16
Ümit Özdağ BULTÜRK’te Bugaristan Türkleri Kültür ve Da- yanışma Derneği 7 Mayıs 2011 günü MHP 2. Bölge milletvekilli adayı Prof Dr. Ümit Özdağ’ı dernek merkezinde ağırladı. Türk siyasal bilimleri profe - sörü Prof Dr. Ümit Özdağ BULTÜRK Derneği’nin davetini kırmayarak bir söyleşi gerçekleştirdi. Sözleşininin başından dernek üye - lerinden Muazzez Yurdakul’un oku - duğu “Bulgaristan’da Türk Olmak” adlı şiir katılımcıları duygulandırdı. Balkanların geleceğinin konuşulduğu söyleşide katılımcılara Türkiye’nin ve balkanların dünden bugüne kadar uza - nan geçmişden bahseden Özdağ’ın konuşmasından satır başları ise şöyle: MHP olarak bizim Bal- kan Türkleri için ne yapa- cağımızı anlatmaya bile ge - rek yok: “MHP olarak biz Türk- lük kavramının hassasiyetle üzerinde duruyoruz. Bugün bir ül - keyi o ülkenin milleti ile tanıtmanın, ülke kavramının ırka indirmenin yan - lış olduğundan bahsediyorlar. O za- man ülkemizin ismini de değiştirelim. İçersinde Türk geçtiği için.” diyerek ülkeninin geleceği konunsanda kaygı - larını dile getirdi. Biz de kusursuz değiliz, ama bizden hain çıkmaz. “Balkanların geleceği için önce Anadolu’nun geleceğini sağlamlaş - tırmalıyız. Güçlü bir Anadolu, güçlü balkanlardır.” Devamı; s. 8’de Yıl: 7 Sayı: 54 Mart-Nisan 2011 1913 Sofya “Bulgaristan Türkleri İstanbul’un ve Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olacak…” Derneğimiz, Kosova Cumuhuriyeti’nin üçüncü bağımsızlık yıldönümü kutlamaları çerçevesinde, Prizren’de “Bağımsızlık Resep - siyonu” organize etti. Geceye Kosova Baş - bakanı Hashim Taçi, Türkiye Cumhuriyeti Kosova Büyükelçisi Songül Ozan, Kosova Türk Temsil Heyeti Başkanı Albay Mümtaz Aydemir yanı sıra Kosova Türk Taburu’nda görevli subaylar ile 500’ün üzerinde Koso - valı üst düzey davetli katıldı. Kosova Milli Marşı’nın okunmasıyla başlayan resepsiyonda bir konuşma yapan Dernek Başkanımız İsa Kayım, “Bizler bu kutlu günü her yıl Türkiye’de kardeşleriniz olarak kutlamaktayız” şeklinde konuştu. Ka - yım, “Kosova bağımsızlığının 3’üncü yılını siz kardeşlerimizle beraber kutlamak ve aynı coşkuyu yaşamak istedik. Birlik ve beraberli - ğimiz kardeşliğimizin nişanesidir” dedi. KosovaDemokratikTürkPartisi (KDTP) Başkanı Mahir Yağcılar da, “Uzun yıllar hasretle beklediğimiz bağımsızlığımızı en ni - hayet kutluyoruz” şeklinde konuştu. Türkiye Cumhu- riyeti Kosova Büyükelçisi Songül Ozanda burada yap - tığı konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti’nin her zaman her türlü destekle Kosova halkının en büyük destek - çisi olmuştur” dedi. Ozan: “Türkiye Cumhuriyeti her zaman Kosova halkının yanındadır. Türkiye Cumhuriyeti, Kosova’da askeriyle, polisiyle, okullarıyla, hastaneleriyle, işadamlarıyla her türlü hizmeti vererek Kosova’nın kalkınmış müreffeh gelişmiş bir Avrupa ülkesi olması ve Avrupa Birliği’ne ve AB’deki kurumlara üye olması için elinden gelen desteği gös - termektedir. Bundan sonra da bu desteğini sürdürecektir. Kosova ile Türkiye arasında mükemmel ilişkilerin en önemli anı bugün burada salonu dolduran Türk toplumu oluş - turmaktadır. Yaşasın Türk Kosova dostluğu diyorum” dedi. Konuşmasında Türkçe “İyi akşamlar” diyerek başlayan Kosova Başba - kanı Hashim Thaçi de burada yaptığı konuş - masında Türkiye Cumhuriyeti’nin her zaman her türlü destekle Kosova halkının yanında ol - duğunu söyledi. Thaçi, dost ülke olarak hitap ettiği Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ında Kosova ziyaretinde bu - lunduğunu ve iki ülke arasındaki dostluk iliş - kilerinin artarak sürdüğünü ifade etti. Ortak hareket… BAŞYAZI Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Açılışını yaptığımız BULTÜRK Genel Mer - kezini birçok arkadaşın fedakârlığı sayesinde ol- muştur.. Öncelikle kendilerine teşekkür ediyorum. Özel - likle bu mekânı bizim kullanmamız için bize tahsis eden Büyüğümüz Sayın Mümin YURDAKUL Ho- camıza Bultürk adına ayrıca teşekkür ederim. Derne - ğimize bu güne kadar Bulgaristan Türklerine hizmet etmiş kendini aşmış amaçları sadece hizmet oldu- ğunu bildiğimiz kıymetli hocalarımıza ayrıca min- netlerimizi sunuyoruz. Devamı; s. 4’te Balkanların kalbi Edirne’de atıyor Osmanlı Devletine 88 yıl başkentlik yap- mış, Türkiye’nin Avrupa’ya - Avrupa’nın da Türkiye’ye açılan kapısı Edirne’nin emsalsiz bir tarihin kalbinde Kervansarayın muhteşem bir sa - lonunda 4. Balkan Formu gerçekleşti. Edirne ge - lenekleri ile modernleşmeyi birleştirmiş, her şeyi ile adeta Balkanların merkezi, kalbi haline gel - miş bir kent havası vardı burada. Türk İslam Mi - marisinin başyapıtı gözleri kamaştıran Selimiyesi ile yedi asırlık geçmişe sahip dünyanın en eski or - ganizasyonlarından Kırkpınarı, tarihi eserleri, do - ğal güzellikleri ve eşsiz lezzetleri ile başdöndüren bu kent şimdi ise yine yeni bir başlangıç yaparak tüm Balkan ülkelerini bir araya burada getirmiştir. Romanyadan, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Bosna, Arnavutluk ve Yunanisandan bilim adamları akademisyen ve STK yöneticile - rini bir araya geldiler. Devamı: s. 4’de Habur Sınır Kapısı’ndan girenlerin avukatı CHP’de!.. Cumhuriyete bedel ödeyerek sa- hip çıkmış göçmenleri listeye almayan CHP, Haburcu PKK’lıların avukatı Sez- gin Tanrıkulu’nu Güneydoğu’dan değil de, İstanbul’dan hem de Balkan göçmenleri - nin yoğun olduğu 2. Bölgeden aday göster - mesi Balkan göçmenleri arasında huzursuz - luğa yol açtı. Bultürk’ün Yeni Genel Merkez Binası Açıldı Rafet Ulutürk Kosova’nın 3. Bağımsızlık Yıldönümü Prizren’de kutlandı Örnek bir dernek “Bosna Sancak Derneği” Bulgaristan Türk’leri Kültür ve Hizmet Derneğinin ( BULTÜRK) yeni genel merkez binası devlet erkânı siyasetçiler ve STK’ların da ka - tılımı ile hizmete girdi. İlk önce yeni merkez binasının açılışı için kurdele kesildi, Kurucu Baş- kan Prof. Dr. Hayati Durmaz , derneği kurma nedenlerini ve bu güne kadar bir çok zorlukları aşarak bu güne geldiklerini ifade etti. Türkiye’de ilk defa tüm Bulgaristan Türklerini kzey güney eski yeni göçmen diye ayırmadan hepsini bir araya getiren bir dernek kurduklarını belirtti. Derneğin yeni Başkanı Rafet Ulutürk konuşmasında; “Bulgaristan’da ve Türkiye’de yaşayan Türklerin ve göçmenleri - mizin sorunlarını çözmek maksadıyla iki devlet arasında kültür, barış ve dostluk köprüsü olmayı hedeflemiş bulunmaktayız. Faaliyet alanı - mızı coğrafi manada küçültmek profesyonelleşerek başarı şansımızı da arttırmaktadır. Türkiye’de yaşayan Bulgaristanlıların sayısı 10 milyonu aşmıştır. Fakat Bulgaristan göçmenlerinin sivil toplum kuruluşlarına katılımları son derece düşüktür...” Devamı; s. 3’de 12 Haziran 2011 tarihinde Genel Seçimlerde Aday olan Balkan Göçmenlerinden Meclise Girecek olan Milletvekilleri ve sıraları. Balkan Türklerinden Neden CHP’ye İsyan? www.bulturk.org Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz Bilip Öğretmek Bizim Borcumuz. Bölgeler CHP AK Parti MHP Kocaeli YOK YOK 1- Lütvi Türkkan Kırşehir YOK YOK 1- Metin Çobanoğlu Kırklareli YOK YOK 1- Cemal Özbilen Edirne YOK 1- Mehmet .Müezinoğlu 1- Cemalettin Uslu Tekirdağ YOK 1- Tevfik Z. Akbulut 1- Bülent Belen Afyon YOK YOK 1- Kemalettin Yılmaz Kütahya YOK YOK 1- Alim Işık Niğde YOK YOK 1- Hikmet Bekin İzmir - 1 7- Aydın Özcan 6- Rıfat Sait 2- Şenol Bal İzmir - 2 YOK YOK 6- Cengiz Bulut Bursa YOK 2. Mustafa Öztürk 2- Necati Özensoy YOK 7. Hakan Çavuşoğlu 3- Cüneyt Karlık İstanbul - 1. Bölge YOK YOK 3- Kadir Boy İstanbul - 2. Bölge YOK 12. Hüseyin Bürge 5. Saffet Sancaklı YOK YOK 6. Ahmet Çolak İstanbul - 3. Bölge YOK 11. Bülent Turan 1- Meral Akşener Methini ve sosyal faaliyetlerini sıkça duyduğumuz Bosna Sancak Derneği’nin merkezini ziyaret et - tik. Dernek Başkanı Adem Gül - sunay ile görüştük. Üç katlı okul binası büyüklüğünde bir yapı. Bi - nanın içi bir müze gibi. Çok amaçlı sosyal dona - tılar var. Buralarda kurslar veriliyor, sosyal faali - yetler yürütülüyor. Kuruluş amacınız? - 90’lı yıllarda eski Yugoslavya’da iç karışıklıklar bekleniyordu. Bizler oradaki yakın akrabalarımız vasıtasıyla daha geniş bilgilere sahiptik. Devamı; s. 9’da Prof. Dr. Ümit Özdağ: “Bulgaristanlıların problem- lerini TBMM’de takipçisi olacağına söz verdi”

BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Bulgaristan Türklerinin Sesi Gazetesinin 54.Sayısı

Citation preview

Page 1: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

Ümit Özdağ BULTÜRK’te

Bugaristan Türkleri Kültür ve Da-yanışma Derneği 7 Mayıs 2011 günü MHP 2. Bölge milletvekilli adayı Prof Dr. Ümit Özdağ’ı dernek merkezinde ağırladı. Türk siyasal bilimleri profe-sörü Prof Dr. Ümit Özdağ BULTÜRK Derneği’nin davetini kırmayarak bir söyleşi gerçekleştirdi.

Sözleşininin başından dernek üye-lerinden Muazzez Yurdakul’un oku-duğu “Bulgaristan’da Türk Olmak” adlı şiir katılımcıları duygulandırdı. Balkanların geleceğinin konuşulduğu söyleşide katılımcılara Türkiye’nin ve balkanların dünden bugüne kadar uza-nan geçmişden bahseden Özdağ’ın

konuşmasından satır başları ise şöyle:

MHP olarak bizim Bal-kan Türkleri için ne yapa-cağımızı anlatmaya bile ge-rek yok:

“MHP olarak biz Türk-lük kavramının hassasiyetle

üzerinde duruyoruz. Bugün bir ül-keyi o ülkenin milleti ile tanıtmanın, ülke kavramının ırka indirmenin yan-lış olduğundan bahsediyorlar. O za-man ülkemizin ismini de değiştirelim. İçersinde Türk geçtiği için.” diyerek ülkeninin geleceği konunsanda kaygı-larını dile getirdi.

Biz de kusursuz değiliz, ama bizden hain çıkmaz.

“Balkanların geleceği için önce Anadolu’nun geleceğini sağlamlaş-tırmalıyız. Güçlü bir Anadolu, güçlü balkanlardır.” Devamı; s. 8’de

Yıl: 7 Sayı: 54 Mart-Nisan 2011

1913 Sofya

“Bulgaristan Türkleri İstanbul’un ve Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olacak…”

Derneğimiz, Kosova Cumuhuriyeti’nin üçüncü bağımsızlık yıldönümü kutlamaları çerçevesinde, Prizren’de “Bağımsızlık Resep-siyonu” organize etti. Geceye Kosova Baş-bakanı Hashim Taçi, Türkiye Cumhuriyeti Kosova Büyükelçisi Songül Ozan, Kosova Türk Temsil Heyeti Başkanı Albay Mümtaz Aydemir yanı sıra Kosova Türk Taburu’nda görevli subaylar ile 500’ün üzerinde Koso-valı üst düzey davetli katıldı.

Kosova Milli Marşı’nın okunmasıyla başlayan resepsiyonda bir konuşma yapan Dernek Başkanımız İsa Kayım, “Bizler bu kutlu günü her yıl Türkiye’de kardeşleriniz olarak kutlamaktayız” şeklinde konuştu. Ka-yım, “Kosova bağımsızlığının 3’üncü yılını siz kardeşlerimizle beraber kutlamak ve aynı coşkuyu yaşamak istedik. Birlik ve beraberli-ğimiz kardeşliğimizin nişanesidir” dedi.

Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) Başkanı Mahir Yağcılar da, “Uzun yıllar hasretle beklediğimiz bağımsızlığımızı en ni-

hayet kutluyoruz” şeklinde konuştu. Türkiye Cumhu-riyeti Kosova Büyükelçisi Songül Ozan da burada yap-tığı konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti’nin her zaman her türlü destekle Kosova halkının en büyük destek-çisi olmuştur” dedi. Ozan: “Türkiye Cumhuriyeti her

zaman Kosova halkının yanındadır. Türkiye Cumhuriyeti, Kosova’da askeriyle, polisiyle, okullarıyla, hastaneleriyle, işadamlarıyla her türlü hizmeti vererek Kosova’nın kalkınmış müreffeh gelişmiş bir Avrupa ülkesi olması ve Avrupa Birliği’ne ve AB’deki kurumlara üye olması için elinden gelen desteği gös-termektedir. Bundan sonra da bu desteğini sürdürecektir. Kosova ile Türkiye arasında mükemmel ilişkilerin en önemli anı bugün burada salonu dolduran Türk toplumu oluş-turmaktadır. Yaşasın Türk Kosova dostluğu diyorum” dedi. Konuşmasında Türkçe “İyi akşamlar” diyerek başlayan Kosova Başba-kanı Hashim Thaçi de burada yaptığı konuş-masında Türkiye Cumhuriyeti’nin her zaman her türlü destekle Kosova halkının yanında ol-duğunu söyledi. Thaçi, dost ülke olarak hitap ettiği Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ında Kosova ziyaretinde bu-lunduğunu ve iki ülke arasındaki dostluk iliş-kilerinin artarak sürdüğünü ifade etti.

Ortak hareket…

BAŞYAZI

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet

Derneği Genel Başkanı

Açılışını yaptığımız BULTÜRK Genel Mer-kezini birçok arkadaşın fedakârlığı sayesinde ol-muştur..

Öncelikle kendilerine teşekkür ediyorum. Özel-likle bu mekânı bizim kullanmamız için bize tahsis eden Büyüğümüz Sayın Mümin YURDAKUL Ho-camıza Bultürk adına ayrıca teşekkür ederim. Derne-ğimize bu güne kadar Bulgaristan Türklerine hizmet etmiş kendini aşmış amaçları sadece hizmet oldu-ğunu bildiğimiz kıymetli hocalarımıza ayrıca min-netlerimizi sunuyoruz.

Devamı; s. 4’te

Balkanların kalbi Edirne’de atıyorOsmanlı Devletine 88 yıl başkentlik yap-

mış, Türkiye’nin Avrupa’ya - Avrupa’nın da Türkiye’ye açılan kapısı Edirne’nin emsalsiz bir tarihin kalbinde Kervansarayın muhteşem bir sa-lonunda 4. Balkan Formu gerçekleşti. Edirne ge-lenekleri ile modernleşmeyi birleştirmiş, her şeyi ile adeta Balkanların merkezi, kalbi haline gel-miş bir kent havası vardı burada. Türk İslam Mi-marisinin başyapıtı gözleri kamaştıran Selimiyesi ile yedi asırlık geçmişe sahip dünyanın en eski or-ganizasyonlarından Kırkpınarı, tarihi eserleri, do-ğal güzellikleri ve eşsiz lezzetleri ile başdöndüren bu kent şimdi ise yine yeni bir başlangıç yaparak tüm Balkan ülkelerini bir araya burada getirmiştir. Romanyadan, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Bosna, Arnavutluk ve Yunanisandan bilim adamları akademisyen ve STK yöneticile-rini bir araya geldiler.

Devamı: s. 4’de

Habur Sınır Kapısı’ndan girenlerin avukatı CHP’de!..

Cumhuriyete bedel ödeyerek sa-hip çıkmış göçmenleri listeye almayan CHP, Haburcu PKK’lıların avukatı Sez-gin Tanrıkulu’nu Güneydoğu’dan değil de, İstanbul’dan hem de Balkan göçmenleri-nin yoğun olduğu 2. Bölgeden aday göster-mesi Balkan göçmenleri arasında huzursuz-luğa yol açtı.

Bultürk’ün Yeni Genel Merkez Binası Açıldı

Rafet Ulutürk

Kosova’nın 3. Bağımsızlık Yıldönümü Prizren’de kutlandı

Örnek bir dernek “Bosna Sancak Derneği”

Bulgaristan Türk’leri Kültür ve Hizmet Derneğinin (BULTÜRK) yeni genel merkez binası devlet erkânı siyasetçiler ve STK’ların da ka-tılımı ile hizmete girdi.

İlk önce yeni merkez binasının açılışı için kurdele kesildi, Kurucu Baş-kan Prof. Dr. Hayati Durmaz, derneği kurma nedenlerini ve bu güne kadar bir çok zorlukları aşarak bu güne geldiklerini ifade etti. Türkiye’de ilk defa tüm Bulgaristan Türklerini kzey güney eski yeni göçmen diye ayırmadan hepsini bir araya getiren bir dernek kurduklarını belirtti.

Derneğin yeni Başkanı Rafet Ulutürk konuşmasında; “Bulgaristan’da ve Türkiye’de yaşayan Türklerin ve göçmenleri-

mizin sorunlarını çözmek maksadıyla iki devlet arasında kültür, barış ve dostluk köprüsü olmayı hedeflemiş bulunmaktayız. Faaliyet alanı-mızı coğrafi manada küçültmek profesyonelleşerek başarı şansımızı da arttırmaktadır. Türkiye’de yaşayan Bulgaristanlıların sayısı 10 milyonu aşmıştır. Fakat Bulgaristan göçmenlerinin sivil toplum kuruluşlarına katılımları son derece düşüktür...” Devamı; s. 3’de

12 Haziran 2011 tarihinde Genel Seçimlerde Aday olan Balkan Göçmenlerinden Meclise Girecek olan Milletvekilleri ve sıraları.

Balkan Türklerinden Neden CHP’ye İsyan?

www.bulturk.org Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz Bilip Öğretmek Bizim Borcumuz.

Bölgeler CHP AK Parti MHPKocaeli YOK YOK 1- Lütvi TürkkanKırşehir YOK YOK 1- Metin ÇobanoğluKırklareli YOK YOK 1- Cemal ÖzbilenEdirne YOK 1- Mehmet .Müezinoğlu 1- Cemalettin UsluTekirdağ YOK 1- Tevfik Z. Akbulut 1- Bülent BelenAfyon YOK YOK 1- Kemalettin YılmazKütahya YOK YOK 1- Alim IşıkNiğde YOK YOK 1- Hikmet Bekinİzmir - 1 7- Aydın Özcan 6- Rıfat Sait 2- Şenol Balİzmir - 2 YOK YOK 6- Cengiz BulutBursa YOK 2. Mustafa Öztürk 2- Necati Özensoy YOK 7. Hakan Çavuşoğlu 3- Cüneyt Karlıkİstanbul - 1. Bölge YOK YOK 3- Kadir Boyİstanbul - 2. Bölge YOK 12. Hüseyin Bürge 5. Saffet Sancaklı YOK YOK 6. Ahmet Çolakİstanbul - 3. Bölge YOK 11. Bülent Turan 1- Meral Akşener

Methini ve sosyal faaliyetlerini sıkça duyduğumuz Bosna Sancak Derneği’nin merkezini ziyaret et-tik. Dernek Başkanı Adem Gül-sunay ile görüştük. Üç katlı okul binası büyüklüğünde bir yapı. Bi-

nanın içi bir müze gibi. Çok amaçlı sosyal dona-tılar var. Buralarda kurslar veriliyor, sosyal faali-yetler yürütülüyor.

Kuruluş amacınız? - 90’lı yıllarda eski Yugoslavya’da iç karışıklıklar bekleniyordu. Bizler oradaki yakın akrabalarımız vasıtasıyla daha geniş bilgilere sahiptik. Devamı; s. 9’da

Prof. Dr. Ümit Özdağ: “Bulgaristanlıların problem-lerini TBMM’de takipçisi olacağına söz verdi”

Page 2: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

2 Bulgaristan Türklerinin SesiSayı 54 - Mart-Nisan 2011

Bulgaristan “ajan” büyükelçilerini çekti

Bulgaristan’ın eski komünist rejim için ajan olarak hizmet etmiş 35 büyükelçinin 13’ünü geri çektiği bildirildi.

Bulgar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ve-sela Çerneva, 1989 yılında sona eren komünist rejimi-nin lehine ajanlık yaptıkları bildirilen diplomatların tü-münün geri çekilmesine ilişkin prosedürün uygulamaya konduğunu söyledi.

Aralarında Saraybosna, Atina, Tiflis, Belgrad, Pe-kin, Stokholm, Vilnüs, Berlin, Minsk ve Üsküp büyü-kelçilerinin de yer aldığı ‘ajan diplomatlar listesi’ için-deki tüm isimlerin geri çekileceğini kaydeden Çerneva, “bu listedeki 13 büyükelçinin dün itibarıyla artık mer-kezde olduklarını” kaydetti.

‘Ajan’ büyükelçilerin geri çekilmesine ilişkin hü-kümetin talebini askıya alan Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov’un konuya ilişkin kararı ise henüz kesinleş-medi. Konuya ilişkin son kararı verecek olan Cumhur-başkanının tepkisini önlemek isteyen Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, “sözkonusu büyükelçilerin siyasi danışma-lar için merkeze çağrıldığını” dile getirdi.

Bulgaristan’da parlamento kararı ile kurulan dev-let komisyonu Aralık 2010’da, aralarında Bulgaristan’ın Ankara Büyükelçisi Krasimir Tüleçki’nin de yer aldığı toplam 35 diplomatın daha önce ‘ajan’ olarak çalıştık-larını’ açıklamıştı.

Ajanların isimleri, bağlı oldukları kurumları ve kullandıkları ajanlık kod adlarını açıklamakla görev-lendirilen komisyonun açıklamasında, durumu incele-nen 462 diplomatın 191’inin ‘komünist ajanı’ olduğu belirtilmişti.

Hükümet, ‘skandal’ olarak nitelenen olayla ilgili ola-rak tüm ajan diplomatların geri çekilmesine karar verir-ken, büyükelçi atamalarında son sözü söyleyen makamda bulunan Cumhurbaşkanı Pırvanov ise, ‘her büyükelçinin durumunun tek tek incelenmesi’ önerisi getirdi.

Tüleçki’nin yanısıra Bulgaristan’ın İstanbul, Bursa ve Edirne konsolosluk çalışanlarının da ‘ajan diplomat’ oldukları belirtilirken, bu isimlerin de 13 büyükelçinin geri çekilmesine benzer şekilde merkeze çağrılmasını beklendiği belirtildi.

Ermenistan’a Macaristan şoku

Hollanda’da meclisine 12 Türk milletvekili girdi

2012’de gökyüzünde iki güneş olacak

IMF’ye göre ABD, 2016’da dünyanın en büyük ekonomisi ünvanını Çin’e kaptıracak.

Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre, Çin ekono-misi 2016’da dünyanın en büyük ekonomisi ABD’yi geçecek.

Dünya tarihinde ilk kez uluslararası bir kuruluş, ABD çağının sona ereceği resmi tarihi açıkladı ve ABD’nin ekonomik liderlik rolünü beş yıl gibi ön-görülenden daha yakın bir dönemde Çin’e kaptıra-cağını belirtti.

Ekonomistler, iki ülkenin gayrisafi yurt içi hasıla-larını (GSYH) güncel faiz oranlarına göre hesaplaya-rak Çin’in liderlik tarihini 2020’li yılların ortası ola-rak tahmin ediyordu.

Oysa IMF, iki ülkeyi gerçek faiz oranlarına göre kıyaslamakla birlikte reel ekonomik verileri inceleye-rek, iki ülkedeki satın alma güçlerini karşılaştırarak bu sonuca vardı. Kuruluş aynı zamanda ülke içinde ka-zanılan ve harcanan paraları da kıyasladı.

IMF’e göre, 2011 yılında 11,2 trilyon dolar düze-yinde bulunan Çin ekonomisinin büyüklüğü 2016’da

19 trilyon dolara çıkacak. Söz konusu dönemde, ABD ekonomisinin büyüklüğü 15,2 trilyon dolardan, 18,8 tril-yon dolara yükselecek. Bu, ABD’nin küresel ekonomik büyümeye katkısını yüzde 17,7’ye düşürürken, Çin’in katkısı yüzde 18 olacak ve bu, daha da artacak.

Bundan yalnızca on yıl önce ABD ekonomisinin büyüklüğü Çin’in üç katı düzeyinde bulunuyordu.

ABD telaşlandı - IMF’in öngörüsü şu anda Washington’da devam eden bütçe görüşmeleri için de sıkıntı yaratan bir konu oldu.

Açıklama, kafalarda uluslararası güvenlik sistemi-nin önümüzdeki yıllarda nasıl bir hal alacağına yöne-lik soru işaretleri yarattı.

IMF’in yalnızca iki hafta önce açıkladığı tahminle-rine göre, Barack Obama, Mitt Romney ya da Donald Trump, kim olursa olsun gelecek yıl ABD’ye başkan olarak seçilecek isim de dünyanın en büyük ekono-misinin son başkanı olacak.

ABD, ekonomik liderlik unvanını 1890’larda İngiltere’den almıştı.

Osman Başar

Tüm dünyayı sarsan Wikileaks bel-gelerinin tartışması devam ederken şimdi de Osmanlı’nın Wikileaks belgeleri açık-lanıyor.

Geçtiğimiz yıl Aralık Ayı’nda açıklanan Amerikalı elçilere ait söylemlerden oluşan Wikileaks belgeleri tüm dünya gündemini meşgul etmiş, ABD Dış İşleri Bakanı Hi-lary Clinton kameraların karşısına geçerek tüm dünyadan özür dilemişti.

Amerika Birleşik Devletleri ’nin ve elçilerinin dış ülkere bakışını çarpıcı ay-rıntılarla gözler önüne seren belgeler ül-kelerin ilişkilerini ve ticaretini önemli öl-çüde etkiledi.

Bugün hala dünya gündemini oluş-turan Wikileaks belgelerinin tartışması sü-rerken “Osmanlı Elçileri’nin Wikileaks Raporları” dünya gündeminin yeni ko-nusu olacak gibi görünüyor.

Fransa - Rusya ve İran ile İlgili Çok Çarpıcı Belgeler

Araştırmacı yazar Muhammet Safi tarafından ulaşılan ve uzun incelemeler sonucunda bir araya getirilen belgelerde Fransa, Rusya ve İran ile ilgili çok çarpıcı belgeler yer alıyor. Özellikle Sultan 3. Ah-met (Lale Devri Padişahı) döneminde el-çilik görevini yürüten YirmiSekiz Meh-

met Çelebi Efendi ve Sultan 3.Mustafa ve 1.Abdülhamit döneminde elçi olan Necati Efendi’nin belgeleri Fransa ve Rusya ile ilgili çok çarpıcı bilgileri göz-ler önüne seriyor.

Belgelere Nasıl Ulaşıldı! Osmanlı Wikileaksleri olarak adlandı-

rılan belgelere Osmanlı arşiv uzmanı araş-tırmacı yazar Muhammet Safi yaklaşık 8 yıl süren araştırmaları ve başta Osmanlı Arşivleri olmak üzere özel izinle girdiği kamu kurumlarından ulaştı. Ulaşılan belge-ler profesyonel bir ekibin uzun inceleme-leri ve değerlendirmelerinin ardından “Os-manlı Elçileri’nin Wikileaks Raporları” isimli kitapta bir araya getirildi.

Pazartesi Günü AçıklanıyorFransa, Rusya ve İran ile ilişkileri ye-

niden gözden geçirilmesine neden olabi-lecek bilgi ve belgeler içeren ve Ural Ya-yıncılık tarafından basılan kitap 9 Mayıs 2011 Pazartesi günü okuyucusuyla bu-luşacak. Kitabın ilk baskısını temin et-mek isteyen okuyucuların şimdiden ya-yınevi ve kitapçılara ön kayıt yaptırdıkları konuşuluyor.

www.dunyakitap.com

Osmanlı Elçilerinin Wikileaks Raporları

Çin, 2016’da ABD’yi tahtından indirecek Her 5 Alman’dan 1’i alkolikAlmanya’da alkol tüketimi giderek arttıyor.Almanya’da Bağımlılık Sorunları Merkezi tarafın-

dan yapılan son araştırmada, her 5 Alman’dan 1’inin alkol sorunları bulunduğu, alkol tehlikesine karşı yeni bir çalışmaya ihtiyaç duyulduğu ortaya çıktı.

Merkezin Genel Müdürü Raphael Gassmann yap-tıkları araştırmada 18-64 yaşındaki her 5 Alman’dan 1’inin alkolden kaynaklanan sorunları olduğunu, alkol tüketiminin giderek arttığını söyledi. Gassmann, ülkede kişi başına yılda 10 litre alkol tüketildiğini, alkol ze-hirlenmelerinde artışın hızla arttığını, incelenen 73 bin ölüm vakasında alkole bağlı sağlık bozuklukları oldu-ğunun görüldüğünü anlattı. Almanya’daki 18-64 yaş arasındaki yaklaşık 10 milyon kişide alkol sorunu bu-lunduğunu, bunlardan en az 1 milyon 300 bininin alkol bağımlısı olduğunu bildirdi. Komaya girecek oranda alkol tüketiminin gençlerin yanı sıra, yaşlılar arasında da yaygın olduğu tespit edildi.

Almanya’da hızla artan alkol bağımlılığının yanı sıra ilaç ve uyuşturucu bağımlılığının da artış kaydet-tiği, ülke genelinde bağımlılığa karşı daha etkili ça-lışma yapılması gerektiği ifade edildi.

Hollanda genelinde 2 Mart 2011 tarihinde yapı-lan eyalet meclisi seçimlerinin resmi sonuçları tüm eyaletlerde açıklandı. Resmi rakamlara göre yeni dönemde görev alacak Türk milletvekili sayısı 12 olarak açıkladı.

Resmi sonuçlara göre, yeni dönemde görev alan Türk siyasetçiler şu isimlerden oluşuyor: Adnan Te-kin, Mehmet Uygun, Zafer Yurdakul (Kuzey Hol-landa eyaleti), Bahattin Erbaş (Güney Hollanda eya-leti), Yasemin Çegerek, Ünal Sözen (Gelderland eyaleti), Nurettin Altundal (Kuzey Brabant eyaleti), Bayram Erbişim (Zeeland eyaleti), Ömer Kaya (Fri-esland eyaleti), Dursun Kılıç (Utrecht eyaleti), Sel-çuk Öztürk (Limburg eyaleti), Zafer Aydoğdu (Ove-rijssel eyaleti).

PvdA’nın (İşçi Partisi) aday gösterdiği Adnan Tekin’in (Kuzey Hollanda) 15 bin 407 ve Bahat-tin Erbaş’ın (Güney Hollanda ) ise 13 bin 152 oy aldığı açıklandı.

Hanifi Çakır

Bilim İnsan-ları 2012’de ya-şanacak şaşır-tıcı bir gökyüzü olaına işaret edi-yor. Eğer bun-lar olursa yer-yüzünün kısa

bir süreliğine de olsa iki güneşi olacak. Yada bir süre hiç gece olmayacak da diyebiliriz.

Konunun en ilginç yanı ise bilim insanları-nın bu olayın gerçekleşme tarihi olarak 2012 yı-lını göstermesi.

Yakın bir gelecekte gökyüzünde bir süreli-ğine de olsa iki güneş birden görülebileceği iddia ediyor. İddiayı ilk ortaya atan Güney Queensland Üniversitesi Fizik bölümü öğretim üyesi Fizikçi Dr.Brad Carter oldu.

Ardından Rusya uzay ajansı Roscosmos, he-men ardından Türkiye ÖDTÜ Astronomi Toplu-luğu benzer açıklamalar yaptılar.

Yukarıda ifade edilen hakikatler, bu gerçekler üzerine kurulmuş olup, Ankara’da sonuçlandırılmış bulunan planı ortaya koymaktadır. Bu, hilekârca bir plandır. Dindaşlarının emniyetini sağlamak görün-tüsü altında Balkan yarımadasında Türk fütuhatını kolaylaştırmak ve haklı kılmak için ırkî duygular galeyana getirilecektir. İlk etapta eski Sırbistandaki Arnavutları ve Makedonyalıları Yugoslav idaresine karşı isyanda bulundurmaya çalışılacaktır. Bu teşeb-büs Batı Avrupa gizli cemiyetleri ile ilişki içerisinde olan Türkler ve Yahudiler tarafından halihazırda ya-pılmaktadır zaten. Diğer teşkilâtlar ise Arnavutluk-tadır. Yugoslavyaıda acı çeken Arnavutlara dikkat çekmekte ve Yugoslavya ve Yunanistanın, birinci-sinin Ghagları [kırsalda yaşayan heterodox Müslü-man Arnavutlar] ikincisinin ise Toskları [kentlere yakınyerleşim bölgelerinde yaşayan ortodox Müs-lüman Arnavutlar] ilhak edebilmek için, bağımsız Arnavutluk’u aralarında paylaşmaya hazırlandığı tarzında söylentiler yaymaktadır. Bazı Londra ga-zeteleri Türkiye ile Arnavutluk arasında halihazırda gerçekleştirilmiş olan bir ittifaktan söz etmektedir-ler. Bu anlaşmayı tahkik etmeğe çalıştım ve güve-nilir kaynaklardan böyle bir anlaşmanın imzalanma-mış olduğunu, fakat iki ülke arasında Balkanlarda uyumlu bir politika takip edilmesi konusunda tam bir ittifakın mevcudiyetini öğrendim. Arnavutlar Türkiyeınin sadece hakikî manadaki Arnavutluk de-ğil, fakat Yugoslavya’da bulunan Arnavutluk bölge-lerini de kapsayan ve onları bağımsızlığa kavuştur-ması yolunda Arnavutluk için güçlü bir uyarım olan, Arnavutluk ülkeleri üzerindeki taleplerinden müspet manada feragat ettikleri yolundaki teyitlerinden zi-yadesiyle memnun oldular.

İstanbulda olduğu gibi Ankara’da da, şiddetle Sofya Hükümetiin pasifliğinden yakınan Makedon-yalı Bulgarların Mr. Stamboliski bu görüşe belki ka-tılır belki katılmaz Arnavutların yapacağı isyana iş-tirak edeceğine ve ayrıca Türklerin Yugoslavlara karşı Arnavutları desteklemeye hazırlandığının gö-rülmesi üzerine Bulgar kamuoyunun Makedonyalı ırkî kardeşlerinin kurtarılması için Sofya Hüküme-tini Yugoslavya’ya karşı savaş açmaya kati surette inanılmaktadır. Böyle bir durumda Ankara diplo-matları Türkiyenin savaşa katılımının haklılığı yo-lunda gayet güzel bir savunma elde etmiş olacak-lardır: Birincisi Müslüman azınlıkların emniyetini sağlama vazifesi ve ikinci olarak da topraklarına ya-kın bir bölgede vuku bulan ve ekonomik menfaat-lerine etkide bulunan bir savaşı durdurma bahanesi. Yine Yunanistan topraklarını işgal edebilmek için (o zamana kadar neticeleneceğine inandığım bir Türk-Yunan barış anlaşmasındaki) Yunanistanın anlaşma-dan doğan sorumluluklarını yerine getirmediği veya Epirli Arnavutlara veya Teselya’daki (Müslüman Yunanlılardan ibaret olan) Türklere iyi muamelede bulunmadığını beyanla kolayca sebep bulup gös-terebilecektir. Ankara Hükümeti Yunan ordusunun oldukça ihmal edilmiş bulunduğunu ve muhtemel bir savaşta daha önce Anadoluda olduğu gibi Türk ordusunun önünde firar edeceğini düşünmektedir. Türkler, mamafih, şuan için kendilerini Arnavut-lukla irtibat kurmalarını sağlayacak olan Batı Trak-yanın işgali ile tatmine çalışacaklardır.Ankara.da bu Türk planının icrasının ilk etabında Bulgaristan ile resmî bir ittifak oluşturma arzusu bulunmamaktadır. Bulgar Hükümeti, Türk milliyetçileri ve onların Ya-hudi arkadaşlarının Türkiyeye verilmesini talep ede-cekleri, Selâniki kesin bir anlaşma şartı olarak ileri sürecektir. Ankara Hükümeti Bulgaristan’a, Selânik olmamak kaydıyla, Lozan Konferansında Yunanis-tan tarafından teklif olunanlardan çok daha uygun şartlarda Ege denizinde çok daha iyi bir çıkış nok-tası verme niyetindedir. Türkler Bulgaristanın diğer üç Balkan devletinden biri ile bir şey şart olmadan ittifakta bulunabileceğinden gayet emin gözükmek-tedirler. Ayrıca Bulgarlar Makedonya da Arnavut-larla dostane münasebet içerisinde bulunmaktadır-lar ve Arnavutların Yugoslavya ile savaşa başlaması halinde isyanda bulunacaklardır. Dolayısıyla, Tür-kiye dindaşlarına yardımda bulunurken Bulgaristan da kendisini ırkî kardeşlerine yardım etmek zorun-luluğu içerisinde görecektir.Netice olarak aralarında tabii olarak işbirliği oluşacaktır. Yugoslavya, Küçük Merkezî Devletlerin bir üyesi olması hasebiyle or-takları Romanya ve Çekoslovakyanın yardımına muhataptır. Türkler,Romanya ordusunu Yunan or-dusu kadar ihmal edilmiş olarak değerlendirme eği-limindedirler. Devamı gelecek sayıda

İNGİLİZ BELGELERİNDE Türkiye’nin Balkanlardaki Politikasına

Dair Bir Memorandum (II) - 2Macaristan Parlamentosu, Ermenilerin Dağlık

Karabağ’da Azerilere karşı toplu katliam gerçek-leştirdiğini tanıyan bir karar tasarısını gündeme aldı. Diaspora Ermenilerine yayın yapan panar-menian.net’in haberine göre, Macaristan’da ana muhalefetteki Daha İyi Macaristan Hareketi’nin (Jobbik) teklifiyle gündeme gelen tasarı önü-müzdeki günlerde oylanacak.

Ermeni ‘soykırımı’ iddialarıyla dünya par-lamentolarında Türkiye’yi her fırsatta köşeye sıkıştırmaya çalışan Ermenistan’ın başı bu kez kendi oyunuyla dertte. Macaristan Parlamen-tosu, Ermenilerin Dağlık Karabağ’da Azerilere karşı toplu katliam gerçekleştirdiğini tanıyan bir karar tasarısını gündeme aldı. Diaspora Ermenilerine yayın yapan panarmenian.net’in

haberine göre, Macaristan’da ana muhalefetteki Daha İyi Macaristan Hareketi’nin (Jobbik) tek-lifiyle gündeme gelen tasarı önümüzdeki gün-lerde oylanacak.

Ancak tasarı Erivan’ı şimdiden ayağa kal-dırdı. Ermenistan hükümeti tasarıya tepki gös-tererek, kabul edilmesi halinde Macaristan’ın uluslararası imajının sarsılacağını iddia etti. pa-narmenian.net’e konuşan bir hükümet yetkilisi, Macaristan’ın böyle bir karar alması halinde iki ülke ilişkilerinin olumsuz etkileneceğini söyledi. Dağlık Karabağ’da 25 Şubat 1991 gecesi Er-meniler tarafından gerçekleştirilen Hocalı kat-liamında 613 çocuk, kadın ve erkek hunharca öldürülmüştü.

Mesut Uğurlu

Page 3: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

www.bulturk.org 3Sayı 54 - Mart-Nisan 2011

Çelenk ve Telgraf Gönderenler; Türkiye Cum-huriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Bulgaristan Kültür Bakanı Sayın Vejdi Raşidov, Kasım Dal - HÖH Milletvekili, Prof. Dr. Mehmet Görmez - Diyanet İşleri Başkanı, Faruk Çelik - Dış Türkler-den Sorumlu Devlet Bakanı, Prof. Dr. Yunus Soylet - İ.Ü. Rektörü, Şenol Bal -MHP İzmir Milletve-kili, Metin Çobanoğlu - MHP Kırşehir Milletve-kili, Mehmet Günal - Antalya Milletvekili, Cüneyt Karlık - Bursa Milletvekili Aday adayı, Cemalle-tin Uslu - MHP Edirne Milletvekili, Ümit Özdağ - İstanbul MHP Milletvekil Aday adayı, A.Kenan Tanrıkulu - MHP İzmir Milletvekili, Cemal Özbi-len - MHP Kırklareli Milletvekili aday adayı, Tefik Ziyaeddin Akbulut - AK Parti Tekirdağ Milletve-kili, Hüseyin Avni Mutlu - İstanbul Valisi, Kadir Topbaş - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Mustafa Demir - Fatih Belediye Başkanı, G.O.P. Belediye Başkanı Erhan Erol, Sultangazi Bele-diye Başkanı Cahit Altunay’a ilgilerinden dolayı teşekkür ederiz.

Bu açılışın ardından gerçekleştirilen kokteyle ka-tılımcılar Bultürk’ün gelecek organizasyonları hak-kında görüşlerini ifade ettiler.

Neriman ERALPBultürk Basın Sözcüsü

Rafet Ulutürk

“Neofaşistin” Görüşleri…

BG - Skat TV’ye Cevap

Bulgaristan’da yaşanan Müftülük Seçim süreci bazı gerçekleri ortaya çıkardı. Seçim sürecinin başarısız olması bir yana, bu gerçeklerin ortaya çıkması sevindirici. Türk Müslüman azınlığın kendi önderlerini seçmeleri ve kendi kültürel, dini hayatlarını sürdürme gayretleri bazı kesimler için büyük bir sorun olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.

Özellikle Sn. Stenfan Solakov’un Skat TV ekranların-dan sarf ettiği sözler, nasıl bir ruh hali içinde bulundukla-rını net olarak göstermektedir. Sn.Solakov dünyayı tarihte benzeri olmayan bir köleliğe ve ölüme götürecek İslam Emperyalizm’i vebasından bahsederek sözü Müftülük Se-çimleri üzerinden Müslüman azınlığı bu sürecin içinde fa-natik fundamentalistler olarak nitelemektedir.

İşin aslı şu ki (Sn. Solakov’da bunun bilincinde) Müs-lümanları dünyanın vebası olarak nitelemek tarihi ger-çeklerle uyuşmamaktadır. Bunun için Müslüman’a reva görülen kıyımlara, işgallere, sürgünlere ve acılara bakıp, Müslümanlara atfedilen katliamlarla kıyaslayın. Burada asıl sorun Müslüman azınlığın kararlarını kendisinin ver-mek istemesidir (ki anlaşılan Sn. Solakov bunu hazmede-memektedir). Sayın Boyan Çukov’un da tespitleri üzerine dünya düzeyinde cereyan eden politik çatışmaları İslama ve Osmanlılar üzerinden Türklere indirgemek bilgisizlik değilse de art niyettir. Sn. Solakov’un bir program sunu-cusu olarak taşıdığı sosyal sorumluk içinde en azından Sa-yın Boyan Çukov kadar sağduyulu davranmasını umar-dık. Yeri gelmişken her ne kadar katılmadığım noktalar bulunsa da sağduyulu olarak yaptığı değerli politik ana-lizlerinden dolayı Sayın Boyan Çukov’a şükranlarımızı sunarız ve kendisiyle de bir programa katılmayı arzu et-tiğimi bildiririz.

Şahsıma atfedilen suçlamalar gerçeklikten uzak, ön-yargılara dayalı bir varsayımdır. Tüm dünyada ortak kültüre-dine sahip kesimlerin bir birileriyle etkileşimin içinde olduğu gibi, Müslüman Türk olarak Dünya Türk-leri ve Müslümanları ile alakadar olmam ve ortak dil, kül-tür ve dine sahip Türk Dünyası’nın bir çatı altında bulun-masını istemem beni faşist mi yapmaktadır? Öyleyse ne kadar çok faşist var dünyada…

Farklı renklerin bir arada bulunması ve kendi kimli-ğini reddetmeden veya kimliğinden utanmadan yaşaması başta İslam olmak üzere Türk atalarımızın üzerinde önemle durduğu bir hak meselesidir. Siyasi münferit olaylar ha-ricinde Osmanlı tarihi bunu göstermektedir. Ne yazık ki Avrupa’da başlayan “Milliyetçilik” akımları Osmanlı coğ-rafyasını etkilemiş ve paranoyaya dönüşmüş ve Halkları birbirine düşman etmiştir. Böyle bir “Milliyetçiliği” bir Milliyetçi Türk olarak kabul etmem düşünülemez. Be-nim Bulgarlara veya başka etnik, dini ve kültürel çevre-lerle bir sorunum yoktur. Benim tek derdim, bir Bulgar’ın kimliğini ifade edip gurur duyduğu gibi bende kendi kim-liğimi korkmadan, utanmadan özgürce ifade edip gurur-lanabileyim. Bulgar kültürüne, kimliğine (veya başka bir kültüre veya kimliğe) duyduğum saygının bana da du-yulmasını istemek neden menfi olarak algılanmaktadır? Buna belki de kısmen kendimizi ifade etmedeki eksik-liklerimiz veya yanlış anlaşılmamız etki ettiyse de, buna bizi algılama veya anlama gayreti içinde olmayanlar se-bep olmuştur. Sadece bulunduğu yerden dünyaya bakmak ne kadar gerçekçi bir bakış açısı kazandırmaktadır. Özel-likle de Sn.Lübomir Jelev’i misafirimiz olarak İstanbul’a davet ediyor, bir Bosfor turu sonunda ve dünyanın değişik yerlerini gezerek oradaki sembollere bakarak ve nihaye-tinde Bulgarların Aslana atfettikleri değer üzerinden şap-kasını önüne koyup düşünerek Türklerin Kurda verdikleri değer hakkında bir kere daha düşünsün.

600 yıl boyunca Bulgar, Türk, Sırp, Makedon, Boş-nak, Arnavut, Yunan v.b. halklar iç içe kendi dil, din, kültür ve geleneklerini muhafaza ederek hayatlarını sürdürmüş-lerdir. Yurt dışındaki Bulgarların diğer Bulgarlara yakın-lık duyması kendi kültür ve geleneklerine sahip çıkması gibi biz Türk ve Müslüman azınlıkların bir birimize sahip çıkmamız, bir birimizden etkilenmemizden daha doğal ne olabilir. Bu bağlamda, geçirdiğimiz zorlu süreçlerden do-layı kişiliğimizi kaybetme korkusu gibi endişelerden ve ortak geçmişimizden dolayı Türkiye’ye yakınlık duyma-mız bir Bulgar’ın Bulgar’a karşı duyduğu yakınlık gibi doğal karşılanmalıdır. Yoksa bu durum sadece Bulgarlar için mi geçerli? Böyle tek yanlı hak iddiası Hitler’in ba-kış açısından ne farkı var?

Beni neofaşist olarak niteleyenler bunları televizyon ekranlarında dile getirip Başsavcı Sn.Velçev’i göreve ça-ğıracaklarına, bir insanlık suçu olan bu iddialar hakkında ellerinde bulunduğunu söyledikleri tüm bilgi belge ve vi-deoları neden gerekli mercilere teslim ederek suç duyuru-sunda bulunmamaktadırlar? Ki bizler “neofaşistler” de eli-mizdekilerle kendimizi adalete teslim edelim…

Bultürk’ün Yeni Genel Merkez Binası Açıldı

Derneğimizin Bayrampaşa Yıldırım Mahallesi Şehit Kamil Balkan cad. No.114/A adresinde hiz-mete giren BULTÜRK yeni genel merkezinin açılı-şında konuşan Dernek Genel Başkanı Rafet Ulutürk, Türkiye’de 10 milyon, İstanbul’da ise 2,5 milyon Bulgaristan Türk’ü bulunduğunu belirterek, “Buna rağmen Bulgaristan Türk’leri siyasi, iktisadi ve sosyal alanlarda ne yazık ki yok. Artık Bulgaris-tan Türkleri ileride İstanbul’un ve Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olacaktır” dedi.

Ardından Azerbaycan Konsolosu Sayın Nuri Guliev “Bultürk derneğine böyle güzel bir merkez açtıklarından dolayı kendilerini kutlar ve başarıla-rının devamını dileriz. Bizim Atalarımız 1960’larda iki ülke arasında kültür köprüsü kurmak için Bakü’den Bulgaristan’a gelmişlerdir. Bu gün de Bultürk aracılığıyla bu köprüyü yeniden ku-racağız.” dedi.

Ardından Zeytinburnu Belediye Başkanı Sa-yın Murat Aydın, Bayrampaşa Belediye Baş-kanı Atila Aydıner, Batı Trakyanın efsane ismi Sayın Dr. Sadık Ahmet’in değerli eşi Sayın Işık Ahmet, Vali Yardımcısı Sayın Harun Kaya, Vali Yardımcısı Sayın Mustafa Altuntaş açılış ile il-gili duygularını ifade ettiler.

Bultürk’ün en genç üyeleri Melis Yılmaz, Gör-kem Türk, Selin Aykurtoğlu, Hazel İmamoğlu, Emir Çalışkan okudukları şiirler ve metinlerle açılışa ka-tılanları duygulandırdı.

Açılışa katılanlar; İstanbul Valiliği Türk Dün-yası ve Akraba Toplulukları Koordinatörü Hakkı Gülman, İngiltere’den Levent Borbley, AK Parti, HAS, MHP ve CHP İlçe Başkanları, Bulgaristan Konsolos Görevlileri, Türk Konseyi Başkanı Ha-

lil Akıncı, Rumeli Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Sadullah Sipahioğlu, Türkmen Eği-tim Vakfı Başkanı M. K. Mahdum, Türk Cumhuri-yetleri Birliği Koordinasyon Merkezi Başkanı Dr. Can Seven, İrak İnsan Hakları Derneği Başkanı Nefi Demirci, Gagauz Dostluk Kültür ve Daya-nışma Derneği Başkanı Necdet Erturul, Türk Dün-yası Kültür ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Tem-silcisi Hanifi Çakır, Afganistan Türkleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Aziz Güneş, Abhaz Der-nekleri Federasyonu Genel Sekreteri Ahmet Cey-lan, Doğu Türkistanlılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Arif Mergen

Açılış Konuşması

Sayın Valilerim, Sayın İstanbul Valiliği Türk Dün-yası Koordinatörü, Sayın Belediye Başkanlarım, Sayın Türk Konseyi Başkanı, Sayın Azerbaycan Konsolosu, Bulgaristan Konsolosluk temsilcileri, Sayın STK Baş-kanları ve yöneticileri, Değerli dava arkadaşların, Muh-terem misafirler,

Derneğimizin kuruluşu birçok arkadaşımızın maddi ve manevi katkıları ve fikir önderliği sayesinde olmuştu. Balkan coğrafyasına yönelik çok sayıda dernek olmasına rağmen sorunların giderek birikmesi ve çözümleri ile il-gili gerekli çalışmaların yetersiz olması nedeniyle biz tüm Balkan coğrafyası yerine daha dar bir hedef belirleyerek sadece Bulgaristan ile ilgili faaliyetlerde bulunmaya ka-rar verdik.

Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sorunları ile Türkiye’de yaşayan göçmenlerin sorunlarını masaya yatırmak ve çö-zülmelerini sağlamak için gerekli çalışmalarda bulunma-nın yanında Bulgaristan ile Türkiye arasında barış ve dost-luk köprüsü olmayı hedeflemiş bulunmaktayız.

Faaliyet alanımızı coğrafi manada küçültmemiz başarı şansımızı da arttırmaktadır. Başarılarımızı Balkan coğrafya-sında faaliyet gösteren diğer derneklerle paylaşarak Balkan-larla ilgili ortak bir çalışmada ortaya çıkmaktadır.

2003 yılından beri faaliyet gösteren derneğimizi Bul-garistan Türklerinin toplanabileceği bir mekân haline ge-tirilmek için çalışmalar yaptık. Bugün açılışını yapmakta olduğumuz Genel Merkez ise birçok arkadaşın fedakârlığı sayesinde olmaktadır. Ben öncelikle kendilerine teşekkür etmek istiyorum. Ancak bu mekânı bizim kullanmamız için bize tahsis eden sayın büyüğümüz Mümin Yurda-kul Hocamıza ayrıca teşekkür ederim.

Amacımız önce Bulgaristan kökenli Türk kardeşle-rimizin bir araya gelmesi, sorunlarımızın tartışılması, bir-

birlerimizi yakından tanıyarak dayanışma içerisinde ol-mamızı sağlamaktır.

“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” deyiminden ha-reketle siz muhterem hemşerilerimizin derneğimize gele-rek, aramıza katılmanız bizleri mutlu edeceği gibi, camia-mıza da büyük bir güç katacaktır.

Biz bu derneğimizi “Gelecek nesillerimiz için” aç-mış bulunuyoruz.

Gelecek nesillerimizin atalarının geldikleri yerleri unut-mamaları çekilen sıkıntıları zorlukları her zaman düşünme-leri için açıyoruz. En büyük hayalimiz ise en kısa zamanda İstanbul’da bir Bulgaristan Kültür Merkezi’ni oluşturmak-tır. Bunu da sizlerle birlikte başaracağımıza inanıyoruz. Bizler şunu da çok iyi biliyoruz ki “Bir milletin içine ay-rılık girmeden, ona düşman zarar veremez, topluca vur-dukça yürekler, kalpler birlikte attıkça, o topluluğa kimse zarar veremez.” İşte bunu gerçekleştirebilmek için birlikte mücadele etmeliyiz.

Türkiye’de yaşayan Bulgaristanlıların sayısı 10 mil-yon civarına ulaşmıştır. Fakat Bulgaristan göçmenlerinin sivil toplum kuruluşlarına katılımları son derece düşüktür. Bunun tabi ki bir kısım sebepleri var, ancak biz bunlara şimdi değinmeyeceğiz. Adrese dayalı nüfus verilerine göre sadece Bayrampaşa’da yaşayan Bulgaristan doğumluların sayısının 22.000 civarında olduğu, Avcılar - %45, G.O.P. - %40, Sultangazi - %20 v.s. bunları göz önüne alacak olur-sak Bulgaristanlıların barındırdığı potansiyelin küçümsene-meyecek bir düzeyde olduğu görünmektedir. Bu nedenle bu kitlenin İstanbul’un gelişmesine ve geleceğine ilişkin önemli katkıları olacağı görülmektedir.

Bunun için hemşerilerimizin sadece kahvene sohbet-leri ile bu potansiyellerini heba etmelerinin önüne geçilerek bu kitlenin atıl kalmayarak etkinliğini gösterebilmesi için bir Merkezden yönlendirilerek örgütlenmesini gerçekleş-

tirmek amacıyla çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Şu anda bulunduğumuz Merkezde siz değerli hemşerilerimiz saye-sinde bu amaca hizmet etmek üzere faaliyete geçirilmiş-tir. Şimdilik önem verdiğimiz husus önde gelen isimlerin faaliyetlere katılmasıdır. İşte biz bunu amaçlıyoruz ve de ilk meyvelerini almaya başladık. Şu anda 2.885 olan üye sayımızı da önümüzdeki 3 yıl içinde 25.000’e çıkarmayı hedefliyoruz. Bunu da her aileden bir kişiyi BULTÜRK’e üye yapmayı planlıyoruz. Önümüzdeki yıllarda birlik ve beraberliği sağlamakta da önemli aşamalar kaydedeceğiz ve Türkiye’nin her yerinde örgütlenmeye gideceğiz.

Bu vesileyle toplantıyı fırsat bilerek Tüm Bulgaristan Türklerine sesleniyoruz gelin tanışalım, sorunlarımızı ilete-lim, hep birlikte çalışalım, aramızda “Birlik ve beraberliği sağlayalım” böylece tam bir dayanışma örneği göstererek, yarınlara emin adımlarla hep birlikte yürüyelim. Devlet bi-zim devletimiz olduğunu bilelim ve devletimizin siyasi, ik-tisadi ve sosyal hayatında yer alalım, örgütlü sivil toplum kuruluşları olarak güçlü olalım ve ülkemizin en güçlü lo-bilerini hep birlikte oluşturalım. Şunu çok iyi görmeliyiz bu dernekler siyasetin anaokuludur. Bu nedenle siyasete giren gençlerimiz de gelişimlerini sağlayarak, hedeflerini belirleyerek siyaset basamağının ilk basamağına derneği-mizde başlayabilecekler. Türkiye’nin sadece İstanbul’unda iki buçuk milyon vatandaşımız yaşamaktadır. Bunu hiç kimse görmezlikten gelemez. Yeter ki biz birlikte olalım tüm Balkan toplulukları ile kenetlenebilelim.

Son olarak Merkezimizin yapımında emeği ve katkısı olan tüm arkadaşlarımızın isimlerini faaliyetler kitapçığında yerini alacaklardır ve böylece kendi isimlerini tarih sayfa-larına yazdırabilmişlerdir. Tekrar bu 200 arkadaşımıza kat-kılarından dolayı teşekkür eder ve Merkezimizin faaliyette bulunabilmesi için öncelikle bu binayı tahsis eden Nuvvaplı Hocalarımızdan değerli hemşerimiz Sayın Mümin Yurda-kul büyümüze en içten şükranlarımızı sunarız.

Bu güzel günümüzü bizlerle paylaşan buraya gelen hepinize çalışmalarınızda başarılar, hayatınızda mutluluk-lar, evinizde huzur ve işinizde sevgilerin çoğalmasını di-ler ve bu Genel Merkezinizin başta Bulgaristan Türkleri olmak üzere tüm Türk Dünyasına hayırlara vesile olma-sını dileriz. Sevgi ve saygılarımızı sunarız

Rafet UluturkGenel Başkan

Page 4: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

4 Bulgaristan Türklerinin SesiSayı 54 - Mart-Nisan 2011

Balkanların kalbi Edirne’de atıyor

ABD’li zenginler için çanlar çalıyor!

Mars’ta kuru buz

75’lik kadın interneti çökertti

Toplantının Ana konusu “Kültür Diploma-sisi” olan 4.Uluslararası Balkan Formu Edirne’de yapıldı. Edirne Ahmet Paşa Kervansaray Kültür Merkezinde yapıldı. Ahmet Paşa tarafından 1609 yılında yapılan Kervansarayın Avrupa Birliği, Bul-garistan - Türkiye sınır ötesi işbirliği programı çer-çevesinde restorasyonu tamamlanan Kervansaray, eskilerden Edirne’ye gelen kervanların konakla-masını sağlamak amacıyla 17.yüzyılda yapılmış-tır. Bu gün ise Balkanlardan gelenleri misafirleri ağırlamaktaydı.

Foruma Edirne Valisi Gökhan Sözer’in yanı sıra Balkan ülkelerinden Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Kosova, Bosna Sancak, Sırbistan ve Romanyadan STK temsilciler ile Bul-türk Derneği adına da Genel Başkanımız Rafet Ulutürk ve Genel Sekreter Dr. Müjgan Deniz katılanlar arasındaydı.

Tasam, Edirne Valiliği, Trakya Kalkınma Ajansı ve Yunus Emre Enstitüsünün ortaklaşa olarak ger-çekleştirdikleri toplantıda açılış konuşmasını TA-SAM Başkanı Süleyman Şensoy yaptı.

AB genişlemesi Türkiye sınırında biterse?Şensoy, “Bu forumun, Türkiye’de Balkan ül-

kelerini en geniş anlamda kapsayan tek çalışma olduğu kanaatindeyiz. Aslında kalkınma ajansla-rının mantığı içinde bu projenin bölgesel inisiya-tif olarak paylaşılması noktasında da Türkiye’de bir ilk olduğunu söylemekte fayda var. Dünyada şekillenen sistematiğe göz atmalıyız. İç ve dış po-litikada yöneticilerimizin başarısı kamu diploma-sisi, yumuşak güç, sivil toplumun birçok değişik isimle isimlendirilen bu yeni rekabet unsurunun ne kadar doğru ve etkin çalıştırıldığı ve etkin so-nuçlar alındığıyla doğru orantılı olduğunun al-tını sürekli çiziyoruz.

Önümüzdeki rekabet döneminde tüm ülke-lere düşen, orantılı risk karşılıklı bağımlılık bu-nun tüm ilişkilerde temel kıstas alınmalı. Biz Bal-kan ülkelerinin hemen hepsinin NATO üyeliğini ve AB üyeliğini destekliyoruz. Bir kısmının da NATO üyesi olmasında önemli etken rollerimiz oldu. Şu soruyu sormak gerekmiyor mu? AB ge-nişlemesi Türk sınırında biterse Türkiye açısın-dan bu soru sürekli sorulması gereken ve bu an-

lamda zihin egzersizi yapılması gereken bir alan olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Yol haritası çizilecekTrakya Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri

Mehmet Gökay Üstün, organizasyonunda gö-rev aldıkları forumun Balkan ülkeleri arasındaki diyaloğun artmasına önemli katkı sağlayacağına inandıklarını söyledi. Ekonomik ve sosyal kalkın-manın temelinde, ülkelerde barış ve huzurun te-sis edilmiş olmasının yattığını vurgulayan Üstün, “Balkan ülkeleri arasındaki ortak kültürel değerle-rin farkına varılması ve Balkan halklarının sosyal ve ekonomik kalkınması için bu değerler üzerinden bir yol haritası çizilmesi büyük önem taşımakta” şeklinde konuştu.

Kültür Diplomasisi güçlenmeliYunus Emre Enstitüsü Başkan Yardım-

cısı Dr. Adnan Tekşen de, “Dünyanın geçtiği-miz yüzyılda yaşadığı huzursuzluklar karşısında böyle bir zemine ihtiyacı olduğu tartışılmayacak biçimde ortada. Kültür diplomasisi kavramı da bu çerçevede, yeni diyalog zemini arayışında or-taya çıkmış yeni kavramlardan, yeni araçlardan bir tanesi. Kültür diplomasisi tartışmalarının yeni kurumsal mekanizmalarla güçlendirilmesini arzu ediyorum” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanlığından Büyükelçi Hakan Okçal ise, “Toplantının Edirne’de bu tarihi me-kanda yapılmasını anlamlı buluyorum. Forumun Balkan Savaşları’nın en acı safhalarından birine sahne olan Edirne’de gerçekleştirilmesi çok anlam-lıdır. Dışişleri Bakanlığı olarak, 2012’de Edirne’de tertiplemeyi öngördüğümüz bazı faaliyetlerde, bu kentimizi uluslararası kamuoyu önünde daha fazla görünür hale getirmeye çalışacağız. Bize göre Balkanların istikrarı Avrupa’nın huzuru için de vazgeçilmez bir unsurdur” dedi.

Son olarak söz alan Vali Gökhan Sözer de, “Yumuşak güç dediğimiz diplomasinin, ilişkile-rin uluslararası temasının yeniden şekillenmiş ayrı bir yapılanması da forumun konusudur. Sı-nırların kalktığı dönemde çok yakın olduğumuz ülkeler ve komşularımızla elbette yakın sevgi, ba-rış dolu komşuluk anlayışıyla ilgili kültürel içe-riği yükseltilmiş ilişkilerin kurulması gerekli ve zorunludur” açıklamasını yaptı.

Artık Bulgaristan Türkleri de kendi imkan-ları ile kendilerine ait bir Genel Merkeze kavuş-muşturlar.

Burada Bulgaristan Türklerinin menfaatleri doğrultusunda çalışmaya sevk edecek bu güne ka-dar hiçbir dernekte görev almamış tamamen yeni genç, davası olan, idealist ve özverili, profesyonelce çalışacak kişilerden oluşturulmaya gayret edilmek-tedir.

Biz inanıyoruz ki, iyi niyet ve samimiyet ol-duktan sonra bu gün imkansız görülenler dahi gerçekleştirmenin çok zor olmadığı görülecektir. Bizler Bultürk olarak burada çocuklarımızla, Genç-lerimizle, tüm Bulgaristan Türkleriyle aralarında sa-mimi bir iletişimi kurarak sevgi ve barış yüklü bir toplum yaratmak istiyoruz.

75 yaşında Gürcü bir kadın, komşu Ermenistan’ın internet bağlantısını çökertmekle suçlanıyor.

28 Mart tarihinde Gürcistan ile arasındaki kablolar hasar gördüğü için Ermenistan ülke ça-pında saatlerce internetsiz kalmıştı.

Gürcistan İçişleri Bakanlığı sözcüsü, yaşlı bir emekli kadının yerde bakır hurda ararken iki ülke arasındaki fiberoptik bağlantıya hasar ver-diğini itiraf ettiğini açıkladı. Gürcistan’ın Ksani köyünde yaşayan kadının yaşından dolayı tutuk-suz yargılanmasına karar verildi. Suçlu bulun-ması durumunda, üç yıla kadar hapis cezası al-ması olasılığı var. Georgian Railway Telecom adlı şirkete ait olan kablolar Gürcistan’ın doğusuna, Ermenistan’a ve Azerbaycan’a internet bağlan-tısı sağlıyor.

Ermenistan’ın internet sağlayıcısı üç firması da 28 Mart akşamı hizmet veremez duruma gel-miş, ve arıza ancak geceyarısını geçtikten sonra düzeltilebilmişti.

Ortak hareket…

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet

Derneği Genel BaşkanıRafet Ulutürk

KadınKuaförü

Sevcan KüçükEski Edirne Asfaltı No: 244

Daire: 2 Yıkıcı Durağı(Gülmar Hipermarket Yanı)500 Evler - G.O.Paşa / İst.

Tel: (0212) 538 47 77

Milliyet yazarı Mehveş Evin, Nobel’li ekonomist Joseph Stiglitz’in ABD’li iş adamlarına gönderdiği ‘Endişelenin!’ uyarısından yola çıkarak ABD’nin zenginlerini nasıl analiz ettiğini anlatıyor...

Ortadoğu’nun zengin iktidarları, klimalı saray-larından dışarıya bakarak “Sıra bana da gelecek mi?” diye düşünüyor. Nobel’li ekonomist Joseph Stiglitz, ABD’nin en zengin % 1’ini uyarıyor: “Siz de endişelenin!”

Ekonomik durgunluğu bir türlü atlatamayan, hatta kredi notu ‘durağan’dan ilk kez ‘negatif’e dönen ABD’de işler neden bu kadar sarpa sardı? Teori çok. Ancak pek azı, ekonomist Joseph Stiglitz’in Vanity Fair’e yazdığı yazı kadar etkili, eleştirel ve net.

Stiglitz, globalleşme ve serbest piyasa eleştiri-leriyle tanınıyor. Hatta, 2000’de baş ekonomisti ol-duğu Dünya Bankası’nın politikalarını eleştirdiği için kovuldu! Bir yıl sonraysa Nobel aldı... Saygın ekonomistin ‘% 1’in, % 1’e, % 1 için’ başlıklı ya-zısı herkese ders niteliğinde. Stiglitz, bu gidişin hiç hayırlı olmadığını anlatmış:

ABD, Rusya gibi* Olan biteni görmezden gelmenin anlamı yok.

ABD’nin yüzde 1’ini oluşturan zenginleri, ülke ge-lirinin yüzde 40’ını kontrol ediyor. 25 yıl önce bu oran yüzde 30’du.

* Gelir eşitsizliğinde ABD, Rusya ve İran’dan farksız.

Amerikan Mars Reconnaissance orbiter (MRO) sondası radarının yeni ölçümleri so-nucu saptanan bu durumun, Mars atmosferi-nin geçmişte daha yoğun ve nemli olduğunun belirtisi olduğu kaydedildi.

Daha önce yapılan araştırmalardan hareketle, kızıl gezegenin güney kutbundaki buzulların he-men hemen tamamen sudan oluştuğu ve kuru buzun, (katı formdaki karbondioksit) sadece yü-zeyde bulunduğu düşünülüyordu.

Araştırmayı yapan Colorado’daki Boulder’da bulunan Southwest Research Institute’den je-ofizisyen Roger Phillips, yeni keşfin Mars’ın eski atmosferinin büyük bir kısmının bu kuru buz bloklarında yer alabileceğini ortaya koy-duğunu belirtti.

Güney kutbundaki kuru buz miktarının yak-laşık 12 bin 500 kilometreküp olduğunun tah-min edildiği ve şu andaki Mars atmosferinde bulunan karbondioksit (CO2) yüzde 80’ine denk olabileceği kaydedildi.

Mars atmosferinin yüzde 95’i karbondiok-sitten oluşuyor.

Roger Phillips, bugün Mars’daki toplam karbondioksitin yarısının güney kutup bölge-sinde bulunan kuru buz halinde, diğer yarısı-nın atmosferde bulunduğunu söyledi.

Zeki Bekir

Mezartaşı: Şaman âyin sırasında yardımcı ruhlarını kullanmaktadır. Ölülerin, âilenin vefat etmiş büyüklerinin, eski Şamanlar’ın ruhlarının, ormanın, suyun ve yerin yar-dımcı ruhlarının da Şaman’a yardım ettiği kabûl edilir. Ölen büyüklerin ruhlarının çoğalması sonucu bu ruhların en kı-demlisinin ruhların başına geçeceğine ve bunun da diğer-lerinin yardımı ile Şaman’a yol göstereceğine inanılır. Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar Şaman’a gökyüzüne yapa-cağı yolculukta yardımcı olmaktadırlar. Toplumda ulu kabûl edilen kişilerin ölümünden sonra ruhlarından medet ummak mezarları kutsamış ve bu yerler medet umulan yerler hâline gelmişlerdir. Günümüzde mezar, türbe, yatır ve benzeri yer-lerin ziyareti ve bunlardan medet umulması da bu inanç sis-teminin devamı olarak ortaya çıkmıştır.

Eski Türkler’de mezarları gizleme geleneği yoktur, ak-sine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. Ayrıca mezarın veya mezar yapısının üstüne Balballar di-kilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir. Arap dünyasında mezar taşı yok-tur. Ölünün toprakla bütünleşmesi ve zaman içinde kaybol-ması istenir. Kutsanması günahtır. Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın san’at eseri hâline getirilecek kadar süslenmesi İslam coğrafyasında sadece Anadolu’da görülmektedir. Di-lek tutma: Göktanrı inancında kanlı kurbanlardan başka bir de kansız kurbanlar vardır. Saçı, yalma, yani ağaçlara veya kamın davuluna bağlanan paçavralar, ateşe yağ atma, töz-lerin ağızlarını yağlama ve kımız serpme gibi törenler bu kansız kurbanlardır.

Ölüm: Şamanizm’de köpek ruhun yaklaştığını uzak-tan acı ulumayla haber verebilmektedir. Sıradan bir kişi bu ruhu görürse bu onun pek yakında öleceğine işaret sayı-lır. Anadolu’da günümüzde köpek uluması uğursuz sayıl-maktadır. Köpeklerin bâzı olayları önceden algıladıklarına ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.

İçki: Şamanlar (kamlar), Tanrı ve koruyucu ruhlar için arak (rakı) saçı saçarlar, bu kansız kurban sayılır. Oysa İslâm’da içki içilmesi kesinlikle yasaklanmıştır. Eski Türk kültüründe içki içilmesi yaygın bir gelenektir. Özellikle dü-ğünlerde ve mutlu günlerde müzik eşliğinde içki içilmesi geleneği vardır.

Kubbe: Ayrıca, cami mimarisine kattığımız “kubbe” gök tanrı dini’nden taşıdığımız bir durumdur.

Nazar: Anadolu’da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inançtır. Bâzı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bunların bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük yaptığına inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu”, “deve boncuğu”, “göz boncuğu” v.s. takılır. Nazar olgusu da eski Türk inançlarındandır.

Halı Kilim Desenleri: Şaman’ın üzerine giydiği giy-siye yılan, akrep, çiyan, kunduz gibi yabanî ve zararlı hay-van şekilleri çizilerek onların kaçırılacağına inanılırdı. Bu-gün Anadolu’da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim gibi örgüler Şaman giysilerinin izleri taşımaktadır.

Müzik: Şamanlar âyinlerinde davul ve kopuz kullan-mışlardır. Müziksiz bir âyin düşünülemez. Oysa İslam di-ninde Kur’an dışındaki dinî eserlerin müzikle okunması gü-nahtır. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu’da Hazreti Muhammed (s.a.v.)’in, Hazreti Ali (k.v.)’nin hayatları mü-zikle okunmaktadır. Mevlit ve İlâhiler sâdece Anadolu’da uygulanan müzikli anlatımlardır.

Nafiye Yılmaz

Şamanizmden gelen

Türk Adetleri - II

Kültür

Diş Hekimi İsmail Alioğluİsmetpaşa Mahallesi, Tuna Caddesi,

Tophane Sokak No: 65 Kat: 2Bayrampaşa / İstanbulTel: (0212) 577 73 71

(0212) 577 25 20

* Son üç yılda yaşanan resesyonda payı bu-lunan kurumsal yöneticiler, hâlâ yüksek bonuslar alıyor. Bazıları utançtan ‘performans bonusu’ te-rimi yerine ‘sigorta bonusu’nu kullanıyor ama so-nuç değişmiyor.

* Çoğu vatandaşın giderek daha az kazanması, uzun vadede ekonominin düzelmeyeceğini gös-teriyor.

* Gelir dağılımında eşitsizlik arttıkça, zengin-ler ortak ihtiyaçlar için daha az para harcıyor. Zen-ginin park, eğitim, sağlık için devlete ihtiyacı yok, zira her şeyi kendileri satın alabilirler.

Zenginler böyle istiyor* Eşitsizliğin pek çok nedeni tartışılıyor: Orta sı-

nıfın küçülmesi, globalleşmeyle niteliksiz işgücünün yurt dışından gelmesi, sosyal değişimler... Ancak so-runun temeli, % 1’lik kesimin böyle istemesi!

* Neredeyse her senatör, seçildiklerinde bu % 1’lik kesimin içinde. % 1’lik kesime hizmet ettikleri sürece de ödüllendiriliyorlar. Bu yüzden Kongre’den büyük vergi kesintileri çıkmıyor.

* Amerika, kendini adil bir toplum olarak tanım-lıyor. Fakat en diptekinin, hatta orta sınıftakinin en tepeye çıkma şansı, Avrupa’dan çok daha az.

* Tepedeki % 1, en iyi evlere, en iyi eğitime, en iyi doktorlara, en iyi yaşam standardına sahip. Fa-kat paranın satın alamadığı tek bir şey var: Geriye kalan % 99’un nasıl yaşadığının, kendi kaderleriyle bağlantısını anlama yeteneği.

* Tarih, % 1’in eninde sonunda bunu öğrendiğini gösteriyor. Ne yazık ki anladıklarında geç oluyor.

Page 5: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

www.bulturk.org 5Sayı 54 - Mart-Nisan 2011

Günümüz Türkiye’sinde bir kısım Müslümanlar, milliyetçilik kavramını İslam’a aykırı bulmakta ve in-sanların mensubu bulunduğu milletin adını söylemesini dahi yasaklamaktadır. Mensubu olduğu milleti seven ve sevdiği için koruyup yaşatmak isteyen, milletinin tarih-teki mümtaz yerini alması için çaba gösteren ve “Mil-liyetçi” diye adlandırılan insanların Müslümanlığını yeterli görmekte hatta bazen daha ileri gidip “Milliyet-çilik İslam’a aykırıdır, Milliyetçilik küfürdür” gibi id-dialarda bulunmaktadırlar.

Bu iddialarını kuvvetlendirmek için bir kısım ayet ve hadisleri çarpıtarak delil olarak sunmakta, saf Müs-lümanları Türk Milliyetçiliğinden soğutmakta ve hatta düşman etmektedir. Türk milliyetçiliğine karşı yürütü-len bu sinsi ve tehlikeli propagandalar, Türkiye dışın-daki Türk devlet ve topluluklarında Rusya başta olmak üzere emperyalist bazı devletlerin gizli desteği ile yapıl-ması dikkat çekicidir.

Rusya 20.yüzyılın hemen başında Türk devlet ve toplulukları arasında baş gösteren Türk milliyetçiliği hareketini, uyguladığı “İslamizasyon” taktiği ile ra-hatça bertaraf etmiştir. “Milliyetçiliğin İslam’a aykırı olduğu” yönünde cahil ulemalara yayınlattığı fetva-larla, Türk Milliyetçiliği’nin Orta Asya’da önünü kes-miş, bilahare İslam’ı da ortadan kaldırmış ve sömürge imparatorluğu olan SSCB’yi kurmuştur. Türk Milliyet-çiliği ile İslam’ı karşı karşıya getirmenin ne İslam’a ne de Türk Milliyetçiliği’ne bir faydası olmuştur. Kazanın hep Türk - İslam düşmanları olmuştur.

Türk Milliyetçiliği’ne karşı çıkan ve onların Müslü-manlığını tartışmaya açan bir kısım Müslümanlar, gaf-let ve ihanet içerisindedir. Din ve Siyaseti bir birine ka-rıştıran, “Milliyetçilik, İslam kardeşliğine terstir. Her millet kendi milliyetçiliğini öne çıkarırsa İslam kar-deşliği ortadan kalka İslam Âlem’i tek bir millettir. İslam Dünyası’nda siyasi sınırlar kalkmalı ve İslam Âlemi tek bir millet olmalıdır…” diyen kişi ve grup-lara siyasi ümmetçiler diyoruz.

Siyasi ümmetçiler, sosyolojik manada millet ve üm-met kavramlarını birbirlerine karıştırdıkları için yukarıdaki yanlış önermelerden hareket etmekte ve bir ütopyanın peşinde koşmaktadırlar. Ayrıca bu tik siyasi ümmetçiler, İslam Âlemi’ndeki başka milletlerin milliyetçilik yapma-larına pek ses çıkarmamakta, hatta bazen ayrılıkçı Kürt milliyetçilerine rahtlıkla kucak açmaktadırlar.

Türk düşmanlarının menfaatlerine hizmet eden bu anlayışa set çekmek ve İslami kaynaklara dayanarak bu propagandaları çürütmek, her tük milliyetçisinin asli va-zifesidir. Bu noktadan hareketle, aşağıdaki bilgileri hıf-zedilmesinde büyük faydalar vardır.

20.Asır milletin ve milliyetçiliğin tarih sahnesine çık-tığı asırdır. Sosyolojik açıdan milletleşme bir kısım top-luluklar için yenidir. Bir kısım milletler için ise “Millet ve milliyetçilik hadisesi” oldukça eskidir ve milat ön-cesine kadar uzanmaktadır.

Esasen insanları yaratıp sonrada milletlere bölen Cenab-ı Allah’tır. Yüce Allah buyuruyor ki: “Ey insan-lar, biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve (sonra) sizi milletler ve kabileler haline getirdik. Allah katında en hayırlı olanınız takvaca en üstün olanınızdır. Al-lah her şeyi bilen ve haberdar olandır.” (Hucurat/13)Kur’an-ı Kerim bu ayetle, millet ve milliyetçilik esas-larını özetlemiştir.

Prof. Dr. Erhan ArıklıİSLAM’DA

MİLİYETÇİLİK (1)

Orta Asya’ya Bakış

SALUT 2009 KIRCAALI

MUHASEBE İŞLEMLERİ- EMEKLILIK İŞLEMLERİ

/kuruma teslim/- VATANDASLIK ve D VIZA İŞLEMLERİ

EKSPRES TERCUMEve

LEGALIZE

Tel: +359361 / 5 45 97GSM : +359 878 81 61 73

+359 878 18 61 73e-mail: [email protected],

Skype: salut 2009Adres:

Kircaali “Orfey” sinema, kat. 1 ofis No: 15

REFET RODOPLU’NUN ANISINA

BULGARİSTAN’DA YETİŞMİŞ İZ BIRAKAN TÜRKLER SERİSİ

Aramızdan ayrılışının 27. yılı münasebetiyle bir hiz-met adamı ve Türk Dünyası sevdalısı olan rahmetli Refet Rodoplu’nun anısına bu yazımı kaleme almak istedim. Refet Rodoplu saygın kişiliği ve efendiliği ile, özellikle zamanın yazılı basınını takip eden ve okumayı seven in-sanlarımız tarafından yakından tanınan ve sevilen, saygı duyulan bir insandı. Bulgaristan Türk’lerinin önde gelen aydınlarından, eğitimcilerinden ve devlet adamlarından olan bu güzide insanı maalesef gençlerimiz ve yeni yeti-şen Bulgaristan Türk’ü yeterince tanımamaktadır. İşte be-nim de bu ayki yazımı saygıdeğer büyüklerimizden hem Bulgaristan’da hem de anavatan Türkiye’de iz bırakmış entellektüellerimizden rahmetli Rodoplu’ya vakfetmemin sebebi de bu unutulmuşluk ve değer bilmezliktir.

1901 yılında ozamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun Edirne ilinin Gümülcine Sancağı’na bağlı Eğridere kasa-basında (bugün Bulgaristan sınırları içerisindedir) doğdu ve 10 Nisan 1984 tarihinde İstanbul’da tedavi gördüğü Çapa Tıp Fakültesinde Hakk’ın Rahmetine kavuştu. Ba-bası 1913 yılında Gümülcine’de kurulan Batı Trakya Fe-deral Türk Cumhuriyeti’nin Rodoplar kesimi başkanı ve Kırklareli Müftülüğü’nden emekli iken 1956 yılında yine burada vefat eden din adamı Hasan Vehbi Rodoplu’dur. 19 yıl İstanbul Fatih Medresesi’nde okumuş ve bu med-resenin dersiamlarından, Osmanlı Devleti’nin son fetva emiri Muğlalı Ali Rıza Efendi’den icazet almış, Ata-türkçü bir din bilginidir. Babası ile ilgili üzerinde durul-ması gereken önemli bir nokta da: I. Dünya Savaşı sıra-sında 1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Cihad’ı Mukaddes ilan etmesiyle Eğridere müftüsü Hasan Vehbi Hoca, Rodoplarda yaşayan Türkler’den bağış olarak top-ladığı beş bin sarı altını at sırtında Sofya’ya giderek o za-manki Sofya Elçisi Fethi Bey (Okyar)’e teslim ettiği sı-rada yanında bulunan Askeri-ateşe (Ateşemiliter) Mustafa Kemal, Fethi Bey’e: “Böyle hocalar bulundukça sırtı-mız yere gelmez” ve Hasan Vehbi Hoca’ya da, “Sizi bu işinizden ötürü tebrik ve takdir duygularımla selamla-rım” demiştir. Babası gibi Balkan Türkleri’nin kalem savaşçılarından Ahmet Refet Rodoplu da adsız bir Ata-türkçü idi. Dini duyguları güçlü olan bir aileden gelme-sine karşın, dinin de benimsemediği yobazlığa karşı yurt içinde ve dışında mücadele etmiş Atatürk ilke ve inklap-larını savunmuştur.

Rodoplu’nun unutamadığı en büyük anısı: “Cum-hurbaşkanı Atatürk ve beraberindeki Başbakan İnönü, Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, zama-nın ünlü konutanları Orgeneral Fahrettin Altay, Salih Omurtag ve ünlü devlet adamlarından Tevfik Rüştü Aras, Fethi Okyar olduğu halde Kırklareli’nin Lülebur-gaz ilçesi Büyükkarıştıran Bucağı’na 17 ağustos 1937 günü geldiler. İlin üst düzey yöneticilerinin bu ziyaret-ten haberleri olmadığı için Vali, Kaymakam ve Bucak Müdürü bulunmadılar. Bucak Tahrirat Katibi olarak il adına bu en büyük konuğunu yanındaki köylüleriyle birlikte ağırlayıp dönüşlerinde uğurladı.”

Refet Rodoplu’yu tanıtırken bir ya da iki kelime ye-terli olmamaktadır; çok yönlü kişiliği onu tanımlamayı zorlaştırıyor. O hem eğitimci, hem yönetici, hem gaze-teci, hem yazar, hem dernekçi, hem aile babası.. vb. bir insan. 1918 yılında Filibe İdadisini diploma aldı ve aynı yılın Eylül ayında Kırcaali Türk Rüştiye’sinde önğret-menliğe başladı. Türk okullarında ağır koşullar altına 15 yıl öğretmenlik ve müdürlük yaptı. Bu görevinin yanı sıra 1925’te başlayıp Bulgaristan’da 8 yıl Türkiye’de ise ömrünün sonuna kadar sürdürdüğü gazeteciliğe başladı. Bulgaristan’da gazeteciliği sırasında yazdığı yazılarla Türk halkının hak ve hukukunu savundu. 1930 yılında Kırcaali’de Ahmet Gültekin Arda, Mustafa Oğuz Peltek ve Mustfa Terziköylü ile Özdilek Gazetesi’ni kurdular ve yönetim kurulu başkanlığına da Refet Rodoplu getirildi. Bu çalışmaları faşist Bulgar yönetimince hoş görülmediği ve Kemalist olduğu ileri sürülerek 1933 yılında öğretmenliği elinden alındı. Türk düşmanı Trakya Komitası’nca hak-kında idam kararı verilmesi üzerine aynı yıl Anayurda sı-ğındı. Türkiye’de Trakya bölgesinde Kırklareli ili ağırlıklı

omak üzere Bucak müdürlüğü, Kaymakam ve Belediye başkanvekilliği gibi görevlerde bulundu. 1967’de emekli olduğunda, yurt dışındaki öğretmenlik göreviyle birlikte 48 yıl 4 aylık bir hizmet hayatı bulunuyordu.

Refet Rodoplu’nun 59 yıllık gazetecilik ve yazarlığı sırasında Doğu ve Batı Trakya basınında yazdığı maka-lelerin sayısı beş bini bulmakta, bunlar onbeş gazete cil-dini doldurmaktadır. Üyesi bulunduğu Türk Basın Bir-liği, 1965 yılında yazarlığının 40.yılı nedeniyle kendisine altın rozet vermiştir. Yaşamı boyunca basılmış beş adet kitabı da bulunmaktadır. Birinci kitabı “Hatıralarım”, 1938 yılında Kırklareli-Yeşilyurt Basımevi’nde basıldı. Bu kitap Rodoplu’nun en önemli yapıtıdır ve doğduğu Bulgaristan topraklarından başlayarak kendi yaşam öy-küsünü ve hatıralarını aktardığı bir kitaptır. İkinci önemli yapıtı, “Türk Sosyal Hayatında Kadın”dır. İlk basımı 1941 yılında “Türk İçtimai Hayatında Kadın” adıyla yine Kırklareli Yeşilyurt basımevinde yapılan bu yapı-tın 2. Basımı 1967 yılında yine Kırklareli’nde Yenigün basımevinde olmuştur. Burada Rodoplu, Konfiçius’tan itibaren kadının yerini inceler. “Kadının ilerlemesinde, birinci faktör ekonomiktir” der. “Batı’da makina ve bu-har gücü bir uygarlık meydana getirmiştir. Bunun sa-onucu olarak sanayi devrimi sonrası kadına toplumda görev verilmiş ve ilerleme olmuştur.” diye belirttikten sonra, İslamiyet ve Cumhuriyet dönemlerindeki kadının yerini belirtmiştir. “Türk tarihinin Atatürk çağı dediği-miz devrimci dönemi; kadına medeni kanun ve başka kanunlarla hak ve özgürlükler vermiştir. Halbuki İsla-miyet İslamiyet, bundan önce de belirttiğim gibi, tica-ret, ziraat ve sanata müsade ediyordu. Medeni kanun da topluma, tamamen İslamiyete uygun bir yön ver-miştir. Bu durum, sosyal siyasal kanunlarla İslam’da, yine yukarıda belirttiğim şekilde olduğu gibi, bugün de yeni kanunlarda da vardır. Cumhuriyet’in laik, medeni dönemi kadına topluma daha yararlı olma hususunda önemli mevki vermiştir. Böylece İslamiyeti anlayama-maktan doğan kadın hakkındaki geri düşünce, hu-rafe dolu gelenekleri silip süpürüp atmıştır. Bu suretle 1926’dan sonra Medeni Kanun ve başka kanunlarla Türk kadını siyasal ve sosyal pek çok hak ve hürriyet-lerle Batı’ya parmak ısırtacak bir ilerleyiş göstermiştir.” Diğer bir kitabı da rahmetli babasının anısına yazdığı “Ha-san Vehbi Rodoplu’nun Ölümünün Yankıları” kitabı-dır. “En Mes’ut Günüm” adlı bir formalık kitabında ise 4 Kasım 1933 günü saat 10:00’da, Edirne’den Anayurda sığınmasının 25.yıldönümü üzerine kendisine elen mek-tup, telgraf ve basında çıkan yazıları toplamıştır. Kırklareli-Yeni Matbaa’da 1958 yılında basılmıştır.

Gazete yazısı olarak da Kolay İlan Gazetesi’nde çı-kan son yazısı “Göçmenlere Sahip Çıkalım” başlığını

taşıyordu. Bir sonraki yazıma kadar Refet Rodoplu’nun vefatından önce 1984’ün ilk aylarında çıkan bu yazıya arşivlerden ulaşabilirsem bu köşeden yayınlayarak, onun Bulgaristan Türkleri hakkındaki duygu ve düşüncelerini kendi kaleminden okumanızı sağlıyacağım. Bundaki ama-cım özellikle gençlerimizin ve onu tanımayan tüm Bul-garistan göçmeni hemşehrilerimizin bu dava adamını, bu güzide insanımızı tanımasıdır. Bulgaristan’daki Türk gazeteleriyle Türkiye’de imzası en çok görülen yayın or-ganları şunlardır: Dostluk (Sofya), Deli Orman (Razgrat, Sofya), Turan (Vidin), İstiklal (Vidin), Rodop (Filibe), Özdilek (Kırcaali ve Lüleburgaz), Milli Gazete (Edirne), Trakya’da Yeşilyurt (Kırklareli), Edirne Postası (Edirne), Yeni İnan (Tekirdağ), Batı Trakya Dergisi (İstanbul), Basın Birliği Dergisi (İstanbul), Bakış (İstanbul), Doğu Türkistan Dergisi (İstanbul), Babaeski (Babaeski), Önder (Keşan), Ulus (Ankara), Birlik (Ezine), Vize Postası (Vize), Ana-yurt (Ankara), Kolay İlan Gazetesi (İstanbul).

Dernekçiliği de Refet Rodoplu’nun hayatında önemli bir yer tutmuştur. İlk olarak Bulgaristan Türk’ünün hak ve hukukunu savunan derneklerden “Muallimini İslamiye” (Türk Öğretmenler) Derneği ile “Turan Cemiyeti” gibi derneklere üye olmuş, yönetimlerinde görev almıştır. Türk Öğretmenler Derneği’nin Rusçuk’ta yapılan son kongre-sini, başkan olarak Varnalı Ömer Kaşif Nalbantoğlu, baş-kanvekili olarak da kendisi olmak üzere birlikte yönet-mişlerdir. Azınlık Türklerinin beden ve düşünce alanında gelişmeleri için çalışan “Turan Cemiyeti”nin Rodoplar’da Eğridere başkanı olarak şubelerinin çoğalmasına hizmet etmiştir. Bunların gelişmesi için yazdığı yazılardan ötürü Bulgarlar kendisini Kemalist olarak nitelendirdi. Ana-yurda geldikten sonra Trakya’da memurluk yaptığı süre içersinde siyaset dışında kalan derneklerde görev aldı. Bunların başlıcaları, Göçmenlere Yardım Derneği Kırk-lareli Şubesi Başkanlığı, Babaeski Halkevi Dil-Edebiyat Kolu Başkanlığı, Kırklareli’nde Halkevi Yönetim Kurulu Başkanlığı, İdareciler Derneği Kırklareli Şubesi yönetim kurulu üyesi ve kongre üyesi, Türk Devrim Ocağı Kırk-lareli Şubesi Başkanlığı, Kırklareli’nde Öğrenci Yurdu Kurma ve Yaşatma Derneği Başkanlığı’dır. 1970 yılında İstanbul’a geldikten sonra “Rodop-Tuna Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği”nde yönetim kurulu üyesi ve ge-nel başkanı olarak çalıştı. 1977’de “Rodop-Tuna Türk-leri Kültür ve Dayanışma Derneği”nin sürekli Onursal Başkanlığı’na getirildi. 1978’de Halkevleri Derneği Ata-türk Enstitüsü bildirici üyesi oldu. Türkistan Dergisi’nce “Balkan Türkleri Mücahidi ve Dış Dünya Türkleri Ulu Çınarlarından” sanı (ünvanı) verildi. Türk Basın Birliği Kırklareli Şubesi’nin yönetim kurulu üyesiydi ve aynı zamanda Türk Basın Birliği’nin Genel Sekreterli-ğini de yapmtışır.

Dört padişah, yedi Cumhurbaşkanı döneminde ya-şamış, kalemini hep içinden yetişmekle gurur duyduğu Türk halkının iyiliği ve mutluluğu için kullanmış olan Re-fet Rodoplu, doğumundan ölümüne değin kendisinden çok çevresindekileri düşünmüş, onlara yararlı olabilmek için, kişiliklerini, özgürlüklerini, kültürlerini koruyup ge-liştirmeleri için canını ortaya koyabilmiş ve son nefesine kadar da bu uğurda mücadele etmiş bir insandır. Kendi-sini rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz, Ruh’u Şad ol-sun! Anısı ve bıraktığı eserler kuşaktan kuşağa aktarıl-sın dileklerimle..

Konferansı veren: Dr. Müjgan DENİZ

Page 6: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

6 Bulgaristan Türklerinin SesiSayı 54 - Mart-Nisan 2011

İpek Yolu efsanesi geri dönüyor

Türkiye, Pakistan, Orta Asya ve Orta Doğu’da 10 ülkede faaliyet gösteren Coca-Cola İçecek’in Uluslararası Operasyonlar Başkanı Hüseyin Akın, “2023’e Doğru İpekyolu” oturumunda, tarihin te-kerrür ettiğini ve İpekyolu’nun dünya ticaretinde yeniden önem kazandığını söyledi. Bu sene 10. yapılan “Forum İstanbul” kapsamında düzenle-nen “2023’e Doğru İpekyolu: Türkiye-Orta Asya İlişkileri” paneli Coca-Cola İçecek Uluslararası Operasyonlar Başkanı Hüseyin Akın ve bölgeyi iyi tanıyan Asya ülkelerinin önemli temsilcileri-nin katılımıyla yapıldı.

Tarihi İpek Yolu yine gündemdeHüseyin Akın’ın yönettiği oturuma, Kazakistan’ın

Ankara Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev, Kırgız-Türk İş Konseyi Başkanı Tursunbek Chynybay Akunovich, Özgür Tiflis Üniversitesi’nin kuru-cusu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Kakha Ben-dukidze, Oracle Orta Asya ve Türkiye Bölgesin-den sorumlu Başkan Yardımcısı Gürhan Kalelioğlu konuşmacı olarak katıldı.

Oturumda, Türkiye ve bölge ülkelerinin güçlü ekonomik, politik ve kültürel bağlarının daha da güçlendirilmesi için neler yapılabileceği tartışıldı. Önümüzdeki yıllarda hem bölgedeki istikrarın ge-lişmesi, hem de küresel ticaretin ve refahın artması açısından neler yapılması gerektiği konusunda fi-kirler verildi.

Coca-Cola İçecek Uluslararası Operasyonlar Başkanı Hüseyin Akın, küresel ekonomik gücün Doğu’ya doğru kaydığı günümüzde, Türkiye ve Orta Asya’nın küresel anlamda öneminin giderek arttığını ve tarihi İpekyolu’nun bir kez daha dünya ticaretinde çok önemli bir yer tuttuğunu belirterek şunları söyledi:

500 Anlaşma“Tarihi ve kültürel ilişkilerimizin derinliği,

Orta Asya ve Kafkasya Cumhuriyetleri’nin ba-ğımsız birer ülke olarak vücut bulmalarını takiben, hızla politik ve ekonomik alana sıçramış; inşaat, turizm, gıda, beyaz eşya ve enerji gibi birçok sek-törde hızlı bir işbirliği sağlanmıştır. Bu işbirliği bu-gün de hızlanarak sürmektedir. Türkiye Cumhu-riyeti, Orta Asya ve Kafkasya Cumhuriyetleri’nin kurulmasından bu yana, bölgenin siyasi ve eko-nomik istikrarının korunması ve bölgesel işbir-liğinin teşviki, ekonomik ve siyasi reformların desteklenmesi, bölge ülkelerinin dünya ile bütün-

leşebilmesi, Avrupa-Atlantik kurumlarına enteg-rasyonu, bölge ülkelerinin enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara serbestçe ve farklı güzer-gahlardan nakledilmesi gibi alanlarda yoğun çaba harcamıştır. 1992 yılından bu yana gerçekleşti-rilen üst düzey ziyaretler ve imzalanan 500 civa-rında ikili ve çok taraflı anlaşma, ilişkilerin pe-kiştirilmesinde önemli rol oynamıştır.”

“Türkiye’yi örnek alıyoruz”Panele konuşmacı olarak katılan Kırgız-Türk

İş Konseyi Başkanı Tursunbek Chynybay Akuno-vich, Kırgızistan’ın Türkiye’yi örnek aldığını söy-ledi. Tursunbek, “Türkiye gibi parlamenter sisteme geçtik, demokrasimizi güçlendiriyoruz. Yatırımcı-lara bir çok teşvik sağlıyoruz ve Türk yatırımcılarını Kırgızistan’a davet ediyoruz” dedi. Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Canseyit Tuymenbayev de konuşmasında Kazakistan’daki Türkiye sevgisine atıfta bulundu ve şöyle konuştu:

“Kazakistan halkı Türk halkını seviyor ve ku-cak açıyor. Kazakistan’da Türk Üniversiteleri çok tercih ediliyor. Kazak-Türk işadamlarını daha ak-tif hale getirerek tarihi İpekyolu’nu daha da can-landıracağız.”

Nükler bomba Avrupa’da patlayacak Wikileaks tarafından Guantanamo’ya ilişkin

yayınlanan belgelerde Halid Şeyh Muhammed, sorgusunda El Kaide’nin Avrupa’da bir nükleer silah sakladığını ve Bin Ladin yakalanırsa ya da öldürülürse bu bombanın patlatılacağını söyledi. Belgelerde, sorgulama sonucu ortaya çıkarıldığı anlatılan komplolar arasında nükleer silahın sak-lanmasının yanı sıra ABD’de kamu binalarındaki klima sistemlerine siyanür konulması, El Kaide’nin Londra’daki Heathrow Havaalanına işçi yerleştir-meyi planladığı iddiaları da yer alıyor.

Halid Şeyh Muhammed, 2006’dan bu yana Guantanamo’da tutuluyor. Muhammed, Küba’daki bir Amerikan deniz üssünde yargılanmayı bekliyor. 2003’te Pakistan’da yakalanan Şeyh Muhammed, Amerikalı gazeteci Daniel Pearl’ü de bizzat kendi-sinin kafasını keserek öldürdüğünü söylemişti.

Söz konusu belge, Wikileaks tarafından bu-gün yayınlanan çok sayıda belgenin arasında yer alıyor. Bu belgelerde Guantanamo’daki 780 tu-tukluya ilişkin çok gizli bilgiler ve değerlendir-meler de yer alıyor.

Belgelerdeki diğer bilgilere göre Amerikan yö-netimi, Guantanamo’da gözaltı merkezinde yıllarca hakim karşısına çıkarmadan tutulan terör zanlıla-rının bir çoğunun masum olduğunu düşündüğü ortaya çıktı.

Bu belgelere göre, Guantanamo’da tutulanla-rın 220’si “tehlikeli terörist” olarak sınıflandırılır-ken, 150’si şoför, çiftçi ve aşçı gibi masum Pakis-tanlı ve Afgan, 380’i alt düzeyde eylemci olarak görülüyor. Notlarda, bu kişilerin masum oldukları halde yanlış kimlik tespiti ya da yanlış zamanda yanlış yerde oldukları için Guantanamo’da yıllarca tutuldukları belirtiliyor.

Şumnu Üniversitesi öğrencisi yeni asteroid keşfetti

Kosova’da 27 Nisan Kayıplar Günü

Bulgaristan’da çirkin provokasyon

Şumnu Üniversitesi ‘Episkop Konstantin Pres-lavski’ 4. sınıf öğrencisi olan Sunay İbryamov NASA projesi olan Pan-Stars çerçevesinde yaptığı araştır-malar sonucunda yeni bir asteroide rastladı. Proje Dünya yakınında bulunan ve tehlike arz eden aste-roidlerin araştırılmasını kapsıyor. Bu nedenle pro-jeye ‘Ölümcül asteroidler’ adı verildiği ve çok sayıda öğrenci katıldığı bildirildi. Yeni bulunan asteroide

geçici olarak 2011. FY16 ismi verildi. Yeni astero-idin Mars ve Jüpiter arasında bulunduğu açıklandı ve Dünyaya uzaklığının Güneşe olan uzaklığımızın 3 katı olarak belirlendiği bildirildi. Asteroidi keşfe-den Sunay İbryamov ayrıca Üniversite öğrencileri astronomi birliğinin de kurucusu ve ilk yöneticisi unvanına da sahip.

Naci Murat

Kosova’da 27 Nisan Kayıplar Günü’nde 1999 yılında Sırp işgali sırasında kaybolan 1800 kişi çe-şitli etkinliklerle anıldı.

Kayıplan Günü nedeniyle Kosova Cumhur-başkanı Atifete Yahagay, kayıp yakınlarını temsi-len bir grubu makamında kabul etti. Yahagay, 1800 kişin akıbetinin belirlenmesi için doğrudan BM’ye başvuracağını söyledi. Yahagay, kayıp kişiler için Priştine’de bir anıt inşa edilmesi için kararı aldı-ğını açıkladı.

Kayıplar Günü’nde en anlamlı etkinliklerden bi-rini Priştine Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademesi öğrencileri gerçekleştirdi. Akademinin genç ressam-ları kent merkezinde bir araya gelerek, kayıpların unutulmaması için resim yaptılar. Ressamlar ağla-yan anneleri, ellerinde kayıp yakınlarının fotoğraf-larını taşıyan anneleri, kayıp insanları simgeleyen yağlı boya tablolar çizdiler.

Bulgaristan’da aşırı milli-yetçi Ataka Partisi üyesi olduğu öne sürülen bir grup, başkent Sofya’daki camide cuma na-mazı kılındığı sırada, hopar-lörlerle yüksek sesle Hıristi-yan ayinleri okuttu.

Camide bulunan yaklaşık bin 500 Müslüman’ın cuma na-mazlarını bozmak isteyen grup,

şikayet üzerine polis ekipleri tarafından uzaklaştırıldı. Olayla ilgili 3 kişinin gözaltına alındığı ifade edildi.

Olaydan sonra basına bir açıklama gönderen Bul-garistan Başmüftülüğü, Bulgar makamlarına çağrıda bulunularak, Ataka Partisi’nin yasadışı ve hoşgörüden uzak hareketleri konusunda gerekenin yapılması istendi. Açıklamada ayrıca, ülkedeki Müslümanlardan benzer provokasyonlara kapılmamaları istendi.

New York’un göbeği, “Ermeni yalanla-rına son” diye inledi

ABD’nin New York kentindeki Times Meydanı’nda “Ermeni Yalanlarına Son ve Şehitlerimizi Anma” eylemi düzenlendi.

Genç Türkler Derneğince düzenlenen ey-leme New York Başkonsolosu Mehmet Sam-sar, Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi Başkanı Günay Evinç, Türk Amerikan Der-nekleri Federasyonu Başkanı Kaya Boztepe, Genç Türkler Derneği Başkanı Tolga Tekman, eski ABD Başkanlarından Ronald Reagan’ın hukuk danışmanı Bruce Fein ve ABD’de ya-şayan çok sayıda Türk katıldı.

Amerikan Ulusal Marşı ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan gösteride, Ermeni terör örgütü ASALA’nın katlettiği şehitler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

Slogan atan göstericiler, Times Meydanı’ndan geçenlere bayraklar ve pankartlarla seslerini duyurmaya çalıştılar.

Reagan’ın hukuk danışmanı Fein, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının hukuk dışı olduğunu belirtti. Fein, “ABD kongresinde Ermeni tasarısının imzaya açılması iç politi-kaya yönelik bir davranıştır. Türk toplumu üyeleri bu gerçeği iyi bilmelidir. Bu iddiları yalanlayın” diye konuştu. New York Başkon-solosu Samsar da Times Meydanı’nda her yıl tekrarlanan eylemin yurt dışındaki vatandaş-lara Türk politikasını ve tarihini anlatma ko-nusunda çok faydalı bir organizasyon oldu-ğunu ifade etti. Samsar, “Birtakım çevreler tarihimizi karalamaya çalışıyor. Türk mil-leti olarak tarihimizin her sayfasıyla gurur duyuyoruz” dedi.

Genç Türkler Derneği Başkanı Tekman da Ermeni çevrelerinin “soykırım” iddiala-rını yalanladı. New York’ta bu yıl yedincisi düzenlenen eylem olaysız sona erdi.

Kandillerin isinden mürekkep - Caminin içinde yanan yaklaşık 250-300 kadar kandilin isi, yukarıdaki bir akımla kapı üstündeki dört pence-reden is odasına çekilirdi. Kitap yazımında ve hat-tatlıkta kullanılan mürekkebin en güzeli bu isten elde edilirdi

Halen Süleymaniye Kütüphanesi’nde mevcut olan bazı kitaplar bu isle yapılan mürekkeple ya-zılmıştır.

Süleymaniye Camii ile ilgili büyüleyici hika-yeler bunlarla da bitmez.

Geçtiğimiz yıllarda Süleymaniye Camii’nin yı-kılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anlaşılmış.

Eğer çözüm bulunamazsa, koca cami kısa bir zaman içinde yıkılacakmış. Caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş. Bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşları zamanla aşınmış. Ama elde ya-zılı bir proje olmadığı için nasıl değiştirileceği bi-linmiyormuş.

Hemen Türkiye’nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş. Or-taya bir sürü fikir atılmış. Her kafadan bir ses çık-mış ama sonuç alınamamış.

Gizli Bölme - Tartışmalar sürerken caminin içinde büyük bir karmaşa sürüyormuş. Ülkenin çe-şitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar, mühen-dis kemerleri inceliyormuş. Bu adamlardan biri or-talarda dolanırken, kazara, gizli bir bölme bulmuş

Bölmede, üzerinde eski yazı olan bir not var-mış, uzmanlara inceletilen kağıdın orijinal ol-duğu belgelenmiş. Bu kağıt parçası bizzat Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan bir mektupmuş. Mek-tupta yazılanlar günümüz Türkçesine tercüme etti-rilince ortaya söyle bir metin cıkmış.

Sinan’ın bıraktığı not - “Bu notu bulduğu-nuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz”

Koca Sinan, kademe kademe, kilit taşının na-sıl değiştirileceğini anlatıyormuş. Bu oyuk içinde yer alan bir şişe ve şişe içindeki notta söyle bir şey yazıyormuş: “Her kim bu tas eskidiğinde yeni-siyle değiştirmek isterse eski taşın yerine takıla-cak. Yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarıda kalan kısımlarını kessin.”

Topkapı Sarayı’nda mektup - Heyet Sinan’ın söylediklerini aynen yapmış. Süleymaniye Camisi böylelikle kurtarılmış. Bu mektubun Topkapı Sarayı’nda saklandığı söyleniyor.

Selimeiye Camii efsaneleri - Selimiye’nin uzun yıllar boyunca süregelen, kulaktan kulağa, nesilden nesile aktarılan hikayeleri günümüze ka-dar söylenegeliyor.

Hz. Muhammed’i (s.a.v.) rüyasında gören pa-dişah II. Selim, Peygamber’in emri üzerine onun rüyada işaret ettiği, bugünkü cami alanının bu-lunduğu yere bir cami yaptırmaya karar vermiş-tir. Selimiye’nin Temel Taşları Hakkında Koca Sinan, ustalık eserimdir, dediği bu yapının inşaa-tına başlamadan önce, inşaatta kullanacağı bütün taş malzemeyi araziye yerleştirmiş. İki yıl süre-since tonlarca taş zeminin üzerinde beklemiş. İnşa-atçıların kullandığı “zeminin oturması” denen bir olay vardır. Sinan da Selimiye’nin zeminini önce-den sıkıştırarak,bu şekilde zeminin oturmasını sağ-lamıştır. Böylece iş bittikten sonra oluşacak olan çatlama ve kaymaların önüne geçmiştir. Temelleri-nin atılmasının uzun sürmesi hakkında İnşaat hızla ilerlemekte iken, Mimar Sinan bir gün ortadan kaybolmuş. Her yeri aramışlar, ama Mimar Sinan’ı kimse bulamamış. Tam 8 yıl sonra, Mimar Sinan çıkagelmiş. Caminin kaldığı yerden devam etme-sini buyurmuş. Sultan Selim, inşaatın 8 yıl bekle-mesine çok sinirlenmiş: “Tez getirin Sinan’ı” diye buyruk çıkartmış.

Sultan Selim bu; tüm saray eşrafı korkudan tir tir titriyor, Selim’in gazabından korkuyorlarmış. Mimar Sinan gayet sakin huzura çıkmış. Selim “anlat” demiş sadece, gözlerinden şimşekler ça-kıyormuş. Hazır olmasını buyurduğu celladyn eli kılıcının kabzasına gitmiş. Sinan kendinden emin, temelin sağlam olması için zaman gerektiğini söy-lemiş ve eklemiş: “Hesaplarıma göre 8 yıl gereki-yordu” demiş. Sultan Selim, eliyle cellada dur işa-reti vermiş ve Mimar Sinan’ın dehası karşısında diyecek bir şey bulamamış.

Devamı gelecek sayıda

Rusya Müslümanları Merkezi Bölge Dini Yö-netimi Başkanı Talgat Taceddin, Rusya’nın ulusal sembolünde Ortodoks haç figürlerinin yanında İs-lam dininin sembolü olan hilalin de yer alması ge-rektiğini söyledi.

Moskovski Novosti Gazetesi’ne özel açıkla-mada bulunan Taceddin Rusya’nın çift başlı kartal sembolünde kartallardan birinde hilal bulunması gerektiğini söyledi. Rusya’nın çift başlı kartalın iki ayağında da Ortodoks Hristiyanlığın sembol-leri yer alıyor. Rus çarlarının törenlerde iki ellerine aldıkları sembolleri günümüzde törenlerde Rusya Ortodoks Kilisesi Patriği taşıyor.

Rusya Federasyonu’na bağlı Başkırdistan Cumhuriyeti’nde görev yapan Taceddin, şubat ayında Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’le yaptığı görüşmede konuyu kendisine ilettiğini, Rusya liderinin kendisini dikkatli bir şekilde din-lediğini söyledi.

Rusya nüfusunun yaklaşık yüzde 18’inin (20 milyon) Müslüman olduğunu ifade eden Taceddin, Rusya’da yaşayan tüm dinlerin ulusal sembolde yer alması gerektiğini kaydetti. Taceddin açıkla-masında, “Yüzlerce yıldan bu yana atalarımız bu-rada yaşadı. Kaderin cilvesi olarak bizler bir dev-let çatısı altında birleştik. Bizim komşularımız, bizim kardeşlerimiz...” dedi.

İkitelli Göçmen Konutlarında Bulgaristanlı Emin Mustafa Bekir Pazar 13.03.2011’de Öğle Namazına Müteakip Defnedildi.

Üyemiz Kırcaali’nin Penevo (Terzolla) kö-yünden Emin Mustafa Bekir’i İkitelli Göçmen Konutları Camisinde Cenaze Namazı Kılındı

Kendisine Allah’tan rahmet, kederli ailesi ve tüm Bulgaristan Türklerine başsağlığı dileriz.

Üyemize son kardeşlik vazifemizi yapıla-rak...

Ruhu İçin El-Fatiha,BULTÜRK YÖNETİM KURULU

Mimar Sinan’ın Sırrı

Rusya’nın ambleminde “hilal”

BULTÜRK ÜyemizEmin Mustafa BEKİR Vefat etti

Times Meydanı’nda Türk eylemi!

P E R S P E K T İ F

Dr. Nedim Birinci

Page 7: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

www.bulturk.org 7Sayı 54 - Mart-Nisan 2011

Asrın düğünü olarak kabul edilen Prens Wil-liam ile Kate Middleton’ın Cuma günü Westmins-ter Kilisesi’nde yapılacak görkemli düğün törenine Avrupa, Asya ve Orta Doğu’nun kral, sultan, im-paratorlarının yanı sıra, eğlence, spor, sanat dün-yasının ünlüleri ile damadın askerlik arkadaşları, gelinin mahalle komşuları, kasap ve bakkaldan; Hristiyan, Müslüman, Musevi ve Budist dinlerin temsilcilerine kadar çok değişik konukların katı-lacağı açıklandı.

1997’de Paris’te trafik kazasında ölen Pren-ses Diana’nın arkadaşları, Diana’nın Westminster Kilisesi’ndeki cenazesinde “Candle in the Wind”

adlı şarkıyı seslendiren ünlü pop sanatçısı Sir El-ton John ve partneri David Furnish, göze ilk çar-pan isimlerden. Avrupa’dan Monako Prensi Al-bert, Hollanda, İsveç, Belçika ve diğer ülkelerin kraliyet ailerinin temsilcilerini, Ortadoğu’nun sul-tan ve kralları izliyor.

Bunlar arasında Brunei Sultanı, ülkesindeki ayaklanmalara rağmen davet edilen Bahreyn Prensi Salman bin Hamad al Halife de dikkat çeken isim-lerden. Öte yandan Afrika’nın artık hükmü kalma-masına rağmen kendini kral sayan Swaziland Kralı 3’üncü Mswati de düğünün renkli davetlilerinden. 14 karısının hepsine ayrı saray yaptırması ve lüks hayat tarzıyla tanınan kral, 50 kişiyle Dorchester otelinde kalacak. Şov dünyasından da Mr. Bean ro-lüyle tanınan ünlü aktör Rowan Atkinson, ünlü fut-bolcu David Beckham ve 6 aylık hamile eşi Victo-ria, Madonna’nın eski kocası Guy Ritchie düğüne katılacaklar arasında.

Seçkin gruba dahil değillerİngiliz siyaset dünyası ise Başbakan David Ca-

meron, Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, Ana Mu-halefet Partisi İşçi Partisilideri Ed Miliband dahil 23 bakanla temsil ediliyor. Bakan ve siyasetçilerin dü-ğün hediyesi için sadece adam başı 35 sterlin verme-leriyse tartışmalara neden oldu. Toplanan 800 ster-line yakın paranın, prens ve nişanlısının seçeceği bir yardım derneğine verileceği bildirildi. Bu arada eski Başbakan Tony Blair ve Gordon Brown’nın düğüne davet edilmemesi, bazı çevrelerde eleşti-riyle karşılandı. Davetliler arasında olan Barones Margaret Thatcher ile Sir John Major’un “Order of the Garter”a üye olduğu, bu nedenle çağrıldığı, Blair ve Brown’nın ise bu seçkin grup içinde bu-lunmadığı için çağrılmadığı belirtildi.

ABD BaşkanıBarack ObamaileFransaCum-hurbaşkanı Nicolas Sarkozy de çağrılmayanlar ara-sında.

İçişleri Bakanı Osman Güneş, ‘park yasağı, araçla-rın çekilmesi’ gibi konularda yaşanan keyfî uygulamaları bitirecek ve vatandaşın mağduriyetini giderecek önemli bir genelge yayımladı. Buna göre, trafik düzeni ve güven-lik bakımından tehlike oluşturmayan hiçbir araç parka çe-kilmeyecek. Trafik ekipleri yasağa uymayan aracı çekmek yerine, ihlal durumunu fotoğraflayarak plakasına ceza kese-cek. Otomobili çekici üzerindeyken yetişen sürücüye aracı teslim edilecek. Genelgede, otopark standartları da yeniden belirlendi. Geceleri yeterince aydınlatılmayan, afetlere karşı sigorta yaptırmayan işletmelerin yetki belgesi iptal edilecek. Yeni düzenlemeye göre artık araçların otoparka çekilmesine trafik polisleri karar verecek.

Özel çekiciler ‘para kazanacağız’ diye yasağı ihlal eden her aracı çekemeyecek. Otomobili çekici üzerindeyken yetişen sürücüye aracı teslim edilecek. Araçları otoparka çekilmesine rağmen 24 saat içinde müracaatta bulunmayanlara çekilme nedeni, uygulanan cezai işlem ile arabanın bulunduğu otoparka

ait bilgiler ve-rilecek. Zaman Gazetesi’nin haberine göre 81 ilin valili-ğine gönderi-

len Bakan Osman Güneş imzalı genelgede, ‘park yasağını ihlal etmiş araçların çoğu zaman yasal şartlar oluşmadığı veya trafik düzeni ve güvenliğini etkilemediği halde çeki-lerek otoparka götürüldüğü hatırlatıldı. Aracın çekilme sı-rasında ve otoparklardaki muhafazasında gerekli titizliğin gösterilmediği belirtildi. Ayrıca çekici ve otoparkların be-lirlenmesinde mevzuat hükümlerine yeterince uyulmadığı ve vatandaşların mağdur edildiği kaydedildi. İçişleri Bakanı Güneş, yaşanan olumsuzlukların giderilmesi ve mağduri-yetlerin önlenmesi için araçların hangi hallerde otoparka çekileceğini tüm detaylarıyla belirledi. Buna göre, belediye otobüsü, taksi, dolmuş, tramvay duraklarına, yaya kaldırımı ve geçitlerine, okul geçitlerine, kamu kurum ve kuruluşları ile hastane, sağlık kuruluşu, garaj, park, konut gibi yerlerin giriş-çıkışlarına araç park edilmeyecek. Usulüne uygun ola-rak park etmiş araçların ikinci sıra yanına, kavşak içlerine, tünel girişlerine, köprü girişleri ve üzerine, yangın musluk-larının bulunduğu yerlere, özürlülerin araçları için ayrılmış yerlere park etmiş araçlar ile trafik düzeni ve genel güven-lik bakımından tehlike oluşturacak araçlar haricinde hiçbir araç çekilmeyecek. Trafik ekipleri, yasağa uymayan aracı ve ihlal durumunu fotoğraflayarak plakasına ceza kesecek. Arabası çekici üzerindeyken olay yerine gelen sürücülere zorluk çıkartılmayacak. Aracı çekilirken yetişen sürücüye

trafik ceza tutanağı imzalattırılarak tebliğ edilecek. Onun dışında herhangi bir ücret talep edilmeksizin araç orada sa-hibine teslim edilecek. Genelgeye göre, trafik polisi olma-dan araçların yetkisiz kişilerce çekilmesine asla izin veril-meyecek. Yeni uygulama ile aracı parka çekilen sürücülerin bilgi alabilmesi için telefon numarası ya da internet adresi tahsis edilerek kamuoyuna duyurulacak.

Otoparklar, afetlere karşı sigortalı olacakBakanlık, otopark standartlarını da yeniden belirledi.

Bu şartları yerine getirmeyen işletmelerin yetki belgeleri ve araç çekme izinleri iptal edilecek. Genelgenin belirle-diği kriterler şöyle:

Otoparkın etrafı duvar veya tel örgü gibi engellerle çevrilecek.

Geceleri yeterince aydınlatılacak. 24 saat kamera ile izlenecek.

Yangın söndürme sistemi olacak. Sabit telefon hattı bulunacak.

Yangın, sel, deprem gibi afetlere karşı sigortalanacak.Güvenliği sağlamak için 24 saat süreyle bekçi ya da

görevli bulundurulacak.

Balkanlar Avrupa’nın güneydoğusunda Yugoslavya, Ar-navutluk, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Türkiye’nin bir bölümünü içine alan bir yarımadadır. Türkler, MS. IV. yüz-yılda Batı Hun Türklerinin yerlerinden kopmaları ve Orta Av-rupa bozkırlarına gelmeleri sonucunda yeni bir yurt kurarlar. Bu yerleşme aynı zamanda günümüz Avrupa Dünyasının bi-çimlenmesine ve bugünkü coğrafi düzene girmesine etki eder. Hun Türkleri Ural ve Kafkasya Bölgesinde Orta Avrupa, Adri-yatik kıyıları ve Balkanlara uzanan geniş bir alanı kontrol eder-ler. Kuzeyden ve güneyden gelen Türkler XIII. yüzyıl içinde Avrupa’da birleşir ve zamanla Hristiyan’laşırlar. Türk halk kül-türünün bu coğrafyada etkisi bu yıllara kadar dayanır.

XI. ve XII. yüzyıllarda Peçenek, Kuman ve Uz Türkleri Balkanlara gelip yerleşirler. XIII.yüzyılın ortalarında da Moğol istilasından sonra Sarı Saltuk ile sonradan onun adıyla anılan Türkmen aşireti Balkanlara geçerek Türk topluluğunu mey-dana getirir. Balkanlarda asıl ve kalıcı ilişkiler Osmanlıların ku-ruluş yıllarından itibaren Osmanlıların bu topraklara ayak bas-malarıyla başlamıştır. Orhan Gazi’nin büyük oğlu ve Rumeli Fatihi olarak da anılan Süleyman Paşa’nın 1354 yılında Ça-nakkale Boğazı’nı geçerek Gelibolu’ya adım atmasıyla fetih hareketi başlamıştır.

Türkler 14.yüzyılın ortalarından itibaren Balkanlara dam-galarını vurmuşlardır. Doğal olarak Balkanlardaki yerli top-luluklardan etkilenmişlerdir. Ancak Türklerin yönetici kesim olarak kendi etkileri daha büyük olmuştur. Fransız Georges Castellan, 14-18. yüzyıllar arasında Balkan halklarının dil ve dinlerini değiştirmeden Türk usulü yaşadıklarını belirtmekle yetinmez, şunları da ekler: O dönemin seyyahları Balkan kentlerinin hatta Hıristiyan nüfusun çoğunlukta olduğu yer-lerde bile yaşama biçiminin Türk karakterinde olduğunu be-lirtir. Buna göre “Selanik, Belgrat, Sofya’da herkes çarşaf giyiyordu ve pek çok kilise kadın ve erkekleri ayıran tahta parmaklıklarla bölünmüştü. 19. yüzyıla kadar Belgratlı Sırp kadınlar çarşaf giyiyor kocaları da sarık sarıp nargile içi-yorlardı. 1829’da Vuk Karaciç de bunları doğrular. Şehirde Sırplar Türk adetlerine göre yaşıyorlardı. Bu konuda 1665’te Rycaut’un verdiği örnek çarpıcıdır. Rycaut “Osmanlılardan önce 1200 yıllık geçmişi olan Sofya kendi için öylesine her şeyiyle Türk ki içinde Türklerin kendilerinden daha antik gö-rünen hiçbir şey yok” der.

Makedonya’da ve Bosna’da Türklerin hayatlarına imre-nen Hıristiyan halk kitleler halinde İslam dinine geçiyordu. Os-manlılar akılcı iskan politikalarıyla Balkanlarda işgal ettikleri topraklara konar-göçer Türk oymaklarını getiriyor, şehir ve ka-sabalara yerleştiriyorlardı. Ayrıca yeni yurtlarına bağlanmaları ve hayatlarını sürdürebilmeleri için çiftçi ve zanaatı olan Türk göçmenlerle toprak veriliyordu.

Balkan yarımadası Osmanlıların eline geçtikten sonra Balkanlardaki halkların yaşama biçimleri gelenek görenekleri, kültürleri, Türk dilinin yaygınlaşması cami, hamam, medrese, tekke, türbe, çeşme, köprü, kervansaray vd. Osmanlı eserleri-nin hızla inşa edilmesiyle değişime uğramıştır. Türklerle, Türk diliyle, Türk kültürüyle iç içe yaşayan Balkan halkları Türk kültüründen etkilenmişlerdir.

19.yüzyılda Balkanları da etkisi altına alan milliyetçilik ve batılılaşma akımlarının sonucu Balkanlardaki Türk halk kül-türü etkisi yavaş yavaş azalmağa başladı. Buna karşılık şehir-lerin yapısında etkin olan Türk kültürü 20. yüzyılın ikinci ya-rısında da varlığını hissettiriyordu. Balkan Türk dünyası 20. yüzyılın ilk yarısında siyasi açıdan büyük bir çözülüşü, dağı-nıklığı kopukluğu yaşadı. Bu olumsuzluklar doğal olarak Bal-kan Türk halk kültürünü de etkiledi. Osmanlının Balkanlar-dan çekilmesi üzerine Türkler başka sistemler, başka bayraklar altında yaşamak gerçeğiyle baş başa kaldılar. Bu sancılı dö-nemde Türkiye Türkleriyle Balkan Türk dünyası arasında do-ğal ve temel bağ olan Türkçe ve Türk halk kültürü de büyük baskılarla karşı karşıya kaldı. Türk kimliğinin reddi, ardından Türk dili ve Türk halk kültürünün de reddedilmesi gündeme getirildi. Bilinçli ve sistemli olarak tatbik edilen uygulamalara rağmen günümüzde Türk dili, Türk halk kültürü yaşamakta-dır. Milli kimlik, milli kültür ve ana dil arasındaki güçlü ba-ğın bilincinde olan Balkan Türkleri değerlerine sahip çıkarak çözülmediler.

1990 yılı sonrası dünyanın siyasi haritası hızla değişip yeniden yapılanmağa başladı. Osmanlının Balkanlardan çe-kilmesi sonucu, Balkan coğrafyasına hakim olan devletlerin hangi yönetim biçimine sahip olurlarsa olsunlar Türklere, Türk kültürüne sistemli karşı politikalarda birleşmeleri dikkat çekici-dir. Yunanistan demokratik sistemde yer almasına rağmen Türk kültürüne karşı izlediği karşı politikayla totaliter rejim politika-larını aratmamıştır. Bulgaristan’da Todor Jivkov döneminde Türkler bir tür dil, kültür ve kimlik soykırımıyla karşı karşıya kalmışlardır. Fakat bu baskı geri tepmiştir.

Prof. Dr. Erman ArtunÇ.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi

Türk Halk Kültürünün Balkanlardaki Rölü

Tarih ve Dil

Evitan ÇakırDiş Hekimi

Yıldırım Mah. Ali Fuat Başgil Cad. No: 31 Kat: 1 Bayrampaşa / İstanbulTel: 0212 479 26 40

Kraliyet Düğünü’nde onlara yer yok

İstanbul’da Araçlar Çekilemeyecek

Aşk çeşmesi soyuldu!

Almanya’da 1 Mayıs’ta kan aktı!

Aşk hırsızları ve rüşvetçi polisler gü-venlik kamerasına böyle yakalandı

Roma’da Poli Sarayı’nın kenarında bulunan ünlü adak

sembolü Trevi Çeşmesi, soyuldu. Soygun ve soygun sırasında alınan rüşvet ise güvenlik kameralarına ya-kalandı. Dünyanın en ünlü aşk çeşmesi Trevi, güpe-gündüz ve 3 polisin gözü önünde soyuldu.

Ayda en az 50 bin Euro’luk adak parasının atıl-dığı tahmin edilen Trevi Çeşmesi’nin havuzuna ha-zırlıklı gelen iki hırsızdan biri havuza girip adak pa-ralarını toplarken diğeri kıyıda bekledi.

Hırsızların ve hırsızların soygununa göz yuman polislerin rahatlığına karşılık olay güvenlik kamera-larınca görüntülendi.

Güvenlik kayıtlarında kıyıda bekleyen hırsızın soygunu gerçekleştirdikten sonra polislerden birinin eline birşey tutuşturduğu görüldü. Bu durum bir rüş-vet işlemi olarak soruşturmaya konu oldu. İtalya’da olay yaratan görüntülerin ardından polis memurları açığa alındı ve haklarına soruşturma başlatıldı. Hır-sızlardan Roberto Cercelletta ise yakalandı.

Hamburg’da 1 Mayıs olaylı başladı

Kentin Schanzenviertel semtinde çok sayıda göste-ricinin Kültür Merkezi Rota Flora’nın önünde çıkardığı olay-

larda 11 güvenlik görevlisi yaralandı, 17 gösterici gö-zaltına alındı. Rota Flora’nın önünde toplanan yakla-şık 4.000 gösterici kortejler eşliğinde “kente adalet” sloganı atarak Schanzenviertel semtinden Altona’ya doğru yürüdü. Hamburg ve çevre kentlerden yaklaşık 2.300 güvenlik mensubunun görev yaptığı gösteride, gece yarısında göstericiler güvenlik görevlilerine taş, şişe ve çakmak attı.

Göstericilere tazyikli su püskürten güvenlik men-supları, Schanzenviertel semtinde “tehlikeli bölge” ilan edilen bölgelerde yaklaşık 300 kişiyi kontrol altına aldı. Göstericiler ayrıca Alman Silahlı Kuvvetleri’ne ait bir otomobili yaktı, bir otelin binasına boya attı, bir banka-nın pencerelerini kırdı ve çöp bidonlarını ateşe verdi.

Kosova’nın lideri ‘kadın tuğgeneral’

TÜBITAK’tan Bilim Haberciliği Kursu

Kosova Parlamentosu ülkenin cumhurbaşkan-lığına polis komutanı Atıfete Yahyaga’yı seçti.

Seçimin ülkede aylardır süregiden siyasi aç-maza son vermesi umuluyor.

Bir uzlaşma adayı olarak sivrilen Yahyaga 120 milletvekilinin 80’inin oylarını alarak seçildi.

Tuğgeneral rütbeli 35 yaşındaki Yahyaga daha önce hiç seçilmiş bir kamu görevi üstlenmemişti.

Yahyaga böylece üç yıl önce bağımsızlığını ilan eden ülkenin ilk kadın lideri oldu.

En son Kosova Emniyet Müdür Yardımcısı olan Atıfete Yahyaga konuşmada, “Böylesine yük-sek bir siyasi makama ulaşacağımı asla düşüne-mezdim, ancak ülkeme hizmete her zaman ha-zırdım” dedi. Yahyaga, farklı etnik grupların birlik ve beraberlik içinde Avrupa Birliği yolunda ilerle-mesi için çalışacağını söyledi. Yahyaga, ayrıca Sır-bistan ile sorunların çözümü için çaba harcayaca-ğını ifade etti. Sırbistan, hukuken kendisine bağlı olduğunu savunduğu Kosova’nın bağımsızlığını kabul etmiyor.

Geçiş formülüYahyaga bu görevde altı ay kadar süreyle ka-

lacak.

Muhalefetin Yahyaga üzerinde uzlaşması cum-hurbaşkanlığının doğrudan halk oyuyla belirlenme-sini öngören bir anayasa değişikliği pazarlığının sonucu mümkün oldu. Buna göre partiler şimdi seçim sisteminde değişikliğe gidecek ve yeni bir cumhurbaşkanı seçilmesine ortam hazırlayacak, ar-dından 2013’te genel seçime gidilecek.

Kosova cumhurbaşkanlığına Şubat ayında işa-damı Behçet Paçolli seçilmiş, ancak geçen hafta anayasa mahkemesi bu seçimi geçersiz ilan etmişti. Mahkemenin gerekçesi muhalefetin Paçolli’yi boy-kot ederek salonu terketmesi, böylece anayasal ye-ter çoğunluk olmaksızın seçimin yapılmasıydı. Mu-halefet Paçolli yine aday olursa, boykota devam edecekleri uyarısında bulundu.

Dün akşam düzenlenen olağanüstü oturumdaki seçime, en az iki aday girmesi gerekiyordu. İkinci kadın aday Suzana Novoberdaliyu ise 10 oy aldı. Mecliste 14 sandalyesi bulunan hür irade hareketi ise Yahyaga’nın adaylığını ve seçimi boykot etti.

Parti, Yahyaga’nın sadece talimatları dinleyip Başbakan Haşim Taci’nin hükümetine hizmet ede-ceğini öne sürdü.

İbrahim Soytürk

TÜBİTAK’ın in-ternet sitesinden her-kesin kullanımına su-nulan bilim haberciligi kursu, TÜBİTAK Bi-lim ve Toplum Dairesi Popüler Bilim Yayın-ları Müdürlüğü’nce Türkçeye kazandı-rıldı.TÜBİTAK’ın

internetsitesinden herkesin kullanımına sunulan kurs, TÜBİTAK Bilim ve Toplum Dairesi Popü-ler Bilim Yayınları Müdürlüğü’nce Türkçeye ka-zandırıldı. Kurs, yazı yazma konusunda temel be-cerilerden bilim gazeteciliğinin inceliklerine kadar pek çok konuyu ele alıyor.

Duyuruda, ‘’Bilim gazetecisi olarak bilimsel gelişmelerden en hızlı nasıl haberdar olunur, ihti-

laflı bir bilimsel haber en doğru nasıl sunulur, bi-lim insanlarıyla nasıl etkili bir iletişim kurulur ko-nularında kendinizi geliştirmek istiyorsanız sizleri http://www.wfsj.org/course/tr/ adresindeki kursa davet ediyoruz’’ ifadelerine yer verildi.

Kurs profesyonel gazetecilere, gazetecilik öğ-rencilerine ve öğretmenlerine yönelik hazırlandı. Bunun yanında blog sitelerinde bilimsel gelişme-lere yer vermek isteyen ve bilim çevreleriyle ile-tişimde olan herkesin yararlanabileceği ipuçları barındırıyor.

Duyuruda, ilk bilim yazarlarından biri olan Wil-liam Laurence’ın bilim gazetecilerini ‘’Prometheus’un torunları’’ şeklindeki tanımlarına da yer veriliyor. Laurance’a göre, Prometheus ateşi nasıl Olimpos’tan halka indirdiyse, bilim gazetecileri de bilimi labora-tuvardan alıp halka sunar, bilim gazetecisi bilimle halkı buluşturan önemli bir köprü görevi görür.

Page 8: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

8 Bulgaristan Türklerinin SesiSayı 54 - Mart-Nisan 2011

Bugaristan Türkleri Kültür ve Dayanışma Der-neği 7 Mayıs 2011 günü MHP 2. Bölge milletve-killi adayı Prof Dr. Ümit Özdağ’ı dernek merke-zinde ağırladı. Türk siyasal bilimleri profesörü Prof Dr. Ümit Özdağ, BULTÜRK Derneği’nin dave-tini kırmayarak bir söyleşi gerçekleştirdi.

Sözleşininin başından dernek üyelerinden Mu-azzez Yurdakul’un okuduğu “Bulgaristan’da Türk Olmak” adlı şiir katılımcıları duygulandırdı. Bal-kanların geleceğinin konuşulduğu söyleşide katı-lımcılara Türkiye’nin ve balkanların dünden bu-güne kadar uzanan geçmişden bahseden Özdağ’ın konuşmasından satır başları ise şöyle:

MHP olarak bizim Balkan Türkleri için ne yapacağımızı

anlatmaya bile gerek yok“MHP olarak biz Türklük kavramının hassa-

siyetle üzerinde duruyoruz. Bugün bir ülkeyi o ül-kenin milleti ile tanıtmanın, ülke kavramının ırka indirmenin yanlış olduğundan bahsediyorlar. O zaman ülkemizin ismini de değiştirelim. İçersinde Türk geçtiği için.” diyerek ülkeninin geleceği ko-nunsanda kaygılarını dile getirdi.

Biz de kusursuz değiliz, ama bizden hain çıkmaz.

“Balkanların geleceği için önce Anadolu’nun geleceğini sağlamlaştırmalıyız. Güçlü bir Anadolu, güçlü balkanlardır. Biz MHP olarak bunun için çalışıyoruz. Elbetteki hatalarımız olmuştur ama biz bu ülkeye hiç bir zaman ihanet etmedik.” Söz-leriyle dinleyicilerin alkışlarını topladı.

Prof. Dr. Özdağ, “Şuan biz Öcalan ile biz ma-saya oturup müzakere yapan iktidar tarafından

yönetiliyoruz. Seçimlerden sonra amaç Öcalan ile ortak bir anayasa oluşturmaktır. Ben size oyu-nuzu MHP’ye verin demiyorum. Ama seçimler-den sonra da keşke demenizi istemiyorum” diye-rek sözlerini sürdürdü.

Neden MHP Neden AKP değil isimli bir ki-tap yayınlayan Prof. Dr. Ümit Özdağ kitabında tüm nedenleriyle “Neden MHP?” sorusunun yanıtının bulunduğunu belirtti.

Söyleşinin sonunda Bulgaristan’dan okumaya gelmiş ve oturma izni ile ilgili sıkıntı yaşayan bir gencin sorduğu soruya da yürekten cevap veren Özdağ “Yaşadığınız sıkıntıları biliyorum ve yakın-

dan takip ediyorum. Türkiye’de bulunan Bulga-ristan Türklerinin problemlerini anlatan bir dosya Başkanınız tarafından verildi. TBMM’de takip edeceğim hususunda bir nüshasını imzalayarak başkanınıza teslim ettim. Bu seçimlerde bize şans verirseniz tüm bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için çalışacağıma söz veriyorum.” dedi.

Özdağ, Bulgaristan Türkleri Derneği’ne da-vetlerinden dolayı teşekkür ederek sözlerine son verdi. Neriman Eralp

Öncelikle anlatılacak olan sigortanın, sosyal si-gorta ile aynı şey olmadığını belirtmeliyim. Sigorta en sade anlatımıyla; bir dayanışmadır. Şöyle bir örnekle açalım:

Bir kentte 10.000 adet ev olsun. Her biri arsa de-ğeri hariç 100.000 TL’na (malzeme, işçilik, proje be-deli…) maledilmiş olsun. Bunlardan birisi yangın, deprem veya başka bir riskin gerçekleşmesiyle yok olsa, bu mülkün sahibi evini yeniden yapmak için belki ailecek 20-30 yıl daha çalışıp birikim yapacak, kredi taksidi ödemek zorunda kalacaktır, ya da artık ev sahibi olma hayalini bile kuramayacaktır. Ama kentte yaşayan 10.000 ev sahibi bir sandığa her ay, 10’ ar lira koysa her ay 10.000 TL x 10 = 100.000 TL , yılda ise 1.200.000 TL birikecektir. Bu durumda çok kötü bir tesadüf olup, aynı yıl içinde 12 adet ev hasar görüp yok olsa (sıfırlansa) bile, oluşturulan yardımlaşma san-dığından zararlarını karşılayıp, kaybolan evlerini yeni-den kurma imkanına sahip olacaklardır.

Çok eski yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde yu-karıdaki örnektekinin benzeri sandıklar, dayanışma ve yardımlaşma örgütleri kurulmuştur. Köylerde hayvan sahipleri hayvanlarının ölümünü, gemi sahipleri gemi-lerinin batmasını ve yanmasını, yine tarımla uğraşan-lar tarladaki ürünlerinin dolu tarafından yok edilme-sini v.s. düşünerek bir araya gelip örgütlenmişlerdir. Günümüzde ise bu örgütlenmeleri sigorta şirketleri üstlenmiştir.

Sigortanın işleyişi: Bir tarafta bir sürü riske karşı, para ile ölçülebilir kayıplarını karşılamak isteyen kişi-ler, diğer tarafta da sigorta şirketleri (sigortacılar). Bu iki taraf bir araya gelerek bir sigorta sözleşmesi yapar. Si-gortacı sigortalısına bu sözleşmenin şartlarını içeren ya-zılı bir belge (poliçe) verir. Bu sözleşme ile sigortacı si-gortalısına belli bir ücret (prim) karşılığında poliçede yazılı risklerin gerçekleşmesi sonucu sigortalının uğra-yacağı zarar ve ziyanı, yine poliçede yazılı limitler dahi-linde ödemeyi (tazmin etmeyi) taahhüt eder. Ancak bir şartla ; sigortalı sigorta ettirmek istediği şeyle ilgili bilgi-leri, sigorta şirketine tam ve eksiksiz vermiş olacaktır.

Peki poliçede neler yazılı olacaktır: Sigorta şir-ketinin unvanı, adresi, telefonu, faksı, elektronik posta adresi, poliçenin başlama ve bitiş tarihi (genellikle 365 gün), sigortalanan şey (bina, taşıt aracı, taşınan mal v.b), bu şeylerin değeri, alınacak prim, varsa istisnalar, özel şartlar ve genel şartlar. Ayrıca sigortalının adı/un-vanı, adresi, T.C. kimlik numarası, vergi numarsı, tele-fon, faks, elektronik posta adresi.

Sigorta yapılabilmesi için asgari şartlar: 1- Karşılıklı azami (maksimum) iyi niyet (sigortalı

ve sigortacı arasında).2- Riskin gerçekleşme olasılığı ne çok yüksek ne

de çok düşük olması.3- Adet çokluğu (aynı riskle karşı karşıya olan çok

sayıda kişinin bir araya gelmesi).4- Riskin gerçekleşmesi sonucu kaybolacak men-

faatin parayla ölçülebilir olması.5- Yasal olması (uyuşturucu veya yasalara, umumi

adaba, ahlaka aykırı olan şeyler sigorta edilemez).6- Sigortalı ile sigortalanan şey arasında bir men-

faat bağı bulunması. Sigorta genel olarak isteğe bağlı, serbest bir söz-

leşme ile yapılır. Ancak Devletin zorunlu kıldığı sigor-talar da vardır. Örneğin;

1- Trafik Sigortası (Motorlu kara taşıt araçlarını iş-letenlerin üçüncü kişilere vereceği zararlarla ilgili so-rumluluk sigortası).

2- Patlayıcı, parlayıcı madde üreten, satan ve taşı-yanların üçüncü kişilere vereceği zararlarla ilgili sorum-luluk sigortası.

3- Hekim mesleki zorunlu sorumluluk sigortası.Kimler sigorta sözleşmesi yapabilir:1- Sigorta Şirketleri2- Sigorta aracıları (yetkili acenteler, brokerler ve

acentelik yetkisi olan bankalar).Sigorta yaptırmanın faydalarından bazıları:1- Çok düşük masrafla (primle) büyük kayıplar

karşılanır.2- Firmalar sermayelerini kaybetmezler ve taah-

hütlerini garanti altına alırlar.3- Sigortalıların ödemiş oldukları primler sigorta

şirketleri tarafından yatırıma dönüştürülür.Sigorta ülkemizde hızla gelişmekte ve yayılmakta-

dır. Fakat hala sigortalanmamış kıymetler, sigorta edil-miş olanlardan oldukça yüksektir. Bunun sebebi sigor-tacıların sigortayı yeterince tanıtamamış olması ve belki biraz da kaderci olmamızdandır.

Bu yazı ile sigorta konusuna bir nevi kenarından kıyısından değinebildik. Okuyuculardan gelecek istek ve gazetenin ayırabileceği imkanlar ölçüsünde daha ge-niş ve tam, özellikle merak edilen sigorta konularında bilgi aktarmaya hazır olduğumu bildirmek isterim.

“Sevgili gençler, 12 Haziran seçimlerinde si-zin sesinizi duyurmanız önemli. Telefon dinlemele-rine, baskılara direnecek en büyük güç, korkusuz güç sizsiniz. Türkiye’de yanlış olan her şeyin değiş-mesinin ilk adımını atabilirsiniz. Terörün bitmesi, İs-tanbul sokaklarının güvenli, Şırnak dağlarının sessiz hale gelmesi size bağlı. Şifresiz sınavlar, adil şart-larda iş bulmanız, ailenizin sosyal güvenliği, kardeş-lerinizin sizlerden daha iyi okullarda okuması sizin elinizde...”

ÖZGEÇMİŞİM3 Mart 1961 yılında Japonya’nın Tokyo şehrinde

doğan Özdağ, ilk, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı. Yüksek öğrenimini Münih ken-tinde Ludwig Maximilians Üniversitesi siyasal bilgiler, felsefe, iktisat fakültelerinde tamamlamış ve yüksek lisans çalışmasını “Türkiye’de Planlı Kalkınma ve Devlet Planlama Teşkilatı” üzerine hazırlamıştır.

Ümit Özdağ, 1986 yılında Gazi Üniversitesi İk-tisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 1990 senesinde “Atatürk ve İnönü döneminde Ordu-Siyaset ilişkileri” konulu tezi ile siyaset bilimi doktoru olmuştur. Dr. Özdağ, 1993 yılında “Menderes Döneminde Ordu-Siyaset ilişkileri ve 27 Mayıs İhtilali” konulu tezi ile siyasal teori doçenti ünvanını almıştır.

Doç. Dr. Ümit Özdağ, 1994 yılında “Avrasya Dosyası” adlı üç aylık uluslararası ilişkiler ve stratejik araştırmalar dergisini çıkarmaya başlamış ve editörlü-ğünü yapmıştır. 1980’lerin sonundan itibaren terörizm ve etnik sorunlar konularında araştırmalar yapmaya başlayan Özdağ, 1990’lı yıllar boyunca Doğu, Güney-doğu Anadolu illerimizden göç alan illerde sosyopo-litik içerikli saha araştırmaları yapmıştır. 1996 yılında Kuzey Irak’ta ekonomik merkezli araştırmalar gerçek-leştirmiştir.

Ümit Özdağ, 1997 – 1998 yıllarında ABD’de Baltimore/Townson Üniversitesi’nde küreselleşme, Avrasya’da etnik sorunlar konularında araştırmalar yapmış ve aynı konularda ders vermiştir. Ümit Öz-dağ, 1999 yılında Avrasya Bir Vakfı’nın desteğiyle dünyanın en büyük stratejik araştırma merkezlerin-den birisi olan Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi’ni (ASAM) kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. 2000 yı-lında ASAM’a bağlı olarak çalışan Ermeni Araştırma-ları Enstitüsü’nü kurmuştur.

2001 yılında profesör olan Ümit Özdağ ASAM Başkanlığı görevinin yanında Gazi Üniversitesi İk-tisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üye-liği görevini 2004 Temmuzuna kadar sürdürmüş, Cumhurbaşkanı’nın Gazi Üniversitesi’nde yaptığı rek-törlük atamasını protesto etmek için görevinden ayrıl-mıştır. Prof Dr. Ümit Özdağ, 1 Nisan 2004 tarihinde ASAM başkanlığı görevinden de ayrılmıştır.

Prof. Dr. Ümit Özdağ Harp Okulu, Polis Aka-demisi, Milli Güvenlik Akademisi ve İçişleri Bakan-lığı kurslarında ders vermektedir. Brüksel’de NATO Karargahı’nda Ekonomi Komitesi’nde terör konu-sunda danışmanlık yapmıştır. Prof. Dr. Ümit Özdağ, Washington, Moskova, Tokyo, Yeni Delhi, İsken-deriye, Brüksel, Tarhan, Bişkek, Almaata, Taşkent, Londra, Münih ve Tel Aviv’de değişik üniversiteler ve araştırma merkezlerinde konferans vermiştir.

2002 sonunda Diyanet İşleri Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan ve dünya dinlerini stratejik bir bakış açısıyla inceleyen Diyanet Araştırmaları Merkezi’nin (DİYAM) kurucu başkanlığını üstlenen Prof. Dr. Ümit Özdağ, ayrıca 2002 yılından bu yana “Türkiye – Azer-baycan Dostluk Derneği” Genel Başkanı’dır. Ümit Özdağ, “Avrasya Dosyası” dışında aylık yayın organ-ları olan “Stratejik Analiz”, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri için hazırlanan “Jeopolitik Gün-dem” ve Türk İktisadi Kalkınma Ajansı için “Avrasya Analiz” dergilerinin ve İngiltere’de Frank Cass yayın-larının yayınlandığı “The Review of International Af-fairs” dergisi ile “Ankara Paper” adlı kitap dizisinin editörlüğünü yürütmüş, ASAM başkanlığından ayrıl-masını takiben bu görevlerinden ayrılmıştır.

Prof. Dr. Ümit Özdağ, 2007’de Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyeliği gö-revine geri dönmüş ve milletvekilliği adaylığı sürecine dek görevini sürdürmüştür.

2011 yılında törenle resmen MHP’ye katılmıştır.Güvenlik birimleri, ordu-siyaset ilişkileri, terö-

rizm, etnik sorunlar, Avrupa Birliği, Avrasya ve Orta Doğu konularında da çalışmalar yapmış olan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın yayınlanmış atlı kitabı, dört tercüme kitabı, Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Türk Yurdu, Yeni Çağ gibi değişik dergi ve gazetelerde yayınlan-mış 200’ün üzerinde makalesi mevcuttur. Prof Dr. Ümit Özdağ İngilizce ve Almanca bilmektedir.

SİGORTA NEDİR ?

S İ G O R T A C I L I KKemal YURDAKULÜmit Özdağ BULTÜRK’te

Prof. Dr. Ümit Özdağ: “Bulgaristan Türklerinin problemlerini TBMM’de takipçisi olacağına söz verdi”

Page 9: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

www.bulturk.org 9Sayı 54 - Mart-Nisan 2011

Örnek bir dernek “Bosna Sancak Derneği”

Geçmişte Bal-kan savaşları, I. ve II. Dünya Savaş-larında yaşanan-ları ve sonuçlarını çok iyi bildiğimiz-den olası yaşana-cak durumlar için bir araya geldik, örgütlenmeye başladık. İleride böyle bir derneğin mevcudiyetinin gereğine inan-dık ve 1992’de derneği kurduk.

O süreci bize anlatır mısınız? - Savaşın patlak vermesiyle Türkiye’ye mülteci akını başladı. Özel-likle Trakya ve Marmara’da misafirhaneler, yerle-şim kampları kuruldu. Talep çok fazlaydı. Derneği-mizin bulunduğu iki mahalleye 6.000 kişi geldi. Bu insanlar, evlerde konuk edildi. Hastaların, yaralıla-rın hastanelere sevki gibi hizmetler için 3 hemşehri doktorumuz hazır bulundu. İlaç toplama kampan-yaları ile ilaç tedariki, yatarak tedaviler ise kayma-kamlıkların, belediyelerin, hastanelerimizin yardım-larıyla gerçekleştirildi. Çalışabilenler işe yerleştirildi. İstanbul, Adapazarı, İzmir, Bursa, İzmit, Kırklareli, Tekirdağ, Edirne Milli Eğitim Müdürleri arandı. Eğitim çağındaki çocukların eğitimlerine devam etmeleri sağlandı. Bir süre sonra bunların yüzde doksan beşi ülkelerine geri döndü.

Diyeceksiniz ki 6.000 kişiyi uzun süre nasıl mi-safir ettiniz. Dedelerimizin babalarımızın anlattık-larından biliyoruz. Maalesef böylesi durumlar biz Boşnakların tarihinde çokça yaşandı. Şunu da belirt-meliyim; Türkiye Cumhuriyeti’nin her ferdinden ve her makamındaki yetkiliden bu konuda taleplerimiz oldu ve elimiz boş dönmedik.

Finansmanı nasıl sağladınız? - Öncelikle üye-lerimizin aidatları, iş adamlarımızın Pendik ve Kar-tal Belediyelerimizin katkıları var. Kum, demir, çimento gibi malzeme tedarikinde önemli katkı ver-diler. Dekorasyonu da o meslekle ilgili üyelerimiz üstlendiler. Derneğimizi müze haline getiren obje-leri çevremizdeki insanlardan sağladık. Dedelerin-den kalan pistol, kama, hançer, köstek, ninelerimizin çeyiz sandıklarından kalan eşyalar.

Burs da veriyor musunuz? - Yaklaşık 13 yıldır eğitim bursu veriyoruz. Bu yıl 70 üniversite öğrenci-sine eğitim bursu veriyoruz. İlk şartımız öğrencinin başarılı olması, ikinci şart dar gelirli aileden olması. Kesinlikle bölge semt ayırmıyoruz. Bu konuda bir olay anlatayım. Derneğimizin yapımı esnasında KİPTAŞ’ın müdürü İsmet Yıldırım buraya gelmişti. Kendisinden çimento yardımı istedik. Burs verdiği-mizi duyunca; “Evet” dedi. “Tüm dernekler kendi hemşerilerine burs verir” (Şakayla karışık) kendi-sine o seneki burs defterlerimizi gösterdik. Muşlu, Trabzonlu, Kastamonulu görünce size söz bu katın betonunu ben atacağım dedi. Bizim için çok önem-liydi. Eğer bir ülkeyi bir bütün yapacaksanız ayırım yapmamalısınız.

Anıtkabir özel defteri, elektronik ortamda tüm vatandaşlara açılmış. Sizlerle paylaşmak istedim.

Kayıt yaptırıp deftere yazı da yazabiliyorsunuz. ANITKABİR’i üç boyutlu olarak gezebilir-

siniz.Bilgilerinize...http://www.anitkabirozeldefteri.com/

Hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal Atatürk, döneminin dünya liderleri içerisinden 21. yüzyıla ge-çebilen tek liderdir. Üstelik diğer liderler, kendi halk-ları tarafından yok edilmenin acısını yaşamışken; o, hâlâ halkının ve dünyanın nabzında en büyük canlı-lığıyla, sevgisiyle, saygısıyla hala yaşayabilen dünya-daki tek lider.

Önemli olan da, sanırım, yaşarken ölmek değil; öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabil-meyi başarmak değil midir?

Biz, Atatürk’ü hep tarihe mal olmuş yönleriyle tanıdık: “Asker Atatürk” ya da “Devlet adamı Ata-türk” olarak.

Bu verdiğim örnek, dünyada tek olan örnektir. Zaten herhalde bir başkasına da rastlamamız müm-kün değil. En büyük düşmanı; hani şu ordularını de-nize döktüğü düşmanı, Yunan başkomutanı Triko-pis. Hiçbir zorlama olmadan, hiçbir baskı olmadan her Cumhuriyet bayramı Atina’daki Türk büyükel-çiliğine gidiyor Trikopis, Atatürk’ün resminin önüne geçiyor ve saygı duruşunda bulunuyor. Böyle bir say-gıyı en büyük düşmanında uyandırabilen bir Mus-tafa Kemal.

Yıl 1938, General McArthur’un en zor, en prob-lemli, en buhranlı dönemi. Birden çok sıkılır ve ya-nında duran 120’den fazla kişiye döner ve aynen

şöyle der:“Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile

Mustafa Kemal’i görmek için neler vermezdim.” dedirten o büyük özlemi ve onu oluşturabilen Mus-tafa Kemal’i.

Ya da, yıl 1938. Bir İranlı şair, bir Tahran gazete-sine ölümü üzerine bir şiir yazar. İşte o şiirin iki mısra-sını sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki;

“Allah, bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir.” dizelerindeki bu kıskançlığı oluşturabi-len Mustafa Kemal.

Yıl, 1976. UNESCO, üyelerine bir öneriyle ge-lir. Öneri paketindeki bir cümleyi sizlere okumak is-tiyorum. Diyor ki; “Bugün UNESCO’nun üze-rinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal’dir.” Öneri nedir? Öneri ise, “Atatürk’ün do-ğumunun yüzüncü yılında, 152 ülkenin (152 üyesi vardı UNESCO’nun) devletleri, aynı anda kutla-sın.” önerisidir. Birden İsveç delegesi, ayağa kalkar ve şöyle söyler:

“Ne yani, dünyada bu kadar devlet adamı var. Hepsinin doğum gününü böyle kutlayacak mıyız?” şeklindeki kinâyeli sözlerine, Rus delegesi ayağa fır-lar yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin dele-gelerine aynen şöyle söyler; “Genç delege arkada-

şım, hatırlatmak isterim ki; Atatürk, öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir. Bırakın onu bir yıl an-mayı, her ülke her probleminde onu çare olarak aramalıyız.”

Sonra ne mi olur? UNESCO tarihinde ilk ve tek-tir hiç negatif oy yok, hiç çekimser oy yok... 152 ülke, şu metne imza atar; hani İsveç delegesi demişti ya “ne yani” diye. O İsveç delegesi bu imzanın atıldığı gün mikrofona gelir ve aynen şunları söyler; “Ben, Atatürk’ü inceledim. Bütün ülkelerden özür diliyor, ilk imzayı ben atıyorum” diyecektir.

İşte o muhteşem belge diyor ki;“Atatürk kimdir? Atatürk, uluslararası anla-

yış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkı-lapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, Dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu”

Var mı böyle bir metin! Bir filozof, der ki; “Bir ülke için kıstas aradığınız zaman, o ülkenin en bü-yük liderini gözden geçirin.” Şu anda kıstas arayan ülkelere sanıyorum bundan daha iyi bir metin gös-teremeyiz. İşte bu metin, 152 ülke tarafından imza-lanmıştır.

ATATÜRK

“Allah, bir ülkeye yardım etmek isterse başına Mustafa Kemal gibi Lider getirir.”

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin Faaliyetleri

İst. Vali Yrd. Mustafa Altuntaş İst. Vali Yrd. Harun Kaya B.Paşa Bld. Bşk. Atila Aydıner Z/Burnu Bld. Bşk. Murat Aydin I;ik Ahmet = Bati Trakyaİst. Azerbaycan Kons. Nuri Guliev

Page 10: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

10 Bulgaristan Türklerinin SesiSayı 54 - Mart-Nisan 2011

Korkularımızın sırrı nerede?Cambridge’de tarantula gördüğünde insan bey-

ninin nasıl çalıştığı tespit edildi.Cambridge Üniversitesi’nin tarantulalar üze-

rinde yaptığı araştırmada, bu korkutucu örümceği gördüğünde insan beyninin nasıl çalıştığı tespit edildi. Beyin korku anında tehdidin yakınlığı ve olu-şabilecek sürprizleri hesaba katarak kurtulmanın en kısa yolunu bulmaya çalışıyor. Ve bu çaba yüzün-den de kişide korku durumu meydana geliyor.

Ağlayan bebeği sallamayın!Boyun kasları henüz gelişmemiş bebeklerin be-

yinlerinde köprü venleri yırtılmasına, beyin kana-malarına yol açıyor

Erciyes Üniversitesi Çocuk İstismarını Önleme, Tedavi ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fatih Yağmur, anne babaları; ağlayan bebeklerin susturulması için sallamamaları konusunda uyardı. Bebeklerin, ebeveynleri tarafından sevilirken ya da ağlayan bir bebeğin susturulmaya çalışılması esna-sında aşırı sallamak suretiyle sarsıntıya maruz kal-dığını belirten Yağmur, “Bunun da boyun kasları henüz gelişmemiş bebeklerin beyinlerinde köprü venleri yırtılmasına, beyin kanamalarına yol aç-maktadır. Bu tür ‘Sarsılmış Bebek Sendromu’na maruz kalan bebeklerin yüzde 15-27’si ölürken, 3’te 1’i ise özürlü hale gelmektedir” dedi.

Acı anılardan kurtulacağız!Mucize bir hap bulundu!California Üniversitesi’nden Prof. David Glanz-

man ve ekibi, PKM adlı bir proteinin tatsız anılarla hafıza arasında bağlantı sağladığını ortaya çıkardı. Böylece kötü anıları unutmak için geliştirilecek ha-pın ana maddesi keşfedilmiş oldu. Milliyet’te de yer alan habere göre, ilk deneyler deniz salyangoz-ları üzerinde yapıldı. PKM proteininin salgılanması engellediğinde deneklerde strese bağlı oluşan pek-çok anının silindiği gözlemledi. Glanzman “Bu bu-luşun ardından insanlarda da istenmeyen anıları silmeyi başarabiliriz” dedi. İlacın ilk aşamada sa-vaş gazileri tarafından kullanılacağı tahmin ediliyor. BuluşAlzheimer hastalığı ve hafıza kaybı yaşayan-lar için de umut vaad ediyor.

Akciğer Hastalarına Doğal ÇözümDiyarbakır Akdemir baharat kuruluşu herbalisti

Cahit Gürkaş, keçi boynuzu kürünün akciğer hasta-lıklarına iyi geldiğini, kuru şekilde ve gallik asit sa-yesinde akciğer hastalıklarında oldukça başarılı.

Diyarbakır Akdemir baharat kuruluşu herbalisti Cahit Gürkaş, keçi boynuzu (harnup) kürünün ak-ciğer hastalıklarına iyi geldiğini, kuru şekilde yedi-ğinde kilo alıcı ve gallik asit sayesinde akciğer has-talıklarında oldukça başarılı olduğunu söyledi.

Herbalist Cahit Gürkaş, yaptığı açıklamada, “Keçi boynuzu diğer adı harnup olarakta bili-nen ve ülkamizde bol miktarda yetişen bu değerli

Dr. Nedim Birinci

Tavsiyeler

SAĞLIK KÖŞESİ bitkinin içeriğinde potosyom, kalsiyum, sodyum, alfa aminopimelik asit, kapronik asit bulunmak-tadır. Keçi boynuzu, kemik erimesi azaltmaya yar-dımcı olur. Bu temel minarel aynı zamanda kan basıncı, kan pıhtılaşması, kas büyümesi, sinir ge-çirme, kanser önleme, enerji üretme yağ parçala-maya yardımcı olur. Erken kalp hastalıkları ris-kini azaltır.

Potasyum ve sodyum sayesinde vücut sıvıla-rının dengesinin sürdürülmesi, sinir sinyalleri-nin iletimi ve kas gerilmesine yardımcı olur. Taze meyvelerin idrar söktürücü ve bağırsakları çalış-tırıcı özelliği bulunur dolayısıyla vücuttaki tok-sit maddelerin dışarı atılmasında yardımcı olur. Kuru meyveleri ise kilo almaya ve gallik asit saye-sinde akciğer hastalıklarında oldukça başarılıdır. Akciğer hastaları bu bitkinin kullanımını yapar-ken haşlayarak tüketmeleri gerekmektedir. Aksi halde meyveler haşlanmadan tüketildiğinde kabız-lık yapabilir.

Dolayısıyla hemorid hastaları bu hususta dik-katli olmalıdırlar. Balgam söktürücü özelliği sa-yesinde bronşların boşaltılmasında eşi benzeri bulunmayan bir bitkidir. Göğüs hastalıklarında kullanımı 200 gram ince kıyılmış keçi boynuzu, 1 litre suda 3 dakika kaynatılır. Karışımdan sabah ve akşam olmak kaydıyla yemeklerden 20 dk önce 1 su bardağı içilir. Bu küre 2 ay düzenli bir şekilde devam edilmelidir.

Kilo almak ve kansızlık problemleri ile karşı karşıya olanlar bitkinin kurutulmuş meyvesini çe-kirdekleriyle birlikte toz haline getirerek yemekler-den sonra 1 tatlı kaşığı süt ile tüketmeleri halinde istenilen sonuca ulaşabilirler. Ayrıca yüzde 15 ko-lestrolü düşürme özelliğine sahip olan bu bitki kalp ve damar hastalıklarında başarılı olmaktadır. Keçi boynuzu ishale, kabızlığa astıma, nefes darlı-ğına, alerjik nefes darlığına karşı kullanılır. Akci-ğer ödemini yok edici, balgam söktürücü ve akci-ğer kanserini önleyici özelliklere sahiptir” şeklinde konuştu

Hazır Gıdalara Dikkat!Bebek maması, ekmek, kahve ve patates cipsi

gibi gıdalarda bağırsak, mesane, böbrek kanseri ve iktidarsızlığa yol açan kimyasal maddeler bulundu.

Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde yapılan gıda araştırmasında, işlenmiş ve hazır gıdalarda kansere neden olan kimyasal maddeler bulundu. Bağırsak, mesane ve böbrek kanserinin yanısıra iktidarsızlığa sebebiyet veren akrilamid maddesine, bebek ma-ması, ekmek, kahve ve patates cipsi gibi gıdalarda rastlandığı açıklandı.

Vatan’ın haberine göre, 23 ülkede satılan 22 farklı gıdayı inceleyen bilim adamları 2007 ile 2009 arasında kullanılan kimyasal maddelerde azalma ol-madığını belirtirken “Tüketici, mümkün olduğu ka-dar taze ürünler satın almalı” açıklamasında bu-lundu. Akrilamid maddesinin gıdaya nasıl ulaştığını henüz tespit edemediklerini söyleyen Avrupalı bi-lim adamları, pişirme ve kimyasal süreç sırasında kimyasalların gıdaya nüfuz etmiş olma ihtimali üze-rinde duruyor.

Raporda üreticilere, kullanılan kimyasal ora-nında sınırlama getirilmesi istenirken, raporun ya-yınlanmasının ardından Dünya Sağlık Örgütü, “Şu an elimizde hangi gıdaların zararlı olduğunu açıkla-yacak kadar veri yok” açıklamasında bulundu. Ra-porda, işlenmiş ve yağlı gıdaların tüketiminin azal-tılması istendi.

Bahar Alerjisine Karşı Önlemler

Duruş bozukluğuna savaş açın!

Prof. Dr. Dilşad Mungan bahar aylarinin gel-mesiyle birlikte ortaya cikan alerjik rahatsizliklar konusunda alinacak onlemleri belirtti.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Has-talıkları Ana Bilim Dalı İmmünoloji ve Alerji Bi-lim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilşad Mungan, alerjiye yatkınlığı olan bünyeye sahip kişilerin alerjen maddelerle karşılaşmaları halinde alerjik hastalıkların ortaya çıktığını söyledi.

Bu maddelerle ilk karşılaşmada bazen alerjik belirti görülmediğini, ancak zamanla bu alerjen-lerle temas arttıkça belirtilerin ortaya çıkmaya baş-ladığını anlatan Mungan, “Alerjik rahatsızlıklarda genetik yatkınlık önemli ama tek neden değil. Ama genetik yatkınlık bulunan bir kişi alerjen-lerle karşılaştığında risk diğer kişilere göre daha fazladır” şeklinde konuştu.

Alerjenlerin solunum yoluyla alınabildiğini, bazı besinlerle ilaçların da alerjiye yol açabilece-ğini belirten Mungan, arılarla böceklerin de aler-jiye neden olabildiğini söyledi.

Alerjiye yol açan ev tozu ve polenlerin solu-num yoluyla alındığını bildiren Mungan, şu bil-gileri aktardı:

“En önemli ev içi alerjenler ‘mite’ denilen ev tozu akarlarıdır. Akarlar gözle görülemeyen, çevre koşullarına oldukça dayanıklı, sıcak ve nemli ortamlarda kolaylıkla çoğalabilen, ev tozu içinde yaşayan mikroskobik canlılardır. Akar-ların vücut proteinleri ve dışkıları alerji yapıcı özellik taşır. Akar alerjenleri yastık, yatak, halı

ve kumaş kaplı mobilya gibi toz tutan ev eşya-larında yüksek oranda bulunur. Bu alerjenlerin solunum yoluyla alınması, alerjik yakınmaların başlamasına neden olur. İnsan deri döküntüle-riyle beslenen bu akarların tamamen temizlen-mesi zordur. Bazı basit önlemlerle bunlardan uzak durulabilir. Akar alerjenleri kumaşların gö-zeneklerinden geçebilir. Özellikle yataklar bun-lar için yuva görevi görür. Bu nedenle mite ge-çirmeyen çarşaf ve yastık kılıfları kullanılabilir. Gözenekleri yeterince küçük olmadığı için piya-sada, ‘mite geçirmez’ diye satılan ürünler güve-nilir değil. Gözenekleri kapalı medikal ürünler tercih edilmelidir.”

“Çiçekler masum, çimenler suçlu”Mungan, daha çok, çiçeklerin alerjiye yol açan

polenlerden sorumlu tutulmasına rağmen, en fazla çayırlarda yeşillik yapan çimenlerin polen alerjisi yaptığını vurguladı.

Alerjiye neden olan polenler rüzgarla taşındık-ları için daha etkili olduklarını kaydeden Mungan, özellikle kavak ağaçlarının bu konuda suçsuz ol-duğunu, yaptıkları araştırmaların da bunu kanıtla-dığını söyledi.

Mungan, bahar aylarındaki alerjik rahatsızlık-ların rinit, göz nezlesi, cilt alerjisi, burun akıntısı ve tıkanıklığı, hapşırma, burunda kaşıntı ve göz ya-şarması gibi belirtilerle kendini gösterdiğini söz-lerine ekledi.

Yoğun çalışma hayatı ile bilgisayar karşı-sında geçirilen uzun saatler, bel ve boyun ağrı-larından şikayet edenlerin sayısını her geçen gün biraz daha artırıyor. Bu şikayetlerin temelinde ise, genellikle duruşbozukluğu yer alıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Erhan Serin, duruş bozukluğunu gidermek için 5 öneride bu-lundu...

Çocukluk çağında taşınan ağır çantalar, ar-dından çalışma hayatında masa başında geçiri-len uzun saatler duruş bozukluğunu tetikliyor. Bu da vücutta, boyundan bele kadar ağrı oluşmasına yol açıyor. Oysa bazı basit düzenlemelerle, hayat kalitesini düşüren bu ağrılardan kurtulmak müm-kün. Bunun için öncelikle doğru duruşu öğren-mek gerekiyor.

İdeal vücut yapısını sağlayın“Ağaç yaşken eğilir” sözünü unutmamak ge-

rekiyor. Bu nedenle, duruş bozukluğunun önüne geçilmesi için çocukluk çağında edinilecek alış-kanlıklar önemli rol oynuyor. Küçük yaşlardan itibaren, çocuklara ideal duruşun öğretilmesi ge-rekiyor. Çocuğun yaşına uygun spor yapması sağ-lanarak, kas ve eklem yapısı güçlendirilmeli. Sırt, bel ve boyun kaslarını güçlendiren sporlar, duruş bozukluğunu önlüyor. Yüzme ise omurga dostu sporlar arasında ilk sıralarda yer alıyor.

Çocuklara ağır çanta taşıtmayınÖzellikle gelişme çağındaki çocukların her

gün, taşıyamayacakları kadar ağır çantalarla okula gidip gelmesi duruş bozukluğuna yol açıyor. Bu nedenle çekilebilen, tekerlekli çantalar kullanıl-ması öneriliyor. Çünkü bir çocuğun taşıyabileceği yük en fazla, kilosunun yüzde 10-15 i olabiliyor.

Çalışma ortamınızı yeniden düzenleyinBütün gün masa başında çalışan kişilerin ofis

ortamlarını kendilerine göre düzenlemesi öneri-

liyor. Bu kişilerin, bilgisayar ekranı ile başlarını aynı seviyede tutmaları, yükün her iki kalçaya da eşit dağıldığı, bel ve sırtın dik olduğu ideal oturma şeklini benimsemeleri gerekiyor. Ayrıca her iki ayağın da yere temas ederek, çalışma sıra-sında masaya yakın oturmanın sağlanması da du-ruş bozukluğunun ortaya çıkışını engelliyor. Otu-rulan koltuğun kolçaklı, sırt kısmının da omurga eğriliklerine uygun kaviste olması gerekiyor. Saat başı ayağa kalkarak hareket etmek de duruş bo-zukluğunu önleyebiliyor.

Yatış pozisyonunuzu düzeltinİdeal yatış şekli “Uygun yastık kullanımı ile

sırtüstü ve bacakları hafifçe kırarak” şeklinde ifade edilse de, herkesin rahat ettiği uyuma pozis-yonu farklı oluyor. Üstelik gece boyu yatış şekli sürekli değişiyor. Bu nedenle de, yatak ve yas-tık seçiminin önemi ortaya çıkıyor. Yatağın çok sert olmaması gerekiyor. Sanıldığı gibi beli ağ-rıyan kişinin sert zeminde yatması doğru değil. Ama uyuma pozisyonunda kişi yatağa da gömül-memeli. Sırtüstü yatarken yastığın boynunuzu ar-kaya yatıracak kadar alçak, öne düşürecek kadar da yüksek olmaması öneriliyor. Yan yatarken de, omuz ile boyun arasında oluşan boşluğun uygun biçimde doldurması gerekiyor.

Bel ve karın kaslarınızı güçlendirinDüzenli spor yapmak duruş bozukluğunu ön-

lemeye yardımcı oluyor. Özellikle beden gücüyle çalışan, ağır yük kaldıran kişilerin bel bölgesinde çok erken dejenerasyonlar başlıyor; bel fıtığı ya da bel kayması görülüyor. Bu kişilerin yükleri yardımla taşımaları, bel ve karın kaslarını da güç-lendirmeleri gerekiyor. Daha da önemlisi, taşıya-bileceklerinin üzerinde bir yükün altına girme-meleri gereken bu kişilerin, kilolarını da kontrol altında tutması öneriliyor.

Bilim adamları bunu da yaptı!Daily Mail’in habe-

rine göre, araştırmacı Ali Arıza Ranjbartoreh’in li-derliğindeki bir ekip tara-fından üretilen ve “gra-fen kağıdı” adı verilen süper madde çelikten 10 kat daha güçlü olmasına karşın çok daha hafif ve esnek olarak nitelendi. Yeni süper maddenin başta oto-mobil ve uçak üretimi ol-mak üzere ticaret ve mü-hendislik alanlarında çığır açması bekleniyor.Ali Arıza Ranjbartoreh, süper mad-denin, sayılan bütün özelliklerine ek olarak çevre dostu ve düşük maliyetli olduğunu bildirdi. Gra-fen kağıdı, ham grafitin işlenip kimyasallarla saf-laştırılarak nano ölçekte şekillendirilmesiyle elde ediliyor.Ortaya çıkan madde çelikten 6 kat hafif olup, yoğunluğu 6 kat daha düşük. Buna karşılık çelikten 6 kat daha sert ama 13 kat daha fazla es-neme yeteneğine sahip bulunuyor.

Sivilce problemi tarih oldu İçeriğinde Allantoin, Kolajen,Elastin, Protein-

ler, Vitaminler, ve Glikolik asit içeren “Celltone”

Cildin kendini yenileme meka-nizmasini güçlendiren ve den-geleyen salyangoz salgisi özü ilede çevresel faktörlere karsi koruma saglayan Celltone cil-dinizde maksimum koruma ve yenilenme sağlar. Salyangoz sal-gısının yeniden yapılandırıcı özel-liği, cilt hücrelerini yenileyerek, sivilce, kırışıklık, kesik ve yanık-ların neden olduğu izleri azal-tır ve her zaman hayalini kur-duğunuz yumuşak ve pürüzsüz cilde sahip olmanızı sağlar. Le-kesiz bir cilt için şansa ihtiya-cınız yok Celltone’un sırrı, ana

muhteviyatı olan Alantoin’ salyangoz tarafından üretilen, dokularını yenilemesine ve kırılan kabu-ğunu yeniden üretmesine imkan veren maddedir. Salyangoz salgı özlü kremin kullanımı kolaydır. Tek yapmanız gereken, kremi günde iki kez cildi-nize uygulamak... Cildinizin gözle görülebilir bir şekilde nasıl yenilendiğini ve canlandığını gördü-ğünüzde inanamayacaksınız. Celltone sivilcelerin neden olduğu izler, kesik izleri, kırışıklıklar, ve gü-neş lekeleri gibi birçok cilt sorununun çözümünde bir numaralı yardımcınız.

Özel Balkan Rumeli KalpHastalıkları Merkezi

Dr. Servet Çevik

Millet Cad. Adasaray Apt. No: 53/1-3 Fındıkzade / İstanbul

Tel: 0212 585 32 31 (Pbx) 585 62 03 Fax: 0212 530 64 08

Hasta muayenesistent,

efor testi,EKG

Kar Gıda

Uğur Mumcu Mah. N Caddesi No: 42(BİM Karşısı) Sultançiftliği-

Sulatngazi/İstanbulTel: (0212) 476 06 44 Fax: (0212) 476 11 28

Kar Gıda Otomotiv İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.

Halil Özgür

Page 11: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

www.bulturk.org 11Sayı 54 - Mart-Nisan 2011

Gençlik; cesarettir, atılganlıktır, umuttur, gelecektir. Gençlik yeniliktir. Gençlik araştırır, hakkını almak ister. Gençlik, gelecek demektir. Gençlik her millet için önemli bir kuvvettir. Gençlik iyi eğitildiğinde o milletin umudu-dur, geleceğinin güvencesidir. Geleceğimize sahip çıkmak gerek.Gençlik bir milletin hayali, umudu, beklentisi ve te-minatıdır.Bundan dolayı gençliğin beden ve zihin açısından sağlıklı ve sağlam olmasının önemli bir husustur.

Bir milleti yok etmek isteyenler hemen gençler üze-rinden kirli oyunlar oynamaya başlar. Genç nüfusu olma-yan bir millet, gelecekte kimliğini kaybeder. Kimliğimizi nesilden nesle aktarabilmemiz için bilinçli gençliğe ihti-yaç duyulmaktadır. Bir milleti yok etmek isteyenler genç-leri sosyal, kültürel ve psikolojik incelemelere tabi tutar. Daha sonra elde edilen sonuçlarla beraber gençleri uyut-maya çalışırlar. Yıllardır gençlik üzerinden yapılan oyun-ları görmekteyiz. Âdeta gençlik uyutulmak istenmektedir. Bir yandan bilinçli gençlik varken diğer tarafta uyutulan bir gençlik. Atatürk’ün çok güzel bir sözü var, bu günler için örnek almamız adına diyor ki: “Milleti kendi benli-ğine sahip yapmayan, milleti asırlarca kendi hakkında ga-fil bulunduran hep bu cehalettir. Hükümdarların, şunun, bu-nun, milleti esir gibi, köle gibi kullanmaları, bütün vatanı kendi özel mülkleri gibi düşünmeleri, hep milletin bu bil-gisizliğinden istifade edilmek sayesinde idi. Gerçek kur-tuluşu istiyorsak, her şeyden evvel, bütün kuvvetimiz, bü-tün süratimizle bu cehaleti ortadan kaldırmaya mecburuz”. Gençlerin şikâyetleri vardır. Anlaşılmamaktan her zaman şikâyetçidirler. İhtiyaçlarının karşılaşmamasından şikâyet ederler. Güvenilmemekten, aciz görülmekten, kabullenil-memekten şikâyetçidir gençler. Özgürlüklerinin kısıtlanma-sından, sorumluluk verilirken yaşatılan kargaşadan rahatsız olan bir gençlik grubu da var.

Yattığı yerden ahkâm kesen sen, okumayan, yazma-yan, okumaktan ve yazmaktan korkan, okuyana ve ya-zana tahammül edemeyen, okuyanı ve yazanı küçümseyen toplum mühendisleri oldukça, gençler başarıya ulaşamaz-lar. Siyasiler tarafından kullanılan gençler sadece seçim ön-celerinde hatırlanırlar. Seçim öncesi iş sözü verilip, seçim sonrası selamsız kalan gençler sadece ve sadece elektrik direklerine bayrak, flama, afiş asma gibi basit iş gücü ge-reksiniminde hatırlanır. Gençlere görev verip yüreklendi-receklerine, başarısını görüp alkışlayacağımıza, önüne du-var olup, kösteklemektedirler. Gençler görev istediklerinde: ‘Sus, sen ne anlarsın, siz gençler haddinizi bilin’ dedikle-rine şahit oluyoruz.. Vaat ederken ümitleriniz vardır. İcraat anında ise korkularınız…

Güvenmediğiniz ve sorumluluk vermediğiniz bu gençler 18 yaşına geldiği zaman oy atabiliyor, yirmisinde eli silah tutabiliyor. Vatanı korumaya gelince; ‘Hayır bu ço-cuktur, daha küçüktür’ demiyorsunuz ya da başka bir de-yişle seçim zamanı öncesinde kapısına bile koymadıkları gençlerin ayaklarına kadar gidip, toplumu yönetmek için oy isteme nezaketinde bulunabiliyorsunuz. Yazık! Şu anki gençliğin bir suçu yok. Suç onları buna itenlerde. Bu zaten olması istenen şeydi. İstenilen gençlik yaratıldı en sonunda. Eleştirmeyen, sorgulamayan gençlik… Dizilerle, şovlarla, uyutulan gençlik... Tehditlere boyun eğdiren gençlik uyu-tuluyor. Burs karşılığında eleştirmelerine izin verilmeyen, haklarını aramalarına izin verilmeyen gençlik…

Toplumu yönlendiren gerek siyasiler, gerek bürokrat-ların yapı yapmak veya ihale yönlendirmek gibi kamu gö-revlerinin arasında sosyolojik vazifelerinin de olduğunu bir genç olarak acizane vasfımla burada ifade etmek istedim. Kemal Atatürk bir toplumun kaderini değiştirecek yola böyle çıktı. İlk çıkış tarihini de bayram olarak gençlere ar-mağan etti. Peki siz bu gençlerle neleri paylaşıyorsunuz?! Onlara ne kadar güvenip, mesuliyet veriyorsunuz? Tabii ki sorumluluktan soyutlanan gençler Play Station, İnternet kafe v.b gibi yerleri memleket meselelerinin görüşüldüğü yerlerden daha fazla önemserler. Onlar ihtiyaç duydukla-rında arkalarında sizleri göremediklerinde kullanıldıklarını düşünerek gereğinde mücadeleden yılabilir, sosyal ihtiyaç-larının karşılanmasında kestirme yolu tercih edebilirler. Bu tür kan kaybında sizlerin ne kadar pay sahibi olduğunuzu bu günden düşünmeniz gerekir. Toplumu yönetmek bü-yük bir sorumluluktur. Her kim olduğunun hiç önemi yok. Çünkü bariz bir gerçek var, o da ‘bencillik’. Gençliği uy-kudan uyandırmak gerek. Bilinçli gençliğe ihtiyacımız var. Cesur gençlerin sayısı artmalı. Makedonya Türklerinin ar-tık cesur ve dürüst gençlere ihtiyacı vardır. Bizler uyuyan ya da uyutulan değil, araştıran, sorgulayan, fikir ve çözüm üreten, bilimle, ahlakla donanmış bir neslin hakim olduğu mücadelesi içerisinde olmamız gerekiyor. Gençlik büyük bir gaflet içinde binlerce genç sefil bir durumda. Kullanılan gençlik, kullanılma tarihin sona erdiğinde yine sokaklarda-sın. Milli ve yiğit yürekli gençlerle de iftihar etmek gerek. Onların varlığı bize güç katıyor.

Enes İbrahim-Makedonya

Uyuyan, Uyutulan Gençlik

Avrupa CephesiPara basan şelaleler

ABD’nin saygın gazetelerinden Chicago Tribune’da yer alan habere göre, Kanada’nın yıl-lık turizm gelirinin büyük bölümünü karşılayan, ABD için de önemli bir gelir kaynağı olan şela-lelerİ, geçen yıl Kanada tarafında 19 milyon kişi, ABD’de ise 6 milyon kişi ziyaret etti. Kültür ve Turizm Bakanlığının 2008 verilerine göre 26.3 mil-yon kişinin ziyaret ettiği Türkiye’nin toplam turist sayısına yaklaşan şelaleler, dünyanın en çok turist çeken yerlerinin başında geliyor.

Horseshoe (At Nalı), American ve Bridal Veils (Duvak) olmak üzere 3 ayrı şelaleden oluşan Ni-agara Şelalelerini görmek için dünyanın pek çok farklı noktasından Kuzey Amerika’ya gelen mil-yonlarca turiste, görkemli şekilde akan suları izle-mek için 3 alternatif sunuluyor. Turistler, hazırla-nan özel izleme kulelerinden faydalanabiliyorlar ya da özel yağmurluklar ve ayakkabılarla şelale-

lerin tabanında bulunan yürüme yollarına inerek dünyanın en çarpıcı doğa olaylarından birine ya-kından şahit oluyorlar.

Yerli ve yabancı ziyaretçiler için şelaleleri gör-menin diğer bir yöntemi de tur tekneleri ile suyun döküldüğü noktaya yakın bir yere giderek heye-canlı bir macera yaşamak.

10 Bin yıl önce buz kütleleriyle oluştuKuzey Kutbu’ndan 10 bin yıl önce gelen buz

kütlelerinin yol açtığı çöküntülerle oluşan ünlü Ni-agara Şelalelerinden yarım dakikada 168 bin met-reküp su akıyor. Dünyanın en büyük ikinci şelalesi olan Niagara, ABD ve Kanada’nın kardeş şehirleri olan Ontario ve New York tarafından koruma al-tında tutuluyor. Turizm potansiyeliyle her iki Ku-zey Amerika ülkesine büyük gelir sağlayan Nia-gara Şelaleleri, nehir üzerine yapılan hidroelektrik santrali ile de hem ABD hem de Kanada için elekt-rik üretiyor.

17. yüzyılda keşfedilen şelaleler, 19. yüzyılda ilk turistleri ağırlamaya başladı. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, üzerinden otomobilin geçe-bildiği köprünün yapılmasıyla Niagara’ya gelen turist sayısında büyük artış yaşandı.

1932 yılında tarihinde ilk ve tek kez tama-men donarak buz olan Niagara Şelaleleri, dün-yanın tersine akan tek şelalesi olma özelliğine de sahip. Türkiye’de de bu tür şelaleleri çok iyi kul-lanılmalı.

Aysel Erdem

TV kanalına konuşan Cumhurbaşkanı Traian Basescu, 2015 yılında Avrupa ortak para birimine geçiş hedefinin sürdürülmesi gerektiğini söyledi. Basescu, reformlar aynı hızda hayata geçirilmeye devam ettiği tak-dirde, söz konusu hedefe ulaşabileceklerini de sözlerine ekledi. Kabine, konuyu Cuma günü masaya yatıracak.

Devlet denetimindeki şirketlerde, IMF ile imzalanan yeni tedbir anlaşmasına uygun şekilde reformlar yapılmasının öneminin de altını çizen Basescu, Schengen bölgesine ka-bul için 2011 hedefinin hâlâ yürürlükte ol-duğunu vurgularken, yaşanan gecikmeden Bulgaristan’ı sorumlu tuttu.

Bulgaristan’ın ceza yasasında yapılan değişik-liklerin, basın özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla kul-lanılabileceği konusunda uyarıda bulundu. Parla-mentonun 13 Nisan’da kabul ettiği değişiklikler kapsamında, nefret, ayrımcılık ya da şiddeti teş-vik eden gazetecilere dört yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Bulgaristan Dışişleri Bakanı Nikolai Mladenov’a bir mektup yazan AGİT basın temsil-cisi Dunja Mijatoviç’e göre, ülke “nefret söylemle-rini önlemeye çalışırken ifade özgürlüğünü tehlikeye atmamalı ve meşru eleştirilerin ifade edilebilmesini güvence altına almalı. Gazetecilerin hapse atılması aşırı ve ifade özgürlüğü ile ilgili uluslararası stan-dartlara aykırı bir uygulama.”

Romen lider Basescu, 2015’te avroya geçiş

AGİT: Bulgaristan’ın yeni ceza yasası

Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’nin sınırları içe-risinde yer alan, Xian şehrine 100 km uzaklıkta Qin Ling Shan dağlarında Ön-Türk uygarlıklarından bi-risi tarafından inşa edilmiş, etrafında irili ufaklı 100 adet piramitle beraber, 300 metre yüksekliğinde bir piramit bulunmaktadır:

Beyaz Piramit - Beyaz Piramit’in ikinci dünya savaşı sırasında Çin’e yardım malzemesi götüren bir C-54 uçağından çekilen fotoğrafı 1957 yılında ilk kez Life dergisinde yayınlanmıştır. Bu piramit-leri araştırmak üzere1994 yılında Şensi bölgesinde bir araştırma gezisi yapan Alman bilim adamı Hart-wig Hausdof kendi koleksiyonundan birkaç resmin halka açılmasına izin vermiştir. Hausdorf’a göre pi-ramitlerin yapım tarihi en az M.Ö. 2500 ler civa-rındadır. Bölge Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yasak bölge ilan edilmiş olduğundan dolayı Pira-mitler içerisinde bulunan Mısır medeniyetinden çok ileri bir teknikle mumyalanmış olan cesetler ve Ön-Türkçe yazıtlar üzerinde araştırma yapılamamakta-dır. Türk Bilim adamı Kazım Mirşan yaptığı araş-tırmalarda Ön-Türk uygarlıkları tarafından OT-OĞ olarak isimlendirilen Ön-Mısır a M.Ö 3000 Yılla-rında Doğu Anadolu’dan Isub-Ög yazısının gitti-ğini tespit etmiştir. Kazım Mirşan’ın bugüne kadar anlamı çözülemeyen 184 adet mısır hiyeroglifini Ön-Türkçe olarak okumuş olduğu ve mumyalama tekniklerinin yine M.Ö. 3000 li yıllarda Altaylarda geliştirildiği düşünülürse Piramit inşa teknolojisinin Eski Mısır’a Ön-Türk Uygarlıkları tarafından öğre-tildiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Tüm İnsanlık tarihini değiştirerek; Medeniye-tin asıl yaratıcısının Türkler olduğu sonucunu doğuran bu olağanüstü keşif batılı bilim adam-ları(!) tarafından ısrarla görmezlikten gelinmekte ve insanlığın bilgisinden daha uzun süre saklanması mümkün olmayan bu piramitleri başka bir uygar-lığa mal etmeyi amaçlayan maksatlı çalışmalar ya-pılmaktadır.

34 d 20′ 29.19″N, 108 d 36′ 2 2. 49 “E -böl-geyi google earth ile bu koordinatlar civarında gö-rebilirsiniz.

Ek Bilgi - Türk Bilim adamı Kazım Mirşan yaptığı araştırmalarda Ön-Türk uygarlıkları tarafın-dan OT-OĞ olarak isimlendirilen Ön-Mısır a M.Ö 3000 Yıllarında Doğu Anadolu’dan Isub-Ög yazısı-nın gittiğini tespit etmiştir. Kazım Mirşan’ın bugüne

kadar anlamı çözülemeyen 184 adet mısır hiyerog-lifini Ön-Türkçe olarak okumuş olduğu ve mum-yalama tekniklerinin yine M.Ö. 3000 li yıllarda Altaylarda geliştirildiği düşünülürse Piramit inşa teknolojisinin Eski Mısır’a Ön-Türk Uygarlıkları ta-rafından öğretildiği sonucuna ulaşılmaktadır.. Bu pi-ramitler kesinlikle Çin kültürüne ait değil.

Bugün Çin hükümeti bu piramitlerin üzerlerine toprak dökerek ağaçlandırıyor ve doğal tepeler süsü veriyor.Piramitlere 500 metreden fazla yaklaşmak ve resim çekmek kesinlikle yasak fakat çinli çiftçi-ler piramitlerin etrafında çok rahat bir şekilde tarım yapıp piramitlerin içine girip çıkabiliyor.Yani pira-mitlerin içleri tamamen boşaltılmış durumda.

1949 yılından sonra çin iktidarını ele geçiren Kominist Mao ve kızıl çin hükümeti 50 yıl gibi kısa bir zaman içerisinde 35 milyondan fazla Uy-gur Türkünü katletti ve bugün hala katliamlar asi-milasyon programları ile sistematik bir şekilde de-vam ediyor.Uygur Türklerinin alfabeleri 30 yıl gibi kısa bir zamanda defalarca değiştirilerek nesil-ler arası kopuklıklar meydana getirildi.Hergün çin hapishanelerinden yeni çıkmış katiller ve zührevi hastalıklı çinliler(aids’li) trenlerle Doğu Türkistana gönderilip asimilasyonlar hızla sürdürülüyor. Ar-tık Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri hızla asi-mile olmaya başlamış ve yok olma derecesine gel-miştir. Bu piramitlere ait yazılı dökümanlar ve tarihi buluntularda muhtemelen Mao ve kızıl çin döne-minde yok edildi.

Bu piramitler15.000 yıl evvelki Büyük Uygur Devletine ait. piramitlerin yaşları 2-3000 değil 7 ile 15 bin yıl arasında değişiyor.Amaerika’daki 4-500 yıllık Maya piramitlerinin ve Mezopotamyadaki 3000 yıllık Sümer piramitlerinin de bu piramitlerin mimarisi ile birebir aynı olduğu ispatlandı.

Bugün Çin hükümeti Uygur Türklerini tama-men yok ederek eski Uygur Devletinden miras ka-lan bu piramitler ve Doğu Türkistan topraklarında hak iddia edebilecek bir Türk topluluğu olmasını is-temiyor.Doğu Türkistan çırpınıyor fakat hiçbir Türk siyesetçi bırakın Doğu Türkistan’a gitmeyi Çin’i kı-nayan bir mesaj bile yayınlayamıyor.Oysa Osmanlı İmparatorluğu bitme noktasında olduğu zaman bile birkaç yıllığına bağımsızlığını kazanan Doğu Tür-kistana büyük elçilik açtırmış ve yardımlar gön-dermişti.

Orta Asya’daki Türk PiramitleriAsya’daki PiramitlerBugün Çin Halk Cumhuriyeti’nin sınırları içeri-

sinde yer alan, Xian şehrine 100 km uzaklıkta , Qin Ling Shan dağlarında Ön-Türk uygarlıklarından bi-risi tarafından inşa edildiği düşünülen, etrafında irili ufaklı 100 adet piramitle beraber, 300 metre yüksek-liğinde Beyaz Piramit olarak da adlanırılan bir pira-mit bulunmaktadır.

Beyaz Piramit’in ikinci dünya savaşı sırasında Çin’e yardım malzemesi götüren bir C-54 uçağından çekilen fotoğrafı 1957 yılında ilk kez Life dergisinde yayınlanmıştır.

Bu piramitleri araştırmak üzere 1994 yılında Şensi bölgesinde bir araştırma gezisi yapan Alman bilim adamı Hartwig Hausdof kendi koleksiyonundan bir-kaç resmin halka açılmasına izin vermiştir. Hausdorf’a göre piramitlerin yapım tarihi en az M.Ö. 3500’ler ci-varındadır.

Bölge Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yasak bölge ilan edilmiş olduğundan dolayı Piramitler içe-risinde bulunan ve Ön-Türklere ait olduğu düşünü-len Mısır medeniyetinden çok ileri bir teknikle mum-yalanmış olan cesetler ve yazıtlar üzerinde araştırma yapılamamaktadır.(Başka bir başlıkta bu mumyaların resimlerini vermiştim arkadaşla. Arzu eden varsa bu resimleri tekrar verebilirim)

Türk Bilim adamı Kazım Mirşan yaptığı araştır-malarda Ön-Türk uygarlıkları tarafından OT-OĞ ola-rak isimlendirilen Ön-Mısır’a M.Ö 3000 Yıllarında Doğu Anadolu’dan Isub-Ög yazısının gittiğini tespit etmiştir. Kazım Mirşan’ın bugüne kadar anlamı çözü-lemeyen 184 adet mısır hiyeroglifini Ön-Türkçe ola-rak okumuş olduğu ve mumyalama tekniklerinin yine M.Ö. 3000’li yıllarda Altaylarda geliştirildiği düşü-nülürse; Piramit inşa teknolojisinin Eski Mısır’a Ön-Türk Uygarlıkları tarafından öğretildiği sonucuna ula-şılabilmektedir.

Seyhan Özgür

Page 12: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

12 Bulgaristan Türklerinin SesiSayı 54 - Mart-Nisan 2011

Bulgaristan’dan haberler

23 Nisan kutlaması

Stara Zagora’daki Eski Hamza Bey Camii, dinlerarası müze haline gelecek

Bulgaristan’daki ilk dinlerarası müze Stara Zagora’daki Eski Cami’de açılacak. Başbakan Boyko Borisov, binanın onarım başlangıcına ka-tıldı. Yıllardan beri bakımsız ve yıkılmakla yüz yüze kalan caminin levhaları onarılıp, içine Trak devrinde kalma nekropol, kilise ve cami kazıla-rında bulunan başka dini semboller teşhir edile-cek.

Tarihi kültür mirasının ender ve en eski yapı-larından biri olan mabedin onarım projesi 2 mil-yon leva değerinde olup, Bölgesel Geliştirme Operatif Programı’ndan karşılanıyor. Yapısı itiba-rıyla tek olma özelliğine sahip olan müze, iki ay içinde bitirilmesi planlanıyor.

Müzedeki ağırlıklı konu farklı medeniyetlerin ahiret hayat inancı olup, bunun mezar taşlarıyla gösterilmesi düşünülüyor. Müzenin ülke çapında hoşgörü adına yapılan en parlak projelerden biri olması bekleniyor. Eski Camii olarak bilinen Hamza Bey Camii, 1409 yılında inşa edildi.

Ebru sanatına büyük ilgiPlovdiv, Edirneli Mehmed Hadi Çiftbudak

ailesinin ebru gösterisine ev sahipliği yaptı. Ünlü ebru sanatçısı Mehmed Hadi, eşi Sevim Çiftbu-dak ve kızı Bağdagül Çiftbudak ile birlikte yüz-lerce sanat severe bütün gün ebru gösterisinde bulundu.

Plovdivdeki ilk ebru gösterisi SOU ‘Kiril i Metodiy’ okulunda düzenlendi. Okul öğrencile-rinin meraklı bakışları altında Bağdagül Hadi ta-rafından gerçekleştirilen sanat gösterisi büyük ilgi odağı oldu. Öğrenciler ilk önce ebru ve Türkiye hakkında kısa bilgi aldı. Daha sonra ebru yapı-mına grup grup öğrenci katıldı. Yanı zamanda okulun kültür salonunda TC Plovdiv Başkonso-losluğuna ve özellikle Türkiye çocuklarına ve do-layısıyla dünya çocuklarına hazırlanan bir muzi-kal proğram düzenlendi.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bay-ramı dolayısıyla düzenlenen programda farklı dans oyunları, şiirler ve şarkılar yer aldı.

Program sonunda ise TC Plovdiv Başkon-solosu Ramis Şen ilk okul öğrencilerine toplam 150 Bulgarca hikaye kitabı hediye etti, okul öğ-rencilerini 23 Nisan Bayramını birlikte kutlama-ları için Türkiye’ye davet etti.

Mustafa Hacı, Sofya İstinaf Mahkemesi tarafından başmüftü olarak onaylandıSofya İstinaf Mahkemesi, Mustafa Aliş

Hacı’yi başmüftü olarak onayladı. Kurumdan ya-pılan açıklamada, Hacı’yı görevinden men eden Sofya Şehir Mahkemesi’nin kararı iptal edildiği duyuruldu.

İstinaf Mahkemesi’nin kararı nihai olup, iti-raz eilme hakkı bulunmuyor.

Şubat ayında yapılan Olağanüstü Müslüman-lar Konferansı’nda, Dr. Mustafa Hacı yeniden başmüftü seçilmişti. Başmüftü olarak tek aday olan ve delegelerin başka aday göstermediği kon-feransta Hacı, 988 delegenin tamamının oyunu alarak yeniden bu göreve seçilmişti.

Bulgaristan’da evlilik 14 yıl sürüyorUlusal İstatistik Enstitüsü (NSİ),

Bulgaristan’daki bir evliliğin ortalama olarak 14 yıl sürdüğünü aktardı. Son 7 yılı baz alan araştır-mada, çiftlerin yüzde 64’ünün iki tarafın da rıza-sıyla gerçekleştirdiği belirtiliyor.

Boşanma sebebi olarak evlilerin yüzde 25′i karakter uyuşmazlığını kaydediyor. 2010’da bo-

şanma vakaların 2009’a göre 650 ile daha az ol-duğunu açıklayan NSİ, geçen sene 11 bin ayrılık davası açıldığını aktardı.

2010’daki yapılan resmi nikahların sayısı ise 24 bin olup, önceki periyoda göre bin 600 ile dü-şüş kaydediyor. Ülkedeki evlenme yaşı da yük-seliyor. Ortalama izdivaç yaşı erkeklerde 30, ba-yanlarda ise 27.

Yılda 3 milyon ton odun elde ediliyorBulgaristan Tarım ve Gıda Bakanı Yardım-

cısı Svetlana Boyanova, ülkede yılda 3 milyon metre küp odun elde edildiğini belirtti. “Yenile-bilir enerji-fikirden faliyete” adlı sempozumda konuşan bakan yardımcısı, bundan 2,5 milyon metre küpün eski sobalarda halkın ısınması için kullanıldığını ifade etti.

Bu sobaların faydalı çalışma katsayısının yüzde 30-40 olduğunu belirten Boyanova, ağaç bio yakıtı fabrikaların potansiyelinin bu konuda yüksek olduğuna dikkat çekti.

Bulgaristan’daki tüm odun stokunun 643 milyon metre küp olduğunu açıklayan Boya-nova, elde edilen odunların yüzde 65-70’i tekno-lojik ve enerji işlemleri için kullanıldığını belirtti.

Süt 1. kategori çiftliklerden geliyorTüm Avrupa kriterlerine uygun olan birinci

kategori inek çiftliklerin sayısı 2 bin 618 olduğu açıklandı. Tarım ve Orman Bakanlığı uzmanları, bu çiftliklerin ülkedeki sütün yüzde 50’sini üret-tiğini belirtti.

İkinci kategori çiftlkler 815 iken, üçüncü ka-tegori olanlar 23 bin’i aşıyor.

Avrupa’dan bölgesel kalkınma programla-rını kullanarak, üreticilerden çiftliklerini moder-nize etmelerini isteyen bakanlık, yıl sonuna ka-dar mühletin olduğunu, bu tarihten sonra üçüncü kategori çiftliklere üretim lisansı verilmeyece-ğini aktardı.

Evlilik dışı doğum % 54’ü geçti2010 yılında doğum oranı önceki seneye

göre 5 bin 400 ile düşüş kaydetti. Ulusal İstatistik Enstitüsü (NSİ), doğumların yüzde 54’ü evlilik dışı ilişkiden meydana geldiğini, yüzde 17’sinde ise baba hakkında bilgi sahibi olunamadığını ak-tarıyor. 76 bin 105 doğan çocuktan bin 191’i ikiz, 53’ü üçüz olarak dünyaya geldi. En büyük do-ğum oranı Sliven (yüzde12), Sofya (yüzde 11,9), Varna (yüzde 11,5) olarak gösterildi.

NSİ, Bulgaristan’daki doğum oranının Yuna-nistan, İsviçre, Romanya ile aynı olup, Almanya, Avusturya, İtalya, Portekiz’den daha yüksek ol-duğunu açıkladı. 1992 yılında evlilik dışı doğum-ların oranı yüzde 18,5 iken, 2001’de yüzde 42, 2010’da ise yüzde 54’e çıktı.

Burgas’da Türkçe ve Yunanca yer isimleri değiştiriliyor

Burgas Belediye Meclisi, bölgede bulunan Türkçe ve Yunan yer isimlerini değiştirme kararı aldı. Meclis, yabancı menşeili yer isimlerin ye-rel dildeki bir isimle değiştirilmesi için komisyon kurulmasını onayladı.

Teklifi sunan GERB partisinden Antonio Duşipeev, söz konusu değişikl’ğin devletin yap-ması gerektiğini, fakat şu ana kadar yapılmadı-ğını belirtti.

Duşipeev, ъerel idarenin yetkisini kullanarak, yabancı isimlerin, Bulgarca biri ile değiştirilerek halka daha anlayışlı hale geleceğini iddia ediyor. Burgas’da bulunan 600 yabancı yer isimlerin-den 365’i Türkçe olup, bunlardan bazıları Manaf dere, Karabair, Kaluburun gibileri zikrediliyor.

Bulgaristan kültürü tek bir çatı altında toplanıyor

Bulgaristan’daki kültürler faaliyet gösteren Türk dernekleri bir çatı altında toplanacak. Kültürel Etki-leşim Derneği’nin organize ettiği “Avrupa Kültürle-rin Entegrasyonu ve Bulgaristan Türk Edebiyatının Geleceği” adındaki konferans sonunda dernek tem-silcileri ve genel sekreterleri bir araya gelerek federas-yon kurma fikrini benimsedi. Fikri açıklayan Kırcali Ömer Lütfi Kültür Derneği Genel Sekreteri Müzekki Ahmet, ülkedeki Türk derneklerin bir çatı altında top-lanma zamanı geldiği sözü salondan alkış topladı.

Ruse (Rusçuk) Türkiye ile Kültürel İlişkiler Der-neği Güneş, Kırcali Ömer Lütfi Derneği, Varna Türk Kültür Merkezi, Burgas Recep Küpçü Kültür Der-neği, Razgrad Deliroman Edebiyat Derneği bu feda-rasyonun çekirdeğini oluşturacak.

Konferans sonunda söz alan Kültürel Etkileşim Derneği Başkanı İbrahim Yalımov, bilgi şölenini ba-şarılı olarak değerlendirdi. Bulgaristan’daki Türk azınlığının kendine özgü edebiyatının olduğunu or-taya koyulduğunu belirten Yalımov, “Türk edebiyatı-nın sadece var olduğunu değil, ileride de yaşayabi-leceğini ispatlamış olduk. Biz konferans esnasında geriye baktık, fakat bunu ancak ileriye adım atabil-mek için yaptık. Kanaatimce bu konferansta, eski kuşakla yeni kuşak arasında köprü kuruldu. Köp-rünün üzerinde ne kadar genç neslin geçeceği üze-rinde durmak lazım, ama ilk adımlar atılmıştır. Bundan sonra gençler bu yolda yürüyeceklerdir.” sözlerini kullandı. Türk kültürünün ve aydınların üze-rindeki başlıca sorun olarak kimliğin korunması ve geliştirilimesi olduğunu vurgulayan Yalımov, bu kim-liğin ortak noktası kültür olduğunu belirtti.

Sabancı Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Aziz Şakir, “1990-2010 arasında yetişen yeni nesil Bul-garistan şairleri’ adlı konuşmasında günümüzde yerli şairlerin birçok zorluklarla karşı karşıya geldi-ğini belirtti. Konuyla alakalı iki genç isim zikreden Şakir, birinin inşaat şirketinde çalıştığını ve şiir yaz-maya bıraktığını, diğerinin ise şu anda Hollanda’da olduğunu” söyledi.

Bulgaristan’daki her 10 gençten sadece birinin edebiyatla ilgilisini devam ettirmek istediğini belirten Şakir, “Eğer Orhan Pamuk, Bulgaristan’da doğup yetişseydi, Nobel ödülünü almak şöyle dursun, ese-rini yayınlamakta ve ikinci bir eserini yazmakta zor-luk çekerdi.” ifadelerini kullanarak yerli yazarların en büyük kayıplarını şiir alanında verdiklerini belirtti.

Tezcan Naimova, Beşiktaş’a transfer olduTezcan Naimova, BJK İnönü Stadı basın toplantı

odasında düzenlenen, Kulüp Genel Koordinatörü Le-vent Çifter, Atletizm Şubesi Genel Menajeri Ömer Aras ve bu transferde sponsor olan İlker Sözdinler’in de hazır bulunduğu törende kendisini 1 yıllığına siyah-beyazlı renklere bağlayan sözleşmeyi imzaladı.

2006 yılında bayanlarda 100 ve 200 metrede gençler dünya şampiyonu olan Naimova, imza töreni sonrası yaptığı açıklamada, Beşiktaş gibi büyük bir kulübe geldiği için mutlu olduğunu ifade ederek, “İn-şallah kulübümün başarılarında katkım olur. Hedefim katıldığım yarışlarda birinci olmak” dedi.

Levent Çifter ise öncelikle Naimova’nın transfe-rinde katkılarından dolayı sponsor İlker Sözdinler’e teşekkür ederken, “Bundan sonraki yıllarda da bu arkadaşlarımızın sponsorluk konusunda katkıları olacağına inanıyoruz. Kendilerine teşekkür ediyo-rum” diye konuştu.

Çifter, Tezcan Naimova’nın başarılı bir sporcu olduğunu belirterek, “Tezcan kardeşimize hayırlı ol-sun. Beşiktaş forması ona yakıştı, inşallah getireceği kupalar da müzemize yakışır” ifadelerini kullandı.

Naimova’nın transferine sponsor olan İlker Söz-dinler ise Naimova gibi değerli bir atleti Beşiktaş ca-miasına kazandırdıkları için mutlu olduklarını kay-detti.Rumen Hristov, SDS’nin Cumhurbaşkanı adayı oldu

Demokratik Güçler Birliği(SDS), Rumen

Hristov’u Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi.Sonbaharda yapılacak olan seçimlere kendi ada-

yını açıklayan ilk parti olan SDS, toplantıda yapılan gizli oylama ile Nadejda Neynski ve Rumen Hristov arasında seçim yaptı.

Eski Cumhrubaşkanı Jelyu Jelev ve Petır Stoyanov’un danışmanlığını yapan Hristov, eski ta-rım bakan yardımcılığını da yaptı. 2009’da ise SDS Genel Başkan adayı olmuştu.

Pırvanov: Geçiş dönemi liderleri siyasi arenadan inmeleri gerekiyor

Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov, geçiş döne-minin siyasi liderlerinin, yavaş yavaş siyaset arena-sını terk etmeye başlaması gerektiğini söyledi. Yeni ve güçlü kadrolara yatırım yapılması gerektiğini vur-gulayan Pırvanov, “Zannedersem Borisov, Pırvanov, Doğan, Stanişev, Kostov gibi isimlerin bu yeni nesil değişikliğini hazırlamakla müşerref olmalıdır” sözle-rini kullandı. En hızlı ve en acımzasız bir şekilde bu değişikliği yapabilen liderin galip geleceğini aktaran Pırvanov, birçok kaliteli kişinin siyasetten farklı se-beblerle uzaklaştırıldığına değindi.

Mineral sular Bulgaristan’ın en büyük doğal zenginliğidir

Bulgaristan’ın maden sularının şifalı özellikleri, daha topraklarımızda bundan binlerce yıl önce yaşa-mış olan Traklar tarafından biliniyor ve değerlendiri-liyordu. Roma döneminde ise burada en meşhur te-davi merkezlerinden bazıları kuruldu. Günümüzde sadece Avrupa’da değil, dünyada da termal kaynak bolluluğu ve çeşitliliği açısından Bulgaristan’la reka-bet edebilecek çok az ülke bulunmaktadır.

Ülkemizde şimdiye kadar bulunup araştırma ya-pılan yaklaşık 800 maden suyu kaynağının %80’lik bölümü şifalı özelliklere sahiptir. Suyun sıcaklık de-recesi 20 ile 101 arasında değişiyor. Bulgaristan’ın mineral sularının büyük bir bölümü, büyük bir de-rinlikten fışkırıyor, ki bu suyun temizliği konusunda güvence sağlıyor.

Ancak bu eşsiz zenginliğin büyük bölümü şim-dililik değerlendirilmiyor. Hisarya’nın, başkentin ya-kınındaki Bankya’nın, Bulgaristan’ın güneyindeki Sandanski’nin ve Nareçenski Bani’nin suları, sağ-lığa yararlı özellikleri ile bilinmektedir. Bu yerlerde ve ülkenin daha birçok köşesinde kaynarcaların et-rafında kurulan modern SPA merkezleri yurttan ve yurt dışından büyük sayıda turist celbediyor.

Çevre uzmanları, toprak ve hava aynı şekilde kirletilmeye devam ederse özellikle gelişmiş eko-nomiye sahip ülkelerde bundan 15-20 yıl gibi çok kısa süre sonra mineral su fiyatının benzin fiyatın-dan yüksek olacağını tahmin ediyor. Bu durumda Bulgaristan’ın maden suları ile bütün Avrupa piya-sasındaki talebin karşılanabileceği iddiası doğru ise eğer, su ülkemize petrolün Arap ülkelerine kazandır-dığı kadar büyük servet kazandıracak.

Bulgaristan’ın batısında yer alan Trın şehri bölgesinden mineral suyun şişelere doldurulduğu “Hydrotorn spring” işletmesinin müdürü kimya mü-hendisi Diana Kiskolova’ya göre vatandaşlar ülke-deki suyun kalitesine gittikçe büyük ilgi duyuyor. Bayan Kiskolova, Trın bölgesinin ülkenin en temiz bölgelerinden biri olduğunu belirtirken şunu da ek-liyor:

“Mineral suyun şişelere doldurulması işi çok caziptir. Bulgaristan’da bu sektörün gelişmesi açı-sından çok büyük imkanlar var. Suyumuz, içindeki maddeler açısından dünyada en popüler maden suyu olan “Evian” marka suyun neredeyse aynısıdır, ki bu ürünlerimizin Batı piyasaya ihraç edilmesi açı-sından büyük önem taşıyor. Su, gittikçe çok şişelen-miş haliyle satılacak olan bir üründür, diyen Bayan Kiskolova şunları da ekliyor: İnsanlara su seçerken her şeyden önce içindeki fluorid miktarına dikkat et-melerini tavsiye ediyorum. Fluorid miktarı 1’in üs-tündeyse bu suyun kullanılmaması daha iyidir. Sof-ranızda her gün bulunabilecek kaliteli mineral su türünü seçmek için büyük sayıda seçeneğiniz var.”

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin Faaliyetleri

Page 13: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

www.bulturk.org 13Sayı 54 - Mart-Nisan 2011

Tarihteki Müslüman Bilim adamlarıMustafa Kemal’in Bulgaristan Başbakanına

yazdığı mektup

Bulgaristan kültürü karma bir yapı sergiliyor. Trak’lardan Roma imparatorluğuna, Hristiyan kültüründen Osmanlı sanatına, Slav folklorun-dan Batı Avrupa kültürüne kadar bir çok etkile-şimden geçen Bulgarlar, üstün yeteneklerini de işin içine katınca, son derece kaliteli ve özgün bir kültür ve sanat birikimi ortaya çıkmış.

19. yüzyılda, Bulgaristan’ın Avrupa ile ya-kınlaşması sonucunda kültür ve sanatta toplum-sal sorunların öne çıkmaya başladığını görülü-yor. Sonrasında da sosyalist estetik anlayı şı öne çıkmış. Ama bugün artık farklı bir dünya var: kültür hayati AB üyeliğiyle daha da hareketlen-miş bulunuyor.

Duvar resimleri ve ikonalarTrak’lardan gelen resim yeteneği, hristiyan-

lık döneminde kimliği belirsiz ressamlarca ya-pılmış duvar resimleri ve ikonalarla daha da gü-zelleşmiş. Ortodoks’luk diniyle özdeşleşmiş olan “ikona” sanatı ve duvar resimleri, doğal olarak Bulgaristan’da en üst düzeyde uygulanmış. Ül-kedeki kiliselerin hemen hepsinde olağanüstü güzellikte duvar resimleri ve ikonalar var.

Modern resim ise, 19. yüzyılda Zahari Zog-raf ile başlıyor. En yaratıcı ve üretken ressam-lardan biri, aynı zamanda ikona desinatörü. Dö-neminin duvar resimlerine kırsal öğeleri sokan ender sanatçılarından. Zlatyo Boyacıyev, Bulgar tarihinde silinmez bir yere sahip. Eserleri iki dö-neme ayrılıyor: Beyin kanaması ndan önceki-ler ve sonrakiler. Sağ kolu felç olduktan sonra tek eliyle üretmiş ölümüne dek. Küçük fırçalarla çalışmış. Kırsal dünyayı resmetmiş. Hastalığın-dan sonra stili değişmiş, netlik kaybolmaya baş-lamı ş, hayal dünyası daha öne çıkmış. Bulgar resminin, “Maistora” (Usta) olarak adlandırılan Vladimir Dimitrov ile parıltılı bir hal aldığını, en dikkat çekici eserlerinden birinin “Bulgar Ma-donnası” olduğuna da değinmek gerek.

Bulgarların 9. yüzyılda hristiyanlığı benim-semelerinin ardından inşa ettikleri kiliseler, Bul-gar mimarlık sanatı nın ilk önemli ürünleri sayılı-yor. Yıllar geçtikçe kiliselerin boyları küçülmüş, ama süslemelerin sanatsal değeri giderek artmış. 14. yüzyı ldan sonraki dönemde ise Osmanlı et-kileri göze çarpıyor. Osmanlıları n bıraktığı mi-mari eserlerin yanı sıra, Bulgar evlerinde de Os-manlı mimarisinin izlerini görmek mümkün. 1878’de, bağımsızlığın kazanı lmasında sonra, ülkede şehirciliğe ve kamusal binalara önem ve-rilmiş. Parlamento binası, Sofya Tiyatrosu gibi önemli yapılar bu döneme ait. Ama günümüz-deki yeni inşaatların hemen tamamı modern tek-nolojiyi yansıtan formları ve konforu ile, çağdaş mimarinin birer örneği.

Edebiyat ustalarıOrtaçağ döneminde, Bulgar edebiyatı nda

dini eserlerin ağır bastığı görülüyor. Sonraki yüz-yıllarda ise başkaldırı ruhunun ve milliyetçili- ğin egemen olduğu, din ve devlet işlerinin bir-birinden ayrılmaya başladığı yeni bir edebiyat dönemi var. Bağımsızlık sonrasında, önce Rus, sonra da Fransız ve Alman edebiyatı etkisi bas-kın. Mizah ürünleri de bu dönemde ortaya çık-maya başlamış. Ardından komünist sanat anlayı şının ön planda olduğu dönem geliyor ve sonra da bugünler..

Ivan Vazov, bağımsızlık sonrasının en meş-hur yazarı ve milli şair. Yazılarında halkın idealle-rini ve hislerini anlatmış. “Boyunduruk Altında” isimli romanı bir dünya başarısı. Bulgar yazarları saymakla bitecek gibi değil. Seçkin isimlerden bazıları şöyle sıralanabilir: Pencho Slaveikov: şa-irlerin en önemlisi. Luben Karavelov, en saygın yazarlardan, uzun yıllar direnişçi olarak da faali-yette bulunmuş.

Aleko Konstantinof: En iyi mizahçı. Onunla edebiyat dünyasına yeni bir hava gelmiş. Peyo Yavorov: Lirik şair, sembolizm akımının temsil-cisi. Hristo Botev 28 yıllık hayatı boyunca şair, vatansever, gazeteci ve devrimci.

Ülkenin en büyük yazarlarından Emilian Stanev’in eserleri 20’den fazla dile çevrilmiş. 100. doğum yılı münasebetiyle, 2007, UNESCO tarafından “Emilian Stanev yılı” ilan edilmiş.

Devamı gelecek sayıda

Sayın Bakanİstanbul’un Müt-

tefik Devletler tara-fından haksız işga-linden sonra, Türk Halkı’nın, Halifesi ve onun hükümetini esir sayarak, Büyük Mil-let Meclisini topla-dığını ve geniş çaplı seçimler gerçekleştir-diğini hazretlerinize bildirmekten şeref duymaktayım.

Halife - Sultan ve İstanbul, yabancı yönetim ve işgali altında kaldığı müddetçe vatanın bugünkü ve gelecekteki kaderini ele aldığını Büyük Millet Mec-lisi açılış oturumunda oylama ile ilan etmiştir.

Barış Hükümlerine aykırı olarak hareket edil-mesi ateşkesin sonuçları hakkında Türk Halkının iyimser olmayışını bir kez daha teyit etmiştir. Bun-dan dolayı bu harekete karşı Meclis üyelerinin şid-detli protestosunu, Büyük Millet Meclisi tarafından hazretlerinize bildirmekle görevlendirildim.

En yüce kurum olduğu tüm medeni halklar tara-fından kabul edilen parlamentoya, oturumu sırasında saldırıldı. Meclisin protestosuna rağmen, halk temsil-cileri, cani gibi İngiliz polisi tarafından parlamento-dan çıkarıldı. Senatörler, milletvekilleri, generaller ve yazarlar evlerinde kelepçelenerek tutuklandı ve sür-güne gönderildi. Nihayet resmi ve özel kurumları-mız, sadece daha güçlünün haklılığı prensibine daya-nılarak, silah kuvveti ile işgal edildi.

Tüm haklarının çiğnenmesi ve bağımsızlığına yönelik saldırılar göz önünde tutularak, Türk Halkı Ankara’da toplanan temsilcilerinin emri ile ülkenin yönetimini ele geçiren yürütme komitesini seçmiştir.

Yukarıda belirtilen bilgileri hazretlerinize sun-mak sureti ile 19 Nisan 1920’de Türk Halkının dile getirdiği meclis tarafından onaylanan isteklerini size bildirmekten şeref duymaktayım.

1- Hilafet ve Saltanatın meskeni olan İstanbul ve İstanbul Hükümeti Türk halkı tarafından Müt-tefik Devletlerin esiri sayıldığından, işgal altındaki İstanbul’dan verilen emir ve fetvaların hiçbir hukuki ve dini değerinin olmadığı belirtilerek ve İstanbul hü-kümetince yüklenen sorumluluklar halk tarafından geçersiz sayılmıştır.

2- Soğukkanlılığı ve mutedilliğini muhafaza ede-rek, Türk Halkı, hür, bağımsız devlet olarak kutsal ve geleneksel haklarını savunmaya karar kılmıştır. Kendi adı ve hesabına sorumluluklar yüklenebilecek temsilcilerine hak vererek, adil ve şerefli bir barışın yapılmasına ilişkin arzularını dile getirmiştir.

3- Ülkede bulunan Hıristiyan ve yabancı unsur-lar milletin himayesindedir. Ancak vatanın güvenli-ğini tehdit edecek bir faaliyette bulunmamaları ge-rekmektedir.

Türk Halkının isteklerini olumlu karşılayacağı-nız ümidiyle, Hazretlerinizden yüksek hürmetimi ka-bul etmenizi rica etmekteyim.

Büyük Millet Meclisi adına ve onun direktifi ile Meclis Başkanı

Mustafa Kemal

Gülümser Gönlüşen

Traklardan Avrupa

Kültürüne Zengin Bir Ruh

Tarihten Bir Yaprak

Kurtlar Vadisi Filistin rekor kırdı Türk yönetmen Almanya’nın en iyisi

Dünya üzerinde yaşayan her insanın sıkıntısını kendi derdi olarak gördüklerini ifade eden Pana Hol-ding Ceo Vekili Haşim Akkaya “Kurtlar Vadisi Fi-listin bugün itibari ile 32.Ülkede de gösterime girdi, bizler Filistin’de yaşanan dramı gözler önüne se-rerek insanlık adına üzerimize düşen vazifeyi bir ölçüde yerine getirdiğimize inanıyoruz. Bu niyet ve bu amaçla çıkmış olduğumuz yolda bugün iti-bari ile 32. Ülke olan Fransa’da gösterime gir-dik.” dedi.

Sırada bekleyen ÜlkelerAçıklamalarına devam eden Akkaya “İlerle-

yen günlerde anlaşma noktasına geldiğimiz Ame-rika, italya, Ukrayna, Sırbistan, Rusya, Kanada, Venezuela, Malezya, Endonezya ile imzalar atıldık-tan sonra 50’ye yakın ülkede gösterime girmiş ola-rak kırılması zor bir rekora imza atmayı hedefliyo-ruz.” dedi.

Kurtlar Vadisi Filistin’in gösterime girdiği ülkeler

Fransa, Ürdün, Suriye, Lübnan, Kuweyt, UAE, Katar, Bahrayn, Umman, Saudi arabistan, Yemen, Fas, Mısır, Hongkong, Çin, Makedonya, Kosova,

Arnavutluk, Avustralya, Yunanistan, Bosna hersek, Irak, Almanya, İngiltere, Belçika, İsveç, İsviçre, Hol-landa, Tunus, Avusturya, Norveç, Danimarka,

Rekor Kurtlar Vadsisi Filistin’deTürk sinema tarihinin en yüksek bütçe ile çeki-

len filmi Kurtlar Vadisi Filistin sinemasal anlamda şuan itibari ile de ulaşılması zor bir rekora imza at-mış durumda. Pana Film’in yeni hedefi 80 ülkede televizyon filmi olarak gösterime girmek.

Tarihin tozlu raflarında kalmış gün yüzüne çıkmamış birçok fikir ve icadın insanlık tara-fından bilinmediğinden yola cikan Prof. Dr. Sa-lim El-Hassani, akademik olarak gerçekleştirdiği uzun çalışmaların ardından, 1001 Buluş proje-sini hayata geçirdi.

Proje, Batının ‘karanlık çağlar’ olarak nite-lediği ortaçağda bilim ve teknolojinin olmadığına dair yanlış bir yargıdan hareketle oluşturuldu. Bu düşünceyi ortadan kaldırmak, Müslümanların bilim ve teknolojiye nasıl katkıda bulunduklarını anlatmak için, Müslümanların yaptığı icatlar bir araya getirildi. Bu icatların örnekleri, hikayeleri 2007 yılında İngiltere’de Glasgow Bilim Mer-kezinde sergilendi. ‘Müslüman Mirasını Keş-fet’ ismi verilen sergide binlerce eser yer aldı. Sergi bütün dünyanın ilgisini çekti ve medyada yer aldı. The Guardian, geniş yer ayırdığı bu sergi için ‘İslam uygarlığının Batı dünyasına yaptığı büyük tarihsel katkılar artık görmezden gelinemez.’ yorumunu yaptı. 1001 Buluş pro-jesi, özellikle astronomi alanında Müslümanların dünya bilim hayatına çok önemli katkıları gözler önüne seriyor.

9. yüzyılda yaşamış olan El Battani’nin Ko-pernike yol gösterdiği, trigonometrinin ilk mi-marlarından olduğu ifade ediliyor. Yine 9. yüz-yılda yaşamış olan Cabir İbni Hayyan’ın kimya biliminin kurucularından olduğu ve kendine ait bir laboratuarda yaptığı kimyasal çalışmalar ve deneyler gözler önüne seriliyor. 10. yüzyılda ya-şamış olan Gökbilimci Abdurrahman El Sufi, galaksimizin dışında bir galaksi olduğunu ilk keşfeden kişi olarak anlatılıyor. 12. yüzyılda ya-şamış coğrafyacı El-İdrisi’nin 70 haritayı içeren ‘The Book of Roger’ diye bilinen atlası insan-lığa hediye ettiğinden bahsediliyor. Bunlara ben-zer pek cok icat 1001 icat projesiyle dunyaya tanıtılıyor. Proje, üç binden fazla akademik ya-yının taranması, bunlardan belgelerin ve resim-lerin seçilmesiyle oluşturulmuş.

1001 İcat belgesel olduProf. Dr. Salim El Hassani’nin başkanlığını

yaptığı Bilim Teknoloji ve Medeniyet Vakfı çe-şitli ülkelerden birçok akademisyenin katılımıyla hazırladığı 1001 Invention (1001 İcat) kitabı içe-riği ve tüm detaylarıyla Hilal Tv ekranlarında bir belgesel formatında da Türk izleyiciyle bu-luşuyor. Müslümanların tarih boyunca başta eği-tim, şehir, tıp, ticaret, astronomi, coğrafya ol-mak üzere günümüzdeki bilim ve teknolojinin alt yapısını oluşturan birbirinden ilginç icatları ve parlak fikirleri gercekleştirenler bu proğram ile meraklısına sunuluyor. Bir çok üniversiteden akademisyenin, konuya dair araştırmaları, belge-leri ve yorumları ile katıldığı 1001 İcat belgeseli, her birinde farklı bir alanın ele alındığı yedi bö-lüm halinde hazırlanmış.

Bazi Müslüman mucitler ve icatlarıİbni Yunus: (?-1009) Galile’den önce sar-

kacı buldu.İbnunnefis: (1210-1288) Küçük kan dolaşı-

mını bulan ünlü İslam alimi.İbrahim Efendi: (18.yuzyil) Osmanlılarda

ilk denizaltıyı yapan muhendis.

Akşemseddin: (1389-1459) Pasteurden cok çok önce mikrobu bulan ilk bilim adamı.

Ammar: (11. yüzyıl) İlk katarak ameliyatını kendine has biçimde yapan bilim adamı.

Battani: (858-929) Dünyanin en meşhur 20 astronomundan biri, trigonometrinin mucidi, sinüs ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgin.

Cabir Bin Eflah: (12. yüzyıl) Çubuklu guneş saatini bulan bilim adamı.

Cahiz: (776-869) Zooloji ilminin öncülerin-den. Hayvan gübresinden amonyak elde etti.

Cezeri: (1136-1206) İlk sistem mühendisi, sibernetikçi, elektronikçi ve bilgisayarın babası; oysa bilgisayarın babası yanlış olarak İngiliz ma-tematikçi Charles Babbage olarak bilinir.

Demiri: (1349-1405) İlk zooloji ansiklopedi-sini yazan alim.

Ebu’l Vefa: (940-998) Matematik ve Astro-nomi bilginidir, trigonometriye; tanjant, kotan-jant, sekant ve kosekanti kazandıran matematik bilginidir.

Ebu Maser: (785 - 886) Med - Cezir olayını (gel-git) ilk keşfeden bilgin.

Giyasuddin Cemşid: (?-1429) Ondalık ke-sir sistemini bulan Cemşid aynı zamanda cebir ve astronomi alimi.

Harizmi: (780 - 850 ) İlk cebir kitabını ya-zan ve batıya cebiri öğreten kişidir. Adı algorit-maya isim olurken, rakamları Avrupa’ya öğreten kişi olarak tanınır.

İbni Cessar: (?- 1009) Cüzzam hastalığı-nın sebeb ve tedavilerini 900 sene once açıklayan Müslüman tabip.

İbni Fazıl: (73 - 805) 12 asır önce ilk kağıt fabrikasını kuran vezir.

İbni Havkal: (10. yüzyıl) 10 asır önce ilmi değeri yüksek bir coğrafya kitabı yazan alim.

İbni Karaka: (?- 1100) Dokuz yüz yıl önce torna tezgahı yapan bilgin.

İstahri: (10. yüzyıl) Minyatürlü coğrafya ki-tabı yazan bilgin.

Kadızade Rumi: (1337-1430) Osmanlının ve Türklerin ilk astronomudur.

Kazvini: (1203-1283) Astronom ve coğraf-yacı bilgin.

Vesim: (?- 1761) Verem mikrobunu Robert Kochdan 150 sene önce keşfeden ünlü doktor.

Berlin’de Fried-richstadtpalast’da düzenlenen 61. Al-man Film Ödülleri töreninde, Türklerin Almanya’ya göçünü konu alan ve senar-yosunu Yasemin Samdereli ile kardeşi Nesrin Samdereli’nin yazdığı “Almanya” filmi en iyi senaryo dalında “Altın Lola” ödülünü aldı. Şubat ayında düzen-lenen 61. Berlin Film Festivali’nde (Berlinale) de gösterilen “Almanya” filmi ayrıca en iyi film da-lında “Gümüş Lola” ödülüne layık görülürken en iyi film olarak seçilen Ralf Huetter’in “Vincet will Meer” filmi “Altın Lola”yı ve Andres Veiel’in “Wer wenn nicht wir” filmi de “Bronz Lola” ödülünü aldı.

Tom Tykwer, “Drei’’ adlı filmi ile en iyi yö-netmen ödülünü alırken, bu filmdeki rolü ile Sop-hie Rois de, en iyi kadın oyuncu seçildi

Page 14: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

14 Bulgaristan Türklerinin SesiSayı 54 - Mart-Nisan 2011

Soykırımdan kötü trajedi sizce nedir? Sizce nedir?

8.300 sivilin soykırıma tabi tutulması mıdır? “Uluslararası koruma gücünün himayesinde ol-dukları” halde katledilmesi midir? Cesetlerinin par-çalanması mıdır? Buna göz yuman barış gücü birli-ğine madalya verilmesi midir?

Yoksa dava açıldığında Adalet Divanı’nın “soy-kırım olmuş, ama kimin yaptığı belli değil” diye ka-rar alması mıdır? Bunlardan hangisi daha trajiktir? Sizi hangisi daha çok utandırır?

Bu soykırımın üzerinden 14 yıl geçti. Soykırı-mın 14. yıldönümünde on binlerce Boşnak Poto-cari Mezarlığı’na gitti. Sessizce kayıpları için ağladı. O zaman öldürülen 8.300 kişiden sadece 534 kişi-nin kimliği tespit edilebildi. Kimliği tespit edileme-yen kurbanların cenazelerinin halini düşünmek bile korkunç. Bugüne kadar Srebrenitsa’da öldürülenler-den şimdiye kadar 3.200’ü -bulunabildiği kadarıyla- Potocari’deki mezarlığa defnedildi.

Srebrenitsa’da Ne Oldu? Yıllardan 1995, aylardan temmuzdu. Bosna’da

katliam “savaş adı altında” sürüyordu. Sivil Boşnak-lar “etnik arındırma” politikasından kurtulmak için BM’nin korumasındaki Srebrenitsa’ya sığındılar. Sırp milisler Srebrenitsa’yı kuşattı. Sonra Srebrenitsa’ya girdi. Milisler mavi bereli Hollandalı askerlerle pa-zarlık etti.

BM adına orada olan ve orada uluslararası top-lumun vicdanına sığınan Boşnakları korumakla gö-revli mavi bereliler önce Boşnaklardan silahlarını aldı, sonra kadınları ve erkekleri ayırdı. En sonunda da si-lahsızlandırdığı ve gruplara böldüğü Boşnakları kasap-lara teslim etti. Sorumlular belliydi; Bosnalı Sırpların lideri Radovan Karadziç ile komutanı Ratko Mla-diç. “Bosna Kasabı” Karadziç ancak 21 Temmuz 2008’de yakalanarak “Eski Yugoslavya Uluslara-rası Ceza Mahkemesi’ne” teslim edilebildi. Mladiç ise hala “bulunamadı”. Mladiç denilince, soykırım öncesindeki sözünü unutmamak lazım: “Bugün 11 Temmuz 1995 günü Sırp şehri Srebrenica’dayız. Büyük bir Sırp kutsal gününün öncesindeyiz. Bu şehri Sırp milletine armağan ediyoruz. Türklere karşı ayaklanmamızı hatırlayarak... Müslüman-lardan rövanşı almanın zamanı geldi”.

Karadziç şimdi içeride. Daha önce Slobodan Mi-loseviç de “büyük patron” olarak aynı mahkemeye teslim edilmişti. Ağır savaş suçları hakkında 66 ayrı davası bulunan Miloşeviç, dört yıl Hollanda’nın La-hey kentinde aynı mahkemede yargılandı. Miloşeviç, 11 Mart 2006’da savaş suçlarından yargılandığı sı-rada Lahey’de öldü. Hüküm giymeden gitti.

Bu sene Srebrenitsa’daki vahşiliğin yıldönü-münde sadece -kimin katlettiği belli olmayan- soy-kırım kurbanları anılmadı. Bir şey daha oldu. Bu sene Srebrenitsa’nın yıldönümünde, AB Sırbistan’a vizeyi kaldırma kararı aldı! AB yıl sonunda Sırbis-tan, Karadağ ve Makedonya’ya vize muafiyeti ge-tirecek. Bosna-Hersek ise AB’ye göre muafiyet için “kriterleri yerine getiremedi”.

Ama siz bunun kötü bir şey olduğunu düşün-meyin. Bakın Solana ne diyor; “böyle olumlu bir adımdan kötü sonuçlar çıkartmaya çalışmak bana saçma geliyor”. Solana daha önce Karadzic ile Mla-diç mahkemeye teslim edilmeden Sırbistan’a AB kapılarının açılmayacağını da söylemişti. Soykı-rımcılara daha güzel bir hediye olamazdı. AB “yıl-dönümü partisi” düzenlese daha fazla sevindire-mezdi. AB, Batı Balkanlarda çoğunluğu Hristiyan ülkelere vize muafiyeti tanıdı. Bosna-Hersek, Ko-sova ve Arnavutluk’u dışarıda bırakması mutlaka “Müslümanlara ayrımcılık yapıldığı” anlamına gelmez. Solana’nın dediği gibi “böyle olumlu bir adımdan kötü sonuçlar çıkartmaya çalışmak bana saçma geliyor”.

Trajedi nerede başladı? Nerede bitti? “En tra-jik” olan nedir?

Hangisi daha fazla utandırır? Hangisi daha saçma?

Abdullah Hacıfettahoğlu

Trajedi ve Ayrımcılık

JAPONYA’da dep-rem sonrası tsunaminin vurduğu ve radyasyon yaymaya devam eden Fukuşima nükleer sant-ralindeki soğutma faali-

yetlerinde ve daha sonra muhtemelen beton dökme faaliyetlerinde kullanılacak olan, dünyanın en bü-yük su ve beton pompası, ABD’nin Atlanta ken-tinde dev Rus nakliye uçağı Antonov AN-124’e yüklendi.

Wisconsin’deki Putzmeister America Inc. firma-sınca üretilen, yaklaşık 86 ton ağırlığındaki pompa, 26 tekerlekli bir taşıyıcı araç üzerine monte edil-miş durumda. Uzatılabilir vinç kolunun 60 met-reye uzanabildiği araç, 3 kilometre uzaktan ku-mandayla kullanılabiliyor. Bu pompa sayesinde Fukuşima Daiçi nükleer santralinin erişilmesi güç noktalarına, nükleer yakıtın bulunduğu bölümlerin eriyip daha büyük bir felakete yol açmasının önüne geçmek amacıyla su püskürtülebilecek.

Çernobil gibiNükleer sızıntının önlenmesi çalışmaları sonuç

vermezse son çare olarak başvurulacak gömme iş-leminde de bu pompa, santralin betonla örtülmesi görevini yürütecek. Pompayı üreten firmanın yö-netim kurulu başkanı Dave Adams, “aracımızın, sorunun çözümünde fark yaratacağı umudun-dayız” dedi.

Ukrayna’da bulunan, eski SSCB’nin Çerno-bil nükleer santralinin 1986 yılında betonla gömül-mesi işlemi için de Putzmeister firması 11 pompa göndermişti.

Firmanın Japonya’daki bir yetkilisi, helikopter-lerle ve itfaiye araçlarıyla soğutma çalışmalarının yapılmaya çalışıldığını görünce, santralin işletmecisi Tokyo Electric Power Co ile temas kurdu.

Firma daha küçük boyutta olan ve Vietnam’a gönderilmek üzere hazırlanan bir başka pompayı da daha önce santrale gönderdi. Bu pompa sayesinde 10 işçi, 150 ton deniz suyunu 3 saat içerisinde, reaktörün kullanılmış yakıt havuzlarına pompalayabiliyor.

Japonya’yı kurtaracak süper pompa

“İlk” Türkçe Gazete; İzmir Gazetesi

Sofya’da “Avrupa Kültürlerin Entegrasyonu ve Bulgaristan Türk Edebiyatının Geleceği” adında iki günlük konferans düzenleniyor. Program, ül-keden ve Türkiye’den konuşmacı ve kültür dernek başkanların iştirakıyla göz dolduruyor. Kültürel Et-lileşim Derneği’nin organize ettiği bilgi şöleninin ilk gününde konuşan milletvekili Ünal Lütfi, Türk kö-kenli vatandaşların Bulgaristan devlet ve yerel yö-netiminde tüm kademelerinde başarı ile görev yap-tıklarını vurguladı.

Uzun tarih ve kökenleri olan Bulgaristan’daki Türk azınlığının, Bulgaristan ulusal kültürüne renk kattığını ifade eden Lütfi, “Kültür ve ruhunu tanı-madan, farklı olanı da tanıyamazsınız” dedi.

Mukaddes Nalbant - Hak ve Özgürlükler Ha-reketi (DPS) adına geçici Eğitim ve Bilim Bakan Yardımcılığını yapan Mukaddes Nalbant da partinin girişimleri sonucu Türkçe anadil eğitimi konusunda önemli gelişmeler sağlandığını kaydetti.

Nalbant, ilkokul birinci sınıftan lise son sınıfa ka-dar Türkçeyi “mecburi seçmeli ders” olarak seçen öğrenciler, toplam 2903 ders saati, “seçmeli ders” olarak Türkçeyi seçen öğrencilerin de buna ek ola-rak toplam 1608 ders saati alabildiklerini duyurdu. Nalbant, Türk öğrenimi konusunda istekli bir öğren-cinin liseden mezun olana kadar toplam 4511 ders saat Türkçe görebileceğini vurguladı. Öte yandan Bulgaristan’ın 2007 yılında Avrupa Birliği’ne (AB) katılımına paralel anadil Türkçe öğrenimine karşı il-ginin gittikçe düştüğünü belirten Nalbant, “Diğer bü-yük sorunun ise 1992 yılından kalma ders kitapla-rının yeniden düzenlenmesidir” dedi.

Kültürel Etlileşim Dernek Başkanı İbrahim Ya-lımov, konferans için ilgili tüm devlet kurumlarına davetiye gönderdiklerini, fakat Kültür Bakanlığı da-hil olmaz üzere hiçbir kurumdan tebrik mesajı dahi gelmediğini belirtti.

“Multikültürellik-şekillenme veya karşılıklı zen-ginleştirme” konulu konuşma yapan Doç. Mihail İvanov, “Beni üniversiteden Bulgar etnik mode-lini anlatmak için konuşmacı olarak çağırmış-lardı. Ben etnik model için değil, modeller için anlatacağımı tenbih ettim, çünkü devletin yeni tari-hinde birçok farklı modelleri olmuştur. 1928 yılında Bulgaristan’daki Türklerin yüzde 88 cahil olduğu aktarılıyor. O dönemdeki politika vurdumduymaz-lık politikasıdır. İlk kez BZNS hükümetinde devlet desteği verildi. Komünist rejim döneminde ise ana amaç buradaki Türklerle Türkiye arasında bağ-ları koparmaktı. Bügüne gelince, uluslarası an-laşmalar sayesinde önemli hukuksal tabana sa-hip bulunuyoruz, fakat pratikte identifikasyon ve kültürel etkileşime fazla destek verilmiyor.” ifade-lerini kullandı.

1824’de “Smyrneen” adlı gazete İzmir’de Fransız Charles Trichon tarafından yabancı dilde yayımlanır. Aynı yıl kapatılır. 1877’de Grigorios Karydis tarafından yayınlanan “İzmir Gaze-tesi” Osmanlı’da Türkçe yayımlanan ilk gazetedir. 1878’de kapa-nır. 1897’de Bıçakçızade İsmail Hakkı’nın çıkardığı İzmir hafta-lık olarak yayımlanıyordu. Aynı gazeteyi 1907’nin Ağustos’unda Hüseyin Hilmi ve Baha Tevfik Bıçakçızade’nin ismiyle yeniden yayınlamaya başladı. Köşe yazılarıyla kentte ilgi kaynağı olan İz-mir Gazetesi bu ilgi üzerine büyür ve Salepçioğlu Han’a taşınır. İzmir Gazetesi’nde o tarihte Ömer Seyfettin de yazmaktadır. Ga-zete “belgelemek, tanıklık etmek, yön göstermek” şiarıyla 184 yıl sonra tekrar okurla buluştu.

Sofya’da Türk kültürü, bilgi şöleni

Hangi eserler için başvuru yapıldı?Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açık-

lamaya göre, Türkiye’nin kültürel zenginliklerin-den 9 merkezin yer aldığı “UNESCO Dünya Mirası Listesi”nde yer alan kültürel varlıkların sayısı artıyor.

Esas listeye alınacak varlıkların bildirildiği “Ge-çici Liste”de, 2009 yılında Türkiye’den 23 kültü-rel varlık yer alırken, bu rakam 2011 yılında 27’ye ulaştı. Bakanlık listede yer alan kültürel mirasların sayısını artırmak üzere 4 doğal ve kültürel varlığı daha “Dünya Miras Merkezi”ne iletti. Yeni aday-lık dosyaları ile İzmir-Bergama, Hatay-St. Pierre, Konya - Beyşehir - Eşrefoğlu Cami ve Şanlıurfa-Göbeklitepe arkeolojik alanı da “Dünya Mirası Merkezi”ne iletildi.

UNESCO’ya bağlı “Dünya Mirasları Komi-tesi” tarafından belirlenen ve dünya için önemli de-ğerler taşıdığı kabul edilerek, bulundukları ülkenin devleti tarafından korunması garanti edilen doğal ve kültürel varlıkların yer aldığı “Dünya Mirası Listesi”nde, Türkiye’ye ait 9 kültürel çekim noktası yer alıyor. 2008 yılı sonu itibariyle, dünya genelinde toplam 878 kültürel ya da doğal varlığın kayıtlı ol-duğu listede 679 kültürel/arkeolojik sit, 174 doğal sit ve 25 de karma sit alanı bulunuyor.

Açıklamaya göre, Afrodisyas Arkeolojik Ören Yeri, Likya Uygarlığı Antik Kentleri, Sagalassos

Arkeolojik Ören Yeri, Çatalhöyük Neolotik Ören Yeri ile Perge Arkeolojik Ören Yeri, “Dünya Mi-rası Listesi”ne girmesi için Kültür ve Turizm Ba-kanı Ertuğrul Günay’ın da özel önem verdiği çe-kim merkezleri arasında yer alıyor.

2009 yılında aday listeye alınan bu 5 merke-zin haricinde Anadolu coğrafyasında yer alan, Efes, Karain Mağarası, Sümela Meryem Ana Manastırı, Alahan Manastırı, Aya Nikola Kilisesi, Harran ve Şanlıurfa, Ahlat Mezar Taşları ile Van Urartu ve Osmanlı Kaleleri, Diyarbakır Kalesi ve Surları, Denizli’den Doğubeyazıt’a Selçuklu Kervansaray-ları, Konya-Selçuklu Uygarlığı Başkenti, Alanya Kalesi ve Tersanesi, Mardin Kültürel Peyzaj, Bursa ve Cumalıkızık ile Erken Osmanlı Kentsel ve Kır-sal Yerleşim Yerleri, Edirne Selimiye Camisi, Aziz Pavlos (St. Paul) Kilisesi ile Kuyusu ve Çevrelerin-deki Tarihi Mahalleler, İshak Paşa Sarayı, Kekova-Kaş, Güllük Dağı-Termessos Milli Parkı ise liste-deki adaylığını koruyor.

Türkiye’nin bildirdiği son 4 merkezle birlikte “Geçici Liste”de sayısı 27’ye ulaşan kültürel var-lıkların “Dünya Mirası Listesi”ne alınması du-rumu, Komitenin 19-29 Haziran 2011 tarihleri arasında yapacağı “Dünya Mirası Komitesi 35. Toplantısı” ile belirlenecek.

UNESCO’ya 27 eser önerildi

Türk doktorlara müjdeAlmanya’da doktor muayenehanesi açabilmek

için Alman vatandaşı olma şartının kaldırılması yö-nünde atılan adım, Türk doktorlar ve politikacılar tarafından sevinçle karşılandı. Yasanın yaz sezonu öncesi yürürlüğe girmesi bekleniyor.

Almanya’da yabancı diplomaların tanınması yönünde atılan adımlara bir yenisi daha eklenerek, ülkede doktor olarak muayenehane açabilmek için Alman vatandaşı olma mecburiyetinin kaldırılması yönünde çalışma başlatıldı. Hıristiyan Demokrat-larla (CDU) yapılan koalisyon anlaşmasında ya-bancı diplomaların tanınmasında kolaylık talep eden FDP’nin girişimleriyle konu Mart ayında kabinede görüşülecek. Yasanın yaz sezonu öncesi yürürlüğe girmesi bekleniyor. Liberallerin çalışmalarının so-

nuç vermeye başladığını söyleyen Federal Parla-mento Milletvekili Hür Demokrat Parti’nin (FDP) uyum politikası sözcüsü Serkan Tören, “Bu, yabancı diplomaların tanınması açısından da çok büyük bir adımdır. Almanya’nın başka ülkelerden gelen kalifiye insanlara ihtiyacı var. Bu ihtiyaç özellikle sağlık sektöründe hissediliyor. Bundan sonra bir Türk vatandaşının da burada muayenehane aça-bilecek olması çok sevindirici” şeklinde açıklama yaptı. Liberaller için insanların nereden geldiklerinin değil, hedeflerinin önemli olduğunu vurgulayan Tö-ren, “Son gelişmeler de bunun göstergesidir. Bun-dan böyle insanların kökenleri, nereden geldikleri değil, kalifiyeleri önemli olacak” dedi.

BULTÜRK TEMSİLCİLERİMİZAlmanya-Köln: Rafet DALAmerika-New York: Terken HACALOĞLUBelçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAHİspanya-Madrid: Hüseyin Hasan (+34665397923)Kazakistan-Türkistan: ErkanBULGARİSTANSofya: Hikmet EFENDİEVBlagoevrad: Bülent MURADOVSmolyan: Rufat FELETİKırcaali: Emel BALIKÇIMomçilgrad: Akif MEHMETArdino: Aziz ŞAKİRCebel: Erdal H. AHMETPlovdiv: Fikret SEPETÇİStara Zagora: Hamiyet DALLoveç: Emine BAYRAKTAROVATroyan: Ergül BAYRAKPleven: Rafet RODOPLUŞumen: Nurten RECEPRazgrad: Aydoan ALİHaskovo: Güner SERBESSilistra: Tijen GÜLERVarna: Salih POMAKDobriç: Sebahattin AYYILDIZRuse: Mecbure EFRAİMOVA

TÜRKİYEAnkara: Doç Dr. Hasan Ali KARASARİstanbulBayrampaşa: Dr. Bilican DERMANSultangazi: Seyhan ÖZGÜRG.O.P. Yeşilpınar: Suzan YAMAÇG.O.P. Merkez: Metin AKING.O.P. B.H.Paşa: Dr. Nedim BİRİNCİZeytinburnu: Mustafa GÜLEREsenler: Ramazan KIŞLABaşakşehir: İsmail ERDEMBursa: Üzeyir AKGÜNBursa-Yıldırım: Turhan YAMAÇBursa-Hürriyet: Rıdvan TÜMENOĞLUBursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKANİzmirSarnıç: Durmuş HATİPOĞLUGörece: Mümin GÜNEYBuca: Hüseyin PAŞAMOĞLUBornova: Kenan ÖZGÜREdirne: Nadir ADLIKırklareli: Ali ÖZTÜRKTekirdağ: Sezai ALTINAYBalıkesir-Bandırma: Güner BAŞARANEskişehir: Osmangazi Ünv. - Svgin GÖKEZonguldak: Dr. Mustafa KAHRAMAN

Aylık Siyasi Aktüel Gazete1913 Sofya

www.bulturk.org / [email protected] - Tel: 0212 511 63 47İmtiyaz Sahibi

Rafet ULUTÜRK

Yazı İşleri MüdürüAlptekin CEVHERLİ

Yazı İşleri Müdür YardımcısıMümin TOPÇU

Genel Yayın YönetmeniRafet ULUTÜRK

Genel Yayın MüdürüRıdvan TÜMENOĞLU

Yayın DanışmanlarıProf. Dr. Gülfettin ÇELİKDiş Dr. İsmail ALİOĞLU

Prof. Dr. Hayati DURMAZProf. Dr. Emin ÇARIKÇIProf. Dr. Ahmet ÇOLAK

Em. Alb. Süheyl ÇOBANOĞLUYavuz GÖKALP YILDIZ

Em. Kur. Alb. Nurettin RUACANProf. Dr. Basri ERDEM

Prof. Dr. Seçkin DİNDARMüh. Mehmet ÇAKIR

Kimya Müh. Erdoğan YURDAKUL

Haber Sorumlusu: Nafiye YILMAZHukuk Danışmanı: Av. İhsan MOLLAOĞLUEkonomi Müdürü: Zihni KARPATİstihbarat Müdürü: Hüseyin YILDIRIMEğitim Sorumlusu: Muazzez YURDAKULGörsel Yönetmen: Muharrem KIRANKültür-Sanat: Muharrem TERZİSpor Müdürü: Mümin YILMAZArt Direktör: Timur BOZKURTOĞULLARIİnternet Müdürü: Murat ULUTÜRKHalkla İlişkiler: Müjgan DENİZReklam Müdürü: Nihat KAHRAMAN

İrtibat Bürosu: (500 Evler) Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan Cd. No: 114/A 500 Evler - Bayrampaşa / İSTANBUL

Tel: 0212 581 78 08 / 511 63 47Fax: 0212 511 33 91

Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98

Teknik Hazırlık: Abdullah HacıfettahoğluBaskı: İstanbul Tıp Kitabevi’nin Katkılarıyla hazırlanmıştır.

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder.Yazarlar yazılarından sorumludur.

Page 15: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

www.bulturk.org 15Sayı 54 - Mart-Nisan 2011

İngiltere’nin sömürgecilik tarihindeki en deh-şet verici anlardan biri olan Kenya’daki kanlı Mau Mau isyanı hakkında çok sayıda belge gün yü-züne çıktı.

İsyanı bastırmak için gösterilen çabaları anla-tan belgeler, Kenya’nın bağımsızlığını ilan etmeye yaklaştığı günlerde Afrika’dan kaçırıldı ve yaklaşık 50 yıl boyunca hükümet arşivlerinde tutuldu.

Belgeler, dört yaşlı Kenyalının, İngiltere’ye başkaldırdıkları 1952 ve 1960 yıllarında işkence gördükleri iddiasıyla Dışişleri Bakanlığı’na dava açması sonucu bu yıl ortaya çıktı. Davacılar, Mau Mau isyancılarına karşı yapılan sistematik işkence kapsamında, “hadım edilme ve şiddetli cinsel sal-dırılar dahil olmak üzere anlatılamayacak kadar ağır işkencelere maruz kaldıkları” iddiasında bu-lundu.

Anayasa Mahkemesi, Seçim Kodeksi’ndeki ikamet koşulunu anayasaya aykırı buldu. Yapılan değişikliklerde, yerel seçimlerde oy kullanabilmek için Bulgaristan vatandaşı olan kişilere, en az 12 ay ülkede ikamet etme şartı getirilmişti. Muhalefetten 53 milletvekilinin isteği üzerine inceleme yapan

Anayasa Mahkemesi, Avrupa Parlamentosu aday milletvekillilerin en az 2 yıl Bulgaristan’da ikamet etme şartını de geçersiz saydı. Sonbaharda yapıl-ması beklenen yerel seçimlerde test edilmeye ka-rar verilen elektronik seçim tasarısı da mahkeme tarafından onaylanmadı.

İskoçya’nın özerk parlamentosunda ayrılıkçı-ların iktidara gelmesi Britanya’nın geleceğini tehli-keye düşürdü.

İngiltere’de perşembe günü yapılan yerel seçim-lerde bağımsızlığı savunan ve bu konuda referandum sözü veren İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) yerel parla-mentoda çoğunluğu kazanması, ‘Birleşik Krallık bö-lünür mü?’ tartışmasını başlattı. 129 üyeli özerk İs-koç Parlamentosu Holyrood’da 69 koltuk elde ederek ilk kez tek başına hükümet kurma fırsatını bulan SNP lideri Alex Salmond, referandumu dört yıl içinde dü-zenleyeceklerini ilan etti.

Kuruluş idealini bağımsızlık hedefine dayan-dıran SNP, geçmişteki referandum önerilerine par-lamento çoğunluğu bulunmadığı için destek topla-yamamıştı. Ancak parti oylarını yüzde 13 oranında artırarak parlamentoda tek başına karar alma yetki-sini elde ederken, Salmond “İskoç halkının bize gü-vendiği gibi biz de onlara güvenmeliyiz. Bu nedenle İskoçya’nın anayasal geleceği konusunda referan-dum düzenleyeceğiz” dedi.

Cameron mücadele edecekMuhafazakâr Partili Başbakan David Cameron

ise “Salmond’u etkili zaferi için kutluyorum. Fakat referandum istiyorlarsa, Birleşik Krallık’ı bir arada tutmak için her hücremle kampanya yapacağım” diye meydan okudu. İşçi Partisi lideri Ed Miliband da birliği savunarak SNP’yi ‘bir dogmanın peşin-den gitmekle’ suçladı.

Yeni İskoç Parlamentosu’nun çarşamba günü toplanması planlanırken, Salmond’un Londra üze-rindeki baskıyı hemen artırması bekleniyor. Şu an Westminster’da görüşülen ve Muhafazakârlar, İşçi Partisi ve Liberal Demokratlar’ın İskoçların bağım-sızlık taleplerini bastırma amacıyla hazırladığı ‘İs-koçya Yasası’nda, Holyrood’un mali yetkileri geniş-letiliyordu. Şimdi Salmond’un bu yasanın kapsamının

genişletilmesi için baskı yapması ve İskoç seçmen-leri bağımsızlığa ikna etmek için de ateşli bir kam-panya yürütmesi bekleniyor. Şu an için İskoç seç-menlerin yüzde 25-30’unun bağımsızlığı desteklediği tahmin ediliyor.

Kraliçe korunacakBu arada muhtemel bağımsızlık süreci konu-

sunda da ayrı bir tartışma söz konusu. Birçokları İskoç Parlamentosu’nun bu tür bir referandum düzenleme yetkisi olmadığını savunsa da, SNP lideri bağımsız-lığın kabul edildiği sembolik bir referandumun ardın-dan Londra’yla müzakere etmek için siyasi güce sahip olacağını söylüyor. Böyle bir senaryoda, iki tarafın AB üyeliği, Kuzey Denizi’ndeki petrolün kime ait olduğu, ulusal borcun bölünmesi ve İngilizlerin İskoçya’daki askeri üsleri gibi birçok konuda müzakere edip an-

laşma sağlaması, sonra da bu anlaşmaların İskoçya’da ikinci bir referanduma sunulması öngürülüyor. Sal-mond ise talep ettiği bağımsızlığın ülkedeki bazıları-nın korktuğu kadar keskin bir değişiklik yaratmaya-cağını, İskoçya ile İngiltere’nin geri kalanı arasında ‘eşit’ bir ilişki kurulmasını istediğini ve Kraliçe’nin statüsünün korunacağını söylüyor.

Ayrılırlarsa İşçi Partisi artık biterYerel seçim, İşçi Partisi ve Liberal Demokratlar

açısından da zorlu sorunları beraberinde getirdi. Se-çimde referanduma sunulan ve reddedilen ‘alternatif oy’ sisteminin ana destekçisi Liberal Demokratlar’ın Başkanı Nick Clegg’in istifası istenirken, İşçi Par-tisi de kalelerinden biri olarak görülen İskoçya’da 1931’den bu yana en kötü seçim performansını ser-giledi. Dahası, İskoçya’nın bağımsız olması duru-munda, İşçi Partisi’nin buradaki çok sayıda vekilini kaybedeceği için Londra’da bir daha iktidar olama-yabileceği, dolayısıyla seçim sisteminde reforma gi-dilmesi gerektiği belirtiliyor.

800 yıl sonra tekrar özgürlük hayaliİskoçya’nın Cesur Yürek filmiyle hafızalara ka-

zınan bağımsızlık mücadelesinin tarihi, filmin geçtiği 13. yüzyıla dayanıyor. İskoçyalılar 1296’da İngiltere Kralı 1. Edward’a karşı William Wallace liderliğinde yürüttükleri ilk savaşı kaybetse de, 1328’de bağım-sızlık kazanmıştı. 1707’de büyük protestolara rağ-men imzalanan Birlik Anlaşması sonrasında Londra ile birleşen İskoçya, o tarihten bugüne dek Birleşik Krallık çatısı altında bulunuyor. İskoç Parlamentosu (Holyrood) eğitim ve sağlık gibi konularda kendi ka-rarlarını alabilirken, 1998 tarihli İskoçya Yasası uya-rınca vergi, sosyal güvenlik, dış politika, savunma ve güvenlik meselelerinde Londra hükümetinin hükmü geçiyor. Sosyal demokrat bir çizgide bulunan İskoçya Ulusal Partisi, 1970’lerde de ateşli bir bağımsızlık kampanyası yürütmüştü.

Hızlı trenin saatte, Antalya-Alanya arasın-daki 135 kilometrelik me-safeyi ortalama 475 ki-lometre hızla gidip yolu 38 dakikada alacak. EoroRapid TR AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ertan Develik, Türkiye’yi ağ gibi örecek bir manyetik hızlı tren sistemi projesi geliş-tirdiklerini belirtti. Develik, Edirne’den Sofya’ya ula-şacak bir hattın iznini aldıklarını ifade ederek, “Bu da demek ki, Türkiye’yi AB’ye saatte 500 km sü-ratle sokacağız. Bu, uçaktan daha hızlı bir sistem. Edirne’den saat 08.00′de yola çıkan bir kişinin Erzurum’a gidip işlerini hallederek, Konya’daki askerlik arkadaşını ziyaret edip, saat 20.00′de eve dönmesi mümkün” diye konuştu.

Hızlı trenin saatte, Antalya-Alanya arasındaki 135 kilometrelik mesafede ortalama 475 kilometre hızla gideceğini ve 550 kilometre hıza kadar çıka-cağını söyleyen Develik, projeyi 750 kilometre hıza göre planladıklarını vurguladı. Karayoluyla iki sa-atte katedilen Antalya-Alanya arasının bu şekilde 38 dakikaya kadar ineceğini vurgulayan Develik, trenin hızının bin kilometre hıza ulaşmasının müm-kün olabildiğini savundu.

Elektrikli otomobillerin şarj edilmesi için Sofya ve Varna’da yaklaşık 20 şarj istasyonu kurulacak. Re-nenergy yerli şirketin yapacağı yatırım, Alman Si-emens ile bilirikte gerçekleştirilecek. Projeye göre iki şehide yaklaşık 20 istasyonun kurulmasıj öngö-rülüyor. İstasyonların ana techizatı Siemens tarafın-dan getirilecek.

İngiltere’nin Kenya’da yaptığı vahşet

Seçimde ikamet zorunluluğu geçersiz

Birleşik Krallığın sonu mu? İngiltere’de bölünme korkusu

Edirne - Sofya hızlı tren projesi

Sofya ve Varna’da 20 elektrikli otomobil şarj istasyonu kurulacak

Bulgaristan ve Türkiye’nin Büyük YıldızıYıldız ibrahimova

Yüzyıllardır dünyaya medeniyet timsali olmuş bu asil milletin kendine dönme vakti artık gelmiş-tir. İMF ve Dünya Bankası ile kanımızı emen sözde medenî ülkelerin bize oynadığı oyunları görmeliyiz. Ülkemiz ne zaman düze çıksa bir kriz yaratıp, gün-dem değiştirenlere aldanmak yüce Türk Milleti için bir züldür. Atatürk’ün gösterdiği “Türk kültürünü çağ-daş uygarlıklar seviyesinin üzerine çıkarma” düstu-rundan bir an bile ayrılmadan, aldığımız her nefesin hakkını vererek yaşamalıyız.

Unutmamalıyız ki sayılı nefes gelip geçer, biz-ler elbette ömrümüzü doldurunca toprak oluruz… Ama eserlerimiz yaşar, ideallerimiz yaşar. Çocuk-larımızı bu bilinçle dünyaya öncü ve örnek olma azminde yetiştirirsek; insanlık, medeniyet ne imiş öğrenir… Bugün acıyla kıvranan dindaşlarımıza ‘öz-gürlük getiriyoruz’ diye zulmedenler, asıl özgürlü-ğün insanın aldığı her nefeste dahi fikri ve vicdanı hür olarak düşünebilmesi olduğunu anlarlar. Bizlere Hollywood filmleri ve sözde Millî Eğitim ile bilinç altımıza ‘aşağılık kompleksi’ aşılayan ve düşünce kalıplarımızı bile ele geçirenler, gerçek özgürlüğü tadarlar. Yeter ki özümüze dönelim!

Bütün insanlık şu an yoğun bir bilgi kirliliği ile karşı karşıya ömür tüketiyor. Şu dünyaya, bu be-dende niye geldiğini düşünmek bile artık günümüz insanı için bir lüks halini almış. Babalar çocuklarını yetiştirirken, ‘Evlâdımın hangi konuya daha çok eğilimi var, hangi mesleği icra ettiğinde başarılı ve mutlu olur’ diye düşünmek yerine, ne yazık ki ‘Bu çocuk en kısa yoldan nasıl zengin olur?’ düşünce-sini ön plana almış; küçücük beyinleri madde hır-sıyla talan ediyorlar.

Anneler, ‘benim çocuğum nasıl örnek bir insan olur? Nasıl vatanına-milletine, kutsal değerlerine sahip çıkar, ömürlük bir amaçla kişiliğini gelişti-rip, ülkesini kendi branşında dünyada bir numara yapar?’ diye düşünmek yerine, “aman bir an önce şu çocuktan kurtulsam da kendi hayatımı yaşa-sam” acizliği içinde kedi-köpek kadar bile olama-dan ömür tüketiyorlar… Hayvanlar bile yavrularına kendi cinslerinin özelliklerini belletip, dünyaya geliş sebeplerini öğretirken, kâinatın sahibi olan insanın yavrusunun var oluş amacından bihaber yetişmesin-den daha büyük bir kötülük olabilir mi?

* * *Bir zamanlar bir reklâmda hiciv ile karışık ola-

rak dile getirilen “eğitim şart” sloganı ne yazık ki bugün artık kendini daha çok hissettiriyor… ‘İn-san nesli aileden gelişir’ derler. Artık aile kavra-mının serçelerden bile aşağıya düşürülmeye çalışıl-dığı dünyamızda, insanların bilinç altına ‘gününü gün et, nasıl olsa dünyaya bir daha mı gelecek-sin?’ sorusu pompalanırken, aslında bir gerçeğin de üstü kapatılıyor. ‘Elbette dünyaya bir daha gelme-yeceğiz. Ama dünyadan hiç gitmeyecekmişiz gibi kalıcı eserler bırakabiliriz. Böylece aradan bin yıl da geçse yaşamaya devam edebiliriz!’ Fatih Sultan Mehmet’i yetiştiren ana-baba, ‘Ona sen İstanbul’u fethedeceksin’ diye nakış nakış işlemeseydi. Öğret-menleri bu bilinci vermeselerdi. Bugün İstanbul’da nazlı hilâlimiz dalgalanabilir miydi?’

Peki biz niye kendi çocuklarımıza, öğrencileri-mize, yakınlarımıza böylesi idealler vermeyelim? Yavrularımıza kısa yoldan köşe dönmeyi telkin et-tiğimiz kadar, kişiliği ile de örnek olmasını, ülkesini ve milletini dünyaya öncü ve örnek yapması gerek-tiğini vurgulasak bir tarafımız mı eksilir? Niçin si-zin çocuğunuz, Merih’e ilk ayak basan Türk astro-notu olmasın? Yahut Türkiye’nin ilk uçak gemisinin amirali olmasın? Veya ABD ve Almanya’daki ha-pishanelerde mahkûmlara nasıl davranıldığını de-netlemesin? Unutmayın ki; aileler çocuklarıyla, in-sanlar idealleriyle ölçülürler!

Alptekin Cevherli

Kendimize dönme vakti geldi

Ses virtüözü olarak adlandırılan Yıldız İbrahi-mova, bir doğaçlama ve folklorik caz ustası. Se-sini bir enstrüman gibi kullanabiliyor, çıplak sesle 90 dakikayı aflan konserler veriyor.

Şan ve piyano öğrenimini Sofya Çocuk Müzik Okulunda, Sofya Müzik Lisesinde ve birincilikle bi-tirdiği Bulgar Devlet Müzik Akademisinde gören Yıldız İbrahimova, 6 yaşından beri sahnede. 1952, Silistre doğumlu sanatçı berrak ve sınırları olma-yan güçlü sesiyle yeteneğin, özellikle de yaratıcılı-ğın somut bir örneğ i. Bir konserinde, orkestrasız 3 saat boyunca doğaçlama yapabilmiş biri.

Avrupa klasiklerinden Rus müziğine, Balkan havalarına, Çigan müziğinden Anadolu türküle-rine, cazdan, modern müziğe uzanan bir yelpazede çok geniş bir repertuarı var. Sanat yaşamı boyunca, Bulgar ve Türk halk müziklerini caza uyarlamış, Çigan müziğini klasik ve caz müziğiyle harman-layarak düzenlemeler yapmış. Hem besteci, hem yorumcu. Elektronik ve bilgisayar destekli stüdyo konserleri de veriyor. Muhtelif ülkelerde konser-vatuar öğrencileri ve öğretmenleri ile caz atölye-leri yapıyor.

Bu dünyaca tanınan ses cambazı, Avrupa, Ame-rika, Asya ve Afrika’da 40’ı aşkın ülkede konserler vermiş. 15 albümü ve gittiği ülkelerin radyo-televizyon kanallarında gerçekleştirdiği stüdyo kayıtları var.

Daha lise öğrencisiyken caza yönelen bu ra-kipsiz sanatçı, cazı özgürlük olarak görüyor, halk ezgilerini caz formatında yorumlayarak bu özgür-

lüğü yaşatmak ve hissettirmek istiyor. Sahnedeki enerjisi, doğallığı, coşkusu ile gerçekten dinleyici-leri şaşırtıyor. Avrupa’nın en iyi cazcılarından biri, müziklerinde sınırları aşıyor, farklı kültürleri-etnik kökenleri bir araya getiriyor.

ODTÜ Müzik ve Güzel Sanatlar Bölümü ile Bilgi Üniversitesi Caz Müziği bölümünde öğre-tim üyeliği yapan sanatçı, halihazırda bu görevini, ODTÜ ve Başkent Üniversitesi’nde sürdürüyor. “Bulgaristan’ı n ve Türkiye’nin büyük yıldızı” olarak tanınan ibrahimova yurtdışı festivallerde Bulgaristan’ı ve Türkiye’yi temsil ediyor, iki ül-keyi sanatıyla birleştiriyor. Mavi gözlerindeki ço-cuksu ışıltı- ları hiç kaybetmeyen Yıldız ibrahi-mova, 30 sanat yılını doldurdu ve müthiş birikimini “Sahnede 30 yıl” albümü ile sergiledi. Müzik Ses virtüözü olarak adlandırılan Yıldız İbrahimova, bir doğaçlama ve folklorik caz ustası. Sesini bir ens-trüman gibi kullanabiliyor, çıplak sesle 90 dakikayı aşan konserler veriyor.

Page 16: BULTÜRK Gazetesi 54.Sayı

Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve de-vamı hususunda vazgeçilmez gördüğü ve Atatürk ile özdeşleştirdiği Cumhuriyet Halk Partisi’ni her zaman ve her koşulda gönül-den desteklemiş olan Bulgaristan Türkleri 12 Haziran 2011 milletvekili genel seçimi aday listelerinde kendi hemşerilerinden olan aday adaylarına gereken değer ve önemin verilmediğini üzülerek fark etmiştir. CHP yöneticilerinin sık sık dile getirdikleri “Yeni-CHP”nin ne anlama geldiğini böylece bir kez daha anladık. CHP’nin kurucusunun Atatürk olduğunu biliyoruz. Yeni CHP’nin kurucusunun kim olduğunu ise listelerin açıklanmasından sonra anladık.

Cumhuriyet değerlerine ve onun ku-rumlarına böylesine sadık ve vefakâr bir toplumun, Yeni CHP Liderleri ve Yöne-timi tarafından yok sayıldığı kanaatine va-rılmıştır.

Özellikle bugüne kadar yetiştirdiği ve bağrından çıkardığı insanlarının eğitim dü-zeyi ve çalışkanlığı ile her kesim tarafından yüksek kabul görmüş bu güzide toplumu hiçe sayarak, milletvekili aday listelerinde ilk 10 sıra içinde dahi yer vermemesi, biz Bulgaristan Türkleri olarak CHP’ye karşı bakış açımızı ve tutumumuzu gözden geçir-memize sebep olmuştur.

Bulgaristan Göçmenleri olarak değer-lerimizden ödün vermezken, CHP yöneti-minin Cumhuriyetin kuruluş değerlerine ve Millet egemenliğine gereken önemi göster-

mediği kanaatine ulaştık. Bu durum bizleri derinden üzmektedir.

Ayrıca PKK’lıları Habur Sınır Kapı-sında karşılayan ve her politik zeminde avukatlığını yapan Sezgin Tanrıkulu’nun İstanbul 2. Bölge gibi Göçmenlerin yoğun olduğu bir bölgeden 3. sıradan aday göste-rilmesi PKK’ya karşı mücadelede devleti-nin ve milletinin yanında olan Bulgaristan Türklerini derinden yaralamıştır.

Yukarıda çizdiğimiz çerçeve içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi ile uzun dönem-dir tek yönlü karşılıksız oy vermekte olan biz göçmenleri anlayamayan Yeni CHP yö-netiminin tutumu nedeniyle, 12 Haziran 2011 Milletvekili Genel Seçimlerinde tav-rımızı revize etmek zorunda kalmış bulun-maktayız. Önümüzdeki Genel seçimlerde Türkiye’de yaşayan camiamız özellikle Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Koca-eli, Bursa, Balıkesir, Aydın, Manisa, Adana ve İzmir seçim bölgelerinde 12 Haziran se-çimlerinde Yeni CHP’nin bu tavrını gör-mezden gelmeyecektir.

Bundan böyle bu büyük topluluğu yok sayarak siyaset yapılamayacağını başta CHP yönetimi olmak üzere tüm siyasi parti-lerimiz anlamak zorundadırlar.

Umarız bundan sonraki CHP yönetim-leri bu gerçeğin farkına varırlar.

Saygılarımızla,Rafet ULUTÜRK

GENEL BAŞKAN

Bülent TuranProf. Dr. Ahmet Çolak

“Bizim yollarda araç sürmek, Afganistan’da savaş

yapmaktan daha tehlikeli”

İstanbul 3. bölge AK Parti adayı

Kurucumuz ve Genel Başkan Yardımcımız

İstanbul 2. Bölge MHP adayı 1975 yılında Çanakkale’nin

Lapseki ilçesinde doğdu. 25 Ey-lül İlkokulu’nu ve Kartal Ana-dolu İmam Hatip Lisesi’ni bitirdi. Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Ça-nakkale 18 Mart Üniversitesi’nde Çalışma Ekonomisi üzerine yüksek lisansı yaptı; “Türk Çalışma Ha-yatında Esneklik Tartışmaları ve 4857 Sayılı Kanunu’na Yansımaları” konulu mastır tezini yazdı.

Gençlik yıllarından itibaren siyasetin içerisinde yer aldı. 2002 - 2006 yılları arasında Ak Parti Gençlik Kolları İstan-bul İl Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 17 Haziran 2006 tarihinde yapılan il kongresinde ana kademe yönetiminde görev alarak Teşkilatlanmadan Sorumlu İl Başkan Yardım-cısı oldu. 2008 yılında askerlik hizmeti nedeniyle siyasete ara verdi. 27 Haziran 2009 yılında yapılan kongrede aynı göreve tekrar seçildi. 15 Şubat 2010 tarihinde milletvekilliği adaylığı için il yönetimindeki görevinden istifa etti.

Toplumsal sorumluluk bilinciyle ortaokul yıllarından iti-baren gençlik çalışmalarında aktif olarak yer aldı, çeşitli sivil toplum örgütlerinde görev yaptı, Hukukçular Derneği’nde Yönetim Kurulu üyeliği ve Denetim Kurulu üyeliği de-vam etmektedir.

Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde çektiği fo-toğraflarla, bu fotoğrafların hikâyelerinden oluşan Bir Mola adlı kitabı 2008 yılında yayımlandı. 2001 yılından beri İstanbul’da serbest avukat olarak çalışıyor.

Evli ve iki çocuk babası. İngilizce biliyor.

Doğum: 02.01.1960 Öğrenim Durumu: Tıp Fakültesi, Karadeniz

(T) Üniversitesi, 1983Tıpta Uzmanlık, Ha-

cettepe Üniversitesi, Nöroşi-rürji, 1992

Doçentlik, İnönü Üniver-sitesi, Nöroşirürji, 1996

Tıpta Uzmanlık Tezi Başlığı (özeti ekte) ve Danışmanı: Nd:YAG Lazerle Oluşturulan Deney-sel Omurilik Yaralanması Modelinin İncelenmesi Ve Yüksek Doz Dallanmış Zincirli Amino Asitle-rinin Tedavideki Yeri. Danışman: Prof. Dr. Osman Ekin Özcan.

Görevleri: Mecburi. Hizmet, Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü, 1983-1985; Arş. Görevlisi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1985-1992; Yard. Doç., İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1993-1996; Visi-ting Faculty, Baylor College of Medicine, Dep. Of Neurosurgery, Houston, Texas, USA., 1993-1994; Doç. Dr., İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1996-1997; Uz. Doktor, S. B. Rize Devlet Hastanesi, 1998; Kli-nik Şefi, S. B. Taksim Eğitim ve Araştırma Hasta-nesi, 1999-2007; Prof. Dr, Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fak. Dekanı 2007-2010

Yönetilen Tıpta Uzmanlık Tezleri: Çok sa-yıda, bazı örnekler:

1- Aslan Ö, “Aminoquanidinin Nöroprotektif Etilerinin Deneysel Spinal Kord Travması Mode-linde İncelenmesi,.Sağlık Bakanlığı, 2000.

2- Berksoy I, “Bir Kaspaz-3 İnibitörü Olan SJA6017’nin Nöroprotektif etkilerinin Deneysel Spinal Kord Travması Modelinde İncelenmesi” Sağ-lık Bakanlığı, 2004.

3- Kaya M, “AK 295’in Nöroprotektif Etkileri-nin Deneysel Spinal Kord Travması Modelinde in-celenmesi”, Sağlık Bakanlığı, 2005

Sevgili Vatandaşlarım; 2023’e doğru “Yükselen Ülke Türkiye”yi kurmak için “Oylarınız MHP”ye

Askeri Tıp Akdemisi (VMA) Müdürü General Stoyan Tonev, Bulgaristan’da şöförlük yapmanın Afganistan’da savaş yapmaktan üç kat daha tehli-keli olduğunu açıkladı.

Tonev, “Bulgaristan’da eğitim gören Ameri-kalı askerler, silah atma eğitiminden daha fazla yollarda nasıl söförlük yapmaları gerektiği konu-sunda eğitim görüyor.

Trafik canavarı problemini çözemye gücümüz yetiyorsa bunu her an yapmamız lazım, fakat so-nunda iş mantalite meselesi, kontrol daha sonra geliyor.” sözlerini kullandı.

Tonev, Yunanistan ve Makedonya’dan giren-ler, yerli, vatandaş bile olsalar tabela ce ışık eksik-liğinden dolayı kaybolma riskiye karşı karşıya kal-dıklarını ifade etti.

Hasanpaşa Mh. Uzunçayır Yolu Cd. No: 43 Yapı İş Merkezi D - 1 Blok Kat: 2 D: 20 34722 Kadıköy / İSTANBUL (Yeni Salı pazarı karşısı)

Tel: (0216) 327 01 64 - 65 Fax: (0216) 327 01 67 e-posta: [email protected]

Tüm sigorta hizmetleri itina ile

takip edilerek müşterilerimizin

sigorta danışmanlığı yapılmaktadır.

Kemal ve DüriyeYURDAKUL

HASAT SİGORTA ARACILIK HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.

ANADOLU SİGORTA ACENTESİ

Aylık Siyasi Aktüel Gazete1913 Sofya

Bulgaristan Türklerinden “Yeni CHP” Yönetimine Sitem