olmuştur.Tarih Ön Bulgarlar, Türk dilleri’nin Ogur grubu’na mensup bir dil konuşan ta-rihi Türk halkı Büyük Hunları oluş-turan İtil nehri çevresinde yaşa-yan Türk kavimlerinden biriydi.

Devamı Gelecek Sayıda

Page 13: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 13

Dünya Medyasından HaberlerAzerbaycan o rdusu cephe ha t t ı n ın Murov -

dağ kes iminde c iddi b i r başar ıya imza a t t ı .Murovdağ’da görevli bir subayın Gafgazinfo sitesine verdiği bil-

giye göre Savunma Bakanı Sefer Ebiyev’in yönettiği operasyon 27 Temmuz’da gerçekleştirildi. Operasyon sonucunda ateşkes döneminden itibaren Ermenilerin kontrolünde olan bir mevki geri alındı. Söz konusu mevkiden işgal altında bulunan Ağdere ve Kelbecer rahatça görülebiliyor.

Kelbecer ili yakınında bulunan Goranboy’a bağlı Ballıkaya kö-yünde de çatışmaların sürdüğü bildirildi. Yerli vatandaşların mo-dern.az sitesine verdiği bilgiye göre, çatışmalarda çok sayıda Ermeni öldürüldü. Azerbaycanlı askerlerden de yaralananlar ol-duğu; Ballıkaya halkının ise bölgeden tahliye edildiği bildirildi.

Azerbaycan’da kullanılan bilgisayar prog-ramlarının %90’a yakınının korsan olduğu bildi-rildi. Microsoft Azerbaycan şirketinin genel mü-dürü Rüfet Hacıalibeyov, söz konusu programların %87’nin yasadışı olduğunu söyledi. Rüfet Hacı-alibeyov, korsan programların yasadışı kullanımı-nın değerinin 67 milyon dolar olduğunu bildirdi.

Bu durumun Azerbaycan ekonomisine ve yerel İT sektörüne ciddi zarar verdiğini kaydeden Microsoft Azerbaycan yetkilisi, hatta bazı devlet kurumlarının bile korsan bilgisayar programlarını kullandığına dikkat çekti. Ülke yönetiminin talimatından sonra çoğu devlet kurumlarının yasal bilgisayar programlarını kullanmaya başladıklarını bildiren Rüfet Hacıalibeyov, kendilerinin de korsanla mücadele ve yasal programları teşvik ama-cıyla indirim kampanyaları düzenlediklerini söyledi.

Ankara: “Minsk Grubunda değişikliğe ihtiyaç var”Ankara AGİT Minsk Grubunda değişiklik yapıl-

ması gerektiğini düşünüyor. Dışişleri Bakanlığı söz-cüsü Selçuk Ünal Azeri Press Ajansının Türkiye muhabirine yaptığı açıklamada Minsk Grubunun ta-rafsızlığını kaybettiğini söyledi. “Türkiye’ye yönelik iftiralar içeren yasa tasarılarını gündemine taşıyan bir ülkenin tarafsız kalabilmesi mümkün değildir” diye konuşan sözcü, Fransa’nın Misnk Grubu üyeliğinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı.

Selçuk Ünal ayrıca, Rusya’nın Ermenistan’a des-teğinin de her kesçe bilindiğinin altını çizdi. Minsk Grubundan İrlanda gibi ülkelerin de uzaklaştırıl-ması gerektiğini söyleyen Dışişleri yetkilisi, gru-bun dana dinamik hale getirilmesi için Türkiye’nin elinden geleni yapmaya hazır olduğunu bildirdi.

“Çarpık” estetik tedavi endüstrisi, zorlu yeni kurallarla karşı karşıya…

Ulusal Sağlık Teşkilatının Tıp Direktörü Bruce Keogh’un estetik tedavi endüstrisi üzerine yaz-dığı rapor, sektörde genel geçer hale gelmiş bir dizi müphem pratiği gözler önüne seriyor.

Sektörde faaliyet gösteren firmaların hasta sağlığını göz ardı eden kontrolsüz pazar-lama faaliyetleri eleştirilerin odağında yer alıyor. Bedava estetik danışmanlık hizmet-leri, fiyat promosyonları, vadeli indirimler gibi hastaları cezbetmeye yönelik pratikle-rin cerrahi hizmeti veren sağlık kuruluşları-nın etik kurallarıyla çeliştiği tespitini yapan raporun ardından bu konuda çok daha sıkı düzenlemeler getirilmesi muhtemel…İnceleme, Ağustos ayında patlak ve-

ren bir skandal sonrasında Sağlık Ba-kanlığının talimatıyla başlatılmıştı. Gö-ğüs estetiği alanında faaliyet gösteren PIP adlı bir firmanın 47.000 kadar kadın has-tanın ameliyatında kolay bozulabilen sili-kon malzemeler kullandığı ortaya çıkmıştı.

Düşündüğümüzden fazla yaşıyoruzUlusal İstatistik Kurumu verileri Britanyalıla-

rın mevcut ortalama yaşam süresi projeksiyonlarında öngörülenden daha uzun yaşadığını ortaya koyuyor.

Bugün Britanya’da 2010 yılında dünyaya gelen bir er-kek çocuğu için öngörülen ortalama yaşam süresi 79 yıl civarında… Kız çocukları içinse 83… Oysa analizler gösteriyor ki Britanya genelinde erkeler 85 yaşına kadar yaşarken; kadınların ömrü 89 yaşına kadar uzuyor. Bu rakamlar, bugüne dek toplam yaşam sürelerinin son yıl-lardaki ortalamasına bakılarak tespit ediliyordu. Ancak İstatistik Kurumu tarihinde ilk kez “en yaygın ölüm ya-şını” temel alan bir yöntem uyguluyor.Halk arasında ti-pik bir insan ömrünü anlatmak için kullanılan “Üç tane yirmi ve bir de on yıl” deyişi artık tarihe karışacakmış gibi görünüyor. Zira yaşam süreleri giderek uzarken; bir “üst sınıra” erişileceğine dair ortada henüz bir işaret yok.

Bugüne dek kimliğini gizleyen, Viyana’nın ilk kadın Müs-lüman tramvay şoförü haberi günlerce manşet olmuştu…

Aradan 4 yıl geçti ve bu sürede epey şey değişti…M a ğ a z a l a r d a , e c z a n e l e r d e , s i n e m a -

larda, restoranlarda çalışan başı örtülü kadın-lar, Avusturya’nın günlük hayatına dahil oldu.

Ülkede 2004’te yürürlüğe giren “eşit davranma” ya-sası, çok sayıda işletmenin bakış açısını değiştirdi. Gide-rek artan sayıda işveren, başörtülü kadınları da işe alıyor.

Bu da Müslüman kadınların daha bilinçli ha-reket etmesine, eğitimlerini ilerletmelerine ve ar-tan şekilde iş hayatında yer almalarına neden oluyor.

Giderek daha fazla işveren personelinin sadece nasıl ça-lıştığıyla ilgileniyor, ona göre değerlendirmede bulunuyor.

Tilki haberler bildiriyor: Muhafazakârlar av yasağının kaldırılması konusunda umutsuz!

SMuhafazakâr Parti’nin önde gelen üyeleri, sürek avla-rında av köpeklerinin kullanılmasını yasaklayan düzenle-meyi oylamaya açma konusunda pek umutlu görünmüyor.

İşçi Partisi’nin 2004 yılında çıkardığı Avlanma Yasası’nda yer alan düzenleme, İngiltere ve Galler’de düzenlenen avlarda köpeklerin kullanılmasını yasaklı-yor. Yasağı kaldırma konusunda bizzat Başbakan Da-vid Cameron’ın ağzından ifade edilen karalılığa kar-şın, parlamentoda yeterli çoğunluğun sağlanamayacağı artık Muhafazakâr Parti saflarında da kabul ediliyor.

Çevre Bakanı Owen Paterson’ın yakın dö-nemde böyle bir gündemleri olmadığını açıklama-sından saatler sonra, Parti Genel Başkanı Grant Shapps konu hakkında yapılacak bir serbest oyla-madan istenilen sonucun alınamayacağını kabul etti.

Tilkilerin zevk için acımasız yöntemlerle av-lanmalarına karşı çıkan hayvan hakları savunucu-ları, konunun parlamentoya taşınması durumunda demokrasinin böylesi keyfi bir gaddarlığı bir kez daha reddedeceğine inandıklarını ifade ediyorlar.

Newspoll şirketinin The Australian için yaptığı anket, seç-menlerin yaşam standartlarının geleceğine dair beklentilerinin 2010’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaştığını gösteriyor.

1 Temmuz itibarıyla yürürlüğe giren karbon vergisinin uygulanmasında sağlanan başarı ve ekonomiye olumlu biçimde yansıyan faiz indirimleri sonrası, Avustralyalı-ların yaşam standartlarına dair iyimserliklerinin giderek arttığı görülüyor. 7-9 Aralık tarihlerinde gerçekleşen an-ketin sonuçları, katılımcıların yüzde 36’sının yaşam stan-dartlarının daha iyiye doğru gelişeceğine inandığını gös-teriyor. Haziran ayında yapılan aynı ankette bu oran yüzde 27 olarak gerçekleşmişti. Bu, Gillard hükümeti-nin göreve gelmesinden bu yana ulaşılan en yüksek oran…

Kiev’deki diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç 17-18 Aralık tarihlerinde Moskova ziyaretinde bulunacak. Ziyaret öncesinde Ukrayna’da yeni Başbakan ataması sonlandırılabilir.Viktor Yanukoviç dün eski Başbakan Nikolay Azarov’u yeniden bu göreve atadı. Azarov’un görevine başlaması için parlamentonun onay vermesi gerekiyor. Parlamentonun ilk Genel Kurul toplantısı 12 Aralık’ta yapılacak. Hafta sonunda ise yeni kabinenin onaylanması bekleniyor.Kiev’deki uzmanlar Azarov’un yeniden atanmasının Ukrayna ile Rusya arasındaki sorunları çözmese dahi Yanukoviç’e Moskova ile görüşmelerde manevra alanı açacağı görüşündeler. Ukrayna Politikaları Enstitüsü Başkanı Konstantin Bondarenko’ya göre, Yanukoviç Rusya ile doğalgaz sorununu çözemeyen Azarov’un görev süresini uzatarak aslında Moskova’nın bu görevde kimi istediğini dile getirmesi için manevra alanı oluşturmaya çalışıyor.

Afganistan’ın başkenti Kabil’in kenar mahallelerindeki sığınmacı ailelerinden kadınlar, dondurucu soğuğa rağmen, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin dağıttığı kışlık yardımı almak için yollara dökülüyor.Onlarca yıldır süren çatışmalar nedeniyle yaklaşık 800 bin Afgan, kendi ülke sınırları içerisinde yer değiştirmek zorunda kaldı.Bu kişiler, özellikle dondurucu kış aylarında tehlike altında.BM verilerine göre, aşırı soğuk ülke genelinde 2 milyon kişiyi tehdit ediyor.Son 15 yılın en sert kışının yaşandığı geçen yıl Afganistan’da, çoğu çocuk, 30 kişi hayatını kaybetmişti.

«Bulgaristan’ı sevmek için önce tanı» hareketinin taraftarları artıyor Veliko Tırnovo şehrinde tarihi “ Tsarevets” tepesi , ulusal hareketin listesinde en çok ziyaret edilen yerlerden biridir.

Bulgaristan Turizm Birliği’nden 100 Milli turistik yerin tanıtılmasıyla ilgili hareketin genişlediği ve yurtdışına da uzandığını bildirdiler.Ülkemizin simgesel kültürel, tarihi anıtlara ve tabiat güzlellklerine duyulan ilgi sadece vatansever ve meraklı vatandaşlarımıza ait değil artık. Bulgristan’ı gezen yabancılar da Bulgaristan’ı sevmek için önce tanımak isterler. Bulgar Turizm Birliği’nin verilerine göre son altı ay içerisinde harekete 20 bin yeni kişi dahil olmuştur. Bunların çoğu genç Bulgar ve komşu Balkan ülkelerinden genç gezginlerdir.

Belogradçik kayaları, 100.Ulusal turistik yerleri listesinde yer alıyor ve yabancıların ilgisini uyandıran Bulgaristan’ın harikalarından biridir.

Günümüzde 100 turistik yerden mühür almak ve özel kitapçığı mühürlemek bir çok gezgin için koleksiyoncu merağına dönüştü. Evet bir çok tarihi mekan önünde Bulgar turizm Birliğ’nin özel kitapçığını ellerinde tutan kuyruklar görebilirsiniz. Yabancı turistler de bunu görünce hayret ediyor. Bulgar Turizm Birliği’ne bağlı ‘Eho’ yayınevi müdürü Mariyana Filçeva ‘Milli hareketin yurtdışına da yayıldığını, yabancıları da celbettiğini görmek çok güzeldir’ diyor. Son zamanlarda listeye giren tüm mekanları ziyaret ederek gümüş ve altın rozet kazanan turistler arasında Romanya, Makedonya, Sırbistan, Rusya ve Ukrayna’dan gezginler var. Bizde ikamet eden yabancı diplomatlar ve iş adamları da büyük hevesle ülkeyi gezip 100 turistik yeri ziyaret ediyor. Mariyana Filçeva bu ilginin böyle çok artmasını şöyle izah ediyor:

UNESCO’nun koruması altında olan Kazanlık mezarlığından bir duvar freski.

‘Bence bu ilginin artmasının sebepleri Bulgaristan’ı en iyi bir şekilde tanınması fikrinde gizlidir. Bulgaristan’ı kültürel, tarihi ve tabiat güzellikleriyle tanınması fikri. Bu bizim hareket hiç bir yerde yoktur, dünyada eşsiz bir girişimdir.Bu 100 turistik mekanı ziyaret ederek ülkemizin tarihi ve kültürü ve doğası hakkında çok geniş bilgi sahibi olmak mümkündür.

Bojentsi, 100. Ulusal Turistik yeri listesine dahil edilen etnografya köylerinden biridir.

Aslında 100 turistik yer listesine sürekli olarak yeni yer dahil ediliyor. Bu turistlerin ilgisine göre yapılıyor.İlgi artarken yerler de artıyor. En yenileri arasında Blagoevgrad şehrindeki mimari ve tarihi doğal sit ‘Varoşa’, Sandanski şehrindeki bazilika ve arkeoloji müzesi, Rila dağının Batı bölümündeki Stob piramitleri adıyla ünlü olan kayalar, Tırgovişte yakınlarındaki erken Bizans’a ait kale, Haskovo’nun Aleksandrovo köyü yakınlarındaki Tırak mezarlığı.Aslında hareketin girişimi üzerine liste çoktan beri 100 sayısını geçti ve yaklaşık 130’a ulaştı. Turistler ve yerliler tarihi miraslarımıza ilgi görüyor ama bir yere dönünce doğa güzelliklerini de araştırıp tercih ediyorlar. Gerçekten Bulgaristan tabiatında insanları mıknatıs gibi çeken bir gizem vardır. ‘Bulgaristan’ı sevmek için önce tanı’ hareketiyle ilgili bir yenilik var.İşte bunu Mariyana Filçeva bildiriyor:

Uzana bölgesi, ‘Bulgaristan’ı sevmek için önce tanı’ hareketinin girişimine katılıyor.

‘Mühürler dışında geçen seneden beri pulların yapıştırılmasını sağlayan kitapçıklar da yayınlamaya başladık. Her bir turistik yerin pulu var, böylece koleksiyon meraklıların ilgisine cevap veriyoruz.Bu yenilik hızla harekete de ivme kazandırmaya başladı. Geçen sene 100 turistik yeri ziyaret eden, 100 mühür toplayan ve 100 pul alan 12 kişi vardı. ‘

Türkçesi: Müjgan Baharova

Bulgaristan’ı sevmekİ ç i n Ö n c e Ta n ı

Veneta Nikolova

Vladimir Putin’in büyük basın toplantısında Magnitsky yasası ile ilgili konuşurken Amerikanın hava savunma sistemlerine karşı nasıl sert tutum sergilediğini çok az insan farketti. Putin,ABD‘nin Avrupa’daki hava savunma sistemlerinin Rusya’nın nükleer-füze potansiyelini tehlikeye soktuğunu söyledi. Devlet Başkanı, Moskova’nın cevabının nükleer füze saldırı komplekslerini güçlendirmek olacağını belirtti.Rusya günümüzde iki tür füze saldırı kompleksi geliştiriyor. Ağır sıvı ile çalışan ve hafif katı yakıtla çalışan füzelerin denemeleri başarıyla sürdürülüyor. Ancak MK’nin edindiği bilgiye göre, kısa süre önce yeni bir sistemin – demiryolu füze sisteminin geliştirilmesine ilişkin siyasi karar alındı. Bu yönde bilimsel çalışmalar ve araştırmalar başladı bile. Aslında savaş amaçlı demiryolu füze sistemleri 2005 senesine kadar Rusya Silahlı Kuvvetlerinin silahları içerisinde zaten yer alıyordu. Görünüm itibari ile normal yük treninden çok az farkı bulunan demiryolu füze sistemleri Sovyetler döneminde ABD için büyük bağ ağrısı idi. Ve amerikalılar sonunda Rusya politikacılarını bu sistemleri imha etme konusunda ikna etmeyi başarılar. Ancak şimdi bu baş ağrısı yeni ve geliştirilmiş demiryolu füze sistemleri şeklinde geri geliyor

Downtown’da acı ve tefekkürConnecticut’daki kilisede, yirmisi çocuk, öldü-

rülen yirmi yedi kişi için yapılacak anma töre-ninde ABD Başkacı Barack Obama’yı beklerken bir çocuğun düşünceli halleri bu fotoğrafa yansımış.

Yirmi yaşındaki Adam Lanza bir ilkokul-daki yirmisi masum çocuk yirmi yedi kişiyi öl-dürdükten sonra kendi yaşamına da son vermişti.

Başkan Obama ise, ABD’de kişisel silahlanmayı sı-nırlandıracak en sert yasa tasarısını getirmeye çabalar-ken ciddi engellerle karşılaşacağa benziyor. Silah üreti-cileri lobisinin bu fikre şiddetle karşı çıkması bekleniyor.

Page 14: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

14 Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bulgarıstan, Avrupa’da En Büyük İpek Üreticisi Olacak

BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZAlmanya-Köln: Rafet DALAmerika-New York: Alaattin GokayBelçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAHİspanya-Madrid: Hüseyin Hasan Kazakistan- Türkistan: ErkanBulgaristan - TemsilcileriSofya: Hikmet EFENDİEVBlagoevrad: Bülent MURADOVSmolyan: Rufat FELETİKırcaali: Emel BALIKÇIMomçilgrad: Akif MEHMETArdino: Aziz ŞAKİRCebel: Erdal H. AHMETPlovdiv: Fikret SEPETÇİStara Zagora: Mehmet KRALLoveç: Emine BAYRAKTAROVATroyan: Ergül BAYRAKTARPleven: Rafet RODOPŞumen: Nurten RECEPRazgrad: Aydoan ALİHaskovo: Güner SERBESSilistra: Tijen GÜLERVarna: Salih POMAKDobriç: Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE-Ankara:Sebahin AHMETOĞLU

ist. Trakya Bölgesi İsmail ERDEM

İst. Anadolu:Bölge- Mahmut ORAL

İst. Sultangazi: Seyhan ÖZGÜR

ist. G.O.P.aşa: Sevilcan YÜCEİ

ist. 500 Evler: Dr.Ayhan BOYACIOĞLU

ist. Zeytinburnu: Mustafa GÜLER

ist. Avcılar: Niyazi GÜLER

ist. Başakşehir: Ayten ERDEM

ist. Kağıthane: Nazım ÇAUŞ

Bursa-Yıldırım: Turhan YAMAÇ

Bursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜN

Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN

İzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU

İzm.Görece: Mümin GÜNEY

İzm.Buca: Hüseyin PAŞAMOĞLU

İzm.Bornova: Kenan ÖZGÜR

Edirne: Nadir ADLI

Kırklareli: Ali ÖZTÜRK

Tekirdağ: Sezai ALTINAY

Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN

Eskişehir: Osmangazi Ünv. - Sevgin GÖKE

Aylık Siyasi Aktüel Gazete1913 Sofya

www.bulturk.org / [email protected] Tel: 0212 511 63 47İmtiyaz Sahibi - BULTÜRK

Genel Başkan-Rafet ULUTÜRK

Yazı İşleri MüdürüAlptekin CEVHERLİ

Yazı İşleri Müdür YardımcısıBülent MAŞAOĞLUGenel Yayın Yönetmeni

Rafet ULUTÜRKGenel Yayın Müdürü

Dr.Nedim BİRİNCİ

Semra HÜSEYİN

Yayın DanıSmanları:Prof.Dr.Hayati DURMAZProf. Dr. Gülfetin ÇELİKDiş Dr. İsmail ALİOĞLUProf. Dr. Emin ÇARIKÇIProf. Dr. Ahmet ÇOLAKO r h a n Ç A K I RD r . S a k i n Ö N E RDoç. Dr. Emine İNANIRDoc.Dr.Hasine ŞENDiş Hekimi Halide ÜMİTFER

Haber Sorumlusu: Nafiye YILMAZHukuk Danışmanı: Av. Hasan MOLLAOĞLUEkonomi Müdürü: Mujgan DENİZİstihbarat Müdürü: Hüseyin YILDIRIMEğitim Sorumlusu: Muazzez YURDAKULGörsel Yönetmen: Muharrem KIRANKültür-Sanat: Muharrem TERZİSpor Müdürü: İbrahim SOYTÜRKArt Direktör: Samet ERDEMİnternet Müdürü: Murat ULUTÜRKHalkla İlişkiler: Orhan ÇAKIRReklam Müdürü: Neriman ERALP

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST.

Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altıTel: 0212 581 78 08 // 511 63 47 - Fax:0212 511 33 91

Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98Star Medya Yayıncılık A.Ş.

Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRKBu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder.

Yazarlar yazılarından sorumludur.www.bulturk.org

Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, “Para var” sözlerini kullandı ve Bulgaristan’ın neresine 45 milyar avronun gideceğini açıklayarak şunları söyledi: “Birincisi, 2007-2013 dönemi için operasyonel prog-ramlar çerçevesinde Bulgaristan için Av-rupa fonları, milli eşfinansman ile bera-ber 11.4 milyar avrodur. Bunların yüzde 33’ü, ödendi, benimsenmek için daha 7.7 milyar avro kaldı. İkincisi ise, 2014-2020 döneminde Bulgaristan için Avrupa fonları en az 600 milyon avronun üze-rinde olacak. Bu en az 12 milyar avrodur.”

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in hesaplarından bazıları, ya-bancı yatırımları ve önümüzdeki sekiz yıl-daki ekonomik çalışmalar için bütçeden giderleri dahil ediyor. Bulgaristan eko-nomisi önündeki perspektifleri yorumla-yan Plevneliev, “Para var ve daha çok iş var” şeklinde konuştu. Bulgaristan Tica-ret Odası Başkan Yardımcısı Kamenizdi.

Asya ile Avrupa kavşağındaki Bulgaristan, va-tanı Çin ile Eski Kıta arasında İpek Yolu üzerinde de bulunuyor. İpek böceği yetiştiriciliği ve ipek üre-timi ülkemizde geleneklere sahiptir. 20.asrın son-larında Bulgaristan, ipek üretiminde Avrupa’da birinci, dünyada ise sekizinci sıradaydı. Sadece mik-tar açısından değil kalite açısından da. Tuna şehri Ruse’de bulunan zamanın en büyük ipek elbise fabrikası”Dunavska koprina”, Bulgaristan kadınla-rını ipek blüz, takım ve elbiselerle süslüyordu. Bu-nun dışında ipek üretiminin yüzde 90’nını yabancı ülkelere ihraç ediyordu. Berlin Duvarının yıkılma-sından sonra meydana gelen ekonomik düşüş, bü-tün bunları herşeye çok çabuk ve aniden yoketti.

Yeni kurulan “Koprina” Cluster Başkanı Milka Dimitrova” 2010 yılında Bulgaristan’da üretilen ipek miktarını biliyor musunuz- iki sıfır” diye ko-nuşurken grubun, Bulgaristan’da ipek böceği yetiş-tiriciliğini ve ipek üretimini canlandırmayı amaç-ladığını da söylüyor. Milka Dimitrova’ya göre, bir zamanlar başarılı tekstil sanaysinini canlandırıl-mak için önce pamuk, ipek ve yünün ana madde olduğu tekstil üretiminin canlandırılması gereki-yor. Bugün bu amacın arkasında birkaç neden var. Önce dünya, bir zamanlar son derece modern olan sentetiklerden yavaş yavaş vazgeçmeye baş-ladı ve artık tercihler ipekten yanadır. Bulgaristan’a umut aşılayan başka bir durum da Avrupa Bir-liğinin pamuk ve ipeğe sağladığı özel teşvikler.

En bereketli yıllarda Bulgaristan’ın yıl-lık üretimi 3 bin ton ipek kozasıdır.

“Koprina” Clusterın ipek üretimini canlandır-mayı amaçlayan stratejisi önce, onyıllar boyunca terkedilmiş dut bahçelerinin canlandırılmasın-dan geçiyor. Çünkü ipek böceği üretiminde te-mel madde dut ağacıdır. Bulgaristan’da ise dut bahçelerinin yetiştirilmesi için iklim son derece elverişlidir. Milka Dimitrova şunları paylaşıyor:

“Bulgaristan’da 3 milyon eski dut ağacı kalmış-tır. Tarım üreticilerine, daha fazla yaprak yapmaları

için eskı ağaçları budamaları çağrısını yaptık. Söz konusu eski ağaçlarla daha 2013 yılında Bulgaristan yeterince koza üretebilir. Bununla birlikte 2005 yı-lından sonra dikilen yeni dut bahçeleri de mevcut.”

Avrupa Birliğinden gerekli desteğin sağlanması amacıyla, ipek böceği yetiştiricileri tarafından elde edilen kozaların işlenmesi gerek.” Çünkü Avrupa Bir-liği, dut fidanları ve ipek böcekleri karşılığında değil, elde edilen koza karşılığında sübvansiyon veriyor.

Bundan dolayı da Cluster “Koprina”, ipek koza-sını, ipek üretimi için uygun madde haline getirecek ilk fabrikayı kurmakta acele ediyor. Fabrika, şu anda inşaat halinde ve sadece Bulgaristan’da değil Av-rupa Birliğinde en yoksul bölgesi ve aynı zamanda da en yüksek işsizlik oranına sahip olan Byala Sla-tina şehrinde kuruluyor. Bu bölge, dut fidanlarının yetişmesi için en uygun bölge olduğu ortaya çıktı.

İpek böceği yetiştiriciliği, yoksullu-ğun pençesinde kıvranan Kuzeybatı Bulga-ristan için cankurtaran kemeri olacak mı?

Kasım ayının sonunda düzenlenen kon-ferans, Bulgaristan’da ipek üretiminin ve ipek böceği yetiştiriciliğinin canlandırılma-sına adanmıştı. Cluster” Koprina”, 2016 yılındaki ham koza miktarının Bulgaristan’ın en bereketli yıllarındaki üretime ulaşmaktır.

Bulgaristan’ın romantik pop-folk kralı Orhan Murat, Kadriye Lati-fova Sahneli Kırcaali Dimitır Dimov Drama ve Kukla Tiyatrosunda sun-duğu görkemli bir konserle sahne ha-yatının 20. yıldönümünü kutladı.

“Bir Hayat” adını taşıyan mü-zik temsilinde ünlü sanatçı haya-tını anlatmaya başladığı kitabı-nın ilk bölümlerini paylaştı. Orhan Murat, bu kitabın sahne hayatının sona ermesiyle birlikte sona ereceğini belirtti.

Orhan Murat, aynı zamanda ilk al-bümünün piyasaya çıkmasının da 20. yılını kutluyor.

Ardino’nun (Eğridere) Bezvodno (Susuz) kö-yünde 27 Ocak 1967 yılında dünyaya gelen sanatçı, müzik kariyeri için kendisine daima destek veren anne ve babasına teşekkürlerini sundu. Pop-folk yıl-dızı, slayt gösterisi eşliğinde köyünde geçirdiği çocuk-luk dönemine ait ilginç anılarını anlattı. İki odalık ev-lerini, annesinin pembe perdesini, Mehmet’in resim yaptığı üç kardeş olduklarını, dülger olan Kerim de-desine ilk çalgı aleti küçük bir davul yaptırdığını, iki ineklerine baktığını, tütün çalıştıklarını, 8 yaşında ai-

lesinin kendisine akordeon aldığını, 1973 yılında Varna’da bulunan Görme Engel-liler İlköğretim Okuluna başlayışını, Bul-garca bilmeyişinden dolayı çektiği zor-lukları, hayata dair çok şey öğrendiği gibi daha birçok anılarını içtenlikle paylaştı.

Görme engelli olan sanatçı çocuklu-ğunda okuduğu okullarda gördüğü zor-lukları belirtti. Sanatçı, ilk eşinden ye-diği darbeyle tüm parasını kaybettiğini, fakat bu acı olayın dostlarını daha iyi ta-nıması ve şimdiki mükemmel eşi Şenay Hanımı kazanmasına vesile olduğuna

vurgu yaptı. Allah’a inandığını ifade eden Orhan Mu-rat, hangi dine mensup olursa olsun tüm insanların kardeşçe ve insanca yaşaması gerektiğini savundu.

8 yaşında piyano, 13 yaşında ise gitar çalmaya başlayan sanatçı, 1992 yılında Devlet Müzik Aka-demisinden ala başarı ile mezun oluyor. Sanatçı-nın toplam 13 albümünün birincisi “Sevilen Türkü-ler” 1996 yılında piyasaya sürülüyor, iki yıl sonra ise her dalda ödül kazanan “Hilyadi Slıntsa” (Bin Güneş) adlı albümü çıkıyor. Orhan Murat, yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda konser sunuyor.

Orhan Murat Bulgaristan müzikseverlerini fethetti Bulgaristan ‘Güney Akım’ borularından sadece esas

hissedar olan Rus tekel ‘Gazprom’ değil başka şirketlerin de doğal gazın nakliyatı yapılması konusunda ısrar ede-cek. 15 Aralık’ta projede hisseleri olan devletlerin enerji bakanları bir araya gelecek. 21 Aralık günü ise AK ve ‘Gazprom’ arasında sabırsızlıkla beklenen görüşme ger-çekleşecek. İşte o zaman başka şirketlerin de doğalgaz borusuna ulaşımı konusunda kararlar alınacak. Ülkemiz Bulgaristan, işte bu beklentilerle karşılayacak Noel’i.

Hatırlatalım: 7 Aralık’ta Rus Devlet baş-kanı Vladimir Putin’in hazır bulunduğu resmi tö-rende ‘Güney Akım’ projesinin ilk borusunun sem-bolik açılışı yapıldı. Putin ‘Kuzey Akım’ ile birlikte Avrupa’daki tüketicilere Rus gazı taşıyan en bü-yük altyapı projelerinden biri olduğunu söyledi.

‘Güney Akım’ projesinin 900 km’si Karadeniz’in dibinden geçecek. Varna şehri yakınlarından üste ge-çecek, ondan sonra Sırbistan, Macaristan ve Slo-venya topraklarından geçerek İtalya’ya ulaşacak. Hır-vatistan, Bosna ve Hersek’e kolların ayrılması da

planlanıyor. İlk nakliyatların 2015 yılında gerçekleş-mesi planlanıyor. Projenin maliyeti 16 milyar Avro.Bunlardan sadece 10 milyar Avro’luk bölümü de-niz bölümü için harcanacak.Borunun kapasitesi ger-çekten çok büyük. Bunun dışında Avrupa’da son yıl-larda doğal gaz tüketiminin %11 azaldığı saptandı. Aynı zamnada Orta Doğu ülkeleri arasında AB’ne gaz nakliyatı konusunda rekaber artmaktadır. Kaya gazı miktarları artıyor, yenilenebilir enerji kaynakları AB ülkelerinin enerji stratejilerinde önemli yer alıyor. Avrupa gaz pazarının liberalleşmesinde ısrar ediyor.

Rusya fakat bunları gözardı ediyor. Rusya için ‘Gü-ney Akım’ projesinin gerçekleşmesi Avrupa pazarında dominant rolünün korunması anlamına gelir. Çünkü Rus hattı zamanında girmez ise rakip ‘Nabucco’ pro-jesiyle Hazar gazı Avrupa tüketicisine varacak. Toplam üç doğalgaz projesi Avrupa pazarları için yarışmakta-dır. ‘Güney Akım’, Nabucco’ ve Transadriatik doğal-gaz projesi - TAR.Bulgaristan bu boru hattında da ki-lit roldedir, çünkü o da bizim toprklardan geçecektir.

Bulgaristan Avrupa’ya doğalgaz nakliyatı a l a n ı n d a s t r a t e j i k d e v l e t o l u y o r

Gelen tu-rist sayısı 30 milyonu aştı.

Türkiye’yi ziyaret eden yabancı turist sayısı 2012 yı-lının 11 ayında 30 milyon 439 bin 612 kişiye ulaştı. Türkiye’ye en çok ziya-retçi gönde-ren ülkeler sı-ralamasında Almanya bi-rinci, Rusya ikinci, İn-giltere ise üçüncü sırada yer aldı

Türkiye’yi ziyaret eden yabancı turist sa-

yısı 2012 yılının 11 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0.59 oranında artışla 30 milyon 439 bin 612 kişiye ulaştı. Kasım ayında Türkiye’yi ziyaret eden yabancı sa-yısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2.21 artışla 1 milyon 631 bin 647 kişi oldu. Kül-tür ve Turizm Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden elde ettiği 2012 yılı Kasım ayı geçici Giriş-Çıkış Yapan Yabancı ve Va-tandaşlar verilerini açıkladı. Buna göre, 2012 yılı Kasım ayında Türkiye’yi ziyaret eden ya-bancı sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2.21 artışla 1 milyon 631 bin 647 oldu. Ka-sım ayında Türkiye’ye gelen 1 milyon 631 bin 647 yabancı ziyaretçinin 127 bin 924’ünün (yüzde 7.84) günübirlikçi olduğu belirlendi. Kasım ayında Türkiye’ye gelen yabancı zi-yaretçilerin en çok giriş yaptıkları sınır ka-

pılarının bağlı olduğu il-ler sıralamasında ilk 5 il İstanbul, Antalya, Edirne, Artvin ve İzmir oldu.

En çok turist

Almanya’dan geldi 2012 yılı Kasım Ayında

Türkiye’ye en çok ziya-retçi gönderen ülkeler sıra-lamasında Almanya yüzde 16.12 (263 bin 34) ile bi-rinci, Gürcistan yüzde 7.57 (123 bin 532) ile ikinci, Bulgaristan yüzde 6.89 (112 bin 476) ile üçüncü sı-rada yer aldı. Bulgaristan’ı, Suriye, Rusya, İran, ABD,

Fransa, İngiltere ve Yunanistan izledi. 2012 yılı Ocak-Kasım döneminde de Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında Al-manya yüzde 16 (4 milyon 870 bin 160) ile bi-rinci, Rusya Federasyonu yüzde 11.64 (3 mil-yon 542 bin 935) ile ikinci, İngiltere yüzde 7.93 (2 milyon 415 bin 269) ile üçüncü sırada yer aldı. İngiltere’yi Bulgaristan, Gürcistan, Hol-landa, İran, Fransa, ABD ve İtalya takip etti.

T U R İ S T L E R İ N E N Ç O K TERCİH EDİLEN KENTİ İSTANBUL

Rosen Plevneliev: “2020 yılının sonuna kadar Bulgaristan’a 45 milyar avro girebilir”

Page 15: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Bulgaristan Türklerinin Sesi 15

Kamu ilaç harcamaları 2003’de 5 mil-yar dolar iken 2006’da on milyar dolara çıktı. Depresyon ilaçları tüketimi ise bu dönemde % 85 arttı. Kutu bazında ilaç tüketimi ise eşdeğer ilaçların ucuz olması nedeniyle 2010’da inanılmaz derecede arttı. Mevcut performans sisteminin he-kimleri daha çok poliklinik yapmaya teş-vik etmesi nedeniyle, sadece son 3 ayda hem reçete sayısı hem de ilaç tüketimi yüzde 30 arttı. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde yapılan ameliyat sayısı ise 2002’ye göre 2005’de yüzde 270 arttı. Hastane sayısı, doktor sayısı ve ilaç satışı artmasına rağmen, tedavi nedeniyle azal-ması gereken hasta sayısı ise bu 3 yılda % 50 arttı.

2008 yılında muayene olan hasta sa-yısı 6 yıl öncesine göre % 500 artarak 500 milyon hastaya ulaşmış. Sağlığa har-cadığımız para ise Sosyal Güvenlik Ku-rumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artmış. Sağlığa harcadığımız para son 9 yılda % 800 artmış olsa da bu artış % 800 sağlık anlamına gelmiyor, harcadı-ğımız para sağlık olarak geri dönmüyor. Adeta paramızla hasta oluyor ve hastalık satın alıyoruz. Burada bir çelişki, bir kısır döngü yok mu ?

Harcadığımız paralar bize sağlık olarak değil hastalık olarak geri dönüyor yani pa-ramızla hasta oluyoruz. Bu inanılmaz çe-lişkinin işaret ettiği felaket; sinsice sürdü-rülen bir hastalık savaşı değilse nedir?

Uyarıyoruz ; Bu sistem hepimizi hasta ediyor Bu dönemde İlaç tüketimi % 300 artarken hasta sayısı azalacağına % 500 artmış. Burada bir çelişki yok mu? Acaba ithal edilen kopya ilaçlar etki etmiyor mu? Veya yan etki mi yapıyor? Bu mutlaka araştırılması gereken çok ciddi sağlık so-runu. En modern tansiyon ilaçlarını kul-lanmamıza rağmen tedavide başarı oranı-mız maalesef % 14. Büyük çoğunluk olan

% 86 hasta ise çaresiz. Aynı durum koles-terol ilaçları içinde geçerli. Hedef değer-lere ulaşmada başarı oranı çok düşük.

Ey aydınlar, bilim adamları ve ilgili-ler, neden bu konuları medyada sabahlara kadar tartışmıyorsunuz? Çok mu önem-siz? Toplumu imhaya dönüşen bu felaket karşışında söyleyecek lafınız yok mudur? Uzaylı yaratıklarla, UFO’larla, hurilerle, tarihi masallarla toplumu uyutma daha ne kadar sürecek? Toplumu yozlaştıran zi-hinsel işgal ne zaman sona erecek?

Fazla para harcama sağlık anlamına gelmiyor Performans rüzgarının estiği bu dönemde hastalıklara harcanan para kat kat artmasına rağmen, halkımız eski-sinden daha sağlıklı değil. Hatta giderek daha hasta bir topluma dönüşüyor. Her gün yeni bir hastane açmakla, doktor, ilaç ve ileri teknoloji ithal etmekle meşgulüz. Ancak, daha fazla para harcama, daha iyi sağlık anlamına gelmiyor. Performans uy-gulayan ABD’de kişi başına 6.000 dolar-lık harcamaya rağmen toplum hastalıktan sürünüyor. Koruyucu hekimlik uygulayan Küba ise 250 dolar harcamayla sağlıkta herkesi imrendiriyor. 24 kat fazla sağlık harcaması ABD’yi daha sağlıklı yapamı-yor. Devamı Gelecek Sayıda

Paramızla hasta oluyoruz

Adres:Bağdat Caddesi Ay Apartmanı No:372 Kat:3 Daire:21 Şaşkınbakkal/İST.Telefon:-0216-363-47-01http://www.ayaksagligimerkezi.com/ E-Posta:[email protected]

Ayak Sağlığı ve Bakım Merkezi Ayak Sağlığı ve Bakım

Merkezi sizlere daha yakın; internet sitemiz yardımıyla bizi daha yakından tanıya-bilirsiniz. Ayak bakımı

Merkezimizde nor-mal ayak bakımının yanında medikal ayak bakımı da yapılmak-tadır. Burada yapılan bazı bakımlar şunlardır:

E..Posta:[email protected]

Batık tırnak bakımı, Nasır bakımı,

Medikal problemsiz ayak bakımı, Tırnak mantarı,

Diyabetli hasta ayak bakımı, Ortopedik tabanlık uygulamaları

Web: http://www.ayaksagligimerkezi.com/E-Posta: [email protected]

Telefon: 0216 - 363 - 47 - 01

O rto p ed ik t a b a n l ı k uygulamaları

Ortopedik ta-banlıkları dok-tor tavsiyeli olarak veya merkezimize gelerek ayak sağlığı uzma-nımız (podiat-rist) yardımıyla alabilirsiniz. Merkezimizde ortopedik ta-banlık uygula-maları da ya-pılmaktadır.

Merkezimizde normal ayak bakımının

yanında medikal ayak bakımı da yapılmaktadır.

Cargill’in Türkiye ortaklarından olan Ül-ker Grubu, yabancı bir ortakla birlikte Ay-dın Doğan’ın gazete ve televizyonlarına talip…

Habertürk’ün sahibi olduğu Ciner Grubu ise, Ülker’in medya sektörüne girmesini istemiyor. Ay-rıca Doğan’ın yayın organlarını kendisi almak istiyor.

Tartışmada üslubun inandırıcı olmaktan iyice uzaklaştığı açık… Çünkü mısırdan elde edilen ni-şasta bazlı şeker/tatlandırıcı türleri, kanser başta ol-mak üzere birçok hastalığın nedeni olarak gösterilir-ken, şeker pancarından elde edilen rafine beyaz veya kahverengi şeker ‘masum’ olarak gösteriliyor.

Son programda ise ‘şeker’ Mustafa Kemal’in emaneti olarak Kemalizm’in kutsalları arasına alındı. İki hafta kadar sonra raflarda olacak olan, oldukça hacimli yeni kitabımda, şeker/tatlandırıcı türleri, bağımsız bir kitap olabilecek ka-dar ayrıntı ve hacimde ele alınıyor. Tarihi süreçleri ve gü-nümüzdeki durumu, çok sayıda veri ile birlikte sunuluyor.

Son tartışmalar çerçevesinde ka-fası karışanlara bazı özet bilgi sunalım.

Dikkat edilirse, programa genellikle pancar şeker sa-vunucuları davet ediliyor. Oysa şekerlerin hiçbir türü ma-sum olmadığı gibi, insan tüketimi için uygun değil. Daha da ötesi, dünyada şekerin diğer adı: Yasal uyuşturucu!

Yapılan tartışmada, her şeyin sorumlusunun sa-dece NBŞ olarak gösterilmesi hiç kuşkusuz çok bü-yük bir hata. Ama kimin umurunda... Kendisi ile özel-likle GDO ve tarım endüstrisi firmalar konusunda, gece ile gündüz gibi düş(ün)düğümüz Prof Selim Çetiner, son programda, “siz her sorunu nişasta bazlı şekere in-dirgeyerek, pancar şekerini masumlaştırıyorsunuz. Oysa 3 beyazdan (rafine şeker, rafine un ve rafine tuz) sa-kınılmasını herkes öğütlemiyor mu? Nişasta bazlı şe-ker ne kadar zararlı ise, pancar şekeri de aynıdır” mea-linde bir cümle söyleyerek konuyu iyi bir şekilde özetledi.

Bu durumda acaba birileri bizi, ‘doludan korumak gibi bir gerekçeyle, sele mi teslim ediyor?’ diye düşün-meden edemiyor insan. ‘Tatlı bela’ demekte hiçbir beis olmayan şeker ve türevleri ile ilgili kısa notlar düşelim.

Beyaz şekerin kara talihi İngilizlerin dünyaya armağanlarından biri olan ra-

fine şeker, “modern tarihin en büyük bilmecelerinden biri ve en büyük ahlakî gizemlerinden biri olmayı sür-dürmekte…” (Henry Hobhouse, Değişim Tohum-ları s. 65, Doğan Kitap.) Şekerin bilinen tarihi M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanır. Ancak o şeker, bugünkü şeker değil. Müslüman âlimler, İran’dan aldıkları şe-ker kamışını sadece ilaç yapımında kullanırlardı. Çünkü insan bedeninin, dışarıdan şeker almaya ihtiyacı yok.

Bütün yenilebilir bitkiler; çeşitli oranlarda lif, yağ, ni-şasta, protein ve şeker içerirler. Bu gıdaları tüketen bütün canlılar, lif ve nişastayı biyokimyasal yöntemlerle şekere dö-

nüştürürler. Vücudun ürettiği bu şeker kana karışır ve enerji kaynağı olur. Bütün kaynaklar ve veriler gösteriyor ki; ‘şe-ker kamışı’ ve ‘şeker pancarı’ndan elde edilen ve ‘rafine şe-ker’ olarak da bilinen ‘endüstriyel şeker’, üretilmeye başlan-madan önce, insanoğlu daha sağlıklı bir hayat sürmekte idi.

Müptelasını kendine köle eden bu beyaz kris-tal, milyonlarca insanın köleleştirilmesine ve İngi-liz asillerinin keyifleri için hayatlarından olmala-rına neden oldu. Şeker bugün son derece ucuz olsa da, iki üç yüzyıl önce neredeyse altına eş değerdeydi.

Şekersiz bir yaşam mümkün değil! Evet, bu başlık çok doğru fakat bu şeker; sanıla-

nın aksine her gün çaya çorbaya eklediğimiz toz ve kesme şeker olarak bilinen rafine şeker, nişasta bazlı şe-ker ve diğer tatlandırıcı türleri değil. İhtiyacımız olan şeker, günlük tükettiğimiz birçok meyve ve sebzede, vücudun ihtiyacını görecek miktarda zaten yer alıyor. Üs-telik soğan, sarımsak gibi bitkiler bile şeker ihtiva eder.

İlave olarak, kullandığımız tatlandırıcı şeker; tü-keten herkesi kendisine bağımlı kılan, şişmanla-tan, dişleri çürüten, sinir sistemini tahrip eden, bağır-sak tembelliğine ve vitamin eksikliğine neden olan ve sonuçta kanser yapan gereksiz bir uyuşturucu.

Şeker, ilk olarak üreticisini öldürmeye başlar, sonraları ise tüketicisini. Eskiden İslam toplumlarında, alkollü içe-ceklerin haram olması nedeniyle, bal ve pekmezden ya-pılan hoşaf ve şerbet gibi alternatif sağlıklı içecekler vardı. Batılılarda ise, günümüzde de olduğu üzere, alkol yoğun olarak tüketiliyordu. Şekerin gündelik hayata girmesi, yine batılıların ayyaşlığa alternatif aramasından kaynaklanıyor.

Batılılar çay, kahve ve kakao ile karşılaşınca, ilk kez alkole karşı yeni bir seçeneğe kavuşurlar. Birahanelerin kaba sabalığı ve çirkefliğinden kurtulmak isteyen mute-dil batılılar için çay, bir lüks olmaktan çıkmaya başlar. An-cak pek alışık olmadıkları çay, kahve ve kakao acı gelir. Bunun için de, bu alternatif içeceklere şeker ilave edil-meye başlanır. 1680’lerde başlayan bu süreç şeker tale-bini artırınca, fiyatı da hızla düşmeye başlar. Bu üçlü sı-cak içeceğin ayrılmaz bir parçası haline gelen şeker, 20. yüzyılda ise bir bakkal malzemesine dönüşecektir.

Batılı tüccarların hayallerini süsleyen şeker, bir yandan üretilmesi için Afrikalıların köleleştirilmesine neden olur-ken, diğer yandan da tüketenleri kendine bağımlı kılarak, iki tür köleliğe neden olmuştur. Şeker köleliği ilk olarak, 1443’de ‘ham’ın çocukları dedikleri siyah Afrikalıların ya-kalanıp, gemilerle Güney Avrupa’ya getirilmeleri ile başlar. Özgür beyaz adamın esir ettiği siyahlar, altın gibi gelir geti-ren şekerin üretilmesi için çalıştırılacaklardır. Çünkü bunlar insan sayılmıyor. Getirilen kölelerin, okuma yazması ve Hıristiyan olmaları da yasaklanır. Böylece siyah derililerin, beyaz insandan aşağı bir varlık olarak kalması öngörülür.

Nişasta bazlı şeker tartışması durulmuyor

Page 16: BULTÜRK Gazetesi 67.Sayı

Aylık Siyasi Aktüel Gazete1913 Sofya

Rosen Plevneliev: “2020 yılının sonuna kadar Bulgaristan’a 45 milyar avro girebilir”

“2013 yılının büyük soruları” moto-sunu taşıyan iş çevrelerinin hükümetle yedinci yıllık toplantısında Avrupa Komisyonu’nun Uluslararası İşbirliği, İn-sani Yardım ve Kriz Tepkisi’nden So-rumlu Üyesi Kristalina Georgieva, “Bulgaristanlılar, disiplinli ve istikrarlı, sorumlu Avrupalı gibi görünüyor” dedi. Müteahhitler, devletten iyi iş ortamı is-tedi, hükümet ise istikrar vaad etti ve devam eden kriz yüzünden Bulgaristan önündeki öncelikleri ve riskleri gösterdi.

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in hesaplarına göre Avrupa programları ve yatırımlar yoluyla 2020 yı-lının sonuna kadar Bulgaristan’a 45 mil-yar avro girebiliyor. Cumhurbaşkanı Plev-neliev, Avrupa fonları için milli paktının kurulmasını önerdi. Bütün siyasi güçler ve sivil toplum örgütleri, “Bulgaristan 2020” stratejisi etrafında birleşmeli. Söz konusu milli pakt, beş ana prensibe dayanmalı.

Bundan sonraki hükümetler, çalışan sis-temi bozmamalı, idarede süreklilik olmalı, Avrupa fonlarından yılda 2.5 milyar avro benimsenmeli, seçimler Avrupa fon kay-naklarının önümüzdeki üç yılda benimsen-mesini etkilememeli, proje üzerindeki ça-lışmaların hızı korunmalıdır. Devamı 14‘te

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin Faaliyetlerinden

K r i ç i m B e l e d i y e B a ş k a -n ı n d a n Te k i r d a ğ Z i y a r e t i

Balkan Siyaset Klübü Başkanı olan Bulgaristan’ın eski cumhurbaşkanı /1990-1997/ Jelyu Jelev,Bulgaristan Milli Radyosuna verdiği demeçte Bulgaristan diplo-masisinin de etkisi ile Makedonya’nın AB ile üye-lik müzakerelerinin ertelenmesini yorumladı. Jelev, Makedonya’nın ihtilaf konusu değil, Avrupa’ya en-tegrasyon adına birleştirici unsur olması gerektiğini öne sürdü. Eski cumhurbaşkanı tüm Balkan devlet-lerinin AB ve NATO’nun tam haklı üyeleri olmaları gerektiğine olan inancını dile getirdi. Sözlerine göre aday olan herhangi bir ülkenin engellenmesi, bölgede birliğin sağlanmasını kötü yönde etkileyecek. 1992 yılının başında Bulgaristan, Yugoslavya Federasyo-nundan ayrılan Slovenya, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Makedonya’nın bağımsızlığını tanıyan ilk devlet oldu. Genç Bulgar demokrasisinin dış politikada bu bağımsız adımı atmasında Cumhurbaşkanı Jelev’in büyük katkısı vardı. Daha sonra 4 cumhuriyet, AB’nin diğer devletleri, ABD ve Rusya tarafından da tanındı.

Jelyu Jelev: Tüm Balkan Devlet-leri AB ve NATO Üyesi Olmalıdır

“Yılın işvereni” yıllık yarışma-sının ödüllerinin büyük bir ço-ğunluğu belediye idarelerine gitti.

Gelenek üzerine her yılın sonunda İstihdam Ajansı, yıl içinde en çok iş yeri açan ve böylece ülkenin ayrı ayrı bölgelerinde işsizliğin azalmasına kat-kıda bulunan kuruluş ve şirketleri ödüllendiriyor. 2012 yılında maale-sef özel sektör geride kaldı. Kriz ve durgunluk, birçok işvereni personel tayin etmemekten öte işçi çıkartmak zorunda bıraktı. Bu yüzden işsizlikle mücadelede belediyeler baş rol aldılar.

“İnsan kaynakları” Operasyonel Programı kapsamında AB tarafından sağlanan fi-nansmanla belediyeler, ayrı ayrı yerleşim merkez-lerinde bulunan vatandaşlara geçici olsa da geçim kaynağı sağladılar. Sosyal Hizmetler Bakanı Totü Mladenov’un bildirdiği gibi iş bürolarından iş ara-cıları, yıl içinde yaklaşık 106 bin kişiye iş buldu. İş büroları sayesinde iş sahibi olanlar, geçen yıla göre 7500 kadar çoktur. Bu arada İstihdam Ajansı tarafın-dan “İnsan Kaynakları” programı kapsamında uy-gulanan projeler kapsamında ise 70 binden çok ki-şiye istihdam sağlandı. Bu kişilerin çoğu, yerleşim merkezlerinin temizlenmesinde, yolların bakımında ve değişik çevre sağlığı faaliyetlerinde meşguldür.

10 dalda 31 işveren ödüle değer görüldü. “Prog-ramlar ve istihdam önlemleri kapsamında en çok iş yeri açan işveren” dalında 3. yerde işsizlik ora-nının yüksek olduğu Kuzeybatı Bulgaristan’da

yer alan Belogradçik Belediyesi sıralandı. B e l o g r a d ç i k B e l e d i y e s i , y ı l

içinde 246 işsiz vatandaşı çalıştırdı. 2012 yılında çalışma piyasasına yönelik izlenen po-

litikanın öncelikli hedefi, gençler arasındaki işsizlikle mücadeledir. İşadamları ve devlet, Avrupa finans-manı ile uygulanan değişik istihdam önlemleri ile 29 yaş altı 51 bin genç vatandaşa iş vermiş bulunuyor-lar. Varna’nın Vılçi Dol Belediyesi, 94 gence iş sağ-layarak “Kalkınma programı kapsamında en çok genç çalıştıran işveren” dalındaki birinci ödülü kaptı.

Vılçi Dol Belediye Başkanı Penka Yor-danova, ödülü alırken şöyle konuştu:

“Bizim belediyede işsiz olanların eğitim seviyesi düşük veya ortadır. Bu hususu göz önüne alarak biz, “Kalkınma” programına katılarak gençlere ve di-ğer vatandaşlara da yeşillendirme işçisi, inşaat iş-çisi ve çevre sağlığı uzmanı eğitimini verdik” dedi.

2012 y. İşveren Ödülleri B e l e d i y e l e r e G i t t i

DTGB - 20.KURULUŞ YILDÖNÜMÜ-İstanbul-2012B U L T Ü R K E k i b i İ l e B i r l i k t e

DTGB - Dünya Türk Gençler Birliği 15.Kurultayıİstanbul - 16-19.2012 yılı İst.Hilton Garden INN

Bulgaristan Kriçim Belediye Baş-kanı Atanas Kalçev Tekirdağ Bele-diye Başkanı Adem Dalgıç’ı ziyaret etti.

Trakyakent’in davetlisi olarak Tekirdağ’a ge-len Bulgaristan Plovdiv şehri Kriçim Kasa-bası Belediye Başkanı Atanas Kalçev İşadamıHüseyin Meymanov ile beraber Te-

kirdağ Belediyesi’ne ziyarette bulundu.

Trakyakent Müdürü Tekirdağ Belediye Başkan Yardımcısı Sinan Çetiz ile Kent Konseyi Başkanı Levent Gündoğdu’nun da eşlik ettiği ziyarette Dalgıç’la sohbet ederek istişarede bulunan Kriçim Belediye Başkanı Atanas Kalçev Tekirdağ’dan kendilerine uygun bir ilçe belediyesi ile kardeş olmak istediklerini söyledi. Kasabalarının 15 bin nüfuslu olduğuna dikkat çeken Kalçev, “Bizim bölgemizde kereste iş kolu çok yaygın durumda. Biz de Tekirdağ’dan kereste işinin yoğun olduğu bir belediye ile kardeş olmak istiyoruz” dedi.Tekirdağ’ın birçok yerinde Organize Sanayi

Bölgesi bölgesi bulunduğunu ve Kriçim’e uygun olarak bir kardeş şehir bulunacağını söyleyen Te-kirdağ Belediye Başkanı Op. Dr. Adem Dalgıç, “İlişkilerimizin daha da artması için Trakyakent’e üye belediyelerimize de kardeş şehirler bulaca-ğız. Halkların kaynaşması açısından da yerel yö-neticilere büyük görev düşüyor” diye konuştu.

Bulgaristan Merkez Bankasının son verilerine göre yılın Ocak ile Ekim ay-ları arasındaki dönemde ülkemize yapı-lan doğrudan yabancı yatırımların top-lam tutarı, 1 milyar 300 milyon avronun üzerinde olup 2011 yılının aynı döne-mine göre yüzde 25 kadar artış gösteri-yor. BTA haber ajansına konuşan Eko-nomi, Enerji ve Turizm Bakanı Delyan Dobrev, son 2 yıllık dönemde Bulgaristan’ın yap-tığı savunma ürünleri ihracatında artışın izlendi-ğini belirti. Bakan Dobrev, özellikle Çin, İsrail, İn-

giltere ve Almanya’da olmak üzere Bulgaristan’ın yurt dışı ticaret tem-silcilerinin çalışmalarına yüksek not verdi. Çin, AB dışındaki ticaret or-taklarımız arasında Türkiye’nin ar-dından ikinci yerde sıralanıyor artık. Bulgaristan’a yapılan Çin’li yatırım-larda da artış izleniyor, ayrıca ül-kemize gelen Çin’li turistlerin sa-

yısı yüzde 31 oranında artmış bulunuyor. Bakan Dobrev’in sözlerine göre turizm sektöründe başlayan kış sezonuna ilişkin iyimser beklentiler mevcuttur.

2012’de Bulgaristan’a yapılan yabancı yatırımların tutarında artış izlendi