10
Son haftalarda yaşanan intiharlar da eklenince bu yıl intihar eden polis memuru sayısı 50’yi buldu. Bu sayı ile 2013 yılı, polis teşkilatı tarihinde en çok intihar olayının görüldüğü yıl olarak kayıtlara geçti. İntiharların arkasındaki en büyük ne- den ise; ruhsal bunalım ve psikolojik travmalar. 29 ARALIK PAZAR SAYI:11 Çöpten Sanat Çıkıyor Sağlık Eğitimi Tehlikede S8 S3 Biri Bizi Gözetleyip Dinliyor Olabilir 155: POliS inTihar S2 S5 Murat Karakaya: “ artık herkes Pot ansiyel Bir Gazeteci” Dalış Sporu “Engel” Tanımıyor S9 S4 Çocuklar Reytingin Zirvesinde 23 Kasım Pazartesi 07.00-08.00: TRT Çocuk 3’üncü 10.00-11.00: TRT Çocuk 2’nci, Yumurcak TV 3’üncü 13.00-14.00: TRT Çocuk 1’inci S6-7 İzlenme ölçümlerine göre; sabah ve öğlen saatlerinde en çok izlenen üç TV kanalından ikisi, çocuklara yönelik yayın yapıyor. Uzmanlar ise, çocukların sağlıklarının olumsuz yön- de etkilenmemesi için, çocuklara 3 yaşına kadar televizyon izletilmemesi gerektiğini söylüyor. Uykusuzluk artan Tepkiler Mesai Şartları Yasal Sorunlar ruhsal Bunalım Reyting Karnesi huzursuzluk

Acaba Gazetesi Sayı 11

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Haftalık E-Gazete

Citation preview

Son haftalarda yaşanan intiharlar da eklenince bu yıl intihar eden polis memuru sayısı 50’yi buldu. Bu sayı ile 2013 yılı, polis teşkilatı tarihinde en çok intihar olayının görüldüğü yıl olarak kayıtlara geçti. İntiharların arkasındaki en büyük ne-den ise; ruhsal bunalım ve psikolojik travmalar.

29 ARALIK PAZAR SAYI:11

Çöpten Sanat Çıkıyor Sağlık Eğitimi Tehlikede S8 S3

Biri Bizi Gözetleyip Dinliyor Olabilir

155: POliS inTihar

S2

S5

Murat Karakaya: “artık herkes Potansiyel Bir Gazeteci”

Dalış Sporu “Engel” Tanımıyor

S9

S4

Çocuklar Reytingin Zirvesinde23 Kasım Pazartesi

07.00-08.00: TRT Çocuk 3’üncü10.00-11.00: TRT Çocuk 2’nci, Yumurcak TV 3’üncü 13.00-14.00: TRT Çocuk 1’inci

S6-7

İzlenme ölçümlerine göre; sabah ve öğlen saatlerinde en çok izlenen üç TV kanalından ikisi, çocuklara yönelik yayın yapıyor. Uzmanlar ise, çocukların sağlıklarının olumsuz yön-de etkilenmemesi için, çocuklara 3 yaşına kadar televizyon izletilmemesi gerektiğini söylüyor.

Uykusuzlukartan Tepkiler

Mesai Şartları

Yasal Sorunlar

ruhsal Bunalım

Reyting Karnesi

huzursuzluk

02 Doğukan Gezer www.acabagazetesi.com

İnternet üzerinden kolaylıkla edinilebilen gizli kamera-lar ile dinleme cihazları, ev ve ofis gibi çeşitli ortamlarda kayıt yapabiliyor. Duvar saatinden klavyeye, taşınabilir bellekten araba anahtarına kadar çok sayıda ürünün içine monte edilebilen cihazlar, 50 Lira ile 5 bin lira arası deği-şiyor. Yurtdışından yasal olmayan yollarla getirilen daha profesyonel dinleme ve görüntü kayıt cihazları ise, çıplak gözle görülemeyecek boyutta. Bu cihazlar bazen telefon ahizelerinin içinde, bazense yan daireye yerleştirilen ufak bir tabloda yer alabi-liyor.

Talep Yüzde 200 ArttıSon aylarda bu ürünlerin tespit edilmesi

için hizmet veren uzmanlara olan ilgi de yüzde 200 oranında arttı. Dinleme cihazı ve gizli kamera tespit uzmanı Ömer Gökçen Bayrakçı, taleplerin artmasındaki temel nedenin, bu cihazların artık daha da yaygınlaş-mış olmasına ve insanların bu konuda korkular yaşamasına bağlıyor.

Cihaz tespit yöntemlerinin farklı yollarla yapılabildiğini belirten Bayrakçı, “Fiyatı 400 Dolar’ı bulan cihazlarla, kişiler evlerinde veya ofislerinde arama yapabiliyor. Fakat bu cihazların düşük kapsama alanı ve arayan kişinin konunun

uzmanı olmaması, olumlu sonuçlara ulaşılamamasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.

Profesyonel Aramada Başarı YüksekProfesyonel hizmetlerde ise 70 bin Dolar’ı aşan mali-

yette arama cihazlarının kullanıldığını dile getiren Bayrak-çı, “Bu profesyonel cihazlar sayesinde, ortam-

daki gizli kayıt cihazlarının bulunabilme başarısı yüzde 95 oranlarına kadar çıkıyor.

Arama yöntemlerimizin de daha bilinçli bir şekilde gerçekleştirilmesi ile kesin çözüme ulaşabiliyoruz” dedi. Müşterile-re uygulanan tarifenin de metrekareye ve arama detayına göre değiştiğini hatır-latan Ömer Gökçen Bayrakçı, en basit

uygulamanın yaklaşık bin Dolar olduğunu söyledi.

Her geçen gün teknolojinin gelişmesiyle ortamdaki gizli kayıt cihazlarının tespitinin de zorlaştığını dile getiren Bayrakçı, arama cihazla-rını sürekli yenilediklerini ve buna bağlı olarak her geçen gün artan taleplere de olumlu cevap verebil-diklerini belirtti.

Türkiye’nin ne-fesini tutup takip ettiği yolsuzluk ve rüşvet operas-yonunda orta-ya çıkan bazı deliller, gözleri yeniden her türlü dinleme-izleme olana-ğı sağlayan cihazlara yö-neltti. Evlere veya ofislere gizlenen bu cihazların tespit edilmesinde hizmet veren sisteme olan ilgi de her ge-çen gün daha da artıyor.

Biri Bizi Gözetleyip Dinliyor Olabilir

03Ece Mehmetoğluwww.acabagazetesi.com

Sağlık Düzenlemeleri Geliyor,Eğitimdeki Sorunlar Büyüyor

Sağlık alanında yapılan düzen-lemelere karşı olan tepkiler, büyük tartışmalara neden olan “Tam Gün Yasası” ile daha da alevlenmişti. Öngörülen yasayla ve düzenlemelerle birlikte doğacak olan sorunlara dik-kati çeken sağlık çevreleri, en önemli sorunların sağlık eğitimi alanında ya-şanacağını düşünüyor. Sağlık Eğitim-cileri Derneği Başkanı İsmet Datlı, özel sağlık liselerinin ve üniversitele-rinin sayısının artmasına bağlı ola-rak, bu alanda verilen eğitimin gün geçtikçe kalitesizleştiğini düşünenler arasında. Özel işletme mantığının geçerli olduğu eğitim kurumlarında maddi kaygıların ön planda olduğunu söyleyen Datlı, bu kurumların maddi kaygılardan dolayı okullarında az

çalışan bulundurduğuna işaret etti.

“Düzenlemeler Gözden Geçirilmeli”

Tunceli Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü’nde görev yapan 10 akademisyenden üçünün veteriner kökenli olduğunu hatırlatan Datlı, “Düzenlemeler detaylı olmadığı için, sağlık eğitiminde yaşanan problemlerin sayısı da günden güne artıyor. Çok sayıda olumsuzluğa neden olan sağlık alanındaki düzenlemeler yeniden gözden geçirilmeli” dedi.

“Bu şartlar altında eğitimine devam eden sağlık öğrencileri böyle bir eği-timle sektöre atılırsa doğru ve nitelikli hizmet veremezler” diyen İsmet Datlı, sağlık eğitiminin gelecek için büyük bir önem teşkil ettiğini ve bu alanda veri-len eğitimlerin kalite standartlarının üstünde olması gerektiğini belirtti.

Son zamanlarda sağlık alanında yaşanan olumsuzluklar, eğitime de sıçramış durum-da. Sağlık eğitimcileri, sağlık hizmeti veren okulların özelleşmeye kurban edilmesinden ve buna bağlı olarak da verilen eğitimin kalitesizleşmesinden şikayetçi.

“Çocuğumuza izletmeyeceğimiz işler Yapmıyoruz”

04 Doğukan Gezer www.acabagazetesi.com

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyanan çocuklar, soluğu TV karşısında alıyor ve güne en sevdikleri çizgi filmleri izlemekle başlıyor. Kahvaltısını da çizgi filmleri izlerken yapan çocuklar, ebeveyn-leri “Yeter artık” diyene kadar TV karşısından kalkmıyor.

Bu tespitin yapılmasında yol gösteren veriler, TV izlenme oranlarından yararlanılarak elde edil-di. Verilere göre; her gün sabah 07.00’den öğlen 13.00’e kadar en çok izlenen 3 kanal arasında TRT Çocuk ve Yumurcak TV yer alıyor.

Çocuklarda Otistik Bozukluklar Görülebiliyor

Çocukların, TV karşısında yoğun olarak vakit geçirmesi, çok sayıda olumsuz sonuç doğurabi-liyor. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fevziye Toros’a göre, teknolojik araçlar çocuklarda otistik bozukluğu da kapsayan iletişim sorunlarına, konuşmada gecikmelere, korku ile kaygılara, takıntılara ve yeme bozukluk-larına yol açabiliyor.

Çocukların, 3 yaşına kadar kesinlikle televiz-yon izlememesi gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Toros, “Televizyon izletilmesinin öğrenmeyi ve konuşmayı hızlandırdığı yönünde yanlış bir algı var. Bu kesinlikle yanlış bir tutum. Ebeveynlerin

yapması gereken, çocuklarıyla sık sık iletişim kurmak” dedi.

Öğrenme Algısı Yanlış Gelişiyor

3 yaşından sonra, kısa süreli TV izlemenin doğru olabilece-ğini dile getiren Prof. Dr. Fev-ziye Toros, “3-7 yaşları çocuk-larda, gördükleri davranışları model alma yaşları olduğu için her türlü olumsuz görüntüler, yanlış model almalarına yol aça-bilir. Bu yüzden sadece ebeveynler tarafından seçilen programlar izletilmeli” şeklinde konuştu.

Uzun süre teknolojik ürünle-re maruz bırakılmanın çocukları hazır bilgi alma sistemine alıştır-dığını vurgulayan Prof. Dr. Toros, “Bir sanal ekran var ve her şey orada size sunuluyor. ‘Öğrenme için ekstra düşünme ve çabalamanıza gerek yok’ mesajı ile yanlış bir öğrenme sistem algısı gelişiyor. Bunun tam tersi olarak, çocuklarda öğrenmenin kalıcı olması için 5 duyu organının da aktif halde kullanılması gere-kir” ifadelerini kullandı.

Çocukların en çok izlediği çizgi karakterlerin başında da şüphesiz ki Pepee geliyor. Pepee’nin senaristi Ayşe Şule Bilgiç’e göre, çizgi filmler çocuklar için oldukça önemli.

Pepee’de, çocukların dikkate alınarak senaryonun hazırlandığını ifade eden Bilgiç, “Bilimsel veriler ışığında hareket ediyoruz. Pepee için de kalabalık bir eğitim

danışmanı, pedagog ve çocuk psikoloğundan oluşan ekiple çalıştık. Kendi çocuğumuza izletmekten çekindiğimiz işler yapmıyoruz” diye konuştu.

CUMA

■ 07.00-08.00: …

■ 08.00-09.00: TRT Çocuk 2’nci

■ 09.00-10.00: TRT Çocuk 2’nci

■ 10.00-11.00: TRT Çocuk 2’nci,

Yumurcak TV 3’üncü

■ 11.00-12.00: TRT Çocuk 2’nci

■ 12.00-13.00: TRT Çocuk 2’nci

■ 13.00-14.00: TRT Çocuk 2’nci

Çocuklar Reytingin Zirvesinde

23, 25, 27 aralık izlenme OranlarıPAZARTESİ

■ 07.00-08.00: TRT Çocuk 3’üncü

■ 08.00-09.00: Yumurcak TV 2’nci

■ 09.00-10.00: TRT Çocuk 2’nci

■ 10.00-11.00: TRT Çocuk 2’nci,

Yumurcak TV 3’üncü

■ 11.00-12.00: TRT Çocuk 2’nci

■ 12.00-13.00: TRT Çocuk 2’nci

■ 13.00-14.00: TRT Çocuk 1’inci

ÇARŞAMBA■ 07.00-08.00: …

■ 08.00-09.00: TRT Çocuk 3’üncü■ 09.00-10.00: TRT Çocuk 1’inci ■ 10.00-11.00: TRT Çocuk 2’nci, Yumurcak TV 3’üncü ■ 11.00-12.00: TRT Çocuk 2’nci■ 12.00-13.00: TRT Çocuk 2’nci■ 13.00-14.00: TRT Çocuk 1’inci

İzlenme ölçümleri-ne göre; sabah ve öğlen saatlerinde en çok izlenen üç TV kanalından ikisi, ço-cuklara yönelik yayın yapıyor. Uzmanlar ise, çocukların sağlık-larının olumsuz yön-de etkilenmemesi için, çocuklara 3 ya-şına kadar televizyon izletilmemesi gerekti-ğini söylüyor.

05Doğukan Gezerwww.acabagazetesi.com

Ekonomik krizin yaşandığı 2001 yılında, düşük maaş oranlarından dolayı maddi anlamda sıkıntılar yaşayan 47 polis hayatına son vermişti. Bu sayı ile 2001 yılı, polis memurlarının en çok intihar olayının yaşandığı yıl olmuştu. 2013 yılı ise, polis intiharları ile 2001 yılını geride bıraktı.

2001’de Sorun Maaşlardı, Ya 2013’te? Geride bıraktığımız yıllarda emniyet teşkilatı ekonomik

anlamda gelişim gösterdi ve polis memurları daha iyi düzeyde maaşlar alarak maddi anlamda rahatlığa ulaştı. Fakat bu gelişmelere rağmen 2013 yılında görülen 50 intihar olayı, teşkilatta başka sorunların da var olduğunu gösterdi.

2013 yılı içerisinde sık sık gündeme gelen toplumsal olaylar, polislerin de fazla mesai harcamasına neden oldu. Polis memurları da olaylara müdahale sırasında ve sonrasında yoğun tepkilere maruz kaldı.

“Bir Polisin Hatası, Tüm Teşkilata Yansıyor”EmniyetSen Genel Başkanı Faruk Sezer, 2013 yılının

teşkilat için oldukça zor geçtiğinin altını çizerek, polislerin sıkça eleştirilere uğradığını ve yapılan tüm hataların hedefi olduğunu belirtti. Bir polis memurunun yaptığı yanlışın, tüm polislere yansıtıldığını dile getiren Sezer, “Teşkilata olan genel tepkiler, huzursuzluklara da yol açtı. Bunun sonucunda polis memurları da psikolojik boyutta rahatsızlıklar yaşamaya başladı” dedi.

Gündemin yoğun olduğu bu dönemlerde mesai saatlerinde değişiklikler olduğunu ve polislerin uzun saatler boyunca ara vermeden çalıştıklarını ifade eden Sezer, “Düzensiz çalışmaya bağlı olarak sağlık sorunları da baş gösterdi. Temennimiz, kısa süre içerisinde yeni düzenlemeler ile polislerin istirahat edebilmeleri için gereken koşulların oluşturulması” şeklinde konuştu.

155: Polis İntiharSon haftalarda yaşanan intiharlar da eklenince bu yıl intihar eden polis memuru sayısı 50’yi buldu. Bu sayı ile 2013 yılı, polis teşkilatı tarihinde en çok intihar olayının görüldüğü yıl olarak ka-yıtlara geçti. İntiharların arkasındaki en büyük neden ise; ruhsal bunalım ve psikolojik travmalar.

Mesai Saatlerinden Memnun musunuz?

Evethayır

% 89

% 11

Mesleğinizi Değiştirmeyi ya da İstifa Etmeyi Düşündünüz mü?

Evet Düşündim,ama Etmeyeceğim

hayır Düşünmedim

ve EtmeyeceğimEvet Düşündüm

ve Edeceğim

% 56

% 24% 20

Hiç İntihar Etmeyi Düşündünüz mü?

Evet hayır

% 75

% 25

EmniyetSen tarafından yapılan anketi, 10 bin polis memuru yanıtladı.

Polis, Savcının mı Yoksa

Valinin mi Emrinde?

17 Aralık tarihinde başla-yan yolsuzluk operasyonları sonrası en çok tartışılan bir konu da polislerin kimden emir almaları gerektiği yönünde oldu. Tartışmaları, EmniyetSen Genel Başkanı Faruk Sezer şöy-le değerlendirdi; “Avrupa’nın birçok ülkesinde polis teşki-latı içerisinde ‘Adli’ ve ‘İdari’ olmak üzere iki ayrı sınıflan-dırma yapılıyor. Adli polis, savcıya bağlıdır ve ondan emir alır. İdari polis ise

valiye bağlıdır. Ülkemiz-de ise ne yazık ki böyle

bir ayrım olmadığı için emir ilişkisin-

de sorunlar yaşanıyor.”

06 Ece Mehmetoğlu www.acabagazetesi.com

Murat Karakaya: “Artık Herkes Potansiyel Bir Gazeteci”Toplum üzerinde yoğun bir etki alanına sahip olan medya, aynı zamanda ülkemiz-deki en tartışmalı alanlardan da birisi. Biz de Acaba Gazetesi olarak, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya ile medyaya dair sıkça tartışılan konuları konuştuk. Karakaya, gelişen internet teknolojisiyle birlikte artık herkesin po-tansiyel bir gazeteci olduğuna dikkati çekti.

www.acabagazetesi.com Ece Mehmetoğlu 07

■ İlk olarak şunu sormak isteriz; pek çok ülkede enfor-masyon bakanlığı olduğunu biliyoruz. Sizce ülkemizde de böyle bir bakanlık gerekli mi?

İnternet ve diğer geniş bantlı iletişim teknolojilerine dayalı elektronik haber medyası, günümüz dijital çağın-da ekonomik serbestlik ve küreselleşmenin bir bileşke-sine dayanmaktadır. Gerçekten de internet; birbirleriyle bu teknoloji aracılığıyla dünya üzerinden rekabet eden TV ve radyo yayıncıları ile gazetelerin kesiştiği bir mecraya dönüşmüştür. Dolayısıyla tüm bu gelişmeler karşısında halkımızın algı mekanizmasını mümkün mertebe özgür kılacak ve bilinçlendirecek önlem ve tedbirlere gerek duyulmaktadır. Böyle bir mekanizma, tüm kurumların eşgüdüm halinde işbirliğini ve koordi-nasyonu gerektirmektedir ki; bu alanda kurulacak bir bakanlık, halkımızın ve günümüz koşullarının taleplerini fazlasıyla karşılayacaktır.

İç ve dış basında algı yönetimi ile bilinçlendirici eğitim faaliyet ve çalışmalarının büyük bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Ülkemizin iletişim stratejisini oluşturmak ve ülkemize karşı girişilen faaliyetlere karşı propaganda faaliyetleri yapabilmemiz gerekiyor. Bunu da bakanlık düzeyinde bir yapılanmayla daha kolay çözebileceğimize inanıyorum.

“Tüketiciler Bilinçlendirilmeli”■ Son yıllarda Türk basınının en büyük sorunlarından

birisi; medyadaki enformasyon kirliliği. Artık doğru enfor-masyona ulaşabilmek zorlaştı. Müdürlüğünüz bu sıkıntının giderilmesi konusunda ne tür bir rol oynuyor?

Ülkemizdeki yayın organları, ilkeleri ve etik anlayış-ları çerçevesinde yayın yapmaktadır. Medyaya genel ola-rak baktığımızda, elbette ki medya kuruluşlarının belli bir objektiflik doğrultusunda eğilimleri olabilir. Her demokratik ülkede olduğu gibi, ülkemizde de yayıncı kuruluşlar basın özgürlüğü çerçevesinde farklı görüş ve eğilimler içeren yayınlar yapmaya devam edecektir.

Tüketiciler bilinçlendirilmeli, halkımızın kaliteli ile kalitesiz haberi, doğru ve yalan haberi, dezenformasyon ile tutarlı bilgiyi birbirinden ayırt edebilmesini kolaylaştıracak çalışmalar yürütülmelidir. Bu alanda, Müdürlüğümüz gerek yaygın, gerek yerel basınla gerekse de yabancı basınla iletişim ve koordinasyonu artırıcı faaliyet ve çalışmalar yürütmektedir.

■ Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla artık her kullanıcı, bir haberci gibi kendi haber mecrasını oluşturmuş durumda. Özellikle Twitter’da oluşan bu yapılanma-yı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün, yurttaş gazeteciliği adı verilen bir kavram var. Yurttaşların kendilerini var edebildiği bireysel, sosyal, toplum-sal, ekonomik, siyasi dönüşüm yaşayabilecekleri bir yayıncı-lık ya da içerik üretme kavra-mıyla birlikte tüm dünyayı etkileyebilecekleri bir ortamdan söz ediyoruz.

Fotoğraf, video ve internet özellikli akıllı telefonlar yardımıyla artık herkesin potan-siyel olarak gazeteci olduğu bir süreç-ten geçiyoruz. Bu süreçte birçok önemli sosyal olayda yurttaş gazeteciliği-

nin büyük etkilerinin olduğuna tanıklık ediyoruz. Arap Baharı, Londra Yağma-lamaları, Wall Street’i İşgal Et Eylemleri

sadece birkaç örnek. Profesyonel bir medya çalışanının ola-

mayacağı yerlerde bulunan birey-ler, internetin sunduğu imkanlarla etraflarında olan biteni tüm dün-yaya duyu-rabiliyor. Öyle ki profes-yonel medya kuru-luşla-rının

bile yurttaş gazeteciliğini son yıllarda yoğun biçimde kullandıklarını görüyoruz. BBC’nin geliştirdiği User Generated Content Hub, CNN’in kullanmakta olduğu iReport, Cihan Haber Ajansı’nın Çek-Gönder uygula-ması bunlardan sadece bazıları.

Twitter ve genel anlamda yurttaş gazeteciliği prati-ğinin editoryal denetimden bağımsız gerçekleştiğini de unutmamak gerekiyor. Bu bağlamda elde edilen haberin doğruluğu, objektifliği gibi gazetecilik mesleğinin önem-li unsurlarından yoksun olması kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla, son günlerde sıkça gündeme gelen sosyal medyada dezenformasyon meselesi, yurttaş gazeteciliği bağlamında tartışılması gereken bir konudur.

■ Günümüzde çok tartışılan bir diğer konu da; “yandaş medya” kavramı. Özellikle son yıllarda yoğun tartışmalara neden olan bu kavrama dair neler söylemek istersiniz?

Esasında bu noktada temel kıstasın, medya dehlizin-de her bir medya temsilcisinin kendisine özgür bir şe-kilde yer bulabilmesi ve bunu yaparken de başkalarının bireysel hak ve özgürlüğünü, doğru ve tutarlı haber alma hakkını ihlal etmemesi olduğunu düşünüyorum.

“Medya Temsilcileri, Başkalarının haklarını ihlal Etmemeli”

08 Ece Mehmetoğlu www.acabagazetesi.com

Resimlerin galerilerde veya kültür merkez-lerinde sergilendiğini ve bunun yanı sıra tab-loların müzayedelerde açık arttırmayla yüksek fiyatlara satıldığını hepimiz biliriz. Genellikle entelektüel kişilerin ilgi gösterdiği düşünülen bu etkinlikler, bugünlerde yerini çöp kutuları-na bırakmış durumda. Bunu sağlayan kişi ise, Efe Işıldaksoy.

Bugüne kadar çok sayıda başarılı projeye imza atan Işıldaksoy’un son projesi, “Kafalar Hep Karışık” adını taşıyor. Proje kapsamında yaptığı resimleri İstanbul’un çeşitli semtlerin-de çöp kutularına bırakan ve sosyal medyada resmi bıraktığı çöpü tarif eden Işıldaksoy, isteyenlerin resmi o çöp kutusundan alabile-ceğini duyuruyor. Katılımın gün geçtikçe art-tığı proje sonunda Işıldaksoy, bir de belgesel yayınlayacak.

Nasılsa Çöp BedavaYaptığı resimlerden birini orta ikinci sınıf-

ta resim ve iş bilgisi dersinden kaldığı okulun önüne bırakan Işıldaksoy, “Tüm dünyada oluşan temel sıkıntıların en büyük sebebinin, insanlar arasında karşılıklı saygı olmaması-na bağlıyorum. Bence, toplumda saygının temelleri eğitim ve sanatla atılıyor. Siz bunu para yoluyla toplumdan koparmaya başlarsa-nız, kişisel zevkler için koca bir toplumu hiçe sayarsınız” diyerek, bu durumdan rahatsız olduğunu ve çöp bedava olduğu için de resim-lerini çöpe bıraktığını dile getiriyor.

Resimlerini bırakacağı çöpleri arabasının benzin durumuna, uzun yol gitme isteğine ve o anki ruh haline göre belirlediğini ifade eden Işıldaksoy, bugüne kadar hiçbir resminin sahipsiz kalmadığına da dikkati çekiyor.

Çöpten Sanat Çıkıyor Sanatın toplum için ol-duğunu düşünen Efe Işıldaksoy, yaptığı re-simleri İstanbul’un çeşitli semtlerindeki çöp kutu-larına bırakıyor ve sosyal medya aracılığıyla da çöp kutusunun yerini ta-rif ederek, isteyenin res-mi oradan alabilece-ğini söylüyor. Başlattığı bu projeyle kısa sürede dikkatleri üzerine çeken Işıldaksoy, sanatın pa-rayla satın alınmasın-dan şikayetçi olduğu için böyle bir proje baş-lattığını dile getiriyor.

Ülkemizde sıkça tartışılan öz-

gürlüklerin kısıtlanması konusunun

sanat alanında da karşımıza çıktığını

belirten Efe Işıldaksoy, “Daha önce

‘Farka Saygı’ sergimde, eserlerimden

birinin sergiden çıkartılması istenmiş-

ti. İlk gün bu uyarıyı dikkate alma-

dım. İkinci gün babamın lafını dinle-

dim ve kaldırdım. Demek ki babam

bile gelip ‘Yapma’ diyorsa, özgürlük

dediğimiz şeyin daha kokusunu bile

alamıyoruz demektir” diyor.

“Özgürlüğün Kokusunu Bile alamadık”

09www.acabagazetesi.com Adem Beyaz

Derin Düşüncelere Değil, Suya Dalın

Pek çok kişinin merak ettiği ve aslında biraz da korktuğu su altı dünyası, dalış sporuyla birlikte kapılarını meraklılarına aralıyor. Su altı dünyasının keşfedilmesine olanak sağlayan bu sporla birlikte, çok sayıda insan suyun altında yaşayan canlılara “Merhaba” diyebiliyor.

Su altının renkli, keşfedilmeyi bekleyen ve büyük ilgi uyandıran dünyası, çoğu zaman insanlarda korku hissi uyandırabi-liyor. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde dalış sporunun gereken ilgiyi görmemesi-nin temel nedenleri arasında da bu korku hissi yer alıyor. Oysaki Mersin Dalış Mer-kezi Spor Kulübü Başkanı Mehmet Ersan suyun altının, üstünden daha güvenli olduğunu ve bu nedenle de doğru hare-ket edildiği sürece korkulacak hiçbir şey olmadığını her fırsatta vurguluyor.

Amaçlarının insanlara suyu sevdirmek, suyun altını tanıtmak ve yüzme sporunu öğretmek olduğunu belirten Ersan, “Tür-kiye, dalış sporuyla geç tanıştı ve imkanla-rı kısıtlıydı. En önemlisi de, su altıyla ilgili fazla bir çalışma olmaması ve insanların

ön yargısı, su altı dalışının ilerleyememe-sinde çok büyük bir etkendi. Ama yavaş yavaş bunlar kırıldı ve şartlar zaman içeri-sindeki gelişmeyle biraz daha kolaylaştı” diyerek, günümüzde dalış eğitimlerinin daha nitelikli ve ciddi bir şekilde verildiği-ni söylüyor.

Suyun Altındaki Dünyaya Herkes Davetli

Dalış eğitimleri dışında özel günlerde su altında kutlama yaptıklarını da söyle-yen Ersan, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 30 Ağus-tos günlerinde halka açık, ücretsiz dalış gerçekleştirdiklerini dile getiriyor. Bugüne kadar bu kutlamalar kapsamında deneme dalışları ve su altı çekimlerinin yanı sıra su altında ‘Atatürk Fotoğraf Sergisi’ düzen-

lediklerini de ifade eden Ersan, “2014 yı-lında bugüne kadarki en büyük projemizi gerçekleştireceğiz. ‘Engelsiz Nefesler’ adlı projemizle, engelli olan arkadaşlarımızı su ile tanıştırıp, engellilere yönelik bir dalış kursu vereceğiz” diyerek, dalış sporunun engel tanımadığının altını çiziyor.

“Dalışı herkes çok riskli, zor ve tehlikeli bir spor olarak görüyor. Aslında en büyük tehlike bu spora ve su altına olan yaban-cılıktır. İyi bir dalıcı olabilmek ve kafamız-daki soru işaretlerini ortadan kaldırabil-memiz için iyi bir eğitim almamız lazım. İyi bir eğitimle bütün riskleri ve tehlikeleri ortadan kaldırabiliriz” diyen Mehmet Ersan, bu sporla ilgili korkulacak bir şeyin olmadığını ve herkesi suyun altındaki eşsiz dünyaya davet ediyor.

ACABA www.acabagazetesi.com

HAFTALIK SÜRELİ ÜCRETSİZ E-GAZETE

29 ARALIK PAZAR SAYI 11

Genel Yayın YönetmeniDOĞUKAN GEZER(539) 879 71 [email protected]

Yazı İşleri MüdürüECE MEHMETOĞ[email protected]

İçerik DanışmanıALİ İYİ[email protected]

Sayfa TasarımBERK [email protected]

İletişim Adresleri:www.acabagazetesi.com

facebook.com/acabagazetesi

[email protected]

instagram/acabagazetesi

twitter/acabagazetesi

Usta sanatçı Adnan Şenses’e Allah’tan rah-met, ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileriz

İyi Seneler Dileriz.

Yeni Bir Yıla

“Acaba” Okuyarak

Girin, 2014 “Acaba”

Dolu Geçsin